Akkus 3

Transkript

Akkus 3
AKKUŞ
Sayı 3, Nisan 2009
Akbaş Çoban Köpeğini Koruma ve Araştırma Derneği yayınıdır.
Dört ayda bir çıkar.
Kapak resmi: İbrahim Kaya’nın Akbaşları. Sivrihisar, Eskişehir
İçindekiler
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Editörden
Akbaş Haberler
Kısaca Akbaş Çoban Köpeği Tarihi
Akbaş’ın Türkiyeli Geçmişi
Üretmek mi yoksa yavru mu almak?
Köpekte diş yapısı / Ümit Özkanal
Bi’ Sorum Olacaktı: Akbaş Eğitimi
ADI tanıtım / David Sims
Kalça Displazisi
İş Köpeği Özellikleri / Orysia Dawidyak
Kitap Eleştirisi 2: Türk Çoban Köpeği: Akbaş
Sayfa 3
Sayfa 4-5
Sayfa 6-8
Sayfa 8-10
Sayfa 11- 15
Sayfa 16-17
Sayfa 18 - 21
Sayfa 21-23
Sayfa 23 - 25
Sayfa 26- 29
Sayfa 30 - 34
Orysia Dawidyak ve David Sim’e ait Tuzu, Kanada Prens Adası’nda koyunlarına alışırken.
©2008 Akkuş, Akbaş Çoban Köpekleri ve bu ırkla alakalı konuların yer aldığı bir dergidir. Akbaş Çoban Köpeklerini
Koruma ve Araştırma Derneği tarafından yılda dört defa çıkarılmaktadır. Kar amacı gütmeyen bir organizasyon
olarak 2007 yılında kurulan Akbaş Çoban Köpeğini Koruma ve Araştırma Derneği Akbaş Çoban Köpeğini korumayı
amaçlamaktadır. Derneğe üye olduğunuzda Akkuş’a da abone olmuş olursunuz. Dergi editör ve aksi
belirtilmedikçe tüm yazıların yazarı İlker Ünlü’dür: [email protected] İzinsiz kopyalanamaz.
Editörden / İlker Ünlü
Üçüncü sayımızı okuyor olmanızdan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu sayımız tıpkı amaçladığımız gibi
görsel ve içerik açıdan yine oldukça dolu. Doğru tanıdığımız şeyleri daha iyi koruruz inancından yola
çıkarak her sayımızda mümkün olduğunca Akbaş ya da Akbaş ile alakalı olabilecek farklı konuları
masaya yatırmayı amaçlıyoruz.
Bu sayımızda şovenizme kaçmadan Akbaş’ın geçmişinden
bahsedeceğiz. Yine sadece kaynak gösterebileceğimiz tarihi gözlem ve anekdotlardan yola çıkarak.
Bilinçli köpek üretimi ile dişi ve erkek köpeğin yan yana konmasıyla işin hallolduğu sanılan sadece
yavru alma pratiği arasındaki farkın altını çizmeye çalışacağız. Ümit Özkanal’ın daha önce av
dergilerinde de yayınlanan köpeklerde sağlıklı diş yapısı konulu yazımız köpeğimizin ağzına
baktığımızda neyi görmemiz gerektiği konusunda ufuk açacağını umuyoruz. “Bi’ sorum olacaktı”
sayfamız yeni. İlk konuğumuz ise İstanbul’dan Deniz Akaltan ve ergenlik dönemi sıkıntılarıyla bazen
etrafını bunaltan Paşa ile tanışacağız. Yurtiçinde olduğu kadar yurtdışındaki Akbaşla ilgili
organizasyonlar ve aktivitelerine duyarlı bir dernek olarak bu konuda en yetkin kulüplerden biri olan
ADI (Akbash Dogs International) eski başkanı Prof.Dr David Sims bize derneklerini tanıtacak. İleriki
sayılarımızda da yeri geldikçe konu edeceğimiz iskelet sorunları konusunda kalça displazisi çevirimiz iyi
bir başlangıç niteliğinde. Daha bitmedi! Orysia Daydiyak’ın Kuzey Amerika’daki deneyimlerinde yola
çıkarak iyi bir iş köpeği karakterini tanıtımının ardında geçen sayımızda başladığımız kitap eleştirisi
köşemiz ile bu sayımız son bulacak. Eğlenceli olduğu kadar bilgilendirici de bulacağınızı umuyoruz.
Yavuz hırsız dedikleri bu olsa gerek. Polar ve uyanık Saanenlerim’den biri.
AKBAŞ Haberler…
AKKUŞ artık sadece ONLINE
2. sayımızdan itibaren dergimizi bir matbaada bastırmak yerine pdf formatında online olarak
çıkarmaya karar verdiğimizi sizler de fark etmişsinizdir. Dağıtımı ile birlikte her sayısının bize yaklaşık
1 000 TL’ye mal olduğu Akkuş’un bundan sonra online çıkması kararı aldık. Yılda üç defa çıktığını
düşünürsek bu tedbir yılda derneğimizden 3 500 YTL’ye yakın paranın çıkmasına engel olacak. Tüm
dünya kemer sıkarken bizim de tedbirli davranmamamız düşünülemezdi sanırım.
Sivrihisar’da Akbaş güvenli ellerde
Akbaş için Sivrihisar’a yolu düşenler İlçe Tarım
Müdürü Erhan Ulutürk ile tanışmış olabilirler.
Çalıştığı binanın arkasında yoğun programına
rağmen kendi imkânlarıyla çiftleştirip köylere
dağıttığı Akbaş köpekleri ile son birkaç yıldır
bölgede Akbaş sayısını arttırmaya çalışıyor.
Erhan
Bey
aynı
zamanda
köylülerce
istenmeyen yavrulara yuva bulma konusunda
da aktif rol oynuyor. Kendisiyle Akbaş
Köpeği’nin korunması konusunda iş birliği
yapabildiğimiz
için
çok
şanslıyız.
Sivrihisar İlçe Tarım Müdür Erhan Ulutürk
AKBAŞ Haberler…
Dünyanın
her
yerinden
Akbaşlarının
sürü
korumasındaki
performanslarıyla övünen kişilerle tanışmak mümkün. Aşağıda sizle
ABD’den Catherine Wissner ‘ın hikâyesini paylaşıyoruz.
“Akbaş Köpeklerinin zekâsı beni şaşırtmaya devam ediyor. Çarşamba günü bahçede çalışıyordum.
Maggie, havlamasını duyduğumda, nerdeyse bir km ötedeki otlakta koyunlarla birlikteydi (açık alanda
ses çok uzaklardan duyulabilir). ATV’ye atlayıp neler olduğunu anlamak için yola çıktım. Vardığımda
65 koyunu birden bir öbek halinde toplamış vaziyetteydi. Genelde onlar için bu normal olmasa da
Lamalar bile sözünü dinliyor görünüyordu. Önce bu kadar gürültüyü niçin yaptığını anlamadım. Etrafta
sahipsiz bir köpek, kır kurdu, tilki ya da porsuk yoktu. Yanına yaklaşınca fark ettim ki yerde bir
çıngıraklı yılan görmüş ve sürüyü toplayarak kendini de yılanla sürü arasında yerleştirmişti. ATV ile
üzerinde geçince yılan problemi hallolmuş oldu.”
“Ekteki resimleri bu sabah çektim. Bir haftadır burası oldukça yağmurlu. Koyunlar kaç defa dışarı
çıkarsa çıksın her seferinde geri döndüler. Tabii ki Maggie de onlarla birlikte. Maggie asla yanlarından
ayrılmıyor. Bazen birlikte 10 km kadar yol kattediyorlar.”
“Maggie’I 1.5 yıl once küçük bir Idaho kasabasında köpek barınağında buldum. Diğer köpeklerle
yemek için kavga ettiği için oraya bırakılmıştı. Onu alıp Carpenter, Wyoming’e getirmek için 14 saat yol
gittim. Onun hakkında çok az bilgim olduğundan sürümle çalışıp çalışmayacağı konusunda hiç bir
bilgim yoktu. İkimiz içinde ilk görüşte aşk gibi birşeydi. Maggie şimdi 3 yaşında ve koyunlarım için
yaptığım en iyi yatırım.”
Catherine Wissner, Carpenter, Wyoming, ABD
Kısaca Akbaş Çoban Köpeği Tarihi
Akbaş, Kuzey Afrika’dan Bati Avrupa’ya pek çok
ülkede oldukça benimsenmiş “beyaz sürü
bekçisi” olarak bilinen kopek ırklarından
biridir. Fas’ın Aidi’si, Türkiye’nin Akbaş’ı,
Yunanistan’ın
Yunan
Çoban
Köpeği,
Macaristan’ın Kuvasz’ı, Polonya’nın Tatra Dağ
Köpeği,
Slovakya’nın
Cuvac’ı,
İtalya’nın
Maremma Çoban Köpeği, Fransa’nın Pirene
Dağ Köpeği ve İspanya’nın Pirene Mastif’i
binlerce yıllık seçici üretim sonucu elde edilen
bilinen “beyaz sürü bekçileri”dir. Bulundukları
alan, binlerce kilometrelik bir zincir oluşturur.
Geçmişin “Beyaz Sürü Bekçileri”
Koyunun
evcilleştirilmesiyle
kavimlerin
yaşamlarının bağlı olduğu hayvan sürülerini
korumak için güçlü köpek koruyuculara gerek
duyuldu (MO 10.000). Sürülerin korunmasında
neden köpeklerin seçildiğini sormak bile
gereksizdir. İnsanların sağladığı yetersiz bakım
karşılığında bile onlara emanet edilen sürülere
olan bağlılıkları açık cevap olarak kabul
edilmelidir.
İlk çobanlıkla uğraşan insan topluluklarının tam
olarak ne zaman ortaya çıktığını söyleyemesek
de tarihi bulgular MO 3000 yıllarında bile çoban
topluluklarının
fazla
yaygın
olmadığını
göstermektedir. Aslına bakarsak ata binmek
gibi en basit teknikler dahi MO 900 yılına kadar
yaygınlaşmamıştır.
İlk
göçebe
çoban
topluluklarının Kuzey Asya’da dağların hemen
altındaki bozkır benzeri otlaklarda ortaya
çıktığına inanılmaktadır. Çobancılık, bu bölgede
neolitik tarım tekniklerinin bir varyasyonu
olarak ortaya çıktı. Topluluklar Asya’nın
ormanlarından güneye doğru hareket etmeye
başladıkça yasam biçimlerini avcılık ve
toplayıcılıktan çobanlığa değiştirmek zorunda
kaldılar. Bölgenin bozkırları daha az yiyecek
sağladığından göçebe bir yaşam biçimini kabul
ettiler. Küçükbaş hayvanların bozkırların sınırlı
yiyecek ve su kaynaklarının yani sıra yüksek
ısısında bakımları daha kolay olduğu için bir
otlaktan diğerine koyun ya da keçi sürüleriyle
seyahat ediyorlardı. Sürüleri tüm topluluğun
hayatta kalmasında anahtar rolü oynamıştır.
Zaman, bu insanlara daha iyi sürü gütme ve
sürü bekçilerinden daha iyi faydalanma
yöntemleri öğretti. Köpeklerini özellikle daha iri
ve cesur olanlardan seçtiler. Bu köpekler kendi
canları pahasına sürüleri vahşi hayvanlar ve
hırsızlara karşı koruyordu.
Zamanla sürülerin renkleri belirli tipte köpek
yetiştirmede önemli rol oynamaya başladı.
Romalı bir tarım ve hayvancılık tarihçisi olan
Columella, ikinci yüzyılda yazdığı “De Re
Rustica”
adlı
yapıtında
bize
şunları
söylemektedir : “Koyun yetiştiricileri sürüleri
için beyaz çoban köpeği üretmekte ısrar
ediyorlardı. Aksi takdirde bir kurt saldırısında
yanlışlıkla kendi köpeklerini öldürüyorlardı.”.
2000 yıl önce Romalıların beyaz koyunlarını
yine ayni renkteki köpeklere emanet ettiği
"beyaz çoban köpeği" kullanımı konusunda
elimizde şimdilik en eski referans kaynağımız
bu görünmektedir. Romalılar yine ayni yıllarda
yünlerin boyanmasını kolaylaştırmak için
çoğunlukla beyaz koyun yetiştirmeye de
başlamışlardı.
70’lerin sonlarında İngiltere’ye yolu düşen iki Akbaş. Resmi
olarak İngiltere’de şuan Akbaş bulunmuyor. Foto: Reed
Hollandalı kinolog Antal (1977) Columella'ya
işaret ederek " Bu eski nedenden dolayıdır ki
keskin ve kontrast yaratan renk (beyaz), vahşi
hayvanlarla dövüşen bu köpekler için büyük
önem taşımaktadır. Bu nedenle birileri beyaz
köpekler üretmiş ve bunu dikkatle korumuştur.
Bu
özellik
Polonya'dan
Macaristan'a,
Pireneler'den Balkanlar'a her yerde aynıdır.
Yine bu nedenledir ki her yerde insan aynı
çözümü; yüksek, beyaz ve cesur köpeklerde
bulmuştur."
Akbaş’ın tam kökeninden bahsetmek mümkün
görünmese de bazı tarihi bulgular ve
referanslar teorilerimizi geliştirmekte bizlere
yardımcı olmaktadır. Tarih öncesi çağlar kadar
eski
köpek
ırklarından
bahsedildiğinde
geçmişlerini belirlemek belki imkânsız olmasa
da çok güçtür.
Ne yazık ki, av ve savaş köpeklerini gösteren
duvar resimlerine rastlamak mümkün olsa da
çoban köpekleriyle sürüleri gösteren resimler
oldukça nadirdir. Bunun nedeni, daha çok
asillerin eğlence anlayışı olan av sahnelerinin
zamanın sanatçılarınca resmedilmeleri çok
daha doğal olmasıdır. Muhtemelen, sanatçılar
ve eserleri için onlara para ödeyen asiller kuru
ve tozlu alanlarda yarı göçebe hayat süren
sürüler ve onların köpek koruyucularını
resmetmeye değer bulmamış olmalıdırlar.
17. yüzyıl gezgini Evliya Celebi Ankara Tiftik
Keçisi
denen
bir
köpekten
bahseder.
Columella'nin da verdiği bilgiler ışığında
çoğunlukla beyaz Tiftik Keçilerinin köpeğinin de
Akbaş olmaması için hiç bir neden yok gibi
görünüyor. Akkaraman koyunları ile siyah
maskeli Kangal Köpeğinin ne kadar bağdaştığı
düşünülecek olursa Celebi'nin bahsettiği köpek
Ankara, Eskişehir, Kütahya ve civarının
Akbaş’ından başka bir köpek olmamalı.
1903-1906 tarihleri arasında İngiltere'nin
Türkiye’deki askeri konsülü olan Albay A.F.
Townshend 1910 tarihli kitabında Akbaş’la olan
çeşitli karşılaşmasından bahsederken " ..dağ
köylerinde daha çok beyazımsı Collie'ye
benzeyen bir ırk bulunuyor...yabancıya karşı
oldukça
saldırganlar,
at
arabalarına
saldırabiliyorlar hatta atından bir adamı bile
aşağı indirebilirler..." yazmıştır.
1927 tarihli bir yazısında Türkiye’de de ayni
Pirene Dağ Köpeği gibi bir köpeğin varlığından
bahsetmektedir. Bu köpeğin, tıpkı kendi
köpekleri gibi güçlü bir yapısı ve derin bir
havlaması olduğuna dikkat çeker.
Komşumuz Yunanistan'daki sürü köpeklerinden
bahseden Hubbard (1947) "Tek gerçek Yunan
sürü köpekleri Balkan Dağları, Arnavutluk,
Epirus, Makedonya, Güney Yunanistan ve
Parnasus Dağları ... çobanlarınca üretilen
beyaz olanlardır. Bu beyaz köpekler bir köpek
organizasyonları olmamasına rağmen yüzyıllar
boyunca safkan olarak üretilmiş ve tıpkı Macar
Komondor'da olduğu gibi beyaz dışında doğan
yavrular elimine edilerek ırkın devamı
sağlanmıştır."
Eskişehir dolaylarında gözlemlenen ve ABD’ye götürülen ilk
Akbaşlardan. Photo Nelson
Yine Pirene Dağ Köpeği uzmanı Paul Strang
1982'de
Amerika'da
üretilen
Akbaşları
incelerken bu ırkın hem vahşi hayvanlara karşı
sürüyü koruma açısından hem de antilobu
andıran ince yapısı ile at üstündeki sahibine
ayak uydurarak kaçan avın peşine düşecek hız,
çeviklik ve cesarete sahip Amerika'ya gelmiş
tek koyun köpeği olduğu yorumunu yapmıştır.
Akbaş Dünyayla Tanışıyor
Polatlı civarında 80’li yıllarda fotoğraflanan bir çift Akbaş.
Şimdi internet satıcılarına göre burun kıvrılan orta boydaki
çevik yapılarına dikkat. Foto: Nelson
Daha yakın bir tarihte ise modern Pirene Dag
Köpeği’nin babası M. Bernard Senac-Lagrande,
Akbaş’ın
uluslar
arası
sürü
bekçileri
dünyasındaki ulusal gururumuz Kangal Çoban
Köpeğinden çok daha önce Amerika’ya
tanıştırılmış olması şaşırtıcıdır. İlk Akbaş,
hamile olarak, 1978’de David ve Judith Nelson
tarafından Amerika’ya götürülmüştür. Bu ilk
ithalat, beş yıllık bir saha çalışması sonucunda
gerçekleştirilmiştir.
Onları
çoğu
Avrupa
ülkelerinde bilinen “beyaz sürü bekçilerinin”
Türk versiyonu olduğunu düşündürten Batı
Türkiye’de pek çok beyaz çoban köpekleri fark
etmişlerdi. 1979’da The Akbas Dog Association
of America (ADAA) kuruldu. Akbaş bir iş köpeği
olduğundan hemen çiftliklere yerleştirilerek iş
kapasiteleri test edilmeye başlandı. Aynı
yıllarda Amerikan Tarım Bakanlığı, yırtıcı
hayvanlara karşı sürü bekçileri değerlendirme
programı yürütmekteydi. 1986’da programın
sonuçları açıklandı. Akbaş, Pirene Dağ Köpeği
ve Maremma Çoban Köpeği ile birlikte en etkili
üç çoban köpeğinden biri seçilmişti.
kısa
tüylü
köpekler
üretirken
Selçuk
Üniversitesi’nde
uzun
tüylü
köpekler
bulunmaktadır. Yine de iki tip de ırkta kabul
edilir olduğundan yakın gelecekte iki üretim
istasyonunda da uzun ve kısa tüylü köpekler
üretmek mümkündür.
Akbaş’ın Türkiye’de Tekrar Keşfi
1996’da
Konya
Selçuk
Üniversitesi’nde
“Uluslararası
Türk
Çoban
Köpekleri
Sempozyumu” düzenlendi. Bu sempozyumun
sonunda bir yıldız tekrar doğmuş oldu. Akbaş’ın
Amerika’ya tanıştırılması ve üretimi konulu
tanıtım sırasında Amerika’da üretilen Akbaş
resimleri büyük ilgi çekti. Batı Türkiye’de koyun
yetiştiriciliği önemini büyük ölçüde yitirdiğinden
ırkın iyi örneklerini bulmak gün geçtikçe daha
güçleşiyor. Hayvancılık bakımından ülkemizin
bu bölgeleri yoğun bir yerleşim baskısı
altındadır
ve
endüstrileşme
koyun
yetiştiriciliğini geçmiş uğraşlarından biri haline
getirmiştir. Irkın melezleşmesi kaçınılmaz
olduğundan hızla kaybettiğimiz bu ırkın
resimleri hepimizi heyecanlandırdı. İsim tekrar
yaygınlaşmaya başladıkça pek çok kişinin
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde besledikleri
Akbaş’larından bahsettiğini duymaya başladık.
Irk, az sayıda da olsa korunmaya devam
ediliyordu.
1992’de
Mustafa
Velioğlu
önderliğinde Karacabey Tarım İsletmeleri Genel
Müdürlüğü’nde (TİGEM) ilk resmi üretim
programı
başlatıldı.
Ardından 1990’larin
sonlarında Konya Selçuk Üniversitesi de ilk
Akbaşlarını üretmeye başladı. TİGEM daha çok
Akbaş’ın uzun bacakları ve içe çekik karnı onun sürati ve
çevikliği konusunda en önemli göstergedir.
Kaynaklar: (1)İnternational Symposium Book
on Turkish Shepherd Dogs/1996, (2) Kuvasz, A
Complete and Reliable Handbook by Dana İ.
Alvi and Leslie Benis, (3) The Kuvasz by
Kuvasz Club of America, (4) The New
Complete Great Pyrenees by Paul Strang, (5)
The Pyrenean Mountain Dog by the Pyrenean
Mountain Dog Club of Great Britain, (6) A
World History by William H. McNeill (6) Akbash
dog, A Turkish Breed for Home and Agriculture
by David Nelson and Judith Nelson
Eylül 2003
AKBAŞ’IN TÜRKİYELİ GEÇMİŞİ
Artik çok az kişinin hatırladığı bir irk tüm Türkiye’nin yeniden tanıştığı bir ırka
dönüşebilir mi?
Akbaş göreceli olarak yeni bir ırk bizler için.
Pek çok köpek meraklısına bu beyaz sürü
bekçimizden bahsettiğimizde isme yabancı
olduklarını öğreniyoruz. Irkın varlığı belki de
Kangal Köpeği kadar hatta daha da eski olma
ihtimaline karşın ismi ve popülerliğinin son 10
yılda artması nedeniyle ırk bizler için pek
tanıdık değil.
rağmen ırkın uluslar arası kabul edilen adı olan
“Akbaş” Türkiye için yakın zamanda kabul
gören bir isim. Bu isim Türkçede köpeklerin
çoğunlukla da renklerine göre tarif edilmesinde
sık sık kullanılan tanımlardan biri; ancak
şimdiye kadar ulusal köpek ırklarımızdan hiç
birini
tanımlamada yaygın bir şekilde
kullanılmadı ya da kabul görmedi.
Anadolu’da beyaz sürü bekçilerinin varlığı tarihi
açıdan olduğu kadar bugün bile onaylanmasına
Bilinen resmi kayıtlara bakıldığında Akbaş ilk
defa Mustafa Velioglu önderliğinde Karacabey
Tarım
İsletmeleri
Genel
Müdürlüğü’nde
(TİGEM) 1992 yılında korumaya alınarak
üretilmeye başlandı. Bu zarif beyaz sürü bekçisi
bu ilk resmi koruma programına “Kar Beyaz”
adı altında alındı. 2000 yılında yaptığımız
telefon görüşmesi sırasında neden “Akbaş”
değil sorusuna Sayın Velioğlu çocukken “Kar
Beyaz” diye tanıdığı bu köpeklerin yine
eskiden tanıdığı isimle korunmasını seçtiği
cevabını vermişti. 2001 Kasım ayında San
Diego’da Amerikan Köpek Kulübü (AKC)
bünyesinde düzenlenen ve katılma fırsatı
bulduğum Anadolu Çoban Köpeği Günü’nde
Amerika’ya 1960’larda köpeklerimizi ilk götüren
ve Anadolu Çoban Köpeği ismiyle daha sonra
köpeklerimizin doğru isimlendirilmesi ve
sınıflandırılması konusunda uluslararası bir
karmaşaya belki de istemeden neden olan
şimdi emekli Yarbay Bob Ballard’a bu beyaz
köpeklerden söz açtığımda kendisi o yıllarda bu
tür beyaz köpeklere “Akkuş” dendiğini
söylemişti. Görüyoruz ki bir Sivas Kangal
Köpeği kadar ulusal olarak kabul görme fırsatı
olmamış bu günün Akbaş’ı geçmişte çeşitli
dönemlerde farklı isimlerle taninmiş görünüyor.
Hasan Cansever’in Eskişehir dolaylarında 70’lerde fotoğrafladığı Akbaşlar
İsmin uluslararası alanda kabulünde en büyük
pay daha sonraki yıllarda Kangal Köpeği’ni de
Amerika’ya tanıştıran ve kulüplerini kuran
David Nelson’q aittir. Irkın ismi konusunda net
bir cevap alamadığı 1970’lerin sonlarındaki
saha gözlemlerinde Türkçede sık kullanılan
Akbaş ismini uluslar arası tanıtımında ırk ismi
olarak seçmiştir.
1996 Konya Selçuk Üniversitesi’nde düzenlenen
Türk Çoban Köpekleri Sempozyumu’nda Kuzey
Amerika’da son 20 yılda dikkatli bir üretimle
kıskanılacak bir gelişim gösteren Akbaşlar ilk
defa Türk katılımcıların dikkatini çekti. Ayni yıl
ırkın ismi konusunda David Nelson ve Yrd.Doc.
Cafer Tepeli arasında gecen bir konuşmada
ırkın adı için Sayın Tepeli tarafından beyaz
kedisi, tavşanı ve keçisi ile ünlü Ankara’ya
istinaden “Angora” ismi teklif edilse de ırkın
ismi
değişmeden
günümüze
gelmiş
görünmektedir. Bu tür isimlendirmeler başka
ülkelerin sürü bekçileri için de gerçekleşmiştir.
Pirene dağ köylülerince geleneksel olarak
sadece “La Patou” yani kısaca “çoban” olarak
anılan benzer bir köpek ırkı ise 20. yüzyılın
başına köpek ırklarına olan artan ilgi ile birlikte
uluslararası köpek organizasyonlarınca “Pirene
Dağ Köpeği” olarak adlandırılmıştır. Benzer bir
isimlendirme de Portekiz’in “Estrella Dağ
Köpeği” için yapılmıştır.
Irkın geçmişi hakkında fazla bir şey bilmiyoruz.
Elimizde Akbaş olduğunu bize düşündürten en
eski kaynak yine Evliya Çelebi’ye ait. Padişah
önünde yapılan geçit töreninde ikişer üçer
zincirle dolaştırılan Samson Köpeklerinin yanı
sıra bahsedilen bir diğer köpek ise Ankara
Tiftik Keçisi Köpeği’dir. Sürü köpeklerinin
korudukları
hayvanların
arasına
kolay
karışmasını sağlayan benzer kürk rengindeki
eski çobancılık geleneğinin bir uzantısı olduğu
düşünülürse çoğunlukla beyaz Tiftik Keçisi için
yine beyaz bir köpek hiç de akla uzak gelmiyor.
Celebi bu kopeklerden şöyle bahsediyor: “ Bu
köpekler çobanların kardeşleridir ki bir yalaktan
darı malağı yiyip asla tiksinmezler. Ancak ne
istese o kopek o an is bitirir, isterse silahlı
cesur ve yiğit olsun adamı atından indirir.”
Foto: Cansever
Bugün Akbaş, popülerliği hızla artmakta olan
bir köpek ırkı. Ne yazık ki Kuzey Amerika’da
5000 civarındaki sayısına karşın Türkiye’de bu
rakamlar yüzlerle telaffuz edilebilirse şanslı
sayılırız.
Kimse
bundan
köpeklerimizin
kaçırılarak soylarının azaltıldığı sonucunu
çıkarmamalı. Konuya hâkim biri kolaylıkla “iyi ki
götürmüşler de simdi neredeyse neyi yitirmek
üzere olduğumuzu gösterecek canlı delillere
sahibiz” diyecektir. Akbaş, bir zamanlar yoğun
olarak bulunduğu Eskişehir, Bolu, Kütahya,
Isparta, Afyon, Konya ve Ankara’nın izole
köylerinde yoğun sanayileşme ve azalan
küçükbaş hayvancılığın sonucunda bu beyaz,
zarif; ancak sıkı koruma güdüleri olan
köpeklere meraklı sayılı kişi tarafından
beslenmekte. Bir kaç üniversite ve Karacabey
TİGEM’deki sistematik üretim çalışmalarına
karşın elimizde hala çok az iyi kalitede Akbaş
var. Pirene Dağ Köpeği’nin 9 kadar köpekten
tekrar canlandırıldığı göz önüne alınacak olursa
geç kalmış sayılmayız. Sadece bir Kangal
Köpeği’nde olduğu kadar elimizde kabul
görmüş ve el üstünde tutulan bir köpeğe sahip
değiliz. Onun dikkatle elenen bireylerden ırkı
en iyi şekilde temsil edebilecekler arasında
yeniden
geçmişteki
güçlü
yapısını
kazandırılması gerekiyor. Artık çok az kişinin
hatırladığı bir ırk tüm Türkiye’nin yeniden
tanıştığı bir ırka dönüşebilir mi? Bilinçli bir
üretim programı ile bu sanıldığından daha
kolay olabilir.
İlker Unlu
2 Eylül 2003
Üretm ek m i yoksa yavru alm ak m ı?
Bu iki kavramı birbirine karıştırmak safkan köpeklere uzun vadede
yapılacak en büyük kötülüğün başında gelir.
Foto:David Sims
Yaşamımızı bir köpekle paylaşmaya karar
verdiğimizde onun ne olduğu gerçekte önemli
olmayabilir. Doğru kişiyle buluştuğunda her
köpek sadakat ve sevgi üzerine insanlığa örnek
teşkil edecek doğuştan gelen erdemlerle
doludur. Ancak, köpeğin evcilleştirilmesinden
bu yana farklı coğrafyalarda farklı amaçlarla
üretilmiş safkan köpek ırklarının korunması ve
değişen yaşam ve gereksinim koşullarına
uydurulması amacıyla üretimin devam etmesi
gereklidir Safkan köpek üretimi uzun tecrübe
ve ciddiyetin yanı sıra profesyonellik gerektiren
bir uğraştır. Amaç, köpeğin mürvetini
görmekten çok sevip değer verilen ırkın
gelişimini sağlamak olmalıdır. Bu da ciddi bir
araştırma, diğer üreticilerle profesyonel alanda
etkileşim ve ırkının birbirine mümkün olan en
uygun örneklerine sahip olmakla başlar; ama
burada bitmez. Nesiller içeren bir üretim
programı geniş maddi olanaklar gerektirir.
Anti-profesyonel, belki iyi niyetli; ama
çoğunlukla kolay para kazanmayı amaçlayan
arka bahçe üreticileri ırka zarardan başka bir
şey getirmez. Hamilelik, doğum ve yavruların
emzirme dönemleri inanılmaz maddi kaynak
isteyen olaylardır. Tabii ki her şeyin yolunda
gittiğini düşünürsek. Doğumun ölüm de
getirebileceği unutulmamalıdır. Yavrular için
uygun
aileleri
de
doğumdan
önce
ayarlamanızda fayda var. Dünyaya gelmesine
izin verdiğiniz her yavrudan işler ters giderse
ömür
boyu
da
sorumlu
olduğunuzu
unutmamayı da listeye eklerseniz hiç bir şeyin
dişi ve erkeği yan yana koyarak kendiliğinden
hallolmayacağını anlatabildiğimi umuyorum.
"Yavru almayı" değil; ama "üretmeye" karar
verdiğiniz bir ırkın bu amaca hizmet edecek en
iyi örneklerine sahip olmadan önce gerçekçi
üretim
amaçlarının
baştan
belirlenmesi
gerekmektedir. Ana amaç tabii ki en baştan
itibaren gönül verdiğiniz ırkı yarınlara
götürecek standartlarına en yakın köpekleri
üretmektir.
Standartlar
bir ırkın
nasıl
davranması ve görünmesi konusunda örnek
teşkil eder. Her ırk kendine ait standartla uyum
içinde üretilir. Zamanla belirli değişiklikler
standartlara getirilirse ırk değişen kurallara
uydurulur. Bu başta da belirttiğim gibi nesiller
alabilecek bir çalışmadır.
İlk ölçüt kesinlikle köpeğin karakteri üzerine
olmalıdır. Nedensiz saldırganlık gösteren,
insanlara güvenmeyen ve içinde bulunduğu her
hangi bir durumun stresiyle başa çıkamayacak
kadar huzursuz ve aksi köpekler konformasyon
olarak ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar
kesinlikle üretimde kullanılmamalıdır. Her ne
kadar doğan her yavru boş bir kâğıtsa da o
kâğıdın kalitesi kesinlikle kalıtsaldır.
Köpeğin üretim amacı akıldan asla çıkarılmadığı
sürece korunması gereken ırksal fiziksel ve
zihinsel yapısı genel hatlarıyla ortaya çıkacaktır.
Bir iş köpeği ise çalışma kapasitesini kaybetmiş
ve sadece görüntüsünü taşıyan bir köpek onu
özel yapan köklerinden uzaklaşıyor demektir.
Özellikle de Alman Köpek Klubü'nün iş ve
çoban köpeklerinin üretimine izin vermeden
önce onları belirli testlerden geçer puan almak
zorunda bırakıp sınamaları bu ırkların
yeteneklerini kaybetmeksizin yeni nesillere
genlerini taşımasını sağlar. Aynı ölçütler bir
terrier ya da av köpeği için de geçerlidir.
Sorumluluğunun bilincinde bir üretici köpeğinin
ne için üretildiğini unutmaz. Avla ilgilenmeyen
bir Pointer ya da tüm gün koltukta uyuklamayı
seçen bir Border Collie yavrularına geçirmeye
değecek o en önemli özellikten mahrum
demektir.
Foto:David Sims
Üretmeyi planladığınız köpeğin karakterinden
emin olduktan sonra fiziksel özellikleri ikinci
önemli kriter olarak önümüze çıkar. Yine
üretim amacı göz önüne alındığında köpeğin o
amacı en iyi şekilde yerine getirmek için nasıl
bir konformasyona sahip olması gerektiği
sorusunun cevabı köpeğiniz için bir ayna
olmalıdır. Bir sürü bekçisi keskin koruma
güdüleriyle desteklenmiş güçlü ve caydırıcı
boyutlardaki fiziğine güvenmek zorundadır.
Hacim kaybetmeye hatta iriliğin bilinçsizce
övüldüğü
durumlarda
fazla irileşmesine
müsaade edildiğinde köpek görevini yerine
getiremez olabilir. St.Bernardların 18. yüzyılda
hastalık sonucu nesilleri tükenme tehlikesine
karşılık
Newfoundlandla
melezleyerek
kurtarılmasından sonra ırk ilk defa bu yeni kan
nedeniyle uzun tüylerle tanışmıştı. Ne yazık ki
uzun tüyler tipi altında kolaylıkla kar ve buzla
kaplandığından Alplerdeki keşişler tarafından
uzun tüylü yavrular ev köpeği olarak hediye
edilirken sadece kısa tüylü St. Bernard'lar
görevlerine kaldıkları yerden devam etmiştir.
Bir üretici, köpeğine baktığında sadece dıştan
nasıl göründüğüne değil o şekilde görünmesini
sağlayan iskelet ve kas yapısının da nasıl
biçimlendiğini de görecek kadar bilgili ve
tecrübelidir. Ön ve arka bacak kemiklerinin
omuz ve kalça ile ve birbirleriyle yaptıkları
açılar, topukların yerle mesafesi, bacakların
birbirine paralelliği vs hayvanın hareket
yeteneğini belirler. Hareket mekanizmasını
çalıştıran parçaların tek tek ve kolektif olarak
nasıl olması gerektiği bilinmediği sürece de bu
çok önemli değerlendirme de başarı elde
edilemez. Daralan açılar bacakların yeri rahat
adımlarla kavrayamamasını, adalelerin doğru
şekilde örülmesine imkân vermediğinden
köpeğin yeterli etkinlikte hareket edememesine
neden olacaktır.
Grimsi rengi sizi şaşırtmasın. Yavru büyüdükçe annesi gibi
beyaz olacak.
İnsan tüm bunları bilmeden cahilliğin verdiği
cesaretle kolaylıkla yola koyulabilir. Bilinç,
başarı konusunda endişeyi de birlikte
getirecektir.
Eğer gerçekten kararlıysanız üretim için
alabileceğiniz standartlarına uyan en iyi köpeği
almalısınız. Bu ne kolay ne de ucuz bir şeydir.
Kesin olan bir şey varsa pahallı köpek en iyisi
değilse de ucuzu üretim için fiyasko
getirecektir. Kesinlikle bir akıl hocasına
gereksiniminiz vardır. Bu kişi son on yıldır
evinde çeşitli ırklardan köpek besleyen ya da
eğiten biri değil o ırkla yıllarını geçirmiş ve
hatta şanslıysanız üretmiş biri olmalıdır. Köpek
yarışmalarını gezin. Tanışabildiğiniz kadar bu
konuyla ilgili birileriyle tanışın. Kitaplar okuyun.
Bunca çaba ve zaman sonuca değecektir.
Zamanla aynı ırka ait köpeklerde bile bireysel
farklılıklar olduğunu fark eder duruma
geleceksiniz. Standardına uymasına rağmen
yüz ifadelerinde ya da fiziksel yapılarında bir
diğerine göre tercih ettiğiniz bazı özellikler
bulacaksınız. Doğru yoldasınız. Şimdi üretmek
isteyeceğiniz köpeğin neye benzemesi gerektiği
konusunda hedefleriniz netleşmeye başladı
işte. Şunu unutmayın ki özellikle de kendi
ürettiği kandan bir damızlığı size satmadan
önce üretici sizden belirli garantiler isteyebilir.
Emin olun çocuklarım dediğiniz köpeklerinizin
yavrularına yuva seçerken de müşterilerinizi siz
de böyle sorgulayacaksınız. Bu arada sizin de
cevaplanmasını isteyebileceğiniz belirli sorular
kesinlikle olmalıdır. Her üreticinin ürettiği
köpekte öncelikle sahip olmasını istediği belirli
özellikler vardır. Bunları öğrenin. Şunu asla
aklınızdan çıkarmayın ki mükemmel köpek
henüz doğmadı ve muhtemelen de hiç
doğmayacak. Köpeğinize eş seçerken siz de bu
konuda dürüst olmak zorunda kalacaksınız.
Zayıf
ve
güçlü
yanlarını
dürüstçe
belirlediğinizde neyin peşinde olduğunuz
konusunda daha net cevaplar elinizde
olacaktır.
Hayalinizdeki köpeği ya da
hayalinizdeki köpekleri üretmenizi sağlayacak
potansiyeldeki köpekle eve döndüğünüzde
başarılar kadar riskler ve hayal kırıklıklarıyla
dolu bir geleceğe yelken açtınız demektir.
Kimse üç aylık bir yavrunun şampiyon olacağını
size
garanti
edemez.
Potansiyelini
değerlendirebilir; ama inanın bu küçük
yaramazlar erişkin oluncaya kadar çok değişir.
Üretim için alacağınız köpeğin erişkin olarak
neye benzeyeceği daha belirgin olduğunda
satın alınması daha tavsiye olunur bir
durumdur. İki şampiyonun yavrularının da
şampiyon olacağını hayal etmek biraz
tecrübesizlik ve iyimserlik örneğidir. Şecerelerin
yakından
incelenmesi, eş olarak seçilmesi
planlanan köpeğin bir damızlık olarak
performansı, kastım tabii ki olumlu özelliklerini
ne kadar ölçüde yavrularına geçirebildiği, eşler
arasındaki fiziksel artı ve eksilerin uyumu doğru
karar vermede ilk ele alınacak kriterlerdir.
Bunu da uzun geceler kafa patlatmadan
belirleyemeyebilirsiniz. Yine bir uzman yardımı
tavsiye edilir.
Tüm bu anlatılanları genetik konusunda bir kaç
kalın kitap devirmeden halledebileceğinizi
düşünüyorsanız lütfen kumar oynamayın. Irkta
hetero ve homozigot genlerin ne olduğu gibi
konular iyi anlaşılmalıdır. Üreticiler köpeklerinin
genetik saflığını ya da homozigot oluşunu
dolayısıyla
fenotiplerinin
önceden
kestirilebilirliğini
arttırma
üzerinde
yoğunlaşırlar. Ürettiğiniz köpeğin genetik
yapısına, sahip olmasını istediğiniz özellikleri ne
kadar koyu harflerle yazmayı başarırsanız
yavrulardaki kalıtsal tutarlılık da o kadar güçlü
olur.
Foto:David Sims
Asla atlanmaması gereken ve belki de tüm
üretim
programınızı
kökten
değiştirmek
zorunda kalabileceğiniz diğer bir etmenden
bahsetmeden sözümüzü bitirmemeliyiz. Her
ırka has kalıtsal bazı hastalıklar mevcuttur.
Fiziksel ve zihinsel sağlığın korunmasında bu
hastalıkların üretim programındaki olası
varlıklarının tespit edilmesi hayati önem taşır.
Bir köpek fiziksel olarak ne kadar doğru
görünümde olursa olsun kalça çıkığı, progresif
retinal displazi, kalp kapakçıklarında problem,
sağırlık ya da bakır metabolizmasında bozukluk
gibi genetik olarak ebeveynlerinden geçen bir
anormalliğe sahipse tüm yapmanız gereken
onu
derhal
kısırlaştırarak
üretim
programınızdan çıkarmak ve bu sorunun
geçmişte nereye kadar uzandığının mümkünse
genetik haritasını çıkararak belki de her şeye
yeniden başlamaktır. Şecere bu nedenle
önemlidir. Yavrunun soy ağacının bilinmesi
onun geçmişi hakkında ayrıntılı bir biçimde
tutulmuş kayıtların yardımıyla değerlendirmeler
yapmanıza imkân sağlar. Bu bulunmaz bir veri
kaynağıdır. Bu hastalıkların tespitinde DNA da
dâhil olmak üzere çeşitli testler neyse ki
mevcuttur. Bu raporlar sizin garanti kaynağınız
olacaktır.
Başta da dediğimiz gibi dünyaya gelmesine izin
verdiğiniz her yavrudan gerektiğinde ömür
boyu da sorumlu olduğunuzu unutmamalısınız.
Bir ırka gönül verdiğinizde ülke hatta dünya
çapındaki özellikle de aynı ırktan tüm
köpeklerin özenle ve olması gerektiği gibi
bakılmasını istersiniz. Sokakta tek bir soruya
zincirleme onlarca cevap yağdırırsınız. O ırka
karşı kendinizi sorumlu hissedersiniz. Bu doğru
motivasyon
noktasıdır.
Para
kazanmak
umurunuzda değildir. Köpek üretimi zaten
pahallı bir hobidir ve kimse çocuklarını satarak
köşeyi döneceğini hayal etmez. Aksine testler,
aşılar, olası hastalıklar, beslenme, showlar için
pahallı seyahatler hatta telefonda yapılan uzun
bilgi verici görüşmeler bile kazanılandan
fazlasını götürür. Üretici yine de mutludur.
Çünkü sattığı yavrular özenle bakılacaklarını
bildiği yeni bir aile bulmuştur. Aksi halde her
ırkın adına ve onun korunması ve geliştirilmesi
için kurulmuş kulüplerinin organize ettiği
kurtarma gönüllüleri bu köpekleri tespit ederek
yanlarına alır, rehabilite eder, kısırlaştırır ve
yeni yuva bulur. Tüm bu uğraş para kazanmak
bir yana cepten karşılanan tüm masrafların
ardından ırkı korumaktır.
Köpek üretimi bilim ve sanatın kaynaştığı çok
özel bir uğraştır. Ciddi bir tecrübe, bu konuda
çok özel bir yetenek, inanç, bağlılık ve hatırı
sayılır bir maddi kaynak ister. Şirin bir köpeğin
olacak
yavrularının
hayalinin
tüm
bu
anlatılanları unutturmasına izin verilmemelidir.
İlker Ünlü,
Kasım 1999
ADI Başkanı Huub Hendrix’in Almanya’da Akbaşlarından biri pet koyun ve domuzları ile.
Bi’ Sorum Olacaktı..
Bu yeni köşemizde okurlarımızın sorunlarında yola çıkarak Akbaş Köpeği eğitimi ile ilgili
bilgi vermeye çalışacağız. İstanbul’da yaşan Deniz Akaltan bizlere ergen Akbaş’ı Paşa için
ulaştı.
Tecrübeli bir akbaş sahibi olarak, Paşa'nın eğitimi sırasında diğer köpeklerden farklı olarak nelere
dikkat etmemi önerirsiniz? Genel sorunum söz dinlememesi veya işine gelince söz dinliyor olması. Tam
olarak otoritemi kabul ettiremedim. Bugüne kadar kızmak ve azarlamak dışında bir ceza vermedim,
zaten köpeklere dövülerek ceza verilmesine de karşıyım.
Ama bağırdığım zaman bile kuyruğunu sallıyor olması beni pek ciddiye almadığını gösteriyor :)
Tasma ile yürüme konusunu hallettik. Sevk tasması var, çekiştirmeden yürümeyi öğrendi. Zaten site
sınırlarından çıktığımızda tasmasını çıkartıyorum. Beraber koşup, oynuyoruz. Hayır dediğimde genelde
dinlemiyor, tasması yokken yanımda yürümüyor, canının istediği yerlerde gezip tozuyor, ne zaman ki
kızıp ona arkamı dönersem o zaman yanıma geliyor. Gel komutuna alışamadı hala.
Elimde ödül maması varsa tabi durum değişiyor. O zaman çok uslu ve akıllı bir köpek, mama bitene
kadar yada mamayı alana kadar :))) Otur diyince oturuyor, gel dediğimde geliyor, hatta o kadar
sahtekar ki elimde ödül olduğunu fark ettiğinde otur demeden oturup bekliyor.. :))
Bir golden bir labrador kadar kolay eğitilmediğini biliyorum. Şimdi 8 aylık oldu ve bugüne kadar da
düzenli bir eğitim programı olmadı. Ama dikkati çok çabuk dağıldığından, kelebek, ot, böcek peşinde
koştuğundan eğitimlerimiz de çabuk bitiyor mecburen.
Çok mu soru sordum? Başınızı ağrıtmam umarım...
Selamlarımla,
Öncelikle Akbaşlar bağımsız köpek ırkları
grubuna aittirler. Bu grupta ilk akla gelen
başka kimler vardır? Terrierler, Kızak Köpekleri
ve Tazılar. Niçin bağımsızdırlar? Çünkü
yaptıkları işi kendi inisiyatiflerini kullanarak
yaparlar. Dönüp sık sık “şimdi ne yapmalıyım
sahip?” bakışı onların üretildikleri işi doğru
yapamayacakları anlamına gelir.
Tazı ufukta tavşanı görür ve kendi zekâsını ve
fiziksel yeteneklerini kullanarak serbest koşuyla
onu yakalar. Terrierlerin toprak altında porsuk
ya da tilki gibi vahşi hayvanlara kendilerini
paralatmadan
başa
çıkmak
ve
onları
kovuklarından
dışarı
sürmeleri
beklenir.
Böylece avcı çıkan hayvanı vurabilir. Cesaretleri
ve inisiyatif kullanma yetenekleri bu nedenle
çok önemlidir. Akbaş gibi sürü köpekleri
içgüdülerine ve tecrübelerine güvenerek
tehlikenin ne zaman nerden geleceğini
değerlendirmek ve sürüdeki diğer köpeklerle
nasıl bir savunma geliştireceğine kendi karar
vermek zorundadır. O insansız da çalışır; ama
bir Alman Çoban Köpeği gibi “sürü güden
ırklar” tek başına sürüyü nereye götüreceğini
bilemez. Bu nedenle Alman Çobanı gibi ırkların
insana atacağı adımlarda bir lider olarak
görmesi ve sürekli komut beklemesi doğaldır.
Akbaş'ın beyni böyle programlanmamıştır. Bu
nedenle ona farklı bir bakış açısı ile
yaklaşmamız önemlidir. İtaat derecesinin
köpeğin zekâsı sanıldığı günler neyse ki geride
kaldı. Bizim köpeklerimiz aptal değil sadece
bağımsızdırlar. Olayların nasıl yürütülmesi
konusunda kendi kararlarını verebilirler. Bu
nedenle lideri olarak bu potansiyelin nasıl
değerlendirileceğini iyi bilmemiz gerekir. Aksi
takdirde
birlikteliğimiz
önce
kazanamayacağımız bir güç savaşına dönüşür;
sonra
da
birbirimize
olan
güvenimizi
kaybederek köpekle ilişkimizi zedelenir.
Öte yandan sahiplerine saygı duymaları
gereklidir. Bunu diktatör ya da aşırı demokratik
bir lider olarak değil aynen sizin de ipuçlarını
verdiğiniz gibi kaynakları kontrol eden “adil”
biri olarak sağlayabilirisiniz. Köpeklerimiz sırf
biz insan onlar köpek olduğu için bize itaat
etmezler. Özellikle de Akbaş gibi bağımsız
karakterli köpekler buna içlerine kapanıp
komutlarınıza karşı seçici sağırlık geliştirerek
tepki verirler. Önemli olan köpeğiniz için
değerli olan her şeyin kontrolünün sizin elinizde
olduğunu onun bilmesini ve bunu elde etmesi
için sizin için çalışmasını (işbirliği yapmasını)
anlamasını sağlamanızdır. Eğer canımızı sıkan
komşunun Golden Retriever’i ya da Alman
Çobanı çağırdığında ağzında topla geliyor ve
bizimki herkesin önünde bizi utandırıyor olması
ise burada köpeğimizin gerçek doğasını dikkate
alarak beklentilerimizi netleştirmek ve sorunun
köpek değil egomuz olduğunu anlamamız
gerektiğidir.
Bir Akbaşla yaşarken önceden tahmin edilir
olmamak önemlidir. Bu nedenle köpeğiniz
elinizde yiyecek var mı yok mu kontrol ettikten
sonra size itaat edip etmeyeceğine karar
vererek
kendince
başka
bir
yöntem
geliştirebilir. Ondan bir şey istediğinizde
ardından bir ödül gelecekse bu haberi ona
veren vücut diliniz değil sadece komutunuz
olmalıdır. Onun için “Buraya Gel” komutu ödül
anlamına gelmelidir. Ödül illa ki yiyecek
anlamına gelmez. Benim köpeklerimde onları
okşamam ve birkaç saniye güzel bir şeyler
söylemem yeterli olurken başka birinde belki
de cepten çıkan gizli bir sosis parçası ya da en
sevdiği topla oyun da ödül yerine geçebilir.
Önemli olan ona verdiğiniz komuta uymasının
ona sevdiği bir şeyin karşılığı olduğunu
anlamasıdır. İleriki zamanlarda davranış iyice
oturduğunda ödül ara sıra hatırlatıcı olarak
kullanılabilir.
Tasmasını
takıp
yürüyüşe
gitmeden önce birkaç saniye de olsa oturabilir
örneğin. Böylece karşılığını almadan önce size
itaat eder. Böylece bir çeşit takım çalışmasının
parçası olarak daha uyumlu bir ilişki
geliştirebilirisiniz. Sizden korktuğu için değil
sizle işbirliği yaptığı için çalışan bir köpekle
hayat çok daha keyifli olacaktır.
Sizle göz kontağı kurmasını ödüllendirirseniz
başını alıp uzaklaşsa bile sizi kafasından
tamamen silmeden bağını devam ettirecektir.
Bunun için küçük yaştan itibaren size her
baktığında onu (sözel ya da fiziksel)
ödüllendirirseniz sizle bağlantıda kalmanın
ufukta sürekli başka köpekler aramak kadar
keyifli olacağını da öğretmiş olursunuz. Ayrıca
acil durumlarda dikkatini sizin üzerinde
toplayarak kontrol dışı hareket etmesini
engelleyebilirsiniz.
Öncelikle şunu iyi anlamamız gerekiyor. Akbaş
tasmasız 100% itaat eden bir köpek değildir.
Aslına bakarsanız başka ırklarda da bu tür
köpekler çok azdır ve yıllar süren bir eğitimden
sonra bu noktaya ulaşırlar. Akbaş, özellikle de
erişkin olduğunda ve erkekse aynı cinsiyette ve
ona boyun eğmeyen diğer köpeklerle kavga
etme olasılığı yüksektir. Bu özelliği sürü
başında
yabancı
hayvanlara
duyduğu
düşmanlık açısından büyük önem taşırken şehir
içinde genç yaşta dikkatle sosyalleştirilerek
kontrol altına alınması gerekebilir. Köpeğin
karakterine göre bu sorun olmaya devam
ederken nadir de olsa her köpekle uyumlu bir
Akbaş’a da sahip olabilirsiniz. Yine Akbaş
parkta ya da açık alında tasmasız sizi bir
Golden Retriever gibi takip etmektense bölgeyi
keşfe çıkıp olası tehditleri ki sizin durumunuzda
bu başkalarının köpekleri ya da diğer evcil
hayvanlar olabilir, belirleyip bertaraf etmek
isteyebilir. Bu durumda köpeğinizin trafik ve
yabancılarla tatsız karşılaşmalardan korumanın
yanı sıra diğer hayvanlarla girebileceği kanlı
mücadelelere karşı kontrol altında tutmalısınız.
Geniş kırsal alanlarda ve çevrede ne tür köpek
ya da hayvanlarla karşılaşacağınızı biliyorsanız
tasmasız dolaştırsanız da şehir içi ve benzeri
bölgelerde köpeğiniz kontrol altında olmalıdır.
Küçük yaşta bölgesindeki canlı varlığıyla doğru
şekilde sosyalleştirildiğinde Akbaş onları doğal
olarak kabul edecektir. Bunun için özellikle
parklarda uzatmalı kayışlarla dolaştırarak ona
sınırlı bir özgürlük sağlayabilirsiniz.
Bu tip tasmalar ayrıca genç Akbaşlara buraya
gel komutunu öğretme açısından da faydalı bir
araç olabilir. Her komut sonrası size geldiğinde
ödüllendirildiğinde Akbaşınız size gelmenin
ödüllendirici ve keyifli bir şey olduğunu
öğrenecektir. Asla onu azarlamak ve hemen
tasmasını
takıp
eve
sürüklemek
için
çağırmayın. Hatta oynarken zaman zaman
çağırın ve geldiğinde ödüllendirin ve tekrar geri
yollayın. Size geldiğinde daha önce yeterince
pratik yaptıysanız oturmasını isteyebilirsiniz.
Tasmasından tutun; ödüllendirin ve salın.
Böylece elinizdeki ödülü kapıp kaçmamayı;
onun yerine sessizce ödüllendirmeyi beklemeyi
öğrenecektir. Bu sürekli bir pratik ve tutarlı bir
süreç gerektirmektedir.
Köpeğinizin
eğitimi
zaman
alan,
aynı
komutların farklı ortamlarda pratik edilmesi
gerektiği dikkatli bir süreçtir. Köpeğiniz için
verdiğiniz komutların ve onun yapmak
istediklerinin ne anlama geldiğini iyi anlarsanız
önceliklerini maniple etme şansınız vardır.
Yapılacak
en
büyük
hata
Akbaşınızın
yaptıklarını sizi sinirlendirmek ya da küçük
düşürmek için yaptığını düşünmeniz ve ona
göre öfkeli tepkiler vermenizdir. Eğer köpeğiniz
istemediğiniz bir şekilde davranıyorsa ya ona
alternatifi öğretilmemiş ya da yeterince doğru
yöntemlerle o davranış pekiştirilmemiştir.
durumlara fırsat vermemeniz daha sonra
bunları düzeltmeye çalışmaktan ya da onu
bundan
dolayı
cezalandırmaktan
daha
önemlidir. Köpeğinizle ilişkiniz çoğunlukla
başarılı bir iletişimin üzerine kurulursa size bir
lider olarak görmesi ve takip etmesi daha kolay
olacaktır.
En önemlisi köpeğinizi iyi tanıyıp itaat
etmeyeceği ya da başını belaya sokacağı
15.Nisan.2009
Akbash Dogs International (ADI)’dan Türkiye’ye
Selamlar
ADI’ın her yıl düzenlediği Akbaş Günü’nden hatıra fotoğrafı. Virginia, Mayıs 2009
Bu yazının amacı Akkuş okurlarını Akbash
Dogs International’ı (ADI) ile tanıştırmaktır.
Sıra dışı bir köpek ırkı için aynı tutkuyu
paylaşıyoruz. ADI 22 yaşındadır ve Akbaş
Köpeğini Kuzey Amerika’dan dünyaya tanıtmak
için elinden gelenin en iyisini yapmayı
amaçlamaktadır. ADI şuan Türkiye’de ırkın
ulusal tanıtımı için bir derneğin kurulmuş
olduğunu bilmekten büyük mutluluk duymakta.
“Yönetim kurulumuzda” özellikle bir “Türk
Temsilci” pozisyonu yarattık. Yılda dört kez
çıkan kulüp dergimiz Akbash Sentinel‘de
“Türkiye’den Haberler” sayfasını okumayı dört
gözle bekliyoruz. Türkiye’de Akbaş Köpeğini
tanıtmak için kurulan kendi derneğinizin
gelişimine destek olmayı çok önemsiyoruz.
2007’de iki eski ADI başkanı, o yılın başkanı,
ADI editörü ve Kuzey Amerika’dan diğer
üyeleriyle yeni ırk derneğinizde anahtar rol
oynayan İlker Ünlü ve diğer kişilerle buluşmak
amacıyla Türkiye’yi ziyaret ettik. Akbaş Köpeği
liderliğinde güçlü işbirlikçileri olmamızın yanı
sıra çok da iyi dostlarız artık. ADI’ın geçmişini
size tanıtmak ve var oluş prensiplerimizi sizle
paylaşmak için 25 yıl kadar geriye gideceğim.
1980’de Blue Yayla adıyla Akbaş üreten Ralp Yohe’un bir
İstanbul gezisinde ADI için bir hat sanatçısına yaptırdığı
tuğra. O günden deri bu tuğra ADI’ın logosu da aynı
zamanda.
Sürü koruma köpekleri Kuzey Amerika için yeni
sayılır. Amerika’nın batısında koyun sürülerini
koruyan Pirene Dağ Köpeklerinin 1950’lerde
çekilmiş fotoğraflarını görmüştüm. Komondor
ve Pirene Dağ Köpeği Kuzey Amerika’da çok
uzun yıllardır tanınan ırklardır. Öte yandan
çoğu köpek ırkı bireyler tarafından bu ülkeye
getirilen birkaç köpeği saymazsak, 1970’lerin
sonuna kadar Kuzey Amerika’da belirgin bir
tanıtıma sahip değillerdi. Sürü köpeklerine ilgi
Jimmy
Carter’ın
Amerikan
başkanlığı
döneminde büyük gelişim gösterdi. Kendisi,
kurtlar ve kır kurtlarının (coyote) sürülere
verdiği zararları çevresel ve sosyal olarak daha
kabul edilebilir yöntemlerle kontrol altına almak
için bir ihtiyaç doğduğunu ilk açıklayan
başkandır. Zehir, ölümcül ya da sakatlayan
tuzaklar, patlayıcılar ve uçaklardan yapılan
sürek avları vahşi hayvanlarla başa çıkmanın
yaygın yöntemleriydi. Bu yöntemler ne işe
yarıyordu ne de akla uygundu. Araştırmaya
yönelik teklifler Dr Raymond Coppinger’ın
çeşitli ırklarda sürü köpeklerini Kuzey
Amerika’ya getirme; çiftliklere yerleştirme ve
onları
Kuzey
Amerika
şartlarında
değerlendirmesine imkânı tanıyan yüksek
meblağlı maddi destek sağladı. Şüphesiz on
yıllık sürekli araştırma ve değerlendirme sürü
köpeklerinin işlerini son derece iyi yaptıklarını
ortaya koydu. Böylece sürü köpeklerine
tarımsal bir ilgi başladı. Bugün sürü koruma
köpekleri üzerinde akademik bir araştırma
yapsanız yazılan çoğu makalenin Ray
Coppinger imzası ya da ortaklığını taşıdığını
görürsünüz.
Coppinger araştırma takımı başlarda Akbaş
Köpeğini tanımadığı gibi onu kullanmadılar da.
Onlar Anadolu Çoban Köpeği sınıflandırılmasını
kabul etmeyi seçtiler. Akbaş ve Kangal
Köpekleri ayrı ayrı David ve Judith Nelson
tarafından ilk kez Kuzey Amerika’ya ithal
edilmiştir. Nelsonlar ilk Akbaş Köpeği Kulübünü
1970’lerin sonlarında kurdular. Ben 1981’de
kulüplerinin bir üyesi oldum. Başlarda ülkenin
dört bir yanına dağılmış ve geniş hedeflere
sahip birkaç üye mevcuttu. 5 yıl sonra kulüp iki
gruba ayrıldı. Birincisi hem güzellik yarışmaları
hem de sürü köpekliğini aynı anda götürmek
isteyen Akbash Dogs Association of America
(ADAA) diğeri ise sadece ırkın iş köpeği
özelliklerini korumayı amaçlayan ADI’dı. ADI
sonunda 1987’de bir araya gelerek o günden
beri büyümesini sürdürmektedir. Üyelerimizin
köpeklerini güzellik yarışmalarına sokmalarını
engellemiyoruz;
ancak
onları
yarışma
sonuçlarını da tanımıyor dergimizde bundan
bahsetmiyoruz. Biz köpeklerimizi toplu halde
rekabet içinde değil sadece bireysel olarak ırk
standardına göre değerlendiriyoruz. Haziran
2008’inde
Sivrihisar
Akbaş
Günü’nünde
bulunduysanız
kastettiğim
değerlendirme
biçimini görmüşsünüz demektir.
Bu kadar uzun süre ayakta kalabilmemizin
temel nedenleri açık bir organizasyon olmak,
her üç yılda bir seçimler yapmak, aynı kişinin
yönetim kurulunda ardı ardına aynı görevde
kalmasını engellemek ve iletişime büyük önem
vermekten geçmektedir. ADI’ın ana can damarı
yılda dört kez çıkan Akbash Sentinel adındaki
dergimizdir.
Dergi,
birbirimizden,
ırkın
korunmasını ilgilendiren konulardan, Akbaş
Köpeği sağlığı, davranışı ve eğitiminden
haberdar olma konusunda ana aracımızdır.
Sürekli kendimize aktivite ve yaklaşımlarımızın
insanların istekleri ve gereksinimlerine mi
yoksa ırkın gerçek ihtiyaçlarına mı hizmet edip
etmediğini sorarız.
Bir kez köpeklerin
ihtiyaçlarını üretici ve köpek sahiplerinin bencil
motivasyonlarından ayırdığımızda bu yapılması
hiç de zor bir iş değildir. Yeter ki buna sadık
kalalım.
Öncelikle ırkı
düşündüğümüzü nasıl
ölçebiliyoruz? Liderlik pozisyonunda çeşitli
geçmiş ve ilgi alanlarına sahip kişilere sahip
olmak iyi bir başlangıçtır. Sürü koruma
köpeklerinin doğru kullanımı konusunda
insanları eğitmek için kulüp parasının büyük bir
çoğunluğunu harcamak da iyi bir göstergedir.
Evsiz Akbaşlara yeni evler bulmaya hizmet
eden bir kurtarma programına sahip olmak ve
aktif bir şekilde onu desteklemek felsefemizin
bir başka kilometre taşıdır. Her üç yılda bir
seçimler düzenleriz ve Hollanda, İsviçre,
Kanada, Amerika ve Türkiye’de yaşayan
yönetim kurulu üyelerimiz vardır. Bilgisayar
tabanlı bir Akbaş Köpeği soy kütüğüne ve
www.akbashdogsinternational.com
adresli
eğitimsel
bir
web
sitesine
sahibiz.
FCI’ın beklentileri ve hızla değişen Türkiye
dâhilinde “çalışan” Akbaş Köpeğini tanıtmak ve
onun harika karakterini korumak için yeni bir
dernek kurulması hiç de kolay bir iş değil. ADI,
yeni derneğinizin bizim geçmiş tecrübelerinden
ve desteğinden faydalanacağını umuyor.
Günümüzün mükemmel internet bağlantısı
bunu kolaylaştıracaktır. Eğer yardım için
elimizden bir şey gelecekse biz buradayız.
---------------------------------------
David Sims, Kanada Prens Edward Adası
Üniversitesi’ndeki Atlantik Veterinerlik Kolejinde
anatomi profesörüdür. ADI’ın eski başkanı ve
ABD ve Kanada’da 1981’den beri Akbaş Köpeği
yetiştirmektedir.
Kalça Displazisi: Tanı - Tedavi - Önleme
Veterinary & Aquatic Services Department, Drs. Foster & Smith, Inc
Kalça displazisi köpeklerde çok sık görünen
dejeneratif bir eklem hastalığıdır. Bu konuyla
alakalı pek çok yanlış bilgi bulunmaktadır.
Köpeklerdeki kalça displazisi konusunda pek
çok şey bildiğimiz gibi topallamanın bu yaygın
nedeniyle ilgili pek çok da şüpheye sahibiz. Bu
hastalık hakkında henüz anlayamadığımız
noktalar da bulunmakta. Tüm bu konuları bu
makalede ele alacağız. Böylece gerçekleri,
teoriyi, hipotezleri ve fikirleri birbirinden
ayırabiliriz.
Kalça Displazisi Nedir?
Kalça
displazisini
gerçekten
ne
olduğunu
anlayabilmek için eklemin temel yapısını bilmemiz
gerekir. Kalça eklemi, arka bacakları vücuda bağlar
ve kemiğin bilye benzeri başı ve içine yerleştiği
eklemden oluşur. Bilye kısmı femur’un (uyluk
kemiği) baş kısmında; soket (asetebulum) kısmı ise
pelviste (kalça kemiği) bulunmaktadır. Sağlıklı bir
eklemde bu uyluk kemiğinin baş kısmı soket içinde
serbestçe hareket edebilir. Hareketi kolaylaştırmak
için kemikler birbirine tam uyacak şekilde
yapılanmıştır: soket femurun bilye benzeri başını
tamamen sarar. Eklemi güçlendirmek için iki kemik
bir bağ ile birlikte tutulur. Bu bağ, uyluk kemiğinin
başını soketin yani asetebulumun direkt içine bağlar.
Ayrıca, bağlayıcı dokuların çok güçlü bir bandı olan
eklem kapsülü, stabiliteyi güçlendirerek iki kemiğin
çevresini sarar. Kemiklerin birbirine gerçekte
dokunduğu bölge artikülar (eklemsel) yüzey adı
verilir. Burası pürüzsüzdür ve süngersi bir kıkırdakla
korunmaktadır. Sağlıklı bir köpekte, tüm bu faktörler
eklemin sorunsuz işlev görmesi için birlikte uyum
içinde çalışır.
Kalça displazisi genç köpekte kalça ekleminin
anormal gelişimi sonucu kendini gösterir. Tek ya da
iki taraflı olabilir. Kasların, bağlayıcı dokuların ve
eklemi
destekleyen
bağların
gevşekliğinden
kaynaklanır. Çoğu displastik köpek normal doğar;
ancak genetik ve muhtemel diğer faktörlerden
dolayı eklemi saran yumuşak doku yavru büyüdükçe
anormal bir gelişim sergiler. Bu değişimlerin en
önemli kısmı kemikler bir arada durmak yerine
birbirinden ayrılırlar. İki kemik arasındaki eklem
kapsülü ve bağ, ekleme daha fazla dengesizlik
sağlayarak gerilmeye başlar. Bu gerçekleşirken, iki
kemiğin artikular yüzeyleri birbiriyle temas etmez
olur. Eklem içindeki iki kemiğin bu tür ayrılmasına
sabluksasyon (subluxastion) denir ve bu tek başına
hastalıkla alakalandırdığımız tüm sorunların nedenini
oluşturur.
Kalça
Displazisinin
nelerdir?
belirtileri
Her yaştan köpek kalça displazisinin belirtilerine ve
sonucunda ortaya çıkan osteoatritis’e açıktır Çok
şiddetli vakalarda 5 aylık yavrular da dahi sıkı
egzersiz sonrası veya sırasında ağrı ve rahatsızlık
gözlemlenebilir. Bu durum, normal günlük
aktivitelerin dahi ağrılı olmaya başladığı dereceye
kadar kötüleşebilir. Müdahale edilmezse, bu
köpekler birkaç yıl içinde yürüyemeyecek düzeye
gelebilirler. Çoğu vakada, belirtiler köpeğin
yaşamının ortasına ya da daha sonrasına gelemden
kendini göstermeye başlamaz.
Belirtiler
oesteoatritisin
diğer
nedenleriyle
görülenlerle aynıdır. Köpekler arka bacakların tam
açılımını ve esnemesini gerektiren hareketlere
genellikle direnerek farklı bir yürüyüş stili
geliştirirler. Pek çok kereler tavşan benzeri bir
hoplamayla dolaşırlar. Sabahları ya da egzersiz
sonrası arka bacaklarında gerilme ve ağrı
hissederler. Çoğu köpek hareket ve egzersizle
kaslarını ısıtarak bu gerginlikten kurtulur. Bazı
köpekler topallar ve pek çoğu aktivite düzeyini
azaltırlar. Hastalık ilerledikçe, köpekler kas kütlesini
kaybetmeye başlar. Hatta bazısı ayağa kalkmada
yardıma gereksinim duyar. Pek çok köpek sahibi bu
değişimleri yaşına verir; fakat tedaviden sonra
ağrısız hareket kabiliyetinin geri dönmesi onları
şaşırtır.
Kim Kalça Displazisi olur?
Kalça Displazisi köpeklerde, kedilerde ve insanlarda
görülebilir; ancak biz bu makalede sadece köpekler
üzerinde yoğunlaşıyoruz. Köpeklerde temel olarak
bu, büyük ve dev ırkların hastalığıdır. Hastalık orta
boy hatta nadiren küçük ırklarda da görülebilir.
Genellikle safkan ırklarda görülse de eğer hastalığa
açık iki köpeğin yavrusuysa melez köpeklerde de
görülebilir. Alman Çoban Köpeği, Labrador
Retriever, Rottweiler, Danua ve St Bernard gibi
ırklarda sık görülür. Öte yandan bu ırklar fazlasıyla
popüler olduğundan popülerlikleri nedeniyle diğer
ırklara göre daha sık rapor edilmiş de olabilirler.
Tazılar ve Borzoilerde bu hastalık çok nadir görülür.
Kalça Displazisinin gelişimindeki
risk faktörleri nelerdir?
Kalça Displazisine kalça ekleminin gevşekliği neden
olur. Bu gevşeklik, eklemde anormal aşınma ve
zedelenme yaratır ve sonucunda ağrı ve eklem
iltihabı (atritis) gelişimi gözlenir. Hastalığın gelişimi
oldukça belirgindir. Tartışma köpeklerde bu
hastalığın ortaya çıkmasına neyin neden olduğunu
belirlemeye çalıştığımızda başlar. Nerdeyse tüm
araştırmacılar kalıtsal bir bağlantının mevcut
olduğunu kabul etmekte. Ebeveynlerden biri kalça
displazisine sahipse yavrularda bu hastalığın ortaya
çıkması büyük bir olasılıktır. Bazı araştırmacılar
kalıtımın tek neden olduğunu düşünse de diğerleri
hastalığın gelişiminde %25 ‘den az etkisi olduğu
görüşünde. Gerçek muhtemelen ikisinin arasında bir
yerdedir. Köpeğin soyunda kalça displazisi taşıyıcısı
yoksa hastalığı sergilemeyecektir. Kalıtsal taşıyıcılar
mevcutsa o zaman hastalık ortaya çıkacaktır. Seçici
üretimle kalça displazisinin ortaya çıkma ihtimalini
büyük miktarda azaltabilmekteyiz. Yine seçici
üretimle hastalık ihtimalini yükseltebilmekteyiz. Öte
yandan seçici üretimle hastalığın tam anlamıyla
ortaya çıkmasını engelleyemeyebiliriz de. Diğer bir
değişle, iki displastik köpeği çiftleştirirseniz
yavrularda bu hastalığı geliştirme ihtimali yüksek
olacaktır; ancak her yavru aynı düzeyde belirti
göstermeyebilir hatta hiç belirti de göstermeyebilir.
Bu köpeklerden doğan yavrular taşıyıcı olacaktır ve
diğer nesillerde hastalık tekrar kendini gösterecektir.
Bu nedenle bir ırk ya da belirli bir kandan hastalığın
tamamen temizlenmesi güç olabilir.
Beslenme: Yapılan deneylere göre kalıtsal
olarak bu hastalığa yatkın köpeklerde hastalığın
şiddetini birkaç şekilde arttırabiliriz. Biri aşırı
besleme yoluyla gerçekleşir. Ekstra ağırlık taşımak
gevşek kalça eklemine sahip bir köpekte eklem
dejenerasyonunu arttıracaktır. Şişman köpekler çok
daha
büyük
risk
taşımaktadırlar.
Hastalığı
hızlandıran diğer bir faktör ise 3 ila 10 aylar arasında
yavrunun hızlı büyümesine neden olmaktır. Yapılan
deneylerde hastalığa yatkın köpek yavrularına
yüksek protein ve yüksek kalori yiyeceklerle
beslendiğinde hastalığın görülme olasılığı artmıştır.
1997’de yapılan büyük bir araştırmada, serbest
olarak üç yıl boyunca yüksek protein, yüksek kalori
diyetiyle beslenen Labrador Retriever yavruları, aynı
miktarlarda yüksek protein ve kalori içeren fakat
displastik gruba verilenden % 25 daha az bir diyetle
beslenen kardeşlerine göre çok daha yüksek oranda
kalça displazisi geliştirmişlerdir. Tahmin edileceği
gibi istediği kadar yemesine izin verilen grup,
kontrol grubuna göre erişkin olduklarında çok daha
şişman oldukları gözlenmiştir. Obezite de bir risk
faktörü olduğundan bu araştırmayı sorulmamak güç
olabilir.
Protein ve kalsiyum düzeyleri ve kalça displazisiyle
ilişkisini araştıran çalışmalar da mevcuttur. İki tür
çalışma da kalsiyum ve protein miktarı yüksek
diyetlerle beslemenin kalça displazisi düzeyini
arttırabildiğini göstermektedir. Bir kez daha normal
tavsiye edilen değerlerin üzerinde miktarlarla
beslenen yavru köpeklerle azaltılmış miktarlarla
beslenenler karşılaştırılmıştır. Ancak bu araştırma,
tavsiye edilen protein, yağ ve kalsiyum miktarına
sahip normal bir diyetle beslenen yavruları birazcık
daha az protein, yağ ve kalsiyum içeren ( şuan
piyasada bulunan iri ırk köpek yavruları mamalarına
benzeyen) diyetle beslenen yavrularla karşılaştırma
da başarısız olmuştur. Henüz normal ticari yavru
mamasıyla beslenen köpeklere karşı iri ırk yavruları
için formüle edilmiş özel diyetlerle beslenenler
üzerinde yapılmış ve artan kalça displazisi gelişimini
belgeleyen bir araştırma yapılmamıştır.
Egzersiz: Egzersiz diğer bir risk faktörü olabilir.
Hastalığa yatkınlığı olan köpekler genç yaşta aşırı
egzersize tabi tutulduğunda kalça dizplazisi
geliştirme yüzdesi artmaktadır. Fakat aynı zamanda,
güçlü ve belirgin bacak kaslarına sahip köpeklerin
daha az kas kütlesine sahip olanlardan daha
avantajlı olduğu da bilinmektedir. Bu nedenle
egzersiz yaptırmak ve iyi bir kas yapısına sahip
olmasını sağlamak aslında hastalığın ortaya
çıkmasını engelleyebilir. Koşmak ve yüzmek gibi
gluteal kasları güçlendirecek orta derecede egzersiz
muhtemelen iyi bir fikirdir. Yine de ekleme
uygulanan pek çok aktivite zararlı olabilir. Bu
aktivitelere en iyi örneklerden biri frisbee
oynamaktır.
Gelecek sayımızda yazımız devam edecektir.
Kaynak:
http://www.peteducation.com/article.cfm?cls=2&cat
=1569&articleid=444
Diane Spisak’a ait Jöle ve Karkuş. Kansas, ABD
25 yılı aşkın bir süredir Kanada’da sadece iş köpeği olarak Akbaş üreten
Orysia Dawdiyak’ın Kuzey Amerika’daki tecrübelerinden yola çıkarak bizi
Türkiye dışında sürü sahiplerinin köpeklerimizden nasıl faydalandıkları
konusunda bilgilendiriyor.
Sürü Köpeklerinde Olması Gereken Özellikler
Sürü köpekleri farklı şartlar altında çalışabilir:
bazen çok az yönlendirmeyle çobanlarla geniş
arazilerde; büyük çiftliklerde; birkaç dönümlük
küçük arazilerde; trafikten çok uzakta ya da
hemen yakınında; tek başına ya da başka sürü
bekçisi köpeklerle. Köpek sahiplerinin
beklentileri de buna göre büyük çeşitlilik
göstermektedir. Kimi TÜM insanlarla iyi
geçinen bir köpek isterken kimi de yabancıları
tanıdıklardan ayırmasını istemektedir. Kimi
kendilerine ve arkadaşlarına ait köpeklerle arası
iyi olurken yabancı köpeklere karşı toleranssız
olmasını ister. Kimi kedileri kabullenmesini kimi
ise kovalamasını hatta öldürmesini
beklemektedir. Kimi köpeğinin her zaman
koyunların başında kalmasını kimi de
yabancıları ya da vahşi hayvanları kovaladıktan
sonra derhal geri dönmesini ister. Kimi kır
kurtlarını (coyote) öldürmesini kimisi de onlara
zarar vermeden koyunlardan uzak tutmasını
arzular. Kimileri yabancı köpekleri arazilerinden
uzak tutmasını ancak aynı köpekle arazi dışında
dost olmasını istemektedir. Bu liste böyle
uzayıp gider. Herkes yaşadıkları ortama ve
neyin korunmasını istediklerine bağlı olarak
birbirinden biraz farklı şeyler istemektedir.
Foto:İlker Ünlü
Aşağıda sıraladıklarım iyi bir sürü koruma köpeğinde bence olması gerektiğine inandığım özellikler:
•
•
•
•
•
Hayvanlarla güvenilir olmak ( düşük av güdüsü; düşük aktivite düzeyi; diğer türlere karşı
annelik davranışı)
Sürüye karşı koruyucu davranmak (çevredeki değişikliklere ve her türlü yabancıya karşı şüphe;
sürüsünü ve arazisini fiziksel olarak savunmaya geçecek kadar cesur ve kendine güvenli
olmak)
Sürüye bağlılık (sürüyle kalmak ve/ya da çevredeki değişimlere karşı dikkatli ve meraklı olmak)
Zekâ (problem çözücü; sürü ve arazinin korunmasıyla dengeli hayatta kalma becerisi; gerçek
ve görünüşteki tehdidi ayırt edebilme)
Bağımsızlık (gerektiğinde kendi kararlarını verebilmeli)
Sürü sahiplerinin köpeklerinden ilk isteyecekleri
şey güvenilir olmaları ve sürüye zarar
vermemeleri gibi görünmektedir. Bazıları sürü
köpeğinin güvenilir olabilmesi için düşük av
güdüsüne ve düşük aktivite düzeyine ( aşırı
oyuncu ve huzursuz olmama; sakin olma )
sahip olması gerektiğini söylemektedir. Köpek
dışında diğer türlere karşı sergiledikleri annelik
güdüsü de ayrıca aranan bir özelliktir.
İkinci olarak, köpekleri onlara zarar verecek
yabancılardan sürülerini koruyabilmelidir.
Üçüncü bir nitelik ise köpeğin gerektiğinde onu
koruyabilmesi için sürüye bağlılığı ve onla
kalma isteğidir Elbette ki çitlerle çevrili
alanlarda çalışan köpekler başka çaresi
olmadığından içerde kalmak zorundadır.
Dolayısıyla
bu
özellikleri
doğru
değerlendirilemeyebilir. Öte yandan yollara
yakın arazide çalışan köpekler için çitler köpeği
ve sürüyü trafik ve diğer tehlikelerden uzak
tutmak için gereklidir. Sürü köpekleri
potansiyel tehlikeleri araştırmak için geniş
bölgeleri taramak isterler. Bu da nüfus
yoğunluğu olan bölgelerde köpeğin başına bela
açabilir.
Foto:İlker Ünlü
Sürü köpeklerinin etkili olabilmesi için sürüyle
bağ kurması ya da sürünün bulunduğu
araziden
yabancıları
uzak
tutması
gerekmektedir. Sürüsüyle bağ kurmuş ve
nadiren sürüyü terk eden pek çok köpek çok az
sosyalleştirme ile büyütülür ve ultra tedbirli
doğası ve hatta bilinmeyenden biraz korku gibi
özelliklerine göre seçilirler.
İş, sürü köpeklerimizde davranış özelliklerini
korumaya geldiğinde köpeklerimizi nasıl
kullandığımız ve bizim için neyin önemli
olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Sürü
köpeklerimizde var olan bazı özellikler örneğin
ev köpeğimizde istemediğimiz özellikler olabilir.
İlk akla gelenlerden biri bu ırkların dostu
düşmandan ayırdıkları şüpheci ve tedbirli
doğalarıdır. Sürü sahiplerinden biri bir boz ayı
ya da dağ aslanı gibi ciddi avcıları uzak tutacak
daha saldırgan bir köpek tercih ederken
yerleşim alanlarına yakın yaşayan bir diğeri
arazisinden geçen yürüyüşçüler ve dağ
bisikletçilerine
saldırmayacak
dolayısıyla
kanunla başı derde girmeyecek bir köpek tercih
edebilir. Şehirden uzak bir yerde ya da tehlikeli
bir mahallede yaşayan bir köpek sahibi gene
daha saldırgan bir eşlik köpeği isterken bir
diğeri gerçekten tehdit oluşturmadıkça yabancı
köpekler dâhil herkese arkadaşça yaklaşmasını
isteyebilir.
Bu, pek çok üretici için en önemli noktadır:
gerçek
tehdidi
gerçek
olmayanından
ayırabilecek dengeli köpekler üretmek. Belki de
kalıtımsal özelliklerden daha önemli olan her
köpek sahibinin istediği köpeğe dönüştürmek
için her bir köpeğin nasıl sosyalleştirilip
eğitileceğidir. Pek çok insan köpeklerini nasıl
sosyalleştirip eğiteceklerini bilmedikleri için
koruma yapan köpeklerin karakter diğer pek
çok eşlik köpeğininkinden daha kritik önem
taşır.
Foto:İlker Ünlü
Diğer önemli bir özellik ise köpeklerimizin doğal
zekâsıdır. Diğer ırklarda da olduğu gibi pek çok
“zekâ” ya da “problem çözme yetisi”
gözlemledim. Köpeklerde zekâ dendiğinde
hepimizin kendine göre bir tanımı mevcut.
Benim zeki köpekten anladığımı ciddi bir avcı
hayvana rastladığında onla nasıl başa
çıkacağını bilen köpektir. Zeki bir köpek beden
dilini kullanacak, blöf yapacak ve avcı hayvanı
uzaklaşmaya yönlendirmeye çalışacaktır. Eğer
varsa havlayarak çobanı ya da etrafı kolaçan
eden diğer köpekleri alarma geçirerek destek
isteyecektir. Bu tip zekânın belirgin faydaları
vardır; fakat her köpek buna sahip değildir.
Eğer saldırganlık güdüleri çok güçlüyse kötü
şekilde yaralanma ya da öldürülme ihtimalleri
vardır.
Zeki bir köpek gerçekten iyi bir şekilde
çekilmemişlerse sıkıntıdan ya da sahibinin
arazisinin ötesini inceleme ve denetleme
güdüsüyle çitlerden dışarı çıkmanın bir yolunu
muhakkak bulacaktır. Bu kaçmaya alışmış
köpekler pek çok köpek sahibinin başının
derdidir.
Yukarıdaki boz ayı senaryosu bize başka bir
özelliği göstermektedir: cesaret. Hayatta
kalmak isteyen bir köpek bir ayı ya da dağ
aslanıyla yüz yüze geldiğinde dönüp kaçabilir.
Akıllı ve cesur köpek ise ayıyı uzaklaştırmaya
çalışacak; yardım çağıracak ve ayının
pençelerinden kendini uzak tutacaktır. Hepimiz
bir hayvan ya da insan tarafından saldırıya
uğradığımızda köpeğimizin araya girip bize
yardımcı olacak kadar cesur olmasını umarız.
Ben birkaç tane buna benzer hikâye duydum.
Kendine daha az güvenli bazı köpekler ise
saldırıya uğradığından kendilerini korurlar;
ancak özellikle de başka biri tarafından
saldırıya uğramış
bir insana
yardımcı
olamayacak kadar korkak olabilirler.
Bazılarının
“annelik
içgüdüsü”
olarak
tanımladıkları bir diğer özellik ise sürü köpeği
ırklarındaki koruyucu doğanın bir parçasıdır.
Pek çok sürü köpeği özellikle de yeni doğmuş
ve genç hayvanlara karşı koruyucu oldukları
bilinmektedir. Bazen özellikle de ilk ya da ikinci
kuzulama mevsimindeki tecrübesiz sürü
köpekleri yavruları annelerinden çalarak
korumaya alabilir.
Öyleyse üretim programımızda hangi temel
özellik
kolaylıkla
kaybolabilir?
Sürünün
yanından geçen masum yabancıları ısırabilecek
köpeklerin kanuni yükümlülüğünü istemediği
için daha dost canlısı köpek üreten çiftçiden
bahsetmiştim. Bazıları köpeklerimizden şüpheci
yanlarını
alırsak
gerektiğinde
yeterince
koruyucu olmayacağı konusunda endişeliler.
Kuzey Amerika ve belki de Avrupa’da köpek
ısırıkları ve açılan davalar konusunda
endişelenmek
zorundayız.
Öyleyse
ne
yapmamız gerekiyor?
Damızlıklarımı
ve
yavrularımı
dikkatle
değerlendirip onlardan isteneni en iyi şekilde
yerine getirebilecekleri ve halen daha güvende
olabilecekleri
ailelere
yerleştirerek
her zaman üretim programımda o dengeyi
bulmaya
çalışıyorum.
Köpeklerimizin zekâsını, ayırım yapma yetisini,
annelik güdülerini, cesaretini, bağımsızlığını ve
koruma güdülerini kaybetmelerini istemiyorum.
Aksi takdirde bu yolda giden diğer sürü köpeği
ırklarından biri olacaklardır.
Orysia Dawydiak
Odessa Farm Akbash Dogs
Charlottetown, PE Kanada
Kitap Eleştirisi >
Geçen sayımızda Doğan Kartay’ın
“Türk Çoban K öpeği: Ak baş ” adlı
kitabında iddiaların kanıt olarak
gösterildiği gururumuzu evet; ancak
bilimi hiç de memnun etmeyen
teorisinden bahsetmiştik.
MÖ 10.000 ‘li yıllardan itibaren
koyun, sığır, domuz ve keçinin
evcilleştirildiği Anadolu’da Türklerin
resmi
olarak
Anadolu’yu
yurt
edinmeye başladığı 11.yüzyıla kadar
sürü köpeği ve küçükbaş hayvancılık
yapılmadığı iddiasından yola çıkarak
Sn Kartay tüm bu hayvanların
kökenlerini
temel
olarak
Oğuz
boylarına
bağlıyordu.
Karabaş’ın
Karakurttan
Akbaş’ın
Akkurttan
evcilleştirildiği iddia edildiği Kangal
ve Akbaş Çoban Köpeklerimizin olası
tarihini sadece bilimsel verilere
değinerek
anlamaya
çalışmaya
devam ediyoruz.
Karabaş Irkı Gerçek midir?
Şimdiye kadar Anadolu ve çevre
coğrafyalardaki küçükbaş hayvancılık ve
köpeğin varlığı konusunda bilgi vermeye
çalıştım. Şimdiyse yine Anadolu’daki sürü
köpeği varlığının neredeyse kökeni olarak
görülen Oğuz Karabaşları konusuna
değinelim.
Karabaş spesifik bir köpek ırkından çok
kara başlı köpekler için kullanılan bir
tanımdır. Tıpkı belirli renklerdeki kedilere
“tekir” ya da “sarman” dendiği veya yine
belirli
renklerdeki
atların
renginin
isimlendirildiği gibi. “Tekir” ya da
“sarman” olması bir kediyi tek başına
belirli bir ırk yapmadığı gibi bir atın
“doru” ya da “al” olması da onun bu isimle
bir ırka ait olduğunu göstermez. Bunun en
önemli kanıtı ise bu renklerin çeşitli
çiftleşmeler sonucu kolaylıkla ortaya
çıkabilmesiyle açıklanabilir. Sadece belirli
bir fenotipte yavrular doğması için secici
bir üretimle bu özelliklerin o hayvan
grubunun genotipine islenmesi gerekir. Bu
da orijinal stokun kontrollü bir şekilde
izole edilerek istenen davranış ve renkte
nesiller elde etmek için temel adimdir.
Anadolu’da olduğu gibi Orta Asya’da da
hala daha köpeğin rengine göre isim
vermek adettir. Köpeğin dış görünüşüne
bakarak karabaş, alabaş, sarıbaş, akyaka,
karayaka, bozbas gibi isimlerle köpekler
bir diğerinden ayrılabilir. Bugün güvercin
besleme kültürüne yakın herkes belirli
renklerin kendine has isimleri olduğunu
bilir. Spesifik ırkların tümleyici isimleri
olmasına rağmen belirli renkler hala daha
bu kuşların dış görünümünü tanımlamada
önemli bir araçtır.
Karabaş isminin geçtiği en eski kaynak
olarak
yine
Evliya
Celebi’nin
Seyahatnamesini gösteriyoruz. Her birinin
Cezayir
canavarına
benzetildiği
Yeniçerilerin Samsoncu Ocağınca üretilen
Samson
Kopeklerinden
bahsederken
Celebi; “... Kiminin adi Palo, kiminin adi
Maçko,
Alabaş,
Salbaş,
Toraman,
Karaman, Komran, Sarhan, Avn, Zerke,
Canyırtan, Vardihan, Geldiha, Karabaş,
Alapars, Borabaş adlı hasepsiz türlü türlü
heybetli köpekleri ipekli ve değerli çullar
ile bu azgın köpekler geçip her birinin
boğazında gümüş tokalı haltalar, gümüş
çıngıraklar, boğazlarında birer karış demir
harbeler kirpi gibi dizilmiştir” der. (11)
Kaldı ki Evliya Celebi de köpekleri sever
ve kendisinin Palu, Huna ve Çakır adında 3
adet Samson köpeği vardır. Tüm bu
bilgilerden Karabaş’ın bir köpek ırkı
olmaktan çok Samson Köpekleri denen ve
Osmanlı ordusunca savaş köpeği olarak da
kullanılan köpeklerin bireylerine verilen
isimden başka bir şey olmadığını
anlıyoruz. Aksi olsaydı adı geçen diğer
isimlerin de birer köpek ırkı olarak şimdi
nerede olduğunu sorgulamamız gerekirdi.
Karabaş ve Akbaş isimlerinin bir ırkı değil
de rengi tanımladığına dair bir diğer kanıt
ise 1940’lı yıllarda Doğu Anadolu’yu
gezen Francois Balsan’a aittir. Balsan
bölgedeki köpeklerin iri ve cesurluğundan
bahsederken su notu da düşer: “Dağ
köpekleri kürklerinin rengine göre ya
Karabaş ya da Akbaş diye adlandırılıyor”
(14). Bugünün Akbaş ismi de bu beyaz
köpeklerimizi onları Konya - Eskişehir Ankara üçgeninde bir batılı olarak
keşfeden David Nelson’un halk arasında
kullanılan bu tanımlamayı ırka isim olarak
seçmesiyle ortaya çıkmıştır.
Gelelim Orta Asya’da Oğuz boylarının
Karabaş’ına.
Bunla
ilgili
iddialar
bulunmasına rağmen eldeki veriler ne
yazık ki bunların spekülasyondan öteye
geçmediğini göstermektedir. O dönemlerde
Karabaş denen tek örnek bir ırk olduğunu
kanıtlayan kaynaklarımız ne yazık ki
mevcut değil. Tibet’deki bugün Tibet
Mastifi olarak bilinen ırkı saymazsak
Kuzey Afganistan’dan özellikle de
Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ı
kapsayarak Kafkasya’ya kadar uzanan
coğrafyada sadece bulunduğu bölgenin
iklim ve coğrafik yapısına adaptasyonu
sonucu oluşmuş belirli küçük farklılıklar
dışında tek bir köpek tipi mevcuttur.
Bugün Orta Asya Çoban Kopeği - Alabai
(Central Asian Ovcharka) olarak bilinen
köpek iste bu köpektir. Rusya’nın Orta
Asya’daki sömürgeci hâkimiyeti tüm bu
kopeklerin bir potada eritilerek tek bir
isimle anılmasına neden olmuştur. Kısa
tüylü, kesik kulak ve kuyrukları ile oldukça
karakteristik bir siluete sahip bu köpekler
binlerce
yıldır
göçebe
halkların
gereksinimlerine cevap vermiş; sürüleri ve
obayı koruyan oldukça dayanıklı ve güçlü
hayvanlardır. Kafkasya’da bulunan ve
Kafkasya Dağ Köpeği olarak bilinen tipi
ise uzun tüyleri ve gerçek bir ayıyı andıran
yapısıyla bir o kadar etkileyicidir. Orta
Asya Çoban Kopeği her renk olabilir.
Parçalı renkli olanlar oldukça yaygın
olmasına rağmen sarı kürk üzerine tıpkı
bizim Kangal’ımız gibi siyah maskeli
bireylere de rastlanır. Ancak bu siyah
maskeli, ya da karabaşlı köpekler diyelim,
belirli bir popülasyon oluşturmazlar. Bu
şaşırtıcı popülasyon elimizdeki bilgilere
göre sadece Türkiye’de var görünmektedir.
Bu özellik, Kangal’ı bizler için bir kez
daha eşsiz kılmaktadır. Orta Asya boyunca
diğer Türk toplumlarına ait bu köpekleri
görenler
haklı olarak
arada
bağ
kurmaktadır; ancak Kangal Köpeğimiz gibi
var olmayan karabaşlı bir köpek
popülasyonu pek çok soruyu cevapsız
bıraktığı gibi Karabaş’ın Orta Asya’da
yaygın bir köpek ırkı olduğu iddiasına da
kanıt sağlamamaktadır. Bu köpeklerin
bizim köpeklerimizin çok yakin akrabası
olduğu açıktır; ancak bizce gerçek soru
bizdeki
karabaşlı
bu
popülasyonu
oluşturanın ne olduğudur.
Gün geçtikçe Afgan Çoban Köpeklerini
dünyaya tanıtımında daha fazla yol
katteden Rasaq Quadire, 2001’de Orta
Asya ve Afganistan’da çektiği köpek
fotoğraflarını gösterirken, bizlere aynı
batımdan doğan siyah maskeli, bembeyaz
ve parçalı renkli yavrulara dikkatimizi
çekerek şu soruyu soruyordu: “Acaba bu
yavrulardan biri Akbaş, biri Kangal ve biri
de Orta Asya Çoban Kopeği olabilir mi?”
Onun da işaret ettiği gibi ne Orta Asya ne
de Afganistan’daki göçebeler ve diğer
küçükbaş hayvan sahipleri köpeklerini
belirli bir renk gözetmeden sadece çalışma
kapasitelerine bakarak üretmişlerdir. Bu
nedenle her renk olabilen bu köpekler daha
önce de belirttiğimiz gibi Kangal
Köpeğimiz
gibi
belirli
bir
renk
popülasyonu oluşturmamaktadır.
Kuzey Afganistan'dan Kafkasya'ya tüm İç Asya'da üretilen ve dünyanın Orta Asya Çoban Köpeği
olarak tanıdığı köpekler. Karabaşlı olanların Kangal’a benzerliğine dikkat. Ancak bu ırk her renk
olmasıyla tanınır.
Rengin isimlendirilmesiyle ilgili çarpıcı bir
başka örnek de yine Orta Asya Çoban
Köpeği olarak tanınan köpeklerin Alabai
olarak da bilinmesiyle alakalıdır. Rasaq
Qadirie’nin kaynaklık ettiği bir gözleme
göre Türkmen, Tacik ve Özbek halkının
yaşadığı Kuzey Afganistan’da Alabai’n
anlamını sorduğunda aldığı cevap “karışık
renkli köpek” olmuştur. Türkmen dilinde
bu kelimenin bir isim değil köpeğin rengini
tanımlayan bir sıfat olarak kullanıldığına
özellikle dikkat çekerek batılıların bu ırka
“Alabai”
ismini
yakıştırmalarının
yakışıksızlığını
vurgulamaktadır.
Qadire’ye göre Tacik Afgancasında aynı
kelime “Ablaq” yani “lekeli-benekli”
anlamını
vermek
amacıyla
kullanılmaktadır. Bu kelime ayni zamanda
“cesur, güçlü, sadık, inatçı ve bağımsız
dost” anlamında da kullanılmaktadır. Tıpkı
Karabaş’ın bizde çağrıştırdığı gibi.
Niçin Karabaşlı Köpekler?
Karabaşlı kopekler Kangal’in da dâhil
olduğu mastif tipi köpeklere bakıldığında
sık rastlanan bir renk varyasyonudur.
İngiliz
Mastif’inden
Bullmastif’e
Danua’dan Estrela Dağ Köpeğine sarı
kürkte siyah maskeye sık rastlanır. İngiliz
Kangal yetiştiricisi Pat Broadhead’in benle
paylaştığı bir anekdota göre 1960’ların
ortalarında Kangal İngiltere’ye
ilk
ulaştığında İngiliz Mastif üreticileri
köpeğimizin modern Mastif’in atası
olabileceğini düşünerek kendi köpeklerinin
genetik sağlığı için hantallaşan köpeklerini
Kangal’la çaprazlamayı düşünmüşlerdir.
Bu fikirden caymalarına neden olan sebep
ise Kangal’ın çember kuyruğudur. Bu
kuyruğun Mastif ırkın
standardını
değiştirebileceğinden
çekinmişlerdir.
Ancak bugün bile Amerikalı bir üretici
İngiliz
Mastifler’ini
Kangallar’la
çaprazlayarak “Amerikan Mastifi” adını
verdiği yeni bir köpek ırkı üretmeye
çalışmaktadır.
Ben siyah maskenin seçimini genetik
açıdan görmek ve işlevsel açıdan
yorumlamak gerektiğine
inanıyorum.
Çünkü elimizdeki kanıtlar öncelikle Orta
Asya’da karabaşlı köpeklerin de olduğu
çeşitli renklerdeki geniş bir köpek grubuna
karşılık Türkiye’deki Kangal Köpekleri
gibi
siyah
maskeli
bir
köpek
popülasyonunun var olmadığını gösteriyor.
Bu sebeple konuya şimdiye kadar
bakılmamış bir yönden bakarak neden bu
renkte bu kadar yoğunlaşıldı sorusunu
sormak istiyorum? Anadolu’da neden bu
tür bir popülasyon oluşturuldu?
Romalı
tarımsal
yasam
yazarı
Columella’nın bundan 2000 yıl önce
yünlerini boyamak amaçlı daha fazla beyaz
koyun ürettikleri; köpeklerin de koyun
sürülerine daha iyi karışmaları ve gece kurt
sanılmamaları
için
özellikle beyaz
üretildiklerini
biliyoruz.
Günümüzün
Akkaraman
koyununa
bakıldığında
Kangal’ın sürü içindeki gerek kamuflajı
gerekse de en sık görüldüğü bölgedeki
ortama güçlü adaptasyonu bu köpeklerin
diğer sürü köpeği tiplerinden ayrılmış
olabileceğini düşündürtüyor. Ancak bu
açıklama bile beraberinde bilinmez bir kaç
soruyu birden getiriyor.
Sürü köpeklerine bakıldığında korumakla
yükümlü
oldukları
hayvanlarla
(Akkaraman Koyunu) renk açısından bir
bütünlük arz ettiği ortaya çıkıyor. Köpeğin
sürü içinde görülmez kılınması ve uzaktan
fark edilmemesi vahşi hayvanların kokuyu
almalarına rağmen sürüdeki saldıracakları
zayıf noktayı kestirmekte zorlanmaları
demektir. Koyunlardan renk bakımından
bariz bir şekilde ayrılan bir köpek bir kurt
sürüsünün daha kolay plan yapmasına
imkân verir. Tecrübe edenler bilir. Sürüye
yaklaşırken köpeklerin nerden çıkacağını
bilememek ciddi bir stres kaynağıdır.
Uzaktan bakar; ancak kurumuş sarı otlar
üzerinde kirli sarı koyun sürüsü arasında
bir Kangal Köpeği’ni görmek güçtür. Kötü
niyetliyseniz pusuya düşen kolaylıkla siz
olabilirsiniz. Ayrıca kurtların gece
saldırılarında dostla düşmanın birbirinden
ayrılması büyük önem taşır. Kimse kendi
köpeğini vurmak istemez. Üstelik sürü
kendinden bildiği suru köpeğini geceleyin
kurtla karıştırmaktan dolayı panikleyebilir
hatta düşükler söz konusu olabilir. (12-15)
Koyunla mükemmel kamuflaj, çoban
toplumlarının
binlerce
yıl
önce
öğrendikleri pratikten gelen bir yöntemdir.
Bu nedenler bize özellikle Kangal
yöresinde
bu
kopeklerin
üretilen
Akkaraman koyunların yüksek kalitesi ve
yoğunluğu nedeniyle niçin Orta Asya’daki
diğer sürü bekçilerinden ayrılan bir
popülasyon oluşturduğunu açıklayabilir
mi? Benzer koyun ırklarının hala Orta
Asya Türk toplumlarınca üretiliyor
olmasına rağmen Kangal Köpeği’ne benzer
bir popülasyonun oluşmama nedeni Orta
Asya’da acaba göçebe hayatına devam
ederek sık sık başka bölgelerdeki benzer
Orta Asya Çoban Kopekleri’yle karışmaya
devam etmelerine rağmen Anadolu’da
özellikle de Kangal yöresinde daha stabil
bir koyunculuk endüstrisi oluşmasına
bağlanabilir mi?
Ayrıca siyah maskenin açık alanda dik
güneş ışınlarının gözün içine yansıyarak
gözde sulanmayı engellemesi ya da soğuk
havada ısının siyah burun çevresinde daha
iyi depolanarak yüzün ve solunan
dondurucu havanın ısıtılmasına yardımcı
olması gibi pratik faydalarının dışında bu
siyah maskeli köpekler daha asil ve
muhtemelen siyah bir ağız çevresinde
parıldayan keskin dişlerle belki daha
caydırıcı göründükleri için de tercih
edilmiş olabilirler. Ayrıca bugün de
bölgede başarılı köpeklerin kozmetik
özellikleri ile birlikte korunma alışkanlığı
göz önüne alınacak olunursa yukarıdaki
pek çok avantajı kullanarak öne cıkmış
köpekler kendi aralarında secici üretime
tabii tutularak günümüzün Kangal Köpeği
popülasyonuna yüzyıllar içinde ulaşılmış
da olabilir.
Tüm bunlar asla öğrenemeyeceğimiz;
ancak üzerinde fikir yürütebileceğimiz
olgular. İsimsiz toplumlarca evcilleştirilen
köpek ve koyunun yaşamımıza girdiği
binlerce yıl öncesinden beri insanlar doğa
şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun seçimler
yaparak günümüzün köpek ve koyun
ırklarına ulaştılar. Gerçekler tıpkı şimdiki
gibi kayıt tutulmayan çobanlığın binlerce
yıllık tarihinde saklıdır.
Gelecel sayımızda son olarak Kangal ve Akbaş
Köpeğinin olası kökenine değineceğiz.
Makalenin tamamını
http://www.turkcobankopekleri.org/surukop
eklerinintarihi.htm adresinden okuyabilirsiniz.
Kaynaklar: (1) Eski Ortadogu'da Cevre ve
Etnik Yapi, Pavel Dolukhanov/İmge Kitabevi,
1998, (2) Strabon; Geographika, Antik
Anadolu Cografyasi (Kitap XII � XI I�
I
XIV) / Arkeoloji ve Sanat Yayinlari (3)
Galatlar; Antikcag Anadolusu�nun Savasci
Kavmi / Murat Arslan , Arkeoloji ve Sanat
Yayinlari (4) Hitit Dunyasinda Yasam ve
Toplum /Trevor Bryce , Dost Kitapevi (5)
Hitit Caginda Anadolu; Civiyazili ve
Hiyeroglif Yazili Kaynaklar/ Sedat Alp,
Tubitak (6) Tas Cagin�ndan Osmanli
�ya
Anadolu, Erhan Akyildiz, Milliyet Yayinlari
(7) Animals in Sculpture and in Life of
Ancient Turkmen, N.M. Ermolova / Magazine
�The I nf or m CAO
�N2. (8) Her odot Tar ihi/
Turkiye İsbankasi Kultur Yayinlari (9) Dogs,
A Startling New Understanding of Canine
Origin, Behaviour & Evolution, Raymond and
Lorna Coppinger / Scribner (10) Genetic
Evidence for an East Asian Origin of
Domestic Dogs by Peter Savolainen, Ya-ping
Zhang, Jing Luo, Joakim Lundeberg, Thoms
Leitner / Sceince Vol 298, 22. November.
2002 (11) Gunumuz Turkcesiyle Evliya Celebi
Seyahatnamesi:
İstanbul,
Seyit
Ali
Kahraman � Yucel Dagli / Yapi ve Kr edi
Yayinlari (12) Turk Çoban Kopeği Kangal,
Dogan Kartay / Altindag Grafik Matbaacilik
(13) Kangal Yer Adi ve Kangal Kopegi�nin
Orijini
Uzerine
Gorusler,
Huseyin
KARADAG,
Prof.
Dr.,
Yuzuncu
Yil
Universitesi, Veteriner Fakultesi, VAN (14)
The Sheep and the Chevrolet , Francois
Balsan (1947) (15) The Pyrenean Mountain
Dog published by The Pyrenean Mountain
Dog Club of Great Britain (16) Akbaşh Dog:
A Turkish Breed for Home and agriculture,
David and Judith Nelson, 1983
25 Eylül - 26 Aralık 2003
Kanada, Nova Scottia’da Metin sürüsünün yeni üyelerine merhaba diyor.

Benzer belgeler

AKKUŞ Sayı 4

AKKUŞ Sayı 4 Türk Çoban Köpekleri Sempozyumu’nda Kuzey Amerika’da son 20 yılda dikkatli bir üretimle kıskanılacak bir gelişim gösteren Akbaşlar ilk defa Türk katılımcıların dikkatini çekti. Ayni yıl ırkın ismi ...

Detaylı

Akkuş 2

Akkuş 2 Dergimizin ikinci sayısını çıkarmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu sayımızda FCI ile yapılan görüşmeler istikametinde yaptığımız çalışmalar ve KIF ile yürüttüğümüz işbirliği konusunda daha azla bilgi ve...

Detaylı