Raporu okumak ve indirmek için tıklayınız.

Transkript

Raporu okumak ve indirmek için tıklayınız.
Afrika’nın Perde Arkasındaki Aktörleri:
Frankofon ve Anglosakson Masonlarının
Rekabeti
• Yeni Sömürgecilikten Yeni Aktörlere
• Kıtanın Geleceğini Belirleyen Gizemli Lobiler
• Masonlar Arası Rekabet ve Afrikalı Biraderleri
30 Mayıs 2013
©ORDAF
Afrika’nın Perde Arkasındaki Aktörleri: Frankofon ve Anglosakson
Masonlarının Rekabeti
Yeni Sömürgecilikten Yeni Aktörlere
2000li yıllardan itibaren Afrika’nın arkeolojik, tarihi ve sosyo-kültürel yönlerinden
çok, güncel meseleleri giderek ağırlık kazanmaya başladı. Dünyada yaşanan hassas
gelişmelere paralel olarak bir anda %8, hatta %9 kalkınma hızını yakalayan kıtanın ülkeleri
yeniden kıymetlendiler. Klasik sömürgeciliğin ağır yükünü üzerlerinden atmaya çalıştıkları ve
bağımsızlıklarını almaya başladıkları 1960’lı yıllarda, birden bire “yeni sömürgecilik”
fırtınasında Marksist, Leninist, Maocu liderler kıtanın her tarafında iktidarları birer birer dize
getirmişlerdi. En az baskıcı sosyalistler ile tek partici baskıcı rejimler 1960’ların başından
1990’lu yılların ortasına kadar darbelerle boğuşarak varlıklarını sürdürdüler. Derken bazı
taşlar yerinden oynadı ve kimi yerlerde çok partili siyasi hayata geçildi. Eski liderler yavaş
yavaş devlet yönetimlerinden çekildiler veya kısmen varislerini yerlerine geçirdiler.
Ekonomik hayatta büyük canlılıklar yaşandı ve kişi başına düşen milli gelir 100-250 dolar
arsında gezerken Libya gibi petrol ülkeleri 10.000 dolar sınırını aşmışlardı. Kıtanın birçok
yeri şantiyeye dönüştü; yollar, barajlar, havaalanları inşa edildi, bir çok yerde gökdelenler
yükselmeye başladı. Aynı süreçte Çin’in Asya’da yakaladığı etkin olma süreci yavaş yavaş
Afrika’ya kayma eğilimine girdi. Artık tüketici olarak bilinen kıta üretici olma yolunda girdi.
Kıtadan elde edilen hammaddelerin Çin’e, Avrupa’ya, Amerika’ya götürülüp oralarda mamul
madde yapılıp tekrar kıtaya taşınması akıl kârı değildi. Maliyeti ikiye hatta üçe
katlanmaktaydı.
Afrika eskisi gibi artık sürünmüyor, ayağa kalkmış yürüyordu, hatta koşacak kadar
güçlenmişti bile. Bir yüzyıl kıtayı sahiplenenler her ne kadar buradan ellerini çekmeseler de
yeni aktörlerin artan etkinliğine de engel olamıyorlardı. Daha doğrusu yeni yetme
yöneticilerin bu denli çabuk etkili olabileceklerini tahmin edemediler. Bir anda kıtadaki her
türlü imkânın gelecekte tamamen ellerinden çıkacak şekilde Çin, Hindistan, Brezilya, hatta
Türkiye’nin eline geçeceği endişesine kapıldılar. Bir anda bu yeni aktörleri afişe etmeye
başladılar. Bunların Afrika üzerindeki nihai hedefleri üzerine birçok rapor yazıp asıl planlarını
ise gizli tutmakla birlikte, medya üzerinden beyanında sakınca görmedikleri bilgileri kısmen
genel okuyucuyla paylaştılar. Böylece biraz da yeni aktörlere şüphe ile bakılması için değişik
propagandalar geliştirdiler. Bunda belli seviyede başarı da elde ettiler. Nitekim bu rapor da bu
bilgilerin bir değerlendirmesi üzerine bina edilmiştir.
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 1 www.facebook.com/ordaf Batılıları rahatsız eden Çin kısmen de olsa Afrika ülkelerinin gözünü açtı. Evet
üstlendiği projelerle genelde hamallık yapıyordu, ama birçok olumsuzluğa rağmen müspet bir
hava da estiriyordu. Birçok ülke Çinli firmalarla çalışmak istiyordu. 54 bağımsız ülkede
binlerce firmanın hepsinin farklı toplulukların üzerinde aynı başarıyı göstermesi
beklenemezdi. Ama yine de mesela Çad’ın başkenti Encemine’de 2009 yılı başında bile şehir
merkezinde sadece birkaç kilometrelik bir ana yol asfalt iken bugün şehrin merkezinde sadece
ara sokaklarda asfalt olmaması bir Çin mucizesi gibi gösterilmektedir. Fransızlar 110 yıl önce
geldikleri şehri 1960’da terk ederken sadece bir caddeyi asfaltlayarak ayrılmışlardı.
Amerikalılar kıtada uzun zamandır etkinlik kurmakla meşgul, ama yine de bu şehirde bir
ikinci caddeyi asfaltlamak gibi bir girişimleri bile olmamıştı. Çin Afrika’da hala ucuz, ve
işçilik yönü fazla işlerle meşgul olurken; gelişmiş ülkeler bir çanta içinde ya da bir kargo
uçağı ile getirdikleri veya gönderdikleri teknolojik bir ürünle onlarca milyon dolarlık işler
yapmaya devam ederek şimdilik çok rahat Çinli iş adamlarının önüne geçebilmektedirler.
Oysa aynı geliri elde etmek için Çinli firmalar karın tokluğuna binlerce işçi çalıştırmak,
yıllarca kazma ve kürekle kazanmak zorundalar. Haliyle yeni aktörlerin bu kıtadaki işleri
bahsedildiği kadar kolay değildir. Ancak yeni bir sürece girildiği de bir gerçektir. Afrika’da
bir tarafta batıyı doğrudan temsil eden sermaye ile Çin ve yeni aktörler olarak Türkiye ve
Brezilya gibi ülkeler de yarışın tarafları olarak görülmektedirler. Çin fiilen varlığı ile rekabeti
canlı tutmakta, buna mukabil Türkiye ve Brezilya’nın muhtemel etkileri yeni tartışmalara
sahne olmaktadır. Türkiye her ne kadar bir çok Afrika ülkesinde elçilik açmış, bir çok yere
doğrudan uçuşlar gerçekleştirmiş olsa da hala insani yardım aktörü olarak görülmekten öteye
geçememiştir. Oysa Türkiye’den önce BM başta olmak üzere bir çok ülke insani yarım
projeleri hayata geçirmişler ve geçirmektedirler. Türkiye’nin kıtaya gelmesi henüz etkin bir
farklılık yaratmamıştır. Bu yüzden Türkiye bütün heyecanlarını muhafaza etmekle birlikte
bilimsel araştırmaların öncülük edeceği ve bölgede farkındalık yaratacak projeler
geliştirmelidir. İnsani yardım bir gereklilik olmakla birlikte kolay tüketilen ve aynı oranda
etkisi kaybolan bir etkinliktir. Söz gelimi her yıl Türk STK’larının Afrika’da kestiği,
milyonlara ulaşan kurbanların etkisi ve sonuçları bugüne kadar hiç irdelenmemiş ve
sorgulanmamıştır(Bu ayrı bir raporun konusu olacaktır). Oysa dünyadaki güçler burada etkin
olabilmek için pek çok yöntem uygulamaktadırlar. Aslında burada konu edilen lobilerin -ki
küçümsenmemesi gereken bir etkinlikleri var- faaliyeti bunlardan bir tanesidir.
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 2 www.facebook.com/ordaf Kıtanın Geleceğini Belirleyen Gizemli Lobiler
Uluslararası camiada Afrika’nın görünen yüzü olan devlet adamları farklı yönleriyle
gündeme gelmektedirler. Çoğunluğu iktidara geldikten sonra adeta kaydı hayat şartıyla
tutundukları koltuklarından ayrılmak istememekte veya birileri onların konumlarını muhafaza
etmeleri için ciddi anlamda yardımcı olmaktadır. Çok partili siyasi hayatın yavaş yavaş
tutmaya başladığı bir dönemde, darbelerin ve de ülkelerin yeniden bölünme sürecine
girmesiyle birlikte yeni oto kontrol sistemlerinin devreye sokulduğu anlaşılmaktadır. Bunun
arkasında bazı sebepler kafalarda da yeni soru işaretleri oluşturmaktadır.
Afrika kıtası üzerine yoğunlaşan medya organlarının son zamanlarda gündemde
tuttuğu konuların başında Çin, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkelerin yeni aktör olarak
kurmaya çalıştıkları etkinlikler değil; Fransa’nın son 20 yıldır ABD ile yerine göre dostane ve
işbirliği içinde, yerine göre de ciddi rekabet ortamlarına girdikleri lobiler gelmektedir. Bu kıta
üzerinde Anglosakson-Frankofon kültürlerinin rekabeti, bunların önemli ayağı olan KatolikProtestan mezheplerinin daha etkin olma mücadeleleri gün yüzüne çıkmıştır. Bu iki ekolun en
etkili çatışma noktasını ise Farmasonlar ile Amerikan Masonlarının daha güçlü olmak için
bitmek tükenmek bilmeyen taktikleri oluşturmaktadır. Ruanda, 1990’lı yılların başında
yaşadığı katliam sürecinde, bu üç alandaki çatışmanın en canlı yaşandığı ülke olarak kayıtlara
girdi. Sonunda kazanan taraf Anglosakson kültürün uzantıları oldu, Frankofon bir ülke taraf
değiştirip her yönüyle karşı tarafa geçti. Ruanda ile ilgili haberleri yapanlar Hutu-Tutsi
kabilelerinin kavgası ve peşinden yaşanan soykırım ile uğraşırken, daha doğrusu bu vahşetin
sınırlı sebep-sonuç ilişkisi ile meşgul olurken, aslında başka kazanımlar veya kaybedişlerle
meşgul olanlar da vardı.
Afrikalı liderlerin masonlukla ilişkileri geçmişte çok az gündeme gelmekteydi. Kıtanın
siyasi yapısı üzerinde bilinçli şekilde irtibatlar kuran ve siyaseten sol eğilimli olan 50.000
üyeli Fransa Büyük Doğu Locası (GOF) çok etkiliydi. Oysa bir ara etkisi az da olsa azalmaya
geçti. Bu kuruluş, François Mitterand’ın siyasi varisi olarak merkez sağı temsil eden Jacques
Chirac ve Nicolas Sarkozy’nin ardından François Hollande’ın sol adına iktidara gelmesiyle
yeniden büyük bir nefes aldı. Bakanlar arasında Manuel Valls ve Jean-Yves Le Drian ile
Meclis ve Senato başkanları ve bazı meşhur milletvekilleri alenen mason olarak bilinenlerdi.
Nicolas Sarkozy’nin yakın arkadaşı François Stifani’nin başkanlığını yürüttüğü sağ eğilimli
ve 25.000 üyeli Fransız Milli Büyük Locası (GLNF) arasında çıkan kriz epeyce konuşuldu.
Hatta bu rekabetin Amerikan Prince Hall Locası’nın etkinliğini kolaylaştırdığı iddia edildi.
Bunlara yeni olarak, Fransız Mason Birliği Büyük Locası (GLAMF) Jacques Chirac’ın
danışmanlarından Pierre Juillet tarafından kurulan loca eklendi. Ayrıca dördüncü loca olarak
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 3 www.facebook.com/ordaf Fransız Düzenli Masonlar Büyük Locası’nı (GLMRF) ise Fransız Milli Büyük Locası’nın
(GLNF) eski önde gelen mensuplarından Robert Dulas kurdu. Bu rekabet ve ayrışmalar
sonunda Fransa Büyük Doğu Locası tüm locaların bağlı olduğu İngiltere’deki Birleşik Büyük
Loca’ya müracaat ederek, Fransız Milli Büyük Loca’sını müstakil olarak tanımaktan
vazgeçmesini istedi. Özellikle üçüncüsü kurulur kurulmaz ikinci locanın mensuplarından üçte
birini kendi saflarına çekmesi gerginliği artırmıştı. 2012 yılı Eylül ayı masonların gerçekten
felaket dönemlerinden biri oldu.
Masonlar Arası Rekabet ve Afrikalı Biraderleri
Bir çok ülkede iddia edildiği gibi, Afrika ülkelerinde de yeni nesillerin devletin üst
makamlarında yer edinmeleri, önemli makamlara gelmeleri, kariyer edinmeleri adeta bir
mason locasına üye olmaları dışında imkânsız gibi algılanmaktadır. Ne var ki hem Fransa’da,
hem de başka ülkelerde mason olmanın birinci yolu bu yapıya mideden bağlanmak, yani
tamamen maddi çıkarlar için tercih edilmek adet olmuştur. Her yerde masona rastlansa bile
artık masonluğun ruhunu temsil edene pek rastlanmamakta olduğu tartışmaları günümüzde
alenen yapılmaya başlandı. Kıta’daki localar geçmiş yıllarda olduğu gibi toplumlarında etkili
ve etkileyici mason tipi yerine silik şahsiyetlerin doluştuğu bir yapıya dönüşmüştü.
Ülkelerinin başına geçtikleri halde artı değer katamayan liderler uzun yıllar bu ilişkilerine
güvenerek sadece daha uzun ömürlü iktidarda kalma hesabı yaptılar. Oysaki Fransızların
geçmişte bu locaya üye olan epeyce meşhurları vardı. Cezayir Bağımsızlık Savaşı lideri Emir
Abdülkadir, Senegal sömürgesi adına Batı Afrika milletvekili olan ve Birinci Dünya Savaşı
için 80.000’e yakın asker toplayan Blaise Diagne, ayrıca Fransız Guyanası asıllı ve Çad ve
Brazzaville’de sömürge valiliği yapan, İkinci Dünya Savaşı’nda Ortaafrika Bölgesi’nden
Fransa’ya 40.000 savaşçı toplayan Felix Eboue gibi güçlü isimlere artık rastlanamaması
Fransız masonlarını ciddi ciddi düşündürmekteydi..
Günümüzde Afrika’da kimliği açıkça ifade edilen masonlar yanında hangi locaya bağlı
oldukları henüz bilinmeyen veya olmadıklarını iddia eden liderlerden bahsediliyor. Batı ve
Ortaafrika Bölgesi’nde mason oldukları haberlere yansıyan Kongo Cumhuriyeti devlet
başkanı Denis Sassou Nguesso, Gabon devlet başkanı Al Bongo Ondimba, Çad devlet başkanı
İdris Deby Itno ve devrik Ortaafrika devlet başkanı François Bozize arasında geçmiş yıllarda
yakın işbirliği vardı. Ancak son Ortaafrika darbesi süresinde 10 yıl boyunca destekledikleri
arkadaşlarını yalnız bıraktılar. Hem François Bozize’yi hem de İdris Deby Itno’yu masonluğa
dahil edenin Denis Sassou Nguesso olduğu iddia ediliyor. Fakat Ortaafrika devlet başkanı
kendisine karşı yapılan tavsiyeler karşısında inatçı bir tavır sergiledi. Zira masonluğa girerken
temel hedefi ölene kadar iktidarda kalabilmekti. Dahası bölgedeki masonların önde
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 4 www.facebook.com/ordaf gelenlerinden ve Ortaafrika Demokrat Güçler Birliği direniş hareketinin başkanı Charles
Massy’nin 2010 yılında hapishanede ölmesine sebep olması affedilemezdi. Söylentilere göre
o dönemde François Bozize Gabon devlet başkanı Ali Bongo’nun himayesindeymiş. Bu
kıtada masonluk zaman içinde Truva atına dönüşmüş, locaya üyelikleri kabul edildikten sonra
ne kadar hata yaparsalar yapsınlar mutlaka külleri yeniden alevlenmiştir. Mason locaları ise
bu gidişe bir dur demek için eskisi gibi hatalar üzerine ısrar edenlerin yerine, genç, entelektüel
birikimi olan ve önemli toplum insanlarını aralarında görmek istemeye başlamıştır.
Fransız Büyük Doğu Locası kıtaya henüz sömürgecilik döneminde yerleşmiş en eski
loca idi. Batı Afrika’da son üç yılda meydana gelen olaylar içinde Fildişi Sahili’ndeki iktidar
değişiminde mason locaları arasında yaşanan gerginlikler dikkatlerden hep uzak tutuldu.
Fildişi Büyük Locası başkanı Magloire Clotaire Coffie mevcut devlet başkanı Alassane
Ouattara iktidara gelene kadar ondan önceki dört selefi döneminde de Fransa Büyük Mason
Locası’nın yegâne temsilcisi olarak kalmıştır. Ancak Fransa’da iki yeni loca daha açılınca
Fildişi Büyük Locası hangisine bağlanacağını şaşırmıştır. Üstelik müntesiplerinden avukat
Louis Métan, Fildişi Büyük Locasından 50 üye kopararak kendi locasını açmıştı. Ama
Fransa’daki ne sol eğilimli GOF’a, ne de sağ eğilimli GLNF ve GLAM’a bağlanmamıştır.
Tam aksine CIA ve Pentagon bünyesinde olduğu iddia edilen Afro-Amerikalıların Atlantik’in
Afrika tarafında güçlenen Prince Hall ile irtibata geçmiştir. Ardından 2012 yılı Haziran ayında
Texas’a gidip Fildişi Sahili Prince Hall Büyük Locası (GLPHCI) adı altında tanınma hakkını
elde etmiştir. Ancak GLCI başkanı Magloire Washington’a giderek bu tanınmanın iptali için
talepte bulunmuştur. Henüz istediğini elde etmese de Amerika’nın, Farmasonluğun
Afrika’daki önemli bir locasının gücünü kırmasını istemiyorlarmış. Amerikalılar 19. yüzyılın
ortalarında azatlı köleleri için Liberya’da kurdukları oldukça etkili bir locaya sahip oldukları
da gözden ırak tutulmamalıdır.
Fildişi Büyük Locası Batı Afrika’da hala etkili bir mason kardeşliği ağını
kuvvetlendirmeye çalıştığı ifade ediliyor. En büyük desteği de Batı Afrika Ekonomik
Topluluğu adına Mali’nin kuzeyinde Tuareglerin İslam Cumhuriyeti adı altında oldu bittiyle
kurduğu düzeni darmadağın eden Fransız müdahalesine bölge ülkelerini ikna eden Burkina
Faso Dışişleri Bakanı Djibrill Bassolé’den alıyormuş. O’nun vasıtasıyla Fildişi Sahili İçişleri
Bakanı Hamed Bakayoko dahil birçok etkin şahsiyeti de locaya kazandırılmış. Bu arada rakip
locanın devrik lideri Laurent Gbabgbo taraftarlarınca manipüle edildiği propagandasını
yürütmekten geri durmuyormuş. Gabon ve Kongo Brazaville locaları gibi Fildişi Büyük
Locası da iktidara fazla yaklaşarak aslında kendi yapısını zayıflatmıştır. Batı Afrika’nın bu en
tesirli locası kendisine üye kazandırırken 33 dereceyi bazen bir günde verebilmekteymiş.
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 5 www.facebook.com/ordaf Bizzat bu ülkede darbe yaparak iktidarı ele geçiren Robert Gue 1999 yılı Noel tatilinde bir
günde 33. derecede masonluğa kabul edilmesi farklı mason loca çevrelerinde skandal olarak
algılanmışken o bir anda GLCI’nin önde gelenlerinden bir olmuştur.
Fransa’nın Mali’ye müdahaleye geçtiği 11 Ocak 2013 tarihinden bir hafta sonra 18
Ocak günü Paris’te Fransa Büyük Doğu Locası, “Fransız-Afrika” konulu büyük bir konferans
düzenlemiştir. Toplantı tarihini müntesiplerine tamamen tesadüf olarak takdim etseler de bu
tür uluslararası katılımlı toplantıların aylar öncesinden programlandığı bilinmektedir. Zaten
kıtada yeni bir mason locası REHFRAM kısa adıyla bilinen Afrikalı ve Malgaş İnsani ve
Kardeşlik Buluşması’dır. İlk defa Fas’ın Kazablanka şehrinde 2009 yılında kurulmuş ve her
kıta ülkesinde teşkilatlanmaları tavsiye edilmiştir. Masonluğun artık Yeni Sömürgecilik
sayfasını kapatmak için gayret etmesini temel hedef olarak seçmesi önerilmektedir. Artık bu
yerel loca ile birlikte, şayet Afrikalı bir mason yurtdışında da herhangi bir locaya mensupsa
bile ülkesine dönünce oradaki locaya da üye olması istenmektedir. Yerel localar Avrupalı
locaların üye sayılarını artırmak için artık Afrika’ya gelip üye kaydından vazgeçmesini
istemeleri yeni bir rekabetin işaretleri olarak değerlendirilmektedir.
REHFRAM 21. toplantısını 6-9 Şubat 2013 tarihlerinde büyük bir gizlilik içinde
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa’daki Grand Hotel’de 400 müntesibi ile
gerçekleştirdiği bilinmektedir. Bu buluşmada, masonluğun artık bir iş bağlantısı kurma
amacından ve eğlence mekânlarında buluşmaktan çıkması, locanın sulandırılmaması, bir
günde 33. derece vermek yerine sosyal hayattaki konumlarına paralel olarak zaman içinde
derecelerin alınması yeni hedefler olarak belirlenmiştir.. İngiliz Birleşik Locası şikayetlerin
artması üzerine Fransız Milli Büyük Mason Locasının tanınmasını 2012 yılında askıya
almıştı. Kuzeyli kabul edilen Avrupalı masonlar, güneyli dedikleri Afrikalı biraderlerinden
kalkınma ve hümanist değerlerine ağırlık vermesini istemekteymişler. Hatta 2010’da
Madagaskar’ın başkenti Antananarivo’daki buluşmada Afrikalı ve Malgaş Hümanist ve
Girişimci Buluşmaları (HIRAM) adıyla bir Sivil Toplum Kuruluşu kurarak sınırlı ve kontrollü
faaliyetlerle sosyal konulara ilgi duymak, savaş karşıtlığına destek vermek ve barışın tesisi
için çalışma kararı almışlardır. Eğer güneydekilerle yakın alaka kurup devam ettiremezlerse
bunların yakın gelecekte Brezilya, Hindistan ve ABD’deki Anglofon etkisine geçmeleri
muhtemelmiş.
REFRAM’ın 2012 yılında Gabon’un başkentindeki buluşmalarına 700 kişi katılmıştır.
Kinşasa’da sadece 400 müntesibin toplamalarının sebebi buranın 70 milyon nüfusuna rağmen
300 kadar mensuplarının olması sebep olarak gösterilmektedir. Bu ülkede herhangi bir
makama gelmek için mason olma ayrıcalığının olmaması ve de Protestan Kilisesi’nin
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 6 www.facebook.com/ordaf masonluğu şeytani bir uğraş ve de sapkın bir oluşum olarak tanıtmasının etkili olduğu da
söyleniyormuş. Bir de 1965 yılında darbe yapan Mobutu Sisse Seko’nun masonluğu
yasaklaması, 1972 yılında tekrar izin vermesi ve kendisinin de bir günde 33. dereceden kabul
edilmesini istemesine rağmen kabul edilmeyince locaya karşı baskı uygulaması da burada
masonluğun aktif olmamasının önünde bir engel olarak gösterilmiştir.
Farmasonluk artık uluslararası jeopolitik oyunların merkezinde etkinlik alanlarını
oluşturmakta, Çin’i yıllarca Afrika’daki genel menfaatlerine engel olarak görmekte ısrar
etseler de artık onların da bu kıtadaki biraderleri arasında yer almaları için uğraşmaktadırlar.
Ayrıca Afrika’da açtıkları Konfüçyüs merkezleriyle yakın temasa geçerek oralarla gönül bağı
kurmaya çalışmaktadırlar
2013 yılında Fransa’nın Afrika’da yeni sayfalar açacağının ilk işareti Mali’ye
müdahale ederek gösterildi. Günümüzde hiçbir ülke, buna Mali de dahil, çoğu eğitimsiz
insanlar üzerinden parçalanma sürecine çekilerek adına İslami veya başka bir düzen, ne
denirse densin kurulamayacağını, buna uluslararası camianın müsaade etmeyeceğini en iyi
bilen ülkelerden birisi Fransa’dır. Eğer coğrafyada bir etkinlik kurmak gerekirse mutlaka
uluslararası camiayı etkileyecek bahaneler üretmek gerekir. Her ülkede, özellikle eğitim
seviyesinin çok düşük olduğu ve toplumun farklı katmanları arasında etnik, dini ve bölgesel
ayrımcılık yapılanmalarının aralarına sızarak belli bir çalışmanın ardından direniş guruplarını
harekete geçirmek hiç de zor değildir. Haliyle ne Mali’ye müdahale basit bir “İslamcı”
teröristlerin devlet oluşumunu bertaraf etmekten, ne de Fildişi Sahili’nde Gbagbo-Ouattara
arasındaki siyasi bir rekabetten ibarettir. Çünkü Fildişi Sahili’ndeki Müslüman nüfusu %30
gibi oldukça düşük göstererek bu toplum adına devleti idare etme konusunda uluslararası
kişiliğe sahip Alassane Ouattara’yı yıllarca Burkina Faso asıllı olmasını ilave bahane olarak
ileri sürüp engellemişlerdi. Oysaki bu ülkede Müslümanların nüfusu daha çok yüksek oranda
tahmin ediliyor ve %70 civarında olduğu söyleniyordu. Yıllarca bu devlet adamının önü
rakiplerince Fransa’nın desteğiyle kesilmişken, 2010 yılında rakibi Laurent Gbagbo bizzat
yine aynı ülkenin desteğiyle alaşağı edildi ve istenmeyen adam rahat bir şekilde onun
koltuğuna oturtuldu. Burada dikkat çeken ayrıntı Fildişi Farmasonluğunun Fransa ile göbek
bağının kesilerek Amerikan masonluğuna monte edilmesi olsa gerektir.
Farmasonların Afrika’daki önemli müntesiplerinden François Bozize’nin devrilmesine
adeta tüm loca biraderleri seyirci kaldı. Bunda onun son dönemde onlardan ziyade Güney
Afrika devlet başkanı Jacop Zuma ile yakınlığı gösteriliyormuş. Hatta Zuma’nın da selefleri
gibi 2009 yılından masonluğu kabul ettiği şayiası yayılmış. François Bozize’yi deviren ve
gerçek adı Dahiya Saleh olan Michel Djotodia’nın mason olmadığı biliniyor, ancak
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 7 www.facebook.com/ordaf başbakanlığa getirilen Nicolas Tiangaye, devlet bakanlarından Crépin Mboli Goumba ve bir
veya iki bakanın daha masonluğu konuşuluyormuş. Kısa zamanda bakanların bir kısmının
daha bu locaya bağlanması için çalışıldığı ileri sürülmektedir.
Burada verilen bilgiler esasında ortalıkta dolaşan, kısmen teyit edilebilen bilgilerdir.
Özellikle Fransız medyasında yer alan tartışmalar, esasında Türkiye’de ya da başka bir
Müslüman ülkede yapılan cinsten değildir. Temelde Batılı güçlerin Afrika liderleri üzerinde
etkin olma rekabet ve stratejilerini göstermektedir. Tabii ki BM deki oylamalarda meydana
gelen bloklaşmalarda da bu tür ilişkilerin etkin olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır. Bunun
farkında olan Çin bölgede bir nevi Konfüçyüs Biraderliği tesis etmeye çalışarak bu rekabette
yer almaya çalışmaktadır. Afrika’da faaliyet gösteren her ülke bu yapılanmalardan bihaber
hareket etmesi halinde sadece sundukları ile kalacağı muhakkaktır. Şimdilik Afrika’da AngloSakson Masonluğu Frankofonların gerisinde görülse de, onların özellikle Müslüman liderler
ile kuracağı ilişkiler sayesinde gelecekte öne geçeceği öngörüsünde bulunmak mümkündür.
Bu
etüt,
ORDAF
bünyesindeki
Afrika
Araştırma
Gurubu
tarafından
hazırlanmıştır. (30 Mayıs 2013)
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 8 www.facebook.com/ordaf Kaynakça
-, “Côte d’Ivoire: Jeannot Ahoussou Kouadio nommé Premier ministre”, Jeune
Afrique, 13.03.2012,
(http://www.jeuneafrique.com/Article/ARTJAWEB20120313133839/guillaume-soro-henrikonan-bedie-pdci-avocatcote-d-ivoire-jeannot-ahoussou-kouadio-nomme-premierministre.html)
-, “La Franc-Maçonnerie, une secte pas comme les autres?”, CICNS,
(http://www.sectes-infos.net/FM.htm)
-, “Présidents africains et Francs-maçons: La Liste…”, Seneweb, 08.04.2013,
(http://www.seneweb.com/news/Afrique/photo-video-presidents-africains-et-francs-maconsla-liste_n_92668.html)
Alain Foka, “La franc-maçonnerie en Afrique”, RFI, 27.05.2012,
(http://www.rfi.fr/emission/20120527-1-franc-maconnerie-afrique)
Baudelaire Mieu, “Côte d’Ivoire: Pierre Chaudron, un homme d’affaires dans la
tourmente”, Jeune Afrique, 09.11.2011,
(http://www.jeuneafrique.com/Article/ARTJAWEB20111109132253/arrestation-justicepresident-simone-gbagbocote-d-ivoire-pierre-chaudron-un-homme-d-affaires-dans-latourmente.html)
Christophe Boisbouvier, “Franc-maçonnerie: vers une guerre des lpges en Côte
d’Ivoire?”, Jeune Afrique, 18.04.2013,
(http://www.jeuneafrique.com/Articleimp_JA2726p027.xml0_franc-maconnerie-vers-uneguerre-des-loges-en-cote-d-ivoire.html)
Christophe Le Bac, “Liberia: Ellen Johnson-Sirleaf, sa méthode et ses soutiens”, Jeune
Afrique, 19.08.2011 (http://www.jeuneafrique.com/Articles/Dossier/ARTJAJA2639p050053.xml1/liberia-samuel-doe-ellen-johnson-sirleaf-gouvernanceliberia-ellen-johnson-sirleafsa-methode-et-ses-soutiens.html)
Claude Wauthier, “L’étrange influence des francs-maçons en Afrique francophone”,
Le Monde Diplomatique, 1997 Eylül, (http://www.mondediplomatique.fr/1997/09/WAUTHIER/9067)
François Soudan, “Afrique: les nouveaux francs-maçons”, Jeune Afrique, 15.04.2013,
(http://www.jeuneafrique.com/Articles/Dossier/JA2726p022.xml0/congo-tchad-gabontogoafrique-les-nouveaux-francs-macons.html)
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 9 www.facebook.com/ordaf Frida Dahmani, “Au Maghreb, la franc-maçonnerie sort de son sommeil”, Jeune
Afrique, 12.04.2011, (http://www.jeuneafrique.com/Articleimp_ARTJAJA2621p030039.xml6_au-maghreb-la-franc-maconnerie-sort-de-son-sommeil.html)
Frida Dahmani, “Confession de S., une “soeur” tunisienne”, Jeune Afrique,
12.04.2011, (http://www.jeuneafrique.com/Articles/Dossier/ARTJAJA2621p030039.xml7/tunisie-tunis-laicite-liberte-d-expressionconfession-de-s-une-soeur-tunisienne.html)
Georges Dougueli, “République maçonnique gabonaise”, Jeune Afrique, 13.04.2011,
(http://www.jeuneafrique.com/Articles/Dossier/ARTJAJA2621p030-039.xml8/france-gaboninternet-librevillerepublique-maconnique-gabonaise.html)
Muriel Devey, “RDC: les frans-maçons à Kinshasa... discrets, mais pas trop”, Jeune
Afrique, 19.04.2013, (http://www.jeuneafrique.com/Articleimp_JA2726p026_01.xml0_rdcles-francs-macons-a-kinshasa-discrets-mais-pas-trop.html)
Nicholas Norbrook, “Francs-maçons: african “brothers””, Jeune Afrique, 11.04.2011,
(http://www.jeuneafrique.com/Articles/Dossier/ARTJAJA2621p030-039.xml5/kenya-liberiaghana-etats-unisfrancs-macons-african-brothers.html)
Théophile Kouamouo, “Les francs-maçons, ont-ils le pouvoir ?”, Jeune Afrique,
26.03.2011, (http://www.jeuneafrique.com/nouvelle-formule/pages/ZEROp024.pdf)
Vincent Hugeux ve François Koch, “L’Afrique aux premières loges”, L’Express,
17.04.2008, (http://www.lexpress.fr/informations/l-afrique-aux-premieresloges_722487.html)
Vincent Hugeux, “Chef d’Etat africains… et francs-maçons”, L’Express, 22.01.2009,
(http://www.lexpress.fr/actualite/monde/afrique/chefs-d-etat-africains-et-francsmacons_738027.html)
www.ordaf.org.tr twitter.com/ordaf 10 www.facebook.com/ordaf 

Benzer belgeler

Raporu okumak ve indirmek için tıklayınız.

Raporu okumak ve indirmek için tıklayınız. bilgilerin bir değerlendirmesi üzerine bina edilmiştir. www.ordaf.org.tr    

Detaylı

Raporu okumak ve indirmek için tıklayınız.

Raporu okumak ve indirmek için tıklayınız. yerel loca ile birlikte, şayet Afrikalı bir mason yurtdışında da herhangi bir locaya mensupsa bile ülkesine dönünce oradaki locaya da üye olması istenmektedir. Yerel localar Avrupalı locaların üye ...

Detaylı

fransa`nın afrika çıkartması

fransa`nın afrika çıkartması El Şebab’ın iç bölünmesi resmin tamamının anlaşılması için çok önemlidir. Önemli ihanetler ve vahşi infazlardan sonra üç aydır ipler tamamen Emir Ebu Zübeyr’in elinde görülüyor. O bir Somali milliy...

Detaylı