PDF Anahtar Nisan 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Transkript
PDF Anahtar Nisan 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2014 Yılı Dördüncü Dönemi Açıklandı s.8 İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri Açıklandı s.14 Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Açıklandı s.20 Verimlilik Stratejileri: Başarılı Örnekler ve Türkiye İçin Öneriler s. 28 N İ S A N 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 316 EMEK - ANKARA - PP - 2 VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NİSAN 2015 K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR NİSAN 2015 YIL: 27 SAYI: 316 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 [email protected] Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. Bakanlığımız, 2018 yılına kadar yol haritası niteliğinde olan 10. Kalkınma Planı çerçevesinde faaliyetlerini yürütmektedir. Bu çerçevede her alanda kalıcı verimlilik artışları sağlamak ve böylece toplumsal refahı artırmak temel stratejilerimizdendir. Bu bağlamda, toplumun her kesiminde verimlilik ve temiz üretim (eko-verimlilik) bilincinin ve uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla 27 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasında düzenleyeceğimiz Verimlilik Haftası etkinlikleri tüm Türkiye’de gerçekleştirecektir. Bu yılki etkinlikler 27-28 Nisan tarihlerinde Ankara Congresium Kongre ve Sergi Merkezi’nde başlayacaktır. İki gün sürecek bu açılış etkinlikleri kapsamında çeşitli organizasyon, sunum, sergi ve atölye çalışmaları gerçekleştirilecektir. İşletmelere yönelik Verimlilik Proje Yarışması ve öğrencilere yönelik Verimlilik Temalı Fikir ve Kısa Film Yarışması ödül törenleri, davetli konuşmacılar, paneller, atölye çalışmaları ile verimlik ve yenilik konulu stantlar işletmelerin, girişimcilerin, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının, öğrencilerin, medya mensuplarının ve tüm ilgililerin katılımına açık olacak. Ayrıca hafta boyunca Ankara ve çeşitli illerde etkinlikler yaygınlaştırılarak sürdürülecektir. Ödül değerlendirme süreçlerinde gönüllü olarak görev alan bağımsız değerlendiricilerimize katkılarından dolayı özellikle şükranlarımızı sunuyoruz. Her sayıda olduğu gibi dergimizin bu sayısında da emeği geçen tüm çalışan ve yazarlarımıza teşekkür ederken, verimlilik konusuna ilgi duyan tüm vatandaşlarımızı verimlilikhaftasi.gov.tr internet sitesinden kayıt yaptırarak Verimlilik Haftası etkinliklerine katılmaya davet ediyoruz. Anıl YILMAZ Genel Müdür YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: [email protected] İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA www.chesscreative.com BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin NİSAN 2015 sayısı 13.04.2015 tarihinde basılmıştır. 01 NİSAN 2015 İÇİNDEKİLER 20 04 Değerlendirme: Verimlilik İstatistikleri 08 Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2014 Yılı Dördüncü Dönemi Açıklandı Yücel ÖZKARA - Dursun BALKAN 14 İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri Açıklandı Özlem DURMUŞ Derya ERGÜN ZORLUBAŞ 20 Bölgesel Verimlilik İstatistikleri Açıklandı Özlem KIRICI - M. Emin DALOĞLU 28 Verimlilik Stratejileri: Başarılı Örnekler ve Türkiye İçin Öneriler Prof. Dr. Ergün YENER 34 Türkiye Ekonomisinde Verimlilik Doç. Dr. Şeref SAYGILI 38 Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Emek - II Dr. Sinan BORLUK 44 OECD’den Yeni Rapor: “Fiziki Kaynaklar, Verimlilik ve Çevre” Özlem DURMUŞ 46 Duyuru: Temiz Teknolojiler Girişimcilik Hızlandırma Programı 28 34 02 NİSAN 2015 48 Projeler 49 Haber 50 Bilim, Bilişim ve Teknoloji 54 Temiz Üretim (Eko - Verimlilik) 58 Verimlilik Haftası 2015 60 Productivity Statistics 62 Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri / National and International Productivity Statistics 46 Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics 48 03 NİSAN 2015 DEĞERLENDİRME VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ Verimlilik Genel Müdürlüğü İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Üç aylık ve yıllık iş gücü verimliliğine dair istatistiklerinden oluşan ulusal verimlilik istatistikleri, ilk olarak 2009 yılında Milli Prodüktivite Merkezi tarafından Resmi İstatistik Programı (RİP) kapsamında yayımlanmaya başlanmıştır. 2011 yılından itibaren ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü, 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de belirtilen; ulusal verimliliği ölçmek, sonuçları diğer ülkelerle karşılaştırmak ve bunları belirli zamanlarda yayımlamak görevi gereğince, bu istatistiklerin daha da geliştirilerek hesaplanmasına ve yayımlanmasına devam etmektedir. Sözü edilen istatistikler “Ulusal Verimlilik İstatistikleri” adı altında, Resmi İstatistik Programı kapsamında yayımlanmaktadır. Bu istatistiklere Şubat 2015 itibarıyla Bölgesel Verimlilik İstatistikleri de ilave edilmiştir. RİP; resmi istatistiklerin üretimine ve yayımına ilişkin temel ilkeler ile standartları belirlemek, ulusal ve uluslararası düzeyde ihtiyaç duyulan alanlarda güncel, güvenilir, zamanlı, şeffaf ve tarafsız veri üretilmesini sağlamak amacıyla 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu’na dayanılarak beşer yıllık dönemler için hazırlanmaktadır. Programla, resmi istatistiklerin üretiminde ve yayımında karşılaşılan mükerrerlikler önlenmekte, cevaplayıcı yükü azaltılmakta, kamuda insan gücü ve kaynak tasarrufu sağlanarak resmi istatistiklere olan güven daha da artırılmaktadır. 04 1. ÜÇ AYLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflaması EFİS Rev.2’ye göre “Madencilik ve taş ocakçılığı (B)”, “İmalat (C)”, “Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı (D)”, “Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri (E)” kısımları ile bu kısımların bölümleri, grupları ve sınıfları kapsamaktadır. Bunun yanı sıra sanayi toplamı (B, C, D ve E kısımlarının toplamı) için ve Ana Sanayi Grupları Sınıflaması’na (MIGs) uygun olarak da üç aylık göstergeler yayımlanmaktadır. Zaman Kapsamı: Üç aylık göstergeler 2005 yılının birinci döneminden başlayarak üç aylık dönemler itibarıyla hesaplanmaktadır. Coğrafi Kapsam: Coğrafi kapsam olarak Türkiye genelini kapsamakta olup örneklem üzerinden hesaplanmaktadır. Veri Derleme Yöntemi: TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri altında yer alan ‘Aylık Sanayi Üretim Endeksi’, ‘Üç Aylık Sanayi İstihdam Endeksi’ ve ‘Üç Aylık Sanayide Çalışılan Saat Endeksi’ idari kayıtları kullanılmaktadır. Veri kaynağı: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) aylık sanayi üretim endeksinin hesaplanmasında kullandığı veriler, “Aylık Sanayi Üretim Anketi” ile toplanmaktadır. Üç aylık sanayi istihdam endeksi ve sanayide çalışılan saat endeksinin hesaplanmasında kullanılan Üç Aylık Verimlilik İstatistikleri Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Önceki Önceki Yılın Döneme Aynı Göre Dönemine Çalışan Kişi Göre Çalışan Başına Kişi Başına Üretim Üretim Endeksindeki Endeksindeki Değişim (%) Değişim (%) Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Önceki Döneme Göre Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksindeki Değişim (%) NİSAN 2015 veriler ise “Üç Aylık Sanayi İstihdam Anketi” ile elde edilmektedir. Periyodu: Göstergeler üç aylık dönemler itibarıyla hesaplanmaktadır. Yayımlanma Zamanı: Referans dönemleri Birinci dönem: 1 Ocak – 31 Mart Yayım Tarihi: Temmuz ayının ilk iş günü İkinci dönem: 1 Nisan – 30 Haziran Yayım Tarihi: Ekim ayının ilk iş günü Üçüncü dönem: 1 Temmuz – 30 Eylül Yayım Tarihi: Ocak ayının ilk iş günü Dördüncü dönem: 1 Ekim – 31 Aralık Yayım Tarihi: Nisan ayının ilk iş günü Dördüncü dönem: 1 Ekim – 31 Aralık Yayım Tarihi: Nisan ayının ilk iş günü 9 ana faaliyet altında 352 faaliyet kolunda hesaplanan bu istatistikler kapsamında çalışan kişi başına ve çalışılan saat başına üretim endeksleri ile bu endekslerin önceki yılın aynı dönemine ve önceki döneme göre değişimleri de hesaplanmakta ve Bakanlığımız verimlilik istatistikleri internet sitesinde (vi.sanayi.gov.tr) kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Söz konusu istatistiklere göre haber bültenleri, Anahtar dergisi haberleri ve bazı değerlendirmeler yapılarak yayımlanmaktadır. 2. YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflamasına göre hesaplanarak yayımlanan Yıllık Verimlilik İstatistikleri, 2003-2008 yılları için Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması EFİS Rev.1.1’e göre hesaplanmış olup 2009 yılı ve sonrası için Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması EFİS Rev.2’e göre hesaplanmaktadır. (B) Madencilik ve taş ocakçılığı, (C) İmalat, (D) Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı, (E) Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri, (F) İnşaat, (G) Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı, (H) Ulaştırma ve depolama, (I) Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri, (J) Bilgi ve iletişim, (L) Gayrimenkul faaliyetleri, (M) Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler, (N) İdari ve destek hizmet faaliyetleri, (P) Eğitim, (Q) İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri, (R) Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor, (S) Diğer hizmet 16 ana faaliyet altında 836 faaliyet kolunda hesaplanan bu istatistiklerde; çıktı değişkeni olarak “Faktör Maliyetiyle Katma Değer”, girdi değişkenleri ise; Çalışılan saat, Çalışan sayısı ve Emek maliyeti kullanılarak; • Çalışan kişi başına katma değer • Çalışılan saat başına katma değer • Birim emek maliyeti endeksleri oluşturulmaktadır. Bu Yıllık Verimlilik İstatistikleri Çalışan Kişi Başına Katma Değer Çalışılan Saat Başına Katma Değer faaliyetleri kısımları ile bu kısımların alt kısımları, bölümleri, grupları ve sınıfları kapsanmaktadır. Coğrafi Kapsam: Coğrafi kapsam olarak Türkiye genelini kapsayan veriler, TÜİK tarafından 20’den fazla çalışanı olan tüm girişimlerde tam sayım, 20’den az çalışanı olan girişimlerde ise örnekleme usulü ile toplanan verileri içermektedir. Veri Derleme Yöntemi: Yıllık istatistiklerin hesaplanmasında, TÜİK tarafından yayımlanan “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri” verileri kullanılmaktadır. Periyodu: Göstergeler yıllık dönemler itibarıyla hesaplanmaktadır. Yayımlanma Zamanı: Yıllık istatistikler, her yıl Haziran ayının son iş gününde yayımlanmaktadır. Birim Emek Maliyeti endekslerin önceki yıla göre değişimleri de hesaplanarak haber bülteni ile birlikte Bakanlığımız internet sitesinde yayımlanmaktadır. 3. BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ “Bölgesel Verimlilik İstatistikleri” ekonomik faaliyet kısımlarına göre İBBS-2 düzeyinde 26 bölge düzeyinde; 2003-2008 yılları için Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE REV.1.1’ e göre, 2009 ve sonrası için Avrupa Topluluğu’nda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE Rev.2’ ye göre hesaplanarak yayımlanmaktadır. 05 NİSAN 2015 DEĞERLENDİRME Sektörel Kapsam: 2003-2008 yılları için Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE REV.1.1’ e göre; (A) Tarım, avcılık ve ormancılık, (B) Balıkçılık, (C) Madencilik ve taş ocakçılığı, (D) İmalat, (E) Elektrik, gaz ve su, (F) İnşaat, (G) Toptan ve perakende ticaret, (H) Otel, lokanta ve kahvehane, (I) Ulaştırma, depolama ve haberleşme, (J) Mali aracı kuruluşların faaliyetleri, (K) Gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri, (M) Eğitim, (N) Sağlık işleri ve sosyal hizmetler, (O) Diğer sosyal, toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetlerini kapsamaktadır. 2009 ve sonrası için Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE Rev.2’ ye göre; (A) Tarım, ormancılık ve balıkçılık, (B) Madencilik ve taş ocakçılığı, (C) İmalat, (D) Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı, (E) Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri, (F) İnşaat, (G) Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı, (H) Ulaştırma ve depolama, (I) Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri, (J) Bilgi ve iletişim, (L) Gayrimenkul faaliyetleri, (M) Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler, (N) İdari ve destek hizmet faaliyetleri, (P) Eğitim, (Q) İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri, (R) Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor, (S) Diğer hizmet faaliyetlerini kapsamaktadır. Coğrafi Kapsam: Coğrafi kapsam olarak Türkiye genelini kapsamaktadır. Veri Derleme Yöntemi: Bölgesel istatistiklerin hesaplanmasında, TÜİK tarafından yayımlanan “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri” verileri kullanılmaktadır. 26 bölge (İBBS-2) düzeyinde 15 ana faaliyet altında hesaplanan bu istatistiklerde; çıktı değişkeni olarak “Ciro”, girdi değişkeni olarak ise “Çalışan 06 Toplam Atık Yoğunluğu Atık Yoğunluğu Tehlikeli Atık Yoğunluğu Sera Gazı Yoğunluğu İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri Su Verimliliği Atık Geri Kazanım Oranı Çevresel Harcama ve İstihdam sayısı” kullanılarak; • Çalışan kişi başına ciro • Çalışan kişi başına ciro endeksi • Önceki yıllara göre çalışan kişi başına ciro endeksi değişimi hesaplanmaktadır. Yayımlanma Zamanı: Bölgesel İstatistikler, her yıl Eylül ayının ilk iş gününde, haber bülteni de hazırlanarak Bakanlığımız internet sitesinde yayımlanmaktadır. İMALAT SANAYİ SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ Genel Müdürlüğümüz, çevresel verimlilik göstergeleri konusunda yürüttüğü çalışmalar kapsamında, 12 Şubat 2015 tarihi itibarıyla “İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergelerini” yayımlamıştır. Bu çalışma ile Türkiye CO2-e Yoğunluğu Su Verimliliği Tesis İçi Geri Kazanım Oranı Tesis Dışı Geri Kazanım Oranı Çevresel Harcamaların Katma Değere Oranı Çevresel İstihdamın Toplam İstihdama Oranı imalat sanayi geneli ve alt sektörlerinin sürdürülebilir üretim açısından mevcut durumunu analiz etmek ve zaman içerisindeki gelişimini değerlendirmek amaçlanmaktadır. İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri, Türkiye İstatistik Kurumu’nun 5429 sayılı Kanunu’nda yer alan gizlilik ilkesi nedeniyle yayımlanmayan verilerin kullanımını gerektirdiğinden, hesaplamalar TÜİK Veri Araştırma Merkezinde mikro veri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. İki yıllık periyotlarda yayımlanacak olan İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri seti, 5 ana grupta toplam 8 adet göstergeden oluşmaktadır. NİSAN 2015 Göstergelerin sektörel kapsamı; Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması NACE Rev.2’ye göre “C İmalat” ana faaliyet kolu altında yer alan 2’li koddaki sektörleri kapsamaktadır. Göstergelerin zaman ve çalışan sayılarına göre kapsamı ise Tablo 1'de özetlenmiştir. Göstergelere vi.sanayi.gov.tr/sug/ adresinden ulaşılabilmektedir. ÜÇ AYLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ İLE YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ KALİTE BELGESİ ALDI TÜİK, ulusal istatistiklerde standardizasyonu, kullanıcı odaklılığı ve sürdürülebilirliği hedefleyen bir vizyon ile ulusal istatistiklerde kalite değerlendirmesi çalışmalarına 2014 yılı itibarıyla başlamıştır. Bu çalışmalar ile resmi istatistiklere güven oluşturmak ve sürdürülebilir bir istatistik sistemi kurmak amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda TÜİK tarafından, Avrupa İstatistik Sistemi Uygulama İlkeleri ile Kalite Güvence Çerçevesi, Birleşmiş Milletler Jenerik Kalite Güvence Çerçevesi, Eurostat DESAP ve uluslararası metaveri standartlarına dayanılarak 10 adet ulusal kalite ilkesi ve bunlara bağlı 16 adet standart belirlenmiştir. Ulusal kalite ilke ve standartları dikkate alınarak yapılacak değerlendirme sonucunda Resmi İstatistik Programı Tablo 1. Göstergelerin Zaman ve Çalışan Sayılarına Göre Kapsamı Gösterge Grubu Zaman Kapsamı Çalışan Sayıları A Atık Yoğunluğu 2008, 2010 ve 2012 yılları 50 ve üzeri B Sera Gazı Yoğunluğu 2008, 2009, 2010, 2011 ve 2012 yılları Çalışan sayısına bakılmaksızın tüm İmalat Sanayi C Su Verimliliği 2008, 2010 ve 2012 yılları 50 ve üzeri D Atık Geri Kazanım Oranı 2012 yılı 50 ve üzeri E Çevresel Harcama ve İstihdam 2009,2010 ve 2012 yılları 150 ve üzeri kapsamında üretilecek ve yayımlanacak tüm istatistiklerde Resmi İstatistik Logosu kullanılacaktır. Bu değerlendirmede öncelikle dikkate alınan temel hususlar; kaynakların yeterliliği, erişilebilirlik ve açıklık, tutarlılık ve karşılaştırılabilirlik, güvenilir metodoloji ve uygun istatistiksel işlemler olarak ifade edilmektedir. Ulusal düzeyde belirlenen bu ilke ve standartlar temelinde, Bakanlığımız Verimlilik Genel Müdürlüğünce hesaplanan ve Resmi İstatistik Programı kapsamında yayımlanan Üç Aylık Verimlilik İstatistikleri ile Yıllık Verimlilik İstatistikleri’nin kalite değerlendirme süreci, 2014 yılı Eylül ayında başlamış ve 2015 yılı Mart ayı itibarıyla başarıyla tamamlanmıştır. Değerlendirme süreci ile adı geçen istatistiklerin; 1) Karşılaştırılabilir olduğu, 2) Metaveri bilgileri ile birlikte erişilebilir olduğu, 3) Uluslararası tanım, yöntem ve sınıflamalara uygun üretildiği, 4) Zamanlılık esasına göre yayımlandığı, 5) Tutarlılığının sağlandığı, 6) Tarafsız ve eşit olarak kullanıcılara sunulduğu, 7) İş birliği çerçevesinde üretildiği TÜİK tarafından tespit edilmiş ve yayımladığımız bu iki ulusal istatistik, Kalite Belgesi almaya hak kazanmıştır. TÜİK tarafından ilk kez verilen bu Kalite Belgesi, Bakanlığımızın da aralarında bulunduğu dört kuruma 31 Mart 2015 tarihinde yapılan 11. İstatistik Konseyi Toplantısı’nda TÜİK Başkanı Birol Aydemir tarafından takdim edilmiştir. 07 NİSAN 2015 VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2014/4 ÜÇ AYLIK ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2014 YILI DÖRDÜNCÜ DÖNEMİ AÇIKLANDI Yücel ÖZKARA - Dursun BALKAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü) İmalat sanayi genelinde, çalışan kişi başına üretim endeksi, 2014 yılı IV. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2013 yılı IV. dönemine göre) % 0,58 azalmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2014 yılı III. dönemine göre) ise % 5,38 artmıştır. Bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan kişi başına üretim endeksinde imalat sanayini oluşturan 24 bölümden 10’unda artış görülmüş, en büyük artış “Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı” bölümünde gerçekleşmiştir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Resmi İstatistik Programı kapsamında hesaplanan Üç Aylık Verimlilik İstatistiklerinin, Ulusal Veri Yayımlama Takvimine göre 1 Nisan 2015 tarihinde yayımlanması planlanan 2014 Yılı Dördüncü Dönemi, veri derleme ve hesaplama süreçlerinin planlanandan daha erken bitirilmesinden dolayı 24 Mart 2015 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. EFİS Rev. 2 (Avrupa Birliğinde Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflandırılması-NACE Rev. 2)’ye göre sanayinin “B-Madencilik Taşocakçılığı”, “C-İmalat Sanayi” ve “D-Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” kısımları, Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri’nin kapsamını oluşturmaktadır. Ana Sanayi Grupları Sınıflaması (MIGs) çerçevesine uygun şekilde beş ana sanayi grubunda da verimlilik istatistikleri hesaplanmıştır. Şekil 1. İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi 08 NİSAN 2015 İmalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksinin ve çalışılan saat başına üretim endeksinin aldığı değerler Şekil 1’de görülmektedir. 2010=100 baz yıllı olarak hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksi, 2014 yılı IV. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2013 yılı IV. dönemine göre) % 0,58 azalarak 104,70 değerinden 104,09 değerini almıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2014 yılı III. dönemine göre) ise % 5,38 artmıştır. Çalışılan saat başına üretim endeksi 2014 yılı IV. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre % 0,44 azalarak 107,67 değerini almıştır. Çalışılan saat başına üretim endeksinde, bir önceki döneme göre ise % 3,78 oranında artış gözlenmiştir. Zaman serilerinin izlediği seyir incelenirken dönemlik değişimlerden ziyade yıllık değişimlerin izlenmesi daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun nedeni dönemlik değişimlerin belli bir bölümünün mevsimsel etkiler içermesidir. Buna ilaveten, üç aylık verimlilik istatistikleri çeyreklik dönemlerle yayımlandığı için yıllık eğilimleri görebilmek amacıyla Şekil 2. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Endeks seride mevsimsel düzeltme yapılmış ve Şekil 2’de imalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksi ile bu endeksin mevsimsel etkilerden arındırılmış serisinin grafiği, 2014 yılı dördüncü döneminde aldıkları değerler ile bir arada gösterilmiştir. Çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, Şekil 2’de görüldüğü üzere mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler kullanılarak incelendiğinde iş gücü verimliliği üzerinde özellikle önceki döneme göre yapılan değerlendirmeler daha anlamlı olacaktır. İmalat sanayi için mevsimsel etkilerden arındırılmış verimlilik serisinin bir önceki döneme göre çok az da olsa bir düşüş sergilediği gözlenmektedir. İmalat sanayinde çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre % 5,38 oranında artarken, mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre % 0,01 oranında azalmıştır. Bu rakamlar mevsimsel etkiler barındıran orijinal verimlilik endeksi serisinin bir önceki döneme göre değişiminin pozitif yönde olduğunu, mevsimsel etkiler göz önüne alınıp bu etkiler giderildiğinde ise çalışan kişi başına üretim endeksinin neredeyse aynı kaldığını göstermektedir. Dolayısıyla mevsimsel etkilerden arındırılmış serileri incelemek, değerlendirmelerde daha gerçekçi sonuçlara ve yorumlara ulaşılmasını sağlayacaktır. 09 NİSAN 2015 VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2014/4 Şekil 3. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Değişimlerinin Yapısı Ülkemiz ekonomisinde gerek sanayi genelinde, gerekse imalat sanayinde, iş gücü verimliliğinin belirleyicisinin 2009 yılı ile 2010 yılının ilk yarısında yatay seyreden ve 2010 yılının ikinci yarısından itibaren artış eğiliminde olan istihdam düzeyine bağlı olmakla birlikte, esas olarak üretim endeksi olduğu görülmektedir. Şekil 3’te görüldüğü üzere imalat sanayinde istihdam endeksi, 2010 yılı birinci çeyreğinden itibaren son 20 çeyrekte incelendiğinde, dönem başına ortalama % 1,25 ile düzenli olarak artmaktadır. Bahsi geçen son 20 çeyrekte üretim endeksi ve iş gücü verimliliğinin çeyreklik ortalama büyümeleri ise sırasıyla % 1,80 ve % 0,55 olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren imalat sanayinde istihdam ve üretim düzeyine bakıldığında; son dönemlerde artarak en yüksek seviyeye ulaştıkları 10 görülmektedir. 2014 yılı dördüncü döneminde istihdam endeksi 121,22 ile 2005 yılından bu yana en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Üretim endeksi ise bu çeyrekte 126,06 değerini almıştır. 2010 ile 2014 yılı ortalama değerlerine bakıldığında ise yıllık ortalama büyüme üretim endeksinde % 4,94, istihdam endeksinde % 4,72 olarak gerçekleşmiş, verimlilik büyümesi ise bu son beş yıllık dönemde yıllık ortalama % 0,24 olmuştur. Şekil 3 incelendiğinde imalat sanayinde iş gücü verimliliği seviyesinin ana belirleyicisi geçmişe göre istikrarlı biçimde artmakta olan istihdam endeksinden ziyade istihdam seviyesine nazaran daha değişken şekilde artan üretim endeksi olmuştur. Bu durum mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksinde de gözlenmektedir (Bkz. Şekil 2). Şekil 4’te toplam sanayi, madencilik, imalat sanayi ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımları için bir önceki döneme göre çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, orijinal seri ve mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler olarak gösterilmektedir. Şekil incelendiğinde sanayiyi oluşturan kısımların hepsinde orijinal serilerin dönemden döneme değişimlerinde büyük dalgalanmalar gösterdiği, buna karşın mevsimsel etkilerin ortadan kaldırıldığı serilerdeki dönemsel değişimlerin madencilik hariç tutulduğunda nispeten daha küçük olduğu görülmektedir. İmalat sanayi, madencilik ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımlarının mevsimsel etkilerden arındırılmış serileri değerlendirildiğinde, mevsimsellik dışındaki faktörlerin de verimlilik üzerinde dalgalanma yarattığı NİSAN 2015 Şekil 4. Bir Önceki Döneme Göre Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksinde Değişimler (Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış ve Orijinal Seriler) göze çarpmaktadır. Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısmındaki ilk üç dönem ile madencilik kısmındaki değişimlerin orijinal seride değişken seyretmesine karşın, mevsimsel etkilerden arındırılmış seride pozitif yönlü olduğu ve bu sektörlerde iş gücü verimliliğinde olumlu değişimler yaşandığı söylenebilir. Toplam sanayinin ise kendisini oluşturan kısımlardan, beklendiği üzere en çok imalat sanayi ile benzer karakterde bir değişim arz ettiği gözlenmektedir. “İçeceklerin imalatı”, “Tekstil ürünlerinin imalatı” ve “Diğer ulaşım araçlarının imalatı” bölümlerinin verimliliğinin düşme eğiliminde olduğu, bu bölüm dışında kalan 18 bölümün verimliliklerinin ise artma eğiliminde olduğu görülmüştür. En yüksek verimlilik büyümesinin yıllık ortalama Tablo 1. 2005 Ortalama ile 2014 Ortalama Değerlerine Göre Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (% değişimler) Toplam Sanayi Sanayinin Kısımları 2005 ile 2014 yılının ortalama değerleri temelinde verimlilik büyümeleri, imalat sanayini oluşturan 24 bölüm için incelendiğinde, “Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı”, “Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı”, “Deri ve ilgili ürünlerin imalatı”, % 8,1 ile “Ağaç, ağaç ürünleri ve mantar ürünleri imalatı (mobilya hariç); saz, saman ve benzeri malzemelerden örülerek yapılan eşyaların imalatı” bölümünde olduğu görülmüştür. Şekil 5 ve aşağıda yer alan Tablo 1’de verilen büyüme oranları, verimlilik serilerinin Ana Sanayi Grupları (MIGs) 1,78 Madencilik 1,07 İmalat 1,59 Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı 8,63 Ara Malları 1,14 Dayanıklı Tüketim Malları 2,75 Dayanıksız Tüketim Malları 1,93 Enerji 4,27 Sermaye Malları 1,42 11 NİSAN 2015 VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2014/4 başlangıcı olan 2005 yılının ortalama değerleri ile 2014 yılının dördüncü döneminin hesaplanmasıyla ortaya çıkan 2014 yılı ortalama değerlerine dayanılarak hesaplanmıştır. Tablo 1’de toplam sanayi, sanayinin kısımları ve ana sanayi grupları için hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksinin 2005 ile 2014 yılı ortalamalarına göre yıllık ortalama büyüme oranları verilmiştir. Sanayi kısımları içerisinde “Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı”nın % 8,63 ile en yüksek yıllık ortalama verimlilik büyümesine sahip olduğu; en düşük yıllık ortalama verimlilik büyümesinin ise % 1,07 ile “Madencilik”te olduğu gözlenmiştir. Ana Sanayi Grupları incelendiğinde ise en yüksek verimlilik artışının yıllık ortalama % 4,27 ile “Enerji”de olduğu görülmektedir. Enerji ana sanayi grubuna ilişkin 2010=100 baz yıllı çalışan kişi başına üretim endeksinin 2014 yılı ortalama değeri 119,02 olarak gerçekleşmiştir. Şekil 6’da Ana Sanayi Gruplarına ait çalışan kişi başına üretim endeksi serilerinin trendleri gösterilmektedir. Bu noktada kullanılan trend kavramı orijinal seriden mevsimsel ve diğer etkilerin çıkarılmasıyla elde edilen uzun dönemli eğilimi ifade etmektedir. 2008 yılı son dönemleri ile 2009 yılının ilk dönemlerinde küresel düzeyde etkisi görülen krizde ana sanayi gruplarının trend değişimlerine bakıldığında ara malı ve sermaye malı üretiminde iş gücü verimliğinin durgunluktan oldukça etkilendiği, bazı grupların ise hemen hemen etkilenmediği görülmektedir. Dayanıklı Tüketim Malı Üretimi ile Dayanıksız Tüketim Malı Üretimi iş gücü verimliliklerinin uzun dönem eğilimleri, küresel kriz dönemi de 12 Şekil 5. İmalat Sanayini Oluşturan 24 Bölüme Ait Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (2005 Ort. – 2014 Ort.) NİSAN 2015 Şekil 6. Ana Sanayi Grupları (MIGs) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Trend Serileri dâhil olmak üzere istikrarlı bir şekilde artmıştır. Kömür ve linyit çıkartılması, ham petrol ve doğal gaz çıkarımı, kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme sistemi üretim ve dağıtımı, suyun toplanması, arıtılması ve dağıtılması faaliyetlerinden oluşan Enerji ana sanayi grubunda ise belirgin ve istikrarlı bir biçimde artan verimlilik trendi 2012 yılından itibaren azalma eğilimine girmekle beraber 2013 yılıyla birlikte istikrarlı bir artış trendi yakalamıştır. Şekil 6’da yer alan verilerle değerlendirildiğinde 2005 yılı birinci dönemi ile 2014 yılı dördüncü dönemi arasında; dayanıklı tüketim malı üretimi ve dayanıksız tüketim malı üretimine ait işgücü verimliliği yıllık ortalama trend büyümeleri sırasıyla % 3,13 ve % 2,36 olarak gerçekleşmiştir. Enerji ana sanayi grubunda ise iş gücü verimliliği trendinin yıllık ortalama büyüme oranı % 4,57’dir. Küresel kriz döneminden etkilenen Ara Malları Üretimi ile Sermaye Malı Üretimi sanayi gruplarının verimlilik trendlerine bakıldığında ise dalgalı bir yapıda oldukları görülmektedir. Ara Malları üretiminde iş gücü verimliliğinin trendi, 2014 yılında azalma yönünde seyretmiştir. Diğer ana sanayi gruplarında son dönemlere bakıldığında nispeten istikrarlı bir trend yakalanmış olsa da Sermaye Malı üretiminde iş gücü verimliliği trendi dalgalı yapısını muhafaza etmektedir. 13 NİSAN 2015 SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ İMALAT SANAYİ SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ AÇIKLANDI Özlem DURMUŞ - Derya ERGÜN ZORLUBAŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Verimlilik Genel Müdürlüğü İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergelerini 12 Şubat 2015 tarihinde açıkladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mikro verileri kullanılarak hazırlanan Göstergeler Seti, 5 ana grupta toplam 8 göstergeden oluşuyor1. A) Atık Yoğunluğu2 (Atık Miktarı / Katma Değer) 2008-2012 döneminde imalat sanayi genelinde oluşan toplam atık miktarı % 15 ve atık yoğunluğu (katma değer başına oluşan atık miktarı) % 7,2 oranında arttı. Aynı dönemde tehlikeli atık miktarı % 29, tehlikeli atık yoğunluğu (katma değer başına oluşan tehlikeli atık miktarı) ise % 33,86 oranında azaldı. 2008-2012 döneminde imalat sanayinde ekonomik büyüme (GSYH) ve toplam atık miktarı arasındaki ilişki incelendiğinde, atık miktarının GSYH’den daha hızlı arttığı, dolayısıyla herhangi bir ayrışma (decoupling) olmadığı gözlemlendi. Aynı dönemde tehlikeli atık miktarı ve GSYH arasında ise mutlak bir ayrışmanın (absolute decoupling) olduğu yani GSYH artarken tehlikeli atık miktarının azaldığı gözlemlendi. Şekil 1. İmalat Sanayi Sürdürülebilir Üretim Göstergeleri Seti 1 Göstergelerin tamamına http://vi.sanayi.gov.tr/sug/ adresinden erişilebilir. Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/Metaveri_Atik%20Yogunluğu.pdf 2 14 NİSAN 2015 Şekil 2. İmalat Sanayinde Ekonomik Büyüme ve Atık Oluşumu Endeks 2008 =100 (2005 sbt fiyatları ile) Şekil 3. Toplam Atık Yoğunluğu (kg/TL, 2005 sbt fiyatları ile) 2012 yılında imalat sanayi genelinde üretilen 1 lira katma değer başına 232 g toplam atık ve 13 g tehlikeli atık oluştu. Aynı yıl toplam atık yoğunluğu en yüksek olan alt sektör 1,95 kg/TL ile “ana metal sanayii”, tehlikeli atık yoğunluğu en yüksek olan alt sektör ise 165,7 g/TL ile “kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı” olarak gözlemlendi. Şekil 4. Tehlikeli Atık Yoğunluğu (kg/TL, 2005 sbt fiyatları ile) B) Sera Gazı Yoğunluğu3 (CO2-e Cinsinden Sera Gazı Miktarı / Katma Değer) 2008-2012 döneminde imalat sanayi genelinde oluşan CO2-e cinsinden toplam sera gazı miktarı % 24,09 ve sera gazı yoğunluğu (katma değer başına oluşan sera gazı miktarı) % 9,67 oranında arttı. 2012 yılında, 2011 yılına kıyasla toplam sera gazı miktarının % 8,65 ve sera gazı yoğunluğunun % 4,90 oranında azaldığı gözlemlendi. 2008-2012 yılları arasında imalat sanayinde ekonomik büyüme (GSYH) ve sera gazı miktarı arasındaki ilişki incelendiğinde, 2011 yılına kadar herhangi bir ayrışma (decoupling) olmazken, 2011 yılından sonra toplam sera gazı miktarının düşmesi ile ayrışmanın başladığı gözlemlendi. 3 Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_CO2-e%20Yogunlugu.pdf 15 NİSAN 2015 SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ Şekil 5. İmalat Sanayinde Ekonomik Büyüme ve Sera Gazı Oluşumu Endeks 2008 =100 (2005 sbt fiyatları ile) Şekil 6. CO2-e Cinsinden Sera Gazı Yoğunluğu (Ton / TL, 2005 sbt fiyatları ile) 2012 yılında imalat sanayi genelinde üretilen 1 lira katma değer başına 1,24 kg sera gazı oluştu. Aynı yıl sera gazı yoğunluğu en yüksek olan alt sektör 5,62 kg/TL ile “ana metal sanayii” olarak gözlemlendi. Ana metal sanayiinde 2008 baz yılına oranla katma değer başına 2,7 kat daha fazla sera gazı salınımı yapıldı. Sera gazı yoğunluğu açısından öne çıkan bir diğer alt sektör “diğer metalik olmayan 4 16 mineral ürünlerin imalatı” ise baz yıla kıyasla katma değer başına sera gazı salınımları 1,4 kat azalttı. C) Su Verimliliği4 (Katma Değer / Çekilen Su Miktarı) 2008-2012 döneminde imalat sanayi genelinde su kaynaklarından çekilen su miktarı % 36,39 oranında artarken su yoğunluğu (katma değer başına çekilen Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_Su%20Verimliligi.pdf miktarı) da % 27 oranında arttı, su verimliliği % 21,3 azaldı. 2008-2012 döneminde imalat sanayinde ekonomik büyüme (GSYH) ve su kaynaklarından çekilen toplam su miktarı arasındaki ilişki incelendiğinde, çekilen su miktarının GSYH’den daha hızlı arttığı, dolayısıyla ekonomik büyüme ve su kaynaklarından çekilen su miktarı arasında herhangi bir ayrışma (decoupling) olmadığı gözlemlendi. NİSAN 2015 Şekil 7. İmalat Sanayinde Ekonomik Büyüme ve Çekilen Su Miktarı Endeks 2008 =100 (2005 sbt fiyatları ile) Şekil 8. Su Yoğunluğu (m3 /TL, 2005 sbt fiyatları ile) 2012 yılında imalat sanayi genelinde üretilen 1 lira katma değer başına su kaynaklarından 29 litre su çekildi. Aynı yıl ürettiği katma değer başına su kaynaklarından en fazla su çeken alt sektör 303 litre ile “ana metal sanayii” oldu. Ana metal sanayiinde 2008 baz yılına oranla katma değer başına 2,4 kat daha fazla su çekildi. Öte yandan “tekstil ürünlerinin imalatı” sektöründe katma 5 değer başına çekilen su miktarının baz yıla kıyasla 1,28 kat azaldığı gözlemlendi. D) Atık Geri Kazanım Oranı5 2012 yılında imalat sanayi genelinde üretilen 14,4 milyon ton toplam atığın % 5'i tesis içinde ve % 35'i tesis dışında olmak üzere % 40'ı çeşitli yöntemlerle geri kazanıldı. Aynı yıl tesis içi geri kazanımın en yüksek olduğu alt sektörler % 21,6 ile “diğer metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı”, % 11,8 ile “kağıt ve kağıt ürünlerinin imalatı” ve % 11,1 ile “gıda ürünlerinin imalatı” oldu. 2012 yılında imalat sanayinde tesis içinde ve tesis dışında toplam geri kazanım oranının en yüksek olduğu alt sektör % 80,5 ile “fabrikasyon metal ürünleri imalatı“; en düşük olduğu alt sektör ise % 12,4 ile “kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı” oldu. Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_Su%20Verimliligi.pdf 17 NİSAN 2015 SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM GÖSTERGELERİ Şekil 9. Tesis İçi Atık Geri Kazanım Oranı, % (2002) Şekil 10. Tesis İçi Tesis Dışı Toplam Atık Geri Kazanım Oranları (%) 2012 E) Çevresel Harcama ve İstihdam Oranı6 İmalat sanayi genelinde 2012 yılında yapılan çevresel harcamalar (hizmet alımı harcamaları, ekipman, sarf malzeme 6 18 alımları, enerji kullanımı vb. harcamalar ile yatırım harcamaları) 2009 yılına kıyasla % 286 oranında; yapılan çevresel harcamaların üretilen katma değere oranı ise % 225 oranında arttı. Aynı dönemde Metaveri için bkz. http://vi.sanayi.gov.tr/sug/Files/metaveri/Metaveri_Cevresel%20Harcama%20ve%20İstihdam.pdf çevresel istihdam (çevresel faaliyetlerde tam zamanlı eşdeğer birimlerde ücretli çalışan sayısı, tze) % 7; toplam istihdam (tüm faaliyetlerde tam zamanlı eşdeğer birimlerde ücretli çalışan sayısı, tze) % 36 NİSAN 2015 Şekil 11. İmalat Sanayinde Çevresel Harcama ve İstihdam Endeks 2009=100 (2005 sbt fiyatları ile) Şekil 12. Çevresel Harcamaların Katma Değere Oranı (%) arttı. Çevresel istihdamın toplam istihdama oranı ise % 21 oranında azaldı. 2012 yılında imalat sanayi genelinde üretilen 1 lira katma değer başına 2,6 kuruşluk çevresel harcama yapıldı ve Şekil 13. Çevresel İstihdamın Toplam İstahdama Oranı (%) çevresel harcama oranı en yüksek alt sektör; katma değer başına 15,49 kuruş ile “ana metal sanayii” oldu. Aynı yıl imalat sanayi genelinde çevresel istihdamın toplam istihdama oranı % 0,5 ve bu oranın en yüksek olduğu alt sektör % 3,8 ile “kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünlerinin imalatı” oldu. 19 NİSAN 2015 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ AÇIKLANDI Özlem KIRICI - M. Emin DALOĞLU / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Resmi İstatistik Programı kapsamında hesaplanan ve yayımlanan Bölgesel Verimlilik İstatistikleri kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bölgesel istatistikler “Tarım, Sanayi ve Hizmet sektörlerini” kapsayacak şekilde 2003-2008 yılları için Avrupa Topluluğu'nda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Nace Rev.1.1'e göre 14 ana faaliyet kısmı bazında; 2009 yılı ve sonrası için Avrupa Topluluğu'nda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Nace Rev.2'ye göre 17 ana faaliyet kısmı bazında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (IBBS) TR düzey 2'ye göre 26 bölge için hesaplanmaktadır. TR düzey 2 bölge sınıflaması ve bağlı iller Tablo 1'de görülmektedir. 2011 yılı için sektörel kısımlara ilişkin elde edilen sonuçlar Tablo 2 ve Tablo 3'te görülmektedir (Parasal değerler 1000 ile sadeleştirilerek ifade edilmiştir). 2011 yılı için çalışan kişi başına ciro verileri ana sektörler bakımından incelendiğinde (Tablo 2); sektörler toplamında en yüksek değer 185,05 TL olarak TR42 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en yüksek değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık" sektöründe 324,16 TL olarak TR52 bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe 227,13 TL olarak TR51 bölgesinde, "İmalat" sektöründe 270,53 TL olarak TR42 bölgesinde, "Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve 20 Tablo 1. İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (IBBS) TR Düzey 2 TR Türkiye Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir TR10 İstanbul TR71 TR21 Tekirdağ, Edirne, Kırklareli TR72 Kayseri, Sivas, Yozgat TR22 Balıkesir, Çanakkale TR81 Zonguldak, Karabük, Bartın TR31 İzmir TR82 Kastamonu, Çankırı, Sinop TR32 Aydın, Denizli, Muğla TR83 Samsun, Tokat, Çorum, Amasya TR33 Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak TR90 Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane TR41 Bursa, Eskişehir, Bilecik TRA1 Erzurum, Erzincan, Bayburt TR42 Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova TRA2 Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan TR51 Ankara TRB1 Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli TR52 Konya, Karaman TRB2 Van, Muş, Bitlis, Hakkari TR61 Antalya, Isparta, Burdur TRC1 Gaziantep, Adıyaman, Kilis TR62 Adana, Mersin TRC2 Şanlıurfa, Diyarbakır TR63 Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye TRC3 Mardin, Batman, Şırnak, Siirt dağıtımı" sektöründe 1343,77 TL olarak TR21 bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri" sektöründe 205,98 TL olarak TR31 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe 116,15 TL olarak TRB2 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı" sektöründe 322,2 TL olarak TR10 bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama" sektöründe 302,33 TL olarak TR51 bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri" sektöründe 48,81 TL olarak TR61 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim" sektöründe 352,67 TL olarak TR10 bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri" sektöründe 616,83 TL olarak TR81 bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler" sektöründe 93,98 TL olarak TR10 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet faaliyetleri" sektöründe 103,53 TL olarak TR61 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe 30,73 TL olarak TR10 bölgesinde, "İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri" sektöründe 47,5 TL olarak TR10 bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor" sektöründe 179,2 TL olarak TRC2 bölgesinde, "Diğer hizmet faaliyetleri" sektöründe 14,65 TL olarak TR51 bölgesinde gerçekleşmiştir. 2011 yılı için çalışan kişi başına ciro verileri ana sektörler bakımından incelendiğinde (Tablo 3); sektörler toplamında en düşük değer 58,55 TL olarak TRA2 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en düşük değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık" sektöründe 9,69 TL olarak TR42 bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe 19,15 TL olarak TR81 bölgesinde, "İmalat" sektöründe 65,51 TL NİSAN 2015 Tablo 2. 2011 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Ciro (1000 TL) Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro 2011 (Nace Rev. 2) (1000 TL) olarak TR82 bölgesinde, "Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı" sektöründe 285,1 TL olarak TRC2 bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri" sektöründe 37,93 TL olarak TR33 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe 49,33 TL olarak TR90 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı" sektöründe 90,09 TL olarak TRA2 bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama" sektöründe 23,06 TL olarak TRA1 bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri" sektöründe 13,46 TL olarak TR90 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim" sektöründe 29,37 TL olarak TRB2 bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri" sektöründe 1,95 TL olarak TRA1 bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler" sektöründe 16,07 TL olarak TRA1 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet faaliyetleri" sektöründe 11,13 TL olarak TR82 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe 8,46 TL olarak TRC3 bölgesinde, "İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri" sektöründe 24,73 TL olarak TRA1 bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor" sektöründe 6,65 TL olarak TRC3 bölgesinde, "Diğer hizmet 21 NİSAN 2015 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ faaliyetleri" sektöründe 4,57 TL olarak TR63 bölgesinde gerçekleşmiştir. 2011 yılı için çalışan kişi başına ciro endeksi bir önceki yıla göre değişimi verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde (Tablo 3); sektörler toplamında en yüksek değer % 46,05 olarak TRB2 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en yüksek değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık" sektöründe % 44,45 olarak TR52 bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe % 247,64 olarak TRA1 bölgesinde, "İmalat" sektöründe % 39,7 olarak TR71 bölgesinde, "Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı" sektöründe % 30,76 olarak TRB2 bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri" sektöründe % 93,73 olarak TR63 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % 37,41 olarak TR81 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı" sektöründe % 45,84 olarak TRB2 bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama" sektöründe % 89,14 olarak TR32 bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri" sektöründe % 94,61 olarak TRA2 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim" sektöründe % 479,78 olarak TR63 bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri" Tablo 3. 2011 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Ciro Endeksi Bir Önceki Yıla Göre Değişimi Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Endeksi Önceki Yıla Göre Değişim (%) 2011 (Nace Rev.2) 22 NİSAN 2015 sektöründe % 58,41 olarak TRC1 bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler" sektöründe % 74,28 olarak TR61 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet faaliyetleri" sektöründe % 42,35 olarak TR22 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe % 26,97 olarak TR52 bölgesinde, "İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri" sektöründe % 39,04 olarak TR90 bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor" sektöründe % 511,12 olarak TRC2 bölgesinde, "Diğer hizmet faaliyetleri" sektöründe % 39,06 olarak TR71 bölgesinde gerçekleşmiştir. 2011 yılı için çalışan kişi başına ciro endeksi bir önceki yıla göre değişimi verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde (Tablo 3); sektörler toplamında en düşük değer % -41,1 olarak TRB1 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en düşük değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık" sektöründe % -123,03 olarak TR62 bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe % -114,41 olarak TRC1 bölgesinde, "İmalat" sektöründe % -11,34 23 NİSAN 2015 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ olarak TR61 bölgesinde, "Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı" sektöründe % -39,83 olarak TR51 bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri" sektöründe % -25,54 olarak TR33 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % -63,61 olarak TRA1 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı" sektöründe % -84,78 olarak TRB1 bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama" sektöründe % -336,14 olarak TRA2 bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri" sektöründe % -40,04 olarak TRB2 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim" sektöründe % -23,72 olarak TR51 bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri" sektöründe % -3203,89 olarak TR82 bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler" sektöründe % -158,51 olarak TR82 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet faaliyetleri" sektöründe % -45,32 olarak TR52 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe % -108,74 olarak TRB2 bölgesinde, "İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri" sektöründe % -47,52 olarak TR71 bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor" sektöründe % -323,24 olarak TRB2 bölgesinde, "Diğer hizmet faaliyetleri" sektöründe % -107,93 olarak TR63 bölgesinde gerçekleşmiştir. Bölgesel düzeyde ekonomik faaliyetlere göre çalışan başına cironun yıllık Tablo 4. Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2003-2008 (Nace Rev.1.1) Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2003-2008 (Nace Rev.1.1) 24 NİSAN 2015 ortalama büyüme (% değişim) değerlerine ilişkin elde edilen sonuçlar 2003-2008 ve 2009-2011 olarak iki kısımda Tablo 4 ve Tablo 5'te görülmektedir. 2003-2008 yılları için ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına cironun yıllık ortalama büyüme değerleri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde (Tablo 4); sektörler toplamında en yüksek değer %12,41 olarak TRB2 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en yüksek değerler; "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe % 28,61 olarak TRC2 bölgesinde gerçekleşmiştir. "İmalat" sektöründe % 10,33 olarak TR22 bölgesinde, "Elektrik, gaz ve su" sektöründe % 21,09 olarak TR52 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % 6,51 olarak TRB2 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret" sektöründe % 19,13 olarak TRB2 bölgesinde, "Otel, lokanta ve 25 NİSAN 2015 BÖLGESEL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ Tablo 5. Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2009-2011 (Nace Rev.2) Ekonomik Faaliyet Kısımlarına Göre Çalışan Başına Ciro Ortalama Büyüme (% Değişim) 2009-2011 (Nace Rev.2) kahvehane" sektöründe % 20,66 olarak TRC2 bölgesinde, "Ulaştırma, depolama ve haberleşme" sektöründe % 27,79 olarak TR51 bölgesinde, "Gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri" sektöründe % 37,66 olarak TR33 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe % 1,43 olarak TR83 bölgesinde, "Sağlık işleri ve sosyal hizmetler" sektöründe % 28,74 olarak TRC2 bölgesinde, "Diğer sosyal, toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri" sektöründe % 48,37 olarak TRB2 bölgesinde gerçekleşmiştir. 26 2003-2008 yılları için ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına cironun yıllık ortalama büyüme değerleri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde (Tablo 4); sektörler toplamında en düşük değer %-7,67 olarak TR82 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en düşük değerler; "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe % -22,03 olarak TRA1 bölgesinde, "İmalat" sektöründe % -8,3 olarak TRB1 bölgesinde, "Elektrik, gaz ve su" sektöründe % -8,31 olarak TRC2 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % -13,3 olarak TR22 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret" sektöründe % -9,78 olarak TR82 bölgesinde, "Otel, lokanta ve kahvehane" sektöründe % -8,56 olarak TR10 bölgesinde, "Ulaştırma, depolama ve haberleşme" sektöründe % -20,46 olarak TR21 bölgesinde, "Gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri" sektöründe % -9,85 olarak TR62 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe % -11,73 olarak TR72 NİSAN 2015 bölgesinde, "Sağlık işleri ve sosyal hizmetler" sektöründe % -6,42 olarak TRA1 bölgesinde, "Diğer sosyal, toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri" sektöründe % -7,89 olarak TR82 bölgesinde gerçekleşmiştir. 2009-2011 yılları için ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına cironun yıllık ortalama büyüme değerleri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde (Tablo 5); sektörler toplamında en yüksek değer % 31,34 olarak TRB2 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en yüksek değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık" sektöründe % -7,45 olarak TR bölgesinde; "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe % 94,03 olarak TRA1 bölgesinde, "İmalat" sektöründe % 72,05 olarak TR71 bölgesinde, "Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı" sektöründe % 64,67 olarak TRA2 bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri" sektöründe % 44,03 olarak TR63 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % 29,77 olarak TR82 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı" sektöründe % 36,59 olarak TRB2 bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama" sektöründe % 57,6 olarak TRA2 bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri" sektöründe % 62,52 olarak TRA2 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim" sektöründe % 136,59 olarak TR63 bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri" sektöründe % 601,14 olarak TRB1 bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler" sektöründe % 32,46 olarak TRB2 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet faaliyetleri" sektöründe % 28,48 olarak TR61 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe % 7,08 olarak TR52 bölgesinde, "İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri" sektöründe % 21,68 olarak TR83 bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor" sektöründe % 180,03 olarak TRC2 bölgesinde, "Diğer hizmet faaliyetleri" sektöründe % 28,03 olarak TR82 bölgesinde gerçekleşmiştir. 2009-2011 yılları için ekonomik faaliyet kısımlarına göre çalışan başına cironun yıllık ortalama büyüme değerleri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde (Tablo 5); sektörler toplamında en düşük değer % -4,69 olarak TR61 bölgesinde gerçekleşmiştir. Alt sektörlere bakıldığında en düşük değerler; "Tarım, avcılık ve ormancılık" sektöründe % -70,78 olarak TR62 bölgesinde, "Madencilik ve taş ocakçılığı" sektöründe % -42,77 olarak TR63 bölgesinde, "İmalat" sektöründe % -3,43 olarak TR21 bölgesinde, "Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı" sektöründe % -18,73 olarak TR52 bölgesinde, "Su temini; kanalizasyon, atık yönetimi ve iyileştirme faaliyetleri" sektöründe % -18,67 olarak TR61 bölgesinde, "İnşaat" sektöründe % -26,64 olarak TR61 bölgesinde, "Toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı" sektöründe % -12,76 olarak TR22 bölgesinde, "Ulaştırma ve depolama" sektöründe % -39,27 olarak TRA1 bölgesinde, "Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri" sektöründe % -8,33 olarak TRC3 bölgesinde, "Bilgi ve iletişim" sektöründe % -76,88 olarak TRC3 bölgesinde, "Gayrimenkul faaliyetleri" sektöründe % -39,78 olarak TRA1 bölgesinde, "Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler" sektöründe % -25,61 olarak TR41 bölgesinde, "İdari ve destek hizmet faaliyetleri" sektöründe % -27,11 olarak TR41 bölgesinde, "Eğitim" sektöründe % -18,76 olarak TRC3 bölgesinde, "İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri" sektöründe % -22,51 olarak TRB1 bölgesinde, "Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor" sektöründe % -43,46 olarak TRA1 bölgesinde, "Diğer hizmet faaliyetleri" sektöründe % -32,61 olarak TRA1 bölgesinde gerçekleşmiştir. 27 NİSAN 2015 MAKALE VERİMLİLİK STRATEJİLERİ: BAŞARILI ÖRNEKLER VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER Prof. Dr. Ergün YENER / Dünya Prodüktivite Bilim Akademisi Üyesi, Eski MPM Genel Sekreteri Ülkelerin bilimsel, teknolojik, ekonomik gelişmişlik düzeyleri ve sosyal refah performansları arasındaki farklılıkları tek boyutlu bir analizle açıklamak olanaksızdır. Bu açıdan, bu çalışmada üzerinde durmak istediğim verimlilik kavramının, konuyu değişik açılardan ve değişik nedensellik analizlerine yardımcı olacak genel ve bütünsel bir perspektif sağlayabileceğine inanıyorum. Nüfus, doğal kaynak, coğrafi konum ve milli gelir seviyesi gibi kriterler çerçevesinde incelendiğinde birbirine benzer konumda olması beklenebilecek bazı ülkelerin, oldukça farklı gelişme performansı yansıtmasının temel nedeni bu ülke bireylerinin, kurumlarının ve kamu yönetim anlayışlarının 'verimlilik' bilincine gösterdikleri ilgi derecesindeki farklılıklardır. 28 Bu genel ifadeyi daha somut hale getirmek için hemen bazı ülke örnekleri üzerinde duralım. 1. JAPONYA İkinci Dünya Savaşı sonunda bir harabeye dönmüş olan Japonya'nın son derece yetersiz hale gelen sermaye birikimi, coğrafi nedenlerle sınırlı toprak kaynakları ve çoğu tahrip edilmiş olan sanayi tesislerine rağmen oldukça kısa bir sürede nasıl dev bir ekonomik güç kazandığını anlamak için en önemli üretim faktörü olarak geliştirdiği insan kaynaklarını ele almalıyız. 1.1. Eğitim Sistemine Tarihsel Bir Bakış Japonya feodal öncesi dönemde toprak reformunu gerçekleştirmiş, Çin uygarlığından önemli ölçüde yararlanmış ve iki yüzyıl önce eğitim, bilimsel gelişme, sanat ve ekonomik performans açılarından oldukça yeterli bir düzeye ulaşmıştı. Bu başarıların ardındaki temel itici güç ülke insanlarının ve yöneticilerinin eğitime verdiği önemdir. Asırlar boyu süregelen bu eğitim felsefesi, 'insan' kaynağının, diğer üretim kaynakları arasında etkili ve önemli yer tuttuğunu fiilen kanıtlamıştır. Nitekim 19'uncu asrın ortalarında bile ülkede 16 bin halk eğitim merkezi olduğu ve çocuk yaştakiler arasında 4 yıllık zorunlu eğitime katılma oranının yüzde 90'lara ulaştığı bilinmektedir. Yine aynı zamanlarda tüm ülkede 300 kadar yüksekokuldan (sadece Tokyo'da 26 adet) oluşan bir kurumsal ağ geliştirilmişti; ayrıca 600'e yakın orta öğrenim kurumu ve 20 bini aşkın ilkokul NİSAN 2015 faaliyetteydi. Özel okulların sayısı 1500'e ulaşmış bulunuyordu. Geçen asrın başlarında zorunlu eğitim 6 yıla çıkarılmış ve katılım oranı yüzde 99 olmuştu. Japonya'da toplumun tüm kesimlerinde eğitime verilen önem hem bilgiye hem de bilene gösterilen saygıyla simgelenir. Orada iyi yetişmiş her insan (okulda, kamuda, işyerinde, siyasette) bir usta veya öğretmen (Sensei) sıfatına sahiptir ve ondan yararlanılmalıdır. Bu şekilde eğitimin zaman ve mekân sınırlarını aşması, süreklilik kazanması ve gerektiği şekilde güncellenmesi sağlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıllara kadar eğitim sistemi askeri sahada güçlenmeye olanak sağlayacak nitelikte bir sanayileşme hedefine ağırlık vermişti. Bu odaklanma stratejisi, istihdam ve sanayileşme konularında önemli ilerlemelere yol açmakla beraber, savaş sonucunda ortaya çıkan felaket ve yıkım, sadece Japonya'nın değil, Singapur, Tayvan, Güney Kore gibi birçok ülkenin kalkınma stratejilerini daha insancıl, daha barışçıl ve daha sosyal-refah ağırlıklı uygulamalara dönüştürmesini sağlayan bir ders olmuştur. artmasını sağladı. Bu elemanlar arasına küçük-orta-büyük her türlü işletmenin yönetici ve mühendisleri, sendikacılar, kamu görevlileri, medya temsilcileri, öğretmenler ve ev hanımları dâhil edilmişti. Bu bilgilenme safhasına paralel olarak 200'ü aşkın yabancı uzman ülkeye getirilerek değişik kurumlarda onların bilgi ve deneyimlerinden yararlanılmıştır. Japon Prodüktivite Merkezi'nin eğitim ve (özellikle) bilinç oluşturma çalışmalarında en belirgin başarı iletişim kanallarını son derece yaygın ve etkili biçimlerde kullanmasıyla sağlandı. Verimlilik konularını ilgi çekici temalarla tanıtan haber bültenleri, broşürler, gazeteler, kitaplar, araştırma raporları yayınlanmış; film, radyo ve televizyon programlarıyla toplumun tüm kesimlerinde verimlilik kavramının anlaşılması ve bir yaşam biçimi haline dönüştürülmesi sağlanmıştır. Merkez, ayrıca kısa bir süre içinde ülkenin tümünü kapsayan bir bölgesel örgütlenmeyi sağlayarak, seminer, rehberlik ve destek hizmetlerini yaygınlaştırmıştır. Bu faaliyetler arasında özellikle dikkat çekenler şunlardır: • Yöneticiler için yetenek geliştirme 1.2. Japon Prodüktivite Merkezi'nin Verimlilik Odaklı Eğitim ve Bilinçlendirme Stratejileri İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'nın kısa bir süre içinde toparlanmasında ve kalkınma yolunda çok önemli başarılar sergilemesinde öncü kuruluş 1955 yılında faaliyetlerinin işçi sendikalarının katılımıyla devletçe başlatıldığı Japon Prodüktivite Merkezi olmuştur. Bu merkez 1955-1970 yılları arasında 10 bin elemanı inceleme grupları halinde değişik gelişmiş ülkelere göndererek bilgi ve görgülerinin seminerleri. • Yönetim Geliştirme Akademisi tarafından üst yönetim elemanlarının yetiştirilmesi için hazırlanan programlar (Merkez'in 10'uncu kuruluş yılı olan 1975'te), • Genç işçilerin eğitim düzeylerini geliştirmeleri, endüstri dinamiklerini tanımaları ve sosyal ilişkilerini geliştirmelerini sağlamak üzere programlar uygulayan 'Verimlilik İşçi Koleji' etkinlikleri. Bu çalışmaların oluşturduğu yaygın toplumsal bilinç, kısa bir süre içinde ülkenin tüm işletmeleri ve kamu kurumlarının birer sürekli eğitim birimi gibi çalışır hale gelmesini sağlamıştır. 2. GÜNEY KORE Kore Prodüktivite Merkezi 1957 yılında kurulduğunda, ülkenin milli geliri Gana ile aynı seviyede idi. Merkez’in ilk 20 yıllık faaliyetleri, ekonomiye belirgin olumlu etkiler yaratmamış gibi görünmekle beraber daha sonra itici bir güç oluşturan verimlilik altyapısının endüstriyel sisteme yerleşmesi imkânını sağlamıştır. 1980 yılında kişi başı milli gelir Türkiye'de 2,235 ABD doları iken, Güney Kore'de bu rakam 1,778 dolar seviyesindeydi. 30 seneyi aşkın bir zaman sonra, 2014 yılına gelindiğinde ülkemizin kişi başına düşen milli geliri sadece 10,000 doların biraz üzerine ulaşırken, Güney Kore'de bu değer yaklaşık 30,000 dolar seviyesine gelmiş, yani bizimkine oranla hemen hemen üç kat artmıştır. Bu farklılık nasıl ve neden oluşmuştur? Şimdi kısaca bu konuda bazı saptamalar yapalım... 2.1. Üretim Sistemlerinde Kullanılan Teknoloji Seviyesi Ülkelerin genel gelir düzeyleri arasındaki farklılıkları belirleyen en önemli faktör, ulaştıkları teknoloji seviyesidir. Doğal olarak, teknoloji seviyesinin uluslararası rekabet gücü kazandırabilmesi ancak Araştırma & Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine büyük yatırımlar yapmak ve özellikle ileri teknolojilere ağırlık vermekle mümkün olacaktır. Yakın zamanlara kadar, herhangi bir ülkenin ihracat gelirlerindeki yıllık 29 NİSAN 2015 MAKALE VERİMLİLİK STRATEJİLERİ: BAŞARILI ÖRNEKLER VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER sapmaları (dolayısıyla riski) azaltmanın etkili bir yolu olarak ürün ve hizmet yelpazesinin geliştirilmesi önerilmekteydi. Çok yüksek katma değer sağlayabilen yüksek teknoloji ürünleriyle dünya pazarlarına yerleşen Güney Kore gibi bir ülke bu varsayım veya hipotezi kısmen geçersiz hale getirmiştir. Nitekim bu konuda Güney Kore'nin Ar-Ge'ye ağırlık veren Samsung firmasının belirli elektronik ürünlerde yansıttığı kalite ve performans özellikleri sayesinde dünya pazarlarında sağladığı ticari başarı gerçekten çok dikkat çekici bir düzeye ulaşmıştır. Samsung'un yıllık Ar-Ge harcamaları son dört yıl itibarıyla şu seviyelerde gerçekleşmiştir: 2011-9.1 milyar dolar; 2012-10.9 milyar dolar; 2013-13.6 milyar dolar; 2014-14.0 milyar dolar. Ar-Ge'ye ayrılan miktarların GSMH içindeki payları açısından dünyadaki ilk beş ülke; Güney Kore, İsrail, Finlandiya, İsveç ve Japonya olarak sıralanmaktadır. Ülkemiz bu sıralamada 37'inci basamakta bulunmakta olup sadece Samsung firmasının yaptığı yıllık Ar-Ge harcaması bizimkinin 2.5 katına yakındır. Bu noktada bir parantez açıp daha sağlıklı kalkınma stratejilerinin ülkemizde yerleşmesi açısından uzun yıllardır birçok meslektaşım tarafından önemi vurgulanmış olan bir hususu kayda geçirmekte fayda var: Fizik, kimya, matematik ve biyoloji gibi temel bilimlerdeki eğitim ve araştırma faaliyetlerine büyük ölçüde kaynak tahsis etmeksizin, sadece mühendislik dallarındaki ürün geliştirme gayretleri üzerinde -o da yetersiz ölçülerde- durmak suretiyle teknoloji ürün pazarlarında uluslararası rekabet gücü kazanmamız mümkün olmayacaktır. Güney Kore Prodüktivite Merkezi'nin ilk 15 yıllık tanıtım, bilinçlendirme ve stratejik analiz çalışmalarının ortaya çıkardığı gerçek, kalkınma ve uluslararası rekabet gücü kazanmanın en etkili yolu olarak bilim ve teknolojiye büyük yatırımlar yapılması gerektiğini göstermekteydi. Bu anlayış çerçevesinde kurulan Kore İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsü, 70'li yılların ortasından itibaren ülke ekonomisinin kazandığı ivmenin arkasındaki en önemli güç kaynağını oluşturmuştur. 2.2. Kore İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsü (Korea Advanced Institute of Science and Technology - KAIST) Kuruluş Bilgileri 1971 yılında ülkenin ilk lisansüstü Fen ve Mühendislik Eğitim ve Araştırma Üniversitesi olarak kuruldu. Güney Kore'nin basit endüstriyel üretimden yüksek teknoloji ürünlerinde dünya liderleri arasına girmesi KAIST sayesinde gerçekleşmiştir. 1960'lı ve 1970'li yıllarda Kore'nin siyasi liderleri eğitim, çalışma etiği, teknolojik gelişim gibi konulara büyük önem vererek özellikle teknolojik gelişimin hızla gerçekleşmesine yönelik çabalarını artırmışlardır. Nihai hedef, tarıma dayalı gelişmemiş bir ekonomiyi uluslararası teknolojik ve endüstriyel rekabet gücü kazanmış, hızla gelişen bir ekonomik güç haline dönüştürmekti. KAIST bu amaca hizmet etmek üzere, ABD'den sağlanan 600 milyon dolarlık bir eğitim kredisi kullanılarak ve tüm finansmanı devletçe sağlanarak, özel bir yasa ve çok özel bir statü ile kuruldu. İlk safhada ABD'de mühendislik ve fen bilimleri dallarında yetişmiş Kore'li öğretim üyeleri, gerekli ortam sağlanarak ülkeye getirildi ve bu kişiler Okulun çekirdek kadrosunu oluşturdular. 30 NİSAN 2015 faaliyetlerin ülkemizi her geçen yıl ileriye götürmek yerine, dünya pazarlarında gittikçe daha marjinal bir konuma getirmesi kaçınılmaz olacaktır. 2.3. KAIST'ın Temel Faaliyetleri ve Kurumsal Yapı Araştırmalar hem teorik hem de uygulama alanlarını kapsamaktadır. KAIST halen de uluslararası ve ulusal açıdan son derece önemli orta ve uzun vadeli stratejik Ar-Ge projelerinin öncü merkezi olarak çalışmaktadır. KAIST aynı zamanda Güney Kore'de diğer okullarda yüksek kalitede lisansüstü programların gelişmesinde öncü bir rol oynamaktadır. 40 yıl içinde küresel boyutta saygınlık kazanan bir araştırma üniversitesi olan KAIST, dünyanın birçok ülkesindeki akademik ve sanayi kuruluşları ile ortak araştırma faaliyetlerine de ağırlık vermektedir. Okulda tüm dersler İngilizce olarak verilir. 2.4. KAIST'ın Başarı Hikâyesi KAIST, 1950'li yıllarda savaş yorgunu olan Güney Kore'de kazanılan teknolojik ve ekonomik başarının en önemli itici gücü olduğunu aşağıdaki veriler çerçevesinde kanıtlamış bulunmaktadır. • 40 yılda 41 binden fazla başarılı bilim insanı ve mühendis yetiştirildi (8,458 Ph.D., 21,686 Yüksek Lisans, ve 11,127 Lisans program mezunu). • Samsung firmasındaki Ar-Ge personelinin yüzde 25'i KAIST mezunudur. • Mezunların ise yerleşme oranı yüzde 100'e yakındır. • Mezunlarca kurulmuş, ileri teknoloji ile uğraşan 360 civarında risk sermayesi şirketi faaliyet gösterir. • 2011 yılı itibarıyla 1716 Scince İndex Dergi makalesi yayınlanmış bulunuyordu. • 200 milyon dolara ulaşan ileri teknoloji araştırma kontratlarının uygulama çalışmaları sürdürülmektedir (Profesör başına ortalama 200,000 dolar). 2.5. KAIST Örneğinden Alınacak Dersler Ülkemizin bundan sonraki yıllarda izlemesi gereken bilim-teknoloji-kalkınma stratejilerine yön vermesi gereken temel stratejilerin saptanmasında KAIST örneği iyi bir rehber olarak kullanılabilir. İlk planda ileri sürülebilecek tezlerden bazıları şunlar olabilir: - Dünya pazarlarında yeterli bir paya sahip olabilmek için enformasyon teknolojisi, telekomünikasyon, esnek-üretimotomasyon gibi teknolojileri ve bu teknolojileri destekleyen bilim dallarının tümünü içeren 'enformatik' alanında tam bir yeterlilik düzeyine ulaşmamız gerekir. Aksi halde, daha uzun yıllar imitasyon, marjinal ve montaj ağırlıklı geleneksel imalat sistemlerine dayalı, inovasyon kapasitesi gelişmemiş teknolojik - Enformasyon teknolojisinden, her üretim ve hizmet sektöründe, her ürün sınıfında yararlanmak mümkün ve gereklidir. Örneğin, biyo-teknoloji, doku ve gen mühendisliği, tarımsal üretimde bu bilim dalının son derece olumlu katkıları son yıllarda birçok ülkede kanıtlanmış bulunmaktadır. Özellikle tarımsal üretim konusunda çok uygun iklim ve toprak özelliklerine sahip olan ülkemizde ileri teknoloji kullanımı sadece akıllı telefon, tablet, bilgisayar, tıbbî cihazlar, fabrika otomasyonu vb. gibi konularla sınırlanmamalıdır. 3. SİNGAPUR Küçük bir şehir devleti olan Singapur'un yüzölçümü, çevresinde kendisine ait 12 ada ile birlikte 722 km2, nüfusu 5 milyon civarındadır. Doğal kaynaklara sahip olmayan bu ülkede en önemli kaynağın insan olduğu bilinciyle temel, teknik, bilimsel eğitime büyük önem verilerek emek ve beyin gücü potansiyelinin en etkili biçimde kullanılması sağlanmıştır. 1960'lı yıllarda başlayan kalkınma ivmesi ülkenin bölgesel bir liman ve sevkiyat merkezi olarak hızla gelişmesi yanında uluslararası bir imalat ve bilgi-yoğun teknik hizmetler merkezi niteliğini kazanmasını ve 1960 yılında 533 ABD doları seviyesindeki fert başına gelirin 2013 yılında 48,000 dolara çıkmasına yol açmıştır. 3.1. Singapur'da Verimlilik-Odaklı Çalışmalar Singapur'un ekonomik alandaki başarılarının oluşmasında, özellikle 1981 yılında Singapur Hükümeti’nin ekonominin 31 NİSAN 2015 MAKALE VERİMLİLİK STRATEJİLERİ: BAŞARILI ÖRNEKLER VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER 4. TÜRKİYE'DE NELER YAPILMALI? Yukarıda ele alınan örnek ülke deneyimlerine Avrupa, Kuzey Amerika ve diğer bölgelerden çok sayıda başka örnekler ilave edilebilir. Ancak, bu çalışmada ele alınan her üç ülke de Türkiye ile ilgili belirli değerlendirmelerin yapılmasına olanak sağlayacak bazı özelliklere sahip olmaları düşüncesiyle seçildi. Örneğin Japonya İkinci Dünya Savaşı sonrası, Güney Kore ise Kore Savaşı sonrası kalkınma yolunda Türkiye'den daha avantajlı durumda olmadıkları halde, (savaşa katılmamış olmamıza rağmen) bize oranla çok daha büyük başarılar elde etmişlerdir. Singapur ise Türkiye'nin yüzölçümünün binde biri büyüklüğünde ve doğal zenginliklere sahip olmayan bir ülke olarak, sadece insan kaynağının kendini defalarca katlayabilecek bir potansiyele sahip olduğunu kanıtlaması açısından incelenmeye değer bir konumdadır. her seviyesinde başlattığı verimlilik hareketinin önemli bir etken olduğu birçok uzman ve akademisyen tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bu harekete büyük ölçüde yardım eden Japon Prodüktivite Merkezi, o sırada ileri bir düzeye ulaşmış olan Japon verimlilik uygulamalarının Singapur'a uyarlanmasını sağlamıştır. Singapur verimlilik hareketinin başarısı genellikle aşağıdaki nedenlere bağlanır: • Başbakanın bizzat önderlik yaptığı güçlü hükümet desteği, • Ulusal verimlilik örgütlerinin etkili katılım ve uygulamaları, • Hükümet-sanayi ve işçi sendikalarından oluşan üçlü kurumsal yapı sayesinde oluşturulan iş birliği, • Çok yönlü ve çok geniş kapsamlı bilinçlendirme kampanyası ve bu safhayı takip eden danışma-destek hizmetleri 32 vasıtasıyla oluşan bilincin somut verimlilik uygulamaları haline dönüştürülmesi, • Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı tarafından sağlanan eğitimler sayesinde kazanılan işletme danışmanlığı hizmet kapasitesinin etkin kullanımı ve yaygınlaştırılması. Singapur ve Japon verimlilik hareketleri arasındaki en önemli fark, Singapur'da baştan bugüne kadar hükümetin gayet aktif bir oyun kurucu olarak çalışması, Japonya'da ise Japon Prodüktivite Merkezi'nin bir katalizör rolüyle yetinmesi ve asıl rolün 'Kaizen' uygulamalarını yaygınlaştıran özel sektör firmaları tarafından üstlenmiş olmasıdır. Bu farkı yaratan esas neden, Japon firma ortamındaki tarihsel dinamizm ve teknoloji birikimidir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın tüm illerimizi kapsayan verimlilik birimleri, 2010'lu yılların ikinci yarısı için hazırlanan 5 yıllık bir stratejik plan çerçevesinde gerçekleştirilecek paralel etkinliklerle Türkiye'nin bilimsel-teknolojik-ekonomik ve sosyal kalkınma hamlesine en kayda değer katkıyı yapabilir ve yapmalıdır. 4.1. Ön Koşullar Böyle bir beklentinin gerçekleşmesi için her şeyden önce ülkemizde; • Her kademede verimlilik bilincini yaygınlaştırıcı, • Yeterli bilgi ve becerilerin kazanılmasını kolaylaştıran, • Eğitimin yaşam boyu süren bir süreç olduğu fikrini aşılayan, • Sürekli değişim ve gelişim anlayışını benimseten, • İnovasyon geleneğini oluşturan, geliştiren, NİSAN 2015 • Yüksek eğitim kurumlarında temel bilimlere, araştırma-geliştirmeye, enformasyon teknolojilerinin sektörler bazında yaygınlaştırılmasına ağırlık verilen bir eğitim-öğretim ortamının oluşturulması gerekir. İkinci olarak firma düzeyinde uygulanacak Ar-Ge projelerini, ileri teknolojilere odaklanan üniversite ve araştırma kurumlarını -hiç değilse ilk yıllardaözendirici devlet destekleri sağlanmalıdır. İleri teknolojilerin sağladığı tüm olanaklar kullanılarak ülkemizin tarım ürünleri konusundaki potansiyelini en etkili biçimlerde destekleyecek araştırma, üretim, uluslararası pazarlama faaliyetlerinde üreticiye bölgesel bazda hizmetler sağlanmalıdır. Singapur'un uluslararası ticarette oynadığı 'dağıtım merkezi' rolünü, üç kıtaya kara ve denizyolu bağlantısına sahip ve optimum coğrafi konumdaki ülkemizin kısmen paylaşması mümkündür. Bu amacın gerçekleşmesi için serbest ticaret bölgelerimizin sayısı artırılmalı, dış ticaret ve transit işlemleri basitleştirilmeli, Singapur'un başarısını kolaylaştıran diğer koşullar dikkatle incelenerek ülkemize uyarlanmalıdır. • Verimlilik artışlarından elde edilecek katma değerin işçi ve işveren arasında adil bir biçimde paylaşılması, gelişim süreçlerinin kalıcı olması için en önemli koşullardan birini oluşturur. İl bazında gerçekleştirilecek etkinliklerin saptanması için gerek Bakanlık düzeyinde (merkezi), gerekse iller bazında bir seri çalıştay organizasyonu ile ortaya çıkacak raporlar daha sonraki strateji tayini ve uygulamalarına baz teşkil edecektir. Bu çalıştaylarda ele alınacak konular arasına aşağıda belirtilenler (ve başkaları) dâhil edilebilir. - Ülke ve iller bazında ele alınacak sektör ve teknolojilere ilişkin araştırma ihtiyaçlarının saptanması. - Her bölgeye özgün sanayi ve tarımsal üretim çeşitleri dikkate alınarak bölgesel teknik ve mesleki beceri ihtiyaçlarına ilişkin projeksiyonların yapılması. -Üniversite, teknik/meslek okulları ve yerel firmalar arasında ticaret ve sanayi odalarının öncülüğünde iletişim ve iş birliğini gerçekleştirecek sürekli mekanizmaların yerleştirilmesi. -Teknisyen, mühendis, orta ve üst yönetim mesleki gelişim program konularının saptanması, bu program modüllerinde kullanılacak tüm görsel-işitsel materyali hazırlayacak merkezi bir 'Eğitim Kaynakları Geliştirme Merkezi'nin oluşturulması. -Süreli ve süresiz yayınların, gerçek ve sanal ortamlarda kullanılacak tanıtım materyalinin hazırlanmasını sağlayacak merkezi bir 'yayın ve tanıtım' ve tüm bölgelerden gelecek kaynak, destek ve bilgi taleplerini karşılayacak 'dokümantasyon ve danışma' birimlerinin kurulması. Merkez ve iller bazında kurulacak bu örgütsel mekanizmanın başarılı olması için gerek Bakanlık bünyesinde merkezde, gerekse iller bazında bir norm kadro çalışması yapılması gerekir. Bu çalışmada kadro ihtiyaçlarını optimum düzeylerde tutmak amacıyla belirli görev ve fonksiyonların devresel görevlendirme, rotasyon, ortak yararlandırılma vb. yöntemlerle uygulanması mümkündür. Son olarak, makro düzeyde dikkate alınması gereken bir ön koşulu en kısa ve özlü biçimde ifade etmek isterim: Yukarıda önerilen düzenlemelere paralel olarak ülke çapında ileri teknoloji uygulamalarını besleyecek bir bilimsel enerji potansiyeli yaratılmalı, eğitim sistemimize daha belirgin bilimsellik ve süreklilik nitelikleri kazandırılmalı, tarım, sanayi, hizmet ve kamu sektörlerinde bu potansiyelin verimlilik odaklı bir kinetik enerjiye dönüştürülmesi mutlaka sağlanmalıdır. Aksi takdirde, kamu ve özel sektör çalışanları ne kadar gayretli ve yetenekli olursa olsun, sadece belirli para ve maliye politikaları ile ülkemizin dünya piyasalarında hatırı sayılır bir statü kazanması ve insanlarımızın mutlu ve onurlu bir yaşam seviyesine ulaşması bir ütopyadan ibaret kalacaktır. YARARLANILAN BAZI KAYNAKLAR • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2013-2017 Stratejik Planı, Ankara 2012 • "Eğitimde Verimlilik Tartışmaları ve Türkiye'nin Durumu" - www.hurriyet.com. tr /egitim /27153805. asp/ • "Pazar Ekonomilerinde Bilim ve Teknoloji Politikaları" •www.inovasyon.org/pdf/AYK.TMMOB.Tekn oloji.Nisan2004.web.pdf • Japan Productivity Center - www.j pcnet.jp/eng/ • GRIPS Development Forum (2010), "A Report on the Singapore Mission" • Department of Statistics, Singapore (2013), Monthly Digest of Statistics, Singapore, June • www.grips.ac.jp / Kaizen National Movement/Chapter 3 • www. topuniversities.com /universities /kaist • Japon Gücünün Sırrı Eğitim, ihvanforum.org.ar • "Six Markets to Watch: South Korea", Foreign Affairs Journal, January/February 2014 Issue 33 NİSAN 2015 MAKALE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE VERİMLİLİK 1 Doç. Dr. Şeref SAYGILI / Ekonomist, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü “Son 3 yılda büyüme hızında görülen kayda değer gerileme çok sayıda ülkenin uzun zamandır içerisinde bulunduğu ‘orta gelir tuzağı’ sorununun Türkiye ekonomisi için de geçerli olup olmadığı sorusunu gündeme getirmeye başlamıştır.” Ülkelerin büyüme süreçleri üzerine yapılan gözlemler, teorik ve uygulamalı çalışmaların sonuçları sürdürülebilir ve yüksek oranlı büyüme oranına ulaşmanın, diğer bir ifadeyle kalıcı refah artışı sağlamanın, temel kaynağının verimlilik artışı olduğuna işaret etmektedir. Bu durum ekonominin geneli yanında firmalar ve sektörler için de geçerlidir. Genel olarak, verimlilik artışını iki temel bileşene ayırmak mümkündür. Bunlardan 1 birincisi; iş gücü, sermaye ve teknoloji (bilgi) gibi (mevcut) üretim faktörlerinin optimal bir şekilde kullanılarak mümkün olabilen en yüksek düzeyde üretim yapılabilmesi (kaynakların etkin kullanımı), ikincisi ise üretim sürecinin teknoloji yönünden yenilenmesidir (teknolojik değişim). Verimlilik artışının dinamik boyutunu oluşturan teknolojik yenilenmenin farklı kaynakları ve biçimleri bulunmaktadır. Makine-teçhizat yatırımları yoluyla üretimin fiziki Burada ifade edilen görüşler yazara ait olup Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın görüşlerini yansıtmaz. 34 altyapısının geliştirilmesi, daha nitelikli hammadde ve malzeme kullanımı, iş gücünün donanımının iyileşmesi, firmaların organizasyon yapısının yenilenmesi, Ar-Ge yoluyla yeni ürün ve/veya üretim süreci geliştirilmesi teknolojik yenilenmenin başlıca kaynaklarıdır. Üretim deseninin değişmesi, yeni ve daha kaliteli ürünler, üretim maliyetinin kapsamlı ve kalıcı olarak azaltılması, üretim ve dış ticaret yapısının değişmesi, rekabet gücünün NİSAN 2015 kapasitesindeki gelişime yönelik daha rafine bilgi sunmaktadır. 1950’li yıllardan günümüze Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 4,8 oranında büyümüştür. Bu dönemdeki istihdam artışının (yıllık) yüzde 1,5 olduğu kabul edilirse, iş gücü verimliliğindeki artış yüzde 3,3 olmaktadır. Yaklaşık 65 yıla ulaşan bu dönem içerisinde büyüme oranını hızlandırmak amacıyla farklı büyüme modelleri uygulanmasına rağmen, ulaşılan sonuçların tatmin edici olduğunu söylemek güçtür. Nitekim 1950’li yıllarda yüzde 6,6 olan yıllık büyüme oranı izleyen dönemlerde gerilemiştir. Büyüme oranı, devletin ekonomiye doğrudan müdahale ederek sanayileşmenin ve sermaye birikiminin amaçlandığı 1960’lı ve 1970’li yıllarda sırasıyla yüzde 5,8 ve yüzde 4,8, ekonominin iç ve dış rekabete açılarak yüksek verimlilik artışının hedeflendiği 1980’li yıllarda ise yüzde 4,8 olarak gerçekleşmiştir. Asya ve Rusya krizleri ile 1994 yılındaki krizin etkisiyle 1990’lı yıllarda büyüme oranı yüzde 3,2’ye gerilemiştir. artması, büyüme oranında ivmelenme teknolojik gelişmenin ülke, sektör ve firma düzeyinde gözlenebilen başlıca yansımalarıdır. Büyüme göstergesi ele alındığında verimlilik alanında sağlanan gelişimin boyutunu değerlendirmede yaygın olarak kullanılan iki gösterge bulunmaktadır. Bunlardan birincisi iş gücü (emek) verimliliğidir. Bu geniş kapsamlı gösterge üretim veya katma değer düzeyinin çalışan sayısına bölünmesi ile bulunmakta; istihdam düzeyindeki artış dışında yatırım, iş gücünün donanımı, teknolojik veya organizasyonel yenilenme gibi üretim miktarına etki edebilecek faktörlerdeki gelişmenin/iyileşmenin (üretime) yaptığı katkının boyutunu ortaya koymaktadır. İkinci gösterge olan Toplam Faktör Verimliliğinde (TFV) ise istihdam ve yatırım gibi geleneksel üretim faktörleri dışındaki unsurların (üretim sürecinin örgütlenmesi ve yenilikçilik (tasarım, inovasyon becerisi vb.) üretim veya katma değer düzeyine yaptığı katkı hesaplanmaktadır. Bu itibarla, TFV’de sağlanan gelişme ülke veya firmaların üretim/verimlilik 2001 yılındaki ekonomik daralma sonrasındaki 2002-2008 döneminde yüzde 5,9’luk oranla görece yüksek bir büyüme hızına ulaşılmıştır. 2009 yılındaki küresel krizi izleyen 2 dönemde yıllık dönemde büyüme hızında bir artış yaşansa da 2012 ile 2014 yılları arasında büyüme oranı yüzde 3,1 düzeyine inmiştir. Ortalama büyüme oranı 2000-2014 döneminde yüzde 4, 2002-2014 döneminde ise, Türkiye ekonomisinin uzun dönemli büyüme oranına benzer biçimde, yüzde 4,7 olarak gerçekleşmiştir. 35 NİSAN 2015 MAKALE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE VERİMLİLİK Özetle, son 65 yıllık dönem ve yakın dönem performansı dikkate alındığında Türkiye ekonomisi makul kabul edilebilecek bir büyüme oranına ulaşmış, ancak dünyada başarı örneği olarak kabul edilen ülkelerin büyüme performanslarının gerisinde kalınmıştır. Son üç yılda büyüme hızında görülen kayda değer gerileme çok sayıda ülkenin uzun zamandır içerisinde bulunduğu “orta gelir tuzağı” sorununun Türkiye ekonomisi için de geçerli olup olmadığı sorusunu gündeme getirmeye başlamıştır. Orta gelir tuzağı kavramı genel olarak ülkelerin 10 bin dolar kişi başına gelir düzeyine ulaşmasıyla/yaklaşmasıyla birlikte büyüme oranın zayıflayacağını ve bu süreç içerisine giren ülkelerin gelişmiş ülkelerin refah düzeyine yakınsamasının duracağını ifade etmektedir. Özellikle Brezilya ve Arjantin gibi Latin Amerika ülkelerinin büyüme deneyimlerinden esinlenen bu kavramda ülke ekonomilerinin zaman içerisinde üretken kapasitelerinde kayıp yaşamaları, verimlilik artışında gerekli başarıyı sağlayamamaları büyüme oranında zayıflığa neden olan faktörler olarak öne çıkmaktadır. Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve önümüzdeki dönemde ulaşabileceği olası büyüme performansına ışık tutması açısından iş gücü verimliliği ve TFV göstergeleri Şekil 1 ve Şekil 2’de sunulmaktadır. Bu şekillerde 1980 yılından günümüze kadar olan dönemde verimlilik düzeylerinin gelişimi geçmiş dönemin başarılı ülke örneği olan G. Kore ve başarısız ülke örneklerinden Brezilya ile birlikte sunulmaktadır. İş gücü verimliliği düzeyinin başlangıç yılı olan 1980 yılında Türkiye, G. Kore ve Brezilya ekonomilerinde birbirlerine oldukça yakın bir seviyede olduğu ancak izleyen dönemde bu ülkeler arasında belirgin bir ayrışma yaşandığı dikkati çekmektedir. G. Kore’de iki verimlilik göstergesi de son 35 yılın tamamına yakın bir bölümünde kesintisiz ve güçlü bir ivmeyle artmaya devam ederek diğer iki ülkedeki verimlilik düzeylerinin belirgin Şekil 1. İş Gücü Verimliliği Düzeyi (SAGP, 2005 ABD Doları) Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators kullanılarak tarafımızca hesaplanmıştır. 36 NİSAN 2015 Şekil 2: TFV Düzeyi (Endeks) Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators kullanılarak tarafımızca hesaplanmıştır bir şekilde üstüne çıkmıştır. Brezilya ekonomisi özellikle TFV göstergesinde 2000’li yıllara kadar oldukça durağan bir görünüm izlemiş, 2009 yılındaki küresel kriz dönemine kadar olan sürede verimlilik göstergelerinde kısmi bir toparlanma yaşanmış, ancak takip eden dönemde verimlilik düzeyleri tekrar durağanlaşmıştır. Türkiye’de verimliliğin gelişimi bu iki ülkenin ortasında oldukça dalgalı bir seyir izlemiştir. 1980 yılından 1987 yılına kadar olan dönemde ekonominin dış rekabete açılmasıyla birlikte verimlilik düzeylerinde artış yaşandığı; 1988 yılından 2002 yılına kadar olan dönemde iş gücü verimliliğinin oldukça zayıf, TFV’nin ise durağan bir seyir izlediği; 2002-2007 döneminde her iki verimlilik göstergesinde önemli iyileşme meydana geldiği; izleyen yıllarda ise verimlilik düzeyinin tekrar durağanlaştığı, hatta gerilemeler olduğu görülmektedir. üretken kapasitenin artırılması ve kalıcı verimlilik kazanımlarıyla mümkün olacağı unutulmamalıdır. Bu sonuçlar, Türkiye ekonomisinin son 35 yılda ulaştığı verimlilik artışının yeterince tatmin edici olmadığına işaret etmektedir. Bazı dönemlerde önemli başarı sağlansa da, verimlilik artışı güçlü ve uzun soluklu bir ivme kazanamamıştır. 2008 yılı ve sonrasındaki verimlilik performansı dikkate alındığında, Türkiye ekonomisinin orta gelir tuzağına düşmeksizin gelişmiş ülkelerin refah düzeyine yakınsama perspektifini korumasının oldukça kritik olduğu bir sürece girildiği söylenebilir. Bu süreçten başarıyla çıkılmasının, sanayi ve tarım sektörleri başta olmak üzere, 37 NİSAN 2015 MAKALE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK – II1 Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Küresel Emek ve KSS Çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) gelişmekte olan ülkelere doğru üretimlerini kaydırmalarının başlıca nedeni, pek çok alanda ama özellikle de iş gücü alanında düşük maliyetlerle karşılaşmalarıdır. Bu yolla şirketler rekabet avantajı elde etmektedir. Ortaya çıkan durum aslında Marx'ın Kapital'de ortaya koyduğu üstün nitelikli kaynaklara erişim modeline uygundur. İş gücünün fiyatının düşük olması, sermaye sahibi (ÇUŞ) için iş gücünü üstün nitelikli kaynak haline getirmektedir. Bu modelde kaynak sahibi, iş gücünün gelirinden ve harcamalarından vergi yoluyla gelir elde eden yerel devletlerdir. Devletler uyguladıkları vergiler ve sosyal güvenlik katkı payı vs. gibi kalemlerle bu üretim sürecinden gelir elde etmektedir. Bu kaynağın kullanımı sayesinde ortaya çıkan düşük maliyet ve ortaya çıkan artık değer, devletin elde ettiği gelir kalemlerinden oluşan maliyetten yüksek olduğu sürece kapitalist bu kaynağı kullanmaya devam edecek aksi halde başka bir yere gidecektir (Foley, 2010: 139-141). ÇUŞ'un etkinliğinin arttığı küresel ekonomide durum bu modele oldukça uygundur. ÇUŞ'un baskılarının yanı sıra ülkeler ÇUŞ sermayesini çekebilmek için, ÇUŞ için kullandığı kaynakları çekici hale getirmeye çalışmakta, bu nedenle işçi hakları ve sosyal güvenlik alanında aşınmalar 1 meydana gelmekte, çevre düzenlemeleri gevşetilmekte, iş yapış şekline yönelik düzenlemeler (etik anlamda) gevşetilmekte ya da uygulanmamaktadır. ÇUŞ'un ülkeler üzerinde uyguladığı baskı kadar önemli olan bu durum küresel anlamda başta işçi örgütlerinin tepkisini çekmektedir. ÇUŞ'un gelişmekte olan ülkelere faaliyetlerini kaydırmasının bir diğer nedeni yukarıda bahsi geçtiği gibi çevre alanındaki gevşek düzenlemelerdir. İş gücünün ucuz ve örgütsüz olması, çevre ve diğer alanlarda gevşek düzenlemelerin varlığı, ÇUŞ'un faaliyetlerinin yerel ülkelerde ekonomik, sosyal ve çevresel sonuçlarının olumsuz olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle ÇUŞ'un faaliyetleri konusunda genel bir davranış kuralları, iş ahlakı düzenlemesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyacın sonucunda kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) olarak tanımlanan kavram ortaya çıkmıştır. KSS'nin içerdiği kurallar ve süreçler, bu alanda çeşitli uluslararası örgütlerin çalışmaları sonucunda ortaya koyulan yaklaşımların büyük bölümünü kapsamaktadır. Başta BM, ILO ve OECD olmak üzere KSS alanında yapılan tüm çalışmalar zaman içinde değişen şartlara da ayak uydurarak (evrimleşerek) devam etmektedir. KSS alanında temel belgelerden biri Brundtland Raporu olarak adlandırılan, “Sürdürülebilir Kalkınma Raporu”2dur. 1987 yılında BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunca hazırlanan raporda kalkınmanın doğal kaynakları tüketecek ve toplumlara zarar verecek şekilde sürdürülmesinin imkânsız olduğu, sürdürülebilir kalkınma için yerel ve uluslararası yönetimlerin politikalar, programlar ve bütçeler yoluyla sürdürülebilir kalkınmayı desteklemeleri, ekonomik faaliyetler sonucunda çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerin en aza indirilerek gelir dağılımı eşitsizliklerinin de giderildiği bir kalkınma yolunun tercih edilmesi gerekliliği ortaya koyulmuştur.3 Brundtland Raporu’ndan sonra KSS, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir parçası olarak ÇUŞ'un, ulusal hükümetlerin ve uluslararası örgütlerin gündeminde yer almıştır. KSS'nin içerdiği en önemli noktalardan biri ÇUŞ'un yerel emekle olan ilişkileridir. ÇUŞ'un faaliyetleri sonucunda etkilenen yerel iş gücünün sorunları ve ortaya çıkan sosyal sorunlar KSS kapsamında davranış kurallarının oluşmasında etkili olmaktadır. KSS kapsamında emek örgütleri küresel anlamda bildirgeler yayınlamaktadır. Bu bildirgelere bir örnek ILO'nun Çok Uluslu Şirketler ve Sosyal Politika Deklarasyonu'dur.4 Bu bildirgede ÇUŞ'a beş alanda izlemesi gereken yollar önerilmektedir. Bu yazının “Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Küresel Emek – I” başlıklı ilk bölümü Anahtar dergisinin Şubat 2015 sayısında yayımlanmıştır. Raporun orijinal adı “Our Common Future”dır. 3 BM 96. Genel Kurulu, “Report of the World Commision on Environment and Development”, Belg. No: 42/187, Web: http://www.un.org/documents/ga/res/42/ares42-187.htm, Erişim Tarihi: Mayıs 2010 4 Web:www.ilo.org Erişim Tarihi: Mayıs, 2010 2 38 NİSAN 2015 Bildiri özetle şöyledir: Çok Uluslu Şirketler ve Sosyal Politika Deklarasyonu (ILO): Şirketler; 1. Genel Politika Alanında a. Ulusal yasalara uymalı ve uluslararası standartlara saygı göstermelidir. b. İş yaşamıyla ilgili temel prensipler ve hakların gerçekleştirilmesine katkıda bulunmalıdır. c. Kamu, işçi ve işveren örgütlerine, şirket eylemlerinin ulusal kalkınma önceliklerine uygunluğu konusunda danışmalıdır. 2. İstihdam Alanında a. Yeni istihdam fırsatları yaratmalı ve hükümetlerin istihdam politika ve hedeflerini dikkate almalı. b. İstihdam, mesleki gelişim ve yerel halkın kalkınmasına öncelik vermeli. c. İstihdamı doğrudan ve/veya dolaylı artıran teknolojiler kullanmalı. d. Yerel firmalarla bağlantılar kurarak, yerel girdilerin kullanılması sağlanmalı, bu yolla ev sahibi ülkede ham madde işlenmesini, parça ve makine-teçhizat üretimini desteklemeli. e. İstihdamda fırsat eşitliğini sağlamalı. f. İş güvencesinin artırılmasında lider olmalı, yapılması düşünülen değişiklikler konusunda makul davranmalı ve haksız iş kayıplarının önüne geçmelidir. 3. Eğitim Alanında a. Tüm çalışanlara firmaların olduğu kadar, ülkenin kalkınma politikalarının da ihtiyacı olan eğitim fırsatı sağlamalı. b. Beceri oluşturma ve geliştirmeye yönelik programlara dâhil olmalı. c. Yerel yöneticilerin deneyimlerini pekiştirmeleri için ÇUŞ içinde fırsatlar yaratılmalıdır. 4. Yaşam ve Çalışma Koşulları Alanında a. Ücretler, haklar ve çalışma koşulları konusunda ülkedeki benzer işçilerden daha düşük imkânlar sunmamalı. b. Hükümet politikalarına uygun ve çalışanların ve ailelerinin olabilecek en iyi ücretler, haklar ve çalışma ve yaşam koşullarını sağlamalı. c. İstihdam için asgari yaş düzenlemesine saygı göstermeli. d. İş sağlığı ve güvenliği alanında en yüksek standardı sağlamalı. e. İş kazalarını incelemeli, diğer ülkelerdeki iyi uygulamalarla ilgili bilgi edinmeli ve faaliyet gösterdiği ülkedeki gerekli düzenlemeler konusunda çalışmalıdır. 5. Endüstriyel İlişkiler Alanında a. Endüstriyel ilişkiler alanında benzer işçilerin durumundan göreli daha az tercih edilir bir durum ortaya çıkarmamalı. b. Toplu sözleşme hakkı ve pazarlıklar için gerekli olan tesis ve bilginin sağlanması konularında saygılı olmalı. c. İşveren organizasyonlarının temsilcilerini desteklemeli. d. Ortak paydalar konusunda düzenli danışmanlık hizmeti sağlamalı. e. Çalışanların şikâyet ve sıkıntılarını değerlendirmeli ve uygun çözümler üretmelidir. ILO bu bildirgesi aracığıyla, ÇUŞ'un faaliyet gösterdiği ülkede genel olarak uyması gereken davranış kuralları beklentilerini ortaya koymaktadır. ÇUŞ'un faaliyet gösterdiği ülkelerde genel yasalara uyması, iş yaşamına ilişkin temel kurallara uyması, istihdam konusunda genel standartların altına düşmemesi, işçi sağlığı, iş güvenliği ve sosyal alanlarda faaliyet gösterdiği ülkelerdeki durumun altında faaliyet göstermemesi gibi genel prensipler ortaya koyulmaktadır. Bu bildirgenin, ÇUŞ ve küresel emek ilişkilerinde, küresel emeğin ÇUŞ'tan beklentilerini ortaya koyması açısından önemli bir özelliği vardır. Bildirgede de görüldüğü üzere ÇUŞ'un faaliyet gösterdiği ülkelerde var olan düzenlemelere uyması beklentisi ortaya koyulurken, ILO, yerel düzenlemelerin ya da istihdam konusunda eksikliklerin olduğu eğitim gibi alanların geliştirilmesi konusunda ÇUŞ'tan beklentilerini de ortaya koymaktadır. Başta BM, OECD ve ILO olmak üzere uluslararası örgütlerin benzer bildirgeleri ve çalışmaları çerçevesinde ÇUŞ için bir davranış kuralları çerçevesi belirlenmiştir. KSS konusunda ÇUŞ'a yaklaşımın gönüllülük esasına göre mi yoksa zorlayıcı mı olması gerektiği konusunda bir konsensüs sağlanmış değildir. Bir süre boyunca, şirketler çevresel ve sosyal sorumlulukları konusunda kendi kendilerine düzenlemeler yapma yoluna gitmiştir (UNCTAD, 2003: 6). Davranış kuralları, şirketlerin düzenlemeleri, yerel ve uluslararası düzeyde beklentilerin artması ve değişen küresel ekonomik şartlarda çok genişlemiştir. Davranış kuralları konusunda sadece uluslararası örgütlerin değil, yerel hükümetlerin, endüstri gruplarının ve sosyal tarafların görüşleri de etkili olmuştur. Bu davranış kuralları çoğu firmanın gelişmiş ülkelerde tepki almaktan çekinerek kendiliklerinden geliştirdikleri kurallar olmakla birlikte hedeflenen hem merkez ülkede hem de ev sahibi ülkede toplumların lehineymiş gibi görünen kurallardır. Aslında firmaların geliştirdiği bu kurallar piyasadaki imajlarının daha iyi olması amacıyla gerçekleştirilen eylemler kapsamındadır. 39 NİSAN 2015 MAKALE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK – II Özellikle gelişmiş ülkelerdeki tüketici sınıfının sosyal sorumluluk alanında farkındalığının artması, firmalar açısından bu alanda yapılacak düzenlemeler yoluyla rekabet güçlerini kaybetmemelerine yol açmaktadır. Aksi takdirde, firmalar marka değerlerine zarar vermek yoluyla rekabet güçlerini kaybetme tehlikesi yaşayacaklardır. KSS'nin firmaları zorladığı alanlarda firmaların katlanmak durumunda kaldıkları maliyetler, marka değerlerine gelebilecek zararlar sonucunda karşılaşılabilecek maliyetlerden çok daha düşük olmaktadır. KSS uygulamalarının firmalar tarafından genel kabul görmesinin temel nedeni de aslında bu ekonomik gerekçedir. Şirketlerin geliştirdikleri davranış kurallarının temelinde şeffaflık ve hesap verebilirlik yatmaktadır. Ancak bu kurallarının bütününün uygulanmasında etkin bir mekanizmanın olmadığı yapılan araştırmalarla ortaya koyulmuştur. Bu açıdan gönüllü KSS uygulamalarının istenilen sonuçlara ulaşmasının mümkün olmayacağı ortadadır (UNCTAD, 2004: 7). Firmaların eylemleri sonucunda ortaya çıkan olumsuz sosyal ve çevresel sonuçların en aza indirilmesi firmaların gönüllü uyguladıkları davranış kurallarıyla çok da mümkün olmadığından ve ÇUŞ'un etkilerinin artarak devam etmesinden dolayı ulusal ve uluslararası düzeyde kanuni düzenlemeler zorunlu olmuştur. Aslında ÇUŞ'a yönelik kanuni düzenlemelerin temelinde ÇUŞ'un hak sahipleri olan hissedarlar, finansörler ve borç verenlerin şirketin durumuyla ilgili bilgi edinme haklarından kaynaklanmaktadır. Bu durum şirketlerin şeffaflığı ve hesap verebilirliği konusunun temelini oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu alanlarda hak sahiplerinin haklarının 40 korunması açısından hukuki (özellikle ticaret hukuku alanında) düzenlemelere gidilmiştir. Bu düzenlemeler ülkeler düzeyinde olmaktadır. Örneğin şeffaflık konusunda, İngiltere özel emeklilik fonları için çıkardığı bir kanunla bu fonların yatırım yaparken “sosyal çevresel ve etik konuların dikkate alınması gerekliliği”ni 1995 tarihli emeklilik fonları kanunu ile yasalaştırmıştır. İngiltere'de çıkan bu kanuna paralel kanunlar genişletilerek Belçika, Almanya ve Avustralya'da da çıkarılmıştır (Ward, 2003: 3). ÇUŞ'un iş gücü ile ilişkilerinde çoğu zaman sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar genelde merkez firma tarafından değil, başka ülkede sahip olunan yavru firma ya da taşeronlar ile ilgili çıkan sorunlardır. İşçi sağlığı, iş güvenliği ve temel insan hakları ihlalleri, bu davranışlara neden olan ÇUŞ'a karşı bazı eylemleri zorunlu kılmaktadır. Böylesi durumlara önemli örneklerin başında Tayvan merkezli Nien Hsing Tekstil şirketinin, Nikaragua'daki yavru şirketi Chentex Garments'ta işçi haklarını ihlal etmesi gelmektedir. Sandinista İşçi Konfederasyonu üyesi 700 işçinin ve sendika liderlerinin işlerine son verilmesinin ardından ABD'nin Nikaragua'ya tanıdığı ticari ayrıcalıkları kaldırma tehdidiyle başlayan hukuki süreç Chentex'in şirketten kovduğu çalışanlarını yeniden işe almasıyla sonuçlanmıştır. ABD'nin bu sürece dâhil olma nedeni ATCA olarak bilinen 1789 tarihli “Alien Tort Claims Act” kanunudur. Bu kanuna göre bölge mahkemeleri, ülkeler arası hukuka ya da ABD hukukuna aykırı davranışlar sonucu zarar gören yabancı kişilerin davalarına bakmak zorundadır. 1980'lere kadar bu hakkın kullanılması engellenmekteydi. Ancak 1997 yılında bir dava sonucu bu hak yeniden gündeme gelmiş, ABD mahkemeleri bazı petrol şirketlerinin eylemlerinin ve örneğin Myanmar'daki askeri cunta yönetiminin Unocal'ın gaz boru hattı için zorla işçi kullanmasını, uluslararası yasalara aykırı olduğu için dava konusu yapmışlardır (Ward, 2003: 6-8). Doğrudan yabancı yükümlülük alanına giren konularda, ev sahibi ülke hükümetleri kimi zaman denetlemeleri ve önleyici eylemleri gerçekleştirebilmek için yerel yetkililerin kullanılmasından dolayı ortaya çıkacak sonuçları da göz önüne alarak destekçi olmayabilmektedirler. Bu duruma da en güzel örnek, ATCA kapsamında Texaco'nun Ekvator amazonlarında gerçekleştirdiği çevre kıyımına karşı açılan davada, Ekvator'un bunun bir bölgesel sorun olduğu gerekçesiyle Ekvator hükümeti tarafından destek verilmemesidir (Ward, 2003: 8). Kimi zaman hükümetlerin aldığı kararlar da ÇUŞ'u etkilemektedir. Örneğin ABD'nin Doğu Timor'daki insan hakları ihlallerine karşı Endonezya hükümetiyle yaşadığı sorun sonucunda EXXONMOBIL'in bu ülkede faaliyetlerine devam etmesi, firmanın piyasa şöhretini olumsuz etkilemiştir. Firmalar ortaya çıkan bu yatırım-etik sorunlar ikileminde farklı tutumlar tercih etmişlerdir. Bazıları yatırımlarına ve faaliyetlerine devam ederken bazıları da yatırımlarını kaydırma kararı almışlardır. Özellikle baskıcı rejimlerin olduğu ülkelerde faaliyet gösteren firmalar önemli bir şöhret kaybına uğramışlardır. Benzer şekilde iç savaşların ve insan hakları ihlallerinin olduğu ülkelerde, savaşı finanse edecek nitelikte ekonomik faaliyet yürütülmesi, Siera Leone elmasları ve De Beers Elmas şirketi gibi, başta Global Watch gibi NGO'ların tepkileriyle firmalara zarar NİSAN 2015 vermiştir. Talisman'in Sudan'daki faaliyetlerine son vermesi, Premier Oil'in Burma'daki tüm yatırımlarını çekmesi gibi örnekler NGO'ların insan hakları konusunda ÇUŞ'a yaptıkları baskıların sonucudur. Ortaya çıkan durumlarda ÇUŞ insan hakları ihlalleri konusunda doğrudan sorumlu değilken, sorumlu olan hükümetlere yatırımlar yoluyla destek olduğundan sorumlu gösterilmiş ve bu durum, gelişmiş ülkelerdeki kamuoyunun tepkisini çekmiştir. Kamuoyu tepkisi yüzünden piyasa şöhreti ve pazar payı tehlikeye giren ÇUŞ sonuç olarak yatırımlarını çekmek durumunda kalmıştır. ATCA benzeri kanunlar başka ülkelerde de mevcuttur. Örneğin Belçika'da 2002 Nisanı’nda Belçika şirketi TotalFinaElf'e karşı “evrensel yetki kanunu” kapsamında açılan davadır. Bu dava Burmalı bir grup mülteci tarafından açılmış, Burma'nın (Myanmar) askeri cuntasının insan haklarına aykırı eylemlerinden dolayı zarara uğradıklarını, TotalFinaElf'in CEO'sunun ve şirketin ortaklarının da bu durumdan sorumlu oldukları temelinde dava görülmüştür. Aynı konuda aynı şirket Fransa'da da dava edilmiş, adam kaçırma suçuna ortak olmakla suçlanmıştır (Ward, 2003: 14-17). ÇUŞ'un çevre, insan hakları ve işçi hakları ihlallerine yönelik davaların listesi oldukça uzundur. Bu listede en fazla ön plana çıkanlar, Exxon, Nike, Saipan, Shell gibi çok uluslu şirketlere karşı açılan davalardır. Ancak bu davaların ortak özelliği, şirketlerin ana vatanlarında, ilgili kanunlar çerçevesinde, ACTA gibi, ya da eylemlerin en fazla uyduğu kanunlar çerçevesinde, adam kaçırma gibi açılmalarıdır. ÇUŞ için özel kanunların ne ulusal düzeyde ne de uluslararası düzeyde var olmaması, ÇUŞ eylemlerinin kanunlar ile değil başka özel yaklaşımlarla genel denetim altına alınması ihtiyacını doğurmuştur. ÇUŞ için kanun düzenleme girişimleri yine ulusal düzeyle sınırlı kalmaktadır. Örneğin 2000 yılında Şirketlerin Davranış Kuralları kanunu ile Avustralyalı şirketlerin 20'den fazla işçi çalıştırdıkları yabancı ülke yatırımlarında, uymaları gereken asgari çevre, istihdam, sağlık ve güvenlik ile insan hakları standartları Avustralya'da düzenlenmiştir. Benzer bir çalışmayı ABD'de yürüten kongre üyesi Cynthia McKinney ise bu çalışmaları sonrasında 2002 yılında koltuğunu kaybetmiştir (Ward, 2003: 16-17). Firmalar ortaya çıkan hukuki sorunlara ve piyasa şöhretlerinin olumsuz etkilenmesine karşı riskli işleri alt yüklenici firmalara devretmeyi uygun ve yaygın bir yol olarak benimsemişlerdir. Bu yolla ÇUŞ risk teşkil edebilecek eylemleri taşeronlara yaptırmak suretiyle sorumluluktan kaçmayı amaçlamaktadır. Bazı sektörler bu yola başvurmayı tercih etmezken özellikle emek yoğun sektörler ve özellikle de tekstil sektörü alt yüklenici alternatifini oldukça sık ve yaygın bir şekilde kullanmaktadır. Alt yükleniciler yoluyla yapılan üretimde, taşeron firmaların temel insan hakları, temel işçi hakları vs. gibi alanlarda ortaya çıkardığı sorunlara ana firma mesafeli durmaktadır. Ancak alt yükleniciye devredilen işler konusunda da bir sınırlama getirilmesine dönük tepkiler söz konusu olmuştur. Yine ABD kaynaklı bir hukuki düzenleme ile üretim zincirinde en üstte olan firmaların, alttaki firmaların temel işçi hakları konusundaki ihlallerinde sorumlu olması anlayışı getirilmiştir. Önce California'da daha sonra da tüm ABD'de Amerikalı tekstil üreticilerinin asgari ücret, göçmen yasası vs. gibi yasalara uymayan Batı Pasifik’teki taşeronlarının eylemlerinden sorumlu tutulması, NGO'ların büyük baskıları sonucu kabul edilmiştir. Konuyla ilgili ilk dava Saipan'daki merdiven altı işletmelerin ve zorla çalıştırılmanın serbest olması nedeniyle oradan alt yüklenici firmalarla çalışan ABD merkezli firmalar aleyhine Californiya'da 1999 yılında açılmıştır (Ward, 2003: 17). Bu davanın sonucunda şirketlere alt yüklenici firmalar konusunda uymaları gereken asgari kurallar açısından belli bir standart getirilmiştir. Konuyla ilgili mücadelesini sürdüren tek firma Levi-Strauss'dur. KSS alanında ÇUŞ'a yönelik hukuki düzenlemeler sınırlı ve yerel kalmaktadır. Merkez ülke ki genellikle gelişmiş bir ülkedir, belli hukuki normlar getirmekle birlikte ev sahipliği yapan ülkeler, bunlar da genellikle az gelişmiş ülkelerdir, var olan yasalarını bile ÇUŞ'a karşı uygulayamamaktadır. Ortaya çıkan uluslararası yasal boşluk ulusüstü örgütlerde bu konuya yönelik çalışmaların yoğunlaşmasına neden olmuştur. ILO ÇUŞ emek ilişkilerinde OECD'nin yönergelerine en yüksek derecede önem verilmesini ve daha yakından gözlenmesi konusunda ısrarını sürdürmektedir (ILOa, 2010: 4). Yine ÇUŞ'a ve üretim zincirindeki alt yüklenicilerine yönelik sürdürülebilir yönetim uygulamalarının desteklenmesi ve KSS'nin emek boyutunu güçlendirecek eylemlerin hayata geçirilmesi ILO'nun gündeminde yer almaktadır (ILOb, 2010: 1). Aynı kapsamda ILO, toplu görüşme hakkı, çağdaş emek kanunlarının uygulanması ve kritik ekonomik ve sosyal konularda üçlü taraf mutabakatının sağlanmasının önemini de gündemine almıştır (ILOc, 2010: 1-4). ILO'nun gündemindeki bir diğer konu Adil Bir Küreselleşme İçin Sosyal 41 NİSAN 2015 MAKALE KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL EMEK – II Adalet Deklarasyonu'dur. Bu bildirge kapsamında “herkes için sosyal koruma tabanında yeterli sosyal koruma”nın sağlanması için çağrıda bulunulmuştur (ILOd, 2010: 3). 42 bilinen Siera Leone elmaslarını stoklayan De Beers'a karşı Global Watch'un kampanyasıdır. Bu kampanya sonucunda konuyla ilgili bir konferans toplanmış ve elmas firmalarının bölgeden elmas almaması yönünde karar çıkarılmıştır. Bu yolla kanlı bir iç savaş yaşayan ülkedeki savaşa para kaynaklarının kısılması amaçlanmıştır. Yine adı Burma iken bir askeri darbeyle baskıcı bir yönetimin kontrolü altına geçerek adı Myanmar olarak değiştirilen ülkede faaliyet gösteren Batılı ÇUŞ'a karşı, KSS kapsamında gösterilen tepkiler uluslararası düzeyde insan hakları ihlalleri vs. konularında ülke yönetiminin karşısına çıkarılmıştır. Bütün bu örneklere rağmen, ÇUŞ'un KSS kapsamında davranış kuralları benimsemesi ve uygulaması konusunda herhangi bir yaptırım söz konusu değildir. Benzer yaklaşımlar BM'den de gelmektedir. BM yapısı gereği, ÇUŞ'un ticaret ve yatırım aracılığıyla, istihdama ve refaha sağladığı katkıyı artırmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda iş dünyasıyla uluslar üstü örgütlerin iş birliğiyle şirketlere yön verecek belgelerin hazırlanması ve gönüllülük esasına göre sorumlulukların yerine getirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Şirketlerin uluslararası boyutta ortak seçerken insan hakları, çevre, emek hakları ve yolsuzluk ve bozulma karşıtı endişelerin ve normların dikkate alınması gerektiği vurgulanmaktadır. KSS kapsamında, BM şirketlere BM hedeflerine uygun davranışlarda bulunmayı, paylaşılan değerler ve kurallara sahip olmayı ve hayata geçirmeyi, sorumlulukların açıkça tarif edilerek bu sorumluluklar çerçevesinde davranmayı, haksız avantajlardan yararlanmamayı, şeffaflık ve saydamlığı şirket eylemlerinde ön plana çıkarmayı ve hesap verilebilirliği tavsiye etmektedir (BM, 2009: 1-4). Üstelik ÇUŞ için KSS finansal performansla ödünleşim içinde olan bir konudur. Daha sorumlu davranan ÇUŞ, bu alanda daha az sorumlu davranan ÇUŞ'a karşı önemli bir mali dezavantaja sahip olmakta ve rekabet gücünü yitirmektedir. Ayrıca KSS kapsamında katlanılan mali yükler şirket için maliyet kalemlerinin artması anlamına gelmektedir (McGuire vd., 1988: 854-872). ÇUŞ'a yönelik merkez ülkesindeki kanunların kısıtlayıcılığının dışında uluslararası anlamda bir düzenlemenin olmaması, KSS alanında sosyal baskının önemini artırmaktadır. En önemli sosyal baskı, ÇUŞ'un piyasa şöhretine yönelik yapılan karşı-reklam kampanyaları olmaktadır. Bu çeşit hareketler de genellikle yerel düzeyde ya da uluslararası düzeyde faaliyet gösteren NGO'lar tarafından yürütülmektedir. Bu kapsamda yürütülen en etkili karşıt kampanyalardan birine örnek olarak savaş elmasları olarak ÇUŞ'un öncelikli amaçlarından olan hisse fiyatını artırmak, üst düzey yöneticilerin daha rekabetçi ve daha çok kazanç üreten firma yapılarını oluşturmasına neden olmaktadır. Bu mantıkla işleyen firmaların KSS'u geri plana atmaları KSS maliyetlerinden dolayı sık rastlanan bir durum olmaya devam etmektedir. Bu konuda Chrysler CEO'su Robert Eaton'un “daha çok para kazanmaya odaklanan şirketler daha rekabetçi olmakta, ekonomik büyümeye katkıda bulunmakta daha fazla iş alanı yaratmakta ve bu yolla hak sahiplerine (sosyal) taraflara daha fazla yardımcı olmaktadır” açıklaması aslında ÇUŞ için KSS'nin ekonomik gerekçelerle çevresinden dolanılması gereken bir zorluk olduğunu ortaya koymaktadır (Reich,1998: s.103). Ancak firmaların daha uzun görüşlü olması, şirket eylemlerinin uzun vadeli etkilerinin ve sonuçlarının kısa vadeli hisse fiyatlarından daha önemli olduğunun kabul etmeleri gereklidir. Bu açıdan firmalar yalnızca hissedarlarını değil toplumun beklentilerini de karşılamalıdır. Aksi takdirde, firmaların piyasa şöhretlerinin kötüye gitmesi önce hisse fiyatlarını düşürecek, daha sonra şirketler mali kaynak bulmakta zorlanacaklardır (Reich,1998: 105-107). Sonuç Devletin düzenleyici ve kontrol edici özelliği KSS uygulamalarında önemli bir etkendir. Örneğin firmaların merdiven altı alt yüklenicilere iş yaptırması tüketici kitlesi tarafından tepkiyle karşılandığı için değil, temel çalışma ilkelerine aykırı olduğu için merkez ülkelerde gerekli düzenlemelerin yapılması ve uluslararası düzeyde bu çeşit yollara başvuran firmalara yönelik gerekli yaptırımların uygulanması gereklidir. Bu açıdan devletlerin sorumluluğu önemlidir. Ayrıca ÇUŞ'un siyasi eylemlerde bulunmamasının sağlanması ancak merkez ülkelerdeki düzenlemelerle mümkün olabilecektir. ÇUŞ'un küresel emek ile ilişkisi, KSS tabanında önemli bir yer kapsamaktadır. Emeğe yönelik asgari yükümlülüklerin, taşeronlaşma, siyasi bozulma, etik dışı davranışlar ve diğer yollarla yerine getirilmemesi emeğin küresel anlamda haklarının aşınmasına neden olmaktadır. NİSAN 2015 Bu durumun sosyal etkileri ve ekonomik etkileri kadar siyasal etkilerinin de olması durumun ciddiyetini artırmaktadır. ÇUŞ'un faaliyet gösterdiği ülkeler arasında en yüksek geliri ve rekabet gücünü elde ettiği ülkelerin baskıcı rejimler tarafından yönetilen geri kalmış ülkeler olması gerçeği üstünde durulması gereken bir gerçektir. KSS kapsamında şirketlerin uygulaması beklenen davranış kurallarının, şirketlerin gönüllülüğüne bırakılması, her zaman rekabet üstünlüğünü ele geçirmek isteyen firmalar tarafından suiistimal edilebilecek bir durum yaratmaktadır. NGO'ların bu kapsamda faaliyetlerinin, şirket şöhretini etkileme yoluyla hisse fiyatlarını düşürmeleri, tüketici baskısı yaratmaları vs. gibi alanlarla sınırlı kalması firmalar açısından çevresinden dolanabilecek bir durumdur. ÇUŞ'un faaliyetleri sonucunda az gelişmiş ülkelerin kalkınma süreçlerinin zarar görmesi başta emeğin ama sonuç olarak tüm ülkenin zararına bir durum yaratmaktadır. ÇUŞ'un faaliyetlerine yönelik uluslararası hukuki düzenlemelerin yapılması ihtiyacı her geçen gün daha da artmaktadır. Mevcut durumda ÇUŞ'a yönelik uluslararası hukuki düzenlemeler sınırlıdır. Özellikle ÇUŞ'un riskli faaliyetlerini alt yüklenici firmalara yaptırması ve bu yolla ortaya çıkan insan haklarına, çevreye ve işçi haklarına aykırı durumlarla arasına mesafe koyması hukuki boşluğu daha da artırmaktadır. KSS kapsamında ortaya konulan davranış kuralları, şirket vatandaşlığı gibi yaklaşımların yetersiz kaldığı da ortadadır. Özellikle de yapılan çalışmalar sonucunda gönüllülük esasına göre uyulması gereken kuralların belirlenmesi durumu iyileştirmemektedir. Sorunun kaynağında, ÇUŞ'un yatırımlarını kaydırdığı ülke yönetimlerinin ve yerel firmaların en az ÇUŞ kadar etkili olduğunun kabul edilmesi sorunların çözümü konusunda anlamlı bir yol kat edilebilmesine imkân sağlayacaktır. Özellikle de yatırımlara ev sahipliği yapan ülkelerin ÇUŞ ile ilişkileri uluslararası hukukun ele alması gereken bir konudur. Hukukun sadece ÇUŞ'a yönelik uygulanması ve yerel yöneticilerin ve yerel alt yüklenicilerin durumun dışında bırakılması sorunun çözümü konusunda bir ilerlemenin sağlanamaması sonucunu doğuracaktır. ÇUŞ merkez ülkede yapılacak tüketici baskısı ya da hukuki baskı sonucunda yatırımlarını çeken ÇUŞ'un yerini mutlaka başka bir ÇUŞ dolduracaktır. Hal böyle oldukça da ev sahipliği yapan ülkedeki durumda bir ilerleme kaydedilemeyecek, oluşan olumsuzluklar derinleşerek devam edecektir. KSS, hukuksal bir platformda tarafları iyi belirlenmiş bir şekilde ele alınmadığı sürece dünya ekonomisinin sosyal yarası olarak kalacaktır. Kaynakça 1. BM 96. Genel Kurulu, “Report of the World Commision on Environment and Development”, Belg. No: 42/187. 2. BM, "Guidelines on Cooperation Between UN and The Business Sector", GA Resolution A/RES/56/76, 2009. 3. CHANG, Ha-Joon ve GRABEL, Ilene, Kalkınma Yeniden, Çev: Emre ÖZÇELİK, İmge Yay., Ankara, 2005. 4. CHON, Theodore H., Global Political Economy Theory and Practice, Longman, New York, 2000. th 5. DICKEN, Peter, Global Shıft, 5 Edition, SAGE Publications, Londra, 2007. 6. ERDOĞDU, Seyhan, Küreselleşme Sürecinde Uluslararası Sendikacılık, İmge Yay, Ankara, 2006. 7. FOLEY, Duncan, Kapital'i Anlamak; Marx'ın İktisat Teorisi, Çev:Hakan ÖNGEL, Arkadaş Y.E., Ankara, 2010. 8. HOHNEN, Paul, Corporate Social Resposibility, International Institute For Sustainable Development, Kanada, 2007. 9. ILO(a) Governing Body, "MNE Declaration, Strategic Priorities for 2010-2011", GB307/MNE/1, Cenevre, 2010. 10. ILO(a) Governing Body, "Report on Subcommitee on MNE's", GB.307/11, Cenevre, 2010. 11. ILO© Governing Body, "Colective Bargaining", GB.307/ESP/3, Cenevre, 2010 12. ILO(d) Governing Body, "Recurrent Item Report on Social Security", GB.307/ESP/2/2, Cenevre, 2010. 13. McGUIRE, Jean B., SUNDGREN, Alison, SCHNEEWEIS, Thomas, "Corporate Socia Responsibility and Firm Financial Performance", Academy of Management Journal, Cilt:31, Sayı:4, 1988. 14. PATNAIK, Prabhat, "Emperyalizmin Yeni Evresinde Ekonomi", Küreselleşmeye Güneyden Tepkiler, Ed. Ceyhun Gürkan, Özlem Taştan, Oktar Türel, Dipnot Yay., Ankara, 2006. 15. REICH, Robert, "The New Meaning of CSR", California Management Review, Cilt:40, Sayı:2, 1988. 16. UNCTAD, Disclosure of The Impact of Corporations on Society, Current Trends And Issues, UN Pub. No: E.04.II.D18, New York, 2003. 17. WARD, Halina, Legal Issues in Corporate Citizenship, International Institute fo Environment and Development Pub., Londra, 2003. 18. www.allbusiness.com 19. www.ilo.org 20. www.jstor.org 21. www.un.org www.unctad.org 43 NİSAN 2015 RAPOR OECD'DEN YENİ RAPOR: "FİZİKİ KAYNAKLAR, VERİMLİLİK VE ÇEVRE" Özlem DURMUŞ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) OECD Yeşil Büyüme Çalışmaları Serisinden “Fiziki Kaynaklar, Verimlilik ve Çevre” (Material Resources, Productivity and the Environment) adlı Rapor 6 Mart 2015 tarihinde yayımlandı. OECD’nin malzeme akışı ve kaynak verimliliği çalışmaları kapsamında hazırlanan bu rapor ile OECD ülkelerinde malzeme kullanımı ve kaynak verimliliği hakkında genel bir değerlendirme sunmak ve ana eğilimler ile temel sorunları küresel bağlamda teşhis etmek amaçlanıyor. Raporun birinci bölümünde, malzeme kullanımına ilişkin küresel kalıplar ve eğilimlerden kaynaklanan temel sorunlar ele alınarak konunun ekonomi politiği ortaya konuyor. Üretim, tüketim, ekonomik büyüme, uluslararası ticaret, teknolojik gelişmeler ve çevre konuları arasındaki bağıntılar üzerinden ekonominin fiziki (malzeme) temeli açıklanıyor. Raporun ikinci bölümünde ise hem ekonomik hem de çevresel açıdan uluslararası önem arz eden seçili malzemeler (alüminyum, bakır, demir ve çelik, kâğıt, fosfor ve nadir elementler) tek tek ele alınıyor. Seçili malzemelerin üretim/kullanım/tüketim/geri dönüşüm/bertaraf kalıpları, arz-talep dengesi, çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından incelendiği bir dizi değerlendirme notu sunuluyor. Raporda ele alınan malzemeler seçilirken göz önünde bulundurulan çevresel ve ekonomik parametreler Tablo 1'de sunulmuştur. 44 NİSAN 2015 Tablo 1. Seçili Malzeme Çevresel ve Ekonomik Parametreler Raporda dikkat çeken bazı veriler şunlardır: • 2010 yılında doğadan çıkarılan ve dünya çapında tüketilen kaynak miktarı 72 Gt ile 1980 yılı seviyesinin 2 katına, 1900’ler seviyesinin ise 10 katına çıktı. 2030 yılında ise 100 Gt seviyesine ulaşması öngörülüyor. • OECD ülkelerinde yıllık kişi başı malzeme tüketimi dünya ortalamasından % 60 daha yüksek. 2011 yılında OECD ülkelerinde yaşayan bir kişi, günde ortalama 46 kg malzeme tüketti. Tüketilen 46 kg’lık malzemenin 10 kg’ı biyokütle, 18 kg’ı inşaat ve sanayi mineralleri, 13 kg’ı fosil yakıtlar ve 5 kg’ı ise metallerden oluştu. • OECD ülkelerindeki malzeme tüketimi dünya ortalamasından daha düşük bir hızda arttı ve kaynak kullanımının ekonomik büyümeden ayrışmasının ve kaynak verimliliğindeki artışın ilk sinyalleri gözlemlendi. • Günümüzde OECD ülkeleri, kullanılan birim malzeme başına, 1900’lere kıyasla % 50 ve 2000 yılına kıyasla % 30 daha fazla ekonomik değer üretiyor. • Dünya çapında doğal kaynaklardan çıkarılan toplam ham maddenin beşte biri çöpe dönüştü. Atıktan malzeme elde edilmesine yönelik çabalar sonuç vermeye başladı. Cam, çelik, alüminyum, kâğıt ve plastik gibi yüksek hacimli bazı malzemeler için geri dönüşüm oranları yükseldi. Ancak kıymetli metaller gibi bazı değerli malzemeler için bu oran hâlâ çok düşük. • İkincil ham madde piyasası genişledi ancak piyasa, oynak emtia fiyatları ile mücadele etmek zorunda kaldı. • Henüz el değmemiş kentsel madenlerin (ekonomiye gömülü Seçili Malzeme Çevresel Açıdan Önemi Ekonomik Açıdan Önemi • Hafiflik (taşımada yakıt verimliliği açısından) • Sonsuz geri dönüşüm • Enerji yoğun üretim aşaması (sera gazları açısından) • Katı atık (kızıl çamur) • Geniş kullanım alanı (ulaşım, inşaat, elektrik vb.) • Artan küresel talep • Fiyat oynaklıkları • Ekonomik büyüme ile artan tüketim Bakır • Sonsuz geri dönüşüm • Enerji yoğun üretim aşaması • E-atıklar • Geniş kullanım alanı (iletim, inşaat vb.) • Artan küresel talep • Fiyat oynaklıkları Demir ve Çelik • Sonsuz geri dönüşüm • Enerji yoğun üretim aşaması • Gelişkin hurda piyasası • Dünyada en fazla kullanılan ve ticareti yapılan metaller • Artan küresel talep • Fiyat oynaklıkları Nadir Toprak Elementleri • Temiz enerji/enerji verimliliği teknolojilerinde kullanılıyor • Geri dönüşümü zor • Kimyasal yoğun işleme süreçleri • E-atıklar • Yüksek teknolojili elektronik ürünlerin çoğunda kullanılıyor • İkamesi yok • Artan küresel talep • Fiyat oynaklıkları Fosfor • Ötrofikasyon • Atık ve emisyonlar (florin) • Geri dönüştürülebilir (kayıp ile) • Gıda güvenliği • Tarımsal üretimde destek Kâğıt • Yenilenebilir/geri dönüştürülebilir (kayıp ile) • Karbon tutulumu (habitat/ormanlar) • Potansiyel enerji kaynağı (biyokütle) • Enerji ve su tüketimi • Artan talep (özellikle yeni gelişen ekonomilerde) • Geniş yelpazede ürün çeşitliliği Alüminyum malzemeler; bir gün teknik ve ekonomik kısıtlar olmaksızın geri dönüştürülebilecek binalar, arabalar, elektrikli ve elektronik eşyalar) gelecekte önemli bir potansiyel ham madde kaynağı olması bekleniyor. Raporun tamamına http://www.oecdilibrary.org/environment/materialresources-productivity-and-theenvironment_9789264190504-en adresinden erişilebilir. 45 NİSAN 2015 DUYURU TEMİZ TEKNOLOJİLER GİRİŞİMCİLİK HIZLANDIRMA PROGRAMI (GLOBAL CLEANTECH INNOVATION PROGRAMME - GCIP) 46 Gelecek Vaat Eden Temiz Teknoloji İş Fikirlerini arıyor, kaynak sağlıyor ve teşvik ediyoruz… Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB ve TTGV’dir. Temiz Teknolojiler Girişimcilik Hızlandırma Programı olarak da bilinen Global Cleantech Innovation Programme (GCIP) Birleşmiş Milletler Sınai ve Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), Küresel Çevre Fonu (GEF) ve The Cleantech Open ile birlikte “Enerji ve Çevre” konusunda girişimci iş fikirlerinin yarıştığı ve desteklendiği uluslararası bir programdır. Dünyanın en kapsamlı iş geliştirme platformu olan GCIP, 2014 yılı itibarıyla Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yedi ülkede eş zamanlı yürütülmektedir. Temiz teknoloji alanında gelecek vaat eden iş fikirlerinin yarıştığı GCIP programı, ilk fazında ulusal düzeyde düzenlenen ve içeriğinde bir yarışma barındıran hızlandırıcı bir sürecin ardından Türkiye’nin en başarılı temiz teknoloji projesinin Silikon Vadisi’nde diğer ülkelerin projeleri ile yarıştığı bir platform niteliğindedir. GCIP 2015 Başlıyor, Son Başvuru Tarihi 20 Mayıs 2015… GCIP, Türkiye’de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın himayesinde, TÜBİTAK’ın ev sahipliğinde Teknoloji ve Yenilikçi Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) bünyesinde gerçekleşmektedir. Programın diğer ulusal paydaşları ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik GCIP Türkiye “Temiz bir gelecek için bir adım daha atıyoruz!” sloganıyla girişimcileri 2015 yılında da desteklemeye devam ediyor. Temiz Teknoloji gönüllüleri ve girişimcilerini GCIP-2015'e fikir, ürün ve projeleri ile 20 Mayıs 2015 tarihine kadar başvurmaya davet eden program, destekçi ve gönüllülerden oluşan profesyoneller ekibi ile tanışma ve çalışma imkânı olmak üzere, maddi ve manevi unsurlardan oluşan çok sayıdaki desteği girişimcilere sunuyor. GCIP-2015 ülkemizin öncelikli temiz teknoloji alanlarını göz önünde bulundurarak Enerji Verimliliği, Yenilenebilir Enerji, Atıktan Enerji Üretimi ve Su Verimliliği olmak üzere dört ayrı kategoride başvuruları kabul etmektedir. GCIP-2015'le; • Girişimcilerin iş kurma süreçlerinin başlatılması, • Temiz teknolojiler alanında çalışan KOBİ’lerin desteklenmesi, • İşletmelerin kurumsal kapasitesine destek sağlanması, • Girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi, • Girişiminizin tüketici, üretici, çekirdek fonlar, melek yatırımcılar ve risk sermayesi gibi paydaşlar ile buluşturulması, NİSAN 2015 • Girişiminizin sağlanacak teşvikler ile güçlendirilerek büyütülmesi hedeflenmektedir. Başvurular ve Katılımcı Profili GCIP’e bu alanlara yönelik fikir ve projeleri olan veya bir ürün geliştirmeye çalışan öğrenci, akademisyen, araştırmacı ile seri girişimciler yanında KOBİ niteliğindeki işletmeler de katılabilecektir. Girişimciler, en az iki kişiden oluşan bir takım kurarak, programa başvuru yapabilirler. Başvuru için takım üyelerinden en az birisinin T.C. vatandaşı olması veya Türkiye’de bir ikamete sahip olması yeterlidir. GCIP-2014 programında ödül kazanan finalistler tekrar programa katılımcı olarak kabul edilmeyeceklerdir. Bunun dışında seçici herhangi bir kriter aranmayacaktır. Yarı Finalistlere Eğitim ve Mentorluk Desteği Yarı finalistler, Silikon Vadisi’ndeki Ana Girişimcilik Programının yürütücüsü “The Cleantech Open” tarafından Haziran-Ekim ayları arasında seminar, webinar, çeşitli kaynak dokumanlar aracılığıyla etkili bir eğitim sürecine tabi tutulacaktır. Proje paydaşları ve destekçiler tarafından düzenlenecek iş girişimcilik eğitim ve desteklerinden de ücretsiz faydalanacaklardır. Ayrıca her takıma, markalaşma, satış ve pazarlama, iş modelleri, iş hukuku, sürdürülebilirlik, fikri mülkiyet hakları gibi konularda, uzman mentorlar tarafından iş geliştirme destek ve eğitimleri verilecektir. Takımların teknoloji konusunda yaşadığı sıkıntıları çözmeleri için ise teknik mentorlar destek sağlayacaktır. Birinciye 50 Bin TL, Kategori Birincilerine 25 Bin TL destek... Sürdürülebilirlik ve Başarılı Mezun Ödülü sunulacaktır. En başarılı girişimci seçilen Ulusal Birinci 50.000 TL’lik para ödülünün yanı sıra temiz teknoloji odaklı iş fikirlerini Silikon Vadisi’nde gerçekleşecek Global Forum'da temsil etme fırsatını yakalayacak; küresel yatırımcılar, iş çevreleri ve uluslararası mentorlar ile tanışarak küresel platformda diğer ülke birincileri ile yarışma olanağını elde edecektir. Kategori Birincilerine 25.000 TL değerinde ödül verilirken, başarılı bulunan diğer takımlara da Bakanlık Özel Ödülü, Halkın Seçimi Ödülü, Yılın Genç Girişimcisi Ödülü, “Günümüzün temel sorunlarını çözecek ve geleceği şekillendirecek büyük bir fikriniz varsa, Temiz Teknolojiler alanında bir girişimciyseniz ve kendinize yeni yollar arıyorsanız, dünyanın en kapsamlı temiz teknoloji iş geliştirme platformuna SİZ DE KATILIN!..” Hem işinizi hızlandırın hem de sürdürülebilirliğe katkı sağlayın. Detaylı bilgi için http://turkey.cleantechopen.org/gcipturkiye/ adresini ziyaret edebilirsiniz. 47 NİSAN 2015 PROJELER REKABETÇİ SEKTÖRLER KONFERANSI VE FOTOĞRAF SERGİSİ Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Avrupa Birliği ile birlikte yürüttüğü “Rekabetçi Sektörler Programı” uyarınca Türkiye'deki tüm illerin ticaret ve sanayi odalarını, kalkınma ajanslarını, üniversitelerini, sivil toplum kuruluşlarını, kamu kurumlarını, yabancı misyon ile yerli-yabancı medyayı 14 Nisan'da Ankara'da düzenlenecek olan Rekabetçi Sektörler Konferansı ve Fotoğraf Sergisi’nde bir araya getiriyor. 48 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Avrupa Birliği desteğiyle şimdiye kadar 40'tan fazla ilde yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı’nın illere kazandırdığı rekabetçilik gücü, projelerin insan hayatına, bölgesel gelişmeye ve ulusal kalkınmaya olan pozitif etkileri başkentte düzenlenecek bir konferans ve fotoğraf sergisiyle kamuoyu ile paylaşılacak. düzenlenen konferansın iki ana bölümden oluştuğunu ifade eden Bakanlık kaynakları, birinci bölümde Türkiye-AB ilişkileri kapsamında, Rekabetçi Sektörler Programı’nın mevcut durumu ve son dönem gelişmelerine ilişkin bilgiler ele alınırken proje sahiplerinin AB Projeleri hazırlığında karşılaştıkları sorunlara ilişkin deneyimlerini paylaşacaklarını kaydediyorlar. Rekabetçi Sektörler Programı’nın 2007-2013 yıllarını kapsayan ilk döneminde yaklaşık 1,6 milyar Liralık dev ölçekli girişimle, Van'dan Kastamonu'ya Trabzon'dan Hatay'a 40'tan fazla ilde imalat ve turizm sektöründe faaliyet gösteren yüzlerce KOBİ'ye teknoloji, girişimcilik, inovasyon, finansa erişim, teknik ve idari kapasite, pazarlama ve stratejik planlama gibi alanlarda destek veren 60 projeye kaynak sağlanıyor. Programın 2014-2020 yılları arasında yürütülecek ikinci döneminde ise tüm Türkiye'de uygulanacak projeler için Türkiye'de uygulanacak projeler için yaklaşık 1.2 milyar Lira bütçe belirlendi. Program’da kat edilen mesafenin kamuoyuyla paylaşılması amacıyla Avrupa'dan gelen katılımcıların ülkelerindeki iyi uygulama örneklerini sunacakları konferansın ikinci bölümünde ise; yerel kalkınma ve bölgesel rekabet gücünün artırılması konusunda uzmanların bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarının ardından Türkiye'nin Kalkınma Planı perspektifinde Rekabetçi Sektörler Programı’nın katkılarının sunulacağı bildirildi. Rekabetçi Sektörler Programı’nın amaçları, öncelik alanları, gelecek planları ve yürütülen projelerin başarılarının katılımcılarla paylaşılmasının amaçlandığı konferans öncesinde, proje illerindeki üretim atölyelerinden çay bahçelerine kadar projelerin hedef bölgesinde yaşayan insanların hayatlarındaki olumlu etkileri anlatan ve fotoğraf sanatçısı Çağrı Öner'in objektifinden derlenen bir fotoğraf sergisi basının ve katılımcıların beğenisine sunulacak. Rekabetçi Sektörler Programı tarafından desteklenen 10 projenin yer aldığı Fotoğraf Sergisi ile yaklaşık 2.8 milyar Lira bütçeyle 2007 yılında başlayıp 2026 yılına kadar sürecek olan Program’ın Türkiye'nin sosyal ve ekonomik kalkınmasına katkılarının görsel bir biçimde kamuoyunun bilgisine sunulacak. Açılışını Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın yapacağı Rekabetçi Sektörler Konferansı ve Fotoğraf Sergisi’nin davetlileri arasında programın yeni dönemi için proje başvurusu yapabilecek merkezi kamu kurumları, ticaret ve sanayi odaları, kalkınma ajansları, üniversiteler, teknoloji geliştirme bölgeleri, sivil toplum kuruluşları gibi potansiyel kurumlar ile AB Komisyonu yetkilileri yer alacak. NİSAN 2015 HABER VERİMLİLİK PROJE VE ETKİNLİKLERİ HAZIRLAMA EĞİTİMİ VE ÇALIŞTAYI ANTALYA’DA DÜZENLENDİ Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğünün Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlükleri yönetici ve çalışanlarına yönelik olarak düzenlediği “Verimlilik Projeleri ve Etkinlikleri Hazırlama Eğitimi ve Çalıştayı”, 70 ilden 140 katılımcıyla 3-6 Mart tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. 27 Nisan 2015 - 3 Mayıs 2015 tarihleri arasında yurt genelinde düzenlenecek olan Verimlilik Haftası etkinlikleri başta olmak üzere, verimlilik konusundaki toplumsal bilinçlenmeyi artırmaya yönelik etkinliklerin nasıl yapılması gerektiği konusunda gerçekleştirilen eğitim ve çalıştay, amaçlanan hedeflere ulaşılarak sonuçlandı. Kore Verimlilik Enstitüsü’nün Başarısı Açılış konuşmalarının ardından düzenlenen paneli yöneten Prof. Dr. Ergün Yener, “Verimlilik Stratejileri; Başarılı Örnekler ve Türkiye İçin Öneriler” başlıklı değerlendirmesinde; Japonya, Kore ve Singapur’daki verimlilik hareketleri ve uygulamalarından bahsetti. Özellikle Kore İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsünün (KAIST) uygulamaları üzerinde duran Prof. Yener; Samsung, LG gibi dünya markası olmuş Kore firmalarının başarısının altında KAIST’ın yaptığı başarılı eğitim projelerinin bulunduğunu, bu kuruluşun 40 yılda 41 binden fazla başarılı bilim insanı, araştırmacı ve mühendis yetiştirdiğini söyledi. İl Müdürlüklerinin Katkısı Önemli Organizasyonun açılışında konuşan Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, son dönemde Verimlilik Genel Müdürlüğünce başlatılan projeler ve çalışmalar ile il müdürlüklerinin verimlilik alanındaki kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik uygulanmakta olan program hakkında bilgi verdi. Verimlilik Haftası faaliyetleri de dâhil olmak üzere verimlilik alanında yerel düzeydeki çalışmalara il müdürlüklerinin katkısının beklendiğini kaydeden Yılmaz, bu bağlamda il müdürlüğü yönetici ve çalışanlarının fikirlerinin önemli olduğunu ifade etti. Verimlilik Kavramı Her Yönüyle Anlatıldı Panelde söz alan Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Nurettin Peşkircioğlu, “Dünyada ve Türkiye'de Verimlilik Kavramının Gelişimi” konusunu anlattı. Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Dr. Sinan Borluk, “Ülkelerin Uluslararası Rekabetinde Verimliliğin Önemi; Verimsizliğin Ekonomik ve Sosyal Maliyeti”, Danışmanlık ve Eğitim Dairesi Başkanı Dr. Mustafa Kemal Akgül ise “Verimliliğin Felsefesi; Verimliliğin Dönüşüm Boyutu, Verimlilik Kazanımları Nelerdir? Verimliliği Uygulamalarla İçselleştirmek?” başlıklı konuşmalar yaptılar. Öğleden sonraki oturumunda söz alan Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Dr. Canan Arıkbay “Verimlilik Uygulamalarında Proje Fikri Oluşturma”, Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Ali Doğan ‘Yönetim Nedir? Yönetimin Fonksiyonları, Liderlik ve Liderlik Tarzı, Zaman Yönetimi, Yetki Devri, Açık İletişim, Çatışma Yönetimi” konularında bilgiler aktardılar. Bilkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve iletişim danışmanı Serdar Bilecen ise “Kurumsal İşbirlikleri Nasıl Olmalı? Kurumsal İşbirliklerinde Sonuç Alıcı İletişim Nasıl Olmalıdır?” konulu bir sunum gerçekleştirdi. Çalıştay’da 50’den Fazla Fikir Üretildi Etkinliğin ikinci gününde Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Talat Postacı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen çalıştayda koordinatör olarak görev yapan Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Dr. Canan Arıkbay, Nilüfer Asil, Nurettin Peşkircioğlu, Ali Doğan, Rıdvan Vercan, Dr. Sinan Borluk ve Aytunç Ayhan, etkin fikir üretmeleri konusunda katılımcılara yardımcı oldular. 11 gruba ayrılan katılımcılar tarafından 3 farklı başlık altında üretilen 50’den fazla proje fikrinin sunumu, grup sözcüleri tarafından gerçekleştirildi. Proje fikirlerinin, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve okullara yönelik olarak önceliklendirildiği görüldü. 49 NİSAN 2015 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ IŞIK, IŞIN TEKNOLOJİLERİ VE GÜNLÜK HAYATTA KULLANIMI - II Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Giriş Değerli okuyucular, geçen sayımızda Birleşmiş Milletler’in 2015 yılını “Uluslararası Işık Yılı” ilan ettiğinden bahsetmiştik. Bu konunun uluslararası seviyede ele alınmasının nedeni, kullanım alanları oldukça çok ve temiz olan ışık teknolojilerinin kullanım alanlarına dikkat çekerek, bütün ülkelerde ışık teknolojileri konusundaki algı seviyesini artırmaktır. Geçen sayımızda başladığımız ışık teknolojileri ve bu teknolojilerin günlük hayatımızda kullanım alanları konusuna bu sayımızda da devam edeceğiz. Anahtar dergisinin Şubat 2015 sayısında, görünen ışık teknolojileri konusuna değinmiş, bu başlık altında LED (light emitted diod) ve lazer teknolojilerinin günlük hayatımızdaki kullanımlarını anlatmaya çalışmıştık. Bu sayımızda ise görünmeyen ışınlar ve bunların hayatımızdaki yeri konusunda okuyucuları bilgilendirmeye çalışacağız. Görünmeyen Işınlar Radyo dalgaları: Televizyon ve radyo sinyalleridir. Mikrodalga: Mikrodalga fırınlarda kullanılan ışıktır. Bu fırınlarda pişirme ışık enerjisiyle olur. Kızılötesi Işınlar (İnfraret): Uzaktan kumandalarda, infraret ısıtıcılarda, gece görüş sistemlerinde, termal kameralarda, güdümlü füzelerde, meteorolojide, haberleşmede kullanılır. Mor Ötesi Işınlar (Ultraviyole): Doğrulama işlemleri ve mikroptan arındırma işlemlerinde kullanılır. X Işınları: Röntgen ve tomografi çekiminde, madde analizinde kullanılır. 50 Gama Işınları: Radyoaktif silahlarda kullanılır. Yıldız patlamalarında da oluşur. Radyo Dalgaları (Elektromanyetik Işınım) Bir kuvvetin etkisi altında bir bölgeyi anlatmak için fizikte “alan” kavramı kullanılır. Bu kuvvet, o bölgedeki maddelerin üzerine belirli bir etkide bulunur. Durağan elektrik yükleri de (örneğin bir elektron) elektrik alanları üretirler. Hareket eden bir elektrik yükü ise hem elektrik alanı hem de manyetik alan üretir. Bu alanlardaki düzenli yinelenen değişimler elektromanyetik ışınımı oluşturur. Elektromanyetik ışınım, bir noktadan diğerine enerji taşır ve yaklaşık 300.000 km/sn’lik bir hızla yayılır. Bir ışık taneciğine foton denir. Aslında bildiğimiz ışık elektromanyetik ışınımın yalnızca bir türüdür. Diğer türler; gama-ışınları, x-ışınları, morötesi, Şekil 1. Kablosuz Cihazlar ve İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyon (Hücrelerde Yıkım Yapmayan) [1]. NİSAN 2015 Şekil 2. Radyo Dalgaları Spektrumu [1]. kızılötesi, radyo ve mikrodalga ışınımlarıdır. Işınım dalga boyuna bağlıdır. Tüm ışınların oluşturduğu yelpazeye elektromanyetik tayf denir. Radyo Dalgalarının Kullanım Alanları Radyo dalgaları müziği, konuşmaları, resimleri ve bilgiyi görünmez bir şekilde havayla milyonlarca kilometre uzağa iletebilirler, bu her gün binlerce farklı biçimde olmaktadır. Radyo dalgaları insanlar tarafından görünmez ve dokunulamaz olsalar bile, insanlık tarihini tamamen değiştirmiştir. Bugün cep telefonu, kablosuz telefon ve bunlar gibi binlerce kablosuz teknoloji hakkında konuşuyorsak da tüm bunlar iletişim için radyo dalgalarını kullanır. Günlük hayatta kullandığımız radyo dalgalarını kullanan birkaç örneği şöyle sıralayabiliriz: AM ve FM radyo yayını, kablosuz ev telefonları, otomatik garaj kapıları, kablosuz ağlar (internet), uzaktan kumandalı oyuncaklar, televizyon yayını, cep telefonları, GPS alıcılar, radyolar, uydu iletişimi. X Işınları Nedir? Kullanım Alanları Nelerdir? [2] X ışınlarını 1895'te, Alman bilim insanı Wilhelm Conrad Röntgen keşfetti. Bu yüzden bu ışınlara röntgen ışınları da denir. X ışınları tıpta MR ve röntgen çekiminde kullanılmaktadır. Bir yüzeye yatırılan kişinin üzerine x ışınları gönderilir ve kişinin görüntüsü bir filme aktarılır. Bu film içerisinde gümüş tozları bulunmaktadır. Bu sebeple x ışınlarının gelmesi halinde film içindeki gümüş kararma yapar bu yüzden röntgen Şekil 3. X Işını ile Malzemelerin Analiz İşlemi [3]. 51 NİSAN 2015 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ Şekil 4. Gama Işınlarının Sağlık Alanında Kullanımı; Gama Işın Bıçağı (Gamma Knife). 52 filmlerimiz siyahtırlar. X ışınlarının bir diğer kullanım alanı da dezenfektasyon işlemleridir. Arıtma tesislerinde arıtılacak ürün üzerinden x ışıması geçirildiğinde hücrelere zarar verdiğinden bakteri ve virüsleri de öldürecektir. Bazen de yapıların güvenilirliğini test etmek için kullanılır. Örneğin bir duvar içerisinde ne kadar demir kullanıldığını anlamak için duvarı kırmamız gerekmektedir. Ancak x ışınlarının duvardan geçirilmesi ile içerisindeki demir miktarı belirlenebilmektedir. vücudun belirli bir yerinde bulunan kimyasal bileşikleri oldukları yerde bombardımana tutarak radyoaktif hale getirmek ve böylece varlıklarını saptamaktır. Bu yöntemden adlî tıpta yararlanılmaya başlanmıştır. Örneğin saçın bombardımanı, saçta birikmiş olan arseniğin radyo-aktifleşmesini sağlamaktadır. Bu yöntemden yararlanılarak, ölümünden yaklaşık olarak 100 yıl sonra Napoleon Bonaparte’ın arsenikle zehirlenmiş olduğu ortaya çıkarılmıştır. Gamma Işınları Kızılötesi (Kızılaltı, IR veya Infrared) Işınım ve Kullanım Alanları Gama ışınları x ışınların daha güçlü ve canlı hücreleri üzerinde yıkıcı etkilerinden dolayı canlılar için tehlikeli ışınlar grubundadır. Atom patlamalarında veya atom reaktörlerinin kontrolsüz çalışmaları durumunda ortama önemli miktarda gama ışınımı salınımı olmaktadır. Cisimlerin içinden kolayca geçebildikleri için, gama ışınlarından hem teşhis hem de tedavi amacıyla yararlanılır. Tıbbın radyobiyoloji dalında hemen her gün yeni bir buluş sağlanmaktadır. Bunlardan biri de, Dalga boyu görünür ışıktan uzun fakat terahertz ışınımından ve mikrodalgalardan daha kısa olan elektromanyetik ışınımdır. Teknolojide kabul edilen ismi olan infrared, Latincede aşağı anlamına gelen infra ve İngilizce kırmızı anlamına gelen red kelimelerinden oluşmaktadır ve kırmızı altı anlamına gelir. Kırmızı görünür ışığın en uzun dalga boyuna sahip rengidir. Kızılötesi ışınımın dalga boyu 750 nanometre ile 1 mikrometre arasındadır. Normal sıcaklığındaki insan vücudu 10 mikrometre civarında ışıma yapar. Doğrudan alınan güneş ışığı % 47 kızılötesi, % 46 görünür ışık ve % 7 morötesi ışınımdan oluşur. Kızılötesi görüntüleme hem sivil hem de askeri kullanım alanları bulmuştur. Hedef tespiti, gözlemleme, gece görüşü, güdüm ve takip sistemleri gibi askeri kullanım alanlarının yanında, ısıl verimlilik analizi, uzaktan sıcaklık ölçme, kısa mesafeli kablosuz iletişim, spektroskopi ve hava tahmini gibi alanlarda da kullanılmaktadır. Kızılötesi gökbilim algılayıcılarla donatılmış teleskoplar kullanarak uzayın normal teleskoplarla, moleküler bulutlar gibi uzay tozları yüzünden görüntülenemeyen alanlarını görüntülemekte, gezegenler gibi soğuk cisimleri bulmakta ve evrenin uzak geçmişinden kalan yüksek miktarda kırmızıya kaymaya sahip nesneleri görüntülemekte kullanılmaktadır [4]. Gece Görüş Sistemleri Ana madde: Gece görüş dürbünü Kızılötesi, görünür ışığın yeterli olmadığı NİSAN 2015 kullanan füzeler, sıcak cisimler kızılötesi ışık yaydığından "ısı güdümlü füze" olarak da bilinir. İnsanlar, araç motorları ve uçaklar gibi birçok nesne ısı ürettiğinden kızılötesi dalga boylarında arka plandan kolayca ayırt edilebilir. Isıtma Kızılötesi ışınım bir ısı kaynağı olarak kullanılabilir. Kızılötesi sauna ve bazı elektrikli sobalarda ısınma amacıyla, uçak kanatlarında ise oluşan buzu eritmek amacıyla kullanılırlar. Kızılötesi ışınım aynı zamanda sağlık ve fizyoterapi alanında da kullanılmaktadır. Kızılötesi ışınım etraflarındaki havayı ısıtmadan sadece ışık geçirmeyen cisimleri ısıttığından yemek pişirme için de kullanılabilir. Şekil 5. Infra Red Işınımın, Isıya duyarlı Füze, Gece Görüşü ve Isıtma Amaçlı Kullanımları. durumlarda gece görüş sistemlerinde kullanılmaktadır. Gece görüş sistemleri ortamdaki az sayıda fotonun elektronlara çevrilerek, kimyasal ve elektriksel bir süreçle yükseltilmesi esasıyla çalışır. Takip sistemleri Kızılötesi takip sistemleri (kızılötesi güdüm sistemleri olarak da bilinir) hedefin yaydığı kızılötesi ışınımı, hedefi takip etmek için kullanır. Kızılötesi takip sistemi Bu Bölümün Hazırlanmasında Yararlanılan Kaynaklar: [internet erişim tarihi 15-20 Şubat 2015] 1. http://www.turkish-media.com/forum/ topic/250916-fatih-projesindecocuklarimizi-bekleyen-tehlike/ 2. http://imagine.gsfc.nasa.gov/science/ toolbox/emspectrum_observatories1.html 3. http://www.oxford-instruments.com/ products/spectrometers/x-rayfluorescence-analyzer 4. Kaynak: http://xisini.nedir.com/ #ixzz3SnJJJxXj 5. http://www.kontrolhaber.com/x-isinlarinedirkullanim-alanlari-nelerdir/ 6. http://www.unicankara.org.tr/v2/pages/ posts/ban-isik-suerdueruelebilirkalkinmanin-anahtaridir-1100.php#. VMTk4keUe0I 7. Kızılötesi, Wikipedia, http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C 4%B1l%C3%B6tesi 53 NİSAN 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) TÜRKİYE’DE KAYNAK VERİMLİLİĞİ/TEMİZ ÜRETİM ALANINDA İŞLETİM VE FİNANS MODELLERİ ÇALIŞTAYI ANKARA’DA DÜZENLENDİ Türk-Alman Bilim Yılı kapsamında 19-20 Mart 2015 tarihlerinde Bilkent Otel’de gerçekleştirilen çalıştaya kaynak verimliliği konularında çalışmalar yürüten kamu ve özel sektör temsilcileri, Organize Sanayi Bölgeleri, sektör birlikleri, kaynak verimliliği/temiz üretim konusunda finansman sunan Kalkınma Ajansları ile uluslararası kuruluşların temsilcileri katılım sağladılar. İki gün süren çalıştayın açılış konuşmaları; Wuppertal İklim ve Çevre Enstitüsü’nden Dr. Holger Berg, Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği temsilcisi Feza İnan ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz tarafından yapıldı. Dr. Holger Berg, kaynak verimliliğinin önemine değinerek, kaynak verimliliğinin refah ve çevre üzerindeki etkisinin çok büyük olduğunu ifade etti. Berg, konuşmasında kaynak verimliliğinin, işletmeler ve ekonomi için yük değil, tersine çok büyük bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Berg, Almanya için kaynak verimliliğinin rekabet avantajı sağladığını ve istihdam yarattığını da sözlerine ekledi. Almanya 54 Federal Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği temsilcisi Feza İnan, Türk Alman Bilim Yılı kapsamında Türkiye’de gerçekleşen proje sayısının 120, çalıştay sayısının ise 200’ün üzerinde olduğunu belirterek, iki ülke arasında Bilim Yılı kapsamında oluşturulan iş birliğinin sürdürülmesini temenni ettiğini ifade etti. Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz ise “Türk-Alman Araştırma, Eğitim ve İnovasyon Yılı” kapsamında bir yıl boyunca birçok etkinliğin düzenlendiğini, iki ülkenin üniversiteleri, işletmeleri ve araştırmacıları arasında önemli yeni ortaklıklar kurulduğunu belirtti. Yılmaz, Almanya Federal Cumhuriyeti Eğitim ve Araştırma Bakanı Sayın Wanka’nın da bilim yılı kapanış seremonisinde ifade ettiği gibi bu iş birliğinin sürdürülmesi ve süreklilik arz etmesinin Türkiye tarafından da arzu edildiğini dile getirdi. Bu etkinliğin de kaynak verimliliği ve temiz üretim alanında ülkemizin uygulamalarına yön gösterici olacağını, benzeri ortaklıkların geleceğe dönük projelerle geliştirilmesini istediklerini sözlerine ekledi. Çalıştay, Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan Vekili M. Hürol Mete’nin kaynak verimliliği konusunda Türkiye’de mevcut durum, VGM tarafından yürütülen faaliyetler ve bu alanda yapılması planlanan çalışmalara ilişkin sunumuyla devam etti. Mete’nin sunumunun ardından, TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’nden (ÇTÜE), Dr. Selma Ayaz Enstitü tarafından gerçekleştirilen etkinlik ve projeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Nazan Özyürek ise Endüstriyel Emisyonlar Direktifi’nin İç Mevzuata Aktarılması konulu sunumlarını gerçekleştirdiler. Dr. Holger Berg ise Almanya Kaynak Verimliliği Politikaları ve Stratejileri ile Almanya’nın Ulusal Verimlilik Yaklaşımları konularında iki sunum yaptı. Berg, ilk sunumunda Avrupa’nın kaynak verimliliği konusundaki strateji ve hedefleri ile Almanya’da 2012 yılından itibaren uygulanmaya başlanan ve kaynak verimliliğini 2020 yılına kadar ikiye katlamayı hedefleyen Alman Kaynak Verimliliği Programı’nın (Progress) strateji, hedefleri, kuralları ve uygulanması hakkında bilgiler sundu. Kaynak Verimliliği Ağları başlıklı ikinci sunumunda ise Dr. Berg, 2007 yılında sektörlerarası öğrenme ve bilgi platformu NİSAN 2015 olarak kurulan Ulusal Kaynak Verimliliği Ağı’nın (Neress) görevleri ve işleyişi hakkında bilgi verdi. Kamu, özel sektör, eğitim/bilim, birlikler ile kurum ve kuruluşların 30 kadar temsilcisinin üyeliği ile oluşan Ağ’da kazanılan deneyimler, projeler, iş birliği alanları ve karşılaşılan zorluklar hakkında bilgiler sundu. Sunumların ardından Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz tarafından panelistlere teşekkür belgeleri sunuldu. Verimlilik Genel Müdürü Anıl YILMAZ Dr. Holger BERG - Wuppertal İklim ve Çevre Enstitüsü Programın ikinci gününde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Zerrin Leblebici “Tekstil Sektöründe Entegre Kirlilik Önleme ve Temiz Üretim”, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’ndan Ertuğrul Ayrancı “Temiz Üretim Mali Destek Programı”, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan Merve Böğürcü “Kaynak Verimliliği Faaliyetleri ve Finansal Destekler”, Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı’ndan (TURSEFF) Mustafa Salman ise “Türkiye’de TURSEFF İşletim Modeli” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler. Alman Verimlilik Ajansı’ndan -Effizienz-Agentur NRW (EFA)- Matthias Graf, “KOBİ’lerde Verimliliğin Artırılması” başlıklı sunumunda, EFA’nın çalışma alanları ve hizmetleri, kaynak verimliliği alanında kullanılan araç ve yöntemler, malzeme akış analizi konusunda geliştirilen PIUS–Check yöntemi ve bu kapsamda yürütülen projelerden örnekler sundu. Yeni Verimlilik – New Efficiency (NE) isimli kuruluştan Jochen Stiebel ise kaynak verimliliği kapsamında ana çalışma alanları olan pazarlama ve proje yönetimine ilişkin yürütülen faaliyetler konusunda bilgi vererek, sanayi, toplu taşıma ve akıllı kentler konularında örnekler sundu. Yapılan sunumların ve Almanya örnekleri ile deneyimlerinin ışığında katılımcılar, programın birinci gününde “Türkiye için Kaynak Verimliliği Ağı Tasarımı” ve “Türkiye Kaynak Verimliliği Ağı İçin Yol Haritası Oluşturulması” başlıklarıyla iki oturumda gerçekleştirilen çalıştay kapsamında, Türkiye için oluşturulması planlanan ağın amacı, yapısı, üyeleri, yönetimi, finansmanı ve faaliyetleri ile sorumlularının kimler olabileceği gibi sorulara yanıtlar aradılar. İkinci gün gerçekleştirilen “İşletmelere Temiz 55 NİSAN 2015 TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK) Üretim/Kaynak Verimliliği alanında Hizmet Sunulması için Yol Haritası Oluşturulması” başlıklı oturumda ise kaynak verimliliği konusunda politika, finansman, yaygınlaştırma gibi alanlarda belirlenen sorun alanlarının çözümü için gerçekleştirilmesi gereken faaliyetlerin neler olabileceği ile riskler ve engeller tartışıldı. Moderasyonu VGM uzmanları tarafından yürütülen ve altı farklı masada gerçekleştirilen çalıştayların ardından ortaya çıkan sonuçlar katılımcılarla paylaşıldı. İki güne yayılan çalıştayın sonuçları değerlendirildiğinde, kamu sektörü, özel sektör temsilcileri, finans kurumları ve STK’lar gibi Türkiye’de temiz üretim/kaynak verimliliği faaliyetlerinin ana paydaşları olan tarafların Türkiye’de kurulabilecek olası bir Kaynak Verimliliği Ağı’nın ana amacını konu hakkında eşgüdüm ihtiyacını karşılamak, bilgi paylaşımı ve iş birliği ile yeni finansman kaynaklarının oluşturulması yoluyla kaynak verimliliğinin artırılması olarak gördükleri ortaya çıktı. Ulusal bir ağın yanı sıra ihtiyaca yanıt verecek bölgesel ve sektörel ağların da oluşturulması önerilenler arasındaydı. Ağ yönetimin kamuda olması gerektiği görüşünün yanında bağımsız bir STK’nın daha esnek hareket edebileceği görüşü de dile getirildi. Türkiye’de böyle bir ağın sürdürülebilirliği için oluşturulacak organizasyonun, üyeleri için çeşitli hizmetler üretmesi ya da erişilmesini sağlaması gerektiği; kamu finansman desteğinin yanında üyelerin aidatları ve hizmet bedellerinin de uzun dönemli bir oluşumu getireceği belirtildi. İşletmelerin temiz üretim/kaynak verimliliği alanında hizmetlere erişimi için önerilen faaliyetler arasında ise, yapılan çalışmaların 56 VGM Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan Vekili M. Hürol METE sürdürülebilirliği ve yaygınlaştırılması için uzman kaynağının geliştirilmesi, örnek uygulamaların artırılması ve etkin paylaşımı, bu konuda kamu spotlarının kullanımının sağlanması, politika geliştirme aşamasında finansman kuruluşlarının süreçte etkin bir biçimde yer alması ifade edildi. Çalıştayın sonuçlarının önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek toplantılarla paylaşılması ve geliştirilmesi amaçlanıyor. Program süresince gerçekleştirilen sunumlara ve çalıştay çıktılarını içeren rapora http://vgm.sanayi.gov.tr ve www.temizuretim.gov.tr adreslerinden ulaşılabilecek. NİSAN 2015 TÜRKİYE YEŞİL İŞLER KONFERANSI ANKARA'DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ Türkiye Yeşil İşler Konferansı, 26 Mart 2015 tarihinde Ankara’da gerçekleştirildi. Konferans, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yürüttüğü ve Flaman Hükümeti tarafından fonlanan "Yeşil Ekonomide İnsana Yakışır İşler" (Decent Work In The Green Economy) projesinin kapanışı kapsamında, projede yer alan görev gücü üyeleri ile ilgili diğer kurum ve kuruluşların katılımıyla düzenlendi. ILO Türkiye Ofisi tarafından ILO Yeşil İşler Programı iş birliğiyle 16 Şubat 2013 - 31 Mart 2015 tarihleri arasında çok taraflı bir yaklaşımla yürütülen projenin sonuçlarının paylaşıldığı Konferansta, ayrıca "Yeşil Ekonomiye Geçiş Sürecinde İnsana Yakışır İşleri Destelemek" ve "Türkiye'de İşletmelerin ve İşyerlerinin Yeşil Dönüşümü" başlıklı iki panel gerçekleştirildi. Konferansın açılış konuşmasında, ILO Küresel Yeşil İşler Programı Koordinatörü Kees van der Ree, kapsayıcı bir sürdürülebilir kalkınma modelinin tüm ülkeler için önemli bir gündem maddesi olduğunu ve ILO'nun yeşil işler programında Türkiye'nin yeşil ekonomiye geçiş ve yeşil işlerin geliştirilmesi açısından öncelikli bir ülke olarak ele alındığını belirtti. Proje kapsamında yürütülen faaliyetleri ve proje sonuçlarını paylaşan ILO Türkiye Ofisi’nden Ozan Çakmak ise, 2013-2014 yıllarında çok taraflı bir görev gücü oluşturularak bu alanda çalışan akademisyenlerin de desteğiyle, Türkiye'de yeşil iş politika ve program önerileri geliştirmek ve mevcut kapasiteyi artırmak için çalışmalar yürüttüklerini vurguladı. Kess van der Ree moderatörlüğünde düzenlenen "Yeşil Ekonomiye Geçiş Sürecinde İnsana Yakışır İşleri Destelemek" başlıklı panelde, kamu kurumlarının temsilcileri yürüttükleri çalışmaları ve önümüzdeki dönemdeki önceliklerini katılımcılara aktardılar. Bu kapsamda, Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkanı Vekili M. Hürol Mete, yeşil işlere geçiş sürecinde yeşil ve temiz teknolojilerin kullanımına yönelik Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın çalışmalarını katılımcılarla paylaştı. Bakanlığın yeşil, yenilikçi ve yerli üretim hedeflerini yerine getirmek amacıyla başta sanayide enerji verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalar olmak üzere kapsamlı faaliyetler yürüttüğünü belirten Mete, orta teknolojiden yüksek teknolojiye geçiş sürecinde oluşacak yeni iş alanları ve faaliyet kümelerinin yeşil ekonomiye geçişte önemli fırsatlar sunduğunu ortaya koyarak, bunu yerine getirebilmek için işletmelerde farkındalık oluşturmanın gerekliliğini ifade etti. SİVAS’TA “DÜŞÜK VERİMLİ ELEKTRİK MOTORLARININ DÖNÜŞÜMÜ” KONULU TOPLANTI YAPILDI Onuncu Kalkınma Planı kapsamında Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülen “Sanayide Düşük Verimli Elektrik Motorlarının Dönüşümü Programı” çerçevesinde Sivas Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü’nün organize ettiği toplantı 26 Şubat 2015 tarihinde Sivas Ticaret ve Sanayi Odası’nda (STSO) gerçekleştirildi. Toplantıya Sivas’ta faaliyet gösteren sanayi işletmelerinin yanı sıra Cumhuriyet Üniversitesi, Cumhuriyet TEKNOKENT, Kayseri Orta Anadolu Kalkınma Ajansı (ORAN), TSE, KOSGEB, Sivas OSB Müdürlüğü’nden temsilciler katılım sağladı. Toplantıda, Verimlilik Genel Müdürlüğü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan V. M. Hürol Mete tarafından Bakanlık tarafından enerji verimliliği alanında yürütülen faaliyetler hakkında bilgi verilerek, Sivas’ta başlatılabilecek bir dönüşüm programı için yapılması gereken çalışmalara değinildi. Bu kapsamda ayrıca, Orta Anadolu Kalkınma Ajansı tarafından verimsiz motorların dönüşümüne ilişkin hibe destek programı ile ilgili bir sunum gerçekleştirildi. Toplantı sonunda, Sivas’ta verimsiz elektrik motorlarının dönüşümü için Sivas BST İl Müdürlüğü koordinasyonunda rol üstlenebilecek kurumlar ve önümüzdeki süreçte yapılması gerekenler belirlendi. Toplantı soru-cevap bölümünün ardından sona erdi. 57 T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 2015 VERİMLİLİK HAFTASI ANKARA ANA ETKİNLİKLER PROGRAMI ANKARA – ATO CONGRESİUM ANA ETKİNLİK PROGRAMI 27 NİSAN 2015 – PAZARTESİ SAAT 9.00 ETKİNLİK ADI 10.00 KAYIT ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ ETKİNLİK YERİ Kayıt Masasında Kayıtların Alınması Fuaye Alanı Açılış Konuşmaları • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tanıtım Filmi • Anıl YILMAZ, BSTB Verimlilik Genel Müdürü • Yalçın İPBÜKEN, Yalın Enstitü YK Başkanı • Zeynep Erkunt ARMAĞAN, Erkunt Traktör Sanayii A.Ş. Genel Müdürü • Fikri IŞIK, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı 2015 Verimlilik Proje Ödüllerinin Verilmesi • Ödül kazanan işletme, kurum ve kuruluşların açıklanması ve ödüllerinin verilmesi 10.00 12.00 • Verimlilik Haftası Açılışı • 2015 Verimlilik Projeleri Ödül Töreni 12.00 12.30 • Sergi (Stant) Alanının Gezilmesi • Ödül Kazanan Firmaların Poster Sunumları ile Etkinliğe Katılan Firmaların, Kurum ve Kuruluşların Stantlarının Gezilmesi 12.30 13.30 13.30 15.00 • Bulut Bilişim Uygulamaları ve Verimlilik Paneli • Bulut Bilişim Uygulamaları ve Verimlilik Türkiye Bilişim Derneği, Teknoloji Firmaları (HP, Microsoft, IBM, Oracle, Vodafone) 15.00 15.15 15.15 16.00 • Ödüllü Verimlilik Projeleri Sunumları • Proje Sahipleri Tarafından Farklı Salonlarda Eşzamanlı Sunumlar 16.00 17.00 • Verimlilik Söyleşisi Verimlilik Gönüllüleri Buluşması • Verimlilik Projelerinde Geçmiş Tecrübelerin Paylaşılması Prof. Dr. Ergün YENER, Dr. Meral TOPRAK, Dr. Mustafa Kemal AKGÜL, Nurettin PEŞKİRCİOĞLU, Rıdvan BOZKURT Congresium Kongre Salonu Congresium Sergi Alanı Congresium Kongre Salonu ARA Congresium Salonları Congresium Kongre Salonu ANKARA – ATO CONGRESİUM ANA ETKİNLİK PROGRAMI 28 NİSAN 2015 - SALI SAAT 9.00 58 ETKİNLİK ADI 10.00 10.00 12.30 12.30 13.30 13.30 14.45 14.45 15.00 KAYIT Verimlilik Konulu Fikir ve Kısa Film Yarışması Ödül Töreni ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ Kayıt Masasında Kayıtların Alınması Açılış Konuşmaları • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tanıtım Filmi • Anıl YILMAZ, BSTB Verimlilik Genel Müdürü • Davetli Konuşmacı • MEB Üst Yöneticisi Konuşması, (T.C. MEB Müsteşarı / YEĞİTEK Genel Müdürü) • Prof. Dr. Ersan ASLAN, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Öğrenci Yarışması Ödüllerinin Verilmesi •Ödül alan eserlerin sunumları ile birlikte dereceye giren öğrencilere ödüllerin verilmesi. ETKİNLİK YERİ Fuaye Alanı Congresium Kongre Salonu ÖĞLE YEMEĞİ ARASI Verimli Bir Hayat İçin Optimum Denge Modeli • Tamer DÖVÜCÜ Optimum Denge Modeli Kurucusu ARA Congresium Kongre Salonu 15.00 17.00 15.00 PARALEL OTURUMLAR 2015 Işık Yılı - Işık ve Işın Teknolojileri Sunumu Doç. Dr. Selçuk AKTÜRK, İTÜ Fizik Müh. Bölümü Bu etkinlik Birleşmiş Milletlerin ilan etmiş olduğu “2015 Uluslararası Işık Yılı” kapsamında düzenlenmektedir. Congresium Kongre Salonu Verimli Üretim İçin İlk Kademe Liderin Önemi ve Geliştirilmesi Yalın Enstitüsü İlk kademe liderliğin önemi; Lider gelişim yaklaşımı Seçimde dikkat edilecek hususlar; Yetiştirme ve geliştirme yaklaşımı; İlk kademe liderin görev ve sorumlulukları Congresium Salonları Sürdürülebilirlik Atölyesi Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Üniversite öğrencilerine yönelik bir sürdürülebilirlik okuryazarlığı programı olan ve ölçümleme, çok boyutlu olarak bakabilme ve takım olarak çalışmayı hedefleyen bir programdır. Bu çalışma Türkiye Sınai Kalkınma Bankası desteği ile gerçekleştirilecektir. Congresium Salonları Verimliliğe Genç Bakış Üniversite Öğrencileri Verimliliğe Nasıl Bakıyor? Üniversite Öğrenci Kulüpleri Üniversitelerin ‘Verimlilik ve Endüstri Mühendisliği Toplulukları, kulüplerinin katılımları ile yapılacak bu çalıştayda; yenilikçi ve rekabet edebilen üniversitelere dönüşüm nasıl sağlanabilir? Congresium Salonları 17.00 ANKARA MERKEZLİ DİĞER ETKİNLİKLER PROGRAMI 29 NİSAN 2015 – ÇARŞAMBA SAAT 13.30 14.30 ETKİNLİK ADI 16.00 17.30 ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ Ankara’da bulunan lise dengi okullardan hazırlanacak gruplar ile Öğrenciler İçin Teknopark / Organize Sanayi Bölgesi Gezisi Ankara’daki Organize Sanayi ve/veya Sanayi Bölgelerinin ziyaret edilmesi • BST Ankara İl Müdürlüğü işbirliğiyle Kalkınma ve Verimlilik: “Durum ve Gelecek” Paneli • Prof. Dr. Güven SAK / TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TEPAV Kurucu Direktörü • Prof. Dr. A. Muhteşem KAYNAK Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi • Dr. Oktay KÜÇÜKKİREMİTÇİ Türkiye Kalkınma Bankası - Hazine Dairesi Başkanı • Hasan YURTOĞLU / Kalkınma Bakanlığı, Ekonomik Modeller Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü - Daire Başkanı • Dr. Halit SUİÇMEZ / Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü - Sanayi ve Teknoloji Uzmanı ETKİNLİK YERİ ANKARA 1.OSB, OSTİM, Bilkent Cyberpark 2.ODTÜ TEKNOPARK TEPAV Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım ANKARA 30 NİSAN 2015 – PERŞEMBE SAAT 09.30 ETKİNLİK ADI 13.00 Yaşam İçin Sürdürülebilirlik Paneli ETKİNLİĞİN İÇERİĞİ Aşağıdaki kuruluşlar işbirliği ve katkıları ile yapılacaktır. • Hacettepe Üniversitesi TÜPADEM • REC Türkiye • WWF Doğal Hayatı Koruma Derneği Türkiye Sürdürülebilirlik Akademisi • İş Dünyası ve Süründürülebilir Kalkınma Derneği 5000 Su Kâşifi Projesi (MİKADO) ETKİNLİK YERİ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ BEYTEPE KAMPÜSÜ Mehmet Akif Salonu ANKARA Açılış Konuşmaları M. Fahir Altan / Türkiye Kalite Derneği Ankara Şubesi, Yönetim Kurulu Başkanı Anıl Yılmaz / Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Verimlilik Genel Müdürü 09.30 13.00 Sağlıkta Kalite ve Verimlilik Paneli Sağlıkta Kalite ve Verimlilik Temel Kavramlar ve Terimler Sunumu Prof. Dr. Binnur Önal / EFCS-QUATE (Avrupa Sitoloji Dernekleri Federasyonu Kalite Güvence, Eğitim ve Değerlendirme Komisyonu Üyesi) Panel 1 Ülkemizde Sağlık Hizmet Kalitesi ve Verimlilik: Bilişim Teknolojileri Çözüm Mü? Panel Başkanı: Hüseyin Çelik, TC Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Mahir Ülgü, TCSB Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Dr. Korhan An, HİMSS (Sağlık Bilgi ve Yönetim Sistemleri Derneği) Türkiye Direktörü Panel 2 Verimlilikte En Büyük Paydaşlar: İnsan Kaynakları ve Süreç Yönetimi Panel Başkanı: Op. Dr. Merve Akın, TKHK Başkan Yardımcısı Uzm. Dr. Pınar Koçatakan, TKHK Verimlilik ve Kalite Yönetim Daire Bşk. Uzm. Dr. Hisam Alahdab, Anadolu Sağlık Merkezi, Tıbbi Direktör Yrd. Doç. Dr. Ayşe Gürses, Johns Hopkins Üniversitesi Anesteziyoloji ve Yoğun Bakım Bölümü (Tele konferans ile katılımı sağlanacaktır) *Verimlilik Haftası ile ilgili detaylı bilgi ve illerde yapılacak program için http://www.verimlilikhaftasi.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi ANKARA 59 NİSAN 2015 SUMMARY PRODUCTIVITY STATISTICS National Productivity Statistics, involving quarterly and yearly labour productivity statistics, has been published in 2009 for the first time by National Productivity Centre within the context of Official Statistics Programme (RIP). Since 2011, national productivity statistics has been calculated and published by Ministry of Science, Industry and Technology, Directorate General for Productivity according to Decree Law 635 concerning the duties of Directorate General for Productivity as measuring national productivity, comparing the results with other countries and publishing national productivity statistics periodically as part of Official Statistics Programme. By February 2015, Regional Productivity Statistics have been added to above-mentioned statistics as well. 2014 Fourth Period of Three-Month National Productivity Statistics has been Announced Throughout manufacturing industry, per capita output index in the fourth period of the year 2014 has decreased % 0.58 in comparison with the fourth period of the year 2013. Per capita output index has increased 5.38% in comparison with the third period of the year 2014. In accordance with the same period of the last year, an increase in per capita output index has been observed in 10 sections of the total 24 sections of manufacturing industry. Record increase has been seen in the section of fundamental pharmaceutics products and materials manufacturing. 60 Productivity in Turkish Economy As a general assessment, it is indicated that productivity growth of Turkish economy for the last 35 years is not satisfactory. Even though some periods achieved success, productivity growth has not been substantial and long-termed. When productivity performance is taken into consideration after 2008, Turkish economy is in a critical process in terms of converging welfare of developed countries without falling into middle income trap. The success of the period depends on high production capacity and permanent productivity growth. ‘Transformation of Electric Motors with Low Productivity Meeting’ held in Sivas Consciousness-raising meetings within the framework of ‘Transformation of Electric Motors with Low Productivity in Industry Programme’, which have been carried out and coordinated by the Ministry of Science, Industry and Technology within the scope of Tenth Development Plan, continue throughout the country. The meeting within this context was organized by Sivas Provincial Directorate of Science, Industry and Technology on 26th of February 2015 in Sivas Chamber of Commerce and Industry. Apart from the enterprises that carry on business in Sivas, representatives from Cumhuriyet University, Cumhuriyet Technocity, Kayseri Central Anatolia Development Agency (ORAN), Turkish Standards Institute (TSE), Small and Medium Enterprises Development Organization (KOSGEB) and Sivas Organized Industrial Zone (OSB) attended the meeting. Workshop on ‘Operation and Finance Patterns within the Scope of Resource Efficiency/Cleaner Production in Turkey’ held in Ankara Representatives from public and private sector, organized industrial zones, sector unions, development agencies and international organizations that carry on studies in resource efficiency/cleaner production attended the workshop, which has been organized in Bilkent Hotel in March 19-20, 2015 within the context of Turkish-German Science Year. Opening speeches of the workshop was made by Dr. Holger Berg, Wuppertal Climate and Environment Institute; Feza İnan, representative of Federal Republic of Germany Embassy and Anıl Yılmaz, Ministry of Science, Industry and Technology, Director General of Productivity. As an overall assessment of the workshop, it is seen that representatives of the main stakeholders of resource efficiency/cleaner production activities (public and private sector, financial institutions, NGO’s...etc) regard the primary purpose of the possible Resource Efficiency Network founded in Turkey as increase of resource efficiency by means of fulfilling the need of coordination, information share and creation of new financial resources in terms of resource efficiency/cleaner production. NİSAN 2015 Competitive Sectors Conference and Photograph Exhibition Within the context of ‘Competitive Sectors Programme’, Ministry of Science, Industry and Technology brings close together all chambers of commerce and industry, development agencies, universities, nongovernmental organizations, public institutions in Turkey, foreign mission, national and foreign press in ‘Competitive Sectors Conference and Photograph Exhibition’, which would be organized in April 14, in Ankara. subcontracting, political corruption and unethical behaviours cause erosion of labour rights at global level. In addition to social and economic influences of the situation, existence of the political influences makes the situation more serious. The fact that multinational corporations have the highest earnings and competitive power in developing countries with oppressive regimes needs to be emphasized. Voluntary practice of code of conducts by multinational corporations within the scope of corporate social responsibility creates a situation that can be abused by the corporations with the aim of competitive power. The activities of nongovernmental organizations in terms of effecting corporate reputation, creating consumer pressure and decreasing share prices of the corporations remain limited. Development processes and labour rights in underdeveloped countries suffer from the activities of multinational corporations. New Report from OECD: ‘Material Resources, Productivity and Environment’ Material Resources, Productivity and the Environment report within serial of OECD Green Growth Studies has been published in March, 6, 2015. This report, which has been prepared within the context of resource efficiency and material flow studies of OECD, has the purpose of presenting a general assessment in terms of material flow and resource efficiency in OECD countries and identifying contemporary trends and main problems of the subjects at global level. Corporate Social Responsibility and Global Labour -II The relationship of multinational corporations with global labour has an important place within the context of corporate social responsibility. Neglecting minimum liabilities with respect to labour, 61 NİSAN 2015 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey NİSAN 2015 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total R&D Personnel Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Ar-Ge İnsankaynağı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2013) Total R&D personnel in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2013) Türkiye' de Ar-Ge İnsankaynağı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total R&D Personnel Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2013) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI 63 NİSAN 2015 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT Seçilmiş Avrupa Ülkeleri 2014 Yılı Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Yıllık Ortalama Değişim Oranları Index of Production Per Person Employed; Average of the Year 2014 and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT 64 ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS