Yeni Düşük Enerjili Fansız COM Ekspres Mini
Transkript
Yeni Düşük Enerjili Fansız COM Ekspres Mini
editör Sıcak günlerden geçiyoruz… Mevsim normallerin üzerinde seyreden, insanları bunaltan sıcakların yanında, ülkenin siyasal ve ekonomik gündeminin yarattığı, insanları zihnini oldukça yoran sıcak bir süreçten geçiyoruz. Koalisyon hükûmetinin kurulup kurulmayacağı, kurulacaksa hangi koşullarda olacağı, kurulmayacaksa erken seçim ikilemi, ülkedeki çoğu kesimin aklında hâlâ cevabı verilemeyen soru işaretleri olarak yerlerini koruyorlar. Yerli ve yabancı yatırımcılar istikrarlı bir ortamda geleceğini düşünürken, sanayiciler, yatırım yapmak bir tarafa, mevcut yatırımlarını koruyup koruyamayacağının hesaplarını yapmaya çalışıyor. Böylesi çekimserliğin, hatta bir ölçüde karamsarlığın hâkim olduğu bir ortamda, üreticilerin yeni fikirler ve yeni ürünler üzerine kafa yorabileceklerine dair endişeleri biz de taşımaktayız. Bütün bunlara rağmen daha iyiyi, hatta daha güzeli düşünmeliyiz. Daha çevreci, daha kaliteli, daha verimli bir üretimi düşünmeliyiz. Araştırıp geliştirmeli, yaratılan değerler üzerine yenilerini eklemeliyiz. Çünkü geleceğimiz -hele hele çocuklarımızın, onların çocuklarının geleceği- bizim bugünden yarınımız için hangi düşüncelerle hareket ettiğimize ve neler yaptıklarımıza da bağlı… Evet, daha iyi, daha güvenli bir dünya için hepimiz güzel şeyler üretmeliyiz dileğinde bulunarak, siz değerli okurlarımızı, bir dünya harikası Pamukkale’ye davet etmek istiyoruz: TOK - Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi’nin kongresine. Toplantının çağrı mesajı şöyle: “Ülkemizde kontrol teorisi ve uygulamaları, robotik ve otomasyon alanlarında çalışan araştırmacıları daha etkin bir iletişim ortamında buluşturmayı amaçlayan Otomatik Kontrol Türk Milli KomitesiTOK’un toplantılarının 17’ncisi olan TOK’2015 Ulusal Toplantısı, 10-12 Eylül 2015 tarihleri arasında Denizli – Pamukkale’de SPA Hotel Colossae Thermal’de yapılacaktır. Her yıl düzenlenen TOK konferanslarına ülkemizin saygın üniversitelerinden çok sayıda araştırmacı, kamu kuruluşu ve özel sektörden çok sayıda firma katılmaktadır. TOK’2015 konferansının kontrol alanındaki araştırmacılar açısından daha verimli geçebilmesi için yüksek katılım ve işbirlikleri gerekmektedir. TOK’2015’e yapacağınız her türlü katkılarınız için şimdiden teşekkür eder, sizleri Denizli’de görmekten ç ok mutlu olacağımızı belirtiriz.” Biz bu davete katılıyoruz ve hiç kuşkusuz, Endüstri Otomasyon dergisi olarak böyle önemli bir toplantıda bir araya gelmekten ve Türkiye’mizde iyi şeylerin de olduğunu görmekten, bu iyi şeylerin bir parçası olmaktan mutluluk duyacağız. Sizi de kongremize bekliyoruz. Bu arada, bu ayki dosya yazılarımızda “Boya Sektörü” ve “İlaç Sektörü”ne değindik. Ayrıca, bu iki sektör ile çok yakın ilişkili olduğundan, “Kimya Sektörü”ne de bir göz attık. Konularla ilgili uygulama yazılarımızda sektördeki son çalışmalardan kesitler aktarmaya çalıştık. Dileriz, size de katkı sağlar bu veriler. Öyleyse, TOK 2015’te görüşmek üzere… EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Ad›na imtiyaz sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Turan Türkmen tu[email protected]senltd.com Genel Yayın Yönetmeni: Prof. Dr. Ya€mur Denizhan deniz[email protected]un.edu.tr Reklam ve Halkla İlişkiler Md.: Birsen Salman bir[email protected]senltd.com Yayın Kurulu: Prof. Dr. Abdülkadir Erden / At›l›m Üniversitesi Mekatronik Müh.Böl.Bşk. Prof. Dr. Metin Gökaflan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Galip Cansever / Y.T.Ü. Elektrik Elektronik Müh. Fak. Dek. Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık [email protected]senmedyagrup.com Yayın Danışmanları: Prof. Dr. Alinur Büyükaksoy / Gebze ‹leri Tek. Ens. Rek. Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl. Prof. Dr. Ersin Tulunay / ODTÜ Prof. Dr. Göksel Demirer / ODTÜ Çevre Mühendisli€i Prof. Dr. Güven Önbilgin / 19 May›s Üniversitesi Prof. Dr. Mübeccel Demirekler / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muammer Ermifl / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Savafl Ayberk / Kocaeli Ü. Çevre Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Tuncel Özden / TÜB‹TAK Enst. Analiz Lab. Böl. Bflk. Prof. Dr. U€ur Çeltekligil / Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Seta Bogosyan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Prof. Dr. Yusuf Tan / Bo€aziçi Ü. Medical Engineering Prof. Dr. Kemal Leblebicio€lu / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Doç. Dr. ‹. Hakk› Çavdar / Karadeniz Teknik Ü. Doç. Dr. Yusuf A. Uskaner / Özçelik A.fi. Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl. Yrd. Doç. Dr. Sibel Uluda€ Demirer / Çankaya Ü. End. Müh. Böl. Dr. Mehmet Çevik / Dal Engineering Dr. Müh. Ahmet Dinçer / Bosch Rexroth A.fi. Sevtap İnan / Siemens M. Halil Başaran / Rockwell Otomasyon Levent Fadıloğlu / Schneider Cengiz Meriç / Hipafl Emin Olcay / Akbil A.fi. Çağrı Hekimoğlu / Esit Göktu€ Gür / Schneider H. Cengiz Celep / Entek Otomasyon Hasan Basri Kayak›ran / Emf Motor ‹brahim Erkan Yenel / Norm Enerji ‹smail Obut / Hidroser Mahmut Bertan / Weidmüller Niyazi Sar›maden / Medel Oral Avc› / Piomak Özkal Güner / Schneider Electric Sedat Sami Ömero€lu / E3Tam Gökhan Yücel / Phoenix Contact fiahnur Agaik / GSD Osman Kutan / ABB Talat Avc› / P›nar Müh. T. Hakan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk. Tuncay Soydafl / Festo Yavuz Çopur / Pilz Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik Tolga Bizel / Mitsubishi Electric Hakan Aydın / Mitsubishi Electric Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik Tunç Atıl / HKTM Teknik Editör: Editör: Grafik Tasarım: Emeç Erçelik [email protected]senmedyagrup.com Alper Öz [email protected]senmedyagrup.com Taluy Denizhan [email protected]senmedyagrup.com Şükran Pala [email protected]senmedyagrup.com Ülgen Güneş [email protected]senmedyagrup.com Artun Armutcu [email protected]senmedyagrup.com Esra Satır [email protected]senmedyagrup.com Reklam Koordinatörü:Cahide Avflar Demir cahide.av[email protected]senmedyagrup.com Halkla İlişkiler ve Tanıtım: Onur Narinoğlu [email protected]senmedyagrup.com Abone ve Mali İşler: Şerife Yılmaz [email protected]senltd.com Uluslararası İlişkiler: Hazal Yalçın [email protected]senmedyagrup.com Temsilciliklerimiz: Nejat Coflkun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹NG‹LTERE in[email protected]jatdesign.co.uk Metin Yavuz Tel: 00.49.221.297 22 70 Köln - ALMANYA metin.ya[email protected] ‹zmir Temsilcili€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30 Merkez: EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Meflrutiyet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440 Beyo€lu-‹stanbul / TÜRKİYE Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24 E-mail: in[email protected]senmedyagrup.com www.eksenmedyagrup.com Baskı: Doğa Basım Yıllık abonelik: 100.- TL. Turan Türkmen Yıllık yurtdışı abonelik: 100 Euro Endüstri ve Otomasyon Yayg›n süreli bir yay›nd›r, Ayda bir yay›nlan›r Dergimizde yer alan ilanlar›n sorumlulu€u ilan verenlere, makalelerdeki fikirler ve yorumlar yazarlar›na aittir. Tüm haklar› Eksen Yay›nc›l›k’a ait olup, izinsiz kullan›lamaz ve yay›nlanamaz. Eksen Yay›nc›l›k; bas›n ve yay›nc›l›k ilkelerine uymay› taahhüt eder. ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ ENDÜSTRİYEL OTOMASYON SANAYİCİLERİ DERNEĞİ ÜYESİDİR. TEKNOLOJİDE YENİLİK ■ Arttırılmış 12 Gerçekliğin Gerçek Hayattaki Tehlikeleri 20 ÜRÜN ve UYGULAMALAR Geleceğe Yönelik I/O sistemi Axioline Her Ağda, Her Ortamda Phoenix Contact ■ Patates Besleme Konveyörü Turck ■ iQ Platform ile Üretim Hızlanıyor, Maliyetler Düşüyor Mitsubishi Electric ■ Fluke İle Termografinin İlkelerine Giriş Netes Mühendislik ■ 64 Dosya ve Makale Hidrolik Oransal Servo Uygulamaları ile Parabolik Yay Üretimi Bosch Rexroth ■ Sil4-Sertifikalı Ön Kontrol Valfleri Olumsuz Şartlardan Etkilenmeyen Pnömatik ile Daha Yüksek Tesis Emniyeti Festo ■ ■ Hızlı, Hatasız ve Kompakt Tablet Hap Ambalajı İçin PC Tabanlı Kontrol Beckhoff ■ İlaç Sektörüne Özel Track & Trace Uygulamaları İçin Akıllı Çözüm Paketi Omron ■ İlaç Sektörü’ne Acil Müdahale Gerekiyor! ■ Boya ■ Kimya Sektörü, Avrupa Dördüncüsü Sektörü, İkinci Yarıdan Umutlu ■ Kimya Sektörünün Yakın Geleceği 88 SÖYLEŞİ TEMEL TEKNOLOJİ / Cengiz Pak ■ Verimlilik = Kusursuz Olarak Yapılan / Teorik Olarak Yapılabilir Olan ■ Schneider Altivar Process Hız Kontrol Cihazları ■ Netes Mühendislik Yeni Fluke VT04A Görsel IR Termometre 103 ÜRÜNLER ■ Rutronik ■ Siemens Yeni Düşük Enerjili Fansız COM Ekspres Mini Modül Zorlu Ortam Koşulları Için HMI Comfort Outdoor Panelleri ■ Omron Makine Güvenlik Kontrolü ve Görselleştirme Çözümü ■ Schunk Entegre Zeka ile Kompakt Güç Üniteleri 128 HABERLER ■ Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi Ulusal Toplantısı Tok’2015’e İlgili Herkesin Katılımı Bekleniyor! ■ Kimya Ar-Ge Proje Pazarı 5’İnci Yılında ■ Schneider Electric, “HeForShe IMPACT” Kampanyasının Pilot Grubuna Seçildi ■ 5. ■ TANAP Projesinin İleri Teknolojili Turbo Kompresörlerini GE Petrol ve Gaz Sağlayacak Uluslararası Çevreci Şehirler Yarışması’nın Galibi Hindistan’dan Çıktı Finalist İTÜ Ekibine Schneider Electric Çalışanları Tam Not Verdi Teknolojide Yenilikler Artt›r›lm›fl Gerçekli€in Gerçek Hayattaki Tehlikeleri Bu yaz›, IEEE Spectrum dergisinin Haziran 2015 tarihli say›s›ndan al›nm›flt›r. Çeviri: Ya€mur Denizhan ‹lüstrasyon: Eric Frommelt Eric E. Sabelman Biyo-mühendis, Nöro-Cerrahî Dept. Roger Lam Bafl dan›flman, ‹novasyon & ‹leri Tekn. Ekibi Kaiser Permanente - A.B.D. C Artt›r›lm›fl gerçeklik alg›da hasar yaratabilir, ama iyi bir tasar›mla bunu en aza indirgemek mümkün. ep telefonunun dikkatinizi da€›tabilece€ini, kalabal›k bir caddede dolafl›r veya araba kullan›rken mesaj atmaman›z, web’de arama yapmaman›z gerekti€ini bilirsiniz. Artt›r›lm›fl gerçeklik (Google Glass, Sony’nin SmartEyeglass’i veya Microsoft’un HoloLens’i ile) bu problemi çözecek gibi görünebilir. Ortama dair bilgileri saydam olarak ya da görüntünün sadece küçük bir k›sm›n› örterek sunan bu cihazlar sayesinde, dünyada gü- Endüstri otomasyon / 38 12 ENDÜSTRİ OTOMASYON venli bir flekilde dolaflmak mümkün olacak izlenimi uyan›yor; t›pk› bafl üstü göstergeleri sayesinde her an konumunun fark›nda olan savafl pilotlar› gibi. Ama artt›r›lm›fl gerçeklik bu vaadini gerçekten yerine getirebilecek mi? Bunu sorma nedenimiz, Kaiser Permanente’de insan›n hareket yetene€ini düflüren hastal›klar (Sabelman) ve hasta bak›m›n›n teknoloji deste€iyle iyilefltirilmesi (Lam) konular›nda çal›flan araflt›rmac›lar olarak bir tak›m tehlikelerin yaklaflt›€›n› görüyoruz. Artt›r›lm›fl gerçeklik cihazlar› piyasaya daha yeni ç›kt›€› için, henüz bunlar›n insan›n görme ve hareket yetenekleri üzerindeki etkisine dair özenli çal›flmalar yap›lm›fl de€il. Ancak insanlar›n çevrelerine iliflkin alg›lar› ve çevreyle etkileflimleri konular›nda mevcut araflt›rmalar› gözden geçirince, kayg›lanmay› hakl› ç›karan çeflitli nedenlerle karfl›laflt›k. Artt›r›lm›fl gerçeklik, üzerinize gelen araçlar›n h›z›n› yanl›fl tahmin etmenize, kendi tepki sürenizi oldu€undan daha k›sa sanman›za ve gerçek dünyada araç Teknolojide Yenilikler kullanman›n tehlikelerini istemeden göz ard› etmenize yol açabilir. Ve bunun en kötü yan›; sahiden kötü bir fley oluncaya kadar, daha büyük hasar riski alt›na girildi€i farkedilmez. Bunu halletmenin elbette basit bir yolu var. Giyilebilir cihazlar›n üzerine yerlefltirilmifl GPS al›c›lar› hareket h›z›n› (en az›ndan d›fl mekânlarda) zaten ölçmekte; tasar›mc›lar bu bilgiden yararlanarak hareket halindeyken kullan›c›ya yap›lan bildirimleri kesebilir. Ayr›ca ço€u giyilebilir artt›r›lm›fl gerçeklik cihaz›nda kamera bulunuyor; dolay›s›yla görüntüyü analiz edip, sorun yaratabilecek durumlarda iç mekânlarda da güvenlik moduna geçifl tetiklenebilir. Yani do€rudan uygulanabilir teknik çözümler mevcut. Ama bunlar›n kullan›lmas› olas›l›€› düflük: Bilgi ak›fl›n›n kesilmesi giyilebilir cihaz sat›n alanlar›n en istemeyece€i fley. - Asla! Bu cihazlar›n bütün esprisi, her ne yap›yorsan›z yap›n, ba€lant›n›z›n sürmesi. Yani, en az›ndan kullan›c› hareket halindeyken, giyilebilir AR (augmented reality - artt›r›lm›fl gerçeklik) cihazlar› baz› tehlikeler yarat›yor ve yaratmaya da devam edecek. Tam olarak hangi tehlikelerin söz konusu oldu€unu tespit etmek için, giyilebilir AR cihazlar›n›n ilk versiyonlar›n› kullanan görme özürlüler ve di€erleri üzerinden yap›lan çal›flmalara bakt›k. Ayr›ca gördük ki, bu çal›flmalardan baz›lar›nda, artt›r›lm›fl gerçekli€in baz› engelli kiflilerin engellerini aflmas›na destek olabilece€i de belirtiliyor. Bir savafl pilotuna yararl› olan artt›r›lm›fl gerçeklik, neden sizin için zararl› olsun? Ne de olsa, savafl pilotunun bafl üstü göstergesi de, t›pk› artt›r›lm›fl gerçeklik gözlü€ü gibi bir tak›m bilgileri kifli- nin görüfl alan›na yerlefltiriyor, alan›n bir k›sm›n› örtüyor ve dikkatin da€›lmas› olas›l›€› yarat›yor. Fark flu: Uçaktaki bafl üstü göstergesinde bilgiler son derece sembolik bir flekilde ve en aza indirgenmifl olarak gösteriliyor. Bunlarda çok az yaz› bulunuyor, insan görüntüsüne ise hiç yer verilmiyor (bunun neden önemli oldu€undan daha sonra bahsedece€iz). Üstelik pilotlar bu bilgileri h›zla yorumlayabilmek için kapsaml› bir e€itimden geçiyorlar. Giyilebilir AR cihazlar›n›n ortalama bir kiflinin alg›s›n› nas›l etkiledi€ini anlamak için, çeflitli do€al görme bozukluklar›n› ele ald›k. Presbiyopi, hipermetropi ve miyopi insan›n odaklanma yetisini etkiler. Diyabet, glükoma ve tavukkaras› (retinitis pigmentosa) görüfl alan›n›n çeperlerinde kalan nesneleri örterek bir tünel görüntüsü yarat›r. Yafla ba€l› olarak geliflen makula dejenerasyonu ise, tam tersini yaparak sadece görüfl alan›n›n çeperindeki nesnelerin berrak görülmesine olanak tan›r. ‹yi tasarlanmam›fl bir AR arayüzünün, insan›n görüfl yetisine bu hastal›klar kadar engel teflkil etmesi mümkün olabilir. Önce genel odaklanma yetisini ele alal›m. Odaklanma sorunu yaflayan kifliler, ya düzeltici lens takar ya da bu sorunla yaflarken çeflitli zorluklara katlanmak zorunda kal›rlar. Hiç uzaktaki bir trafik levhas›n› okumaya çabalad›n›z m›, ya da geceleri lofl ›fl›kta gözlerinizi odaklamakta zorland›€›n›z için arabay› daha dikkatli sürerken buluyor musunuz kendinizi? Google Glass gibi tak›labilir cihazlar, kullan›c›n›n uzaktaki gerçek dünya görüntüsünden cihaz›n retinaya sanki yaklafl›k 2,5 metre uzaktaym›fl gibi projekte etti€i görüntülere h›zla odaklanabilmesini gerektiriyor. Normal Kal›n çerçeveli gözlükler Tünel görüntüsü Merkezî görüfl kayb› Diyabetik retinopati Göz s›v›s›na s›z›nt› Katarakt Foto-Ilüstrasyonlar: Erik Vrielink Gözünüzün önünde: Artt›r›lm›fl gerçeklik yeni, ama kullan›c›n›n görüflünü zorlaflt›ran görme bozukluklar› (ve bunlar› düzeltici gözlükler) hiç de öyle de€il. AR buna benzer durumlar yaratabiliyor. uzak görüflüne sahip olan veya düzeltici lens tafl›yan kiflilerin bu mesafedeki nesneleri kolayl›kla seçebilmesi gerekir, ama bir AR göstergesindeki görüntüye rahatça odaklanma, çift odakl› (bifokal) gözlüklere al›flma süreciyle benzer bir ö€renme e€risine sahip. Üstelik insanlar›n yafl› ilerledikçe, presbiyopiden dolay› oda- 39 / Endüstri otomasyon ENDÜSTRİ OTOMASYON 13 Teknolojide Yenilikler €› h›zla kayd›rmak zorlafl›yor. Bir kaç yüz kifli üzerinde yapt›€›m›z Google Glass testlerinde, deneklerin % 5 ilâ 10’unun gözleri afl›r› zorland›€› için pes ettiklerini gördük. Bu kifliler o kadar zorland›lar ki, 20 saniye süreyle odaklanmaya çal›flt›ktan sonra bak›fllar›n› baflka tarafa çevirdiler. Deneklerin di€er bir % 25’i odaklanmakta zorland›ysa da devam etti ve sonunda ço€u Google Glass’la bafl edebilir hale geldi. Oldukça gayr›resmî olan bu testleri çok daha genifl çapl› ve titiz bir araflt›rma çerçevesinde tekrarlamak gerekse de, bunlardan ç›kan sonuçlara dayanarak, Google Glass kullanc›lar›ndan dikkate de€er bir az›nl›€›n, en az›ndan bafllang›çta, odaklanma zorlu€u çekece€ine, bu süreçte di€er kullan›c›lara oranla çok daha fazla dikkat da€›lmas› yaflayaca€›na ve bu kiflilerin tepki sürelerinin di€er kullan›c›lara oranla çok daha uzun olaca€›na inan›yoruz. Ancak tek mesele odak kayd›rmak de€il. Giyilebilir AR cihazlar› görüflte azalma da yaratabiliyor. Merkezî görüflün azalmas› o kadar bariz bir kusur ki, giyilebilir AR cihaz› tasar›mc›lar› buna -en az›ndan kullan›c› düz bakarkenyol açmamaya özen gösteriyorlar. AR göstergelerinde duyurular›n yan tarafa ilifltirmesinin sebebi bu. Ama uyar›lara göz atmak için k›sa süreyle de olsa bak›fl›n›z› kayd›rman›z gerekece€inden, bu uygulama (t›pk› araba kullan›rken cep telefonuna göz atanlarda olan) dikkat da€›lmas› problemine karfl› bir çözüm getirmiyor. Bak›fl›n›z› uzun süre yana kayd›rmak zorunda kalmak elbette sorun yaratabilir. Görüfl alan›n›z›n kenar›nda beliren bir uyar›ya bakman›n ayart›c›l›€›na direnseniz (mesela yolu geçinceye kadar bekleseniz) bile, bunlar bir tehlike teflkil ediyor. 14 Endüstri otomasyon / 58 Teknolojide Yenilikler Foto: (Üstteki) Todd Lappin/Flickr (alttaki) Roger Lam Dikkati da€›t›yor mu, artt›r›yor mu? Pilot göstergesindeki basit çizgi ve say›lar (üstte), pilotun dikkatinin mevcut iflten uzaklaflmas›n› de€il, ona yo€unlaflmas›n› sa€layacak flekilde tasarlanm›fl. Google Glass’ta görütülenecek bir harita yararl› bir bilgi sunuyor olabilir, ama ayn› zamanda kullan›c›n›n gerçek dünyadaki görüfl alan›n›n bir k›sm›n› da örtecektir. Salisbury Göz De€erlendirme projesi (http://www.hopkinsmedicine. org/wilmer/danacenter/publications/west_docs/divided _visual_attention_predictor_bumping_salisbury.pdf ) kapsam›nda yap›l›p 2004’te yay›nlanan bir çal›flma, bunu gösteriyor. Araflt›rmac›lar, 72 ilâ 92 yafl aras›ndaki 1344 yetiflkinin, bir ekran üzerinde merkezde ve kenarda görünen nesneleri izleme yetisi ölçüldü. Sonra deneklerden engelli bir parkurda yürümeleri istendi ve görüfl alan›n›n ebad›, denge v.s. gibi di€er etkenler de hesaba kat›larak kaç engele çarpt›klar› üzerinden puanlama yap›ld›. Bu sonuçlara göre, di€er her fley ayn› olmak kayd›yla, görüfl testinden al›nan puandaki % 10’luk bir düflüfl, yürürken engele çarpma say›s›nda % 4’lük bir art›fla iflaret ediyor. Bu, görüfl alan›n›n çeperindeki nesneleri iyi takip edemeyen kiflilerin daha kolay düflebilece€ine iflaret ediyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON H›z ve nesnelere olan mesafe gibi konularda zengin bir veri da€arc›€› sunan çevresel görme, sand›€›m›zdan daha önemli. Merkezî görme, bol miktarda ayr›nt› sa€lamas›na ra€men, ebad de€iflikli€i ve iki göz aras›ndaki paralaks aç›s› bilgilerine dayanarak, bir nesnenin yaklaflma veya uzaklaflmas›na dair ancak oldukça kaba bir tahmine izin veriyor. Halkuki çevresel görüfl alan›ndaki hareketli nesneler, fotoreseptörleri retinan›n merkezinden kenar›na do€ru uyararak, hareket h›z›na dair çok daha iyi bilgi sa€l›yor. Beyin, çevresel görüfl alan›ndaki nesneleri tespit ediyor ve bunlar›n (ya da kiflinin kendisinin) hareket edip etmedi€ini, ve ediyorsa nas›l hareket etti€ini de€erlendiriyor. Bu prosese d›flar›dan gelecek bir müdahale, kiflinin nesnelerin göreli hareketini yanl›fl de€erlendirmesine ve bir fleylere çarpmas›na, hatta günün birinde bir araba taraf›ndan ezilmesine bile yol açabilir. Bu gerçekten de ironik. Daha fazla yeti kazanmak için sat›n ald›€›n›z AR cihaz›; odaklanma derinli€inde, mesafe ve h›z alg›s›nda azalma ve tepki süresinin kötüleflmesi gibi, görsel özürlülerin yaflad›€› baz› sorunlarla karfl›laflman›z› olas› hale getiriyor. Asl›nda, kaybedilmifl görme yetisini kompanze edecek stratejilere sahip olmayan bu AR kullan›c›lar›, kal›c› görme özürü olan birinden daha riskli durumda bile say›labilir. Baltimore’daki Johns Hopkins Üniversitesi’nde 2008’de yap›lan bir çal›flma tam da bunu düflündürüyor. Araflt›rmac›lar, biri uzun süredir tavukkaras› hastal›€›na sahip kiflilerden, di€eri ise normal görüfl sahibi olup çevresel görüflü geçici olarak bloke edilmifl kiflilerden oluflan iki denek grubuyla çal›flm›fl. Her denek, içine heykeller yerlefltirilmifl, Teknolojide Yenilikler oda ebad›nda sanal bir mekânda yürütülmüfl. Sonra her denek ayn› sanal odada bir kere daha, ama bu sefer engeller olmadan yürütülmüfl. Bu ikinci yürüyüflte deneklerden heykellerin bulundu€u yerlere gitmeleri istenmifl. Bu deneyde flu bulguya var›lm›fl: Do€al görüfl alan› en dar olanlar, normal ya da nisbeten daha az hasarl› görüfl alan›na sahip deneklere oranla, hat›rlanan nesneyi daha uzakta olarak tahmin ediyorlar. “Kendine daha fazla hareket pay› b›rakma” anlam›na gelen bu e€ilim, asl›nda görme zay›fl›€›n› kompanze etmenin bir yolu. E€er insan önündeki bir nesneye çarpabilece€ini bilir ve onu görme yetene€inden kuflku duyarsa, ondan kaç›nabilece€inden emin olanlara k›yasla, ad›mlar›n› daha erken yavafllat›r ve daha temkinli yaklafl›r. Halbuki görüfl alanlar› yapay olarak daralt›lan denekler, otomatik olarak böyle bir mesafe eklememifller, yani hatal› bir flekilde kendi yeteneklerine güvenmifller. fiimdi savafl pilotlar›na geri dönelim. Hem karfl›lar›ndakine tam bir dikkatle kilitlenmeleri, hem de etraflar›ndaki nesnelerin h›z ve mesafelerini hassas bir flekilde tahmin edebilmeleri gerekiyor. Bu göreve destek olan bafl üstü göstergeleri çevresel görüflü engellemiyor, çünkü bilgiyi menkezî alanda sunuyor. Bunun iflleyebilmesinin tek sebebi, bilginin en temel hat ve sembollere indirgenmifl olmas›. Microsoft HoloLens ve bildirildi€ine göre Florida-Dania Beach’te yeni ve gizlice kurulan Magic Leap flirketinin gelifltirmekte oldu€u sistem gibi, daha yeni giyilebilir AR cihazlar›, gerçek dünyaya entegre edilecek nesneleri çevresel görme alan›na atmak yerine, ço€unlukla merkezî görme alan›n› kullanmakta. Ancak anlafl›ld›€› kadar›yla, bu görüntüler basit grafikler de€il, ayr›nt›l›, tam renkli, gerçekçi nesne- ler olacak. Bu da baflka bir kayg›y› gündeme getiriyor. AR bu ifle ciddî olarak girifliyor; üstelik muhtemelen tasar›mc›lar bunu daha da ileri götürerek savafl uça€› pilotlar›n›n göstergelerinde beliren basit çizgi ve say›lar›n çok ötesine geçen karmafl›k grafikler kullanacaklar. Büyük olas›l›kla gerçek dünyaya projekte edilen görüntülerin aras›ndan bak›lacak. Halbuki bizim do€al sinir a€›m›z nesnelerden çok insanlara e€ilimli. Bu özellik, insanlar›n sanal, nesnelerin ise gerçek oldu€u durumlarda bile geçerli. Biz gerçek dünyada insan olmayan bir fleye bakarken, AR görüntüsünde insanlar (hatta insan› and›ran basit flekiller) belirirse, dikkati çekme yar›fl›n› AR kazan›r. Bu olguyu, 1970’lerden beri yap›lan ve noktalardan oluflmufl, çöp adam› hat›rlatan flekiller kullanan deneylerden biliyoruz. Araflt›rmac›lar bunlara “nokta ›fl›k gezgini“ ad›n› vermifl. 1 ilâ 15 noktadan oluflan bu flekiller, alg›m›z›n en az say›da ip ucuna bakarak insan flekli tan›maya e€ilimli oldu€unu ortaya koyuyor. Bir düzine civar›nda notadan oluflan bir fleklin yürüyen bir insan oldu€u sonucuna 200 milisaniye içinde ulaflabiliyoruz (halbuki bir insan›n iki ad›m atmas› 1 ilâ 2 saniye sürer). Nokta ›fl›k gezgini çal›flmalar› görüntülerin insan›n dikkatini ne kadar kolayl›kla çekebilece€ini gösteriyor. Üstelik bu görüntülerin içeri€ini oluflturanlar›n dikkat çekici uygulamalar yapmaya çal›flacaklar›na hiç flüphe yok. Uygulamalarda ne kadar insana benzer flekil varsa, kullan›c› gerçek dünyay› ihmal etme pahas›na ona o kadar odaklanacak, bu da maruz kalabilece€i tehlikeleri artt›racak. Artt›r›lm›fl gerçeklik arac›l›€›yla sunulacak insan› and›ran görüntülerin etkilerini anl›yabiliyoruz. Ama insana benzemedi€i halde ENDÜSTRİ OTOMASYON Teknolojide Yenilikler sorun yaratabilecek di€er görüntüler hakk›nda daha az fikrimiz var. Kaiser Permanente’de, kiflilerin baz› korkular›n› yenmesine yard›mc› olmak amac›yla yap›lan kontrollü maruziyet tedavisinde kullan›lmak üzere sanal görüntüler denedik. Bu korkulardan baz›lar› (mesela örümcek korkusu ya da baflka bir hayvandan korku) çok düflük çözünürlüklü görüntülerle bile tetiklenebiliyor. Havac›l›ktaki bafl üstü göstergelerini tasarlayanlar, bilgi aktarmak için biyolojik flekillere bafl vurmuyorlar, ama AR uygulamas› tasar›mc›lar›n›n buna kalk›flmas› mümkün. Bu uygulamalar, nüfusun küçük bir k›sm›nda hiç beklenmedik olumsuz tepkiler yaratabilir. Gene de, haberler o kadar kötü de€il. Düzgün kullan›ld›€› taktirde, artt›r›lm›fl gerçeklik gerçek dünyada hareket etmede zorluk çekenlere yard›mc› olabilir. Buna imkân tan›yan fley, Google Glass gibi AR cihazlar›nda bulunan sensörler (en basiti, kamera ve ivme-ölçer). Bunlar sistemin kullan›c›n›n çevresini ve hareketlerini gerçek zamanl› olarak izlemesine ve kifliyi daha güvenli hale getirecek ipuçlar›n› sunmas›na olanak tan›yor. Avustralya’n›n Melbourne kentindeki RMIT Üniversitesi’nden araflt›rmac›lar, körlere destek olmak üzere “h›zland›r›lm›fl dayan›kl› özellikler“ (speeded-up robust features - SURF) adl› bir algoritma gelifltiriyorlar. Algoritma, AR cihazlar›n›n video verilerinden trafik ›fl›klar›n› ve yaya sinyallerini tan›mas›n› ve hareket halindeki insanlar ve nesnelerle olas› çarp›flmalar› tahmin etmesini sa€layacak. Algoritma flimdilik görüfl alan› içindeki insanlar›n %90’›n›, nesnelerin ise %80’ini tan›yabiliyor. Bir AR cihaz›na yerlefltirilip uygun bir 15 59 / Endüstri otomasyon Teknolojide Yenilikler Teknolojide Yenilikler iflitsel ç›kt› vermesi (görüfl olmadan yol bulmada vazgeçilmez gereklilik olan gerçek dünya seslerini maskelememek kayd›yla) sa€land›€›nda, bu teknoloji göremeyen kullan›c›lara çok yararl› olabilir. Körler AR gözlüklerinin sundu€u görsel ekrandan yararlanmasalar da, giyilebilir cihazlar bu uygulama için iyi bir seçenek, çünkü bunlar›n biçim katsay›lar› (form factor: fiziksel ebad ve flekle iliflkin endüstri standard›) uygun, seri üretim dolay›s›yla fiyatlar› düflük ve üzerlerindeki kamera tam karfl›da ne oldu€unu “görmeye” elveriflli. Ayr›ca giyilebilir AR cihazlar›, eklemlerde titreme ve sertli€e yol açan Parkinson hastal›€›nda da yard›mc› olabilir. Bu tür hastalar genellikle, motor blokaj veya yürüme tutulumu (anîden ortaya ç›kan ad›m atamama hali) diye bilinen ve tehlikeli düflme riski yaratan tuhaf bir tablo sergiliyorlar. Yürüme tutulumu genelde, hasta bir köfleye yaklafl›rken, yön de€ifltirmesi, k›s›tl› bir alanda manevra yapmas› veya dar bir geçitten geçmesi gerekti€inde ortaya ç›k›yor. Yürüme tutulumu yaflayan baz› Parkinson hastalar›, kendilerine uygun görsel ipuçlar› sunuldu€u taktirde, normale yak›n bir flekilde yürüyebiliyorlar. San Anselmo/Kaliforniya’da yaflayan ve kendisi de Parkinson hastas› olan Thomas Riess adl› bir ayak hastal›klar› uzman›, bu tür ipuçlar›n› görüfl alan›na eklemek üzere, 1990’larda bir kaç erken dönem AR cihaz› gelifltirdi. Hastan›n önündeki saydam ekrana kayan bir merdiven görüntüsü projekte eden bir dizi LED bulunduran, bafla tak›labilir bir cihaz›n patentini ald›. Riess’in cihaz›, yap›lan testlerde hem kendisinin hem de baflka hastalar›n donup kalmadan yürüme yetisi- 16 Endüstri otomasyon / 58 ni artt›rmay› baflard›. Birimiz (Sabelman) 2002’de Gazi ‹flleri Bakanl›€›’n›n Palo Alto/Kaliforniya’daki Rehabilitasyon ArGe Merkezi’nde Riess’in de iflbirli€iyle bir test yöneterek, bilgisayar taraf›ndan üretilerek giyilebilir AR cihazlar›na aktar›lan ipuçlar›n›n Parkinson hastalar›nda yürüme tutulumu süresini k›sal- t›p k›saltmad›€› belirlemeye çal›flt›. Bu deneyde sanal ipuçlar› hastaya sadece gerekti€inde gösterildi. Sabelman bunu yapabilmek için, bafl hareketini ölçmek ve bilgisayar yürüme tutulumu bafllang›c›n› tespit etti€inde ›fl›klar› yak›p söndürmek üzere, gözlük çerçevesinin kenarlar›na LED’ler ve 3 eksenli ivme-ölçerler yerlefltir- Yürüme Tutulumunu Gidermek Anîden bir sonraki ad›m› atamaz hale gelmeyi ifade eden yürüme tutulumu, Parkinson hastalar›n› düflme tehlikesiyle karfl› karfl›ya b›rak›yor. Ama bir tak›m görsel ipuçlar› baz› hastalarda yürüme tutulumuna engel olabiliyor. A.B.D. Gazi ‹flleri Bakanl›€›’n›n Palo Alto/Kaliforniya’daki Rehabilitasyon Ar-Ge Merkezi’ndeki araflt›rmac›lar, artt›r›lm›fl gerçekli€in yürüme tutulumuna karfl› ifle yaray›p yaramayaca€›n› anlamak için, gözlü€e tak›l› ve üstte tafl›nabilir bir bilgisayara ba€l› hareket sensörleri ve LED’lerden yararlan›yorlar. ‹lüstrasyon: MCKIBILLO 1. Bir Parkinson hastas› 10 metrelik deneme parkurunda yürüyor. Gözlü€e monte edilmifl sensörler bafl hareketini, kemere monte edilmifl sensörler ise vücut hareketini ölçüyor. 2. Sistem, yürüme tutulumunun erken bir belirtisi olan, belde baflar›s›z bir öne at›l›m hamlesi ile birlikte bafl›n öne e€ilmesi durumunu tespit ediyor. 3. Sistem, gözlü€e monte edilmifl LED’lerin, kiflinin az önceki ad›m temposuna uygun flekilde dönüflümlü olarak yan›p sönmesini sa€l›yor. Bu görsel ipucu, hastan›n yürüme tutulumundan ç›kmas›n› h›zland›r›yor. 4. Dönüfller yürüme tutulumu riskini artt›r›yor. Sistem dönüfl s›ras›nda yürüme tutulumu tespit ederse, viraj›n d›fl taraf›ndaki LED’leri içtekilere oranla daha s›k yak›p söndürerek görsel alan›n hareketini destekliyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Teknolojide Yenilikler di. Bu yöntem, yürüme tutulmas› durumundaki hastalar›n ayaklar›n›n konumunu görebilmek için bafllar›n› öne e€mesi olgusundan yararlan›yor. Bafl›n e€ilme aç›s›n› ve di€er sensör verilerini kullanan bilgisayar, hastan›n hangi harekete niyet etti€i belirleyip, bu hareket sanki devam ediyormufl izlenimi yaratacak flekilde ›fl›klar› yak›p söndürdü. Mesela, sistem hastan›n sola dönmeye çal›fl›rken donup kald›€›n› belirledi€inde, soldaki ›fl›klar sa€dakilerden daha yavafl yan›p söndü; çünkü viraj›n d›fl taraf›nda içe göre daha fazla hareket görülür. Hasta düz yürürken tutuldu€unda, LED’ler hastan›n donup kalmadan evvelki ad›m temposunda dönüflümlü olarak sa€ ve solda yan›p söndü. Bu sistem, 10 metrelik parkurda yürüme tutulumunu yaklafl›k % 30 düflürdü. Google Glass’a veya hem sa€ hem sol göze ekran sa€layan daha yeni simetrik AR cihazlar›na çok daha h›zl› ifllemciler de eklendi€i taktirde, çok daha iyi sonuçlar elde edilebilece€ini düflünüyoruz. Öte yandan, Londra’daki Brunel Üniversitesi’nden araflt›rmac›lar, hastalar›n önüne çizgi projekte eden sistemler gelifltirmekte. Bunlar flu an itibariyle bunlar oldukça hantal ve kullan›m› zor olsa da, AR’nin bu problemi çözmedeki becerisini ortaya koyuyor. Tüm bu araflt›rmalar›n verdi€i mesaj bariz: AR donan›m ve yaz›l›mlar› kullan›c›n›n görüfl yetene€ini zedeleme riski tafl›d›€› için, dikkatli olmak tasar›mc›lar›n boynunun borcu. Dahas›, tasar›mc›lar›n ürünlerini her yafltan ve her tür farkl› fiziksel yetenek seviyesindeki insanlar üzerinde denemeleri gerekiyor. Uygulamalar iflletimdeyken, kullan›c›lar›n tepki sürelerinin nas›l de€iflti€ini de€erlendirmeleri gerekecek. Giyilebilir cihazlar› tafl›yanlar›, tak›l›p düflme riski yaratan engellerle dolu gerçek dünya parkurlar›ndan geçirmeleri gerekecek. Ve nihayet, tehlike s›n›r›a varmadan ne kadar bilginin AR uygulamas› arac›l›€›yla sunulabilece€ini belirlemeleri gerekecek. Üreticiler, bu cihazlar› al›p kullanacak olan kiflileri olas› tehlikelere karfl› e€itmeli. Belki de kullan›c›lar›n gerçek dünyaya ad›m atmadan önce bu tehlikeleri ö€renmelerini sa€layacak zorunlu e€itim oyunlar›na baflvurmalar› gerekecek. Ne de olsa, yeni bir cihaz ald›k m›, hemen kullanmaya bafllay›p, kullanma k›lavuzunu sonradan okuma (o da okursak!) gibi bir e€ilimimiz var. Halbuki giyilebilir AR cihazlar›n› yeni kullananlar›n yavafltan bafllamas›, belki önce evde, parkta veya benzeri bir güvenli ortamda egzersiz yapmas› gerekir. Böylelikle, kullan›c›lar bir tak›m risklerin varl›€›n› farkedip bunlar› kabul edip etmeyeceklerine bilinçli olarak karar verebilirler. Giyilebilir artt›r›lm›fl gerçeklik ve sanal gerçeklik cihazlar› için haz›rlanan baz› yeni yaz›l›mlar, kognitif yetenekleri ölçmeye yarayan araçlar da içeriyor. Böylece uygulama gelifltiren herkes, istedi€i taktirde, tepki süresi veya denge gibi hususlar› ölçecek tan› olanaklar›n› da sisteme entegre edebilecek. Bu araçlardan yararlanan uygulamalar, kullan›c›lara güvenli bir bafllang›ç e€itimi için k›lavuzluk yapabilir ve onlar›n tehlikelerin fark›na varmas›n› sa€layabilir. Bu teknolojinin gelece€i, gelifltirilen bu tür araçlar›n yeni ürünlerin titizlikle s›nanmas› amac›yla kullan›lmas›na ba€l›. & EO ENDÜSTRİ OTOMASYON 59 / Endüstri otomasyon Ürün ve Uygulamalar Geleceğe Yönelik I/O sistemi Axioline Her Ağda, Her Ortamda PhoenIx Contact www.phoenixcontact.com ■ Modern otomasyon teknolojisi uygulamalarında sinyal transferinin kalitesi, hızı ve senkronizasyonu konusundaki gereksinimler giderek artıyor. Buna bağlı olarak, sofistike kavramların yardımıyla kurulum, devreye alma ve hata giderme maliyetleri azaltılmalıdır. Bu nedenle Phoenix Contact, eş merkezli olmayan sinyalleri tüm bus sistemleri üzerinden alabilmek için (Başlık), Axioline ile bir I/O sistemi geliştirdi. Otomasyon teknolojisinin başlarında, yapı parçalarının tepkime süresi ve güvenilirliği temel beklentiyi oluşturuyordu. Buna karşın güncel kumanda teknolojisi ile, yüzlerce sinyalin birkaç milisaniyelik bir periyod dahilinde işlem gördüğü ve aktarıldığı sistemler projelendiriliyor. Bugün çeşitli bus 20 ve mühendislik sistemleri ile yapılan kumandaların çeşitliliği, kurulum ve devreye alma söz konusu olduğunda makine ve sistem yapımcılarına zorluklar getiriyor. Bir sistem işletmecisi örneğin Profinet ve bununla ilgili PLC’yi öngörürken, bir diğeri kendi çözümünde Ethernet/IP tercih ediyor. Kurucular, devreye alıcılar ve destek servisleri, buna bağlı olarak her Remote-I/O sistemi için elektrik besleme ve arıza teşhis konseptleri, kurulum talimatları, yerel bus davranışı, ağ mekanizmaları ve daha birçok şeyi bir arada başarmak zorundadır. Bir sistem yapısının IP20 ve IP67 bileşenlerinden oluşması halinde uygulamada, başka üreticilerin aynı şekilde desteklenmeleri zorunlu olan cihazları kullanılabilir. Ayrıca, ilgili mühendislik dalı içinde farklı tanımlama olması da dikkate alınmalıdır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Resim 1 - Axioline, IP20 ve IP67 koruma türündeki üst yetki seviyeli kumandadan, sık kullanılan tüm ağlar üzerinde bağımsızlık sunuyor Bu gelişmeyi baz alarak Phoenix Contact, Axioline I/O sistemi ile bir bileşen yaklaşımı takip etmiştir. Sistem işletmecisi bir kumanda öngördüğü takdirde, makine ve sistem yapımcısına Remote-I/O sisteminde çoğunlukla serbest seçim olanağı tanımalıdır. Blok yapı tarzındaki IP67 destekli Axioline E ve ayrıca koruma türü IP20 olan modüler yapılı Axioline F ile artık, kolay kullanımı, sağlam dizaynı ve hızlı veri transferi ile kendini kanıtlayan bir çözüm sunulmaktadır (Resim 1). Sistem dosyaları ile farklı bus sistemlerine kolay bağlantı Ofis uygulamalarında sıkça kullanılan Ethernet iletişiminde, giderek daha fazla makine ve sistem hizmetine giriyor. Böylece Axioline, lider ağ yapıları olan Profinet, Modbus TCP, Ethercat, Ethernet/IP ve Sercos3 bağlantılarına olanak tanıyor. Ayrıca, en yaygın şekilde kullanılan standart Profibus ile kolay bir şekilde bağlanabilmektedir. Farklı bus sistemlerine entegrasyon, hem koruma türü IP67 olan Axioline-E cihazları hem de koruma türü IP20 olan Axioline-F bileşenleri için daima, güncel durumdaki karakteristiklere uygun şekilde yapılır. Bir kurulum düzlemi dâhilinde – IP20 veya IP67 – bu durum özellikle, kurulumun dayanıklı kullanımını ve ayrıca teşhis olanaklarının gösterimini sağlar. Bunun yanı sıra, kullanıcının otomasyon çözümünde sadece tek bir ürün grubunu kullanması halinde sinerjiler elde edilir. Axioline E ve Axioline F’de örneğin diyagnostik LED gösterge davranışı aynı şekilde gösterilmektedir. Buna ek olarak ağ, ilgili kullanıcı grubunun koşullarına uygun şekilde sertifikalandırılmış cihaz açıklama dosyası üzerinden, üst yetki seviyeli sisteme doğal biçimde bağlanmaktadır. Topoloji sayesinde sınırsız olarak kullanıcı, şekil ve kullanım itibariyle eşdeğer olan bir sistemden yararlanabilmektedir. Geniş ürün çeşidi nedeniyle Axioline, herhangi bir üreticiye bağlı kalmaksızın her ağa ve her ortama uygun çözümü sunmaktadır. İndirgenmiş kurulum gereksinimi ile hızlı tarama süresi Depolama ve kurulum maliyetlerini indirgeyen bir I/O sistemi sınırlamasının yanı sıra Axioline, modern bir otomasyon konseptinden beklenen diğer koşulları da yerine getirir. Bunların arasında, otomasyonda hızın iki faktöre göre ölçüldüğü bilinciyle hızlı iletişim de yer alıyor: sistemin performansı ve kurulumun yanı sıra, devreye alırken yararlanılan bakış açıları. Piyasa araştırmaları, kritik zamanlı sinyallerin çoğunlukla bir tahrik kademeleri ile IP20-I/O cihazları tarafından algılandığını ve aktarıldığını göstermektedir. IP67-I/O bileşenleri, kritik olmayan sinyaller için tercih edilmektedir. Bu nedenden dolayı Phoenix Contact, Axioline F’nin lokal bus üzerine odaklanmıştır. Burada, 100 MBit’lik bir arka panel bus ile çalışan ve böylece lokal bus katılımcılarının sayısına bağlı olmaksızın üç mikrosaniyeye kadar tarama sürelerine erişen bir özel protokol kullanılmaktadır. Genel olarak dahili tarama süresi, sisteme bağlı olan bileşenlerin sayısına göre hesaplanmaktadır. Bu ortamda, fonksiyon modülü başına bir mikrosaniye artı iki mikrosaniye zaman kaydırması ile hesap yapılmaktadır. Bir Sercos-3 sisteminin minimum 31,25 mikrosaniye olan teorik periyod süresinde Axioline’nin kullanımı, iki bakış açısını sağlamaktadır. İlk açıdan bu yüksek performanslı I/O çözümünün kullanılması, paylaşımlı sistemin halen en hızlı veriyolunda bile tıkanıklığa düşmesi nedeniyle gelecek vaad etmektedir. Hızlı işlem yapılması nedeniyle AxiolineI/O sisteminde sinyaller, gelecekteki veriyolu teknolojileri arka planda bir tasarım değişikliği yapılmadan kullanılabilecek şekilde veriyoluna senkronize olarak aktarılmaktadır. Bunun yanı sıra Axioline F’nin arka panel veriyolu, yüksek performanslı sistemlerde halen geçerli olan yaklaşık bir milisaniyelik periyod süresiyle, I/O sistemde yeterli sayılanın üzerine çıkan bir güncelleme süresinin kesin olacağını göstermektedir. Bu sayede, tarama süresinin üst yetki seviyeli ağa göre hesaplanması gereksiz olmaktadır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 21 Ürün ve Uygulamalar dahilinde emisyon ve mukavemet değerlerine erişmektedir. Böylece bunların, yaşam alanında kurulu olan elektrikli ev aletlerini dahi etkilemeyeceği belgelenmiştir. -25°C ile 60°C arasında genişletilmiş olan sıcaklık aralığı sayesinde Axioline bileşenlerinde, sıcaklığa bağlı bir devre dışı kalma olasılığı önlenmiştir (Resim 3). Resim 2 - Push-in bağlantı teknolojisi kullanılarak, kablo döşeme gereksinimi ciddi ölçüde indirgeniyor Devreye alma ve arıza giderme halinde montör, ilgili sistem elemanının kablolarını mümkün olduğunca hatasız şekilde döşemelidir. Axioline bu nedenle, hem IP20 hem de IP67 modüllerinde renkli bir markalama kodu ve iletkenlerin çıkış ve varış adreslemelerinin belirgin biçimde yapılmasını mümkün kılan bir konsept ile çalışmaktadır. İlaveten internet sunucuları ve servis arabirimleri, cihazların parametrelenmesini kolaylaştırmaktadır. Buna rağmen kablo döşeme sırasında hatalar ortaya çıktığında, her iki ürün grubu da ilgili veriyolu protokolünün geçerli arıza teşhisini kullanıma sunmaktadır. Arka plan dahilinde birçok olanak sunması sayesinde Axioline F, veriyolu ve sinyal hatalarını da, arızaların daha iyi sınırlanabilmesi amacıyla kanallara ayrılmış halde, net bir teşhis metni yardımıyla vermektedir. Resim 3 - Axioline F, EMV yönetmelikleri uyarınca yapılan test sonucunda, yaşam alanlarında dahi hiçbir etkiye neden olmayan değerlere erişiyor Hızın kurulum gereksinimine bağlı olması halinde kablo döşeme süresi, IP20 bileşenlerinde Push-in teknolojisi ve IP67 bileşenlerinde Speedcon hızlı kilitleme sistemi kullanılarak, ciddi ölçüde indirgenmektedir. Ayrıca Axioline-E modüllerinin gerilim beslemesi, M12-Power bağlantı teknolojisi üzerinden yapılmaktadır. IP67 cihazları birçok durumda, M12 üzerinden kendi beslenmelerini sağlama ve ayrıca bir sonraki bağlı olan bileşene aktarma olanağını sunmaktadır. Halen bu yöntem, piyasada kullanılan M12 soketleriyle 4 A ile kısıtlıdır. M12-Power soket bağlantısının her iki iletkende de 12 A olan akım kapasitesi ile Axioline, daha fazla sayıda IP67 bileşeninin bağlanabildiği ve müstakil bir besleme yöntemine ihtiyaç duyurmayan daha güçlü bir gerilim beslemesini desteklemektedir (Resim 2). Resim 4 - Axioline E ürün grubunun IO-Link-Master’ı ve buna ait olan IO-Link analog dönüştürücüsü, her sinyalin sadece bir cihazla işlenmesine olanak tanıyor Çok yönlü kullanılabilir IO-Link-Master İki yönlü noktadan noktaya bir bağlantı üzerinde yerleşik olan IO-Link protokolü, giderek daha yoğun şekilde sistemlerde kullanılıyor. Bu da, iletişim ile parametrelendirmeyi alan cihazı düzlemine kadar mümkün kıldığı için arka planın önünde yer alıyor. Böylece veri setleri, ek arabirimlere gerek duyulmadan sensörlerin ve aktörlerin üzerine yazılabiliyor veya okunabiliyor. Ayrıca IO-Link bağlantı noktası, dijital giriş veya çıkış şeklinde parametrelenebiliyor (Resim 4). Sağlam cihaz tasarımı ve ayrıntılı teşhis olanağı Makine veya sistem kurulduktan ve devreye alındıktan sonra, diğer gereksinimlere odaklanılmaktadır. Şimdi uygulama, cihazların devre dışı kalması da mümkün olduğunca önlenerek, tam kapasitede güvenilir biçimde çalışmak zorundadır. Ancak dar alanda birbirinden farklı elektronik bileşenlerinin kullanılması, en kötü durumda bir arızaya neden olabilecek karşılıklı bir elektromanyetik etkileşime yol açmaktadır. Bunun yanı sıra yeterince havalandırılmayan bir kontrol kabinet, cihazların izin verilen sıcaklık aralığının üzerinde ısınmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Axioline F ve E modülleri, özellikle sağlam şekilde tasarlanmıştır. Her iki ürün grubu da, B sınıfı 22 Axioline E ürün grubunun IO-Link-Master’ı çok yönlü kullanılabiliyor. IP67 koruma türünde tasarlanan modül, I/O sisteminin tüm ağlarda kesintisiz kullanımını sağlıyor. Aynı şekilde temin edilebilen analog dönüştürücüler de, analog giriş veya çıkışlardan eşmerkezli olmayan isteğe bağlı algılamanın, doğrudan ölçüm noktasının bulunduğu yerde yapılmasına izin veriyor. IO-Link protokolünün kullanılmasıyla birlikte analog ölçüm sinyali, dijital IO-Link çerçevelerinde eklenebiliyor ve arızasız şekilde aktarılabiliyor. Axioline E ürün grubunun IOLink-Master’ı bu sayede, kullanılan standart sinyallerin sadece bir cihaz ile alındığı ve verildiği bir çözüm oluşturuyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Patates Besleme Konveyörü Turck www.turck.com.tr ■ Turck’s QR24 enkoderi Hollanda merkezli Schaap firmasının patates besleme konveyörlerinde üstün temassız ölçüm özelliğini bizlere gösteriyor Elektromanyetik hassaslık ve enterferans faktörleri bir çok geleneksel encoder için nadir de olsa için en zayıf yönlerdir. Bununla birlikte aslında çemberin en zayıf yeri olarak mekanik bağlantı sistemlerini saymalıyız. Schaap Holland B.V firması patates işleme fabrikasındaki besleme konveyörlerinde artık QR24 temassız enkoder kullanıyor. Böylelikle teknik bakım ekibinin geleneksel enkoderlerle yaşadığı ve çok zaman alan kompleks montaj uğraşıları ,düzenli bakım gereksinimleri gibi sorunlarına çözüm sağlıyor. Patates yetiştiriciliği Avrupa’da 16. yüzyılın sonlarına doğru yaygınlaşmaya başladı. İspanyol kaşifler patatesi yeni dünyadan İber yarımadası ve oradan da İspanyolların hakimiyeti altındaki Hollandaya getirdi. Başlangıçta patates bitkisi saray tarafından mucize bir tarım bitkisi değilde sıradan bir botanik bitki olarak görüldü.Faydası ve güzel tadının anlaşılması ilk etapta zor oldu ancak zaman sonar üretimi ve işlenmesi yaygınlaştığında bu köklü bitki Avrupa’daki populasyonun gelişimini garantiye aldı denilebilir. Sosyal araştırmacı ve Amerikalı tarihçi William McNeill,bu nedenle patatesi “batının göz alıcı yükselişindeki büyük faktör” olarak adlandırıyor. O günkü problemlerle karşılaştırıldığında bugün patates üretimindeki problemler göreceli olarak küçüktür. Bugün artık tarımda verimsizlik bir ölüm kalım meselesi değildir. Şartlar ve imkanlar çok daha ilerledi. Örneğin Dutch Town-Biddinghuizen’de yerleşik Schaap Holland B.V gibi çoğunluk patates işleyici firmalar en uygun seviye otomasyonları ve gıda odaklı üretim anlayışı ile ürünlerini başarıyla paketliyorlar. Şu an 300 civarında patates üreticisi çiftçi Shaap fabrikasına ürün gönderiyor ve bu akış Shaap’a yılda 45bin ton patatesi kurumsal müşterilerine ve gıda servis endüstrisine sağlama imkanı veriyor. Fabrika iki tip ürün işlemi sunabiliyor. Bunlardan ilki temizlenmiş kabuklu patates Diğeri soyulmuş ,dondurulmuş pişirilmeye hazır patates. Tüm ürün gruplarında farklı boyut ve şekildeki patatesler ve paketler mevcut. Biddinghuizen fabrikası iki ana bölüme ayrılıyor. Hijyenik bölüm, soyulmuş patatesler için, ve diğer alan yıkanmış,kabuklu patatesler için ayrılmıştır..Bu alanlarda patatesler sınıflandırılıp ve paketleniyor. 24 Tamamen entegre üretim Patatesleri sınıflandırma yıkama ve soyma büyük ölçüde otomatik yapılıyor. Akan bir konveyör hat patatesleri yıkama alanından alıp dondurucu tüneline götürüyor. Fakat bu işlemlerin tümünü entegre bir şekilde yapabilmek Schaap’ın otomasyon mühendislerinin önüne bazı zorluklar da çıkarıyor. Örneğin paketleme hattının sonunda bir makina durduğunda bu durum tüm üretim hattının durmasına sebep oluyordu. Bunu önleyebilmek için Schaap paketleme makinasındaki tartım sistemin önünde buffer konveyörler kullanıyor. İki band S7 kontrolörün operatör panelinde görüntüleniyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Bufer konveyör: Tüm bantlara 500 kiloya kadar patates yüklenebilir Önceki çözüm: Yaylı bağlantılı enkoder mekanik hatalara ve zararlara karşı hassastır. Paketlenecek ürünler geri yüklendiğinde artık ,tüm proses durmuyor, buffer konveyör hızını düşürerek gecikmeyi kompanze ediyor. QR24 temassız enkoderi tamda burada motor ve bandın hareketini görüntülemek için kullanılılıyor. Bu sayede 500 kiloya kadar patates prosese eklenebiliyor. Shaap teknik bakım müdürü Henk van Raalte,” bir lazer sensör yardımıyla bant üzerin akan patatesin yüksekliğini ölçüyoruz ve böylece ne kadar patates olduğunu biliyoruz. Hızı ayarlayabilmek için her santimetre için enkoderden bir pulse bekliyoruz” şeklinde yapıyı açıklıyor. bir enkoderi yıllardır bekliyorduk “ diyen Raalte “ bir dergide sayfanın başında QR24’ü gördüğümde, böyle birşeye ihtiyacımız var “ dediğini belirtti. QR24’ün tüm modellerinde pozisyon elemanı ve enkoder tamamen kapalı iki ayrı gövdededir ve system titreşim, sarsıntı gibi etkilerden bağımsız hale gelmiştir. Sıkılaştırılmış bilye yatakları ve silikonlanmış tek parka gövdesi durdurmaları ve uzun bakım zamanları gerektirmez. Tüm bunlardan dolayı QR24 optik ve manyetik enkoderlerin çok ilerisindedir. Yüksek mekanik stress Motor şaftı çok yavaş hareket ediyor. QR24 bir turda 12 pals verecek şekilde ayarlanıyor. Soğutma konveyörünün doğrusal hareketi 5 santimetrede bir bir palse almaya ayarlanarak izleniyor. Fakat bu durum bize çoklukla mekanik zorluklar getiriyor. Daha önceki optik ölçüm esaslı inkremental enkoderler yaylı bağlantılı olmak zorundaydı. Enkoder iki küçük yaylı bağlantı ile şaft etrafına ve gövdeye bağlanırdı. Shaap firmasından Van Raalte olan durumu şöyle açıklıyor;” kararlılık ve ölçüm doğruluğu mesele değildi ancak motor titreşiminden dolayı yaylar yerinden kayıyor ve iki yıl içinde mekanik sebeplerle enkoder çalışamaz hale geliyordu… “ Yaylı kaplinlere gerek yok Turck’un temassız enkoderiyle bu artık bir sorun olmaktan çıktı. Enkoderde şaft ve sensör gövdesi arasında mekanik bir bağlantı olmadığından yaylı kaplinlere gerek kalmadı. QR24’te sadece pozisyon elemanı şafta tutturuluyor. “Böyle Van Raalte QR24’ün çıkışını standart bir PLC’nin girişine bağlıyor. (Siemens S7 1500) Pactware programını kullanarak enkoder parametrelerini ayarlıyor. Turck’un öğretme adaptörüyle dokuz adet önceden belirlenmiş pals değerinde ayarlama yapılabildiği halde bu ayarlar sadece bir turda 360 ile 5000 pals arasındaki dokuz değerde yapılabilir. Pactware programıyla ise enkoder 1 ile 5000 pals arasında herhangibir değere ayarlanabilir. Schaap çıkışı bir turda 12 pals alabilecek şekilde ayarlıyor çünkü konveyör bir turda 6 pals olarak izleniyor. Böylelikle sistem basitleştirilmiş oldu. Turck’un enkoderi motorun alt bölümünde metal bir muhafaza ile monte edildi. Gıda sektörü uygulamaları için özel Turck QR24 paslanmaz çelik gövde enkoder herhangi bir korumaya ihtiyaç duymaz. Shaap çalışanları her hafta patates fabrikasının her tarafını bir hijyenik köpükle temizliyorlar , bu esnada 15 barlık bir basınçla 20 dakika civarında bu köpük uygulanıyor. Böylelikle tüm fabrika dezenfekte edilmiş oluyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON 25 Çifte koruma: Tüm işlem süresince enkoderle birlikte motoru paslanmaz çelik koruma örter. Enkoderi korumak Enkoder fabraikanın soyulmamış patates işleme bölümünde de kullanılıyor. Karışık ve zorlu montaj problemleri çoğunlukla Shaap teknik ekibinin çok fazla zamanını alıyor. Örneğin kurutma silindirlerinde konveyörün çizgisel hareketini 4096 pals olarak ölçen optik bir enkoder…Bu konveyör ürün değişimi için boşaltılması gerektiğinde tırmık şeklinde bir kol geliyor ve patatesleri aşağıya itiyor. Buradaki absolute enkoder yaylı kaplinle gövdeye tutturuluyor. Sonuç olarak enkoderin mekanik hatalardan dolayı düzenli olarak tamir edilmesi yada değiştirilmesi gerekiyor. Bir başka inkremental enkoder de şiddetli tittreşimlere maruz bir şekilde konveyörün çizgisel hareketini ölçmektedir. Burada teknisyenler bu titreşimleri en aza indirmek için çift yataklı bir şaft kullanmak zorunda kalıyorlar. İşte burada da QR24 bağlandığında zaman alan montajlar gereksiz hale geldi. Alıntı: “Yıllardır böyle bir enkoder arıyorduk. Sektörel bir dergide enkoderi gördüğümde, işte böyle birşeye ihtiyacımız olduğunu anlamıştım.” Henk van Raalte, Schaap Holland B.V . ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Gaz Akışı Ölçüm Cihazları Endress Hauser www.tr.endress.com ■ Gazlar, bugün endüstrinin bütün alanlarında kullanılmaktadırlar. Gazların çoğu, özellikle yardımcı ünitelerde kullanılanlar, her zaman ucuz bir enerji kaynağı olarak görülmüş ve buna göre işleme alınmışlardır. Basınçlı hava ve buhar gibi yardımcı ünite gazları, tesis enerji tüketiminin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Basınçlı hava üretmek için kompresörlerin harcadığı elektrik ve buhar elde etmek için kullanılan yakıtlar, özellikle ülkemizdeki enerji maliyetleri düşünüldüğünde toplam işletme giderlerinin üçte birine yakınını oluşturmaktadır. Son yıllarda hızla yükselen enerji maliyetleri, yardımcı tesislerde kullanılan bu gazların potansiyel tasarruf için en önemli noktalardan biri haline gelmesine neden olmuştur. Enerji sabit bir gider değildirdeğişkendir; bu nedenle de gerekli tesis iyileştirmelerini gerçekleştirmek için öncelikle mevcut sistemin enerji ölçümünü yapmak gerekir. Herhangi bir ölçüm yapmadan, kontrol ve geliştirme yapmaktan söz etmek de mümkün değildir. Endress+Hauser, gaz akışının hassas ölçümü için farklı teknolojilerdeki akış ölçerleri ve sistem bileşenleri ile size güvenilir ve kolay çözümler sunmaktadır. Gaz hacmi basınçla ters, sıcaklıkla ise doğru orantılı olarak değişmektedir. Bunun yanında gaz kütlesi, sıcaklık ve basınçtan bağımsız olarak kütle korunumu yasasına göre sabit kalmaktadır. Bu nedenle gaz ölçümlerini kütle cinsinden yapmak ya da sıcaklık ve basınç için referans bir noktaya göre akışı hesaplamak çok daha uygundur. Bu nedenle doğalgaz veya sıkıştırılmış hava gibi gazlar çoğunlukla “düzeltilmiş hacim” cinsinden ölçülürler, örn: Scf veya Nm3. Bu birimler ilk bakıldığında hacimsel veriler olarak gözükseler de, düzeltilmiş hacmin tanımına baktığımızda öyle olmadıkları anlaşılmaktadır. Düzeltilmiş hacim, referans koşullarındaki (örn: 0oC ve 1013.25 mbar) özkütle değeri kullanılarak hesaplanmış hacimdir. Benzer özelliklere sahip Scf (standart cubic feet), ve Sm3 de aynı şekilde sabit bir sıcaklık ve basınç referansına vurgu yaptığından, hacimden çok kütleye karşılık gelen bir terim olarak düşünülebilir. Gaz Nedir? Günlük hayatta maddenin üç hali gözlenebilmektedir. Ortam koşullarında: • Tahta ve çelik, katı halde • Su ve yağ, sıvı halde • Hava ve oksijen gaz halde bulunmaktadır. “Gazlar” oda sıcaklığı ve atmosferik basınçta gaz fazında bulunan, yoğunluğu düşük, akışkanlığı fazla maddelerdir. “Su buharı” ve “buharlar” yukarıda açıklanan koşullarda sıvı olmalarına rağmen, termodinamik olarak gazlara benzer özelliklere sahiptirler. Gazlar Neden Kütle Veya Düzeltilmiş Hacim Cinsinden Ölçülür? Gazların önemli fiziksel özelliklerinden biri sıkıştırılabilir olmalarıdır (Sıvılar için genellikle sıkıştırılamaz kabulü yapılmaktadır). Bununla birlikte gazlar, sıcaklık artışı ile genleşerek aynı miktar gaz için daha büyük bir hacim kaplarlar. Gazlar en temel şekiliyle, “İdeal Gaz Kanunu” ile tanımlanmıştır. P.V=m.R.T T=sıcaklık) (P=basınç, V=hacim, m=kütle, R=gaz sabiti, Bu denkleme bakarak gaz kütlesini sabit tuttuğumuzda hacminin, basınç ve sıcaklıkla nasıl değiştiğini görebiliriz. 28 Fig.1: Sıkıştırılmış hava örneği: Çekiş tarafındaki ve kompresör tarafındaki kütle ve düzeltilmiş hacim aynı kalırken hacimsel akışta çok büyük bir değişim gözleniyor. Doğrudan Kütle Ölçümü Endress+Hauser gazlar için herhangi bir kompanzasyona gerek olmadan doğrudan kütleyi ölçebilen iki ayrı ölçüm prensibi sunmaktadır: • Termal kütlesel debimetreler termal dispersiyon prensibine dayanan ve sabit kompozisyonlu kuru, temiz gazların ölçümünde %1.5’a kadar hassasiyet ile kullanılan cihazlardır. 100:1 gibi yüksek bir ayarlanabilirlikleri vardır; bu sayede çok düşük akış değerlerini bile ölçebilirler. • Coriolis kütlesel debimetreler de ölçüm tüplerine uygulanan frekansın faz kaymasından yola çıkarak doğrudan kütlesel akışı ölçmektedir. Bu debimetreler ile girişte ve çıkışta düz boru ihtiyacı olmaksızın %0.35’e kadar hassasiyetlere ulaşılabilmektedir. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Yukarıda bahsedilen iki debimetre, kütlesel akışa ek olarak sıcaklık için de ayrı bir çıkış sinyali sağlamaktadırlar. Böylece proseste ayrıca bir sıcaklık transmiteri kullanılmadığı için hem zamandan hem de paradan kazanç sağlanmış olur. Ayrıca iki debimetreden de, ölçülecek gazın referans özkütlesini programlayarak, düzeltilmiş hacim değeri çıkış olarak alınabilir. o Örneğin; 7 bar 20 C’de basınçlı havanın düzeltilmiş hacimsel akışını kompanzasyon yapmadan bir vorteks debimetre ile ölçtüğümüzü düşünelim. Eğer basınç ve sıcaklık sabit kalmayıp, basınç 6.5 bar -7.5 bar arasında ve sıcaklık da o o -15 C ve 30 C arasında değişirse, elde ettiğimiz akış değerindeki hata %20’den fazla olur. Böyle bir durumda, entegre sıcaklık sensörüne sahip bir Prowirl vorteks debimetresi kullanıldığında, gerekli sıcaklık kompanzasyonu cihazın içerisinde yapılabilecektir. Ayrıca cihazın içinde bulunan akış bilgisayarı sayesinde, başka bir hesaplayıcı ya da PLC’ye ihtiyaç duyulmadan düzeltilmiş hacim değeri de hesaplanılabilir. Bu şekilde yapılacak %10’luk bir iyileştirme, yıllık gaz maliyeti 100,000 dolar olan bir uygulamada, size yaklaşık 12,000 dolarlık bir kazanç sağlayarak yatırımınızın en kısa sürede geri alınmasını sağlar. Fig. 2: Endress+Hauser’den doğrudan kütle ölçümü için çözümler: Termal kütlesel debimetreler çok düşük akışlara kadar ölçüm yapabilirler, Coriolis debimetreler giriş ve çıkışta düz boru mesafesine ihtiyaç duymadan monte edilebilirler ve hassasiyetleri çok yüksektir. Hacimsel Akıştan Kütleye Geçiş Fark basınç prensibi ile çalışan debimetreler bir engel üzerinde oluşan basınç farkını ölçmektedir. Ölçülen bu basınç farkı değerini baz alarak ve sıcaklık ve basıncın sabit olduğu varsayımı yapılarak, bu cihazlardan hacimsel akış, kütlesel akış ve düzeltilmiş hacimsel akış çıkışları alınabilir. Vorteks debimetreleri de vorteks frekansından hacimsel akışı ölçmektedir. Ayrıca yine sıcaklık ve basıncı sabit kabul ederek kütlesel akış ve düzeltilmiş hacimsel akış çıkışları da alınabilmektedir. Fig. 3: Kompanzasyon yapılmayan çözümler: Fark basınç hücreleri basınç farkını, vorteks debimetreler doğrudan hacmi ölçerler. Hem fark basınç prensibi ile çalışan debimetrelerin hem de vorteks debimetrelerin gaz ölçümünde kullanılması halinde sıcaklık ve basınç kompanzasyonu yapılması oldukça önemlidir. Sıcaklık ve basınç değerlerinin değişken olduğu uygulamalarda kütlesel akış ölçülmek isteniyorsa, sabit basınç ve sıcaklık kabulü büyük hatalara neden olacaktır. Bu çözüm basıncın nispeten sabit kaldığı ama sıcaklığın değişkenlik gösterdiği uygulamalar için ideal bir çözümdür. Ölçüm tek bir cihaz ile yapılıp harici başka bir cihaza olan gereksinim ortadan kalkmıştır. Ölçülen kütlesel akış değerinde %2-3’lere varan hassasiyetler ise hem basınç hem de sıcaklık kompanzasyonu yapılan bir çözümde elde edilebilir. Bunun için üç farklı metot kullanılabilir: • Sıcaklık sensörü entegre edilmiş bir vorteks debimetreye harici bir basınç transmiteri ile ölçülen değer 4-20 mA, HART veya diğer bus protokolleri (Profibus PA ya da Foundation Fieldbus) aracılığıyla okutulur. • Standart bir vorteks debimetre veya fark basınç hücresi, bir sıcaklık ve bir de basınç sensöründen alınan değerlerin harici bir akış bilgisayarına taşındığı bir çözüm kullanılır. • Standart bir vorteks debimetre veya fark basınç hücresi, bir sıcaklık ve bir de basınç sensöründen gelen bilgiler doğrultusunda kompanzasyonun DCS veya PLC’de yapıldığı bir sistem kullanılır. Burada doğru denklemlerin kullanılması çok önemlidir, zira araştırmalar göstermiştir ki böyle bir yanlışlık ölçümde %10-30 arasında bir hataya sebebiyet vermektedir. Bu da bizim örneğimizde 10,00030,000 dolara denk düşmektedir. Örneğimizdeki yıllık 100,000 dolarlık gaz maliyeti olan uygulamada bu iyileştirilmiş hassasiyet (%2-3 kompanzasyon yapılmayan %20 hassasiyetindeki çözümle karşılaştırıldığında) yıllık 17,000 dolara eşittir. Böylece daha hassas olan sistemi kurarak daha hızlı bir geri kazanım sağlayabilirsiniz. Hangi Debimetreyi Seçmelisiniz? Gaz akışını ölçmek için kusursuz bir debimetre yoktur. Yukarıda bahsettiğimiz hassasiyet konusuna ek olarak her debimetrenin kendine özgü avantajları ama aynı zamanda dezavantajları da vardır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 29 Ürün ve Uygulamalar Coriolis Kütlesel Debimetreler: Fig. 4: Endress+Hauser’den bütün kompanzasyonların yapıldığı kütlesel ve düzeltilmiş hacimsel akış ölçüm çözümleri: Solda: Proline Prowirl 200 hem hacimsel akışı hem de sıcaklığı ölçüyor ve basınç değeri harici olarak ölçülüp analog olarak veya bir bus protokolü üzerinden cihaza taşınıyor. Sağda: Akış bilgisayarı RMC621 kullanılan çözüm. Vorteks debimetreden elde edilen hacimsel akış değerinin veya fark basınç hücresinden elde edilen değerin sıcaklık ve basınç kompanzasyonu akış bilgisayarı içinde yapılıyor. RMC621 ile üç farklı uygulama için tek bir cihaz kullanarak kütlesel akış elde edebilirsiniz. Termal kütlesel debimetreler: Bu debimetreler doğrudan kütle ölçümü için uygun fiyatlı cihazlardır. Bu prensip ile çalışan cihazlarda ayarlanabilirlik (cihazla ölçülebilecek maksimum akış ve minimum akış arasındaki ilişki) 100:1’dir. Bu yüksek ayarlanabilirlik oranı, diğer prensiplerle çalışan cihazlar ile karşılaştırıldığında termal debimetrelerin daha ekonomik olduğu anlamına gelmektedir. Bir fark basınç hücresi ile benzer sonuçlar elde edebilmek için en azından iki ayrı fark basınç hücresi içeren bir montaj düzeneği gerekmektedir. Termal debimetreler çok düşük akışları ölçebildikleri için, kaçak tespitinde çok yaygın olarak kullanılırlar. Akışı minimum basınç kaybıyla (2 milibar’dan düşük) ölçerler, böylece pompalama ve kompresyon kaynaklı elektrik maliyetinde önemli bir tasarruf sağlanır. Ancak bu cihazların montaj yeri öncesinde uzun düz boru mesafeleri gerekmektedir. Bu mesafeler cihazın bir akış düzenleyicisi ile kalibre edilerek sipariş edilmesi durumunda basınç kaybında bir miktar artışla 5 çapa kadar düşürülebilir. Termal debimetreler güçlü basınç dalgalanmalarının olduğu uygulamalarda (örn: 2 bardan 10 bara), nemli gaz uygulamalarında, kompozisyonu değişen gazlarda ve IEC 61508’e göre SIL uygulamalarında önerilmemektedir. Termal dağılma prensibine göre ölçüm yapan bu cihazlar belirli gazların uygulamalarında kullanılabilmektedir. (ör. Hidrojen, oksijen, karbondioksit, karbonmonoksit, doğalgaz, hava … vb.) Fig. 5: Endress+Hauser üretim tesisinde Proline t-mass 65 cihazının sıkıştırılmış hava ölçümü yapılan test ünitesi 30 Coriolis debimetreler yüksek hassasiyetleri ve tekrarlanabilirlikleri ile tanınmaktadır. Boruya herhangi bir destek veya girişte düz boru gereksinimi olmadığından kurulumları kolay ve zaman ve paradan tasarruf sağlayan kurulumlardır. Güvenlik gerektiren uygulamalar için SIL2 dereceli modeller mevcuttur. Bu debimetreler termal debimetrelerle karşılaştırıldığında daha büyük basınç kayıplarına neden olur. Fark Basınç Prensibi ile Çalışan Debimetreler: Fark basınç cihazları 1929 yılında akış ölçümü için bir standart haline gelmiştir ve günümüzde genellikle gaz ölçümlerinde kullanılmaktadırlar. Fark basınç hücreleri ve orifis plakaları proses basıncı altında değiştirilebilir ve yeniden kalibre edilebilirler. Malzeme, hat çapı ve basınç değerindeki çeşitliliğin en geniş olduğu akış ölçerler bu cihazlardır. Pitot tüpler, orifis plakaları ile karşılaştırıldıklarında, daha düşük basınç kayıpları yaratırlar ve aşınmaya daha az maruz kalırlar (Orifis plakasının sivri köşesinde oluşan aşınma, ölçümde fazladan %1-10 arasında bir hata payına sebebiyet verebilir). Endress+Hauser fark basınç hücreleri SIL2’ye (IEC 61511) göre geliştirilmiştir. Fark basınçlarda ayarlanabilirlik sınırlıdır (3:1 veya 6:1). Bu değer daha önce de bahsedildiği üzere akış bilgisayarının “bölmeli aralık” fonksiyonundan faydalanarak arttırılabilir. Buna ek olarak, böyle bir akış bilgisayarı proses şartlarına göre orifis karakterini sürekli yeniden hesapladığı için daha hassas ölçüm değerleri elde edilmesini de sağlar. Ancak fark basınç debimetrelerde kaçak emisyon riski çok yüksektir ve uzun süreli kullanımlarda cihazın kararlılığı aşınmadan etkilenebilir. Bu debimetreler de vorteks ve termal debimetreler gibi giriş ve çıkışta uzun düz boru mesafelerine gereksinim duyarlar. Vorteks Debimetreler: Endress+Hauser vorteks debimetreler titreşimlere, sıcaklık değişimlerine ve buhar hatlarındaki su çekiçlerine dayanık- Fig. 6: Promass 80E kütlesel debimetresi ile doğalgaz ölçümü ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar tüketim). Fig. 7: Fark basınç hücresi ile doğalgaz ölçümü lıdır. Ölçüm prensibi sayesinde tanecikli gazlarda ve hatta hacimce %5’e kadar nem içeren gazlarda kullanılabilir. Vorteks debimetreler tekrarlanabilirlikleri yüksek, düşük basınç kayıpları yaratan ve korozif ve aşındırıcı olmayan sıvılarda uygulama ömrü süresince tekrar bir kalibrasyona ihtiyaç duymayan cihazlardır. Fig. 8: Prowirl vorteks debimetresi ile petrol sahasında doğalgaz ölçümü Diğer çoğu geleneksel ölçüm teknikleri ile karşılaştırıldığında vorteks debimetrelerin siparişleri, kurulumları ve devreye alımları daha kolaydır ve böylece zamandan ve paradan tasarruf sağlar. Endress+Hauser vorteks debimetreler SIL2 sertifikasına sahiptir. Bir vorteks debimetreyi boyutlandırırken cihazın ölçebileceği minimum akış değerinin ve giriş ve çıkıştaki düz boru mesafelerinin uygunluğu kontrol edilmelidir. Girişte gerekli olan düz boru mesafesi Endress+Hauser’in geliştirmiş olduğu “Düz boru mesafesi kompanzasyonu” özelliği ile veya akış düzenleyici kullanılarak kısaltılabilir. Fig. 9: Endress+Hauser’in İsviçre’deki gaz kalibrasyon tesisinde Proline t-mass 65 flanşlı tip termal debimetresi Gaz Kalibrasyonunda Yeterlilik Endress+Hauser’in İsviçre’de bulunan hava kalibrasyon tesisinde tamamen yeni kavramlara ve tekniklere dayanan standartlar belirlenmiştir. Revolver üzerinde, değişik boyutlardaki adaptörler sayesinde DN 15’ten DN 100’e kadar olan cihazlar hızlı ve güvenilir bir şekilde test edilir. 10,000 kg/h’e kadar olan akışlar ölçülebilir. Burada özel bir kontrol sistemi ile kalibrasyon odasındaki havanın sıcaklığı gece ve gündüz tam 21oC’de tutulmaktadır. Bütün bu kullanılan yöntemler ile bu kalibrasyon tesisi dünyada hava akış ölçümünün en hassas yapıldığı yerlerden biridir. Prosesinizi Gözlemleyin Ve Değerlendirin Sadece gaz ölçümü yaparak tasarruf edemezsiniz – bunun yanında elde edilen datayı gözlemlemeniz, değerlendirmeniz ve analiz etmeniz gerekir. Endress+Hauser yıllardır kullanılan ve kendini kanıtlamış komple yazılım paketleri sunmaktadır. Bunlar ile: • Bütün ölçüm noktalarını ve ölçümü yapılan değişkenleri kurulum planı üzerinde görebilir, • Saatlik, günlük, aylık ve yıllık raporlamalar yapabilir, • Son tüketim değerlerini maliyet merkezine gönderebilir, • Verimlilik karşılaştırması yapabilirsiniz (sağlanan enerji vs. Fig. 10: Endress+Hauser yazılımları ile prosesinizi izleyin. ENDÜSTRİ OTOMASYON 31 Ürün ve Uygulamalar iQ Platform ile Üretim Hızlanıyor, Maliyetler Düşüyor Mitsubishi Electric www.mitsubishielectric.com.tr ■ Yeni sanayi evresine Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri geleceğin dijital fabrika teknolojisi olarak tanımlanan [email protected] ile hazır. Mitsubishi Electric’in üretim alanında sahip olduğu global uzmanlık ve deneyimiyle geliştirilen bir otomasyon stratejisi olan ve [email protected] konseptinin oluşturulmasını sağlayan iQ Otomasyon Platformu, aynı zamanda tüm önemli otomasyon bileşenlerini tek bir yapıda birleştiren nadir ürün ailelerinden biridir. Otomasyon platformu olan iQ’nun önemli avantajlarını; minimum TCO (toplam sahip olma maliyeti), fabrika otomasyonu yönetim sistemleri arasında tam ve sorunsuz entegrasyon, maksimum verimlilik ve hızlı iletişim olarak saymak mümkün. Böylece otomasyon döngüsünün her aşamasında maliyetler düşüyor ve yatırımdan maksimum geri dönüş alınması sağlanıyor. Daha fazlasını daha hızlı gerçekleştirin Performans açısından endüstride liderler arasında yer alan iQ CPU’ları, döngü sürelerinin kısaltılmasını, üretkenliğin arttırılmasını ve böylece yatırım geri dönüşünün daha hızlı olmasını sağlıyor. iQ PLC CPU’ları, programları nanosaniyeler içerisinde uygulayarak aynı zamanda binlerce G/Ç işliyor. Gelişmiş hareket kabiliyetleri ve parazitten etkilenmeyen 50Mbit/s SSCNET/III Network’ü sayesinde düzinelerce ekseni aynı anda kontrol edebiliyor. Yeni endüstri evresindeki ihtiyaç duyulan rekabetçi ve yüksek kalitedeki uygulamalarında mekanik tabanlı sistemlerde yalınlaşma sağlıyor. Makine tasarımı daha basit olduğundan üretim sürelerini kısaltıyor ve iş değişikliklerinin daha hızlı gerçekleştirilmesini sağlıyor. Kontrol kolaylığı ile yüklerinizden kurtulun iQ Platform, Mitsubishi Electric’in CNC (Bilgisayarlı Sayısal Kontrol), Motion (Hareket) , Robot, PLC ve Proses uygulamaları olmak üzere tüm otomasyon disiplinlerini bir araya getiren bir birleştirilmiş endüstriyel otomasyon yapısıdır. Teknolojisini Q Serisi Otomasyon Platformu’ndan alan iQ Platform’un sırrı, CPU’lar arası yüksek hızlı haberleşmeyi olası kılan modüller arası bağlantıdır. 4 CPU’yu bir araya getirebilen iQ Platform, anlık haberleşme hızıyla çok yönlü sistemler için ideal. 34 iQ Platform, çok hızla evrim geçiren yeni endüstri dünyasında sıklıkla ihtiyaç duyulan robot sistemlerinin daha büyük ve kompleks programları kontrol etmesini sağlıyor. Hatalar, değişken değerleri ve program bilgisi, durum (hız, pozisyon vs.), bakım bilgisi (kalan batarya ömrü, yağ ömrü vs.), servo verisi (yük faktörü, akım değerler vs.) izlenebiliyor. Birden fazla robotun toplu yönetimi sağlanabiliyor. Ana CPU’ya bağlanan bir bilgisayar, kontrolör ağındaki robotlara erişebiliyor. Bu özellik, hat- ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar taki robotların denetimine kolaylık sağlıyor. CPU’lar arası direkt haberleşme, robot CPU’ları arasındaki belleğin paylaşılıp aralarında veri okuma ve yazmalarını sağlıyor. Robotlar arası veri transferinin hızlanması ile robotlar daha detaylı ve koordineli kontrol edilebiliyor. İşleme, hareket ve satır kontrolü gerektiren transfer hatları gibi kompleks sistemler bile tek bir kontrolör ile kolayca kontrol edilebiliyor. Mitsubishi Electric Operatör Paneli (GOT) ile öğretme ünitesi kullanmadan robot kontrolü yapılabiliyor. Robot pozisyonu, hata bilgileri ve diğer veriler GOT üzerinden rahatlıkla izlenilebiliyor. Robot verileri dıştan bir bilgisayara gerek duymadan operatör paneli üzerine takılan bir CF kartta veya USB bellekte saklanabiliyor. Bu özellik pil kaybı veya robot arızası gibi durumlarda veri kaybını önlemeye yardımcı oluyor. Ayrıca periyodik olarak da yapılabilen veri yedekleme üstün bakım kolaylığı sağlıyor. Azaltılmış kablolama ve ünite sayısı, kablosuz sistemlerin kullanılması, giriş-çıkış ve network ünitelerinin kaldırılması sayesinde sistem maliyeti azalıyor. Sistem, CPU ve giriş üniteleri arasında data yazma ve okumayı sağlıyor. Bu özellik tepki süresini ve dolayısıyla hat devir süresini azaltıyor. Paylaşılan bellek opsiyonları, sahada izleme ve bakım operasyonlarının tek bir operatör paneliyle yapılabilmesini sağlıyor. Gigabit Ethernet açık otomasyon Network’ü olan CC-Link IE’nin de tüm avantajlarından yararlanılabilmesini sağlayan bir platform olması iQ platformunu farklı bir yerde konumluyor. Bilgi serbest şekilde dolaştığı için Network artık işletmenin üretkenliğini sınırlandıran bir parametre olmaktan çıkıyor. Her ihtiyaca uygun… iQ Platform’un en önemli özelliklerinden biri ölçeklendirilebilir olması. Tüm hatların otomasyonunu sağlayabileceği gibi evde kullanılan tek bir makinenin kontrolünü de sağlayabiliyor. Yüksek performansın kritik olduğu küçük ölçekli sistemlerde platform çok CPU ile kullanılabileceği gibi yalnızca tek bir CPU olarak PLC veya motion controller olarak da yapılandırılabiliyor. Kısacası ihtiyaca uygun bir iQ çözümü bulmak mümkün. Kesintisiz bilgi akışı iQ Platform, yüksek seviyede mühendislik ihtiyacı olan tesis sistemleri için çok geniş bir Network ağına sahip ve uyumlu bir yapıdır. IT sistemleri gibi sistemler için bilginin tesisin tüm kademelerinde serbestçe dolaşmasına izin veren açık CC-LinkIE mimarisi de buna dâhil. ENDÜSTRİ OTOMASYON 35 Ürün ve Uygulamalar Standart I/O Bileşenleri Zorlu Ortamlarda Yüksek Yük Kapasitesi Sağlıyor Beckhoff www.beckhoff.com Beckhoff’un standart EtherCAT Terminalleri portföyünün genişletilmiş özellikleri sayesinde, yüksek performanslı EtherCAT iletişimi zorlu mekanik yükler ve aşırı zor çevre koşulları altında ilave maliyet oluşmadan kullanılabiliyor. ■ Beckhoff, aşırı sıcaklıklar veya mekanik gerilmelere bağlı şok ve titreşimler gibi zorlu çalışma koşulları için geniş bir ürün yelpazesi sunuyor. Bu yüksek gereksinimlerin, ek maliyetler olmadan standart Beckhoff I/O bileşenleriyle karşılanabilmesi en önemli avantajları arasındadır. Bu sayede Bus Terminalleri, EtherCAT Terminalleri ve EtherCAT Box modüllerinden oluşan son derece geniş ve çok yönlü ürün portföyünün zorlu çevre koşullarında kullanılabilmesine olanak sağlıyor. Birçok endüstride ve uygulama alanında, zor çevresel koşullar nedeniyle otomasyon bileşenlerinden beklenen yük kapasitesi talebi artıyor. Presler ve rüzgâr türbinleri, şok ve titreşim gerilmelerinin yanı sıra yüksek sıcaklığın gündelik çalışmada söz konusu olduğu tüm uygulamalar buna örnek gösterilebilir. Böyle zorlayıcı uygulamalar uygun ve sağlam I/O sisteminin yanı sıra, bileşen ve sinyal çeşitliliğiyle standart bir portföyün sunduğu esnekliğe ihtiyaç duyulur. Beckhoff, bu performans düzeyini genişletilmiş özelliklere sahip Bus Terminalleri, EtherCAT Terminalleri ve IP 67 koruma sınıfına sahip EP ve ER serisi EtherCAT Box 36 modüllerinin birçoğunda gerçekleştirmiş. Genişletilmiş sıcaklık aralığı ve yüksek mekanik yük kapasitesi Beckhoff I/O bileşenlerinin standart modelleri bile -25 ile +60 °C arasında değişen, genişletilmiş sıcaklık aralığı için tasarlanmıştır. I/O sistemi böylece aşırı sıcak ve soğuğa dayanabiliyor ve yüksek iklimsel direnç sağlayabiliyor. “Genişletilmiş” bileşenler aynı zamanda yüksek mekanik yük kapasitesi de sunuyor. Örneğin, IP 20 terminaller 5 g’ye kadar titreşime (EN 60068-2-6 uyarınca) ve 25 g’ye kadar darbeye (EN 60068-2-27, 6 ms boyunca devamlı şok) dayanıklıdır. Genişletilmiş EtherCAT Box modülleri 11 ms boyunca 35 g’lik devamlı şoka kadar da dayanabiliyor. Beckhoff IP 20 terminallerdeki ve Gömülü PC’lerdeki PCB’ler (baskılı devre kartı) için minimum maliyetle isteğe bağlı kaplama da mevcut. Bu kaplama, IP 20 I/O bileşenlerinin elektronik alt gruplarına, zararlı çevresel etkilere karşı gelişmiş koruma sunuyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Fluke İle Termografinin İlkelerine Giriş Netes Mühendislik www.netes.com.tr ■ Termal görüntüleyiciler, kızılötesi termografi ilkelerine dayanarak çalışırlar. Termal bir görüntüleyici, elektrikli sistemlere, mekanik sistemlere ve bina çevre kaplama yapısına ilişkin arıza giderme, bakım ve denetleme için, maliyet tasarrufu sağlayan ve sık sık da para kazandıran bir test aracı olarak kullanılır. KIZILÖTESİ TERMOGRAFİ: Kızılötesi termografi ışınımı ve bununla ilişkili olarak yüzey sıcaklığını algılamak ve ölçmek üzere, elektronik optik cihazlar kullanma bilimidir. Işınım, ışıyan enerji (elektromanyetik dalgalar) doğrudan bir iletim ortamı olmaksızın hareket ederken ortaya çıkan ısı hareketidir. Modern kızılötesi termografi, ışınımı algılamak ve ölçmek ve bunu denetleyen yapı veya ekipmanın yüzey sıcaklığı ile ilişkilendirmek üzere, elektronik optik cihazlar kullanılarak uygulanır. …İnsanlar kızılötesi ışınımı her zaman algılayabilmişlerdir. İnsan derisindeki sinir uçları, ± 0.009 °C (0.005 °F) kadar küçük sıcaklık farklılıklarına cevap verebilmektedir. Had safhada hassas olmalarına karşın insan sinir uçları, hasarsız termal inceleme için kötü bir biçimde tasarlanmıştır. Örneğin, insanlar karanlıkta sıcakkanlı av bulabilen hayvanların ısıl yeteneklerine sahip olsaydı bile, herhalde yine de daha iyi ısı algılama araçlarına ihtiyaç duyulurdu. İnsanlar ısıyı algılama fiziksel sınırlamalara sahip oldukları için, ısıya karşı hassas mekanik ve elektronik cihazlar geliştirilmiştir. Bu cihazlar, sayısız uygulamaya ilişkin termal denetlemelere yönelik olarak, herkesçe kabul edilmektedir. KIZILÖTESİ TEKNOLOJİNİN TARİHÇESİ “Kızılötesi”nin kökeni, bu dalga boyunun elektromanyetik ışınım spektrumunda tuttuğu yere atıfta bulunan “kızıldan daha ötede” dir. “Termografi” kavramı, sıcaklık resmi anlamına gelen kelimelerin köklerinden elde edilmiştir. 1800’de güneş ışığı ile deneyler gerçekleştirmiş olan alman gökbilimci Sir William Herschel, termografinin kökeni ile onurlandırılabilir. Hassas, cıvalı bir termometreden yararlanan Herschel, prizma içinden güneş ışığını geçirerek ve her rengin sıcaklığını ölçtüğü yerlere, çeşitli renklere termometreyi tutarak, kızılötesi ışınımı keşfetti. Herschel dışarı, kırmızı ışığın ötesine, “dark heat” (karanlık ısı) olarak bahsettiği bir alana hareket ettiği zaman, sıcaklığın arttığını keşfetti. “Dark heat” şu anda kızılötesi olarak bilinen ve elektromanyetik ışınım olarak kabul edilen, elektromanyetik spektrum bölgesiydi. Yirmi yıl sonra Alman fizikçi Thomas Seebeck, termoelektrik etkiyi keşfetti. Bu sıcaklık pilinin erken bir versiyonu olan 38 ısıl gözenin, 1829’da İtalyan fizikçi Leopoldo Nobili tarafından keşfine öncülük etti. Bahsedilen basit kontaklı cihaz, iki birbirine benzemeyen metal arasındaki gerilim farkının, sıcaklık ile birlikte değişmesi önermesine dayanmaktadır. Kısa bir süre sonra Nobili’nin partneri Macedonio Melloni ısıl gözeyi, ısıl çift göze (seri durumda bir ısıl göze düzenlemesi) halinde geliştirdi ve 9,1 m’lik (30’) bir mesafeden vücut sıcaklığını algılayabilecek biçimde, bunun üzerindeki termal ışınıma odaklandı. 1880’de Amerikalı gökbilimci Samuel Langley, 304 m’den (1000’) daha uzaktaki bir inekten gelen vücut sıcaklığını algılamak için, bir bolometreden yararlandı. Bir bolometre gerilim farklılığını ölçmekten çok, sıcaklıktaki değişmeyle ilişkili olarak elektriksel dirençteki değişimi ölçer. Sir William Herschel’in oğlu Sir John Herschel 1840’ta, evaporagraf olarak adlandırılan bir cihaz kullanarak, ilk kızılötesi görüntüyü oluşturdu. Termal görüntü, ince bir yağ tabakasından yansıyan ışık vasıtasıyla elde edilmişti. Termal görüntüleyici, kızılötesi dalga boyu spektrumunda, ekipmanla doğrudan temas gerçekleştirmeksizin sıcaklık modellerini algılayan bir cihazdır. Şekil 1-1 e bakınız. Termal görüntüleyicilerin erken versiyonları, ışık ileten detektörler olarak bilinirlerdi. 1916’dan 1918’in sonuna dek Amerikan mucit Theodore Case, ısıtmadan daha çok, fotonlarla doğrudan etkileşim yoluyla bir sinyal üretmek için, ışık ileten detektörlerle deneyler gerçekleştirdi. Sonuç daha hızlı, daha hassas, ışık ileten bir detektördü. 1940’lar ve 1950’ler boyunca termal görüntüleme teknolojisi, artan sayıda askeri uygulamaya destek vermek üzere geliştirildi. Alman bilim adamları ışık ileten detektörün soğutulmasıyla genel performansın arttığını keşfetti. 1960’lara kadar termal görüntüleme, askeri olmayan uygulamalar için kullanılmadı. İlk termal görüntüleme sistemleri hantal, veri sağlamada yavaş ve düşük seviyede çözünür- Şekil 1-1. Termal bir görüntüleyici,ekipmanla doğrudan temas gerçekleştirmeksizin kızılötesi dalga boyu spektrumunda sıcaklık modellerini algılayan bir cihazdır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Teori ve Ürün ve Uygulamalar Uygulamalar lüğe sahip olmalarına karşın, bunlardan büyük elektrik iletim ve dağıtım sistemlerinin denetlenmesi gibi endüstriyel uygulamalar amacıyla yararlanıldı. Askeri kullanıma yönelik olarak 1970’lerde sürdürülen ilerlemeler, bina tanımlaması ve malzemelerin tahribatsız testi gibi uygulamalar için kullanılabilen, ilk taşınabilir sistemleri ortaya çıkardı. TEKNOLOJİ TÜYOLARI Termal Görüntüleyicilerin orijinal versiyonları termal görüntüleri, siyah-beyaz katot ışınlı tüplerin (CRTs-cathode ray tubes) kullanımı vasıtasıyla açığa çıkarırdı. Kalıcı kayıtlar, fotoğraf veya manyetik bantla mümkündü. 1970’lerdeki termal görüntüleme sistemleri dayanıklı ve güvenilirdi, fakat görüntülerin kalitesi modern termal görüntüleyicilere kıyasla düşüktü. 1980’lerin başından beri termal görüntülemeden tıbbi amaçlarla, temel endüstride ve bina denetlemeleri için geniş biçimde yararlanılmaktadır. Termal görüntüleme sistemleri tamamen radyometrik görüntüler üretmek üzere ayarlanırdı ki radyometrik sıcaklıklar, görüntüdeki her yerde ölçülebilsin. Radyometrik görüntü, görüntüdeki çeşitli noktalar için sıcaklık ölçüm hesaplamalarını içeren, termal bir görüntüdür. Termal görüntüleyicileri soğutmak için kullanılmış olan sıkıştırılmış veya sıvılaştırılmış gazın yerini almak üzere, güvenilir termal görüntüleyici soğutucuları geliştirildi. Daha az pahalı, tüp temelli, piroelektrik vidikonlu (pyroelectric vidicon – PEV ) termal görüntüleme sistemleri de geliştirilmiştir ve yaygın biçimde üretilmiştir. Radyometrik olmamalarına karşın PEV termal görüntüleme sistemleri hafiftiler, portatiftiler ve soğutma olmadan çalışabiliyorlardı. 1980’lerin sonlarında odak düzlem matrisi (focal-plane array-FPA) olarak bilinen yeni bir cihaz, ordudan ticari piyasalara sunuldu. Odak düzlem matrisi (FPA), bir merceğin odak düzlemindeki kızılötesini algılayan detektörlerin bir dizisinden oluşan (tipik olarak dikdörtgen biçiminde), görüntü algılayan bir cihazdır. Şekil 1-2 ye bakınız. kızılötesi enerjiyi algılayabilen en küçük bağımsız unsurudur. Özel uygulamalar için 1000x1000’den fazla piksele sahip dizinler mevcuttur. İkinci rakam ekranda gösterilen yatay satırların sayısını temsil ederken, ilk rakam ise dikey sütunların sayısını temsil eder. Örneğin, 160x120 dizini, toplam 19,200 piksele eşittir (160 piksel x 120 piksel = toplam 19,200 piksel) Çeşitli detektörlerden yararlanan FPA teknolojisinin gelişimi, 2000 yılından beri tırmanıştadır. Uzun dalga boylu termal görüntüleyici, 8 µm ve 15 µm arasındaki bir dalga boyu bantı içinde kızılötesi enerjiyi algılayan, termal bir görüntüleyicidir. Bir mikron (µm), bir milimetrenin binde birine (0,001 m) eşit bir uzunluk ölçüsü birimidir. Orta dalga boylu bir termal görüntüleyici ise, 2,5 µm ve 6 µm arasındaki bir dalga boyu bantında kızılötesi enerjiyi algılayan, termal bir görüntüleyicidir. Hem uzun hem de orta dalga boylu termal görüntüleme sistemleri şu anda, sık sık görüntü birleştirmeli ve 0,05 °C (0,09 °F) veya daha düşük termal hassasiyetli olarak, tamamen radyometrik versiyonlar halinde hazırdır. Bu sistemlerin maliyeti geçtiğimiz on yıl boyunca on kattan daha fazla düşmüştür ve kalite çarpıcı biçimde artmıştır. Dahası, görüntü işlemek amacıyla bilgisayar yazılımı kullanımı da son derece artmıştır. Neredeyse tümü ticari yollardan elde edilebilen modern kızılötesi sistemler, analizi ve rapor yazmayı kolaylaştırmak üzere yazılımdan yararlanırlar. Raporlar çabucak oluşturulabilmekte ve internet üzerinden elektronik olarak gönderilebilmekte veya PDF gibi ortak biçim halinde saklanabilmektedir ve çeşitli tiplerde dijital depolama cihazlarında kaydedilebilmektedir. TERMAL GÖRÜNTÜLEYİCİNİN İŞLEYİŞİ Termal görüntüleme sistemlerinin nasıl işlediğine ilişkin genel bir bilgiye sahip olmak yararlıdır çünkü bir termografi uzmanı için ekipmanın sınırlamaları içinde çalışmak son derece önemlidir. Bu ise en hassas algılamaya ve potansiyel problemlerin en hassas analizine izin verir. Termal görüntüleyicinin amacı, algılamaktır. Şekil 1-3 e bakınız. Bu, başlangıçtaki taramalı detektörler üzerinden gerçekleştirilen önemli bir ilerlemeydi ve sonuç, görüntü kalitesinde ve uzamsal çözünürlükte bir artıştı. Modern termal görüntüleyicilerdeki tipik dizinlerin, 16x16’dan 640x480’e kadar sıralanan pikselleri vardır. Bu anlamda bir piksel bir FPA’nın Şekil 1-2. Bir odak düzlem matrisi (FPA), bir merceğin odak düzlemindeki ışığı algılayan piksellerin bir dizisinden (tipik olarak dikdörtgen biçiminde) oluşan, görüntü algılayan cihazdır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Şekil 1-3. Hedef, termal bir görüntüleyici ile incelenecek olan nesnedir. Termal bir görüntüleyicinin amacı, hedef tarafından yayılan kızılötesi ışımayı algılamaktır. 39 Ürün ve Uygulamalar TEKNOLOJİ TÜYOLARI: Devam eden enerjiyi koruma ihtiyacı nedeniyle belediyeler ve devlet kurumları, askeri termal hava haritalarına uyum gösterilerek yapılan, havadan kızılötesi taramalardan yararlanıyorlar. Bu taramaların amacı kamuya, ikamet eden kişilere ve işyerlerine, binalarındaki ısı kaybına ilişkin bilgi sağlamak. Termal görüntüleme sisteminde elektronik aletler tarafından okunan gerilim veya elektrik direncindeki bir cevap, genellikle bir değişiklik olarak sonuçlanan biçimde kızılötesi ışınım, termal görüntüleyicinin optik araçları vasıtasıyla bir detektör üzerine odaklandırılır. Termal görüntüleyici vasıtasıyla üretilen sinyal, bir görüntü ekranı üzerinde elektronik bir görüntüye (termogram) dönüştürülür. Bir termogram, farklı renk tonlarını, hedefin yüzeyi üzerindeki kızılötesi ışınım dağılımı ile örtüştüğü yer olan bir görüntü ekranı üzerinde elektronik olarak işlenmiş bir hedef görüntüsüdür. Termografi uzmanı bu basit süreçte, hedefin yüzeyinden yayılan, ışıyan enerjiye tekabül eden termogramı görüntüleyebilir. Termal bir görüntüleyicinin üzerindeki mercek, gelen kızılötesi ışınımı detektör üzerine toplamak ve odaklamak için kullanılır. Çoğu uzun dalga boylu termal görüntüleyicinin mercekleri, germanyumdan (Ge) yapılmıştır. İnce yansıma önleyici astar tabakaları, merceklerin geçirimini arttırır. Ekranlar: Termal görüntüleyicinin üzerine konumlandırılmış sıvı kristal görüntülü (LCD) inceleme ekranı üzerinde, termal bir görüntü açığa çıkarılır. Çeşitli saha konumlarında karşı karşıya kalınan farklı aydınlatma koşulları altında kolayca incelenebilmesi için LCD inceleme ekranı, yeterince geniş ve parlak olmalıdır. Bir görüntü sık sık batarya, şarj, tarih, saat, hedef sıcaklığı (°F, °C veya °K olarak), görülebilir ışıklı görüntü ve sıcaklığa ilişkin bir renk spektrumu anahtarı gibi bilgiler de sağlayacaktır. Şekil 1-5 e bakınız. Termal Görüntüleyicinin Bileşenleri Tipik termal görüntüleyiciler merceği muhafazasını, ekranı, detektör ve işleme elektronik cihazlarını, kumanda araçlarını, veri depolama cihazlarını ve veri işleme ve rapor oluşturma yazılımını içeren çok sayıda ortak bileşenden oluşur. Bu bileşenler, termal görüntüleme sisteminin tip ve modeline bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Şekil 1-4 e bakınız. Şekil 1-5. Termal görüntüleyicinin üzerine konumlandırılmış sıvı kristal bir ekran (LCD) üzerinde, termal bir görüntü açığa çıkar. Şekil 1-4. Tipik termal görüntüleyicilerin merceği, mercek muhafazasını, ekranı, kumanda araçlarını ve el bağlama askısıyla tutamacı içeren, çok sayıda ortak bileşeni vardır. Genellikle termal görüntüleyicilerin saha kullanımına yönelik olarak, aygıtı, yazılımı ve ilişkin diğer ekipmanı korumak üzere, bir taşıma muhafazası vardır. Mercekler: Termal görüntüleyicinin en az bir merceği vardır. Görüntüleyici bir mercek kızılötesi ışınımı alır ve bunu kızılötesi bir detektör üzerine odaklar. Detektör cevap verir ve elektronik ( termal ) bir görüntü veya termogram oluşturur. 40 Detektör ve İşleme Elektronik Cihazları: Detektör ve işleme elektronik c,hazları, kızılötesi enerjiyi işleyerek kullanılabilir bilgiye dönüştürmek için kullanılır. Hedeften gelen termal ışınım, genellikle elektronik yarıiletken bir malzeme olan detektör üzerine odaklandırılır. Termal ışınım, detektörden gelen ölçülebilir bir tepki üretir. Bu tepki, termal görüntüleyicini gösterme ekranında termal bir görüntü oluşturmak üzere, termal görüntüleyici içinde elektronik olarak işlenir. Kumanda Araçları: Ekran üzerindeki termal bir görüntüyü düzeltmek için, kumanda araçlarıyla çeşitli elektronik ayarlamalar yapılabilir. Sıcaklık aralığı, termal ölçüm menzili ve seviye, renk paletleri ve görüntü birleştirme gibi değişkenlere elektronik ayarlamalar yapılabilir. Ayarlamalar aynı zamanda yayma kuvvetine ve yansıtılan arka plan sıcaklığına da yapılabilir. Şekil 1-6 ya bakınız. ENDÜSTRİ OTOMASYON Şekil 1-6. Kumanda araçlarıyla sıcaklık aralığı, termal ölçüm menzili ve seviye gibi önemli değişkenlerde ve diğer ayarlarda belirlemeler yapılabilir. Veri Depolama Cihazları: Termal görüntüleri ve ilişkin verileri içeren elektronik dijital dosyalar, farklı tiplerde elektronik hafıza kartları veya depolama ve transfer cihazlarında depolanır. Pek çok kızılötesi görüntüleme sistemi, tümleşik, görülebilir ışıklı bir kamera ile elde edilmiş ilişkin bir görsel imajın yanında, tamamlayıcı ses veya metin verilerinin depolanmasına izin verir. Veri İşleme ve Rapor Oluşturma Yazılımı: En modern termal görüntüleme sistemleri ile birlikte kullanılan yazılım, hem etkilidir hem de kullanıcı dostudur. Dijital olan termal ve görülebilir ışıklı görüntüler, çeşitli renk paletleri kullanılarak görüntülenebildikleri ve tüm radyometrik parametrelere ve analiz fonksiyonlarına daha ileri ayarlamaların yapılabildiği yer olan, kişisel bir bilgisayara aktarılır. İşlenmiş görüntüler daha sonra rapor şablonlarına eklenir veya bir yazıcıya gönderilir, elektronik olarak depolanır yada bir internet bağlantısı aracılığı ile müşterilere gönderilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Hidrolik Oransal Servo Uygulamaları ile Parabolik Yay Üretimi Bosch Rexroth www.boschrexroth.com.tr ■ Rexroth markalı “Hidrolik Oransal / Servo Valfler” yeni tasarımıyla ağırlığı önemli ölçüde azaltırken üretim maliyetlerini de düşürüyor. Üretici firmalar süspansiyon sistemleriyle ilgili çalışmalarını hızla yoğunlaştırırken metal şekillendirme sektöründe faaliyet gösteren Repkon ile Bosch Rexroth ana bayilerinden Rota Teknik, parabolik yay üretimi için birlikte çalışma kararı aldı. Bosch Rexroth ana bayisi Rota Teknik A.Ş.’nin uzman mühendisleri tarafından devreye alınan Repkon hidrolik tahrikli parabolik yay makinelerinde Rexroth markalı “Hidrolik Oransal / Servo Valfler” kullanıldı. Bu valflerin kullanılmasıyla tek bir yayın kalınlığı uçlara doğru inceltilerek, istenilen hassas toleranslı kesitlere getiriliyor. Malzemeye uygun elastikiyet ve şok alma özelliği kazandırılıyor. Anahtar teslim üretim tesisleri kuran, ayrıca küresel pazarlar için temel metal şekillendirme makinelerini tasarlayan, üreten ve tedarik eden Repkon A.Ş. otomotiv yaprak yayı üretimi için de tamamen otomatik olan üretim hatları ve makineler üretiyor. Firma ayrıca yeni nesil parabolik yaprak yayları ve air-linkerler için de ekipmanlar sunuyor. Parabolik, diğer bir değişle yaprak yay, süspansiyon amacıyla araçlarda kullanılan doğrusal bir yay türevidir. Bu yayların diğer çoklu yaprak yaylara göre çok daha hafif olması ve sürüş konforunu artırması nedeniyle üretim maliyetlerini önemli derecede düşürür. Parabolik yaprak yay, yüksek ağırlıklarda iyi derecede darbe sönümleme karakterine sahiptir. Bu tarz yay tipleri, normal baskı yayla kurulmuş tiplere nazaran, genellikle ağır yük taşıyan araçlarda tercih edilirler. Repkon Rexroth markalı “Hidrolik Oransal / Servo Valfler” kullanılarak parabolik yaylarda yeni bir tasarıma imza attı. Hem maliyetleri hem de ağırlıkları hafifletiyor Bu yeni tasarım ağırlığı ciddi bir miktarda azaltmakla birlikte üretim maliyetlerini de ciddi bir şekilde düşürür. Yüzde 30’lara varan ağırlık düşüşü, toplam yük taşıma kapasitesine çok ciddi faydalar sağlar. Ayrıca, nihai üründe oluşan daha iyi yay karakteristiği, parabolik yaprak yayları konvansiyonel yaylara göre çok daha avantajlı kılar. Titreşim emme özellikleri iyileştirilmesi ile birlikte şanzıman, süspansiyon ve eklem parçalarının iki ile beş kata kadar ömrünü uzatır ve sürücü konforunu iyileştirir. Yakıt tüketimini düşürür ve lastik ömrünü uzatır. Parabolik yaprak yaylar bu iyileştirici özellikleri nedeniyle araçlarda geleneksek yayların yerini almaya başladı. 42 Hidrolik tahrikli parabolik yay makinelerinin çalışma prensibi Yürüyen tabanlı ısıtma fırınından gelen yaprak yaylar, parabolik haddeleme makinesinin hidrolik silindirleri ile yüksek baskı kuvvetlerinde sıkıştırılarak parabolik kesitli hale getirilir. Bu haddeleme işleminde üst baskı (hadde konumlama) silindiri ile sıcak malzemeye 20-100 ton-f kuvvet ile baskı oluşturulurken, eş zamanlı olarak yatay silindir (manipülatör) ile malzemenin yatay eksende çekme hareketi sağlanır. Üst baskı presinin altında bulunan hadde merdanelerini tahrik eden hidromotor ile haddeleme ve yüksek torkta dengelenmesi gerçekleştirilir. İki eksendeki hareketin kontrolü oransal servo valf ile hidromotorun frenleme hareketi ise oransal basınç ayar valfi ile sağlanır. Güç regülasyonlu pistonlu pompalar ile hidrolik sistem basıncının 120 - 265 bar seviyelerinde olması sağlanır. Hidrolik sistem kapalı cevrim kontrol sistemleri ile kontrol edilir. Kapalı cevrim kontrol edilen hidrolik silindirde geri besleme için konum cetveli ve basınç transduseri kullanılır. Rota Teknik mühendislerinin uygulamalarda kullandığı hassas konum cetveli, basınç transduserleri ise [0 -10 V] analog çıkış verir. Hidrolik silindirlerin hareketleri oransalservo valfe “±10 volt” arasında değerler verilerek sağlanır. Kullanılan valfin çalışma basıncı 315 bar olup, histerisis değeri yüzde 0,2den düşüktür. Kontrol sistemi, hidrolik servo silindirin konum veya kuvvet kontrolü yapabilmesi için geri besleme sensörlerinden aldığı değerleri kumanda değeri ile sürekli karşılaştırıp gerekli düzeltmeleri yaparak hatayı minimum bir seviyeye indirir. Kapalı cevrim kontrolündeki amaç yüksek hassasiyet ve hızlı cevap verme süarelerine ulaşmayı sağlamaktır. Parabolik yay makinesi özellikleri • Hidrolik silindirler basma veya çekmede konum veya kuvvet kontrolü modunda çalıştırılabilir. • Hadde baskı kuvveti 20-100 ton-f olacak şekilde tasarlanır. • Basma hızı 3 mm /sn ile 100 mm/sn arasında oransal servo valf ile ayarlanabilir. • Pres, sayısal kontrolör ile kapalı cevrim kontrol edilir. • Verilerin okunmasını ve bilgilerin girilmesini sağlayacak endüstriyel “PC” kullanılır. • Endüstriyel “PC” ile malzeme boyutlarına göre istenilen haddeleme kalınlıklarının değiştirilmesi sağlanır. • Uygulanan kuvvet (kg-f veya N), sure (sn,dk),hız (mm/ dak,mm/sn) ve pozisyon (mm) bilgileri hassas olarak okunur. Bu bilgiler istenildiğinde kayıt altına alınır ve bu değerlerin yazıcıdan çıktısı alınabilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Hidrolik sistemin teknik özellikleri Hidrolik güç ünitesinde kullanılan devre elemanları ve seçim kriterleri, sistemin hassasiyeti için önemlidir. Hidrolik sistemde kullanılan filtrelerin iç elemanları 5 μm olup, her bir filtre için elektrikli kirlilik anahtarı kullanılmıştır. Bu filtrelerden elektriksel kirlilik ikazı alındığında, elektrik motoru durdurulur ve operatör panelde ikaz bildirilir. Sistemin sorunsuz devreye alınması ve performansını koruması için tesisat montajından sonra depo, boru ve hortum tesisatı yıkanarak, kullanılacak yağ ISO 16.14.11 (NAS 5) sınıfında filtre edilmiştir. Hassasiyeti yüksek sistemlerde hidrolik yağın kirlilik analizi mutlaka yapılmalıdır. Standart ekipmanların dışında bilhassa oransal valf secimi için bilinen özellikler hatırlatma niteliğinde verilmiştir. Oransal servo valfler yüksek hassasiyetli olup, sürekli bilgi toplayan sensörler ve elektronik yükselticiler ile kapalı çevrim kontrol sağlanır. Makinenin elektrik kontrol sistemi programın sıralamasından sorumludur. Kontrol çevriminde çıkış değeri sensörlerle sürekli gözlenir ve ölçülür. Referans değerden sapma varsa kontrol sistemi bu hatayı düzeltecek şekilde yeni sinyal üretir. Geleneksel bir oransal valf yüksek hızlı kontrol sisteminin talebine cevap veremez, bu uygulamada kapalı çevrim kontrol edilen bir oransal - servo valf kullanılmıştır. Sistem tasarımında ve valf seçiminde, tasarlanan sistemin gerektirdiği hassasiyet dikkate alınarak öncelikle kontrolün açık çevrim veya kapalı çevrim olarak yapılmasına karar verilmelidir. Uygulamada pek çok iş açık çevrim olarak on/off valfler ile yapılır. Burada unutulmaması gereken az bir fiyat farkıyla açık çevrim bir sistemde oransal bir valf kullanmak suretiyle yön, kuvvet ve hızın kolay kontrol edildiği darbesiz çalışan yüksek hızlı sistemlerin kolay erişilebiliyor olmasıdır. Sistemin kapalı çevrim kontrol edilmesi gerekiyorsa fiyatları daha pahalı ve bakımı daha zor servo valf yerine benzer performans elde edebileceğimiz bobin konum kontrollü kapalı çevrim bir oransal valf kullanabiliriz. Tüm bu seçeneklerin yanı sıra servo valflerin bazı tiplerinin yüksek hız ve hassasiyet gerektiren özel uygulamalarda tercih nedeni olduğu da bir gerçektir. Bu uygulamada sıfır taşmalı oransal servo valf kullanılmıştır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 43 Ürün ve Uygulamalar Kullanıcı Dostu Olmanın Artan Önemi Otomasyonun Dilleri Pilz www.pilz.com/tr PSS4000 otomasyon sistemi ile otomasyon ve emniyet görevleri için tek bir yazılım platformu üzerinden tesis ve makineler için basit programlama ve konfigürasyon. ■ Otomasyon çözümlerinde kabul edilebilirliğin anahtarı kullanıcı dostu olabilmektir. Uygulamaları daha kolay ve anlaşılır yapmanın rekabeti arttıkça, otomasyon görevleri daha da sofistike hale gelmekte. Mühendislik açısından da, sadece donanımsal değil yazılımsal uygulamalarında mümkün olabildiğince kullanıcının anadilinde olması özellikle önemlidir. Bu durum yalnızca kullanıcılara fayda sağmayacak, aynı zamanda tasarım mühendislerinin de çabalarını önemli ölçüde azalacaktır. Şimdiye dek, otomasyon çözümleri bağımsız olarak karakterize edilirdi. Emniyet teknolojisi, kontrol teknolojisi, görüntüleme teknolojisi ve hareket kontrol sistemleri bağımsız teknoloji ve sistemlerdir. Sistemlerin ve yapıların sayısındaki büyüme, tesislerin kontrolündeki karmaşıklığı arttırmaktadır. Otomasyon projelerinin genişlemesi ve gereksinimlerinin çeşitlenmesi kullanıcıların baş etmesi gereken durumları daha da karmaşıklaştırmıştır. 46 Günümüzün merkezden konfigüre edilen PLC leri, kontrol seviyesinde geniş, kapsamlı çözümler sunan birbirinden bağımsız işletme bölümlerine dönüşmüştür. Çünkü, kontrol sisteminin merkezi noktalarındaki program yapıları modifiye edilmek, geliştirilmek zorundadır. Merkezi PLC ler ile klasik otomasyon yapılarının, esneklik, yeniden kullanılabilirlik ve kullanıcı dostu olma konularında gelecekteki gereksinimleri daha fazla karşılayabilmeleri mümkün değildir. Bu yüzden, gelecek otomasyon çözüm talepleri; kontrol zekasını dağıtabilmeli ve aynı zamanda kullanıcıyı fazla uğraştırmayarak, ihtiyaç duyulan çoklu kontrol sistemi haberleşmelerini de garanti edebiliyor olmalıdır. Dağıtılmış sistem, merkezi görünüm İşte tam da bunun için Pilz PSS4000 otomasyon sistemini geliştirdi. Klasik otomasyon sistemi tek başınadır ve bağımsız merkezi kontrol sistemi, tesisi veya makineyi izler ve tüm sinyalleri işler. PSS4000 otomasyon sistemi kontrol fonksiyonlarının kesintisiz dağıtılabilmesine olanak sunar. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Detaylandırmak gerekirse, PSS4000 otomasyon sistemi, donanım ve yazılım bileşenleri olarak; gerçek zamanlı Ethernet SafetyNET p ve çeşitli sektörlerde kullanılmak üzere tasarlanmış programlama editörleri ve onların uygulama odaklı fonksiyon bloklarından meydana gelir. Donanım, çeşitli performans sınıflarındaki kontrol sistemlerini içerir. Veri işleme veya veri kontrolü, emniyetli veri ve teşhis bilgilendirmeleri Ethernet aracılığıyla değiştirilip senkronize edilir. Kontrol fonksiyonu için de söz konusu fonksiyonun neresinin işlendiği bir fark yaratmaz. Merkezi kontrol sisteminden farklı olarak, kullanıcı, merkezi bir proje içinde eşzamanlı çalışan dağıtılmış bir program kullanır. Bu yazılım ile tüm ağ katılımcıları konfigüre edilebilir, programlanabilir ve teşhisleri tanımlanabilir. Bu da tüm proje dahilinde basit ve standartlaştırılmış çözümleri mümkün kılar. Şimdi PSS4000 otomasyon sistemi ile Pilz’de PSS universal PLC kontrol sisteminde EN/IEC 61131-3 ile uyumlu PAS LD Editör kullanarak emniyetle ilgili ve ilgisiz otomasyon programları yaratmak mümkün. Fonksiyonların yazılıma aktarılması Otomasyon çözümlerinde fonksiyonların yazılıma aktarılması, kullanıcılara esneklik, ölçeklenebilirlik, donanım çeşitliliğinde azalma, bakım ve arıza teşhisinde kolaylıkları beraberinde getirir. Yazılımın verimli olarak kullanılıp kullanılmadığı sorusu cevabı esasen kullanıcı arayüzü ve hem insan hem de makine programlama dili açısından mevcut kullanılabilir dillerle ilintilidir. PSS 4000 tüm bu zorlukları PAS4000 yazılım platformu ile karşılar. Otomasyon ve aynı zamanda emniyetle ilgili görevler için kullanılabilir, çeşitli editörler ve blokları destekler. PAS4000 de konfigürasyon, programlama, devreye alma ve operasyon için kullanılan araçlar yakından uyumludur. Kullanıcıların kendi anadillerini normal kullanma yetenekleri kabul edilebilirlik konusunda önemlidir. Sonuç olarak PSS4000 otomasyon sistemindeki PAS editörler sadece İngilizce ve Almanca dillerinde değil, İtalyanca, Çince, İspanyolca, Fransızca, Japonca ve Portekizceyi de içine alan toplam 8 farklı dilde kullanılabilir. Çoklu dil desteği sadece menü dili ile sınırlı olmayıp, tüm yardım menüsü, kurulum destek, sistem açıklamaları ve emniyet kılavuzunu da kapsar. PAS4000 in dil çeşitliği sadece insan dili olarak değil aynı zamanda program dili olarak ta çok çeşitlidir ve bireysel programlama dili tercihi uygulama alanına, ülkeye ve bölgeye göre farklılık gösterir. PAS4000 de mevcut olan editörlerden biri de, basit, blok tabanlı program editörü PASmulti’dir. PAS4000 aynı zamanda programlama için yazılmış editörleri de içerir. Bu editörler; PLC programlama için (EN/IEC 61131-3 ile uyumlu) Komut Listesi (Instruction List) (PAS IL), Yapılandırılmış Metin (Structured Text) (PAS STL) ve aynı zamanda yeni Merdiven Diyagramı (Ladder Diagram) (PAS LD)’dir. Bu sayede kullanıcılar hem emniyetle ilgili programları hem de otomasyon görevleri için programları veya bunların kombinasyonlarını yaratabilirler. PSS4000 otomasyon sistemi ile kontrol fonksiyonları tamamen dağıtılmış ve çevre birimlerine iletilmiş olur. Kontrol verileri, emniyetli veriler ve surum bilgileri gerçek zamanlı Ethernet SafetyNET p ile iletilir ve senkronize edilir. Tesis ayrı ayrı yönetilebilen birbirinden bağımsız fonksiyon ünitelerine bölünür. Böylece mühendislik, devreye alma ve bakım maliyetlerinde kayda değer bir düşüş sağlanmış olur. PSS4000 otomasyon sistemi tüm otomasyon görevleri için uygundur; bağımsız uygulamalardan merkezi kontrol sistemine sahip klasik otomasyon uygulamalarına kadar tüm sistemlerde kontrol fonksiyonlarının çevre birimlerine tutarlı bir şekilde dağıtılmasına olanak verir. Aynı zamanda PAS4000 özgün editörler için, pozisyon tespiti veya acil duruş gibi genel fonksiyonlar için önceden sertifikalandırılmış kapsamlı fonksiyon bloğu kütüphanesi sağlar. Dahası, kullanıcılar kendi yazılım bloklarını da kütüphaneye ekleyebilirler. ENDÜSTRİ OTOMASYON 47 Ürün ve Uygulamalar PSSuniversal PLC kontrol sistemi karmaşık ve içten bağlı tesis ve makinaları birbirine bağlamak için uygundur. Diğer PLC ler gibi EN/IEC 61131-3 e uygun olarak programlanabilir ve PASmulti Program Editörü ile konfigüre edilebilir. Faklı ülkeler, farklı diller Özgün editör kullanım çeşitliliği ülkeye ve bölgeye göre farklılık gösterir. Avrupa da IL ve STL sıklıkla kullanılırken Avustralya da en çok kullanılan STL’dir. ABD ve Japonya da ise genellikle tercih edilen LD’dir. Pilz otomasyon sisteminin yeni editörü PAS LD kolaylıkla diğer EN/IEC 61131-3 uyumlu PLC programlama dillerine kombine edilebilir, böylelikle en karmaşık otomasyon görevleri bile basit ve tutarlı bir şekilde çözümlendirilebilir. Tüm PAS editörleri ve programlama dilleri TÜV Süd aracılığı ile LVL (Limited Variability Language) olarak sınıflandırılır. Bu da kullanıcıların fonksiyonel kısıtlamalardan arınmış olarak sadece otomasyon görevlerini değil aynı zamanda emniyetle ilgili görevleri de çözmelerine olanak sunar. Böylece ilk kez makine üreticileri kendi emniyetle ilgili uygulamalarının programlamalarını kendi gelişim süreçlerini kullanarak yaratabilirler. Grafik program editörünün programlama ortamı basit operasyon sağlayan EN/IEC 61131-3 uyumlu geliştirilmiş editörler ile bire bir aynıdır. Örneğin, emniyetle ilgili veya ilgisiz fonksiyonlar için kullanıcılar tarafından PAS LD de yazılmış özel yazılım blokları kolaylıkla PASmulti ye aktarılabilir. Tüm Protokollere Açık İnsan makine haberleşmesinde, arayüze ek olarak otomasyon projesi dahilindeki veri değişimi de önemli bir 48 rol oynar. Projenin karmaşıklığı ve kapsamlılığı arttıkça standartlaştırılmış dilin önemi de artar. PSS4000 teknik açıdan da çoklu dil desteği sunar, PSS otomasyon sistemi içindeki PSS universal PLC kontrol sistemi ülkeye ve bölgeye göre değişen çeşitli haberleşme protokollerini destekler, örnek olarak; Avrupa’nın büyük bir kısmında yaygın olarak Profibus protokolü, ABD ve Asya ülkelerinde ise sıklıkla Ethernet /IP protokolü ve bunların yanı sıra EtherCAT, CANopen ve Modbus TCP protokolleri kullanılır. Sonuç olarak, ülke, bölge, sektör ve makine tipinden bağımsız olarak üçüncü parti kontrol sistemlerinin büyük çoğunluğunda problemsiz veri değişimi gerçekleştirilmiş olur. PSS 4000: Gerçekten dünya vatandaşı Otomasyonun karşılaştığı artan zorluklar, ancak zekâyı dağıtan ama aynı zamanda kullanıcı dostu kontrol sunan sistemler ile karşılanabilir. Böylelikle mühendislik, devreye alma ve bakım maliyetleri önemli ölçüde azaltılacaktır. Sistemin açıklığı ve geniş çoklu dil desteği dünya çapında kullanımını kolaylaştırır. Eğer kullanıcılar makinalarını kendi ana dillerinde ve alışkın oldukları programlama ortamlarını kullanarak konfigüre ederler ise öğrenme süreçleri muazzam derecede kısalmış ve sistemin kabul edilebilirliği artmış olur. Tek bir donanımsal yapı kullanıyor olmak makine üreticileri için ilave faydalar getirir, dünya çapında kullanılabilir otomasyon çözümleri yaratmak için yazılımsal programın sadece bir kez oluşturulması yeterli olacaktır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Sil4-Sertifikalı Ön Kontrol Valfleri Olumsuz Şartlardan Etkilenmeyen Pnömatik ile Daha Yüksek Tesis Emniyeti Festo www.festo.com.tr Sağlam, korozyona dayanıklı ve güvenli: Festo VOFC/VOFD tip ön kontrol valfleri örneğin kimya ve petrokimya sektöründe görev yapıyor. ■ Sağlam, korozyona dayanıklı ve emniyetli; Festo’nun VOFC/VOFD tip pilot valfleri kısaca böyle tanımlanabilir. Bu elemanlar özellikle petrokimya tesislerinde, tahrik sistemleri, kapaklar ve küresel valflerde ön kontrol valfi olarak kullanılmaktadır. TÜV sertifikası bu komponentlerin SIL4’e kadar tüm güvenlik odaklı sistemlerde kullanılabileceğini teyit etmektedir. VOFC/VOFD tip pilot valfler lineer, diyaframlı ve döner tahrik sistemlerini kontrol eder. Namur’a göre hazırlanmış flanşlı bağlantı şemasına göre valfler döner tahrik sistemine direkt monte edilebilirler. Bu sayede teknik riskler ve kurulum zahmeti azaltılmış olur. 3/2 yollu yönlendirme valfleri yuvalı-oturtmalı valf yapısındadır. Bu konstrüksiyon biçimi piston sürgülü konstrüksiyonlara göre birçok avantaj sunuyor: Kirlenmiş kontrol havasından etkilenme seviyesi ve arızalanma oranı daha düşük, çünkü daha az komponentlerden (örn. contalar) oluşuyor. 50 Yüksek debi potansiyeli hızlı hava boşaltma ve kısa kapatma süreleri temin ediyor. Dahili ve harici kontrol havası VOFC tip valfler dolaylı kontrol edilir. Özellikle değiştokuş valfi olarak tabir edilen valf tipi çok kullanılışlıdır. Bunlarda ön kontrol hem dahili hem de harici kontrol havasıyla mümkündür. Valfin dahiliden harici kontrol havasına geçirilmesi için 12 no.lu besleme kanalını kapatan vidanın sökülmesi yeterlidir. Böylece pnömatik destek enerjisiyle bağlantı sağlanmış olur. Uygulayıcı bu sayede sadece tek parça numarası ile yetinebilir, kafa karıştırıcı versiyon vey tip kalabalığı ortadan kalkar, stok maliyeti düşer. Acil kapatma Petrokimya endüstrisinin kesintisiz proseslerinde yer alan ESD uygulamalarında anahtar çevrim sayısı yüksek değildir. Bu nedenle mıknatıslardan sürekli akım geçer, bunun neticesinde de valf sürekli açık kalır. Mıknatıslar ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar SIL4 sertifikalı ön kontrol valfleri: Festo VOFC/VOFD tip tahrik sistemleri, kapak ve küresel valflere yönelik pilot valfler; direkt olarak tahrik sistemine monte edilebilir, daha az montaj zahmeti ve teknik riziko arz eder. acil kapatmada ve bakım aralıklarında devre dışı kaldığı için bu durumlarda valf emniyetli bir biçimde kapanır. Tesis tasarımcıları ve mühendislik şirketleri TÜV sertifikasında yer alan değerlerin ışığında valfleri tesis planlamasına dahil edebilir, komple tesis için bir SIL hesaplaması veya bir Loop oluşturabilirler. Son kullanıcılar için bu, daha yüksek tesis emniyeti, daha düşük arıza ihtimali demektir. Patlamaya karşı koruma Patlama tehlikesi altında olan tesis birimlerinde kullanılmak üzere 1/21 G/D (gaz ve toz) bölgesi koruması donanıma dahildir. Bu kullanıma uygun mıknatıs bobinleri Ex-d (ateşe dayanıklı basınç kapsülü), Ex-em (mandal kutulu enjeksiyon kapsülü) ve Ex-ia (düşük güç sarfiyatı sayesinde emniyetli) olarak mevcuttur. Bu tür pilot valfler kimya, petrokimya ve ilaç sektörüne ait tesislerde, sentez gazı üretiminde, polimer üretim, işleme ve geri dönüşümünde, biyoyakıtların üretim ve işlenmesinde, oleokimyada (deterjanlar, temizlik maddeleri, kozmetik) ve proses donanımı (granülatörler, kaplama tertibatları, kurutucular, saf su tesisleri, santrifüjler) üreticilerinde başarıyla kullanılmaktadır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Festo VOFC/VOFD tip pilot valfler yuvalı-oturtmalı valf yapısıyla piston sürgülü konstrüksiyonlara göre birçok avantaj sunuyor: Kirlenmiş kontrol havasından etkilenme seviyesi ve arızalanma oranı daha düşük, çünkü daha az komponentlerden (örn. contalar) oluşuyor. 51 Ürün ve Uygulamalar Kartonlama Makinası Çözümleri Omron www.omron.com.tr 6. Üst panel kapatma süresi ■ Mukavva Kılıf Kartonlama Makinası Üst paneller, iki kat katlama plakasının dönüşümlü hareketiyle katlanır. Her plaka, bantla sürülen bir doğrusal eksen üzerine monte edilmiştir. 7. Yapıştırıcı dağıtıcı Her bir mukavva yanal taşıma bantlarıyla ilerletilirken limit anahtarları, döngünün en doğru konumlarında yapıştırıcı tabancalarını açıp kapatmak için çıkışları ateşler. 8. Yukarıdan kareleme sistemi Kartonlar itme ve tutma kulpları arasında yakalanır. 3 işlem noktasıyla 3 bantlı sistem, kanatları hizalayarak mükemmel bir kare şekli oluşturur. 9. Delme istasyonu Kilit kulakçıklarının içe doğru katlanması için döner bir sistem kartonun yan duvarını deler. Makinanın Tanımı Mukavva, döner besleyici aracılığıyla magazinden çıkarılarak taşıma bandı yoluyla tek bir şerit üzerinde Pick & Place sisteminin alma pozisyonuna taşınır. Ürün grupları, birbirinden bağımsız çalışan iki robot tarafından alınarak mukavvaların üzerine istiflenir. Ardından, yüklenen mukavva presleme bantları aracılığıyla bir katlama istasyonuna aktarılır ve burada iki yanal taşıma bandı, kartonun kesin bir şekilde pozisyonlandırılmasına yardımcı olarak üst kanatların içeri sokulması ve kilitleme kulakçıklarının katlanması için yapıştırıcının toplanmasını sağlar. Sonuç olarak ürün grubunun kartondan kaymasını önleyen tutma kulakçıklarına sahip bir mukavva kılıfa sıkı bir şekilde sarılmış bir ürün grubu elde edilir. Makinanın Bölümleri 1. Döner yerleştirici 2. Robotik besleme modülü Paketlemede uzman otomasyon ortağınız: Omron Omron olarak; görsel denetim, robotik, lojik ve hareket ve hibrit kontrolör dahil olmak üzere kartonlama makinaları için gereken tüm otomasyon ürünlerini tedarik edebiliyoruz. Ayrıca tüm motorlar, sürücüler, delta ve scara robotlar, pozisyon sensörleri, güvenlik cihazları ve diğer panel komponentlerini sağlayabiliyoruz. Hepsi kolayca entegre edilebilirdir ve Omron kalitesi ile güvenilirliğini taşımaktadır. Görüş kılavuzlu robotik sistem, ürün grubunu düz ve boş bir mukavvanın üzerine aktararak burada istifler. 3. İndeksleyici taşıma bandı İki itme kulpu, kartonun arka tarafına takılarak kılıfı katlama istasyonuna doğru sürer. 4. Yukardan presleme bandı İki baş üstü presleme bandı, ürün grubunu sıkı bir şekilde kavrayarak yanal katlama işlemini gerçekleştirir. 5. Yanal indeksleyici taşıma bantları İki kulp, kartonun yanal arka tarafına kılıfı yapıştırıcı uygulamaya ve kanatların kapatılması adımlarına doğru sürer. 54 ENDÜSTRİ OTOMASYON Kusursuz robot entegrasyonu Robot kinematiklerin ana makine kontrolörüne entegre edilmesi, makinalarının maliyetini ve performansını optimize etmek isteyen makine üreticilerinin fark yaratmasını sağlayan önemli bir faktördür. Dahili kinematik algoritması, hareket komutu ve mantık talimatının tek bir kontrolörde bir araya gelmesi sayesinde robotik kartonlama makinaları bağımsız modüllerden oluşan bir zincir yerine tek ve kusursuz bir sistem şeklinde tasarlanabilir ve kontrol edilebilir. Makine, tamamen Sysmac NJ kontrolördeki program ile kontrol edilir. Buna bağlı olarak robotların da paketleme makinasının geri kalanıyla tamamen senkronize edilmesi, makine koordinasyonunu büyük ölçüde arttırır. Elektrik hat şaft terbitatı kontrolü EtherCat üzerinden iletişim kuran Sysmac NJ kontrolör ve G5 servo sürücüler sayesinde servo motorlar hız, pozisyon ve zamanlama bakımından elektronik olarak senkronize edilir ve ideal bir elektronik hat şaftı oluşturulur. Artık makinanın farklı işlemlerini senkronize etmek için karmaşık mekanik bağlantılara başvurmanıza gerek yok. Tüm gerçek akslar, sanal bir ana aksa bağlanır. Senkronizasyon oranı kolaylıkla değiştirilebilir ve akslar işlem yürütürken bağlanabilir veya bağlantısı kesilebilir. Elektronik hat şaft tertibatı kontrolü, makine sıralamasını önemli ölçüde kolaylaştırır. Tek düğmeye dokunarak formatü değiştirme Otomatik değiştirme işlemleri, hat verimliliğini önemli ölçüde arttırır ve operatör hatalarını azaltır. Sysmac NJ kontrolör, kolay format değişimi için reçete desteği sağlayarak reçetelerin kontrolörde saklanmasına ve HMI’dan yeniden yüklenmesine olanak tanır. Tüm şanzıman dişlisi oranları, kam ayarları ve hareket profilleri, yalnızca tek düğmeye basılarak değiştirilebilir ve bu özellik ürün ve format değişiminin sadece yazılım komutlarıyla yapılabilmesini sağlar. Ürün ve Uygulamalar Hücresel Ağlar Üzerinden Veri Toplama Çözümleri ve OPC-UA; Vitel www.vitel.com.tr ■ Yeni Nesil OPC Teknolojisi OPC-UA Modern SCADA sistemleri doğrudan bir OPC sunucu ile iletişim kurarak , OPC sunucu üzerinden PLC, RTU, ve/ veya I/O (Moxa ioLogik serisi vs.) ünitelerinden sensör verilerini ve kontrol sinyallerini alıp verirler. Geleneksel OPC DA sunucusu “polling” yöntemini kullanırken yeni nesil OPC UA sunucusu “report by exception” yöntemini kullanarak OPC sunucudan SCADA yazılımına akan veri miktarının hissedilir derecede azalmasını sağlar. Standart OPC UA ile Moxa’nın patentli Active OPC teknolojisinin kombinasyonu kullanıcılara etkileyici miktarda daha az bantgenişliği kullanımı ile benzersiz bir iletişim çözümü sunmaktadır. Yarım yüzyıldan uzun süredir operatörlerin merkez kontrol odalarında konumlu SCADA sistemleri geniş bir coğrafik alana yayılmış çok sayıda cihazı izlemekte ve kontrol etmektedir. Modern bir SCADA sisteminin yapısı Şekil1’de görüldüğü gibi en üstte bir SCADA yazılımı, en alltta monitor edilen I/O cihazları ve ikisinin arasında bir OPC sunucu şeklindedir. OPC sunucu ile sensörler arasında sensör verilerini aktarmak ve kontrol sinyallerini her iki yönde iletmek için PLC, RTU ve/veya I/O (Moxa ioLogik serisi vs.) üniteleri kullanılırdı. PLC/RTU/ioLogik üniteleri SCADA yazılımından bağımsız olarak lokal kontrol proseslerini uygulamak için yeterince akıllıdır. SCADA yazılımı ile OPC sunucuları arasındaki iletişim client-server iletişim temeline göre çalışır. Yani SCADA yazılımı OPC sunucuya sorgu gönderir, OPC sunucu ise sensör verilerini okumak için PLC, RTU, I/O ünitelerini sorgular. SCADA yazılımının kullanıcı arayüzü tarafından sağlanan verilere cevaben SCADA operatörü komutlar gönderir. Bazı sorgulamalar diğerlerine göre daha sık aralıklarla veya daha az aralıklarla olsa da , kritik durumları (Örneğin kiltli bir kapının açık veya kapalı olması) izleyen sensölerin, operatörlerin gerekli müdahaleyi (örn. Güvenlik personelinin uyarılması) zamanında yapabilmesi için saniyede bir sorgulanması gerekebilir. Ve durumun SCADA sistemine uygun olarak bildirildiğinden de emin olunması gerekir. Örneğin bir kapının durumu her 5 saniyede bir sorgulanıyorsa ve kapı 4 saniye içinde açılıp kapandıysa, SCADA sistemi kapanın açıldığının farkına varmayacaktır. Eğer sadece bir kapının durumunu izleme ihytiyacımız varsa sık aralıklarla sorgulama problem oluşturmayacaktır.Bununla birlikte yüzlerce kapının durumunu izleyen SCADA sistemlerinin sık aralıklarla bu kadar çok sensörü sorgulaması network bant genişliğinin çok fazla işgal edilmesine yol açacaktır ve sonuç olarak aynı ağa bağlı diğer uygulamaların daha yavaş çalışmasına neden olacaktır. Yaklaşık on yıl önce Moxa patenti kendisine ait Active OPC konseptini tanıttı.Bu konsept Moxa’nın ioLogik ürünleri için geliştirilmişti. Basitçe açıklamak gerekirse Active OPC , PLC gibi akıllı olmayan I/O cihazlarına OPC sunucuya bir bağlantı başlatmaları için gerekli yeteneği kazandırdı. Başka bir deyişle, I/O sensör cihazları seri bağlantı ile ioLogik cihazlarına bağlı olduğunda, ioLogik ethernet ağına herhangi bir yük bindirmeden istendiği kadar yüksek sıklıkla seri portundaki sensörlere sorgu gönderir. Ve ancak önceden yapılandırılmış durumlarla karşılaşıldığında OPC sunucuya okuma bilgileri ethernet ağı üzerinden gönderilir. Şekil1’de gösterildiği gibi, geleneksek client-server sorgulama modeline göre OPC sunucu RTU ünitelerine sorgu gönderip yanıt alarak veri çektiği için bu modeli “Pull” olarak tanımlayabiliriz. Moxa ioLogik’in Active OPC modelinde ise, ioLogik ünitesi Active OPC sunucuya bir TCP bağlantı başlatmakta bağlantı kurulduktan sonra da I/O’lardan okunan veriler Active OPC sunucuya gönderilmekte olduğundan bu modeli de “Push” olarak tanımlayabiliriz. Push modelinde uç trafataki RTU (Moxa ioLogik) üniteleri TCP bağlantıyı başlattığından, uç taraflar statik IP adresli olmak zorunda değildir. Sadece merkezdeki Active OPC sunucunun Statik IP adresli olması yeterlidir. Çünkü statik IP özellikle internet bağlantılarında ek maliyet yükleyecektir. “Pull” modelinde ise uç noktalardaki RTU cihazlarının hepsinin statik IP adresli olması gereklidir. Çünkü “Pull” modelinde merkezdeki OPC sunucu uçlardaki RTU ünitelerine sorgu göndermek üzere TCP bağlantıları başlatan taraftır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 57 Ürün ve Uygulamalar 2008 senesinde OPC Foundation, OPC Unified Architecture ( OPC UA ) mimarisi içinde “report by exception” yöntemini standart haline getirmiştir. OPC UA, SCADA yazılımı ile OPC UA sunucusu arasındaki haberleşmenin kontrolü için “ abonelik ve izlenen öğe” (“subscription ve monitored item”) modelini kullanır. OPC sunucular ile çeşitli tipteki I/O cihazları arasındaki etkileşim yollarını konfigüre etmeyi doğrudan SCADA sistemi üzerinden yapmaya olanak sağlaması açısından OPC UA tamamen yeni bir teknolojidir. Aslında, “report by exception” modeli OPC UA’dan okunan verileri SCADA yazılımına itiyor olduğundan, Active OPC ve OPC UA kombinasyonu ile oluşturulmuş “pushpush” denen stratejinin uygulanması ile benzersiz bir iletişim çözümü sağlamakta ve ciddi miktarda bant genişliği tasarrufu sağlamaktadır. Sorgulama Bazlı Veri Güncelleme veya İstisna Bazlı Veri Güncelleme Uzun yıllardır “sorgulama bazlı veri güncelleme” OPC sunucu ile OPC istemci ( örn. SCADA yazılımı ) arasındaki iletişimde endüstri standardı olmuştur. Şu anda ise mühendisler “sorgulama bazlı veri güncelleme” ile “istisna bazlı veri güncelleme” arasında seçim yapma şansına sahipler. Genel olarak konuşursak, hangi opsiyonu seçeceğimiz iki faktöre bağlı: (1) Sensör bilgisinin hangi sıklıkla değiştiği ve (2) hangi acillikle bilginin değişmiş olduğunu bilmemiz gerektiği. Sensör bilgisinin zamanla nasıl değiştiğinin gerçek resmini almamız için sensör bilgileri belli aralıklarla örneklenmelidir. Sensör bilgisinin çok sık değişmediği durumda eğer örnekleme frekansı çok yüksek olursa network bant genişliğinin kullanımı o kadar fazla olur. Örnekleme frekansı düşük olursa bu durumda da kritik uygulamalarda ( örneğin kapının açılması ve ardından kapanması için geçen süre ) durum değişimleri farkedilmeyecektir. Sorgulama Bazlı Veri Güncelleme Tüm OPC UA sunucuları hala sorgulama bazlı veri güncellemeyi desteklemektedir. Aynı zamanda geleneksel OPC DA sunucuları ile aynı çalışma metodu ve konfigürasyon prosedürlerini de destekler. İstisna Bazlı Veri Güncelleme “report by exception” konfigürasyonu yapıldığında bir OPC UA sunucusu, hangi SCADA Client’ın hangi izlenen öğelere abone olacağını belirten “abonelik ve izlenen öğe” yöntemini kullanır. OPC UA sunucusu veri noktalarını düzenli örnekleme aralıklarında örnekler. Öğelerden okunan bilgileri kuyruğa yerleştirir, ve sonra okunan verileri düzenli yayınlama aralıklarında yayınlar. Bu işlemin kritik özelliği ise örneklenen bilgi önceki örneklenen bilgiyle karşılaştırıldığında değişmediyse okunan veri kuyruğa yerleştirilmez. “report by exception” konseptinin özü değişmeyen bilginin tekrar yayınlanmaması ilkesidir. Aynı zamanda OPC UA, heartbeat sinyali göndermeyi destekler ve böylece her iki uç nokta (OPC Server ve OPC Client) birbirlerinin hala ayakta olup olmadığını anlar ve aralarındaki bağlantıyı korurlar. Şekil 1 - Bir modern SCADA sisteminin yapısı Yazımızın ilerleyen bölümlerinde “sorgulama bazlı veri güncelleme” (“updating data by polling”) ile “istisna bazlı veri güncelleme” (“updating data by exception”) arasındaki farkları açıklayacağız ve çeşitli tipteki I/O cihazlarınıza göre hangi yöntemin sizin için daha uygun olduğuna karar vermeniz için bazı genel kurallara değineceğiz. Aynı zamanda Moxa’nın yeni MX-AOPC UA Sunucu çözümünden bahsedeceğiz. 58 Şekil2 İstisna temelli veri güncellemeyi aktif etmek için OPC Client üzerinde iki ayarın yapılması gerekir: örnekleme zaman aralığı ve yayınlama zaman aralığı. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Örnekleme aralığı, izlenen cihaz bilgisindeki değişimlerin hangi aralıklarla kontrol edileceğini tanımlar, “yayınlama aralığı” ise sunucunun hangi aralıkla istemciyi bilgilendireceğini tanımlar. Örnekleme aralığı, yayınlama aralığından kısa olabilir. Bu durumda, yayın zamanı geçene kadar bildirimler OPC sunucuda kuyruğa alınır. Yayın zamanı geçtiğinde kuyruktaki tüm bildirimler istemciye gönderilir. lama temelli hem de istisna temelli veri güncelleme opsiyonları varsa ilk önce etiketleri Şekil4’te belirtilen dört tipten birine kategorize etmek ve ardından yüksek frekanslı ama kritik olmayan etiket güncellemeleri için sorgulama temelli yöntemi kullanarak verimliliği arttırmak en iyi yaklaşım olarak tanımlanabilir. Şekil 4 Kolay Anlaşılır Etiket İsimleri Tanımlamak Çoğu OPC sunucu etiket isimlerinin ethernet, seri gibi iletişim tipini belirterek başlamasını ardından cihaz ismi, I/O noktası isminin gelmesini ister. Örneğin bir pompanın açık/kapalı durumunu “Ethernet.Device. Pump_status” ismi ile tanımlayabiliriz. Ancak sensörün bulunduğu konum bilgisi etikette tanımlı değilse ve tek bir SCADA sistemi binlerce etiket barındırıyorsa operatörün ilgili etiket tanımından hangi cihazdan bahsedildiğini anlaması çok güç hatta imkansız olacaktır. Bu nedenle, etiketler sıklıkla daha detaylı tanımlanılırlar. Etiket tanımı ve açıklamaları da bir excel çalışma sayfasında organize edilir. Bu problemi çözmenin bir yolu da cihazın etiket tanımına cihaz ismi ile birlikte lokasyon bilgisinin de eklenmesidir. Örnek olarak SCADA sistemimiz PompaA ve PompaB isimlerinde iki farkılı isme sahip aynı model I/O cihazını monitor ediyor olsun. Her iki pompa da farklı I/O cihazlarına bağlı ise etiket isimlerini Ethernet.Device_LokasyonA.Pompa_Durum ve Ethernet. Device_LokasyonB.Pompa_Durum şeklinde yazmak cihazları birbirinden ayırt edebilmeyi sağlayacaktır. Şekil 3 Bilgilelerin değişim sıklığı yayın aralığından yüksekse ve kritik aciliyetde ise “istisna bazlı veri güncelleme” hala daha iyi bir seçimdir.Bununla beraber “report by exception” yöntemi hala kısa sürede çok fazla veri aktarımana neden olacağından networkde sıkışmaya neden olabilir. Başka bir yaklaşımla, bilgilelerin değişim sıklığı yayın aralığından yüksekse ve kritik aciliyetde değilse (örneğin sıvıların sıcaklığının izlenmesi) sorgu bazlı veri güncelleme daha uygundur. Çoğu OPC UA sunucusu Modbus gibi sorgu temelli protokolleri kullanır. Sorgu temelli mimaride sunucu her bir I/O ünitesine sorgu gönderir ve yanıtı alır. Bununla birlikte, yüzlerce veya binlerce etiketi (tag ) sorgulamak çok verimsiz olacaktır. Eğer hem sorgu- Fakat etiket isimleri neden iletişim kanalı bilgisi ile başlamalı? Eğer etiket ismi mevcut uygulama mimarisini temel alıyorsa, kullanıcıların etiket ismi oluşturması daha kolay olur. Etiket isimlendirme stratejisindeki farklar Şekil5’deki resimde ifade edilmiştir. Şekil5’deki sol diagramda etkiet isimleri ethernet ve serial gibi iletişim kanalı ismi ile başlamaktadır. Eğer SiteA’da seri cihazlar varsa seri cihazın ethernet ile başlayan etiketin altında tanımlanması durumu ortaya çıkar ki bu da çok karışıklığa neden olacaktır. Bu yüzden soldaki diagram çok anlamlı bir tanımlama stratejisi değildir. Sağdaki tanımlama stratejisinde ise SiteA altındaki tüm cihazlar SiteA şubesi altında görünecektir. Ve etiket isimleri SiteA.Device.Pump_Status ve SiteB.Device.Pump_Status şeklinde olacaktır.Bu etiket isimleri daha kolay okunabilir ve SCADA sisteminde daha kolay konfigüre edilebilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 59 Ürün ve Uygulamalar Şekil 7 Şekil 5 OPC UA, Sunucu ve İstemci arasındaki Bağlantıları Daha Kolay Hale Getiriyor Farklı bilgisayarlar üzerinde kurulu İstemci ve Sunucu arasında OPC’yi konfigüre etmek OPC UA henüz yayınlanmadan önce gerçek bir baş ağrısıydı. Örneğin, kullanıcı hem sunucu hem de istemci bilgisayarlar aynı hesap adı ve şifre ile login olmak zorundaydı. Bu durum pratiksel gözle bakıldığında çok zahmetliydi. Ek olarak, kullanıcıların DCOM güvenliği için detaylı talimatları adım adım uygulamak zorunda olması gerekliydi. Aksine, OPC UA veri alışverişi için optimize edilmiş TCP temelli bir UA ikili (binary) protokol kullanır. Şekil 6’da görüldüğü gibi, güvenlik duvarında kullanıcı tanımlı bir TCP portun erişime açılması iletişimi aktif etmek için yeterlidir.Kullanıcılar uç noktalardaki OPC Sunucuları tanımlamak bir çok TCP URL tanımlayabilirler.Her bir Uç nokta tek bir porta tanımlanabilir. OPC İstemci uç noktadaki OPC Sunucuya bağlanmak için sadece URL bilgisine ihtiyaç duyar. OPC UA sunucu ve istemcileri veri iletişimini şifreli koruma altında tutabilmek için standart web teknolojisinin güvenlik mekanizmalarını kullanmaktadır. Bir sertifika otoritesinden sunucu sertifikası edinilir ve sunucu sertifikası OPC Sunucuya import edilir. Sunucu sertifikasını imzalayan root sertifikası ise OPC istemci tarafına güvenilir sertifika otoritesi olarak import edilir. Aynı şekilde bir sertifika otoritesinden elde edilen istemci sertfikası da OPC istemciye import edilir. Sertifika ayarları yapıldıktan sonra OPC İstemci içindeki “Discover Servers” fonksiyonu ile ağ üzerinden erişilebilen OPC UA sunucular tespit edilir. Sonunda tespit edilen OPC UA sunucunun TCP URL linki seçilir ve bağlantı kurulur. Moxa’nın MX-AOPC UA Server Çözümü MX-AOPC UA Server ,Moxa’nın patentli “Active OPC” teknolojisinin geliştirilmiş halidir. Bu teknoloji hem Modbus protokol desteği sağlar hem de lokal üniteler ile SCADA sistemi arasında güvenli bir ağ geçidi görevi görür. MX-AOPC UA Server hem sorgu temelli (“pull”) hem de “push” temelli mimarileri destekler.Yani kullanıcı her iki mimariyi de seçme şansına sahiptir. Şekil 6 X509 sertifika bazlı entegre güvenlik mekanizması ile OPC İstemci ile OPC Sunucu arasında yüksek güvenlikli veya şifrelemeli iletişim mümkündür. Şekil7’deki görüldüğü gibi OPC UA istemci ile OPC UA sunucu arasındaki iletişimin güvenliği için “none”, “sign”, “sign and encrypt” seçenekleri sunulmaktadır. 60 ENDÜSTRİ OTOMASYON Şekil 8 Ürün ve Uygulamalar MX-AOPC UA Server kulalnıcı dostu bir arabirimle tasarlanmıştır. Şekil9’da görüldüğü gibi kullanıcılar kendi uygulamalarını temel alarak “SiteA” ve “SiteB” şeklinde ürün grupları yaratabilirler. Görüldüğü gibi her bir Site aynı ioLogik E1210 model I/O ünitesiyle pompaların durumunu izlemektedir. Daha Basit, Daha Güçlü, Daha Akıllı Şekil 9 Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi etiket isimleri daha açık ve okunabilirdir. SCADA veri aktarımında hangi hücresel iletişim teknolojisi? Aşağıdaki tabloda hangi hücresel iletişim teknolojisinde hangi veri hızı ve gecikmenin olduğu belirtilmiştir.Uygulanacak otomasyon projesinde kabul edilebilir gecikme değerlerine göre GPRS, EDGE veya 3G iletişim seçimi yapılmalıdır. Eğer uzak RTU ünitesi sadece lokal belleğine veri toplayıp belli aralıklarla merkeze aktaracaksa GPRS/EDGE yeterli olur.Eğer gerçek zamanlı veri aktarımı yapılacak ve gecikmenin düşük olması gerekiyorsa 3G/4G seçimi yapılmalıdır. Yeni ioLogik 2500 Serisi, dijital-analog giriş ve çıkışlar, RS232/485 seri arabirim, ModbusRTU, GPRS/3G, ethernet LAN, VPN, akıllı RTU, merkezi yönetim gibi özellikleri tek bir ünitede toplayan, özellike oil&gas, su arıtma, tarım alanlarını izleme,meteoroloji verilerini izleme gibi uzak saha otomasyonu veri toplama çözümleri için idealdir. • Patentli MX-AOPC UA Server özelliği ile push tabanlı veri toplama avantajı • E-mail, SNMP Trap, TCP, UDP yöntemleri ile akıllı alarm sistemi • -40 ile 75°C arasındaki ortam sıcaklığında çalışabilir. • HSPA/GPRS, ethernet ve Seri bağlantı ( RS232/485/422) seçenekleri • Modbus RTU cihazlarından okunan bilgi Modbus TCP veya Active OPC Tag olarak aktarılabilir. • 4 portlu yönetilemez ethernet anahtar • Veri loglama için 32GB’a kadar SDHC kart desteği Yeni Click&Go Plus™ özelliği ile Güçlü Logic Kontrol Jenerasyon | Veri Hızı | Gecikme 2G | 100–400 Kbit/s | 300–1000 ms 3G | 0.5–5 Mbit/s | 100–500 ms 4G | 1–50 Mbit/s | < 100 ms Hücresel Veri Aktarımında Güvenlik Hücresel iletişimde ya public APN (internet) ya da Private APN altyapısı kullanılabilir. Public APN internete açık bir ortam olduğundan noktalar arası iletişimde akan verinin ipsec ile şifrelenmesi gerekir.Yani noktalar arasında VPN tüneller kurulmalıdır.Aynı zamanda uç cihazın erişim kontrolü yeteneği olmalıdır ki sadece istenen yerlere erşim izni verilebilsin.Private APN ise kapalı bir sistem olduğundan internet üzerinden erişim mümkün olmayacaktır.Eğer veri güvenliği kritik önemdeyse yine ipsec ile veri şifrelemesi kullanılabilir. Yeni Click&Go Plus™ kontrol mantığı ile 8 durum/aksiyon ile 48’e kadar kural tanımlanabilir. Ek olarak, 3 mantık kapısı ve 3 çoklu katman ile daha güçlü ve verimli I/O çöüzmleri oluşturmak mümkün. Bir kere Click&Go Plus™ mantık kurallarını oluşturduktan sonra , kuralları I/O ünitesine yüklemeye gerek olmadan IOxpress yazılımı ile kolayca fonksiyonları simüle etmek mümkün. Click&Go+ sadece donanım komponentlerini değil , zamanlama, zaman programlama, CGI, ve internal register gibi farklı yazılım özelliklerini de barındırır.Sunduğu esneklikle Click&Go+ izleme ve alarm uygulamaları için en iyi mantıksal sistemdir. Bir kere mantık tanımlandığında aktif çalışan I/O ünitesine mantığı yüklemeye gerek olmadan simüle etmeye izin verir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 61 Birbirine bağlı I/O ünitelerini Tek IP adresi ile kontrol etmek daha akıllı bir veri toplama çözümü sunuyor ioLogik 2500 serisi ek I/O modülleri ile kolayca genişleyebilir. 8 adede kadar ioLogik E1200 ünitesi ethernet bağlantı ile kaskad bağlanarak 100’den fazla farklı tipte giriş/çıkışa sahip bir I/O dizisi elde edilebilir. Üstelik bu I/O dizisi sadece tek IP ile kontrol ve konfigüre edilebilir. Veri Loglama Özelliği ioLogik 2500 serisi 32GB ‘a kadar bellek destekler ve seri ve I/O portlardan okunan veriler kolayca loglanabilir.İstenildiğinde de FTP sunucuya aktarılabilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / İlaç - Uygulama Hızlı, Hatasız ve Kompakt Tablet Hap Ambalajı İçin PC Tabanlı Kontrol Beckhoff www.beckhoff.com ■ İsviçreli Rohrer AG, özellikle ilaç endüstrisi için tasarlanmış yeni R760 blister ambalaj makinesinde sadece Beckhoff’un PC tabanlı kontrol sistemlerini kullanıyor. Rohrer, Beckhoff’un güçlü ve son derece hassas EtherCAT I/O sisteminden ve kompakt sürücü bileşenlerinden yararlanarak, sadece hızlı ve hatasız bir şekilde çalışan değil aynı zamanda çok az yer kaplayan bir makine geliştirmeyi başardı. Rohrer AG, esnek film ve folyo geliştirme ve yapılandırmanın yanı sıra makine üretiminde de uzman. Özel alet ve makinelerini üretmek için şirket müşterileriyle ilk fikirden son gerçekleşme aşamasına kadar yakın işbirliği yapıyor. Hizmet yelpazesi numune geliştirmekten prototip oluşturmaya, üretim ekipmanını yapılandırmaya kadar uzanıyor. Modüler blister ambalaj makinesi Özelleştirilebilir R760 makinesi küçük ve orta ölçekli lot boyutlarında ambalaj üretmek için kullanılıyor. Esnek filmden üretilen blister ambalajların geliştirilmesinden seri üretimine kadar tüm aşamaları için kullanılabiliyor. Makine 64 tüm üretim sürecini yönetiyor, bu blister ambalajlara ısıl şekil verebilmesi, kenetleyebilmesi, delebilmesi ve presleyebilmesi anlamına geliyor. Kamera sistemleri, paketlerin düzgün doldurulduğundan emin olmak için paketleri kontrol ediyor ve sorunlu olanları ayırıyor. Hacim azsa makine modüllerinin sayısı azaltılabiliyor. Ayrıca, GMP (Good Manufacturing Practice – İyi Üretim Uygulamaları) uyumlu tasarımı sayesinde temiz odalara bile kurulabiliyor. R760 blister ambalaj makinesi, farmasötik, kozmetik ve sağlık uygulamaları için alüminyum folyo ve plastik film işleyebiliyor. Bu yazıda farmasötik sektörünün büyük bir hizmet sağlayıcısı tarafından kullanılan bir makinenin projesi hakkındadır. Makine, yeni ürün ve ambalaj tiplerini elde etmek için kullanılıyor. Ambalajlanan haplar, ağızda eriyen tabletler (ODT) olarak adlandırılan, patentli Lyopan prosesiyle dondurularak kurutulan ve susuz alınabilen tabletlerdir. Makinenin tasarımı ve otomasyon teknolojisi hız ve boyut bakımından çok yüksek gereksinimleri karşılamak ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / İlaç - Uygulama R760 makinesi tüm üretim sürecini kapsıyor, yani blister ambalajlara ısıl şekil verebiliyor, kenetleyebiliyor, delebiliyor ve presleyebiliyor. Rohrer’in yeni R760 blister ambalaj makinesi, ağızda eriyen tablet (ODT) olarak adlandırılan ilaçların ambalajı için geliştirme platformu olarak hizmet veriyor. Beckhoff’un güçlü PC tabanlı kontrol teknolojisi Rohrer’in R760 makinesiyle ilk kez dakikada 40 çift blister ambalajı üretimini sağladı. zorundaydı. Sonuçta dakikada 40 çift blister ambalaj çıktısı kapasitesine sahip 40 döngülü bir sistem ortaya çıktı. Tüm kontrol teknolojisi PC tabanlı Rohrer, Beckhoff’un PC tabanlı kontrol teknolojisini ilk defa 2008 yılında tecrübe etti. O yıl şirket ilk kez, entegre CP6200 Panel PC’leri ve kabin montajlı C6920 Endüstriyel PC’leri (IPC) kurdu. 2012 yılında Rohrer tamamen PC Kontrollü sistemlere geçme kararını verdi. Rohrer’in İşleme ve Paketleme ünitesinde kontrol yöneticisi olan Bernd Esch nedenlerini şöyle açıklıyor: “Önceki kontrol mimarisinde bazı dezavantajlar vardı. Örneğin, birden fazla veriyolu sistemi gerektiriyordu. Ayrıca, emniyet gereksinimlerinin EN ISO 13849 standardının şart koştuğu performans seviyesinin karşılanmasını sağlamak oldukça karmaşık bir işti. Buna ek olarak, müşteriler daha kompakt sistemler talep ediyordu ki, o zamanki göreceli büyük sürücülerle ve ek olarak gerekli EMC filtreleriyle bunu sağlamak mümkün olmuyordu. Diğer taraftan, Beckhoff’un AX5000 sürücüleri oldukça kompakt olması ve EMC filtrelerini tümleşik olarak içeriyor olması, bu sürücülerin pano hacmini yaklaşık yüzde 30 oranında düşürmeyi sağladı.” Ayrıca, ekranlı CP6200 serisi Panel PC’ler ve C6920 IPC’ler zaten otomasyon görevleri için gereken bilgi işlem gücünü sağlıyordu. Bernd Esch şöyle devam ediyor: “TwinCAT otomasyon yazılımı gerekli PLC işlevselliğini sunmakla kalmadı, aynı zamanda yazılım tabanlı güçlü bir NC sistemi de sağladı. Bu, Beckhoff’un yer tasarrufu sağlayan IPC’sinin yanı sıra ekstra bir kontrolöre gerek olmadığı anlamına geliyordu. Beckhoff İsviçre’nin PC Kontrol çözümü için çok iyi uygulama desteği sağladığından da ayrıca söz etmeliyim.” Esch, diğer önemli bir avantajın ise PC tabanlı kontrol’ün sağladığı açıklık olduğunu belirtiyor: “Makine kontrolörlerimizi herhangi bir ağa bağlayabilmemiz gerekiyordu. Geniş yelpazeye sahip EtherCAT Bus Kuplörleri ve fieldbus terminallerinin çeşitliliği bize tam bir esneklik sunuyor. Aynı zamanda IT sistemiyle de entegre Ethernet arabirimi üzerinden TwinCAT ADS katmanıyla kolayca haberleşebiliyoruz ve PLC programında bir değişiklik yapmak zorunda kalmadan ihtiyacımız olan herhangi bir kontrol verisini çağırabiliyoruz.” Görselleştirme sisteminin bağlanması da aynı derecede kolay oldu çünkü piyasadaki çoğu sistem gibi, hâlihazırda TwinCAT için R760’ın her şeyi kapsayan kontrolör çözümü olarak, PC Kontrolü tüm güvenlik fonksiyonlarını ve Ethernet iletişimini de yönetiyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON 65 DOSYA / İlaç - Uygulama Rohrer AG’nin İşleme ve Paketleme Teknolojileri ünitesinin Otomasyon Yöneticisi Bernd Esch, CP7902 Kontrol Panelinin özelleştirilmiş tasarımı sayesinde gereksinimlerini karşılayan en uygun biçimde uygulamaya koyabilmiş. Rohrer, tek kablo teknolojili (OCT) Beckhoff sürücü teknolojisini kullanarak daha düzenli bir kontrol kabini tasarımı yapabilmiş, bu sayede malzeme ve kurulum maliyetlerini yaklaşık yüzde 25 oranında azaltmayı başarmış. de bir sürücü mevcut. Java tabanlı web görselleştirme programlarıyla, yığın parametreleri ve hata iletileri gibi bilgiler için bir MySQL veritabanı ile haberleşme de son derece iyi çalışıyor” diyor Esch. R760 makinesinde PC Kontrol çözümünün merkezinde 1,9 GHz Intel® Celeron® işlemcisi, çok dilli Windows XP Professional işletim sistemi ve TwinCAT NC PTP’li C6920 kontrol kabini tipi IPC bulunuyor. Operatör, asma kol yapısına sahip, 15 inç büyüklüğünde dokunmatik ekranı ile özelleştirilmiş ekran filmi ve özelleştirilmiş bir klavyeye sahip CP7902 serisi Kontrol Paneli vasıtasıyla makineyi kontrol ediyor. Hareket kontrol fonksiyonları, bir AX5805 TwinSAFE kartı ve 10 adet AM8000 serisi servomotoru da içeren AX5112, AX5140 ve AX5206 sekiz servo sürücü tarafından gerçekleştiriliyor. Yaklaşık 150 adet veri noktasından gelen veriler, yaklaşık 100 EtherCAT analog / dijital ve TwinSAFE terminal tarafından toplanıyor ve dört EK1100 EtherCAT Kuplör vasıtasıyla kontrol teknolojisine entegre ediliyor. Yüksek performanslı dinamik sürücüler minimum montaj işi gerektiriyor Beckhoff’un servo sürücü teknolojisi son derece kompakt olmasının yanı sıra, olağanüstü dinamik özelliklere sahip, diyor Bernd Esch: “Üretim parametrelerini uygun şekilde ayarlayarak dakikada 40 çift blister ambalaj çıktısı gibi olağanüstü bir sonucu çabucak elde edebildik. Bunu, makinenin servo sürücü teknolojisinin sınırlarına ulaşmadan yaptık.” Rohrer bu düzeydeki performansı, en önemli özellikleri arasında düşük 66 rotor ataleti ve beş kata kadar aşırı yük kapasitesine sahip olan AM8000 yüksek performanslı motorlar yardımıyla elde etti. Bunlar motorlar, presleri açmak ve kapatmak için üç servo ekseni, folyo taşıma için iki ekseni, tablaları makinenin içine beslemek ve konumlandırma için bir ekseni, blister çıktısını kontrol etmek için iki ekseni ve proses istasyonlarını ürüne bağlı olarak doğru konumlarına taşımak için ayar eksenlerini sürüyor. Rohrer aynı zamanda, güç kaynağı ve geri besleme sistemini tek bir motor kablosu içinde birleştiren, Beckhoff tarafından yapılan Tek Kablo Teknolojisinden (OCT) de büyük ölçüde yararlandı. Tek kablo çözümü bilgiyi dijital bir arabirim üzerinden güvenilir bir şekilde ve girişimden koruyarak iletiyor. Bu, motor ve kontrolör taraflarında kablo ve konnektör ihtiyacını ortadan kaldırıyor ve bunun sonucunda bileşen ve devreye alma açısından belirgin tasarruf elde ediliyor. Bernd Esch de bunu fark etmiş: “OCT, azalan kablo tesisatı gereksinimi sayesinde büyük tasarruf sağladı, özellikle iki sürücüde güç hattı zincirleri kullanıldığı için. Her şeyi biraz daha küçük yapmamızı sağladı; bu aynı zamanda tüm makine tasarımını da kolaylaştırdı. Sonuç olarak, OCT kurulum ve malzeme maliyetlerinizi yaklaşık yüzde 25 oranında düşürdü. Aynı zamanda devreye alma işlemini de epeyce kolaylaştırdı. Daha önce, herhangi bir arıza oluştuğunda yeni bir enkoder kablosu çekmek gerekiyordu. Bunlar artık motor kablosuna entegre olduğu için, güç beslemesi için tekbir kablo çekmek yeterli olmakta.” ENDÜSTRİ OTOMASYON Entegre emniyet teknolojisi yeni seçenekler sunuyor Makinenin tasarımını kolaylaştıran diğer özellikler arasında otomasyon sistemine entegre emniyet fonksiyonları var. Bunlar, TwinCAT Safety Editor’dan Safety over EtherCAT haberleşme protokolüne, TwinSAFE terminallerinden, isteğe bağlı AX5805 TwinSAFE sürücü kartına kadar uzanıyor. Bu özellikler Bernd Esch’in emniyet fonksiyonlarını çok daha fazla esneklikle tasarlamasını sağlamış: “Emniyet sistemini çok daha açık bir şekilde tasarlayabiliyoruz. Örneğin, her emniyet kapısının artık kendi TwinSAFE terminali var; böylece, önceden yaygın olan emniyet anahtarlarının ya da acil durdurma butonlarının seri bağlantısı ortadan kalkıyor.” TwinSAFE sisteminin esnekliği, bireysel modüller için emniyet fonksiyonlarının seçilerek yürütülmesini kolaylaştırıyor. Örneğin, bir emniyet kapısı açık durumdayken makine çalışmaya başladığında, bazı makine bileşenleri güvenle kapatılırken diğerleri “canlı” kalabilir. Bernd Esch: “Böyle bir şeyin uygulanması geçmişte son derece zordu ve ancak çok miktarlarda kablo bağlantısıyla mümkündü. TwinSAFE sayesinde, daha az bileşen gerektiren, daha az maliyetli, çok daha şık ve kompakt bir çözümle bunun üstesinden gelebiliyoruz.” diyor. Hızlı ve yüksek dereceli belirleyici kontrol teknolojisi hassasiyet sunuyor Folyo, tablaları mühürlemek için kullanılıyor ve tablaların kendilerinde ölçüm işaretleri (görsel referans noktaları) var; bunlar makine boyunca hareket ettiği esnada okunuyor. Tablanın göreli konumuna bağlı olarak, makine konveyör sistemindeki tam uç konumu okuyor ve proses birimlerinin göreli konumunu hesaplıyor. Hızlı EtherCAT iletişim bileşenlerinin kullanımı sayesinde Rohrer ürünleri saniyede yaklaşık 250 mm (10 inç) gibi yüksek bir hızda hareket ettirmeyi başardı ve hatta Beckhoff eXtreme Fast Control (XFC) teknolojisiyle bu hızı iki katına çıkarabildi. Bernd Esch: “XFC terminalleri ve uygun sensörlerle saniyede 500 milimetre (20 inç) gibi hızlara erişebiliyoruz. Bu muazzam hıza rağmen sistem ölçüm işaretlerini güvenilir biçimde okuyor ve hesaplamalarını ve kapalı çevrim kontrol işlemlerini hassasiyetle gerçekleştiriyor. XFC bizim için aynı zamanda çok ilginç bir özellik çünkü hareketli ürünlerin inceleme kameralarını olağanüstü hassasiyette tetiklemesini sağlamak için kullanılabiliyor.” DOSYA / İlaç - Uygulama İlaç Sektörüne Özel Track & Trace Uygulamaları İçin Akıllı Çözüm Paketi Omron www.omron.com.tr ■ Kamera + HMI + Veritabanı Bilindiği üzere ilaç sektöründe sahtecilik ve yasal olmayan yollar ile satışının önüne geçilmesi, bilinçsiz ve gereksiz ilaç kullanımının azaltılması, son kullanma tarihi geçen ilaçların bilinçli veya bilinçsiz piyasada bulunmasını veya ilaç kutularının bilinmeyen adreslerde yeniden basılmasını engellemek amacıyla 2010 yılının Ocak ayı itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ülke genelinde uygulanmak üzere kısa adı İTS olan İlaç Takip Sistemini (İTS) kurarak kurarak devreye almıştır. Omron’dan Akıllı Çözüm Paketi: Kamera + HMI + Veritabanı İTS’nin asıl amacı, ilacın her tekil kutusuna güvenle erişiminin sağlanması ve bunun garanti altına alınmasıdır. İTS ile ilaçlar, üretildiği andan hastaya ulaşana kadar Sağlık Bakanlığı’nın takibi altına alınır ve herhangi bir sorun olduğunda geri çekme gibi işlemlerle müdahale edilir. İlaç Takip Sistemi, tüm dünyada uygulanan Track & Trace sisteminin ilaç sektörüne uyarlanmış şeklidir İlaç Takip Sistemi, literatürde “Track & Trace” olarak tanımlanan Takip ve İzleme yapısının, ilaçlara uygulanmış halidir. Ürünlerin tekilleştirilmesini (serialization) sağlayan kare kod ile ürünlerin takibi (track) sağlanırken; ürünün geçtiği her noktadan yapılan bildirimler ile de izlenmesi (trace) sağlanmıştır. Omron’un FH görsel denetim ürün ailesi ile sağlanan Track & Trace akıllı çözüm paketi, ayrıntılı teşhis ve kullanıcı bilgileri sağlayan görsel denetim ara yüzünden yararlanarak, programlanabilir ve esnek bir çözüm sağlayan tüm komponentleri içerir. Aynı zamanda veri tabanı ile doğrudan haberleşmesi sayesinde tüm kaydedilen verilere erişim ve görüntüleme imkânı sağlar. ENDÜSTRİ OTOMASYON 69 DOSYA / İlaç - Uygulama Komple çözüm Omron PLC, güç kaynağı, röle, hareket, sürücüler, sensörler ile entegrasyon… Domino gibi bir çok yazıcı ile entegrasyon FDA part11 uyumu İleri derece kod okuma ISO standartları analiz derecesinde Online 1D / 2D kod denetimi Yazılı metni doğrulama Yüksek makine hızı ve yüksek hassasiyette işleyiş: FH Görsel Denetim Sistemleri SQL veri tabanıyla gerçek zamanlı iletişim Sysmac, SQL gibi veri tabanlarıyla gerçek zamanlı iletişim kurar. Bir sunucunun çökmesi veya iletişim kaybı yaşanması halinde veriler otomatik olarak dahili belleğe kaydedilir. Sysmac, üretkenliği artırmak, ön bakımı kolaylaştırmak vb. için Veri tabanlarıyla yüksek hızda [1000 tablo öğesi/ 100 msn] çalışarak Büyük Veri İşleme sürecinin gerçekçi olmasını sağlar. SQL istemcisi fonksiyonuna sahip NJ makine kontrolörü Tüm nesne denetimi, konum/oryantasyon ve ölçüm işlemleri türlerinde kullanılmak üzere tasarlanmış olan bu kompakt kamera ve kontrolör sistemi neredeyse tüm makine ya da robotlarla kolayca entegre olur. Sistem benzersiz bir şekilde daha hızlı, daha hassas iş çıkışı sağlama olanağına sahip olup size daha fazla verimlilik, daha düşük maliyet ve daha yüksek rekabet avantajı sağlar. Sistemin kilit özelliği gelişmiş yeni görüntüleme sistemi algoritmasıdır: Shape Search III. Bu gelişmiş sezgisel program zayıf aydınlatma, odak dışında olma ve dönmüş/rastgele pozisyonlanmış/üst üste binen hedef nesneler gibi zorlu görüntüleme koşullarında dahi size daha yüksek hız ve daha fazla hassas ölçüm sağlar. PLC’ler, hareket kontrolörleri ve robotik ile sorunsuz entegrasyon için özel olarak tasarlanmış FH Görsel Denetim Sistemi yüksek hızlı üretim makine ekipmanlarını oluşturanların farklı ihtiyaçlarını karşılar. Sistem ayrıca kolay özelleştirme ve HMI entegrasyonu için PC tabanlı görüntüleme sistemi esnekliğini de sunar. FH Görsel Denetim Sistemleri yeni ve olağanüstü verimli bir görsel denetim algoritması, yüksek hızlı görüntü veriyolu, dört çekirdekli işleme ve hızlı EtherCAT özelliklerine sahiptir ve Sysmac Studio Otomasyon yazılımıyla tamamen uyumlu olması ek avantaj sağlar. 70 VT Bağlantısı fonksiyonu, NJ Makine Kontrolörünün VT talimatları kullanarak dahili EtherNet/IP portuna bağlı bir sunucudaki SQL Veri tabanına doğrudan erişmesini sağlar. Tek bir entegre makine kontrolörü, yazılım merkezli mimariye hız, esneklik ve ölçeklenebilirlik sunarken, Omron PLC’lerden beklediğiniz geleneksel güvenilirlik ve dayanıklılıktan ödün vermez. NJ Makine Kontrolörü, hareket kontrolü hızı ve hassasiyeti, haberleşme, güvenlik ve dayanıklı sistem alanlarında zorlu makine kontrol gereksinimlerini karşılayacak şekilde tasarlanmıştır Doğrulama, onaylama ve işlem izlenebilirliği İlaç endüstrisindeki sıkı hukuki gereklilikler, ilaçlar üzerinde ayrıntılı bir kalite kontrolünü ve paketler üzerine basılı bilgilerin doğrulanmasını zorunlu kılmaktadır. Verilerle ilgili işlem onayı ve bütünlüğü zorunludur. Tüm işlem boyunca ürünün ve içindekilerin izlenmesine yönelik esnek denetleme çözümleri, mevcut ve gelecekteki hukuki hususlar için yanıt oluşturmaktadır. Omron’un kalite denetleme sistemleri şunları destekler: • • • • FDA CFR21 Bölüm 11 Track & Trace CIP 13 (Fransa kodlaması) GMP/GAMP ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / İlaç - Uygulama İlaçlar için kalite kontrolü Sorunsuz üretim, farklı ürün çeşitlerinin doğrulanmasını gerektirir. Bu durum şunları içerir: • • • • • Kutuların renginin denetlenmesi Kapakların kapanma durumlarının kontrolü Kapların şekli ve boyutu Etiketler üzerindeki karakteristikler Doldurma seviyelerinin kontrolü Tarih ve lot numarası doğrulama İlaç ürünlerindeki bilgilerin doğru olması çok önemlidir. Tarih ve Parti kodlarıyla (OCR/OCV) birlikte 1D/2D kodlarının doğrulanması ve onaylanması hukuki bir zorunluluktur. Ürünün kalitesini ve kodların doğruluğunu denetlemek için tek bir sistem seçin. Esneklik ve geleceğe uygunluk İlaç endüstrisi sürekli olarak yeni hukuki gerekliliklerle karşılaşmaktadır. Yeni işlevler (örn. kabartma yazı denetlemesi) ve uygulamalara entegre olabilecek gele- ceğe uygun bir çözüm, yatırımların korunmasını sağlar. Omron çözümlerinin esnekliği, aynı hat için değişen modellerin, farklı ülke sürümlerinin denetlenmesine olanak tanır. Bu, genel maliyetleri azaltır ve her türde uygulamaya çözüm bulunmasını sağlar. • • • • Paket denetleme Blister paketi denetleme Malzemelerin kusurları ve eksiksizliği Kod doğrulamaları Uyumluluk ve onaylar İlaç endüstrisindeki yönetmelikler ve standartlara uyum için ve sistem onayı almak için aşağıdakilerin mevcut olması zorunludur: • Farklı erişim seviyeleri dahilinde farklı kullanıcı sınıfları • Zaman takibiyle birlikte kullanıcı eylemlerinin izlenebilmesi (Denetim kaydı) • Program değişikliklerinin revizyon geçmişi • Okunabilir/yazdırılabilir yapılandırma belgeleri oluşturma DOSYA / İlaç İLAÇ SEKTÖRÜ’NE ACİL MÜDAHALE GEREKİYOR! Gazeteci Güntay Şimşek, Gazete HT’de yayınlanan Mayıs 2015 tarihli yazısının başlığında “İlaç sektörü neden büyümüyor?” diye soruyor ve devam ediyor: “Türkiye ilaç sektörü, an itibarıyla 170 ülkeye ürün ihraç eden bir pozisyonda, ama geleceği ne kadar parlak? İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’nın (İEİS) 2014 raporunda ilginç ayrıntılar var. Global bütçe uygulaması dönemi olan 2009- 2014 arasındaki 5 yıllık toplam ilaç pazarı ve kamu ilaç harcamaları tarafı incelendiğinde, sektörde gerçekleşen büyüme oranları alarm veriyor. Daha önce Türkiye’nin sağlık alanında gerçekleştirdiği devrim gibi gelişmelere; ilaca, doktora, hastaneye erişimin yükselişine bu köşede dikkat çekmiş, ancak sağlığın endüstri tarafında istenen gelişmelerin sağlanamadığına vurgu yapmıştım. 2009-2014 arasında toplam ilaç pazarının büyüme hızı % 10.6 olmuş. 2009’daki 13.2 milyar TL olan pazar büyüklüğü, bu oranla 14.6 milyar TL’ye ulaşmış. Büyüme Türkiye hızının çok altında, hatta rapordaki bu durum tahlil edildiğinde, % 23.1 oranında reel bir gerileme söz konusu. Pazar büyüklüğünün kutu hacmine bölünmesiyle ortaya çıkan fiyat seviyesi ise ilaç sektörünün son yıllarda sıkça dile getirdiği şikâyetlerinde ne denli haklı olduğunu gösteriyor. Ancak ortada tuhaf bir durum var. Başta Sağlık Bakanlığı ve ilaç endüs- 74 trisiyle ilgili diğer bakanlıklar ve Hazine Müsteşarlığı, şüphesiz bu durumun farkındadır. İlaç sektörümüzün millileşmek yerine yabancı ilaç şirketlerinin sektörde ağırlığını hissettirerek yerlileştiği ortada. Acaba bu tabloların ortaya çıkmasındaki en önemli sebep nedir? Türkiye’nin nasıl bir ilaç endüstrisi inşa etmede strateji belirsizliği olabilir mi? Yerli Üretim Neden Desteklenmiyor? Sene 2009. Toplam 73 adet yabancı firma, sektörde faaliyet gösteriyor. Pazar payı % 67. Ve sene 2014. Yabancı şirket sayısı 106, pazar payları ise % 70. Son 5 yılda pazarın % 90’ını kontrol eden şirket sayısı 45’ten 60 adede çıkmış, ama bu durum da milli şirketler lehine olmamış. İlginç bir ayrıntı: 2013’te 8.8 milyar olan referans ilaç pazarı, 2014’te % 9.7 büyüyerek 9.65 milyar TL’ye ulaşmış, ancak bu yükseliş de ithal referans ürünlerdeki % 10.3’lük büyümeden kaynaklanmış. Diğer bir ifadeyle, referans ilaçlara olan ihtiyaç, her şeye rağmen ithal etme zorunluluğunu ortaya koyarken, bunları yurtiçinde üretme becerisi gösteremediğimize de vurgu yapmış oluyor. Öte yandan yurtiçinde üretimi yapılan eşdeğer ilaç pazarı maalesef referans ilaçlar kadar büyümemiş. 2014’te % 6.4 artış göstererek 4.1 milyar TL olmuş. Bu büyüme yurtiçindeki % 7.3’lük üretim artışından kaynaklanmış. Özetle, geçen yıl ithalata dayalı referans ilaç ENDÜSTRİ OTOMASYON pazarı % 2.7 büyümüşken, eşdeğer ilaç pazarı % 2.5’te kalmış. İthal ürün ilaç pazarı değer bazında 2013’te % 8.7, 2014’te ise % 10 büyümüş. İthale karşılık, yurtiçinde üretilen ilaç pazarı ise 5 yıl boyunca durağanlaşmış. Ve toplamda ancak % 6.8 büyüyebilmiştir. Daha da önemlisi; iç talepteki artış 5 yılda ithal ürünler kutu ölçeğinde % 47 gibi çok yüksek oranda büyürken, yurtiçinde imal edilen ürünler sadece % 15 büyüyebilmiştir. Uzun lafın kısası: Acilen ilaç endüstrisine el atılması gerekiyor.” Şimdi de İlaç Sektörü’ne bir başka açıdan bakalım ve Ekonomi Bakanlığı’nın 2014 tarihli “İlaç Ve Eczacılık Ürünleri Sektörü” raporu ile başlayalım. Rapora göre, “Türkiye, üretim standartları, teknolojisi ve kapasitesi itibarı ile oldukça gelişmiş bir ilaç sanayiine sahiptir. İlaç sanayi, önemli miktar ve çeşitlilikle üretim ve ihracat imkanına sahip, katma değeri yüksek olan sektörlerimizden biridir. Ülkemizde, sektör sahip olduğu potansiyele rağmen rekabet parametreleri değerlendirmesine göre dünya pazarlarında istenen rekabet gücüne henüz ulaşamamıştır. Sektörün dünya pazarı içinde payı % 0,2 dolayındadır. Türkiye ilaç sektöründe yaklaşık 300 firma faaliyet göstermektedir. Sektör, 2011 yılında 11,2 milyar ABD Doları düzeyindeki ilaç piyasası ile Avrupa’da 6. , dünyada 16. sırada yer almıştır. 15’i yabancı sermayeli olmak üzere DOSYA / İlaç 68 ilaç üretim tesisi bulunmakta, yaklaşık 30.000 kişi istihdam edilmekte ve 3.100 çeşit ilaç üretilmektedir. Ülkemizdeki yabancı sermayeli firmaların 15’i üretimlerini kendi tesislerinde yapmaktadır. Sektörde, ileri teknolojiye uyum sağlayacak yüksek eğitim görmüş personel istihdamı ve buna bağlı olarak teknik bilgi düzeyi giderek artmaktadır. Piyasada yaklaşık 5.000 civarında ilaç ve 23.500 civarında eczane bulunmaktadır (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı). Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde 68 ilaç üretim tesisi (15’i yabancı sermayeli) ve 64 üretici firma (13’ü yabancı) ile 12 hammadde üretim tesisi (6’sı yabancı) ve 10 hammadde üreten firma (4‘ü yabancı) bulunmaktadır… Türkiye ilaç sektöründe önemli ve büyüyen bir pazar konumundadır… Türkiye; IMS (Intercontinental Marketing Services) Health tarafından Çin, Brezilya, Meksika, G. Kore, Hindistan ve Rusya ile birlikte gelişmekte olan 7 pazardan biri olarak değerlendirilmektedir….” Sektöre bakışımıza Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “İlaç Sektörü Raporu (2014/2)” ile devam edelim. Bu rapora göre “İlaç sektörü, beşeri ve veteriner hekimlikte tedavi edici, koruyucu ve tanı amaçlı olarak kullanılan sentetik, bitkisel, hayvansal ve biyolojik kaynaklı kimyasal maddeleri farmasötik teknolojiye uygun olarak üreterek tedaviye sunan bir sanayi dalıdır. Halk sağlığının korunması, sağlık hizmetlerinin kaliteli ve etkin bir şekilde sunulabilmesi güçlü bir ilaç sektörü ile mümkündür. Bunun yanı sıra, sektör yoğun Ar-Ge faaliyetlerini içermesi sebebiyle katma değeri yüksek ürünler üretilmesini sağlamaktadır. Ayrıca, ekonomik kalkınma açısından çok önemli katkılar sağlamasının yanında, savaş, epidemik hastalıklar ve olası bir ambargo gibi faktörler karşısında ülkenin ilaç ihtiyacını karşılayacak üretim yapabilen bir ilaç sektörüne sahip olması gerekmektedir. Bu bağlamda Türkiye İlaç Sektörü incelendiğinde gelişmiş bütün ülkelerde olduğu gibi bazı ürünlerin nihai ürün şeklinde ithal edildiği görülmektedir. İthal edilen ilaçlar ise genellikle yeni ve yüksek teknoloji gerektiren, biyoteknolojik olarak üretilen, implante edilen ilaçlar, yeni ilaç taşıyıcı sistemler, aşılar, kan ürünleri, değiştirilmiş salım özelliği gösteren ilaçlar, insülin, kanser ilaçları, bazı hormonlar, radyonüklidler, bazı oftalmolojik preparatlar ve antidotlardır. Üretim genellikle jenerik/eşdeğer ilaçlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca, ilaç etken madde üretimi de yapılmaktadır. Dünya standartlarında üretim kapasitesine sahip olmasına rağmen Türkiye İlaç Sektörü, dünya pazarında yeterli rekabet gücüne ulaşamamıştır. IMS verilerine göre, 2013 yılı sonunda Türkiye ilaç pazarı, bir önceki seneye göre yaklaşık olarak %0,37 oranında artarak 8,06 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. 17’si yabancı sermayeli olmak üzere 77 ilaç üretim tesisi bulunmakta, yaklaşık 30.000 kişi istihdam edilmektedir. 2013 yılında ithalat 4,5 milyar ABD doları, ihracat 811 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiş olup ihracatın ithalatı karşılama oranı % 18,2 olarak gerçekleşmiştir. Sektörün Türkiye’deki Genel Durumu: Türkiye İlaç Sektörü önemli miktarlarda ve çeşitlilikte üretim ve ihracat olanağına sahip ve katma değeri yüksek olan sektörlerden biridir. Uluslararası norm ve standartların uygulandığı Türkiye İlaç Sektörü, özel üretim teknolojisi gerektiren ürünler (biyoteknoloji vb.) dışında her türlü ürünü üretebilen, AB ülkeleri ile kıyaslanabilir bir teknolojik düzeye ulaşmıştır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen ve ülkemizde 1984 yılından itibaren yürürlüğe giren ‘İyi Üretim Uygulamaları’ (GMP) çerçevesinde gerekli yatırımları yaparak teknolojik alt yapısını güçlendirmiştir. IMS verilerine göre, Türkiye İlaç Sektörü, 2013 yılında üretici fiyatlarıyla 8,06 milyar ABD dolarlık ilaç piyasasına sahiptir. Aynı yıl itibariyle Türkiye’deki reçeteli ilaç pazarının değer bazında %63,3’ünü yenilikçi/referans ilaç, %36,7’sini jenerik/eşdeğer ilaçlar oluşturmaktadır. Ayrıca, ilaç pazarı içinde yenilikçi/referans ve jenerik/ eşdeğer ürünlerin pazar payları kutu bazında %48 ve %52’dir. Türkiye ilaç pazarının 2017 yılında dünyada 16. sırada yer alacağı tahmin edilmektedir. Sağlık Bakanlığı 2013 yılı Kasım ayı verilerine göre Türkiye ilaç pazarında satışı olan toplam kayıtlı ilaç çeşidi ENDÜSTRİ OTOMASYON 18.981 olup, satışı olan toplam ürün sayısı 1.871.469.389’dur. SGK 2013 yılı Ekim ayı verilerine göre Kurum tarafından bedeli ödenecek ilaçlar listesinde 8.610 adet ürün yer almaktadır. 2012 yılında 1 milyar 571 milyon kutu olan Türkiye reçeteli ilaç pazarı 2013 yılında yaklaşık %0,45 artış göstererek 1 milyar 578 milyon kutuya ulaşmıştır. 2013 yılında üretilen 1 milyar 578 milyon kutunun %77’lik oranı yani yaklaşık 1 milyar 215 milyon kutusu Türkiye’de üretilmiştir. 2012 yılında Türkiye reçeteli ilaç pazarı değer bazında 12,97 milyar TL iken, 2013 yılında %6,7 oranında artarak 13,84 milyar TL olmuştur. Türkiye’de kişi başına düşen ilaç tüketimi oldukça düşüktür. 2012 yılında dolar bazında kişi başına ilaç tüketimi Türkiye’de 106,1 dolar iken 2013 yılında kişi başına ilaç tüketimi %0,85 oranında azalarak yaklaşık 105,2 dolar olmuştur. Türkiye’de kutu bazında kişi başı ilaç tüketimi 2013 yılında bir önceki yıla göre %0,81 oranında azalarak 23,2 kutu olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılı sonu itibariyle, Türkiye’de Abdi İbrahim, Novartis, Bilim İlaç, Pfizer, EastPharma, Bayer, Sanofi, GlaxoSmithKline ve Astrazeneca gibi firmalar sektörün önde gelen firmalarıdır. 2012 yılında en yüksek pazar payına değer bazında %8,01’lik bir oranla Abdi İbrahim firması sahip olmuştur. Abdi İbrahim’i Novartis ve Bilim İlaç firmaları takip etmektedir. Son yıllarda pazara verilen ilaçların %20’si biyoteknoloji ürünleridir. 2010 yılında dünya çapında 830 milyar ABD doları olan tüm ilaç satışları içinde dünya ilaç piyasasının %14’ünü oluşturan biyolojik ilaçların satışları 116 milyar ABD dolarıdır. Bu toplam içinde biyobenzerlerin tutarı 380 milyon ABD dolarıdır. Biyolojik ilaçların yaklaşık 2/3’ü rekombinant proteinler, 1/3’ü ise antikorlardır. Biyolojik ilaçların piyasa büyüklüğü, 2000-2010 döneminde 3 katına çıkmıştır. Ülkemizde ise IMS verilerine göre, 2013 yılında biyoteknolojik ürünlerin reçeteli pazar içindeki payı değer bazında %14,5 ve biyobenzer ürünlerin reçeteli pazar içindeki payı %0,3’tür. Türkiye’de 3.100 çeşit ilaç üretimi yapıldığı bilinmektedir. Diğer taraftan farklı dozajlar ve değişik farmasötik 75 DOSYA / İlaç yapılar ile bu rakam yaklaşık 8.000 civarına çıkmaktadır. Sektörde genellikle lisans altında üretim, fason üretim, jenerik/eşdeğer ilaç üretimi ve antibiyotikler, analjezikler başta olmak üzere birçok ilaç etken maddesi üretimi yapılmaktadır. 2013 yılı itibariyle Türkiye’de kullanılan ilaçların kutu bazında yaklaşık %77’si ülkemizde üretilmektedir. Ancak, bazı ilaçlar, ileri teknoloji gerektirdiği için yalnızca dünyadaki belirli merkezlerde üretilebilmektedir. Ayrıca, ülkemizde tüketimi az olan ve üretimi ekonomik olmayan bazı ilaçların üretimi de yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra, dünyada biyoteknolojik ürünlere doğru yönelim görülmekte olup, sentez kimyasıyla üretilen ürünler gittikçe azalmaktadır. Ülkemizde de bu trende uygun olarak biyoteknolojik ürünlere yönelmesi büyük önem arz etmektedir. Sektördeki firmaların tamamına yakını İstanbul ve çevresinde faaliyet göstermektedir. Alt yapının daha uygun oluşu, ambalaj malzemeleri ve teknik personelin teminindeki kolaylıklar, ulaşım ve iletişim imkânları, sağlık kuruluşlarının Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşması gibi faktörler sanayinin büyük bir bölümünün İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ illerinde kurulmasına yol açmıştır. İlaç sektörünün gelişmesi ve sektörün ülkeye değer katması açısından büyük öneme sahip olan kümelenme eğilimi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artmaktadır. Türkiye, üretim standartları, teknolojisi ve kurulu kapasitesi açısından 76 gelişmiş bir ilaç endüstrisine sahiptir. Ülkemizdeki üretim tesisleri sürekli Sağlık Bakanlığı’nın denetiminden geçmekte ve uluslararası akreditasyon gereklerini sağlamaktadır. İyi Üretim Uygulamaları (GMP), ilaçların kalite standartları doğrultusunda üretimini ve kontrolünü sağlayan bir kurallar bütünüdür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen GMP, üretimin bütün süreçlerini kapsamaktadır. Birçok ülke Dünya Sağlık Örgütü Kılavuzu’nu temel alarak kendi GMP kurallarını oluşturmuştur. Türkiye bu kuralları, 1984 yılında yayımlanan “İspençiyari ve Tıbbi Müstahzar İmalathaneleri Yönetmeliği” ile Sağlık Bakanlığı denetiminde hayata geçirmiştir. Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı sektöründe kapasite kullanım oranı 2008 yılında ortalama %75,1 iken, bu oran 2009 yılında %70,9, 2010 yılında %72,3, 2011 yılında %74,8 ve 2012 yılında %70,6 olarak belirlenmiştir. Kapasite kullanım oranı yıllar itibariyle değişim göstermiş olup ortalama %70 üzerinde seyretmiştir. 2013 yılına ait kapasite kullanım oranı ortalama %71,3’tür. 2014 yılı ilk 7 aylık dönemine ait kapasite kullanım oranı ise ortalama %73,6 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye İlaç Sektöründe yaklaşık 300 ilaç şirketi faaliyet göstermektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde 77 ilaç üretim tesisi (60’ı yerli), 12 hammadde tesisi (6’sı yerli) ve 12 radyofarmasötik üretim tesisi bulunmaktadır. Bunların yanı sıra ENDÜSTRİ OTOMASYON 516 ecza deposu ve 85 mümessil ecza deposu mevcuttur. Sektörde, yaklaşık 30.000 kişi istihdam edilmekte olup istihdamın %50’den fazlasının eğitim seviyesi yüksektir. İstihdamın çoğunluğu üretim sürecinin dışında yani ruhsat, fiyatlandırma, satış ve pazarlama gibi alanlarda çalışmaktadır. Bakanlığımız bünyesinde oluşturulmuş olan Girişimci Bilgi Sisteminden (GBS) alınan 2012 yılı verilerine göre, Temel Eczacılık Ürünleri İmalatı ve Eczacılığa İlişkin İlaçların İmalatını gerçekleştiren girişimci sayısı toplam 454’tür. Bu işletmelerin büyük bir çoğunluğu mikro ölçekli işletmelerden oluşmuş olup Temel Eczacılık Ürünleri İmalatı yapan girişimci sayısı 79, Eczacılığa İlişkin İlaçların İmalatı yapan girişimci sayısı 375 adettir. ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ sektöründe sanayi istihdam endeksi 2011 yılında %6 artış göstererek 106 olmuştur. 2012 yılında ise 102,8’ye düşen endeks 2013 yılında 104,4’e yükselmiştir. İstihdam endeksi, 2014 yılı ilk 3 aylık periyodunda, bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık %1,2 oranında düşüş göstermiş ve 101,8 olarak gerçekleşmiştir. TÜİK verilerine göre 2010 yılı baz alındığında, “Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı”nda, üretim endeks değeri 2012 yılına kadar düzenli bir artış göstermiş olup, 2012 yılı sonunda 123,2 değerine ulaşmıştır. 2013 yılında ise endeks, bir önceki yıla göre %5,03 oranında azalarak, ortalama 117 olarak hesaplanmıştır. Türkiye ilaç pazarında faaliyet gösteren yaklaşık 300 adet ilaç şirketi bulunmaktadır. 77 adet üretim tesisinin bulunduğu sektörde, üretici şirketlerin dışındaki şirketler, ilaçlarını fason üretimle ya da ithal ederek piyasaya sürmektedir. Türkiye ilaç sektörü 8,06 milyar ABD dolarlık ciroya sahiptir. Ciro endeksi değerlendirme grafiğine göre, ilaç sektöründe ciro endeksi 2011 yılında bir önceki yıla göre % 1,2 oranında düşüş göstererek 98,8 puana gerilemiştir. 2012 yılında bir önceki yıla göre %10,3 artış gösteren ciro endeksi 2013 yılında ise 2012 yılına göre %3,3 oranında azalarak 105,4 puan olmuştur. Yurtiçi DOSYA / İlaç ve yurtdışı ciro endeksi değerlendirme grafiği incelendiğinde, ‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’ sektörüne ait ciro içerisindeki yurtdışı payının giderek artış gösterdiği sonucu ortaya çıkmaktadır. İlaç sektörü, dünyada yüksek katma değer yaratan stratejik öneme sahip bir sektördür. İlaç sektöründe 2011 yılında “Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı”ndan oluşan katma değerin imalat sanayi içindeki payı %2,1 olmuştur. Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: İlaç sektöründe Ar-Ge, yeni bir molekülün keşfini içeren temel Ar-Ge çalışmaları, keşfedilen molekülün laboratuvar ortamında belli aşamaları geçtikten sonra insanların yararına kullanılabilecek güvenli ve etkin bir ilaç olabilmesini sağlayan klinik araştırmalar ve bunun yanında mevcut ürünler üzerinden geliştirilen yeni formülasyonlara ve kombinasyonlara dayalı olarak tedaviye farklı seçenekler sunan katma değerli eşdeğer ürünlere yönelik çalışmaları içermektedir. İlaç sektörü Ar-Ge’sini diğer sektörlerden ayıran başlıca özellik, klinik araştırmalar sürecinin insan katılımlı olmasıdır. Genel olarak ilaç sektöründe Ar-Ge faaliyetleri, molekül bulma, var olan moleküllerin yeni kullanım alanlarını bulma ve yan etkisi olan bir ilacın tekrar değerlendirilmesini kapsayan temel araştırma, klinik testlerin gerçekleştirildiği klinik araştırma kısmı ile birlikte uzun ve maliyetli bir süreci kapsamaktadır. İlaç sektöründe yeni bir molekülün bulunması, aslında hem referans/ yenilikçi hem de eşdeğer/jenerik ilaç firmaları için bir başlangıç noktasıdır. Keşfedilen molekül uzun bir süreç sonucunda patent sahibi tarafından geliştirilerek insan sağlığının hizmetine sunulmakta, molekülün patent ve koruma sürelerinin sona ermesini takiben eşdeğer ilaç üreticisi firmalar tarafından üretilerek daha geniş kitlelere ulaşma imkânına kavuşmaktadır. Ülkemizde referans/yenilikçi ilaç üretimi ya da ithalatı yapılmakla birlikte, endüstrimizin temel faaliyet alanını eşdeğer/jenerik ilaçlar oluşturmaktadır. Ayrıca, ilaç araştırmaları daha çok, yeni bir molekül bulmak ya da yeni bir ilaç geliştirmek şeklinde olmayıp bulunan moleküllerin 2-3’lü kombinasyonlarını, farklı dozaj formlarını ya da eşdeğer/ jenerik ürün geliştirmek yoluyla yapılmaktadır. Türkiye’de henüz geliştirilmiş yeni bir molekül bulunmamaktadır. İlaç sektörünün 2012 yılı sonu itibariyle küresel Ar-Ge harcamaları yılda 137 milyar ABD dolarını aşmaktadır. Bunun yanında, 2012 yılında Türkiye’de ilaç Ar-Ge harcaması yaklaşık 106,6 milyon ABD doları olup, Türkiye İlaç Sektörünün küresel Ar-Ge harcamaları içerisindeki payı %0,07 olarak gerçekleşmiştir. İlaç endüstrisinin gelişiminin temel unsurları arasında yer alan uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan mal ve hizmet üretimi ancak Ar-Ge faaliyetlerinin artırılmasıyla mümkün olacaktır. Bu payın, 2015 yılında yaklaşık 150 milyon ABD dolarına ulaşabileceği tahmin edilmektedir. Ülkemizde ulusal ve uluslararası ilaç firmaları aktif olarak klinik araştırma faaliyetlerinde bulunmaktadır. Klinik araştırmalar ile ilgili 19 Ağustos 2011 tarihli ve 28030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Sağlık Bakanlığı Klinik Araştırmalar Hakkında Yönetmeliği, Uluslararası İyi Klinik Uygulamaları İlkeleri, Avrupa Birliği Direktiflerine uyumlu olarak hazırlanmıştır. 2013 yılında Türkiye klinik araştırma sayısı bakımından dünyada 35’inci, Avrupa’da ise 19’uncu sırada yer almış ve dünya klinik araştırma sayısı toplamı içerisindeki payı %0,6 olmuştur. Dünyadaki toplam Ar-Ge harcamalarının %15,3’ü ilaç sektörü tarafından gerçekleştirilmektedir. İlaç Ar-Ge harcamaları uzun süreç ve yüksek maliyet gerektirmektedir. Bir molekülün beşeri ilaca dönüşmesi ortalama 10-15 yılı bulabilmekte ve yüksek yatırım tutarları gerektirmektedir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Abdi İbrahim, Bilim İlaç, Zentiva, Deva Holding, Mustafa Nevzat, Koçak Farma, Sanovel İlaç, Nobel İlaç ve Pharmactive İlaç olmak üzere 9 ilaç firmasına Ar-Ge merkezi kurma onayı verilmiştir. Haziran 2014 itibariyle ilaç Ar-Ge merkezlerinin, toplam Ar-Ge merkezi (159 adet) içerisindeki payı %5,66’dır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Sektörün 2014–2023 Projeksiyonu: 2012-2016 yılları arasında küresel ilaç piyasasının yıllık bileşik büyüme oranının %3 ile %6 arasında olması öngörülmektedir. Türkiye’de ise bu oranın 2012-2016 yılları arasında %2,8 olacağı tahmin edilmektedir. Aynı dönemde bu yıllık bileşik büyüme oranı içerisinde, jenerik ilaçların yıllık bileşik büyüme oranının %4,7, referans ilaçların yıllık bileşik büyüme oranının - %0,2 olması beklenmektedir. Küresel olarak ilaç sektöründe yapılan Ar-Ge harcamalarına bakıldığında, 2002-2011 yılları arasında Ar-Ge harcamalarında yıllık ortalama %7,6 artış yaşanmış olduğu ve 2011 sonunda toplam Ar-Ge harcama rakamının 130 milyar doların üzerine çıktığı görülmüştür. 2011-2016 yılları arasında ise yıllık ortalama %2,3 artış beklenmektedir. Önümüzdeki dönemde, gelişmiş ülkelerde büyümenin yavaşlaması ve gelişmekte olan ülkelerde sektöre verilen teşviklerin artmasıyla Ar-Ge harcamalarının daha büyük kısmının Brezilya, Rusya ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelere kayması beklenmektedir. İlaç sektöründe yeni fırsatlar içeren biyoteknoloji, nanoteknoloji gibi inovatif alanlar, dünyada az sayıda firmanın faaliyet gösterdiği, yatırım yaptığı alanlar olarak kabul edilmektedir. Katma değerli ilaç üretiminin desteklenmesi halinde, uygun koşullara sahip endüstrimizin küresel ilaç pazarında rekabet üstünlüğü yakalayabileceği olası görülmektedir. Dünyada sentez kimyasıyla üretilen ürünler gittikçe azalmakta, büyük çok uluslu firmalar bu pazara girmek için biyoteknoloji firmalarını satın almaktadır. Ülkemizde de dünyadaki gelişmelere paralel olarak biyoteknolojik ilaçların üretimine geçilmesi zorunlu gözükmektedir. Ülkemizde 2000 dolayında kimyasal ilaç molekülü piyasada bulunmaktadır. Keşfedilen yeni ilaç kimyasallarının sayısı azalmaktadır. Buna karşın, biyoteknolojiye dayalı ilaçların sayısı henüz mevcut kimyasalların %10’u düzeyinde olmasına rağmen gelecekte bu sayının daha yüksek bir seviyeye ulaşması mümkün görülmektedir. Ruhsatlı biyolojik ilaçlara benzerlik gösteren biyobenzer ilaçların sayılarının gittikçe artması doktor ve 77 DOSYA / İlaç ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olması’ vizyonu ortaya koyulmuştur. Türkiye’nin mevcut makroekonomik göstergeleri, politik istikrarı ve giderek artan bölgesel etkinliği göz önüne alındığında bu hedefler gerçekçidir ve ilaç sektörü de bu hedeflere ulaşılmasında lokomotif sektörlerden biri olabilecek konumdadır. hastalara alternatif tedaviler sunacak, tedavi maliyetlerini azaltacak ve hastaların ilaca erişimini artıracaktır. Bu ürünler, son 20 yılda eşdeğer ilaçların yapmış olduğu gibi, sürdürülebilir bir sağlık sistemi için önemli fırsatlar yaratacaktır. Diğer önemli bir konu da nadir hastalıklar/yetim ilaçlardır. Dünya üzerinde bilinen yaklaşık 5.000 ila 8.000 nadir hastalık mevcut olup, bunların ancak %1’i için onaylanmış bir yetim ilaç bulunmaktadır. Genellikle yaşamı tehdit edici, kronik, yıkıcı hastalıklar olup çoğunun altta yatan sebebi halen bilinmemekte ve çoğunlukla tanıda ciddi gecikmeler ve hatalar olmaktadır. Az sayıda hastaya rağmen toplumun yaklaşık % 6-8’ini etkilemekte ve görülme sıklığı oldukça düşüktür. ABD’de 1983’te, AB’de ise 2000’de ilk regülasyonlar oluşturulmuş ve bu grup ürünlerin Ar-Ge’si için çeşitli teşvikler verilmektedir. Özellikle son dönemde, nadir hastalıklar ve yetim ilaçlar ile ilgili çalışmalara hız verilmiş olup, ABD’de 2012 yılında 13 adet yetim ilaç FDA tarafından onaylanmıştır. Türkiye’de ise nadir hastalıklar/yetim ilaçlara özgü ulusal politikalar veya regülasyonlar mevcut değildir. Bunların yanı sıra, tüm dünyada kişiye özel tedaviler önem kazanmaktadır. Aynı teşhis konmuş iki ayrı hasta aynı tedaviye farklı yanıtlar oluşturabilmektedir. Yan etkileri minimize etmesi, daha güvenli olması, hasta yararının artırılması ve daha etkin maliyetli olması sebebiyle kişiye özel tedavi ve kişiye özel 78 ilaç yaklaşımlarının sağlık sektöründe büyük bir potansiyele sahip olduğu düşünülmektedir.” İLAÇ SEKTÖRÜ’NÜN GÜÇLÜ-ZAYIF ANALİZİ Sağlık Sektörü’nün paralelinde İlaç Sektörü’nün sahip olduğu potansiyeli daha net görmek için, Kalkınma Bakanlığı’nın 2014 tarihli Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018)-İlaç Çalışma Grubu Raporu’na bakalım. Rapora göre, “Dünyada yaşlı nüfusun artması, ortalama yaşam süresinin uzaması ve sosyoekonomik değişimler sonucunda sağlık hizmetleri 21. yüzyılın en önde gelen konuları arasında yer almaktadır. Ortalama yaşam süresinin uzaması ile ilerleyen yaşlarda karşılaşılacak sağlık sorunları ve kronik hastalıklara maruz kalma olasılığı da artmaktadır. Bu dinamikler göz önüne alındığında sağlık hizmetlerine ve ilaca ihtiyaç artacaktır. Bu nedenle ilaç üretimi hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde, öncelikli yatırım alanlarından biri olarak kabul edilmekte ve ilaç sektörü stratejik bir sektör olarak değerlendirilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, belirlemiş olduğu Vizyon 2023 hedefleri doğrultusunda, 2023 yılında Türkiye’nin küresel ilk 10 ekonomi arasına girmesini, 500 milyar dolar ihracat hacmine ulaşmasını, GSYİH içinde Ar-Ge payının %3’e çıkmasını hedeflemektedir. Ayrıca, Türkiye Sanayi Strateji belgesinde, ülkemizin ‘orta ve yüksek teknolojik ENDÜSTRİ OTOMASYON Sürdürülebilir bir kalkınma için göz ardı edilmemesi gereken en önemli noktalardan biri Türkiye’nin rekabet gücüdür. Türkiye, küresel ilaç yatırımlarını çekmek için yo- ğun bir rekabet içerisindedir. Ancak ‘pharmerging’ ülkeler olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin başta olmak üzere diğer ülkelerden rekabetçilikte geride kalmaktadır. • Dünya Ekonomik Forumu’nun “Küresel Rekabetçilik” Endeksi’ne (2011-2012) göre, Türkiye, 142 ülke içerisinde 59. sırada, “Yenilikçilik / İnovasyon Kapasitesi” endeksine göre ise 71. sırada yer almaktadır. • Küresel Rekabetçilik Endeksi’nde Brezilya 31., Rusya 38., Hindistan 35. ve Çin 47. sıradadır. • Karşılaştırmalı istatistiklerle, Türk ilaç sektörü pazar değeri açısından 16. sırada olmasına rağmen, ihracat hacmi ve klinik araştırma sayısı açısından ancak 36. sırada yer almaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülke, ilaç sektöründeki Ar-Ge ve üretim yatırımlarından pay alırken, Türkiye bu rekabette geri kalmaktadır. Sektörde, SDP kapsamında 2003 yılından günümüze önemli ve köklü değişiklikler yaşanmış, ruhsatlandırma, geri ödeme ve fiyatlandırma gibi sektörün rekabet gücünü ve verimliliğini etkileyen birçok alanda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak bu değişimler, sektörün uzun vadeli planlama yapmasına imkan vermeyecek şekilde kısa sürelerle revizyonlara tabi tutulmuştur. Buna ek olarak sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasının ve kalitesinin artırılmasının kamuya getirdiği maliyetin azaltılması amacına yönelik bu tedbirlerde ilaç fiyatlarına odaklanılmıştır. Bu durum sektörü zor durumda bırakmaktadır. Ancak Ar-Ge’ye yatırım yapan, teknolo- DOSYA / İlaç jiyi geliştiren ve geliştirdiği teknolojiyi ürü- ne dönüştüren ülkeler rekabetçilik sıralamasında yukarı tırmanmaktadırlar. Türkiye ilaç sektörünün rekabet gücünün ve verimliliğinin artırılması, öngörülebilir ve istikrarlı bir ilaç politikasının oluşturulması ile mümkündür. Genel olarak Türkiye ilaç endüstrisinin rekabet gücünün artırılması için şunlar yapılmalıdır: - İlaç endüstrisi yüksek teknoloji kullanması, katma değeri, ihracat potansiyelinin yüksek oluşu ve ülke insanının sağlığı ve yaşamı açısından önemli oluşu nedeniyle stratejik sektörler arasında değerlendirilmelidir, - Türkiye, sağlık bilimleri alanında yenilikçiliği destekleyen uzun vadeli bir politika belirlemeli ve uygulamalıdır. - Kamu-özel ortak çalışmalarıyla kamunun piyasaya müdahalesinin sınırları saptanmalı; şeffaf, kesintisiz ve uzun vadede uygulanabilir sistemler oluşturulmalıdır, - Sektör-kamu-üniversite işbirliği sağlanmalıdır, - Fiyatlandırma ve teşvik politikaları üretimin artmasını, çeşitlendirilmesini, Ar-Ge ve inovasyon ile teknolojik gelişmeyi sürdürmesini temin edecek şekilde oluşturulmalıdır. Ar-Ge ve İnovasyon: Türkiye ilaç sektörünün global rekabet gücünün artması için Ar-Ge çalışmalarının önemi yerini korumaktadır. Katma değeri yüksek ilaçların geliştirilmesi için hem daha fazla gelişmiş bir donanıma hem de yetişmiş insan gücüne ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda endüstri, kamu ve üniversite işbirliği çok önemlidir.Yaklaşık 100 yıllık geçmişi olan Türk İlaç Sanayisi, ülkemizin ilaçta bir yönetim ve Ar-Ge merkezi konumuna taşınması için gerekli bilgi ve deneyime önemli ölçüde sahiptir. Son 15 yılda ülkemizde “klinik çalışmalar/denemeler” alanında bilgi/uygulama altyapısı, deneyim ve GCP (Good Clinical Practice) kavramı oluşmuştur. Bu çok önemli bir “çekirdek” birikim olmakla beraber ülkemizin küresel ilaç sektöründe prestijli bir Ar-Ge merkezi olabilmesi için, tek başına yeterli değildir. Söz konusu klinik çalışmalar yanında, pre-klinik çalışmalar alanında da hızla bilgi ve deneyim kazanılmalı, bu alanlarda çalışacak personelin istihdamı ve yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Türkiye Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payına bakıldığında, söz konusu rakamın diğer ülkelere göre oldukça düşük oranda olduğu görülmektedir. OECD ülkelerinin ortalaması %2,34 iken bu oran Türkiye’de %0,8’dir. Avrupa Birliği Ar-Ge’ye GSYİH’nin ortalama %1,8’ini ayırmaktadır ve 2020 yılına kadar genel ortalamayı %3’e çıkarmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin de 2023 hedefleri içerisinde Ar-Ge’ye yapılan harcamaları GSYİH’nin %3’üne çıkarmak vardır (Kaynak: Avrupa Birliği “Innovation Union Competitiveness Report 2011). İlaç için ayrılan Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranına bakıldığında, Türkiye’de %0,8 olan bu oran, AB5 ülkeleri (İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya), ABD ve gelişmekte olan ülkelere kıyasla oldukça düşüktür (Kaynak: TÜİK). İlaç ve biyoteknoloji, Avrupa Birliği, ABD ve Japonya’da en çok Ar-Ge harcaması yapılan alanlardır. Türkiye’de ise temel eczacılık ürünleri adı altında yapılan Ar-Ge harcaması, 2010 yılı itibariyle 60 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiş, bilgisayar programlama, motorlu taşıt imalatı ve mimarlık gibi sektörlerin arkasında kalarak en çok Ar-Ge harcaması yapılan on birinci sektör olmuştur. İlaç sektöründe Ar-Ge diğer sektörlerle kıyaslandığında farklı özelliklere sahiptir. İlaç sektöründe Ar-Ge, yeni bir molekülün keşfini içeren temel Ar-Ge çalışmalarını, keşfedilen molekülün laboratuvar ortamında belli aşamaları geçtikten sonra insanların yararına kullanılabilecek güvenli ve etkin bir ilaç olabilmesini sağlayan klinik araştırmaları ve mevcut ürünler üzerinden geliştirilen yeni formülasyonlar ve kombinasyonlara dayalı olarak tedaviye farklı seçenekler sunan katma değerli eşdeğer ürünlere yönelik çalışmaları kapsamaktadır. Klinik araştırma sürecinin insan katılımlı olması, ilaç sektörü Ar-Ge’sini diğer sektörlerden ayıran başlıca özelliktir. Molekül bulma, var olan moleküllerin yeni kullanım alanlarını bulma (repositioning) ve yan etkisi olan bir ilacın tekrar değerlendirilmesini kapsayan temel araştırma, klinik testlerin ENDÜSTRİ OTOMASYON gerçekleştirildiği klinik araştırma kısmı ile birlikte uzun ve maliyetli bir süreçtir. Temel Araştırmalar: Türkiye’nin de sağlık ve ilaç sektörü yüksek rekabet gücüne sahip olabilmesi için yeni teknolojilere, özellikle de “biyoteknoloji” ve “nanoteknoloji” gibi alanlara yatırım yapması ve bunlara yönelik uygulanabilir bir stratejiye ve yol haritasına sahip olması kritiktir. Bu aynı zamanda yaşam bilimlerine ilişkin bir kümelenme oluşumu için de stratejik plan içermelidir. Yaşam bilimleri politikasının bir parçası olarak Ar-Ge finansmanına yönelik daha etkin kullanım için yeni modeller geliştirilmesi gerekmektedir. Bir ülkenin Ar-Ge yetkinliğinin gelişebilmesi, teknoloji ve/veya ürün geliştirebilmesi için temel ve uygulamalı bilimler paralel şekilde gelişmelidir. Mevcut Ar-Ge politikaları ve bu politikalar ışığında oluşturulan eğitim yaklaşımı uygulamalı bilimler üzerine odaklandığından temel bilimler mevcut durumda araştırmacı kaynağı ve finansman kaynaklarından yeterince yararlanamamaktadır. İlaç sektöründe teknoloji ve/veya yeni ürün geliştirmek için, sektörün yeni teşvik sistemi ile üretimde önceliklendirildiği gibi Ar-Ge kaynaklarının aktarımı ve geliştirilmesinde de önceliklendirilmesi gereklidir. İlaç sektörünü kapsayan yaşam bilimleri konusunda Ar-Ge faaliyetleri için Türkiye’de mevcut altyapı bulunmakta ancak, uzmanlaşmak için bu altyapının uygun şekilde geliştirilmesi gerekmektedir. Başarılı Ar-Ge çalışmalarının artması için hibe kaynakları ve güçlü işbirlikleri ihtiyacı devam etmektedir. Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerini koordine eden ve en çok maddi destek sağlayan kurum TÜBİTAK’tır. TÜBİTAK hibe programları temel bilimler ve yaşam bilimleri özelinde, araştırmaları yeterince destekleyecek süre ve hibe miktarında tasarlanmamıştır. Küçük ve orta ölçekli araştırmalar TÜBİTAK dâhilinde yapılabilse de büyük ölçekli projeler için en fazla üç sene gibi bir süre zarfında çıktı beklenmektedir. Ancak sağlık alanında gerçekleştirilen çalışmaların sonuçlarının uygulamaya aktarılması uzun yıllar almaktadır ve büyük oranda temel bilimlere ihti- 79 DOSYA / İlaç yaç duyulmaktadır. Yaşam bilimleri alanında temel ve uygulamalı bilimleri uzun dönemli destekleyecek bir hibe mekanizmasına ihtiyaç vardır. İlaç sektöründe molekül geliştirme gibi araştırma faaliyetleri uzun ve maliyetli bir süreçtir. Böyle araştırma faaliyetleri gerçekleştirilmesi için devletin uygun hibe mekanizmaları ya da özel sektörün finansmanı gerekmektedir. Üniversitelerde belli oranda ilaç sektörü Ar-Ge’si yapılmasına rağmen, genellikle klinik öncesi ve klinik araştırma safhasında finansman ihtiyacına paralel olarak çalışmaların aksaması söz konusu olmaktadır. Bu anlamda Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi ve kamu yararına kullanılabilir hale getirilmesi için üniversiteler ve özel sektör arasındaki işbirliği yeterli değildir. Türkiye İlaç sektörü Ar-Ge alanında, molekül geliştirme, ilaç ve biyoteknoloji alanlarında patent konusunda mevcut durumda rekabetçi bir konumda değildir. GZFT ANALİZİ GÜÇLÜ YÖNLER • Çok uluslu ve ulusal firmalarıyla köklü geçmiş ve tecrübeye sahip olunması, • Büyük iç pazar, • Artan ve yaşlanan nüfus ve kişi başı GSYİH ile pazarda büyümenin devam etmesi, • Birçok üretim tesisinin dünya standardında oluşu, GMP (Good Manufacturing Practice) kurallarının uygulanması ile gerekli teknolojik altyapının hazır oluşu veya hazırlanması olasılığının yüksek oluşu, • Katma değeri yüksek eşdeğer ilaçlar için dünya standartlarında ilaç geliştirme yeteneği, • Klasik üretimde iç ihtiyacı karşılayacak donanım ve kapasiteye sahip olunması, • Klasik ilaç üretimi teknolojisine sahip, temel ilaçların tümünün üretilebilir olması, • Sektörün yaklaşık 30,000 kişiye istihdam sağlaması, • Genel olarak dünya kalite standartlarına uyumlu ürün üretilmesi, • AB ile Gümrük Birliği ve diğer mevzuatta uyum, • Uluslararası standartlarla uyumlu klinik araştırmalar mevzuatı, • Avrupa ve MENA pazarlarına yakınlık. ZAYIF YÖNLER 80 •İstikrarlı ve öngörülebilir bir ilaç fiyatlandırma politikasının eksikliği, • Düşen karlılık nedeniyle yerli üretimin cazibesini yitirmesi, yatırım kararlarının ertelenmesi, • Düşük kapasite kullanımı ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yüksek maliyet, • Göreceli düşük katma değerli üretim, • Mevzuatta yapılan değişikliklerin geçiş süreçleri tanınmadan yürürlüğe girmesi, • Hammadde/Aramalı yetersizlikleri ve dışa bağımlılık, • GMP denetimi ve ruhsatlandırma sürecinin uzunluğu, • Geri ödeme listesine girilmesi sürecinin uzunluğu ve şartlarının belirsiz olması, • Sektöre ilişkin doğru analiz ve değerlendirmelerin yapılmasını imkansız kılan veri eksikliği, • Yetersiz üniversite-sanayi işbirliği, • Üniversitelerde eğitim kalitesi ve müfredat sorunları, • Ar-Ge kapasitesinin artırılması için üniversiteler ve araştırma merkezleriyle artan işbirliği içinde daha fazla bilim insanı ihtiyacı, • Uzmanlaşmış teknik eleman bulma sıkıntısı, • Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının GSYİH’dan aldığı payın düşük olması, • Ar-Ge çalışmalarına yönelik yeterli öz kaynak yaratılamaması, • Yeni molekül geliştirmede teşvik ve hibelerin yetersiz oluşu, • Klinik araştırmalarla ilgili olarak kamuoyunda yanlış bilgilendirme kaynaklı olumsuz algının olması, • Yeni teknolojilere, özellikle de “biyoteknoloji” ve “nanoteknoloji” gibi alanlarda strateji, bilgi birikimi ve yatırım eksikliği, • Teknokentlerin yaşam bilimlerinde uzmanlaşması için yasal düzenlemelerin yetersiz olması. Ortak laboratuvar hizmeti, ilk yatırım teşviki vb. desteklerin henüz mevcut olmaması, • Küreselleşme sonucu çok uluslu firmalarla iç ve dış pazarlarda rekabet etmede güçlük, • İlaç pazarında yeni pazarlara girişin zorluğu, • Mal fazlası uygulamaları. FIRSATLAR • Coğrafi konum avantajı ve bölgesinde uluslararası üretim merkezi olma ENDÜSTRİ OTOMASYON potansiyeli, • Yüksek ve yaşlanan nüfus, artan kişi başı milli gelir, sağlık hizmetlerine ulaşımın iyileşmesi ile büyüyen iç pazar potansiyeli, • İlaç sektörüne ilişkin özel bölümler içeren yeni teşvik mevzuatı, • Artırılan AR-GE destekleri, • Türkiye ilaç endüstrisinin yeni formülasyon ve proses geliştirme ile rakiplerinden farklılaşabilme fırsatı, • Küreselleşmenin getirdiği dış pazar olanakları ve ihracat potansiyelinde artış, • Klinik çalışmalar (Faz II ve III) için uygun ortamın gelişmesi, • Mevzuatın AB ile uyumu ve buna bağlı olarak dışa açılış potansiyelinin yükselmesi, • Toplumun sağlık bilincinde gelişmeler, • Türkiye’de sağlık hizmetlerinde teşhis ve tedavi yetkinliği sayesinde sağlık turizminin gelişme potansiyeli, • Türkiye’nin dünya standardındaki üretim koşullarının PIC-s (The Pharmaceutical Inspection Cooperation Scheme) üyeliği ile tamamlanması ve bu sayede daha rekabetçi hale gelinmesi. TEHDİTLER • Avrupa’da ekonomik yavaşlama, • Türkiye’de büyümenin yavaşlaması, • Hem dünyada hem Türkiye’de ilaç fiyatlarının gerilemeye devam etmesi, • Global rekabetin artması, • İlaç üretiminin cazibesini yitirmesi, yurtiçinde üretilen yerli üretim ilaçların yerini ithal ilaçların alması, • Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, ilaç sektörüne sağlanan spesifik ve kapsamlı teşvikler nedeniyle yatırımların bu ülkelere kayması, • İlaç hammadde ve ara maddelerinde yüksek oranda ithalata bağımlılık, • Mamul ve hammadde yüksek maliyetinin doğurduğu rekabet zayıflığı, • Teknik sorunların (GMP, DMF, BY/ BE, dokümantasyon, sertifikasyon gibi) oluş- turduğu rekabet zayıflığı, • Özel sağlık sigortalarında yeterli gelişmenin olmayışı, • Bazı Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki kamu otoritelerinin, ilaçta AB ve ABD menşeli ve/veya EMA/FDA tarafından sertifikalandırılmış ürünleri tercih etmesi. DOSYA / Boya BOYA SEKTÖRÜ, AVRUPA DÖRDÜNCÜSÜ ■ Temmuz 2015 tarihli Dünya İnşaat eki haberinin başlığı şöyle: “Boya sektörü, üretimde Avrupa üçüncülüğüne oynuyor” Haberin devamında da, “Son 10 yılda istikrarlı bir büyüme sağlayan Türkiye boya sanayisi, 2012 yılında kayıtlı ekonomi içinde 600’e yakın üretici firma ile toplam üretim büyüklüğünü yılda 850 bin tona ulaştırdığı dikkate alındığında Avrupa’nın en büyük boya üreticisi ülkeleri arasında yer alıyor. 2012 yılını bir önceki yıla göre düşük bir performans ile kapatan boya ve hammaddeleri sektörü, 2013 yılında Türkiye ekonomisinin büyüme hızının yüzde 4-5 seviyesinde olma beklentisi dikkate alındığında, sektörün bu gelişmeye paralel olarak bir büyüme göstereceği öngörülüyor. Boya sektöründe üretim alanları itibarı ile geçen yıl yaklaşık 500 bin ton inşaat boyası üretildi. İnşaat boyalarında özellikle kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçmesi ile beraber sektör performansının daha yüksek seviyelere ulaşacağı ifade ediliyor. Dünya pazarından aldığı pay yüzde 2 dolayında olan Türkiye boya sanayisi, Avrupa’nın dördüncü büyük üreticisi konumunda. Sektörün özellikle son 10 yılda kapasitesi ve teknolojik altyapısı ile bölgesel güç olma hedefinde ilerlediğini belirten sektör aktörleri, büyümenin devam edeceğini ve Türkiye’nin kısa vadede, Avrupa’da üçüncü sıraya yerleşeceğini öngörüy- 82 orlar. Boya üretiminin yaklaşık yüzde 8-10’luk bölümü dış pazarlara yönelik ihracat kalemleri arasında yer alıyor. 2012 yılında boya ve hammaddeleri ihracatı yaklaşık 700 milyon dolar olurken, sektörün 2023’te 2.5 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşması bekleniyor. Sektörde 20’ye yakın büyük ölçekli ve gelişmiş üretim teknolojisine sahip işletme, 600’e yakın ise KOBİ düzeyinde firma bulunuyor. Sektör temsilcileri, Türkiye üretiminin yüzde 82’sinin büyük ve orta, yüzde 18’inin ise küçük ölçekli kuruluşlar tarafından gerçekleştirildiğini kaydediyorlar. Öte yandan Ortadoğu ve Türk cumhuriyetleri gibi gelişmekte olan pazarlara yakınlık dolayısıyla, Türkiye’nin boya üreticileri için cazibe merkezi haline geldiği ifade ediliyor. Sektör aktörleri, Türkiye’nin kişi başına boya tüketiminin dünya standartlarının altında olduğuna işaret ederek, çevre bölgelerdeki bakir pazarlar nedeniyle boya sektörü bakımından önemli bir ülke olduğunu vurguluyorlar. Türkiye’de kişi başı tüketim 10 kilogram dolayında iken gelişmiş ülkelerde bu oran Türkiye’nin 2.5 -3 katına ulaşıyor. Türkiye’de kişi başı tüketimin önümüzdeki beş yıl içinde 20 kilogramlara çıkması bekleniyor. Boya sektörünün mevcut kurulu kapasitesinin kullanım alanlarına göre dağılımına bakıldığında ise inşaat boya ve vernikleri yüzde 59’luk, ahşap ENDÜSTRİ OTOMASYON boyaları yüzde 12’lik, tiner ve incelticiler yüzde 10’luk, otomotiv sanayisi yüzde 6’lık, metal boya ve vernikleri yüzde 5’lik ve toz boya yüzde 4’lük orana sahip. Toplam kapasitenin yüzde 59’unu inşaat boyalarının oluşturması sonucu boya sektörü, inşaat sektörüne büyük ölçüde bağımlı. Bu nedenle boya üretiminde mevsimsel dalgalanmalar oluşuyor. Üretim miktarı, inşaat çalışmalarının yoğun olduğu yaz aylarında diğer ayların iki katına çıkıyor. Boya sektörü, inşaat sektörü dışında otomotiv, mobilya, deri, cam, seramik, tekstil ve basım sektörlerine girdi sağlıyor. Türkiye boya sanayii 2 milyar dolarlık büyüklüğüyle dünya pazarında yüzde 2’lik paya sahip durumda. Sektör aktörleri, yakın çevresine boya ihraç eden Türkiye’nin bu alanda önemli bir oyuncu olduğunu vurguluyorlar. Diğer taraftan sadece bazı yüksek teknolojiye sahip özel boyaların Türkiye’ye ithal edildiğine dikkat çekiliyor. Son 10 yıllık gelişim dikkate alındığında Türkiye’nin boya sanayiinde, artan teknolojik yapısı ve Ar-Ge gücü ile rekabetçi bir bölgesel güç haline geldiği ifade ediliyor. 2012 yılında 40’ı aşkın ülkeye boya ve hammadde ürünlerinin ihracatının yapıldığı biliniyor. Bu alanda ülkemizin yakın coğrafi komşuları ön sırada yer alıyor. Sektörün ihracatında öne çıkan pazarların, Balkan, Ortadoğu, Kuzey DOSYA / Boya Afrika ülkeleri ve Türk cumhuriyetleri olduğu görülüyor. Bu pazarlara ilaveten Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya ve Ukrayna’nın da önemli bir ihracat alanı olduğu belirtiliyor. Sektörün yeni hedef pazarları arasında Sahra Altı Afrika ülkeleri yer alıyor.” deniliyor. Bu haberi destekleyen bir başka veri de İş’te Kobi sitesinde yayınlanan Mayıs 2015 tarihli ve “Boya sektörü Türkiye’de Avrupa’dan fazla büyüyecek” başlıklı. Bu habere göre de Dünyada 100 milyar doları aşan toplam boya pazarı 2030 yılında Çin ve Hindistan etkisiyle Asya’da parlayacakmış. Boya pazarının yüzde 50’den fazlasının Asya’da yaratılması beklenirken, Türkiye ise Avrupa’dan daha fazla büyüme kaydedecekmiş. Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) Başkanı Ahmet Faik Bitlis, dünya boya pazarı büyüklüğünün 2030 yılına kadar yıllık yüzde 3.5 artmasını beklediklerini söylemiş. Bu artışta yıllık yüzde 5’le en büyük katkıyı Asya pazarlarının vereceğini ifade eden Bitlis, Türkiye boya pazarının, Avrupa’dan daha fazla büyüyeceğini kaydetmiş. Bitlis ayrıca, Türkiye boya pazarının ihracat hariç 2.2 milyar dolar büyüklüğe ulaştığını belirtmiş. Bunun miktar olarak yüzde 60’ının inşaat boyalarından yüzde 40’ının ise sanayi boyalarından oluştuğunu anlatan Bitlis, değer olarak ise tam tersi bir tablonun olduğunu bildirmiş. 2013 yılı toplam küresel boya hacminin 40 milyon tonu aştığını kaydeden Bitlis, sektörün parasal değerinin 100 milyar doların üzerinde olduğunu ve bu hacmin yüzde 57’sinin sanayi boyalarından, yüzde 43’ünün ise dekoratif (inşaat) boyalardan oluştuğunu açıklamış. 2030 yılında dünya boya pazarı büyüklüğünün yıllık ortalama yüzde 3.5’luk artış ile şu anki mevcudun 2 katına çıkılacağı öngörüsü olduğunu bildirerek, bu artışın yıllık yüzde 5’inin Çin ve Hindistan etkisiyle tek başına Asya’da gerçekleşeceği beklentisi olduğunu vurgulayan Bitlis, Türkiye’nin ise Asya’yı yakalayamamakla birlikte büyüme hızı bakımından Avrupa’yı ENDÜSTRİ OTOMASYON geçeceğini aktarmış. Sektördeki gelişmelerden de bahseden BOSAD Başkanı Bitlis, teknolojinin ilerlediğini ve solvent bazlı boyalardan su bazlı boyalara doğru geçişin olduğunu ifade etmiş. Gün geçtikçe daha çok ‘yeşil boya’ üretildiğine dikkat çeken Bitlis, “Sanayi kanadında kendi kendini tamir edebilen boyalar üretiliyor. Formülasyonlar çeşitleniyor. Dünyada boya fiyatları üstünde bir baskı var ama artık üreticiyle son kullanıcı birlikte çalışmaya başladı. Bu fiyat baskısını ortadan kaldıracak” demiş. Önümüzdeki yıllarda üretimin Asya pazarlarına kayacağına dikkat çeken Bitlis, Türkiye’nin uzun vadeli bir kimya stratejisine ihtiyaç duyduğunu belirtmiş. Kişi başı boya tüketiminin Türkiye’de 11 kilogram olduğunu ve Türkiye’nin pazar büyüklüğü açısından Avrupa 5’incisi olduğunu vurgulayan Bitlis, bu rakamın sanayi boyalarında 4- 5 kilogram olduğunu ve bu rakamların düşük olduğunu söylemiş. Bitlis, boyayla ilgili belirlenmesi gereken stratejileri ise şöyle sıralamış: “Türkiye 83 DOSYA / Boya artışa ve dolayısıyla sektördeki büyük oyuncuların bu fiyat artışına göre pozisyon almalarına neden olmuştur. Dünya Boya Sanayicileri Birliği (World Paint and Coatings Industry Association (WPCIA))’nin Ocak 2013’te yayınlanan ‘Dünyanın En İyi 10 Boya Firması 2012 Yıllık Raporu’na göre; boya pazarının büyümesinin başlıca etkenlerinden biri de küresel inşaat sanayisinin hızlı gelişimidir. Küresel boya pazarının gelişen yeni trendi, çevreye duyarlı boyalar olacaktır. bir turizm ülkesiyse, mutlak çevre düzenlemelerinin yapılması gerekir. Binaların dış cephesi düzgün olmalı. Boyanın aynı zamanda koruyucu tarafının öne çıkarılması lazım. Boya, üstüne sürüldüğü her şeyi korur.” Kentsel dönüşümün başlamasıyla boya yenileme işinin ötelendiğini kaydeden Bitlis, buna karşın mantolama pazarının gelişmeye başlamasının sektör için itici güç olduğunu belirtmiş. Türkiye’de üretim yapan 500-700 arasında firmanın olduğuna değinen Bitlis, şunları anlatmış: “Sadece bir proje için kapısını açıp, üretim yapıp, tekrar kapatan firmalar var. Almanya’da toplam üretim yapan firma sayısı 230. Türkiye’de 900 bin ton üretim varken, Almanya’da 1.5 milyon tonluk üretim yapılıyor. Türkiye’de de son dönemde büyük ve orta ölçekli firmaların payı artıyor. Bize gelen bilgilere göre, küçük ve mikro ölçekli firmalar gün geçtikçe kapanıyor.” Kimya Sektörü’nün bir alt dalı olan Boya Sektörü, buna rağmen hiç de azımsanmayacak bir üretim alanı. Bu alana, Ekonomi Bakanlığı’nın 2014 tarihli “Boya Sektörü” raporu ile biraz daha yakından bakalım. Rapora göre, “Küresel boya sektöründe talep geçtiğimiz 10 yıl boyunca yılda ortalama %5,4’lük bir artışla istikrarlı bir şekilde büyümüştür. Boya sektöründe dünyada 2013’e kadar yapılan satışların değeri yaklaşık olarak 127 Milyar ABD Dolarına ulaşırken, satış 84 miktarları da yaklaşık olarak 42 milyon tona ulaşmıştır. Küresel boya pazarı, son dönemde dünya ekonomisindeki nispi iyileşme süreci ile beraber ekonomik büyümesini sürdürmüş ve entegre olduğu sanayi sektörlerinin büyüme süreciyle beraber önemli bir gelişim göstermiştir. Bu kapsamda yapılan çeşitli ekonomik analizlere göre küresel boya pazarının ekonomik ve ticari değerinin 2010-2030 yılları arasında, yılda ortalama %3,5 büyümesi beklenmektedir. Küresel boya pazarının ekonomik büyüklüğünün ise 2030 yılında bugünkünün 2 katına çıkarak 134 milyar Euro’ya ulaşması beklenmektedir. Bu gelişim içinde en büyük büyüme alanının ise %5 ile Asya’da olacağı tahmin edilmektedir. Küresel ekonomideki iyileşmelere ve endüstrileşmenin hızlı bir şekilde artış göstermesine paralel olarak, boya sektöründe de üretim ve talep artış göstermiştir. Sektördeki artan sıkı pazarlık koşulları ile yeni teknolojilerin ve üretimde yeni buluşların gerekliliği, küresel pazarda artışı tetikleyen unsurlar olmuşlardır. Özellikle çevreye duyarlı ve sağlığa zararlı olmayan boya talebinde önemli artışlar gözlenmiş, bu büyüyen talebe paralel olarak da zararsız kimyasal maddelerin kullanım alanlarında ciddi yatırımlar gerçekleşmeye başlamıştır. Sektörde oluşan söz konusu eğilim reçine, katkı maddeleri ve pigment gibi ham maddelerin fiyatlarında ENDÜSTRİ OTOMASYON Türkiye’de Boya Sektörü Bugün, 20’ye yakın büyük ölçekli ve gelişmiş üretim teknolojisine sahip firmanın faaliyet gösterdiği Türkiye boya sektörü, 2013 yılında 3,2 Milyar TL’lik büyüklüğe, 2 Milyar ABD Dolarını aşkın iç piyasa tüketimine sahip olup, yaklaşık 850 bin tonluk hacimle Avrupa’nın en büyük boya üreticisi ülkelerinden biri konumundadır. Kişi başı boya tüketiminin 10-12 kg/yıl olarak gerçekleştiği ve çok sayıda ekonomik oyuncuya ev sahipliği yapan ve 2012 yılını bir önceki yıla göre düşük bir performans ile kapatan boya ve hammaddeleri sektörü, 2013 yılında Türkiye ekonomisinin büyüme hızının %4 seviyesinde olması ile birlikte, ekonomideki bu gelişmeye paralel olarak sektör de gelişme göstermiştir. Dünya pazarından aldığı pay %2 dolayında olan Türkiye boya sanayisi, Avrupa’nın dördüncü büyük üreticisi konumunda yer almaktadır. Boya üretiminin yaklaşık %8-10’luk bölümü dış pazarlara yönelik ihracat kalemleri arasında yer almaktadır. Sektörün mevcut kurulu kapasitesinin kullanım alanlarına göre dağılımı incelendiğinde, inşaat boya ve verniklerinin % 58, ahşap mobilya boyalarının % 14, metal boya ve verniklerin % 10, otomotiv boyalarının % 6, toz boyaların % 7, deniz boyalarının % 3 ve diğer boyaların % 2 paya sahip olduğu görülmektedir. Boya sektörünün mevcut toplam kapasitesinin yaklaşık % 60’ını inşaat boyalarının oluşturması, DOSYA / Boya sektörü inşaat sektörü ile büyük ölçüde entegre bir hale getirmektedir. Sektörde en büyük pay inşaat boyalarının olurken, yıllık boya üretiminin yaklaşık %82’si büyük ve orta ölçekli kuruluşlar; vernik ve tiner ağırlıklı üretimi kapsayan %18’i ise küçük ölçekli kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Ağırlıklı olarak inşaat boyaları ve ısı yalıtım sistemlerine yatırım yapmayı sürdüren Türkiye boya sektörü, bu yatırımlara 2013 yılında da devam etmiştir. Firmalar, çevreye olan olumsuz etkileri en aza indirmek ve müşterilerden gelen çevreci ürün talebini karşılamak amacıyla, çevre dostu ürünler geliştirmeye başlamış ve bu sayede yüksek solitli ürünlerin, toz boyaların ve VOC düşük ürünlerin sayısının giderek artmasını sağlamışlardır. Bunun yanında, yine çevreci özellikli su bazlı sistemlerin pazardaki payı da yükselmektedir. 2013 yılı itibariyle inşaat boyaları pazarının %85’i su bazlı, %15’i solvent bazlı boyalardır. Son yıllarda, boya sektöründe geliştirilen yeni ürünlerin başında nanoteknolojik boyalar gelmektedir. Boya üretiminde kullanılan nanoteknoloji sayesinde yangın geciktirici, antimikrobiyel yapı, çizilmez, aşınmaz, korozyon direnci, ses izolasyonu, güneş ışığına dayanıklılık, kendi kendini temizleme, kolay temizlenebilme gibi birçok işlev sağlanabilmektedir. Ayrıca daha dayanıklı, servis ağırlıklı, kolay sürülen, yüksek performanslı, renk çeşitliliği bakımından zengin ve çevresel etkileri azaltılmış (düşük VOC, ağır metal içermeyen boya, vb) boya ürünlerine ilgi de artmaktadır. İhracat: Boya sektörü ürünleri ihracatımız 2013 yılında 764 milyon ABD Doları olarak gerçekleşerek bir önceki yıla oranla yaklaşık olarak %9 artış göstermiştir. TİM 2023 İhracat Stratejisi kapsamında boya sektörü 2023 ihracat hedefi 2,5 Milyar ABD Dolarıdır. Söz konusu sektörler kapsamında ilgili İhracatçı Birliği Genel Sekreterliği, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği (İMMİB), ilgili İhracatçı Birliği ise yine İMMİB bünyesindeki İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliğidir. Sektörde başlıca pazarlar; Irak, İran, Azerbaycan, Rusya Federasyonu ve Çin olarak sıralanmaktadır. Bahse konu sektördeki ilk 15 ihraç pazarımızın toplam sektör ihracatı içerisindeki payının 2013 yılında % 68 civarında olduğu görülmektedir. ENDÜSTRİ OTOMASYON İthalat: Bahse konu sektörde 2013 yılı itibariyle en çok ithal edilen ilk üç ürünün 32.04 GTİP kodlu Sentetik Organik Boyayıcı Maddeler (pay %27), 32.06 GTİP kodlu Diğer Boyayıcı Maddeler (pay % 23) ve 32.08 GTİP kodlu Sentetik Polimerler Esaslı; Susuz Ortamda Eriyen/Dağılan, Boya ve Vernik (pay % 14) olduğu görülmektedir. Sektörde başlıca ithalat yaptığımız ülkeler, Almanya, Çin, İtalya, Hindistan ve İspanya olarak sıralanmaktadır. Bahse konu sektördeki ilk 15 ithal pazarımızın toplam sektör ihracatı içerisindeki payının 2013 yılında % 86 civarında olduğu görülmektedir.” Son olarak, Boya Sektörü’nün GüçlüZayıf Analizi’ni de veren, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği-İKMİB tarafından yayınlanan “Boya Ve Hammaddeleri Sektörü Gelişim Çalıştayı 2015 – 2023 Hedefler - Stratejiler Sonuç Raporu” na bakıyoruz. SEKTÖRÜN GÜÇLÜ YANLARI • Ürün çeşitliliği fazla • Kurulu kapasitemiz yüksek • Ar-Ge ve İnovasyona önem veriliyor • İnsan sağlığı ve çevreye duyarlı, ileri teknoloji alt yapısına sahip 85 DOSYA / Boya SEKTÖRÜN ZAYIF YANLARI TEHDİTLER • Boya hammaddelerinin yurtdışından ithal edilmesi • Ara eleman eksikliği • Sektörün küçük işletmelerden oluşması ve finansman problemleri • Ürün standartlarının piyasa kontrollerinin yetersiz olması • Kayıtlı KOBİ’lerin kayıt dışı KOBİ’lerden dolayı haksız rekabete uğraması ve büyük firmaların baskısı altında olmaları • Çevre ve komşu ülkelerdeki siyasi gelişmeler • Üreticinin üzerindeki vergi yükü • Boya ikame malzemeleri (pvc, kaplama, duvar kâğıdı) • İhracat yapılan ülkelerde yerli üreticilerin ortaya çıkması • REACH mevzuatı 4. Çevre ve insan sağlığına duyarlı ürün geliştirmek: Rapora göre Boya Sektörü’nün 2015 - 2023 için Öncelikli Nihai Hedefler de şöyle: 1. Bölgesel marka olmak: 5. Dış pazara yönelik bir güç haline gelmek ve üretim yapmak: FIRSATLAR • Türkiye’nin güçlü jeopolitik konumu • AB mevzuatları • Toplumsal tüketim düzeyinin artış eğiliminde olması • İnşaat sektörünün dinamik yapısı ve müteahhitlik sektörünün gelişmesi • Yalıtıma ilişkin mevzuat değişiklikleri nedeniyle boya tüketiminin artması • Belediyelerin yenilenme amaçlı boyama faaliyetlerinin artması • Savunma sanayi yatırımlarının sektöre olumlu etkisi 86 önlenmesi • Ar-Ge yatırımlarıyla gelişme sağlamak: • Çevre ve insan sağlığına uygun ürünlerin üretilmesi • Akıllı ve yeni ürünler (çok amaçlı) geliştirerek sektörde söz sahibi olmak • Temel girdilerin alternatiflerle ikame edilmesi • İnovasyona dayalı Ar-Ge ve dışa bağımlılığı azaltacak hammadde alternatif çalışmaları • Türkiye jeopolitik konumu sebebiyle bölgesel bir güç olabilir • Global ölçekte faaliyet göstererek bölgesel güç haline gelmek • 2023 yılında Avrupa’da ilk üçe girerek bölgesel üretim ve çekim merkezi olmak • 2023 ihracat hedefi kapsamında boya sektörü ihracatının 2,5 milyar USD ye ulaşması • Kişi başı boya tüketiminin 6 kg’dan Avrupa standartlarına çıkarılması 3. Haksız rekabetin engellenmesi: 6. İleri teknoloji ile üretim yapmak: • Dışa bağımlılığın ve haksız rekabetin önlenmesi • Mevzuat dışı üretim ve haksızlığın • Teknolojik yatırımlar ve ürünler konusunda dünya sıralamasında üst sıralara çıkmak • Bölgesinde en az 3 marka oluşturmak • Bölgesel marka olabilmek: 2. Alternatif hammadde çalışmalarına yoğunlaşmak: ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Söyleşi - Cengiz Pak - Temel Teknoloji Genel Müdürü Verimlilik = Kusursuz Olarak Yapılan / Teorik Olarak Yapılabilir Olan Cengiz Pak Bu sayımızda Temel Teknoloji Genel Müdürü Cengiz Pak ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Kimya, boya ve ilaç sektörleri için kapasite kullanımı üzerine sorularımızı cevaplayan Cengiz Bey’in röportajını size sunuyoruz.PLC M221 üzerine de konuştuk. E&O: Türkiye’de fabrikaların kapasitesinin çok altında çalıştığına ilişkin göstergeler nelerdir? Cengiz Pak: Verimlilik, planlama ve iyileştirme gibi konular çok konuşulur ama az uygulanır, ülkemizde de durum böyle. Sanayinin içinde geçirdiğim son 20 seneye göre ülkemizde kurulu kapasitelerin etkinliği %50-60 aralığındadır. Etkinliğin % 35 olduğu yerlerde bile sorduğunuzda % 75’in üzerinde olduğunu söylerler. Bunun asıl sebebi ölçe yöntemi. Firmalar toplam kullanılabilir kapasite veya zamanı tarif ederken “aksilikler” için kendilerine göre hesapladıkları bir zaman dilimini en baştan yok eder 88 ve sonuçta kapasite kullanım oranı artmış olur. Aslında bu bir illuzyondur. Formülleri kendimize göre değiştirip kapasite kullanım oranımız % 80 demek şirkete para kazandırmaz sadece iyileştirme fırsatlarını yok eder. Sorunlar ile yüzleşmek gereklidir. Üretim yapan şirketlerin kullandıkları verimlilik formülleri çoğunlukla gerçeği ifade etmez, halbuki formüller ile aklını karıştırmamış herkes şu basit ilişkiyi bilir ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Söyleşi - Cengiz Pak - Temel Teknoloji Genel Müdürü Verimlilik = Kusursuz Olarak Yapılan / Teorik Olarak Yapılabilir Olan Diğer bir deyim ile bir iş merkeziniz var ve bir vardiya içinde 3000 adet parça işleyebilir ama çıkan sağlam parça 1350 ise verimlilik = 1350/3000, kısacası % 45 olarak hesaplanmalıdır. Ancak şirketler sıra ölçmeye ve raporlamaya geldiğinde daha farklı yollar izleyip bu oranı yükseltilir. Bence artık orjinal tanıma dönmenin zamanı. OEE – Overall Equipment Effectiveness diye bilinen ve dilimize Toplam Ekipman Etkinliği olarak çevrilebilen metod, şirketleri hatalı ölçümler veya kavram kargaşasından korur. Çünkü yöntem doğrudan “kayıplara” yoğunlaşır, onların giderilmesini yapılacaklar listesinin tepesine çıkartır. Bu sayede iyileştirme projeleriniz genel ifadelerden kurtulur ve önemli konulara odaklanabilirsiniz. Zaten size de yok etmek için bu sebepleri arıyordunuz değil mi? OEE yöntemi ile ölçtüğünüzde çoğu şirketin verimlilik oranı % 50 civarında çıkmaktadır, bir çok tezgahın ise oranları % 35-45 şeklinde olabilmektedir. Dikkat ederseniz bir tezgahınızın OEE değeri % 45 ise o tezgahınızın üretim yapabileceği % 55 zamanı kullanamıyorsunuz anlamına geliyor. Kayıplarınızı azaltacak bir çalışma ile bu orantıyı % 60 çıkartmak sizin için hiç para harcamadan % 33 kazanç anlamına gelecektir. Kim size bedavadan % 33 kapasite sağlar ki! Sadece siz kendinize bu iyiliği yapabilirsiniz. Eğer bir petrol tesisi işletmiyor iseniz % 85 ve üzeri çok iyidir. Eğer sayınız % 85’in altında kalıyor ise kendinizi geliştirebileceğiniz yer var demektir. E&O: Kimya, boya ve ilaç sektörleri için kapasite kullanımı nasıl ölçülmeli? Cengiz Pak: Bu sektörlerde hem kesikli hem de proses tarzı üretim gerçekleşir. OEE açısından bakıldığında kesikli üretim tarzında % 85 ve üzeri, proses tarzında ise % 95 ve üzeri değerler “iyi, başarılı” kabul edilir. OEE sadece makineler, iş merkezleri veya bir hat için ölçülür. Dolayısı ile her makine veya her hat için ayrı ayrı Formülleri kendimize göre değiştirip kapasite kullanım oranımız % 80 demek şirkete para kazandırmaz sadece iyileştirme fırsatlarını yok eder. Sorunlar ile yüzleşmek gereklidir. ölçülmelidir. Fabrikanın toplam OEE’si diye bir şey aslında yoktur, böyle bir şey belki tek bir ürünü sürekli üreten bir tesis için bir ölçüde mantıklı kabul edilebilir. Bunun nedeni ise ölçe tekniğinin ana fikrinde yatıyor. OEE yaklaşımına göre asıl keşfedilmesi gereken sorunların kendileri, yüksek çıkan bir değer ile mutlu olmak değil. Ölçüm alanı içine birbirinden farklı üniteleri katarsanız bu sorunları keşfetme şansınız da azaldığı için üretim iş merkezlerine ayrı ayrı bakılır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 89 Bu sektörlerde kapasite kullanımının artışı “akışın dengelenmesi” ve “kullanılacak malzemenin sahaya eksiksiz sevki” ile mümkün. E&O: Kimya, boya ve ilaç sektörleri için kapasite kullanımı nasıl optimum seviyeye taşınır? Cengiz Pak: Bu sektörlerde kapasite kullanımının artışı “akışın dengelenmesi” ve “kullanılacak malzemenin sahaya eksiksiz sevki” ile mümkün. Üretim içinde çok farklı yetkinlikte birimler yer aldığında bunların bir kısmının atıl kalacağı aşikâr. Örneğin 5 Ton / Saat kapasiteli bir mikser 2 Ton / Saat işlem gücü olan bir hattı besleyecek ise mikser’in bütün yeteneği kullanılamayacak ve en iyi şartlarda gerçekleşen 10 saatlik bir çalışma diliminde hattın OEE değeri 100 çıkarken mikser’in OEE değeri % 20 olarak hesaplanmış olacaktır. Kapasite kullanımının artışı ve esnek üretim miktarlarına adapte olabilmek için şu çalışmalar yapılabilir. - Sistemin hücre mantığında tasarımı, - Sadece darboğaz birimlerin önünde seçenekli stoğun bulundurulması, - İş merkezlerinin ve özellikle darboğaz ünitelerin çalışır halde tutulabilmeleri için Bakım süreçlerinin otonom bakım’a doğru kaydırılması, - Kalite denetimlerinin bu ünitelerin öncesinde arttırılması, - “Küçük duruşlar” dediğimiz pek kayıtlara geçmeyen olayların saha gözlemleri ile Belirlenmesi ve sebeplerinin yok edilmesi, - Ambalaj malzemelerinin de fifo esaslarına göre yönetilmesi, - Üretim alanı içinde kanban ile yönetilen stok alanlarının tasarımı E&O: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Kimya KİMYA SEKTÖRÜ, İKİNCİ YARIDAN UMUTLU ■ Bu başlık, Anadolu Ajansı’nın Temmuz 2015 tarihli haberinin başlığı. Haberin devamında ise şöyle deniliyor: “Petrol fiyatları ve parite, kimyanın dengesini bozuyor… Kimya sektörü yılın ilk yarısında değer bazında yüzde 10,35 gerileme ile yaklaşık 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Geçen yıla göre miktar bazında yüzde 21,56’lık artış ile 8,8 milyon ton ihracata ulaşan kimya sektörü, yılın ikinci yarısına ihracatta toparlanma beklentisi ile girdi. Kimya sektörü yılın ilk yarısında 7 milyar 995 milyon dolarlık ihracata ulaştı. Bu dönemde dolar bazında ihracat yüzde 10,35 gerilerken, miktar bazında yüzde 21,56 artış gösterdi. İlk yarıda en fazla ihracat Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak’a yapılırken; Almanya, İspanya, Suudi Arabistan, İtalya, İran, Malta ve AzerbaycanNahcivan üst sıralarda yer alan diğer ülkeler oldu. Kimya ihracatını ilk yarıda plastik sektörü sırtladı… Euro-dolar paritesindeki etkilerin yoğun bir şekilde hissedildiği Ocak – Haziran dönemindeki kimya sektörü ihracatında ilk üçte; plastikler ve mamulleri, mineral yakıtlar ve yağlar ile anorganik kimyasallar yer aldı. Plastikler ve mamulleri 2 milyar 538 milyon dolar ile lider olurken, 92 plastikleri 2 milyar 013 milyon dolar ile mineral yakıtlar ve yağlar, 609 milyon dolar ile anorganik kimyasallar izledi. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, yeni kurulacak hükümet ile birlikte yılın ikinci yarısından ümitli olduklarını belirtti. Akyüz, ‘Ekonomik büyümenin ve ihracat artışının sürdürülmesinde, istikrar oldukça önemli. Bu istikrarı sağlayacak güçlü bir hükümete ihtiyacımız var. İhracatçı ve sanayicilerimizin beklentisi de bu yönde. İlk altı ayda ihracatta zaten negatif görünüm bekliyorduk. Buna rağmen sektör olarak değer bazında düşen ihracatımızı miktar bazında artırmayı başardık. Yaşanan bu durumu petrol fiyatlarındaki gerilemeye ve dolar/euro paritesindeki düşüşe bağlıyoruz. Ancak ikinci yarı bizim için çok daha önemli ve bu görünümün artıya döneceğine inanıyoruz’ dedi.” Oysa, yine Anadolu Ajansı’nın Haziran 2015 tarihli haberinde, “İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği kimya sektörü ihracatının mayıs ayında yıllık yüzde 13 azaldığını açıkladı” deniliyor. Habere göre, İstanbul ENDÜSTRİ OTOMASYON Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), kimya sektörü ihracatının mayıs ayında yıllık yüzde 13 azalarak 1,4 milyon dolara gerilediğini bildirmiş. İKMİB’den yapılan açıklamaya göre, kimya sektörünün ihracatı 2015’in mayıs ayında, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 13 azalarak 1 milyar 384 milyon 838 bin dolara inmiş. Aynı dönemde sektörün miktar bazında ihracatı ise yüzde 21,8 artarak 1,58 milyon tona ulaşmış. Kimya sektörünün ocak-mayıs dönemindeki ihracatı ise 6 milyar 564 milyon dolara ulaşmış. Bu dönemde Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Irak, Almanya ve İspanya en fazla ihracat yapılan ilk 5 ülke olmuş. Beş aylık süreçte kimya sektörü ihracatının yüzde 33,5’i Avrupa’ya gerçekleştirilmiş. Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, geçen ay dahil olmak üzere kimya ihracatının miktar bazında artışta olduğunu ifade etmiş. Parite, pazar kayıpları ve hedef pazarlardaki siyasi gerginlik nedeniyle ihracattaki kayıpların sürdüğüne işaret eden Akyüz, şunları kaydetmiş: “Ancak biz bu problemlerle bitebilecek bir sektör değiliz. Marka olabilecek seviyelere gelebilecek ürün gruplarımız var. Yeni ve alternatif pazar arayışlarımız sürüyor. Gelecek ay DOSYA / Kimya 32 firmamızla Panama’ya gideceğiz ve firmalarımız burada önemli görüşmeler gerçekleştireceğiz. Diğer önemli bir atağımız da ev ve mutfak eşyaları sektöründeki ihracatçı firmalarımızın ABD pazarındaki varlıklarını güçlendirmek ve ihracatlarını artırmaları hedefiyle Şikago’da konumlanan ortak bir ‘showroom’ niteliğindeki Turkish Housewares Center’ın açılması oldu.” Akyüz, kur ve parite konusunda çok fazla öngörüde bulunamadıklarını aktararak, “Tek yapabileceğimiz kendi finansal enstrümanlarımızı bir şekilde sigortalatmak. İhracatçılarımız artık uzun vadeli ihracat anlaşmaları yapmamaya çalışıyor. İhracatçılarımıza kur risklerini hedge etmelerini tavsiye ediyoruz” önerisinde bulunmuş. Kimya sektörü ihracatının 2014 ve 2015 yılları itibarıyla değişimi ise (dolar) şöyle; sanayinin ihtiyaç duyduğu organik ve inorganik kimyasallar, boyalar, laboratuvar kimyasalları, termoplastikler ve benzeri ürünleri üretmektedir. Kimya sektörü, sanayi sektörleri arasında en fazla ithalat yapan sektörlerdendir. Yurtiçi üretimin yetersizliği, sanayiciyi ithalata yönlendiren en önemli faktördür. Kimya sektöründe ithalatı yapılan ara mallara baktığımız zaman büyük bir bölümünü petrokimyasal ürünlerin oluşturduğu görülmektedir. Petrokimyasal ürünlerin ithalatında son beş yılda miktar bazında polimerlerde %35, elyaf hammaddelerinde %18, lastik hammaddelerinde %47 ve diğer petrokimyasal ürünlerde %31 oranında artış olmuştur. Türkiye Petrokimya Sektörünün en önemli sorunu, hızla artan yurtiçi talebe karşın, yatırımların çok sınırlı yapılmasından dolayı yurtiçi üretim Peki, devlet nasıl görüyor durumu? Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Kimya Sektörü Raporu (2014/2)”ye bakalım: arzının son derece yetersiz kalmasıdır. Bu ise bir yandan sektörün hem yurtiçindeki hem de dünyadaki rakipleri karşısında rekabet gücünü olumsuz yönde etkilerken, diğer taraftan da çok yüksek olan petrokimya sektörü katma değerinin yurtdışında kalmasına neden olmaktadır. Sektörün önemli sorunlarından bir diğeri de yatırım yapılacak yer konusunda sıkıntı yaşanmasıdır. Bilindiği gibi sektör tarafından üretilen birçok kimyasal madde çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etki göstermekte ve bu tür kimyasallar tehlikeli kimyasallar olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle kimya sektöründe yapılacak yatırımlar çevre kirliliği ile özdeş tutulduğu için yatırım konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Ancak organize sanayi bölgelerinde, bilhassa ihtisas organize sanayi bölgelerinde bu tür sorunları “Kimya sanayi tarafından üretilen (plastikten kozmetiğe, ilaçlardan boyalara ) ürünlerin %30’u doğrudan tüketiciye ulaşırken %70’i ise diğer sektörlerde (tekstil, elektrikli eşya, metal, madeni ürünler, inşaat, otomotiv, kâğıt, hizmet sektörü) ara mal veya hammadde olarak kullanılmaktadır. Bu özelliği nedeniyle kimya sanayi hem yaşamımız hem de diğer sektörler için vazgeçilmez öneme sahip bir sanayi dalıdır. Kimya sektörü oldukça geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Sektör, temizlik ürünleri, boya, kozmetik ürünleri, ilaçlar gibi tüketim mallarının yanı sıra, tarım sektörü için gübreler ve tarım ilaçları, kimya sanayinin de dâhil olduğu imalat ENDÜSTRİ OTOMASYON en asgari seviyeye indirgemek mümkün olmaktadır. Bu nedenle sektörün gelişmesi açısından ihtisas organize sanayi bölgelerinde yapılacak yatırımlar çok önemlidir. Diğer önemli bir konu da organize sanayi bölgelerinin, hammadde kaynaklarına, pazarlara, limanlara, demiryolu ve karayolu bağlantısı bulunan lojistiği uygun alanlarda kurulmasıdır. Hammadde kaynaklarına, pazarlara ve limanlara yakın olan kimya organize sanayi bölgelerinin çoğalması, kimya sanayinde yerli ve yabancı sermaye yatırımlarının artmasında önemli bir unsur olarak görülmektedir. İşletmelerin rekabet gücünün artırılmasında başarılı bir yöntem olarak kümelenme yaklaşımı son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır. Teknolojinin hızla gelişmesi, coğrafyayı sınırlayıcı bir unsur olmaktan çıkarmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin küresel ortamda rekabetçi konumlarını sürdürebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve yeni mukayeseli üstünlük alanları yaratabilmelerine bağlıdır. Bu nedenle ölçek ekonomisinin öne çıktığı kimya sektöründe kümelenme yaklaşımı son derecede önemlidir. Endüstri bölgelerinin ve ihtisas organize sanayi bölgelerinin lojistiği uygun alanlarda, kümelenme modeli ile desteklenerek yatırıma açılması durumunda, sektörün çevre sorununun çözümlenmesi yanında, rekabetçi şartlarda yatırım yeri de sağlanmış olacaktır. AB mevzuatında kimya sanayine ilişkin çevre konulu birçok düzenleme bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi 17 Kasım 2005 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen REACH (Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi ve İzni) direktifidir. Avrupa Birliği Kimyasallar Politikasını teşkil eden REACH Tüzüğü 1 Haziran 2007’de yürürlüğe girmiştir. Söz konusu tüzüğe göre, AB+AEA (İzlanda, Norveç ve Lihtenştayn) ülkelerinde faaliyet gösteren ve yılda 1 93 DOSYA / Kimya ton veya daha fazla miktarda kimyasal madde üreten veya ithal eden firmaların söz konusu kimyasal maddeleri AB örgütlenmesi içerisinde yer alan Avrupa Kimyasallar Ajansı (AKA) yönetimindeki merkezi bir veri tabanına kaydettirmesi zorunludur. Tüzüğün tüm uygulamalarından AB’deki üreticiler veya ithalatçılar sorumlu olsalar da, bu yükümlülüklerin AB dışından mal tedarik edilen firmalarla paylaşılmak zorunda olunması nedeniyle AB dışındaki pazarlar da REACH’ten etkilenmektedir. İnsan sağlığının ve çevrenin korunmasının yanı sıra piyasanın rekabetçi ve etkin yapısının korunmasının da hedeflendiği direktif, hem kimyasallardan kaynaklanan risklerin yönetiminde, hem üretilen kimyasallar hakkında sağlıklı bilgilerin sağlanması konusunda, sanayiye büyük sorumluluklar yüklemektedir. Söz konusu durumun, sektör firmalarımıza, AB mevzuatını ve geçiş sürecini takip edebilecek yetkin personel istihdam etmeleri ve daha önemlisi, geçiş sürecinde yapılacak düzenlemelere ilişkin maliyet unsurlarına katlanmaları yönüyle önemli zorluklar doğuracağı öngörülmektedir. 94 REACH’in getirdiği mali ve idari yükümlülükler bir takvime bağlanmıştır. Bu takvime göre 1 Haziran 2008 tarihinde başlayan ön kayıt süreci, 1 Aralık 2008’de son bulmuştur. Ön kayıt işlemlerini tamamlayan şirketler, kayıt işlemlerini üretim/ithalat tonajına ve maddenin risk sınıflandırmasına göre kademeli olarak belirlenen tarihlerde (2010, 2013, 2018) yaptıracaklardır. 2013 yılında, kimya sektörü ithalatı 38,5 milyar ABD doları, ihracatı ise 14,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Kimya sektörü, ihracatının %33’ünü, ithalatının ise %45’ini Avrupa Birliği ülkeleri ile yapmaktadır. eden bir sanayi dalı olan kimya sektöründe üretim değeri 2011 yılında bir önceki yıla göre %2,5 oranında düşmüştür. TÜİK verilerine göre kimya sektöründe 2011 yılında 280.039 kişi istihdam edilmektedir. Kimya sektörü istihdamının imalat sanayi içindeki payı 2011 yılında %8,9 olmuştur. 2010 yılı itibariyle kimya sektöründe 19.904 girişimci bulunurken bu rakam 2011 yılında % 15 artarak 22.903 girişimciye ulaşmıştır. Kimya sektörü işyeri sayısının imalat sanayi içindeki payı 2011 yılında %6,9 olmuştur. Sektörün Türkiye’deki Genel Durumu: Plastikten kozmetiğe, ilaçlardan boyalara kadar birçok alanda sağladığı nihai ürünlerin yanı sıra, pek çok sektöre de ara mal ve hammadde temin Kimya sektörü sermaye-teknoloji yoğun bir sektör olduğu için işgücü yoğunluğu düşüktür. Bu nedenle sektörün imalat sektörü istihdamı içindeki payı son beş yıldır ortalama %8 düzeyinde seyretmiştir. 2013 yılında 189 ülkeye 14,7 milyar dolarlık ihracat yapan sektör, 139 ülkeden 38,5 milyar dolarlık ithalat yapmıştır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Kimyasal madde ve ürünleri imalatı sektöründe üretim endeksi 2012 yılında 108,8 olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılına göre 2013 yılında %3,2 oranında artarak 112,4 değerine ulaşmıştır. Kimya sektöründe kapasite kullanımı, diğer sektörlere verdiği girdileri de göz önünde bulundurursak, ülkenin genel eğilimine bağlı olarak gelişme göstermiştir. Son dört yılda ağırlıklı kapasite kullanım oranı %75,3 olmuştur. Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin İmalatı sektöründe Irak (441,2 milyon dolar), İran (430,5 milyon dolar) ve Çin (415,1 milyon dolar), Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait DOSYA / Kimya Malzemelerin İmalatı sektöründe İran (87,1 milyon dolar), Irak (73,9 milyon dolar) ve Almanya (63,9 milyon dolar) ve Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı sektöründe ise Almanya (723,8 milyon dolar), Irak (689,4 milyon dolar) ve İtalya (318,1 milyon dolar) ile ihracat yapılan ülkeler arasında ilk üç sırayı almıştır. Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin İmalatı sektöründe Almanya (3,3 milyar dolar), Çin (2,2 milyar dolar) ve Suudi Arabistan (1,9 milyar dolar), Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı sektöründe Almanya (863,3 milyon dolar), A.B.D (495,7 milyon dolar) ve Fransa (443,1 milyon dolar) ve Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı sektöründe ise Almanya (857,4 milyon dolar), Çin (723,4 milyon dolar) ve İtalya (460,6 milyon dolar) ile ithalat yapılan ülkeler arasında ilk üç sırayı almıştır… İmalat sanayinde yaratılan toplam katma değer içerisinde Plastik ve Kauçuk Sektörü 9’uncu sırada, Kimyasal Madde ve Ürünleri Sektörü 11’inci sırada, yer almıştır. 2000 yılında 2,2 milyar dolar olan ihracatımız her yıl kademeli bir şekilde artarak 2013 yılında 14,7 milyar dolar olmuştur. Kimya sektörü 23 bin firması, 280 bin çalışanı olan ve 2.600 madde ve müstahzarın üretildiği dev bir sektör haline gelmiştir. Kimya sektöründe son yıllarda ihracatta gösterilen başarıda küresel ekonomik kriz nedeniyle kaybedilen pazarların, yeni pazarlarla telafi etme yoluna gidilmesi önem arz etmiştir. 2012 yılında dış ticaretimizin %54,4’ü Avrupa’daki ülkeler ile yapılırken, bu rakam 2013 yılında %50 olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında Yakın ve Orta Doğu ülkeleri ve Diğer Asya ülkeleri ile yapılan ticaretimiz %33,6’dan 2013 yılında %29,3’e gerilemiştir. Kimya sektörü içerisinde plastik ve kauçuk ürünleri sektörü önemli bir yere sahiptir. Kimya sektöründe çalışanların %64,6’sı ve girişimcilerin %53,5’i plastik ve kauçuk ürünleri imalatı sektöründe faaliyet göstermektedir. TÜİK’in verilerine göre, 2013 yılında sektörün yarattığı yeni pazarlar etkisini göstermiş ve kimya sektörü ihracatının %48,3’ü plastik ve kauçuk ürünleri sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir. Mevcut TÜİK kayıtlarına göre, kimya sektörü girişimcilerinin %38,6’sı İstanbul, %6,6’sı İzmir, %6,5’i Ankara, %5,4’ü Bursa’da yer almaktadır. Türkiye genelinde ilk on il %72’sini oluşturmaktadır. İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’daki girişimci %57’dir. Kimya sektöründe bulunan girişimcilerin %83’ü Mikro Ölçekli, %14’ü Küçük Ölçekli, %2,5’i Orta Ölçekli, %0,5’i Büyük Ölçekli işletmelerdir… Kimya sanayi, plastikten kozmetiğe, ilaçlardan boyalara kadar birçok alanda sağladığı nihai ürünlerin yanı sıra, pek çok sektöre de ara mal ve hammadde temin eden bir sanayi dalı olarak, ekonomide önemli bir role sahiptir. Sektör hayat standardımızı arttıran, hastalıklara karşı korunmayı ve tedaviyi sağlayan, temizlik ve hijyen konularında katkıda bulunan, giyinme ve beslenmede insanlığın ihtiyacını karşılayan bir sanayi dalıdır. Kimya sanayi; tarım ilaçları, sentetik gübreler, veteriner ilaçları, sentetik elyaflar, sabun, deterjan, temizleyiciler, plastik hammaddeleri, beşeri ilaç sanayi, kozmetik sanayi, boya, yardımcı maddeler, deri, tekstil, inşaat (boru, levha, kapı, pencere vb.), yapıştırıcı, derz, ENDÜSTRİ OTOMASYON dolgu maddeleri, izolasyon malzemeleri, fotoğraf malzemeleri, barut ve patlayıcılar gibi birçok sanayi alanına nihai ve ara ürün sağlamaktadır. Kimya sanayi, lojistik önemi açısından çoğunlukla ülkenin kıyı bölgelerinde lokalize olmuştur. Petrol ve petrol ürünleri, deterjan, sabun, ilaç kimyasalları, boya gibi ürünleri üreten kimya firmalarının çoğu Marmara Bölgesinin üç büyük sanayi ili olan İstanbul, Kocaeli ve Sakarya’da, Ege Bölgesinde İzmir’de yerleşim gösterirken, gübre ve petrol ürünleri firmalarının çoğu Akdeniz Bölgesinde toplanmıştır. Ayrıca Akdeniz bölgesinde ana ham maddelerden olan soda, bikromat gibi önemli üretim merkezleri de bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesinde ise yine gübre fabrikaları göze çarpmaktadır. İşletmelerin rekabet gücünün artırılmasında başarılı bir yöntem olarak kümelenme yaklaşımı son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır. Teknolojinin hızla gelişmesi, coğrafyayı sınırlayıcı bir unsur olmaktan çıkarmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin küresel ortamda rekabetçi konumlarını sürdürebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve yeni mukayeseli üstünlük alanları yaratabilmelerine bağlıdır. Bu nedenle ölçek ekonomisinin öne çıktığı kimya sektöründe kümelenme yaklaşımı son derecede önemlidir. 95 DOSYA / Kimya Endüstri bölgelerinin ve İhtisas organize sanayi bölgelerinin lojistiği uygun alanlarda, kümelenme modeli ile desteklenerek yatırıma açılması durumunda, sektörün çevre sorununun çözümlenmesi yanında, rekabetçi şartlarda yatırım yeri de sağlanmış olacaktır. Bu nedenle 20 yatırımcı sanayici ile harekete geçen Chemport Kümelenme teşebbüsü kimya sektörünün geleceğini yönlendirme açısından son derecede önemlidir. Chemport arazisinin yer aldığı il için 1/100.000 İl Çevre Düzeni Planı çalışmaları tamamlanmıştır. Chemport Projesinin uluslararası pazarda kabul gören bir kümelenme olabilmesi için bu konuda tecrübe sahibi uluslararası firmalarla görüşmeler başlatılmış ve bu firmaların çalışmalarına ait bilgi ve sunumlar Chemport üyeleri ile paylaşılmıştır. Kimya sektöründe kapasite kullanımı, diğer sektörlere verdiği girdileri de göz önünde bulundurursak, ülkenin genel eğilimine bağlı olarak gelişme göstermiştir. Son dört yılda ağırlıklı kapasite kullanım oranı %75,3 olmuştur. TÜİK verilerine göre 2006 yılında kimya sektöründe 212.513 kişi istihdam edilirken bu rakam beş yılda %31.77 artarak 2011 yılında 280.039’a ulaşmıştır. Kimya sektörü istihdamının imalat sanayi içindeki payı 2006 yılında %7,91 iken, 2011 yılında %8,88 olmuştur. TÜİK verilerine göre kimya sektörünün 2011 yılındaki üretim değeri 83 milyar TL olmuştur. Bu değerin %43,8’i Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin, %11,3’ü Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait Malzemelerin ve %44,9’u ise Kauçuk ve Plastik Ürünlerinin İmalatı sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir. Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: 2012 yılı Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması kapsamında, kamu kuruluşları, vakıf üniversiteleri ve ticari sektördeki anket sonuçları ile devlet üniversitelerinin bütçe ve personel dökümlerine dayalı olarak yapılan hesaplamalara göre; Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge 96 Harcaması 2012 yılında bir önceki yıla göre %17,1 artarak 13.062 milyon TL olarak hesaplanmıştır. Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) içindeki payı%0,92’dir. Bu oran 2011 yılında %0,86’dır. 2012 yılında Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamalarının %45,1’i ticari kesim, %43,9’u yükseköğretim kesimi ve %11’i kamu kesimi tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir önceki yıl yükseköğretim %45,5 ile ilk sırada yer alırken, bunu %43,2 ile ticari kesim, %11,3 ile kamu kesimi takip etmekteydi. Kimya sektöründe Ar-Ge harcaması 2012 yılında bir önceki yıla göre %14,1 artarak 534 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında Türkiye’de ticari kesimde 52.233 Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden Ar-Ge personeli çalışmaktadır. Ticari kesimde çalışan Ar-Ge personelinin %6,95’i kimya sektöründe çalışmaktadır. Kimya sektörü Gayri Safi Yurtiçi ArGe harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı 2011 yılındaki oranını koruyarak %0,04 olarak gerçekleşmiştir. Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğünün destek programları aşağıda belirtilmiştir. 1- San-Tez Programı: 2006-2013 yılları arasında 880 proje desteklenmiştir. Bu projelerden 95’i kimya sektörüne yönelik projelerdir. 2- Teknogirişim Sermayesi Desteği: 2009-2013 yılları arasında 1.034 işletme desteklenmiştir. Bugüne kadar kimya sektörü ile ilgili iş fikri sunan 93 girişimci Teknogirişim Desteği almaya hak kazanmıştır. 3- Ar-Ge Merkezleri: 2013 yılsonu itibarıyla ülkemizde 152 adet Ar-Ge Merkezi faaliyet göstermektedir. Bu Ar-Ge merkezlerinden 11’ i kimya sektöründe faaliyet göstermektedir. 4- Teknoloji Geliştirme Bölgeleri: Ocak 2014 tarihi itibariyle 52 adet Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurulmuş olup, 39’u faaliyete geçmiştir. Faaliyet gösteren 2.508 firmanın % 2’si kimya sektöründe faaliyet göstermektedir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 5- Rekabet Öncesi İşbirliği Projeleri: 2010 yılı sonuna kadar 3 adet işletme tarafından müracaat yapılmış olup, başvuruların Rekabet Öncesi İşbirliği Projeleri nitelikleri taşımaması nedeniyle projeler değerlendirmeye alınmamıştır. 2012-2013 yıllarında ise herhangi bir başvuru alınmamıştır. 6-Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama Destek Programı: 2013 yılında 95 işletme desteklenmiş olup, bunlardan 7 tanesi kimya sektörüne aittir… Sektörün 2014–2023 Projeksiyonu: Kimya sektörünü temsil eden özel sektör kuruluşları, kamu kuruluşları ve üniversite temsilcilerinin katkıları ile hazırlanan Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı, 15 Eylül 2012 tarihinde gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısındaki görüş ve değerlendirmeler doğrultusunda nihai hale getirilerek Yüksek Planlama Kurulu’nun 22.10.2012 tarih ve 2012/26 sayılı kararı ile onaylanmış ve 20 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı; dünyada ve ülkemizde değişen ekonomik ve sosyal koşullar, Dokuzuncu Kalkınma Planı Stratejisi (2007–2013), Orta Vadeli Program (2010–2012), 2010 yılı programı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2010–2014 Stratejik Planı ve Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde (20112014) yer alan temel ilkeler, vizyonlar, amaçlar ve hedefler dikkate alınarak hazırlanmıştır. 2012–2016 yıllarını kapsayan Türkiye Kimya Sektörü Stratejisi Belgesinin genel amacı “Yüksek katma değerli, çevreye ve insan sağlığına duyarlı süreç ve ürünlerle, kimya sektöründe sürdürülebilir ve rekabetçi bir şekilde dış ticaret dengesini ülke lehine geliştirerek dünyada söz sahibi bir konuma gelmek ” şeklinde belirlenmiştir. Bu genel amacı gerçekleştirmek üzere, kimya sektörünün öncelikli sorun alanlarından da yola çıkılarak, altı DOSYA / Kimya hedef tespit edilmiştir. Tespit edilen altı hedefe ulaşmak için 34 eylemin hayata geçirilmesi planlanmaktadır. Kimya sektörünün önümüzdeki dört yıl içerisinde hedefi, 34 eylemi gerçekleştirerek genel amaca ulaşmak olacaktır. Türkiye’nin İhracat Stratejisi İçin Küresel ve Sektörel Öngörüler 2023 çalışması yapılmıştır. Yapılan bu çalışma ile dünya ekonomisi, dünya ticareti, dünya ihracat pazarları ve sektörleri için 2023 yılına kadar olan döneme ilişkin sayısal öngörüler hazırlanmıştır. 2023 yılında; 2012 yılında 4 milyon ton olan polimer talebinin, %175 artışla 11 milyon ton, 690 bin ton olan elyaf hammadde talebinin, %8 artışla 742 bin ton, 216 bin ton olan lastik hammadde talebinin %179 artışla 603 bin ton olması beklenmektedir. 2013 yılında Türkiye ekonomisi %4 oranında büyürken, imalat sanayinin büyüme oranı %3,8’de kalmıştır. Kimyasal ürünlerin imalatı sektörü ve plastik ve kauçuk ürünleri imalatı sektörlerindeki büyüme ise imalat sanayinin altında gerçekleşmiştir. Temel eczalık ürünlerin imalatı sektörü ise küçülmüştür. Kimya sanayisi, 1997–2007 yılları arasında küresel ölçekte yıllık ortalama yüzde 5 büyümüştür (büyüme toplam satışlar itibariyle). Bu dönemde yıllık ortalama büyüme AB ve NAFTA bölgesinde yüzde 4, Asya’da yüzde 6 ve Ortadoğu’da yüzde 9 olmuştur. 2020 yılına kadar olan dönemde (2006–2020 dönemi için) kimya sanayinde küresel ölçekte büyüme oranı yıllık ortalama yüzde 4,4 olarak öngörülmektedir. Büyümeler AB’de yüzde 3,7, NAFTA bölgesinde yüzde 3,2, Asya’da yüzde 5,9, Ortadoğu’da yüzde 7,5 olacaktır. Bu büyüme öngörülerine bağlı olarak 2007 yılında 3,6 trilyon dolar olan satış hacmi 2015 yılında 5,1 trilyon dolara, 2020 yılında 6,3 trilyon dolara ulaşacaktır. Kimyevi maddeler ve mamullerine olan talep özellikle Asya- Pasifik merkezli gelişen ülkeler başta olmak üzere artacaktır. Kimyevi maddeler ve mamulleri, petrol türevi ve sentetik şeklinde daha çok sanayi girdisi olarak kullanılmaktadır. Bu girdileri kullanan sanayilerin AsyaPasifik bölgesinde yoğunlaşması ile talep bu bölgede daha hızlı genişlemektedir. Nihai tüketim ürünlerine yönelik talep de kişi başı gelir ve refah artışı yaşanan gelişen ülkelerde daha hızlı artmaktadır. Kimyevi madde ve mamullere yönelik kuvvetli talep artışı, ilave kapasite ihtiyacını da tetiklemektedir. 2020 yılına kadar olan dönemde ilave kapasitelerin önemli bir bölümü Çin başta olmak üzere Asya’da ve Ortadoğu’da kurulacaktır. Çin hızla genişleyen iç talebi karşılamak için büyük kapasiteli yatırımları sürdürecektir. Japonya ve G. Kore’nin çevre kısıtları ile ilave yatırımları sınırlandırması yeni kapasitelerin Çin ve diğer bölge ülkelerinde toplulaşmasına yol açacaktır. Körfez ülkeleri de ham petrol ürünleri ile birlikte işlenmiş ürünlerin üretimi ve ihracatını da hedeflemektedir. Bu nedenle Ortadoğu’da işleme kapasitesi genişleyecektir. Kimya sanayinde teknolojik yenilikler alt sektörlerde ve ürünlerde gelişmeleri önemli ölçüde şekillendirecektir. İmalat sanayi içinde teknolojik ilerlemeler- ENDÜSTRİ OTOMASYON in en çok etkili olacağı sektörlerin başında kimya sanayi gelmektedir. Teknolojik gelişmeler ilaç ve eczacılık ürünlerinin çeşitlenmesi ve çok sayıda yeni ürün üretimi, yeni organik ve inorganik kompozit ürünler yaratılması, polimer-monomer, etilen tabanlı yeni malzemeler yaratılması ve üretilmesi, polimer tabanlı malzeme üretimi ve tüketiminin genişlemesi, fonksiyonel ve sentetik yeni ürünlerin yaratılması ve üretilmesi alanlarında yoğunlaşacaktır. Teknolojik gelişmeler ile birlikte temel kimyevi maddelerin yerine sentetik ürünlerin ve yeni malzemelerin kullanılması ve özellikle bunların sürdürülebilir büyüme, enerji verimliliği, çevre koruma hassasiyetlerine bağlı taleplerin artması ile birlikte temel ürünlerin tüketim ve üretim artışları sınırlanacaktır. Yine bu hassasiyetlere bağlı olarak geri kazanma ve yeniden kullanım eğilimlerinin de kuvvetlenmesi üretim artışını sınırlandıracaktır. Tüm bu öngörüler doğrultusunda kimya sektörünün, Türkiye’nin dünyadaki petrol ve doğal gazın % 70’inin bulunduğu bölge ile en büyük enerji tüketen bölge arasında, adeta bir enerji koridoru üzerinde bulunma özelliklerini de kullanarak, yüksek katma değerli üretim yapısına geçerek ve ara girdi ithalatını azaltarak, ihracatın ithalatı karşılama oranını 2023 yılı itibariyle % 71’e çıkarması beklenmektedir.” 97 DOSYA / Kimya KİMYA SEKTÖRÜNÜN YAKIN GELECEĞİ Kimya Sektörü’nün bugünden yarına nasıl gelişeceği konusunda, 2015 tarihli Kalkınma Bakanlığı’nın Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018)-Kimya Çalışma Grubu Raporu’na bakıyoruz. Rapora göre, “Kimya sanayiinin ülke ihracatındaki payı önemli oranda artmaktadır, dış ticaret payındaki bu yükseliş diğer sektörlerde görülen gerilemenin yanında, kimya sanayiinin gelişimine devam etmesi nedeniyledir. Sektör son dönemdeki üretim artışını kısmen atıl kapasitelerin kullanılması ile sağlamıştır. Önümüzdeki dönemde artışın devam etmesi ve sektörde katma değerli ürünlere geçişin sağlanabilmesi için yeni yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemiz kimya sektörü dönüşümünü başaramaz ise şu anda ihracat yaptığımız ülkelerin teknoloji düzeylerini arttırmaları ile birlikte ihracatımızın hızla düşmesi ve dış ticaret açığımızın daha da büyümesi kaçınılmaz olacaktır. Kimya sanayiinin dış ticaret verileri, ülkemizin kimya sanayiinin tüm alt sektörlerinde rekabet gücünün düşük olduğunu ve ithal ürünlere bağımlı olunduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemiz sadece tüketici kimyasalları sınıfında yer alan sabun, deterjan ve 100 kozmetik alt sektöründe (ISIC Rev.4 2023) dış ticaret fazlası verebilmektedir. Plastik ve kauçuk ham maddeleri (ISIC Rev.4 2013), temel kimyasal maddeleri (ISIC Rev.4 2011) ve sentetik elyaf (ISIC Rev.4 2030) imalatı alt sektörleri en yüksek dış ticaret açığının olduğu alt sektörlerdendir. Bu çerçevede, 500 milyar Dolarlık 2023 ihracat hedefinin mevcut kimya sanayii yapısı ile gerçekleşmesi daha fazla dış ticaret açığına sebep olabilecektir. Sanayi üretimindeki artışa paralel olarak ithalatı hızla artan plastik ve kauçuk ham maddeleri gibi diğer sektörlerin girdisini oluşturan kimya alt sektörlerinde ülkemizin yeni yatırımlara ihtiyacı vardır. İmalat sanayii ithalatı içerisinde yaklaşık yüzde 18 ile en büyük paya sahip olan kimya sanayii ithalatının azaltılması için sektör üretiminin artırılması ve sektörün katma değeri yüksek ürünler ağırlıklı bir yapıya dönüştürülmesi bir zorunluluktur… SEKTÖREL GÜÇLÜ YANLAR * Mevcut yer altı zenginlikleri * Alternatif enerji kaynaklarının kullanılabilmesine uygun iklim ve coğrafi koşullar * Ülkemizde bulunmayan hammaddelere, ENDÜSTRİ OTOMASYON özellikle enerji hammaddelerine olan yakınlık ve bu hammaddelerin ulaşım hatlarında bulunması * Mevcut ve potansiyel dış pazarlara yakınlık ve deniz-demir yolu ulaşımına uygun coğrafi konum * İç tüketimde halen miktar ve çeşitlilik bakımından büyüyen bir pazar olması * Ekonomik İstikrarın sağlanması ile bunun korunması ve güçlendirilmesi için yapılan çalışmalar * Esnek üretime yatkın KOBİ firmalarının bulunması * Yüksek girişimcilik potansiyeli ve dinamik iş ortamı * Uluslararası standartlarda üretim yapabilme becerisi * Kimya alanında yetişmiş insan gücünün bulunması * Eğitim düzeyi yükselen genç nüfusa sahip olunması * Eğitim ve araştırma kurumlarımızın özellikle teorik bilgi açısından yeterli seviyede bulunması * Dış ticaret becerisi * Plastik ürünler sektöründe sahip olunan yüksek rekabet gücü * Tarıma dayalı kimyasallar için pazar potansiyelinin bulunması * Özel sektörün kendi içinde ve kamu ile iletişim ve diyalog sağlayabileceği platformların oluşturulabilmiş olması. DOSYA / Kimya SEKTÖREL ZAYIF YANLAR * Sektörün Devlet teşviklerinden yeterince yararlanamaması * Kimya sanayii için önemli girdilerden olan ham petrol ve doğal gaz kaynaklarının Türkiye’de yetersiz olması * Pahalı enerji, enerjideki yüksek vergiler firmaların rekabet güçlerini olumsuz etkilemesi * Piyasa gözetim ve denetiminin yetersiz olması * Sermaye birikimindeki yetersizlik sermaye yoğun bir sektör olan kimya sanayiini önemli ölçüde olumsuz etkilemesi * Kimyasal üretimin genel olarak dağınık yapıda olması, yatay ve/veya dikey entegrasyonun olmaması * Kimya Sanayiinin teknoparklarda yeterince yer bulamıyor olması İleri teknolojiye dayalı olmayan ve katma değeri düşük üretim yapısının bulunması * Kimya sanayiinin ithalata dayalı üretim yapısı, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve istikrarlı girdi tedariğinin güç olması * Kimya sanayii ürünlerinin kalitelerinin düşük olması * Sektörde yatırım ve üretim stratejilerinin eksikliği * Sektör firmalarının altyapı eksikliklerinin bulunması * Yatırım ortamının istenilen düzeyde iyileştirilememiş olması, bürokratik işlemlerin fazla olması * Etkili kullanılabilecek bir sanayi envanterinin eksikliği * Mevcut işgücünün niteliklerinin düşük olması, ara eleman sıkıntısının bulunması * Firmaların proses ve işgücü verimliliklerinin düşük olması * Üniversite-sanayi-devlet işbirliğinin yetersiz olması * Sektör firmalarının genel olarak küçük ölçekli olmalarının yanında aralarında koordinasyonun bulunmayışı * Global ölçekli firmaların olmayışı * Bazı çevre ülkelerinin hammadde ve bilgi altyapıları nedeniyle rekabet üstünlüğüne sahip olmalarına karşın ülkemiz kimya sanayiinin bu ölçekte rekabet üstünlüğü ortaya koyabilecek bir özelliğinin bulunmayışı * Hammadde temini ve pazarlamayı güçleştiren lojistik problemleri Artan ihracat miktarına rağmen firmaların global ölçekte pazarlama ağlarının olmaması * Sektörde firmaların uluslararası ve ulusal mevzuatı, pazar gelişmelerini tam olarak takip edemiyor olmaları * AB uyum süreci ile daha da hızlanan mevzuat değişikliklerinin firmaları zorlaması * Sınai mülkiyet ve hukuk uygulamalarındaki eksiklikler * Mevzuat uygulayıcı kurumların koordinasyonunun yetersiz oluşu. SEKTÖREL FIRSATLAR *Kimya sanayii ürünlerine ihtiyacı her geçen gün artan iç pazar *Sektörün gerçekleştirmekte olduğu ihracatın da etkisi ile uluslararası standartlara uyma çalışmaları *Ar-Ge için ayrılan fonlar, Ar-Ge’nin öneminin anlaşılması, AB desteklerinden yararlanabilme *AB’den KOBİ’ler için sağlanacak eğitim ve kaynak destekleri *Sektörde katma değeri yüksek kimyasal üretmek için gerekli hammadde kaynağı ve pazarın bulunması *Ana girdi üreten ülkelere ve kimyasal ürün pazarlarına yakınlık *Ülkemizin doğal gaz ve petrol boru hatları bakımından köprü konumunda olması *Endüstri bölgeleri ve kümelenme alanındaki mevzuat çalışmaları ve girişimler *AB uyum sürecinin yürütülmesi konusunda gösterilen kararlılık. Bu yaklaşım çerçevesinde AB’ye uyum için hazırlanan projeler ve bu projelerde AB tarafının sanayinin de mutlaka yer alması ve görüşlerinin değerlendirilmesi isteği *AB uyum sürecinde ortaya çıkan potansiyel yatırım alanları *Sektörün sahip olduğu özel sektör diyalog platformunun hızlı gelişimi Özel sektör yatırımlarının artma eğilimi *Kayıt dışının engellenmesi ve piyasa denetimi için yeterli mevzuatın varlığı, gerek otoritenin isteği gerekse meslek örgütlerinin AB’den de yararlanarak ENDÜSTRİ OTOMASYON sağladığı destek ile denetim konusunda alt yapı oluşturma çabaları *Uluslararası ticaretin artan ortanda serbestleşmesi *Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ticari ve ekonomik ilişkilerinin gelişmesi. SEKTÖREL TEHDİTLER *Kayıt dışı üretimin Ülkenin uluslararası güvenilirliğini ve rekabet gücünü azaltması, sektörün gelişme potansiyelini zayıflatması *Biyoteknoloji, nanoteknoloji konularında dünya ölçeğinin gerisinde kalma *Ar-Ge yetersizliği *Bürokraside konu uzmanlarının yeteri kadar eğitim alamaması, sektörü ve mevzuatı yönlendirememesi *İnsan sağlığı, iş güvenliği ve çevre korunması alanlarında henüz alt yapısı olmayan Yönetmelik ve uygulamalar *Yeni AB Direktifleri (REACH, CLP) ve diğer uluslararası düzenlemeler kapsamında ihracatta karşılaşılacak sorunlar *Uzakdoğu’nun Batı ülkeleri için cazibesi *Uygun yatırım yerlerinin bulunmaması *Yatırım mevzuatı uygulamasının karmaşıklığı ve çok başlılığı *Yatırımların hizmet sektörüne yapılması *Yabancı sermayenin değer zinciri içerisinde ülke içindeki üretime daha az yer vererek proseslerin önemli bir kısmını ülke dışında gerçekleştirmesi *KOBİ’lerin vizyon ve misyon yetersizliği ile mevzuata uymadaki eğitim ve finansman eksikliği.” Raporun “Sonuç Ve Değerlendirme” bölümünde ise şöyle deniliyor. “Kimya Sanayinin Mevcut Sorunları ve Günümüz Gelişmeleri: • Cari açığın azaltılması için kimya sanayiinde yeni yatırımlara ihtiyaç vardır. • Sosyal imkanların gelişmiş olduğu yerleşim yerlerine yakın yatırım yeri bulabilmek sektör için sorundur. • Enerjinin güvenli tedariği ve verimliliği önemlidir. • Uluslararası ticarette korumacılık artmaktadır. 101 DOSYA / Kimya • Önümüzdeki dönemde kaynakların etkin kullanımı ve yeşil teknolojiler yeni trendler olarak ortaya çıkmaktadır. • Sektörde kümeleşme yoluyla başta üretimin entegrasyonu, lojistik, yatırım yeri olmak üzere rekabet gücünü etkileyen birçok konuda olumlu gelişmeler sağlanabilecektir. Onuncu Kalkınma Planı İçin Politikalar: Plan döneminde sektörde yeni yatırımlara ve bu yatırımların gerçekleştirileceği altyapısı uygun ihtisas OSB’lerine ihtiyaç bulunmaktadır. • Enerji maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle enerji verimliliği, üretimin niteliği için ise enerjinin sürekliliği sektör için hayati önem taşımaktadır. • Sektörün; demiryolu, liman ve karayolu taşımacılığı için uygun altyapıların bulunduğu yatırım yerlerine ihtiyacı bulunmaktadır. • Sektördeki piyasa gözetiminin yetersiz oluşu, standart dışı ürünlerin kolayca piyasaya girmesi, piyasanın her tür ithal ürüne açık olması üreticileri olumsuz etkilemekte, yabancı yatırımları engellemektedir. • Sektörleri yenilikçiliğe teşvik eden, yenilikçilik kültürünü oluşturmaya yönelik düzenlemeler gerekmektedir. (Örneğin, kamunun yenilikçi ürün talebini oluşturması, depreme dayanıklı, enerji verimliliği yüksek konutlar için ürün talebi gibi.) • KOBİ’lerin verimliliğinin artırılması amacıyla birlikte çalışmalarının desteklenmesi, birbirleri ile entegrasyonunun sağlanması gereklidir. Ölçek ekonomisinin ön planda olduğu sektör 102 alanlarında KOBİ’lerin sanayinin toplam verimliliğini düşürmesi önlenmelidir. • Diğer sektörlere girdi sağlayan ana kimya sanayiinde Türkiye’nin yatırım ihtiyacı bulunmaktadır. Diğer sektörlerin rekabet güçlerini olumlu etkileyecek olan ana kimya sanayii yatırımlarının arttırılması gerekmektedir. • Ana kimya sanayiinde ölçek ekonomisini yakalayabilen büyük şirketlere ihtiyaç vardır. Mevcut KOBİ yapısından bu tür şirketlere geçilebilmesi için KOBİ’lerin birlikte çalışabilmesi, birleşmelerinin teşvik edilmesi sağlanmalıdır. • Kimya sanayiinde, KOBİ’lerin, bugünkü yapıları ile sektörde artan küresel mevzuatı (REACH, GHS, CLP, ….vb.) takip etmeleri ve uymaları mümkün değildir. Söz konusu mevzuatın takip edilmesi ve uyumu için KOBİ’ler arasında işbirliğini sağlayacak veya KOBİ’lerin bir araya gelmelerini sağlayacak modellerin geliştirmesi gerekmektedir. • Sektörde faaliyet gösteren mevcut firmaların verimliliklerini arttırmak amacıyla kümeleşme desteklenmelidir. Ancak kümeleşme firmaların sadece bir arada faaliyet göstermesi şeklinde değil, firmaların birbirleri ile üretim entegrasyonunu sağlaması yoluyla gerçekleştirilmelidir. • Yatırımların arttırılması ve firmaların ekonomik verimliliği sağlayabilmesi için liman, demiryolu ve karayolu bağlantıları sağlanmış, altyapısı bulunan ihtisas organize sanayi bölgelerine ihtiyaç bulunmaktadır. • Sektörde en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinde yer alan 27 şirket ENDÜSTRİ OTOMASYON yer değiştirmeye zorlanmaktadır. Söz konusu şirketlere yukarıda belirtilen özelliklerde OSB’lerin sağlanması, kimya sanayiinde, kümelenme ve entegrasyonu sağlayarak, verimliliği arttıracaktır. • Ana kimyasallar alt sektörü hammadde kaynaklarına yönelerek yukarı yönlü, plastik ürünler sektörü ise müşterilere yönelerek aşağı yönlü dikey entegrasyon eğilimindedir. • Olaylara ve güncel taleplere göre kanuni düzenleme yapılması yerine mevcut kanunlar (OSB, Serbest Bölge, Endüstri Bölgeleri vb. gibi) bütüncül olarak ele alınmalı ve dünya örnekleri incelenerek temel düzenlemeler yapılmalıdır. • Mevzuat düzenlemeleri ile firmaların maruz kaldığı ‘zaman vergisi (Time Tax)’ konusunda iyileştirmeler yapılması birçok firma için yatırım teşvikinden daha önemlidir. • Sektör firmaları için dağıtım ağı önemli bir sorun durumundadır. Belirli bölgelerdeki dağıtım ağının firmalar tarafından bilinmemesi veya sektörün ihtiyaçlarına uygun olmaması buralarda gerçekleştirilecek yatırımları engellemektedir. • Ülkeler (gelişmiş ülkeler dahil) gümrük vergileri ile doğrudan, sağlık ve güvenlik konularındaki düzenlemeler ile ise dolaylı olarak dış ticaret engellerini artırmaktadırlar. • ÖTV ve Akaryakıt konusundaki düzenlemeler sektörü olumsuz etkilemektedir.” Dileriz, bu politikalar, en yakın zamanda hayata geçer.” Ürünler Sektörden Ürünler sayfalar› Endüstri&Otomasyon dergisinin ücretsiz ürün/hizmet tan›t›m sayfalar› olup, endüstride kullan›lan ürünlerin tan›t›m› amac›yla yay›nlanmaktad›r. ‹lginizi çeken ürün ve/ veya hizmetler hakk›nda bilgi almak için ilgili firman›n internet sitesini inceleyebilir veya firma ile ba€lant›ya geçebilirsiniz. Altivar Process Hız Kontrol Cihazları ■ Schneider Electric Altivar Process serisini enerji-yoğun uygulamalara hizmet verecek şekilde genişletti. Güncellenen seri, müşterilere üretim ve enerji verimini optimize edebilecekleri yeni olanaklar sağlıyor. Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric, Altivar Process hız kontrol cihazı serisini genişletti. Güncellenen seride Petrol, Gaz ve Madencilik, Mineral ve Metal sektörlerindeki enerji ve yoğun uygulamalara yönelik bir çözüm de yer alıyor. Altivar Process hız kontrol cihazları, devreye alma süresini azaltarak ve üretimde verimliliği ciddi oranda yükselterek iş performansının optimize edilmesine yardımcı oluyor. Bu cihazlar ayrıca daha fazla tasarruf sağlanması amacıyla üretim esnasındaki enerji kullanımını da optimize etmek üzere tasarlanmış bulunuyor. Altivar Process hız kontrol cihazları hakkında bilgi veren Schneider Electric Endüstriyel Kontrol ve Sürücü & Sürücü Sistemleri Birimi Genel Müdür Yardımcısı Alain Dedieu, “Proses endüstrisine gelişmiş çözümler sunmaktan memnuniyet duyuyoruz. Müşterilerimiz, Altivar Process’i artık tek hız kontrol cihazlı projelerden, ileri yük paylaştırma iş- levlerine sahip, birden fazla hız kontrol cihazı barındıran en karmaşık uygulamalara kadar her şey için kullanabilirler. Hizmet odaklı kontrol cihazı konseptimiz sayesinde proses performansında artış, enerji optimizasyonu ve varlık yönetimi imkanı da sağlıyoruz” dedi. Altivar Process, entegre endüstriyel ağın vazgeçilmez bir parçası Altivar Process bir hız kontrol cihazından daha fazlasını ifade ediyor. Sadece sürücü dilini konuşmak yerine, petrol veya maden mühendisleri gibi endüstri uzmanlarına anlamlı bilgiler ileten servis odaklı bir kontrol cihazı olan Altivar Process, endüstriyel ağa bağlanarak proses bilgilerini doğrudan kullanıcıların parmak ucu kadar yakınına getiriyor. Bu, ister bir madende kullanılan konveyör olsun ister bir petrol kuyusundaki pompa veya çelikhanelerde kullanılan bir vinç olsun tüm endüstriyel süreçlerin optimize edilmesine yardımcı oluyor. Verileri gerçek zamanlı olarak iletebilen Altivar Process böylece personelin, operasyonlarda ayarlama yaparak enerji kullanımını azaltmasına ve üretim verimini artırmasına da imkan sağlıyor. Teknik uzmanlığa doğrudan bağlantı Altivar Process aynı zamanda, dünyanın herhangi bir yerin- ENDÜSTRİ OTOMASYON 103 Ürünler de bulunan teknik uzmanların, verim bilgilerini inceleyerek operatörlere tavsiyede bulunmalarını sağlıyor. Operatörler kontrol cihazı üzerindeki QR kodlarını tarayabiliyor ve gerektiğinde arıza bulma & uygulama bazlı programlama bilgilerine doğrudan erişim sağlayabiliyor. Altivar Process, bakımı kolaylaştırarak hizmet süresini artırıyor. Performans verilerini ileterek operatörlerin potansiyel bakım ihtiyacını tahmin etmesini ve belirlemesini sağlıyor. Petrol ve Gaz uygulamaları Güncellenen Altivar Process serisi, karada yürütülen petrol üretim faaliyetlerinde kullanılan yapay kaldırma uygulamalarının (elektronik dalgıç pompalar, atbaşı pompalar ve eksantrik vidalı pompalar) yanı sıra sondaj kuyusu ve petrol rafinerisi uygulamaları için son derece uygun. Geliştirilmiş uygulama kontrolü ve veri bağlantısı sayesinde üretim verimini artırırken diğer şu avantajları da sunuyor: • Üretimin belirli bir merkezden kontrol edilebilmesi • Pompalama operasyonlarındaki aksama süresinin enerji kesintisi durumunda dahi en aza indirgenmesi • Aşırı hava koşullarına dayanabilen özel olarak tasarlanmış sürücü panosu • Arıza bulma bilgilerine doğrudan erişim • Analiz (veri analizi, varlık yönetimi, performans) amacı ile gerçek zamanlı veri kaydı Madencilik, Mineral ve Metal uygulamaları Yeni Altivar Process aynı zamanda konveyörler, istifleme/ harmanlama makineleri ve vinçler için de uygunluk taşıyor. Daha yüksek enerji verimi ve çalışma süresi için gelişmiş motor kontrolü sağlıyor. Diğer avantajları ise şöyle: • Münferit hız kontrol cihazları üzerindeki yükün azaltılması için cihazdan cihaza yük paylaştırma • En güncel standartlara uygun olduğundan daha yüksek emniyet ve siber güvenlik • Daha yüksek motor reaksiyonu ve kararlılığı için yüksek yük ve akım direnci www.schneider-electric.com/tr schneIder Entegre Zeka ile Kompakt Güç Üniteleri ■ Döner Modüller/Sürücüler SCHUNK yüksek performanslı döner modüller; laboratuvarlarda, araştırmalarda ve endüstriyel uygulamalarda yıllar boyunca başarıyla kullanıldı. İş bağlama teknolojisi ve tutucu sistemler yetkin lideri SCHUNK; SCHUNK PR 2, PDU 2 ve PSM 2 serileri ile mekatronik ürün gamını genişletti. Böylece SCHUNK, yüksek performans ve endüstri alanında güçlü uygulamalar için en iyi şekilde kullanılan 3 akıllı modül sunuyor. Modüllerin tüm güç elektronikleri tamamen modüllere entegre edildi, dış kontrole ihtiyaç kalmadı ve kablo sistemi de hata hassasiyeti gibi en aza indirildi. Hızlı ve kolay işletim Modüller herbiri standarttırılmış, üç ebatta mevcuttur. Bunlar, standart fiş bağlantıları ile donatıldığından kolaylıkla ve hızlıca bağlanabilirler. Opsiyonel olarak kontrol, Profibus (12 Mbit/s’ye kadar) veya CAN-Bus (1 Mbit/s’ye kadar) tarafından yapılır. www.tr.schunk.com 104 ENDÜSTRİ OTOMASYON Devreye sokma ve PC tarafından parametrelendirme için modüller SCHUNK hareket aracıyla, USB bağlantısı ile donatılır ve kolaylıkla ayarlanabilen döner kodlama anahtarı vasıtasıyla manuel olarak ayarlanabilir. İlk modül hareketleri manuel olarak DIP anahtarından farkedilebilirdir. Her bir modülün pozisonu LED ekranında görülebilir. Entegre Harmonic Drive’a bağlı olarak; PR2 döner modül ve lineer eksenler için PDU 2 sürücüsü; 16 Nm ve 184 Nm arasında muazzam dönme momentine ulaşır. Direkt çalışan PSM 2 modülü, küçük kitlelerin hızlı hareketleri için kullanılabilirdir. Kompakttır ve 1.8 Nm dönme momentinde 4,320 rpm’e ulaşır. Her üç modülde pozisyon, hız ve dönme momenti ayrı ayrı kontrol edilebilir. Değişen kodlayıcı, yüksek pozisyon ve tekrarlanabilirlik hassasiyeti sağlar. Entegre tutma freni, hedef pozisyona ulaşıldığı zaman aktif edilebilir. Modül, sensör sinyalleri değerlendimesi için iki dijital veri ile donatılmıştır. SCHUNK Ürünler EtherNet/IP Makine Çözümü ■ Öne çıkan noktalar; Sadeleştirilmiş makine mimarisi • Sadeleştirilmiş makine mimarisi • Kablolama ve mühendislik süresini %30’a kadar azaltın • Gelişmiş makine üretkenliği ve bakım verimliliği Artık makinenizdeki otomasyon bileşenlerinin neredeyse tamamını tek bir kablo kullanarak zincirleme bağlayabilir ve birkaç ayrı ağ kullanmanın getirdiği karmaşıklığı ortadan kaldırabilirsiniz. Verimliliği artıracak fırsatlar CJ2 EtherNet/IP ağının avantajlarından yararlanma Modern bir makineyi yapılandırmak kolay bir iş değildir. Performans, güvenilirlik ve bağlanabilirlik talepleri arttıkça makine de daha karmaşık bir hale gelir. Bu sorunları çözmeye yardımcı olan standartlardan Ethernet/IP, hem makine üreticileri hem de son kullanıcıların tercihi haline geliyor. Omron’un CJ2 kontrolör ailesi ve diğer Ethernet tabanlı otomasyon ürünleri, makine çözümü için tek bir EtherNet/IP ağından yararlanmanızı sağlar. Kablolama ve mühendislik süresini %30’a kadar azaltma G/Ç’lar ve ağa bağlı cihazları tek bir EtherNet/IP Makine ağı üzerinden dağıtmak, kablolama ve geliştirme süresini %30’a kadar azaltır. Gelişmiş makine üretkenliği ve bakım verimliliği HMI ve PLC bağlantıları üzerinden tüm cihaz verilerine ve ayarlarına kolay erişim, servis mühendislerinizin her zaman ihtiyaç duyduğu bilgilere sahip olmasına ve gerektiği anda hızlı harekete geçmesine olanak sağlar. Sonuç? Daha fazla üretim, daha az duruş süresi. Güvenlik yapılandırmalarınız, programlarınız ve doğrulamalarınızı yeniden kullanın Bağımsız NX modüler güvenlik kontrolörümüz, tüm makine boyut gereksinimlerine uyarlanarak Güvenlik Mühendisliği projelerinizin esnek ve yeniden kullanılabilir olmasını sağlayan ölçeklenebilir bir çözümdür. www.omron.com.tr OMRON PID Quadro (TFT Ekranlı) ■ 4x Üniversal termokupl girişi, her bölge için bağımsız SET değeri • TFT ekran (320x240 pixels-16 bit) • Her bölge için 2x Röle veya Transistör çıkışı • Her bölge için düşük ve yüksek alarm seçenekleri ve alarm çıkışları • USB bellek ile veri toplama • RS-485 bağlantı ile birden fazla cihawww.emkoelektronik.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON zın birbiri ile iletişimi Uygulama alanları: • Konveyörlü tünel fırınlar • Ambalajlama makineleri • Extruder, Badonez uygulamaları • Tekstil RAM makineleri • Sterlizasyon ve pastorize uygulamaları • Motorlu vana ile buhar kontrolü emko elektronik 105 Ürünler Hassas Takım Tutucular Frezeleme Prosesinin Bir Parçası Olarak Mükemmel Sonuç ■ Dosdoğru mükemmel sonuca ve mükemmel kaliteye: Geçmişte frezeleme hakkında ne mümkün görünmüyorsa, modern makine konsepti ve araçlarına bağlı olarak şu an trend olmaktadır. Frezelemenin artık taşlama, parlatma veya aşındırma tarafından takip edilmediği hassas uygulamaların sayısı sürekli olarak artmaktadır. Bu uygulamalarda takım tutucu sistemleri birçok görev yürütmektedirler: takımların mutlak salgı hassasiyetini sağlar, titreşimleri telafi eder ve hem yüksek geometrik hassasiyeti hem de mükemmel yüzey kalitesini garanti ederler. Saat endüstrisinde, makine yapımında veya medikal teknolojide: tüm işleme disiplinlerinde şirketler süreçleri kolaylaştırmak üzere etkili yöntemler araştırmaktadırlar. Tesviyecilerin yüzeylerde el ile son işlemi yaptığı yerde, özellikle ultra hassas işleme proseslerini kullanan üreticiler bu alanda öncüdürler. Tek bir iş parçası için 100 saate kadar işleme zamanlarının ışığında, yenilikçi makine konseptlerinde yatırımlar, havalı yatak işmilleri ve kendini hızlıca amorti eden modern araçlar –makinenin yüksek hassasiyetini mümkün olan son noktaya kadar sürdürdüğü göz önünde bulundurularak. Takım tutucu sistemleri bu bağlantıda belirleyici bir rol oynarlar. Hassas geometri ile ayna gibi yüzeyler! Hassas işleme ile ulaşılan kalite seviyesi günümüzde tecrübeli kullanıcıları bile etkilemektedir. Çoğunlukla yakalanan kalite aşındırma, taşlama, parlatma veya lazer ışını işleme sonuçlarına eşit olarak ulaşılabilen kalitedir ve çok daha hızlı ve bu nedenle daha ekonomiktir. ETH Zürih’te bulunan aerostatik olarak yüzey kılavuzlu ultra hassas işleme merkezi ile yapılan test serileri satır satır frezeleme ile Ra > 25 nm ve yüzey 106 frezeleme ile Ra < 3 nm devamlı yüzey kalitesine ulaşılabildiğini gösterdi. Bu seviyedeki kalite parlatılmış yüzeylere uygundur ve yüksek-hassasiyet geometri de gösterebilir. Geçmişte yüksek parlaklıkta plastik parçaların enjeksiyon kalıpları öncelikle frezelenir ve daha sonra karmaşık parlatma prosesleri uygulanırken, bugün hassas işleme prosesleri ile düzgün ve pürüzsüz yüzeyli parçaların üretimi mümkündür. Demir dışındaki metallerde bile etki çok belirgindir: örneğin lazer optiklerde kullanım için uygun olan ve geometrik olarak hassas, ayna gibi yüzeylere ulaşmak mümkündür. Sonuç, çeşitli etkilerin birleşimidir: taşlama ve parlatma sırasında konveksiteler oluşurken ya da köşeler yuvarlatılırken oluşan riskleri azaltmakta, hassas işleme esnasında uygulanan zaman alıcı prosesleri de ciddi oranda kısaltmaktadır. Aşınmasız sıkma Pens adaptörlü veya shrink takım tutucular gibi klasik takım tutucu sistemleri, genellikle bu kadar geniş işleme proseslerinde yetkin değildirler. Kullanıcılar, sıkma yüzlerindeki ufak yabancı malzemelerden dolayı meydana gelen taşlama izlerinden, zarar gören takımlardan, iş parçasındaki hatalı ölçümlerden ve eşmerkezlilik hatalarından sürekli yakınmaktadırlar. Bununla birlikte, SCHUNK TRIBOS poligonal sıkma teknolojisi ile SCHUNK’tan patentli standart versiyonlar bile 2.5 x D boyda < 0.003mm salgı ve tekrarlanabilirlik hassasiyeti ile 25,000 devir/dk’da 2.5G balans değerini yakalayabilecek özelliklere sahiptir. TRIBOS poligonal takımtutucular hareketli parçalara sahip olmadığından ve mekanik olarak hassas olmamaları nedeniyle bakım ve onarım gerektirmeden ve aşınmadan sıkma sağlarlar. Hatta birkaç bin sıkma uygulamasından sonra bile malzemede yıpranma görülmez. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürünler Aynı zamanda, mükemmel titreşim söndürme imkanı sunarlar. Hidrolik takım tutucu ile, takım değiştirme birkaç saniye içerisinde minimal temizleme ile yapılır ve stabil proses sağlanır. Türüne bağlı olarak, h6 kalitesindeki bütün takım şaftları ile uyumlu takım tutucular, 205,000 rpm devire kadar test edilmektedirler. Hatta 1 mm’den başlayan çok küçük çaptaki takımlar bile proses stabilitesini sağlayarak sıkılabilir ve değiştirilebilirler. Mikro kalıpçılık, optik sanayi, medikal teknoloji, metal para, saat ve mücevherat piyasalarından gelen yüksek talebe bağlı olarak; SCHUNK son zamanlarda standart ürün hattını, ultra hassas balanslı SCHUNK TRIBOS poligonal takım tutucularını da içerecek şekilde genişletmiştir. 60,000 devir/dk’da G0.3 balans değeri ile sıkma çapları 0.5 mm ile başlayan HSK-E 25, HSK-E 32, ve HSK-F 32 arayüzlü TRIBOS-Mini ve TRIBOS-RM serileri de stoklardadır. Ultra hassas takım tutucular; stabilite ve yüzey kalitesi ile ilgili olarak en fazla titizlik gerektiren işlerde, uygulama için üstün özellikler sunmaktadırlar. Mikro işlemede konvansiyonel olarak balansı alınmış takım tutucular ile karşılaştırıldığında, takım ömrü de ayrıca iyileştirilmiştir. Hacimsel işlemede takım izlerinin azaltılması Takım tutucuların hacimsel işlemede yüzey kalitesi üzerinde önemli etkisi olduğu tezi Karlsruhe’deki Wbk Enstitüsü Üretim Teknolojisinde Prof. Dr.-Ing. Jürgen Fleischer gözetimi altında yürütülen ve 2014 yılında sunulan bir çalışma ile doğrulanmıştır. Birçok takım tutucu çeşitli makinalarda yapılan frezeleme operasyonlarında test edilmiştir. SCHUNK yüksek performans hidrolik takım tutucu TENDO E-compact ile, shrink tutuculara göre %300’e kadar daha uzun takım ömrüne ulaşılabildiği görülmüştür. Özellikle önemli: sadece bir istisnai durum haricinde SCHUNK TENDO E-compact hidrolik takım tutucu, shrink takım tutuculardan herzaman daha iyi yüzey kalitesi sağlamıştır. Kanalların derinliği arttıkça, takım izlerinin etkisi daha da artmıştır. Hidrolik genleşme teknolojisinin sönümleme özellikleri, daha iyi yüzey kalitesinde olduğu gibi daha uzun takım ömrü ile sonuçlanır. Benzer yüzey kalitesinde bile daha yüksek kesme ve ilerleme değerlerine ulaşmak mümkündür. 5-eksenli işleme için iki kat daha etkili Yüksek-hassasiyetli 5-eksenli işleme için SCHUNK TENDO E-compact hidrolik takım tutucular ile SCHUNK uzatmaları daha etkili sıkma üniteleri üretmek üzere bir araya getirilebilmektedirler. Minimal etkileşen yüzeyler durumunda hidrolik takım tutucular işleme boyunca oluşan titreşimleri sönümlemek için uzatmalara sağlam bir destek sağlamaktadırlar. Salgı hassasiyeti ve titreşim sönümleme özelliği birleşimi kesici takımı korur, takım ömrünü uzatır ve muhteşem iş parçası yüzeyi sağlar. Klasik takım değiştirme için, TENDO hidrolik takım tutucular sadece konvansiyonel Allen anahtarı gerektirir. TRIBOS SVL için ise; basit, manuel olarak çalıştırılan sıkma aparatı yeterlidir. Tüm sıkma işlemi birkaç saniye içerisinde tamamlanmaktadır. Her iki sıkma aleti de hem bakım gerektirmez hem de kirlilikten etkilenmezler. www.tr.schunk.com ENDÜSTRİ OTOMASYON SCHUNK 107 Ürünler Makine Güvenlik Kontrolü ve Görselleştirme Çözümü ■ Omron’dan makinenin devre dışı kaldığı süreleri azaltma amaçlı gelişmiş ve sezgisel arıza teşhisi özelliklerine sahip güvenlik çözümü: G9SP Güvenlik Kontrolörü + NB HMI + S8VK Güç Kaynağı Paketi Avantajları Öne çıkan noktalar; • Net Tanı: Veri kaydı ve hata alarmları daha yüksek üretkenlik sağlar ve çalışmama süresini azaltır • Uygun maliyetli paket çözüm • Ücretsiz programlama yazılımı • Geliştirme süresini azaltan hazır HMI projesi • Çok sayıda güvenlik cihazını izlemek için kompakt güvenlik kontrolörü • Makinenin verimliliğini sağlama amaçlı doğrudan güvenlik ve kontrol arıza teşhisi • Programlanabilir lojik kontrolörü (PLC) gerektirmez: Güvenlik kontrolörü (G9SP) ve HMI (NB) arasında doğrudan haberleşme • Hızlı sorun giderme: HMI ekranındaki tüm kontrolörler, geçmişi de kapsayan bilgileri belirtir fakat aynı zamanda sorun giderme için önlem alır Eksiksiz güvenlik kontrolü ve görsel arayüz paketi Tipik uygulamalar Güvenlik kontrolü ve görselleştirme ürün paketimiz programlanabilir ve esnek bir makine güvenlik kontrolü çözümü sağlamak için gereken tüm öğelerin yanı sıra ayrıntılı arıza teşhisi ve kullanıcı bilgileri sağlayan bir görsel arayüze sahiptir. Ücretsiz programlama yazılımı ve örnek HMI projesi ile uygulamalar hızlı bir şekilde ve minimum çabayla hazırlanabilir. Sıcak baskı makinesi Pres makinesi AGV’ler Enjeksiyon makinesi Karıştırıcı Biyomedikal www.omron.com.tr 108 ENDÜSTRİ OTOMASYON OMRON Ürünler Legrand Parafudrlar Tesisatlarınızı Aşırı Gerilimlerden Korur ■ Yıldırım, bulutlar arasında veya yeryüzü ile bulutlar arasında meydana gelen çok güçlü bir elektrik akımı ile potansiyel dengenin sağlanması olarak açıklanıyor. Yıdırım ile meydana gelen elektrik akımı birkaç mikrosaniye için 10 ila 100 kA arasında olabiliyor. Yıldırım çok ciddi zararlara sebep olabiliyor. Her yıl, yüzlerce bina, telefon ve elektrik hattı yıldırım düşmesi nedeniyle kullanılmaz hale geliyor. Yıldırımın direkt olarak düştüğü yerde meydana getirdiği etkiler şu şekildedir. • Çok yüksek değerlere ulaşan elektrik arkı sebebiyle meydana gelen erimeler, yangınlar... • Yıldırımın elektrik akımının yarattığı elektromanyetik ve termik etki. • Havanın genleşmesi ve ısı değişikliği sebebiyle meydana gelen basınç etkisi... Yıldırımın direkt etkilerinden korunmanın yolu, paratonerler vasıtasıyla elektrik akımını toprağa iletmektir. Dolaylı etkiler ise suya, toprağa veya elektrik tellerine düşen yıldırımın elektrik etkisinin toprak hattı aracılığıyla binanın elektrik sistemine ulaşmasıdır. Parafudr ile Yıldırıma Karşı Korunma Yukarıda da bahsi geçen iletim hatları üzerinden gelebilecek çok yüksek aşırı gerilimlerden korumak için tesisatlarımızda parafudr kullanmamız gerekmektedir. Direkt etkilere karşı paratonerler ve dolaylı etkilere karşı parafudrlar eğer doğru bir şekilde seçilmiş ve monte edilmişlerse etkili bir koruma sağlarlar. Bu sebeplerden dolayı elektrik tesisawww.legrand.com.tr tının montajına başlanmadan önce bu sistemlerin düşünülmesi ve ona göre elektrik tesisatlarının gerçekleştirilmesi (nötr rejimleri, kabloların uzunlukları, toprak hatlar, dengeli dağıtım, vs.) en iyi yöntem olacaktır. Legrand Parafudrların Yapısı Parafudrun içinde binlerce küçük çinko oksit parçaları vardır. Aşırı gerilim olmadığı takdirde bu parçalar tam bir rezistans sağlarlar (yıldırımın düşmesi haricinde akım geçirmez). Aşırı bir gerilim meydana geldiği anda bu parçalar birleşerek birçok bağlantı meydana getirirler ve böylece akıma yol oluştururlar. Aşırı gerilim ne kadar güçlü olursa parçacıkların rezistansları o kadar düşük olur. Varistor ismi buradan gelmektedir. Parafudrun uğradığı şok miktarı arttıkça varistor yaşlanır. Parafudrun önüne takılacak olan bir otomatik sigorta bakım işlemlerinin güvenli bir şekilde yapılmasını sağlayacaktır. Mevcut tüm parafudrlar belli bir süre sonra üzerinden geçen yıldırım sayısına bağlı olarak kullanım özelliğini kaybeder, bu gibi durumlar için Legrand parafudrlar üzerinde bulunan bir gösterge yardımı ile bir kaide ve çıkartılabilen işaret lambalı modülden meydana gelir. Yeşil işaret göstergesi parafudrun çalışır durumda olduğunu ve turuncu işaret göstergesi modulün değişmesi gerektiğini bildirmektedir. Bu gibi durumlarda Legrand ürün portföyünde yer alan yedek modül ile ürünü komple değiştirmeden sadece modül değiştirerek parafudr tekrar kullanıma hazır hale gelir. LEGRAND Diferansiyel Kontrol Cihazı DT-9910 ■ Emko Elektronik A.Ş. nin güneş enerjisi uygulamaları için üretmiş olduğu diferansiyel kontrol cihazı ile kolay kullanım; • Güneş enerjisi ısıtma sistemleri için diferansiyel kontrol cihazı www.emkoelektronik.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON • Kollektör ve Kazan suyu sıcaklıkları için PTC sıcaklık sensörleri • Diferansiyel (Delta-T) kontrol • Set değeri alt ve üst limit sınırlandırması • Kazan suyu aşırı sıcaklık koruması • Kollektör suyu donma koruması emko elektronik 109 Ürünler Gelişmiş Kontrol Cihazları ■ Teknik Özellikler 2 Adet 4 Digit 1 Adet 3 Digit Nümerik Gösterge 1 Adet 21 LED’li Çubuk Gösterge 6 Adet LED Gösterge 1 Adet Transmitter Besleme Çıkışı (24Vdc) 1 Adet Üniversal Sensör Girişi (TC, RT, mA, mV, V ) 1 Adet Yardımcı Analog giriş (0/4-20mA) 1 Adet Potansiyometre Girişi (1001500W) 3 Adet Sayısal Giriş (15V) 1 Adet RS485 İletişim Birimi 2 Adet Analog Çıkış (0/4-20mA, 0/2-10V) 4 Adet Röle veya Lojik Çıkış (24V) 100-240Vac Üniversal veya 24Vac/ dc Besleme Giriş/Çıkış Modülleri Arası İzolasyon Pozisyon Geri-Beslemeli Oransal Vana Kontrolü www.ordel.com.tr Geri-Beslemesiz Oransal Vana Kontrolü (Yüzer Kontrol) PID Isıtma / Soğutma Auto-Tuning (PID parametrelerinin otomatik ayarı) Otomatik / Manüel Çalışma Modları Bumpless Transfer Özelliği Sensör Arıza Tespiti Remote Set Point (Uzaktan set değeri belirleme) 8 Adet Seçmeli Set Noktası Rampa Fonksiyonu Retransmisyon (Proses ve Set değerleri için) 15 Farklı Röle Fonksiyonu ON/OFF, P, PI, PD, PID Kontrol Lineer ve Zaman-Oransal Kontrol Çıkışı 100ms Örnekleme ve Kontrol Çevrimi Standart MODBUS RTU İletişim Protokolü Master-Slave ve Cascade Kontrol Uygulamaları ORDEL Pilz ile Emniyetli Bir Şekilde Sürücüleri İzleme ■ PSS 4000 otomasyon sistemi içindeki kontrol sistemleri gelişmiş hareket izleme işlevleri için kullanılabilmektedir. PSSuniversal PLC ve PSSuniversal multi kontrol sistemleri gelişmiş hareket izleme işlevleri için kullanılabilmektedir. Yerel hızlı kapanmalı yeni kompakt I/O modülü (PSSu K F EI) bu amaçla mevcuttur. Kısalan tepki süresi ve yüksek üretkenlikten faydalanırsınız. Bir bakışta elde edeceğiniz faydalar • Sürücülerin PLC döngü süresinden bağımsız olarak hızlı kapanması sayesinde hızlı tepki süresi ve yüksek üretkenlik • Hız işlevleri yazılım içinde uygun şekilde ayarlanmıştır • Sadece kullanıcı programındaki eşik değerleri (örn. hız sınırı) değiştirilerek uygulama hassas bir şekilde uyarlanabilir • Ayar parametrelerinin kolayca tanılanması sayesinde kul- lanım sırasında kolay işletmeye alma ve zaman tasarrufu • Mevcut kodlayıcı sistemleri kullanılarak, bütün ortak döner kodlayıcılar/geri bildirim sistemleriyle (sin/cos, TTL, HTL, yakınlık anahtarları) bağlantı kurularak maliyetler azaltılabilir Sürücülerinizi izlemek için hareket izleme fonksiyonları: • EN 61800-5-2 uyarınca emniyet işlevlerinin uygulanması: - tek bir Sin/Cos döner kodlayıcı ile PL d’ye kadar - emniyetli döner kodlayıcı ile PL e’ye kadar - ek dişli izlemesi ile döner kodlayıcı ve yakınlık anahtarıyla birlikte PL e’ye kadar • Emniyetli Hız Aralığı: SSR • Emniyetli Hız İzleme: SSM • Emniyetli Yön: SDI • Emniyetli İşleme Duruşu: SOS www.pilz.com/tr 110 ENDÜSTRİ OTOMASYON PILZ Ürünler Yeni Fluke VT04A Görsel IR Termometre ■ Sorunları anında tespit edin Sıcaklıkla ilgili sorunları nokta nokta araştırma ihtiyacını ortadan kaldırın. Kızılötesi ısı haritasının görsel avantajını kızılötesi termometrenin taşınabilirliğiyle birleştiren Yeni Fluke VT04A Görsel IR Termometre, görsel materyali ısı haritası katmanıyla birleştirerek olası bir sorunu işaret edebilecek sıcaklık şekillerini anında görmenizi sağlar. Cebinize sığacak kadar küçük, alır almaz kullanabileceğiniz kadar sezgisel ve tüm ekibinizi donatabileceğiniz kadar uygun fiyatlı olan VT04A, sahada olası sorunları belirleyip bildirmek ve gerekli onarımların yapıldığını doğrulamak için ideal sorun giderme aracıdır. Güven içinde ölçüm yapın Yalnızca hedefinizin arka planını içerebilecek bir alanın ortalama sıcaklığını gösteren geleneksel IR termometrelerinin aksine, VT04A ölçümünüzde temel alınan alanı tam olarak gösterir. VT04A’da birleştirilen görüntü, görünür sıcak ve soğuk alanların konumunu ekipmanınızda anında belirlemenizi sağlar. Birçok ölçümle elde edilecek ve nokta IR termometreyle yorumlanacak bilgileri VT04A sayesinde tek bir birleştirilmiş görüntüde görebilirsiniz. İhtiyacınız olan performansı ve istediğiniz özellikleri elde edin VT04A Görsel IR Termometre, -10°C - +250°C aralığında merkez nokta sıcaklık ölçümü, görüş alanınızdaki en sıcak ve soğuk alanları takip eden sıcak ve soğuk işaretçileri ve sıcaklık şeklini bir bakışta görmenizi sağlayan bir ısı harita- sı sunar. Odaksız olan bu cihaz, nesnenize YAKIN modunda 23 cm’den yakın ve UZAK modunda 23 cm’den uzakken doğru şekilde hizalanmış, birleştirilmiş bir görsel materyal ve kızılötesi ısı haritası sunar. VT04A ayrıca sıcaklık beklenen aralığın dışına çıktığında sizi uyaran, ekipmanı zaman içinde izlemenizi sağlayan ve aralıklı sorunlar hakkında bilgi sunan sıcaklık alarmlarına ve otomatikleştirilmiş izleme özelliklerine sahiptir. Tek bir düğmeye basarak görüntü yakalayın ve görüntüyü SD kartınıza kaydedin. SmartView® raporlama yazılımıyla görüntüleri kolayca düzenleyin ve analiz edin, ek dosya türlerini dışa aktarın ve olası sorunları iletmenizi veya onarımların tamamlandığını belgelendirmenizi sağlayacak özelleştirilebilir raporlar oluşturun. Çalışma şeklinize göre şekillendirilmiş bir araca sahip olun Fluke’u tercih ettiğinizde çalışma şeklinizi temel alan yenilikler sunan araçlar tasarlama ve üretme alanındaki 65 yıllık deneyimin avantajlarına sahip olursunuz. VT04A Görsel IR Termometrenin tasarımı kompakttır, çünkü gün boyunca yanınızda taşıyabileceğiniz veya çağrıldığınızda yanınıza alabileceğiniz bir araç istediğinizi biliyoruz. Kontroller sezgiseldir, çünkü cihazınızı alır almaz kullanmaya başlamak istediğinizi biliyoruz. Fiyatı uygundur, çünkü bütçeniz kısıtlı olsa bile sahada güvenebileceğiniz bir sorun giderme aracına ihtiyacınız olduğunu biliyoruz. Merkez noktası sıcaklığı (°C/°F) Bağlam için dijital görüntü Şalter 20’nin aşırı yüklenmiş olduğunu açıkça görün ve bulgularınızı iletin. Termal ısı haritası katmanı %25 ısı haritası %50 ısı haritası www.netes.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON %75 ısı haritası NETES MÜHENDİSLİK 111 Ürünler Powerlink Bağlantısına Sahip PNOZmulti 2 ■ Konfigüre edilebilir kontrol sistemi PNOZmulti 2 için Bir bakışta avantajlarınız: yeni POWERLINK komünikasyon modülü mevcut. • Powerlink ağlarına bağlanma seçeneği (Ethernet üzerinden CANopen’ı destekler) • Daha üst seviye bir Powerlink ana kontrol sistemi sayesinde gerçek zamanlı komünikasyon • Komünikasyon modülleri vasıtası ile iki yollu sinyalizasyon ve kontrol • PNOZmulti Konfigürator içerisinde PVIS teşhis kavramı aktif hale getirilebilir, ayrı müşteri metinleri entegre edilebilir Yeni POWERLINK komünikasyon modülü PNOZmulti2 baz ünitesinin sol taraftan genişletilmesini ve bir Powerlink ağına bağlanmasını mümkün kılar. Profibus-DP, EtherCAT, CANopen ve Modbus TCP’nin yanı sıra bunlar gibi diğer komünikasyon modülleri de mevcuttur. Powerlink, Ethernet ve veriyolu etki alanının faydalarını tek bir sistemde buluşturuyor: kanıtlanmış, dayanıklı CANopen mekanizmalarını içeren orijinal Ethernet özelliklerine ek olarak gerçek zamanlılık özelliği. Tüm makine türleri için dünya çapında emniyet standardı PNOZmulti 2 ile işinizi sağlama alın. www.pilz.com/tr PILZ Kafa Tipi Sıcaklık Dönüştürücü ■ HMT08 Model kafa tipi sıcaklık Teknik Özellikler dönüştürücüleri termokupl veya rezistans termometre tipi sıcaklık sensörlerinin kafasındaki klemens yuvasına yerleştirilen, ölçülen sıcaklık değerini 4-20 mA analog sinyale dönüştüren endüstriyel cihazlardır. Pt100, Type (B, E, J, K, L, N, R, S, T, U) Termokupl Giriş 8/10-36V Besleme Gerilimi Yüksek Ölçüm ve Çıkış Doğruluğu -40..+85 °C Çalışma Sıcaklık Aralığı İzoleli ve İzolesiz Seçenekleri 1500VDC Galvanik İzolasyon DIN Form B Tipi Sensör Kafasına Uyum Bilgisayar Üzerinden Konfigürasyon Programlanabilir Tepki Zamanı Programlanabilir Sensör Hata Seviyesi Bu cihazlar mikroişlemci tabanlıdır ve SBA100 USB/UART Dönüştürücü ile bilgisayar üzerinden çok kolay bir şekilde konfigüre edilerek kullanılır. www.ordel.com.tr 112 ENDÜSTRİ OTOMASYON ORDEL Ürünler Bosch Rexroth’un Enerji Cimrisi Konvertörleri ■ Artan enerji maliyetleri ve çevre dostu üretime yöne- Yazılımı sayesinde konvertörler uzaktan çalıştırılabiliyor lik gereksinimler, sanayide önemli bir sorun oluşturuyor. Bosch Rexroth, yeni ürünleri EFC 3610 ve EFC 5610 konvertörler ile bu sorunların çözümüne yönelik önemli bir adım attı. Bosch Rexroth’un frekans konvertörleri, elektronik hız kontrolü ve tork kontrolü yoluyla enerji tasarrufuna önemli katkılarda bulunuyor. EFC 3610 ve EFC 5610 frekans konvertörleri, ücretsiz bilgisayar yazılımıyla kolaylıkla uzaktan devreye alınıp çalıştırılabiliyor. Bilgisayar bağlantısı konvertör üzerindeki USB port ile sağlanıyor. Yazılım ile konvertör hızı, kalkış ve duruş parametreleri ayarlanabilirken, istenildiğinde parametre değerleri de güvenli bir şekilde yedeklenebiliyor. Kullanıcı dostu konvertörler karbon emisyonlarını düşürüyor Önemli Temel özellikler Enerji alanında giderek artan maliyetler, üreticileri kontrol teknolojisi alanında enerji tasarrufu sağlayan, işletme maliyetlerini ve karbon emisyonlarını düşüren cihazlara yönlendiriyor. Bu kapsamda Rexroth, ekonomik ve kullanıcı dostu olan EFC 3610 ve EFC 5610 frekans konvertörlerini kullanıcıların beğenisine sundu. Her iki konvertör de elektronik hız kontrolü ve tork kontrolü yoluyla müşterilerin enerji tasarrufu ihtiyaçlarına önemli ölçüde katkıda bulunacak. Düşük maliyetli EFC 3610, güvenilir hız kontrolü sağlarken aynı zamanda ihtiyaca göre çıkış verebiliyor. EFC 5610 modeli ise 18,5kW güce kadar yüksek verimli vektör kontrolüyle en uygun tork eğrisi ve yüksek kalkış tork değeri sağlıyor. Farklı giriş - çıkış ve haberleşme modülleri gibi genişleyebilen opsiyonlara sahip olan iki model de parametre kopyalayabilen bir kontrol paneli ve Modbus haberleşme portu gibi akıllı özelliklerle tasarlandı. Konvertör üzerindeki operatör paneli sayesinde hızlı devreye alma ve çalıştırma işlemleri yapılıyor. Kopyalama fonksiyonuyla, birçok frekans konvertörü kısa bir sürede aynı parametrelere ayarlanabilirken, konvertör üzerindeki potansiyometre ile komut değerleri kolaylıkla değiştiriliyor. Operatör panelindeki beş haneli LCD ekran ise her türlü verinin okunmasını sağlıyor. EFC 3610 ve EFC 5610 frekans konvertörlerinin öne çıkan ortak özellikleri: • 1 x AC 230V 0,4kW… 3 x AC 400V 18,5kW aralığında ürün gamı • Ağır ve normal şartlarda çalışma modları • Permanent magnet motorlar ile çalışabilme • Dahili fren modülü ve filtre • Kolay devreye alma için dahili kontrol Paneli EFC 3610, enerji tasarruflu çözümler sunuyor • Pompa, kompresör • Fan, vantilatör • Ağaç işleme makineleri • Yemek ve içecek üretim hatları • Kağıt üretimi ve işleme hatları • Tekstil makineleri • Çevre ve işleme sistemleri • Paketleme makineleri EFC 5610, özel ihtiyaçlar için yüksek tork sağlıyor • Lojistik, malzeme taşıma, konveyör • İşleme sistemleri; karıştırıcı, santrifüj • Yapı malzemesi üretim makineleri • Yapı teknolojisi • Plastik üretimi ve işleme makineleri www.boschrexroth.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON Bosch Rexroth 113 Ürünler Zorlu Ortam Koşulları Için HMI Comfort Outdoor Panelleri ■ Eksi 30 ile artı 60 derece Santigrat arası sıcaklıklarda operasyon için yeni HMI Comfort Outdoor Panelleri • Otomatik karartma özelliğine sahip parlak 7” ve 15” geniş ekranlar • Farklı ışık koşullarında güvenilir okunabilirlik • IP65 koruma derecesine sahip UV-korumalı cihaz önyüzü sayesinde uzun süreli kullanım Siemens, Simatic HMI (Human Machine Interface / İnsan Makine Ara Yüzü) serisindeki yüksek performanslı Comfort Panel sınıfını, zorlu ortam koşullarında kullanım için özellikle dayanıklı cihazları kapsayacak şekilde genişletiyor. Soğuk hava depoları, gemiler veya petrol ve gaz endüstrisinde kullanım için ideal bir kullanım sağlayan Simatic HMI TP700 ve Simatic HMI TP1500 Comfort Outdoor Panelleri, IP65 koruma derecesine sahip bir UV-korumalı cihazla donatıldı. Yeni cihazlar, hemen hemen her ortamda ve endüstride, eksi 30 ile artı 60 derece Santigrat arası geniş bir sıcaklık yelpazesinde ve hava nemi yüzde 90’a varan ortamlarda kullanılabiliyor. 16:9 görüntü oranına ve 16 milyona varan renge sahip yüksek çözünürlüklü ve günışığında okunabilir 7” veya 15” geniş ekranlar ayrıca karmaşık süreçleri görüntüleyebiliyor. Görüntülerin, yönetilebilir ve ayrıntılı bir şekilde yerleştirilmesine izin veriyor. Parlaklığın yüksek oranda azaltılması, geniş okuma açıları ve otomatik karartma, güvenilir ve kolay operatör kontrolü ile izleme sağlıyor. Bu ise kullanıcının, hava değiştiğinde veya değişen ışık koşullarında bile verileri güvenli bir şekil- de okuyabilmesini sağlıyor. Tesisteki alanın optimum kullanımı veya özel makine tasarımları için paneller dik olarak kurulabiliyor ve çalıştırılabiliyor. Bir güç kesintisi durumunda, neredeyse hiçbir bakım gerektirmeyen Comfort Outdoor Panelleri, tüm aktif arşivlerden hata olmadan çıkmak ve verileri yedeklemek için yeterli enerjiyi depolayarak maksimum veri güvenliği sağlıyor. Ex2/22, FM Sınıf I Bölüm 2 uyarınca tehlikeli alanlarda kullanım ve gemi uygulamaları için kapsamlı sertifikasyonlar için başvurular bekleme aşamasında bulunuyor. Dokunmatik Paneller, Profinet aracılığıyla otomasyon çözümüne entegre ediliyor ve TIA Portalında Simatic WinCC mühendislik aracı kullanılarak yapılandırılıyor. Diğer Comfort Panelleri için zaten geliştirilmiş olan operasyon ekranları az bir çabayla kullanılabiliyor ve dış mekânlarda kullanım için gerekli ayrıntılarla takviye edilebiliyor. Buna ek olarak, Siemens, zorlu koşullara dayanıklı bu cihazlar için 22 yıllık uzun bir servis ve destek süresi de sağlıyor. Siemens, Simatic HMI serisindeki yüksek performanslı Comfort Panel sınıfını, uç değer ortam koşullarında kullanım için zorlu koşullara özel olarak dayanıklı Simatic HMI TP700 ve Simatic HMI TP1500 Comfort Outdoor Panelleri cihazları kapsayacak şekilde genişletmiştir. www.siemens.com.tr 114 ENDÜSTRİ OTOMASYON SIEMENS Ürünler Ultrasonik Seviye Sensörü ■ Ultrasonik dalgaların aktarımına dayalı katı veya sıvılarda seviye ölçümü için tasarlanan LU serisi sensör yiyecek ve içecek seviye ölçümünde; toz ve granül ürünlerinde seviye kontrol; yağmur suyu, atık su arıtma, kimya ve petrokimya depolarında seviye ölçümü için kullanılabilir. LU93/LU923 modelleri sıvılar için 0.45 m - 12 m, katılar için, 0.45 m - 7 m uzunluğunda ürünlerdir. ± 2 mm doğruluğa sahip, LU91/LU921 modelleri, sıvılar için 0.3 m - 6 m, katılar için 0.3 m - 3.5 m 4 - 20 mA çıkış ve 2 x seviye switch bulunup HART protokol ile haberleşme sağlanır. Çalışma sıcaklık aralığı -40 +70ºC olup maksimum çalışma basıncı 400 kPa’dır. www.smstork.com SMS TORK CHANNEL8 (TFT Ekranlı) ■ 8x Pt-100 girişi Uygulama alanları: -TFT ekran (320x240 pixels-16 bit) -Her kanal için bağımsız SET değeri -Her kanal için düşük ve yüksek band alarm seçenekleri -USB bellek ile veri toplama -RS-485 bağlantı ile birden fazla cihazın birbiri ile iletişimi -8 farklı noktanın sıcaklıklarının izlenmesi -Veri toplama uygulamaları -HVAC, Isıtma/Soğutma, soğuk hava ve kurutma odaları otomasyonları. www.elsim.com ENDÜSTRİ OTOMASYON Elsim 115 Ürünler Doğruluk, Hız, Güvenilirlik: Wenglor PNBC Yüksek Performanslı Mesafe Sensörleri ■ Son derece küçük parçaların mikron seviyesindeki güvenilir ölçümü genellikle optik sensörleri sınırlarının ötesine iter. Yeni PNBC serisinin tanıtımıyla wenglor sensoric GmbH, toplamda yüksek hassasiyetin gerekli olduğu uygulamalar için devrim nitelikli 0.06 µm azami çözünürlüğü ve sadece 0.05% doğrusallık hatası olan sekiz yeni Yüksek Performanslı Mesafe Sensörünü Mart 2015 başında pazara sundu. Bu etkileyici hassasiyet ek olarak 30 kHz çıkış oranında bile mükemmel tekrarlanabilirlik ve ısıl kararlılık ile destekleniyor. Wenglor’ un yeni serisi PNBC sensörleri yüksek çözünürlüklü CMOS çizgi dizisi ile çalışır ve açısal ölçüm vasıtasıyla nesnelerin mesafeleri belirlenir. Yüksek kalitedeki mercekler ölçülen değerlerin 16-bit çözünürlükle okunmasını ve dolayısıyla 0.06 µm’ ye kadar çözünürlüğü mümkün kılar. İspatlanmış algoritmaları sayesinde en zor yüzeylerde bile, örneğin spot etkisi yapan parlak metallerde, en kararlı ölçüm değerleri elde edilir. Ölçüm değerinin kendisi sıradışı bir doğruluk gösterir. Toplam ölçüm mesafesine göre azami doğrusallık hata miktarı sadece 0.05 %’ tir. 1,000 mm gibi en yüksek ölçüm mesafesinde, PNBC sensörleri piyasadaki en yüksek hassasiyetli ürünlerdendir. Ancak sadece doğruluk ile değil, ölçüm hızı da dikkate değerdir. 30,000 Hz ölçüm frekansı ile PNBC sensörleri benzer mesafe sensörlerine göre ortalamanın çok üzerindedir. Azaltılmış sıcaklık kayması, sensörün enerjilendirilmesi- nin ardından uzun ısınma süresine ihtiyaç duymadan çok kısa bir süre sonra çalışabilmesini ve işe gecikme olmadan başlayabilmesini sağlar. Ölçülen değerler eş zamanlı olarak analog çıkıştan ve Industry 4.0 uyumlu Ethernet TCP/ IP arayüzünden okunabilir. Bu da kullanıcıya verileri üst seviye kullanıcılarına bütünleşik ağ üzerinden doğrudan iletebilme fırsatı verir. Yeni üstün ürünler akıllı sistem entegrasyonu ile modern ölçüm teknolojisinin tüm gereklerini sağlar. Sensörler mesela enkoder, lazer söndürme veya öğretme girişi olarak da kullanılabilen 4 adet I/O ile donatılmıştır. Bunun ötesinde farklı sensör ayar seçenekleri harici (wTeach) yazılımı ile mümkün hale gelmiştir. Bu yazılım bilhassa sensör sıcaklığını ve sinyal seviyesini ölçme gibi teşhis amaçları için de son derece uygundur. Bir bakışta özellikler: • 0.06 mikrona kadar maksimum çözünürlük • % 0.05 maksimum doğrusallık hatası ile son derece hassas ölçüm • Sabit, yüzeyden bağımsız ölçüm değerleri • Algılama aralığı 20 ... 1000 mm • 30 kHz’ ye kadar maksimum çıkış hızı • Herhangi bir ısınma aşaması olmadan ısıl olarak kararlı ölçüm değerleri • Parlak metallerde yaşanan spot etkisine karşı özel algoritma • Endüstriyel Ethernet (TCP / IP arabirimi) sayesinde Industry 4.0 için uyumlu www.wenglor.com 116 ENDÜSTRİ OTOMASYON Wenglor Teori ve Uygulamalar Rutronikte Mevcut: Advantech Ispringen’den (Almanya) Yeni Düşük Enerjili Fansız COM Ekspres Mini Modül ■ Advantech’ in yeni düşük enerjili, fansız COM Ekspres Mini Modülü SOM-7568 son Intel 14-nm işlemci teknolojisi üzerinde imal edilen en güncel Intel® Pentium® N3700, Celeron® N3150 ve Celeron® N3000 tek çipli işlemcileriyle donatılmıştır. Mini modül daha düşük enerjili portatif uygulamalar için idealdir. Şuan itibariyle distribütörü Rutronikte mevcuttur. SOM-7568 daha iyi performans için yüksek hafıza bant genişliğine sahip 4GV çift kanallı DDR3L 1600 MT/s ECC’siz onboard hafızayı desteklemektedir. İlaveten, 4 GB ile 32GB arası eMMC onboard depolamayı desteklemektedir. Mini modül SoC’ ye entegre edilmiş 16 İşletim Birimine kadar düşük güçlü Intel® gen. 8 graphics bulundurmaktadır ve önceki platformla karşılaştırıldığında iki katı daha fazla grafik performansına ve ayrıca 4K2K ekran çözünürlüğü ile belirgin bir iyileştirmeye sahiptir. Bu yeni Intel® platformuna dayanarak, SOM-7568, H.265 HW dekoderini des- tekleyen ilk üründür ve son 3D hızlandırma DX 11.1 OpenGL 4.2 fonksiyonunu içermektedir. İlaveten, LVDS ya da eDP ve HDMI/Ekran Çıkışları dahil çoklu ekran ara yüzleri sağlamaktadır. Kartvizit boyutlarında (84x55mm) ölçülerle SOM7568 4W/6W’ ye kadar yüksek performanslı TDP sunar. Mini modül çeşitli uygulamaların gereksinimlerini karşılamak için esnek seçenek seçenekler sunan 4.75 ile 20V arasında geniş yelpazedeki gerilim girişini destelemek için tasarlanmıştır. Daha iyi veri aktarımı için 3PCIe x1’ I içeren zengin bir I/O dizinini içerir ve bir Intel® i210AT LAN kontrolcüsü, 3 SATA Gen3, 8 USB 2.0, 2 USB 3.0, 2 COM çıkışları, SMBus, I2C, ve HD ses ara yüz fonksiyonlarını sunar. SOM-7568 özellikle araç içi, tıbbi, askeri ve ulaştırma alanları gibi düşük güçlü uygulamalarda kullanıma elverişlidir. www.rutronik.com ENDÜSTRİ OTOMASYON Rutronik 117 Ürünler Yeni Nesil IMX Arayüz Modülleri ■ Turck ‘un yeni IMX12 serisi yüksek kalitede sinyal yoğunluğu, hızı ,doğruluğu ve esnekliği bir arada sunuyor. Turck Achema fuarında yeni IMX12 serisi modüllerini görücüye çıkardı. Yeni nesil Ex bariyer ve Ex analog sinyal izolatörleri…12,5mm ince yapısı ve kompakt tasarımıyla IMX12 serisi ürünler maksimum sinyal yoğunluğu sağlar. 2 kanal sıcaklık ölçüm amfisi 4 telli PT100 bağlanabilir ve 4 2 telli bağlantı kullanılabilir.Sinyal yoğunluğunun yanında IMX12 modülleri hız, doğruluk ve esneklikte sağlar. IMX12-DI izole anahtarlamalı amfisi çok yüksek hızlar sunuyor. Giriş frekansına göre aynı zamanlı olarak 15,000 Hz’e kadar çıkış sağlanabiliyor. Bu sayede sinyal çevriminde kaybediwww.turck.com.tr len zamandan sıyrılmış oluyor. Arge departmanı çıkış doğruluğu konusunda artan talep ve beklentilere özel önem verdiler. Sıcaklı ve voltaj dalgalanma fakötlerinin olumsuz etkilerini azaltıcı yönde geliştirmelerle IMX12-AI analog sinyal izolatörünü ortaya çıkardı. Böylelikle alışılmışın aksine performans bu module sağlandı. IMX12 serisi modüller 10-30VDC aralığında kullanılabilirler. Bu durum bir batarya ile yada PV kaynak ile kullanılabilme imkanı da sağlıyor.Tüm modüller IEC61508 sertifikası ile gerekisnimlere uygun olarak üretildiler. Bu SIL2 şartlarında da kullanılabilir olmalarını sağlıyor. Tüm cihazlar uluslararası Ex standartlarda test edilerek etiketlenirler. Turck Siemens Kısa Milli Acvatix Vana Serisine, Yeni Akütatörleri Dahil Ediyor ■ Kendi performans sınıfının en kompakt akütatörleri • Yüksek pozisyonlama gücü ve kısa çalışma süreleri • Son 40 yıl içinde üretilen tüm Acvatix kısa milli vanaları ile uyumlu Siemens Bina Teknolojileri Bölümü, enerji üretimi ve dağıtımında kullanılan dişli kısa milli vanalarına, yeni elektromotorik akütatörler sunuyor. Yüksek bir pozisyonlama gücü ve kısa çalışma süreleri sağlayan son derece kompakt akütatörler, çok fonksiyonlu bir manuel kullanım ve okunması kolay operasyon durumu göstergesiyle donatılıyor. Bu vana/akütatör kombinasyonu itilen kafes terminalleri ve geniş bağlantı alanı ile kolay ve güvenli kurulum sağlamasının yanı sıra HVAC sistemlerde başka bir cihaz kullanmadan operasyon ve bakım gerçekleştirmeye imkân tanıyor. Tek tip tasarıma sahip tüm yeni aküwww.siemens.com.tr 118 ENDÜSTRİ OTOMASYON tatörlerde, Acvatix akütatörlerinin çalışma konsepti devam ettiriliyor. Akütatörler, tüm kurulum pozisyonlarında erişimin kolay bir şekilde sağlandığı yenilikçi, çok fonksiyonlu bir manuel tertibat sunuyor ve operatörlerin yalnızca birkaç dönüş içinde tam mile ulaşmasını sağlıyor. Bu, acil durum ve servis prosedürlerini tam anlamıyla karşılıyor. Aşırı yük koruması akütatöre zarar gelmesini engelliyor. Manuel tertibatta bulunan pozisyon göstergesi, vananın hangi genişlikte açıldığını uzaktan görmeyi kolaylaştırıyor. Akütatör üzerindeki LED ise çalışma durumunu açık bir şekilde gösteriyor. UL ve CE sertifikalı bu yeni nesil kısa milli akütatörleri tüm akım prensiplerini karşılıyor ve son 40 yıl içinde üretilmiş tüm Acvatix vanaları ile uyumlu olarak çalışıyor. Bu da yeni akütatörlerin başta mevcut HVAC sistemlerin modernizasyonu ile yeni kurulumlar için uygun olmasını sağlıyor. SIEMENS Ürünler Fansız bir Panel PC’de Performanstan Ödün Vermeyen PC Gücü ve Çoklu Dokunmatik ■ CP27xx Intel® Celeron® veya Atom™ işlemcili çoklu dokunmatik Panel PC’ler Makinelerin kontrolü, işletmesi ve izlemesine yönelik geniş kapsamlı gereksinimleri karşılamak için bilgi işlem gücüne olan talep giderek artıyor. Aynı zamanda, daha basit bakım avantajı elde etmek için soğutma fanları gibi hareketli parçalardan kaçınma yönünde bir istek var. Bu alandaki ideal çözüm gelişmiş bir çoklu dokunmatik ekran paneliyle yüksek performanslı Endüstriyel PC (IPC) teknolojisini ve fansız tasarımı birleştiren yeni CP27xx Panel PC serisi ile geldi. Bu güçlü, hepsi bir arada cihaz, kontrol kabinlerine doğrudan kurulum için idealdir. CP27xx yerleşik Panel PC’ler, fansız ve kompakt olduğu gibi, dört adede kadar çekirdekli entegre 1,4 GHz Intel® Celeron® veya Intel® Atom® işlemcilerin yüksek işlem gücü ile birlikte çoklu dokunmatik işlevselliğini de sunuyor. Yeni modeller işletim sistemine bağlı olarak ikili dokunmatik işlevselliğinden 5 parmaklı çoklu dokunmatik olanlara kadar uygulamaları gerçekleştirmekte kullanılabilen 12 – 24 inç arası boyutlarda ekranlarla (yatay ve dikey yönlü) temin edilebiliyor. Cihazlar, ön kısımdaki IP 65 koruma sınıfı (arkada IP 20) ve 0 ile 55 °C arasındaki geniş çalışma sıcaklığı aralığı sayesinde, geniş bir uygulama yelpazesi için uygundur. Bu cihazlar, tüm bağlantılarının ve bileşenlerinin kolayca erişilebilecek şekilde alt arka kısımda yer almasıyla kullanıcı dostudur. Ayrıca, iki CFast kartı yuvasına dışarıdan kolayca erişilebiliyor. Bir fiş konnektörü bağlantı bölümünde panele, anakart arabirimlerinin bağlantısını kolaylaştırıyor. Dışarıya çekilen tipte sıkma kolları parçaların gevşek olmasına izin vermeden hızlı kurulum sağlıyor. İsteğe bağlı bir PCIe modülü yuvası kullanıcıya mümkün olan en yüksek esnekliği sağlıyor: Bu arabirim üzerinden, örneğin iki ek bağımsız Ethernet veya EtherCAT portu cihaza entegre edilebiliyor. CP27xx serisinin sunduğu özelliklerden bazıları şöyledir: 2 GB DDR3 RAM (8 GB’a kadar genişletilebilir), CFast kartı (2 GB, 32 GB’a kadar genişletilebilir; geniş sıcaklık aralığı), tümleşik 10/100/1000 Base-T bağlantılı çift Ethernet adaptörü ve tümleşik SATA RAID 1 kontrolör (Intel® Rapid Storage Technology). İki bağımsız Ethernet arabirimiyle donatılmış olan Panel PC’ler, bir EtherCAT kontrol sistemi dahilinde kompakt bir merkezi işlem birimi olarak kullanmak için idealdir. Üçüncü bağımsız Ethernet arabirimi, isteğe bağlı bir özellik olarak mevcuttur. Dört USB 2.0 bağlantı noktası, ek standart bağlantılar için kullanılabiliyor. Kabin kurulumu için CP27xx Panel PC fansız bir cihazda çoklu dokunmatik işlevselliği ve yüksek işlem gücü sunuyor. www.beckhoff.com ENDÜSTRİ OTOMASYON BECKHOFF 119 Ürünler Yeni Fluke Lazerli Şaft Ayar Cihazı ■ Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazı, tesisinizdeki dönen millerin hassas ayarı için ideal test aracıdır. Tüm dönen ekipmanların yanlış ayara karşı hassas olduğu bilinen bir gerçektir. Dönen ekipmanınızın düzgün şekilde ayarlandığından emin olmak için halen cetvel ve kadranlı göstergeler kullanıyorsanız, makinenizin ömrünün azalmasının yanı sıra, her yıl yedek yatak maliyetlerinde binlerce dolar kaybediyor, gereksiz onarım süreleri ve planlanmamış arıza sürelerine maruz kalıyor olabilirsiniz. Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazının kullanımı kolaydır ve size tesisinizin çalışmasını sağlayacak hızlı, doğru ve işlemeye uygun çözümler sunar. Lazerli şaft ayar söz konusu olduğunda, veriler iyi alındığından ötürü çözümler daha iyidir. Mastar veya kadranlı göstergeleri kullanmanın aksine, Fluke 830 sizin karmaşık ayar hesaplamalarını yapmanızı gerektirmeden ölçer ki bu makinenizi hızlıca ayarlamak ve tesisinizi hızlı çalıştırmak için ihtiyacınız olan çözümlere sahip olacağınız anlamına gelir. Gelişmiş kullanıcı arabirimi, kapsamlı ayar bilgisi gerektirmeyen sonuçların kolay anlaşılmasını ve düzeltici eylemin gerçek anlamda uygulanmasını kolaylaştıran hem şaft sonuçlarının hem de mesafe düzeltmelerinin (dikey ve yatay) gösterildiği “Hepsi Bir Arada” sonuç ekranı mevcuttur. Makine arıza suresi maliyetli olduğundan, testin tekrarlanabilirliği önemlidir. Yeni Fluke 830, yanlış ayar sorunlarını doğru şekilde belirleyebilmenizi garanti edebilecek doğru ve tekrarlanabilir ölçüm sonuçları sağlayan patentli* tek lazerli hassas ayar sistemi kullanır. Yüksek kaliteli braketler (konsollar), mil dönerken sensor ve prizmanın kaymamasını sağlar. Özellikler • Tek lazerli ölçüm teknolojisi, tepkimelerden kaynaklanan hataları azaltılarak daha iyi doğruluğu sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. • Sezgisel yönlendirmeli kullanıcı arabirimi ile hızlı ve kolay kusursuz makine ayarları • Pusula ölçüm modu, etkin bir elektronik eğim ölçer kullanılarak esnek, güvenilir ve tekrarlanabilir ölçümler sağlar • Dinamik makine tolerans kontrolü, makinenizin kabul edilebilir aralıkta olduğunu bilmenize imkan tanıyan ayar düzenlemelerinin sürekli değerlendirmesini sağlar • Benzersiz genişletme modu, lazer detektör boyutunu sanal olarak artırarak toplam yanlış ayarı kontrol altına alır. • Veri koruma, otomatik kaydet ve geri al özelliğiyle ihtiyacınız olduğunda verilerinizin yerinde olmasını sağlar www.netes.com.tr 120 ENDÜSTRİ OTOMASYON NETES MÜHENDİSLİK Ürünler Yeni ILX-XLFB-VR6-220X Serisi.. ■ Tek Gövdede 5 Renk Birarada Tek bir gövde içerisinde 5 farklı renk kullanabilmek ve ürünün içerisinde bulunan yüksek sesli buzzer sayesinde farklı renklerde ikaz etmenin yanı sıra sesli olarakta ikaz edebilen bir üründür.Dış görüntüsü ve tasarımı ile standartlaşmış bağlantı modellerinden biraz farklılık gösteren Ürün tabanından bir rekor , beraberinde ise montaj edileceği bölgeye sıkıştırabilme işlemi için plastik bir somun , böylelikle görüntü açısından küçük çaplı uygulamalarda ikaz lambası görsel olarak bir bütünlük sağlıyor işlevselliğini yitirmeden kullanılabiliyor.Dışardan bakıldığında uygun bir görüntü ortaya çıkıyor . ayrıca buzzer sesinin tek tip olmayışı ve kontrol edilebilmesi de ürün ile ilgili diğer bir özelliktir. • • • • • Yeni Rekor Montaj Ø60 Serisi İkaz Laması Vida Somun Olmaksızın Bağlantı 34 VDC 220 VAC Voltaj Seçenekleri 5 Renk Opsiyon Seçeği 0...120 db Ayarlanabilir Ses www.oshmuhendislik.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON OSH MÜHENDİSLİK 121 Ürünler Rutronik, RECOM’ dan 2 MOPP İçeren Fansız Tıbbi Güç Kaynağını Takdim Eder ■ RECOM tıbbi uygulamalar için tasarlanan iki yeni seri AC/DC güç kaynağını sunar: RACM 100 ve RACM 150. Yüksek verimliliğe sahip güç kaynakları iki türden hasta korumasını sağlarken fansız bir şekilde çalışmaktadır. Yarı kapalı bir kasar içerisinde bulunmaktadır ve şuan itibariyle distribütör olan Rutronik’ te mevcuttur. RECOM’ un yeni güç kaynakları basınçlı soğutma olmaksızın 100W ya da 135W maksimum güç sağlar. RACM 150 ayrıca aynı pakette /F sürümü ile de mevcuttur. 12V, 15V, 24V ve 48VDC tekli çıkışlar çok amaçlı bir 85-264VAC girişten sağlanır. Tüm modüller %92’ye kadar verimlilik özelliğine sahiptir, minimum yük gerektirmez ve -25°C ve +80°C arasındaki sıcak- lıklarda kullanılabilirler. Çıkış gerilimleri tamamen düzenlenmiştir ve tüm giriş gerişim aralığı üzerinde ±0.2%’den daha az toleransa sahip olup tüm yük aralığı üzerinde ±0.5%’ten daha azdır. Alandan tasarruf eden 3”x2” ya da 4”x2” modüller giriş ve çıkış arasında 4KVAC güçlendirilmiş yalıtım sağlarken çıkış ve kasa arasında bu değer 1.5kVAC’dir. İlaveten, hasta ile temasa geçen tıbbi uygulamaların gerekliliklerine uygundur (2xMOPP). RACM ailesi tıbbi güvenlik standardı IEC / ES / EN60601-1 3. Yayın’a uygundur ve 100μA kaçak akımlı B ile BF anma gücü içermektedir. Tüm modüller FCC’ nin B Sınıfı EMI’ sına, EN60601-1-2 ve EN55022 standartlarına uygundur ve beş yıl garanti süresi bulunmaktadır. www.rutronik.com 122 ENDÜSTRİ OTOMASYON Rutronik Ürünler Şarjını Unutanlar İçin Benzersiz, Viko’dan Yeni Modüler Usb Priz ■ Cep telefonundan MP3 playerlara, taşınabilir elektronik cihazlar bugün hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. En önemli sorunsa tüm bu cihazların şarjının kısa sürede tükeniyor olması. Hele bir de şarj cihazınızı ya da adaptörünüzü yanınıza almadıysanız asıl sorun o zaman başlıyor. Elektrik anahtarı ve priz sektörünün lider ismi ViKO şimdi yeni ürünüyle bu konuya etkili bir çözüm sunuyor. VİKO’nun modüler USB prizleri, elektronik cihazları, adaptöre ihtiyaç duymadan USB bağlantı kablosuyla şarj etmenizi olanaklı hale getiriyor. Gün içinde büyük ihtiyaç duyduğumuz cep telefonu vb. cihazların şarj www.viko.com.tr adaptörleri zaman zaman dalgınlık vb. sebeplerle unutulabiliyor. Aynı şekilde adaptörü yanımızda taşımanın zor ya da imkansız olduğu durumlar da yaşanabiliyor. VİKO işte böyle zamanlarda sadece USB bağlantı kablosunu kullanarak elektronik cihazlarınızı şarj edebileceğiniz bir yeniliğe imza atıyor. Adaptörsüz doğrudan şarj ve modüler kullanım kolaylığı sağlayan VİKO modüler USB prizler, 5V 1A enerji çıkışının yanı sıra 2 adet de USB priz çıkışına sahip. Bu sayede, prizde aynı anda 2 ayrı cihaz şarj edilebiliyor. VİKO’nun modüler USB prizleri, evler için olduğu kadar, otel ve kafe gibi gün içinde yoğun insan trafiğinin yaşandığı alanlar için de oldukça ideal. VİKO Tunçmatik’ten İki Yeni Regülâtör: Reguline 2000VA ve 3000VA ■ Türkiye’nin Enerji Çözümleri Markası Tunçmatik, Düzensiz Voltaj Problemine, Son Teknoloji Regülâtörü Reguline ile Çözüm Getiriyor. Bilişim sektöründe 46 yıldır geliştirdiği ürünlerle sektöre yön veren Tunçmatik, regülâtör ailesi “Reguline”a, 2000VA ve 3000VA olarak iki yeni model ekledi. Reguline; Farklı Güçte Modelleri ile Hayat Kurtarıyor. Tunçmatik’in yeni regülâtörü Reguline, tüm hassas cihazlar için regüle edilmiş temiz enerji ve tam koruma sağlıyor. Bilgisayar, televizyon, kombi, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi elektrikli ve elektronik cihazlar için uygun olan Reguline, 600VA ve Reguline 1000VA modellerine, 2000VA ve 3000VA kapasitesindeki iki yeni modellini de ekleyerek dört farklı seçenek ile kullanıcıyla buluşuyor. Reguline’ın en önemli özellikleri arasında; geniş voltaj aralığında çalışma, ön panelden giriş-çıkış voltaj değerlerinin izlenebilmesi, trafosunun yüksek ısıdan zarar görmesini engellemek için kullanılan termik sigorta, kısa devre, aşırı akım ve yüksek ısı koruması özellikleri bulunmaktadır. Reguline, tüm bunların yanında kompakt tasarımı ve alev almayan plastik gövdesiyle de dikkat çekiyor. Küçük yapısıyla özellikle alan sıkıntısı yaşayan ev ve iş yerleri için ideal olan ürün, sürekli düşük veya yüksek gerilimden kaynaklanacak sorunları ortadan kaldırıyor. www.tuncmatik.com ENDÜSTRİ OTOMASYON Tunçmatik 123 Ürünler Rotary Pnömatik Aktüatörler ■ Pnömatik: Gaz basıncını mekanik harekete çeviren, mekanik sistemlerin hareketini ve kontrolünü inceleyen bilim dalıdır. Pnömatik sistemlerin hidrolik ve elektriksel sistemlere göre avantajları vardır. Hidrolik sisteme göre daha düşük basınçlarda çalışma sağlamakla birlikte, pnömatik donanımlar daha ucuzdur ve yüksek çalışma hızlarına ulaşılabilir. Pnömatik aktüatör basınçlı hava ile döner valfleri açma kapamaya yarayan otomatik kontrol cihazıdır. Pnömatik aktüatörler iki gruba ayrılır; tek etkili pnömatik aktüatörler, çift etkili pnömatik aktüatörler. Tek etkili aktüatörler açma işlemini basınçlı hava ile kapama işlemini ise yay kuvveti ile yaparlar. Çift etkili aktüatörler ise açma kapama işleminin her ikisini de basınçlı hava ile yaparlar. Tek etkili ve çift etkili aktüatörlerin birbirine göre avantajları vardır. Tek etkili aktüatörler kapama hareketini yay ile yaptığından daha az hava tüketir, elektrik kesintisinde veya hava olmadığı durumlarda ilk konumuna (safe position) geri döner, sabit bir moment elde edilemez. Çift etkili aktüatörler daha fazla hava tüketir, elektrik kesintilerinde veya arızalarda bulunduğu konumda kalır, sabit ve daha yüksek bir moment ile çalışır. Pnömatik aktüatörler yüksek momentlere ulaşabilmekte ve bunun için farklı torklar da çalışabilen ölçüleri mevcuttur. RA270 ve RA350 model Tork marka aktüatörler DN 800 ölçülerinde vanalarda açma-kapama işlemini yapabilecek tork değerlerine ulaşabilmektedir. Tork marka aktüatörler 4 Nm – 5162 Nm aralığında 124 moment değerlerinde üretimleri mevcut olmakla beraber 90°,120°,180° dönüşlü aktüatör üretimleri de bulunmaktadır. Tork marka aktüatörlerin bütün ölçüleri ±5° açma-kapama strok ayarları yapılabilmektedirler. Bu sayede vanaların tam açık ve tam kapalı olmaları sağlanabilmektedir. Ayrıca müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre farklı dönüş açılı veya strok ayarları için özel üretim yapılmaktadır. Tork marka pnömatik aktüatör çeşitlerinden olan 3 pozisyonlu aktüatörler de hassas dolum tesislerinde tercih edilir. 3 pozisyonlu aktüatörler tam açık konumunda dolumu belirlenen mesafeye kadar yaparak daha sonra yarı açık konuma geçer daha yavaş ve hassas dolum yapıp, dolum bittiğinde kapanarak dolumu tamamlamış olur. 90° ve 180° dönüşlü çeşitleri olmakla beraber yarı açık konum açısı istendiği gibi ayar cıvatalarıyla ayarlanabilir. SMS-TORK firmasının son yıllarda geliştirdiği başka bir aktüatör ise özel PTFE kaplı aktüatörlerdir. Özellikle korozif ortam ve ağır şartlarda çalışmak için tasarlanmış olan bu seri uzun ömürlü ve korozyona dayanıklıdır. Piyasada oluşan talep ve firmamızın Ar-ge çalışmaları kapsamında geliştirilmiş olan başka bir aktüatör serisi de soğuk ortam aktüatörleridir. Türkiye’nin doğu bölgeleri, kuzey Avrupa ve Rusya gibi soğuk bölgelerde rahatlıkla çalışabilecek soğuk ortam aktüatörü (-50°C...+80°C) Ar-ge birimimizin laboratuarlarında özel dondurucularda test edilerek geliştirilmiştir. Pnömatik aktüatörler ile istenildiğinde aç-kapa şeklinde ve istendiğinde oransal olarak akış kontrolünün sağlanması yapılabilmektedir. Aktüatörler de ek bir oransal üniteyle debi ayarı yapılabilmektedir. Elektro-pnömatik ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürünler aktüatörler de 4-20mA sinyalleri ile ve pnömatik-pnömatik aktüatörler de 3-15 psi sinyalleriyle vananın açıklık oranının sağlanması mümkündür. Tork markasıyla firmamız tarafından üretilen bütün aktüatörler uluslararası NAMUR standardına uygun olup aynı standartta üretilen bütün aksesuarlarla uyum sağlamaktadır. Aktüatörler, açma kapama bilgisi görsel olarak gösteren ve switch yardımı ile açma-kapama bilgisi veren switch box ile de tercih edilebilir. Aynı zamanda arıza ve elektrik kesintilerinde manüel açmakapama işleminin yapılabileceği manual override (özel dişli kutusu) kullanılabilir. Tork aktüatörlerinin RX serisi uluslar arası ATEX sertifikasına sahip olup patlama riski taşıyan ortamlar için önerilmektedir. Bu seriyle birlikte aynı sertifikaya sahip ve firmamız tarafından üretilmekte olan switch box ve yön valfinin kullanılması önerilmektedir. Ar-ge birimimizin, hijyen kuralları göz önüne alınarak üretime geçirmiş olduğu hijyenik aktüatör serisi ile gıda sektörünün ihtiyaçlarını karşılamaya başlamıştır. Hijyenik aktüatör bakteri oluşumuna izin vermeyen yüzey tasarımı ve malzemeleri ile sağlık açısından tercih edilme sebebidir. Tork marka kalitesi, tecrübesi ile Türkiye ve dünyada saygınlık kazanmıştır. Ar-ge birimi pazarın ihtiyaçlarına karşılık vermek için yeni ürün tasarımları ile beraber sürekli ürünler de iyileştirmeler yaparak teknolojiyi takip etmektedir. Üretilen ürünler özel test düzeneklerinde %100 test edilerek piyasaya verilmektedir. www.smstork.com ENDÜSTRİ OTOMASYON SMS TORK 125 Haberler OTOMATİK KONTROL TÜRK MİLLİ KOMİTESİ ULUSAL TOPLANTISI TOK’2015’E İLGİLİ HERKESİN KATILIMI BEKLENİYOR! ■ Toplantının çağrı mesajı şöyle: TOK’un Tarihçesi: “Ülkemizde kontrol teorisi ve uygulamaları, robotik ve otomasyon alanlarında çalışan araştırmacıları daha etkin bir iletişim ortamında buluşturmayı amaçlayan Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi-TOK’un toplantılarının 17’ncisi olan TOK’2015 Ulusal Toplantısı, 10-12 Eylül 2015 tarihleri arasında Denizli – Pamukkale’de SPA Hotel Colossae Thermal’de yapılacaktır. Her yıl düzenlenen TOK konferanslarına ülkemizin saygın üniversitelerinden çok sayıda araştırmacı, kamu kuruluşu ve özel sektörden çok sayıda firma katılmaktadır. TOK’2015 konferansının kontrol alanındaki araştırmacılar açısından daha verimli geçebilmesi için yüksek katılım ve iş birlikleri gerekmektedir. TOK’2015’e yapacağınız her türlü katkılarınız için şimdiden teşekkür eder, sizleri Denizli’de görmekten çok mutlu olacağımızı belirtiriz.” TOK’2015 Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Serdar İplikçi de toplantıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), otomatik kontrol alanında uluslararası bir kuruluş olan International Federation of Automatic Control (IFAC)’ın tüm dünyaya yayılmış mevcut 51 üyesi içinde en eski üyelerinden biridir. 2015 yılında 17’ncisi düzenlenecek olan TOK toplantısına ev sahipliği yapacak olan Pamukkale Üniversitesi, 1992 yılında kurulmuş olmasına rağmen mühendislik geleneği çok daha eskilere dayanan, altyapısını büyük ölçüde tamamlamış, yaklaşık 50.000 öğrencisi ile bölgenin en büyük üniversitelerinden biridir. Üniversitemizin bulunduğu Denizli şehri ise çiçeği burnunda bir büyükşehir olarak, son derece gelişmiş tekstil, mermer, enerji ve organik tarım sanayisinin yanı sıra Pamukkale ve Laodikya gibi doğal ve tarihsel mekânlarıyla bölgenin yükselen yıldızıdır. TOK’2015 Düzenleme Kurulu olarak, ülkemizde otomatik kontrol, robotik ve otomasyon alanlarında çalışmakta olan akademisyen, mühendis ve araştırmacıları şehrimizde ağırlamaktan memnuniyet duyacağız. Denizli’de görüşmek dileğiyle.” Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), Mayıs 1958’de, “International Federation of Automatic Control (IFAC)”un kuruluşundan sekiz ay sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi (ITÜ) bünyesinde Prof. M. Münir Ülgür ve Prof. Dr. Mehmet Nimet Özdaş tarafından, başlangıçta, “Türk Otomatik Kontrol Kurumu” adıyla IFAC statüsünde ve IFAC’a üye olarak kurulmuş. Daha sonra 2 Mayıs 1990 günlü 20506 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliği ile şimdiki adını alarak daha kapsamlı hale gelmiş. TOK’un ilk başkanı Prof. M. Münir Ülgür, başkan yardımcısı Prof. Dr. Nusret Kürkçüoğlu ve sekreteri Prof. Dr. Mehmet Nimet Özdaş olmuş. TOK, çok uluslu bir organizasyon olan IFAC’ın beş kıtaya yayılmış halen mevcut 49 üyesinden biri. IFAC’ı oluşturan ve “National Member Organizations-NMOs” olarak anılan Ulusal Komiteler Afrika, Amerika, Asya, Avustralya ve Yeni Zelanda ile Avrupa kıtalarındaki ülkelerde oluşmuş olup, TOK Avrupa ülkelerindeki 30 adet Milli Komite arasında yer almakta. IFAC’ın kurulmasına temel teşkil eden, otomatik kontrol konusunda uluslararası bir organizasyon oluşturmak fikri, Eylül 1956’da Alman VDI/VDE-Fachgruppe Regelung- technik tarafından Almanya’nın Heidelberg şehrinde düzenlenen uluslararası Otomatik Kontrol Konferansı’nda doğmuş. Bu konferans sonunda, Fransız Profesör Victor Broida başkanlığında kurulan bir komite, Uluslararası Otomatik Kontrol Federasyonu (IFAC) için bir yönetmelik taslağı hazırlamış. Bu taslak yönetmelik 12 Eylül 1957 günü Paris’te toplanan İlk Genel Kurul’da (First General Assembly) yapılan değişikliklerle oylanarak kabul edilmiş ve IFAC’ın ilk başkanlığına Amerikalı Profesör Harold Chesnut seçilmiş. Kurucu Genel Kurul’da (Constitutive Assembly) ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, Çin, Fransa, Hollanda, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Macaristan, Norveç, Polonya, Romanya, SSCB, Türkiye ve Yugoslavya temsilci bulundurmuşlar. IFAC’ın kuruluş tarihi 12 Eylül 1957 kabul edilmekle beraber IFAC’ı oluşturma fikrinin ortaya çıktığı 1956 Heidelberg Konferansı’na büyük önem verilmektedir. Nitekim fikrin doğuşunun 50. yılı, 15 Eylül 2006’da Heidelberg şehrinde çeşitli etkinliklerle kutlanmış. IFAC’ın üst düzey yönetimi, yönetim yetkisini Ulusal Komite’lerin (NMOs) oluşturduğu Genel Kurul’dan (General Assembly) alan, “IFAC Council”dir. “Council”, IFAC başkanı, iki başkan yardımcısı, müteakip dönem başkanı, önceki dönem başkanı, mali işler sorumlusu ile 12 üyeden oluşuyor; toplam sayı 18. Genel Kurul (General Assembly) olağan toplantılarını her üç yılda bir düzenlenen IFAC Dünya Kongresi esnasında yapıyor ve “Council” tarafından yapılan uygulamaları inceler, görüşür, uygun bulunan kararları onaylar ve yeni yönlendirmelerde bulunuyor. TOK Hakkında: Artık gelenekselleşen bu yıllık toplantıları düzenleyen Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi-TOK, International Federation of Automatic Control-IFAC’ın ülkemizdeki Ulusal Üye Kuruluşu (National Member Organization-NMO). TOK’un amacı, otomatik kontrol bilim ve teknolojisinin bütün sistemlerde, kuramsal ve uygulamalı olarak ilerlemesini teşvik etmek, otomatik kontrolün kuram ve uygulamaları ile uğraşanlara yardımcı olmak, ulusal ve uluslararası ilgili kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmak. TOK, amacı doğrultusunda, konferans, sempozyum, çalıştay gibi toplantılar düzenler ve düzenlenmesine destek veriyor. TOK ticari bir kuruluş değil ve siyasetle uğraşmıyor. 128 ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), kuruluşundan itibaren, 50 yılı aşkın süredir faaliyetini ulusal ve uluslararası çeşitli bilimsel etkinlikler ile sürdürüyor, otomatik kontrol ve otomasyon alanında çalışanlara yardımcı olmaya çalışıyor. DETAYLARIYLA TOK’2015 BİLDİRİ KONULARI: *Kontrol Teorisi ve Yöntemler – Doğrusal Kontrol Sistemleri –Doğrusal Olmayan Kontrol Sistemleri –Optimal Kontrol –PID Kontrol –Gürbüz Kontrol –Ayrık Zamanlı Kontrol Sistemleri –Model Öngörülü Kontrol –Kayma Kipli Kontrol –Uyarlamalı Kontrol Sistemleri – Zaman Gecikmeli Sistemler ve Kontrolü – Kesirli Dereceli Sistemler ve Kontrolü – Sonsuz Boyutlu Sistemler ve Kontrolü – Kaotik Sistemler ve Kontrolü – Çok-Girişli Çok-Çıkışlı Sistemler ve Kontrolü – Hibrit Kontrol Sistemleri – Anahtarlamalı Sistemler – ZamanlaDeğişen Sistemler ve Kontrol – Gözetleyici Tabanlı Kontrol *Ulaşım Teknolojileri – Raylı Sistemler ve Kontrolü – Otomotiv Sistemleri ve Kontrolü – Ayrık Olay Sistemleri – Ulaştırma Sistemlerinde Kontrol – Akıllı Ulaşım Sistemleri – Emniyetli Kontrol Sistemleri – Raylı Ulaşım Sistemlerinde Kontrol – Çok Araçlı Sistemler *Ağ Tabanlı Kontrol Sistemleri – Ağ Kontrolü Kontrol – Kooperatif Kontrol – Konsensüs Kontrol –Ağ Üzerinden Kontrol – Eşzamanlama – Eşgüdümleme *Robotik Sistemler – Robotik Manipülatör Kontrolü – Mobil Robotlar – Seri ve Paralel Robotlar – İnsansı Robotlar – Mikro ve Nano Robotlar – Sürü Zekası ve Sosyal Robotlar – Medikal Robotlar – Haptik Sistemler – Otonom ve Zeki Robotlar – Biyolojiden Esinlenmiş Robotlar – Fiziksel İnsanRobot Etkileşimi – Çoklu Gövde Sistemlerinin Kontrolü – Prostetik Robot Tasarımı ve Kontrolü – Rehabilitasyon Robotları – Görme Tabanlı Kontrol Sistemleri *Enerji Sistemleri – Enerji ve Güç Sistemlerinin Kontrolü – Akıllı Şebekelerde Optimizasyon ve Kontrol – Enerji Sistemlerinde Modelleme ve Kestirim – Yenilenebilir Enerji Sistemlerinde Kontrol – Elektromekanik Sistemlerin Kontrolü *Otomasyon – Endüstriyel Otomasyon Sistemleri – Enerji Sistemlerinde Otomasyon – Scada Sistemleri – Bina Otomasyonu – Hastane Otomasyonu – Ulaşım Sistemlerinde Otomasyon *Kontrol Sistem Dinamiği ve Analizi – Sistem Dinamiği ve Analizi – Kararlılık ve Kararlılaştırma – Tahmin ve Kestirim Algoritmaları – Teknik Süreçlerde Arıza Tespiti ve Gözetim – Arıza Kestirim Temelli Kontrol –Zaman Gecikmeli Sistemlerin Analizi *Sistem Modelleme, Optimizasyon ve Kontrol – Zeki Sistemlere Dayalı Yöntem ve Algoritmalar – Optimizasyon Modelleme ve Kontrol Uygulamaları – Makine Öğrenmesi Tabanlı Kontrol – Evrimsel ve Sezgisel Optimizasyon ile Kontrol – Oyun Teorisi Tabanlı Kontrol – Dinamik Oyun Teorisi – Yapay Sinir Ağları ile Modelleme ve Kontrol – Bulanık Mantık Tabanlı Kontrol – Yönetim ve Üretimde Modelleme ve Optimizasyon *Kontrol Uygulamaları – İnsansız Araçların Tasarım ve Kontrolü – Deniz Araçları Kontrolü – Uçuş Dinamiği ve Kontrolü – Güdümlü Sistemler – Makine Dinamiği ve Kontrolü – Biyomedikal Sistemler ve Uygulamaları – Gömülü Sistemlerde Kontrol Uygulamaları – MEMS için Kontrol Uygulamaları – Gürültü ve Titreşim Kontrolü *Süreç Kontrolü – Biyolojik Süreçlerin Kontrolü – Çevre ve Arıtma Sistemlerinin Kontrolü – Isıl Sistemler ve Kontrolü – Hidrolik ve Pnömatik Kontrol Sistemleri – Kimyasal Süreçlerin Kontrolü – Değişken Empedanslı Sistemlerin Kontrolü *Kontrol Eğitimi – Kontrol Eğitiminde İnternet ve e‐Öğrenme – Sanal ve Uzaktan Lab Eğitimi ve Araçları – Tele‐operasyon ve Bağımsız Öğrenme – Kontrol Eğitimi için Açık Kaynaklar – Kontrol Eğitiminde Üniversite‐Sanayi İşbirliği – Kontrol Eğitiminde Sanal Gerçeklik – Müfredat, Uluslararası Programlar ve Sosyal Boyut ÖZEL OTURUMLAR: i. Biyomekatronik Sistemler ii. İnsansız Hava ve Deniz Araçları iii. Gezgin Robot Eğitimi iv. Haptik ve Teleoperasyon DAVETLİ KONUŞMACILAR: -Prof. Dr. Tamer BAŞAR, University of Illinois at UrbanaChampaign -Prof. Dr. Jan MACIEJOWSKI, Control Engineering, Cambridge University -Prof. Dr. Atilla BİR, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Bilim Tarihi Bölümü BİLDİRİ GÖNDERİMİ: Bildiriler tam metin halinde ve sayfa sayısı 4-6 arasında olacak şekilde TOK’2015 İnternet sayfasında belirtilen bildiri formatına göre hazırlanarak http/ tok2015.pau.edu.tr/openconf adresindeki bildiri gönderme/ değerlendirme sistemi üzerinden PDF formatında gönderilmelidir. Bildirilerin hazırlanmasında, TOK’2015 İnternet sayfasındaki Word ve LaTex şablonlarından yararlanılabilir. Ulusal Program Kurulu tarafından değerlendirilen ve TOK’2015’te sunulmak üzere kabul edilen bir bildirinin basılabilmesi için bildiride yer alan en az bir yazarın kayıt yaptırması gerekmektedir. Bir yazar bir kayıt işlemi ile en fazla iki bildiri sunabilir. İkiden fazla her bir bildiri için ayrıca kayıt yapılması gerekmektedir. TOK’2015’te sunulmuş bildirilerden bazıları daha sonra EBSCO tarafından taranan Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi (PAJES) özel sayısında basılacaktır. ÖNEMLİ TARİHLER: Özel Oturum Önerileri için Son Tarih Bildiri Gönderimi için Son Tarih Değerlendirme Sonuçlarının Bildirimi Basıma Hazır Bildiri Gönderimi için Son Tarih Erken Kayıt için Son Tarih Kayıt için Son Tarih Toplantı Tarihler 20 Mart 2015 17 Nisan 2015 19 Haziran 2015 3 Temmuz 2015 17 Temmuz 2015 8 Ağustos 2015 10-12 Eylül 2015 İLETİŞİM: Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği, Kınıklı Kampüsü ENDÜSTRİ OTOMASYON 129 Haberler XII. Teknoloji Ödülleri’ne başvuru tarihi uzatıldı ■ TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD tarafından gerçekleştirilen 12’nci Teknoloji Ödülleri için başvuru süreci uzatıldı. Türkiye’nin teknoloji geliştiren ülkeler arasında yer almasını sağlamak, yenilikçi ürünlerin geliştirilmesini teşvik etmek amacıyla düzenlenen ve 11 yılda 872 projenin katıldığı ödüller için 14 Ağustos 2015 tarihine kadar başvuru yapılabilecek. Türkiye’nin en prestijli ödülleri arasında yer alan “Teknoloji Ödülleri” için başvuru heyecanı tüm hızıyla sürüyor. “Türkiye Teknoloji Liderlerini Arıyor” sloganıyla 12’ncisi gerçekleştirilecek olan ödüllere bu yıl rekor başvuru bekleniyor. İlki 1998 yılında düzenlenen ve bugüne kadar toplam 872 projenin katıldığı Teknoloji Ödülleri’nin ön başvuru süreci yoğun ilgi nedeni ile 14 Ağustos 2015 tarihine kadar uzatıldı. “TEKNOLOJİ LİDERLERİNİ ARIYORUZ” Türkiye’nin teknoloji geliştirme, yoğun küresel rekabet ortamında 2023 hedeflerine ulaşma konusunda devlet ile özel sektörün el ele vererek seferberlik başlattıklarını söyleyen XII. Teknoloji Ödülleri Yürütme Kurulu Başkanı C. Müjdat Altay, “TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD ortaklığı ile yürütülen Teknoloji Ödülleri her alanı temsil etme gücüne sahip. Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer almak istiyorsak, ülke olarak bir üst lige çıkıp, her sektörden dünya devi markalar yaratmak istiyorsak Ar-Ge’de, teknolojide, inovasyonda yetkinliğimizi artırmalıyız. Kazandığımız yetkinliklerimizi sergilemenin en iyi platformu ise Teknoloji Ödülleri. 30 başvuru ile başladığımız Teknoloji Ödülleri programının bugün geldiğimiz noktada 200’e ulaşması mutluluk verici” dedi. Türkiye’nin teknoloji geliştiren ülkeler arasında yer alıp, yenilikçi ürünlerin geliştirilmesini teşvik etmek amacıyla düzenlenen ödüllerde KOBİ’den büyük ölçekli firmalara önemli geri dönüşler aldıklarını belirten Altay, şöyle devam 130 etti: “Makine imalattan bilişime, elektrik-elektronikten metalürji, malzeme, kimya, biyoteknoloji, tarım, gıda ve çevre alanına kadar birbirinden değerli projelerle karşılaştık. Bu yıl da teknoloji liderimizi aramaya devam ediyoruz. İlk duyurumuzu gerçekleştirdiğimizden bugüne karşılaştığımız ilgi için tüm katılımcılara teşekkür ederiz. Yoğun ilgi nedeni ile 14 Ağustos 2015’e kadar bu yılki başvuruları sürdüreceğiz.” “REKABET GÜCÜMÜZÜ ORTAYA KOYMALIYIZ” Türkiye genelinde Ar-Ge alanında çalışmalar düzenleyen şirketlere yönelik bilinçlendirme çalışmalarının da eş zamanlı olarak sürdürüldüğüne değinen Altay, “Ülkemizin geleceğine yatırım yapan yetenekli şirketleri kamuoyuyla paylaşmayı, başarı hikayelerini gündeme taşımayı, hayallerinde sınır tanımayan şirketleri dün olduğu gibi bugün de desteklemeyi sürdüreceğiz. Geçmişte sadece hayal olan, ancak bugün hayatımıza giren teknolojileri geliştiren kişi ve şirketler Türkiye ekonomisi ile dünya liginde ülkemizi daha güçlü bir konuma taşıyacak. Bu yıl bir rekora imza atmayı, 200 başvurunun üstüne ulaşmayı hedefliyoruz” açıklamasını yaptı. 2014 yılında 242 milyar dolarlık toplam ithalatın yaklaşık 180 milyar dolarlık kısmının imalat sanayi ürünlerinden oluştuğunu hatırlatan Müjdat Altay sözlerini şöyle sürdürdü: “Ar-Ge’ye ayrılan payın yüzde 2.5 olduğunu varsayarsak yurtdışında yapılan Ar-Ge’yi 3 milyar dolar ile desteklediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu trendi, tersine çevirmek zorundayız. Daha çok kaynak ayırmalıyız. 2023 yılında Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya oranının %3’e ulaşmasını hepimizin çabalarıyla hedefliyoruz. Ülkece çok önemli hedeflerimiz var önemli bir dönüşüm sürecindeyiz. Bu önemli dönüşümde ‘ben de varım’ diyen tüm firmaları, Teknoloji Ödülleri yarışına katılarak rekabet güçlerini göstermeye davet ediyoruz. Seneye bu vakitlerde bir firmamız büyük ödülü alarak en büyük sevinci yaşayacak.” ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler SchneIder ElectrIc, ‘HeForShe IMPACT’ kampanyasının pilot grubuna seçildi Schneider Electric’ten kadınların güçlenmesi için 3 önemli taahhüt HeForShe IMPACT projesinin bir üyesi olan Schneider Electric 2017 yılı sonuna kadar; kadınların güçlendirilmesi adına 3 önemli ilerlemeyi gerçekleştirecek. Buna göre; • Şirkette kadınların mevcudiyetini artırmak amacıyla yeni yöneticiler ve teknisyenlerin istihdamı %40 oranında artırılacak. (mevcut oran %29) Ayrıca önemli konumlardaki kadınların temsiliyeti ise %35 oranında artırılacak. • Kadın çalışanlarında işgücünün %85’ini kapsayan dünya çapında bir maaş düzenleme süreci gerçekleştirilecek. • Son olarak, dünyanın her yerinden grup liderlerinin katılımıyla bu programa özel bir yönetim oluşturulacak. Blum: “Topluma katkı sağlamak için eşsiz bir fırsat…” ■ Schneider Electric, Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) tarafından geliştirilen Cinsiyet Eşitliği için Dayanışma Hareketi - HeForShe IMPACT Kampanyasının pilot grubuna seçildi. Birleşmiş Milletler Kadını Güçlendirme İlkeleri’nin (WEP) önemli bir parçası olan cinsiyet eşitliğinin yayılımına sağladığı katkılardan dolayı ‘2015 Liderlik Ödülü’nün de sahibi olan Schneider Electric, kampanya kapsamında 2017 yılı sonuna kadar kadınları güçlendirmek için 3 önemli taahhüdü yerine getirecek. Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric, her yaştan erkeği toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için değişimin savunucusu ve temsilcisi olmaya çağıran dayanışma hareketi ‘HeForShe IMPACT 10x10x10’ pilot gurubunda yer alacak. Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) önderliğinde uygulanan proje dünyanın her yerinden 10 hükümet, 10 şirket ve 10 üniversiteyi kapsıyor. Hükümetler ve sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra üniversiteler ve okullar cinsiyet eşitliğini savunmak, ölçmek ve teşvik etmek için gerçek taahhütlerde bulunulan kampanyada şirketler HeForShe projesinin bir parçası olarak birtakım taahhütleri yerine getirecek. En büyük arzularının çeşitliliğe sahip şirketlerin öncüsü olmak olduğunu ifade eden Schneider Electric İnsan Kaynakları Direktörü Olivier Blum ise şöyle konuştu: “Schneider Electric olarak, farklılıklara değer veriyor ve herkese her yerde eşit fırsatlar sunuyoruz. Kadın yetenekleri bulmayı, geliştirmeyi işimiz için bir zorunluluk olarak görüyor ve bu konuyu önümüzdeki yıllar içinde, gündemimizde daha önemli bir yere taşımayı hedefliyoruz. Biz, ancak erkek çalışanlarımızın da cinsiyet eşitliğini savunarak bu dönüşümün bir öncüsü oldukları takdirde büyük bir gelişme kaydedebileceğimize inanıyoruz. HeForShe IMPACT 10x10x10 projesinde yer almayı ve katkı sunmayı, kendi programımızı hızlandırmak ve topluma katkı sağlamak için eşsiz bir fırsat olarak görüyoruz.” HeForShe dayanışma kampanyası (www.heforshe.org), her yaştan erkeği toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için değişimin savunucusu ve temsilcisi olmaya çağırıyor. HeForShe, Eylül 2015’e kadar tüm dünyada 1 milyar erkeğin kampanyaya katılımını sağlayarak, toplumun yarısını diğer yarıyı desteklemek için bir araya getirmeyi hedefliyor. HeForShe IMPACT 10x10x10 pilot grubunun üyeleri arasında Accor Hotels, Koç Group, PricewaterhouseCoopers, Tupperware Brands, Unilever gibi şirketler bulunuyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON 131 Haberler HİDROTEKNİK’ İN YENİ YÜZÜ İŞ BAŞINDA… ■ Makine parklarında ve yönetim kademelerinde önemli reformlar geliştiren Hidroteknik ‘ in genç ve yeni genel müdürü Yunus Emre Yıldırım 2015 yılı hedeflerini tutturdu… 132 Sektöre daha iyi ve kaliteli hizmet sunmak adına her noktada titiz bir çalışma gösteren Hidroteknik, yeni genel müdürü ile farklı bakış açılarını da harmanlayarak müşterilerine çözüm ortaklığı sunuyor. şında birçok markayı bünyesinde barındırmaktadır. Safir, Niuli ve İngiliz Bendi forkliftlerinin Türkiye distribütörlüğünün yanı sıra Hyster Bölge bayiliğini de sürdürmektedir. Servis ve yedek parça alanında tüm marka ve modellere servis hizmeti sunmakla beraber Huster, Cummins,Perkins Motorları,Solideal lastikleri ana bayiliği ve Xinchai Motorları Türkiye distribütörlüğünü de yürütmektedir. Türkiye’ nin en iddialı forklift ve iş makineleri servis hizmetini sunan Hidroteknik, sektörün önde gelen 500 firmanın %70’ ine hizmet sunmaktadır. 2014 yılından itibaren yenilenen kurumsal yapısı ve kadrosu ile birlikte 6000 m2 lik yeni tesislerinde faaliyet gösteren firma Türkiye’ nin en büyük servis hizmet alanına sahip oldu. Satış sonrası hizmet ve müşteri memanuniyetine büyük önem veren Hidroteknik satış hizmetlerinin dışında kiralama hizmeti de sunabilmektedir. Yoğun bir tempoda çalışan müşteri hizmetleri ekibi hizmet sürelerini minimum seviyede tutmak ve eksiksiz iletişim sunmak adına maksimum seviyede çaba göstermektedir. 22 Yıllık Hizmet Ağı… 2015 Hedefleri Tuttu… 22 yıldır faaliyet gösteren Hidroteknik, forklift ve istif satı- 2013 yılından bugüne kadar kademeli olarak satış hedefleri tuttur- ENDÜSTRİ OTOMASYON mayı başaran Hidroteknik satış hacmini her geçen gün artırıyor. Satış ekibinin yoğun çalışmaları ve yönetim ekibinin destekleri ile yıllık satış hacmi 2013 yılında 1.275.000 $ iken 2014 yılında 1.600.000 $ seviyelerine ulaşmıştır. 2015 yılı satış hacimlerinde çıtayı yükseltmek adına makroekonominin etkilerini ve ekonomiye yansımalarına göre hedeflerini belirleyen Hidroteknik, yılın ilk yarısında beklediklerinin üzerinde satış hacmi gerçekleştirerek ön gördükleri hedeflerinin büyük bir kısmını tamamlamış oldu. Müşterileri ile ticari değil çözüm ortaklığı temelinde hizmet sunduklarını ve 2016 yılı sonuna kadar Türkiye’ de sanayi sektöründe her noktaya hizmet verebilecek düzeye çıkacaklarını belirten Hidroteknik Genel Müdürü Yıldırım, bu doğrultuda alt yapılarını oluşturduklarını ve sistemli bir şekilde çalışarak koydukları hedeflere ulaştıklarını belirtti. Haberler KİMYA AR-GE PROJE PAZARI 5’İNCİ YILINDA geçen yıl arttığı Kimya Ar-Ge Proje Pazarı’na, bu yıl da ilginin yüksek olması bekleniyor. Kimya ve malzeme sektörünün yüksek katma değerli üretim yapabilmesi, ihracatın sürdürülebilir kılınması ve dünya pazarlarında rekabet avantajı sağlayacak ortamın oluşması sektörün öncelikleri arasında yer alıyor. 5’inci yılında 5 Farklı kategoriden ilk üçe giren 15 proje sahibine 150 bin TL ödül… ■ İnovatif fikirlere 150 bin TL ödül Plastik, kozmetik, boya, ilaç ve eczacılık ürünleri, medikal gibi katma değeri yüksek ürün grupları ile 18 milyar dolarlık ihracatı gerçekleştiren kimya sektörü, Ar-Ge ve inovasyon yatırımları ile ihracatını katlayacak. Sektördeki yeni fikirler ve projeleri destekleyen Kimya Ar-Ge Proje Pazarı, beşinci yılında da girişimcileri-sanayicilerle buluşturma misyonunu üstleniyor. Bu yıl 5 farklı kategoride ürüne dönüştürülebilir projelere toplam 150 bin TL ödül verilecek. Projesine ve kendine güvenen tüm girişimcilere açık olan etkinliğe, başvurular başladı. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) koordinasyonunda, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AKMİB) işbirliği ile düzenlenen, “Kimyevi Maddeler ve Mamulleri Sektörü’nde 5. Ar-Ge Proje Pazarı”; kimya ihracatında katma değerin artırılması, inovasyon kültürünün yaygınlaştırılması ve üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesine katkı sağlamayı hedefliyor. Başvuran proje sayısının her ENDÜSTRİ OTOMASYON 5. Kimya Ar-Ge Proje Pazarı’na İlaç ve Eczacılık Ürünleri, Boyalar ve Yapıştırıcılar, Plastik ve Kauçuk, Kozmetik, Sabun ve Temizlik Ürünleri ve Temel Kimyasallar olmak üzere 5 farklı kategoride başvurular alınacak. Her bir kategoride; birinciye 15 bin TL, ikinciye 10 bin TL ve üçüncüye 5 bin TL olmak üzere toplamda 150 bin TL ödül verilecek. Kimya sektörüne değer katacak yeni bir projesi olan ve hayata geçirmek için destek bekleyen tüm girişimcilere açık olan 5. Kimya Ar-Ge Proje Pazarı’na başvurular, 16 Ekim 2015 tarihine kadar devam edecek. Etkinlik ile ilgili bilgi almak ve başvuru detaylarını öğrenmek isteyenler www.kimyaargeprojepazari.com sitesini ziyaret edebilir. 133 Haberler PAGEV, ÇİN’DE YENİ ANLAŞMALARA İMZA ATTI risinin Çin’e en büyük ihracat kalemi olan plastik inşaat malzemeleri konusunda çalışmaların artırılması da görüştüğümüz konular arasındaydı. Ayrıca Türkiye’nin özellikle enerji boru hatlarının da üzerinde bulunması ve bir enerji üssü olması sebebi ile Çinli petrokimya firmalarına, Türkiye ve AB’ye hammadde tedariği amacıyla Türkiye’de yatırım imkânlarını görüştük” dedi. ■ Türk plastik sektörü Çin ile ortak yatırımlara adım atıyor Dünyanın en büyük plastik üreticisi Çin’i ziyaret eden PAGEV, Çinli plastik ve petrokimya endüstrileri ile ikili anlaşmalara imza attı. DEİK tarafından düzenlenen Türkiye-Çin İş Forumu’nda bölgesel yatırımlarda ortaklık yapma kararı alınırken; Türk plastik sektörünün Çin’e olan ihracatının artırılması konusunda da önemli görüşmeler gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin ve Endonezya gezisi sırasında DEİK tarafından düzenlenen Türkiye-Çin İş Forumu’na katılan PAGEV, Çinli plastik ve petrokimya endüstrileri ile ikili anlaşmalara imza attı. Dünyanın en büyük plastik mamul işleme kapasitesine sahip Çin, sahip olduğu potansiyele rağmen dış ticaret açığı veriyor. 72 milyon ton kapasitesi ile dünyadaki en büyük plastik işleyicisi olan Çin’de plastik mamul işleme sektörü 35 milyar dolar fazlalık verirken, petrokimya 134 sektörü 43 milyar dolar açık veriyor. Türk plastik sektöründe de benzer bir tablo görülüyor. Sektör, 8,3 milyon ton işleme kapasitesiyle dünyada 7. AB’de ise 2. sırada yer alıyor. Türk plastik işleme sanayi 2 milyar dolara yakın dış ticaret fazlası verirken, Türk petrokimya sektörü dış ticaret açığı oluşturuyor. Çin ve Türkiye’nin plastik mamul konusundaki karşılıklı ticaretinde ise Çin’in 550 milyon dolar kadar ihracat fazlalığı söz konusu. PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, dünyanın en büyük plastik üretici Çin ile gerçekleştirilen iş forumunun Türk plastik sektörü adına oldukça verimli geçtiğini belirterek; “PAGEV olarak Türkiye-Çin İş Forumu’nda Türk plastik sektörü adına önemli anlaşmalara imza attık. Cari açığın kapatılması ve karşılıklı yatırımların artırılması yönünde çalışmalar yaptık. Türk plastik üreticilerinin Çin’e olan ihracatlarını artırması, Çinli ve Türk plastik firmalarının bölgesel yatırımlarda ortaklık yapmaları konusunda karşılıklı çalışılması konusunda mutabakata vardık. Türk plastik endüst- ENDÜSTRİ OTOMASYON Yavuz Eroğlu, “Çin dünyanın en büyük plastik mamul işleme kapasitesine sahip ancak petrokimya üretimi çok yetersiz. Bunun çözümünü en büyük petrol kaynaklarına sahip Afrika ve Ortadoğu’da yaptığı uzun süreli anlaşmalarla garanti almış durumda. Ayrıca petrokimya üretiminde kömür gibi alternatif kaynakları da kullanıyor. Petrokimya sanayinin en büyük ikinci girdisi olan elektriği de nükleer santrallerle sağlıyor. Çin, bugün dünyada en fazla nükleer santral inşa eden bir ülke konumda ve bu santrallerin çoğu halen inşaat aşamasında. Tüm bunlarla birlikte Çin’de petrokimya yatırımları hem girdileri, hem de yatırım maliyetini azaltıcı teşviklerle destekleniyor. Dolayısıyla ithal hammaddelere vergi koymak ve koruma tedbiri yerine, teşvik vererek petrokimya yatırımlarını destekliyor. Biz de uygulanan bu modelin Türkiye’de başarılı olacağına inanıyoruz. Artık globalleşen dünyada ortak yatırımların önemi giderek artıyor. Biz de katıldığımız TürkiyeÇin İş Forumu’nda Uzakdoğu’ya daha fazla ürün ihracat edebilmek için bu bölgedeki Türk plastik sektörü yatırımlarını artıracak kolaylaştırıcı tedbirler üzerinde mutabakata vardık. Önümüzdeki dönemde bu anlaşmaların sektörümüzün büyümesine verimli katkılar sağlayacağına inanıyoruz” diyerek sözlerine son verdi. . Haberler IFC’den Trakya Cam’a Enerji Verimliliği Kredisi ■ Dünya Bankası Grubu kuruluşu IFC (Uluslararası Finans Kurumu), Trakya Cam’a Türkiye ve Bulgaristan’daki fabrikaların enerji verimliliğini artırması amacıyla 75 milyon ABD doları tutarında finansman sağladı İstanbul, 30 Temmuz 2015 — Dünya Bankası Grubu kuruluşu IFC, Türkiye’nin lider düz cam üreticisi olan Trakya Cam’ın Mersin, Polatlı ve Bulgaristan’da yer alan fabrikalarına yönelik enerji verimliliği yatırımlarını desteklemek ve iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla şirkete 75 milyon ABD doları tutarında uzun vadeli finansman sağladı. Finansmanın 55 milyon ABD dolarlık kısmı IFC tarafından, geri kalan 20 milyon ABD dolarlık kısmı ise IFC’nin yönetimindeki ortak-yatırımcı programı Managed Co-Lending Portfolio Program (MCPP) tarafından temin edildi. Projenin söz konusu fabrikalarda yer alan cam ocaklarını ve kullanılmayan ısının geri kazanım yollarını geliştirerek yılda yaklaşık 11.2 milyon ABD doları tutarında doğrudan enerji tasarruf etmesi ve 60.000 ton sera gazı salınımını önlemesi bekleniyor. Projenin ayrıca, Trakya Cam’ın Mersin’deki fabrikası ve iştiraki olan Trakya Glass Bulgaria EAD’nin Bulgaristan yer alan fabrikası için enerji faturalarını %15 oranında azaltması bekleniyor. Dünya Bankası Grubu üyesi IFC, Türkiye’de yaklaşık 50 yıldır özel sektörün kalkınmasını desteklemektedir. Türkiye, toplam yaklaşık 4,3 milyar ABD dolarlık mevcut yatırım portföyü ile IFC’nin IFC Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Sanayi, Tarım ve Hizmetler Bölüm Başkanı Carsten Mueller anlaşmaya ilişkin olarak şunları söyledi: “Stratejik iş ortağımız olan Şişecam Grup ve iştiraki Trakya Cam ile iklim değişikliğiyle mücadelede doğrudan etki yaratabilecek böyle bir yatırımda tekrar işbirliği yapıyor olmaktan dolayı büyük memnuniyet duyuyoruz.” IFC’nin yaklaşık 40 yıldır Şişecam Grup’la işbirliği devam ediyor. IFC’nin Grup’ta hissesi yer alırken ayrıca Grup’un yurtiçi ve yurtdışında yer alan cam ve kimya sektörlerindeki iştirakleriyle birkaç kredi anlaşması bulunuyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON tüm küresel portföyü içerisinde en büyük ikinci ülke konumunda yer almaktadır. IFC, 2012-2016 Ülke Ortaklık Stratejisi çerçevesinde Türkiye’de özel sektöre toplam 2.8 milyar dolar tutarında destekte bulunmuştur. . 135 Haberler IFS iş zekası platformu VisionWaves’i satın aldı entegre bir şekilde iyileştirme, müşterilerin stratejilerini gerçekleştirmelerine hız kazandırma ve iş performanslarını yükseltme kabiliyeti sağlıyor. ■ Global ERP yazılımı IFS, iş zekası (BI) yazılımı VisionWaves hisselerinin tamamını satın aldığını açıkladı. VisionWaves, müşterilerinin stratejilerini gerçekleştirmelerine hız kazandıran ve iş performanslarını artıran iş zekâsı yazılımları sağlıyor. İş Zekâsı (BI) ve İşletme Süreç Yönetimi (BPM) çözümlerinin birleşiminden oluşan genişletilmiş kurumsal kapasiteye sahip olan platform, her türlü veri kaynağına ve iş uygulamasına da kapsamlı bir görsellik sağlıyor. VisionWaves ile sektör odaklı IFS ERP çözümlerinin bir araya gelmesi müşteriler için de çok önemli avantajları beraberinde getiriyor. • VisionWaves, uçtan uca tüm iş birimleri, veri kaynakları ve iş uygulamaları arasında haritalama, izleme ve yönetme yeteneği sağlıyor. Bu yetenek, performansın iş stratejisini nasıl etkilediğini gerçek zamanlı olarak ‘bir bakışta’ görmeyi, finansal varlık ve riskleri yönetmeyi ve rol tabanlı kokpitler ile görüntülemeyi sağlıyor. • IFS ERP ve VisionWaves çözümleri ortak bir operasyonel resim sunarak, iş süreçlerindeki performansı tamamen 2000 yılında kurulan VisionWaves’in şirket merkezi Zeist Hollanda’da bulunuyor. Havacılık ve Savunma, Lojistik, Madencilik, Mühendislik ve İnşaat, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kamu, Finans ve Sağlık sektörlerinde dünya çapındaki çok uluslu şirketlerde başarı ile çözümleri kullanılıyor. VisionWaves’in aralarında Emirates, Qinzhou Enerji Santrali/ SDIC, Şili Hava Kuvvetleri, Dodsal, Lumina Mining, Hollanda Savunma Bakanlığı ve Ulusal Polisi, ING Bank, Achmea ve Rabobank’ın da yer aldığı müşterileri ve Capgemini, Accenture ve Serco gibi birçok sistem entegratörü ile de ortaklıkları bulunuyor. IFS CEO’su Alastair Sorbie “VisionWaves’i bünyesine katan IFS, kurumsal uygulamalar alanında en hızlı gelişen sektörlerden birine yatırım yaparak beyan ettiği büyüme stratejisini uyguluyor. IFS’in hedefi müşterilerinin daha aktif hale gelmesini ve stratejilerini gerçekleştirmede daha hızlı hareket edebilme kabiliyeti geliştirmesini sağlamaktır. VisionWaves bu hedefe çokça katkıda bulunmakla birlikte IFS ortak ekosistemi stratejisini de mükemmel bir şekilde tamamlayacaktır; sistem entegratörleri iş zekâsını ve iş performansını geliştirme konusunda değer yaratmayı oldukça ilgi çekici buluyor. Birçok başarılı şirket operasyonlarını daha akıllı yapmak için uçtan uca iş zekâsı çözümlerinden faydalanıyor.” şeklinde açıklamada bulundu. Danfoss Türkiye, soğutma sektörünü eğitmeye devam ediyor! ■ Termostatik Radyatör Vanası ve Genleşme Vanası gibi ısıtma - soğutma alanında birçok ürünün mucidi olan Danfoss’un Türkiye’deki yapılanması Danfoss Türkiye, verdiği eğitimlerle sektörü geliştirmeye devam ediyor. Soğutma sistemlerinde doğal soğutkan uygulamalarının yaygınlaşmaya başlamasıyla, konuya yönelik eğitim seminerlerine ağırlık veren şirket eğitim seminerlerini ilk olarak, sektörün önde gelen 5 firmasında başlattı. Karsu, Frigo Mekanik, Erkasis, Sistek ve KSI gibi önemli endüstriyel soğutma şirketlerindeki proje yöneticileri, satın alma yöneticileri ve satış yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen “Danfoss Endüstriyel Soğutma Sistemleri” seminerlerinde, Amonyak ve Karbondioksitli Kaskad Sistemleri ve bu sistemlerde kullanılan Danfoss ürünlerini konu alan eğitimler verildi. Danfoss Türkiye Endüstriyel Soğutma Satış Mühendisi 136 Rüştü Saral ve Danfoss Endüstriyel Soğutma Avrupa Satış Müdürü Lorenzo Angolani tarafından verilen eğitimlerde; amonyak ve karbondioksitli sistemlerde uygulama yaparken dikkat edilmesi gerekenler ve doğru ürün seçiminin önemi aktarıldı. Seminerde ayrıca Coolselector(R) 2 uygulaması üzerinden ürün seçim çalışması da gerçekleştirildi. Tecrübelerini sektöre aktarıyor Soğutma alanına yönelik seminerlerini sürdüren Danfoss Türkiye, spesifik ürünler ve teknoloji konularında eğitimler verirken, enerjinin yoğun tüketildiği iş kollarına özel programlar da düzenliyor. Mühendislik konusundaki köklü tecrübelerinin yanı sıra yeni geliştirdiği teknolojileriyle dünya çapında saygın ve güvenilir bir kuruluş olan Danfoss, Türkiye’de faaliyete başladığı 2013 yılından bu yana sürdürdüğü eğitimlere önümüzdeki dönemlerde de devam edecek. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler TANAP projesinin ileri teknolojili turbo kompresörlerini GE Petrol ve Gaz sağlayacak ■ GE Petrol ve Gaz, kritik öneme sahip TANAP projesinin aeroderivatif gaz türbini tahrikli turbo kompresörlerini tedarik etmek üzere multi-milyon dolarlık anlaşmaya imza attı. Bu anlaşma, GE’nin yerelleştirme girişimleriyle Türkiye’ye olan uzun vadeli yatırım taahhüdünün altını bir kez daha çiziyor. GE gaz türbinleri, yüksek seviyelerde operasyonel verimlilik ve düşük emisyon seviyeleri sağlıyor. GE (General Electric) Petrol ve Gaz, kritik öneme sahip Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesi’nin 1’inci aşaması için ileri teknolojili turbo kompresörler tedarik edecek. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR, BOTAŞ (Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.) ve BP arasındaki iş ortaklığıyla hayata geçirilen TANAP Projesi, Azerbaycan gazını önce Türkiye’ye, Türkiye üzerinden de Avrupa enerji pazarlarına naklederek kesintisiz gaz akışının yanı sıra, enerji kaynaklarının güvenliğine ve çeşitlendirilmesine katkıda bulunacak. Bu anlaşma ile birlikte TANAP projesinin 1’inci aşamasının 2018 yılında hayata geçirilmesi planlanıyor. GE Petrol ve Gaz’ın iş kolunun son teknoloji ürünleri, yüksek seviyelerdeki operasyonel verimliliğin yanı sıra daha düşük emisyon seviyesi ve daha az bakım gerektirmesi nedeniyle bu önemli proje için seçildi. Multi-milyon dolarlık sözleşme, “boru hattının kalbi” olarak bilinen ve aeroderivatif gaz türbiniyle çalışan kritik önemdeki turbo kompresör paketlerinin temin edilmesini sağlıyor. Ürünler, Floransa –İtalya’da üretildikten sonra, test edilmiş ve paketlenmiş olarak 2017 yılında sevk edilecek. Anlaşma, GE’nin her iş alanından teknoloji ve uzmanlık katkısının kullanılması amacıyla oluşturulan “GE Store” yak- laşımına iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu projede, GE Havacılık iş alanından türetilen aeroderivatif gaz türbini teknolojileri petrol ve gaz sektörüne uygulandı. GE Petrol ve Gaz, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye Başkanı Rami Qasem, “Prestijli TANAP projesini gerçekleştiren ortak girişimin -SOCAR, BOTAŞ ve BP’nin- güvenini kazanmaktan ve ileri teknolojiye sahip GE Petrol ve Gaz çözümlerini sağlamaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. GE Petrol ve Gaz için önemli bir kilometre taşı niteliği taşıyan anlaşma, Türkiye’deki ileriye yönelik taahhüdlerimizin altını bir kez daha çiziyor. Bu bağlamda, GE olarak Türkiye’nin hedeflerine destek olmak amacıyla 2012 yılında duyurduğumuz 900 milyon dolarlık yatırım taahhüdümüzün bir parçası olan yerelleştirme çalışmalarına da devam ediyoruz” dedi. GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy: “Anlaşma, GE Türkiye olarak taahhüdlerimizi yerine getirmedeki kararlılığımızı gösteriyor. Yeni iş alanları yaratarak yerel ekonomileri geliştiren ve Avrupa ülkelerinin enerji güvenliğini sağlayan kritik öneme sahip TANAP projesine, teknoloji ve tecrübemiz ile katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz” dedi. GE, dört şehirde, 900’e yakın çalışana sahip tesisleriyle, bugün Türkiye’de doğal gazdan üretilen elektriğin yüzde 50’sinden fazlasını üretiyor. Ülkemizdeki uçakların yüzde 60’ı GE/CFM motorlarına sahip ve her gün çok sayıda hastanede 15,000 civarında GE Sağlık teknolojisi kullanılıyor. GE’nin devam eden yatırımları bu önemli büyüme alanlarındaki ortaklıklarını daha da güçlendirecek ve dolayısıyla Türkiye için yeni fırsatlar oluşturulmasına katkı sağlayacak. ENDÜSTRİ OTOMASYON 137 Haberler KİMYADAN İLK YARIDA 8 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT ■ Kimya sektörü ikinci yarıdan umutlu Petrol fiyatları ve parite kimyanın dengesini bozuyor… Kimya sektörü yılın ilk yarısında değer bazında yüzde 10,35 gerileme ile yaklaşık 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Geçen yıla göre miktar bazında yüzde 21,56’lık artış ile 8,8 milyon ton ihracata ulaşan kimya sektörü, yılın ikinci yarısına ihracatta toparlanma beklentisi ile girdi. altı ayda ihracatta zaten negatif görünüm bekliyorduk. Buna rağmen sektör olarak değer bazında düşen ihracatımızı miktar bazında artırmayı başardık. Yaşanan bu durumu petrol fiyatlarındaki gerilemeye ve dolar/euro paritesindeki düşüşe bağlıyoruz. Ancak ikinci yarı bizim için çok daha önemli ve bu görünümün artıya döneceğine inanıyoruz” dedi. 2015 Ocak-Haziran döneminde en fazla hangi ülkelere kimya ihracatı yaptık? Kimya sektörü yılın ilk yarısında 7 milyar 995 milyon dolarlık ihracata ulaştı. Bu dönemde dolar bazında ihracat yüzde 10,35 gerilerken, miktar bazında yüzde 21,56 artış gösterdi. İlk yarıda en fazla ihracat Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak’a yapılırken; Almanya, İspanya, Suudi Arabistan, İtalya, İran, Malta ve Azerbaycan-Nahcivan üst sıralarda yer alan diğer ülkeler oldu. Kimya ihracatını ilk yarıda plastik sektörü sırtladı… Euro-dolar paritesindeki etkilerin yoğun bir şekilde hissedildiği Ocak – Haziran dönemindeki kimya sektörü ihracatında ilk üçte; plastikler ve mamulleri, mineral yakıtlar ve yağlar ile anorganik kimyasallar yer aldı. Plastikler ve mamulleri 2 milyar 538 milyon dolar ile lider olurken, plastikleri 2 milyar 013 milyon dolar ile mineral yakıtlar ve yağlar, 609 milyon dolar ile anorganik kimyasallar izledi. 2015’de kimya ihracatı İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, yeni kurulacak hükümet ile birlikte yılın ikinci yarısından ümitli olduklarını belirtti. Akyüz, “Ekonomik büyümenin ve ihracat artışının sürdürülmesinde, istikrar oldukça önemli. Bu istikrarı sağlayacak güçlü bir hükümete ihtiyacımız var. İhracatçı ve sanayicilerimizin beklentisi de bu yönde. İlk 138 ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler PRYSMIAN GROUP TÜRKİYE, ISO 27001 BİLGİ GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ SERTİFİKASI İLE GELECEĞİNİ GARANTİ ALTINA ALDI ■ Prysmian Group Türkiye, Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi’ni 4 ay gibi kısa sürede kurup, mayıs ayında yapılan denetimlerden sıfır uygunsuzlukla çıkarak, ISO/IEC 27001 belgesini almaya hak kazandı. Dünya çapında enerji ve telekomünikasyon kabloları sektörünün lideri Prysmian Group’un Türkiye operasyonu Prysmian Group Türkiye, 23 Ocak 2015 tarihinde başlattığı ISO/IEC 27001:2013 Bilgi Güvenliği ve Yönetim Sistemi (BGYS) projesi ile bilginin “gizliliğini, bütünlüğünü ve erişilebilirliğini” güvence altına aldı. Sektörde bir ilki gerçekleştiren şirket, enerji ve haberleşme kabloları ile bunların üretiminde kullanılan hammaddelerin ithalat, ihracat ve depolama süreçlerini destekleyen tüm bilgi, bilgi sistemleri süreç ve personelini, BGYS komitesi kurarak ve 4 ay gibi kısa bir sürede 300 adam gün harcayarak yapılandırdı. Bilgi Güvenliği ve Yönetim Sistemi Projesi kapsamında, Prysmian Group Türkiye’nin farklı departmanlarından seçilen temsilciler ile BGYS komitesi kuruldu. Temel risk yönetimi ve farkındalık eğitimleri ile çalışanların bilgi düzeyi, üst düzeye çekildi; fiziksel güvenlikten başlayarak şirket içinde birçok yapılandırma ve teknolojik geliştirme uygulandı. “Türkiye’yi Yarınlara Bağlıyoruz” misyonu kapsamında çalışmalarını sürdüren Prysmian Group Türkiye, bu projenin kapsamını ilk başta sınırlı tutarak, zamanla diğer bölümleri kapsayacak hale gelmesini hedefliyor. Prysmian Group Türkiye Bilgi Teknolojileri Müdürü ve Bilgi Güvenliği Komite Başkanı İdris Çolakgil projeyle ilgili olarak, “Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi bilginin gizliliğini, bütünlüğünü ve erişilebilirliğini risk yönetim proseslerini uygulayarak muhafaza eder ve ilgili taraflara risklerin doğru bir şekilde yönetildiğine dair güvence verir. Prysmian Group Türkiye olarak, ISO 27001 BGYS gereksinimlerini benimseyerek, işleterek ve bunu yandaşlarımıza yayarak, varlıkların kabul edilebilir bir güvenlik ve gizlilik prensipleri içinde kullanmayı benimsemiş durumdayız. Çünkü bilgiyi korumak, bilginin güvenliğini sağlamak artık bir zorunluluktur” dedi. Prysmian Group Türkiye CEO’su Erkan Aydoğdu ise “Türk kablo sektöründe yine bir ilki gerçekleştiriyoruz. BGYS projesi ile Prysmian Group Türkiye’nin geleceğini garanti altına alıyoruz. Farklı alanlarda farklı çalışmalar ile ‘ilk’lerimize yenilerini eklemeyi sürdüreceğiz.” diye konuştu. ENDÜSTRİ OTOMASYON 139 Haberler Parker, yenilikçi ve son teknoloji otomasyon ürünlerini tanıttığı Otomasyon Sergi Tır’ını 17 Ağustos – 04 Eylül arasında Türkiye’ye getiriyor ■ Hareket ve kontrol teknolojileri alanında dünya lideri Parker Hannifin, birçok yenilikçi ve son teknoloji otomasyon ürünü ile donattığı Otomasyon Sergi Tır’ını müşterilerinin ayağına götürüyor. Parker Hannifin otomasyon ürün grubu bünyesindeki beş divizyonun sunduğu 200’ün üzerinde ürün ve çözümü kapsayan tanıtım gezisi, hem mevcut hem de yeni Parker müşterilerinin bu kapsamlı ürün portföyünü deneyimlemesi için önemli fırsatlar sunuyor. Otomasyon Sergi Tır’ı, Elektromekanik, Pnömatik, Proses Kontrol, Hız Kontrol Cihazları ve Hassas Akış Kontrolü ürün portföyüne ait 200’den fazla ürünü, sergi panoları ve interaktif alanlar ile yenilikçi ve profesyonel bir şekilde vitrine çıkarıyor. Bu sayede Parker, distribütörlerini, sistem integratörlerini, OEM ve son kullanıcılarını yerinde ziyaret ederek müşterilerinin mühendislik gereksinimlerini anlayacak ve hedef kitlenin ihtiyaçlarına uyarlanabilen, akıllıca tasarlanmış bir modüler sergileme sistemi ile yerinde eğitimler, canlı tanıtımlar ve Parker ekibi ile tanışma şansı sunarak ihtiyaçlarına anında cevap veriyor olacak. İlk yola çıktığı 02 Mart 2015‘ten bu yana İngiltere, Polonya, Fransa, Hollanda, Almanya, İsviçre ve İrlanda’daki önemli sanayi bölgeleri ile tesisleri ziyaret eden Parker Otomasyon TIR’ının Türkiye’de 10 farklı durağı olacak. 17 Ağustos 2015’te ilk olarak Adana OSB’ne gidecek olan araç, ardından sırasıyla Denizli, İzmir, Manisa, Bursa, Eskişehir, Ankara, Gebze ve İkitelli Organize Sanayi bölgelerinde bulunacak. Parker Otomasyon Grubu Satış Müdürü Özgür Çalışkan tarafından yapılan açıklamaya göre yılsonuna kadar 13 ülkede 32 gün boyunca açık kalacak Otomasyon Tır’ının 140 özellikle organize sanayi bölgelerinde duracak olmasının, bu bölgelerde faaliyet gösteren firmalara yeni bir bakış̧ açısı sağlayacağı ifade edildi. Bu açıklamaya göre ziyaretçilerine, 200’ü aşkın otomasyon, hidrolik ve pnömatik ürününün endüstriyel üretim ile nasıl entegre edilebileceğini detaylı bir şekilde gösteren TIR’da; monitörler ve canlı tanıtımlar, Parker ürünlerinin entegre bir yaklaşımla nasıl optimize edilebileceğini ortaya koyuyor. Turun temel konsepti, müşterilerin genelde ticaret fuarlarında gördüğü stantlara benzeyen taşınabilir bir sergi alanı sunmak. Günümüzün modern, hızlı iş temposunda müşterilerin ticaret fuarlarını ziyaret etmek için gerekli zamanı ayırmaları giderek zorlaşıyor. Parker Otomasyon Tır’ı ticaret fuarı deneyimini müşterilerin ayağına götürerek değerli zamanlarından tasarruf şansı sağlıyor. Tur baştan sona Parker’ın teknolojiye yenilikçi ve modern yaklaşımını yansıtacak şekilde tasarlanmış. Yakıt tasarruflu ve Euro 6 uyumlu bir taşıt platformuna kurulan ve iki yana genişleyen bölmeler sayesinde 48 m2’lik tamamen klimalı, konforlu, aydınlık ve havadar bir sergi alanı oluşturulmuş. Sergi alanı gücünü yeni Parker Elektro-Hidrolik Pompa (EHP) Sisteminin yönettiği 5 hidrolik aks, GVM motoru, MC mobil sürücü ve hidrolik pompadan alıyor. Araçta bulunan interaktif sergi panoları Parker teknolojilerini, ziyaretçileri içine alacak bir şekilde tanıtırken, iPad tabletler ise ziyaretçilere sanal, interaktif bir ürün sunumu yapıyor. İnteraktif uygulamanın HTML 5 versiyonuna, çevrimiçi olarak kolaylıkla www.parker.com/auge/ontour adresinden ulaşılabilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Yeni atanan Otomasyon Grubu Avrupa Operasyon Başkan Yardımcısı Robert Stoppek turun İngiltere’deki ilk açılışında “Hidrolik ürünleri ve çözümleri ile tanınan bir şirket olarak yeni Otomasyon Tır’ımızın lansmanı, müşterilerimizin Parker’ın sunduğu çözümlerinin enginliğinin farkına varmasını sağlama kararlılığımızı ortaya koyuyor,” dedi ve devam etti: “Kalitesinden ve yenilikçiliğinden gurur duyan öncü bir mühendislik şirketi olarak Parker için taşıtın kendisi de dâhil olmak üzere tüm turun bunu yansıtması şarttı. Böylece satış ekiplerimizin gurur duyabileceği ve müşterilerimizin içinde zaman geçirmekten keyif alacağı bir araç yarattık. ENDÜSTRİ OTOMASYON 141 Haberler 5. Uluslararası Çevreci Şehirler Yarışması’nın galibi Hindistan’dan çıktı Finalist İTÜ ekibine Schneider Electric çalışanları tam not verdi ■ Schneider Electric’in akıllı şehirlerde yenilikçi enerji çözümlerine odaklanan ‘Çevreci Şehirler 2015’ adlı uluslararası öğrenci yarışması sonuçlandı. Rüzgar Türbinleri projeleriyle Schneider Electric çalışanlarından tam not alarak, ‘Çalışanların Seçimi’ ödülüne değer bulundu. Dünyanın her yerinden öğrencilerin katıldığı yarışmanın galibi Hindistanlı ekip olurken, finalist 12 takım arasında İstanbul Teknik Üniversitesi ekibi de yer alarak büyük başarıya imza attı. Finalde Türkiye’den İstanbul Teknik Üniversitesi ekibinin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Çin, Fransa, Rusya, Fas, Pakistan, Avustralya, Filipinler, Japonya ve Hindistan’dan da öğrenci takımları yarıştı. En az biri kadın olmak üzere iki kişiden oluşan ekipler, enerji verimliliğiyle ilgili projelerini Schneider Electric’in Paris’teki üst yönetiminden oluşan bir jüriye sundu. 3 günlük etkinlik boyunca finalistler, Schneider Electric tesislerini ziyaret ederek uzmanlarla birlikte çalışma imkanı buldular ve kariyer geliştirme seminerlerine katıldılar. Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric’in bu yıl 5. kez düzenlediği ‘Uluslararası Çevreci Şehirler (Go Green in the City)’ yarışmasının sonuçları açıklandı. Bu yılın kazananları, ‘Etkin Enerji Yönetimi Uygulaması’ fikri ile Hindistan Kharagpus Teknoloji Enstitüsü’nden Mohamad Meraj Shaiks ve Spoorthy Kotla oldu. 5 yılda 30.000 öğrenci yenilikçi enerji çözümleriyle yarıştı Paris’te düzenlenen Uluslararası Çevreci Şehirler Yarışması’na öğrenciler, konut, üniversite, iş alanı, su ve hastane olmak üzere şehirle ilgili beş temel sektörden biri üzerine yenilikçi enerji yönetimi çözümlerine dair fikirlerini içeren sunumlarıyla katıldı. Schneider Electric’in Paris’teki merkezinde düzenlenen finalde yarışan İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri Hüseyin Fırat Güldür ve Işık Sena Akgün’den oluşan Brainergy adlı ekip, yarışmaya katıldıkları Havaalanı, 142 İlk kez 2011 yılında 8 ülkenin katılımıyla düzenlenen Uluslararası Çevreci Şehirler yarışmasına bu yıl 168 ülkeden katılım gerçekleşti. Son beş yılda toplam 30.000 katılımcıya erişen yarışmaya, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki öğrencilerden yoğun bir talep gözleniyor. Ayrıca, bu yıl yarışmaya ilk kez katılan Bhutan ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin başarılı performansları dikkat çekerken, Hindistan ve Endonezya’daki katılımlarda ise ciddi artış görüldü. ENDÜSTRİ OTOMASYON Teori ve Uygulamalar Haberler Kazanan ekibe Schneider Electric’te çalışma fırsatı… Çevreci Şehirler 2015 yarışmasının kazanan ekibine Schneider Electric tarafından çeşitli iş imkanları da sunulacak. Kazanan ekip, ayrıca Schneider Electric’in VIP konuğu olarak, çalışanlar ve üst yönetimle tanışarak birlikte tesisleri gezecekleri bir dünya turuna katılacak. ROCKWELL AUTOMATION EMEA BÖLGESİNE YENİ BAŞKAN ■ Otomasyon sektöründeki 18 yıllık deneyimi ile globalde adından sıkça söz ettiren Thomas Donato, Rockwell Automation’ın Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nin (EMEA) yeni Başkan’ı oldu. Otomasyon ve kontrol mühendisliği derecesinde, Almanya-Darmstadt Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Mühendislik mezunu, aynı zamanda, İrlanda-Dublin Teknoloji Enstitüsü’nde de öğrenimini tamamlayan Thomas Donato, Rockwell Automation’ın Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nin (EMEA) yeni Başkan’ı oldu. Rockwell Automation Kanada Bölge Başkan Yardımcısı olarak görev alan Donato, Rockwell Automation’un Kuzey ve Doğu Avrupa Bölgesi’nde satış müdürü ve EMEA Bölgesi’nde Servis ve Çözümler Direktörü olarak görev yaptı. 11 yıllık Rockwell Automation şirke- tinde, 18 yıllık ise otomasyon sektörü deneyimi olan Donato, Mayıs ayından itibaren EMEA bölgesindeki dinamik büyümeden sorumlu. Rockwell Automation Global Satış ve Pazarlama Kıdemli Başkan Yardımcısı John McDermott Thomas Donato’nun ataması ile ilgili şu yorumları paylaştı; “Thomas’ın yoğun deneyimi onu bu kilit liderlik rolü için en ideal kişi yapıyor. Yüksek performanslı takımlar ve geliştirici liderler oluşturma konusunda bilinen özelliği EMEA bölgesindeki hedeflerimizi gerçekleştirmemize yardımcı olacak.” dedi. Donato: “İşlerimizi geliştirmeye, son kullanıcıları ve makine üreticilerini iki şekilde destekleyerek devam edeceğiz: Birincisi, son kullanıcılara bugün gelecek için ileri imalat stratejileri (Endüstri 4.0 gibi) uygulamak isteyen tüm şirketler için temel bir konu olan Connected Enterprise’ı gerçekleştirmelerinde yardımcı olarak, diğeri ise, makine üreticilerimizin kusursuz bir şekilde birbirleri ile bağlantılı olmasını sağlayarak. Bu stratejiler her iki grubun da başarısına katkıda bulunacak.” dedi. ENDÜSTRİ OTOMASYON 143 Haberler Binalarda enerji tasarrufuna giden yol asansörlerden geçiyor ■ ThyssenKrupp Asansör Türkiye Genel Müdürü Turgay Şarlı, inşaat sektörünün gündeminde yer alan yeşil bina konsepti ve binalarda nasıl enerji tasarrufu sağlanabileceği konularında değerlendirmelerde bulundu. Binaların önümüzdeki 10 yıl içinde bugüne kıyasla yüzde 10-20 daha fazla enerji tüketeceğine dikkat çeken Turgay Şarlı, “Bir binada bulunan asansörlerin güç tüketimi, binanın tüm güç tüketiminin neredeyse yüzde 10’unu oluşturuyor. Eski teknolojiyi kullanan asansörleri modern sistemlerle değiştirerek güç tüketimini yüzde 70’e varan oranlarda düşürmek mümkün” dedi. Şarlı, New York’taki One World Trade Center’da kullanılan ThyssenKrupp markalı asansörlerin, binanın enerji tasarrufu yapmasına katkıda bulunduğunu da belirtti. ThyssenKrupp Asansör Türkiye Genel Müdürü Turgay Şarlı, yapı endüstrisinin son dönemdeki gündem maddeleri arasında yer alan yeşil bina konsepti ve binalarda enerji tasarrufu sağlanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Turgay Şarlı, iklim değişikliği ve enerji güvenliği ihtiyacı gibi nedenlerin, daha az enerji tüketilmesi yönünde bir beklentiye neden olduğunu söyleyerek, “Yapı sektörü de bu beklentinin farkında. Bugün birçok ülkede iki inşaat şirketinden biri ‘yeşil bina’ konusuna odaklanmış durumda. Bu odak, 144 planlama ve inşa aşamalarında başlıyor; operasyon ve binanın kullanımı aşamalarında da devam ediyor” diye konuştu. ThyssenKrupp tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, 2050 yılına dek şehirlerde yaşayan nüfus yüzde 60 artışla 6 milyarın üstüne çıkacak. Önümüzdeki 10 yıl içinde, şehirlerin büyümesi sürerken, bina başına tüketilen enerji de bugüne kıyasla yüzde 10-20 artış kaydedecek. “Günümüzde dünyadaki enerjinin yüzde 40’ı yapılarda harcanıyor. Ortalama 30 yıl kullanım ömrü bulunan asansörler ise, binaların en çok elektrik tüketen ‘kullanıcıları’ konumunda bulunuyor. Bir binada bulunan asansörlerin güç tüketimi, yıllık bazda değerlendirildiğinde, binanın tüm güç tüketiminin neredeyse yüzde 10’unu oluşturuyor. Bu kapsamda, asansörlerin bir binanın enerji verimliliğinin merkezinde yer aldığını söylemek mümkün” diye konuşan Turgay Şarlı, “Doğru fonksiyon ve özelliklere sahip asansörleri seçmek, binalardaki kullanılabilir alanların yanı sıra hız ve erişim kolaylığını artırırken, enerji tüketimini azaltıyor. Örneğin, modern bir asansör sisteminin tercih edildiği bir binada kullanılabilir alan ortalama yüzde 30 oranında artıyor. Destinasyon seçim kontrolüne sahip asansör sistemlerinin taşıma kapasitesi ise yüzde 50 artış gösteriyor. Standartların değişmesi ve yeni düzenlemeler ENDÜSTRİ OTOMASYON ile birlikte asansörlerin binanın enerji verimliliğine yaptığı katkının daha da artması bekleniyor. Bugün piyasadaki en iyi asansör teknolojisi, güç tüketimini yüzde 30’a kadar azaltabiliyor” dedi. Bina içinde elektrik üretebilen tek cihazın asansör olduğunu ifade eden Turgay Şarlı, “New York’taki One World Trade Center’da bulunan ThyssenKrupp markalı 71 asansör, Amerika kıtasının en hızlıları olmakla kalmıyor, aynı zamanda güç de üretiyor. Rejeneratif sistem, asansörün harcadığı enerjiyi geri alarak binanın elektrik sistemine aktarıyor. Asansörlerin kabinlerindeki LED ampuller de halojen ampullere kıyasla yılda 78,000 kw/s enerji tasarrufu sağlıyor. Bu rakam, ABD’deki ortalama bir konutun yedi yıllık enerji harcamasına eşit” diye konuştu. Turgay Şarlı, araştırmalara göre, 2030 yılında Avrupa genelindeki binaların üçte birinin 1970 yılından önce inşa edilmiş binalardan oluşacağına dikkat çekerek, “Bu da modern enerji gereksinimleri ve standartlarını karşılamak üzere kapsamlı modernizasyon çalışmalarının yapılmasını gerektirecek. Eski asansörlerin yenileri ile değiştirilmesi sayesinde, enerji tüketiminin önceki asansör sistemine göre yüzde 70’e kadar değişen oranlarda azalabileceği öngörülüyor” ifadelerini kullandı. ThyssenKrupp Asansör ürünleri en yüksek sürdürülebilirlik standartlarını eksiksiz karşılıyor. 2014 yılı Ağustos ayı verilerine göre, bini aşkın LEED sertifikalı binada ThyssenKrupp Asansör’ün ürünleri kullanılıyor. SCHUNK, GELENEKSEL ROBOT ÜRETİCİLERİ İFTAR YEMEĞİ KATILIMCILARINA TEŞEKKÜR EDİYOR! şulduğu iftar yemeği, Schunk ailesi ve misafirleri için keyifli bir ortam oluşturdu. Firmaların bu tarz buluşmalar ile alanında lider profesyoneller ile tanışmak ve ilişkilerini kuvvetlendirmek, aynı zamanda iş ağını genişletmek için etkili bir araç olduğunu belirten Schunk Genel Müdürü Emre Sönmez, bu geleneği ilerleyen senelerde de sürdüreceklerini belirtti. ■ İş bağlama teknolojisi ve tutucu sistemler yetkin lideri SCHUNK, her sene düzenlediği geleneksel robot üreticileri iftar yemeği ile 2015 yılında da Yaskawa, Staubli, Nachi, Otc ve Kawasaki gibi sektör devleri ile Ataşehir Develi Restoran’da bir araya geldi. Hem sektörel gelişmelerin hem de güncel konuların konu- Sektör devleri katılımcılar firmalar; Türkiye robot pazarındaki gelişmelerin konuşulduğu buluşmada, 2015 yılının ikinci yarısından umutlu ve Schunk ile çalışmaktan memnun olduklarını dile getirdiler. Yıl içerisinde farklı organizasyonlarla da partner ve müşteri firmalar ile biraraya gelmeyi planladıklarını vurgulayan Schunk Genel Müdürü Emre Sönmez, 2015 yılının tüm sektör için hayırlı olması dileklerini sözlerine ekledi. ENDÜSTRİ OTOMASYON 145 Haberler ANEL GRUP BAKÜ’DE 68 BİN SEYİRCİYLE OLİMPİYAT GURURU YAŞADI Bakü Olimpiyat Stadyumu geçtiğimiz günlerde dev bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Azerbaycan tarihinin en büyük organizasyonu olan 1. Avrupa Oyunları, 12-28 Haziran tariheri arasında Bakü Olimpiyat Stadyumu’nda başarıyla gerçekleştirildi. 12 Haziran günü dünya liderlerinin katıldığı görkemli bir törenle açılan 1. Avrupa Oyunları’nda 50 ülkeden 6 bin sporcu yarıştı. Binlerce sporcuyu ve izleyiciyi 16 gün boyunca ağırlayan dev spor organizasyonunda, Anel Grup’un kurduğu güçlü altyapı sayesinde hiçbir teknik aksama yaşanmadı. Oyunlar boyunca Anel Grup, 132 kişilik teknik personel ile 7/24 hizmet verdi. Oyunlar sırasında kesintisiz 192 saat jeneratör çalıştırılırken, toplam yaklaşık 240 bin kWh enerji tüketildi. 68 bin izleyicinin takip ettiği 1. Avrupa Oyunları, 60 adet canlı yayın kamerası aracılığıyla da milyonlarca kişi tarafından televizyonlardan izlendi. Referans proje ■ Uluslararası standartlarda mega projelere imza atan Anel Grup’un, elektrik ve mekanik işlerini gerçekleştirdiği 68 bin kişilik Bakü Olimpiyat Stadyumu, 1. Avrupa Oyunları’na ev sahipliği yaptı. Oyunlarda kesintisiz 192 saat süreyle jeneratör sistemleri çalışırken yaklaşık 240 bin kWh enerji tüketildi. Anel Grup, 132 kişilik teknik ekibiyle hizmet vererek oyunların hiçbir aksaklık yaşanmadan başarıyla tamamlanmasını sağladı. 29 yıldır uluslararası havalimanlarından, teknoloji merkezlerine, raylı sistemlerden, hastanelere kadar her biri ayrı mühendislik yetkinliği gerektiren birçok projeye imza atan Anel Grup, dünya standartlarında servis kalitesi taahhüdü ile başladığı Bakü Olimpiyat Stadyumu projesini 18 ay gibi kısa bir sürede tamamladı. 50 bin adet aydınlatma armatürü, 20 trafo ve 500 adet elektrik panosu yerleştirilen stadyumun teknik aksamı için 2.5 kilometre kablo kullanıldı. Dev stadyumda kurulan güçlü elektromekanik sistem sayesinde yaklaşık 2 bin 600 cihaza aynı anda internet bağlantısı sağlanabiliyor. Bakü Olimpiyat Stadyumu’nda dış saha ile birlikte 400 bin metrekarelik alan düzenli olarak sulanıyor. Stadyumun ihtiyaçları için toplam 9 bin ton su kullanılıyor. 6 bin 200 kilowatt soğutma gücüne sahip olan stadyumda, 285 klima aynı anda çalışabiliyor. Stadyumda 18 adet klima santrali de bulunuyor. 192 saat jeneratör çalıştı Anel Grup’un elektrik ve mekanik işlerini üstlendiği 146 Anel Elektrik Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Batukan, Azerbaycan ve dünya sporu adına çok büyük önem taşıyan, 1. Avrupa Oyunları’na ev sahipliği yapan Bakü Olimpiyat Stadyumu projesiyle gurur duyduklarını söyledi. Batukan, “Yaklaşık bin çalışanımızla hizmet verdiğimiz Bakü Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin ev sahipliği yaptığı dev organizasyonun haklı gururunu bizler de yaşıyoruz. Bu projedeki elektrik ve mekanik işleri, Anel Grup’un yüksek mühendislik gücü ve kalitesi ile 18 ay gibi kısa bir sürede kusursuz şekilde tamamlandı. Tüm olimpiyat oyunları süresince 18 adet klima santrali kullanılarak 6 bin 200 kW soğutma gücü elde edildi. Bunun ile birlikte 20 adet trafo kesintisiz olarak devrede kalırken 9 bin ton su kullanıldı. Anel Grup olarak bu büyüklükte prestijli bir stadyum projesinin bundan sonraki iş geliştirme faaliyetlerimizde de önemli bir referans olacağını ve kazanılan tecrübelerin takip eden projelerde faydalı olacağını düşünmekteyiz. 2018 yılına kadar Rusya’daki Dünya Kupası için yapılacak stadyumlarda başarımızı devam ettirerek yeni projeler almayı hedefliyoruz” dedi. Tekfen İnşaat tarafından inşa edilen Bakü Olimpiyat Stadyumu, 68 bin seyici kapasiteli. Birinci Avrupa Olimpiyat Oyunları’nın yanı sıra, Azerbaycan Milli Takımı’nın karşılaşmalarına ve konserlere ev sahipliği yapacak olan Bakü Olimpiyat Stadyumu, FIFA, UEFA, IOC ve IAAF’nin en yüksek teknik standartlarını karşılayan özellikleriyle, Avrupa Futbol Şampiyonası turnuvaları ve olimpiyat oyunları düzenlemek için yeterli nitelikleri barındırıyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Yayın Dünyası Güç Elektroniği Çeviriciler, Uygulamalar ve Tasarım Yazarların›n Ad›: Ned Mohan, Tore M.Undeland, William P. Robbins Türkiye’de güç elektroniği sanayii hızlı bir ilerleme göstermiş; kesintisiz güç kaynağı, motor kontrolu, endüksiyonla ısıtma, elektrikli ev aletleri, otomotiv ve tekstil gibi geniş bir alanda tasarım ve üretim yapan firmalar ortaya çıkmıştır. Bunun yanında yurtdışından gelen sistemlerin çoğunda güç elektroniği teknolojisi kullanılmaktadır. Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunlarının belirli bir kısmı bu sektörlerde istihdam edilmektedir. Güç elektroniği konusu, başta İ.T.Ü. olmak üzere Türkiye’deki birçok üniversitede çeşitli isimdeki derslerle öğretilmektedir. Bu derslerin bir kısmı Türkçe olarak verilmektedir. Hangi dilde verilirse verilsin bir Türkçe kitabın gerek eğitim öğretimde gerekse uygulamalı mühendislikte çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir. ISBN: 978-975-8431-99-1 B. Y›l›: 2003 Sayfa Say›s›: 896 Fiyat›: 45,00 TL 148 ENDÜSTRİ OTOMASYON Yayın Dünyası Otomatik Kontrol Sistemleri Yazarların›n Ad›: Benjamin Kuo Genç mühendislerin elinden düşmeyen bu kitabın temel özelliği, geleneksel konuları basit bir dille ele alması, anlatımını uygulamaya yönelik örneklerle desteklemesi ve her baskıda yeni konuları bünyesine alarak sürekli güncel kalabilmesidir. Yaklaşık 50 yıldır kendisini otomatik kontrol sistemlerinin uygulamalarına adamış, tecrübeli bir araştırmacı ve mühendis Benjamin C. Kuo tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın en önemli özelliği bilimsel çalışmaları yanında, yıllardır sürdürdüğü eğitim hizmetinde otomatik kontrole çok sayıda kitap kazandırmış olmasıdır. İlk baskısı 1962’de yapılmış olan bu kitap, 60’lı yıllarda mühendislik eğitimine başlayan ve bugüne kadar aynı yolu izleyen pek çok öğrenciye otomatik kontrolü sevdirmiş, öğretmiş ve çalışma alanı olarak geniş bir öğrenci kitlesinin otomasyona yönelmesine neden olmuştur. ISBN: 9789757860945 B. Y›l›: 2013 Sayfa Say›s›: 944 Fiyat›: 50,00 TL ENDÜSTRİ OTOMASYON 149 reklam indeks i Firma Adı No ■ ABB 1-37-73 ■ ABB ARKA İÇ KAPAK ■ AKBİL ■ BETA 72 18-91 Firma Adı No ■ LÖSEV 68 ■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 11 ■ MEDEL 4 ■ NATIONAL INSTRUMENTS ÖN İÇ KAPAK ■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON 5 ■ NEUGART 55 ■ CLPA TURKEY 3 ■ NETES MÜHENDİSLİK 63 ■ PHOENIX CONTACT 45 ■ PRODUCTRONICA 2015 67 ■ DİYAFON ■ EKSEN AJANS 147 8-32-44 ■ ELİMKO 49 ■ RUTRONIK 41 ■ ENOSAD 52 ■ SIEMENS 33 ■ ENDRESS HAUSER 27 ■ SCHUNK ■ ENTEK 19 ■ SMS TORK ■ EMKO 53 ■ TOK 2015 ■ ESİT ■ GÖZLEM PNÖMATİK ■ LEUZE 9 98-99 71 ARKA KAPAK 10 126-127 ■ TURCK 23 ■ TÜRKMEN ASANSÖR 56 ■ WORLDCHEM 87