arguvanolgusu31:Layout 1.qxd

Transkript

arguvanolgusu31:Layout 1.qxd
ÝÇÝNDEKÝLER
www.arguvanvakfi.org.tr
VAKIF YAYIN ORGANI
3 AYDA BÝR YAYINLANIR
Sayý 31
Mart 2012
SAHÝBÝ
ARGUVAN VE KÖYLERÝ
EÐÝTÝM KÜLTÜR VAKFI
Adýna
Baþkan Mehmet KIZILDAÞ
Merhaba . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
2
Songül Ercan Tulunay ile Söyleþi . . . . . . . . . . . . . . .
3-5
Yöremizi Tanýyalým . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
6-8
Hikaye - Gı Ana! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
9
Gece . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10-13
Genel Kurul . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
14
Vakıf Faaliyetleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15-18
Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü
Ali Haydar KARAÇAM
Yayýna Hazýrlayanlar
Veysel KARAHAN
Azmi TULUNAY
Ahmet FIRAT
Erol ÇAKMAK
Şiir - Ekberi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
19
Şair - Haydar Ergülen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20-21
Kadın - Kevser Aydın . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22-23
Edebiyat - Telli Hala . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24-25
Bir Portre - Yazar Sinan Sülün . . . . . . . . . . . . . . . . . .
26
Kitap - Kahramanın Sonsuz Yolculuğu . . . . . . . . . . .
27
Grafik Tasarým
ATAÞEHÝR AJANS
Oktay EROÐLU
0.216 572 0 575
Vakıf ve Dernek Haberleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28-31
Yazýþma Adresi
Küçükyol Sokak No.: 3/2
Bostancý / ÝSTANBUL
YAYIN ÝLKELERÝ
Tel: 0.216 416 12 74
Fax: 0.216 361 97 28
[email protected]
Baský: Kay-Ian Matbaa
0.212 612 31 85 - 567 84 19
Dergide yayýnlanmasý için gönderilen yazý, haber ve
resimlerin yayýnlanmasýna, yayýn kurulu karar verir.
Yöresel fotoğraf, haber ve yorumlara öncelik verilir.
Ýmzalý yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir.
1
Sevgi ve Dostluk Pýnarýndan
Merhaba;
Dergimizin bu sayısını, bir
çalışma döneminin ardından,
vakfımızın genel kurulundan
sonra sizlerle buluşturuyoruz.
Kurucularımız bizlere bir
dönem
daha
vakıf
faaliyetlerini sürdürme
görevi verdiler. Bizlerde
vakfımıza yaraşır şekilde
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Vakıf Başkanı
Mahallesinde önemli ve
Mehmet Kızıldaş
başarılı çalışmalar yapan
aynı zamanda vakıf kurucularımızdan İstanbul- Ataşehir
İlçesi İnönü Mahallesi Muhtarı Songül Ercan Tulunay
ile yapılan röportajı Veysel Karahan'ın yazısından okuyacaksınız.
Şair, yazar ve Arguvan'ın dağını, taşını resimleyen çektiği resimleri tüm Arguvan'lılarla paylaşan Rıza Parlak'ın
kaleminden ve fotoğraflarından yöremizi tanıyalım
bölümünde Güngören (Kadabela) Köyünün tanıtım
yazısını bulacaksınız.
Hikaye köşemizde, Fahrettin Gülşahin'in kaleminden
Arguvan yöresi şivesiyle yazılmış “Gı Ana” yazısını
okuyacaksınız.
Vakfımızın düzenlediği, önemli etkinliklerden biriside,
eğitim burslarına yönelik gecemiz; Gecede yapılan burs
bağışları Arguvan'lıların ve dostlarımızın kurumlarına
sahip çıktıklarının en belirgin göstergesidir. Gecemizin
içeriğini anlatan yazıları ve fotoğrafları Azmi Tulunay
düzenledi ve kaleme aldı.
2
Yönetim kurulu olarak bir çalışma dönemini geride
bıraktık. Bu süreç içerisinde yapmış olduğumuz etkinlik,
faaliyet, toplantı ve çalışmaları okuyacaksınız.
Önümüzdeki günlerde 50. sanat yılını kutlayacak olan
yöremizin önemli değerlerinden Ozan Ekberi’nin şiirlerini bulacaksınız.
Şair Köşemizde, Dünyanın Tüm Kültürlerine Açık Şiir
isimli yazıyı ülkemizin önemli şairlerinden Haydar
Ergülen kaleme aldı.
Kadın köşesinde, toplumda kadın ve kariyer başlıklı
yazısıyla bizim ülkemizde kadına verilen değeri, aynı
zamanda kadının iş yaşamındaki yeri ve konumu üzerine
yazıyı Kevser Aydin'ın yazısından okuyacaksınız.
Çavuş Köyü Dernek Başkanı Abbas Genç, “Telli
Bozkurt'tan Maniler” isimli yazıyı sizlerle buluşturuyor.
Yöremiz genç yazarlarından Sinan Sülün bir portre
köşesinde tanıtılıyor.
Kitap tanıtımı köşemizde Bülent Taş, Joseph
Campbell'in, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu isimli eserini tanıtıyor.
Vakfımız ve derneklerden haberler yazısını Ali Haydar
Karaçam hazırladı.
Dergimizin, yayına hazırlanmasında özveriyle çalışan
yazı kuruluna, yazılarıyla destek sunan dostlarımıza,
reklamlarıyla katkı sunan hemşerilerimize teşekkür ederiz.
Yeni sayılarda buluşmak dileğiyle sevgiyle kalın.
Veysel Karahan
Söyleşi...
“Vakfımızın çalışmaları her alanda
örnek teşkil ediyor”
Vakıf kurucularından ve Ataşehir İnönü Mahallesi Muhtarı
Sayın Songül Ercan Tulunay’ı
dergimizin bu sayısına konuk ettik.
S
ongül Ercan Tulunay’ı tanıyabilir miyiz?
Arguvan’a bağlı İsaköy’ünde doğdum. İlkokulu
köyde okudum. Ortaokul 1. ve 2. sınıfı Malatya’da,
3. ve lise 1. sınıfı Arguvan’da okudum. Malatya Kubilay
Lisesi mezunuyum. 1988’de İstanbul’a geldim. 19881989 yılında Halk Eğitim’in açmış olduğu kurslara
katıldım. Daktilo, muhasebe, modelistlik kurslarını
başarılı bir şekilde tamamladım. Basın yayında çalıştım.
Aile şirketimizde 10 yıla yakın süre ticaret ve yöneticilik
yaptım. Tekstil iş kollarında çalıştım. Arguvan Vakfı
Kurucu üyesiyim. Bir dönem yönetim kurulunda bulundum. Üç yıla yakın süredir Ataşehir İnönü Mahallesi’nde
muhtarlık yapmaktayım. Ayrıca Ataşehir Kent Konseyi
Yürütme Kurulu üyesiyim. 12 yıldan beri İnönü
Mahallesi’nde ikamet etmekteyim. Evliyim.
Seçim dönemi çalışmalarını ve yaşadığınız önemli
anıları anlatır mısınız?
Muhtar adayı olmaya karar verdiğimde öncelikle
mahallemizin seçmen profilini de göz önünde bulundurarak bayan muhtar adayının çok daha zor olacağını
düşündüm, çalışma arkadaşlarımla birlikte bunun
artılarını ve eksilerini değerlendirdik.
Mahallemizin ileri gelen sakinleriyle görüşmeler yaptık, görüşmeler sonucu edindiğimiz bilgileri değerlendirdikten sonra, mahallemizin en işlek caddesinde
seçim ofisi kiraladık. Çalışmalarımızı seçim ofisinden
koordineli bir şekilde sürdürdük. Önümüzde yaklaşık iki
ay süre vardı. Çalışmalara pankartlar asarak, ev ziyaretleri
yaparak ve daha iyi bir mahalle yönetimi için destek isteyerek devam ettik. Bir grup arkadaşımız da seçim ofisinde
ziyaretçilerimizi karşılıyor, onlarla sohbetler ediyorlardı.
Akşam mahalle toplantıları yapıyorduk, toplantılara özellikle mahalle sakinlerimizi davet ederek çalışmalarımızla
ilgili bilgiler veriyorduk. Mahalle halkının önerileri bizler
için çok önemliydi, azalarımızı da yine mahalle halkının
önerdiği isimler üzerinden belirlemiş olduk.
Azalarımla birlikte çıkartmış olduğumuz broşürde;
“KATILIN BİRLİKTE DEĞİŞTİRELİM! KATILIN
DAHA DA GÜZELLEŞTİRELİM! sloganıyla çalışmalarımızı zenginleştirmiş olduk.
6 Şubat 2009 tarihinden, 28 Mart 2009 tarihine kadar
bir yandan ev ziyaretleri, bir yandan toplantılar yaparken,
diğer yandan da iki aylık emeğin sonucu sandıktan nasıl
çıkacak kaygısı vardı.
Ekip olarak hepimiz çok yorgun ve heyecanlıydık. Bu
süre içerisinde o kadar çok anım oldu ki birkaç tanesini
sizlerle paylaşmak isterim;
SEÇİM ÇALIŞMALARINDAN ANILAR
* Daha seçim çalışmalarının ilk günlerindeyiz, rastgele
bir kapıyı çalıyoruz, evin hanımı ev süpürüyor. “Kolay
gelsin, ben muhtar adayıyım sizlerle tanışmaya geldim”
diyorum, kadın süpürgesini kapatıyor ve ‘‘Hoş geldiniz
çok sevindim, çok mutlu oldum, sizleri komşularımla
tanıştırayım” diyor. Ve önümüze düşüp bizi komşularına
götürüyor “Gız Fatma gel muhtar geldi” diyor.
3
Söyleşi...
29 Mart 2009 akşamı.
Seçim zaferi
kutlanıyor.
* Seçimlere üç hafta kalmıştı. Yaklaşık olarak kırk elli la karşılaştım, omuzlarının çöktüğünü gördüm “neden
arkadaşımla sokakları paylaşarak mahalle sakinlerimizi öyle duruyorsunuz, biz kazanacağız” diyordum. “çok
tekrar ziyaret ettik. Üçüncü hafta mahalle halkının fazla umutlanma bazı sandıklar iyi değil, kazana da biliriz
katıldığı güzel bir kahvaltı organize ettik. Kahvaltıdan ama kaybedebiliriz de” diyorlardı. O kadar eminim ki
sonra yaptığımız konvoya mahallemizden 100 civarında “hayır biz kazanacağız” diyorum…
*Sayım bitti, 184 oy farkıyla biz kazandık. İnanılmaz
araç katıldı. Çalışma arkadaşlarımızın çocukları da vardı.
Beş yaşındaki Dila ve on yaşındaki Gizem. Onlar da çalış- bir çığlık kopuyor, sevinç gözyaşları, kucaklaşmalar hepsi
malarımıza katılmışlardı. Dila’nın arabadan kolunu birbirine karışıyor. Mahalle halkının katılımıyla okuldan
çıkarıp, bayrak sallayarak “oylar Songül Ablamaaa” diye seçim ofisine doğru yürüyorduk. Seçim ofisinde yine
mahalle halkının yoğun ilgisi ve coşkusuybağırması hepimizin çok hoşuna gitmişti.
Seçim günü gelmişti artık heyecan
Mahalle muhtarları, la karşılandık. Tebrikler, sevinç sözcükleri,
dorukta
idi.
Sağolsunlar
bütün mahalle halkı ile iç içe inanılmaz bir mutluluk tablosu vardı. Geç
saatlere kadar kutlama devam etti, gece
arkadaşlarım, eşim, ailem, dostlarım herkes
yaşayan, onların
saat 04:00 gibi evlerimize döndük. Sabah
görevliydi, yüz kişi ile okuldaydık. Okul
sorunlarını en iyi
saat 09:00’da yine mahallemizin kadınları
sorumluları, koridor sorumluları, sandık
bilenlerdir. Bunlar
seçim ofisine türküler söyleyerek geldiler.
sorumluları, gözetmenler ve yemek sorumbelki zaman içerisinde
Seçim ofisinde 6 gün boyunca mahalle
lusu arkadaşlarım hepsi görevini büyük tisiyasiler tarafından
halkının yoğun ziyaretleri devam etti, tam
tizlikle yaptılar.
daha
iyi
anlaşılır
diye
bir zaferdi.
* Sorumlu arkadaşlarımız kabin kontrolü
düşünüyorum.
yapıyorlar iki üç kişi oy kullanıp çıktıktan
İnönü Mahallesi’nin sorunları ve bu
sonra arkadaşımız kabin kontrolü için
tekrar gidiyor bunu sürekli yapınca sandık başkanı kızı- sorunlara çözüm önerileriniz nelerdir?
Beni mahalle yönetimine aday olmaya teşvik eden,
yor, “ne durmadan gelip gidiyorsun’’ diyor.
Arkadaşımın “ben muhtar adayının sandık görevlisiyim” kendi yaşam alanlarımda görmüş olduğum eksikliklerdi.
Yıllardır İnönü Mahallesi’nde yaşayan, mahallenin
cevabıyla sandık başkanı şaşkınlıkla “ne diyorsun muhtar
adayı bir sınıfa iki görevli mi verdi” diyor, arkadaşımız sorunlarını yakından bilen, çevreye karşı duyarlı, toplum“evet her sınıfta iki görevliyiz” diyor. İşi böyle sıkı tut- sal kirliliğe karşı duran, kadın sorunlarıyla yakından
ilgilenen ve mahalle halkının karar sürecine katılacağı
masak belki de kazanamayacaktık.
* Sandıklar açılmaya başlamıştı. Sabah erkenden okula demokratik bir mahalle yönetimi için aday olmuştum.
Üç yıldan beri mahallemin eksiklerinin giderilmesi için
gelen dedem Kazım ORHAN elimden tuttu “çok yoruldun kızım, geç arabanın içine sana yemek getireyim” di- çalışmaktayım. Mahallemizin önemli ve öncelikli eksiği
yordu. “Dede sen ye, sabahtan beri buradasın, sen de bir muhtarlık binasının ve çocuk parkının olmayışı idi.
şeyler ye” diyorum, “beni boş ver kızım, gelirken çay Ataşehir Belediye Başkanı Sayın Battal İlgezdi ile bu
eksiklikleri paylaştım. Sayın Başkan kısa sürede bu eksikiçmiştim” diyor. Dedem 65-70 yaşlarında.
* Sayım devam ediyor, bazı sandıklarda biz yarıdan leri gidereceğini söyledi ve yaptı. Dergimiz aracılığıyla
fazla oyla önde gidiyoruz, bazı sandıklarda da diğer aday- Başkanımıza mahallemiz adına çok teşekkür ediyorum.
Çevre kirliliği ve tehlike arz eden havai hatların yeraltılar bizden önde gidiyor. Okulun bahçesinde arkadaşlarım-
4
Söyleşi...
na alınması için yaptığımız başvurular sonrasında bazı
cadde ve sokaklarda havai hatların yer altına alınmış
olmasını sağladık. Bu yıl Ataşehir Belediye Başkanımızın
katkılarıyla yer altı çalışmaları devam edecek.
Mahallemizin büyük bir kısmında yağmur suyu gider
çalışmaları, yol, kaldırım ve tretuar çalışmaları yapıldı.
Yıllardır hizmet alamayan bazı bölgelerinde parke taş
döşenerek o bölgede yaşayan halk, yazın tozdan topraktan, kışın çamur ve pislikten kurtulmuş oldu.
Mahallede belediyemizin açmış olduğu, bizlerin de çok
önemsediği Ataevi bir yıldan beri hizmet vermektedir.
Mahalle halkının kurslara katılarak el becerilerini
geliştirdiği, okuma yazma bilmeyenlerin okuma yazma
öğrendiği, çocuklarımızın sosyal kültürel çalışmalara
katıldığı aynı zamanda mahalle halkı ile birlikte toplanabileceğimiz mekan sorunumuz da çözülmüş oldu.
Şu anda mahallemizin en önemli sorunu yeşil alanların
olmayışıdır. Deprem bizlere hiç uzak değil, olabilecek
herhangi bir afette mahalle halkının toplanabileceği alanların yaratılması çok önemli bir konu.
Yerel Yönetimlerde muhtarlıkların öneminden
bahseder misiniz? Mevcut hükümet muhtarlarına
yeterli destek sunuyor mu?
Mahalle muhtarları demokrasinin temel taşıdır. Yerel
demokrasi bağlamında en önemli müessesedir. Yerel
yönetim denince aklımıza her ne kadar belediyeler geliyorsa da, muhtarlıklar da yerel yönetimin önemli bir birimidir. Fakat sosyal hayat içinde mahalle muhtarlarının
fonksiyonlarının artık çok fazla olmadığını görmekteyiz.
Kaymakamlığa bağlı olmalarını ve bütçelerinin olmamasını, mahalle muhtarlıklarını devre dışı bırakan iki
önemli eksiklik olarak görüyorum. Mahalle muhtarları,
mahalle halkı ile iç içe yaşayan, onların sorunlarını en iyi
bilenlerdir. Bunlar belki zaman içerisinde siyasiler tarafından daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.
Hükümetlerin bugüne kadar muhtarlara destekleri
olmadı, bugün de maalesef destek yok. Ekonomik olarak
çok zor durumdalar. Muhtarların almış oldukları ödenek
ancak prim borçlarını ödeyebiliyor. Hükümet 2011 genel
seçim çalışmalarında, kamuoyuna ve muhtarlara, köy
kanunu ve muhtar özlük hakları ile ilgili, muhtarlar lehine
yapılacağını söylemişti. Ancak bu vaatlerin de henüz
gerçekleşmediğini görüyoruz. 657'ye tabii devlet memuru
gibi 08:00-17:00 mesai yapmaktadırlar, ancak devlet
muhtarlık gibi önemli bir kuruma sahip çıkmamaktadır.
Muhtarlar tam anlamıyla kendi hallerine bırakılmış
durumdadırlar. Bu ilgisizliğin altında muhtarlığın artık
gereksiz olduğu anlayışının yattığı aşikârdır.
İlçe belediyesinden yeterli destek görüyor musunuz?
İnönü Mahallesi 23 yıllık geçmişe sahip bir mahalledir.
Son 3 yıldan beri de Ataşehir'in ilçe olmasıyla birlikte 20
yıl içerisinde alamadığı hizmeti 3 yıl içerisinde aldı.
Sosyal kültürel olarak da çok iyi hizmet alıyoruz. 20 yıllık sorunların elbette ki birdenbire çözülmesi mümkün
değildir. 3 yıllık süre içerisinde sorunlar yüzde 70 oranında çözülmüş oldu.
Arguvan Vakfı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Arguvan Vakfı’nın, kurulduğundan bugüne Arguvan
kültürüne çok önemli katkısının olduğunu düşünüyorum.
Eğitsel, kültürel, sanatsal anlamda çok başarılı işler yaptı.
Özellikle eğitime verdiği desteği çok önemsiyorum.
Çünkü her şeyin başı eğitimdir.
Vakfımız hem kültürel yozlaşmaya karşı vermiş olduğu
çabalar, hem de toplumsal anlamda göstermiş olduğu
dayanışma anlayışıyla ve bir arada yaşama kültürünü
savunma prensibi bakımından örnek teşkil etmektedir.
Ayrıca düzenlemiş olduğu Arguvan Uluslararası Türkü
Festivali, hem Arguvan kültürünü dünyaya tanıtmak
bakımından hem de dünya müziklerini Arguvan türküleri
ile buluşturarak festivali çok önemli bir yere taşıdı.
Biliyoruz ki, türkülerimiz hem ulusal anlamda hem de
uluslararasında tanınmaya başlandı.
Arguvan Vakfı kurucu üyesisiniz, vakıf faaliyetleri
hakkında yeterli bilginiz oluyor mu?
Kurucu üye olarak vakfımızın tüm çalışmalarından haberdarım. Vakıf faaliyetlerinden ve çalışmalarından
düzenli bilgiyi hem mesaj yoluyla, hem de mail yoluyla
alıyorum. Faaliyetlerine de zamanım öngördüğü kadar
katılmaya çalışıyorum.
Arguvan Olgusu hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Arguvan Olgusu okurlarına dergimiz
aracılığıyla iletmek istediğiniz konular var mıdır?
Arguvan olgusu vakfımızın faaliyetlerinin tüm
Arguvanlılar’a ulaşmasında önemli bir yazılı misyona
sahip. Düzenli olarak dergiyi hazırlayıp bizlerle buluşturan, vakıf yönetimine ve dergiyi bizlere ulaştırmada
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Arguvan Olgusu okurlarının ve tüm Arguvanlı hemşerilerimin vakfımıza sahip çıkmalarını, dayanışma
içerisinde olmalarını temenni ediyorum.
5
Rıza Parlak
Yöremizi Tanýyalým
GÜNGÖREN
(Kadabela) KÖYÜ
B
irçok yerde köy isimleri genelde kurucusunun adını taşır. Kadabela (Güngören) köyü
de yine adını köyün kurucusundan alıyor.
Dört dönem köyün muhtarlığını yapan Süleyman
KAYA’ya sorduğumuzda köyünü şöyle anlatıyor:
“Kadabela benim dedemin dedesidir. Bu bölgeye
Adıyaman’dan geldikleri söyleniyor. Adıyaman’a ise
Kuzey Irak’tan Rışvan Aşiretinin bir kolundan
gelmişler. İlk yerleşim yerleri yukarı tepelerde bulunan Matalis (Mevzi) bölgesine yerleşirler. Bu
bölgede yaşamlarını idame ettirmek için, yalnızca
hayvancılık yaparlarmış. İlk yerleşim yeri olan
Matalis’te su yokmuş. Suyu, hayvanlarla bugünki
Harebe dediğimiz yerden götürürlermiş. Göçmen
aile yaşamı kalaylaştırmak için, daha sonra
Harebe’ye yakın olan bölgeye gelmişler. Yine bir
derenin içinde suyu olmayan bölgeye yerleşmişler.
Suyu olmasa da eskiye göre çeşmelere daha yakın bu
bölgede bir süre kalmışlar. Daha sonra nüfusu
çoğalınca bugünkü köyün bulunduğu yere yerleşmişler. Dedemin dedesi olan KADABELA köyün
de ismi olur.”
Kısaca yukarıdaki öyküyü dinlediğimizde, insanların saklanmak için bu bölgeye geldiğini rahatlıkla
6
görebiliyoruz. Başlangıçta nüfusun yeterli olmayışı
aşağıda konaklamanın biraz da güç gerektiğini görebiliyoruz. Kadabela isminden de anlaşıldığı gibi kada
ve belayı göze alan kişi anlamına geldiği söylenebilir.
Raşan (Kuruttaş) köyünden satın aldıkları bugün ki
yerde kısmen yerleşik hayata geçerler. Daha sonraları
Kızık, Gökağaç ve Kömürlük köyünden aldıkları
arazilerle tarımla uğraşmaya başlarlar.
Harebe olarak bilinen bölge de Rum şehri olduğu
söylentiler arasındadır. Bu bölgede bulunan yolun
solunda ki küçük mağaraların ise kaya mezarlar
olduğu bilinmekte. Çok eski bir yerleşim alanı olan
Harebe’de eskiden kalma çanak çömlek parçalarına
sıkça rastlamak mümkün. Söylentilere göre burası
Seydi Battal tarafından işgal edilmiş. Alevi
toplumunda Seydi Battal savaşçı ve kahramanlıklarıyla tanır. Birçok köyde onun kitabı okunur ve
saygıyla dinlenirdi. Bellikler’de Abdullah PARLAK
eski yazıyla yazılmış bu kitabı okuduğunda cemaat
zevkle dinlerdi.
Kadabela köyü kuzey de Kömürlük, Kuzey batıda
Gökağaç ve Bellikler, Batı da Raşan (Kuruttaş) ve
Yöremizi Tanýyalým
güney de Kızık ile komşudur.
Köyün ilk muhtarı Ali KAYA’dır. 1965 yılında
köye ilkokul yapıldığında muhtar İbrahim KAYA
zamanına denk gelir. Köye ilk yerleşenler KAYALAR olsa da, Şahin, Karakuş, Akkuş, Coşkun,
Çimen ve Beyaz soy isimleri köyde mevcuttur.
Küçük Battal bölgede sevilen ve sayılan isimlerden
olup köyün çıkarlarını ön planda tutarak yöresinde
saygınlık kazanır. Ağalıktan daha çok saygınlığı öne
çıkanlardandır. Köyün birlik ve beraberliğini korumayı ön planda tutar.
Alevi - Kürt olan Kadabela Abdal Musa birlik lokması ve Cem ibadetlerini kışın yaparlar. Abdal Musa
Birlik Lokması için her evden alınan katkılarla lokma
hazırlanır. Herkes kendi olanakları içinde katkı sunar.
Köyün birlikteliği açısından ve paylaşım açısından
oldukça anlamlıdır. Cemler ise iki şekilde yapılır.
Normal cem ve görgü cemi. Görgü ceminde musahip
kardeşler kurban keserek cem yaparlar. Hekimhan
Saz köyünden Abusef Dede, Hasan Dede, Süleyman
Dede yanı sıra Ercek’en Yumuşak Dede köyün
dedeleri arasındadır.
GEÇİM KOŞULLARI
Kadabela’nın bugünkü hane sayısı otuz civarında
olsa da yazın bu rakam kırkı buluyor. Geçmişteki
büyük koyun sürüleri giderek büyükbaş hayvanlara
yerini bırakmıştır. Sürü sayısında büyük azalmalar
görüldü. Koyun sürüleri zamanında Obacık yaylalarına göçerlerdi. Konaklama yerleri ise Ari Şame,
Ari Çayıre, Ari Raşan, Ari Holukan, Ari
Geçan, Çayır Yurdu ve Gacar Yurdudur.
(Ari ocak ve yurt anlamına gelmekte.) 1975
yılından sonra köyde bağ ve bahçe
işlerinde bir hareket başlar. Bunun yanı sıra
çok az sayıda arıcılık yapanlara da rastlamak mümkün. Son yıllarda kavunculuk da
yaygınlaşmaya başlamıştır.
den daha coşkulu ve neşeli geçerdi. Kız istendikten
sonra söz alınırdı. Sözden sonra nişan yapılır ve şerbet içilirdi. Düğünler en az üç gün sürerdi.
Düğünlerde vazgeçilmez oyunların arasında tura ve
cirit oyunları yer alırdı. Bugün tura oyunu devam etse
de cirit artık oynanmıyor. Gelin başka köyden de
olsa, aynı köyden de olsa kız tarafında bir gece
düğüncüler ko-naklar, ertesi sabah gelini getirirler.
Düğünlerde çeşitli şakalar ve oyunlar yapılır, düğüne
katılanlar kendilerince eğlence bulurlardı. Gelin
geldikten sonra yemek verilir, düğün sona ererdi. Söz
konusu sünnet ise kirvelik ön plana gelir. En iyi
yemekler ve yataklar kirve için hazırlanırdı.
Nasıl her köyün renkli simaları varsa Kadabela
da öyle simalar vardır. İyi bir avcı olan Urum
Hasan’ın (Urum demelerinin nedeni gözlerini mavi
ve sarışın olmasından kaynaklanıyordu, Rum
anlamına gelir) kıtlık gören ve kıtlıkta ot yiyerek
hayatta kaldığı anlatırdı. Ava çok meraklı olduğundan hanımına “Ben bir hafta dağda ava gideceğim
bana bir haftalık azık hazırla” der. Kadın bir haftalık
azık hazırlar heybeye koyar. Urum Hasan ava gider
ama bir gün sonra döner. Hanımı “Senin azığın
nerede?” der. Urum Hasan “Biraz ben yedim, biraz
da keklik, bitti” der.
Şaka ve nükteleriyle tanınan İbrahim KAYA
(Gucur) en büyük zevki insanları kızdırmaktır.
Kendisi de kolay kolay kızmayan biridir. Özelikle
düğünlerde birilerini kızdıracaksa önce birilerine
“Ben bunları kızdıracağım ama siz bırakmayın
Köyün kanalizasyon alt yapısı ise 1995
yılında Muhtar Süleyman Kaya zamanında
faaliyete geçer. Daha sonra 2003’te Ali
Haydar KAYA zamanında yeniden
onarılarak alt yapı tamamlanır. Her köy
gibi Kadabela da en az göç veren köyler
arasında sayılır.
DÜĞÜNLER
Kız isteme, nişan ve düğün törenleri eski-
7
Yöremizi Tanýyalým
onları, beni dövmesinler” deyip kendini sağlama alır. Bir düğünde kızdırdığı
insanlar kavga eder, on iki kişinin
kafası kırılır. İbrahim Kaya zeki
olduğu kadar da komik bir kişiliğe
sahiptir. Kendisini kimse kızdıramasa
da herkesin zaafını iyi bildiği için birilerini kızdırmak hobileri arasında yer
alır. Bir gün damda buğday serilidir.
Kayınbabası Mustafa YÜCEL buğdaya bekçilik eder. Aynı zamanda
namaz kılan biridir. Namaz vakti
gelince Mustafa YÜCEL tam namaza
başlayınca eşeğin biri buğdayı yemeye
başlar. İbrahim, kayınbabasının
arkasında durur olaya müdahale
etmez. Eşeğin buğday yediğini gören
Mustafa “Çüş hayvan çüş” der
namazın üstünde. İbrahim “Niye bana demedin ben
eşeği kovalardım” der. Mustafa kızarak “Lanet
olsun sana da eşeğe de” der. Eşeği kovması için
Mustafa’nın söylemesine gerek var mıdır? Amacı
onun namazın üstünde kurallara uyup uymadığını
test etmektir.
İbrahim KAYA bir evde misafirdir. Karı koca
arasında çıkan tartışma sofrada devam eder. Kadın
kocasına “Senin söylediklerin doğru çıkarsa ben
köpekle yal yiyeceğim” der. İbrahim hemen söze
girer “Zaten sen köpekle yal yiyorsun” deyip
kocasını gösterir. Nükteleri kendisi yaratır.
Kadabela değişen köy isimlerinden nasibini alıp
8
GÜNGÖREN olsa da daha çok Kadabela adıyla
bilinir. Atma Aşiretinin ilk köyü olarak sınır
başlangıcını temsil eder. İnsanları misafirperver ve
çalışkandır.
Günümüz koşulları eski misafirseverliğin yerini tutmasa da halen geleneklerinden gelen konukseverlik
devam etmekte.
Şimdilik kadaları ve belaları bir kenara bırakıp
yaşam mücadelesi vermekteler.
Son zamanlarda hayvan tacirlerine kaptırdıkları
paralarını nasıl alacaklarını kara kara düşünmekten
başka şanslarının olmadığı ise apaçık ortada.
Fahrettin Gülşahin
Hikaye...
Gı Ana!...
B
ugün yine ayrı düşmüşlüğüm geldi ahlıma,
senden, gardaşlarımdan, bibimden tekmil
herkesten. Gariplik zor iş ana, zor iş. Allah
vekil hemi de kahır verici.
Soyha gader bizi yaban ellere attı neydek. Aney
buralar tavatır gözel, gözel emme gurban olam sağa;
bacı gardaş olmayınca, ciğerlerimi görmeyince çekilmiyi…
Goca, goca vapurların dumanları benim göynümü
garartmak için çıhıy, düdükleri içimi yaralamak için
ötüy sanıyım. Biri gözüm dese, gözün çıhsın deyi
gibi geliy. Bazı geceler ağlıyım, ağlıyım da uyuyum.
Gurbetlik, gariplik dedim ya gerisini niyneyem
adam.
İrelide bibim gızı Hatça’ya gidek dedik, Hasan
gilin Süloynan… Ben senin eskiden diktigin çatmalı
köyneği geydiydim. Gı Ana işte o zaman nasırlı
elleriğin sıcaklığını hissettim eynimde. Ellerin dert
görmesin gurban olam anam…
Hatça Bacı bizi bi eyi garşıladi ki, gör ki göresin.
Bize kömbe bişirmis, küllük bişirmis. Basmaç da
ettimdi eyiki geldiğiz dedi. Yaşı kesilesice Sülo, ne
şen şakrak ula. Bizi gırdı geçirdi yaşamasica.
Asgerlikten İstanbul’a ilk gelişinden laf etti de…
Allah hakkı için yiğit be…
Ha.. Ana Hatça Bacımın, bi oğlu var ki, ne gader
desek o gader akgilli yaşamasica. Bi de Arguvan
Havası söylüykü heç sorma, bizi dertlendirdi. Dert
dedim de aklıma geldi ana.. Emmimgilin Memmet
çok ağır hasteymis, vah beniiii… Allah şifalık vere.
Biz gurbet guşlarının dertlerinin şifası, o bizim
yanih havalarımız, yanih galbimiz gader yanih
türkülerimiz. Ahhh anam ahhh! içim gene ezim,
ezim eziliyi, galbim üzülüyü, gulahlarım bizim eski
teyipte ‘dertlinin derdi bilinmez’ türküsünü diğniyi.
Diynedim, diynedim gene mektibime devam
ediyim.
Ben ölem, sizi, emmimi, memmedi, bacılarımı,
hele hele gözel Anam seni çok öksedim.
Neydiysigiz? Halıgız hatiriğiz nassi? Ne var, ne
yok?. Celal Appas yoldaşığız olup, hepiğize eyilik,
gözellik, govvat versiğ. Mal, davar nassi? Ekinler
nassi eyi mi? Gurban olam siz sizi perişan etmeesigiz ha, canığızın gıymatını bilin.
Geliyim deyyim, gelemiyim, görem deyyim,
göremiyim. Amaan adam… geçim derdi işte soyhaya gala noğlacak, dert sokasıca boğaz yok mu?
Boğaz!! kimimizi, Irıma atıy, kimimizi Gırıma…
Bizi bize hasret goyyu, yalağız goyyu, garip goyyu
be… Bilmiyim bu ayrılık neree gader sürecek.
Ana, yaza gader mi yohsa, güze gader mi surecek
bilmiyim. Of, of adığ galles ola gurbetlik.
Burnumda tutuyu anigin gokusu, Oy gurban…
Emme benim mektubum burayaça.
Sana, gardaşlarıma, bibim gile, gonu gomşuya,
herkese, hepiğize, bağa selam yok mu deenlere,
selam eder, hasretle guccüklerin gözlerinden, böyüklerin ellerinden öperim.
Oğlun Hasan Hüseyin…
YAZARIN NOTU:
1983 Arguvan Lisesi...
Yıl sonu tiyatrosunda okunmak üzere "Arguvan Ağzı"ile yazdığım bir (replik)
mektup... Metnin oluşmasında etkin desteğini esirgemeyen Edebiyat Ögretmeni
Sn. Sultane ÇEVİK ve onca zamandır arşivinde tutup, bu akşam yayınlayan
Sayın Ali İBİK'e teşekkür ederim... Gerek çeşitli coğrafyalarda yaşamlarını
sürdüren değerli Arguvanlı dostlarıma, gerekse Arguvan türküleri ile 'hemhal'
olan tüm 'Can'lara ithaf oluna...
Saygılarımla.
9
Azmi Tulunay
Gece
Arguvanlılar “Yozlaşmaya
Karşı Eğitim” dedi
Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı’nın eğitim amaçlı düzenlemiş
olduğu, dostluk ve dayanışma yemeği, 19 Kasım 2011 tarihinde
Ümraniye Salon Prenses’te yapıldı.
Gençlerin yetişmesine önem veriniz, çünkü
bu yolda en küçük ihmal, ülkenin yapısını ve
geleceğini yok eder. (Aristoteles)
Bu sözün anlam bulduğu bir dayanışma günü
yaşandı…
A
rguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı’nın
eğitim amaçlı düzenlemiş olduğu, dostluk
ve dayanışma yemeği, 19 Kasım 2011 tarihinde Ümraniye Salon Prenses’te yapıldı. Geceye
Arguvanlılar ve Arguvan dostlarının göstermiş
olduğu yoğun ilgi, salonu dolduran tüm konukları
olduğu kadar, Vakıf yönetimini de mutlu etti.
Eğitime katkı sunmak amacıyla düzenlenen gecede,
Vakıf başkanı Mehmet KIZILDAŞ bir konuşma
yaparak katılan tüm dostların göstermiş olduklar
duyarlılığa teşekkür etti.
“Eğitim kötülükleri önlemenin en temel yol-
10
larından biridir. Cehalet ve gericiliğe dur
demenin başlıca yoludur.”
KIZILDAŞ, konuşmasında “Değişen global dünyada, insan ilişkilerinin ve samimiyetin donuklaştığı,
menfaat ilişkilerinin ön planda tutulduğu, sanal
alemin insan duygularını yozlaştırdığı ve her şeyden
Başkan KIZILDAŞ:
“Toplumda bireyselliğin
körüklendiği, cahilliğin kol
gezdiği, depremde enkaz
altında kalmanın kader
sayıldığı, eğitime ayrılan
bütçenin diyanete ayrılan
bütçenin gerisinde kaldığı
bir dönemde öğrencilerin
kurumlardan alacağı
küçük burslara muhtaç
edildiği bir süreci yaşıyoruz.
Gece
önemli olan kültürümüzün artık yok denecek kadar
azaldığı bir süreçten geçiyoruz. Arguvan Vakfı
olarak bu yozlaşmaya ve kirliliğe karşı kültürümüzü
korumanın mücadelesini veriyoruz.
Yargının siyasallaştığı, gazetecilerin haber yazmaktan korktuğu, köşe yazarlarının eleştirmekten
çekindiği, öğrencilerin hak aramaktan dolayı hapse
atıldığı, haklarını arayan emekçilerin biber gazına ve
coplamaya maruz kaldığı, iktidara muhalefet etmenin
örgüt üyeliği ve çete oluşturmayla suçlandığı,
akademisyenlerin, bilim adamlarının tutuklandığı bir
dönemden geçiyoruz.
Bizler, çocuklarımızın, gençlerimizin gelecekte
karşı, karşıya kalacakları karanlık günleri yaşamamak için bu günden örgütlü bir mücadelenin gerekli
olduğunu görüyor, bu konuda bütün birey ve sivil
toplum kuruluşlarının üzerine düşeni eksiksiz yapması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Eğitime ayrılan bütçe diyanete ayrılan
Arguvan Belediye
Başkanı Hüseyin Taştan
Arguvan Kaymakamı
Mehmet Maraşlı
bütçenin gerisinde
KIZILDAŞ “Toplumda bireyselliğin körüklendiği, cahilliğin kol gezdiği, depremde enkaz
altında kalmanın kader sayıldığı, eğitime ayrılan
bütçenin diyanete ayrılan bütçenin gerisinde
kaldığı bir dönemde öğrencilerin kurumlardan
alacağı küçük burslara muhtaç edildiği bir süreci
yaşıyoruz.
Bizlere bu olumsuz süreci yaşatanlara inat, eğitim
almak isteyip de maddi olanaksızlıklar nedeniyle
eğitimlerine devam etmekte zorluk çeken öğrenci
kardeşlerimize destek olmak bizim için zorunluluktur. Eğitimin önemini bilen bir topluluk olarak, yüksek okulda öğrenim gören ihtiyaç sahibi öğrencilerimize burs sağlamak amacıyla düzenlediğimiz,
gecede geçen yıl olduğu gibi katkı ve desteğinizin
artarak süreceğini biliyoruz. Bu amaçla düzenlediğimiz dayanışma gecemize gelerek bizlere güç
katan tüm dostlara teşekkür ediyorum’’ diyerek
konuşmasını tamamladı.
CHP İstanbul Milletvekilleri
Mevlüt Aslanoğlu ve Süleyman Çelebi
11
Gece
Geceye siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı
Geceye Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin
Taştan, Arguvan kaymakamı Mehmet Maraşlı,
CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi,
Mevlüt Aslanoğlu, İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve
Arguvan köy dernekleri başkanları ve yönetim
kurulu üyelerinin tamamı katıldı. Birçok sivil
toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de katıldığı
gecede konuşma yapan, Arguvan Belediye Başkanı
Hüseyin Taştan, başta vakıf yönetimine ve tüm
Arguvanlı kurumlara bu göstermiş oldukları birlik ve
12
beraberliklerinden dolayı memnuniyetini ifade etti.
Arguvan Kaymakamı Mehmet Maraşlı, CHP
Miletvekilleri Süleyman Çelebi ve Mevlüt
Aslanoğlu da birer konuşma yaparak Arguvanlıların
birlikte başarılı işler yaptıklarını söyleyerek bu çalışmalarından dolayı Arguvanlılara teşekkür ettiler.
Gençleri eğitmenin amacı, onları yaşamları
boyunca kendi kendilerini eğitmeye hazırlamaktır. (Robert Manart Hatchins)
Ne kadar doğru söylemiş Robert Manart. Bu
gecenin en anlamlı yanıydı dayanışma, konuşmalar
Gece
bittiğinde işin en önemli ve en zor olanını başarmaktı. Öyle de oldu doğrusu…
Arguvanlılar eğitime büyük önem veriyor.
Başkanın konuşmasının ardından, Vakıf yönetiminden Hasan Aydın sahneye gelerek, Arguvanlılar’ın
ve dostlarının bu anlamlı günde gecemize katılarak
bizlere destek olduklarında dolayı teşekkür ederim
dedi. Geçmiş dönemdeki gecemizde, burs veren,
katkı sunan, kurum ve kişilerin isimlerini de anons
ederek ayrıca teşekkürlerini iletti. Aydın bir kez daha
burs katkısı sunmak isteyenlerin isimlerini okumaya
başladığında, görüldü’ ki Arguvanlılar eğitime
büyük önem veriyor. İşvereninden memuruna,
esnafından emeklisine kadar herkes eğitime katkı
sunuyor. Bir kez daha görüldü ki eğitime destek veren
gönüllü Arguvanlılar ve Arguvanlı gibi düşünen
Arguvanlı dostları oldukça çoğunluktaydı. Eğitime
yoğun katkı ilgisini gören Hasan Aydın’ın mutluluğu
gözlerinden okunuyordu. Hasan Aydın; eğitime katkı
sunan dostlarımızın anonsunu yaparken, bir taraftan
da eğitimin anlam ve önemini anlatırken, dostlarımızın dayanışma ruhuna vurgu yapmaktan da geri
kalmıyordu. Dayanışmanın en güzel örneklerinin
sergilendiği bu anlamlı gecede, eğitim şart ama
dayanışma da şart, denildi adeta…
Hasan Aydın
Düzenlenen yemekli gecenin sonuna gelindiğinde,
geceye katılan tüm konukların memnuniyeti, ayrıca
Vakıf yönetiminin bu anlamlı geceyi başarıyla sonuçlandırması, tabi herkesten çok gecenin emeğini çeken
yönetim kurulunu memnun ettiği açıkça görülebiliyordu. Haklı bir gurur, tatlı bir yorgunluktu yüzlerine
yansıyan. Bütün bu güzelliğe sunumu ile katı sunan,
programı başarılı bir şekil de sunan Funda Salman’a,
emeği gecen Vakıf yönetimine ve köy dernek başkanlarına, Arguvanlılar’a ve Arguvan dostlarına çok çok
teşekkürler…
Arguvan türkülerin başkenti sayılır
Gecede halk müziği sanatçılarından Töre Anadolu,
yöresel sanatçılarımızdan Cemal Öztaş ve 1998 yılı
Arguvan türküleri ses yarışması birinci olan, Sercan
Direk sahne aldı. İlk sahneye çıkan Sercan Direk’in
seslendirdiği türkülerin ardından, yöresel sanatçımız
Cemal Öztaş konuklara Arguvan türkülerinden
seçmeler okudu. Herkesi Arguvan’a götürdü.
Ardından herkesin heyecanla beklediği sanatçı Töre
Anadolu, hem seslendirdiği türkülerle hem de
hareketli oyun havalarıyla geceyi coşturdu.
Cemal Öztaş
Sercan Direk
Töre Anadolu
13
Genel Kurul
VAKFIMIZIN 12. GENEL KURULU YAPILDI
YÖNETİM GÜVEN TAZELEDİ
akfımızın 12. Genel Kurul toplantısı 29 Ocak
2012 Pazar günü saat 13.00’de kurucu üyelerimiz, dernek başkanlarımız ve misafirlerimizin katılımı ile yapıldı.
Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet Kızıldaş’ın
konuşması ile genel kurul başladı. Saygı duruşundan
sonra Divan heyetinin seçimine geçildi. Verilen bir
önerge ile Divan başkanlığına Sadık Kayhan,
Başkan Yardımcılığına Nimet Karabulut,
Yazmanlıklara Hüseyin Kızıldaş, Şahap Güven
önerildiler. Oy birliği ile önerge kabul edildi. Divan
heyeti yerini aldıktan sonra gündem’in üçüncü maddesi olan faaliyet raporu Mehmet Kızıldaş tarafından
powerpoint programı ile projeksiyon cihazından
sunuldu.
Faaliyet raporunun okunmasından sonra denetim
kurulu raporu, Denetim Kurulu Başkanı Zeynel Suna
tarafından okundu. Söz alan kurucular, titiz ve özverili çalışmalarından dolayı yönetim kuruluna teşekkür
ettiler. Divan başkanı bu maddeleri ayrı ayrı oylamaya sundu ve oy birliği ile yönetim ve denetim
raporları ibra edildi. Tekrar söz alan Mehmet
Kızıldaş Yönetim Kurulu adına, kuruculara gösterdikleri güvenden dolayı teşekkür etti.
Devamında tahmini bütçenin okunması için Divan
Başkanı, Celal Yıldırım’a söz verdi. Celal Yıldırım
tahmini bütçeyi kuruculara okudu.
Gündemin en önemli maddesi olan, yeni yönetim ve
denetim kurullarının seçimine sıra geldi. Divan
V
14
Başkanlığına bir önerge sunuldu. Divan Başkanı,
başka önerge veya aday olup olmadığını sordu. Başka
önerge ve aday olmayınca tek önerge oylamaya
sunuldu. Oy birliği ile aşağıdaki liste seçildi:
YÖNETİM KURULU ASİL LİSTESİ
Mehmet Kızıldaş
Hasan Aydın
Ali Haydar Karaçam
Veysel Karahan
H. Yusuf Mola
Erol Çakmak
Seydi Değirmenci
YÖNETİM KURULU YEDEK LİSTESİ
Sakine Yıldırım
Fatma Kılıç
Aziz Fidan
Ahmet Fırat
Muharrem Korkmaz
Güneş Suna
Zülbent Özbakır
DENETİM KURULU ASİL LİSTE
Zeynel Suna
Metin Öztürk
Ali ihsan Cömert
DENETİM KURULU YEDEK LİSTE
Ali Ekber Özdemir
Ali İhsan Kaplan
Temenniler maddesinde, Kurucular söz alarak önerilerde bulunurken tekrar seçilen ve yönetime yeni
katılanlara başarılar dilediler. Yeni seçilen yönetim ve
denetim kurullarına bu zorlu ve özverili görevde
başarılar diliyoruz.
Vakıf Faaliyetleri
Mevcut vakıf yönetim kurulunun 2010 - 2012 yılları arasında yaptığı
etkinlik ve çalışmalar genel kurulda kurucu üyelere sunuldu.
Herkesin takdirini kazanan çalışmaları tüm Arguvanlılar’la dergimiz
aracılığı ile paylaşıyoruz.
2010 - 2011 Dönemi Vakıf Faaliyetleri
ARGUVANLI KURUMLARI İLE ORTAK ETKİNLİKLER
DÜZENLEMEK AMACI İLE TOPLANTILAR YAPILDI.
Yönetim Kurulumuz, 2 yıllık faaliyet döneminde kurumsallığa önem verdi. Bütün Arguvanlı kurumlarla düzenli toplantılar yapıldı. Yapılması gereken faaliyetler hakkında görüş ve
fikir alışverişinde bulunuldu ve ortak organizasyonlar
gerçekleştirildi. Vakfımız ilkeli birlikteliği benimsemiş,
faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinde Arguvanlı kurumların
ortak kararlarından ödün vermeden faaliyetlerini geniş
kitlelerin katılımı ile gerçekleştirmiştir. Başarıyı giden yol
mevcut olan barçaları bir araya getirmekle ve bütünleştirmekle mümkündür. İki yıllık faaliyet döneminde yönetim kurulumuz bütün Arguvanlı kurumlarla birlikte hareket
etmeyi başarmıştır.
10. ve 11. ARGUVAN TÜRKÜLERİ SES YARIŞMALARINI
DÜZENLEDİK
Arguvan türküleri, Türk Halk Müziği içinde önemli bir yere
sahiptir. Bu değere sahip çıkmak, müzik kamuoyunca daha
belirgin hale getirmek, gelecek kuşaklara taşıyabilmek adına
vakfımız Arguvan türküleri ses yarışması düzenlemektedir.
En son 11.sini düzenlediğimiz ses yarışmasında bu güne
kadar çok sayıda sanatçı yetiştirmiştir. Arguvanlının hemen
hemen her evinde bir bağlama ve çok güçlü sesler olduğu bilinmektedir. Bu sesleri açığa çıkarmak müzik dünyasına
kazandırmak amacıyla ses yarışmalarımızın öneminin bir kat
daha arttığı söz konusudur.
Arguvan türküleri; kurak toprakların yankılanması mı,
yoksa susuzluktan çatlamış toprakların isyanımı? Bu
yeşilden uzak bozkırlarda yeşeren isyanı, insanlık adına aşk
adına sevda adına; içinde efkâr içinde sevda, içinde ayrılık ve
gurbet olan türkülerimizi sanatçılarımızı müzik kamuoyunda
duyurmaya çalıştık. Yıllardan beri düzenlemiş olduğumuz
Arguvan türküleri ses yarışmaları ile türkülerimizi tanıttık ve
güzel sesler ortaya çıkarttık. Toplum nezdinde çok değerli
imajlar yarattık. Kendi çevremizde veya bizi tanıyan kitle
örgütleri çevresinde örnek gösterildik.
10. Arguvan Türküleri Ses Yarışması Zübeyde Hanım
Ögretmenevi’nde Geniş Katılımla Yapıldı. Yarışma sonucunda Erol Parlak başkanlığındaki jürinin değerlendirmesi neticesinde Metin Erbek birinci, Songül Demir ikinci, Barış
Cırıt üçüncü oldu.
11.Arguvan Türküleri Ses Yarışmasını yoğun bir katılım
ile Yeditepe Üniversitesi Konferans salonunda gerçekleştirdik.
Jüri Başkanlığını İstanbul Üniversitesi
Konservatuar Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Ali
Yılmaz'ın yaptığı ses yarışmasına yöremiz değerli
sanatçılarından Hacı Engüzel de katıldı. Arguvan Belediye
15
Vakıf Faaliyetleri
Başkanımızın da katıldığı ses yarışmasında birinci Hakan
Çakmak, ikinci Gülistan Mola, üçüncü Canan Sevinç olarak
seçildiler.
ULUSLARARASI ARGUVAN TÜRKÜ FESTİVALİ
2003 yılında başlayan Türkü Festivali aralıksız her yıl
devam etti. Festival, sekizincisinde sınırları aşarak,
‘Uluslararası Arguvan Türkü Festivali’ ünvanını almıştır.
Dünya halk müziklerinden sanatçıların katılımı ile Dünya
halklarının kardeşliği Arguvan coğrafyasında yankı bulmuştur. Ulusal boyutta gerekli ilgi ve alakanın geniş kitlelere
yayılması ile birlikte Halk müziğinin uluslararası arenaya
taşınmasıyla, hem halk müziğinin, hem de ilçemizin tanınmasında büyük bir önemi olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir.
Kısaca ülkemizde yaşanan festival etkinliklerinden
bahsedecek olursak; hemen hemen her sanat dalının festival
organizasyonu yapılmaktadır. Hatta sanat dalından öte her
ilçenin ve çoğu köylerin önemli ürünlerinin tanıtılması
amacıyla da festivaller yapılmaktadır. Ülkemizde çok önemli bir yere sahip olan halk müziğinin festivali de Arguvan
ilçemizde yapılmaktadır. Ülkemizde söylenen her bölgenin
müzikleri festivallerimizde yerini almıştır. Geniş kitleleri
kucaklayan halk müziğinin canlı organizasyonu ilçemizde
yapılması hem halk müziği adına hem de ilçemiz adına ne
kadar önem arz ettiğini örnek ile tanımlayacak olursak;
Cannes şehri filim festivalleri ile tanınır. Rio karnavalları ile
tanınır, Arguvan da Türkü Festivalleri ile tanınacaktır.
Arguvan deyince akla türkü festivali ve türküler gelecektir.
Bu vesile ile yönetim kurulumuzun da içinde bulunduğu;
24-25 Temmuz 2010 tarihinde 8. Uluslararası Arguvan
Türkü Festivali; Arguvan Belediyesi, Arguvan ve Köyleri
Eğitim Kültür Vakfı ve Köy Derneklerinin ortak organizasyonu olarak düzenlendi.
Festival, Çayırlı (Arakel) Köyü’nde kahvaltı buluşması ile
başladı. Sokak Tiyatrosu gösterimi yapıldı.
Panel düzenlendi. Resim sergisi açıldı. Değişik kültürlerden
birçok sanatçı ezgilerini seslendirdi.
23-24 Temmuz 2011 tarihinde 9. Uluslararası Arguvan
Türkü Festivali; Arguvan belediyesi, Arguvan ve Köyleri
16
Eğitim Kültür Vakfı ve Köy Derneklerinin ortak organizasyonu olarak düzenlendi.
Festival, Çavuş Köyü’nde Kahvaltı buluşması ile başladı.
Bozan Köyü Şah Sultan dergahı ziyaret edildi,
Şairler Buluşması yapıldı. ‘Nasıl Bir Anayasa’ Paneli
düzenlendi. Sokak tiyatrosu gösterileri sergilendi.
Sahne Tiyatrosu sergilendi. Köylerde tiyatro gösterileri
yapıldı. Canlı performans ile Ebru sanatı çalışmaları yapıldı.
EĞİTİM İÇİN DOSTLUK VE DAYANIŞMA GECELERİ
DÜZENLENDİK
16.10.2010 Tarihinde Salon Vals’te, 19. 11. 2011 Tarihinde
Ümraniye Salon Prenses’te yoğun bir katılımla, dostluk ve
dayanışma gecelerimizi gerçekleştirdik. Geceyi yüksek
öğrenimde okuyan ihtiyaç sahibi öğrencilerimize burs verebilmek amacıyla düzenledik.
Arguvanlı hemşehrilerimizin ve Arguvanlı dostlarımızın
değerli katkılarıyla yüksek öğrenim gören öğrencilerimizin
sayısını 111 öğrenciye çıkardık. Emeklisinden ev hanımına
sanayicisinden esnafına işçisinden memuruna kadar hemen
hemen her kesimden eğitime katkı sunması, eğitim
burslarının tabana yayılması anlamına gelmektedir. Bu da
Arguvanlılar’ın eğitime verdiği önemi göstermektedir.
Ayrıca taşımalı sistem ile eğitim veren Cumhuriyet
Vakıf Faaliyetleri
İlköğretim okuluna yemekhane yapımı için 5000 TL maddi
katkı, Arguvan Lisesine tarih ve coğrafya sınıfı, Atatürk
İlköğretim Okuluna akıllı tahta bağışında bulunduk.
KAHVALTILI TOPLANTILAR DÜZENLEDİK
Birlikte olmak adına, kahvaltılı toplantılar düzenledik.
Amaç kahvaltı yapmak değildi elbette; hani derler ya gözden
uzak olan, gönülden de uzak olur. Bizler bütün Arguvanlılar’ı
gözden ve gönülden uzak etmemek için kahvaltı gönleri
düzenledik. Belki kahvaltı günlerimizde belli bir gündem
yoktu ama amaç o kadar önemliydi ki, yan yana durabilmek,
birlikte lokmalarımız yutup birlikte hareket edebilmek, birlikte düşünüp birlikte kararlar alabilmekti.
Bizler kahvaltı günlerini düzenlerken önemli mesajlar da
ilettik, bundan sonrada birliktelikler adına daha önemli etkinlikler yapılacağını düşünüyoruz. Bir etkinliği başlatabilmek
önemlidir. Ama daha da önemlisi bu etkinlikleri daha ilerlere
taşıyabilmek, daha geniş kitlelerle yapabilmektir. Başarı ödül
değildir, asıl ödül başarıyı sürdürebilmektir.
DOSTLARIMIZA ZİYARETLER GERÇEKLEŞTİRDİK
Vakfımıza emek veren maddi manevi katkı sunan dostlarımıza ziyaretler gerçekleştirdik. Sürekli irtibat halinde
olmaya çalıştık. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve
Belediye Başkan Yardımcısı Sadık Kayhan’ı ziyaret ettik.
Maltepe Belediyesi Başkan Yardımcısı Nimet Karabulut’u
ziyaret ettik.
Arguvan kültürünün tanıtılması amacıyla Anadolu Kültür
A.Ş.’yi ziyaret ettik. Değişik tarihlerde kurucularımıza,
Arguvanlı hemşehrilerimize ve dostlarımıza ziyaretler
gerçekleştirdik.
DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’NÜ KUTLADIK
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü vakıf merkezinde
kutladık. Günün önem ve anlamını Yönetim Kurulu üyemiz
Sakine Yıldırım ve Fatma Kılıç sundu. Altın Portakal ödüllü Gündelikçiler belgeseli izlendi, Halk evleri Yönetim
Kurulu üyesi Semra Ocak Türkiye’de ve Dünya’daki kadın
hareketleri üzerine konuştu. İkinci yıl Hatice Eroğlu
Akdoğan konuşmacı olarak katıldı, kadını konu alan resimler
sergilendi. Etkinliklerin sonunda Yasemin Eroğlu, Özlem
Özdemir ve Ebru Kayhan’dan türküler dinlendi.
GÖRSEL VE YAZILI BASINDA YER ALDIK
Arguvan kültürünü tanıtmak, vakfımızın faaliyetlerini
kamuoyuna duyurmak amacıyla TV ve Radyo programlarına
katıldık.
Yaptığımız etkinlikler; Birgün, Cumhuriyet, Hürriyet,
Gazete Ataşehir, Ataşehir’de Gündem, Gazete Kadıköy ve
Malatya yerel gazete ve internet sitelerinde yer aldı.
17
Vakıf Faaliyetleri
Bizimle her alanda birlikte olan, her haberimizi sitesinde
yayınlayan Arguvan Haber’de yer aldık.
SÖYLEŞİLER VE DİNLETİLER DÜZENLENDİK
30.05.2010 Yansı Kültür Sanat ve Beşik Halk Oyunları
Derneği ile ortak Yeditepe Üniversitesi Konferans
Salonunda, kurs alan öğrencilerimiz, gösterilerini ailelerine
ve seyredenlere sergilediler.
18.06.2010’da Gitar öğrencilerimiz vakıf merkezinde dinleti verdiler.
12.12.2010’da Vakıf merkezinde düzenlenen söyleşinin
konuğu, hemşehrimiz şair yazar Arife Kalender oldu.
Söyleşiyi Kadir İncesu yönetti. Kalabalık bir dinleyici
kitlesinin olduğu toplantıya sanatçımız Muharrem Temiz
türküleriyle renk kattı.
20.03.2011’de Vakıf Merkezinde Yöremiz Şair ve sanatçısı
Muzaffer Özdemir'in son çıkan “Dalından Işık Kopardım”
DİNK davasında verilen kararı protesto etmek amacıyla
düzenlenen mitinge katıldık.
Yöremiz Derneklerinin düzenlediği; gece, piknik, Abdal
Musa ve tüm etkinliklerine katıldık.
ZİYARETLERİ KABUL ETTİK
2011 yılı Genel seçim öncesi siyasi partiler ve bağımsız
adaylar vakfımızı ziyaret ettiler.
19.01.2012 CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP
İstanbul Milletvekili Kadir Öğüt ve Arguvan Belediye
Başkanı Hüseyin Taştan vakfımızı ziyaret ettiler.
22.01.2012 Dostluk ve Yardımlaşma Vakfı yöneticileri ve
farklı sivil toplum örgütleri vakfımızı ziyaret ettiler.
VAKFIMIZIN YAYIN ORGANI ARGUVAN OLGUSU DERGİSİNİ
DÜZENLİ OLARAK SİZLERLE BULUŞTURDUK
Yayın organımız Arguvan Olgusu yayın hayatına aralıklarla devam etse de yayın hayatını sürdürmüştür. Özellikle,
faaliyet dönemimizde düzenli olarak çıkartarak, iki yıllık
dönemde yedinci sayısını sizlerle buluşturduk.
Yayın organımız, hem yöresel bilgi ve tarihsel olayların
tanıtılmasına, hem de sanatın ve sanatçıların anlatılmasına
özen göstermiştir. Politik ve siyasal duruşunda demokratik
yönünü belirleyerek tam bir edebiyat dergisi özelliği kazanmıştır. Üniversitelerde tez hazırlamada yardımcı kaynak
olarak yararlanılmıştır. Yayın organımız kalıcı bilgiler ve
isimli şiir kitabı üzerine söyleşi ve ardından dinleti sunuldu.
ETKİNLİKLERE KATILDIK
24.10.2010 Ataşehir Dilek Sabancı Meslek Lisesi’nde
düzenlenen, Turizm Haftası etkinliğine katılarak stand açtık.
26-29 Mayıs 2011tarihlerinde CNR Expo fuar merkezinde
düzenlenen, Malatya Tanıtım Günlerine; Arguvan
Kaymakamlığı, Arguvan Belediyesi ile birlikte katıldık.
Zorunlu din derslerinin kaldırılması için yapılan mitinge
katıldık. Kürecikte konuşlandırılması kararlaştırılan füze
kalkanına karşı, Taksim’de düzenlenen basın açıklamasına
yönetim kurulu olarak katıldık. 01.05.2011 tarihinde
sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin düzenlediği 1
Mayıs İşçi Bayramı’na katıldık. 19.01.2012 tarihinde Hrant
eserler anlamında önemli bir yere sahiptir. Özellikle köylerimizin tanıtılması, tarihi bilgileri, yaşanılan kültürümüzü de
belgeleyen çok önemli bir dergidir.
ARGUVAN ARŞİVİNİ OLUŞTURDUK
Arguvan arşivini sanal ortamda tutulmasını sağladık. Bütün
faaliyetlerimizi gelecek kuşaklara taşıması ve yol göstermesi
için Arguvan arşivini oluşturduk. Bütün faaliyetlerimizi bir
hard diskte depoladık.
KURSLARIMIZA ARALIKSIZ DEVAM ETTİK
Yansı Kültür Sanat merkezinde, vakfımız merkezinde
devam eden kurslarımız iki yıllık yönetim dönemimizde de
devam etti. Her iki alanda aynı amaçla devam eden
kurslarımız ayrı bir maliyet yükü oluşturduğundan vakıf
merkezine taşınması kararlaştırıldı. Yansı Kültür Sanat
merkezi vakıf merkezine taşınarak vakıf merkezimizde
kurslarımız devam etmektedir. Bu kurslarımız bağlama,
piyano, gitar, keman, solfej gibi derslerden oluşmaktadır.
18
Ali Ekber Gülbaş (Ekberi)
Şiir
ÇAVUŞ KÖYÜ PERİŞAN
Geçen zaman koca köyü bitirmiş
Genç kalmamış çavuş köyü perişan
Sevdiğim dostların çoğun götürmüş
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
Sağlık ocağı var bir ebe yoktur
Ninni söylenecek bir bebe yoktur
Okulu var amma bir talebe yoktur
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
Bahçeler bozulmuş siperi yoktur
Yaşlıları kalmış feri yoktur
Çocuk seslerinin eseri yoktur
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
Su yoktur kurumuş çimdiğim göller
Bakımsız kurumuş bahçede güller
Şimdi yetmişinde o genç gelinler
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
Güvercinler yuva yapmış çatıya
Örümcekler ağın örmüş kapıya
Yeni evler dönmüş eski yapıya
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
Bir mezar kazacak delikanlı yok
Sokakları bomboş sanki canlı yok
Hani derler ya şok oldum şok
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
Meleşecek koyun kuzu kalmamış
Otlakları bomboş yozu kalmamış
Ekmeğinin tadı tuzu kalmamış
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
Doğup büyüdüğüm evde yıkılmış
Geriye sadece bir peği kalmış
Ekberi yaş yetmiş oda yaslanmış
Genç kalmamış Çavuş köyü perişan
DİLİMİN UCUNDA
Vefasız yar sana ne yaptım deyi
Dilimin ucunda söyliyemiyim
Neler yaptığını kendi biliyi
Dilimin ucunda söyliyemiyim
AYRILIĞIN VAKTI MIYDI?
Muradıma erecekken
Ayrılığın vaktı mıydı
Yar sefası görecekken
Ayrılığın vaktı mıydı
Benden gizli kenar gezdiklerini
Yaralı yüreğim ezdiklerini
Defterinden ismim sildiklerini
Dilimin ucunda söyliyemiyim
Döngel yarim döngel gayrı
Yaşanmıyor senden gayrı
Ağlıyorum zarı zarı
Ayrılığın vaktı mıydı
Söz verip sözünde durmadığını
Kırk kez selam salıp almadığını
Bir gün gelip halim sormadığını
Dilimin ucunda söyliyemiyim
N’oldu böyle bize n’oldu
Sensiz yüzüm gülmez oldu
Gitti geldi bizi buldu
Ayrılığın vaktı mıydı
Elinden bir bade içemediğimi
Terk edip bir yere göçemediğimi
Ekberi’yem yardan geçemediğimi
Dilimin ucunda söyliyemiyim
Ekberi’yem yardım edin
Gidin yara bir şey deyin
Ben duram da siz söyleyin
Ayrılığın vaktı mıydı
19
Haydar Ergülen
Şair
Dünyanın tüm
kültürlerine açık şiir...
D
ilin içine doğmak, rüyanın içine doğmak, şiirin içine doğmak, halkın içine doğmak...
Hepsi birbirinden güzel doğumlar. Bunlar kadar güzel olan bir
şey de, bir kültürün, bir inancın içine, içinde doğmaktır. Tıpkı
hepimizi burada buluşturan o kültürün, o inancın içine doğduğumuz ve doğuştan itibaren de onun bizim içimizde olduğu,
yaşadığı, ama daha çok da bizi yaşattığı gibi.
Benim maceram da hiç farklı değil. Eskişehir’de, 1956 yılında,
Garip Musa ocağına bağlı bir dede evinde doğdum. Her iki
dedem de, Garip ve Hüseyin Dedelerim aynı ocağa mensup iki
Alevi dedesiydi. Ve ne tuhaf ikisi de cezaevinde çalışıyordu,
Hüseyin Dedem Eskişehir Ceza ve Tevkifevi’nde memurdu,
Garip dedemse Eskişehir Çocuk Ceza ve Islahevinde kâtip.
Niyeyse? İkisi de çok genç yaşlarda terk-i diyar eyledikleri için
sorma fırsatım olmadı, şimdi aklıma geliyor: sevgili dedelerim
niye, başka iş mi bulamadınız?
Oysa asıl işleri değildi cezaevinde çalışmak. Yine de bazen
kendimi şöyle teselli ediyorum, zalimlerin orada çalışmalarındansa, çünkü zulmü, baskıyı ve eziyeti iki kere kaç kar artırırdı
bir de zorbaların, zalimlerin oralarda görevli olmaları, ki nasıl
artırdığını yıllardır gördük, yaşadık, hem iyi hem yufka yürekli,
gözyaşları bol dedelerimin oralarda çalışmaları , oralarda yatan
mahkumlar ve gençler, çocuklar için şans sayılırdı, buna defalarca tanık oldum.
Asıl işleri iyilikti, iyilik mesleğiydi, cem olmaktı, bir araya
gelmek, gönülleri gönüllerle buluşturmak, nefesleri nefeslerle
çoğaltmak, kardeşleri kardeşlerle tanıştırmak ve yolu yolla
sürmek, yılı iyilikle, dürüstlükle, doğrulukla teraziye vurmak,
divana ve dara durmaktı. Kimin aşkına? Allah’ın aşkına,
Muhammed’in aşkına, Ali’nin aşkına, Hasan’la Hüseyin’in, 12
İmam’ın aşkına, üçler, yediler, kırklar, masum-u paklar aşkına,
öyleyse insanın aşkına, insan aşkınaydı bu yapılanların hepsi de.
“Yaradılanı hoş gördük Yaradandan ötürü” demişti koca
Yunus, hem onu diyordu
bu aşka ama hem de “yaradılanı sevdik yaradandan ötürü” diyordu. Bir yandan yeri göğe gönderiyordu, bir yandan da göğü
yere indiriyordu. Bir yandan açıktı bir yandan sır, bir yandan
batındı bir yandan zahir. Şah Hatayi geliyordu cemimize, Pir
Sultan’ı çağırıyordu, Kul Nesimi söylüyordu sesine Edip Harabi
ses veriyordu. Cem ceme nefes nefese kalıyorduk da, bu nasıl bir
şiir, nasıl bir türkü diye ben çocuk aklımla şaşkınlık makamında
sevinçle heves ediyordum onları öğrenmeye, söylemeye, dil
olmaya, nefes alıp nefes vermeye.
Eskişehir’de iki büyük Alevi mahallesi vardı 1960’larda,
Gündoğan ve Yıldıztepe, 16 da Alevi köyü. Biz Sarıkavak
köyündendik ama şehirde oturuyorduk, Alevi mahallesinde değil
Göçmenevleri’nde, nedense o günden beri tüm göçmenler de
bana Alevi gibi gelir, Aleviler de göçmen gibi. Ve Aleviliği,
Bektaşiliği saf bir kültür olarak düşünmem, göçmenlik ve göç
duygusundan olsa gerek, ‘melez’ bir kültür ve inanış olarak
20
düşünürüm. Hiçbir
şeyin yüzdeyüzünü
sevmem çünkü ne
kadar katışıksız olursa,
ne kadar başka şeylerle karışmamış olursa o
kadar da benmerkezci,
ırkçı ve egemen olacağını
düşünürüm
çünkü. Ben evet koyu
Aleviyim ama, kendime yüzde yüz Aleviyim demem.
Sözgelimi, her inançtan, her kültürden, her dilden, her milletten,
her dinden, her mezhepten bir şeyler vardır benim Alevi oluşumda diye düşünürüm. Hem zaten diğer türlüsü de sıkıcı, kötü ve
tehlikeli olurdu. Başkaları için tehlikeli ve insanlık için zararlı.
Her şeyin tek tip olduğu bir dünyayı düşünsenize! Ne kadar
berbat, çekilmez, yaşanmaz bir yer olurdu değil mi? Herkes giyimiyle, kuşamıyla, düşüncesiyle size benziyor. Hem de hiçbir
yenilik, iyilik, farklılık da çıkmazdı o toplumdan. Zaten insanlığın mücadelesi de bunun için değil mi? Her topluluk kendine
özgü olanı, kültürünü, dilini, inancını korumak, kendi çocuklarına ve dünyanın çocuklarına miras olarak, zenginlik olarak bırakmak için uğraşmıyor mu? Annemi göçmen sanırdım sözgelimi,
ortaokula giderken öğrendim göçmen olmadığını. Alevi olduğumuzu biliyordum elbette, ilkokula giderken meraklı ve hevesli bir
çocuk olarak, şehirdeki zengin Alevilerin büyük evlerinde yılda
iki kez yapılan Cem törenlerine dedelerimle birlikte katılırdım,
gözcü dururduk, bekçi olurduk akranım çocuklarla, kardeşlerim,
arkadaşlarımla birlikte. Hepimiz o günden ‘musahip’ olmuştuk
birbirimize, ‘yol kardeşi’ olmuştuk. Ama ben daha çok dedenin
ve aşığın dizinin dibinde, ya da posta yakın bir yerde otururdum
ki, dem deme, cem cemeden başka asıl deme demeye ne diyeceklerini merak ederdim. Söylediklerine kulak verirdim, ama can
kulağıyla dinlemek dedikleri böyle bir şey olmalı. Hayatta can
kulağıyla dinlediğim galiba en önemli şeyler de cemlerde çalınan
sazlardan çok, müziğe eşlik eden türkülerin, deyişlerin, nefeslerin
sözleriydi. Yoksa müzik mi onlara eşlik ediyordu demeliyim!
Annemin babası dedem Hüseyin Efendi de saz çalıp türkü
söylerdi, ‘Budala’ mahlasıyla şiirler yazardı. ‘Budala’ bizim
ailemizin lakabıdır, dedemlerin babası Halil dedenin saflığından,
keramet sahibi oluşundan ötürü verilmiş bir lakap. Çocukken eve
gelen taliplerin bize ‘Budala’nın çocukları’ diye hitap etmesi çok
tuhafıma giderdi, ama sonraları alıştım ve bundan 7-8 yıl önce
Baki Ayhan T’nin yayımladığı Budala dergisinde “Budala’nın
Kitabı” üstbaşlıklı 10 kadar yazı yazdım, vakit bulabilirsem o
yazıları biraz daha çoğaltıp, budalanın ne demeye geldiğine,
budalalığın iyiliği ve güzelliğine ve bizim için ne kadar gerekli
olduğuna dair küçük bir kitap çıkaracağım. Bir de şiir yazdım,
1997’de yayımlanan 40 Şiir ve Bir... adlı kitabımda yer alır.
‘İyiliğin Kardeşleri’ne ithaf ettiğim “Budala” başlıklı şiir,
‘kuzu’ları ‘iyiliğin gölgesi’ne toplanmaya çağırır, bir davet
Şair
şiiridir yani.
İçinde, canında, kalbinde, ruhunda o cem olmuş seslerle, dem
olmuş deyişlerle ve can olmuş nefeslerle büyüyen bir çocuk, o
şiirlerin sözlerini unutsa da ruhunu unutmaz ve içine yerleştirir
elbette, varlığına, ruhuna yerleştirir. Sonra da her çocuk gibi şiir
yazmaya başlar. Ben de o her çocuktan biri olarak şiir yazmaya
başladım, dünyanın bir Alevi evinden, mahallesinden ve Alevi
ceminden ibaret olmadığını öğrendim. Zaten Alevi felsefesi de
ben duygusuna, bencilliğe yer vermez, digerkam ve özgecidir,
kendinden önce başkalarının geldiği bir felsefedir Alevilik, paylaşmaktır, ama önce lokmayı karşındakine vermektir, kendinden
önce başkalarını düşünmektir, kendisini neredeyse ‘hiç’ mertebesine indirgemektir. Sen yoksan ben neyim ki? Demektir ki, daha
ne desin! Başka sesler, başka nefesler, gazellerle tanıştım, hem
yurttan sesler vardı hem dünyadan sesler. Eh zaten Alevi olmak,
o cemden gelmek de bu seslere açık olmaya, onlara kulak ve
gönül vermeye engel değil, tam tersine onlarla buluşmak onlarla
da cem olmak için bir olanaktı. Alevilerin niye sosyalist olduklarını ya da Alevi-Bektaşilikle sosyalizmin niye yakın olduğunu
merak edenler varsa, şaşırtıcı gelebilir ama Alevi tasavvufuna bir
baksınlar, orda sorularının, hayretlerinin, meraklarının çoğunun
yanıtını bulacaklardır. Çünkü insanda Tanrıyı gören bir sevgi ve
yakınlığın izini sürer bu felsefe, o zaman insanı incitmek aslında
Tanrıyı incitmek, onun kalbini kırmak, onu küstürmek diye
düşünür ve bu güzel düşünceyle kimseyi kırmamaya, incitmemeye özen gösterir. Hünkâr’ın “incinsen de incitme” deyişi de
herhalde bu büyük bilgiden, sezgiden ve elbette sevgiden, bilgelikten kaynaklanıyor olmalı.
Doğal olarak sosyalist olduğumda Alevilikten uzaklaşmadım
ama sosyalizmin onu da içerdiği düşüncesiyle bir ilgi azalması
yaşadım. Oysa Dede ailesinden geliyordum, okumuş yazmış bir
adamdım, o yıllardaki kıt ve sınırlı Alevi kaynaklarına
ulaşmıştım, okuyordum. Okuma yazma bilmeyen anneanneme
ve babaanneme ve başka yaşlı akrabalara özellikle Muharrem
ayında geceleri kitaplar okuyordum, Kerbela vakasından Hazreti
Ali cenklerine, İmam Cafer Buyruğuna kadar, onları kimi zaman
ağlatıyor kimi zaman da Ali’nin yiğitlikleriyle mutluluk
gözyaşları dökmelerini sağlıyordum. Lakin gel gör ki ortaokul,
lise ve üniversite öğrencisi olduğum yıllar Türkiye’nin de darbeli matkap dönemleridir ki, hem lisede hem üniversitede ben de
payımı aldım bundan.
Elbette insanın kültürü, inancı, onun ritüelleri, ürünleri,
geleneği insana yerleşiyor, en azından hafızada yaşıyor ve onu
kolay kolay terk etmiyor, ben sadece zaman bulamadığımdan o
bellek odasına fazla uğrayamıyordum, yoksa bilmem mi varlığımın da, yazdığım şiirin de, insan oluşumun da kaynakları
orada capcanlı duruyordu ve bir Alevi sabrı, engin hoşgörüsüyle
kuzusunun kendisine geleceğe günleri biliyor ve bekliyordu.
Ama öte yandan da zaten ne yaparsam, ne eylersem, ne yazarsam
bunda elbette Aleviliğin, eline, beline, diline sahip olmanın bilgisi ve sezgisi vardı ve tüm yapıp etmelerimi o belirliyor, o ruh
ve biçim veriyordu. Elbette yazdıklarıma da, şiire ve şaire bakışıma da. Nitekim Alevi kültürü bende hümanist ve paylaşmacı
temelli bir hoşgörü içinde şiir yazan herkesi sevmeye götürdü.
Yazabildiğim, vakit ve imkan bulabildiğim kadar başka şairler,
şiirler ve şiir kitapları üstüne yazmaya çalıştım, yazıyorum, kötü
olanı hiç yazmamaya çalıştım, yazamadıklarım kötü oldukları
için değil, yetiştiremediğim içindir, şimdi bu satırları yazarken
bile bunun üzüntüsünü duyuyorum. Arkadaşlarımı, şairleri, kendi
kuşağımı, genç şairleri anlamaya çalıştım, herkese, her şiire, her
inanca, her düşünceye açık oldum, şiir yazanları şucu, bucu diye
ayırmadım, Elbette sosyalist, Alevi, laik, demokrat bir kimliğe ve
dünya görüşüne sahibim, o benim onurumdur. İşte o kültürle, o
düşünceyle, Madımak katliamını övenler hariç, her şaire aynı
yakınlıkta durdum, duruyorum. Şiirin bir cumhuriyet ve daha da
güzeli bir kardeşlik bahçesi, kardeşlik cemi olduğuna inanıyorum
ki, bu benim özellikle Alevi olmamla ilgili bir şey elbette. Din,
dil, milliyet, kültür, inanç, ideloji farkı olmadan, elbette herkesin
bu konulardaki kimliğine saygı duyarak, onların şiir bahçesinde
bir yeri olduğuna inanıyorum en azından benim şiir bahçemin
böyle olduğunu biliyorum. Kardeşlik cemindeki şairlerim de,
bunu söylemeye bile gerek yok, elbette yalnızca Alevi şairler
değil, tüm şairlerdir. “Niye bu kadar çok seviyorsun?” diye soranlar da yine şairler. Onlara bir şey demiyorum! Bazen insanlar
yanıtını kolayca bulabilecekleri, verebilecekleri soruları, tembellikten ötürü sanıyorum karşılarındakine sorarlar, oysa yanıtı çok
kolaydır, benim buna vereceğim yanıt da çoktur ama bir tanesini
söyleyeyim: Kolaycılık yaptığım, kolaya kaçtığım için! Şaşırtıcı
geldiyse açıklayabilirim, çünkü sevmemek, sevmekten zordur,
sevmek kolaydır, ben kolay olanı, kolay yolu seçtim, bütün şairleri seviyorum! Siz de öyle yapın, hem çok rahat edersiniz, hem
de başkalarını sevdikçe kendinizi de daha çok seversiniz!
Gençlik geçip, tekrar köklerine, kaynaklarına döndükçe, şiiri,
yazısıyla da bir dönüş yoluna giriyor kişi. Benimki de öyle oldu.
Sanıyorum bir 15 yıldır yazdığım şiirlerde, yazılarımda başta
Alevi kültürü olmak üzere halk kültürünün büyük katkıları, etkileri ve izlerini okumak mümkün. Ayrıca günümüz halk ozanlarının pek çoğunu çocukluğumda, Eskişehir’deki evimizde tanıma fırsatı da buldum: Aşık Mahzuni Şerif’ten Neşat Ertaş’a,
Hacı Taşan’dan Feyzullah Çınar’a, Şah Turna’dan Mahmut
Erdal’a, Ali Ekber Çiçek’ten Davut Sulari’ye, Aşık Daimi’den
Ali Rıza Aslandoğan’a kadar... Elbette Musa Eroğlu, Nesimi
Çimen, Muhlis Akarsu, Arif Sağ ve Sabahat Akkiraz da bu
büyük geleneğin içinde yer alan en çok sevdiğim ozanlarımızdır,
onların bir deyişini dünyaya değişmem. Ve şiir için düşündüğüm
şeyin aynını müzik için de düşünürüm. İyi bir şair başka iyi şairlere de götürür, şiiri ve okuru yalnızca kendisinde bırakmaz! Yani
Ece Ayhan Sezai Karakoç’a, Necatigil Anday’a, Oktay Rifat
Cemal Süreya’ya, Cahit Zarifoğlu Metin Altıok’a götürür, iyi
şiir biraz da böyledir, başka şiirlerin de kıymetini bilen, hakkını
veren, onları çoğaltan ve onlarla çoğalan şiirdir.
İyi müzik de böyledir, tıpkı deyişler, nefesler, semahlarla çok
renkli, çok dilli, çok müzikli bir evrensel ses ve söz sunan Alevi
müziğinin de, dinleyeni Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu
Anadolu, türkülerine götürdüğü ve onları da çok sevdirdiği gibi.
Ben türküleri deyişler üzerinden çok seven bir çocuk olarak,
sonra genç, şimdi de orta yaşlı biri olarak bugün Türkiye’nin
farklı yörelerinin halk müziklerini, türkülerini nasıl seviyorsam,
flamenkodan fadoya, Afrika ninnilerinden Fas ilahilerine,
Endülüs müziğinden Klezmer’e, Yunan şarkılarından
Balkan türkülerine kadar hepsini de cankulağıyla, sanki hepsini de cemlerde duymuş dinlemiş, onları dedelerim çalıp söylemiş
gibi sevip benimsiyorsam bu kuşkusuz insana, dünyaya, ötekine
ki, hiç ‘öteki’ lafı geçmez bizim kültürümüzde, açık bir kültürde
doğup büyüdüğüm için seviyorum biraz da.
Uzattım, ama doğrusu şiirlerimi de özellikle son yıllarda bütün
bu müzikler ve sesler sanırım, bazen açık, bazen gizli etkiliyor,
ama çok etkiliyor.
21
Kevser Aydın
Kadın
Toplumda kadın
ve kariyer
K
22
adının toplumsal gelişimini incelediğimizde, kapitalist toplum düzeni ile
beraber kapitalist üretim ilişkileri cinsiyetçi
iş bölümünü dayatmakta kadınlar ucuz ve vasıfsız iş
gücü olarak görülmektedir. Kadınların eğitimi de
erkeklere oranla fırsat eşitliği ve toplumsal önyargılarda, uygulanan, istihdam politikalarına dayanak olmaktadır.
kadınlarında bilinçaltına
işlemiş durumdadır. Bu nedenle de kadınlar;
hata
yapmamalıyım ve daha verimli olmalıyım diyerek, daha da
büyük bir özveriyle çalışmaya devam ediyor.
Kadının çalışmaya başlaması ile birlikte kadının
ailedeki ve toplumdaki rolünde değişim oluşsa da,
kadın ev yaşamının getirdiği yükten kurtulamamıştır.
Bir taraftan evin ve ailenin ağır yükü diğer taraftan sistemin ağır sömürüsü ve de
çalışma yaşamının yükü ile
kadın daha ağır bir sömürüye
maruz kalmıştır. Oysaki kadın
evin yükünü çekmek için sistemin çarkları içerisinde
çarpışmayı göze aldığı oranda, evde de erkeğin ev
işlerinde kadının yükünü hafifletmesi
gerekmektedir.
Kadınların bir diğer ve önemli sorunu ise doğurgan olması
ve bu yükün aile içinde paylaşılamamasıdır.
Kadın
doğurma ve emzirme görevlerini yerine getirdiği zaman
iş hayatında tercih edilen iş
gücü olma özelliklerini
yitirmektedir. Kadın çocuğunu büyütmek için kariyerinden ya da yönetim noktalarından vazgeçebilmektedir. Sistem sömürüye dayalı olduğu ve hızla ilerlediği için uzun süreli iş kayıpları oluşması; kadını kariyer ya da annelik tercihi gibi
zor bir kararı almaya itiyor. Diyelim ki kariyerlerine
devam kararı aldılar… İş hayatında “anne oldu artık
eski başarı seviyesini yakalayamıyor” gibi
düşüncelerin oluşmaması için kadın, kendisini daha
çok yıpratıyor, çünkü toplumda var olan “ kadın evli
ve çocuk sahibiyse iş hayatında erkeklerle aynı
başarıya ulaşamaz” düşüncesi aslında içten içe
Bu arada evde durumlar nasıl…? Kadın için özel
hayatında da yine çocukluktan itibaren bilinçaltına yerleşmiş olan suçluluk duygusu devreye giriyor. Çocuklarına karşı suçluluk, eşine karşı suçluluk. Acaba yetebiliyor muyum? İyi bir anne ve eş miyim? Neleri
eksik yapıyorum? Hatta
kadının yapısı daha da hassas
ise; eşinin ailesine karşı bile
çalışıyor olmanın suçluluğunu duyabilir. Bu suçluluk
duygusuyla evinde sürekli
işleyen bir robota dönüşür.
Sürekli etrafındakileri memnun etmeye ve mutlu etmeye
çalışır. Yine de bir türlü bu
suçluluk duygusu onun
yakasını bırakmaz. Yıllar
böyle geçer ve kariyer
yaparak ailesine ve topluma
ekonomik ve sosyal katkılar
sağlayan kadın; maalesef
toplumdan ve yakın çevresinden
gerekli
desteği
göremediği için hayatına
çelişkilerle ve yıpranmışlıkla
devam eder.
Oysa erkekler evde çocuk bakımına ve diğer ev işlerine yani evlilikte söz konusu olan “hayat müşterektir” ifadesi lafta kalmayıp ortak olsalar sistemde
kadının önünde oluşan engelleri aşması daha kolay
olacaktır.
Kadınların sistem içinde karşılaştığı bir başka sorunda kadınlar iş yerlerinde cinsiyet ayrımına dayalı
aşağılama, küçük düşürülme ve tacize maruz
Kadın
kalmasıdır. Bu durum tarihsel süreç içinde kadının iş
hayatına yeni giriş yapması ve daha önceki dönemlerde eve kapatılarak köleleştirilmesi ile doğru orantılıdır.
Yakın geçmişte kadının değeri, kocasına ve
kocasının akrabasına olan hizmeti ile ölçülüyordu.
Erkek, ailede mutlak hakimdi. Kadın, ıslah edilmesi
gereken bir varlık olarak değerlendiriliyordu. Bu durumun izleri hala toplumda erkekler ve kadınlar üzerinde
etkilerini sürdürmekte ve kadının toplum içinde ilerlemesine özgür bir birey olmasına ve iş hayatında yerini almasına engel oluşturmaktadır.
kaydettiği bir gerçektir ama iş gücü olarak kapitalist
sistem içinde aile ekonomisine katkı sağlamak için
daha alması gereken çok yol ve aşması gereken çok
engel vardır. Teoride öğrendiklerini iş hayatında uygulamaya başlamak ise kadın için bir o kadar zordur.
Bazen stres bazen yorgunluk hatta bazen pes etme
sendromu bile yaşatabilir. Sonrasında rekabette olabileceğin insanların karşına çıkıyor olması sürekli bir
yarış haline itmektedir. Sistem içinde yarışırken bazen
kıskançlık bazen ise eziklik hissedilir. Her adımda
yeni bir dönüm noktası başlamakta ve liderlik sorumluluğunu almak zorlaşmaktadır.
Örneklemek gerekirse; eski Yunan ve Roma
geleneğinde kadın, alınıp satılan veya devredilen
bir eşya hüviyetini taşıyan, kötülüğün kaynağı,
yaratılışta eksik kalmış sıra dışı bir varlık olarak
kabul ediliyordu. Ancak kadının asıl konumunu, cinselliği tayin ediyordu. Afrodit ya da Roma'daki adıyla
Venüs, cinselliğin tanrısal bir boyuta ulaştığının açık
bir göstergesidir. Psikanalizin kurucusu Freud'un
düşünce merkezini teşkil eden "Libido-Haz
Prensibi"ni Yunan mitolojisi ile desteklemesi bir rastlantı değildir.
Yapılan araştırmalara göre; 1960’lı yıllardan bu
yana kadın yöneticilerin sayısı iki katına çıkmıştır.
Ancak çalışan kadınların yüzde 33’ü yönetim
kademelerinde yer alabilmesine rağmen bunlardan
sadece % 6’sı üst düzeylerdedir. Çalışma hayatındaki kadının en büyük korkusu ise üretememek ve
becerisini yitirmesidir. Emeklilik erkek ya da kadın
fark etmeksizin olumsuz etkilemektedir. Kadında duygusallık ve stres yükü oluşturmaktadır. Ama bilinçli
olunduğu takdirde emeklilik sonrası programlar
emekliliğe geçişi daha da kolaylaştırmaktadır.
Kadının ruhlu mu ruhsuz mu olduğu, şeytan olup
olmadığı konusu ortaçağ filozoflarının tartıştığı konular arasında yer alıyordu. Bu zamanlardan günümüze
gelindiğinde kadınların toplum içinde önemli aşamalar
Kariyer hedeflerine ulaşmak için çaba sarf ederken,
aile ve iş arasında kadın denge kurmak zorundadır. Bu
dengede ailede mutluluğun temini ve işte başarının
sağlanması için önemlidir.
23
Derleyen: Abbas Genç
Edebiyat
TELLİ BOZKURT’TAN MANİLER
K
endisi aslen Arapkir'e bağlı Mutmur köyündendir. Köyümüze Hasan Emice olarak bilinen Hasan Bozkurt'a gelin olarak gelmiştir.
Tarih olarak kesin bilgi yoktur tahminen 1925-1930 yılları olsa gerek. 1986 yılında vefat etmiştir. Telli
Hala’nın bir oğlu vardı, adı Hasan Hüseyin'dir. Köyden
kopuk bir şekilde yaşamını sürdürdü sağlık
memurluğundan emekli olduktan sonra vefat etti.
Geride kalan çocuklarına ulaşılamadığı için sağlıklı
bilgi alamıyoruz.
Telli Bozkurt u buraya taşıyan kişiliği bilgeliği ve
hazır cevap biri olmasıdır. Her olaya bir MANİ
dizmiş insanlar hakkında yorum yaparken edebiyat
dilini kullanmış farklı bir kişilikti Telli Hala onu
sevgiyle anıyoruz.
TELLİ BOZKURT’TAN BAZI ANILAR VE MANİLERİ
Bundan yaklaşık 40 yıl önce Muharrem ayında köylerimizde her ev karınca kararınca Aşure yapar evin
genç kızları da bir barkaça (sitil) sıcak aşureyi koyar
ve bir kepçeyle köyde her eve uğrar evin nüfusuna
göre bu lokmayı dağıtırdı. Zeynep Gülbaş (İbiş’in
torunu) aşure dağıtırken Telli halanın kapısını çalar
Telli hala bir kap getirir Zeynep iki kepçe aşureyi
Telli halanın kapına koyar. Telli hala verilen aşurenin
az olduğunu kepçenin küçüklüğünden anlar.
Bunun üzerine şu maniyi söyler:
Çemçesi (kepçe) var ayar
Bir koyar iki sayar
Bu kız da zanneder
Bununla ordular doyar.
*
Telli halanın eşi olacak Hasan Bozkurt sakallı bir
insandı. Paşa oğlu Ali Genç (rahmetli) bir gün Telli
halayla sohbet ederken Ali şaka yollu sorar, Telli hala
başka adam bulamadın mı da bu kıllı adamı aldın der.
Bunun üzerine şu mani dökülür:
Arabamın tekeri
Ben istemem bekârı
Olursa sakallı olsun
Çok getirir şekeri.
*
24
Arif Mutlu (rahmetli)’nun
kızı
Hacer genç bir
kızdır saçları uzun
mu uzun, çeşmeye
gelir salına salına
Telli halada çeşme
başında Hacer'e
şöyle bir süzerek
bakar ve şu mani
dökülür ağzından:
Kız saçların, saçların
Oynar omuz başların
Kız seni alır kaçarım
Duymasın kardaşların
Ali İhsan Ercan bir gün Telli halayla yine bir ortamda sohbet ederken orada bulunanlardan biri derki
Telli hala Ali İhsan içinde bir manin yok mu derler
bunun üzerine Ali İhsan için şu Mani dökülür Telli
haladan
Şu Çavuş'un ağaçları
Çiçek açar başları
Kurulmuş yaya benzer
Ali İhsanın kaşları
*
Köyde çobanlar sonbaharın sonunda işleri biter ve
artık hayvanlar içeriye sokulur. Eğer havalar iyi
giderse bundan sonra çobanlık işini köylü
nöbetleşerek yürütürler. Davar nöbeti rahmetli Arif
Mutlu'dadır. Arif Telli’ye derki koyunları çıkar ben
bugün götüreceğim der. Az sonra Telli ahıra gidip
koyunları çıkarır köy meydanına getirir. Biraz bekler
Arif yok koyunlarla ortada kala kalır. Bu arada hafif
yağmur çiseler hayli zaman geçer Arif evden çıkar
Telli der yağmur yağıyor bu havada nöbete gidemem
der. Bunun üzerine Telli hala Manisini söyler.
Hey ilahi su kuşu
Sen ettin bana bu işi
Al şu üç beş kuruşu
Kimseye söyleme bu işi
*
Telli’nin oğlu Hasan Hüseyin bir gün köye gelir.
Ana oğul tartışırlar bu sırada anasına bir tekme vurur
Edebiyat
ve zavallı Telli yere düşer. Tabi bu onu çok üzer
çünkü o Telli’nin tek çocuğudur. Böyle hayırsız
olması haddinden fazla onu üzmüştür. Bu olay üzerine Telli şu maniyi söyler.
Oğlum var diye öğündüm
Taşlar ile dövündüm
Oğlum bana tepik vurdu
Dana gibi böğürdüm
*
Yine komşulardan biri gelin kaynana kavga ederler
Telli hala onların kavgalarına şahit olur. Onlara bu
maniyi söyler
Kaynanalar kötü mü
Şimdi yedin mi bokumu
Gelinler iyi olsumlar ki
Kaynanalar ede metini
*
Telli hala, oğlu H. Hüseyin’i evlendirir.
Komşulardan Gülsüm ana “Telli hayırlı olsun gelinin” der. Telli Gelini pek sevmez bunun üzerine şunu
söyler
Gelin geldi
Yalın geldi
Kapımı çalan geldi
Ağzıma sıçan geldi
*
Hakkı Gülbaş (Hakko dayı) yaşlanır beli bükülür
bunun üzerine şu maniyi söyler Telli hala
Üç nedir beş nedir
Sınırdaki taş nedir
Otuzun da kocayıp
On beşin de genç nedir.
*
Fatma Gülbaş (Haçuvalı) çok hasta olduğu bir gün
Telli hala ile karşılaşır. Kız sana ne oldu benzin sararmış der Oda Telli hala çok hastayım hiç halim yok
diye cevap verir. Telli hala ona şu maniyi söyler.
Karşıya ekerler darı
Darıdan ederler karı
Kız sana suval soram
Niye benzin sarı
*
Bundan elli yıl önce köyümüzün kadınları başlarına
Taçlı bir başlık takarlardı. Orta yaşlarda bir kadın
başındaki tacı çıkarmış tülbent atmaya başlamış. Bu
durum tabi ki yadırganmış bunun üzerine Telli hala
hemen bir mani söylemiş.
Ay aya karışmış
Gün güne karışmış
Kırk yaşında atlar
Sıçramış taylara karışmış a
*
Köyümüzde Ali isimli gencin bir kıza gönlü vardır.
Ali bu kıza yaklaşmak için sık sık oralara gider olmuş
telli hala bu durumu fark edince şu maniyi söyler.
Şu gelen Ali mi ola
Sallanan kolumu ola
Bizim evi yol eyledi
Acep bu oğlan delimi ola
*
Kolunda bilezik parmağında yüzük olan bir kadını
gören telli hala hemen bir mani söyler.
Altın yüzüğüm var benim
Parmağına dar benim
Şu Çavuş'un içinde
Kara gözlü yar benim
*
Hüseyin Yılmaz genç yakışıklı bir delikanlıdır. Teli
hala ona şu maniyi söyler
Oğlan adın Hüseyin
Entari yem hasayım
Anan baban beslesin
Ben bağrıma basayım
*
Gülfidan Ercan (Mutlu) saçları gür ve kıvırcık
taramış çeşmeye gelmiştir. Bunu gören Telli şu
dörtlüğü söylemiş
Güllü, güllü gülfidan
Uyanda gel uykudan
Saçlarına koku sürmüş
Yatamadık kokudan
Yine yaklaşık 50 yıl önce Çavuş köyünün o zamanki gençleri köyün karşısında Telli'nin tarlasında futbol oynarlar. Tarlada irili ufaklı taşları da kendilerine
engel olmasın diye bu gençler toplayıp sınıra
koyarlar. Gençler top oynamak için tarlaya gelirler
taşlar tarlanın yüzüne serpilmiş. Yine taşları toplayıp
atarlar bu arada Telli Hala gelir. Gençlere söylenip
durur, “niye tarlanın taşını aldınız” der. Çocuklar
sorarlar, “neden kızıyorsun ne güzel tarlayı temizledik” derler. Bunun üzerine Telli, “ne temizlemesi
tarlanın KİMYASINI bozdunuz” der.
Bunu söyleyen Telli okul görmemiş biri olmasına
rağmen Kimya konusunda bilgili olması çok ilginç
değil mi?
25
Bir Portre
Yazar SİNAN SÜLÜN
alatya’nın Arguvan ilçesine bağlı Kınık
köyüne kayıtlı olan Sinan Sülün 1980 yılında İstanbul’da doğdu. İlkokulu Ahmet
Rasim İlköğretim okulunda, ortaokulu Muhsine
Zeynep Ortaokulu’nda liseyi Halit Armay Lisesi’nde
okudu. 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi’ni kazanarak, lisans eğitimini İstanbul
Üniversitesi’nde yaptı. 2002 yılında mezun oldu. İlk
gençliğinden beri hayali gazeteci olmak olduğu için
aynı yıl Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü İletişim Anabilim Dalı’nda yüksek lisans
yapmaya başladı.
Bir yandan okurken diğer yandan dergilerde çalışmaya başladı. Metin Üstündağ ve Hatice Meryem’in
genel yayın yönetmeni olduğu, bir dönem Türkiye’nin
kültür sanat hayatına yön veren Öküz dergisinin devamı
olan Hayvan Dergisi’nde çalışmaya
başladı. Editör olarak birçok
sanatçı ve yazarla röportajlar
yaptı, gündeme ve tarihe dair
çeşitli dosyalar hazırladı.
2005
yılında
Zipİstanbul
Dergisi’nde editörlüğe devam etti.
İstanbul’un kültür sanat hayatının
takip edildiği dergide yine birbirinden başarılı birçok işe imza attı.
Dergilerde çalışırken aynı zamanda
Radikal, Milliyet gibi gazetelerde,
Atlas Tarih gibi dergilerde yazıları ve
röportajları yayınlandı.
2006 yılında Türkiye’deki kültür
sanat hayatının, insan hayatının asgari
masrafını karşılamaması nedeniyle
gazeteciliği bırakıp, çeşitli özel şirketlerde satış ve
pazarlama alanında çalışmaya başladı.
Her ne kadar artık dergilerde çalışmıyorsa da edebiyatla bağını hiç koparmadı. Bu süreçte öyküler, şiirler ve
senaryolar yazmaya devam etti.
2011 yılında iki buçuk senelik bir emeğin karşılığını
Karahindiba adlı öykü kitabını çıkararak aldı. Metin
Üstündağ’ın “Fonda duyulan hevesli bir uğultuyu heyecanlı kalp çarpıntılarıyla dengeliyor ve sıkı bir yazarın
geleceğinin müjdesini veriyor. Okuyun, pişman olmayacaksınız.” dediği Karahindiba piyasaya çıktığının
üçüncü haftası ikinci baskı yaptı.
M
26
“Her dört kişiden birinin işsiz olduğu, otuz kişilik bir
iş kadrosuna beş bin kişinin başvurduğu,
üniversite mezunlarının asgari ücret +
prim + yol formülü ile bile iş bulamadığı, iş görüşmelerinde ‘Eğer ormanda bir canlı olsaydınız ne olurdunuz?’
gibi garip sorular soran insan kaynakları uzmanlarının ve sigortanın
olmazsa olmaz olduğu gerçek ama bir
o kadar da fantastik bir dünyayı,
mizahın teselli edici, lezzetli dilini
kullanarak anlatan Karahindiba
aynı zamanda ntvmsnbc tarafından
2011 yılının en iyi 10 kitabı arasında gösterildi.
Birçok gazete ve kitap ekinde
Sinan Sülün’ün kendi kuşağının
dertlerini anlatmaktaki ustalığı
ve gözlüm gücünün ne kadar
başarılı olduğu eleştirmenler tarafından yazıldı.
*
Eleştirmen Hasan Cömert Karahindiba’nın bu denli
başarılı olmasının sebebini şöyle anlattı: “Aile içi boğucu konuşmalar, bürokratik saçmalıklar, dayatmalar,
yapılması gerekenler, normal insan ölçütleri, okul
kariyer maaş eş vs. altında ezilip bu fasit daireden
kurtulamayanların hikayesini anlatıyor. Karahindiba
için bir ilk kitap demek zor. Çünkü her satırında
büyük bir yazarı müjdeliyor.”
Sinan Sülün bugünlerde bir ilaç şirketinde çalışmaya
diğer yandan yeni kitabının hazırlıklarını sürdürmeye
devam ediyor.
Kitap
Bülent Taş
Kahramanın Sonsuz Yolcuğu
JOSEPH CAMPBELL - Kabalcı Yayınları
G
ünümüz bireyi, mitolojiyi, insanın doğayı
açıklamak için geliştirdiği ilksel ve ilkel bir
çaba, insanın toplumsal fantezisinin birer
sonucu olarak ya da düşlerle harmanlanmış bilginin
dışa vurumu olarak algılar. Gerçekte bir bütün olarak
bu tanımlamaların hepsi mitolojiyi oluşturur.
Geçmişin mitsel dünyası aynı zamanda insanın doğada ki varoluş kaygısını taşır. Bazen geçmiş zamanlarla ilgili bize anlatılanlara
şüpheyle
yaklaşır,
okuduklarımız gerçekleşmesi imkansız şeyler
olarak bakar ve biliriz.
Olaylar ve anlatılanlar
arasından bariz bir saçmalık gülümser bizlere.
Aslında bugünün akılcılaştırılmış
birçok
düşüncesinin temelinde,
tam da bize çok gerilerde
bıraktığımızı
zannettiğimiz bu saçmalıklar
vardır. Sanatsal, sosyal,
edebi ve bilimsel gerçekliğin oluşmasında, çağlar
öncesinde kalmış, tarih
denen kültür yığıntılarının
altında yatan bu ölmüş
düşünceler vardır. Çoktan
yok olmuş olan toplumların kendileri olmasa bile;
masalları
mitolojileri
kalmıştır.
Geçmişin
kültürü yaşayanların üzerinde dolanmaktadır.
Mitler ve söylenceler üzerinde yapmış olduğu çalışmalarla
tanınan
JOSEPH
CAMPBELL,
‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’ adlı bu kitabında,
kahramanın trajik yolculuğunun izini sürer.
Campbell, okuyucuyu, kahramanla birlikte mitsel
coğrafyada düşsel bir yolculuğa çıkartır. Kuzey
Amerika Yerlilerin’den Yeni Zellanda Maorilerine,
Orta doğu’nun kadim anlatılarından Uzak Doğu’nun
mistik dünyasına, Afrika’dan Hindistan’a kadar
dünya mitolojisini bir bütün olarak inceler. Bütün bu
mitolojilerin temelinde yatan ortak bir ‘Arketip’
olduğunu gösterir. Arketipsel düşüncenin kahraman-
ları farklı coğrafya ve kültürleri olsa da, mitolojik
kahramanların farklı isimleri olsa da aynı kaderleri
paylaşırlar.
İster ölümsüzlüğün peşine düşerek yolculuğa
çıkan Gılgameş, ister türlü maceralardan sağ salim
dönebilmiş kurnaz Odysseus ya da tanrılardan ateşi
çalarak insana sunmuş Premetheus, bütün bu kahramanların ortak yönü çıkmış oldukları yolculukların
sadece kendileri için değil
yaşadıkları çağın ve toplumun
ortak beklenti ve taleplerinin
sonuçlarıdır. Aradıkları mitsel
imge ve mitsel dünya, kahramanı
değiştirirken toplum ve sonrası
olan çağlar içinde yeni ufuklar
yaratmıştır. Campbell, dinsel
öğretilerin büyük taşıyıcıları eski
tanrıların,
Hıristiyanlığın
İsa’sının,
Müslümanlığın
Muhammed’inin Buddha’yı ya
da Musevilerin Musa’sının
üzerindeki dinsel örtünün altındaki ortak tarihsel kültü ve mitsel
imgeyi başarılı bir şekilde açığa
çıkartır.
Yazar, mitolojik simgeciliğin,
psikolojik ve metafizik botunu da
araştırır. İnsan davranışlarının
altında yatan bilinç dışı arzu ve
istemlerin kökenlerini tarihselpsikanalitik bir yöntem diyebileceğimiz tarzda ele alır. James
Joyce’dan devşirerek yarattığı “kozmogonik çeviri”
terimi ile doğa, toplum ve insanın döngüsel-sonsuz
yolculuğunu aktarır.
Her ne kadar zaman ve mekan algımız değişmişse
de, insanın doğa da ve evrende ki varoluş çabası, onu
anlamlandırma uğraşları devam etmektedir. Dilsel ve
teknolojik gelişim biçimsel bir sıçrama yapmış olsa
da müzikte, sanatta, ilkel insanın çığlığı, edebiyatta
kahramanın yazgısı ve yolcuğu devam etmektedir.
Zamanın yeni ruhu geçmişin ölü ruhlarından beslenmektedir. Kahramanın çıkmış olduğu yolculuk
devam ediyor. Belki de bütün çaba, insanın
“hakikatin sırrı” dediği o tamlığa erme bilincidir.
27
Haberler
Vakıf ve Derneklerimizden Haberler
FESTİVAL ÇALIŞMALARI ERKEN BAŞLADI
Bu yıl 10.’sunu düzenleyeceğimiz ULUSLARARASI
ARGUVAN TÜRKÜ FESTİVALİ’nin ön hazırlıklarına
başlamak üzere 13 Ocak 2012 Cuma günü Malatya’da
yapılacak toplantı öncesi İstanbul’daki derneklerle
02.01.2012 Pazartesi günü Çakmak Derneği’nde bir araya
gelindi. Tüm derneklerin katıldığı toplantıda Çakmak
Dernek Başkanı Hasan Baltacı, “derneğimize hoş geldiniz” diyerek, vakıf ve dernek yönetimlerini ağırlamaktan
memnuniyet duyduğunu söyledi.
Vakıf Başkanımız Mehmet Kızıldaş yaptığı konuşmada
öncelikle Çakmak köyü dernek başkanı ve yönetimine
gösterdikleri konukseverlikten dolayı teşekkür etti.
Ardından katılan tüm dernek başkan ve yönetimlerinin
yeni yıllarını kutlayarak yeni yılın; barışın ve kardeşliğin
egemen olduğu, sağlık, başarı ve mutluluk dolu geçmesini temenni ettiğini belirtti. Konuşmasının devamında
toplantının amacı, Malatya’da 13 Ocak 2012 Cuma günü
yapılacak olan, Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin
Taştan, Arguvanlı tüm demokratik kitle örgüt başkan ve
yönetimlerini katılacağı toplantı ve bu toplantı
sonuçlarının açıklanacağı basın toplantısı ile ilgili bilgileri
aktararak katılımcıların konu hakkındaki düşüncelerini
sordu. Dernek başkanları özellikle yöremizin en önemli
değeri olan türkülerimizin tanıtımında tüm Türkiye’de
olduğu kadar uluslararası alanda ilgi çeken festivalimiz
için ön hazırlıklara Malatya’da başlanmasının önemli ve
çok değerli bulduklarını belirttiler. Görüşlerini açıklayan
dernek başkanlarından bazılarının görüşlerini aşağıda
özetlersek;
Arguvan Merkez Derneği Başkan Hüseyin Ülkü;
Alınacak tüm kararlara katılacaklarını ve belirtilen tarihte
etkinlikleri olduğu için Malatya’ya gelemeyeceklerini
belirtti.
Çiftlik Dernek Başkanı Mehmet Uçar; Festival ile ilgili
çok değerli önerilerini iletti. Ayrıca Arguvanlı tüm kurumların festivalin doğal düzenleyicisi olduklarını ve davet
28
olmaksızın komisyonlarda ve etkinlik süresince
Arguvan’da görev almaları gerektiğini belirtti.
Yazıbaşı Dernek Başkanı Latif Adıgüzel; Malatya’da
toplantı yapmanın birlik ve beraberlik için çok önemli
olduğunu belirterek, tüm kararlarda ve etkinliklerde vakfımızın yanında olduklarını belirtti.
Ataşehir Gündem Gazetesinin sahibi Himmet Kaya;
katılımcılık anlamında Malatya’da toplantı yapmanın çok
yerinde ve önemli bir karar olduğunu belirtti
Arguvan Haber sitesinin sahibi Ersoy Eren;
Malatya’daki toplantının yerinde bir karar olduğunu
belirttikten sonra İstanbul’da yapılacak toplantıya
Malatya’daki derneklerin aralarında seçeceği temsilciler
ile katılması isteğini iletti.
Toplantıya katılan dernekler adına söz alan Vakıf
Başkanı Kızıldaş, toplantıya ev sahipliği yapan ve ağırlayan Çakmak Köyü dernek başkanı Hasan Baltacı ve
yönetim kuruluna teşekkür ederek toplantıyı bitirdi.
10. ULUSLARARASI ARGUVAN TÜRKÜ FESTİVALİ HAZIRLIK
TOPLANTILARI MALATYA’DA BAŞLADI
10. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali ön hazırlık
toplantısı Arguvan’da yoğun katılımla yapıldı. Toplantı
öncesi saat 11.00 da Malatya Yukarı Sülmenli Köyü
Derneği’nde Malatya’daki Arguvan köy dernekleriye
biraraya gelindi, sohbetler yapıldı ve beraber öğlen
yemeği yenildi. Vakıf başkanımız burada yaptığı konuşmada geniş katılımlı toplantıyı akşam Arguvan’da
yapacağımızı belirterek sivil toplum örğütlerinde çalışma
zorluklarından söz ederek katılımcıları, gösterdikleri
özverilerden dolayı tebrik etti. Ülkemizdeki demokratik
sıkıntılardan, Alevi toplumunun çektiği zorluklardan
bahsederek daha çok birlikteliğe ihtiyacımızın olduğunu
ve bilikte hareket edilirse zorlukların üstesinden
gelinebileceğini belirtti.
Söz alan Bektaş Özalp; yapılacak etkinliklerde hep
beraber olmamız gerektiğini belirterek katılımcılara
teşekkür etti. Devamında Hasan Şengül, Aşık Ercan, Ali
İhsan Öztürk, Mehmet Ali Başıbüyük düşüncelerinin; bir-
Haberler
lik ve beraberlikten yana olduklarını Arguvan hepimizin
ilçesi eğer Arguvana bir hizmet bir görev yapılacak ise
herkes gücü oranında katkı sunmalıdır düşüncesinde birleştiler. Bizleri ağırlayan Yukarı Sülmenli Köy Dernek
Başkanı Hasan Şengün ve Yönetim Kurulu üyelerine
teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz.
Akşam saat 18.00 da Arguvan Belediyesi Meclis salonunda yoğun ilgi ile toplanıldı. Toplantıya Arguvan
Belediye Başkanı Hüseyin Taştan, İl Meclis Üyeleri
Mustafa Mengüç ve Naki Düzova, CHP Arguvan ilçe
başkanı Hasan Yüce, Vakıf Başkanı Mehmet Kızıldaş,
vakıf yönetim kurulu üyeleri, İstanbul Arguvan dernek
temsilcileri, Malatya Arguvan dernek başkanları, Ankara
Arguvan dernek başkanı, İlçe Halk Eğitim Müdürü,
Arguvan’daki eğitim kurumlarının müdürlerinin katılımı
ile başladı. Arguvan Belediye Başkanımız Hüseyin Taştan
açılış konuşmasında, Arguvanlı demokratik kitle örgütlerini ağırlamaktan mutlu olduğunu belirterek sözü Vakıf
Başkanımız Mehmet Kızıldaş’a verdi. Vakıf başkanımız
tüm deneklerin bir arada Arguvan’da toplanmasının
önemli olduğunu ve duyduğu memnuniyeti ifade ettikten
sonra hepimizin amacının Arguvan’a hizmet olduğunu
belirtti. Festivalin kimsenin malı olmadığını ve hepimizin
sahip çıkması gerektiğini belirttikten sonra toplantı gündemini şu şekilde sıraladı:
1. Festival tarihinin belirlenmesi
2. Festival komitesinin oluşumunun görüşülmesi
3. Festival tanıtımının görüşülmesi
4. Görüşmeler sonucunda basın bildirisi hazırlanması
Belediye Başkanımız, Festival tarihi olarak 14-15
Temmuz 2012 nin en uygun zaman olduğunu belirtti.
Diğer katılımcılar da bu görüşü benimsedi.
Vakıf Başkanımız tüm kurumların temsilinin önemli
olduğunu belirterek Malatya ve Ankara’nın da komitede
görev alması gerektiğini belirtti. Bozan Köyü Dernek
Başkanı Ali İhsan Öztürk Malatya’da da komiteler oluşturulması gerektiğini düşündüğünü açıkladı. Vakıf
Başkanımız süreç ile ilgili bilgi vererek Malatya derneklerinin festival sürecinde işlevlerinin çok önemli olduğunu
belirtti. Görüşmeler sonunda Festival Komitesinin;
Arguvan Belediye Başkanlığı, Vakıf temsilcisi,
İstanbul’daki derneklerin temsilcisi, Malatya’daki
Derneklerin temsilcisi olarak Akören Köyü Dernek
Başkanı Yusufhan Doğan, Ankara Arguvanlılar Dernek
Başkanı Asım Aydoğdu’dan oluşmasına karar verildi.
Tanıtım ile ilgili çok önemli fikirler söylendi. Not alınarak oluşturulacak festival komitesine aktarılacaktır.
İl Meclis Üyelerimiz Mustafa Mengüç, Naki Düzova,
Hurşit Kuşçu, Muharrem Bayram, Hasan Baltacı, Asım
Aydoğdu, Rıza Parlak, Yusufhan Doğan, Ali İhsan Öztürk,
Mehmet Ali Başıbüyük konuşmaları ile toplantıya renk
kattılar. Vakıf başkanımız kapanış konuşmasında
Arguvanlı tüm kurumların festivalin doğal üyesi olduğunu
ve davet olmaksızın organizasyonda yer alınması gerektiğini belirttikten sonra katılımcılara, katılımlarından
dolayı tekrar teşekkür ederek tüm Arguvanlı kurumlara
başarılar diledi ve oluşturulan bu olumlu tablonun herkesi
gururlandırdığını belirtti. Toplantıdan çıkan sonuç bildirgesi aşağıdaki şekilde oluştu. Toplantıdan sonra sıcak sohbet, Arguvan Belediye Başkanımızın akşam yemeği
ikramı ile devam etti. Tüm kurumlarımız ile bizleri
Arguvan’da ağırlayan Belediye Başkanımız Hüseyin
Taştan’a ve tüm katılımcı kurum ve kişilere teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
ARGUVANLI TÜM KURUMLAR TEK YÜREK
1. Uluslararası Türkü Festivali’nin 10. yılı olması
dolayısı ile hazırlıklara erken başlanacaktır.
2. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali; Arguvan
Belediyesi, Arguvan Vakfı ve Arguvanlı Derneklerin
ortak organizasyonudur.
3. Festival Komitesinde temsil edilecek kurumlar:
Arguvan Belediye Başkanlığı, Arguvan Vakfı Temsilcisi,
İstanbul’daki Derneklerin Temsilcisi, Malatya’daki
Derneklerin Temsilcisi, Ankara Arguvanlılar Derneği
Temsilcisi
4. 10. Yıl nedeniyle tanıtıma özel önem verilecektir.
5. Arguvan’ın eğitim ve diğer sorunları festival kapsamında görüşülüp değerlendirilecektir.
6. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali; tüm
Arguvanlılar’ın ve tüm Arguvanlı kurumların ortak etkinliği olduğu bir kez daha vurgulandı.
BASIN TOPLANTISI
3.01.2012 Cuma günü akşamı Arguvan’da tüm Arguvan
örgütlerinin katıldığı toplantı sonucu, 14.01.2012 günü
saat 13.30 da Malatya Gazeteciler Cemiyetinde düzenlenen basın toplantısı ile tüm basın kuruluşlarına açıklandı.
Yerel basının yoğun ilgi gösterdiği basın açıklaması aşağıda verilmiştir.
BASIN BİLDİRİSİ
Arguvan Belediyesi, Arguvan Vakfı ve tüm Arguvanlı
Derneklerin ortak organizasyonu ile bu yıl 10.’sunu
düzenleyeceğimiz, Uluslararası Arguvan Türkü Festivali
14-15 Temmuz 2012 tarihinde Arguvan ilçemizde gerçekleştirilecektir.
2003 yılından beri düzenlediğimiz bu yıl 10.’sunu
yapacağımız Uluslararası Arguvan Türkü Festivali’nin
29
Haberler
daha görkemli, daha coşkulu geçmesi için bütün hazırlıklar yapılmaktadır.
Bu güne kadar her yıl onbinlerin katıldığı festivalimizde,
kamuoyunda çok önemli ses getiren Türkülerimiz; acımız,
sevincimiz, sevdamız, kardeşliğimiz, ağıtlarımız,
isyanımız ve dostluğumuzun sanatsal biçimlenişidir.
Sanatçılarımız ve ozanlarımızın güçlü sesleriyle
Arguvan’da yankılanacaktır.
Türkiye halklarının kardeşçe birlikte yaşamasını benimsedik. Dünya halklarının müziğini, türkülerimizle
Arguvan’da buluşturduk. Bizler bir kültürün festivalini
yapıyoruz. Bundan dolayıdır ki, bütün kamuoyunu,
bütün basını 14-15 Temmuz 2012 tarihinde 10.’sunu
yapacağımız Uluslararası Arguvan Türkü Festivaline
katılmaya davet ediyoruz.
Arguvan Belediyesi
Arguvan Vakfı
İstanbul’daki Arguvan Köy Dernekleri
Malatya’daki Arguvan Köy Dernekleri
Ankara Arguvanlılar Derneği
Almanya Arguvanlılar Derneği
FESTİVAL ÇALIŞMALARI HIZ KESMEDİ
10.Uluslararası Arguvan Türkü festivali kapsamında,
Vakfımızın çağrısı üzerine Arguvan Köy Dernekleri
yoğun katılım ile 13.02.2012 tarihinde vakıf
merkezinde toplandı. Arguvan Köy dernekleri dışında
bizim gibi düşünen demokratik kitle örgütleri toplantımıza katıldılar. Dostluk ve Dayanışma Vakfı yöneticilerinden İbrahim Can Önder, İhsan Karaçam, Kars
Yöresi Dernek Başkanı Cafer Çağıntekinci, Kozdere
Köyü derneğinden Ersin Pektaş, Cihan Köse, Çağla
Çetin, Çakırsu Köyü Dernek Başkanı Kasım Terktaş ve
yönetim kurulu üyesi Nihat Şahin Arguvanlı basın temsilcilerinden, Arguvan Haber portalından Ersoy Eren,
Ataşehir Gündem gazetesinden Himmet Kaya, Her
zaman ve her yerde bizimle birlikte olan Kadir İncesu ve
Azmi Tulunay da toplantıya katıldılar.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Vakıf Başkanı
Mehmet Kızıldaş, 10.sunu düzenleyeceğimiz türkü fes-
30
tivali hakkındaki gelişmeleri ve yapılan görüşmeleri
toplantıda bulunanlara aktardıktan sonra toplantının
gündemini okudu. Daha önceki toplantılarda özellikle
Malatya’da ve Arguvan’da yapılan toplantılarda Festival
komitesinin Arguvan, Malatya ve Ankara temsilcilerinin
oluşması, Vakıf’tan da vakıf başkanı Mehmet
Kızıldaş’ın festival komitesine katılmasından sonra gündem şöyle belirlendi.
1. İstanbul’daki Arguvanlı Köy Derneklerinin
Festival komitesine temsilci seçilmesi
2. İstanbul’daki çalışma gruplarının oluşturulması.
3. Vakfın bir yıllık çalışma planı içerisinde yer alan
etkinliklerin, düşünülen tarih ve yerlerini dernek
yöneticileri ile paylaşmak.
Birinci Gündem maddesi için Çavuş Köyü Dernek
Başkanı Abbas Genç söz aldı. Geçmiş dönemlerdeki
komitede başarılı çalışmalarından dolayı Latif
Adıgüzel’in bu dönemde devam etmesini önerdi. Yine
Çobandere Köyü Dernek başkanı Mustafa Çıplak da
Latif Adıgüzel’i önerdi. Latif Adıgüzel, iki dönemdir bu
görevi yapmaktan onur duyduğunu ancak bu dönemde
başka arkadaşlar yaparsa daha iyi olur dedi. Yoğun talep
üzerine Latif Adıgüzel görevi kabul etti.
Böylece 10. Uluslararası Arguvan Türkü festivali
komitesi;
Arguvan Belediyesi Başkanı Hüseyin Taştan,
Arguvan Vakfı Başkanı Mehmet Kızıldaş,
İstanbul Arguvanlı Köy Dernekleri Temsilcisi
Narmikan Dernek başkanı Latif Adıgüzel,
Malatya Arguvanlı Köy Dernekleri Temsilcisi Akören
Köy Dernek Başkanı Yusufhan Doğan,
Ankara Arguvanlılar Derneği Başkanı Asım
Aydoğdu’dan oluştu.
İstanbul’daki Çalışma grupları aşağıdaki şekilde
oluşmuştur.
Mali çalışma grubu,
Hasan Baltacı, Mustafa Çıplak, Mehmet Ali Parlak,
Latif Adıgüzel, Hasan Aydın, Yusuf Mola, Veysel
Karahan, Sakine Yıldırım, Muharrem Korkmaz, Fatma
Kılıç, Erol Çakmak,
Basın Yayın Tanıtım Çalışma Grubu,
Ersoy Eren, Kanber Yıldırım, Kadir İncesu, İsmail
Özmeral, Himmet Kaya, Erhan Kızılyar,
Azmi Tulunay, Mehmet Uçar, Ali Haydar Karaçam,
Muharrem Korkmaz, Rıza Parlak,
Kültür Komisyonu
Mehmet Uçar, Hıdır Pekgüzel, Abbas Genç
Gündemin 3.maddesinde, Vakfın bir yıllık çalışma
programında 8.Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlaması, Arguvan Türküleri ses yarışması, Eğitim amaçlı
Yemekli gece, belli başlı diğer etkinlikler olarak yaklaşık
tarihleriyle birlikte katılımcılara aktarıldı.
Ballıca Köyü Dernek Başkanı Hasan Hüseyin Tatlı’ya,
Haberler
toplantıda ikram edilmek üzere getirdiği yöresel
yemeğimiz kömbeden dolayı teşekkür ediyoruz.
Son olarak Başkan Kızıldaş katılımcılara bu yoğun ilgilerinden dolayı teşekkür etti ve toplantıyı bitirdi.
ARGUVANLI KÖY DERNEKLERİ İLE KAHVALTIDA BULUŞTUK
Vakfımızın 18 Aralık 2011 Pazar günü, yöremiz dernek
başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin geniş katılımı
ile düzenlediği kahvaltılı toplantısı yapıldı. Dernek
başkanlarımız, yönetim kurulu üyeleri ve eşlerinin
katılımıyla samimi bir ortamda kahvaltımızı yaparken
dostça sohbetler başladı. Vakıf başkanımız Mehmet
Kızıldaş yaptığı konuşmada; dernek yönetimlerinin
yapılan bütün etkinliklerde vakfımızın yanında yer
almalarında ve geniş katılımda bulunmalarından dolayı
teşekkür etti. Daha sonra söz alan dernek başkanları
vakfımız ile beraber hareket etmekten duydukları memnuniyeti ifade ederek, bundan sonra’da vakfımızla birlikte olmaya devam edeceklerini belirttiler. Arguvan
Vakfı’nın başarılı etkinliklerinden ve toplumumuzda
sahip olduğu büyük destekten dolayı gurur duyduklarını
ifade eden konuklarımız vakıf yönetimine teşekkür ettiler. Katılımda bulunan tüm dernek başkanlarına, yönetim kurulu üyelerine, eşlerine ve konuklarımıza teşekkür
ediyor, başarılar diliyoruz.
mevcut yönetime çalışma dönemlerinde göstermiş
oldukları özveriden, gayretlerden ve yöremiz kurumları
ile uyumlu ilişkilerinden dolayı teşekkür ederek yeni
dönem ile ilgili temennilerini dile getirdiler.
MİLLETVEKİLLERİNDEN VAKFIMIZA ZİYARET
19.01.2012 Perşembe günü akşamı Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Kadir
Öğüt, Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili
Fahrettin Kayhan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Meclis Üyesi Hüseyin Kızıldaş vakfımızı ziyaret ederek
Yönetim Kurulu ve dernek başkanları ile sohbet toplantısına katıldılar.
Vakıf Başkanımız Mehmet Kızıldaş yaptığı konuşma
ile Veli Ağbaba’nın gerek yöremizde, gerekse diğer bölgelerde kitlesel eylemlerde ve ziyaretlerde sürekli halkla
VAKFIMIZIN KURUCULARI İLE KAHVALTI
08.01.2012 Pazar günü saat 10-12 arası Bostancı Club
Sporium Yadinbey Restaurant’ta kurucularımız ile bir
araya geldik. İstanbul’da bulunan kurucularımızın,
eşlerinin ve konuklarımızın katılımından dolayı teşekkür
ediyoruz.
Kahvaltı sırasında Vakıf başkanımız kurucularımıza,
vakıf faaliyetleri, önümüzdeki kongre süreci ve festival
ön hazırlıkları için Malatya’da yapılacak ortak toplantı
hakkında detaylı bilgiler aktararak vakfımızın gerek
Malatya’da gerekse İstanbul’da bulunan demokratik
kitle örgütlerinin içerisinde ulaştığı konum hakkında bilgiler verdi. Ayrıca kahvaltılı toplantıya kurucularımızın
ve eşlerinin göstermiş olduğu ilgiden dolayı teşekkürlerini sundu.
Devamında söz alan kurucularımız ve konuklarımız
beraber olmasından duyulan memnuniyeti dile getirerek
Vakfımızda kendilerini ağırlamaktan büyük memnuniyet
duyduklarını belirtti.
Söz alan Kadir Öğüt, şimdiye kadar vakfımızı ziyaret
etmediği için eksiklikleri olduğunu belirtip, bundan
sonra daha çok bizlerle beraber olacağını belirttikten
sonra Veli Ağbaba’nın yaptığı başarılı çalışmalardan
bahsetti.
Daha sonra söz alan Milletvekili Veli Ağbaba, seçim
döneminde gösterdikleri destekten dolayı Arguvanlılara
teşekkür etti. Arguvanlıların gerçekleştirdikleri Türkü
Festivali ile çok önemli bir iş yaptıklarını ve bu festivalin, yörenin tanıtılmasında önemli fırsat yarattığını
belirtti.
Arguvan Belediye Başkanımız Hüseyin Taştan,
Arguvan Vakfının kendi evi gibi olduğunu, burada milletvekilleri ile beraber olmaktan memnuniyet duyduğunu belirterek Veli Ağbaba’nın Malatya’daki başarılı
çalışmalarından bahsederek, yöremizin sorunlarını dile
getirirken gösterdiği ilgiye teşekkür ederek desteklerinin
devam etmesini istediklerini belirtti.
Fahrettin Kayhan, Büyükşehir Belediye Meclisindeki
çalışmalarından bilgiler vererek, toplumdan daha çok
destek beklediklerini belirtti.
31

Benzer belgeler

SAYI27 - Arguvan Vakfı

SAYI27 - Arguvan Vakfı Köyünü Kazım Eroğlu, Ali Eroğlu’nun kaleminden, Hıdır Göksu’nun fotoğrafları ile okuyacaksınız. Aktüel köşemizde ‘Toplumcu Gerçeklik ve Sanat

Detaylı

İç Sayfalar - Arguvan Vakfı

İç Sayfalar - Arguvan Vakfı Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Ali Haydar KARAÇAM

Detaylı

arguvan olgusu sayı 29

arguvan olgusu sayı 29 VAKIF YAYIN ORGANI 3 AYDA BÝR YAYINLANIR Sayý 29 Temmuz 2011 SAHÝBÝ ARGUVAN VE KÖYLERÝ EÐÝTÝM KÜLTÜR VAKFI Adýna Baþkan Mehmet KIZILDAÞ Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Ali Haydar KARAÇAM Yayýna Hazýrlay...

Detaylı