1990`LI YILLARDAKİ FİNANSAL KRİZLER ve TÜRKİYE KRİZİ

Transkript

1990`LI YILLARDAKİ FİNANSAL KRİZLER ve TÜRKİYE KRİZİ
1990'LI YILLARDAK F NANSAL KR ZLER ve TÜRK YE KR Z
Gülsün Gürkan Yay
Y ld z Teknik Üniversitesi,
ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi
ktisat Bölümü
([email protected]; [email protected])
Yeni Türkiye Ekonomik Kriz Özel Say s II, 42, 1234-1248’de yay mlanm &t r.
1
I.G R *
Yirminci yüzy l n ikinci ve dördüncü
çeyre,ini kapitalizmin kriz y llar olarak
adland rabiliriz. 1929 Dünya Krizi, etkileri
ve sonuçlar bak m ndan yüzy l n (ve
kapitalizmin) en büyük krizi olup, krizi
izleyen yakla& k elli y ll k dönemde,
kapitalist dünyan n ulusal ve uluslar aras
düzeyde iktisadi ve finansal yap s na
kurumsal anlamda damgas n vurmu&tur.
1970'li ve 1980'li y llarda geli&mi&
ülkelerdeki stagflasyon krizi, beraberinde
ya&anan iki petrol krizi ve Bretton Woods
sisteminin çökü&ü ve ço,u geli&mekte olan
ülkelerde olmak üzere ortaya ç kan borç
krizleri, kapitalizmin kar& la&t , ikinci kriz
dalgas d r. Ve nihayet, bilgi ve ileti&im
teknolojisindeki geli&meler, bunlar n finansal
teknik ve araçlarda yaratt , yenilikler,
serbestle&me
(deregülasyon)
ve
liberalizasyon politikalar
ile sermaye
hareketlerinin hacim ve h z ndaki uluslar
aras
düzeydeki
art &larla
ifade
edebilece,imiz
küreselle&me
olgusu
sürerken, 1990'lar n ba& ndan itibaren pe&
pe&e gelen alt önemli finansal kriz, kriz
tart &malar n üçüncü kez reel dünyan n ve
akademik camian n gündemine ta& m &t r.
1990'larda kapitalist dünyan n ya&ad ,
"finansal krizler", iktisat teorisinde, vurgu
"finansal" sözcü,ü üzerinde olmak üzere,
iktisatç lar n hep ihmal ede geldikleri
"finansal kesim-reel kesim etkile imi"
tart &mas n ön plana ç karm &t r. Bu
ba,lamda s ras yla, 1990'larda ya&anan
finansal
krizlerle
önceki
krizlerin
benzerlikleri ve farkl l klar , finansal
krizlerin türleri, finansal krizleri aç klayan
modeller, krizlerin önceden alg lanmas na
yol açacak belli ba&l göstergelerin neler
olabilece,i gibi konularda oldukça geni& bir
iktisat literatürü olu&mu&tur. Bu çal &mada
söz konusu bu literatürün de,erlendirilmesi
ve Türkiye'de ya&anan krizlerin nedenlerinin
tart & lmas amaçlanmaktad r.
II. 1990'LI YILLARDAK F NANSAL
KR ZLER N FARKLILIKLARI
1990'l y llar n finansal krizlerinin
kendine has özelliklerinin anla& lmas n n bir
yolu, önceki iki kriz dönemindeki krizlerle
kar& la&t rmakt r. Bu nedenle yeni krizlerle
eski krizlerin, h zlar , etki alanlar ,
finansman araçlar ve uygulanan politikalar
aç s ndan
farkl l klar n
&u
&ekilde
s ralayabiliriz.
lk farkl l k, 1930'lardaki krizin, dünya
ölçe,inde reel ve finansal piyasalar
etkileyen global nitelikli olmas na ra,men,
1980'lerin ve 1990'lar n krizlerinin daha
bölgesel nitelikli olmas d r.
kinci farkl l k, her üç dönemde de
de,i&ik finansal araçlar n belirleyici rol
oynamas d r. 1920'lerde uluslar aras
sermaye hareketlerinin hakim finansal arac ,
ba&ta ABD'nin olmak üzere devlet
tahvilleridir. Bu dönemde, uluslar aras
sermaye ak mlar n n, 12 büyük ülkenin
GSY>H'na oran %6'ya ç km &t r. Bu oran
1960'larda %1, 1990'larda ise %2 dir
(Kaufman,1999; Eichengreen ve Fishlow,
1998:38).
1970'li ve 1980'li y llarda ise tahville
finansman n yerini, banka finasman
alm &t r. 1973–74 Petrol Krizinin en önemli
etkilerinden biri, Petrol >hracatç s (OPEC)
ülkelerin cari i&lemler fazlalar n Bat
ülkeleri ticari bankalar na yat rmalar ve bu
bankalar n da sözkonusu fonlar petrol
ithalatç s
ülkelere
kredi
olarak
kulland rmalar yd .
Uluslararas
özel
sermaye hareketlerinin büyük k sm büyük
ölçüde
petrol
ithalatç s
ülkelerin
devletlerine aç lan sendikasyon kredilerinden olu&uyordu. Dolar cinsinden ve libor
faize ba,l olarak dalgalanan bu nitelikli
geli&mekte olan ülkelerin borçlar 1970'de 4
milyar $ iken, 1980'lere kadar 135 milyar$'a
2
ç km &t . En çok borçlu 15 ülkenin ço,u,
ba&ta Meksika ve Brezilya (yaln zca bu iki
ülkenin borcu, toplam borç miktar n n
%37'si idi) olmak üzere, Latin Amerika
ülkelerinden olu&uyordu. 1980'lerin ba& nda
ABD ve >ngiltere gibi geli&mi& ülkelerin
enflasyona kar& uygulad klar s k para
politikas
nedeniyle
faiz
oranlar n n
yükselmesi,
borçlu
ülkelerin
faiz
maliyetlerini art r rken, ya&ad klar resesyon
nedeniyle geli&mekte olan ülkelerden
yapt klar ithalat k smalar da geli&mekte
olan ülkelerin cari i&lemler aç klar n n
artmas na yol açt . En a, r borçlu 17 ülkenin
faiz ödemeleri, 1978'de ihraç gelirlerinin
ortalama olarak %10'u kadarken, 1982'de
%28'e ç kmas , bu ülkeleri borçlar n
ödeyemez hale getirdi (Allen, 1994:111).
Krizler, borçlar n Baker ve Brady Planlar ile
yeniden yap lanmas ile sonuçland .
1990'lardaki krizin belirgin niteli,i,
hisse senedi finansman n yayg nla&mas d r.
Özellikle ABD'de hayat sigortas &irketleri
ve emeklilik fonlar n n yayg nla&mas yla
çe&itlenen uluslar aras portföy yat r mlar ,
giderek yayg nla&an deregülasyon ve
liberalizasyon uygulamalar bir yanda,
geli&mi& ülkelerde faiz oranlar n n dü&mesi
di,er yanda, ba&ta Latin Amerika ve Do,u
Asya ülkeleri olmak üzere Yükselen Piyasa
Ekonomilerine (emergent markets) akmaya
ba&lam &t r. O kadar ki Latin Amerika
ülkelerine yönelen sermaye ak m , 1970'lerin
sonunda ula&t , doruk noktas n (24 milyar
$), kat be kat a&m &, 1991'de 40 milyar $,
1992'de 64 milyar $ ve 1993'de 69 milyar $'a
ç km &t r.
Bu
dönemdeki
sermaye
hareketlerinin belirgin niteli,i, büyük ölçüde
özel kesime ve bankac l k kesimlerine
yönelik portföy yat r mlar ndan olu&mas d r
(IMF, 2000).
Krizler aras ndaki üçüncü farkl l k,
1930'lu y llardaki krizlere, borç veren
ülkelerin hükümet ve Merkez Bankas
yetkilileri çok az müdahale edebilirken,
1980'li ve 1990'l y llar n krizlerinde, borç
veren ülkelerin bankac l k sistemlerinin
ya&ad , risk nedeniyle, geli&mi& ülkeler ve
ba&ta IMF olmak üzere uluslar aras
kurulu&lar çabuk ve etkili müdahalelerde
bulunmu&lard r.
Dördüncü farkl l k, krizlere kar&
borçlu ülkelerin nas l tepki verdikleri ile
ili&kilidir. 1930'larda mal ve finansal
piyasalar n çökmesinden sonra sermaye ithal
eden ülkeler, yabanc fonlar olmadan
ya&amaya, ithal ikamesi politikalar yla
ülkelerinin yabanc piyasalara / sermayeye
ba, ml l , n
ve d & yükümlülüklerini
azaltmaya
çal &m &lard r.
1980'lerde
borçlanman n durdu,u dönemde bile ihraç
piyasalar varl , n sürdürdü,ünden, ithal
ikamecilik art k cazip de,ildi. Devletlerin
borçlanma olanaklar n n azalmas nedeniyle,
geli&mekte
olan
ülkeler,
daralt c
maliye/bütçe politikalar yla baz
mali
düzenlemelere
ba&vurmay
seçtiler.
1990'larda ise, yabanc sermaye ak mlar
daha çok özel ve yar kamusal i&letmelere
yöneldi,inden ve hükümetler eskisi kadar
yabanc
fonlara
ba&vurmad klar ndan,
daralt c maliye politikalar ndan çok yabanc
sermaye giri&lerini sterilize etmek için
daralt c para politikalar na yöneldiler. Para
politikas
(aç k
piyasa
i&lemleri),
makroiktisat
politikalar n n
temel
aletlerinden
biri
olurken,
Merkez
Bankalar n n i&levleri daha önem kazand .
Sermaye ak mlar n n serbestle&ti,i bir
dünyada geli&mekte olan ülkeler, hem
ba, ms z para politikas n , hem döviz
politikas n , hem de sermaye hareketlerini
ayn anda düzenleyemedikleri (trilema) için,
ço,unlukla ya sterilizasyon politikalar na
(aç k piyasa i&lemleri), ya revalüasyon (ya
da sabit, yar -sabit kur politikalar na) ya da
az say da ülkenin ba& vurdu,u sermaye
kontrolü politikalar na yöneldiler (Reinhart
ve
Reinhart,
1998:94-96).
Finansal
piyasalara müdahalelerin ve k s tlamalar n
sözkonusu oldu,u 1970'li ve 1980'li y llarda,
3
birbirinden nispeten ba, ms z bankac l k ve
daha çok ödemeler dengesi krizleri
görülmekle birlikte, 1990'l y llarda uluslar
aras
sermaye
ak mlar
yo,unla& p
h zlan rken, deregüle ve liberalize olmu&
mali kurum ve politikalar n varl ,
nedeniyle, döviz ve bankac l k krizlerinin
etkile&imi artm &, "ikiz" (twin) krizler ortaya
ç km &t r. Krizlerin etkile&imi artt kça,
krizlerden ç k & yollar da daha karma& k ve
maliyetli hale gelmi&tir (Kruger, 2000:39).
Be inci
farkl l k
da,
krizlerin
çözümlenmesine
ili&kindir.
Ödemeler
dengesi
krizinde
geleneksel
çözüm,
devalüasyonla birlikte s k para ve maliye
politikalar
iken, finansal krizlerdeki
geleneksel çözüm, para arz n geni&letip faiz
oranlar n dü&ürmektir. Devalüasyon ve
yüksek faizler, bankalar (ve finansal kesimi)
daha da zay flat r. Oysa dü&en faiz oranlar ,
borçlular n yükünü azalt p yükümlülüklerini
daha
kolay
yerine
getirebilmelerini
sa,larken, ödemeler dengesi krizlerini daha
kötüle&tirmektedir. Dolay s yla 1990'larda
"ikiz" krizleri ya&ayan ülkeler bir ikilemle
kar& kar& ya gelmi&lerdir. >kiz krizlerin
optimal çözümü, ülkelerin iktisadi &artlar na
(iç paran n de,erlenme derecesine, enflasyon
oran na, iç ve d & borçlar n hacmine,
bankac l k ve finans kesiminin zay fl k
derecesine) ba,l
olmaktad r. Paran n
de,erlenme derecesi ve iç borç hacmi ne
kadar yüksekse, nispi olarak daha yüksek bir
devalüasyon tercih edilebilirken; öncelikli
sorunu yüksek enflasyon ve d & borçlar olan
ülkelerde, s k para ve daha az devalüasyon
daha makul görünmektedir. Ülkelerin iç
yükümlülüklerinin vade yap s da bu iki
politika tercihini etkilemektedir (Krueger,
2000:40).
III. KR Z TÜRLER , KR Z MODELLER
VE KR Z GÖSTERGELER
III.1. Kriz Türleri
Yukar daki aç klamalardan 1990'lara
kadar büyük ölçüde ödemeler dengesi, az da
olsa bankac l k krizlerinin ya&and , n , ama
1990'larda bu krizlerin "ikiz" bir niteli,e
büründü,ünü gördük. Kriz modellerini ele
alaca, m z bu alt bölüme geçmeden önce
literatürde
kar& la& lan
kriz
türlerini
netle&tirmekte yarar var: Ödemeler dengesi,
döviz ya da para (currency) krizi, bankac l k
krizi, finansal kesim krizi ve d & borç krizi.
Para (currency) krizi, döviz kurunda
ani bir hareketi ve sermaye ak mlar ndaki
keskin bir de,i&meyi ifade eder. Para krizi,
ülke paras na (ülke paras n n yabanc paralar
cinsinden de,eri üzerine) olan spekülatif bir
ata, n bir devalüasyonla sonuçlanmas
halinde ya da ülke otoritelerinin uluslararas
rezervlerin hacmini artt rarak ve faiz
oranlar n
yükselterek
ülke
paras n
savunmaya zorland klar durumda ortaya
ç kar. Her zaman olmasa da, ço,unlukla
sabit veya yar -sabit döviz kuru standardlar
alt nda (crawling peg uygulamas alt nda)
veya Para Kurulu (Currency Board)
uygulamas nda ya da ülke paras ndan kaç &
durumlar nda ortaya ç kar (Caprio, 1998;
Aziz,2000;
Eichengreen,
Rose
ve
Wyplosz,1996). Bir para (currency) krizi,
basit olarak paran n önemli bir miktarda
devalüasyonu olarak tan mlanabilir. Bununla
birlikte bu kriter, kurun otoriteler taraf ndan
faiz oranlar
yükseltilerek ve döviz
piyasas na müdahale edilerek &iddetle
bask land , ko&ullar dikkate almamaktad r.
Alternatif bir yakla& m, sadece döviz kuru
de,i&imlerini de,il, uluslararas rezerv ve
faiz oranlar hareketlerini de dikkate alan bir
spekülatif bask endeksi olu&turmakt r. Bu
durumda
para
krizi,
döviz
kuru
de,i&imlerinin, yabanc rezerv ve faiz oran
de,i&imlerinin a, rl kl ortalamas olan,
spekülatif bask endeksinin de,eri olarak
tan mlan r
(Kaminsky
ve
Reinhart,
1999:476).
4
Bankac l k krizleri ise, genellikle
bankalar
yükümlülüklerini
yerine
getiremeyip ertelemeye zorlayan, banka
ba&ar s zl klar ve banka iflaslar durumunda;
mevduatlar n n kendilerine ödenemeyece,i
alg ve korkusu nedeniyle mudilerin bir ya
da daha fazla bankadan kaç &lar /panikleri
durumunda veya hükümetlerin bu durumu
önlemek için kurtarma ve kamula&t rma
operasyonlar yla müdahale etti,i durumlarda
veya geni& ölçüde dönmeyen kredilerin (non
performing loans) varl , halinde ortaya
ç kabilir (Caprio,1998).
Finansal krizler,
reel ekonomi
üzerinde büyük y k c etkiler yaratabilen ve
piyasalar n etkin i&leyi& gücünü bozan
finansal piyasalardaki çökü&lerdir. Banka
veya banka-d & finansal kesimdeki &irket
veya &irketlerin borç problemlerini içerir.
Bazen bankac l k kesimine ili&kin bir
ödeyememe (insolvency)
durumundan
kaynaklanabilir veya tersine bir bankac l k
krizini te&vik eder. Ço,unlukla aktif
fiyatlar nda bir çökü&le belirginle&ir (IMF,
1998:75 ).
D Borç krizleri ise, bir ülkenin d &
borçlar n , ister kamu ister özel kesim d &
borcu olsun, ödeyememe durumudur.
Bu krizlerden en çok bankac l k
krizlerinin somut ya&amda tespit ve te&hisi
(verilerdeki eksiklikler ve problemin do,as
gere,i) zordur. Pek çok ülkenin banka
mevduat verilerine ula&mak ve krizi mevduat
kaç & olarak tan mlamak mümkün olsa da,
son y llardaki pek çok bankac l k problemi
banka bilançolar n n yükümlülüklerinden
de,il, aktif taraf ndan kaynakland , ndan,
bankac l k krizlerini tan mlamakta; banka
portföylerindeki geriye dönmeyen borçlar n
pay , gayri menkul ve borsa fiyatlar ndaki
dalgalanmalar ya da firma ba&ar s zl klar
gibi
de,i&kenler
gösterge
olarak
kullan lmaktad r. Bu s n rlamalar nedeniyle
pek çok ara&t rmac , bankac l k krizlerini iki
tip olguyla tahmin etmektedir: Bunlar, bir
veya daha fazla finansal kurumun
kapat lmas , birle&tirilmesi veya kamu
sektörünce el konulmas olgusu ile banka
paniklerinin oldu,u durumda, yo,un bir
kamu müdahalesinin gündeme gelmesidir
(Kaminsky ve Reinhart, 1999:476).
Bankac l k krizleri ço,unlukla para
(currency) krizlerini öncelemi&tir. Özellikle
1990'lar n ortalar nda baz geli&en ülkelerde
(Türkiye ve Venezüella gibi) böyle olmu&tur.
Riddetli
para
krizlerinin,
bankac l k
krizlerinin teti,ini çekti,i de görülmü&tür.
Oysa l ml bir para krizi bankac l k krizi
olmadan sona erebilir (1992–93 ERM krizi
gibi (Caprio,1998)). Bankac l k problemlerinin borç krizlerini önceledi,i de görülmü&tür
(1981–1982 Arjantin ve Rili); tersi durumlar
da mevcuttur (1982'de Columbia, Meksika,
Peru ve Uruguay). Son zamanlarda ise, Do,u
Asya ülkelerinde, para krizi olarak ba&layan
krizler, metastaz yaparak bankac l k ve borç
krizlerine dönü&mü&tür (Aziz, 2000 ve
Kaufman, 1999).
Ço,unlukla, bir bankac l k probleminin bilinmesi, gelecek bir ödemeler dengesi
krizini öngörmeyi kolayla&t r r. Yine de
nedensellik tek yönlü de,ildir. Para krizleri
de bankac l k krizlerini derinle&tirdi,i için
bir k s r döngü mevcuttur. Genellikle
bankac l k krizinin doru,u, paran n çökü&ünden sonra gelmektedir (Kaminsky ve
Reinhart,1999:474).
1970'lerden 1990'lara uzanan dönemde
yap lan ara&t rmalar n sonuçlar , 1970–85
aras nda daha çok para krizleri oldu,unu,
1980'lerin ortalar ndan itibaren de bankac l k
krizlerinin
artt , n
göstermektedir.
Geli&mekte olan piyasalarda ortaya ç kan
para krizlerinin say s , sanayile&mi& ülkelerin
iki kat kadarken; bankac l k krizlerinin
say s iki kat ndan da fazlad r. Bankac l k
krizleri, bir veya iki y l içinde para krizlerine
yol açm &t r. Baz krizlerde ise (özellikle
5
1990'dakiler) her iki kriz hemen hemen ayn
y l içinde ortaya ç km &t r (IMF, 1998).
Bankac l k krizlerinin maliyeti de,
üretimde yaratt ,
kay plar da para
krizlerinden daha fazlad r. Bu maliyetin
yüksekli,i, hem daha fazla üretim kayb na
yol açmas ndan, hem de finansal sektörün
yeniden yap land r lmas için gerekli olan
finansal deste,in yüksekli,inden ileri
gelmektedir (Kaufman, 2000). Geli&mekte
olan ülkelerde bu kay plar ise, geli&mi&
ülkelere göre daha fazlad r. Örne,in,
bankac l k krizlerini destekleyici mevduat
garantisi transfer ödemeleri, Kore, Arjantin,
Tayland, Endonezya'da GSMH' n n %10'una
ula&m &, Malezya 'da ise GSMH’n n
%40'lar n a&m &t r. Bankac l k krizleri
ortalama üç y lda sona ererken, para krizleri
bu sürenin yar s nda sona ermektedir.
III.2. 1990'lar
Modeller
Krizlerini
Aç klayan
1990'larda ya&anan çok say da kriz,
krizleri aç klamaya çal &an modellerin de
say s n artt rm &t r. Krizler ortaya ç kt kça,
yeni olgular gündeme geldikçe, yeni tip
modellerle en son kriz aç klanmaya
çal & lmaktad r. Oysa en son üretilen model
bir sonraki krizi aç klamakta yetersiz
kalabilmektedir.
1990'lardaki
krizler
birbirleriyle pek çok ortak özelli,i payla&sa
da, hiçbir kriz birbirinin ayn olmad , ndan,
teorik modellerin aç klay c niteli,i s n rl
kalmaktad r. Teorik modeller eksik ve
yetersiz kalsa da ve krizlerin nedenleri
konusunda bir uzla&maya varamasalar da,
her biri krizlerin farkl bir boyutuna dikkat
çekti,i için, gelmekte olan bir krizin
mümkün semptomlar n n ne oldu,unu
anlamaya yard mc olmaktad rlar.
Eichengreen'in yapm & oldu,u bir
s n flamaya göre, 1. ve 2. nesil modeller
olarak adland r lan iki model çerçevesi
d & nda, özellikle Asya krizini aç klamaya ve
bankac l k/para
krizlerinin
ili&kilerini
kurmaya çal &an modeller ile yay lma
(contagion) etkisini ve d &sal etkenlerin
önemini vurgulayan modeller vard r. Bu
modeller asl nda birbirinin yerini alan de,il,
birbirlerini tamamlayan modellerdir.
Birinci Nesil Modeller: Sürdürülemez
Ekonomik
Yap lar
ve
Yap sal
Dengesizlikler
Krugman(1979) ile ba&layan ve Flood
ve Garber(1984) ile geli&tirilen (Spekülatif
Atak Modelleri olarak da adland r labilen)
bu modeller, krizi ate&leyen temel
makroekonomik
faktörlerin
önemini
vurgulamakta
ve
para
krizlerini,
sürdürülemez
politikalar
ile
yap sal
dengesizliklerin kaç n lmaz sonucu olarak
görmektedir. Bu tutars z politikalara en
çarp c örnek ise, bütçe aç klar n para
basarak finanse eden geni&leyici para
politikalar ile sabit (veya yar sabit) döviz
kuru politikalar n n birle&imidir. Böyle bir
tutars zl k, bir zaman için ve MB yeterince
rezerv bulundurdu,u sürece gözard edilir;
fakat rezervler dü&ük seviyeye indi,inde ve
piyasalar taraf ndan yetersiz görüldü,ünde,
para üzerinde ani bir spekülatif atak
olu&acakt r. Bu modellere göre, makroekonomik temellerdeki bozukluklar bir krizin
göstergeleri
olmaktad r.
Bu
temel
bozukluklar, yüksek ve artan bütçe aç klar ,
yüksek para arz art & oranlar , yüksek
enflasyon, a& r de,erli döviz kuru, geni& cari
aç klar, uluslararas rezervlerde dü&ü&ler ve
yükselen ülke içi faiz oranlar &eklinde
s ralanabilir.
Bu modellerin eksikli,i; a& r mekanik
ve tek boyutlu olmas ndan, hükümetlerin
otomatik olarak tüm bütçe aç klar n
monetize etti,ini ve Merkez Bankas n n
ekonomideki geli&melere bakmadan rezerv
satarak
döviz
kurunu
bask lad , n
varsaymalar ndan
kaynaklan yordu.
Rüphesiz ki, bütçe aç klar n n sürekli oldu,u
6
zamanlarda bile, aç klar monetize etmenin
ötesinde ba&ka politika seçenekleri vard r.
Bununla beraber, hükümetlerin çok çe&itli
amaçlar oldu,unda, hemen hemen tüm
politika seçenekleri aras nda trade off
olu&maktad r. Ayr ca I. Nesil Kriz
Modellerinde
sabit
döviz
kurunun
ya&ayabilirli,i, tamamen ekonomik ajanlar n
davran &lar ndan ba, ms z, d &sal olarak
varsay lmaktad r. Yani bu modellerde,
iktisadi ajanlar n gelecek beklentilerinin
veya iktisadi faaliyetlerinin hiçbir &ekilde
mali dengesizlikler veya kredi politikalar
üzerinde etkisinin olmayaca, vurgulanmaktad r.
kinci Nesil Modeller (Self-fulfilling veya
Escape Clause Modeller)
>lkinin tersine, 2. Nesil Modellerde,
iktisadi ajanlar n (özellikle yat r mc lar n)
beklentileri ile fiili politika sonuçlar
aras ndaki
etkile&im temeldir ve bu
etkile&im kendi kendini yaratan krizlere yol
açmaktad r.
Obstfeld
(1986,1994)'de
geli&tirilen bu modellerde, politikalar n amaç
ve hedefleri aras nda ya&anan çeli&kiler ve
gerilim durumunda veya politik belirsizlik
ortam nda, iktisadi ajanlar n beklentilerinin,
ekonomik sonuçlar de,i&tirecek ölçüde
önemli
etkilerinin
oldu,u
ileri
sürülmektedir. Örne,in, para otoritelerinin
sabit bir kuru savunmay taahhüt ettikleri,
fakat herhangi bir ola,an üstü ko&ullarda
kurlar
dalgalanmaya
b rakabilecekleri
durumu dü&ünelim. Bu politika belirsizli,ine
ilaveten, e,er kuru savunman n maliyeti,
iktisadi ajanlar n sabit kurun kald r laca, na
inand klar durumda art yorsa, o zaman
döviz piyasalar kendi kendini yaratan
beklentilere ba,l olacakt r (Aziz, 2000).
E,er, güçlü temellere ra,men yat r mc lar,
hükümetin sabit kurdan vazgeçece,ini
bekliyorlarsa,
bu
inanca
dayanarak,
hükümeti
sabitlemeyi
kald rmaya
zorlayabilir. Nihai olarak, yat r mc lar n
tahminleri
kendi
kendini
yaratan
tahminlerdir:Devalüasyon beklentileri, sabit
kuru savunman n f rsat maliyetini artt ran
faaliyetlere (risk priminin yükselmesi) yol
açmaktad r. Bu yüzden, yap lan tahminler,
ba&lang çtaki beklentileri geçerli k lan
politikalara neden olmaktad r.
Bu modellerde mümkün olan tek
senaryo yukar da belirtilenden ibaret
de,ildir. Alternatif olarak, yat r mc lar n bir
devalüasyon beklemedi,i, risk priminin
de,i&medi,i bir durumda, otoriteler sabit
kuru korumay sürdürebilirler. Böylece
devalüasyon gere,i do,mayabilir. Halbuki
beklentilerin devalüasyon yoluna kaymas
bir para krizine yol açacakt r. Dolay s yla
bütün
&artlar
ayn yken,
piyasa
kat l mc lar n n beklentilerindeki ani
ve
keyfi de,i&imler, bir ekonomideki para
istikrar n ortadan kald ran veya kald rmayan
durumlar yaratabilmekte, böylece bir krizin
ortaya ç k p ç kmamas nda önemli rol
oynamaktad r. Buna göre, bu modeller
ekonomide
"çoklu
dengeler"in
olas
oldu,unu vurgulamaktad r (Pesenti ve Till,
2000).
>kinci Nesil Modellerinin global
finansal piyasalar n yap s na daha iyi uydu,u
belirtilmekle beraber, analizin temel ta& n
olu&turan güven kayb n n (ve beklentilerdeki
kayman n) nedenleri konusunda yetersiz
kalmaktad r.
Asya Krizini Aç klayan Modeller
>lk iki tip modeller, baz krizleri
aç klamakta yard mc olsalar da, Asya
krizini
tam
olarak
aç klayamad lar.
Dolay s yla Krugman (1999, 2001), üçüncü
tip, belki de daha fazla modellere ihtiyaç
duyuldu,unu vurgulamaktad r. Para ve
bankac l k krizlerinin (ikiz krizlerin) ortak
baz faktör ve olgular taraf ndan yarat ld , n
vurgulayan ve problemlerin kayna, n n
banka ve finans sektörü oldu,unu belirten
çok say da model üretildi.
7
Bu tip modellerin çe&itli versiyonlar
vard r:
Ilk versiyon, finansal liberalizasyonun
ard ndan iyi regüle edilmemi& bir bankac l k
sisteminin ve mikroekonomik bozukluklar n
-gizli mevduat sigortas ve gizli kamu
garantileri gibi- ahlaki risk (moral hazard)
ve a& r borçlanma (over lending) yaratarak
ciddi krizlere yol açt , n
belirten
modellerdir (Mishkin,1999, 2000; Krugman,
1999).
H zl bir finansal liberalizasyondan
sonra denetimi ve düzenlemeleri zay f bir
bankac l , n varl , durumunda, yo,un
sermaye giri&leri, risk yönetimi geli&memi&
ve sermaye yeterlik oranlar dü&ük bankalar
arac l , yla, a& r bir borç verme ve/veya
tüketim patlamas na yol açmakta; a& r
borçlanma, borsada ve gayr menkul
fiyatlar nda patlamaya neden olmaktad r
(boom dönemi). Ekonomi resesyona
girdi,inde ise, iyi de,erlendirmeden ve
izlemeden verilen krediler, bankalar k r lgan
ve krize duyarl hale getirmekte, ülke içi
paray savunmak zorla&makta ve parada bir
çökü&ü tetiklemektedir (Boom/bust cycle).
Yine bu tip modellerin bir di,er
vurgusu da; hükümet taraf ndan gizlice
desteklenen ve ba,l &irketlerine kredi
vermesine göz yumulan (Crony Capitalism)
bankalar n, ahlaki riske dayal olarak
yaratt , a& r borçlanman n ve fonlanmam &
yükümlülüklerinin asl nda gizli
devlet
borcuna dönü&ece,idir. Bu durumda,
makroekonomik temellerdeki sa,laml k bir
yan lsama halini almakta ve hükümetler
fiilen dikkatsiz ve sürdürülemez harcamalara
katlanmak durumunda kalmaktad rlar.
Bir ba&ka alternatif görü& ise, Redelet
ve Sachs (1998)'de vurgulanan ve Chang ve
Valesco (1998a/b) taraf ndan geli&tirilen,
krizlerin banka paniklerinin ürünü oldu,unu
belirten modellerdir. Özellikle Asya
krizinde, Asya ülkelerinin, hiçbir hatal
politikalar olmad , halde, uluslararas
yat r mc lar n kendi kendini besleyen
kötümser davran &lar n n etkisiyle banka
pani,i ve finansal k r lganl kla s k nt ya
dü&tükleri belirtilmektedir.
Son tip modeller ise, krizlerin
temelinde bankac l k ve finans kesiminin
sorunlar n n, özellikle bilanço sorunlar n n
yatt , n
ileri
süren
modellerdir
(Krugman,1999a/b). Bu yakla& ma göre,
krizlerin büyük ço,unlu,u ya ekonominin
önemli bir k sm n n (kamu ve/veya özel
kesim) bilançolar n n kredi verilebilirli,ine,
ya da döviz kurlar na duyulan ku&kudan
do,maktad r. Sermaye ak mlar da bu iki
sorunu h zla birbiriyle ili&kili hale getirir.
Mishkin'in vurgulad , gibi, bir finansal
sektör problemi, paran n alt n zay flat rken
bir devalüasyon da bankalar n pozisyonunu
(e,er yükümlülüklerinin büyük k sm döviz
cinsindense) &iddetle zay flat r (k s r döngü).
Bankalar n ve banka-d & finansal
kurumlar n bilançolar n n sa,l , çok önemli
bir faktördür. Bankalar n bilanço sorunlar
büyük ölçüde uyumsuzluk (mismatches)
sorunlar yla ba,lant l d r. Bu hem para hem
de vade uyumsuzlu/udur: Bankalar döviz
olarak boçlan p ülke paras cinsinden borç
veriyorlarsa ve ayr ca k sa vadeli borç al p
uzun vadeli yat r mlar için borç veriyorlarsa,
s ras yla hem para hem de vade
uyumsuzlu,u (currency and maturity
mismatches) sorunlar yla kar& la& yorlar
demektir. Bir uyumsuzluk durumunda döviz
kurunda bir de,er kayb , iflaslara yol
açabilecek olan istikrars zl , harekete
geçirmekte, sermaye ak mlar n n acelecili,i
artmakta
ve
kriz
yarat lmaktad r.
Uyumsuzluk sorununun yan s ra, banka
k r lganl , n artt ran di,er unsurlar yanl &
de,erlenmi& (piyasa de,erlerinden sapm &)
döviz kurlar (misaligned exchange rate) ve
geri dönmeyen borçlar (non-performing
loans) biçimindeki bilanço sorunlar d r.
8
K saca toparlarsak; e,er bir ülkede
döviz kurlar sabit veya yar -sabit bir kur
politikas
gere,i denge de,erlerinden
sapm &sa (misalignment), finansal arac lar n
k sa vadeli ve döviz cinsinden borçlar ve
uzun vadeli/yerli para cinsinden alacaklar
varsa (mismatches), banka bilançolar geridönmeyen (non performing) borçlarla
bozulmu& durumdaysa, banka portföyleri
risklere kar& korunmam &sa (unhedged),
bankalar n
likidite,
ödeyememe
ve
organizasyon bozuklu,u sorunlar
var
demektir. Böyle bir durumda, patlayan bir
devalüasyon finansal &oklar n büyüklü,ünü
&iddetle artt rmaktad r (Dornbusch, 2001;
Pesenti ve Till, 2000). Kur üzerinde
spekülatif bir atak ortaya ç kt , nda, politika
seçenekleri ikilem yarat r: Kuru korumak
için faiz oranlar n kullanmak (özellikle geri
dönmeyen borçlar durumunda), örne,in faiz
oranlar n
dü&ürmek dövize sald r y
artt r rken; faiz oranlar n yükseltmek de
borç yükünü a, rla&t rarak bankac l k
sektörünü
daha
da
kötü
duruma
dü&ürmektedir.
Böyle bir durumda, mikroekonomik
göstergeler, bir krizin olas l , n veya
yakla&makta
oldu,unu,
standart
makroekonomik göstergelerden daha anlaml
&ekilde yans tabilir. Bu göstergeler, &irket
karl l , , borç/aktif oran , sermaye/aktif
oran , nakit/aktif oran gibi göstergelerdir.
Yay lma/Sirayet
Modeli
(Contagion)
Etkisi
Yukarda aç klad , m z modelerle
ili&kili fakat ayr bir aç klama da yay lma
etkileri üzerine odaklanm &t r.1990'lardaki
krizlerin çarp c bir yönü birkaç ülkede
birden olmas veya h zla bölgesel olarak
yay lmas d r.
Farkl ülkelerde e&anl olarak ortaya
ç kan krizlerle ilgili öne sürülen bir tez,
ülkelerin
kendi
içlerinde
benzer
k r lganl klar ta& d klar n (örne,in Asya'da
sabit bi döviz kuru sistemi ve dolar
cinsinden a& r d & borçlar gibi) ve bu
yüzden ortak &oklarla sars ld klar n
belirtmektedir. Ortak &oklar n olmad ,
durumlarda ise, bir kriz bir ülkeden di,erine
çe&itli
kanallarla
yay lmaktad r.
Bu
kanallardan biri, ülkelerin birbirleriyle olan
ticari
ba,lar d r.
Birbirleriyle
ticari
ba,lant lar
olan
ülkelerden
birinin
devalüasyon yapmas , di,er ülkeleri de
rekabet
edebilirli,i
sa,lamak
için
devalüasyona zorlayabilir. Buradaki geçi&
etkisi sadece ülkeler aras nda ticaretin
geni&li,ine
de,il, rakip olmalar na da
ba,l d r. Ticari ba,lar n d & nda, finansal
piyasalar n
kar& l kl
ba,l l , ; ortak
kreditörlerden borçlanma veya kreditörlerin
portföylerinin kar& l kl ba, ml olmas da
yay lma
etkisini
sa,layan
kanallard r.Asya'da
oldu,u
gibi,
bir
piyasadaki likidite eksikli,i durumunda
borçverenler/yat r mc lar di,er piyasalardaki
aktiflerini
likit
hale
getirmeye
çal &maktad rlar. Borçverenler, her piyasa
hakk nda yeterli bilgiye sahip olmad klar ve
yeni bilgi de maliyetli oldu,u için, bir
ülkedeki borçlular ödemelerini yerine
getiremedi,inde, di,er ülkelerdeki borçlar n
da
geri
ça, rmaktad rlar.
Bu
da
yat r mc lar n "sürü" (herding) davran & ile
yay lma etkisini h zland rmaktad r (Kawai
vd., 2001; IMF,1998). Yay lma etkisi,
kom&u ülkelerin krizin maliyetlerini
dü&ürmek için birlikte devalüasyon yapma
taahhütleri nedeniyle de ortaya ç kabilir
(Aziz, 2000).
Yay lma etkisi 1990'lardaki krizlerin
ço,unda görülmü&tür. ERM Krizi s ras nda,
>talya liras , >ngiliz sterlini ve Finlandiya
Markka’s dalgaland , nda, Frans z Frang ,
>rlanda poundu ve >sveç kronu spekülatif
bask alt nda kalm &t r. Meksika peso
devalüasyonu (Aral k1999) da Arjantin,
Brezilya hatta bir ölçüde Filipinler üzerinde
spekülatif bask yaratm &t r (tekila etkisi). En
9
yo,un yay lma etkisi, &üphesiz Asya'da
ya&anm &t r.
Tayland'daki
kriz
h zla
Endonezzya, Malezya ve Filipinlere, sonra
da Güney Kore, Hong Kong, Singapur ve
Tayvan'a yay lm &t r. Rusya da krizden
önemli ölçüde etkilenmi&tir (Pesenti ve Till,
2000;Tornell,1999).
Krizlerde D =sal Etkenlerin Rolü
Di,er bir aç klamalar seti ise, özellikle
geli&mekte olan ülkelerde ya&anan krizlerin
temel nedeninin d &sal etkenler oldu,una
dikkat çekmektedir. Özellikle sanayile&mi&
ülkelerdeki önemli ekonomik de,i&meler
(d & ticaret hadlerinde, faiz oranlar nda ve
döviz kurlar ndaki kaymalar), yat r mlar n
globalle&mesi ve sermaye piyasalar n n artan
bütünle&mesi yoluyla krizi tetikleyen
etkenler
olabilmektedir
("moonsonal
effect").
Sanayile&mi&
ülkelerin
faiz
oranlar ndaki dü&me, sermaye ak mlar n
geli&mekte olan piyasalara yönlendiriken,
faiz oran art &lar da bu ak mlar tersine
çevirebilmektedir. Faiz oranlar ndaki bu
art &lar, geli&mekte olan ülkelerde banka ve
firmalar n sadece kendilerini fonlama
maliyetlerini artt rmakla kalmaz, ayn
zamanda yanl & seçim ve ahlaki risk
problemlerini
ve
finansal
sistemin
k r lganl , n artt r r (IMF;1998). Meksika
(1994) krizinde ABD faiz oranlar n n art &
böyle bir etki yapm &t r. 1980'lerdeki Latin
Amerika borç krizlerinde de, s k para
politikalar uygulayan geli&mi& ülkelerde
artan faizler geli&mekte olan ülkelerin
borçlar n n katlanarak artmas na yol açarak
önemli bir kriz nedeni olmu&tu.
Benzer &ekilde, Asya krizinde d &
faktör, döviz kurlar ndaki de,i&meler
olmu&tur. 1995 ortalar ndan itibaren dolar n
yen kar& s nda a& r
de,erlenmesiyle
birlikte, paralar n dolara sabitleyen bu
ülkelerin en önemli ticaret partnerleri olan
Japonya kar& s ndaki rekabet güçleri
kaybolmu&, bu da ülkelerin cari aç klar n
artt rm &t r (Kaminsky,1999). Türkiye'nin
2000 y l nda uygulad , istkirar politikas
s ras nda da, dolar n euro kar& s nda
beklenenin çok üstünde de,er kazanmas da,
d & ticaretini yo,un &ekilde Avrupa
ülkeleriyle gerçekle&tiren Türkiye'nin cari
aç klar n a& r &ekilde att rarak programdan
ç k &ta ve krizde önemli bir etken olmu&tur.
III.3. Kriz Göstergeleri
Mevcut teori ve modeller, krizlerin
nedenlerini tam olarak aç klayamasalar da,
potansiyel bir krizin olas semptomlar n n
ne oldu,unu göstermeye yararlar. Bununla
beraber, bunlar n göreli a, rl klar n n ne
oldu,unu
ve
ayr &t r lmalar n
sa,layamazlar. Bu semptomlar, ekonomik
rahats zl , n göstergelerinin saptanmas n n
yap ta&lar d r. Bunlardan hareketle, krizler
gerçekle&meden önce krizlerin kontrol
edilebilmesini sa,layacak bir erken uyar
sistemi olu&turmayay yönelik pek çok
ampirik çal &ma yap lm &t r (Bkz.DemirgüçKunt ve Detragiache, 1997, 2000;
Kaminsky, 1999; Kaminsky ve Reinhart,
1999). Bu çal &malarda, ço,u ortak olmak
üzere, pek çok gösterge belirlenmi&tir.
Göstergelerin olu&turulmas nda, iki
yakla& m kullan lmaktad r:
Signalling Yakla m : Bu modellerde,
çe&itli göstergelerin, normal (tranquil)
zamanlardaki seyri ile kriz dönemleri
içindeki seyri aras ndaki fark kar& la&t r l r.
Kalitatif Tepki Modelleri ise, regresyon
teknikleri kullan larak olu&turulur. Her iki
yakla& mda da makro ve mikro de,i&kenler
kullan lmaktad r (Bell, 2000).
Kriz göstergelerini, çe&itli kategoriler
halinde Tablo 1 yard m yla özetleyebiliriz
(Burkart ve Coudert, 2000; Berg ve Pattillo,
2000).
10
III.4. Finansal Krizlerin Ortak Özellikleri
1990'l y llara damgas n vuran alt
önemli krizin ayr nt lar na girmeden (Ayr nt
için Bkz. Yay, Yay ve Y lmaz, 2001),
1990'lar n
ba& nda
Avrupa
Birli,i
Ülkelerinde ortaya ç kan ve bir para krizi
olan ERM krizinin s k para politikalar ndan
kaynakland , n , Meksika krizi'nin bir a& r
tüketim, Asya krizi'nin ise bir a& r ve yanl &
yönlendirilmi& yat r m krizi oldu,unu
söyleyebiliriz. Ancak baz ortak özellikleri
payla&t klar görülmektedir: Her üçü de,
temel makroekonomik
de,i&kenlerdeki
sorunlardan de,il, daha çok sabit, yar -sabit
ve ortak bir para birimine ba,l döviz kuru
sistemlerinden
ve
yo,un
sermaye
giri&/ç k &lar ndan kaynaklanm &t r. Ancak
faktörlerin &iddetleri ve ortaya ç k &
biçimleri oldukça farkl d r. Meksika ve
Asya'da bu faktörlere ilavaten bankac l k
kesimi sorunlar önemli rol oynam &t r. Her
üçünde de kendikendini besleyen beklentiler
süreci etkili olmu&tur. Rusya ve Brezilya
Krizlerinde ise, hakim etken makroekonomik temellerdeki bozukluklard r.
Türkiye krizinde ise sözü geçen bütün
etkenlerin krizde önemli pay olmu&tur
1990'l y llarda ya&anan fianansal
krizlerin her birinin kendine has özellikleri
olmakla birlikte, krizi belirlemede rol
oynayan, göreli a, rl klar farkl olmak
üzere, pek çok ortak özellikten söz
edebiliriz. Bu özellikler Tablo 2'de yer
almaktad r.
Tablo 1: Kriz Göstergeleri
I- Makroekonomik Göstergeler:
-Enflasyon
-Kamu aç klar /GSMH
-Yat r m/GSMH
-Yat r m art & oran /GSMH
-Reel GSMH art & oran
-ABD faiz oranlar na göre fark
-sermaye kontrolleri
-Bölgesel yay lma göstergeleri
II- Cari Hesaplar ve Borçlarla
lgili Göstergeler:
-D & Ticaret dengesi
-D & ticaret hadleri
-Cari hesap aç , /GSMH
->hracat art & oran
->hracat/GSMH
->thalat/GSMH
->hracat+>thalat/GSMH
-Reel döviz kuru de,erlenme oran
-Toplam borç/GSMH
-Borç servisi/GSMH
-K sa vadeli borç/Toplam borç
-K sa vadeli d & borç/Uluslar aras rezerv
-Toplam borç/Uluslar aras rezerv
-Toplam borç/>hracat
-Borç servisi/>hracat
-Faiz ödemeleri/>hracat
-Kamu borcu/Toplam borç
-Yabanc do,rudan yat r mlar/Toplam borç
III- Finansal Göstergeler:
->ç kredilerin art & oran
-Özel sektöre aç lan kredi art & /GSMH art &
-Bankalara verilen MB kredileri/GSMH
-Para çarpan ndaki de,i&meler
-M 2 / Uluslar aras rezerv
-M 2 / GSMH
-Uluslar aras rezervler/>thalat
-Faiz oranlar ndaki de,i&meler
-Özel sektör yükümlülüklerinin art &
IV- Mikroekonomik Göstergeler:
A- Bankalar n ödeme kabiliyetini yans tan göstergeler:
-Geri dönmeyen borçlar/toplam borç
-Toplam borç/Aktif
-Sermaye/Aktif
B- Karl l kla >lgili Göstergeler:
-Faiz gelirleri/Aktifler
->&lem harcamalar /Aktifler
-Karlar/Aktifler
11
Tablo 2 : Çe=itli Ülkelerde Krizlerin Belirtileri
Ülke ve Y l
Cari >&lemler Aç ,
Yüksek mi?
Nominal Döviz
Kuru Rijit mi?
Döviz Kuru A& r
De,erli mi?
Bankac l k Sistemi
Zay f m ?
Meksika
1994
Evet GSY>H'n n
%6.5' ini a& yor
(1992-1994)
Evet GSY>H'n n
%8'ini a& yor
(1995-96)
Evet
Evet
Evet. Bat k krediler fazla,
zay f denetim
Evet
Evet
Evet. Finansal
kurumlar zay f
Evet GSY>H'n n
%6.5 (1995-96)
Il ml GSY>H'n n
%4'ü
(1996-97)
Il ml GSY>H'nin
%3.5
(1995-96)
Evet GSY>H'nin
%4 (1995-96)
Dengeli
Evet
Evet
Evet. Zay f Denetim
Hay r
Hay r
Evet Bant
Sistemi
Evet
Evet. Portföy yönetimi
kötü ve ba,l holdinglerini
finanse ediyor
Evet. Ba,l holdinglerini
finanse ediyor.
Evet
Evet
Bant Sistemi
Evet
Evet
Evet
Evet yar -sabit
döviz kurlar
Evet
Tayland
1997
Malezya
1997
Kore
1997
Endonezya
1997
Filipinler
1997
Rusya
1998
Brezilya
Evet GSY>H'n n
1998-99
%5'i
Türkiye
Evet, GSY>H'n n
2000-01
%4.8'i
Kaynak: Edwards, 1999:278
V. TÜRK YE'N N 2000-2001 KR Z N N
NEDENLER
Geli&mekte olan piyasalara (emergent
markets) özgü ya&anan son krizlerden biri,
ülkemizin bizzat içinde ya&amakta oldu,u
krizdir. Türkiye 1999'un sonunda, bir çeyrek
yüzy ld r
ya&ad ,
yüksek enflasyon
sorununu çözmek ve özellikle 1990'larda
ivme kazanarak bu enflasyonist süreci besler
hale gelen sürdürülemez kamu iç borçlanma
sürecine son vermek için IMF ile bir Stand
by anla&mas yap p ciddi ve iddial bir
dezenflasyon/stabilizasyon süreci ba&latm &t r. Ancak, üç y la yay lan bu sürecin daha
ilk y l dolmadan, ekonomi beklenmedik
ölçüde önemli krizler ya&ay nca, bu ilk
program iptal edilerek 2001 May s nda son
&eklini alan "Güçlü Ekonomiye Geçi
Program " devreye sokulmu&tur. Biz burada,
Türkiye'de
uygulamaya
konulan
iki
program n özelliklerine ve ya&anan iki kriz
sürecinin ayr nt lar na girmeden (Bkz. Yay,
2000; Yay, Yay ve Y lmaz, 2001) krizlerin
nedenleri ve dinamikleri üzerinde duraca, z.
Portföy
Ak mlar
Yüksek mi?
Evet
Makro Ekonomik
Temeller
Zay f m ?
Hay r
Evet, BIBF
K sa dönem
ak mlar
kanalize etti
Evet
Hay r
Evet
Nispeten
zay f
Hay r
Evet
Hay r
Evet
Evet
Evet. Kamu Bankalar
A, rl kl
Nispeten
Evet
Nispeten
zay f
Zay f
Evet,Kamu Bankalar
sorunlu
Evet
Evet
K smen
zay f
Zay f
Böylece 1990'lardaki finansal krizlerle
Türkiye'deki
krizin
farkl l klar
ve
paralelliklerini vurgulam & olaca, z.
Her &eyden önce Türkiye'de ya&anan
ve birbirini takip eden iki ekonomik
patlaman n asl nda tek bir krizin parçalar
oldu,unu söyleyebiliriz. Türkiye'de ya&anan
krizin ortaya ç k & n n, Türkiye'ye özgü
boyutlar oldu,u kadar di,er ülkelerdekine
benzer boyutlar da çoktur. Bu boyutlar n
ço,u bir istikrar program na girmeden önce
mevcuttu ve zaten bir istikrar program na
ihtiyaç duyuran da bu problemlerin
varl , yd . Ancak istikrar program da ilave
sorunlar yaratm &t r. Ço,u iç içe geçen ve
birbirini besleyen bu sorunlar &u &ekilde
s ralayabiliriz: Birincisi, yap sal ve makroekonomik temellerdeki önemli ve kökle&mi&
/birikmi& sorunlar n mevcudiyetidir. >kincisi,
bankac l k kesimine ait çok say da sorunun,
programla birlikte daha belirgin &ekilde su
yüzüne ç kmas d r. Üçüncüsü, sabit kura
dayal istikrar program n n getirdi,i ve d &sal
etkenlerle
de
artan
ek
risklerdir.
12
Dördüncüsü, yabanc sermaye giri&lerinin ve
eksik/yanl &
liberalle&menin
yaratt ,
sorunlar ve nihayet be&incisi,
politik
istikrars zl klard r.
geciktirmesi
ve
hedeflere
zorla&t rmas kaç n lmazd .
varmay
IV.2. Finansal Ya da Bankac l k Kesimi
Sorunlar
IV. 1. Makroekonomik Temeller
Türkiye 1999 sonunda bir istikrar
program na, çok önemli ve kemikle&mi&
makro ekonomik ve yap sal sorunlarla
ba&lad . Bunlar n ba& nda yirmi be& y ld r
ya&ad ,
kronik
enflasyon
sorunu
görünüyorsa da, as l sorun kamu aç klar n
finanse etmekte 1990'lardan beri h zla içine
sürüklendi,i borçlanma k s r döngüsü
geliyordu. Ba&lang çta iç borçla finansman,
monetizasyon d & nda mucizevi ve enflasyon
yaratmayacak bir alet gibi görünse de,
ekonomik ve politik belirsizliklerden dolay
giderek k sa vadeli ve daha yüksek faizli bir
iç borçlanmaya dönü&en sürecin de
enflasyonu besledi,ini anlad k. Bu k s r
döngü 1990'lar n ortalar nda ya&anan 1994
krizinden sonra belirginle&meye ba&lad ve
1997'de daha fazla hissedilir hale geldi.
Türkiye yüksek enflasyonlu, borçlar yla
bo,u&an ve istikrarl olarak büyüyemeyen
bir ülke durumundayd .1994 Krizi bir ilk
sinyaldi.
Türkiye'nin
asl nda,
1995
seçimlerinden hemen sonra, as l çapas
yap sal reformlar olan ve yasal/ kurumsal
altyap y olu&turacak; s k maliye politikalar
ve özenli para/kredi politikalar
ile
desteklenen, orta vadeli gerçek bir istikrar
program n hayata geçirmesi gerekiyordu.
Asl nda bu konuda ad mlar da at ld , ama
gereken srar ve özen gösterilemedi,i için
sorunlar ertelendi.1999 Program , bütün
sorunlar bir bütün halinde, üç y l içinde ve
e&anl olarak çözmeyi hedefleyen, bunun için
kesin ve ayr nt l tarihler saptayan ve esas
çapas da yar -sabit bir kur politikas olan
iddial bir programd . Ancak bize göre kur
çapas bu kadar derin sorunlar ta& yacak
kadar güçlü de,ildi. Ayr ca politik süreç
içinde her geciken yasala&ma ve uygulama
gecikmesinin, program n alt n
oyup
Türkiye'de finansal sektörün %80'ini
olu&turan Bankac l k kesiminin zaten varolan
yap sal
sorunlar na,
dezenflasyon
politikas na uyumla&ma sürecinde de ek
sorunlar /riskler eklenmi&tir: yüksek
enflasyon ve kamu borçlanma gere,inin bir
sonucu olarak bankalar n kamu kesimini
finanse eder hale gelmesi; finansal
liberalizasyon sürecinin bankalar n d &ar dan borçlanmas na ivme kazand rmas ; kamu
bankalar n n sistem içindeki pay n n
yüksekli,i; bankalar n zay f ve ihtiyats z bir
denetim ve düzenlemeye tabi olmas . Bu
temel sorunlara dezenflasyona ayarlanma
sorunlar eklenmi&tir.
(i) Yüksek enflasyon döneminde,
özellikle 1980'lerin ortalar ndan itibaren
kamu kesimi aç klar n n borçlanmayla
finansman nedeniyle artan iç borçlanma
gereksinimine ba,l olarak, reel faiz oranlar
art & göstermi&tir. Kamu ka, tlar n n
getirilerinin yüksek olmas , D>BS'lerinin
bankalar n menkul de,erler cüzdan içindeki
pay n n giderek artmas na yol açm &t r.
Yüksek
enflasyon
döneminde
kredi
risklerinin de yüksek oldu,u göz önüne
al nd , nda, getirilerinin yan s ra risklerinin
de dü&ük olmas , kamu ka, tlar n bankalar
için cazip k lm &t r. Bu enflasyonist süreçte
krediler azalm &; bankalar ise, toplam
aktiflerine ve öz kaynaklar na göre yüksek
karlar elde etmi&lerdir (Babu&çu vd. 2000:
41).
Program uygulamas sonucunda, 2000
y l nda iç borçlanmada vade 15 aya
uzad , ndan, ellerindeki uzun vadeli
ka, tlar gecelik borçlanmalarla k sa vadeli
mevduat kaynaklar ve d & borçlarla fonlayan
bankalar, vade uyumsuzlu,u nedeniyle
yükselen bir faiz riski ta& r hale gelmi&lerdir.
13
(ii)
1989'dan
sonra
finansal
liberalizasyon süreci bankalar n d & borç
almalar n
kolayla&t rm &,
yukar da
belirtti,imiz süreç de bunu besleyerek
bankalar n aç k pozisyonlar n artt rm &t r.
Bankalar, sendikasyon kredileri al m n
artt r p döviz cinsinden borçlanarak ve
dövizlerini TL olarak hazine bonosu
ihalelerinde
yüklü
teklifler
vermede
kullanarak
aç k
pozisyonlar n
artt rm &lard r. Aç k pozisyon art & nda,
döviz kuru de,i&imiyle faiz oranlar
aras ndaki fark art & , önem kazanmaktad r
ve bu fark ihale faiz oranlar lehine artt kça
da bankalar aç k pozisyonlar n artt r p
karlar n katlamaktad rlar. Bu devletin de
istedi,i bir &eydir; bu suretle hem döviz
rezervleri artmakta, hem de daha çok bono
daha dü&ük faizle sat lmaktad r.
Program sonras sabit kura dayal
sistem, kur riskini azaltt , için dövizle
borçlanma bankalar n aç k pozisyonlar n da
artt rm &t r. Haziran 2000'de aç k pozisyon
miktar
19
milyar
dolar
olarak
hesaplanm &t r. Bu, 11–12 milyar dolar
civar nda sermaye taban olan bankac l k
sisteminin sermayesinin iki kat kadar aç k
pozisyonda oldu,u anlam na gelir. Yasal
s n r ise, Haziran 2000'den sonra % 50'den
% 20'ye dü&ürülmeye çal & lm &t r (Keyder,
2001:40).
(iii) Kamu bankalar n n bankac l k
sistemi içinde pay n n yüksek olmas ve bu
bankalar n verimli ve &effaf olmayan i&leyi&
biçimleri de, önemli bir sorundur. Program n
uygulanmas süresi içinde de bu bankalar n
mali
disiplini
bozucu
yap s
de,i&tirilememi&tir. Krizden sonra çokça
sözü edilen kamu bankalar n n
"görev
zararlar "n n bir nedeni, bu bankalar n baz
kesimlere dü&ük faizli ve uzun vadeli kredi
vermesi, di,er nedeni ise, hazinenin "nakit
kar l / olmayan" ad alt nda, bu bankalara
piyasadaki faizin çok alt nda ve geçerli
vadenin çok üstünde devlet ka, d
satmas d r. Bu uygulama sayesinde, kamu
borcu ve bütçe aç , ka, t üstünde gerçekte
oldu,undan çok daha küçük görünmektedir
(Çakman ve Çakmak, 2001: 50).
(iv) Bankac l k sektörünün denetim ve
düzenlemelerinin de zay f oldu,unu
söyleyebiliriz.1990'larda banka kurman n
a& r &ekilde kolayla&t r lmas sonucu banka
say s h zla ço,alm & ve kas m krizi öncesi
80'i bulmu&tu. Bunlar n önemli bir k sm
küçük, sermayesi yetersiz, kurucusunun
i&tirak ve üretimini finanse etmek amac yla
kurulmu& bankalard . Bu denetimsiz ortamda
bankalar n
ço,unlukla
kendi
ba,l
&irketlerine kredi verdi,i ve baz durumlarda,
bilinçli olarak bankalar n n içini bo&altt klar
ya&anan gerçeklerdi. Baz lar sermayelerinin
kat
kat
üstünde
kamu
ka, d
ta& yordu.1994'te ya&anan kriz asl nda
bankac l k kesiminin bu zafiyeti konusunda
sinyal vermi&ti. 4 banka TMSF’ye
devredilmi& ve %100 mevduat sigortas da o
dönemde al nan bir karar olmu&tu. Ancak
bankalar n denetim ve düzenlenmesine
ili&kin pek bir somut ad m at lamam &t .
Ancak 1999'da bu konular dikkate alan
Bankac l k Yasas ç kar lm &t . 2000 y l
program
çerçevesinde
Bankac l k
reformuyla ilgili olarak olu&turulmas
gereken BDDK oldukça gecikmeli olarak
faaliyete geçebilmi&tir. Daha önce de
belirtti,imiz gibi, denetimlerin uygulan &
biçimi,
bankac l k sektörü üzerindeki
olumsuzluklar ve pani,i artt rm &t r.
(v)
Dezenflasyon
program na
ayarlanma riskleri de ortaya ç km &t r.
Enflasyonun ve faiz oranlar n n dü&mesiyle
bankac l k sektörünün eski karl l , n n
azalaca, beklenen bir durumdu. Gerçi, faiz
dü&ü&leri k sa dönemde ellerinde yüklü
miktar kamu ka, d bulunduran bankalar n
ka, tlar n n fiyat n artt r p bir defaya
mahsus olarak nakit ak mlar n artt rm &t r.
Ancak orta dönemde,
bankalar normal
14
bankac l k faaliyetlerine geçme, kredi verme
ve kredi riskini üstlenmek durumunda
kalacaklard r. Bu da bankalar n risk
yönetimini daha ciddiye almalar n ve daha
rasyonel çal &malar n gerektirecektir.
olmu&tur. Hedeflenenden bu kadar büyük
sapmada daha önce de belirtti,imiz gibi,
euronun dolar kar& s nda de,er kaybetmesi
ve petrol fiyatlar ndaki art &lar n da önemli
pay olmu&tur.
Program
süresince,
hazine
ka, tlar ndan sa,lanan karl l k f rsatlar n n
azalmas yla birlikte, bankalar n tüketici
kredilerine
yöneldiklerini
ve
ba,l
&irketlerine kredi verme yoluna gittiklerini
ve baz bankalar n da seçme ve izleme
yetenekleri zay f oldu,u için riskli kredilere
yöneldiklerini görmek mümkündür.
IV.4.Sermaye Hareketlerinin DeDi=kenliDi
Sorunu
Bankalar n risk üstlenmesini adeta
te&vik eden politikalar da olmu&tur
Bunlardan en önemlisi sabit kura dayal
program n varl , d r. Döviz kuru riskini
azaltarak,
dövizle borçlanmay te&vik
etmi&tir. Mevduat sigortas n n sürdürülmesi
de bir ahlaki risk (moral hazard) unsurudur.
Kamu finansman n n borçla sürdürülmesine
ve faiz oranlar n n dü&ece,ine olan
beklentiye dayanarak, baz bankalar n yanl &
portföy seçimleri de önemli bir risk faktörü
olmu&tur. Sonuçta, bankac l k kesimi
sorunlar , program n alt n oyarken, program
da bankac l k kesimini daha k r lgan hale
getirmi&tir.
IV.3.Sabit Kura Dayal stikrar Programlar n n Sorunlar
Krizi ya&ayan ülkelerin hemen
hepsinde bu tür programlar bir risk unsuru
olu&turmu&tur.. Bu risklerden biri, bu tür
programlar n sadece bankac l k sektörünü
de,il, tüm toplum kesimlerini dövizle
borçlanmaya itmesidir. >kinci ve daha
önemlisi ise, reel döviz kurunu a& r
de,erlendirerek tasarruflar aleyhine tüketimi
artt rmas ve ithalat patlatmas d r. Bu da
cari aç k sorunlar na neden olmaktad r.
Türkiye örne,inde de bunlar ya&anm &, cari
hesap aç , n n GSMH'ya oran n n %1,5
olmas beklenirken y lsonunda bu oran %4,8
1999 Sabit Kura Dayal >stikrar
program , Para Kuruluna benzer bir
uygulamay devreye sokmu&tu. Buna göre,
ülke içine yabanc para girdi,inde, s ras yla,
Merkez Bankas döviz rezervleri art yor,
parasal taban geni&liyor, likidite art yor ve
bu da faiz oranlar n n dü&mesine katk
yap yordu. Program n uyguland , ilk 6–7
ayl k sürede olumlu konjonktür nedeniyle
önemli bir yabanc sermaye giri&i olmu&; bu
da istenenden daha fazla faiz oranlar n
dü&ürmü&tü. Eylül- ekimden itibaren ise
süreç tersine dönmü&, sermaye ç k &lar
likidite sorununu kötüle&tirmi&tir.
IV. 5. Politik stikrars zl klar
Asl nda 1999 seçimlerinin hemen
akabinde kurulan ve oldukça farkl
politik/ekonomik görü&leri içinde bar nd ran
üçlü koalisyon Hükümeti, böyle zor ve riskli
bir program devreye sokma konusunda
ba&lang çta samimi bir irade göstermi&tir.
Ancak, yap sal reformlar n yasal ve
uygulamaya dönük takvimi i&lerken, önce su
yüzüne ç kmayan, alttan alta hissedilen itiraz
ve engellemelerin daha sonra program n
i&leyi&ini zafiyete u,ratt , görülmü&tür.
Politik bir süreç içinde kamu bankalar n n/
kurumlar n n özelle&tirilmesi, tar mda reform
yap lmas gibi senelerdir söylenip de
yap lamam & konular n bir koalisyon
hükümeti taraf ndan gerçekle&tirilmesinin
çok güç oldu,u ortaya ç km &t r. >kincisi,
böyle zorlu bir program resmi kanaldan
halka anlat lmam &; halk n deste,i al nmam &
ve gerekli kesimlerle müzakere edilmemi&tir.
Program n, hükümet içinde bir sahibinin
15
olmamas da çok ele&tirilen bir konu
olmu&tur. Son olarak, Cumhurba&kan ve
Ba&bakan aras ndaki anlams z tart &ma ise,
teti,i çekmi&tir.
V. SONUÇ
1990'l y llarda kapitalist dünyan n
kar& la&t , bir dizi finansal krizin, 20.
Yüzy lda daha önce kar& la& lan krizlerle
baz farkl l klar bulunmaktad r. Sözkonusu
bu
farkl l klardan
hareketle
krizleri
aç klamaya çal &an ve baz
iktisadi
göstergeler yard m yla krizleri önceden
haber vermeye çal &an çe&itli modeller
geli&tirilmi&tir. Çal &mam zda bu modellerin
belirgin özellikleri ele al nm &, Türkiye ve
di,er ülkelerde ya&anan krizlerin nedenleri
tart & lm &t r.
1990'l y llardaki finansal krizleri bir
bütün olarak de,erlendirdi,imizde, krizlere
tepki olarak önce yabanc yat r mc ve
spekülatörlerin suçland , n , birçok ülkede
hükümetlerin
de,i&ti,ini, çok çe&itli
senaryolar ve sihirli çözümler öne
sürüldü,ünü, sonunda da IMF ile anla& l p
güvenilir bir yeni program yap ld , n
görmekteyiz. Görülen o ki, önemli olan,
Ulusal ve Uluslararas düzeyde krize çözüm
üretecek ak lc ve uygulanabilir politikalar
geli&tirebilmektir (Summers, 2000). Bu
ba,lamda &u hususlar vurgulayabiliriz:
Ulusal düzeyde ilk yap lmas gereken &ey,
güveni tesis etmek ve krizin derinli,i
konusunda belirsizli,i ortadan kald rmakt r.
>kincisi,
güçlü
ve
istikrarl
bir
makroekonomik
çerçeveyi
h zla
olu&turmakt r. Bunun için öncelikle uygun
döviz kuru sisteminin seçimi, güven için
gerekli olan do,ru maliye ve para
politikalar n n
olu&turulmas
gerekir.
Üçüncüsü, finansal istikrar sa,lamak için
güçlü bir finansal sistemi yap land r c
ad mlar kararl l kla atmakt r. Bunun için,
sa,l kl kurumlar destekleyip, sisteme zarar
verenlere
müdahale
etmek
gerekir.
Dördüncüsü, ülkeler, (ister kamu ister özel
kesim olsun) krizden etkilenen kurulu&lar n
likidite ve borçlar n çevirme (rollover)
riskleri ile bilanço risklerini azalt c tedbirler
almal d r. Son olarak, krizin y k c
etkilerinden
yoksullar n
korunmas n
sa,lay c destekleme programlar devreye
sokulmal d r. Bütün bunlar n yap labilmesi
güçlü bir siyasi iradeyi, i&ini iyi bilen
politikac lar ve bürokratlar , olumlu bir
dünya konjonktürünü ve ciddi bir d &
yard m gerektirmektedir.
Kaynakça
Allen, R. E. (1994): Financial Crises and
Recession in the Global Economy, Edward
Elgar
Aziz, J. (et.al.)(2000): "Currency Crises: In
Search of Common Elements", IMF
Working Papers, May
Babu&cu, R., M.O. Köksal (v.d.) (2000):
"Yüksek Enflasyondan Dü&ük Enflasyona
Geçi& Sürecinde Türk Bankac l k Sektörü:
Sorunlar ve Çözüm Önerileri", ktisat,
letme ve Finans, 15(174), Eylül
Bell, J.(2000): "Leading Indicator Model of
Banking Crisis: A Critical Review",
Financial Stability Review, December
Berg, A. ve C. Pattillo (2000): “The
Challange of Predicting Economic Crises",
IMF
Economic
Issues,
No:22,
(http://www.imf.org/external/pubs/ft/ ssues2
2/index.htm)
Burkart, O. ve V. Coudert (2000): "Leading
Indicators of Currency Crises in Emerging
Economies", NER # 74, May.
Caprio; G. (1998):" Banking on Crises:
Expensive Lessons from Recent Financial
Crises", World Bank, Working Papers
16
Çakman,K. ve U. Çakmak (2001): "Krizin
Olu&umu Üzerine Yorumlar ve Prognoz",
ktisat, letme ve Finans, 16(185),
Kaminsky (1999): "Currency and Banking
Crises: The Early Warning of Distress", IMF
Working Papers, No.178, December.
Demirguc-Kunt, A ve E. Detragiache
(1997): "The Determinants of Bank Crises:
Evidence From Developed and Developing
Countries", IMF Working Papers, May
Kaminsky, G. L. ve C.M. Reinhart (1999):
"The Twin Crises: The Causes of Banking
and Balance of Payment Problems",
American Economic Review, 89(3), June,
473-500.
Demirguc-Kunt, A ve E. Detragiache(2000):
"Does Deposit Insurance Increase Banking
System Stability", IMF Working Papers,
No:3
Dornbush, R. (2001): "A
Emerging
Market
http://web.mit.edu/rudi/www
Primer on
Crises",
Edwards, S. (1999): On Crisis Prevention:
Lessons from Mexico and East Asia", A.
Harwood, R. L. Litan ve M. Pomerleano
(edts.) Financial Markets and Development:
The Crises in Emerging Markets,
Washinghton D. C. :Brookings Institution
Press, 269-334
Eichengreen, B. A. Rose ve C. Wyplosz
(1996): "Contagious Currency Crises",
NBER Working Paper, No: 5681
Eichengreen, B. ve Fishlow, A. (1998):
Contending with Capital Flows: What is
Different About the 1990's", Capital flows
and Financial Crises, Itheca, NY: Cornell
Un. Press, 23-68
Flood, R., P. Garber (1984): "Collapsing
Exchange Rate Regimes: Some Linear
Examples", Journal of International
Economics 17(august), 1-13
IMF (1998): World Economic Outlook, May
IMF (2000): World Economic Outlook, May
Kaufman, G. G. (1997): "Preventing
Banking Crises in the Future: Lessons from
Past Mistakes", The Independent Review,
2(1), 55-77.
Kaufman,G. (1999): "Banking and Currency
Crises and Systemic Risk: A Taxanomy and
Review", Yay mlanmam & Çal &ma
Kawai, M., R. Newfarmer, S. Schumukler
(2000) : "Crisis and Contagion in East Asia:
Nine Lessons", Yay mlanmam & Çal &ma,
February 27.
Keyder, N. (2001): "Türkiye'de 2000-2001
Krizleri ve >stikrar Programlar ", ktisat,
letme ve Finans, 16(183), Haziran, 37-53
Krueger, A.G.(2000):"Conflicting Demands
on the International Monetary Fund",
American Economic Review, Papers and
Proceedings, May.
Krugman, P.(1979): "A Model of Balance of
Payments Crises", Journal of Money, Credit
and Banking, 11 (August), 311-25
Krugman, P.(1999):" Balance Sheets, the
Transfer Problem and Financial Crises",
Krugman, P. (2001): "Crises: The Next
Generation",
Mishkin, F. S. (1999): "Global Financial
Instability: Framework, Events, Issues",
Journal of Economic Perspectives, 13(4),
Fall, 3-20
17
Mishkin, F.S. (2000): "Financial Policies
and The Prevention of Financial Crises In
Emerging Market Countries", NBER
Conference, September
Obstfeld, M. (1986): "Rational and SelfFulfilling Balance of Payment Crises",
American Economic Review, 76(March), 7296
Pesenti, P. ve C. Tille(2000): "The
Economics of Currency Crises and
Contagion: An Introduction", FRBNY
Economic Policy Review, September, 3-16
Radalet, S. ve J. Sachs (1998): "The Onset of
the EAST Asian Financial Crises", NBER
Working Paper, No: 6680
Reinhart, C. M. ve V. R. Reinhart (1998):
"Some Lessons for Policy Makers Who Deal
with the Mixed Blessing of Capital Inflows",
M. Kahler (1998): Capital Flows and
Financial Crises, Itheca, NY: Cornell Un.
Press, 93-127
Summers,
L.H.(2000)
:"International
Financial Crisis: Causes, Preventation and
Cures", American Economic Review, Papers
and Proceedings, May.
Tornell, A. (1999):" Common Fundamentals
in the Tequila and Asian Crises", NBER
Working papers, No: 7139, May
Yay, G.G. (2001a): "Enflasyonu Dü&ürme
Politikalar n n Maliyetleri: Teori, Uygulama
ve Türkiye" ktisat letme ve Finans, 16
(184), Temmuz
Yay, T., G.G. Yay ve E. Y lmaz (2001):
Küreselle me Sürecinde Finansal Krizler ve
Finansal Regülasyon, ITO Yay nlar
(Bask da)
18

Benzer belgeler