İKÜMED Kuruldu

Transkript

İKÜMED Kuruldu
Nisan 2014 / Sayı: 1
İKÜMED Kuruldu
8 Ağustos 2012 tarihinde, İstanbul Dernekler Odası’na, İstanbul Kültür
Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği, yedi kurucusu adına Ali
Kaplanoğlu eliyle dernek tüzüğü ve kuruluş evraklarını teslim etti. İKÜMED tüzüğü aynen kabul edildi ve evrakları eksiksiz bulundu. Böylece
dernek aynı gün sicil numarasını alarak resmen kuruldu.
Karar defteri, üye defteri, muhasebe evrakları vb. tasdiki, görev dağılımı, ilk toplantı, banka hesabının açılması, para makbuzunun bastırılması,
bütün bürokratik işlemler 20 gün içerisinde tamamlanarak ilk üye kaydı-bağışı 28 Ağustos’ta yapıldı ve dernek işler hale getirildi.
İKÜ’nün eylül kayıtlarında öğrencilerimiz, Derneğe üye yapılarak yüzde
10 indirim kazanmaları sağlandı. İKÜ mezunu dernek üyelerine de yüksek lisans ya da doktorlarını üniversitemizde yapmak isterlerse yüzde
25 indirim sağlayan yazıları verildi. Kayıtlar bitince ekim ayından itibaren
İKÜMED etkinlikleri başladı.
İKÜMED 1. Olağan Genel Kurul Toplantısı
İKÜMED, Dernekler Kanunu gereği birinci olağan genel kurulunu kuruluş tarihi olan 8 Ağustos 2012’den itibaren 6 ay içinde yapmakta
yükümlüydü. Bu çerçevede ilk genel kurul, 27 Ocak 2013 Pazar günü
saat 15.00’de, İstanbul Kültür Üniversitesi Ataköy yerleşkesi 6. katında
yapıldı.
Dernek ilk 6 ayında 317 üyeye ulaşmıştı. Kongreye katılan üyelerin tamamının oyları ile aday olan tek liste göreve getirildi.
İKÜMED Kurucu Yönetim Kurulu
Dr. Bahar Akıngüç Günver
Mensup
İKÜ Mütevelli Heyet Başkanı
Prof. Dr. Dursun Koçer
Mensup
İKÜ 2008-2012 Dönem Rektörü
Prof. Dr. S. Semahat Demir
Mensup
İKÜ Rektörü
Turgay Akbal
Mezun
Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı
Özkan Gül
Mensup
İKÜ Mali İşler Daire Başkanı
Ali Kaplanoğlu
Mensup
İkü Mezun İlişkileri Birimi Yöneticisi
Andaç Toksoy
Mezun
İKÜ Araştırma Görevlisi
1. Yönetim Kurulu Asıl Üyeleri
Dr. Bahar Akıngüç Günver
Mensup
İKÜ Mütevelli Heyet Başkanı
Prof. Dr. Dursun Koçer
Mensup
İKÜ 2008-2012 Dönem Rektörü
Prof. Dr. S. Semahat Demir
Mensup
İKÜ Rektörü
Turgay Akbal
Mezun
Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı
Ali Kaplanoğlu
Mensup
İKÜ Mezun İlişkileri Birimi Yöneticisi
Andaç Toksoy
Mezun
İKÜ Araştırma Görevlisi
Banu Bursalıoğlu Döğme
Mezun
Yeşilköy Spor Kulübü Yön. Kurulu Üyesi
1. Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri
Namık Kemal Köse
Mensup
İKÜ Öğrenci Kulüpler Birliği Başkanı
Gökhan Akdemir
Mezun
İKÜ’10 İşletmecilik
Sena Kaya
Mezun
İKÜ’12 İşletme
Yıldırım Özkan
Mezun
İKÜ’10 Fizik
Deha Sevgen
Mezun
İKÜ İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı
Tuğba Çedikçi Fener
Mezun
İKÜ’05 İşletme
Yrd. Doç. Edip Seçkin
Mezun
İKÜ’01 İnşaat Mühendisliği
1. Denetim Kurulu Asıl Üyeleri
Özkan Gül
Mensup
İKÜ Mali İşler Daire Başkanı
Ceren Yıldız
Mezun
İKÜ Hukuk Yüksek Lisans
Mezun
İKÜ Genel Sekreter Yardımcısı
Semih Dere
1. Denetim Kurulu Yedek Üyeleri
Seçkin Taygun Altınbaş
Mezun
İKÜ’03 Uluslararası İlişkiler
Onur Güldürsün
Mezun
İKÜ’05 İşletme Yönetimi
Galip Ümit Gamsız
Mezun
İKÜ’10 Lojistik M.Y.O.
1
İKÜ Nasıl Kuruldu?
A21’de Perşembe Toplantıları
Tüm müesseselerin kurulumu ve işletiminde sürekliliğin var olabilmesi için bürokratik ve finansal altyapının sağlam bir şekilde oluşması gerekir. Bu konularda bugünkü
Onursal Mütevelli Heyeti Başkanı Fahamettin
Akıngüç, Kültür Koleji Vakfı Başkanı olarak bilgisini,
deneyimini ve mali gücünü ortaya koymuştur.
Prof. Dr. Çetin Bolcal
Eski Rektör Yardımcısı
İstanbul Kültür Üniversitesi, 1997 yılı 15 Temmuz
günü TBMM kararı ile kurulan yedi vakıf üniversitesinden biridir. O tarihte İstanbul’da devlet ve vakıf
üniversiteleri arasında kuruluş olarak 17. sıradaydı.
Bu nedenle rektörlük makam aracının plakası ‘17’dir.
Bir üniversite yıllar süren bir hazırlık çalışması sonunda kurulma aşamasına gelir. İstanbul Kültür Üniversitesi’nin kurulma düşüncesi 1995 yılına dayanır. Onursal Mütevelli Heyeti
Başkanımız Yüksek İnşaat Mühendisi Fahamettin Akıngüç
1960 yılında, “Kültür Koleji”ni kurup belirli bir noktaya getirdikten sonra zaman içinde anaokulundan fen lisesine kadar
ilk ve orta eğitimin tüm kulvarlarında üst seviyede eğitim-öğretim müesseselerini hizmete sokmuştur. Artık sıra, edinilen
kırk yıla yakın deneyim kullanılarak en üst seviyede öğretim
müessesesi olan, ‘üniversite’ ile bunca yıllık emeği taçlandırmaya gelmiştir. Bu düşüncesini yıllar önce, 1972 yılında
kamulaştırılan yüksekokul işletilmesinde birlikte çalıştığı arkadaşı rahmetli kurucu rektörümüz Prof. Dr. Önder Öztunalı
ile paylaşır ve “Kültür Koleji Vakfı” kuruculuğunda, “İstanbul
Kültür Üniversitesi”ni kurmak üzere çalışmalara başlarlar.
Ben bu çalışmalara 1996 sonbaharında katıldım. Kurucu
Rektörümüzle İstanbul Üniversitesi’nde birlikte çalışma olanağı bulmuştuk. Hocamız rektör yardımcısı iken ben de Fen
Fakültesi Dekanlığı görevini yürütmekteydim. Fahamettin
başkanımızla ise 1992 yılında Kültür Fen Lisesi’nin kuruluşunda birlikte çalışma olanağımız olmuştu.
2
Diğer müesseselerden farklı olarak üniversitenin
üçüncü bir ayağı, “akademik yapı”dır. Bu görevi daha
önce fakülte kurmuş, dekanlık ve rektör yardımcılığı görevlerini başarı ile yürütmüş olan uluslararası akademik
deneyime sahip rahmetli kurucu rektörümüz Prof. Dr.
Önder Öztunalı üstlenmiştir.
Üniversitenin akademik kurulumu için, rektörümüz Ataköy
9. Kısım’da üniversiteye tahsis edilen A21 binasında perşembe günleri yapılmakta olan toplantılara beni Fen-Edebiyat Fakültesi Kurucu Dekanı olarak davet etti. Bu toplantılara saygı ve rahmetle andığım hocam Prof. Dr. Kamuran
Pekinel ve değerli arkadaşım Prof. Dr. Senih Aşan ile birlikte
katıldım. Üniversitemizin akademik kuruluşu bu çalışmaların sonucunda olmuştur. Bu toplantılara başka katılanlar ve
ayrılanlar oldu ancak yukarıda saydığım dört isim sürekli
üyeydi. Bu nedenle perşembe toplantılarının ve A21 binasının üniversitenin kuruluşunda özel bir yeri vardır. Kısacası İstanbul Kültür Üniversitesi A21’de kurulmuştur.
Bu toplantılarda, İstanbul Kültür Üniversitesi’nin kuruluş statüsü, fakülteleri, bölümleri ve yönetmelikleri, tüm ayrıntıları ile titiz bir şekilde tartışıldı. Bu
arada Şirinevler’de bugün Hukuk Fakültesi’nin
bulunduğu bina inşa edilmekteydi. Bir yandan
da üniversitemizin yönetici ve öğretim elemanlarını oluşturmak için ön görüşmeler
yapılmaya başlandı.
Üniversitenin başlangıçta üç fakülte, bir meslek yüksekokulu
ve iki enstitüden oluşması
kararlaştırıldı. Fen-Edebiyat, Mühendislik
ve
Mimarlık ile İktisadi ve
İdari Bilimler üç fakülteyi
oluşturmaktaydı. Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, iki
yıllık öğretim yapan ve ara eleman
yetiştiren birimdi.
Televizyonda TBMM’nin Kararını
İzledik
15 Temmuz günü TRT3 kanalında heyecanla takip ettiğimiz, “Meclis TV” programında TBMM’nin
akşamüstü yapılan oturumunda bizimle birlikte yedi
“Vakıf Üniversitesi” kuruldu.
Benim İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlık görevim mart ayında bitmişti, ağustos ayı itibarı ile emekliliğimi
isteyerek İstanbul Kültür Üniversitesi’nde tam zamanlı çalışmaya başladım. Prof. Dr. Önder Öztunalı da kararın Resmi
Gazete’de yayınlanmasından sonra İstanbul Kültür Üniversitesi’ne Rektör olarak YÖK tarafından atandı. Çalışmalarımıza
özellikle öğretim kadrosu oluşturma yönünde hız verdik. Prof.
Dr. Okay Eroskay, Mühendislik ve Mimarlık, Prof. Dr. Senih
Aşan, İktisadi ve İdari Bilimler, ben de Fen-Edebiyat Fakültesi
dekanlıklarına atandık. Rektör Yardımcısı olarak da yıllarca o
zamanki adı ile “Mimar Sinan Üniversitesi”nde Konservatuar
Müdürlüğü görevini yürütmüş, sanatçı Prof. Özer Sezgin atandı. Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü’ne birkaç yıl sonra vefat
eden Prof. Dr. Tuncer Kodamanoğlu, genel sekreterliğe ise
Hamza Almaç getirildi. İki fakültemiz İngilizce öğretim yapacakları için yabancı dil biriminin kurulması gerekmekteydi.
Bu birimin başına Doç. Dr. Birsen Tütüniş atandı. Prof.
Dr. Okay Eroskay ve ben, aynı zamanda sırası ile, İnşaat
ve Matematik Bilgisayar bölüm başkanlıklarını yürütmekle görevliydik. Doç. Dr. Tülin Yazgaç ve Doç.
Dr. Linet Özdamar ile Prof. Dr. Kamuran Pekinel,
sırası ile Endüstri Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği ve İşletme Bölüm Başkanlıkları’na
atandılar.
Atanan yöneticiler, rektör başkanlığında kadrolarını kurmaya başladılar. Ana prensip öğretim üyelerinin deneyimli, alanlarında
akademik başarıları ile
öne çıkan ve tüm
zamanlarını üniversiteye
har-
cayacak nitelikte olmalarıydı. Kuruluş yasasının temmuz ayında
çıkması nedeni ile üniversiteye normal zamanda öğrenci alamamıştık. Ancak, Ekim ayında üniversitelerin boş kalan kontenjanlarının doldurulması sırasında o öğretim yılı için öğrenci alma
olanağımız vardı. Bu fırsatı değerlendirmek için kısa zamanda
senato ve yönetim kurullarını oluşturup, gerekli yönetmelik ve
yönergeler resmiyete geçirilirken bir yandan da Şirinevler’deki
binamızda çalışma hızlandı. Ve 1997-98 eğitim-öğretim yılına
başlamak için hazır hale getirildi.
Bütün Kontenjanın Dolmasının Sırrı!
1997-98 yılı boş kontenjanları için yerleştirme yapılırken ilan
ettiğimiz tüm kontenjanların dolduğunu gördük. Henüz kurulalı
birkaç ay olan bir üniversitenin ilan edilen tün kontenjanlarının
dolması beklenen bir sonuç değildi. Çok mutlu olduk. Ancak
kayıtlar sırasında gerçek ortaya çıktı. Yaklaşık 300 kontenjana
başvuran öğrencinin 157’si kayıt yaptırdı. Gerçekte, “Vakıf Üniversitesi” kavramı henüz anlaşılamamıştı, bu nedenle ücretli
olduğunu bilmeyen ve ailesine “ben bir üniversite kazandım”
demek için kontenjanları dolduran öğrenciler doğal olarak kayıt
yaptırmadılar. Bu şekilde kontenjanların işgali birkaç yıl sürdü.
Daha sonra her şey doğal seyrine oturdu. Genelde İKÜ yüzde
90 civarında doluluk oranı ile bu günlere gelmiştir.
Bir üniversitenin olmazsa olmazı olan, bilimsel çalışmalara
başlangıçtan bu yana büyük önem verilmiş, desteklenmiş ilk
yıllarda birikimli öğretim elemanlarının ve daha sonra da yetişen elemanların sayesinde 2009 yılına kadar süren, devlet
desteğine her yıl hak kazanılmıştır.
Her Güne Başarmak İçin Başladık
Bir üniversitenin kurulması ve yaşatılması oldukça büyük emek
isteyen, heyecan duyarak başarılabilecek bir iştir. Kuruluş aşamasında vakıf ve Mütevelli Heyeti Başkanımız Sayın Fahamettin
Akıngüç ve sayın rektörümüz ile birlikte akademik ve idari kadro olarak yaklaşık kırk kişi civarındaydık. Her güne de başarma gayretinin heyecanı ile başlardık. Başta rektörümüz olmak
üzere akşam geç saatlere kadar zevkle çalışırdık. Üniversite bu
kadroya şükran borçludur. Vefat eden hocalarımız, Prof. Dr.
Önder Öztunalı, Prof. Dr. Kamuran Pekinel, Prof. Dr. Tuncer
Kodamanoğlu ve Hamza Almaç’ a rahmet dilerim.
Akademik kadroda müteveffa rektörümüzden sonra en eski
olduğum için bu yazıyı yazma görevini sayın Onursal Başkanımız bana verdi. O günlerin tatlı heyecanını bu vesile ile tekrar
yaşadım, kendisine ayrıca teşekkürlerimi sunarım.
Prof. Dr. Çetin Bolcal
19.03.2014
3
Prof. Dr. S. Semahat Demir
Sevgili Mezunlarımız,
İstanbul Kültür Üniversitesi
Mezunlar ve Mensuplar Derneği’mizle (İKÜMED) geçmiş
dönem mezunlarımızı buluşturmak adına bugüne kadar
pek çok etkinlik düzenledik.
Yeni yılda da anılarımızı tazelerken, bağlarımızı güçlendireceğimiz farklı projelerimiz ve
çalışmalarımız olacak. Bunlardan ilki, düzenlediğimiz etkinliklerimizin yer aldığı bültenimiz.
İlk sayısında 2012-2013 akademik yılında gerçekleştirdiğimiz etkinliklerin yer aldığı bültenimizin içeriğini her sayıda
biraz daha geliştirmeyi ve güçlendirmeyi istiyoruz. Dileğimiz
İKÜMED bültenimizin ilerleyen sayılarında mezunlar arası diyalogu pekiştiren bir platforma dönüşebilmesi. Bu noktada
sizlerden gelecek konu önerilerine her zaman açık olduğumuzu ve sizlerin başarı öykülerine yer vermenin bültenimize
değer katacağını belirtmek isterim.
Sizler üniversitemizin yalnız iş dünyasında değil, sosyal yaşamda da birer aynasısınız. İstanbul Kültür Üniversitesi’ni her
platformda başarıyla ve özenle temsil ettiğiniz için bu vesileyle sizlere teşekkür ederim.
Bununla birlikte bir zamanlar eğitim aldığınız kampüslerimizde, amfilerde mesleklerine hazırlanan öğrencilerimiz için de
sizler, güçlü birer rol modelsiniz ve mentorsunuz. Bültenimizde paylaşacağınız her deneyim, yetişmekte olan öğrencilerimizin ufkuna yeni boyutlar katacaktır.
Bu nedenle üniversite hatıralarınızdan kariyer sürecinizde
yaşadığınız aşamalara, mesleki deneyimlerinizden sosyal sorumluluk projelerinize kadar her konuda sizlerden gelen haberlere bültenimizde yer vermekten mutluluk duyarız…
Her sayfasında mutluluk ve onur veren başarı öykülerini paylaştığımız nice yayınlara…
Teşekkürlerimle…
İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. S. Semahat Demir
4
Spor Başarılarımız
Ü
niversitemizin futbol, basketbol,
tenis ve voleybol takımları, liglerde
sergiledikleri başarılı performanslarıyla dikkat çekmeye devam ediyorlar.
İKÜ Futbol Takımımız, 28 Mart 2014’de düzenlenen İstanbul Üniversitelerarası Futbol
1. Ligi Final mücadelesinde rakibi Kadir Has
Üniversitesi’ni yenerek Şampiyon oldu.
16 takımlı 1’inci Ligde Grup 1’incisi olarak
play-off’ a yükselmiş ve “6 takımlı süper lige
yükselme müsabakalarına” katılma hakkını
kazanmıştır. İKÜ Futbol Takımına Rektörlük, Kültür Koleji Lokalinde yemek vermiştir.
Yemeğe, Rektörümüz Prof. Dr. S. Semahat
Demir, Kulüpler Birliği Başkanı Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mahmut Paksoy, Kulüpler
Birliği Koordinatörümüz Namık Kemal Köse
ve İKÜMED Başkan Yardımcımız Ali Kaplanoğlu katılmıştır. Futbol Takımımızı tebrik
ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Diğer spor branşlarındaki başarılarımız
Bayanlar Basketbol 1. Ligi
Takımımız 16 takımlı Ligde Grup 2’ncisi olarak, çeyrek finale kaldı.
Bayanlar Tenis 2. Ligi
Takımımız 57 takımlı Ligde, Grup 2’ncisi olarak ilk 12 takım arasına girdi.
Erkekler Tenis 1. Ligi
Takımımız 59 takımlı Ligde, Grup 3’üncüsü
olarak ilk 18 takım arasına girdi.
Erkekler Voleybol 2. Ligi
Takımımız 11 takımlı Ligde 7’nci oldu.
Ü
lkemizde birçok vakıf üniversitesi var. Vakıf üniversitelerine her gün yeni bir üniversite daha eklenmektedir. Bu kadar vakıf üniversiteleri içinde İKÜ’ni diğer vakıf üniversitelerinden ayıran en önemli özelliği nedir?
Her şeyden önce 54 yıllık bir eğitim birikiminin akademik uyarlamasıyız. Kültür Koleji; ticari kaygıların, eğitim misyonunu gölgelemesine izin
vermeyen bir eğitim kurumu olarak 54 yılı geride bıraktı. Bu ilkenin,
İstanbul Kültür Üniversitesi olarak bizim de ayırt edici yönümüz olduğunu içtenlikle söyleyebilirim. Yönetim ve öğretim kadrosunun eğitim
anlayışındaki uyumu, kurumsal ve akademik mükemmeliyete verilen
değer de üniversitemizin ayırt edici diğer noktaları arasında.
İKÜ mezunları ile çalışma hayatı içinde de karşılaşıyorsunuzdur. Çevrenizden de mezunlarınız hakkında geri bildirimler size ulaşıyordur. Siz İKÜ mezunu denilince ne anlıyorsunuz, nasıl bir profil çizersiniz? İKÜ’lüleri farklı kılan
özellikler nelerdir?
İstanbul Kültür Üniversitesi öğrencileri yalnızca mesleki eğitimi belgeleyen bir diploma ile mezun olmazlar. İKÜ’de öğrencilere ‘yaşamda 360
derece yeterlilik’ kazandırmak esas hedeftir. Öğrencilerimizin eğitimleri
sonunda; yalnızca mesleki formasyonları ve akademik donanımlarıyla
değil entelektüel birikimleriyle, toplumsal duyarlılıklarıyla, ana dil ve yabancı dildeki yetkinlikleriyle, özgüvenleriyle, ülke ve dünyaya ilişkin farkındalıklarıyla öne çıkan özel bir profile sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Dr. Bahar Akıngüç Günver
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Üyesi
İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı
1963 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Kültür Koleji’nde, Orta öğrenimini Robert College’de tamamladı. Yükseköğrenimini Boğaziçi Üniversitesi’nde Ekonomi Lisansı alarak
tamamladı. Daha sonra California State University’de “Eğitim
Yönetimi” konusunda yüksek lisans öğretimi gördü. Bu üniversitede Matematik branşı asistanlığı yaptı. California’daki
çeşitli okullarda yönetim çalışmalarına katıldı. 2001 yılında
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Davranış Bilimleri Bölümü’nde doktorasını tamamladı. 2005 yılında Harvard Üniversitesi Okul Liderliği sertifika programına katıldı.
Kültür Fen Lisesi’nde Matematik öğretmenliği ve Kültür Fen
Lisesi’nin kuruluş çalışmalarını yürüttü.
KÜGEM (Kültür
Geliştirme Eğitim Merkezi ) kuruluş ve yürütme çalışmaları
yaptı. Ayrıca Eğitim Yönetimi ve Aile İşletmeleri konularında
eğitmenlik yaptı . Aile İşletmelerinin Yapısı ve Geleceği adlı
bir kitabı bulunmaktadır.2002 yılında Kültür Eğitim Kurumları
İKÜMED olarak yaptığımız araştırmada İKÜ Akademisyen
kadrosunda 38 İKÜ mezunu, İKÜ idari kadrolarında ise 59
İKÜ mezunu çalışmaktadır. İKÜ mezunlarına verilen öncelik ve duyulan güven İKÜ mezunları adına gurur vermektedir. Bu İKÜ mezunu istihdamının İKÜ’de ne gibi bir farklılık
yaratıyor? Bu farklılığı açar mısınız?
Genel Müdürü olarak görev yapan Dr. Bahar Akıngüç Gün-
Mezunlarımızın bilgi ve deneyimleriyle okullarımızda istihdamı hem kurum hem mezun adına kazan-kazan ilkesiyle devam eden bir süreç.
mektedir.
ver, Yaşadıkça Eğitim dergisinin de yayın yönetmenidir. 2007
yılında İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkan
Yardımcılığı görevini başarı ile yürüttü. Halen İstanbul Kültür
Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Kültür
Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı olarak görevini sürdür5
Kolej
ve lisans
eğitimini
Kültür’de
alanlar da dahil
olmak üzere bugün
üniversitemiz içinde bilgisi
ve deneyimiyle artı değer yaratan,
idari ve akademik kadroda 59 mezunumuz var.
Birlikte çalıştığımız mezunlarımızın, kurum olarak manevi değerlerimizden biri olan sadakat duygusunu da başarıyla taşıyor ve yansıtıyorlar.
Bazıları, çok değil birkaç yıl önce öğrenci oldukları amfilerde, yeni meslektaşlarını yetiştirmeye hazırlanan akademisyenlik için emek veriyor.
Bazıları uygulama ve araştırma merkezlerimizde çalışıyorlar. Onları; vizelerine finallerine çalıştıkları, ödevlerini hazırladıkları kütüphanelerde
araştırmalarını yaparken görüyoruz. Kültür mensubu olarak kariyerine
devam eden mezunlarımızın sayısı, geçen yıl ilk öğrencilerine merhaba
diyen Eğitim Fakültemizle belki de artacak. Bugün öğrencimiz olanlar,
şimdilerde stajlarını yaptıkları anaokullarımızda, ilkokullarımızda, liselerimizde öğretmen olacaklar… Bu noktada, kendi mezunumuzun istihdamı bizim için çok değerli. Çünkü her biri eğitimlerine, bilgilerine, akademik geleneklerine güvendiğimiz isimler. Kültür ismi ve misyonunu kurum
içinde pekiştirme, kurum dışında ise temsil etme sürecinde gerçekten
çok özel, doğal ve içten bir çaba gösteriyorlar. Dolayısıyla bu durum üst
yönetim olarak hem bizim adımıza hem de hocaları adına son derece
sevindirici ve onur verici.
Sizin Türkiye’de çok iyi okullarda okuduğunuzu, eğitiminize
yurtdışında da devam etmiş olduğunuzu biliyoruz. Eğitimde
ülkelerin sınırlarının kalktığını, dijital dünyada okulların artık dünya vatandaşı yetiştirdiği çağı yaşıyoruz. Türkiye’deki
eğitim sisteminin ve İKÜ’yü bu sistemin içinde nerede görüyorsunuz, hedefleriniz öğrenebilir miyiz?
Ocak ayında Eğitim Fakültemizin düzenlediği Dijital Çağda Teknoloji,
Eğitim ve İnsan Sempozyumu’nda da bu konuya değinmiştik… Üniversitemiz internet çağında doğdu. Kültür’ün eğitim ve insanı merkeze koyan
yarım asırlık tarihinde de teknoloji daima en büyük yardımcımız oldu.
Ancak İstanbul Kültür Üniversitesi’nin kuruluşu bu süreçte ciddi bir dönüşüm yarattı. Örneğin teknoloji bizim için artık bir aracın ötesinde bir
mükemmeliyet ve kalite kriteri.
6
Türkiye’nin eğitim ve teknoloji entegrasyonuna baktığımızda elbette
gözle görülür bir ilerleme ve çaba söz konusu. Eğitimde teknoloji artık
bir tercih değil bir önkoşul ve eğitim kurumları bu gerçeğin bilincinde.
İstanbul Kültür Üniversitesi’nin perspektifinden değerlendirirsek; teknoloji hem kurumsallaşma hamlelerimizde hem de eğitim çalışmalarımızda
çok önemli bir yere sahip. Uzaktan öğretim ve ders yönetim sistemimiz
CATS, MIT başta olmak üzere 200’e yakın üniversitenin öğretim yönetimi uygulamalarında tercih ettiği açık kaynak kodlu Sakai’nin bir uyarlaması. Bütünüyle üniversitemizin özkaynakları kullanılarak gerçekleştirildi.
Bir diğer ifadeyle bugüne kadar bilgi sistemleri ve teknoloji altyapımız
için gerçekleştirdiğimiz yatırımların bir ürünü. Geçtiğimiz yıl Türk Dili ve
Edebiyatı ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerini uzaktan öğretimle
öğrencilerimize sunmaya başladık. Yüksek lisansta e-MBA programımızı
yine bu altyapı ile kurduk. Kurumsal kaynak planlamada SAP Orion projesi
devreye alındı. SAP Orion’ın sunduğu olanaklarla; öğrenci işleri, mali işler,
insan kaynakları, bilgi işlem gibi birimlerimiz üzerinde bürokratik süreçlerin
yarattığı yükler azaldı. Karar mekanizmaları hızlandı. Dolayısıyla, İstanbul
Kültür Üniversitesi olarak kendimizi 21. Yüzyılın merkezinde görüyoruz.
Elbette bu bir sonuç değil süreç meselesi.
Üniversitesi olarak teknolojinin tüm olanaklarını kurumsal ve akademik
süreçlerimize entegre etmek için çalışıyoruz. Hedefimiz ise çağın teknolojilerini yakalamak değil, çağın teknolojileriyle birlikte yürümek. Bunu
yapabilecek güce de sahip olduğumuza inanıyorum.
Kültür Üniversitesi genç, dinamik, akademik değeri giderek
yükselen, fakülte ve öğrenci sayısı artan buna bağlı mezun
sayısı da artan bir üniversite. Böyle bir üniversitenin mütevelli heyet başkanı olmak nasıl bir sorumluluk ve çalışma
gerektiriyor?
Merkezinde insan yaşamı ve geleceği olan her iş gibi eğitim de çok hassas ve sorumlulukları ağır olan bir alan. Geri bildirimleri için bazen çok
uzun yıllar hatta kuşaklar gerekiyor. Sorumluluk sahamızda öğrencimiz,
mezunlarımız, ailelerimiz var. Akademik ve idari kadrolarımız var. Bilgi
var, iletişim var. Eğitimle birlikte bir işletme olarak istihdamını sağladığımız üyelerimize sorumluluklarımız var. Özetle çok yönlü bir sorumluluk
bilinci ve elbette her iş gibi sıkı bir disiplin gerektiriyor. Tüm bu çizgi içinde işimiz insan. Dolayısıyla empati duygusunu, hümanist yaklaşımı, pozitif
bakış açısını her koşulda sağlam tutmaya özen gösteriyorum. Önce insani sonra da kültürel değerleri özenle korumanın da yönetim koltuğunun
getirdiği sorumluluklardan biri olduğuna inanıyorum.
Üniversite okurken eğitimin dışında spor, sanat, müzik v.b.
gibi nelere ilgi duyuyordunuz? Öğrenciyken hangi kulüplerin
üyesiydiniz. Üniversitelerdeki kulüpler hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Kulüpler, akademik eğitimin en önemli halkalarından biri. Buna üniversite
yıllarımdan bu yana inanırım. Ekonomi okuyan ve ilgi alanı edebiyat olan
bir öğrenciydim. Üniversitemde bu kapsamda yapılan çalışmaları da ilgiyle
takip ederdim. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde ise kulüpler; öğrencilerimize sunduğumuz ‘360 derece yaşam eğitiminin’ en önemli prova alanı. Teoriyi amfide, uygulamayı laboratuvarda alabilirsiniz. Ancak özgür düşünce,
temsil ve ifade yeteneği, sosyal ve profesyonel ağlara ilk adım, entelektüel
yatırım, organizasyon ve planlama bilinci, yeni dostluklar, emeğe saygı gibi
hayati değer taşıyan ayrıntılar için kulüpler üniversite yıllarında en ideal
çatıdır diyebiliriz. Sanat, kültür, iletişim kadar sporla ilgili de kulüplerimizde
çok ciddi projeler yürütülüyor. Örneğin bu yıl sporu yaygınlaştırma projesi
için bir adım atıldı. Öğrenci Kulüpleri Birliği Başkanı Namık Kemal Köse
liderliğinde gerçekleştirilecek bu projenin sporu yaşamın bir parçasına dönüştürmek için son derece )teşvik edici bir adım olacağına inanıyor ve
destekliyoruz. Üniversitemizde ayrıca kulüp etkinlikleri kadar yeni kulüplerin kurulması için başvuruda bulunan öğrencilerimizi de yüreklendirecek
uygularımız var.
Derneğimiz üniversitemizin mezunlarının bilgi güncellemesini yaparken bir kısmının evli ve çocuklu olduğunu kayıtlara
geçirdik. Bir yandan da çalışmakta, mesleklerini yapmaktalar. Siz de yoğun çalışma temposunda, bazen uzun saatler alan, sorumluluk gerektiren bir görevin
yanı sıra, mutlu bir evliliğiniz, iki çocuğunuz var. Bu iş-aile ve iş dengesini nasıl kuruyorsunuz, derler ki
aile topu camdır, bir kere kırılırsa tekrar bir araya getiremezsiniz. Özel hayat ve
iş ise esnektir. Mezunlarımıza bu üçlü dengeyi tutturmanın sırrını
söyler misiniz?
Bence yaşamda dengenin
ve mutluluğun formülü doğallık. Maskelerden hoşlanmıyorum. Elbette üstlendiğimiz belli roller; belli davranış
kalıplarını da beraberinde getirir. Ancak bunun bir dengesi olmalı ve kendimiz olmayı, her koşulda kendimiz kalabilmeyi başarmalıyız.
Doğallığın yanı sıra korumamız gereken bir
diğer özellik de sağduyu olmalı. Sağduyumuz
önceliklerimizi doğru konumlandırmayı sağlar. Örneğin
benim için önce sağlık. Çocuklarımın ve ailemin sağlığı önceliğimdir. Bununla birlikte işimle özel yaşamım arasındaki dengede ve önceliklerimde
eşimin bir şans olduğunu düşünmüşümdür. Ben ve kardeşlerim annemiz
çalışma yaşamında yer almadığı için kendisinin bize ayırdığı yoğun zamanla büyüdük. Ben çalışma yaşamının içinde çocuklarımı büyütürken,
biraz da kendi çocukluğumla kıyaslayarak ‘acaba annem kadar çok zaman ayıramıyor muyum?’ sorusunu kendime hep sordum. İşte bu noktada en büyük yardımcım eşim oldu. Çocuklarımızın büyüme sürecinde
sorumluluğu birlikte paylaştık. Kendisinin eşitliğe verdiği değer, işimdeki
başarıma ve ailemize çok önemli katkılar sağlamıştır. Birlikte çocuklarımıza 3 değer aşıladık; kendine saygı, başkalarına saygı ve pozitif düşünmek.
Bugün biri 19 biri 14 yaşında. Olaylar ve durumlar karşısında yaşlarına
göre geliştirdikleri duruşlarına şimdi baktığımızda demek ki doğru yaptık diye düşünebiliyoruz. Rollerimizi doğru paylaşmış ve en iyi şekilde
temsil etmeye çalışmışız. Çalışan anne baba modelleri olarak işimizden
artanı değil hak ettikleri kaliteli zamanı ayırmayı başarmışız. Özetle bizim
formülümüz; iş-aile dengesinde doğallık, içten paylaşım, yardımlaşma ve
öncelikleri doğru konumlandırma oldu diyebiliriz.
Hem rektörü hem de mütevelli heyet başkanı Kadın olan bir
üniversitedeyiz. Kadınların iş hayatındaki yerini nasıl buluyorsunuz? Bu konuda mezunlarımıza bir mesajınız var mı?
Kadının iş hayatındaki yeri; toplumdaki yeriyle doğru orantılı. Bu konuda
Sheryl Sandberg’ün Türkçe’ye ‘Sınırlarını Zorla’ başlığıyla çevrilen Lean In
kitabında çok ilginç anektodlar var. Yalnız çalışma yaşamında değil hayatın
her evresinde bir değer üretme rolünü taşıyan kadınlara önerebileceğim
bir kitap. Sandberg kadının anaç, uzlaştırıcı rolünün mücadeleci kimliğinin önüne geçtiğini belirtiyor. Kadının sevilmekle başarılı olmak arasındaki
yaşadığı tercih sürecine dikkati çekiyor. Kadın mücadele vererek sınırları
zorlarsa, toplumda biçilen naif rolüne aykırı davranarak sevilmeyeceğini
düşünüyor. Bu noktada her insan gibi sevilmeyi tercih ediyor ve geri plana
geçiyor. Oysa mücadeleyle elde edilen başarıda bedel ödemekten korkmamalıyız. Onaylanmama ya da çevreden izole edilme korkusundan kadın olarak
arınmalı ve mutlaka oyumuzu mücadeleden yana kullanmalıyız.
Kültür Üniversitesi, ismin
hak eden, Kültür etkinlikleri yapılan bir üniversite.
Bu bağlamda, sizin şiir
sevdiğinizi; ezberinizde
bazı şiirler olduğunu
biliyoruz. Şiire ilginiz
nasıl başladı? Neden şiir
diye sorup, ezberinizden sevdiğiniz bir şiiri
mezunlarımızla paylaşmak ister misiniz?
Edebiyat, çocukluk yıllarımdan bu
yana ilgiyle takipçisi olduğum bir sanat dalı. İnsanı içsel anlama ciddi ölçüde
beslediğini ve onardığını düşünüyorum. Şiir
de edebiyat dalı olarak duygu yoğunluğunu; dilin
tüm inceliklerini kullanarak en öz biçimde insana aktarıyor. Bu yüzden çok özel olduğunu düşünüyorum. Mezunlarımızla hangi
şiiri paylaşmalı diye düşündüğümde ise sanırım Atilla İlhan’ın Pia’sı derim…
İKÜ denildiğinde aklınıza ilk gelen fotoğraf karesi ne oluyor?
İKÜ’lü mezunlara, İKÜMED başkanı olarak vermek istediğiniz mesajı sorabilir miyiz?
İKÜ’ye ilişkin fotoğrafla ölümsüzleşmiş pek çok anı var. Yaşanmışlıkların
önemi elbette ayrı ancak yaşanmaya devam eden, yaşanmakta olan anlar sanırım hafızamda daha belirgin. Bazen geç saatlerde üniversiteden
çıkıyorum. O zamanlarda, üniversitede prova yapan koro öğrencilerinin
seslerini duyuyorum ya da kütüphanede çalışan bir genç görüyorum…
Günün en son diliminde, üniversitenin ışıkları onlarla yanıyor… Üniversiteyi yaşatan gerçekten öğrenciler, diye düşünüyorum… İşte o anlarda
yaşadığım anlam duygusunun, gördüğüm bir öğrenci yüzünün ya da sesinin hafızamda bıraktığı iz gerçekten benzersiz. Bu duyguyu her yıl mezuniyet törenlerinde de yaşıyorum. Dolayısıyla mezunlarımıza da mesajım bu
çerçevede olacak. İstanbul Kültür Üniversitesi sizlerin de kütüphanesine,
kantinine, oditoryumuna, sınıflarına anlam kattığınız, şekillendirdiğiniz eviniz. Üniversitenizin kapısı sizlere daima açık.
7
İKÜ Mezun Günleri: Yıllar Sonra Kavuşma
İstanbul Kültür Üniversitesi mezun günlerinde yıllardır görüşemeyen mezunlar buluştu, okul günlerini
hatırlayarak arkadaşlarıyla sohbet etme imkanı buldu.
Tüm Mezunlar Ataköy Yerleşkesi’nde Buluştu
İKÜ
lisans ve ön lisans programları mezunları için 24 Haziran 2012 Pazar günü Ataköy Yerleşkesi
arka bahçesinde büyük bir mezunlar
günü organizasyonu gerçekleştirildi. 17
Haziran 2012 tarihli Milliyet gazetesine
verilen ilanla davet edilen mezunlarımızın yoğun katılım gösterdiği etkinliği 2011
yılı mezunu Tuğçe Oral sundu. Mezunlar
Günü, 2008-2012 dönemi İKÜ Rektörü
Prof. Dr. Dursun Koçer’in açılış konuşması ile başladı. Koçer, “Üniversitemizin
mezunları ile birlikte giderek büyümesini
hep arzu ediyoruz. Siz mezunların çocuklarını, yavrularını da buralarda okutacağız.
Kültür Mezunlar ve Mensuplar Derneği
aracılığıyla, öğrencileri, akademisyenleri ve
mezunları ile Kültür ailesi giderek gelişecektir” dedi.
Etkinlikte İKÜ Bilgisayar Mühendisliği on
yıllık mezunlarına madalyonlarını Prof.
Koçer; İşletme mezunlarına İKÜ 2. dönem Rektörü Prof. Dr. Tamer Koçel, Endüstri Mühendisliği mezunlarına eski Rektör Yardımcısı Çetin Bolcal, yeni Rektör
Yardımcısı Prof. Dr. Sermin Örnektekin
ve yeni Genel Sekreter Burak Kılanç; Matematik-Bilgisayar Mühendisliği mezunlarına Y. Doç. Dr. Yaşar Polatoğlu, Turizm
ve Otel İşletmeciliği mezunlarına Mezun
İlişkiler Birimi Yetkilisi Ali Kaplanoğlu; İnşaat Mühendisliği mezunlarına Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf
Hatay Önen ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Şener Küçükdoğu;
Uluslararası İlişkiler mezunlarına Adalet
Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr.
Durmuş Tezcan ve Araştırma Görevlisi
Fulya Kıvılcım takdim ettiler.
8
Madalya takdim töreninden bir konuşma
yapan Prof. Dr. Tamer Koçel mezunlara
3 tavsiyede bulundu: “1) Birlikten kuvvet doğar diyerek, işletmelerinize gelen, etrafınızda
bulunan Kültür’lülere sahip çıkın. Bu kadro ne kadar genişlerse, Kültür’lüler de o kadar
kuvvetli olur. 2) Sizler yolcu bizler hancı… Buradan aldığınız diplomanın size ne ölçüde
yardımcı olduğunu fiilen yaşadınız. İş yaşamında yaşadığınız tecrübeleri bizlere aktarırsanız,
bizi ziyarete, üniversitenize gelirseniz son derece memnun oluruz. 3) Kendinizi daha da geliştirin. Ümit ederim sadece bu diplomayla yetinmeyeceksiniz. Kendinizi daha da geliştirmek
isteyeceksiniz. O konuda eğer bir yardıma ihtiyacınız olursa Kültür Üniversitesi’nin bütün
akademisyenleri sizlere yardıma hazırdır.”
Törende söz alan on yıllık üç mezun da duygu ve düşüncelerini dile getirdi. Aynı zamanda
İKÜ’de doktora yapan ilk öğrenci olan 2002 yılı İşletme mezunu Yrd. Doç. Dr. Fırat Şimşek’in sözleri şöyleydi, “11 yaşında Kültür Okulu’na gelmişim. Şu anda ise yaşım 33. Yani
22 senedir Kültür okullarındayım. Hayatta değer verdiğim üç şey var. Bunlar sevgi, saygı, samimiyet. Bu üçünü de mezun olduğum ve çalıştığım İstanbul Kültür Üniversitesi’nde buldum.
Bizim burada kurmuş olduğumuz bu bağ bir gönül bağı. Kendimizi bu yuvanın bir ferdi, bir
çocuğu gibi görüyoruz. Her ne kadar İKÜ’de öğretim görevlisi olsam da şu anda arkadaşlarımı gördükten sonra öğrencilik günlerime geri döndüm. Açıkçası duygulandım da… Burada
olmaktan çok mutluyum. İnşallah bu etkinliklerimizin devamı gelir, ilerleyen senelerde tekrar
beraber oluruz.”
Mezunlarla Mini Söyleşiler
‘İKÜ’lü olmak bir aidiyete dönüşmeli’
bir noktaya geldik ama daha da ileri hedefleri düşünüyoruz.
Mezuniyetten yıllar sonra öğrencilik günlerini özlüyor musunuz?
Öğrenciyken İKÜ’nün sanat-kültür etkinliklerine
katıldınız mı?
Üniversite yıllarımız güzel günlerdi. Okul şimdiki gibi kalabalık değildi. Tamamen bizim hakimiyetimiz altındaydı. Biz o
günlerde kurduğumuz arkadaşlıkları, dostlukları devam ettiriyoruz. Umarım bizden sonraki mezunlar da bunu devam
ettiriyorlardır.
Bizim zamanımızda (1997-2001) biraz acemiydi üniversite.
Kültür’ün ilk yıllarında etkinlikler daha çok aktivite şeklindeydi. Dolayısıyla şimdiki gibi bahar şenlikleri, konserler, tiyatrolar
gibi etkinlikler pek fazla göremedik. Biz mezun olduktan sonra
birçok sanatçı geldi gitti. Şimdi de başarıyla devam ettiriyorlar.
Bizden sonraki öğrenci kuşakları daha çok yararlanır umarım.
Dersine tekrar girmek istediğiniz bir hocamız var
mı?
Bütün hocalarımızdan keyif alıyorduk. Muhasebe hocamız
rahmetli Kamuran Pekiner hocamızla çok eğlenceli dersler
geçirdik.
İş hayatında hedefinize ulaştınız mı?
Her zaman satış pazarlama üzerine ilerlemek istiyordum. Reklamcılıkla bağlantılı olacak bir iş üzerine devam ediyorum. Belirli
İKÜ’lülere mesajınız?
Bu okulda okuyan öğrenciler oldukça iyi şartlara sahip. Dolayısıyla hocalarının, okulun ve verilen hizmetlerin kıymetini
bilip sıkı çalışıp İKÜ’nün ismini gelecekte iyi yerlere getirmelerini umut ediyoruz. Sadece diploma için üniversiteye gelip,
mezun olup ondan sonra okula uğramamak değil, tıpkı Kültür
Koleji’nin 54 yıllık aidiyeti gibi bir devamlılığı umut ediyoruz.
Harun Reşit Akol / 2001 İşletme
‘Kültür’de altın yıllarımı geçirdim.’
‘Hedeflere ulaştık ama yenileri geliyor’
İKÜ’deki mezuniyetinizin üzerinde bunca zaman geçti. Acaba bugün üniversitemizi, öğrencilik günlerinizi özlüyor musunuz?
Üniversitemizi, öğrenciliği özlüyor
musunuz?
Öğrencilik yıllarım altın yıllarımmış, diyorum. Keşke geri dönebilsem… İş
hayatına başladıktan sonra hayatın ne kadar zor olduğunu tekrar öğrendim.
Dersine tekrar girmek istediğiniz bir hocamız var mı?
Ben İskender Pala’dan ders almış şanslı bir öğrenciyim. Onun derslerine
tekrar girmek isterdim.
Şu an ne iş yapıyorsunuz? Öğrenci iken hayal ettiğiniz iş miydi? Mezuniyetinizin 10. yılında kendinizi hedefinize ulaşmış
sayıyor musunuz?
Ben şu anda eğitimini aldığım işi yapmıyorum. Ancak hobimi, fotoğraf sanatını mesleğe dönüştürebildim. O yönden şanslı olduğumu düşünüyorum.
Önümüzdeki yıllar içinde neler yapmayı planlıyorsunuz? Mezuniyetinizin 20. yılında kendinizi nerede görüyorsunuz?
Şu anda yaptığım mesleği ilerletmeyi düşünüyorum. Eğer kısmet olursa
bu sektörün (fotoğrafçılık) liderlerinden olmak isterim. 10 yıl o kadar hızlı
geçti ki 20. yılda bilemiyorum neler olur. Hayat bize çok farklı şeyler
getirebiliyor.
İKÜ’lülere bir mesajınız var mı?
Kültür Üniversitesi çok iyi bir üniversite… Vakıf üniversitelerinin en iyilerinden, burada okumanın değerini bilsinler.
Hande Çeviker Karakaya / 2001 İşletme
Öğrencilik yıllarımızda üniversite ortamının kıymetini bugünkü kadar bilemiyorduk. Neticede
o zamanlarda yaşadığımız günlerimiz en güzel
günlerimiz. O günlere dönmek isteriz tabi.
Mezuniyetten
ulaştınız mı?
bugüne
hedeflerinize
Ticaretle uğraşıyorum. Hedeflerimize çok şükür ulaştık ama her zaman yeni hedefler koyup
o hedefler doğrultusunda hareket etmek gerektiğine inanıyorum.
İKÜ’lülere bir mesajınız var mı?
Üniversitelerinin kıymetini bilsinler. Bugünler
bittikten sonra iş yaşamında rekabetçi bir ortama girip zorlanacaklar. Dolayısıyla bugünlerini
çok güzel değerlendirsinler ki ileride başarılı
olsunlar.
Özhan Kerimoğlu / 2001 İşletme
Mezunumuz
Özhan
Kerimoğlu’na
Piyango
çekilişinden
ipad çıkmıştır.
9
Mezunlar Günü
Mimarlık Fakültesi Mezunlar Günü
“Dünya ikiye ayrılmıştır.
Türkiyeyi ziyaret etmiş olanlar ve etmemiş olanlar.”
Oh, evet, hiç unutamayacağım birçok kişi sayabilirim. Üniversite personeli bana ailem
gibi olmuştu, birkaç isim vermek gerekirse Taygun Altıntaş, Syliva Tiryaki, Ayse Bülbül, Mensur Akgun’ü sayabilirim. Özellikle emekli Büyükelçiler Murat Bilhan ve Yalım
Eralp’in derslerine girmekten çok zevk alıyordum, gerçekten çok iyi birer diplomatlar.
Mimarlık Fakültesi Mezunlar Günü 26 Mayıs 2013 Pazar günü
Ataköy Yerleşkesi Zemin Katta brunçla başladı. Daha sonra
Önder Öztunalı Seminer Salonunda yapılan törenle 10 yıllık
mezunlara bronz anı madalyonu takıldı, konuşmalar yapıldı.
Madalton töreninden sonra etkinlik zemin kat terasta Fasa-Fiso dans grubunun gösterisiyle devam etti.
Erasmus programına katılmayı düşünen öğrencilere neler söylemek istersiniz?
Tereddütsüz düşünmeden yapılması gereken birşey! İnsan hayatında sadece bir defa
yaşanacak bir tecrübe, hiç pişmanlık yaşanmayacağını temin edebilirim.
İşletmecilik Meslek Yüksek Okulu
Mezunlar Günü
Üniversiteden yeni mezun biri olarak iş hayatınızı nasıl şekillendirmeyi
düşünüyorsunuz? Kariyer planınız nedir?
Hayatın beni sürüklediği her yerde en iyisini yapmaya çalışırım. Pozitif bir fark yaratabileceğim bir ortamda çalışmak isterdim, özellikle çok kültürlü bir ortamda.
İşletmecilik Meslek Yüksek Okulu Mezunlar Günü 26 Mayıs
2013 Pazar günü İncirli Yerleşkesinde köfte piyaz partisi olarak
yapıldı. Törenle 10 yıllık mezunlara bronz anı madalyon takıldı
ve etkinlik müzik eşliğinde yapılan yemek ikramıyla devam etti.
Her iki mezunlar gününe de Rektörümüz Prof. Dr. S. Semahat Demir, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Mahmut
Paksoy ve Prof. Dr. Sermin Örnektekin katıldılar. Katılan
tüm mezunlarımız keyifli anlar geçirerek eski arkadaşlarıyla hocalarıyla buluştular. Hep birlikte güzel bir gün geçirdiler. Eski arkadaşlıklar güncel konularla devam etti.
Nijerya ve Türkiye’ yi kültür olarak karşılaştırdınız da Türk Kültürünü
kendinize yakın hissediyor musunuz?
Fatima Aminu
İKÜ’12 Uluslararası İlişkiler
Erasmus programına katılmaya
nasıl karar verdiniz? Bu programa
katılmak hayatınıza neler kattı?
Çok azimli, tuttuğunu koparan bir kişiliğim var. Seyahat etmeyi ve yeni yerler
keşfetmeyi seviyorum. İnsanları olduğu
gibi kabul etmeyi ve diğer kültürlerle nasıl
yaşamak gerektiğini öğrendim.
Türkiye’yi ve İKÜ’ yü seçme nedeniniz nedir? Bu seçimi yaptığınız
için memnun musunuz? Türkiye’yi
nasıl buldunuz?
Türkiyeyi Üniversiteme başlamadan 1 yıl
önce 2008’de ailemle ziyaret etmiştim ve
sadece dönmem gerektiğini hissettim. Babamın dediği gibi “Dünya ikiye ayrılmıştır.
Türkiyeyi ziyaret etmiş olanlar ve etmemiş
olanlar”. Sanırım bu sorunuza tam bir cevap olmuştur.
Kültürler aslında birbirine çok yakın, her ikisi de misafirperver..
Hobileriniz nelerdir? Türkiyede ve Nijeryada katıldığınız okul kulüpleri
var mı? Bunlarda ne gibi etkinlikler yaptınız?
Her bulduğum fırsatta seyahat etmeyi severim, bu benim tutkum, hep Uluslararası İlişkiler Kulübü ile beraberdim, bir üyesi gibi hissettim kendimi. Nijeryada lisede atlettim,
birkaç madalya kazandım, özellikle Survival Club üyesiydim ve kampçılık faaliyetlerinde bulunmuştum.
Suada 2013 İKÜ mezuniyet balosuna katıldınız? Mezunlar Derneği olarak düzenlemiş olduğumuz balomuzu nasıl buldunuz?
Tek kelime ile muhteşemdi. Sık sık resimlere dönüp bakıyorum, tekrar tekrar bakmaya devam edeceğim.
Yıllarca yaşamış olduğunuz kendi ülkenizden uzakta okuyarak bölüm
üçüncülüğü gibi bir başarı derecesiyle mezun oldunuz başarı sırrınız
nedir?
Sabır, sebat ve azim. Vazgeçmeyi düşündüğüm zamanlar oldu, ancak ailem vazgeçmemem ve bırakmamam için en büyük destekçiler oldu.
İKÜ’de kaç dönem okudunuz?
İKÜ’nün eğitim sistemini nasıl buluyorsunuz?
Üniversitemde 3 yıl okudum, bir yıl da değişim öğrencisi olarak İsveç’te idim.
10
İKÜ’deki
akademisyenlerinizden
unutamadıklarınız var mı? Tekrar
derse girmek isteseniz hangi akademisyenin dersine girmek ister siniz?
11
2013 Mezuniyet Balosu Suada’da Yapıldı
Yeni Yönetim Kurulu, yeni, farklı bir balo yeri
diye yola çıktı.
bazı Öğretim görevlerimiz yalnız bırakmadılar, mutluluğumuzu paylaştılar.
Kendimize sorduk. İstanbul’un en güzel
manzarası nedir. Tabi ki boğaza dediler, eşi
yok dünyada boğaz manzaramızın.
Önce hoş geldin kokteyli, yemek, müzik,
dans eğlence. Arkasından mezuniyet pastası yenildi.
Kısaca 2013 Mezunlarımızın çok beğenip,
eğlendiler “Suada” da yaptık mezuniyeti.
Baloya özel anı defterine düşünceler, duygular yazıldı.
2013 Mezuniyet Balomuzu Rektörümüz
Prof. Dr. S. Semahat Demir açtı. Konuşmasında çok mutlu olduğunu, mezunlara
iyi eğlenceler dileyerek yaşamlarında, iş
hayatlarında başarı dileklerinde bulundu.
Suada Balo bitti ama teknelerle mezunlar
eğlenceye devam etmek için farklı yerlere
gittiler. Ne de olsa 4-5 yılın son günlerine gelinmişti, yepyeni bir meslek edinilmiş,
mezun olunmuştu. Yeni arkadaşlıklar kurulmuştu. Artık eğlenmek, mutlu olmak onların hakkıydı.
Biz mezunları bu mutlu, anlamlı gecede
Rektör Yardımcılarımız, Dostlarımız,
İKÜMED’in İlk Etkinliği: Anıtkabir Ziyareti
İ
KÜMED ilk etkinliğini mezun ve üyelerimizi Namık Kemal
Köse liderliğinde Anıtkabir’e götürerek güzel ve anlamlı bir
amaçla düzenledi. Ankara’ya otobüsle giden İKÜ mezunları
3 Kasım 2012’de ziyaretlerini yaptı. Mezunlara Ankara yolunda İKÜMED Başkanı Dr. Bahar Akıngüç Günver’in şu mesajı
iletildi:
“İKÜMED Ankara gezisini sevinç ve coşku ile öğrendim. Geçen
hafta da ben ve Seçilmiş Rektörümüz Prof. Dr. Semahat Demir Hanım, Ata’mızı Anıtkabir’de ziyaret ettik. İKÜ, Atatürk’ü
ve Cumhuriyet kazanımlarını benimsemiş ve içselleştirmiştir bir
üniversite olarak ilelebet çizgisini muhafaza edecektir. Sevgilerimle.”
İKÜMED’liler Trekkinge Gitti
İKÜ mezunları 1 Aralık 2012’de İzmit Kirazlıdere’de trekking yaptı. Sabah
erken saatte başlayan otobüs yolculuğu sırasında yolda sadece bir çay molası
verilerek vakitlice Kirazlıdere’ye varan mezunları rehberleri bekliyordu. Yürüyüşe geçmeden önce, kömürde pişirilen sucuklar katılımcılara ikram edildi.
Gezi liderleri Namık Kemal Köse ve Ya-Ba’dan Cemal Turan mangaldaki
hünerlerini de böylece sergilediler.
Katılanların yürüyüş antrenman durumları değerlendirilerek, parkurun ortasından trekking alanına girildi. 3 saat kadar süren yürüyüş sona erip, tesislere
dönüldüğünde temiz havayla tekrar acıkan mezunlar bu kez kiremitte alabalık
ve köfte menüsüyle karınlarını doyurdu. Gün bitti, sohbet dostluklar bitmedi.
Daha şimdiden bir sonraki trekking nereye diye sormaya başladılar.
Vakitli yola çıkış, İKÜ’ye 20.00 gibi varış. Yeşil, kahverengi, sarı yaprakların,
ağaçların, derelerin, berrak suyun doygunluğuna varmıştık. Ancak tatlı bir yorgunlukta üzerimize çökmüştü dönüş yolunda. İKÜ’lü gezginler yeni bir gezide
buluşmak dileğiyle.
12
13
‘Kültür Üniversitesi’nde okumak, İstanbul’u yaşamaktır.’
muştum. Ağırlıklı olarak derslere asistanların
geldiğini ve hocaları çok fazla göremediklerini
söylediler. Ama biz her hafta profesörlerle
karşılıklı sohbet etme ve ders alma fırsatı bulduk. Bunu bildiğim için de vakıf üniversitesi
benim için bir adım daha öne çıktı.
İş hayatınız nasıl şekillendi? Beklentilerinizi karşılıyor mu?
Evren Demircan
İKÜ’09 Hukuk
A
vukat Evren Demircan, 2004’te
başladığı İstanbul Kültür Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’ni 2009’da tamamlayarak meslek hayatına atılmış. Aradan geçen
beş yıl içerisinde hukukun farklı alanlarında
hizmet veren bir büroya sahip olan Demircan,
eğitim almaya ve kendini geliştirmeye devam
ediyor. İşte Evren Demircan’la İKÜ, hukuk ve
hayatı üzerine söyleşimiz…
İstanbul Kültür Üniversitesi’ni neden
tercih ettiniz?
Üniversite giriş sınavında aldığım puanla İstanbul’daki vakıf üniversitelerinin hukuk fakülteleri arasında tercih yapmak durumundaydım. Devlet üniversitesi istemiyordum.
On tane fakülte gezdim. Kültür’deki öğretim
üyesi ve hoca kadrosu beni çok etkilediği
için tercih ettim. İyi bir eğitim gördüm. Hiç
unutamadığım İsmet Giritli, Hakan Pekcanıtez gibi hocalardan çok güzel bir hukuk
eğitimi aldık. Üstelik keyifli bir eğitim yaşamı
geçirdim.
Genellikle devlet üniversitesi öncelikle tercih edilir, siz neden özellikle
vakıf üniversitesi istediniz?
14
Çünkü iyi hocalar vakıf üniversitelerini tercih
ediyordu. Bizim dönemimizdeki hocaların
yüzde 90’ı Kültür Üniversitesi’nde kadroluydu. Devlet üniversitelerine de bizden
gidiyorlardı. Eskişehir’de yaşadığım için Anadolu Üniversitesi’nin öğrencileriyle konuş-
Ben çocukluğumdan beri avukat olmak istiyordum. Kendi büromu açmak için, Eskişehir’e
döndüm. Stajımı burada tamamladım. Tamamladıktan sonra hemen büromu açtım. İlk başta
her gelen işi aldık. Sonrasında yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Şu anda ağırlıklı olarak boşanma davaları alıyorum. Bunun başlangıcı da
Kültür Üniversitesi’nde iyi aldığım aile hukuku
dersinden geçiyor. O zaman çok sevmiştim
aile hukukunu. Onun dışında ticaret hukukuyla
uğraşıyorum. Ticaret hukukunu da öğrendiğim
Prof. Dr. Merih Kemal Omağ hocamız vardı.
Onun sayesinde de bu alana daha fazla yöneldim. Büro ağırlıklı işlerle birlikte bir bankanın
hem danışmanlık işlerini hem icra işlerini takip
ediyoruz. Bunun dışında bilişim hukuku eğitimi
aldım. Eskişehir’de bilişim hukukunu canlandırmaya çalışıyoruz. Bu alanda işler almaya başladım çünkü Eskişehir’deki avukatlar arasında
çok revaçta olan bir alan değil. Bilişim hukuku
önemli ve gelişmekte olan bir dal. Özellikle
son dönemdeki ses kayıtları, tapeler, CD’ler,
hard disklere bakarsanız hepsi aslında bilişim
hukukunun konuları. Onun dışında fikri ve sınai
haklara yöneldim. Marka vekili oldum. Şu anda
marka vekiliyim ve Türkiye’de sayılı marka vekili
var. Eskişehir’de de 5 tane vardı altıncısı ben
oldum. Bunlar dışında fikri haklar eğitimlerine,
bilişim hukuku eğitimlerine, normal meslek içi
eğitimlere katıldım. Kendimize yeni şeyler katabileceğimiz birçok alanda eğitimler aldım. Avukatlık insanlarla birebir ilişki sürdürdüğünüz bir
meslek olduğu için bunlar gerekli. Bu eğitimlerin üzerine koyarak gitmeye devam ediyorum.
Ayrıca şu anda kurumsal iletişim alanında yüksek lisans yapıyorum. Onun yanında da Açık
Öğretim’de sağlık kurumları işletmeciliği okuyorum. Orada da sağlık hukuku var çünkü ve
bunlar Eskişehir’de olmayan branşlar.
Neden Eskişehir’de yaşamayı tercih
ettiniz?
Birincisi ailemin Eskişehirli olması, ikincisi burada çok uzun süre yaşamış olmam, üçüncüsü Eskişehir Kılıç Anadolu Lisesi mezunu olmam... Bizim dönemimizde üç tane Anadolu
Lisesi vardı. Şimdi hepsi Anadolu Lisesi oldu.
O dönemden çok fazla arkadaşım var. Böyle-
likle bir sosyal çevreniz rahatlıkla oluşabiliyor.
Mezun olanların birçoğu Eskişehir’e döndükleri ve burada iş yaptıkları için o süreçte daha
rahat ilerleme şansımız oldu. Bizim meslek
sosyal bir meslek olduğu için mümkün olduğu
kadar sosyal çevrenin geniş olması gerekiyor.
O çevreden de bu şekilde faydalanıyorum.
Eskişehir’e gelmemin en önemli sebeplerinden bir tanesi de bu. Çünkü İstanbul’da belki
15 milyon insana sesleniyorsunuz ama 30 bin
tane de avukat var. Onların arasında seçilmek
birazcık zor olabileceği için burada kendi kendime, kendi sosyal çevremde daha çabuk sıyrılabileceğimi düşündüm.
Şu an üniversite okuyacak olsanız
yine hukuk okur muydunuz?
Tabii ki… Tekrar okusaydım yine avukat
olurdum. Yani avukat olmaktan, mesleğimden memnunum. Çünkü karar mercii değil
de insanları savunma mercii olmak çok çok
daha farklı bir duygu. İnsanların bire bir size
dertlerini anlatması, o dertlere çözüm bulabilmek için savaşmak, araştırmak çok daha
farklı ve güzel bir duygu.
Peki Eskişehir’de yaşamaktan memnun musunuz? İlerde kariyerinize
Türkiye’nin daha büyük şehirlerinde
devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Öncelikle şu anda Türkiye’de Eskişehir’den
daha büyük bir şehir göremiyorum. Çünkü
büyük şehir anlamında, büyük şehrin size verebileceği imkânlar anlamında pek çok şeyi
fazlasıyla sunan bir şehirdeyiz. Üstelik bunlara
her insanın erişebileceği bir maddi çerçeve
var. İnsanlar Eskişehir’de tiyatroya, operaya
3-5 TL’ye gidiyorlar. Bir sezonda yaklaşık 20
farklı oyuna gidebiliyorsunuz. Salonlarımız
dolu. Çok sayıda konser veriliyor. Yapılan
yeni parklar var. Dev akvaryum açıldı. İstanbul’da 50 TL’ye girmişken buradaki akvaryuma 2 TL’ye girebildim. Bu maddi boyutu, ayrı
konu… Belediyenin çalışmasından kaynaklanan bir durum… Odunpazarı gibi UNESCO
tarafından korunan bir yerimiz var. Odunpazarı evleri koruma altında. Burası zaten turist
de çekmeye başladı. Aynı şekilde Eskişehir’e
deniz bile getirdik! Yazın insanlar belediyenin
yaptığı parkta rahatlıkla yüzebiliyor. Tramvayıyla, hızlı trenlerinin kesişme noktası olma
özelliğiyle hızlı gelişen bir şehir. O yüzden
de başka şehirde yaşamayı düşünmüyorum
çünkü her şey elinizin altında. Ayrıca trafik
sorunu yok, istediğiniz her yere yürüyerek gidebilirsiniz, emlak fiyatları her zaman uygun,
iş olanakları fazla. Organize sanayi bölgesi,
alış veriş merkezleri, hastaneleri ile geniş bir istihdam alanı var. Tüm bu sebeplerle başka bir
şehri tercih etmeyi düşünmüyorum. Ama bir
ayağım İstanbul’da tabii ki. Bağlantılı olmak zorundasınız çünkü ticaretin merkezi. İşlerimiz de
ağırlıklı olarak ticaretle. Özellikle banka hukuku
alanında ağırlıklı olarak İstanbul’dan iş alıyoruz
ama İstanbul’daki firmaların buradaki ayağı
olarak onların işini yürütmek bize daha az yük
veriyor. İstanbul’da büronuzdan akşam saat altıda çıkamazsınız. Ama Eskişehir’de altıda işiniz
biter. Eskişehir yaşanacak, stressiz bir şehirdir.
Hobileriniz nelerdir? İKÜ’de hangi öğrenci kulübü etkinliğine katıldınız?
Aslında şu an hobi anlamında çok bir şey yapamıyorum. Bir ara binicilik eğitimi aldım ama hep
geçici hobilerim oldu. Ama sosyal sorumluluk anlamında haftada bir gün TEGV’de eğitim gönüllüsü olarak çalışıyorum. Eşimle birlikte çocuklara
bilgisayar eğitimi veriyoruz. Sosyal sorumluluk
projelerinin içinde daha çok yer almaya çalışıyorum. Özellikle de çocuk haklarıyla, bilişimle ilgili
alanlarda... İKÜ’de ise, dans kulübüyle başladım,
sonra tiyatro kulübüne geçip beraber götürdüm.
Arkasından oditoryumdaki ilk büyük oyun olan
İstanbul Efendisi’ni çıkarttık. Orada keyifli bir rolüm vardı. Ondan sonra, ‘Üniversite Böcekleri’
diye bir kulüp kurduk ama tam aktifleştiği dönemde bırakmak zorunda kaldım. Eğitim biraz
daha ağır bastı, ikisini beraber götüremedim.
Onun dışında müzik kulübü gibi birçok kulüpte
de yer aldım. Bahar şenliklerinde yer aldım. Uzun
ve güzel bahar şenlikleri vardı. Üniversitede her
alanda aktif olmaya çalıştım. Tiyatroyu artık izleyici olarak destekleyebiliyorum.
Halen İKÜ’lü arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz?
Görüşmeye çalışıyorum. Sanat tasarım fakültesinden ve hukuktan birkaç tane arkadaşım var.
Onlarla görüşebiliyoruz. Eskişehir’de yine hukuk fakültesinden avukat arkadaşlarım var. Ayrıca telefonla da olsa haberdar olduklarım var.
İKÜ’lü öğrencilere, genç mezunlara
önerileriniz nelerdir?
İKÜ öğrencilerine en büyük önerim herhalde
şu olabilir: Okuldaki sürelerini aktif geçirsinler.
Biz burada üniversitemizin tanıtımlarına gittiğimizde de hep şunu anlattık: Kültür Üniversitesi’nde olmak sadece Kültür Üniversitesi’nde okumak değil İstanbul’da yaşamaktır. Hep
bunu anlatmaya çalıştım okulun tanıtımlarında.
Çünkü okulun birçok imkânı var ve bunlar size
çok rahat sunulabiliyor. Sadece nasıl isteyeceğinizi ve nasıl yapacağınızı bilmeniz gerekiyor.
Bunun için de gerekli hocalarla ve gerekli kişilerle bağlantıya geçmelisiniz. Aktif kulüplerin kurulmasını tavsiye ederim. Bizim dönemimizde aktif
olan fotoğrafçılık kulübü vardı, dalış kulübü vardı
yine aktifler mi bilmiyorum ama özellikle dalış
kulübü bizim dönemimizde çok iyiydi. Yılda üç
ya da dört dalışa gidiyorlardı. Aynı şekilde dans
kulübü bizim zamanımızda gösterilere gidip yarışmalara katılan bir yapıdaydı.
Genç mezunlara önerilerim mezun olduktan
sonra direkt iş kaygısı içerisine girmesinler çünkü
iş her zaman bulunabilir ama kendilerini geliştirebilecekleri yönleri ihmal etmemeliler. Çünkü
üniversiteden çıktıktan sonra sudan çıkmış balığa
dönüyorsunuz. Aldığınız hukuk eğitimi hukuksal
düşünce yapısını veriyor size ama önemli olan
bunu hangi alanlarda nasıl kullanabileceğinizin
kararını verebilmek. Mesela hukuk mezunları
kaymakam olabilir, noter olabilir, hakim-savcı olabilir, hukuk danışmanı olabilir, insan kaynaklarında
yer alabilir... Psikoloji yüksek lisansıyla insan kaynaklarında çok iyi yerlere gelebilirsiniz. Bunların
dışında avukat olabilirsiniz benim yaptığım gibi.
Yani farklı alanlarda yer alabilme şansınız var. O
yüzden hukuk fakültesi öğrencileri bu imkânları
iyi değerlendirip, doğru seçimi yapmalı. “Hakim
savcı olacağım” diye ya da başka bir şey için körü
körüne sınavlara girip uğraşmamalarını, hayatta
doğru kararları vermelerini tavsiye edebilirim.
İKÜMED’le ilgili önerileriniz var mı?
İKÜMED’i Suat Yalnızoğlu aracılığıyla yeni tanımış oldum. Siz gelmeden önce çok az araştırma
imkânım oldu ama bu sohbeti yapıyor olmamız
bile derneğin aktif çalıştığını gösteriyor. Bağlantı kurulabilecek bir dernek olması, en azından
oraya üye olup aitlik duygusu hissetmek önemli.
Keşke Eskişehir’e gelseniz, sizi burada ağırlayabilsek... Şu anda en büyük isteklerimizden biri bu...
Sonuçta İstanbul dışına çıkan birçok mezunumuz var. Ankara olur, Bursa olur yakın illerdeki
mezunları en azından Eskişehir de toplayıp sizin
yanınıza gelmemiz de söz konusu olabilir. İKÜ’lü
Kartallar gibi düşünün. Orada herkes farklı bölümlerdendi ama o zaman aynı tribünde maça
gittiğimiz arkadaşlarla şu anda yine maça gidiyoruz. Bağlantı bu şekilde sağlanabilir. Burada
Kültür Üniversitesi’nden arkadaşlarımızla 5-6
kişi toplanıp Beşiktaş maçına gidiyoruz mesela.
Bu aitlik duygusunu yaratabilmek önemli olan...
Arada açıp telefon edip ‘nasılsınız’ diye biri sorsa bile yeterli olacaktır. Ya da İKÜMED’den bir
bayram kartı geldiğinde bu bizi mutlu eder ve
bağlılığımızı güçlendirir. Biz de bir şeyler yapmak
için en azından çaba sarf ederiz.
İKÜ’de öğrenciyken yaşayıp unutmadığınız bir anınız var mı?
Çok anım var ama en unutamadığımdan başlayayım. Hukuk fakültesinde devam zorunluluğu
yoktur. Ben de derse daha seyrek giden bir
öğrenciydim ve ağırlıklı olarak Ataköy Yerleşkesi’ndeydim. Bunu da anmışken dipnot olarak
söyleyeyim: Hukuk öğrencilerini Şirinevler Yerleşkesi’ne kapatmayın lütfen... Ben de daha çok
Ataköy Yerleşkesi’nde olduğum için bir gün
kendi sınıfımdan bir arkadaşım, “Sen sanat ve
tasarım fakültesinde okumuyor muydun?” diye
sormuştu bana. “Hukuk fakültesindeyim” deyince de çok şaşırmıştı. En unutamadığım anım
odur. İsmet Giritli hocamızla bahçede yaptığımız sohbetleri de hiçbir zaman unutamam.
Onun yeri her zaman ayrıdır.
Bir de biz gerçekten çok rahattık. Kurucumuz
Fahamettin Akıngüç bizim için ulaşılmaz bir insan gibi gözükse de önüne çıktığınızda sizi dinlemeyecek biri değildi. Hiçbir zaman olumsuz bir
tepkiyle karşılaşmadık. Bir diğer unutamadığım
şey de yukarıda andığım Üniversite Böcekleri
kulübünün kurulmasıdır. Kurmaya karar verdiğimizde ben sayın Fahamettin Akıngüç’ü okula
girerken görüp yanına gittim ve randevu istediğimi söyledim. Kendisi benimle hemen görüştü. Projemizden ve kulüpten bahsettim. Bana
hangi kulüplerde aktif olduğumu sordu, ben de
o dönem henüz kulüplerde aktif değildim. Kendisine bunu söylediğimde önce bir kulübe girmemi sonra kendisiyle tekrar görüşmemi istedi.
Böylece kulüplere katıldım ve daha sonra kendi
kulübümüzü açtık. Bir de şu anım var: Hukuk
Fakültesi’nde temsilci seçimleri yapılacaktı. İkinci
sınıflardan bir arkadaş aday olmuştu. Ben son sınıftaydım ve arkadaşlarımın isteği üzerine aday
olmuştum. Dördüncü sınıfların olmadığı gün oylama yapılınca kaybettim. Ama fakülteden 300400 kişi oy kullanmış, bayağı ciddi bir seçim olmuştu. “Temsilciliğinize adayım” diye pankartlar,
afişler yaptırdık. “Seçilirsem şunları yapacağım”
diye broşürler bastırdık. Bu çalışmaların arkasından bizi o dönemin rektörü Prof. Dr. Dursun
Koçer çağırdı, “Bu kadar güzel bir seçim yaptığınız için teşekkür ederim okulun hiçbir yerinde
seçimler böyle olmadı” dedi. Bu da unutamadığım anılarımdandır.
Şimdi imkan olsa dersine girmeyi ya da
bir etkinlikte beraber olmayı çok isteyeceğiniz bir hocanız var mı?
Şu an en çok Turan Esener’in dersine tekrar
girmeyi isterim. Turan hoca bir tanedir. O ve
asistanı Yeliz hoca beraber gelirlerdi derslere.
Onların dersine girmeyi çok isterim. İkisinin yeri
çok ayrıdır bende. Turan hocayı adadaki evinde
ziyaret etmiştim. Çok farklı bir hayatı olan, çok
donanımlı inanılmaz bir hocadır. İsmet Giritli
hoca da öyleydi. İsmet hoca Atatürk’le aynı masada yemek yemiştir. Bunlar unutulmayacak hocalar. Zaten onlarla yaşayacağımız anılar Kültür
Üniversitesi’ni tercih sebeplerimin başında geliyordu. Hakan Pekcanıtez hocamız Eskişehir’de
üç kere konferans verdi. Üçünde de yer aldım.
Gerçek anlamda çok düzgün ders anlatan bir
hocadır. Onun dersine girmeyi de çok isterim.
15
Atatürk Arboretumu (Ağaç Müzesi) Gezisi
“İlerde hayat
ne gösterir
bilemem ama...”
Nurhan Ecemiş Zeren
İKÜ’01 İnşaat Mühendisliği
D
16
oğa ve Kültür gezilerimizin bir diğerini
İstanbul’un saklı cenneti olan Atatürk
Arboretumuna 18.01.2014 Cumartesi
günü yaptık. Sarıyer Belgrad ormanı yakınlarında bulunan kışın bütün güzelliklerinin yansıdığı
doğal ağaç müzesine gitmek için saat 10.00 da
İKÜ Ataköy Yerleşkesinden mezunlarımızla yola
çıktık. Yaklaşık 1 saat süren yolculuğumuzda derneğimiz mezunlarımıza çay kahve ve atıştırmalık
ikramında bulundu. Dernek Başkan Yardımcımız
Kimya Yüksek Mh. Ali Kaplanoğlu daha önce
gitmiş olduğu arboretumun kuruluşunu, ne olduğunu, gözlemlerini bizimle paylaştı ve hazırlamış olduğumuz tanıtıcı arboretum broşürümüzü
mezunlarımıza dağıttık. Ön kapıdan içeri girerken İKÜ Mütevelli Heyet Başkanımız ve Derneğimizin Başkanı Sayın Dr. Bahar Akıngüç Günver
ve eşi de bizlere katıldı. Çok çeşitli bir bitki örtüsüne ve ağaçlara sahip olan arboretumda sonradan oluşturulmuş suni göllerin etrafında yürüyüş
yapıp çok geniş olan bu müzenin ancak bir kısmını gezdik, açıktık, yorulduk. Saat 14.00’da servisle
yola çıkarak yol üstünde bulunan Tarihi Kemer
Lokantasında ev yemekleri yedik. Yemeğimizin
ardından tekrar servisle İKÜ Ataköy Yerleşkesine dönüş yaparak bu güzel gezimizi tamamladık.
Gezimize katılamayan ve katılıp doğaya meraklı
olan mezunlarımız gezimizin çiçeklerin açacağı,
yaprakların yeşilleneceği, havanın ısınacağı ilkbaharda özellikle tekrarlanmasını istediler.
Eğitiminizin her kademesinde Kültür
eğitim kurumları var. İlkokuldan üniversiteye kadar geçirdiğiniz eğitim sürecini anlatır mısınız?
Kendimi tam bir Kültürlü olarak tanımlıyorum.
İlkokul 1. Sınıftan üniversiteye son sınıfa kadar
Kültür okullarında idim. Üç kız kardeşim de ilkokul ve liseyi Kültür’de okudu. Üniversitede
ilk 2 seneyi Trakya Üniversitesi’nde devam ettikten sonra burs olanaklarının olduğunu duyunca Kültür Üniversitesi İnşaat Mühendisliği
Bölümüne yatay geçiş yaptım.
Üniversiteyi sadece diploma alınan yer
olarak görmediniz. Okuduğunuz bölümü size sevdiren faktörleri anlatır mısınız?
Üniversitenin son senesinde bitirme projemi geoteknik derslerine giren Prof. Dr. Akın
Önalp’ten aldım. Benim geoteknik mühendisliğinde uzmanlaşmamda Akın Hocamız, Prof.
Dr. Okay Eroskay ve rahmetli hocamız Prof.
Dr. Hasan Karataş’ın çok büyük katkıları olmuştur. Bana mesleği ve akademik hayatı sevdirdiler. Böylelikle üniversiteyi bölüm birincisi olarak
tamamladım.
Yüksek lisansınızı İTÜ’de tamamladınız. Doktora için yurt dışı fikri nasıl
ortaya çıktı?
Yüksek lisans ve doktora yapmak aklımda vardı
ancak yurt dışı bana çok uzak geliyordu. İlk önce
İTÜ’de Prof. Dr. Ahmet Sağlamer danışmanlığında geoteknik dalında yüksek lisans yaptım.
Yüksek lisans yaparken de sık sık Kültür Üniversitesi’ndeki hocalarımı ziyaret ediyordum.
Yurt dışına çıkma fikrini Akın hoca ile konuştum ve bazı okullar önerdi, referans mektupları
yazdı ve gerekli desteği sağlayacağını söyledi.
O sırada da New York’da “Univercity at Buffalo”da bit hoca ile iletişime geçtim ve onlarla
bir projede çalışmak ve doktora yapmak istediğimi söyledim. Görüşmeler sonucunda bana
araştırma asistanı olarak başlayacağımı ve NSF
destekli bir projede çalışıp doktora tezimi yapabileceğimi söyledi. Hemen gerekli evrakları,
sınav ekranlarını tamamlayıp başvurumu yaptım. Ailemi ikna etmek için ise Akın hoca’dan
destek aldım ve babamla konuştular. 2004
yılında yüksek linsansım bittiğinde hiç zaman
kaybetmeden bahar dönemi başında Buffalo’ya
gittim ve 4 sene sonunda doktora derecemi
aldım.
Eğitiminiz sırasında herhangi bir yerde
staj yaptınız veya çalıştınız mı?
Yüksek lisansımı yaparken aynı zamanda Ahmet Hoca’nın ofisinde çalışıyordum. Doktora
bittikten sonra bir de akademik hayatın yanında iş hayatını tecrübe etmek istedim. 1 sene
New York’ta geoteknik danışmanlık şirketinde
çalıştım. Orası da bir nevi okul gibiydi benim
için, çok fazla projede çalışma imkanı buldum.
Daha sonra Türkiye’ye döndünüz? Bu
süreç nasıl gerçekleşti?
hemen başvurmak istiyordum. İzmir Yüksek
Teknoloji Enstitüsü’nün çok gelişmekte olduğunu ve araştırma odaklı bir üniversite olduğunu o sıralar Türkiye’de öğretim üyesi olan
birkaç arkadaşımdan duydum. Birkaç e-posta
yazışmasından sonra mülakata ve sunuma gittim. Ortam, akademik kadro ve yapılan projelerin bana çok uygun olduğuna karar verdim ve
2009 yılında yardımcı doçent olarak İYTE’de
akademik hayatıma başladım.
Şuan İYTE’de çalışmalarınız nasıl gidiyor? Gelecekte kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?
İYTE’de şu ana kadar iki TÜBİTAK ve bir Avrupa Birliği Projesi (Marie Curie) yürüttüm. Bu
projelerde üç yüksek lisans öğrencisi takım halinde çalıştı ve yüksek lisans diploması almaya
hak kazandılar. İleride hayat ne gösterir bilemem ama Kültür Üniversitesi’nin hayatımın biçimlenmesinde çok büyük bir etkisinin olduğu
da bir gerçek.
• Kültür Koleji Fen Lisesi 1997 Mezunu
• İstanbul Kültür Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 2001 yılı mezunu,
dönem birincisi
• İstanbul Teknik Üniversitesi Yüksek
Lisans Mezunu
• Amerika’da 6 yıl ‘Univercity at Buffalo’
doktora mezunu
• Evli
New York’ta çalışırken Türkiye’de akademiyi
de takip ediyordum ve uygun bir yer olursa
• İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi
Doçent olarak görev yapıyor.
17
‘İKÜMED mükemmel olacaktır,
çünkü İKÜ’de ne yapılırsa mükemmel yapılır’
onu da çok başarılı şekilde vereceğine inanıyordum. Fakat Kültür Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü’nü bitirmenin bir artısı da İngilizce eğitim oldu. Tüm dersler İngilizce’ydi.
Ve gerçekten çok değerli hocalarla, çok iyi bir
İngilizce eğitim alarak bitirdim. Prof. Dr. Ülkü
Demirdöğen, Prof. Dr. Mensur Akgün, Syliva
Tiryaki hocalarla okudum. Kendi temelim de
iyiydi, hatta hazırlık sınıfını da atlamıştım ama
okulumuzun eğitimi ile şu anda İngilizce seviyeme advance excellent diyebiliyorum. Eğitim
kalitesini gerçekten kimseyle kıyaslamıyorum
ama adı çok yüksek bir-iki saygın üniversite var
biliyorsunuz, ben onlarla eşdeğer görüyorum
okulumuzu.
İKÜ’lü olmak, size başka neler kazandırdı?
Göker Nanecik
İKÜ’02 Uluslararası İlişkiler
İ
KÜ Uluslararası İlişkiler 2002 mezunu
Göker Nanecik, bugün yazılım çözümleri
üzerine faaliyet gösteren MechSoft firmasında pazarlama yöneticisi olarak çalışıyor. İşyerinde misafiri olduğumuz Göker beyle okul
yıllarını ve sonrasını konuştuk.
İKÜ’ye girişiniz nasıl oldu, nasıl bir
eğitim gördünüz?
18
Ben Akıngüç ailesini zaten biliyordum ve
dolaylı olarak da tanıyordum. Çevremde de
Kültür Koleji’nden arkadaşlarım vardı. Üniversiteye kuruluşunun hemen ardından, 1998’de
girdim. Kültür Koleji’nin saygın bir kurum olduğunu, eğitim kalitesinin yüksek olduğunu
biliyordum. Ben her zaman söylüyorum ve
okulumuzun sosyal medya sayfasında da belirttim: Başta sayın Fahamettin Akıngüç olmak
üzere Akıngüç ailesi bu alanda Türkiye’ye
önemli bir zenginlik kazandırdı. Ben de bu
inançla Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Bölümü’ne girdim. Üstelik bölüm için açılacak
dendi fakat ek kontenjana kaldı. Ben onu da
başarıp kendimi ek kontenjana denk getirttim.
Uzun uzun anlatmayayım ama biraz da şans
oldu açıkçası. Aslında yine bizim okulumuzun
işletme bölümü de aklımdaydı, derslerini de
çok yakından tanıyordum. Ve okulumuzun
Okulda bölüm başkanımız sayın Ülkü Demirdöğen’in bir sözü vardı. “Uluslararası ilişkiler
disiplinler arası ve disiplinler üstü bir bölümdür”
derdi. Çünkü çok farklı alanlardan ders alıyorsunuz. Örneğin çokuluslu şirketler dersleri de
aldım ama bir yandan uygarlık tarihi dersi de
aldım. Bu size 360 derece bakma imkanı sağlıyor ve ben diğer üniversitelerin uluslararası
ilişkiler bölümlerinin derslerini de biliyordum.
Bizimki çok daha geniş çaptaydı. Mesela siyasal düşünce tarihi… Birçok okulda verilmiyor
ama ben o dersi seve seve ve A ile bitirdim.
Bu sayede ileride özel sektörde bile çalışsanız
olaylara daha kapsamlı bakabiliyorsunuz. Ben
birçok şirkette pazarlama ve kurumsal iletişim
yöneticiliği yaptım. Pazarlama ve kurumsal iletişim kesinlikle böyle bir bakışa sahip olmayı
gerektiren, bakamıyorsanız da başarısız olacağınız alanlar.
İş hayatınız nasıl şekillendi, kariyer
basamaklarını nasıl çıkıyorsunuz?
Beklentilerinizi karşılıyor mu?
Çok açık ve net söyleyeyim, Kültür Üniversitesi’ni üst bir dereceyle ve çok severek bitirdim.
Okulu sevmeniz ve dersleri sevmeniz… Bu
iki faktör birleşince, bir de istediğiniz branşsa
sizi çok teşvik ediyor. Sonrasından da hiçbir
şüphem yoktu. Mesela hep, bilinen üniversitelerin mezunu ‘öndedir’ denir. Ben onlara
hiç inanmıyorum. Dediğim gibi kurum adlarını
kıyaslamıyorum ama Kültür Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdiğim
için eksi değil artıyla başladım. Ve okulumuz
o yıllarda daha 5 yaşında bir üniversite düşünün. 2002 yılındaki ajans tecrübemden sonra büyük bir şirket olan Çukurova Holding
Medya Grubu’na girdim. Orada insanlar asla,
“Kültür Üniversitesi nedir, ne değildir” demedi.
Herkes okulumuza ilişkin bilgiye sahipti. Dolayısıyla okulumuz mezunu olmanın avantajını
hep yaşadım. Hem isim olarak, hem İngilizce
eğitimin kalitesi, hem de hocalarla gelişen iyi
iletişimimiz bunu getirdi. Ben hocamızın evine
gittiğimi, akşam telefonda konuştuğumuzu hatırlarım. Dersleri de aynı iletişimle yaptığımızı
hatırlarım. Bütün bu faktörler sayesinde iş hayatına aslında 1-0 da değil 2-0 önde başladım.
Normalde yeni bir üniversiteyi bitirmiş bir
insanın o üniversitenin ismiyle ilgili sıkıntı yaşaması beklenir. Tam tersine, sıkıntı değil avantaj
yaşadım. Kariyerimde de Türkiye’nin önde gelen firmalarında çalıştım. Ama şu anda çalıştığım şirket olan MechSoft benim için en özel
yere sahip olanı. Burada da mesela ilk mülakatı İK yöneticisi Pınar Hanım’la yaptık. Kendisi
Kültür Üniversitesi’ni çok iyi tanıyordu ve yıllar
sonra yine okulumun getirdiği bir artı yaşadım.
Burası da benim için çalışmamın çok önemli
olduğu, çok saygın bir şirket. Türkiye’nin geleceğine yatırım yapan bir şirket. Burada bile
ben Kültür mezunu olmanın eksisini değil artısını yaşadım. Bu benim için çok önemli.
İşinizi biraz anlatır mısınız?
Genelden özele doğru gidelim. Şirketimizden
biraz bahsetmek istiyorum. Şirketimiz orta ve
büyük ölçekli yüzlerce firmaya yazılım hizmetleri ve danışmanlık eğitimi sunuyor. Ve vizyonu çok geniş bir hizmet veriyor. Bunda müşteri yönetimi ve güçlü referansların yanı sıra
Türkiye’nin geleceğine özellikle de istihdama
yatırım yapmak gibi bir faktör çok öne çıkıyor.
Özellikle bu anlamda Türkiye’ye böylesine
makro ölçekli bakan bir anlayışla hiç çalışmamıştım. ‘Hiç’ kelimesini çok net söylüyorum.
MechSoft’un bu bakış açısıyla kurulmuş ve
ilerlemekte olan bir şirket olması çok önemli benim için. Bu anlamda Kültür Üniversitesi
Mezunlar Derneği ile de çok önemli adımlar
atabileceğimize inanıyorum. Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmayı maalesef her şirket
önemsemiyor. Türkiye’nin istihdam sorunu
beni çok ilgilendiriyor. Ailemde birçok insan
var şu an Kültür Üniversitesi’nde öğrenci olan.
Onlar da mezun olduklarında Türkiye’deki
istihdam sorununa takılabileceklerinden korkuyorlar. Başka üniversite mezunu yeğenlerimizde
akrabalarımızda da var bu sorun. Çünkü Türkiye’de yeni mezun çok nitelikli de olsa istihdam
sorununa katılıyor. İş bulma konusunda. Biz işte
şirket olarak Türkiye’nin geleceğine, özellikle de
istihdam sorununa çok fazla mesai harcayıp çok
fazla kafa yoruyoruz. Bu alanda da çok önemli
çalışmalar yapacağımıza inanıyorum. Belki de sizlerle de el ele yukarılara doğru taşıyacağız. Yeni
mezunlarımızı alıp, istihdam edip staj yaptırarak
bile iş tecrübesi verebiliriz. İş tecrübesi o insan
için bir sonraki adıma yükselme eşiğidir. Ben
şuna çok inanıyorum, o yüzden sizinle de bu
kadar istekli konuşuyorum: Mezun dernekleri
her üniversite için çok önemli yapılar. O yüzden
ben hiç ertelemeden görüşmek istedim. Ben de
okulum için ekstra çaba göstereceğim. Özellikle
bilgisayar mühendislerimize iş olanağı sağlamak
için.
Okuldan mezun olurken aklınızda yazılımla ilgili bir yerde çalışmak var mıydı?
Geçmişte başka yazılım şirketlerinde çalıştım.
Yazılım sektörüne zaten yabancı değilim. Benim
aslında hayalim ilk iş tecrübesi olarak yazılımda
başlamaktı. Yazılım istediğim sektör, pazarlama
ise istediğim uzmanlık alanıydı. Başlangıç medya
ile oldu ama şu an benim yüzde yüz memnun
olduğum kariyer planını yapmış oldum.
Biraz da sizi iş dışında tanıyalım. Hobileriniz nelerdir? İKÜ’de hangi öğrenci
kulübü etkinliğine katıldınız?
Aslında o zaman çok az kulüp vardı ama ben
hepsine üyeydim. İşletme kulübü, sosyal dayanışma kulübü, sualtı dalış kulübü, gezi kulübü…
Gezi kulübüne o zamanlar Oktay ve Ülkü hocalar danışmanlık yapardı. Beni en çok ilgilendiren sosyal dayanışma kulübüydü. Dediğim gibi
benim hayatımda çok önemli eksenler bunlar.
Sosyal sorumluluk, hayvan hakları, istihdam…
Bazen gönüllü olarak bazen aktivist olarak çalıştığım çok proje var. Benim için bunlar çok
önemli. Mesela bir kedinin hakkı yendiğinde
İzmir’de ve Eskişehir’deki olayları biliyorsunuz
onunla ilgili hem sosyal medyada hem de bizzat giderek elimden geleni yaptım. Sanat da bir
diğer boyut benim için. Günümüz modern sanatından Jale Yılmabaşar’ın tüm resimlerini ve
sergilerini takip ediyorum. Pera Müzesi’ne sıklıkla gidiyorum. En sevdiğim resim olan Osman
Hamdi Bey’in Pembe Başlıklı Kız, Kaplumbağa
Terbiyecisi gibi tablolarına bakıyorum. Vaktimin
önemli kısmını resim sergilerinde, sanat galerilerinde geçiriyorum. Fahamettin Akıngüç’ün,
Akıngüç ailesinin bu sanata düşkünlüğünden
sanırım ben de biraz feyz aldım. Hatırlıyorum
1 ve 2. Sınıflardayken okulumuzun bir bölümünde mutlaka bir
galeri açılırdı. Modern ya da klasik ressamların, fotoğrafçıların
sergileri açılırdı. Bu anlamda da
Akıngüç ailesine çok teşekkür
ediyorum. Sanat sevgisini ben
demek ki üniversitede almışım.
Halen İKÜ’lü arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz?
Çok yoğun görüştüklerim var. Hatta benden
sonra okula gelmiş arkadaşlarımla da görüşüyoruz. Çünkü ben mezun olduktan sonra
hocalarım öğrenci arkadaşları bana yönlendirmişlerdi. Mesela İşletme 2007 mezunu Serdar
Keskin benim çok samimi dostumdur. Okul
sayesinde tanıştık onunla. Bizim okulumuzda
hocalarımızın yaptığı çok güzel bir şey bu. Benimle hiç aynı dönemde okulda bulunmamış
insanları bana tanıttılar. Mesela 2007 Uluslararası İlişkiler mezunu Emre Çelik. Emre’yle çok
iyi arkadaşız ve tanıştıran da yine hocalarımız.
Yine 2008 Uluslararası İlişkiler mezunu Ceren
Özkurt benden 6 yıl sonrasının öğrencisi. Karşılaşmamız imkansız aslında ama şu anda hem
iş hayatında hem iş dışında görüştüğüm çok
sevdiğim arkadaşlarım hepsi. Kendi dönemimden arkadaşlarımla da görüşüyorum elbette
ama benden sonrakilerle görüşmek çok enteresan bence. Bizim okulun güzelliği bu.
Bugün yeniden dersine girmek istediğin bir öğretmenin var mı?
Mensur Akgün.
İKÜ’lü öğrencilere, genç mezunlara
önerilerin?
Belirttiğim gibi yeğenim ve birçok akrabam bu
sene okulumuza başladılar. Formlarını ben doldurdum ve tercihlerini ben yaptım. O kadar net.
Buradan ne çıkıyor? Bizim okulu direkt yazdırdım, başka tercih bile yaptırmadım. Okulumuzdaki öğrenciler çok iyi bir eğitim alacaklar. Hayata çok hazır bir şekilde girecekler ve özellikle
İngilizceleri çok iyi olacak. Önerim okulda hayata dair kazanacakları olaylara 360 derece bakma yeteneğini kaybetmesinler. Bunun değerini
bilmezseniz Harward’da okusanız da sıfır zaten.
Okulun, ortamın, hocaların değerini mutlaka bilsinler. Ben o değeri bildiğim için kariyerimde iyi
bir yere geldiğimi biliyorum.
Yeni bir mezunlar derneği olarak İKÜMED’i nasıl buluyorsunuz? Keşke şunu
da yapsa diye bir öneriniz var mı?
Umut vadeden ve kesinlikle çok başarılı olacağına eminim olduğu bir oluşum. Ali Bey’in
de çok başarılı şekilde bu derneği yönettiğinin farkındayım. Bu çok önemli… Bunu lütfen
yazın. Ben negatif ve pozitif şeyleri söylemeyi
seven biriyim. Bence pozitif şeyler de yazılmalı.
Derneğin başına Ali Bey gibi bir kişinin gelmesi
bence başarıdır. Bu başarı da zaten ileriye gidecek adımların ışığını gösteriyor. Kendisiyle defalarca telefonlaştık. Bu çok önemli benim için.
Bir de tabii Kültür Üniversitesi’nde ne yapılırsa
çok mükemmel yapılır. Mezunlar derneğinin
de mükemmel olacağının sinyalidir bu. Ben çok
ümitliyim, çok başarılı işler yapılacak ve zaten
başladık diye düşünüyorum.
İKÜ’de öğrenciyken yaşayıp unutmadığınız bir anınız var mı? Bize anlatır
mısınız?
Çok anım var aslında ama bir tanesini çok sık
anlatıyorum: Yard. Doç. Mesut Eren hocamızın dünya ekonomisi dersindeydik. Bu derste
‘incoterms’ denen kısaltılmış terimler vardır.
Mesut hoca sürekli bunları anlatıyor. Dersi de
İngilizce yapmamız benim için çok güzel, çok
keyif alıyorum. Bir arkadaşımız da sürekli itiraz
ediyor. O arkadaşımızın da İngilizcesi çok kötüydü. Çok da sevmezdi. Sürekli itiraz ediyor.
Sonunda, “Hocam bir şey sorabilir miyim bunlar
bize hayatta ne zaman lazım olacak? Bakkala gidip free on board mu diyeceğiz?” dedi. O
da sevdiğim, iyi bir arkadaşım. Bu olay haziran
başlarında yaşandı. Okul bitti bir ay sonrasında
Çukurova Medya Grubu sınavına girdik ve incotermlerden üç tane soru çıktı! Üç soruyla siz
acayip öne geçersiniz. Hocamıza da bu olayı
hep anlattım, çok gülmüştük. Hani derler ya
matematikte de, “Hocam bakkala gidip parabol mü çizeceğiz?” ben ona hiç inanmıyorum.
Kesinlikle okulda öğrendiğiniz bilgiler bir şekilde karşınıza çıkıyor ama orada çok güldüğüm
nokta hocamızın bunu anlatmasından hemen
bir ay sonra sınavda çıkmasıydı.
Göker Nanecik ve İK Yöneticisi Pınar
Burhanlıoğlu ile 22.04.2014 günü İKÜ’de
stand açtı ve staj için, iş bulup mezunlara istihdam yaratmak için 3 ve 4. sayfalardan cv topladılar. Teşekkürler Göker
Nanecik.
19
Sülüklü Göl-Göynük’e Doğa ve Kültür Gezisi
İKÜ 2012 Yeni Yıla Hoşgeldin Mezun Yemeği
İ
KÜMED Mezun Yemeği, “Yeni Yıla Hoş geldin
Yemeği”, 14 Aralık 2012 Cuma akşamı, Taksim
Hill Otel’in boğaz manzaralı 9. Kattaki yemek
salonunda gerçekleşti. Bütün mezunlar, mensuplar
birlikte yemek yedi, yeni yıla merhaba dediler.
Yemeğimizin, yeni İKÜ Rektörü Sn. Prof. Dr. S. Semahat Demir’in açılış konuşması ile başladı.
Sn. Demir, mezunlarımızla bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti, üniversitemizin mezunlarına
verdiği önemi dile getirerek, bizleri bir araya getiren
İKÜMED’e teşekkür etti. Mezunlarımızı her daim
İKÜ’de, mezun etkinliklerinde görmeyi arzuladıklarını, kendilerinin de bu etkinlere karılarak mezunlarla
tanışmak istediğini söyledi.
D
20
oğa ve Kültür gezisi olduğu için yoğun ilgi
gören etkinliğimizi 09.11.2013 Cumartesi
günü 25 kişilik iki servis aracıyla yola çıkarak
başlattık. Yolda kahvaltı etmek için mola vererek 3
saat süren yolculuğumuzda ormanın içinden geçerek otobüslerle Sülüklü Göl’e kadar çıktık. Sülüklü
Göl’e varmamızla birlikte hem gölün nefes kesen
manzarasını seyrettik hem de yürüyüş için hazırlandık. Trekkinge alışık olan bir grup gölün yukarısına
tırmanıp göl ve yayla manzarasını seyrederken alışık olmayan grup ise göl etrafında tur atarak araç
yolundan, ormanın içinden araçlarla geldiğimiz yoldan yürüyerek aşağıya indiler. Daha sonra iki grup
yemek yiyeceğimiz tesiste buluştuk. Su kaynağının
yanındaki tesiste alabalıklar yenildi, sobalı dağ evinde ısınıldı, çaylar içildi, yorgunluklar atıldı ve tarihi
Göynük kazasına doğru yola çıktık. Günler kısa olduğundan hava karardıktan sonra göynüğe ulaştık.
Öncelikle Akşemsettin Türbesi-Camisi ve Külliyesini
ziyaret ettik. Göynük Evleri ve saat kulesinin tarihsel
dokusunun değişmediği ve aynen korunduğunu gördük. Hep birlikte yemek ve tatlı yedik. Bizim İKÜ’den
geldiğimizi duyan lokanta sahibi Göynük Kadınlarını
Kalkındırma Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği tarafından kültür evine dönüştürülen Tarihi Gürcüler
Konağını Kültür Evini gece olmasına rağmen açtırdı,
Göynük Evinde Göynüklülerin sandıklarından çıkarttıkları eşyalar ve giysileri gördük. Hava karardığı için
Göynüğü tam gezemedik ama nasıl özenle korunduğunu gördük. geri dönüş yoluna geçtik. Katılımcılar
geziden o kadar memnun kaldı ki geri dönüşlerde en
kısa zamanda yeni bir gezi isteği doğdu.
Boğaz manzaralı, ışıl ışıl salonda yemekler yenildi,
birbirini az gören mezunlar sohbetleri koyulaştırdı
derken canlı müzik başladı. Bazı sesi güzel mezunlarımız mikrofon aldı şarkılar söylendi. İstek üzerine
Rektör Yardımcımız Sn. Prof. Dr. Mahmut Paksoy
hocamız mezunları kırmadı birkaç şarkı seslendirdi,
mezunlar hocamıza koro olarak iştirak etti.
İKÜ 2013 Geleneksel Mezun Yemeği
G
eleneksel olarak yapmayı amaçlayarak başladığımız “Yeni Yıla
Hoş Geldin” İKÜ 2013 Mezun
Yemeğimizin ikincisini 6 Aralık 2013
günü Point Otel Taksim’de gerçekleştirdik. Gelen mezun ve mensuplarımızın
iş çıkışı geldiğini düşünerek yemeğimize
başlangıç servisiyle başladık. Daha sonra
hep birlikte İKÜMED tanıtım filmini seyrettik, İKÜMED’in bu kısa zamanda neler
yaptığını gördük. Sayın Rektörümüz Prof.
Dr. S. Semahat Demir’in mezunlara verdiği önemi vurgulayan samimi konuşmasının ardından yemek ve tatlı servisiyle
devam ettik. Dj performansıyla eğlenceli
zamanlar geçirdik, uzun zamandır görüşmeyen mezunlarımız birlikte zaman
geçirerek eski günleri konuştular bunun
yanı sıra bugünü ve yarınlarda birlikte neler yapabileceklerini de konuştular. İKÜ
mezun yemekleri gelenekselleşerek önümüzdeki yıllarda, daha fazla katılımcı ile
devam edecek.
21
Fen İşleri gibi, İmar Müdürlüğü gibi lokomotif bir müdürlük değil ama iç hizmet anlamında görevi büyük önem taşıyor.
‘İKÜ’de okumak hayatıma yön verdi’
Hangi yıllar arasında Kültür’deydiniz?
2005 girişli 2007 mezunuyum.
Nasıl bir eğitim gördünüz peki?
Suat Yalnızoğlu
İKÜ’07 Endüstriyel Elektronik M.Y.O.
E
skişehir Tepebaşı Belediyesi Bilgi
İşlem Müdürü Suat Yalnızoğlu,
İKÜ Meslek Yüksekokulu 2007
yılı mezunu. Hem ilginç eğitim hayatını hem de çalışma yaşamına dair
birikimlerini İKÜMED olarak bizi misafir ettiği Eskişehir’de bültenimizde
paylaştı.
İKÜ’ye girişiniz nasıl oldu?
22
Ben Kocaeli Üniversitesi Kamu Yönetimi
Bölümü 1. sınıfını hayallerimi gerçekleştiremeyeceğimi düşünerek ve Kocaeli
şehrinden de çok hoşlanmadığım için
yarıda bıraktım. O yolda kendime bir
gelecek göremedim … “Belediyecilik
mi yapacağım kamu yönetimini bitirip?”
diyordum. Gerçi yıllar sonra şimdi belediyede çalışıyorum! Orayı bıraktıktan
sonra bir üniversiteye kayıt yaptırmış
olduğumdan sınavda puanım düştüğü
için Kültür Üniversitesi Meslek Yüksek
Okulu’nu yazdım ve kazandım. Yani Kocaeli Üniversitesi’nde lisans öğrenimimi
bırakıp Kültür’de elektronik bölümüne
kayıt oldum.
İKÜ’de çok güzel bir eğitim gördük. Laboratuvar açısından oldukça zengindi. Ve
hocalarımız çok iyiydi. Benim beklediğimden daha farklı bir eğitim vardı. Elektronik alanında kendini çok geliştirmiş hocalarımız vardı. Örneğin Cahit Karakuş
hocam, Cahit Kılıç hocam… Serpil Karakuş… O da bilgisayar bölümünde derslerimize giriyordu. Oldukça iyi bir eğitim
aldığımızı düşünüyorum. Şu anda halen
hocalarımla görüşüyorum. Hatta düğünüme davet ettim. Ailecek görüştüğüm
hocalarım var. Bu yüzden bir Kültür’lü
olmaktan mutluyum.
İKÜ’lü olmak size neler kazandırdı?
Öncelikle şunu söylemeliyim İstanbul’da
okumak, İstanbul Kültür Üniversitesi’nde
okumak bana çok şey kazandırdı. Kocaeli Üniversitesi’ni bıraktıktan sonra İstanbul’da iş hayatının merkezinde ve daha
büyük bir metropolde okuduk sonuçta.
Kültür Üniversitesi, sosyal kulüpleri olsun, İstanbul’daki güzel konumu ile olsun
çok iyi bir üniversite. Tanınırlığı ile devlet
üniversiteleri ile kıyaslandığında gerçekten bir marka. Ve burada okumak benim
yaptığım stajlarda da, iş hayatımda da
çok şey kazandırdı.
İş hayatınızı nasıl şekillendirdiniz?
İstanbul Kültür Üniversitesi’nde okurken
ilk sene stajımı Kanal D-DoğanTV Medya Center’da yaptım. Staj olarak başladım
ama sonra devam etmemi istediler. Öğrenciliğimin ikinci yılında haftada 3 gündü
derslerim. Perşembe ve cuma günlerim
boştu. Ben de Kanal D yönetimi ile görüştüm, paylaştım ve part time çalışmaya
başladım. Dört gün Kanal D, üç gün de
okuldaydım. İkinci yılım böyle geçti. İş ha-
yatım da bu şekilde başlamış oldu. Okulum bittikten sonra bir süre daha Doğan
TV Center’da CNN Türk’te çalışmaya
devam ettim. Sonra Eskişehir’e geldim.
Emniyet Müdürlüğü’nde MOBESE projesinde TÜBİTAK personeli olarak çalıştım.
2009 yılında da belediye bilgi işlem müdürlüğünde sistem memuru sıfatıyla göreve başladım. 2013’ün Ekim ayında da atamam yapıldı ve bilgi işlem müdürü oldum.
Eğitiminize İKÜ’den sonra nasıl
devam ettiniz?
Kültür Üniversitesi’ni bitirdikten sonra
Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümü’ne devam ettim. Çünkü lisans eğitimi
almam gerekiyordu bir şekilde. İşletme
bölümüne 1. sınıftan başladım. Dört yılda
tamamladım. 2010 yılında da kısa dönem
askerlik yaptım. 2011 yılında Bahçeşehir
Üniversitesi’nde yüzde 100 burslu olarak
belediyede çalıştığım için kentsel sistemler üzerine yüksek lisans yaptım. Orayı da
2 yılda tamamladıktan sonra 2013 Haziran ayında mezun oldum. Bu da benim
müdür olmamdaki etkenlerden biridir.
Eskişehir Tepebaşı Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü yapıyorsunuz.
İşinizi biraz anlatabilir misiniz?
Eskişehir Tepebaşı şehrin iki merkez ilçesinden biridir. Tepebaşı ve Odunpazarı… Tepebaşı Belediyesi 280 bin nüfusa
hizmet veriyor. Sistemimizde 400’ün üstünde bilgisayar ve 17 tane server var. 6
personelim var. Bunlar, her türlü web sitelerinin ve bu sistemin yönetilmesi, ayrıca başkana değer katacak projelerin önerilmesi, belediyedeki herkesin huzurlu bir
şekilde çalışması gibi tüm müdürlüklere
hizmet götüren bir birimi oluşturuyor.
Bilgi işlem müdürlüğü belediyedeki 22
müdürlüğün hepsine hizmet eden tek
birim. Dolayısıyla bizim işimiz daha çok
iç hizmet. Vatandaşla yalnızca web sitesi aracılığı ile muhatap oluyoruz. Elbette
Biraz Eskişehir’den bahsedebilir
misiniz? Burada yaşamaktan memnun musunuz? İleride kariyerinize
Türkiye’nin daha büyük şehirlerinde
devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Ben zaten doğma büyüme Eskişehirliyim.
Eskişehir bildiğiniz gibi kültür sanat yönünden oldukça zengin. İki tane üniversiteye sahip... Konum olarak da Ankara ve
İstanbul’un ortasında bulunduğu için geçiş
noktası. Bu yüzden Eskişehir’in çok avantajı
var. Oldukça geniş bir nüfusa sahip ve büyük bir potansiyel mevcut… Üniversiteleri
şehri daima dinamik kılıyor. Eskişehir’de
yaşamayı seviyorum. Ama tabi uzun yıllar
İstanbul’da yaşadım oradan sonra küçük
bir şehirde bulunmanın verdiği bir rahatlık
da var aslında. Kariyerim bundan sonra nasıl şekillenir çok bilemiyorum. Eğer belediyecilikte daha üst bir makama geçmek istiyorsam siyasete atılmam gerekiyor mesela.
Sizi biraz da iş dışında tanıyalım.
Hobileriniz nelerdir?
Benim bir anahtarlık koleksiyonum var…
79 ülkeden gelen anahtarlıklara sahibim.
Gezmeyi çok seviyorum fırsat buldukça.
Türkiye’de 81 ilin neredeyse 50 tanesini
gördüm. Ayrıca AKUT’un Eskişehir ekibinde yer alıyorum. Bir de futbol hakemliği
yapıyorum. FİFA’nın HİF (Herkes İçin Futbol) hakemiyim. İl hakemi olabilirim ilerde.
Şu an antrenmanlara katılıyorum küçük
amatör maçların yönetimini yapıyorum.
Halen İKÜ’lü arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz?
Görüşüyorum. Aktif olarak görüştüğüm 7
tane arkadaşım var. Hatta 2 tanesi bu yaz
evlenecek düğünlerine gideceğiz. Bir arkadaşım Alanyalı. Geçen yaz tatilde ailemle
yanına gittik. Balıkesir’de iki tane arkadaşım
var İKÜ’lü. Üniversitedeyken ev arkadaşlarımdı. Bu yaz oraya da gideceğiz. İstanbul’da
her gittiğimde buluştuğum 3-4 tane İKÜ’lü
arkadaşım var. Hikmet Ergün bilgisayar
mühendisliğini bitirdi, Neslihan Mertoğlu
bilgisayar mühendisliği mezunu, Taylan Çallıoğlu avukat Balıkesir’de kendi bürosu var,
Kemal Yüzbaşıoğlu avukat onun da kendi
bürosu var Alanya’da, Aykut Güler Balıkesir’de kendi işini yapıyor. Bunlarla iletişimimiz hiç kopmadı. Fırsat buldukça görüşüyoruz. Üniversitede çok iyi, sağlam bir arkadaş
kadromuz vardı. Bu arada İKÜ’de Müzik
Kulübü üyesiydim. 2005 yılında İKÜ Rock
Fest adında bir rock müzik festivali yaptık.
Hatta Eskişehir’den 2 tane grup katıldı, ben
de aracı olmuştum. Kulüpte aktiftim. Letisya
Divanyan diye bir arkadaşım vardı. Kendisiyle halen görüşüyoruz. O da İKÜ Matematik Bilgisayar Bölümü mezunu. Onunla
beraber müzik kulübünün yönetiminde de
bulunmuştum. Müzik kulübü o yıl kurulmuştu. Daha sonra ben 2006-2007 yılında part
time çalışmaya başladığım için artık üniversiteye çok fazla zaman ayıramadım. İlk sene
üniversitede çok etkindim, ikinci yıl haftanın
üç günü okula gelebilince aynı seviyede katılamadım.
İKÜ öğrencilerine, genç mezunlara
önerileriniz nelerdir?
Öncelikle şunu söyleyeyim, mezun olduktan sonra sudan çıkmış balığa dönüyor
insanlar ve mezun olduğunuzda potansiyel iş arayan olduğunuz için bütün kapılar
yüzünüze kapanıyor. Aslında öğrenciyken
bütün kapılar size açık. Bunun lütfen farkında olun. Öğrenciyken çalışma hayatına
başlamaya çalışın. Mesela ben normalde
mezun olduktan sonra giremeyeceğim
askeri tesislere, savunma sanayi ile ilgili Eskişehir’deki fabrikalara öğrenciyken
elimi kolumu sallaya sallaya girip gezebiliyordum veya başka birçok fabrikaya ve
işyerine de... Ancak mezun olduktan sonra
siz insanların gözünde ‘işsiz’ pozisyonunda
oluyorsunuz ve eskisi kadar sıcak, samimi
olmuyorlar. Onlardan bir beklentiniz olduğuna inanıyorlar. Ama öğrenciyken kimse
bir şey beklemediğinizi bildiği için tüm kapılar size açık. Ben bu sayede Kanal D’de,
CNN Türk’te çalışabildim. Mezun olup gidip iş başvurusunda bulunsaydım kimsenin
ilgileneceğini zannetmiyorum. Ama öğren-
ciyken gittiğim için insanların çok hoşuna
gidiyordu. Haftanın üç-dört günü orada
çalışıyordum. Para da kazanıyordum ve
mezun olduğunuzda işe başlamanız daha
kolay oluyor. Çünkü artık sizi tanıyorlar.
Öğrencilere tavsiyem kesinlikle özellikle
de son yıllarında iş arayacaklarının ciddiyetine varıp ona göre hareket etmeleri. Yani
çalışmak istedikleri alana göre kendilerini
yönlendirmeye 3. sınıfın sonunda başlamaları… Kendilerine kariyer planını mezun
olunca değil öğrenciyken yapmaları.
Yeni bir mezunlar derneği olarak İKÜMED’i nasıl buluyorsunuz?
Önerileriniz var mı?
Ben derneği çok başarılı buluyorum. Yılbaşı
yemeğine davet edildim ve çok mutlu oldum. O yüzden özellikle İstanbul’a geldim.
Dernekte aktif olarak da görev yapmak
istiyorum, yönetiminde de yer alabilirim,
elimden geleni de yaparım. Dernek üyeleri daha sık bir araya gelip daha çok sosyal
etkinlik yapabilmeli. Örneğin gezebilmeli,
başka şehirleri, başka insanları tanıyabilmeli. Bu yolda bir önerim olabilir: İlk olarak
Eskişehir’i ziyaret ederlerse memnuniyetle
ağırlarım ve bundan sonraki tüm gezilerde
de etkin bir şekilde yer almak isterim.
İKÜ’de öğrenciyken yaşayıp unutmadığınız bir anınız var mı? Bize
anlatır mısınız?
Acun Ilıcalı ile tanışmıştık bir konferansta… Kültür Üniversitesi’nde geçirdiğim iki
yılın her gününü arıyorum, unutamıyorum.
Çok eğlenceli bir öğrencilik hayatı geçirdim. Hem okuldayken hem okul dışında…
‘Keşke dersine tekrar girme şansım
olsaydı’ dediğiniz ya da, ‘Bir etkinlikte tekrar birlikte olmayı çok isterim’ dediğiniz bir akademisyen var
mı?
Cahit Karakuş... Bugün de görüşüyorum
zaten kendisiyle. Keşke tekrar dersine girebilsem... Doktora yapmayı düşünüyorum
ama kendisi o derslere giriyor mu bilmiyorum.
23
Kulüp Başkanları ile İKÜMED TanıtımYemeği
Y
eni kurulmuş bir dernek olarak İKÜMED’in en önemli gündemlerinden biri kendisini tanıtabilmek... Bu doğrultuda 7
Kasım 2013 Perşembe günü, İKÜ öğrenci kulüplerinde yönetim kurulu başkanlığı yapan öğrenciler, İKÜ Kulüpler Birliği Başkanı
Prof. Dr. Mahmut Paksoy ve Kulüpler Birliği Koordinatörü Namık
Kemal Köse’nin katıldığı bir tanıtım yemeğinde misafir edildi.
Kültür Koleji Mezunlar Derneği Lokali’nde gerçekleşen yemekte
bütün öğrenciler söz alarak kendini tanıttı, kulüplerinin çalışmalarını anlattı, mezunlar derneğinden beklentilerini paylaştı. Hazırlanan
İKÜMED anketini de dolduran başkanlar, toplantı sonunda böyle
toplantıların devamlı olarak yapılması isteklerini ilettiler.
Mezunlar Suada’da Kahvaltı
İ
KÜMED’in Suada’da yapılan bir diğer etkinliği ise 2014’ün ilk
ayında yapıldı. Mezuniyet Balomuzun da mekanı olan Suada, İstanbul’un en güzel mekanlarından olması, mükemmel
manzarası ve hizmet kalitesi sebebiyle tercih edildi. 12 Ocak
Pazar günü mezunlarımız ve mensuplarımızın da büyük ilgi ve
beğeni gösterdiği kahvaltımız, boğazın güneşli havası eşliğinde gerçekleştirildi. Kahvaltının ardından Suada gezilerek bol
bol fotoğraf çekildi. Sayın Rektörümüzün de katılım gösterdiği
kahvaltımızdan herkes memnun ayrıldı.
İKÜMED 3. ve 4. Dönem Fotoğraf Kursları
İ
KÜMED olarak düzenlediğimiz fotoğraf kursları 3. ve 4. Dönemlerini
başarılı bir şekilde bitirdik. Fotoğraf kursumuzun amacı fotoğraf çekmeyi seven kişilere teknik olarak, kompozisyon olarak fotoğraf bilgileri
aktarmak. Çekmek istedikleri fotoğrafları daha güzel çekmelerini sağlamak. Fotoğraf kursumuz 3 hafta teorik ders ve son haftasında ise tam
gün fotoğraf gezisi şeklinde yapmaktayız. Teorik derslerimizde;
Yeni Dönem Kursumuz 25 Ekim 2014 Cumartesi tarihinde açılacaktır.
Kayıtlarımızı şimdiden almaktayız. Kayıtlar için Ozan Gülek’e isminizi yazdırabilirisiniz. Tel: 0541 217 19 69 Email: [email protected]
1. hafta fotoğraf makinaları ve türleri, objektif türleri dijital fotoğraf üzerine konular işliyoruz. 2. hafta fotoğraf doğru pozlaması, diyafram,enstantene ve iso değerlerini öğreniyoruz. 3. hafta kompozsiyon kuralları,
çekim tekniklerini öğreniyoruz. 4. hafta fotoğraf gezisi yapıyoruz.
3. Dönem gezilerimiz
3. Dönem gezimizi Büyükada’ya gerçekleştirdik. Sabah erken saatte Kabataş’tan kalkan vapur ile Büyükada’ya geçtik. Hava çok güzel ve güneşliydi. Ilkönce Büyükada’da içinde kısa bir gezinti yaptık. Sonra daiki fayton
şeklinde Büyükada’da büyük tur yaptık. Bazı yerlerde durarak fotoğraf
çekimi yaptık. Adanın o muhteşem manzarasını fotoğrafladık.
Kursiyerlermiz burada öğrenmiş oldukları bilgileri uyguladılar. Ortaya
çok güzel sonuçlar çıktı. Turumuz bittiğinde tekrar Büyükada içine geldik.
Tekrar kısa bir turdan sonar hep beraber yemek yedik. Vapurla yaptığımız dönüş yolculluğu ile İstanbul’a döndük.
4. Dönem gezilerimiz
24
4. dönem gezimizi İstanbul da yaptık. Sabah erken saatte Eminönü meydanında buluştuk. Eminönü meydanı, Yeni cami, Sirkeci, Büyükpostane
ve Mısır çarşısı içeren bir tur yaptık. Burada da kursiyerlerimiz çok güzel
görüntüler aldılar. Sonra turumuza Galata köprüsü ve Karaköy güzergahında devam ettik. Sabah balık tutanlar bizlere çok güzel görüntüler verdi. Sonra Tünel ile İstiklal Cadddesine çıktık. Burada ilk önce Galata Kulesine çıktık. Burada muhteşem İstanbul manzarasını görüntüledik. Daha
sonra turumuza Beyoğlu’nda devam ettik. Burada San Antuan Kilisesine
girdik. Burası da fotoğraf çekmek için çok güzel bir mekan. Turumuza da
burada son verdik.
Genco Erkal “Kerem Gibi”
Tiyatro Oyunu Daveti
İKÜ Ataköy Yerleşkesi Akıngüç Oditoryumu’nda Dostlar Tiyatrosu Genco Erkal’ın ‘Kerem Gibi’ oyunu 20 Şubat 2014 günü
sahneye kondu. İKÜMED mezunları
maillerle bilgilendirilerek ücretsiz davetiyeleri temin edildi. Mezunlarımız
oyuna yoğun ilgi gösterdi ve 30 mezunumuz beraberce oyunu izlemek
için İKÜ’ye geldiler.
25
‘İKÜ benim ailemdir!
Ömür Kınay
İKÜ’09 İletişim Tasarım
Y
aşadığı deprem felaketinde ailesini kaybeden ve kendisi de
tekerlekli sandalyede yaşamak
sorunda kalan 2009 İletişim Tasarım
bölümü mezunumuz Ömür Kınay,
bugün İstanbul Kültür Üniversitesi’nde hem çalışmaya hem de eğitimine
devam ediyor. Kendisiyle hayatını,
İKÜ’yü ve yaptıklarını konuştuk.
Kendinizi bize tanıtır mısınız?
Kendimi tanıtmakta çok zor bir şey aslında.
Mesela siz nasıl görüyorsunuz beni?
Derya-Neşeli, ben daha önce size
İKÜMED üye kartınızı getirmek için
gelmiştim o zamanda çok pozitif çok
neşeli görünüyordunuz. Ali K.-Ben
de sizi güçlü görüyorum.
26
Teşekkür ederim. Ben gerçekten hayatı seviyorum. Hani yaşadığım sıkıntılar oldu hayatımda. 19 yaşında herkesin bildiği Türkiye’nin
deprem gerçeğini yaşadım. O zaman tam
gençlik, okul, eğitim her şeyin başı 19 yaşınızdasınız aslında herşey elinizden bir anda
gidiyor ya da gittiğini sanıyorsunuz. Yaklaşık
2 yıl süren yoğun bir hastane süreci, operasyonlar başka da bir şey düşünemiyorsunuz
hayata dair. Sonrasında toparlanmaya başladıkça hayata kaldığınız yerden devam etmeniz gerektiğini farkediyorsunuz. Bu süreçte
fizik tedavi ve rehabilitasyon gördüğüm Yaşamkent’te işe girmiştim, Kemerburgaz’da
bulunan merkez aslında hayatımın yeniden
şekillendiği bir yer haline geldi, biryandan
tedavimi görüyordum, biryandan da işe alınmıştım. Oradaki direktörüm Ahmet Tanatmış beni sürekli üniversiteye kaldığım yerden
yeniden başlamaya teşvik ediyordu, ancak
yıllar sonra yeniden eğitime başlayabilmek
açıkçası kolay gelmiyordu. 5 yıl orada çalıştım
ve 2005 yılında üniversite sınavına yeniden
girip özel yetenek sınavlarına hazırlandım.
Ancak, Türkiye’deki üniversitelerin engelliler için erişilemez yapısı sorunlarıyla karşı
karşıya kalmıştım, özellikle devlet üniversitelerinde engellilerle ilgili öyle bir alt yapı hiç
yoktu. Bahsedilen vakıf üniversitelerinde de
durum diğerlerinden farksız değildi. Liseden
beri hayalim hep Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde okumaktı. Mimar Sinan’ın
Fındıklı binasına gittim ancak asansör yok. Bu
arada birkaç özel üniversitenin sınavlarına
girdim, ancak Kültür Üniversitesi Ataköy Yerleşkesine gelir gelmez daha ilk giriş kapısında
bulunan rampayı gördüm, okulun içine girdiğimde de tekerlekli sandalye kullanıcılarına
uygun bir yapıda olduğunu farkettim. Sonuçta dört yılımı burada geçirecektim. Sonra tabi
ki bir vakıf üniversitesi bunun belli bir ücreti
var. Ailemi kaybetmişim, okula ilk geldiğimde
sınav günü Prof.Dr.Selçuk Hünerli ile karşılaştım, sonrasında Prof.Dr.Rengin Küçükerdoğan hocamla, Selçuk hocamın da yönlendirmesiyle, Mütevelli Heyet Onursal Başkanımız
Fahamettin Akıngüç beyefendi tarafından
yüzde yüz burslu okuma hakkı verildi. Ardından STF, İletişim Tasarımı bölümünün
öğrencisi oldum, öğrenci olmadan önceki
jüride hedeflerim sorulduğunda akademik
kariyer hedefinde olduğumu söylediğimi de
hatırlıyorum. Hedef odaklı biri olduğumu da
söyleyebilirim. Hep kendime hedefler koyup
o hedefi gerçekleştirdikten sonra başka bir
hedefe yönlenen bir insanım.
Öğrenciyken kısa filmler çekmeye başladık,
arkadaşlarımızla ekipler oluşturduk, hocalarımızın yönlendirmesiyle projeler üretiyorduk,
tabi ki dış mekanlar Türkiye’de engelli biriyseniz zorluklarla dolu. Tüm bu zorluklara dikkat çekilebilmesi adına, lisansta öğrenciyken
bitirme projemi “engellilik” üzerine yaptım.
Prof.Dr.Selçuk Hünerli’nin danışmanlığındaki
bitirme projemde, engellilerin dünyasında
yaşamaya çalışan “yürüyebilen” yani engeli
olmayan bir insanın hikayesini anlattım. Engellilerin hayatını tam tersine çevirmiştim.
Filmde, tüm tuvaletler engelli insanların kullanımına uygun yapılmış, otobüsleri sadece
engellilerin kullanmasına izin veriliyor, şoför
dahil tekerlekli sandalyeli, trafik ışıkları sadece
engellilerin geçişi için yeşil ışık yakıyor. Bu film
dahil tüm çalışmalarıma www.omurkinay.
com.tr’den ulaşılabilir.
İKÜ’lü olmak size ne kazandırdı?
İKÜ’ ye girdiniz %100 burslu olarak.
Bu üniversite size ne kazandırdı? Neler umdunuz neler buldunuz?
İKÜ’ye ilk geldiğim andan itibaren burada bir
aile ortamının içinde olduğumu fark ettim.
Hocalarınızla, samimi, sıcak bir ortam, sizi
her zaman dinleyen ve sorunlarınıza çözüm
bulan hocalar ve arkadaşlarım oldu. Hocalarımızla, bizler haftasonları dışarda da görüşür
olduk, piyasada çalışan, deneyimli hocalarımızın okul dışı projelerinde de yeralırdık, onları
izlerdik. Öğrenci kulüplerimizle de herkes
kendine uygun bir kulüp bulup, çalışmalarını eğlenceli bir biçimde devam ettirebilir;
herkesin belli hobilerine odaklı mutlaka düşünülmüş kulüpler bulunmakta. Ben sanatla
ilgilenen biriyim, lisans yıllarımda Taksim’de
çoğu galeri benim için gidilmezdi, neyse ki
Salt, Arter engellilerin rahatlıkla gideceği yerler olarak ortaya çıktı. İstanbul Modern de
zamanla şartlarını iyileştirdi, özellikle Antrepo
ve Lutfi Kırdar gayet kusursuz. Burada birinci sınıftayken Okan Bayülgen’in talk show
programına gittik arkadaşlarımla, kendisiyle
orada tanıştım ve yanında iş imkanı sağladı.
Haftasonları oraya gidiyordum bazen hafta
içi toplantılara gidiyordum. Buradaki okulumda verilen projeleri aslında ben oradaki profesyonel iş yaşantısıyla birlikte harmanladım.
Bu aslında çok iyi bir tecrübe oluyor. Mesela
2007 yılında 14. Adana Altın Koza en iyi film
ödülünü aldığım “Kün” isimli filmime Okan
Bayülgen seslendirme yaptı ve Mercan Dede
ile Ceza’nın Ab-ı Nafi isimli şarkısının kullanım iznini alabildim.
Yaz aylarında da ingilizce öğrenmek için İngiltere’ye gidiyordum, İKÜ’de Sanat Tasarımda
öğrencilerin staj zorunluluğu bulunmaktadır,
ben stajımı İngiltere’de bir medya şirketinde
gerçekleştirdim. Firmanın yaptığı çalışmalara
ben bize ait, kültürel tasarım fikirleri veriyordum
ve Türk kesim için kullanıyorlardı. Dolayısıyla
buradan aldığım eğitimi oraya göstermiş oldum.
İş hayatınız nasıl şekillendi, kariyer basamaklarını nasıl çıkıyorsunuz? İş hayatı beklentilerinizi karşılıyor mu?
2009’da mezun olduğumda yine İngiltere’ye
gittim, orada Londra’da Türk iş adamı Hüseyin
Özer’den burs aldım ve 18 ay orada bulundum. Bu hayatımdaki en büyük tecrübelerdendir, Avrupa’yı gördüm, Türkiye’de ve Avrupa’da engelli olmanın ne olduğunu anladım.
Tek başıma bağımsız nasıl yaşanabileceğini
anladım ve cesaretim arttı. Açıkçası Türkiye’de
daha karamsardım, üniversite bitecek ve ne
yapacaktım, iş yerleri sizlere uygun değil, toplu
taşımalar sözde uygun.
“Türkiye’de nüfusun 8,5 milyonu yani yaklaşık
%12’si engelli. İngiltere veya gelişmiş ülkeler
buna göre organize olmuş alt yapısını çoktan tamamlamış. Türkiye’de bizler aslında engelli değil
“engelleneniz”. Sayıca bu kadar çok engellenen
kitle kapalı mekânlara mahkûm edilmiş durumdadır. Geçen gün okudum Türkiye istatistik Kurumunun (TÜİK) yaptığı son araştırma tarihi bile
2002, üzerinden ne kadar zaman geçmiş.
Bu konuda mezunlara dönük bir site
merak edenler için böle bir şey var mı?
Bilgi edinmeleri için?
Bizim okulumuzda mezunlar için değil de Kültür Üniversitesi’nin resmi websitesinde “engelli
birimi” linki bulunmaktadır, oraya kayıt yaptıran
öğrenciler, İKÜ tarafından tespit edilip, sorunlarla ilgili çözümler bulunmaktadır. Buraya öğrenci
olarak geldiğimde, benden bir yıl önce tekerlekli
sandalyeli birinin mezun olduğunu öğrenmiştim,
şimdilerde ise okulumuzda pek çok tekerlekli
sandalyeli öğrenci olduğunu görüyorum, son
yıllarda engellilere yönelik farkındalık 10 yıl öncesine göre çok daha iyi diyebilirim.
İş hayatınız nasıl şekillendi bu soruya
tam olarak yanıt alamadık.
Ben 2009’da Kültür Üniversitesi’nden mezun
olana kadar aynı zamanda Okan Bayülgen’le
çalışmaya devam ettim, Empati filmimde de
karakterlerimin seslendirmesini yine yaptı ve
bu defa Ceza bu projeme özel söz ve müziği
kendine ait olan “engeller” şarkısını oluşturdu. Yine hedef odaklı gitmemle ilgili akademik
kariyer istediğim için öncelikle yabancı dil öğrenmem lazımdı ve İngiltere’deydim. İstanbul’a
döndüğümde Rektör hocamız Prof.Dr.Dursun
Koçer’in yanına gittim ve yine Kültür Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler’de yüksek lisansıma
başladım %100 burslu olarak. Aynı zamanda da kendi okuduğum bölümde işe alındım.
2011 yılından beri burada çalışıyorum, yüksek
lisansımı tamamladım. Sırada Doktora var, tabi
ki doktora da şuan benim için sıkıntılı, sebep
ise Türkiye ve engellilerin düşünülmemiş olması. Alanımla ilgili gidebileceğim devlet üniversitelerinde koşullar yine bana uygun değil.
Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi
ve Marmara Üniversitesi vb. yine gidilebilecek
alternatif yerlerde engelliler için uygun değil.
Yani doktoraya kadar geldim, şimdi koca bir
soru işareti “nereye gideceğim?”.
Bundan sonra çalışmalarımın bazılarında yine
engellilerin sorunlarına yönelik çalışmalar yapmaya devam edeceğim, örneğin Yüksek Lisans
tez konum “Canlandırma Filmlerinde Engelli
Karakter Kullanımı:Kayıp Balık Nemo Filminin
Çözümlenmesi”ydi. 2013 yılında Sanat ve Tasarım fakültemizden Yrd. Doç. Dr. Ruken Özgül Kılanç’ın editörlüğünü yaptığı “İletişim Ve...”
isimli kitabında “İletişimde Piktogram Kullanımının Yeri ve Bedensel Engelli Piktogramlarının Kullanımıma İlişkin Uygulamalar” başlıklı bir
makale yazdım. Bir süre de Berlin’de yaşamıştım, orada ve İngiltere’de bulunduğum sıralar
çektiğim piktogramların çeşitlilik sayısı Türkiye’ye kıyasla o kadar fazla ki engelli piktogramı
denilince burada sadece engelli tuvaleti ya da
rampa piktogramı insanın aklına geliyor. Ama
İngiltere’deki örnekler ki o kitaptaki yazımda
var, halka açık plajlarda duş bile var. Akademi
de de var olduğum süre içerisinde tabi ki her
zaman engelliliğe yönelik bir şeyler yapmayacağım ama bir yerlerinden bu meseleyi bir yerlere bağlayabiliyor isem kuramla birleştiriyorsam
mutlaka onun üzerine çalışmalar yapmaya devam edeceğim. İkü’de İKSV Akademi Programına katıldığım 1.İstanbul Tasarım Bienali’ndeki
projemde de “5378 sayılı Özürlüler Kanunu”nu eleştiren bir çalışma yapmıştım.
İKÜ’de çalışmak istediğiniz bir şey miydi? Yani akademisyen olmak tamam
ama İKÜ’de kalmak istiyor muydunuz?
Tabi ki çok isterdim. Benim çocukluğumda kuzenim Kültür Koleji’ne başlamıştı, o zamanlar
(80’ler) Kültür Koleji’ne ait defterleri, okul kı-
yafetleri çok ilgimi çekerdi, ben Bakırköy’de bir
ilkokula gidiyordum. Lisansta burdan burs aldığımda “sizinkiler ilkokula, ortaokula başladılar
ben de üniversite ile Kültür okullarını tamamladım” demiştim. Sevdiğim ve her şeyden öte
rahat hissettiğim bir ortam burası. Her zaman
burada olmayı isterdim ve olduğum için de çok
mutluyum bana bu fırsatı verdikleri için.
Bize işinizi anlatır mısınız? Üniversite’de İletişim Tasarım Bölümü olarak
neler yapıyorsunuz?
Henüz ben hocalarımdan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum; onlarla birlikte derslere giriyorum, bu çok önemli bir şey, bir ders nasıl
anlatılır, konular, bilgi öğrenciye nasıl aktarılır.
Bu arada bir biçimde donanım sahibi olmaya
çalışıyorum. Öğrencilerle ilişkiler nasıl kurulur
bunları öğrenmeye çalışıyorum. İlk geldiğim 3
aylık süreçte zorlandım tabi ama şimdilerde
kendimi daha özgüvenli hissediyorum. Bölüm
olarak multidisipliner bir bölümüz. Sinema,
canlandırma sineması, web-grafik tasarım, yapım, yönetim gibi pekçok izlencemiz var.
Birazda sizi iş dışında tanıyalım. Hobileriniz nelerdir. İKÜ’de hangi öğrenci
kulübü etkinliklerine katılmıştınız?
Formula 1 yarışlarını izlemeyi çok severim. Türkiye’de olduğu yıllar yarışlara gittim. Şimdilerde
maalesef yine Televizyondan takip ediyoruz.
Hobiler için pek vakit yaratamıyorum desem
yanlış olmaz. Arkadaşlarımla birlikte genelde
Taksim’e gidiyoruz ya da zorunluluklardan
AVM’lere; yine sebep engelliler için daha rahat.
Eski mezun olan arkadaşlarımızdan burada dönem dönem yüksek lisans için gelenler oluyor,
onlarla görüşüyoruz. Arkadaşlarımızın bir çoğu
da piyasada, medyada çalışıyorlar, onları çalıştıkları yerlerde ziyaret edebilirsem gidiyorum.
Bazen kendime dinlenme zamanı ayırmak tabi
yapabilirsem.
Bunun dışında biraz sosyal sorumluluk
Sosyal sorumluluk projeleri de çok popüler aslında, ben sosyal medyayı çok iyi kullanıyorum,
kullandığımı düşünüyorum. Twitter’da vakit geçiriyorum ve gündemi artık Twitter’dan takip
eder olduk, belli oranda güzel de bir takipçi
sayım var. Twitter şikayetlerinizin direkt ulaştığı,
sorunlara çözüm bulunan bir ortam oldu artık.
Dikkat çekilmesi gereken konular varsa oradayım tweetlerimle. Engellilerle ilgili bir takım farklı
işleri duyurmak benim hesabım üzerinden de
27
bazen dikkat çekici olabiliyor. Blog kullanıyorum,
kaleme alıyorum kafama takılan pek çok şeyi.
İKÜ öğrencilerine ve genç mezunlara
hayata dair bir sır verecek olsanız bu
ne olurdu?
Off bu çok zor bir soru. Hayata dair bir sır…
bence asla vazgeçmemek sanırım cevabım.
Vazgeçmemek ve kendilerine bir hedef belirlemek. Çünkü insanın bir hedefi olmazsa zaten
her şeyden de vazgeçer diye düşünüyorum.
Hedef belirlemek ve o hedef üzerinde, onu
başarmaya çalışmak..
Hiç vazgeçmemeliler yani
Evet vazgeçmemeli ve bir hedefleri olmalı
mutlaka.
Biz yeni bir mezunlar derneğiyiz. 2012
Ağustosta kurulmuş bir derneğiz. İKÜMED’i nasıl buluyorsunuz? Keşke şunu
da yapsa dediğiniz bir öneriniz var mı?
İKÜMED’in etkinliklerini takip ediyorum fakat
hiçbirine katılamadım. Yani kendi işlerim dolayısıyla katılamadım. Geçen hatta Ali Bey’e sordum, yine direk engelli öğrenciler üzerinden
gittim, dernek bünyesinde yapılan organizasyonlara engelli öğrenciler rahatça katılabiliyor
mu diye sordum. Ali bey de “biz her türlü
önlemi alıyoruz” dediler. Yemeklerin yapıldığı
organizasyonun yerleri ona göre seçiliyor. Bu
çok hoşuma gitti.
Evet hiç katılan olmadı.
28
Çünkü söyle bir düşünceye sahibiz, ilk gideceğimiz mekanla ilgili olarak, o yer çoğunlukla bize uygun değildir, gitmeyelim deriz. Belki
İKÜMED’de hani bir soru var ya tavsiyeniz
nelerdir belki ayrıca engellilerle ilgili bir bildirim yapılmalı belki. Hoş o da çok hassas bir
durum. Biz engelliler için şunları yapıyoruz de-
mek değil de belki
acaba bir iki kişi ile
konuşulup gidilse
ya da ben ayarlayıp
geleyim, o fotoğraf
bile etkili olur. Tanıtım görsellerinde
engellilerin de görüldüğü bir görsel
bu algıyı değiştirir:
bunun etkisini yaratmak önemli. Ben
çok özür dilerim
hiç katılamadım etkinliklerinize birine mutlaka
gelmek ve orada olmak istiyorum. Yaptığınız
çalışmalara da bakıyorum ve çok hoşuma gidiyor. Mezunların bir arada olması da güzel bir
şey. Bizler dediğim gibi aslında eski arkadaşlarımız geliyor ama hani benim dönemimden
katılıp katılmadıklarını çok bilmiyorum. Tabi
yeni kurulmuşsunuz. Bizim dönemimizde öyle
bir şey yoktu.
Ben de 2012 mezunuyum bizim balomuzu mesela mezunlar derneği yapmış haberim bile yoktu yani.
Ben hemen oraya odaklanmıştım. Ali Bey’e
ben gelebilir miyim, nasıl yapıyorsunuz diye.
Hatta o otel mekanlarını da söyledi. Point Hotel falan galiba oralarda yapılıyormuş. İyi o zaman dedim bundan sonrakilere ben de gelirim
öyle bir başka bakış açım vardı yani.
Biz sadece mezuniyet balosunu biz yaptık Ali Bey bahsetmiştir. Orda bir arkadaş vardı onu da zaten gayet yardımcı
oldular Suada da iniş çıkış konusunda.
Yani böyle özel platform koyuyorlarsa, seyyar
platform falan. Çünkü söyle bir şey var engelliler kendilerinin taşınmasından hiç hoşlanmazlar
ve dolayısıyla gitmek istemezler. Bizde şöyle bir
durum gelişmiş “ya olur mu öyle şey biz seni
taşırız” oysa ki bizler birileri tarafından taşınmak istemeyiz, bize uygun yol, rampa, asansör
bunları yapın, sizlere de muhtaç bırakmayın,
net. Oraya iki tane kalas koy ben tekerlekli sandalyemle üzerinden kendim geçebileyim.
Her yerde öyle bir şey mümkün olmuyor ama en azından seyyar konulabilen
bir platform tarzı bir şey varsa bunu
araştırabiliriz.
Oluyor oluyor. Avrupa’da bunu çok geliştirmişler, örneğin İngiltere eski tarihi binaları de-
ğiştirme zorunlulukları yok, ancak bir düğme
sistemi kurmuş dışarıya, tekerlekli sandalyenle
gelip düğmeye bastığında içerden görevli geliyor ve o iki üç basamak için hemen bir seyyar
platform açılıyor, üzerine koyuyor ve sizi içeriye alıyor.
İKÜ’de öğrenciyken yaşayıp unutamadığınız bir anınız var mı bize anlatır
mısınız?
Valla biz İKÜ’de öğrenciyken çok birbirine yakın ama aynı zamanda birbiriyle rekabet halinde
olan bir sınıftık. Özellikle 2005-2009 arasındaki dönem. Herkes birbirini çok seviyor herkes
birbirinin projesi hakkında bilgi sahibi ama acayipde bir rekabet söz konusu. Sinema dersinin
ilkindeyiz, yönetmen hocamız Oğuzhan Tercan
dersi işledi, ders bitti hiç kimse çıkmadı sınıftan,
çıt yok. Hocamız “ne oldu?” diye sordu biz de
dersin bitmesine üzülmüşüz, topluca sanki hesaplı kitaplı yapılmış gibi ancak kendisiyle ilk dersimiz böyle birşey olamaz. O günden sonraki
derslerimiz hocamızla saat 21:00’lere kadar devam etti. Böyle anılarımız çoğalabilir. Kısa filmler
çekiyorduk okulumuzdan izin alıyorduk, akşam
saat sekizden sonra okulda kalabilmek için falan.
Biz okuldan her zaman imzayla çıkan insanlardık
çünkü hep okulda çalıştık, üniversitenin eğitim
ortamını yaşadık. Eğitim üniversitede o çatının
altında, üniversite bir yaşam biçimidir aslında.
Orada çalışmalısın laboratuvarı, stüdyoyu kullanmalısın biz bunları sonuna kadar kullandık
bizim öğrencilik dönemlerimizde. Sabah erken
gelip hep birlikte kahvaltımızı ederdik hocalarımızla onlarla birlikte derse girmek çıkmak. Hep
bir keyif halinde ama karşılığını da alıyorduk diye
düşünüyorum. Yaptığımız projelerle, kısa filmlerle. Yarışmalara katılıyorduk yarışmalardan aldığımız ödüllerle.
Hala yapacaklar listenizde neler var?
Yeniden bir yurt dışı deneyimi yaşamak istiyorum. Bu sefer net bir projem yok çünkü engelli
olup yurt dışına gitmek kendi başınıza oralarda
bulunmak size hayata karşı bambaşka bir güç
veriyor. Sizi hiç kimse yıkamaz gibi bir şey haline geliyorsunuz. Neresi olur bilmiyorum. Belki
bu bir akademik çalışma kapsamında olur, bir
projeyle olur. Onun dışında tabi ki akademik
kariyere devam. Bilgiyi almak, paylaşmak ve
aktarmak.
İKÜMED’ten Haberler
İndirim kolaylığı
İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti ve Kültür Eğitim
Vakfı (KEV) Yönetim Kurulu Kararlarının belirleyici olduğu eğitim ve öğretim ücretleri üzerinden belli koşullar doğrultusunda
indirimli burslar verilmektedir. İKÜMED olarak uyguladığımız,
yapıldığı akademik yıl içinde geçerli olan koşullu indirim bursları
şöyledir:
Kardeş, eş, çocuk, torun eğitimine
göre belirlenen katkı payı indirimi
• Kültür Koleji mezunu ve Kültür Koleji Mezunlar Derneği’ne
üye olanların kendilerine, çocuklarına, kardeşlerine, eşlerine
ve torunlarına dernek yazısını ibra etmesi koşulu ile katkı payından yüzde 15 oranında indirim uygulanır.
• İstanbul Kültür Üniversitesi programlarının herhangi birinden
mezun ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne (İKÜMED) üye olanların kendilerine, kardeşlerine, eşlerine ve çocuklarına dernek yazısını ibra etmesi koşulu ile katkı payından yüzde 15 oranında indirim uygulanır.
• İstanbul Kültür Üniversitesi programlarının herhangi birinden
mezun ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne (İKÜMED) üye olanların çocuklarına Kültür
Koleji anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lisede dernek yazısının
ibra edilmesi koşulu ile katkı payından yüzde 10 indirim uygulanır.
Mezuniyet Töreni DVD’leri
İKÜMED olarak mezunlarımıza mezuniyet
baloları ve kep töreni
DVD’lerini ulaştırmaya
başladık. Üniversitemizin
arşivinde bulunan kep
töreni ve mezuniyet balosu DVD’leri ofisimize
ulaşmıştır. Mezunlarımıza
ücretsiz olarak dağıtılmaktadır. DVD’lerini
almak isteyen mezunlarımız Ataköy Yerleşkesi 4. Kat B Koridoru 18 No’lu ofisimize
gelerek teslim alabilirler. Elimizde bulunan DVD’ler: 20092010 Kep Töreni, 2010-2011 Kep Töreni, 2010-2011 Mezuniyet Balosu, 2013 Kep Töreni, 2013 Mezuniyet Balosu.
İKÜMED: Ataköy Yerleşkesi 4. Kat B Koridoru No:18
Tel. 0212 498 48 49
e-mail: [email protected]
İKÜMED Üye Kartı
İKÜMED’e üye olan mezunlarımız için özel tasarımlı İKÜMED üye kartı çıkartılmaya başlanmıştır. Bu kartlarla mezunlarımız İKÜ kampüslerine elektronik giriş çıkış yapılabilmekte
ayrıca İKÜ kütüphanelerinden yararlanabilmektedir. İlerde
etkinliğini artırmayı düşündüğümüz üye kartlarını almak için
sadece derneğimize üye olmanız yeterli olacaktır.
Yüksek lisansa devam indirimi
İKÜ lisans programlarının herhangi birinden mezun olan bir
öğrencinin yüksek lisans eğitimine yine İKÜ’de devam etmesi
durumunda -İstanbul Kültür Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne üye olmak koşulu ile- katkı payından yüzde 25
oranında indirim sağlanır.
İKÜMED logosu tasarlandı
Önlisansı lisans eğitimine tamamlama
indirimi
Üniversitemiz öğrencisinin, daha önce üniversitemizin önlisans
programlarından herhangi birinden mezun olması ve lisansını
yine üniversitemizde tamamlamak istemesi halinde, -İstanbul
Kültür Üniversitesi Mezunları ve Mensupları Derneği’ne üye
olmak koşulu ile- lisans katkı payından yüzde 15 oranında bir
indirim sağlanır.
İKÜ Bilgi İşlem Daire Başkanı Ender R. Ekici, derneğimiz
için bir logo tasarımını gönüllü olarak üstlendi ve Haziran
2013’de Bilgi İşlem Ekibi bize anlamlı bir logo tasarladılar.
Fikir olarak da, “Mezun, İKÜ’yü bitirdiğine göre İKÜ logosuna bir kep giydirelim” dediler ortaya anlamlı bir İKÜMED
logosu çıktı. Ender Bey ve ekibine Mezunlar adına teşekkür
ediyoruz.
29
‘İKÜ ile kazandıklarımı yeni mezunlara aktarmaya hazırım’
nunca ailemde İstanbul’da olduğundan tekrar
buraya döndüm ve yaklaşık 3 senedir Finans
Yatırım’da yatırım danışmanı olarak çalışıyorum. Müşterilerin hisse senedi portföylerine
danışmanlık hizmeti veriyoruz ve onların alım
satım işlemlerini yapıyoruz.
Biz röportaja gelirken Finans Yatırım’da brokerlık yaptığınız bilgisi
vardı elimizde. Bir de delaer’lık yaptığınızı söylediniz iş hayatınızın başlarında. Bu kelimeleri konuya uzak
okuyucular için açıklar mısınız?
Koray Özaydemir
İKÜ’06 İşletme
İ
KÜ İşletme ve İktisat mezunu Koray
Özdemir bugün Finans Yatırım’da
yatırım danışmanı olarak çalışıyor.
Kendisiyle zorlu mesleğini, öğrenciliğini
ve yeni mezunlara tavsiyelerini konuştuk…
Eğitim aldığınız alanları ve mesleğinizi anlatır mısınız?
30
2006 yılında İKÜ İşletme Fakültesi İşletme
ve İktisat bölümlerinden aynı zamanda mezun oldum. Ben Kültür Üniversitesi’ni burslu
olarak kazandım. İlk olarak 2001 yılında işletmeye girdim. Sonra iktisatla çift ana dal
yaptım. 2004 yılında üniversite beni Erasmus
öğrenci değişim programı ile Almanya’ya
gönderdi. İşletmedeki son senemde Mannheim Üniversitesi’nde işletme yüksek lisans
eğitimi aldım. Döndükten sonra da iktisat
bölümünü bitirdim ve iş hayatına atıldım.
2007-2008 yılları Türkiye için, ekonomik
krizin başladığı dönemdi. Ben ilk olarak bir
finans şirketinde raporlama yaparak işe başladım. Hep içinde bulunmak istediğim yer
de sermaye piyasalarıydı. Sonrasında aynı
yıl Garanti Yatırım’dan teklif aldım ve oraya
geçtim. Yaklaşık 3,5-4 sene kadar çalıştım.
Dealer olarak başladım, sonra uzman yardımcısı ve yatırım uzmanı oldum. Eskişehir’e
gittim, orada ki Garanti Yatırım Merkezi’ni
kurduk. Finans Yatırım bana bir teklifte bulu-
Brokerlik şöyle: Bu meslekte ilk alım satımlar
yapılırken yani İMKB kurulduğu zamanlar, bu
işlemlerde brokerlar aracılardır. Yani ilk olarak
borsaya ileten kişi demektir broker. Ama günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile beraber
brokerlik çok çok azaldı. Bundan öncesinde
yaklaşık 350-400 broker vardı. Ama şu anda
bu sayı 25-30’a indi. Çünkü artık brokerların
İMKB’den işlem girmelerine gerek kalmadı.
Çünkü ben de bir program yardımı ile bir broker gibi o veriyi girebiliyorum. Yani haliyle ben
de aslında broker oluyorum. Ama brokerlik
tanım olarak sadece işlem giren kişiydi. Sadece müşteri bizi arıyordu ve şu kadar lotu şu
kadar yapmak istiyordu. Mesela, “Garanti Bankası’ndan 1000 lot alım mailimi iletir misiniz”
diyordu. Siz onu iletiyordunuz ve bu iletimi
yapan kişi brokerdı. Şimdi yatırım danışmanlığı
ile bu iş birleşme sürecinde. Biz hem broker
hizmeti veriyoruz hem müşterilere belli yatırım tavsiyesinde bulunarak onları yönlendiren
kişiyiz. Örneğin şu dönemde seçimin ardından piyasaların yukarı doğru bir yükselişi var.
Benim de 25 tane portföyüm var. Bu müşterilerimi arayıp diyorum ki, “Garanti Bankası’nda şu anda yukarı yönlü bir hareket var.
Bunu yapmak ister misiniz? Yatırımlarınızı bu
şekilde değerlendirmek ister misiniz?” Bana,
“Tamam, Garanti Bankası hissesinden 100 bin
TL‘lik hisse al” diyor örneğin. Burada da yatırım danışmanlığı yönümü ön plana koymuş
oluyorum. Ve onları düzenli olarak yurt içi ve
yurt dışı piyasalar hakkında bilgilendiriyorum.
Vadeli işlemler piyasaları, FX işlemler, döviz piyasaları gibi tam kapsamlı danışmanlık hizmeti
veriyoruz. Yani iş aslında oraya kaymış oldu.
Amerika’da hâlâ bizim yaptığımız işe brokerlik
deniyor yani bizler işin aslında brokerıyız. Ama
Türkiye’de brokerlik ilk başladığı zamanlarda o
isim ile adlandırılanlar şu anda sadece borsada
işlem giren pozisyonundalar. Ben şu an yatırım
uzmanı, yatırım danışmanı ismi ile çalışıyorum.
Peki işletme ve iktisat öğrencilerimize bu işi tavsiye eder misiniz?
Ben kesinlikle tavsiye ederim. Çünkü ilk başladığım andan itibaren çok severek yapıyorum. Zaten gerçekten çok sevmek önemli...
Çünkü dışarıdan böyle biraz havalı bir meslek
gibi duruyor ama oldukça yüksek stresli bir
iştir. Sizden sürekli bilgi ve tavsiye almak isteyen insanlar var etrafınızda. Ve 7 gün 24
saat bu piyasayı takip ediyorsunuz. Sürekli
dünya piyasaları devam ediyor. Biz kapanıyoruz, Amerika açılıyor, Amerika kapanıyor,
Japonya açılıyor. Çünkü global bir dünyada
sizin sürekli bilgiyi takip etmeniz gerekiyor.
Bu işi yapmak isteyen insanlarda bulunması
gereken en önemli özellik, gerçekten de o
bilgi alış verişine çok açık olabilmesidir.
Yani saat altıda mesai kapanmıyor…
Kesinlikle öyle bir işimiz yok. Zaten biz ekranı
kapatsak da kafamızdakileri kapatamıyoruz.
O yüzden, “Gece Amerika nasıl kapandı?”,
“Yurt dışı piyasalarda ne oldu? Piyasaya yansıması nasıl olabilir?” soruları hep aklınızda.
Çünkü artık çok global bir ortamdayız. Kapalı
bir ekonomiye sahip değiliz. O yüzden de
bunları çok iyi takip eden ve müşterilerine
çok yansıtan yani iletişim kabiliyeti yüksek
kişiler olması gerekiyor bu işte. Ama bizim
Finans Yatırım’da bu konuda yeni mezunlara çok fırsat var. Çok stajyerlerimiz oluyor.
Benim de ekibimde beraber çalıştığım bir
arkadaşımız var. Mümkün olduğunca yeni
mezunlara fırsatlar sunuyoruz. Dediğim gibi
bu piyasanın içerisinde olmak bence bir ayrıcalık. Ama bu işi gerçekten sevmek gerekiyor. Stresi iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü bu
işte profesyonelliğin ilk işareti o stres yapısını
yönetmek. Çünkü siz size ait olmayan çok
büyük değerleri yönlendiriyorsunuz. Yani benim şu anda yaklaşık 20 tane müşterim var.
Bunlar 1 milyon TL’nin üzerinde portföylere
sahip. Burada her gün binlerce lira kazanıp
kaybetme ihtimali ile karşı karşıyasınız. Bu
yüzden de bunları yatırımcılara çok iyi anlatmak ve iyi yönetebiliyor olmak gerekir.
Çünkü para kaybetmeye başladığınız andan
itibaren her şey değişebilir. Özel bankacılık
denilen durumdaki bütün müşterilerle ben ilgileniyorum. Bu yüzden bizim şirket olarak önceliğimiz ilk olarak müşteri memnuniyetini bir
şekilde sağlamak. Piyasalar ters dönebilir, her
şey olabilir ama bu profesyonel bakışımızı her
zaman müşterilerimize aktarmaya çalışıyoruz.
Çünkü bazı dönemlerde müşteride para kaybetmekten ziyade psikolojilerinde sıkıntı yaratıyor. Yeri geliyor aslında psikolojik konuşmalar
yapıyorsunuz. Bir şekilde, “Evet şu anda para
kaybediyor olabiliriz ama biz bu piyasaya inanıyoruz” diyoruz veya tam tersi mali zararına pozisyonları kapatmak zorunda kalabiliyoruz. Her
gün bu piyasalar içerisinde çok şey öğrenirsiniz.
Finans danışmanlığını öğrenciyken de
düşünüyor muydunuz? Yoksa kariyeriniz böyle mi gelişti?
Yani orada da bana Meltem ve Gülsüm hocalarımın çok katkısı oldu. Her ikisi de benim
hayatımda çok önemli insanlardır. Onlarla ilgili
çok kısa bir anekdot paylaşmak istiyorum. Gülsüm hoca beni üniversiteye girdiğim ilk yıllardan
itibaren çok desteklemiştir. Burslu okurken bir
yandan da çalışıyordum. Zor şartlarda bir yerlere gelmeye gayret ediyordum. O dönemde
Almanya’dan böyle bir öğrenci değişimi teklifi
olunca Gülsüm hocam direkt bana geldi. Benim
belli maddi koşullar sağlanabilir mi sağlanamaz
mı gibi endişelerim vardı. Bu anlamda hem okul
yönetimi olsun hem Gülsüm hocam olsun beni
çok desteklediler. Burslarımı almamı sağladılar.
Onların hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Döndükten sonra da Meltem hocamın aynı şekilde
çok katkısı oldu. Özellikle bu sektöre girmemde çok katkısı oldu. Meltem hocam o dönem
iş yatırımından okulumuza gelmiş ve öğretim
görevlisi olarak başlamıştı. Ben o dönemde ne
yapayım ne edeyim diye düşünüyorum ve tabii
bilmiyorduk sektöre nasıl girileceğini. O anlamda Meltem hocamın çok büyük bir katkısı oldu.
Dedi ki, “Koray ileri düzey lisanslama sınavı var.
Bu sınava gir, başarılı olursan sana çok ciddi
yollar açılır.” Ve ben mezun olurken bu sınava
girip başarıyla geçtim. Ben o dönemde bu sınavı verdim ve bu sektöre girdikten sonra yıllarca
sektörde çalışan ama bu belgeye sahip olmayan
insanlar gördüm. Kısa zaman içerisinde buralara
gelmeme o belgenin yani aslında Meltem hocamın büyük katkısı olmuştur. Böyle bir danışmalık
yapması, beni yönlendirmesi çok güzeldi.
Çünkü bundan sonraki planlarımız arasında bir yerlere gelmiş Kültür Üniversitesi mezunlarıyla yeni mezun olacakların birlikte yer alacağı bir proje de var.
Memnuniyetle yer alırım. Gerekirse buraya da
bir gezi düzenleriz. Arkadaşlara işi tanıtırız. Bu
işin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, ortamı bir
görmelerini isteriz. Bizim 4 tane büyük ekranımız var ve her ekranda başka bir yeri takip
ediyoruz. Hani belki öğrencilerin o anlamda o
ortamı görmeleri, stres halinde işimizi yaparkenki halimizi görmeleri çok önemli.
Sizi iş dışında da tanıyalım. Hobileriniz
nelerdir? İKÜ’de hangi öğrenci kulübü
etkinliğine katıldınız? Bugün ne yapmak sizi rahatlatıyor?
Ben Kültür Üniversitesi’ne ilk başladığım zaman
direkt tiyatro kulübüne girdim. Orada Murat
hoca vardı. Şu anda Medcezir dizisinde Mira’nın babası rolünde oynuyor. Çok sevdiğimiz
bir hocamızdı. Devlet Opera ve Balesi mezunudur. Bize çok şey öğretmiştir. Cumartesi
günleri tiyatro etkinliğimiz olurdu ve heyecanla
o günü beklerdik. Çünkü çok keyifli bir çalışma
ortamımız vardı. Yaklaşık 25-30 kişiydik. Çok
güzel oyunlar sergiledik. Onların da bana kattığı
çok şey olmuştur. O anlamda tiyatro kulübünde yaklaşık 4 sene kadar yer aldık. Birçok oyun
oynadık daha sonra ben ve Zeynep (Zeynep
Kıvılcım) birlikte iki kişilik bir oyun olan Matruşka’yı oynadık. Çok keyifli şeyler yaptık. Sonrasında ekonomi kulübünün başkanlığını yaptım
2-3 sene kadar. O da çok keyifliydi. O dönemde borsaya geziler düzenledik. Çok güzel
şeyler yaptığımızı düşünüyorum. Şimdi aslında
tiyatrodan uzaklaştım ama tabi izlemeye gidiyorum. Ama riskle içi içe olan mesleğimin yan
etkileri, beni dağcılığa itti. Şu an AKUT dağcılık ekibinde profesyonel olma aşamasındayım.
Daha çok kampçılıkla, dağcılıkla, kaya tırmanışı
ile ilgileniyorum. Ama izleyici olarak da olsa tiyatrodan da vazgeçemiyorum.
İKÜ’lü mezun arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz?
Belki siz de genç İKÜ mezunlarına danışmanlık, mentorluk yapabilirsiniz?
Tabii görüşüyorum. Hatta okul çevremden
çok yakın dostlarım dediğim Zeynep, Ece, Battal var. Arkadaşlarım artık çok farklı sektörlerde çalışıyorlar. Bir araya geliyoruz. Orada kurduğum dostluklar çok önemli benim için. 5-6
tane çok yakın görüştüğüm, hemen her hafta
görüştüğüm mezun arkadaşım var.
Memnuniyetle.
İKÜ’lü öğrencilere ve genç mezunlara
hayata dair bir sır verecek olsanız bu
ne olurdu?
Hayata dair bir sır verecek olsam bu sır açıkcası
disiplin olurdu. Ben sanırım içinde bulunduğum
sektörden kaynaklı ya da yaşadığım şeylerle
alakalı olarak gerçekten başarıya giden yolun
disiplinden geçtiğini düşünüyorum. İç disiplini
yakalamış insanların bu hayatta hızlı bir şekilde
bir yerlere geleceğine inanıyorum. Bunun göstergelerini de çevremdeki bir çok insanda gördüm. Bu şirkette olsun, çevremde olsun gerçekten çok başarılı insanlar var. Yani o yolda
giderlerse gerçekten çok başarılı olacaklarına,
pozitif düşünmenin onları pozitif yöne götüreceğine inanıyorum.
Aynı zamanda televizyonda da bir ekonomi programına katılıyorsunuz değil
mi?
Evet Bloomberg’te Finans Yatırım’ın kapanışını
yapıyoruz. Akşamları kapanışta bazı röportajlar
veriyoruz ve piyasalar hakkında bir takım görüşlerde bulunuyoruz.
İKÜMED’i nasıl buluyorsunuz? Önerileriniz var mı?
Ben açıkçası oldukça memnunum. Bizi bağlayacak bağın İKÜMED olacağını düşünüyorum.
Üniversite öğrencilerinden de gerçekten bu
işi yapmak isteyen varsa da elimden geldiğince
yardımcı olmak isterim. Stajyerlik olur, iş imkanı
olur, koçluk olur elimden ne gelirse yardıma
açığım.
Yapılacaklar listenizde neler var?
Önce Ağrı Dağı’na sonra da Everest’e zirve yapmak istiyorum. Ama ikincisi biraz daha
zor... Yani yapılacaklar listemde daha kendime
dönük şeyler var. Kişisel gelişim anlamında da
kendimi geliştirmeyi çok fazla istiyorum. Çok
fazla kitap okuyorum. Gezmeyi de çok seviyorum. Özellikle Uzak Doğu kültürlerini tanımak
istiyorum. Bu işi hayatımın sonuna kadar yapıp
yapmayacağımı bilmiyorum ama ne yaparsam
yapayım mutlu olacağıma inanıyorum. Böyle bir
bakış açım var. O yüzden hayatın beni götürdüğü nokta belki bir restoran açmak da olabilir
genel müdürlük pozisyonuna yükselmek de…
Bunun dışında gerçekten de esas oluşturmak
istediğim şey iç huzurumu sağlamak.
Bizi iş yerinizde kabul edip sorularımıza cevap verdiğiniz ve misafirperverliğiniz için teşekkür ederiz.
31
Lokal’e bekliyoruz
Kültür Koleji Mezunlar Derneğinin, Ataköy 9. Kısımda Belediye Zabıtası Müdürlüğü yanında bulunan Lokali üniversitemiz öğrencileri ve mezunlarının kullanımına açılmıştır. İKÜ
Ataköy Yerleşkesinden servislerle ulaşım sağlanabilecek olan
lokale İKÜ’ lüleri bekliyoruz.
Mezunlardan Haberler
Atakan Coşkun
2012 İletişim Tasarım mezunumuz Atakan Coşkun ASC Fotoğrafçılık firması açmıştır. Firmasında; ürün fotoğraf çekimleri, moda fotoğraf
çekimleri, mimari fotoğraf çekimleri, organizasyon çekimleri, stilllife fotoğraf çekimleri, portre fotoğraf çekimleri, set fotoğraf çekimleri, prodüksiyon fotoğraf çekimleri, doğa fotoğraf çekimleri, düğün fotoğraf
çekimleri, doğum fotoğraf çekimleri, aile fotoğraf çekimleri hizmetleri
vermektedir. İKÜMED üyelerine özel indirim hizmeti sunmaktadır.
ASC Fotoğrafçılık: 0212 438 31 41, www.ascfotografcilik.com
Mustafa Torun & Sertaç Buğdaylı
2011 İnşaat Mühendisi mezunlarımızdan Mustafa Torun ve Sertaç Buğdaylı Çekmeköy’de 132 dairelik lüks konut inşaatı projesi yapıyorlar.
Atakan Tetik
Akademik yılı açılış töreni
İKÜ’nün 2013-2014 akademik yılı açılış töreni 11 Eylül Çarşamba günü gerçekleşti. Bu açılış törenine, İKÜMED’in davetlisi olarak 20 mezunumuz da katıldı. Tören sonrasında yemekli bir resepsiyonla ağırlanan mezunlar, Prof. Dr. Dursun
Koçer, rektör yardımcıları Prof. Dr. Mahmut Paksoy ve Prof.
Dr. Sermin Örnektekin de bizlere katıldı. Mezunlarımız eski
günlerinden, üniversitedeki anılarından şuan nerelerde kariyer yaptıklarını anlattılar.
2012 yılı İnşaat Mühendisliği mezunumuz ve İKÜMED üyesi Atakan
Tetik’in kardeşinden Chicago IIT’de yüksek lisans yaptığını öğrendik.
Bunun üzerine üniversitemiz inşaat mühendisi eski akademisyenlerinden IIT doktoralı Burçin Kaplanoğlu’yla görüştük. Şuan hala Chicago’da
yaşayan ve Northwestern Üniversitesinde yüksek lisans öğrencilerine
yarı zamanlı olarak ders veren Burçin Beye mezunumuzun IIT’de yüksek
lisans yaptığını bildirdik ve bir mentorluk (danışmanlık) sistemi oluşturmaya çalıştık. Gönüllü olarak Atakan’a mentorluk yapmayı kabul etti.
Mezunlarımıza gönüllü mentorluk yapabilecek olan mezunlarımız ya da
akademisyenlerimizin derneğimize bildirmesini istiyoruz. Amacımız bu
çalışmayı büyüterek mezunlarımıza ve öğrencilerimize deneyimlerini
paylaşabilecek, hayatlarında yardımcı olacak mezunlarımızla bir araya getirmektir. (mentorlarıyla tanıştırmaktır.) Desteklerinizi bekliyoruz.
Nişanlananlar & Evlenenler
• 2013 Matematik –Bilgisayar bölümü mezunumuz ve üyemiz Derya Zariç ile Ahmet Kocaalili 22.08.2013 tarihinde nişanlanmıştır. Genç çifte ömür boyu sürecek
mutluluklar dileriz.
• 2007 İşletme Yönetimi Ön Lisans Bölümü mezunumuz ve üyemiz Serhat Atsız
ile Nurçin Gürbüz 30.08.2013 Cuma günü evlenmişlerdir. Genç
çifte ömür boyu sürecek mutluluklar dileriz.
Kaybettiklerimiz
• Üniversitemiz İktisat Bölümünde uzman olarak görev yapan, İKÜ
Mezunu Tuğba Aynacı’ nın eşi İşletme Bölümü 2008 Mezunumuz
Serdar Aynacı 06.12.2013 Cuma günü vefat etmiştir. Merhuma
rahmet, eşi, kederli ailesi ve dostlarına başsağlığı dileriz.
• 2012 Hukuk Fakültesi mezunumuz Erdem Başkurt vefat etmiştir.
Merhuma rahmet, kederli ailesi ve dostlarına başsağlığı dileriz.
• İKÜ Mimarlık Bölümü öğrencimiz Burcu Çamur vefat etmiştir. Merhumeye rahmet, kederli ailesi ve dostlarına başsağlığı dileriz.
32
Sosyal sorumluluk projelerimiz
Çatalcalı kardeşlerimize bot bağışı
İKÜMED olarak 2012 yılında kardeş okulumuz olarak belirlediğimiz Çatalca Mehmet Akif Ortaokulu için Kültür Koleji Mezunlar Derneği’yle
ortak ‘bot ve mont bağış kampanyası’ düzenledik. Kışın soğuk günlerde ihtiyacı olan kardeşlerimize destek olup onları ısıtmayı amaçlayarak
başlattığımız kampanyamızda yapılan bağışlarla alınan mont ve botlar 27
Aralık 2013’te tutanakla okul müdürlerine teslim edildi. Ziyaret sırasında
ayrıca 2012 yılında İKÜ desteğiyle yapılmış olan fen laboratuarı gezildi,
mevcut malzeme eksikleri tespit edilerek tamamlandı.
Uluslararası Prof. Cüneyt Gökçer Tiyatro
Festivali sponsorluğu
İstanbul Kültür Üniversitesi Mezunlar ve Mensuplar Derneği (İKÜMED)
olarak 20 Nisan 2013 tarihinde üniversitemizin tiyatro topluluğu “Kültürlü Replikler” tarafından organize edilen, “Uluslararası ‘Prof. Dr. Cüneyt Gökçer 4. Tiyatro Festivali” kapsamında, her sene olduğu gibi,
daha önce hiç tiyatroya gitmemiş bin çocuğu okulumuzda ağırladık. Bu
çocuklar arasında kardeş okulumuz olan Çatalca Mehmet Akif İlköğretim Okulu’ndan da 30 öğrenci bulunmaktaydı.
Çocuklar, “Sihirli Hediyeler” isimli Devlet Tiyatrosu oyununu izlediler.
Hemen sonrasında, sponsorluğumuz kapsamında İKÜ Ataköy Kampüsü arka bahçesinde kurulmuş olan şişme lunaparkta eğlendiler. Benzer
projeler için üyelerimizin önerilerini de bekliyoruz.
İKÜMED burs fonu
2013 Kasım ayında almış olduğumuz kararla, ihtiyacı olan öğrencilere
burs vermek amacıyla İKÜMED Burs Fonu kurulmuştur. Kurulan bu fonu
oluşturmak amacı ile bir yeni yıl kermesi düzenledik. Kermesten elde
edilen tüm gelir oluşturmuş olduğumuz burs fonuna aktarıldı. İlk ihtiyaç
bursunu İKÜ inşaat mühendisliği 1. Sınıf öğrencimize aralık ayından itibaren vererek burs fonunun uygulamasına başladık. Şubat ve mart aylarında
ise İngiliz dili edebiyatı 2. sınıf öğrencisi ve İç mimarlık ve çevre tasarımı 1.
sınıf öğrencisine daha burs vermeye başladık. Toplam 3 İKÜ öğrencisine
ihtiyaç bursu veriyoruz.
Giderler (TL)
Gelirler (TL)
Şeffaflığa Önem Veriyoruz, Sizlerle Paylaşıyoruz
Önceki Yıldan Devreden Borç
Önceki Yıldan Devreden Gelir
Kuruluş tarihi olan
08.08.2012’den
31.12.2013 tarihine
kadar olan gelir-gider tablosu ve mali
bilgi raporunu sizlerle paylaşıyoruz.
Genel Giderler
Personel Giderleri
-
-
a) Kasa
-
-
b) Banka
-
-
-
c) Alacaklar
-
Üye Ödentileri
-
Finansal Gelirler
-
67.622,15
Amaç ve Hizmet
Giderleri
56.482,97
İktisadi İşletme
Gelirleri
Diğer Giderler
17.506,15
Bağış ve Yardımlar
Kasa
Banka
230,00
174.537,40
Menkul Kıymetler
-
Alacaklar
-
Genel Toplam
248.756,52
Devlet Katkıları
Diğer Gelirler
Borçlar
Genel Toplam
24.010,00
154.076,63
1.248,99
1.798,75
248.756.52
33
‘Muhteşem öğretmenlerim sayesinde öğretmen oldum’
Zeynep Kıvılcım
İKÜ’06 İngiliz Dili ve Edebiyatı
K
ültür Koleji ve Kültür
Üniversitesi mezunu Zeynep Kıvılcım, bugün Şişli
Terakki Vakfı Okulları’nda İngilizce öğretmenliği yapıyor. Bizi
görev yaptığı okulunda misafir
eden Kıvılcım’la, ‘Kültür’lü bir
öğretmen olarak yaptıklarını,
öğrencilik günlerini ve hayatın
diğer alanlarındaki uğraşılarını
konuştuk.
Kültür okullarında nasıl bir eğitim gördünüz? Kültür’lü olmak
size neler kazandırdı?
34
Ortaokulda Kültür Koleji’nde okurken bize sunulan imkânlardan çok
fazla faydalandım. Bu ayrıcalıkların en
önemlisi kulüp aktiviteleriydi. Yani
ders saatleri dışında öğrenciye tanınan farklı aktivite olanaklarıydı. Şimdi
bir eğitimci, bir öğretmen olarak bunun ne kadar önemli olduğunu daha
iyi anlıyorum. Sunulan derslerin, öğretmen kalitesinin, eğitim kalitesinin,
ders araç ve gereçlerinin kalitesinin,
dersliklerinin kalitesinin haricinde bir
de aynı zamanda ders dışı aktiviteler-
deki çeşitlilik... Ders dışı aktivitelerdeki rehber öğretmenlerimizin kalitesi
bana inanılmaz çok şey kattı. Şöyle
komik bir durum var: Annem her
yıl babamla birlikte bana söylenirdi,
“Boşu boşuna servis parası veriyoruz.
Sen yarım gidiyorsun servisle. Hiçbir
akşam servisle dönmüyorsun” diye.
Çünkü hakikatten neredeyse haftanın
5 günü bir kulüp etkinliğindeydim. Pazartesileri mesela orkestra çalışmamız
vardı. Salıları tiyatro kulübü çalışmam,
çarşambaları modern dans, perşembeleri step, cumaları koro vardı. Yani
inanılmaz bir tempo! Haftanın 5 günü
neredeyse, kulüp aktivitelerinde okul
sonraları yer alıyordum. Bunu bana
sunabilmiş olduğundan dolayı Kültür
ailesine, Kültür Eğitim Vakfı’na, Fahamettin Akıngüç’e ve kızlarına çok
teşekkür ediyorum. Bunun değerini
çok iyi anlıyorum. Onların o dönemde öngördüğü bu vizyonun, öğrencilerinden hiçbir ekstra bedel talep
etmeden öğrencilere sundukları bu
olanağın, insan karakterinin oluşumuna ve olgunlaşmasına katkılarını bir
eğitmen olarak daha iyi görüyorum.
Aynı şey üniversitem için de geçerli.
Zaten Kültür ailesinden bir fert olarak
üniversiteme bilinçli olarak girdim ve
tercih ettim. ÖSYM’den yüzde 100
burs aldım. Tercihime burslu olarak
girdim. Üstüne okulum bana bir burs
sağladı. O da çok güzel oldu tabi ki.
Başarımdan, çalışkanlığımdan dolayı
takdir ettiler sağ olsunlar. Tüm bu
destekleri sağlayabilen bir bünyede
öğrenci olarak yer almak çok ayrıcalıklı hissettiriyor elbette. Yine aynı
şekilde üniversiteler sadece akademik anlamda değil de bu şekilde ders
dışı aktivitelerdeki zenginlikleriyle de
çok önemli yerler. Bu noktada da
çok iddialı olmalılar diye düşünüyorum. Üniversite okuduğum yıllarda
okulumun bizlere sunduğu bu tarz
aktivitelerden yine sonuna kadar fay-
dalandım. Ve çok büyük verim aldım.
Karakter ve kişilik oluşumunda çok
büyük etkisi oldu bana. Beden dilim,
ses tonum, konuşmam, hitabet sanatını öğrenebilmem… Eğer birazcık
bu işlerden anlıyorsam, eğer birazcık
iyiysem tüm bunlar o kulüp aktiviteleri sayesindedir. Tiyatro kulübü
özellikle de… Hem ortaokulda Kültür Koleji’nde okurken hem de Kültür
Üniversitesi’nde öğrenciyken, Kültür
tiyatro topluluğunun üyesiydim. İnanılmaz çalışmalar yaptık. Olay sadece
bir oyun çıkarmak değildi. Bir oyun
seçilip onun provaları başlayana kadar yapılan çalışmalar, drama aktiviteleri çok çok büyük fayda sağladı bana.
Terakki Vakfı Okulları’nın Şişli
şubesinde lise İngilizce öğretmeni ve aynı zamanda 9. sınıflar İngilizce zümresinin takım
lideri olarak çalışıyorsunuz.
Kariyer basamaklarını nasıl
çıktınız?
Mezun olduktan sonra bir dershanede işe başladım. Burada aynı zamanda kurum müdürlüğü de yaptım.
Daha sonra dershane şartları maalesef çok ağır olduğu ve o emeğin karşılığını da madden ve manen çok alamadığınız için dershanecilikten ayrılıp
öğretmen olmaya karar verdim. Ve
bir özel okulda öğretmenlik yapmaya
başladım. Sonra stajyerliğimi bitirdim
ve aday öğretmenliğim kalktı, Milli
Eğitim’de kadrolu asil öğretmen olarak devam ettim. Daha önce Çamlıca Bilfen İlköğretim Okulu’nda görev
yaptım. Orada aynı zamanda bölüm
başkanlığı görevini üstlendim. Bölüm
başkanlığından sonra bir lise deneyimim oldu. O güne kadar hep ilkokul
ve ortaokul seviyesinde yani diğer bir
deyişle ilköğretim seviyesinde deneyim kazanmıştım. Lise seviyesinde,
kendini daha iyi ifade etmeye başla-
mış eğlenceli ve enerji dolu gençlerle
bir arada olmak bana çok daha başka
bir şey hissettirdi. Diyebilirim ki bambaşka bir öğretmen hissiyatı içerisine
girdim. O anda da ‘ben lise öğretmeni
olmalıyım’ dedim. Bence her öğretmenin hakikaten kendini bütün hissettiği,
kendini iyi hissettiği bir yaş grubu vardır. Bunu bulmuş olması gerekiyor. Ya
da halen şüpheleri varsa bence farklı
seviyeleri deneyip araması gerekiyor.
Bunu bizzat yaşayan biri olarak çok net
söyleyebilirim.
Peki, İngilizce öğretmenliği hep
yapmak istediğiniz meslek miydi?
Kesinlikle. Kültür Ortaokulu’nda okurken karar vermiştim henüz. Bunun iki
sebebi var. Birincisi, hakikaten hiç mübalağa yapmıyorum, inanılmaz bir İngilizce seviyesi vardı Kültür Koleji’nin.
Müthiş bir İngilizce eğitimi aldık. Ortaokulda aldığım İngilizce eğitimimle Kabataş Erkek Anadolu Lisesi’ni kazandım
ve lisenin sonuna kadar çalışmadan,
tabiri caizse ‘cepten yiyerek’ geçtim
dersleri. Yani Kültür Koleji’ni orta sonda bitirdiğimde Kabataş Erkek Anadolu Lisesi gibi bir okulun lise İngilizcesini
kat kat katlamıştım zaten. Şimdi bizzat
İngilizce öğretmeni oldum ve daha iyi
anlıyorum neler yaptığını öğretmenlerimizin. O kadar güzel aktivitelerle, o
kadar güzel şekilde İngilizce öğretmişler ki bize hissettirmeden, öyle güzel
öğrenmişim ki şarkılarla, şiirlerle, tiyatro
oyunlarıyla… Edebiyata bile benim en
büyük ilgim Türkçe derslerinden ziyade
İngilizce derslerinden oldu. Derslerde
İngilizcenin o farklı kullanımıyla alakalı yaptığım şiir okumaları, şiir üzerine
tartışma çalışmaları, küçük piyesler, roman okumaları… Bütün bunlar içimin
edebiyat aşkıyla dolmasına sebep oldu
ve hakikaten o ortaokul yıllarımdan
beri özelikle İngiliz Edebiyatı’nı İngilizce
okumaya başladım. Çok yüksek oranda
kafamda belirlemiştim İngiliz Edebiyatı
okumak istediğimi. Çünkü okumayı,
tartışmayı, yazı yazmayı çok seviyorum.
Konuşmayı da seviyorum. Kendimi ifade etmeyi seviyorum. Bunu öğretmenlikle birleştirmek istedim. Yani İngiliz
Edebiyatı okuyacaktım. Tamam. Üniversitemde bu bölüm açıldığında da
çok sevindim zaten. Fakat öğretmen
olacaktım aynı zamanda. Çünkü bütün
bunları yapmayı severken bir isteğim
daha vardı benim. O da insanlara ilham
kaynağı olabilmek. Yani bir eğitim öğretim yılında bir öğrenci için bile bunu
yapabilsem, onda bir şeyi tetikleyebilsem yaşayacağım en büyük tatminlerden biri olur hayatta. Öğretmen olmamın sebebi bu... Farklı mesleklerde,
farklı sektörlerde çok başka işler de
yapabilirdim. İngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nden mezun olup bambaşka
sektörlerde çalışan arkadaşlarımız var.
Bizzat dönem arkadaşlarım var. Çok
başka sektörlerdeyiz. Benim öğretmen
olmam naçizane bu dünya görüşüm ve
hayat anlayışımdan dolayıdır. İyi öğretmenler gördüm, şanslıydım. O yüzden
onlar öğretmen olma isteğimi daha da
büyüttüler.
dönem ve ikinci dönem düzenli olarak
profesyonel gelişim adına neler yaptığını
sorgulayan ve bunun yazılı belgelerini isteyen bir okul. Bu konuda da öğretmenini teşvik ediyor. Kulüp aktivitelerine çok
önem veriyor. Özellikle öğrencilerin İngilizceyi ders kitabından farklı olarak kullanabildiği uluslararası projeler yapılıyor.
Ben de bu kulüplerden birini yapıyorum.
Kulübümüzün adı Küresel Sorunlar Ağı
Konferansları (Global Issues Network
Conferences). Her hafta kulüp saatinde
toplanıp bir sorunu araştırıyoruz. Bu küresel sorunlar ağı konferansları dünyanın
dört bir yanında yapılıyor. Türk öğrencilerimizin şehrimizde yaptığı bu ikinci
uluslararası küresel sorunlar konferansına biz de katılacağız. Bunlar önemli çünkü öğrenciler nispeten yapay olan sınıf
ortamından çıkarak İngilizceyi gerçek bir
ihtiyaçtan dolayı, doğal bir ortamda kullanıyorlar. Bakın bu çok önemli. Doğal
bir ortam ve gerçek bir ihtiyaç… Çünkü dünyanın çeşitli ülkelerinden gelmiş
ve iletişime geçebilmenizin yolu İngilizce
olan insanlarla bir ortamda İngilizceyi hiç
farkına varmadan şakıyorsunuz.
Vakıf okulunda çalışan bir öğretmen olarak İngilizce öğretebilmek adına ne gibi çalışmalar
yapıyorsunuz?
Proje amacıyla yurt dışına çıktığınızı biliyoruz. Yakın bir dönemde
de yurt dışındaydınız. Mesleğinizle ilgili olarak yurt dışında ne gibi
projeler yapıyorsunuz?
Terakki Vakfı Okulları şu an hâlâ ayakta
olan en eski eğitim kurumlarından. Bu yıl
137. yılımızı geride bırakıyoruz. Bunun
tabi ki çok ciddi bir sorumluluğu ve yükü
var. Bu adı taşıyıp, aynı kaliteyle daha da
ileri götürmek çok önemli… O yüzden hem mezunların hem de velilerin
bizden beklentileri çok yüksek. Bu yüksek beklentilere cevap verebilmek adına öncelikli olarak Terakki Okulları’nda
öğretmenlerden istenen en önemli şey
bireysel gelişim. Kişinin bireysel ve mesleki gelişimi ve bu anlamda neler yaptığı.
Farklı kurumlarda görev yaptım. Ayrıca
camiamda da, sektörümde de çok farklı
okullarda görev yapan arkadaşlarım var.
İddia edebilirim ki nadir okullardandır
Terakki. Öğretmeninin her yıl birinci
Yakın bir dönemde Lüksemburg’daydım. Bu söylediğim küresel sorunlar
ağı konferansları kapsamında gitmiştim.
Küresel sorunlar çözüm ağı konferansları gibi öğretmenlerin hem kendilerini
geliştirebilecekleri hem de öğrencilerine çok şey katabilecekleri gerçekten
çok değerli projeler ve konferanslar
var. Bahsettiğim sadece iki tanesiydi, bizim İngilizce bölümü olarak yürüttüğümüz. Bu konferanslar İngilizce
öğretmenlerine zimmetli değil. Başka
branşlardan öğretmenler de öğrenci
çalıştırıp yer alabilirler. Dediğim gibi
bunlar sadece öğrenciyi geliştirmiyor,
o ortamlarda bulunmak öğretmeni de
geliştiriyor. Akademik ve mesleki an35
dolu, istekli kalkabiliyorsanız bunun
tek bir sebebi vardır o da yaptığınız
işi sevmek.
Yeni bir mezunlar derneği olarak İKÜMED’i nasıl buluyorsunuz? Keşke şunu da yapsa diye
bir öneriniz var mı?
lamda çok katkısı oluyor bana. İnsanlarla ne kadar iletişim halinde olursanız
o kadar gelişiminize destek sağlıyor.
Sizi biraz da sizi iş dışında tanıyalım. Hobileriniz nelerdir?
İKÜ’de hangi öğrenci kulübü etkinliklerine katıldınız? Bugün ne
yapmak sizi rahatlatıyor?
İKÜ’de özellikle iki öğrenci kulübünde
etkin yer aldım. Biri tiyatro diğeri de
basketbol. Kız basketbol takımımızda
da oynadım. Lisanslı basketbol oyuncusuydum. Şimdi de uzun yıllardır tüplü
dalış yapıyorum. Bazı sertifika programlarının brövelerinin her sezon bir üstünü alıyorum. Şu an kurtarıcı dalgıcım.
Özel zamanımı nisandan itibaren hafta
sonları ve yaz tatilinde dalışla geçiriyorum. Daha çok dalış tatilleri yapıyorum.
Bana çok şey kattı dalış.
İKÜ’lü mezun arkadaşlarınızla
görüşüyor musunuz?
36
Hemen hepsiyle görüşüyorum. Gerek öğrenci kulüplerinde birlikte çok
keyifli zamanlar geçirdiğim kulüp arkadaşlarımla, gerekse sınıf arkadaşlarımla
görüşmeye devam ediyorum. Hiçbir
zaman bağımız kopmadı. Arkadaşlarımın haricinde öğretmenlerimizle de
görüşmeye devam ediyoruz. Özellikle
bazı hocalarımız var ki... Örneğin İngiliz
Dili Edebiyatı bölümünden Esin Akalın
hocamız hiçbir mezununu yalnız bı-
rakmamıştır. Her zaman tavsiyeleriyle
bizi desteklemiştir. Bizi yüreklendirmiştir. Hâlâ sosyal medya üzerinden bile
hocalık yapmaya devam ediyor. Ondan öğrenmeye devam ediyoruz. Yine
Zekiye Antakyalıoğlu hocamız da aynı
şekilde bütün sevgisi ve müthiş hocalığıyla yanımızda olmaya devam ediyor.
İKÜ öğrencilerine ve genç mezunlara hayata dair bir sır verecek olsanız ne olurdu?
Bunlar biraz zorlayıcı sorular. Hem
klasik hem zorlayıcı ve cevap vermesi
biraz zor sorular. Yani hayatın bir tek
sırrı olduğuna inanmıyorum ben. Birçok sır var çözmemiz gereken. Bir sır
verecek olsam da sır bu olurdu. Yani
hayatta birçok sır olduğu. Ve sırrı sevmek bir de kesinlikle. Özellikle yaptığınız işi sevmek. Üniversitedeyken 5 yıl
boyunca çok farklı sektörlerde çalıştım.
Otomobil filo satış temsilcisi olarak bile
çalıştım. Hem insan tanıdım hem geliştim hem para kazandım. Mülakatlara sürekli girerek mülakat tekniklerim
epey gelişti. Böyle başka sektörler de
deneyimleyince şunu gördüm hakikaten: O klişe laf var ya, klişe ama çok
doğru bir laf, “Sevdiğiniz işi yaparsanız
bir gün bile çalışmış olmazsanız”… Ben
sabahları beş buçukta kalkıyorum Anadolu yakasında yaşadığım için trafiğe
kalmamak adına. Sabah beş buçukta
kalkmış olmanıza rağmen eğer enerji
Gayet başarılı buluyorum İKÜMED’i.
Çok güzel çalışmalar ve organizasyonlar yapıyorsunuz. Dağılmış, biraz
kopmuş olan mezunları bir araya getirmek zor. Şimdi inanıyorum ki 2014
mezunları itibariyle çok daha kenetlenecek mezunlar dernekleriyle. Nispeten eski mezunlarda işiniz biraz daha
zor ama bu azminizle bizleri de bir araya getireceksiniz. Şunlar yapılabilir…
Örneğin sene geceleri düzenlenebilir.
Mesela sadece 2006 mezunlarının davet edilebileceği. Buna benzer bir şeyler yapıyorsunuz da bir öneri bu da. Ya
da sizin söylediğiniz gibi meslek geceleri yapılması da çok güzel bir fikir bence. Yani söyle bir şey olabilir mesela:
Bizim Kültür Koleji Lokalimiz hakikaten
çok güzel bir yer. Üniversite mezunlar
derneğinin bir organizasyonunda orası
kullanılabilir mesela. Çoğumuzun bildiği, bilmeyenlerin de ayağının alışması gereken bir yer bence. Bizler zaten
Kültür Üniversitesi’nde okumuş insanlar olarak o Ataköy ve civarına alışkınız.
Yapılacaklar
var?
listenizde
neler
Çok kalabalık. Yani ne diyeyim, inşallah
sağlıklı ve uzun ömürlü olurum. Yapılacaklar listem çok uzun. İleride siyasete
bile atılabilirim. Elini taşın altına sokmak
önemli. Örneğin ben mezunlar derneğimizin yaptıklarını sürekli eleştirirsem
ve oturduğum yerde oturmaya devam
edersem bu boş laftan öteye geçmeyecektir. Yapılması gerekenin elini taşın
altına sokmak olduğuna eminim.
Bizi iş yerinizde kabul edip sorularımıza cevap verdiğiniz ve misafirperverliğiniz için teşekkür
ederiz.
2014 Mezuniyet Balosu Suada’da Yapılıyor
İKÜMED olarak organize ettiğimiz 2013 Mezuniyet
Balomuzun çok beğenilmesi üzerine bu sene de mekan olarak, İstanbul boğazının güzel manzarasına
sahip SUADA’yı seçtik. 23 Haziran 2014 Pazartesi
günü gerçekleşecek balomuza katılmak isteyen me-
zunlarımız kayıt işlemlerini ve detaylı bilgileri derneğimizden öğrenebilirler.
İKÜMED: Ataköy Yerleşkesi 4. Kat B Koridoru No:18
Tel. 0212 498 48 49
e-mail: [email protected]
Mezuniyet Balosuyla
İlgili Mezun Görüşleri
• Tek kelime ile muhteşemdi. Sık sık
resimlere dönüp bakıyorum, tekrar tekrar bakmaya devam edeceğim. (Fatima Aminu- 2013 Uluslararası İlişkiler)
• Okuldan güzel anılarla birlikte ayrılmama sebep olan, benim için
okulumdaki son etkinlik olan Suada Mezuniyet Balosu gerçekten
çok kaliteli ve eğlenceliydi. İleride
balo anılarımı taze tutmam açısından Balo DVD’lerinin ücretsiz verilmesi de bizim için çok iyi oldu.
(Gencer Kaan Akyuz- 2013 Moleküler Biyoloji ve Genetik)
• 5 yılımı vermiş olduğum ve bir
sürü güzel şey yaşamış olduğum
Üniversitemin, kendine yakışır bir
baloda bizleri bir araya getirmesinden dolayı çok büyük mutluluk
yaşadık. Gerek okuldaki arkadaşlarımla, gerek hocalarımla unutulmaz bir gece yaşadık. (Mehmet
Özbek- 2013 İşletme)
• İnşaat mühendisi olarak mezun
olduğum Kültür Üniversitesi’nde
geçirdiğim dört yılımın her anı benim için çok değerliydi. Bu değerli
anlardan biri olan balo gecesi de
her şeyiyle çok güzeldi. (Bahar
Arabacı- 2013 İnşaat Mühendisliği)
Mezunlar Günü Duyurusu
İstanbul Kültür Üniversitesinin tüm mezunları için, bu sene 19 Ekim
2014 Pazar günü İKÜ Ataköy Yerleşkesinde Mezunlar Günü yapılacaktır. 10 yıllık mezunlara bronz anı madalyonu takılacaktır. 2004 ve daha
eski yıllarda mezun olanların, madalyon almak için eylül ayı içerisinde
İKÜMED’e kayıt yaptırmasını rica ediyoruz.
37
İKÜ ETKİNLİKLERİ
İstanbul Kültür Üniversitesi 12.
Bahar Festivali
Bu yıl 12.si düzenlenecek olan İstanbul Kültür Üniversitesi Bahar Festivali 5 Mayıs’ta güçlü rock grubu
DUMAN’ı, 6 Mayıs’ta ise pop müziğin sevilen ismi
SILA’yı ağırlayacaktır.
Tek Bilet: 20TL
Kombine Bilet: 30 TL
(Bilet fiyatları İstanbul Kültür Üniversitesi öğrenci
ve mezunlarına özel indirimli fiyatlardır.)
Keyifli bir şenlik dileriz...
Tiyatro Festivali
Üniversitemiz Tiyatro Topluluğu tarafından düzenlenen Uluslararası Tiyatro Festivali bu yıl 5.sine
hazırlanıyor. 16-30 Nisan 2014 tarihleri arasında
gerçekleşecekdir. Topluluk 27 Nisan 2014 Pazar
günü öğle saatlerinden başlayarak bu güne kadar
hiç tiyatroya gitmemiş 1000 çocuğa profesyonel
bir çocuk oyunu seyrettirirken, Üniversitemiz bahçesinde çeşitli sanat ve spor etkinlikleri ile “ÇARESİZMİSİNİZ” sosyal sorumluluk projelerini gerçekleştirecekler.
Yardımlarınız için 0536 217 64 25 nolu telefondan
irtibata geçebilirsiniz
Katılımlarınızı bekliyoruz.
40

Benzer belgeler