International Journal of Languages` Education and Teaching

Transkript

International Journal of Languages` Education and Teaching
International Journal of Languages’ Education and Teaching
ISSN: 2198 – 4999, Mannheim – GERMANY
UDES 2015 p. 1615-1625
AN ASSESMENT ON BILINGUALISM AND COMMON LANGUAGE CONCEPTS IN THE
CONTEXT MULTI CULTURALISM
ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BAĞLAMINDA İKİ DİLLİLİK VE ORTAK DİL KAVRAMLARI ÜZERİNE
BİR DEĞERLENDİRME 1
Mehmet Dursun ERDEM2 & Gülşen ORAN3 & Musa KAYA4
ABSTRACT
Mother tongue is one of the main communication tools that provide individuals to communicate with their environment.
Mother tongue, which a person acquires from family and gradually improves it with the effect of his close and far circles,
is quite important to gain a feeling of possession to a nation or state and to form his personality and point of view. For
that reason, the education of mother tongue has always been emphasized on. In this study, the literature was searched
and topics such as the importance of mother tongue, bilingualism, multicultural eduation and common language were studied
along with the problem of education in mother tongue since the issue is currently among the most discussed topics around the
world. Significant problems and results were considered and solution proposals were developed. Since it is an issue in which
ideas different from each other are put forward, it is imperative to study the issue of the education in mother tongue
scientifically in order to take the right decisions and to reach targeted results. Because fights and violations are going on without
stopping in the world, it is the undisputable right for each group, society or community to teach and live their own language and
culture and it is a necessity for all communities living in one country to come together under a common point. This is only
possible with the presence of a common language.
Key Words: Multi culturalism, Bilingualism, Common Language.
ÖZET
Ana dil, bireylerin çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlayan temel iletişim araçlarından biridir. Bireyin ailesinden öğrenerek
zamanla yakın ve uzak çevresinin etkisiyle geliştirdiği ana dili aynı zamanda bireyin dünya görüşü, kişiliği ve bir devlet veya
millete aidiyet duygusunun teşekkülünde önemli bir yere sahiptir. Bu sebeple, ana dili eğitimi her zaman üzerinde çok durulan
bir konu olmuştur. Bu çalışmada alan yazın taraması yapılmış olup; ana dilin önemi, iki dillilik, çok kültürlü eğitim ve ortak dil
konuları ele alınarak özellikle son yıllarda dünyada ciddi bir tartışma konusu olan ana dilde eğitim sorununa değinilmiştir. Bu
alandaki gelişmelerin önemli sonuçları ve sorunları dikkate alınarak çözüm önerilerine işaret edilmiştir. Birbirinden çok farklı
fikirlerin ileri sürüldüğü bir mesele olması sebebiyle, doğru kararların alınması ve isabetli sonuçlara ulaşılması için, ana dilde
eğitim meselesinin bilimsel yönden incelenmesi oldukça elzemdir. Zira şiddet ve çatışmaların hız kesmeden devam ettiği
dünyada her topluluk, kavim veya cemiyetin kendi dilini ve kültürünü yaşatması tartışma konusu olmayacak bir hak olduğu gibi,
bir ülkede yaşayan bütün toplulukların ortak bir noktada birleşmeleri de zarurîdir. Bu da ancak ortak bir dilin varlığı ile
mümkün olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Çok kültürlülük, iki dillilik ve ortak dil.
Bu çalışma Nevşehir Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi tarafından düzenlenen “1. Uluslararası Dil Eğitimi ve Öğretimi
Sempozyumu’nda” sözlü bildiri olarak sunulmuştur.
2 Professor, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversity, Nevşehir, Turkey. Faculty Of Education, Department Of Turkish
Language Education, Turkish Studies Teaching, [email protected]
3 Research Assistant, Nevşehir Hacı Bektaş Veli University, Nevşehir,Turkey, Faculty Of Education, Department
Of Turkish Language Education, Turkish Studies Teaching, [email protected]
4 Turkish Teacher, Demirci Vocational and Technical Anatolian High School, Manisa, Turkey, Turkish Studies
Teaching, [email protected]
1
1616
Mehmet Dursun ERDEM & Gülşen ORAN & Musa KAYA
1. GİRİŞ
İnsanların doğru ve sağlıklı iletişim kurmasını sağlayan vasıtaların en etkili ve yaygın olanı
dildir. ‘‘Bireylerin duygu ve düşüncelerini çevreleriyle paylaşmalarını sağlayan dil; insan
topluluklarını yığınlar olmaktan kurtararak onları ortak amaç ve değerler etrafında toplar.’’
(Kaplan, 2000: 39). Bu sayede insanoğlu güçlü sosyal müesseseler meydana getirerek
geleceğe daha emin adımlarla yürümeyi başarır.
İnsanın sahip olduğu dilin sınırları aynı zamanda kişinin düşüncesinin ve üreticiliğinin de
sınırlarını tayin eder. Hayatın her anı ve her yönü dille ifade edilir, yine dil sayesinde sosyal
hayat vücut bulur. “İnsanın düşünmesi ancak dille olanaklı olabildiğinden, dilde üstünlük
yaratamayan bir ulusun düşünceleri de kapalı, dar ve sınırlı kalır. Bu, bütün kültür üzerine de
etki yapar. Öyleyse, kültürle dil birbirinden ayrılamazlar. Her ikisi de birlikte gelişir.” (Cengiz
vd., 2009: 21). Bu doğrultuda dilin gelişimi ile toplumların gelişiminin benzer bir seyir takip
ettiğini söylemek doğru olacaktır. Zira sosyal, iktisadî ve kültürel hayatın inşası dilden ayrı
düşünülemez.
Ana dili, dilbilimciler tarafından çoğunlukla bir kişinin içinde doğup büyüdüğü aile yahut
toplum çevresinde öğrendiği ilk dil olarak tanımlanmaktadır. Bireyin çocukluğundan itibaren
tanıdığı ilk dil olması sebebiyle ana dilin öğrenilmekten ziyade edinildiği veya kazanıldığı
daima tekrarlanır (Vardar, 1988: 20). Bir millete aidiyet duygusunun en önemli ve güçlü
unsuru olması dolayısıyla ana dili eğitimi çağdaş eğitim sistemleri içinde daima özel bir yere
sahip olmuştur.
Zaman zaman birbirinin yerine kullanılarak karışıklığa yol açan “ana dili” ile “ana dil”
terimleri esasında birbirinden oldukça farklı anlamlara sahiptir. Ana dili yukarıda ifade
edildiği gibi tanımlanırken ana dil, “birden çok dile kaynaklık eden dil, akraba dillerin türediği
dil” olarak tanımlanmaktadır (Hengirmen, 1999: 25). Dünyada belli sayıda ana dil vardır ve
bu sayı çok fazla değildir. Günümüzde hepsi birer kültür ve medeniyet dili sayılan Fransızca,
İspanyolca ve İtalyanca gibi Romen dilleri Latincenin kolları durumunda olup Latince bu
diller için ana dildir.
Dil, bireyin mensubu olduğu millet ve yaşadığı çevreyle çok güçlü bağlar kurmasını sağlayan
önemli bir araçtır. Bu doğrultuda ana dili eğitimi dar çerçevede bireyler ve geniş çerçevede
toplumlar için oldukça önemlidir. Ne var ki bir ülkede konuşulan bütün dillerin eğitim dili
olarak kullanılabilmesi konusunda gerek uygulamada gerekse yasal olarak çeşitli sorunlar
yaşanmaktadır. Günümüzde gelişmiş veya geri kalmış birçok ülkede ana dilde eğitim veya ana
dili eğitim meselesinin henüz çözümlenmediği görülmektedir (Canatan, 2007; Nurlu, 2011;
Yağmur, 2010: 226).
Türkiye’de ana dili eğitimi tartışmaları, mahalli dil ve lehçelerin seçmeli ders olarak
okutulmasıyla ilgili kanunun yürürlüğe girmesi sebebiyle büyük oranda sona erdirilmiş olsa
da ana dilde eğitim tartışmalarının devam ettiği görülmektedir. Ana dilde eğitimin; siyasî ve
ideolojik temelli bir yapıya sahip olması bu meselenin bilimsellikten uzaklaşılarak
tartışılmasına sebep olmuş, karşıt görüşlerin tartışma konusu haline gelmiştir. Ana dilde
eğitime karşı çıkanların ileri sürdükleri sebepler ile ana dilde eğitimi savunanların fikirleri,
her iki kesimin farklı korku ve beklentilerinin olması sebebiyle birbirinden oldukça farklılık
arz etmektedir. Ayrıca meselenin sürekli siyasi yönden işlenerek toplumdaki farklılıklara
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BAĞLAMINDA İKİ DİLLİLİK VE ORTAK DİL KAVRAMLARI
1617
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
vurgu yapılması, sağlıklı kararlar alınmasını ve bu yönde atılacak adımları olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu doğrultuda ana dilde eğitim meselesinin alan uzmanları, akademisyenler
ve sivil toplum kuruluşlarının katılımları ile değerlendirilmesinin önemi ve gerekliliği ortaya
çıkmaktadır. Zira toplumun genelini ilgilendiren önemli konularda bilimsellik ve gerçeklikten
uzak politika yürütmek uzun vadede olumlu sonuçlar veremeyecektir.
2. Yöntem
Çok kültürlülük bağlamında iki dillilik ve ortak dil kavramları üzerinde yaşanan gelişmelerin
akademik çalışmalara bağlı olarak belirlenmesini amaç edinen bu çalışmada, alan yazın
taraması yapılmıştır. Akademik çalışmalardaki çıkarımlar ele alınarak, özellikle son yıllarda
dünyada ciddi bir tartışma konusu olan, ana dilde eğitim sorununa değinilmiştir. Birbirinden
çok farklı fikirlerin ileri sürüldüğü bir mesele olması sebebiyle, doğru kararların alınması ve
isabetli sonuçlara ulaşılması için, ana dilde eğitim meselesinin bilimsel yönden incelenmesi
oldukça elzem hale gelmiştir. Alandaki gelişmeler, önemli sonuçları ve sorunları üzerinden
yola çıkılarak öneriler oluşturulmaya çalışılmıştır.
Bu araştırmada, çok kültürlülük bağlamında iki dillilik ve ortak dil kavramları ile ilgili alan
yazın taranarak, alanla ilgili çalışmalara yönelik durum tespiti yapılması amaçlanmıştır. Bu
amaç doğrultusunda çalışmamız iki ana başlık altında ele alınmıştır. Bunlar: İki Dillilik ve Çok
Kültürlü Eğitim, Ortak Dil ve Ortak Dilin Gerekliliği şeklindedir.
2.1 İki Dillilik ve Çok Kültürlü Eğitim
Alan yazına iki dillilik olarak giren bu kavram sade ve basit bir ifade ile “iki farklı dilde
iletişim kurabilme becerisi anlamına gelmektedir” (Yazıcı vd., 2008: 49). Burada sözü edilen
her iki dili de sadece dil bilgisi bakımından bilmek değil hem sözlü hem de yazılı olarak her
iki dile de hâkim olmaktır (Ayan vd, 2009: 16). Ne var ki her iki dile hâkim olmak kolay bir
şekilde kazanılan bir nitelik değildir:
“Aynı zaman dilimi içinde tek dilli çocuk dil edinim sürecinde bir dil öğrenirken, iki dilli çocuk
iki ya da daha fazla dil öğrenir ve iki dilli çocuk, bunları sosyal yaşamında uygun bir biçimde
kullanır’’ (Papadaki-D Onofrio, 2003: 47’den akt. Aydın, 2013: 659). İki dile sahip bir çocuk,
hem anlama ile ilgili güçlükleri engellemek hem de iki dile sahip olmanın potansiyel
avantajlarına izin vererek kavramayı etkilemek için bu dil yeterliliğinde uygun seviyeyi elde
etmelidir
İki dillilik konusunda ileri sürülen fikirler değerlendirildiğinde genellikle bireyin iki dili de
aynı oranda bilmesinin neredeyse mümkün olmadığının ifade edildiği görülmektedir. Ancak
küçük yaşlarda her iki dili öğrenen bireylerin benzer durumlarda her iki dili kullanarak
duygu ve düşüncelerini ifade etme seviyesine ulaşabildiği de belirtilmektedir (Çavuşoğlu,
2006: 39). Yapılan bilimsel araştırmalar da dengeli bir iki dilliliğin oluşmasının yaşla
yakından ilgili olduğunu, bulunulan çevrenin veya şartların değişmesiyle birlikte zaman
içerisinde baskın olan dilin değişebileceğini ortaya koymaktadır (Maille vd., 2012: 3).
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
1618
Mehmet Dursun ERDEM & Gülşen ORAN & Musa KAYA
Dilbilimcilerin üzerinde durdukları konulardan biri de iki dilliliğin sınıflandırılmasının
yapılmasıdır. Bu sınıflandırma aynı zamanda farklı şekillerde oluşan iki dillilik hakkında bilgi
vermesi bakımından önem arz etmektedir.
Hamer ve Blanc (1989: 118) çeşitli sebeplerle dil ve kültürlerin bir araya gelmesiyle
oluşabilecek iki dilliliğin teşekkülünü dört ayrı grupta toplamaktadır:
1. Kişi, evde bulunduğu toplumun geneli tarafından konuşulan dilin dışında bir dil
kullanmaktadır.
2. Kişi, evde iki ayrı dil kullanmaktadır ve bunlardan birisi bulunduğu toplumun genel olarak
kullandığı dillerden birisidir.
3. Kişi, evde iki farklı dil kullanmaktadır ve bu dillerin her ikisi de bulunduğu toplum
tarafından kullanılmaktadır.
4. Kişi, evde iki ayrı dil kullanmaktadır ve bunların her ikisi de bulunduğu toplum tarafından
kullanılmamaktadır.
Yukarıda kısaca verilen sınıflandırma dışında iki dillilik konusu daha kapsamlı olarak ele
alınmış, çeşitli dilbilim dallarının çalışmalarıyla şu şekilde ortak bir tasnife ulaşılmıştır:
“Doğal iki dillilik” bireyin günlük hayatta doğal iletişim yoluyla herhangi bir resmi eğitim
almaksızın edindiği dildir (Skutnabb vd., 1981: 95). Birey, aile ortamında kurduğu iletişimle
bu dili edinebileceği gibi ailenin dışında yaşanılan çevrede konuşulan diğer dilin öğrenilmesi
ile de gerçekleşebilir. Bu grupta bulunan bireyler, zamanla toplum hayatına uyum sağlamak
ve sosyal hayattaki yerlerini almak için toplumun genelinin konuştuğu dili öğrenme
eğilimindedirler.
“Kültürel iki dillilik” ise iş, turizm veya seyahat gibi çeşitli sebeplerden dolayı yabancı bir dilin
yetişkinler tarafından öğrenilmesini ifade eder (Skutnabb vd., 1981: 96). Kimi dilbilimciler
tarafından kabul görmeyen iki dillilik çeşidi olmasının yanı sıra birtakım yönleriyle de diğer
türlerden ayrı müstakil bir çeşit olduğu ifade edilmektedir (Cengiz vd., 2009).
“Elit iki dillilik” eğitimlerinin bir kısmını yabancı dilde almış, toplumun geneline oranla daha
yüksek eğitim seviyesine sahip bireylerin durumunu ifade eder. Bu grup toplumun küçük bir
kesimini oluşturmasına rağmen sosyal hayata yön vermeleri bakımından oldukça önemli bir
yere sahiptir. “Halk iki dilliliği” ise genellikle ana dillerinin dışında başka bir dilde konuşan
insanlarla çeşitli temaslara girmek zorunda kalan kişilerin kullandığı dili ifade eder
(Skutnabb vd., 1981: 97).
İki veya daha fazla dilin konuşulduğu yerlerde farklı dilleri konuşan toplulukların birbirlerini
etkilemesi kaçınılmazdır. Hâkim sınıf veya toplumun dili, hem azınlıklar tarafından öğrenilir
hem de azınlık dili, diğer dile kıyasla hâkim dilden daha fazla etkilenir. Son derece yaygın olan
bu durum, büyük devletlerin çekildiği coğrafyalarda günümüzde de rahatlıkla
gözlemlenebilmektedir (Nurlu, 2002’ den akt. Uscuplic, 2014: 28). Söz konusu etkileşim göç,
savaş ve benzeri sebeplerden kaynaklanacağı gibi çoğunlukla iktisadî ve siyasî bakımdan
gelişmiş ülkelerin daha az gelişmiş veya geri kalmış ülkeleri çeşitli alanlarda etkilemeleri
sonucunda da meydana gelebilmektedir (Turhan, 1997). Sonuç olarak farklı sebeplerle ortaya
çıkan iki dillilik zaman zaman bir sorun olarak ifade edilse de iki dilli bireyin her iki kültüre
hâkim olması, farklı ifade ve bakış açısına sahip olması dolayısıyla birtakım üstünlükleri
beraberinde getirdiği vurgulanmaktadır.
Çok kültürlülük; ırk, etnik yapı, dil, cinsel yönelim, cinsiyet, yaş, engelli olma, sosyal sınıf,
eğitim, dinsel yönelim ve diğer kültürel boyutların farkına varılması olarak tanımlanabilir.
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BAĞLAMINDA İKİ DİLLİLİK VE ORTAK DİL KAVRAMLARI
1619
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Çok kültürlü eğitim ise farklı etnik grup, dil, din ve kültürden olan bireylere saygı duymayı ve
onlarla uyum içinde yaşanmasını sağlayan bir süreci ifade eder. (Cırık, 2008: 29). Çok
kültürlü eğitimle yetişen bireyler farklı kültürlere karşı hoşgörülü ve saygılı olmayı erken
yaşlarda öğrenerek ilerleyen dönemlerde daha sorunsuz ve birbiriyle uyum içinde yaşayan
insan topluluklarının teşekkülünde önemli bir yere sahip olacaklardır. Ancak bu eğitim
sürecinin başarılı bir şekilde gerçekleşmesi için kapsamlı çalışmalar yapılması
gerekmektedir:
“Eğitimle ilgili olan herkes çok kültürlü eğitim uygulamalarında aktif olarak rol almalıdırlar
(Gay, 1994). Bazı ülkelerde çok kültürlü eğitimin üniversitelerde ve kolejlerde ders olarak
okutulması önerilen bir kavram haline gelmiştir. Örneğin Amerika’daki “Öğretmen Eğitiminin
Denkliği” ile ilgili ulusal kurul, öğretmen hazırlama programlarına çok kültürlü eğitimin
konulması gerektiğini belirtmektedir. Bu nedenle bazı üniversiteler, öğrencilerinin çok
kültürlü eğitimle ilgili en az bir ders almalarını istemektedirler” (Diaz, 1994’ten akt. Cırık,
2008).
Bu da gösteriyor ki çok kültürlü eğitim belirli bir plan dâhilinde yürütülmesi gereken geniş
katılımlı bir süreci ihtiva etmektedir.
Çok kültürlü eğitim sadece resmî kurumların yapacağı çalışmalarla gerçekleştirilemez.
Devletin yasalarla yapacağı birtakım düzenlemelerin yanı sıra ailelerin de farklı kültürden
insanlarla birlikte yaşama adına çocuk eğitiminde dikkat etmeleri gereken hususlar vardır:
“Bekerman (2004) tarafından yapılan bir araştırmada, İsrail’de aynı okula giden Filistinli ve
Yahudi öğrenciler üzerinde çok kültürlü eğitimin etkileri incelenmiştir. Araştırma sonucunda,
aileler, çocukların birbirlerini daha iyi tanımaları, birbirlerinin değerlerine saygı duymaları
ve gelecekte barış içinde yaşamaları için çocuklarını bu okullara gönderdiklerini, bu okullarda
çocuklarının daha başarılı olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca ailelerin, çok kültürlü eğitim
uygulamaları sürecinde okula olan desteklerini sürdürdükleri gözlenmiştir” (Cırık, 2008: 30).
Böylelikle aynı ortamı paylaşarak eğitim alan farklı dil ve etnik gruplara sahip bireyler,
farklılıklara saygı duymayı ve birlikte yaşama kültürünü öğrenmektedirler. Çatışma ve
anlaşmazlıkların yalnızca farklı din, mezhep veya millete mensup olan bireyler arasında
yaşanmadığı, coğrafî sınırların işlevini kısmen yitirdiği göz önüne alınırsa günümüzde böyle
bir eğitim ortamının oluşturulmasının önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Türkiye, farklı kültür ve milletlere ev sahipliği yapmış; farklı olanla birlikte yaşamayı kadim
bir gelenek haline getirmiş bir coğrafya ve tarihî birikime sahiptir. Eskiden olduğu gibi
günümüzde de farklı dil, din, soy veya kültüre sahip bireyler herhangi bir yazılı kurala bağlı
olmaksızın karşılıklı hoşgörüye dayalı olarak birlikte yaşamaktadır. Toplumsal ahenk ve
dayanışmaya zarar verecek birtakım eylemler zaman zaman vuku bulmuş olsa da bu tür
faaliyetler uzun zaman devam etmemiş ve etki alanı bulamamıştır. Çok büyük bir kısmı aynı
dili ve aynı kültürü paylaşan insanların yaşadığı ülkemizde kültürel birikimin korunması ve
yeni nesle aktarılması başta eğitim olmak üzere çeşitli yollarla gerçekleşmektedir (Buran vd.
2012).
Günümüzde ticarî, siyasî ve kültürel bir bütünleşme içinde olan Avrupa Birliği çok dillilik ve
çok kültürlülüğü destekleyen programlar hazırlamıştır (CEFR, 2001). 2001 yılının “Avrupa
Diller Yılı” olarak ilan edilmesi ve “26 Eylül” gününün “Avrupa Diller Günü” olarak kutlama
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
1620
Mehmet Dursun ERDEM & Gülşen ORAN & Musa KAYA
kararı, Avrupa Konseyinin çok-dilliliğe, dolayısıyla çok-kültürlülüğe verdiği önemi
göstermektedir (Sheils, 1999). Ne var ki uygulamalarına bakıldığında bunun tam tersi
örnekler görülmektedir. Almanya başta olmak üzere Hollanda ve Fransa gibi AB’nin önde
gelen ülkeleri çok kültürlülüğü uyum için engel görerek asimilasyon politikalarına
yönelmişlerdir. Kültürün en önemli ögeleri arasında olan ana dilde eğitim ise özellikle
göçmenler için neredeyse imkânsız hale getirilmiştir (Bilginer, 2010; Yağmur, 2010).
2.2 Ortak Dil ve Ortak Dilin Gerekliliği
‘‘Ortak bir dilin (lingua franca), diğer bir deyişle, “anadilleri farklı olan insanlar arasında
ortak bir dil olarak benimsenen bir dilin” (Pearsall, 1998) varlığı 21. yüzyılın fenomeni
değildir. Ortak dilin kullanımına dair bilgiler 1678 yılına dayanmaktadır. O tarihte bu terim
“çoğunlukla çekim eklerinden yoksun olan İtalyanca kelimelerden oluşan Levant’ta kullanılan
karışık bir dil veya jargona” işaret etmekteydi (Simpson & Weiner, 1989, s. 991). Aslında
basitleştirilmiş karma dillerin çoğu, çiftlikler ve gemi personeli gibi çok çeşitli etnik kökene
sahip insanların çalıştığı iş ortamlarında kullanılan ortak bir dilin (lingua franca) sonucu
olarak ortaya çıkmışlardı (Rickford & McWhorter, 1997). Ortak diller savaşlarda,
kolonileşmede, kölelikte ve göç ortamlarında da kullanılmaktaydı (Sankoff, 2002).’’ (Akt.
Patricia Friedrich&Aya Matsuda, 2010).
‘‘Günümüz toplumuna gelince, lingua franca terimi bugün ortak bir irtibat diline veya açıkça
eşit olmayan sosyal yapıların olduğu bir duruma işaret etmekten öte, nakil yapılan, diğer bir
deyişle “transplante” olan bir dil dâhil olmak üzere, belli bir toplumda veya belli bir amaç
etrafında bir araya gelen insanlar arasında ortak bir dilin, farklı dil geçmişlerine sahip
insanlar tarafından konuşulduğu bir anlamı ihtiva edecek şekilde genişlemiş durumdadır.
Örneğin Thomason (2001) lingua franca, yani ortak dillerin, bu ortak dilin kendi kullanıcıları
ile diğer gruplar arasında olduğu kadar, “birbirinin dilini konuşmayan gruplar arasında” da
kullanıldığını yazmıştır (s. 269). Yazara göre ayrıca “[a] lingua franca, kullanıcılarının en
azından bazılarınca ikinci bir dil olarak öğrenilmektedir” fakat araştırmacı aynı zamanda
“bazı lingua franca’ların kimi konuşmacılar tarafından birinci dil olarak da öğrenildiği”
bilgisini aktarmaktadır (s. 269).’’ (Akt. Patricia Friedrich&Aya Matsuda, 2010).
Bir milleti veya topluluğu tanımak için en etkili yol o milletin veya topluluğun dilini
öğrenmektir. Zira her dil ait olduğu milletin kültürünü yansıtır. Yeni bir dili öğrenerek yeni
bir kültürü tanıyan birey, aynı zamanda farklı bakış açıları kazanarak hem kendi kültürünü
hem de farklı kültürleri derinlemesine değerlendirme imkânına sahip olur (Köse, 2005: 161).
Bu bağlamda ana dili eğitiminin yanı sıra yabancı dil öğretiminin gerek toplum gerekse birey
için önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. Zira farklı kültür ve toplumları tanıyan bireyler
farklı olana saygı duymayı, hoşgörülü olmayı ve onunla birlikte yaşamayı da öğrenmiş
olacaktır. Yabancı bir dilin öğrenilmesi bu derece önemliyken aynı ülkede yaşayan
toplulukların o ülkenin çoğunluğu tarafından konuşulan dili öğrenmemeleri veya yalnızca ana
dillerini öğrenmeleri büyük bir eksikliğe ve ilerleyen zamanlarda çeşitli sorunlara yol
açacaktır.
Günümüzde ana dili eğitimine verilen önem geçmişe kıyasla çok daha yüksek seviyelere
ulaşmıştır. Bunun yanı sıra özellikle küreselleşme süreciyle birlikte devletler arasındaki
ilişkilerin boyutu yabancı dil öğretimine yönelik çalışmaların nicelik ve nitelik olarak
artmasını sağlamıştır. Ülkeler bir yandan kendi ana dillerini öğretirken diğer yandan dünya
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BAĞLAMINDA İKİ DİLLİLİK VE ORTAK DİL KAVRAMLARI
1621
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
genelinde etki derecesi yüksek dillerin öğretimine yönelik çalışmalar yapmaktadırlar.
Yabancı dil öğretimi yalnızca kendi vatandaşlarına yabancı dil öğretmek isteyen devletler
tarafından gerçekleştirilmemekte, aynı zamanda her ülke kendi dilinin yabancılara
öğretilmesine yönelik çalışmalar yapmaktadır (Ilgar, 2013: 43; Yılmaz, 2014: 21).
Kesin olmamakla birlikte günümüzde 3000-9000 dilin kullanıldığı belirtilmektedir (Buran
vd., 2012: 130). Ne var ki bu dillerden yalnızca küçük bir kısmı geniş bir kullanıcı kitlesine ve
etki derecesine sahiptir. Başka bir kaynakta ise yaşayan 6000 dilden günümüzde yalnızca
%2’sinin resmi dil olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir. Ayrıca ülkelerin %80’inin hukuken
tek dilli olduğu düşünülürse dünya genelinde çok dillilikten ziyade tek dilliliğe doğru bir
gidişatın olduğu söylenebilir (Aksoy, 2013: 152). Bunun en somut örneği gelişmiş ülkelerde
görülmektedir. Çok dilli ve kültürlü nüfus yapısına rağmen ABD’de İngilizce hâkim dil
durumundadır (Akbulut, 2012; Kaya vd., 2013: 27). Yine Avrupa Birliği de sahip olduğu etnik
grupların sayısına oranla gerek konuşulan gerekse resmî dil bakımından aynı zenginliği
göstermemektedir (Uysal, 2009: 28). Ayrıca 150’den fazla dilin konuşulduğu Avrupa’da
ülkelerin resmî dilleri incelendiğinde ortaya çıkan sonuç çok dilli Avrupa hakkında daha
somut veriler sunmaktadır (Bilginer, 2010: 312; Uysal, 2009: 28).
Çok kültürlülüğü ve çok dilliliği koruma ve yaşatma ideali ile kurumsallaşmış bir yapı olan
Avrupa Birliği’nde, günümüzde üye sayısının artmasıyla birlikte ortak dil arayışına girilmiş;
artan çeviri maliyetleri dolayısıyla AB’ye üye olan bütün devletlerin resmî dillerinin eşit
olduğu ilkesinden taviz verilerek İngilizce, Fransızca ve Almancanın çalışma dili olarak
kullanılması benimsemiştir (Gündüz, 2006: 200-217; Durak, 2006: 17-23). Hatta İngilizcenin
çeşitli alanlarda yetersiz kalması dolayısıyla Latince gibi yeni bir ortak dilin kullanılması
gerektiği ileri sürülmüştür (Ristikivi, 2005: 199-202).
Bütün bu veriler değerlendirildiğinde her ne kadar ana dilde eğitim ve ana dili eğitimi
savunuluyor olsa da özellikle siyasî ve iktisadî açıdan ortak bir dilin varlığı ve kullanımı bir
ihtiyaç ve zorunluluk olarak görülmektedir. Bugün İngiltere nüfusunun çok üzerinde insan
İngilizceyi resmî dil, eğitim dili veya yabancı dil olarak kullanmaktadır (Komisyon, 2008;
Bilginer, 2010: 312). İngilizcenin uluslararası anlaşma dili veya ortak dil olarak ortaya
çıkması İngiliz sömürgesi veya siyasetinin bir başarısı olarak görülebileceği gibi aynı
zamanda uluslararası ilişkilerde ortak dile duyulan ihtiyacın bir sonucu biçiminde de
değerlendirilebilir. Zira kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte
milletler arasındaki ilişkilerin boyutu da değişmiş; siyasî, iktisadî ve kültürel alanlarda
etkileşim hız kazanmıştır. Bu da uluslararası boyutta iletişimin sağlanmasında ortak dil
olarak kullanılan İngilizcenin yayılmasına ve hâkim olmasına sebep olmuştur.
3. Sonuç ve Tartışma
Çok dillilik ve çok kültürlülük her ne şekilde oluşursa oluşsun yaşanılan çağın bir gerçeği ve
zenginliğidir. Bu zenginliğin yaşatılması toplumun bilinçlenmesi ve bu konuda yapılacak
planlı çalışmalar ile mümkün olacaktır. Bu doğrultuda birtakım uluslararası kuruluşlar farklı
dil ve kültürlerin yaşatılmasına yönelik çalışmalar yapmakta ve bu alanda yapılan çalışmaları
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
1622
Mehmet Dursun ERDEM & Gülşen ORAN & Musa KAYA
desteklemektedir. Ancak bu tür çalışmalar, gerek uygulama gerekse kapsam açısından
yetersiz kalmaktadır.
Yusuf Çotuksöken, ‘‘ Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretilmesi’’ adlı makalesinde Türkçeyi
öğreten kişilerin yeterince profesyonel olmadıklarını belirtmiştir. Yabancılara Türkçeyi
öğreten ders kitaplarının yeterli olmayışından ve değişen, gelişen dil öğretim yöntemlerinin
takip edilemiyor olmasından yakınmıştır. Aslında bu problem de yine Türkiye’de bir dil
akademisinin olmayışından kaynaklanmaktadır. Metin Şahin’e göre, yabancılara Türkçeyi
öğreten kadronun genellikle eğitimden geçmemiş kişiler olması ve bunların bu görevi geçici
olarak üstlenmeleri Türkçe öğretim işinin bilinçli bir şekilde yapılamayışına neden olan bir
başka problemdir (akt. Özyürek, 2009:6).
Bireyin toplumla güçlü bağlar kurmasını sağlaması, millî kimlik ve benliğin teşekkülünde yeri
doldurulamaz bir araç olması sebebiyle çağdaş eğitim sistemlerinin merkezinde ana dili
öğretimi yer almıştır. Ne var ki siyasî sınırlar her zaman milletlerin veya konuşulan dillerin
sınırlarını tayin edememiş, çoğunluğun konuştuğu dilden farklı bir dile sahip topluluklar ana
dili eğitimi konusunda çeşitli sorunlarla karşılaşmışlardır. Bu durum gelişmiş veya geri
kalmış birçok ülkede görülmektedir.
Çok dilli ve kültürlü bireylerin ana dili eğitimi üzerine son yıllarda daha fazla tartışma
yapıldığı gözlenmektedir. Farklı dil veya kültüre sahip bireylerin kendi ana dillerinde eğitim
almaları temel bir hak olarak desteklenirken söz konusu bireylerin yaşadıkları ülkenin resmî
dilini veya ortak dili öğrenmesi gerektiği üzerinde durulmadığı görülmektedir. Yabancı bir dil
öğrenmenin gerekliliği ve faydaları her ortam ve fırsatta dile getirilirken ülkelerin resmî ve
ortak dillerinin öğrenilmemesinin oluşturacağı sorunlardan söz edilmemesi akılcı ve bilimsel
bir yaklaşım olmayacaktır. Zira hemen hemen hiçbir ülkenin homojen bir nüfus yapısına
sahip olmadığı günümüzde farklı dil, din ve kültüre sahip topluluklar bir arada yaşamaktadır.
Bu toplulukların bir arada uyum içinde yaşamaları karşılıklı hoşgörünün yanı sıra ortak bir
dilin kullanılması ile mümkün olacaktır. Bu bağlamda çok dillilik ve kültürlülük hayatın bir
gerçeği olarak görülürken ortak dilin ise, önemli bir ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
Günümüzde gerek güçlü devletler gerekse uluslararası kurum ve kuruluşlar çok dillilik veya
çok kültürlülüğün yaşatılmasına yönelik planlı çalışmalar yaparken aynı zamanda bu ortak
amaçların gerçekleştirilebilmesi için ortak iletişim dilinin geliştirilmesine de önem
vermektedirler.
Türkiye, çok büyük bir çoğunluğunun ortak bir dil ve kültüre sahip olduğu; bununla birlikte
farklı etnik köken ve kültürden insanların yaşadığı bir ülkedir. Bu farklılık sebebiyle mahallî
dil ve lehçelerde eğitim yapılması gibi meselelerin halledilebilmesi için çeşitli yasal
düzenlemeler yapılmıştır. Ancak ana dili eğitimi tartışmalarına son nokta konulmamıştır.
3.1 Öneriler
Ülke olarak, ana dili yeterli seviyeye çıkartmak için eğitim şartlarının uygun biçimde yeniden
oluşturulmasına önem vermek gerekmektedir. Bununla birlikte ana dili eğitimi ile ilgili
modeller araştırılarak Türkiye için uygun olan alan uzmanları tarafından değerlendirilmeli,
siyasî olarak kısa vadeli ve basit çözümlerden uzak durulmalıdır. Özellikle AB gibi çok dilli
kurumların ve diğer devletlerin bu konuda yaşadığı sorunlar iyice araştırılmalı, anlaşma dili
olarak Türkiye’de ve yakın coğrafyada Türkçenin ne derece önemli bir işlevi olduğu dikkate
alınmalıdır. Öncelikli olarak, ülkemizde dil birliğinin korunması, güçlendirilmesi ve akabinde
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BAĞLAMINDA İKİ DİLLİLİK VE ORTAK DİL KAVRAMLARI
1623
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
tüm Türk coğrafyasında ortak dilin oluşabilmesi için dile yönelik çalışmaların yürütülmesi
gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Kitap Tek Yazarlı
Nurlu, M. (2002) Romencede Türk İzleri, Elvan Yayınları, Köstence.
Nurlu, M. (2011). Fransa’da Türkçe Öğretimi, Sarkaç Yayınları, Ankara.
Hengirmen, Mehmet, (1999), Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Engin yay., Ankara.
Makale Tek Yazarlı
Akbulut, O. (2012). Resmî Dil ve Anayasalarda Düzenlenişi, TBB Dergisi, 102, s. 116-148.
Aksoy, M. (2013). Kültür Sosyoloji Bağlamında Kimlik Pazarında Kültürel Kimlik, Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfı, S. 202, s. 147-160.
Cırık, İ. (2008) Çok Kültürlü Eğitim ve Yansımaları, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi s. 34
Çavuşoğlu, A. (2006). Ana Dili, Edinimi, Önemi ve Geliştirilmesi. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 11
(1), 37-46.
Canatan, K. (2007). Avrupa Ülkelerinin Azınlık Politikalarında Türkçe Anadil Eğitiminin
Konumu “İsveç, Fransa Ve Hollanda Örnekleri, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları,
Volume 2/3 Summer 2007
Gündüz Yeşilyurt, Z. (2006). Avrupa Birliği’nin Dil Sorunu, Ankara Avrupa Çalışmaları
Degisi,C.5, No:3 Bahar, s.199-217.
Kaplan, M. (2000). Kültür ve dil. İstanbul: Dergâh Yayınları.
Yıldız, C. (Ed.). (2008). Yeni Öğretim Programlarına Göre Kuramdan Uygulamaya Türkçe
Öğretimi, Ankara: Pegem-A Yayıncılık.
Vardar, B. (1988), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, ABC Kitabevi, İstanbul. Vol. 1, No. 1,
29-49.
Yağmur, K. (2010). Batı Avrupa’da Uygulanan Dil Politikaları Kapsamında Türkçe Öğretiminin
Değerlendirilmesi, bilig, Güz / 2010, Sayı 55.
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
1624
Mehmet Dursun ERDEM & Gülşen ORAN & Musa KAYA
Turhan, M. (1997). Kültür Değişmeleri. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Ristikivi, M. (2005). Latin: The Common Legal Language of Europe?, Juridica İnternational/X,
s. 199-202.
Avrupa Komisyonu (2008). Avrupa’da Okullarda Dil Öğretimi Hakkında Temel Veriler, Eğitim,
Görsel-İşitsel ve Kültür İşleri Yürütme Ajansı.
Aydın, İ. S. (2013). İki Dilli Türk Öğrencilerin Yazılı Anlatım Becerilerine Yönelik Bir Durum
Çalışması, Turkish Studies 8/9 Summer.
Köse, Bayram. Yabancı Dil Öğretimi Yöntem ve Yaklaşımlarında Yazınsal Metnin Değişken
Statüsü. 2006
Özyürek, Rasim (2009). Türk Devlet ve Topluluklarından Gelen Türk Soylu Yabancı
Öğrencilerin Türkçe Öğretiminde Karşılaştığı Problemler. Turkish Studies, 4/3, 1819-1861.
Makale Çok Yazarlı
Ayan, C. ve Koçbaş, D. (2009). Çift Dillilik ve Eğitim. İstanbul: Eğitim Reformu Girişimi, 1-40.
Yazıcı, Zeliha ve Genç İlter, Binnur. (2008). Okul Öncesi Dönemdeki İki Dilli/Çok Dilli
Çocukların Dil Kazanım Süreci, Dil Araştırmaları Dergisi, Sayı 3. Güz. s. 47-61.
Cengiz, K., Türk, H. (2009) Hatay’da İki Dillilik ve İki Dillilikten Kaynaklanan Dil Karışması,
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 6/12.
Buran, A. ve Berna Yüksel Çak (2012). Türkiye’de Diller ve Etnik Gruplar, Ankara: Akçağ
Yayınevi.
Hamers J.F. ve Blanc, M.H.A. (1982), Journal of Language and Social Psychology,
Bohn, A.P., Sleeter, C.E. (2000). Multicultural education and the standards movement: A
report from the field. Phi Delta Kappan, 82(2), 156-161. 15 Kasım 2013 tarihinde ProQuest
veri tabanından alınmıştır.
Kaya,İ. Aydın H. (2013). Türkiye’de Anadilde Eğitim Sorunu: Zorluklar, Deneyimler ve İki Dilli
Eğitim Modeli Önerileri, UKAM Yayınları, İstanbul.
Maille, P. ve Drian, J-Y. L. (2012). Finistere’de Yaşayan 0-4 Yaş Arası Çocuk Sahibi AnneBabalara Yönelik Bilgiler. Commerce Matbaacılık. Matters 7.
Skutnabb, T. ve Kangas, L. (1981), Bilingualism Or Not, England: Multilingual
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015
ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BAĞLAMINDA İKİ DİLLİLİK VE ORTAK DİL KAVRAMLARI
1625
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Tez
Yılmaz, İsa (2014). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Tamamlayıcı Ölçme Ve
Değerlendirme Yöntemlerinin Deyim Öğretiminde Kullanılmasına Yönelik Bir İnceleme,
Atatürk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum.
Durak, Elif (2006). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Bağlamında Avrupa Ortak Dil
Kriterleri Sorunsalı, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul.
Ilgar, Mustafa (2013). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde E-Öğrenim Yoluyla Kelime
Öğretimi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara.
Uscuplic, Erna (2014). Boşnaklara Türkçe Öğretiminde Yöntem Geliştirilmesi, Gazi
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Uysal, Başak (2009). Avrupa Dilleri Öğretimi Ortak Çerçeve Metni Doğrultusunda Türkçe
Öğretimi Programları Ve Örnek Kitapların Değerlendirilmesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bolu.
İnternet Kaynağı
Patricia Friedrich&Aya Matsuda (2010) When Five Words Are Not Enough: A Conceptual and
Terminologial Discussion of English as a Lingua Franca, International Multilingual Research
Journal,
4:1,
20-30
DOI:10.1080/19313150903500978
http://dx.doi.org/10.1080/19313150903500978 Erişim Tarihi: Downloaded by [Erciyes
University] at 12:03 24 December 2014.
CEFR.
(2001).
02/10/2014
tarihinde
The
Council
of
Europe:
http://www.coe.int/T/DG4/Portfolio/documents/Framework_EN.pdf adresinden alındı
Köse, Bayram. Kültürel Boyutuyla Yabancı Dil Öğretiminde Yazınsal Metin. 153–172,
2005/24/1 http://maincc.hufs.ac.kr/~middle/pdf/1n800320.pdf (22/04/2014)
Bilginer,
H.
(2010),
Avrupa
Birliği
Yabancı
Dil
Eğitimi
Politikası
http://iibfdergisi.ksu.edu.tr/Imagesimages/files/17(3).PDF (adresine e. t.: 15/10/2013 )
International Journal of Languages’ Education and Teaching
UDES 2015

Benzer belgeler

ve İkinci Dil Öğreniminde Dilden Dile Aktarım

ve İkinci Dil Öğreniminde Dilden Dile Aktarım culture and it is a necessity for all communities living in one country to come together under a common point. This is only possible with the presence of a common language. Key Words: Multi cultura...

Detaylı