bu sayıda
Transkript
bu sayıda
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AB KOORDİNASYON DAİRESİ ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ KOORDİNASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI BAŞKANLIĞI BÜLTENİ S A Y I 1 1 N İ S A N 2 0 0 6 BU SAYIDA: HABERLER SAYFA Fransa L Liizbon Stratej Stratejiisine Yönel Yöneliik İşgücü P Piiyasası Reformlarına Kapısını Kapatıyor Mu? 2 Brüksel Toplantısı, İşç şçiiler leriin Serbest Dolaşımı Üzer Üzeriindek ndekii Kısıtlamaların Kaldırılması İçin Son B r Şans Sunmaktadır Bii 3 AB’ye Yen Yenii Üye Olan 8 Ülken Ülkeniin, Bulgar ve Romen İşç şçiiler leriin Serbest Dolaşımına İlişk şkiin Yen Yenii Kısıtlama Get Getiirme İht htiimaller mallerii 5 Avrupa Parlamentosu, Yen Yenii H Hiizmetler D Diirekt rektiifi Öner Öneriisine Olumlu Bakmaktadır 6 Hizmetler Sektöründe İşç şçiiler leriin Başka B Biir Devlette Görevlend Görevlendiirilmes mesii: Daha Az Bürokrat Bürokratiik ve Daha Çabuk 8 Avrupa Toplulukları Adalet D Diivanı, “Ücretli İzin Hakkının Ek Ödemelere Dönüştürülmesi” Uygulamasına Karşı 10 AB ve Japonya, Küreselleşmen Küreselleşmeniin İst stiihdam ve İşç şçiiler Üzer Üzeriindek ndekii Etk Etkiiler leriini Tartıştı 11 Üçlü Sosyal Z Ziirve, Ulusal Sosyal Ortakların Büyüme Ve İst stiihdam Stratej Stratejiisi Çalışmalarında Daha Büyük Rol Alması Gerekt Gerektiği iği Hususunu Ele Aldı 12 Milyonlarca İşç şçiinin Sa Sağ ğlı lığ ğı, Avrupa’nın İlk Çok Antlaşması Tarafından Korunacak Sektörlü 13 2006 Yılı Dünya Sa Sağ ğlık Günü, Sa Sağ ğlık İşgücünde Yaşanan Kr Kriizler Üzer Üzeriinde Odaklanmaktadır 14 Kom Komiisyon’un Sosyal H Hiizmetlere İlişk şkiin Tebl Tebliği iği 15 Sosyal D Diiyalog Projes Projesii 16 SAYF A 2 FRANSA LİZBON STRATEJİSİNE YÖNELİK İŞGÜCÜ PİYASASI REFORMLARINA KAPISINI KAPATIYOR MU? Fransa’nın ihtilaflı iş yasası, geri çekilmiş durumda ve yakında bir dizi daha az radikal önlemlerle yer değiştirileceği düşünülmektedir. Bu ise, Fransa’nın Lizbon gündemini yakalamak için gerekli olan sosyo-ekonomik reformları gerçekleştirme kapasitesi konusunda şüphe yaratmaktadır. “Chirac ve De Fransız hükümetinin ilk iş sözleşmesi (contrat première embauche) konusunda küçük düştürücü yenilgisinden sonra; uluslararası basının kötümser reaksiyonları, protestocuların ve yasaya karşı çıkanların zafer gösterileri ile tamamen zıt bir görüntü çizmektedir. Villepin’in başarısızlığı, Fransız modelinin başlıca üç elverişsiz Time Magazine’e göre, geçen on haftalık ayaklanmanın Fransızların ünlü devrimci geleneği ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Sözde “istikrarsızlığa karşı mücadele”, sadece risk almaktan korkan orta sınıf genç insanların “sinesinde bir ömür boyu yaşayabileceği, gücü keyfe bağlı bir devlet talebini” temsil ettiği için, “özgürlük, eşitlik ve kardeşlikten çok uzak” bir görüntü çizmektedir. durumunu ortaya koymaktadır: 1. Kurumsal Yapının Zayıflığı 2. Tutarlı ve Güvenilir Siyasi Lider Eksikliği 3. Reform Planları Hakkında Muğlak ve Seçenekleri Olmayan İletişim Stratejisi.” Eski Komisyon Üyesi Chris Patent, Le Monde tarafından yapılan röportajında bu durumu, Fransız gençliği arasında “risk alma ruhunun” eksikliği olarak görmekte ve hem Fransız halkında, hem de bundan sorumlu siyasi seçkinlerde “Avrupa vizyonu” bulunmamasından dolayı üzüntü duymaktadır. Courier International’da alıntı yapılan birçok Avrupa gazetesi için Chirac ve De Villepin’in başarısızlığı, Fransız modelinin başlıca üç elverişsiz durumunu ortaya koymaktadır: 1. Kurumsal Yapının Zayıflığı (La Libre Belgique): Yasama gücü, sosyal diyaloğa kapalı ve parti disiplinine bağlı yürütme gücü tarafından kolaylıkla göz ardı edilebilmektedir. Bu da, “sadece reflekslerle ilerleyen ve karar vericilerinin kamuoyundan tamamen kopuk olduğu siyasi açıdan kapalı bir devlet” yaratmaktadır. 2. Tutarlı ve Güvenilir Siyasi Lider Eksikliği (The Guardian) Guardian):: Bölünmüş bir hükümet, büyüyen genç işsizliğine Thatcher’ı anımsatan liberal bir çözüm uygulamaya koyarken; aynı zamanda Fransa’da yabancı şirketleri dışarıda tutmaya çalışması, tutarlı ve güvenilir bir siyasi lider eksikliğini ortaya koymaktadır. 3. Reform Planları Hakkında Muğlâk ve Seçenekleri Olmayan İletişim Stratejisi (Svenska Dagbladet): Sosyalist muhalefet lideri Jean-Marc Ayrault’a göre, “Fransız halkının ne söylediğini dinlemek için siyasiler için kaybedilecek zaman yoksa”; hükümet, politikalarını küreselleşen piyasaya uydurmak zorunda olduğunu görmeli ve Fransızların uyanması için “ne gerektiğini de daha net ortaya koymalıydı”. Bu, Fransız toplumunun reformlara karşı hassas olması sonucu Lizbon gündemine öldürücü bir darbe indirmesi ve Avrupa bütünleşmesinin en temel ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 SAYF A 3 kazanımlarını zayıflatması anlamına mı gelmektedir (Peter Mendelson)? The Guardian’da “Fransa’nın reform ve uyum sürecine girdiğine inanmak için sebepler bulunmaktadır” diyen David Gow için bu sorunun yanıtı, henüz tamamen bu anlama gelmemektedir. Umut verici nedenlerden bir tanesi, merkezi sağ hükümetin önemli reformlar konusunda ısrar etmesi ve Nicolas Sarkozy’nin 2007 yılı başkanlık seçimleri için tekrarladığı “işgücü piyasası esnekliği konusunda yürüttüğü kampanyada” yatmaktadır (The International Herald Tribune). Ne olursa olsun “İlk İş Sözleşmesi Yasası” konusunda yaşanan krizlerinden çıkarılan dersler sonucunda; gelecek yıllarda ortaya çıkacak muhtemel reform çabaları, daha az ihtilaflı konular üzerinde odaklanacak ve statükoyu sürdürmeye yönelik olacaktır (Elie Cohen, The International Herald Tribune). BRÜKSEL TOPLANTISI, İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMI ÜZERİNDEKİ KISITLAMALARIN KALDIRILMASI İÇİN SON BİR ŞANS SUNMAKTADIR AB ülkelerinde işçilerin serbest dolaşımı üzerindeki kısıtlamaların üç yıl daha sürdürülüp sürdürülmeyeceği kararının alınmasından sadece dört hafta önce, ilgili tüm taraflar konuyu tartışmak üzere 28 Mayıs 2006 tarihinde Brüksel’de bir araya geldiler. AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir Spidla’ya, kısıtlamaların bu ikinci aşamasının nasıl işleyeceğinin ve tasarlanan kararların tartışılması amacıyla 25 AB Üyesi Devletlerin hükümet temsilcileri ile ulusal ve Avrupa çapında faaliyet gösteren sendika ve işveren kuruluşları temsilcileri eşlik etmişlerdir. Halen, bazı AB hükümetlerinin sekiz yeni Üye Devletten gelen işçiler için kısıtlamaları artık sürdürmeyeceklerini açıklamış olmalarına rağmen (Finlandiya, İspanya, Portekiz); diğer Devletlerin de, kararlarını bildirmeleri gerekmektedir. Bu toplantı, tüm ilgililere 30 Nisandaki süre bitiminden önce işgücünün serbest dolaşımı konusundaki deneyimlerini aktarmaları ve tartışmaları için son bir fırsat vermektedir. Kısıtlamaları sürdüreceklerini açıklamış olan ülkeler için (örneğin, Avusturya, Almanya) toplantı, Topluluk Hukukunu ileride aşamalı olarak nasıl uygulayacaklarına ortaya koymaları için bu ülkelere de bir fırsat sağlamaktadır. Avrupa İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir Spidla şunları söylemiştir: “Tüm işçilerin, AB içinde serbestçe dolaşması bizim hedefimizdir ve ileriye bakmak ve bunu gerçekleştirmek için plan yapmak durumundayız. Birçok ülkenin bu ikinci geçiş döneminde kısıtlamalarını kaldıracakları haberlerini memnuniyetle karşılıyorum ve 30 Nisandaki bitiş süresinden önce diğer Devletlerin de, bu Devletlere katılacaklarını ümit ediyorum”. Toplantı, her Üye Devlette sosyal ortaklar için kendi durumlarını ana hatlarıyla belirlemeleri bakımından da bir platform oluşturmaktadır. Sosyal ortakların görüşleri, çoğu AB Üyesi Devletin bu kararın alınması sürecine onların da dâhil etmeleri dolayısıyla özellikle önem arz etmektedir. SAYF A 4 “Yeni Üye Devlet (AB 10) vatandaşları, İşçilerin serbest dolaşımı ile ilgili olarak 8 Şubatta kabul edilen “Geçici Düzenlemelerin İşlemesine İlişkin Komisyon Raporu”, AB hükümetleri temsilcilerine ve sosyal ortaklara Üst Düzey Grup Toplantısında resmen sunulacaktır. Toplantı, aynı zamanda 13 Nisan’da işçilerin serbest dolaşımı konusunu tartışacak olan Genel İşler Konseyine veri sağlanmasına da yardımcı olacaktır. Avusturya (2005’de % 1.4) ve İrlanda (2005’de % 3.8) hariç olmak üzere tüm ülkelerde çalışan nüfusun % 1’inden daha azını temsil etmektedir.” Geçici düzenlemeler uyarınca işçilerin serbest dolaşımını kısıtlayıcı ulusal önlemler, Mayıs 2004 tarihinde eski 15 AB Üye Devletlerinden 12’si tarafından (sadece İrlanda, İsveç ve İngiltere hariç) sekiz yeni Doğu ve Orta Avrupa AB Üyesi Devletler için getirilmiştir. Üç yeni Üye Devlet (Macaristan, Polonya ve Slovenya), buna karşılık eski AB Üyesi Devletlerden gelen işçilerin serbest dolaşımı konusunda kısıtlamalar getirmişlerdir. Bu kısıtlamaların bir üç yıl daha uzatılıp uzatılmayacağı konusunda kararların, 1 Mayıs 2006 tarihinden önce alınması gerekmektedir. Rapor, birçok devletin Orta ve Doğu Avrupa’dan beklenenden daha az işgücü göçü ile karşılaşmış olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Yeni Üye Devlet (AB 10) vatandaşları, Avusturya (2005’de % 1.4) ve İrlanda (2005’de % 3.8) hariç olmak üzere tüm ülkelerde çalışan nüfusun % 1’inden daha azını temsil etmektedir. İrlanda nispeten en geniş işgücü akını ile karşılaşmıştır ve söz konusu işgücü, İrlanda’nın ekonomik performansının gelişmesine katkıda bulunmuştur. ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 AB’YE YENİ ÜYE OLAN 8 ÜLKENİN, BULGAR VE ROMEN İŞÇİLERİN SERBEST DOLAŞIMINA İLİŞKİN YENİ KISITLAMA GETİRME İHTİMALLARİ EurActiv Slovakya ile yaptığı bir röportajda İstihdam, Sosyal İşler Ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi Spidla, mevcut Merkezi ve Doğu Avrupa üye devletlerinde, Bulgar ve Romen işçilerin serbest dolaşım hakkına karşı bir engellemenin tesis edileceği yönünde bir işaret görmediğini belirtmiştir. Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da, Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ye üye olmasından sonra, bu ülkelere göç edebilecek Bulgar ve Romen işçilere karşı bir sınırlama getirilmesi ihtimali üzerine tartışmalar bulunmaktaydı. Komisyon Üyesi Spidla’ya bu tartışmaların, eski 15 AB üye ülkesinde söz konusu ülkelerin işçilerinin serbest dolaşımına ilişkin mevcut kısıtlamaların kaldırılması talepleriyle nasıl bir arada değerlendirilebileceği soruldu. Spidla, AB’ye yeni üye olan 8 ülkenin herhangi birinin, 12 eski AB üyesi ülkede Doğudan gelecek işçilere karşı uyguladığı şekilde bir kısıtlama uygulama hazırlığının olduğu üzerine bir bilgisi olmadığını belirtmiş ve şunları söylemiştir: “En azından Çek Cumhuriyeti ve Polonya’da, ulusal kamuoylarında ilke olarak işgücü piyasalarının yeni üye ülkelere açık olması gerektiği yönünde duyumlar almaktayım. Ancak, bu konu halen belirsiz ve somut bir şey söylemek için çok erken olacağını düşünüyorum”. Komisyon Üyesi Spidla, Komisyonun son araştırmasında, AB’ye yeni üye olan 8 ülkenin işçilerinin serbest dolaşımına izin veren ülkelerde, işçilerin serbest dolaşımının işçi alan ülkenin ekonomi ve istihdam açısından büyümeye katkıda bulunduğunun ortaya çıktığını hatırlatmıştır. Eski 15 AB üye ülkesinde resmi kısıtlamaların AB’de işçilerin serbest dolaşımı önündeki tek engel olmadığını; bu kısıtlamalar olmadığında bile, hareketliliğin düşük kaldığını sözlerine eklemiştir. Hareketlilik, sadece kültürel ve dil engelleri (örneğin, ABD’de bu engeller bulunmamaktadır) nedeniyle değil; sosyal güvenlik sistemleri arasındaki farklılıklar yüzünden de sınırlı kalmaktadır. Spidla’ya göre bu sorunun çözümü, emekli aylığı rejimlerinin taşınabilirliğine atıfla, “uyumlaştırma değil, koordinasyon”dan geçmektedir. SAYF A 5 SAYF A 6 AVRUPA PARLAMENTOSU, YENİ HİZMETLER DİREKTİFİ ÖNERİSİNE OLUMLU BAKMAKTADIR Avrupa Parlamentosu’nun Komisyonun tartışmalı Hizmetler Direktifine ilişkin ikinci teklifine olumlu tepki göstermesine rağmen; sosyal taraflar, hala belli noktalarda Direktifin değiştirilmesini talep etmektedirler. “Avrupa Parlamentosu’nun Komisyonun tartışmalı Hizmetler Direktifine ilişkin ikinci teklifine olumlu tepki Hizmetler Direktifi için Komisyonun ilk teklifi, “Bolkestein Direktifi” olarak kötü bir ün salmıştı. Hizmetin başka bir AB ülkesinde sunulması durumunda bile, hizmet sunucunun kendi ülkesinin yasasının uygulanmasını şart koşan sözde “menşe ülke prensibi”, sosyal dampinge neden olacağından dolayı eleştirilmekteydi. Bu Direktif, özellikle Fransa’da işçi hareketi ve küreselleşme karşıtı eylemcilerde öfkeye neden olmuş ve Mayıs 2005’de yapılan AB Anayasası referandumunun olumsuz sonucunun nedenlerinden biri olarak gösterilmişti. 16 Şubat 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu, Komisyonun ilk teklifini sulandıran Direktifin yeni bir şeklini oylamıştı. “Menşe ülke prensibi”, yumuşatılarak “hizmet sunumu serbestîsi prensibi” ile yer değiştirilmişti. Ayrıca, bazı sektörler Direktif kapsamı dışında tutulmuş ve üye ülkelere Hizmetler Direktifinin uygulanmasını istemedikleri diğer sektörleri de tanımlama seçeneği verilmişti. göstermesine rağmen; sosyal taraflar, hala belli noktalarda Direktifin değiştirilmesini talep etmektedirler.” 4 Nisan 2006 tarihinde Komisyon değiştirilmiş öneriyi Parlamentoya sunmuş, ancak iki AB kurumu arasında gene de birkaç ihtilaflı konu kalmıştır. Söz konusu öneri Konsey tarafından ise, henüz tartışılmamıştır. “Hizmet Sunumu Serbestîsi”ne Karşı “Menşe Ülke Prensibi”: Komisyonun ilk taslağının en fazla tartışılan maddesi olan 16. Maddesi, Parlamentonun 16 Şubat 2006 tarihli oylaması sırasında “Hizmet sunumu serbestîsi” olarak yeniden adlandırılmıştır. Değiştirilmiş öneride, Üye Devletlerin hizmet sunucuların işyerlerinin bulunduğu ülkeden başka bir Üye Devlette hizmet sunma haklarına saygı göstermeleri şart koşulmaktadır ve hizmetin sunulduğu Üye Devletin, hizmet faaliyetinin ülkesine serbest girişini ve uygulanmasını sağlaması gerekmektedir. Maddenin ilk hali ise şu şekilde düzenlenmişti: “Üye Devletler, koordine edilmiş alanlar kapsamında hizmet sunucuların sadece kendi menşe Ülkesinin ulusal hükümlerine tabi olmalarını sağlarlar.” Bu sözde “menşe ülke prensibi”, Komisyonun 4 Nisan 2006 tarihli önerisinde değiştirilmiştir. Kapsam: Komisyon; genel hizmetler, sağlık hizmetleri, mali hizmetler, nakliye ve liman hizmetleri, geçici istihdam büroları tarafından sağlanan hizmetler, görsel-işitsel hizmetler ve güvenlik hizmetleri dahil olmak üzere Parlamentonun kapsam dışında bıraktığı hususlarda, Parlamento ile aynı yönde hareket etmiştir. Ancak, hukuki hizmetlerin kapsam dışında bırakılması hususunda Parlamentoya katılmamıştır. ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 İşçilerin Görevlendirilmeleri Görevlendirilmeleri:: Halen 96/71 EC Sayılı Direktif ile düzenlenmiş olan bu konu, Komisyonun ilk taslağında Parlamentonun 16 Şubat 2006 oylamasında çıkarılan 24. ve 25. Maddelerinde düzenlenmiştir. İşçilerin Görevlendirilmeleri Direktifi ile Hizmetler Direktifi arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturmak amacıyla, 4 Nisan 2004 tarihinde Komisyonun yayınlamış olduğu “Hizmetlerin İfası Çerçevesinde İşçilerin Başka bir Üye Devlette Görevlendirilmesine İlişkin Rehber” kabul edilmiştir. Tebliğde şu hususlar ortaya konmuştur: “Direktifin net bir sosyal amacı bulunmaktadır: görevlendirilen bu işçilere, görevleri süresince işverenleri tarafından gönderilmiş oldukları Üye Devletin belirli koruyucu kurallarına itibar edileceği garantisi verilmektedir. Bu kurallar, azami çalışma süreleri, asgari dinlenme süreleri, asgari yıllık ücretli izinler, asgari ücret oranları, işçilerin işe alınma-çıkarılma koşulları, özellikle geçici istihdam işletmeleri tarafından işçi temini, işçi sağlığı, iş güvenliği, hamile kadınların veya yeni doğum yapmış kadınların, çocukların ve gençlerin çalışma koşulları ile ilgili koruyucu önlemleri içermektedir.”. Komisyon, Üye Devletler tarafından Direktife uyum sağlanması için gerekli kuralların yerine getirilmesi, bu kurallara uyulmaması halinde uygun önlemleri alınması, işçilerin ve/veya işçi temsilcilerinin Direktifte belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi için uygun önlemleri almalarının temini ve ayrıca kamu kurumları arasında işbirliğinin sağlanması konusunda yasal yükümlülüklerini hatırlatmaktadır. Parlamento’da 4 Nisan 2006 tarihindeki müzakerelerde, Komisyonun yeni önerisine bazı eleştiriler gelmiştir. Yeni öneriyi sunan İç Pazar Komisyonu Üyesi Charlie McCreevy şunları söylemiştir: “Bazı kilit maddeler üzerinde ulaşmış olduğunuz fikir birliğine, saygı göstermeye çalıştık. Avrupa Parlamentosunun Şubat ayındaki oylamasından bu yana, tüm Avrupa Birliğinde gelişen bir gerçek bulunmaktadır ki o da şudur: ulaşmış olduğunuz fikir birliği, bu tartışmayı ileriye götürmek için bir temel oluşturmaktadır. İki hafta önceki Avrupa Hükümet Başkanları Konseyi, bunu desteklemektedir. Bu gelişen fikir birliğini sağlam temellere oturtmak için bir fırsatımız bulunmaktadır. Bu değiştirilmiş öneri, 20-22 Nisan 2006 tarihleri arasında Graz’da Komisyon tarafından Gayrı Resmi Rekabet Konseyine sunulacaktır. Bu Başkanlık sırasında önemli bir gelişme kaydetme şansımız olduğuna inanıyorum”. Avrupa Sanayiciler Birliği (UNICE) Başkanı Ernest-Antoine Seillière, bu konuda şunları söylemiştir: “Komisyonun bu konuda bazı gelişmeler kaydetmesine rağmen; geçici iş ilişkisinin Direktif kapsamı dışında bırakılması sonucunda kapsam, çok dar tutulmuş olmakta ve uygulanabilir yasa hükümlerini açıklığa kavuşturma fırsatını kaçırmış bulunmaktadır”. Avrupa Sendika Konfederasyonu (ETUC) Genel Sekreteri John Monks ise, şunları söylemiştir: "Çeşitli değişiklikleri daha ayrıntılı olarak incelememize ihtiyaç duyacak olmamıza rağmen, Komisyonun sorumluluklarını gözetmiş olması gerçeğini takdirle karşılıyoruz. İlk bakışta bazı değişiklikler; tamamlanmamış, karmaşık ve hatta yanlış gözükmektedir. ETUC, Konsey’in bu noktaları daha yakından incelemesini talep edecektir”. SAYF A 7 SAYF A 8 HİZMETLER SEKTÖRÜNDE İŞÇİLERİN BAŞKA BİR DEVLETTE GÖREVLENDİRİLMESİ: DAHA AZ BÜROKRATİK VE DAHA ÇABUK Şirketlerin bir Üye Devletteki işçileri diğer bir Üye Devlette çalışması için görevlendirmesi durumunda Üye Devletlerin, iş dünyasının ve işçilerin hakları ve sorumluklarını anlaması konusunda yardımcı olmak amacıyla Avrupa Komisyonu, 4 Nisan 2006 tarihinde bir rehber yayınlamıştır. Tebliğ, İşçilerin Başka Bir Ülkede Görevlendirilmesi Direktifinin Üye Devletlerde uygulanması konusunda pratikte karşılaşılan zorluklara yönelmektedir. Söz konusu Tebliğ, işçilerin başka bir Üye Devlette görevlendirilmesi durumunda hukuki gereksinimler ve sınırlamalar üzerindeki herhangi bir karışıklığı ortadan kaldırmaya ve sosyal dampingi önlemeye yardımcı olacaktır. “Tebliğ, işçilerin başka bir Üye Devlette görevlendirilmesi durumunda hukuki gereksinimler ve sınırlamalar üzerindeki herhangi bir karışıklığı ortadan Bahar Zirvesinde AB liderleri, Avrupa sosyal modelini korurken aynı zamanda hizmetler sektörü için iç pazarın tam olarak işlevsel hale getirilmesi gerektiğini kabul etmişlerdir. “Hizmetlerin İfası Çerçevesinde İşçilerin Başka bir Üye Devlette Görevlendirilmesine İlişkin Rehber” konusunda çıkarılan Tebliğ, diğer bir Üye Devlette hizmet tedarikinin içerisinde bulunan bütün tarafların bundan yarar sağlayacağını temin etmektedir. Avrupa çapında hizmet sağlayan iş dünyası, daha az engel ve bürokrasi ile daha çabuk prosedürlerle karşılaşmalıdır. Üye Devletler, şirketlerin başka bir Üye Devlette işçi görevlendirmesi durumunda ne gerektiğini açıkça ortaya koymalıdırlar. Ayrıca şirketlerin ücretler ve çalışma koşulları konusunda gerekli bilgiye erişimleri daha iyi şekilde sağlanacaktır. Buna ek olarak Komisyon, Üye Devletler arasında bilgi alışverişinin daha etkin şekilde sağlanması ve idari işbirliğinin geliştirilmesi konularında yardımcı olacaktır. kaldırmaya ve sosyal dampingi önlemeye yardımcı olmayı amaçlamaktadır.” AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğin Sorumlu Komisyon Üyesi Vladimir Spidla şu hususu vurgulamaktadır: “Bu Direktif, hem hizmetlerin başka bir Üye Devlette ifası konusundaki özgürlüğün sağlanması, hem de sosyal dampingin önlenmesine ilişkin olarak kilit rol oynayan bir araçtır. Bununla birlikte, söz konusu Direktif, ancak Üye Devletler tarafından uygun şekilde uygulanması durumunda amacına ulaşabilir. Üye Devletleri Avrupa çapında hizmetlerin tedarikinin kolaylaştırılması konusunda teşvik edilmesi gerekmektedir; böylece Avrupalı çalışanlar, en iyi şekilde korunurken iç pazarın bütün minnetlerini tam olarak kullanabileceklerdir”. Avrupa Topluluğu Adalet Divanının içtihat hukukundan hareketle, Tebliğ Ev Sahibi Ülkelerin (Örneğin Fransa’daki bir şirkette çalışan bir işçinin Almanya’da hizmet ifası çerçevesinde görevlendirilmesi durumunda; Fransa, “Menşe Ülkesi”, Almanya ise “Ev Sahibi Ülke” olarak nitelendirilmektedir) söz konusu Direktifte ortaya koyulan istihdam koşullarını kendi topraklarında görevlendirilen işçilere uygulanmasını sağlama yükümlülüğünün bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bunu yaparken Ev Sahibi Üye Devletler, belirli denetim önlemlerine uyum sağlamak amacıyla yabancı hizmet sağlayıcıların yardımına gereksinim duyabilmektedir. Bununla birlikte bu önlemler, AT Antlaşmasının 49. Maddesine aykırı olmamak zorundadır ve hizmetlerin serbest dolaşımına haksız ve orantısız sınırlamalar getiremezler. ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 SAYF A 9 Söz konusu Tebliğ, dört önlem üzerinde yol göstermekte ve özellikle aşağıda sayılan hususlarda rehberlik sağlamaktadır: Hizmet sağlayıcı şirket için, Ev Sahibi Üye Devlet topraklarında sürekli bir temsilcinin bulunması ilişkin bir yükümlülük söz konusu değildir. İşçilerin başka bir Üye Devlette görevlendirilmesi için Ev Sahibi Devlet tarafından ön müsaade alması gerektirmeyebilir; bununla birlikte şirketler, belirli sektörlerde başka bir Üye Devlette hizmet sunumunda bulunması için genel bir müsaade alması gerekebilmektedir. Ev Sahibi Devletlerdeki kontrolleri kolaylaştırmak amacıyla Üye Devletlerin, işçilerin görevlendirilmesine ilişkin tebliği işe başlamadan önce talep etmesi söz konusu olabilmektedir. Hizmet sağlayan şirketler için işçinin çalışma süresine veya işyerinde sağlık ve güvenlik koşullarına ilişkin belgelerin sağlanması gerekmektedir. Üçüncü ülke vatandaşları olup başka bir Üye Devlette görevlendirilen işçilerin de denetlenmesini amaçlayan özel kıstaslar getirilmektedir. Üçüncü ülke vatandaşları Menşe Devletlerin ulusal otoriteleri; hem Ev Sahibi Üye Devletlerdeki otoriteler ile işbirliği içinde çalışması gerekmekte, hem de denetim görevlerini yerine getirmeleri ve yasadışı uygulamalarla mücadele edebilmelerini sağlamak amacıyla gerekli tüm bilgileri Ev Sahibi Devletlere sağlamaları gerekmektedir. İrtibat büroları ve denetim otoriteleri, herhangi bir talebe doğru ve hızlı bir şekilde cevap vermeleri amacıyla yeterince kaynak ayrılmış ve donanımlı olmalıdırlar. Uygun önlemler, Direktifte ortaya koyulan istihdam koşulları ve ilkelerine uyulmaması durumunda yabancı hizmet sağlayan şirketlerin cezalandırılması için yerinde bir uygulamadır. İşçilerin başka bir Üye Devlette görevlendirilmesini kolaylaştırmak amacıyla Tebliğ; internet sitelerinin geliştirilmesi, diğer bilgilendirme yöntemlerinin kullanılması, irtibat bürolarının ve denetim otoritelerinin güçlendirilmesi, bilgi alışverişini sağlamak için elektronik sistemlerinin kullanılması ve iş müfettişleri arasında bir ağ sisteminin geliştirilmesi gibi Üye Devletlere hitaben birtakım önlemler ortaya koymaktadır. Üye Devletlere destek olmak için Komisyon, Üye Devletlerin ilgili bütün bilgilerin değişimini sağlamak için kullanılabilecek birçok dilde mevcut bulunan işbirliği formu oluşturmuştur. Bu forum, yerel idareler için belgelerin incelenmesini kolaylaştırmaktadır. Tebliğ, Üye Devletlerin Direktifte belirtilen asgari koşulları yerine getirmek için çabalarını artırmasına gerek olduğunu vurgulamaktadır. Direktifin uygulanmasına ilişkin bir değerlendirme, Komisyonun bir rapor hazırlayacağı tarih olan gelecek 12 ayın sonunda yapılması planlanmaktadır. Önemli bir gelişme kaydedilmemesi durumunda Komisyon, herhangi bir Direktifin ihlalinde izlenecek prosedürleri de izleyen uygun eylemler alacaktır. olup başka bir Üye Devlette görevlendirilen işçilerin de denetlenmesini amaçlayan özel kıstaslar getirilmektedir. SAYF A 10 AVRUPA TOPLULUKLARI ADALET DİVANI, “ÜCRETLİ İZİN HAKKININ EK ÖDEMELERE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ” UYGULAMASINA KARŞI Avrupa Toplulukları Adalet Divanı, yıllık asgari dört haftalık ücretli izin hakkının bir sonraki yıla aktarılmış olması durumunda bile, ek ödemelerine dönüştürülemeyeceği hükmüne vardı. Söz konusu davada, Hollanda Sendika Federasyonu (Federatie Nederlandse Vakbeweging; FNV), Hollanda’da bir sonraki yıla aktarılan dört haftalık yıllık asgari yasal ücretli izin süresi hakkı için, işçilere ödeme yapılmasına izin veren uygulamaya karşı adli kovuşturma başlatmıştı. Hatta bu uygulama, Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığının bir broşüründe açıkça tavsiye edilmekteydi. “Avrupa Toplulukları Adalet Divanı, yıllık asgari dört haftalık ücretli izin hakkının bir sonraki yıla aktarılmış Avrupa Birliği’nin Çalışma Süreleri Direktifinin 7. Maddesine göre, “Üye Devletler, her işçinin asgari 4 hafta ücretli izin hakkını ve bunun verilmesi ve koşullarının ulusal mevzuat ve/veya uygulamalara geçirilmesi için gerekli önlemleri alırlar”. Ayrıca, bu ücretli iznin ek ödemelere dönüştürülmesi hususunu, 7. Maddenin 2. fıkrası açıklığa kavuşturmuştur: “…Asgari ücretli izin hakkı, başka bir ödeme ile yer değiştirilemez.” 6 Nisan 2006 tarihli kararında Avrupa Toplulukları Adalet Divanı, FNV’nin böyle bir ödemenin işçileri yasal olarak gereken izni almamaya teşvik edeceği savunmasını temel almıştır. Karara göre, ödemenin sözleşmeye bağlı bir düzenleme dayanması da önemli değildir. Mahkeme, zaten İngiltere’de uygulanan “arttırılmış yıllık ücretli izin ücreti”ne (yıllık tatiller için saatlik veya günlük ücret oranlarına dahil edilen ödeme) karşı bir karar almış ve bunun Çalışma Süreleri Direktifine aykırı olduğu tespit etmişti. olması durumunda bile, ek ödemelerine dönüştürülemeyedönüştürülemeyeceği hükmüne vardı.” ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 SAYF A 11 AB VE JAPONYA, KÜRESELLEŞMENİN İSTİHDAM VE İŞÇİLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİ TARTIŞTI Küreselleşmenin istihdam ve işçiler üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar, ABJaponya toplantı gündeminin zirvesine taşındı. Avrupa Komisyonu, Japon hükümeti ve sosyal taraf temsilcileri, AB ve Japon istihdam politikalarının ve endüstriyel ilişkilerinin, küreselleşmenin işgücü piyasaları ve işçilerin istihdam edilebilirliği üzerindeki olumsuz etkilerine cevap verecek şekilde nasıl uyarlanabileceğini tartıştılar. “Küreselleşme Kapsamında AB ve Japonya’da İstihdam Edilebilirliğin Arttırılması Konferansı”nda Avrupa Komisyonunu temsil eden AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir Spidla, başlamış bulunan bu çalışmanın önemini vurgulamış ve işçiler için iş güvencesi garanti ederken, işverenler için de daha fazla esneklik getirmek üzere tasarlanan AB’nin “güvenceli esneklik yaklaşımı”nı ön plana çıkarmıştır. Bunun yanı sıra Spidla, küreselleşmenin yaşam boyu öğrenme gibi işçilerin becerilerine daha fazla yatırım yapılması gerekliliği ortaya çıkardığını belirtmiştir. Değişen küresel ticari kalıplar nedeniyle artık çalışmasına gerek duyulmayan işçilere yardımcı olmak için, geçtiğimiz günlerde Komisyon, bu işçilerin yeni iş bulmalarına yardımcı olmak amacıyla 500 milyon €’luk “Avrupa Küreselleşme Uyum Fonu” önermişti. Komisyon Üyesi Vladimir Spidla bu konu hakkında şunları söylemiştir: “Küreselleşmenin bizim işlerimiz ve toplumumuz üzerinde hızlı ve derin bir etkisi bulunmaktadır. Ortaya çıkan yeni zorlukları aşmak için işgücü piyasası esnekliği ile iş güvencesi arasında bir denge sağlamak zorunludur. Bu, AB’yi daha ileri götürecek bir yoldur ve bunu Japonya ile tartışmak için burada bulunmaktayız”. “Seminerde başlıca iki konu tartışılmıştır: işgücü piyasası esnekliği ve iş güvencesi arasındaki denge ile yapısal Sağlık, Çalışma ve Sosyal Yardım Bakan Yardımcısı Bay Togari, artan iş ve becerilerin işgücü piyasasındaki birbirini tamamlayıcı yönde ilerlemesine yönelik işgücü piyasası reformlarına karşı Japonya’nın desteğini vurgulamaktadır. Japon istihdam politikaları, şirketler içerisinde iş güvencesini desteklemekten çok, işçilerin hareketliliğini desteklemeye doğru bir hareket yaşamaktadır. değişiklik ve Bay Togari, bu konuda şunları söylemiştir: “Japonya, bazı bölgelerde daha az iş fırsatları ile şirket ve işçi strateji ve tutumlarında meydana gelen değişimlerden dolayı oluşan yeni çalışma düzenlemeleri gibi önemli piyasa değişikliklerine cevap vermeye yönelik işgücü piyasası reformlarını teşvik etmektedir. Hızlı küreselleşmeye cevaben iş güvencesi ve beceri geliştirme konularının nasıl ele alınacağını birlikte tartışmak, AB ve Japonya için oldukça yararlı olmuştur”. farklılıklar.” Seminerde başlıca iki konu tartışılmıştır: “işgücü piyasası esnekliği ve iş güvencesi arasındaki denge” ve “yapısal değişiklik ve bölgesel sosyo-ekonomik farklılıklar”. Bunlar, işçilerin uyum yeteneği, işgücü hareketliliği, yaşam boyu öğrenme ve işgücü piyasası politikalarının rolü gibi konular üzerinde odaklanmaktadır. Komisyon Üyesi Vladimir Spidla ve Bakan Yardımcısı Togari, küreselleşmenin yararttığı olumsuzluklarla mücadelede sosyal ortakların hayati rolünü vurgulamışlardır. Toplantı, hem AB’nin hem de Japonya’nın sosyal ortaklarını bir araya getirmiştir. Bu toplantı, birincisi 1991 yılında yapılan AB ve Japonya arasındaki 11. toplantıdır. bölgesel sosyo sosyo-ekonomik SAYF A 12 ÜÇLÜ SOSYAL ZİRVE, ULUSAL SOSYAL ORTAKLARIN BÜYÜME VE İSTİHDAM STRATEJİSİ ÇALIŞMALARINDA DAHA BÜYÜK ROL ALMASI GEREKTİĞİ HUSUSUNU ELE ALDI Sosyal ortakların AB liderlerine sunduğu yeni 20062006-2008 çalışma programı, sendikalar ve işveren temsilcilerinin demografi, yaşam boyu öğrenme, 28 Mart 2006 tarihinde Brüksel’de toplanan Üçlü Sosyal Zirve, Büyüme ve İstihdam için AB Stratejisine ulusal sosyal ortakların daha fazla katılımına gereksinim olduğunu vurgulamıştır. AB liderlerinin Avrupa Konseyi toplantısından sadece birkaç saat önce yapılan Zirve, AB ve ulusal düzeyde yer alan sosyal ortakların yanı sıra, Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso, Komisyon Üyesi Spidla, Avrupa Konseyi Başkanı Schüssel ve AB Başkanlığı temsilcileri önünde gelecek üç yıl için sosyal ortakların yeni çalışma programını tartışmıştır. Söz konusu Zirvede bazı ulusal sosyal ortaklar, her Üye Devletin 2005 Ağustos ayında sunmuş olduğu Ulasal Reform Programları (URP) taslaklarının hazırlanmasında tam olarak rol almadıklarının vurgulamışlardır. Bu planlar, her devletin AB’nin Büyüme ve İstihdam Stratejisi amaçlarına ulaşmak için özel planlarının ana hatlarını belirlemektedir. Sosyal ortakların bu planlara tam olarak katılamamasında yaşanan eksiklikler, bu ilk Ulusal Reform Programlarında yaşanan sorunlar nedeniyle ortaya çıkmışsa da; birçoğu bugünkü konferansa katılan ulusal sosyal ortaklar, gelecekte bu programlara daha büyük oranda katılmak istediklerini belirtmişlerdir. gençlerin entegrasyonu ve güvenceli esneklik gibi AB’nin karşılaştığı başlıca konuları müştereken analiz etmelerini ve özellikle Başkan Barroso, daha fazla büyüme ve daha çok ve daha iyi istihdam elde etme konusunda ulusal sosyal ortakların tam olarak rol oynamalarını sağlamak için AB Üyesi Devletlerini, şu sözlerle teşvik etmektedir: “Sosyal ortakların, Büyüme ve İstihdam Stratejisini destekledikleri açıktır. Ancak, onların Stratejiyi sahiplenme duygularını geliştirerek, ulusal seviyede daha fazla katılımlarını sağlamalıyız. Bunun mümkün olacağından eminim”. Sosyal ortakların AB liderlerine sunduğu yeni 2006-2008 çalışma programı, sendikalar ve işveren temsilcilerinin demografi, yaşam boyu öğrenme, gençlerin entegrasyonu ve güvenceli esneklik gibi AB’nin karşılaştığı başlıca konuları müştereken analiz etmelerini ve özellikle bunların işgücü piyasası için ne anlam ifade ettiğini incelemelerini öngörmektedir. bunların işgücü piyasası için ne anlam ifade ettiğini incelemelerini öngörmektedir. AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Vladimir Spidla, sosyal ortakların yeni önerilerini yasalaştırmaya ihtiyaç duyduklarının vurgulamaktadır: “Sosyal ortaklar tarafından hazırlanan ve bizim önceliklerimizle tamamen aynı çizgide olan yeni çalışma programını memnuniyetle karşılıyorum. Şimdi bizim ihtiyacımız olan bu önerilerin eyleme dönüştüğünü görmektir.”. Komisyon, ayrıca demografi ve güvenceli esnekliğin sosyal ortaklarla tartışıldığı olağanüstü bir Üçlü Sosyal Zirve önermektedir. Çalışma programının üç yıllık döneminde sosyal ortaklar, yaşam boyu öğrenme veya dezavantajlı grupların işgücü piyasasına entegrasyonu konusunda yeni bir çerçeve anlaşmasının görüşülmesi dâhil olmak üzere, çeşitli araçları kullanmayı amaçlamaktadırlar. Aynı zamanda, Yeni AB Üyesi Devletlerde ve aday ülkelerde sosyal ortak kapasitesi oluşturma çabalarını da güçlendireceklerdir. Bu program, sosyal ortakların tele-çalışma ve çalışma-bağlantılı stres konusunda iki çerçeve anlaşması ve cinsiyet eşitliği ile ilgili eylem çerçevesini başarıyla ortaya koydukları 2003-2005 programını izleyen ikinci AB sosyal diyalog çalışma programıdır. ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 SAYF A 13 MİLYONLARCA İŞÇİNİN SAĞLIĞI, AVRUPANIN İLK ÇOK SEKTÖRLÜ ANTLAŞMASI TARAFINDAN KORUNACAK Avrupa çapında birçok farklı sektörde çalışan 2 milyondan fazla işçi, 25 Nisan 2006 tarihinde imzalanan ilk Avrupa çok sektörlü Antlaşması tarafından korunmaktadır. Bu Antlaşma, ölümcül bir akciğer hastalığı olan silicosise neden olabilen kristal silis tozlarına maruz kalan işçileri korumayı amaçlamaktadır. Silicosis hastalığı, ayrıca anfizem (emphysema) ve akciğer kanseri gibi diğer tehlikeleri akciğer hastalıkları ile yakından bağlantılıdır. Antlaşma, işyerinde iyi uygulamalar yoluyla işçilerin kristal silis tozlarına maruz kalmaları azaltmayı amaçlamaktadır. Söz konusu Antlaşma, Avrupa İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliğinden Sorumlu Komisyon Üyesi Vladimir Spidla’nın eşliğinde sosyal taraflar (sendikalar ve işveren temsilcileri) tarafından imzalanmıştır. Kristal silis, dünyanın dış tabakasında yaklaşık % 12’si oluşturan bir mineraldir ve patlama, materyallerin karıştırılması ve torbalara konulması, öğütme ve macunlama gibi faaliyetlerin yürütülmesinde geniş şekilde kullanılmaktadır. Kristal silislerin teneffüs edilmesi sonucu, silicosis hastalığı oluşabilmektedir. Silis kristallerinin çoğunlukla kullanıldığı sektörlerde çalışan işçiler, söz konusu Antlaşma tarafından kapsam altına alınmaktadır. Bu sektörlerin bazıları şunlardır: yeraltından maden çıkarmaya dayalı istihraç sanayi (kömür, demir, petrol… vb), çimento, dökmecilik, cam sanayi, seramik sanayi, mineral sanayi… vb. Materyallerin kullanılması, saklanması ve nakli gibi yukarıda bahsedilen sektörlerle ilgili tali faaliyetler de, Antlaşma tarafından düzenlenmektedir. “Antlaşma, Avrupa çapında birçok farklı sektörde çalışan 2 milyondan fazla AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyon Üyesi Vladimir Spidla bu Antlaşma hakkında şunları belirtmiştir: “Söz konusu Antlaşma, birkaç sektörü kapsayan ve sosyal taraflar tarafından kendi prosedürleri çerçevesinde müzakere edilerek kabul edilen ilk antlaşmadır. Sosyal tarafları, böyle değerli bir Antlaşma yaptıkları için kutlamak istiyorum. Bu antlaşma, birçok sektörde çalışan işçileri koruyacak ve çalışma koşullarında önemli bir farklılık meydana getirerek, onların daha iyi uygulamalardan yararlanmalarını sağlayacaktır.” Antlaşmaya göre, işveren ve işçi temsilcileri uygulanabilirliği ölçüsünde işyeri düzeyinde iyi uygulamaların yürütülmesine yönelik olarak müştereken en iyi çabalarını ortaya koyacaklardır. Bu iyi uygulamalar listesi, sürekli bir uyarlama ve prosedürlerin güncellenmesine konu olacaktır. İşçi ve işveren temsilcilerinin eşit sayıda temsilcilerinden oluşan Denetleme Komitesi ise, Antlaşmanın uygulanması ve yorumlanması hususunda birtakım sorumlulukları bulunacaktır. Komite, ayrıca üyelerine, Avrupa Komisyonuna ve işçilerin sağlığı ve güvenliğinden sorumlu ulusal otoritelere gönderilmek üzere Antlaşmanın uygulanması konusunda sektörler bazında bir rapor hazırlayacaktır. İmzalanmasından altı ay sonra Antlaşma, dört yıllık bir süre için yürürlüğe girecek ve birbirini izleyen iki yıllık süreler için otomatik olarak yenilecektir. işçinin kristal silis tozlarına maruz kalmasını azaltmayı amaçlamaktadır.” SAYF A 14 2006 YILI DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ, SAĞLIK İŞGÜCÜNDEKİ YAŞANAN KRİZLER ÜZERİNDE ODAKLANMAKTADIR Sağlık işgücündeki açık (özellikle hemşireler konusunda), AB Üyesi Devletlerin sağlık bakım sistemleri için önemli bir engel teşkil etmeye başlamaktadır. Yeni Üye Devletler, yurtdışına çalışmak üzere giden sağlık çalışanlarından dolayı bu konuda en fazla darbeyi almaktadırlar. “Sağlık işgücündeki açık (özellikle hemşireler Her yıl 7 Nisan’da kutlanan Dünya Sağlık Günü, bu sene sağlık işgücünde yaşanan krizlere yönelmiştir. Dünya Sağlık Örgütünden (WHO) Dr. Tim Evans açıklamasında şunları belirtmiştir: “Onlarca yıldır öğrenimlerine, eğitimlerine, maaşlarına, çalışma ortamları ve yönetimine yapılan düşük yatırım nedeniyle sağlık işçilerinin sayısında kronik, küresel bir açık oluşmuştur. Bu durum, ulusal ve uluslararası göç ile birlikte, ciddi anlamda beceri eksikliğine, kariyer değiştirme ve erken emeklilik seviyelerinin yükselmesine yol açmıştır.” konusunda), AB Üyesi Devletlerin sağlık bakım sistemleri için önemli bir engel teşkil etmeye başlamaktadır.” AB Üyesi Devletler, halen tıbbi personelin işe alınması ve o işlerde çalışmalarının sürdürülmesi sorunları ile karşı karşıyadır ve sağlık işgücündeki açık, sektördeki genel yaşlanan ve daralan işgücü eğilimi nedeniyle giderek artmaktadır. Avrupa Komisyonuna göre, 45 yaş ve üzeri doktorların sayısı 1995–2000 yılları arasında % 57 artmıştır. Bu yaşın altındaki doktorların sayısı ise, sadece % 20 artış göstermiştir. Avrupa Kamu Sağlığı Birliği (EPHA), yeni Üye Devletlerdeki durumun, “sağlık çalışanlarının diğer AB Devletlerine göç etmeleri” nedeniyle daha da zor olduğunu vurgulamaktadır. Avrupa Yaşlılar Platformundan (AGE) Dr. Barbro Westerholm şunları söylemiştir: “Eğer Avrupa’da sağlık hizmetlerinde çalışan işgücündeki açıklara yönelmek istiyorsak, AB’de daha çok ve kapsamlı geriatri (yaşlılık hastalıkları) eğitimine ihtiyaç olduğu açıktır. AB içinde geriatri eğitimi ve niteliklerinin arttırılması ve uyumu, birinci öncelik olmalıdır”. ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 SAYF A 15 KOMİSYON’UN SOSYAL HİZMETLERE İLİŞKİN TEBLİĞİ Sosyal hizmetler, birçok AB Üyesi Devlette genellikle özel sektör ile kar amacı gütmeyen kuruluşların ortaklığıyla modernleştirilirken, Avrupa hukukunun bu gelişen durumu nasıl etkileyeceğine açıklık getirilmesi gerekmektedir. Avrupa Komisyonu tarafından 26 Nisan 2006 tarihinde kabul edilen yeni bir Tebliğ, bu konuyu ele almaktadır. Tebliğ, ilk defa olarak söz konusu sosyal hizmetlerin özel niteliklerinin bir listesini sunmakta ve farklı Topluluk araçlarından alınan desteği gözden geçirmektedir. Söz konusu Tebliğ, ayrıca Üye Devletler, sosyal taraflar, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, sosyal hizmetleri yerine getiren kuruluşlar ve sektörlerin tüm aktörlerin erişimine açık geniş bir danışma süreci başlatmaktadır. Bu süreç, AB müktesebatını uygulanırken Komisyon tarafından bu hizmetlerin özgün nitelikleri göz önüne alarak yerine getirilecektir. Sosyal hizmetler, ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte sosyal barınma, çocuk bakımı veya yardıma muhtaç insanlara ve ailelere sağlanan hizmetler gibi çeşitli unsurları içermektedir. Bununla birlikte söz konusu hizmetler, Komisyonun farklı bir girişimi altında yer alan sağlık hizmetlerinden farklı bir nitelik göstermektedir. Kamu yararına yönelik sosyal hizmetlerin, AB çapında artması ve çeşitlenmesi söz konusudur. Söz konusu Tebliğdeki hukuki beyan, sadece kamu yararına yönelik sosyal hizmetler sektöründe hizmet sağlayanlara devlet yardımı verilmesine ilişkin değil, ayrıca iç pazarın uygulanması (özellikle hizmet sağlama ve yerleşme özgürlüğü ilkelerine ilişkin olarak) ve kamu ihale kuralları hususlarını da ele almaktadır. Bu nedenle Tebliğ, son zamanlarda kabul edilmiş olan Gözden Geçirilmiş Hizmetler Direktifi önerisi ile tam olarak uyumlu durumdadır. Söz konusu Tebliğ, önemli bir mesaj vermektedir: kamu yararına yönelik sosyal hizmetler, telekomünikasyon ve ulaşım gibi kamu yararına olan diğer hizmetlerden ayıran özel nitelikleri bulunmaktadır. Bu nitelikler, kişiselleştirilmiş hizmetleri kapsamaktadır ve bu hizmetlerin amaçları, temel sosyal haklar ve sosyal bütünleşmesinin sağlanması ile doğrudan bağlantılıdır. Bu amaçlara ulaşmak amacıyla kamu yararına yönelik sosyal hizmetler, dayanışmayı ve genellikle kar amacı güden kuruluşların değil, yurttaşların gönüllü katılımını gerektirmektedir. Bu hizmetler, ayrıca yerel otoritelerin bu gelişmeyi sağlamada neden önemli bir rol oynadığını ve Üye Devletlerin görevlerini ve kuruluş ilkelerini belirlemede neden münhasır yükümlülükleri olduğunu ortaya koyarak olabildiğince kullanıcıya yakın bir şekilde geliştirilmelidir. AB İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği Komisyon Üyesi Vladimir Spidla, böyle bir önemli alanda bu beyanının yapılmasının gerektiğini vurgulamış ve şunları söylemiştir: “AB Büyüme ve İstihdam Stratejisinin önemli bir parçası olan ve önümüzdeki yıllarda birçok iş olanağının ortaya çıkacağı büyük ve dinamik bir sektörden söz ediyoruz. Sosyal hizmetler, Avrupa Sosyal Modelinin önemli sütunlarında birisidir ve bu nedenle, AB’de koşulların bu sektörün uyumlu bir gelişme sağlamasını temin etmesi önem arz etmektedir. Tebliğ, sosyal bütünleşme ve açıklık arasındaki dengeye ve ikame ilkesine dayanmaktadır. Söz konusu Tebliğ, AB yasal çerçevesinin sosyal hizmetlerin özel niteliklerini göz önüne almasını sağlayacağı adımlar önermektedir.” Sosyal diyaloğu da kapsayacak şekilde birçok mali ve siyasi AB girişimi, zaten sosyal hizmetlerin geliştirilmesinin ve modernleştirilmesini desteklemektedir. “Söz konusu Tebliğ, önemli bir mesaj vermektedir: kamu yararına yönelik sosyal hizmetler, telekomünikasyon ve ulaşım gibi kamu yararına olan diğer hizmetlerden ayıran özel nitelikleri bulunmaktadır. Bu nitelikler, kişiselleştirilmiş hizmetleri kapsamaktadır ve bu hizmetlerin amaçları, temel sosyal haklar ve sosyal bütünleşmesinin sağlanması ile doğrudan bağlantılıdır.” SAYF A 16 Yapılan açıklama, birçok ilgili taraflarca talep edilmekteydi. Söz konusu ilgili taraflar; daha fazla belirginliğin AB hukukunu ihlal etmeksizin söz konusu hizmetlerin modernleşmesinin sürdürülmesine yardımcı olacağını vurgulayan Üye Devletler, kamu hizmeti çalışan/işveren temsilciler ve hükümet-dışı kuruluşlardan oluşmaktadır. Bu beklentiler, 20 Nisan 2006 tarihinde Viyana’da düzenlenen son Başkanlık Konferansında tekrarlanmıştır. Tebliğ, hem bu talepleri hem Yeşil Kitap danışma süreci ile paydaşlardan gelen talepleri karşılamaktadır. Söz konusu Tebliğ, daha fazla çeşitlilik ve daha kaliteli hizmete katkıda bulunarak sosyal politikalar için ayrılmış bütçenin daha iyi şekilde kullanımı da teşvik etmektedir. Tebliğ Topluluk hukuku üzerinde herhangi bir değişiklik getirmemekle birlikte, gelecekte yaşanabilecek değişiklikler göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Kamu yararına yönelik sosyal hizmetlere ilişkin her AB Devletinin yaklaşımının daha belirgin bir biçimde ortaya konulması amacıyla Komisyon, her Üye Devletin durumlarını inceleyen bir çalışma başlatmıştır. Bu sürecin ve ilgili taraflarla danışma sürecinin sonuçları temelinde Komisyon, son modernleşme yaklaşımları, içtihat hukukunu ve gelişmeleri ortaya koyan bir rapor hazırlayacaktır. Bu raporun, her iki yılda bir yayımlanması ve 2007 yılında ilk raporun çıkması beklenmektedir. SOSYAL DİYALOG PROJESİ ÇSGB’nin AB Koordinasyon Dairesi ve ITC-ILO ve DeLeeuw International konsorsiyumu tarafından yönetilen, AB fonlu “Sosyal Diyalog Projesi” 1 Şubat 2006 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Bu çerçevede, 10 Mart 2006 tarihinde Bakanlığımız Reşat Moralı Toplantı Salonunda “I.Bilinçlendirme ve Duyarlılık Arttırma Konferansı” gerçekleştirilmiştir. Söz konusu konferansa Sayın Bakanımız Murat BAŞESGİOĞLU, Sayın Müsteşarımız Enis YETER, Sayın Müsteşar Yardımcılarımız M.Cem TOKER, Ahmet ERDEM ve Serhat AYRIM ile ILO Genel Müdür Yardımcısı ve ILO Uluslararası Eğitim Merkezi Müdürü Francois TREMEAUD, ILO Türkiye Temsilcisi Gülay ASLANTEPE, Bakanlığımız Birim amirleri ve temsilcileri, Proje Teknik Destek Ekibi üyeleri, TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ, KAMU-SEN, KESK, MEMUR-SEN, BASK Başkanları ve TİSK Genel Sekreteri; işçi, işveren ve memur sendikalarının temsilcileri ile çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri katılım sağlamıştır. Müsteşar Yardımcımız Sayın M.Cem TOKER’in açılış konuşmaları ile başlayan Konferansın ilk oturumunda, ilk olarak Proje Ekip Lideri Karl FELDENGUT projenin kapsamı, yürütülen çalışmalar ve proje kapsamında yapılacaklara ilişkin bir sunum yapmıştır. Sayın Bakanımız Murat ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SAYI 11 BAŞESGİOĞLU ve Konfederasyon Başkanları açılış konuşmalarında, Ülkemizde mevcut sosyal diyalog mekanizmaları ve yürütülecek projeden beklentileri hakkındaki görüşlerini açıklamışlardır. Müsteşar Yardımcımız Sayın Ahmet ERDEM’in başkanlık ettiği ikinci oturumda ise, ilk olarak Proje Hibe Bileşeni Uzmanı Gaye ERKAN projenin hibe bileşeni hakkında bilgi vermiştir. Daha sonra söz alan Çalışma Genel Müdürü Cengiz DELİBAŞ ve ÇASGEM Başkanı Aysel ÜNALAN Ülkemizdeki sosyal diyalog mekanizmaları ve mevcut uygulamalara, yasal düzenlemelere ilişkin konuşmalar yapmışlardır. Daire Başkanımız Cafer YILMAZ ise konuşmalarında sosyal diyalog konusunu AB mevzuatı ve uygulamaları çerçevesinde ele almıştır. Proje kapsamında ikinci olarak, Kızılcahamam Patalya Hotel’de, 15–16 Nisan 2006 tarihlerinde düzenlenen 2 günlük “Liderlere Yönelik Duyarlık Artırma Semineri”ne: Bakanlığımız ve bağlı/ilgili kuruluşlarının birim amirleri ve konuyla ilgili yardımcıları ile sosyal tarafların üst düzey temsilcileri katılmışlardır. Müsteşarımız Sayın Enis YETER’in açılış konuşmasıyla başlayan toplantının ilk gününde Müsteşar Yardımcısı Sayın Cem TOKER, 19’uncu fasıl olan Sosyal Politika ve İstihdam faslında sonuçlandırılmış olan tanıtıcı ve ayrıntılı tarama toplantıları hakkında bir sunum yapmış ve bununla ilgili olarak yöneltilen soruları cevaplandırmıştır. Daha sonra proje kapsamında kısa dönemli uzman olarak görevlendirilmiş olan Sayın Roger HESSEL, AB ülkelerinde sosyal diyalog konusunda; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Sayın Tuncay TOKSÖZ ise, yasama süreci halen devam eden Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu hakkında sunumlar yapmışlardır. Müteakiben söz alan konfederasyon başkanlarının ardından Sayın Bakanımızın konuşmasıyla ilk gün oturumları tamamlanmıştır. Toplantının ikinci günü, Müsteşar Yardımcısı Sayın Cem TOKER’in bazı hususları açıklığa kavuşturmak üzere söz almasıyla başlamıştır. Projede Eğitim Uzmanı olarak görev yapan Sayın Rüçhan IŞIK “Sosyal Diyalog – Kavram, kapsam, biçim ve ilkeleri” adlı bir sunum yapmıştır. Son olarak katılımcılar görüşlerini ve sorularını dile getirmişlerdir. Diğer taraftan projenin hibe bileşeni ile ilgili olarak başvuru yapacak olanlara yönelik rehber ve ilgili diğer dokümanlar onay için AB Komisyonuna iletilmiştir. Komisyon onayını müteakip teklif çağrısının (Call for Proposals) Mayıs ayı içinde yayınlanması planlanmaktadır. SAYF A 17 ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ KOORDİNASYON DAİRESİ BAŞKANLIĞI İnönü Bulvarı No: 42 06100 Emek/ANKARA Telefon: 0 (312) 212 56 12 Faks: 0 (312) 212 11 48 E-posta: [email protected] ab.calisma.gov.tr ÇALIŞM A VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI