PDF SAYI 25 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 25 - Hayat Online
25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 1 Mevlid Kandilinizi Tebrik Ediyoruz hayat Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Aylýk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung . Sayý/Nr.: 25 . Yýl/Jahre: 5 . Mart/März 2008 . Rebiü`l Evvel 1429 Bu acýlarý bir daha yaþamayalým Avrupa`daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06134-565965-66 www.oku-san.de Wetterau Bölgesi Emniyeti`nden Gazetemize Nezaket Ziyareti etterau Bölgesi Emniyet Müdürü Herrn Brussow gazetemizin merkez bürosunu ziyaret etti ve gazetemiz yetkilileri ile kýsa bir tanýþma faslý gerçekleþtirildi. Wetterau Bölgesi Emniyet Müdürü Herrn Brussow okuyucularýmýza þu kýsa mesajý iletti. “Hessen`de ve Almanya`da gençler arasýnda þiddeti önlemek için önyargýlarý ortadan kaldýrmak ve yanlýþ anlaþýlan noktalarý bertaraf etmek çok önemlidir. W HÜSEYÝNLEÞMEK Yarým Asýrlýk bir göçün öyküsü Dr. Yusuf IÞIK Dosya Sayfa 5`te Dosya Mahmut AÞKAR Sayfa 7`de Dosya Oðuz ÜÇÜNCÜ Sayfa 19`da Medyanýn üzerimizdeki olumsuz etkileri Gençlerin þiddet eðilimi ve siyasetin iflasý Sabýrlar Sýnanýyor! Dosya Ýlhan BÝLGÜ Sayfa 25`te Dosya Selma ÖZTÜRK Sayfa 11`de Dosya M.Salih AYDIN Sayfa 29`da Medyada çamur atma savaþý Entegrasyon derken asimilasyon istemek Hacarabýn Ýlk Gurbet Deneyimi Adana... Dosya A. Engin KARAHAN Sayfa 23`te Hessen eyaletinde yüzde 20’nin üzerinde yabancý yaþýyor, bunlarýn büyük çoðunluðu ise Türklerden oluþuyor. Bunun için birbirimizi tanýmalý ve daha iyi anlamalýyýz. Bu da ancak karþýlýklý güven duygusunun oluþmasý ile mümkündür. Biz de bizim anlaþýlmamýzý istiyoruz. Bu sebeple sizinle tanýþmak istiyoruz. Ve diyaloglarýmýzý karþýlýklý olarak geliþtirmek istiyoruz. Hayat Gazetesi okurlarýna sevgilerimizi ve selamlarýmýzý sunuyoruz.” dedi. Dosya Ekrem ÞENOL Sayfa 21`de Son Tartýþmalarýn Iþýðýnda Dosya 2 cm Fikret EKÝN Sayfa 13`te 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 2 25 yaşından küçük gençlere, NisanHaziran arasında özel Umre fiyatı (800, Euro) (*) IGMG UMRE UÇUfi PLANI / FLUGPLAN 2008 / 1429 NO BÖLGE 1 HAMBURG 2 RuhrA/KRuhr 3 KÖLN 4 HESSEN 5 STRASBURG 6 STUTTGART 7 FREIBURG/SCHWB 8 MÜNİH 9 HAMBURG 10 STUTTGART 11 MÜNİH 12 LYON 13 PARİS 14 DÜSSELDORF 15HANNOVER/BREMEN 16 BERLİN 17 STRASBURG 18 AMSTERDAM 19 FRANKFURT GİDİŞ DÖNÜŞ 09.03.2008 14.03.2008 16.03.2008 23.03.2008 06.04.2008 11.05.2008 09.05.2008 10.05.2008 17.07.2008 24.07.2008 04.08.2008 01.07.2008 01.07.2008 26.06.2008 10.07.2008 17.07.2008 01.07.2008 22.07.2008 23.06.2008 23.03.2008 28.03.2008 30.03.2008 06.04.2008 20.04.2008 25.05.2008 23.05.2008 24.05.2008 31.07.2008 07.08.2008 28.08.2008 15.07.2008 15.07.2008 10.07.2008 24.08.2008 31.07.2008 15.07.2008 05.08.2008 07.07.2008 UÇUŞ YERİ IGMG RAMAZAN UMRES‹ UÇUfi PLANI / FLUGPLAN 2008-1429 PROGRAM MÜDDET ÜCRET FRANKFURT PASKALYA FRANKFURT PASKALYA FRANKFURT PASKAYA FRANKFURT PASKALYA FRANKFURT PASKALYA FRANKFURT PFINGSTEN FRANKFURT PFINGSTEN MÜNİH PFINGSTEN HAMURG YAZ TATİLİ STUTTGART YAZ TATİLİ MÜNİH YAZ TATİLİ LYON YAZ TATİLİ PARİS YAZ TATİLİ DÜSSELDORF YAZ TATİLİ HANNOVER YAZ TATİLİ BERLİN YAZ TATİLİ STRASBURG YAZ TATİLİ AMSTERDAM YAZ TATİLİ FRANKFURT YAZ TATİLİ 2 Hafta 2 HAFTA 2 HAFTA 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 1190, y 940, y 940, y 940, y 1040, y 940, y 940, y 940, y 1050, y 1050, y 1050, y 1150, y 1150, y 1050, y 1050, y 1050, y 1150, y 1150, y 1050, y Turist programı Gençler: 800, y Gençler: 800, y Gençler: 800, y Gençler: 900, y Gençler: 800, y Gençler: 800, y Gençler: 800, y NO BÖLGE GİDİŞ DÖNÜŞ UÇUŞ YERİ PROGRAM MÜDDET ÜCRET 1 2 3 4 5 6 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 GENEL GENEL PARİS PARİS AMSTERDAM AMSTERDAM LYON LYON STRASBOURG STRASBOURG VİYANA VİYANA BRÜKSEL BRÜKSEL ZÜRİH ZÜRİH DÜSSELDORF 01.09.2008 15.09.2008 01.09.2008 15.09.2008 01.09.2008 15.09.2008 01.09.2008 15.09.2008 01.09.2008 15.09.2008 01.09.2008 15.09.2008 01.09.2008 15.09.2008 01.09.2008 15.09.2008 28.09.2008 01.10.2008 02.10.2008 01.10..2008 02.10.2008 01.10..2008 02.10.2008 01.10..2008 02.10.2008 01.10..2008 02.10.2008 01.10..2008 02.10.2008 01.10..2008 02.10.2008 01.10..2008 02.10.2008 12.10.2008 Frankfurt Frankfurt PARİS PARİS AMSTERDAM AMSTERDAM LYONN LYONN STRASBOURG STRASBOURG VİYANA VİYANA BRÜKSEL BRÜKSEL ZÜRİH ZÜRİH Frankfurt TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta TÜM RAMAZAN SON İKİ Hafta SON BAHAR 4 Hafta 2 Hafta 4Hafta 2 Hafta 4 Hafta 2 Hafta 4 Hafta 2 Hafta 4 Hafta 2 Hafta 4 Hafta 2 Hafta 4 Hafta 2 Hafta 4 Hafta 2 Hafta 2 Hafta 1495, y 1395, y 1595, y 1495, y 1595, y 1495, y 1595, y 1495, y 1595, y 1495, y 1595, y 1495, y 1595, y 1495, y 1595, y 1495, y 1250, y • Uçuş tarihlerinde 12 günlük değişiklik olabilir. * Genclere özel olan bu program, Almanya haricindeki ülkeler için 900 Euro’dur. • Türkiye üzeri uçuşlarda Umre dönüşü Türkiye’de aynı bilet ile izin yapma imkanına sahipsiniz. • Ferdî gitmek isteyenler için özel fiyat 1025, Euro (Bu fiyat Nisan ve Ağustos arası geçerlidir.) • 6 hafta önceden müracaat etmek ve en az 3040 kişilik grup olunması halinde yukarıda belirtilen program harici, iste nilen tarihte Umre organizasyonu yapılabilir. Hacc ve Umre ‘Millî Görüfl’ ile bir baflkad›r Bankaa Hesap p Numaras›:: IGMG G • SEB B AG G – Köln n • Konto o Nr.:: 162 2 888 8 5602 2 • BLZ:: 370 0 101 1 11 Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl · ‹slam Toplumu Millî Görüfl · Hac ve Umre Organizasyonu Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen · Tel.: +49 (0)2237-656 310/311 · Fax: +49 (0)2237-656 319 · E-Mail: [email protected] · www.igmg.de 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr editörden Sevgili dostlar! Geçtiðim Ocak ayýnda Hessen Eyaletinde seçimler yapýldý ve çok enteresan bir tablo ortaya çýktý. Yüzde 12`den fazla oy kaybýna uðramasýna raðmen çok az bir farkla birinci parti olan CDU buna raðmen iktidarý elden býrakmamak için çaba sarfediyor. Seçimin asýl galibi olan SPD ise koalisyon görüþmelerinden istemiþ olduðu sonucu çýkarmaya çalýþýyor. Seçim öncesi çýkan sayýmýzdaki yazýmýzda akl-ý selimin galip gelmesi temennisinde bulunmuþtuk. Seçim döneminde özellikle CDU`lu politikacýlarýn yani Sayýn Roland Koch`un söylemleri toplumda gerginliklere yolaçmýþtý. Münihte yaþanan elim bir olayý seçim malzemesi için kullanmaya kalkan Roland Koch daha sonra bir Alman gencinin iþlemiþ olduðu cinayet ile bu yapýlan seçim stratejisinin kurbaný olarak tarihi bir seçim hezimeti yaþadý. Biz yazýmýzda politik beklentiler yüzünden toplumda gerginlikler çýkarmanýn hiç de iyi bir þey olmadýðýný ve bunun zararýnýn herkese dokunacaðýný belirtmiþtik. Buna raðmen Roland Koch seçim dönemindeki yanlýþ söylemlerinden vazgeçmedi ve bedelini aðýr bir yenilgi ile ödedi. Tabii bu söylemler sadece Hessen`de sýkýntýya sebeb olmadý. Malumunuz Ludwigshafen`daki yangýn da tam bu döneme denk gelen bir zamanda oldu. Masum 9 vatandaþýmýzýn ölümü ile sonuçlanan bu menfur olay tarihin karanlýk sayfalarýnda yerini aldý. Burada þunu söylemek isteriz. Bu olayýn yaþanmasýndan sonra özellikle Türk ve akl-ý selim Alman politikacýlarýnýn beraberce gösterdikleri performans takdire þayandýr. T.C. Baþbakaný Recep Tayyip Erdoðan, Devlet Bakaný Sait Yazýcýoðlu Alman Federal Aile Bakaný, Rheinland Pfalz Baþbakaný, Ludwigshafen Belediye Baþkaný, Belediye yetkilileri, yangýnýn hemen sonrasýnda yapmýþ olduklarý açýklama ve ziyaretlerle gerçekleþen bu menfur olayýn toplumdaki infialini bir nebze yumuþattýlar. Burada yangýn sonrasýnda bazý kesimlerin kýþkýrtmalarýna Seite 3 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat “Kutlu Doðum” kutlu olsun aldýrýþ etmeyip, acýlarýný içlerine gömerek akl-ý selimle hareket edilmesi yönünde açýklama yapan Kaplan ailesinin fertlerini de takdir etmek gerekir diye düþünüyoruz. Bu vesile ile de Kaplan ailesine baþsaðlýðý dilemek istiyoruz. Tabi bu tür menfur olaylar durmadý ve Almanya`nýn deðiþik yerlerinde ve özellikle Hessen`de kundaklama olaylarý devam etti. Marburg`da olduðu gibi. Bu konuyu þu cümle ile kapatmak istiyoruz. Politik hýrs ve beklentiler yüzünden marjinal gruplarýn palazlanmasýna fýrsat verecek ortamlarýn oluþmasýna izin vermemek politikacýlarýn baþ görevi olmalýdýr diye düþünüyoruz. Aksi taktirde hem bu tür üzücü olaylar yaþanýyor. Tabii bu tür olaylarýn oluþmasýna zemin hazýrlayabilecek açýklamalar yapanlar seçimlerde her zaman istedikleri oylarý alamayabiliyorlar. Geçtiðim Þubat ayýnda Freidberg`deki merkez büromuzu Wetterau Bölgesi Emniyet Müdürü Herrn Brussow ve Basýn Sözcüsü Herrn Schwarz ziyaret ettiler. Tanýþma ve karþýlýklý bilgi alýþ veriþinin saðlýklý þekilde saðlanmasý açýsýndan güzel bir ziyaretti. Wetterau Bölgesi Emniyet Müdürü Herrn Brussow; hem tanýþmaktan memnun ol- 3 Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 duðunu söyledi ve hem de siz okuyucularýmýza kýsa ve güzel bir mesajýný iletti. Bu mesajý kapak sayfamýzda bulabilirsiniz. Malumunuz Mart ayý içerisinde “Alemlere Rahmet” olarak gönderilen “Hz. Muhammed (s.a.v)`in doðum günü olarak bildiðimiz Mevlid Kandilini kutluyoruz. Son dönemlerde Efendimiz (s.a.v) ile alakalý yaþanan karikatür krizleri; sanki Almanya`da yaþanan sýkýntýlar azmýþ gibi Federal Ýçiþleri Bakaný Sayýn Schäuble`nin açýklamalarý ile Almanya gündemine de sokuldu. Bizler müslümanlar olarak kutsal deðerlere yapýlan bu tür seviyesiz ve edepsiz hakaretleri kabul etmediðimizi ve sadece Efendimiz (s.a.v)`e deðil tüm dinlerin kutsal deðerlerine yapýlan bu tür saldýrýlarý da kabul etmediðimizi ve lanetlediðimizi söylemek isteriz. Allah`tan ki hem Ýslam dünyasýndan ve hem de Hristiyan ve Yahudi dünyasýndan bu tsr çirkin söylemlere ve eylemlere karþý ortak bir tavýr sergilenmektedir. Bu vesile ile Almanya`nýn ve Avrupa`nýn çeþitli þehirlerinde yapýlan ve yapýlacak olan “Kutlu Doðum” ve “Alemlere Rahmet” isimli programlara katýlmanýzý tavsiye ederiz. Bu vesile ile hem Efendimiz (s.a.v)`e olan sevgimizi göstermiþ oluruz ve hem de yapýlan çirkin saldýrýlara demokratik tepkimizi göstermiþ oluruz diye düþünüyoruz. Son olarak müsait olduðunuz bir gün aile fertlerinizle beraber bir çiçekçiye uðrayarak oradan aldýðýnýz gülleri komþularýnýza hediye etmenizi tavsiye ederiz. Bu vesile ile Efendimiz (s.a.v)`i temsil eden gülü hediye etmiþ olursunuz ve hem de birilerinin dünyada pompalamaya çalýþtýðý gibi Ýslam`a ve onun kutlu Elçisine karþý yapýlmak istenen hakaretlere bir tepki koymuþ olursunuz diye düþünüyoruz. Bu vesile ile yeni Mevlid Kandiliniz tebrik etmek isteriz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Sevgili Mahmut Aþkar Bey ile tesadüfi bir telefon konuþmasý ile tanýþma fýrsatýmýz olmuþtu. Bu konuþmadan sonra kendisi gazetemizin daimi yazarlarýndan olma þerefini bizlere tattýrdý. Belli bir zamandan sonra Mahmut Bey`e yazýlarýný mutlaka kitaplaþtýrmasý gerektiði telkininde bulunmaya baþladýk. Çünkü inanýyorduk ki Mahmut Bey`in yazýlarýndan insanýmýz çokça yararlanacaktýrlar. Kendisi güzel Türkçemize hakim; ayný zamanda Almancayý iyi derecede konuþmakta ve yazmakta idi. Bu tür özelliklere haiz bir kardeþimizin yazýlarýnýn tarihe tanýklýk etmesi açýsýndan kitaplaþmasýnýn önemli olduðunu düþünüyorduk. Hamdolsun kitap yayýn hayatýna katýldý. Kitabý size en yakýn kitapçýdan isteyin; eðer gelmemiþ ise sipariþ verin deriz. Sevgili Mahmut Bey hayýrlý olsun!.. Impresium/Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Mart / März 2008 Rebiü`l Evvel 1429 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu, Abdüssamet Temel, Bilal Demiroðlu, Mahmut Aþkar, Sinan Aktürk, Ýshak Özen, Saim Ayas, Sait Yüksel, Ýhsan Güler, M. Salih Aydýn Bölge Temsilcileri Münih: Ýshak Özen 0179-8335363 . [email protected] Nürnberg: Adem Güray 0163-1345948 . [email protected] Ulm: Cengiz Aslan 0178-5333144 . [email protected] Merkez Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.de Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 4 4 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 faaliyet haber IGMG Hessen`de yarýþmalarýn en güzeli Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin iki kategoride yarýþtýklarý Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Bölge Finali Pfungstadt`ta yapýldý GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin iki kategoride yarýþtýklarý Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Bölge Finali Pfungstadt`ta yapýldý. IGMG Hessen Bölgesi Ýrþad Baþkanlýðý tarafýndan organize edilen Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Bölge Finali Pfungstadt Mühlbergheim`da yapýldý. IGMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerdeki talebelerin iki kategoride yarýþtýklarý yarýþmaya katýlým oldukça yoðundu. Program Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi`nden emekli Doç. Dr. Mustafa Öztürk`ün okuduðu Kur`an-ý Kerim tilavetiyle baþladý. Daha sonra programýn açýlýþ konuþmasýný IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ yaptý. Ateþ bu tür yarýþmalarýn önemine deðindi. Almanya`da çocuklarýmýzýn bu tür yarýþmalara katýlmasýnýn ne kadar önemli olduðunu hatýrlattý. IGMG Hessen Bölge Ýrþad Baþkaný Þerif Aslan ise yarýþma hakkýnda bilgilendirmede bulundu ve hoþgeldiniz konuþmasý yaptý. Programýn evsahibi cemiyet baþkaný olan IGMG Pfungstadt Cemiyet Baþkaný Ömer Gündüz de bir selamlama ve hoþgeldiniz konuþmasý yaptý. Açýlýþ konuþmalarýndan sonra yarýþma jürisi ilk önce küçükler kategorisindeki yarýþmacýlar için sýralama kur`asý çekimi yaptý. Sýra numarasýna göre yarýþmacýlar ilk önce ezberden daha sonra ise yüzüne olarak sunumlarýný yaptýlar. Zaman zaman hoþ anlarýn yaþandýðý küçükler kategorisinin yarýþma bölümü sona erdiðinde jüri puanlama için ara verildiðini belirtti. Bu ara esnasýnda akþam namazlarý kýlýndý. Aradan sonra büyükler katagorisindeki yarýþmaya geçilmeden önce programýn sürpriz hatibi IGMG Ýrþad Baþkan Yardýmcýsý ve Avrupa Fýkýh Konseyi Üyesi Mustafa I Mullaoðlu sahneye geldi. Mullaoðlu Kur`an eksenli nefis bir konuþma yaptý. Kur`an`dan ve Ýslam tarihinden güzel örneklemelerle konuþmasýna daha da güzel bir hava katan Mullaoðlu; salondakiler tarafýndan pür dikkat dinlendi. Yine jürinin büyükler kategorisinde katýlým saðlayan yarýþmacýlar için sýra belirleme kur`asý çekimine geçildi. Kur`a çekiminden sonra yarýþmacýlar yine ezber ve yüzüne sunumlarýný yaptýlar. Tüm yarýþmacýlarýn sunumundan sonra jürinin puanlamasý için kýsa bir mola verildi. Mola esnasýnda puanlamalar hesaplanýrken sahneye yarýþmacýlar için IGMG Hessen Bölgesi tarafýndan alýnan hediyeler getirildi. Tüm yarýþmacýlara hediyeleri takdim edildi. Jüri heyetinin puanlamasýna göre dereceye giren yarýþmacýlar sahneye davet edildi. Jüri bir jest yaparak ilk üçe girenlerin haricindekileri dördüncü ilan etti. Sýrasýyla dereceye giren yarýþmacýlar puanlarý ve cemiyetleri þunlardý: Küçükler kategorisinde Birinci 1695 puanla Limburg Cemiyetinden Muhammed Gülen ikinci 1690 puanla Hanau Cemiyetinden Muhammed Taþçý üçüncü 1675 puanla Elsenfeld Cemiyetinden Enes Yýlmaz. Büyükler kategorisinde Birinci 1720 puanla Hanau Cemiyetinden Ýbrahim Yavuz ikinci 1625 puanla Limburg Cemiyetinden Yavuz Ergin üçüncü 1620 puanla Rüsselsheim Cemiyetinden Ekrem Þahan. Yarýþmacýlarýn puanlamasý yüzüne okumasý, ezbere okumasý ve tecvid bölümü olarak üç bölüme göre yapýldý. Tüm yarýþmacýlar sahnede hediyelerini aldýktan sonra; toplu olarak fotograf çektirilmesi ve programda küçükler kategorisinde birinci olan Muhammed Gülen`in okuduðu Kur`an-ý Kerim ile program sona erdi. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya öç, en geniþ anlamda; yaþama þartlarýnýn türlü sebeblerle zorlaþtýðý yerlerde, daha iyi, daha elveriþli geçinme ve bazý hallerde yerleþme yolunu bulmak üzere canlýlarýn özellikle insanlarýn bir yerden baþka bir yere taþýnmasýdýr. Göçler genellikle tabii sebeblere dayanýr. Nitekim ilk insanlar ya gýda aramak, ya korunmak veya sadece rahat hareket etmek ihtiyacýyla yer deðiþtirmiþtir. Zaten kýtlýk veya tabii afetler de insaný göçe zorlamýþtýr. Sosyal ve ekonomik sebebler yüzünden de göçler söz konusudur. Göç olayýnýn baþlýca çeþitleri þunlardýr: 1-Dýþarýya göç: Bir ülkeden baþka bir ülkeye yapýlan göçlerdir. Göçmenin daha iyi bir hayat yaþamak arzusuna cevap veren dýþa göç olayý, terkedilen ülkede önemli bir kayba yolaçar. Dýþa göçler, nüfusun birden ve toplu olarak akýný þeklinde deðil, daha çok aðýr aðýr ve kademeli bir gidiþ þeklinde olmuþtur. 2-Ýçe (dýþarýdan) göç: Henüz iþletilmemiþ kaynaklara sahip bulunan, ekonomileri geniþlemekte olan bazý ülkeler, kendi halkýna eklenmek üzere, üretimi artýrmaya yardýmcý olabilecek göçmenleri kabul etmekte fayda görebilirler. Bu yüzden, böyle ülkeler, kalabalýk nüsuslu ve geçim zorluðu fazla olan ülkelerden nüfus çekmiþlerdir. 3-Ýç Göçler: Ülke içinde bir yerden baþka bir yere, çoðunlukla iþ aramak maksadýyla yapýlan göç hareketleridir. Nitekim, artan nüfus ve ekonomik geliþmeler Türkiye`de önemli iç göçlere sebeb olmuþtur. G GMG Hessen Bölgesi´ne baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Kassel Ayasofya Camii Kadýn Kollarý, gençliðe yönelik gerçekleþtirilen hafta sonu yatýlý eðitim seminerine yoðun katýlým vardý. Programa Kadýn Kollarý Bþk. Öznur Altýparmak hanýmýn açýlýþ konuþmasý ile baþlandý. Daha sonra Eðitim Bþk. F. Yýldýz haným ilim öðrenmenin önemine deðindiði seminerini sundu. Müslüman Genç nasýl olmalý adlý bir seminer veren Tanýtma Baþkaný Seher Iþýk haným genç kýzlara Nasýl bir genç olmalýyýz? sorularýna güzel bir cevap oldu seminer. Annelerin hazýrladýðý ikramlarla birlikte Halil Ýbrahim sofrasýnda arka- I 11:25 Uhr Seite 5 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Yarým Asýrlýk Bir Göçün Öyküsü... Bizim burada bahse konu olarak ele alacaðýmýz ikinci maddedir. Ekonomileri geniþlemekte olan ülkeler, üretimi artýrmaya yardýmcý olacak iç gücü arayýþýna girdiler. Bu baðlamda Ýspanya, Ýtalya, Yugoslavya, Portekiz ve Türkiye`den iþçi getirdiler. Getirilen bu iþçiler Avrupa`nýn çeþitli ülkelerinde istihdam edildiler. Altmýþlý yýllarýn ilk yarýsýndan baþlamak üzere seksenli yýllarýn baþýna kadar iþçi alýmý devam etti. Özellikle Türkiye`den binbir testten geçirilerek Avrupa ülkelerine getirilen gurbetçiler bugün kýrkaltýncý yýlýný idrak etmektedirler. Bir çoðu iyi hayat þartlarýna kavuþmak veya sermaye biriktirip tekrar ülkemize gitmeyi düþünüyorlardý. Ama bu hiç de öyle olmadý. Birinci nesil, dil bilmeyen, örf ve adetlerini, hatta dinini dahi bilmediði yabancý bir topluma gelmenin ve onlarýn içinde yaþamanýn getirdiði sayýsýz problemlerle karþýlaþtý. Þimdi biz burada Avrupa`da bulunan gurbetçilerimizi bir analize tabi tutacak olursak, konuyu biraz daha nesiller boyutuyla ele almamýz gerekecek. 1. Birinci Nesil: Avrupa`ya ilk gelenler. Çalýþtýlar, yoruldular, yaþlandýlar ve ekonomik açýdan geliþtiler. Sosyal çevreye entegre olamadýlar. Psikolojik bir sürü problemle karþýlaþtýlar ve onlarýn üstesinden gelemediler. Bir kýsmý burada evlendi. Bir kýsmý bekar hayatý Dr. Yusuf IÞIK yaþadý. Buralarda çoluk çocuk sahibi oldular. Bu sefer de onlarýn eðitim problemleri çýktý. Onlarýn da üstesinden yeterince gelemediler. Birinci nesil, bulunduklarý ülkelerde “yabancý” muamelesi gördüler ve devamlý aþaðýlandýlar ve de dýþlandýlar. Birinci nesil, milli ve manevi kültür bakýmýndan da zarara uðrayanlardan. Onlar ekmek kavgasý verirken milli ve manevi kültürlerini geliþtirecek ortamdan ve materyalden yoksun olduklarý için konuya yeterince eðilemediler. Birinci nesil bu konuda yüzde yirmibeþ kayýpla bir bakýma defteri kapattý. 2. Nesil: Ýlk gelenlerin çocuklarý. Bunlarýn bir kýsmý babalarýnýn yanýnda doðdu. Bir kýsmý da çok küçük yaþta Türkiye`den ebeveynlerinin yanýna geldi. Bu nesil, entegrasyon sürecini yaþayan nesildir. Ýkinci nesil, bulunduklarý ülkelerde yeterince ve istenen bir eðitim düzeyini yakalayamadý. Bulunduðu ül- kelerin toplumuna uyum saðlamak için ister istemez uðraþ verirken, diðer taraftan da yine ister istemez kendi milli ve dini kültüründen uzaklaþtý. Ýki cami arasýnda kalmýþ beynamaz gibi iki kültür arasýnda med ve cezir (gelgit) yaþayan bu nesil, bir bakýma psiko-sizofreni hastasý oldu. Yani çift þahsiyetli bir kimliðe büründü. Bu nesli, milli ve manevi kültür bakýmýndan yüzde elli oranýnda kaybettik. 3.Nesil: Bu nesil ise ilk gelenlerin torunlarý. Bunlar entegrasyon sürecini geçip, asimilasyon sürecinin içinde buldular kendilerini. Bu nesil, birinci ve ikinci kuþaklara oranla biraz daha bulunduklarý ülkelerin eðitim imkanlarýndan yararlanma fýrsatýný buldular. Bulmasýna buldular ama bu sefer de kendi milli ve manevi kimliklerinden tamamen uzaklaþtýlar. Bu konuda istisnalar kaideyi bozmaz. Üçüncü nesil, bir bakýma Türkçe bilmeyen nesildir. Evde konuþulan bir bakýma mutfak Türkçesiyle kendi kimliðini bulma yolunda bocalayan nesildir. Bu nesli, milli ve manevi kültür bakýmýndan yüzde yetmiþ oranýnda kaybettik. 4. Nesil: Bu nesil þu anda henüz ilkokul seviyesinde bulunan üçüncü neslin çocuklarý. Bu jenerasyona, Avrupa ülkeleri yetkilileri “bizim çocuklar diyor”. Bunlar, yaþlýlarýn emeklilik sigortalarýndan kaynaklanan cari açýklarý çalýþarak kapatacak Kassel Ayasofya Camii Kadýn Kollarý Gençliðe yönelik faaliyetlerine hýz verdi Eðitim seminerlerine yoðun ilgi var daþlarla ayný sofrayý paylaþan kýzlar güle eðlene coþkuyla tekrar dershanede buluþtular. “Allah Korkusu ve alametleri” konulu semineri Perihan Yýlmaz Haným gençlerle paylaþarak Avrupa ve dünyada yaþa- nan tüm kötülüklerin, Allah´a ve Ahirete inançsýzlýktan dolayý bu günümüzde bile gençler arasý aile arasý toplumlar ve milletler arasý þiddet, uyuþturucu, Fuhuþ, çocuklara dahil uygulanan tecavüzler, bunlara sebep olan- larda Allah korkusunun olmayýþý o halde önce Allah´ý sevip sevgisini kaybetmemek için kaygý ve korku duymalýyýz. Peki bizler Allah´tan korkanlardan mýyýz? sorusuyla gençlere 7 alameti anlattý ve “inþallah he- 5 nesil olarak görülüyor. Bulunduklarý ülke vatandaþlýklarýna otomatik olarak geçirilen bu nesil, milli ve manevi kültürden tamamen soyutlanmýþ bir nesil olarak sadece ismi telaffuz edilecek olan bu nesli, kayýp veya yitik nesil olarak görüyoruz. Beþinci nesli zikretmek bile istemiyoruz. Çünkü tablo karanlýk görülüyor. Bataklýkta gül bitirme kuvvet ve kudretine sahip Cenab-ý Allah nesillerimizin akibetlerini hayreylesin diye dua etmekten baþka çaremiz bulunmamaktadýr. Avrupa`da 46 yýlý aþkýn bir süreden beri hayatlarýný sürdürmekte olan gurbet insanýmýzýn dertlerini, problemlerini ve çektikleri zorluklarý ve bunlarýn çözüm çarelerini tek tek ele alýp incelemek gerekir. Bunlarýn her biri aslýnda üniversitelerde ilmi çalýþmalarla birer tez halinde kamuoyuyla paylaþýlmasý gerekir. Sonuç olarak her gurbetçi göçmen, artýk burasý benim yeni (veya ikinci) vataným ve ben burada kalýcýyým, demeli ve hayatýn her kesiminde “en üsttekiler” seviyesini yakalamak için var gücüyle uðraþmalýdýr. Ülkelerde bulunan baþta Almanya ve Fransa olmak üzere Ýslami kuruluþlar “Uyum Zirvelerine” karþý bu sefer kendileriyle uyum içinde, þahsiyetli bir tavýr sergileyerek “uysal koyun” olmadýklarýný göstermelidirler. Ve gurbetçilerimizin problemlerinin çözümüne pozitif katkýlar sunmalý ve bunu da takip etmelidirler. Karanlýk gecelerin nurlu sabahýna kavuþmak üzere þimdilik esenlikler ve mutluluklar dileriz, gurbetteki gureba gurbetçilerimize. pimiz bu yolda oluruz” dedi. Seminerden sonra çay ve pasta ziyafeti ile birlikte gençler eðlenerek sabahladýlar. Yine Perihan Haným Ýslamda Peygamberimizin hadisleriyle kadýnlarýn ve kýzlarýn önemi ve özelligi konulu sohbetinden sonra, Bölge Eðitim Bþk. Handan Yazýcý haným Ýslam´da Sevgi konulu seminerini sundu. Sevgi Allah´a duyulmasý gereken sevgi, Resule duyulmasý gereken sevgi, Ayet ve Hadislerle pekiþtirildi. Sonra insanlar arasý sevginin önemine vurgu yapýldýktan sonra karþý cinse duyulan sevginin islami çerçevesi nasýl olmalý, bu konuda gençliði eðitmek sahip çýkmak gerekir” dedi! 25. sayi sayfalar 30.04.2009 6 Ý slam Toplumu Millî Görüþ Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, Mevlid Kandili münasebetiyle bir mesaj yayýnladý. Karahan, mesajýnda bütün Ýslam dünyasýnýn Mevlid Kandilini tebrik ederek þu hususlara dikkat çekti: “Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)’ýn dünyayý þereflendiriþinin yeni bir yýl dönümüne daha ulaþmýþ bulunuyoruz. Ýdrak edeceðimiz bu mutlu günümüzün tüm Ýslam alemine hayýr ve bereket getirmesini, insanlýk için de, barýþ ve huzura vesile olmasýný diliyorum. Büyük þair ve mütefekkir Mehmed Akif Ersoy doðumu anlatan þiirinde; On dört asýr evvel yine böyle bir geceydi/Çölden ayýn ondördü bir Öksüz çýkýverdi; Sýrtlanlarý geçmiþti beþer yýrtýcýlýkta / Diþsiz mi bir insan onu kardeþleri yerdi dediði gibi; Hz. Muhammed (sa), insanlýðýn büyük bunalýmlar içinde olduðu bir devirde Peygamber olarak gönderildi. Tarihin 9 Mart 2008 Çarþamba gününü, 20 Mart Perþembe’ye baðlayan gece, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in dünyaya teþriflerinin 1437. yýldönümü, `Mevlid Kandili`dir. Mübarek olsun. Mevlid, “doðum zamaný” demektir. Bu gece; Hz. Peygamber’in örnek hayatýný, yüce ahlýkýný ve evrensel mesajlarýný, tanýmak, tanýtmak, anlamak ve anlatmak maksadýyla `Mevlid Kandili` olarak kutlanmaktadýr. Peygamberiz; (S.A.V.) miladi 20 Nisan 571 yýlýnda, Hicri Rebiülevvel ayýnýn 12. Pazartesi gecesi dünyayý þereflendirmiþ; “Siz birbirinizi sevmedikçe gerçek mü’min olamazsýnýz, gerçek mü’min ola- 1 11:25 Uhr Seite 6 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan’ýn Mevlid Kandili Mesajý ‘Cahiliyye Dönemi’ olarak nitelendirilen bu evresinde kölelik düzeni hüküm sürüyor ve bu döneminin en çok zulme uðrayan kesimini ise kadýnlar ve güçsüz insanlar teþkil ediyordu. Ýþte böyle bir devirde Hz. Muhammed(sav)’in getirdiði nikah sistemi vasýtasýyla ilk defa evlilikler sözleþmeye baðlanmýþ ve kadýnlarýn haklarý hukuken koruma altýna alýnmýþ oluyor. Hz. Peygamber, “En iyileriniz, hanýmlarýna karþý en iyi tutum ve davranýþ içinde olanlarýnýzdýr” sözü ile de eþlerin birbirlerinin hukukuna riayet etmelerini ve karþýlýklý sevgi ve þefkatle dolu olmalarýný istiyordu . Bir oðlu küçük yaþta vefat ettiði için evlat acýsýný tadan bir insan olan Sevgili Peygamberimiz (sav), çocuklara karþý özel bir sevgi ve þefkat beslerdi. Doðmadan kýsa bir süre önce babasýný, altý yaþýnda da annesini kaybetmiþ olduðundan yetimliðin ve öksüzlüðün ne demek olduðunu en çok Hz. Peygamber biliyordu. Onun için yetimlere çok büyük önem veriyordu. O, çocuklarla þakalaþan, onlarý eðlendiren, sevgi, þefkat ve merhamet dolu bir insandý. “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurarak, çocuklarýný sevmeyi bilmeyen, kýz çocuklarýna karþý olumsuz tutum içinde bulunan ve hatta onlarý diri diri gömen cahiliyye toplumunun çarpýk anlayýþýný kökten deðiþtirdi. Hz. Peygamber, kýz çocuk sahibi olmanýn utanç deðil, bereket kaynaðý olduðunu bildirerek, anne ve babalarýn çocuklarý arasýnda kýz-erkek ayrýmý yapmalarýný yasakladý. “Göklerin ve yerin yaratýlmasý ile dillerinizin ve renklerinizin ayrý olmasý, O’nun ayetlerindendir. Þüphesiz bunda, bilenler için gerçekten mesajlar vardýr” (Rum Suresi, [30:22]) ilahi vahyinin muhatabý olan Sevgili Peygamberimiz’in getirdiði öðretiye göre, ýrkçýlýk insanlýk suçudur ve siyah, beyaz, zengin, fakir, Arab, Arab olmayan herkes ayný deðere sahiptir. Hz Muhammed (sav), Veda Hutbesi’nde “Hepiniz Adem’in oðullarýsýnýz ve Adem topraktan yaratýlmýþtýr. Bir Arap’ýn Arap DÝTÝB GENEL BAÞKANI SADÝ ARSLAN’IN MEVLÝD KANDÝLÝ MESAJI mayýnca da cennet’e giremezsiniz” prensibiyle kardeþlik, birlik ve beraberliðin harcýný koymuþ, kendi canýna kasdetmiþ düþmanlarýný bile fýrsat elinde iken affetmiþ, büyüklüðün, hoþgörünün ve müsamahanýn en güzel örneðini sergilemiþ, hayatýn gayesinin, yaratýlýþýn manasýnýn silinip yok olduðu, herþeyin manasýz baþýboþluk ve hüzün örtülerine büründüðü, vahþetin bütün hünerlerini cömertçe sergilediði bir sýrada, kainatýn ufkundan bütün alemi þefkat örtüleriyle kuþatmýþtýr. Hz. Peygamber’in insanlýða sunduðu ilahi ve evrensel mesajlar, bu gün de muhtaç olduðu- muz insani ve ahlaki deðerleri içermektedir. Eðer bugün en güzel bir surette yaratýlan insan birbirini incitiyorsa, hiçbir haklý dayanaðý olmamasýna raðmen, yaratýlýþýyla ilgili olarak horlanýyorsa, din, dil ve ýrk ayrýmcýlýðý, yayýlan ve çoðalan bir dalga olarak masum insanlarýn zarar görmesine, hatta vahþice fani olmalarýna sebe- biyet verebiliyorsa, O’nu ve O’nun getirdiði prensipleri doðru anlayamadýðýmýz ve anlatamadýðýmýz içindir. Ýslam Dini, insan haklarý baðlamýnda her türlü ayrýmcýlýðý yasaklamýþtýr. Kadýn-erkek ayýrýmý da sözkonusu deðildir. Aile fertlerinin birbirlerine sevgi ve saygý göstermeleri aile mutluluðu için esas kabul edilmiþtir. Þiddetin ve aile içi þiddetin her çeþidi dinimizce yasaklanmýþtýr. Evlenme, taraflarýn hür iradeleri ile gerçekleþen bir akit ve bir sözleþmedir. Hiç kimsenin suç belirleme ve ceza verme yetkisi de yoktur. Münferit yanlýþlýklarý, Ýslam Dini’ne ve mesaj olmayan üzerinde yahut ötekinin diðerine hiçbir üstünlüðü yoktur” diyerek, ‘üstün ýrk’, safsatasýna dayanan faþizm gibi ideolojileri asýrlar öncesinden reddetmiþtir. Ayrýca Sevgili Peygamberimiz, kan ve kabile baðlýlýklarýnýn yerine, Allah’a iman esasýna dayalý evrensel bir kardeþlik ilkesi getirmiþ ve insanlar arasýnda huzur ve barýþýn ancak adaletle tesis edilebileceðini öngörmüþtür. Kirli savaþlarýn, iþgallerin, etnik çatýþmalarýn ve küresel sömürgeciliðin girdabýna düþen insanlýðýn kurtulmasý için, “Alemlere Rahmet” olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)’in getirdiði ilahi mesajýn deðeri, her zamankinden daha çok, günümüzde anlam kazanmaktadýr. ‘Ne mutlu bu kutlu mesajý getiren Hz. Muhammed(sav)’ýn izinden gidenlere’ diyerek, tüm Ýslam aleminin Mevlid Kandilini tekrar kutluyor, Yüce Rabbimizden insanlýk alemi için huzur ve barýþ dolu bir gelecek niyaz ediyorum.” müslümanlara teþmil etmek doðru bir deðerlendirme tarzý deðildir, kabul edilmesi mümkün deðildir. Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB) olarak, Mevlid Kandili’ni takip eden günlerde, Almanya genelindeki bütün teþkilatlarýmýzda `Kutlu Doðum Haftasý` kutlanacak, Peygamber Efendimiz’in hayatý ve mesajlarý, sahasýnda uzman katýlýmcýlar vasýtasýyla, çeþitli etkinliklerle anlamaya ve anlatýlmaya çalýþýlacaktýr. Bu duygu ve düþüncelerle herkesin `Mevlid Kandili`ni kutluyor, bu gecenin bütün insanlýðýn huzur, barýþ ve mutluluðuna vesile olmasýný Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya izim durumumuz; varlýk içinde darlýk çekenlere veya sahip olduðu varlýðýn kýymetini bilmediði, onu deðerlendiremediði için gözü hep baþkalarýnýn elinde olan dilenci ruhlulara benzer. Avam bazý olaylarý yaþar ve yaþatýr ama izahýný yapamaz. Aydýn, onlarýn niçin ve nedenlerini araþtýrýr, hadiselerden ders çýkartýr, ibret alýnmasýna zemin hazýrlar. Türk kamuoyunda kendisiyle yüzleþmeye doðru bir hareketlenmenin her sene biraz artarak gerçekleþtiðini gördükçe ümitleniyorum. Ýslâm tarihinde bazý hadiseler vardýr ki, onlar çok yüksek bir entellektüel seviyede incelenmesi, yorumlanmasý gereken konulardýr. Bu düzeydeki hadiselerden birisi de, hiç þüphesiz Kerbela Faciasý’dýr. Sadece hangi mezhepten olursa olsun, az veya çok inanan bütün müslümanlarý deðil, insanlýðýn tamamýný da çok yakýndan alakadar eden bir hadisedir Kerbela. Aþura günü olan 10 Muharrem’e, Hz Adem’den baþlayan insanlýk/dinler tarihinde pek çok olay atfedilir. Bunlarýn hepsi rivayet ama Kerbela bir hakikattýr! Bizim iþimiz, rivayetlerden sýyrýlýp hakikatlara yönelmektir. Hz. Hüseyin’in Kerbela’da 72 yareniyle birlikte 10 Muharrem günü (Aþura) þehit ediliþinin 1368. yýldönümü münasebetiyle akýtýlan gözyaþlarýna paralel olarak aydýnlarýmýzýn az bir kesiminde de olsa, akýttýklarý göz nuruna bir nebze de bizden olmasý ümidiyle bu yazýyý kaleme aldýk: Hadiseyi hissiyattan uzak, biraz geriden alarak, özetin özeti diyebileceðimiz sýnýrlý bir deðerlendirmeyle sizlerle paylaþmaya çalýþacaðýz. Kerbela sadece bir insanlýk trajedisi deðil, birçok yönüyle günümüzün insani ve islami meselelerinin önünü açacak, ýþýk tutacak, çözümünde kilit rol oynayabilecek özelliklere sahiptir. Yazýmýzýn ilerleyen bölümlerinde bu istikamette beyin kapasitemizi sonuna kadar zorlayacaðýz. Kabile Zihniyeti Ebu Sufyan, Ebu Cehil ve Ahnes birbirinden habersiz, gece vakti Hz. Peygamber’i evinde namaz kýlarken ve Kur`an okurken gizlice dinlemeye koyulur B 11:25 Uhr Seite 7 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Hüseyinleþmek ve tan yeri aðarmaya baþlayýnca saklandýklarý yerden ayrýlarak yola koyulduklarýnda karþý karþýya gelirler. Bu yaptýklarýndan dolayý birbirine sitem eder, ayak takýmýnýn bunu duymasýndan çekinerek bir daha yapmama kararý almalarýna raðmen, bu eylemlerini birkaç gece tekrar ettikten sonra aralarýnda durum deðerlendirmesi yaparlar: Biz ve Abd-i Menaf Oðullarý þerefi paylaþamadýk, onlar yedirdiler, biz de yedirdik. Onlar ziyafet verdi, biz de verdik... Ne yaptýlarsa, yaptýk. Artýk at baþý beraber olmuþtuk. Ýþte o zaman; bizden kendisine gökten vahiy gelen bir peygamber var, dediler. Bizim buna eriþmemiz imkânsýz. Vallahi onlarýn peygamberine asla inanmayýz, onu tasdik etmeyiz.(1) Bilindiði gibi, Abd-i Menaf Oðullarý, Hz. Peygamber’in mensup olduðu kabilenin adýdýr. Her konuda bu kabileyle yarýþ edebildikleri halde iþ, kendisine gökten vahiy gelen bir peygambere gelip dayanýnca, Ebu Cehiller ve Ebu Sufyanlarýn dahil olduklarý Kureyþ kabilesinin rekabet gücü burada bitiyor ama asýl mücadele de bundan sonra baþlýyordu. Mekke’yi Allah’ýn Son Elçisi ve yakýnýndaki müslümanlara dar eden bu güruh yüzünden Medine’ye Hicret olayý gerçekleþmiþtir. Hz. Peygamber’in vefatýndan sonra, Ebu Sufyan’ýn oðlu Muaviye (müslüman olarak), Hz. Ömer zamanýnda Þam valiliðine tayin edilmiþti. Hz. Ali halife olduktan sonra Muaviye’nin yerine Sehl bin Huneyf’i Þam valiliðine tayin eder. Muaviye, Hicri 36 senesinde Hz. Ali’nin görevlendirdiði bu yeni valiye, kendisine baðlý askerlerle karþýlýk verir ve bundan sonra da Hz. Ali’nin tayin ettiði hiçbir vali Þam’a giremez.(2) “Hz. Ali haklýydý, Muaviye de...” Halife olan Hz. Ali ile devlet baþkaný/halifesine karþý isyan bayraðýný çeken Þam Valisi Muaviye arasýndaki mücadele Sýffiyn Savaþý’nda doruk noktasýna ula- Mahmut AÞKAR þýr ve bunun akabindeki geliþmeler Ýslâm tarihinde yeni bir kargaþanýn, husumetin ve zihin bulanýklýðýnýn da baþlangýcýdýr. Hz. Ali’den sonra cebren ve hileyle halifeliði ele geçiren Muaviye devrinde Hz. Ali’ye cami minberlerinden lanet yaðdýrýlmaya baþlandý.(3) Kim söylerse söylesin; “Ali haklýydý, Muaviye de haksýz deðildi” türünden trajikomik bir tesbit bana, Nasreddin Hoca’nýn meþhur “Sen haklýsýn, sen de haklýsýn”la neticelendirdiði fýkrasýný hatýrlatýyor. Gaye, taraflardan birine sempati diðerine antipati duymak deðil. Gaye, haktan yana olmak, hakký teslim etmektir. Þayet Hz. Ali haklý, Muaviye de haksýz deðilse; o zaman ortada hak da yoktur. Baþka bir ifadeyle; bir hiç uðruna(!) bunca kan dökülmüþtür. Eðer gerçekten bazýlarý için böyle bir sonuca varýlýyorsa, Hz. Ali ile Muaviye ayný kefeye konulmaktadýr ki, hakkaniyet normlarýnýn altüst olduðu, tek yönlü istikametimizin çatallaþtýðý yer burasýdýr. Onun ötesinde, “Ben ilmin bahçesi, Ali kapýsýdýr” mealindeki Hz. Peygamber’in sözünün de bir hükmü, geçerliliði, inandýrýcýlýðý (haþa..) kalmýyor. Efendim, Muaviye de sahabiden olduðu için onlara dil uzatmak bize düþmezmiþ.... Peki bize düþmezse kime düþer bu görev?... Batýlý araþtýrmacýlara mý?.. Yukarýdaki teþhisi bir arkadaþýmdan duyduðumda içimden, bu kadarý da olamaz, en azýndan bunu senden duymamalýydým, diye- cektim ki, vaziyeti anlayan arkadaþ kendini hemen savunmaya geçti: Bu benim deðil Üstad’ýn (N. Fazýl Kýsakürek) sözüdür, dedi. Ahmet Turan Alkan, N. F. Kýsakürek’in “Doðru Yolun Sapýk KollarýArýnma Çaðýnda Ýslam” adlý kitabýnda, büyük bir din aliminin sahabiyi þöyle tarif ettiðini nakleder: Velinin ve sonraki ümmetin en büyüðü, sahabinin en küçüðünün bindiði atýn burnundaki toz zerresinden daha aþaðý derecededir(4)”. Bu basmakalýp, ezberci, nakilci, statükocu zihniyet; asýrlardan beri beynimizi cendereye alan, ufkumuzu daraltan ve karartan zihniyettir. Bizim en büyüðümüz sahabinin en küçüðünün bindiði atýn burnundaki toz bile olamayacaksa ve bunu inanarak nakleden de N. Fazýl Kýsakürek ise... Vay halimize! Biz bir hiçmiþiz demekki.. Muaviye’yi eleþtirmek mi?.. “Ve ardýndan bir ‘peygamber buyruðu’ referansý ile tartýþma sona erdirilir: Ben her günaha þefaat ederim; ille sahabilerime dil uzatanlara etmem.(5)”. Bu statükocu din anlayýþýna göre Muaviye de sahabidendir; öyleyse dokunulmazlýk zýrhýna girmiþ ve o da Ýslam’a ve dolayýsýyla müslümanlara yaptýðý bunca tahribata, haksýz yere, saltanat uðruna döktüðü bunca kana raðmen cennetle müjdelenenlerdendir(!). Hz. Ali ile Muaviye arasýnda baþgösteren olaylar doðru anlaþýlmazsa, bir sonraki oðullararasý çatýþmada Yezid’e karþý Hz. Hüseyin’i, daha doðrusu onun misyonunu anlamakta zorluk çekilebilir. Hüseyinleþmek Hayatýn Ýki Tezatý Her ne kadar konumuz, Hz. Hüseyin ve Kerbela ise de, yazýmýzýn birinci bölümünde Hz. Peygamber’in döneminde baþlayan, Hz. Ali’nin halifeliðinde kanlý çarpýþmalara ve bölünmelere dönüþen geliþmeler, önyargýlardan, tarafgirlikten ve özellikle Emevi zihniyetine meþruluk zemini kazandýracak uyduruk hadis 7 ve benzeri rivayetlerden arýnmýþ bir yaklaþýmla incelenmelidir. Ancak böylesi bir önhazýrlýk ve altyapýyla Kerbela hakkýyla anlaþýlabilir. Yoksa, bir kesimin gösteriye dönüþen dramatikfolklorik törenleri, baþka bir kesimin de “aþüre” tatlýsýyla “Aþura (10 Muharrem)”yý anmasý, aslýnda Kerbela ruhu ve Hz. Hüseyin misyonuyla örtüþmüyor! Avam ve aydýnýmýz Ýnanan aydýnýmýzýn büyük çoðunluðu, avamla omuz omuza namaz kýlmak, birlikte hacca gitmek ve oruç tutmak gibi ibadetlerle, dini konulardaki düþünce üretme/beyan etme ibadetini birbiriyle karýþtýrýyor. Ehl-i Beyt, Hz. Ali, Þia, Ehl-i Sünnet, Alevilik, Hz.Hüseyin, Kerbela gibi kavram ve isimler dile getirilip seslendirildiðinde, homojen (mütecanis) görünen müslüman aydýnlarda týpký avam manzarasýndaki gibi, ani kutuplaþmalara þahit oluyoruz. Herkes kendi köþesine geçerek gardýný alýyor. Zaten böyle olduðu içindir ki, asýrlardan beri belki diðer müslüman milletlerden daha fazla biz Türkleri birebir ilgilendiren bu tür konularda, Ýslam dahilindeki herhangi bir fýrkaya aidiyat duygusu taassubundan sýyrýlýp, zaten hazýr olan inanç zemininde ortak projeler üretemiyoruz. Avam nakilcidir, mezhep veya tarikat naslarýnýn arkasýna sýðýnýr ama aydýnýmýz, arþtýrmacý, yerine göre sorgulayýcý ve akýlcý olmak gibi bir mesuliyetin altýndadýr. Ýnanmayan veya inancý olup da bu tür konulara ilgisiz ve uzak duran aydýnýmýz yüzünden tek ayak üzerinde duran bir insan görüntüsü veriyoruz. Halbuki çoðumuzun gýptayla baktýðý Batý aydýnýnýn inanmayan kesimi de, Hýristiyanlýkla içiçe geçmiþ hadiselere kendi kültürünün bir parçasý olarak bakýyor ve irdeliyor ama kayýtsýz kalmýyor! Son yýllarda inanç sahibi aydýnlarýmýz içinden de dikkatli adýmlarla bu istikamette ilerleyenlerin sayýsý iyimser olmamýza vesile olmaktadýr. Aydýnýmýzdan beklentimiz; her yönüyle Kerbela faciasýnýn öncesi ve sonrasýný ve bizatihi kendisini ilahiyat, tarih felsefesi 25. sayi sayfalar 30.04.2009 8 ve siyaset boyutuyla ele almasýdýr. Hak ile batýlýn çarpýþtýðý yer Eðer Kerbela, mazlumun zalime, hakkýn batýla karþý þanlý bir baþkaldýrýsýnýn gerçekleþtiði yer ise ve saltanat uðruna dinin manupüle edilmesi/çarpýtýlmasýna “dur!” denilen yerin adýysa, günümüz dünyasýnda da, zalimin hüküm sürdüðü, mazlumun kanýnýn akýtýldýðý, dünyevî çýkarlar uðruna hak dinin haksýzlýða alet edildiði her yer bir Kerbela’dýr. Kerbela’yý daha iyi anlayabilmek için Hüseyinî duruþu bilmek lazým. Bu tavrý iyi anlayabilmek için de, iki basamak geriden baþlayalým: Hz. Hüseyin’in dedesi Hz. Peygamber, “Yaradan’a isyan hususunda yaratýlmýþa itaat yoktur.” veya, “Halka cebredenlerle, zulmedenlerle, onlara yardýmda bulunanlar cehennemdedir.” derken; Hz. Hüseyin’in babasý, Hz. Ali de, “Þahsýnýza fenalýk eden bir düþmaný affediniz, lakin vatanýnýza, milletinize ve dininize fenalýk edenleri affetmeyiniz.” diyor. Peygamber ocaðýnda ve kucaðýnda yetiþen Ýmam Hüseyin aldýðý terbiyeye, eðitime ve kendisine yakýþaný, kendisinden bekleneni yapacaktý: Ýyiliði (maruf) emredip, kötülüðü (münker) reddetmek ve ceddimin yolunu ihya etmek için kýyam ettim diyen Hz. Hüseyin, “Allah’ým, sen biliyorsun ki, bizim kýyamýmýz saltanat için yarýþmak ve dünya malýndan birþeyler elde etmek için deðildir.” diyerek ve baþýna gelecekleri de önceden bilerek Kerbela’ya doðru yola koyuluyordu. Kerbela, insanlýk tarihinde bir eþi ve benzeri olmayan faciaya, Hz. Hüseyin’in þahsýndaki kahramanlýða, yarenlerinin Þehitler Þahý’na ölesiye sadakata, inancý uðruna ölesiye dava adamlýðýna, önce davet edip sonra sözünden dönenlerin (Küfeliler) ihanetine ve kanýn kýlýca galebe çalmasýna þahitlik yaparak tarihe adýný “Belalý Yer” olarak yazdýracaktý. Hayatýn iki tezatý Habil’le Kabil arasýnda tezatlaþmaya baþlayan hayat, Hz. Ýbrahim ile Nemrut, Hz. Musa ile Firavun arasýnda devam ederek ge- 11:25 Uhr Seite 8 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir lirken, Hz. Muhammed ve Ebu Cehil arasýndaki zýtlaþmada, cehaletin karanlýðýnýn Muhammedi nurda kaybolup gideceðini zannetmiþtik. Fakat Allah Elçisi’nin vefatýndan hemen sonra, bu sefer müslümanlar arasýnda kutuplaþmalar, ihtilaflar baþgösterdi. Nitekim merhum Muhammed Ýkbal, “Kerbela Olayýnýn Sýrrý ve Ýslam’da Hürriyetin Manasý (Benlik ve Toplum, s. 130-131)” adlý muhteþem þiirinde þöyle diyordu: “Musa ile Firavun, Hüseyin ile Yezid... Ýþte hayat, bu iki tezattan doðdu. Hak, Hüseyin’in gücüyle yaþadý; batýl, Yezid’in hasretinden öldü.” Her ne kadar yazýmýzýn son bölümünü Hüseyinleþmek’ten ne anladýðýmýza ayýrmayý hedeflemiþ olsak da, bunun önhazýrlýðý veya ipuçlarý zaten kendiliðinden ortaya çýkmaya baþladý. Nemrut ile Ýbrahim’in, Musa ile Firavun’un ortasý olamayacaðý gibi, Hüseyin ile Yezid’in de ortasý olamaz! Ýnanç, ülkü, iddia sahipleri Hüseyinleþmek mecburiyetindedirler. Hz. Hüseyin’i ve onun davasýný Ýkbal kadar veciz bir üslupla anlatana rastlamadým: “Eðer dünya padiþahlýðýný isteseydi, öyle karar verip böyle gelmezdi. Düþmanlarý çöllerin kumu kadar çok, dostlarý parmak sayýsý kadar azdý.” ‘Aþk Þehidi’, ‘Hürriyet Savaþcýsý’ Hz. Hüseyin bunun farkýndaydý. Onu farklý kýlan da buydu zaten: Binlerce düþman askerine karþý, kadýn, çocuk ve ihtiyarlarýn da içinde bulunduðu sadece 72 tane inanmýþ ve iman etmiþ Allah dostlarý.... “Kur`an’ýn sýrrýný bize Hüseyin öðretti” diyor Muhammed Ýkbal. Ýkbal’in mazhar olduðu bu sýrrý idrak etmek ise, ancak Hüseyinî bir aþkla mümkündür. Bilhassa Kevser suresine atýfta bulunarak ‘Kurban’ yorum yapanlarýn bir kesimi; Hz. Hüseyin’in þehadetine iþaret ederler. Bundan dolayý olacak ki, Ýkbal da, þiirin devamýnda diyor ki, “O, Ýbrahim’in ve Ýsmail’in sýrrýydý. O özetli olaný yorumladý”. Bizim de, ‘Özetli Olaný Yorumlayan’ýn yorumunu yapacak aydýn-entellektüellere ihtiyacýmýz var. Hüseyinleþmek hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Haktan ve Halktan Yana Olmak Hüseyin sevgisi Müslümanýn en belirgin özelliklerinden birisi, Peygamber sevgisidir. Herkesin bildiði gibi, Kelime-i Þahadet getirilirken, kainatýn yegane yaratýcýsý ve sahibi olan Allah’ýn adýnýn zikredilmesinden sonra O’nun Son Elçisi Hz. Muhammed zikredilir. Hatta Peygamber Muhammed’in adý her anýldýkça ona selavat getirilir. Bu, her müslümanýn gönlünde hürmet ve muhabbetle karýþýk bir Peygamber sevgisidir ki, onun tarifi gerçekten zordur. Hatta bu sevginin derecesi; Yunus Emre’de baþka, Süleyman Çelebi’de ise bir baþka türlü dile getirildiði gibi, insandan insana farklýdýr. Konuyla ilgili kaynaklarýn hepsi Hz.Peygamber’in Ehlibeyt’i olarak Hz. Ali, Hz. Fatima, Hasan ve Hüseyin’i naklederler. Yine ayný kaynaklarda Hz. Peygamber’in ümmetine býraktýðý emanetlerden birinin kendi Ehli Beyt’i olduðunu ve kendisine duyulan sevginin onlara da duyulmasýný, özellikle Hz. Hüseyin’in kendisinden bir parça olduðunu, Hüseyin’e düþmanlýðýn kendisine düþmanlýk derecesinde deðerlendirdiði yönündeki hadisleri yine ayný kaynaklarda görmek mümkün. Bunlardan apayrý olarak, Hz. Hüseyin’in Yezid’le olan mücadelesinde mazlum tarafý temsil etmesi gerçeði ise, mezhebinden baðýmsýz olarak, az veya çok inanan, hatta hiç (Ýslâmî) inancý olmayanlar da bile onunla bir insanî dayanýþmaya ve ona karþý bir sevgi seline zemin hazýrlýyor. Hz. Hüseyin sevgisi eski tabirle, ne yazýk ki ifratla tefrit arasýnda gidip gelmektedir: Bazýlarý adýnýn Hüseyin olmasýyla yetinirken, bazýlarý da kanlar içinde kalýncaya dek baþýna gözüne vurmakla sevgisini(!) ifade etmiþ oluyor. Hz. Hüseyin’e duyulan sevginin derecesi, onun Allah katýndaki deðerini olduðundan ne aþaðý, ne de yukarý çýkarýr. Gaye, zaten cennetle müjdelenmiþ ve Þehitler Þahý Ýmam Hüseyin’i kurtarmak deðil, kendimizi onun vasýtasýyla kurtarabilmek olmalýdýr. Hüseyin sevgisi sadakat ve liyakat ister. O da, anýlmak ve anlaþýlmakla mümkündür. Anmak için Hüseyinî aþk gerekir, liyakat için de, Hüseyinî duruþ. Hüseyinî duruþ: Ýtaat sadece Allah’a ve O’nun yolunda olanlaradýr Kerbela’ya raðmen Allah’a kulluðu, saltanatý elinde tutanlara kulluk olarak da algýlayan, buna kýlýf uyduran din anlayýþý maalesef zamanýmýza kadar süregelmiþtir. “Baþ baþa, baþ da Allah’a baðlýdýr” sloganýný neredeyse Pegamber buyruðu olarak bize dikte ettiren zihniyetin yüzünden baþýmýz hiç belalardan kurtulmadý. Baþýmýzdaki ‘Baþ’ýn ne derece Allah’a baðlý olduðunu sorgulamak, zaten Allah’tan ziyade ‘Baþ’a kul olmada karar kýlmýþ bizlere mi kalmýþtý... Baþýmýzdakinin hikmetinden sorgu sual olamazdý; o ne yaparsa, ne söylerse mutlaka bir bildiði vardý (!). Biz kullara sadece itaat etmek düþerdi(!). Ýtaat/biat edilmesi gereken ‘baþ’ýn/ halifenin, Allah’a ne kadar itaatkâr (baðlý) olduðunu sorgulayabilmek, Hüseynî duruþtur. Hüseyin, þirk dininin temsilcisinin ezici gücü karþýsýnda, “takdir-i Ýlahi” deyip baþ eðmedi, biat etmedi; o, ‘Tevhid postuna bürünen þirk dini’ne karþý Tevhid dininin temsilcisi olarak þanlý bir baþkaldýrýyý “takdir-i Ýlahi” olarak tercih etti. Hz. Peygamber döneminde toplumun beþerî, siyasî ve itikadî yapýsýný ilgilendiren her türlü konuda, bazen bugün dahi temas etmekten çekindiðimiz ailevî, özel meseleler rahatlýkla dile getirilmiþ, tartýþýlmýþ ve neticede bilinmeyenler öðrenilmiþ, karanlýklar aydýnlatýlmýþtý. Böylece Cahiliye Dönemi’ne ait tabular yýkýlmýþ, insana gerçek deðerini vermeyen örf ve adetler bizzat Resullullah tarafýndan geçersiz sayýlmýþtýr. Ama gel gör ki, Hz. Peygamber’in vefatýndan hemen sonra, ilk kuþak müslümanlar arasýnda baþgösteren ihtilaflar zamanla büyüyerek biz 21. yüzyýl müslümanlarýna kadar gelip çatacaktý. Ýslam’ýn ilk dört halifesinden (Hz. Ebubekir’in dýþýnda) üçünün katledilmiþ olmasý, zamanýn Müslüman Arap toplumu arasýnda Muhammedî bir din anlayýþýnýn ne kadar zor ol- dosya duðunu gözler önüne sermeðe yeterlidir. Hz. Osman döneminde çok tehlikeli boyutlara týrmanan anlaþmazlýklar, halifenin katledilmesinden sonra da son bulmadý ve Hz. Ali’nin halifeliði döneminde Cahiliye Devri’ne mahsus Arap kabileciliði, bölünmelerin zeminini oluþturdu. Hz. Muhammed (s.a.v)’in Veda Hutbesi’nde ayaklar altýna aldýðý karanlýk dönemin kan davasý, kavmiyetçilik gibi adet ve töreleri yeniden hortlamýþ ve Sünnetullah yolunda hizmetten ziyade, saltanat uðruna din istismarý baþlamýþtý. Hz. Ali ile Muaviye arasýndaki çatýþmayý deðerlendirirken, “ikisi de sahabedendi” diyerek safdil ve kendince tarafsýz bir müslüman profili çizenler, aslýnda profilsiz bir müslüman tiplemesini piyasaya sürmüþ oluyorlar. Hz. Peygamber ve Kur``n doðrultusunda giden yolumuz, ‘ikisi de haklýydý’ görüþünün ýsrarcýlarý yüzünden aniden çatallaþýveriyor; birisi, Hz.Ali’nin, diðeri ise, Muaviye’nin gittiði yol... Bu anlayýþa göre müslüman, onlardan hangisinin izinden gitse doðru yolda olmuþ oluyor(!). Ýfrattan tefrite kadar âlenen Aliciler var ama, ya Muaviyeciler?... Kimse tercih noktasýnda Muaviye’den yana (âlenen) tavýr almýyor fakat Emevi din anlayýþýnýn özünü oluþturan; ýrkçý, istismarcý, saltanatcý (seküler) din anlayýþýnýn baþka bir adý da þirk dinidir.”Böylece þirk dini, din adýna þunu yapmak ister: Halk olup bitenin, toplumsal durumun zorunlu olduðuna, bunun Ýlahî irade gereði olduðuna inanmalýdýr. Bu yazgýdýr, takdirdir! (Dine Karþý Din, Dr. Ali Þeriati)”. Yolumuzu çatallaþtýran, Hüseyinî direncimizi kýran, bizi uysallaþtýrýp statükocu kýlan, kafamýzý karýþtýran, içimize ikilik salan anlayýþ; “O haklýydý, o da haksýz deðildi” anlaþýlmaz ‘anlayýþ’týr! Bu profilsiz duruþ yüzünden din adýna yapýlan haksýzlýklara, suistimallere, kendisi dýþýndaki diðer müslümanlarý cehennemlikle suçlamalara hatta katletmelere müslümanlarýn ‘baþ’larý tarafýndan icazet verilmiþ, avam tarafýndan da gözyumulmuþtur. Bu zihniyetin temelleri de, Mu- 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya aviye döneminde baþlamýþ ve özellikle Emevi ve Abbasiler döneminde minberlerden Ehl-i Beyt’e hakaretler yaðdýrýlmýþ, mensuplarý ya Hz. Hasan gibi evinde zehirleterek veya Hz. Hüseyin gibi savaþ meydanýnda kýlýç çekilerek þehit edilmiþlerdir. Baþka bir ifadeyle, Hz. Ali hakkýyla anlaþýlmadan onunla irtibatlandýrýlan, özdeþleþtirilen geliþmeleri objektif bir yaklaþýmla anlamak mümkün deðildir. Bu noktadan hareketle, Kerbela’da kanýn kýlýca galebe çalan Hz. Hüseyin mücadelesini de hakkýyla anlamak mümkün olamaz. Hâlâ Kerbela, Aþura veya Hz. Hüseyin adý geçince o sahayý “mayýnlý tarla”olarak gören ve o yüzden olacak ki, aman oraya girmeyelim, konuyu deþmeyelim, suçluyu Allah’a havale edelim diyenler, Yezid’in kulaklarýmýzý týrmalamaya devam eden þu sözlerine kulak versinler: Hz. Hüseyin’in þehit edilmesinden sonra mübarek kesik baþýný Þam’daki sarayýnda Yezid’in önüne tepsi içinde koyduklarýnda; “Keþki Bedr’de bulunan büyüklerim sað olsalardý da bu hali görselerdi ve sonra da bana, sevinerek, elin var olsun diye seslenselerdi. Toplumun on zamanlarda Avrupa`da yaþanan ekonomik nedenli problemler buralarda yaþayan insanlarýmýzýn ihtiyaçlarýný karþýlayabilmeleri için daha çok çalýþmalarýný gerektirmekte ve bu nedenle aileler yoðun ve yorucu iþ temposu nedeniyle etraflarýnda gezen tehlikelerin farkýna varamamaktadýrlar. Dolayýsýyla yetiþtirilmelerinde daha çok özen ve itina isteyen gençlerimiz kendi hallerine býrakýlarak istemediðimiz ortamlarda istemediðimiz þekilde ait olduklarý kültürden kopartýlarak yokedilmeye çalýþýlmaktadýr. Yok olmanýn ancak kültürün ortadan kalkmasýyla gerçekleþeceðine inananlar bu planlarýný sistemli ve düzenli olarak yürütmektedirler. Bunlar dünyanýn her yerinde hatta kendilerine ait olmayan topraklarda bile satýn aldýklarý medya kuruluþlarý aracýlýðýyla evlerimize kadar girerek bu faaliyetlerini sürdürmektedirler. Ge- S 11:25 Uhr Seite 9 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir ulularýný öldürdük, Bedir savaþýnýn öcünü aldýk.....(Tarih Boyunca Ýslam Mezhepleri ve Þiilik, Abdülbakîy Gölpýnarlý)”. Evlad-ý Resul’a intikam hýrsýyla hareket edenlere karþý Hüseyin; “Halkýn en cesuru, nefsinin isteklerine galip gelenidir.” diyen babanýn (Hz. Ali) oðluydu ve kendisi de; “Ýnsanlarýn en yiðidi, gücü olduðu halde intikam almaktan vazgeçenidir.” diyebilecek kadar Kur`anî çizgide nefsine hâkim, inanç abidesi, þahsiyetli bir duruþun sahibiydi. O, Yezid gibi zalim birisinin halifeliðine boyun eðmektense, “Ben ölümü saadet, zalimlerle yaþamayý ise alçaklýk biliyorum.” diyerek on dört asýrdan beri mazluma rehber olan tavrýný ortaya koyuyordu. Ýmam Hüseyin, Yezid’in halifeliðine biat ederek Kerbela Faciasý’ný önleyebilirdi ama dinde yapýlacak tahribatlar neticesinde meydana gelecek facialarý kim önleyecekti?.. Muhammed Ýkbal’ýn dediði gibi, o; “Lailahe illallah binasý yücelsin diye Allah’ýn yolunda kana boðuldu.”. Hüseyin’in duruþu, “Bir elime ayý, bir elime güneþi verseler, yine inandýðým davadan vazgeçmem” diyen dedesi Allah’ýn Son Elçisi’nin duruþu hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 gibiydi. Hüseyinî duruþ; Allah’a baðlý olmayan “baþ”a bir baþkaldýrý harekâtýdýr. Hüseyinleþmek: “Emri bil maruf, nehyi anil münker” Ýþine geldiði tarafýndan ve iþine geldiði þekliyle Allah’ýn Elçisi’ni, Kur`an-ý Kerim’i algýlayan, anlayan, yorumlayan ve yaþayanlar, Hüseyinleþemezler!.. Hüseyinleþmek; sadakatte, muhabbette, ibadette ve þecaatte yekparelik (bütünlülük) ister. Münevver seviyesinde Kur`an idraki ve Peygamber muhabbeti, Hüseyinleþmeye giden yoldur. Bu çaðýn müslümaný ve hele aydýný mutlaka Kerbela’yý hakkýyla idrak etmeli ve oradan ders çýkarmalýdýr: Gerçek kutsallar tahrif ve tahrip edilirken, cehalet dönemine ait, Ýslam’ýn reddettiði örf, adet ve zihniyetin yeniden kutsallaþtýrýldýðý yerin adýdýr Kerbela ve Hüseyin de, bu yýkýmý önlemek için kaný pahasýna mücadele eden mübarek kahramanýn adýdýr. Hüseyinleþmek; þirk dinine karþý verilen mücadeledir. Çaðýmýzda Hüseyinler çoðalýrsa, müþrikler azalýr, þirk ortadan kalkar. Bu yazýmýza bölümler halinde devam ederken, dostlardan birisi þakayla karýþýk, “artýk Kerbela’dan çýkýn” demiþti. Özellikle bizim bulunduðumuz coðrafyaya dönüp baktýðýnýzda, mutlaka her ülkede en azýndan bir “Kerbela” göreceksiniz ve her Allah’ýn günü “Aþura”yý aratmayacak derecede çaðdaþ zorbalar barbarlýklarýna devam ediyorlar. O topraklarda dün, mýzraklarýn baþýna Kur`an ayetleri geçirerek saltanatlarý uðruna müslüman kaný dökenler, Ýslam’ýn güzide alimlerini, Allah dostlarýný, Peygamber torunlarýný Kur`an’dan ayetler okuyarak katledenler, gün geldi (Saddam gibileri) akýttýklarý mazlum kaný ve mazlumlarýn gözyaþýný, ellerindeki ‘kanlarýyla yazdýrdýklarý Kur`an’la kamufle etmeye çalýþtýlar. Kerbela’dan ibret alýnsaydý, Ýmam Hüseyin sadece ‘ötekiler’e býrakýlmasaydý, bilen âlimimiz bildiði üzre âmel etse ve doðrularýný mevki-makam hýrsýna için feda etmeseydi, aydýnýmýz böylesi mühim konulara el atsa, ilgi gösterseydi, 21.yüzyýlda yeni Kerbelalar olmaz ve biz de millet ve ümmet olarak Kerbela’dan çýkmýþ olurduk. Keþke herkes bu olaydan nasibini alsaydý da, sadece Kerbela’ya takýlýp kalan ben olsaydým. Ýnsanlýðýn baþýndaki en ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Gençlik Kollarý Çalýþmalarýna Baþladý ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Gençlik Kollarý ilk toplantýsýný düzenleyerek faaliyetlerine baþladý. ATÝB-Gençlik Kollarý Genel Baþkaný Mustafa Çaðrý Öner de toplantýya katýlarak desteklerini dile getirdi. rek ustaca hazýrlanmýþ filmlerle gerek devamlý hedef gösteren haber programlarýyla gerekse gazete kitap vs. topluma ulaþýlacak ne varsa titizlikle kullanýlarak bizim olan deðerlerimiz yani içinde güzel dinimiz Ýslam`ýn olduðu yine güzel dilimiz Türkçe’nin olduðu atalarýmýzýn bize birer yol gösterici olan öðretilerinin olduðu kültürümüz yokedilmeye çalýþýlmaktadýr. Oysa bizler çok öncelerden beri bu tehlikeyi iþaret etmekle birlikte çalýþmalarýmýzý bu noktada aðýrlaþtýrmaktayýz. Büyük bir çoðunluðumuzun bu tehlikeyi görmemesine karþýn ATÝB (Avrupa Türk Ýslam Birliði) Haktan aldýðý ve bitmek bilmez bir güçle sorunlarýn üzerine gitmektedir ve bünyesinde sorunlarý ortadan kaldýracak formülleri geliþtirmektedir. Kuruluþundan bu yana gençliði teminat ve gelecek olarak gören ve bu 9 büyük belalardan birisi olan kavmiyetçilik, ýrkçýlýk ancak Hüseyinleþmeyle bertaraf edilebilir. Hüseyinler çoðalýrsa, mazlum milletler üzerindeki baskýlar, sömürüler, adaletsizlikler azalýr. Þüphesiz ki insanlýk tarihinde doðru yolun yolcularý büyük þahsiyetler vardýr ama, “Hüseyin ise, tarihdeki tüm zulüm þehitlerinin tanýðý, Adem’den kendi zamanýna dek ve bütün dönemlerde özgürlük, eþitlik ve adalet önderlerinin varisi, þehadet elçisi ve devrim kanýnýn tezahürüdür. (Dr. Ali Þeriati)”. Sünnisi, Þiasý ve Alevisiyle çaðýn müslümaný Hüseyinleþmek mecburiyetindedir. Hüseyin, ayrýlýðýn deðil birliðin simgesidir. Hüseyin bizden, biz ise Hüseyindeniz! Biz Hüseyinleþmeliyiz! Hüseyinleþmek; Kerbela’yý sahiplenmek, Hüseyin’in “Ýyiliði emredip kötülükden sakýndýrmak” davasýný davalaþtýrmaktýr; o da, Hak’tan ve halktan yana olmaktýr. (1): Hz. Muhammed ve Hayatý, Diyanet Ýþleri Yayýnlarý, s.105 (2): Hilafetten Saltanata Emeviler Dönemi, Prof. Dr. Ýhsan Süreyya Sýrma, s. 21 (3): Hilafet ve Saltanat, Eb’ulA’la El-Mevdudi, s. 218 (4): Türkiye Günlüðü, 72/2003 (5): A. Turan Alkan, a.g.e yönde yapýlacak çalýþmalarýn önemine deðinen ATÝB burada yetiþen gençlerimiz için bütün imkanlarýný seferber etmektedir. Bölge bölge, teþkilat teþkilat yapýlan toplantýlarda özellikle Gençlik Kollarý Genel Baþkanlýðý özel bir çaba sarfetmektedir. Geçtiðimiz günlerde ATÝB Darmstadt Teþkilatý Gençlik Kollarý Yönetiminin gençlere yönelik yaptýðý toplantýda faaliyetlere yönelik hedefler açýklandý ve gençlerimiz bilgilendirildi. ATÝB Darmstadt Gençlik Kollarý Baþkaný Mustafa Dingil ve Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Doðan`ýn yaptýðý bu bilgilendirme toplantýsýnda hazýr bulunan Gençlik Kollarý Genel Baþkaný Mustafa Çaðrý Öner de yapýlan faaliyetlerin önemine deðinerek teþkilatlý toplum güçlü toplumdur mesajý ýþýðýnda gençlere uymalarý gereken tavsiyelerde bulundu. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 10 slam Tarihi’nin Hz. Peygamber dönemine Müslüman âlimler ‘Asr-ý Saâdet’ adýný vermiþlerdir. ‘Mutluluk Devri’ manasýný ifade eden bu terkip, gerçekten de o dönemin bir kelimeyle ifade edilmesini saðlayan isabetle seçilmiþ bir terkiptir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) döneminde bizzat O’nun rehberliði ve liderliðinde ashab-ý kirâm, Ýslam’ýn bütün emirlerini anlamýþ, yaþamýþ ve yaþatmýþlardý. Hz. Peygamber’in eðitiminden geçmiþ olan ashabý kirâm, Ýslam’a gönülden baðlýydýlar. Samimiyet ve ihlâs içerisinde yalnýz bir Allah’a kul olmuþlar, O’nun Resûlüne gönül vermiþlerdi. Ruhlarýný, düþüncelerini, davranýþ ve yaþayýþlarýný Allah ve Rasûlunun istediði þekilde þekillendirmiþlerdi; Kitap ve Sünnet, onlara yön veriyordu. Bu sebeple de inandýklarý ulvî davalarýný her þeyin üstünde tutuyor; dinleri uðruna sahip olduklarýný feda etmede zerre kadar tereddüt göstermiyorlardý. Ýþte bu anlayýþ ve yaþayýþa sahip bulunan fertlerden oluþan Ýslam toplumunda, tam bir birlik ve beraberlik, âhenk ve uyum, dayanýþma ve yardýmlaþma, kaynaþma ve aktivite hakimdi. Müslümanlar, idarî, siyasî, sosyal, iktisadî, ilmî, askerî ve adlî gibi çok çeþitli yönlerden olgunluðun zirvesinde idiler. Belki idarî müesseseler geliþmemiþti, ama idarenin en mükemmeli veriliyordu. Henüz dünya imparatorluklarý dize getirilmemiþti, Müslümanlar dünyanýn dört bir tarafýna hâkimiyetlerini götürememiþlerdi, ama bunun temelleri saðlam bir þekilde ve baþarýyla atýlmýþtý. Müslümanlarýn hayat standardý ve refah seviyesi pek yüksek deðildi ama, zaten onlar müreffeh, lüks ve israfa yönelik bir hayatýn arayýcýlarý deðillerdi. Çeþitli ilimlerle ilgili düzenli, sistemli eserler yazýlmamýþtý ama, ashab-ý kirâm, gerçek bilgiye yani vahye sahip çýkmýþ, ilmin önem ve deðerini gayet iyi anlamýþlardý. Henüz o dönemde devamlý silah altýnda tutulan ve eðitim yaptýrýlan düzenli ordular yoktu ama; Ýslam toplumun her bir ferdi, gözünü budaktan esirgemeyen cesaret timsali bir kiþiliðe sahipti. Adliye saraylarý, mahkeme salonlarý, adliyeye dair diðer organizasyonlar henüz mevcut deðildi ama; ‘Hýrsýzlýk yapan, kýzým Fâtýma da olsa cezasýný verir- Ý 11:25 Uhr Seite 10 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Asr-ý Saadet’te sosyal hayat Ahmer ARSLAN • [email protected] dim.’ diyen bir peygamberin tabîleri, adaletin eþsiz örneklerini sergilemiþlerdi. Yani toplumun her köþesinde huzur, güven, asayiþ, düzen ve istikrar hakimdi. Bu dönem, daha sonraki Müslüman nesillere örnek teþkîl eden mutluluk ve saâdet dönemiydi. Müslüman toplumun yapýsý Ýnsan, yaratýlýþý gereði mal, can, ýrz ve namus güvenliðini saðlamak ister. Hakkýný almak, haklý gördüðünü savunmak eðilimi taþýr. Ýþte Asr-ý Saadet’te mal, can, ýrz ve namus güvenliði ideal olacak ölçüde gerçekleþtirilmiþtir. Asr-ý Saadetin sosyal hayat boyutunu kavramak; Ýslam tebliðinin Mekke ve Medine dönemlerini vahyin geliþ süreciyle birlikte kavramakla ve bütün yönleriyle Hz. Peygamber (s.a.v)’ý, Ýslam’ýn temel kaynaklarý yardýmýyla tanýmakla ancak mümkün olabilecektir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in üstün insanî özelliklerini; davasýna inanmýþ olma, azimli ve sebatkâr olma, adil olma, kolayý tercih etme, cömertlik gibi üstün liderlik vasýflarýný, peygamberlik görevlerini Kur’an-ý Kerim ve sahih sünnet aracýlýðýyla kavradýðýmýzda Asr-ý Saadet toplumunu inþa eden temel unsuru anlamamýz kolaylaþacaktýr. Hz. Peygamber (s.a.v) devri toplum hayatý, esaslarý Kur’an-ý Kerim ve Sünnet-i Seniyye tarafýndan belirlenmiþ bir hayattýr. Müslümanlar arasýndaki kardeþlik ruhunun, ensar ve muhacir kardeþliðinde olduðu gibi, bu devrin sosyal hayatýnýn en önemli yönlerinden biri olduðunu söyleyebiliriz. Ancak bununla beraber toplumun güvenliði ve bütünlüðü iç içe olduðundan Asr-ý Saâdet’te Müslüman olmayan unsurlara karþý da kayýtsýz kalýnmamýþtýr. Medine Vesikasý diye bilinen metnin de ýspatladýðý gibi Yahudi kabilelerle Peygamber (s.a.v) liderliðinde toplumun güvenlik ve huzuru için antlaþma yapýlmýþtýr. Bütün bunlar kan baðýndan baþka insanlarý birleþtirici unsur tanýmayan bir anlayýþýn Ýslam’la birlikte kardeþlik ve vatandaþlýk anlayýþlarýyla baþarýyla deðiþtirildiðini gösterir. Müslümanlarýn toplumsal hayattaki mutluluklarý- nýn anahtarý aralarýnda yaptýklarý istiþare ve bunun saðladýðý dayanýþma ve yardýmlaþmayladýr. “Mü’minlerin iþleri aralarýnda meþveret iledir.”(Þûrâ Sûresi, [42:38]) âyeti þurayý esas olarak emretmektedir. Asrý Saâdet’te bu prensip bizzat Peygamberimiz (s.a.v) eliyle en güzel þekilde uygulanmýþtýr. Sosyal hayat, þahýslarýn inisiyatifleri ile deðil, genel prensipler üzerine binâ edilmiþ saðlam bir temele oturtulmuþtur. Ýslam kardeþliðinin yaþanmasý, Mescid-i Nebevi’nin inþasý ve Medine Sözleþmesi þüphesiz toplumsal hayatýn geliþmesine önemli katkýlar yapmýþtýr. Bunlar dýþýnda evliliðin teþviki, Hz. Peygamber’in bizzat kendi akrabalarýndan baþlayarak kan davalarýný kaldýrmasý da sosyal hayatý canlandýrmýþ ve geliþimini güven altýna almýþtýr. Asr-ý Saâdet’te mescid yalnýzca ibadet yeri olarak kullanýlmamýþtýr. Eðitim merkezi, kimsesizler barýnaðý, þurâ salonu, mahkeme, tedavi merkezi ve müsâmere alaný gibi çok yönlü toplum hizmetlerinin verildiði yer olmuþtur. Ayrýca mescidde isteyenin kalkýp hutbe irad ettiði ya da þiir söylediði, icabýnda kayýp ilaný yaptýðýda vaki olmuþtur. Hz. Peygamber (s.a.v.), Kur’an-ý Kerim ve sünnet doðrultusunda þekillenen Ýslamî bir sosyal hayat için gerekli düzenlemeleri yaparken, sosyal kuruluþlarý da ihmal etmemiþtir. Yukarýda bahsi geçen mescidin inþasýnýn ardýndan mescidin hemen yanýnda kurulan Suffa dikkat çekicidir. Ýlk kimsesizler yurdu þeklinde anlaþýlabilecek bu kurum, Medine’ye gelen kimsesiz ve fakir sahabiler için barýnak ve mektep olmuþtur. Ayrýca kurulan misafirhanelerde Medine’ye gelen misafirler aðýrlanmýþ ve verilen hizmet anlayýþýyla vakýf müessesinin temelleri de atýlmýþtýr. Ganimetlerin daðýtým organizesiyle de devlet hazinesinin fonksiyonlarýndan biri icra edilmiþtir. Bunlarýn yaný sýra zamanla Medine’de idarî teþkilatlanmaya gidilmiþtir. Bugün anladýðýmýz manada olmasa bile vali, zabýta, tahsildar, pazar yeri denetçisi, müezzin, baytü’l-mal emini gibi toplumsal hizmet birimleri ihdas edilmiþtir. Toplumu meydana getiren faktörler Sosyolojik açýdan toplumu meydana getiren faktörler din, dil, ideal, kültür, aile, toplumsal ahlak, hukuk ve adalet gibi unsurlardýr. Bu unsurlar cahiliye devrinden Asr-ý Saâdet’e geçiþte, diðer bir deyiþle Ýslamiyet’in doðuþuyla yeniden yapýlandýrýlmýþtýr. Putperestlik, hurafe ve törenin hakim olduðu dinî hayattan Kur’an-ý Kerim’in inþa ettiði tevhid akidesi esaslý dinî hayata geçilmiþtir. Ýslam’la birlikle teblið edilen inanç sistemi önce itikad ve ibadet esaslarýna, bir de Allah inancýna açýklýk getirmiþtir.Bu esaslarýn önemli bir özelliði, birleþtirici oluþlarýnýn yanýnda sosyal hayatý düzenleyici karakterdedir. Asr-ý Saâdet Müslüman toplumunun oluþumundaki idealler incelendiðinde þu hususlarla karþýlaþýlmaktadýr: Tevhidi gerçekleþtirmek; iman, ibadet, ahlak, muamelat ve ceza hukuku açýsýndan en üstün dini yaymak; toplum içinde fitneyi ve sebeplerini ortadan kaldýrmak; her türlü iyiliði yaymak, kötülüðü engellemek; huzur ve can güvenliðini tesis etmek... Asr-ý Saâdet’te Ýslam öncesi dönemin aksine sistemli bir aile düzeni yaygýnlaþtýrýlmýþtýr. Bu da kadýnlara ve kýz çocuklarýna cahiliyetinin aksine itibarýnýn verilmesiyle gerçekleþtirilmiþtir. Kur’an-ý Kerim, kadýn- erkek rolleri, evlenme, boþanma, mehir, iddet, emzirme vb. konularda düzenlemeler yapmýþtýr. Bu düzenlemeler de baþta Hz. Peygamber’in aile hayatý olmak üzere sahabilerin hayatlarýnda en güzel þekilde tecrübe edilmiþtir. Ýslam öncesi Arap kültürü puta tapýcýlýk ve kabile taassubu etrafýnda þekillenmiþ bir kültür iken yeni toplumun kültür hayatý dinî esaslar etrafýnda þekillenmiþtir. Odaðý Kur’an-ý Kerim olan ilim hayatý kültürün temel unsurunu oluþturmuþtur. Bu temel unsurun yanýnda sözlük ve dil ilimleri, nesep ve tarih ilimleri, týp ve hesap ilimleri de itibar görmüþ ve yaygýnlaþmýþtýr. Müslüman toplumu cahiliye döneminin örf ve adete dosya dayalý hukuk sistemi yerine Kur’an ve Sünnet’e dayalý hukuk sistemini yaþamýþ ve yaþatmýþtýr. Bu yeni sistemin kolaylaþtýrýcýlýk, hakka riayeti teþvik, eþitlik ve þahsi sorumluluðu önceleme gibi hukuk tarihinin seyrini deðiþtiren uygulamalarý vardýr. Asr-ý Saâdet’te bütün insanlar hukuk karþýsýnda eþittiler. Böylelikle adaletten sapýlmamýþtýr. Çünkü imtiyaz, adaletin düþmanýdýr. Bunun için ýrkçý, âdil davranamaz. Kur’an-ý Kerim, sosyal hayatta insanlarýn birbirine üstünlüðünün ancak fazilet ve takva ölçüsüne göre olduðunu beyan eder. Fazilet ve takva ise tevazuu gerektirir. En faziletli ve en müttakî, en mütevazî olandýr. Tevazu, eþitlik, eþitlik ise adalet ile sonuçlanýr. Toplumun huzuru için bozucu etkilere karþý daima dikkatli olmak gerekir. Asrý Saâdet’te bu dikkat kendini insanlara faydalý olmak ve iyiliði emredip kötülüðe engel olmak prensipleriyle gösterir. Asayiþin ve sosyal dengenin korunmasý için Peygamberimiz (s.a.v) “Ýman altmýþ küsur þubedir. Yolda insanlara zarar verecek olan bir taþý kenara koymak da imandandýr” (Ýsmail b. Muhammed b. Abdulhâdî, Aclunî) buyurmuþtur. Bu hadiste sorumluluk duygusunun ve insanlara faydalý olmanýn imanýn gereði olduðu vurgulanmýþtýr. Sonuç olarak Ýslamiyet’in önemli bir yönü, toplumsal hayata bakar. Dolayýsýyla dinin sosyal hayata bakan yönünü ihmal ederek dindarlýk olmaz. Müslümanlara toplum bilinci vermek için Peygamberimiz (s.a.v) þöyle buyurmuþtur: ‘Bir gemide yolculuk yapan, altta ve üstte bulunan yolculardan altta olanlar su almak için gemiyi delmek istedikleri takdirde üstte olan ve iþin vahametini görenler bu duruma müdahale etmezler de yaptýklarýna engel olmazlar ise, hepsi beraber boðulurlar.”(Buhari, Þirket) Ýslam dininin özünü iman esaslarý, ana unsurlarýný da ibadetler teþkil eder. Genel ahlâk, âdâb, görgü ve nezâket kurallarý da dinin ve dindarlýðýn gereðidir. Bundan dolayý ‘Âdab-ý muâþereti öðrenmek farz-ý ayndýr.” (Ýbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtar, 1:29) Bunlar da aile ve komþuluk iliþkileri, sosyal iliþkiler ve kurumsal iliþkilerin tamamýný içine alýr. Bu da sosyal hayatýn tümü demektir. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya on zamanlarda Türk medyasýnda birbirini takip eden ve bir türlü nihayet bulmayan diziler görüyoruz. Biri baþlayýp biri bitiyor. Birinin konusu diðerine benziyor ve onu bazen adeta tekrarlýyor. Bu tür dizilerin varlýðý bir yana dursun, onlar gelip de gitmek bilmeyen arsýz bir misafir gibi evlerimize konuk oluyor, bizi ekranlara kilitliyor ve saatlerimizi yani þu bereketsiz zamandaki ömrümüzü alýyor. Bizler de bu “dizi alemine” dalýyoruz, bu “dizi seline” kapýlýyoruz ve yakýcý medya aleti dizilerin bizleri etkilemesine müsaade ediyoruz. Bir þeyden etkilenmek onun ille de kötü olmasý anlamýna gelmez. Fakat o þey bir insanýn ve bir toplumun üzerinde olumsuz etkiler yapýyor ve yaratýyorsa, bu etkiler insan ve toplum için büyük bir tehlike oluþturur. Normalde “geliyorum” demeyen tehlike bu durumda aslýnda kendisini ilan ediyor, geliyorum diyor, ama ne hikmet ise biz onu bir türlü görmüyoruz, göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz. Pekiyi medya üzerimizde ne tür olumsuz etkiler býrakýyor ve damarlarýmýza zehir þýrýngasýný nasýl sýkýyor? Dizilerdeki gösterilen görüntü ve manzaralardan bir kaç örnek vereyim ve böylece somut olarak neyi ifade etmek istediðimi göstereyim: - Zengin ve varlýklý bir aile. Karun’un sarayýna benzer bir villada oturuyor. Akla gelen ilk soru: Türkiye nüfusunun yüzde kaçý acaba böyle hayat koþullarý altýnda yaþýyor ve böyle bir hayat sürdürüyor daha doðrusu sürdürebiliyor? Köþk tabii ki hizmetçisiz olmaz. Hizmetçilere baktýðýmýzda ister istemez hemen þu çekiyor dikkatimizi. Köþkteki çalýþan hizmetçi ve temizlikçi kadýnlarýn hepsinin baþýnda birer örtü. Küçük de olsa, arkadan sýkmada olsa, yani tesettür kurallarýna riayet edilmemiþ olsa da bir örtü görüyoruz baþlarýnda. Köþkün hanýmlarýnýn ve kýzlarýnýn baþlarý ise açýk, kuaför yapýmý saçlarý ile köþeye çekilmiþ hanýmlýk S 11:25 Uhr Seite 11 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Medyanýn üzerimizdeki olumsuz etkileri böyle cambazca benimyapýyorlar. Buradaki gösterilen manzara ve setiliyor. Yaaa... verilen mesaj ortada: - Son olarak bir Varlýklý, modern ve önemli misal daha. Fikçaðdaþ bir kadýnýn baþý rimce çirkinlikleri beaçýktýr ve açýk olmalý. nimsetme açýsýndan en Mutfak köþelerinde aþ yakýcý ve yýkýcý, en çirpiþiren, temizlikten elkin ve zehirleyici unleri çatlayan kadýnlarýn sur: “Evlilik dýþý iliþkibaþlarý ise örtülü. Soler” diye tanýtýlan gayrnuçta burada sergilei meþru iliþkiler. Ve bu nen bu manzaranýn aliliþkilerden meydana týnda baþörtülü kadýngelen suçsuz ve günahlara Türk medyasý tarasýz gayr-i meþru çocukfýndan - zýmnen de olStj. Av. Selma Öztürk lar. Evlilik ve aileye, bu sa- yapýlan bir hakaret iki büyük ve kutsal yatýyor. Baþörtüsü anmeliyiz. O böyle yapma- müesseseye yapýlan ne cak böyle konumlara layýk mýþtýr, dolayýsýyla biz de aðýr bir hakaret. Toplumun görülüyor ve yüksek mer- böyle yapmamalýyýz. çekirdeði olan (saðlam ve tebelere çýkmasýna bu tür Ve gelelim içki konusu- saðlýklý) aileye ne kadar zýt gösterilerle müsaade edil- na: bir sunum. Zina diye bildimiyor. Sofrada oturan þahýsa ðimiz Allah ve Rasulu taraDevam ediyoruz. soruluyor: “ Ne içersin? Þa- fýndan yasaklanýp, telin - Sofrada oturan zengin rap mý, raký mý?” Soruya edilmiþ bu çirkinliði süsleaile. (Sofra tabii ki demin tekrar bakalým ve itinayla yip, hafiflettiler, basitleþtiifade ettiðimiz gibi baþör- inceliyelim. “Þarap mý, raký rip benimsettiler. Zaninin tülü hizmetçiler tarafýndan mý?” Yani: “Ýçki mi, içki adý “hayat arkadaþý” veya kuruluyor.) Masada dikka- mi?”, “Alkol mü, alkol “dost” oldu. Zinanýn adý timizi çeken iki önemli eþ- mü?” Ne kadar ilginç, þa- “Evlilik dýþý iliþkisi” oldu. ya görüyoruz. Biri içki þiþe- þýrtýcý ve düþünmeye deðer Eyvah... leri, diðeri tabaðýn sol tara- bir sual. Burada meþrubat Evet medya aracýlýðýyla fýnda bulunan çatal. Günü- arzulayan kiþiye seçenek etrafa kasýtlý olarak saçýlan müzde çok yaygýn, fakat ve tercih hakký tanýnmýyor. mikroplar bizleri de olumayný zamanda çok büyük Soru öyle doðal bir þekilde suz þekilde etkiliyor, ister yanlýþ. Gelelim önce çatal soruluyor ki. Ýçkinin tükeistemez bize de bulaþýyor. konusuna. Sofrada yemek timi çok doðalmýþ gibi yanBizler bu zehirleri bir nebyiyen insanlar tabaklarýn- sýtýlýyor insanýmýza. Soruze de olsa sezip korumaya daki yemeði sað elleriyle lan soru ile Allah’ýn Kugeçebilsek bile, o mikroptuttuklarý býçak ile kesiyorran’ý Kerim`in’de üç ayrý lar gençlerimize yani nesillar ve yedikleri lokmayý sol yerde yasakladýðý ve lerimize sirayet edip sýçrýelleriyle aðýzlarýna götürüO’nun Rasulünün dehþetle yor. Onlarý etkileyip üzeryorlar. Sol el ile yemek, sol lanet ettiði kötülüðün ana- lerine hakimiyet kazanýyor el ile içmek... Haram, yani sý o alkol günümüzün insa- ve neticede bu “yanlýþ deyasak olmasa da, sünnete nýna ve toplumuna iþte ðerler” taraflarýnca kabul aykýrý bir davranýþtýr. Yemek kültürünün aslýna bakýnca bu tür yeme tarzý bizim anlayýþýmýza, bizim yeme ve içme adaplarýmýza ters bir harekettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sünnetine göre sol el ile yemek ve içmek þeytandandýr ve bereketi yokeder. Bu yüzden de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizleri sol el ile yemek ve içmekten men etmiþtir. O’nun sünnetine – elimizden geldiði kadar– uymak ise bize düþen bir vazifedir. Zira O Ahzab suresinin 21. ayetine göre bizler için yaþayan güzel bir örnektir. O nasýl yaþadýysa, biz de öyle yaþamaya gayret göster- 11 görülüyor. Sunduklarým sadece birkaç misal. Bunlarýn devamýný getirebiliriz. Ýþte insanýmýzý yavaþ yavaþ, adým adým ve kademe kademe akýl almaz ve mükemmel bir þekilde medya psikolojisi yöntemleriyle zehirleyip, can evinden vuruyorlar. Ahlaksýzlýðý ve hayasýzlýðý arsýz bir cüretle seyirciye benimsetiyorlar. Ahlaksýzlýðýn ahlaksýzlýk olduðunu bile farkedemiyoruz artýk ve onu ahlaksýzlýk olarak deðerlendirmiyoruz. Müstehcen düþünceler ve davranýþlarla zaten kýtlýk çeken maneviyatýmýza bir darbe daha vurup manevi enflasyonumuzu hýzlandýrýyorlar. Biz de bu oyuna alet oluyor, kurban gidiyoruz. Durum öyle vahim ki, ailevi sohbetlerde ve meclislerde bile bu konular konuþuluyor, tartýþýlýyor ve dizinin geleceði hakkýnda –hayati önem taþýyormuþ gibi– fikirler ve tahminler beyan ediliyor. Zihnimizi ve zamanýmýzý neyle meþgul ediyoruz. Medet ya Rab! Bütün bu kötülükler kasten ekranlara taþýttýrýlýp türk toplumuna süslü bir tabloyla sunuluyor... Ýþin ilginç tarafýný burada tahlil etmeye çalýþtýk. Bir de iþin güzel tarafý var. Bu derin tespitlerde bulunduktan sonra þu neticeye varýyoruz: Allah-u Teala bizlere boþuna bir takým kurallar ve yasaklar koymamýþ. Bizi yaratan Yüce Allah bizim için neyin faydalý ve neyin zararlý olduðunu bilmez mi? 25. sayi sayfalar 12 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 12 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 çizginin dili 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr dosya slam kelime kökü itibarýyla “selam”ile ayný kökten türetilmiþtir ve “barýþ, huzur, sukun, selamet” manasýna gelir... Ýslam hem ferdin iç dünyasýnda huzurlu olmasýný, hem de dýþarýyla barýþýk olmasýný ister ve bunu saðlamaya matuftur... Çevresiyle, tabiatla, tüm yaratýlmýþlarýn yaratýlýþ gayesine uygun varoluþlarýyla uyumlu bir hayatý, kendine inananlardan ister... O yüzden müslüman “hiç kimseye asla zulmetmeyen, kendisine de zulmedilmesine asla müsaade etmeyen” kimsedir... O her adýmýnda baþkalarýnýn da hak ve hukukunu, can ve mal güvenliðini esas alarak davranýr, davranmak zorundadýr... O kendisiyle barýþýk, çevresi ile barýþýk, elinden ve dilinden emin olunan, Ý Seite 13 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Son Tartýþmalarýn Iþýðýnda kendisine düþmanlarýnýn dahi güvendiði insan olmak mecburiyetindedir... Eðer bugün realitemiz, olmasý elzem olan bu duruma uymuyorsa, bu müslümanlar olarak bizim eksikliðimiz ve yanlýþlarýmýzdýr... Eðer birileri de, milyonlarla ifade edilen bir toplumdaki bir kaç kiþinin bu eksik ve yanlýþlarýndan yola çýkarak, tüm müslümanlarý töhmet altýnda býrakmaya çalýþýyorlarsa, hangi gaye ile olursa olsun, o da onlarýn art niyetlerinin, önyargýlarýnýn ve cehaletlerinin neticesidir. “Aklý olmayanýn dini de yoktur” buyuran Efendimizin Hadisi Þerifleri da- Fikret EKiN hi herþeyi anlatmaya kafidir. “Akýllý þu kimseler ki, açýktan yapmaya utanacaðý iþi gizli yerde de yapmaz.” buyuran Efendimiz, riyakarlýðý ve iki yüzlülüðü reddederek aklý tarif IGMG Kuzey Bavyera Bölge Ýdarecileri toplandý Þimdi daha fazla çalýþmalýyýz GMG. Kuzey Bavyera Bölgesi, Bölge Ýdarecileri ve Þube Baþkanlarý Geniþletilmiþ olarak toplandý ve 2007 Hizmetlerini deðerlendirerek, 2008 Çalýþma Takvimini gözden geçirdiler. Þube Baþkanlarý Yapýlan Hizmetlerde, cemaatin olumlu tepkilerini dile getirdiler. Özellikle Hac, Kurban ve Eðitim Çalýþmalarýnda Milli Görüþün Hizmetlerinin bir kalite ve model olarak takdir gördüðü sýklýkla vurgulandý. Toplantýda açýlýþ konuþmasýný yapan Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal Demiroðlu, ‘Yapýlan Hizmetlere katkýsý olan herkese teþekkür ettikten sonra sözlerine þöyle devam etti, “Filistinde birbuçuk milyon insan Gazze þeridin- I 13 Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 de açýk hava hapsanesinde hertürlü temel ihtiyaçtan mahrum býrakýlarak, dünya kamuoyunun görmeyen kör gözü önünde tarifine kelimelerin yetersiz kaldýðý zulüm iþleniyor. Malesef son günlerde kanlý saldýrýlarýný artýran Ýsrail çoðu çocuk sayýlarý yüzü aþan bir katliam giriþimi ile dünyanýn gözlerinin önünde . 1,5 Milyon çoluk, çocuk, yaþlý, kadýn-erkek, Hasta demeden maðdur býrakýlan garip insanlara gözü kör, kulaðý saðýr ve kalpleri taþ kesilmiþ seyrediyorlar. Bu durum ise bize þu sorumluluðu hatýrlatýyor, ‘Milli Görüþ anlayýþýna, önceden bir ihtiyaç var idiyse, þimdi iki kat ihtiyaç var. Yani iki kat çalýþacaðýz’ dedi. ‘Yabancý düþmanlýðýný kýþkýrtýcý ve eder, þahsiyete davet eder. “Affedici olun ki, Allah da sizi affetsin ve þerefinizi yüceltsin.” buyurarak da, insanlar arasý iliþkilerde huzur ve güveni, barýþ ve dostluðu esas aldýðýný açýkça beyan etmektedir. Bunun dýþýndaki davranýþlar cehaletin eseridir... Cehalet ise dinimizi hakkýyla öðrenmemizin önündeki engeller, yasaklar ve dýþlamalarýn neticesidir... Elinde imkaný tutanlar müslümanlara dinlerini doðru bir þekilde öðrenmeleri konusunda her türlü engeli çýkarýrken, kulaktan dolma bilgilerle yürütülmeye çalýþýlan bir dini toplumun barýþýný zedeleyici seçim stratejileri Hessen´de iflas etti ve direkten döndü. Bu durum seçime girecek tüm Siyasi Parti sorumlularýna ve Siyasilere daha akýlcý, toplum barýþýna inancýn mensuplarýnýn þahsi kusurlarýný genelleþtirmek tüm müslümanlara mal etmeye çalýþýlýrsa, burada iyi niyet aramak nasýl mümkün olabilir. Ýnkarý mümkün olmayan ve asla tartýþma götürmeyen bir gerçektir ki, “ekmeden biçmek” mümkün deðildir ve vermeden almak Allah’a mahsustur. O halde her iki tarafýnda önce þu manasýz ve akýlsýz tartýþmayý keserek, ard niyet çaðrýþtýran davranýþ ve söylemlerden vaz geçerek, akýl-vicdan süzgecinde olayý ele alýp, hiç olmazsa yarýnlarýn yaþanýlýr kýlýnmasýna katký saðlamalarý, dini olmazsa olmaz bir realite olarak kabul edip, doðru ve kaynaklarýndan öðretmeye daha fazla gecikmeden, imkan sunmalarý þarttýr. Eðer istenen huzur ve barýþ ise.. katký saðlayacak söylemlere aðýrlýk vermeleri gerektiðini öðretti. Ve buradan herkesi sorumlu davranmaya çaðýrýyorum dedi. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 14 ur’an-ý Kerim’de de ev tabiri “beyt” kelimesi ile anlatýlýyor ve yeryüzünde kurulan ilk evin Ka’be olduðu bildiriliyor. Ancak bu evin ibadet için yapýldýðýný bilmek gerekir: “Ýnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Mekke’de bulunan mübarek ve alemler için hidayet kaynaðý olan Ka’be’dir. Orda apaçýk ayetler (ve) Ýbrahim’in makamý vardýr. Kim oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’i haccetmesi Allah’ýn insanlar üzerindeki hakkýdýr. Kim de küfre saparsa, kuþku yok, Allah alemlere karþý muhtaç olmayandýr.” (Ali Ýmran Sûresi, [3:96/97]) Adem (as) yeryüzüne, bu yeni hayatýnda kendisine lazým olacak bütün bilgilerle donanmýþ olarak geldi. Yeryüzünde çoðaldý ve bir medeni insan olarak kendisi ve çocuklarý için de barýnaklar yaptý. Mekan ya da mesken hep saygý ve hurmete layýk yerler oldu. Nitekim Kur’an-ý Kerim’de evlerin, hatta ev içindeki odalarýn bile korunmasý gereken hukuklarý vardý: “Ey iman edenler! Evlerinizden baþka evlere izin almadan ve ev halkýna selam vermeden girmeyin. Eðer düþünecek olursanýz bu sizin için daha hayýrlýdýr. Ýçinde eþyanýz bulunan ve oturulmayan boþ evlere girmenizde size bir günah yoktur. Allah, açýða vurduðunuzu da, gizlediðinizi de bilir.” (Nur Sûresi, [24:27-29]) Dolayýsý ile ev ve ev eþyalarý hep olageldi. Çünkü evler insanýn huzur bulacaðý sýðýnaklardýr. Þu ayet bunu gayet güzel beyan ediyor: “Allah, evlerinizi sizin için huzur yeri kýldý. Size hayvanlarýn derisinden, yolculuðunuzda ve oturduðunuzda kolayca taþýyacaðýnýz evler ve onlarýn yününden, tüyünden ve kýllarýndan belli bir süre kullanacaðýnýz, ev eþyasý ve deðerli mallar hazýrladý.” (Nahl Sûresi, [16:80]) Zaman zaman yapýlan kazýlarda ortaya çýkan veriler gösteriyor ki, insanlar kendi çaðlarýnýn getirdiði ilim ve bilgi çerçevesinde ve de imkanlarý ölçüsünde evler edindiler. “Âd kav- K 11:25 Uhr Seite 14 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Saadetin Kaynaðý: Ev Hayatý M. Hulusi ÜNYE • [email protected] minden sonra sizi halifeler yaptýðýný, ovalarýnda köþkler kurup, daðlarýnda evler inþa ettiðiniz bu topraklara yerleþtirdiðini bir hatýrlayýn. Allah’ýn nimetlerini düþünün de yeryüzünde bozgunculuk yaparak taþkýnlýk etmeyin!” (A’raf Sûresi, [7:74]) ayetinde de görüldüðü gibi bazýlarý bizzat daðlarý yontarak kaya evler yaparken bir kýsmý daðlardaki mermeri taþýyarak, onu hamur gibi yoðurup kalýntýlarý halen yaþayan saraylar yaptýlar. Dolayýsý ile Ýslam’ýn ilk geldiði günlerde, Ýran’ýn, Bizans’ýn ve geliþmiþ diðer krallýklarýn saraylarý, Arap bedevilerin de çadýrlarý vardý. Peygamber Efendimiz (as), doðduðunda þehirli bir hayata gözlerini açmýþtý; ama ömrünün ilk yýllarýndan 3-5 senesini çöl evi olan çadýrda sürdürmüþtü. Evlilik dönemine kadar amcasý Ebu Talib’in evi ayný zamanda kendisinin de evi olmuþtu. Evlendikten sonra ise Hz. Hatice (ra) validemizin evine yerleþmiþti. O zaman Peygamber efendimizin evi, Ebu Leheb ile Ukbe bin Ebi Mu’ayt denilen iki azýlý müþrikin evleri arasýnda idi. Onun için de bu iki nasipsiz insan her fýrsatta sevgili Peygamberimize eziyet etmeye, sýkýntý vermeye çalýþýrlardý. Efendimiz (as) Medine-i Münevvere’ye göçünce Mekke’de bulunan ev ve diðer mali varlýklarý amcasýnýn oðlu Akil tarafýndan satýldý. Daha sonra Peygamber Efendimiz (as), “Akîl bize evden, menzilden birþey býraktý mý ki?” (Buharî, Megazi Bölümü) buyuracaktýr. Sade bir hayat sürmeyi kendisine þiar edinen Peygamber Efendimiz (as): “Kölenin yediði gibi yerim, kölenin oturduðu gibi otururum. Çünkü ben bir kuldan baþka bir þey deðilim” buyurmuþtu. Hz. Peygamber (sav) sade ve temiz yaþamayý, hem ev içerisinde hem de evlerin dýþýnda sürdürmüþ ve evlerin te- mizliðine büyük önem vermiþtir.”Allah güzeldir ve güzeli sever , cömerttir ve cömerdi sever, kerimdir ve kerimi sever, temizdir ve temizi sever. Evlerinizin çevresini temizleyin” (Tirmizî, edeb 41) buyurarak çaðlar öncesinden, çaðlar ötesine mesajlar vermiþti. Ýnsan hayatýnýn büyük bir kýsmýnýn içinde yaþandýðý mekanlarýn temiz, hijyenik ve dolayýsýyla saðlýklý yerler haline getirilmesinde; düzenli havalandýrma, banyo ve mutfak gibi en çok mikrop barýndýrabilecek yerlerin her kullanýmdan sonra detaylý temizliði, toz tutan yerlerin sýkça tozunun alýnmasý, halýlarýn her gün veya gün aþýrý süpürülmesi ve gerektiðinde yýkanmasý, eve girildiðinde ayakkabýlarýn çýkarýlarak sokaðýn kir ve pisliklerinin evin ortasýna kadar taþýnmamasý gibi faktörlerin önemli rolü bulunmaktadýr. Bunun yaný sýra yaþanan yerlerin mümkün olduðunca geniþlik ve ferahlýk hissi veren, güne alan, tertipli, düzenli ve aydýnlýk yerler olmasý insanlaa saðlayacaðý olumlu psikolojik etki bakýmýndan da önemlidir. Peygamberimiz (as), yukarda da iþaret edildiði gibi o gün mevcut olan örf ve adetlere göre, sedir, divan, yatak, yorgan, ihram, ibrik, leðen ve bunun gibi ev eþyasý kullanmýþ, ama en pahalýsý olsun diye özel bir arzu beslememiþtir. Çünkü O, ayný zamanda örnek bir aile reisi idi. O, eþlerine karþý son derece nazik, çocuklarýna karþý þefkatli bir baba idi. Ev iþlerinde hanýmlarýna yardým eder, evin ihtiyaçlarýný çarþý ve pazardan alarak eve kendisi getirirdi. O, ne kadýn ne de hizmetçi hiç kimseyi dövmemiþ ve incitmemiþti. Yuvasýnda kavga-gürültü olmaz, her an huzurla dolardý. Evinde daima güler yüzle hareket eder, hanýmlarýna karþý kýrýcý söz söylemez, kaba davranýþta bulunmazdý. Ayný þeyi Müslümanlar- dan da ister ve þöyle buyururdu: “Sizin en hayýrlýnýz, kadýnlarýna karþý iyi davranandýr.” Ýslam tarihine bakýldýðýnda, evlerin en önemli fonksiyonu eðitime, bilhassa vahiy eðitimine yapmýþ olduklarý müsbet katkýda ortaya çýkar. Ýslam’ýn o ilk ve zor yýllarýnda Peygamber Efendimiz (as)’ýn kendi evi de dahil, yakýn arkadaþlarýnýn evleri ve Ka’be, Müslümanlarýn dinlerini öðrenme imkaný olmayan evler haline gelmiþti. Çünkü müþriklerin amansýz takibi söz konusu idi. Ne zaman ki Hz. Erkam Müslüman oldu, sevgili Peygamberimiz’i evlerine davet etti. Peygamber Efendimiz ve baþta Hz. Ebu Bekir olmak üzere ilk Müslümanlarýn çoðu bu evi þereflendirdiler. Erkam Hazretlerinin geniþ ve ferah salonlarýnda, topluca namaz kýldýlar. Huzur içinde sohbet ettiler, uzun uzun konuþtular. Hz. Erkam, “Ya Resulallah, evim, evinizdir. Emrinizdedir. Nasýl, ne zaman ve ne kadar arzu buyurursanýz, kullanabilirsinz” dedi. Bu teklif sevgili Peygamberimiz’i çok ferahlattý. Erkam ailesi, Mekke’nin ileri gelen ailelerinden olduðu için müþrikler ses çýkartamýyorlardý. dosya Peygamberimiz ve sevgili arkadaþlarý üç yýl kadar, bu ilk Ýslam kalesinde buluþtular. Birçok ayet-i kerime, orada nazil oldu. Birçok meþhur kimse, orada hidayete erdi ve Müslüman oldu. Medine döneminde ise artýk toplum hayatýna yönelik düzenlemeler yer almaya baþladý. Bunlar arasýnda evlere nasýl girilip çýkýlmasý gerektiði de öðretildi. Bu manada inen bazý ayetlere yukarda iþaret edilmiþti. Bu ayetlerde görüleceði gibi, evler eðitimin uygulama merkezidir adeta. Ev içindeki edepler de yine bu dönemde ayetlerle belirlenmiþti. Þu ayet-i kerimelerde bu durumu açýkça görmekteyiz: “Ey iman edenler, Yemeðe çaðrýlmadan Peygamber’in evlerine vakitli vakitsiz girmeyin. Davet edildiðiniz zaman gidin ve yemek yiyince daðýlýn, söze dalmayýn. Bu hal onu incitiyor, size söylemekten de çekiniyor. Allah ise gerçeði söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanýmlarýndan bir þey istediðiniz zaman, perde arkasýndan isteyin. Bu hem sizin kalbiniz, hem de onlarýn kalpleri için daha temizdir. Sizin Allah’ýn Resulü’ne eziyet etmeniz ve ondan sonra da onun eþlerini nikahlamanýz asla caiz deðildir. Bu Allah katýnda büyük bir günahtýr.” (Ahzab Sûresi, [33:53]). Mahkeme’den ayrýmcýlýk kararý amburg Ýþ Mahkemesi “Diakonische Werk” adlý sosyal kurumu Müslüman bir bayanýn göçmenlerin mesleki entegrasyonu için sosyal pedagog olarak iþ baþvurusunu dini mensubiyeti nedeniyle reddetmesinden dolayý tazminat ödemeye mahkum etti Hamburg Ýþ Mahkemesi “Diakonische Werk” adlý sosyal kurumu Müslüman bir bayanýn göçmenlerin mesleki entegrasyonu için sosyal pedagog olarak iþ baþvurusunu dini mensubiyeti nedeniyle reddetmesinden dolayý tazminat ödemeye mahkum ederken, kararýn Hamburg Eyalet Ýþ Mahkemesi’ne temyize götürülmesinin önünü açýk býraktý. Alman Sendika Birliði (DGB) kararý memnuniyetle karþýlarken, DGB Baþkan Yardýmcýsý Ýngrid Sehrbrock mahkemenin kararýnýn anayasadaki genel eþit muamele ilkesinin ayrýmcýlýklardan korunmayý saðladýðýný ispat ettiðini ifade etti. H 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 15 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 16 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 17 www.relaxpreis.de Prepaid Handy Motorola C123 Nokia 2310 Minutenpreis aus dem dt.VodafoneNetz (inkl VideoTelefonie) 0,29 (0,2437) zur VodafoneMailbox 0,29 (0,2437) MMS-Preis in alle dt. Netze Einmal. Anschlusspreis Mindestlaufzeit 60/60 Gespräche zu dt. Festnetznummern aus dem ZuhauseBereich Taktung sonstige Verbindungen Vodafone 50 MinutenTarif Preise in Euro Einmaliger Anschlusspreis 0,00 1 Monatlicher Paketpreis 15,39 Inklusivleistungen ganztägig ganztägig 0,41 / Minute 0,41 / Minute Minutenpreis ins D1-/E-Plus-/O2-Netz 0,62 / Minute 49.90 Euro 19 10 SMS-Versand, je SMS 0,19 (0,1597) Netzintern / in andere Netze 0,20 0,39 (0,3277) MMS national bis 300 KB 0,39 24,95 (20,9664) Sony Ericsson W200i Samsung SGH-C170 AInternational bis 300 0,79 KB Taktung Vertragsbestandteil KombiComfort Zuhause monatlich 50 Inklusivminuten Minutenpreis netzintern ganztägig 24 Monate Einzugsermächtigung 69.90 Euro 60/1 Anschlusspreis frei über Call Now auf Vodafone Kundenkonto Alle Angaben ohne Gewähr (dt. Festnetz + dt. Vodafone-Netz + D2-Mailbox) Minutenpreis ins nationale Festnetz 0,29 (0,2437) zzgl. 75 Cent (0,6303/Gespr.) extra pro Gespräch [jetzt unter 12 225 kostenlos dazubuchen] SMS-Preis in alle dt. Mobilfunknetze Auch im Ausland günstig zu Minutenpreisen wie im Inland telefonieren (nur 75 Cent pro Gespräch extra) Taktung ZuhauseBereich 14,95 (12,5630) ins dt. Festnetz u. alle dt. Mobilfunknetze mit dem VodafoneReiseVersprechen aus 33 Ländern ins dt. Festnetz und in alle dt. Mobilfunknetze Minutenpreis in Ausland Voadafone Live-Flatrate, Mobile-Mail, 1 MusicDownload pro Monat, Basiskanäle von VodafoneMobileTV Für nur 4 Cent/Min. aus dem ZuhauseBereich ins dt. Festnetz telefonieren ReiseVersprechen gratis buchen 60 / 1 Sek. Mindestvertragslaufzeit 24 Monat 1) Anschlusspreis frei über Call Now auf Vodafone Kundenkonto Alle Angaben ohne Gewähr Flexibel und günstig für 14,95 Euro im Monat Geringe monatliche Fixkosten Inklusive: - ZuhauseOption mit Festnetznummer Monatl. Basispreis Euro VodafoneHappyLive! UMTS Mtl. Paketpreis Taktung 60/1 ZuhauseOption inklusive 14,95 Euro 0 Mit Freisprechfunktion und Radio. Unverbindliche Preisempfehlung 49.95 Euro 29 mit VGA Kamera und Mp3 Player Unverbindliche Preisempfehlung Euro 1x Intel Core2 Duo 2x2.2GHz CPU, 1x LEXMARK Multifunktions Drucker, 1x Samsung M300, 1x 19" WIDE-SCREEN TFT Monitor 16:10, 1x Tastatur und Mouse Mtl. InklusivLeistungen unbegrenzt am Wochenende von 0-24 Uhr ins dt. Festnetz telefonieren Euro 2x Vodafone KombiComfort Zuhause Tarif inklusive Festnetzrufnummer oder 2x Vodafone KombiComfort Wochenende inklusive kostenlos telefonieren am Wochenende, ins deutsche Festnetz und ins Vodafonenetz. oder 2x Vodafone 50 Tarif inklusive 2x 50 Freiminuten ins deutsche Festnetz und ins Vodafonenetz. Vodafone KombiComfort Wochenende (bei Kauf eines vergünstigten Handys) 119 Euro 89 Euro VodafoneHappyWochenende Euro Preise in Euro inkl. MwSt. (Preise in Euro ohne MwSt.) Mit Wecker und Vibrationalarm. Unverbindliche Preisempfehlung Mit Farbdisplay und Radio. Unverbindliche Preisempfehlung Ohne Betriebssystem Intel Celeron M + Intel Pentium Dualcore (1.73 GHz/533/2MB), 1024 MB DDR2-667, 120 GB S-ATA HDD, 15,4" WXGA TFT, 1280 x 800/ 16,7 Mio, DVD-Brenner (+/-RW), Double Layer, SIS M672, WLAN(802.11 b/g), LAN, 3xUSB2.0/Express/VGA, Li-Ionen Akku, 37x364x259 mm (HxBxT), 2,7 kg, WIN Vista Home Basic (OEM), 2 Jahre Bring-In Herstellergarantie (1.86 GHz/533/1MB), + Fujitsu-Siemens Esprimo Mobile Edition V5535 599 Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt. Intel Celeron M (1.86 GHz/533/1MB), 1024 MB DDR2-667, 80 GB S-ATA HDD, 15,4" WXGA TFT, 1280 x 800/ 16,7 Mio, DVD-Brenner (+/-RW), Double Layer, SIS M672, WLAN(802.11 b/g), LAN, 3xUSB2.0/Express/VGA, Li-Ionen Akku, 37x364x259 mm (HxBxT), 2,7 kg, WIN Vista Home Basic (OEM), 1 Jahre Bring-In Herstellergarantie 512 MB DDR2-667, 80 GB S-ATA HDD, 15,4" WXGA TFT, 1280 x 800/ 16,7 Mio, DVD-Brenner (+/-RW), Double Layer, SIS M672, Fujitsu-Siemens Esprimo Mobile Edition V5535 - Auslieferung ohne Lautsprecher - 19 '' TFT - PC-Case 01 - 400W Standard ATXNetzteil - 2 Jahre Gewaehrleistung + Standart-ReparaturService 399 Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt. LAN, 3xUSB2.0/Express/VGA, Li-Ionen Akku, Fujitsu-Siemens Esprimo Mobile Edition V5535 37x364x259 mm (HxBxT), 2,7 kg, 499 Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt. WIN Vista Home Basic (OEM), 1 Jahre Bring-In Herstellergarantie AMD64 X2 4400+ 1GB 200GB GEFORCE 6100 DVD-RW 19-TFT AMD64 X2 3600+ 2GB 160GB GEFORCE 7100 DVD-RW 19-TFT - Athlon 64 X2 3600+ - ECS GeForce7050M-M Sockel AM2 Mainboard - 2048 MB DDRII Arbeitsspeicher (2x1024 MB) - 160 GB IDE Festplatte 7,200 U/Min. mit 2 MB Cache - 16x Dual Layer DVD +/R/RW DVD-Brenner - NVIDIA Geforce 7 onboard Grafikchip - OnBoard Soundchip - PS2 Standard Eingabeset WLAN(802.11 b/g), - Athlon 64 X2 4400+ - Standard Sockel AM2 Mainboard - 1024 MB DDRII Arbeitsspeicher - 200 GB IDE Festplatte 7,200 U/Min. mit 2 MB Cache - 16x Dual Layer DVD +/R/RW DVD-Brenner - NVIDIA Geforce 6100 - OnBoard Soundchip - Auslieferung ohne Lautsprecher - 19 '' TFT - PC-Case 01 - 400W Standard ATXNetzteil - 2 Jahre Gewaehrleistung + Standart-ReparaturService 449 Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt. 399 Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt. KOMPLETTPC INTEL DUAL CORE 6,0 GHz 2048MB 200GB 19 TFT - Intel Pentium D 925 6,00 GHz - Standard Sockel 775 Board - 2048 MB DDRII Arbeitsspeicher (2x1024 MB) - 200 GB IDE Festplatte 7,200 U/Min. mit 2 MB Cache - 16x Dual Layer DVD +/R/RW DVD-Brenner - OnBoard-Grafik - OnBoard Soundchip - PS2 Standard Eingabeset - 180 Watt Standart Stereo- Lautsprecher - 19-fach CardReader/Writer - 19 '' TFT - PC-Case 01 - 400W Standard ATXNetzteil - 2 Jahre Gewaehrleistung + Standart-Reparatur-Service 499 Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt. Tel: 06107-6879404 . Fax: 06107-6879405 E-Mail: [email protected] . Handy: 0163-5436046 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 18 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya aþanýlanlar önceden çok kolay öngörülebilen zincirleme tepkilerden ibaret. Dünyaca ünlü karikatürlerin çizerlerine yönelik cinayet komplosunun ortaya çýkarýlmasýndan sonra dayanýþma için tüm Danimarka gazetelerinde karikatürlerin tekrardan yayýnlanmasý veya daha sonra Berlin’de bir sergide Kabe’nin “ahmak taþ” baþlýðýyla bir afiþe yerleþtirilmesinin akabinde alýþýlagelmiþ tepkiler yaþanýyor. Olay, kalýbýna uygun olarak þöyle geliþiyor: Sanatçýlarýn tahrikleri üzerine, kýzgýn Müslümanlar aþýrý tepki gösteriyor, sonrasýnda da güvenlik birimleri ve siyasiler de hemen olaya dahil oluyorlar. Sonra bir bakýyorsunuz, Avrupa aydýnlanmasýnýn kazanýmlarýnýn, hoþgörüsüz, darkafalý ve mi- Y Es ist inzwischen eine allzu vorhersehbare Kettenreaktion. Ob mit der Neuauflage der weltbekannten Karikaturen, die nach der Aufdeckung eines Mordkomplotts gegen den Initiator der Karikaturenaktion aus Solidarität in allen dänischen Tageszeitungen abgedruckt wurden oder aktuell mit einer Plakat-Ausstellung in Berlin bei dem die Kaâba in Mekka als „Dummer Stein“ tituliert wird, es funktioniert nach dem inzwischen vertrauten Muster: Künstler provozieren, wütende Muslime überreagieren und rufen unweigerlich Sicherheitsbehörden und Politiker auf den Plan. Und plötzlich ist er dann wieder da, der von Zeit zu Zeit aufflammende vrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeks’ine göre (Mipex) yabancýlarýn entegrasyonu konusunda yapýlan karþýlaþtýrmada Almanya 28 ülkenin arasýnda 14’üncü sýrada yer aldý. 4. sýrada Hollanda, 9. sýrada Ýngiltere, 11. sýrada ise Fransa yer alýyor Migration Policy Group adlý kuruluþ 2004 yýlýndan beri her iki yýlda bir A 11:25 Uhr Seite 19 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Sabýrlar sýnanýyor zah yoksunu Müslümanlara karþý savunulduðu ve Doðu ile Batý arasýnda günden güne artan ve önüne geçilemez kültür savaþý baþlamýþ bile. O müslümanlar ki, hala birþeyleri “kutsal” diye savunabilme cüretini gösteriyorlar. Asayiþ sorumlumuz Wolfgang Schäuble’nin, Alman medyasýna yaptýðý, basýn özgürlüðünün ve Avrupa yaþam tarzýný göstermek için karikatürlerin ayný þekilde yayýnlanmasý yönündeki düþündürücü çaðrýsý daha baþka nasýl açýklanabilir. Federal Ýçiþleri Bakanýnýn da bu garip basýn ve fikir özgürlüðü kavgasýna Oðuz ÜÇÜNCÜ taraf olarak katýlmasý, iþin tadýný kaçýrýyor – her ne kadar aldýðý sert tepkilerden sonra tavrýndan yarým aðýzla da olsa geri adým atmýþ olsa da. Biz, tekrar tekrar hatýr- latmak zorunda olmaktan haz almasak da, özgürlük ve sorumluluðun bir madalyonun iki yüzü olduðunu, karþýdakinin hassasiyetlerini dikkate almanýn, kendi duruþuna bir zararýnýn olmayacaðýný yine de hatýrlatalým. Müslümanlarýn sabýrlarýnýn tekrar tekrar bir denemeye tabi tutulmasýnýn artýk hiç bir tadý kalmadý. Müslümanlarýn sürekli olarak tahrik edilmesi çoktan araç olmaktan çýkýp, amaç haline gelmiþ durumda ve birçok Avrupa ülkesinde tuhaf bir hal alýyor. Bir taraftan akýl fukarasý Hollandalý bir politikacý Kur’an’ý Kerim’e hakaret Geduldsprobe und allem Anschein nach unvermeidliche Kulturkampf zwischen Okzident und Orient, bei dem es gilt, ohne wenn und aber die Errungenschaften der europäischen Aufklärung gegen engstirnige, intolerante und humorlose Muslime, denen unerklärlicherweise immer noch Dinge „heilig“, sprich unantastbar sind, zu verteidigen. Wie sonst ist denn auch der jüngste, denkwürdige Aufruf unseres obersten Ordnungshüters Wolfgang Schäuble an die Herausgeber der deutschen Printmedien zu verstehen, die dänischen Karikaturen als Ausdruck gelebter Pressefreiheit und europäischer Lebensart ebenfalls nachzudrucken. Ehrlicherweise vergeht einem doch das Lachen, wenn selbst der Bundesinnenminister sich in diesem bizarren Streit um Presseund Meinungsfreiheit parteiisch erklärt, wobei er seinen Standpunkt unter dem Eindruck der harschen Kritik die auf ihn niederging, wenn auch etwas halbherzig, relativiert hat. Man mag dann auch eigentlich nicht mehr zum so und sovielten Male daran erinnern, dass Freiheit und Verantwortung zwei Seiten ein und derselben Medaille sind und keinem ein Zacken aus seiner Krone bricht, wenn er auf offenkundige Sensibilitäten seines Gegenübers Rück- sicht nimmt. Nein, lustig ist es längst nicht mehr, wenn die Geduld der Muslime immer wieder aufs Neue auf die Probe gestellt wird. Die permanente Provokation von Muslimen verkommt immer mehr zum Selbstzweck und treibt in vielen europäischen Ländern merkwürdige Blüten. Da kündigt ein minderbemittelter holländischer Politiker einen Film an, der den Koran im wahrsten Sinne des Wortes auseinander nehmen will. Oder eine österreichische Politikerin mit einem offensichtlich ähnlich „hohen“ Intelligenzquotienten beschimpft den als Barmherzigkeit für Avrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeksi: Almanya orta seviyede göçmenlerin entegrasyon için “Avrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeksi” adýyla çerçeve þartlarý ortaya koyduðu belirtildi. Endekse göre Almanya’nýn özellikle vatandaþlýða geçiþleri zorlaþtýrmasýndan dolayý eksi puan aldýðý, birçok eyalette yürür- lükte olan vatandaþlýða geçiþ testleri nedeniyle de Almanya puan kaybetmiþ durumda. Bu arada her ne kadar yabancýlarýn seçme hakký olmasa da yabancýlarýn siyasi katýlýmlarý noktasýndaki deðerler sevindirici. Yabancýlarýn dernekler kurmalarý, partilerde yer almalarý, yabancý kurullarýna temsilcilerini gönderebilmeleri Almanya’ya artý puan kazandýrýyor. Endekste ülkeler arasýnda karþýlaþtýrmalar yapýlmasý baz þeyleri ortaya koyuyor. Örneðin çoðulcu toplum Almanya’da ya- 19 içeren bir filmin yayýnlanmasýný isterken, diðer yandan Avusturyalý akla zarar bir politikacý da alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberi “çocuk tacizcisi” olmakla itham edebiliyor. Bahsettiðimiz zihinsel bunama göstergelerinin geçici olup olmadýðý ise, kamuoyunun bu tahriklere ve provakatörlere gösterdiði dikkati gözönünde tutarsak þüpheli. Kendi þahsýnýn, kültürünün, dininin eleþtiriye ve hicive açýk olmasý ve bunlara sabýr gösterilmesi demokrasinin gereklerinden ise de, eleþtirilekarþý durumuzda, Mahatma Gandi’nin aþaðýdaki sözü tavrýmýzý belirlemeli: “Sabretmek tasvip etmek anlamýna gelmez”. alle Welten entsandten Propheten Muhammed als „Kinderschänder“. Ob diese geistigen Ausfälle schon den vorläufigen Höhepunkt an Geschmacklosigkeiten markieren bleibt, angesichts der öffentlichen Aufmerksamkeit die solchen Provokateuren nach wie vor gewiss ist, zweifelhaft. Auch wenn es ohne Zweifel zu den Spielregeln der Demokratie gehört Kritik und Satire an der eigenen Person, der eigenen Kultur und der eigenen Religion zu ertragen bzw. zu erdulden gilt doch für den Umgang damit folgende Maxime von Mahatma Gandhi: „Zur Duldsamkeit gehört nicht, dass ich auch billige, was ich dulde.“ bancýlarýn konumalarýnýn daha iyi olduðu yönündeki yaygýn kanaatýn pekte doðru olmadýðý görülüyor. Bu arada endekse eðitimle ilgili konularýn girmediði eþit eðitim konusunda 2010 yýlýnda gireceði belirtildi. Almanya’nýn daha fazla eksi puan kazanmamasýný ümit ediliyor. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 20 üphesiz günümüz medeniyeti, Müslümanlarýn, Hristiyanlarýn ve diðer dinlere mensup insanlarýn medeniyetlerinin karþýlýklý etkileþiminin ortak eseridir. Her medeniyet ve kültür birbirinden etkilenmiþtir. Hemen hemen hepimiz Edison’u, Einstein’ý, Newton’u biliriz. Ýbn-i Cesarî’yi, Ýbn-i Heysem’i, El-Kindî’yi ve daha nice Müslüman bilim adamlarýný ve bunlarýn buluþlarýný bilenimizin sayýsý ise malesef çok azdýr. Ýþte bu aydan itibaren baþlayacaðýmýz “Müslümanlarýn günlük yaþamýmýza katkýlarý” adlý yazý serimizle, Müslüman bilim adamlarýnýn buluþlarýný tanýtmaya çalýþacaðýz. Her seride farklý bir konuyu ele alacaðýz. Bu ayki konumuz, Müslümanlarýn “ev yaþamýna” dair buluþlarý ile ilgili olacak. Kahve Kahvenin hikayesi Etiyopyalý keçi çobaný Halid’in tesadüfi keþfi ile baþlýyor. Halid çalýlýklardaki bir bitkinin tomurcuklarýný yiyen keçilerinin, daha canlý ve hareketli bir hal aldýklarýný görünce, kendisi de bu bitkiyi dener ve kahve tohumlarýnýn büyüleyici etkisini keþfeder. Kahve sýrrý Kýzýl Deniz’i aþarak Arabistan’a kadar yayýlýr. 1000’li yýllarda ilk olarak kurutulup, piþirilip öðütülen kahve, 14. yüzyýlda Araplar tarafýndan dinî bir içecek olarak kabul görür. Yemen’deki Sufi derviþler de tüm gece ayakta kalýp zikir yapmak için kahveyi kullanmaya baþlamýþlardýr. 15. yüzyýlda kahve Mekke ve Anadolu’ya ulaþtý. Kahve Avrupa’ya bir Müslüman içeceði olarak girer. Venedik’li bir tüccar 1615’de “Türkler’in, hoþ kokulu siyah bir içeceði var, size bundan biraz getireceðim” diyerek kahveyi Avrupa’ya tanýtýr. 1650 yýlýnda da Türk bir tüccar kahveyi Londra’ya getirir. 1800’lerde ise Brezilya’nin kahve üretim hýzý, kahveyi bir üst tabaka düþkünlüðünden, her gün içilen bir büyülü iksire dönüþtürür. Þimdilerde ise kahve sudan sonra en çok içilen ve petrolden sonra en çok ticareti yapýlan maddedir. Þ 11:25 Uhr Seite 20 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat dosya Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Kahve’den Fotoðraf’a... Müslümanlarýn günlük hayatýmýza katkýlarý Ýlknur MELEKOÐLU • [email protected] Saatler Saatlerin icadý M.Ö. 3500’lü yýllara kadar uzanýr. Saati ilk icad eden Mýsýrlýlar önce güneþ saatlerini kullanmýþlar, sonralarý da “klepsydra” denen su saatlerini bulmuþlardýr. Müslümanlarýn bu alandaki bilinen en eski katkýlarý ise 13. yy’da Diyarbakýr Cizreli, el-Cesarî adlý bir Müslümanýn icadýdýr. Bir makina mühendisi olan elCesarî “otomatik makina” kavramýný da ilk ortaya koyandýr. 1206 yýlýnda çok çeþitli ebat ve modellerde saatler yapmýþtýr. el-Cesarî, zamanýnýn kralýnýn isteði üzerine buluþlarýný anlattýðý “Olaðanüstü Mekanik Araçlarýn Bilgisi Hakkýnda Kitap” adýný verdiði kitabý yazmýþtýr. Mühendislik alanýnda çok önemli bir kaynak kitap haline gelen bu kitabta, 50 mekanik alet 6 kategoride anlatýlýr. Al-Cesarî’nin geliþtirdiði saatlerden biri de “fil saati” adý verilen saattir. Saat 7 metre yüksekliðindedir. Saatte düzenek þöyledir: Fil figürünün karnýnda bir su tanký vardýr. Bu tankýn üstünde, þamandýra gibi yüzen ve bir deliði bulunan bir kase vardýr. Bu kase yavaþ yavaþ su tankýndaki suyla dolarak kendine baðlý olan 3 halatý aþaðý çeker. Bu halatlarda Salahattin figürünün arkasýndaki sandýðýn içindeki 30 topu harekete geçirir. Top yavaþca býrakýlarak ejderhanýn aðzýna düþer, burdan da fil sürücüsünün arkasýndaki vazoya dolar. Topun doluþuyla fil sürücüsü elini oynatýr ve elindeki zilden bir ses ortaya çýkar. Vazonun doluþuyla Selahattin figürünün arkasýndaki tabloda bulunan saat dilimleri yarým yarým dolarak zamanýn ne kadar geçtiðini gösterir. Filde oturan katib ise, bu süre boyunca yavaþca döner ve yarým saatin sonunda ilk hareket noktasýna gelir. Al-Cesarî’nin zekasý bu düzenekteki kasede kendini gösterir. Bu kasenin do- luþu ve boþalmasý tam yarým saat sürer. Satranç 64 Kare üzerinde oynanan satrançtaki figürler ve kiþilerin hikayesi hala gizemini korur. Çeþitli kaynaklarda satranç Hindistan’a veya Fars’a dayandýrýlýr. Ýbn Haldun, 14.yy’da yazdýðý kitabýnda bu oyunu Sassa Ýbn Dahir adýndaki zeki bir Hintli’ye dayandýrýr. Hintlilerde “Chaturanga” adýnda olan oyun, Hint ordusunun fillerden oluþan 4 kolundan alýr adýný. Oyun Fars topraklarýna geldiðinde ismi “Chatrang” olmuþ ve oyuna Fars savaþ oyunlarýda eklenerek günümüzdeki halini almýþtýr. 14. yy’a ait bir Fars elyazmasý kitabta da, Hintli bir elçinin bu oyunu Fars’a getirdiði burdan da oyunun Araplar aracýlýðýyla Ýspanya’ya götürüldüðü yazýlýdýr. Oyunun Orta Asya’dan Rusya’ya geçiþ tarihi ise 7. ve 8. yy’larda olmuþtur. Temizlik Orta Çað denince akla gelen “kokulu, karanlýk ve pis” imajý Ýslam dünyasý için geçerli deðildir. 10.yy’da Müslümanlarýn geliþtirdiði ve kullandýðý banyo ve temizlik malzemeleri bugün sahip olduðumuz ürünlerle yarýþabilecek düzeydeydi. Müslümanlarýn inancý, madden ve manen temizliði gerektirir. Sabunu bitkisel yaðlarla (genelde zeytinyaðý) sodyum hidroksiti karýþtýrarak yapanlarda Müslümanlardýr. 13.yy’a ait elyazmasý bir kitabta çeþitli sabun tariflerine rastlanýr. Müslümanlarýn sabunu üretirken, susam yaðý ve limon gibi maddeler ekleyip, kaynatarak, çeþit çeþit sabunlar yaptýklarý ve bunlarý hamamlarda kullandýklarý bilinir. Sabunun Avrupa’ya geliþi ise 18.yy’ý bulmuþtur. Peygamberimizin temizlik, kýyafet bakýmý ve vucüt bakýmý ile ilgili hadislerinden esinlenen Kordobalý fizikci el-Zahravî ise, Ýslam’a uygun olarak geliþtirdiði bitki özlü saç ve vucüt bakým ürünleriyle, Müslüman dünyasýna kozmetiði ilk tanýþtýran kiþi olmuþtur. El-Zahravî “etTasrif” adýný verdiði týp kitabýnýn, 19. cildindeki bir kategoriyi tamamen kozmetiðe ayýrmýþtýr. el-Zahravî kitabýnda saç, cilt, diþ ve vucüt bakýmý hakkýnda geniþ bilgiler vermiþ, burun spreyleri, aðýz yýkama sularý, el kremleri gibi ürünlerden bahsetmiþtir. El-Zahravî bugün kullandýðýmýz roll-on deodarantlara benzer parfümü de geliþtiren kiþidir. Müslümanlarýn temizlikte kullandýklarý bir baþka ürün de misvaktýr. Peygamber Efendimiz (SAV)’in her namazdan önce diþlerini misvakla temizlediði bilinir. Bir çok üniversite tarafýndan yapýlan araþtýrmalar, misvaðýn anti-bakteriyel özellik taþýdýðý ve bu sayede yemek artýklarýnýn neden olduðu mikroplarý ve diþ cürüklerini önlediðini, bilimsel olarak ortaya koymuþtur. Halýcýlýk Halý dokumacýlýðý Ýslam’dan önce de yapýlýyor- du. Ýlk halýlarý; Arab Bedevîler, Ýran’daki ve Anadolu’daki göçmenler dokumuþlar ve bunlarý çadýr yapýmýnýn yaný sýra, battaniye, duvar halýsý ve normal halý olarak da kullanmýþlardýr. Müslümanlar halýcýlýða ayrý bir önem vermiþler ve geliþtirdikleri çeþitli dokuma teknikleri ve halý modelleriyle çok görkemli ve rengarenk halýlar ortaya çýkarmýþlardýr. 11. yy’da Tunuslu kimyacý Ýbn-i Badis’in geliþtirdiði boyalar da, halýcýlýðýn geliþimine büyük katký saðlamýþtýr. Halýcýlýk Müslümanlar arasýnda dev bir endüstiri haline gelmiþ, Osmanlý-Türk ve Fars halýlarý büyük bir üne kavuþmuþtur. Avrupalýlar kendi halýlarýný üretmeye ancak 18.yy’da baþlamýþlardýr. Ýngiliz patronlar, halý üreticilerinden “Osmanlý-Türk” halýlarýný taklit etmelerini istemiþler ve en güzel taklit halýlarý üretenlere ödül vermiþlerdir. Fotoðrafçýlýk Antik çaðlarda Yunanlýlar, gözlerin ýþýnlarý dýþarý yayarak gördüðünü sanýyordu. Görmenin ýþýðýn göze girmesiyle gerçekleþtiðini keþfeden ilk kiþi 10. yüzyýlda yaþamýþ olan matematikçi, astronom ve fizikçi Ýbn el-Heysem’di. Ýlk “iðne deliði” adý verilen kamerayý da, pencere kepenklerinden giren ýþýðý inceledikten sonra o yaptý. Delik ne kadar küçük olursa, resim o kadar iyi oluyordu. Ayrýca ilk karanlýk odayý (camara obscura) da tasarlayan oydu. Kaynak: • 1001 Inventions-Muslim heritage in our world, Chief Editor: Prof. Salim T S Al-Hassani • www.1001inventions.com Federal Ýdare Mahkemesi (BVerwG) vatandaþlýktan çýkarma kararlarýný reddetti Leipzig’de bulunan Federal Ýdare Mahkemesi perþembe günü verdiði kararda, kurnazlýk ve hile ile elde edilmiþ vatandaþlýk hakkýnýn sadece kýsa süre içerisinde geri alýnabileceðine hüküm verdi Leipzig’de bulunan Federal Ýdare Mahkemesi'nin yaptýðý basýn açýklamasýnda, hakimlerin 2006 yýlýnda Anayasa Mahkemesi tarafýndan verilmiþ olan bir kararýn gerekçesini iptal ettikleri belirtildi. Alýnan yeni karara göre kurnazlýk ve hile ile elde edilmiþ vatandaþlýðýn geri alýnabilmesi için yeterli hukuki temelin varolabilmesi, vatandaþlýðýn kýsa süre içerisinde geri alýnmasýný gerektiriyor. Söz konusu olaylarda vatandaþlýklarýn geri alýnmasýndaki bu sürenin 8,5 yýldan 11 yýla kadar uzadýðý kaydedildi. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya Seite 21 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir udwigshafen’da yaþanan feci yangýndan bizlere ulaþan görüntüler gerçekten acý vericiydi. Çocuklarýný korkudan pencereden aþaðý atan aileler, ölümden kurtulmak için kendileri de aþaðý atlýyorlardý. Sonunda beþi çocuk dokuz kiþiyi kaybettik altmýþ kiþi ise yaralandý. Ludwigshafen’da yaþanan olay ne kadar acý ise yangýn sonrasý medyaya yansýmasý da bir o kadar insanlýktan uzaktý. Taraftutma ayyuka çýkmýþtý. Ludwigshafen’daki yangýnýn kurbanlarýnýn Türk vatandaþý olmalarý Türk medyasýný pazar yerindeki çýðýrtkana çevirdi. Sekiz ve dokuz yaþlarýndaki iki kýz çocuðunun bir adamý binaya ateþ koyarken gördüklerini söylemeleri kampanyanýn tetikleyicisi oldu. Evde oturanlarýn uzun zamandýr ýrkçýlar tarafýndan tehdit edildikleri, ayný eve 2006 yýlýnda bir kundaklama daha yapýldýðý, olayýn ýrkçý bir saldýrý olduðu þüphelerini güçlendirdiði söylenirken, Mölln ve Solingen’de yaþananlar büyük harflerle manþetlere taþýndý. Türk haber kanallarýnda yangýnýn görüntülerinin tekrar tekrar yayýnlanmasý, kýsmende bir Alman bayraðýnýn ortasýna nazi gamalý haç iþaretinin yerleþtirilerek, sunucunun da yapan kiþilerden sözederken “Almanlar” demesi gibi tatsýz L 11:25 Uhr hayat Medyada çamur atma savaþý -Ludwigshafen yangýný üzerineþeylerde yaþandý. Alman medyasýnda ise Eyalet Baþbakaný Kurt Beck’in henüz daha yangýn söndürülmeden ve soruþturma baþlatýlmadan ýrkçý bir kundaklama olayýnýn ihtimal dýþý olduðunu açýklamasý yer aldý. Ýlk günlerde yaþanýlanýn ýrkçý bir kundaklama olayý olduðu ihtimali ile ilgili birþeyler göremedik. Böylece Almanya’da yangýnýn kurbanlarý üzerine konuþulmak yerine, medyada yayýnlanmýþ veya yayýnlanmamýþ haber baþlýklarý üzerine tartýþýlmaya baþlandý. Geçmiþte yaþanan zorla evlendirme ve namus cinayeti konularýnda medyada yer alan haberleri önyargýsýz olarak hatýrlamaya çalýþtýðýmýzda bu olayda yaþanýlan haber verme tarzý ile paralellikler yaþandýðýný görürüz. Tüm Türklerin ayrýma gidilmeden ayný kefeye koyulmasýna -haklý olarak- ne kadar da kýzmýþtýk? Sonunda bu yargýlarý haklý çýkaran ne bir rakam ne de bilimsel araþtýrma ortaya konulabildi. Sözkonusu yargýlar karþýsýnda kendimizi haksýzlýða uðramýþ hissettik. Özellikle Türk 21 Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Ekrem ÞENOL gazeteleri o dönemde nesnel olma çaðrýsý yapan taraftý. Verilen peþin yargýlara karþý bilim adamlarýnýn söyledikleri hergün gazetelerde yer alýyordu. Bugün ayný Türk gazetelerinin Ludwigshafen’ daki yangýn haberini verdikleri sayfalarýný çevirdiðinizde, o günlerde Alman medyasýnýn performansýný sergiledikleri görülüyor. Halihazýrda peþin yargýlarda bulunmama konusunda uyaran ve nesnellik çaðrýsý yapan Alman medyasý var karþýmýzda. Kaderin bir oyunu mu desek. Almanya’da zorla evlendirme ve namus cinayetleri üzerine verilen haberlerin þekli ne kadar yanlýþ, nesnellikten uzak ve abartýlý ise, yangýn olayýnýn da “Almanlarýn” kundaklamasý olduðunu söylemek veya ima etmekte yanlýþtýr. Olayýn bir kundaklama olduðu ile ilgili görgü þahidi beyanlarý veya iþaretler olabilir, ancak hiçbir þey peþin yargýlarý haklý çýkarmaz. Olayýn arkasýnda ýrkçý motifin olduðu resmen ortaya çýkarýlsa bile suçlular, Türk medyasýnda yer alan “Almanlar” olmayacaklar. Kendini açýkça ele veren birþey var ki, o da nesnel haberlerin, maðdurlarýn “kendilerinden” olmadýklarý sürece medyada yer bulabildiðidir. Baþkasýnýn acý ve hüzünleri üzerine ölçülü, analitik haber yapabilmek, kendi hakkýnda yapmaktan daha kolay anlaþýlan. Medyayý ilgilendiren noktanýn son tahlilde satýþ rakamlarý olduðunu Bild ve Hürriyet gazetelerinin Genel Yayýn Yönetmenleri Kai Diekmann ve Ertuðrul Özkök’ün ortak yorumlarý açýkça gözler önüne serdi. Ýkiyüzlülükleri günyüzüne çýktýðýnda ise siyasilere güvensizlik ortamýný körüklememe çaðrýsý yapmaya baþladýlar. Bu arada ayný gazeteler sürekli bir çamur atma haberciliði yaparak, bazý basýn kurallarýný da çiðnediler. Sözkonusu gazetelerin gerek Hessen Eyaleti’ndeki seçim döneminde gerekse Ludwigshafen’daki yangýnla ilgili haberciliðine baktýðýmýzda insanýn “daha ne kadar piþkin olunabilir ki?” sorusunu kendi kendine sorasý geliyor. Yaptýklarý habercilikle adeta yangýna körükle giden ve toplumda güvensizliði körükleyen bu gazeteler deðil miydi? Tahminleri gerçekmiþ gibi lanse eden ve güvensizliðe neden olanlar baþka gazeteler miydi? Bu açýdan bakýldýðýnda sözkonusu gazetelerin ülkelerinde en çok okunanlar olmasý trajik deðil mi? Tam da bu noktada kendimize medyanýn okuyucu olarak bizlere okumak istediðimizi servis edip etmediðini sormalýyýz. Haberleri okuduðumuzda baþýmýzla onaylýyor ve içimizde elimize fýrsat geçtiðinde ötekilerinden bize yaptýklarýnýn intikamýný ayný þekilde almýþ olmanýn hazzýný mý yaþýyoruz ? Ne diyelim sular durulduðunda – en acý yönü bu zaten - olaylarla ilgili hatýrlananlar sadece haberlerde gördüklerimizden ibaret olacak. Yaþananýn gerçekte ýrkçý bir olay olup olmadýðýný sadece az sayýda insan bilecek. BURAK FEiNKOST Toptan ve Perakende Gýda Ürünleri Turgay AKBAB . Tel: 0172-8099619 Birkenstr. 18-22 84494 Neumarkt St.Veit 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr 22 Seite 22 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Münihli tiyatroseverlerden cami ziyareti ünih’te bir grup tiyatrosever düzenledikleri etkinlik çerçevesinde IGMG Güney Bavyera Bölgesine baðlý Münih Merkez Camisi’ni ziyaret etti. Münchner Kammer Spieler tarafýndan Türklerin yoðun olarak yaþadýðý, “Küçük Ýstanbul” olarak adlandýrýlan caddeyi tanýtmak amacýyla “Landwehr Caddesi-Münih’in kutsal sokaklarýndan görünümler” adý altýnda düzenlenen ve iki hafta süren etkinlik çerçevesinde Münih’li tiyatroseverler IGMG Merkez Camii’ni de ziyaret ettiler. Münih belediyesinde görevli rehber Teoman Altýnbaþ nezaretinde gerçekleþen ziyaretlerde M katýlýmcýlara IGMG Güney Bavyera Bölge Baþkaný Abdüssamet Temel tarafýndan Ýslam ve IGMG hakkýnda da bilgiler verildi. Alman basýnýnda da geniþ yer bulan ziyaret sonrasý katýlýmcýlara bölge yetkilileri tarafýndan Ýslam’ý ve Peygamberimizi tanýtýcý çeþitli kitap ve broþürler armaðan edildi. Oldukça sýcak bir atmosferde geçen ziyaret sonrasý bölge yetkilileri, Alman tiyatroseverlerle birlikte ayný cadde üzerinde bulunan bir sonraki ziyaret mekaný olan Protestan Kilisesine baðlý Gençlik Merkezi ziyaretine katýldýlar. Bölge yetkililerinin bu jesti Alman tiyatroseverler tarafýndan sevinç ve memnuniyetle karþýlandý. Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 cemiyet haberleri Ingolstadt Belediye Baþkaný IGMG’yi ziyaret etti GMG teþkilatýný ziyaret eden Ýngolstadt Belediye Baþkaný Alfred Lehmann: “IGMG barýþ ve huzurun saðlanmasýna öncülük ediyor” IGMG yetkilileri ve üyeleriyle sohbet edip fikir alýþ veriþinde bulunmak üzere, randevusunden yarým saat önce bölge teþkilatýna gelen Lehmann, Cemiyet Ýmam-Hatibi Ýlahiyatcý Eðitimci Osman Arslantürk ve idareciler tarafýndan karþýlandý. Lehmann lokalde içilen çaylarýn ardýndan, cemaati selamlamak üzere Cuma namazýndan önce camiye girerek bir konuþma yaptý. Ko- I nuþmasýnda barýþ ve huzurun saðlanmasý için sivil kuruluþlarýn çok büyük katkýsý olduðunu belirten Lehmann, IGMG’nin bu iþin öncülüðünü yaptýðýný ifade ederek daha güzel günler için hep beraber daha çok çalýþmamýz gerektiðini ifade etti. Daha sonra konuþan Osman Arslantürk, Belediye Baþkaný Lehman’a bugüne kadar gösterdiði ve bugünden sonrada göstereceði ilgi ve alakadan dolayý teþekkür etti. Lehmann, Cemiyet Baþkaný Þakir Türk ve idare heyeti tarafýndan uðurlandý. IGMG Güney Bavyera Bölgesi Münih Baþkonsolosu’na tebrik ziyaretinde bulundu GMG Güney Bavyera Bölge Baþkaný Samet Temel, Dýþ Ýliþkiler Baþkaný Ahmet Kalyon ve Bölge Basýn-Yayýn Baþkaný’ndan oluþan heyet, göreve yeni baþlayan Münih Baþkonsolosu Ali Rýfat Köksal’ý makamýnda ziyaret ederek tebrik etti. Oldukça sýcak bir ortamda gerçekleþen ziyarette Türk toplumunun sorunlarý masaya yatýrýldý. Köksal’ýn göreve baþlamasýndan duyduðu memnuniyeti dile getiren ve görevinde baþarýlar dileyen IGMG Güney Bavyera Bölge Baþ- I kaný Samet Temel, IGMG’nin yapýsý ve çalýþmalarý hakkýnda Baþkonsolosa bilgi verdi. IGMG’nin Avrupa’da yaþayan insanýmýza hitap eden en büyük sivil toplum kuruluþlarýndan olduðunu belirten Temel, kapýlarýnýn her zaman herkese açýk olduðunu söyledi. Temel, IGMG’nin anayasaya saygýlý ve entegrasyonu destekleyen bir teþkilat olduðunun altýný çizerek bu yönde gerçekleþtirdikleri eðitim faaliyetlerinden örnekler verdi. Ziyaretten duyduðu memnuni- yeti dile getiren Baþkonsolos Ali Rýfat Köksal da, Türk derneklerinin eðitim faaliyetlerine daha fazla aðýrlýk vermelerinin gerekliliðine dikkat çekti. Münih metrosunda meydana gelen ve toplumda geniþ yanký uyandýran olaya da deðinen Köksal, gençlerimizi þiddetten korumanýn yolunun eðitimden geçtiðini vurgulayarak gençlerimize kültürümüzün ve dinimizin doðru olarak aktarýlmasýnýn önemine iþaret etti. Türk toplumuna farklý alanlarda hizmet veren sivil toplum kuruluþlarýnýn halkýmýzý ilgilendiren genel konularda birlikte hareket etmesinin gerekliliðine vurgu yapan Köksal, sorunlarý çözmede birlik ve beraberliðin daha olumlu sonuçlar doðuracaðýný anlattý. Din Hizmetleri Ateþeliði de ziyaret edildi Baþkonsolosa tebrik ziyaretinin ardýndan Din Hizmetleri Ateþeliði’ne geçen IGMG Güney Bavyera Bölgesi heyeti, Münih Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ateþesi Mustafa Temel’i de ziyaret ederek görüþ alýþveriþinde bulundu. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya ubat ayý ortasýnda, Türkiye Cumhuriyeti Baþbakaný’nýn yurt dýþýnda yaþayan Türklerle Köln’de bir buluþmasý gerçekleþti. Sadece böyle bir proðramýn gerçekleþmesi bile Alman kamuoyunu rahatsýz etmeye yetti. Ama asýl, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn konuþmasý sýrasýnda söylediði bir cümle kamuoyunu þok etti. Erdoðan, salona gelen dinleyicilere, uyum saðlamalarý gerektiðini, ama, asimile olmaktan kaçýnmalarýný söyledi. Çünkü, asimilasyon “bir insanlýk suçu” idi. Bu bir kaç kelimenin etkisi yoðun oldu; özellikle, güneydeki Birlik Partisi siyasetcilerinin üzerinde. Bavyera Baþbakaný Beckstein, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ý “ýrkcý söylem” kullanmakla itham edip, Erdoðan’ýn asimilasyonu ret etmesini sevindirici olmadýðýný ifade etti. Hýristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisinin Genel Baþkaný Huber ise, hemen, Türkiye’nin Avrupa Birliði’ne üyeliðini tartýþmaya açtý. CSU’nun eski Genel sSekreteri Söder de, Erdoðan’ýn Almanya’da bir Türk partisi kurmak istediðini iddia edecek kadar ileri gitti. Oysa, Alman siyasetcilerinin bu gerginliði hayret vericiydi. Bunlar, zaten yýllardýr talep ettiklerinin asimilasyon deðil, entegrasyon olduðunu ifade etmiyorlar mýydý? Erdoðan’ýn söylediði de bundan farklý bir þey deðildi. O da, Almanya’daki Türk kökenli insanlara entegre olmalarýný, Almanca dilini öðrenmelerini, topluma uyum saðlamalarýný söylüyor, ama, asimile olmamalarýný istiyordu. Fakat bu gerginliðin varlýðý, bize þunu gösteriyordu: Aslýnda, bu siyasîler yýllardýr hep entegrasyon demiþ, ama hep asimilasyon talep etmiþlerdi. Yoksa, ileri gelen Birlik Partisi siyasîlerinin entegrasyonu “en ileri seviyede aynîleþme” olarak tarif etmelerini, ya da Federal eski Ýçiþleri Bakaný Otto Schily’nin “Entegrasyonun en iyi þekli, asimilasyon”dur sözlerini baþka Þ 11:25 Uhr Seite 23 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Entegrasyon derken asimilasyon istemek 23 dan býrakýlan bir boþluðu doldurmasýndan kaynaklanýyordu. Türk göçmenlerin kalbini kazanmaya giden yolun, iþaret parmýðýný kaldýrmak ve sýnýrsýz aynîleþmelerini istemek olmadýðýnýn anlaþýlmasý gerekiyor artýk. Tüm bu tartýþmalar baðlamýnda, entegrasyon kavramý da olumlu yansýmasýný kaybetmiþ durumda. Ne zaman ki entegrasyon, bir engel olarak kullanýlmaya baþlandý, ne zaman ki entegre etmek yerine, dýþlamak için kullanýldý, ne zaman ki entegrasyon denilip asimilasyon anlaþýlmaya baþlandýysa, iþte o zaman entegrasyon kavramý kucaklayýcý etkisini kaybetti. Kavramýn içi boþaltýldý, tek taraflý bir çabaya indirgendi, siyasîlerin talepleri, aksine, destek vermek istememelerinin þiarý oldu. Bu söylemler, dikkati, sadece göçmenlerin sorumluluðuna yöneltip, siyasetin görevlerini kamufle etti. Almanya’daki siyaset, asimilasyonun sadece kendisine entegrasyon denmesiyle olumlulaþmayacaðýný kabul etmek zorunda. Uyum politikalarý, ancak göçmen insanlarýn toplumsal hayata katýlýmlarýný saðladýðý oranda baþarýlý olabilir. Bunun için ise, önce güvene ve dürüstlüðe ihtiyaç var, ki, bu da ancak eski kalýplaþmýþ asimilasyon taleplerinden vazgeçmek ile olur. panyasýnda onun arkatürlü anlamak mümsýnda yer alýyordu. Bakün deðil. Erdoðan’ýn yan Böhmer, Uyum Basözlerinin gerginliðe kanlýðý görevini, kensebep olmasý, özellikle dinden önceki uyum þu ana kadar entegrassorumlularý gibi göçyonda yaþanan aksakmenlerin yanýnda görlýklarýn sorumluluðumüyor, kendisini Birlik nu, her zaman göçmenPartisi taleplerine elçi lerde arayanlarýn iç yüolarak algýlýyordu. zünü de ortaya çýkar“Türk Toplumunun mýþ oldu. Söyledikleri dostu olarak güven veile, gerçekten istedikleren bir siyasetciye ihtiri birbirini tutmadýðýna yaç var”, diyen Cem göre, göçmenlerin de Özdemir haklýydý. Bu kendilerinden beklegüven sahibi siyasetçi nenleri hiçbir zaman ise Böhmer deðildi. yerine getirememiþ olAbdülgani Engin KARAHAN Göçmenlerin dikkamalarýna þaþmamak lamayanlarýn. Almanya, do- tinden, daha önce kendilezým. Göçmenlerin hayal ký- kuz insanýný kaybetti o rine sahip çýkmadýðý için Türkiye rýklýðýna sebep olan þey de yangýnda. Almanya daha eleþtirdikleri iþte tam bu tutumdur. Ne fazlasýný da kaybetti aslýn- Cumhuriyeti’nin olay yerinde olduðu kaçmadý. Onyaparlarsa yapsýnlar, dil de da. Almanya, biraz da gü- yýllardýr Avrupa’daki Türk öðrenseler, meslek eðitimlerini de bitirseler, ülkenin ven kaybetti; Türk kökenli göçmenleri Türkiye’yi hakvatandaþlýðýný da alsalar, göçmenlerinin güvenini. lý olarak eleþtiriyordu; kenkendilerini bu ülkenin va- Yangýndan dolayý deðil, dilerine sahip çýkmadýklarý tandaþý olarak da hissetse- yangýn sonrasý araþtýrma- için, din, dil ve kültür baðler, tarihlerinden, kültürle- lardan dolayý da deðil. lamýndaki ihtiyaçlarýnýn rinden, dillerinden vaz Gördükleri muameleydi, dikkate alýnmadýðý için. geçmedikleri sürece, yeter- insanlarýmýzý üzen. Bazý Ama þimdi Ludwigshali olmayacaklardýr. Siyaset- anlar, bu acý günlerde iz bý- fen’de üst düzeyde varlýðý te birçok etkin isim, göç- raktý. Türkiye dýþýnda ya- göze çarpan olgu, iþte bu men asýllý insanlarý kendi þayan Türklerden sorumlu devletti. Lale Akgün’ün, insaný olarak kabul etmek- bakanýn ziyareti böyle bir Türkiye’nin, dýþ Türkler ile ten halen çok uzak. Sayýn andý, Türkiye Baþbaka- ilgili yeni doðan bu ilgisinMerkel’in, Erdoðan’ýn ku- ný’nýn ziyareti böyle bir an- den uyum için bir tehlike caklayýcý ziyaretinden ür- dý, Alman Baþbakaný’nýn sezmesi de yersiz deðildi. küp, kendisinin Türk kö- gelmemesi de böyle bir an- Ama bu tehlikenin varlýðý, Türkiye Baþbakaný’nýn Alkenli insanlarýn da baþba- dý. Ýnsanlar, orada Merkel’i manya Baþbakaný tarafýnkaný olduðunu açýklamasý da çok birþey deðiþtirmiye- aradý, ama, nafile. Oysa ziSchäuble’den Peygamberimize hakaret yareti kesinlikle bir suçlucektir. Evet, bu ifadesi doðru. luðun kabulü olarak deðil, karikatürlerinin yayýnlanmasý talebi Ancak, göçmenler böyle “Ben sizin için de varým”, asýnda yer alan bir haberde Federal Ýçiþleri Bakaný bir ifadeyi çok daha önce ya da “Ben sizin de BaþbaWolfgang Schäuble’nin (CDU) Avrupa gazetelerine duymak istiyorlardý. Bu kanýnýzým” ifadesinin tezatartýþmalý hakaret karikatürlerinin tekrar yayýnlasöylemi, Hessen Eyale- hürü olarak beklendi. Þüpmalarý talebinde bulunduðu belirtilirken, Schäuble bu ti’ndeki çirkin seçim kam- hesiz bir jest olurdu, hükühaberi reddetti panyasýndan önce hatýrla- metin entegrasyon söyleFederal Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble’nin (CDU) bir mýþ olsaydý ve Birlik Partili minde ciddî olduðunu dair gazeteyle yaptýðý görüþmede, “Aslýnda tüm Avrupa gazesiyasiler her önlerine gelen bir iþaret. Baþbakanýn, entelerinin bu karikatürleri tekrar yayýnlamalarý gerektiðini fýrsatta göçmenlerin yurt tegrasyonu sadece bir talep ve bunun açýklamasýnýn: biz de bu karikatürleri iyi bulmuyoruz, ancak basýn özgürlüðünün kullanýlmasý þiddedýþý edilmelerini talep et- olarak algýlamadýðýný, ente baþvurmak için bir neden deðildir” düþüncesi olduðumeselerdi, zaten birçok ký- tegrasyon için kendini de nu söylediði belirtildi. Federal Ýçiþleri Bakaný Schäuble ise rýlmalar ve üzüntüler ya- görevli olarak hissettiðinin bu haberi reddetti. Bakanlýk sözcüsü Stefan Paris haberin ifadesi olurdu. Ama gelþanmamýþ olacaktý. sorumsuzca hazýrlandýðýný belirtirken, Ýçiþleri Bakaný’nýn Unutmamak lazým, Er- medi. konuþmasýnda daha ziyade basýn özgürlüðü esasýna Onun yerine baþsaðlýðý doðan’ýn konuþmasý acý vurgu yaptýðýný kaydetti. dolu bir haftaya denk gel- dileklerini Uyum Bakaný Buna karþýn “Giovanni di Lorenzo” adlý haftalýk gazetemiþti. Dokuz insan ölmüþ- bayan Maria Böhmer iletti. nin genel yayýn yönetmeni, Schäuble’nin ifadelerinin çartü o hafta Ludwigsha- Ayný Uyum Bakaný daha pýtýlmadýðýný olduðu gibi aktarýldýðýný söyleyerek gazetefen’de; yanarak, duman- kýsa bir süre önce, göçmensini savundu. Schäuble, 2006 yýlýnda tartýþmalý hakaret dan boðularak. Ve çoðu da lere rijid bir Göç Yasasýnýn karikatürlerinin Alman medyasýnda yayýnlanmasý nedeçocukdu, yangýndan, ze- reklamýný yapýyor, Roland niyle hükümet adýnda özür dilemeyi de reddetmiþti. hirli dumanlardan kaça- Koch’un ýrkçý seçim kam- B 25. sayi sayfalar 30.04.2009 24 bn Rüþd (1126-1198) Kurtuba’da kadýlar ve fakihler yetiþtiren bir ailenin içerisinde doðdu. Zamanýnýn bütün ilimlerine vakýf olduðu ve Endülüs’te en çok tanýnan simalar arasýna girdiði bilinmektedir. Aristo’nun felsefî doktrinine sadýk kalarak eserler þerhettiðinden Ýslam âleminde “þârih”, Latin dünyasýnda “commentator” unvanýyla tanýnmýþ, Batý’da Ýbn Rüþd adýnýn tahrif edilmiþ þekliyle “Averroes” olarak anýlmýþtýr. Ýbn Rüþd din ilimleri, mantýk, tabiat bilimleri (fizik), metafizik, psikoloji, zooloji, astronomi, týp, politika ve ahlâk gibi pek çok dalda eser kaleme aldýðý gibi bilhassa Aristo’nun kitaplarýna yazmýþ olduðu kýsa, orta ve büyük ölçüde þerhleriyle Ortaçað’ýn en büyük yorumcusu unvanýný da kazanmýþtýr. Ýbn Rüþd’ün Aristo’nun eserlerini þerh ederken uyguladýðý yöntem metodolojisinin en özgün yanýný teþkil eder. Ýbn Rüþd, Aristo’yu kendi anladýðý gibi deðil, Muallim-î Evvel kendisini nasýl anlatmýþsa o þekilde anlayýp yorumlamaya çalýþýr. Öncelikle Aristo’nun görüþlerini ve bu görüþlerin dayandýðý ilkeleri belirler, ardýndan bu ilkeler doðrultusunda filozofun görüþlerini yorumlar. Bu bakýmdan yazdýðý þerhlerde gerçek bir Aristocu gibi davranmaya özen gösterir. Grek filozofuna adeta hayran olan Ýbn Rüþd, felsefe denmeye lâyýk görüþlerin sadece Aristo’nun görüþleri olduðunu düþünür. Ancak bu körü körüne bir baðlýlýk deðildir, onu Aristo’ya hayran býrakan husus, Muallim-î Evvel’in felsefesinden baþka hiçbir filozofun sisteminde görülmeyecek derecede tutarlý bir yapýya sahip bulunmasýdýr. Bununla birlikte Ýbn Rüþd, Aristo doktrininin samimiyetle inandýðý Ýslam akaidiyle her noktada uzlaþtýðýndan emin deðildir. Üstadýyla birlikte gerçeðe ulaþmak için aklýn rehberliðinde yol almaya çalýþan düþünür, ayrý noktalardan ayrý kaynaklardan hareket etmeye özen gösterir. Çünkü her iki filozofun hareket noktasý ve yaklaþým tarzý farklý olduðundan zaman zaman vardýklarý sonuçlarda farklý olmaktadýr. Dolayýsýyla Aristo doktrinine baðlýlýk gösterse de ken- Ý 11:25 Uhr Seite 24 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Ýbn-i Rüþd di inanç sistemi ile çeliþtiðinde doktrinin özüne dokunmadan Ýslamî ilkeleri rencide etmeyecek teviller yapar. Bunun imkansýz olduðu durumlarda filozofun anlayýþýnýn onu böyle düþünmek zorunda býrakmýþ olduðunu söyleyerek onu mâzur görür. Sonuçta Aristo’nun bazý görüþlerinin doðru olmadýðýný kabul etse bile bunlarýn filozofun kendi sisteminin bütünlüðü içerisinde doðru olarak algýlanmasý gerektiðini savunur. Yani onun varmýþ olduðu sonuçlar kendiliðinden doðru olmayabilir, fakat kullandýðý öncüller göz önüne alýndýðýnda mantýk bakýmýndan doðrudur. Çünkü bu öncüller tabii olarak bu sonuçlarý doðurur. Bu durum, Ýbn Rüþd’ün amacýnýn Aristo’yu her alanda ve her konuda savunmak deðil onun sisteminin bütününü anlamaya çalýþmak olduðunu gösterir. Ýbn Rüþd’ün asýl amacý, vahiy ile felsefenin birbirinden baðýmsýz olarak nasýl anlaþýlýp deðerlendirilebileceðini tespit etmek ve buna baðlý olarak ikisi arasýnda biri diðerini geçersiz kýlmayacak biçimde saðlam baðlantýlar kurmaktýr. Bunun için o, öncelikle dinle felsefenin konumunu kendi bütünlükleri içinde tesbit etmekte, ardýndan bu ikisinin ortak noktalarýný belirlemektedir. Daha sonra dinle felsefe arasýnda yapýlacak bire bir kýyaslamanýn yanlýþlýðýný vurgulayarak, bu iki alandan birinin diðeri adýna feda edilmesinin doðuracaðý vahim sonuçlara dikkat çekmektedir. Ona göre felsefe ve dinin kendilerine özgü prensipleri ve esaslarý vardýr, bunlar birbirinden farklý olmak durumundadýr, birinin diðerine karýþtýrýlmasý yanlýþlýklara sebep olur. Öyleyse dinî meselelerin din çerçevesinde, felsefî problemlerinde kendi içinde ele alýnýp deðerlendirilmesi gerekir. Bu demektir ki her ikisinin doðrusu kendi bünyesi içinde belirlenecektir. fiu halde filozof dinî meseleleri tartýþmak istiyorsa felsefî baðlamda deðil dinî baðlamda tartýþmalýdýr. Bunun için dinin ortaya koyduðu gerçekleri anladýktan sonra tartýþmasýný onlar üzerine bina etmelidir. Ayný þekilde bir din adamý da herhangi bir felsefî problemi tartýþmak istiyorsa o problemin dayanaðý olan sistemin üzerine bina edildiði temel ilkeleri bilip öðrenmeli ve tartýþmasýný o baðlamda yürütmelidir. Ýbn Rüþd’e göre filozoþarýn þeriatýn ilkeleri konusunda tartýþýp konuþmalarý câiz deðildir. Çünkü her disiplinin kendine has prensipleri vardýr. Bir disiplin hakkýnda fikir yürüten kiþinin onun ilkelerini kabullenip benimsemesi icap eder. Ýbn Rüþd bir filozof olarak Tanrý-âlem iliþkisi ve âlemin iþleyiþine getirdiði yaklaþýmlarýyla yalnýzca Aristo’nun ilk muharrik anlayýþýndan ve sudûrcu filozoþardan ayrýlmakla kalmamakta, ayný zamanda bu iliþki noktasýnda ileri sürülen deist, mekanist, panteist ve vahdet-i vücûdcu görüþlere itibar etmediðini eserlerinde ortaya koymaktadýr. Bilgiyi, “varlýklarýn düzen ve tertibiyle bunlarýn arasýndaki sebep-sebebli iliþkisinin kavranmasý” þeklinde tarif eden Ýbn Rüþd bilginin belli bir sürece baðlý olarak oluþtuðu kanaatindedir. Bunun yanýsýra ona göre insanýn bilgi edinerek nazarî yetkinliðe ulaþmasýnýn, mutluluðu yakalamasý nýn yani ittisâlin yolu öðrenim ve nazarî araþtýrmalardýr. Bunun için insanýn herþeyden önce tabiî yetenek ve kapasiteye sahip olmasý nýn yaný sýra doðru yöntem, doðru bilgi ve malzeme, yetkin ve yeterli bir öðretici ayrýca nefsanî arzu ve eðilimlerini kontrol edebilme gibi baþka þartlarýn da bulunmasý gerekir. Bütün bunlar, insanýn inzivaya çekilip tek baþýna kalarak deðil toplum içinde baþka insanlarla yardýmlaþma ve dayanýþma halinde yaþayarak elde edebileceði imkânlardýr. Çünkü bazý geçici istisnaî durumlar dýþýnda toplum ve toplum sayesinde elde edilen kazaný mlar insanýn yetkinleþmesine ve mutluluðuna hizmet eder. Bununla birlikte Ýbn Rüþd hiçbir zaman iþin ahlâkî boyutunu görmezlikten gelmez, aksine her fýrsatta nazar-amel bütünlüðünün insanýn mutluluðu ve yetkinliði açýsýndan vazgeçilmezliðini vurgular. Ayrýca dinî ibadet ve uygulamalarýn bu konuda önemli katký saðladýðý gerçeðini de açýkça belirtir. Ahlâk ve siyaset konularýnda müstakil bir eser kaleme almayan Ýbn Rüþd’ün, Eþatun ve Aristo’nun eserlerine yazdýðý þerhlerden, bu konudaki görüþleriyle ilgili ipucu yakalayabilmek mümkündür. Ýbn Rüþd’e göre insanî yetkinlikler nazarî erdemler, sanatlar, ahlâkî erdemler ve iradî fiiller olmak üzere dörde ayrýlýr. Aslýnda insanlýðýn en son hedefi nazarî erdemleri kazanmak olduðundan öteki erdemlerin hepsi sadece nazarî erdemlerin gerçekleþtirilmesi için vardýr. Tabiatý gereði medenî bir varlýk olan insan hemcinslerinin yardýmý olmadan bu erdemleri elde edemez. Bunun için insan hayatýný baþkalarýyla pay- biyografi laþmak zorundadýr. Ahlâk ilminin amacý erdemlerinin mahiyetinin bilinmesi deðil yaþanmasýdýr. Aristodan beri klasikleþmiþ olan “altýn orta” teorisine göre hikmet, iffet, þecaat ve adaletten oluþan erdemlerin orta noktasýný eksiði ve fazlasý bulunmayan normal davranýþlar teþkil eder. Ýbn Rüþd’ün Ýslam toplumuna etkileri oldukça sýnýrlý kalýrken, Batý’ya etkileri hem çok yönlü olmuþ hem de uzun asýrlar devam etmiþtir. Ýbn Rüþd, bir yandan ilim ve felsefenin temel konularýnda, öte yandan çeþitli Ýslamî disiplinlerle Arap dili ve edebiyatý alanýnda yazdýðý eserleri ve farklý yaklaþým tarzýyla klasik Ýslam düþüncesinin son ve en büyük temsilcisi, Aristo’dan sonra gelen Helenistik dönemin ve Ortaçað bilim ve düþüncesinin de en büyük þahsiyetlerinden biri olmuþtur. Ayrýca Ýbn Rüþd geliþtirdiði te’vil anlayýþýyla modern hermenötiðin öncüsü, akýlcý yaklaþýmýyla rasyonalizmin hazýrlayýcýsý ve objektif araþtýrma yöntemiyle metodolojinin kurucusu olduðu gibi Avrupa’da XVII-XVIII. yüzyýl “Aydýnlanma Hareketi”nin ve modern bilimsel düþüncenin öncü þahsiyetlerinden biri kabul edilmiþtir. Kaynaklar: • TDV- Ýslam Ansiklopedisi, “Ýbn Rüþd” • Taylan, Necip, Anahatlarýyla Ýslam Felsefesi, Ýstanbul 1983 Almanya’da Ýslamî defin iþlemlerine raðbet artýyor lmanya’da yaþayan ikinci ve üçüncü nesil göçmen Müslümanlarýn Ýslamî defin iþlemlerine raðbetinde artýþ olduðu belirtildi. "Alman topraklarýnda Müslümanlar" konulu toplantýya katýlan Defin Kültürleri Müze Müdürü Reiner Sörries, Almanya’da çok kültürlü bir mezarlýk uygulamasýna doðru eðilim olduðunu söyledi Sörries, göçmen toplumlarýn ancak kültürel baðýmsýzlýk hakkýna sahip olduklarý zaman entegrasyonun baþarýya ulaþabileceðini vurguladý. Buna Ýslamî defin iþlemlerinin de dahil olduðunu belirten Sörries, mezarlýklardaki çeþitliliðin herkes için bir zenginlik vesilesi olacaðýný söyledi ve Almanya’da 200 Müslüman mezarlýðý bulunmasýna karþýn mezarlýk düzenlemelerinde Ýslamî defin iþlemlerinin düzgün bir biçimde tanzim edilmediðini kaydetti. Köln Hristiyan-Ýslam Toplumu Yöneticisi Thomas Lemmen ise buna raðmen konuyla ilgili memnuniyetini dile getirdi. Yedi yýldan beri birçok eyalette mezarlýk düzenlemelerinin deðiþtiðini belirten Lemmen, ancak bunun hayatýný kaybeden Müslümanlarýn yaklaþýk yüzde 90’ýnýn memleketlerine gönderilmesi gerçeðini deðiþtirmeyeceðini söyledi. Bunun daha çok birinci neslin ailevi baðlarýndan ve defin maliyetlerinin düþüklüðünden kaynaklandýðý belirten Lemmen, ayrýca memleketlerine gönderilen cenazelerin, Almanya’da yaþayan Müslümanlarýn kendilerini evlerindeymiþ gibi hissetmedikleri manasýna geldiðini belirtti. Alman Kültür Radyosuna konuþan, Hamburg Ýslamî Bilim ve Eðitim Enstitüsü Doçenti Ali Özdil, hastane ve aile pansiyonlarýnda Ýslam dininde ölüm konusuyla ilgili konferans taleplerinin giderek arttýðýný dile getirdi. Özdil, Almanya’ya önceden misafir iþçi olarak gelip, hayatlarýný kaybedenlerin sayýsýndaki artýþ ile birlikte, "bir Müslüman ölünce nasýl bir yol izlenmeli?" gibi sorularýn pratik açýdan önem kazandýðýný belirtti. A 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya ençler arasýndaki yaygýn þiddet eðilimi, Almanya’da yapýlacak olan eyalet seçimlerinin belirleyici konusu oldu. Münih’teki bir metro duraðýnda, yabancý gençlerin emekli bir Alman’ý dövmesi üzerine özellikle CDU, bu olayý, seçimler için bulunmaz bir fýrsat olarak deðerlendirdi. Hristiyan demokratlar, geliþmeleri oy avcýlýðý için bir fýtsat görse de, bu tartýþmalar, ayný zamanda siyasetin nasýl iflasa sürüklendiðini ortaya koyuyor. Almanya’daki bu son seçimler, konu sýkýntýsý çeken, toplumun sorunlarýna çözüm üretemeyen müflis politikacýlarýn, yeni korkular üreterek ayakta kalma çabasýný da yansýtýyor. Artýk, söylemlere öylesine alýþtýk ki, sadece Almanya’da deðil, Avrupa ülkelerinde yapýlan hemen her seçimin temel tartýþmasýnda Ýslam ve göçmenleri buluyoruz. Hessen seçimleri, Koch’un yürüttüðü böyle bir kampanyanýn gölgesi altýnda yapýldý. Seçmen bu sefer, daha da dikkatli davranarak, siyaseti frenlemeye çalýþtý ve böylece Koch’un, gitmeyi planladýðý Berlin yolunu da kapamýþ oldu. Ne yazýk ki Avrupa’da ýrkçý söylemler toplum tabanýnda yayýlýyor. Büyük merkez partileri bu yayýlmayý önemsemiyor. Söylemleri, yalnýzca marjinal sað partilerin eðilimleri diyerek, böylesine büyük bir toplumsal yanlýþýn üzerini örtüyorlar. Maalesef, büyük merkez partilerinin de ayný söylemlere kaymasý gözden kaçmýyor ve aksine, büyük partiler de, ýrkçý söylemleri gerektiðinde kullanmaktan çekinmiyorlar. Seçmen, problemlerinin çözümünde siyasetçiye güvenmediði için sandýða gitmeyi önemsemiyor. Seçmeni sandýða götürme yolu olarak ise, Ýslam ve yabancý düþmaný söylemleri dile getirmeyi gören politikacýlar, bu anlamda, Pro-Köln ve ProMünchen gibi Ýslam karþýtý ve yabancý düþmaný aþýrý sað ile birlikte anýlýr hale G 11:25 Uhr Seite 25 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Gençlerin þiddet eðilimi ve siyasetin iflasý geliyor. Geçmiþteki ýrkçý söylem ve politikalarýn derin acýsýný üzerinden atma çabasýndaki Almanya’da da, siyasetin, oy avcýlýðý için ayný yolu tercih ederek göçmenleri hedef almasý ve seçmenin, hâlâ, kitleler halinde ýrkçý eðilimler taþýyan siyasete yönelebilmesi endiþeyi daha da artýrýyor. Örneðin, Hessen Eyalet Baþbakaný Roland Koch’un, tabularýn yýkýlmasý diye tanýmlayarak göçmenleri cezalandýrma hususunda açtýðý tartýþmanýn, aþýrý saðcý NPD nezdinde, koalisyon ortaðý çaðrýsý ile karþýlýk bulmasý, Koch ve arkadaþlarýný endiþelendirmesi gerekiyor. Çünkü NPD, artýk kendi söylemlerinin büyük bir toplum partisinin yerleþik politikasý haline geldiðini görüyor. Gençler arasýnda þiddet oraný yüksek. Konunun en doðru olan ifadesi burasý. Yanlýþ olaný, þiddetin büyük çoðunlukla, göçmen gençler arasýnda yaygýn olduðu yönündeki iddialar. En yanlýþý ise, siyasetin oy avcýlýðý rolünü iyi oynadýðý tartýþmalarýn, seçimler sonrasýnda, yeniden tozlu raflara kaldýrýlma ihtimali. Zira, gençler arasýndaki þiddet, toplumsal geleceði tümden etkileyebilecek durumda. Bu yüzdendir ki, problemin tek boyutu ile, yani, cezalandýrmalarýn sertleþtirilmesi/þiddetlendirilmesi ile ele alýnmasý, çözümü iyice zorlaþtýrýlacaktýr. Siyaset, ana görevi olan, toplumun karþýlaþtýðý problemlere çare üretme görevini, sadece suçlularýn daha sert cezalandýrýlmasý gibi bir görevle sýnýrlandýramaz. Problemin çözüm kaynaðý, aile ortamýnda yattýðý gibi, baþta siyasetçilerin sorumlu olduklarý eðitim sisteminde de yatýyor. Aile, çocuða her hangi bir ne- Ýlhan BÝLGÜ denle gelecek ile ilgili bir perspektif sunamýyor ve çocuðunu ona göre yönlendiremiyorsa, eðitim görevi ile yükümlü olan devletin de yaygýn ve etkili bir eðitim politakasý uygulayarak bu boþluðu doldurmasý gerekiyor. Maalesef, göçmen ailelerin bir kýsmý bu bakýmdan yetersiz kalýyor. Fakat, eðitim sisteminin, bu yönlendirme ve eðitim görevini yerine getiremediði de ortadadýr. Burada doðup, büyüyen ve buranýn eðitim sisteminden geçen göçmen gençleri, sadece göçmen kökenlerinden dolayý dýþlamak, siyasetin eðitim alanýndaki kendi iflasýný örtme gayretinden baþka bir þey deðil. Bu durum, politikacýlarýn entegrasyon konusundaki belirli þartlandýrmalarýnýn da doðru olmadýðýný bir kez daha ortaya koyuyor. Almanya’ya yerleþecek olan yabancýlara, dil bilmiyorsunuz diye ülkeye giriþ izni vermeyen bir ülke, böylece dil bilmenin, entegrasyonda birinci öncelik olmadýðýný da ilan etmek zorunda kalýyor. Burada, sorgulanmasý gereken konularýn baþýnda, daha çocukluk döneminden itibaren bu eðitim sisteminin kontrolünde olan bu gençlerin, neden bu kadar saldýrganlaþabildikleri konusundan ziyade, eðitim sisteminin, bu gençleri nasýl bu hale getirebildiði konusudur. Bunun için siyaset aklýn sýnýrlarýný týrmalayan politikalarý, kurtuluþ reçetesi olarak sunma yerine, eðitim sisteminde toptan bir seferberlik ilan etmek durumundadýr. Sorun, ayný zamanda, bütün bir toplumun ortak sorunudur. Göçmen gençlerin sosyal sorumluluk yüklenmesi alanýnda önemli bir katký saðlayan IGMG’nin gençlik çalýþmalarý, sorunun çözümünde önemli bir ipucudur. Þüphesiz, siyasetin de, bu tür sivil toplum ve dinî kuruluþ programlarýný desteklemesi, problemin çözümüne büyük oranda katký yapacaktýr. Gençleri, göçmen/ yabancý ya da Alman diye ayýrarak, iþlenen suçlara bir deðer vermek, toplumsal barýþý tehdit ettiði gibi, þuç ve þiddet oranýný da düþürmeyecektir. Halbuki, gençler arasýndaki þiddettin yaygýnlýðý tüm dünyada önemli bir problemdir. Problemin temellerine inerek, önce sebeblerini ortaya koymak ve ona göre, cezalandýrma dahil, tedbirler almak gerekiyor. Tedbirleri almakla yükümlü olanlarýn, sandýkta seçmenin oylarýna talib olan siyasetçiler olduðunu da herkes biliyor. Evrensel bir boyut arzeden problemin, sadece seçim propagandasý þeklindeki hamasî çareler önerisi ile çözülemeyeceði de ortadadýr. Bu tür çözüm önerileri ile gençler, þiddet eðiliminden kurtulamayacak ve þiddetin maðdurlarýna yenilerinin eklenemesi de önlenemeyecektir. Suçun göçmenlere yüklenmesi bir yana, Almanya’da poltikacýlarýn görmesi gereken bir baþka nokta da, kimi ýrkçý eylemlerin polis tarafýndan gizlenme çabasýdýr. Göçmenlere karþý yapýlan ýrkçý þid- 25 det eylemlerinin bir kýsmý polis raporlarýna, sarhoþ veya serkeþlikten kaynaklanan vaka-i âdiyye olarak geçiyor. Bu gayretkeþlik, yabancý düþmanlýðýnýn geldiði boyutu yansýtmasý bakýmýndan bir baþka vehameti ortaya koyuyor. Gençlerin, þiddet eðilimli olmalarýný mazur gösterecek bir gerekçe, elbette ki, kabul edilemez. Ancak, cezalarýn caydýrýcýlýk fonksiyonu yanýnda, eðitici özelliði, en çok gençler için gereklidir. Roland Koch’un, 14 yaþýndan küçük çocuklarý bile, hapis veya Sibirya’ya sürgün gibi baþka cezalarla terbiye etmeye kalkýþmasý, þiddeti önlemeyecek, aksine, biraz geciktirecektir. Koch’un, göçmenler sebebiyle, çocuklarýný eðitmek yerine cezalandýrmayý tercih eden anlayýþý, göçmenlerin günah keçisi olarak kullanýldýðýný gösteriyor. Þuç iþleyen göçmen gençlerin sýnýr dýþý edilmesi düþüncesi ise bir baþka iflasýn ifadesi. Yabancý düþmanlýðý izlerini taþýyan bu düþünce, sadece üç beþ kiþinin sýnýr dýþý edilmesi ile problemin çözüleceði gibi yanlýþ bir çaresizliði ortaya koyuyor. Gençlerin manevî deðerlerden uzak yetiþmesinin, geliþmelerde rolü büyüktür. Ancak, Almanya’da bazý yerlerde, Müslüman gençlerin zorla Hristiyanî deðerlere göre yetiþtirilmesi ve Hristiyan ibadetlerini yapmaya zorlanmalarý ise doðru bir çözüm deðildir. Aksine bu durum, din özgürlüðünü zedelediði gibi, zorla bir baþka dinî deðerleri kabul ettirme anlamýna gelir ki, bu tür bir eðitim Anayasal haklarýn da gasbý demektir. Gelinen bu noktada, toplumumuzun, aile dahil, her kesimi, üzerine düþen vazifeyi tam olarak idrak etmeli; siyasetçiler de seçim atmosferinden kendilerini kurtarmalýdýr. Zaman, uygulanabilir ve gençlerimizi içinde bulunduklarý bu menfur duruma sürüklenmekten kurtarýp, toplumda sorumluluk yüklenmelerine yardýmcý olacak çözümler üretme zamanýdýr. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr 26 Seite 26 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat saðlýk Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 ATILGANLI⁄INIZI çekingenli¤inizi test edin Afla¤›da size 30 maddelik bir envanter verilmifltir. Her maddeyi dikkatlice okuyup, size uygunluk derecesine göre cevapland›r›n›z. SORULAR 1. Bence insanlar›n ço¤u benden daha Cevaplar ÇOK iyi uyuyor Oldukça uyuyor Biraz uyuyor Pek uymuyor Fazla uymuyor Hiç uymuyor De¤erlendirme DÜfiÜK yani çekingenlik Ortalama At›lganl›k yüksek 30......80 80.....130 130...180 Çekingenlik Orta At›lganl›k at›lgan ve sald›rgand›r. 2. S›k›lganl›¤›m yüzünden pek çok insana herhangi bir önerimde bulunam›yor ya da onlar›n önerilerini kabul edemiyorum. 3. Bir lokantada iste¤ime göre haz›rlanmam›fl bir yemek gelince garsona flikayette bulunurum. 4. Baflkalar›n›n beni k›rd›klar›n› fark etti¤im halde onlar› incitmeme¤e dikkat ederim. 5. ‹stemedi¤im bir mal› almam için ›srar edilirse "hay›r" demekte zorluk çekerim. 6. Benden bir fley yapmam istendi¤inde nedenini ö¤renmekte ›srar ederim. 7. ‹nsan› gelifltirici ve sert tart›flmalara kat›lmak istedi¤im zamanlar olur. 8. Senin durumundaki herkes gibi ben de yükselmek için çabalar›m. 9. Do¤rusunu isterseniz insanlar beni kullan›r. 10. Yeni tan›flt›¤›m insanlarla ya da yabanc›larla rahatl›kla konuflurum. 11. Karfl›t cinsten birine ne söyleyece¤imi ço¤u kez bilmem. 12. Resmi telefon konuflmalar› yapmaktan çekinirim. 13. Bir ifle mektup yazarak baflvurmay› yüz yüze görüflme¤e tercih ederim. 14. Sat›n ald›¤›m fleyleri geri vermekten s›k›l›r›m. 15. Beni rahats›z eden sayg›de¤er bir yak›n›ma, rahats›zl›¤›m› ifade etmek yerine duygular›m› ondan saklamay› ye¤lerim. 16. Aptalca görünürüm korkusuyla soru sormaktan kaçar›m. 17. Bir tart›flma s›ras›nda k›zd›¤›m, h›rsland›¤›m belli olacak diye korkar›m. 18. Tan›nm›fl ve sayg› duyulan bir kimsenin yanl›fl bir fley söyledi¤ini duydu¤umda, dinleyenlere kendi görüflümü de duyurmaya çal›fl›r›m. 19. Önem ve de¤erli bir ifl yapt›¤›mda baflkalar›n›n bunu ö¤renmesinde sak›nca görmem. 20. Duygular›m› ifade ederken aç›k ve samimiyimdir. 21. Biri benim hakk›mda yanl›fl ve kötü fleyler söylerse, hemen o kifliyle konuflurum. 22. Ço¤unlukla hay›r demekte güçlük çekerim. 23. Duygular›m› an›nda a盤a ç›karmaktansa biriktirmeyi ye¤lerim. 24. Kötü bir hizmetten flikayetçi olurum. 25. Övüldü¤ümde bazen ne diyece¤imi bilemem. 26. Tiyatro, konferans gibi topluluklarda iki kifli yüksek sesle konuflursa, onlara susmalar›n› ya da konuflmalar›na baflka yerde devam etmelerini söylerim. 27. Kuyrukta öne geçen birine yapt›¤›n›n yanl›fl oldu¤unu söylerim. 28. Fikrimi ifade etmekte zorluk çekerim. 29. Hiçbir fley söyleyemedi¤imiz zamanlar olur. Puanlama 3, 6, 7, 8, 10, 18, 20, 21, 22, 25, 27, 28, 29 Sorular›n cevaplar›n›n puanlanmas› Çok iyi uyuyor Oldukça uyuyor Biraz uyuyor Pek uymuyor Fazla uymuyor Hiç uymuyor : : : : : : 6 puan 5 puan 4 Puan 3 Puan 2 Puan 1 Puan 1, 2, 4, 5, 9, 11, 12, 13, 15, 16, 17, 19, 23, 24, 26 Sorular›n cevaplar›n›n puanlanmas› Çok iyi uyuyor Oldukça uyuyor Biraz uyuyor Pek uymuyor Fazla uymuyor Hiç uymuyor : : : : : : 1 Puan 2 Puan 3 Puan 4 Puan 5 Puan 6 Puan 25. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya ilenin toplumun en temel direklerinden biri olduðunu düþünürsek, muntazam bir aile yaþamýnýn toplumun huzuru açýsýndan ne kadar önemli olduðunu kavrayabiliriz. Temeli Ýslam olan bir aile, Allah’ýn (cc) takdirine mahzar olmak için tüm gücüyle çalýþacaktýr. Ýslam dini insan hayatý ile ilgili diðer konularda olduðu gibi, aile düzeni açýsýndan aile kurumunun hangi kurallar çerçevesinde yürütüleceðini de düzenlemiþtir. Peygamber Efendimizin yaþamýþ olduðu ve Ýslam’ýn altýn dönemi olan “Asr-ý Saadet” diye adlandýrdýðýmýz dönemde, Ýslam dini en mükemmel haliyle yaþanýlmýþ ve o dönemden beri Peygamberimizin ailesi ve dostlarýnýn hayatlarý bizlere örnek olmuþlardýr. Þimdi bu önemli konunun biraz detayýna girerek, Kur’an ve Sünnet ýþýðýnda Ýslam’da ailenin geçimi meselesinin üzerinde duracaðýz. Ýslam’da ailenin geçimini saðlamak erkeðin görevidir. Erkek, ailenin yiyecek ve giyecek gibi temel ihtiyaçlarýný gidermekle yükümlüdür. Kur’an-ý Kerim’de; “Allah´ýn insanlardan bir kýsmýný diðerlerine üstün kýlmasý sebebiyle ve mallarýndan harcama yaptýklarý için erkekler kadýnlarýn yöneticisi ve koruyucusudur.” (Nisa Sûresi, [4:34]) buyrulmaktadýr. Bu yükümlülük Allah’ýn (cc) teveccühünü kazanmak için bir imkan sunmaktadýr. Zira ev geçimini saðlamak A ralarýnda ünlü ressam, yazar ve müzisyenlerin de bulunduðu Avrupa’da yaþayan Türk sanatçýlar biraraya gelerek Avrupalý Sanatçýlar Derneði ‘Sander’i kurdular. Özgün ve yaratýcý özelliklerini örgütlenmeye de yansýtan sanatçýlar bir ilki de gerçekletirerek tarihte ilk kez bir örgütün yönetim kuruluna sadece kadýnlarý seçtiler. Türkiye’nin tanýnmýþ kadýn sendikacý yazarlarýndan Yaþar Seyman, Köln’de gerçekleþtirilen kuruluþ kongresinde Sander Baþkaný seçildikten sonra yaptýðý açýklamada: ‘Kurucu üyelerimiz önemli bir sanatçý duyarlýlýðý göstererek, kadýn haklarýný, bireysel özgürlükleri ve demokratik katýlýmý önemsediklerini ve bu nedenle Sanatçýlar Derneði’nin sadece kadýnlar tarafýndan yönetilmesi gerektiðini belirttiler. Bu karar Avrupalý Türkler’in yanýsýra Türkiye için de sembolik bir örnek oluþturmak- A 11:25 Uhr Seite 27 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 Aileyi helâlinden geçindirmek Fatma YILMAZER • [email protected] için yapýlan tüm tasarruflar ibadet niteliðindedir. Ebu Mes’ud El-Ensari, Peygamber Efendimizin þu hadisini nakletmektedir: “Bir adam Allah’ýn (cc) rýzasýný umarak ailesinin geçimini saðlarsa, harcadýklarý onun için birer sadaka olur.” (Buhari, 62. bölüm, No: 1) Ýslam dininin aile kurumuna verdiði büyük önem, Efendimizden nakledilen bu hadisten de açýkça anlaþýlmaktadýr. Ýnsan en yakýnýnda bulunan kimseleri koruma ve geçimini saðlamaya teþvik edilmekte, bunu yaptýðý takdirde de ödüllendirilmektedir. Aile geçimini saðlayacak olan kazancýn Ýslamî kurallara uygun ve helal yolla elde edilmesi büyük önem taþýmaktadýr. Bu hususta riayet edilmesi gereken emir ve yasaklar mevcuttur. Bu emir ve yasaklara riayet edilmemesi, gerek bu dünyada gerekse ahirette menfi sonuçlar doðurabilir. Kur’an-ý Kerim’de yasaklanan, örneðin þans oyunlarý, faiz, tefecilik ve alkollü içeceklerin satýþý gibi kazanç yollarý, caiz ve helal olmayýp yasaklanmýþtýr. Çok sayýda ayet ve hadiste helal kazancýn önemine dikkat çekilmiþtir: “Ey iman edenler! Size verdiðimiz rýzýklarýn temiz olanlarýndan yeyin, eðer siz yalnýz Allah’a kulluk ediyorsanýz O’na þükredin.” (Bakara Sûresi, [2:172]). Bir hadiste de “Farz olan ibadetleri eda ettikten sonra helal kazanç pesinden koþmak, farz kýlýnmýþtýr” (Abdullah ibn Mesud, Beyhaki, Miþkat). Burada ailenin geçiminin de ayný diðer farz olan ibadetler gibi farz kýlýndýðý belirtilmiþ, helal ve meþru bir kazancýn önemine vurgu yapýlmýþtýr. Çokça dile getirilen düþüncenin aksine, Ýslam’da kadýnýn da ailenin geçimine katký saðlama imkaný vardýr. Zira Efendimizin hanýmlarýndan Zeynep binti Cahþ, el iþleri, örgü ve dokuma iþleri yaparak para kazanýyor, kazandýðý parayý üçe bölerek, bir bölümünü orduya, bir bölümünü kendi evine ve kalan diðer bölümünü de dokuma yapmak üzere yün satýn almak için ayýrýyordu. Bugün de hanýmlar, Efendimizin hanýmýný örnek alýp kendi kazançlarýný saðlayarak diledikleri þekilde tasarrufta bulunabilirler. Zira aile içerisinde kadýn, isterse ailenin geçimine katkýda bulunabilir, ancak erkek gibi aileyi geçindirmekle yükümlü deðildir. Bazý ataerkil kültürlerde kadýnlara çalýþma yasaklanmýþtýr, ancak bu yasaðýn sebebi dinî olmaktan ziyade kültürel bir arka plana sahiptir. Erkeðin ailenin geçimini saðlama konusundaki yükümlülüðünü yerine getirmemesi Ýslam inancýnda günah olarak deðerlendiril- mektedir. Abdullah ibn Ömer (ra), Efendimizin þu hadisini naklediyor: “Bir kiþinin mesuliyetinde olduðu insanlarýn yiyeceklerini kýsýtlamasý, ona günah olarak yeter.” (Ebu Davud). Peygamber Efendimizin bu sözü, Ýslam’da aile kurumunun korunmasýnýn önemine vurgu yaparken, ihmalinin ise günah olduðunu belirtmektedir. Ayrýca Ýslam dininde kiþinin daima çalýþkan ve üretken olmasý esasý vardýr. Tembellik ve avarelik ise çirkin bir davranýþ biçimi olarak nitelendirilmektedir. Bunun yaný sýra Ýslam, Müslümanlarý zevk-ü sefa içerisinde olma ve ölçüsüz davranýþlardan men ederken, ailenin geçimi hususunda hem cimrilik hem de israf etmeme konusunda uyarmýþtýr. Kur’an-ý Kerim’de Allah (cc): “Ey Adem oðullarý! Her secde ediþinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez ” (Araf Sûresi, [7:31]) buyurmaktadýr. Peygamber Efendimizin, maddi imkanlarýn geniþlediði dönemlerde dahi gözlemlenen mütevazi yaþantýsý, Müslümanlara örnek teþkil etmektedir. Efendimiz sadakaya çok önem vermiþ, hatta kýtlýk zamanlarýnda bile yoksullar ve ihtiyaç sahipleri için yardýmda bulunmuþtur. Ancak bu yardýmlarda da Avrupalý Türk Sanatçýlar `Sander’de Birleþti SANATÇILAR DERNEÐÝ (SANDER) KURULDU tadýr.’ dedi. Türk Halk Müziði sanatçýsý Canan Baþkaya, ressam Hatice Balaban-Çoban, TürkShow televizyonunda yayýnlanan Kitap Dünyasý programýnýn yapýmcýsý Nalan Çelikbudak ve yayýmcý Bilge Atay’dan oluþan Sander’in yönetim kurulu, Türkiye ile Avrupa arasýnda köprü iþlevi göre- cek büyük etkinlikler planlýyor: Her ay sürekli yapýlacak okuma akþamlarýnýn nisan ayindaki ilk konuðu ünlü yazar ve gazeteci Mehmet Altan. Birbirinden kopuk sanatçýlarýn güçlerini birleþtirerek, iletiþim aðýný geliþtirmek ve daha güçlü, daha iþlevsel etkinlikler örgütlemek amacýyla biraraya gelen Sander; ressamlar için sergiler, yazarlar ve þairler için okuma ve dinleti akþamlarý, müzik dünyasý için de alternatif konserler düzenlemeyi amaçlýyor. Ayrýca Sander, olanaklarý zayýf olan yazar ve þairlerin kitaplarýný yayýnlamalarý konusunda yardýmcý olmak, sanatçýlar arasýnda ve daðýtým-pazarla- 27 orta yolun bulunmasý tavsiye edilir. Bu konuyla ilgili Allah (cc) Kur’an-ý Kerim’de Müslümanlarý þu þekilde tasvir eder: “(O kullar), harcadýklarýnda ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasýnda orta bir yol tutarlar.” (Furkan Sûresi, [25:67]) Son olarak belirtilmesi gereken bir diðer husus da, Efendimizin sünnetinde bereketin ehemmiyetinin vurgulanmasýdýr. Ev geçiminin bereketli olmasý için gerekli davranýþ biçimlerine dikkat edilmesi tavsiye edilmektedir. Örneðin yemek zamanlarý hep birlikte sofraya oturmanýn, tüm aile bireylerinin birlikte olmasýnýn bereket getirdiði belirtilmektedir. Peygamber Efendimizin bereket hususundaki tavsiyelerine riayet edilmesi, ailenin geçimini saðlama açýsýndan son derece önem taþýmaktadýr. Öte yandan insan da tüm insanlýðýn rýzkýný verenin Allah (cc) olduðunu unutmamalýdýr. Kur’an-ý Kerim’de bu konuda: “Þüphesiz rýzýk veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah´týr.” (Zariyat Sûresi, [51:58]) ve “Yeryüzünde yürüyen her canlýnýn rýzký, yalnýzca Allah’ýn üzerinedir.” (Hud Sûresi, [11:6]) buyrulmaktadýr. Ýþte bu sebeplerle insan, ailenin geçimini saðlama konusundaki çabalarýnda daima Allah’a (cc) tevekkül etmelidir. Kaynak: • M. Abdulhalim: Ýslam‘da erkeðin eþine karþý vazifeleri, Bütün yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, 1. Cilt ma hususlarýnda iletiþim aðý kurulmasýna yardým etmek ve bu iletiþimi saðlayacak bir sanat ve fikir dergisinin yayýmlanmasý için giriþimde bulunmayý amaçlýyor. Bugüne dek yaptýðý katkýlarýndan dolayý Aydýn Karahasan Sander’in onursal baþkaný seçilirken, edebiyat bölümü baþkanlýðýna yazar Kemal Yalçýn, sinema bölümü baþkanlýðýna senarist Doðan Akhanlý, medya bölümü baþkanlýðýna þair Orhan Aras ve yayýmcýlýk bölümü baþkanlýðýna da Mete Atay seçildiler. Sander müzik bölümü baþkanlýðýna seçilen Betin Güneþ ise yaptýðý açýklamada, ‘Sanat Mabedi’ adýyla düzenlediðim müzik programlarýnda bundan böyle Sander aracýlýðýyla Türkiye’nin müzik deðerlerini Avrupa’ya, buradaki sanatçýlarý da Türkiye’ye daha kolay taþýyabilir ve onlarý daha güçlü tanýtabiliriz’ dedi. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr 28 Seite 28 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat haber Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 BÖLGELERARASI ELEMELER TAMAMLANDI ÞÝMDÝ FÝNAL HEYECANI BAÞLADI AVRUPA KUR’AN-I KERiM OKUMA YARIÞMASININ 20.Si 23 MART’TA WUPPERTAL’DE YAPILIYOR Kerpen- Özel slam Toplumu Milli GörüþIGMG Ýrþad Baþkanlýðý tarafýndan organize edilen ve bu yýl 20.si yapýlacak olan Avrupa Kur’an-ý Kerim Okuma Yarýþmasý için geri sayým baþladý. Bölgelerarasý elemeler tamamladý ve küçükler katogorisinde Ruhr A Bölgesi’ni Yunus Emre Yanaz, Lyon Bölgesi’ni Davut Tekbýçak, Kuzey Ruhr Bölgesi’ni Yunus Emre Çiftçi ve Avusturya 1 Bölgesi’ni Abdullah Gündoðan temsil ederlerken; büyükler katagorisinde ise Mustafa Papak Avusturya 1 Bölgesi’ni, Fatih Çiçek Ruhr A Bölgesi’ni, Mücahid Akargöl Rhein Neckar Saar Bölgesi’ni, Fatih Arcan Kuzey Ruhr Bölgesi’ni, Adem Tozlu da Berlin Bölgesini finallerde temsil edecekler. IGMG Ýrþat Baþkaný Ahmed Özden yarýþma ile alakalý þunlarý söyle- Ý en güzel bir þekilde okunacak ve bizler de ruhlarýmýzý Kur’an’ýn rahmeti ile yýkama fýrsatýný yakalayacaðýz. Bilindiði gibi Kur’an, okuyan ve dinleyen için huzur veren, þifa kaynaðýdýr. Kitabýmýz Kur’an-ý Ke- di: “Bu yarýþma bir çok cihetten büyük anlamlar taþýmaktadýr. Öncelikle yarýþma vesilesi ile Yüce Rabbimiz Allah Teala’nýn Mübarek Kitabý Kur’an-ý Kerim rim’in güzel okunmasýný teþvik etmesi itibarý ile de, böyle bir yarýþmayý tertiplemeye bizi vesile kýlan Yüce Allah’a sonsuz hamd ve sena ediyoruz.” “Ümid ediyoruz ki bu yarýþma diðer yarýþmalara göre daha farklý olacaktýr. Bu yýlki yarýþma için 3000 kiþilik bir salon kiraladýk. Jüri üyeleri, Ýlahiyat Fakülteleri’nde Kur’an-ý Kerim hocalýðý yapmýþ deðerli hocalarýmýzdan oluþacak. Mýsýrlý ünlü kariler Dr. Ahmed Nuayna ve Sümeyye Eddeb Kur’an okuyacaklar. Tüm kardeþlerimizi bu müstesna günümüze davet ediyoruz.” 23 Mart 2008 Pazar günü Wuppertal’deki Uni-Halle’de 13.00 baþlayacak olan yarýþma için gereken hazýrlýklarýn tamamlandýðýný bildiren Kur’an Okuma Yarýþmasý Tertip Hey’eti, salona giriþin 12.00’da baþlanacaðýný bildirdi. YARIÞMADA, ÜNLÜ KARÝLERDEN Dr. AHMED NUAYNA VE SÜMEYYE EDDEB KUR’AN OKUYACAKLAR .C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, T.C Almanya Baþkonsolosluklarý Din Hizmetleri Ataþeleri nezdinde faaliyette bulunan DÝTÝB dernekleri baþkan ve yöneticileriyle yapmakta olduðu bilgilendirme toplantýlarýna, Frankfurt çalýþma bölgesindeki faaliyette bulunan Wiesbaden’da devam etti. DÝTÝB dernekleri arasýndaki koordinasyonun saðlanmasý, derneklerin birbirleriyle tanýþýp kaynaþmalarý, dernekler arasýndaki bilgi akýþýnýn daha düzenli hale getirilmesi, proplemlerin yerinde çözülmesi, cami hizmetlerinin çeþitliliði gibi konulaarýn görüþüldüðü toplantýya, T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, T.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn, DÝTÝB Yönetim Kurulu Üyeleri Ayten Kýlýçarslan ve Nihat Özkan, DÝTÝB Genel Müdür V. Mehmet Yýldýrým, DÝTÝB Birim Müdürlerinden Ali Özdemir, Bekir Alboða, Emin Özcan, Nevzat Coþkun ile Frankfurt bölgesi DÝTÝB dernekleri baþ- T Frankfurt Bölgesi Dernek Yöneticileri Semineri Wiesbaden`da Yapýldý kan ve yöneticileri katýldý. T.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn, toplantýda yaptýðý konuþmasýnda: “Bu toplantýyý düzenlemelerinden dolayý Sayýn Müþavirime huzurlarýnýzda teþekkür etmek istiyorum. Bizler hizmetlerimizi vatandaþlarýmýza sunarken, mevzuattan kaynaklanan birtakým eksikliklerimiz olabilir. Bugün burada, kendi sahalarýnda uzman olan arkadaþlarýmýn vereceði bilgilerden istifade ederek, açýklarýmýzý kapa- tacaðýz. Toplantýnýn bölgemizde yapýlmasý bizim için son derece yararlý olmuþtur. Baþkanlarýmýz, ilgili müdür arkadaþlarýmýzla görüþüp, öðrenmek istedikleri konularý ilk elden alma fýrsatý bulacaklardýr” dedi. Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan da toplantýda yaptýðý konuþmasýnda: “Davetimize iþtirak ederek, toplantýmýza katýlma nezaketinizden dolayý bütün dernek baþkanlarýmýza ve yöneticilerimize huzurlarý- nýzda teþekkür ediyorum. DÝTÝB olarak bugün itibariyle eskiye nazaran çok iyi bir noktaya geldik. Gerek derneklerimizin ulaþtýðý sayýsal çokluk, gerek vatandaþlarýmýza yönelik olarak verdiðimiz hizmetin çeþitliliði bakýmýndan, gerçekten kýskanýlacak bir konumdayýz. Peki bu durum yeterli midir? diye sorarsanýz, yeterli deðildir. Daha alacaðýmýz çok mesafeler var. Öncelikle Din Hizmetleri Ataþelerimizin bulunduklarý merkezlerimizde, teþkilatlan- mak zorundayýz. Artýk her türlü hizmetin Köln’den verilmesi mümkün olamamaktadýr. Bir kýsým faaliyetlerimiz, yerinden yönetim anlayýþýna uygun olarak yapýlmak zorundadýr. Ýnþallah bu konudaki çalýþmalarýmýz devam ediyor. Yakýnda somut bir adým atmýþ olacaðýz. Hanýmlarýmýzýn, derneklerimizin yönetim kurullarýna girmesini önemsiyorum. Nüfusumuzun yarýsýnýn haným olduðuna göre, ayný oranda hizmetlerimizde temsil edilmeleri gerekir diye düþünüyorum. Haným kardeþlerimizin yönetimlerimizde yer almalarý, hem dýþa dönük olarak vitrinlerimizi güzelleþtirecek, hem de hizmetimizin sunumunda bir kalite getirecektir. 2007 yýlýnda DÝTÝB olarak, çok önemli faaliyetlere imza attýk. Ýnþallah bu sene de bu gibi faaliyetlerimizi sizlerin katkýlarýyla baþarýlý bir þekilde gerçekleþtireceðiz” dedi. DÝTÝB dernekleri bilgilendirme toplantýsý, birim müdürlerinin dernek yetkilerine verdiði brifing ve dernek yöneticilerinin sorularýnýn cevaplandýrýlmasýyla sona erdi. 25. sayi sayfalar 30.04.2009 özel köþe abam delikanlýlýk çaðýna girince artýk iyice ele avuca sýðmaz olur. Ne okulda ne de sanatta baþarýlý olmayýnca. Dedem kel kaymakam rahmetlinin kafasý atar ve babamý çalýþmak üzere Adana’ya gider. Adana’da Arap Köyünde çalýþmaya baþlarlar. Tabii babam iþten pek anlamadýðýndan fidelere zarar verir. Genç kýzlar babamýn sesini beðendiklerinden abi sen türkü söyle biz senin yerine de çapalarýz derler. Babam da böylece sesinin sayesinde çalýþmadan kurtulur. Karaman’dan da Topuzlardan Mehmet aða ve çocuklarý var. Bu arada Urfa’lý bir ailede orada çalýþmakta.Ailenin 6 oðlu bir de dul kýz kardeþleri var. Babam yine kafasýndan âþýk olur türküleri döktürür ama abilerinden de korkmaktadýr. Ertesi gün Aða avara zarar veren köylülerin eþeðini adamlarýna astýrýr. Köylü de gelir tam da babamý çekemeyen Karaman’lý birine: —Bu eþþeði kim astý diye sorarlar. Adam da: —Bunu yapsa yapsa Hacarap yapar deyince. Babamýn peþine yürürler ama Aða müdahele yapar ve: —Ben yaptýrdým daðýlýn kiminse alýn parasýný deyince kimse kalmaz ve babam da dayaktan kurtulur. Daha sonra babam eþþeðin asýldýðý yere varýnca þaþýrýr zavallý hayvaný resmen idam etmiþler dili bir karýþ dýþarda. Baþka birgün ýrgat kýzlar gelir babama: —Þu Çavuþ bize caka yapýyor buna bir ders verelim. Sen bir plan yap da onu suya düþür biz seni koruruz derler. Hergün geçtikleri dereye gelince Babam Çavuþ`a dönerek: —Gel sýrtýmda Karþýya geçireyim demiþ. Çavuþ da: —Beni kaldýrabilir misin deyince babam Çavuþ`u sýrtýna ve emin olsun diye bir de sallar. Çavuþ da emin olunca: —Tamam der. Babam Çavuþ`u sýrtýna alýr ve tam tesbit ettiði yere varýnca kendini boþluða býrakýnca adam suyun yüzünde kalakalýr. Tabii millet gülmekten kýrýlýr Çavuþ da babama saldýrmak ister B 11:25 Uhr Seite 29 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 ÝLK GURBET DENEYÝMÝ ADANA... ama önüne geçerler. O gün gecede hava biraz serindir, Karaman’lý Topuzlarýn orda ýrgatlara ekmek çýkaran fýrýnýn orda yatmaktadýrlar. Babam üþüdükçe fýrýna yaklaþýr derken babamýn elbisesi ateþ alýr ama hemþeriler kurtarýr. Artýk Adana’da barýnamayacaðýný hissedince Karaman’a döner. Babaannemin ve dedemin sinemada olduðunu öðrenince doðru Ferid`in sinemaya gider. Bakarki babaannem yalnýz gider babaanneme sarýlýr babaannem: —Babana görünme Hacýmmedim ben konuþurum der. Dedem sigara içmeye inmiþ yanýnda Yahya eniþtem de var. Babamsa uzaktan durumu dikiz etmektedir. Babaannem yalnýz oturuyor dedem oturaðýna bastonunu býrakmýþ kimse oturmasýn diye. Köylü gencin bir tanesi gelir dedemin bastonunu bir kenara atar ve babaannemin yanýna oturur. Babam daha adam yandý diye düþünmeden dedem durumu farkeder adam özür dilese de adamý haþat ederler. Babam ekmekçi Niyazi`nin orda iþ bulur hem orda çalýþýr hem de fýrýnda yatar. Fakat oradan da kovulunca bir müddette nalbant Mustafa`nýn hanýnda yatar. Nihayet babaannem dedeme: —Ya hacýmmedimi eve alýrsýn ya da ben de giderim deyince dedem de: —Tamam, getir der. ALLAH ikisini de rahmetiyle korusun. Bu olayda böyle neticelenir. FRENSÝZ KAMYON ÞOFÖRÜ HACARAP! Babam iþsiz günlerin birinde Lavgar Ýbrahim firensiz arabasýna þoför aramaktadýr. Kimse þoför olmayýnca babam Lavgar Ýbrahim`in kamyonuna þoför olur. Karaman’ýn Masara Köyünün Camisi için toroslarýn zirvesinden kereste taþýnacak. Kamyonun freni de olmadýðýndan kimse sürmek bile istemiyor. Babam kendinin de kamyon sürebildiðini kanýtlamak için bu tehlikeli iþe giriþiyor. Kereste getirmek için M.Salih AYDIN þeytan deresine inmesi gerekiyor. Arabanýn þoför mahalline ormancý Þýh Ali ile patron Lavgar Ýbrahim oturur. Kasada da asker muayenesinden Köye dönen 20 kadar genç. Araba tam 36 virajlý avgan yokuþuna geliyor. Babam 2`inci viteste aðýr aðýr aþaðý iniyor. Lavgar Ýbrahim Lavgar olduðundan (Bizim orda boþboðazlara lavgar derler) Babama dönerek: —Tilkicinin Osman bu yokuþtan aþaðý 3`üncü viteste iniyordu sen de amma yavaþsýn deyince. Babamýn keli atýyor, çünkü Lavgar Ýbrahim`in dediði Tilkicinin Osman, araba sürmeyi babamdan öðrenmiþ. O kýzgýnlýkla vitesi atar ama vites girmeyince araba aþaðýya doðru þahlanýr. Birinci viraja girerken kasadaki gençler Hacarap iþtahlandý zannederek türkü söylemeye baþlarlar. Babam Ne çerçeve ne cam olan pencereden baþýný uzatarak: —Atlayýn gençler aþaðý atlayýn uçuyoruz diye baðýrýnca. Bizim gençlerden atlayan atlayana, atlayanlarda kenarýndaki çalýlara çamaþýr gibi serilmiþ durumda. Bu arada babam birinci virajý atlatmýþ ikinci viraja yaklaþýyor. Lavgar Ýbrahim`le Ormamcý Þýh Ali durmadan þahadet getirmekteler. Durum çok vahimleþmekte babam bakýyor bir kaya çýkýntýsý anýnda karar veriyor ve kayaya vuruyor. Arabanýn teker baðlantýsý kopunca teker alta giriyor ve fren yapmýþ gibi duruyor. Tabiki Lavgar Ýbrahimle Þýh Ali hemen aþaðý iniyorlar birbirlerine þöyle baðýrýyorlarmýþ: —Valla billa Haracap olduðunu bilseydim arabaya binmezdim. Babam cevap veriyor: —Beraber binmiþtik herhalde. Öteki yandan gençler: —Hacarap abi madem duracaktýn ne diye bizi çamaþýr gibi serdin. Babamda: —Ne bileyim böyle duracaðýmý ben müneccimmiyim diyor. Parçayý söküyor Karaman’da kaynak attýrdýktan sonra gelip parçayý takýyorlar ve kereste bitinceye kadar 3 sefer yapýyor. Karaman’daki þoförler Hacarap ha bugün ölür ha yarýn diye bekliyorlar. Babam Karaman’a saðsalim dönünce seviniyorlar ve: —Hacarap çok korkmuþtuk sen deli misin firensiz arabayla þeytan deresinden kereste çekiyorsun. Babamda: -Ne yapalým hýrsýzlýk mý yapalým rýzýk için çalýþmak gerek diyor. Çaylarda geliyor birgünde böyle kaynayýp gidiyor. EMNÝYETE NASIL ÞOFÖR OLDUM! Babam yine iþsiz Kürt Arif amca babama: —Hacarap boþ gezme sana bir iþ buldum der. Babamda: —Olur, nasýl istersen der. Arif amca da Komser Sami efendiye telefon eder ve Sami efendinin yanýna 29 gönderir. Babam Sami efendinin yanýna varýnca. Karaman’ýn Pýnarbaþý Köyünden olan Komser Sami Efendi babama: —Hacarap sen hem þoförsün hem de askerde çavuþtun seni bekçi baþý kadrosundan iþe alalým yapar mýsýn? Deyince babam: —Tabii hemen der. Çünkü kimse boyu küçük diye babama iþ vermemektedir. Karaman’da 2 sefer çarþý yanmýþtýr bu olay 1` inci çarþý yangýnýnda oluyor. Emniyete haber geliyor çarþý yanýyor diye. Babam komser ve 2 polis olay yerine gidiyorlar bakýyorki itfaiyeciler çekingen itfaiye hortumunu kapýp ateþin içine dalýyor. Yangýn sönünce Karaman Kaymakamý 150 lira taltif ediyor ve bekçilere örnek insan olarak gösteriyor. Baþka bir yangýn oluyor rahmetli Kürt Arif amcanýn evi yanýyor. Babam yine emniyet mensubu olarak olay yerine gidiyor. Ýtfaiye hortumunu kapýyor ve ateþin içine dalýyor evlâtlarým aç kalmasýn iþsiz kalmayayým diye. Arif amcanýn evi ve yorganýn içine sakladýðý parasý fazla zarar görmeden kurtuluyor. ALLAH (c.c) korumasý ve rahmeti ile. Rahmetli Arif amca babamý gönüllüyor. ALLAH (c.c) iyileri yardým severleri eksik etmesin yoksa fakir fukara ne yapar. En güzel günlerin sizlerin olmasý dileðiyle ALLAH’a emanet olunuz efendim. Selâm ve dua ile. Inhaber: Arif Güngör Çalýþma Saatleri: Pazartesi-Cuma: 06.00 - 18.00 Cumartesi: 06.30 - 12.30 . Pazar: 07.00 - 11.00 Waldfriedhof 46 . 81377 München Tel: 089-71090481 Handy: 0157-74492176 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 30 30 hayat Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Bayramdan önceki gün Herhangi birfleyin üzerine örtülen bez Sad›k olma hali Beceri, hüner 1 7 18 14 15 bulmaca Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429 74 plakal› ilimiz Bir erkek ad› Gam, keder 3 19 10 8 Ba¤›fllama 24 23 Genifllik 16 Üçüncü tekil flah›s ‹laç 17 Ekin Sodyum’ ekilen un arazi simgesi Köpek 12 11 20 Bir tür büyük ve zehirli y›lan Sa¤ üst resim Sözleflme Su Tersi, gelecek Olta’n›n ilk hecesi Mükemmel Bir nota 5 Kötü’nün ilk hecesi 2 22 Büyük Hun ‹mparatoru Bir tür de¤erli kumafl Lekelemek, iftirada bulunmak Bir Müslüman ülke Sol üst resim Kedi 21 4 Erzurum ilimizin bir ilçesi Çekiflme Buyruk Grup Uzakl›k belirtir Avrupa Ekonomik Toplulu¤u Ac›km›fl olan Askere hücum emri ‹nat’›n ünsüzleri 13 Dört eylemden biri Kuzu sesi Bir gezegen Bir evcil hayvan Mütekait Burnumuzla alg›lad›¤›m›z kavram Tersi, hadise ‹t 6 Bir kad›n ad› Su Hadise Kusurlu Hayati içece¤imiz Tersi, bir ba¤laç Maddiyatla ilgili herfley Sanat icra eden kifli Mükemmel olan eser Deva amaçl› müstahzarlar Karaman ilimizin bir ilçesi Heybetli Al›n Lekelenmifl olan Yemeklere kat›l›r Resim çizen kifli 9 Su Bir erkek ad› Yapmac›k hareket Tart› aleti ‹flçi Alfabemizin 16. harfi Fas›la Tayin edilme Dinsiz Faaliyet Buket Baflflehrimiz Berrak Bir göz rengi Alfabemizin kökeni Beddua Cerrahi operasyon Elektrik saati Bir tür flekerleme Bir ço¤ul yap›m eki S›cakl›k Baston Genifllik Aptal Sami’nin ünsüzleri Birisine bulaflmak Oto yar›fl› ‹sim yerine kullan›l›r Arka Aç›klama Roro’nun ünsüzleri Nisyan hali Tungsten’in simgesi Tersi, Zile’nin ünsüzleri Küçük bal›klar›n evdeki bar›na¤› Tamam m› anlam›nda bir soru Argon’un simgesi Bir tür çiçek Uzakdo¤u sporlar›nda kuflak derecesi Azot’un simgesi Sini’nin ünlüleri Eser üretme ‹stanbul’da bir semt Gelir getiren Bir nota mülk Yafl›t Vaaz eden Bir tür pamuk Büyük un konulan torba .......... de küçük ama mide buland›r›r Çocuklu kad›n Atefl Onar›m Matematikteki sabit say› S›cakla so¤uk aras› At›n yavrusu Bir tür Nemli kaplama olan maddesi 01 plakal› ilimiz Evin girifl yeri Amerika’n›n iflgal etti¤i bir Müslüman ülke Pefli s›ra gitmek, izlemek Bir nota Bir kad›n ad› Bal yapan hayvan Vilayet At›n yavrusu Doküman Bir kad›n ad› Arapça’da bir harf Kafa’n›n ünsüzleri Sö¤üt’ün ilk hecesi Duman lekesi Eritici s›v› De¤erli bir tafl Dost ve Müslüman bir ülke Bununla birlikte Bilgisayar›n hata vermesi 27 ‹ktidar Soyluluk Kamer Amerikan öküzü de denilen bir büyükbafl hayvan Kükürt’ün simgesi Oku anlam›nda Oto aksaArapça m›ndan emir Sol alt resimdeki hayvan Bir erkek ad› Kurufl Dost Bir vahfli hayvan Sami’nin ünlüleri 26 Ac›, ekfli, tatl› gibi kavramlar Meyilli Tritium’un simgesi ‹yot’un simgesi Ac›ma duygusu Yurttafl 25 ANAHTAR SÖZCÜK 1 14 2 15 3 16 4 17 5 18 6 19 7 20 21 8 9 22 10 23 11 24 25 12 26 13 27 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 31 25. sayi sayfalar 30.04.2009 11:25 Uhr Seite 32