ANADOLU`DAN HABERLER Özel Bursa Anadolu Hastanesi`nden

Transkript

ANADOLU`DAN HABERLER Özel Bursa Anadolu Hastanesi`nden
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Bağımsız Sağlık Hiz. San. Tic. A.Ş. adına
İmtiyaz Sahibi
Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Dr. F. Hülya KURBAN
Reklam ve Tanıtım Müdürü
Derya BATMAZ ÜNEY
Yayın Kurulu
KAPAK İÇİ
İLAN
Doç. Dr. M. Vedat KOCA
Uzm. Dr. A. Orhan DENGİZ
Op. Dr. Ali Fuat PAKER
Uzm. Dr. Ali Sait ÇAL
Uzm. Dr. Aslı BAHAR TURAN
Op. Dr. Bülent AYMELEK
Op. Dr. Deniz GÜLERYÜZ ÇAKMAK
Op. Dr. Fatih Volkan TERCAN
Op. Dr. Gürsu ÖZER
Uzm. Dr. Harun YILMAZ
Uzm. Dr. Hülya AKDENİZ ÜNTUT
Uzm. Dr. İhsan MAĞUNACI
Op. Dr. Meftun ALİCAN
Op. Dr. Mehmet YAMAN
Uzm. Dr. Mehmet Fethi ALİŞİR
Op. Dr. Murat CERAN
Uzm. Dr. Mustafa ERCAN
Op. Dr. Mustafa SEZEN
Op. Dr. Osman Okan YAMAN
Uzm. Dr. Önder BEKAR
Uzm. Dr. H. Nurşen BAŞEĞMEZ
Op. Dr. Ruhi SAYAR
Op. Dr. S. Sinan KEJANLIOĞLU
Op. Dr. Tevfik ÖNCAN
Op. Dr. Uğur Barış ÖZKAL
Op. Dr. Selim DAYIOĞLU
Dt. Semra Güler BEŞER
Dr. Halim Atilla BÜYÜKER
Dr. İhsan TÜRKHAN
Dr. Sabir ZEYVER
Uzm. Ecz. Enver SARAÇOĞLU
Dyt. Elif Naz DUMAN
Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA
Mesul Müdür / Başhekim
Hoşgeldin Bahar!
Yüzünüzde
tebessüm,
hayatınızda
sağlık ve
umut olsun...
Çetin geçen kış mevsiminin ardından güneşli günlere
yeniden kavuşuyoruz. Baharın tadını doyasıya
çıkarmak için hastalıklardan korunmak şüphesiz ki
önem taşıyor. Mevsim geçişlerinde hastalıklara yol
açan mikropların doğada yayılımları artış gösteriyor.
Bu dönemlerde insanların bağışıklık sistemi zayıfladığı
için hastalık oranlarında yükseliş gözleniyor.
Hastalıklardan korunmanın yoluysa vücut direncinin
ve bağışıklık sisteminin üst seviyeye çıkarılmasından
geçiyor. İyi beslenmek, stresten uzak durmak,
dinlenmek ve sigarayla alkol tüketmemek dikkat
edilmesi gereken unsurların başında geliyor.
Sağlıkta kaliteli hizmetin adresi olan Anadolu
Hastanesi’nin her biri alanında uzman doktorlarının,
sağlıklı bir yaşam sürmenize katkı sağlayacak
önerilerine bu sayımızda da yer verdik.
SAYI : 13 YIL: 5
OCAK - NİSAN 2015
Yazışma Adresi :
Özel Bursa Anadolu Hastanesi
İzmir Yolu No:105 Nilüfer / BURSA
Tel: (0224) 451 09 09 Fax: (0224) 451 53 00
E-mail: [email protected]
www.bursaanadoluhastanesi.com
Görsel Tasarım ve Baskıya Hazırlık:
AERONORM Advanced Creativity
FSM Bulvarı Gazi Sk. Özkaya Apt. No: 8/1 Nilüfer / Bursa
Tel: (0224) 242 22 88 E-mail: [email protected]
www.aeronorm.com
Baskı : Renkvizyon
Matbaa Reklam Tanıtım Hizmetleri
Anadolu Mah. Karlıdağ Cad. No: 32 Yıldırım/Bursa
Tel: (0224) 251 04 14 Fax: (0224) 251 04 15
E-mail: [email protected]
www.renkvizyon.com.tr
Sağlıklı bir ömür geçirmek önce kişinin kendi zihninde
başlayan bir süreçtir. Erken teşhisin pek çok ölümcül
hastalığın önüne geçebildiğini aklınızdan
çıkarmayarak, belirgin bir rahatsızlığınız olmasa bile
dönemsel olarak sağlığınızı kontrol ettirmeniz ileride
kötü sonuçlarla karşı karşıya kalmamanızı
sağlayacaktır.
Yeni umutları da beraberinde getiren bahar
mevsimiyle birlikte hayallerinizin gerçekleşeceği
yarınlara kavuşmanızı diliyor, sevdiklerinizle sağlıklı,
mutlu ve huzurlu günler geçirmenizi temenni
ediyorum.
Sağlıcakla kalın.
ya
a
K
r
e
n
Ta
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Anadolu Sağlık Dergisi’nin
Değerli Okurları,
Dr. Hülya KURBAN
Başhekim Yardımcısı / Editör
İÇİNDEKİLER
Bu yılda oldukça soğuk geçen uzunca bir kış
mevsimini geride bıraktık. Yine bir bahar mevsimi
ve doğanın uyanışını sevinerek izliyoruz. Baharla
birlikte vücudumuzda doğal endorfin salınımı
artarak ruhlarımızda neşe ve öforiye neden
oluyor. Ancak mevsim geçişlerinde yaşadığımız
uyum sorununa bağlı olarak zaman zaman hafif
bir bahar yorgunluğu hissediyoruz. Bazı sağlık
sorunları yaşıyoruz.
Dergimizin bu yeni sayısında yine çok çeşitli
sağlık sorunlarınıza ışık tutacak bilgilere
erişeceksiniz. Örneğin, göz hastalıkları, guatr,
varisler, sinüzit toplumda sık görülen sağlık
sorunlarıdır.
‘’İdrar kaçırma’’ gibi önemli bir sağlık sorununu
hastalar sıklıkla yakınlarından saklayarak hayatı
kendilerine zehir ederler. Tedavi olma şansını
yakalayanlar ise sağlıklı bir yaşam sürerler. Bu ve
benzeri bir çok sorununuzun tedavisinin
mümkün olduğunu dergimizin sayfalarında
göreceksininiz.
Diş Hekimimiz Semra Güler Beşer Dişeti
Hastalıkları konusunda değerli bilgiler veriyor.
Yine dergimizin içeriğinde baharda adeta bir
cennet köşesini andıran Abant’ı tanıma fırsatı
bulacaksınız. Her zaman yer vermeye çalıştığımız
diğer ülkelerle ilgili geziler sayfamızda Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr.Nurşen
Başeğmez size Lizbon’u tanıtıyor.
Günlerinizin her zaman bahar sevinci ve
dinginliği içinde geçmesini ve sağlıklı yaşamanızı
dilerim...
an
b
r
u
K
a
y
l
ü
H
3
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Adenoviral Konjonktivitler
Op. Dr. Yavuz Selim DAYIOĞLU
Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı
Adenoviral konjonktivitte
tanı genellikle klinik
muayene ile konur.
Tüm şekilleri aşırı bulaşıcı
olup hastalığın geçişi
genellikle enfekte çalışanla
ve bulaşmış eşyalarla
doğrudan temas şeklindedir.
Bu yüzden tedavide temel
yaklaşım bulaşmayı
önlemeye yöneliktir, kişisel
hijyene dikkat edilmelidir.
Hastane çalışanlarının
özellikle göz hekimlerinin
bulaştırmada aracı
olabileceği göz önünde
bulundurarak eldiven
giymeli ve iyi el yıkama
tekniklerini uygulamalıdır,
hasta muayenesinde
kullanılan cihazlar kullanım
sonrasında temizlenmelidir.
Ailelere hastanın havlu ve
yatak çarşaflarını diğer
aile üyelerinden ayırmak
gerektiği söylenmelidir .
Etkilenen kişinin belirtilerin
başlamasından sonra
yaklaşık bir hafta evde
tutulması bulaşıcılık
açısından önemlidir.
4
Adenoviral konjonktivitler viral
konjonktivitlerin çoğunun nedenidir.
Burada etken adenovirüslerdir. Özellikle
sonbahar ve kış aylarında konjonktivit
olgularının %20’sinden sorumludur.
Adenoviral enfeksiyonları aşırı bulaşıcı
olup, birçok şekli vardır: Bunlar foliküler
konjonktivit, faringokonjonktival ateş,
epidemik keratokonjonktivit ve akut
hemorajik konjonktivittir. Hafif
kızarıklıktan kapakları açamayacak
kadar yoğun kapak ödemine neden
olabilir, sulu akıntı oluşabilir. Genellikle
belirtiler iki taraflı olmakla birlikte bir
gözde daha erken başlayıp hızla diğer
göze geçer. Belirti ve bulgular iki gözde
farklı olabilir.
Geçmişte hastanın kırmızı gözlü
bir kişiyle temas öyküsü ve
üst solunum yolu
enfeksiyonu sıklıkla
vardır. Klinik tablo
birkaç hafta
sürebilir, kornea
tutulumu varsa
iyileşmesi aylar
alabilir.
Preauriküler
(kulak önü)
lenfadenopati-lenf
bezi şişliği sıklıkla vardır.
Tedavi de adenoviral
konjonktivitin tipine
bakılmaksızın destekleyici
olup soğuk kompres, suni
gözyaşı, yerel
vazokonstriktörler ve
% 2.5 lik Batikon şeklinde
olabilmektedir. Ayrıca suni
gözyaşı ve antienflamatuar
ajanlar da hastayı
rahatlatmak için verilebilir.
Yerel steroidlerden süperenfeksiyon, glokom ve
katarakt gibi yan etkilere
yol açması, tanısı
atlanmış herpetik
konjonktiviti
şiddetlendirmesi,
Astım
adenoviral çoğalmayı arttırması ve
adenoviral virüs dökülme süresini
arttırması nedeniyle kaçınılmalıdır. İkincil
bakteriyel enfeksiyon başladığında lokal
antibiyotik damlalara başlanabilir.
Polimiksin B ve kinolon grubu geniş
yelpazeli antibiyotik kullanımının
hastalık seyrini kısalttığı için etkili
olabileceği de bildirilmiştir.
Eğer hastalık 7-10 gün içinde iyileşmezse
veya veziküller mevcutsa herpes simpleks
olası tanısı için tekrar göz muayenesine
başvurulmalıdır.
Uzm. Dr. Önder BEKAR
İç Hastalıkları Uzmanı
astım nöbetinin oluşmasına neden olur.
Ailede astım hastası olanlar bu hastalığa
daha yatkındır. Hem annesinde hem
babasında astım hastalığı olanlarda risk
daha fazladır. Astımın nedeninin büyük
kısmını allerjik faktörler oluşturur. Bazı
kişiler bazı maddelere karşı daha
duyarlıdır. Çiçek ve ev tozları, kedi tüyü,
evde yaşayan bazı böcekler. Bu böcekler
nemli yerlerde yaşarlar ve astıma neden
olan önemli bir faktördür. Nem de astımı
tetikleyen bir faktördür. Mevsim
değişiklikleri özellikle soğuk hava astım
atağının başlamasına yol açabilir.
Solunum yolunu tahriş eden bazı
kimyasal maddeler vardır. Daha doğrusu
bazı maddeler vücutta kimyasal
reaksiyona yol açar. Kömür ve tebeşir
tozu, sigara dumanı, kirli hava, parfümsprey gibi kokular astımı tetikler. Özellikle
sigaradan ve dumanından uzak durmak
gerekir. Bunların dışında egzersiz yapmak
Havayı solduğumuzda
bu havanın akciğere
iletilmesini bronş adı
verilen yapılar sağlar.
Çeşitli uyaranlar sonucu
bu bronşlar aşırı derecede
kasılır ve daralır. Hava
yollarının daralmasıyla
nefes almak güçleşse
de nefes vermekte daha
çok zorlanılır. Bu şekilde
nöbetler halinde ortaya
çıkan, geri dönüşümlü bronş
kasılmasına astım denir.
Müzmin bir hastalık olan astımda
sadece bu bronşların daralması değil,
bronşun etrafındaki zarın şişmesi sonucu
da hava yolları daralır. Ayrıca mukus
dediğimiz balgam ve sümük gibi
yapışkan maddeler çok fazla
salgılandığında hava yolunun bazı
yerlerinde tıkanmaya neden olur.
Bu sorunlar da astımın ortaya çıkmasına
yol açar. Astım hastaları bazı maddelere
karşı daha duyarlıdır. Bu maddeler
hırıltılı nefes alma, öksürme gibi
problemlere neden olur. Ataklar
arasında hasta gayet rahattır.
Toplumda özellikle çocukluk çağında sık
görülen bir hastalık olan astım,
yetişkinlerin yüzde 5’ini, çocukların ise
yaklaşık yüzde 10’unu etkiler.
Astıma neden olan
durumlar nelerdir?
Çevresel faktörler ve aileden gelen
kalıtsal faktörler astım oluşumunda rol
oynarlar. Bu faktörler hastalığın ya da
5
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
zaten zor olan solunumu daha da
güçleştirir. Astımı başlatabilir. Bazı
hastalar egzersizden önce astım ilacı
alarak astım atağının başlamasını
önleyebilir.
Astımın başlamasına neden olacak bazı
meslekler de vardır. Bunlar kuaför,
mobilyacı, fırında çalışanlar gibi…
Özellikle kışın görülen soğuk algınlıkları
astıma neden olmaktan çok astımlı
kişilerde atağın başlamasına neden olur.
Özellikle gece ya da sabaha karşı ortaya
çıkar. Kuru ve inatçı bir öksürüktür ve
uykudan uyandırır. Sebebi balgam ya da
bronşun etrafındaki kasların kasılmasıdır.
Hasta doktora balgamı çıkardıktan sonra
rahatladığını söyler. Astım hastaları sık
nefes alıp verir. Çünkü aldığı nefesin
yetmediğini düşünür ve zorlanır.
Astım çok ağırlaştığında hastada
morarma görülebilir. Ayrıca göğüs
bölgesindeki deri özellikle kaburgaların
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Astım tanısı nasıl konur?
Hastalığın tanısını koymak zor değildir.
Bunun için uzman bir doktora
başvurmak yeterlidir. Hastanın
şikayetlerinin yanında hastalığın kesin
tanısı için bazı testler ve tetkikler yapılır.
Zor ve acı verici bir yöntem yoktur.
Solunum testi yapılır. Akciğerlerin ne
kadar hava alıp verebildiğine bakılır.
Akciğer filmi çekilir. Eğer alerjiye bağlı bir
astım olduğu düşünülüyorsa bunun için
kan testleri ve deri testleri yapılır.
Ayırt edilemediği durumlarda gerekirse
balgam ve ter testi, akciğerin
görüntülenmesi yapılabilir.
Astım Tedavisi
Astım, hastanın normla bir hayat
sürebilmesi için tedavi edilmesi gereken
bir hastalıktır. Yapılan tedaviyle hastalık
kontrol altına alınabilir. Eğer çocukluk
Kısa sürede kurtulacak bir sorun değildir.
Tedavisi uzun sürer. Astım tedavisinde
rahatlatıcı ve koruyucu olmak üzere iki
tip ilaç kullanılır. Rahatlatıcı ilaçlar
hastanın şikayetlerinin arttığı
durumlarda kullanılır. Sürekli alınan bir
ilaç değildir. Hastanın rahat nefes
almasını sağlar. Koruyucu ilaçlar uzun
süreli kullanılır. Düzenli kullanılması
gerekir. Astımın ve ataklarının ortaya
çıkmaması için kullanılır. Hastanın
şikayeti olmasa bile kullanmaya devam
etmesi gerekir.
Bu ilaçlardan burun yoluyla çekilenler
doğrudan akciğere gittiğinden daha
faydalıdır. Doktorlar tarafından da bu tür
ilaçlar genelde tavsiye edilir. Çünkü astım
akciğeri ilgilendiren bir hastalıktır.
Antibiyotiklerin, öksürük şuruplarının bir
faydası yoktur. Atağın başlamasını
engellemez.
Astım hakkında bilmemiz ve
yapmamız gerekenler nelerdir?
• Astımı olanlar sigara dumanından,
rutubetli yerlerden, soğuk havadan
korunmalıdır.
Astımda Görülen Belirtiler
Astımda bronşlar daraldığından en
önemli bulgu nefes almada güçlük
çekmedir. Hasta hem nefes alırken hem
de verirken zorlanır. Nefes verirken hava
dışarı zorlanarak çıkar ve hırıltılı soluk
alıp verme görülür. Hastada hışırtı
tarzında ses oluşur.
arasındaki içe çöker ve kaburgalar
belirginleşir. Mutlaka doktora görünmek
gerekir. Bu beliritler sadece astımda
görülmediğinden diğer hastalıklardan
ayırt etmek gerekir. Astımın belirtileri
özellikle sabah doğru görülür.
çağında tedaviye başlanırsa yetişkin
haldeyken tamamen önüne geçilebilir.
Fakat müzmin bir hastalık olduğundan
hastalığı tamamen kaldırmak yerine
şikayetleri en aza indirmek, atağın
başlamasını önlemek daha gerçekcidir.
• Alerjiye neden olan faktörler tespit
edilmeli ve bunlardan uzak durulmalıdır.
• Astım müzmin bir hastalıktır ve
psikolojik problemlere yol açabilir.
• Akciğerlerin görevleri yapılan tedavi
sonucunda normale dönebilir.
• Şikayetlerin nadir görülmesi hastalığın
iyileştiği anlamına gelmez.
• Astım büyüdükçe geçebilir fakat daha
da kötü olabilir.
• İlaçların düzenli bir şekilde alınması
gereklidir.
• Grip, astımlı kişilerde nefes almada
probleme yol açabilir. Bu yüzden grip
aşısı olmakta fayda vardır.
Astımda sık karşılaşılan bir durumdur
fakat başka solunum yolu
rahatsızlıklarında da bu hırıltı duyulabilir.
Sadece astıma özgü bir belirti değildir. En
çok görülen belirtilerden biri de
öksürüktür.
6
• Hamamböcekleri de astıma neden olur.
Bunun için evde gereken tedbirlerin
alınması gerekir.
• Astımlı kişilerin yatak odasında halı
bulundurmamalıdır. Bu böcekler halıda
barınırlar. Nemli ortamı severler
7
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
8
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
9
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Bacak Varisleri
oranla 2-4 kat daha fazla görülür. Ailesel
geçiş oranı %50 den fazladır. 20-70 arası
kadınların %55’ i varislerden şikayetçidir.
Op. Dr. Ali Fuat PAKER
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
Bacaklarda yüzeyel
toplardamarların düzensiz bir
biçimde uzayarak büklümlü
genişlemesi ve kıvrımlar
oluşturması varis olarak
adlandırılır. Telenjiektazik,
retiküler ve büyük toplar
damar varisleri olmak üzere
3 tip varis bulunmaktadır.
Telenjiektazik varisler,
ciltte yüzeyel yerleşim
gösterirler. 0.1 mm veya
daha az çaptadırlar. Elle
hissedilmezler. Mavi
veya kırmızı çizgisel renk
değişiklikleri olarak
görülürler. Bölgesel olarak
yıldız şekilli veya örümcek
ağına benzer yaygın çizgisel
oluşumlar olup tüm bacağı
sarabilirler.
Retiküler varisler, ciltten hafif kabarık,
çapları 0.4 mm’ den küçük olan mavimor renkli, elle zor hissedilebilen
varislerdir.
Büyük toplardamar varisleri (Safen ven
varisleri) büyük ve küçük safen venlerinin
seyirleri boyunca görülen büyük geniş
kıvrımlar oluşturan, elle ve gözle kolayca
fark edilebilen varislerdir. Bunlar
4 mm’den büyük çaplıdırlar. Cilt altında
seyrettikleri için genellikle derinin rengini
değiştirmezler. Damarın kendine ait
yeşilimsi renginin yansıması görülür.
Bacak varisleri yetişkin nüfusun
%15-20 sini etkiler. Kadınlarda erkeklere
10
Varisler gelişim yollarına göre iki farklı
biçimde değerlendirilirler. Bunlar primer
ve sekonder olarak isimlendirilir.
Primer varisler damar duvarının
elastikiyetinin kaybı veya venöz
kapakçıkların yetersizliği veya yokluğu ile
ilişkili doğuştan veya ailesel birtakım
problemlerin sonucudur. Bu primer
varisler genellikle büyük safenöz sistemin
alt kısımlarında gelişir. Sekonder veya
edinsel variköziteler venöz kapakçıkların
travma, derin ven trombozu veya
enflamasyon gibi nedenlerle
altı bölgeyi etkileyen derin, künt ve
bacağa ağırlık hissi veren bir ağrıdır.
Uzun süre ayakta kalmakla artar ve
bacağı yukarı kaldırmakla azalır.
Kaşıntı. Bacak kaşınabilir ve sıcaklık,
yanma hissi ve bazen de zonklama
olabilir. Genelde variköz damarların
üzerinde olur ve yaygın bir his olmasa da
bazen cilt değişiklikleri olduğunda ayak
bileğine sınırlı olabilir.
Ayak bileğinde şişme: Özellikle
akşamları ayak bileklerinde hafif veya
orta dereceli şişlikler belirir. Gece
krampları. Yaygın bir semptom olmasına
karşın variköz venler ile ilişkisi
ispatlanmamıştır.
Kanama: Yüksek ayak bileği
basınçlarının olduğu durumlar da hassas
cilde hafif bir travma olduğunda büyük
kanamalar olabilir. Benzer şekilde
belirginleşmiş bir damara olan bir
travma da aşırı kanamaya neden olabilir.
Varis için tedavi gerekir mi?
Varis tedavisinde amaç yaşam kalitesini
artırmak olmalıdır.Tedavilerde
standardize edilmiş bir yöntem yoktur.
hasarlanması sonucu gelişir. Uzun süre
ayakta durma veya obezite (şişmanlık)
tüm bacak varislerinin daha çok şikayete
neden olmasını sağlar. Varis oluşumunu
kolaylaştıran bazı faktörler vardır. Uzun
süre ayakta durmak, hamilelik, şişmanlık,
oturarak çalışmak, hareketsizlik, yaşlılık,
ilaç kullanımı (ör:doğum kontrol hapı)
Bacak varisi bulunan hastaların en
yaygın şikayeti, bacaklarının
görüntüsünün bozulması ve uzun süre
ayakta durunca ortaya çıkan bacak
ağrısı ve bacaklarda ağırlaşmadır. Yaygın
görülen şikayetler şu şekilde sıralanabilir.
Ağrı. Bu ağrı tüm bacağı ve özellikle diz
Yüzeyel tromboflebitler: Yüzeyel varisli
damarların içinde kanın pıhtılaşması
(trombozu) üstünde bulunan cildin akut
inflamasyonuna neden olur.
Kendiliğinden oluşabileceği gibi vene
hafif bir travma, hareketsizlik veya uzun
süreli yolculuklar sonucu da oluşabilir.
Gizli tümörler gibi diğer nedenler de
unutulmamalıdır. Akut dönemde cilt
kızarık, sıcak ve çok hassastır.
Ayak bileği cilt değişiklikleri. Bu
değişiklikler hafif hemosiderin
pigmentasyonundan variköz egzama,
lipodermatoskleroz ve açık yaraya kadar
değişebilir.
Her hasta için tedavi kişiseldir ve o
hastanın bacak yapısı, cilt yapısı, varisin
derecesi ve mevcut diğer sağlık durumları
gibi birçok parametre değerlendirilerek
karar verilir. Ancak şu hiçbir zaman
unutulmamalıdır ki varis tedavisinde en
önemli temel esaslar disiplin ve sabırdır.
Varis tedavisinde yapılan en büyük hata
tedavinin ertelenmesidir.
Ne tür tedaviler uygulanabilir?
İlaçlar: Varisin tedavisinde çok sayıda
ilaç kullanılmaktadır. İlaçların bir kısmını
kimyasal maddelerden elde edilirken bir
bölümü ise bitkisel özütlerden elde edilir.
Varis çorabı: Varis tedavisinde kullanılan
yöntemlerin büyük bir bölümünde
tedaviye ek olarak varis çorabı kullanılır.
Varis çorapları hastanın şikayetlerinin ve
hastalığının derecesine göre ihtiyaç
duyulan basınç aralıklarında kullanılır.
Varis çorapları bu faydalı etkilerini bağ
dokusuna destek olarak, doku basıncını
yükselterek, filtrasyon miktarını
azaltarak, ödemi azaltıp ve önleyerek,
toplar damar tansiyonunu baskılayarak,
kapak yetersizliğini önleyerek, diz altı kas
gücünü artırarak, damarlardaki kan
akışını hızlandırarak ve lenf dolaşımını
destekleyerek gösterirler.
Lazer: Varisli damarların cerrahi
tedavisine alternatif olarak lazer enerjisi
kullanılarak kurutulmasıdır. Damar içi
(EVLT) ve cilt üzerinden olmak üzere iki
şekilde yapılabilir. Cilt üzerinden
uygulanan tipi genellikle ince retiküler
varisler ve telenjiektazilerde kullanılırken;
damar içi uygulanan tipi daha büyük
varislerin tedavisinde kullanılır.Her
yöntemde olduğu gibi bazı yan etkiler
görülebilir. Diğer alternatif tedavi
yöntemlerine göre daha pahalıdır.
Skleroterapi: Damar içine enjektörle
girilip ve çeşitli büzüştürücü maddeler
verilerek varisli damarların
söndürülmesidir. Uygulamasının kolay
olması nedeniyle popülaritesini her
zaman korumuş bir yöntemdir.
Cerrahi sonrası kalıntı varislerde ve
kozmetik amaçlarla 1mm den küçük
olan lezyonlarda artan oranlarda
kullanılmaktadır. Skleroterapi için
günümüzde en çok kullanılan ilaç
Polidocanol dur. Değişik
konsantrasyonlarda bulunur ve
uygulanacak damara özel dozlarda
kullanılır.
Termokoagülasyon (TC 3000):
Termokoagülasyon ince varislerin yok
edilmesini amaçlayan, her cilt tipinde
kullanılabilen bir yöntemdir. Herhangi bir
bölgede, her biçim ve renkteki ince
varisler bu yöntem ile tedavi edilebilir.
Özellikle, çok küçük çaplı ve varisler için
uygundur. Cihaz, bir jeneratör ve sadece
damara enerji verilmesini sağlayan
çevredeki dokuya herhangi bir zarar
vermeyen tek kullanımlık izolasyonlu
nikel iğnelerden oluşur. Jeneratörün gücü
optimum enerji vererek nekroz riskini
önlemektedir. Nikel allerjisi olan kişilerde
altın iğneler kullanılır. TC işlemi
sonrasında ince varislerin anında yok
olduğu görülür. Termokoagülasyon
nedeniyle cilt üzerinde işlemi takiben
Takip eden dakikalarda küçük bir
kabarıklık ve kızarıklık oluşur. 1-2 günde
kabuklaşma oluşur ve 4 ila 6 hafta içinde
tamamen yok olur.
Avantajları: Komplikasyon görülmez,
kullanımı kolaydır, telenjiektazi ve ince
retiküler varisler anında yok olur,allerji
yapmaz, pigmentasyon (renk değişikliği)
olmaz,yanık olmaz yan etkisi
yoktur,hasta için rahattır ve bandaj
gerektirmez. Her çeşit telenjiektazi ve ince
retiküler varis (yıldız ve örümcek ağı
görünümünde) üzerinde son derece
etkilidir.Güneşe çıkmaya izin verir ve her
cilt tipinde uygulanabilir. Seanslar 15
dakika sürer. Bir seans 250-500 palsa
karşılık gelir.
11
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Radyofrekans: Varisli damarların içine
ciltten ultrason eşliğinde girilerek
radyofrekans enerjisi ile söndürülmesidir.
Lokal veya bölgesel anestezi ile uygulanır.
Radyofrekans enerji damar duvarını
ısıtırak kapanmasına neden olur.
Cerrahi Tedavi
Büyük ve küçük safenöz sistemin varisleri
uygun stripping ile ve yetersiz kominikan
venlerin bağlanması ile tedavi edilebilir.
En iyi cerrahi adayları aktif, kilolu
olmayan sağlıklı kişilerdir. Bazı hastalar
kozmetik nedenlerle varisli damarların
çıkarılmasını isteyebilirler. Bu hastalarda
çok küçük kesilerle iz bırakmayacak
şekilde varis pakeleri çıkarılır. Varisin
cerrahi tedavisinde lezyonun derecesine
göre ayaktan(ambulatuar) veya tek gece
hastanede yatmayı gerektiren ameliyat
planlamaları yapılabilir
Varisten Korunmanın Yolları
Varis oluşumunda ve tedavinin seyrinde
günlük yaşantımızda aslında önemsiz
gibi gözüken bazı hareket ve yaşam
tarzlarımızın oldukça önemi vardır.
Bu nedenle tedavinin seyrini ve hastalığın
ilerlemesini önlemek için dikkat etmemiz
gereken bazı konular vardır. Bunları şu
şekilde özetleyebiliriz.
12
Bol hareket: her hareket yaralıdır. En iyisi
yürüme, yüzme, bisiklet, gibi sürekliliği
olan hareketlerdir. Aniden durma ve
sıçrama gibi hareketlerle birlikte olan
sporlar (futbol, basketbol vb.) varis
yönünden sakıncalıdır. Bir saatten daha
uzun süre oturmayın ya da ayakta
kalmayın. Oturan birinin arada bir ayağa
kalması ve dolaşması gerekir. Günde bir
çok kez bacakları yüksekte tutmak
yararlıdır. Ayrıca ayaklarınızla A harfi
yapacak gibi topukları uzaklaştırıp, baş
parmakları birleştirin. Topukları birleştirip
parmakları uzaklaştırarak V harfi yapın.
Topuklarınız yerde kalsın, ayaklarınızın
ön kısmını yukarı kaldırın. Sonra
ayaklarınızın önü yerle temastayken
topuklarınızı yukarı kaldırın. Hareketlerin
hepsini 10 ar kez tekrarlayın.
Soğuk suyla bacaklara duş yapmak:
Cilde uygulanan soğuk su ile venler
büzülür ve kan daha çabuk kalbe akar.
Sabah ve akşam bacaklara ayaklardan
başlayıp yukarı doğru soğuk su duşu
uygulamak faydalıdır.
Bol giysileri tercih edin: Sıkı kemerler
kan akımını zorlaştırır. Külotlu çorapların
da bel kısmını sıkmaması gerekir.
Ayakkabı topukları 5 cm.den yüksek
olmamalı. Topuklar ne kadar yüksekse
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
bacak kaslarının pompalama işlevi o
kadar zayıftır. Giydiğiniz ayakkabıyı her
gün değiştirin. Değişik yükseklikteki
topuklar kan pompasına uyarıcı etki
yapar.
Doğru beslenme: Doğru beslenme
vücuda gerekli yapı maddelerini sağlar.
Bağ dokusunun dayanıklılık ve
esnekliğini sağlayan kollajen ve elastin
liflerinin azalması bir çok organda
yetmezliğe yol açar. Bağ dokusu zayıflığı
varis oluşumuna neden olur. Doğru
beslenme bağ dokusunu güçlendirir ve
aşırı kikoyu önler. Günde en azından iki
litre sıvı tüketilmelidir.
Venlere dışarıdan mekanik destek:
Dıştan destek görevi yapan külotlu
çorapların iyi kaliteli olanları hafif
varislerde yarar sağlar. Aşırı varis
şikayetlerin de ise sıkıca kavrayan özel
varis çorapları faydalıdır.
Sigara içilmemeli: Sigara ve
oluşturduğu serbest radikaller damar
duvarına zarar vererek damar
hastalıklarının oluşmasını çabuklaştırır.
Bitkisel maddeler. Bitkisel kaynaklı venleri
sıkılaştıran maddelerin (at kestanesi,
gotu kola, grape seed, bilberry, okserutin,
diosmin) pomat ve hapları yararlı olabilir.
13
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Çocuklarda Kabızlık
Uzm. Dr. A. Orhan DENGİZ
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Çocuklarda kabızlığın en
önemli nedeni yeterli sıvı ve
lifli besin tüketmemeleridir.
Diğer bir önemli neden de
tuvalete gitmemeleri ve
gitmeyi ertelemeleridir.
Hangi durumlarda
kabızlıktan söz edilir?
Yaş grubu ve kullanılan besinin özellikleri
günlük dışkı sayısını değiştirir.Bebekler
anne sütü aldıkları dönemde günde 6-8
defa yumuşak dışkı yapabilirler..Bu
durum ishal olarak algılanmamalıdır.
Önemli olan bebeğin bu koşullarda
büyümesini uygun ölçülerde
sürdürmesidir.Ancak yine anne sütü alan
bebeklerin günde bir defa veya iki günde
bir defa dışkıladıklarını da biliyoruz.Bu
nedenle kabızlık tanımında da dikkatli
olmak gerekir.Bebeğin alışılmıştan daha
sert ve/veya ağrılı ve/veya seyrek
dışkılaması kabızlık olarak düşünülebilir.
Bebekler büyüdükçe tükettikleri besinler
de değişkenlik göstererek artar.
Genellikle günde bir veya iki günde bir
dışkılamaları beklenir.Günde üç defaya
kadar dışkılaması normal
karşılanmalıdır. Haftada üçten daha az
dışkılaması,dışkılanırken zorlanması,ağrı
çekmesi ve sert dışkılaması durumunda
kabızlık söz konusu olur.
Eğer kabızlık iki haftadan uzun sürecek
olursa bu durumda kronik(uzun süreli)
kabızlıktan söz edilir.
14
Çocuklarda kabızlığın
nedenleri nelerdir?
Çocuklarda kabızlığın en önemli nedeni
yeterli sıvı ve lifli besin tüketmemeleridir.
Diğer bir önemli neden de dışkı yapmak
için tuvalete gitmemeleri ve dışkılamayı
ertelemeleridir.Çocuklar sıklıkla kaka
yapma ihtiyaçları geldiğinde oyuna ara
vermemek veya ailenin bulunduğu
ortamdan ayrılmamak için kakalarını
tutarlar ve bu dışkılama hissinin
geçmesini beklerler.
Bazı çocuklar ise daha önce dışkı
yaparken zorlandıkları durumda
calarının yandığını veya rahatsız
olduklarını bilerek bekletirler.Bu
durumda dışkı daha da su kaybederek
sertleşir ve çıkarılmaları sırasında daha
çok sıkıntı yaratırlar.Eğer kabızlık tuvalet
eğitimi sırasında başlarsabunun
çocuğun yaşadığı baskı ve strese tepki
olarak geliştiği düşünülür.
Ayrıca kabızlığa neden olan hastalıkların
varlığı da akıldan çıkarılmamalı,uzun
süre kabızlık durumunda hekime bu
nedenle danışılmalıdır.
Kabızlık neden tedavi edilmelidir?
Kabızlık tedavi edilmezse dışkılama
gittikçe zorlaşır ve ağrılı olur.Sebep-sonuç
ilişkisi içinde çocuk dışkı yapmaktan
daha çok kaçınır ve kabızlık sorunu
giderek önemli bir sorun olmaya başlar.
Karnın alt yarısında ağrı ve dışkılama
sırasında oluşan çatlaklara bağlı
ağrı/acı ve kanamalar ortaya
çıkar.Kabızlığın başka sonucu ise
,çocuğun zaman zaman dışkı
kaçırmasıdır.Bu durum çocuk için
daha da çok stres kaynağı olur.
Kabızlık uzun süreli olduğunda
bazı çocuklar altlarını ıslatmaya
başlarlar.Bu durum kalın
barsakların son
kısmında bekletilen
dışkı kitlesinin
mesaneye baskı
yapmasından
kaynaklanır.
Bu nedenle bu çocuklarda idrar yolu
enfeksiyonu da daha sıktır.Bazen de
kabızlık çocukta iştahsızlık nedeni olur.
Büyümesini olumsuz etkiler.
Kabızlık nasıl tedavi edilir?
Tuvalet disiplinin geliştirilmesi önemli bir
başlangıçtır.Dışkılama duygusu olsun ya
da olmasın çocuk mutlaka günde iki
defa aynı saatlerde tuvalete
oturmalı ve en az on
dakiak gibi makul bir
süre dışkılama için
gayret etmelidir.
Çocuklarda tuvalet
eğitimi için en
uygun zaman
çocuktan çocuğa
farklılık gösterir.İki
yaşından önce söz
konusu
olmamalıdır. Üç yaşından sonra nörolojik
olarak dışkıyı tutmayı öğrenebilecek hale
gelirler.Bu durum dört yaşına kadar
gecikebilir.Acele edilmesi ve baskı
yapılması kabızlıkla sonuçlanabilir.
Erken yaş gruplarında eğitim
kurumlarında tüm gün vakit geçiren
çocuklarda kabızlık daha sık görülebilir.
Bu durum tuvaletin fiziki koşullarından
kaynaklanabilir.Temiz olmaması,tuvalet
kağıdının olmaması gibi nedenler çok sık
olarak dile gelir.Üzerinde durulması
gereken bir diğer konu da çocuğun
beslenmesidir. Tükettiği besinlerin
liftenzengin olması önemlidir.Sebze ve
meyveler liften zengin besin
gruplarıdır.Ancak çocuklar
genellikle bunları sevmezler.
Günde iki porsiyon meyve,üç
porsiyon sebze yenilmesi
ideal uygulamadır.Ancak
çocuklarda bu miktarlarda
sebze-meyve tüketimini
sağlamak gerçekten çok
zordur.Makul ölçülerde
ve baskı yaratmadan
tüketmeleri için gayret
edilmelidir.Ayrıca
normal ekmek yerine
kara ekmek tercih
edilmeli,çocuk bol su
içmelidir.Bu
önerilerin de işe
yaramadığı
sorunun bir
hekim
tarafından değerlendirilmesi çok yerinde
olur.
1 yaşın üzerinde kilo başına 100 ml.
olarak kabaca hesaplanabilir.
Tedavi ne kadar sürer?
Tedavi aylarca sürebilir. Sabırla ve
anlayışla çocuğa yaklaşılmalıdır.Aksi
halde çocukta ömür boyu sürebilecek
sorunlar ile karşılaşırız.
• Aşırı süt tüketimi (günde 500 cc den
fazla) engellenmelidir.Kola,gazlı
içecekler,çay verilmemelidir.
• Ağrılı dışkılamayı gidermek için dışkıyı
yumuşatıcı ilaçlar,gerekirse lavman ve
sıcak oturma banyosu doktor tarafından
önerilecektir.Anüs çevresinde ağrıyı
azaltıcı kremler önerilir.Çocuğun ağrı
kaygısı ile dışkıyı tutma davranışını
kırmak gerekir.
• Yeterli lif tüketimi
sağlanmalıdır.
(20-25 gr/gün)
• Çocuğun yeterli
sıvı tükettiğinden
emin olmak
gerekir.
• Rafine beyaz un yerine kepeği
alınmamış un,çavdar unu,yulaf unu veya
mısır unu tercih edilmelidir.
• Günlük 1-2 tatlı kaşığı zeytinyağının
yemeklere eklenmesi yarar sağlayabilir.
• Çocuk her yemekten sonra tuvalete
oturtularak,acele ettirilmeden kakasını
yapması teşvik edilmelidir.
• Çocukların her gün yaşlarına uygun
fiziksel aktivite yapmaları sağlanmalıdır.
Lifli Gıdalar
Meyveler: Armut, üzüm, erik, kavun,
kayısı, incir, hurma gibi meyveler günde
en az 2 porsiyon verilmelidir. Mevsimine
göre yaş veya kuru olabilir. Çocuğun ağız
tadına göre komposto veya meyve suyu
şeklinde verilebilir. Kompostonun taneleri
de yedirilmelidir. Meyve suyunu
hazırlarken posasının içinde kalması
gerekir.
Sebzeler: Lahana,kereviz,pırasa,bamya,
enginar,brokoli,karnıbahar,fasulye,kab
ak gibi sebzelerden bir veya iki porsiyon
yedirilmelidir.Sebze yememekte direnen
çocuklar salatalık veya haşlanmış mısır
yiyebilirler.
Baklagiller: (kurufasulye, mercimek,
bezelye, nohut) de iyi posa kaynağıdırlar.
Mercimek çorbası içine kereviz gibi
sebzeler katılıp ezilerek verilebilir.
Patates ve unlu gıdalarda n
mümkün olduğunca
kaçınılmalıdır.
15
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
dengeyi, metabolizmayı etkileyerek çeşitli
hastalıklara yol açtığı gösterilmiştir. En
başta glikoz toleransının bozulması şeker
hastalığı, yüksek tansiyon, uyku
bozuklukları, solunum ve sinirim sistemi
hastalıkları, kalp hastalıkları sayılabilir.
Yağ dokusu ne kadar fazla ise riskler o
oranda artmaktadır. Okul öncesi kilolu
çocukların yarısı kilolu ergenlere
dönüşmektedir.
Çocuklarda Obezite
Çocukluk çağında obezitenin tanımında
yaşa göre kilo ve boya göre kilo büyüme
eğrileri (persantil) kullanıldığı gibi, vücut
kitle indeksi (BM = VKİ Kg/boy2) de
yaygın olarak kullanılmaktadır. 14 yaşın
altındaki çocuklarda VKİ = 19-20 olmalı;
15 yaşında 25, 16 yaş üstü çocuklarda 28
olmalıdır.
Uzm. Dr. Nurşen BAŞEĞMEZ
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Çocuklarda en sık görülen
beslenme bozukluklarından
bir olan obezite (şişmanlık),
vücut ağırlığının artışı ve
bunun sonucunda gelişen
vücut yağı fazlalığı olarak
tanımlanabilir.
Ülkemizde büyük kentlerde
okul çağı ve ergenlik
çağı çocuklarda daha sık
görülmektedir.
Obezitenin yarattığı
problemlerden yağ dokusu
artışı sorumludur. Harcanan
enerjiden fazla yiyecek
alındığında yağ dokusu
artar. Yani yağ boğazdan
gelir Buna katkıda bulunan
çeşitli genetik ve çevresel
faktörler tanımlanmıştır.
Nadiren bazı hormonal
dengesizlikler, metabolik
bozukluklar, kas-iskelet
sistemi hastalıkları da
potansiyel nedenler arasında
sayılabilir. Bu nedenler
şişmanlığın sadece % 10’unu
kapsar. % 90’ı alınan ve
harcanan kalori ile
ilişkilidir.
16
Obezitenin nedenleri konusunda pek çok
teori vardır. Genetik, endokrin, çevresel,
besinsel ve aktivite miktarı obezite
başlangıcı ve gelişimi ile
ilişkilendirilmiştir. Bunlardan beslenme ve
aktivite en önemli ve kesin obezite
etkenleridir. Genetik faktörler de göz ardı
edilmemelidir. Ebeveynlerden biri şişman
ise çocuklardaki riski % 40 oranında
arttırabilir. Anne ve babanın şişman
olması bu oranı % 80’e çıkarmaktadır.
Evlat edinilen çocuklarda obezite
biyolojik ebeveynleri ile koraledir. Bu da
gösteriyor ki genetik faktörler çevresel
faktörlerden daha önemlidir.
uzmanı ile egzersiz uzmanlarından
yardım alınabilir. Eğer çocuk 7 yaş
üzerinde ise ve VKİ % 95 persantilin
üzerinde ise uzman denetiminde kilo
ermek düşünülmelidir.
Çocuk obezitesinin
olası sonuçları nelerdir?
Obez çocukların ergenlik döneminde
ortaya çıkan en önemli sorunu; psikososyal bozukluklardır.
Dış görünümleri dolayısı ile sataşmalara,
alaya maruz kalırlar; takım oyunlarından
dışlanırlar. Aktivitelerden uzak kalınca
hareketsizlik obeziteyi arttırır. Yapılan
klinik çalışmalarda yağ depolarının
artması; kalp-damar sistemini, hormonal
Tedavi ve Önlemler
Obez çocukların aile bireylerine sağlıklı
ve dengeli beslenme stratejileri
anlatılmalıdır. Uygun fiziksel aktivite
programlarının düzenlenmesi, obezitenin
önlenmesi ve tedavisi için mutlaktır.
Bilgisayar oyunları, TV seyretme gibi
hareketsiz olmayı gerektiren durumları
azaltmak gerekmektedir. Sağlıklı
yiyecekleri eğlenceli hale getirmek, hatta
yiyecek hazırlamada çocuğun da dahil
olmasına izin vermek gibi yöntemler
faydalı olabilir.
Sonuç olarak obezitenin önlenmesinde
en iyi yöntem; çocukların sağlıklı
beslenmesi, fiziksel aktiviteye
yönlendirilmesi çok önemlidir. Aile
bireylerinin de yaşam şekillerinin örnek
olarak şekilde düzenlemeleri gerekir.
İlk değerlendirme sonrasında çocuğun
% 95 persantil ve üzerinde ise çocuk
doktoru tarafından değerlendirilmeli ve
nedenler gözden geçirilmelidir. Derhal
kas dokusu, total kolesterol düzeyi,
insülin direnci, ortopedik problemler, kilo
ile ilgili psiko-sosyal durumlar
araştırılmalıdır. Eğer çocuk 2 – 7 yaş
arasında ise ve sistemik herhangi bir
hastalığı yoksa kilo vermesi
önerilmemektedir. Mevcut kilosunu
koruması ile çocuk büyüdükçe VKİ de
zaman içinde azalma meydana gelmesi,
bu arada da sağlıklı beslenme ve aktivite
alışkanlıklarının oluşturulması tercih
edile bir yaklaşımdır. Bu durum sabır ve
uzun soluklu bir mücadele gerektirir.
Buna ailenin katkısı çok önemlidir. Diyet
17
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Sigara,
Dişetini de Tahrip Ediyor!
Dt. Semra Güler BEŞER
Diş Hekimi
Dişeti hastalıkları, basit
bir dişeti iltihabından
(gingivitis) çene
kemiklerinin eridiği, dişlerin
sallanarak kaybedildiği
şiddetli enfeksiyonlara
(periodontitis) kadar geniş
bir alanı kapsıyor.
Kanser, akciğer, kalp
hastalıkları gibi bir çok
önemli rahatsızlığa sebep
olan sigaranın, ağız içi
mukozası ve dişetleri için de
çok zararlıdır.
Dişlerin 24 saat fırçalanmadığı zaman
dişler üzerinde krem rengi, tırnakla
sıyırdığımızda kolayca dişten ayrılan bir
tabaka oluşur. Bakteri plağı dişetine
sıkıca tutunan, yapışkan saydam bir
tabakadır. Oluşumu sürekli devam eder.
Plak, bakteriler tarafından üretilir ve
plağın bir miligramında 200-500 milyon
bakteri bulunur.
Dil, dudak ve tükürük; yiyecek ve
içeceklerle birlikte bakterileri de dişlerin
üzerinden alıp mideye gönderir. Bu
yüzden bakteriler dişe tutunabilmek için
bakteri yapıştırıcısı olarak bilinen dextran
adında yapışkan bir madde salgılarlar.
Bu madde suya dirençli olduğu için ağız
çalkalandığında plak uzaklaşmaz. Plak,
bakteriler, bakterilerin salgıladıkları
yapışkan dextran ve gıda artıklarından
oluşan bir yapıdır. Bakteriler besinleri
sindirdikçe, asit salgılarlar. Yapışkan
madde içindeki asitler, diş yüzeyi ile
temastadır ve bu temasın uzun sürmesi
dişten mineral kaybı ile sonuçlanır ve
çürük oluşur. Kötü ağız bakımının tek
sonucu çürükler değildir. Plak daha çok
diş Eti hizasında oluşur ve irritasyona,
kanayan diş etine veya daha ciddi
problemlere yol açabilir.
Genetik Yapı Önemli,
Sigara Hastalığı Tetikliyor!
Yapılan araştırmalara göre, % 30
oranında genetik bir yatkınlık olduğunu
bilinmektedir. Ağız bakımının kötü
olması ile dişeti hastalığının gelişme
olasılığının 6 kat daha artırmaktadır.
Ailede dişeti problemi olan bir kişi olması
durumunda ailenin diğer bireylerinin de
mutlaka bir dişeti uzmanına muayene
Dişinizi Gıcırdatmayın!
Diş gıcırdatma dişetine zarar veriyor.
Diş gıcırdatmanın diş ve dişeti arasındaki
kuvvetin azalmasına sebep olarak,
periodontal dokuyu yıkmaktadır.
Dişetlerindeki çekilmenin bir sebebinin
de diş sıkmaktır.
Mutlaka gece plağı takılarak bu sıkmanın
durdurulması gerekmektedir. Yaşam
boyu dişlerini ağızda tutmak için bakteri
plağının, diş fırçalaması, diş ipi
kullanılması ve kimyasal ajanlarla
düzenli olarak her gün dişlerden
uzaklaştırılması gerekmektedir.
olması gerekir. Ayrıca sigaranın da
hastalıkta etkilidir. Sigara kanser, akciğer,
kalp hastalıkları gibi bir çok önemli
rahatsızlıklara sebep olur. Tüm bunların
dışında ağız içi mukozası ve dişetleri için
de çok zararlıdır.
Sağlıklı dişetinin kanamıyor. Dişetlerinde
oluşan şişmeler ve kızarmalar da
hastalık habercisidir. Dişetlerinde
çekilmeler ve açığa çıkan kök
yüzeylerinde oluşan hassasiyetin de
hastalık belirtisi olacağına dikkat
çekmek gerekiyor. Dişeti kenarlarında
veya dişler arasında, diş taşlarına bağlı
olarak oluşan siyah alanlar da risk
oluşturuyor. Dişeti hastalığının temel
sebebinin bakteri plağı ve diş taşıdır.
18
Dişetlerinin yumuşamasına ve dişeti
hastalıklarının gelişmesine neden olur.
Doğum kontrol hapları, anti-depresanlar,
kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkiler.
Bu yüzden bu ilaçlardan birini
kullanıyorsanız lütfen diş hekiminizi
uyarınız ve ağız hijyeninize ayrıca önem
veriniz. Hipertansiyon, kanser gibi pek
çok rahatsızlığın nedenlerinden biri
olmasının yanında dişeti hastalıkları da
risk faktörlerindendir.
19
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Grip
Uzm. Dr. Harun YILMAZ
İç Hastalıkları Uzmanı
İnfluenza (Grip) İnnfluenza
virüslerinin infeksiyonu ile
oluşan akut bir solunum yolu
enfeksiyonudur.Hastalık
üst ve/veya alt solunum
yollarını etkiler ve ateş, baş
ağrısı,kas ağrısı halsizlik gibi
sistemik belirti ve bulgularla
karşımıza çıkar.Hemen
hemen her kış mevsiminde
değişik boyut ve şiddette
hastalık salgınları ortaya
çıkar.
Grip hastalığına neden
olan etkenler, İnfluenza A
ve İnfluenza B virüsleridir.
İnsanlarda yaygın hastalığa
yol açan influenza A
virüsüdür. İnfluenza A virüsü
insan, domuz, kuş, at gibi
hayvanlarda, influenza B
sadece insanda hastalık
oluşturmaktadır. Sadece
hayvanlarda hastalık
oluşturan influenza A
virüsünün alt tipleri de
vardır. Bunun en bilinen
örneği kuş gribidir.
Son yıllarda bu virüsün
insanlara da bulaşabildiği
gösterilmiştir. Bunlar az
sayıda vakalar olmakla
birlikte, büyük salgınların
olmasından endişe
edilmektedir.
20
Grip Hastalığında Belirti ve Bulgular
Grip hastalığında belirtiler, 1-2 günlük bir
kuluçka döneminden sonra birdenbire
başlar. En sık baş ağrısı, ateş, titreme, kas
ağrısı ya da kırıklık şikayetleriyle aniden
başlayabilir. Özellikle öksürük ve boğaz
ağrısı gibi solunum yolu şikayetleri de
eşlik edebilir. Çoğu durumda,başlangıç o
kadar anidir ki hastalar hasta oldukları
kesin zamanı hatırlayabilirler.Vakaların
çoğunda hastada 38 °C ile 41 °C lik ateş
olabilir.Hastalığın ilk 24 saatinde hızlı
ateş yükselmesi olur ve ateş genellikle 2-3
günlük periyod içinde kademeli olarak
düşer .Bazı hastalarda ateş 1 hafta kadar
devam edebilir.Bütün başı içine alacak
şekilde bir baş ağrısı olur, bazen de başın
ön kısmında baş ağrısı olabilir.Kas
ağrıları en sık bacaklarda ve belde
olurken vücudun her yerinde ağrı olabilir.
Bazen de eklem ağrıları olabilir.
Solunum yolu şikayetleri sistemik
belirtilerin yanında çok daha belirgindir.
Hastaların çoğu sıklıkla göğüs ön duvarı
arkasında rahatsızlığın eşlik ettiği bir
hafta yada daha fazla süren bir öksürük
veya boğaz ağrısı olur.Göz hareketleriyle
oluşan ağrı,ışıktan rahatsızlık hissi ve
gözlerde yanma olabilir.
Grip ve Nezle Ayrımı
Grip (influenza) ve nezle (soğuk algınlığı),
belirtileri sıklıkla karıştırılabilen iki farklı
hastalıktır. Her iki hastalıkta viral bir
infeksiyon olmakla birlikte farklı virüslerle
meydana gelmektedir. Nezleye sebep
olan 100’den fazla virüs vardır ve bu
nedenle defalarca kez nezle olmak
mümkündür.
Nezle ile gribin en önemli farkı gripte ateş
olması; nezlede olmamasıdır. Ayrıca
nezle genellikle “ayakta geçirilen” bir
hastalık iken grip hastaların günlük
işlerini yapmasını engelleyecek kadar
halsizliğe yol açabilir. Her iki hastalıkta
da burun akıntısı veya tıkanıklığı, boğaz
ağrısı ve öksürük olabilir.
Grip Hastalığının Bulaş Yolları
Grip, öksürük ve hapşırma sonucu,
içerisinde hastalığa neden olan canlı
virüsleri taşıyan damlacıkların çevreye
saçılması ile yayılır. Bu damlacıklar birkaç
saat boyunca havada kalabilir ve
insanlara hastalığı bulaştırabilir. Bu
nedenle okul, iş yeri gibi kalabalık
ortamlarda bulunan kimseler özellikle
risk altındadır. Ayrıca hasta kişinin eline
ve oradan da kapı kolu, telefon gibi
nesnelere bulaşan, virüs içeren
parçacıklar başka bir kişinin temas
etmesi sonucu eline oradan da elini
ağzına, burnuna, gözüne götürmesiyle
hastalığa yol açabilir. Tokalaşma,
öpüşme, bir metreden fazla yaklaşarak
konuşma önemli bulaş yollarıdır.
Grip Hastalığının Tedavisi
Grip tedavisinde antibiyotikler etkili
değildir ve çoğu zaman gereksiz olarak
kullanılmaktadır. Gereksiz antibiyotik
kullanımı, bakterilerde direnç gelişimine
neden olarak bazı enfeksiyonların
tedavisini geciktirdiği gibi tedavi
masraflarını da artırmaktadır.
Antibiyotikler, hastalık sırasında ikincil
olarak görülen bakteriyel enfeksiyonlar
(sinüzit, zatürree ve orta kulak iltihabı
gibi) gelişirse kullanılmalıdır.
Gribe yakalanan çocuklarda ve gençlerde
Aspirin kullanılması tavsiye edilmez.
Aspirin çok nadir görülen, ancak tehlikeli
olan “Reye Sendromu’na” neden olabilir.
Aspirin yerine dinlenme, bol sıvı alma ve
belirtileri hafifleten ilaçlar tercih
edilmelidir. Sonuçta grip tedavisinde
yatak istirahati, bol sıvı alımı, ağrı kesici
ve ateş düşürücüler gibi ilaçlar ile
semptomatik tedavi önerilir.
Komplikasyonlar yakından takip edilmeli
ve uygun şekilde tedavi edilmelidirler.
Gribe yönelik antiviral ilaç başlanması
kararı doktor tarafından verilmelidir.
Grip Hastalığından Korunma Yolları
Gripten korunmak için önerilen yöntem
aşılanmadır. Dünya Sağlık Örgütü
virüsün değişikliklerini yakından izleyip,
aşı bileşimi için yıllık önerilerde bulunur.
Her yıl aşı içeriği Dünya Sağlık
Örgütü’nün önerileri dikkate alınarak
hazırlanır. Son yıllarda kullanılan
aşılarda iki influenza A alt tipi ve bir
influenza B suşları yer almaktadır.
Hazırlanan aşı ile salgında saptanan
viruslerle antijenik benzerlik varsa aşı
%50-80 korunma sağlayabilir. Sağlıklı
erişkinlerde aşı ile sağlanan koruyucu
antikor düzeyi influenza A için %80’in
üzerinde bildirilmiştir. Yaşlılarda
koruyuculuk oranı daha düşük olmakla
birlikte komplikasyonları ve ölüm oranını
azalttığı saptanmıştır.
Kuzey yarım kürede salgın kış aylarında
görüldüğünden aşı, sonbahar
başlangıcında yani eylül ve ekim
aylarında yapılmalıdır. Ayrıca mart, nisan
ayları ikinci salgın dönemi olduğundan
eylül, ekim veya kasım aylarında aşı
yaptırmayanlar kış aylarında da
yaptırabilir. Aşı, grip komplikasyonlarının
sık görüldüğü, bu hastalara hastalığı
bulaştırma olasılığı yüksek olan
kimselere, influenzadan korunmak
isteyen 6 aydan büyük ve yumurta alerjisi
olmayan herkese önerilir.
Aşı Önerilen Gruplar
• 50 yaş ve üzerindekiler,
• Huzur evinde kalan veya kronik bakım
verilen bir sağlık ünitesinde kalan her
yaştan kişiler,
• Kronik akciğer ve kalp hastaları,
• Uzun süreli aspirin tedavisi verilen
6 ay-18 yaş arası çocuklar,
• Kronik böbrek hastalığı olanlar,
• Şeker hastalığı olanlar,
• Bağışıklık sisteminde yetersizlik veya
baskılanma durumu olan hastalar
(kanser hastaları, AIDS olanlar, organ
nakli yapılmış olanlar, steroid alanlar,
kemoterapi ya da radyoterapi
uygulananlar)
• Gebeler,
• Doktorlar, hemşireler ve hastanede
çalışan diğer personeldir.
21
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Güncel
Aşılama Tedavisi
Op. Dr. Deniz Güleryüz ÇAKMAK
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
İnfertilite (çocuk sahibi
olamama) oldukça yaygın
görülen, neredeyse her 6
çiftten birinin etkilendiği
sağlık sorunudur. Bir
yıldır korunmamaya ve
düzenli ilişkiye rağmen
çocuk sahibi olamama
problemidir. Aşılama
ise sık kullanılan tedavi
yöntemlerinden biridir.
Sperm yıkama yöntemi ile
konsantre(yoğunlaştırılmış)
olmuş sağlıklı spermlerin
özel bir işlemle kadın rahim
yoluna verilmesi işlemidir.
Aşılama hangi durumlarda yapılır?
• Erkek faktörü, aşılama tedavisinin en
büyük nedenlerindendir. Sperm
bozuklukları; infertilitenin %40 nedenidir.
Yumurtlama fonksiyon bozuklukları
• Açıklanamayan infertilite (herhangi bir
neden bulunamayan)
• Çikolata kistleri
• Cinsel problemler
• Rahim ağzı faktörü
Etki mekanizması;
Rahim ağzı faktörünü yok ederek
döllenme kapasitesi yüksek olan daha
fazla sayıda yumurta sayısını elde etmek,
sperm hareketliliğini ve
konsantrasyonunu artırarak sağlıklı
Uygulama sayısını; infertilite tipi, kadın
yaşı, çiftin istekleri belirlemektedir. 3
denemeden sonra tüp bebek tedavisi
önerilir.
spermlerin döllenme olasılığını artırmayı
amaçlamaktadır. Bu işlem için tüplerin
açık olması gereklidir.
Nasıl bir işlem;
Takip edilen yumurta çapı
ultrasonografide 18-20 mm ye ulaştığı
tespit edildikten sonra hastaya çatlatma
iğnesi yapılır. Çatlatma iğnesinden
ortalama 36 saat sonra da aşılama işlemi
yapılmaktadır. Poliklinik şartlarında
gerçekleştirilen bir yöntem olup, anestezi
uygulanmamaktadır. İşlem öncesi erkek
laboratuar şartlarında sperm örneği
vermektedir. Gene laboratuar ortamında
gerçekleştirilen sperm yıkama işleminden
sonra elde edilen sperm örneği en kısa
süre de hastaya kanüller yardımıyla
rahim yoluna verilmektedir. En az 3 defa
denenmelidir.
Tedavinin
başarısını etkileyen faktörler;
• Kadın yaşı; başarıyı belirlemedeki en
önemli faktördür. Yaşla birlikte kadında
yumurta kalitesi azalmaktadır.
26 yaşında tedavinin başarı oranı %20
iken, 35 yaşından sonra %5 lere
düşmektedir. O yüzden 35 yaşından
sonra başarı oranının çok düştüğü
konusunda çift bilgilendirilmelidir.
• Sperm kalitesi; Gebelik başarısında
sağlıklı hareketli sperm sayısı bizim için
önemlidir. Hareketli sperm sayısı 10
milyondan az olduğu olgularda
aşılamadan çok tüp bebek tedavisi
önerilmektedir.
• İnfertilite süresi; Süre uzadıkça başarı
oranı düşmektedir. 6 yıldan kısa süreli
olgularda başarı oranı %20 iken, 6 yıldan
uzun süreli olgularda %1 oranında
bulunmuştur.
• İnfertilite tipi; en yüksek gebelik oranları
açıklanamayan infertilite ve yumurtlama
bozukluğuna bağlı infertilitedir
• Yumurta sayısı; Kaliteli yumurta sayısı
arttıkça başarı oranı artmaktadır. Tabi ki
bununla birlikte çoğul gebelik oranlarıda
artmaktadır
22
23
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
İdrar Kaçırma
İdrar kaçırma, yaşam kalitesini olumsuz
etkileyen tıbbi olduğu kadar sosyal bir
problemdir.
Op. Dr. Mehmet YAMAN
Üroloji Uzmanı
İdrar kaçırma durumu
ülkemizde her dört kadından
birinde görülmektedir.
Oluşumunda yaş, doğumda
yaşanan travmalar,
şişmanlık, sigara kullanımı,
kronik öksürük, kabızlık,
menapoz, prolapsus, tuvalet
alışkanlıkları gibi birçok
faktör belirtilmiştir.
Yaşamı tehdit eden bir sorun olmasada
devamlı ıslak olma, irritasyona bağlı
rahatsızlık, sürekli ped kullanma
gereksinimi, kişiye yetersizlik duygusu
hissettiren, depresyona kadar varan
ruhsal sorunlara neden olmaktadır.
Yaşlı hastalar idrar kaçırmayı, sıklıkla bir
yaşlanma belirtisi olarak kabul eder ve
yardım etmeyi düşünmezler. Kronik idrar
kaçırma çeşitli nedenlerden oluşabilir ve
şu ana başlıklarda toplanabilir.
• Anatomik veya gerçek stress ,
inkontinans
• Sıkışma tipi inkontinans
• Nöropatik inkontinans
• Yalancı (taşma) inkontinans
• Fistüloz inkontinans
İşitme Cihazları
İdrar kaçırmanın derecesinin aktivite,
pozisyon ve mesane doluluğuyla
bağlantısını, başlangıç zamanını ve
seyrini içeren ayrıntılı bir hasta öyküsü
önem taşır. Cerrahi ve ........ özgeçmiş, ilaç
alımı, beslenme alışkanlıkları ve sistemik
hastalıkların bilinmesi tanıya yardımcı
olabilir. İdrar kaçırmanın yalnızca stress
ve acil işeme hissiyle veya her ikisinin
birlikte olup olmadığı, şiddet derecesi
(hafif, orta, ciddi) saptanmalıdır.
Tedavide egzersiz, ilaç tedavisi ve çeşitli
ameliyat yöntemleri uygulanabilir. Stress
tipi idrar kaçırmanınasıl tedavisi usulüne
uygun bir suspansiyon ve vezikoüretrol
segmentin normal pozisyonda
desteklenmesidir. ( TOT,TVT, Burch
operasyonları) Özellikle tuvalaete
yetişemeyip idrarını kaçıran öksürürken,
hapşırırken idrar kaçıran hastalarda tek
başına Ya da diğer yöntemlerle birlikte
kullanılırlar.
Op. Dr. Bülent AYMELEK
Kulak Burun Boğaz Uzmanı
İşitme cihazı, işitme
kaybı yaşayan kişilerin
mevcut duyma yeteneğini
yükseltmek için, dışarıdan
gelen sesleri, gürültüyü
bastırıp konuşma seviyesini
yükselterek kulağın
duymasına yardımcı olan
elektronik aletlerdir.
Başlıca kulak seviyesinde
kullanılanlar ve gövdeye
bağlı olanlar olmak üzere iki
gruba ayrılırlar.
Kulak seviyesindeki cihazlar
kemik yolu ile iletim
sağlayan cihazlar ve hava
yolu ile iletim sağlayan
cihazlar olarak iki tip olup
hava yolu cihazlar kulak
arkası, kulak içi ya da kulak
kanalı içi olarak üç farklı
tipte kullanılmaktadır.
Vücut tipi cihazlar genel
olarak ses şiddetini daha
fazla artırma özelliğine
sahip olup ileri derecedeki
işitme kayıplarında tercih
edilmektedir.
24
İşitme cihazı kişinin işitme kaybının
derecesine ve tipine göre farklılık
göstermektedir. İşitme testi (odyometri)
yapıldıktan sonra Kulak Burun Boğaz
K.B.B. Uzman Doktorunuzun gerekli
gördüğü durumda, işitme merkezlerine
giderek uygun olan işitme cihazının,
işitme uzmanı (odyometrist - odyolog)
tarafından kulağınıza işitme cihazlarının
denemesi ve uygulaması yapılacaktır.
İşitme cihazı
hangi durumlarda kullanılır?
Kişide mevcut işitme kaybının ilaç veya
ameliyatla düzelme ihtimalinin olmadığı
ya da düzelme ihtimali olsa bile özellikle
ameliyatların riskli bulunması
durumunda işitme cihazı kullanılır.
Genellikle iç kulakla ilgili (sensörinöral sinirsel) işitme kayıplarında kullanılır,
ancak bazen orta kulak problemlerinde
de kullanılırlar. İşitmenin tamamen
kaybolduğu durumlarda işitme cihazı
fayda vermez.
İşitme cihazları nasıl çalışır?
İşitme cihazının başlıca 3 parçası
bulunmaktadır.
• Mikrofon: Dışarıdan aldığı ses enerjisini
elektriksel sinyale çeviren kısımdır.
• Amplifikatör: Mikrofonun oluşturduğu
elektriksel sinyalin şiddetini işitme
kaybına göre ayarlayarak arttıran
kısımdır.
• Hoparlör: Şiddeti yükseltilen elektriksel
sinyali ses enerjisine dönüştürür.
İşitme Cihazı Çeşitleri
İşitme cihazları genel olarak analog ve
dijital olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.
Dijital işitme cihazları teknolojik olarak
daha avantajlıdırlar. İşitme cihazları
takılan yere göre de kulak arkası, kulak
içi, kanal içi, gözlük tipi, cep tipi gibi
çeşitlere ayrılırlar. Kulak arkasındaki
kemik içine bir ameliyatla yerleştirilerek
kullanılan (Koklear implant) işitme
cihazları da vardır.
İşitme cihazı nasıl seçilir?
İşitme cihazına karar verirken, işitme
kaybının türüne ve kullanacak kişiye göre
belirli ölçütler göz önünde tutulur. İşitme
kaybının derecesi, işitme kaybının hangi
frekanslarda olduğu, konuşmayı anlama
derecesi, kulaktaki hastalığın ne olduğu
ve hastanın tercihi önemlidir.
İşitme cihazını
hangi kulağa takmak gerekir?
Sadece bir kulakta işitme kaybı olduğu
durumlarda zaten o kulağa işitme cihazı
takılması gerekir. Ancak 2 kulak birden
işitme kaybı yaşıyorsa cihazın hangi
kulağa takılacağına duyulan sesi anlama
yüzdesine bakarak karar verilir. Ancak tek
taraflı işitmenin arttırılması sesin
yönünün ayırt edilmesi açısından zararı
25
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
İşitme cihazına
alışmak için ne yapacağım?
İşitme cihazına alışma kullanıcının
yaşına, işitme kaybının derecesine,
süresine ve işitme cihazını kabullenme
isteğine bağlı olarak kişiden kişiye değişir.
Cihaza alışma pratik, sabır ve zaman
ister, fakat sonuç olumludur. Bu alışma
süresinde hasta rahatsız olursa cihazı
çıkarıp 1–2 saat ara vermelidir. Her gün
bir gün öncekinden biraz daha fazla
süreyle işitme cihazını kullanılması
önerilir. İşitme cihazına tam olarak
alışmak için 1–1,5 ay yeterlidir.
Unutulmaması gereken işitme cihazı
sadece konuşmayı değil, çevredeki tüm
sesleri hastaya duyuracaktır. Zaman
içinde unutulmuş olan bu sesler ilk
günlerde hastayı rahatsız edebilir. Alışma
sürecinde genel olarak şunlara dikkat
edilebilir:.
olabilir. O nedenle her iki kulağa cihaz
takılması daha faydalıdır.
• Kulak arkası işitme cihazları
• Kanaliçi işitme cihazları
Her iki kulağa ayni anda uygulanan
cihazlara bi-aural işitme cihazları denir.
Her iki kulakta cihaz kullanmanın tek
kulakta kullanıma göre başlıca
avantajları aşağıdaki gibidir.
• Sesin her iki kulakta ayni şiddette
duyulduğu dengeli işitme sağlamaları
• Sesin geliş yönünü algılamayı
sağlamaları
• Gürültülü ortamda sesi anlama oranını
artırmaları
• Sesin şiddetini daha fazla artırma
kapasitesidir.
İşitme Cihazlarının Ortak Özellikleri
• İşitme cihazları, işitme kayıplı kulağa
26
normale çok yakın (CD) kalitesinde bir ses
iletir.
• İşitme cihazları az veya çok ileri
derecede işitme kaybı olanlar içinde
uygun bir cihazdır.
• Dışarıdan gelen sesleri işitme kayıplı
olan kulağın ihtiyacı olan ses seviyelerine
göre, saniyede yaklaşık 40 milyon
aritmetik hesaplama ile işlem yaparak,
kulağın ihtiyacı olan sesleri kulağa iletir.
• Bu özelliği sayesinde, konuşma ve
gürültü’ yü ayırarak kullanıcının
gürültülü mekânlardaki konuşmaları ön
plana çıkartır ve anlamayı kolaylaştırır.
• Kanal içi işitme cihazları pil dâhil 1,5–2
gramdır.
• İşitme cihazlarının içinde 83000
transistor den oluşan bir mikroçip
mevcuttur.
• İşitme cihazının tasarımı sayesinde
telefon ve cep telefonu ile rahat
konuşulabilir.
İşitme kaybının tipi ve derecesi cihazdan
görülen faydayı etkilemektedir. İşitme
kaybı olan kişilerde işitme seviyesinde
azalmanın yani sıra işitmeyi anlama
kapasitesinde de azalma oluşur. İletim
tipi kaybı olan hastalarda işitmeyi
anlama yeteneği azalmaz ve bu grup
hastalar cihazdan azami fayda görürler.
Sinir tipi kaybı olan kişilerde anlama
kapasitesi de azaldığı için sesler cihazla
yükseltilerek duyurulsa bile işitileni
anlamak her zaman mümkün
olmayabilir.
İşitme cihazı kulağı tembelleştirir mi?
İşitme cihazlarının kulağı
tembelleştirmesi ya da mevcut hastalığın
ilerlemesine sebep olması gibi bir durum
söz konusu değildir. İşitme cihazı
kullanıldığı süre içerisinde ise anlamada
yarar sağladığı ve iç saçlı hücreleri aktive
ettiği saptanmıştır.
• Hastadan ayırt etmekte zorlandığı
kelimelerin listesi istenir (örneğin
Hastane-Postane, Taş-Yaş, Kuş-Koş gibi).
Hastadan bu listeyi bir yakınına okutması
(ilk önce dudaklara bakarak daha sonra
gözlerini kapatarak) ve tekrar etmesi
istenir.
• Artık dışarı çıkıp tabiattaki sesleri
dinlemelidir.
• Hastadan konuşmalar sırasında
anlamadığı bir şey olursa, karşıdaki
kişiden söylediği kelimeyi tekrarlamasını
istenir.
• İkinci haftada artık işitme cihazı tiyatro,
sinema, kahvehane gibi kalabalık
ortamlarda kullanabilir.
• Hasta kalabalık ortamlarda mümkün
olduğunca bir kişiyle konuşmaya
çalışmalıdır.
• Artık hasta işitme cihazını daimi
takabilir.
1. Hafta:
• İşitme cihazı ilk bir hafta sadece evde
kullanılmalı.
• İşitme cihazını takıp, rahat
duyulabilecek şekilde ayarlanmalı.
• Evde dolaşıp, değişik sesler dinlenmeli
(Gazete hışırtısı, hapşırma, öksürme saat,
telefon zili, kapı sesi gibi)
• Kullanıcı kendini sinirli veya yorgun
hissederse işitme cihazını kapatıp
kullanıma ara vermeli. Bir müddet sonra
işitme cihazı tekrar takılmalı.
• Kullanıcı yüksek sesle gazete veya kitap
okuyup kendi sesini kontrol etmeli.
• Sadece bir kişi ile konuşup, konuşanın
yüzüne bakarak ve sonra da bakmadan
konuşulanı anlamaya çalışılmalı.
(başlangıçta konuşan kişinin yüzüne
bakmak dudak hareketlerini takip etmek
anlamayı kolaylaştırır.)
• Evde günlük işler yapılırken işitme cihazı
takılıp, değişik sesler dinlenmeli (kapı
çarpması, su kaynaması, çamaşır
makinesi, elektrikli süpürge, sokak
gürültüsü gibi) ve bu seslere alışılmaya
çalışılmalı
• Hasta duyduğu sesin kaynağını
bulmaya, anlamaya çalışmalı (trafik sesi
mi?, süpürge sesi mi? Kapı sesi mi?)
• Hastaya televizyondan haberleri izleyip
takip etmesi önerilir.
2. Haftadan Sonra:
• Hasta işitme cihazını günde en az 5 saat
takabilir.
• 3–4 kişilik konuşma gruplarında işitme
cihazını kullanmaya başlayabilir.
27
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Abant
Büyükşehir kargaşasından uzakta, bozulmamış doğası ve sakinliği
ile huzur bulunabilecek Türkiye’nin gözbebeklerinden...
Yaklaşık 7 km olan gölün çevresinde
otomobilinizle turlayabileceğiniz gibi,
fayton ile nostaljik bir gezi yapabilir, ata
binebilirsiniz. Civardaki yaylalara
yürüyerek ulaşabilir, gölün muhteşem
manzarasını kuşbakışı seyredebilirsiniz.
Çevrede Yabandomuzu, tavşan, karaca,
ayı, tilki, yaban ördeği, keklik ve yaban
güvercini gibi bir çok hayvan
yaşamaktadır. Abant Alabalığı olarak
bilinen literatüre geçen balıktır çok
meşhurdur.
Göl çevresinde yayla olarak kullanılan
açık alanlarda olsa da, gür ormanlarda
yer alır. Köknar, çam, meşe, kayın,
gürgen, kestane, yabani meyve ağaçları
zengin bir bitki örtüsü oluşturur.
Gölün etrafında oteller ve restoranlar
mevcuttur. Göl çevresi eğlence, dinlenme,
spor, avcılık ve piknik yapmaya
uygundur. Kamp alanları mevcuttur.
Gölü çevreleyen asfalt yol gezinti
amacıyla kullanılır. Dört adet günübirlik
piknik alanı yer alır. Samat yaylası
yakınlarında günde 330 çadırın
kullanabileceği kamp alanı bulunur.
Çadır kurabileceğiniz alanlar olduğu gibi
konaklamak için oteller de
bulunmaktadır. Her mevsimin ayrı bir
güzellikte yaşandığı Abant’ta, kışları
gölün üzeri buz tutmaktadır ve 4 ay
boyunca karla kaplıdır. Abant Gölü
girişinde, köylülerin kurduğu pazardan
doğal ve katkısız gıdalardan alabilir,
gölün çevresinde bulunan
restaurantlarda lezzetli yemekler
yiyebilirsiniz.
Çevredeki alıç, böğürtlen, kuşburnu, çilek,
mantar ve dağ çilekleri gibi bitkilerden
yararlanılır. Göl çevresinde alabalık ve
geyik üretim istasyonları yer alır. Alabalık
yavruları göle bırakılır. Geyikler
yetiştikten sonra doğaya bırakılır.
Abant’a gidebileceğiniz en kısa yol
Anadolu Otoyolu üzerindendir.
İstanbul’dan gelenler için; Kaynaşlı
ayrımından otoyoldan çıkarak, Bolu
Dağı’nı tırmanmanız gerekmektedir.
Dağın bitiminde bulunan Abant
sapağından girerek 22 km sonra Abant
Gölü Milli Parkı’na ulaşabilirsiniz.
Bolu’ya yolunuz düşmüşken Bolu şehir
merkezine 15 kim uzaklıkta Cennet Göl
diye de bilinen Gölcük vardır.Küçük bir
göl olmasına rağmen muhteşem bir
manzaraya sahiptir ve mutlaka
görülmesi gerekir. Gölün çevresindeki
patikada yaklaşık 40 dakikada keyifli bir
yürüyüş yapabilirsiniz. Yürüyüşünüz
sonrası Göl Gazinosunda bir çay içerek
keyfinize keyif katabilirsiniz. Vaktiniz
olursa Yedigölleri de görmeden gitmeyin.
Abant Gölü, Batı Karadeniz bölümü dağlarının ikici sırasını oluşturan, Abant ve Keremali
dağları üzerinde yer alır. Abant Deresinin, vadisinde oluşan bir heyelan gölü oluşturmuştur.
Göl çevresinde 1400-1700 metrelere varan tepeler yer alır. Gölden çıkan fazla sular Abant
Deresi ile Bolu Çayına dökülür. Göl birkaç kaynak suyu, iki-üç kısmen devamlı olan akarsu
ve özellikle de kar ve yağmur suları ile beslenmektedir. Göl ve çevredeki 1196 hektarlık
alan Tabiat Parkı olarak işletilmektedir. Göl derinliklerinin görülebileceği kadar durudur.
M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanan Abant
tarihinde, bölgenin ilk yerli halkı
Hititler’dir. Lidyalılar ve Persler’in de
egemenliğine giren bölge, M.Ö. 336
yılında Makedonyalılar’ın eline geçmiştir.
Büyük İskender’in ölümünden sonra
bölgeye yerleşen Bitinler’den sonra,
Romalılar tarafından ele geçirilmiştir.
Osmanlılar’da ise Osman Gazi
tarafından ilk kez yapılmaya başlayan
akınlarda, bölgenin fethi Orhan Gazi
zamanında olmuştur. Çam, göknar,
kayın ağaçları, yabani meyve ağaçları ve
çiçekleri, Nadir su bitkilerinden sayılan
beyaz ve sarı renk nilüfer çiçekleri bahar
28
mevsiminde gölün neredeyse tamamını
kaplar. Göl kıyısında daha bir çok farklı
çiçek görülebilir. Gölün yüzeyini
kaplayan nilüferler ile muhteşem bir
doğal güzelliği sunan Abant gölü
çevresinde yürüyüşler yapabilirsiniz.
Ayrıca gölde olta ile balık tutma zevkini
de yaşayabilirsiniz.
Abant ayrıca kuş gözlemciliği için de son
derece uygun bir noktadır. Doğan şahin,
atmaca, puhu, kukumav kuşu, karatavuk
gibi pek çok kuşun yanısıra küçük ötücü
kuşların gözlenebilmesi için uygun bir
konumdadır.
29
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Migren
Uzm. Dr. Aslı Bahar TURAN
Nöroloji Uzmanı
Migren ataklarla seyreden
bir başağrısı çeşididir.
Atakların sıklığı, süresi ve
şiddeti bireyler arasında
farklılık gösterebilir.
Sık mıdır?
Toplumumuzda görülme sıklığı %16’dır.
Kadınlarda erkeklere kıyasla 3 kat daha
sıktır ve ailesinde migren olanlarda
görülme olasılığı daha yüksektir. Ataklar
genellikle 20-40 yaş arasında
görülmektedir. Kadınlarda menopoz
sonrası ataklarda azalma olur.
Sebebi nedir?
Beyin kan damarlarındaki akım
değişikliği ile beyinde sinir iletiminde rol
oynayan kimyasal maddelerin değişimi
sonucu tetiklendiği düşünülmektedir
ancak bu konuda henüz kesin bilgiye
ulaşılamamıştır.
Nasıl bir başağrısı olur?
Genellikle başın tek tarafında olur ancak
çift taraflı ve yaygın da olabilir.
Çoğunlukla zonklayıcı niteliktedir.
Beraberinde bulantı bazen de kusma
gelişebilir. Ağrı sırasında ışık ve sesten
rahatsızlık duyulabilir. Hareket etmek,
eğilip kalkmak ağrıda artışa sebep
olabilir. Uyumak ve istirahat etmek
genellikle ağrıyı hafifletir. Atak süresi en
az 4 saatten uzundur ve 72 saate kadar
uzayabilir.
Başağrısını neler tetikler?
Kişiden kişiye değişmekle birlikte
genellikle açlık, stres, hava değişiklikleri,
30
olabilecek migren dışı sebepleri
değerlendirmek için istenebilir. Bazen
hasta ön tanı ile takibe alınır ve kesin tanı
izlem sonucu koyulur.
lodos, gürültü, bazı kokular, adet dönemi,
bazı yiyecekler ile uykunun az yada çok
uyunması ile tetiklenir.
Tanısı nasıl koyulur?
Ayrıntılı öykü ve nörolojik muayene ile
koyulur. Migren tanısı için kan tetkiki ve
beyin görüntülemesi mutlak bir gereklilik
değildir. Ancak başağrısına sebep
Nasıl tedavi edilir?
Öncelikli olan tetikleyen faktörlerden
uzak durulmasıdır. İlaç tedavisi atak
tedavisi ve atağı önleyen (profilaktik)
tedaviler olmak üzere düzenlenir. Atak
tedavisi yalnızca atak sırasında ve ağrı
başlar başlamaz kullanılmak üzere
uygulanır. Amacı kullanıldığı atağın
süresinin kısaltılması ve ağrı şiddetinin
azaltılmasıdır. Az sayıda atağı olup tek
başına atak tedavisinden fayda gören
hastalarda ek tedavilere gerek
duyulmayabilir. Ancak atak sıklığı fazla,
ağrısı şiddetli olan hastalarda veya atak
tedavisine istenen yanıtın alınamadığı
hasta gruplarında atağı önleyen
(profilaktik) tedaviler uygulanmaktadır.
Günlük ilaç kullanımını gerektiren bu
tedavilerde amaç atağın oluşmasını
önlemek ve oluşacak atakların sıklık ve
şiddetini azaltmaktır. Bu amaçla en sık
antidepresan ilaçlardan
yararlanılmaktadır. Ancak tüm bu
tedavilere rağmen günümüzde halen
migrenin kesin bir çözümü
bulunmamaktadır.
İlaç dışı diğer tedavi yöntemleri
etkili mi?
Günümüzde migren tedavisinde
akupunktur, botox, nöral terapi, ozon
terapi uygulamaları yapılmaktadır.
Yapılan çalışmalar yararlı oldukları
yönündedir. Bu tedavi yöntemleri ilaç
tedavisinden yarar görmeyen yada ilaç
tedavisi uygulanamayan hastalara
uygulanmaktadır ancak kullanımları
konusunda mutlaka uzman görüşü
alınmalıdır.
31
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Kalça Kırıkları
kırıkları büyük yaralanmalar ve
ameliyatları da büyük ameliyatlar
olduğundan yaşlı hastalarda hayati risk
oluşturur. Bu hastalar yaşlı ve de
genellikle iç organları açısından sınırda
hastalar olduklarından öncelikle
hastaların dahili ve kardiyolojik açıdan
değerlendirilmesi ve ilgili doktorların
önerileri yerine getirilerek ameliyata
alınması gerekmektedir.
Op. Dr. Tevfik ÖNCAN
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Kalça eklemi, uyluk (femur)
kemiğinin üst kısmındaki
topuz ile leğen (pelvis)
kemiğindeki yuvanın yaptığı
eklemdir . Leğen kemiğinin
kalça eklemini oluşturan
yuvasındaki kırıklar
(asetabulum kırıkları),
genellikle trafik kazası veya
yüksekten düşme gibi yüksek
enerjili yaralanmalarda
oluşur. Başka eşlik eden
yaralanmalar ile birlikte
görülebilir. Hayatı tehlikeye
sokabilir. Daha nadir
görülen bu kırıklar başka
bir yazının konusudur. Kalça
kırığı dendiğinde daha çok
kastedilen,ve çok daha sık
görülen uyluk kemiğinin
(femur) üst kısımlarındaki
kırıklardır.
Kalça kırıkları daha çok yaşlı hastalarda
ve genellikle düşük enerjili travmalar
sonucu oluşur. Örneğin hastanın ayağı
ıslak zeminde kayar veya halının
kenarına takılarak düşer. Oluşan kırık
nedeniyle yerden kalkamayan hasta,
etkilenen bacağına yük veremez ve ağrısı
olur. Hastalar genellikle acil servise
başvurur ve hastaneye yatırılırlar. Kalça
kırıklarının tedavisi cerrahidir. Hastaların
nadiren acilen ameliyatını gerektiren
durumlar olsa da (genç hastadaki
-acilen vidalanması gereken- femur
boyun kısmındaki kırıklar gibi); bu
kırıklarda acil cerrahi gerekmez. Kalça
32
Ameliyat iki şekilde yapılabilir; ya kemik
korunarak, kırık plak ve/veya vidalar
kullanılarak tespit edilebilir, ya da kemik
(femurun baş kısmı) çıkarılarak yerine
protez konulabilir. Bu iki seçenekten
hangisinin seçileceği genellikle hastanın
kırıktan önceki sağlık ve aktivite düzeyine
bağlıdır. Kırığı plak ve/veya vidalarla
tespit edilen hastalar, kırığı kaynayana
kadar birkaç ay boyunca bacağına yük
vermeden yürüteç veya koltuk değneği ile
yürümelidirler. Protez konularak ameliyat
edilen hastalar ise ameliyattan sonra
hemen yürüyebilirler. Ancak yine de
yaklaşık 3 ay süreyle dik oturmamalı ve
bacaklarını birleştirmemelidir.
Çok nadiren ise yürüme potansiyeli
olmayan ve cerrahi riski çok fazla
hastalarda sadece hasta yatakta
çevrilirken kırığı hareket etmesin diye
dışarıdan kemiğe cihazlar ( eksternal
Ön Çapraz Bağ
fiksatör ) uygulanabilmektedir. Bazı
hastalarda ise aşırı risk nedeniyle
ameliyat edilmez ve yatak istirahati
önerilebilir. Uzun süre yatmak birçok
sorunu da beraberinde getirir. Yatak
yaraları, kabızlık, idrar yollarında taş,
akciğerlerde sıvı birikimi, zatüre, damar
tıkanıklığı gibi sorunlar hastanın hayatını
kaybetmesine neden olabilmektedir.
Zaten yaşın getirdiği birçok riski olan
hastalar yatalak kalmanın getirdiği
sorunları kaldıramaz. Bu nedenle her
zaman hedef hastanın yürümesinin
sağlanmasıdır. Belden aşağısının iğneyle
uyuşturulması gibi yöntemlerle narkoz
riski en aza indirilebilir. Kısa süreli ve kan
ve sıvı kayıplarını anında yerine koyarak
yapılacak bir cerrahi hastanın hayatını
kurtaracaktır.
Kalça kırıklarının önlenmesinin
tedavisinden daha önemli olduğu
unutulmamalıdır. Genellikle yaşlı ve
kemik erimesi olan hastaların kalçası
kırıldığı için; yaşlı hastalarda kemik
erimesi akılda tutulmalı ve kemik ölçümü
normal olsa bile 2 yılda bir
tekrarlanmalıdır, güneşlenme ve
kalsiyum tüketimi(süt ve süt ürünleri)
ihmal edilmemelidir, düzenli spor
yapmanın kemikleri sağlam tutacağı
unutulmamalıdır. Kemik erimesi tespit
edilirse tedavi edilmelidir.
Op. Dr. Fatih Volkan TERCAN
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Ön çapraz bağ, uyluk
kemiğini kaval kemiğine
bağlayan bir bağdır. Altta
bulunan kaval kemiğinin
ileri doğru hareketini
engelleyerek dizin
stabilizasyonunu sağlar.
Ön Çapraz Bağ dizin
merkezindedir ve Arka
çapraz bağla birbirlerini
çaprazlarlar.
yaralanması ön çapraz bağ kopmasına
eşlik edebilir.Ön çapraz bağ yırtığı ile
birlikte ayrıca dış menisküste yırtık ve
eklem yüzeyini kaplayan kartilaj dokuda
harabiyet oluşabilir.Travma sonrası ön
çapraz bağda tam olmayan kısmi
yırtıklar oluşursa şikayetler zamanla
geriye dönebilir ve dizde bir sorun
olmadan normal fonksiyonlara
dönülebilir ama instabilite dediğimiz
dizdeki sağlamlığın bozulduğu
durumlarda cerrahi kaçınılmazdır.
Ön çapraz bağ yırtığına başka diz içi ve
çevresi sorunlar eşlik etmiyorsa genellikle
ilk 3 hafta sonrasında dizdeki şişlik ve
ağrı geçer. İyileşme dönemi sonrası en
önemli şikayet dizdeki zaman zaman
oluşan dönme ve boşalma hissidir. Bu
dönmeler veya yoğun aktiviteler sonrası
dizde şişlik oluşur. Dönmeler ve şişlikler
dışında genellikle ağrı olmaz. Ağrı, dizin
sabitliğinin bozulması sonucu oluşan
küçük travmalarla kıkırdakta oluşan
aşınmaların ve buna bağlı oluşan
kireçlenme veya meniküs yırtıklarına
bağlıdır.
Ön çapraz bağ yırtılmalarında ilk etapta
uygulanması gereken üç şey vardır.
• Buz uygulaması
• Bandaj tesbiti
• Dizi kalpten yukarda tutacak tarzda
yatak istirahati
Bu uygulama ile birlikte bir ortopediste
müracaat edilmesi gerekir.
Ön çapraz bağ tam kopukları sonrası
hasta dizinde sağlamlık bozulur ve kişiler
Ön Çapraz Bağ
Bu bağ sık sık temas sporlarında(Mesela,
futbol) ve dizin dönme hareketinin çok
olduğu spor dallarında (Futbol ve kayak)
yaralanır, yine de Ön çapraz bağın
yaralanmasına ait birçok senaryo vardır.
Ani yön değiştirme, zıplama veya koşma
sırasında yere inerken ani yavaşlama
gibi hareketler sırasında ön çapraz bağ
zedelenebilir.
Ön Çapraz Bağ Kopması
Travma sonrası hastada hemen ağrı ve
dizde şişlik oluşur.Dizin üzerine
basmakta zorlanılır. Çoğunlukla
hastalar, dizde bir kopma sesi
duyduklarını ifade ederler.Ağrı ve şişlik
dönemi bittikten sonra hastalar dizde bir
boşalma hissi oluştuğunu ve zaman
zaman boşluğa basma gibi şikayetler
oluştuğunu ifade ederler ve dizde
çıkacakmış gibi bir korku yaşamaya
başlarlar. Ön çapraz bağ
yaralanmasındaki travmanın şiddetine
bağlı olarak diz içi ve çevresinde başka
sorunlarda oluşabilir.Daha çok iç
menisküste yırtık ve iç yan bağ
33
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ayak yerde iken gövdenin dönmesini
gerektiren hareket ve sporlarda dizde
anormal bir dönme-boşalma olur. Bunun
2 nedeni vardır.
• Ön çapraz bağ sağlam olmadığı için
kaval kemiğinin ileri doğru hareketini ve
dizin içe dışa hareketini
kısıtlayamamaktadır bu nedenle dizde
dönme ve diz eklemi çıkıyormuş gibi bir
hisse sebep olur
• Ön çapraz bağda dizin 3 boyutlu
durumunu algılayıcı beyne mesaj
gönderen alıcılar vardır. Bu alıcılar bağ
gerildiğinde omurilik ve beyne sinyal
göndererek beyinden gelen cevapla
kasların kasılmasına ve dize uygulanan
kuvvetlerin dengelenmesine olanak
sağlar. Ön çapraz bağ koptuğunda bu
alıcılar kaybolarak diz pozisyonunun
beyin tarafından algılanmasında ve
gerekli kas cevabının verilmesinde
zaafiyete neden olur. Bu da dizin daha
kolay dönmesine neden olur.
Eğer dizde sağlamlık bozulmuşsa;
• Kişinin hayat konforu azalmış ve sportif
aktiviteleri kısıtlanmıştır.Aktivitelerin
kısıtlanması sonunu ikincil sorunlar
ortaya çıkabilir.Kilo almaya bağlı
kolesterol artışı ve akabinde kalp damar
34
sorunları uzun dönemde oluşabilir.
• Diz içi ve çevresindeki dokularda
sağlamlığın bozulması sonucu oluşan
küçük travmalarla diğer bağ sorunları
menisküs sorunları ve eklem yüzeyi
aşınmaları oluşabilir ve bunlar ağrıya
sebep olur.
Ön çapraz bağ kopmalarında cerrahi
kararında en önemli faktör instabilite
dediğimiz eklem yapısının sağlamlığının
bozulmasıdır fakat ameliyat kararında tek
kriter değildir.
Ameliyat kararı için bazı kriterler;
• Profesyonel sporcularda cerrahi kesinlikle
yapılmalıdır.Ön çapraz bağın kopuk
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
olduğu bir diz eklemi ile aktif profesyonel
spora dönmek mümkün değildir.
• 40 yaş altında aktif spor yapan kişilerde
de cerrahi yapılması gerekir
• 40 ile 50 yaş arası aktif spor yapanlarda:
Aktif spor yapmak isteniyorsa ve
instabilite fazla ise cerrahi önerilebilir.
Bununla birlikte 40 yaş sonrası yapılan
cerrahilerden sonra spora geri dönüş
zamanı uzamaktadır. İnstabilite seviyesi
ileri değilse 3 aylık yoğun fizyoterapi
sonrası karar gözden geçirilir.Kişiler spor
tipi ve seviyesini değiştirmek istemez ve
diz instabil ise cerrahi önerilir.
• 50 yaş üzerinde genellikle ön çapraz bağ
rekonstrüksiyon ameliyatları
önerilmemektedir.Kas gücünü arttırıcı
egzersiz programları ve spor tipini ve
seviyesini değiştirmek bu yaş grubundaki
aktif spor yapanlarda daha uygun
olacaktır
• 30 yaş altındaki kişilerde spor yapılmasa
bile ileri dönemde oluşabilecek dizde
erken yaşta oluşacak kireçlenmeleri
önlemek için ön çapraz bağ
rekonstrüksiyon ameliyatı önerilmektedir.
• 30-40 yaş arası aktif spor
yapmayanlarda eğer dizin sağlamlığında
günlük aktivitelerde sorun yoksa
cerrahiye gerek yoktur.Eğer sorun varsa
fizik tedavi ve sonrasında egzersizler
önerilir.
• 40 yaş üzeri aktif spor yapmayan
kişilerde de fizik tedavi ve sonrasında
egzersizler önerilir.
Artroskopik Ön Çapraz Bağ Onarımı
Kişinin kendi bağının tamir edildiği
vakalar sadece %5 kadardır. Vakaların
tamamına yakın kısmında ön çapraz bağ
yerine yeni bir bağ yerleştirilir.Bunun için
genellikle orijinal ön çapraz bağa yakın
yapısal özelliği ve uzunluğu olan yapılar
kullanılır.Günümüzde ön çapraz bağ
yerine:
• Hastanın diz arkası (Hamstring) kasların
tendonları harmstring greft
• Hastanın diz kapağı kemiğinin(patellar
tendon) tendonu
• Hastanın diz üstü aslarının(quadriceps)
tendonunun bir kısmı
• Allogreftler, kadavradan alınan dokular
• Sentetik dokular:Günümüzde kullanım
alanı şuanda pek yoktur ama gelecekte
teknolojinin ilerlemesi ile belki revaçta
olacaktır.
Bu beş greft türünden en fazla hamstring
ve patellar tendon greftleri dünyada
kullanım alanı bulmaktadır.
Bu greftler hazırlandıktan sonra
artroskopik olarak diz eklemine girilir ve
öncelikle var ise diz içi sorunlar çözülür.
Eğer var ise menisküs yırtığı dikilir veya
parsiyel menisektomi yapılır.Daha sonra
diz içindeki ön çapraz bağın kalıntıları
temizlenir ve alttaki kemiğe ve üstteki
kemiğe özel kemiği oyucular ile
artroskopik olarak tüneller açılır.
yere koyarak oturulabilir ve ihtiyaçlar için
koltuk değnekleri ile ameliyat olan
bacağa yükü yarı yarıya azaltarak
basılabilinir. Egzersizler aksatmadan
yapılmalıdır. 5.günden sonra 1-2
saatliğine günlük işler için oturmak
kaydıyla iş yerine gidilebilir.
7. günden sonra oturarak 5-8 saat
çalışılabilinir. Fakat zaruri bir durum
olmadığı takdirde 10gün çalışılmaması
önerilir. 10. gün dikişler alınır veya dikiş
alınması 15. güne ertelenebilir. Dikiş
alındıktan sonra fizik tedavi başlanır.
Bazı hastalarda fizik tedavi 3. hafta
sonuna ertelenebilir. Fizik tedavi
genellikle haftada 3 gün olmak üzere 3.
ayın sonuna kadar devam eder. Fizik
tedavi ameliyatın başarısında en etkili
faktörlerden biridir.
2 veya 3 hafta içinde koltuk değnekleri
bırakılır. Dizlik kullanımı 3-4 haftalık bir
süreçte gereklidir. 8. haftadan sonra
daha aktif olunabilinir, araba
kullanılabilinir fakat sportif aktivite
halen yasaktır. 3. ay sonunda düz
koşulara 6.ayın sonunda aktif spora
başlanılabilinir.
Tüneller açıldıktan sonra uyluk
kemiğindeki greftin sabitlenmesi için
değişik sabitleme teknikleri ve vidalama
yöntemleri vardır.Dünyada en yaygın
kullanılan 3 ayrı vidalama tekniği vardır
ve bunlar üretici firmaların verdiği isim ile
farklılaşır.Burada iki ana prensip vardır:
• Asıcı sistem
• Sıkıştırıcı sistem
Tünel açıldıktan sonra ön çapraz bağ
yerine yerleştirilecek greft tünele
yerleştirilir ve öncelikle uyluk kemiğindeki
kısmı asıcı veya sıkıştırıcı vida sistemi ile
sabitlenir.Daha sonra dize pozisyon
verilerek greft gerdirilir ve alttaki
tüneldeki kısım bir vida yardımı ile
sabitlenir.Daha sonra kanama kontrolü
yapılır ve dizin içine bir adet dren
konularak cilt ve cilt altı dokusu
kapatılarak ameliyata son verilir.
Ameliyat sonrası 1. gün bu diz içine
konulan dren çekilir ve hastaya bir adet
dizlik yerleştirilir.Hastanede yatış süresi
1-3 gün arasında değişir.Ameliyat sonrası
dönemde ertesi gün koltuk değneği ile
hasta ayağa kaldırılır. Ameliyat sonrası
2. gün fizyoterapi başlanır. 2-3. gün
sonunda diziniz 90-100 derece bükülüyor
olacaktır. Operasyon sonrası 7. gün
sonuna kadar bacak uzatarak yatılabilir
veya oturulabilir. Bu sırada buz
uygulamaya devam edilmelidir. Ayak
35
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Yılına ithafen yapılmıştır. Diğer köprü de
25 Nisan Köprüsüdür. 1974’de kansız ve
şiddetsiz bir devrim yapılmış; askerler
tank ve silahlarına kırmızı karanfiller
takmışlar ve demokrasiye geçmişler. O
devrime de Karanfil Devrimi denmiş.
Aslında Salazar olan köprünün adı 25
Nisan Köprüsü olarak değiştirilmiştir.
Lizbon’un Alfama semti 12. YY’ dan
kalma, Fado’nun da yurdu olan bir
semttir. Fado, kocalarını, sevgililerini
denize gönderen kadınların söylediği ağıt
tarzında bir müzik türü. Ülkenin en ünlü
Fado sanatçısı Amalia Rodrigues’dir.
Öldüğünde ülkede 3 ay yas ilan edilmiştir.
En ünlü görülmeğe değer müzelerden biri
olan Gülbenkyan müzesidir. Sarkis
Gülbenkyan Üsküdar’da doğup büyümüş
Lizbon
Kâşifler diyarı
Portekiz’in başkenti
Lizbon, Avrupa Kıta’sının
en batısında, Atlas
Okyanusu kıyısında,
yedi tepe üzerinde
kurulmuş, Tejo nehrinin
denize döküldüğü yerde
bulunuyor.
sanat eserleri arasında İznik ve Kütahya
çinileri Osmanlı, Mısır, Yunan Roma,
Japonya eserleri olağanüstü resimler,
antika saatler (hepsi doğru çalışıyor) ve
mobilyalar sergilenmektedir. Lizbon’a
gidenler bu müzeyi görmeden
gelmesinler.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanımız
Uzm. Dr. Nurşen BAŞEĞMEZ’in Objektifinden
Baxia denilen şehir merkezi 1755’de
büyük bir depremle yıkılmış ve sonra
planlanarak yeniden inşa edilmiştir.
Cetvelle çizilmiş gibi caddeleri ve
meydanları vardır. Alfama Bölgesi
depremden en az etkilenmiş ve tarihi
dokusunu korumuştur. Saro Jorge kalesi
ve katedrali şehri tepeden seyreder. 12.
YY’ da Araplardan ele geçirilmiştir.
Arnavut kaldırımları,
fayans kaplı evleri,
modern gökdelenleri,
tramvayları ile tarihi
dokusunu korumuş bir
şehirdir.
Kâşifler Anıtı: Vasco de Gama, Macellan
gibi ünlü kâşifler bu şehirden çıkmıştır.
15. ve 16. YY’ da yapılan bu keşiflerin en
büyük destekçisi Prens Henry’dir. Sahilde
bulunan Kâşifler Anıtında en önde Prens
36
Ermeni asıllı bir kişidir. Yıllarca birikim
yaptığı sanat eserleri için müze kurmak
istemiş; kendisine oturma izni verecek
ülkeye bu eserleri vermeği taahhüt etmiş.
Bu ülkelerden biri de Türkiye’dir. Bizden
olumlu yanıt alamamış; Portekiz
kendisine kucak açmış ve oraya
yerleşmiştir. Bahçe içerisinde büyük bir
bina olan müzede objeleri sunumu
mükemmeldir. Dünyanın dört bir
yanından toplanmış birbirinden değerli
Henry, arkasında Vasco de Gama,
Macellan ve diğer kâşiflerin heykelleri
sıralanmıştır.
Belen Kalesi: 15. – 19. YY’ da deniz
kıyısında yapılmıştır. Eskiden denizcileri
bu kaleden seyrederlermiş. Belen
Kalesinin hemen yanında bir de çak
maketi var; 1922’de ilk okyanus aşırı uçan
uçağın maketidir.
Tejo Nehri üzerinde Lizbon’u karşı kıyıya
bağlayan iki köprü vardır. Birincisi Vasco
de Gama Köprüsü, Avrupa’nın en uzun
köprülerinden biridir. Vasco de Gama’nın
deniz yolu ile Hindistan’ı keşfinin 500.
37
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Perthes Hastalığı
Op. Dr. S. Sinan KEJANLIOĞLU
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Çocuklarda kalça eklem
büyüme kıkırdağının kan
dolaşımının bozulması ile
oluşan; gerekli takip ve
tedavi yapılmadığı takdirde
ileri yaşta sakatlığa yol
açacak bir hastalıktır.
Legg-Calve Perthes hastalığı olarak
bilinir. Buhastalık 2-12 yaş arası görülse
de en sık 4-8 yaş arası görülür. Erkek
çocuklarda kız çocuklarına göre 4 kat
daha fazladır. %20 vakada her 2 kalçada
tutulum vardır.
Tramva veya protein eksikliği nedeni ile
olabileceği gibi esas sebebi de
bilinmemektedir. Özellikle erkek
çocuklarda kalça ağrısı ve topallama
başlamışsa; başka bir neden yoksa
perthes hastalığı akla gelmektedir.
Dikkatli muayene ve röntgen tetkiki ile
tanı konulabilir. Erken safhada
röntgenler normal sonuç versede
geçmeyen kalça ağrısı, topallama devam
ediyorsa mr tetkiki mutlaka yapılmalıdır.
Tanı konulduktan sonra perthes
hastalığının tedavisi yaşı ve femur
başının tutunmasına göre değişir.
7 yaş üzerinde başın 2/3 ‘ünde farklı
tutulumda sonuçlar görülür. 6 yaş
altında ise düzgün tedavi ile başarılı
sonuçlar alınır. Tedavide ağrının
giderilmesi ve kalçanın hareket sınırının
38
korunması esastır.Tedavide temel hedef
femur başı ve asetabulum kısmının
korunması gereklidir. 3 yaş altı pertheste
herhangi bir cihaz önerilmeden periyodik
kontroller yapılır. Abdükasyon ortezleri
canadian ortezler femur başı,
asetabulum ilişkisi düzenlenip ekleme
yük gelmemesi planlanır. Büyüme
çağında 6 ay ve 1 yıllık tespitlerle hasta
kontrol edilmeli, eklem ilişkisi bozulduğu
Sinüs - Ağrı, Basınç, Akıntı
durumlarda femoral varus derotasyon
osteotomisi veya asetabulum osteotomi
gibi ameliyatlar ile tedavi edilmelidir.
Çocuk yaşlarda takip ve tedavi düzenli
olarak yapılmadığında Perthes
hastalığında teşhis erişkin yaşlarda erken
dönemde eklem bozukluğu ve kalça
eklemi kireçlenmesi (koksartroz) oluşur
ve sakatlık bırakır.
Op. Dr. Murat CERAN
Kulak Burun Boğaz Uzmanı
Yardım edin sinüslerim
beni öldürüyor! Bunu daha
önce hiç söylediniz mi?.
Eğer cevabınız hayır ise siz
çok şanslısınız demektir.
Çünkü her yıl milyonlarca
lira sinüs problemleri için
harcanmaktadır (Burunda
dolgunluk, baş ağrısı ve
burun akıntısı).
Sinüsler normal salgı
(mukus) oluşturan burun,
sisteminin bir parçasıdır.
Normal olarak burun ve
sinüsler günde yaklaşık
olarak yarım litre mukus
salgılar. Üretilen mukus
burun örtüsü (mukoza)
üzerinde hareket ederek toz
parçacıklarını, bakterileri
ve diğer havayla taşınan
partikülleri süpürür ve
yıkarlar. Daha sonra bu
mukus geriye boğaza
süzülür ve yutulur. İçindeki
parçacıklar ve bakteriler
mide asidi tarafından
parçalanır. Birçok insan
bunun farkında değildir
çünkü normal bir vücut
fonksiyonudur.
Herkesin sinüsü var mıdır?
Evet, yeni doğmuş bir bebeğin bile çok
küçük olsa dahi sinüsleri vardır.
Başlangıçta bezelye büyüklüğünde olan
bu boşluklar burnun içinden yüz ve
kafatası kemiklerinin içine doğru
genişleyen boşluklardır. Çocukluk ve genç
erişkinlik çağında büyümeye ve
genişlemeye devam eder. Hava
cepleridirler. Burnun iç yüzünü kaplayan
zarın aynısı tarafından
kaplanmaktadırlar ve bir kurşun kalem
başı büyüklüğünde açıklarla burun
boşluğuna bağlanırlar.
Burun gerisine akıntı ne demektir?
Burun içi; hava kirliliği tarafından,
allerjiye neden olan maddeler tarafından,
dumanla veya virüsler tarafından
rahatsız edildiğinde normalden çok fazla
mukus üretir. Bu burun zarlarındaki
allerjik maddeyi yıkayıp uzaklaştırmak
amacıyla bol miktarda üretilmiş, berrak
su gibi bir salgıdır. Burun arkasına doğru
su gibi bir salgı oluşur. Arkaya akıntının
en önemli nedeni bu olaydır. Bir başka
tipte ise mukus yapışkan ve kıvamlıdır.
Bu, hava yollarının çok kuru olduğu ve
zarların yeterince sıvı salgılıyamadığı
durumlarda görülür. Bakteriler
tarafından oluşturulan enfeksiyonlarda
da yapışkan ve kıvamlı mukus gözlenir
aynı zamanda cerahatten dolayı
mukusun rengi sarı veya yeşil olabilir.
Sinüs nedir?
“-it” eki tıpta enfeksiyon veya
enflamasyonu ifade eder. Bu nedenle
sinüzit, sinüslerin enfeksiyonu veya
enflamasyonudur. Tipik bir akut sinüzit
vakası soğuk algınlığı veya allerjik bir
atak sonucunda fazla miktarda mukus
salgılanması ile ortaya çıkar. Zarlar o
kadar çok şişebilir ki sinüslerin küçük
açıklıkları kapanır. Hava ve mukus burun
ile sinüsler arasında rahat hareket
edemezse mukus sinüsler içinde birikir ve
basıncın artmasına neden olur. Hangi
sinüsün etkilendiğine bağlı olarak yüzde
veya alında üzerine basmakla oluşan,
gözler arasında veya gerisinde,
yanaklarda ve üst dişlerde ağrıya
meydana gelir. Çıkışı kapalı ve mukus
dolu bir sinüs bakterilerin üremesi için
çok uygun bir ortamdır. Soğuk algınlığı
normalden fazla sürerse ve sümüğün
rengi yeşil-sarıya dönerse veya garip bir
tat oluşursa muhtemel bakteriyel
enfeksiyon gelişmiştir. Akut sinüzit
olgularında yüzdeki ve alındaki ağrı çok
39
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
sağlıklı değildir. Böylece sinüzit; bronşit,
kronik öksürük veya astımı ya azdırır
yada bunların ortaya çıkmasına neden
olur.
kötü olabilir. Sinüs çıkışının uzun süre
kapandığı durumlarda kronik sinüzit
gelişir. Baş ağrısı az görülür ancak akıntı
ve kötü koku devam eder.
Enflamasyonun çok aşırı olması
sonucunda polip adı verilen oluşumlar
gelişir. Bazı sinüzit olguları üst dişteki
enfeksiyonun sinüse geçmesi sonucunda
oluşur.
Sinüzit tehlikli midir?
Sinüzit olgularının büyük çoğunluğu
tıbbi tedaviye cevap verir ve tehlikeli
değildir. Bununla birlikte sinüs içindeki bir
enfeksiyon hem göze hem de beyne çok
yakındır. Enfeksiyonun göze veya beyine
yayılması çok nadirdir. Enfeksiyonlu
sinüslerden akan mukus akciğerler için
Sinüzit baş ağrısı nedir?
Soğuk algınlığı sırasında veya burun
örtüsü şiştiği ve burnun aktığı zamanda
veya burun sümükle dolu olduğunda
yüzde, yanaklarda, alında veya göz
çevresinde ortaya çıkan baş ağrısı
muhtemelen sinüzit ağrısıdır. Sinüs
enfeksiyonu buna neden olur. Bir başka
tür sinüs baş ağrısı ise uçak inmek üzere
alçaldığı zaman ortaya çıkar. Bu özellikle
soğuk algınlığınız veya aktif allerjiniz
varsa belirgin olur (buna “Vakum Baş
Ağrısı” denilir). Maalesef sinüs baş
ağrısıyla karıştırılabilecek birçok başka
neden vardır. Örnek olarak migren ve
diğer damar kaynaklı baş ağrıları veya
gerginlik baş ağrısı hem alın ve göz
çevresinde ağrı oluşturması hem de
burun akıntısına da neden
olabilmelerinden dolayı sinüzit ile
karıştırabilirler. Ancak bu tip baş ağrıları
doktor müdahalesi olmadan kısa sürede
gelip geçerler. Doktor müdahalesi
olmadan uzun süren ve ancak antibiyotik
tedavisiyle düzeltilebilen sinüzitten
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
farklıdırlar. Bununla birlikte arada sırada
gelen, bulantı ve kusmaya neden olan
baş ağrısı daha ziyade migren baş
ağrısıdır. Şiddetli, sık ve uzun süren baş
ağrılarının tanısı için mutlaka doktora
baş vurulmalıdır.
Doktor sinüslerim için ne yapacaktır?
Doktorunuz size soluk alıp vermeniz,
burun akıntınızın rengi ve kokusu ve
hangi olayların (günün hangi saatinde
veya hangi mevsiminde ) bu bulgulara
neden olduğu ile ilgili sorular soracaktır.
Kimler sinüs problemiyle karşılaşırlar?
Gerçekte herkes sinüs enfeksiyonu
geçirebilir ancak bazı gruplar daha
hassastırlar.
Baş ağrınızı tarif etmeye hazır olun; Ne
zaman ve hangi sıklıkta olduğu, ne kadar
sürdüğü, bulantı, kusma, görme
bozukluğu, veya burun tıkanıklığı ile
ilişkili olup olmadığı.
• Allerjisi olanlar: Bir allerji atağı soğuk
algınlığı gibi mukozanın şişmesine, sinüs
kanallarının kapanmasına, mukus
akımının engellenmesine ve bakteri
enfeksiyonuna neden olur.
• İyi nefes almayı ve mukus akışını
engelleyecek yapısal burun
bozuklukları olanlar: Örnek olarak kırık
bir burun veya septum deviasyonu
(septum burun delikleri arasında burnu
sağ ve sol olmak üzere ikiye bölen
kıkırdak bir yapıdır. Bunun bir tarafa
doğru eğilmesine deviasyon denir.)
• Sık sık enfeksiyona maruz kalanlar:
Okul öğretmenleri ve sağlık personeli
hassastır.
• Sigara içenler: Tütün dumanı, nikotin
doğal direnç mekanizmasını bozarlar.
yıkamak, ortak havlu ve önlük
kullanmamak).
• Birçok reçetesiz sinüs ilacı satılmaktadır
ancak uygun bir tanı koyulmadan
bunları kullanmak doğru değildir. En iyisi
sizi muayene eden ve sizin şikayetlerinizi
bilen doktorunuzun verdiği ilaçları
kullanmaktır.
Kulak Burun Boğaz uzmanı özellikle
mukozanın görünüşüne ve salgının
niteliğine dikkat ederek kulağınızı,
burnunuzu, ağzınızı, dişlerinizi, ve
boğazınızı muayene edecektir.
Burnunuzdaki hassasiyeti inceleyecektir.
Bazı durumlarda sinüslerinizin röntgen
fılmi gerekli olabilir.
Tedavi doktorunuzun koyduğu teşhis ile
bağlantılı olacaktır. Enfeksiyonlar için
antibiyotik tedavisi veya cerrahi
müdahale bazen de her ikisi birden
gerekebilir. Akut sinüzit çoğunlukla
antibiyotik tedavisine yanıt verirken
kronik için genellikle cerrahi müdahale
gerekmektedir.
Son yıllarda uygulanan Fonksiyonel
Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) bu
hastalıkların çözümünde uygulanan
basit bir tekniktir. Sonuçlar oldukça
başarılıdır. Eğer bulgular allerji, migren
veya sinüzite benzeyen bir başka
nedenden dolayı ise doktorunuz
alternatif bir tedavi planı uygulayacaktır.
Sinüslerim için ben ne yapabilirim?
• Allerjiniz varsa bunu kontrol edin. Soğuk
algınlığı olduğunuz zaman buharla
nemlendirici kullanın. Yatağınızın baş
tarafı daha yükseltilmiş bir şekilde
uyuyun. Dekonjestanlar kullanılabilir
ancak içlerindeki kimyasal maddeler
adrenalin gibi etki gösterebileceğinden
yüksek tansiyonu olanlarda riskli olabilir.
Aynı zamanda bunlar uykusuzluğa
neden olan uyarıcıdırlar. Kullanmadan
önce doktorunuza baş vurun.
• Burnunuzu tahriş eden kirleticilerden,
özellikle sigara dumanından uzak durun.
• Dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın.
• Enfeksiyonu olduğunu bildiğiniz
insanlarla ilişkilerinizi sınırlamaya çalışın
bu olmuyorsa bir takım önlemler alın (el
40
41
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
Tiroid Cerrahisi (Guatr)
Tanı
• Muayenede hekimin eline gelen
büyüme ya da nodül olması
• Ultrasonografi ile nodül saptanması
(ultrasonografik özellikler nodülün iyi ya
da kötü huylu olabileceği yönünde bilgi
verebilir)
Ameliyatın Tibbi Gerekçesi
(Endikasyonu)
• Çok nodüllü veya tek nodüllü guatr
• Zehirli (toksik) nodüllü guatr
• Zehirli (toksik ) nodülsüz guatr
• Tiroid kanseri
Tiroid bezi, boynumuzun
orta kısmında soluk
borusunun her iki
yanına doğru uzanan,
vücudumuzun gram
başına en çok kanlanan
organıdır. Tiroid bezi
vücutta bir çok organın
çalışmasını düzenleyen
metabolizmamızla ilgili
tiroid hormonları salgılar.
Tiroid büyümesine guatr
denilmektedir.
• Sintigrafi
• Gerekli durumda iğne biyopsisi
• Tiroid kanseri şüphesi/olasılığı
• Diğer
Ameliyat
Cerrahınız ameliyat kararı verdiyse,
hastalığınızın durumuna göre bazen
tiroid bezinin bir kısmı, bazen de
tümünün çıkartılması gerekebilir. Bazı
durumlarda ameliyat sırasında patolojik
inceleme (frozen-donmuş kesit)
yapılarak, ameliyat daha büyütülebilir,
tiroidin tümü alınabileceği gibi, çevre lenf
bezlerinin alınmasına da karar verilebilir.
Önerilebilecek başka tedavi
yöntemleri;
• Tıbbi takip (Ameliyatsız takip)
• Radyoaktif iyot tedavisi (atom tedavisi)
• Toksik zehirli guatrda ilaç tedavisi.
Tüm bu ameliyatsız tedavi yöntemlerine
hastanın durumuna göre karar verilir.
Boyunda lenf bezlerinin alınması tek veya
çift taraflı olabilir. Gerekli durumlarda
yapılacaktır (ameliyat sırasında kötü
huylu tümör çıkar ve/veya boyunda lenf
nodu araştırılması veya çıkartılması
gerekirse). Bazı durumlarda da,
tiroidinizin bir bölümü alınır, ameliyattan
sonra yapılan patolojik incelemede
gerekli görülürse ikinci bir ameliyatla
diğer yarısı da alınır.
42
tedavi gerekebilir.
Ameliyat esnasında konulan tanı daha
sonraki patolojik incelemeden farklılık
gösterebilir ve bu durum daha
sonra tekrar ameliyat
gerektirebilir. Hastalık nüks
edebilir (tekrarlayabilir)
Ameliyat sonrasında
yaşam boyu tiroid
hormonu tedavisi
gerekebilir.
Tiroid bezi ameliyatlarının
komplikasyonları;
Guatr (tiroidektomi -tiroid bezinin
alınması) ameliyatının özel risk ve
komplikasyonları, ses tellerini idare eden
kaslara giden sinirlerin hasara uğraması
durumunda ses kalitesinin kaybı, seste
boğuklaşma, kabalaşma veya kısılma
olabilir. Bu durum geçici ya da kalıcı
olabilir. Solunum güçlüğü olabilir ve bu
durum soluk borusuna müdahale
gerektirebilir.
Op. Dr. Ruhi SAYAR
Genel Cerrahi Uzmanı
Tiroid bezinin az ya da çok çalıştığı
durumların bazısında, ayrıca nodül ve
kanser oluşumunda tiroid bezinin bir
kısmı ya da tamamının ameliyatla
çıkartılması gerekir.
Çoğu durumda, ameliyat öncesi tanı
aşamasında nodüle iğne biyopsisi
yapılmaktadır.
bezi ve nodüller cok daha fazla büyüyüp
yemek borusuna, soluk borusuna veya
başka hayati organlara baskı yapabilir.
Nodüller ve/veya tiroid bezi göğüs
boşluğuna doğru büyüyebilir. Zehirli
guatrlarda, artmış tiroid hormonu salgısı
kalp yetmezliği, çarpıntı, ishal, saç
dökülmesi, kısırlık, adet düzensizliği, göz
kürelerinde büyüme gibi istenmeyen
etkilere neden olabilir. Bunun tedavisi
için verilen ilaçlar yetersiz kalabilir, ayrıca
ilaçların uzun süreli kullanımında yan
etkileri olabilir.
Tedavi edilmezse karşılaşılabilecek
durumlar;
Eğer ameliyat gerekçesi kanser varlığı
veya şüphesi ise bu kanser yayılabilir,
boyun lenf düğümlerine veya başka
organlara sıçrama yapabilir bu durum
hayati tehdit edebilir, daha ileri
ameliyatlar ve/veya tedaviler
gerektirebilir.
Ameliyat nedeni çok nodullu guatr ise bu
nodüllerden habis olanlar olabilir bunlar
daha sonra hayati tehdit edebilir. Tiroid
Vücutta kan kalsiyum seviyesini
düzenleyen ve tiroid bezine komsu
olan paratiroid bezlerinin hasara
uğraması durumunda, kan
kalsiyum seviyesi düşebilir, bu durum
tedavi gerektirebilir. Geçici bir süre
olabileceği gibi yasam boyu tedavi
gerektirecek şekilde kalıcı olabilir.
Boyundaki tiroid bezine komşu organ ve
küçük veya büyük damarlarda
yaralanma olabilir; bu organ ve
damarlar özefagus (yemek borusu),
trakea (soluk borusu), internal veya
eksternal juguler ven ve carotis arter
(boyundaki büyük atardamar ve
toplardamar) ve lenf damarlarıdır.
Boyunda ameliyat yerinde kanama
olabilir.
Damar yaralanmasına bağlı ameliyat
esnasında, hemen sonrasında veya daha
sonra birkaç gün içinde kanamalar
olabilir. Bu nedenle ameliyat gerekebilir.
Yara yeri iltihabi olabilir.
Ameliyatta boyuna verilen pozisyon
nedeniyle baş dönmesi gelişebilir
Ameliyat kesisinde nedbe dokusu
oluşabilir. Kozmetik olarak
istenmeyen görüntü nedeniyle ek
43
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ANADOLU’DAN HABERLER
ler
aA
l Burs
Öze
r
şekkü
e
T
e
n
si’
stane
u Ha
nadol
Özel Bursa Anadolu Hastanesi’nden Tıp Bayramı Kutlaması
ĞLU
RLIO
I
S
I
M
Atila
i
eşhis
’in t
y
e
u
B
ld m.
n
atı o
Volka
y
stane
i
e
l
d
e
n
am
da ha
ihi
n
i
r
ı
p
a
s
o
t
a
k
dan
s
5
nr
alaka
Artro
k 201
ve so
e
n
v
a
e
t
d
n
t
m
4 Oca
bir
e
a
i
gibi
ilgid
meliy
l diz
a
o
y
u
s
e
ğ
,
B
u
i
e
d
s
kten
n
l
e
il
Gerçe
Volka
miş o
t önc
r
a
.
a
e
y
z
c
t
i
ı
ı
s
l
n
r
Ame
lısı
in gö
ne
m. Ay
duyma
nelin
ekibi
ederi
r
e
u
r
v
r
ü
u
k
perso
dert
g
ey
ek
için
riniz
kan B
ı teş
e
l
u
y
l
o
ğ
a
l
V
u
l
E
d
o
e
d
ol
rum.
llikl
runuz
etiyo
l
. Öze
i
i
y
dokto
i
i
m
rleri
e çok
şekkü
işind
e
t
ı
ayr
ayrı
sin.
görme
alar
alışm
Ç
i
y
İ
Tıp Bayramı, her Mart ayının 14’ünde kutlanan, Türkiye’de tıp alanından çalışanların hizmet
sorunlarının tartışıldığı, bilime katkılarının ödüllendirildiği bir anma ve kutlama günüdür.
Muhsine KAZAN
Özel Bursa Anadolu Hastanesi de Tıp Bayramını, Özdemiroğlu Restaurantında, doktorlara verilen özel davetle kutladı.Yönetim
Kurulu Başkanı Sabahattin Toprak’ın da katıldığı bu özel davette Başhekim Yrd.Doç.Dr. Taner Kaya da bir konuşma yaparak
tüm davetlilere teşekkür etti. Oldukça sıcak bir ortamda gerçekleşen yemekte doktorlar keyifli saatler geçirdiler.
Op.Dr. Osman
Okan Yaman Be
y’e
sonsuz teşekk
ürler. Çok iy
i bir ameliyat
derece ilgili
geçirdim, son
ve işinin ehli
, güvenle kend
edebilirsiniz,
inizi teslim
boyun ve bel
fıtığı gerçek
olmaktan çıkı
ten onunla so
yor.
ru
n
Aziz TEZGEN
a beyefendi
Sayın Başhekim Taner Kay
ür
ameliyatı oldum çok şük
hastanenizde safra kesesi
mı
anı
sum
pan
lere kendi eliyle
şu an evdeyim başta siz
doktoruma Op.Dr.Ruhi
yapan güleryüzlü Sayın
a
güleryüzlü çalışanların
Sayar’a ve hastanenizin
bilirim.
teşekkürlerimi bir borç
Saygılarımla
44
45
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ANADOLU’DAN HABERLER
Doğu Pres Konferans Salonu’nda Düzenlenen Bilgilendirme Semineri
Özel Bursa Anadolu Hastanesi ve Doğu Pres Otomotiv ve
Teknik Sanayi Firması İnsan Kaynakları işbirliği ile Doğu Pres
Konferans Salonu’nda düzenlenen seminerde Alzheimer Hastalığı
hakkında önemli bilgiler verildi.
Nöroloji Uzmanımız Uzm.Dr. Aslı Bahar Turan’ın konuşmacı olarak katıldığı
konferansta, Alzheimer Hastalığının belirtileri, tanısı, tedavisi ve korunma yolları ile
ilgili bilgiler verdi ve sorulan soruları yanıtladı.
50
Yıllık
Esaret
Son
Buldu
46
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
ANADOLU’DAN HABERLER
Doğa
Koleji’nden
Tıp Bayramı
Sürprizi
Doğa Koleji öğrencileri,14 Mart
Tıp Bayramı nedeniyle 4. ve 5. sınıf
öğrencilerinin yapmış olduğu sağlık
konulu resimleri Özel Bursa Anadolu
Hastanesi’nde sergilediler.
Resfebe yöntemiyle yani bir kelimenin farklı
kelimeler, sözcük öbekleri ya da resimlerle
anlatılması üzerine uygulayarak yapmış oldukları
özel hediyeyi de Başhekim Taner Kaya’ya verdiler.
Başhekim Taner Kaya’nın İsmine özel olarak yapılmış
olan hediye gerçekten çok anlamlıydı. Doğa
Koleji Öğrencilerine ve Öğretmenlerine teşekkür
ediyoruz....
Yaklaşık 50 yıl hasta bezi ile yaşayan, sosyal ve aile hayatı zarar gören
hasta Özel Bursa Anadolu Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Mehmet
Yaman tarafından yapılan başarılı bir operasyon sonucu kesin olarak
iyileşmiş ve eski sağlığına kavuşmuştur.
20 Yaşında doğum yaptıktan sonra sürekli idrar akıntısı (veziko vajinal fistül) olan Şefika
Yılmaz’a çeşitli sağlık kuruluşlarında yapılan müdahalelere rağmen şikayetleri devam
etmiştir.Sonraki yıllarda ise idrar torbası ve rahim arasında oluşan fistülden devamlı idrar
akıntısı olan hastaya tedavisine geç kalındığı söylenerek tekrar müdahale edilmemiştir.
47
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
48
ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ
49

Benzer belgeler

Anadolu Sağlık Dergisi Sayı 06

Anadolu Sağlık Dergisi Sayı 06 ÖZEL BURSA ANADOLU HASTANESİ İmtiyaz Sahibi: Yrd. Doç. Dr. Taner KAYA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. F. Hülya KURBAN Reklam ve Tanıtım Müdürü: Derya BATMAZ ÜNEY

Detaylı