األخاء

Transkript

األخاء
‫األخاء‬
KARDEŞLİK
KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ
SAYI: 279- 280 OCAK– ŞUBAT / 2013
Üstat Ata Terzibayı’ya
V. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresinden Özel Hizmet Ödülü
TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI
GENEL MERKEZ-BAĞDAT-IRAK
II. ULUSLARARASI
KAŞGARLI MAHMUD
HİKÂYE YARIŞMASI
Irak Etabı Sonuçlandı
Kardeşlik dergisinin 271-271 Mayıs-Haziran
2012 sayısında ilan ettiğimiz II. Kaşgarlı
Mahmut Hikâye yarışması için oluşturulan
jüri komitesi, yarışmaya katılan hikâyeleri
değerlendirerek, ödüllerin aşağıda belirttiğimiz şekilde dağıtılmasını kararlaştırmıştır.
Kazananları en içten dileklerimizle kutluyor, diğerlerine de katıldıkları için sonsuz
teşekkürlerimizle birlikte gelecek yarışmalarda bol şanslar diliyoruz. Birinciliği kazanan hikâye, Türk Dünyası (25 ülke ve bölge)
katında birinciliği kazanan hikâyeler ile
ikinci bir yarışmaya girecek ve yarışmaların
yapıldığı değişik ülkelerden kurulan bir jüri
tarafından yeniden değerlendirilecektir. Bu
ikinci yarışmada dereceye girenler bu yılın sonunda Avrasya Yazarlar Birliğice açıklanacaktır.
Irak Etabında dereceye girenler:
Birincilik Ödülü: Kalenin Süt Duvarı: Necmettin Bayraktar
İkincilik Ödülü: Seçim Endişeleri: Sabah Tuzlu
Üçüncülük Ödülü: Bir Köyün Hikâyesi: Kemal Beyatlı
Değerlendirme Ödülü: Gerçek Tablo: Rıza Çolaoğlu
Katılımcılara ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Dr. Mehmet Ömer Kazancı
Kardeşlik Dergisi
Genel Yayın Yönetmeni
Türkmen Kardeşlik Ocağı
Yönetim kurulu Başkanı
M. Ömer Kazancı
MERHABA
Sevgili okurlar
Kalem ve gönül kardeşliğimizi, Kardeşlik dergisinin bu yeni yılbaşı sayısıyla
tazelerken, öncelikle hepinizin yeni yılını içten, içtenlikle kutluyor ve sevinçlere, mutluluklara, başarılara vesile olmasını diliyorum.
Ülkede yaşadığımız karışıklık ve kargaşalık yüzünden kişisel sevinçler ile bireysel mutlulukları yakalamak ne kadar zorsa, başarılara varmanın fazla zor
olmadığını düşünüyorum. Başarı derken, millet düzeyindeki başarıları kastediyorum kuşkusuz. Bir az birlik ve beraberlik lazım, bir az güç bir az güven...
Yüreğine inanan, davasına sarılan insanlar, karşılaştığı engeller ne olursa olsun, her zaman başarılara kavuşabilmişlerdir. Geçen yıl ülkede, siyasi krizler
yüzünden, tam anlamıyla bir karmakarışıklık vardı. Buna karşın, millet olarak,
gerçekleştirdiğimiz başarılar kıvanç duyulabilecek kadar önemli boyutlara
vardı. Ülkede, Türkmenlerin üçüncü ana unsur oldukları, millet meclisi tarafından yasaya bağlandı. Federal bütçede Türkmenlere özel bir ödenek ayrılması kararlaştırıldı. Türkmen genel eğitim müdürlüğü açıldı. Para biriminde
Türkmen varlığını simgeleyen bir sembolün yerleştirilmesiyle milli marşın bir
bölümünün Türkçe olarak seslendirilmesine doğru ilk adımlar atıldı. Bütün
bunlar elbette ki, kendiliğinden gerçekleşemedi. Gecesini gündüzüne katan insanların gayretleriyle çabaları vardı bu başarıların ardında arkasında..
Bu siyesi başarılara eşit olarak, kültürel alanlarda da çok başarılı çalışmalara
imzalar atılıyordu. Kardeşlik dergisinin V. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri
Kongresine katılması ve kongrenin, Türkmenlerin övünç kaynağı olan üstat
Ata Terzibaşı’ya, Türk kültürüne vermiş olduğu sayısız hizmetlerinden dolayı
özel bir ödül vermesini kararlaştırması, bu başarıların önde gelenlerinden biridir.
Ocağın övünülerek söylenmeye değer bir başka çalışması da, Uluslararası
Bağdat Fuarına katılması idi. Bu yılkı katılımda, değil Ocak tarafından çıkarılan matbuatları, kadromuzun yer yer gezerek bütün kurum ve kuruluşlarımızdan topladığı matbuatları sergilemeyi amaç edindik ve bu bakımdan Fuarda
varlığımızı, matbuatlarımız yoluyla en güzel biçimiyle saptamış olduk. Ocağın
Fuardaki standı bu yüzden en büyük ilgi topladı.
Bu çalışmalar dışında da Kültür Bakanlığıyla ortaklaşa yapmakta olduğumuz
bir sürü çalışmalar vardır. Bir uzun film, bir belgesel film yapmak, plastik sanatçılarımız için özel bir sergi gerçekleştirmek … ve saire….
Ne bu çalışmalar, ne de her iki ayda bir, yüreğimizin yağını eriterek eliniz altına koyduğumuz bu dergi ile fazla gurur duymamaktayız. Çünkü yapılması gereken çok işler vardır daha, davamızın, kültürümüzün yararına..Yeni yılda bizi
beklemektedir. Desteğiniz ile yapacak ve başaracağız inşallah..
1
TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
KARDEŞLİK
KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT
DERGİSİ
SAYI: 279-280
OCAK– ŞUBAT/ 2013
——————————————–
Mayıs 1961 Yılında Yayın Hayatına Başlayan Bu Dergi
Türk Dünyası
Edebiyat Dergileri Üyesidir
TKO Adına İmtiyaz Sahibi
ve
Genel Yayın Yönetmeni
Dr. Mehmet Ömer Kazancı
mustco2003@ yahoo. com
Yazı İşleri Kurulu
Dr. Necdet Yaşar Bayatlı
Ahmet Ferman
Danışma Kurulu
1-Kardeşlik Dergisi V. Türk Dünyası Edebiyat
Dergileri Kongresinde…………….…………….3
2-Ümit Tokatlı ile Kaşgalı’yı Yeniden Okumak:
Vedat Ali Tok……………………….…………..7
3-Dağ Başını Duman Almış: Öner Saatçi……...12
4-Ekerm Tuzlu’yu ödüllendirme Töreni….……16
5-Ses Sanatçısı Ekrem Tuzlu: Fazıl Mahmut:…17
6-Azeri Türk Şair Amas Yıldırım: Muratgeldi
Söyegov………………………………………..20
7-Kerkük Şairlerinden Ası Nusret Ağaoğlu: Aydın Kerkük……………………………………..22
8-Horyat Olan Horyatçı: Hüsam Hasret……….25
9-Şiirler: Kenan Çarboğa………………………28
10-Şiirler Adnan Kasapoğlu……………...……30
11-Şair ve Yazarların Düşüncelerinde İstanbul ve
Güzellikler: Dr. Siham Abdülmecit……...…….31
12-Fahriye: Rıza Çolakoğlu…………..………..36
13-Yozgartlı Aşık Türkmenoğlu: Bayram
Durbilmez………………...……………………37
14-Büyük İpek Yolunun İzler Azerbaycan’ın Dış
ilişkilerini Yansıtan Faktör Olarak: Habil
Hamidov……………………………………….44
15-Zamanın Tanığı: değerlendirme: M. Demirel
Babacanoğlu…………………………………...49
16-Servet-î Fünun: Behçet Sadık………………51
17-Şiir: Nazire: Cengiz Bayraktar……………..52
Vahidettin Bahattin
Dr. Nusret Merdan
Temsilciler
Behçet Gamgin (Kerkük)
Aydın Kerkük (Kerkük)
Adnan Assaf (Tuzhuırmatu)
Yönetim Adresi
Türkmen Kardeşlik Ocağı
Irak-Bağdat– Mustansıriyye Semti
e-posta: tek2mtc@ yahoo.com
Baskı:
Fuzuli Yayın ve Basım İşletmesi
Kerkük
Yeni Yılınız
Kutlu
Olsun
zı
Ya
u
rul
u
K
2
Kazaakistan’ın Başk
kenti Asstana’d
da Gerçeekleştirrilen V. Türk
Dü
ünyası Edebiya
E
at Dergiileri Koongresin
nde
K
Kongr
eden Türkm
T
men Arraştırm
macı - Yaza
ar
Ö Ödü
Özel
ül
V
. Türk Dünyası Edebiyaat Dergileri Kongresi, TÜRKSOY
Y ve Avrasyya Yazarlarr Birliği’ninn
işşbirliği; TİK
KA, Gumiloov- Avrasyaa Ulusal Üniiversitesi, Altın
A
Kıran Y
Yardımlaşm
ma Vakfı vee
Y
Yunus
Emre Türk Kültüür Merkezi’nin katkılarrıyla 21-24 Kasım 20122 tarihlerind
de Kazakis-tan’ın başkkenti Astana’da toplanndı. 14 ülkeeden 38 önd
de gelen edebiyat derggisinin geneel yayın yö-netmeni veeya temsilciilerinin katııldığı Kongrede, çevirii ve edebiyaat, edebiyatt ve dil gibii başlıklarınn
yanı sıra Türk
T
Dünyassında edebiiyat dergilerri arasındak
ki işbirliği im
mkânları elee alındı. Ko
ongreye Dr..
Mehmet Ömer
Ö
Kazzancı, Türkm
men Kardeeşlik Ocağı genel merrkez tarafından çıkarılm
makta olann
Kardeşlik dergisini
d
tem
msilen katılldı.
KKTC’indde yapılan kongrede
k
2
2012
yılındaa Türk Dün
nyasında Yılın
Y
Edebiyyat Adamı ilan edilenn
Azerbaycaan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Rizayev’e ödülü takdiim edildi. A
Ayrıca yaptıığı çalışma-larla Irak Türkmen
T
E
Edebiyatının
n gelişmesinne ve Türk
k kültürüne katkılarınddan dolayı araştırmacıa
yazar Ata Terzibaşı’yya Türk Düünyası Edebbiyat Dergilleri Kongressi Özel Ödüülü verilmessine oy bir-liğiyle karaar alındı. Ödül
Ö
gelecekk yıl Eskişehhir’de yapıllması planlaanan altıncıı kongrede takdim
t
edi-lecek. Üstaat Ata Terziibaşı’ya özeel ödülün veerilmesi öneerisi Dr. Meehmet Ömerr Kazancı’d
dan geldi vee
başta Azerrbaycan ve Türkiye’deen katılımcıllar olmak üzere,
ü
üstaddın çalışmallarına tanık olan bütünn
delegelerdeen destek göördü.
~3~
V
. Türk
T
Dünyaası Edebiyaat Dergileri Kongresi, 21-24
2
Kasım
m 2012 tarihhlerinde Kaazakistan’ınn
baaşkenti Asttana’da topllandı. 14 ülkeden
ü
38 önde gelenn edebiyat ddergisinin genel
g
yayınn
yöönetmeni veya
v
temsilccilerinin kaatıldığı Kon
ngrede, Türrk Dünyasınnda edebiyat dergilerii
arasındaki işbirliği im
mkânları ele alındı. Konngre iştirakççileri, aşağıddaki hususlaarın kamuoyuna duyu-rulmasına karar
k
verdi::
1-Kongre çalışmaları
ç
sırasında vefat
v
haberi alınan tüm
m ömrünü Türk
T
Dünyaasının birliğ
ği, yakınlaş-ması ve daayanışması uğrunda
u
vakkfeden, Türrk Dünyasın
nın büyük evladı
e
Türk Dünyası Arraştırmalarıı
Vakfının değerli
d
Başkkanı, Türk Dünyası
D
ile ilgili pek çok
ç projeninn ilk başlatııcısı, Türk Dünyasının
D
n
dört bir yaanına açtığı okullar ve üniversite
ü
ille on binlerrce öğrencinnin milli şuuurla yetişm
mesini sağla-yan, yazdığı kitaplar ve yayınladdığı dergi ve
v kitaplarla milletimiizi bilinçlenndiren Prof.. Dr. Turann
a
taziyee mesajı yaaYazgan içiin kongre adına
yınlanmasıına,
2-Edebi çevirilerin gerek
g
Türkk halklarınıın
birbirlerinii gerekse dünya
d
edebbiyatını tanıımada, duyygu ve düşüüncelerini, yaşayış
y
tarzzlarını, külttürlerini annlamada asla vazgeçileemez bir im
mkân olduğuu dikkate alınarak, Türkk
halkları eddebiyatlarınıın karşılıklıı olarak çevvrilmesi ve yayınlanmaasının halkllar arasındaaki kardeşllik ve dosttluk hisleriini daha da
kuvvetlenddireceğine ve
v dergileri çeviri eserrlere daha fazla
f
yer verrmesine;
3-Sunulan tebliğlerdeen, Türk Düünyası edebiNurlaan Orazailinn (KYB başşkanı), Anarr (AzYB
yatlarının Türk Cumhhuriyet ve Topluluklaabaşk
kanı) ve Yakkup Ömeroğğlu (AYB başkanı)
b
rında yayınnlanma oraanının son yıllarda
y
dikkkat çekici ölçüde artttığı memnuuniyetle göö-
~4~
rülmüş oluup bu sürecinn desteklennmesine,
4-Küreselleşmenin eddebiyata olaan etkilerinee dikkat çek
ken
konuşmalaardan sonraa gelecek kongrede küreselleşm
me,
edebiyat ve edebî derrgiler konussunun bir veeya daha faazla
oturumda ele
e alınmasıına,
5-Kongre tarafından
t
h yıl verillen Türk Düünyasına Yılın
her
Edebiyat Adamı
A
Ödüllünün 2013 yılı için, Kazakistan
K
edebiyatının yaşayan
y
en önemli
ö
yazaarlarından Tölen
T
Abdik
k’in
ilan edilmeesine, Konggre üyesi dergilerde
d
T
Tölen
Abdik
k’in
eserlerinin çevrilerek yıl boyuncca okuyucuyya ulaştırılm
masına,
6-Yaptığı çalışmalarlaa Irak Türkkmen Edebiyatının gellişmesine ve Türk kültüürüne katkılarından dollayı araştırm
macı- yazar Ata
A Terzibaşı’ya Türk Dünyası Eddebiyat Derrgileri Kongreesi Özel Öddülü verilmeesine;
7-Gelecek Kongreninn Türk Dünyyası Kültürr Başkenti EsE
kişehir’de toplanmasınna,
8-Kongreyye yaptıklarıı güzel ev sahipliği
s
içiin Altın Kırran
Firması, Juulduz Dergisi, Gumilevv Avrasya Ulusal
U
ÜniverKoongre tarafınndan Türk Dünyasının
D
sitesi ve Yunus
Y
Emree Türk Külltür Merkezzi’ne teşekk
kür
20133 yılında eddebiyat adam
mı olarak seeedilmesinee, karar veriilmiştir. Kaamuoyuna saygıyla duy
yuçilenn Kazakistaanlı roman yazarı
y
Tölenn
rulur..
Abddik (ayakta) bir akşam yemeği
y
sıraaKatılanlar:
sında katılımcıllara teşekkü
ürlerini bildii1.
Dusein Kasein
nov, TÜRK
KSOY Geneel Sekreterri
ren bir konnuşmada. Yanında
Y
2.
Anar, Azerbaaycan Yazarlar Birliğii Başkanı
TÜRKSOY
Y Başkanı Duseyin
D
3.
Yak
kup Ömerroğlu, Avrrasya Yazzarlar Birlliği
K
Kaseinova
Başkanı
kistan Yazaarlar Birliğ
ği Başkanı
4.
Nurlan Orazaailin, Kazak
D
Ediitörü- Saha Cumhuriyyeti RF
5.
Aleeksei Tomskii, Attilla Dergisi
6.
Ali Akbaş, Kaardeş Kalem
mler Dergisii Genel Yay
yın Yönetmeeni-Türkiyee
7.
Ali Karaçalı, Türk Dili Dergisi
D
Editöörü-Türkiy
ye
8.
Ahmet Alyaz,, Kazakistann-Zaman Gaazetesi-Kazzakistan
ker Doduyyev, Mingittau Dergisinnin Genel Yayın
Y
Yöneetmeni -Kaabardin-Ballkar Cum-9.
Ask
K
Kongre
katılıımcılardan bir
b ~
grup
5 ~Astana Tarihi Müze Önünnde
huriyeti, RF
10. Aziim Süyün
nov, Gülisstan
Dergisi Genel
G
Yayınn Yönetmenni Özbekisttan
11. Bah
htiyar Asllan,
T
Türk
Edebiyatıı Dergisi Editörü Türkiye
12. Bak
kıt Mejitu
ulı, Mukaggali
Dergisi Genel
G
Yayıın YönetmeeniKazakisttan
13. Cumabay Şaşştayulı, Kazak
Edebiyatıı Gazetesi Genel Yaayın
Yön.-Kazzakistan
Koongre katılımcılarındann bir grup Y
Yunus Emree Türk
14. Dik
khan Gamzzabekulı, AvA
Kültür merkezinde
m
rasya Ü. Habarcısı Dergisi Yazı
Y
İşleri Müüd.-Kazakisstan
15. Duman Ram
mazan, Allem
Edebiyatıı Dergisi Geenel Yayın Yönetmeni-Kazakista
an
16. Elççin Hüseyin
nbeyli, Ulduuz Dergisi Genel
G
Yayın
n Yönetmenni -Azerbayycan
17. Gü
ülnaz Kutuyyeva, Agideel Dergisinin Editörü -Başkurdist
tan, RF
18. İmd
dat Avşar, Kardeş Kallemler Derggisi -Türkiy
ye
19. İsm
mail Bozkurrt, Turnalarr Dergisi Edditörü, -KKTC
20. Ken
nes Yusupoov, Alem Edebiyatı Deergisi Şef-R
Redaktörü-K
Kazakistan
21. Kogabay Serssekenulı, Aykap
A
Dergisi Genel Yaayın Yönetm
meni-Kazak
kistan
22. Maaksat Nurgaazı, İle Ayddını Dergisi Genel Yay
yın Yönetmeeni-Çin
23. Maaksat Tec-M
Murat, Asttana Dergisii Genel Yay
yın Yönetmeni-Kazakiistan
24. Meehmet Ömeer Kazancı,, Kardeşlik Dergisi
D
Gen
nel Yayın Yönetmeni
Y
––Irak
25. Nurgali Cusupov, Calın Dergisi Geenel Yayın Yön.
Y Yrd.- Kazakistan
K
n
uratbek Ospanov, Abaay Dergisi Genel
G
Yayın
n Yönetmenni-Kazakisttan
26. Mu
27. Nessipbek Aytulı, Altın Tamır
T
Dergissi Genel Yaayın Yönetm
meni-Kazak
kistan
28. Nessipbek Deu
utayulı, Cam
mbıl Dergisi Genel Yay
yın Yönetm
meni-Kazakiistan
29. Nurgoja Orazz, Jangı Sarııarka Dergisi Genel Yaayın Yönetm
meni-Kazak
kistan
30. Om
mar Sultanoov, Canı Alatuu Dergissi Genel yay
yın Yönetm
meni-Kırgıziistan
31. Perrvin Nuraliiyeva, 525, Gazeta, Gaazetesi Editörü -Azerbaycan
32. Rah
hman Deveeci, Türkmeensahra Gazzetesi Editörrü-İran
33. Rızza Heyet Varlık
V
Dergisi Editörü -İran
-Tataristan
34. S,F
Feyzullin, Kazan
K
Utlarıı Dergisi Geenel Yayın Yönetmeni
Y
35. Salliya İbragim
mova, Janı Alatoo
A
Dergisi -Kırgızzistan
36. Serrik Sagıntay, Kasım Dergisi
D
Geneel Yayın Yö
önetmeni-K
Kazakistan
37. Seyyran Süleym
man, Yıldızz Dergisi Edditörü -Kırıım, Ukrayn
na
38. Surragan Rahm
metulı, Bayyan-Ulgey Yazarlar
Y
Birrliği Başkannı-Kazakisttan
39. Şem
msettin Şek
ker, Türk Düşüncesi Dergisi Geneel Yayın Yönetmeni-Tü
ürkiye
40. Tah
hir Kahharr, Cahan Addabiyatı Derrgisi Editörrü –Özbekisstan
41. Reşşat Macit, Azerbaycan
A
n Yazarlar Birliği
B
Yöneeticisi ve 5225. Gazet’inn sahibi
42. Hü
üseyin Albaayrak Avraasya Yazarlaar Birliği Yö
önetim Kurrulu Üyesi,
43. Maarsel Salimov, Başkurddistan’dan Aktorna Uluslararası
U
Türk Lehçeeleri Şiir Aktarmaları
A
ı
Yarışmassı Başkanı
44. Dilaver Osmaan Kırımtataar Yazarlar Birliği Gen
nel Sekreterii
T
45. Askkar Altay, TÜRKSOY
Kazakistann Temsilcisi,
46. Ahaat Salihov, TÜRKSOY
Y Başkurtisttan Temsilcis
~6~
İle
E
V
Vedat
Ali To
ok
rciiyes Üniverrsitesi Fen-Fedebiyat Fakültesi TDE
T
Bölüm
mü öğretim
m üyesi Proff. Dr. Ümit
T
Tokatlı
19555’te Kerkük’te doğdu
u. 1979 DTC
CF mezunu
u. 1984’te İstanbul Ün
niversitesi
E
Edebiyat
Faakültesindee doktorasıını tamamlladı. 1993’tte doçent, 11999’da pro
ofesörlük
unvanını aldı. Tokattlı ile Türk dili, kültürrü, tarihi ve
v en çok daa Divanü L
Lügati’t Türrk üzerine
konuştuk..
s epeydir Kaşgarlı’yyı yeniden okuyorsun
nuz. Divanü
ü Lügati’t Türk ile ilg
gili bilinen
n
-Hocam, siz
kanaatlerii değiştireccek bilgileree ulaştığınıızı da öğren
ndik. Bu koonuda neleer söylersin
niz? Meselaa
Divanü Lügati’t-Türrk’ün yazıılış amacı neydi?
n
Ara
aplara Türrkçe öğretm
mek için yazılmamış
y
ş
mı?
-Divanın Araplara
A
Tüürkçeyi öğreetmek için bu kadar taafsilata girm
mesi mümkkün değil. Türkler
T
içinn
yazıldığı kesin.
k
Şayett Türk egem
menliğine Arapları
A
hazzırlamak am
maç ise, bunnu Arab’ın düşünmesii
gerekirdi. Kaygısını
K
o çekmeliyddi. Yani Kaşşgarlı Araplları düşünerrek onlara bböyle bir hizzmeti ayak-larına götüürmekle ne elde ettiğinni bugün göörmeli ve so
orgulamalıyyız. Hele birr defa şu Arap
A
sözünüü
bir tarafa atmalıyız.
a
B
Böyle
bir gaayret, hem de
d muazzam
m gayreti, hiç
h de yakışm
mayan kısırr bir görüşee
sıkıştırmakk, tarihi durggun bir su birikintisi
b
ollarak görmeekten başkaa bir şey değğildir. Tarih
hin yol aldı-ğı istikameet, Divan’ınn Türkler, yani bizim iççin yazıldığ
ğını her haliiyle ortaya kkoyarken ille de Arap-lar için dem
menin manttığını bir türrlü anlayam
mıyorum. Dü
üşünün bugüün bir İngiliz’in kalkıp
p da Türkle-re İngilizcee öğreteyim
m, dilin gram
mer kurallarrını bozup, Türkçenin ekleri, ünlüü uyumu vs.ye uygula-dığı bir İnngilizceden kim ne öğrrenirse, Araap da Divan
n’dan o kaddar Türkçe öğrenmişti. Kaç Arapp
Kaşgarlı’dan övgü ilee bahsetmişttir acaba? Veya
V
Farslarrın Araplarıın, kültürlerrine indirdik
kleri darbe-lerden muzztarib olarakk lanetledikkleri gibi, Kaşgarlı
K
bu eseriyle
e
Araap kültürünüü yıktı, bizi dilimizdenn
etti demiş mi?
m Tabii ki
k böyle bir şey
ş yok. Ollmamıştı. Denemesi koolay.
~7~
-Nasıl?
-Türkiye’ye tahsil için gelen Arap öğrencilere
Türkçeyi Kaşgarlı’dan okutun. Değil Türkçeyi,
bildiği Arapçayı da unutur. Eminim. Orta öğretimi Arapça okumuş biri olarak bunu söylüyorum. Ezbere konuşanları boş verin. Bu iş bu
kadar! Divan bizim için eşsiz bir hazinedir. Bizimdir. Yoksa Araplar Kaşgarlı için heykel
dikmeliydiler. Her Arap ülkesinde Kaşgarlı
salonları, kültür sarayları bulunmalı idi. Hangi
Arap kaynağı, bir çift laf da Kaşgarlı’ya ayırıp,
iyi veya kötü bir şey söylemiş? Kaşgarlı’yı tanıyan bir Arap var mı?
-Öyleyse niçin Arapça yazılmış?
-Her kavim, bırakın milleti, kendi dilini en üstün, en zengin dil görür, diğer dilleri ise itibara
bile almaz. Bu yüzden dilbilimin ortaya çıkması
ta 17. Yüzyıla kadar gecikmişti. Kendileri gibi
dillerini konuşamayan, Grek için barbar, Arap
için Acem ve Türk için tattır. Bu bir yana. Daha
önemlisi dinin tebliğ dilidir. Bizim için yani
Müslümanlar için Arapçadır. Bu Arap’ın dilini
daha da sağlamlaştırmış, hatta kutsallaştırmıştır.
Kültür dili, medeniyet dili olmasının temelinde
bu var. Ortak edebî dil var. İbn Hallekan, Vefiyyatü’l-A’yân’da şunu der: Türk kıyafetini asla çıkarmayın. Farabi (Ebu Nasr
Muhamme bin Tarhan bin Uzluk) eserlerini
Arapça yazmıştı. Keza Tefsirü’l-Keşşâf ve
Mukaddimetü’l-Edeb yazarı Zamahşeri; Elmilel ve’n-nihâl yazarı Şehristani, her ikisi de
Türk olmalarına rağmen, eserlerini Arapça
yazmışlardı. Arapça bilim dili olmuş. Bu ne
demek? İslâm şemsiyesi altındaki ülkelere, milletlere ulaşmanın eğitim yolu Arapçadan geçer.
Günümüz İngilizcesiyle mukayese edilemeyecek önemde bir durum… O dönemin şartları
içinde düşünüp değerlendirdiğimizde, Divan’ın
neden Arapça yazıldığını anlarız. Niçin? Değişik Türk boylarının hepsine birden ortak edebi
dil ile ulaşabilmek içindir.
-Yani Divan Türk Araplara değil değişik
Türk boylarına hitap etmek için ortak dil
olarak Arapça görüldüğü için Arapça yazıl-
mış. Herhangi bir Türk şivesi ile yazılsa diğer tür şivesini konuşanlar belki buna itiraz
edecek, belki önemsemeyeceklerdi?
-Aynen öyle. Günümüz Orta Asya Türk cumhuriyetlerine bakın. Ortak edebî dil Rusça. İran’da
Farsça. Cevat Heyet, Türk Dili ve Lehçeleri
kitabını Farsça yazmakla, herhalde Farslara
Türkçeyi lehçeleriyle öğretmek için değil, Azerî, Türkmen, Halaç, Kaşkaylar için yazmıştı.
Ferzane de iki ciltlik Azeri Türkçesi dilbilgisini
Farsça yazmış, Irak Türkleri yeni kavuştukları
Türk okullarında görev yapan Türkmen öğretmenler Türkçeyi Arapça hazırlanan kitaplardan
öğreniyorlar.
-Divanü Lügati’t-Türk eskiden de rağbet
edilen bir eser miydi?
-Evet, öyle. Yani çok rağbet görmüş olmalı.
Türkler tarafından tabii… Araplardan böyle bir
ilgiyi beklemek safdillik olur. Arabın meziyetini bilmek bunu söylemeye yeter.
-Bu eserin ismi özellikle hangi kaynaklarda
zikrediliyor?
-Divan’ın isminin geçtiği eserler, bildiğim kadarı ile, 764 H.’de telif edilen ‘Alim bin Muhammed Al-Kaşgarî’nin Tacu’s-Su’adâ ki orada
“Türk hükümdarların medhinde kâtipler,
Kaşgarlı Mahmud’un (Divan’ın) önsözünden
istifade ederler.” Der. Beyhekî tarihinde,
Câmi’u’t-tevârîh’te, Cüveynî’nin Cihângüşâ’sında Dîvan’dan aktarılan sözler vardır. Divan’dan genişçe yararlanan Aynî (Bedreddin
Mahmud bin Musa Al-‘intâbî) 30 ciltlik ‘Ikdu’lcümân fî târihi ehli’z-zemân eserinin Nesepler
ve Coğrafya cildinde, “Türkler” bahsi büyük
ölçüde Divan’dan alınmadır: Oğuz boyları,
damgalar, Türkmen isminin etimolojisi. Yine
Aynî,” Fî Siyretü’l-meliîki ez-zâhir Tatar” ve
“,” Fî Siyretü’l-meliîki’l-mü’eyyed Şeyhu’lMahmû-dî” eserlerinde de güvenilen kaynak
olarak, defalarca, Divan’a başvurur. Bedreddin
Aynî’nin kardeşi Şehabeddin Ahmed de
“Trihü’l-bedri fî evsâfi ehli’l-asrı” adlı eserine
Divan’dan oymak ve kabileler hakkında bilgiler
almıştır. Kâtip Çelebi, Keşfu’z-zunûn’da şöyle
~8~
demektedir: Kaşgarlı’nın kitabı tek cilttir. Elhamdü li’llahi zi’l-fazlı’l-celîl… vs. Arapça
açıklamalı ve Türk dilleri 18 harfle yazılır, aralarında yoktur. Ebu’l-kasım Abdullah’a sunulmuş.
-Pekiyi Hocam, çok önemli bir eser idiyse
Divan’ın neden nüshaları yok? Sıradan eserlerin bile birçok nüshasını görüyoruz.
-Eserin yüzlerce nüshası olmalıydı. Neden tesadüf sonucu bir tanesi elimize geçti sorusu çok
enteresandır. Üzerinde durulması gerekir. Ama
cevap hiç de kolay değil. Çünkü askerî güç ve
hükümdarlık şaşaası, kültür egemenliğinde sadece bir saman alevidir. Bugün de Arap etkisinden kurtulmuş muyuz? Hayır. Düşünün, artık
ulus bilincinin tezahür etmediği çağ veya çağları… Günümüz İngilizce etkisine benzemeyen,
çok daha şiddetli bir etki karşısındasınız. Bugün
kimse Türkçe bilip bilmediğinizi sormuyor.
Varsa yoksa iyi İngilizce konuşup yazan eleman
aranıyor. Dün de iyi bir yere gelmenin şartı iyi
Arapça bilmekti. Türkler için yazılan Divan,
önemini o devirde değil, bugün ortaya koyuyor.
Değerini onun için Arap değil, biz biliyoruz.
-Kaşgarlı Mahmut Kitabu Cevahirü’n Nahv
Fi Lugati’t Türk isimli bir eser yazmış mı?
Yazmadıysa olmayan bir eser için bu arayış,
bulacak olanlara ödüller vs., kısacası bu yaygarayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Dilerim ki Kaşgarlı, Cevahirü’n Nahv’i yazmış
olsun. Ama bizim için olsun. Çünkü bir yazar,
bu kitabın da Araplara Türkçenin gramerini
öğretmek için yazıldığını, daha kitap ortada
yokken buyuruyor. Çok hazin! Kaşgarlı Divan’da yalnız ana başlıklarla geçiştirdiği fiilden
türetilen abartma sıfatları, çoğul vb. konuları
ismini Cevahirü’n Nahvi Fi Lugati’t Türki koyduğu kitapta, Allah izin verirse, işleyeceğini
söylüyor. Yani Divan tamamlandığında, bitmiş,
hazır böyle bir kitap yok. Belki bir kısmı yazılmış. Ama tamamlanmış değil. Kısacası proje
halindedir. Yaygara demek ne kadar doğru bilemiyorum. Yıllardır bu mevhum eserin ortaya
~9~
Kaşgarlı Mahmud ve Divanü
Lügati't-Türk
Kaşgarlı Mahmut 1008 yılında, döneminin
önemli bir bilim ve kültür merkezi olan ve
günümüzde, Çin hâkimiyeti altında bulunun
Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde dünyaya
gelmiştir. Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan
sülalesine mensuptur. Bütün klasik ilimlerini
tahsil etmiştir. Kendisini Türk dili tetkikatına
vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan
boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gelmiştir. 15 yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve
çölleri dolaşmıştır. Bu gezileri inceleme amacıyla yapmıştır. İslâmiyet'le ilgili bilimsel
çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve
Farsçayı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin
bulunduğu bölgeleri gezmiş, ana dili olan
Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından
izlemiştir.
Divanü Lügati't-Türk ‫ ديوان لغات الترك‬isimli,
dünyaca bilinen eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başlamıştır. 1077 Ocağında
bitirmiştir.
Abbasi
Halifesi
MuktedîBiemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a
sunmuştur. Kitabın tek yazması olan nüsha
bugün İstanbul’da Millet Kütüphanesi'nde
muhafaza edilmektedir. İlk baskısı 1915-1917
yıllarında 3 cilt halinde Rıfat Kilisli tarafından
incelenerek İstanbul’da yayımlanmıştır.
Divanü Lügati't-Türk, Türkçe - Arapça bir
sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü
sayılır. Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var
olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır.
Kaşgarlı Mahmud’un, Kitabu Cevahirü’nNahv fi Lugati’t-Türk (Türk Dili’nin Nahiv
Cevherleri) adlı günümüze kadar ele geçmeyen diğer bir eseri daha vardır… (Kardeşlik)
çıkmasını bekliyoruz. Mevhum, olmayan bir
şeyi varmış gibi düşünmek ve ona inanmak.
-O zaman bu mevhumun sebebi nedir?
-Bunun sebebi Besim Atalay’ın yanlış çevirisidir. Yüksek lisans öğrencilerimizle Türkçenin
Kaynak Eserleri dersinde bu konuyu tartıştık.
Arkadaşlar haber yapıtılar. 13.5.2008 tarihinde
Bu konuyla ilgili Kayseri Türk Ocağında konferans verdim. Ama kimsenin 1000 cumhuriyet
altınından vazgeçeceği yok. Cevahirü’n Nahv’i
ille de bulacaklar. Bulunursa yine en çok ben
sevinirim. Çünkü Cevahirü’n Nahv yazılmış
olsa bile, dedikleri gibi Kaşgarlı’nın ilk kitabı
değil, ikinci kitabı olur, telif tarihi de Divan’ın
telif tarihinden sonra olmalı.
-Biraz da günümüzü konuşalım. TDK’nin
Türk dili ile ilgili bugünkü yaptığı çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Bu kurumun
görevi neler olmalı? Neler yapılmalı?
-Türk Dil Kurumu, en önemli kültür müessesemizdir. Türkiye sınırları için söylemiyorum.
Türk Dünyası, hatta bütün dünya için. Arap
ülkelerinden dostlarıma gönderdiğim yayınların
çoğu kurumdan çıkanlardı. Aynı şekilde İran’a,
İngiltere’ye… Kurumun yayınları en az hatalı, o
da gözden kaçma diye tabir ettiğimiz türden, hatta tamamen hatasız olmalı. Yoksa güven kaybını telafi etmek kolay kolay mümkün
değil. Benim, kurumla dilci olarak değil, sıradan bir okuyucu bağım var. Yani çalışmalarından yakından haberdar değilim. Ama Tarama ve
Derleme Sözlüğü ayarında kolektif eserler görmek isterim. İşyerlerine yabancı isim koyanlara
plaket çakma, takdir belgesi verme ile Türkçe
isim koymaya özendirme, bence kurumun işi
olmamalı. İşyeri sahipleri, Cumhuriyet okullarında okumuş, Türk ordusunda vatanî görevini
yapmışsa, az çok Türkçe bilinci var demektir. Yabancı isim taşıyan işyeri sahiplerinin
hepsi dış ülkelerde mi yetişmiş? Hayır. Bizim
okullarda okumuş, yurttaşlık bilgisi almış, vatanî görevini ordumuzda yapmış ama en önemli
yurttaşlık bağının, hatta vatanı oluşturan en
önemli unsurun dil olduğunu öğrenmemiş, öğ-
retilmemiş ise, devletin bir yıllık bütçesini plaket ve takdir belgesine ayırsanız ne yazar?
-İmla kılavuzlarındaki tutarsızlıklar hakkında neler söylersiniz?
-Tutarsızlık yok. Kendi içinde tutarlı bir hal. Bu
vasfı ancak aksi hâsıl olsaydı kullanabilirdim.
Espri değil, ciddi olarak söylüyorum. Çünkü
bazı alışkanlıklar huy olmuştur. Bizim huylarımızdan biri de imla nedir bilmemek… Hiç bilincine varmamaktır. İngiliz ve Fransız imlası
15.yy.dan beri değişmemiş. Neden? Çünkü imlayı biliyorlar. Önemini kavramış milletler. Almancada cins isimleri de özel isimler gibi cümle
içinde büyük harfle başlar. Değiştirmek istediler. Öbür Avrupa dillerindeki imlaya uymak
için. Kıyamet koptu. Vazgeçtiler. İmlâ bilinci
işte bu. Bizim imla maceramız Göktürk yazısıyla başlar. Belirli kurallara bir yığın istisna gelirse kuralsızlığın kural olduğu yani bugünkünden
farklı bir imla olmadığı hemen anlaşılır. Uygur
yazısı da öyle. Arap harflerini iki kolda incelemek gerek. Batı ve Doğu Türkçelerinde, Doğu
Türkçesi, Uygur imla sistemini Arap harflerine
başarı ile uygulamış. Çağatay metinlerinde imla
vardır. Düzenlidir. Tabii söz konusu Türkçe
kelimelerdir. Yoksa yabancı kelimelerin imlasına dokunmak, yeni Uygur yazısına kadar görülmüş şey değildi. Batı Türkçesinin ilk ürünleri, Doğu Türkçesi imlasına tam uymasa da, peşinden giderdi. Ama bir yerde Arap imlasını
deneyeyim demişti ki işler o zaman sarpa sardı.
Ne batılı ne doğulu ama karışık imlalı bir yazı
ortaya çıktı. Ne zamana kadar? 16. yy.a yani
Osmanlıca dediğimiz döneme kadar. Bu defa
ciddi kurallar getirildi. Arap harfleri, Göktürk
ve Uygur imlaları Osmanlı yazısının temelini
teşkil eder. Dilin imla sistemi harflerle değil,
seslerle yani fonetikle sağlanır. Her alfabe başlangıçta fonetiktir. Ama zamanla değişen seslere kapanan kapı bir daha açılmamalı. Osmanlıca
bunu başardı. Dolayısıyla, başlangıçta nasıl
söylendiyse, imla sonuna kadar öyle kaldı. Gerçi ıslah girişimleri dar alanda değişiklik yapmaya kalktı. Ama öyle kaldı. O zaman da “okudu-
~ 10 ~
ğun gibi yaz, yazdığın gibi oku” düsturu ortadaydı. Latin harflerine şiarımız da bu oldu. Hâlâ
da okuduğumuz gibi yazar, yazdığımız gibi
okuruz. İşte kendi içinde tutarlıdır dediğim budur. Oysa Latin harflerini kabulümüz altın fırsattı. İmla kılavuzu yazılır, herkesin oradaki
imlaya uyması zorunlu kılınır. Bir kelimenin tek
imlası var denir. Vatandaş ikna edilir. İmla bilinci geliştirilir. Fransızların akademisi, Almanların Duden kitabı hükmünde bir uygulama olabilirdi. Olmadı. 1928’den 2005’e kadar yayımlanan, bazen imla bazen yazım ismiyle yayımlanan kılavuzlar önce isimde bir karara varsın.
Gerisi halledilir. Kolay.
-Yabancı dille eğitim konusunda neler düşünüyorsunuz?
-Yabancı dille eğitim olmaz. Gerçekçi olalım,
zaten böyle bir eğitim yapılmıyor da. Eğitim
dili anadille yapılsın, fakat en az bir yabancı dil
iyi öğretilsin derim. Gerçekçi olalım diyorum,
çünkü üniversitelerimizden mezun olanlara şöyle bir bakın İngilizceyi iyi okuyor, yazıyorsa iş
bulması çok kolay. Diğerlerini herkes biliyor.
-Edebiyatta, tarihte, dilde birtakım kurallar,
kaideler yanlışlığı ispat edilse bile niye hâlâ
devam eder? Bunun bir açıklaması var mıdır?
-Bizim milletimiz Kitap deyince Kur’an-ı Kerim’i düşünmüştür hep. Yani kitap denince aklına hep Kur’an-ı Kerim gelmiştir. O kitap mukaddes olduğu için, her kitaba da bir anlamda
kudsiyet yüklemiştir. Bu bakımdan siz istediğiniz kadar doğruları anlatın, o kitapta yazılana
bakar. Özellikle Cumhuriyetten sonraki ilim
adamlarımızın yaptığı yanlışlıklar kitap haline
geldikten sonra, sonraki kuşaklar uzun bir süre
bunlar üzerinde düşünme gereği duymamışlar
herhalde.
-Türk aydınını nasıl bilirsiniz?
-Bizim aydınlarımız kendi muhayyel dünyasında hep… Batı hayranlığı halen devam etmektedir, ancak batıyı görmemiştir, görmüşse bile
tanıyamamış orada gördüğü bayağılığı bile bir
meziyet şeklinde algılamıştır. Bugün gidin Batı’yı gezin. Bizdeki insanî değerlerin, maneviyatın zerresini bulamazsınız. Hatta iddia ediyorum, refah seviyesi, temizlik vb. hususlarında
yaşanılabilirlik bakımından da Türkiye birçok
batı ülkesinden daha ileri bir durumda. Avrupa’nın birçok yüzü vardır. Hangisini
gördüyseniz ona göre düşünmemek gerekir.
-Ezber konusu tartışılır durur. Eğitimde ezbercilik konusunda ne dersiniz?
-Bakın, biz ezberin ne olduğunu bilmiyoruz.
Ezber birçok alan için şarttır. Mesela bir öğrenci sanat zevkini geliştirmek için şiir ezberlemeli. Gerek kendi dilini gerekse bir yabancı dili
öğrenirken kelime ezberlemeli… Bunları diğer
alanlar için de söyleyebiliriz. Ama ezberlediği
şeyin mantığını ve özellikle sebebini bilmeli,
üzerinde düşünmeli. Türkçe her bakımdan kurallı bir dildir. Mantık dışı bir kural yoktur vs.
vs. deriz. Sonra mesela deriz ki: “Sert sessizle
biten bir kelimeden sonra sesli ile başlayan bir
ek geldiğinde kelimenin sonundaki sert ses yumuşar.” Bunu ezberler ve ezberletiriz. Ondan
sonra bir yabancı sorar: “Hocam mesela sepetsebedi, devlet-devlede, süt-südü…” Bu defa
hayır o istisna, bu şöyle, bu böyle diye… Yani
ezberlediğimiz şeyin ne olduğunu bilerek ezberlenmeli derim.
-Yine sorgulama meselesine geliyoruz galiba?
-Ben şuna inanıyorum: Bizi Aristo mantığı bu
hâle getirmiştir. Bizde nasıl, niçin, acaba mantığı pek yok. Bir şey ya var, ya yok. Ya tamamen
doğru ya tamamen yanlış... Uzakdoğu felsefesi
farklı. Onlar bir insanı, bir eseri, ne bileyim bir
şeyi bütünü ile değil parça parça ele alıyorlar.
Mesela biz kendi bakış açımızla bir insanı işimize gelirse iyi, gelmezse kötü diye tanımlar ve
o gözle bakarız. Bu insan neye göre iyi, neye
göre kötü diye düşünmeyiz. Acaba bu kötü
insanın, iyi tarafları da var mıdır diye pek zihnimizi yormayız. -Hocam, teşekkür ederim…
-ben de teşekkür ederim………………...
~ 11 ~
Önd
der Saa
atçi*
Gençlik Marşını
M
hepinniz bilirsiniiz. Ben de Kerkük’te
K
geçen
g
çocukkluk yıllarım
mda, okuldaa öğrendim
m
bu marşı. Derse
D
girmeeden evvel okuldaki büütün çocukllar toplanır,, öğretmenllerimizden birinin
b
baş-latmasıyla bu marşı söyler,
s
söyleedikçe de ezberler,
e
son
nra sınıflaraa girerdik. Evden de duyulurmuş
d
ş
sesimiz, haatta bazen okula
o
geç kaaldığımda kendim de du
uyardım çocukların o ggür seslerinii…
Bir zaman sonra, Arappça marşlarr ezberletilm
meye başlan
ndı bize. Çoocukluk coşkkusuyla onlları da oku-yorduk. Faakat Türkçee marş yokktu artık. Am
ma olsun öğretmenler
ö
rimiz Türk’tü okulda hep
h Türkçee
konuşuyorduk.
Dördüncü sınıfa gelm
miştik… Keendisi Türkm
men olan am
ma nedensee derslerde zaman zam
man Arapçaa
v
Sonraa baktık ki o güne kadaar derste hiçç Arapça ko
onuşmayan,,
konuşan biir sınıf öğreetmenimiz vardı.
ziraat öğreetmenimiz Zünnun
Z
Efendi de Arappça birkaç kelime
k
etmeye başladıı. Ağzına daa hiç yakış-mıyordu yaa… Aynı yıl
y bir de biir Arap öğretmen gelm
mesin mi derrslerimize, dünyam kaarardı. Nasıll
anlatacaktıım derdimi öğretmene! Ne de olssa sınıfın çaalışkanlarınddandım. Yaa bana bir şey sorar daa
cevaplandııramazsam! Ya anlam
madığım yerrleri soramazsam…Veelhasıl bu kkorkularla, endişelerlee
günler günnleri kovalaadı. Tabi, buu arada kom
mik şeyler de oluyorduu derslerde:
Bir gün, sınıf
s
öğretm
menimiz deerse geldiğinde sınıfta bir arkadaaşımızı
göremedi ve
v Arapçayyla “Nereye gitti o öğreenci?“diye sordu.
s
Ben de atılarak Arappçayla “İzinn alıp gitti.”” diyecek yerde
y
”İzin almaya giddiyor.“
demiştim. Sonra bir gün öğretmeen sınıfa gelldiğinde ayaağa kalkan bizlere
b
“İclis!“ dediyse de biiz hâlâ ayakkta bekliyorrduk; çünkü
ü bize göree, oturmamız içinn öğretmeniin “cülus“ demesi
d
gereekliydi. İki kelimenin
k
d aynı
de
anlama gelldiğini, işte bu vesileyle öğrendik.
Sonra bir gün
g Kerkükk ilinin adınnın, Arapçaada“millileşştirme, halkka mal
etme“ anllamına geleen “El–Te’’mim“ şekliinde değiştiirildiğini duuyduk.
Eh, bize bir çocukça eğlence dahha çıktı. Haalamın kızıy
yla beraberr yolda
Önder Saatçi
S
yürüdükçe araba plakkalarındaki “El–Te’mim
m“ yazılarıını okumayya, kaç
~ 12 ~
arabanın plâkasından “Kerkük” ün silindiğini
saymaya başladık. Hatta beraber olmadığımız
günlerde bile saymaya devam ediyor, sonra
buluştuğumuzda saydıklarımızı topluyor, böylece kaç arabada bu değişikliğin yapıldığını
gözlüyorduk. Yıllar geçince anladım ki Emniyet
Müdürlüğüne fahri müfettişlik yapıyormuşuz da
haberimiz yokmuş(!) Tabi bizim gibi acemi
müfettişler, bir arabayı birkaç kere de sayardı
ya mesele yok…
O günlerde okul müdürümüzün de değiştiğini
ve bir Arap müdürün okulumuza geldiğini gördük. Zaten, o arada Suphiye halam da müdür
yardımcılığından el çektirildi. Babamı da merkezden alıp Kerkük’ün yakın bir ilçesine tayin
ettiler. Sonraları anladım ki, onların da müdürü
değişmiş, ziraat teknisyeni bir Arap, mühendislerin başına müdür olmuş.
* * *
70’li yıllarda Kerkük’te Türk Kültür Merkezi
vardı. Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğine
bağlı olan ve Türkiye’den sürekli öğretmen
gönderilen bir kurumdu burası. Merkezde Türkçe kursları verilir, içindeki kütüphanede Türkçe
kitaplar, ansiklopediler bulundurulur; biraz gecikmeli de olsa, Türkiye’de yayınlanan günlük
gazeteler bile gelir; halkın istifadesine sunulurdu. Ben de buradaki kurslarda öğrenmiştim Lâtin harfleriyle Türkçe okuyup yazmayı. İlk
Türkçe kitaplarla da burada tanışmıştım.
Türkçe kursları Türkmenler arasında çok rağbet
görüyordu; ama Kültür Merkezinin, kurslardan
daha önemli bir faaliyeti, 23 Nisan, 19 Mayıs
gibi kutlama törenleriydi ki Kerküklüler bu
günlerde Merkezi doldurur, ailece gelirler ve
yıllar önce bin bir hile ve hıyanetle koparıldıkları anavatanlarına hasret giderir, onunla bütünleşir ve belki de Anavatandakileri geride bırakan bir coşkuyla, heyecanla Cumhuriyeti kutlar
ve M. Kemal Atatürk’ü anarlardı.
Sanırım, 1976 yılıydı, o günkü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Kerkük
Türk Kültür Merkezini ziyaret etti. Ben de annemle beraber oradaydım. Annem içeride ben
bahçede Cumhurbaşkanını bekliyorduk. Bahçedeki kalabalık sokağa taşmış, insanlar sakin
ama heyecanlı idi. Sonra kapıda Cumhurbaşkanını gördük: Alkışlar, bağırışlar, tezâhüratlar…
Bu ziyaret bir kucaklaşma, bir gönül almaydı
Kerküklü için, adeta! Yıllar sonra hatırlanmış
olmanın, sahipsiz kalmamanın coşkusu yüreklerden yüzlere taşıyordu sanki…Peki, sonra?..
Sonrasını hiç sormayın. Tutuklamalar, hapisler,
idamlar… Evet, Kerküklü, o kucaklaşmanın
bedelini çok ağır ödedi. Hele hele, Çocuklarıyla
beraber Kültür Merkezine gittiğimiz Öğretmen
Mehmet Korkmaz’ın şehit edilmesinin, sırf
Kültür Merkezine sık sık gidip gelmesine bağlı
oluşu, Kerküklülere verilmiş bir gözdağı idi.
Zaten, bu bahar da çok sürmedi. Kerkük Türk
Kültür Merkezi 1978’de sessiz sedasız ve apar
topar kapatıldı. Artık, ne halamın kızıyla güle
oynaya gittiğimiz Türkçe kursları ne millî bayram kutlamaları ne de Merkezin çatısındaki
Türk bayrağı kalmıştı…
* * *
1978’de ortaokula başladım. Etrafımızdaki
çember gittikçe daralıyordu. Herkese, Baas Partisine girmesi için baskı yapılıyordu. Okulda bir
coğrafya öğretmenimiz vardı. Arap’tı. Sınıftaki
herkesin bir fotoğraf getirmesini ve Baas Partisinin okullardaki kolu olan Öğrenci Birliğine
kaydedileceğini söyledi. Günlerce bu sıkıntıyı
âilemle birlikte yaşadım. Coğrafya dersinin
olduğu her gün ve onun öncesi bir cehennem
azabı idi sanki. Ufacık yüreğimde kocaman bir
öfke taşıyordum artık, Baasçılara ve bütün
Araplara… Bir gün, o öğretmenin, Bağdat’tan
dönerken bir trafik kazsında öldüğünü öğrendik... O gün, ömrümde ilk ve son defa bir insanın ölümüne sevindim!..
Zaten, Saddam rejimi o yıllarda ilkokullarda
bile açıktan açığa, eğitimcilikteki bütün geçerli
prensipleri hiçe sayarak Arap ırkçılığına dayanan Baas propagandaları yapmaktaydı. Nasıl
mı, İlkokul öğrencilerine askerî kıyafetler giydirip yanaşık düzen eğitimi yaptırarak. Bununla
beraber Arap ırkçılığını anlatan sloganlar, şiir-
~ 13 ~
ler, şarkılar ezberleterek. O sıralarda çevremizdeki gençler de liselere gidiyor ve Üniversiteye
hazırlanıyorlardı. O günlerde, Baasçı olmak
istemeyen Türkmen öğrencilere yüksek öğrenim imkânları gittikçe daraltılıyordu. Bir kere
Harp Okuluna Baasçı olmadan girilemezdi.
Aynı şekilde hukuk ve öğretmenlik dalları da bu
gençlerin yüzüne kapanan kapılardı. Bu yüzden
pek çok Türkmen genci o yıllarda yüksek öğrenimlerini Türkiye’de yapmak üzere yollara düştü. Bu yol da, onlara resmî kanallardan para
göndertmeyerek ve diplomalarını geçersiz sayarak tıkanmak istendi. Saddam rejimi o günlerde
Sosyalist Doğu Bloku ülkeleriyle yakın ilişkiler
kuruyor, Iraklı öğrencilerin de buralarda eğitim
alarak hürriyetçi anlayışlara kapılmamalarının
önünü almaya çalışıyordu.
O günlerde Saddam’ın bir başka propaganda
vasıtası da Filistin meselesiydi. Televizyonda
sürekli buna dair şarkılar yayınlanır, bu dava
halka mal edilmek istenirdi. Bu amaçla bir gün
okulumuzda bir film gösterildiğini, bir başka
gün de okul öğrencilerinin topluca yürütülerek
mitinge götürüldüğünü hatırlıyorum. Hatta bu
yürüyüş ve mitinglerden birinde ben, Zekeriya
ve Saygın kaçmak istemiş; mitingin yapıldığı
stadyumun duvarı üzerinde duran eli coplu güvenlik görevlilerini aşamamış ve stadyumun
bahçesinde dolaşıp durmuştuk.
Günler günleri kovalıyor, çocukça dünyam artık
büyüklerinkiyle daha da yakınlaşıyordu. Artık
büyüklerin de sorunları kulağıma, oradan da
ruhuma yansıyordu. Meselâ o günlerde, artık
hiçbir Türkmen vatandaşının, evini, arsasını bir
başka Türkmen’e satamayacağına dair bir kanun çıkmıştı. O ara Türkmen memurlar çoklukla Erbil’e, Tuzhurmatı’ya ve güney illerine atanırken, Kerkük’e de bir sürü Arap memur tayin
ediliyor, bunlara iyi imkânlar ve makamlar
veriliyor; hatta bir kısmına, evlerinden kapı
dışarı edilen Türkmenlerin evi hediye ediliyor;
ceplerine de o günkü kurlara göre 30.000 Amerikan doları karşılığında Irak dinarı konuyordu.
* * *
Sonra asıl vurucu darbe geldi. 1979 yılıydı. Babamın yakın arkadaşı, ailece görüştüğümüz
Türkmen lideri Necdet Koçak ve iki arkadaşı
önce tutuklandılar, ağır işkencelerden sora da
şehit edildiler. Türkmenlerin, artık ne kadar
sahipsiz oldukları adeta yüzlerine vuruluyordu.
Bütün bunlar olurken, bir de Irak’taki bütün
yabancı ülke vatandaşlarının Irak vatandaşlığına
geçmeleri gerektiğine dair bir kanun çıkarıldı.
Artık çile sırası anneme gelmişti. Annemin o
günlerde ne kadar kederli olduğunu şimdi şimdi
anlıyorum. Babam, bir taraftan bu badireden
kurtulmanın yollarını ararken diğer taraftan da
bu konuyla ilgili resmî müracaatı annem adına
yapmıştı. Sonradan anlattığına göre, dairedeki
memur, babama, tamamlanan dosyayı götürüp
bir başka odadaki görevliye teslim etmesini
söylemiş; babam da dosyayı, boş bulduğu başka
bir odadaki evrakların içine katıp dosyanın kaybolmasını sağlamış zamanlar, iki yılda bir de
olsa, annemin akrabalarını ziyaret etmesi ve
biraz da ferahlamak için ailece Türkiye’ye gelirdik. O yıl da böyle bir gezi için hazırlık
yapmaktaydık. Nihayet ağustos ayında, annem
ve kardeşimle birlikte Türkiye’ye doğru yola
çıktık. Biz anavatan topraklarındayken Saddam
da boş durmamış, amcam da dâhil çok sayıda
Türkmen’i tutuklatmış, İran’la da savaşa tutuşmuştu. O yıl, okulların açılışı da gecikince artık
Kerkük’e dönmenin bize bir yararı olmayacağına karar verdik. Kısacası, seyahat için çıktığımız yollarda yurtsuz kaldık. Anneciğim kendi
öz vatanında bir muhacir gibi çaresiz kalmanın
ızdırabını duydu. Ailemiz kısa süre için de olsa
parçalanmıştı; ama ne olursa olsun, anavatan
toprağına bir şekilde ayak basmanın huzuru da
yeni bir ufuk açmaktaydı önümüzde.
Babam, sonraki yıllarda, o kâbus dolu günleri
andıkça Anavatan’a tam zamanında ayak bastığımızı söyler ve Allah’a sonsuz şükürler ederdi.
Fakat hayattan ayrıldığı güne kadar ona sorarsanız o hâlâ Kerkük’te yaşıyordu. Zira çok
~ 14 ~
Barış Manço Fransa'da bir
b televizyyon kanalınıın canlı yayyınına konukktur. Küstah
h bir spiker vardıır ve Barış Manço
M
ile dalga
d
geçmeektedir. Süreekli, "İşte Türk,
T
yani barbar, va
ahşi vs.. "
demektedir... Barış Manço dahha fazla dayyanamaz vee spikere " Yanınızda
Y
kkâğıt para var
v mı? "
diye soraar! Bu soruyya spiker şaaşırır ve " Evet
E
var am
ma n'olacak " der. Barışş Manço ısrar edince
spiker ceebindeki kââğıt paraları çıkartır. Buu olaydan az
a önce Barıış Manço canlı yayınd
da "Anahtar" adlı şarkısını sööylemiştir. Bu
B şarkınınn bir bölümü
ü şöyledir: " Beş Akif-- bir Saat Kulesi,
K
iki
Kule-birr Fatih, beş Fatih-bir Mevlana,
M
İkii Mevlana-b
bir Sinan". Bu şarkı bir matematik
k sorusudur ve şaarkıda adı geçen
g
kişiler o dönemddeki Türk paarası olan banknotların
b
n arkasında fotoğrafı
olan kişiilerdir... Baarış Manço spikere sorrar: " Bu paaranızda fotoğrafı olann kişi kim? "Spiker:
"Generall ." Barış Manço
M
diğerr paralardakki fotoğraflları olan kişşileri de sorrar, spikerin
n verdiği
cevaplarr hep aynıdır, "General, Amiral, "K
Komutan" Spikerin
S
bu "falanca Geeneral, falan
nca Amiral, falannca Komutaan" cevabınndan sonra,, bu sefer de
d Barış Manço
M
cebinnden Türk paralarını
p
çıkarır... Barış Mannço der ki: Bu parada fotoğrafı ollan kişi Meehmet Akif Ersoy'dur. Şairdir...
Bu fotoğğraftaki kişşi Mevlana'ddır. Düşünüürdür... Bu paradaki fotoğrafı
f
olaan kişi Fatiih Sultan
Mehmet''tir. Adaletiin sembolüddür... Bu paaradaki kişi ise Atatürkk'tür. "Yurttaa barış, dün
nyada barış" diyeen kişidir. Bizim
B
paralaarımız bunllar. Biz Türrkler ince ruuhlu, kibar, medeni inssanlar olduğumuzz için parallarımızın arkkasına şairllerimizin, düşünürlerim
d
mizin, bilim
m adamalarım
mızın fotoğraflarrını bastık.... Siz Fransızlar kendinniz barbar, vahşi
v
olduğuunuz için paaralarınızın
n arkasına
hep savaaş Adamlarıının fotoğraaflarını basm
mışsınız!" der...
d
Barış Manço'nunn bu müthiş cevabından sonrra televizyonn yöneticileeri canlı yayyını keserlerr ve spikerii yayından aalırlar, başk
ka bir spiker yerinne gelir ve canlı
c
yayın yeniden baaşlar, yeni sp
piker Barış Manço'dann ve Türklerrden özür
diler. Buunu biliyor muydunuz?
m
duymuşum
mdur, “Antaalya” diyeceek yerde Keerkük dediğ
ğini. Çünküü ona göre iinsanın vataanı, insancaa
yaşadığı yeerdi.
---------------*Önder Saaatçi: S. Dem
mirel Üniveersitesi/ Türkk Dili Okuttmanı /Türkk Dili Bölüm
mü Başkanlıığı/
Doğu Yerleşkesi / Ertokuş Bey Derslikleri
D
/ Çünür Ispaarta
~ 15 ~
Büyü
ük San
natçı
Hizm
met Plaketi
3
Kasım 2012 tarrihinde Tü
ürkmen Karrdeşlik Oca
ağında kalaabalık bir ttören vardıı. Törende,
Tü
ürkmen san
natına yıllarca emek veren
v
ve san
nat yoluylaa Türkmenlerde milli duyguyu
coştu
urmaya çalıştığı suçu
uyla defalarrca içeri atıılan ses san
natçımız Ek
krem Tuzlu
u Türkmen
n
Kardeşlik
k Ocağının Onur Plak
ketiyle ödülllendiriliyo
ordu. Tören
n, İmat Yallnız ile Ömer Köprülü’nün Ek
krem Tuzlu
u’dan sundu
ukları ve yılladır
y
yüreeklerde coşşku yaratan
n bir takım
m içli şarkılarıyla başladı.
b
Dah
ha sonra Ocak
O
Başkaanı Dr. Meh
hmet Ömerr Kazancı, T
Tuzlu’nun ödülünü
takdim etti.
e Kazanccı ödülü tak
kdim sırasıında şu sözlere yer verrdi: “Tuzlu
u, değil yaln
nız Türkmen sanattına yapmıış olduğu kaatkılarıyla,, ayrıca san
natını milleet yolunda een iyi bir şeekilde kullanmasın
ndan dolayyı bu ödüle layık görüldü. Horya
at, mani ve şarkılarıylla milleti heer zaman
bilinçleştiirmeyi amaaç edindiği gibi haklaarını elde ettmesi uğrun
nda gerekeen fedakârlıklara katılmaya teşvik etti. Bu,
B gelip geeçen rejimllerin hoşun
na gitmediğği için, onu defalarca ceza
c
evine
atarak işşkencelere tabi
t
tuttulaar. Ancak Tuzlu
T
inanccından, ülk
küsünden, iilkesinden taviz
t
vermedi”. Ödülünü
Ö
alldıktan son
nra Ocağın Yönetim Kuruluna
K
T
Teşekkürler
rini bildireen Tuzlu:
“Sanata verdiğim
v
h
hizmetlerde
en dolayı on
nlarca ödüll ve takdirn
namelere laayık görüld
düm. Bunların bir kısmını
k
devvlet başkan
nlarından şahsen teslim
m aldım. Sevindim, m
memnun old
dum, mutlu oldum. Fakat buggünkü ödüll beni, gözyyaşlarımı tu
utamayacak
k kadar sevvindirmekttedir. Kardeşlik Ocaağının hepiimizin içind
de bambaşk
ka bir değeer ve sevgissi vardır. B
Ben bir sana
atçı olarak
ilk desteğği burada çalışan ağab
beylerimizd
den gördüm
m. İlk sevdiiğim ve hattta övündüğ
ğüm şarkı
ve horyaatlarımı bu
u sahne üzerinden sesllendirdim. Millet düzeeyindeki seevgimi bu ocağa,
o
bu
k
kutsal
saydıığım yere borçluyum.
b
..”
~ 16 ~
Hıçkırıklaarla konuşm
masına devvam eden Ekrem
E
Tuzlu sanat haayatıyla ilgiili acı-tatlı hatıralarıh
nı anlatırrken, yer yeer yanık sesiyle horyaat ve şarkıla
ar da seslen
ndiriyor vee törende hazır bulunanlarrı yürekten
n coşturara
ak alkışlanııyordu.
Bu münassebetle Türrkmence Radyosunun
n eski yönettmenlerind
den Sayın F
Fazıl Mahm
mut’un Ekreem Tuzlu haakkında yaazmış olduğğu bu yazıy
yı siz aziz okurlarımız
o
za sunuyoru
uz.
Fazııl Mah
hmut
1
matu ilçesiniin orta ma-933 yılında Keerkük’e bağğlı Tuzhurm
halleesinde doğddu. İlk öncee molla Meedan ve mo
olla Kanberr
yanıında Kur’aan-i Kerim
mi öğrendi. İlk, orta ve liseyii
Tuzhurmattu’da bitirdi. Orta okul sıralarındaa, Kemal paşa adında,,
bir milli şaarkı okudu. Bunun üzeerine okuldan üç gün uzaklaştırılu
dı. 20 puaan hüsnü halinden kessildi. Ailevvi durumlarıı nedeniylee
okulu yarıda bırakmaak zorunda kaldı. Üç aylık askerrlik ödevinii
yaptıktan sora
s
babasınnın yanındaa marangozzluk işlerinee başladı.144
Temmuz 1958
1
yılındda öğretmennlik kursunuu bitirdi vee Süleymann
Bey köyünnde öğretmeen tayin olduu.
Siyasi yaşamına gelinnce 19-10-11982 tarihinnde Kerkük
k’te okuldaa
bulunduğuu sırada tutuuklandı. Baağdat’a sevkk edildi, altı ay sonraa
serbest bırrakıldı. Araddan geçen altı
a ay sonrra çocuklarııyla birliktee
Semava ilççesinde hapse atıldı. Abbbas adındaa bir oğlu tu
utuk evindee
dünyaya geldi. Daha sonraları tuutuklanırkenn 20 yıl hap
pis cezasınaa
çarptırıldı.
8-8-1988 yılında
y
Irakk-İran savaşşı durunca çıkan
ç
af kaararıyla serbest bırakılldı.
Sanat Hayyatı
1959 yılındda Türkmennce radyosuunun açılışınndan bir kaçç gün sonraa
radyo için dört şarkı bir
b makam teype
t
aldı. İlk
İ şarkının sözü kendi
tarafından yazılmış keendi tarafınndan besteleenmiştir: “B
Bilmem Neden Gamggin Bu Duzzun Dağlarrı” diye baaşlar. Son şarkısı ise,
“Dağlar Meralı”
M
türkküsüdür. Raadyo da Hüüseyini, Hiccaz, Beyat,
Avşar adlaarında dört makam, Kaarabağı, Kızzıl, Dermeg
gahi ve nöbetçi adlarıında hoyratt usulü okum
muştur.
Kızıl usulüü rahmetli Zeynelabddin Küzeci, Dermegah
hı, rahmetli
Takı Demiirci’den ve Karabağ ussulünü rahm
metli Haci merdan’dan
m
öğrenmiştiir. Okuduğuu eserlerinin çoğunu kendisi
k
yazzıp bestelemiştir.
~ 17 ~
Ekrem Tuzlu’nun şarkıları defalarca
okunması yasak edilmiştir.1980 yılında
istihbarat’tan gelen bir yazıya göre Ekrem
Tuzlu, Abdürrahman Kızılay, Fahrettin
Ergeç ve Fethulla Altınses’in radyodaki
eserlerinin okunması yasaklanmıştır. Kızılay, Libya hesabına ajanlık yapmakla, diğerleri ise Turancılık suçu ve Baas rejimine karşı oldukları nedeniyle suçlanmışlardı. Radyo müdürü adları geçen sanatçıların
tümünün Irak’ta görevde olduklarını yalnız
Kızılay’ın Türkiye’de olduğundan, bu hariç diğerlerinin şarkılarının okunmasını
istedi.
Kızılay’ın konusunu radyo genel müdürüne
anlattım ve kızıl ayın şarkıları üzerine konan yasak kaldırıldı.
Sanatçı Ekrem Tuzlu’ya gelince, genel
müdür bu şahsın Irak içinde olup olmadığını sordu, Kerkük’te öğretmen olduğunu
söyledim. Allah bereket versin dedi ve
şarkılarının okunmasını serbest bıraktı.
Ekrem Tuzlu Radyo da okuduğu bir Türkü
de şöyle demişti...
“Ceyranam ceyranam gözüm karadı
Bu gözler başıma her bir beladı
Baş alım hara gedim avcu elinden
Ah bu dertlerim lalı seledi
Bu Türkü büyük şöhret kazandı. Halkın
sırtından yükselmek isteyen sinsiler, kısır
görüşlüler rahat oturmadılar Tuzlunun
elinden istihbarata yazdılar, yazı radyo
evine geldikten sonra genel müdür türkünün Arapçaya çevirisini istedi, Arapçasını
okuyan müdür sözlerin güzel olduğunu
anladı.
Boş ver dedi. Bir süre sonra ikinci bir yazı
daha geldi neden birinci yazı hakkında
icraatların alınmadığını soruyordu.
Genel müdür türkünün çevirisiyle birlikte
cevap gönderdi ve her hangi bir yasak sözün bulunmadığını vurguladı.
Allah bereket versin bu sıkıntıdan kurtardı.
~ 18 ~
Tuhaf Bir Olay:
Günün birinde Bağdat’ta Kardeşlik Ocağında
düzenlenen bir törene eski savunma bakanı Salih Mehdi Ammaş davet edilmişti. Ekrem Tuzlu,
Dilim dilim
Kes kavun dilim dilim
Men bu dilden vazgeçmem
Olursam dilim dilim
Hoyratını okuyunca, halkı coşturdu, alkışlar bir
kaç dakika sürdü. Ammaş, suskunluğa uğradı
ne olsun bu? Diye etrafındakilere sordu.
Horyatın içeriğini anlayınca “beş genç bunun
gibi olsaydı burada yerimiz olmazdı.” Dedi
Tuzlu, 1963, 1965, 1967, 1968 ve 1969 tarihlerinde bir kaç kez sorguya alındı.
Kazandığı Ödüller ve Takdirnameler:
Ekrem Tuzlu sanat hayatı boyu başarısından ve
Türkmen sanatına bulunduğu hizmet ve katısından dolayı Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Dr.
Murat Sefer, Türk Edebiyatçısı Prof. Dr. Yahya
Akengin, Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin
eşinden, Ankara Valisi, Türkmeneli TV, Sanatçılar Sendikası Başkanı Sabah Mendelavi, eski
Sendika Başkanı Davut el-Kaysi, Faruk Hilal,
Eğitim ve Öğretim bakanı gibi ileri gelen kişiler
tarafından ödüller ve takdirnameler almıştır.
Son olarak 3-11-2012 tarihinde Türkmen Kardeşlik Ocağı genel merkez tarafından düzenlenen sanat gecesinde değerli sanatçı Ekrem Tuzlu’ya onursal Plaket ve iki takdirname diploması verildi.
Ekrem Tuzludan Hoyratlar .....
Daş altından
Kim görüp daş altından
Menim bu demir gevlim
He çıhar taş altından
Günde bir dala konar
Saman al cil ardından
Sürme çek mil ardından
Boynuma ip sarıldı
Bu nazık dil ardından
Yara dıram
Derdim çoh yara dıram
Bir damla kanım kalsa
Bir millet yaradıram.
Yandı nişin
Tutuştu yandı nişin
Bir fakir bir,de yetim
Her gözden yandı nişin
Yana çalar
Su kırar yana çalar
Zalim felek kırpacın
Başıma yana çalar
Al girme kir kaldırı
Pişkinler sır kaldırı
Darılma yıhsa felek
Bir yıhsa bir kaldırı
Boyağ vur boyağ üste
Dayağ vur dayağ üste
Parçalansa bir millet
Hiç durmaz ayağ üste
Damardan kan çekirem
Gözümnen yaş çekirem
Namerde mert demerem
Bilirsem can çekirem
Yaza kaldım
Bahardan yaza kaldım
Dost gitti derdi kaldı
Men yaza yaza kaldım.
Dala konar
Tek bülbül dala konar
Baltayla ez başını
~ 19 ~
Azeri
A
Türk Şaair
Tü
ürkmen
nistan Üzerin
ne İki Şiir
Ş
Muratgeld
M
di Söyegov1
Vatanı Azerbaycan’d
da zeki bir millî
m şair ollarak tanınm
maya başlayan gennçlik döneminde Sovyett Rejimi tarrafından başşta Dağıstan’a ardından Türk
kmenistan’aa sürgün eddilerek oradaa da biraz
zaman yaaşadıktan so
onra hayatı tehlikeye
t
kaalınca 1930’lu yıllarda
İran üstüüyle eşi, Aşk
kabatlı Azerri kızı Ziverr Hanımla beraber
b
henüz üç ayylık bebek halindeki
h
ilkk oğlunu bağğrına basıp Türkiye’ye
gelen ve yaşamını
y
sürrdüren Azerri Türk şair Almas Yıldırım – ne yazık
y
ki – 444 yaşındayk
ken dünyaya gözleriini kapatır. Almas Yılddırım’ın (255.03.1907 – 14.01.19522), Karakum
m Çölü’yle aynı
a
sırada
Türkmennistan’ın yinne iki büyükk coğrafi sem
mbolü olaraak bilinen Köpet
K
Dağlaarı ve Amud
derya’dan
bahsettiği şiirleri saygıdeğerr okuyuculaarımızın dikkkatine sunuuyoruz.
Kööpet Dağları
Ben sana geelmişem uzak bir ildenn,
Beni de sinnene al, Köp
pet dağlar!...
Bu odlu kaalbimde taşk
kın arzu var,
Geel bana bir layla
l
çal, Kö
öpet dağlar!…
Heer yanın birr çeşme, gök
k çemen çayyır,
Artık ben ne yazam taasvire dair,
Gelmiş huzuruna
h
esiir bir şair,
S
Sevgimi
kalbine sal, Kö
öpet dağlar!!..
Bir hatıraat diye kalsın derinde,
Adımı akksettirir derrelerinde,
B gider olsam
Ben
o
da sen
n öz yerindee,
A
Asırlar
boyunnca kal, Kö
öpet dağlar!…
Akaad. (Ord.) Proof. Dr. Muraatgeldi Söyeggov, Türkmeenistan İlimleer Akademisii’ne bağlı Millî Elyazmaları Enstiitüsü’nün Baaş Araştırmaccısı Aşkabat// Türkmenisttan. Bu yazı ilgili interneet sitelerindeeki bilgilerden yararlaanarak yayın
na hazırlanddı.
1
~ 20 ~
Amuderya’ya Çağırış
Amuderya, beni al,
O cesur dalgaların koynuna sal!..
Amuderya, dinle:
Ben senin derdinle,
Genç iken çekmekteyim hicrinle yas,
Amuderya, beni al, bağrına bas!..
Gel avut tuğyanımı
Sen duyarsın ki benim isyanımı,
Ben dedim, ah, deli coşkun Hazer’e,
Git kucaklaş ve yâr ol!..
Ben dedim ülkeleri
Güldüren bir bahar ol!..
Demedim, buzlu şimal isteğine,
Uyarak, bizden uzak
Bir yere dol!…
Sert esen kanlı şimal,
Seni hem etti mi kul?
Keserek yollarını,
Bağlayıp kollarını,
Seni de etti köle?
Amuderya, neye bes
Vermiyorsun bana ses,
Neye bes, dalgaların geliyor isyanla dile?
Söyle! Göz yaşları, kan sesleri boğmuş mu seni,
Koca şark dağları kan yutmaya doğmuş mu seni?
Yok, yok artık döndür
O kuduz sellerini,
Boyasın al kana ya al çiçeğe
Doğma Türk ellerini,
Atılıp fırtınadan fırtınaya,
Çiğne, zincirini kır,
Sana en doğruca yol, işte budur!..
Gene koy, hükmeylesin Türk ağzı,
Oğuz’un yazdığı ferman kâğızı!..
Amuderya, beni al,
Kopacak fırtınanın koynuna sal,
Sen bırak düşmanı girsin kanıma,
Kana girmek yaraşır öz şanıma,
Bes neden korku duyup ürkem ben?
Atamın oğlu yiğit Türkem ben!..
Köpet Dağları
Türkmenistan ile İran arasındaki sınır
bölgesinde dağ sırası. Kuzeybatıda Hazar
Denizinden başlayarak güneydoğuda
Herirud (Tecen) Irmağına kadar 650 km
boyunca uzanır. Türkmenistan sınırları
içinde en yüksek nokta başkent Aşgabat'ın
güneybatısında kalır (2,940 m). İran
tarafındaki en yüksek nokta ise 3,191 m
yüksekliğindeki Kuh-ı Kaçan
doruğudur.Türkmenistan'ın başkenti
Aşgabat, Köpet Dağlarının eteklerinde yer
alır.
Amuderya
Amuderya ve ya Ceyhun (Türkmence:
Ceyhun, Amıderya, Özbekçe: Amudaryo,
Farsça:‫ ;آمودريا‬Âmudaryâ), Orta Asya'nın en
uzun nehirdir. Nehrin yakınında oturan
insanlar ve Ortaçağdaki İslâm yazılarında
bu nehir Jayhoun (‫ )جيحون‬ismiyle
bahsedilir, böylece Cennet'teki dört
nehirlerden biridir. Divân-ı Lügati't-Türk'de
Ceyhun: tanınmış ırmağın adı diye
tanımlanır. Ceyhun cenk edilen yer
anlamına da gelmektedir. Ceyhun bu
yüzden asi anlamındadır. Tabari'nin ( ‫أبو‬
‫ ;جعفر محمد بن جرير بن يزيد الطبري‬Abû
Dscha'far Muhammad Ibn Dscharîr Ibn
Yazîd at-Tabari) anı ve yazılarında bu
bölgede oluşan savaşlar anlatılmaktadır.
Ceyhun, Syrderya (Sırderya) gibi Kazakistan toprağında bulunan Aral Gölüne döker.
~ 21 ~
Keerkük
k Şairllerind
den
Ayd
dın Kerrkük
K
errkük'ün en büyük
b
semttlerinden birri sayılan Tisin
T
semti, geçen
g
rejim
m döneminde büyük birr
faaciayla karşşı karşıya gelerek, ilk önce
ö
200 kaadar evladı idam edilm
miş ve daha sonra türlüü
bahanelerle, semt sakinlerine ait evvler, binalarr, yıktırılmıış, yerle bir edilmiştir. 2003 yılın-dan sonra, Türkmen siyasetçileri
s
inin ve güziide adamlarrının olumluu çalışmalarrı neticesi, Tisin semtii
Irak'ta eskii rejim zam
manı en fazlaa zarar göreen felaketzed
de bölgesi olarak
o
ve deevlet tarafın
ndan doğru-lanıp kabuul edilmesinne rağmen, hale
h Tisin halkı
h
gerçek
k bir şekildee hak ve huukukuna kav
vuşmuş de-ğillerdir.
Bugün şehhit Tisin diyye adlandırıllan Türkmen Tisin sem
mtinin sosyaal hayatı içinnde, adet vee ananeleri-ne bir göz atarsak, buu semtin ahaalisi, ehl-i beyt
b
aşıkı ollarak İslam dinine sarılıp Hazreti peygamberr
efendimizee sevgilerinii hiçbir zam
man, eksik ettmemişlerd
dir.
Tisin halkıı, dinini, dillini, edebiyaatını seven kültürlü birr milletti, buna misal oolarak eskid
den yani fe-lakete uğraamadan öncce camilerinnden, evlerinnden kitap ve
v kütüphanneleri hiçbirr zaman ekssik olmazdı..
Bunun yannında her yııl kırk gün süren
s
aşure merasimind
de noheler, sinezenler
methiyelerr, çoğu zam
man hep Türrkçe olarak okunurdu. Aynı
A
vakittte bu münasebet dolayısıyla heer gün kurullan taziye meclislerinde
m
e mollalar tarafından
bilgi saçann dini konuuşmalar yappılırdı. Öyleece bu külttür birikimii neticesi,
Tisin halkıı arasında çok
ç sayıda kültür adam
mları, şairleerdin adamlları yetişmiştir.
Biz bugün kardeşlik dergisinin
d
bu sayısındaa Kerkük'ün şehit Tisinn semtinin
yetiştirdiğii çok kıymeetli bir şairrini size tannıtmak istiy
yoruz. Şairinn adı Asi
Nusret Ağaaoğlu'dur. 1945
1
yılındaa Kerkük'ünn Tisin sem
mtinde dünyaaya gelen
şairin üçlüü adı Asi Nusret
N
Kevser olup lakkabı ise Ağaaoğludur. Annesinin
A
Aydın Kerkük
K
adı Besti Halil’dir.
H
Şaairin ağa lakabı ise buu ailenin zen
ngin bir ailee olmalarından ilerri gelmekteddir. Ağaoğluu Tisin'de edebiyatı
e
seeven bir aileye mensuptur, niteekim bu aileenin yetiştirrdiği meşhuur Türkmen şairi Celal Rıza
R Efendiiyi sayabilirriz.
~ 22 ~
Asi Ağaoğlu, ilk, orta ve liseyi tamamladıktan
sonra, Kerkük'te öğretmen yetiştirme Enstitüsüne kabul olundu. Ağaoğlu bu okuldan mezun
olup öğretmen olarak ilk ataması Havice ilçesine yapıldı, bu okulda altı ay kaldıktan sonra
Kerkük'ün Tisin semtine nakledilip orada 17
Temmuz adında bir ilkokulda mesleğine devam
etmeye başladı. Ağa bu okulda 18 yıl hizmet
gördükten sonra bu defa Kerkük'ün Hadra bölgesine nakledilmiştir. Ağa bu okulda bir müddet
kalmış ve zamanın ağır şartlarına dayanmayarak
26 yıl hizmetten sonra kendi isteği üzere emekliye ayrılmıştır.
Bendeniz ağa hakkında hazırladığım bu yazının
orijinal bir yazı olması için gidip bu zatı evinde
ziyaret ettim. Ağa, beni büyük bir misafirperverlikle karşılayıp sorularıma teker teker cevap
verdi.
Asi Nusret Ağa'da ilk şiir sevgisi daha enstitüde
olduğu zaman başlar, ondan sonra şiir melekesini Tisin’de bulunan edebi meclislerde geliştirdi. Şairin anlattığına göre, kendisinin en yararlandığı yer rahmetli şair Celal Rıza Efendinin
üzümlük çardağı olmuştur. Nitekim bu çardak
Tisin’de edebi meclisler arasında ün kazanmıştır. Haftalık oturumunda Kerkük'ün en değerli
edebiyatçıları ve şairlerinden, Osman Mazlum,
Mevlüt Taha Kayacı, Mehmet Hurşit Dakuklu,
İzzettin Abdi Bayatlı, Ahmet Otrakçıoğlu, İbrahim Ağaoğlu, Selahattin Saki burada hazır bulunurlarmış.
Şair Asi Nusret Ağanın şiir şölenlerine katılımına gelince, onun ister yurt içinde ister yurt
dışında olsun katılımı takdire şayandır, nitekim
dini münasebetlerde ve bilhassa Hüseyniyelerde
okuduğu topluma nasihat ve ibret verici, hatta
taşlamalı şiirleri takdirle ve alkışlarla karşılanmıştır. Onun yurt dışındaki katılımında, başarılı
geçip her zaman takdirname ve plaketlerle ödüllendirilmiştir.
Şair Asi Ağaoğlunun eserlerine gelince onun
şimdiye kadar yalnız bir şiir kitabı basılmıştır.
Basılan kitabın adı ise Türkmeneli’nde yemeklerimiz unvanını taşımaktadır. Bendeniz kitap
hakkında kendisinden bilgi edinmek istediğimde o bana şu hikâyeyi anlattı:
Günlerden bir gün bir bakkal dükkânında Kerkük'ün uzak tepelerinde özbaşına yeşeren mevsim sebzelerinden veya bitkilerinden sayılan
birkaç kilo( Kenger) almak istiyordum. O esnada yaşlı bir kadın gelip bakkaldan Kengerin
fiyatının ne kadar olduğunu sorduğunda bakkal
kilosunun 150 Filis olduğunu söyledi. Kadıncağız: Benim yalnız 50 Filisim vardır o zaman
bana yarım kilo ver dedi. Bakkal bir kilodan
eksik satmayacağını söyledi, yaşlı kadın oğlum
dedi ben yapayalnız bir kadınım, ancak şu kadar
alabilirim, dediyse de bakkal yine kabul etmedi.
Yaşlı kadın sen bilirsin oğlum deyip yoluna
devam etti. Ben bu duruma o kadar üzüldüm ki
artık dayanamayıp hemen kadının ardınca koşup, ona ulaştım, nine dedim, inanın bende
Kenger almak istiyorum bırakın sizin için bir
kilo alayım yoksa boğazımdan inmeyecektir,
yalvarırım lütfen beni kırmayın bende oğlunuz
gibiyim. Yaşlı kadın kendisi için aldığım bir
kilo Kengeri güçbelâ kabul edip benden teşekkür etmeye başladı ve evine doğru yol alıp gitti.
Bende eşyamı kaldırıp biraz yürüdüm ama yine
olduğum çarşıda tuhaf bir görünüşle karşı karşıya geldim. Bu defa bakkalın birisi (Domalan,
Domalan, kilosu 4000 dinara, Domalan) diye
bağırıp çağırıyordu. Dikkat ettim ki dükkânın
önünde epeyi sayıda müşteri vardır ve hepsi o
zamanın o yüksek fiyatı ile Domalan almak
istiyorlardı. Ben suphanallah dedim, şu dünyanın işine bak, kimileri var 150 Filise bir kilo
Kenger alabilemiyor, kimileride bir kilo Domalan için 4ooo dinarı kolay kolay harcıyor.
İşte bu olaylar üzerine kafamdan şiir düzmek
geçti ve yazdım. Şiirimde, bazı insanları zelil
eden bir kısım, yemek türlerine öfkelendim,
sonra Allahın nimetidir diye vazgeçip ayrı tür
yazmaya başladım en sonunda, yemeklerimiz
adlı, bu kitabımız, meydana geldi.
~ 23 ~
Şiirlerinden örnekler
Tisin
Sevgisiz herbir gönül hayatsız çöldü Tisin
Gönlümün herbir köşesi size bir yoldu Tisin
Durmadan dolanırdı tersine çerx-i felek
Gönlümü yardı köskten ikiye böldü Tisin
Sağını bahş etmişem o güzel bakışna
Yürüden hayatımı yalnız ki soldu Tisin
Ne sayım hangisini? Gamlerim ya günlerimi?
Gözlerim kasesinde yaşlarım göldü Tisin
Deryaha düşen gibi ümidler serap oldu
Kavrulup aşkında kim sormayın noldu Tisin
İstedim kucağında dinçleyim rahet olum
Bilmedim kucağlayan bir kırık koldu Tisin
Aşkımın masalını konuşum diyim size
Açmadan dudağımda aşk gülü soldu Tisin
Gelecek kapalıydı hernedi derk etmedim
Hayale gelmeyenler bugünde oldu Tisin
Cehalet tuttu her yeri kalmadı şiir-ü edep
Dert geldi dert üstüne yüreğim doldu Tisin
Derdiyi yüceltmiyim derin bir uykuya dal
Toplumun yarısı yetim yarısı duldu Tisin
Divane olsam eğer aybı yok aşkınızda
Desinler Ağaoğlu divane öldü Tisin
Bu zamanın zulmuna Haccacında he adı var
Yürekten parsı silse herkim dönse insanlığa
Fikri sadık mutlu yaşar ekid göze bir dadı var
Dünyaya olma mail hırs-ı dünya musibettir
Sakın, aşkından herif aşk-ı cihanda cadı var
Düşürdür kıymetinden siler yüzden haya kalmaz
Namerde baş eğdirir belke ondan berbadı var
Kafay-ı terk etme bpş her canavar petek kursun
Gelmez irfan bedava her irfanın üstadı var
Atlenme sende saki bezm-i safa vakti geçti
Nadane ilham veren memlekette bin nadı var
Sakın aldanma
Her asrın zalımı var mazlumların feryadı var
Şimri var Yezidi var zulm-u cair ziyadı var
Zan etme hakkı gitsin kare gözlü o ahu'nun
Yırtıcı vahşilerin helbette bir sayyadı var
Kan döküp aşırdı kim çekilmez her kabahatten
Mazluma cellad ise kendisinin celladı var
Gam yeme sabrın olsun deme gitti hakkım benim
Her zalımın zulmuna Allah'ın bir Mirsad'ı
var
Dolanma tarihlere zulm-u sitem yazmak için
~ 24 ~
Ey Şehidim
Otuz yıl sürdük hayat zulmat içinde
Yaşadık gör nece bir mihnet içinde
Yar-u ahbabım sürdüler devletlere
Çektiler acı hayat gurbet içinde
Gam kederden geçti bizden günlerimiz
Tapmadık bayramların lezzet içinde
Vurdu ilmi istedi dönsün cehalet
Akıl oldur yatmadı gaflet içinde
Verdiğin ilan ederdi bir mekreme
Bu milleti bıraksın minnet içinde
Hasarı vurdu Irak’a gitsin şeref
Buna rağmen yaşadık iffet içinde
Boğdu hem gömdü sekafet ehlini
Çok yazıklar gömüldü hikmet içinde
Kanlar döküldü Kerbela’ya döndü Vatan
Çaştı Irak bu yaman illet içinde
Gün begün esrarı icramı çıkıyor
Fazh edüp Allah onu millet içinde
Düştü şehitler Yezid-i asr elinde
Rafz edüpler hayatı zillet içinde
Kavuştunuz Zehra Ali Muhammed'e
Biz kaldık Billah ağam hasret içinde
Her muhibbi ehl-i beyte zulm edenler
Şekki yoktur yatallar lanet içinde
(Ağaoğlu) gel tutma dost engünleri
Ger yaşatsa ol seni cennet içinde
Hüssam Ha
asret
Y
akklaşık elli yıl
y horyatla uğraşan biirisi hakkın
nda konuşm
mak zor olsaa gerektir. Yaşamı
Y
birr
büütün horyat olan birisinnden horyatıın ne olup olmadığını
o
s
sormak
da bbana mantık
ksız geliyor..
O hep horyatt denizinde kürek sallaayarak erişiilmesi müm
mkün olmayyan o menzzile varmakk
için çaba harcamaktan
h
n geri kalm
madı. Terkisiinde horyatt gereçlerinii taşıyarak hhoryatın en
n içlisini, enn
güzelini ve
v en büyyüleyicisini yakalamakk için nelere katlanddığını anlaatmaya kalkarsak, buu
horyatçımıızın yaşam öyküsüne ışşık tutmadaan olamaz. Ancak
A
alıştıığız biçimde değil, başşka bir yön-tem kullannalım. Norm
mal ve sıradaan hayatı ollan horyatçıımız çok uzuun süredir yyalnızlıkla baş
b başadır..
O kendini tanıyalı keendini hep yalnız
y
görm
müş. Onun tek
t yoldaşı ve tek teseellisi horyatttır. Yaşamıı
horyatla ikkizleşmiş. Horyattan
H
baaşka sanki hiç
h dostu yo
okmuş gibi bir hayat süürdürüyor. Küçük
K
yaş-tan horyatlla aşina olaarak horyatı gölünde yeerleştirmeyee çalışmıştır. Sanırım bbunda da baaşarı sağla-yabilmiştirr. Ancak yaaşamının üzzüntülü oluşşu gönlünde yerleşen horyatları dda üzülmey
ye duçar et-miştir. Horryatlarının çoğunda
ç
bu üzüntü tabllolarını görü
üyoruz.
Xoor yatağlar
Döşenip
p xor yatağğlar
Elimdee kalem kağız
Gevlimd
de xoryat ağlar
a
Bir gün ağlar
Gireydü
üv bir gün ağlar
a
Meni ağladan
a
qad
der
Özü dee bir gün ağğlar
B
Bildirin
Baharrı xoş bildirrin
Son neffeste kalmışşam
Gidin yara bildirrin
Hüsam Hasret
H
Çoğu zam
man fikrimi kurcalayann, horyatın ne olduğu
unu ve onuun için
horyatın nee anlam taşıdığı gibi sooruları ondaan sormayı çok isterdim. Ancak horyattlarını okuddukça, o horryatlar, fikrrimi kurcalaayan bu sorrulara değil,, belki bir sürü
s
soruyaa
yanıt verebbilme durum
munda oldukklarını fark ettim. Onu
u hep içli hooryatlarıyla tanıdım. On
nu edebiya-tın başka dallarında
d
deeğil, hep hooryat dalında gördüm. Horyatlar
H
onnun yaşam öyküsünün yansıması-dır. Her hooryatında yaaşamının biir parçası buulunuyor. O yaşamındaaki her olayyı horyatlara sığdırma-dan geri kaalmıyor.
~ 25 ~
Bağ kimindi
Baxçelerr bağ kimin
ndi
Gevlimiin viran bağı
Qıştakı bağ kimind
di
Faala gitti
Falcılaar fala gittii
Menim miskin
m
gevliime
Ettiğin
n felek etti
Gü
üle kim
Bağda deeğdi güle kim
k
Qaderim
m yaxamnan
n ol
Bırax meen de gül ek
kim
Ayrıca mutluluk
m
vee hoşluğa hasret kalan
k
horyatçımıızın çoğu horyatlarınnda kaderrden,
felekten ve zamandann şikâyet ettiğini
e
de sezmekteyiz. Bir kerecik olsun hooryatçımzı güldürmeyen kader ona gülmeyi biile çok görerek
onu hep ağlamaya
a
d
doğru
sürükklemiş. Feleğin
ettiği zulm
me karşı bir şeyler yapm
maya gücü yetmediği içinn son çareyyi ağlamaktta bularak çareç
sizlikten ona
o
başvurrup gözyaşşlarını akıttmış.
Bağındaki bir tek gülünü
g
solm
maya mahkkûm
eden zamaandan küserrek geçmiş hatıralarla yaşarken yinne de gözyaaşlarını tutm
mayarak hooryat
horyat ağlamış.
a
Denilmeye değer ki,
horyatlarınnı tanıdığım
mdan berii horyatlarrının
çoğundan ağlamak seesini duymaaktayım. Güülen
horyatlarınna da çok azz rastlanır.
Nee güldü
Ne gonccadı ne güld
dü
Qadere qonağ
q
oldu
um
Ne güldü
ürdü ne gülldü
Her damağlar
d
İşlesin her
h damağlaar
Feleğin bu
b zulmünn
nen
Gözlerim her dem ağğlar
Zam
man avdı
Men avccı zaman avvdı
Bağımda bir gül ekttim
Onu da zaman avd
dı
Horyatçım
mızın bir dee hayvanlarrı konu edinen
birçok horyyatı vardır. O bu üsluppla insanoğluna
bir şeyler söylemeek istiyor.. O bu tür
horyatlarınnda kimi illginç ilişkilere değiniiyor.
Örneğin, karıncayı
k
daağ ile bir araya
a
getirm
mesi
birçok şeyyleri ortayaa koyuyor. Bu ilgi çeekici
konuyu hooryatında işşleyerek karrınca gibi ufak
u
bir hayvanncığın dağ kadarı konnuşmada hakkı
olmadığınıı ileri sürereek çok bir şeyler
ş
anlatııyor.
Başşka
bir
hory
yatında, çakal
ve kurttan konnuşarak,, aynı cinsten
olm
malarına karşın
k
kurdun çakalaa davet olma âdeetinin
olm
maması da yaşamın
n ilginç tabblolaÖmerr Ağbaş
rınd
dan birini gösteg
riyo
or. Ve başkka bir
hory
yatında da aslana yalnız aslaanın yakışttığını ve başkalarının
b
n
aslaan yuvasındda barındığını görmek
k istemeyenn
hory
yatçımız tillkinin yeri başka ve aslanın
a
yerii
başk
ka olduğunnu bütün çııplaklığıyla sergiliyor..
Bu güzel bennzetmelerle horyatların
nı işleyerekk
anlaamı derin taablolar gözler önüne bırakıyor.
Dağ qaderi
Avcıdı dağğ qaderi
Qaarıncanın h
hakkı yox
Qonuşsun daağ qadarı
Çakkaala
B
Badem
aslı çakkala
Q
Qurdun
ad
deti deği
D
Davet
olsun
n çakala
Yuvasıında
Y
Yavru
var yyuvasında
Xu
udam tülkü görmiyim
A
Aslanlar
yu
uvasında
Burraya kadar gelirken
g
hooryatçımızın
n kim oldu-ğun
nu çıkaramaayanlar olurr belki de, Erbil'in
E
ye-tiştiirdiği ve Erbil doğum
mlu usta horyatçımızınn
(Öm
mer Ağbaş) olduğunu söylerken, onu yakın-dan
n tanımak issteyenlere dde, horyatlarrını okuma-ya çağırıyoruz
ç
, çünkü onuun her bir gizli
g
saklısıı
hory
yatlarının dizeleri
d
araasındadır. Horyatlarını
H
ı
oku
uyup anladığğınızda, yaşşamının başştanbaşa nee
oldu
uğunu ve naasıl günler ggeçirdiğini iyice anlar-sınıız. Bu günee kadar yayıımlanan tek
k yapıtı ise,,
(Geevlimde xorryat ağlar) aadlı yapıtıdıır. Ne yazıkk
ki bu
b yapıtındaa da çok azz sayıda horyatları bu-lunm
maktadır. Dediğim
D
gibbi horyatçım
mız kendinii
öylee horyata vermiş
v
ki, oonu horyattaan ayırmakk
bir türlü olmuuyor. Onu hhoryatlarla anmak işinn
en doğrusudurr. Dolayısıyyla horyatlaarındaki di-mıldayarak,, o dizeler-zeleerin doğrulttusunda kım
den
n aldığımız kavramlar üstünde durarak
d
bizii
ilgillendiren konularla uğraaşalım.
~ 26 ~
Elden ele
Bu unu elden ele
Nenesiz uşağ kimin
Qalmışığ elden ele
El ayağa
Yaqışır el ayağa
İşiv xudama düşsün
Düşmesin el ayağa
Baxtı gitti
Açılmaz baxtı gitti
Yar gördü kan ağlıram
Selamsız baxtı gitti
Okuduğumuz bu üç horyatta yakarışlar sürüp
gidiyor. Şikâyetler çoğu dizelerde baş gösteriyor. Horyatçımız, annesiz kalıp öksüzlüğü yüzünden elden ele düştüğünden yakınarak el
ayağa düşmemesi için yüce Allah'a sığınıyor.
Ayrıca kan ağladığını görüp selamsız geçen
yarın ardından bir laf etmeden baka kalıyor.
Bir de insanın en yakın dostu olan ve onu her an
ve her zamanda kendisi gibi gösteren ayna, ona
yüz çevirme gibi bir durum almış görünüyor.
Horyatçımız her gün durduğu ayna karşısında
bu kez durarken başka bir yüzle karşılaştığında
hayrete düşüyor ve hangisinin değiştiği uçuruma yuvarlanıyor.
Ayan deği
By aydı, ayna deği
Ya üzüm değişilip
Ya ayna, ayna deği
Aşağıda gelen bu on horyatını da siz değerli
okuyuculara bırakıyorum. Umarım ki, sizler de
o dizeler arasındaki derin anlamlı tabloları yakalayıp onlardaki gizli saklıları bulup onlardan
bir şeyler çıkarabilirsiniz.
Bu yazıyı bitirmeden önce de yaşam öyküsünden bir şeyler sunmaya çalışacağız.
Üçlü adı (Ömer Hattap Hüseyin) olan
horyatçımız, 1947 yılında Erbil’in Arap
küçesinde dünyaya gelmiştir. Ortaokul öğrencisi iken okulu bırakıp serbest çalışmalarda bulunmuştur. Hayatı boyunca evlenemedi. Genç
yaşlarında horyat düşkünü olmuştur. On beş on
altı yaşlarında iken horyat yazmaya başlamıştır.
1964 yılında ilk horyatları Kardeşlik dergisinde
yayımlanmıştır. Daha sonra Bağdat, Kerkük ve
Erbil’de Türkmence çıkan dergi ve gazetelerde
horyatları yayımlanmıştır. Erbil’de düzenlenen
ve özellikle Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın düzenlediği tüm horyat törenlerine horyatlarıyla
katılmıştır. Ve bu sıralarda ödüller elde etmiştir.
Horyatçımızın horyat yazma yanında bir de bir
resim çizme yeteneği vardır, o diğer yandan
ressam diye tanılıyordu. Çizdiği kimi tablolar
birçok evlerde bulunuyor. Horyatçımız,
30.10.2012 tarihinde kalp krizi geçirerek hayata
gözlerini yumdu. Aynı gün sabahleyin Erbil’in
İmam Muhammed mezarlığında toprağa verildi,
gömütü nurla dolsun.
Dağ çapar
Dost sineme dağ çapar
Durun dağı çapmavun
Bir derdim var dağ çapar
O xaxın
Ne hakkı var o xaxın
Başıvu koy qalbim üste
İşitkinen ox axın
Yarçı yardım
Diledim yarçı yardım
Gevlim elimde tuttum
Ortadan yarçı yardım
Bu oxlar
Bu yaralar, bu oxlar
Yardan armağan gelip
Sinemdeki bu oxlar
Neyi teki
Neyim var neyi teki
Her dem gevlim ğemgindi
Çobanın nayı teki
Dağdan ayrı
Tepedi dağdan ayrı
Felek bir gün qoymadı
Sinemi dağdan ayrı
Bir gülüm
Baxçede var bir gülüm
Çox hasretler çekmişim
Bırax felek bir gülüm
Gül yerime
Ekkinen gül yerime
Zahmetti men güleyim
Sen özüv gül yerime
Öğretmene
Hürmet et öğretmene
Men billem ağlamağı
Gülmeği öğret mene
~ 27 ~
KERK
KÜK
Sitem sanaa Türkiye'm, sana aziz miilletim
Dilim dilim
m derimi yüzzüyorlar nerd
desin?
Öksüz kalldı lisânım, ggeleneğim, âdetim
Hoyratımaa, türküme kıızıyorlar nerd
desin?
Türkçe konnuşuyorum, sseninle aynı dilden
Nasıl
N
anlamıyyorsun düştüğğüm korkunçç hâlden?
Fayda bekllemiyorum vvallahi yaban
n elden
Üzerimi kalemle çiziiyorlar nerdeesin?
Özgeçmiş:
Sivas'ta doğan
d
şair;; Türk Edeebiyatı, Kümbet, Türk
k Dili Dil ve
v Edebiyatt(TDK), Kööprü(Maked
donya), Tü
ürkü, Gül Dalı,
D
Töre, ReR
dif, Çağrıı, Birdenbirre, Çıngı, Sızıntı,
S
Türrkçe
Yaşam, Yeni
Y
Baharr, Kalgay, Birliğe
B
Çağğrı,
Her Teldeen, Diyanett Çocuk, Biilimin ve Ak
klın
Aydınlığın
nda Eğitim
m, Sanat Sok
kağı, Somu
uncu
Baba Çocuk ve Diyyanet Çocuk
k dergileri ile
Ortadoğu
u Gazetesi''nde Türkççe, Türk Dü
ünyası, Türk
k Birliği ve şiir sanatı üzerine şiiirler
ve makaleeler yayımladı.
SÜT REN
NGİ DÜŞLER ve AZ KALDI isimli
iki kitab
bı bulunan şair hayatıına öğretmeen
o
olarak
devam etmekttedir.
Bölüştüüler sırtlanlarr illeri, bölgeeleri
Hani dönnme olanlar, hhaçlının gölg
geleri
Yaktılaar nüfustaki tarihi belgeleeri
Burda Türkm
men yok' diyee yazıyorlar nerdesin?
n
'B
~ 28 ~
Kardeşinim
K
b senin zoor mu bunu an
ben
nlamak?
Yalvarıyyorum sana kkapında ağlay
yarak
İstersen aç
a tarihi Missak-ı Milli'yee bak
Onu bildiiklerinden ezziyorlar nerdesin?
Bugün
B
zulüm
m altında mahhcup doğan bebekler
b
Anayurt'tann dört gözle uumutlu haberr bekler
Dün senin kemiğinle
k
ziincir kıran kö
öpekler
Dişini göösteriyor, azııyorlar nerdeesin?
Çanakkale'dde vardım, G
Galiçya'da heer yerde
Koyun koyyuna öldük Y
Yemen'deki siperde
s
Kurban olam
m ne olur muuhtaç etme nâmerde
n
Sahipsiz belliyorlar,
b
üzzüyorlar nerd
desin?
Bomba yüklü kamyonlar yol açarak mermiye
Söndürmeye geliyor yurdumu söndürmeye
Ben burada Türkmen'im sadece Türk'üm diye
Güpegündüz kurşuna diziyorlar nerdesin?
Hun atları kişneyince doğuda
Sevinç sarar kara yeri, göğü de
Yol görünür dokuz tuğlu yiğide
Tümen tümen sellerinde ben varım
Yüreğimde iman, dilimde türkü
Ferimle dönerdi zamanın çarkı
Türk tarihi yazdı tarih de Türk’ü
Aylarında, yıllarında ben varım
Hiç tepki vermiyorsun, sabrına şaşıyorum
Unuttu mu diyerek şüpheye düşüyorum
Bilmiyorsan bil artık soykırım yaşıyorum!
Kerkük'ten Türk adını kazıyorlar nerdesin?
Doğu, batı, güney, kuzey, dört yönde
Alperenim, akın ettim en önde
Bir vuruşta üç yağıyı bölende
Gazilerin ellerinde ben varım
BEN VARIM
Yesi’deki hikmet saçan ocağım
Erenleri kundaklayan kucağım
Mevlana’da güneş gibi sıcağım
Yunusların dillerinde ben varım
Müslüman’ım, Türk’üm dünya durdukça
Ayyıldız’ın allarında ben varım
Muradımız semaya boy verdikçe
Yirmi dört boy dallarında ben varım
Yaradan’ım “Ordum” diye buyurmuş
Kut bahşetmiş, cümlesinden ayırmış
Hür adımı tüm cihana duyurmuş
Adım adım illerinde ben varım
Nevruz’la gel edip bahara, yaza
Dalarım cenkteki yükselen toza
Selam olsun Köroğlu’na, Ayvaz’a
Çamlıbel’in bellerinde ben varım
Kanında gezdirmiş Hazreti Âdem
Yafesoğlu Türk’üm, Nuh Nebi dedem
Bir ersem İbrahim soyundan madem
Şol Hazreç’in güllerinde ben varım
Dinim İslâm, Peygamber’im hak benim
O’ndan özge bir rehberim yok benim
Ne mutlu ki Türkoğlu’yum, Türkmen’im
Tanrı Dağ’ın yellerinde ben varım
Zulkarneyn’le ne dur bildim ne durak
Dünyayı fethetti bendeki merak
Kürşad ile Vey Nehri’ni aşarak
Ötüken’in yollarında ben varım
Müslüman’ım, Türk’üm dünya durdukça
Ayyıldız’ın allarında ben varım
Muradımız semaya boy verdikçe
Yirmi dört boy dallarında ben varım
Sabredin yeter ki yol versin Allah,
Bir sefere çıkacağız, az kaldı.
Her derdin, tasanın, zulmün inşallah
İcabına bakacağız az kaldı…
Şairin AZ KALDI şiir kitabından
~ 29 ~
KER
RKÜK
AN
NNE Ö
ÖĞÜDÜ
Ü
Sen eyy memleketiimin en çetrrefil sorunu
Sen ey büütün dünyannın en aç zeengini Kerkü
kük
Yanaan ufuklarınndan esirgem
me nurunu
Aratm
ma sevenine yalaz rengiini Kerkük
Geçti nefrett zamanı
G
Geldi sevişmek anı
S büsbütüün insanı
Sev
O sevda da yyan kızım
Yık, ez, yay ddüze dağı
Y
Eşitle sollu sağı
B doğduğuun toprağı
Bul
Onu ana saan kızım
Nice zehirli hanççer saplandıı yüreğine
Nice kanlı
k
kılıçlarr yardı bağrrını Kerkük
Her gelen toprağını doldurduu küreğine
Hiç birri dindirmeddi yürek ağrrını Kerkükk
Yaavaş konuş, yavaş gül
Hüür doğ, hür yyaşa, hür öl
D sana olm
Dost
madan ol
Seen dosta kurrban kızım
Ocağınddan sıçrayan kıvılcımlaar, dünyanınn
Kirli çeevrelerinde söndü, yozllaştı Kerkükk
Başına çöken kara duman sarddı dört yanınn
Bizler parçalanırke
p
en, eller uzllaştı Kerkükk
m edende
Ayı tamam
Halkla bayram edende
H
Saabaha şam eedende (1)
R
Ramazanı
aan kızım
Asalaak, yabancı ve hainlerdden ayıkla
Dağınnık küsülerii birliğe çağğır Kerkük
Ocağğına kavuştuur kara gün için sakla
Sana saahip çıkacakk bir nesil dooğur Kerkükk
Bulutlaar arasındann doğarken yeni
y bir günn
Pespem
mbe ümitleree gönlünü kaaptır Kerküük
Sılaya dönnsün bütün gurbetçi, gööçmen, sürggün
Yıktırıılan kaleni yeniden
y
yapptır Kerkük
~ 30 ~
İnanma el sözüne
Göz aldatann pozuna
G
Kül olacak közüne
Hepsi boş, yaalan kızım
Aradım şann aşkıma
A
A
Adadım
cann aşkıma
G
Gittim
kurbaan aşkıma
G
Göklere
boyyan kızım
S bölüm
Son
m
Dr. Siiham Zengi*
Z
D
ivvan şairlerii düşüncelerrinde İstanbul:
D
Divan
edebiyyatı şiirindee İstanbul’uun eşsiz güzzelliklerine, hususiyetleerine, saray
ylarına çarşıı
ve pazarlarınna ait tasvirller pek geniiş ölçüde bu
ulunmaya im
mkan yoktuur.
Divan edebbiyatı klasikk olduğundaan divan şaiirlerinin bazzen yaşadığğı dönemin zzevk ve rengini, gezin-ti ve eğlenncelerini, iççinde bulunnduğu çevreenin acı ve üzüntüleri, maruz
kaldığı büyyük kış, yanngın ve depprem gibi ollayları veyaa geleneklerri, Ramazan ve bayramların
b
na ait özellikkleri yansıtttığı görülür..
Divan şiiriinde o döneemlerde İsttanbul’daki yaşam özeellikleri cannlandırılmış olannlardan yazzımda örnekk göstermeye çalıştım
m. Kısacası divan
şiirinde miillî yaşamdaaki olaylar, doğa tasvirrleri pek az olmakla beeraber,
yine İstanbbul’un yaşam
m özelliklerrini belirtenn çok renkli tabloları göörmek
mümkündüür. Divan eddebiyatı şaiirlerinden İsstanbul hak
kkında şiir yazany
lar:
T
şaiiri Nevres Abdürrezzak
A
k.
A-Irak’lı Türkmen
Divan edebbiyatı şairleerinde İstannbul konusuu ile ilgili pek
p az şiiree rastlandığını görmekteyiz
g
z. Ancak eliime geçen kaynaklarda
k
a divan şairi Ker- D
Dr. Siham
m Zengi
kük’lü Nevvres Abdürrrezzak’ın biir parça şiiriin’e rastlam
mış bulundum
m.
Doğum tarrihi bilinmeeyen H. 1157/ M.1761 yılında ölen
ö
Abdürrrezzak
Nevres asılda Kerkükklüdür. Asıl adı Abdürrezzak olup daha sonra gelen
~ 31 ~
Osman Nevres’ten ayırt edebilmek için, eskiden
hep “Nevres Kadim” diye anılırdı.1
Divan şairi Nevres Abdürrezzak İstanbul için
bir gazelinde şöyle söylüyor:
‘Ârız-î cânânı gördüm dîde-î giryân ilê
Bû çerâgan geçdi hayfâ bezm ilê yârân ilê
Hiç bilirmîsin kimin bîmarıyım ben ey tabib
Var ‘abes çekmê ta‘ab tedbîr ilê dermân ilê
Eşk-i hasret dâğ-ı mihnet çok cefâ vü dêrd çok
Devlet-i gamdê nem eksirdir ser ü sâmân ilê
Küşte-î hicr-î leb-î yâr olduğum arzeylesem
Yâre bir gammâme tahrir itsem ammâ kan ilê
Hâtırâ geldikçe Resmôda yakar Nevres benî
İtdiğim sohbetler İstanbul’daki ihvân ilê2
B-Yine Divan edebiyatı şairlerinden İstanbul’u
dile getiren şair Osman Nevres’dir. Doğum yeri
Sakız’da ve Rum asıllı olan Osman Nevres
1236/ 1820-1821 yılında doğmuştur. Ölümü,
H.1293/ 1876 yılındadır. İstanbul, Bağdat, Diyarbakır, Halep, Musul ve Kerkük’ü dolaşmış,
şair, İstanbul’u şiirinde ele alınca şu beyti yazmıştır:
Ne tuz nân-î ‘azîzindê ne tad var kare sûyundê
Şehîd olmak müsâfirlikden ehvendir Kadıköyündê3
Türk şairleri düşüncelerinde İstanbul:
Yabancılar her ne kadar İstanbul’u nitelemeye
uğraşmışlarsa ama Türkler kadar olamamışlar.
Türkler İstanbul’u çok yüksek bir değerle nitelediklerini şairlerin mısralarından anlaşılmaktadır.
İstanbul’un baharı başka bir dünya
çiçekerin renk renk açması yerin yeşil örtülmesi
şairlerde başka bir hayal gücü yarattı. İşte İstanbul baharlarında aşk Çamlıca’da mı, Boğaz’da veya Beykoz’da veya Kanlıca’da mı?
1
Ata TERZİBAŞI, Kerkük Şairleri, C.1, Bağdat
Zaman Basımevi, Irak, 1963, S, 13
2
Asaf Hâlet ÇELEBİ, Divan Şiirinde İstanbul
(Antoloji), İstanbul Fethi Derneği Neşriyatı,
Halk Basımevi, 1953, S.116
3
A.g.e., S.205
Bunun yerini seçmek birbirlerine İstanbul baharlarında rastlıyan gönüllere aittir. İstanbul’un
her yeri güzel, her yeri biri diğerinden büyük
aşklar yaratacak kadar aşka elverişlidir.
Şair
Yahya
Kemal
Beyatlı
“Erenköyü’nde Bahar” başlıklı şiirinde İstanbul baharını ne güzel niteliyor:
Mevsim iyi, kâinât iyiydi;
Yıldızlar o yanda biz bu yanda,
Hulyâ gibi hoş geçen zamanda
Sandım ki güzelliğin cihanda
Bir saltanatın güzelliğiydi.35
İstanbul kışın sisle kaplı bir şehir olduğundan
her zaman şairleri tedirgin etmiş ve onların oklarına hedef olmuştur.
İstanbul’da sis kadın çehresine sihirli güzellik
veren, tülden bir örtü kıvâmını koruduğu zamanlarda güzeldir. Sis açılınca dünya güzeli
şehrin bir gülüş kadar aydın çehresi, bir bakış
kadar sıcak, ama yine de herşey gibi, sis de soğuk, zalim ve sevimsizdir.
Şair Fikret ünlü “Sis” manzȗmesinde:
Sarmış yine âfâkını bir dȗd-ı muannid;
Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.36
Sisin ruha verdiği daralış içinde, bedduâ gerçekleşecekmiş gibi, zâlim bir vahimle titrer ve “hayır!” diye haykırır:
Birden kapandı birbiri ardınca perdeler...
Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye, nerdeler?
Som zümrüt ortasında muzaffer akıp giden
Fîrȗze nehri nerde, bugün saklıdır, neden?
Benzetmek olmasın sana dünyâda bir yeri;
Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri..37.
Sultan Mehmet Fatih’in dağlarda uçuşan beyaz
yelkenli gemileri, bugünkü Beyoğlu’nun yeşil
tepelerden dalgaları üzerinde nasıl yürüdüler? O
gemiler, çimenlerinde papatyalar köpüren bu
yeşil dalgaları bir martı hızıyla nasıl aştı, nasıl
35
Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, 5.
BaskıYahya Kemal Enstitüsü Yayınları, 1974,
s.136
36
http//www.Yasar Vural.com.tr/index.Salı, 08
Mart 2011
37
Y.. Kemal, a.g.e., s.26
~ 32 ~
Haliç’e akktılar? İşte bunun içinndir ki Üsküüdar
Yahya Kem
mal’ın ruhuunda bir uluu ruyayı göörenler şehridirr ve onun İstanbul
İ
Fetthini gören Üsküdar şiiri, bu duygulların, bu biilgilerin, buu heyecanların ışığı altındda okunursaa, daha ışıklı bir
âleme ulaştırır insanı:
nü!
Bizim İsttanbul’u Feethettiğimizz mutlu gün
Elli üçç gün ne meehâbetli tem
mâşâ idi o !
Sanki halkın
h
uyan
nık gördüğü
ü rüya idi o !
Şimdi beşş yüz yıl geççmiş o büyü
ük hâtıradaan:
Elli üç gün
nde o hengââme görülm
müş buradaan;38
Şair Abdullhak Hamit İstanbul’unn düşman isstilası altında bulunduğuunda, Çam
mlıca gecessinin
sönük ve gördüğü değişiklerdde üzüntüleerini
şiiriyle dilee getirmiştirr:
Hey Çamlıca mehttâbı ne olmuş sana öylle
Küskün duruyorsu
un
Bir şey kuruyorsun
n
Seyrin
nle iyan et bana,
b
ilahım
m ile söyle;
Aksetmeede âlâm-ı vatandan
v
m bu halat??..
mı
3
Anlat; bu
b tahavvüll neye etmekkte delâlet.39
Şair Ümit yaşar Oğuzzcan Neye baktığımdaa İstanbul önüümde İstanbbul, yürekleerde, kafalaarda,
belleklerdee İstanbul balık
b
ağındaa, İstanbul şişeş
lerde, İstannbul çantalaarda ve niteelemeye gellmeyen gönülllerde uslardda yaşayan bir şehir. Şair
İstanbul’u... nasıl betim
mlediğini göörelim:
Evin
n içinde bir oda, odadaa İstanbul
Odanın
n içinde bir ayna, aynaada İstanbu
ul
Adam siggarasını yaaktı, bir İstaanbul dumaanı
Kadın
n çantasını açtı,
a çantadda İstanbul
Çocukk bir olta attmıştı denizze, gördüm
Çekkmeğe başlaadı, oltada İstanbul
İ
Bu
u ne biçim su, bu nasııl şehir
Şişeede İstanbu
ul, masada İstanbul
İ
Yürüsekk yürüyor, dursak
d
duru
uyor, şaşırddık
Bir yandda o, bir yan
nda ben, orttada İstanbbul
İnsan bir
b kere sevvmeye görsü
ün, anladım
m
40
Nereyye gidersen git, orada İstanbul
İ
Kö
ökenleri Türk ollan Çağd
daş Irakk
Türkmen şaairlerin ddüşünceleerinde İs-tan
nbul:
ABir Kerküklü Türrkmen gezicisi Kenan
n
Saitt Terzibaşı 1962 yılınnda ilk kezz İstanbul’uu
gördüğünde güünlüğünde İstanbul’a bir özleyişş
gibii bakarak içinden duyygular coşup
p dile geli-yor:
İlk öncce İstanbul’a aşık oldu
um.
İner inm
mez beni geetiren uçak
ktan.
Bin dookuz yüz alltmış iki gün
nü
Şafak saaatinde.
Sonra sana aşşık oldum.
Yirm
mi ikisindee ağustosun
Birr Yaz akşam
mı Fatih’te
Vee hâla hatırıımdadır giyydiğin o kırm
mızı fistan
Kırm
mızı bir elbiise giymiştin
n
Beline dökkülmüştü o u
uzun sarı sa
açların.
Vee yaz güneşiini de yakm
mıştı birazcık
k ak kollarını..
Ve ben şimdi
ş
şu alttmış iki yaşşında
Hâla aşığım sanaa ve bu gön
nül
Hâlaa çarpar sevvginle senin
n.
Ve hâla
h
taşırım
m hasretinii
O mavi kubbbeli kentin
Çekilm
mez ayrılışıı İstanbul’u
un.
Taşırım hââla nereye ggitsem hasrretini41
38
Nihat Saami BANA
ARLI, Resim
mli Türk Eddebiyatı, Devleet Kitaplarıı, Milli Eğğitim Basım
mevi,
İstanbul, 1998,s.1181
39
http://ww
ww.azizistaanbul.com/şiiir.asp, s.1
40
http://ww
ww.azizistaanbul.com/şiiir.asp, s.2
41
Elyazısıyla
E
y
yazılan
bu pparça şiir 19
995 yılında
ölen
n Kenan Sait TERZİBA
AŞI’nın bırraktığı kitapllar arasındaa duruyordu.
~ 33 ~
Kenan Sait Terzibaşı İstanbul’a o kadar aşık
olmuş ki yaz mevsiminin sıcak günlerinin bir
akşamında Fatih’te bulunduğunda İstanbul’un
güzelliğini güneşin batışında betimlemişti. Şair
İstanbul’u o kadar sevmiş ki İstanbul’un güzelliği 62 yaşındaki Türkmen şairinin içini coşturup kendinden bir aşık yaratmıştı.
BYine bir Kerküklü Türkmen öğrencisi
Kasım Sarıkahya’nın hatıra defterinde 1964
yılında yüksek öğrenimini tamamlamak için
geldiği İstanbul’a ilk vardığında Haydar Paşa’dan seyir ederken şöyle bir anı yazmış bulunuyor.
*Yıl 1964.
*Mevsim Sonbahar (Yaprak dökümü).
*İstanbul’u ilk kez Hayder Paşa’dan seyrettim.
*İstanbul, İnsanları, doğası, denizi ve ormanlarıyla başka bir dünya.
*Asya-Avrupa kitalarını birbirine bağlayan
marmara denizi.
*Marmara-Karadenizi boğazda kucaklamış.
*Yeni bir medeniyet ve uygarlık kuruluyor.
*Orta çağ dönemi Avrupa karanlığı kapanıyor..
*Yeni Türk çağı başlıyor.
*Sultan Ahmet Camisi-Ayasofya birer muhteşem abide.
*Topkapı, Kervansaraylar... camiler, yıldız
sarayı sular birbirine kenetlenmiş.
*Havası hoş, güneşi hoş, denizi hoş İstanbul.
*Kültürümü burada aldım.
*Yaşam yolunu burada öğrendim.
*Öyle kolayca seni bırakabilir miyim!
*Senden kopmak, senden ayrılmak çetindir
çetin.
*Ey yüce kahraman Atam yurdu İstanbul.42
Bunun için İstanbul’u görüp gezenler her biri
kendi açısından ve düşüncesinin yer alabildiği
kadarıyla vurgusunu bırakıyor.
CYine bir başka Irak Türkmen şairi Sabır
Demirci 1974 yılında İstanbul’u ziyaret ederken, İstanbul’a duyduğu hayranlık duygularını
dile getirmeye çalışır. Şair, “Canım Kerkük”
adlı divanında İstanbul’a özge yer vermiştir:
Erenler yurdu zafer ırmağı
Yunus Emre’nin kültür çırağı
Senle parlıyor aşıklar çağı
Sensin tarihim şanım İstanbul
Bedelsin bedel bütün cihana
Cennet diyarısın her bir insana
Kör olsun gözü yan bakan sana
Ne kutsaldır ülkem sanım İstanbul
Evren seninle tatlı oluyor
Deniz deryahlar sevgi doluyor
İnsanlık insan mutlu gülüyor
Melek yüzünde ben’im İstanbul43
Ç. 1968 Tuzhurmatu doğumlu Türkeş
Mehmet Tuzlu da İstanbul ile ilgili duygusal bir
şiir yazmıştır. Yazdığı "Ah İstanbul" adlı şiiri
aşağıya alıyorum.
Ah İstanbul
Nedretmişem koç kurbanlar kesim ben
Bir gün düşsün sana yolum İstanbul
Bulutlarla rüzgarlarla esim ben
Mutlu olur senle gönlüm İstanbul
Ah İstanbul toprağında ek beni
Kucağında oynat bir bebek beni
( Aya Sofya ) uzat elin çek beni
Denizine kurban olum İstanbul
Sen gözümsün , ben de senin yaşıyım
Kah ( Taksim)'im kah ( kapalı çarşı)'yım
Yaşıyorsam yalnız sende yaşıyım
Ölürsem de sende ölüm İstanbul
Ne güzel vasıflandırmış bu tarihi İstanbul şehrini... Bu nitelik ancak geniş bir düşünce ve imge
ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır.
42
Kasım SARIKAHYA,
Elyazısı, 1964
Hatıra
Defteri,
43
Sabır DEMİRCİ, Canım Kerkük, Divanı,
Türkmen Yayınevi, Irak, Kerkük, 2007, s.38
~ 34 ~
Kayynakça
Sana aşık, sen benim tek yarımsın
y
Çünkü benim oğuzlu diyarımsın
g
seen benim baaharımsın
Ben gülüyüm
Solu
ursam da seende solum İstanbul
Ölü
ürsem de seende ölüm İstanbul
İ
Sen
nden uzak yaşıyorum
y
ö
ölüyüm
Uzaat elin , ben
n de senin oğluyum
o
Ceesedimi parçça parça yoolluyum
Yavvaş yavaş saana dolum İstanbul
İ
Yağm
murlu gün denizinde
d
y
yüzeydim
( buğazz köprüsün
nde ) Horyaat yazaydım
m
( Dollma Bahça ) sarayını gezeydim
( Ak Saray)'da
S
a
açım
kolum
m İstanbul
( Türrkeş ) seni bir
b lahza un
nutmuyor
Gözzlerimse yaşşların kuru
utmuyor
Ayyaklarım sen
nsiz yeri tuttmuyor
44
Felç oluptur sağğım solum İstanbul
İ
Sonuç:
Yazımı nooktalarken İstanbul, yabancı
y
şairr ve
tarihçilerinn dikkatini topladığı görülür.
g
Şiirr bir
edebi zafeer olduğu kadar,
k
tarihii bir zaferinn de
öyküsü sayyılır. Bir deestan şairi, destanını okurken çağlarrın fazilet ve
v kahramaanlık olaylaarını
bizzat görüüp yaşayan şairdir. Heele kendi zaamanımızda yaaşıyorsa, ruuhu, tarihinn zafer ve şeref
ş
sayfalarındda dolaşır.
İstabul güzzelliği, doğğasıyla dünyyanın hayraanlığını kazanmış ve öneemli kültür merkezlerin
m
nden
biri olmuşştur. Dünyyanın çeşitlli ülkelerinnden
yüzyıllar boyunca
b
birrçok edebiyatçı Türkiye ve
özellikle İstanbul’a
İ
g
gelmişler,
b güzel şehri
bu
ş
hayranlıklaa seyretmişşler ve görddükleri üzeerine
ilgi çekicii yazılar yaazmışlardır.. İstanbul hakh
kında her ne kadar yazılar,
y
yarggılar öne süürülmüşse deriinliğine kolaayca varılm
mayacak.
AKitaplaar:
1Asaf Hââlet ÇELEB
Bİ, Divan Şiiirinde
İstaanbul (Antolloji), İstanbbul Fethi Deerneği Neşriyaatı, Halk Baasımevi, 19553
2Ata TERZİBAŞI, K
Kerkük Şaiirleri, C.1,
Bağ
ğdat Zamann Basımevi, Irak, 1963
3Eremyaa Çelebi KÖ
ÖMÜRCÜY
YAN, İstanb
bul Tarihi, XVII. Asırdda İstanbul,, Tercüme
ve Tahşiye
T
edeen Hrand D.. Andreasyaan, İstanbul
Üniiversitesi Eddebiyat Fakkültesi Yayıınları,
Kuttulmuş Basıımevi, İstannbul, 1952,
4Medihaa SAYAR (Ç
Çeviren), Frransız
Edeebiyatında İstanbul, Yaarlık Yayıneevi, Ekin
Bassımevi, İstannbul, 1964
5Nicolo BARBARO
O, Konstanttiniye'den
İstaanbul'a, Mooralite Yayınnları, İstanb
bul, 2007
6Nihat Sami
S
BANA
ARLI, Resim
mli Türk
Edeebiyatı, Millli Eğitim Baasımevi, İsttanbul,
199
98, s.1181
7Sabır DEMİRCİ,
D
C
Canım Kerk
kük, Divanı, Türkmen
T
Y
Yayınevi,
Iraak, Kerkük, 2007
9. Yahya
Y
Kemaal, Kendi G
Gök Kubbem
miz, 5. Baskı Yahya
Y
Kemal Enstitüsüü Yayınları, 1974
BElektroonik Kaynakklar:
htt://ww
ww.istanbull.net.tr/istan
nbul_istanb
1ul_ttarih-asp[İsttanbul Tarihhi]
2http//ww
ww.Yasar V
Vural.com.ttr/index.
Salıı, 08 Mart 2011
2
3http://w
www.azizistanbul.com/şiir.asp
CKaynakk Kişiler:
1.
Kasım SARIKAHY
YA, Hatıra Defteri,
Ely
yazısı, 1964
2.
Kenan Sait TERZİİBAŞI, Elyaazısı, 1962
3.
Türkeş Mehmet TU
UZLU, 2011
44
Türkeş Mehemet Tuzlu,
T
Şairinn kendisindden
alınmıştır, 2011
~ 35 ~
Rıza Ço
olakoğlu
D
öylü olduğuunu unutmuuyor, basit bir
b insandır,,
oçent Doktorr Taha ünivversitede hooca ise de kö
k
kılık
kıyafet sevmez, allçak gönüllüü, yaşlılara ehillere sayygı hürmet gösteren birisi, talebe-leerle birlikte kahvaltı yaapar, hasta talebeleri
t
ev
vlerinde ziyaaret eder, haatta sevişen
n talebelerinn
evlilik yappmalarına yaardımcı oluur, köyde dee bulunurkeen yaşlılarlaa (dama) vee ya (hane hane)
h
oynarr
hele mahalllede çocukkların oyunlarına da kattılabilir, fan
ntazya falann sevmez, nnitekim geçeenlerde Kü-vette Felseefe Hocası bir
b arkadaşıı yanında davetiliydi kristal
k
bardaaktaki zeytinn tanelerinii çatalla ye-meyi becerrmedikte heemen kollarrını çımrayyıp pilavı ellle yemeye başlamıştı. Taha’nın beyaz
b
tenli,,
selbi boyluu, kumral saaçlı lüks moodelleri muumla arayan
n Fahriye addında sosyeete bir amcaası kızı var,,
burnu göktte, her kesi beğenmeyeen bir kız, köyün
k
genççlerinde hem
m görevine hem de cem
maline yal-taklanmayaan bir gençç kalmamış,,her kes onaa donurcu gönderir
g
fakkat fahriye eevlenmekte gözü olma-dığını iddia ederek doonurcuları boş
b dönderirr, çünkü gö
özü amcası oğlu Taha’dadır, Tahaa’ysa bilmi-yor gibi alddırmıyor.
Günlerin birinde
b
Fahrriye amcası oğlu Taha’yı fakültedeeki özel odaasında ziyarret etti açıkçça onu sev-diğini anlaattı ve kendiisiyle evlenm
mesini isteddi. Taha ben
n seninle evvlenemem ddedi, çünkü sen bizimlee
yaşayamazzsın....Ben henüz
h
köylüünün birisi, sen ise mod
dern bir gennç kız, biz şşimdiye kad
dar köydekii
çamur evim
mizde yaşıyyoruz, bazenn de bahar çadırına
ç
çık
karız, hele buna
b
üstelik bilmelisiniz ki, benim
m
kör ve düşşkün bir neenem var ona
o hizmet ederim, haatta elinden tutarak onnu ayakyolu
una götürü-rüm....Siz benimle
b
muutlu bir hayat geçiremeezsiniz. Sizee layık bir hayat
h
ortağıı aramak zo
orundasınız..
Bu sözleri dinlediktenn sonra Fahrriye özgün, sarkık başıy
yla Taha’nıın odasındann ayrıldı. Yinede adam
m
akıllı Tahaa amcası kızzı Fahriye’nnin hatırını sayarak on
nu okulundaa ziyaret ettti ve öz ailee durumunuu
daha ayrınttılı bir şekillde açıklayaarak bu duruuma kanmak şartıyla onnun evlenm
mek teklifinii kabul ede-ceğini söylledi,ancak Fahriye
F
hem
m aileden ayrılmak
a
hem
m de şehirdde yaşamakk şartlarındaan döneme-yeceği yüzzünden araddaki son ümiit bağını kessti.
Fahriye am
mcası oğlu Taha’dan
T
um
mut kestikteen sonra evlli olmadığınnı söyleyen Şükrü adınd
da bir tacir-le evlendi. Evlenme merasimine
m
Taha’da kaatıldı. Balay
yını Avrupaa’da geçirm
mek için ayrrıldıkları sı-rada, hava alanında veedalaşırken “size mutluu evlilikler dilerim”
d
deddi Taha amccası kızı Fah
hriye’ye.
Evlilerin balayı
b
denenn gizemli evvlilik seferi Avrupa’nın
n başkentlerrinde, üç yııldızlı ötelerrlinde, plaj-larında, gezi yerlerindde bittikten sonra yurdaa döndüler. Fahriye araalarındaki ömür farklığ
ğına bakma-yarak mutllu olduğunuu sanıyorduu. Haftalar aylar
a
geçti Fahriye
F
koccasına karşıı sonsuz birr sevgi taşı-yordu, sayygı gösteriyyordu, yalnıız bir gün Fahriye
F
koccası Şükrü’nün yan taaraftaki odada sessizcee
bilinmez birisiyle
b
teleefonla konuştuğunu duyydu. Kim olduğunu
o
aççıkça bilemeedi ancak çocuklar na-sıl, pek yakkında size uğrarım
u
deddiğini işitti, yine
y de aldıırmadı.
Ara sıra şüükrü bir iki gün belki de
d bir hafta evden kayb
boluyordu, ticaret işlerrinde dömük
k olduğunuu
iddia ediyoordu. Günleerin birinde pasaportunnu hazırlayıp
p ticaret içiin yurt dışınna sefer edeeceğini söy-ledi. Bir azzda gecikeceğini anlatttı. Aradan yirmi
y
gün geeçmişti tesadüf olarak F
Fahriye kız arkadaşlarıı
öğretmenleerle birliktee geziye çıkkmışlardı. Öğretmen
Ö
arrkadaşı Lübbap’le Hebbbaniyye göllü etrafındaa
dolaşırken,, çoluk çocuuklarıyla beeraber kocaası Şükrü’yee dokundu. Gözü Şükrrü’de, onu görüp
g
benzii
sap sarı geçti, ama aileesine bildirm
medi. Ertesi gün Fahriy
ye mahkem
mede boşanm
mak istiyord
du.
~ 36 ~
(19444 – 1998)
1
)
Bayraam Durrbilmeez
*
Doğmaca şiirler
ş
söyleeyen, atışmaa yapabilenn, elini kulağ
ğına attığınnda dilindenn gürül gürü
ül güçlü dizeler akan,, okyanus illhamlı bir halk
h
şairiydii o. Hafızaasında yüzleerce destan, türkü, ağıt, mâni; onlarca halk hikâyesi olan bu halk kültürü taşııyıcısı, sözllü kültür araaştırıcıları için değerli bir kaynak
kişiydi aynnı zamanda…
… Güçlü biir halk şairi olmasının ötesinde
ö
şuuurlu bir Türrk milliyetçiisi, ehl-i dil
bir adamdıı o. Resmî bir tahsili olmamasına
o
a rağmen sö
özlü kültür ortamlarındda kendini yetiştirmiş,
y
irfan sahibbi, bilge bir şairdi o. Yaanık sesiylee etkileyici türküler,
t
ağğıtlar, destannlar söyleyeen bu güzel
adam, şiir gibi güzel bir ömür süürdü. Bunddan tam 14 yıl önce, 144 Mayıs 19998’de, bir seher vakti
Hakk’a yüürüyen bu sevda ve dââvâ adamı Yozgatlı
Y
Âşşık Türkmennoğlu’dur. Âşığın asıl adı Bahri,
soyadı Durrbilmez'dir. Yozgat'ın Sorgun ilçeesine bağlı Taşpınar kööyünde doğğmuştur. Nü
üfus cüzdanına göre doğum
d
tarihhi 1 Temmuuz 1944'tür.
Türkmenoğğlu’nun baaba tarafı Bozok
B
Türkkmenlerindeen, Deveciooğulları
sülâlesindeendir. Babası Hacı Seyyit, babasınnın babası Necip
N
Çavuşş, babasının büyüükbabası Bekkir, büyükbbabasının büüyükbabası Mustafa… şeklinde uzayıp gider şeceresi. Babasınnın annesi Halil
H
ile Saatı’dan olmaa Şerife
de yine Oğuz
O
Türkleerine dayannır. Türkmenoğlu’nun babaannesii Şerife
Hatun, sıraadan bir inssan değildir. Bu “Osmaanlı Hatunu
u”nun yiğitliği, vefakârlığı ve cefakeşliğği bugün bile anlatılır. Kendisindeen burada da
d kısamekte yarar vardır: Tüürkmenoğlu’nun büyük
kbabası Neccip Çaca bahsetm
vuş İstiklâll harbinde yaralanıp
y
kööyüne dönddükten sonraa vefat ederr. Genç
Bayram Durbilmez
D
yaşta kocaasını kaybedden Şerife Hatun,
H
çocuuklarının heem annesi hem
h
de
babası olurr. Varlıktann darlığa düşen Şerife Hatun
H
yok ve
v yoksulluuk günlerinde o kadar
k
cefa çeker ki asıl adı yerine “Cefa Hatu
un” olarak anılmaa
ya başlar. İstiklâl
İ
harbbinin bir neeticesi ve accı bir hatırassı olarak çoocuklar anneelerinin adllarıyla anılmaya başlaar. Devecioğullarındann Necip Çavvuş’un çocu
ukları da annnelerinin addıyla anılır. Bu sebeple
Âşık Türkm
menoğlu’nuun babası Seeyit de çevrrede “Cefanın Seyit” addıyla bilinir.
*
. Doç. Dr.. Erciyes Ünniversitesi, Eddebiyat Fakülltesi, Türk Diili ve Edebiyyatı Bölümü H
Halkbilimi Öğretim
Ö
Üyesii
([email protected]) Kayserri, TÜRKİYE.
~ 37 ~
Anne taraffı da Türkm
men olan Yoozgatlı Türkkmenoğlu’nun annesi Meryem,
M
annnesinin babbası
Ramazan Çavuş, annnesinin annnesi Pembe’’dir.
Necip, Uğuur ve Halis adlarında üç
ü erkek karrdeşi, Emine, İkbal ve Naasiye adlarında üç kız kark
deşi vardırr.
Âşık Türkkmenoğlu İllkokulu okuumaz. Okuumayazmayı askerlikte
a
ö
öğrenir.
244 Kasım 1964
tarihinde başladığı
b
askkerliğini İsttanbul'da, (K
Kartal-Maltepee 2. Zırhlı Tugayı, 222. Zırhlı Piyyade
Taburu, 4. Bölük'te) piyade
p
er ollarak 24 Kaasım
1966'da taamamlar. 5 Mayıs 19668'de Kahvvecioğulları'nddan Rıza ile Cevrriye'den olma
o
Ümmügülssüm Hanım
m ile evllenir. Bayyram
(doğ.1969)), Yaşar (doğ.19744) ve Yasin
(doğ.1986)) adlarındaa üç oğlu, Hatice Sibel
S
(doğ.1970)) ve Semiyyha (doğ.19970) adlarıında
iki kızı vaardır. Oğullaarından birii akademisyyen,
biri belediye imar müüdürü, biri de kimya müm
hendisidir.
Köyünden ayrılan âşıık, 1969’daa Yozgat’a göç
eder. 1969-1973 yıllları arasınnda Yozgaat’ta,
1973-19766 yılları arassında da Soorgun’da birr un
fabrikasındda işçi olarrak çalışır. 1973’ten ittibaren Sorgunn’da yaşam
maya başlar.. Bir süre ticat
retle uğraşştıktan sonrra “kalıpçı ustası” olaarak
geçimini sağlamaya çalışır. “Libya
“
Deestanı”nda: “Y
Yoksulluk vaatandan ayıırdı bizi / RabR
bim reva görmüş
g
bizee gurbeti / Gurbette
G
olaanın
güler mi yüüzü? / Sökm
mek mümkün değil kalppten
hasreti” diyen
d
Türkm
menoğlu; Türkiye’nin pek
çok yerini gezip görm
mekle kalmaaz, beş yıl LibL
y da Arabiistan’da işççi olarak çallışır.
ya’da, iki yıl
Türkiye'ninn pek çok şehri
ş
yanındda Libya, SuriS
ye, Ürdün ve Arabistaan'ı da gezipp görür.
Şiir söylem
meye çok küçük yaşlarda başlaayan
Âşık Türrkmenoğlu; Hüznî Baba,
B
Dinddarî,
İkramî... gibi
g
âşıkların meclisleerinde buluunur.
Köy odalaarında âşık deyişleri, halk
h
hikâyeleri,
destanlar vs. dinleyeerek âşıklıkk geleneği ile
ilgili ilk bilgileri
b
öğğrenir. Gennçlik yıllarıında
düğünlerdee bayraktarlık yapar. Şiirlerini doğd
maca olaraak söyler. Başka âşıkklarla atışm
malar
yapar. Taşşpınar köyü sakinleriniin saza “şeyytan
işi” olarak baakmaları seebebiyle, çevresinden
ç
etkiilenerek sazz çalmaz. H
Hatta başlan
ngıçta âşık
oldu
uğunu gizleediği için şiiirlerini başşka âşıklara
mall ederek söyyler. Şiir sööylemeye baaşladığı ilk
yıllarda şiirlerrinin son ddörtlüklerin
ni ya ünlü
âşık
kların mahlaaslarını kulllanarak “tap
pşırır” veya
hiç mahlas kuullanmaz. B
Başkalarına mal ettiği
vey
ya mahlas kullanmadığ
k
ğı şiirlerinin
n dışındaki
bazzı şiirlerindee adını, bazzılarında daa “Türkmenoğ
ğlu” mahlassını kullanırr. Âşık tarzzı edebiyat
geleeneklerindeen “hikâye anlatma”y
yı da bilir.
Türrkmenoğlu’nnun
annlattığı
hikâyeler:
Arzzıyınan Gamber
G
[A
Arzu ile Kamber],
Bağ
ğböğreğ ineen Aggavahh Gızı [Bey Böyrek ile
Akk
kavak Kızıı], Elbeyoğğlu, Emrah
hınan Selvi
[Em
mrah ile Seelvi], Garaccaoğlan ınaan Garagız
[Kaaracaoğlan ile
i Karakız]], Garibinen
n Şahsenem
[Gaarip
ile
Şahseneem],
Gü
ündeşlioğlu,
Kerreminen Aslı [Kerem
m ile Aslı], Köroğlu,
Sey
yit Battal Gâzi,
G
Sürmeli Bey, Şah İsmayil
inen
n Gülperi [Ş
Şah İsmail iile Gülperi], Tayırınan
Zöffre [Tahir ile
i Zühre], Yaralı Maahmut, Hz.
Ali’nin cenklerri. (Durbilm
mez 1998: 110-111)
Türrkmenoğlu öncelikle
ö
biir destan şaairidir. Şiirlerin
nde gurbet, hasret, zam
mandan şikââyet, sevgi,
barıış, millî birrlik ve beraaberlik konu
ularını işle-
~ 38 ~
miştir. Şiirlerinde kullandığı dil, Yozgat yöresi
Türkmen ağzının özelliklerini yansıtmaktadır.
Şiirlerinden bir kısmı “Taşpınarlı Halk Şairleri”
(Kayseri, 1998) adlı kitabımızda yayımlanmıştır. Pek çok güldeste, kitap ve dergide şiirlerine
yer verilmiştir. Bazı şiirleri Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan başta olmak üzere değişik
Türk ülkelerindeki bazı dergi ve gazetelerde
yayımlanmış, bazı radyo ve televizyon kanallarında da şiirleri okunmuştur.
Türkmenoğlu’nun şiirlerinde tarih şuuru, millî
birlik ve beraberlik duygusu öne çıkar. Türkmen bir aileden geldiği ve “Türkmenoğlu”
mahlasını kullandığı halde Türkmenoğlu, soy
kökümüzün Türk olduğunu şuurlu bir şekilde
şiirlerinde dile getirir:
“Bozok yaylasında, Yozgat ilinde
Sorgun Daşpuñar’dır kóyümüz bizim
Nâmımız söylenir âlem dilinde
Memleket sevgisi huyumuz bizim
…
Emmi uşahları bize Üçohlar
Aslımız Türkmendir, golu Bozohlar
Üç gıtada yahın oldu uzahlar
Osmannı’yı gurdu Gayımız bizim
…
Bir desdan söyleyim herkeşler bilsin
Bahri Durbilmez’den lâdiger galsın
Genşler de arayıp aslını bulsun
Türkmenoğlu Türktür soyumuz bizim”
(Durbilmez 1998: 200)
Âşık Türkmenoğlu, şuurlu bir Türk milliyetçisiydi. Şu şiirini okuyunca, onun ruh kökünün
Yunus Emre’ye, Ahmet Yesevî’ye, hatta Dede
Korkut’a kadar uzandığı kolaylıkla anlaşılır:
“Türk oğlu Türklerik soyumuz belli
Milleti düşünür ferdimiz bizim
Şeherimiz belli, köyümüz belli
Gahramanla dolu yurdumuz bizim
Araşdır tarihi eyi incele
Göksümüzü gerdik yedi düvele
Gurduh Türkiye’yi verip el ele
Gelmez helbet yere sırtımız bizim
Atsa da hayinner bize ağanı
Yaşıyacah Türkler altın çağanı
Sağlam dutarısa birlik bağanı
Türkmen, Tatar, Çerkez, Kurdümüz bizim
Güler yüzlüyüdü gavim gardaşlar
Ganınan garışıh ahmazdı yaşlar
Göğlere süzülür uçardı guşlar
Guzuynan gezerdi gurdumuz bizim
Gönüller gazanmah en böyük zafer
Sevgi, saygıyınan eyliyek sefer
Yaşıyah el ele verip beraber
Türkmenoğlu bitsin derdimiz bizim”
(Durbilmez 1998: 199)
Genleri değiştirilmiş yiyecek maddelerinin sofraları doldurduğu günümüzde, insanların genleri de değiş(tiril)iyor mu acaba diye düşündüren
alışılmadık olaylarla karşılaşıyoruz. Ahlâksızlığın ahlâk, ilkesizliğin ilke sayıldığı günümüzde
soysuzluk da geçerli soy kabul edilebilmektedir. Bir destanında bu duruma da değinen Âşık
Türkmenoğlu; aslını, neslini bilmeyen / inkâr
eden kimselerde soysuzluğun geçerli soy olduğunu söyler:
“Türkmenoğlu sözüm kalsın yadigâr
Aslını, neslini bilsin insanlar
Bazısı aslını ediyor inkâr
Soysuzluk geçerli soy oldu şimdi” (Durbilmez
1998: 65)
Yüz yüzlü insanların çevremizi doldurduğu,
ikiyüzlü insanların bile özlendiği günümüzü
Âşık Türkmenoğlu’nun söylediği şu dörtlük ne
güzel anlatıyor:
“Ağustos ayında esiyo(r) poyraz
Kimisi abdes(t)siz kılıyo(r) namaz
Kimileri dinsiz, kimisi yobaz
İman belli değil, din belli değil”
(Durbilmez 1998: 198)
Türkiye sevdalısı bir halk şairi olan Türkmenoğlu, Türk düşmanı faşist bölücülere ve terör
örgütü üyelerine karşı sessiz kalmaz. Birlik ve
beraberliğimizi bozmaya kalkışan teröristlere
karşı tedbirler alınmasını, ayrı baş çekenlere
~ 39 ~
ders verilmesini isteyen Âşık Türkmenoğlu’nun
şu dörtlüklerini okurken Köroğlu’nun, Dadaloğlu’nun koçaklamalarına benzer bozkurt soylu bir yiğitlik görüyoruz:
“Yurda göz dikenlere
Şaplağımız sert olur
Ayrı baş çekenlere
Dersin vermek şart olur
Terörüs(t)ler azdılar
Aramıza sızdılar
Dadımızı bozdular
Gözlerinde perd’olur
Çoluh çocuh öldükçe
Al yanahlar solduhca
Genşler şehit olduhca
Yürağama derd olur
Bölücüler ölmeli
Türk’ün yüzü gülmeli
Gayli bahar gelmeli
Şubat gider, Mard olur
(Durbilmez 1998: 52)
8 dörtlükten oluşan “Erciyes Destanı”nda, önceleri yapılan Erciyes Zafer Kurultayları’na
telmihte bulunarak Türk ve akraba topluluklarının temsilcilerinin bir araya gelmesinin birlik
ve beraberliğe vesile olduğunu söyler:
“Obalardan gelen düğün alayı
Burada birlikte çeker halayı
Türk Dünyası gözler her kurultayı
Birliği sağlamak işin Erciyes”
(Durbilmez 1998: 64)
İnsanlara iyiyi, doğruyu öğütleyen Türkmenoğlu kırılır ama kırmaz. Hak bildiği doğruları Yunusça söyler. Dünyadaki bütün olumsuzluklara
rağmen, mayası temiz Türk milletinin titreyip
özüne döneceğine inan Âşık Türkmenoğlu,
bölücüler hariç herkese karşı hoşgörüyle yaklaşmak gerektiği inancındadır. TRT Avaz’da da
okunan “Hoşgörü” başlıklı şiiri, Türk milletinin
hoşgörüsünü ne güzel anlatır:
“Kimseyi hor görmez bakar ilgiyle
Gözünde hoşgörü Türk milletinin
Mayası yoğrulmuş saygı, sevgiyle
Özünde hoşgörü Türk milletinin
Gayıb etmez özünü
Gırpmaz asla gözünü
Sahınmaz heç sözünü
Türk evlâdı mert olur
Türkiye'de Sünnî, Alevî kardeş
Dostluğu bozanlar kalleştir kalleş
Kalplerinde sevgi ısıtan güneş
Közünde hoşgörü Türk milletinin
Türkmenoğlu ver canı
Candan çoh sev vatanı
Damarında Türk ganı
Gurt yavrısı gurt olur”
(Durbilmez 1998: 187)
13 dörtlükten oluşan “Yozgat Destanı”nın bir
dörtlüğünde Türk gençlerinin tarihe bakarak
ataların örnek alınması gereken yönlerini öğrenmelerini ve bu yolda ilerlemelerini öğütleyen Türkmenoğlu, sütü temiz insanların milletini tabii olarak sevdiğini söyler:
“Tarihe dönüp de bir baksak bizler
Bize neler söyler geçmişten izler
Milletini sever sütü temizler
Gençler doğru yolda yürüyor Yozgat”
~ 40 ~
Türk gençleri hep ileri bakarlar
Huzur ummanına doğru akarlar
"Kanı kanla değil, suyla yıkarlar"
Sözünde hoşgörü Türk milletinin
Her insanın vardır inancı, dini
Kalpler kararmadan silmeli kini
Âşıkları söyler barış destanı
Sazında hoşgörü Türk milletinin
"Yurdumuzda barış, dünyada barış"
Herkese kılavuz bence bu görüş
Türkmenoğlu sen de kervana karış
İzinde hoşgörü Türk milletinin”
(Durbilm
mez 1998: 69)
6
Bu yalan dünya faniidir elbette.. Dünyada asıl
olan insan olabilmek,, ‘adam gibbi adam’ olaabilmektir. İm
man insanı olgunlaştırır
o
r. Vatan sevvgisi
Ahirette
A
imaan, dünyadda vatan
Vatanda
V
al bayrak, bayyrakta al ka
an
Sıladan
S
uzaakta gariptirr insan
Gurbet
G
yer bitirir vatan
n olmasa
Garip
G
Türkkmenoğlu, ggeçiyo(r) öm
mür
Aşgın
A
ataşıyyla eriyo(r) demir
Her
H can uçu
up gider geelince emir
Bu
B can neye yarar can
nan olmasa
İyi insanlar genellikle
g
ççok yaşam
mıyor. Âşık
bi yalancı
Türrkmenoğlu’nnun sevgi dolu kalb
dün
nyanın kötüülüklerine ddaha fazla dayanmadı.
d
Hen
nüz 54 yaaşında idi. 14 Mayııs 1998’de
Hak
kk’a yürüdüü. En olguun çağında aramızdan
ayrııldı. Mezarrı Sorgun’ddadır. Vefaatı üzerine
Yozzgatlı Cemaalî/ Mustafa
fa Aslan’ın düşürdüğü
tarih
h şöyledir:
Bozzok yaylasın
nın yiğitleriinden
Birii daha göçm
müş eğnindde kefen
Gözzüm çıksa ancak
a
gelir tarihi:
Bah
hri Ağam ollmuş bu seffer giden
207
71 ‫سفر گيدن‬
‫حرى آغام اوولمش بو سف‬
‫بح‬
- 73
7 ‫گوزم‬
199
98
de imandanndır. Türkm
menoğlu’nunn şiirlerindee bu
duygular öne
ö çıkar. Gurbetin
G
nee anlama geeldiğini iyi biilen âşık, cennet
c
vatan üzerinde ayyıldızlı al bayrağın daalgalanmayya devam ettmesini arzulaar. “Her cann uçup gider gelince em
mir”
diyen âşıkk, cananı ollmayan cannın da işe yaray
madığını sööyler:
Bu yalaan dünya daa fanidir fan
ni
Dünya neye
n
yarar insan olmaasa
Bu fanii dünyada kalanlar
k
hani
İnsan neye
n
yarar iman
i
olmassa
Âşık tarzı edeebiyat gelennekleri için
nde önemli
bir yeri olan başka
b
âşıklaardan bahseetme, geleneğ
ğe hizmet edenlere
e
bir vefa borccudur aynı
zam
manda. Başşka âşıklarddan bahsettme içinde
dah
ha çok “şairrnâme”, “âşıknâme” gibi
g
adlarla
anıllan destanlaar yer almaaktadır. Bu
u destanlar,
araşştırıcılar aççısından öneemli bilgi kaynaklarık
dır. Âşıklar, önnemli gördüüğü ve usta kabul
k
ettiği
âşık
klardan bu destan türrü içinde sö
öz ederler.
Pek
k çok şairnââmede Türkm
menoğlu’nd
dan da bahsediildiği görrülmektedirr. Sözgelimi; Âşık
Güllbahçe, Taşpınar köyünnün ozanlarrını anlattığı şairnâmesin
ş
nde Yozgattlı Türkmen
noğlu’ndan
şöy
yle söz eder::
“Bahri
“
Durrbilmez de ddestan yaza
ardı
Türkmenoğ
T
ğlu mahlasıy
ıyla gezerdi
Mısraları
M
do
doğaçlama
ddizerdi
Taşpınar
T
kööyünün ozan
nı bitmez”
(Du
urbilmez 1998: 72)
~ 41 ~
Âşık Nuranî, Türkmenoğlu’nun vefatı üzerine
14 Mayıs 1998’de yazdığı ağıt-destanda duygularını şöyle dile getirir:
TÜRKMENOĞLU’NA
Karalı haberi duydum ağladım
Tutuldu gönlümde ay Türkmenoğlu
Gamlı yüreğimi közle dağladım
Bu ani gidişten cay Türkmenoğlu
Âşık Hayri Toprak da Türkmenoğlu’nun vefatı
üzerine, 15 Mayıs 1998’de, şöyle bir şiir yazar:
TÜRKMENOĞLU’NA
Daha yaşlı değil, genç idi yaşın
Hakk’ın rahmetine daldı gidiyor
İlkbahar, sonbahar, çalıştı kışın
Şu yalan dünyayı sildi gidiyor
Gitmişti Libya’ya Arabistan’a
Derdini dökerdi bütün destana
Selâmlar göndermiş eşe, yârana
Dos(t)lara selâmı saldı gidiyor
Bazen usta oldun bazense kalfa
Bu dünyada bir gün sürmedin sefa
İki kez ecele tutmuştun kafa
Kalbin mi sıkıştı ey Türkmenoğlu
Âşıktı, şairdi, çaldı sazını
Türkmenoğlu içten derdi sözünü
Okuttu oğlunu hem de kızını
Şu yalan dünyaya güldü gidiyor
Kimseyi kırmazdın sen Bahri Usta
Genç yaşında kalpten olmuşsun hasta
Sazlar suskun şimdi, ozanlar yasta
Söylenen ağıtı duy Türkmenoğlu
Hakk’ın kelâmını yazdı diline
Mevlâ rahmet etsin bahri kuluna
Çare bulunmazmış inan ölüme
Dos(t)lar namazını kıldı gidiyor
Zamansız gidişin ciyeri yaktı
Oğulların yaşlı gözlerle baktı
Cenazene bütün Sorgunlu aktı
Ağladı tüm Yozgat, köy Türkmenoğlu
Anan Meryem Hala, Seyit pederin
Üç gardaşın ağlar, acısı derin
Bırakmadı seni kötü kaderin
Başın dimdik gittin bey Türkmenoğlu
Oğlun Bayram Hoca bir Türkmen beyi
Sever sayar bütün şehiri, köyü
Evi derler toplar, sen rahat uyu
Sürer gider köklü soy Türkmenoğlu
Okutur Yasin’i Bayramla Yaşar
Senin adın ölmez, çağları aşar
Kırar kabuğunu, dünyaya taşar
Ummana ulaşır çay Türkmenoğlu
Hastanede yattı düşünce yorgun
Daşpınar’ın suyu akıyor durgun
Vilâyeti Yozgat, kazası Sorgun
Âşık Hayri bura geldi gidiyor
Âşık Hasretî, kendisiyle atışmalar da yapmış
olan Âşık Türkmenoğlu’nun vefatını duyar
duymaz derin bir üzüntüyle şu dörtlükleri söyler
/ yazar:
TÜRKMENOĞLU
Bu yalan dünyadan çok erken gittin
Hakkın divanına var Türkmenoğlu!
İmanlı, ihlaslı mert oğlu merttin
Cennet bahçesine gir Türkmenoğlu!
Severdin yurdunu, hem ocağını
Gökte dalgalanan al bayrağını
Açardın garibe hep kucağını
Herkes dua eder gör Türkmenoğlu!
Bu dünyaya gelen gidecek elbet
Âşık Nuranî’ye hakkın helâl et
Allah mekânını eylesin cennet
Cennette kevsere doy Türkmenoğlu”
(Durbilmez 1998: 66-67)
Vatana, millete âşıktın âşık
Nice âşıklara ışıktın ışık
~ 42 ~
Mürşitssiz âşığa yolllar dolaşıkk
Üstat Türkmenoğl
T
lu, pir Türkkmenoğlu!
Gezdin şehir şehir aziz vatandda
Çalıştın
n Libya’da, Arabistan’’da
Sözlerin
n dillerde, adın
a
destanda
Yozgat’’tan yükseleen nur Türkkmenoğlu!
Sazın yooktu ammaa sözlerin vaardı
Gençlerre yol olan izlerin varddı
Her can
na bir bakan gözlerin vardı
v
Birlik bahçesine
b
err Türkmenooğlu!
Der Haasretî ben dee gelirim beekle
Dostlarr kervanına beni de eklle
Varalım
m divana bin
n bir dileklee
Hakk ollsun bizleree yâr Türkm
menoğlu!
1998
Sazın
n yoktu am
mma sözleerin vardı
Gençlere yol ollan izlerin
n vardı
c
bir bakan gözllerin varddı
Her cana
Birlikk bahçesin
ne er Türkkmenoğlu
u!
SONUÇ
Yanık yanıık söylediğii gurbet türkküleri, köpüüren
bir ırmak misali söyllediği yiğitllemeleri ilee ilk
şiir zevkini alm
mamı sağlaayan; zengin bilgi dağarccığı ve bir duyduğunuu kolay kolaay unutmayan
n güçlü belleeğiyle ilk dderlemelerim
min kaynak
kişiisi olan Âşıkk Türkmenooğlu aramızzdan ayrılalı 14
4 yıl olmuş.
Türrkmenoğlu; doğmaca şiirler sö
öyleyebilen,
atışma yapabiilen, halk hikâyesi anlatabilen,
a
klık gelenekklerinin bütüün dallarınıı bilen güçâşık
lü bir
b halk şaiiriydi. Gençç yaşta aram
mızdan ayrılm
ması, onun gelenek
g
içinnde daha ço
ok tanınmasınaa engel olduu. Şiirlerini sözlü kültü
ür ortamları
ile elektronik
e
k
kültür
ortam
mlarında icrra eden âşığın bu özelliğii, şiirlerininn yazılı kültü
ür ortamlarınaa az sayıda şiir bırakm
masına sebep
p olmuştur.
Tesspit edilen şiirler inceelendiğinde,, şiirlerinin
çoğ
ğunun ders kitaplarınaa girmesi ve
v gelecek
nesiillere aktarılması gereektiğini düşşündürmektediir.
Âşık Edebiyatı Araştırmaaları / Taşpınarlı Halk
Şairrleri (Durbbilmez 20008: 185-201
1), Yozgat
Şairr ve Yazarlları Ansikloopedisi (Do
oğan 2005:
145
5-146) gibi kitaplardann başka pek
k çok dergi
ve gazetede de
d şiirlerinee yer verilm
miş, şiirleri
çeşiitli sanatçılaar tarafındaan yorumlan
nmış, radyo
ve televizyonllarda şiirleeri okunmu
uş bu halk
şairri hakkında yeterince ççalışıldığınıı söylemek
müm
mkün değildir. Türkm
menistanlı araştırmacı
Oraaz Yağmur başta olmaak üzere Tü
ürk Dünyasınd
dan bazı arraştırmacılarrın gayretleeriyle diğer
Türrk Cumhuriyyetlerinde dde tanıtılmaaya çalışıldı
fakaat Türkmennoğlu hakkıında müstaakil, akademik
k bir çalışm
ma yapılmaddı henüz. O da olacak
inşaallah.
Mekânın cenn
net olsun bu vatanın ve
v milletin
âşığ
ğı!
KA
AYNAKLAR
R
*Do
oğan, Duralli, 2005, Yozzgat Şair vee Yazarları
Anssiklopedisi, Sorgun: Sıllam Yayınlaarı.
*Du
urbilmez, Bayram,
B
19998, Taşpınarrlı Halk
Şairrleri, Kayseeri. (3. Baskkı: Âşık Edeebiyatı
Ara
aştırmaları / Taşpınarlıı Halk Şairlleri, Ankara: Ürün
Ü
Yayınnları, 2008)..
~ 43 ~
Dış İlişkileerini Yansıtan
Y
n Fakttör Olaarak.
Habiil Hemiidov*
M
ilattan öncce başlanann İpek Yoluu halkların yaşamında,, özellikle eekonomik, kültürel vee
siyasal bakkış açısının şekillenmeesinde, karşıılıklı dış ilişşkilerin oluuşmasında vazgeçilmez
v
z
bir rol oynnamıştır. Çiin`den başlaanan İpek Yolu`nun
Y
kolları ayrı aayrı ülkelerrden geçtiğii
gibi Azerbbaycan`dann da geçmiiş ve bazaan da bu magistral yollarının ana kesişm
me noktasıı
Azerbaycaan`ın şehirleeri olmuşturr. “Şirvan`ddan, Derben
nt`ten” [1;667], Sultaniyye, Erdebil,, Nahçıvan,,
Gence ve Azerbaycan
A
n`ın diğer şehirlerindenn geçen ipeek yolunun kolları adı geçen bölg
gelerde ipekk
üretiminin gelişiminebbüyük katkııda bulunm
masının yanıssıra, “onlarıın her birisiinin ipek ürretimi üzeree
ticaret merrkezine dönnüşmesine neden
n
olmuuştur” [1;67
7]. Bu yol hem doğall rezerv kaaynaklarınınn
arayışı, hem
m de askerii önem taşıyyan istihbarrat yolu olm
manın yanıssıra, Türk düünyasında yeni
y
kervann
yollarının salınmasınaa, mimarlığaa, dulusçuluuğa, şişe, çiini kablarınn üretimine hhız vermiş ve ticaretinn
gelişimine,, genişlenm
mesine büüyük katkkıda bulunaan faktörlerrden de biri olmuşturr. Bu isee
Azerbaycaan`ın stratejjik çıkarlarıına uygun bir süreçti.. Doğal olaarak ticarett yolunun gelişimi
g
birr
yandan isstehkam ve
v setler çekilmesinee, öte yaandan ise onların m
mimari yön
ntemlerininn
zenginleşm
mesine, kerrvansaraylarr, köprülerr inşa edillmesine, özellikle Azzerbaycan kültürününn
yükselmesine gerçek olanak
o
oluşşturmuştur. Bazı araştıırmacıların tabirince
t
deesek: “ Ticaaret yapmakk
aynı zamanda savaşlardan koorkmak am
macıyla çeşitli idari bölgeler
genelinde askeri isteehkamların (karavul tepelerinin,
t
nüfusu uyyaran ve
heyecan sinnyali veren mıntakalarrın) inşa ediilmesine, savunma baryyerlerinin
çekilmesinni neden olm
muştur” [1;667]. Elbette, özel olaraak bir faktörr stratejik
öneme saahipti. Bu da Azerbaaycan`ın elverişli
e
jeo
ostratejik konumda
k
yerleşmesii. İşte bu fakktör ticaret yollarının bu
b şehirlerd
den geçmesiine sebep
nedenlerdeendir. Çünkkü ülkemizin böyle birr elverişli konumda
k
buulunması
bir yandann onu uluslararası ticarete doğğrudan katılmaya çekm
miş, öte
yandan isee ana ticarett yollarında ilk Azerbaaycan şehirlerinin yaraanmasına
da neden olmuştur. Araştırmacl
A
arın yazdığğı gibi, Azeerbaycan daaha arap
Habil Hemidov
H
istilasındann hayli önce, tüm Ortaadoğu ükeleeri arasındaa bir ticaret merkezi
olarak tuttuuğu elverişlli konumuylla seçiliyorddu.
~ 44 ~
Sefevi padişahlarının hakimiyeti döneminde ise
Azerbaycan uluslararası ticaretin yürütülmesinde daha yakından yer alıyordu.
Uluslararası ilişkilerimizin hanlıklar dönemine
göz attığımızda da belli oluyor ki, hanlıkların
ana merkezi şehirleri, keza Şamahı, Guba,
Gence, Bakü, Nahçıvan, Tebriz, Şeki ve b.
şehirler ana ticaret merkezleri olmakla beraber,
aynı zamanda kevan yollarının kesişme noktası
olmuşlar. Avrupa`dan Asya`ya mal götüren
tüccarlar çok zaman adı geçen şehirlerde
mallarını satıyor, ham mal ve ya diğer ürünlerle
değişip yollarına devam ediyorlardı.
Bu şehirlerde dış ve transit ticaretin yapılması
hakkında birçok yabancı gezginler değerli
bilgiler vermişler. Bu gezginlerden XVII
yüzyılın 40.cı yıllarında Azerbaycan`ın bir sıra
şehirlerini gezmiş İ.Lerx kendine ait “Svedenie
o vtorom puteşestvii v Persiu” yazısında ilginç
tarihsel bilgi vererek Avrupa ve Asya arasında
yapılan ticaretin yaklaşık olarak şu yollarla
yapıldığını gösteriyor: Astrahan – Kızlar –
Terki – Derbent – Bakü – Şamahı – Cevat –
Lenkeran – Reşt ve s [2;461].
Astrahan`dan Reşt`e kadar olan mesafe yaklaşık
1581 verstti. Tüccarlar deniz ticareti yolundan
yararlanarak yollarını bir hayli azaltıyorlardı.
Bu yol tüccarlara hem daha ucuza geliyor, hem
de kervan yollarına nispeten tehlikesizdi.
“Büyük İpek Yolu`nun arter damarları olarak
uzanan kolları milattan önce II yüzyıldan
başlayıp çağdaş dönemimizin XVI yüzyılında
bitiyor” – fikrini söyleyen yazarlardan farklı
olarak P.Zubov yanlış olarak Barfruş şehrini,
“Baloruş” (Tahmin ediyoruz ki, bu İran`ın
çağdaş “Babul” şehridir) [6;58] yazsa da, onun
Bakü limanını ticaret mallarının merkezi
veritabanı olarak tasvir etmesini ve buradan
geçen yolların marşrutlarının kaç güne kat
edilmesini göstermesini gözönünde bulundurmalıyız. O yazıyor: “Bakü`den üç gün zarfında
Balkan körfezine, Astrabad ve Balfuş`a varmak
mümkün: Balkan`dan kervanla 20 güne
Hive`ye, 25 güne Buhara`ya, 30 güne
Semerkand`a varıyorlar. Buhara`nın ise Çin,
Tibet ve Pencab`la bağlantısı vardır: Balfuş`tan
Tehran`a 10, İsfahan`a ise 25 güne varmak
mümkün. Böylece, bir aydan biraz daha fazla
süre zarfında Bakü`den İran`ın iç illerine
malları götürmek mümkün. Bakü`den Tiflis`e
ise yol Şamahı ve Sığnak`tan geçiyor. Bu yol
arabaların gidişi için pek de rahat değil. Fakat
Zakafkasya ticaretinde ana ulaşım aracı olan
kervanlar için hiçbir engel oluşturmuyor”
[10;81].
Bilindiği üzere biz Azerbaycan`da yeni
uluslararası ilişkilerimizi yansıtan, faaliyette
bulunan, iki nev ticaret yolunun var olduğunu
görüyoruz: kervan ve deniz yolları. Şunu da not
etmemiz gerek ki, bu yollar çoğu zaman serbest
bir yol olmayıp, tüm ticaret yolu boyunca birbirini tamamlıyordu: kervan yolunu deniz,
deniz yolunuysa kervan yolları takip ediyordu.
İpek Yolu`nun geçtiği Azerbaycan`la alakalı, bu
konunun araştırmacılarından olan M.Veliyev de
bahsedilen yolların çeşitli marşrutlarını haritaya
dayanarak izah etmeğe çalışıyor. Diğer yazarlar
gibi o da kendi versiyonunda not ediyor ki,
Şamahı`dan kervan yoluyla Bakü`ye, bazan da
Gobustan
düzüyle Şabran`a, oradan da
Hazar
denizi
aracılığıyla
Astrahan`a,
Astrahan`dan Volga nehriyle Moskova ve b.
şehirlere gitmek mümkündü. Şamahı`dan keza
kervan yoluyla Şabran`a, oradan da kervanla
Derbent aracılığıyla Astrahan`a gidiyorlardı:
Astrahan`dan denizle Kür nehrine, Kür ile
Salyan`a, Cevat`a ve buradan da kervanla daha
ilerilere
gitmek
mümkündü:
Karadeniz
sahillerinden kervan yoluyla Gürcistan –
Lagodehi – Balaken – Nuha – Şamahı – Bakü
şehirlerine mal götürülüyordu. Gürcistan`dan
Gence`ye, oradan da Şuşa`ya, Lenkeran`a ve
İran`a gidiyorlardı. İran ve Hindistan`laAras
nehri ve Hazar aracılığıyla ticaret yürütülüyordu. Avrupayla yapılan ticarette Aras çayı
üzerinde elverişli geçit yolu olan Nahçıvan ve
Culfa şehirleri de büyük role sahiptiler.
~ 45 ~
Söylenilenler konusunda daha net tasavvur elde
etmek için, yani Azerbaycan`ın uluslararası
ilişkilerini yansıtan faktör gibi ipek yolunun
izlerini görmek için XVIII yüzyılın ikinci
yarısında Avrupa`dan Doğu`ya ve ters yönde
seyahat eden C.Foster`i de hatırlamak gerek.
1783-1784 yıllarında C.Foster Bengal şehrinden
İngiltere`ye şu yönde geri dönmüştür: Kabul –
Şerat – Balfuş – Meşedser (kervan yolu ile) –
Bakü – Astrahan (denizle) – Saritsin – Tambov
– Ryazan – Kolomna – Moskova – Klin –Tver –
Peterburg (kervan yolu ile), sonra deniz
aracılığıyle İngiltere`ye.
Fikrimizi esaslandırmak için bu kabilden çok
sayıda sitatlar getirebiliriz. Fakat, söylenilenlerle yetinerek not etmek isterdik ki, kervan
ve su yolları yalnızca ülkeler arasında transit
ticarette değil, keza ülke içinde de ana ticaret
yoluydu. Zakafkasya`nıntüm büyük şehirleri
kervan yollarıyla bir-birine bağlıydı. Şamahı,
Gence, Gori ve b. şehirlerden geçerek
Zakafkasya`nın en ücra illerine, Bakü`ye
getirilen ticaret malları, genellikle, kervan
yollarıyla yapılıyordu.
Madem ki, konu İpek Yolu`nun Zakafkasya
arazisinde geçen kollarına ait, zannediyorum ki,
Azerbaycan`la
komşu
olan
Gürcistan
arazisinden geçen marşrutların izleriyle ilgili
bazı meseleleri araştıtmak gerekir. Tarihselcoğrafi konulardan bahsederken idari bölgenin
sınırlarından başlamak zaruri addedilir. Fakat
bizim için önem taşıyan “İpek Yolu`nun
Gürcistan kısmının batıdan hangi mıntakadan
başlıyor” sorusunu yanıtlamak olduğundan
konuya ışık tutmak için gürcü araştırmacılarının
bu konuda düşüncelerini araştırmağa çalıştık.
Gürcü araştırmacısı Bahuşti İpek Yolu`nun
izlerini göstermekle onun neredeyse Kars
dağından
başladığını
söylüyor[4;94.120.124.128.133]. Akademisyenİ.Cavahişvili ise
not ediyor ki: “Bahuşti`nin bu açıklaması kesin
değil, anlaşıldığı gibi onun bu taraflar hakkında
belli tasavvuru yokmuş”[5;40]. Çünki, Cavaheti
– güneyden Niyal dağlarıyla çevrelenmiştir.
Büyük Kür nehrinden başka Cavaheti`nin
Pervane çölünden başlanan ve Hertvisi`de
büyük Kür`e kovuşan kendi küçük Kür nehri
var. Bahsedilen o kovuşak “İpek Yolu`nun
Gürcistan`a dahil olan birinci dayak mıntakası
addedilir. İşte bu mıntaka bölgenin en stratejik
noktasıydı ve bunu önemli faktöre dönüştüren
muhteşem kaleler, etraftaki köylerde tarımın,
hayvancılığın, arıcılığın, yüzümcülüğün, zeytin
yağı üretiminin ve b. alanların yüksek
gelişimiydi. İşte bu yüzden de kervanlar
buradan geçiyorlardı. Şunu da not etmemiz
gerek ki, bahsedilen yol Türkiye`nin
kontrölünde olan dönemlerde özellikle kanunlar
gözleniliyor ve yolların güvenliliği sağlanıyordu. O zamanlar petrolün kullanımının
günlük
yaşama
dahil
olana
kadarki
döneminedek zeytin kullanımı önemli yere
sahip olduğundan bu faktör de bahsedilen
bölgenin merkezi rölünü kuvvetlendiriyordu.
Çünkü, zeytin yağı dini merasimlerde, lamba
yanacağı, günlük gıda gibi kullanılıyordu ki, bu
da uzak ülkelerden gelen tüccarların ilgisini
çekiyordu. Kesin bilimsel bilgilere dayanan
türkolog Meder Kuliyev (Araştırmalar zamanı
gürcü dilinde edebiyyatların çevrilmesinde
araştırmaya yardımcı olmuş müsteşrik-türkolog)
[6;59-60]not ediyor ki, yerel nufusa zeytin
yağının imalını türkler öğretmişti ve köylerin
çoğunda Vezirhana taşlarının (gürc. Gelazi) izi
son dönemleredek kalmıştır.Miraşhana denilen
mıntakalardan Hertvisi`ye dek olan yerler de
önemli röle sahiptiler. Doğal iklim faktörü
kervanların hareketini engelledikte onlar dere
yolundan çıkarak Miraşhana`dan Hertvisi`yedek
dolayı yolla gitmek zorunda kalıyorlardı.
Buradaysa,
bir
zamanlar
Cavaheti`nin
merkezine dönüşmüş Tsunda kasabasından
geçmeli oluyorlardı. (XII – XIII yüzyıllar). Bu
toponim “ Müfeseli defteri vilayeti Gürcistan`da” da not edilmiştir. Yani, şehre giren
yolun kenarında mevcut kervansaray biraz
sonraki döneme ait olsa da, burada evlerin ve
hamamların izleri belli gözüküyor. İpek
~ 46 ~
Yolu`nun dallarından birinin geçtiği Hertvisi
Kalesi sonralar tam stratejik konumunu
güçlendirmekle Aspinza`ya kadar kontrolü
artırmağa olanak sağladı. Diğer faktörler içinde
kalenin merkezde yerleşmesini, mülayim
iklimin, verimli toprakların olmasını, çok iyi
içecek suyun ve Kür`ün üzerinde stratejik
öneme sahip köprünün önemini de söylememiz
gerekir. Kaynaklar gösteriyor ki, Tertvisi
Kalesine Tsunda Kalesi de deniliyordu.
Z.Gilaşvili eserlerinin birinde yazıyor: “Tsunda
Kalesinin adının Verangala olması gerekiyordu” [7;140]. Genellikle, “İpek Yolu”
boyunca Cavaheti`de yüksek duvarlarla
çevrelenmiş duraklara, kervansaraylara sık sık
raslanıyormuş, ki bu da kervanların güvenliliğinin tam sağlanılamadığına işaret ediyor.
Azerbaycan`ın uluslararası ilişkilerini İpek
Yolu`nun izleri kontekstinde araştırırken, yani
araştırmanın bir aspektini oluşturan eski İpek
Yolu`nun Kafkasya izlerini araştırırken onun
Gürcistan`dan geçen kısmına göz atıldığında bir
konu daha dikkatımızı çekiyor:Akademisyen N.
Berdzenişvili not ediyorki, Gürcistan`ın herbir
bölgesinin kendi adı var, fakat yalnız merkezin,
yani Kartli`nin adı sonradan bu idari bölgelere
de ait edilmiştir: örn. Samtshe –Cavaheti`ye –
Zemo Kartli (zemo – “üst”, “yukarı”), merkezi
– Şida Kartli (şida – “iç”, “içeri”), Borçalı`ya –
Kvemo Kartli (kvemo – “alt”, “aşağı”) [8;240241]. Umut ediyoruz ki, 1991 yılında bağımsız
kuruculuk yoluna başlamış kardeş Gürcistan
devleti diğer bölgelerin tarihsel adlarını geri
verdiği gibi, ulu Borçalı`nın da tarihsel adını
kendine geri verecektir.
Tarihsel belgelere dayanılarak söyleye biliriz ki,
eski “İpek Yolu`nun Gürcistan kısmı Kür nehri
boyu, işte bu bölgeden: Samtshe – Cavatehi`nin
üst kısmı, şimdiki Ardaşan elinden, Ahıska,
Borjomi deresi, Gori, M(e)sheta, Tiflis
üzerinden geçerek Sınık köprüye varıyormuş.
İpek Yolu`nun Kafkasya izlerini araştırmakla
onun
hem
Gürcistan`dan,
hem
de
Azerbaycan`dan geçen kollarına açıklama
getirmenin
mümkünlüğünü
gözönünde
bulundursak bu alanın araştırmacılarının düşüncelerine biraz da derinden dikkat etmeyi önemli
addediyoruz.
Tarihci Bahuşti kendisinin ünlü “Gürcistan
fameposunun tasvirinde” (Tiflis. 1941. Lomouri
ve Berdzenişvili`nin redak.) ayrıca fasıl
ayırarak orada “İpek Yolu`nun” evveli hakkında
şöyle deniliyor: “Tora (dağ adı) ve Gucareti`den
(nehir adıdır) başlayarak Kür deresinden
geçiyor. Burada Taşıskari (taşıldaş –gürcü
dilinde Kari kapı) en eski ve ilk mıntakadır ki,
gelenek olarak (gürcü tarihcileri) sınırın
başlandığını not ediyorlar....buraya şöyle isim
verilmiştir: “Tasis –kari” (yani taş kapı).
Göründüyü üzere, Bahuştu türkolog olmasa da,
bu terimlerin türk menşeli olmasını onaylıyor.
Belli durumlarda onunla razılaşmayan gürcü
türkologu akademisyen C.Cikiya da kendi
eserlerinde yazıyor ki, İpek Yolu`nun geçtiği
derenin bu dar geçidinde, yolun kuzey tarafında
kale kulesi duruyordu ve dereyi kolaylıkla
kontröl altında tutmak mümkündü ve bu hal
sonralar da baç-haraç defterinde de not
edilmiştir 9;124.131.485]. Bu ana magistral yol
Kür boyunca gidiyor. Fakat Taşiskari`de ikinci
yol da gösteriliyor ki, bahsedilen yolla da köyün
kenarından Makerala dağını geçerek, Sacvare
boğazına vararak Bala-Ahaldaba kasabasına
inmek mümkün. Burada (Borjomi yakınlığında)
Kür`ün üzerinde köprü olduğu da belirtiliyor ki,
Bahuşti`nin zamanında halen ayakta durmuş,
mevcut dönemleredek gelmiş kısmı eski
tarzdaki inşasıyla seçiliyor. Eni 6 m. 5-7 taş
üzerinde inşa edilmiş tikililer Kafkasya`nın
~ 47 ~
diğer bölgelerinde aynı uslupta inşa edilmiş ve
onların kalıntıları söylenilen fikirleri onaylıyor.
Böylelikle de belli oluyor ki, Tasis-Kari`den
sonra Ahaldaba “İpek Yolu`nun” Gürcistan
hattında önemli mıntakaymış. Ahaldaba
köprüsü burada Kür`ün iki kıyısını birleştiren
tek vasıta rolünü oynamıştır.
Diğer bir ilginç bilgi de, yine de bu bölgenin,
Mesheti`nin Tora olarak adlandırılmasına gürcü
kaynaklarından “Kartli salnamesinin” metninde
1065 yılının olaylarına ilişkin açıklamalarda
karşılaşılıyor: “...çıkıp vardı Sultan İyarpasaran
(Alparslan)...” metninin sonrasından belli
oluyor ki, Alparslan yolun bu kısmının stratejik
önemini gözönünde bulundurarak yıldırımvari
hamle etmiş ve Trialeti`ye kadar gelmiştir.
Trialeti dağlar silsilesi Borjomi-Ahaldaba`dan
başlayarak Kür çayını sağ cinahtan Tiflis`e dek
müşahede ediyor. Yolun bu kesiyinde önemli
bir mıntaka da Uplistisiheli (Sahip(in) kalesi),
ki o da Gori şehrinin yakınlığında, Kür`ün
kıyısında yerleşiyor.
Bu kale-şehercik taş
mağaralar ve katlara ayrılmış kahalardan
oluşuyor. Kaynaklar aynı zamanda söylüyor ki,
yolun
Borjomi-Gori
kısmında
yahudi
mahallelerine ve çarşı yerlerine de raslanıyor
(Uriaant ubani-yahudo mahellesi, Uriaant
sopeli-yahudi köyü ve s.). Uplistisihet`e
kervanların dinlenmesi, tüccarların alış verişi
için gereken her tür olanak sağlanmıştı. Buraya
batıdan gelenler Doğu`da neler vuku
bulduğunu, hesaba dair konuları kendileri için
belirliyor ve Tiflis`te görülecek işleri önceden
planlıyorlardı. Okucu ve araştırmanlar için bir
konuya daha ışık tutmak ilginç olur. Artık
buradan Doğu`ya dek bezirhanelere (zeytin yağı
imalathanaeleri) raslamayacaklarını bilenler
tedarüklerini görüyordular
ve söylenilerler
yolun bu kısmında kalıntılar içerisinde özel
olarak bahsedilen iş için kullanılan baltalara,
bronz zodlara raslanılması ve Madani (meden)
adında köylerin mevcutluğu kanıttır. Türklerin
bu bölgeden gitmesinden sonra (1829) zeytin
yağı (Zeytin yağı yapılan imalathaneler “zelazi”
adlandırılıyordu (Abşeron`da Zilezi kasabası)
bu da meyve (zeytin tanesini ez” demek.) [6;66]
imalı da sona ermiştir. Söylenilenler türklerin
bu bölgeden gitmeleriyle de eski İpek Yolu`nun
bahsedilen dönemleredek var olan kollarının
faaliyetsizlik durumuna düşmesi gibi sesleniyor.
Yıllar, yüzyıllar geçdikce ülkelerin yaşamında
vuku bulan ağır siyasal olaylar, savaşlar ve
istilalar sonucunda “Tarihsel İpek Yolu`nun”
canlı numuneleri olan kervansarayların, ovdanların ve diğer tarihsel dikililerin lakıntıları az da
olsa çağdaş dönemimize kadar korunarak
gelmişler. Yani bunlar Azerbaycan`ın uluslararası ilişkilerini gösteren faktörler ve genel
olarak İpek Yolu`nun faaliyetini, dış ilişkilerimizi onaylayan resmi belge olarak kabul
edilmelidir.
Edebiyat:
1.Budagov B. Büyük İpek (kervan) yolu. Tarih ve
onun sorunları dergisi, Bakü, 1998
2.Lerx İ.”Svedenie o vtorom puteşestvii v Persiu”,
M.,N.
3.Ceferzade İ.M. 1933 yılı Şamahı –Nuha
ekspedisyonunun hesabatı. AMİA TİZA, İN, 60.
4.Bahuşti İ. Savartelo hükümranlığının tasviri. Tiflis,
1941.
5.“Gürcü milletinin tarihi” sah. 40. Tiflis-1965.
(Müsteşrik-türkolog M.Kuliyev`in gürcü dilinden
çevirmesi).
6.Hemidov H.A. Azerbaycan`ın dış ilişkilerinde İpek
Yolu`nun rolü. Bakü, Gençlik, 2002.
7.Gilaşvili.
“Feodalizm
döneminde
Gürcistan
şehirleri”, 1968-70. I-II ciltler.
8.Berdzlnişvili N. “Gürcistan tarihinin konularıları”.
VIII cilt, sah 240-241. Tiflis, 1975.
9.Cikiya .S. “Defteri müfessel Vilayeti Gürcistan”, III
cilt – 1958.
10. Eliyev F.M. “Kuzey Zerbaycan şehirleri”, Bakü –
1960.
-------------------------*AMİA (Azerbaycan Milli İlimler Akademisi)
Felsefe, Sosioloji ve Hukuk Enstitüsü`nün saygın
bilim işçisi, p.i.ü. felsefe doktoru:
[email protected]
~ 48 ~
Değer
D
rlendiirme
Zam
man
nın T
Tanıığı
M. Demire
D
el Babaccanoğlu
u*
Dillerseniz yazzarı tanıyalıım öncedenn:
Necmettin Baayraktar 155 yıl yayınnladığımız Aykırısanat
A
t
derrgisinde yazzdı, sürdürrümcüsü olddu. Bağlarıımız sürdü,,
sürrüyor. Anad
dolu dergileerinin bir ddostu, sevd
dalısı.. Dur-maadan yazıyo
or, üretiyor.. Şimdilerdde, Berfin Bahar,
B
Gün-cell Sanat, Karr, (Irak Bağğdat’ta yayınnlanan) Karrdeşlik der-gileerinde yazııyor. 1952 Kerkük dooğumlu, Daanimarka’daa
yaşşıyor. Dostlları, yakınlaarı Kerkük’tte.. İran-Iraak savaşı vee
sonrasındaa Kerkük’ünn başına geelenleri anlaatıyor kitabında. Bunddan önce dee Taşköprü adlı romann
yayınlanmıştı Kora’daa. Bir de “H
Hakikat ve Gerçeklik Arasında
A
K
Kerkük”
adlıı Arapça kiitabı bulun-maktadır
***
Irak-Kerküük’te ölüm kalım
k
savaşşı işleniyor kitapta.
k
“Biirçok canı alıp
a götürdü savaş. İşkeence odalarıı
kuruldu. Darağaçların
D
nda asıldı innsanlar. Kann kustu, aç kaldı, sefil oldu. Bir iinsanlık draamı yaşandıı
Kerkük’te…
…” deniyorr … “Yıllarrın ustası ollan babamın
n başına yıkkıldı kümbeet. Akla hay
yale gelme-yen bir savvaş çıkıyor. Şehit düşüyyor insanlarr..”(s. 8)
Nesrin anlaatıyor, işin kanlı yönünnü, savaşın dehşetini. Mezarlıklar
M
dolu… Bu kargaşada, Gece Kuşuu
adını verdiikleri Deli Necat’ı
N
(Neecat Sufi) biir gece evleerine konuk alıyorlar. O gün evin kapısına
k
birr
tabut bırakkılıyor. Ali Aziz’in cesseti bu. O sıralar
s
ramaazan ayı, oruuç tutuluyoor. Savaşı çııkaran Sad-dam’a laneet okunuyorr. Ali Aziz’in ölümü saarsıyor Nesrrin’i. Ağabeeyi Fazıl, annne ve Nesrrin konuşu-yorlar. Kerrkük caddellerinde dolaaşan devlet görevlileri zorla askerr topluyorlaar. Ellerine geçirdikleri
g
i
insanları cepheye gönnderiyorlar. Deli Necatt bağırıyor, dağıtıyor dışarıda,
d
dellleniyor, vu
uruyor kafa-b savaş.. Barut,
B
ölüm
m, silah..
sını duvaraa. Karışıp giidiyor ortalıık.. Haksız bir
Fazıl, yataaktan düşüyyor, yaralannıyor. Bakım
m yapılıyorr yaraya, iyyileşiyor. İft
ftar vakti geeliyor. Hepp
birlikte soffraya oturuyyorlar. Şöyle betimleniyyor sofra:
“Yağlı yeemekler tepsilerde bir tablo gibi rengarenk... Yemekte, dolma, şeyyh mehşi, gelin
g
budu,,
yarma köft
ftesi, zilbiyee köftesi, biiryani; tatlıllardan köpm
me, zelebiyaa, baklava, burma gibii yiyeceklerr
var..”(s.18-19)
Savaşın acımasız
a
yapptırımı altınnda yine de geleneklerd
den vazgeçillemiyor!
“Savaş sürrüyor dışarııda. Kimilerri darağacınnda idam ed
diliyor. Cessetler kızgınn kumlar üsstünde boy-dan boya diziliyor.
d
Heer cesetin baaşında bir cellat
c
duruyo
or. Bir kadının ırzına ggeçiliyor, so
onra öldürü-lüyor kadınn..”(s. 23)
Kuzey İstihhbarat soruumlusu Hem
mdan Tikritii, işkenceci,, öldürücü bir
b yönetici. “Bir pusu sonucu öl-dürülüyor Tikriti.” Haber,
H
Fazzıl’ı sevinddiriyor.”İşkeence odalaarında çok canlara kıymıştı
k
buu
~ 49 ~
insafsıız herif, geeberdi gittti” diyor. Deli
Necat’’ı aramayaa çıkıyor Fazıl.
F
Kahvvelere bakkıyor, sokakklara
bakıyoor yok. Salah’a
uğruyoor, onunla arıBabacan
noğlu
yorrlar. Mezarllıkta
olduğuunu öğreniiyorlar, oraya gidiyorlar. Şöyle diyoorlar: “Elim
mizde
d
lüks, gecee lambası, el feneri, karanlığı delip
arıyoruz. Mezarlar
M
içinde uyuyaan köpeklerr kaçışıyorlar..”(s. 34)
“Kerkük’üün ıssız cadddelerinde ansızın
a
masskeli
silahlı kişiller yolumuzzu kesiyor, kurşun yağğmuruna tutuyoor. Araba taakla atıyor, alevlerle yanıy
yor, sürücüü ölüyor. Biri,
B
elindee battaniye, yanan adamıın üstüne çöküyor,
ç
söndürüyor ateşi,
a
yanmaktann Ziyarete geliyor
g
Hem
mdan Tikritii’nin
yerine geççen adam.” Fazıl’ın önnerisiyle haastaneden ayrıılıyor, bir kahveye
k
geeliyorlar. Orrada
Kürt askerrlerin terhiss edildiğini, Türkmenllerin
savaş hatlaarına sürüldüüğünü öğreniyorlar.
Necat, “Biiz Türkmennler koyun kuzu
k
gibi ölüm
ö
hatlarına süürülüyoruz,, bu savaş kimin
k
savaşıı?”
Kimin savaaşı olduğu belli
b
değil mi?..
m Hak veren
kim?
Kahvede, eski
e
bir gellenek olan sini/zarf oyyunu
oynanıyor.. Siniye dizzilen fincanlların altına zarf
saklanıyor,, bulan kazaanıyor.. Az sonra, kahvveyi
Tikriti’nin adamları basıp dağııtıyorlar. Asker
A
topluyorlarr, cephelerre gönderiiyorlar.. Saavaş
zorlu kanlıı. Gece yarısından sonnra kapılar çalıç
nıyor, kapıılar önüne ceset
c
bırakılıp gidiliyor.
Tabutlar diziliyor
d
cam
mi avlusuna. kurtarıyoorlar
Necat’ı .”(s. 35) Alıp hastaneye götürüyorlar
g
r.
Şehitler Musalla
M
Meezarlığında toprağa veeriliyor.(s. 58)
Ölümün deehşeti betim
mleniyor:
“Ölümle göz
g göze, el
e ele, kol kola, kenddimi
cennet gibbi bir yerdde buldum. Ormanlaşşmış
bah
hçeler kopkkoyu, yemyyeşil, ağaçlaarın dallarıı
bıçaak ucu gibi sivri.”
“Alli Aziz darağacında sallanıyordu…
…”(s. 66)
Sav
vaş öyle berrbat ki, bayrram günü, gerdek
g
günüü
bilee buluyor innsanı. Güveyi; 15 gün sonra aske-re gideceğini,
g
dönemeyecceğini bile, bile gerde-ğe giriyor.
g
Şehhit oluyor ssavaşta. Gellin dul kalı-yor. O geceninn hayali birr türlü gitm
miyor gözü-nün
n önünden. Ne denebbilir buna?? Çoğalma,,
kalııt bırakma güdüsü m
mü? Baylarıı öldürüyorr
savaş, erkeksizz kalıyor kaadınlar.. Leeyla anlatı-yor bir erkeklee olan yaklaaşımını: “B
Bir aşağı birr
yuk
karı devinim
mle güzel yüzüne ulaştığımda,
u
,
dud
daklarını arradım, bulddum onun. Kollarımıı
boy
ynuna doladdım.. Bedenninin ıslaklığ
ğı, sıcaklığıı
bed
denime geçtti. Teri teriime, kokussu, kokumaa
karıışıp birleşşti. Sonunnda dişiliğ
ğim yendii
onu
u..”(s. 84)
Fazzıl’la Cemille’nin düğüünü oluyor:: “Nerde o
eskii saltanat, eğlenceler?? Gelin arab
baları kon-voy
yu kuyruk olur, uzanır ccaddede, traafiği durdu-rur, o gün seekteye uğraar trafik. Davul
D
zurnaa
eşliğinde hel/hhele söylem
meler, şekeer atmalar;;
arab
ba korna güürültüleri alıır başını gid
der..”(s. 88)
Bu sırada Tikriiti’nin adam
mları Fazıl’ıı götürmeyee
gelm
mişler. Gecce Kuşu Neecat’ı soruy
yorlar. Bil-med
diğini söylüyor Fazıl’, dövüyorrlar.. Sonraa
özü
ür dileyip bırrakıyorlar..
Sav
vaş açlık, pahalılık
p
daa getiriyor. Karaborsa-dan
n alıyorsun her
h şeyi. Yeni zenginler türetiyorr
savaş. Necat kaçaklığı
k
sırrasında aç, tanıdığı birr
fırın
ncıdan yiyeecek istiyorr, alıyor. Leeyla’yı arı-yor telefonla. Leyla, Abbu Amir’lee evlenmiş..
Lük
ks bir evdee kalıyor. N
Necat buraaya geliyor..
Ley
yla’nın koccasını öldürrüyor kılıçlla.. Romann
bitm
miyor.
Sürreri gelecek gibi duruyoor..
------------------------------*Ad
dana/Türkiyye
~ 50 ~
Beh
hçet Sadık
İ
stanbull’da 17 Marrt 1896'dan 1944’e kadaar sürmüştü
ür. "Servet-ii Fünun" “bbilgiler serveeti " "fenle-rin zengginlikleri " adındaki deergiyi yayınn organı olarak kullanaan Türk edebbi okuluna "Edebiyat-ıı
cedide"" Yeni Edebbiyat adı verrilir. Türk edebiyatında
e
a önemli birr aşamadır. Dergi, 25 Mayıs
M
19444
yılına kadaar yayınını sürdürdü. Devamlı
D
olaarak 45 yıl ve 2464 sayyı yayınlanndı. Dergi, 2.
2 Abdülha-mit'in takddirini kazanm
mış ve padiişah 2. Meşşrutiyete kaadar dergiyee ayda 32400 altın kuru
uş yardımdaa
bulunmuştuur. Servet-ii Fünûn, Eddebiyat-ı Ceedide (1896-- 1901) ve Fecr-i
F
Âtî ((1909-1912)) gibi edebîî
topluluklarrın kurucu yuvası
y
idi.
Batıyı tanıyyan ve bilenn bir edebiyyatçı olan Ahmet
A
İhsan
n Tokgöz Beey’in tarafınndan çıkardıığı bu dergii
bu tarihlerrden önce ve
v sonra da yayınını süürdürmüşse de Edebiyaat-ı Cedıde’cilere ancaak bu yıllarr
arasında yaayın organllığı yapmışttır. Pek gennç yaştaki yeni
y
edebiyaatçıların buu dergi çevrresinde top-lanmaları, Recaizade Mahmut Ekkrem Bey’inn teşvikiylee " Tevfik Fikret,
F
Cenaap Şahabettiin, Hüseyinn
Suat " bu üç
ü kudretli çevresinde toplanmışttı. Galatasarray Lisesi'nnden Öğrenccisi olan Teevfik Fikrett
edebiyat böölümü soruumlusu ve şiiirleri, Cenaap Şahabettin şiirleri ve nesirleri, Halit Ziya ise roman-ları, hikâyeeleriyle, öteeki arkadaşlarına örnekk oldular, usstalık ettiler. Bunların yyaşı 30 ' u geçmiyordu.
g
.
Bu üç sanaatçıdan başka Hüseyinn Cahit Yalççın, Mehmeet Rauf, Süüleyman
Nazif, Faikk Ali, Ahm
met Reşit, Celal
C
Sanir gibi
g tanınm
mış önemli yazarlar
y
da Edebiyaat – i Cedide ' ye katılddılar. Ve etraafındaki gen
nçlerin de bu
b dergi
çevresindee toplanmassıyla Servett – i Fünunn topluluğu meydana gelir
g
ve
bilim dergisi yerini taamamen birr edebi derggiye bırakır ve çağdaş Fransız
edebiyatınaa benzer eseerler vermeek ve bu eseerlerde sanaat için sanat anlayışına bağlı kalmaktır
k
saanatçıları Batı
B ve özelllikle Fransaa' ya hayranllık göstermişler Türkiye'nin
T
Avrupalaşşma yoluylaa yükseleceeğine inanm
mışlar...
Dergi kısaa zamanda Avrupai
A
şiirrler, hikâyeeler, romanllarla dolmayya başladı, sözlükklerden yenni yeni Farsçça ve Arapçça sözler çık
karıldı.
1901 Yılınnın başlarındda idari bir mesele yüzzünden Ahm
met İhsan ille TevBehçet Sadık
fik Fikret 'in
' arasındaa anlaşmazlııklar çıktı. Tevfik Fikrret'in dergidden ayrılması üzeerine Servett – i Fünunn bir bulanım
mın içine dü
üştü. Dergi 2. Abdülhamit tarafından kapatıldı
k
ve sorumlularrı mahkemeeye verildi. Mahkeme tarafından suçsuz bu-lundu Servvet – i Fünunn 5 Aralık 1901
1
' de tekkrar yayınlaanmaya başladı.
~ 51 ~
Servet – i Fünun'nun başlıca sanatçıları şunlardır:
Şairler: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Siret, Hüseyin Suat Yalçın, Ali Ekrem, Süleyman Nesip, Faik Ali.
Nesirciler: Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf,
Hüseyin Cahit Yalçın, Müftüoğlu Ahmet Hikmet.
Ahmet İhsan Tokgöz kimdir:
1868 yılında Erzurum'da
doğdu. Şam Askerî Rüştiyesini (1880), Üsküdar
Lisesi’ni (1886) bitirdi.
Dışişleri
bakanlığında
Tercüme Kaleminde memuriyete başladı. Buradan
Tophane
Müşirliğinde
tercümanlığa geçti. Ümran adıyla haftalık dergi çıkardı (3 Ekim 1887).
Ancak dergisi 29. sayıda kapandı. 1890'da memurluktan ayrılarak yayın hayatına atıldı. Bir
arkadaşıyla Âlem Matbaasını satın aldı. Dergisi
kapanan Ahmet İhsan, tercüman olarak çalışmaya başladı. Dergi çıkarmak Servet-i Fünun'u
çıkardı (27 Mart 1891). Mayıs 1891'de Avrupa
gezisine çıkarak orada gördüğü, çinkografi ve
klişehane yeniliğini ilk defa Türkiye'ye getirdi.
Recaizade Ekrem'in tesviyesiyle Servet-i
Fünûn'u bir edebiyat dergisi hâline getirdi.
Ahmet İhsan Milli Mücadele sırasında Anadolu'ya büyük destek vermiştir. Ordu milletvekili
olarak 1931-1942 yılları arasında parlamentoda
bulundu. 29 Aralık 1942 öldü. Karamürsel Mezarlığında gömülüdür.
Ahmet İhsan, eserlerinde devrin siyasi sosyal ve
kültürel hayatı hakkında kıymetli bilgiler vermiştir.
Hatıraları-gezi notları: Asya-yı Şarkiye Seyahat
(1890), Avrupa'da Ne Gördüm (1891), Altı Hafta Nil’de Seyahat (1894), Tuna'da Bir Hafta
(1911) Trol Cephesinde Ateş Hattında (1914),
Cengiz Bayraktar
Kabil’in:
Sâkî kerem et câm-i safâyi kederim var
Sür'atle yürüt emr-i kazadan hazerim var
….Matla’lı şiirine nazire
Sâkî kerem et o ki benimde seferim var
Aldanma civanıma ölümcül kederim var
Her türlü belâyı reva kıldı bana dünya
Hoş tut bari sen sâki bu kem canda serim var
Yaklaş siper et cismini lütfeyle elim tut
Tutmayan ayaklarım ve dahi nelerim var
Sarhoşluğuma kanma şuursuz beni sanma
Yurdumdaki ağyar sefasından haberim var
Elbet diner ağyarın o haksızlığı sürmez
Er geç gelir adalet o Bâki o Kerim var
Çulsuzluğuma bakma bakıp ta reva görme
Üç kıt ’ada binlerce şaşalı eserim var
Bayraktar o ihtişamı sunmaya gerek yok
Kâbil gibi de bir şairim bir değerim var
Matbuat Hatıralarım, Alpay Kabacalı yayınladı,
1993
Romanları: Ülfet (1892), Takvim-i Ümran
(1888), Nev-Usul Fotoğraf (1889), İlm-i Servet
(1890), Küçük Fıkralar (1890), Bir Facia
(1891), Demiryolu (1891), Fenni Eğlenceler
(1891), Postacı (1891), Bahse Ne Dersiniz
(1891) Servet-i Fünûn'un Tarihçesi (1913).
Ahmet İhsan Tokgöz, Türkçeye çok sayıda kitap da çevirmiştir
Kaynaklar:
*Hayat Ansiklopedisi 5
*Türk Edebiyatı – Ahmet Kabaklı *Edebiyatımızda İsimler ve Terimler – Dr.
Arslan Tekin
*Banda bulunan Servet – i Fünun’un kaç sayısı.
~ 52 ~
‫تحملت من الضررب والطرق والركل باألققدام وأحيانا‬
‫ت‬
‫العزاء‬
‫ء‬
‫ب شيئا ً من‬
‫ھل مننح األدب‬
‫صالك بحجة نسيان المفتتاح !!! ثم‬
‫كسر نصف أوص‬
‫صطفى؟‬
‫ستاذ فارووق مصط‬
‫لألس‬
‫شاعرنا نقل ممعاناة الباب‬
‫الحك بالمساممير أيضا‪ .‬ش‬
‫إصال‬
‫يقول‪:‬‬
‫الذي حمانا وسترننا صيفا وشتااء حيث ل‬
‫يتأوه الباب‬
‫ه‬
‫سى‬
‫كلما رن الجرس المدجج باألس‬
‫يفتح‪ ,‬يغلق ‪,‬يدفع‬
‫الصرير‪).....‬ص‪.(11‬‬
‫ر‬
‫خدره‬
‫ينتابه الرعاش يخ‬
‫ه‬
‫إبراھيمم قوريالي‬
‫فكارھم ولكنھھم يشتركون‬
‫الشعرراء يختلفون في كتابة أفك‬
‫واألطفال والحانات‬
‫ل‬
‫في ذذكر وحب أأألشجار والننساء‬
‫جلد ولحم وع‬
‫ااإلنسان بتكويينه المنظور يتكون من ج‬
‫حوي الكثير‬
‫عظام واألممطار واألسففار وترى دواوينھم تح‬
‫وودم يسري بققدرة خالقه وككل ھذه األعض‬
‫ضا أحب كل ھھذا من أجل أن يعطى له‬
‫ضاء تحس بااأللم منھا‪ ،‬شاعرنا أيض‬
‫عليه‬
‫وواألوجاع لتننذر حامله بأأن خلل ما ققد حصل وع‬
‫فقط ويقول‬
‫الحلم والغناء ط‬
‫م‬
‫ااالستعداد له والعمل من اجل تفادي اللخطر المترببص‬
‫اعشق كل أشجار العالم‬
‫ق‬
‫لشفاء من ﷲ عز‬
‫طبية وطلب الش‬
‫عليه بأساليب ط‬
‫ووالقضاء ه‬
‫اعشق كل أطفال العالم‬
‫ق‬
‫ل إذا كان الممتوجع جمادا مثل‬
‫ووجل ‪ .‬حسنا ولكن ما الحل‬
‫اعشق كل نساء العالم‬
‫ق‬
‫على‬
‫يمكن القضاء ع‬
‫ن‬
‫ب{كيف‬
‫}الجسر والممقھى والباب‬
‫سفار‬
‫اعشق الحانات واألمطار واألس‬
‫ق‬
‫أأوجاعھا؟ ألييس األجدر أن نضع االجسر بأوج‬
‫جاعه أيھا االعشق الممط‬
‫طر‬
‫للينحدر دموع‬
‫عه إلى نھرر الخاصة لعله يمتلئ من أعطنني }الحلم واللغناء{)ص‪(13‬‬
‫ج‬
‫سيز{‪:‬‬
‫جديد!!ما أرووع أمنياتك يا شاعر كرركوك يا عااشق يقول الشاعر الترككي }نھاد آدس‬
‫ككركوك‪ ،‬لنررى ما يقوله استأذنا الفاض‬
‫كيف اردّكي‪....‬‬
‫إمراة لعرفت ف‬
‫ة‬
‫لم تكوني‬
‫ضل في } ووجع لو م‬
‫االجسر{‪:‬‬
‫إلى األلفاظ البذذيئة التي تص‬
‫شاعررنا تطرق ى‬
‫صدرھا امرأة‬
‫الجسر‬
‫ر‬
‫ييتوجع‬
‫حجر وكأنھا‬
‫على المقابل كالح‬
‫فھي تسقط ى‬
‫طة اللسان ي‬
‫سليط‬
‫دمعاته‬
‫ه‬
‫ففتنزل‬
‫نھر ممن النار وال حيلة لك سووى الصبر واالصبر ألنھا‬
‫تتحي نھرنا اللھزيل )ص‪(9‬‬
‫عب استأذنا‬
‫سيز{‪,,,,‬ويرع‬
‫امرأة كما وصفھھا }نھاد آدس‬
‫ة‬
‫جع من الدخ‬
‫جميل بمجالسيه ولكنه يتوج‬
‫ل‬
‫االمقھى‬
‫قائال في }امرأة األلفاظ {‬
‫خان ھذه االمرإة حيث يعترف ال‬
‫ووالزحمة والص‬
‫صعاليك والبااحثين عن الممتاعب والمققالب ترعببني امرأة األللفاظ‬
‫ووال أدري ما الذي ذكرني‬
‫ي بقصة المغننية الغجرية االتي نھر ممن الجحيم‬
‫ة‬
‫المدحرجة‬
‫جار‬
‫سيل من األحج‬
‫أأتمت وصلتھھا الغنائية ببالرغم من وورود خبر عن ومس‬
‫ي البيت وبقاائه وحيدا لح‬
‫ابنھا الوحيد في‬
‫ا‬
‫تتمرض‬
‫حين على تالل الجسد ) ص‪(21‬‬
‫عودتھا‪ ،‬ھل نتلذذ بأوجاع‬
‫ع‬
‫ستاذ فاروق‬
‫حاضرة في كل ككتابات األس‬
‫ة‬
‫ع اآلخرين؟ ووال نبالي لھم ؟ أم كركووك‬
‫ب‬
‫طلبه‬
‫االمھم أن يققدموا ما نط‬
‫ھو يقول أنھا اللمدينة الوحيددة في العالم‬
‫طفى وھا و‬
‫وليذھب اآلخرون إلى مصط‬
‫االجحيم!! شاعرنا وضع يده على ھذا الجرح وكش‬
‫حجارھا التي‬
‫سة شوارعھا ‪ ,‬وشبه أح‬
‫غم من عنوس‬
‫كشفه بالرغ‬
‫ى‬
‫لللمالء عسى أن يخفف منهه ويقول في }وجع‬
‫وأردف بان للقلعة‬
‫ف‬
‫األطفال بحلمة كرككوك‬
‫ل‬
‫المقھى{‪ :‬يتخذ منھا‬
‫المقھى بالدخان وواالكتظاظ‬
‫ى‬
‫ييتوجع‬
‫جذوررا في نھر الخاصة ثم ببنصف خويررات يعترف‬
‫جاذيب‪ ،‬خماروون‪ ،‬مفاليس‪....‬‬
‫صعاليك‪ ،‬مج‬
‫ص‬
‫في شعره }الممدينة{‬
‫بأنه مميال لحبھا ي‬
‫سم رفيف{ وللكنه‬
‫جع وھو }بلس‬
‫ووجد شاعرنا عالجا للوجع‬
‫ليست المدينة إال ھذه المدينة‬
‫ت‬
‫ض‬
‫ضاع في اللطريق إليه‪ .‬آه أيھا البااب الخشبي كم شواررع العوانس المغيرات‬
‫~ ‪~ 51‬‬
‫أشجار الدفلى‬
‫ر‬
‫وھل أعيد لهه‬
‫وأقاليمم الغمام؟‬
‫عر التركي ‪ :‬عارف ننھاد آسيا‬
‫للشاع‬
‫ترجمة ‪ :‬آيدن كركووك‬
‫عندمما يناديك‬
‫ذلك الندداء الجميل‬
‫) اننھض (‬
‫افتح بااب غرفتك‬
‫ى الجمال‬
‫لترى‬
‫ي آوانه‬
‫في‬
‫حتى تعللم أن الوقت‬
‫ھوو الفجر‬
‫واآلذان آذان الصبح‬
‫حى‬
‫اصحى ايھا العارف اصح‬
‫وتخلص من غفوة مك‬
‫نومك‬
‫سماء‬
‫ن األرض والس‬
‫وواعلم اآلن أن‬
‫مآذ ن‬
‫أصبحت وطنا ً لألذان والمآ‬
‫اننھض‬
‫حتى تعللم أن الوقت‬
‫ت الفجر‬
‫وقت‬
‫واألذان آذان الصبح‬
‫وھم يدحرجون )ص‪ (26‬ثم‬
‫حلماتھن م‬
‫يداعب األطفال ح‬
‫ب‬
‫ك‬
‫يقول في كركوك أيضا في شععره }‬
‫كركوك في طريق‬
‫البحر{‬
‫ر‬
‫أيتھا الكركوك الممدينة‬
‫اه يا كركوكي المھھمومة في ثيياب األشجار )ص‪(.38‬‬
‫ستون عاما و‬
‫لفترة ما يقارب س‬
‫ة‬
‫أو أكثر طغت المسلسالت‬
‫المصرية على عقول الكثيرين نظرية بان‬
‫ة‬
‫فالم‬
‫واألفال‬
‫الحب والجنس وال تتقنھا‬
‫ب‬
‫الفتاة المصرية تتقن‬
‫صبحنا ننظر‬
‫صوييحباتھا في الددول العربية األخرى وأص‬
‫شك وارتياب‬
‫سف طبعا{ لللمرأة المصررية نظرة ش‬
‫}لألس‬
‫حيث يقول في‬
‫لھا أيضا ث‬
‫عرنا وجه إنذذارا شديدا لھ‬
‫وشاع‬
‫سيدة من القاھرة{‬
‫مراء إلى ة‬
‫شعره }بطاقة حمر‬
‫ه‬
‫ھذا ووقت السعادة البربرية‬
‫أن تتلمس بيديك ھاتين أحش‬
‫شائك المبللة بقطيع من‬
‫ألفاظ الجنس‪ )..‬ص‪(.33‬‬
‫ظ‬
‫جمل أيامھا في الستينات‬
‫كانت تعيش أج‬
‫بغداد الحبيبة نت‬
‫د‬
‫شاعرنا أكمل‬
‫الم العشاق ووالفنانين وش‬
‫وكانت محط أحال‬
‫ت‬
‫الجامعية ھناك ووتلذذ بنسيمھھا وعشقھا‬
‫ة‬
‫سته‬
‫دراس‬
‫الذي كتبه سنة‬
‫جلتھا ويقول في شعره }بغداد{ ي‬
‫وبدج‬
‫‪1967‬‬
‫بغداد البغداد‬
‫د‬
‫األنبياء ص‪.42‬‬
‫ء‬
‫أعطييك أصباحي وونھرا من كررامات‬
‫األستتاذ فاروق زاار عدة دول ومحافظات لللعمل أحيانا‬
‫جميال }الموصل‬
‫خرى وكتب لھا شيا ال‬
‫وللسيياحة أحيان أخ‬
‫لة{‪}..‬ومدينة‬
‫النھرياايھا الوجه‪,‬أيھا االقارة الجمي ة‬
‫ا‬
‫يھا‬
‫‪:‬يا أيھ‬
‫باب البحر{‪..‬‬
‫يعدو نحونا ب‬
‫و‬
‫القل الجزائرية ‪:‬رأيناه‬
‫شعر قسنطينة{‬
‫صابعي ر‬
‫قسنطينة‪ :‬مشطت أص‬
‫ة‬
‫}ومددينة‬
‫شعل الوالئم‬
‫سطنبول‪ :‬مععنا عارية نشوى‪ ،‬تش‬
‫‪}..‬اس‬
‫الصغغيرة{‪.‬‬
‫ساسية التي بني عليھا‬
‫وأخيررا عرفنا الركائز األس‬
‫شاعررنا ثقافته وأأدبه الراقي مستلھما منھھا قوة قلمه‬
‫إنتاجه ‘والركائز ھي منطقة‬
‫ه‬
‫غزرة‬
‫وثقابة أفكاره وغ‬
‫ة‬
‫غي ومقبرة س‬
‫ستان كاورباغ‬
‫جرت ميدان وبس‬
‫ت‬
‫سيد عالوي‬
‫يليق بيه ونتمنى‬
‫األدب قدم له العزاء بشكل ق‬
‫وتأكددنا بان ب‬
‫له الممزيد من اإلببداع الغناء مكتباتنا من الكتب التي‬
‫الحبيبة على قلوبننا جميعا‪....‬‬
‫ة‬
‫تتحدث عن كرككوك‬
‫ث‬
‫~ ‪~ 52‬‬
‫عبد اللباقي الصاالحي‬
‫عن التربية واالتعليم واالشرراف بداخل المدرسة‪ .‬وممع المعاونين والمرشدين‬
‫ص مسؤول ع‬
‫إإن مدير المددرسة كشخص‬
‫إال أن مدير اللمدرسة يعد‬
‫بجزء كبير من االشراف‪ .‬ال‬
‫ء‬
‫وورؤساء األققسام بالنسبة للمدارس الممھنية كلھم يققومون‬
‫لتحمل المسؤولية‪.‬‬
‫ل‬
‫يجب أن يمنح اللسلطة‬
‫التعلم‪ .‬ولذلك ب‬
‫م‬
‫عن نتائج‬
‫ممسؤوالً أمام مفتش أو الممشرف التربووي والفني ن‬
‫كل الھيئات في النظام التعلييمي المحلي‬
‫ستفادة من ل‬
‫سؤول عن اللمدرسة االس‬
‫سة كرئيس مس‬
‫وومن واجب مدير المدرس‬
‫المشرفين التربويين‬
‫ين‬
‫ضع‬
‫في االشراف يض‬
‫مدير المدرسة ي‬
‫على أھمية ر‬
‫للتحسين العمللية التعليمية‪ .‬وھذا التأكيد المستمر ى‬
‫الذين يتعاونون ممعه‪ .‬يجب عللى مدير المددرسة لكي يؤؤدي وظائفه‬
‫شاريين ن‬
‫ووالفنيين في ھذه الحالة مموضع االستش‬
‫ككل ‪ ،‬وأن يدررك العالقات‬
‫حي المختلفة للنشاط في المدرسة ل‬
‫ظر الى النواح‬
‫ككقائد تربوي أن يكون قاددراً على النظ‬
‫سؤولياته لما له من خبرة في معالجة ااألمور‪ .‬وينبغغي أن يكون قادراً على فھھم التغيرات‬
‫ببينھا‪ .‬وفاھما ً لواجباته ومس‬
‫ضوء المبادئ‬
‫ينبغي له أن يففكر في ضو‬
‫ي‬
‫المجتمع‪ .‬كما‬
‫ع‬
‫ااالجتماعية وواالقتصادية والسياسية التي تحدث في‬
‫شباب ‪ ،‬وفي‬
‫برنامج سليم لتربية األطفال والش‬
‫ج‬
‫طوي عليھا ووضع‬
‫ت والموضوعات التي ينط‬
‫الديموقراطية في المشكالت‬
‫ة‬
‫ا‬
‫للھيئة التعليمية واللتالميذ‪ .‬وأن‬
‫ة‬
‫االنسانية ‪ ،‬والقيادة اللحكيمة‬
‫ة‬
‫تلك التي تتتصل بالعالققات‬
‫يدير مديير المدرسة كل ما يتعللق بمبنى الممدرسة والخ‬
‫خدمات المدررسية ويھيئ‬
‫التسھيالت التعليمية ببما يوفر للمععلمين والتالمميذ الظروف المرضية لللعمل‪ .‬ولكي‬
‫ت‬
‫في علم النفس‬
‫المدرسة ھذه المفاھييم يجب أن ييدرس مقرراات عالية ي‬
‫ة‬
‫يكتسب ممدير‬
‫علم االجتماع‬
‫التعلم والطفولة ووالمراھقة ووالمناھج وعل‬
‫م‬
‫التعليمي ويشمل سيكوولوجية‬
‫التربية ونظم التعلييم العام وإداررته‪.‬‬
‫ية‬
‫التربوي ووفلسفة‬
‫سه بتفاصيل اإلدارة حتى يتوافر لديه‬
‫ويجب عللى مدير المددرسة أيضا ً أأال يشغل نفس‬
‫التھا‪.‬‬
‫الحظة مشكال‬
‫شراف على المدرسة ومال‬
‫الوقت لإلش‬
‫التي يجب أن‬
‫أن يميز بين الوظائف والواجبات تي‬
‫ينبغي أن يكون ققادراً على ن‬
‫ي‬
‫كما‬
‫الباقي الصالحي‬
‫ي‬
‫عبد‬
‫كتبه والموظفيين االداريين‬
‫غيره مثل الكت‬
‫تلك التي ينبغي أأن يقوم بھا غ‬
‫سه وبين ك‬
‫يؤديھا بنفس‬
‫~ ‪~ 49‬‬
‫الميذ أيضا ً‪ .‬وبذلك يستط‬
‫والھيئة التدرريسية والتال‬
‫طيع‬
‫الت‬
‫صيص وققته للمشكال‬
‫ممدير المدرسة تخص‬
‫ي ينبغي له اللتفكير فيھا ككقائد‬
‫والموضوعات المھمة التي‬
‫ت‬
‫و‬
‫تتربوي‪.‬‬
‫ففالقيادة التربووية تفترض وجود أشخااص آخرين ألن‬
‫طيع أن يكون‬
‫االفرد ال يستط‬
‫ن قائداً بدونھھم‪ .‬كما تفتررض‬
‫شخاص مجموعة لھا‬
‫االقيادة أيضا ً أن يك ّون ھؤؤالء األ ص‬
‫ضو‬
‫ي الوصول إلليھا‪ .‬وكل عض‬
‫أأھداف محددة ترغب في‬
‫وتحقيقھا ھو قائد ترببوي‬
‫ا‬
‫ضع ھذه األھدداف‬
‫ييسھم في وض‬
‫االى حد ما‪.‬‬
‫سط من المساھمة‬
‫وولكن الفرد اللقادر على الققيام بأكبر قس‬
‫ففي وضع ھذذه األھداف ووتوحيد المجمموعة في عمملھا‬
‫يقي أو‬
‫للتحقيق تلك األھداف ‪ ،‬ھو الذي يعد االقائد الحق ي‬
‫االرئيسي‪.‬‬
‫مدير المدرسة ھوو القائد الرسممي للمدرسة‪ ،‬إال‬
‫وومع أن ر‬
‫صبح قائداً ترربويا ً حقيقيا ً إال‬
‫طيع أن يص‬
‫أأنه ال يستط‬
‫نوع ما‬
‫وعلى أساس ع‬
‫سائل الديموقرراطية ‪ ،‬لى‬
‫ببإستخدام الوس‬
‫خدمات ‪ .‬ولذذلك ينبغي لله تدعيم قدرراته‬
‫ييقدمه من خ‬
‫عدھم‬
‫شخص يساع‬
‫شار للھيئة التلتدريسية وكش‬
‫لليعمل كمستش‬
‫سعى نحو تننمية‬
‫شكالتھم‪ .‬ويينبغي أن يس‬
‫على حل مش‬
‫ع‬
‫للعمل والتفكير اللجماعي ‪ ،‬وإحداث التغيررات‬
‫ل‬
‫ققدراتھم‬
‫طيط‬
‫عن طريق التلتقويم والتخط‬
‫ففي البرنامج التعليمي ع‬
‫االمشترك‪.‬‬
‫ن التفكير والتتخطيط المشتترك‬
‫وويجب عليه أن يدرك أن‬
‫ختالفات في الرأي فيحاوول أن يصل الى‬
‫ييؤدي الى اخ‬
‫عية‪.‬‬
‫طريق القراررات الجماع‬
‫خيرة عن ط‬
‫ااألحكام األخ‬
‫وويجب عليه أال يعترض‬
‫ض على القرارات بل يققبلھا‬
‫ككأساس للبدء في أي برناممج للتحسين‪ .‬ويجب أيضا ً أن‬
‫طيط‬
‫التدريسية من التخط‬
‫ة‬
‫ييدرك أن ممساھمة الھيئئة‬
‫عدھم على اللنمو‪ .‬ويجب أن‬
‫ووإصدار القررارات تساع‬
‫ييعاون الھيئة التدريسية ع‬
‫على إتاحة الففرصة لكل ممنھم‬
‫لليساھم في الببرنامج التعليممي‪.‬‬
‫ووالخالصة ‪ ،‬إن عمل القائئد التربوي لييس باألمر اللھين‬
‫لدى مدير المدررسة‬
‫اليسر ‪ ،‬بل إننه عمل يتحدى كل ما ى‬
‫ا ِ‬
‫حو إزدھار‬
‫من ققدرات وطاققة‪ ،‬ولكنه ييؤدي إلى نح‬
‫المدررسة‪.‬‬
‫كما ييجب أن يدررك مدير الممدرسة بأنه ممسؤول عن‬
‫تنسيق برنامج اللتحسين للمدررسة مع البررنامج العام‬
‫ق‬
‫الذي تضعه مديررية التربية والتعليم‪ .‬ومع ذلك فينبغي‬
‫جعل برنامج‬
‫أن ييعمل التعليم من جانبه على أن يج‬
‫ويجب أن تدرك‬
‫ب‬
‫حيث يمكن تتنفيذه‪.‬‬
‫سين مرنا ً بح‬
‫التحس‬
‫مديرية التربية ووالتعليم أيضا ً بأن مدير المدرسة في‬
‫التربوي للمدرسة‪.‬‬
‫ي‬
‫كل اللمدارس ھو االقائد‬
‫بأي نشاط في‬
‫لتعليم أال تقوم ي‬
‫وعلى مديرية الترربية وا م‬
‫ى‬
‫سلطة مدير‬
‫ضعف من س‬
‫شأنه أن يض‬
‫اإلشرراف من ش‬
‫عمله كقائد تربووي‪ .‬بل العككس ‪ ،‬يجب‬
‫ه‬
‫المدررسةفي‬
‫حية‪.‬‬
‫المدرسة في ھذه الناح‬
‫ة‬
‫عليھا أن تساعد ممدير‬
‫ا‬
‫طيع مدير المددرسة بالوسائئل الالزمة لتتحسين ھيئة‬
‫يستط‬
‫خلق منھم قوة‬
‫التدريس والموظففين الذين يعمملون معه ليخل‬
‫وذلك عن طريق رفع مركز‬
‫فعالة لتحسين المددرسة ‪ ،‬ك‬
‫ة‬
‫كل مموظف باالعت‬
‫عتراف الفعال بوظيفته وبممساھمته في‬
‫تحسيين البرنامج التعليمي للممدرسة‪ .‬وتقديم المشورة‬
‫والنص‬
‫صيحة الصائئبة ‪ ،‬وممارسة القيادة التربوية في‬
‫وليس ھناك شك‬
‫عالقااته بالھيئة التتدريسية والمموظفين س‬
‫والمدرسين ونمو مديير المدرسة‬
‫س‬
‫أن نمو المعلممين‬
‫في ن‬
‫آلخر‪ .‬وبالعممل والتعاون‬
‫كقائد تربوي يكممل أحدھما اآل‬
‫سن المدرسة تتحسنا ً مطرداً‪.‬‬
‫تتحس‬
‫ضل للبنين والبنات‪.‬‬
‫وھذا يؤدي الى تربية أفض‬
‫~ ‪~ 50‬‬
‫االثقافة االتركماننية في االمجال العربي‬
‫محمد مھدي ببيات‬
‫د‬
‫خالق العلماء الروحانيين‬
‫خافقيه روحا وثابة‪ ،‬ال يععرف الملل ووالكسل‪ ،‬له اخ‬
‫ن يحمل في خ‬
‫شارف الستين‬
‫شاب على مش‬
‫ش‬
‫الموحدين وھذه ھي الحقيقة ال تمملقا وال رياءا وحري بنا‬
‫ن‬
‫سفة‬
‫رأسه افكار الفالس‬
‫ه‬
‫ن‪ ،‬وفي‬
‫ووعظمة الزھھاد الرياضيين‬
‫سبعين بلدا‪،‬‬
‫طوف من خاللھا على نحو س‬
‫سفراته التي ف‬
‫ه‬
‫اان نسميه خلييفة جمال الديين االستراباددي االفغاني لكثرة‬
‫ساعيا لالصال‬
‫س‬
‫الح و راغباا في االستزادة من العلم و االطالع ولقاءاته المباباشرة مع عددد من الملووك ورؤساء‬
‫مجمل مواقفه ووفي كتاباته االعلمية وتحقييقاته الدقيقة‬
‫ل‬
‫انعكس في‬
‫س‬
‫عالم الدول االمختلفة و ھو ما‬
‫وومفكري واع‬
‫حبه العميق لللتركمان وقد‬
‫االفق لمن يعرفه عن قرب‪ .‬و يؤثر عنه ح‬
‫يب واسع ق‬
‫يدة‪ ،‬وھو اد ب‬
‫وواستنباطاته االصائبة المفيد‬
‫العجب لمن يعرف عنه حبه و تتعلقه بجدته اللتي تمتد جذوورھا الى مدينينة باكو االذرربيجانية و قد انعكس ھذا‬
‫ب‬
‫ييزول‬
‫االحب لقوميتھھا العريقة ‪.‬‬
‫جميعا من ھذذا الصنف وففيھم القاضي واالعالمي‬
‫وادب فاخوانه ج‬
‫ي وھو من بييت علم ب‬
‫إنه محمد سععيد الطريحي‬
‫نجفي ينحدرمن‬
‫من بيت ي‬
‫الديب وقل ماا شئت من ممعارف االلقاب العلمية فاانھا تناسبھم حيث انه ن‬
‫ووالباحث واال‬
‫الى الصحابي‬
‫ترجع بأصولھا ى‬
‫القرن السادس الھھجري و ع‬
‫ي عھدھا في االنجف االشررف الى ن‬
‫ساللة علمية طيبة يرتقي‬
‫س‬
‫حبنا في ھذا االبيت الكريم و نشأ على حب االدب‬
‫ضي ﷲ عنه‪ ،‬تربى صاح‬
‫حبيب بن مظاھر االسدي رض‬
‫االشھيد ب‬
‫الخامسة عشر من ع‬
‫ة‬
‫وھو في‬
‫الى التأليف و‬
‫منذ نعومة اظفارره واتجه ى‬
‫ووالفضيلة ذ‬
‫عمره فكتب وونشر كتابه االول )حنين‬
‫ببن إسحاق ررائد الترجمة في العصر العباسي( و الذي شارك فيه في مؤتممر مارافرام ‪ -‬حنين‪ ،‬الذذي عقد في‬
‫وخارجه‪ .‬ووالده المررحوم الشيخ محمد كاظم‬
‫ه‬
‫حثين من العرراق‬
‫مستشرقين وأدباء وباح‬
‫ن‬
‫‪ 197‬بمشارككة‬
‫شباط عام ‪74‬‬
‫ش‬
‫حبة والده الش‬
‫العراق ‪.‬ولكثرة مح‬
‫ق‬
‫حثا و محققا معروفا من اعالم‬
‫كان علما و باح‬
‫االطريحي ن‬
‫شيخ محمد كااظم للرسول‬
‫حسن ومحمد‬
‫ضا ومحمد ح‬
‫سم محمد منھھم محمد جواد ومحمد رض‬
‫االكريم )ص( سمى اوالدهه باسماء مرككبة مبتدأة بأس‬
‫سعيد‪.‬‬
‫س‬
‫~ ‪~ 46‬‬
‫وفي احد ايام المؤتمراھدى له االستاذ ارشد الھرمزي‬
‫نسخة من كتاب االدب التركماني في العراق‬
‫للدكتورالمرحوم مھدي البياتي الداقوقي بترجمته‬
‫العربية ثم اھدى لي االستاذ الطريحي بعضا من‬
‫مؤلفاته ونسخة من ھذه القصيدة بخط يده على امل‬
‫ترجمتھا الى اللغة التركية‪.‬‬
‫عندما رجعت الى العراق برا وھناك في منطقة‬
‫دھوك فتش حقيبتي الصعلوك صالح بككه المكلف‬
‫بتفتيش القادمين من المعبر الحدودي ابراھيم الخليل‬
‫فوجد في حقيبتي ھذه القصيدة فكأنه وجد لغما قاتال‬
‫ولكونه من اكراد تركيا لم يكن يجيد العربية فاستعان‬
‫بأحد الجنود الكرد بترجمة القصيدة والعراقيون دائما‬
‫شرفاء فبعدما قرأ ھذا الشاب القصيدة قال ليس فيھا‬
‫شيء يمسنا ولھم الحق في مدح أنفسھم فأخلى سبيلي‪.‬‬
‫ثم التقيت باخينا الطريحي في عام ‪2008‬في مؤتمر‬
‫ربيع الشھادة العالمي في كربالء المقدسة وقد سبقني‬
‫لھذا المؤتمر اصدقاء من تازه خورماتو في ايام‬
‫فجعيتھم الكبرى وھي انفجار شاحنة ملغومة في‬
‫المدينة فكأنھا كانت زلزاال اودت بحياة المئات‪،‬‬
‫وھناك التقيت اثناء وصولي لمدينة كربالء الشيخ‬
‫حسن قال لي استاذ يسأل عنك احد الذين جاؤا من‬
‫خارج العراق‪ ،‬قلت اكيد الدكتور الطريحي فقال نعم‬
‫ھو‪.‬‬
‫القى الدكتور الطريحي في المؤتمر كلمة وامام‬
‫جمھور غفير من العلماء ذاكرا فيھا بعض تاريخ‬
‫التركمان في الھند ومدى محبتھم الھل البيت عليھم‬
‫السالم وقد تجددت المودة بيننا ثانية وباشارة من‬
‫الدكتور الطريحي حين دعينا سوية مع مجموعة من‬
‫المؤتمرين الى دار الوجيه االستاذ عالء الكتبي في‬
‫قضاء الھندية النه لم يكن لي مع االستاذ عالء سابق‬
‫معرفة وھناك تعرفت على بعض الوجوه الطيبة منھم‬
‫اإلعالمي عبد عون النصراوي واألديب جواد عبد‬
‫الكاظم فألفيتھم جميعا‪ ...‬صديقي الطريحي ‪...‬وصاحب‬
‫الدار ھم من أصدقاء صديقي القديم مؤرخ كربالء‬
‫االستاذ سلمان ھادي آل طعمه‪.‬‬
‫وفي مھرجان الغدير العالمي الذي اقيم في الخامس‬
‫من شھر تشرين الثاني‪ /‬نوفمبر ‪ 2012‬في النجف‬
‫االشرف أبى االستاذ الطريحي اال ان يكون التركمان‬
‫كانت معرفتي األولى به في المؤتمراالول لالعالم‬
‫والصحافة التركمانية في اسطنبول ولست ادري ما‬
‫الذي جعلني انجذب اليه و اتقرب لھذا االنسان واميل‬
‫اليه رغم كثرة الضيوف من بالد عديده وھكذا جلسنا‬
‫مرارا وتحدثنا كثيرا في قضايا الفكر واالدب والتراث‬
‫و قد اعجبني تواضعه الى ابعد الحدود‪ ،‬كما جذبتني‬
‫معارفه الواسعة بالقضايا االدبية التي انا مھتم بھا‬
‫وھذا ماجعلني ان اوثق عرى المودة والصداقة معه‪،‬‬
‫ومن جميل مواقفه انه القى في المؤتمر المذكور‬
‫قصيدة عامرة في تمجيد التركمان باللغة العربية‬
‫معبرا فيھا مدى حبه لھم واليكم بعض ما ورد فيھا ‪:‬‬
‫طاب يومي وطاب فيه التالقي‬
‫فمتى يؤذن الھوى بانعتاق؟‬
‫تركمان العراق مرحى واھال‬
‫بالغوالي من تركمان العراق‬
‫فھم االھل طيبھم طيب دجلة الخير‬
‫والفرات الشھي ذي االعالق‬
‫كرم واستقامة والتزام وسالم ونشوة في التالقي‬
‫وھم ان اردت مني مزيدا‬
‫قمة المكرمات واالخالق‬
‫نحن اھل العراق قوال وفعال‬
‫اخوة نحن رغم انف ) الرفاق (‬
‫عرب نحن والزمان سجال‬
‫واألماني بوحدة واتفاق‬
‫ومع )التركمان( عشنا زمانا‬
‫منذ ألف من السنين العتاق‬
‫أيھا المدعون كفّوا صراخا‬
‫ودعونا من خدعة ونفاق‬
‫ايه كركوك كم بواديك عشنا‬
‫من قرون ولم نزل باشتياق‬
‫قد عشقناك قلعة المعالي‬
‫ال اختياال بنفطك الدفّاق‬
‫انما أنت موطني وبالدي‬
‫وستبقين موئال للوفاق‬
‫عجل‬
‫ومتى ينشد النواسي ّ‬
‫ادر الراح عندھا يا ساقي‬
‫تركمان العراق مرحى وأھال‬
‫بالغوالي من تركمان العراق‬
‫~ ‪~ 47‬‬
‫لھم مشاركات في ھذا المھرجان الوالئي الذي استمر‬
‫لعدة ايام‪ ،‬فاتصل بي ھاتفيا طالبا مني المشاركة في‬
‫ھذا الفرح اإليماني اإللھي وان يرافقني احد من‬
‫أصدقائي الشعراء لتقديم بحث بعنوان )االمام علي في‬
‫الشعر التركماني( فاخترت نسيمي البغدادي نموذجا‪،‬‬
‫فألقيت البحث في دار الضيافة بالصحن الحيدري‬
‫الشريف‪ ،‬فنال استحسان المستمعين الن الموضوع‬
‫يعتبر غريبا لھم لكونھم غير ملمين بالتركية وشعرائھا‬
‫علما بان سبعة وثالثين دولة قد اشترك في ھذا‬
‫المھرجان وكما القى صديقي األستاذ الشاعر صباح‬
‫طوزلو قصيدة باللغة التركية مع ترجمتھا باللغة‬
‫العربية في الليلة الثانية من المھرجان وقد خصصت‬
‫للشعر والقوافي فنالت إعجاب الحاضرين ‪.‬‬
‫وفي ھذه االمسية الشعرية النجفية أھداني صديقي‬
‫الطريحي العدد ‪ 80-79‬من مجلة الموسم والذي يقع‬
‫في ‪ 752‬صفحة من القطع الكبير وھو صاحب ھذه‬
‫المجلة الموسوعة ورئيس تحريرھا و التي يصدرھا‬
‫من مقر اقامته في ھولندا منذ ربع قرن وھي موسوعة‬
‫زاخرة وحافلة بالبحوث والدراسات‪ ،‬وقد خصص‬
‫فصال في ھذه المجلة للثقافة التركمانية بعنوان )من‬
‫آفاق الثقافة التركمانية ( وھو فصل ممتع قارب مائة‬
‫صفحة وقد تناول المواضيع اآلتية ‪:‬‬
‫‪-1‬تركمان العراق ) لمحة تاريخية (‬
‫‪ -2‬الصالت التاريخية بين النجف والتركمان‬
‫‪ -3‬تركماني عراقي يؤسس مملكة حيدر اباد في الھند‬
‫‪-4‬االمير الكبير بيرام خان خان الخانات‬
‫‪ -5‬مملكة )اود( ساللة تركمانية حكمت في الھند‬
‫‪ -6‬شخصيات تركمانية مجھولة )جنكيزخان ملك‬
‫كجرات(‬
‫‪ -7‬القائد التركي ارسالن البساسيري‬
‫‪ -9‬على ابواب جرجان‬
‫‪ -10‬فضولي البغدادي شاعر التركمان االكبر‬
‫‪ -11‬تلعفر ) الشرارة االولى لثورة العشرين (‬
‫‪ -12‬محمود بن سبكتكين )اول الموطدين للسيادة‬
‫التركية في العالم العربي(‬
‫‪ -13‬من علماء التركمان المعاصرين‪ :‬الشيخ حسين‬
‫الموصلي‬
‫‪ -14‬مقالة في الترك لشرف الزمان طاھر المروزي‬
‫‪ -15‬البكتاشية‪ -‬لمحات من تاريخھا واھم تكاياھا في‬
‫العراق‬
‫‪ -16‬افاق تركمانية‬
‫‪ -17‬مشاھد اھل البيت )ع ( واالولياء في تلعفر‬
‫وھذه البحوث كلھا سطرتھا انامل االستاذ الطريحي‪...‬‬
‫‪---------------------------‬‬
‫األستاذ محمد سعيد الطريحي‬
‫من مواليد مدينة الكوفة –العراق عام ‪.1953‬‬
‫عمل في دائرة اآلثار‪ ،‬وفي الصحافة العراقية في فترة‬
‫)‪ ، (1979-1972‬وكانت له إسھامات في الصحافة العربية‬
‫في أوربا‪ ،‬وفي الھند‪ .‬فقد أصدر صحيفة )صداي حق(‬
‫و)جھاد( و)أسالميك ڤيو(‪ ،‬كما أصدر )الديوان( و)الراية‬
‫العلوية( و)الكوفة(‪.‬‬
‫غادر العراق عام ‪ 1979‬الى روما ومنھا الى الھند وأقام فيھا‬
‫منذ عام ‪1980‬م‪ ،‬وأسس مع مجموعة من مثقفيھا من اتباع‬
‫ديانات مختلفة‪ ،‬دائرة المعارف الھندية‪ .‬من مھامھا إصدار‬
‫موسوعة عربية عن الھند‪.‬‬
‫صدر له أكثر من ‪ 107‬كتابا بين تأليف وتحقيق‪ ،‬منھا ‪:‬‬
‫)الديارات واألمكنة النصرانية في الكوفة وضواحيھا(‪ ،‬طبع‬
‫ألول مرة في روما عام ‪ 1978‬ويتناول الكتاب الماضي‬
‫المسيحي في المثلث الحضاري التاريخي‪ :‬الحيرة النجف‬
‫الكوفة‪ .‬وكتاب "العتبات المقدسة في الكوفة" و) السيخ‪:‬‬
‫تاريخھم و عقائدھم‪ ،‬وكتاب )مسلمون ال طوائف ( و)المساجد‬
‫التاريخية في الكوفة( و)أعالم الھند ( و)‪.‬ملوك حيدر اباد( و‬
‫)تاريخ االحمدي( وغيرھا الكثير ‪.‬‬
‫قضى صاحبنا معظم حياته خارج الوطن وھو اليوم يعيش في‬
‫ھولندا التي أسس فيھا عام ‪) 1988‬أكاديمية الكوفة( وھي‬
‫مؤسسة غير حكومية‪ ،‬و قد عمل فيھا مع مجموعة من‬
‫الباحثين والدارسين من الشرق والغرب في مجاالت دراسات‬
‫األديان‪ ،‬واألستشراق‪ ،‬والعالقات الثقافية بين الشرق والغرب‪،‬‬
‫و أما مجلة )الموسم( فھي اللسان الناطق الكاديمية الكوفة‬
‫والموسم موسوعة فصلية تُعنى باآلثار والتراث نشر منھا‬
‫حتى يومنا ھذا ) ‪ 100‬مجلد ضخم( احتوت على مايزيد من‬
‫ثالثين ألف صفحة مملوءة باالبحاث و التحقيقات والوثائق‬
‫النادرة‪ ،‬ويكفيه ھذا االنجاز برھانا حيا و صادقا على جھوده‬
‫التي ترتقي به الى مصاف الخالدين ‪.‬‬
‫~ ‪~ 48‬‬
‫ذاﻛﻛرة ﻛرﻛووك‬
‫ﻋﺔ اﻟذاﻛراﺗﻳﺔ"‬
‫اﻫدي ﻫذﻩ اﻟﺿوﻋ‬
‫"إﻟﻟﻰ اﻟﻣﺑدﻋﺔ ﻧﻧﺎدﻳﺔ ﻏﺎزي ااﻟﻌزاوي ي‬
‫طﻔﻰ‬
‫ﻓﺎرووق ﻣﺻط‬
‫والدي أمام مقھاه منتصبة سنيينَ طواالً ‪ ،‬وولم تكن ھذه الشجرة ھي الوحيدة في‬
‫ي‬
‫ظلت شجرة التوت التي غ ََر َسھا‬
‫ظ‬
‫اليباس امت َد الى‬
‫وشجيرات وعرائش ‪ ،‬ولكن س‬
‫ت‬
‫جار‬
‫المقھى ‪ ،‬وانما كاننت ھناك اشج‬
‫ى‬
‫االبقعة الخضرراء المفترشةة أمام‬
‫ضراوات االيام الى ان اكتشفت‬
‫ت‬
‫حمل‬
‫جرة السيدة اللتي ظلت تقاووم الجفاف وواالھمال وتتح‬
‫جميعھا باستثثنا ِء ھذه الشج‬
‫ج‬
‫مال على تلك‬
‫النھار فعنذاك اسددلت الستارة‬
‫ر‬
‫في وضح‬
‫االخرى اغتيلت ي‬
‫ى‬
‫ت ھي‬
‫ااحد االيام أَن شجرة التوت‬
‫بالتمام والكما ِ‬
‫ِ‬
‫شجرتھا المتوحدة ‪.‬‬
‫ا‬
‫صھل‬
‫خضرتھا وتص‬
‫ظلت تصدح خ‬
‫االبقعة التي ظ‬
‫والفكرة تعود اليھا‬
‫ة‬
‫جزءاً من الدار التي ورثتھا الوالدة عن ابيھا‬
‫حيث است ﱠل ء‬
‫ي مقھاهُ ث‬
‫‪ 19‬بنى والدي‬
‫ففي عام ‪937‬‬
‫أعي وجوده في‬
‫جديد ‪ ،‬وعندمما بدأت ي‬
‫مقھى بمساحة وااسعة وبنا ٍء ج‬
‫خلصهُ من دفعع االيجار وييكون له ى‬
‫أأرادت أَن تخ‬
‫ھذه البقعة التي‬
‫التوت ونباتات ممتعرشة ‪ ،‬ه‬
‫من اشجار ت‬
‫الخضراء الممتدة اماممه ‪ ،‬بضع ن‬
‫ء‬
‫قعة‬
‫االعقد الخمسينني اتذكر البقع‬
‫السيانة التي‬
‫أو باألغاني اال‬
‫بأصوات جھاز المذذياع الكبير و‬
‫ت‬
‫والمغتسلة إما‬
‫ة‬
‫الم‬
‫ككانت تتزين بالمصابيح مع حلول الظال‬
‫وغرقت في تھامسھھما ‪ ،‬وظلت‬
‫ت‬
‫الناعس للتوت ِه المھوومة‬
‫س‬
‫ييمجھا )الحاككي( العتيق ‪ ،‬وبقيت اشم تناجيات الممقھى‬
‫ت الممقھى عالقة ففي ذاكرتي ‪ ،‬ثمة انفاس دافئة تصعد‬
‫صوررة التوتة ع‬
‫مع نعاسا ِ‬
‫والتخوت المفروشة‬
‫ت‬
‫المقھى ‪ ،‬ورطوببة مبتردة تففترش أرضييته‬
‫ى‬
‫من صدر‬
‫ت حالمة ممع الصوت‬
‫بالبس‬
‫سط الوثيرة ھھي االخرى تغري ال ُزببنَُن في تھويمما ٍ‬
‫المكان ‪.‬‬
‫ن‬
‫الحب الكبير الذي ييتوسط‬
‫الرتييب لقطرات االما ِء التي تنققط من ِ‬
‫طر اھل الطررف الى المقھھى للسھر ووالتسامر م‬
‫مع المساء يتقاط‬
‫وھم نبالء خلق‬
‫وال تزمت في‬
‫واحضانھم منفتحة فال تعصب ال‬
‫م‬
‫حبة ‪ ،‬اعماقھھم متسامحة ‪،‬‬
‫ومح‬
‫ب المعونة‬
‫ن‬
‫عون حُرم ِة الغغربا ِء‬
‫وباالخص فھم يراع‬
‫ص‬
‫جمھم‬
‫معاج‬
‫ويمدون لھم كل اسببا ِ‬
‫والقاعدة الجوية فقد‬
‫ة‬
‫جيش‬
‫‪ ،‬وننظراً لكون اللمكان قريبا ً ممن مقر الفرققة الثانية للج‬
‫أن يسكنوا منط‬
‫تعود الكثير من الضباط ن‬
‫د‬
‫طقتنا لقربھا من أماكن عملھم ومع‬
‫شائج صداقة‬
‫عالقات جيرة ووش‬
‫ت‬
‫غساق المبكر يفد بعضھم الى المقھى وولديھم‬
‫اال ْغ ِ‬
‫مع ااھل المنطقة ‪ ،‬بل وكثيراً‬
‫عمالھم من تممشية معاملة‬
‫مايساعدونھم في تذليل اع‬
‫م‬
‫فاروق مصطفى‬
‫ق‬
‫الكثير من الحككايات عن ھؤؤالء يرويھا‬
‫ألوالدھم ‪ ،‬وقد سمعت ك‬
‫جاد وظائف أل‬
‫وايج‬
‫اشقاائي الكبار وحتى سمعت من احدھم أن الزعيم )عبد الكريم ققاسم( عندما‬
‫~ ‪~ 44‬‬
‫كان برتبة نقيب كان يشاھد يوميا ً ماراً من امام المقھى‬
‫وقد امتطى صھوة حصانه ‪ ،‬إال أنني لست متأكداً من‬
‫يقينية الخبر ألن كل ھؤالء الذين رووا لي ھذه‬
‫الحكايات انتقلوا الى جوار ربھم ‪ ،‬وكذلك اذكر أن‬
‫القاص )يوسف الحيدري( كان يرى دائما ً بشعره‬
‫الطويل الكثيف وقد تأبط كتبه الخوالد ماراً من أمام‬
‫المقھى ايضا ً ‪ .‬وكثيرون غيرھم من مبدعي كركوك ‪:‬‬
‫االعالمي )سعاد الھرمزي( الشاعر )قحطان‬
‫الھرمزي(‪ ،‬الرسام )صديق احمد( والمغني )عبد‬
‫الجبار الدراجي( وتطول قائمة ھذه االسماء التي‬
‫انغمست اصابع اصحابھا في حبر الكتابة والتشكيل‬
‫والنغم أعصر ذاكرتي المضنكة فألمح يھوديا ً ق ّماشا ً‬
‫)بائع أقمشة( وربما كان اليھودي االخير في كركوك‬
‫– ينحدر كل يوم من الصوب الكبير )صوب القلعة‬
‫القديمة( وعبر سوق )القورية( يھبط الى مقھانا وھو‬
‫محطته االخيرة في تجوابه اليومي ‪ ،‬يضع عادة‬
‫اقمشته على كتفه ويتزيى بزي اھل كركوك ‪ ،‬ابصره‬
‫جالسا ً في المقھى وقد ألقى اقمشته على احد التخوت‬
‫ومن باب صغير رابط بين مطبخه ودارنا كان والدي‬
‫يأخذ بعضا ً من اقمشة اليھودي لتختار منھا الوالدة‬
‫وھي بدورھا تقدم له ماعندھا من ارزاق ومآكل وذلك‬
‫النھار ‪ ،‬وعندما ينال قسطا ً من الراحة يحمل اقمشته‬
‫ويغيب في االزقة والدرابين المتحزلنة في المحلة‬
‫لعرض بضاعته على النسوة وترويجھا ‪.‬‬
‫فتى آخر تعود أن يم ﱠر على المقھى ‪ ،‬وآلف الجلوس‬
‫فيه بعض األحايين ‪ ،‬وكان يعاني شيئا ً من الخفة في‬
‫قوا ِه العقلية وله عجلة يدحرجھا امامه ‪ ،‬يُضيّف في‬
‫المقھى على احسن مايشتھي ويودهُ الجميع لوداعته‬
‫التي التنسى ‪ ،‬وقد غدا جزءاً من المشھد اليومي‬
‫المعاش في المنطقة فإن لم يظھر أحد االيام كأن شيئا ً‬
‫من ايقاع الحياة السائرة قد اختل وفقد توازنه ‪.‬‬
‫وغير بعيد من المقھى في الطريق الصاعد الى سوق‬
‫)القورية( تعودنا رؤية سيدة تخطت مرحلة الشباب‬
‫ولكنھا في قوتھا‪ ،‬تتزيى زيا ً رجاليا ً من تلك االزياء‬
‫التي الف الرجال لبسھا في كركوك ‪ ،‬تظھر في السوق‬
‫بزيھا الرجالي ‪ ،‬تجلس في دكان لبيع سكائر اللف‬
‫وھي في مقدمة المحل تساعد صاحبه في تعبئة‬
‫اللفافات‪ ،‬ولم اجد أحد االيام شخصا ً ينظر اليھا او‬
‫يعاكسھا او يعلق على زيھا وأظن أن الناس كانوا‬
‫متسامحين ومنفتحين على بعضھم البعض وفي سنوات‬
‫الحقة تجمع بعض المعلومات لدي عن ھذه السيدة‬
‫والسبب الذي حدا بھا أن تلبس الزي الذكوري ‪ ،‬بأنھا‬
‫نذرت على نفسھا بعد أن قتل اخ لھا غدراً فأرادت أن‬
‫ينصف اخوھا ويسترد حقه فآلت على نفسھا‬
‫االستمرار في زيھا الرجالي الى ان يعود الحق الى‬
‫نصابه ويعاقب الذين سببوا مقتل شقيقھا‪.‬‬
‫الأدري من الذي أدخل في فكر والدي أن يلغي مقھاه‬
‫ويحوله الى فرن للصمون‪ ،‬وھكذا في غضون أيام –‬
‫بعد أن باع اثاث المقھى تحول المكان الناعس الى‬
‫مخبزة للصمون الحجري ‪ ،‬أال أن توقعات والدي في‬
‫الكسب الوفير لم تجئ صائبة ‪ ،‬ولم تأته المكاسب التي‬
‫توقعھا فأراد ھذه المرة أن يتقاعد ويتفرغ للتعبد‬
‫والتقوى وبعد ان اجر فرنه وقبض إيجار عدة اشھر‬
‫مقدما ً توجه الى بيت ﷲ الحرام ‪ ،‬وبعد رجوعه من‬
‫الحج لم يأتلف مع المستأجر فألغى الفرن ايضا ً وأزاله‬
‫واعاد ھوية المكان الى المقھى وأجره ورجع ھو فيه‬
‫زبونا ً يوميا ً يتربع على تخت من تخوته ويحكي‬
‫لصحبه ذكرياته عن )سفر برلك( وما شاھد فيھا من‬
‫أھوال وما عانى من مخاطر وظل في عين الوقت‬
‫يراعي شجرة التوت التي بقيت وحدھا منتصبة من‬
‫البقعة الخضراء كان يمنع أي شخص يستند اليھا او‬
‫يربط حبالً او خيطا ً ‪ ،‬فھي بالنسبة إليه كائن حي‬
‫ينبض قلبه ‪ ،‬وربما انا ايضا ً ورثت من ابي ومن ھذه‬
‫التوتة المھومة عشق جنس اشجار التوت فأني اصغي‬
‫دائما ً الى تناجياتھا وتصھاالتھا مع الريح ‪ .‬في احد‬
‫االيام وأنا اسير في المنطقة وجدت التوتة الجميلة‬
‫اغتيلت وقطعت ‪ ،‬فعلمت أن شيئا ً كبيراً قد وقع لي ‪،‬‬
‫وانني فقدت ماكان يعزيني ويسليني ‪ ،‬وأن نافذة َحسنة‬
‫االنوار قد اعتمت وشقاء متراكم ضبّب مساحات‬
‫كھولتي الھاطلة ‪...........................................‬‬
‫~ ‪~ 45‬‬
‫صة قصيرة‬
‫قص‬
‫ضل الحالق‬
‫فاض‬
‫خت أوداجه‪ ،‬وعيناه تتراققصان‪ ،‬وقد ألقى برأسه الى الخلف‬
‫الوجه‪ ،‬الذي انتفخ‬
‫ه‬
‫رراح يمأل الككأس للشاب الغائم‬
‫شعره األجعد‪ ،‬و مالبسه اللرصاصية اللغامقة الواسععة‪ ،‬فقد تلمظ‬
‫ما ھو بشاربه الغليظ ‪ ،‬و ش‬
‫بشكل ماجن ‪ ..‬أما‬
‫ضاحكا ل‬
‫ض‬
‫الم‪ ،‬وقال ‪:‬‬
‫ككأحد أفراد قرراصنة األفال‬
‫انه لعبء كببير أن تكون مسؤوال عن أرواح ھي في عھدتك ‪..‬‬‫خذ دجاج بسررعة‪،‬‬
‫ظل ابتسامة‪:‬‬
‫على طرفي ففمه الملوث ظ‬
‫ستال‪ ،‬يتابع وع‬
‫ويتبعھا بجرعة من كأس الكريس‬
‫ا‬
‫ييلتھم قطعة فخ‬
‫الواجب ‪..‬‬
‫ب‬
‫ويجب أن يككون ذھن االننسان صافيا و يده ثابتة عنند أداء‬‫صبغه الدبق بنزق ‪:‬‬
‫ففقال الشاب و ھو يمص اص‬
‫مظلمة ‪..‬‬
‫ة‬
‫صوته اآلن يأتتيني من بئر عميقة‬
‫وانت تتكلم ككأني أسمع ص‬‫ع من عينيه االثقيلتين ‪..‬‬
‫حتى تسيل الدموع‬
‫ييضحك ى‬
‫عمي ‪..‬؟ ‪ ..‬لكن الشاب ييقول متحفزا و كأنما استففزت ذكرياته ‪:‬‬‫السباب‪ ،‬وھوسا و وولعا بحكايات الغزو و االننتقام ‪ ..‬لعلك‬
‫‪،‬‬
‫ستوعبت الكثثير من الشتائئم و‬
‫ كان يملك ذذاكرة ھائلة اس‬‫ختفاء عدد ممن الفراخ و‬
‫تتتذكر تلك الوواقعة أيام كننا في زمن العوز‪ ،‬عندمما اكتشفنا ان قطة لعينة ككانت وراء اخ‬
‫قني في باحة الببيت ‪ ..‬قذف‬
‫عليھا وإال علّ ي‬
‫ا‬
‫أن أعثر‬
‫الطييور‪ ،‬فاضطررني الوالد ن‬
‫يتجاوز العاشرة ‪،‬‬
‫ز‬
‫كان عمري آنذااك ال‬
‫حوي بقوة مززمجرا‪ ،‬ن‬
‫بمدييته الحادة نح‬
‫كميننا محكما ‪ ،‬مما لبثت أن ووقعت فيھا‪،‬‬
‫صبت لھا ي‬
‫االشارة فورا ‪ ،‬نص‬
‫ة‬
‫فالتققطت‬
‫وسط باحة البيت‬
‫الوالد المبتھج بالمموت شنقا ‪ ،‬رربطتھا ط‬
‫د‬
‫حكم عليھا‬
‫وعللى الفور م‬
‫بقطع قوائمھا وھھي تصرخ كالداعرة‪ ،‬و أنا أقھقه‪،‬‬
‫ع‬
‫بشككل محكم‪ ،‬و قمت‬
‫زعيق و صراخ‬
‫ق‬
‫ھون من حولي‪ ،‬حتى غطى صوت قھقھاتتنا على‬
‫جميع يقھق ن‬
‫والج‬
‫اللعيينة ‪..‬‬
‫البذيئة و الخليعة‪،‬‬
‫ة‬
‫صليّات من الككلمات‬
‫ كاان عمي يصففق طربا‪ ،‬يززبد و يطلق ص‬‫الضحك الھستيري ‪..‬‬
‫ك‬
‫و يككاد يقع على األرض من شدة‬
‫العرق التي كان‬
‫ق‬
‫تفارق قنينة‬
‫ق‬
‫عينه ال‬
‫ وحين لفظت أأنفاسھا األخييرة ‪ ،‬كانت ع‬‫ضل الحالق‬
‫فاض‬
‫خرى مديته ذات النصل الحاد التي أحتفظ‬
‫يشدد عليھا بيده اليسرى و يقببض باالُ ى‬
‫بھا حتى اليوم كذذكرى غالية عزيزة ‪..‬‬
‫~ ‪~ 39‬‬
‫وللحظات‪ ،‬ران صمت ثقيل بينھما ‪ ..‬أرسل الى الشاب‬
‫السارح نظرات غريبة و االبتسامة الخبيثة ال تفارق‬
‫شفتيه الغليظتين ‪ ..‬ثم راح يجيل النظر في الفضاء و‬
‫عيناه تتوسعان وتنغلقان وقد الحت سيمة االضطراب‬
‫على محياه ‪ ..‬فجأة استولى على الشاب نوبة سعال ‪،‬‬
‫تبعھا فواق مزعج اضطره على الوقوف ‪ ،‬نھض‬
‫صاحبه بسرعة و طبطب على ظھره و ناوله الكأس و‬
‫ھو يقول ‪:‬‬
‫خذ‪ ،‬جرعة من ھذه الكأس ‪..‬‬‫لكن الشاب نظر اليه بعينيه الصغيرتين كعيني جرذ ‪،‬‬
‫و وجھه الطويل الحليق ‪ ،‬نظرة جافة خاطفة و عاد‬
‫الى الجلوس ‪ ..‬قال ساخرا و ھو يدفع ما تبقى في‬
‫الكأس الى جوفه مقلدا رجال آل كابوني ‪ ،‬محاوال‬
‫السيطرة على فواقه ‪..‬‬
‫نھلت منذ صغري من خزان حكاياته و قاذوراته‪،‬‬‫احتلت مواضع في ذاكرتي‪ ،‬وغدت يقيني ومرآة‬
‫أفعالي ‪ ..‬تعلمت منه العنف غير المحصن بكل‬
‫تفاصيله و تأقلمت معه‪ ،‬عنف صارم ال يعرف حدود‬
‫الجدل و النقاش ‪..‬‬
‫كان اآلخر يمأل كأسه واالبتسامة الخبيثة تلوث شفتيه‬
‫الغليظتين ‪ ..‬انحنى الشاب على المائدة واضعا ذقنه‬
‫على قبضتيه ثم بدأ بصوت كالفحيح يقول ‪:‬‬
‫كان كل شيء مكتظا ً بالغيوم ‪ ..‬ما زلت أتذكر‬‫وجوھھم المرتعبة ‪..‬‬
‫فجأة حاول الشاب الغائم الوجه و المھزوم من‬
‫الداخل‪ ،‬الوقوف كمن يحاول أن يتخلص من عبء‬
‫ثقيل ‪ ،‬بدأ ينقرعلى المائدة نقرا بطيئا متصنعا حالة‬
‫نشوة عارمة و ھو يضحك كالمأخوذ ‪ ،‬اقعده اآلخر بيد‬
‫غليظة وھو يھدأه ‪ ،‬غير أن الشاب تابع بصوت ھامس‬
‫مخيف‪ ،‬وھو يعاني من ضغط ذات العبء الثقيل حتى‬
‫ليكاد ال تحسه اال نفسه القلقة ‪:‬‬
‫ال زلت أسمع بكاء األطفال ونحيب النساء و أنين‬‫الشيوخ وصرخات الشباب و صيحات توسالتھم ‪،‬‬
‫والشفالت تؤدي واجبھا كحيوانات مفترسة ‪ ..‬كان‬
‫المشھد رھيبا و ‪..‬‬
‫فقاطعه اآلخر بصوت خفيض غاضب ‪..‬‬
‫كف عن ھذا الھذيان‪ ،‬اشرب ‪ ..‬الشيطان يقترف كل‬‫شيء و يلزمنا في النھاية أن نعترف و ندفع الحساب ‪.‬‬
‫وتابع الشاب ساھما ‪:‬‬
‫ال أشعر اني على ما يرام ‪ ،‬بدأت أمقت كل شيء ‪ ،‬لم‬‫يبق في أية زاوية من زوايا قلبي أثر للعطف أو‬
‫الرحمة ‪ ،‬أال تحس اننا اصبحنا أنانيين و شاذين بشكل‬
‫غير معقول‪..‬‬
‫اھدأ ‪ ..‬يجب أن نتقبل ھذا الوضع و نحفظه بأسناننا و‬‫مخالبنا‪ ،‬ألنه أصبح شيئا حقيقيا في داخلنا‪ ،‬ولن نتخلى‬
‫عن تباريح ھذا النعيم الذي نعيشه مھما كان الثمن ‪.‬‬
‫لم يعره اھتماما بل أطلق صوت ضحكة فاترة أشبه‬
‫بالسخرية بعد أن صب لنفسه كأسا وجرعھا دفعة‬
‫واحدة‪:‬‬
‫موقفان مزعجان سأتذكرھما ما دمت حيا ‪..‬وجوھھم‬‫الصفر التي غابت عنھا الدماء‪ ،‬وعيني تلك المنحوسة‬
‫التي ظلت تنظر في عيني كتلك القطة اللعينة‪.‬‬
‫اغتصب اآلخر ابتسامة جافة متوجسة محاوال على‬
‫مضض أن يحول الموقف الى مرح‬
‫أيا لعين ‪ ..‬يأخذني الشيطان لو لم يزل ذھنك منجذبا‬‫نحو تلك الشقراء ‪..‬‬
‫نظر الشاب الى اآلخر لحظات ‪ ،‬ثم حول نظره القلق‬
‫الى الكأس الفارغة ‪ ،‬بدأ ينقر على المائدة بقوة ‪ ،‬في‬
‫ضحك ھستيري أفزع اآلخر‪ ،‬ورفع عقيرته يغني‬
‫بزعيق‪ ،‬أسرع اآلخر اليه و ھو يقول بصوت ھامس ‪،‬‬
‫واضعا يده على فمه ‪:‬‬
‫اخفض صوتك لئال يسمعنا أحد ‪ ..‬ارجوك ‪..‬‬‫يسكت ‪ ،‬يمأل الكأس و يدسھا في جوفه دفعة واحدة ثم‬
‫يضعھا على المائدة بقوة و قد بانت عليه اعراض‬
‫السكر التي دل عليھا صوته المتكسر المضطرب ‪:‬‬
‫كانت مثل قشطة محالة بالعسل ‪..‬‬‫كان يحاول أن يتصنع المرح‪ ،‬غير أن نبرته و ھو‬
‫يتكلم ‪ ،‬كانت مشوبة باألسى ‪:‬‬
‫ال زال صوت أنينھا يرن في اذني ‪..‬‬‫ثم فجأة يقول محاوال االبتعاد عن الموضوع ‪:‬‬
‫المستوى المعاشي الواطيء الذي كنا نعيشه تغير‬‫بسرعة الف ميل في الساعة ‪ ،‬وضعنا في حرج و أثر‬
‫على سلوكنا و توازننا ‪..‬‬
‫يحدق فيه اآلخر بشيء من التردد و التوجس و يقول‬
‫محاوال السيطرة على رباطة جأشه التي تخفي توتره و‬
‫انفعاله ‪:‬‬
‫~ ‪~ 40‬‬
‫لذا نحن نعوض اليوم ما فاتنا أيام الفقر و العوز ‪..‬‬‫أيام كنا نعيش مثل خرق بالية نتنة في زوايا مھملة‪..‬‬
‫يجب أن تستوعب ھذه المقاربة ‪..‬‬
‫بدأ و جه الشاب يتحول الى شكل تمساح بشدقيه‬
‫الواسعين ‪ ،‬و ھو يقول بشيء من العنف و الغضب ‪:‬‬
‫ياللسخرية ‪ ،‬نحن نغتصب المباھج و نسرق المسرات‬‫عنوة عن اآلخرين ‪..‬‬
‫يقول اآلخر بانفعال عصبي واضح ‪:‬‬
‫مھنتنا المقرفة ال تعرف غير الحزم و الحسم و الكتم‬‫‪ ..‬ھكذا ‪ ،‬اال تفھم ‪..‬‬
‫يعود الى مكانه ‪ ،‬ويقول للشاب بلطف ‪:‬‬
‫اظن انك يا ابن العم أسرفت في الشرب‪ ،‬علينا الذھاب‬‫فقد تأخرنا كثيرا‪..‬‬
‫غير ان الشاب قال بحماس ‪:‬‬
‫كنتَ في المقعد الخلفي وھي سكرى مشدوھة‬‫مرعوبة‪ ،‬تجلس بقربك و انت ترفع عقيرتك تغني‬
‫بصوتك الشبيه بثغاء الماعز ‪..‬‬
‫يضطر اآلخر الى مجاراته فيقول بھمھمة غريبة ‪:‬‬
‫لو لم يظھر ذلك األخرق بشكل مفاجيء أمامنا ‪ ،‬لكان‬‫الوضع اآلن مختلفا ‪..‬‬
‫يزداد الشاب حماسا و قد التمعت عيناه الصغيرتان ‪ ،‬و‬
‫الرذاذ يتطاير من بين اسنانه الصفر و يقول ‪:‬‬
‫ ُ‬‫كنت أمام المقود فرحا جذال ‪ ،‬أنظر اليھا من خلل‬
‫المرآة‪ ،‬كان منظر شعرھا األشقر الذي يعبث به الھواء‬
‫و وجھھا األملح المثير‪ ،‬يدغدغ كل رغباتي الدفينة ‪،‬‬
‫كنت أسوق بسرعة مذھلة خارج المدينة‪ ،‬وكان اتجاھنا‬
‫خلف ذلك التل المنعزل ‪ ..‬كانت ليلة ناعمة رقيقة تتألأل‬
‫فيھا النجوم و الھواء الربيعي يخدر العواطف‪ ..‬و‬
‫لكن‪...‬‬
‫فجأة تغيرت نبرات صوته و تعابير وجھه و بدأ جسمه‬
‫يتنمل‪ ،‬ثم تابع بصوت مخيف و كأنه ينظر الى بعيد ‪:‬‬
‫مثل عفريت خرج من القمقم‪ ،‬فاجأنا ذلك المعتوه‬‫بسيارته اللعينة بضوئھا الكاشف القوي ‪ ..‬توقفنا ‪..‬‬
‫نزل من سيارته يزعق ويصرخ ‪ ..‬و بما انني لم أتعود‬
‫أن يصرخ أحد في وجھي‪ ،‬وخصوصا ‪ ،‬في مثل ھذا‬
‫الموقف الدقيق‪ ،‬وأنا في أقصى حاالت النشوى‪ ،‬فقد‬
‫اضطررت أن اصرفه عنا بتلك الطلقة اللعينة ‪..‬‬
‫وأرسل الى ابن عمه نظرة رھيبة ذات مغزى و قال‪:‬‬
‫و تلك المنحوسة استغلت الموقف الحرج ‪ ،‬كانت‬‫تحاول الھرب ‪ ..‬ھل تعمدت أن أقترف كل ذلك ؟ ‪..‬‬
‫اقترب ابن عمه منه و ربت على ظھره بحنو ‪ ،‬كان‬
‫يشعر دوما بالتفاھم الالمحدود الذي يربطھما ‪ ،‬و انھما‬
‫يسيران على نفس السكة‪ ،‬وان الضمير حتى لو فتح‬
‫احدى عينيه لوھلة قصيرة‪ ،‬فسيجد ان القطار قد اندفع‬
‫بسرعة ھائلة‪ ،‬ولم يعد ھناك ثمة خط للرجعة‪،‬‬
‫فالمسميات و المعاني اختلطت عندھما و ليس من فرق‬
‫بين قتل حيوان أوإنسان ‪ ..‬تذكر وجه عمه القاسي‬
‫الذي يحمل الشاب الماثل أمامه بعض مالمحه ‪ ،‬وجه‬
‫مكتظ بالغيوم و قلب ش ّكاك ال يعرف الرحمة ‪ ،‬و قال‬
‫محاوال أن يلطف الجو المشحون ‪:‬‬
‫ال بأس ‪ ،‬كل ينال نصيبه و يأخذه معه ‪..‬‬‫قھقه الشاب بافتعال و قال بغضب ‪:‬‬
‫كان من اللياقة بل المفروض أن تقوم بعمل ‪ ..‬بأي‬‫شيء ‪..‬‬
‫فقاطعه اآلخر بصوت مرتجفوقد ھيمن عليه االنفعال ‪:‬‬
‫ما كان علينا ان نأخذھا معنا تلك الليلة المشؤمة ‪ ،‬و‬‫أنت تسرعت ‪ ،‬و قد تفاجأت‪ ،‬اتفھم ‪ ..‬تفاجأت ‪..‬‬
‫انفجر الشاب في وجھه و قد تحول الى وحش كاسر ‪:‬‬
‫و لكنك لم تتفاجأ عندما ارسلنا لنقتل اولئك االطفال و‬‫النساء و ‪..‬‬
‫اسكت‪ ،‬اسكت ‪..‬‬‫والشباب والشيوخ وندفعھم الى الحفر لتواريھم‬‫الشفالت ‪ ،،‬كم شخصا قتلت ‪.‬‬
‫قلت اسكت‪ ..‬اخفض صوتك‪ .‬ارجوك لئال يسمعونا ‪..‬‬‫تعلمنا أن ننفذ األوامر مثل األعمى و األخرس و‬‫األصم في سبيل الواجب ‪ ،‬كأي ق ّواد أو ديّوث ‪ ..‬أليس‬
‫كذلك؟ ‪..‬‬
‫فقال اآلخر مھدئا و قسمات وجھه تھتز‪:‬‬
‫الواجب ھو الواجب‪ ،‬وقد كتب علينا أن نؤدي طقوس‬‫االغتسال في بئر الطاعة العمياء‪ ،‬واآلن كفى ارجوك‪،‬‬
‫ما مضى مضى ‪ ،‬وكل شيء انتھى ‪..‬‬
‫لكن الشاب قال بحدة وھو يقوم من كرسيه ملوحا‬
‫قبضته ‪:‬‬
‫ما كان عل ّي أن أدع تلك الواقعة تكون القاضية لكلينا‬‫‪ ..‬افھمت ‪ ..‬كان علي أقوم بذلك العمل ‪ ..‬و أن اخرس‬
‫تلك المنحوسة أيضا ‪..‬‬
‫~ ‪~ 41‬‬
‫على كرسيه وھو يقضم أظافره الطوويلة‬
‫وانھار ى‬
‫حشية‬
‫رأسه يمينا ويساارا‪ ،‬مغتصبا ابتسامة وح‬
‫ه‬
‫وويحرك‬
‫بالبثور البارزة ‪ ..‬كان‬
‫ر‬
‫للوجھه الطوييل الحليق الممليء‬
‫شفتاه‬
‫ضح‪ ،‬و فمه ييرتجف و ش‬
‫ففي حركاته ارتباك واض‬
‫بعين‬
‫تترتعشان‪ ،‬و اسنانه الكبيررة تصطك‪ ،‬االتقى نظره بع‬
‫ئسة القلقة‪ ،‬وھھو يقول بھدووء‪:‬‬
‫اابن عمه البائس‬
‫ننصرف ‪..‬‬
‫ف‬
‫يء ‪ ،‬ھيا علينانا أن‬
‫انس كل شي‬‫حكة قصيرة مفتعلة و أشععل سيكارة ‪ ،‬نفذ‬
‫نندت منه ضح‬
‫المضطرب ثم قال ببفكر‬
‫ب‬
‫ددخانھا في ووجه ابن عمهه‬
‫شارد‪:‬‬
‫ش‬
‫حت‬
‫صابتني من تح‬
‫صرف‪ ،‬أص‬
‫عندما صادفتھا في المص‬‫على‬
‫عسة بسھام قاسية‪ ،‬كاد رأسي يقع ع‬
‫ررموشھا الناع‬
‫سيل‬
‫كان االغراء ييستفحل في وجھھا‪ ،‬وتس‬
‫ااألرض‪ ،‬ن‬
‫االشھوة في ممشيتھا ‪ ..‬بدأت على الفور اراقبھھا و‬
‫حيدة‬
‫أأتقصى أمرھھا‪ ،‬ولم يطل الوقت‪ ،‬عررفت انھا وح‬
‫شقيقھا الوحيد األكبر‪ ،‬غادررھم‬
‫ووالديھا العجووزين‪ ،‬وان ش‬
‫القتحام عالمھھم ‪،‬‬
‫سببا مھما ال‬
‫ممنذ سنوات‪ ،‬وكان ھذا س‬
‫ف و االبتزااز‪ ،‬وادخلت في‬
‫االقيت عليھم سنارة الخوف‬
‫تعلم ما ھو ك‬
‫س‪ ،‬ھل م‬
‫رروعھم الشكووك والوساوس‬
‫الشك ‪،‬‬
‫يشك في نفسه‪ ،‬تلك‬
‫ع اآلخر ك‬
‫رسه ‪ ،‬كيف تدع‬
‫ككيف تما ه‬
‫ھھي اولى الددروس المھممة التي زرع‬
‫عوھا في تالففيف‬
‫الزي الرسمي اللذي‬
‫حتى قبل أن نرتتدي ھذا ي‬
‫عقولنا ‪ ،‬ى‬
‫ع‬
‫ييرعب اآلخررين ‪..‬‬
‫عنك ‪ ،‬أخبرتھھم انه يعمل حسب معلومماتنا‬
‫و بالنيابة ع‬‫طيرة تتعلق ببأمن‬
‫ممع جھة معاددية للسلطة‪ ،‬والقضية خط‬
‫جب‬
‫االدولة‪ ،‬وسنععالجھا بطريققتنا الخاصة‪ ،‬و بالتالي يج‬
‫أأن يبقى ھذا االسر محصوررا بيننا ‪..‬‬
‫تكررت زياراتنا لھم ‪ ،‬و جلبننا معنا المشرروب و بدأوا‬‫طيب خاطر ‪..‬‬
‫يخدمموننا عن ب‬
‫ستدعائھا من‬
‫جاراتنا‪ ،‬اخذنناھا بحجة اس‬
‫حين مانعت مج‬
‫ وح‬‫عدناھا الى اللبيت‪ ،‬واعدنا الكرة معھا‬
‫قبل االجھاز‪ ،‬ثم اع‬
‫مرة اخرى ‪..‬‬
‫تلك الليلة المشؤؤومة ‪..‬‬
‫ وھھكذا كانت ك‬‫جعلنا أنفسنا و‬
‫الى البيت‪ ،‬و ع‬
‫ ولككننا عدنا بعد ثالثة أيام ى‬‫كأننا ال ندري شيئئا‪ ،‬جلسنا بھددوء و سألنا ووالديھا عنھا‬
‫‪..‬‬
‫قاال والفزع يأككلھما بأنھما ال يعلمان عنھھا شيئا‪ ،‬وال‬
‫ ال‬‫اختفائھا ‪..‬‬
‫ا‬
‫عن ممكان‬
‫عنھا فورا ‪..‬‬
‫خاطرھما ووعدناھما أن نتحرى ع‬
‫ا‬
‫ طيبيبنا‬‫وعدننا اليوم لنخببرھما ان اللفتاة بخير ووھي مجرد‬
‫ستعود الى البيت قريبا ‪..‬‬
‫د‬
‫شاھددة في مكان أممين و‬
‫حكة نزقة و قاال بصوت مررتجف ‪:‬‬
‫أطلق الشاب ضح‬
‫ق‬
‫العتراف المززري‪ ،‬أشعر بأني تافه و‬
‫حسننا بعد ھذا اال‬‫ضئيل ‪..‬‬
‫ل‬
‫مرعب ‪:‬‬
‫ب‬
‫صوت‬
‫الى ابن عمه بص‬
‫جه كالمه ى‬
‫ثم وج‬
‫س‬
‫ھذه‬
‫من ينقذنا من ھذ‬‫األحاسيس واألفكار التتي تمور في‬
‫سنا ؟ ‪ ..‬ألم تتحس بالمراررة ‪ ..‬و الحقاررة ؟ ‪..‬‬
‫رؤوس‬
‫لكن ااآلخر أسكته بحركة فة‬
‫عنيفة‪ ،‬ثم نھضا فجأة كذئبين‬
‫سيھما‪ ،‬فقد تنااھى الى سمععھما صوت‬
‫سين من كرس‬
‫شرس‬
‫نحيب مكبوت‪ ،‬وووقع أقدام‪ ،‬و دمدمة فھممھمة خافتة‪،‬‬
‫ب‬
‫صوت نشيج ببدأ يتصاعد‪ ،‬أعقبه أنين‬
‫طم آذانھما ص‬
‫ثم لط‬
‫طرقة ‪ ،‬ولم‬
‫فاجع وقع على أأعصابھما الممتوترة كالمط‬
‫تمر للحظات اال و شاھدا االُم تقف وسط إطار الباب‪،‬‬
‫شھق بشدة وھھي ترسل الييھما نظرات‬
‫تبكي بمرارة و تش‬
‫اكتشف فجأة الحققيقة الرھيبة‬
‫ف‬
‫غريببة ‪ ..‬مريعة كمن‬
‫القاتلة ‪ ..‬وكان ززوجھا السبعييني المرعوب الذي يتكأ‬
‫ة‬
‫ن‬
‫شفتاه‬
‫يقف خلفھا‪ ،‬ش‬
‫على عكازة ف‬
‫ترتجفان والدموع‬
‫كيانه كالمصاب ببالحمى ‪ ..‬لم‬
‫تتجمع في عينيه‪ ،‬و يھتز ه‬
‫ع‬
‫الخبث نفسه أمام‬
‫يتمالك الشاب النززق المولع باللعنف و ث‬
‫ك‬
‫جيء ‪ ..‬أدخل يده تحت ستررته الواسعة‬
‫ھذا اللمشھد المفاج‬
‫تلمع تحت ضووء النيون ‪..‬‬
‫خرج مدية حاادة بدأت مع‬
‫و أخ‬
‫وبسررعة خاطفة غرزھا بككل قوته وس‬
‫سط المائدة‪،‬‬
‫على األرض‪،‬‬
‫األشياء الموجودة عليھا ى‬
‫ء‬
‫فتطاييرت‬
‫ھائال‪ ،‬وأضافت‬
‫أحدثت ھذه الحرركة المباغتة صوتا ال‬
‫ت‬
‫~ ‪~ 42‬‬
‫ققدرا كبيرا ممن الرعب في المكان‪ ،‬أذھلت الص‬
‫صدمة‬
‫االعجوزين و أثقلت قلبيھماا الواھنين ‪ ..‬و فجأة و بحرركة‬
‫جمھما وسحببھما‬
‫مثل نمر ھائج كاسر‪ ،‬ھاج‬
‫خاطفة‪ ،‬ل‬
‫خ‬
‫حولھما و‬
‫ا‬
‫حوم‬
‫دداخل الغرفةة‪ ،‬وأغلق اللباب‪ ،‬بدأ يح‬
‫آلخر‬
‫صغيرتين‪ ،‬بيينما طفق اآل‬
‫االشريتطاير ممن عينيه الص‬
‫على المائدة بطررب‬
‫ضحكة فاحشة ‪ ،‬وينقر ى‬
‫كة‬
‫ييطلق‬
‫عندما وجد اللعجوز نفسه وزوجته عاللقين‬
‫ووحشي ‪ ..‬وع‬
‫حاول‬
‫غير المتوقع‪ ،‬حا‬
‫ففي ھذا الموققف المرعب المتأزم ر‬
‫صوت‬
‫ررغم معاناته ‪ ،‬السيطرة على ھلعه ‪ ،‬وقال بص‬
‫ممخنوق مثقل بالذعر‪:‬‬
‫سيدي ‪...‬‬‫سيطر عليھھما شيطان الھوس‪ ،‬وتلبستھما رروح‬
‫ن بھستيرية‪ ،‬وما ھي اال‬
‫شريرة‪ ،‬فانففجرا يقھقھان‬
‫ش‬
‫شاب على االعجوز المععتل‪،‬‬
‫حتى انقض الش‬
‫للحظات ى‬
‫في عروقه‪ ،‬ووسط‬
‫صل مديته ي‬
‫وامسك عنقه بقوة داسا نص‬
‫جھھا مثل ليموونة‪،‬‬
‫ي اصفر وج‬
‫زوجته الستينية التي‬
‫ه‬
‫ددھشة‬
‫عھا تسيل بغغزارة وھي تغرق في برركة‬
‫ووكانت دموع‬
‫ت اآلن ى‬
‫االرعب واالللم‪ ،‬وقد اتكأت‬
‫على الحائط القرريب‬
‫جوز‬
‫ممن الباب ‪ ..‬ببدأ الشاب يررسم خطوطا ففي عنق العج‬
‫ف‬
‫ف‪،‬‬
‫من شدة الخوف‬
‫االمصعوق ن‬
‫كخروف مستكين للذذئب‬
‫سحبه من بين القطيع على حين غرة ‪ ..‬لكن‬
‫االغادر وقد س‬
‫ك‬
‫االعجوز المرعوب وھو ييجاھد‬
‫ليتمسك بآخر خيط من‬
‫ضع‬
‫صوت مضعض‬
‫س متقطع و ص‬
‫الرجاء ‪ ،‬قال بنفس‬
‫ء‬
‫خيوط‬
‫خ‬
‫ممبحوح ‪:‬‬
‫خبر‬
‫حمانا ‪ ..‬لن نخ‬
‫جوكما ‪ ..‬ارح‬
‫سيدي ‪ ..‬أرجوك ‪ ..‬أرج‬‫أأحدا ‪ ..‬لن نتككلم ‪..‬‬
‫صوتا مكبوتا ‪ ،‬وقالت بنبرة‬
‫ا‬
‫بيد ان الزوجة أطلقت‬
‫جف من شدة‬
‫جسمھا الناحل يرتج‬
‫ا‬
‫ب ة‬
‫اكية غريبة ومؤللمة‪ ،‬و‬
‫الخوف و الھلع ‪:‬‬
‫ف‬
‫ساء ‪..‬‬
‫و لككنھا كانت خررساء ‪ ..‬خرس‬‫سمت على ووجھه عالمة‬
‫خر الذي ارتس‬
‫ح ّدق الشاب باآلخ‬
‫في حالة ارتبتباك‪ ،‬ارسل‬
‫جب لحظات‪ ،‬ثم وھو ي‬
‫التعج‬
‫العجوز‪ ،‬بينما قال‬
‫ز‬
‫نظرة غاضبة شررسة الى الشييخ و‬
‫شوب باللؤم‬
‫ابن عمه الذي غام وجھه بصوت مش‬
‫والخببث‪:‬‬
‫انھمما يعرفان الكثثير ‪..‬‬‫شارة كما التققطھا من والدده قبل ذلك‪،‬‬
‫فالتقط الشاب اإلش‬
‫ط‬
‫منه عكازته ‪،‬‬
‫ضرب رأس الععجوز‪ ،‬الذي سقطت ه‬
‫ب‬
‫بھمجية ‪:‬‬
‫بكل عنف و قسووة و صرخ بھ‬
‫ضة المدية ل‬
‫بقبض‬
‫جواسيس ‪..‬‬
‫الجوواسيس ‪ ..‬الج‬‫سرعة النمر لالمتحفز‪ ،‬قفز ابن العم ففوق المائدة‬
‫وبسر‬
‫شھد أمامه أككثر اثارة‪ ،‬فزعق بصوت‬
‫شبية‪ ،‬وبدا المش‬
‫الخش‬
‫كريه ينضح بشھووة القتل و الدمماء ‪:‬‬
‫ه‬
‫عداء الوطن‬
‫مة في خطر اذ يحاول اع‬
‫ان مصير االُ ة‬‫عليه‪ ،‬ونحن اليوم أمام‬
‫التكآلب والتآمر ع‬
‫ب‬
‫سانية‬
‫واالنس‬
‫عمالء األجنبنبي وأتباع‬
‫التحدديات التي يشكلھا ع‬
‫خدام أمريكا ‪ ..‬اللموت للخونة ‪..‬‬
‫الصھھيونية و م‬
‫وفي ھذه األثناء كان قد أخررج مسدسه و قفز على‬
‫العجووز المنھارة من شدة اللھلع ‪ ،‬مطلققا طلقة ھز‬
‫صوتتھا الغرفة كققنبلة م ّدوية ‪ ،‬لتفجر رأسھھا و تسقطھا‬
‫على األرض ‪ ..‬و بكل برود الجزار المتمررس‪ ،‬غرس‬
‫بقوة في عنق الععجوز المصععوق‪ ،‬ورسم‬
‫الشاب المدية ة‬
‫ب‬
‫حركة دائرية ‪ ،‬ثم دفعه نح‬
‫فيه ح‬
‫حو األرض وسط قھقھة‬
‫شية مجنونة‪ ،‬ثثم اندفعا يخررجان من الممكان بسرعة‬
‫وحش‬
‫ظتي العينين‪،‬‬
‫جثتين جاحظ‬
‫مخلفان و راءھما ج‬
‫ن‬
‫قصووى ‪،‬‬
‫الدماء‪ .‬كان ھناك شجن يغني‬
‫ء‬
‫غارققتين في بركتتين من‬
‫حولھھما تحت ض‬
‫ضوء النيون‪ ،‬كان الشجن ينبعث من‬
‫أشجاار النارنج الوارفة التي يسربلھا اللليل‪ ،‬المطلة‬
‫على نافذة الغرفة المطلة ى‬
‫على الحديقة و تترسل اليھما‬
‫صوت حففيف أجنحة‬
‫نظرات األسى و األلم‪ ،‬وص‬
‫مع حركة أورراق األشجار التي يحتك‬
‫ضة يرتفع ع‬
‫غامض‬
‫ويشممشم أريج قدداحھا الھواء الربيعي‪ ،‬و رؤوسھا‬
‫ضة‬
‫‪.‬‬
‫الوامض‬
‫م‬
‫النجوم‬
‫و‬
‫نحو‬
‫مشرئئبة‬
‫~ ‪~ 43‬‬
‫الجزء األخير‬
‫كتاب‬
‫قراءءة في كت‬
‫جالل ت‬
‫پوالت‬
‫ج‬
‫حكاية‪:‬‬
‫ح‬
‫عرض البحر تجابھھه ريح عاتيية وأمواج‬
‫سفينة وفي ض‬
‫ة‬
‫في ذات مرة يركب‬
‫طان محمود ي‬
‫االحكاية مفادھھا‪ :‬أن السلط‬
‫يعصي أوامره وييطلب إليه‬
‫ي‬
‫سفينة ولكن الربان‬
‫طان أوامره إللى ربان الس‬
‫عالية تغرق سفنا كثيرة فيلقي السلطا‬
‫ع‬
‫طان ربان‬
‫ستدعي السلط‬
‫االسكوت وتررك األمر لهه ملوحا ً بصوولجانه‪ .‬وعنندما تصل اللسفينة إلى ببر األمان يس‬
‫االسفينة ‪ ،‬فيممثل بين يدي جاللته فيسألله عما دفعه ألن يتجاسر على سلطانهه؟ فيقول رباان السفينة ‪ :‬يا موالي‬
‫كنت أنا مثل ي‬
‫أجل النجاة ت‬
‫سفينتنا تصاررع من ل‬
‫حينما كانت س‬
‫االسلطان ! ح‬
‫أي عبد واقع تحت حكم أثنين من‬
‫نست نفسي ما ستتؤول إليه عااقبة أمري‬
‫موالي‪ ،‬أما الثاني فككان سلطان االرياح‪ .‬ت‬
‫‪،‬‬
‫ت يا‬
‫ألول كنت أنت‬
‫االسالطين‪ ،‬األ‬
‫جدت أن النجااة بكم من غررق محقق‬
‫لذلك فأني في ذللك الحين وج‬
‫عفوك سيغلب غضبك‪ ،‬ك‬
‫ووتعلقت بأمل عارفا ً أن ع‬
‫من ﷲ تعالى علينا بالنجاة وبلغنا بر‬
‫عة سلطان الرريح‪ .‬أما ن‬
‫ھھو في عصييان أمركم واالمتثال لطاع‬
‫اآلن وبعد أن نّ‬
‫السلطان ھذا الكالم من ربان‬
‫ن‬
‫سمع‬
‫بلطف عنايته فالقوول الفصل وواألمر لكم ايا موالي السللطان‪ ..‬فلما س‬
‫ااألمان ف‬
‫السفينينة عفا عنه ووأغدق عليه االكثير من الھھدايا(‪.‬‬
‫لنجه‪:‬‬
‫ه‬
‫ضلة في‬
‫الجرراد أكلة مفض‬
‫مع القبطان‬
‫في مدوّ نته‪) :‬بعد أن تجاذذبنا أطراف الحديث ع‬
‫يقول سائحنا ي‬
‫ل‬
‫صلنا إلى المييناء فأشار إللينا لنسلك‬
‫)آوااق( آنف الذككر لمدة عشررة دقائق وص‬
‫السوق ألنه سيفتررق عنا لمراجعته مكتب الشركة‪.‬‬
‫ق‬
‫المؤدية إلى‬
‫ة‬
‫الطرريق‬
‫وطلب إلينا أن‬
‫ب‬
‫قال لنا أنه سيعوود إلى السفيينة نحو السااعة الحادية عشرة‬
‫التجوال داخل المديينة‪ ،‬ألنھا‬
‫ل‬
‫طويال في‬
‫ال‬
‫نجزي وقتا‬
‫ي‬
‫صحنا أال‬
‫تمع ھنا ونص‬
‫نجتم‬
‫ضجرون منھا سريعا وتعوودون من‬
‫ست منتظمة ككما يقول ‪ ،‬وسوف تض‬
‫ليس‬
‫بعض الوقت‬
‫السوق‪ .‬قضينا ض‬
‫ق‬
‫صوب‬
‫حيث أتيتم‪ .‬افترققنا بعد التودييع واتجھنا ص‬
‫ث‬
‫جول فيھا‬
‫التھا جديدة يج‬
‫سوق المدينة مننتظما ومحال‬
‫جول ھنا وھنااك فكان ق‬
‫نتجو‬
‫جالل پوالت‬
‫جال‬
‫طب أسود و إلى جانب‬
‫بعض عساكر اللفرس يحملوون بنادق صددأة كأنھا حط‬
‫ض‬
‫شرطي ‪ .‬عنددما سألنا ن‬
‫كل واحد منھم ش‬
‫عن سبب ذلك ققالوا‪ :‬لكي ال يخل أحد‬
‫~ ‪~ 35‬‬
‫باألمن فان ھؤالء يمثلون الحامية وھم مخولون بفظ‬
‫النزاعات حسب أوامر حاكم المدينة‪ .‬وفي مدخل‬
‫السوق كانت ھنالك بناية الحامية وقد انتصبت أمامھا‬
‫مدافع )تيمورية( عتيقة وجھت فوھاتھا صوب البحر‪.‬‬
‫لم تكن المدينة منتظمة البنيان ولكن سوقھا ومقاھيھا‬
‫كانت رائعة‪ .‬يشرب سكانھا مياه األمطار يحفظونھا‬
‫في صھاريج كبيرة وقد رأينا بعضا ً منھا‪ .‬فيھا مساجد‬
‫عديدة إال أن ھنالك جامع واحد فقط كبير له منارة‬
‫واحدة مخصص يؤمه الجميع ألداء صالة الجمعة‪.‬‬
‫فيھا حمام واحد ال غير‪ ،‬يخصص أيام السبت من كل‬
‫أسبوع للنساء ‪ ،‬أما بقية أيام األسبوع للرجال‪ .‬لم‬
‫)‪(16‬‬
‫نستطع أن ندخل إلى الحمام ألن اليوم كان السبت(‬
‫اغلب السكان ھنا يدينون بالمذھب الشافعي والقلة‬
‫منھم ينتسبون إلى المذھب الشيعي‪ .‬األكلة المفضلة‬
‫لدى أھل لنجة ھو الجراد حتى أننا وجدنا أكواما من‬
‫الجراد مكدس أمام المحالت معروض للبيع‪ .‬المدينة‬
‫آنفة الذكر تابعة لبالد فارس يعيّن حكامھا مباشرة من‬
‫قبل شاه إيران‪ .‬تجولنا في المدينة وأردنا أن نشرب‬
‫)‪(17‬‬
‫الماء فلم نستسغ ماءھا‪.‬‬
‫جبال سالمة‪:‬‬
‫في ليلة ‪ 26‬من شوال تقلع سفينة الحديدة من ميناء‬
‫لنجه نحو الساعة الثالثة بعد منتصف الليل‪ .‬وابتدا ًء من‬
‫السادسة صباحا تظھر ريح شديدة في البحر تستمر‬
‫حتى الثانية بعد الظھر‪ .‬وعلى الرغم من مرور السفينة‬
‫بمحاذاة ميناء بندر عباس إال أنھا لم ترس فيه بل‬
‫واصلت اإلبحار في طريقھا باتجاه )مسقط( وفي‬
‫الساعة الثالثة صباحا ً تمر السفينة بالقرب من جبال‬
‫)سالمة(‪.‬‬
‫يدون المؤلف ھذه المعلومة عن الجبال آنفة الذكر‬
‫فيقول‪:‬‬
‫)ھذه الجبال التي تطلقون عليھا تسمية جبال سالمة‬
‫مكونة من ثالثة جبال صغيرة محاطة بمياه البحر‪.‬‬
‫يقال أن السبب في تسميتھا بجبال سالمة ھو أن‬
‫السفن القادمة من بالد الھند عندما كانت تصل إلى‬
‫خليج عمان كان بحارتھا يھتفون‪ :‬سالمه‪ ..‬سالمه‬
‫حال رؤيتھم تلك الجبال تعبيرا عن فرحتھم بالوصول‬
‫إلى بر األمان‪ .‬ولكننا لم نذھب في ذلك االتجاه بل‬
‫)‪(18‬‬
‫واصلنا اإلبحار صوب وسط بحر عمان(‬
‫طوال تلك الليلة ظلت سفينة الحديدة تبحر بھدف‬
‫الوصول إلى ميناء مسقط فوصلت في الساعة الثالثة‬
‫من نھار اليوم التالي ثم رست وسط البحر قبالة‬
‫الميناء ولم تدنو إلى الرصيف بسبب اشتداد العاصفة‬
‫في ذلك اليوم‪ .‬الزمنا السفينة ولم نبارحھا ‪ .‬وقد‬
‫شاھدنا وصول بعض السفن الكبيرة ومحاولتھا‬
‫للدخول إلى الميناء‪ ،‬رأينا سفينة عظيمة محملة‬
‫بالحبوب تقترب باتجاه الميناء إال أن األمواج تقاذفتھا‬
‫لتتحطم عند الجبل المتاخم للميناء وقد رأيناھا بالعين‬
‫المجردة وھي تصبح ھبا ًء منثورا في بحر عشرة‬
‫دقائق ليس إال‪ .‬يقال أن سواحل ھذا الميناء ال تخلو‬
‫من األمواج المتالطمة طوال النھار إال قليال‪ ،‬لذلك ال‬
‫تجرؤ معظم السفن القادمة على الدخول إلى الميناء‪.‬‬
‫وقد جرت العادة على االحتفاء بالسفينة التي تنجو‬
‫من ھذه األمواج وتصل سالمة إلى مرسى الميناء‬
‫فيكتب اسمھا واسم قبطانھا وتاريخ وصولھا بالدھان‬
‫المل ّون بخط عريض و واضح باللغة الفرنسية أو‬
‫االنجليزية‪ ،‬يكتب على ما يشبه الحائط عند قمة الجبل‬
‫)‪(19‬‬
‫من ناحية المھوى المطل على الساحل‪.‬‬
‫مدينة مسقط‪:‬‬
‫برغم أن أمواج البحر في ھذا الساحل أبدت في بعض‬
‫حين لينا وسكينة إال أن عددا من الركاب غامروا‬
‫بحياتھم في الذھاب إلى المدينة ووصلوا إليھا بشق‬
‫األنفس ثم عادوا مسرعين إلى السفينة‪ .‬ثم صعد أكثر‬
‫من مئة حاج إلى السفينة كانوا من قبائل )بني نعمان(‬
‫من أھل اليمن‪ .‬أنزلت من السفينة حمولة تبلغ نحو ألف‬
‫من أكياس الحبوب‪ ،‬ثم حملت بـ )‪ (1245‬وزنة من‬
‫التمر‪.‬‬
‫مدينة مسقط تقع على سھل بين جبلين شاھقين أما مقر‬
‫الحكومة فيقع على قمة الجبال حيث نصبت بضعة‬
‫مدافع وجھت فوھاتھا باتجاه البحر‪.‬‬
‫كانت ھذه المدينة إلى تاريخ قريب تعد مدينة عامرة‬
‫منتظمة األبنية وفيھا دور في غاية الروعة ‪ ،‬حتى‬
‫ھجمت عليھا جماعة ضالة من البدو بإمرة )ابن‬
‫تورين( بھدف انتزاعھا من حاكمھا الشيخ فيصل‪ .‬بلغ‬
‫عددھم نحو ‪ 400‬نفر تسللوا إلى المدينة بحجة زيارتھا‬
‫ولكنھم أشاعوا فيھا الفوضى وقاموا بنھب الدور‬
‫والمحالت‪ .‬وقيل أن حاكم مدينة مسقط الشيخ فيصل‬
‫~ ‪~ 36‬‬
‫جل إرضائھم وإخراجھم وولكن‬
‫ببذل قصارى جھده من أج‬
‫باءت بالفشل فأأضطر أخيررا إلى استععمال‬
‫ممساعيه ت‬
‫صفھا‬
‫ل من نيران البنادق وقص‬
‫االقوة ورشق المدينة بوابل‬
‫حتى تھدمت االعديد من دورھا وخرربت‬
‫ببالمدافع ى‬
‫على الفرار وتترك‬
‫غم البدو ى‬
‫األمر الذي أرغ‬
‫أأسواقھا مر‬
‫االمدينة‪ .‬أما اليوم فتجد حرركة البناء والترميم على قدم‬
‫صفحة‬
‫في حاشية الصف‬
‫ووساق فيھا )‪ (200‬وھنا يفرد المؤلف ي‬
‫سقط‬
‫عن سكان مسققط بقوله‪ ) :‬أن أھالي مس‬
‫ممعلومات ن‬
‫معظمھم من الخواررج‪.‬‬
‫م‬
‫ألن‬
‫ييسمون حاكممھم إماما ً أل‬
‫ااحتلھا البرتغغاليون سنة )‪ (913‬إال أأن السكان ثااروا‬
‫ضدھم وحررروھا مؤخراً أي في العام ‪.(1058‬‬
‫ض‬
‫االبانيان‪:‬‬
‫سلمين وقسم ممنھم‬
‫السكان في مسقط ھم من المسل‬
‫ن‬
‫أأغلب‬
‫ضون عليا ً )ككرم ﷲ وجھھه(‪،‬‬
‫الخوارج الذين يبغض‬
‫ج‬
‫ممن‬
‫من البانيان‪ ،‬وھؤالء يع ّد ن‬
‫ووقسم منھم ن‬
‫ون أنفسھم مسللمين‬
‫عليه‬
‫خلصاء أكثر من غيرھم ‪ ،‬يقدسون الننبي )داود( ع‬
‫خ‬
‫يقال‪ .‬ال‬
‫محرّف كما ل‬
‫االسالم وكتابھھم ھو الزبورر‪ ،‬ولكنه ر‬
‫صيام ‪ ،‬لھم مرراسيم قداس‬
‫يصلوون وال يعرفوون ما ھو الص‬
‫حاد أشبه ما تتكون بقداس التعميد لدى‬
‫يقيموونھا أيام اآلح‬
‫سون األبقار‬
‫صارى‪ .‬إنھم فررع شاذ من اللمجوسية يقدس‬
‫النص‬
‫ويقوممون على ترببية نوع أصففر فاقع منھا اعتقاداً منھم‬
‫بأنھا من نفس الجنس المذككور في القررآن الكريم‪.‬‬
‫يغلفوون قرني البقررة بالفضة وييعملون ة‬
‫أغلفة من الذھب‬
‫القرنين‪ .‬يربطون‬
‫ن‬
‫المدبب من‬
‫ب‬
‫يضععونھا على اللجزء‬
‫البقرة بسالسل ممن فضة ويتتخذون من المكان الذي‬
‫ة‬
‫تربط فيه مععبداً يعلقون فيه أشياءھم الثمينة‪.‬‬
‫ط‬
‫حراس لئال ييتعرض لھا‬
‫سونھا بعدد ككاف من الح‬
‫يحرس‬
‫ضالتھا التي‬
‫أحد‪ .‬يتخذون من بولھا كحالً‪ ،‬ويحملون فض‬
‫خلطونھا مع‬
‫صواني ذھبية ويخ‬
‫ي‬
‫اآلحاد في‬
‫د‬
‫تعمله أيام‬
‫ه‬
‫الدھان األحمر وويطبعون جبباه كل من ييأتي لزيارة‬
‫ن‬
‫يتصافحون ويباركون‬
‫ن‬
‫م‬
‫فتراھم‬
‫البقرة في ذلك اليوم‪،‬‬
‫ة‬
‫جباھھم التي‬
‫حمراء على ج‬
‫ضھم بعضا بسببب الرقعة الح‬
‫بعض‬
‫جوھھم حتى‬
‫وال يغسلون وج‬
‫تدل على تحقق ززيارتھم‪ .‬ال‬
‫غلب البانيان في‬
‫تزول )الدمغة( بممرور األيام‪ .‬يسكن أ ب‬
‫ل‬
‫لمدن الساحلية ممثل بومباي و مسقط‪ ،‬أكثثرھم أغنياء‬
‫ا ن‬
‫عھم الكرم واللصدق‪ ،‬وال‬
‫بالتجارة ومن طباع‬
‫ة‬
‫يشتغللون‬
‫بالباطل وال يقربون الزنى أو‬
‫طل‬
‫خرين‬
‫يأكلوون أموال اآلخ‬
‫واألفيون‪.‬‬
‫ن‬
‫خمر‬
‫طة‪ .‬يكثرون ممن شرب الخ‬
‫اللواط‬
‫أھل مسقط لواط‬
‫ھنالك قسم من ھل‬
‫ك‬
‫طون يتزوج الواحد منھم‬
‫الصببي األمرد ررسميا ً وعندمما يبلغ ھذا سن الرشد‬
‫ه‬
‫ويريد االقتران بففتاة ما‬
‫د‬
‫يزوجه بابنته أو بأأخته‪ ،‬عندئذ‬
‫يعتبر حراً‪.‬‬
‫قه وبذلك ر‬
‫يطلّ ه‬
‫ثبتھا رحالتنا ھو انتباھه إلى‬
‫وبرأييي فان أھم ممعلومة ا‬
‫يلي ‪:‬‬
‫نفوذ االنجليز في تلك المنطقة وھي كما ي‬
‫ترفع في ھذه الممدينة راية اللشيخ فيصل المكونة من‬
‫) ع‬
‫ن‬
‫لونين األصفر واألحمر‪ ،‬ووكان العلم االنجليزي‬
‫)‪(21‬‬
‫يرفرف إلى جانبھھا‪(.‬‬
‫ف‬
‫عبداللطيف تررزي باشي(‬
‫وھكذذا نجد رحالتتنا الحاج )ع‬
‫ذي القعدة أي‬
‫الرابع من شھر ي‬
‫ع‬
‫جدة في‬
‫يصل إلى ميناء ج‬
‫ل‬
‫على خروجه من مدينته كرركوك‪ .‬فيجد‬
‫بعد ممضي شھر ع‬
‫الميناء قد اتخذت تتدابير وقائية وذلك خوفا‬
‫ء‬
‫سلطات‬
‫أن س‬
‫مرض الكوليرا بسبب ظھھور بعض‬
‫ض‬
‫من تفشي‬
‫القادمين من الھند‪.‬‬
‫ن‬
‫حجاج‬
‫صابات بين الح‬
‫اإلص‬
‫حالتنا الحاج )عبداللطيف‬
‫بعد إإتمام زيارة الحج يمر رح‬
‫البحر إلى قناة الس‬
‫ر‬
‫من ينبوع‬
‫ترزي باشى( ن‬
‫ي‬
‫سويس ومن‬
‫~ ‪~ 37‬‬
‫مدينة السويس يستقل القطار إلى طنطا ومنھا يصل‬
‫إلى اإلسكندرية‪ .‬ثم يبحر منھا في البحر األبيض‬
‫المتوسط إلى قبرص ثم بيروت ثم طرابلس ومنھا إلى‬
‫طرطوس فاالسكندرونة ومنھا عن طريق البر إلى‬
‫مدينة حلب‪ ،‬ومن حلب يسافر إلى )بيرجك( وھي من‬
‫أقضية أورفا‪ ،‬ثم أورفا ثم نصيبين ومنھا إلى مدينة‬
‫الموصل‪ ،‬ومنھا عن طريق أربيل وصوالً إلى نھاية‬
‫المطاف وھي مدينته مدينة كركوك في العراق‪.‬‬
‫كما يخبرنا الرحالة عن حجم التجارة مع أوروبا‬
‫بالدرجة األولى وسيطرة االنجليز على معظم المالحة‬
‫البحرية في البحر األبيض المتوسط‪ .‬إلى جانب ذلك‬
‫استعمالھا القوة الغاشمة في الدفاع عن مصالحھا ولعب‬
‫دور الھراوة في منطقة البحر األحمر‪ .‬وعلى سبيل‬
‫المثال نذكر ما أورده رحالتنا من خبر عن تحشد‬
‫للسفن االنجليزية بسبب حادثة اعتداء على مجلس‬
‫لموظفي البعثات الدبلوماسية في جدة‪ .‬وھي أن بعض‬
‫األعراب أطلقوا الرصاص على مجلس ألولئك‬
‫الموظفين مما أدى مصرع ثمانية منھم فجاءت السفن‬
‫المدرعة االنجليزية إلى خليج )جدة( وتبعتھا البوارج‬
‫العثمانية ومارس االنجليز شتى أنواع الضغوطات من‬
‫أجل االقتصاص من منفذي االعتداء‪ ،‬إلى جانب ذلك‬
‫يذكر المؤلف أخبارا متنوعة عن بعض القبائل العربية‬
‫التي تمارس اللصوصية وقطع الطرق على الحجيج‬
‫ومنھا إحدى القبائل التي كانت تقطع طرق القوافل‬
‫وتقتل الحجاج المغاربة فقط ‪ .‬وال يذكر المؤلف أي‬
‫سبب لذلك‪.‬‬
‫أما في الجزء الثالث فيواظب المؤلف على لملمة‬
‫أوراقه ويكثر من مراجعة المكتبات العامرة ويعرب‬
‫عن استغرابه لوجود بعض األعراب الذين ال يتوانون‬
‫عن مھاجمة قوافل الحجيج في الطرق الخارجية بين‬
‫الحين واآلخر وسلب أمتعتھم وأموالھم وفي بعض‬
‫األحيان يعمدون إلى قتل الحجيج! كما يورد بعض‬
‫القصص )وال بد أنه سمعھا من المقيمين ھناك من‬
‫رجاالت الدولة العثمانية( عن طبائع بعض ھذه القبائل‬
‫وغرابة ما جبلوا عليھا من تقاليد وعادات ليست حميدة‬
‫‪ ..‬ومنھا ما يخص مراسيم ختان األوالد وما فيھا من‬
‫عادات دموية بشعة تقشعر لھا األبدان‪ .‬فمثالً نجد‬
‫المؤلف يتحدث عن عادات ختان األوالد لدى إحدى‬
‫القبائل العربية في شبه الجزيرة العربية وھي أن الفتى‬
‫يختن نفسه )‪ (22‬أو يتطوع أحدھم في ختانه بطريقة‬
‫دموية في غاية الغرابة وإن ندت عن الفتى أية نأمة أو‬
‫صراخ سيظل إلى األبد يُنعت بالجبن وال أحد يعتبره‬
‫رجالً‪ .‬كما يبدو لنا أن الرحالة الحاج عبداللطيف سمع‬
‫عن تلك العادات من رجاالت الدولة العثمانية في‬
‫الديار المقدسة‪ ،‬وآثر أن يذكرھا في كتابه لكي يكمل‬
‫مذكراته ويجعلھا جامعة لكل غريب وطريف إضافة‬
‫إلى أنه قد ز ّوق كتابه بالكثير من النصائح التي ظن‬
‫أنھا ستكون مفيدة للحجاج ممن ينوون السفر إلى الحج‬
‫بعده في تلك الحقبة‪.‬‬
‫ختاما نستشف من كل ما أنف ذكره بحق ھذا الكتاب‬
‫القيّم أن الرجل بحق ليس رجالً عاديا من عامة الناس‬
‫وحسب بل إنه رجل علم وإيمان وثقافة وأخالق‬
‫كريمة‪ ،‬تشرّب العلم والمعرفة كمثقف عثماني يمتلك‬
‫حسا ً وطنيا ً‪ .‬ومسك الختام نورد ما ذكره الناشر في‬
‫مقدمته حول شخصية جده أنه حين دخل االنكليز‬
‫المحتلين أثناء الحرب العالمية األولى العراق وزحفوا‬
‫حتى وصلوا إلى كركوك وتمركزوا في محيطھا دعا‬
‫المؤلف ربه لئال يقبض روحه تحت لواء االحتالل‪.‬‬
‫فيتقھقر االنكليز‪ ..‬وفي ھذه الفاصلة التي تعارف الناس‬
‫في المدينة على تسميتھا )حقبة ما بين سقوطين( ينتقل‬
‫المؤلف إلى جوار ربه‪.‬‬
‫‪----------------------------------------------‬‬‫)‪ (16‬المصدر السابق ص‪23‬‬
‫)‪ (17‬المصدر السابق ص‪24‬‬
‫)‪ (18‬المقصود ھنا ھو بحر العرب ‪ ،‬أما الخليج وبحر العرب‬
‫فكان يطلق عليھما تسمية بحر ) ُع ّمان( في المكاتبات العثمانية‬
‫)بضم العين وتشديد الميم(‪.‬‬
‫)‪ (19‬المصدر السابق ص‪24‬‬
‫)‪ (20‬نفس المصدر السابق ص‪25‬‬
‫)‪ (21‬نفس المصدر السابق ص ‪.27‬‬
‫)‪ (22‬حسب ما يروى أن النبي إبراھيم عليه السالم ھو أول‬
‫من ختن نفسه‪ .‬ولربما توارثت ھذه العادة لدى بعض القبائل‬
‫العربية في شبه الجزيرة العربية من ذلك الحين ‪.‬‬
‫~ ‪~ 38‬‬
‫غلو‬
‫صاب اوغ‬
‫الشااعرعدننان قص‬
‫الدكتور محمد ممردان‬
‫ر‬
‫خالل ديوانه الموسوم ب ـ )تع الي( أو )ااقبل ي( يمث ل‬
‫االمتتبع لتجرببة الشاعر عددنان قصاب اوغلو يتضح له أنه ومن خ‬
‫ن‬
‫اء ال ذي يب دو واض حا ً م ن خ الل‬
‫ففعالً مركبا ً ھھو مزيج من األداء الروماانس ي فض الً ع ن االنتم ء‬
‫عنوان ات قص ائده‬
‫وآثر الركون إليھھا باعتبارھا وعاء كل التااريخ الذي ماارس ھيمنت ه علي ه بش كل‬
‫ي آمن بھا ر‬
‫على الھوية التي‬
‫االتي تدل ى‬
‫من خالل ھذه الوشيجة يتوززع بين تل ك الذاتي ة الت ي ش غفت بھ ا أع‬
‫خي ‪ ،‬وھو ن‬
‫ال يقبل المساوومة أو التراخ‬
‫عماق ه وب ين‬
‫كأي عاشق ال تففص له ع ن الممعش وقة أي ة تتخ وم تك ون‬
‫يأنس إليه ويدور في فلكه ي‬
‫ذذلك االنتماء الذي تحول إللى رمز س‬
‫وفص ل ذل ك الننس يج المش تررك ال ذي يجممعھم ا مع ا ً ‪ ،‬أي الش اعر‬
‫ق ادرة عل ى ففص ل ذل ك الل تالحم ال ذي يوح دھما ص‬
‫ووالھوية او الھھوية والشاعرر‪.‬‬
‫ااألداء الروماانسي‪:‬‬
‫الذي يب دو واض حا ً ف ي ھ ذا لالمنج ز ال ذي يتس م بتل ك الللغ ة الش فيفة‬
‫ددالالت متعدددة كانت وراءء االنجاز الررومانسي ي‬
‫ابق بالمش اعر‬
‫االت ي م ن ش أأنھا إنع اش ال ذاكرة والت ررويج للحل م بباعتب اره يمث ل الزم ة تق ود إل ى ھ ذا الج و الع ق‬
‫للحب خارطة من األلق والعنفووان‪.‬‬
‫وواالنتقاالت اللتي تطرب اللنفوس وتدغددغ العواطف وترسم ب‬
‫الشاعر بارع ھنا ففي خلق تلك ااألج واء الت ي ص فقت لھ ا أض العه وھھل ل لھ ا قلب ه‬
‫ر‬
‫جمي ل وإنس اني‬
‫حول تس مياته الت ي تض ج بك ل م ا ھ و ي‬
‫يء بالشوق والدوران ل‬
‫الملي‬
‫أص واته المتع دددة إل ى بق اع ممختلف ة أم الً‬
‫ومعااصر ‪ ،‬وھو ففي ھذا الس يااق ي وزع ص‬
‫تنس ل م ن ب ين يدي ه وتفل ت‬
‫تلك اللحظ ات االدافئ ة الت ي تتح اول أن س‬
‫منه أأن يقتنص ك‬
‫ذا م ن ش أنه أن يوح د ب ين الش اعر‬
‫كم ا الرم ال م ن ب ين أص ابعه ‪ ،‬وھ ا‬
‫يلج إليھا بك ل اقت دار ّ‬
‫ذه إل ى أس فار‬
‫حم اس يأخ ه‬
‫وإن الح‬
‫ألثيرة التي ج‬
‫والمووضوعات األ‬
‫سندباد من مجااراتھا ّ‬
‫ود وھ ي الت ي‬
‫ألن الععاطف ة ھن ا ھ ي الت ي تق د‬
‫عجز الرحالة الس‬
‫ز‬
‫ان أكث ر م ن ك ل الطعن ات‬
‫تكش ف وھ ي الت ي تعم ق الج ررح ليب دو حااض راً للعي ن‬
‫األخ رى الت ي ت أتتي م ن مص اادر أخ رى ‪ّ ،‬‬
‫فات الت ي أت ى ببھ ا الش اعر‬
‫ألن الص ت‬
‫علية واالقتحاام ما يؤھلھ ا‬
‫التي لھا من الفاع‬
‫تلك الجمالية ي‬
‫أجواء قصائده ك‬
‫ء‬
‫أضفت إلى‬
‫ت‬
‫ذين اكت ووا بني ران العش ق‬
‫احة واس عة م ن ذاك رة ك ل العش اق ال ن‬
‫حت ل مس ة‬
‫أن تح‬
‫ن‬
‫الدكتور ممحمد مردان‬
‫فھ ذه التقني ات‬
‫وصللبوا مراراً وھھم في بحث ددائم عن المععشوقة العص يية عل يھم ‪ ،‬ھ‬
‫صائده الروماانس ية إنم ا ھ ي س مة م روور إل ى قل ب‬
‫عر في جو قص‬
‫التي أشاعھا الشاع‬
‫~ ‪~ 32‬‬
‫المتلقي الذي يتعاطف مع ھ ذا الش اعر العاش ق ويت رنح‬
‫من النشوة وھو يشد الرحال معه كأي مري د منبھ ر م ن‬
‫األجواء العابقة بالشوق واالنتظار والقلق‪.‬‬
‫التشبث بالھوية‪:‬‬
‫ّ‬
‫إن االنتماء إيديولوجية يتبناھا المبدعون ال ذين يؤمن ون‬
‫بعظم ة ت اريخھم وأص الة ج ذورھم الت ي يمت دون إليھ ا‬
‫والتي تمتد ھي األخرى إليھم والوقوف في ھ ذه النقط ة‬
‫المھم ة اكتش اف الج وھر ال ذي م ن ش أنه أن ي ربط‬
‫الماضي بالحاضر ويمد جسوراً للتواصل مع المس تقبل‬
‫‪ ،‬وھذا التواصل واالس تمرارية ال يتم ان إالّ م ن خ الل‬
‫وق وف الش اعر م ع ت راث أمت ه وثرائھ ا ف ي المج االت‬
‫كاف ة ومنھ ا ف ي مج ال الش عر واألنم اط اإلنس انية‬
‫األخرى والتي تحقق التكامل والتواصل واالستمرار ‪.‬‬
‫المب دع التركم اني ھ و إنس ان من ٍتم إل ى تاريخ ه الحاف ل‬
‫باالنج ازات الخالق ة ّ‬
‫ألن ھ ذه االنج ازات ھ ي الت ي‬
‫حقق ت ل ه ھ ذه الھوي ة الت ي تش بث بھ ا وص انھا رغ م‬
‫التقتي ل واالض طھاد والنف ي ومحاول ة مص ادرة الھوي ة‬
‫وإلغاء كل ما من شأنه أن يقود العشاق إلى ھذا العنوان‬
‫‪ ،‬وشاعرنا يسير في ھذا االتجاه ويؤسس له بكل اقتدار‬
‫وإمكانية وإيمان ‪ ،‬فھو يعكس من خالل ھذا النھج الذي‬
‫آمن به وبشر به تلك الفاعلية والتوأمة الت ي يعلنھ ا دون‬
‫خوف أو وج ل ص ريحةً مدوي ةً ّ‬
‫ألن ھ ذا حس ب قناعت ه‬
‫ٍ‬
‫وقناع ة م ن ينتم ون إل ى ھ ذا التي ار ال وطني ھ و م ن‬
‫يحق ق النم وذج ال ذي رس مته ال ذاكرة التركماني ة والت ي‬
‫ت رى أن ال حي اة خ ارج ھ ذه األرض ية الت ي م ن ش أنھا‬
‫االرتق اء باألم ة إل ى ماض يھا ال ذي كان ت علي ه ف ي‬
‫الب دايات األول ى ل والدة الت اريخ وانبث اق البش رية‪ّ ،‬‬
‫إن‬
‫الطاق ة التعبيري ة ف ي قص ائد ھ ذا الش اعر والت ي تجس د‬
‫االنتم اء والتش بث بالھوي ة م ن اإلمكاني ة بحي ث ت أتي‬
‫عل ى ق در كبي ر م ن القناع ة بأص الة الج ذور وث راء‬
‫التاريخ وغنى المنجز وغزارة الموروث اإلنساني مم ا‬
‫يض ع التجرب ة الش عرية لھ ذا الش اعر ال ذي يتش بث‬
‫ى يتس م بكثي ر م ن ال دالالت‬
‫بھويت ه القومي ة ف ي مس تو ً‬
‫والس ياقات الت ي تفج ر مناخ ات يمك ن م ن خاللھ ا‬
‫توظي ف الح دث والرم ز باعتبارھم ا خي ر م ن يمث ل‬
‫تطلع ات الش اعر ف ي إض اءة أفك اره الت ي يري د إيص ال‬
‫المتلقي إليھا‪.‬‬
‫الشاعر عدنان قصاب اوغلو شاعر رومانسي اس تطاع‬
‫م ن خ الل الحل م ال ذي طرح ه أن يب ين لن ا فص يلة دم ه‬
‫والش وق ال ذي تحمل ه أض العه للمعش وقة الت ي تك ون‬
‫تارة ذلك الرمز الذي أدمنت ه أعماق ه وت ارة تل ك الھوي ة‬
‫التي آم ن بھ ا وأش عل دم اءه ف ي س يبل إض اءة جوانبھ ا‬
‫خشية أن يصادرھا أعداء الحياة وقتلة الحب‪.‬‬
‫نماذج من قصائده‬
‫ظلّي الليلة ھنا ‪ ،‬أرجيء الرحيل‬
‫الغابات ترمق المسافر بعينين مفترستين‬
‫ال يترك القدر من يستغرق في الغفلة‬
‫األناس الواعون ھم من يكسرون سالسل القدر‬
‫‪-----‬‬‫ظلّي الليلة ھنا ‪ ،‬امسحي آثار الماضي‬
‫ال تذكريني باأليام المؤلمة وأنت على الباب‬
‫خطوة ‪ ،‬خطوة سنقطع األطول منھا‬
‫ستطأطأ المسافات رأسھا للخطوات الواثقة التي‬
‫تنطلق‬
‫‪------‬‬‫ظلّي الليلة ھنا ‪ ،‬ال تفكري بما تؤول إليه األمور‬
‫عندي ما يشبع بطنك الجائع من خبز وماء‬
‫ادخلي واستريحي ‪ ،‬ال تنتقلي إلى مكان آخر‬
‫لي قلب مليء بالعشق يحتضن التي يحب‬
‫‪-----‬‬‫ظلّي الليلة ھنا وأشيعي نظراتك في غرفتي‬
‫ال تدعي األركان تظل في حسرتك‬
‫كل ما ذھب من عمري لن استبدله بھذه اللحظة‬
‫لتذيب النشوة التي في قلبي حيال الھم‬
‫‪--------‬‬‫ظلّي الليلة ھنا وأشعلي الشمع بيديك‬
‫ھنئيني بعيد ميالدي ‪ ،‬ودعي سنة أخرى‬
‫ال تغمضي عينيك وتفرسي ف ﱠي بإمعان وإمعان‬
‫س من عمري الذي أتى‬
‫لتخضوضر كل غصن ياب ٍ‬
‫عليه الخريف‬
‫‪------‬‬‫ظلّي الليلة ھنا فاألعاصير شديدة البأس‬
‫أخشى أن تبلل اإلمطار شعرك‬
‫أخاف من األمواج العمالقة التي تضطرب في األنھار‬
‫أن تقلع أشجار الكروم التي تؤوينا‬
‫~ ‪~ 33‬‬
‫شاعر‬
‫انتشيت وأنا أصيخ السمع لترنيمة أمي‬
‫وأنا أضع خطاي في جنان األدب‬
‫قطعت بصعوبة لطريق المليء بالشوك‬
‫من الدرس األول للقوريات لغة األم العذبة‬
‫تذكرت تلك المعلمة الخالدة‬
‫‪-------‬‬‫اعرف أن من يكون شاعراً يذوب وينتھي كالشمعة‬
‫حتى وإن كان حجراً سيذرو كالتراب والرمل‬
‫نور عيني سأصرفه كما عمري‬
‫كذلك أتمنى أن احترق في ھذا السبيل‬
‫على من يعد صديقا أن ال يستذكر الظالم‬
‫‪------‬‬‫صدره المثقوب ثقبا ً ثقبا ً يدر العسل مثل الخلية‬
‫يمنح السلوان للغرباء األمل للمرضى‬
‫يمنح التحرر للوطن ‪ ،‬للشعب والمستقبل السعيد‬
‫ق الدم من القلب‬
‫قصيدة نارية تطل ُ‬
‫تعطي قوة للضعفاء ‪ ،‬تكون درعا ً للشجاع‬
‫‪--------‬‬‫يعطي التفكير ‪ ،‬الخيال ‪ ،‬يعطي حبراً وورق‬
‫يعطي بحجم الشوق للسيكارة الداء ‪ ،‬المغص ‪ ،‬األلم‬
‫من ينير ھذا العالم المتشح بالسواد‬
‫العالم الذي يلتجئ إليه الشعراء ويعيشونه‬
‫ھي الدنيا المزيفة التي طلقھا‬
‫‪------‬‬‫يشبه الشعر أعمق نغمات الموسيقى‬
‫يشبه الشعر ھطول المطر في الشتاء‬
‫يشبه الشعر سطوع الشمس كل صباح‬
‫الشعر ھو الذي يبعد األناس من الحقد‬
‫يرشح المحبة الصداقة لتتبوأ القلوب‬
‫‪------‬‬‫أي شاعر ھذا الذي ال يعرف )فضولي( من ھو‬
‫أي مبدع ال يعرف مدرسة )نسيمي( من ھو‬
‫من ھو الذي ال يعرف سحر كلمات )نسرين( ما ھو‬
‫ھؤالء ھم قاعدة األديب وأساسه‬
‫الميراث في التاريخ‬
‫‪------‬‬
‫العشق المعلّى‬
‫ما أكنه لك ليس العشق لوحده‬
‫انه أعلى من العشق ‪ ،‬أكثر عمقا ً منه‬
‫ال تفرحي ليس الخيال أيضا ً تعلقا ً فارغا ً‬
‫إنه أعلى من العشق ‪ ،‬أكثر عمقا ً منه‬
‫‪-----‬‬‫الشعور الذي يجيش من المحبة ويندلق‬
‫ھي المشاعر التي تجسد اإلنسانية واألخوة‬
‫ھي المشاعر التي تربط القلوب ببعضھا‬
‫ھي أعلى من العشق ‪ ،‬أكثر عمقا ً منه‬
‫‪------‬‬‫السھول التي تحتضن الخراف‬
‫ليلى التي جعلت المجنون يھيم في البراري‬
‫الترنيمة الصادرة من األعماق التي يسترخي لھا‬
‫الطفل‬
‫ھي أعلى من العشق ‪ ،‬أكثر عمقا ً منه‬
‫‪-----‬‬‫اشتياق‬
‫صفحة صفحة قلّبت دفتر الذكريات‬
‫ب ملؤه المسرة قرأته سطراً فسطرا‬
‫بقل ٍ‬
‫قرأت مجدداً ك ﱠل كلمة ألف مرة‬
‫كل الكلمات كانت تعبر عنك وعن حبك‬
‫‪-----‬‬‫حبيبتي مذ رحلت السنوات كما ھي‬
‫باق في مكانه كما كان‬
‫كل شيء ٍ‬
‫النھر كما ھو بزرقته ‪ ،‬الجزيرة بحضرتھا‬
‫الوردة نفسھا ‪ ،‬األغنية ذاتھا في حافظة البلبل‬
‫‪-----‬‬‫قلبي المحتشد بالشوق يكاد ينفجر‬
‫تحملت كل األلم على أمل أن تھلي‬
‫أضيف إلى الغد الغد مثلما اليوم‬
‫ضقت ذرعا ً انتظاراً للغ ِد منذ سنوات‬
‫‪------‬‬‫الصقور اليوم ال تھاجم الطيور‬
‫الطيور الصغيرة تطير بحرية‬
‫عودي أيتھا التي افتقدت وجھھا نوافذ الظالم‬
‫لن تنعم بالمسرة بشھر ليالي الشتاء الطويلة‬
‫~ ‪~ 34‬‬
‫أضواء على كتاب‬
‫ء‬
‫سين علي جعفر‬
‫د‪ .‬حس‬
‫ضالي‪ ،‬لمؤلفه الفريق الرككن المتقاعد )عزيز قادر‬
‫ھھذا الكتاب اللقليل في أورراقه‪ ،‬الكبير ففي محتواه اللسياسي النض‬
‫ضية إنسان حااول انتزاع ح‬
‫وال تزال ساخننة‪ .‬وھي قض‬
‫ضية كانت ال‬
‫صمانجي( اننما يطرح قض‬
‫ص‬
‫حقوق قوميته التركمانية‪،‬‬
‫طة ال تعرف اال لغة الحدديد والنار‪ ،‬ووأنواع فنون التعذيب‪ ،‬فدففع من أجل‬
‫ن براثن سلط‬
‫غيره‪ ،‬من بين‬
‫ككما حاول غ‬
‫شريف‪ ،‬كفلته‬
‫مناضل يسعى من أأجل ھدف ش‬
‫ل‬
‫يحاول كل‬
‫ل‬
‫طمأنينة عائلتهه‪ ،‬كما‬
‫ققضيته ثمنا ً بباھظا ً من حيااته وماله وط‬
‫ضرة‪.‬‬
‫ساتير االمم الرراقية والمتحض‬
‫صت عليه دس‬
‫للوائح حقوق االنسان‪ ،‬ونّص‬
‫الشرق األوسط التتي ال تزال تتعيش بعقلية‬
‫ق‬
‫في دول‬
‫تطبيقھا وخاصة ي‬
‫ا‬
‫ئ االنسانية ووبين‬
‫وولكن شتان مما بين المبادئ‬
‫حكامھا التي‬
‫على كراسي ح‬
‫الحديث عن الحرياات غير لغة البطش والتنككيل‪ ،‬خوفا ً ع‬
‫ث‬
‫ھم عند‬
‫طى‪ ،‬وال تفھم‬
‫االقرون الوسط‬
‫غيرھا فيه‪ ،‬بررغم تبجحھا‬
‫شاركة أحد غ‬
‫ظرھا ارثا ً متووارثا‪ ،‬ال يجووز التفكير‪ ،‬وولو مجرد التلتفكير في مش‬
‫تتعتبر في نظ‬
‫حق حقه من‬
‫طاء كل ذي ح‬
‫صت على اعط‬
‫سالم التي نص‬
‫بباحترام اللوائئح االنسانية العالمية وحققوق االنسان ومبادئ االس‬
‫الذي نھى االسالمم عن تعذيبه أو حرمانه ممن أبسط مقومات حياته‪ ،‬ففكيف باالنساان وھو في ننظر االسالم‬
‫االحيوان ي‬
‫سل لھدايته اللى الصراط‬
‫في السموات وواألرض وأرس‬
‫خر له ﷲ تعاللى كل ما ي‬
‫ن‪ ،‬والذي سّخ‬
‫االقيمة العليا ففي ھذا الكون‬
‫االمستقيم وطررق العيش الككريم‪.‬‬
‫تشبه في خطووطھا العامة‬
‫ه‬
‫ان ھذه الررواية بأحداثثھا الواقعية وفصولھا الدموية‬
‫سط(‪ .‬تلك الررواية التي تنناولت أنواع‬
‫واألساسية ررواية عبدالررحمن منيف )شرق المتوس‬
‫سانية ضد حامملي الفكر واللمبادئ التقدممية بيتساوى‬
‫أساليب التعذذيب والمماررسات الالانس‬
‫وممارسات حكوماتھا‬
‫ت‬
‫ميع دول الشررق األوسط ووخاصة في اللمنطقة العرببية‬
‫في ذلك جمي‬
‫المتخلفة ضد تطلعات شععوبھا المشرووعة نحو الحررية والسالم‪.‬‬
‫حكاية المخابرات‬
‫ة‬
‫صول روايته المأساوية بووصف‬
‫يبدأ الكاتب عزيز قادر صمانجي فص‬
‫عام ‪ 1981 -1980‬والتي كانت في بنااية سميت )اللفندق العتيق( كناية عن‬
‫العراقية م‬
‫قدمھا وعدم توفر أبسط المستلزمات االنسانية فيھھا‪ ،‬وما يدور بداخل زنزاننتھا الصدئة‬
‫علي جعفر‬
‫د‪ .‬حسين ع‬
‫حصول على‬
‫سات التعذيب الجسدي والنفسي والح‬
‫والمليئة بالرروائح النتنة من ممارس‬
‫اعترافات الممتھمين حقا ً أو باطالً‪.‬‬
‫ھو وابنه البالغ من العمر ‪ 144‬ربيعا ً من أنواع الصعووبات واالھاناات‪ ،‬التھامه‬
‫على وصف ما تتعرض له و‬
‫ثثم يعرج ى‬
‫القة اللغوية وواالجتماعية‬
‫حزب سري له ارتباط بترككيا نظراً للعال‬
‫طاء التركمان بتشكيل ب‬
‫عة من النشطا‬
‫ھھو ومجموع‬
‫التركماني ھو مواطن عراقي قبل‬
‫ي‬
‫طن‬
‫سألة أن المواط‬
‫بين الشعب الترركماني والترككي دون االلتتفات الى مسأ‬
‫االمتشابھة ن‬
‫~ ‪~ 29‬‬
‫كالحممامات وغيررھا ليس حبا ً بالمعتقلين أأو رأفة بھم‬
‫سان العالمية‬
‫منظمات حقوق االنس‬
‫ت‬
‫ولكن تنفيذاً لتعليممات‬
‫ن‬
‫والظروف المالئمة‬
‫ف‬
‫حول وجوب تووفير الرعايية‬
‫وصف قاعات الممكان الجديد‬
‫ف‬
‫تقلين يبدأ الكااتب في‬
‫للمعتق‬
‫عن المكان الققديم )الفندق‬
‫وزنززاناته والذي يختلف ن‬
‫ساسي مع اال‬
‫العتيق( بشىء أس‬
‫ق‬
‫الستمرار الممعاملة غير‬
‫الالئققة بھؤالء المععتقلين‪.‬‬
‫على اعتقال اللمؤلف وحده‪ ،‬وانما تبعه‬
‫لم يقتتصر األمر ع‬
‫اعتقال مجموعة من قادة التتركمان الباررزين ومنھم‬
‫العميد عبدﷲ عبدالرحمن رئيس ناددي االخاء‬
‫يد‬
‫الترككماني والدكتوور نجدت قووجاق الذي ببرز كقيادي‬
‫ن‪ ،‬والدكتور‬
‫فين التركمان‬
‫شبابية والمثقفي‬
‫في ااألوساط الشب‬
‫رضا الدميرجي وعادل شرريف‪ ،‬الذين القوا من‬
‫ا‬
‫عزيز قادر ووالذين صدر‬
‫المماررسات ضدھھم ما القاه ع‬
‫المؤلف ماكثا ً في‬
‫ف‬
‫حكم االعدام بحقھھم الحقا عندمما كان‬
‫األدلة ضده‪.‬‬
‫ة‬
‫لعدم كفاية‬
‫اطالق سراحه م‬
‫ق‬
‫بلغارريا بعد‬
‫العراق في ‪ 16‬ككانون الثاني‬
‫ق‬
‫المؤلف الى‬
‫ف‬
‫عودة‬
‫بعد ع‬
‫قية ثانية في‬
‫‪ ،19980‬يقع في قبضة المخاببرات العراقي‬
‫فصل جديد ممن المعاناة‬
‫حزيران‪ 19880 /‬ليبدأ فص‬
‫‪/29‬ح‬
‫جواب مع مجموعة ممن الوجوه‬
‫وأسالليب االستج‬
‫عزت الخطاط ثم‬
‫ارزة ومن بينھم محمد ت‬
‫الترككمانية الب ة‬
‫في فصول الككتاب الالحقة‪ ،‬واستكماالً‬
‫يعرج المؤلف ي‬
‫ج‬
‫للمعلوومات المتوففرة فيه عللى سرد قص‬
‫صص حياة‬
‫ومعانناة الكثير ممن المعتقلين األخرين ممن عراقيين‬
‫وتركمان وما القووه من أنواع التعذيب‬
‫ن‬
‫ولبناننين‬
‫بذلك الصورة‬
‫ك‬
‫غيرالالئقة لييعطي‬
‫والمممارسات غي‬
‫العتقال‪.‬‬
‫بداخل زنزانات اال‬
‫ل‬
‫كاملة لما كان يحدث‬
‫المتكا‬
‫تعرض له وابنه‬
‫ض‬
‫في وصف أھووال ما‬
‫يستمر الكاتب ي‬
‫ر‬
‫خاتم الذھبي‬
‫سرد قصة الخ‬
‫بعد ااعادة االعتقاال مروراً بس‬
‫سببا ً في ھالك‬
‫واحد والذي كاد ان يكون بب‬
‫د‬
‫بوزن غرام‬
‫ن‬
‫وبعد اطالق سرراحه يحاول‬
‫د‬
‫عائلته على حد تتعبيره‪.‬‬
‫ته‬
‫عودته الى الحياة االعتياادية وعودة‬
‫الكاتب وصف ع‬
‫ب‬
‫ظيفتھا وابنه الى ممدرسته‪.‬‬
‫ھا‬
‫جته الى‬
‫زوجت‬
‫فصل جديد آخر من معاناة ھذا االنسان‬
‫من ھھنا يبدأ ل‬
‫عنه الى بيع‬
‫ظروف ما بععد االفراج ع‬
‫عندمما تضطره ظ‬
‫حياة طبيبعة‪.‬‬
‫بيته ووممتلكاته كاففة أمالً في حي‬
‫جديدة من أنواع‬
‫ة‬
‫سلسلة‬
‫لكن ذلك األمل ادخله في س‬
‫في سرد أحداثھا وفصولھھا وما كابده‬
‫المعانناة يستمر ي‬
‫ط‬
‫عنه‬
‫ككل شيء يعييش في العرااق ويدافع عن‬
‫وينخرط مع‬
‫ببقية ابناء اللعراق في االوظائف الععامة والعسككرية‬
‫خاصة وأن المؤلف كان ضابطا ً في الجيش العرراقي‬
‫خ‬
‫طات‬
‫ووبرتبة فريق ركن‪ ،‬وأنه اانسان مثقف متعدد النشاط‬
‫وويعي تماما ً ممسألة عدم اللسماح ألي عسكري عرراقي‬
‫حزب البعث‪ ،‬ووأن‬
‫سياسي عدا ح‬
‫إلى أي حزب س‬
‫ااالنضمام ى‬
‫المؤلف ھي معلمةة في احدى ممدارس بغداد أي‬
‫ف‬
‫ززوجة‬
‫أأنھا تتولى مس‬
‫سؤولية تربيةة األجيال العرراقية كغيرھا من‬
‫االمعلمات‪.‬‬
‫ككل ذلك لم يشفع لھذا االمواطن الترركماني العرراقي‬
‫ففتلقى انواع االضطھاد ووالتعذيب وتتوجيه التھم إليه‬
‫سبعة أشھر ممن اعتقاله للعدم‬
‫سبيله بعد س‬
‫حتى أخلي س‬
‫ح‬
‫ككفاية األدلة‪.‬‬
‫جال‬
‫للكن األمر للم ينته الى ھذا الحد‪ ،‬اذ عاد رج‬
‫العتقاله مرة اخرى مما حددا به الى محااولة‬
‫االمخابرات ال‬
‫ص من الجو االكئيب الذي كان‬
‫االفرار خارج بلده‪ ،‬ليتخلص‬
‫ييحيط به‪ ،‬لككن محاولته لم يكتب لھھا النجاح بررغم‬
‫ي اثناء عمليية الفرار‪ ،‬فييلقى‬
‫التي صادفھا في‬
‫ااألھوال ي‬
‫عليه القبض وويعاد الى حييث كان‪.‬‬
‫ع‬
‫ن فصول معااناة ھذا المواطن‬
‫ممن ھنا يبدأ ففصل جديد من‬
‫يترك وسيلة اال ووجربھا‪ ،‬وال بابا ً‬
‫للخالص اال‬
‫ص‬
‫االذي لم ك‬
‫حالما ً بحياة اعتيايادية‬
‫ا‬
‫جل االلتقاء بعائلته‬
‫طرقه من أج‬
‫ط‬
‫ن‪ .‬وبعد انتقالله ومجموعة من‬
‫ھھادئة كغيره من المواطنين‬
‫الى البناية الجدييدة والتي اط‬
‫االمتھمين ى‬
‫طلق عليھا )ففندق‬
‫توفر بعض الخدمات فيھا‬
‫نجوم( نظراً لتو‬
‫م‬
‫خمس‬
‫خ‬
‫~ ‪~ 30‬‬
‫فيھا حتى سنة ‪ 1990‬حيث دخول القوات العراقية الى‬
‫الكويت وكانت زوجته وأوالده في زيارة الى لندن‬
‫فيطلب منھم عدم العودة الى العراق لحين انجالء‬
‫الموقف‪ ،‬فحصلوا على حق اللجوء الى بريطانبا وبقي‬
‫ھو في العراق حتى اندالع انتفاضة ‪.1991‬‬
‫لم تنته معاناة المؤلف الى ھذا الحد حتى يتعرض‬
‫لسلسلة اخرى من فصول المعاناة لينتھي به المطاف‬
‫الى بيع داره بثمن زھيد وخسارة كل ممتلكاته حتى‬
‫يجد نفسه في المھجر مع عائلته تاركا ً خلفه جميع ما‬
‫يملك وما إستطاع ان يكون خالل ستين عاما ً من‬
‫حياته‪ ،‬ملتحقا ً بالمعارضة العراقية ممثالً عن المكون‬
‫التركماني من سنة ‪ ،2003 -1990‬ومشاركا ً في‬
‫جميع مؤتمراتھا من مؤتمر ڤينا ‪ 1993‬الى مؤتمر‬
‫لندن ‪ 2003‬ولكن دون أن يجني شيئا ً من ثمار‬
‫تضحياته وأالم اسرته خارجا ً من المولد بال حمص‬
‫كما يقول المثل الذي أورده ھو عن نفسه‪.‬‬
‫الخالصة‪:‬‬
‫ھذه االحداث الواقعية التي احتوتھا دفّتا كتاب )نزالء‬
‫الفندق العتيق( والتي سطرھا المؤلف بروح نضالية‬
‫وشجاعة عالية وباسلوب ھادئ ورصين ومباشر‬
‫مبتعداً عن األساليب االنشائية أو الخيالية أو المبالغات‪،‬‬
‫إنما تؤشر الى عدة دالالت يمكن إجمالھا في ما يأتي‪:‬‬
‫‪-1‬ان الكاتب ھو انسان مثقف يمتلك وعيا ً قوميا ً‬
‫ووطنيا ً عاليا ً‪.‬‬
‫‪-2‬اتبع االسلوب التصويري لألحداث بكل دقة‬
‫وموضوعية‪.‬‬
‫‪-3‬يتمتع الكاتب بروح الصالبة ساعدته على تحمل‬
‫أحداث ما جرى له‪.‬‬
‫‪-4‬سمة الھدوء والتواضع التي سادت الكتاب خالل‬
‫سرد األحداث‬
‫‪-5‬بُعد افق الكاتب وعمق وجھات نظره فيما يجري‬
‫من حوله‪.‬‬
‫‪-6‬برغم جسامة ما مر به فأن الكاتب لم يفقد األمل في‬
‫حياة ھانئة طبيعية‪.‬‬
‫محمد خورشيد قصاب اوغلو‬
‫أتقنت صنعة الكيمياء‬
‫وفھمت كل أسرارھا‬
‫أستطيع أن أشعل السيكار‬
‫بقطعة الثلج‬
‫وأن أضحك المھموم‬
‫بغاز المعين‬
‫وأن أذيب الملعقة‬
‫في قدح من الشاي‬
‫وأعرف العديد من االلعاب‬
‫الكيمياوية‬
‫غير أنني‬
‫بالرغم من حملي‬
‫بكالوريسا ً في الكيمياء‬
‫ال أستطيع تبديل وجھي‬
‫مثل البعض‬
‫ال أتقن لعبة النفاق‬
‫وال أبغي ذلك‬
‫‪-7‬روح السخرية ممن تعرضوا له باالھانة في اثناء‬
‫التحقيق‬
‫‪-8‬الغنى النفسي الذي يتمتع به الكاتب برغم خسارته‬
‫لكل ثروته التي جمعھا طيلة سنين من حياتاته‪.‬‬
‫‪-9‬أورد الكاتب أحداث ما له بتسلسل منطقي وربط‬
‫األسباب بمسبباتھا دون تكلف أو مبالغة‪.‬‬
‫أخيراً وليس آخراً فان ھذا الكتاب المتواضع والقيم ھو‬
‫ترجمة لسيرة انسان صاحب قضية قومية ووطنية‬
‫أھداھا لكل من يريد معرفة الطريق الى الحرية‬
‫والدفاع عن الحقوق‬
‫~ ‪~ 31‬‬
‫الثقافي ودورھا‬
‫ي‬
‫تأكيدا لحرراكھا‬
‫الثقافية التركمانية‪،‬‬
‫ة‬
‫الفاعل في اللحياة‬
‫االخاء " بنشر‬
‫ء‬
‫جلة "‬
‫شعرنا التركمانني ‪ ،‬تقوم مج‬
‫وانفتاحھا على القارئ العربي بغية تعريفه برمووز وأعالم ش‬
‫بدراسة الشعر الحدييث وسيقوم‬
‫ة‬
‫من النقاد واألككاديميين المععنيين‬
‫سلسلة من اللمقاالت النقدية بأقالم نخببة ممتازة ن‬
‫س‬
‫والثراء فيه ‪ ،‬وھكذذا ستكون‬
‫ء‬
‫لبيان عالمات التتفرد والخصووصية‬
‫شعري واحد ن‬
‫ي‬
‫ي نص‬
‫كل ناقد بتققديم قراءة في‬
‫طبيقاتھا ‪،‬‬
‫النقدية الحديثة وتط‬
‫ة‬
‫حظيت باھتمام الممناھج‬
‫ت‬
‫صائد المختاررة التي‬
‫لدينا في نھھاية المطاف باقة من القص‬
‫جيا الشعر‬
‫أن يتوج ھذا اللمشروع بكتااب "انطولوج‬
‫ومن المؤمل ن‬
‫وستكون ككل قراءة بمثاابة درس نقددي جديد‪ .‬ن‬
‫جمة ھذه‬
‫محمد مردان بترج‬
‫د‬
‫ي العراق " ‪ ،‬وتتشرف اللمجلة بأن يققوم الشاعر اللدكتور‬
‫التركماني المعاصر في‬
‫ي‬
‫جلة اآلخاء(‬
‫القصائد والتققديم لھا‪) .‬مج‬
‫ديوان ))يوميات االحتالل (‬
‫((‬
‫ن‬
‫ھذيان من‬
‫ن‬
‫صيدة‬
‫قراءة في قص‬
‫قر‬
‫للشاعر ممحمد عمر ققازانجي‬
‫عبيد‬
‫محمد صابر ع‬
‫د‬
‫تتتص ّدى قصييدة ))ھذيان((()‪ (1‬للشاعر ممحمد عمر ققازانجي للفكررة الشعرية ووالموضوع اللشعر ّ‬
‫ي عن طريق تقانة‬
‫على قيام الراووي بتسجيل‬
‫بوصفھا نوعا ً سيرذااتيا ً ينھض ع‬
‫ا‬
‫اليوميات((‬
‫ت‬
‫سرد ـ شعريةة‪ ،‬تستعير آليليات الكتابة ففي ))‬
‫س‬
‫ممقاطع سيرذاتية يومية‪ ،‬للھا أھمية وتتأثير في مسييرة حياة الراوي زمنا ً وممكانا ً‬
‫وحادثة ورؤية‪ ،‬والليوميات فن‬
‫ة‬
‫صيل ))يخضعع خضوعا ً ككامالً‬
‫لسلطة الزمن اليوم ّي‪ ،‬ويتقيّد كتابيا ً بالظرروف الزمكاننية والنفسيّة‬
‫ة‬
‫سيرذات ّي أص‬
‫س‬
‫وتشكيالً ـ إلى طبييعة األحداث‬
‫ي‬
‫اليومية ـ لغة‬
‫ة‬
‫وواالجتماعية لكيفية اليوم الذي تسجّل ففيه ك ّل يوميةة‪ ،‬كما يستند شكل‬
‫لطول أو طوييلة‪ ،‬وتكون ققائمة على حددث واحد أو‬
‫أو متوسطة الط‬
‫شخصية‪ ،‬فتكوون قصيرة و‬
‫االشخصية أو الماحول ـ ش‬
‫ممجموعة أحدداث‪ ،‬وتكون ذات حيوية ووحرارة وإثاررة وتن ّوع أو أق ّل حيوية ووإثارة وتن ّوعا ً‪ ،‬وتُظ ِھر حمماس الراوي‬
‫والبرقيات‪ .‬ويجب أن‬
‫ت‬
‫ت‬
‫والمالحظات‬
‫ت‬
‫باإلشارات‬
‫وصفي أو قد ي‬
‫تكتفي‬
‫ّي‬
‫ت طابع حكاائ ّي أو‬
‫أأو قلّة حماسهه‪ ،‬وتكون ذات‬
‫اليوميات بخيط سررد ّ‬
‫بمقولة أساسية وممركزية‪ ،‬تُظ ِھر ضرورة تسجيل ھذه‬
‫ة‬
‫ي عام يرببط شبكة اليووميات‬
‫ت‬
‫تتتمتع‬
‫شفوعة بذكاء‬
‫أھمية خاصة مش‬
‫ة‬
‫االيوميات في زمكاني ٍة فيھھا من العمق واإلثارة ما يستوجب ھذا التسجيل‪ ،‬وويعكس‬
‫اللتقاط وحسااسيّته‪ ،‬فضال عن االقتصااد الشديد في‬
‫حاد في أسلوببية الكتابة الممعتمدة على االتركيز والتككثيف وح ّدة اال‬
‫ح‬
‫السيريّ‪ ،‬ألن الزممن الحاضر‬
‫في السرد ر‬
‫للغة السرد‪ .‬ووھي ال تعتمد على آليّات االسرد االستررجاع ّي كما ھھي الحال ي‬
‫الترتيب الزمن ّي التتصاعد ّ‬
‫ي الذي نجده في‬
‫ب‬
‫صورة‬
‫"اآلني" ھو الزمن المھيممن في اليوممية‪ ،‬لذا فھي تفتقر إلى ص‬
‫االسيرة‪. (2)((.‬‬
‫~ ‪~ 23‬‬
‫قصيدة‬
‫للشاعر محمد عمر قازانجي‬
‫لم يكن في ذاك الزمن‬
‫قبل ألف سنة مضت‬
‫ال ثوب عرس‬
‫كنت قد شاھدتك في موقع عيد‬
‫في يدك قرنفلةٌ‬
‫وال شعر‬
‫فقد جاءتا مع االحتالل‬
‫ابتسامة في شفتيك‬
‫‪......‬‬
‫قفي فقد اشتبك األمر عل ّي‬
‫قبل ألف سنة مضت‬
‫لم يكن في ذلك الزمن‬
‫كان ذلك في مستشفى كركوك‬
‫ال القرنفل وال التبسم‬
‫بصرخة عميقة جداً‬
‫فقد جاءتا مع االحتالل‬
‫بشرت بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا‬
‫‪......‬‬
‫جننت من الفرح‬
‫قبل ألف سنة مضت‬
‫بدأت بنثر النقود‬
‫ت‬
‫كنت خارجة من المدرسة ذات يوم شا ٍ‬
‫على رؤوس األطفال‬
‫كانت تنورتك تتطاير في الريح‬
‫بدالً من الشكوالته والحلوى‬
‫أحدھم اصطدم بك‬
‫كال ! قف ‪ ،‬ھذه لم تكن موجودة في ذلك الوقت‬
‫على األرجح كنت أنا ذاك الشخص‬
‫ال النقود ‪ ،‬ال الشكوالته ‪ ،‬وال الحلوى‬
‫سقطت الكتب من يديك وتبعثرت‬
‫فقد جاءت مع االحتالل‬
‫انحنيت ألجمعھا‬
‫‪...‬‬
‫كال ‪ ،‬لم يكن األمر ھكذا‬
‫قبل ألف سنة مضت‬
‫في ذاك الزمن لم يكن ھناك كتابٌ وال مدرسة‬
‫كانت ابنة الجيران نازلي‬
‫فھذا ما جاء مع االحتالل‬
‫تأتي وتلعب مع مصطفى لعبة )عته باجي(‬
‫‪.....‬‬
‫ثم كانا يدرسان معا ً‬
‫قبل ألف سنة مضت‬
‫الذرة ‪ ،‬الباثولوجي وعلم الوراثة‬
‫كان ذلك في شارع أطلس‬
‫أين مصطفى ‪ ،‬أين نازلي يا صاح‬
‫أو ربما‬
‫أو أين أنت‬
‫على جسر )الطبقجلي(‬
‫كل شيء جاء مع االحتالل‬
‫لم يكن األمر خارج ھذين المكانين‬
‫الديمقراطية ‪ ،‬التحرر ‪ ،‬التكنولوجيا‬
‫كنت قادمة باستقامة نحوي تتقافزين‬
‫تلفون الجيب الجانبي‬
‫مرتديةً ثوب العرس‬
‫االنترنيت‬
‫كنت ذاھبا ً إليك مباشرة‬
‫والستاليت‬
‫بجنون وجنون‬
‫لماذا أنت ال تأتي‬
‫بيدي قطعة شعر‬
‫تعال ‪ ،‬أقول لك تعال‬
‫خطوبتك‬
‫لتع ّم اللعنة على االحتالل‬
‫كال لقد اختلط عل ّي األمر‬
‫~ ‪~ 24‬‬
‫صابر عبيد‬
‫محمد ص‬
‫رجاءء‬
‫اقرأووا ھذه األشعاار بال صوت‬
‫لئال ييسمعكم أحد‬
‫حبت‬
‫إنّ أممريكا قد انسح‬
‫غير أنّ االحتالل ل ّما يزل مستممراً‬
‫شعر ّ‬
‫يشتغل في منطقة‬
‫ل‬
‫ي‬
‫وبھذا يتألّف خطااب إنصات ش‬
‫ا‬
‫الصممت والظلّ‪ ،‬ويمنح الراووي الشعر ّ‬
‫ي الحريّة في‬
‫طقة الصمت‬
‫تشكيل القصيدة ووضمان سرّييتھا في منط‬
‫ل‬
‫تأتي القصيدة التي تعقب‬
‫القرائ ّي‪ ،‬لذا سررعان ما تي‬
‫ئ‬
‫خل عنوانا ً لھھذا الحال اللشعر ّ‬
‫ارق‪ ،‬فيأخذ‬
‫المدخ‬
‫ي المفا ِ‬
‫اإلفراد ّ‬
‫ي ))ھذيان((( إمعانا ً في‬
‫د‬
‫العنوان صورة اللتنكير‬
‫ھذه المفارقة‪ ،‬وتتحويالً‬
‫لمسار الفعل السررد ـ شعر ّ‬
‫ر‬
‫ي‬
‫من ممنطقة الفعل الحكائ ّي ذي المرجعيّة اللواقعيّة زمنا ً‬
‫المنفتح إلى أقصى‬
‫ح‬
‫ومكانا ً وحادثة‪ ،‬إللى منطقة التتخييل‬
‫ن‬
‫على النحو الذي‬
‫درجة غير محموممة بمنطق )ھھذيان(‪ ،‬ى‬
‫ة‬
‫يظ ّل العنوان فيه حاضراً بق ّووة في ذاكرة القراءة من‬
‫حتى نھايتھا‪:‬‬
‫بداية القصيدة ى‬
‫ضت‬
‫قبل ألف سنة مض‬
‫كنت قد شاھدتك ففي موقع د‬
‫عيد‬
‫في يددك قرنفلةٌ‬
‫ابتساامة في يك‬
‫شفتيك‬
‫قفي ففقد اشتبك األألمر عل ّي‬
‫لم يككن في ذلك الززمن‬
‫سم‬
‫ال الققرنفل وال ب‬
‫التب ّ‬
‫حتالل‬
‫جاءتا مع االح‬
‫فقد ج‬
‫‪......‬‬
‫الراووي الشعر ّ‬
‫منته على فعااليات العمل‬
‫ي يفرض ھيمن‬
‫ستقبل أفعاله‬
‫منذ البداية‪ ،‬ويصننع له شخصيية مواجھة تس‬
‫فعالً وصورةً‬
‫الشعريّةـ وھي أأفعال نوعية تتمركز ع‬
‫ر‬
‫رة ھي بؤرة‬
‫وتشككيالً حول بؤؤرة واحدة‪ ،‬ھذه البؤ ة‬
‫طلحنا عليه بـ ))التشاكل‬
‫على ما اصط‬
‫سرديّّة تنھض ع‬
‫الصوور ّ‬
‫متخيّلة يرويھا‬
‫ترجاعية خ‬
‫ي(( بين صورة استر‬
‫الراووي الشعر ّ‬
‫صورة راھنة‬
‫ي بانسيابيّة واضحة‪ ،‬وص‬
‫وتفنّدھا زمنيا ً‬
‫صورة االستررجاعية ف‬
‫تنقلب على الص‬
‫ب‬
‫الصور المتشاكلة تتمظھر في‬
‫ر‬
‫ضوعيّاً‪ ،‬وك ّل ھذه‬
‫وموض‬
‫خل فيه الصوور وتتناسج‬
‫صيدة تمظھراً مقطعيا ً تتداخ‬
‫القص‬
‫ضافر ضمن ررؤية واحدة‪.‬‬
‫وتتض‬
‫آليّات‬
‫حو ما من لي‬
‫االشاعر في ھھذه القصيدة يفيد على نح‬
‫ي حدود ما يسمح به الفلفعل‬
‫االمصطلح وتتمظھراته في‬
‫االشعر ّ‬
‫ي واألداء الصور ّ‬
‫ويش ّغل‬
‫ي داخل بنية االقصيدة‪ ،‬ش‬
‫صور الذاتية إلى‬
‫التالحق اليوم ّي الذي يحمل الص‬
‫ق‬
‫ففكرة‬
‫مميدان العمل الشعر ّ‬
‫ي للقص‬
‫صيدة‪ ،‬لكنه ييھت ّم ببناء شععري ِة‬
‫حدث الشعر ّ‬
‫ي‪ ،‬إذ‬
‫ي‬
‫ممفارق ٍة زمني ٍة من نوع ما تتالعب بالح‬
‫حصلت له‬
‫ت‬
‫ييستخدم آليّة االسترجاع وينقل صورة ققديمة‬
‫مفارققة((‪ ،‬مما ييثير‬
‫للكنه يح ّملھا تفاصيل ح‬
‫حديثة )) ِ‬
‫تتشاكالً صورريا ً ينتبه إلليه الراوي الشعر ّ‬
‫ي فييعود‬
‫ممباشرة إلى ممحاكمة الصوورة زمنياً‪ ،‬ككي يكتشف لققطة‬
‫طقية‬
‫الزمنية غير المنط‬
‫ية‬
‫شاكلية‬
‫االمفارقة من العالقة التش‬
‫ببين الصورة القديمة وتفااصيلھا الحدييثة‪ ،‬حيث تؤؤول‬
‫ميات‬
‫االحادثة الشعررية إلى عتبةة العنوان في ديوان ))يومي‬
‫ي المركز واالجوھر والبؤؤرة‬
‫كي تكون ھي‬
‫ااالحتالل(( ي‬
‫االتي تنطلق ممنھا أحداث اللقصيدة اليوميية وتعود إليھھا‪.‬‬
‫شعر ّ‬
‫رجائي((‬
‫ّي‬
‫ي ))‬
‫ر‬
‫الشاعر قصيدته بمفتتح‬
‫ر‬
‫ييفتتح‬
‫طاب‬
‫قين‪ ،‬وھو خط‬
‫الخطاب فيه نحو اللقرّاء والمتلقي‬
‫ب‬
‫ييتوجّه‬
‫ض ّمن رسالة نقديّة بالغة إلى‬
‫خريّة ُمرّة يتض‬
‫ممشحون بسخ‬
‫جود‬
‫حيل واالستمررار في الوج‬
‫الل بين الرح‬
‫ففكرة االحتال‬
‫صوت )األشععار(‬
‫على النحو الذي يكون ص‬
‫االمكان ّي‪ ،‬ى‬
‫صوت‬
‫سدّد عالقة الص‬
‫االصامت ھو اإلدانة الحقيققية التي تجس‬
‫سحاب االحتتالل‬
‫من جھة‪ ،‬ووعالقة انس‬
‫ببالصمت ن‬
‫طاقة‬
‫السبيل إلى رفع ط‬
‫ل‬
‫ى‪ ،‬في‬
‫وواستمراره ممن جھة أخرى‬
‫ممكن‪:‬‬
‫االسخرية إلى أقصى ح ّد مم‬
‫~ ‪~ 25‬‬
‫كتاب وال مدرسة‬
‫تبدأ الصورة األولى بعرض الحكاية المسترجعة منذ في ذاك الزمن لم يكن ھناك‬
‫ٌ‬
‫ألف عام برصد حركة الشخصية المستدعاة على ھذا فھذا ما جاء مع االحتالل‬
‫النحو‪:‬‬
‫‪.....‬‬
‫تمثّل حالة النفي بناء صورة أخرى مناقضة للحدث في‬
‫قبل ألف سنة مضت‬
‫روايته األولى في سياق الجملة المنفيّة الرافضة ))كال‬
‫ت‬
‫كنت خارجة من المدرسة ذات يوم شا ٍ‬
‫‪ ،‬لم يكن األمر ھكذا((‪ ،‬تعقبھا الجملة السرديّة‬
‫كانت تنورتك تتطاير في الريح‬
‫الحجاجيّة التي تثبت بطالن الصورة األولى على‬
‫أحدھم اصطدم بك‬
‫الصورة إلى ھذا الح ّد ھي صورة تقليدية محتملة الصعيد الفضائ ّي الزمن ّي ))في ذاك الزمن لم يكن‬
‫تنطوي على حراك سرد ّ‬
‫ي واضح بسلسلة حركات ھناك كتابٌ وال مدرسة((‪ ،‬ومن ث ّم تحيل في الجملة‬
‫متواترة ال تخلو من صراع‪ ،‬لكنّه سرعان ما يتد ّخل الالحقة على فضاء السخرية وھي تطال الصورتين‬
‫الراوي الشعر ّ‬
‫ي إلحداث أ ّول مفارقة في مسيرة معا ً فضالً على تحقيق أھداف موضوعيّة أخرى‬
‫الحدث السرد ـ شعر ّ‬
‫))فھذا ما جاء مع االحتالل((‪ ،‬على النحو الذي يقود‬
‫ي‪:‬‬
‫الصورة إلى رؤية شعريّة ذات طابع مقصد ّ‬
‫ي واضح‬
‫على األرجح كنت أنا ذاك الشخص‬
‫وعلى الرغم من ّ‬
‫أن فضاء االحتمالية المتحقق في المعالم‪.‬‬
‫))على األرجح(( يثير نوعا ً من االلتباس في ضبط المقاطع الشعريّة الالحقة في القصيدة تنبني على فضاء‬
‫حركة الصورة‪ ،‬إالّ ّ‬
‫أن دخول الـ ))أنا(( معترك شعر ّ‬
‫ي تشكيل ّي يأخذ ھيكليّة المقطع األ ّول نفسھا ـ‬
‫الحادثة الشعرية متعيّنا ً بـ ))ذلك الشخص((‪ ،‬سرعان حدوداً ومحيطا ً وإطاراً ـ‪ ،‬لكنّھا تفارقه في طبيعة المتن‬
‫ما ينحّي ھذه االحتمالية وير ّكز الصورة حول شخصية الشعر ّ‬
‫ي وھو يؤلّف حكاية مختلفة في ك ّل مقطع‬
‫الراوي األنوية من أجل انتظار رؤية جديدة تف ّ‬
‫ك ھذا تعرض صورة مغايرة من صور ما جاء به االحتالل‪،‬‬
‫على شكل خطاب تھ ّكم ّي تؤسسه المفارقة في التقاط‬
‫االشتباك‪.‬‬
‫وما يعزز الحضور القوي لألنا الشعرية العائدة على صور حكائيّة تعبّر بق ّوة عن يوميات الحياة العراقيّة ـ‬
‫الراوي ھو الفصل السرد ّ‬
‫ي الالحق لحضورھا في زمنا ً ومكانا ً وحادثة ورؤية ـ‬
‫ففي )الصورة‪/‬الحكاية( الثانية من)صور‪/‬حكايات(‬
‫المشھد‪:‬‬
‫القصيدة ينفتح المكان على احتواء الحالة الشعريّة‪ ،‬كي‬
‫سقطت الكتب من يديك وتبعثرت‬
‫يعرض الراوي الشعر ّ‬
‫ي الذات ّي تفاصيل الحدث‬
‫انحنيت ألجمعھا‬
‫إذ تتشبّع ھذه الجزئية الصوريّة بالسردية والدرامية الشعر ّ‬
‫ي بوصفه شخصية رئيسة تحاور الشخصية‬
‫حكائي‬
‫معا ً بوساطة األفعال المتنامية على مستوى الحدث األنثوية المستدعاة‪ ،‬وتمضي بھا نحو فضاء‬
‫ّ‬
‫دراميا ً‬
‫تناميا ً‬
‫واضحا ً جديد يبني طبقة أخرى من طبقات الھيكل الشعر ّ‬
‫ي‬
‫))سقطت‪/‬تبعثرت‪/‬انحنيت‪/‬أجمع((‪ ،‬وھي تتحرّك بين العام للقصيدة‪:‬‬
‫مادة الصورة ))الكتب(( واألداة المك ّونة للصورة قبل ألف سنة مضت‬
‫))يديك(( تقابلھا ))يدا(( الراوي الفاعل وھي تقوم بك ّل كان ذلك في شارع أطلس‬
‫ھذه األفعال‪.‬‬
‫أو ربما‬
‫غير ّ‬
‫أن النفي الزاجر بـ))كال(( سرعان ما يح ّول على جسر )الطبقجلي(‬
‫ي التقليد ّ‬
‫الخطاب من سياقه السرد ّ‬
‫ي إلى سياق‬
‫مفارق‪ ،‬لم يكن األمر خارج ھذين المكانين‬
‫ِ‬
‫إذ تتجلّى صورة اإلنكار والرفض إلمكانية حدوث كنت قادمة باستقامة نحوي تتقافزين‬
‫الفعل السابق في ظ ّل وجود حقيقة عيانية ال يمكن مرتديةً ثوب العرس‬
‫دحضھا‪:‬‬
‫كنت ذاھبا ً إليك مباشرة‬
‫بجنون وجنون‬
‫كال ‪ ،‬لم يكن األمر ھكذا‬
‫~ ‪~ 26‬‬
‫تضيف شخصية ثالثة إلى مشھد الفعل الحكائي تسھم‬
‫بيدي قطعة شعر‬
‫في تطوير بنيتھا السرديّة الشعريّة‪:‬‬
‫خطوبتك‬
‫قبل ألف سنة مضت‬
‫كال لقد اختلط عل ّي األمر‬
‫كان ذلك في مستشفى كركوك‬
‫لم يكن في ذاك الزمن‬
‫بصرخة عميقة جداً‬
‫ال ثوب عرس‬
‫بشرت بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا‬
‫وال شعر‬
‫جننت من الفرح‬
‫فقد جاءتا مع االحتالل‬
‫بدأت بنثر النقود‬
‫‪......‬‬
‫المضمون الحكائي لھذا المقطع يتر ّكز بين الالزمة على رؤوس األطفال‬
‫االستھاللية ذات السقف الزمن ّي المحدد التي تتكرر في بدالً من الشكوالته والحلوى‬
‫المقاطع كلّھا ))قبل ألف سنة مضت((‪ ،‬والالزمة كال ! قف ‪ ،‬ھذه لم تكن موجودة في ذلك الوقت‬
‫االختتامية ذات الطبيعة الزمنية الحاليّة التي تقفل ال النقود ‪ ،‬ال الشكوالته ‪ ،‬وال الحلوى‬
‫المقطع ))فقد جاءتا مع االحتالل((‪ ،‬وما بين السقف فقد جاءت مع االحتالل‬
‫العلو ّ‬
‫ي والسقف السفل ّي لك ّل مقطع من مقاطع القصيدة ‪...‬‬
‫تنتشر حركية الصورة الشعريّة التي تؤلّف خطابھا في حكاية ھذا المقطع ما بين السقفين العلو ّ‬
‫ي والسفل ّي‬
‫المقطع على ھذا النحو ))كان ذلك في شارع أطلس‪/‬أو المتكررين ھي‪)) :‬كان ذلك في مستشفى‬
‫ربما‪/‬على جسر )الطبقجلي(‪/‬لم يكن األمر خارج ھذين كركوك‪/‬بصرخة عميقة جداً‪/‬بشرت بمجيء ابننا‬
‫المكانين‪/‬كنت قادمة باستقامة نحوي تتقافزين‪/‬مرتديةً مصطفى إلى الدنيا‪/‬جننت من الفرح‪/‬بدأت بنثر‬
‫ثوب العرس‪/‬كنت ذاھبا ً إليك مباشرة‪/‬بجنون النقود‪/‬على رؤوس األطفال‪/‬بدالً من الشكوالته‬
‫وجنون‪/‬بيدي قطعة شعر‪/‬خطوبتك((‪ ،‬وتشتغل على والحلوى((‪ ،‬ويتر ّكز الفعل السرد ّ‬
‫ي في الحكاية في‬
‫جوھر الصورة )بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا(‪ ،‬أي‬
‫مركزية‬
‫التأثيث المكان ّي وتحديده االسم ّي الذي يخرج مباشرة بدخول شخصية ثالثة إلى معترك الحدث الشعر ّ‬
‫ي على‬
‫إلى رواية الحادثة الشعريّة على لسان الراوي الذات ّي النحو الذي يفرض قيما ً صوريّة ومشھديّة وسيميائيّة‬
‫الشعريّ‪ ،‬بوصفه شخصية فاعلة ومنتجة مع شخصية مضافة داخل بنية الحكاية‪ّ ،‬‬
‫لكن الرفض والنفي الذي‬
‫األنثى المستدعاة عبر الزمن والمكان إلى واقع الحكاية سرعان ما يلتحق بالصورة )كال‪ ،‬قف( يق ّوض المشھد‬
‫الشعريّة‪ ،‬وھي تش ّغل آلة الوصف والسرد في سياق تماما ً ويحيل الصورة على منطقة الحلم والتخييل‬
‫واحد في درجة عالقتھا باآلخر األنثى في الصورة واألمنيات‪.‬‬
‫الحكائية في مستوى )تتقافزين‪/‬مرتديةً ثوب غير ّ‬
‫أن الصورة الرابعة واألخيرة تنتقل انتقالة سردية‬
‫العرس‪/‬كنت ذاھبا ً إليك مباشرة(‪ ،‬وتؤثث ديكوريّا ً كبيرة على مستوى رواية الحدث‪ ،‬من الراوي الذات ّي‬
‫لفضاء الحضور الذات ّي الشخص ّي في مشھد الحكاية الشعر ّ‬
‫ي إلى الراوي الموضوع ّي إلى الراوي الذات ّي‬
‫)بجنون وجنون‪/‬بيدي قطعة شعر‪/‬خطوبتك(‪ّ ،‬‬
‫لكن ھذه في نھاية القصيدة‪ ،‬وتعرض مجمل مشاھد الصور‬
‫الصورة األليفة محكومة كما ھي الحال في صور الثالث السابقات من القصيدة في لقطة شعرية مأخوذة‬
‫القصيدة كلّھا بالسقفين العلو ّ‬
‫ي والسفل ّي اللذين يجعالن من بعيد نسبياً‪ ،‬تروي الحكاية بين السقفين )األعلى‬
‫من الصورة الشعريّة كيانا ً حلميا ً م ّرة‪ ،‬وكيانا ً يحمل واألسفل( بلسان را ٍو كلّي العلم يسعى إلى تكثيف‬
‫اإلدانة وتكبيرھا تقريريّا ً أكثر من االھتمام بالعرض‬
‫طاقة السخرية والرفض مرّة أخرى‪.‬‬
‫أما الصورة‪/‬الحكاية الثالثة من صور‪/‬حكايات القصيدة الجمالي المجرّد ألنشطة الحكاية وفعالياتھا في المظھر‬
‫فھي صورة مشابھة لما قبلھا من حيث التأثيث السرد ّ‬
‫ي‪:‬‬
‫الزمكان ّي الفضائ ّي‪ ،‬لكنھا على الصعيد الحكائ ّي جننت من الفرح‬
‫~ ‪~ 27‬‬
‫بدأت بنثر النقود‬
‫على رؤوس األطفال‬
‫بدالً من الشكوالته والحلوى‬
‫كال ! قف ‪ ،‬ھذه لم تكن موجودة في ذلك الوقت‬
‫ال النقود ‪ ،‬ال الشكوالته ‪ ،‬وال الحلوى‬
‫فقد جاءت مع االحتالل‬
‫‪...‬‬
‫حكاية ھذا المقطع ما بين السقفين العلو ّ‬
‫ي والسفل ّي‬
‫المتكررين ھي‪)) :‬كان ذلك في مستشفى‬
‫كركوك‪/‬بصرخة عميقة جداً‪/‬بشرت بمجيء ابننا‬
‫مصطفى إلى الدنيا‪/‬جننت من الفرح‪/‬بدأت بنثر‬
‫النقود‪/‬على رؤوس األطفال‪/‬بدالً من الشكوالته‬
‫والحلوى((‪ ،‬ويتر ّكز الفعل السرد ّ‬
‫ي في الحكاية في‬
‫جوھر الصورة )بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا(‪ ،‬أي‬
‫بدخول شخصية ثالثة إلى معترك الحدث الشعر ّ‬
‫ي على‬
‫النحو الذي يفرض قيما ً صوريّة ومشھديّة وسيميائيّة‬
‫مضافة داخل بنية الحكاية‪ّ ،‬‬
‫لكن الرفض والنفي الذي‬
‫سرعان ما يلتحق بالصورة )كال‪ ،‬قف( يق ّوض المشھد‬
‫تماما ً ويحيل الصورة على منطقة الحلم والتخييل‬
‫واألمنيات‪.‬‬
‫غير ّ‬
‫أن الصورة الرابعة واألخيرة تنتقل انتقالة سردية‬
‫كبيرة على مستوى رواية الحدث‪ ،‬من الراوي الذات ّي‬
‫الشعر ّ‬
‫ي إلى الراوي الموضوع ّي إلى الراوي الذات ّي‬
‫في نھاية القصيدة‪ ،‬وتعرض مجمل مشاھد الصور‬
‫الثالث السابقات من القصيدة في لقطة شعرية مأخوذة‬
‫من بعيد نسبياً‪ ،‬تروي الحكاية بين السقفين )األعلى‬
‫واألسفل( بلسان را ٍو كلّي العلم يسعى إلى تكثيف‬
‫اإلدانة وتكبيرھا تقريريّا ً أكثر من االھتمام بالعرض‬
‫الجمالي المجرّد ألنشطة الحكاية وفعالياتھا في المظھر‬
‫السرد ّ‬
‫ي‪:‬‬
‫لتع ّم اللعنة على االحتالل‬
‫‪................‬‬
‫ينمو الحدث الشعر ّ‬
‫ي بشخصية)مصطفى( االبن وھو‬
‫يلعب مع ابنة الجيران ))كانت ابنة الجيران‬
‫نازلي‪/‬تأتي وتلعب مع مصطفى لعبة )عته باجي(‪،((.‬‬
‫في سياق استدعاء الموروث شعب ّي كي يقف عالمة‬
‫شعريّة في وجه المھيمن الموضوع ّي )االحتالل(‬
‫بتمظھراته الدالليّة التي ال تتوقف عند ح ّد المعنى‬
‫العام‪ ،‬وسرعان ما يتط ّور الحدث الشعر ّ‬
‫ي بانتقالة‬
‫واسعة زمنيا ً على يد الشخصيتين المتبقيتين من‬
‫شخصيات القصيدة )مصطفى ونازلي(‪ ،‬إذ تعبر‬
‫الطفولة إلى مرحلة متق ّدمة في الحياة والعلم ))ثم كانا‬
‫يدرسان معا ً‪/‬الذرة ‪ ،‬الباثولوجي ‪ ،‬علم الوراثة((‪،‬‬
‫تعبيراً عن مصير األجيال الجديدة التي تبحث عن‬
‫مستقبل في إطار وضع حكائ ّي حرج‪ ،‬على النحو الذي‬
‫سرعان ما تثار فيه شبكة من األسئلة ))أين مصطفى ‪،‬‬
‫أين نازلي يا صاح‪/‬أو أين أنت(( للداللة على حجم‬
‫الضياع والفقدان والخسارة‪.‬‬
‫غير ّ‬
‫أن الحفل االختتام ّي للقصيدة ينحرف باتجاه آخر‬
‫حين يعلو صوت الراوي وھو يستدعي اآلخر الغائب‬
‫للحضور بوصفه مخلّصا ً ))كل شيء جاء مع‬
‫االحتالل‪/‬الديمقراطية‪ ،‬التحرر‪ ،‬التكنولوجيا‪/‬تلفون‬
‫الجيب الجانبي‪/‬االنترنيت‪/‬الستاليت‪/‬لماذا أنت ال‬
‫تأتي‪/‬تعال ‪ ،‬أقول لك تعال‪/‬لتع ّم اللعنة على‬
‫االحتالل((‪ ،‬من أجل أن تنتھي يوميات االحتالل وتبدأ‬
‫يوميات أخرى خالية من صور الضياع والفقدان‬
‫والخسارة‪.‬‬
‫ّ‬
‫إن آليّة التوالد الصور ّ‬
‫ي بين المقاطع ھي التي تحكم‬
‫البناء الھيكل ّي للقصيدة‪ ،‬إذ تنمو ك ّل صورة سابقة‬
‫باتجاه االنتقال إلى صورة الحقة‪ ،‬الصورة األولى‬
‫صورة اللقاء األول‪ ،‬والصورة الثانية صورة اللقاء‬
‫المصيري والزواج‪ ،‬والصورة الثالثة صورة الوصول‬
‫إلى مرحلة اإلنجاب‪ ،‬والصورة الرابعة ھي صورة‬
‫نم ّو الجيل الجديد مقترنةً بالتشتت والضياع والفراق‬
‫بسبب لعنة االحتالل‪ ،‬حيث تنتھي بحلم المخلّص‬
‫الغائب وقد آن أوان حضوره )لتع ّم اللعنة على‬
‫االحتالل(‪ ،‬ولتبدأ يوميات أخرى منتظرة وحالمة‪.‬‬
‫ھامش‪:‬‬
‫)‪ (1‬القصيدة من ترجمة الشاعر محمد مردان‪.‬‬
‫)‪ (2‬المغامرة الجمالية للنص األدبي‪ ،‬دراسة موسوعية‪ ، ،‬د‪.‬‬
‫محمد صابر عبيد‪ ،‬الشركة المصرية العالمية للنشر‪ ،‬لونجمان‪،‬‬
‫مكتبة لبنان ناشرون‪ ،‬بيروت‪ ،‬ط‪.900 :1،2012‬‬
‫~ ‪~ 28‬‬
‫وحيد اللدين بھاءءالدين‬
‫ت‬
‫ـــــــــــــات‬
‫نسيج اآلھــــــ‬
‫الل ج‬
‫ظم من خال‬
‫إبرراھيم كاظ‬
‫ي؛ مشاركةً‬
‫الرأي العام الثقافي‬
‫أتحف به الشاعر والتربوي ابرراھيم كاظم سھيل؛ ي‬
‫ي‪ ،‬وقد ف‬
‫ھھذا عنوان اللديوان الثاني‬
‫تيسرت له من قدررة ورغبة ناھھيك باعالء ممستوى المجتتمع المدني؛‬
‫ت‬
‫جادة منه في إغناء حركةة الشعر والفككر بما‬
‫ج‬
‫ت‪ ،‬حق أداؤھا‪..‬‬
‫ضرورة واجبات‬
‫ووھو عضو ممنتم إليه؛ ان ككانت له ‪ ،‬حققوق مشروعةة؛ فعليه بالض‬
‫حاسيس ومفااھيم" أنظر ھذه المجلة‪.‬‬
‫باكورته الشعرية "أح‬
‫ه‬
‫تقييم‬
‫شيء تناولت ببالتحليل والتق‬
‫إإنما قبل عام وبعض الشي‬
‫‪ ." 2011‬فقد نصص‬
‫‪2‬‬
‫المزدوج ‪ 2264/263‬العام‬
‫ج‬
‫االعدد‬
‫صت فيه‪ " :‬وما كان ھذا االنتاج الشععري الذي تممثل بين يدي‬
‫من ينابيع الحيااة وھي ثرّة‬
‫مر بھا راغبا ً ومستقى ن‬
‫ااال مستمداً ممن تجارب اللشاعر وظرووفه الموضووعية التي ّر‬
‫المتعبة المغرية؛ ووناسھا وھم‬
‫ة‬
‫ثم من واقع ھذه الدنيا الممضحكة المببكية‪..‬‬
‫ن المتقلب م‬
‫وومنتزعا ً من جعبة الزمن‬
‫ودغالً‪ ..‬براءةً وورداءةً‪..‬‬
‫ييتفاوتون انساانيةً وحيوانيةً‪ ..‬فضالً غ‬
‫كما ارى‪ -‬مطوولة ؛ وليس‬
‫أأول ما يبدو لنا من ديواان‪ " :‬نسيج اآلھات" مووضوع " نھھج البردتين" وھو ‪ -‬ا‬
‫التباعي‪..‬‬
‫الشعر العمودي اال‬
‫ر‬
‫الثة وستين ببيتا ً من‬
‫كما يراھا ناظمھھا في مئة وثال‬
‫"قصيدة" ا‬
‫صري من شععراء الفترة اللمظلمة؛ و" ننھج البردة"‬
‫لشرف الدين البوص‬
‫ف‬
‫و" البردتان "ھما" البردةة " وقيل" الببرأة"‬
‫العرب المحدثين‪ :‬احمد شوققي‪ ...‬ما ص‬
‫ب‬
‫شعراء‬
‫المير ش‬
‫صنعه ابراھيم كاظم بھذا‬
‫او "عارض" كما يقول اللباحثون والنااقدون؛ حذو‬
‫المضمار ان حذا – كما يقول‪ -‬و‬
‫ر‬
‫ديوانه والمع اليه‬
‫ه‬
‫األدب ولكنه عاللج في‬
‫خالدتين عبر عصور ب‬
‫ھاتين اللخريدتين الخ‬
‫مالم يطررق او ما ينببغي ان يعمد اليه بداللة إققراره ‪" :‬أما الباب المطروق في نھج‬
‫القصيديتن فھو ان الغر‬
‫ن‬
‫البردتين والذي لم ييطرق في كللتا‬
‫ن‬
‫غربيين اآلن ييعيبون على‬
‫السيف وھذا ماال يتماشى مع‬
‫بالقوة متمثلةً في استعمال ف‬
‫ة‬
‫المسلمين أنھم نشروا دينھم‬
‫ن‬
‫نشر حضارتھم – عفواً – تققنيتھم " الن‬
‫االسلوب الحضاري الذي ھم يتبععونه في ر‬
‫ب‬
‫ظر مقدمة الدديوان ‪ :‬ب ‪.‬‬
‫"‪.‬‬
‫ومبادئ انسانية" أنظ‬
‫ئ‬
‫الحضاررة قيم‬
‫على قدر؛ مععربا ً عن أفككاره ومشاعرره‪ ،‬بخلوص‬
‫عر موھبته ع‬
‫حين جّس َد الشاع‬
‫في ن‬
‫وحيد الديين بھاءالدين‬
‫عده أبان وأجااد من خالل ذلك اكراما ً واعظاما ً لممن قيلت فيه‬
‫نية؛ وققبل ذلك وبعد‬
‫واذاع‪..‬‬
‫ھو بالذات ع‬
‫وسيقت ھاتان الخرييدتان؛ دعنا ممن ما قاله و‬
‫ت‬
‫~ ‪~ 16‬‬
‫ووفي االدب العربي معللّقات ومطوال‬
‫الت موغلة في‬
‫الحديث‪..‬‬
‫ث‬
‫القديم واخرى مننظومة في اللعصر‬
‫م‬
‫االتاريخ‬
‫ووھي مغرقة في االصالة ووالريادة‪ ..‬مؤؤثرة في العقوول؛‬
‫ْ‬
‫ضة‬
‫لقيت ممن المعارض‬
‫في الضمائرر؛‬
‫ممترسخة ي‬
‫خليد‬
‫والمعايشة‪ ..‬من التخ‬
‫ة‬
‫ووالمقاربة‪ ..‬من المشارككة‬
‫بھا‪..‬‬
‫ووالتمجيد؛ ما كان جديراً بھ‬
‫شعرية الصحييةّة لم تتوقف عند‬
‫على ان ھذه الظاھرة الشع‬
‫ع‬
‫الن ادبنا العرربي الحديث كان وما يززال‬
‫ھھذا الحد؛ ال‬
‫بقصائد معارضة ومطوالت ممغايرة ؛ وللكن‬
‫د‬
‫ييحفل‬
‫تنخس كالمھماز بععديد‬
‫ال النھا س‬
‫على نحو اق ّل ال لشيء اال‬
‫ع‬
‫الشعراء المتمكنين والمتطلعين وتمدھم بددافع‬
‫ء‬
‫ممن‬
‫سلم الشعر‪..‬‬
‫الرتقاء في س‬
‫إبتغاء االبتداع واال‬
‫ء‬
‫ممضاف‬
‫ووالبوصيري صاحب "الببردة" و "الھھمزية" ھذه التي‬
‫ممطلعھا‪:‬‬
‫كييف ترقى رقيّك االنبياء‬
‫سماء" ما طاوولتھا سمــــااء‬
‫ياس‬
‫وولئن استھل البوصيري بردته بما يشف عن ددينه‬
‫ووديدنه‪:‬‬
‫ىء الخلق ن‬
‫حمد منشى‬
‫الح‬
‫من عدم‬
‫ثم الصالة على المختار في القدم‬
‫إإنما افتتح احممد شوقي "نھھج البردة" بغغزل ظريف ‪:‬‬
‫حل‬
‫القاع بين البان ووالعلم‬
‫رريم على ع‬
‫أحل سفك دمي في‬
‫ااالشھر الحـــــــــرُم‬
‫م‬
‫وولكن‬
‫ابراھيم كاظم شاء ان يبدأ "الببردتين" بالغغزل‬
‫خلق‬
‫المناخ النفسي وخ‬
‫خ‬
‫الشاعة‬
‫ككما فعل احممد شوقي ال‬
‫ي؛ بغية االققبال‬
‫االفضاء الفكرري لدى القاارئ والمتلقي‬
‫ايضا ً ما احت ّج به‬
‫ض ًى‪ ..‬ھذا ض‬
‫على ما ھو بسبيله برض‬
‫ع‬
‫طالة‬
‫االفنان محمد عبدالوھاب‪ ،‬عندما سئل العلة في إط‬
‫الكرنك‪..‬‬
‫ك‬
‫غانيه ‪ " :‬الجنندول‪..‬‬
‫االمقدمات المووسيقية في اغ‬
‫الشرق وما اليھا‪ ..‬قال‬
‫ق‬
‫ككيلوباطرا‪ ..‬االنھر الخالد‪ ..‬دعاء‬
‫اابراھيم كاظمم‪ ،‬مستھالً بالغغزل‪:‬‬
‫ء‬
‫جننحت عن ظيببة بين‬
‫الظباء بدت‬
‫ترممي الشغاف بل‬
‫بلحظ سافر وففـــــــم‬
‫ظرتھا‬
‫حاولت ان اشترري بالعمر نظ‬
‫ى دمع فلـــــــــم أنم‬
‫فال مني بالكرى‬
‫ال‬
‫حذوه ھاتين البردتين‬
‫ه‬
‫ان ابراھيم كااظم في‬
‫ففي معتقدي ن‬
‫يحاول ان‬
‫ل‬
‫حملني على نععته بالمحاكي؛ انما‬
‫ككما بدا ال يح‬
‫ما كان متاحا ً له‬
‫ب باضافة ا‬
‫طاقاته او يقارب‬
‫ه‬
‫ييس ّخر‬
‫سموحا ً به ؛ اوو‬
‫ومسم‬
‫سلف‬
‫ما يممكن أن يع ّد إمتداداً لما س‬
‫جاذبه اليھما؛‬
‫العميق بھما؛ وتج‬
‫ق‬
‫أو إففاضة" بفعل تأثره‬
‫واعمماله العقل فيھھما‪:‬‬
‫من ھنا ينتقل الشاعر ابرااھيم كاظم عبر "نھج‬
‫البرددتين" من ج ّو الى آخر تللقائياً؛ ومن م‬
‫مضمون الى‬
‫ٍ‬
‫ضى الحال كا يقول علمماء البالغة‬
‫غيره حسب مقتض‬
‫ه‬
‫األبيات ‪:‬‬
‫ت‬
‫في ھاته‬
‫والبيايان‪ ..‬لنمعن ي‬
‫ه‬
‫برحمتـــــه‬
‫دنا لنا المجد من ب‬
‫رب‬
‫َمنْ يعرف المجد لم يــــــــــــعدم ولم يُضم‬
‫من الحمد في ففجر وفي حررم‬
‫اكثر ن‬
‫ضله قسطا ً من الھــــــــــــــــمم‬
‫تنال من فض‬
‫د‬
‫في حمده‬
‫فأنت ي‬
‫تزداد مكـــــــــرممة‬
‫الھك دوما ً قبل ان تـــــــــــــــــــنم‬
‫فاحمد ك‬
‫فحكمة الدين في الدننيـــــــــا ممثثلة‬
‫بفمى‬
‫ربك في قلب ومـــــــــــــــــا بف‬
‫بذكر ك‬
‫ارادة الخ‬
‫خالق الجبار نـــــــــــــــاففذة‬
‫المـعبود في القمــــــــــــم‬
‫د‬
‫وحكمة الوواحد‬
‫شه كل ذي‬
‫العابق الذي يعيش‬
‫ق‬
‫ففي ھذا المناخ الرائع‬
‫طالقاً؛ بينما‬
‫بصر وبصيرة؛ تتتعالى االصدداء العقلية انط‬
‫ر‬
‫من ربقة الزماان والمكان؛‬
‫مباھج الروح تتأللق إنعتاقا ً ن‬
‫ج‬
‫~ ‪~ 17‬‬
‫وعلى القُرب تتراءى االشراقات والصور؛ في كل‬
‫جانب ومن غير زيف؛ أجل في ھذا المناخ يستطرد‬
‫الشاعر‪:‬‬
‫سل لي الحجيج بمــــــــــــــا راحت تردده‬
‫لبيك لبيك في أمر وفي حكـــــــــــم‬
‫كم رحمة حققوا وﷲ باعثــــــــــــــــــــھا‬
‫في حرمة الحق ال في حالة النقــــم‬
‫فشمروا بصالح الفــــــــــــــــعل أذرعھم‬
‫عــاد الشق ّي بھم للحق يحتــــــــرم‬
‫ركضت بالعمر كى أحظى بمـــــــــكرمة‬
‫ھـــرم‬
‫من فضل ربي من شعر وفي‬
‫ٍ‬
‫فالح لي الشعر مأسوراً لناظمـــــــــــــــه‬
‫يستھجن الشوق للولھان والســــــقم‬
‫دعاك ربك ان تسعى لـــــــــــــــــــسابعة‬
‫وصولھا بالتي كانت لــھا لــــــــــج ُم‬
‫في حين مفردات ھذا "النھج" اصطنعھا الشاعر‬
‫لتتآزر الوانا ً وظالالً؛ وعبر المرئي من اللمسات‬
‫تنساب الى مسارب النفس ھانئة او ھائمة ‪ ..‬منشرحة‬
‫كانت أم منحلة ؛ ولعلك تستجلي ھذا المصور بيسر‬
‫كما ھو حالي‪:‬‬
‫يارب يسر ختام القصـــــد في نظم‬
‫يسمو به الفكر في دين وفي ذمـــــم‬
‫ياربي أنتَ الذي للدين مرســـــــله‬
‫أوحيت للمصطفى في عودة تقـــــم‬
‫ما كان من رغبتي ختم القريض بذا‬
‫لكنما القول بين الحق والظلــــــــم‬
‫دعوت ربي أن انھى قصــــــيدتنا‬
‫وآل بيتك في حرز من اللــــــــــمم‬
‫ان القرار قرار منك مصـــــــدره‬
‫فعودة الدين ترضي البعض بالھــدم‬
‫* * *‬
‫اذا تركنا ما عرضناه جانبا ً ال لشئ اال لنخطو خطوةً‬
‫اخرى؛ لتحقق لدينا ان الشاعر ابراھيم كاظم تستأثر‬
‫به نزعة المعارضة الشعرية كنتيجة طبيعية لفيضان‬
‫ذاته ودفقات فكره ‪ ،‬مجاراةً وتكريسا ً لما كان منه منذ‬
‫البداية وھو يخوض تجربة ثرية او يتصدى لحالة‬
‫شجية؛ بداللة ما ورد في مقطوعتيه ‪ ":‬في حديثه" ‪..‬‬
‫زمن قياس ّي‪:‬‬
‫وفي " حديث الدار" المنظومتين في‬
‫ٍ‬
‫زرت بيتا في حــديثة‬
‫من ســــــــــــــــــــــاللة آل جعفر‬
‫في ثناياه ‪ ..‬رجــــال‬
‫نفحة من عطـــــــــــــــــــــر عنبر‬
‫فيھم محمود ‪ ..‬رمزاً‬
‫في دالل الضـــــــــــــــــيف أخبر‬
‫يا رجاالً في حديثــة‬
‫حظكم في الصـــــــــــــــــدق اوفر‬
‫وارى الحكمة فيكـم‬
‫تفـــــــــــــــــــــــــجر‬
‫من ينابيع ‪...‬‬
‫ّ‬
‫أما معارضتھا فمضمونھا نابع من االيمان والوجدان ؛‬
‫وقد تميز بھما خدين وقرين لشاعرنا ابراھيم ؛ وھو‬
‫الشاعر محمود دلي آل جعفر‪ ،‬ھذا الذي يقول ؛ وماذا‬
‫يقول ؛ إنه يقول ؛ وما الطف ما يقول ‪:‬‬
‫والتقينا وعلى االحالم نسھر‬
‫وكأن الروض ھذا اليوم أزھــــــــر‬
‫حيث الدار ما أحاله عذب‬
‫ليت ذاك العھد يا ابراھيم يحـــــضر‬
‫وجلسنا ومع الماضين كنّا‬
‫نتســـــــــــــلى وبھم نزھو ونفـــخر‬
‫إن َمنْ جاء الينا حســـــبهُ‬
‫ھو أھل الفضل والقــــــــــادم يشكر‬
‫فالى بيتك م ُل القلب أھدي‬
‫طيبات ھي بالمــــــــــــــــسك ْتعطر‬
‫بغض النظر عن ما ساقه الشاعر ابراھيم وكثّف عليه‬
‫في "نھج البردتين" تأكد لي وتجسد "الغرض" الذي‬
‫اتسمت به مجموعته ھذه ؛ ولعله "الدين" وبعض من‬
‫مفرداته وثوابته؛ والمجتمع وبعض من منطلقاته؛ ما‬
‫جعلني إضفاء لقب "الراشد الواعظ" عليه من غير‬
‫شطط ؛ واغراق‪...‬‬
‫خير تمثيل لما المعت اليه قصائده ومقطوعاته‪ " :‬ﷲ‬
‫اكبر " و " فضل ﷲ " و " السبع المثاني " و " ان‬
‫ﷲ مع الصابرين" و " الرب ھو الحق " وما اليھا‪..‬‬
‫ھذا مقتطف من مقطوعة" ان ﷲ مع الصابرين"‪:‬‬
‫يا صابراً لو جفاك الصبر ينتــــــحر‬
‫ويرتضي الھم في احشائه قدر‬
‫ويجعل النوح ألحانا ً يرددھــــــــــــا‬
‫~ ‪~ 18‬‬
‫ويكسر القلب فيمن قلبه حــجر‬
‫وتج ّرع الھم من جراء حـــــــــكمته‬
‫ويلبس الصبر مرجواً به عبر‬
‫رأيت في الصبر بابا ً صرتُ اطرقه‬
‫في كل أمر اتت افعـــاله البشر‬
‫أما في مقطوعته "ﷲ اكبر" فيتحرر الشاعر من قيد‬
‫العالم المادي القاسي منجذبا ً الى ذلك الفضاء الروحي‬
‫اآلسر‪ ..‬متساميا ً الى ذاك المستوى المنشود حنينا ً‬
‫ويقينا ً‪ ..‬رھافة وحصافة‪:‬‬
‫بكيت في خلــوتي شوقا ً لرؤيته‬
‫فصاح بي ھاتف "انْ عشت فانتظر"‬
‫فرحمة ﷲ ال ميؤوس يدركــھا‬
‫وال ألنـــــــــس له في الحق معـتبر‬
‫تبـــــــارك ﷲ في ع ّز ومقتــدر‬
‫وعاذنا ﷲ من كفر ومن بطـــــــــر‬
‫مشيت في حجة للبيت أقصــدھا‬
‫فراعني موقف في اللمـــس للحـجر‬
‫فصرت اشعر ان اللمس مسألة‬
‫كباصم العقد في إبھـــــــام منتصــر‬
‫على ان الشاعر كما أحس بيقين الشك فيه رائع تعبيراً‬
‫ورائق تصويراً ثم – ھنا بيت القصيد‪ -‬صادق تفكيراً؛‬
‫وھو يتحدث عن نفسه ويعدد نعمة ﷲ "وما بكم نعمة‬
‫فمن ﷲ "‬
‫نسجت عمري من اآلھات والھمم‬
‫فكان ما كان من صب ٍر ومن نــــعم‬
‫نن وألفظ‬
‫أقولھا للذي قد زاد من م ٍ‬
‫الحمد في صدق وفي عظـــــــــــــم‬
‫فحمدي ﷲ المنن وال عــــــــجب‬
‫أفشي به الســــــر أو ادعو لذي ظلم‬
‫ال اشتم الناس حتى ال اكون لھــم‬
‫عنوان شر وحســــن الظن محتكــم‬
‫اعوذ با من شرك ومن بطـــــر‬
‫واشكر ﷲ في فضـــــل وفي كــرم‬
‫كما ان الشاعر اطل عبر نافذة ديوانه الثاني ھذا؛ على‬
‫زوايا ھادئة وحادة من واقع االنسان المعاصر ومن‬
‫مفارقات الحياة والزمان ومن مظاھر االقبال‬
‫واالدبار؛ اذ أعارھا ما تقتضي من التفافاته االيجابية‬
‫وعالجھا بنظراته الذاتية ووشحھا بلمحاته الواقعية؛‬
‫كما ھو شأن القادة والدعاة‪ ..‬الحكماء والفقھاء‪ ،‬في كل‬
‫زمان ومكان‪:‬‬
‫دالل النفس مفسدة الرجـــال‬
‫وتفضيل الجھالة ال محــــــــــــــــال‬
‫فان حدثت واحدھم بــــــأمر‬
‫تباھى في عنادك بالــــــــــــــــــدالل‬
‫فان أذللت نفسك في ھواھا‬
‫ربحت مباھيا ً اھل الكمـــــــــــــــــال‬
‫فيا ولھان في االخالق مھالً‬
‫فمذموم الصفات بال خــــــــــــصال‬
‫حباك ﷲ في االخالق عزما ً‬
‫فال تسمح لنفسك بالــــــــــــــــــدالل‬
‫ويركز الشاعر على " طبع الحقود " المفتقر الى‬
‫السماحة والسجاحة؛ بھذه األبيات ‪:‬‬
‫في ارضنا تجد السمـــــاحة مبدأً‬
‫وكل عدل ال يريد شـــــــــــــــواھد‬
‫وترى السماحة في بواعث ديننا‬
‫غزت الشعوب وفي الشعوب شواھد‬
‫حقدوا علينا ال لسوء تعــــــامل‬
‫لكنمـــــــــــــــــا طبع الحقود معاند‬
‫فارجع لنفسك ان اردت تقاربا ً‬
‫فالقرب عرف والحقيقة مقاصـــــد‬
‫ثم البد ان يسكن الشاعر الى عقله وقلبه إعالنا ً عن‬
‫حضوره الذاتي حاالً وإعالما ً لقدرته على التعبير‬
‫والتغيير قابالً ‪:‬‬
‫اكتب الشعر واھذي بالقريض‬
‫ضاع قلبي بين سمـــــــراء وبيض‬
‫فتلفت وقلبي كالحــــــــــــزين‬
‫لم تعد تغني ترانيم الغريــــــــــض‬
‫اسأل الماشين في درب الھوى‬
‫ال تس ْل فالدرب ما عـــــاد عريض‬
‫عشت أيامي وقلبي مستـــــھيم‬
‫فافترشت االرض مھموما ً مريض‬
‫غسلوا عقلي وفكري بالصباح‬
‫ورمى التلفاز فكـــــري للحضيض‬
‫ال أنا ممن يذم الذكـــــــريات‬
‫وخيال الحب عنـــــــــدي يستفيض‬
‫~ ‪~ 19‬‬
‫ااذا كان االيممان ال يتكاممل اال بالصب‬
‫صبر والشكر فان‬
‫آثران يتناول جاللة الصبر وح‬
‫االشاعر ن‬
‫حالوة الشكر بما‬
‫تتوخاه وسعى اليه؛ وعمل من أجله‪:‬‬
‫س‬
‫سلوت الحب وواالشواق عللـــ ّي‬
‫عيش منعما ً فييمـــــــــــــــا أتاني‬
‫اع‬
‫ن نعـــــــــــم ووفن‬
‫حباني ﷲ من‬
‫ح‬
‫لھا االيمان في صدق ھـــــــــداني‬
‫ا‬
‫ب االفكار ھممسا ً‬
‫وورحت اخاطب‬
‫ى‬
‫الى تحقيق ما تتھــــــــــب االالماني‬
‫حا ً في الظلم فرداً‬
‫صرت مسامح‬
‫فص‬
‫يكوون قرينه ســــــــــــــــلط الللسان‬
‫ركن‬
‫ووخير الناس َمنْ يبقي بــر ٍ‬
‫بععيداً عن جالووزة الزمــــــــــــان‬
‫عته ‪ " :‬حصيللة الصبر "‪:‬‬
‫الشاعر في مقطوع‬
‫ر‬
‫وويقول‬
‫حده مطلبه‬
‫ففالصبر في ح‬
‫فقد دعا ﷲ اھل اللصــــــــــبر ان يلنوا‬
‫اصبر فصبررك للخلود مممھد‬
‫جنة الفردوس‬
‫في ج‬
‫س خلدك راھــــــــــــــن‬
‫الم ص ي‬
‫صبري‬
‫سال‬
‫حقيقية‬
‫حرية الح‬
‫للعبودية نعم للح‬
‫ة‬
‫ال‬
‫صبري في‬
‫ضت مودعا ً صديقي الكااتب سالم ص‬
‫نھض‬
‫الفلسطينية في ختام ييوم سفرتي ااالخيرة الى‬
‫ة‬
‫مكتبتته‬
‫استغرقت اياما ً قالالً‬
‫ت‬
‫مدينتتي الحبيبة ‪ :‬كركوك؛ ووقد‬
‫من شھر مايس الفائت ثم ممخاطبا ً اياه على الوقفة‬
‫بباعث التداعي ووالحاسة الساادسة‪ :‬أنت تككتب وتنشر‬
‫ث‬
‫الصحف والمجالت ما تجود به قريحتك من‬
‫ف‬
‫في ببعض‬
‫ت‪ ،‬فعالم ال ييطويه كتاب قائم برأسه؛‬
‫خطررات ولمحات‬
‫في المكتبات وويع ّم بين الممأل ؟! فاذا‬
‫ليشغغل حيزاً ي‬
‫ينطلق من فمه؛‬
‫ق‬
‫جواببه‪ -‬كما لو كنت في قللبه –‬
‫حيل نسمة مننعشة ترطب مزاجي‪ " :‬تحت الطبع‬
‫ليستح‬
‫ي‬
‫عندي كتابان"‪ ..‬واستقام لي الطريق ميممما ً مستقري‬
‫ببغداد‪..‬‬
‫في البريد االدبي ھذا الذي ت ّععود سالم صببري إتحافي‬
‫به‪ ،‬ككرما ً حاتمياً‪ ،‬بين حين ووحين؛ طالعنني بعد قليل‬
‫ت‪ ،‬الكتابان المذكوران أأنفاً‪ ،‬دعنا ممن صحف‬
‫وقت‬
‫ْ‬
‫وروت عقلقلي الظامئ؛‬
‫ب‬
‫المتعب‬
‫أنعشت قلبي‬
‫ت‬
‫جالت؛‬
‫ومجال‬
‫فضاءآت في ممختلف االوقاات‪.‬‬
‫وھما يجوسان الفض‬
‫ا‬
‫* * *‬
‫ألول ‪ ":‬عبوودية الحرية " ويحوى‬
‫عنوان الكتاب األ‬
‫عنوان اآلخر‪ " :‬االرض‬
‫ضوعاً‪ ،‬بينما ع‬
‫أربعة عشر موض‬
‫عة‬
‫سبعة عشر مموضوعاً‪ ،‬ووھو يذكرني‬
‫الطيببة" ويض ّم س‬
‫نفسه بعنوان ررواية مشھوررة للروائية‬
‫ه‬
‫في الوقت‬
‫العالممية‪ :‬پـيرل باك‪ ..‬حر ّ‬
‫ان كثيراً من‬
‫ي بالتنويه ن‬
‫تتماثل عنواناته؛ ال لشيء اال‬
‫ل‬
‫المؤللفات واالصددارات‬
‫شر وتقارب مشاعرھم‪ ..‬بھذا الشأن‬
‫لتشاببه أفكار البش‬
‫العنوانات تطابقت ووتشاركت"‪-‬‬
‫ت‬
‫انظر مقالي‪ " :‬وواذا‬
‫ر‬
‫العراق " البغدادية ‪.1999/111/2 – 69600‬‬
‫ق‬
‫حيفة "‬
‫صح‬
‫على ان الموضووعات التي اددرجھا سالم صبري في‬
‫حيث الفكرة‬
‫ختلف فيما ببينھما من ح‬
‫كتابيه ھذين‪ ،‬تخ‬
‫يه‬
‫كامل المضمون والقصد؛ ككذلك تختلف‬
‫والغااية وبھما يتكا‬
‫حيث التعبير والتصوير وبھما يتبيّن‬
‫فيما بينھما من ح‬
‫الرجل كما يقول‬
‫ل‬
‫واالسلوب واالسلوب " ھو‬
‫ب‬
‫المنھھج‬
‫المفككر الفرنسي بباڤـون " ‪.‬‬
‫~ ‪~ 20‬‬
‫ووالشك ان المضمون وااالسلوب يستتمدان وجودھما‬
‫ي كاتب وأ ّ‬
‫ممن الموھبة التي فطر علييھا أ ّ‬
‫ي شاعر ووأي‬
‫ستند اليھا ويتتشبث بھا ناھھيك‬
‫ففنان؛ ومن اللخلفية التي يس‬
‫عبر مراحل حيياته‬
‫التي يكتسبھا ويجددھا ر‬
‫ببالخبرة ي‬
‫الدراكه غاية الوجود وطببيعة‬
‫ووتطوره كنتييجة حتمية ال‬
‫ااالشياء وحكممة الزمان‪.‬‬
‫صفحات الكتتاب تطالعك تارةً بالمقال األدبي والدييني‬
‫ص‬
‫النية‬
‫لسانحة العقال‬
‫ووالسياسي الممحض وتارة اخرى بالس‬
‫حة النقدية واللتوجيھية ورابعةً‬
‫ووالوجدانية؛ ووثالثة" باللمح‬
‫‪ ..‬ھذا كله جععلني‬
‫ي واالنساني ‪.‬‬
‫الذاتي والمجتمعي‬
‫ببالطابع ي‬
‫عرض وطررح؛‬
‫أن سالم صببري؛ فيما ع‬
‫أأستخلص ن‬
‫ييحاول إيجاد شيء جديدد ؛ من شيء ٍ موجود‪ ،‬في‬
‫شتط بھا ت ّك ف‬
‫عسيرة ال يش‬
‫مخاض يسيرة أو ع‬
‫عملية ض‬
‫ع‬
‫لف أو‬
‫تتطفل ‪...‬‬
‫ريب فيه ؛ أن اللقارئ يطالبنني – وھذا ح‬
‫ييقين ال ب‬
‫حقهُ‬
‫بالتدليل على ما أومأت اليه وركزت علليه؛‬
‫ل‬
‫عل ّي‪-‬‬
‫ع‬
‫ففليكن كذلك ككما شاء‪" ..‬ووما تشاؤون ااال ان يشاء ﷲ"‬
‫صدق ﷲ الععظيم ‪ ..‬اذن‬
‫ص‬
‫بعض من‬
‫ن تعا َل معي الى‬
‫ٍ‬
‫يقول ‪:‬‬
‫مموضوعه ‪" :‬الى التقوى‪ ...‬وصحوة اللضمير" ل‬
‫ح ّي نبراسا ً وح‬
‫"ولنجعل من ضميرنا الح‬
‫حكما ً لكل أعممالنا‬
‫ضمير اساسا ً لععمل‬
‫في الحياة الدنييا وليكن الض‬
‫ووتصرفاتنا ي‬
‫حامي والمدررس والمسؤؤول‬
‫طبيب والمح‬
‫االقاضي والط‬
‫الح‬
‫ووالموظف ووالعامل والككاتب واالدييب الن فال‬
‫حوة ضمير أبنبنائه"‪.‬‬
‫االمجتمع ال يككون اال بصح‬
‫من حقي على ھذا‬
‫مت؛ أليس ن‬
‫تتأكيداً على مما سقت ورمت‬
‫الى شاطئ األممان‬
‫االقارئ ان ييصاحبني ھوو ايضا ً ى‬
‫النسام معا ً ونستجيب لننداء‬
‫وواالطمئنان؛ لنستروح اال‬
‫المبادئ والقيم الساممية؛‬
‫ئ‬
‫حاب‬
‫وال ننسى اصح‬
‫االسالم‪ " :‬ال‬
‫دفاعا ً عن مباددئھم‬
‫ستشھاد ع‬
‫االذين ال يباللون في االس‬
‫ووقيمھم الساممية؛ ذلك أنھمم يؤمنون أن الفكرة ال تمووت‬
‫ستطرد الكاتتب المفكر ‪ " :‬ولو تتببعنا‬
‫اابداً"‪ ..‬ثم يس‬
‫جدنا ان الررسل واالنبيياء والصدييقين‬
‫االتاريخ لوج‬
‫المبادئ واالفكار الننيرة‬
‫ئ‬
‫صحاب‬
‫وواالولياء والممصلين واص‬
‫وزنا ً للمال في دعوتھم للحق""‪.‬‬
‫للم يقيموا ن‬
‫سالم صبري من‬
‫ووتفاجئنا "عبوودية الحرية" وقد مزج س‬
‫خ‬
‫خاللھا الطببيعة الساحررة الھادئة بالواقع الماادي‬
‫والتالحم ما‬
‫م‬
‫االقاسي؛ مستننبطا ً منھما؛ بواعث الترااحم‬
‫ييشفي الغليل ويداوي الععليل‪ ..‬اليك ھذا النص ‪" :‬‬
‫الحررية من أعذذب‬
‫حت‬
‫االلفااظ‪ ،‬اصبح‬
‫الجا ً‬
‫في قلوبنا إختال‬
‫شيداً‬
‫وعلى افواھنا نشي‬
‫ى‬
‫ضياء‪..‬‬
‫ًء‬
‫وفي عيوننا‬
‫سمعنناھا تضح‬
‫حك‬
‫مع اللجداول وتتررنم‬
‫مع الطيور وتھززج‬
‫مع النسمات" ثثم‬
‫يقول ‪ " :‬ى‬
‫فالى‬
‫ل‬
‫الحررية الحقيقيية‬
‫يع‬
‫الجميع‬
‫التي تحترم‬
‫وال تھمش ر‬
‫دور‬
‫أي انسان ن‬
‫كان‬
‫والى احترام حررية الرأي‬
‫ى‬
‫ة‬
‫واللغة‬
‫والتععبير والعقيدة والمعتقد واللمذھب‬
‫والفككر للجميع؛ وواعلموا ان ھھذا االحترام ال يتم ْ‬
‫ان لم‬
‫يقترن بالخلق الررفيع ذلك ان االخالق ي‬
‫ن‬
‫ھي أندر انواع‬
‫الفردية نوع من اللفوضى‪ ..‬ال‬
‫ة‬
‫حرية‬
‫العبقررية وان الح‬
‫االحرار‪..‬‬
‫ر‬
‫مجموعة من‬
‫ة‬
‫تكون الحرية اال ببين‬
‫ن‬
‫والن سالم صبرري يدري – كما يبدو‪ -‬ووما احكم ما‬
‫ن‬
‫ى؛ فقد رفع‬
‫ق لن يتھااوى ولن يفنى‬
‫ي‬
‫يدري ان الشعب با ٍ‬
‫مؤكداً رائعة أبي‬
‫د‬
‫عقيررته مضخما ً ككالمجھار؛ وممؤيداً‪..‬‬
‫حمد شوقي؛‬
‫أمير الشعراء اح‬
‫سم الشابي ؛ وحكمة ر‬
‫القاس‬
‫وھل ھما اال ‪ " :‬اذا الشعب ااراد الحياة " واال " وما‬
‫نيل االمطالب بالتممني‪.....‬‬
‫الثقافي أكثر من‬
‫ي‬
‫صرحت في اللشارع‬
‫ثم ااشھد أني ص‬
‫صديقي الصحفي‬
‫ي‬
‫كتب في‬
‫عمق ما ب‬
‫مرة ان انبل واع‬
‫عدنان القطب؛ بُععيد رحلته االببدية ؛ ثالثة‬
‫ن‬
‫المغففور له‬
‫مصطفى ‪ ..‬سميرة‬
‫ى‬
‫بري ‪ ..‬فارووق‬
‫ھم ‪ :‬سالم صبر‬
‫ما أقتبسته ن‬
‫من‬
‫كريممات‪ .‬أت ُل ا‬
‫مقال مفاض لسالمنا‬
‫ٍ‬
‫يقول‪ " :‬كان الققطب يتميز ببذكاء مفرط‬
‫الصاابر وھو ل‬
‫حيث أنه كان يقرأ ما بين‬
‫وسررعة بديھة وددقة متناھية ح‬
‫شرسا ً وكان يختلف مع‬
‫طور وكان ممحاوراً لبقا ً ش‬
‫السط‬
‫جھات النظر ولكنه كان يقول دائما‪:‬‬
‫الكثيررين في وج‬
‫جھات النظر ال يفسد للو ّد قضية وكان‬
‫االختتالف في وج‬
‫جميع بال حدوود‪."..‬‬
‫يحب ان يخدم الج‬
‫ب‬
‫~ ‪~ 21‬‬
‫سالم صبري‬
‫؛‬
‫بداع من عقييدته‬
‫ال أخفي ان س‬
‫سالم صبري‬
‫وغيرته؛ ال‬
‫ٍ‬
‫كما قد‬
‫ييتردد في ارتتقاء المنبر ال ليتعالم وال ليتعاظم ا‬
‫سوقه وما يرووقه‬
‫أو ذاك؛ وانما ليطعم ما يس‬
‫ييخي ُل لھذا و‬
‫جود‬
‫من جوھر الوج‬
‫علنا ً بعنصر الفلسفة التي استمدھا ن‬
‫ع‬
‫ضيلة التي اشتتقھا‬
‫ي بروح الفض‬
‫ااالنساني؛ ولييغذي المتلقي‬
‫حال "‬
‫على قدر ل‬
‫عامة الناس ووخاصتھم وع‬
‫ممن معاناة ع‬
‫ففليس عاراً ان تحني ررأسك لتم ّر فوقھا العاص‬
‫صفة‬
‫عن التصدي لھھا‪..‬‬
‫ت عاجزاً ن‬
‫حين تكون أنت‬
‫االجامحة ن‬
‫ي ان تخفض ھامتك للعاص‬
‫وولكن العار ككل العار في‬
‫صفة‬
‫جبن‬
‫على سحقھا ذذلك ان الحكممة شيء والج‬
‫ووانت قادر ع‬
‫الم صبري مما ھو بشأنه‪" :‬‬
‫شيء آخر" ويواصل سال‬
‫ش‬
‫س‬
‫ق في‬
‫ففھناك من النناس من يحدق‬
‫الشمس ترتعش أجففانه‬
‫ضوء‬
‫ووھناك َم ْن فييھم يخفض أأجفاننه المرتتعشة امام ض‬
‫االمصباح الخاافت"‪.‬‬
‫سالم صبري ووثبة‬
‫م‬
‫ووعلى "االررض الطيبة" يثب‬
‫تشاطرني ما‬
‫ي‬
‫ظاھرة السماات؛ نابضة االنعمات ولعللك‬
‫ظ‬
‫قيمة لنفس ذبل فيھا الخير‬
‫نويت ورويت‪ " :‬فاي ة‬
‫ت‬
‫وذوت فيھا المحببة‪ .‬إنھا كالج‬
‫ت‬
‫جدول الذي ككانت ضّفتاه‬
‫ملعبا ً للبالبل واالنسام‪ ..‬وعندمما حنق الجدوول على أمه‬
‫ْ‬
‫أسنت‬
‫سياب‪،‬‬
‫الطيببة الحنون ‪ :‬االرض وامتتنع عن االنس‬
‫نقيق الضفادع"‪.‬‬
‫يتصاعد منه اال ق‬
‫د‬
‫مياھه فال‬
‫ه‬
‫* * *‬
‫متخصص في علم اللكمياء ‪ :‬ھذا‬
‫ص‬
‫سالم صبري جاممعي‬
‫م‬
‫العلم الذي يعالج القوانين والننظريات وما يرتبط بھما‬
‫من االتجارب والتتحاليل والنتائئج‪ ..‬ولكنه يععنى بتعاطي‬
‫ة‬
‫الثقاففة‬
‫ى‬
‫والصحافة وما يثبت ارھاصاتھمما من قو ً‬
‫وثواببت وحرص‪ ...‬من ھنا أدللى دلوه في ففذلكة طريفة‬
‫حب الكميائية‬
‫وھي " لغة الح‬
‫جامععة بين العلم واألدب؛ ھي‬
‫تھفو الى مطالعتته ومتابعته‪ ..‬يقول ‪" ..‬‬
‫" وااليك ما و‬
‫سلم من تدخل العلماء فھم ااذ يحترمون‬
‫حتى الحب لم يس‬
‫كل التفاسير والنلنظريات العااطفية التي اطلع عليھا‬
‫طويل اال ان‬
‫والفالسفة َعبرْ تاريخ البشرية الط‬
‫ة‬
‫االدباباء‬
‫والباحثين يستند في‬
‫ن‬
‫الحب وفقا ً للعدييد من العلمااء‬
‫ب‬
‫عدة علمية مففادھا ان ھذه‬
‫ألخير الى قاع‬
‫تفسيرره األول واأل‬
‫طفة التي يختللج بھا ومعھا كيان المرء كله إنما ھي‬
‫العاط‬
‫حص‬
‫صيلة تفاعالت كيميائية معقددة وبذلك مع افتراض ان‬
‫صحيحة فھذا يعني ان بامكان‬
‫ة‬
‫ھذه المقولة العلممية‬
‫العلمماء أن يھبوا الزيجات الممتعثرة والقلووب الوحيدة‬
‫عقاقير معينة‬
‫خالل أدوية وع‬
‫طنعة من ال‬
‫دفعة حبّ مصط‬
‫ة‬
‫تنشط عاطفة خاممدة وتشعل واحدة جديدة ‪.‬‬
‫‪...‬‬
‫ط‬
‫* * *‬
‫بعد ھذا كله ؛‬
‫اذا ككان البد من كلمة أخيرة ووجيزة د‬
‫فاني انتھيت من خالل النصووص المنقولة والموثوقة؛‬
‫الم صبري الناضجتين وفي ضوء‬
‫من باكورتي سال‬
‫الستنباط اللتين أجرييتھما عليھا؛‬
‫ط‬
‫االستقراء وا‬
‫ء‬
‫عملييتي‬
‫يقدر عليه فكراً واحساسا ً ؛‬
‫الى اانه كاتب متووازن بما ر‬
‫مفردداته منتقاة؛ مشتقة من تالفيف الح‬
‫حياة وبدائع‬
‫ومفارقات المجتمع؛ وواقع االننسان؛ بينما‬
‫ت‬
‫الطبييعة‬
‫أسلوبه مستساغ مبسط ال تععثر فيه وال ّ‬
‫تبذل‪ ..‬ذلك‬
‫حسبهُ‪..‬‬
‫ه‬
‫~ ‪~ 22‬‬
‫ي‬
‫تركماني‬
‫صحفي‬
‫مذذكرات ص‬
‫الخامسة "‬
‫ة‬
‫حلقة‬
‫" الح‬
‫حبيب الھرمززي‬
‫ب‬
‫جال التربية‬
‫ضت في ذھنني أسماء رج‬
‫صحفي تركمااني" استعرض‬
‫شرعت بكتابة ھذهه الحلقة من "مذكرات ص‬
‫ت‬
‫عندما‬
‫ع‬
‫بعضھم بنفسه في ممجال خدمة‬
‫م‬
‫ضحى‬
‫ل الخدمات لللشعب التركمماني في العرراق بل وض‬
‫الذين قدموا اجل‬
‫ووالتعليم ن‬
‫ّ‬
‫ضال والعنت‬
‫ان معظم من برزوا في ھھذا الطريق الملئ بالنض‬
‫ققضيتھم‪ ،‬وفووجئت بحقيقةة تجلت اماممي وھي ن‬
‫عاصرت او‬
‫من ھؤالء االببطال الذين ع‬
‫باستعراض اسماء ن‬
‫ض‬
‫وبدأت‬
‫ت‬
‫ووالتضحية كاانوا من رجاال التعليم واالتربية‪.‬‬
‫الء في بداية‬
‫ضمار‪ .‬كان أوول من عرفتته من رجال التعليم األجال‬
‫ززاملت القسم الكبير منھم او شاطرتھم في ھذا المض‬
‫داقوق االبتدائية يوم ان كنت‬
‫ق‬
‫الذي كان مديرا للمدرسة‬
‫حوم االستاذ "محمد علي االبياتي" ي‬
‫سية ھو المرح‬
‫حياتي الدراس‬
‫ح‬
‫سادسة من عممري انذاك‪ ،‬ووھو الذي عللمني القراءة والكتابة‪ ،‬ثم‬
‫ني االبتدائي ووكنت في الس‬
‫في الصف الثاني‬
‫طالبا فيھا ي‬
‫ط‬
‫ستينات والسبععينات من القررن الماضي‬
‫مجلة "األخاء" اللغراء في الس‬
‫االقدار ان انشر له قصائده الشععرية في ة‬
‫ر‬
‫شاءت‬
‫ش‬
‫يقرض الشعر بلغغة تركية بليغغة‪.‬‬
‫عرا بليغا ض‬
‫ااذ كان "استاذذي" ھذا شاع‬
‫صالحي" ھو اللذي علّمني اللغة العربية‬
‫كان المرحوم "قاسم بك الص‬
‫سة المتوسطة والثانوية ن‬
‫انتقلت الى الدراس‬
‫ووعندما ت‬
‫ّ‬
‫ت‬
‫علمني حب قرراءة‬
‫وھو الذي ع‬
‫مؤلفات مشاھير األدباء العرب‪ .‬وقد تخرّج على يد ھذا‬
‫له الفضل في‬
‫جيل وكان ه‬
‫ضليع في آداب اللغة العربيية مئات من ابناء ذلك الج‬
‫االستاذ الضل‬
‫‪1‬‬
‫تركماني ‪.‬‬
‫في المجتمع التر‬
‫االدبية والفكرية ي‬
‫ة‬
‫تنشئة جيل ھھم اآلن او كاننوا رواد الحرركات‬
‫عنه ذاكرتي ھھو الشاعر اللتركماني الكببير "ھجري‬
‫ولعل اقدم "معلم" تركمانني تسعفني ع‬
‫في كركوك قببيل الحرب العالمية األوللى ومن ثم ممعلما لألدب‬
‫دده" الذي ككان معلما ي‬
‫‪3‬‬
‫‪2‬‬
‫التركي والففارسي بكركووك ومديرا لجريدة "كركوك" ‪ ،‬والذذي يمكن ان يلقّب بشيخ‬
‫حبيب الھھرمزي‬
‫الثقافة والصحافة‪ ،‬بغدااد – ‪،2008‬‬
‫ة‬
‫تركمانية في رحاب‬
‫ة‬
‫ن‪ ،‬وجوه‬
‫حيد الدين بھاء الدين‬
‫صالحي" انظر‪ :‬وح‬
‫‪ - 1‬لمزيد من المععلومات حول استااذنا "قاسم بك الص‬
‫ص ‪134‬‬
‫دار الفالح بقلعة كرككوك حتى عام‬
‫طاني مكتبي" في اللفترة من ‪ 1915‬ووالى ‪ ،1918‬ومعللما في مدرسة ر‬
‫سة سلطاني "سلط‬
‫‪ - 2‬كان ھجري ددده معلما في مدرس‬
‫شاعر ھجري دده‪ ،‬اعداد‪ :‬فائق ھجري دده‪ ،‬كركوكك‪ ، 2003 -‬ص ‪ ،7‬وانظر‪ :‬مير بص‬
‫جانلي سوزلر – ش‬
‫‪ . 1925‬انظر "ج‬
‫‪5‬‬
‫صري‪ ،‬اعالم التركممان واألدب‬
‫ق‬
‫االتركي في‬
‫العراق الحديث‪ ،‬لندن – ‪ ،1937‬ص ‪.34‬‬
‫ظر نفس المصدر ووالصفحة‪.‬‬
‫بريل ‪ . 1928‬انظ‬
‫الول من نيسان‪ /‬ابر‬
‫‪ - 3‬تولى ھجري دده وظيفة رئاسةة تحرير جريدة ‪:‬ككركوك" بتاريخ اال‬
‫~‪~7‬‬
‫الشعراء التركمان بعد الشاعر التركماني العظيم‬
‫"فضولي"‪ .‬ومن منا يستطيع ان ينسى العالم واألديب‬
‫واللغوي التركماني الكبير الدكتور مصطفى جواد‪ ،‬او‬
‫أمين عام الدار الوطنية للوثائق الدكتور ياسين عبد‬
‫الكريم او الفنان العظيم استاذ اساتذة فن النحت في‬
‫العراق فتحي صفوت قيردار‪ ،‬او رئيس مركز‬
‫البحوث الجنائية واالجتماعية واالستاذ في كلية‬
‫الشرطة الدكتور أكرم نشأت ابراھيم‪ ،‬او البروفيسور‬
‫الدكتور احسان دوغراماجي الذي أسس بجھوده أكبر‬
‫جامعتين في تركيا‪ ،‬او الشاعر والفنان الدكتورسنان‬
‫سعيد‪ ،‬او المجاھد والخطاط والرسام والشاعر ومعلم‬
‫األجيال محمد عزت خطاط‪ ،‬او الرسام البارع محمد‬
‫مھدي طوزلو‪ ،‬او زعيم الحركة الشبابية التركمانية‬
‫الذي ضحى بنفسه فداء لوطنه وقوميته الشھيد الدكتور‬
‫نجدت قوجاق‪ ،‬او نھاد آق قويونلو الذي قضى زھرة‬
‫شبابه في سجن ابو غريب إلخالصه لوطنه وقوميته‪،‬‬
‫او عبد القادر سليمان معلم األجيال ورئيس نادي‬
‫األخاء التركماني ورئيس تحرير مجلة األخاء لفترة‬
‫طويلة والذي فصلته السلطة الغاشمة من النادي‬
‫ومنعته من دخول النادي ھو واقاربه الى الدرجة‬
‫الرابعة ألنه كتب سلسلة مقاالت في مجلة "األخاء"‬
‫بعنوان " كل لسان بإنسان ‪ -‬كيف تتعلم اللغة التركية"‬
‫وألنه ألقى محاضرة ثقافية في نادي األخاء‬
‫التركماني‪ ،4‬او ر ّواد الحركة الرياضية في كركوك‬
‫االساتذة احمد جالل وكمال عبد القادر وعزالدين‬
‫مجيد‪ ،‬بل من يستطيع ان ينسى ما قدمه للفن والثقافة‬
‫واالدب التركماني من اساتذة كبار مثل عبد الرحمن‬
‫بكر وفاتح مصطفى وحقي الھرمزي واكرم طوزلو‬
‫ووحيد الدين بھاء الدين وخورشيد كاظم البياتي‬
‫وشقيقه رشيد كاظم البياتي وجالل عزيز النقيب‬
‫ومولود طه قاياجي وخضر لطفي ورشيد عاكف‬
‫الھرمزي والدكتور صفاء خلوصي وموسى زكي‬
‫مصطفى وھاشم قاسم الصالحي وقحطان الھرمزي‬
‫والشاعر عزالدين عبدي البياتي والشاعرصالح‬
‫نورس ونجيب دميرجي‪ .‬وھذا غيض من فيض‬
‫وبعض قليل ممن اسعفتني ذاكرتي لسرد اسمائھم من‬
‫‪ - 4‬انظر حول تفاصيل ذلك‪ :‬وحيد الدين بھاء الدين‪ ،‬المرجع السابق –‬
‫ص ‪.175‬‬
‫بين العشرات والمئات من رجال التربية والتعليم‬
‫التركمان األجالء الذين كان لھم دور عظيم في تنشئة‬
‫اجيال من الشباب التركماني‪.‬‬
‫ولعل من المفيد وأنا اتطرق الى األدوار المجيدة‬
‫لھؤالء الفطاحل‪ ،‬ان أسرد بعض الوقائع التي ساھم‬
‫فيھا ھؤالء األبطال ليكون ذلك تذكرة لشباب ھذا الجيل‬
‫من التركمان وحافزا لھم ليحتذوا حذو من سبقوھم في‬
‫ھذا الدرب الطويل من النضال الھادف الى نيل الشعب‬
‫التركماني حقوقه التي اقرتھا له مواثيق االعالن‬
‫العالمي لحقوق االنسان وسائر المواثيق واالتفاقيات‬
‫والمعاھدات الدولية بعد األحداث األليمة التي مرت‬
‫بالتركمان وبجميع شرائح الشعب العراقي طوال‬
‫تاريخ دولة العراق‪.‬‬
‫نفي المعلمين التركمان الى الجنوب‪:‬‬
‫اظھر المثقفون التركمان موقفا مناھضا لالحتالل‬
‫االنكليزي للعراق في اوائل القرن العشرين‪ ،‬ولم يقبلوا‬
‫بتنصيب األمير فيصل ملكا على العراق وصوتت‬
‫كركوك ضد االستفتاء الذي جرى بھذا الصدد‪ ،‬مما‬
‫ادى الى قيام سلطات االحتالل والنظام الملكي‬
‫باجراءات مشد ّدة ضد الشعب التركماني شملت‬
‫الحرمان من الوظائف الحكومية ومنع التدريس بلغة‬
‫األم والتضييق على رجاالت التركمان‪ .‬وكان على‬
‫رأس من قادوا حمالت المناھضة ھذه ثلة طيبة من‬
‫المعلمين الذين كانت لھم مواقف مشرّفة في ھذا‬
‫المجال‪ .‬وعمدت السلطة البريطانية الى القاء القبض‬
‫على عدد من المعلمين الشباب وتم نفيھم الى المناطق‬
‫الجنوبية حيث اضطروا الى االقامة االجبارية سنينا‬
‫عديدة في تلك المناطق‪ .‬وكان على رأس ھذه الكوكبة‬
‫الطيبة سعد ﷲ المفتي )الملقب دايي سعد ﷲ( حيث‬
‫جرى ابعاده الى بغداد‪ ،‬والشاعر رشيد عاكف‬
‫الھرمزي الذي ابعد الى البصرة واألستاذ حسين فھمي‬
‫الصالحي الذي ابعد الى بعقوبة‪ ،‬واألديب عرب فھمي‬
‫الذي ابعد الى الحلة‪ .‬وقد احدث نقل ھؤالء المبعدين‬
‫من كركوك بالطائرة ضجة كبيرة لدى اوساط الشعب‬
‫الذي لم يكن قد اعتاد على رؤية الطائرات بله الركوب‬
‫فيھا بل ونقلھم بھا الى المنفى‪ .‬ولم يستطع ھؤالء‬
‫االبطال العودة الى مدينتھم وعوائلھم اال بعد سنين‬
‫عديدة قضوھا في المنفى‪.‬‬
‫~‪~8‬‬
‫انتخابات نقابة المعلمين لعام ‪:1959‬‬
‫شھد العراق في بداية العھد الجمھوري الذي قام فور‬
‫اعالن الثورة على العھد الملكي بتاريخ الرابع عشر‬
‫من تموز‪ /‬يوليو لعام ‪1958‬حركة ديمقراطية تمثلت‬
‫في افساح السلطة المجال لقيام منظمات المجتمع‬
‫المدني من جمعيات ونقابات ومنظمات شعبية‪،‬‬
‫وشھدت تلك الفترة انتخابات حرة لتشكيل الھيئات‬
‫االدارية لتلك المنظمات‪.‬غير ان نسائم الحرية التي‬
‫ھبت بعد قيام الثورة لم تستمر طويال‪ ،‬اذ ھيمن الحزب‬
‫الشيوعي على كافة مفاصل الدولة وسيطر على تلك‬
‫المنظمات واقام المئات من تشكيالت الحزب تحت‬
‫مسميات عديدة منھا منظمة انصار السالم واتحاد‬
‫الشبيبة الديمقراطي ونقابات العمال ورابطة الدفاع عن‬
‫حقوق المرأة والمھندسين الديمقراطيين والمعلمين‬
‫الديمقراطيين ولجنة صيانة الجمھورية وغيرھا‪.‬‬
‫وحاول الحزب الشيوعي فتح قناة تفاھم او اقامة شكل‬
‫من التعاون او التحالف مع المك ّو‪ ،‬التركماني‪ ،‬غير ان‬
‫تلك المحاوالت انتھت بالفشل‪ ،‬وكان من الطبيعي "ان‬
‫يتخذ التركمان موقعھم بصورة تلقائية الى جانب التيار‬
‫القومي العربي في الصراع الدائر بين التيارين العربي‬
‫‪5‬‬
‫القومي والشيوعي"‬
‫وكان المكتب التنفيذي للھيئة المؤسسة لنقابة المعلمين‬
‫في العراق قد قرر اجراء انتخابات بتاريخ ‪ 26‬كانون‬
‫األول‪ /‬ديسمبر ‪ 1958‬في عموم العراق النتخاب‬
‫اللجان التحضيرية التي ستتولى االشراف على‬
‫انتخابات نقابات المعلمين في كافة المحافظات )كانت‬
‫تسمى األلوية آنذاك(‪ .‬وتقرر قيام معلمي ومدرسي‬
‫محافظة كركوك بانتخاب اللجنة التحضيرية تحت‬
‫اشراف مدير التربية والتعليم‪ ،‬وان تتكون اللجنة‬
‫التحضيرية من ستة اعضاء على ان يمثّل فيھا‬
‫العنصر النسائي‪ .‬وجرت االنتخابات في قاعة جمعية‬
‫الھالل األحمر وفاز بعضوية اللجنة ستة اعضاء كلھم‬
‫من التركمان وھم‪ :‬فاضل الساقي – معاون مدير‬
‫ثانوية المصلى )‪ 498‬صوت(‪ ،‬واديب ابراھيم دباغ –‬
‫معلم في مدرسة النجاح االبتدائية )‪ 498‬صوت( ‪،‬‬
‫وموسى مصطفى – مدير مدرسة المنصور االبتدائية‬
‫)‪ 493‬صوت(‪ ،‬وربيعة محمد علي البياتي – مدرسة‬
‫في متوسطة كركوك للبنات )‪ 492‬صوت(‪ ،‬وامجد‬
‫بھاء الدين – معلم في مدرسة القلعة األولى )‪487‬‬
‫صوت(‪ ،‬وعادل طه – معاون مدرسة الوثبة للبنين‬
‫)‪ 482‬صوت(‪.‬‬
‫وعلى إثر ذلك تشكلت قائمتان منافستان لخوض‬
‫انتخابات نقابة المعلمين‪ ،‬واجتمع كافة رجال التربية‬
‫والتعليم التركمان في كركوك واتفقوا على اسماء قائمة‬
‫التركمان لعضوية نقابة المعلمين بكركوك‪ .‬وكانت‬
‫القائمة التركمانية تضم عشرين اسما جميعھم من‬
‫التركمان‪ .‬واصدرت القائمة بيانا الى اسرة التعليم في‬
‫محافظة كركوك تم نشره في جريدة "البشير" التي‬
‫كانت تصدر انذاك في كركوك‪ 6‬جاء فيه ما يلي‪:‬‬
‫" إنّ ثقتكم بنا واعتمادكم علينا وتأكدنا من مؤازرتكم‬
‫لنا قد ش ّكل قوة عظيمة دفعتنا الى خوض معركة حرة‬
‫شريفة‪ ،‬معركة انتخابات اول وأكبر نقابة للمعلمين‬
‫في الجمھورية العراقية المفداة في عھدھا الزاخر‬
‫الميمون‪ ،‬وان فوزنا فيھا نصر لكم ولقوى الخير‬
‫المتمثّلة في ابناء الشعب المخلصين وفيكم انتم من‬
‫قادة الفكر وحملة مشاعر الحرية والنور في ھذا‬
‫الوطن الحبيب‪ .‬إنّ التفافكم حولنا وتأييدكم لمرشحينا‬
‫تدعيم للكيان الجمھوري العظيم ألنّھم منكم واليكم‬
‫وألنّھم يعاھدون ﷲ والوطن على ان يك ّرسوا‬
‫جھودھم في خدمة البالد‪ ،‬فھل ّموا الى انتخابات‬
‫مرشحينا بروح عالية وفي جو ھادئ وديمقراطي‬
‫سليم‪".‬‬
‫وجرت االنتخابات في يوم الجمعة المؤرخ ‪ 23‬كانون‬
‫الثاني‪ /‬يناير ‪ 1959‬في قاعة ثانوية كركوك للبنين‬
‫تحت اشراف العقيد محمد علي الكمالي ممثالً عن‬
‫الجيش وجواد الجصاني ممثالً عن وزارة التربية‬
‫وزكي الراوي وغضبان الرومي ممثلي الھيئة‬
‫المؤسسة لنقابة المعلمين في بغداد‪ ،‬واللجنة التحضيرية‬
‫للنقابة‪ ،‬وحضرعملية االنتخاب ممثلون عن المرشحين‬
‫للقائمتين المتنافستين‪ .‬وشارك في عملية التصويت‬
‫‪ 900‬معلما ومدرسا‪.‬‬
‫‪ - 5‬عزيز قادر الصمانجي‪ ،‬التاريخ السياسي لتركمان العراق‪ ،‬الطبعة‬
‫االولى ‪ ،‬بيروت ‪،1999‬ص ‪.143‬‬
‫‪ - 6‬انظر جريدة "البشير"‪ ،‬العدد ‪ 18‬الصادر بتاريخ ‪ 20‬كانون الثاني‬
‫‪ 1959‬ص ‪.10‬‬
‫~‪~9‬‬
‫جرت عملية االنتخاب بشكل ديمقراطي سليم وبحياد التربية والتعليم )‪ 555‬صوت( ‪ ،‬ربيعة محمد علي‬
‫تام‪ ،‬والدليل على ذلك ان القائمة المنافسة لم ت ّدع البياتي – مدرسة متوسطة كركوك للبنات )‪588‬‬
‫بوقوع اي تزوير او مخالفة في عملية التصويت‪ ،‬كما صوت( ‪ ،‬تريزا فرج ھندي – معلّمة العزة للبنات‬
‫ان قيادة الفرقة الثانية التي اشرفت على االنتخابات )‪ 584‬صوت( ‪ ،‬مديحة احمد جميل – معلمة المركزية‬
‫عن طريق ممثلھا في اللجنة المشرفة سجلت سالمة للبنات )‪ 587‬صوت( ‪ ،‬أديبة علي فؤاد – معلمة‬
‫االنتخابات بكتاب رسمي وجھته الى الحاكم العسكري روضة الفتوة )‪ 573‬صوت( ‪ ،‬مصطفى كمال عبد ﷲ‬
‫العام في بغداد وورد فيه ما نصه ‪ " :‬لقد جرى انتخاب – كاتب ذاتية مديرية التربية )‪ 593‬صوت(‬
‫وبعد ھذا النجاح الساحق للقائمة التركمانية‪ ،‬سافر‬
‫نقابة المعلمين في اللواء باشراف الھيئة التحضيرية‬
‫للنقابة ومساھمة قيادة الفرقة بارسال ممثل عنھا حسب اعضاء النقابة الى بغداد للقاء رئيس الوزراء عبد‬
‫طلب االدارة المحلية وارسلنا العقيد محمد علي الكريم قاسم‪ ،‬والقى ممثل النقابة فاضل الساقي بالنيابة‬
‫الكمالي مشرفا‪ ،‬وجرى االنتخاب دون ان يتدخل مدير عن اعضاء نقابة المعلمين كلمة امام رئيس الوزراء‬
‫التربية مطلقا كما انه وضع ورقة بيضاء حتى يثبت ورد فيھا باختصار‪ " :‬بإسم لواء الذھب األسود‬
‫عدم ميله لجانب دون جانب‪ ،‬وانتھت اللجنة بفرز وبإسم شھداء الحرية في مجزرة كاور باغي وبإسم‬
‫األصوات وانتخاب لجنة نقابة معلمي كركوك األصلية أھالي كركوك وبإسم أعضاء نقابة المعلمين في‬
‫المنوه عنھا اعاله دون تدخل من اية جھة كانت"‪.7‬‬
‫اللواء كافة احييكم بأجمل تحية وابارك لكم تفانيكم في‬
‫فاز بنتيجة اإلنتخابات السادة المذكورة أسماؤھم أدناه سبيل الشعب واخالصكم في خدمة جمھوريتنا الحبيبة‬
‫باألكثرية الساحقة حسب األصوات المدرجة إزاء وتصميمكم على رفع مستوى التعليم في البالد‪ .‬إنّ‬
‫أسمائھم ‪ :‬فاضل الساقي السامرائي – معاون ثانوية الحفاظ على جمھوريتنا من عبث اإلستعمار واالعيبه‬
‫المصلى )‪ 603‬صوت( ‪ ،‬حقي جميل الھرمزي – الدنيئة لمسؤولية مشتركة مقدّسة تقع على عاتق كل‬
‫مدير الوثبة للبنين )‪ 590‬صوت( ‪ ،‬نجيب احمد فرد من افراد الشعب على إختالف قومياتھم‬
‫دميرجي – مدرس ثانوية المصلى )‪ 574‬صوت( ‪ ،‬وديانتھم‪ ،‬ونعلن اننا افراد اسرة التعليم سنكون عند‬
‫عمر موفق شفيق – مدرس الشرقية اإلعدادية )‪ 578‬حسن ظنّكم وظن الشعب وسنداً قويا ً لكم وسنشارككم‬
‫صوت( ‪ ،‬عادل طه – معاون الوثبة للبنين )‪ 578‬تح ّمل األعباء الثقال في ميدان عملنا في ھذه‬
‫صوت( ‪ ،‬موسى زكي مصطفى – مدير المنصور الظروف الحاسمة التي يم ّر بھا شعبنا العظيم بمختلف‬
‫للبنين )‪ 694‬صوت( ‪ ،‬ھاشم قاسم الصالحي – معلم طبقاته وقومياته‪ .‬وھنا البُ ّد أن نشير ونحن نتش ّرف‬
‫الخاصة للبنين )‪ 576‬صوت( ‪ ،‬أديب إبراھيم الدباغ – بمقابلتكم الى أھمية الدور الذي يقوم التركمان‬
‫معلم النجاح للبنين )‪ 604‬صوت( ‪ ،‬أحمد سيد محي العراقيّون ومنھم كثير من اسرة التعليم – اشير الى‬
‫الدين – معلم الشورجة للبنين )‪ 572‬صوت( ‪ ،‬بطرس إخالصھم لجمھوريتھم وتفانيھم في خدمتھا فقد‬
‫ك ّموش – معلم السالم للبنين )‪ 585‬صوت( ‪ ،‬أحمد احتضنوا الثورة منذ لحظاتھا االولى والعجب فھم‬
‫حمدي باقر – معلم الفتوة للبنين )‪ 570‬صوت( ‪ ،‬مواطنون عراقيّون تربطھم مع اخوانھم بقية ابناء‬
‫إبراھيم رفيق – معلّم تسعين للبنين )‪ 562‬صوت ( ‪ ،‬الشعب المصالح الواحدة واألھداف الواحدة والوطن‬
‫رشيد بھجت – معلّم العراقية للبنين )‪ 558‬صوت( ‪ ،‬الواحد والمصير الواحد‪ .‬نرجو ان تعلموا يا سيادة‬
‫كمال محمد حبيب – معلّم المأمونية للبنين )‪ 552‬الزعيم انّ التركمان العراقيين الذين ھضمت حقوقھم‬
‫صوت( ‪ ،‬نجدة مصطفى يعقوبي – كاتب في مديرية في العھد البائد لعلى ثقة تا ّمة من انّھم يعيشون بكل‬
‫حرية وإطمئنان وسيتمتعون بحقوقھم المشروعة‬
‫التي ضمنتھا الثورة ومبادؤھا السامية‪ .‬عاشت وحدة‬
‫‪ - 7‬تم توجيه ھذا الكتاب المرقم ‪ 363 /56‬والمؤرخ ‪ 15/14‬شباط‬
‫‪ 1959‬بتوقيع قائد الفرقة الثانية الزعيم الركن ناظم الطبقجلي‪ .‬انظر‪:‬‬
‫الشعب العراقي على إختالف قومياته وعاشت نقابة‬
‫مذكرات الطبقجلي وذكريات جاسم مخلص المحامي‪ ،‬الطبعة الثانية‪ ،‬بغداد‬
‫المعلمين سنداً قويا ً لجمھوريتنا الديمقراطية "‪.‬‬
‫‪ ،1985‬ص ‪.422‬‬
‫~ ‪~ 10‬‬
‫والغريب انه حيل بين وفد النقابة من مقابلة عبد الكريم‬
‫قاسم وادخل وفد آخر غير مسؤول وھو الوفد المزيف‬
‫الذي سافر الى بغداد واجرى المقابلة باعتباره وفد‬
‫نقابة المعلمين الحقيقي‪ ،‬وقدم ھذا الوفد المزيف جملة‬
‫مطاليب مع خطاب تحريري بإسم النقابة المزيفة‪، 8‬‬
‫ولما اتضح األمر لدى عبد الكريم قاسم وافق على‬
‫مقابلة الوفد االصلي عصر اليوم نفسه ونجم عن ذلك‬
‫" رد اعتبار النقابة األصلية لدى ھيئة معلمي لواء‬
‫كركوك وسكانھا‪ ،‬وكانت النتيجة مرضية ومطمئنة‬
‫لممثلي نقابة كركوك الحقيقيين"‪.9‬‬
‫ى الى نقلھم الى الجنوب‪:‬‬
‫نضال المدرسين أد ّ‬
‫بعد أشھر قليلة من قيام ثورة الرابع عشر من تموز في‬
‫العراق‪ ،‬ساءت األوضاع السياسية في كركوك وسائر‬
‫المناطق التركمانية خاصة وفي العراق عامة‪ .‬فقد‬
‫حاول زعيم الثورة عبد الكريم قاسم ان يقف امام‬
‫القوى القومية العربية التي كانت تسعى للوحدة‬
‫السياسية مع جمھورية مصر‪ ،‬ولم يجد امامه من حل‬
‫غير االستناد على القوى اليسارية في البالد‪ ،‬فبدأت‬
‫شوكة الحزب الشيوعي والشيوعيين باالزدياد وصعد‬
‫نجمھم السياسي‪ ،‬فكان المد الشيوعي الذي اكتسح كافة‬
‫مرافق الحياة السياسية واغلب المرافق الحكومية‪ ،‬وبدأ‬
‫الشيوعيون يسيطرون على الجيش وعلى الجمعيات‬
‫والنقابات ومرافق التعليم والتدريس‪ .‬ولما لم يستجب‬
‫الشعب التركماني لھذه الموجة العارمة ووقف ببسالة‬
‫امام اطماع الشيوعيين في السيطرة على الدولة‪ ،‬فقد‬
‫اعتبروا فئة تسعى ضد مصالح الشعب وتناصر‬
‫االستعمار االجنبي‪ .‬وھكذا الصقت تھم الطورانية‬
‫والخيانة بالتركمان‪ ،‬وبدأ الشيوعيون بتضييق الخناق‬
‫عليھم في كل المرافق‪ .‬وبدأ الصراع بين التركمان‬
‫وبين الفئات اليسارية والشيوعية على اشغال ادارات‬
‫منظمات المجتمع المدني واتحادات الطلبة والنقابات‪،‬‬
‫وجرت االنتخابات في ھذه المرافق‪ ،‬واذا بالتركمان‬
‫يكتسحون القوائم األخرى ويفوزون في كركوك‬
‫بانتخابات اتحاد الطلبة في جميع المدارس المتوسطة‬
‫‪ - 8‬سلّمت النسخة األصلية من الخطاب والمطاليب الى الوفد األصلي خطأ‬
‫من قبل المعلمة "وفية ابو قالم" واتضح األمر بھذه الصورة‪ .‬انظر نفس‬
‫المصدر‪ ،‬ص ‪.420‬‬
‫‪ - 9‬نفس المصدر والصفحة‪.‬‬
‫والثانوية ولجنة ارتباط اتحاد الطلبة وبانتخابات نقابة‬
‫المعلمين وغرفة المحامين وجمعية الھالل األحمر‬
‫ونادي الموظفين‪ .‬فثارت ثائرة الشيوعيين على ھذه‬
‫النتائج التي خذلوا فيھا في ھذه المدينة‪.‬‬
‫وألھمية دور رجال التربية والتعليم في خلق الجيل‬
‫الجديد من الشباب‪ ،‬فقد بدأ حقد الشيوعيين ينصبّ على‬
‫ھذه الفئة اوال ثم اتسع األمر ليشمل كافة المثقفين‬
‫والشباب ورجال العلم والتجار والمحامين واألطباء‬
‫على النحو الذي سنبحث عنه الحقا‪.‬‬
‫حاول الشيوعيون الضغط على المعلمين والمدرسين‬
‫بنقل االداريين من مدراء ومفتشين الى وظائف‬
‫التدريس‪ ،‬ولجأوا بعد ذلك الى استصدار األوامر من‬
‫وزارة التربية بنقل الناشطين من رجال التربية‬
‫والتعليم التركمان الى خارج مناطق اقامتھم وعملھم‪.‬‬
‫وبدأ األمر بصدور اوامر نقل أربعة من مدرسي‬
‫ثانوية الصناعة بكركوك الى مدارس خارج‬
‫المحافظة‪ ،‬وھم عبد ﷲ ترزي باشي وعمر علي‬
‫كوبرولو وصبحي علي فؤاد وعلوان حمزة‪ .‬وازاء‬
‫االستياء الشعبي الكبير على ابعاد التركمان‪ ،‬تم الغاء‬
‫اوامر النقل‪ .‬غير ان السلطة عادت ونقلت نفس‬
‫المدرسين مرات ومرات‪ ،‬وكان األمر يلغى في كل‬
‫مرة نتيجة التدخالت ولدرء الغضب الجماھيري‪ .‬ولما‬
‫تكرر األمر فقد ق ّدم ھؤالء المدرسين استقالتھم من‬
‫وظائفھم مفضّلين البقاء في مدينتھم كركوك على‬
‫االبتعاد عنھا‪ .‬ولما وصلت عرائض االستقاالت الى‬
‫وزارة التربية‪ ،‬تراجعت الوزارة ورفضت االستقاالت‬
‫من جھة والغت أوامر النقل من جھة اخرى‪ .‬وھكذا‬
‫انتصرت االرادة الشعبية على االالعيب السياسية‬
‫وقوبل الخبر بارتياح كبير لدى المواطنين التركمان‪.10‬‬
‫مؤتمر المعلمين األول الحدث المھم في تاريخ التربية‬
‫التركمانية‪:‬‬
‫عقد المؤتمر المحلي األول للمعلمين التركمان بقاعة‬
‫سينما اطلس في مدينة كركوك بتاريخ ‪ 28‬اغسطس‬
‫‪ 1960‬واستمر انعقاده ثالثة ايام‪ .‬واشترك فيه‬
‫العشرات من المعلمين والمدرسين من كركوك‪ ،‬اضافة‬
‫الى مشاركة وفود كبيرة من المعلمين القادمين من‬
‫‪ - 10‬انظر تفاصيل ھذا الخبر في جريدة "البشير" ‪ ،‬العدد ‪ 24‬الصادر في‬
‫‪ 3‬مارت ‪ ،1959‬ص ‪.2‬‬
‫~ ‪~ 11‬‬
‫الموصل واربيل وتلعفر وطوزخورماتو وكفري‬
‫والتون كوبري وداقوق وقزلرباط وخانقين وبدرة‪.‬‬
‫وافتتح المؤتمر بكلمات وزير التربية اسماعيل‬
‫العارف والسكرتير العام لنقابة المعلمين الدكتور‬
‫صفاء الحافظ ونقيب المعلمين في كركوك حقي‬
‫الھرمزي‪ ،‬وورد الى المؤتمر مئات من برقيات التأييد‬
‫والتھنئة من كافة انحاء العراق ومن خارجه‪.‬‬
‫قدم في المؤتمر اوراق عمل ھامة تتناول قضايا‬
‫التعليم‪ ،‬كما تم تشكيل لجان عمل متعددة ھي لجنة‬
‫المناھج والكتب ولجنة المدارس الرسمية واالھلية‬
‫ولجنة مكافحة األمية ولجنة التعليم الجامعي ولجنة‬
‫التأليف والترجمة والنشر‪ ،‬واصدرت كل لجنة من ھذه‬
‫اللجان مقررات ھامة تتعلق بمواضيعھ ا‪ . 11‬أصدر‬
‫المؤتمر في ختام انعقاده قرارات وتوصيات ھامة وفي‬
‫مقدمتھا تدريس اللغة التركمانية )الصحيح ھو "اللغة‬
‫التركية"( في المدارس االبتدائية بالمناطق التركمانية‪،‬‬
‫وتخصيص مقاعد كافية للطلبة التركمان في الجامعات‬
‫وفي البعثات الدراسية خارج البالد‪ ،‬وتأسيس مطبعة‬
‫خاصة لطبع ونشر الكتب باللغة التركمانية‪ ،‬واصدار‬
‫مجلة باللغتين العربية والتركمانية من قبل نقابة‬
‫المعلمين‪ .‬وتأتي أھمية ھذا المؤتمر في انھا وضعت‬
‫اللبنة األولى للقرارات التي تلتھا والتي منھا قرار‬
‫إقرار الحقوق الثقافية للتركمان في عام ‪،1970‬‬
‫والمباشرة بفتح المدارس التركمانية بعد زوال العھد‬
‫الصدامي في عام ‪ ،2003‬وتأسيس المديرية العامة‬
‫للدراسة التركمانية ضمن مالك وزارة التربية في عام‬
‫‪.2012‬‬
‫رجال التربية والتعليم يساندون االحتجاجات على‬
‫الغاء الدراسة التركمانية‪:‬‬
‫كان لالجراءات التعسفية التي طبقھا النظام البائد في‬
‫مجال الغاء الدراسة التركمانية‪ ،‬رد فعل واسع وعنيف‬
‫لدى طبقات الشعب التركماني ومثقفيه ولدى رجال‬
‫التربية والتعليم باالخص‪ .‬وقد ساند الكثير من المعلمين‬
‫والمدرسين االضراب العام للطلبة احتجاجا على ذلك‬
‫‪ - 11‬انظر نصوص مقررات ھذه اللجان وتفاصيل اخرى حول المؤتمر‪:‬‬
‫ارشد الھرمزي‪ ،‬التركمان والوطن العراقي‪ ،‬الدار العربية للموسوعات –‬
‫بيروت‪ ،‬الطبعة الثالثة المنقحة‪ ،2005 ،‬ص‪ .93‬وانظر بعض التفاصيل‬
‫األخرى عن المؤتمر‪ :‬وحيد الدين بھاء الدين‪ ،‬المرجع السابق‪ ،‬ص ‪.175‬‬
‫القرار والذي بدأ في كركوك ثم انتشر الى جامعات‬
‫الموصل وبغداد والسليماني ة‪ ، 12‬ووصل األمر الى‬
‫استقالة العديد من المدرسين من نقابة المعلمين‬
‫بكركوك كتعبير عن سخطھم على ھذا اإلجراء‪ .‬فقد‬
‫قدم كل من االساتذة عزالدين عبدي بياتلي وغازي‬
‫عبد القادر النقيب وسعاد سعيد اق قويونلو وصباح‬
‫رشاد وحسين احمد الحكيم استقاالتھم من نقابة‬
‫المعلمين على النحو المذكور اعال ه‪ . 13‬ولم تكتف‬
‫السلطة باعتقال العديد من طالب المدارس على خلفية‬
‫اضراب الطلبة‪ ،‬بل عمدت الى اعتقال وتعذيب الكثير‬
‫من المعلمين والمدرسين الذين كان لھم ولغيرھم دور‬
‫اساسي وكبير في نجاح االضراب‪ .‬وكان من بين‬
‫المعتقلين في سراديب مديرية األمن االساتذة‪ :‬نجم‬
‫الدين ونداوي وياسين جميل ارسالن وقحطان‬
‫الھرمزي ومولود طه قاياجي وحسن النفطجي ومحمد‬
‫مخلص وعدنان صقاللي وخالد محمد رمضان ونھاد‬
‫خليل وصالح علي‪.‬‬
‫وكان للعنصر النسائي التركماني دور مھم ايضا في‬
‫مساندة االضراب‪ ،‬اذ ساھمت المعلمات والمدرسات‬
‫والمفتشات التركمانيات في انجاح ذلك االضراب‪.‬‬
‫وعلى سبيل المثال فان الست وفيقة النقيب )ابنة قاضي‬
‫كركوك ابراھيم النقيب( التي ھي اول مفتشة تربية من‬
‫العنصر النسائي في كركوك‪ ،‬كانت قد انيطت بھا‬
‫مھمة تفتيش المدارس التركمانية التي افتتحت تنفيذا‬
‫لقرار منح الحقوق الثقافية للتركمان‪ .‬وعندما اغلقت‬
‫السلطات المدارس التركمانية‪ ،‬وھو القرار الذي أدى‬
‫‪ -12‬اوضح الدكتور مردان حميد القطب في رسالة بريدية الكترونية‬
‫بعث بھا الى كاتب المقال تعليقا على الحلقة الرابعة من ھذه‬
‫المذكرات التي كانت بعنوان "بدايات نشوء الحركات الطالبية‬
‫التركمانية" ما يلي‪ :‬كنت طالبا انذاك في جامعة السليمانية وكان لنا دور‬
‫في المشاركة في االضراب‪ ،‬ورغم ان الجامعة كانت في عامھا الثالث‬
‫وكانت فيھا ثالث كليات فقط ) عدد الطلبة التركمان ‪ ( 60 -50‬فقد تضامنا‬
‫مع ابناء شعبنا في تلكم الحركة وامتنعنا عن الدوام بل وقمنا بمسيرة‬
‫وبشكل ملفت النظار جميع الطلبة في شارع الجامعة الرئيسي‪ .‬واستطيع ان‬
‫اقول اننا لقينا تأييدا من الطلبة االكراد‪ .‬ان ھذه المشاركة تدل على االتصال‬
‫والتضامن بين طلبة الجامعات انذاك في توحيد الحركة‪ ،‬حيث كانت ھناك‬
‫زيارات ولقاءات بينھم خالل الزيارات الى بغداد‪ .‬وقامت قوات االمن في‬
‫مدينة السليمانية بالقاء القبض على الزميل علوان كوبرلو باعتباره احد‬
‫رموز الحركة الطالبية في الجامعة وكذلك التحقيق مع الدكتور احسان شفيق‬
‫دميرداغ ‪ ،‬اما الزميل ھالل عبدالرزاق فقد حمته الطلبة االكراد في مكان‬
‫أمن‪.‬‬
‫‪ - 13‬انظر حول ذلك‪ :‬فالح يازار اوغلو‪" ،‬من الشخصيات التربوية‬
‫التركمانية" ‪ ،‬مجلة الفنار‪ ،‬العدد ‪ ،66‬السنة التاسعة‪ ،‬مايس ‪ ،2012‬ص ‪.7‬‬
‫~ ‪~ 12‬‬
‫الى اضراب الطلبة الذي تطرقنا اليه‪،‬‬
‫رفعت الست وفيقة تقريرا الى وزارة‬
‫التربية اوضحت فيه الغبن‬
‫الذي لحق وسيلحق بالطالب‬
‫والطالبات جراء الغاء التدريس‬
‫بالتركمانية في المدارس االبتدائية‪.‬‬
‫وردت الوزارة على ذلك بنقل مقدمة‬
‫التقرير الى وظيفة "مفتشة" مع‬
‫تجريدھا من صالحياتھا عقابا لھا‬
‫على رفعھا ذلك التقرير!‬
‫اما في العھد الصدامي )‪– 1968‬‬
‫‪ (2003‬فقد نال رجال التربية‬
‫والتعليم التركمان النصيب األوفى‬
‫بين من تم تشريدھم ونفيھم واعتقالھم‬
‫واعدامھم وقتلھم‪ .14‬ولم يميز النظام‬
‫بين من كان اتجاھه اسالميا او قوميا‪،‬‬
‫فقد وجھت الى المئات من المعلمين‬
‫والمدرسين تھم العمالة الى األجنبي‬
‫تم على اثرھا اعتقالھم واخضاعھم‬
‫لصنوف من التعذيب والتنكيل ومن‬
‫ثم اعدامھم‪ .‬وكان ھنالك العديد من‬
‫المعلمين والمدرسين الذين قتلوا ظلما‬
‫وعدوانا عند دخول قوات النظام‬
‫البائد الى ناحية التون كوبري عام‬
‫‪ ،1991‬او اعتقلوا ولم يظھر لھم أثر‬
‫الى اآلن عند دخول تلك القوات الى‬
‫اربيل في نفس ذلك العام‪.‬‬
‫ان ما اوردناه اعاله كان لمحة بسيطة‬
‫عن دور رجال التربية والتعليم‬
‫التركمان في النضال السياسي‬
‫للشعب التركماني في العراق‬
‫ومساھمتھم الفعالة في المجاالت‬
‫الثقافية واألدبية واالجتماعية‬
‫التركمانية‪ .‬والى حلقة قادمة بإذن ﷲ‪.‬‬
‫א‪‬א‪‬א‪‬א‪ ‬‬
‫ناجح صالح‬
‫حينما نقرأ الكتاب األدبي تختلف رؤية كل منا حول ھذا الكتاب‪ ،‬فالبعض منا‬
‫تأخذه النشوة حينما يقرأ الشعر والبعض اآلخر تأخذه ھذه النشوة حينما يقرأ‬
‫القصة أو الرواية‪ ،‬ذلك ألن لكل منا له مشاعره وأحاسيسه وعواطفه التي تتباين‬
‫مع اآلخرين‪ .‬فھا أنت تجذبك قصيدة غزل لشاعر من الشعراء قد ال تجذب غيرك‪،‬‬
‫وأنت تتحمس لھذا الشاعر في وقت يتحمس غيرك لشاعر آخر‪ .‬وھا أنت يأخذك‬
‫االعجاب كله بھذه الرواية وال يأخذ ھذا االعجاب غيرك‪ ،‬ذلك ألنك تحمست لھذا‬
‫الروائي ولم يتحمس له اآلخرون‪ .‬انه الذوق األدبي لكل واحد منا‪ ،‬والبعض قد‬
‫يعدم ھذا الذوق بكل معانيه‪.‬‬
‫إن القاريء الذي له ميول أدبية ال يمكنه اال أن يتذوق لنوع من أنواع األدب‬
‫ينسجم مع الرؤية التي تحتويه ‪ ..‬فھو ان أحب ھذا الكتاب األدبي فلعله يجد فيه‬
‫ما يدغدغ أحالمه وتطلعاته‪ ،‬ثم ليكون قريبا من نفسه القرب الذي يرتاح اليه‪ .‬إن‬
‫من أكبر األخطاء أن نحكم الحكم المطلق على أديب من األدباء فنسيء اليه قبل‬
‫أن تكون لنا النظرة الواقعية المجردة من أي انفعال ‪ ..‬انه ذوقك أنت الذي قلت‬
‫فيه كلمتك بينما يرى آخر غير ما تراه أنت ليقول كلمة غير كلمتك‪ .‬وتأتي رؤية‬
‫الناقد األدبي على غير الرؤية التي أنت عليھا فھو ينظر الى النص األدبي نظرة‬
‫فيھا بعد نظر بعد أن يفحص ھذا النص الفحص الدقيق من غير أھواء أو ميول‬
‫ليأتي نقده محسوبا حسابات تثقل في الميزان‪ .‬ومع ذلك فقد تتباين رؤية النقاد‬
‫بعضھم مع البعض في نص من النصوص‪ ،‬اذ يبقى الذوق األدبي ھو الحلقة التي‬
‫تؤدي غرضھا‪ ،‬ومن غير ھذا الذوق األدبي ال يمكن للمسيرة األدبية أن تعطي‬
‫ثمارھا ‪.‬‬
‫إنه كلما سما الذوق األدبي في تألقه فتح طريقا في المعرفة واالدراك وأعطى‬
‫نتائج في إثراء األدب ومد روافده الى كل من يمت بصلة الى آفاق األدب وبحوره‬
‫ومسالكه ‪.‬‬
‫نحن جميعا نتذوق الطعام ولكننا لسنا جميعا نتذوق األدب‪ ،‬ان عشاق األدب ھم‬
‫وحدھم الذين يتذوقونه‪ ،‬ذلك ألنه يملؤھم االحساس بالدفء والراحة واللذة معا‪.‬‬
‫انه ان أصابك ھذا االحساس وأنت تقرأ في كتاب أدبي فأنت قاريء فطن واع‬
‫يؤلمك المشھد الحزين ويسرك المشھد الذي فيه متعة وسعادة‪ .‬ان لم تتذوق‬
‫لروايات نجيب محفوظ وتولستوي وديكنز وأميل زوال فلست محبا لألدب وليس‬
‫لك شيء من الذوق األدبي ‪.‬‬
‫ان لم تتذوق قصائد شعراء الجاھلية ومن بعدھم المتنبي وابن الرومي والمعري‬
‫فما أنت من ھواة الشعر وليست لك خصلة من الذوق األدبي ‪ .‬ان روائع األدب‬
‫تفرض نفسھا على كل عاشق لألدب ليغمره ذلك االحساس بأنه تنفس عبق‬
‫األزھار الزكية الرائحة وارتوى من ماء غدير طعمه حلو المذاق وكأنما امتأل‬
‫شبعا أيضا من فاكھة ناضجة طيبة ‪.‬أما الذين يفتقدون الذوق األدبي فال جدوى‬
‫وال طائل من مطالعتھم ألي نص أدبي ‪.......‬‬
‫‪ - 14‬انظر قائمة بأسماء من قتلوا رميا بالرصاص في التون كوبري‪Tarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türkmen Varlığı, İstanbul 1996, S. :‬‬
‫‪ . Suphi Saatçi, 251Ç‬وانظر قوائم بأسماء الشھداء في الصفحات ‪ ، 145 – 124‬أرشد الھرمزي‪ ،‬التركمان والوطن العراقي‪ ،‬كركوك – ‪.2003‬‬
‫وانظر دراسة مفصلة عن الشھداء التركمان‪ :‬االتحاد االسالمي لتركمان العراق‪ ،‬الشھداء التركمان – صفحات من التاريخ المعاصر لتركمان العراق‪ ،‬دار‬
‫الدليل للصحافة والنشر‪،‬الجزء األول – ‪.1999‬‬
‫~ ‪~ 13‬‬
‫صة‬
‫قص‬
‫نناجح صاالح‬
‫إمرأة عاقر‪ ،‬اسممھا عذاب‪ ،‬ككأن أباھا أرراد لھا بھذا‬
‫ة‬
‫حياتھا عذابا ممتصال‪ .‬حينمما أصبح لھا‬
‫االسم أن تكون ح‬
‫شق األمومة ممنذ أن كانت‬
‫حرمت منه رغم أنھھا كانت تعش‬
‫ت‬
‫غير أنھا‬
‫جب طفال ر‬
‫شر سنوات تننتظر أن تنج‬
‫ببعل ظلت عش‬
‫خذ ھذا الولد ففي أحضانھا‬
‫يكون لھا ولد وقد أراد ﷲ لھا ذلك‪ ،‬كانت تتتمنى أن تأخ‬
‫صبية يافعة‪ ،‬ما بالبيد حيللة ‪,‬أنى ن‬
‫ص‬
‫عبه حتى يكببر ويصبح ررجال له شأن فتتباھى به أمام قريناتھا غير أن ما‬
‫ووتغدق عليه من حنانھا ووتداعبه وتالع‬
‫ن‬
‫حا من‬
‫مستحيال‪ .‬بقيت ردح‬
‫ال‬
‫حلما‬
‫يعدو أن يكون ح‬
‫تتتمناه ال و‬
‫الزمن تضمر في نفسھا ولعا شديدا باألموومة حتى اذا‬
‫قلبھا كان ناصع‬
‫سن لكن ا‬
‫تكن على قدر ممن الجمال وولم تكن لھا أيية مالمح حس‬
‫طائعة‪ .‬لم ن‬
‫ييئست استسلممت لقدرھا ط‬
‫االبياض ليس فيه قيد شعرةة من سوء‪ .‬أققبل عليھا بعلھھا ذات يوم ققائال‪:‬‬
‫حياة المجدبة ‪ ..‬أال ترين أننه آن األوان أن نفترق ‪.‬‬
‫ اني لم أعد أطيق ھذه الح‬‫اانكسرت في أعماقھا قائلةة ‪:‬‬
‫أنجب لك ولدا ؟‬
‫بيدي حتى ب‬
‫ تخذلني بعد ھذه العشرة الطويلة‪ ..‬وھھل األمر ي‬‫جفاء ‪:‬‬
‫ففقال بحزم وج‬
‫لي ولد كباقي اللرجال ‪.‬‬
‫ھذا ليس شأنني‪ ،‬اني أريدد أن يكون ي‬‫ففقالت بخنوع ‪:‬‬
‫ذلك ‪.‬‬
‫قد أراد ﷲ ك‬
‫ وما عساي أن أصنع وقد‬‫ي طريقه ‪.‬‬
‫وكل منا يذھب في‬
‫ نفترق ل‬‫ثمة أحد ألجأ الييه ‪ ..‬سيما وأنت تعلم‬
‫تقل ذلك ‪ ,‬أين تتراني أذھب ووليس لي ة‬
‫ ال ‪ ..‬ال ل‬‫صالح‬
‫ناجح ص‬
‫سنوات ‪.‬‬
‫ت‬
‫سير قبل‬
‫أأن أبوي لقيا مصرعھما في حادث ر‬
‫البائس ‪.‬‬
‫ وما ذنبي أننا في ذلك كلهه ؟ أال ترين أأني أكابد األممرين في ھذا الزواج س‬‫جك بأخرى‪ ،‬وولكن دعني أعيش في داررك كجارية ‪.‬‬
‫حائال دون زواج‬
‫ ال أقف ئال‬‫بين امرأتين ‪.‬‬
‫ لن أجمع ن‬‫‪ -‬ال ينقصك االمال ‪.‬‬
‫~ ‪~ 14‬‬
‫ ومن ترضى أن تشاركھا امرأة في ھذه الدار ؟‬‫ ان شئت بحثت أنا عن ھذه المرأة ‪.‬‬‫ عجبا ‪ ..‬أترضين أنت بذلك في قرارة نفسك ‪.‬‬‫ ما من حل آخر ‪ ،‬وھو قدري على أية حال‪ ،‬راضية‬‫به رغم أنفي ‪.‬‬
‫ أنت وشأنك اذن‪ ،‬تبقين صامتة دون أية بادرة تذمر‪،‬‬‫ال أسمع شكوى يعقبھا ندم يرافقك بقية حياتك ‪.‬‬
‫ ال ‪ ..‬لن ترى مني اال الطاعة ولسانا أخرس ‪.‬‬‫***‬
‫لم يكد يمضي شھر حتى دخلت الدار الزوجة الثانية ‪.‬‬
‫كانت في الثالثين‪ ،‬يكبرھا الرجل بعشر سنوات‪ ،‬لھا‬
‫قوام معتدل ومالمح جمال باھت‪ ،‬ھي أحلى من‬
‫األولى‪ ،‬لكن لم تشبھھا في نقاوة قلبھا وال في حالوة‬
‫لسانھا‪ ،‬غير أن الزوج افتتن بھا ‪ ..‬ربما أنھا ما تزال‬
‫جديدة حديثة عھد‪ ،‬وربما كان متطلعا الى أن تنجب له‬
‫الولد الذي تقر به عيناه‪ .‬أما )عذاب( فقد ارتأت أن‬
‫تعيش عالمھا الخاص بعيدة عن الزوج الذي انشغل‬
‫عنھا تماما باألخرى التي يأمل أن تكون أما لولده‬
‫المنتظر ‪.‬‬
‫وراحت تتقلب في سريرھا كأنما طعنت بسكين في‬
‫صدرھا رغم أنھا تحاول جاھدة أن تكتم غيظھا ‪,‬‬
‫وھمست مع نفسھا ) يرحمك ﷲ يا أبي لم اخترت لي‬
‫اسم عذاب دون األسماء األخرى ‪ ..‬أكنت تريدني أن‬
‫أعيش حياتي تحت طائلة العذاب( ‪ ..‬انه لفأل سيء‬
‫كلما ناداني أحد بھذا االسم وانھا للعنة رافقتني منذ‬
‫أيام طفولتي‪ ،‬ولعلني الليلة ال يغمض لي جفن بھذه‬
‫الضربة القاضية التي جاءتني على غير ما أنتظر‬
‫لتزيد من عذابي عذابات أخرى أكاد ال أحتملھا‪ ،‬أي‬
‫جرح في ھذا الكيان ! وأي مرارة ! ماذا تبقى لي وأنا‬
‫أرى الزوج الذي عاشرني عشر سنين يھجرني الى‬
‫أخرى‪ ،‬آه لو كان لي ركن آوي اليه لذھبت اليه للتو‬
‫ولكن ماذا أفعل وليس لي أھل وال عشيرة ‪.‬‬
‫كادت أن تنم عنھا صرخة وھي في ھذا الصراع الذي‬
‫يطبق على رأسھا وقلبھا وبدنھا جميعا‪،‬غير أنھا‬
‫تماسكت في آخر لحظة كأن يدا خفية ھي التي أوقفت‬
‫ھذه الصرخة ‪.‬‬
‫***‬
‫ومضت خمس سنوات أخرى‪ ،‬قصيرة في عمر‬
‫الزمن‪ ،‬سريعة ال تتوقف‪ .‬وقف رب الدار يحاور‬
‫الزوجة الثانية وقد اعتاله وجوم ‪:‬‬
‫ ھا أنت األخرى ال يسعك أن تأتيني بالولد الذي‬‫أنتظره ‪.‬‬
‫لم تتردد في الرد عليه بجرأة قائلة ‪:‬‬
‫ لعلك أنت السبب فيما يحدث فال تلقي علي اللوم ‪.‬‬‫ ويحك ماذا تقولين ؟‬‫ ھذا حق فاستشر الطبيب قبل أن تجادلني ‪.‬‬‫ ال ‪ ..‬ال عيب لدي‪ ،‬لقد قال لي الطبيب ھذا من قبل ‪.‬‬‫ ھذا ما لدي فافعل ما بدا لك ‪.‬‬‫ ھكذا وجھا لوجه دون اعتبار لمشاعري ‪.‬‬‫ ماذا تريدني أن أقول لك ‪.‬‬‫ أنت وقحة ‪.‬‬‫ وأنت ال قلب لك ‪ ..‬فظ ال تحسن التعامل مع أحد ‪.‬‬‫ حسنا سترين عاقبة طيشك ھذا ‪.‬‬‫وقفت قبالته صارخة ‪:‬‬
‫ قلت لك افعل ما بدا لك ‪.‬‬‫ اذن تخرجين من الدار دون رجعة ‪ ..‬أنت طالق ‪.‬‬‫ لقد حررتني من قيدي ال أم لك ‪.‬‬‫ وأنت ال أب لك ‪ ..‬اذھبي الى الجحيم ‪.‬‬‫***‬
‫عاد الرجل الى امرأته األولى وھو مھيض الجناح‬
‫قائال بعد رحلة مضنية من التردد ‪:‬‬
‫ لقد ظلمتك يا ) عذاب ( كنت أنت مالكا بينما كانت‬‫ھي شيطانا ‪.‬‬
‫بدت في صورة ال تحسد عليھا قائلة ‪:‬‬
‫ ال بأس عليك فلست غاضبة منك وال أحمل لك في‬‫قلبي أية ضغينة‪ ،‬وما زلت أذكر عشرة األعوام التي‬
‫قضيتھا معك رغم أنك تجاھلتني تماما كأنني حشرة‬
‫ليس أكثر ‪.‬‬
‫ ما أطيب قلبك‪ ،‬غير أني أسأت التقدير‪ ،‬انھا حكمة‬‫ﷲ أال يكون لي ولد ‪.‬‬
‫ أنا أكثر منك تواقة لھذا الولد ولكن ال حيلة لنا في‬‫ھذا األمر ‪ ..‬انھا حكمة ﷲ‪ ،‬أجل ‪ ..‬فصبر جميل‪ .‬نظر‬
‫اليھا بحب وود باسطا اليھا يده كأنما ھو يعترف‬
‫بأخطائه ازاءھا طيلة األعوام الفائتة ‪.‬‬
‫~ ‪~ 15‬‬
‫نتبباھة‬
‫عراقيا ً و معرووفا ً‬
‫ي‬
‫من المؤللم أن يكوون‬
‫من بلده‬
‫ج أكثر ن‬
‫في الخارج‬
‫ي‬
‫ن المفتي‬
‫نرمين‬
‫تصدر فيھا مثل ھھذه المجالت‬
‫ر‬
‫األدبية في الدول اللناطقة بالتركيية و في الدول التي‬
‫ة‬
‫جالت‬
‫قرر المؤتمر الخامس للمج‬
‫المؤرخ التركماني عطا ترزي بباشي )أطال‬
‫خ‬
‫لعالمة و األدييب و‬
‫التركية منح جائزة األدب و الثقاافة التركي للع‬
‫ة‬
‫بباللغة‬
‫تحرير مجلة‬
‫جي‪ ،‬رئيس تح‬
‫جاء القرار ببناء على مقتترح قدمه الددكتور محمد عمر قازانج‬
‫عمره المديد(‪ ،‬وج‬
‫ه‬
‫ﷲ في‬
‫قارداشلق ) االخاء(‬
‫ق‬
‫جلة‬
‫التي يصدرھا ننادي االخاء التركماني‪ -‬المقر العام ‪ -‬بغداد الى االمؤتمر‪ .‬ومج‬
‫ققارداشلق ي‬
‫على صدورھا منذ ‪،1961‬‬
‫التي حافظت ى‬
‫المجالت األدبية ي‬
‫ت‬
‫العربية ‪ ،‬تعتبرمن ااقدم‬
‫ة‬
‫االتي تصدر بباللغتين الترككية و‬
‫العراقي عامة في مققال آخر‪.‬‬
‫ي‬
‫صة و‬
‫وسنشير الى ھذه المجلة اللمھمة في تارريخ األدب التتركماني خاص‬
‫ُ‬
‫الثقافية والبحثية و‬
‫ة‬
‫صفات‬
‫اسمه بأية صفة ‪ ،‬ألن كل الص‬
‫ان اسبق ه‬
‫كتبت عنه دون ن‬
‫ت‬
‫سبق و‬
‫عطا ترزي بباشي‪ ،‬الذي س‬
‫ع‬
‫جدية ‪ ،‬منحته‬
‫صفة لألي باحث وأديب ومؤررخ يعمل بجد‬
‫واصبح اسمه ة‬
‫ح‬
‫عطائه الثر‬
‫ه‬
‫االصحفية والققانونية تصغرر أمام‬
‫ااذربيجان الدككتوراه الفخررية و ناقشت جامعات في تركيا و دول ناطقة بالترككية اطاريح ددراسات عليا عنه‪ ،‬وعن‬
‫العربية و االنكيليززية تعرض ففي مكتبات ككثيرة ويبقى‬
‫ة‬
‫المترجمة الى‬
‫ة‬
‫التركية و‬
‫ة‬
‫ككتبه وھي بالعشرات باللغغتين‬
‫الماضي‪ .‬ان يبقى )‬
‫ي‬
‫خمسينيات الققرن‬
‫في الصحافة البلبغدادية في أرربعينيات و خ‬
‫ممجھوال في العراق‪ ،‬رغمم أنه عمل ي‬
‫يجب التوقف عندده‪ ،‬ھل ألنه‬
‫قية امر ب‬
‫حافل الثقافية واالدبية و اللبحثية والجاممعات العراقي‬
‫ممجھوال( او تتجاھله المح‬
‫حية على تارريخ كركوك و معالمھا اللتي تم تعريبھھا او تكريدھھا؟ او ألن اللتركمان في‬
‫تتركماني و ييعتبر وثيقة ح‬
‫التھميش والتجاھل؟ ان جائزة األددب و الثقافة التركية كبيررة و معناھا اننه من اعالم‬
‫ش‬
‫االعراق استمرروا تحت ضغغوط‬
‫ترزي باشي ھامة‬
‫ھھذا األدب وھھذه الثقافة‪ ،‬و من المؤلم ان يكون عراقيا ومعروفا في الخارج ااكثر من بلده‪ .‬عطا ي‬
‫تلتفت الى منجزااته االبداعية و شكرا من‬
‫ى في العطاء و على وزاررة الثقافة العرراقية ان ت‬
‫اية ھامة اخرى‬
‫ال تجاريھا ية‬
‫لخطوته القيمة ھھذه‪.‬‬
‫االمثقفين الترككمان الى د‪ .‬قازانجي ط‬
‫~‪~6‬‬
‫صدارات التتركمانية‬
‫نتاجات واإلصد‬
‫ت‬
‫اإل‬
‫معرض بغداد‬
‫حاضرة ففي ض‬
‫كانت ح‬
‫الدولي للكتاب‬
‫صدى المعارف‬
‫ى‬
‫الدولي للكتاب واالذي نظمته شركة‬
‫ي‬
‫القى جناح ننادي األخاء التركماني في معرض بغداد‬
‫ال‬
‫رين العراقيين‪،‬‬
‫حاد الناش ن‬
‫للمعارض والخدمات االتجارية وباللتنسيق مع اتح‬
‫ض‬
‫الشتراك مع الشركة العاممة‬
‫لللمعارض باال‬
‫‪2012/11/29‬‬
‫الدولي بتاريخ ‪2‬‬
‫ي‬
‫رض معرض بغداد‬
‫المعرض الذي افتتتح على أ ض‬
‫ض‬
‫القى اقباال ككبيرا من زائئري‬
‫ال‬
‫وأستمر لمدة عشرة ايام‪.‬‬
‫ووقد تضمن االجناح معظمم اإل‬
‫من قبل مالك‬
‫نتاجات التركمانية الفكرية والثققافية والتي تتم تھيئتھا ن‬
‫صدارات واإل ت‬
‫ت‬
‫النادي من مختلف المؤسسات التركمانية فض‬
‫ضال عن األدبباء والكتاب‬
‫في الجناح ماايعادل ‪250‬‬
‫التركممان‪ .‬وبلغ عددد العناوين المعروضة ي‬
‫عنوانا تنوعت ن‬
‫ا‬
‫بين الدراسات التاريخية واالجغرافية عن التركمان‬
‫ھذه المشاركة‪،‬‬
‫المختلفة‪ .‬وتأتي ه‬
‫ة‬
‫الدبية‬
‫وبين الدراسات والنصوص اال‬
‫من نوعھا د‬
‫التي تتعد الثانية ن‬
‫بعد معرض بغغداد الدولي لللكتاب الذي‬
‫الماضي‪ ،‬بھدف التععريف بالوجوود التركماني في العراق‬
‫ي‬
‫نظم اللعام‬
‫في الحركة الثثقافية في الععراق‪ ،‬وبغية‬
‫ومساھمة التركمان ي‬
‫ة‬
‫تاريخييا‪،‬‬
‫سسات الثقافيية والفكرية وواالكاديمية وودور النشر‬
‫االنفتاح على المؤس‬
‫ح‬
‫والتوززيع في العرراق والدول المشاركة التتي اشتملت على مصر‬
‫وسورريا واالردن وولبنان والھند وانكلترا‪.‬‬
‫على عرض‬
‫االخاء التركماني ع‬
‫ء‬
‫جناح نادي‬
‫حرص القائموون على ح‬
‫وقد ح‬
‫ختلف مناطق‬
‫صادرة في مخ‬
‫من المجالت ووالصحف الص‬
‫جميع الدوريات ن‬
‫توركممن ايلي‪ ،‬الى جانب المؤلففات والكتب‪ ،‬مع إھداء الززوار نماذج‬
‫منھا ووالسيما نماذج من األعداد األخيرة ممن مجلة الناادي العريقة‬
‫مجلة االخاء )قارداشليق(‪.‬‬
‫فخامة رئيس الوززراء نوري‬
‫المعرض قد افتتح ممن قبل مة‬
‫ض‬
‫ويذكر ان‬
‫ر‬
‫والنواب ومحافظ ببغداد اضافة‬
‫ب‬
‫المالكي وبحضورعدد من الوززراء‬
‫ي‬
‫المعتمدين في العراق‬
‫والشخصيات الثقافية و اللسياسية الترككمانية‪ .‬وقد ززارعدد منھم‬
‫ت‬
‫ن‬
‫سي‬
‫سلك الدبلوماس‬
‫االى ممثلي الس‬
‫ظيمه ونوعية اإلصدرات االمعروضة و درجة تنوعھھا‪.‬‬
‫جناح النادي و أبدى إعجاابه بحسن تنظ‬
‫ج‬
‫ضال عن الحررية الواسعة‬
‫طبوعات والكتب‪ ،‬فض‬
‫ت‬
‫عرض المؤلفات والم‬
‫معرض ھذا العامم بالسعة والتننوع في ض‬
‫ووتميز ال ض‬
‫وبغض النظر ع‬
‫ض‬
‫ففي العرض‪ ،‬بعيدا عن اللرقابة‪،‬‬
‫عن اتجاھات ونوعية الموواضيع التي تتناولتھا ھذه المطبوعات‬
‫طالق حركة التفككير وانتعاشھھا‪..‬‬
‫ستعادة الثقافة ففي العراق لععافيتھا وإ ق‬
‫والمؤلفات‪ ،‬ممما يعكس إست‬
‫اللجنة اللثقافية لنادي األخاء الترككماني‪ /‬بغداد‬
‫~‪~5‬‬
‫األدبية في الدول‬
‫في المؤتمرالخامس لللمجالت أل‬
‫مجللة األخاء تتشارك ي‬
‫طقة بالتركيية في قازااغستان‬
‫والمجتممعات الناط‬
‫باشي جائززة خاصة‬
‫طا ترزي ا‬
‫األستاذ عط‬
‫المؤتمر ييقرر منح العالمة والباحث التتركماني أل‬
‫ي‬
‫التركي‬
‫واألدب‬
‫ستثنائية ووالطويلة لللثقافة أل‬
‫خدماته االس‬
‫لخ‬
‫المؤتمر الخامس للممجالت االدبيية في الدول الناطقة بالتركية أعماله ممتخذاً عددا ممن القرارات المھمة التي‬
‫ر‬
‫أنھى‬
‫ممن شأنھا أن تزيد من وتيررة التعاون اللثقافي بين الدول والمجتمععات الناطقة ببالتركية‪.‬‬
‫ستانا ‪ /Astana‬ووشارك فيھا‬
‫ستان ‪ /‬آ ا‬
‫صمة قازاغس‬
‫جاري في عاص‬
‫عقد المؤتمر للفترة من ‪ 21‬الى ‪ 24‬ممن الشھر الج‬
‫ع‬
‫فضال عن عددد كبير من‬
‫صادرة في ھھذه الدول‪ ،‬فض‬
‫جالت األدبية الرصينة الص‬
‫‪ 40‬ممثال عن مختلف المج‬
‫أكثر من ‪4‬‬
‫مثل فيھا مجلة االخاء ) قاررداشليق ( اللصادرة عن نادي االخاء التركماني‪/‬‬
‫االشخصيات ااالدبية المعرروفة‪ .‬وقد ل‬
‫المجلة ورئيس الھھيئة االدارية‬
‫ة‬
‫حرير‬
‫جي رئيس تح‬
‫محمد عمر قازانج‬
‫د‬
‫االمركز العام في بغداد وممنذ ‪ 1961‬الدكتور‬
‫لللنادي‪.‬‬
‫المؤسسات الثقافية في‬
‫ت‬
‫ظيمھا عدد ن‬
‫من‬
‫التي يتولى تنظ‬
‫ن نوعة وھو إستمرار للممؤتمرات ي‬
‫ھو الخامس من‬
‫ووالمؤتمر و‬
‫‪TÜRKSO‬‬
‫الناطقة بالتركية يتتقدمھا اتحاد ادباء اوراسييا ‪ AYB‬والمنظمة الدوولية للثقافة التركية ‪OY‬‬
‫ة‬
‫االدول‬
‫التركي ‪. TIKA‬‬
‫ي‬
‫وكالة التعاون واللتنسيق‬
‫ة‬
‫وورئاسة‬
‫عاصمة فازاغستان‬
‫ة‬
‫ستانا‬
‫سطنبول وقبررص أما المؤتتمرالخامس ففقد عقد في اس‬
‫عقدت المؤتممرات االولى في انقرة واس‬
‫ع‬
‫الدبية في بلدانھم‪ ،‬وكيفية‬
‫الحركة الثقافية واال‬
‫ة‬
‫ت عن واقع‬
‫شاركون محاض‬
‫ووتضمن برناامجا مكثفا‪ ،‬االقى فيه المش‬
‫ضرا ٍ‬
‫حقيق التقارب والتعاون الثثقافي على اففضل مستويااته بين ھذه‬
‫ي يمكن إعتممادھا في تحق‬
‫االنھوض بھا‪ ،‬واآللية التي‬
‫التركي في الجغراففية العربية(‪.‬‬
‫ي‬
‫وكانت محاضرة الدكتور محممد عمر قازانجي حول )اللوجود‬
‫ت‬
‫االبلدان‪.‬‬
‫~‪~3‬‬
‫صية‬
‫خالل المؤتمر تتقديم جائزة افضل شخص‬
‫ل‬
‫ووجرى‬
‫االذربيجاني المعروف انار‬
‫ي‬
‫أدبية لعام ‪ 2012‬للشاعر‬
‫‪ (Anarr Rizayev‬والذذي اختير للھذه‬
‫ررضاييف )‪v‬‬
‫االجائزة في اللدورة السابقةة للمؤتمر‪.‬‬
‫صة‬
‫واتخذ المؤتممرون باالجمااع قراراً بمننح جائزة خاص‬
‫عطا‬
‫المعروف االستاذ ع‬
‫ف‬
‫لللعالمة و البباحث التركمماني‬
‫القادمة التي ستعقد في‬
‫ة‬
‫تترزي باش‪ ،‬وذلك في دوورته‬
‫أأسكي شھر في تركيا‪ .‬وقدد جاء ھذا القررار بمقترح تتقدم‬
‫ببه الدكتور محمد عمر قازانجي اللذي اشاد بددور‬
‫جود‬
‫في ارساء وج‬
‫ي باش ي‬
‫االعالمة التركماني ترزي‬
‫عمله‬
‫االتركمان وثثقافتھم في العراق عبر نضاله وع‬
‫االدؤوف وخددماته الجليلة التي تتجلى فيما وضع من‬
‫االمؤلفات واالمصنفات ااالدبية القيممة في مختتلف‬
‫التركي ‪.‬‬
‫ي‬
‫السيما تلك الممتعلقة بتاريخ االدب‬
‫االمجاالت وال‬
‫ختيار الروائئي والقاص‬
‫كما إتفق المشاركون على إخ‬
‫ستان كأفضل‬
‫تولن آبديك )‪ (Tölen Abbdik‬من قازاغس‬
‫صية ادبية لععام ‪ 2013‬ووالذي سيقدم جائزته في‬
‫شخص‬
‫أيضا ً‪.‬‬
‫المؤتتمر القادم ض‬
‫صلين على‬
‫وجرى خالل الممؤتمر تقديم جوائز للحاص‬
‫سابقة ) قاشغاررلي محمود‬
‫الولى في مس‬
‫المراكز الثالثة اال‬
‫صة القصيرة ‪Kaşgarlı Mahmut Hikaye‬‬
‫للقص‬
‫سابقة يقيمھا‬
‫قازاغستان وھي مس‬
‫ن‬
‫‪ (Yarışm‬ممن‬
‫‪ması‬‬
‫صة في الدول‬
‫بين كتاب القص‬
‫سيا سنويا ن‬
‫اتحاد أدباء اوراس‬
‫د‬
‫مستوى كل دولة على حده‪،‬‬
‫ى‬
‫طقة بالتركية على‬
‫الناط‬
‫حلة اولى‪ ،‬ثثم ما بين اللحاصلين عل‬
‫كمرح‬
‫على الجوائز‬
‫الدول مجتمعة‪ .‬ووسيتم اعالن‬
‫االولى على مستووى ھذه ل‬
‫ى‬
‫على مستوى‬
‫اسماء الحاصلين على الجوائئز االولى ع‬
‫ء‬
‫طقة بالتركية ننھاية الشھر لالقادم‪.‬‬
‫مابين الدولة الناط‬
‫ن‬
‫ر‬
‫ويذكر ان مجلة االخاء )قاررداشليق( قد اعلنت عن‬
‫وتلقت عددا من‬
‫ت‬
‫المساابقة المذكوررة في وقت سابق‬
‫تقييمھا وتحديد‬
‫التركمان والتي تم ق‬
‫ن‬
‫صوص من األددباء‬
‫النص‬
‫بالمراكز الثالثة االوللى والتي أعللن عنھا ً قبل‬
‫ز‬
‫الفائززين‬
‫فترة والمنشورة ففي القسم الترككي من ھذا العدد أيضا ً ً‪.‬‬
‫كما تتم ارسال ص‬
‫النص الفائز باللمركز االول بين االدباء‬
‫الترككمان الى اللللجنة العليا للتنافس مع النصوص‬
‫الحاص‬
‫صلة على المراكز االوولى في الدوول الناطقة‬
‫بالترككية‪.‬‬
‫المشاركون اقامة المؤتممر القادم في ممدينة اسكي‬
‫ن‬
‫ر‬
‫وقرر‬
‫شھھر التركية التتي اختيرت العاصمة الثقاافية للدول‬
‫طقة بالتركية لعام ‪ 2013‬ووضمن االحتتفاالت التي‬
‫الناط‬
‫ستقام بتلك الممناسبة‪.‬‬
‫~‪~4‬‬
‫من موالليد العراق ‪ /‬ككركوك ‪ .1976‬خريج كليية الفنون‬
‫سم الفنون اللتشكيلية ‪/‬‬
‫الجميلة ‪ /‬جامعة بغدااد ‪1998 /‬قس‬
‫عضو نقابة الفنانين العراقيين ‪. 2011-1995‬‬
‫الرسم‪ .‬ع‬
‫ن‬
‫عضو جمععية‬
‫التشكيلين العراقيين ‪. 2011 -19977‬مؤسس‬
‫كركوك ونائب للرئييس‪ .‬عضو‬
‫ك‬
‫شكيلين العراققيين ‪/‬‬
‫جمعية التش‬
‫جمعية اللفكر السومري بغداد ‪ .20003‬لديه اربععة بحوث‬
‫في مواد ‪ /‬تارريخ الفن ‪ -1‬ااألزياء األشوورية ‪– 2‬‬
‫قصيرة ي‬
‫السومريون والنحت ‪ -4‬الحضارة االطينية في اللعراق ‪– 4‬‬
‫ن‬
‫بين الماضي ووالحاضر ‪.‬‬
‫العراق ين‬
‫خصية‪:‬‬
‫الممعارض الشخ‬
‫المعرض الشخصي الثاني كركووك ‪ -1997‬بغداد قاعة‬
‫ض‬
‫الول في كرركوك ‪* .1996‬‬
‫* المعرض الشخصي اال‬
‫‪2000‬مركز الفنون – عمان ققاعة بوران‪ * .‬معرض مشترك مع‬
‫خصي الثالث بغداد‬
‫‪2‬‬
‫سومر‪ * .‬الممعرض الشخ‬
‫س‬
‫معرض مشترك ارببعة فنانين عرراقيين ‪/‬امريككا‪ /‬واشنطن‬
‫ض‬
‫للفنون‪* .‬‬
‫ن‬
‫عة ميديا‬
‫ل ‪ 2004‬قاع‬
‫االفنان علي دررويش اربيل‬
‫‪20‬‬
‫ددي سي ‪012‬‬
‫االمشاركات‪:‬‬
‫عات مركز‬
‫ااغلب المعاررض الفنية في العراق ممن ‪ 2011 – 1995‬قاع‬
‫االفنون – المرركز الثقافي الفرنسي – القاعات األھللية في بغداد –االناء ‪-‬‬
‫اخر‪ .‬عمل في‬
‫ببغداد ‪ -‬االورفلي – العلووية ‪ -‬حافظ الدروبي ‪ -‬وقاعات ر‬
‫بغداد كعضو ممارس سنة ‪ .20003‬عمل‬
‫د‬
‫للجنة متابعة اإلعمال القدييمة في‬
‫ممصمم في مععظم الجرائد العراقية واللعربية‪ .‬عمل في تصميم االزياء في‬
‫دورات الرسم كمددرس خبير‬
‫ت‬
‫ددار االزياء العراقية بغدادد ‪ .2002‬عممل في‬
‫حاصل على‬
‫ي كثير من اللمنظمات في كركوك وح‬
‫ففي االلوان ووالتخطيط في‬
‫وعربية وعراقية‪.‬‬
‫ة‬
‫منھا‪ .‬لدية جوائزز عديدة في ممھرجانات عاالمية‬
‫شھادات ا‬
‫ش‬
‫عمل مدرسا للفنون في كلية‬
‫المعلمين الجامعة الممستنصرية‬
‫ن‬
‫عمل مدرسا‬
‫‪ .2003 – 2000‬ع‬
‫د‬
‫للفن في معھد‬
‫اعداد المعلمات‬
‫في كرككوك ‪.2008 – 2004‬‬
‫عمل ي‬
‫في كثير من الجداريات‬
‫كركوك‪ .‬حاليا مددرس مادة التتربية الفنية‪ .‬اجتاز دورة‬
‫ك‬
‫بغداد وفي‬
‫د‬
‫في‬
‫المريكية ي‬
‫جورج واشنطن اال‬
‫ج‬
‫دراسة اللمتاحف في جامعة‬
‫في شھر تموز‬
‫‪2012‬‬
‫~‪~2‬‬
‫في ھذا العدد‬
‫*لوحة اإلبداع‪ :‬الفنان أحمد حسن الصفار‪2.............‬‬
‫*مجلة األخاء في المؤتمر الخامس ل ل م ج الت االدب ي ة‬
‫في الدول الناطقة بالتركية‪3.................................‬‬
‫*االنتاجات و اإلصدرات التركمانية في معرض بغداد‬
‫الدولي للكتاب‪5...............................................‬‬
‫*عطا يرزي باشي دائما ً‪ :‬نرمين المفتي‪6................‬‬
‫*مذكرات صحفي تركماني‪ :‬الحلقة ال خ امس ة‪ :‬ح ب ي ب‬
‫الھرمزي‪7.....................................................‬‬
‫*ن ھ ج ال ب ردت ي ن ونض ج ال ب اك ورت ي ن‪ :‬وح ي د ال دي ن‬
‫بھاءالدين‪16...................................................‬‬
‫*جديدنا الثقافي‪ /‬التشكل الص وري‪ /‬ج دل الش ع ري و‬
‫السردي‪ :‬محمد صابر عبيد‪23.............................‬‬
‫*أضواء على كتاب‪ /‬نزالء الفندق ال ع ت ي ق‪ :‬د‪ .‬حس ي ن‬
‫علي جعفر‪23.................................................‬‬
‫*لعبة‪ :‬شعر‪ :‬محمد خورشيد قصاب اوغلو‪31..........‬‬
‫*الشاعر عدنان قصاب اوغ ل و‪ :‬اإلداء ال روم انس ي و‬
‫التشبث بالھوية|‪ :‬د‪ .‬محمد مردان‪32......................‬‬
‫*رحلة الحج السعيدة‪ :‬جالل بوالت‪35...................‬‬
‫* من يدفع الحساب‪ :‬قصة قصيرة‪ :‬فاضل الحالق‪39..‬‬
‫*ذاكرة كركوك‪ /‬نتاجات المقھى ال ن اع س م ع ال ت وت ة‬
‫المھومة‪ :‬فاروق مصطفى‪44..............................‬‬
‫*الطريحي و الثقافة التركمانية‪ :‬محمد مھدي بيات‪52.‬‬
‫*مدير المدرسة قائد يربوي‪ :‬عبدالباقي الصالحي‪56...‬‬
‫*ھل منح األدب ش ي ئ ا ً م ن ال ع زاء ل ال س ت اذ ف اروق‬
‫مصطفى‪ :‬إبراھيم قوريالي‪51.............................‬‬
‫*آذان الصبح‪ :‬شعر‪ :‬ترجمة آيدن كركوك‪52...........‬‬
‫نھنىء قراء المجلة‬
‫وكتابّھا األفاضل بمناسبة‬
‫العام الجديد متمنين‬
‫للجميع مزيداً من النجاح‬
‫والتوفيق واإلبداع‪..‬‬
‫نادي األخاء التركماني‬
‫=============‬
‫األخاء‬
‫مجلة ثفافية و أدبية عامة‬
‫العدد‪280 - 279:‬‬
‫كانون الثاني ‪ -‬شباط ‪2013 /‬‬
‫————————‪-‬‬
‫صاحب االمتياز نادي االخاء التركماني‬
‫رئيس ھيئة التحرير‬
‫الدكتور محمد عمر قازانجي‬
‫‪[email protected]‬‬
‫ھيئة التحرير‪:‬‬
‫الدكتور نجدت يشار البياتي‬
‫أحمد فرمان‬
‫الھيئة اإلستشارية‪:‬‬
‫االستاذ وحيدالدين بھاءالدين‬
‫الدكتور نصرت مردان‬
‫ممثلو المجلة‪:‬‬
‫بھجت غمكين‪ /‬كركوك‬
‫آيدن كركوك‪ /‬كركوك‬
‫عدنان عساف‪ /‬طوز خورماتو‬
‫طبعت المجلة في مطبعة فضولي في كركوك‬
‫مشاھد من فعاليات نادي األخاء التركماني األخيرة‬
‫مشاركة مجلة األخاء في‬
‫المؤتمر الخامس للمجالت‬
‫األدبية في الدول والمجتمعات‬
‫الناطقة بالتركية‬
‫تكريم الفنان القديرأكرم طوزلو في إحتفالية‬
‫خاصة بدرع النادي‬
‫مشاركة النادي في المعرض الدولي‬
‫للكتاب بجناح خاص تضمن حوالي‬
‫‪ 250‬عنوانا ً لمختلف المؤلفات الفكرية‬
‫و الثقافية التركمانية‬
‫‪KARDEŞLİK‬‬
‫مجلة ثقافية وأدبية عامة تصدر باللغتين التركية والعربية‬
‫العدد‪ / 280 - 279/‬كانون الثاني ‪ -‬شباط ‪2013 /‬‬
‫لوحة بريشة الفنان التركماني أحمد حسن الصفار‬
‫المساھمون في ھذا العدد‬
‫حبيب الھرمزي‪ ،‬وحيدالدين بھاءالدين ‪ ،‬د‪ .‬محمد صابر عبيد‪ ،‬د‪ .‬حسين علي جعفر‪ ،‬د‪.‬‬
‫محمد مردان‪ ،‬نرمين المفتي‪ ،‬فاروق مصطفى‪ ،‬فاضل الحالق‪ ،‬جالل بوالت‪ ،‬آيدن كركوك‪،‬‬
‫محمد خورشيد قصاب اوغلو‪ ،‬محمد مھدي بيات‪ ،‬إبراھيم قوريالي‪ ،‬عبد الباقي الصالحي‬
‫و آخرون‬
‫نادي األخاء التركماني ‪ -‬المركز العام ‪ -‬بغداد ‪ -‬العراق‬

Benzer belgeler

a - k a

a - k a varsa, ister yazılı, ister sözlü olarak bildirebilirsiniz. Kimseden kırılacağımızı sanmayın.. Derin sevgilerimizle..

Detaylı

د - Önceki

د - Önceki bir çile varsa, unutturacaktır. Bu inançla doluyum. Umarım yanılmıyorum. Hepinize eyvallah..

Detaylı

األخاء

األخاء TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI

Detaylı

Cabool kurumsal gazetesi

Cabool kurumsal gazetesi TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI

Detaylı

Kerkük - Bizturkmeniz.com

Kerkük - Bizturkmeniz.com bir sonucudur. Kısacası bu iğrenç ve zalim boğuşmanın, siyaset yapanların bir icadı olduğunu kimse anlayamıyor. Irak’ın yakın tarihinde yaşananlar, üç kuşağın art arda heder olmasına yol açmıştır. ...

Detaylı