Umutsuz bir aşkın umutlara dönüştüğü yer

Transkript

Umutsuz bir aşkın umutlara dönüştüğü yer
Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Şifaiyesi
Gevher Nesibe
GEÇMİŞTEN
SÖYLEŞİ
Bu hastanenin en farklı özelliği akıl hastalarını müzikle
iyileştiren ve ruhlarına dinginlik verebilen tedavi sistemine
sahip olmasıydı. Hastalar müzik ve su sesi ile tedavi
edilmekteydi. Hastaneye eklenen ayrı bir oda ile hasta
odalarına verilen derinden bir ney sesi ve su sesi, insan
ruhunun derinliklerine huzuru yansıtmaktaydı. Hasta
odalarının eyvan kavislerinde, karşılıklı ikişer delik
bulunmaktadır. Bu ses koridorları dünyanın ilk primitif
hoparlör gibidir.
MEHMET
YÜKSEL TESLİM
BİNİCİ
Umutsuz bir aşkın
umutlara dönüştüğü yer
Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Şifaiyesi
H
er şey Selçuklu Hükümdarlarından 2. Kılıçarslan’ın Kızı
Gevher Nesibe’nin hüzünlü
hikâyesi ile başlar. Gevher Nesibe,
Selçuklu soyundan gelen oldukça
güzel bir Türk kızıdır ve güzelliği
herkesin dilindedir. Genç ve güzel
olan Sultan’a ağabeyi Gıyasettin
Keyhüsrev’in komutanlarından biri
aşık olur. Gevher Nesibe Sultan’da
bu komutana tutulmuştur. Komutan
meramını 1.Gıyaseddin Keyhüsrev’e
anlatır, o da bu evlilik isteğine karşı
çıkar. Bu nedenle komutanı bir savaşa
gönderir ve nihayetinde komutan savaşta ağır yaralanır, tedavi edilemez
ve şehit olur.
Çok sevdiği komutanın, savaşta şehit
düştüğünü öğrenen Gevher Nesibe
II VER
Aynı çağ içerisinde batı
dünyasında akıl hastası
insanlara; içine şeytan girdi
diye yapılan işkenceleri,
diri diri insan yakmalarını
ve hastaları toplumdan
uzaklaştırmak için son
derece kötü şartlara sahip
binalarda ölüme terk
etmelerini düşününce
Türk-İslam Medeniyeti’nin
ne kadar ilerde olduğunu
ve insana ne kadar değer
verdiğini görebilmekteyiz.
Sultan derinden sarsılmıştır. O kadar
üzülmüştür ki verem hastalığına yakalanmış ve hasta yatağına mahkûm
kalmıştır. Gevher Nesibe Sultan, gün
geçtikçe eriyip gitmektedir. Hastalığına çare bulamamıştır. Kardeşinin
hastalığına neden olduğunu düşünen
1.Gıyaseddin Keyhüsrev, bir çare
kalmadığını anlayınca vicdanına yenik düşmüştür. Kardeşini hasta yatağında ziyaret etmiş ve onun için ne
yapabileceğini sormuştur.
Gevher Nesibe Sultan:
- Benim derdimin çaresi yok, ben son
yolculuğuma çıkıyorum. Benim mal
varlığımla benim adıma bir şifahane
(hastane) yaptırır mısın? Der.
1.Gıyaseddin Keyhüsrev, derin acılar
içinde bu sözleri dinler, kardeşinin bu
dileğini yerine getireceğine söz verir
ve Gevher Nesibe genç yaşında hayata veda eder. Abisi onun bu dileğini
gerçekleştirmek için canla başla çalışmaya başlar. 1204 yılında hastanenin
yapımına başlanır. Sultan’ ın bıraktığı
tüm mal varlığını ile birlikte büyük
paralar harcanarak, iki yılda bitirilir.
Gıyaseddin Keyhüsrev kız kardeşinin
türbesini de hastanenin içine inşa ettirir.
Daha sonra Gevher Nesibe’nin diğer
kardeşi İzzeddin Keykavus da hastanenin doğusuna bir tıp medresesi
yaptırır. Bu okulun yapımına, 1210
yılında başlanmış ve dört yılda tamamlanmıştır. Bu şifaiye ve medrese,
1890 yılına kadar kullanılmış ve in-
sanların dertlerine deva olmuştur.
Bu hastanenin en farklı özelliği akıl
hastalarını müzikle iyileştiren ve
ruhlarına dinginlik verebilen tedavi
sistemine sahip olmasıydı. Hastalar
müzik ve su sesi ile tedavi edilmekteydi. Hastaneye eklenen ayrı bir oda
ile hasta odalarına verilen derinden
bir ney sesi ve su sesi, insan ruhunun
derinliklerine huzuru yansıtmaktaydı.
Hasta odalarının eyvan kavislerinde,
karşılıklı ikişer delik bulunmaktadır.
Bu ses koridorları dünyanın ilk primitif hoparlörü gibidir.
Aynı çağ içerisinde batı dünyasında
akıl hastası insanlara; içine şeytan
girdi diye yapılan işkenceleri, diri diri
insan yakmalarını ve hastaları top-
Döneminde dünyanın hiçbir
yerinde uygulanmayan
bir eğitim sisteminin
uygulanması ile dünyanın
ilk uygulamalı tıp okulu
olmuştur. Bu sistem
günümüzde tıp fakültelerinde
uygulanan sistemin ilk
örneğidir. Önce temel bilimler
eğitimi alan öğrenci (talib)
bu eğitimi tamamladıktan
sonra, hastane kısmına geçip
hekimler gözetiminde hasta
tedavisine katılarak deneyim
kazanırdı. Bu öğrencilere
danişmend denirdi.
lumdan uzaklaştırmak için son derece
kötü şartlara sahip binalarda ölüme
terketmelerini düşününce Türk-İslam
Medeniyeti’nin ne kadar ilerde olduğunu ve insana ne kadar değer verdiğini görebilmekteyiz.
Ayrıca o döneme dek dünyada hiçbir
yerde uygulanmayan bir eğitim sisteminin uygulanması ile dünyanın ilk
uygulamalı tıp okulu olmuştur. Bu
sistem günümüzde tıp fakültelerinde uygulanan sistemin ilk örneğidir.
Önce temel bilimler eğitimi alan öğrenci (talib) bu eğitimi tamamladıktan
sonra, hastane kısmına geçip hekimler
gözetiminde hasta tedavisine katılarak deneyim kazanırdı. Bu öğrencilere ‘danişmend’ denirdi.
OCAK - ŞUBAT - MART 2012 III
Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Şifaiyesi
GEÇMİŞTEN
Medrese yapısal ve mimari açıdan
da önemli bir yapıttır. Her iki kısmı
da gerçek dört eyvanlı medrese yapısında olup, kışlık dershane de içerir.
Sıcak su buharı ile merkezi ısıtması
olup, tavandan aydınlatmalı üç ameliyathanesi vardır. Bu ameliyathanelerde katarakt, fıtık ameliyatlarının
ve travma cerrahisinin yapıldığı bilinmektedir.
Medrese yalnızca akıl hastalarının
tedavi edildiği bir hastane değildir.
Nitekim yapı içerisinde üç ameliyathanenin bulunması, yoğun şekilde
cerrahi yapılan bir merkez olduğuna
işaret etmektedir. Bu düşünce “bimarhane” ve “tımarhane” terimlerinin
yanlış yorumlanmasından kaynaklanmıştır. “Bimarhane” ya da “tımarhane” olarak adlandırılan yapılar bugünkü anlamda her türlü hastanın tedavi
edildiği hastanelerdir. Nitekim Evliya
Çelebi’nin seyahatnamesinde hastanelerden bimarhane olarak bahsedilirken, akıl hastaneleri “Daül’celp
Bimarhanesi” şeklinde özellikle belirtilmiştir.
Anadolu’da yapılmış tıp medreseleri içinde en seçkini ve en erken
tarihli olanı ise Gevher Nesibe Sultan adını taşıyan Tıp Medresesi ve
Şifahanesi’dir. Gevher Nesibe, sadece tıp okulu şeklinde değil, hamamı ve diğer üniteleri ile birlikte bir
tıp külliyesi şeklinde planlanmıştır.
Dolayısıyla, Selçuklular zamanında
Anadolu’da başka şifahaneler yapılmışsa da Gevher Nesibe, onlara nispeten daha büyük olması ve bir kadının
vasiyeti üzerine yaptırılması açısından da farklılıklar göstermektedir.
Medrese, Gevher Nesibe Şifahiyesi
Kayseri Daruşşifası, Şifa-hatun Medresesi, Kayseri Maristanı, Darüş-şifa
Medresesi, Çifte Medrese, Çifteler,
Gıyasiye, Kayseri Tıbbiyesi gibi türlü
adlarla anılmaktadır.
Anadolu’nun İslam dönemine ait en
eski hastanesi olan bu muhteşem bina
günümüzde Tıp Tarihi Müzesi olarak
kullanılmaktadır. Kayseri’nin merkezinde bulunan bu medrese gezip görülmeğe değer bir şaheserdir.
IV VER
Medrese yapısal ve mimari açıdan
da önemli bir yapıttır. Her iki kısmı
da gerçek dört eyvanlı medrese
yapısında olup, kışlık dershane
de içerir. Sıcak su buharı ile
merkezi ısıtması olup, tavandan
aydınlatmalı üç ameliyathanesi
vardır. Bu ameliyathanelerde
katarakt, fıtık ameliyatlarının ve
travma cerrahisinin yapıldığı
bilinmektedir.