fikret mualla 1903-1967

Transkript

fikret mualla 1903-1967
FİKRET MUALLA 1903-1967
1903 yılında İstanbul’da doğan Fikret Mualla, Saint Joseph ve
Galatasaray Liselerinde öğrenim görmüştür. Yatılı olarak Galatasaray
Lisesi'ne verilmesinin sebebinin, kendisini derslerine çalışmaktan alıkoyan
futbol tutkusu olduğu rivayet edilir. Bu sıralarda annesini kaybetmesi,
sanatçının üzerinde derin izler bırakmıştır. Babasının ikinci evliliğini
benimseyemeyince, İsviçre'ye mühendislik okuması için gönderilmiştir.
Ancak zamanla, resmin mühendislikten daha çok ilgisini çektiğini fark
etmiş ve resim eğitimi almak için Almanya'ya geçmiş, Münih Güzel Sanatlar
Akademisi'nde afiş ve desinatörlük, ardından Berlin Güzel Sanatlar
Akademisi'nde resim eğitimi almıştır.
1927'deTürkiye'ye döndüğünde, mezun olduğu Galatasaray Lisesi'nde
ve Ayvalık Ortaokulu'nda kısa bir dönem resim dersleri vermiş, sonra
İstanbul'a dönmüştür. Paris'e gitmeden önce burada geçirdiği zaman içinde
çalışmalarını sürdürmüş,1939 Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için
Abidin Dino’nun ricası üzerine 'İstanbul' konulu otuz kadar tablo yapmıştır.
Küçükken geçirdiği bir kaza sonucu topal kalması ve annesinin ölümünden
sonra babasının yeniden evlenmesi gibi olaylar onun sinirli ve uyumsuz bir
çocuk olmasında rol oynadı. Almanya'nın çeşitli kentlerinde dolaştı, İsviçre ve
İtalya'ya gitti, müzeleri gezdi. Resim yeteneğinin farkına vararak kısa
zamanda sağlam bir desen bilgisi edindi. Başarılı resimlemeler, moda çizimleri
ve gravürler yaptı, desenlerini en gözde Alman dergilerine kabul ettirdi.
Babasının mali durumu bozulup para gönderemez hale gelince bir Mısırlı
prens, onun yirmi beş yaşına kadar Almanya'da kalmasını sağladı.
Fikret Muallâ 1928'de aşırı alkol tutkusu nedeniyle bir süre hastanede tedavi
gördü. Daha sonra Almanya'dan Fransa'ya geçti, Paris'te Montparnasse ve
Saint Germain gibi sanat çevrelerinde yaşadı. Orada, André Lhote'un
atölyesinde çalışan Hale Asaf'la tanıştı. Paris'te sürekli resim yapan Fikret
Muallâ bir süre sonra parasızlık nedeniyle Türkiye'ye döndü. İstanbul'da
Lüküs Hayat, Deli Dolu, Saz Caz gibi operetler için kostümler çizdi Nâzım
Hikmet'in Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi.İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun
çıkardığı Yeni Adam dergisi için desenler hazırladı. Bir ara, yanlış
yorumlanan bazı sözleri yüzünden savcılık emriyle 1936'da Bakırköy Akıl
Hastanesi'nde bir yıla yakın gözetim altına alındı. 1937'nin sonlarına doğru
taburcu edildi. Bu olaydan sonra Fikret Muallâ'da gittikçe artan ve ölümüne
değin süren bir polis babasının ölümü üzerine eline geçen miras payı ile
Paris'te yaşamını sürdürebileceğini düşünerek 1939'da Türkiye'den ayrıldı.
Hastaneden çıkışı ile Türkiye'den ayrılışı arasındaki iki yıllık sürede 1939
Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için Abidin Dino'nun isteği üzerine
İstanbul konulu otuz kadar tablo yaptı. 1938'de yayımlanan Ses dergisi için
çizdiği desenlerden birinin müstehcen olduğu gerekçesiyle, Türkiye'den
ayrıldıktan sonra aleyhinde dava açıldı, 1939'da beraat etti. Bu dönemde
yazılmış ve Ses'te yayımlanmış "Masal" ve "Üsera Karargâhı" adlı iki de
öyküsü vardır
düşkünlük ve sürekli polis korkusu ile geçen yıllar sonunda hayatındaki
dengesizlik ve uyumsuzluk yoğunlaştı. Bir ara tedavi için hastaneye
yatırıldı.Burada kaldığı iki ay içinde kendisine resim yaptıran Dina Vierny'nin
koruması altına girdi. Bu resimleriyle Kasım 1954'te ilk sergisini açtı. İkinci
sergisinden sonra yeniden akıl hastanesine girdi. Bir ay sonra taburcu
edilince sanayici Lharmin'le bir anlaşma yaptı ve Seine Nehri'nin daha çok
varlıklıların oturduğu "sağ" yakasına taşındı. Resimlerinin sürekli müşterisi
olan Madame Anglés'yle bu dönemde tanıştı. Fikret Muallâ'yı bundan sonra
koruması altına alan Madame Anglés, 1962'de felç geçirdiğinde onu
hastaneye kaldırttı, bakımını sağladı. Daha sonra Nice yöresinde Reillane
kasabasındaki evine yerleştirdi ve bütün giderlerini karşıladı. Fikret Muallâ
ömrünün
sonuna
kadar
felçten
kurtulamadı.
Mayıs 1967'de eski sinir bunalımları yeniden başladı. Ölümünden yedi yıl
sonra 1974'te Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün ilgilenmesiyle kemikleri
Türkiye'ye getirildi ve Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü. 1976'da
dostlarından, yakınlarından ve çeşitli koleksiyonlardan derlenen yüz on sekiz
resmi ile Ankara'da adına bir sergi düzenlendi. Eserlerinin çoğu bugün özel
koleksiyonlarda bulunmaktadır. Hayatının büyük bölümünü Fransa'da geçiren
Fikret Muallâ konularını kahveler, sirkler ve sokaklar gibi Paris yaşamının
ayrıntılarından seçmiştir. Resim onun için bir yaşama biçimi olmuştur.
Yaşamın gerçeklerini büyük bir içtenlikle renge ve biçime aktarmış, içinde
yaşadığı bohem çevrenin insanını resmine konu olarak almıştır. Daha çok
guvaş tekniğine yakınlık duymuş ve bu teknikle çok hızlı çalışabilmiştir. Ancak
yağlıboyayı da suluboya ve guvaşı ustalıkla kullanmıştır. Resmin kuramsal
sorunları onu pek ilgilendirmemiş, dış etkilere yabancı kalmış ve çağdaş
akımlara katılmamıştır. İçinden geldiği gibi, öznel, coşkun bir lirizm ile dolu
resimler yapmıştır.Fikret Mualla’nın ruhsal iç serüvenlerle dolu yaşam
öyküsüne
bakanlar
dramatik
gerilimlerle
çarpılmış
trajiği
boşuna
arıyorlar.Osmanlı geleneğinin yalın renk soyutlamasını ,gündelik gözleme
dayalı temalar içine ustaca ve süratle serpiştirmeyi bilen Fikret Mualla
,gerçekte mizahi ve bilgeliği yitirmeyen bir doğulu esrikliği içinden resimden
resme gezinip duruyor.Bu hep başı dumanlı kloşaların yaşam kavgası içinde bir
benlik kargaşası ve karanlığı değil ,saf bir ruhun küskün ve barışık uçları
var.(İsmail Tunalı-Türk Resminde Yeni Dönem)
Türk resminin en önemli, en tanınan, en iz bırakan ressamlarından biri
şüphesiz Fikret Mualla Saygı'dır. Cumhuriyet'in ilk kuşak ressamları arasında
yer alan Fikret Mualla, yaşamının çoğunu sanatın başkenti sayılan Paris'te
geçirmiş ve Türk resminin dünyadaki çok önemli bir temsilcisi olmuştur.
1938 yılında babasını kaybeden Fikret Mualla, ondan kalan miras ile
Paris'e giderek yerleşmiş. Bu sıralarda Fransa'da Edward Munch ve Wassily
Kandinsky gibi ressamların temsilcisi olduğu expresyonizm akımı gündemde
olduğundan, ressam da bu anlayıştan etkilenmiş.
Ancak Fransa'nın II. Dünya Savaşı'na girmesi ve işgal edilmesi
nedeniyle çok zor zamanlar baş göstermiş ve Fikret Mualla da herkes gibi
zor zamanlar geçirmiş. Hatta bu dönemde tablolarını çok düşük fiyatlara
satmak zorunda kaldığı söylenir.
Şehirleri resmetmeyi seven ressam, İstanbul'da yaptığı gibi Paris'te
de şehrin insanlarını, sokaklarını, kafelerini resimlerine taşımış. Renklerle
oynamayı seven sanatçının, Henri Matisse'in renk kullanımından çok
etkilendiği biliniyor.
Guvaş, suluboya ve pastel malzemelerini resimlerinde sıkça kullanan Fikret
Mualla'nın Paris sanat ortamında tanınması biraz zaman alsa da bir süre
sonra hak ettiği noktaya geldiğini söyleyebiliriz. Örneğin Picasso'nun Fikret
Mualla'nın resimlerini övdüğü, hatta bir resmini satın aldığı ve kendi
çalışmalarından birini de ona hediye ettiği biliniyor.
1954 yılında Paris'te ilk kişisel sergisini açan Fikret Mualla, başarılı
çalışmalar yapmaya devam etmiş. İlerleyen zamanlarda çeşitli sağlık sorunları
yaşadığında, sanatseverlerden çok yardım görmüş. Özellikle 1950'lerin
sonunda tanıştığı koleksiyoner Madam Angles, 1962 yılında felç olan ressamın
bakımını üstlenmiş ve tüm ihtiyaçlarını karşılamış.
Paris'te açık artırmaya çıkarılan resimleri ise devlet tarafından satın
alınmış ve Ankara Resim ve Heykel Müzesi'nde bir Fikret Mualla Salonu
oluşturulmuş.
Fikret Mualla'nın resimlerinde iç dünyasının etkilerini ve şiirsel bir
anlatım yansıttığını görmek mümkündür. Popüler akımlara kendini çok fazla
kaptırmak yerine daha kişisel çalışan ressam, kendi hislerini ve yaşamın
gerçeklerini resme aktarmayı seçmiştir.
Fikret Mualla'nın başlıca eserleri arasında 'Oturan Adamlar', 'Kafe',
'Marsilya'da Fransız İşçileri Bir Kahvede', 'Haliç ve Süleymaniye', 'Paris'te
Bir Sokak', 'Baloncu' ve 'Balıkçı' sayılabilir.
Edebiyata yatkınlığı da bilinen ressamın yine Ses Dergisi'nde yayımlanmış
'Masal' ve 'Üsera Karargâhı' isimli iki öyküsü, 1932'de yazdığı
“Schiller”1759-1805, Hayatı ve Eserleri' isimli bir de kitabı var.
15 Nisan'dan bu yana İstanbul Modern Süreli Sergiler Salonu'nda
'Fikret Mualla Retrospektifi' yer almakta. Sergide sanatçının 300 civarı
eseri bulunuyor.
Bu retrospektifte, sanatçının yaşamı ve farklı dönemleri kapsayan sanat
macerası üç ana bölümde ele alınıyor. Ayrıca sergide sanatçının eserlerinin
yanı sıra Ara Güler tarafından çekilmiş fotoğrafların da bulunduğu bir
otobiyografi, özel mektuplar ve sergi broşürleri de yer alacak. Ressamı
tanımak için çok iyi bir fırsat.
ESERLERİ (başlıca): Resim: Oturan Adamlar, 1937, İstanbul Resim ve
Heykel
Müzesi; Sevişenler, 1952; Masada, 1953; Nature-Morte, 1954;
Sokak, 1955; Sermayeler, 1955; Kafe, 1955, Bistro; Kanalda Bekleyen
Taşıt Botları; Marsilya'da Fransız İşçileri Bir Kahvede; Haliç ve
Süleymaniye; Paris'te Bir Sokak; Amerikan Bar; Baloncu; Peyzaj; Balıkçı;
Mor Zemin Üstünde Figürler. Kitap Resmi: Nâzım Hikmet, Varan 3, 1930.
Tiyatro
Kostümü:
Lüküs
Hayat;
Deli
Dolu;
Saz
Caz.
Radikal Gazetesi’nde yayımlanmış bir eleştiri yazısında Fikret Mualla ile ilgili
olarak yaşananlar şöyle anlatılmaktadır;Yine bir mayıs ayında ama bundan
neredeyse 30 yıl önce, 1977'de, Fikret Mualla'nın 130 resmi Paris
bedesteninde satılmış ve Türkiye'den tek bir kültür görevlisi ilgilenmemiş.
Milliyet Sanat'ta zamanında Ferit Edgü'nün yazdığı bir yazı var, şöyle
anlatıyor söz konusu açık artırmayı: "Satışa sunulan resimlerin tümünün, bir
tek kişinin koleksiyonundan olduğu belliydi. Bunu, ilkin, Fikret Mualla'nın
Fransa'daki birkaç koleksiyoncusundan biri sandım. Sonradan öğrendik ki, söz
konusu koleksiyoncu, Paris'in ünlü galerilerinden birinin sahibidir. Ve elindeki
Fikret Mualla'lardan bir bölümünü, belki 'Artık günü geldi' deyip satışa
sunmak gereğini duymuştur. 9 Mayıs günü, Hotel Drouot'nun yolunu tutarken,
satış salonunu dolduranların önemli bir çoğunluğunun TC elçilik, konsolosluk,
ataşelik, kültür, basın, turizm mensupları olacağını umuyordum. Tanrım, ne
büyük bir saflık ya da düş kırıklığı! Salon tıklım tıklım doluydu, ama bunlar,
Fransız koleksiyoncular, galeri sahipleri, Fikret Mualla'yı tanımış dostları,
onun
resimlerini
seven
kişilerdi..."
Söz konusu açık artırmada, Fikret Mualla'nın en verimli ve başarılı dönemi
olarak nitelendirilen 1953 - 54 yıllarına ait resimleri satılmıştı. Yine
Edgü'nün anlattığına göre bunların arasında yalnızca ikisi, Abidin Dino
tarafından 'kurtarılabilmiş', gerisi yabancı koleksiyoncuların eline geçmişti.
Sonraki 28 yıl içinde nasıl bir seyir izledi o resimler, kimden kime, nereden
nereye yolculuk etti kim bilir. Görünen o ki, büyük bir kısmı yine de dönmüş
dolaşmış, vatanını bulmuş: İstanbul Modern'in sergilediği ilk büyük çaplı
kişisel sergi olan Fikret Mualla retrospektifi, ünlü ressamın tümü Türk 35
farklı koleksiyondan derlenmiş 250 kadar resim ve deseninden oluşuyor. Bu
yapıtlardan yalnızca 9 tanesinin (yanlış saymadıysak) kamusal kültürel
mirasımız olarak Ankara Resim ve Heykel Müzesi'ne ait olması ise 1977'deki
manzarayı hatırlayacak olursak, eh yine de sevindirici... Bakarsınız ileride
yine özel koleksiyoncuların inisiyatifinde kişisel bir Fikret Mualla müzesi de
açılır.
Yaşamı boyunca 'Ne yaşayacak, ne ölecek kadar'la yetinmek
zorunda kalmış olan Fikret Mualla, değeri sonradan anlaşılan bohem sanatçı
mitine tipik bir örnek -1967'de Paris Kimsesizler Mezarlığı'na gömülmeden
önce ölümsüzlüğe aday olduğunun farkında mıydı, kim bilir? İstanbul
Modern'deki retrospektif, işte bu mit etrafında kurgulanmış: Birkaç kadeh
içki karşısında resimlerini teslim eden, dünyayla geçimsiz, akıl ve deliliğin
sınırındaki bir adamın alkolle zehirlenen bohem yaşantısı... Retrospektif, bu
bohem sanatçı mitini iyice abartıyor; gerçekten de ayrıksı bir karakter olan
Fikret Mualla üzerinden Türk resmine bir tür Van Gogh yaratmaya çalışıyor
sanki. Kadınlarla ilişkisi sorunlu, insanlarla sürekli kavga eden, rakıyı kana
kana içen, sobalı tek göz odasında yaşayan, akıl hastanesinin müdavimi haline
gelmiş bir adam bu: İyice edebileştirilerek böyle anlatılan bir yaşam,
sanatçının resimlerinden ister istemez rol çalıyor. Tabii adamın yaşamı ana
hatlarıyla böyle olunca, melodramın tuzağına düşmek belki de kaçınılmaz?
Sonuç olarak Mualla'yı 'Hep sıradışı, çalkantılı, bohem yaşam tarzıyla
aktaran bakışı tersine çevirmeyi amaçladığı' duyurulan sergi, tersine
çevirmek değil, gerçekte tam da öyle bir bakış açısını yansıtıyor.
Sanatçının yaşamını ve resimlerini 'Kalabalığın İçerisinde Kaybolmak',
'Dostlar, Tanıdıklar, Yabancılar', 'Gecenin Tınıları, Hırsları' gibi başlıklar
altında özünde birbirine çok yakın konulu birçok resmi ayrıştırarak sunan
sergi, natürmortlar, portreler yada hayvan resimleri gibi türlere uzansa da
Mualla'nın esas konusunun sokaklar ve barlar olduğunu gösteriyor. Hemen her
farklı tema altında Mualla, sokaklardaki, barlardaki sürekli hareketin anlık
bir çağrışımını duyuruyor; benzersiz bir renk duygusuyla, değişken ruh
hallerini hissettiren fırçasıyla, fırçasının ritmiyle, renkli yüzeyin içinden
biçimlendirdiği eğreti figürleri ve bütün resimlerindeki o kesif atmosferle,
kendine özgü bir görsel dünya yaratıyor. Mualla'nın yaşamını nasıl yaşadığı
bir yana, resimlerinde ve resimleriyle 'yaşadığı' gerçekten de ortada. Farklı
ruh hallerini duyuran ama hemen hemen aynı konuları, aynı duyguları, aynı
kaygıları hissettiren bir resimler dizisi Fikret Mualla'nın birikimi, büyük
atılımlar, sıra dışı başyapıtlar, hani öyle heyecanlı doruklar ve düşüşler yok:
Ama inanılmaz bir moru var, sonra gece mavisi, yeşili, sarısı, kırmızısı... Ve
resimden alınan sonsuz bir hazzın ifadesi. Mualla'nın resimleri, en az hayat
hikayesi kadar sürükleyici. Belki de uzun yıllar bir daha bir araya
gelmeyecek bu resimleri mutlaka görün! 31 Temmuz'a kadar İstanbul
Modern'de.
Kaya Özsezgin’in de bahsettiği gibi Fikret Mualla’nın,daha çok batılı
ressamlara özgü ,bohem bir yaşam serüveni var.Gauguin,Toulouse Lautrec ya
da Van Gogh’un yaşamına benzer sıkıntılar ve sorunlarla dolu ,inişli –çıkışlı bir
yaşam.Çoğunluğu guvaj tekniğiyle oluşturulmuş boya resimlerinden çok
desenlerine ,yazılı notlarına ,karnelerine trajik boyutlarıyla yansımış olan bu
yaşam ,Kadıköy yakasında Kalamış Moda’da bir konakta başlayıp Fransa’nın
bir küçük kasabasında noktalanmış ,ama hep sanrılar ,psikozlar
,çatışmalar,uyuşmazlıklar,paranoya nöbetleri içinde geçmiştir.Bir hiç pahasına
elinden çıkardığı resimlerle ,güç bela sürdürdüğü ,ama hep bunalımlarla
kesilmiş olan yaşamı boyunca ,ara vermeksizin ürettiği resimler ,ilk bakışta
böyle bir yaşamın birebir yansıması olarak görünmez.Barda kadeh tokuşturan
,sokakta gezinen ,müzikholde eğlenen ,masada yemek yiyen insanlarla dolup
taşan bu resimler ,hiçbir okulun yada eğilimin dümen suyunda değildir.Kendi
gerçekliğiyle açıklanabilecek özgün boyutlar taşırlar.
Düşlediği “bir başka hayat”,onun bu resimlerindeki mutlu ve coşkulu
konulara sinmiş ,kendi vizyonunu gene kendisi yaratmıştır.İnsanın para
kazanmak için çalışmak zorunda olmadığı ,herkesin özgürce ve kendi istekleri
doğrultusunda yaşadığı bir “hayat”ın özlemi ,Fikret Mualla’da bitimsiz bir düş
olarak resimlerine yansımış gibidir.Onun,1950’lerde bir mektubunda yazdığı
gibi ,mutlaka figüratif yada mutlaka soyut resim yapacağım diye bir iddiası
yoktu.Başka ressamlarla ve bu ressamların temsil ettikleri akım ve eğilimlerle
ilgisi söz konusu değildi.Bütün bunların dışında kalmaya çalışıyordu.Abidin
Dino’nun yerinde yorumuyla ,Fikret Mualla kendini çizgilerle tedavi
ediyordu,sıkıntısını ,acısını korkusunu dışa vurmakla yetiniyordu.Onun gözü
dünyaya açılan bir pencereydi.
Fikret Mualla’nın birçok resminde barda yiyip içen figürleri ,içki
şişelerini ,meyve tabaklarını bir arada görmekteyiz.Genellikle sıcak ve soğuk
renk karşıtlıklarıyla dolu bir dengeyi Mualla’nın resimlerinde görürüz.Fikret
Mualla’nın çevik fırça darbeleri ve hızlı bir çalışma yöntemiyle ,kısa bir süre
içinde tamamladığı kanısını uyandıran resim sevgi ,mutluluk ,arkadaşlık
,dostluk gibi insan doğasının her zaman arayış içinde olduğu kavramlara
göndermede bulunuyor.Ancak bunu yaparken ,amaçlı bir yol izleniyor,her
şeyin olağan akışı içinde yer aldığı bir yaşam sahnesini gözlerimizin önüne
getirmekle yetiniyor.(Cumhuriyet’in 75. yılında Türk Resmi-Kaya Özsezgin)
SANATÇININ ESERLERİ
KAYNAKLAR:
1.Çağdaş Türk Sanatı-Sezer Tansuğ,Remzi kitabevi
2.Türk Resminde Yeni Dönem –İsmail Tunalı
3.Yapı Kredi Kültür Yayınları-Fikret Mualla
4.Can Has yönetiminde Müzayede “pax in terris” 20 Nisan 2003
5.Cumhuriyet’in 75. yılında Türk Resmi –Kaya Özsezgin ,İş Bnk. Yayınları
6.www.lebriz.com.tr
7.www.istegenç.com.tr
8.iskenderiye.com.tr
9.sanalmuze.org
10.biyografi.net.com.tr

Benzer belgeler

küçük dev adamlar

küçük dev adamlar yağlıboya ile yaptığı resimlerinin konularını meyhaneler, barlar ve Paris sokakları oluşturur. Yaşantısıyla ve resimlerine konu aldığı Paris sokaklarıyla Türk Toulouse Lautrec’i diye adlandırılır. ...

Detaylı