OKULDA BEDENSEL CEZA UYGULANMASINA KARŞI ÇOCUĞUN

Transkript

OKULDA BEDENSEL CEZA UYGULANMASINA KARŞI ÇOCUĞUN
Okulda Bedensel Ceza Uygulanmasına Karşı Çocuğun Korunması*
Geliş Tarihi: 23.07.2014
Kabul Tarihi: 21.01.2015
Saadet KURU ÇETİN**
Pelin TAŞKIN***
Öz
Bedensel cezanın, çocukların insan haklarını ve özellikle eğitim haklarını doğrudan etkilediği
yapılan birçok araştırmada ortaya çıkmıştır. Okullarda uygulanan bedensel ceza, öğrenci üzerinde fiziksel
ve psikolojik zarara yol açmasının yanında öğrencilerin öğrenme isteklerinin azalmasına da sebep
olmaktadır. Aynı zamanda bedensel ceza öğrencinin okula devam durumu üzerinde de olumsuz etkiler
yaratmaktadır. Okullardaki bedensel cezanın en önemli sonuçlarından birisi okul terklerine neden
olmasıdır. Okullarda çocuklara bedensel ceza uygulanması, pek çok ülkede farklı düzey ve biçimlerde
ortaya çıkarken, küresel, ekonomik, kültürel ve toplumsal açıdan kökleşmiş bir sorun olduğu
bilinmektedir. Uluslararası değerlendirmeyle pek çok ülkede bedensel ceza okullarda yasaklanmış
olmasına rağmen bu ülkelerin bazılarında öğretmenler hala çocukları disipline sokmak adı altında
psikolojik ve fiziksel cezaları kullanmaktadır.
Ebeveynin evde çocuğa uyguladığı bedensel ceza ile okul gibi toplumsal kurumlarda
uygulanan bedensel cezanın, hukuksal sonuçları birbirinden farklıdır. Bu çalışmada okulda uygulanan
bedensel ceza değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Bedensel Ceza, Ulusal ve Uluslararası Hukuki Düzenlemeler
Child Protection against Corporal Punishment in Schools
Abstract
It has been pointed out by many studies that school corporal punishment has direct effects on
children’s rights, particularly on the right to education. In addition to physical and psychological injuries
suffered by students, corporal punishment executed in schools reduces students’ enthusiasm towards
learning. Moreover, corporal punishment causes some negative effects on students’ attendance. One of
the most notable outcomes of corporal punishment in school is that it causes withdrawals from school. It
is known that school corporal punishment is a globally and economically, culturally and socially deeprooted problem which is likely to be practiced in many countries in varying forms and levels. Even
though it is nationally prohibited in many countries, physical and psychological punishment is still
practiced by many teachers in order to maintain classroom discipline.
The legal outcomes of corporal punishment practiced in public places such as schools will surely be
different, as a direct consequence of the different nature of executors, from the ones of domestic corporal
punishment applied by parents to maintain discipline. The purpose of this study is evaluated to corporal
punishment within schools.
Keywords: Corporal Punishment, National and International Legal Acts and Conventions
VI. Ulusal Eğitim Yönetimi Kongresinde sunulmuştur.
Yrd. Doç. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim Yönetimi, Politikası, Teftişi ve Planlaması Bölümü
[email protected].
*** Araş. Gör. Dr., Ankara Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Politikası Bölümü [email protected]
*
**
Giriş
Bedensel
ceza,
birçok
araştırmacı
ve
komite
tarafından
farklı
şekillerde
tanımlanmaktadır. Bedensel ceza tanımlarının ortak noktasının, istenen davranışı göstermeyen
ya da istenmeyen davranışı sergileyen kişinin bedenine acı vermek olduğunu belirtmek
mümkündür (Mauzer, 1974; Gözütok, 1993; NCCR-Pakistan Çocuk Hakları Komitesi, 2001;
Benatar, 2002; Greydanus, Pratt ve Hoffman, 2002). Benatar (2002) ayrıca bedensel cezayı bir
kişinin bir şeyi yapmaya zorlamaktan sakat bırakan işkenceye kadar varan durumlar olarak
tanımlamaktadır.
Ceza uygulamaları genellikle çocuğa elle, sopayla, kemerle ya da diğer nesnelerle
vurma, çocuğu tekmeleme, sarsma, itip kakma, çimdikleme, kulak ve saç çekme gibi ceza
şekillerinden oluşmaktadır (Mauzer, 1974; Gözütok, 1993; NCCR, 2001; Benatar, 2002;
Greydanus, Pratt ve Hoffman, 2002). Bunlardan farklı olarak Mauzer (1974) ve NCCR (2001)
çocuğu bir yere kilitleme ya da bağlama; Gözütok (1993) çocuğa tebeşir, silgi fırlatma ve
çocuğun başını sıraya vurma; Greydanus, Pratt ve Hoffman (2002) ise boğma, acı veren
bedensel duruş şekillerini uygulama, aşırı vücut egzersizleri yaptırma, elektrik şoku uygulama
gibi ceza tekniklerinin uygulandığına işaret etmişlerdir. Bu terimlerden bazıları cezalandırma
araçlarını esas alırken diğerleri daha genel kavramlar şeklindedir.
Bedensel Ceza Uygulamaları. Bedensel ceza, tarih boyunca çeşitli kültür ve hukuk
çevrelerinde ve dünya genelinde çok kullanılan bir disiplin aracıdır. Örneğin, geleneksel Çin
kültüründe bedensel ceza uygulamayan öğretmenin tembel olduğu düşünülmekte, Hindistan’da
Manu kanunları uyarınca da çocuklar yanlış yaptıklarında dövülebilmekteydi. Antik Yunan’da
da çocuklar hem ana babaları hem de okulda kendilerine bakmak ve denetlemekle yükümlü
köleler tarafından dövülmekteydiler. Roma Hukukunda da benzer şekilde çocuklar aile
babasının (pater familias) malı olarak görülmekteydiler. Ayrıca Roma okul sisteminde de
öğretmenlerin sıkça öğrencilere sopayla dayak attığı da bilinmektedir. Osmanlı devleti
döneminde de yargısal ve yargısal olmayan bedensel ceza, çeşitli biçimlerde (örneğin falaka)
uygulanmıştır (Gemalmaz, 2005: 1-2).
Okullarda uygulanan bedensel cezalar, genellikle sınıf içi disiplini oluşturmak için
uygulanmaktadır (UNICEF, 2001; Agbenyega, 2006; Middleton, 2008; Mweru, 2010, Asghar,
Mirza ve Rauf, 2014). Aynı zamanda birçok araştırma sonucuna göre (Middleton, 2008: 253;
Kilimci, 2009: 241) okullarda uygulanan bedensel ceza ya da dövme birçok ülkede temel
disiplin metodu olarak kullanılmaktadır (Mamatey, 2010; Mweru, 2010; Asghar, Mirza ve Rauf,
2014). Fakat yapılan çalışmalar göstermiştir ki (Şahin ve Beyzaova, 2001; Demir, 2005; Arif ve
Rafi, 2007; Cameron, 2006; Middleton, 2008; Mweru, 2010, Asghar, Mirza ve Rauf, 2014),
çocuğu disipline sokmak için uygulanan bedensel cezalar sınıf içinde en az etkili olan
yöntemdir.
Okullarda uygulanan bedensel cezanın geçmişine bakacak olursak, çocuklara
uygulanan bedensel cezayı evde ve okulda yasaklayan ilk ülke 1979’da İsveç’tir. Çocuklara
Tüm Bedensel Cezaların Önlenmesine Yönelik Global Girişim (Global Initiative to End All
Corporal Punishment of Children) raporuna göre, 2010 yılında hukuken, evde ve okulda
çocuklara bedensel ceza uygulanmasını tamamen yasaklayan ülke sayısı 29’dur. Bu ülkeler
Tablo-1’de belirtilmiştir.
Tablo 1: Çocuklara Tüm Bedensel Cezaların Önlenmesine Yönelik Global Girişim'in Yayınlandığı
Bedensel Cezayı Evde ve Okulda Yasaklayan Ülkelerin Sayıları
2008 Lüksemburg
Çocuk ve Aile Kanunu, 2008, md. 2
2008 Moldova
Aile Kanunu, 2008 tarihinde değiştirilmiştir, 53.4 md. ve 62.2 md.
2008 Güney Sudan
Geçici Anayasa 2005, bölüm 21.1 Child Act, 2008, bölüm 21
2008 Kosta Rika
Aile Kanunu, 2008 tarihinde değiştirilmiştir, 143 md. Çocuk ve Ergen Kanunu,
2008 tarihinde değiştirilmiştir, 24 md.
2007 İspanya
54/2007 kanun , 34. md.
2007 Venezuela
Çocukların
ve
Ergenlerin
Korunması
ile
ilgili
Kanun,
2007
tarihinde
değiştirilmiştir, 32-A md. ve 358 md.
2007 Uruguay
Çocukların ve Ergenlerin için Kanun, 2007 tarihinde değiştirilmiştir, yürürlük
tarihi 2008, 12 md. ve 16 md.
2007 Portekiz
Ceza Kanunu, 2007 tarihinde değiştirilmiştir, 152 md.
2007 Yeni Zelanda
Suç Kanunu, 2007 tarihinde değiştirilmiştir, 59 bölüm
2007 Hollanda
Medeni Kanun, 2007 tarihinde değiştirilmiştir, 1:247 md.
2006 Yunanistan
Aile İçi Şiddetle Mücadele Kanunu, 2006, 4 md.
2004 Macaristan
Çocuklar ve Vesayet İdaresi Korunması Hakkında Kanun, 1997, 2004 tarihinde
değiştirilmiştir, 6.5 md.
2004 Romanya
Çocuk Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Hakkında Kanun, 2004, 28md. ve
90 md.
2003 Ukrayna
Aile Kanunu, 2003, 150.7 md.
2003 İzlanda
Çocuk Kanunu 2003, 28 md.
2003 Bulgaristan
Çocukları Koruma Kanunu, 2000, 2003 tarihinde değiştirilmiştir,, 11.2 md.
2000 Almanya
Medeni Kanun, 2000 tarihinde değiştirilmiştir, 1631 md.
2000 İsrail
Ceza davasından makul bedensel ceza savunmasının kaldırılması
1998 Hırvatistan
Aile Kanunu, 1998, 87 md.
1998 Litvanya
Çocuk Haklarını Koruma Kanunu, 1998, 9.2 md. ve 24.4 md.
1997 Danimarka
Ebeveyn Vesayeti ve Koruması Kanunu 1997 tarihinde değiştirilmiştir,
1994 Güney Kıbrıs
Aile Kanunu (Önleme ve Madurları Koruma), 1994, Yasağı Aile Şiddeti Yasası
yeniledi, 2000
1989 Avusturya
Genel Medeni Kanun , 1989, 146a bölüm
1987 Norveç
Ebeveny ve Çocuk Kanunu, 1987 tarihinde değiştirilmiştir, 30 md.
1983 Finlandiya
Çocuk velayeti ve Erişim Yasası Hakları,1983, 1984 yürürlük tarihi, 1.3 md.
1979 İsveç
Çocuk velayeti ve Erişim Yasası Hakları, 1979 tarihinde değiştirilmiştir, 1 md.
Kaynak:http://www.endcorporalpunishment.org/pages/pdfs/charts/Chart-EuropeCentralAsia.pdf
Yıllar içerisinde çocuklara uygulanan bedensel ceza yasalar ile ortadan kaldırılmaya
çalışılmıştır. Bunun için birçok ülkede yasalar çıkarılmış olmasına rağmen çocuklara bedensel
cezayı yasaklayan ülke sayısı hala istenen düzeye gelememiştir. Bunun yanında birçok ülkede
aileler
tarafından
çocuklara
uygulanan
bedensel
ceza
yasaklanmamışken,
okullarda
öğretmenlerin uyguladığı bedensel cezalar hukuken yasaklanmıştır (UNICEF, 2001: 8). Bunun
yanında, 35 gelişmiş ülkede, Amerika (Jones, 2009: 5) ve Avusturalya’nın iç kesimleri
okullarda çocuklara uygulanan bedensel cezayı disiplin uygulaması olarak başvurulmasını
yasaklamamıştır. Şekil-1’de de görüldüğü gibi Amerika Birleşik Devletleri’nin birçok
eyaletinde bedensel ceza evde ve okulda uygulanmaktadır.1
Şekil 1: Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Bedensel Ceza Uygulamaları
Kaynak:http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Corporal_punishment_in_the_United_States.s
vg
Birçok
Avrupa
ülkesinde
1800’lü
yılardan
beri
okullarda
bedensel
ceza
yasaklanmışken, İngiltere’de 1980’e kadar bedensel ceza okullarda uygulanmaktadır.
İngiltere’de bedensel ceza ile ilgili uygulamalar son birkaç yıl içinde değişiklik göstermiş
olmakla birlikte aile içinde çocuğu bedensel cezadan korumak için gerekli önlemler henüz
alınmamıştır (Global Report, 2010; McCarthy, 2005: 235). Kanada’da 2004 yılına kadar
1
Kırmızı bölgeler; bedensel cezanın yasak olmadığı yerler, maviler ise bedensel cezanın sadece okullarda yasaklandığı yerlerdir.
okullarda bedensel ceza uygulamasını yasaklayan düzenleme bulunmamaktaydı (McCarthy,
2005: 235). Avrupa ülkelerine genel olarak bakacak olursak (Şekil-22), bedensel ceza
uygulamaları çeşitlilik göstermektedir.
Gelişmiş ülkelerde bile çocuklara bedensel ceza uygulanması çok eski zamanlara
dayanmaktadır. Fakat çocuğun psikolojik olarak geri dönüşü olamayan zararlar veren bedensel
ceza uygulamalarının hukuksal açıdan yasaklanması hem evde hem de okullarda giderek
artmaktadır.
Şekil 2: Avrupa’daki Bedensel Ceza Uygulamaları
Kaynak: http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Corporal_punishment_in_Europe.svg
Güney Asya’daki ülkelerde bazı yasalar veliler ve öğretmenlerin çocuklara “kabul
edilebilir” ya da “orta derecede” uyguladıkları cezaları veliler ve öğretmenlerin “hakları” olarak
tanımaktadır. Bangledesh, Bhutan, Hindistan’da yasalarda çocuklara uygulanan bedensel
Kırmızı bölgeler; bedensel cezanın yasak olmadığı yerler, maviler ise bedensel cezanın sadece okullarda yasaklandığı yerler,
yeşiller bedensel cezayı hem evde hem de okulda yasaklayan ülkeler.
2
cezalar ile ilgili hiçbir yasal yükümlülük bulunmamaktadır. Pakistan Maldives, Nepal, Pakistan,
Sri Lanka’da ise yasalarda bedensel cezalar ile ilgili yükümlülükler bulunmaktadır. UNICEF’in
2001 yılında yayımladığı rapora göre birçok Asya ülkesinde okulda uygulanan bedensel
cezalarla ilgili yasal düzenlemeler bulunmasına rağmen, yerel yönetimler tarafından
uygulanması gereken hukuki yaptırımlar zayıf şekilde uygulanmaktadır (UNICEF, 2001: 8-10).
Asghar, Mirza ve Rauf (2014) yaptıkları çalışmada Pakistan'da 2003 yılında bedensel cezanın
okullarda kaldırıldığını, fakat öğretmenlerin sınıf içinde disiplini sağlamak için hala bedensel
cezayı kullandıklarını rapor etmişlerdir.
Afrika ülkelerinde durum Güney Asya’dakinden pek de farklı değildir. Kenya’da
okullarda bedensel ceza, 2001 yılında yasaklanmıştır. Buna rağmen Mweru’nun (2010: 249)
yaptığı çalışmada, öğretmenlerin öğrencileri disiplin altına sokmak için; kulak çekme,
çimdikleme tokatlama gibi fiziksel cezaları halen kullandıkları rapor edilmiştir. Ayrıca
çalışmada Kenya’da öğretmenler tarafından uygulanan bu tür fiziksel cezalandırmaların,
öğrencilerin okul terkinin nedenlerinden biri olduğu tespit edilmiştir.
Okullarda bazı öğrenciler diğer öğrencilere göre daha sıklıkla istenmeyen davranışları
sergilemektedirler. Straus ve Donnelly’a (2009) göre bedensel cezanın uygulanmasındaki temel
neden bu istenmeyen davranışları ortadan kaldırmaktır. Sınıf içinde bedensel ceza kullanan
öğretmenlerin birçoğu sınıf içinde bu istenmeyen davranışları engellemek için bedensel ceza
kullandıklarını ve bu cezalandırma ile istenmeyen davranışların ortadan
kalktığını
savunmaktadırlar (Mamatey, 2010; Mweru, 2010; Asghar, Mirza ve Rauf, 2014). Fakat yapılan
çalışmalar bedensel cezanın eğitim ortamlarında kullanılmasının yol açtığı olumsuz etkileri
ortaya koymaktadır (Jones, 2009; Kağıcıbaşı, 1981; Şahin ve Beyzaova, 2001; Arif ve Rafi,
2007; Demir, 2005). Kağıcıbaşı (1981) yapmış olduğu çalışmasında, çocuklarda en çok değer
verilen özelliğin itaat, en az değer verilen özelliğin bağımsızlık olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Eğitim sisteminde de öğrencilerin itaatli olmaları öğretmenler tarafından tercih edilen bir
özelliktir. Şahin ve Beyzaova'nın (2001) yapmış oldukları çalışmada, okullarda öğretmenlerin
şiddet uygulamasının nedenleri, öğretmenlerin kişisel bozuklukları, kalabalık sınıflar, sosyal
baskılar, disiplin yöntemi olarak sıralanmaktadır. Arif ve Rafi (2007: 171-180), bedensel
cezalandırmanın ve psikolojik uygulamaların öğrencilerin öğrenme ve davranışları üzerindeki
etkisini test etmek amacıyla yaptıkları çalışmada, sürtüşme veya akademik ilgisizlik sonrasında
bedensel cezaya maruz kalan öğrencilerin olumsuz davranışlar sergiledikleri, aynı zamanda
akademik düzeylerinde de gerilemeler gözlemişlerdir. Arif ve Rafi’nin yaptığı çalışmanın diğer
sonucu, psikolojik uygulamalara maruz kalan öğrencilerin öğrenmeye karşı ilgilerinin artması,
daha sıcak davranışlar sergilemeleri ve okulla ilgili uzun süreli performanslarının iyileşmesidir.
Kısaca söz konusu çalışma, bedensel cezalandırma yöntemlerinin olumsuz davranışları
pekiştirdiği ve bunun da okuldaki şiddet olaylarına yol açtığını ortaya koymaktadır. Demir
(2005) yapmış olduğu çalışmada da benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Bedensel cezaya maruz
kalmış öğrencilerin, ailede ve toplumda bedensel cezayı kullanmaları artmakta (Demir, 2005);
ve bu öğrenciler öğrenme bozuklukları, depresyon, suçluluk, anti sosyal davranışlar
sergileyebilmektedir (Straus ve Donnelly, 2009; Jones, 2009). Pakistan’da yapılan bir
araştırmaya göre, bedensel cezaya maruz kalmış öğrenciler okula gitmekten korkmakta, okuldan
uzaklaşıp
suç
örgütlerinin
kucağına
düşmektedir.
Öğretmenlerin
bedensel
cezalar
kullanmalarının engellenmesi, bugünkünden daha sağlıklı ve suç oranı düşük bir toplum
meydana getirecektir (Arif ve Rafi, 2007: 171-180). Çünkü okullar çocukların kendilerini
güvende hissettikleri, herkesin eşit olduğu insanlık onurunun korunduğu, çocukların özgür
olduğu yerler olmalıdır. Belirtilen nedenlerin yanı sıra, çocuklara uygulanan bedensel cezanın
Avrupa Konseyi tarafından (2007) yasaklanmasının nedenleri;

Çocukların bedensel bütünlüğüne zarar vermesi ve insanlık onurunu zedelemesi
bakımından bir çocuk hakları ihlali olması,

Çocukların eğitim, gelişme, sağlık ve yaşam haklarını tehdit etmesi,

Çocuklarda ciddi fiziksel ve psikolojik hasar bırakabilmesi,

Çocuklara, şiddetin, çatışmaları çözmek veya istediklerini yaptırmak için geçerli ve
uygun bir strateji olduğunu öğretmesi,

Disiplin bakımından etkisiz olması,

Karşılıklı saygı ve güven ilişkisi oluşmasını önlemesi,

Tamamen yasaklanmadığı ve meşru görüldüğü takdirde çocukların bu tür
muamelelerden korunmasının oldukça güç olması şeklinde sıralamaktadır.
Uluslararası Hukukta Sağlanan Koruma
Çocukların bedensel, duygusal ve ruhsal bütünlüğünün korunması, sağlığının ihmal,
istismar edilmemesi ve şiddete karşı tedbirler alınması yönünde, uluslararası hukuk belgeleri
bulunmaktadır. Bunların çoğu temel insan haklarını düzenlemekte ve bildirge, rehber ilkeler,
davranış kuralları ve sözleşme gibi isimlendirilmektedir. Ancak bahsedilen uluslararası hukuk
belgelerinden sözleşme hariç, diğerlerinin hukuki bağlayıcılığı tartışmalıdır.
Normlar hiyerarşisinde en üst sırada yer alan Anayasamızın 90. maddesi uyarınca
konusu insan hakları olan uluslararası sözleşmeler, iç hukuktaki diğer düzenlemelere göre
önceliğe sahiptir. Böylelikle genelde insan haklarını özelde ise çocuk haklarını düzenleyen
uluslararası sözleşmeler iç hukukta doğrudan uygulanabilecektir. Ancak bu durum, insan hakları
sözleşmelerinin doğrudan uygulanabilir nitelik taşıyan hükümleri açısından mümkündür. Eğer
bir düzenleme taraf devlete bazı yasal, idari veya ekonomik önlemleri alma yükümlülüğü
getiriyorsa insan hakları sözleşmesinin doğrudan uygulanması mümkün olmayacaktır. Örneğin,
eğitim hakkı devlete hem negatif hem de pozitif yükümlülük yükler. Eğitimde ayrımcılık yasağı
devlete negatif yükümlülük getirdiği için doğrudan uygulanabilecektir. Ücretsiz eğitim, yeterli
sayıda okul açılması, bütçede eğitime verilen payın arttırılması vb.ne yönelik uluslararası
düzenlemeler ise, devlete pozitif yükümlülük yüklediği için doğrudan uygulanamayacaktır
(Karan, 2009: 155, 156). Bu bağlamda okullarda bedensel ceza uygulamalarının açıkça
yasaklanması devlete negatif bir yükümlülük getireceği için bu tür düzenlemeler doğrudan
uygulanabilecektir.
Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (kısaca ÇHS), çocuk haklarını
düzenleyen en temel sözleşmedir ve Türkiye bu sözleşmeyi 14.09.1990 tarihinde imzalamış ve
04.04.1995 tarihinde onaylamıştır. Her ne kadar ÇHS, özel olarak bedensel cezaya ilişkin bir
sözleşme olmasa da çocuk haklarının ve çocuğun fiziksel bütünlüğünün önemine dikkat çekmiş
ve Çocuk Hakları Komitesi (ÇHK) de ÇHS’yi bedensel cezayı yasaklayıcı biçimde
yorumlamıştır (Ezer, 2003).
Çocuğun ruhsal ya da fiziksel şiddete maruz bırakılamayacağı açıkça ÇHS’de
düzenlenmiştir. İlk olarak 19. maddede, çocuğun her türlü şiddetten korunma hakkı
düzenlenmiştir. Bu madde de, devlete çocuğun fiziksel ya da ruhsal şiddettin her türüne, zarara
ve istismara karşı korunması için gerekli yasal, idari, toplumsal ve eğitimsel tüm önlemleri alma
yükümlülüğü yüklenmektedir. Bu düzenlemenin önemli özelliği sadece devletten değil üçüncü
kişilerden kaynaklanabilecek ihlalleri de kapsamasıdır (Farmer ve Stinson, 2009/10, 1050;
Karan, 2009: 156). Bu bağlamda ÇHS md. 19’un 3 temel unsuru bulunmaktadır (Karan, 2009:
157):
“1) Çocukların korunmasından sorumlu kişilerin kapsamı geniş
tutulmuş, anne ve babanın yanı sıra vasi, usta, öğretmen, vb.
kişiler de bu kapsamda değerlendirilmiştir. Bu kişilerden
kaynaklanabilecek fiziksel veya duygusal şiddet, yaralama veya
istismar, ihmal ya da ihmalkâr muamele, suistimal, kötü muamele
ve cinsel istismar gibi her tür kötü muamele eylemi de bu kapsam
içerisinde değerlendirilmiştir.
2)
Devletin
yükümlülüğü
tarif
edilirken,
çocuğun
kötü
muameleye karşı korunması yani bu tür muamelelere maruz
kalmasının önlenmesi amacına vurgu yapılmıştır. Devletler, bu
amaç doğrultusunda gerekli yasal, idari, toplumsal ve eğitsel
önlemleri almakla yükümlü kılınmıştır.
3) Devlet, önlemeye ek olarak, bu tür durumları tespit etme,
yetkili makama havale etme, soruşturma, tedavi etme ve izleme
için yöntem geliştirme ile yükümlü kılınmıştır. Bu yükümlülük,
adli makamların işe el koymasında özel bir usulün izlenmesini
sağlamayı ve aynı zamanda, bu süreçte çocuğa ve onun bakımını
sağlayacak
kişilere
destek
olacak
sosyal
programların
oluşturulmasını da içermektedir.”
ÇHK, 19. maddeyi, 8 Numaralı Genel Yorumunda3 “bu hüküm, çocuklara karşı
herhangi bir düzeyde meşrulaştırılmış şiddete cevaz vermez ve bedensel ceza ve diğer zalim ve
küçültücü cezalandırma biçimleri şiddet türleridir ve Devlet bunları gidermek için uygun yasal,
idari, toplumsal ve eğitimsel önlemleri alır.” şeklinde yorumlamaktadır (Farmer ve Stinson,
2009/10, 1050).
Çocuğun eğitim hakkı bakımından ÇHS’nin 28 (2). maddesi taraf devletlerin, okul
disiplininin çocuğun insan olarak taşıdığı haysiyetiyle bağdaşır biçimde yürütülmesinin
sağlanması için uygun önlemleri almalarını gerektirmektedir. Başka bir ifadeyle, okul disiplini
bağlamında çocuğa uygulanabilecek ceza ve tedbirler hem çocuğun insanlık onuruna uygun
olmalı hem de ÇHS ile bağdaşır biçimde uygulanmalıdır (Farmer ve Stinson, 2009/10, 1046).
ÇHK, 1 Numaralı Genel Yorumunda 28 (2). hükmünün eğitim bağlamında, bedensel ceza ve
diğer her türlü aşağılayıcı veya zararlı disiplin önlemlerini yasaklama yükümlülüğü getirdiğini
belirtmiştir. Komiteye göre, çocuklar okul kapısından içeri girmekle sahip oldukları hakları
yitirmezler, bu nedenle eğitim çocuğun onuruna saygılı olmalı ve disiplin önlemleri 28 (2)’de
getirilen katı sınırlar çerçevesinde verilmeli ve okulda şiddetten uzak bir eğitim ortamı
sağlanmalıdır (Karan, 2009, 157; ÇHK 8 Numaralı Genel Yorum Para.7). Komite 8 Numaralı
Genel Yorumunda, 28. maddeyi tartışmış ve çocuğa bedensel ceza uygulanamayacağını ifade
etmiştir. Komite açıkça, bedensel cezanın, çocukların insan olarak taşıdığı haysiyeti ve bedensel
bütünlüğü koruyan eşit ve devredilmez haklarıyla doğrudan çatıştığını vurgulayarak bedensel
ceza hakkında bir yasağın varlığını vurgulamıştır (Farmer ve Stinson, 2009/10, 1054). Benzer
şekilde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, eğitim hakkı üzerine yaptığı
yorumunda, bedensel cezanın insan olma haysiyetiyle bağdaşmadığını belirtmiştir.
Gemalmaz’a göre de “Sözleşme, fiziksel istismarı veli gibi sorumlu olanların yanında
iken yasakladığına ve öğretmenler de veli gibi sorumlu olduklarına göre, okul disiplini gereği
2006 yılında yayımlanan, “The right of the child to protection from corporal punishment and other cruel or degrading forms of
punishment (arts. 19; 28, para. 2; and 37, inter alia)” başlıklı 8 numaralı yorumun İngilizcesini <http://daccess-ddsny.un.org/doc/UNDOC/GEN/G07/407/71/PDF/G0740771.pdf? OpenElement> adresinde bulabilirsiniz.
3
bedensel ceza verilemez. Bedensel cezanın çocuk onuruna uygun olduğu düşünülemez.”
(Gemalmaz, 2005: 81).
Çocuk, anne baba veya çocuğun ana babası gibi sorumlu olan diğer kişilerin
yanındayken gerçekleşen istismar olaylarına uygulanan 19. maddeden farklı olarak, 37. madde,
çocuğa yönelik kamusal otoriteler tarafından kamusal yetkiler kullanılarak yapılan kötü
muameleler söz konusu olduğunda uygulanacaktır. Maddede bu durum açıkça belirtilmemiş ve
işkence ile diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı ceza ve muamelelerin kapsamına
nelerin girdiği ifade edilmemiş olmakla birlikte, bu sonuca uluslararası insan hakları
belgelerinin hükümleri ve uluslararası mahkeme ve komisyonların ürettiği içtihatlar göz önüne
alınarak varılabilmektedir (Gemalmaz, 2005: 81).
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi
(Kısaca ESKHS) ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi
(Kısaca MSHS) hem hukuken bağlayıcı olmaları, hem de İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinde tanınan değerleri içermeleri bakımından önemlidir (Cohen, 1984-1985: 113).
ESKHS, md. 13’de şiddet ve istismar eğitim hakkı bağlamında ele alınırken MSHS, işkence ve
kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirmiştir. Bu sözleşmeleri Türkiye 15.08.2000’de
imzalamış ve 23.12.2003’de onaylamıştır. Türkiye MSHS’nin bireysel başvuru hakkına dair
düzenlemeler içeren Ek İhtiyari Protokolünü de 03.02. 2004’te imzalamış ve 05.08.2006’da
onaylamıştır.
MSHS’nin 7. maddesinde muamele ve ceza için uluslararası anlamda kabul edilebilir
en düşük standardın tanımı, “Hiç kimse işkenceye veya zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı
muamele veya cezaya maruz bırakılamaz. Ayrıca hiç kimse, serbest iradesi olmadan tıbbi veya
bilimsel bir deneye tabi tutulamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Akid Devletlerin MSHS
bağlamında insan hakları performansını denetleyen BM İnsan Hakları Komitesi (Kısaca İHK),
27.07.1982 tarih ve md.7 (16)b sayılı Genel Yorumun 1. Paragrafında komite üyeleri, Akid
Devletlerden md. 7 ile ilgili daha fazla bilgi talep etmiştir. Ayrıca md. 7’nin amacının bireyin
bütünlüğünün ve onurunun korunması olduğunu belirtmiştir. 2. Paragrafında ise, “söz konusu
korumanın işkencenin olağan anlamından fazlasını kapsaması gerekmektedir. Yasaklama,
eğitsel ya da disiplin önlemi olarak aşırıya kaçmış dayağı da içeren bedensel cezayı
kapsamalıdır. Ayrıca madde, sadece tutuklanmış ya da mahkûm edilmiş kişileri değil, ayrıca
eğitim ve sağlık kurumlarındaki öğrencileri ve hastaları da korumaktadır.” Md. 7’deki
düzenleme hem resmi yetkiyle yapılan eylemlere hem de resmi yetki alanı dışında yapılan
eylemlere karşı bir koruma getirmektedir (Cohen, 1984-1985: 115). Komite’nin md. 7’ye ilişkin
yorumu bireyler için yararlı olsa da 40. madde uyarınca sözleşmenin uygulanma mekanizması
sınırlıdır. Komite sadece, Akid Devletlerden Sözleşmede tanınan hakları uygulamaya geçirmek
ve bu hakların kullanılmasında ilerleme sağlanmak için aldıkları tedbirler hakkında raporlar
vermesini talep edebilecektir. Kişiler Akid Devlet MSHS’nin Ek İhtiyari Protokolüne de tarafsa
Akid Devlet tarafından mağdur edildiğini ileri sürerek Komiteye bireysel başvuruda bulunabilir
(Cohen, 1984-1985: 115). İHK 03.04.1992 tarih ve 20 (44) sayılı Genel Yorumunda 1982 tarihli
yorumunu geliştirmiş ve 5. Paragrafta md. 7’deki yasağın, bir suçun cezası olarak veya eğitsel
ya da disiplin önlemi olarak verilmiş aşırıya kaçmış dayağı da içeren bedensel cezaları da
kapsadığını belirtmiştir. Görüldüğü gibi İHK her türlü dayağı değil sadece aşırıya kaçmış dayağı
MSHS’ye aykırı bulmuştur (Gemalmaz, 2005: 56).
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin başlangıç kısmında yer alan “doğuştan sahip
olunan insanlık onuru” (inherent dignity) kavramı ESKHS ve MSHS’nin başlangıç kısmında da
tekrarlanmıştır (Cohen, 1984-1985: 113). ESKHS’nin denetim organı Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar Komitesi (Kısaca ESKH Komitesi) 1999 tarihli ve 13 No’lu Genel Yorumunda
bedensel cezanın bu kavrama aykırı olduğunu belirtmiştir. İHK’nın tersine ESKH Komitesi,
açıkça aşırıya kaçmış dayak kavramından bahsetmemektedir. Bu nedenle Komitenin aşırı olup
olmadığına bakmaksızın bütün bedensel cezaları, yasak kapsamına dâhil ettiğini kabul etmek
mümkündür (Gemalmaz, 2005: 58). Komiteye göre okulda disiplini sağlamada kullanılan diğer
yöntemler, örneğin okuldaki diğer insanların önünde küçük düşürme de doğuştan sahip olunan
insanlık onuruyla bağdaşmayabilir. Ayrıca hiçbir disiplin yöntemi ESKHS kapsamındaki
beslenme hakkı gibi diğer hakları ihlal etmemelidir. Akid devletler yetkileri dahilindeki özel ya
da kamusal eğitim kurumlarında, sözleşmeye aykırı disiplin yöntemlerinin kullanılmaması için
gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Komite, pozitif ve şiddet içermeyen disiplin
yaklaşımlarını uygulayan okulları teşvik eden akid devletlerden bazılarının bu girişimlerini
memnuniyetle karşılamaktadır (1999 tarihli ve 13 No’lu Genel Yorumu, para. 41).
Yenilenmiş Avrupa Sosyal Şartı md. 17/2’de eğitim hakkı bağlamında çocukların
korunmasını düzenlemektedir. Bu sözleşmenin denetim organı olan Avrupa Sosyal Hakları
Komitesine (ASH Komitesi) göre, bu hüküm çocukların evde ve okulda bedensel cezalar dâhil
her türlü kötü muameleden korunmasını gerektirmektedir. ASH Komitesi, açıkça aşırıya kaçmış
dayaktan bahsetmediği için, Komitenin her türlü bedensel cezayı herhangi bir istisnai durum
kabul etmeksizin yasakladığını kabul etmek mümkündür (Gemalmaz, 2005: 59).
Birleşmiş Milletler Bünyesinde Bağlayıcı Olmayan Çocuk Hakları Belgeleri
Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi İçin Birleşmiş Milletler Rehber Kuralları, Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu tarafından 14.12.1990 tarih ve 45/112 sayılı kararla kabul ve ilan
edilmiştir. 21/h maddesi hükmüne göre, başta bedensel cezalar olmak üzere şedit disiplin
yaptırımlarının eğitimde uygulanmaması gerekmektedir. Bu ifadeden disiplin cezaları arasında,
hafif, normal, makul görülen yani şedit olmayan disiplin cezalarının uygulanmasının mümkün
olduğu sonucu çıkarılabilir. Ancak 7. maddesi uyarınca, Riyad Kurallarının ÇHS bağlamında
yorumlanıp uygulanacağı için, bedensel cezaları bütünüyle yasakladığını kabul etmek daha
uygun olacaktır (Gemalmaz, 2005: 61).
Ulusal Hukukta Sağlanan Koruma
Anayasa
Türk Hukukunun en üst normu olan Anayasa md. 17’de kişi dokunulmazlığına ilişkin
bir düzenleme yer almaktadır. Buna göre “herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahiptir (md. 17/I). Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz (md. 17/III).” Ayrıca
ailenin korunması ve çocuk hakları başlıklı 41. maddesinde de “Devlet her türlü istismara ve
şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. (md. 41/IV)” şeklinde özel bir hükümle
çocukları korumaktadır. 2010 yılında Anayasa’da yapılan bu değişiklikle çocuklara ilişkin bir
kötü muamele yasağı getirilmesi sayesinde artık, çocukların bir disiplin yaptırımı olarak
bedensel cezaya çarptırılamayacağını kabul etmek mümkündür. Md. 17/I ve III’de ve md.
41/IV’de yer alan hakların md. 15 uyarınca sınırlanması ve askıya alınması mümkün değildir.
Çünkü bu haklar mutlak hak niteliğindedir.
Türk Ceza Kanunu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Aile Düzenine Karşı Suçlar başlıklı 232.
maddesinin II. Fıkrası “İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza
etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu
terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası
verilir.” hükmünü içermektedir. Bu madde ile eğitim kurumlarında çalışan eğitimciler ve diğer
personelin çocuklara yönelik kötü muamele kapsamında cezai sorumluluğu düzenlenmiştir. Söz
konusu hüküm Gemalmaz’a göre (2005: 193), eski TCK 477 hükmünün ana hatları ve ruhu
itibarıyla tekrarı niteliğindedir. Ancak yeni düzenlemede, disiplin yetkisinin kötüye
kullanılmasının mağdurun sağlığında herhangi bir tehlike yaratma şartı aranmamaktadır.
Kanunun gerekçesinde ise, hükümde belirtilen disiplin yetkisinin kötüye kullanılması
sonucunda ortaya çıkan davranışın, kişide basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçünün
ötesinde bir etki meydana getirmemesi gerektiği ve aksi takdirde kasten yaralama suçundan
dolayı ceza verilmesi gerekeceği (86/2/b) belirtilmektedir. Bu nedenle eski ve yeni TCK
arasındaki farkın sadece görünüşte olduğu ifade edilmektedir (Gemalmaz, 2005: 193 ayrıca bkz.
211). 2010 yılında 41. maddeye eklenen çocuklara kötü muamele yasağı ışığında bu hükmün
yorumlanması ve uygulamada çocuk üzerinde belirli kişilerin tedip yetkisinin çocuğu belli
oranda dövmeyi içerdiğini reddetmek daha uygun olacaktır. Ayrıca hakaret teşkil eden fiiller, bu
disiplin yetkisi kapsamına girmedikleri için kötü muamele suçu olarak değil hakaret suçu olarak
cezalandırılmalıdır (Gemalmaz, 2005: 193).
Eğitim Mevzuatı
Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Memurları Kanununun 657 sayılı 1. Maddesi
kapsamına giren kurumlardan olduğundan, bu kuruma bağlı olarak çalışanlar disiplin hukukuna
ilişkin konularda hem 657 sayılı kanun hükümlerine göre hem de 657 sayılı yasanın 125.
maddesinin “özel kanunların disiplin suç ve cezalarına ilişkin hükümleri saklıdır.” hükmü
uyarınca, kendi özel kanunları olan 1702 ve 4357 sayılı kanun hükümlerine tabidir (Bu yöndeki
Danıştay Kararı için bkz. Danıştay 10. D. 14.11.1984 gün ve E. 1984/ 1225, K. 1984/1904 sayılı
kararı). Söz konusu özel kanunlarda hüküm bulunmayan hallerde, 657 sayılı kanunun suç ve
cezalara ilişkin hükümleri uygulanacaktır (Dündar, 1988,7-8). 4357 sayılı “Hususi İdarelerden
Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu
Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı İle Yapı Sandığına ve
Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun” md. 7/4/b uyarınca okulu veya talebeyi herhangi bir
şekilde zarara uğrattıkları sabit olanlara, ücret veya maaştan kesme cezası; md. 7/4/c uyarınca
talebenin haklarını kasten zarara uğratanlara kıdem indirme cezası uygulanacağı düzenlenmişti.
Ancak söz konusu düzenleme 1/3/2014 tarihli, 6528 sayılı kanunun 27. maddesi ile yürürlükten
kaldırılmıştır. Söz konusu hüküm, “Talebeyi herhangi bir şekilde zarara uğratmak” ve
“Talebenin haklarını kasten zarara uğratmak” kavramlarını içermekteydi. Anılan düzenleme
bedensel cezayı da içerecek şekilde yorumlanabilir ve öğrenciye bedensel ceza uygulayan kanun
kapsamındaki öğretmenlerin söz konusu hükme göre cezalandırılması mümkün olabilirdi.
Çünkü söz konusu hükümdeki herhangi bir şekilde zarara uğratmak ifadesi göz önünde
bulundurularak bedensel cezanın aşırılaşmış ya da hafif olup olmadığına bakılmaksızın
bütünüyle yasaklandığı sonucunu çıkarmak mümkündü. Ancak söz konusu düzenlemenin
yürürlükten kalkmasıyla bu olanak ortadan kalkmıştır. Öte yandan, 1702 sayılı “İlk ve Orta
Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun” md. 20/3 uyarınca, talebesine
karşı kaba muamelede bulunan ve kaba lisan kullananlar, ihtar ve tevbih cezası ile md. 22/4
talebeyi dövenler ise maaş kesilmesi cezası ile cezalandırılacaktır (Bkz. Danıştay 10. Dairesi,
E.1984/64, K. 1985/764 sayılı kararı). Gemalmaz’a göre (2005: 196), kanunda geçen dövme
terimi bir ya da birkaç tokat gibi eylemleri de kapsar ve yasaklar. “Çünkü kanunda kaba
muamelede bulunmak ve kaba üslupla konuşmak dahi cezalandırılan bir suç olarak
düzenlendiğinden, şiddet içeren daha ağır eylemlerin de suç olarak kabulü gerekir.”(Gemalmaz,
2005: 196). Çeşitli raporlar, medyaya yansıyan haberler ve yargı kararları göz ününde
bulundurulduğunda bu eski tarihli kanunların çok uygulandığı söylemek mümkün değildir
(Karan, 2009: 185). Bu nedenle okullarda açıkça bedensel cezayı yasaklayan, zihinlerde
herhangi bir tereddütte yer vermeyecek ve kapsamlı bir düzenleme yapılması uygun olacaktır.
Sonuç ve Değerlendirme
Evde ve okulda çocuklara uygulanan bedensel ceza tüm dünyada ortaya çıkan büyük
bir sorundur. Kanada, Çin, Malta, İngiltere, Amerika, Rusya Federasyonu gibi ülkelerde
çocuklara yönelik evde bedensel ceza uygulanması yasaklamış olmasına rağmen, okullarda
bedensel ceza uygulanması hala yasaldır. Bunun en iyi örneklerinden biri dünyanın gelişmiş
ülkelerinden olan Amerika’da görülmektedir. Amerika’nın birçok eyaletinde (Indiana, Arkansas
Lowa, Kansas) bedensel ceza okulda hala yasaldır ya da okul yönetimleri tarafında uygun
görüldüğü takdirde uygulanması yasaldır. Bunula birlikte Fransa, İsviçre ve İngiltere gibi
ülkelerde okulda ve evde bedensel ceza uygulamaları ile ilgili mahkemelerin farklı uygulamaları
mevcuttur (Global Report, 2013: 36-44). Ayrıca ÇHK’nın 8 numaralı genel yorumunda,
2006’da yüzden fazla devletin, bedensel cezayı ve cezalandırma sistemlerini okullarında
yasakladığı ve artan sayıda devletin, ailede, evde ve alternatif bakım türlerinin tüm biçimlerine
bu yasağı getirdiği ifade edilmektedir (Para.5).
Eğitim ortamlarında uygulanan bedensel ceza, okul terklerinin ve sınıf içi istenmeyen
davranışların arttırmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte çocuk kendini küçük düşürülmüş
ve aciz hissetmektedir (Samalin ve Whitney, 1995).
ÇHK’ya göre, hukuk reformu ve diğer gerekli önlemlerle çocuklara yönelik şiddet ve
küçük düşürücü cezalandırmalar önlenebilir ve bunu yapmak Taraf Devletin yükümlülüğüdür.
Bedensel cezalar bölgesel insan hakları mekanizmalarıyla da cezaya çarptırılabilir. Örneğin,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir dizi yargılamayla dereceli olarak, ilk önce ceza
sisteminde, sonra özel okulları da kapsayacak şekilde okullarda ve en son evde çocuklara
bedensel ceza uygulanması aleyhine hüküm vermiştir (8 Numaralı Genel Yorum, Para. 22, 23).
ÇHK, çocuğun yüksek yararı bağlamında, “makul” ve “ılımlı” bedensel cezanın kabul edilmesi
gerektiği yönündeki görüşleri kabul etmemektedir. Çünkü çocuğun yüksek yararı ilkesinin
yorumu, çocuğun her türlü şiddette karşı korunması ve çocuğu görüşlerinin alınması
gerekliliğini içerecek şekilde sözleşmenin tamamıyla uyumlu olmalıdır. Çocuğun yüksek yararı
ilkesi, çocuğun insanlık onuru ve fiziksel bütünlüğüyle bağdaşmayan bedensel ceza ve diğer
zalim ya da küçük düşürücü cezaları haklı göstermek için kullanılamaz (8 Numaralı Genel
Yorum, Para. 26).
Ülkemiz taraf olduğu çocuğu korumayı amaçlayan söz konusu uluslararası anlaşmayı
göz önünde bulundurarak, Anayasa’nın 41. maddesinin “Devlet, her türlü istismara ve şiddete
karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” hükmüne uygun biçimde açıkça okulda çocuğun
bedensel cezaya karşı korunmasına yönelik hukuki düzenleme oluşturmalıdır. Aksi takdirde,
Devlet, Anayasa ile üstlendiği sorumluluğunu yerine getirememiş sayılacaktır.
Kaynaklar
Agbenyega, J. S. (2006). Corporal Punishment in the Schools of Ghana: Does İnclusive Education Suffer? The
Australian Educational Researcher, 33(3) ,107-122.
Arif, M.S. ve Rafi, M. S. (2007). Effects of Corporal Punishment and Psiychogical Treatment On Students’ Learning
and Behavior. Eğitimde Kuram ve Uygulama, 3(2). 171-180.
Asghar A, Mirza, M.S. ve Rauf, M. (2014). The Effectiveness of Training Program in Changing Teachers’ Behavior
Regarding Inflicting Corporal Punishment. Journal of Managerial Sciences, 8(1): 97-102.
Cameron, M.(2006). Managing School Dicipline and Implications for Social Workers: A Review of Literatur.
National Association of Workers, 28(4), 219-228
Cohen C.P. (1984-1985), Freedom From Corporal Punishment: One of the Human Rights of Children. New York Law
School Human Rights Annual, 2, 95-130.
Demir, S. B. (2005). Okulda ve Ailede Bedensel Ceza ve Cezanın Demografik Tutumları Üzerine Etkileri. XIV.
Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, 355-358.
Dündar E. (1988). Milli Eğitim Mensuplarına İlişkin Disiplin Cezaları ve Yargı Denetimi. Danıştay Dergisi, sayı 6869, 3-45
Ezer T. (2003). Children’s Rights in Israel: An End to Corporal Punishment? Oregon Review of International Law, 5,
139-214.
Farmer A., Stinson K. (2009/2010), Failing the Grade: How the Use of Corporal Punishment in U.S. Public Schools
Demonstrates the Need for U.S. Ratification of the Children’s Rights Convention and the Convention on
the Rights of Persons with Disabilities. New York Law School Law Review, 54, 1035-1069.
Gemalmaz H.B. (2005). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve Türk Hukukunda Çocuğun Bedensel Cezaya Karşı
Korunması, İstanbul: Legal Yayıncılık.
Global Report (2009). Ending Legalised Violence Against Children. Global Initiative to End All Corporal
Punishment of Children Save The Children Sweden.
Global Report (2010). Ending Legalised Violence Against Children. Global Initiative to End All Corporal
Punishment of Children Save The Children Sweden.
Global Report (2013). Ending Legalised Violence Against Children.
Jones, J.R. (2009). Educators' perceptions of corporal punishment in school. Unpublished Thesis, Tennessee State
University.
Kirkpatrick A.M. (1970). Corporal Punishment. Federal Probation, 34/1, 41-44.
Kilimci, S. (2009). Teachers’ Perceptions on Corporal Punishment as a Method of Discipline in Elementary Schools.
The Journal of International Social Research, 2(8)Summer, 242-251.
Mamatey, A.(2010). South Korean EFT Teachers’ Perceptions of Corporal Punishment In School: Cultural Vs.
Educational System Factors. Novitas Royal Research on Youth And Language
Middleton, J. (2008). The Experience of Corporal Punishment in Schools, 1890–1940. History of Education, 37(2):
253–275
Mweru, M. (2010). Why Are Kenyan Teachers Still Using Corporal Punishment Eight Years After A Ban on
Corporal Punishment? Child Abuse Review 19()248-258.
Samalin, N. ve Whitney, C. (1995). What’s wrong with spanking? PARENTS, 70(5), 35-36.
Straus, M.A. ve Donnelly, A.D.(2009). Beating The Devil Out oj-f Them: Corporal Punishment in American
Families And Its Effects on Children. 2.nd. ed. New Jersey: Lexington Book.
Şahin, F. ve Beyazova, U (2001).Çocuğun Şiddetten Korunma Hakkı. Milli Eğitim Dergisi, Sayı:151.
UNICEF (1992). Çocuk Hakları Sözleşmesi. UNICEF1992.
UNICEF (2001). Corporal Punishment In Schools In South Asia. Submitted to the Committee on the Rights of the
Child Day of General Discussion on Violence Against Children. 28 September 2001

Benzer belgeler

İndir

İndir düzenleyen en temel sözleşmedir ve Türkiye bu sözleşmeyi 14.09.1990 tarihinde imzalamış ve 04.04.1995 tarihinde onaylamıştır. Her ne kadar ÇHS, özel olarak bedensel cezaya ilişkin bir sözleşme olma...

Detaylı