bu sayıda

Transkript

bu sayıda
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI
AB KOORDİNASYON DAİRESİ
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
AVRUPA BİRLİĞİ
KOORDİNASYON
DAİRESİ BAŞKANLIĞI
BAŞKANLIĞI BÜLTENİ
S A Y I
1 1
N İ S A N
2 0 0 6
BU SAYIDA:
HABERLER
SAYFA
Fransa L
Liizbon Stratej
Stratejiisine Yönel
Yöneliik İşgücü P
Piiyasası Reformlarına
Kapısını Kapatıyor Mu?
2
Brüksel Toplantısı, İşç
şçiiler
leriin Serbest Dolaşımı Üzer
Üzeriindek
ndekii
Kısıtlamaların Kaldırılması İçin Son B
r
Şans
Sunmaktadır
Bii
3
AB’ye Yen
Yenii Üye Olan 8 Ülken
Ülkeniin, Bulgar ve Romen İşç
şçiiler
leriin
Serbest Dolaşımına İlişk
şkiin Yen
Yenii Kısıtlama Get
Getiirme İht
htiimaller
mallerii
5
Avrupa Parlamentosu, Yen
Yenii H
Hiizmetler D
Diirekt
rektiifi Öner
Öneriisine Olumlu
Bakmaktadır
6
Hizmetler Sektöründe İşç
şçiiler
leriin Başka B
Biir Devlette Görevlend
Görevlendiirilmes
mesii: Daha Az Bürokrat
Bürokratiik ve Daha Çabuk
8
Avrupa Toplulukları Adalet D
Diivanı, “Ücretli İzin Hakkının Ek
Ödemelere Dönüştürülmesi” Uygulamasına Karşı
10
AB ve Japonya, Küreselleşmen
Küreselleşmeniin İst
stiihdam ve İşç
şçiiler Üzer
Üzeriindek
ndekii
Etk
Etkiiler
leriini Tartıştı
11
Üçlü Sosyal Z
Ziirve, Ulusal Sosyal Ortakların Büyüme Ve İst
stiihdam
Stratej
Stratejiisi Çalışmalarında Daha Büyük Rol Alması Gerekt
Gerektiği
iği
Hususunu Ele Aldı
12
Milyonlarca İşç
şçiinin Sa
Sağ
ğlı
lığ
ğı, Avrupa’nın İlk Çok
Antlaşması Tarafından Korunacak
Sektörlü
13
2006 Yılı Dünya Sa
Sağ
ğlık Günü, Sa
Sağ
ğlık İşgücünde Yaşanan Kr
Kriizler
Üzer
Üzeriinde Odaklanmaktadır
14
Kom
Komiisyon’un Sosyal H
Hiizmetlere İlişk
şkiin Tebl
Tebliği
iği
15
Sosyal D
Diiyalog Projes
Projesii
16
SAYF A 2
FRANSA LİZBON STRATEJİSİNE YÖNELİK
İŞGÜCÜ PİYASASI REFORMLARINA KAPISINI
KAPATIYOR MU?
Fransa’nın ihtilaflı iş yasası, geri çekilmiş durumda ve yakında bir dizi daha
az radikal önlemlerle yer değiştirileceği düşünülmektedir. Bu ise, Fransa’nın
Lizbon gündemini yakalamak için gerekli olan sosyo-ekonomik reformları
gerçekleştirme kapasitesi konusunda şüphe yaratmaktadır.
“Chirac ve De
Fransız hükümetinin ilk iş sözleşmesi (contrat première embauche) konusunda küçük düştürücü yenilgisinden sonra; uluslararası basının kötümser
reaksiyonları, protestocuların ve yasaya karşı çıkanların zafer gösterileri ile
tamamen zıt bir görüntü çizmektedir.
Villepin’in
başarısızlığı,
Fransız
modelinin
başlıca üç
elverişsiz
Time Magazine’e göre, geçen on haftalık ayaklanmanın Fransızların ünlü
devrimci geleneği ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Sözde “istikrarsızlığa
karşı mücadele”, sadece risk almaktan korkan orta sınıf genç insanların
“sinesinde bir ömür boyu yaşayabileceği, gücü keyfe bağlı bir devlet talebini” temsil ettiği için, “özgürlük, eşitlik ve kardeşlikten çok uzak” bir görüntü
çizmektedir.
durumunu
ortaya
koymaktadır:
1. Kurumsal
Yapının Zayıflığı
2. Tutarlı ve
Güvenilir Siyasi
Lider Eksikliği
3. Reform
Planları
Hakkında
Muğlak ve
Seçenekleri
Olmayan İletişim
Stratejisi.”
Eski Komisyon Üyesi Chris Patent, Le Monde tarafından yapılan röportajında bu durumu, Fransız gençliği arasında “risk alma ruhunun” eksikliği olarak görmekte ve hem Fransız halkında, hem de bundan sorumlu siyasi seçkinlerde “Avrupa vizyonu” bulunmamasından dolayı üzüntü duymaktadır.
Courier International’da alıntı yapılan birçok Avrupa gazetesi için Chirac
ve De Villepin’in başarısızlığı, Fransız modelinin başlıca üç elverişsiz durumunu ortaya koymaktadır:
1. Kurumsal Yapının Zayıflığı (La Libre Belgique): Yasama gücü, sosyal
diyaloğa kapalı ve parti disiplinine bağlı yürütme gücü tarafından kolaylıkla
göz ardı edilebilmektedir. Bu da, “sadece reflekslerle ilerleyen ve karar vericilerinin kamuoyundan tamamen kopuk olduğu siyasi açıdan kapalı bir devlet” yaratmaktadır.
2. Tutarlı ve Güvenilir Siyasi Lider Eksikliği (The Guardian)
Guardian):: Bölünmüş
bir hükümet, büyüyen genç işsizliğine Thatcher’ı anımsatan liberal bir çözüm uygulamaya koyarken; aynı zamanda Fransa’da yabancı şirketleri dışarıda tutmaya çalışması, tutarlı ve güvenilir bir siyasi lider eksikliğini ortaya
koymaktadır.
3. Reform Planları Hakkında Muğlâk ve Seçenekleri Olmayan İletişim
Stratejisi (Svenska Dagbladet): Sosyalist muhalefet lideri Jean-Marc
Ayrault’a göre, “Fransız halkının ne söylediğini dinlemek için siyasiler için
kaybedilecek zaman yoksa”; hükümet, politikalarını küreselleşen piyasaya
uydurmak zorunda olduğunu görmeli ve Fransızların uyanması için “ne gerektiğini de daha net ortaya koymalıydı”.
Bu, Fransız toplumunun reformlara karşı hassas olması sonucu Lizbon gündemine öldürücü bir darbe indirmesi ve Avrupa bütünleşmesinin en temel
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
SAYF A 3
kazanımlarını zayıflatması anlamına mı gelmektedir (Peter Mendelson)? The
Guardian’da “Fransa’nın reform ve uyum sürecine girdiğine inanmak için sebepler
bulunmaktadır” diyen David Gow için bu sorunun yanıtı, henüz tamamen bu anlama
gelmemektedir. Umut verici nedenlerden bir tanesi, merkezi sağ hükümetin önemli
reformlar konusunda ısrar etmesi ve Nicolas Sarkozy’nin 2007 yılı başkanlık seçimleri için tekrarladığı “işgücü piyasası esnekliği konusunda yürüttüğü kampanyada”
yatmaktadır (The International Herald Tribune).
Ne olursa olsun “İlk İş Sözleşmesi Yasası” konusunda yaşanan krizlerinden çıkarılan dersler sonucunda; gelecek yıllarda ortaya çıkacak muhtemel reform çabaları,
daha az ihtilaflı konular üzerinde odaklanacak ve statükoyu sürdürmeye yönelik olacaktır (Elie Cohen, The International Herald Tribune).
BRÜKSEL TOPLANTISI, İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMI
ÜZERİNDEKİ KISITLAMALARIN KALDIRILMASI İÇİN SON BİR ŞANS
SUNMAKTADIR
AB ülkelerinde işçilerin serbest dolaşımı üzerindeki kısıtlamaların üç yıl daha sürdürülüp sürdürülmeyeceği kararının alınmasından sadece dört hafta önce, ilgili tüm
taraflar konuyu tartışmak üzere 28 Mayıs 2006 tarihinde Brüksel’de bir araya geldiler. AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir
Spidla’ya, kısıtlamaların bu ikinci aşamasının nasıl işleyeceğinin ve tasarlanan kararların tartışılması amacıyla 25 AB Üyesi Devletlerin hükümet temsilcileri ile ulusal
ve Avrupa çapında faaliyet gösteren sendika ve işveren kuruluşları temsilcileri eşlik
etmişlerdir.
Halen, bazı AB hükümetlerinin sekiz yeni Üye Devletten gelen işçiler için kısıtlamaları artık sürdürmeyeceklerini açıklamış olmalarına rağmen (Finlandiya, İspanya,
Portekiz); diğer Devletlerin de, kararlarını bildirmeleri gerekmektedir. Bu toplantı,
tüm ilgililere 30 Nisandaki süre bitiminden önce işgücünün serbest dolaşımı konusundaki deneyimlerini aktarmaları ve tartışmaları için son bir fırsat vermektedir. Kısıtlamaları sürdüreceklerini açıklamış olan ülkeler için (örneğin, Avusturya, Almanya) toplantı, Topluluk Hukukunu ileride aşamalı olarak nasıl uygulayacaklarına ortaya koymaları için bu ülkelere de bir fırsat sağlamaktadır.
Avrupa İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir Spidla
şunları söylemiştir: “Tüm işçilerin, AB içinde serbestçe dolaşması bizim hedefimizdir ve ileriye bakmak ve bunu gerçekleştirmek için plan yapmak durumundayız.
Birçok ülkenin bu ikinci geçiş döneminde kısıtlamalarını kaldıracakları haberlerini
memnuniyetle karşılıyorum ve 30 Nisandaki bitiş süresinden önce diğer Devletlerin
de, bu Devletlere katılacaklarını ümit ediyorum”.
Toplantı, her Üye Devlette sosyal ortaklar için kendi durumlarını ana hatlarıyla belirlemeleri bakımından da bir platform oluşturmaktadır. Sosyal ortakların görüşleri,
çoğu AB Üyesi Devletin bu kararın alınması sürecine onların da dâhil etmeleri dolayısıyla özellikle önem arz etmektedir.
SAYF A 4
“Yeni Üye
Devlet (AB 10)
vatandaşları,
İşçilerin serbest dolaşımı ile ilgili olarak 8 Şubatta kabul edilen “Geçici Düzenlemelerin İşlemesine İlişkin Komisyon Raporu”, AB hükümetleri temsilcilerine ve sosyal ortaklara Üst Düzey Grup Toplantısında resmen sunulacaktır. Toplantı, aynı zamanda 13 Nisan’da işçilerin serbest dolaşımı konusunu tartışacak olan Genel İşler Konseyine veri sağlanmasına da yardımcı
olacaktır.
Avusturya
(2005’de % 1.4)
ve İrlanda
(2005’de % 3.8)
hariç olmak
üzere tüm
ülkelerde
çalışan nüfusun
% 1’inden daha
azını temsil
etmektedir.”
Geçici düzenlemeler uyarınca işçilerin serbest dolaşımını kısıtlayıcı ulusal
önlemler, Mayıs 2004 tarihinde eski 15 AB Üye Devletlerinden 12’si tarafından (sadece İrlanda, İsveç ve İngiltere hariç) sekiz yeni Doğu ve Orta Avrupa AB Üyesi Devletler için getirilmiştir. Üç yeni Üye Devlet (Macaristan,
Polonya ve Slovenya), buna karşılık eski AB Üyesi Devletlerden gelen işçilerin serbest dolaşımı konusunda kısıtlamalar getirmişlerdir. Bu kısıtlamaların bir üç yıl daha uzatılıp uzatılmayacağı konusunda kararların, 1 Mayıs
2006 tarihinden önce alınması gerekmektedir.
Rapor, birçok devletin Orta ve Doğu Avrupa’dan beklenenden daha az işgücü göçü ile karşılaşmış olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Yeni Üye Devlet (AB
10) vatandaşları, Avusturya (2005’de % 1.4) ve İrlanda (2005’de % 3.8) hariç olmak üzere tüm ülkelerde çalışan nüfusun % 1’inden daha azını temsil
etmektedir. İrlanda nispeten en geniş işgücü akını ile karşılaşmıştır ve söz
konusu işgücü, İrlanda’nın ekonomik performansının gelişmesine katkıda
bulunmuştur.
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
AB’YE YENİ ÜYE OLAN 8 ÜLKENİN, BULGAR VE
ROMEN İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMINA İLİŞKİN
YENİ KISITLAMA GETİRME İHTİMALLARİ
EurActiv Slovakya ile yaptığı bir röportajda İstihdam, Sosyal İşler Ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi Spidla, mevcut Merkezi ve Doğu Avrupa üye devletlerinde, Bulgar ve Romen işçilerin serbest dolaşım hakkına karşı bir engellemenin
tesis edileceği yönünde bir işaret görmediğini belirtmiştir.
Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da, Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ye üye
olmasından sonra, bu ülkelere göç edebilecek Bulgar ve Romen işçilere karşı bir sınırlama getirilmesi ihtimali üzerine tartışmalar bulunmaktaydı.
Komisyon Üyesi Spidla’ya bu tartışmaların, eski 15 AB üye ülkesinde söz konusu
ülkelerin işçilerinin serbest dolaşımına ilişkin mevcut kısıtlamaların kaldırılması talepleriyle nasıl bir arada değerlendirilebileceği soruldu.
Spidla, AB’ye yeni üye olan 8 ülkenin herhangi birinin, 12 eski AB üyesi ülkede
Doğudan gelecek işçilere karşı uyguladığı şekilde bir kısıtlama uygulama hazırlığının olduğu üzerine bir bilgisi olmadığını belirtmiş ve şunları söylemiştir: “En azından Çek Cumhuriyeti ve Polonya’da, ulusal kamuoylarında ilke olarak işgücü piyasalarının yeni üye ülkelere açık olması gerektiği yönünde duyumlar almaktayım. Ancak, bu konu halen belirsiz ve somut bir şey söylemek için çok erken olacağını düşünüyorum”.
Komisyon Üyesi Spidla, Komisyonun son araştırmasında, AB’ye yeni üye olan 8
ülkenin işçilerinin serbest dolaşımına izin veren ülkelerde, işçilerin serbest dolaşımının işçi alan ülkenin ekonomi ve istihdam açısından büyümeye katkıda bulunduğunun ortaya çıktığını hatırlatmıştır. Eski 15 AB üye ülkesinde resmi kısıtlamaların
AB’de işçilerin serbest dolaşımı önündeki tek engel olmadığını; bu kısıtlamalar olmadığında bile, hareketliliğin düşük kaldığını sözlerine eklemiştir.
Hareketlilik, sadece kültürel ve dil engelleri (örneğin, ABD’de bu engeller bulunmamaktadır) nedeniyle değil; sosyal güvenlik sistemleri arasındaki farklılıklar yüzünden de sınırlı kalmaktadır. Spidla’ya göre bu sorunun çözümü, emekli aylığı rejimlerinin taşınabilirliğine atıfla, “uyumlaştırma değil, koordinasyon”dan geçmektedir.
SAYF A 5
SAYF A 6
AVRUPA PARLAMENTOSU, YENİ HİZMETLER
DİREKTİFİ ÖNERİSİNE OLUMLU
BAKMAKTADIR
Avrupa Parlamentosu’nun Komisyonun tartışmalı Hizmetler Direktifine ilişkin ikinci teklifine olumlu tepki göstermesine rağmen; sosyal taraflar, hala
belli noktalarda Direktifin değiştirilmesini talep etmektedirler.
“Avrupa
Parlamentosu’nun
Komisyonun
tartışmalı
Hizmetler
Direktifine ilişkin
ikinci teklifine
olumlu tepki
Hizmetler Direktifi için Komisyonun ilk teklifi, “Bolkestein Direktifi” olarak kötü bir ün salmıştı. Hizmetin başka bir AB ülkesinde sunulması durumunda bile, hizmet sunucunun kendi ülkesinin yasasının uygulanmasını şart
koşan sözde “menşe ülke prensibi”, sosyal dampinge neden olacağından
dolayı eleştirilmekteydi. Bu Direktif, özellikle Fransa’da işçi hareketi ve küreselleşme karşıtı eylemcilerde öfkeye neden olmuş ve Mayıs 2005’de yapılan AB Anayasası referandumunun olumsuz sonucunun nedenlerinden biri
olarak gösterilmişti.
16 Şubat 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu, Komisyonun ilk teklifini sulandıran Direktifin yeni bir şeklini oylamıştı. “Menşe ülke prensibi”, yumuşatılarak “hizmet sunumu serbestîsi prensibi” ile yer değiştirilmişti. Ayrıca,
bazı sektörler Direktif kapsamı dışında tutulmuş ve üye ülkelere Hizmetler
Direktifinin uygulanmasını istemedikleri diğer sektörleri de tanımlama seçeneği verilmişti.
göstermesine
rağmen; sosyal
taraflar, hala belli
noktalarda
Direktifin
değiştirilmesini
talep
etmektedirler.”
4 Nisan 2006 tarihinde Komisyon değiştirilmiş öneriyi Parlamentoya sunmuş, ancak iki AB kurumu arasında gene de birkaç ihtilaflı konu kalmıştır.
Söz konusu öneri Konsey tarafından ise, henüz tartışılmamıştır.
“Hizmet Sunumu Serbestîsi”ne Karşı “Menşe Ülke Prensibi”: Komisyonun ilk taslağının en fazla tartışılan maddesi olan 16. Maddesi, Parlamentonun 16 Şubat 2006 tarihli oylaması sırasında “Hizmet sunumu serbestîsi”
olarak yeniden adlandırılmıştır.
Değiştirilmiş öneride, Üye Devletlerin hizmet sunucuların işyerlerinin bulunduğu ülkeden başka bir Üye Devlette hizmet sunma haklarına saygı göstermeleri şart koşulmaktadır ve hizmetin sunulduğu Üye Devletin, hizmet
faaliyetinin ülkesine serbest girişini ve uygulanmasını sağlaması gerekmektedir. Maddenin ilk hali ise şu şekilde düzenlenmişti: “Üye Devletler, koordine edilmiş alanlar kapsamında hizmet sunucuların sadece kendi menşe Ülkesinin ulusal hükümlerine tabi olmalarını sağlarlar.” Bu sözde “menşe ülke
prensibi”, Komisyonun 4 Nisan 2006 tarihli önerisinde değiştirilmiştir.
Kapsam: Komisyon; genel hizmetler, sağlık hizmetleri, mali hizmetler, nakliye ve liman hizmetleri, geçici istihdam büroları tarafından sağlanan hizmetler, görsel-işitsel hizmetler ve güvenlik hizmetleri dahil olmak üzere Parlamentonun kapsam dışında bıraktığı hususlarda, Parlamento ile aynı yönde
hareket etmiştir. Ancak, hukuki hizmetlerin kapsam dışında bırakılması hususunda Parlamentoya katılmamıştır.
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
İşçilerin Görevlendirilmeleri
Görevlendirilmeleri:: Halen 96/71 EC Sayılı Direktif ile düzenlenmiş olan
bu konu, Komisyonun ilk taslağında Parlamentonun 16 Şubat 2006 oylamasında çıkarılan 24. ve 25. Maddelerinde düzenlenmiştir. İşçilerin Görevlendirilmeleri Direktifi ile Hizmetler Direktifi arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturmak amacıyla, 4 Nisan
2004 tarihinde Komisyonun yayınlamış olduğu “Hizmetlerin İfası Çerçevesinde İşçilerin Başka bir Üye Devlette Görevlendirilmesine İlişkin Rehber” kabul edilmiştir.
Tebliğde şu hususlar ortaya konmuştur: “Direktifin net bir sosyal amacı bulunmaktadır: görevlendirilen bu işçilere, görevleri süresince işverenleri tarafından gönderilmiş
oldukları Üye Devletin belirli koruyucu kurallarına itibar edileceği garantisi verilmektedir. Bu kurallar, azami çalışma süreleri, asgari dinlenme süreleri, asgari yıllık
ücretli izinler, asgari ücret oranları, işçilerin işe alınma-çıkarılma koşulları, özellikle
geçici istihdam işletmeleri tarafından işçi temini, işçi sağlığı, iş güvenliği, hamile
kadınların veya yeni doğum yapmış kadınların, çocukların ve gençlerin çalışma koşulları ile ilgili koruyucu önlemleri içermektedir.”.
Komisyon, Üye Devletler tarafından Direktife uyum sağlanması için gerekli kuralların yerine getirilmesi, bu kurallara uyulmaması halinde uygun önlemleri alınması,
işçilerin ve/veya işçi temsilcilerinin Direktifte belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi için uygun önlemleri almalarının temini ve ayrıca kamu kurumları arasında
işbirliğinin sağlanması konusunda yasal yükümlülüklerini hatırlatmaktadır.
Parlamento’da 4 Nisan 2006 tarihindeki müzakerelerde, Komisyonun yeni önerisine
bazı eleştiriler gelmiştir.
Yeni öneriyi sunan İç Pazar Komisyonu Üyesi Charlie McCreevy şunları söylemiştir: “Bazı kilit maddeler üzerinde ulaşmış olduğunuz fikir birliğine, saygı göstermeye
çalıştık. Avrupa Parlamentosunun Şubat ayındaki oylamasından bu yana, tüm Avrupa Birliğinde gelişen bir gerçek bulunmaktadır ki o da şudur: ulaşmış olduğunuz fikir birliği, bu tartışmayı ileriye götürmek için bir temel oluşturmaktadır. İki hafta
önceki Avrupa Hükümet Başkanları Konseyi, bunu desteklemektedir. Bu gelişen
fikir birliğini sağlam temellere oturtmak için bir fırsatımız bulunmaktadır. Bu değiştirilmiş öneri, 20-22 Nisan 2006 tarihleri arasında Graz’da Komisyon tarafından
Gayrı Resmi Rekabet Konseyine sunulacaktır. Bu Başkanlık sırasında önemli bir
gelişme kaydetme şansımız olduğuna inanıyorum”.
Avrupa Sanayiciler Birliği (UNICE) Başkanı Ernest-Antoine Seillière, bu konuda
şunları söylemiştir: “Komisyonun bu konuda bazı gelişmeler kaydetmesine rağmen;
geçici iş ilişkisinin Direktif kapsamı dışında bırakılması sonucunda kapsam, çok dar
tutulmuş olmakta ve uygulanabilir yasa hükümlerini açıklığa kavuşturma fırsatını
kaçırmış bulunmaktadır”.
Avrupa Sendika Konfederasyonu (ETUC) Genel Sekreteri John Monks ise, şunları
söylemiştir: "Çeşitli değişiklikleri daha ayrıntılı olarak incelememize ihtiyaç duyacak olmamıza rağmen, Komisyonun sorumluluklarını gözetmiş olması gerçeğini takdirle karşılıyoruz. İlk bakışta bazı değişiklikler; tamamlanmamış, karmaşık ve hatta
yanlış gözükmektedir. ETUC, Konsey’in bu noktaları daha yakından incelemesini
talep edecektir”.
SAYF A 7
SAYF A 8
HİZMETLER SEKTÖRÜNDE İŞÇİLERİN BAŞKA
BİR DEVLETTE GÖREVLENDİRİLMESİ: DAHA
AZ BÜROKRATİK VE DAHA ÇABUK
Şirketlerin bir Üye Devletteki işçileri diğer bir Üye Devlette çalışması için
görevlendirmesi durumunda Üye Devletlerin, iş dünyasının ve işçilerin hakları ve sorumluklarını anlaması konusunda yardımcı olmak amacıyla Avrupa
Komisyonu, 4 Nisan 2006 tarihinde bir rehber yayınlamıştır. Tebliğ, İşçilerin
Başka Bir Ülkede Görevlendirilmesi Direktifinin Üye Devletlerde uygulanması konusunda pratikte karşılaşılan zorluklara yönelmektedir. Söz konusu
Tebliğ, işçilerin başka bir Üye Devlette görevlendirilmesi durumunda hukuki gereksinimler ve sınırlamalar üzerindeki herhangi bir karışıklığı ortadan
kaldırmaya ve sosyal dampingi önlemeye yardımcı olacaktır.
“Tebliğ, işçilerin
başka bir Üye
Devlette
görevlendirilmesi
durumunda hukuki
gereksinimler ve
sınırlamalar
üzerindeki
herhangi bir
karışıklığı ortadan
Bahar Zirvesinde AB liderleri, Avrupa sosyal modelini korurken aynı zamanda hizmetler sektörü için iç pazarın tam olarak işlevsel hale getirilmesi
gerektiğini kabul etmişlerdir. “Hizmetlerin İfası Çerçevesinde İşçilerin
Başka bir Üye Devlette Görevlendirilmesine İlişkin Rehber” konusunda
çıkarılan Tebliğ, diğer bir Üye Devlette hizmet tedarikinin içerisinde bulunan bütün tarafların bundan yarar sağlayacağını temin etmektedir. Avrupa
çapında hizmet sağlayan iş dünyası, daha az engel ve bürokrasi ile daha çabuk prosedürlerle karşılaşmalıdır. Üye Devletler, şirketlerin başka bir Üye
Devlette işçi görevlendirmesi durumunda ne gerektiğini açıkça ortaya koymalıdırlar. Ayrıca şirketlerin ücretler ve çalışma koşulları konusunda gerekli
bilgiye erişimleri daha iyi şekilde sağlanacaktır. Buna ek olarak Komisyon,
Üye Devletler arasında bilgi alışverişinin daha etkin şekilde sağlanması ve
idari işbirliğinin geliştirilmesi konularında yardımcı olacaktır.
kaldırmaya ve
sosyal dampingi
önlemeye yardımcı
olmayı
amaçlamaktadır.”
AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğin Sorumlu Komisyon Üyesi
Vladimir Spidla şu hususu vurgulamaktadır: “Bu Direktif, hem hizmetlerin
başka bir Üye Devlette ifası konusundaki özgürlüğün sağlanması, hem de
sosyal dampingin önlenmesine ilişkin olarak kilit rol oynayan bir araçtır.
Bununla birlikte, söz konusu Direktif, ancak Üye Devletler tarafından uygun şekilde uygulanması durumunda amacına ulaşabilir. Üye Devletleri Avrupa çapında hizmetlerin tedarikinin kolaylaştırılması konusunda teşvik edilmesi gerekmektedir; böylece Avrupalı çalışanlar, en iyi şekilde korunurken
iç pazarın bütün minnetlerini tam olarak kullanabileceklerdir”.
Avrupa Topluluğu Adalet Divanının içtihat hukukundan hareketle, Tebliğ Ev
Sahibi Ülkelerin (Örneğin Fransa’daki bir şirkette çalışan bir işçinin Almanya’da hizmet ifası çerçevesinde görevlendirilmesi durumunda; Fransa,
“Menşe Ülkesi”, Almanya ise “Ev Sahibi Ülke” olarak nitelendirilmektedir)
söz konusu Direktifte ortaya koyulan istihdam koşullarını kendi topraklarında görevlendirilen işçilere uygulanmasını sağlama yükümlülüğünün bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bunu yaparken Ev Sahibi Üye Devletler,
belirli denetim önlemlerine uyum sağlamak amacıyla yabancı hizmet sağlayıcıların yardımına gereksinim duyabilmektedir. Bununla birlikte bu önlemler, AT Antlaşmasının 49. Maddesine aykırı olmamak zorundadır ve hizmetlerin serbest dolaşımına haksız ve orantısız sınırlamalar getiremezler.
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
SAYF A 9
Söz konusu Tebliğ, dört önlem üzerinde yol göstermekte ve özellikle aşağıda sayılan
hususlarda rehberlik sağlamaktadır:
Hizmet sağlayıcı şirket için, Ev Sahibi Üye Devlet topraklarında sürekli bir
temsilcinin bulunması ilişkin bir yükümlülük söz konusu değildir.
İşçilerin başka bir Üye Devlette görevlendirilmesi için Ev Sahibi Devlet tarafından ön müsaade alması gerektirmeyebilir; bununla birlikte şirketler, belirli
sektörlerde başka bir Üye Devlette hizmet sunumunda bulunması için genel
bir müsaade alması gerekebilmektedir.
Ev Sahibi Devletlerdeki kontrolleri kolaylaştırmak amacıyla Üye Devletlerin,
işçilerin görevlendirilmesine ilişkin tebliği işe başlamadan önce talep etmesi
söz konusu olabilmektedir.
Hizmet sağlayan şirketler için işçinin çalışma süresine veya işyerinde sağlık ve
güvenlik koşullarına ilişkin belgelerin sağlanması gerekmektedir.
Üçüncü ülke vatandaşları olup başka bir Üye Devlette görevlendirilen işçilerin de
denetlenmesini amaçlayan özel kıstaslar getirilmektedir.
Üçüncü ülke
vatandaşları
Menşe Devletlerin ulusal otoriteleri; hem Ev Sahibi Üye Devletlerdeki otoriteler ile
işbirliği içinde çalışması gerekmekte, hem de denetim görevlerini yerine getirmeleri
ve yasadışı uygulamalarla mücadele edebilmelerini sağlamak amacıyla gerekli tüm
bilgileri Ev Sahibi Devletlere sağlamaları gerekmektedir. İrtibat büroları ve denetim
otoriteleri, herhangi bir talebe doğru ve hızlı bir şekilde cevap vermeleri amacıyla
yeterince kaynak ayrılmış ve donanımlı olmalıdırlar. Uygun önlemler, Direktifte ortaya koyulan istihdam koşulları ve ilkelerine uyulmaması durumunda yabancı hizmet
sağlayan şirketlerin cezalandırılması için yerinde bir uygulamadır.
İşçilerin başka bir Üye Devlette görevlendirilmesini kolaylaştırmak amacıyla Tebliğ;
internet sitelerinin geliştirilmesi, diğer bilgilendirme yöntemlerinin kullanılması, irtibat bürolarının ve denetim otoritelerinin güçlendirilmesi, bilgi alışverişini sağlamak
için elektronik sistemlerinin kullanılması ve iş müfettişleri arasında bir ağ sisteminin
geliştirilmesi gibi Üye Devletlere hitaben birtakım önlemler ortaya koymaktadır.
Üye Devletlere destek olmak için Komisyon, Üye Devletlerin ilgili bütün bilgilerin
değişimini sağlamak için kullanılabilecek birçok dilde mevcut bulunan işbirliği formu oluşturmuştur. Bu forum, yerel idareler için belgelerin incelenmesini kolaylaştırmaktadır.
Tebliğ, Üye Devletlerin Direktifte belirtilen asgari koşulları yerine getirmek için çabalarını artırmasına gerek olduğunu vurgulamaktadır. Direktifin uygulanmasına ilişkin bir değerlendirme, Komisyonun bir rapor hazırlayacağı tarih olan gelecek 12
ayın sonunda yapılması planlanmaktadır. Önemli bir gelişme kaydedilmemesi durumunda Komisyon, herhangi bir Direktifin ihlalinde izlenecek prosedürleri de izleyen
uygun eylemler alacaktır.
olup başka bir
Üye Devlette
görevlendirilen
işçilerin de
denetlenmesini
amaçlayan özel
kıstaslar
getirilmektedir.
SAYF A 10
AVRUPA TOPLULUKLARI ADALET DİVANI,
“ÜCRETLİ İZİN HAKKININ EK ÖDEMELERE
DÖNÜŞTÜRÜLMESİ” UYGULAMASINA KARŞI
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı, yıllık asgari dört haftalık ücretli izin
hakkının bir sonraki yıla aktarılmış olması durumunda bile, ek ödemelerine
dönüştürülemeyeceği hükmüne vardı.
Söz konusu davada, Hollanda Sendika Federasyonu (Federatie Nederlandse
Vakbeweging; FNV), Hollanda’da bir sonraki yıla aktarılan dört haftalık yıllık asgari yasal ücretli izin süresi hakkı için, işçilere ödeme yapılmasına izin
veren uygulamaya karşı adli kovuşturma başlatmıştı. Hatta bu uygulama,
Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığının bir broşüründe açıkça tavsiye
edilmekteydi.
“Avrupa
Toplulukları
Adalet
Divanı, yıllık
asgari dört
haftalık
ücretli izin
hakkının bir
sonraki yıla
aktarılmış
Avrupa Birliği’nin Çalışma Süreleri Direktifinin 7. Maddesine göre, “Üye
Devletler, her işçinin asgari 4 hafta ücretli izin hakkını ve bunun verilmesi
ve koşullarının ulusal mevzuat ve/veya uygulamalara geçirilmesi için gerekli
önlemleri alırlar”. Ayrıca, bu ücretli iznin ek ödemelere dönüştürülmesi hususunu, 7. Maddenin 2. fıkrası açıklığa kavuşturmuştur: “…Asgari ücretli
izin hakkı, başka bir ödeme ile yer değiştirilemez.”
6 Nisan 2006 tarihli kararında Avrupa Toplulukları Adalet Divanı, FNV’nin
böyle bir ödemenin işçileri yasal olarak gereken izni almamaya teşvik edeceği savunmasını temel almıştır. Karara göre, ödemenin sözleşmeye bağlı bir
düzenleme dayanması da önemli değildir. Mahkeme, zaten İngiltere’de uygulanan “arttırılmış yıllık ücretli izin ücreti”ne (yıllık tatiller için saatlik
veya günlük ücret oranlarına dahil edilen ödeme) karşı bir karar almış ve
bunun Çalışma Süreleri Direktifine aykırı olduğu tespit etmişti.
olması
durumunda
bile, ek
ödemelerine
dönüştürülemeyedönüştürülemeyeceği hükmüne
vardı.”
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
SAYF A 11
AB VE JAPONYA, KÜRESELLEŞMENİN İSTİHDAM VE İŞÇİLER
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİ TARTIŞTI
Küreselleşmenin istihdam ve işçiler üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar, ABJaponya toplantı gündeminin zirvesine taşındı. Avrupa Komisyonu, Japon hükümeti
ve sosyal taraf temsilcileri, AB ve Japon istihdam politikalarının ve endüstriyel ilişkilerinin, küreselleşmenin işgücü piyasaları ve işçilerin istihdam edilebilirliği üzerindeki olumsuz etkilerine cevap verecek şekilde nasıl uyarlanabileceğini tartıştılar.
“Küreselleşme Kapsamında AB ve Japonya’da İstihdam Edilebilirliğin Arttırılması Konferansı”nda Avrupa Komisyonunu temsil eden AB İstihdam, Sosyal İşler ve
Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir Spidla, başlamış bulunan bu çalışmanın
önemini vurgulamış ve işçiler için iş güvencesi garanti ederken, işverenler için de
daha fazla esneklik getirmek üzere tasarlanan AB’nin “güvenceli esneklik yaklaşımı”nı ön plana çıkarmıştır. Bunun yanı sıra Spidla, küreselleşmenin yaşam boyu öğrenme gibi işçilerin becerilerine daha fazla yatırım yapılması gerekliliği ortaya çıkardığını belirtmiştir. Değişen küresel ticari kalıplar nedeniyle artık çalışmasına gerek
duyulmayan işçilere yardımcı olmak için, geçtiğimiz günlerde Komisyon, bu işçilerin yeni iş bulmalarına yardımcı olmak amacıyla 500 milyon €’luk “Avrupa Küreselleşme Uyum Fonu” önermişti.
Komisyon Üyesi Vladimir Spidla bu konu hakkında şunları söylemiştir:
“Küreselleşmenin bizim işlerimiz ve toplumumuz üzerinde hızlı ve derin bir etkisi
bulunmaktadır. Ortaya çıkan yeni zorlukları aşmak için işgücü piyasası esnekliği ile
iş güvencesi arasında bir denge sağlamak zorunludur. Bu, AB’yi daha ileri götürecek
bir yoldur ve bunu Japonya ile tartışmak için burada bulunmaktayız”.
“Seminerde
başlıca iki
konu
tartışılmıştır:
işgücü
piyasası
esnekliği ve iş
güvencesi
arasındaki
denge ile
yapısal
Sağlık, Çalışma ve Sosyal Yardım Bakan Yardımcısı Bay Togari, artan iş ve becerilerin işgücü piyasasındaki birbirini tamamlayıcı yönde ilerlemesine yönelik işgücü
piyasası reformlarına karşı Japonya’nın desteğini vurgulamaktadır. Japon istihdam
politikaları, şirketler içerisinde iş güvencesini desteklemekten çok, işçilerin hareketliliğini desteklemeye doğru bir hareket yaşamaktadır.
değişiklik ve
Bay Togari, bu konuda şunları söylemiştir: “Japonya, bazı bölgelerde daha az iş fırsatları ile şirket ve işçi strateji ve tutumlarında meydana gelen değişimlerden dolayı
oluşan yeni çalışma düzenlemeleri gibi önemli piyasa değişikliklerine cevap vermeye yönelik işgücü piyasası reformlarını teşvik etmektedir. Hızlı küreselleşmeye cevaben iş güvencesi ve beceri geliştirme konularının nasıl ele alınacağını birlikte tartışmak, AB ve Japonya için oldukça yararlı olmuştur”.
farklılıklar.”
Seminerde başlıca iki konu tartışılmıştır: “işgücü piyasası esnekliği ve iş güvencesi
arasındaki denge” ve “yapısal değişiklik ve bölgesel sosyo-ekonomik farklılıklar”.
Bunlar, işçilerin uyum yeteneği, işgücü hareketliliği, yaşam boyu öğrenme ve işgücü
piyasası politikalarının rolü gibi konular üzerinde odaklanmaktadır.
Komisyon Üyesi Vladimir Spidla ve Bakan Yardımcısı Togari, küreselleşmenin
yararttığı olumsuzluklarla mücadelede sosyal ortakların hayati rolünü vurgulamışlardır. Toplantı, hem AB’nin hem de Japonya’nın sosyal ortaklarını bir araya getirmiştir. Bu toplantı, birincisi 1991 yılında yapılan AB ve Japonya arasındaki 11. toplantıdır.
bölgesel
sosyo
sosyo-ekonomik
SAYF A 12
ÜÇLÜ SOSYAL ZİRVE, ULUSAL SOSYAL
ORTAKLARIN BÜYÜME VE İSTİHDAM STRATEJİSİ
ÇALIŞMALARINDA DAHA BÜYÜK ROL ALMASI
GEREKTİĞİ HUSUSUNU ELE ALDI
Sosyal ortakların
AB liderlerine
sunduğu yeni
20062006-2008
çalışma programı,
sendikalar ve
işveren
temsilcilerinin
demografi, yaşam
boyu öğrenme,
28 Mart 2006 tarihinde Brüksel’de toplanan Üçlü Sosyal Zirve, Büyüme ve İstihdam için AB Stratejisine ulusal sosyal ortakların daha fazla katılımına gereksinim olduğunu vurgulamıştır. AB liderlerinin Avrupa Konseyi toplantısından
sadece birkaç saat önce yapılan Zirve, AB ve ulusal düzeyde yer alan sosyal
ortakların yanı sıra, Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso, Komisyon Üyesi
Spidla, Avrupa Konseyi Başkanı Schüssel ve AB Başkanlığı temsilcileri önünde
gelecek üç yıl için sosyal ortakların yeni çalışma programını tartışmıştır.
Söz konusu Zirvede bazı ulusal sosyal ortaklar, her Üye Devletin 2005 Ağustos
ayında sunmuş olduğu Ulasal Reform Programları (URP) taslaklarının hazırlanmasında tam olarak rol almadıklarının vurgulamışlardır. Bu planlar, her devletin
AB’nin Büyüme ve İstihdam Stratejisi amaçlarına ulaşmak için özel planlarının
ana hatlarını belirlemektedir. Sosyal ortakların bu planlara tam olarak katılamamasında yaşanan eksiklikler, bu ilk Ulusal Reform Programlarında yaşanan sorunlar nedeniyle ortaya çıkmışsa da; birçoğu bugünkü konferansa katılan ulusal
sosyal ortaklar, gelecekte bu programlara daha büyük oranda katılmak istediklerini belirtmişlerdir.
gençlerin
entegrasyonu ve
güvenceli
esneklik gibi
AB’nin
karşılaştığı
başlıca konuları
müştereken
analiz etmelerini
ve özellikle
Başkan Barroso, daha fazla büyüme ve daha çok ve daha iyi istihdam elde etme
konusunda ulusal sosyal ortakların tam olarak rol oynamalarını sağlamak için
AB Üyesi Devletlerini, şu sözlerle teşvik etmektedir: “Sosyal ortakların, Büyüme ve İstihdam Stratejisini destekledikleri açıktır. Ancak, onların Stratejiyi sahiplenme duygularını geliştirerek, ulusal seviyede daha fazla katılımlarını sağlamalıyız. Bunun mümkün olacağından eminim”. Sosyal ortakların AB liderlerine
sunduğu yeni 2006-2008 çalışma programı, sendikalar ve işveren temsilcilerinin
demografi, yaşam boyu öğrenme, gençlerin entegrasyonu ve güvenceli esneklik
gibi AB’nin karşılaştığı başlıca konuları müştereken analiz etmelerini ve özellikle bunların işgücü piyasası için ne anlam ifade ettiğini incelemelerini öngörmektedir.
bunların işgücü
piyasası için ne
anlam ifade
ettiğini
incelemelerini
öngörmektedir.
AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir Spidla,
sosyal ortakların yeni önerilerini yasalaştırmaya ihtiyaç duyduklarının vurgulamaktadır: “Sosyal ortaklar tarafından hazırlanan ve bizim önceliklerimizle tamamen aynı çizgide olan yeni çalışma programını memnuniyetle karşılıyorum.
Şimdi bizim ihtiyacımız olan bu önerilerin eyleme dönüştüğünü görmektir.”.
Komisyon, ayrıca demografi ve güvenceli esnekliğin sosyal ortaklarla tartışıldığı olağanüstü bir Üçlü Sosyal Zirve önermektedir.
Çalışma programının üç yıllık döneminde sosyal ortaklar, yaşam boyu öğrenme
veya dezavantajlı grupların işgücü piyasasına entegrasyonu konusunda yeni bir
çerçeve anlaşmasının görüşülmesi dâhil olmak üzere, çeşitli araçları kullanmayı
amaçlamaktadırlar. Aynı zamanda, Yeni AB Üyesi Devletlerde ve aday ülkelerde sosyal ortak kapasitesi oluşturma çabalarını da güçlendireceklerdir. Bu program, sosyal ortakların tele-çalışma ve çalışma-bağlantılı stres konusunda iki çerçeve anlaşması ve cinsiyet eşitliği ile ilgili eylem çerçevesini başarıyla ortaya
koydukları 2003-2005 programını izleyen ikinci AB sosyal diyalog çalışma
programıdır.
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
SAYF A 13
MİLYONLARCA İŞÇİNİN SAĞLIĞI, AVRUPANIN İLK ÇOK
SEKTÖRLÜ ANTLAŞMASI TARAFINDAN KORUNACAK
Avrupa çapında birçok farklı sektörde çalışan 2 milyondan fazla işçi, 25 Nisan 2006
tarihinde imzalanan ilk Avrupa çok sektörlü Antlaşması tarafından korunmaktadır.
Bu Antlaşma, ölümcül bir akciğer hastalığı olan silicosise neden olabilen kristal silis
tozlarına maruz kalan işçileri korumayı amaçlamaktadır. Silicosis hastalığı, ayrıca
anfizem (emphysema) ve akciğer kanseri gibi diğer tehlikeleri akciğer hastalıkları ile
yakından bağlantılıdır. Antlaşma, işyerinde iyi uygulamalar yoluyla işçilerin kristal
silis tozlarına maruz kalmaları azaltmayı amaçlamaktadır. Söz konusu Antlaşma,
Avrupa İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi
Vladimir Spidla’nın eşliğinde sosyal taraflar (sendikalar ve işveren temsilcileri) tarafından imzalanmıştır.
Kristal silis, dünyanın dış tabakasında yaklaşık % 12’si oluşturan bir mineraldir ve
patlama, materyallerin karıştırılması ve torbalara konulması, öğütme ve macunlama
gibi faaliyetlerin yürütülmesinde geniş şekilde kullanılmaktadır. Kristal silislerin
teneffüs edilmesi sonucu, silicosis hastalığı oluşabilmektedir. Silis kristallerinin çoğunlukla kullanıldığı sektörlerde çalışan işçiler, söz konusu Antlaşma tarafından
kapsam altına alınmaktadır. Bu sektörlerin bazıları şunlardır: yeraltından maden çıkarmaya dayalı istihraç sanayi (kömür, demir, petrol… vb), çimento, dökmecilik,
cam sanayi, seramik sanayi, mineral sanayi… vb. Materyallerin kullanılması, saklanması ve nakli gibi yukarıda bahsedilen sektörlerle ilgili tali faaliyetler de, Antlaşma
tarafından düzenlenmektedir.
“Antlaşma,
Avrupa çapında
birçok farklı
sektörde çalışan
2 milyondan fazla
AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyon Üyesi Vladimir Spidla bu
Antlaşma hakkında şunları belirtmiştir: “Söz konusu Antlaşma, birkaç sektörü kapsayan ve sosyal taraflar tarafından kendi prosedürleri çerçevesinde müzakere edilerek kabul edilen ilk antlaşmadır. Sosyal tarafları, böyle değerli bir Antlaşma yaptıkları için kutlamak istiyorum. Bu antlaşma, birçok sektörde çalışan işçileri koruyacak
ve çalışma koşullarında önemli bir farklılık meydana getirerek, onların daha iyi uygulamalardan yararlanmalarını sağlayacaktır.”
Antlaşmaya göre, işveren ve işçi temsilcileri uygulanabilirliği ölçüsünde işyeri düzeyinde iyi uygulamaların yürütülmesine yönelik olarak müştereken en iyi çabalarını
ortaya koyacaklardır. Bu iyi uygulamalar listesi, sürekli bir uyarlama ve prosedürlerin güncellenmesine konu olacaktır.
İşçi ve işveren temsilcilerinin eşit sayıda temsilcilerinden oluşan Denetleme Komitesi ise, Antlaşmanın uygulanması ve yorumlanması hususunda birtakım sorumlulukları bulunacaktır. Komite, ayrıca üyelerine, Avrupa Komisyonuna ve işçilerin sağlığı
ve güvenliğinden sorumlu ulusal otoritelere gönderilmek üzere Antlaşmanın uygulanması konusunda sektörler bazında bir rapor hazırlayacaktır.
İmzalanmasından altı ay sonra Antlaşma, dört yıllık bir süre için yürürlüğe girecek
ve birbirini izleyen iki yıllık süreler için otomatik olarak yenilecektir.
işçinin kristal
silis tozlarına
maruz kalmasını
azaltmayı
amaçlamaktadır.”
SAYF A 14
2006 YILI DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ, SAĞLIK
İŞGÜCÜNDEKİ YAŞANAN KRİZLER ÜZERİNDE
ODAKLANMAKTADIR
Sağlık işgücündeki açık (özellikle hemşireler konusunda), AB Üyesi Devletlerin sağlık bakım sistemleri için önemli bir engel teşkil etmeye başlamaktadır. Yeni Üye Devletler, yurtdışına çalışmak üzere giden sağlık çalışanlarından dolayı bu konuda en fazla darbeyi almaktadırlar.
“Sağlık
işgücündeki açık
(özellikle
hemşireler
Her yıl 7 Nisan’da kutlanan Dünya Sağlık Günü, bu sene sağlık işgücünde
yaşanan krizlere yönelmiştir. Dünya Sağlık Örgütünden (WHO) Dr. Tim
Evans açıklamasında şunları belirtmiştir: “Onlarca yıldır öğrenimlerine, eğitimlerine, maaşlarına, çalışma ortamları ve yönetimine yapılan düşük yatırım
nedeniyle sağlık işçilerinin sayısında kronik, küresel bir açık oluşmuştur. Bu
durum, ulusal ve uluslararası göç ile birlikte, ciddi anlamda beceri eksikliğine, kariyer değiştirme ve erken emeklilik seviyelerinin yükselmesine yol açmıştır.”
konusunda), AB
Üyesi Devletlerin
sağlık bakım
sistemleri için
önemli bir engel
teşkil etmeye
başlamaktadır.”
AB Üyesi Devletler, halen tıbbi personelin işe alınması ve o işlerde çalışmalarının sürdürülmesi sorunları ile karşı karşıyadır ve sağlık işgücündeki açık,
sektördeki genel yaşlanan ve daralan işgücü eğilimi nedeniyle giderek artmaktadır. Avrupa Komisyonuna göre, 45 yaş ve üzeri doktorların sayısı
1995–2000 yılları arasında % 57 artmıştır. Bu yaşın altındaki doktorların
sayısı ise, sadece % 20 artış göstermiştir.
Avrupa Kamu Sağlığı Birliği (EPHA), yeni Üye Devletlerdeki durumun,
“sağlık çalışanlarının diğer AB Devletlerine göç etmeleri” nedeniyle daha da
zor olduğunu vurgulamaktadır.
Avrupa Yaşlılar Platformundan (AGE) Dr. Barbro Westerholm şunları söylemiştir: “Eğer Avrupa’da sağlık hizmetlerinde çalışan işgücündeki açıklara
yönelmek istiyorsak, AB’de daha çok ve kapsamlı geriatri (yaşlılık hastalıkları) eğitimine ihtiyaç olduğu açıktır. AB içinde geriatri eğitimi ve niteliklerinin arttırılması ve uyumu, birinci öncelik olmalıdır”.
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
SAYF A 15
KOMİSYON’UN SOSYAL HİZMETLERE İLİŞKİN TEBLİĞİ
Sosyal hizmetler, birçok AB Üyesi Devlette genellikle özel sektör ile kar amacı gütmeyen kuruluşların ortaklığıyla modernleştirilirken, Avrupa hukukunun bu gelişen
durumu nasıl etkileyeceğine açıklık getirilmesi gerekmektedir. Avrupa Komisyonu
tarafından 26 Nisan 2006 tarihinde kabul edilen yeni bir Tebliğ, bu konuyu ele almaktadır. Tebliğ, ilk defa olarak söz konusu sosyal hizmetlerin özel niteliklerinin bir
listesini sunmakta ve farklı Topluluk araçlarından alınan desteği gözden geçirmektedir. Söz konusu Tebliğ, ayrıca Üye Devletler, sosyal taraflar, kar amacı gütmeyen
kuruluşlar, sosyal hizmetleri yerine getiren kuruluşlar ve sektörlerin tüm aktörlerin
erişimine açık geniş bir danışma süreci başlatmaktadır. Bu süreç, AB müktesebatını
uygulanırken Komisyon tarafından bu hizmetlerin özgün nitelikleri göz önüne alarak
yerine getirilecektir. Sosyal hizmetler, ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte
sosyal barınma, çocuk bakımı veya yardıma muhtaç insanlara ve ailelere sağlanan
hizmetler gibi çeşitli unsurları içermektedir. Bununla birlikte söz konusu hizmetler,
Komisyonun farklı bir girişimi altında yer alan sağlık hizmetlerinden farklı bir nitelik göstermektedir.
Kamu yararına yönelik sosyal hizmetlerin, AB çapında artması ve çeşitlenmesi söz
konusudur. Söz konusu Tebliğdeki hukuki beyan, sadece kamu yararına yönelik sosyal hizmetler sektöründe hizmet sağlayanlara devlet yardımı verilmesine ilişkin değil, ayrıca iç pazarın uygulanması (özellikle hizmet sağlama ve yerleşme özgürlüğü
ilkelerine ilişkin olarak) ve kamu ihale kuralları hususlarını da ele almaktadır. Bu
nedenle Tebliğ, son zamanlarda kabul edilmiş olan Gözden Geçirilmiş Hizmetler
Direktifi önerisi ile tam olarak uyumlu durumdadır. Söz konusu Tebliğ, önemli bir
mesaj vermektedir: kamu yararına yönelik sosyal hizmetler, telekomünikasyon ve
ulaşım gibi kamu yararına olan diğer hizmetlerden ayıran özel nitelikleri bulunmaktadır. Bu nitelikler, kişiselleştirilmiş hizmetleri kapsamaktadır ve bu hizmetlerin
amaçları, temel sosyal haklar ve sosyal bütünleşmesinin sağlanması ile doğrudan
bağlantılıdır. Bu amaçlara ulaşmak amacıyla kamu yararına yönelik sosyal hizmetler, dayanışmayı ve genellikle kar amacı güden kuruluşların değil, yurttaşların gönüllü katılımını gerektirmektedir. Bu hizmetler, ayrıca yerel otoritelerin bu gelişmeyi
sağlamada neden önemli bir rol oynadığını ve Üye Devletlerin görevlerini ve kuruluş
ilkelerini belirlemede neden münhasır yükümlülükleri olduğunu ortaya koyarak olabildiğince kullanıcıya yakın bir şekilde geliştirilmelidir.
AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyon Üyesi Vladimir Spidla, böyle
bir önemli alanda bu beyanının yapılmasının gerektiğini vurgulamış ve şunları söylemiştir: “AB Büyüme ve İstihdam Stratejisinin önemli bir parçası olan ve önümüzdeki yıllarda birçok iş olanağının ortaya çıkacağı büyük ve dinamik bir sektörden söz
ediyoruz. Sosyal hizmetler, Avrupa Sosyal Modelinin önemli sütunlarında birisidir
ve bu nedenle, AB’de koşulların bu sektörün uyumlu bir gelişme sağlamasını temin
etmesi önem arz etmektedir. Tebliğ, sosyal bütünleşme ve açıklık arasındaki dengeye ve ikame ilkesine dayanmaktadır. Söz konusu Tebliğ, AB yasal çerçevesinin sosyal hizmetlerin özel niteliklerini göz önüne almasını sağlayacağı adımlar önermektedir.”
Sosyal diyaloğu da kapsayacak şekilde birçok mali ve siyasi AB girişimi, zaten sosyal hizmetlerin geliştirilmesinin ve modernleştirilmesini desteklemektedir.
“Söz konusu
Tebliğ, önemli bir
mesaj
vermektedir:
kamu yararına
yönelik sosyal
hizmetler,
telekomünikasyon
ve ulaşım gibi
kamu yararına
olan diğer
hizmetlerden
ayıran özel
nitelikleri
bulunmaktadır.
Bu nitelikler,
kişiselleştirilmiş
hizmetleri
kapsamaktadır ve
bu hizmetlerin
amaçları, temel
sosyal haklar ve
sosyal
bütünleşmesinin
sağlanması ile
doğrudan
bağlantılıdır.”
SAYF A 16
Yapılan açıklama, birçok ilgili taraflarca talep edilmekteydi. Söz konusu ilgili taraflar; daha fazla belirginliğin AB hukukunu ihlal etmeksizin söz konusu hizmetlerin modernleşmesinin sürdürülmesine yardımcı olacağını vurgulayan Üye Devletler, kamu hizmeti çalışan/işveren temsilciler ve hükümet-dışı kuruluşlardan oluşmaktadır. Bu beklentiler, 20 Nisan 2006 tarihinde
Viyana’da düzenlenen son Başkanlık Konferansında tekrarlanmıştır. Tebliğ,
hem bu talepleri hem Yeşil Kitap danışma süreci ile paydaşlardan gelen talepleri karşılamaktadır. Söz konusu Tebliğ, daha fazla çeşitlilik ve daha kaliteli hizmete katkıda bulunarak sosyal politikalar için ayrılmış bütçenin daha
iyi şekilde kullanımı da teşvik etmektedir.
Tebliğ Topluluk hukuku üzerinde herhangi bir değişiklik getirmemekle birlikte, gelecekte yaşanabilecek değişiklikler göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Kamu yararına yönelik sosyal hizmetlere ilişkin her AB Devletinin yaklaşımının daha belirgin bir biçimde ortaya konulması amacıyla Komisyon,
her Üye Devletin durumlarını inceleyen bir çalışma başlatmıştır. Bu sürecin
ve ilgili taraflarla danışma sürecinin sonuçları temelinde Komisyon, son modernleşme yaklaşımları, içtihat hukukunu ve gelişmeleri ortaya koyan bir
rapor hazırlayacaktır. Bu raporun, her iki yılda bir yayımlanması ve 2007
yılında ilk raporun çıkması beklenmektedir.
SOSYAL DİYALOG PROJESİ
ÇSGB’nin AB Koordinasyon Dairesi ve ITC-ILO ve DeLeeuw International
konsorsiyumu tarafından yönetilen, AB fonlu “Sosyal Diyalog Projesi” 1
Şubat 2006 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır.
Bu çerçevede, 10 Mart 2006 tarihinde Bakanlığımız Reşat Moralı Toplantı
Salonunda “I.Bilinçlendirme ve Duyarlılık Arttırma Konferansı” gerçekleştirilmiştir. Söz konusu konferansa Sayın Bakanımız Murat
BAŞESGİOĞLU, Sayın Müsteşarımız Enis YETER, Sayın Müsteşar Yardımcılarımız M.Cem TOKER, Ahmet ERDEM ve Serhat AYRIM ile ILO
Genel Müdür Yardımcısı ve ILO Uluslararası Eğitim Merkezi Müdürü
Francois TREMEAUD, ILO Türkiye Temsilcisi Gülay ASLANTEPE, Bakanlığımız Birim amirleri ve temsilcileri, Proje Teknik Destek Ekibi üyeleri,
TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ, KAMU-SEN, KESK, MEMUR-SEN, BASK
Başkanları ve TİSK Genel Sekreteri; işçi, işveren ve memur sendikalarının
temsilcileri ile çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri katılım sağlamıştır.
Müsteşar Yardımcımız Sayın M.Cem TOKER’in açılış konuşmaları ile başlayan Konferansın ilk oturumunda, ilk olarak Proje Ekip Lideri Karl
FELDENGUT projenin kapsamı, yürütülen çalışmalar ve proje kapsamında
yapılacaklara ilişkin bir sunum yapmıştır. Sayın Bakanımız Murat
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
SAYI
11
BAŞESGİOĞLU ve Konfederasyon Başkanları açılış konuşmalarında, Ülkemizde
mevcut sosyal diyalog mekanizmaları ve yürütülecek projeden beklentileri hakkındaki görüşlerini açıklamışlardır.
Müsteşar Yardımcımız Sayın Ahmet ERDEM’in başkanlık ettiği ikinci oturumda
ise, ilk olarak Proje Hibe Bileşeni Uzmanı Gaye ERKAN projenin hibe bileşeni hakkında bilgi vermiştir. Daha sonra söz alan Çalışma Genel Müdürü Cengiz DELİBAŞ
ve ÇASGEM Başkanı Aysel ÜNALAN Ülkemizdeki sosyal diyalog mekanizmaları
ve mevcut uygulamalara, yasal düzenlemelere ilişkin konuşmalar yapmışlardır. Daire Başkanımız Cafer YILMAZ ise konuşmalarında sosyal diyalog konusunu AB
mevzuatı ve uygulamaları çerçevesinde ele almıştır.
Proje kapsamında ikinci olarak, Kızılcahamam Patalya Hotel’de, 15–16 Nisan 2006
tarihlerinde düzenlenen 2 günlük “Liderlere Yönelik Duyarlık Artırma Semineri”ne: Bakanlığımız ve bağlı/ilgili kuruluşlarının birim amirleri ve konuyla ilgili yardımcıları ile sosyal tarafların üst düzey temsilcileri katılmışlardır.
Müsteşarımız Sayın Enis YETER’in açılış konuşmasıyla başlayan toplantının ilk
gününde Müsteşar Yardımcısı Sayın Cem TOKER, 19’uncu fasıl olan Sosyal Politika ve İstihdam faslında sonuçlandırılmış olan tanıtıcı ve ayrıntılı tarama toplantıları
hakkında bir sunum yapmış ve bununla ilgili olarak yöneltilen soruları cevaplandırmıştır. Daha sonra proje kapsamında kısa dönemli uzman olarak görevlendirilmiş
olan Sayın Roger HESSEL, AB ülkelerinde sosyal diyalog konusunda; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Sayın Tuncay TOKSÖZ ise, yasama süreci halen devam
eden Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu hakkında sunumlar yapmışlardır. Müteakiben söz alan konfederasyon başkanlarının ardından Sayın Bakanımızın konuşmasıyla
ilk gün oturumları tamamlanmıştır.
Toplantının ikinci günü, Müsteşar Yardımcısı Sayın Cem TOKER’in bazı hususları
açıklığa kavuşturmak üzere söz almasıyla başlamıştır. Projede Eğitim Uzmanı olarak
görev yapan Sayın Rüçhan IŞIK “Sosyal Diyalog – Kavram, kapsam, biçim ve ilkeleri” adlı bir sunum yapmıştır. Son olarak katılımcılar görüşlerini ve sorularını dile
getirmişlerdir.
Diğer taraftan projenin hibe bileşeni ile ilgili olarak başvuru yapacak olanlara yönelik rehber ve ilgili diğer dokümanlar onay için AB Komisyonuna iletilmiştir. Komisyon onayını müteakip teklif çağrısının (Call for Proposals) Mayıs ayı içinde yayınlanması planlanmaktadır.
SAYF A 17
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ
KOORDİNASYON DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
İnönü Bulvarı No: 42 06100
Emek/ANKARA
Telefon: 0 (312) 212 56 12
Faks: 0 (312) 212 11 48
E-posta: [email protected]
ab.calisma.gov.tr
ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

Benzer belgeler