Zaviye, İmaret, Aşevleri

Transkript

Zaviye, İmaret, Aşevleri
Zaviye, İmaret, Aşevleri
Tarihi oldukça eskilere inen zaviyeler, şehir, kasaba ve köylerde veya yollar üzerinde kurulan;
tasavvufi bir disipline tabi olarak bir şeyh yönetiminde, gelip geçen yolcuların bedava misafir
edildikleri müesseselerdir. Osmanlı devri sonlarına doğru tekke, zaviye ve imaret bazen aynı
manada kullanılıyor, bazen de imaret; büyük zaviyeler veya sadece aşevleri için, zaviye de
küçük tekkeler için kullanılıyordu. Bu tasavvufi tesislerin, kurucuları veya unutulamayan şeyhleri
için yapılan türbeler, onların tamamlayıcı bir parçası olur. Çoğunluğu günümüze ulaşmayan
zaviyelerin genellikle sadece türbeleri ayakta kaldığından, bunların yerleri türbelere göre
belirlenebilmektedir. Bu yönüyle türbeler konusu zaviyeler ve imaretlerle birlikte ele alınması
gerekmektedir.
İmaretler ilk olarak Osmanlı devrinde ortaya çıkar. Dar manası ile fakirler ve medrese
talebelerine bedava sıcak yemek dağıtmak üzere kurulmuş aşhanelere, imaret denilmiştir. İkinci
olarak, camiler için imaret denilmesinden başka, külliye kelimesi yerine de imaret kelimesi
kullanılır. Cami, medrese, tabhane, darüşşifa, kervansaray, türbe, mekteb gibi yapılardan
oluşan pek çok külliyenin ana yapısı olan camilerin kitabesinde, "imaret" kelimesi kullanılır.436
Buna göre imareti, külliye ve külliyenin içinde veya tek yapı olarak aşhane manasında da
kullanmak gerekmektedir. Osmanlılarda ilk imareti Orhan Gazi, İznik ve Bursa'da
yaptırmıştır.437 İznik İmaretinin açılışında bizzat kendisi aş dağıtan Orhan Gazi'den sonra II.
Murad, Ergene Köprüsü ve imaretini yaptırarak, buradaki açılış merasiminde, misafirlere yemek
dağıtımı yapar. Bataklık bir yerde yapılan bu imaret ve köprü ile Uzunköprü Kasabası meydana
gelir.438 İznik'teki I. Murad İmaretinde günde 2000 kişiye, İstanbul Fatih İmaretinde günde 1650
kişiye, Edirne II. Bayezid İmaretinde ise her gün 1400 kişiye iki öğün sıcak yemek veriliyordu.
Istanbul'da XVIII. yüzyıl sonlarında imaretlerden 30.000 kişi iki öğün yemek alır.439 İmaretler bir
şeyh yönetiminde vekilharç (gıda alımına nezaret eden), kâtib (gelir ve giderleri kaydeden),
nakib (dağıtıcı), bevvab (kapıcı), hazine emini, sarf emini, kilârî (ambar memuru), ferraş,
kayyım, çerağdar (imaretin tamamının bakım ve temizliğini yapan), nak- kad-ı kendüm
(kalburcu), nakkad-ı erz (ayıklayıcı), siracî (kandil yakan), hadim-i me'kel (sofra hizmetlisi),
kaseşuy (bulaşıkçı), hattab (oduncu), ser tabbah (aşçıbaşı), tabbah, habbaz (ekmekçi) ve
vezzan-ı imaret (kantarcı) gibi görevliler vardır.
Anadolu'nun pek
çok şehrindeki imaretler, bulunduğu mahallelere de ismini verir. İmaretler bulundukları yerlere
göre değişik mimari planlarda olmakla birlikte, Osmanlılarda "zaviyeli veya kanatlı camiler"
denilen ters "T"yi andıran tipteki yapıların sayısı oldukça çoktur. Bu tipteki yapıların
çoğunluğunda minber olup, cami olarak kullanılır. Camiler kısmında anlatılan Celâleddin
Karacabey'in bu tipte Ankara'da yaptırdığı İmaret Camii günümüze kadar gelir.
Eski Ankara'dan günümüze gelen tekke ve zaviye azdır. Şehrin tarihini ve eserlerini anlatan pek
çok eserde de bu konuya değinilmekten kaçınılmıştır. Konu ciddi olarak araştırıldığında,
Ankara'nın tasavvufi hareketler bakımından önemli bir şehir olduğu ortaya çıkar. Ankara,
yapılan sosyal, kültürel ve dini tesislerle mamur edilmiştir. Önceleri tekke ve zaviyelerle halka
yapılan yardım mekanlarına daha sonra bir de imaret yapıları eklenmiştir.
Zaviyelerin büyük bir kısmının etrafındaki arazilerde, bizzat dervişler tarafından tahıl, sebze ve
meyve yetiştiriliyor, civardaki meralarda sığır ve davar besleniyor, elde edilen gelirin bir kısmı
zaviyelerin bakım ve tamirine, bir kısmı dervişler ve misafirlerin yiyip içmelerine, bir kısmı ile de
1/2
Zaviye, İmaret, Aşevleri
hizmetlilerin ücretleri ödeniyor, geriye kalanı ise vakfın evlatları arasında paylaştırılıyordu.
Halkın duyduğu yoğun ilgi sebebiyle unutulamayan türbe ve kabirler vardır. Bunların bir
kısmının asıl şekli bozulmuş, bir kısmı tamamen yıkılıp gitmiş, çeşitli vakıf kayıtları ve tarihi
kaynaklardan isimlerini bildiğimiz bazı türbeleri hatırladıktan sonra diğer türbeleri tanıtmaya
çalışacağız.
Çankaya Yakup Abdal Köyünde Yakup Abdal Türbesi, Bala ilçe merkezi Kartaltepe mevkiinde
mezarı bulunan ve halk arasında Horasan eri olarak bilinen Kartal Dede, Kalecik'te Alıçoğlu
Türbesi, Beypazarı'nda İvaz Baba veya Ayvaşık Dede mezarı, Şereflikoçhisar'da Hacı Enbiya
Türbesi, Ankara'da Dumlupınar mevkiinde yıkılan Arapdede Türbesi ve Hacı Said Türbesi,
Melike Hatun Türbesi, Seccade Sultan Türbesi, Samanpazarında Şeyh Hüseyin Nakşibendi
Türbesi, Mamakta Karaağaç (Altıağaç) Dede halk arasında ziyaret edilen yerlerdir.
2/2