sürdürülebilir kalkınma, kurumsal sürdürülebilirlik ve sürdürülebilirlik

Transkript

sürdürülebilir kalkınma, kurumsal sürdürülebilirlik ve sürdürülebilirlik
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
Ahmet Onay1
Özet
Sürdürülebilir kalkınma kavramının ortaya çıkması, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan
ülkelere yeni sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi, o ülkelerdeki
özellikle sanayi işletmelerinin sosyal, ekonomik ve çevresel girdilere zarar vermeden üretim
yapmalarıyla sağlanabilecektir. Sürdürülebilir kalkınma anlayışının, ülkelere dolayısıyla da
işletmelere getirdiği bu yeni sorumluluklar yeni bir kavramın ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Bu yeni kavram sürdürülebilirliğin işletme boyutundaki ifadesi olan kurumsal
sürdürülebilirliktir. Kurumsal sürdürülebilirlik, işletmelerin finansal sorumlulukların yanında
sosyal, ekonomik ve çevresel sorumlulukları birlikte üstlenmesi olarak ifade edilebilir.
İşletmelere yüklenen yeni sorumluluklara ilişkin bilginin de tıpkı finansal bilgi gibi
paydaşlara sunulması gerekmektedir. İşletmelerin yeni sorumluluklarına ilişkin bilgiyi,
küreselleşmeyle dünyanın her tarafına yayılan çok sayıdaki paydaşına sunmada finansal
raporlamanın yetersiz kalması, yeni bir aracın ortaya çıkmasına yol açmıştır. İşletme
faaliyetlerinin iç ve dış paydaşlarına iletmek için kullandıkları bu yeni araç sürdürülebilirlik
raporlaması olarak adlandırılır. Dünya genelinde sürdürülebilirliğe ilişkin faaliyetlerini
raporlayan işletme sayısı giderek artmaktadır. Bazı işletmeler sürdürülebilirlik ile ilgili
faaliyetlerini internet sitelerinde ayrı bir başlık açarak paydaşlarına iletirken, bazıları faaliyet
raporlarının içerisinde yer verirken, son yıllarda sayıları giderek artan kısmı ise
sürdürülebilirlik raporu hazırlamaya başlamıştır. Bu çalışma sürdürülebilir kalkınma,
kurumsal sürdürülebilirlik ve sürdürülebilirlik raporlaması kavramlarına ilişkin teorik bir
çerçeve sunar. Çalışma, bu kavramlar üzerinden genel bir değerlendirme yapmayı
amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir Kalkınma, Kurumsal Sürdürülebilirlik, Sürdürülebilirlik
Raporlaması.
SUSTAINABLE DEVELEOPMENT, CORPORATE SUSTAINABILITY
AND SUSTAINABILITY REPORTING
Abstract
The emergence of the concept of sustainable development, have placed new responsibilities
on both developed and developing countries. The fulfilment of this responsibility may be
provided by especially the industrial enterprises in those countries that make production
* Bu çalışma IWCEA2015’de bildiri olarak sunulmuştur.
1
Arş. Gör., Anadolu Üniversitesi, UMYO, [email protected]
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
without damaging the economic and environmental input. These new responsibilities,
imposed on companies and hence on countries by the perception of sustainable development,
have led to emergence of a new concept. This new concept is corporate sustainability which is
the expression of sustainability on business size. Corporate sustainability can be defined as
enterprises' undertaking of social, economic and environmental as well as financial
responsibilities. The information related to new responsibilities placed on companies must be
presented to stakeholders just like the financial information. Inadequacy of financial
reporting, in providing information related to new responsibilities of companies to large
numbers of stakeholders spread all over the globalized world, has led to emergence of a new
vehicle. This new tool, used by companies to communicate their activities with internal and
external stakeholders, is called sustainability reporting. The number of businesses reporting
their activities relating to sustainability is increasing worldwide. While some businesses make
their activities related to sustainability available for their stakeholders by opening a separate
heading in their websites, some include them in their sustainability reports, and a growing
number in recent years has just started to prepare their sustainability reports. This study
provides a theoretical framework for the concepts of sustainable development, corporate
sustainability and sustainability reporting. The study aims to make a general assessment based
on these concepts.
Key Words: Sustainable Development, Corporate Sustainability, Sustainability Reporting.
Giriş
Sanayi devriminden sonra artan endüstrileşme ve üretim teknolojilerinin giderek
gelişmesi, girdi olarak görülen işgücü ve çevresel kaynakların yoğun olarak tüketilmesine yol
açmaktadır. Bu hesapsız tüketimin ortaya çıkmasında, dünya nüfusunun giderek artması ve
insan ihtiyaçlarının farklılaşması temel etkendir. Kapitalist büyümenin işgücü ve çevre
üzerinde yarattığı tahribatın giderek daha da artmasıyla, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
sosyal ve çevresel sorunlar Dünya kamuoyunda yoğun şekilde tartışılmaya başlanmıştır.
Sınırlı kaynaklara sahip olan dünya üzerinde, sınırsız bir ekonomik büyümenin
gerçekleştirilebileceğine dair iddialar ile buna karşı çıkan görüşler günümüzde dahi varlığını
sürdürmektedir.
1970’lerden itibaren küresel iklim değişikliği, ozon tabakasının incelmesi, çölleşme ve
erozyon, temiz su kaynaklarının kirletilmesi, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi sorunların
dünya gündeminde tartışılmaya başlanmasıyla, aslında eski bir kavram olan sürdürülebilirlik
önem kazanmıştır. Sürdürülebilirlik kavramı sosyal, ekonomik ve çevresel kaynakların
korunması ve gerektiğinde bilinçli tüketilmesi konusunda hükümetlere, uluslararası kurum ve
kuruluşlara, işletmelere ve hatta bireylere birtakım sorumluluklar yükler.
Sürdürülebilirlik kavramıyla beraber ortaya çıkan yeni sorumluluklar yeni kavramların
ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Sürdürülebilir kalkınma, kurumsal sürdürülebilirlik ve
sürdürülebilirlik raporlaması kavramları çalışmanın ilerleyen bölümlerinde teorik olarak ele
alınacak ve genel değerlendirmeler yapılacaktır.
Sürdürülebilirlik Raporlamasının Ortaya Çıkmasına Neden Olan Kavramlar
Sürdürülebilir Kalkınma
Sürdürülebilir kalkınma, Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından
yayınlanan ve Bruntland Raporu olarak da bilinen Ortak Geleceğimiz Raporunda akademik
105
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
yazında en çok kullanılan ve kabul edilen şekliyle gelecek nesillerin ihtiyaçlarını
karşılayabilme yeteneğini ortadan kaldırmadan günümüz neslinin ihtiyaçlarının
karşılanabilmesi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda gelecek nesiller günümüz neslinin
paydaşları olarak görülmektedir ve sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkmasına neden olan
tahribatların giderilmesi ve günümüz kuşağının ihtiyaçlarının giderilmesi için ekonomik
büyümeye duyulan ihtiyaç ile gelecek kuşakların ihtiyaçlarının giderilebilmesi için kaynaklara
zarar verilmemesine eşit derecede önem verilmektedir (Isaksson ve Steimle, 2009: 169).
Sürdürülebilirlik kavramı ekonomik, biyolojik, sosyolojik, etik gibi çok farklı alanlarda
tanımlanmıştır. Ekonomik anlamda sürdürülebilirlik, üretim ve tüketim faaliyetlerinin
çevresel sonuçlarını hesaba katmakta, doğal kaynak stokları ile ilgili analizler kısa dönemden
uzun döneme uzanmaktadır. Biyolojik açıdan çeşitliliğin korunmasıyla, sosyolojik anlamda
sosyal adaletin sağlanması, yoksullukla mücadele ve adil gelir dağılımı ile ilgili olan
sürdürülebilirlik, etik anlamda ise, doğal kaynakların korunması ve hesaplı kullanımını ifade
eder (Bayraktutan ve Uçak, 2011: 19).
Sürdürülebilirlik kavramının temelinde, sosyal ve çevresel faktörlerin taşıma
kapasitesini aşmadan ekonomik büyümeyi gerçekleştirme düşüncesi yatmaktadır. Taşıma
kapasitesi, belli bir zaman diliminde mevcut tüketim tarzının çevreye ve sosyal faktörlere
zarar vermeden ve gelecekteki taşıma kapasitesini tahrip etmeden sürdürülebilmesi için
toplam nüfusla bağlantılıdır. İnsan taşıma kapasitesinin aşılması, doğal sistemlerin kendini
yenileyebilme yeteneğinin azalması ve böylece mevcut yaşam biçiminin uzun dönemli
sürdürülemez olması anlamına gelmektedir (Bayraktutan ve Uçak, 2011: 18). Sürdürülebilir
kalkınma ise, dünyanın kapasite sınırları aşılmadan insanlığın yaşam kalitesini geliştirmektir.
Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme amaçlarına ulaşılırken çevresel duyarlılığı
içermektedir. Sürdürülebilir kalkınma politikaları içinde etkin enerji kullanımı, geri dönüşüm,
yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim, üretim ve tüketim şekillerinin değiştirilmesi yer
almaktadır. Ancak sürdürülebilir kalkınma, sadece çevresel kaynakları korumak anlamına
gelmez. Kavram, üç temel taşı olan sosyal, çevresel ve ekonomik amaçları eşit derecede
dikkate almaktadır.
Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için hükümetler, devlet kurumları, uluslararası
kuruluşlar, işletmeler, kar amacı gütmeyen kuruluşlar kısaca toplumun bütün kesimleri
birlikte hareket etmelidir. Bu bağlamda, toplumun bütün kesimleri tarafından dikkate alınması
ve ulaşılması için çaba gösterilmesi gereken küresel sürdürülebilir kalkınma hedefleri
birleşmiş
milletler
tarafından
17
madde
halinde
sıralanmıştır
(http://www.globalcompactturkiye.org):
 Hedef 1. Yoksulluğun tüm biçimlerinin her yerde ortadan kaldırılması.
 Hedef 2. Açlığın sona erdirilmesi, gıda güvenliği ve daha iyi beslenme güvencesinin
sağlanması; sürdürülebilir tarımın desteklenmesi.
 Hedef 3. Sağlıklı yaşamların güvence altına alınması ve her yaşta esenliğin
desteklenmesi.
 Hedef 4. Kapsayıcı ve eşitlikçi, nitelikli eğitimin güvence altına alınması ve herkes
için yaşam boyu öğrenimin desteklenmesi.
 Hedef 5. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve tüm kadınların ve kız
çocuklarının güçlenmesi.
 Hedef 6. Herkes için suyun ve sıhhi koşulların erişilebilirliği ve sürdürülebilir
yönetimin güvence altına alınması.
106
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
 Hedef 7. Herkesin uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye
erişiminin güvence altına alınması.
 Hedef 8. Kesintisiz, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin, tam ve üretken
istihdamın ve herkes için insana yakışır işlerin desteklenmesi.
 Hedef 9. Dayanıklı altyapının inşası, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmenin
desteklenmesi ve yenilikçiliğin güçlendirilmesi.
 Hedef 10. Ülkeler içinde ve arasında eşitsizliklerin azaltılması.
 Hedef 11. Şehirlerin ve insan yerleşimlerinin kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve
sürdürülebilir kılınması.
 Hedef 12. Sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarının güvence altına alınması.
 Hedef 13. İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele konusunda acilen eyleme
geçilmesi.
 Hedef 14. Sürdürülebilir kalkınma için okyanuslar, denizler ve deniz kaynaklarının
korunması ve sürdürülebilir kullanımı.
 Hedef 15. Karasal ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımının korunması, geliştirilmesi
ve desteklenmesi, ormanların sürdürülebilir yönetimi, çölleşme ile mücadele, karasal
bozulmanın durdurulması ve iyileştirilmesi, biyolojik çeşitlilik kaybının engellenmesi.
 Hedef 16. Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve kapsayıcı toplumların
desteklenmesi, herkes için adalete erişimin sağlanması ve her düzeyde etkili, hesap verebilir
ve kapsayıcı kurumların inşası.
 Hedef 17. Uygulama araçlarının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma için
küresel ortaklığın canlandırılması.
Birleşmiş milletlerin koyduğu sosyal, ekonomik ve çevresel hedefler incelenerek
sürdürülebilir kalkınma kavramı daha iyi anlaşılabilir. Bu 17 hedefe ulaşılması, dünya çapında
sürdürülebilir kalkınmanın sağlandığı anlamına gelecektir. Sıralanan bu 17 ana hedefe
ulaşılabilmesi için, iklimle ilgili tehlikelere ve doğal afetlere karşı dayanıklılığın ve uyum
kapasitesinin güçlendirilmesinden, hukukun üstünlüğünün ulusal ve uluslararası düzeyde
geliştirilmesi ve herkesin adalete eşit biçimde erişiminin güvence altına alınmasına,
Dünya’nın kültürel ve doğal mirasının korunması ve gözetilmesi çabalarının artırılmasından,
zararlı kimyasallardan ve hava, su ve toprak kirliliğinden kaynaklanan hastalıkların ve
ölümlerin sayısının büyük ölçüde azaltılmasına kadar çok sayıda alt hedefe ulaşılması
gerekmektedir.
Kalkınma kavramına yeni bir bakış açısı getiren sürdürülebilirlik anlayışı, Bruntland
Raporunda ilk defa sürdürülebilir kalkınma şeklinde kavramlaştıktan bu yana pek çok kurum,
kuruluş, girişim, akademisyen, danışman, yöneticinin ilgi odağı olmuştur. Aşağıdaki tabloda
(Tablo 1) sürdürülebilir kalkınma anlayışına katkısı olan, yaygınlaşması ve
uygulanabilirliğinin tartışılmasında etkisi olan kilometre taşları yer almaktadır.
Tablo 1: Sürdürülebilirliğe Katkı Sağlayan Oluşumlar
Yıl
Oluşum
Açıklama
107
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
1972
Birleşmiş Milletler
İnsan
Çevresi
Sempozyumu
(United
Nations
Conferance
on
Human
Environment)
Birleşmiş Milletlerin İsveç'in başkenti Stokholm'de
düzenlediği konferansta insan çevresinin korunması ve
geliştirilmesi için dünya insanlarına ilham verecek ve yol
gösterecek ortak bir bakış açısı ve ortak ilkeler
geliştirilmesi üzerinde durulmuştur. Kaynak kullanımında
kuşaklar arası hakkaniyet, ekonomik ve sosyal gelişme ile
çevre ilişkisini vurgulayan çeşitli ilkeler geliştirilmiştir.
1972
Roma
Kulübünün
'Büyümenin
Sınırları'
Raporu
(The Club of Rome's
Report 'The Limits
to Growth')
Rapor nüfus, gıda üretimi, endüstriyel üretim, çevre
kirliliği
ve
yenilenemeyen
doğal
kaynakların
tüketiminden oluşan beş küresel ekonomik alt sistemin
etkileşimlerini gösteren, küresel sürdürülebilirlikle ilgili
senaryolar ortaya koyar. Dünya nüfusu ve ekonomisinin
katlanarak büyümesinin sonuçlarını tahmin eden
bilgisayar tabanlı bir model sağlar.
1977
Uluslararası Çalışma
Örgütü Çok Uluslu
İşletmeler ve Sosyal
Politika İle İlgili
İlkeler
Üçlü
Bildirgesi
2000 yılında revize edilen bu uluslararası belgede yer alan
ilkeler çok uluslu işletmelere, hükümetlere, işçi ve işveren
kuruluşlarına, istihdam, eğitim, çalışma ve yaşam
koşulları ve işçi-işveren ilişkileri gibi alanlarda yol
gösterici tavsiyeler içermektedir.
1980
Dünya
Koruma
Stratejisi (The World
Conservation
Strategy)
Uluslararası Doğal Kaynakları Koruma Birliği, BM Çevre
Programı ve Dünya Yabani Hayat Fonu tarafından
hazırlanmıştır. Ekonomik kalkınmanın, doğayı korumayı
desteklemesi gerektiği vurgulanmıştır.
1987
Dünya Çevre ve
Kalkınma
Komisyonu (Ortak
Geleceğimiz
RaporuOur
Common Future)
Komisyonun çalışmaları sonucunda sonradan Bruntland
Raporu olarak anılan Ortak Geleceğimiz Raporu
yayımlanmıştır. Raporda sürdürülebilir kalkınmanın en
çok kabul gören ve kullanılan tanımı yer alır. Çevre ve
kalkınma konuları birlikte ele alınarak sürdürülebilir
kalkınma için küresel bir eylem planı oluşturulmasına
zemin hazırlanmıştır.
1989
CERES İlkeleri
Çevrenin korunmasıyla ilgili etik ilkelerdir.
1992
Rio De Janeiro'da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma
Konferansı, çevre ve iklim değişikliği sorunlarının
tartışıldığı en önemli etkinlik olarak tarihe geçmiştir.
Rio
Zirvesi Zirveye 172 hükümetin 116'sı üst düzeyde katılmış, 2400
(Yeryüzü
Zirvesi- sivil toplum kuruluşu 17000 kişi ile dahil olmuştur.
Earth Summit)
Zirvenin İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Biyolojik
Çeşitlilik Sözleşmesi, BM Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesi, Gündem 21 ve Orman Prensipleri Anlaşması
gibi sonuçları olmuş, bu belgeler imzaya açılmıştır.
108
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
1992
1997'de revize edilen bildiri, finansal hizmetler
Birleşmiş Milletler
sektörünün
önde
gelen
kuruluşları
tarafından
Çevre
Programı
imzalanmıştır. Çevrenin korunması yönünde sorumluluk
Finans Girişimi
ve işbirliği önermektedir.
1997
Kyoto Protokolü
Küresel Isınma ve iklim değişikliği konusunda
mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası bir çerçevedir.
Amacı, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, tehlikeli
olmayacak seviyelere düşürülmesini sağlamaktır. Protokol
2005'te Rusya'nın da katılımıyla yürürlüğe girmiştir.
Türkiye protokolü 2009'da imzalamıştır.
2000
OECD Uluslararası
Çokuluslu işletmelerin yatırım yaptıkları ülkeye ve bu
Yatırımlar
ve
ülkede yaşayan topluma karşı sorumluluklarını ortaya
Çokuluslu İşletmeler
koymaktadır.
Bildirgesi
2001
Sürdürülebilir
Kalkınma Dünya İş
Konseyi
(World
Business Counsil for
Sustainable
Development)
Sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için küresel iş
dünyasını harekete geçirmeye çalışan, katılımcı şirketlerin
CEO'larından oluşan bir konseydir. İşletmelerin dünyaya
katkı ve etkisini ölçerken, sebep oldukları çevresel ve
sosyal maliyetlerini hesaplamalarına dahil etmeleri
gerektiğini savunur.
2002
Dünya
Sürdürülebilir
Kalkınma
Zirvesi
(World Summit on
Sustainable
Development)
Johannesburg'da aralarında bilim adamları, devlet
başkanları, sivil toplum ve iş dünyası temsilcilerinin
olduğu 20000'den fazla katılımcıyla toplanmıştır. 1992'de
Rio'da yapılan zirvede alınan kararların uygulanma
sürecini değerlendirilmiş, ortaya çıkan sorunlar tartışılmış
ve çözümler aranmıştır.
2002
OECD
Parlamento
Komisyonu
2009
Borsaların yatırımcılar, düzenleyiciler ve şirketlerle
işbirliği içerisinde çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim
Sürdürülebilir
konularında
kurumsal
şeffaflığın
sağlanmasının,
Borsalar
Girişimi
performansın artırılmasının ve sürdürülebilir yatırımların
(Sustainable Stock
gelişmesinin yollarını arayan, BM destekli bir girişimdir.
Exchanges
Borsa İstanbul, piyasalarında sürdürülebilir kalkınmaya
Initiative)
yönelik farkındalığı artıracağına dair gönüllü taahhütte
bulunmuştur.
2012
Rio+20 BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı, 1992
yılında Rio'da yapılan konferansın 20.yılında yine Rio'da
düzenlenmiştir. Konferansa üst düzey katılım sağlanmış
ve İstediğimiz Gelecek (The Future We Want) başlıklı
sonuç bildirgesi kabul edilmiştir.
Rio+20 Zirvesi
Çevre Gündem 21'in ilkeleri geliştirilmiştir. Dünyayı daha iyi
hale getirmek için işletmelere ekonomik kalkınmada bir
rol ve önem atfedilmiştir.
Kaynak: N. Tokgöz ve S. Önce (2009) Şirket Sürdürülebilirliği: Geleneksel Yönetim Anlayışına Alternatif,
Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 11 (1), 259’dan geliştirilmiştir.
109
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
Kurumsal Sürdürülebilirlik
1992 yılında Rio Yeryüzü Zirvesinde ve 2002 yılında Johannesburg Dünya
Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde, işletmelerin sürdürülebilir kalkınmadaki rolü
vurgulanmıştır. Johannesburg Zirvesi çevresel konuları uluslararası politik tartışmaların içine
taşımış, uluslararası girişimlerde sürdürülebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesine ilişkin
olarak istenen başarının sağlanamadığını ortaya koymuş ve en önemlisi zirvede iş dünyası ve
işletmeler sürdürülebilir kalkınmanın en önemli paydaşlarından biri olarak kabul edilmiştir
(Çalışkan, 2012: 46).
Sürdürülebilir kalkınma, sadece hükümetleri ve devlet kurumlarını, kar amacı gütmeyen
toplum yararına çalışan kuruluşları ve uluslararası girişimlere sorumluluklar yükleyen ve
sadece onları ilgilendiren bir anlayış değildir. Bunun ötesinde sürdürülebilir bir kalkınma
ivmesinin kazanılmasında sayılan kurum ve kuruluşlar kadar hatta belki de daha fazla olarak
işletmelere görevler ve sorumluluklar düşmektedir. Bir ülkede sürdürülebilir bir kalkınmanın
sağlanmasında büyük ölçüde o ülkedeki işletmelerin girdi olarak kullandıkları sosyal,
ekonomik ve çevresel kaynakları bilinçli tüketmeleri ve bu kaynaklara zarar veren bir iş
yapma şeklinde bulunmamaları gerekir. Sürdürülebilirlik, işletmelerin sadece ekonomik değil,
sosyal ve çevresel konuları da üretim biçimlerine dahil etmelerini zorunlu kılmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma, insanlık var olduğu sürece ihtiyaçlarının karşılanabilmesi
olarak düşünüldüğünde, bu anlayışın işletme seviyesindeki karşılığının kurumsal
sürdürülebilirlik olduğu daha iyi anlaşılır. Kurumsal sürdürülebilirlik farklı şekillerde
tanımlanabilse de Bruntland Raporunda yer alan sürdürülebilir kalkınma tanımı esas
alındığında, işletmelerin şimdiki paydaşlarının ihtiyaçlarını, gelecekteki paydaşlarının
ihtiyaçlarının giderilmesini riske atmadan tatmin etmesi olarak tanımlanabilir (Dyllick ve
Hockerts, 2002: 131-132).
Kurumsal sürdürülebilirlik, geleneksel büyüme ve kar maksimizasyonu modeline
alternatif olarak ortaya çıkan bir yönetim paradigmasıdır. Sürdürülebilirlik paradigmasını
savunanlar işletmelerin artık bilinen geleneksel yöntemlerle iş yapmaya devam etmelerinin
giderek zorlaştığını ileri sürerler. Kurumsal sürdürülebilirlik yönetimi, işletmelerin
faaliyetlerini yürütürken yol açtıkları sosyal ve çevresel konulara, stratejik ve kar odaklı cevap
verme biçimidir. Kurumsal sürdürülebilirlik iki temel özelliğe sahiptir. Yeni bir iş yapma
modeli önerir ve işletmenin şu andaki kazanımlarının yanında geleceğe de yatırım yapmasını
gerektirir (Tokgöz ve Önce, 2009: 252).
Kurumsal sürdürülebilirlik, işletme faaliyetlerinde ve karar mekanizmalarında kurumsal
yönetim ilkeleriyle birlikte sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerin dikkate alınması,
sürdürülebilirliğe ilişkin risklerin etkili yönetilmesi ve üretim süreçlerinin sürdürülebilirlik
anlayışını dikkate alarak yeniden şekillendirilmesi ya da en azından düzeltilmesiyle kazanılır.
Sürdürülebilirliğin sağlanması için işletmelerde dikkate alınması gerekenler şöyle sıralanabilir
(Aydın, 2013: 45):
 Sürdürülebilirlik konusunda yapılacak stratejik planlamaya, hem işletme yönetimi hem
de işletmenin gerekli tüm fonksiyonları mutlaka dahil edilmelidir.
 İşletmenin sürdürülebilirlik ile ilgili tehlikeleri anlayıp değerlendirebilecek ve onlarla
baş etmek için etkinliği artırma ve uyum sağlama gibi yöntemler geliştirebilecek kurumsal
risk yönetimi ve sürdürülebilirlik araçlarını kullanması gerekmektedir.
 Stratejik planlar tutkulu hedeflere ve aksiyonlara dönüştürülmelidir.
110
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
 Hala pek çok ülkede tam anlamıyla düzenlenmemiş olsa da, yakın gelecekte öneminin
artması beklenen kurumsal sürdürülebilirlik raporlaması için, kullanılan finansal raporlama
sistemiyle uyumlu olabilecek kontrol mekanizmaları ve güçlü bilgi sistemleri
oluşturulmalıdır.
 İş ortaklarıyla, sürdürülebilirlik sorunlarıyla ilgili işbirliği yapılmalıdır.
 Devlet yöneticileriyle samimi diyaloglar geliştirilmeli ve kamu-özel işbirliğiyle
yaratıcı çözümler ortaya konmalıdır.
Sürdürülebilirlik Raporlaması
Geleneksel finansal raporlama sistemi işletme faaliyetleri ve sonuçlarıyla yöneticiler ve
hissedarlar ekseninde ilgilenmektedir. Ancak günümüzde diğer paydaşlarda işletme
faaliyetleri ve sonuçlarıyla yakından ilgilenmektedir. Üstelik bu ilgi finansal sonuçların
ötesinde, faaliyetlerin sosyal ve çevresel boyutlarını da kapsar. Ayrıca genel olarak
hissedarlara ve yöneticilere hizmet sunan finansal raporlama sadece kar ya da karlılığı temel
başarı ölçütü olarak kabul eder ve özellikle sosyal ve çevresel sonuçlar doğuran işletme
faaliyetlerinin izlenmesi ve raporlanması ihtiyacına cevap veremez. Ayrıca finansal raporlar
mali karakterli işlemler dikkate alınarak hazırlanır. Tüm değer hareketlerinin parasal değer
ölçütü boyutuna indirgenmesi, işletme faaliyetlerinin sosyal ve çevresel etkilerini yansıtmakta
yetersiz kalmaktadır (Çalışkan, 2012: 62). Finansal raporlamanın işletme faaliyetlerinin sosyal
ve çevresel etkilerini paydaşlara sağlamakta yetersiz kalması, sürdürülebilirlik raporlamasını
ortaya çıkarmıştır.
Günümüzde birçok işletme, sürdürülebilirlik faaliyetlerini açıkladıkları periyodik
raporlar hazırlamaktadır. Finansal raporlamanın doğal bir uzantısı olan sürdürülebilirlik
raporlaması, işletmenin sosyal, ekonomik ve çevresel faaliyetlerini açıklayarak, işletme
raporlamasının kapsamını genişletmektedir. Sürdürülebilirlik raporlaması finansal konularda
menfaat sahiplerine hesap verme şeklinde ifade edilebilecek geleneksel rolün ötesinde işletme
sorumluluklarının genişletilmesi anlamını taşır ve geleneksel finansal raporlamanın kapsamını
toplumsal fayda yönünde genişletmiştir (Başar, 2014: 60).
İşletmelerin sürdürülebilirlik raporları hazırlamasının en önemli sebeplerinden birisi
çeşitli paydaşlarının işletme faaliyetlerini tüm yönleriyle daha kapsamlı olarak
değerlendirebilmeleri için, sürdürülebilirlik faaliyetlerine ilişkin bilginin raporlanmasını
istemeleridir. Başka bir önemli neden ise, işletmelerin topluma olan sosyal ve çevresel
faydalarını içeren sürdürülebilirlik raporlarının işletme yöneticilerinin kararlarına katkı
sağlayabilecek olmasının anlaşılmasıdır (Gao, 2011: 265).
Kurumsal sürdürülebilirliğin getirdiği yeni bakış açısıyla bakıldığında, işletmeler sadece
hissedarlarına karşı değil, bütün paydaşlarına karşı hesap verebilir olmalıdır. Paydaşlar,
işletmelerin şeffaf olmasını istemekte ve finansal performanslarına ek olarak, sosyal ve
çevresel performans göstergelerine de ulaşmak istemektedir. Bu açıdan bakıldığında kurumsal
sürdürülebilirlik şeffaflığın ve hesap verebilirliğin kapsamını artırmıştır. Paydaşlara
işletmenin stratejisi, yönetim yaklaşımı ve vaatleri hakkında değerlendirme sunan kurumsal
sürdürülebilirlik raporları şeffaflık ve hesap verebilirlik aracı olarak da görülebilir (İMKB,
2011: 5).
İşletmelerin açık, anlaşılır ve şeffaf bir sürdürülebilirlik raporlaması sağlayabilmesinde,
kendilerine yol gösteren dünya çapında kabul görmüş raporlama çerçeveleri bulunmaktadır.
Bu çerçeveler gelişen ihtiyaçlar ve paydaş talepleriyle uyumlu olarak sürekli gözden
geçirilmekte ve yenilenmektedir. İşletmelerin daha kaliteli şekilde raporlar sunabilmeleri için,
111
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
söz konusu raporlama çerçeveleri ve raporlama konusunda danışmanlık hizmeti veren
firmalar destek sağlamaktadır. 1997 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde kurulan Küresel
Raporlama Girişimi (GRI) dünya çapında en yaygın kullanılan raporlama çerçevesidir.
GRI raporlama çerçevesi, işletmelerin sosyal, ekonomik ve çevresel performanslarını
ölçmeleri ve raporlamaları için kullanmaları gereken raporlama ilkeleri, prensip ve
göstergeleri belirler. Küresel Raporlama Girişiminin (GRI) misyonu, işletmelere rehberlik
sunarak ve destek sağlayarak, sürdürülebilirlik raporlamasını standart bir uygulama haline
getirmektir. GRI’nın vizyonu, işletmelerin sosyal, ekonomik, çevresel ve yönetişim
performanslarını ve etkilerini sorumlu şekilde yönettikleri ve şeffaf bir şekilde raporladıkları
sürdürülebilir küresel bir ekonomidir (Akarçay, 2014: 7). GRI tüm sektörlerdeki işletmelerin
kullanabileceği, dünya çapında uygulanabilirliği olan bir rehberdir. Gönüllülük esasıyla, GRI
raporlama çerçevesine uygun olarak hazırlanan sürdürülebilirlik raporları, toplumun tüm
kesimlerinden oluşan farklı paydaş grupları tarafından kullanılabilir. Dünya çapında öne çıkan
raporlama çerçeveleri tabloda (Tablo 2) gösterilmektedir (Önce, Onay ve Yeşilçelebi, 2015:
237).
Tablo 2: Raporlama Çerçeveleri
Yıl
Raporlama Adı
Açıklama
1997
Küresel Raporlama Girişimi
(Global Reporting Initiative GRI)
Bütünleşik sorumluluk raporlaması konusunda
dünya çapında en yaygın olarak kabul görmüş
olan bir inisiyatiftir. Ekonomik, çevresel ve
sosyal performansa ilişkin ilke ve göstergeler
belirler.
1999
AA1000 (AccountAbility
1000)
Londra. Bu standart, işletmelerin sosyal ve ahlaki
açıdan hesap verebilirlikleri konusunda genel
ilkeler sağlar.
Birleşmiş Milletler Küresel
İlkeler Sözleşmesi (UNGC
Global Compact)
New York. Bu sözleşme, şirketlerden etki alanları
kapsamında insan hakları, çalışma standartları,
çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarında bir dizi
esas değeri kabul etmeleri, desteklemeleri ve
uygulamaya koymalarına ilişkin ilkeler
içermektedir.
2000
2000
İlerleme Bildirimi
UNGC’nin insan hakları, çalışma standartları,
Raporlaması
çevre ve yolsuzluğa ilişkin 10 prensibini referans
(Communication on Progress
alır.
- COP)
2000
OECD Çok Uluslu Şirketler Devletler tarafından çokuluslu işletmelere yapılan
Genel İlkeleri (The OECD
tavsiyelerdir. Çok uluslu kuruluşların
Guidelines for Multinational sürdürülebilir kalkınmaya katkısının artırılması
Enterprises)
amaçlamaktadır.
2006
IFC Performans Standartları
(IFC Performance Standards)
Sosyal ve çevresel değerlendirmede risklerin
yönetilmesine dair standartlardır.
112
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
2008
Karbon Saydamlık Projesi
(Carbon Disclosure Project CDP)
Raporlamanın ana başlıkları iklim değişikliği, su
kullanımı, ormanlara verilen zarar, tedarik
zincirlerinin çevresel riskleridir.
2010
Entegre Raporlama
(Integrated Reporting - IR)
Entegre raporlama, kurumun stratejisi, yönetim ve
finansal performansı ile faaliyet gösterdiği
alandaki çevresel, sosyal ve ekonomik faktörler
arasındaki bağlantıyı tanımlar.
ISO 26000
1998’de yayınlanan SA 8000 Standardı olarak
bilinmektedir. İşletmelerin, kamu kurumlarının,
sivil toplum örgütlerinin yararlanabileceği kılavuz
niteliğindeki bu standart, sürdürülebilir
kalkınmayı destekleyen sosyal sorumluluk
kavramlarının tamamlayıcısı olmuştur.
2010
Kaynak: S. Önce, A. Onay, G. Yeşilçelebi (2015) Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması ve Türkiye’deki
Durum, Journal of Economics Finance and Accounting, 2 (2), 237’den uyarlanmıştır.
Son yıllarda gerek Türkiye’de gerekse dünyada işletmelerin kurumsal sürdürülebilirlik
ve sürdürülebilirlik raporlamasına ilişkin farkındalıkları giderek artmaktadır. Birçok işletme
faaliyetlerinin sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerini saptamaya ve iş yapma biçimlerini bu
kapsamda düzenlemeye ve hem işletme içi hem de işletme dışında faaliyetlerini etkileyen ve
faaliyetlerinden etkilenen tüm taraflara faaliyetlerinin sürdürülebilirliğe ilişkin etkilerini
raporlar hazırlayarak iletmeye başlamıştır.
2011 yılında PWC (Price Waterhouse Coopers), İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve
Sürdürülebilir Kalkınma Derneği işbirliği ile hazırlanan raporda, 11 sektörden 215 halka açık
şirketin katıldığı anket yoluyla toplanan veriler ışığında şu sonuçlara ulaşılmıştır (PWC,
2011):
 Şirketlerin %60’ı sürdürülebilirlik konusunun şirketlerinin iş yapış tarzlarıyla
tamamen ilgili olduğunu, %35’i kısmen ilgili olduğunu belirtmiştir.
 Şirketlerin %93’ü sürdürülebilirlik alanında yapılan yatırımların, şirketlerin finansal
performansı üzerinde olumlu etkisi olduğunu düşünmektedir.
 İtibar, yasal düzenlemeler ve rekabet şirketler tarafından sürdürülebilirlik
uygulamalarının en önemli itici güçleri olarak algılanmaktadır.
 Şirketlerin %62’si sürdürülebilirlik konusunda bir stratejileri olduğunu belirtmiştir.
Ancak katılımcı şirketlerin %48’inin sürdürülebilirlik stratejisini birebir yöneten üst düzey
yöneticisi bulunmaktadır.
 Şirketlerin %86’sı daha önce hiç sürdürülebilirlik raporu yayınlamadığını, geriye kalan
%14’ün %12’sinin her yıl rapor yayınladığı anlaşılmıştır. Daha önce hiç rapor
yayınlamayanların %45’i, önümüzdeki yıllarda sürdürülebilirlik raporu yayınlamayı
hedeflediklerini belirtmiştir.
 Araştırma kapsamındaki şirketler, raporlama yapmanın en fazla rekabet avantajı ve
marka bilinirliği konularında faydalı olduğunu düşünmektedir.
2013 yılında KPMG International’ın 41 farklı ülkeden her ülkenin kabul edilen ulusal
kaynaklara, piyasa verilerine ya da diğer uygun sektör göstergelerine göre, en fazla gelire
113
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
sahip 100 işletmesini kapsayan, yani toplamda 4100 işletmenin dahil olduğu araştırma ve
2012 yılında Global Fortune 500 sıralamasına göre dünyanın en büyük 250 şirketi üzerinde
yaptığı araştırmadan oluşan rapor, küresel anlamda sürdürülebilirlik raporlaması ile ilgili
aşağıdaki verileri sunar (KPMG, 2013):
 Dünyanın en büyük 250 şirketinin %93’ü 2013 yılında sürdürülebilirlik raporu
hazırlamıştır. Bu oran 1993 yılında %35, 2002 yılında %45, 2005 yılında %64, 2008 yılında
%83, 2011 yılında %95 olmuştur.
 2013 yılında, her ülkenin en fazla gelire sahip 100 şirketinin (yani toplamda 4100
şirketin) %71’i sürdürülebilirlik raporu hazırlamıştır.
Şekil 1: 1993-2013 Arasında Raporlamadaki Büyüme
 2013 yılında her ülkenin en fazla gelire sahip 100 şirketinin (yani toplamda 4100
şirketin) Kanada’da %83’ü, Amerika Birleşik Devletleri’nde %86’sı, Şili’de %73’ü,
Nijerya’da %82’si, Güney Afrika’da %98’i, Birleşik Arap Emirlikleri’nde %22’si, Fransa ve
Danimarka’da %99’u, Norveç’te %73’ü, İtalya’da %77’si, İspanya’da %81’i, Birleşik
Krallıkta %91’i, Hindistan’da %73’ü, Endonezya’da %95’i, Malezya’da %98’i,
Avustralya’da %82’si ve Japonya’da %98’i sürdürülebilirlik raporu hazırlamıştır.
 2013 yılında Amerika kıtasındaki şirketlerin %76’sı, Avrupa’nın %73’ü AsyaPasifik’in %71’i, ve Orta Doğu-Afrika’nın %54’ü sürdürülebilirlik raporu hazırlamıştır.
 2013 yılında dünyanın en büyük 250 şirketinin %82’si, her ülkenin en fazla gelire
sahip 100 şirketinin %78’i raporlamada, Küresel Raporlama Girişimi (GRI) rehberlerini
kullanmıştır.
114
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
Şekil 2: 2011 ve 2013 Yıllarında Dünyanın Bazı Kesimlerinde Raporlama Oranları
Şekil 3: GRI Rehberlerinin Kullanım Oranı
Sürdürülebilirlik raporlaması konusunda Türkiye’deki durum incelendiğinde ise, GRI
Bölgesel Veri Ortaklık Anlaşması kapsamında Türkiye’de gerçekleştirilen sürdürülebilirlik
uygulamalarının yer aldığı bir iletişim platformu olan kurumsalsürdürülebilirlik.com
verilerine göre, Kasım 2015 itibariyle 77 işletmenin 204 rapor hazırladığı ve bu raporların
148’inin GRI rehberleri kullanılarak hazırlandığı görülür. Türkiye’de yayınlanan ilk rapor
tekstil sektöründe faaliyette bulunan Aksa Akrilik Sürdürülebilir Kalkınma Raporu 2004’tür
ve 2005 yılında yayınlanmıştır (www.kurumsalsürdürülebilirlik.com).
Türkiye’de sürdürülebilirlik konusunda önemli bir gelişme de BIST Sürdürülebilirlik
Endeksi’dir. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi 4 Kasım 2014 itibariyle hesaplanmaktadır.
Endeksin amacı, Borsa İstanbul’da işlem gören ve kurumsal sürdürülebilirlik performansları
üst seviyede olan şirketlerin yer alacağı bir endeks sağlanması ve şirketlerin sürdürülebilirlik
bilgi ve uygulamalarının arttırılmasıdır. Bu amaçla, BIST 30 kapsamındaki şirketler çevre,
115
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
biyoçeşitlilik, iklim değişikliği, insan hakları, yönetim kurulu yapısı, rüşvetle mücadele, iş
sağlığı ve güvenliği ölçütlerine göre değerlemeye tabi tutularak, BIST Sürdürülebilirlik
Endeksinde yer alan şirketler belirlenmiştir. Endekste 15 şirket yer almaktadır
(www.borsaistanbul.com/endeksler).
Önce vd.’nin Türkiye’deki kurumsal 2015 Mayıs ayı itibariyle kurumsal
sürdürülebilirlik platformunda yer alan veriler doğrultusunda Türkiye’de yayımlanan
sürdürülebilirlik raporlarını inceledikleri çalışmada, Türkiye’de 72 işletmenin toplamda 181
sürdürülebilirlik raporu yayımladıkları tespit edilmiştir. Sunulan raporların 27’sinin yani
yaklaşık olarak %15’inin imalat sektöründe faaliyet gösteren işletmelere ait olduğu, bu
işletmelerin 8’inin yani yaklaşık olarak %30’unun eczacılık ürünleri, 6’sının yani yaklaşık
%22’sinin tekstil ürünleri imalatı yaptıkları ifade edilmiştir. 181 raporun 149’u (yaklaşık
%82’si) GRI rehberlerine uyularak hazırlanmış ve 46’sı (yaklaşık %25’i) 2014 yılında
yayınlanmıştır. Türkiye’de raporlama yapan işletmelerin 52’si (yaklaşık %72’si) büyük
ölçeklidir. İşletmelerin 58’i (yaklaşık %81’i) 500’den fazla çalışana ve 66’sı (yaklaşık
%92’si) 1 Milyon Euro’dan fazla ciroya sahiptir (Önce, Onay ve Yeşilçelebi, 2015).
Sonuçlar
Günümüzde işletme performansı değerlendirilirken, finansal olmayan göstergelerin
önemi giderek artmaktadır. Artık paydaşlar, işletmeler hakkında finansal içerikli olmayan
bilgiye de sahip olmak istemektedirler. Ayrıca sermaye piyasalarında yatırımcılar, yatırım
kararlarında finansal göstergelerin yanında, finansal olmayan göstergelerden de
yararlanmaktadırlar. Bahsi geçen gelişmeler, işletmelerin sosyal, ekonomik ve çevresel
verilerini paydaşlarına sunma aracı olan sürdürülebilirlik raporlamasını doğurmuş ve
geliştirmiştir. Tıpkı finansal raporlama sürecinde olduğu gibi, muhasebecilerin
sürdürülebilirlik raporlaması konusunda da bilgi sahibi olmaları ve raporlama sürecini
yürütmeleri, denetçilerden de raporların denetimini yapmaları beklenmektedir. Denetçilik
mesleğinin bir parçası olarak danışmanlık faaliyetleri yürüten büyük denetim firmaları, bu
yeni alandaki boşluğu şimdiden doldurmaya başlamışlardır.
Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’deki işletmeler kurumsal sürdürülebilirliğin
sağlanabilmesi için iş yapma şekillerinin sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler göz önünde
bulundurularak düzenlenmesi gerektiğinin farkındalar. İşletmeler sürdürülebilirlik
performansını finansal performans ile ilişkili bir faktör olarak görmekteler. Büyük çoğunluğu
rapor hazırlamasa bile en azından gelecekte rapor hazırlamayı amaçlamaktalar ve
sürdürülebilirliği bir itibar sağlama ve rakipleriyle rekabet etme aracı olarak görmektedirler.
Bu durum hem kurumsal sürdürülebilirliğin hem de sürdürülebilir bir kalkınma modelinin
oturtulması açısından ülkemiz için umut vericidir. Türkiye’de sürdürülebilirliğin öneminin
artmasını ve anlaşılmasını sağlayacak bir başka gelişme de, Kasım 2014’ten beri
hesaplanmaya devam eden BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’dir.
Türkiye’de 2005 yılından Kasım 2015’e kadar 204 rapor hazırlanmıştır. Bu sayı
özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleriyle kıyaslandığında az olsa da, raporlar özellikle
son yıllarda yayınlanmış ve giderek çok hızlı bir şekilde rapor sayısı artmıştır ve bu artış
devam etmektedir. Öyle ki, Mayıs – Kasım 2015 arasında yaklaşık 6 aylık sürede 181 olan
rapor sayısı 204’e ulaşmıştır.
116
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
Yapılan araştırmalardan dünyada sürdürülebilirlik raporlamasının durumuna
bakıldığında, özellikle büyük ölçekli işletmelerin yıllar itibarıyla giderek artan şekilde rapor
hazırladıkları görülmektedir. Bu raporların büyük çoğunluğu GRI raporudur. Avrupa ve
Kuzey Amerika’da raporlama daha fazla yapılmaktadır, ancak son yıllarda Asya-Pasifik
ülkelerindeki raporlama oranı bu bölgeleri yakalamıştır. Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde ise
özellikle son yıllarda gelişme hızı artmıştır. Danimarka, Fransa, Malezya, Endonezya,
Hindistan, Nijerya, Norveç, Singapur, Güney Afrika, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik
Devletlerinde sermaye piyasaları ile merkez bankalarının düzenlemeleri, muhasebe yasaları
ve borsa düzenlemeleri birçok ülkede gönüllü olan sürdürülebilirlik raporlamasını bir
zorunluluk haline getirmiştir ve rapor sayısının son yıllardaki artışının sebeplerinden birisidir.
Öneriler
Ülkelerdeki rapor sayısı kadar, bu raporların kalitesi de büyük önem taşır. KPMG’nin
2013 yılındaki çalışmasına göre, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Danimarka ve Japonya
gibi ülkelerde rapor sayısı çok yüksek olmasına karşın; tedarikçiler ve değer zinciri,
yönetişim, risk, fırsatlar ve strateji gibi değişik ölçütleri sunabilme açısından raporlama
kalitesi incelendiğinde bu ülkelerin listenin üst sıralarında olmadıkları, aksine daha az
raporlama sayısına sahip olan İtalya ve İspanyada sunulan raporların daha kaliteli olduğu
belirlenmiştir. Sunulan raporların sayısı kadar kalitesi de önem taşır. Araştırmacılar tarafından
hem Türkiye’de hem de dünyada sunulan raporların kalitesini inceleyen çalışmalar akademik
yazını geliştirecektir.
Son olarak, hem Türkiye’deki hem de diğer ülkelerdeki raporların büyük çoğunluğunun
GRI raporu olduğu belirlenmiştir. Bunun nedeni GRI rehberlerinin bütün sektörlerin
kullanımı için uygun olarak, farklı dillerde ve tüm işletme ölçeklerinin özellikleri dikkate
alınarak hazırlanmasıdır. GRI raporlama rehberini tanıtan ve GRI rehberinin özelliklerine ve
uygulanmasına ilişkin araştırmalar yazını geliştirecektir.
Kaynakça
Akarçay, Ç. (2014). Sürdürülebilirlik Muhasebesi Standartları Kurulu. Marmara Üniversitesi
Öneri Dergisi, 11 (42), 1-11.
Aydın, T. Y. (2013). Sürdürülebilirliğe Genel Bir Bakış. KPMG Gündem, Temmuz-Eylül, 4445.
Başar, B. (2014). Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporlaması ve Finansal Performans
Arasındaki İlişki: Borsa İstanbul’da İşlem Gören Kimya-Petrol-Plastik Sektörü
Şirketleri Üzerine Bir Araştırma. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 21 (2), 59-72.
Bayraktutan, Y., ve Uçak, S. (2011). Ekolojik İktisat ve Kalkınmanın Sürdürülebilirliği.
Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 3 (4), 17-36.
Çalışkan, A. Ö. (2012). Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması. Muhasebe ve Vergi
Uygulamaları Dergisi, (1), 41-68.
Dyllick, T., and Hockerts, K. (2002). Beyond The Business Case For Corporate
Sustainability. Business Strategy and Environment, 11 (2), 130-141.
Gao, Y. (2011). CSR in an Emerging Country: A Content Analysis of CSR Reports Of Listed
Companies. Baltic Journal of Management, 6 (2), 263-291.
Isaksson, R., and Steimle, U. (2009). What does GRI-reporting tell us about corporate
sustainability?. The TQM Journal, 21 (2), 168-181.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, (2011). Sürdürülebilirlikle ilgili Özet Bilgiler. İMKB
İstatistik Müdürlüğü, Mayıs, 1-11.
117
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA, KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI
KPMG International (2013). The KPMG Survey of Corporate Responsibility Reporting 2013.
www.kpmg.com/Sustainability adresinden 05/10/2015 tarihinde alınmıştır.
Önce, S., Onay, A., ve Yeşilçelebi, G. (2015) Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması ve
Türkiye’deki Durum. Journal of Economics Finance And Accounting, 2 (2), 230-252.
Price Waterhouse Coopers (2011). Türk İş Dünyasında Sürdürülebilirlik Uygulamaları
Değerlendirme Raporu. www.pwc.com.tr adresinden 02/10/2015 tarihinde alınmıştır.
Tokgöz, N., ve Önce, S. (2009). Şirket Sürdürülebilirliği: Geleneksel Yönetim Anlayışına
Alternatif. Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 11 (1), 249-275.
Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Hedefler. http://www.globalcompactturkiye.org
adresinden 02/07/2015 tarihinde alınmıştır.
BİST Sürdürülebilirlik Endeksi. http://www.borsaistanbul.com/endeksler adresinden
10/10/2015 tarihinde alınmıştır.
118
EJOIR – ARALIK 2015 IWCEA ÖZEL SAYISI CİLT 3

Benzer belgeler