İslâm`da ve Türklerde Zaman ve Takvim

Transkript

İslâm`da ve Türklerde Zaman ve Takvim
Đslâm’da ve Türklerde Zaman ve Takvim1
Yavuz Unat2
Zaman
Yunanca “khronos” kelimesinden gelen zaman, sürekli ve aynı biçimde akıp giden, her
an yaşadığımız, ölçülebilir nicelik olarak düşünülen hareket ve değişim dünyasının temel
boyutlarından birisidir. Đnsanoğlunun zamanı bir kavram olarak ne zaman düşündüğünü
bilmiyoruz. Muhtemelen zaman kavramının doğuşu, gök cisimlerinin düzenli hareketlerine,
mevsimlerde görülen düzenliliğe bağlı olarak ortaya çıkmış olmalıdır.
Zaman kavramı, yüzyıllar boyunca insanlar tarafından sorgulanmış ve adeta somut bir
biçimde algılanmaya çalışılmıştır. Ancak çeşitli düşünürler, zamanın ne olduğu sorusunun
doyurucu bir yanıtının olamayacağı konusunda hemfikirdir.
Đslâm’da Zaman ve Zaman Ölçümü
Đslâm’da zaman, mutlak zaman olarak düşünülmüş ve genellikle de manevi olarak ele
alınmıştır. Bu mutlak zaman, kürenin (felek) başlangıçtan sonuna kadar dolanımıdır. Zaman,
bu mutlak zamanın kaba olarak uzun periyotlara, vakit ise, zamanın belirli kısa periyotlara
bölümlenmesidir.
Zamanın ve vaktin belirlenmesi meselesi, diğer uygarlıklarda olduğu gibi Đslâm
uygarlığının da önemli meselelerinden biridir. Đslâm uygarlığında ibadet vakitlerinin
belirlenmesi ayrı bir önem taşır. Güneş, Ay ve yıldızlar aracılığı ile zamanın, özellikle de
namaz vakitlerinin belirlenmesi ilmine Đlm-i Mikât adı verilir. Đslâm astronomisinin
amaçlarından birisi, ibadet vakitlerinin tam olarak belirlenmesi ve namazın tam vaktinde ve
Kıble yönünde kılınabilmesine olanak sağlamaktır. 6. yüzyıldan itibaren bu konuda uyulması
gereken bilimsel esaslar ortaya konulmuş ve bazı küçük değişikliklerle günümüze kadar
geçerliliğini korumuştur. 9. yüzyılda, her boylam derecesi veya yılın her bir günü için bu
amaçla çeşitli tablolar hazırlanmıştır. Bu belirlemelerde, Kurân’ın yanında, çoğunlukla
astronomlar tarafından yapılan belirlemeler esas olarak kabul edilmiş.
Đbadet vakitlerinin belirlenmesi amacı ile Emeviler döneminde (661-750)
Muvakkithaneler açılmış ve bu işi yapan kişiye muvakkit adı verilmiştir. Bu yapılarda bu iş
için çeşitli astronomik araçlar da yer alıyordu. Muvakkithanelerde kullanılan başlıca araçlar,
kadran, usturlap, sekstant, kum saati, güneş saati ve mekanik saatlerdir. Muvakkithaneler,
hem astronomi eğitimi veren hem de basit bir gözlemevi vazifesini gören kurumlardı.
Muvakkitlerin atamaları müneccimbaşı tarafından yapılırdı. Bu kurumlar Cumhuriyet’in ilanı
ile başmuvakkitlik adı altında yeni bir kuruma devredildi ve 1952 yılında da kapatıldı.
Yine bu ve diğer amaçlar için çeşitli gözlemevleri de kurulmuştur. Gözlemevleri, ilkin
Đslâm Dünyası’nda ortaya çıkmış önemli bir araştırma kurumudur. Gözlemevlerinde,
muntazam ve devamlı gözlemler yapılmıştır. Gözlemevindeki faaliyet, astronomi biliminin ve
ona yardımcı bilim dallarının meseleleri üzerindeki araştırma ve çalışma, zaman ve ibadet
vakitlerinin belirlenmesi amacını taşıyordu. Amaç, dakik gözlemlere dayanan yeni astronomik
1
Türk Dünyası, Nevruz Ansiklopedisi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Editör: Öcal Oğuz, Ankara
2004, s. 15–24.
2
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı.
1
tabloların oluşturulması idi. O dönemlerde, gözlemevlerinde yapılan gözlem sonuçlarının
tablolar halinde gösterildiği kataloglara zîc adı verilmekteydi. Zîcler, bu tabloların yanı sıra,
dönemlerindeki trigonometriye, küresel astronomiye, takvim çeşitlerine ve yapımına, izdüşüm
yöntemlerine, gözlem aletlerinin yapılışı ve kullanımına, astrolojiye ve ibadet vakitlerinin
belirlenmesine ilişkin bilgileri de kapsamaktaydı.
Gündüz ve Gece
Bir günün 24 saate ayrılması, gerçekte yapaydır. Örneğin Çinliler 1 günü 20 parçaya,
Hintliler ise 60 parçaya ayırmışlardır.
Eski insanlar, gündüzü belli bölümlere ayırmışlardı; 1) şafak (yıldızların kayboluşundan
gündoğumuna kadar), 2) sabah (gündoğumuna kadar), 3) öğle (gündoğumundan Güneş'in
yükseldiği bir zamana kadar), 4) günbatımında sona eren öğleden sonra ve 5) gece ya da
alacakaranlık (günbatımından yıldızların görünmesine kadar).
Eski Mısırlılar gündoğumuyla günbatımı arasındaki süreci, güneş saati gibi bir gözlem
aracıyla işaretlemiş, iki alacakaranlık eklemiş (sabah öncesi ve gece) ve gökyüzündeki yıldız
konumlarını kullanarak geceyi on ikiye bölmüşlerdi. Su saati geliştirildikten sonra da, hem
gündüzü, hem de geceyi 20 kısma ayırmışlardı. Eşit olmayan saatler olarak adlandırılan bu
saatlerde yaz ve kış günlerindeki saatlerin uzunlukları farklı idi.
Eski Babilliler ise 1 günü, 12 saati gündüz ve 12 saati gece olmak üzere 24 eşit saate
ayırıyorlardı. Babilli Kidunnu'nun M.Ö. dördüncü yüzyıl başlarında gece yarısından gece
yarısına altı eşit saat kullanarak astronomik tablolar oluşturduğu iddia edilir. M. Ö. 150
yıllarında yaşayan ünlü astronom Hipparcus, bu saatlerin standart olarak benimsenmesini
önermiş ve bundan sonra da bir gün 12 gündüz ve 12 gece olmak üzere 24 eşit saate
ayrılmıştır.
Takvimler
Takvim zamanı değerlendirmek için kurulmuş düzen, yılları, mevsimleri, ayları, günleri,
vakitleri göstermek üzere hazırlanan cetvellerdir.
Birbirini izleyen günlere göre senelerin, mevsimlerin, ayların ve haftaların belirlenmesi
çok eskilere dayanır. Bu yöntemin ne zaman başladığı belli değildir. Geçmiş milletlerin çoğu
yılı ve ayları gökcisimlerinin en iyi görünenleri olan Güneş ve Ay'ın dolanım ve
hareketleri ile belirlemişlerdir. Güneş'in bir dolanımını, yani burçlar dairesi üzerinde bir
noktadan ayrılarak yine aynı noktaya ulaşmasına kadar olan zamanı bir yıl;3 Ay'ın
Güneş ile kavuşum noktasından veya hilâlin görülmesinden yine o konum ve hale
gelinceye kadar olan zamanı ise bir ay; 4 12 ayı bir yıla yakın olduğundan bir yıl;5 her
burcu 30 dereceye bölerek Güneş'in burçtaki seyir süresini, bir aya yakın olduğundan bir
ay6 olarak kabul etmişlerdir.7
3
Güneşsel Yıl (Şemsî Sene).
Aysal Ay (Kamerî Ay)
5
Aysal Yıl (Kamerî Sene)
6
Güneşsel Ay (Şemsî Ay)
7
Yıllar ve aylar, gerek Güneşsel ve gerekse Aysal olsun, hakikî yani tabiî ve ıstılahı kısımlara bölünür.
Günlerin sayısına itibar olunmaksızın sadece Güneş ve Ay'ın bir konumdan ayrılarak yine o konuma geri
dönmesine kadar olan hakikî dolanımına itibar olunur ise yıl ve ay hakikî olur. Eğer hakikî dolanıma itibar
olunmayıp da günlerin sayısına itibar olunur ise yıl ve ay ıstılahı olur.
4
2
Eski Mısırlılar Güneş’in dolanımını esas alan Güneş takvimi8 kullanıyorlardı. Yılı
otuzar günlük on iki aya bölmüşlerdi; ayrıca her yıla beş gün ilave ediyorlardı. Yılların
başlangıçları her hükümdarın tahta geçmesiyle yeniden başlatılıyordu. Yıl üç mevsime
ayrılmaktaydı. Birinci mevsim 15 Temmuz - 15 Kasım arasını kapsayan Taşma Mevsimi,
ikinci mevsim 15 Kasım’dan 15 Mart’a kadar olan Kış Mevsimi, üçüncü mevsim ise, 15
Mart’tan 15 Temmuz’a kadar süren Yaz Mevsimi idi.
Mezopotamyalıların takvimi ise Ay yılına dayanan bir takvimdi. Bu takvim daha
sonraki dinî takvimlere ve Đslâm Dünyası’ndaki Hicrî Takvim’e temel oluşturmuştur. Burada
Ay’ın safhalarıyla belirlenen 29,5 günlük kavuşum ayı esas alınmaktaydı. Aylar hilâlin
görünmesiyle, yıl ise, genelde ilkbahar gündönümünden hemen sonra gözlemlenen hilâl ile
başlatılıyordu. Takvimleri Ay yılını esas aldığından yıl 354 gün idi. Fakat bu Güneş yılına
göre oldukça kısaydı ve arada fark oluşuyordu. Bu farkı da yıla 13. bir artık ay ekleyerek
kapatmaya çalışıyorlardı.9 Bu düzenleme çok erken döneme aittir. Urur (2294-2187) üçüncü
sülalede 8 yıllık bir dönem için bu düzenlemenin yapıldığı saptanmıştır. Yine Hammurabi
yöneticileri de böyle bir artık ayın eklenmesini emrederler. M.Ö. 383-380 yılları arasında Ay
yılı ile Güneş yılı arasındaki ayarlama işi 19 yıllık devrelere bağlanmış ve bu bir kural olarak
uygulanmıştır. Bu 19 yıllık devre Yunanistan’da Meton (M. Ö. 5. yüzyıl) tarafından
uygulanmış ve "Meton devresi" adıyla anılmıştır. Meton devresinde Ay yılı takvimine 19
yıllık süre içerisinde belirli yıllara birer ay ilave edilir. Artık ayı bulunan yıllar 1., 4., 6., 12.,
14. ve 17. yıllardır. M.Ö. 380 yılı sıralarından itibaren bu kurala uyulduğu görülmektedir.
Eski Türklerin Kullandıkları Takvimler
Đslâmdan önce Türkler Güneş yılı esasına dayanan bir takvim olan On Đki Hayvanlı
Türk Takvimi kullanmışlardır. Bu takvimde, yılların ve ayların adları hayvan isimleri ile
adlandırılır. Sâl-ı Türkân (Türk Yılı) olarak adlandırılan bu takvimde on ikili devreye giren
hayvanlar şöyledir; 1) Sıçan. 2) Sığır. 3) Pars. 4) Tavşan. 5) Ejder. 6) Yılan. 7) At. 8) Koyun.
9) Maymun. 10) Tavuk. 11) Köpek. 12) Domuz.
Bu takvimde yılın başı, 21 Mart'tır. Ancak Güneş Yılı ile Ay Yılı arasında 13 günlük bir
fark bulunduğundan, 21 Mart tarihi, bazı topluluklarda Mart'ın 9'una, nadiren bazı
topluluklarda 1 - 3 Nisan ve 21 Haziran'a tekâbül eden kutlamalara yol açmıştır.
8
Güneş’in, burçlar dairesi (ekliptik) üzerinde bir noktadan (Koç Başlangıcı) ayrılarak yine o noktaya ulaşmasına
kadar olan zaman bir yıl kabul edilir (Güneşsel Yıl). Ekliptik üzerindeki her bir burcun derecesi 30 derece
olduğundan Güneş’in bir burçtaki süresi 30 güne yakındır. Bu zaman bir ay olarak alınır (Güneşsel Ay) ve bir ay
30’ar ve 31’er gün olarak kabul edilir. Şubat ayı ise 28 gündür. Aylardan dördü 30, yedisi 31 gündür. Bir yıl
böylece 365 gün olur. Takvim hesaplarında Güneş’in hareketi Koç başlangıcına göre başlatıldığından yıldızıl yıl
(sideral yıl) kullanılır. 1 yıldızıl yıl = 365,2565 gündür. Bu nedenle, bu zamanla 365 günlük Güneşsel Yıl (1 yıl
12 toplamı olan 365 ¼ gündür) arasında ¼ günlük bir fark oluşur. Bu fark 4 yılda 1 güne eşitlenir ve 4 yılda bir
kez Şubat 29 gün sayılarak takvime yedirilir.
9
Ay'ın evreleri üzerine kurulmuştur. Ay başları, Ay’ın Güneş ile kavuşum noktasından veya Ay'ın Yeniay
evresinin görünmesi ile başlar ve Ay’ın, yine o konum ve hale gelinceye kadar olan zamanı “bir ay” sayılır
(Aysal Ay). On iki ay toplamı da bir yıl kabul edilir (Aysal Yıl). Bu takvimde, matematik olarak bir ay süresi
29,5 olduğundan, hesapları kolaylaştırmak için bir ay 30 ve onu takip eden ay 29 gün olacak biçimde aylar
düzenlenmiştir. Bu durumda altı ay 29’ar ve 6 ay’da 30’ar gündür. Böylece bir yıl 354 gün olur. 354 günlük bu
yıla bir “ıstılahî yıl” adı verilir. Gerçek Aysal Yıl (1 yıl 12 ay toplamı olan 354 1/3 gündür) 12 kavuşul ay
toplamı yani 354,3670 gün olduğundan, bu yıl gerçek Aysal Yıla göre her yıl 0,3671 gün kadar ileri gider. Bu
değer 30 yılda 11 güne ulaşır. Buna göre bu takvim, 30 yılda yaklaşık 11 günlük bir gerileme yapar. Bu hatayı
düzeltmek için, her 30 yıllık dönemlerin 2, 5, 7, 10, 13, 15, 18, 21, 24, 26 ve 29'uncu yıllarına bir gün eklenir ve
bu yıllar 355 gün olarak kabul edilir. Yine bir Güneş Yılı 365 ¼ gün olduğundan Aysal Yıl ile Güneşsel Yıl
arasında bir yılda yaklaşık 11 günlük bir fark oluşur. Bu fark 3 yılda yaklaşık 1 aya eşit olur. 19 yıllık
dönemlerde, belirli yıllara on üçüncü bir ay daha eklenerek bu fark takvime yedirilir.
3
Türklerin bir de Ay-Güneş yılı vardır. Burada aylar Ay’ın hareketine göre, yıl ise
Güneş’e göre hesaplanır. 1 yıl 12 aya bölünür. Bu aylar şöyledir: 1) Aram. 2) Đkindi (Đkinci)
Ay. 3) Üçünç Ay. 4) Törtinç Ay. 5) Beşinç Ay. 6) Altınç Ay. 7) Yitinç Ay. 8) Sekizinç Ay. 9)
Tokuzınç Ay. 10) Onınç Ay. 11) Bir Yigirminç (On Birinci Ay). 12) Çakşapat Ay.
Đslâmiyetin kabulünden sonra On Đki Hayvanlı Türk Takvimi bir çok Türk devletinde
kullanılmaya devam etmiş, ancak Hicrî-Kamerî Takvim kullanımı ağırlık kazanmıştır.
Hicri Takvim
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç kabul eden
ve Ay’ın Dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir. 1 yıl 354 gündür ve 12
aydan oluşur. Hicrî-Şemsî ve Hicrî-Kamerî Takvim olarak ikiye ayrılır.
Hz. Muhammed Medine'ye hicret etmek üzere Mekke'den ayrılmış ve 20 Eylül 622
Pazartesi günü Kuba Köyü'ne gelmiştir. 20 Eylül 622 tarihini, Hicri sene başlangıcı olarak
kabul eden ve Yer’in Güneş etrafındaki dolanımını esas alan Takvim sistemine Hicrî-Şemsi
Takvim denilmektedir.
Kamerî aylara göre ilk defa tarihi başlatan Halife Ömer’dir. Ömer zamanında Hicretin
17. yılında alınan bir kararla Hicretin olduğu sene Hicrî Takvimin 1. yılı ve o yılın Muharrem
ayı da Hicrî-Kamerî takvimin yılbaşısı kabul edilmek suretiyle, o yıl 1 Muharrem'in rastladığı
16 Temmuz 622 tarihi de Hicrî-Kamerî Takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bu
takvimde ise Ay’ın Yer etrafındaki dolanımı esas alınmaktadır.
Hicrî takvimlerde, Miladî takvimlerde olduğu gibi artık yıllar mevcuttur. Takvimde 30
yılda yaklaşık 11 günlük bir gerileme ortaya çıkar. Bu gerilemeyi düzeltmek için 30 yıllık
dönemlerin 2, 5, 7, 10, 13, 15, 18, 21, 24, 26 ve 29 yılları 355 gün, diğer yıllar ise 354 gün
kabul edilir.
On Đki Hayvanlı Türk Takvimi
4
Osmanlıların Kullandıkları Takvim
Osmanlıların kullandıkları takvim, başlangıcı olarak Hicret’i kabul eden ve Ay’ın
dolanımını esas alan Hicrî Takvim’dir. Osmanlılar Hicrî Takvim’in yanı sıra, Hicret tarihinde
başlayan, ancak Güneş yılı esasına dayanan Rûmî Takvim de kullandılar. Ancak aradaki fark
33 senede 1 yılı bulduğundan 20 Temmuz 1677’de Baş Defterdar Hasan Paşa’nın teklifi ile,
her 33 senede 1 sene atlanmak suretiyle 1087 Hicrî-Şemsî yılı (1676) Siviş (Tedavül) yılı
sayıldı ve mali kayıtlar bu esasa göre düzenlenmeye başlandı (Malî Sene). 1740’ta Defterdar
Atıf Efendi, 1152 Hicrî-Kamerî yılından maaşların ve vazifelerin Muharrem ayından değil,
Mart ayından itibaren esas alınmasına dair padişaha sunduğu takrir üzere irade çıkarttı. Bu
tarihten itibaren mali yılbaşı Mart ayı oldu. 1794 yılında Defterdar Moralı Osman Efendi’nin,
tefavütlerin (hicri yıl ile mali yıl arasındaki farktan meydana gelen gelir farklılıklarının)
hesabının devlet hazinesine yük olmamasını sağlayan teklifi kabul edildi ve Malî Seneye
dayanan sarfiyat (harcama) ve tediyat (ödeme) şeklinin tatbik sahası genişletildi. 1840 yılında
da Resmî işlerde Hicrî-Kameri tarihle birlikte Rumî tarih kullanılmaya başlandı. 1917’de ise
(1 Mart), 21 Şubat 1333 tarihli 125 sayılı kanunla tarihin başlangıcı (Hicret) değiştirilmemek
üzere “Takvim-i Garbî” adı altında Gregoryan takvim sistemi yürürlüğe konuldu ve bu
kanunla, 15 Şubat 1333 tarihini 1 mart 1333 (1917) tarihi takip etti. Böylece günlük tarih
Gregoryan esasına göre düzenlenmeye başlandı. 125 sayılı Kanuna göre; a) 15 Şubat 1332
tarihini 1 Mart 1333 (1917) günü takip etti, böylece tarihten 13 gün silinerek gün sayısındaki
hata düzeltildi. b) 1333 Rûmî yılı teknik sebeple 1 Mart'tan başlamakla beraber 10 ay devam
ederek, 31 Kânûn-u Evvel (Aralık) 1333 (1917) günü sona erdirildi ve 1 Kânûn-u Sânî (Ocak)
1334 = 1 Kânûn-u Sânî (Ocak) 1918 olarak başlatıldı. 1840 yılından beri Jülyen usulüne göre
yürüyen mali ve resmi muamelattaki tarihi kayıtlar, 1918 tarihinden itibaren Gregoryen
usulüne göre devam ettirildi ve yılbaşı 1 Ocak tarihine alındı.
5
Osmanlılarda Kullanılan Hicrî-Şemsî10 (Malî) Senenin Ayları11
Mart12
Nisan13
Mayıs14
Haziran15
Temmuz16
Ağustos17
Eylül18
Teşrîn-i Evvel19 (Ekim)20
Teşrîn-i Sânî21 (Kasım)22
Kânûn-u Evvel23 (Aralık)24
Kânûn-u Sânî25 (Ocak)26
Şubât27
10
Başlangıcı Hicret olduğundan ve Güneş’in dolanımı esas alındığından Hicrî-Şemsî takvim olarak adlandırılır.
10 Ocak 1945 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen bir kanunla, bazı ayların isimleri
Türkçeleştirilmiş ve Teşrîn-i Evvel Ekim, Teşrîn-i Sânî Kasım, Kânûn-u Evvel Aralık, Kânûn-u Sânî Ocak
olarak kabul edilmiştir.
12
Rum aylarının birinci ayıdır. Latincesi Martius’dur. Hasadı takdis ya da mahveden, tabiat tanrısı Mars’tan
gelir. Mars tanrısı 1 Mart’ta doğduğundan bu güne Yevm-i Vilâditinî adı verilir.
13
Akadlıların birinci ayıdır. Aslı Nissanon’dır.
14
Rum aylarının üçüncü ayıdır. Latincesi Maius’tur. Đlkbahar tanrısı Maia’dan gelir.
15
Kökeni Süryanice’dir. Aslı Heziron’dır.
16
Akadlıların dördüncü ayıdır. Aslı Dou’uzo ve Tamm-ouz’dur. Tamm-ouz Babillilerde bir tanrının ismidir.
Asur dilinde dou’uzo ve tamm-ouz, kuvvet sahibi anlamına gelir. Kimilerine göre dou’uzo, Sümerce olan
doumuzi- zuab kelimesinin Akad diline geçmiş biçimidir ve “su derinliğinin hakiki çocuğu” anlamına
gelmektedir. Temmuz, eski zamanlarda ilkbaharı bitiren tanrı veya bu ayda (Temmuz) ölen tanrıdır. Yine
Anadolu’nun bazı yerlerinde “hınzır” anlamına gelen do,ouz, dongouz, domouz kelimesinin Temmuz biçimine
dönüştüğü de söylenmektedir.
17
Rum aylarının altıncı ayıdır. Latincesi Augustus’tur. Romalılarda dördüncü ay aslında altıncı anlamına gelen
Sextilis idi. Ancak Roma Senatosu tarafından bu ayın ismi, Đmparator Augustus’un yaptığı işlerden dolayı
Augustus olarak değiştirdi.
18
Akadlıların altıncı ayıdır. Aslı Oululu’dur. Haykırmak anlamına gelir. Alalu’dan gelmesi muhtemeldir.
19
Akadlıların yedinci ayıdır. Aslı Ticshritu’dur. Başlamak anlamına gelir. Yılın ikinci kısmının başlangıcını
oluşturduğu için bu şekilde adlandırılmıştır. Teşrîn, Arapça’da, sonbahar ve bunun çoğulu olan Teşârîn ise
sonbaharda hayvanlara yedirilen dut ağacı yaprakları olduğu da söylenmektedir.
20
Türkçe’dir. Ekmek’ten gelir; ekim zamanı anlamındadır.
21
Akadlıların yedinci ayıdır. Aslı Ticshritu’dur.
22
Arapça’dır. Bölen, ayıran, taksim eden anlamına gelir. 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar süren kış devresi.
Eskiden “Hızır Günleri” ve “Kasım Günleri” olarak ayrılırdı. 6 Mayıs’ta başlayan Hıdrellez ile Kasım başlangıcı
olan 8 Kasım arasındaki günler Hızırilyas’ın devamı sayılırdı.
23
Süryanilerin üçüncü ayıdır. Aslı Konoun’dur. Kanûn Arapça’da “topraktan yapılmış mangal ya da fırın”
anlamında geldiği de söylenmektedir.
24
Türkçe’dir. Aramak’tan gelir. 21 veya 22 Aralık’a doğru Güneş, Oğlak burcuna girer ve kış başlar. Bu gün
yılın en kısa günüdür. Gerçekte ortalama Güneş ile gerçek Güneş arasındaki aralanma yüzünden 13 Aralık’tan
itibaren Güneş gittikçe daha geç batmaya başlar.
25
Süryanilerin üçüncü ayıdır. Aslı Konoun’dur.
26
Türkçe’dir. Ot, ateş anlamına gelir.
27
Akadlıların on birinci ayıdır. Aslı Schabatu’dur. Schabatu, bir buğday çeşididir.
11
6
Günümüzde Kullanılan Gregoryen Takvim’in (Milâdî Tarih) Gelişimi
M.Ö. 7. yüzyılda, Roma Takvimi’nde 1 yıl 10 ay ve 304 gün olarak kabul edildi.
Söylentiye göre bu belirlemeyi, Roma’nın kurucusu Rumulus yapmıştır. Bu takvimde birinci
ay Martius idi ve Ayların isimleri şöyleydi: Martius28 (31 gün), Aprilis29 (30 gün), Maius30
(31 gün), Iunius31 (30 gün), Quintilis32 (31 gün), Sextilis33 (30 gün), September34 (30 gün),
Oktober35 (31 gün), November36 (30 gün), December37 (30 gün). Roma’nın ikinci kralı Numa
Pompilis (M.Ö. 716-673) döneminde, 1 yıl 12 ay ve 365 gün olarak kabul edildi ve 10 aya
Ianuarius38 ve Februarius39 ayları eklendi. Yılın başlangıcı Ianurius olarak benimsendi.40
M.Ö. 6. yüzyılda, Roma'nın beşinci Kralı adına Etrüsk'lü astronom Tarquinius Priscus
(M.Ö. 616-579) tarafından 12 aylık takvim yeniden düzenlendi ve Roma’nın "Devlet
Takvimi" (resmî takvim) adını aldı. M.Ö. 432 yılında Meton adlı astronom, Ay yılı ile Güneş
yılı arasındaki ayarlamayı 19 yıllık periyodik (Metonik Dönem) bir kurala bağladı. Buna göre,
19 yıllık süre içerisinde, Ay takvimine 7 ay ilave edilmeliydi. M.Ö. 323’te takvimin
başlangıcı olarak, Đskender’in ölüm tarihi olan 323 tarihi belirlendi. Yine M.Ö. 323-30
yıllarında Roma Đmparatorluğu 7 günlük haftaya 7 gezegenin adlarını verdi: Dies Solis, Dies
Lunae, Dies Martis, Dies Mercurii, Dies Iouis, Dies Veneris, Dies Saturni.41 M.Ö. 311 yılında
ise, Suriye hükümdarlarından ve Selevkler hanedanın kurucusu olan I. Selevkos’un Gazze
tarafındaki başarısı takvim başlangıcı ve sene başı Teşrîn-i Evvel olarak kabul edildi. Böylece
Suriye taraflarında bu takvim (Selevkos Takvimi ya da Süryanî Takvimi) kullanılmaya
başlandı. M.Ö. 238 yılında da III. Ptolemy’nin emriyle Euergetes Seler, 4 yılda bir, Mısır
yılına 366. gün eklemeyi önerdi. M.Ö. 45’te Julius Sezar, Sosigenes’i takvimi düzenlemekle
görevlendirdi. Sosigenes, 1 yılı 12 ay ve 365 ¼ (365,25) gün olarak kabul etti ve 4 senede
oluşan 1 günlük farkı da her 4 senede bir Şubat ayına ekledi. Böylece her 4 senede bir 1 yıl
366 gün olarak kabul edildi ve bu senelere de Ekli Yıl (Kebise Sene) adı verildi. Ayların adedi
yeniden belirlendi ve yılbaşı Mart ayından 1 Ocak gününe alındı. Böylece Jülyen Takvimi
ortaya çıkmış oldu. M.S. 325 yılında Roma Takvimi’nin başlangıcı olarak Hz. Đsa’nın
doğumu kabul edildi ve bundan sonra da bu takvim Milâdî Takvim adıyla tanındı. 1545
yılında Veronalı Pilatus, Đlkbahar ılım noktasının 21 Mart’tan 11 Mart’a gerilediğini belirledi
ve Julian Takviminde bir düzenleme yapılmasını önerdi. 1582 yılında da 24 Şubat 1582
tarihinde yayınan bir "Papalık Kararnamesi" ile takvim reformunun ya da Gregoryen
takviminin esaslarını bildirildi. Uygulama sonucu, 1582’de Papa XIII. Gregory , 1) 1582
yılının 4 Ekim gününün 15 Ekim olmasına; 2) Son iki rakamı 00 olan yıllardan ancak 400 ile
bölünebilen yılların ekli yıl olmasına; ve 3) tarih başlangıcının Đsa’nın doğum günü olmasına
28
Savaş tanrısı Mars'tan gelir.
Güzellik tanrçası Aphrodite'nin adından türetilmiş olduğu ve Roma karşılığı tanrıça Venüs'e adanmış ay
mânâsını taşıdığı, genel kabul görmüş bir anlayıştır. Bu ismin, tanrısal kahraman Aper ya da Aprus'un adından
geldiğini belirten kaynaklara da rastlanmaktadır.
30
Titan Atlas'ın kızı ve Hermes'in annesi tanrıça Maia'nın adından alınmıştır.
31
Ana tanrıça "Junon"dan (grekçe Hera) gelir.
32
Beşinci anlamına gelir.
33
Altıncı anlamın gelir.
34
Yedinci anlamına gelir.
35
Sekizinci anlamına gelir.
36
Dokuzuncu anlamına gelir.
37
Onuncu anlamına gelir.
38
Roma dininde tüm dualar tanrı "Janos"a hitap ederek başlar ve "Vesta"yı anarak sona erer. Janos, giriş, kapılar,
açma ve başlangıcın tanrısıdır. Yılın başlangıcı olan Ianuarius buradan türetilmiştir.
39
Lâtince "arınma" anlamındaki "februa"dan gelmektedir.
40
Sezar zamanında, yedinci aya, Jülius Sezar'a ithâfen,"Julius" adı verildi; Sezar'ın ölümünden sonra tahta geçen
Oktavius, Augustus’a ithâfen de sekiz ve dokuzuncu ayların isimleri değiştirildi.
41
M.Ö. 2000-1800’lerde Babilliler yedi gezegenden yararlanarak yedi günü 1 hafta kabul etmişlerdi.
29
7
karar verdi. Böylelikle Gregoryen takvim düzeni yürürlüğe konmuş oldu. Bu tarihten sonra bu
takvim çeşitli ülkelerce kabul edildi. 1927 yılında da Türkiye tarafından kabul edildi.
Nevruz
Nevruz, Eski Orta Asya ve Ön Asya kavimlerinin yılın başı saydıkları, Güneş’in Koç
Burcu’na girdiği 21 Mart günü yani Yeni Gün’dür. Nevruz sözcüğünün Đran kaynaklı olduğu
ve tarihte ilk kez Đran’da Ahamenidler zamanında (M.Ö. 558-331) kutlandığı söylense de Eski
Türkler aracılığıyla Avrasya'ya yayıldığı ve Eski Doğu geleneklerinin devamı olarak
kutlandığı düşünülmektedir. Çin kaynaklarına göre Hun Türkleri, 21 Mart'ta bahar şenlikleri
yapmışlardır. Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüştür. Nevruz ile ilgili
inanışlardan bazıları ateş ve su kültüne dayanmaktadır. Nevruz günü, "Nevruz ateşi" yakılır
ve üzerinden atlanır. Aynı gün sabahın erken vakitlerinde suyun üzerinden atlama geleneği de
vardır. Zira Türk kültüründe "ateş", arıtma, temizleme, aydınlatma, bolluk-bereket; "su" ise
arıtma, temizlik, bolluk-bereket, canlılık, dirilik sembolüdür.
Đslamiyet'ten önce Nevruz’un başlangıcı ile ilgili birtakım inanışlar da ortaya çıkmıştır.
Türklerin Ergenekon 'dan çıkış günü 21 Mart gününe rastlamakta olup, Türk boyları bu günü
"kurtuluş bayramı" olarak kutlamaktadır. On iki hayvanlı eski Türk takviminde ise, gece ile
gündüzün eşit olduğu 21 Mart günü "yılbaşı" olarak kabul edilmekte, bu günde yeni yıl
kutlamaları yapılmaktaydı. Yine, kış mevsiminin sona erip baharın başladığı, tabiatın
canlandığı, dirildiği 21 Mart'ta, Türkler bu günü "Bahar Bayramı" olarak kutlanmaktaydılar.
Ahamenidler döneminden beri nevruz, bir kısım vergilerin yıllık toplanma tarihinin
başlangıcı sayılmıştır. Geleneğe göre yaratıcı, insanı Nevruz’da yarattığı gibi Koç
Burcu’nda toplu olarak bulunan bütün yıldızlara kendi feleklerine (göklerine)
gitmelerini ve dönmeğe başlamalarını da buyurmuştur. Đran mitolojisine göre Nevruz,
biri genel, biri de özel olmak üzere iki güne verilen addır. Genel anlamda, Cemşîd'in bütün
dünyayı dolaştıktan sonra, Azerbaycan'da karar kılarak burada yaptırdığı sarayın
salonunda tahta oturduğu gün demektir. Ferverdîn ayının ilk gününe rastlayan bu gün
bayram olarak ilan edilmiş, sonra da, yılbaşı olarak kabul edilmiştir. Özel anlamda ise,
Cemşîd'in Đran tahtına çıktığı güne denir. Cemşîd, 6 Ferverdîn tarihinde tahta çıkmış ve
l. ve 6. Ferverdîn günleri Nevruz bayramı olarak kutlanmıştır.
Đslâmiyetten sonra, Abbasîler devrinde de bayram olarak kutlanan Nevruz, aynı
zamanda, Sâsânîlerde olduğu gibi, yeni yıl vergilerinin toplanmasının da başlangıcı idi.
Ancak, Nevruz'un hasat mevsiminden çok önce olması bazı güçlüklere sebep olmakta
idi. Bu nedenle Halîfe el-Mütevekkil 859' da Nevruz gününü 17 hazirana aldırmıştı. Ne
var ki, bu değişiklik devlet memurlarınca benimsenmedi ve el-Mu'tadıd, Nevruz gününü
11 hazirana almak zorunda kaldı. Büyük Selçuklu veziri Nizâmü’l-mülk ise, Ömer
Hayyam’ın (1048-1122) başkanlığında astronomlara hazırlattığı ve Sultan Melikşâh'a
ithaf eylediği takvimde Nevruz gününü, eski geleneklere bağlı olarak, Celâlî
Takvimi'nin ilk günü olmak üzere tespit ettirdi. Vergi tahsilatını ise, tarım ürünlerinden
alınan vergileri hasat mevsimi sonuna, öteki vergileri de yine Nevruz tarihine
bağlayarak iki takside ayırdı. Bu sistem, Büyük Selçuklulardan sonra, aynı bölgede
kurulan bütün devletlerce de uygulandı.
Nevruz'un bayram olarak kutlanması, gelenek hâlinde devam edegelmiştir.
Sâsânîler, Abbasîler, Büyük Selçuklular, Moğollar, Safevîler ve Osmanlılar devirlerinde
Đran'dan Mısır'a kadar bütün Ön Asya halkları bu günü ve onu izleyen haftayı bayram
olarak kutlamışlardır. Yalnız Anadolu ve Rumeli'de bu bayram daha sonra yerini
Hıdırellez gününe bırakmıştır.
8
Güneş'in Koç burcuna geçiş saatinde ise, hükümdarlarının divanhanesinde
toplanan ileri gelen devlet memurları ve vezirler armağanlarını sultan veya padişahlara
sunarlar, karşılığında da onlardan para veya kaftan gibi hediyeler alırlardı. Bu gün
yapılan macun kıvamındaki tatlıya da Nevrûziye denilirdi
Türk dünyasında, Hunlardan bazen farklı isimlerle günümüze kadar ulaşan tabiatın ve
millî uyanışın birleştirilmesi anlamını taşıyan Nevruz şenliklerinin şu isimlerle kutlandığı
bilinmektedir: Nevruz, Navruz, Novruz, Sultan-ı Nevruz, Sultan-ı Navrız, Navrez, Nevris,
Naorus, Novroz, Navrıs Oyıx, Nevruz Norus, Ulustın Ulu Küni, Ulusun Ulu Günü, Ulu Kün,
Ergenekon, Bozkurt, Çağan, Babu Marta, Kürklü Marta, Đlkyaz Yortusu, Yeni Gün, Yengi
Kün, Yeni Yıl, Mart Dokuzu, Mereke, Meyram, Nartukan, Nartavan, Isıakh Bayramı, Altay
Ködürgeni, Bahar Bayramı, Yörük Bayramı, Mevris
Kaynakça
Ahmed Cevdet Paşa, Takvîmü’l-Edvâr (Takvimler), Sadeleştirenler; Remzi Demir ve
Yavuz Unat, Ankara 1996.
Bîrûnî, Kitâb el-Tefhîm li-evâ’il Sınâ'at el-Tencîm, Oxford 1923.
Bîrûnî, The Chronology of Ancient Nations, Đngilizceye çeviren; C. Edward Sachau,
London 1879.
C. R. Gürsoy, “Takvim”, Türk Ansiklopedisi, Cilt XXX, Ankara 1981, s. 364-366.
Faik Reşit Unat, Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihe Çevirme Kılavuzu, Ankara 1988.
Gerhard Dohrn Van Rossum, “Yaşanan Zaman, Ölçülen Zaman”, P – Sanat, Kültür,
Antika Dergisi, Zaman ve Sanat, Sayı 28, Kış 2003, s. 6-21.
Đ. Parmaksızoğlı, “Nevrûz”, Türk Ansiklopedisi, Cilt XXV, Ankara 1977, s. 218-219.
M. Plessner, Cara de Vaux, Willy Hartner, “Tarih”, Đslâm Ansiklopedisi, Cilt 11,
Đstanbul 1988, s. 777-781.
Nasir el-Din el-Tusi, Muhtasar fi' `ilm el-Tencim ve-Ma'rifet el-Takvim (Risale-i si fasl),
Çeviren: Ahmed-i Dai (Bugünkü Türkçeye Çevirenler: T.N.Gencan, M. Dizer), Đstanbul 1984.
“Nevruz” (Yenigün), Özel Sayı, Bilge Dergisi, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Atatürk Kültür Merkezi, Ankara 1995.
R. Levy, “Nevrûz”, Đslâm Ansiklopedisi, Cilt 9, Đstanbul 1988, s. 233-234.
Richmond, B., Time Measurement and Calender Construction, Leiden 1956.
Sadık Tural ve Elmas Kılıç, Nevruz ve Renkler, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Sayı
116, Kongre ve Sempozyum Bildirileri Dizisi. Sayı 7, Ankara 1996
Salim Aydüz, “Đslâm Uygarlığında Takvim”, P – Sanat, Kültür, Antika Dergisi, Zaman
ve Sanat, Sayı 28, Kış 2003, s. 66-79.
Tj, De Boer, “Zaman”, Đslâm Ansiklopedisi, Cilt 13, Đstanbul 1988, s. 460-462.
W. M. O’Neil, Zaman ve Takvimler, Đstanbul 2001.
Westfall, Richard, S., Modern Bilimin Oluşumu, Çeviren; Đsmail Hakkı Duru, Ankara
1995.
Yavuz Unat, El-Fergânî, The Elements of Astronomy, Textual Analysis, Translation,
Critical Edition & Facsimile, Edited by Şinasi and Gönül Alpay Tekin, Harvard University,
Harvard 1998.
Yavuz Unat, Đlkçağlardan Günümüze Astronomi Tarihi, Nobel, Ankara 2001.
Yavuz Unat, “Takîyüddîn el-Râsıd’ın Gözlemleriyle Đstanbul Semalarında Zaman”, P –
Sanat, Kültür, Antika Dergisi, Zaman ve Sanat, Sayı 28, Kış 2003, s. 80-97.
9

Benzer belgeler

Takvim “Zamanın Dili”

Takvim “Zamanın Dili” saatlik güneş takvimini düzenlenmesine kadar sürdü. Numa’ nın düzenlediği ay takvimindeki yılın 355 gün, güneş yılından 10 gün daha kısa olmasından doğan karışıklık, araya ek bir ay katılarak gider...

Detaylı