Full Text - Sosyal Bilimler Dergisi
Transkript
Full Text - Sosyal Bilimler Dergisi
Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 Cevher ŞULUL1 ARAP DEVRİMLERİNİN GELECEĞİ Özet 17 aralık 2010'da Tunus'ta başlayan ve kısa sürede bütün Arap coğrafyasına yayılma istidadı gösteren devrimler önceden öngörülemediği için başlangıçta lokal bir hareket olarak algılandı. Fakat Mısır, Libya,Suriye, Yemen ve Bahreyn'de milyonlarca insan sokağa çıkıp yürümeye başlayınca herkes olup biten hadisleri anlamaya, isyanların nedenlerini, kimin yaptığını, geleceğini, sonuçlarını, başarılı olup olamayacağını tartışmaya başladı. Doğal olarak bu tartışmalarda herkesi tatmin eden bir sonuca varılması mümkün değildir. Çünkü herkes Arap dünyasında meydana gelen devrimlere farklı pencereden bakmaktadır. Halk bu devrimlerle son bir yüzyılda kaybettiği, insan onuruna yakışır bir yaşamı elde etmeye çalışırken devrim karşıtları bu coğrafyada sömürü üzerine kurulu yapının devamı için her türlü yola başvurmaktadırlar. Fakat bu yapının sonsuza değin devam etmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Zira Arap devrimleri sadece sosyal bir mesele değildir. Bu hareketler gelecekte daha uzun süreli hareketleri ortaya çıkaracaktır ve gelecekte merkezinde şiddet, baskı bulunan tüm diktatöryal yönetimlerin yıkılmasına sebebiyet veren bir rol oynayacaktır. Anahtar Kelimeler:Arap Devrimleri, Demokratikleşme, İslam, Arap Baharı, Küreselleşme THE FUTURE OF ARAB REVOLUTIONS Abstract As the revolutions which started on 17 December 2010 in Tunisia and tended to spread rapidly all over the Arab regions were not foreseen, they were perceived as local events. Nevertheless, when millions were mobilized on the streets of Egypt, Libya, Syria, Yemen and Bahrain, the discussions appeared to understand what was happening, what the real reasons were, who were behind the curtain, what would happen in the future if these revolt would be successful eventually. Basically, it is not possible to find out a comprehensive answer to all 1 HRÜ. İlâhiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi. Cevher Şulul these questions that can satisfy all as each has a different approach to the issue. Although Arabs try to regain a respected life that they lost a century ago, antirevolutionaries try everything to preserve colonial order in the region. Nonetheless, such an order cannot survive there. Arab revolutions are not only a social issue. These events will cause the other long-term-movements in the future and will play a significant role in the collapse of the dictatorial regimes which based themselves on violence and suppression. Key Words: Arab Revolution, Democratization, İslam, Arab Spring, Globalization 17 Aralık 2010'da Tunuslu sıradan bir seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi birçok genç arkadaşı gibi üniversite mezunu idi fakat kendisine uygun iş bulamıyordu. Meyve -sebze satarak hayata tutunmaya çalıştı fakat bu da olmadı. Zira zabıtalar izin kağıdı olmadığı için onu engellediler. Bunun üzerine trajik bir şekilde hayatına son vermeye karar verdi. Bu gencin ölümü isyanların, gösterilerin fitilini ateşledi. Ateşlenen fitil, sonunda binlerce kişinin ölmesi, yaralanması ve yerinden edilmesi; Tunus, Yemen, Mısır ve Libya’daki diktatörlüklerin yıkılması gibi devasa gelişmeleri içeren bir yangına dönüştü. 2010 yılının sonunda Arap ülkelerinde devrim hareketleri başlayınca devrimin nedenleri, geleceği ve iç dinamikleri konusunda analizler yapılmaya başlandı. Batılı ve bir kısım Arap sosyal bilimciler, Arap toplumunun iç dinamiklerini salt istibdadın sürekliliği öğretisiyle izah ettikleri için meydana gelen toplumsal olaylar karşısında bir süreliğine şaşkınlık yaşadılar. Bu öğretiye göre Arap toplumu durağan, değişime karşı direnen bir toplumdur. Araplar demokrasi ile barışık değil ve dolaysıyla Arap toplumları için siyasî temsil, rekabet ile hesap verebilirlilik söz konusu değildir. "Onlara göre asırlardır Arap toplumları diktatöryal bir yapı ile idare edilmektedir ve despotizmin kalesidir. Doğu, isimsiz insan yığınlarıdır. İslâm; terör ve kaos demektir. Müslümanlar ise nefret edilen barbarlar sürüsüdür."2 Arap dünyasıyla ilgili yapılan bütün bu analizler Batı oryantalizminin etkisinde kalınarak yapılan değerlendirmelerdir. Bu paradigmaya göre Arap dünyasında köklü devrimler olmaz. Arap dünyasındaki otoriter rejimlerin yıkılması ve yeni medenî bir toplumun inşa edilmesi mümkün değildir. Onlar, devrimlerle ilgili sürecin Taliban veya el-Kaide benzeri yapılanmalara evirilebileceğinden söz etmektedir. "Bu çerçevede Bernard Lewis'in 1972'de yayınladığı bir makalede ortaya attığı, kötü hükümetlere karşı direnme hakkı İslâm düşüncesine yabancıdır, tezi bu düşüncenin esasını teşkil etmektedir."3 Bu sorunlu yaklaşıma göre Ortadoğu benzer özelliklere sahip insanların yaşadığı bir coğrafyadır. Kültürel merkezini İslâmiyet'in belirlediği, coğrafi olarak çöllerin baskın olduğu, demokrasinin bir türlü yeşermediği, cihat ve küreselleşme arasına sıkışmış, irrasyonel tutkuların akli çıkarların önüne geçtiği, bolca çay, kahve ve nargile içilen bir yerdir.4 Geçen iki yüzyılda Bat'ının hem doğuyu anlama hem de bir sömürü aracı olarak icat ettiği Oryantalizmin Ortadoğu ve Araplarla ilgili tasavvuru bu şekildedir. Ancak Arap dünyasındaki devrimler bu yaklaşımla izah edilemez. Meseleye bu şekilde yaklaşıldığı takdirde Arap dünyasının kendi içinde barındığı dinamikler, imkânlar bilinemez. Hayal ve efsaneye dayanan bu Doğu tasviri gerçek değildir ve vakıa ile uyuşmaz. Edward Said, Oryantalizm (Doğubilim) Sömürgeciliğin Keşif Kolu, Çev. Nezih Uzel, İrfan Yayınları, İstanbul-1982, s.92, 142, 216, 218, 420 3 Duygu Dersan Orhan, Ortadoğu’nun Krizi: Arap Baharı ve Demokrasinin Geleceği, Atılım Sosyal Bilimler Dergisi 3 (1-2), s. 27. 4 Koray Çalışkan, Ortadoğu Siyaseti ve Toplumlarını Anlama Yolları, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt: 39, Ekim, s.2 2 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 118 Arap Devrimlerinin Geleceği Arap dünyasının son elli yılını özellikle de sömürgeciliğin miras bıraktığı yeni bölgesel devletleri ve bu devletlerin halklara yaptıkları baskıları, yolsuzlukları, yoksullukları; ekmek için Tunus'ta, Ürdün'de, Mısır'da yapılan ayaklanmaları ve öldürülenleri; onlarca yıldır sürgün hayatı yaşayan insanların psikolojisini anlamadan, bölge halkları üzerindeki etkilerini idrak etmeden Arap toplumunu sosyolojik açıdan anlamak mümkün değildir. Meydana gelen devrimler, kim ne derse desin Arap siyasetinde yeni bir sayfa açmıştır. Yeni bir İslâm medeniyetini uzun vadede ortaya çıkarabilme potansiyeline sahiptir. Arap devrimleri yüzyıllık birikimin, tevarüs eden istibdadın, yapılan haksızlıkların bir sonucudur. İsyan hareketlerinin bir görünen bir de görünmeyen nedenleri vardır. İsyanların görünmeyen fakat çok daha önemli olan nedeni yapılan binlerce haksızlıklardır. Yapılan haksızlıklar, zulümler öyle bir noktaya gelir ki insan için hem düşünsel anlamda hem de fiziki anlamda patlama kaçınılmaz olur. Toplum böyle bir noktaya geldiği zaman sırandan bir olay, büyük toplumsal hâdiseleri netice verebilir. Muhammed Buazizi'nin hisleri tam da böyle bir şeydir. Dolayısıyla devrim insanî bir eylemdir. Devrimi ile mevcut arasında ilişki, ısınan demirin uzaması gibi somut maddî bir ilişki değildir. İnsanın, içerisinde bulunduğu şartların ne denli tehlikeli olduğunu, değişimin ne denli gerekli olduğunu idrak ettiği an harekete geçtiği andır. Düşünce patlaması önce korkunun gitmesine sonra devletin gücünden, istibdattan duyulan korkunun yok olmasına sebebiyet verir. A. Arap Devrimlerini Kim Yaptı? Arap coğrafyasında devrimler başlayınca devrimlerin arkasında kimin olduğu ile ilgili farklı yorumlar yapılmaya başlandı. Bazılarına göre Arap devrimleri, uzun zamandır beklenen onur ve özgürlük mücadelesidir. Bazılarına göre de devrimler, Arap coğrafyasındaki sınırları değiştirmek için Batı tarafından plânlanmış bir komplodur. Şimdi olanlar Sykes-Picot'da olanlarla aynı. Onlara göre George W. Bush'un 2004'te ortaya attığı Büyük Ortadoğu Projesi'ne dair söylenenler de bunu teyit ediyor. Bu projeye göre Ortadoğu'nun bütününü kapsayan siyasî, iktisâdi ve toplumsal reform öngörülmekteydi. 5 Oysa süreç içerisinde meydana gelen hâdiseler bize şunu göstermektedir; ne Amerika ne de Avrupa bu devrimleri desteklememiştir. Arap dünyasındaki devrimler Amerika ve Avrupa’nın yardımlarıyla değil, onların engellemelerine rağmen gerçekleşmiştir.6 Öyle ki hem Amerika hem de Avrupa Birliği, başlangıçta Arap devrimlerine karşı nasıl tepki verecekleri konusunda bir süreliğine kararsız kaldılar. Bunun en belirgin olduğu durum ise Fransa'nın, Tunus’ta başlayan isyanlara verdiği ilk tepkidir. Fransa, Tunus’ta Aralık 2010’da başlayan protestoların kolayca bastırılabileceğini düşünerek Tunus rejimi yanında yer aldı. Hatta Fransız Dışişleri Bakanı Michelle Alliot Marie Fransa’nın, Tunus rejimine protestoları bastırması için polis desteğinde bulunabileceğini açıkladı. 7 Tunus ve Mısır’da Zeynel Abidin Bin Ali ve Hüsnü Mübarek iktidarlarının kısa sürede sona ermesinin ardından sürecin geri dönülemez olduğunu anlayan Fransa, önceki dönemlerde izlediği dış politikada öz eleştiri yaparak değişimden yana sinyali vermeye başladı. Bin Ali rejimiyle ekonomik bağları ortaya çıkan Fransız Dış işleri Bakanı Michelle Alliot, gelen tepkiler karşısında istifa etmek zorunda kaldı. Alliot’un istifasının ardından Dışişleri Bakanı olarak atanan Alain Juppe, Fransa’nın Arap toplumlarının demokrasi taleplerini göz ardı etmekle hata yaptığını dile getirdi.8 Fulya Şen, "Arap Baharı ve Batı Medyası (CNN ve BBC örneği)", Arap Baharı: Ortadoğu'da Demokrasi Arayışı ve Türkiye Modeli, edt. Murat Akbaş, Nobelkitap yayınları, Ankara-2012, s.200 6 Dr. Detlev Quintern, "Arap Devrimleri Gücünü Adalet Geleneğinden Alıyor", Ortadoğu Analiz, kasım 2011-cilt: sayı: 35, s. 72 7 Müjge Küçükkeleş, AB'nin Ortadoğu Politikası Ve Arap Baharına Bakışı, Seta Analiz-Ocak 2013, s.18 8 Müjge Küçükkeleş, s.19 5 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 119 Cevher Şulul Ancak ABD ve Avrupa ilk şoku üzerinden attıktan sonra yeni bir yaklaşım ortaya koyarak devrimleri kendi çıkarları istikametinde kullanmaya çalıştı. Güçlüden yana pozisyon aldı. Ekonomik, kültürel, teknik yardımlarla yumuşak gücünü kullandı. ABD, Ortadoğu'yu yeniden istediği gibi şekillendirebilmek için büyük fonlar aktardığı STK'lar üzerinden halk hareketlerinin rotasını değiştirmeye çalıştı. ABD, kendi eseri sayılan rejimlerin tasfiyesini engellemek için rejimlerin içindeki kuvvetlerine dayanmaya çalıştı. Ancak ABD'nin tüm çabalarına rağmen hem Tunus'ta hem de Mısır'da halk hareketleri, önüne koyduğu temel hedefi gerçekleştirdi. Tunus'un 23 yıllık lideri Zeynel Abidin Bin Ali ve Mısır'ın 31 yıllık lideri Hüsnü Mübarek, halk hareketinin önünde duramadılar ve koltuklarını terk ettiler. 9 Bu nedenle de Arap devrimleri, bütün Arap halklarının zihinlerinde köklü bir değişime sebebiyet verdi. İleriye dönük bir umut halinde geldi. Fakat meydana gelen şiddet olayları halkın güven duygusunu zedeledi ve devrimlerin Arap coğrafyasını yeniden bölüp parçalamak için bir komplo olduğunu düşünmeye başladılar. Bu süreçte bazı çevreler; Arap coğrafyasını kolay yönetilir hale getirmek için devrimlerden kuşku duyma fikrini, mağlûbiyet duygusunu bilerek yaymaya başladı. 10 B. Tarihsel Süreç İçerisinde Arap Devrimlerinin Yeri Arap devrimlerinin tarihsel süreç içerisindeki yeri ve diğer devrimlerle olan münasebetine dair çok şey söylendi. Bazılarına göre Arap devrimleri tsunamiye, artçı depremlere benzemektedir. Depremler yer altındaki fay hatlarının hareketi/açığa çıkması sonucunda meydana gelir. Benzer şekilde devrimler de beklenmedik bir şekilde toplumsal dinamiklerin harekete geçmesi sonucunda meydana gelir. Arap dünyasında özellikle de Mısır'da meydana gelen hadiseler bölgede deprem etkisi yapmıştır.11 Bazılarına göre Arap devrimleri ile birlikte yaşananlar 1989 devrimlerinden ziyade Avrupa’yı sarsan, kısa vadede otoriter rejimlere alan açarak başarısız olan, ancak etkisi daha sonra görülen 1848 devrimlerine benzemektedir. Bazıları Arap devrimlerini 4. Demokratikleşme dalgası olarak nitelerken yine bazıları 3. Demokratikleşme dalgasının devamı olarak nitelemişlerdir. 12 Bütün bu söylenenlerin doğruluğu tartışılabilir. Zira doğu ile Batı arasında sürekli bir etkileşim vardır ve bazı olayların diğer bazı olayları etkilemesi kaçınılmazdır. Ancak her şeye rağmen unutulmaması gereken şey şudur: Ortadoğu'da ilk defa devrim yapılmamaktadır. Bunun öncesinde de birçok devrim hareketleri meydana gelmiştir Ortadoğu'da, tarih boyunca farklı direniş biçimleri ve toplumsal hareketler hiçbir zaman eksik olmamıştır. "Ortadoğu'da 2010 yılının sonunda başlayan olaylar yeni bir tarihin başlangıcı değil yüzyıllık bitmemiş bir mücadelenin devamıdır."13 Ancak bu devrimlerin farklı olarak kendine özgü bir takım nitelikleri ve sloganları vardır.Örneğin Mısır'da, 25 Ocak devriminde, Tahrir Meydanı'nda daha önceden yapılan gösterilerden farklı olarak bu kez “Amerika, İsrail, emperyalizm” karşıtı ifadeler ve Orhan Koloğlu vd. Soros CFR ve Arap Ayaklanması, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul-2011, S.21-22 Fadi el-Huseyni, Sevrat el-Arab el-Cedide: Nazariyye Em İrade Umme, Erişim Tarihi: 9 Ocak 2013, (http://www.akhirsaa.com/index.php?option=com_content&view=article&id=351%3A2013-05-09-22-3949&catid=34%3A2012-05-13-12-02-52&Itemid=2) 11 Vefa Lutfi, es-Sevrat el-Arabiyye: Ru'ye Nazariyye Muasire, Erişim Tarihi: 9 Ocak 2013, (http://asharqalarabi.org.uk/markaz/d-22-05-2012.pdf) 12 Huntington'a göre modern dünyada üç demokratlaşma dalgası gerçekleşmiştir. Bu dalgalardan birincisi 1828-1926 yılları arasında, ikincisi 1943-1962 yılları arasında üçüncü dalga ise 1974 yıllarından sonraki devrimlere karşı gelmektedir. Bkz. Samuel P. Huntington, Üçüncü Dalga Yirminci Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma, Çev. Ergun Özbudun, Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara- 2002, S.11 13 Vijay Prashad, Arap Baharı- Libya Kışı, Çev. Şükrü Alpagut, Yordam Kitap, İstanbul-2012, s.50 9 10 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 120 Arap Devrimlerinin Geleceği ideolojik söylemler yerine, “ekmek, özgürlük, sosyal adalet, reform, demokrasi” sloganları atıldı. 14 Bu noktada tarihsel süreç içerisinde meydana gelen değişimleri, Arap devrimlerini Huntington'dan esinlenerek- kategorik olarak kendi içinde üç aşama veya üç dalga ile izah edebiliriz: Birinci Dalga: 1914'de meydana gelen ve "En Büyük Arap Devrimi" diye isimlendirilen bağımsızlık hareketleridir. Bu bağımsızlık hareketleri iki büyük hadise ile eş zamanlı olarak meydana geldi. Bunlardan birincisi; uluslar arası boyutu olanı 1. Dünya savaşıdır. İkincisi ise bölgesel anlamda Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasıdır. 1914 bağımsızlık hareketini İngiltere destekliyordu. Sonuçta Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı ve onun boşalttığı alanı İngiltere ve Fransa doldurdu. Bu nedenle devrimler başarısız oldu. Bağımsızlık hedeflerinden uzaklaştı. İkinci Dalga: Geçen yüzyılda, 1950 ile 1960'larda meydana geldi. Bu dalga ile meydana gelen değişime Fransız yazar Jake Benson 1959 da telif ettiği " Arap Baharı" kitabıyla aynı adı verdi. Bu isimlendirmeyle 1849'da Avrupa'da meydana gelen devrimlere göndermede bulundu ki bu devrimlere "Milletlerin Baharı" deniyordu. Daha sonra Çekoslovakya'daki devrime Prag Baharı dendi. Geçen yüzyılda, 1950 ile 1960'larda meydana gelen Arap Devrimleri, biri uluslararası diğeri bölgesel iki önemli olayla eş zamanlı olarak meydana geldi. Uluslararsı olay II. Dünya savaşıdır. Bu dönemde harici etmenler Arap devrimlerinin gidişatını ciddi anlamda etkiledi. Yabancı bazı güçler bir başka yabancı gücün aleyhine Arap devrimlerini destekledi. Emperyalizme karşı mücadele ile sömürgeciliği bitirme adına SSCB, bölgedeki Batı'nın varlığına karşı Arap devrimlerini destekledi. Bu dönemde yeni bir takım ideolojiler, sloganlar ortaya çıktı. Emperyalizme savaş, sosyalizm ve ilericilik gibi. Bölgesel anlamda en büyük olay ise Ortadoğu'nun merkezinde İsrail devletinin kurulmasıdır. Bu olay, liderliğini Cemal Abdunnasır'ın yaptığı Arap milliyetçiliğinin hızla yayılmasına sebebiyet verdi. 15 Üçüncü Dalga: 2010 yılının sonunda meydana gelen devrim hareketleridir. Bu devrimler ile birlikte bölgede ortaya çıkan değişimleri ifade etmek için Arap baharı, Arap Devrimi, Arap İsyanı, Arap Dönüşümü ve Arap Uyanışı gibi terimler kullanılmıştır. Bu terimlerden hangisinin kullanımının doğru olacağı ile ilgili bir takım değerlendirmeler yapılmıştır. Ben bu tartışmalara girmeyeceğim. Zira her terim kendi içinde bir takım negatif ve pozitif anlamlar içermektedir. Ancak devrim sözcüğünün bu konuda daha kapsayıcı ve mevcut durumu ifade eden yetkin bir terim olduğunu düşünüyorum. 2010 yılının sonunda başlayan bu devrimler, biri bölgesel diğeri uluslararası iki önemli olayla ilintilidir. Uluslararası olay, SSCB'nin yıkılmasıdır. Bu olayın bölgeye birçok yansımaları oldu. Bölge ülkelerinin bütün yetersizliklerini, zayıf noktalarını ortaya çıkardı. Bölgesel anlamda birçok değişiklik meydana geldi. Arap liderleri uluslararası arenada meydana gelen büyük değişimi okuyamadılar. Politikalarını aynen devam ettirdiler ve değişimden önceki bağlantıları üzerinden iş yapmayı sürdürdüler. Bölgesel anlamda en büyük olay ise ABD'nin Irak işgali ve Saddam Hüseyin yönetimin devrilmesidir. Bu olayın da birçok yansımaları oldu. Arap ülkeleri içerisinde Arap milliyetçiliği Eda Kılıç vd., Arap Dünyasında Entropi: Tunus,Mısır, Libya ve Suriye'de Halk Ayaklanmaları, Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları (TUİÇ), Rapor No:1, Ekim-2012, s.13 15 Arap milliyetçiliğinin üç önemli hedefi vardı: İsrail’e karşı yenilginin temel nedenlerinden biri olarak görülen geri kalmışlık ve feodal yapılardan kurtulma, sanayileşme ve modernleşme isteği; savaşmak ve galip gelmek için ulusal kapasitenin artırılması bağlamında özellikle askeri gücün geliştirilmesi; Batı tarafından desteklenen İsrail’e karşı güç birliği yapılması dolayısıyla Arap birliğinin sağlanması. Bkz: Oktay Bingöl, Arap Baharı ve Ortadoğu: Çok Eksenli Güç Mücadelesinde Denge Arayışları, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, (Kış 2013), s.27-28 14 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 121 Cevher Şulul tezini en çok kullanan Saddam Hüseyin idi. Bir başka Arap ülkesini işgal etti. Bazı Arap ülkelerinin de içerisinde bulunduğu Batı koalisyonu, Irak'ı, Kuveyt'ten çıkardı. Bu hâdiseler Arap milliyetçiliğinin yerini alan başka ideolojilere kapı araladı. Arap baharı bu ideolojilere zemin hazırladı. Bu ideolojilerden biri İslâmcılık diğeri ise liberalizm'dir. Arap baharı insan hakları, demokrasi, iktisâdi kalkınma ve tam bağımsızlık gibi toplumun taleplerinin önünü açtı. Halk bu devrim hareketlerinde yolsuzluk, kaos, istibdat ve geri kalmışlığın nedeni olarak gördüğü Batı ile iş birliği yapan yönetimlere karşı cephe aldı.16 Devrim hareketleri sonucunda Tunus ve Mısır'daki otoriter yönetimler devrildi. Sürecin domino etkisi yaratarak diğer Arap ülkelerini etkileyeceği düşünüldü. Ancak bazı ülkelerde yaşanan olaylar otoriter yönetimlerden demokrasiye geçiş sürecinin düz çizgisel olmadığını ve tek başına “domino etkisi teorisi” ile açıklamanın sınırlarını göstermektedir. Bunun nedenleri ise protestocular gibi otoriter liderler de isyanlarla nasıl başa çıkabileceğini öğrendi, Tunus ve Mısır’dakinin aksine diğer ülkelerde ordular isyanlara katılmadı, mezhepçiliğin siyasî bir araç olarak kullanılması tek bir isyancı cephe oluşmasını engelledi.17 Ortadoğu'daki Monarşi yönetimleri isyan hareketlerinin önünü kesmek için popülist politikalara yönelip halka rüşvet diye niteleyebileceğimiz ödemeler yaptılar. Suudi Arabistan’ın sadece 2011'de Arap Baharı’nı kontrol altına almak için önümüzdeki yıllarda harcamayı taahhüt ettiği miktar 130 milyar dolardır. Bu nedenle de Suudi Arabistan’ın Arap Baharındaki rolü yaygın şekilde ‘Karşı-Devrimci’ seklinde tanımlanmıştır.18 Bu noktada meselenin daha iyi anlaşılması için 2010 yılının sonunda başlayan devrim hareketleri ile Arap Dünyası'nda daha önceden meydana gelen devrimleri kısaca mukayese etmekte yarar vardır. Zira 2010 yılının sonunda başlayan devrim hareketlerinin diğerlerinden farklı kendine özgü yapısı vardır. Şöyle ki: a. Bu devrim hareketlerinin daha önceki Arap devrimleri gibi herhangi bir lideri söz konusu değildir. Örneğin ikinci dalga diye nitelediğimiz 1950-1960 devrimlerinin lideri Cemal Abdunnasır idi. "Liderin olmaması hem avantaj hem de dezavantaj olarak görülebilir. Dezavantajdır; çünkü lidersiz kitlenin sonuç alması oldukça zor ve yön sorunu yaşaması kuvvetle muhtemeldir. Avantajdır; çünkü halk hareketlerine katılan her kesim düşüncesini açık bir şekilde dillendirebilir. Toplum sadece liderin empoze ettiği düşünce etrafında toplanmak zorunda kalmaz."19 b. Bu devrimlere birinci derece etki eden herhangi bir harici neden söz konusu değildir. Oysa devrim hareketlerinin birincisinde İngiltere, ikincisinde SSCB etkindi. c. 2010'daki devrimler, daha önceki devrimlerden farklı olarak çoğulculuk,insan hakları, katılımcı demokrasi gibi Batılı talepleri içermesinin yanında, yerli/geleneksel değerlerin belirgin şekilde görünürlük kazanmasının önünü açmaktadır. Buna bağlı olarak, yaklaşık yüzyıldır bastırılan İslâmcı düşünce, söz konusu hareketlerle birlikte oluşmakta olan yeni siyasal ve toplumsal yapının belki de en görünür tarafı olacaktır.20 C. Arap Devrimlerinin Ortaya Çıkışını Etkileyen Faktörler Her devrimin kendine özgü siyasi, toplumsal ve kültürel özellikleri vardır. Her devrimin meydana geldiği toplum, coğrafya birbirinden farklıdır. Dolayısıyla devrimlerin oluş nedenleri birbirine benzeyebilir fakat hiçbir devrim bir başka devrimle birebir aynı değildir. Bazılarının Fadi el-Huseyni, Rabi' Cedid: eş-Şarku'l-Avsat Beyne Tarih es-Sevrat ve Mustakbelu'l-Bilad, Erişim Tarihi: 9 Ocak 2015, (http://www.alquds.co.uk/?p=33661) 17 -Burhanettin Durman-Nuh Yılmaz, Ortadoğu'da Modellerin Rekabeti; Arap Baharından Sonra Yeni Güç Dengeleri, Türk Dış Politikası Yıllığı 2011, SETA Yayınları XIV, I. Baskı: Kasım 2012, Ankara, 1, s.17 18 Burhanettin Durman-Nuh Yılmaz, s.73 19 Mehmet Şahin, S.88 20 Mehmet Şahin, S.89 16 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 122 Arap Devrimlerinin Geleceği iddia ettiği gibi Arap ülkelerinde ki devrimlerin sadece işsizlik ve fakirlik nedeniyle meydana geldiği tezi doğru değildir. Meydana gelen devrimlerin başlıca nedenleri arasında işsizlik ve fakirliğe ilâveten ülke kaynaklarının yabancılar tarafından sömürülmesi, kötü yönetim, baskı, şiddet, ifade özgürlüğünün olmaması gibi bir çok neden zikredilebilir. Ancak biz burada öne çıkan belli başlı nedenlerden bir kaçını zikredeceğiz: a. Siyasî ve Sosyal Nedenler: Siyasi nedenler arasında liderlerin ömür boyu iktidarda kalma mücadelesi, reformların geciktirilmesi, iktidarın babadan oğula intikal etmesi gibi etmenler zikredilebilir. Bunun en iyi örneği Suriye'dir. Suriye'de iktidar babadan oğula geçmektedir. Mezhep ve kan bağı üzerine kurulmuş bir siyasî ve askerî yapı vardır. Ekonomi, Esed’in yakınlarının ve Baas Partisi’nin önde gelenlerinin elindedir. Sayıları 10’u bulan istihbarat teşkilâtları halka baskı ve zulüm uygulamaktadır.21 Dolayısıyla Arap Baharı, halkların başta hak ve özgürlükler olmak üzere kendileri için iyice daraltılan toplumsal ve siyasal alanları genişletme girişimidir. Dünya, doğu Avrupa'da olduğu gibi gitgide demokratikleşirken Ortadoğu'daki yöneticiler daha da otoriterleştiler. Bir anlamda, halkına hizmet eden değil halkını zorla kontrol eden otoriter yönetimler haline dönüştüler. Baştaki kişi, her alanda ülkenin tek hâkimi haline geldi. Bu durum halkların her geçen gün yönetimden, yöneticilerden uzaklaşmasına neden oldu. Bugün Arap Ortadoğu'sunda yaşananlar halk yığınlarının otoriter yönetimlere karşı nefretinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.22 b. Ekonominin İflâsı: Arap Baharı’nı tetikleyen en önemli nedenlerden biri de Arap rejimlerinin ekonomik iflâsıdır. O nedenle seküler, dindar, Müslüman, Hristiyan pek çok siyasi grup birlikte, omuz omuza Arap siyasetini sarsmıştır. Bu farklı grupları bir araya getiren en önemli ortak nedenlerden biri ekonomidir. Bu açıdan Arap Baharı, 1979 İran Devrimi gibi dinsel yahut Nasır olayında olduğu gibi ideolojik bir olay değildir. Arap Baharı, sıradan insanların temel meselesi olan yüksek fiyatlar, konut sorunu gibi dinamiklerin temel olarak ortaya çıkardığı bir süreçtir.23 Nitekim isyanların yoğunlaştığı ülkelere bakıldığında, bunların genellikle yoksul Arap ülkeleri oldukları görülmektedir. Örneğin 83 milyon Mısırlının % 40'ı, günde 1,5 dolarla yaşam mücadelesi veriyor. 352 milyon Arab'ın 190 milyonu, 24 yaşın altında ve bu gençlerin dörtte üçü işsiz.24 2010 yılında yapılan bir çalışmaya göre petrol zengini olan bir iki Arap ülkesi dışında halkın % 50’den fazlası mutlu olan hiçbir Arap ülkesi bulunmamaktadır. Mesela bu çalışmaya göre neredeyse Mısır’ın % 70’i huzursuzdur. Yemen’de resmi işsizlik % 30 düzeyinde görünmektedir. Bu rakam Ürdün’de % 13 civarındadır. 25 Ortadoğu bugün dünya nüfusunun sadece % 5’ine sahip olmasına karşın, petrol ve doğalgaz gibi yeraltı zenginlikleri bakımından birinci sıradadır. 26 Buna rağmen Petrol zengini Ortadoğu ülkelerinin halkları fakir, yönetimleri anti-demokratiktir? Hâlbuki ülkeler zenginleştikçe, yönetimlerin demokratikleşmesi gerekir. Ancak Ortadoğu gösteriyor ki, bu sürecin bir istisnası var. İhracat gelirlerinin kahir ekseriyetini petrol ve doğal gazdan kazanan 23 ülkenin hiçbirisi demokratik değildir. Freedom House’a göre, petrol fiyatlarının tavan yaptığı 2007 yılı, Soğuk Savaş’tan bu yana dünyada özgürlüklerin gerilediği en kötü yıl olmuştur. Ham petrolün fiyatı artıkça, petrol zengini ülkelerde, konuşma hürriyetinin, basın özgürlüğünün, serbest ve adil seçimlerin, örgütlenme özgürlüğünün, hükümet şeffaflığının, yargı Eda Kılıç vd., Arap Dünyasında Entropi, s.38-39 Mehmet Şahin, S.87 23 Aydın Cıngı, Ortadoğu'nun Öfkesi ve Batı'da Irkçılık: Arap Baharı- Avrupa Sağı/Etkileşimler, Kalkedon yayınları, İstanbul-2011, s.18 24 Orhan Koloğlu vd., S. 22 25 Gökhan Bacık, "Arap Baharı'nda Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika'nın Geleceğine Bakmak" ( Çerçeve-MÜSİAD, Bölgesel Uyanış, yıl:20, Sayı:57, Aralık-2011), S.16-17 26 Hamdi Genç, "Arap Baharı"nın Dünya ve Türkiye Ticari İlişkilerine Etkileri, Çerçeve: Ekonomi ve Düşünce Dergisi (MÜSİAD), Yıl:20, Sayı:57, Aralık 2011,s. 44-45 21 22 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 123 Cevher Şulul bağımsızlığının, kanun düzeninin, bağımsız parti ve sivil toplum kuruluşu oluşturmanın yara aldığı görülmüştür.27 Dahası, yüksek petrol gelirleri arpalık olup, taraftarları beslemekte, muhalifleri susturmakta ve demokratik baskıları dizginlemektedir. Ayrıca, zengin kaynaklar, devletin tüm sivil gurupları kontrol etmesine yaramakta, rejim karşıtı sivil örgütlenmelerin oluşmasını zorlaştırmaktadır. Bir diğer etken de, petrol kaynaklarıyla yönetimlerin büyük bir polis, istihbarat ve ordu teşkilâtı kurarak muhaliflerine göz açtırmamalarıdır. Ortadoğu’da yarım asırdır çektikleri zulümleri ancak kendi arasında fısıldayabilen sessiz yığınlar, ilerleyen teknolojinin verdiği imkânlarla günden güne cesaretlendiler, seslendiler, haberleştiler, örgütlendiler ve korku devletlerinin sonunu getirdiler.28 c. Filistin Meselesi: Bu meselenin âdil çözümü tüm Arap devrimlerinin ana istekleri arasında bulunmaktadır. Her ne kadar ülkeden ülkeye, hareketten harekete farklı görüşler ifade edilse de, farklı metotlar uygulansa da, Filistin meselesine vurgu yapmayan veya önemsiz kabul eden ne bir kişi ne de bir hareket bulunmaktadır. Hatta yönetimde bulunan rejimler, Filistin meselesine bakışlarına ve tutumlarına göre halk tarafından değerlendirilmektedir.29 d. Küreselleşme: Arap devrimlerine neden olan anahtar terimlerden biri küreselleşmedir. Zira bu devrimler serisi hem küreselleşmenin çeşitli unsurlarıyla Ortadoğu’nun mevcut sosyolojik dinamiklerinin bir araya gelmiş olmasının bir sonucu hem de siyasi, ekonomik ve kültürel küreselleşmenin meyvelerinden oluşan uluslararası gelişmelerin etkisini görmek mümkün. Özellikle birer ‘kitle iletişim silahı’ işlevi gören Facebook, Twitter, El-Cezire ve Wikileaks gibi enformasyon teknolojisinin en popüler formları devrimlerin hem örgütlenmesinde hem de ideolojik meşruiyetinde önemli ve etkin roller oynadı. Özellikle Mısır’da isyancılar ‘sosyal paylaşım ağlarını’ birbirleriyle haberleşmek ve direnişlerini daha iyi örgütlemek için kullandıkları gibi yine bu internet ağları ile özellikle El-Cezire televizyonu hem devrimcilerin meşruiyetini sağlamlaştırmada hem de baskıcı rejimlerin meşruiyetlerinin aşındırılmasında oldukça etkili oldular. 30 D. Devrimlerin Geleceği Son yüzyılda yapıları ve etkileri farklı bir takım siyasî devrimler meydana geldi. Bu devrimlerden bazılarının meydana geldiği toplum, devlet ve bölge üzerinde derin etkileri oldu. Bazı devrimler ise hiçbir varlık gösteremeden tarihin tozlu rafları arasındaki yerini aldı. Bu bağlamda Arap devrimlerinin etkileri ve geleceği de bütün kesimlerce yoğun bir biçimde tartışıldı. Bu konuya dair birçok şey yazıldı. Ancak herkes Arap devrimlerinin geleceğini kendi ideolojik penceresinden okumaya çalışıyor. Örneğin siyasal İslâm'ın iktidarından endişe duyan bazı liberal görüşlü aydınlar elde edilen sonuç ödenen bedele değmedi, yapılan değişiklikler öze ait değil şekle aittir, demektedirler. Onlara göre devrim hareketinin içinde yer almayan İslâmcılar, iktidara gelmeyi hak etmiyorlar. İslâmcılara gelince onların devrimlere bakışı homojen değildir. Örneğin selefiler geleneksel olarak istikrardan yanadırlar. Onlara göre devrimler, fitneye insanların ölümüne sebebiyet vermektedir. Bu nedenle onlara göre mevcut statükonun devam etmesi gerekir. Diğer bir kısım İslâmcılar ise Arap devrimlerinden yanadır. Çünkü baskıcı yönetimlerin yaptıkları hak ihlâllerine bizzat maruz kaldılar. Siyaset yapmaları yasaklandı ve hapishanelere atıldılar. İhsan Işık, Arap Baharı Neden Gecikti, Çerçeve: Ekonomi ve Düşünce Dergisi (MÜSİAD), Yıl:20, Sayı:57, Aralık 2011, s.68-69 28 İhsan Işık, s.71 29 Dr. Detlev Quintern, "Arap Devrimleri Gücünü Adalet Geleneğinden Alıyor", Ortadoğu analiz, kasım 2011-cilt: 3, sayı: 35, s. 74-75 30 Nurullah Ardıç, Arap Baharı’na Sosyolojik Bir Bakış, Çerçeve: Ekonomi ve Düşünce Dergisi (MÜSİAD), Yıl:20, Sayı:57, Aralık 2011, s.97-98 27 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 124 Arap Devrimlerinin Geleceği Netice itibariyle Arap halkları arasında devrim ve devrimin geleceği konusunda farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bunun olması da son derece doğaldır. Ancak süreç içerisinde yayılma istidadı gösteren devrimler, halkın iradesine rağmen biri dâhili diğeri harici olmak üzere iki kesim tarafından kuşatılmak istendi: Birincisi: reformdan değişimden ve dönüşümden kuşku duyanlar, diktatöryal yönetimler, statükodan yana olanlar: Bu gruplar arasında Arap dünyasının önemli akımları arasında sayılan milliyetçiler, solcular, sosyalistler ile liberaller önde gelmektedir. Bu kesimler, İslâmcıların potansiyel iktidar adayı olmalarından korkarak devrim karşıtlığı yapmaktadırlar. İkincisi: Ortadoğu'yu açık veya örtülü bir şekilde sömürmeye devan eden bir takım uluslar arası güçlerdir. Bunlara ilâveten bir de devrimin görünmeyen karşıtları veya karşıt oldukları dahi bilinmeyen bir takım odaklar vardır. Devrimin görünmeyen karşıtları arasında körfez iş birliği teşkilâtı zikredebilir. Bu teşkilât üyesi ülkeler devrimleri bloke etmek için ücretleri arttırarak halka âdeta sus payı vermişlerdir. İçeride ve dışarıda değişime, devrimlere karşı direnen bu kesimler bir ölçüde başarılı da oldular. Toplumda bölünmelere, endişeye sebebiyet verdiler. Ancak her şeye rağmen devrimler ile birlikte ortaya çıkan değişim süreci devam etmektedir, süreç tamamlanmamıştır. Ortaya çıkan olaylar ve siyasal değişimler buz dağının görünen yüzüdür.31 Bölgenin beşeri ve tabii kaynakları, tevarüs ettiği medeniyet, tarihi refleksleri dikkate alındığı zaman bölgede -cereyan eden bütün olumsuz hadiselere rağmengelecekte Arap devrimlerinin ciddi anlamda bazı değişim ve dönüşümlere sebebiyet vereceğini öngörmek zor değildir. Bu noktada meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Arap Devrimleri'nin yapısı ve geleceği ile ilgili bir kaç hususu izah etmekte yarar var. Şöyle ki: a. Bu süreçte bazı kesimler devrimleri zorla sindirmeye, amacı dışında kullanmaya veya provoke etmeye çalışmaktadırlar. Fakat her şeye rağmen -tarihte tekerrür eden benzeri olaylara bakarak- Arap devrimlerinin geleceğinin olamayacağını kimse söyleyemez. Geleceği bu devrim hareketleri inşa edecektir. "Zira Arap devrimleri sadece bir sosyal mesele değildir. Bu hareketler gelecekte daha uzun süreli hareketleri ortaya çıkaracaktır ve ileride merkezinde şiddet, aç gözlülük ve benmerkezcilik bulunan tüm yönetimlerin yıkılmasına da sebebiyet veren bir rol oynayacaktır."32 Bu nedenle Arap devrimlerini gelecekte bekleyen zorlu bir süreç olduğu şimdiden söylenebilir. Problem geleceği inşa etme sorumluluğunu kim üstleneceği, devrimin hedeflerini, öğretilerini kimin muhafaza edeceği noktasındadır. b. Devrim hareketine katılan insanlar en başından itibaren ne istediklerini biliyorlardı. Bir hedefleri vardı ve bu hedefe doğru yürüdüler. Ancak devrim hareketleriyle hedeflenen şeyin elde edilmesi uzun bir zaman sürecine bağlıdır. Bazı insanlar devrimlerin başarısızlığından söz edebilir. Oysa devrim hareketleri uzun bir süreç veya yolculuk gibidir. Bu yolculuğun bir takım istasyonları vardır. Bazen ileriye doğru bazen geriye doğru gider. Bazen kazanır bazen de kaybeder. Fakat istikrarın temini, hedeflenen şeyin elde edilmesi uzun bir zaman alacaktır. Bu nedenle bu günden yarına cereyan eden hâdiselere bakarak devrimlerin geleceği hakkında kesin bir yargıya varmak yanıltıcı olabilir. Bu değişimler beyaz-siyah, başarılıbaşarısızlık mantığıyla değerlendirilemez. Herhangi bir toplum veya ülkedeki sosyal, ekonomik, siyasî ve kültürel dönüşümler hızlı ve sürpriz değildir. Diktatörün gitmesi, diktatörlüğün tamamen bittiği anlamına gelmiyor. Bölge ülkelerinin toplumlarındaki diktatörlük Ghassan Khatib, AB ve Turkiye’yi Orta Doğu’da Etkin Olmaya İkna Etmek, Avrupa, Türkiye ve Akdeniz-Yeni İş birliği Alanları, Güçlü İlişkiler, Editörler: Armando Garcia Schmidt, Joachim Fritz-Vannahme , Europe in Dialogue: 2012/03, s. 72 32 Dr. Detlev Quintern, "Arap Devrimleri Gücünü Adalet Geleneğinden Alıyor", Ortadoğu analiz, kasım 2011-cilt: 3, sayı: 35, s. 76 31 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 125 Cevher Şulul zihinsel ve kültüreldir; yönetici ve muhalif siyasî bilinçte kronikleşmiştir. "Devrimleri melekler ilan etmedi ve bu devrimlere tozpembe ve romantik şekilde bakılamaz. Devrimler sancı ve acılarla dolu sosyal-siyasî geçişin merhaleleridir. Fransız devrimi meyvelerini 200 yılı aşkın bir süre sonra vermiştir."33 c. Arap devrimlerinin geleceği İslâmcı partilerin tutumuyla yakından alâkalıdır. İslâmcı partiler, siyasî Arap toplumunun önemli unsurlarından biridir. Sokak üzerinde belirgin bir ağırlığı vardır. Şeffaf bir biçimde yapılacak olan bütün seçimleri kolaylıkla kazanma imkânına/potansiyeline sahiptirler. Bu nedenle İslâmcı partilerin bundan sonraki süreçte takip edeceği politika, yapılan baskılara direnme gücü ve toplumu yönetme konusundaki yetenekleri belirleyici olacaktır. d. Arap devrimlerinin geleceği İsrail'in güvenlik politikaları ile yakından alâkalıdır. Zira İsrail, mevcut statükonun devamından yanadır. Arap dünyasındaki değişim ve dönüşüme karşı ciddi bir direnç göstermektedir. İsrail bugüne kadar varlığını büyük ölçüde Filistin dâhil Arap ülkeleri arasındaki ihtilâflara borçludur. Tunus'taki isyan hareketi onlarca yıldır uyuyan Arap toplumunu uyandırdı. Bu durum doğal olarak İsrail'i tedirgin etmeye, rahatsız etmeye başladı. Tunus'un ardından devrim ateşi Mısır'da Mübarek'i iktidardan etti. Fırtına oradan Yemen'e, Libya'ya ve Suriye'ye dayandı. İsrail, bir takım uluslar arası güçlerle birlikte sınırlarına dayanan devrim hareketlerini sabote etmek için her türlü yola başvurdu. Ortadoğu'daki etnik ve mezhebi bütün fay hatları hareket geçirildi, iç savaşlara sebebiyet verildi. e. İstisnasız Arap dünyasının bütün ülkeleri önemlidir. Fakat Suriye hem uluslararası hem de bölgesel dengeler açısından daha da önemlidir. Bu nedenle Arap devrimlerinin geleceği büyük ölçüde Suriye devrimine bağlıdır. Suriye devrimi uluslararası dengeler, Arap dünyası ve özellikle de Filistin meselesiyle yakından alâkalıdır. Suriye devrimi bölgedeki bütün dengeleri, algıları, paradigmaları değiştirdi. Yeni ittifaklara sebebiyet verdi. Bunun en iyi örneği İran'ın, Suriye devrimi karşısındaki tutumunda görülebilir. Tunus'ta özgürlüğü, Mısır'da demokrasiyi destekleyen, Yemen ve Libya devrimlerine selâm yollayan İran, Suriye söz konusu olunca özgürlük mücadelesi veren Suriye halkı yerine, 40 yıllık iktidarı boyunca işgal altındaki Golan tepeleri için bir tek kurşun sıkmayan halkını uçaklarla, Scud füzeleriyle, kimyasal silahlarla öldüren, şehirleri yıkan Suriye'deki azınlık yönetimine destek verdi. SONUÇ 17 Aralık 2010'da Tunus'ta devrim hareketleri başladığında Batı oryantalizminin etkisinde kalınarak birtakım değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmelere göre Arap dünyasında köklü devrimler olmaz; otoriter rejimlerin yıkılması ve yeni medenî bir toplumun inşa edilmesi söz konusu değildir. Ancak bu önyargılı yaklaşımla Arap dünyasındaki devrimler izah edilemez; kendi içinde barındığı dinamikler, imkânlar bilinemez. Arap dünyasının son elli yılını özellikle de sömürgeciliğin miras bıraktığı yeni bölgesel devletleri ve bu devletlerin halklara yaptıkları baskıları, yolsuzlukları, yoksullukları; anlamadan, Arap toplumunu sosyolojik açıdan anlamak mümkün değildir. Arap Devrimleri yüzyıllık birikimin, tevarüs eden istibdadın, yapılan haksızlıkların bir sonucudur. Yapılan haksızlıklar, zulümler öyle bir noktaya geldi ki Arap halkları için hem düşünsel anlamda hem de fiziki anlamda patlama kaçınılmaz oldu. Düşünce patlaması önce korkunun gitmesine sonra devletin gücünden, istibdattan duyulan korkunun yok olmasına sebebiyet verdi. Bunun sonucunda halk sadece diktatörleri devirmekle kalmadı bilâkis bütün olumsuz değerlere, yapılan haksızlıklara karşı susmamayı ve korkmamayı öğrendi, korku duvarı yıkıldı. Hoşeng Ose, Arap Baharı Başarılı Oldu mu? Erişim Tarihi: 9 Ocak 2013, (http://www.aljazeera.com.tr/gorus/arapbahari-basarili-oldu-mu) 33 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 126 Arap Devrimlerinin Geleceği Dolayısıyla Arap Devrimleri halkın iradesiyle yüzyıllık birikimin meydana getirdiği patlamanın sonucunda bir takım uluslararası güçlere rağmen gerçekleşmiştir. Arap Devrimleri bu anlamda bir ilktir. Kendine özgü bir yapısı vardır. herhangi bir lideri veya siyasî programı söz konusu değildir. Herhangi bir siyasî parti çatısı altında ortaya çıkmış da değildir. Bu nedenle bazıları Arap Devrimlerini tsunamiye, artçı depremlere benzetmişlerdir. Bazıları Arap Devrimleri'ni 4. Demokratikleşme dalgası olarak nitelerken yine bazıları devam ede gelen 3. Demokratikleşme dalgasının devamı olarak nitelemişlerdir. Bütün bu söylenenlerin doğruluğu tartışılabilir. Ancak her şeye rağmen unutulmaması gereken şey şudur: Ortadoğu'da ilk defa devrim yapılmamaktadır. Ortadoğu'da 2010 yılının sonunda başlayan olaylar yeni bir tarihin başlangıcı değil yüzyıllık bitmemiş bir mücadelenin devamıdır. Devrimlerin başlıca nedeni ise işsizlik ve fakirliğe ilâveten ülke kaynaklarının yabancılar tarafından sömürülmesi, kötü yönetim, baskı, şiddet, ifade özgürlüğünün olmaması gibi bir çok neden zikredilebilir. Ancak Arap Devrimleri'nin temelinde üç ana neden bulunmaktadır: Var olmayan adalet olgusu, bunun etkisiyle kaybolmuş olan insan haysiyeti ve hükümetlerin Filistin meselesiyle ilgili duruşlarıdır Devrimler ile birlikte ortaya çıkan değişim süreci devam etmektedir, süreç tamamlanmamıştır. Ortaya çıkan olaylar ve siyasal değişimler buz dağının görünen yüzüdür. Bölgenin beşeri ve tabii kaynakları, tevarüs ettiği medeniyet, tarihi refleksleri dikkate alındığı zaman bölgede -cereyan eden bütün olumsuz hadiselere rağmen- gelecekte Arap Devrimleri'nin ciddi anlamda bazı değişim ve dönüşümlere sebebiyet vereceğini öngörmek zor değildir. Bu nedenle bu günden yarına cereyan eden hâdiselere bakarak devrimlerin geleceği hakkında kesin bir yargıya varmak yanıltıcı olabilir. Bu değişimler beyaz-siyah, başarılı-başarısız mantığıyla değerlendirilmesi doğru değildir. Devrimler sancı ve acılarla dolu sosyal-siyasî geçişin merhaleleridir. Fransız devrimi meyvelerini 200 yılı aşkın bir süre sonra vermiştir. Arap devrimleri'nin meydana geldiği ülkeler için genelme yapmak hatalı da olur. Zira Arap devrimlerinin gerçekleştiği ülkeler arasında farklılıklar söz konusudur. Örneğin Libya bir petrol ülkesidir ve ülke nüfusu azdır. Mısır büyük bir nüfusa sahiptir ve uzun tarihi bir geçmişi vardır; siyasî, kültürel ve toplumsal anlamda ağırlığı olan bir ülkedir. Bahreyn'de mezhep farklılıklar ön plândadır. Suriye, BAAS yönetimi altında babadan oğla devreden 40 yıllık bir iktidar yapısına sahiptir. Dolaysıyla bütün bu ülkeler için aynı sonuca varmak yanlış olur. Devrimlerin yapıldığı ülkelerde elde edilen sonuçlar da birbirinden farklıdır. Örneğin Bahreyn'de tekrardan başa dönüldü. Tunus geçiş sürecinde başarılı oldu. Yemen'de sınırlı anlamda reformlar yapıldı. Libya'da Kaddafi kanlı bir şekilde iktidardan uzaklaştırıldı. Mısır'da Hüsnü Mübarek yönetimden uzaklaştırıldı. Fakat yapılan karşı devrimle tekrardan eskiye dönüldü. Suriye de ise kanlı iç savaş devam etmektedir. Arap dünyasında siyasî partiler sivil toplum örgütleri, aydınlar halkın kendilerine sunduğu altın fırsatı değerlendiremediler. Örneğin Suriye devrimini gerçekleştiren halk, sahada büyük fedakârlıklarla büyük başarılar elde ederken siyasette kendilerini temsil edenler aynı başarıyı gösteremediler. Benzer süreç Mısır'da da yaşandı. Devrimler ilk aşamada başarılı oldu. Zira ilk aşamada hedef belli idi. O hedefe karşı halk ittifak yaptı. Fakat ikinci aşamada neyin hedef alınacağı belli değildi. Ülkeyi kimin yöneteceği meselesi ortaya çıkınca bölünmeler baş gösterdi. Netice de devrimler Kendi iradesi dışında kabilevi, mezhebi nedenlerle yönetimlere karşı silahlı mücadeleye dönüştü. Kendi içinde bölünmeler yaşadı. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 127 Cevher Şulul KAYNAKLAR Ardıç, Nurullah, Arap Baharı’na Sosyolojik Bir Bakış, Çerçeve: Ekonomi ve Düşünce Dergisi (MÜSİAD), Yıl:20, Sayı:57, Aralık 201. Bacık, Gökhan, "Arap Baharı'nda Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika'nın Geleceğine Bakmak" ( Çerçeve-MÜSİAD, Bölgesel Uyanış, yıl:20, Sayı:57, Aralık-2011), s. 16-17. Cıngı, Aydın, Ortadoğu'nun Öfkesi ve Batı'da Irkçılık: Arap Baharı- Avrupa Sağı/Etkileşimler, Kalkedon yayınları, İstanbul-2011. Çalışkan, Koray, Ortadoğu Siyaseti ve Toplumlarını Anlama Yolları, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt: 39, Ekim, pp. 1-21. Fadi el-Huseyni, Sevrat el-Arab el-Cedide: Nazariyye Em İrade Umme, Erişim Tarihi: 9 Ocak 2013, http://www.akhirsaa.com/index.php?option=com_content&view=article&id=351%3A201305-09-22-39-49&catid=34%3A2012-05-13-12-02-52&Itemid=2). Genç, Hamdi, "Arap Baharı"nın Dünya ve Türkiye Ticari İlişkilerine Etkileri, Çerçeve: Ekonomi ve Düşünce Dergisi (MÜSİAD), yıl: 20, sayı: 57, Aralık 2011. Hoşeng Ose, Arap Baharı Başarılı Oldu mu?, Erişim Tarihi: 9 Ocak 2013, (http://www.aljazeera.com.tr/gorus/arap-bahari-basarili-oldu-mu). Huntington, Samuel P., Üçüncü Dalga Yirminci Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma, Çev. Ergun Özbudun, Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara- 2002. Işık, İhsan, Arap Baharı Neden Gecikti, Çerçeve: Ekonomi ve Düşünce Dergisi (MÜSİAD), Yıl:20, Sayı:57, Aralık 2011. Khatib, Ghassan Khatib, AB ve Turkiye’yi Orta Doğu’da Etkin Olmaya İkna Etmek, Avrupa, Türkiye ve Akdeniz-Yeni İş birliği Alanları, Güçlü İlişkiler, Editörler: Armando Garcia Schmidt, Joachim Fritz-Vannahme , Europe in Dialogue: 2012/03. Kılıç, Eda vd., Arap Dünyasında Entropi: Tunus,Mısır, Libya ve Suriye'de Halk Ayaklanmaları, Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları (TUİÇ), Rapor No:1, Ekim-2012. Koloğlu, Orhan , vd. Soros CFR ve Arap Ayaklanması, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul2011. Küçükkeleş, Müjge, AB'nin Ortadoğu Politikası Ve Arap Baharına Bakışı, Seta Analiz-Ocak 2013. Oktay Bingöl, Arap Baharı ve Ortadoğu: Çok Eksenli Güç Mücadelesinde Denge Arayışları, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, (Kış 2013). Orhan, Duygu Dersan, Ortadoğu’nun Krizi: Arap Baharı ve Demokrasinin Geleceği, Atılım Sosyal Bilimler Dergisi 3 (1-2). Prashad, Vijay Arap Baharı- Libya Kışı, Çev. Şükrü Alpagut, Yordam Kitap, İstanbul-2012. Quintern, Detlev, "Arap Devrimleri Gücünü Adalet Geleneğinden Alıyor", Ortadoğu analiz, kasım 2011-cilt: 3, sayı: 35. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129 128 Arap Devrimlerinin Geleceği Quintern, Dr. Detlev, "Arap Devrimleri Gücünü Adalet Geleneğinden Alıyor", Ortadoğu analiz, kasım 2011-cilt: 3, sayı: 35. Said, Edward W., Oryantalizm (Doğubilim) Sömürgeciliğin Keşif Kolu, Çev. Nezih Uzel, İrfan Yayınları, İstanbul-1982. Şen, Fulya, "Arap Baharı ve Batı Medyası (CNN ve BBC örneği)", Arap Baharı: Ortadoğu'da Demokrasi Arayışı ve Türkiye Modeli, edt. Murat Akbaş, Nobelkitap yayınları, Ankara-2012, s. 200. Vefa Lutfi, es-Sevrat el-Arabiyye: Ru'ye Nazariyye Muasire, Erişim Tarihi: 9 Ocak 2013, (http://asharqalarabi.org.uk/markaz/d-22-05-2012.pdf). 129 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 2, Sayı: 4, Eylül 2015, s. 117-129