PDF SAYI 25 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 25 - Hayat Online
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 1
Mevlid Kandilinizi Tebrik Ediyoruz
hayat
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Aylýk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung . Sayý/Nr.: 25 . Yýl/Jahre: 5 . Mart/März 2008 . Rebiü`l Evvel 1429
Bu acýlarý bir daha yaþamayalým
Avrupa`daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
Hac Malzemeleri
ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06134-565965-66
www.oku-san.de
Wetterau Bölgesi Emniyeti`nden
Gazetemize Nezaket Ziyareti
etterau Bölgesi Emniyet Müdürü Herrn Brussow gazetemizin
merkez bürosunu ziyaret etti ve
gazetemiz yetkilileri ile kýsa bir tanýþma
faslý gerçekleþtirildi.
Wetterau Bölgesi Emniyet Müdürü
Herrn Brussow okuyucularýmýza þu kýsa
mesajý iletti.
“Hessen`de ve Almanya`da gençler
arasýnda þiddeti önlemek için önyargýlarý
ortadan kaldýrmak ve yanlýþ anlaþýlan
noktalarý bertaraf etmek çok önemlidir.
W
HÜSEYÝNLEÞMEK
Yarým Asýrlýk
bir göçün
öyküsü
Dr. Yusuf IÞIK
Dosya
Sayfa 5`te
Dosya
Mahmut
AÞKAR
Sayfa 7`de Dosya
Oðuz
ÜÇÜNCÜ
Sayfa 19`da
Medyanýn
üzerimizdeki
olumsuz
etkileri
Gençlerin
þiddet
eðilimi ve
siyasetin iflasý
Sabýrlar
Sýnanýyor!
Dosya
Ýlhan BÝLGÜ
Sayfa 25`te
Dosya
Selma ÖZTÜRK
Sayfa 11`de
Dosya
M.Salih AYDIN
Sayfa 29`da
Medyada
çamur atma
savaþý
Entegrasyon
derken
asimilasyon
istemek
Hacarabýn Ýlk
Gurbet
Deneyimi
Adana...
Dosya
A. Engin
KARAHAN
Sayfa 23`te
Hessen eyaletinde yüzde 20’nin üzerinde
yabancý yaþýyor, bunlarýn büyük çoðunluðu ise Türklerden oluþuyor.
Bunun için birbirimizi tanýmalý ve daha
iyi anlamalýyýz. Bu da ancak karþýlýklý güven duygusunun oluþmasý ile mümkündür. Biz de bizim anlaþýlmamýzý istiyoruz.
Bu sebeple sizinle tanýþmak istiyoruz. Ve
diyaloglarýmýzý karþýlýklý olarak geliþtirmek istiyoruz. Hayat Gazetesi okurlarýna
sevgilerimizi ve selamlarýmýzý sunuyoruz.” dedi.
Dosya
Ekrem ÞENOL
Sayfa 21`de
Son
Tartýþmalarýn
Iþýðýnda
Dosya
2 cm
Fikret EKÝN
Sayfa 13`te
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 2
25 yaşından küçük gençlere, NisanHaziran arasında özel Umre fiyatı (800, Euro) (*)
IGMG UMRE UÇUfi PLANI / FLUGPLAN 2008 / 1429
NO
BÖLGE
1
HAMBURG
2 RuhrA/KRuhr
3
KÖLN
4
HESSEN
5
STRASBURG
6
STUTTGART
7 FREIBURG/SCHWB
8
MÜNİH
9
HAMBURG
10 STUTTGART
11
MÜNİH
12
LYON
13
PARİS
14 DÜSSELDORF
15HANNOVER/BREMEN
16
BERLİN
17 STRASBURG
18 AMSTERDAM
19 FRANKFURT
GİDİŞ
DÖNÜŞ
09.03.2008
14.03.2008
16.03.2008
23.03.2008
06.04.2008
11.05.2008
09.05.2008
10.05.2008
17.07.2008
24.07.2008
04.08.2008
01.07.2008
01.07.2008
26.06.2008
10.07.2008
17.07.2008
01.07.2008
22.07.2008
23.06.2008
23.03.2008
28.03.2008
30.03.2008
06.04.2008
20.04.2008
25.05.2008
23.05.2008
24.05.2008
31.07.2008
07.08.2008
28.08.2008
15.07.2008
15.07.2008
10.07.2008
24.08.2008
31.07.2008
15.07.2008
05.08.2008
07.07.2008
UÇUŞ YERİ
IGMG RAMAZAN UMRES‹ UÇUfi PLANI / FLUGPLAN 2008-1429
PROGRAM MÜDDET ÜCRET
FRANKFURT PASKALYA
FRANKFURT PASKALYA
FRANKFURT PASKAYA
FRANKFURT PASKALYA
FRANKFURT PASKALYA
FRANKFURT PFINGSTEN
FRANKFURT PFINGSTEN
MÜNİH
PFINGSTEN
HAMURG YAZ TATİLİ
STUTTGART YAZ TATİLİ
MÜNİH
YAZ TATİLİ
LYON
YAZ TATİLİ
PARİS
YAZ TATİLİ
DÜSSELDORF YAZ TATİLİ
HANNOVER YAZ TATİLİ
BERLİN
YAZ TATİLİ
STRASBURG YAZ TATİLİ
AMSTERDAM YAZ TATİLİ
FRANKFURT YAZ TATİLİ
2 Hafta
2 HAFTA
2 HAFTA
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
1190, y
940, y
940, y
940, y
1040, y
940, y
940, y
940, y
1050, y
1050, y
1050, y
1150, y
1150, y
1050, y
1050, y
1050, y
1150, y
1150, y
1050, y
Turist programı
Gençler: 800, y
Gençler: 800, y
Gençler: 800, y
Gençler: 900, y
Gençler: 800, y
Gençler: 800, y
Gençler: 800, y
NO
BÖLGE
GİDİŞ
DÖNÜŞ
UÇUŞ YERİ
PROGRAM
MÜDDET
ÜCRET
1
2
3
4
5
6
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
GENEL
GENEL
PARİS
PARİS
AMSTERDAM
AMSTERDAM
LYON
LYON
STRASBOURG
STRASBOURG
VİYANA
VİYANA
BRÜKSEL
BRÜKSEL
ZÜRİH
ZÜRİH
DÜSSELDORF
01.09.2008
15.09.2008
01.09.2008
15.09.2008
01.09.2008
15.09.2008
01.09.2008
15.09.2008
01.09.2008
15.09.2008
01.09.2008
15.09.2008
01.09.2008
15.09.2008
01.09.2008
15.09.2008
28.09.2008
01.10.2008
02.10.2008
01.10..2008
02.10.2008
01.10..2008
02.10.2008
01.10..2008
02.10.2008
01.10..2008
02.10.2008
01.10..2008
02.10.2008
01.10..2008
02.10.2008
01.10..2008
02.10.2008
12.10.2008
Frankfurt
Frankfurt
PARİS
PARİS
AMSTERDAM
AMSTERDAM
LYONN
LYONN
STRASBOURG
STRASBOURG
VİYANA
VİYANA
BRÜKSEL
BRÜKSEL
ZÜRİH
ZÜRİH
Frankfurt
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
TÜM RAMAZAN
SON İKİ Hafta
SON BAHAR
4 Hafta
2 Hafta
4Hafta
2 Hafta
4 Hafta
2 Hafta
4 Hafta
2 Hafta
4 Hafta
2 Hafta
4 Hafta
2 Hafta
4 Hafta
2 Hafta
4 Hafta
2 Hafta
2 Hafta
1495, y
1395, y
1595, y
1495, y
1595, y
1495, y
1595, y
1495, y
1595, y
1495, y
1595, y
1495, y
1595, y
1495, y
1595, y
1495, y
1250, y
• Uçuş tarihlerinde 12 günlük değişiklik olabilir.
* Genclere özel olan bu program,
Almanya haricindeki ülkeler için 900
Euro’dur.
• Türkiye üzeri uçuşlarda Umre dönüşü Türkiye’de aynı bilet
ile izin yapma imkanına sahipsiniz.
• Ferdî gitmek isteyenler için özel fiyat 1025, Euro (Bu
fiyat Nisan ve Ağustos arası geçerlidir.)
• 6 hafta önceden müracaat etmek ve en
az 3040 kişilik grup olunması halinde
yukarıda belirtilen program harici, iste
nilen tarihte Umre organizasyonu
yapılabilir.
Hacc ve Umre ‘Millî Görüfl’ ile bir baflkad›r
Bankaa Hesap
p Numaras›:: IGMG
G • SEB
B AG
G – Köln
n • Konto
o Nr.:: 162
2 888
8 5602
2 • BLZ:: 370
0 101
1 11
Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl · ‹slam Toplumu Millî Görüfl · Hac ve Umre Organizasyonu
Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen · Tel.: +49 (0)2237-656 310/311 · Fax: +49 (0)2237-656 319 · E-Mail: [email protected] · www.igmg.de
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
editörden
Sevgili dostlar!
Geçtiðim Ocak ayýnda Hessen Eyaletinde seçimler yapýldý
ve çok enteresan bir tablo ortaya çýktý.
Yüzde 12`den fazla oy kaybýna uðramasýna raðmen çok
az bir farkla birinci parti olan
CDU buna raðmen iktidarý elden býrakmamak için çaba sarfediyor.
Seçimin asýl galibi olan SPD
ise koalisyon görüþmelerinden
istemiþ olduðu sonucu çýkarmaya çalýþýyor.
Seçim öncesi çýkan sayýmýzdaki yazýmýzda akl-ý selimin
galip gelmesi temennisinde bulunmuþtuk. Seçim döneminde
özellikle CDU`lu politikacýlarýn yani Sayýn Roland Koch`un
söylemleri toplumda gerginliklere yolaçmýþtý. Münihte yaþanan elim bir olayý seçim malzemesi için kullanmaya kalkan
Roland Koch daha sonra bir
Alman gencinin iþlemiþ olduðu
cinayet ile bu yapýlan seçim
stratejisinin kurbaný olarak tarihi bir seçim hezimeti yaþadý.
Biz yazýmýzda politik beklentiler yüzünden toplumda
gerginlikler çýkarmanýn hiç de
iyi bir þey olmadýðýný ve bunun
zararýnýn herkese dokunacaðýný belirtmiþtik. Buna raðmen
Roland Koch seçim dönemindeki yanlýþ söylemlerinden
vazgeçmedi ve bedelini aðýr bir
yenilgi ile ödedi.
Tabii bu söylemler sadece
Hessen`de sýkýntýya sebeb olmadý. Malumunuz Ludwigshafen`daki yangýn da tam bu
döneme denk gelen bir zamanda oldu. Masum 9 vatandaþýmýzýn ölümü ile sonuçlanan bu
menfur olay tarihin karanlýk
sayfalarýnda yerini aldý.
Burada þunu söylemek isteriz. Bu olayýn yaþanmasýndan
sonra özellikle Türk ve akl-ý selim Alman politikacýlarýnýn beraberce gösterdikleri performans takdire þayandýr.
T.C. Baþbakaný Recep Tayyip Erdoðan, Devlet Bakaný Sait Yazýcýoðlu Alman Federal Aile Bakaný, Rheinland Pfalz Baþbakaný, Ludwigshafen Belediye Baþkaný, Belediye yetkilileri,
yangýnýn hemen sonrasýnda
yapmýþ olduklarý açýklama ve
ziyaretlerle gerçekleþen bu
menfur olayýn toplumdaki infialini bir nebze yumuþattýlar.
Burada yangýn sonrasýnda
bazý kesimlerin kýþkýrtmalarýna
Seite 3
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
“Kutlu
Doðum”
kutlu olsun
aldýrýþ etmeyip, acýlarýný içlerine gömerek akl-ý selimle hareket edilmesi yönünde açýklama
yapan Kaplan ailesinin fertlerini de takdir etmek gerekir diye
düþünüyoruz.
Bu vesile ile de Kaplan ailesine baþsaðlýðý dilemek istiyoruz.
Tabi bu tür menfur olaylar
durmadý ve Almanya`nýn deðiþik yerlerinde ve özellikle Hessen`de kundaklama olaylarý
devam etti. Marburg`da olduðu gibi.
Bu konuyu þu cümle ile kapatmak istiyoruz.
Politik hýrs ve beklentiler
yüzünden marjinal gruplarýn
palazlanmasýna fýrsat verecek
ortamlarýn oluþmasýna izin
vermemek politikacýlarýn baþ
görevi olmalýdýr diye düþünüyoruz.
Aksi taktirde hem bu tür
üzücü olaylar yaþanýyor. Tabii
bu tür olaylarýn oluþmasýna zemin hazýrlayabilecek açýklamalar yapanlar seçimlerde her zaman istedikleri oylarý alamayabiliyorlar.
Geçtiðim Þubat ayýnda Freidberg`deki merkez büromuzu
Wetterau Bölgesi Emniyet Müdürü Herrn Brussow ve Basýn
Sözcüsü Herrn Schwarz ziyaret
ettiler. Tanýþma ve karþýlýklý bilgi alýþ veriþinin saðlýklý þekilde
saðlanmasý açýsýndan güzel bir
ziyaretti. Wetterau Bölgesi Emniyet Müdürü Herrn Brussow;
hem tanýþmaktan memnun ol-
3
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
duðunu söyledi ve hem de siz
okuyucularýmýza kýsa ve güzel
bir mesajýný iletti. Bu mesajý kapak sayfamýzda bulabilirsiniz.
Malumunuz Mart ayý içerisinde “Alemlere Rahmet” olarak gönderilen “Hz. Muhammed (s.a.v)`in doðum günü
olarak bildiðimiz Mevlid Kandilini kutluyoruz.
Son dönemlerde Efendimiz
(s.a.v) ile alakalý yaþanan karikatür krizleri; sanki Almanya`da yaþanan sýkýntýlar azmýþ
gibi Federal Ýçiþleri Bakaný Sayýn Schäuble`nin açýklamalarý
ile Almanya gündemine de sokuldu.
Bizler müslümanlar olarak
kutsal deðerlere yapýlan bu tür
seviyesiz ve edepsiz hakaretleri kabul etmediðimizi ve sadece Efendimiz (s.a.v)`e deðil
tüm dinlerin kutsal deðerlerine
yapýlan bu tür saldýrýlarý da kabul etmediðimizi ve lanetlediðimizi söylemek isteriz.
Allah`tan ki hem Ýslam dünyasýndan ve hem de Hristiyan
ve Yahudi dünyasýndan bu tsr
çirkin söylemlere ve eylemlere
karþý ortak bir tavýr sergilenmektedir.
Bu vesile ile Almanya`nýn ve
Avrupa`nýn çeþitli þehirlerinde
yapýlan ve yapýlacak olan
“Kutlu Doðum” ve “Alemlere
Rahmet” isimli programlara
katýlmanýzý tavsiye ederiz. Bu
vesile ile hem Efendimiz
(s.a.v)`e olan sevgimizi göstermiþ oluruz ve hem de yapýlan
çirkin saldýrýlara demokratik
tepkimizi göstermiþ oluruz diye düþünüyoruz.
Son olarak müsait olduðunuz bir gün aile fertlerinizle beraber bir çiçekçiye uðrayarak
oradan aldýðýnýz gülleri komþularýnýza hediye etmenizi tavsiye ederiz. Bu vesile ile Efendimiz (s.a.v)`i temsil eden gülü
hediye etmiþ olursunuz ve hem
de birilerinin dünyada pompalamaya çalýþtýðý gibi Ýslam`a ve
onun kutlu Elçisine karþý yapýlmak istenen hakaretlere bir
tepki koymuþ olursunuz diye
düþünüyoruz.
Bu vesile ile yeni Mevlid
Kandiliniz tebrik etmek isteriz.
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Sevgili Mahmut Aþkar Bey ile tesadüfi bir telefon konuþmasý ile tanýþma fýrsatýmýz olmuþtu. Bu konuþmadan sonra kendisi gazetemizin
daimi yazarlarýndan olma þerefini
bizlere tattýrdý.
Belli bir zamandan sonra Mahmut
Bey`e yazýlarýný mutlaka kitaplaþtýrmasý gerektiði telkininde bulunmaya baþladýk. Çünkü inanýyorduk
ki Mahmut Bey`in yazýlarýndan
insanýmýz çokça yararlanacaktýrlar.
Kendisi güzel Türkçemize hakim;
ayný zamanda Almancayý iyi derecede konuþmakta ve yazmakta idi.
Bu tür özelliklere haiz bir kardeþimizin yazýlarýnýn tarihe tanýklýk
etmesi açýsýndan kitaplaþmasýnýn
önemli olduðunu düþünüyorduk.
Hamdolsun kitap yayýn hayatýna
katýldý. Kitabý size en yakýn kitapçýdan isteyin; eðer gelmemiþ ise sipariþ verin deriz.
Sevgili Mahmut Bey hayýrlý olsun!..
Impresium/Künye
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Mart / März 2008
Rebiü`l Evvel 1429
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu,
Abdüssamet Temel,
Bilal Demiroðlu, Mahmut Aþkar,
Sinan Aktürk, Ýshak Özen, Saim Ayas,
Sait Yüksel, Ýhsan Güler, M. Salih Aydýn
Bölge Temsilcileri
Münih: Ýshak Özen
0179-8335363 . [email protected]
Nürnberg: Adem Güray
0163-1345948 . [email protected]
Ulm: Cengiz Aslan
0178-5333144 . [email protected]
Merkez
Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.de
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve
Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 4
4
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
faaliyet haber
IGMG Hessen`de yarýþmalarýn en güzeli
Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin iki kategoride yarýþtýklarý Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Bölge Finali Pfungstadt`ta yapýldý
GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin
iki kategoride yarýþtýklarý Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Bölge Finali Pfungstadt`ta yapýldý.
IGMG Hessen Bölgesi Ýrþad Baþkanlýðý
tarafýndan organize edilen Kur`an-ý Kerim
Yarýþmasý Bölge Finali Pfungstadt Mühlbergheim`da yapýldý.
IGMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyet gösteren cemiyetlerdeki talebelerin iki
kategoride yarýþtýklarý yarýþmaya katýlým oldukça yoðundu.
Program Uludað Üniversitesi Ýlahiyat
Fakültesi`nden emekli Doç. Dr. Mustafa Öztürk`ün okuduðu Kur`an-ý Kerim tilavetiyle
baþladý.
Daha sonra programýn açýlýþ konuþmasýný IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet
Ateþ yaptý. Ateþ bu tür yarýþmalarýn önemine deðindi. Almanya`da çocuklarýmýzýn bu
tür yarýþmalara katýlmasýnýn ne kadar
önemli olduðunu hatýrlattý.
IGMG Hessen Bölge Ýrþad Baþkaný Þerif
Aslan ise yarýþma hakkýnda bilgilendirmede bulundu ve hoþgeldiniz konuþmasý yaptý.
Programýn evsahibi cemiyet baþkaný olan
IGMG Pfungstadt Cemiyet Baþkaný Ömer
Gündüz de bir selamlama ve hoþgeldiniz
konuþmasý yaptý.
Açýlýþ konuþmalarýndan sonra yarýþma
jürisi ilk önce küçükler kategorisindeki yarýþmacýlar için sýralama kur`asý çekimi yaptý. Sýra numarasýna göre yarýþmacýlar ilk önce ezberden daha sonra ise yüzüne olarak
sunumlarýný yaptýlar.
Zaman zaman hoþ anlarýn yaþandýðý küçükler kategorisinin yarýþma bölümü sona
erdiðinde jüri puanlama için ara verildiðini
belirtti. Bu ara esnasýnda akþam namazlarý
kýlýndý.
Aradan sonra büyükler katagorisindeki
yarýþmaya geçilmeden önce programýn sürpriz hatibi IGMG Ýrþad Baþkan Yardýmcýsý
ve Avrupa Fýkýh Konseyi Üyesi Mustafa
I
Mullaoðlu sahneye geldi. Mullaoðlu Kur`an
eksenli nefis bir konuþma yaptý. Kur`an`dan
ve Ýslam tarihinden güzel örneklemelerle
konuþmasýna daha da güzel bir hava katan
Mullaoðlu; salondakiler tarafýndan pür dikkat dinlendi.
Yine jürinin büyükler kategorisinde katýlým saðlayan yarýþmacýlar için sýra belirleme
kur`asý çekimine geçildi. Kur`a çekiminden
sonra yarýþmacýlar yine ezber ve yüzüne sunumlarýný yaptýlar.
Tüm yarýþmacýlarýn sunumundan sonra
jürinin puanlamasý için kýsa bir mola verildi.
Mola esnasýnda puanlamalar hesaplanýrken sahneye yarýþmacýlar için IGMG Hessen Bölgesi tarafýndan alýnan hediyeler getirildi.
Tüm yarýþmacýlara hediyeleri takdim
edildi.
Jüri heyetinin puanlamasýna göre dereceye giren yarýþmacýlar sahneye davet edildi.
Jüri bir jest yaparak ilk üçe girenlerin haricindekileri dördüncü ilan etti.
Sýrasýyla dereceye giren yarýþmacýlar puanlarý ve cemiyetleri þunlardý:
Küçükler kategorisinde Birinci 1695 puanla Limburg Cemiyetinden Muhammed
Gülen ikinci 1690 puanla Hanau Cemiyetinden Muhammed Taþçý üçüncü 1675 puanla
Elsenfeld Cemiyetinden Enes Yýlmaz.
Büyükler kategorisinde Birinci 1720 puanla Hanau Cemiyetinden Ýbrahim Yavuz
ikinci 1625 puanla Limburg Cemiyetinden
Yavuz Ergin üçüncü 1620 puanla Rüsselsheim Cemiyetinden Ekrem Þahan.
Yarýþmacýlarýn puanlamasý yüzüne okumasý, ezbere okumasý ve tecvid bölümü olarak üç bölüme göre yapýldý.
Tüm yarýþmacýlar sahnede hediyelerini
aldýktan sonra; toplu olarak fotograf çektirilmesi ve programda küçükler kategorisinde birinci olan Muhammed Gülen`in okuduðu Kur`an-ý Kerim ile program sona erdi.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
öç, en geniþ anlamda; yaþama þartlarýnýn türlü sebeblerle
zorlaþtýðý yerlerde, daha iyi,
daha elveriþli geçinme ve
bazý hallerde yerleþme yolunu bulmak üzere canlýlarýn
özellikle insanlarýn bir yerden baþka bir yere taþýnmasýdýr. Göçler genellikle tabii
sebeblere dayanýr. Nitekim
ilk insanlar ya gýda aramak,
ya korunmak veya sadece
rahat hareket etmek ihtiyacýyla yer deðiþtirmiþtir.
Zaten kýtlýk veya tabii
afetler de insaný göçe zorlamýþtýr. Sosyal ve ekonomik
sebebler yüzünden de göçler söz konusudur.
Göç olayýnýn baþlýca çeþitleri þunlardýr:
1-Dýþarýya göç: Bir ülkeden baþka bir ülkeye yapýlan
göçlerdir. Göçmenin daha
iyi bir hayat yaþamak arzusuna cevap veren dýþa göç
olayý, terkedilen ülkede
önemli bir kayba yolaçar.
Dýþa göçler, nüfusun birden
ve toplu olarak akýný þeklinde deðil, daha çok aðýr aðýr
ve kademeli bir gidiþ þeklinde olmuþtur.
2-Ýçe (dýþarýdan) göç: Henüz iþletilmemiþ kaynaklara
sahip bulunan, ekonomileri
geniþlemekte olan bazý ülkeler, kendi halkýna eklenmek
üzere, üretimi artýrmaya
yardýmcý olabilecek göçmenleri kabul etmekte fayda
görebilirler. Bu yüzden, böyle ülkeler, kalabalýk nüsuslu
ve geçim zorluðu fazla olan
ülkelerden nüfus çekmiþlerdir.
3-Ýç Göçler: Ülke içinde
bir yerden baþka bir yere,
çoðunlukla iþ aramak maksadýyla yapýlan göç hareketleridir. Nitekim, artan nüfus
ve ekonomik geliþmeler
Türkiye`de önemli iç göçlere
sebeb olmuþtur.
G
GMG Hessen Bölgesi´ne
baðlý olarak faaliyetlerini
sürdüren Kassel Ayasofya
Camii Kadýn Kollarý, gençliðe
yönelik gerçekleþtirilen hafta
sonu yatýlý eðitim seminerine
yoðun katýlým vardý. Programa
Kadýn Kollarý Bþk. Öznur Altýparmak hanýmýn açýlýþ konuþmasý ile baþlandý.
Daha sonra Eðitim Bþk. F.
Yýldýz haným ilim öðrenmenin
önemine deðindiði seminerini
sundu. Müslüman Genç nasýl
olmalý adlý bir seminer veren
Tanýtma Baþkaný Seher Iþýk haným genç kýzlara Nasýl bir genç
olmalýyýz? sorularýna güzel bir
cevap oldu seminer. Annelerin
hazýrladýðý ikramlarla birlikte
Halil Ýbrahim sofrasýnda arka-
I
11:25 Uhr
Seite 5
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Yarým Asýrlýk Bir Göçün Öyküsü...
Bizim burada bahse
konu olarak ele alacaðýmýz ikinci maddedir.
Ekonomileri geniþlemekte olan ülkeler, üretimi artýrmaya yardýmcý
olacak iç gücü arayýþýna
girdiler. Bu baðlamda Ýspanya, Ýtalya, Yugoslavya, Portekiz ve Türkiye`den iþçi getirdiler.
Getirilen bu iþçiler Avrupa`nýn çeþitli ülkelerinde istihdam edildiler.
Altmýþlý yýllarýn ilk yarýsýndan baþlamak üzere
seksenli yýllarýn baþýna
kadar iþçi alýmý devam
etti.
Özellikle Türkiye`den
binbir testten geçirilerek Avrupa ülkelerine getirilen
gurbetçiler bugün kýrkaltýncý yýlýný idrak etmektedirler.
Bir çoðu iyi hayat þartlarýna
kavuþmak veya sermaye biriktirip tekrar ülkemize gitmeyi düþünüyorlardý. Ama
bu hiç de öyle olmadý. Birinci nesil, dil bilmeyen, örf ve
adetlerini, hatta dinini dahi
bilmediði yabancý bir topluma gelmenin ve onlarýn içinde yaþamanýn getirdiði sayýsýz problemlerle karþýlaþtý.
Þimdi biz burada Avrupa`da bulunan gurbetçilerimizi bir analize tabi tutacak
olursak, konuyu biraz daha
nesiller boyutuyla ele almamýz gerekecek.
1. Birinci Nesil: Avrupa`ya ilk gelenler. Çalýþtýlar,
yoruldular, yaþlandýlar ve
ekonomik açýdan geliþtiler.
Sosyal çevreye entegre olamadýlar. Psikolojik bir sürü
problemle karþýlaþtýlar ve
onlarýn üstesinden gelemediler. Bir kýsmý burada evlendi. Bir kýsmý bekar hayatý
Dr. Yusuf IÞIK
yaþadý. Buralarda çoluk çocuk sahibi oldular. Bu sefer
de onlarýn eðitim problemleri çýktý. Onlarýn da üstesinden yeterince gelemediler.
Birinci nesil, bulunduklarý ülkelerde “yabancý” muamelesi gördüler ve devamlý
aþaðýlandýlar ve de dýþlandýlar. Birinci nesil, milli ve manevi kültür bakýmýndan da
zarara uðrayanlardan. Onlar
ekmek kavgasý verirken milli ve manevi kültürlerini geliþtirecek ortamdan ve materyalden yoksun olduklarý
için konuya yeterince eðilemediler. Birinci nesil bu konuda yüzde yirmibeþ kayýpla bir bakýma defteri kapattý.
2. Nesil: Ýlk gelenlerin çocuklarý. Bunlarýn bir kýsmý
babalarýnýn yanýnda doðdu.
Bir kýsmý da çok küçük yaþta Türkiye`den ebeveynlerinin yanýna geldi. Bu nesil,
entegrasyon sürecini yaþayan nesildir.
Ýkinci nesil, bulunduklarý
ülkelerde yeterince ve istenen bir eðitim düzeyini yakalayamadý. Bulunduðu ül-
kelerin
toplumuna
uyum saðlamak için ister istemez uðraþ verirken, diðer taraftan da yine ister istemez kendi
milli ve dini kültüründen uzaklaþtý. Ýki cami
arasýnda kalmýþ beynamaz gibi iki kültür arasýnda med ve cezir (gelgit) yaþayan bu nesil, bir
bakýma psiko-sizofreni
hastasý oldu. Yani çift
þahsiyetli bir kimliðe
büründü. Bu nesli, milli
ve manevi kültür bakýmýndan yüzde elli oranýnda kaybettik.
3.Nesil: Bu nesil ise
ilk gelenlerin torunlarý. Bunlar entegrasyon sürecini geçip, asimilasyon sürecinin
içinde buldular kendilerini.
Bu nesil, birinci ve ikinci kuþaklara oranla biraz daha
bulunduklarý ülkelerin eðitim imkanlarýndan yararlanma fýrsatýný buldular. Bulmasýna buldular ama bu sefer de kendi milli ve manevi
kimliklerinden tamamen
uzaklaþtýlar. Bu konuda istisnalar kaideyi bozmaz.
Üçüncü nesil, bir bakýma
Türkçe bilmeyen nesildir.
Evde konuþulan bir bakýma
mutfak Türkçesiyle kendi
kimliðini bulma yolunda
bocalayan nesildir. Bu nesli,
milli ve manevi kültür bakýmýndan yüzde yetmiþ oranýnda kaybettik.
4. Nesil: Bu nesil þu anda
henüz ilkokul seviyesinde
bulunan üçüncü neslin çocuklarý. Bu jenerasyona, Avrupa ülkeleri yetkilileri “bizim çocuklar diyor”. Bunlar,
yaþlýlarýn emeklilik sigortalarýndan kaynaklanan cari
açýklarý çalýþarak kapatacak
Kassel Ayasofya Camii Kadýn Kollarý Gençliðe yönelik faaliyetlerine hýz verdi
Eðitim seminerlerine yoðun ilgi var
daþlarla ayný sofrayý paylaþan
kýzlar güle eðlene coþkuyla tekrar dershanede buluþtular.
“Allah Korkusu ve alametleri” konulu semineri Perihan
Yýlmaz Haným gençlerle paylaþarak Avrupa ve dünyada yaþa-
nan tüm kötülüklerin, Allah´a
ve Ahirete inançsýzlýktan dolayý
bu günümüzde bile gençler arasý aile arasý toplumlar ve milletler arasý þiddet, uyuþturucu, Fuhuþ, çocuklara dahil uygulanan
tecavüzler, bunlara sebep olan-
larda Allah korkusunun olmayýþý o halde önce Allah´ý sevip
sevgisini kaybetmemek için
kaygý ve korku duymalýyýz. Peki bizler Allah´tan korkanlardan mýyýz? sorusuyla gençlere 7
alameti anlattý ve “inþallah he-
5
nesil olarak görülüyor. Bulunduklarý ülke vatandaþlýklarýna otomatik olarak geçirilen bu nesil, milli ve manevi kültürden tamamen soyutlanmýþ bir nesil olarak
sadece ismi telaffuz edilecek
olan bu nesli, kayýp veya yitik nesil olarak görüyoruz.
Beþinci nesli zikretmek
bile istemiyoruz. Çünkü tablo karanlýk görülüyor.
Bataklýkta gül bitirme
kuvvet ve kudretine sahip
Cenab-ý Allah nesillerimizin
akibetlerini hayreylesin diye
dua etmekten baþka çaremiz
bulunmamaktadýr.
Avrupa`da 46 yýlý aþkýn
bir süreden beri hayatlarýný
sürdürmekte olan gurbet insanýmýzýn dertlerini, problemlerini ve çektikleri zorluklarý ve bunlarýn çözüm
çarelerini tek tek ele alýp incelemek gerekir. Bunlarýn
her biri aslýnda üniversitelerde ilmi çalýþmalarla birer
tez halinde kamuoyuyla
paylaþýlmasý gerekir.
Sonuç olarak her gurbetçi göçmen, artýk burasý benim yeni (veya ikinci) vataným ve ben burada kalýcýyým, demeli ve hayatýn her
kesiminde “en üsttekiler”
seviyesini yakalamak için
var gücüyle uðraþmalýdýr.
Ülkelerde bulunan baþta Almanya ve Fransa olmak üzere Ýslami kuruluþlar “Uyum
Zirvelerine” karþý bu sefer
kendileriyle uyum içinde,
þahsiyetli bir tavýr sergileyerek “uysal koyun” olmadýklarýný göstermelidirler. Ve
gurbetçilerimizin problemlerinin çözümüne pozitif
katkýlar sunmalý ve bunu da
takip etmelidirler.
Karanlýk gecelerin nurlu
sabahýna kavuþmak üzere
þimdilik esenlikler ve mutluluklar dileriz, gurbetteki
gureba gurbetçilerimize.
pimiz bu yolda oluruz” dedi.
Seminerden sonra çay ve
pasta ziyafeti ile birlikte gençler
eðlenerek sabahladýlar.
Yine Perihan Haným Ýslamda Peygamberimizin hadisleriyle kadýnlarýn ve kýzlarýn önemi ve özelligi konulu sohbetinden sonra, Bölge Eðitim Bþk.
Handan Yazýcý haným Ýslam´da
Sevgi konulu seminerini sundu.
Sevgi Allah´a duyulmasý gereken sevgi, Resule duyulmasý
gereken sevgi, Ayet ve Hadislerle pekiþtirildi. Sonra insanlar
arasý sevginin önemine vurgu
yapýldýktan sonra karþý cinse
duyulan sevginin islami çerçevesi nasýl olmalý, bu konuda
gençliði eðitmek sahip çýkmak
gerekir” dedi!
25. sayi sayfalar
30.04.2009
6
Ý
slam Toplumu Millî
Görüþ Genel Baþkaný
Yavuz Çelik Karahan,
Mevlid Kandili münasebetiyle bir mesaj yayýnladý. Karahan, mesajýnda
bütün Ýslam dünyasýnýn
Mevlid Kandilini tebrik
ederek þu hususlara dikkat çekti:
“Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)’ýn dünyayý
þereflendiriþinin yeni bir
yýl dönümüne daha ulaþmýþ bulunuyoruz. Ýdrak
edeceðimiz bu mutlu günümüzün tüm Ýslam alemine hayýr ve bereket getirmesini, insanlýk için de,
barýþ ve huzura vesile olmasýný diliyorum.
Büyük þair ve mütefekkir Mehmed Akif Ersoy doðumu anlatan þiirinde; On dört asýr evvel
yine böyle bir geceydi/Çölden ayýn ondördü
bir Öksüz çýkýverdi; Sýrtlanlarý geçmiþti beþer yýrtýcýlýkta / Diþsiz mi bir insan onu kardeþleri yerdi
dediði gibi;
Hz. Muhammed (sa),
insanlýðýn büyük bunalýmlar içinde olduðu bir
devirde Peygamber olarak gönderildi. Tarihin
9 Mart 2008 Çarþamba gününü, 20
Mart Perþembe’ye
baðlayan gece, sevgili
Peygamberimiz
Hz.
Muhammed (S.A.V.)’in
dünyaya teþriflerinin
1437. yýldönümü, `Mevlid Kandili`dir. Mübarek
olsun.
Mevlid, “doðum zamaný” demektir. Bu gece; Hz. Peygamber’in
örnek hayatýný, yüce
ahlýkýný ve evrensel mesajlarýný, tanýmak, tanýtmak, anlamak ve anlatmak maksadýyla `Mevlid Kandili` olarak kutlanmaktadýr.
Peygamberiz;
(S.A.V.) miladi 20 Nisan
571 yýlýnda, Hicri Rebiülevvel ayýnýn 12. Pazartesi gecesi dünyayý
þereflendirmiþ; “Siz birbirinizi sevmedikçe gerçek mü’min olamazsýnýz, gerçek mü’min ola-
1
11:25 Uhr
Seite 6
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik
Karahan’ýn Mevlid Kandili Mesajý
‘Cahiliyye Dönemi’ olarak nitelendirilen bu evresinde kölelik düzeni
hüküm sürüyor ve bu döneminin en çok zulme uðrayan kesimini ise kadýnlar ve güçsüz insanlar teþkil ediyordu. Ýþte böyle
bir devirde Hz. Muhammed(sav)’in getirdiði nikah sistemi vasýtasýyla ilk
defa evlilikler sözleþmeye
baðlanmýþ ve kadýnlarýn
haklarý hukuken koruma
altýna alýnmýþ oluyor. Hz.
Peygamber, “En iyileriniz, hanýmlarýna karþý en
iyi tutum ve davranýþ
içinde olanlarýnýzdýr” sözü ile de eþlerin birbirlerinin hukukuna riayet etmelerini ve karþýlýklý sevgi ve þefkatle dolu olmalarýný istiyordu .
Bir oðlu küçük yaþta
vefat ettiði için evlat acýsýný tadan bir insan olan
Sevgili Peygamberimiz
(sav), çocuklara karþý özel
bir sevgi ve þefkat beslerdi.
Doðmadan kýsa bir süre önce babasýný, altý yaþýnda da annesini kaybetmiþ olduðundan yetimliðin ve öksüzlüðün ne demek olduðunu en çok Hz.
Peygamber
biliyordu.
Onun için yetimlere çok
büyük önem veriyordu.
O, çocuklarla þakalaþan, onlarý eðlendiren,
sevgi, þefkat ve merhamet
dolu bir insandý. “Merhamet etmeyene merhamet
olunmaz” buyurarak, çocuklarýný sevmeyi bilmeyen, kýz çocuklarýna karþý
olumsuz tutum içinde bulunan ve hatta onlarý diri
diri gömen cahiliyye toplumunun çarpýk anlayýþýný kökten deðiþtirdi. Hz.
Peygamber, kýz çocuk sahibi olmanýn utanç deðil,
bereket kaynaðý olduðunu bildirerek, anne ve babalarýn çocuklarý arasýnda
kýz-erkek ayrýmý yapmalarýný yasakladý.
“Göklerin ve yerin yaratýlmasý ile dillerinizin
ve renklerinizin ayrý olmasý, O’nun ayetlerindendir. Þüphesiz bunda,
bilenler için gerçekten
mesajlar vardýr” (Rum
Suresi, [30:22]) ilahi vahyinin muhatabý olan Sevgili Peygamberimiz’in getirdiði öðretiye göre, ýrkçýlýk insanlýk suçudur ve
siyah, beyaz, zengin, fakir, Arab, Arab olmayan
herkes ayný deðere sahiptir.
Hz Muhammed (sav),
Veda Hutbesi’nde “Hepiniz Adem’in oðullarýsýnýz
ve Adem topraktan yaratýlmýþtýr. Bir Arap’ýn Arap
DÝTÝB GENEL BAÞKANI SADÝ
ARSLAN’IN MEVLÝD KANDÝLÝ MESAJI
mayýnca da cennet’e giremezsiniz” prensibiyle
kardeþlik, birlik ve beraberliðin harcýný koymuþ,
kendi canýna kasdetmiþ
düþmanlarýný bile fýrsat
elinde iken affetmiþ, büyüklüðün, hoþgörünün
ve müsamahanýn en güzel örneðini sergilemiþ,
hayatýn gayesinin, yaratýlýþýn manasýnýn silinip
yok olduðu, herþeyin
manasýz baþýboþluk ve
hüzün örtülerine büründüðü, vahþetin bütün
hünerlerini cömertçe
sergilediði bir sýrada,
kainatýn ufkundan bütün alemi þefkat örtüleriyle kuþatmýþtýr.
Hz. Peygamber’in insanlýða sunduðu ilahi ve
evrensel mesajlar, bu
gün de muhtaç olduðu-
muz insani ve ahlaki deðerleri
içermektedir.
Eðer bugün en güzel bir
surette yaratýlan insan
birbirini incitiyorsa, hiçbir haklý dayanaðý olmamasýna raðmen, yaratýlýþýyla ilgili olarak horlanýyorsa, din, dil ve ýrk
ayrýmcýlýðý, yayýlan ve
çoðalan bir dalga olarak
masum insanlarýn zarar
görmesine, hatta vahþice fani olmalarýna sebe-
biyet
verebiliyorsa,
O’nu ve O’nun getirdiði
prensipleri doðru anlayamadýðýmýz ve anlatamadýðýmýz içindir.
Ýslam Dini, insan
haklarý baðlamýnda her
türlü ayrýmcýlýðý yasaklamýþtýr. Kadýn-erkek
ayýrýmý da sözkonusu
deðildir. Aile fertlerinin
birbirlerine sevgi ve
saygý göstermeleri aile
mutluluðu için esas kabul edilmiþtir. Þiddetin
ve aile içi þiddetin her
çeþidi dinimizce yasaklanmýþtýr. Evlenme, taraflarýn hür iradeleri ile
gerçekleþen bir akit ve
bir sözleþmedir. Hiç
kimsenin suç belirleme
ve ceza verme yetkisi de
yoktur. Münferit yanlýþlýklarý, Ýslam Dini’ne ve
mesaj
olmayan üzerinde yahut
ötekinin diðerine hiçbir
üstünlüðü yoktur” diyerek, ‘üstün ýrk’, safsatasýna dayanan faþizm gibi
ideolojileri asýrlar öncesinden reddetmiþtir. Ayrýca Sevgili Peygamberimiz, kan ve kabile baðlýlýklarýnýn yerine, Allah’a
iman esasýna dayalý evrensel bir kardeþlik ilkesi
getirmiþ ve insanlar arasýnda huzur ve barýþýn ancak adaletle tesis edilebileceðini öngörmüþtür.
Kirli savaþlarýn, iþgallerin, etnik çatýþmalarýn
ve küresel sömürgeciliðin
girdabýna düþen insanlýðýn kurtulmasý için,
“Alemlere Rahmet” olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)’in getirdiði ilahi mesajýn deðeri,
her zamankinden daha
çok, günümüzde anlam
kazanmaktadýr.
‘Ne mutlu bu kutlu
mesajý getiren Hz. Muhammed(sav)’ýn izinden
gidenlere’ diyerek, tüm
Ýslam aleminin Mevlid
Kandilini tekrar kutluyor,
Yüce Rabbimizden insanlýk alemi için huzur ve barýþ dolu bir gelecek niyaz
ediyorum.”
müslümanlara teþmil etmek doðru bir deðerlendirme tarzý deðildir, kabul edilmesi mümkün
deðildir.
Diyanet Ýþleri Türk
Ýslam Birliði (DÝTÝB)
olarak, Mevlid Kandili’ni takip eden günlerde, Almanya genelindeki bütün teþkilatlarýmýzda `Kutlu Doðum Haftasý` kutlanacak, Peygamber Efendimiz’in
hayatý ve mesajlarý, sahasýnda uzman katýlýmcýlar vasýtasýyla, çeþitli
etkinliklerle anlamaya
ve anlatýlmaya çalýþýlacaktýr.
Bu duygu ve düþüncelerle herkesin `Mevlid
Kandili`ni kutluyor, bu
gecenin bütün insanlýðýn huzur, barýþ ve mutluluðuna vesile olmasýný Yüce Allah’tan niyaz
ediyorum.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
izim
durumumuz;
varlýk içinde darlýk
çekenlere veya sahip
olduðu varlýðýn kýymetini
bilmediði, onu deðerlendiremediði için gözü hep baþkalarýnýn elinde olan dilenci
ruhlulara benzer. Avam bazý olaylarý yaþar ve yaþatýr
ama izahýný yapamaz. Aydýn, onlarýn niçin ve nedenlerini araþtýrýr, hadiselerden
ders çýkartýr, ibret alýnmasýna zemin hazýrlar. Türk kamuoyunda kendisiyle yüzleþmeye doðru bir hareketlenmenin her sene biraz artarak gerçekleþtiðini gördükçe
ümitleniyorum.
Ýslâm tarihinde bazý hadiseler vardýr ki, onlar çok yüksek bir entellektüel seviyede incelenmesi, yorumlanmasý gereken konulardýr.
Bu düzeydeki hadiselerden
birisi de, hiç þüphesiz Kerbela Faciasý’dýr. Sadece hangi mezhepten olursa olsun,
az veya çok inanan bütün
müslümanlarý deðil, insanlýðýn tamamýný da çok yakýndan alakadar eden bir
hadisedir Kerbela. Aþura
günü olan 10 Muharrem’e,
Hz Adem’den baþlayan insanlýk/dinler tarihinde pek
çok olay atfedilir. Bunlarýn
hepsi rivayet ama Kerbela
bir hakikattýr! Bizim iþimiz,
rivayetlerden sýyrýlýp hakikatlara yönelmektir.
Hz. Hüseyin’in Kerbela’da 72 yareniyle birlikte 10
Muharrem günü (Aþura)
þehit ediliþinin 1368. yýldönümü münasebetiyle akýtýlan gözyaþlarýna paralel
olarak aydýnlarýmýzýn az bir
kesiminde de olsa, akýttýklarý göz nuruna bir nebze de
bizden olmasý ümidiyle bu
yazýyý kaleme aldýk: Hadiseyi hissiyattan uzak, biraz
geriden alarak, özetin özeti
diyebileceðimiz sýnýrlý bir
deðerlendirmeyle sizlerle
paylaþmaya
çalýþacaðýz.
Kerbela sadece bir insanlýk
trajedisi deðil, birçok yönüyle günümüzün insani
ve islami meselelerinin
önünü açacak, ýþýk tutacak,
çözümünde kilit rol oynayabilecek özelliklere sahiptir. Yazýmýzýn ilerleyen bölümlerinde bu istikamette
beyin kapasitemizi sonuna
kadar zorlayacaðýz.
Kabile Zihniyeti
Ebu Sufyan, Ebu Cehil
ve Ahnes birbirinden habersiz, gece vakti Hz. Peygamber’i evinde namaz kýlarken ve Kur`an okurken
gizlice dinlemeye koyulur
B
11:25 Uhr
Seite 7
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Hüseyinleþmek
ve tan yeri aðarmaya
baþlayýnca saklandýklarý
yerden ayrýlarak yola
koyulduklarýnda karþý
karþýya gelirler. Bu yaptýklarýndan dolayý birbirine sitem eder, ayak takýmýnýn bunu duymasýndan çekinerek bir daha yapmama kararý almalarýna raðmen, bu
eylemlerini birkaç gece
tekrar ettikten sonra
aralarýnda durum deðerlendirmesi yaparlar:
Biz ve Abd-i Menaf
Oðullarý þerefi paylaþamadýk, onlar yedirdiler,
biz de yedirdik. Onlar
ziyafet verdi, biz de verdik... Ne yaptýlarsa, yaptýk.
Artýk at baþý beraber olmuþtuk. Ýþte o zaman; bizden
kendisine gökten vahiy gelen bir peygamber var, dediler. Bizim buna eriþmemiz
imkânsýz. Vallahi onlarýn
peygamberine asla inanmayýz, onu tasdik etmeyiz.(1)
Bilindiði gibi, Abd-i Menaf Oðullarý, Hz. Peygamber’in mensup olduðu kabilenin adýdýr. Her konuda bu
kabileyle yarýþ edebildikleri
halde iþ, kendisine gökten
vahiy gelen bir peygambere
gelip dayanýnca, Ebu Cehiller ve Ebu Sufyanlarýn dahil
olduklarý Kureyþ kabilesinin rekabet gücü burada bitiyor ama asýl mücadele de
bundan sonra baþlýyordu.
Mekke’yi Allah’ýn Son Elçisi
ve yakýnýndaki müslümanlara dar eden bu güruh yüzünden Medine’ye Hicret
olayý gerçekleþmiþtir.
Hz. Peygamber’in vefatýndan sonra, Ebu Sufyan’ýn
oðlu Muaviye (müslüman
olarak), Hz. Ömer zamanýnda Þam valiliðine tayin edilmiþti. Hz. Ali halife olduktan sonra Muaviye’nin yerine Sehl bin Huneyf’i Þam
valiliðine tayin eder. Muaviye, Hicri 36 senesinde
Hz. Ali’nin görevlendirdiði
bu yeni valiye, kendisine
baðlý askerlerle karþýlýk verir ve bundan sonra da Hz.
Ali’nin tayin ettiði hiçbir
vali Þam’a giremez.(2)
“Hz. Ali haklýydý,
Muaviye de...”
Halife olan Hz. Ali ile
devlet baþkaný/halifesine
karþý isyan bayraðýný çeken
Þam Valisi Muaviye arasýndaki mücadele Sýffiyn Savaþý’nda doruk noktasýna ula-
Mahmut AÞKAR
þýr ve bunun akabindeki geliþmeler Ýslâm tarihinde yeni bir kargaþanýn, husumetin ve zihin bulanýklýðýnýn
da
baþlangýcýdýr.
Hz.
Ali’den sonra cebren ve hileyle halifeliði ele geçiren
Muaviye devrinde Hz.
Ali’ye cami minberlerinden
lanet yaðdýrýlmaya baþlandý.(3)
Kim söylerse söylesin;
“Ali haklýydý, Muaviye de
haksýz deðildi” türünden
trajikomik bir tesbit bana,
Nasreddin Hoca’nýn meþhur “Sen haklýsýn, sen de
haklýsýn”la neticelendirdiði
fýkrasýný hatýrlatýyor. Gaye,
taraflardan birine sempati
diðerine antipati duymak
deðil. Gaye, haktan yana olmak, hakký teslim etmektir.
Þayet Hz. Ali haklý, Muaviye de haksýz deðilse; o zaman ortada hak da yoktur.
Baþka bir ifadeyle; bir hiç
uðruna(!) bunca kan dökülmüþtür. Eðer gerçekten bazýlarý için böyle bir sonuca
varýlýyorsa, Hz. Ali ile Muaviye ayný kefeye konulmaktadýr ki, hakkaniyet
normlarýnýn altüst olduðu,
tek yönlü istikametimizin
çatallaþtýðý yer burasýdýr.
Onun ötesinde, “Ben ilmin
bahçesi, Ali kapýsýdýr” mealindeki Hz. Peygamber’in
sözünün de bir hükmü, geçerliliði, inandýrýcýlýðý (haþa..) kalmýyor. Efendim,
Muaviye de sahabiden olduðu için onlara dil uzatmak bize düþmezmiþ.... Peki bize düþmezse kime düþer bu görev?... Batýlý araþtýrmacýlara mý?..
Yukarýdaki teþhisi bir arkadaþýmdan duyduðumda
içimden, bu kadarý da olamaz, en azýndan bunu senden duymamalýydým, diye-
cektim ki, vaziyeti anlayan arkadaþ kendini hemen savunmaya geçti:
Bu benim deðil Üstad’ýn (N. Fazýl Kýsakürek) sözüdür, dedi. Ahmet Turan Alkan, N. F.
Kýsakürek’in “Doðru
Yolun Sapýk KollarýArýnma Çaðýnda Ýslam”
adlý kitabýnda, büyük
bir din aliminin sahabiyi þöyle tarif ettiðini
nakleder: Velinin ve
sonraki ümmetin en büyüðü, sahabinin en küçüðünün bindiði atýn
burnundaki toz zerresinden daha aþaðý derecededir(4)”. Bu basmakalýp,
ezberci, nakilci, statükocu
zihniyet; asýrlardan beri
beynimizi cendereye alan,
ufkumuzu daraltan ve karartan zihniyettir. Bizim en
büyüðümüz sahabinin en
küçüðünün bindiði atýn
burnundaki toz bile olamayacaksa ve bunu inanarak
nakleden de N. Fazýl Kýsakürek ise... Vay halimize!
Biz bir hiçmiþiz demekki..
Muaviye’yi eleþtirmek mi?..
“Ve ardýndan bir ‘peygamber buyruðu’ referansý ile
tartýþma sona erdirilir: Ben
her günaha þefaat ederim;
ille sahabilerime dil uzatanlara etmem.(5)”. Bu statükocu din anlayýþýna göre Muaviye de sahabidendir; öyleyse dokunulmazlýk zýrhýna girmiþ ve o da Ýslam’a ve
dolayýsýyla müslümanlara
yaptýðý bunca tahribata,
haksýz yere, saltanat uðruna
döktüðü bunca kana raðmen cennetle müjdelenenlerdendir(!).
Hz. Ali ile Muaviye arasýnda baþgösteren olaylar
doðru anlaþýlmazsa, bir
sonraki oðullararasý çatýþmada Yezid’e karþý Hz. Hüseyin’i, daha doðrusu onun
misyonunu anlamakta zorluk çekilebilir.
Hüseyinleþmek
Hayatýn Ýki Tezatý
Her ne kadar konumuz,
Hz. Hüseyin ve Kerbela ise
de, yazýmýzýn birinci bölümünde Hz. Peygamber’in
döneminde baþlayan, Hz.
Ali’nin halifeliðinde kanlý
çarpýþmalara ve bölünmelere dönüþen geliþmeler, önyargýlardan, tarafgirlikten
ve özellikle Emevi zihniyetine meþruluk zemini kazandýracak uyduruk hadis
7
ve benzeri rivayetlerden
arýnmýþ bir yaklaþýmla incelenmelidir. Ancak böylesi
bir önhazýrlýk ve altyapýyla
Kerbela hakkýyla anlaþýlabilir. Yoksa, bir kesimin gösteriye dönüþen dramatikfolklorik törenleri, baþka bir
kesimin de “aþüre” tatlýsýyla “Aþura (10 Muharrem)”yý anmasý, aslýnda
Kerbela ruhu ve Hz. Hüseyin misyonuyla örtüþmüyor!
Avam ve aydýnýmýz
Ýnanan aydýnýmýzýn büyük çoðunluðu, avamla
omuz omuza namaz kýlmak, birlikte hacca gitmek
ve oruç tutmak gibi ibadetlerle, dini konulardaki düþünce üretme/beyan etme
ibadetini birbiriyle karýþtýrýyor. Ehl-i Beyt, Hz. Ali, Þia,
Ehl-i Sünnet, Alevilik,
Hz.Hüseyin, Kerbela gibi
kavram ve isimler dile getirilip seslendirildiðinde, homojen (mütecanis) görünen
müslüman aydýnlarda týpký
avam manzarasýndaki gibi,
ani kutuplaþmalara þahit
oluyoruz. Herkes kendi köþesine geçerek gardýný alýyor. Zaten böyle olduðu
içindir ki, asýrlardan beri
belki diðer müslüman milletlerden daha fazla biz
Türkleri birebir ilgilendiren
bu tür konularda, Ýslam dahilindeki herhangi bir fýrkaya aidiyat duygusu taassubundan sýyrýlýp, zaten hazýr
olan inanç zemininde ortak
projeler
üretemiyoruz.
Avam nakilcidir, mezhep
veya tarikat naslarýnýn arkasýna sýðýnýr ama aydýnýmýz, arþtýrmacý, yerine göre
sorgulayýcý ve akýlcý olmak
gibi bir mesuliyetin altýndadýr.
Ýnanmayan veya inancý
olup da bu tür konulara ilgisiz ve uzak duran aydýnýmýz yüzünden tek ayak
üzerinde duran bir insan
görüntüsü veriyoruz. Halbuki çoðumuzun gýptayla
baktýðý Batý aydýnýnýn inanmayan kesimi de, Hýristiyanlýkla içiçe geçmiþ hadiselere kendi kültürünün bir
parçasý olarak bakýyor ve irdeliyor ama kayýtsýz kalmýyor! Son yýllarda inanç sahibi aydýnlarýmýz içinden de
dikkatli adýmlarla bu istikamette ilerleyenlerin sayýsý
iyimser olmamýza vesile olmaktadýr. Aydýnýmýzdan
beklentimiz; her yönüyle
Kerbela faciasýnýn öncesi ve
sonrasýný ve bizatihi kendisini ilahiyat, tarih felsefesi
25. sayi sayfalar
30.04.2009
8
ve siyaset boyutuyla ele almasýdýr.
Hak ile batýlýn
çarpýþtýðý yer
Eðer Kerbela, mazlumun zalime, hakkýn batýla
karþý þanlý bir baþkaldýrýsýnýn gerçekleþtiði yer ise ve
saltanat uðruna dinin manupüle edilmesi/çarpýtýlmasýna “dur!” denilen yerin
adýysa, günümüz dünyasýnda da, zalimin hüküm
sürdüðü, mazlumun kanýnýn akýtýldýðý, dünyevî çýkarlar uðruna hak dinin
haksýzlýða alet edildiði her
yer bir Kerbela’dýr.
Kerbela’yý daha iyi anlayabilmek için Hüseyinî duruþu bilmek lazým. Bu tavrý
iyi anlayabilmek için de, iki
basamak geriden baþlayalým: Hz. Hüseyin’in dedesi
Hz. Peygamber, “Yaradan’a
isyan hususunda yaratýlmýþa itaat yoktur.” veya, “Halka cebredenlerle, zulmedenlerle, onlara yardýmda
bulunanlar cehennemdedir.” derken; Hz. Hüseyin’in babasý, Hz. Ali de,
“Þahsýnýza fenalýk eden bir
düþmaný affediniz, lakin vatanýnýza, milletinize ve dininize fenalýk edenleri affetmeyiniz.” diyor. Peygamber
ocaðýnda ve kucaðýnda yetiþen Ýmam Hüseyin aldýðý
terbiyeye, eðitime ve kendisine yakýþaný, kendisinden
bekleneni yapacaktý: Ýyiliði
(maruf) emredip, kötülüðü
(münker) reddetmek ve
ceddimin yolunu ihya etmek için kýyam ettim diyen
Hz. Hüseyin, “Allah’ým,
sen biliyorsun ki, bizim kýyamýmýz saltanat için yarýþmak ve dünya malýndan
birþeyler elde etmek için deðildir.” diyerek ve baþýna
gelecekleri de önceden bilerek Kerbela’ya doðru yola
koyuluyordu.
Kerbela, insanlýk tarihinde bir eþi ve benzeri olmayan faciaya, Hz. Hüseyin’in
þahsýndaki kahramanlýða,
yarenlerinin Þehitler Þahý’na ölesiye sadakata,
inancý uðruna ölesiye dava
adamlýðýna, önce davet
edip sonra sözünden dönenlerin (Küfeliler) ihanetine ve kanýn kýlýca galebe
çalmasýna þahitlik yaparak
tarihe adýný “Belalý Yer” olarak yazdýracaktý.
Hayatýn iki tezatý
Habil’le Kabil arasýnda
tezatlaþmaya baþlayan hayat, Hz. Ýbrahim ile Nemrut, Hz. Musa ile Firavun
arasýnda devam ederek ge-
11:25 Uhr
Seite 8
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
lirken, Hz. Muhammed ve
Ebu Cehil arasýndaki zýtlaþmada, cehaletin karanlýðýnýn Muhammedi nurda
kaybolup gideceðini zannetmiþtik. Fakat Allah Elçisi’nin vefatýndan hemen
sonra, bu sefer müslümanlar arasýnda kutuplaþmalar,
ihtilaflar baþgösterdi.
Nitekim merhum Muhammed Ýkbal, “Kerbela
Olayýnýn Sýrrý ve Ýslam’da
Hürriyetin Manasý (Benlik
ve Toplum, s. 130-131)” adlý
muhteþem þiirinde þöyle diyordu:
“Musa ile Firavun, Hüseyin ile Yezid... Ýþte hayat,
bu iki tezattan doðdu.
Hak, Hüseyin’in gücüyle yaþadý; batýl, Yezid’in
hasretinden öldü.”
Her ne kadar yazýmýzýn
son bölümünü Hüseyinleþmek’ten ne anladýðýmýza
ayýrmayý hedeflemiþ olsak
da, bunun önhazýrlýðý veya
ipuçlarý zaten kendiliðinden ortaya çýkmaya baþladý.
Nemrut ile Ýbrahim’in, Musa ile Firavun’un ortasý olamayacaðý gibi, Hüseyin ile
Yezid’in de ortasý olamaz!
Ýnanç, ülkü, iddia sahipleri
Hüseyinleþmek mecburiyetindedirler. Hz. Hüseyin’i
ve onun davasýný Ýkbal kadar veciz bir üslupla anlatana rastlamadým:
“Eðer dünya padiþahlýðýný isteseydi, öyle karar verip böyle gelmezdi.
Düþmanlarý çöllerin kumu kadar çok, dostlarý parmak sayýsý kadar azdý.”
‘Aþk Þehidi’, ‘Hürriyet
Savaþcýsý’ Hz. Hüseyin bunun farkýndaydý. Onu farklý
kýlan da buydu zaten: Binlerce düþman askerine karþý, kadýn, çocuk ve ihtiyarlarýn da içinde bulunduðu sadece 72 tane inanmýþ ve
iman etmiþ Allah dostlarý....
“Kur`an’ýn sýrrýný bize Hüseyin öðretti” diyor Muhammed Ýkbal. Ýkbal’in
mazhar olduðu bu sýrrý idrak etmek ise, ancak Hüseyinî bir aþkla mümkündür.
Bilhassa Kevser suresine
atýfta bulunarak ‘Kurban’
yorum yapanlarýn bir kesimi; Hz. Hüseyin’in þehadetine iþaret ederler. Bundan
dolayý olacak ki, Ýkbal da,
þiirin devamýnda diyor ki,
“O, Ýbrahim’in ve Ýsmail’in
sýrrýydý. O özetli olaný yorumladý”. Bizim de, ‘Özetli
Olaný Yorumlayan’ýn yorumunu yapacak aydýn-entellektüellere ihtiyacýmýz var.
Hüseyinleþmek
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Haktan ve Halktan
Yana Olmak
Hüseyin sevgisi
Müslümanýn en belirgin
özelliklerinden birisi, Peygamber sevgisidir. Herkesin
bildiði gibi, Kelime-i Þahadet getirilirken, kainatýn yegane yaratýcýsý ve sahibi
olan Allah’ýn adýnýn zikredilmesinden sonra O’nun
Son Elçisi Hz. Muhammed
zikredilir. Hatta Peygamber
Muhammed’in adý her anýldýkça ona selavat getirilir.
Bu, her müslümanýn gönlünde hürmet ve muhabbetle karýþýk bir Peygamber
sevgisidir ki, onun tarifi
gerçekten zordur. Hatta bu
sevginin derecesi; Yunus
Emre’de baþka, Süleyman
Çelebi’de ise bir baþka türlü
dile getirildiði gibi, insandan insana farklýdýr.
Konuyla ilgili kaynaklarýn hepsi Hz.Peygamber’in
Ehlibeyt’i olarak Hz. Ali,
Hz. Fatima, Hasan ve Hüseyin’i naklederler. Yine ayný
kaynaklarda Hz. Peygamber’in ümmetine býraktýðý
emanetlerden birinin kendi
Ehli Beyt’i olduðunu ve
kendisine duyulan sevginin
onlara da duyulmasýný,
özellikle Hz. Hüseyin’in
kendisinden bir parça olduðunu, Hüseyin’e düþmanlýðýn kendisine düþmanlýk
derecesinde deðerlendirdiði yönündeki hadisleri yine
ayný kaynaklarda görmek
mümkün. Bunlardan apayrý
olarak, Hz. Hüseyin’in Yezid’le olan mücadelesinde
mazlum tarafý temsil etmesi
gerçeði ise, mezhebinden
baðýmsýz olarak, az veya
çok inanan, hatta hiç (Ýslâmî) inancý olmayanlar da
bile onunla bir insanî dayanýþmaya ve ona karþý bir
sevgi seline zemin hazýrlýyor.
Hz. Hüseyin sevgisi eski
tabirle, ne yazýk ki ifratla
tefrit arasýnda gidip gelmektedir: Bazýlarý adýnýn
Hüseyin olmasýyla yetinirken, bazýlarý da kanlar içinde kalýncaya dek baþýna gözüne vurmakla sevgisini(!)
ifade etmiþ oluyor. Hz. Hüseyin’e duyulan sevginin
derecesi, onun Allah katýndaki deðerini olduðundan
ne aþaðý, ne de yukarý çýkarýr. Gaye, zaten cennetle
müjdelenmiþ ve Þehitler Þahý Ýmam Hüseyin’i kurtarmak deðil, kendimizi onun
vasýtasýyla kurtarabilmek
olmalýdýr. Hüseyin sevgisi
sadakat ve liyakat ister. O
da, anýlmak ve anlaþýlmakla
mümkündür. Anmak için
Hüseyinî aþk gerekir, liyakat için de, Hüseyinî duruþ.
Hüseyinî duruþ:
Ýtaat sadece Allah’a
ve O’nun yolunda
olanlaradýr
Kerbela’ya raðmen Allah’a kulluðu, saltanatý elinde tutanlara kulluk olarak
da algýlayan, buna kýlýf uyduran din anlayýþý maalesef
zamanýmýza kadar süregelmiþtir. “Baþ baþa, baþ da Allah’a baðlýdýr” sloganýný neredeyse Pegamber buyruðu
olarak bize dikte ettiren zihniyetin yüzünden baþýmýz
hiç belalardan kurtulmadý.
Baþýmýzdaki ‘Baþ’ýn ne derece Allah’a baðlý olduðunu
sorgulamak, zaten Allah’tan ziyade ‘Baþ’a kul olmada karar kýlmýþ bizlere
mi kalmýþtý... Baþýmýzdakinin hikmetinden sorgu sual
olamazdý; o ne yaparsa, ne
söylerse mutlaka bir bildiði
vardý (!). Biz kullara sadece
itaat etmek düþerdi(!).
Ýtaat/biat edilmesi gereken ‘baþ’ýn/ halifenin, Allah’a ne kadar itaatkâr (baðlý) olduðunu sorgulayabilmek, Hüseynî duruþtur.
Hüseyin, þirk dininin temsilcisinin ezici gücü karþýsýnda, “takdir-i Ýlahi” deyip
baþ eðmedi, biat etmedi; o,
‘Tevhid postuna bürünen
þirk dini’ne karþý Tevhid dininin temsilcisi olarak þanlý
bir baþkaldýrýyý “takdir-i
Ýlahi” olarak tercih etti.
Hz. Peygamber döneminde toplumun beþerî, siyasî ve itikadî yapýsýný ilgilendiren her türlü konuda,
bazen bugün dahi temas etmekten çekindiðimiz ailevî,
özel meseleler rahatlýkla dile getirilmiþ, tartýþýlmýþ ve
neticede bilinmeyenler öðrenilmiþ, karanlýklar aydýnlatýlmýþtý. Böylece Cahiliye
Dönemi’ne ait tabular yýkýlmýþ, insana gerçek deðerini
vermeyen örf ve adetler
bizzat Resullullah tarafýndan geçersiz sayýlmýþtýr.
Ama gel gör ki, Hz. Peygamber’in vefatýndan hemen sonra, ilk kuþak müslümanlar arasýnda baþgösteren ihtilaflar zamanla büyüyerek biz 21. yüzyýl müslümanlarýna kadar gelip çatacaktý. Ýslam’ýn ilk dört halifesinden (Hz. Ebubekir’in
dýþýnda) üçünün katledilmiþ olmasý, zamanýn Müslüman Arap toplumu arasýnda Muhammedî bir din
anlayýþýnýn ne kadar zor ol-
dosya
duðunu gözler önüne sermeðe yeterlidir. Hz. Osman
döneminde çok tehlikeli boyutlara týrmanan anlaþmazlýklar, halifenin katledilmesinden sonra da son bulmadý ve Hz. Ali’nin halifeliði
döneminde Cahiliye Devri’ne mahsus Arap kabileciliði, bölünmelerin zeminini
oluþturdu.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in Veda Hutbesi’nde ayaklar altýna aldýðý karanlýk dönemin kan davasý, kavmiyetçilik gibi adet ve töreleri
yeniden hortlamýþ ve Sünnetullah yolunda hizmetten
ziyade, saltanat uðruna din
istismarý baþlamýþtý. Hz. Ali
ile Muaviye arasýndaki çatýþmayý deðerlendirirken,
“ikisi de sahabedendi” diyerek safdil ve kendince tarafsýz bir müslüman profili
çizenler, aslýnda profilsiz
bir müslüman tiplemesini
piyasaya sürmüþ oluyorlar.
Hz. Peygamber ve Kur``n
doðrultusunda giden yolumuz, ‘ikisi de haklýydý’ görüþünün ýsrarcýlarý yüzünden aniden çatallaþýveriyor;
birisi, Hz.Ali’nin, diðeri ise,
Muaviye’nin gittiði yol... Bu
anlayýþa göre müslüman,
onlardan hangisinin izinden gitse doðru yolda olmuþ oluyor(!). Ýfrattan tefrite kadar âlenen Aliciler var
ama, ya Muaviyeciler?...
Kimse tercih noktasýnda
Muaviye’den yana (âlenen)
tavýr almýyor fakat Emevi
din anlayýþýnýn özünü oluþturan; ýrkçý, istismarcý, saltanatcý (seküler) din anlayýþýnýn baþka bir adý da þirk
dinidir.”Böylece þirk dini,
din adýna þunu yapmak ister: Halk olup bitenin, toplumsal durumun zorunlu
olduðuna, bunun Ýlahî irade gereði olduðuna inanmalýdýr. Bu yazgýdýr, takdirdir! (Dine Karþý Din, Dr. Ali
Þeriati)”.
Yolumuzu çatallaþtýran,
Hüseyinî direncimizi kýran,
bizi uysallaþtýrýp statükocu
kýlan, kafamýzý karýþtýran,
içimize ikilik salan anlayýþ;
“O haklýydý, o da haksýz deðildi” anlaþýlmaz ‘anlayýþ’týr! Bu profilsiz duruþ
yüzünden din adýna yapýlan haksýzlýklara, suistimallere, kendisi dýþýndaki diðer
müslümanlarý cehennemlikle suçlamalara hatta katletmelere müslümanlarýn
‘baþ’larý tarafýndan icazet
verilmiþ, avam tarafýndan
da gözyumulmuþtur. Bu
zihniyetin temelleri de, Mu-
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
aviye döneminde baþlamýþ
ve özellikle Emevi ve Abbasiler döneminde minberlerden Ehl-i Beyt’e hakaretler
yaðdýrýlmýþ, mensuplarý ya
Hz. Hasan gibi evinde zehirleterek veya Hz. Hüseyin gibi savaþ meydanýnda
kýlýç çekilerek þehit edilmiþlerdir.
Baþka bir ifadeyle, Hz.
Ali hakkýyla anlaþýlmadan
onunla irtibatlandýrýlan, özdeþleþtirilen geliþmeleri objektif bir yaklaþýmla anlamak mümkün deðildir. Bu
noktadan hareketle, Kerbela’da kanýn kýlýca galebe çalan Hz. Hüseyin mücadelesini de hakkýyla anlamak
mümkün olamaz.
Hâlâ Kerbela, Aþura veya Hz. Hüseyin adý geçince
o sahayý “mayýnlý tarla”olarak gören ve o yüzden olacak ki, aman oraya girmeyelim, konuyu deþmeyelim,
suçluyu Allah’a havale edelim diyenler, Yezid’in kulaklarýmýzý týrmalamaya devam eden þu sözlerine kulak versinler: Hz. Hüseyin’in þehit edilmesinden
sonra mübarek kesik baþýný
Þam’daki sarayýnda Yezid’in önüne tepsi içinde
koyduklarýnda;
“Keþki
Bedr’de bulunan büyüklerim sað olsalardý da bu hali
görselerdi ve sonra da bana,
sevinerek, elin var olsun diye seslenselerdi. Toplumun
on zamanlarda Avrupa`da yaþanan ekonomik nedenli problemler buralarda yaþayan insanlarýmýzýn ihtiyaçlarýný
karþýlayabilmeleri için daha
çok çalýþmalarýný gerektirmekte ve bu nedenle aileler
yoðun ve yorucu iþ temposu nedeniyle etraflarýnda
gezen tehlikelerin farkýna
varamamaktadýrlar. Dolayýsýyla yetiþtirilmelerinde daha çok özen ve itina isteyen
gençlerimiz kendi hallerine
býrakýlarak istemediðimiz
ortamlarda istemediðimiz
þekilde ait olduklarý kültürden kopartýlarak yokedilmeye çalýþýlmaktadýr. Yok
olmanýn ancak kültürün ortadan kalkmasýyla gerçekleþeceðine inananlar bu planlarýný sistemli ve düzenli
olarak yürütmektedirler.
Bunlar dünyanýn her yerinde hatta kendilerine ait olmayan topraklarda bile satýn aldýklarý medya kuruluþlarý aracýlýðýyla evlerimize
kadar girerek bu faaliyetlerini sürdürmektedirler. Ge-
S
11:25 Uhr
Seite 9
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ulularýný öldürdük, Bedir
savaþýnýn
öcünü
aldýk.....(Tarih Boyunca Ýslam
Mezhepleri ve Þiilik, Abdülbakîy Gölpýnarlý)”.
Evlad-ý Resul’a intikam
hýrsýyla hareket edenlere
karþý Hüseyin; “Halkýn en
cesuru, nefsinin isteklerine
galip gelenidir.” diyen babanýn (Hz. Ali) oðluydu ve
kendisi de; “Ýnsanlarýn en
yiðidi, gücü olduðu halde
intikam almaktan vazgeçenidir.” diyebilecek kadar
Kur`anî çizgide nefsine
hâkim, inanç abidesi, þahsiyetli bir duruþun sahibiydi.
O, Yezid gibi zalim birisinin
halifeliðine boyun eðmektense, “Ben ölümü saadet,
zalimlerle yaþamayý ise alçaklýk biliyorum.” diyerek
on dört asýrdan beri mazluma rehber olan tavrýný ortaya koyuyordu.
Ýmam Hüseyin, Yezid’in
halifeliðine biat ederek Kerbela Faciasý’ný önleyebilirdi
ama dinde yapýlacak tahribatlar neticesinde meydana
gelecek facialarý kim önleyecekti?.. Muhammed Ýkbal’ýn dediði gibi, o; “Lailahe illallah binasý yücelsin
diye Allah’ýn yolunda kana
boðuldu.”. Hüseyin’in duruþu, “Bir elime ayý, bir elime güneþi verseler, yine
inandýðým davadan vazgeçmem” diyen dedesi Allah’ýn Son Elçisi’nin duruþu
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
gibiydi.
Hüseyinî duruþ; Allah’a
baðlý olmayan “baþ”a bir
baþkaldýrý harekâtýdýr.
Hüseyinleþmek:
“Emri bil maruf,
nehyi anil münker”
Ýþine geldiði tarafýndan
ve iþine geldiði þekliyle Allah’ýn Elçisi’ni, Kur`an-ý Kerim’i algýlayan, anlayan, yorumlayan ve yaþayanlar,
Hüseyinleþemezler!.. Hüseyinleþmek; sadakatte, muhabbette, ibadette ve þecaatte yekparelik (bütünlülük)
ister. Münevver seviyesinde
Kur`an idraki ve Peygamber muhabbeti, Hüseyinleþmeye giden yoldur.
Bu çaðýn müslümaný ve
hele aydýný mutlaka Kerbela’yý hakkýyla idrak etmeli
ve oradan ders çýkarmalýdýr: Gerçek kutsallar tahrif
ve tahrip edilirken, cehalet
dönemine ait, Ýslam’ýn reddettiði örf, adet ve zihniyetin yeniden kutsallaþtýrýldýðý yerin adýdýr Kerbela ve
Hüseyin de, bu yýkýmý önlemek için kaný pahasýna mücadele eden mübarek kahramanýn adýdýr.
Hüseyinleþmek; þirk dinine karþý verilen mücadeledir. Çaðýmýzda Hüseyinler çoðalýrsa, müþrikler azalýr, þirk ortadan kalkar.
Bu yazýmýza bölümler
halinde devam ederken,
dostlardan birisi þakayla
karýþýk, “artýk Kerbela’dan
çýkýn” demiþti. Özellikle bizim bulunduðumuz coðrafyaya dönüp baktýðýnýzda,
mutlaka her ülkede en azýndan bir “Kerbela” göreceksiniz ve her Allah’ýn günü
“Aþura”yý aratmayacak derecede çaðdaþ zorbalar barbarlýklarýna devam ediyorlar. O topraklarda dün, mýzraklarýn baþýna Kur`an ayetleri geçirerek saltanatlarý
uðruna müslüman kaný dökenler, Ýslam’ýn güzide
alimlerini, Allah dostlarýný,
Peygamber torunlarýný Kur`an’dan ayetler okuyarak
katledenler, gün geldi (Saddam gibileri) akýttýklarý
mazlum kaný ve mazlumlarýn gözyaþýný, ellerindeki
‘kanlarýyla yazdýrdýklarý
Kur`an’la kamufle etmeye
çalýþtýlar. Kerbela’dan ibret
alýnsaydý, Ýmam Hüseyin
sadece ‘ötekiler’e býrakýlmasaydý, bilen âlimimiz bildiði üzre âmel etse ve doðrularýný mevki-makam hýrsýna için feda etmeseydi,
aydýnýmýz böylesi mühim
konulara el atsa, ilgi gösterseydi, 21.yüzyýlda yeni Kerbelalar olmaz ve biz de millet ve ümmet olarak Kerbela’dan çýkmýþ olurduk. Keþke herkes bu olaydan nasibini alsaydý da, sadece Kerbela’ya takýlýp kalan ben olsaydým.
Ýnsanlýðýn baþýndaki en
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi
Gençlik Kollarý Çalýþmalarýna Baþladý
ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Gençlik Kollarý ilk toplantýsýný
düzenleyerek faaliyetlerine baþladý. ATÝB-Gençlik Kollarý Genel Baþkaný
Mustafa Çaðrý Öner de toplantýya katýlarak desteklerini dile getirdi.
rek ustaca hazýrlanmýþ filmlerle gerek devamlý hedef
gösteren haber programlarýyla gerekse gazete kitap
vs. topluma ulaþýlacak ne
varsa titizlikle kullanýlarak
bizim olan deðerlerimiz yani içinde güzel dinimiz Ýslam`ýn olduðu yine güzel
dilimiz Türkçe’nin olduðu
atalarýmýzýn bize birer yol
gösterici olan öðretilerinin
olduðu kültürümüz yokedilmeye
çalýþýlmaktadýr.
Oysa bizler çok öncelerden
beri bu tehlikeyi iþaret etmekle birlikte çalýþmalarýmýzý bu noktada aðýrlaþtýrmaktayýz. Büyük bir çoðunluðumuzun bu tehlikeyi
görmemesine karþýn ATÝB
(Avrupa Türk Ýslam Birliði)
Haktan aldýðý ve bitmek bilmez bir güçle sorunlarýn
üzerine gitmektedir ve bünyesinde sorunlarý ortadan
kaldýracak formülleri geliþtirmektedir. Kuruluþundan
bu yana gençliði teminat ve
gelecek olarak gören ve bu
9
büyük belalardan birisi
olan kavmiyetçilik, ýrkçýlýk
ancak
Hüseyinleþmeyle
bertaraf edilebilir. Hüseyinler çoðalýrsa, mazlum milletler üzerindeki baskýlar,
sömürüler, adaletsizlikler
azalýr. Þüphesiz ki insanlýk
tarihinde doðru yolun yolcularý büyük þahsiyetler
vardýr ama, “Hüseyin ise,
tarihdeki tüm zulüm þehitlerinin tanýðý, Adem’den
kendi zamanýna dek ve bütün dönemlerde özgürlük,
eþitlik ve adalet önderlerinin varisi, þehadet elçisi ve
devrim kanýnýn tezahürüdür. (Dr. Ali Þeriati)”.
Sünnisi, Þiasý ve Alevisiyle çaðýn müslümaný Hüseyinleþmek mecburiyetindedir. Hüseyin, ayrýlýðýn
deðil birliðin simgesidir.
Hüseyin bizden, biz ise Hüseyindeniz! Biz Hüseyinleþmeliyiz!
Hüseyinleþmek; Kerbela’yý sahiplenmek, Hüseyin’in “Ýyiliði emredip kötülükden sakýndýrmak” davasýný davalaþtýrmaktýr; o
da, Hak’tan ve halktan yana
olmaktýr.
(1): Hz. Muhammed ve Hayatý,
Diyanet Ýþleri Yayýnlarý, s.105
(2): Hilafetten Saltanata Emeviler Dönemi, Prof. Dr. Ýhsan Süreyya
Sýrma, s. 21
(3): Hilafet ve Saltanat, Eb’ulA’la El-Mevdudi, s. 218
(4): Türkiye Günlüðü, 72/2003
(5): A. Turan Alkan, a.g.e
yönde yapýlacak çalýþmalarýn önemine deðinen ATÝB
burada yetiþen gençlerimiz
için bütün imkanlarýný seferber etmektedir.
Bölge bölge, teþkilat teþkilat yapýlan toplantýlarda
özellikle Gençlik Kollarý
Genel Baþkanlýðý özel bir
çaba sarfetmektedir. Geçtiðimiz
günlerde ATÝB
Darmstadt Teþkilatý Gençlik Kollarý Yönetiminin
gençlere yönelik yaptýðý
toplantýda faaliyetlere yönelik hedefler açýklandý ve
gençlerimiz bilgilendirildi.
ATÝB Darmstadt Gençlik
Kollarý Baþkaný Mustafa
Dingil ve Yönetim Kurulu
Üyesi Mustafa Doðan`ýn
yaptýðý bu bilgilendirme
toplantýsýnda hazýr bulunan Gençlik Kollarý Genel
Baþkaný Mustafa Çaðrý
Öner de yapýlan faaliyetlerin önemine deðinerek teþkilatlý toplum güçlü toplumdur mesajý ýþýðýnda
gençlere uymalarý gereken
tavsiyelerde bulundu.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
10
slam Tarihi’nin Hz. Peygamber dönemine Müslüman âlimler ‘Asr-ý
Saâdet’ adýný vermiþlerdir.
‘Mutluluk Devri’ manasýný
ifade eden bu terkip, gerçekten de o dönemin bir kelimeyle ifade edilmesini saðlayan isabetle seçilmiþ bir terkiptir. Çünkü Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) döneminde bizzat O’nun rehberliði ve
liderliðinde ashab-ý kirâm,
Ýslam’ýn bütün emirlerini anlamýþ, yaþamýþ ve yaþatmýþlardý. Hz. Peygamber’in eðitiminden geçmiþ olan ashabý kirâm, Ýslam’a gönülden
baðlýydýlar. Samimiyet ve
ihlâs içerisinde yalnýz bir Allah’a kul olmuþlar, O’nun
Resûlüne gönül vermiþlerdi.
Ruhlarýný,
düþüncelerini,
davranýþ ve yaþayýþlarýný Allah ve Rasûlunun istediði þekilde þekillendirmiþlerdi; Kitap ve Sünnet, onlara yön veriyordu. Bu sebeple de inandýklarý ulvî davalarýný her þeyin üstünde tutuyor; dinleri
uðruna sahip olduklarýný feda etmede zerre kadar tereddüt göstermiyorlardý.
Ýþte bu anlayýþ ve yaþayýþa sahip bulunan fertlerden
oluþan Ýslam toplumunda,
tam bir birlik ve beraberlik,
âhenk ve uyum, dayanýþma
ve yardýmlaþma, kaynaþma
ve aktivite hakimdi. Müslümanlar, idarî, siyasî, sosyal,
iktisadî, ilmî, askerî ve adlî
gibi çok çeþitli yönlerden olgunluðun zirvesinde idiler.
Belki idarî müesseseler geliþmemiþti, ama idarenin en
mükemmeli veriliyordu. Henüz dünya imparatorluklarý
dize getirilmemiþti, Müslümanlar dünyanýn dört bir tarafýna hâkimiyetlerini götürememiþlerdi, ama bunun temelleri saðlam bir þekilde ve
baþarýyla atýlmýþtý. Müslümanlarýn hayat standardý ve
refah seviyesi pek yüksek
deðildi ama, zaten onlar müreffeh, lüks ve israfa yönelik
bir hayatýn arayýcýlarý deðillerdi. Çeþitli ilimlerle ilgili
düzenli, sistemli eserler yazýlmamýþtý ama, ashab-ý
kirâm, gerçek bilgiye yani
vahye sahip çýkmýþ, ilmin
önem ve deðerini gayet iyi
anlamýþlardý. Henüz o dönemde devamlý silah altýnda
tutulan ve eðitim yaptýrýlan
düzenli ordular yoktu ama;
Ýslam toplumun her bir ferdi,
gözünü budaktan esirgemeyen cesaret timsali bir kiþiliðe sahipti. Adliye saraylarý,
mahkeme salonlarý, adliyeye
dair diðer organizasyonlar
henüz mevcut deðildi ama;
‘Hýrsýzlýk yapan, kýzým Fâtýma da olsa cezasýný verir-
Ý
11:25 Uhr
Seite 10
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Asr-ý Saadet’te sosyal hayat
Ahmer ARSLAN • [email protected]
dim.’ diyen bir peygamberin
tabîleri, adaletin eþsiz örneklerini sergilemiþlerdi. Yani
toplumun her köþesinde huzur, güven, asayiþ, düzen ve
istikrar hakimdi. Bu dönem,
daha sonraki Müslüman nesillere örnek teþkîl eden mutluluk ve saâdet dönemiydi.
Müslüman toplumun
yapýsý
Ýnsan, yaratýlýþý gereði
mal, can, ýrz ve namus güvenliðini saðlamak ister.
Hakkýný almak, haklý gördüðünü savunmak eðilimi taþýr.
Ýþte Asr-ý Saadet’te mal, can,
ýrz ve namus güvenliði ideal
olacak ölçüde gerçekleþtirilmiþtir.
Asr-ý Saadetin sosyal hayat boyutunu kavramak; Ýslam tebliðinin Mekke ve Medine dönemlerini vahyin geliþ süreciyle birlikte kavramakla ve bütün yönleriyle
Hz. Peygamber (s.a.v)’ý, Ýslam’ýn temel kaynaklarý yardýmýyla tanýmakla ancak
mümkün olabilecektir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in
üstün insanî özelliklerini; davasýna inanmýþ olma, azimli
ve sebatkâr olma, adil olma,
kolayý tercih etme, cömertlik
gibi üstün liderlik vasýflarýný, peygamberlik görevlerini
Kur’an-ý Kerim ve sahih sünnet aracýlýðýyla kavradýðýmýzda Asr-ý Saadet toplumunu inþa eden temel unsuru
anlamamýz kolaylaþacaktýr.
Hz. Peygamber (s.a.v)
devri toplum hayatý, esaslarý
Kur’an-ý Kerim ve Sünnet-i
Seniyye tarafýndan belirlenmiþ bir hayattýr. Müslümanlar arasýndaki kardeþlik ruhunun, ensar ve muhacir
kardeþliðinde olduðu gibi,
bu devrin sosyal hayatýnýn
en önemli yönlerinden biri
olduðunu söyleyebiliriz. Ancak bununla beraber toplumun güvenliði ve bütünlüðü
iç içe olduðundan Asr-ý
Saâdet’te Müslüman olmayan unsurlara karþý da kayýtsýz kalýnmamýþtýr. Medine
Vesikasý diye bilinen metnin
de ýspatladýðý gibi Yahudi
kabilelerle Peygamber (s.a.v)
liderliðinde toplumun güvenlik ve huzuru için antlaþma yapýlmýþtýr. Bütün bunlar
kan baðýndan baþka insanlarý birleþtirici unsur tanýmayan bir anlayýþýn Ýslam’la
birlikte kardeþlik ve vatandaþlýk anlayýþlarýyla baþarýyla deðiþtirildiðini gösterir.
Müslümanlarýn toplumsal hayattaki mutluluklarý-
nýn anahtarý aralarýnda yaptýklarý istiþare ve bunun saðladýðý dayanýþma ve yardýmlaþmayladýr. “Mü’minlerin
iþleri aralarýnda meþveret iledir.”(Þûrâ Sûresi, [42:38])
âyeti þurayý esas olarak emretmektedir. Asrý Saâdet’te
bu prensip bizzat Peygamberimiz (s.a.v) eliyle en güzel
þekilde uygulanmýþtýr. Sosyal hayat, þahýslarýn inisiyatifleri ile deðil, genel prensipler üzerine binâ edilmiþ
saðlam bir temele oturtulmuþtur.
Ýslam kardeþliðinin yaþanmasý, Mescid-i Nebevi’nin inþasý ve Medine Sözleþmesi þüphesiz toplumsal
hayatýn geliþmesine önemli
katkýlar yapmýþtýr. Bunlar dýþýnda evliliðin teþviki, Hz.
Peygamber’in bizzat kendi
akrabalarýndan baþlayarak
kan davalarýný kaldýrmasý
da sosyal hayatý canlandýrmýþ ve geliþimini güven altýna almýþtýr.
Asr-ý Saâdet’te mescid
yalnýzca ibadet yeri olarak
kullanýlmamýþtýr.
Eðitim
merkezi, kimsesizler barýnaðý, þurâ salonu, mahkeme, tedavi merkezi ve müsâmere
alaný gibi çok yönlü toplum
hizmetlerinin verildiði yer
olmuþtur. Ayrýca mescidde
isteyenin kalkýp hutbe irad
ettiði ya da þiir söylediði, icabýnda kayýp ilaný yaptýðýda
vaki olmuþtur.
Hz. Peygamber (s.a.v.),
Kur’an-ý Kerim ve sünnet
doðrultusunda þekillenen Ýslamî bir sosyal hayat için gerekli düzenlemeleri yaparken, sosyal kuruluþlarý da ihmal etmemiþtir. Yukarýda
bahsi geçen mescidin inþasýnýn ardýndan mescidin hemen yanýnda kurulan Suffa
dikkat çekicidir. Ýlk kimsesizler yurdu þeklinde anlaþýlabilecek bu kurum, Medine’ye
gelen kimsesiz ve fakir sahabiler için barýnak ve mektep
olmuþtur. Ayrýca kurulan misafirhanelerde Medine’ye gelen misafirler aðýrlanmýþ ve
verilen hizmet anlayýþýyla
vakýf müessesinin temelleri
de atýlmýþtýr.
Ganimetlerin daðýtým organizesiyle de devlet hazinesinin fonksiyonlarýndan biri
icra edilmiþtir. Bunlarýn yaný
sýra zamanla Medine’de
idarî teþkilatlanmaya gidilmiþtir. Bugün anladýðýmýz
manada olmasa bile vali, zabýta, tahsildar, pazar yeri denetçisi, müezzin, baytü’l-mal
emini gibi toplumsal hizmet birimleri ihdas edilmiþtir.
Toplumu meydana
getiren faktörler
Sosyolojik açýdan toplumu meydana getiren faktörler din, dil, ideal, kültür, aile,
toplumsal ahlak, hukuk ve
adalet gibi unsurlardýr. Bu
unsurlar cahiliye devrinden
Asr-ý Saâdet’e geçiþte, diðer
bir deyiþle Ýslamiyet’in doðuþuyla yeniden yapýlandýrýlmýþtýr.
Putperestlik, hurafe ve törenin hakim olduðu dinî hayattan Kur’an-ý Kerim’in inþa ettiði tevhid akidesi esaslý
dinî hayata geçilmiþtir. Ýslam’la birlikle teblið edilen
inanç sistemi önce itikad ve
ibadet esaslarýna, bir de Allah inancýna açýklýk getirmiþtir.Bu esaslarýn önemli bir
özelliði, birleþtirici oluþlarýnýn yanýnda sosyal hayatý
düzenleyici karakterdedir.
Asr-ý Saâdet Müslüman
toplumunun oluþumundaki
idealler incelendiðinde þu
hususlarla karþýlaþýlmaktadýr: Tevhidi gerçekleþtirmek;
iman, ibadet, ahlak, muamelat ve ceza hukuku açýsýndan en üstün dini yaymak;
toplum içinde fitneyi ve sebeplerini ortadan kaldýrmak;
her türlü iyiliði yaymak, kötülüðü engellemek; huzur ve
can güvenliðini tesis etmek...
Asr-ý Saâdet’te Ýslam öncesi dönemin aksine sistemli
bir aile düzeni yaygýnlaþtýrýlmýþtýr. Bu da kadýnlara ve kýz
çocuklarýna cahiliyetinin aksine itibarýnýn verilmesiyle
gerçekleþtirilmiþtir. Kur’an-ý
Kerim, kadýn- erkek rolleri,
evlenme, boþanma, mehir,
iddet, emzirme vb. konularda düzenlemeler yapmýþtýr.
Bu düzenlemeler de baþta
Hz. Peygamber’in aile hayatý
olmak üzere sahabilerin hayatlarýnda en güzel þekilde
tecrübe edilmiþtir.
Ýslam öncesi Arap kültürü puta tapýcýlýk ve kabile taassubu etrafýnda þekillenmiþ
bir kültür iken yeni toplumun kültür hayatý dinî esaslar etrafýnda þekillenmiþtir.
Odaðý Kur’an-ý Kerim olan
ilim hayatý kültürün temel
unsurunu oluþturmuþtur. Bu
temel unsurun yanýnda sözlük ve dil ilimleri, nesep ve
tarih ilimleri, týp ve hesap
ilimleri de itibar görmüþ ve
yaygýnlaþmýþtýr.
Müslüman toplumu cahiliye döneminin örf ve adete
dosya
dayalý hukuk sistemi yerine
Kur’an ve Sünnet’e dayalý
hukuk sistemini yaþamýþ ve
yaþatmýþtýr. Bu yeni sistemin
kolaylaþtýrýcýlýk, hakka riayeti teþvik, eþitlik ve þahsi sorumluluðu önceleme gibi
hukuk tarihinin seyrini deðiþtiren uygulamalarý vardýr.
Asr-ý Saâdet’te bütün insanlar hukuk karþýsýnda eþittiler.
Böylelikle adaletten sapýlmamýþtýr. Çünkü imtiyaz, adaletin düþmanýdýr. Bunun için
ýrkçý, âdil davranamaz.
Kur’an-ý Kerim, sosyal hayatta insanlarýn birbirine üstünlüðünün ancak fazilet ve
takva ölçüsüne göre olduðunu beyan eder. Fazilet ve
takva ise tevazuu gerektirir.
En faziletli ve en müttakî, en
mütevazî olandýr. Tevazu,
eþitlik, eþitlik ise adalet ile
sonuçlanýr.
Toplumun huzuru için
bozucu etkilere karþý daima
dikkatli olmak gerekir. Asrý
Saâdet’te bu dikkat kendini
insanlara faydalý olmak ve
iyiliði emredip kötülüðe engel olmak prensipleriyle gösterir. Asayiþin ve sosyal dengenin korunmasý için Peygamberimiz (s.a.v) “Ýman
altmýþ küsur þubedir. Yolda
insanlara zarar verecek olan
bir taþý kenara koymak da
imandandýr” (Ýsmail b. Muhammed b. Abdulhâdî, Aclunî) buyurmuþtur. Bu hadiste sorumluluk duygusunun
ve insanlara faydalý olmanýn
imanýn gereði olduðu vurgulanmýþtýr.
Sonuç olarak
Ýslamiyet’in önemli bir
yönü, toplumsal hayata bakar. Dolayýsýyla dinin sosyal
hayata bakan yönünü ihmal
ederek dindarlýk olmaz.
Müslümanlara toplum bilinci vermek için Peygamberimiz (s.a.v) þöyle buyurmuþtur: ‘Bir gemide yolculuk yapan, altta ve üstte bulunan
yolculardan altta olanlar su
almak için gemiyi delmek istedikleri takdirde üstte olan
ve iþin vahametini görenler
bu duruma müdahale etmezler de yaptýklarýna engel olmazlar ise, hepsi beraber boðulurlar.”(Buhari, Þirket)
Ýslam dininin özünü iman
esaslarý, ana unsurlarýný da
ibadetler teþkil eder. Genel
ahlâk, âdâb, görgü ve
nezâket kurallarý da dinin ve
dindarlýðýn gereðidir. Bundan dolayý ‘Âdab-ý muâþereti öðrenmek farz-ý ayndýr.”
(Ýbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtar, 1:29) Bunlar da aile ve
komþuluk iliþkileri, sosyal
iliþkiler ve kurumsal iliþkilerin tamamýný içine alýr. Bu da
sosyal hayatýn tümü demektir.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
on zamanlarda Türk
medyasýnda birbirini
takip eden ve bir türlü nihayet bulmayan diziler görüyoruz. Biri baþlayýp biri bitiyor. Birinin konusu diðerine benziyor ve
onu bazen adeta tekrarlýyor. Bu tür dizilerin varlýðý
bir yana dursun, onlar gelip de gitmek bilmeyen arsýz bir misafir gibi evlerimize konuk oluyor, bizi ekranlara kilitliyor ve saatlerimizi yani þu bereketsiz
zamandaki ömrümüzü alýyor. Bizler de bu “dizi alemine” dalýyoruz, bu “dizi
seline” kapýlýyoruz ve yakýcý medya aleti dizilerin
bizleri etkilemesine müsaade ediyoruz.
Bir þeyden etkilenmek
onun ille de kötü olmasý
anlamýna gelmez. Fakat o
þey bir insanýn ve bir toplumun üzerinde olumsuz
etkiler yapýyor ve yaratýyorsa, bu etkiler insan ve
toplum için büyük bir tehlike oluþturur. Normalde
“geliyorum” demeyen tehlike bu durumda aslýnda
kendisini ilan ediyor, geliyorum diyor, ama ne hikmet ise biz onu bir türlü
görmüyoruz, göremiyoruz
ya da görmek istemiyoruz.
Pekiyi medya üzerimizde ne tür olumsuz etkiler
býrakýyor ve damarlarýmýza zehir þýrýngasýný nasýl sýkýyor? Dizilerdeki gösterilen görüntü ve manzaralardan bir kaç örnek vereyim ve böylece somut olarak neyi ifade etmek istediðimi göstereyim:
- Zengin ve varlýklý bir
aile. Karun’un sarayýna
benzer bir villada oturuyor. Akla gelen ilk soru:
Türkiye nüfusunun yüzde
kaçý acaba böyle hayat koþullarý altýnda yaþýyor ve
böyle bir hayat sürdürüyor
daha doðrusu sürdürebiliyor? Köþk tabii ki hizmetçisiz olmaz. Hizmetçilere
baktýðýmýzda ister istemez
hemen þu çekiyor dikkatimizi. Köþkteki çalýþan hizmetçi ve temizlikçi kadýnlarýn hepsinin baþýnda birer örtü. Küçük de olsa, arkadan sýkmada olsa, yani
tesettür kurallarýna riayet
edilmemiþ olsa da bir örtü
görüyoruz
baþlarýnda.
Köþkün hanýmlarýnýn ve
kýzlarýnýn baþlarý ise açýk,
kuaför yapýmý saçlarý ile
köþeye çekilmiþ hanýmlýk
S
11:25 Uhr
Seite 11
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Medyanýn üzerimizdeki
olumsuz etkileri
böyle cambazca benimyapýyorlar. Buradaki
gösterilen manzara ve
setiliyor. Yaaa...
verilen mesaj ortada:
- Son olarak bir
Varlýklý, modern ve
önemli misal daha. Fikçaðdaþ bir kadýnýn baþý
rimce çirkinlikleri beaçýktýr ve açýk olmalý.
nimsetme açýsýndan en
Mutfak köþelerinde aþ
yakýcý ve yýkýcý, en çirpiþiren, temizlikten elkin ve zehirleyici unleri çatlayan kadýnlarýn
sur: “Evlilik dýþý iliþkibaþlarý ise örtülü. Soler” diye tanýtýlan gayrnuçta burada sergilei meþru iliþkiler. Ve bu
nen bu manzaranýn aliliþkilerden meydana
týnda baþörtülü kadýngelen suçsuz ve günahlara Türk medyasý tarasýz gayr-i meþru çocukfýndan - zýmnen de olStj. Av. Selma Öztürk lar. Evlilik ve aileye, bu
sa- yapýlan bir hakaret
iki büyük ve kutsal
yatýyor. Baþörtüsü anmeliyiz. O böyle yapma- müesseseye yapýlan ne
cak böyle konumlara layýk mýþtýr, dolayýsýyla biz de aðýr bir hakaret. Toplumun
görülüyor ve yüksek mer- böyle yapmamalýyýz.
çekirdeði olan (saðlam ve
tebelere çýkmasýna bu tür
Ve gelelim içki konusu- saðlýklý) aileye ne kadar zýt
gösterilerle müsaade edil- na:
bir sunum. Zina diye bildimiyor.
Sofrada oturan þahýsa ðimiz Allah ve Rasulu taraDevam ediyoruz.
soruluyor: “ Ne içersin? Þa- fýndan yasaklanýp, telin
- Sofrada oturan zengin rap mý, raký mý?” Soruya edilmiþ bu çirkinliði süsleaile. (Sofra tabii ki demin tekrar bakalým ve itinayla yip, hafiflettiler, basitleþtiifade ettiðimiz gibi baþör- inceliyelim. “Þarap mý, raký rip benimsettiler. Zaninin
tülü hizmetçiler tarafýndan mý?” Yani: “Ýçki mi, içki adý “hayat arkadaþý” veya
kuruluyor.) Masada dikka- mi?”, “Alkol mü, alkol “dost” oldu. Zinanýn adý
timizi çeken iki önemli eþ- mü?” Ne kadar ilginç, þa- “Evlilik dýþý iliþkisi” oldu.
ya görüyoruz. Biri içki þiþe- þýrtýcý ve düþünmeye deðer
Eyvah...
leri, diðeri tabaðýn sol tara- bir sual. Burada meþrubat
Evet medya aracýlýðýyla
fýnda bulunan çatal. Günü- arzulayan kiþiye seçenek
etrafa kasýtlý olarak saçýlan
müzde çok yaygýn, fakat ve tercih hakký tanýnmýyor.
mikroplar bizleri de olumayný zamanda çok büyük Soru öyle doðal bir þekilde
suz þekilde etkiliyor, ister
yanlýþ. Gelelim önce çatal soruluyor ki. Ýçkinin tükeistemez bize de bulaþýyor.
konusuna. Sofrada yemek timi çok doðalmýþ gibi yanBizler bu zehirleri bir nebyiyen insanlar tabaklarýn- sýtýlýyor insanýmýza. Soruze de olsa sezip korumaya
daki yemeði sað elleriyle lan soru ile Allah’ýn Kugeçebilsek bile, o mikroptuttuklarý býçak ile kesiyorran’ý Kerim`in’de üç ayrý lar gençlerimize yani nesillar ve yedikleri lokmayý sol
yerde
yasakladýðý
ve lerimize sirayet edip sýçrýelleriyle aðýzlarýna götürüO’nun Rasulünün dehþetle yor. Onlarý etkileyip üzeryorlar. Sol el ile yemek, sol
lanet ettiði kötülüðün ana- lerine hakimiyet kazanýyor
el ile içmek... Haram, yani
sý o alkol günümüzün insa- ve neticede bu “yanlýþ deyasak olmasa da, sünnete
nýna ve toplumuna iþte ðerler” taraflarýnca kabul
aykýrý bir davranýþtýr. Yemek kültürünün aslýna bakýnca bu tür yeme tarzý bizim anlayýþýmýza, bizim
yeme ve içme adaplarýmýza ters bir harekettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sünnetine göre sol el ile
yemek ve içmek þeytandandýr ve bereketi yokeder. Bu yüzden de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
bizleri sol el ile yemek ve
içmekten men etmiþtir.
O’nun sünnetine – elimizden geldiði kadar– uymak
ise bize düþen bir vazifedir.
Zira O Ahzab suresinin 21.
ayetine göre bizler için yaþayan güzel bir örnektir. O
nasýl yaþadýysa, biz de öyle
yaþamaya gayret göster-
11
görülüyor.
Sunduklarým
sadece
birkaç misal. Bunlarýn devamýný getirebiliriz. Ýþte insanýmýzý yavaþ yavaþ,
adým adým ve kademe kademe akýl almaz ve mükemmel bir þekilde medya
psikolojisi yöntemleriyle
zehirleyip, can evinden vuruyorlar. Ahlaksýzlýðý ve
hayasýzlýðý arsýz bir cüretle
seyirciye benimsetiyorlar.
Ahlaksýzlýðýn ahlaksýzlýk
olduðunu bile farkedemiyoruz artýk ve onu ahlaksýzlýk olarak deðerlendirmiyoruz. Müstehcen düþünceler ve davranýþlarla
zaten kýtlýk çeken maneviyatýmýza bir darbe daha
vurup manevi enflasyonumuzu hýzlandýrýyorlar.
Biz de bu oyuna alet
oluyor, kurban gidiyoruz.
Durum öyle vahim ki, ailevi sohbetlerde ve meclislerde bile bu konular konuþuluyor, tartýþýlýyor ve dizinin geleceði hakkýnda –hayati önem taþýyormuþ gibi–
fikirler ve tahminler beyan
ediliyor. Zihnimizi ve zamanýmýzý neyle meþgul
ediyoruz. Medet ya Rab!
Bütün bu kötülükler
kasten ekranlara taþýttýrýlýp
türk toplumuna süslü bir
tabloyla sunuluyor... Ýþin
ilginç tarafýný burada tahlil
etmeye çalýþtýk. Bir de iþin
güzel tarafý var. Bu derin
tespitlerde bulunduktan
sonra þu neticeye varýyoruz: Allah-u Teala bizlere
boþuna bir takým kurallar
ve yasaklar koymamýþ. Bizi
yaratan Yüce Allah bizim
için neyin faydalý ve neyin
zararlý olduðunu bilmez
mi?
25. sayi sayfalar
12
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 12
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
çizginin dili
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
dosya
slam kelime kökü itibarýyla “selam”ile ayný
kökten türetilmiþtir ve
“barýþ, huzur, sukun, selamet” manasýna gelir...
Ýslam hem ferdin iç
dünyasýnda huzurlu olmasýný, hem de dýþarýyla barýþýk olmasýný ister ve bunu
saðlamaya matuftur...
Çevresiyle,
tabiatla,
tüm yaratýlmýþlarýn yaratýlýþ gayesine uygun varoluþlarýyla uyumlu bir hayatý, kendine inananlardan
ister...
O yüzden müslüman
“hiç kimseye asla zulmetmeyen, kendisine de zulmedilmesine asla müsaade
etmeyen” kimsedir...
O her adýmýnda baþkalarýnýn da hak ve hukukunu, can ve mal güvenliðini
esas alarak davranýr, davranmak zorundadýr...
O kendisiyle barýþýk,
çevresi ile barýþýk, elinden
ve dilinden emin olunan,
Ý
Seite 13
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Son Tartýþmalarýn Iþýðýnda
kendisine düþmanlarýnýn dahi güvendiði insan olmak mecburiyetindedir...
Eðer bugün realitemiz, olmasý elzem olan
bu duruma uymuyorsa, bu müslümanlar
olarak bizim eksikliðimiz ve yanlýþlarýmýzdýr...
Eðer birileri de, milyonlarla ifade edilen
bir toplumdaki bir kaç
kiþinin bu eksik ve yanlýþlarýndan yola çýkarak, tüm müslümanlarý
töhmet altýnda býrakmaya çalýþýyorlarsa, hangi
gaye ile olursa olsun, o da
onlarýn art niyetlerinin, önyargýlarýnýn ve cehaletlerinin neticesidir.
“Aklý olmayanýn dini
de yoktur” buyuran Efendimizin Hadisi Þerifleri da-
Fikret EKiN
hi herþeyi anlatmaya kafidir.
“Akýllý þu kimseler ki,
açýktan yapmaya utanacaðý iþi gizli yerde de yapmaz.” buyuran Efendimiz,
riyakarlýðý ve iki yüzlülüðü reddederek aklý tarif
IGMG Kuzey Bavyera Bölge Ýdarecileri toplandý
Þimdi daha fazla çalýþmalýyýz
GMG. Kuzey Bavyera Bölgesi, Bölge Ýdarecileri ve Þube Baþkanlarý
Geniþletilmiþ olarak toplandý ve
2007 Hizmetlerini deðerlendirerek,
2008 Çalýþma Takvimini gözden geçirdiler. Þube Baþkanlarý Yapýlan Hizmetlerde, cemaatin olumlu tepkilerini dile
getirdiler.
Özellikle Hac, Kurban ve Eðitim
Çalýþmalarýnda Milli Görüþün Hizmetlerinin bir kalite ve model olarak takdir gördüðü sýklýkla vurgulandý.
Toplantýda açýlýþ konuþmasýný yapan Kuzey Bavyera Bölge Baþkaný Bilal
Demiroðlu, ‘Yapýlan Hizmetlere katkýsý olan herkese teþekkür ettikten sonra
sözlerine þöyle devam etti, “Filistinde
birbuçuk milyon insan Gazze þeridin-
I
13
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
de açýk hava hapsanesinde hertürlü temel ihtiyaçtan mahrum býrakýlarak,
dünya kamuoyunun görmeyen kör gözü önünde tarifine kelimelerin yetersiz
kaldýðý zulüm iþleniyor. Malesef son
günlerde kanlý saldýrýlarýný artýran Ýsrail çoðu çocuk sayýlarý yüzü aþan bir
katliam giriþimi ile dünyanýn gözlerinin önünde . 1,5 Milyon çoluk, çocuk,
yaþlý, kadýn-erkek, Hasta demeden
maðdur býrakýlan garip insanlara gözü
kör, kulaðý saðýr ve kalpleri taþ kesilmiþ seyrediyorlar. Bu durum ise bize
þu sorumluluðu hatýrlatýyor, ‘Milli Görüþ anlayýþýna, önceden bir ihtiyaç
var idiyse, þimdi iki kat ihtiyaç var. Yani iki kat çalýþacaðýz’ dedi.
‘Yabancý düþmanlýðýný kýþkýrtýcý ve
eder, þahsiyete davet
eder.
“Affedici olun ki,
Allah da sizi affetsin ve
þerefinizi yüceltsin.”
buyurarak da, insanlar
arasý iliþkilerde huzur
ve güveni, barýþ ve
dostluðu esas aldýðýný
açýkça beyan etmektedir.
Bunun
dýþýndaki
davranýþlar cehaletin
eseridir...
Cehalet ise dinimizi
hakkýyla öðrenmemizin önündeki engeller,
yasaklar ve dýþlamalarýn neticesidir...
Elinde imkaný tutanlar
müslümanlara dinlerini
doðru bir þekilde öðrenmeleri konusunda her türlü
engeli çýkarýrken, kulaktan
dolma bilgilerle yürütülmeye çalýþýlan bir dini
toplumun barýþýný zedeleyici seçim
stratejileri Hessen´de iflas etti ve direkten döndü. Bu durum seçime girecek
tüm Siyasi Parti sorumlularýna ve Siyasilere daha akýlcý, toplum barýþýna
inancýn
mensuplarýnýn
þahsi kusurlarýný genelleþtirmek tüm müslümanlara
mal etmeye çalýþýlýrsa, burada iyi niyet aramak nasýl
mümkün olabilir.
Ýnkarý mümkün olmayan ve asla tartýþma götürmeyen bir gerçektir ki, “ekmeden biçmek” mümkün
deðildir ve vermeden almak Allah’a mahsustur.
O halde her iki tarafýnda önce þu manasýz ve akýlsýz tartýþmayý keserek, ard
niyet çaðrýþtýran davranýþ
ve söylemlerden vaz geçerek, akýl-vicdan süzgecinde olayý ele alýp, hiç olmazsa yarýnlarýn yaþanýlýr kýlýnmasýna katký saðlamalarý, dini olmazsa olmaz bir
realite olarak kabul edip,
doðru ve kaynaklarýndan
öðretmeye daha fazla gecikmeden, imkan sunmalarý þarttýr.
Eðer istenen huzur ve
barýþ ise..
katký saðlayacak söylemlere aðýrlýk
vermeleri gerektiðini öðretti. Ve buradan herkesi sorumlu davranmaya çaðýrýyorum dedi.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
14
ur’an-ý Kerim’de de
ev tabiri “beyt” kelimesi ile anlatýlýyor
ve yeryüzünde kurulan ilk
evin Ka’be olduðu bildiriliyor. Ancak bu evin ibadet
için yapýldýðýný bilmek gerekir: “Ýnsanlar için yeryüzünde kurulan ilk ev, Mekke’de bulunan mübarek ve
alemler için hidayet kaynaðý olan Ka’be’dir. Orda
apaçýk ayetler (ve) Ýbrahim’in makamý vardýr. Kim
oraya girerse o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç
yetirenlerin Ev’i haccetmesi Allah’ýn insanlar üzerindeki hakkýdýr. Kim de küfre saparsa, kuþku yok, Allah alemlere karþý muhtaç
olmayandýr.” (Ali Ýmran
Sûresi, [3:96/97])
Adem (as) yeryüzüne,
bu yeni hayatýnda kendisine lazým olacak bütün bilgilerle donanmýþ olarak
geldi. Yeryüzünde çoðaldý
ve bir medeni insan olarak
kendisi ve çocuklarý için de
barýnaklar yaptý. Mekan ya
da mesken hep saygý ve
hurmete layýk yerler oldu.
Nitekim Kur’an-ý Kerim’de
evlerin, hatta ev içindeki
odalarýn bile korunmasý
gereken hukuklarý vardý:
“Ey iman edenler! Evlerinizden baþka evlere izin almadan ve ev halkýna selam
vermeden girmeyin. Eðer
düþünecek olursanýz bu sizin için daha hayýrlýdýr.
Ýçinde eþyanýz bulunan ve
oturulmayan boþ evlere
girmenizde size bir günah
yoktur. Allah, açýða vurduðunuzu da, gizlediðinizi
de bilir.” (Nur Sûresi,
[24:27-29])
Dolayýsý ile ev ve ev eþyalarý hep olageldi. Çünkü
evler insanýn huzur bulacaðý sýðýnaklardýr. Þu ayet
bunu gayet güzel beyan
ediyor: “Allah, evlerinizi
sizin için huzur yeri kýldý.
Size hayvanlarýn derisinden, yolculuðunuzda ve
oturduðunuzda kolayca
taþýyacaðýnýz evler ve onlarýn yününden, tüyünden
ve kýllarýndan belli bir süre
kullanacaðýnýz, ev eþyasý
ve deðerli mallar hazýrladý.” (Nahl Sûresi, [16:80])
Zaman zaman yapýlan
kazýlarda ortaya çýkan veriler gösteriyor ki, insanlar
kendi çaðlarýnýn getirdiði
ilim ve bilgi çerçevesinde
ve de imkanlarý ölçüsünde
evler edindiler. “Âd kav-
K
11:25 Uhr
Seite 14
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Saadetin Kaynaðý: Ev Hayatý
M. Hulusi ÜNYE • [email protected]
minden sonra sizi halifeler
yaptýðýný, ovalarýnda köþkler kurup, daðlarýnda evler
inþa ettiðiniz bu topraklara
yerleþtirdiðini bir hatýrlayýn. Allah’ýn nimetlerini
düþünün de yeryüzünde
bozgunculuk yaparak taþkýnlýk etmeyin!” (A’raf
Sûresi, [7:74]) ayetinde de
görüldüðü gibi bazýlarý
bizzat daðlarý yontarak kaya evler yaparken bir kýsmý
daðlardaki mermeri taþýyarak, onu hamur gibi yoðurup kalýntýlarý halen yaþayan saraylar yaptýlar. Dolayýsý ile Ýslam’ýn ilk geldiði
günlerde, Ýran’ýn, Bizans’ýn
ve geliþmiþ diðer krallýklarýn saraylarý, Arap bedevilerin de çadýrlarý vardý.
Peygamber Efendimiz
(as), doðduðunda þehirli
bir hayata gözlerini açmýþtý; ama ömrünün ilk yýllarýndan 3-5 senesini çöl evi
olan çadýrda sürdürmüþtü.
Evlilik dönemine kadar
amcasý Ebu Talib’in evi ayný zamanda kendisinin de
evi olmuþtu. Evlendikten
sonra ise Hz. Hatice (ra)
validemizin evine yerleþmiþti. O zaman Peygamber
efendimizin evi, Ebu Leheb ile Ukbe bin Ebi
Mu’ayt denilen iki azýlý
müþrikin evleri arasýnda
idi. Onun için de bu iki nasipsiz insan her fýrsatta
sevgili Peygamberimize
eziyet etmeye, sýkýntý vermeye çalýþýrlardý. Efendimiz (as) Medine-i Münevvere’ye göçünce Mekke’de
bulunan ev ve diðer mali
varlýklarý amcasýnýn oðlu
Akil tarafýndan satýldý. Daha sonra Peygamber Efendimiz (as), “Akîl bize evden, menzilden birþey býraktý mý ki?” (Buharî, Megazi Bölümü) buyuracaktýr.
Sade bir hayat sürmeyi
kendisine þiar edinen Peygamber Efendimiz (as):
“Kölenin yediði gibi yerim,
kölenin oturduðu gibi otururum. Çünkü ben bir kuldan baþka bir þey deðilim”
buyurmuþtu. Hz. Peygamber (sav) sade ve temiz yaþamayý, hem ev içerisinde
hem de evlerin dýþýnda
sürdürmüþ ve evlerin te-
mizliðine büyük önem vermiþtir.”Allah güzeldir ve
güzeli sever , cömerttir ve
cömerdi sever, kerimdir ve
kerimi sever, temizdir ve
temizi sever. Evlerinizin
çevresini temizleyin” (Tirmizî, edeb 41) buyurarak
çaðlar öncesinden, çaðlar
ötesine mesajlar vermiþti.
Ýnsan hayatýnýn büyük
bir kýsmýnýn içinde yaþandýðý mekanlarýn temiz, hijyenik ve dolayýsýyla saðlýklý yerler haline getirilmesinde; düzenli havalandýrma, banyo ve mutfak gibi
en çok mikrop barýndýrabilecek yerlerin her kullanýmdan sonra detaylý temizliði, toz tutan yerlerin
sýkça tozunun alýnmasý,
halýlarýn her gün veya gün
aþýrý süpürülmesi ve gerektiðinde yýkanmasý, eve girildiðinde ayakkabýlarýn çýkarýlarak sokaðýn kir ve
pisliklerinin evin ortasýna
kadar taþýnmamasý gibi
faktörlerin önemli rolü bulunmaktadýr. Bunun yaný
sýra yaþanan yerlerin
mümkün olduðunca geniþlik ve ferahlýk hissi veren,
güne alan, tertipli, düzenli
ve aydýnlýk yerler olmasý
insanlaa saðlayacaðý olumlu psikolojik etki bakýmýndan da önemlidir.
Peygamberimiz
(as),
yukarda da iþaret edildiði
gibi o gün mevcut olan örf
ve adetlere göre, sedir, divan, yatak, yorgan, ihram,
ibrik, leðen ve bunun gibi
ev eþyasý kullanmýþ, ama
en pahalýsý olsun diye özel
bir arzu beslememiþtir.
Çünkü O, ayný zamanda
örnek bir aile reisi idi. O,
eþlerine karþý son derece
nazik, çocuklarýna karþý
þefkatli bir baba idi. Ev iþlerinde hanýmlarýna yardým eder, evin ihtiyaçlarýný
çarþý ve pazardan alarak
eve kendisi getirirdi. O, ne
kadýn ne de hizmetçi hiç
kimseyi dövmemiþ ve incitmemiþti. Yuvasýnda kavga-gürültü olmaz, her an
huzurla dolardý. Evinde
daima güler yüzle hareket
eder, hanýmlarýna karþý kýrýcý söz söylemez, kaba
davranýþta bulunmazdý.
Ayný þeyi Müslümanlar-
dan da ister ve þöyle buyururdu: “Sizin en hayýrlýnýz,
kadýnlarýna karþý iyi davranandýr.”
Ýslam tarihine bakýldýðýnda, evlerin en önemli
fonksiyonu eðitime, bilhassa vahiy eðitimine yapmýþ
olduklarý müsbet katkýda
ortaya çýkar. Ýslam’ýn o ilk
ve zor yýllarýnda Peygamber Efendimiz (as)’ýn kendi
evi de dahil, yakýn arkadaþlarýnýn evleri ve Ka’be,
Müslümanlarýn dinlerini
öðrenme imkaný olmayan
evler haline gelmiþti. Çünkü müþriklerin amansýz takibi söz konusu idi. Ne zaman ki Hz. Erkam Müslüman oldu, sevgili Peygamberimiz’i evlerine davet etti. Peygamber Efendimiz
ve baþta Hz. Ebu Bekir olmak üzere ilk Müslümanlarýn çoðu bu evi þereflendirdiler. Erkam Hazretlerinin geniþ ve ferah salonlarýnda, topluca namaz kýldýlar. Huzur içinde sohbet ettiler, uzun uzun konuþtular. Hz. Erkam, “Ya Resulallah, evim, evinizdir. Emrinizdedir. Nasýl, ne zaman
ve ne kadar arzu buyurursanýz, kullanabilirsinz” dedi. Bu teklif sevgili Peygamberimiz’i çok ferahlattý. Erkam ailesi, Mekke’nin
ileri gelen ailelerinden olduðu için müþrikler ses çýkartamýyorlardý.
dosya
Peygamberimiz ve sevgili arkadaþlarý üç yýl kadar, bu ilk Ýslam kalesinde
buluþtular. Birçok ayet-i
kerime, orada nazil oldu.
Birçok meþhur kimse, orada hidayete erdi ve Müslüman oldu. Medine döneminde ise artýk toplum hayatýna yönelik düzenlemeler yer almaya baþladý.
Bunlar arasýnda evlere nasýl girilip çýkýlmasý gerektiði de öðretildi. Bu manada
inen bazý ayetlere yukarda
iþaret edilmiþti. Bu ayetlerde görüleceði gibi, evler
eðitimin uygulama merkezidir adeta. Ev içindeki
edepler de yine bu dönemde ayetlerle belirlenmiþti.
Þu ayet-i kerimelerde
bu durumu açýkça görmekteyiz: “Ey iman edenler,
Yemeðe çaðrýlmadan Peygamber’in evlerine vakitli
vakitsiz girmeyin. Davet
edildiðiniz zaman gidin ve
yemek yiyince daðýlýn, söze dalmayýn. Bu hal onu
incitiyor, size söylemekten
de çekiniyor. Allah ise gerçeði söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanýmlarýndan bir þey istediðiniz
zaman, perde arkasýndan
isteyin. Bu hem sizin kalbiniz, hem de onlarýn kalpleri için daha temizdir. Sizin
Allah’ýn Resulü’ne eziyet
etmeniz ve ondan sonra da
onun eþlerini nikahlamanýz asla caiz deðildir. Bu
Allah katýnda büyük bir
günahtýr.” (Ahzab Sûresi,
[33:53]).
Mahkeme’den
ayrýmcýlýk kararý
amburg Ýþ Mahkemesi “Diakonische Werk”
adlý sosyal kurumu Müslüman bir bayanýn
göçmenlerin mesleki entegrasyonu için sosyal
pedagog olarak iþ baþvurusunu dini mensubiyeti nedeniyle reddetmesinden dolayý tazminat ödemeye mahkum etti
Hamburg Ýþ Mahkemesi “Diakonische Werk” adlý
sosyal kurumu Müslüman bir bayanýn göçmenlerin
mesleki entegrasyonu için sosyal pedagog olarak iþ
baþvurusunu dini mensubiyeti nedeniyle reddetmesinden dolayý tazminat ödemeye mahkum ederken, kararýn Hamburg Eyalet Ýþ Mahkemesi’ne temyize götürülmesinin önünü açýk býraktý.
Alman Sendika Birliði (DGB) kararý memnuniyetle
karþýlarken, DGB Baþkan Yardýmcýsý Ýngrid Sehrbrock
mahkemenin kararýnýn anayasadaki genel eþit muamele ilkesinin ayrýmcýlýklardan korunmayý saðladýðýný
ispat ettiðini ifade etti.
H
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 15
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 16
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 17
www.relaxpreis.de
Prepaid Handy
Motorola C123
Nokia 2310
Minutenpreis aus
dem dt.VodafoneNetz
(inkl
VideoTelefonie)
0,29 (0,2437)
zur VodafoneMailbox
0,29 (0,2437)
MMS-Preis in alle dt. Netze
Einmal. Anschlusspreis
Mindestlaufzeit
60/60
Gespräche zu dt. Festnetznummern aus dem
ZuhauseBereich
Taktung sonstige
Verbindungen
Vodafone 50 MinutenTarif
Preise in
Euro
Einmaliger
Anschlusspreis
0,00 1
Monatlicher Paketpreis 15,39
Inklusivleistungen
ganztägig
ganztägig
0,41 / Minute
0,41 / Minute
Minutenpreis ins D1-/E-Plus-/O2-Netz
0,62 / Minute
49.90 Euro
19
10
SMS-Versand, je SMS
0,19 (0,1597)
Netzintern / in andere
Netze
0,20
0,39 (0,3277)
MMS national bis 300
KB
0,39
24,95 (20,9664)
Sony Ericsson
W200i
Samsung SGH-C170
AInternational bis 300 0,79
KB
Taktung
Vertragsbestandteil
KombiComfort Zuhause
monatlich 50 Inklusivminuten
Minutenpreis netzintern
ganztägig
24 Monate
Einzugsermächtigung
69.90 Euro
60/1
Anschlusspreis frei über Call Now auf Vodafone Kundenkonto
Alle Angaben ohne Gewähr
(dt. Festnetz + dt. Vodafone-Netz + D2-Mailbox)
Minutenpreis ins nationale Festnetz
0,29 (0,2437)
zzgl. 75 Cent (0,6303/Gespr.)
extra pro
Gespräch
[jetzt unter 12 225
kostenlos dazubuchen]
SMS-Preis in alle dt. Mobilfunknetze
Auch im Ausland günstig zu Minutenpreisen wie im
Inland telefonieren (nur 75 Cent pro Gespräch
extra)
Taktung
ZuhauseBereich
14,95 (12,5630)
ins dt. Festnetz u.
alle dt.
Mobilfunknetze
mit dem
VodafoneReiseVersprechen
aus 33 Ländern ins
dt. Festnetz und in
alle dt.
Mobilfunknetze
Minutenpreis
in Ausland
Voadafone Live-Flatrate,
Mobile-Mail,
1 MusicDownload pro Monat,
Basiskanäle von VodafoneMobileTV
Für nur 4 Cent/Min. aus dem ZuhauseBereich ins
dt. Festnetz telefonieren
ReiseVersprechen
gratis buchen
60 / 1 Sek.
Mindestvertragslaufzeit 24 Monat
1) Anschlusspreis frei über Call Now auf Vodafone Kundenkonto
Alle Angaben ohne Gewähr
Flexibel und günstig für 14,95 Euro im Monat
Geringe monatliche Fixkosten
Inklusive:
- ZuhauseOption mit
Festnetznummer
Monatl. Basispreis
Euro
VodafoneHappyLive! UMTS
Mtl. Paketpreis Taktung 60/1
ZuhauseOption
inklusive
14,95 Euro
0
Mit Freisprechfunktion
und Radio.
Unverbindliche
Preisempfehlung
49.95 Euro
29
mit VGA Kamera
und Mp3 Player
Unverbindliche
Preisempfehlung
Euro
1x Intel Core2 Duo
2x2.2GHz CPU,
1x LEXMARK
Multifunktions Drucker,
1x Samsung M300,
1x 19" WIDE-SCREEN
TFT Monitor 16:10,
1x Tastatur und Mouse
Mtl. InklusivLeistungen
unbegrenzt am Wochenende
von 0-24 Uhr ins
dt. Festnetz telefonieren
Euro
2x Vodafone
KombiComfort
Zuhause Tarif inklusive Festnetzrufnummer
oder
2x Vodafone
KombiComfort
Wochenende inklusive
kostenlos telefonieren
am Wochenende, ins
deutsche Festnetz und
ins Vodafonenetz.
oder
2x Vodafone 50 Tarif
inklusive 2x 50
Freiminuten ins deutsche Festnetz und ins
Vodafonenetz.
Vodafone KombiComfort
Wochenende
(bei Kauf eines vergünstigten
Handys)
119 Euro
89
Euro
VodafoneHappyWochenende
Euro
Preise in Euro inkl. MwSt.
(Preise in Euro ohne MwSt.)
Mit Wecker und Vibrationalarm.
Unverbindliche Preisempfehlung
Mit Farbdisplay und Radio.
Unverbindliche
Preisempfehlung
Ohne Betriebssystem
Intel Celeron M
+
Intel Pentium Dualcore
(1.73 GHz/533/2MB),
1024 MB DDR2-667,
120 GB S-ATA HDD,
15,4" WXGA TFT,
1280 x 800/ 16,7 Mio,
DVD-Brenner (+/-RW),
Double Layer, SIS
M672,
WLAN(802.11 b/g),
LAN,
3xUSB2.0/Express/VGA,
Li-Ionen Akku,
37x364x259 mm
(HxBxT), 2,7 kg,
WIN Vista Home Basic
(OEM),
2 Jahre Bring-In
Herstellergarantie
(1.86 GHz/533/1MB),
+
Fujitsu-Siemens
Esprimo Mobile
Edition V5535
599
Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt.
Intel Celeron M
(1.86 GHz/533/1MB),
1024 MB DDR2-667,
80 GB S-ATA HDD,
15,4" WXGA TFT,
1280 x 800/ 16,7 Mio,
DVD-Brenner (+/-RW),
Double Layer, SIS
M672,
WLAN(802.11 b/g),
LAN,
3xUSB2.0/Express/VGA,
Li-Ionen Akku,
37x364x259 mm
(HxBxT), 2,7 kg,
WIN Vista Home Basic
(OEM),
1 Jahre Bring-In
Herstellergarantie
512 MB DDR2-667,
80 GB S-ATA HDD,
15,4" WXGA TFT,
1280 x 800/ 16,7 Mio,
DVD-Brenner (+/-RW),
Double Layer, SIS
M672,
Fujitsu-Siemens
Esprimo Mobile
Edition V5535
- Auslieferung ohne
Lautsprecher
- 19 '' TFT
- PC-Case 01
- 400W Standard ATXNetzteil
- 2 Jahre Gewaehrleistung
+ Standart-ReparaturService
399
Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt.
LAN,
3xUSB2.0/Express/VGA,
Li-Ionen Akku,
Fujitsu-Siemens
Esprimo Mobile
Edition V5535
37x364x259 mm
(HxBxT), 2,7 kg,
499
Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt.
WIN Vista Home Basic
(OEM),
1 Jahre Bring-In
Herstellergarantie
AMD64 X2
4400+
1GB 200GB
GEFORCE
6100
DVD-RW
19-TFT
AMD64 X2
3600+
2GB 160GB
GEFORCE
7100
DVD-RW
19-TFT
- Athlon 64 X2 3600+
- ECS GeForce7050M-M
Sockel AM2 Mainboard
- 2048 MB DDRII
Arbeitsspeicher (2x1024
MB)
- 160 GB IDE Festplatte
7,200 U/Min. mit 2 MB
Cache
- 16x Dual Layer DVD +/R/RW DVD-Brenner
- NVIDIA Geforce 7 onboard Grafikchip
- OnBoard Soundchip
- PS2 Standard Eingabeset
WLAN(802.11 b/g),
- Athlon 64 X2 4400+
- Standard Sockel AM2
Mainboard
- 1024 MB DDRII
Arbeitsspeicher
- 200 GB IDE Festplatte
7,200 U/Min. mit 2 MB
Cache
- 16x Dual Layer DVD +/R/RW DVD-Brenner
- NVIDIA Geforce 6100
- OnBoard Soundchip
- Auslieferung ohne
Lautsprecher
- 19 '' TFT
- PC-Case 01
- 400W Standard ATXNetzteil
- 2 Jahre Gewaehrleistung
+ Standart-ReparaturService
449
Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt.
399
Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt.
KOMPLETTPC INTEL
DUAL CORE
6,0 GHz
2048MB
200GB
19 TFT
- Intel Pentium D 925
6,00 GHz
- Standard Sockel 775 Board
- 2048 MB DDRII
Arbeitsspeicher (2x1024
MB)
- 200 GB IDE Festplatte
7,200 U/Min. mit 2 MB
Cache
- 16x Dual Layer DVD +/R/RW DVD-Brenner
- OnBoard-Grafik
- OnBoard Soundchip
- PS2 Standard Eingabeset
- 180 Watt Standart Stereo-
Lautsprecher
- 19-fach CardReader/Writer
- 19 '' TFT
- PC-Case 01
- 400W Standard ATXNetzteil
- 2 Jahre Gewaehrleistung +
Standart-Reparatur-Service
499
Unverbindliche Preisempfehlung inkl. MwSt.
Tel: 06107-6879404 . Fax: 06107-6879405
E-Mail: [email protected] . Handy: 0163-5436046
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 18
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
aþanýlanlar önceden
çok kolay öngörülebilen zincirleme tepkilerden ibaret. Dünyaca
ünlü karikatürlerin çizerlerine yönelik cinayet komplosunun ortaya çýkarýlmasýndan sonra dayanýþma
için tüm Danimarka gazetelerinde karikatürlerin
tekrardan yayýnlanmasý
veya daha sonra Berlin’de
bir sergide Kabe’nin “ahmak taþ” baþlýðýyla bir afiþe yerleþtirilmesinin akabinde alýþýlagelmiþ tepkiler
yaþanýyor. Olay, kalýbýna
uygun olarak þöyle geliþiyor: Sanatçýlarýn tahrikleri
üzerine, kýzgýn Müslümanlar aþýrý tepki gösteriyor,
sonrasýnda da güvenlik birimleri ve siyasiler de hemen olaya dahil oluyorlar.
Sonra bir bakýyorsunuz, Avrupa aydýnlanmasýnýn kazanýmlarýnýn, hoþgörüsüz, darkafalý ve mi-
Y
Es ist inzwischen eine
allzu vorhersehbare Kettenreaktion. Ob mit der
Neuauflage der weltbekannten Karikaturen, die
nach der Aufdeckung eines Mordkomplotts gegen
den Initiator der Karikaturenaktion aus Solidarität
in allen dänischen Tageszeitungen
abgedruckt
wurden oder aktuell mit
einer Plakat-Ausstellung
in Berlin bei dem die
Kaâba in Mekka als
„Dummer Stein“ tituliert
wird, es funktioniert nach
dem inzwischen vertrauten Muster: Künstler provozieren, wütende Muslime überreagieren und rufen unweigerlich Sicherheitsbehörden und Politiker
auf den Plan.
Und plötzlich ist er
dann wieder da, der von
Zeit zu Zeit aufflammende
vrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeks’ine göre (Mipex) yabancýlarýn entegrasyonu konusunda yapýlan karþýlaþtýrmada Almanya 28 ülkenin arasýnda 14’üncü sýrada yer aldý.
4. sýrada Hollanda, 9. sýrada Ýngiltere, 11. sýrada ise
Fransa yer alýyor
Migration Policy Group adlý kuruluþ 2004 yýlýndan beri her iki yýlda bir
A
11:25 Uhr
Seite 19
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Sabýrlar sýnanýyor
zah yoksunu Müslümanlara karþý savunulduðu ve Doðu ile Batý
arasýnda günden güne
artan ve önüne geçilemez kültür savaþý baþlamýþ bile. O müslümanlar ki, hala birþeyleri “kutsal” diye savunabilme cüretini gösteriyorlar. Asayiþ sorumlumuz
Wolfgang
Schäuble’nin, Alman
medyasýna yaptýðý, basýn özgürlüðünün ve
Avrupa yaþam tarzýný
göstermek için karikatürlerin ayný þekilde
yayýnlanmasý yönündeki düþündürücü çaðrýsý
daha baþka nasýl açýklanabilir.
Federal Ýçiþleri Bakanýnýn da bu garip basýn ve fikir özgürlüðü kavgasýna
Oðuz ÜÇÜNCÜ
taraf olarak katýlmasý, iþin
tadýný kaçýrýyor – her ne
kadar aldýðý sert tepkilerden sonra tavrýndan yarým
aðýzla da olsa geri adým atmýþ olsa da.
Biz, tekrar tekrar hatýr-
latmak zorunda olmaktan haz almasak da, özgürlük ve sorumluluðun bir madalyonun
iki yüzü olduðunu,
karþýdakinin hassasiyetlerini dikkate almanýn, kendi duruþuna
bir zararýnýn olmayacaðýný yine de hatýrlatalým.
Müslümanlarýn sabýrlarýnýn tekrar tekrar
bir denemeye tabi tutulmasýnýn artýk hiç bir
tadý kalmadý. Müslümanlarýn sürekli olarak
tahrik edilmesi çoktan
araç olmaktan çýkýp,
amaç haline gelmiþ durumda ve birçok Avrupa
ülkesinde tuhaf bir hal alýyor. Bir taraftan akýl fukarasý Hollandalý bir politikacý Kur’an’ý Kerim’e hakaret
Geduldsprobe
und allem Anschein nach
unvermeidliche Kulturkampf zwischen Okzident
und Orient, bei dem es
gilt, ohne wenn und aber
die Errungenschaften der
europäischen Aufklärung
gegen engstirnige, intolerante und humorlose
Muslime,
denen
unerklärlicherweise immer noch Dinge „heilig“,
sprich unantastbar sind,
zu verteidigen. Wie sonst
ist denn auch der jüngste,
denkwürdige Aufruf unseres obersten Ordnungshüters Wolfgang Schäuble an die Herausgeber der
deutschen Printmedien zu
verstehen, die dänischen
Karikaturen als Ausdruck
gelebter Pressefreiheit und
europäischer Lebensart
ebenfalls nachzudrucken.
Ehrlicherweise vergeht
einem doch das Lachen,
wenn selbst der Bundesinnenminister sich in diesem
bizarren Streit um Presseund Meinungsfreiheit parteiisch erklärt, wobei er
seinen Standpunkt unter
dem Eindruck der harschen Kritik die auf ihn niederging, wenn auch etwas
halbherzig, relativiert hat.
Man mag dann auch eigentlich nicht mehr zum
so und sovielten Male daran erinnern, dass Freiheit
und Verantwortung zwei
Seiten ein und derselben
Medaille sind und keinem
ein Zacken aus seiner Krone bricht, wenn er auf offenkundige Sensibilitäten
seines Gegenübers Rück-
sicht nimmt.
Nein, lustig ist es
längst nicht mehr, wenn
die Geduld der Muslime
immer wieder aufs Neue
auf die Probe gestellt
wird. Die permanente Provokation von Muslimen
verkommt immer mehr
zum Selbstzweck und treibt in vielen europäischen
Ländern
merkwürdige
Blüten. Da kündigt ein
minderbemittelter
holländischer Politiker einen Film an, der den Koran im wahrsten Sinne des
Wortes auseinander nehmen will. Oder eine österreichische Politikerin mit
einem offensichtlich ähnlich „hohen“ Intelligenzquotienten
beschimpft
den als Barmherzigkeit für
Avrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeksi:
Almanya orta seviyede
göçmenlerin entegrasyon
için “Avrupa’da Entegrasyon ve Göç Endeksi” adýyla çerçeve þartlarý ortaya
koyduðu belirtildi.
Endekse göre Almanya’nýn özellikle vatandaþlýða geçiþleri zorlaþtýrmasýndan dolayý eksi puan aldýðý, birçok eyalette yürür-
lükte olan vatandaþlýða
geçiþ testleri nedeniyle de
Almanya puan kaybetmiþ
durumda.
Bu arada her ne kadar
yabancýlarýn seçme hakký
olmasa da yabancýlarýn siyasi katýlýmlarý noktasýndaki deðerler sevindirici.
Yabancýlarýn
dernekler
kurmalarý, partilerde yer
almalarý, yabancý kurullarýna temsilcilerini gönderebilmeleri Almanya’ya
artý puan kazandýrýyor.
Endekste ülkeler arasýnda karþýlaþtýrmalar yapýlmasý baz þeyleri ortaya
koyuyor. Örneðin çoðulcu
toplum Almanya’da ya-
19
içeren bir filmin yayýnlanmasýný isterken, diðer yandan Avusturyalý akla zarar
bir politikacý da alemlere
rahmet olarak gönderilen
bir Peygamberi “çocuk tacizcisi” olmakla itham edebiliyor.
Bahsettiðimiz zihinsel
bunama göstergelerinin
geçici olup olmadýðý ise,
kamuoyunun bu tahriklere
ve provakatörlere gösterdiði dikkati gözönünde tutarsak þüpheli.
Kendi þahsýnýn, kültürünün, dininin eleþtiriye
ve hicive açýk olmasý ve
bunlara sabýr gösterilmesi
demokrasinin gereklerinden ise de, eleþtirilekarþý
durumuzda,
Mahatma
Gandi’nin aþaðýdaki sözü
tavrýmýzý belirlemeli: “Sabretmek tasvip etmek anlamýna gelmez”.
alle Welten entsandten
Propheten Muhammed als
„Kinderschänder“.
Ob diese geistigen
Ausfälle
schon
den
vorläufigen Höhepunkt
an Geschmacklosigkeiten
markieren bleibt, angesichts der öffentlichen
Aufmerksamkeit die solchen Provokateuren nach
wie vor gewiss ist, zweifelhaft. Auch wenn es ohne Zweifel zu den Spielregeln der Demokratie gehört Kritik und Satire an
der eigenen Person, der eigenen Kultur und der eigenen Religion zu ertragen bzw. zu erdulden gilt
doch für den Umgang damit folgende Maxime von
Mahatma Gandhi: „Zur
Duldsamkeit gehört nicht,
dass ich auch billige, was
ich dulde.“
bancýlarýn konumalarýnýn
daha iyi olduðu yönündeki yaygýn kanaatýn pekte
doðru olmadýðý görülüyor.
Bu arada endekse eðitimle ilgili konularýn girmediði eþit eðitim konusunda 2010 yýlýnda gireceði belirtildi. Almanya’nýn
daha fazla eksi puan kazanmamasýný ümit ediliyor.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
20
üphesiz
günümüz
medeniyeti, Müslümanlarýn, Hristiyanlarýn ve diðer dinlere mensup insanlarýn medeniyetlerinin karþýlýklý etkileþiminin ortak eseridir. Her medeniyet ve kültür birbirinden etkilenmiþtir. Hemen
hemen hepimiz Edison’u,
Einstein’ý, Newton’u biliriz. Ýbn-i Cesarî’yi, Ýbn-i
Heysem’i, El-Kindî’yi ve
daha nice Müslüman bilim
adamlarýný ve bunlarýn buluþlarýný bilenimizin sayýsý
ise malesef çok azdýr. Ýþte
bu aydan itibaren baþlayacaðýmýz “Müslümanlarýn
günlük yaþamýmýza katkýlarý” adlý yazý serimizle,
Müslüman bilim adamlarýnýn buluþlarýný tanýtmaya
çalýþacaðýz. Her seride
farklý bir konuyu ele alacaðýz. Bu ayki konumuz,
Müslümanlarýn “ev yaþamýna” dair buluþlarý ile ilgili olacak.
Kahve
Kahvenin hikayesi Etiyopyalý keçi çobaný Halid’in tesadüfi keþfi ile baþlýyor. Halid çalýlýklardaki
bir bitkinin tomurcuklarýný
yiyen keçilerinin, daha
canlý ve hareketli bir hal aldýklarýný görünce, kendisi
de bu bitkiyi dener ve kahve tohumlarýnýn büyüleyici etkisini keþfeder. Kahve
sýrrý Kýzýl Deniz’i aþarak
Arabistan’a kadar yayýlýr.
1000’li yýllarda ilk olarak
kurutulup, piþirilip öðütülen kahve, 14. yüzyýlda
Araplar tarafýndan dinî bir
içecek olarak kabul görür.
Yemen’deki Sufi derviþler
de tüm gece ayakta kalýp
zikir yapmak için kahveyi
kullanmaya baþlamýþlardýr.
15. yüzyýlda kahve Mekke
ve Anadolu’ya ulaþtý.
Kahve Avrupa’ya bir
Müslüman içeceði olarak
girer. Venedik’li bir tüccar
1615’de “Türkler’in, hoþ
kokulu siyah bir içeceði
var, size bundan biraz getireceðim” diyerek kahveyi
Avrupa’ya tanýtýr. 1650 yýlýnda da Türk bir tüccar
kahveyi Londra’ya getirir.
1800’lerde ise Brezilya’nin
kahve üretim hýzý, kahveyi
bir üst tabaka düþkünlüðünden, her gün içilen bir
büyülü iksire dönüþtürür.
Þimdilerde ise kahve sudan sonra en çok içilen ve
petrolden sonra en çok ticareti yapýlan maddedir.
Þ
11:25 Uhr
Seite 20
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
dosya
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Kahve’den Fotoðraf’a...
Müslümanlarýn günlük hayatýmýza katkýlarý
Ýlknur MELEKOÐLU • [email protected]
Saatler
Saatlerin icadý M.Ö.
3500’lü yýllara kadar uzanýr. Saati ilk icad eden Mýsýrlýlar önce güneþ saatlerini kullanmýþlar, sonralarý
da “klepsydra” denen su
saatlerini bulmuþlardýr.
Müslümanlarýn bu alandaki bilinen en eski katkýlarý
ise 13. yy’da Diyarbakýr
Cizreli, el-Cesarî adlý bir
Müslümanýn icadýdýr. Bir
makina mühendisi olan elCesarî “otomatik makina”
kavramýný da ilk ortaya koyandýr. 1206 yýlýnda çok çeþitli ebat ve modellerde saatler yapmýþtýr. el-Cesarî,
zamanýnýn kralýnýn isteði
üzerine buluþlarýný anlattýðý “Olaðanüstü Mekanik
Araçlarýn Bilgisi Hakkýnda
Kitap” adýný verdiði kitabý
yazmýþtýr.
Mühendislik
alanýnda çok önemli bir
kaynak kitap haline gelen
bu kitabta, 50 mekanik alet
6 kategoride anlatýlýr.
Al-Cesarî’nin geliþtirdiði saatlerden biri de “fil saati” adý verilen saattir. Saat
7 metre yüksekliðindedir.
Saatte düzenek þöyledir:
Fil figürünün karnýnda bir
su tanký vardýr. Bu tankýn
üstünde, þamandýra gibi
yüzen ve bir deliði bulunan bir kase vardýr. Bu kase yavaþ yavaþ su tankýndaki suyla dolarak kendine
baðlý olan 3 halatý aþaðý çeker. Bu halatlarda Salahattin figürünün arkasýndaki
sandýðýn içindeki 30 topu
harekete geçirir. Top yavaþca býrakýlarak ejderhanýn aðzýna düþer, burdan
da fil sürücüsünün arkasýndaki vazoya dolar. Topun doluþuyla fil sürücüsü
elini oynatýr ve elindeki
zilden bir ses ortaya çýkar.
Vazonun doluþuyla Selahattin figürünün arkasýndaki tabloda bulunan saat
dilimleri yarým yarým dolarak zamanýn ne kadar
geçtiðini gösterir. Filde
oturan katib ise, bu süre
boyunca yavaþca döner ve
yarým saatin sonunda ilk
hareket noktasýna gelir.
Al-Cesarî’nin zekasý bu
düzenekteki kasede kendini gösterir. Bu kasenin do-
luþu ve boþalmasý tam yarým saat sürer.
Satranç
64 Kare üzerinde oynanan satrançtaki figürler ve
kiþilerin hikayesi hala gizemini korur. Çeþitli kaynaklarda satranç Hindistan’a
veya Fars’a dayandýrýlýr.
Ýbn Haldun, 14.yy’da yazdýðý kitabýnda bu oyunu
Sassa Ýbn Dahir adýndaki
zeki bir Hintli’ye dayandýrýr. Hintlilerde “Chaturanga” adýnda olan oyun,
Hint ordusunun fillerden
oluþan 4 kolundan alýr adýný. Oyun Fars topraklarýna
geldiðinde ismi “Chatrang” olmuþ ve oyuna Fars
savaþ oyunlarýda eklenerek günümüzdeki halini almýþtýr. 14. yy’a ait bir Fars
elyazmasý kitabta da, Hintli bir elçinin bu oyunu
Fars’a getirdiði burdan da
oyunun Araplar aracýlýðýyla Ýspanya’ya götürüldüðü
yazýlýdýr. Oyunun Orta Asya’dan Rusya’ya geçiþ tarihi ise 7. ve 8. yy’larda olmuþtur.
Temizlik
Orta Çað denince akla
gelen “kokulu, karanlýk ve
pis” imajý Ýslam dünyasý
için
geçerli
deðildir.
10.yy’da Müslümanlarýn
geliþtirdiði ve kullandýðý
banyo ve temizlik malzemeleri bugün sahip olduðumuz ürünlerle yarýþabilecek düzeydeydi. Müslümanlarýn inancý, madden
ve manen temizliði gerektirir. Sabunu bitkisel yaðlarla (genelde zeytinyaðý)
sodyum hidroksiti karýþtýrarak yapanlarda Müslümanlardýr. 13.yy’a ait elyazmasý bir kitabta çeþitli
sabun tariflerine rastlanýr.
Müslümanlarýn sabunu
üretirken, susam yaðý ve limon gibi maddeler ekleyip, kaynatarak, çeþit çeþit
sabunlar yaptýklarý ve bunlarý hamamlarda kullandýklarý bilinir. Sabunun Avrupa’ya geliþi ise 18.yy’ý
bulmuþtur.
Peygamberimizin temizlik, kýyafet bakýmý ve
vucüt bakýmý ile ilgili hadislerinden esinlenen Kordobalý fizikci el-Zahravî
ise, Ýslam’a uygun olarak
geliþtirdiði bitki özlü saç
ve vucüt bakým ürünleriyle, Müslüman dünyasýna
kozmetiði ilk tanýþtýran kiþi
olmuþtur. El-Zahravî “etTasrif” adýný verdiði týp kitabýnýn, 19. cildindeki bir
kategoriyi tamamen kozmetiðe ayýrmýþtýr. el-Zahravî kitabýnda saç, cilt, diþ
ve vucüt bakýmý hakkýnda
geniþ bilgiler vermiþ, burun spreyleri, aðýz yýkama
sularý, el kremleri gibi
ürünlerden bahsetmiþtir.
El-Zahravî bugün kullandýðýmýz roll-on deodarantlara benzer parfümü de geliþtiren kiþidir.
Müslümanlarýn temizlikte kullandýklarý bir baþka ürün de misvaktýr. Peygamber
Efendimiz
(SAV)’in her namazdan önce diþlerini misvakla temizlediði bilinir. Bir çok
üniversite tarafýndan yapýlan araþtýrmalar, misvaðýn
anti-bakteriyel özellik taþýdýðý ve bu sayede yemek
artýklarýnýn neden olduðu
mikroplarý ve diþ cürüklerini önlediðini, bilimsel
olarak ortaya koymuþtur.
Halýcýlýk
Halý dokumacýlýðý Ýslam’dan önce de yapýlýyor-
du. Ýlk halýlarý; Arab Bedevîler, Ýran’daki ve Anadolu’daki göçmenler dokumuþlar ve bunlarý çadýr
yapýmýnýn yaný sýra, battaniye, duvar halýsý ve normal halý olarak da kullanmýþlardýr. Müslümanlar
halýcýlýða ayrý bir önem
vermiþler ve geliþtirdikleri
çeþitli dokuma teknikleri
ve halý modelleriyle çok
görkemli ve rengarenk halýlar ortaya çýkarmýþlardýr.
11. yy’da Tunuslu kimyacý
Ýbn-i Badis’in geliþtirdiði
boyalar da, halýcýlýðýn geliþimine büyük katký saðlamýþtýr. Halýcýlýk Müslümanlar arasýnda dev bir
endüstiri haline gelmiþ,
Osmanlý-Türk ve Fars halýlarý büyük bir üne kavuþmuþtur.
Avrupalýlar kendi halýlarýný üretmeye ancak
18.yy’da baþlamýþlardýr. Ýngiliz patronlar, halý üreticilerinden “Osmanlý-Türk”
halýlarýný taklit etmelerini
istemiþler ve en güzel taklit
halýlarý üretenlere ödül
vermiþlerdir.
Fotoðrafçýlýk
Antik çaðlarda Yunanlýlar, gözlerin ýþýnlarý dýþarý
yayarak gördüðünü sanýyordu. Görmenin ýþýðýn göze girmesiyle gerçekleþtiðini keþfeden ilk kiþi 10. yüzyýlda yaþamýþ olan matematikçi, astronom ve fizikçi Ýbn el-Heysem’di. Ýlk
“iðne deliði” adý verilen
kamerayý da, pencere kepenklerinden giren ýþýðý inceledikten sonra o yaptý.
Delik ne kadar küçük olursa, resim o kadar iyi oluyordu. Ayrýca ilk karanlýk
odayý (camara obscura) da
tasarlayan oydu.
Kaynak:
• 1001 Inventions-Muslim heritage in our world,
Chief Editor: Prof. Salim T S
Al-Hassani
• www.1001inventions.com
Federal Ýdare Mahkemesi (BVerwG) vatandaþlýktan çýkarma kararlarýný reddetti
Leipzig’de bulunan Federal Ýdare
Mahkemesi perþembe günü verdiði
kararda, kurnazlýk ve hile ile elde edilmiþ
vatandaþlýk hakkýnýn sadece kýsa süre içerisinde geri alýnabileceðine hüküm verdi
Leipzig’de bulunan Federal Ýdare
Mahkemesi'nin yaptýðý basýn açýklamasýnda, hakimlerin 2006 yýlýnda Anayasa
Mahkemesi tarafýndan verilmiþ olan bir
kararýn gerekçesini iptal ettikleri belirtildi. Alýnan yeni karara göre kurnazlýk ve
hile ile elde edilmiþ vatandaþlýðýn geri alýnabilmesi için yeterli hukuki temelin
varolabilmesi, vatandaþlýðýn kýsa süre
içerisinde geri alýnmasýný gerektiriyor.
Söz konusu olaylarda vatandaþlýklarýn
geri alýnmasýndaki bu sürenin 8,5 yýldan
11 yýla kadar uzadýðý kaydedildi.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
Seite 21
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
udwigshafen’da yaþanan feci yangýndan
bizlere ulaþan görüntüler gerçekten acý vericiydi. Çocuklarýný korkudan
pencereden aþaðý atan aileler, ölümden kurtulmak
için kendileri de aþaðý atlýyorlardý. Sonunda beþi çocuk dokuz kiþiyi kaybettik
altmýþ kiþi ise yaralandý.
Ludwigshafen’da yaþanan olay ne kadar acý ise
yangýn sonrasý medyaya
yansýmasý da bir o kadar
insanlýktan uzaktý. Taraftutma ayyuka çýkmýþtý.
Ludwigshafen’daki
yangýnýn
kurbanlarýnýn
Türk vatandaþý olmalarý
Türk medyasýný pazar yerindeki çýðýrtkana çevirdi.
Sekiz ve dokuz yaþlarýndaki iki kýz çocuðunun bir
adamý binaya ateþ koyarken gördüklerini söylemeleri kampanyanýn tetikleyicisi oldu. Evde oturanlarýn
uzun zamandýr ýrkçýlar tarafýndan tehdit edildikleri,
ayný eve 2006 yýlýnda bir
kundaklama daha yapýldýðý, olayýn ýrkçý bir saldýrý
olduðu þüphelerini güçlendirdiði söylenirken, Mölln
ve Solingen’de yaþananlar
büyük harflerle manþetlere
taþýndý.
Türk haber kanallarýnda
yangýnýn görüntülerinin
tekrar tekrar yayýnlanmasý,
kýsmende bir Alman bayraðýnýn ortasýna nazi gamalý
haç iþaretinin yerleþtirilerek, sunucunun da yapan
kiþilerden sözederken “Almanlar” demesi gibi tatsýz
L
11:25 Uhr
hayat
Medyada çamur atma savaþý
-Ludwigshafen yangýný üzerineþeylerde yaþandý.
Alman medyasýnda
ise Eyalet Baþbakaný
Kurt Beck’in henüz daha yangýn söndürülmeden ve soruþturma baþlatýlmadan ýrkçý bir
kundaklama olayýnýn
ihtimal dýþý olduðunu
açýklamasý yer aldý.
Ýlk günlerde yaþanýlanýn ýrkçý bir kundaklama olayý olduðu ihtimali ile ilgili birþeyler
göremedik. Böylece Almanya’da
yangýnýn
kurbanlarý üzerine konuþulmak yerine, medyada
yayýnlanmýþ veya yayýnlanmamýþ haber baþlýklarý
üzerine tartýþýlmaya baþlandý.
Geçmiþte yaþanan zorla
evlendirme ve namus cinayeti konularýnda medyada
yer alan haberleri önyargýsýz olarak hatýrlamaya çalýþtýðýmýzda bu olayda yaþanýlan haber verme tarzý
ile paralellikler yaþandýðýný
görürüz. Tüm Türklerin
ayrýma gidilmeden ayný
kefeye koyulmasýna -haklý
olarak- ne kadar da kýzmýþtýk? Sonunda bu yargýlarý
haklý çýkaran ne bir rakam
ne de bilimsel araþtýrma ortaya konulabildi. Sözkonusu yargýlar karþýsýnda kendimizi haksýzlýða uðramýþ
hissettik. Özellikle Türk
21
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Ekrem ÞENOL
gazeteleri o dönemde nesnel olma çaðrýsý yapan taraftý. Verilen peþin yargýlara karþý bilim adamlarýnýn
söyledikleri hergün gazetelerde yer alýyordu.
Bugün ayný Türk gazetelerinin Ludwigshafen’
daki yangýn haberini verdikleri sayfalarýný çevirdiðinizde, o günlerde Alman
medyasýnýn performansýný
sergiledikleri görülüyor.
Halihazýrda peþin yargýlarda bulunmama konusunda
uyaran ve nesnellik çaðrýsý
yapan Alman medyasý var
karþýmýzda. Kaderin bir
oyunu mu desek.
Almanya’da zorla evlendirme ve namus cinayetleri üzerine verilen haberlerin þekli ne kadar yanlýþ, nesnellikten uzak ve
abartýlý ise, yangýn olayýnýn
da “Almanlarýn” kundaklamasý olduðunu
söylemek veya ima etmekte yanlýþtýr. Olayýn
bir kundaklama olduðu ile ilgili görgü þahidi
beyanlarý veya iþaretler
olabilir, ancak hiçbir
þey peþin yargýlarý haklý çýkarmaz. Olayýn arkasýnda ýrkçý motifin
olduðu resmen ortaya
çýkarýlsa bile suçlular,
Türk medyasýnda yer
alan “Almanlar” olmayacaklar.
Kendini açýkça ele
veren birþey var ki, o da
nesnel haberlerin, maðdurlarýn “kendilerinden” olmadýklarý sürece medyada
yer bulabildiðidir. Baþkasýnýn acý ve hüzünleri üzerine ölçülü, analitik haber
yapabilmek, kendi hakkýnda yapmaktan daha kolay
anlaþýlan.
Medyayý ilgilendiren
noktanýn son tahlilde satýþ
rakamlarý olduðunu Bild
ve Hürriyet gazetelerinin
Genel Yayýn Yönetmenleri
Kai Diekmann ve Ertuðrul
Özkök’ün ortak yorumlarý
açýkça gözler önüne serdi.
Ýkiyüzlülükleri günyüzüne
çýktýðýnda ise siyasilere güvensizlik ortamýný körüklememe çaðrýsý yapmaya
baþladýlar. Bu arada ayný
gazeteler sürekli bir çamur
atma haberciliði yaparak,
bazý basýn kurallarýný da
çiðnediler. Sözkonusu gazetelerin gerek Hessen
Eyaleti’ndeki seçim döneminde gerekse Ludwigshafen’daki yangýnla ilgili haberciliðine baktýðýmýzda
insanýn “daha ne kadar piþkin olunabilir ki?” sorusunu kendi kendine sorasý geliyor.
Yaptýklarý habercilikle
adeta yangýna körükle giden ve toplumda güvensizliði körükleyen bu gazeteler deðil miydi? Tahminleri
gerçekmiþ gibi lanse eden
ve güvensizliðe neden
olanlar baþka gazeteler
miydi? Bu açýdan bakýldýðýnda sözkonusu gazetelerin ülkelerinde en çok okunanlar olmasý trajik deðil
mi?
Tam da bu noktada kendimize medyanýn okuyucu
olarak bizlere okumak istediðimizi servis edip etmediðini sormalýyýz. Haberleri okuduðumuzda baþýmýzla onaylýyor ve içimizde
elimize fýrsat geçtiðinde
ötekilerinden bize yaptýklarýnýn intikamýný ayný þekilde almýþ olmanýn hazzýný mý yaþýyoruz ?
Ne diyelim sular durulduðunda – en acý yönü bu
zaten - olaylarla ilgili hatýrlananlar sadece haberlerde
gördüklerimizden ibaret
olacak. Yaþananýn gerçekte
ýrkçý bir olay olup olmadýðýný sadece az sayýda insan
bilecek.
BURAK FEiNKOST
Toptan ve Perakende
Gýda Ürünleri
Turgay AKBAB . Tel: 0172-8099619
Birkenstr. 18-22 84494 Neumarkt St.Veit
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
22
Seite 22
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Münihli tiyatroseverlerden
cami ziyareti
ünih’te bir grup tiyatrosever düzenledikleri etkinlik
çerçevesinde
IGMG Güney Bavyera Bölgesine
baðlý Münih Merkez Camisi’ni
ziyaret etti.
Münchner Kammer Spieler
tarafýndan Türklerin yoðun olarak yaþadýðý, “Küçük Ýstanbul”
olarak adlandýrýlan caddeyi tanýtmak amacýyla “Landwehr
Caddesi-Münih’in kutsal sokaklarýndan görünümler” adý altýnda düzenlenen ve iki hafta süren
etkinlik çerçevesinde Münih’li tiyatroseverler IGMG Merkez Camii’ni de ziyaret ettiler.
Münih belediyesinde görevli
rehber Teoman Altýnbaþ nezaretinde gerçekleþen ziyaretlerde
M
katýlýmcýlara IGMG Güney Bavyera Bölge Baþkaný Abdüssamet
Temel tarafýndan Ýslam ve IGMG
hakkýnda da bilgiler verildi. Alman basýnýnda da geniþ yer bulan ziyaret sonrasý katýlýmcýlara
bölge yetkilileri tarafýndan Ýslam’ý ve Peygamberimizi tanýtýcý
çeþitli kitap ve broþürler armaðan edildi. Oldukça sýcak bir atmosferde geçen ziyaret sonrasý
bölge yetkilileri, Alman tiyatroseverlerle birlikte ayný cadde
üzerinde bulunan bir sonraki ziyaret mekaný olan Protestan Kilisesine baðlý Gençlik Merkezi ziyaretine katýldýlar. Bölge yetkililerinin bu jesti Alman tiyatroseverler tarafýndan sevinç ve memnuniyetle karþýlandý.
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
cemiyet haberleri
Ingolstadt Belediye Baþkaný
IGMG’yi ziyaret etti
GMG teþkilatýný ziyaret eden
Ýngolstadt Belediye Baþkaný
Alfred Lehmann: “IGMG barýþ ve huzurun saðlanmasýna öncülük ediyor”
IGMG yetkilileri ve üyeleriyle
sohbet edip fikir alýþ veriþinde
bulunmak üzere, randevusunden yarým saat önce bölge teþkilatýna gelen Lehmann, Cemiyet
Ýmam-Hatibi Ýlahiyatcý Eðitimci
Osman Arslantürk ve idareciler
tarafýndan karþýlandý. Lehmann
lokalde içilen çaylarýn ardýndan,
cemaati selamlamak üzere Cuma namazýndan önce camiye
girerek bir konuþma yaptý. Ko-
I
nuþmasýnda barýþ ve huzurun
saðlanmasý için sivil kuruluþlarýn çok büyük katkýsý olduðunu
belirten Lehmann, IGMG’nin bu
iþin öncülüðünü yaptýðýný ifade
ederek daha güzel günler için
hep beraber daha çok çalýþmamýz gerektiðini ifade etti. Daha
sonra konuþan Osman Arslantürk, Belediye Baþkaný Lehman’a bugüne kadar gösterdiði
ve bugünden sonrada göstereceði ilgi ve alakadan dolayý teþekkür etti. Lehmann, Cemiyet
Baþkaný Þakir Türk ve idare heyeti tarafýndan uðurlandý.
IGMG Güney Bavyera Bölgesi Münih Baþkonsolosu’na tebrik ziyaretinde bulundu
GMG Güney Bavyera Bölge
Baþkaný Samet Temel, Dýþ Ýliþkiler Baþkaný Ahmet Kalyon ve
Bölge Basýn-Yayýn Baþkaný’ndan
oluþan heyet, göreve yeni baþlayan Münih Baþkonsolosu Ali Rýfat
Köksal’ý makamýnda ziyaret ederek tebrik etti.
Oldukça sýcak bir ortamda gerçekleþen ziyarette Türk toplumunun sorunlarý masaya yatýrýldý.
Köksal’ýn göreve baþlamasýndan
duyduðu memnuniyeti dile getiren ve görevinde baþarýlar dileyen
IGMG Güney Bavyera Bölge Baþ-
I
kaný Samet Temel, IGMG’nin yapýsý ve çalýþmalarý hakkýnda Baþkonsolosa bilgi verdi. IGMG’nin
Avrupa’da yaþayan insanýmýza hitap eden en büyük sivil toplum
kuruluþlarýndan olduðunu belirten Temel, kapýlarýnýn her zaman
herkese açýk olduðunu söyledi.
Temel, IGMG’nin anayasaya saygýlý ve entegrasyonu destekleyen
bir teþkilat olduðunun altýný çizerek bu yönde gerçekleþtirdikleri
eðitim faaliyetlerinden örnekler
verdi.
Ziyaretten duyduðu memnuni-
yeti dile getiren Baþkonsolos Ali
Rýfat Köksal da, Türk derneklerinin eðitim faaliyetlerine daha fazla aðýrlýk vermelerinin gerekliliðine dikkat çekti. Münih metrosunda meydana gelen ve toplumda
geniþ yanký uyandýran olaya da
deðinen Köksal, gençlerimizi þiddetten korumanýn yolunun eðitimden geçtiðini vurgulayarak
gençlerimize kültürümüzün ve dinimizin doðru olarak aktarýlmasýnýn önemine iþaret etti. Türk toplumuna farklý alanlarda hizmet
veren sivil toplum kuruluþlarýnýn
halkýmýzý ilgilendiren genel konularda birlikte hareket etmesinin
gerekliliðine vurgu yapan Köksal,
sorunlarý çözmede birlik ve beraberliðin daha olumlu sonuçlar doðuracaðýný anlattý.
Din Hizmetleri Ateþeliði de
ziyaret edildi
Baþkonsolosa tebrik ziyaretinin
ardýndan Din Hizmetleri Ateþeliði’ne geçen IGMG Güney Bavyera
Bölgesi heyeti, Münih Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ateþesi
Mustafa Temel’i de ziyaret ederek
görüþ alýþveriþinde bulundu.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
ubat ayý ortasýnda,
Türkiye Cumhuriyeti
Baþbakaný’nýn yurt
dýþýnda yaþayan Türklerle
Köln’de bir buluþmasý gerçekleþti. Sadece böyle bir
proðramýn gerçekleþmesi
bile Alman kamuoyunu rahatsýz etmeye yetti. Ama
asýl, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn konuþmasý
sýrasýnda söylediði bir
cümle kamuoyunu þok etti.
Erdoðan, salona gelen dinleyicilere, uyum saðlamalarý gerektiðini, ama, asimile olmaktan kaçýnmalarýný söyledi. Çünkü, asimilasyon “bir insanlýk suçu”
idi.
Bu bir kaç kelimenin etkisi yoðun oldu; özellikle,
güneydeki Birlik Partisi siyasetcilerinin üzerinde.
Bavyera Baþbakaný Beckstein, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ý “ýrkcý söylem” kullanmakla itham
edip, Erdoðan’ýn asimilasyonu ret etmesini sevindirici olmadýðýný ifade etti.
Hýristiyan Sosyal Birlik
(CSU) partisinin Genel
Baþkaný Huber ise, hemen,
Türkiye’nin Avrupa Birliði’ne üyeliðini tartýþmaya
açtý. CSU’nun eski Genel
sSekreteri Söder de, Erdoðan’ýn Almanya’da bir
Türk partisi kurmak istediðini iddia edecek kadar ileri gitti.
Oysa, Alman siyasetcilerinin bu gerginliði hayret
vericiydi. Bunlar, zaten yýllardýr talep ettiklerinin asimilasyon deðil, entegrasyon olduðunu ifade etmiyorlar mýydý? Erdoðan’ýn
söylediði de bundan farklý
bir þey deðildi. O da, Almanya’daki Türk kökenli
insanlara entegre olmalarýný, Almanca dilini öðrenmelerini, topluma uyum
saðlamalarýný söylüyor,
ama, asimile olmamalarýný
istiyordu.
Fakat bu gerginliðin
varlýðý, bize þunu gösteriyordu: Aslýnda, bu siyasîler yýllardýr hep entegrasyon demiþ, ama hep asimilasyon talep etmiþlerdi.
Yoksa, ileri gelen Birlik
Partisi siyasîlerinin entegrasyonu “en ileri seviyede
aynîleþme” olarak tarif etmelerini, ya da Federal eski Ýçiþleri Bakaný Otto
Schily’nin “Entegrasyonun
en iyi þekli, asimilasyon”dur sözlerini baþka
Þ
11:25 Uhr
Seite 23
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Entegrasyon derken
asimilasyon istemek
23
dan býrakýlan bir boþluðu
doldurmasýndan kaynaklanýyordu. Türk göçmenlerin kalbini kazanmaya giden yolun, iþaret parmýðýný
kaldýrmak ve sýnýrsýz
aynîleþmelerini istemek olmadýðýnýn anlaþýlmasý gerekiyor artýk.
Tüm bu tartýþmalar
baðlamýnda, entegrasyon
kavramý da olumlu yansýmasýný kaybetmiþ durumda. Ne zaman ki entegrasyon, bir engel olarak kullanýlmaya baþlandý, ne zaman ki entegre etmek yerine, dýþlamak için kullanýldý, ne zaman ki entegrasyon denilip asimilasyon
anlaþýlmaya baþlandýysa,
iþte o zaman entegrasyon
kavramý kucaklayýcý etkisini kaybetti. Kavramýn içi
boþaltýldý, tek taraflý bir çabaya indirgendi, siyasîlerin
talepleri, aksine, destek
vermek istememelerinin þiarý oldu. Bu söylemler,
dikkati, sadece göçmenlerin sorumluluðuna yöneltip, siyasetin görevlerini
kamufle etti.
Almanya’daki siyaset,
asimilasyonun sadece kendisine entegrasyon denmesiyle olumlulaþmayacaðýný
kabul etmek zorunda.
Uyum politikalarý, ancak
göçmen insanlarýn toplumsal hayata katýlýmlarýný
saðladýðý oranda baþarýlý
olabilir. Bunun için ise, önce güvene ve dürüstlüðe
ihtiyaç var, ki, bu da ancak
eski kalýplaþmýþ asimilasyon taleplerinden vazgeçmek ile olur.
panyasýnda onun arkatürlü anlamak mümsýnda yer alýyordu. Bakün deðil. Erdoðan’ýn
yan Böhmer, Uyum Basözlerinin gerginliðe
kanlýðý görevini, kensebep olmasý, özellikle
dinden önceki uyum
þu ana kadar entegrassorumlularý gibi göçyonda yaþanan aksakmenlerin yanýnda görlýklarýn sorumluluðumüyor, kendisini Birlik
nu, her zaman göçmenPartisi taleplerine elçi
lerde arayanlarýn iç yüolarak
algýlýyordu.
zünü de ortaya çýkar“Türk
Toplumunun
mýþ oldu. Söyledikleri
dostu olarak güven veile, gerçekten istedikleren bir siyasetciye ihtiri birbirini tutmadýðýna
yaç var”, diyen Cem
göre, göçmenlerin de
Özdemir haklýydý. Bu
kendilerinden beklegüven sahibi siyasetçi
nenleri hiçbir zaman
ise Böhmer deðildi.
yerine getirememiþ olAbdülgani Engin KARAHAN
Göçmenlerin dikkamalarýna þaþmamak lamayanlarýn. Almanya, do- tinden, daha önce kendilezým.
Göçmenlerin hayal ký- kuz insanýný kaybetti o rine sahip çýkmadýðý için
Türkiye
rýklýðýna sebep olan þey de yangýnda. Almanya daha eleþtirdikleri
iþte tam bu tutumdur. Ne fazlasýný da kaybetti aslýn- Cumhuriyeti’nin olay yerinde olduðu kaçmadý. Onyaparlarsa yapsýnlar, dil de da.
Almanya, biraz da gü- yýllardýr Avrupa’daki Türk
öðrenseler, meslek eðitimlerini de bitirseler, ülkenin ven kaybetti; Türk kökenli göçmenleri Türkiye’yi hakvatandaþlýðýný da alsalar, göçmenlerinin güvenini. lý olarak eleþtiriyordu; kenkendilerini bu ülkenin va- Yangýndan dolayý deðil, dilerine sahip çýkmadýklarý
tandaþý olarak da hissetse- yangýn sonrasý araþtýrma- için, din, dil ve kültür baðler, tarihlerinden, kültürle- lardan dolayý da deðil. lamýndaki ihtiyaçlarýnýn
rinden, dillerinden vaz Gördükleri muameleydi, dikkate alýnmadýðý için.
geçmedikleri sürece, yeter- insanlarýmýzý üzen. Bazý Ama þimdi Ludwigshali olmayacaklardýr. Siyaset- anlar, bu acý günlerde iz bý- fen’de üst düzeyde varlýðý
te birçok etkin isim, göç- raktý. Türkiye dýþýnda ya- göze çarpan olgu, iþte bu
men asýllý insanlarý kendi þayan Türklerden sorumlu devletti. Lale Akgün’ün,
insaný olarak kabul etmek- bakanýn ziyareti böyle bir Türkiye’nin, dýþ Türkler ile
ten halen çok uzak. Sayýn andý, Türkiye Baþbaka- ilgili yeni doðan bu ilgisinMerkel’in, Erdoðan’ýn ku- ný’nýn ziyareti böyle bir an- den uyum için bir tehlike
caklayýcý ziyaretinden ür- dý, Alman Baþbakaný’nýn sezmesi de yersiz deðildi.
küp, kendisinin Türk kö- gelmemesi de böyle bir an- Ama bu tehlikenin varlýðý,
Türkiye Baþbakaný’nýn Alkenli insanlarýn da baþba- dý.
Ýnsanlar, orada Merkel’i manya Baþbakaný tarafýnkaný olduðunu açýklamasý
da çok birþey deðiþtirmiye- aradý, ama, nafile. Oysa ziSchäuble’den Peygamberimize hakaret
yareti kesinlikle bir suçlucektir.
Evet, bu ifadesi doðru. luðun kabulü olarak deðil,
karikatürlerinin yayýnlanmasý talebi
Ancak, göçmenler böyle “Ben sizin için de varým”,
asýnda yer alan bir haberde Federal Ýçiþleri Bakaný
bir ifadeyi çok daha önce ya da “Ben sizin de BaþbaWolfgang Schäuble’nin (CDU) Avrupa gazetelerine
duymak istiyorlardý. Bu kanýnýzým” ifadesinin tezatartýþmalý hakaret karikatürlerinin tekrar yayýnlasöylemi, Hessen Eyale- hürü olarak beklendi. Þüpmalarý talebinde bulunduðu belirtilirken, Schäuble bu
ti’ndeki çirkin seçim kam- hesiz bir jest olurdu, hükühaberi reddetti
panyasýndan önce hatýrla- metin entegrasyon söyleFederal Ýçiþleri Bakaný Wolfgang Schäuble’nin (CDU) bir
mýþ olsaydý ve Birlik Partili minde ciddî olduðunu dair
gazeteyle yaptýðý görüþmede, “Aslýnda tüm Avrupa gazesiyasiler her önlerine gelen bir iþaret. Baþbakanýn, entelerinin bu karikatürleri tekrar yayýnlamalarý gerektiðini
fýrsatta göçmenlerin yurt tegrasyonu sadece bir talep
ve bunun açýklamasýnýn: biz de bu karikatürleri iyi bulmuyoruz, ancak basýn özgürlüðünün kullanýlmasý þiddedýþý edilmelerini talep et- olarak algýlamadýðýný, ente baþvurmak için bir neden deðildir” düþüncesi olduðumeselerdi, zaten birçok ký- tegrasyon için kendini de
nu söylediði belirtildi. Federal Ýçiþleri Bakaný Schäuble ise
rýlmalar ve üzüntüler ya- görevli olarak hissettiðinin
bu haberi reddetti. Bakanlýk sözcüsü Stefan Paris haberin
ifadesi olurdu. Ama gelþanmamýþ olacaktý.
sorumsuzca hazýrlandýðýný belirtirken, Ýçiþleri Bakaný’nýn
Unutmamak lazým, Er- medi.
konuþmasýnda daha ziyade basýn özgürlüðü esasýna
Onun yerine baþsaðlýðý
doðan’ýn konuþmasý acý
vurgu yaptýðýný kaydetti.
dolu bir haftaya denk gel- dileklerini Uyum Bakaný
Buna karþýn “Giovanni di Lorenzo” adlý haftalýk gazetemiþti. Dokuz insan ölmüþ- bayan Maria Böhmer iletti.
nin genel yayýn yönetmeni, Schäuble’nin ifadelerinin çartü o hafta Ludwigsha- Ayný Uyum Bakaný daha
pýtýlmadýðýný olduðu gibi aktarýldýðýný söyleyerek gazetefen’de; yanarak, duman- kýsa bir süre önce, göçmensini savundu. Schäuble, 2006 yýlýnda tartýþmalý hakaret
dan boðularak. Ve çoðu da lere rijid bir Göç Yasasýnýn
karikatürlerinin Alman medyasýnda yayýnlanmasý nedeçocukdu, yangýndan, ze- reklamýný yapýyor, Roland
niyle hükümet adýnda özür dilemeyi de reddetmiþti.
hirli dumanlardan kaça- Koch’un ýrkçý seçim kam-
B
25. sayi sayfalar
30.04.2009
24
bn Rüþd (1126-1198)
Kurtuba’da kadýlar ve
fakihler yetiþtiren bir ailenin içerisinde doðdu. Zamanýnýn bütün ilimlerine
vakýf olduðu ve Endülüs’te
en çok tanýnan simalar arasýna girdiði bilinmektedir.
Aristo’nun felsefî doktrinine sadýk kalarak eserler þerhettiðinden Ýslam âleminde
“þârih”, Latin dünyasýnda
“commentator” unvanýyla
tanýnmýþ, Batý’da Ýbn Rüþd
adýnýn tahrif edilmiþ þekliyle “Averroes” olarak anýlmýþtýr.
Ýbn Rüþd din ilimleri,
mantýk, tabiat bilimleri (fizik), metafizik, psikoloji, zooloji, astronomi, týp, politika
ve ahlâk gibi pek çok dalda
eser kaleme aldýðý gibi bilhassa Aristo’nun kitaplarýna
yazmýþ olduðu kýsa, orta ve
büyük ölçüde þerhleriyle
Ortaçað’ýn en büyük yorumcusu unvanýný da kazanmýþtýr. Ýbn Rüþd’ün Aristo’nun eserlerini þerh ederken uyguladýðý yöntem metodolojisinin en özgün yanýný teþkil eder. Ýbn Rüþd,
Aristo’yu kendi anladýðý gibi deðil, Muallim-î Evvel
kendisini nasýl anlatmýþsa o
þekilde anlayýp yorumlamaya çalýþýr. Öncelikle Aristo’nun görüþlerini ve bu görüþlerin dayandýðý ilkeleri
belirler, ardýndan bu ilkeler
doðrultusunda filozofun
görüþlerini yorumlar. Bu bakýmdan yazdýðý þerhlerde
gerçek bir Aristocu gibi
davranmaya özen gösterir.
Grek filozofuna adeta
hayran olan Ýbn Rüþd, felsefe denmeye lâyýk görüþlerin
sadece Aristo’nun görüþleri
olduðunu düþünür. Ancak
bu körü körüne bir baðlýlýk
deðildir, onu Aristo’ya hayran býrakan husus, Muallim-î Evvel’in felsefesinden
baþka hiçbir filozofun sisteminde görülmeyecek derecede tutarlý bir yapýya sahip
bulunmasýdýr. Bununla birlikte Ýbn Rüþd, Aristo doktrininin samimiyetle inandýðý Ýslam akaidiyle her noktada uzlaþtýðýndan emin deðildir. Üstadýyla birlikte
gerçeðe ulaþmak için aklýn
rehberliðinde yol almaya
çalýþan düþünür, ayrý noktalardan ayrý kaynaklardan
hareket etmeye özen gösterir. Çünkü her iki filozofun
hareket noktasý ve yaklaþým
tarzý farklý olduðundan zaman zaman vardýklarý sonuçlarda farklý olmaktadýr.
Dolayýsýyla Aristo doktrinine baðlýlýk gösterse de ken-
Ý
11:25 Uhr
Seite 24
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Ýbn-i Rüþd
di inanç sistemi ile çeliþtiðinde doktrinin özüne dokunmadan Ýslamî ilkeleri
rencide etmeyecek teviller
yapar. Bunun imkansýz olduðu durumlarda filozofun
anlayýþýnýn onu böyle düþünmek zorunda býrakmýþ
olduðunu söyleyerek onu
mâzur görür. Sonuçta Aristo’nun bazý görüþlerinin
doðru olmadýðýný kabul etse
bile bunlarýn filozofun kendi sisteminin bütünlüðü içerisinde doðru olarak algýlanmasý gerektiðini savunur. Yani onun varmýþ olduðu sonuçlar kendiliðinden
doðru olmayabilir, fakat
kullandýðý öncüller göz
önüne alýndýðýnda mantýk
bakýmýndan
doðrudur.
Çünkü bu öncüller tabii olarak bu sonuçlarý doðurur.
Bu durum, Ýbn Rüþd’ün
amacýnýn Aristo’yu her
alanda ve her konuda savunmak deðil onun sisteminin bütününü anlamaya çalýþmak olduðunu gösterir.
Ýbn Rüþd’ün asýl amacý,
vahiy ile felsefenin birbirinden baðýmsýz olarak nasýl
anlaþýlýp deðerlendirilebileceðini tespit etmek ve buna
baðlý olarak ikisi arasýnda
biri diðerini geçersiz kýlmayacak biçimde saðlam baðlantýlar kurmaktýr. Bunun
için o, öncelikle dinle felsefenin konumunu kendi bütünlükleri içinde tesbit etmekte, ardýndan bu ikisinin
ortak noktalarýný belirlemektedir. Daha sonra dinle
felsefe arasýnda yapýlacak
bire bir kýyaslamanýn yanlýþlýðýný vurgulayarak, bu
iki alandan birinin diðeri
adýna feda edilmesinin doðuracaðý vahim sonuçlara
dikkat çekmektedir. Ona göre felsefe ve dinin kendilerine özgü prensipleri ve esaslarý vardýr, bunlar birbirinden farklý olmak durumundadýr, birinin diðerine karýþtýrýlmasý yanlýþlýklara sebep
olur. Öyleyse dinî meselelerin din çerçevesinde, felsefî
problemlerinde kendi içinde ele alýnýp deðerlendirilmesi gerekir. Bu demektir ki
her ikisinin doðrusu kendi
bünyesi içinde belirlenecektir. fiu halde filozof dinî meseleleri tartýþmak istiyorsa
felsefî baðlamda deðil dinî
baðlamda tartýþmalýdýr. Bunun için dinin ortaya koyduðu gerçekleri anladýktan
sonra tartýþmasýný onlar
üzerine bina etmelidir. Ayný
þekilde bir din adamý da
herhangi bir felsefî problemi tartýþmak istiyorsa o
problemin dayanaðý olan
sistemin üzerine bina edildiði temel ilkeleri bilip öðrenmeli ve tartýþmasýný o
baðlamda yürütmelidir. Ýbn
Rüþd’e göre filozoþarýn þeriatýn ilkeleri konusunda tartýþýp konuþmalarý câiz deðildir. Çünkü her disiplinin
kendine has prensipleri vardýr. Bir disiplin hakkýnda fikir yürüten kiþinin onun ilkelerini kabullenip benimsemesi icap eder.
Ýbn Rüþd bir filozof olarak Tanrý-âlem iliþkisi ve
âlemin iþleyiþine getirdiði
yaklaþýmlarýyla
yalnýzca
Aristo’nun ilk muharrik anlayýþýndan ve sudûrcu filozoþardan ayrýlmakla kalmamakta, ayný zamanda bu
iliþki noktasýnda ileri sürülen deist, mekanist, panteist
ve vahdet-i vücûdcu görüþlere itibar etmediðini eserlerinde ortaya koymaktadýr.
Bilgiyi, “varlýklarýn düzen
ve tertibiyle bunlarýn arasýndaki sebep-sebebli iliþkisinin kavranmasý” þeklinde
tarif eden Ýbn Rüþd bilginin
belli bir sürece baðlý olarak
oluþtuðu kanaatindedir. Bunun yanýsýra ona göre insanýn bilgi edinerek nazarî
yetkinliðe
ulaþmasýnýn,
mutluluðu yakalamasý nýn
yani ittisâlin yolu öðrenim
ve nazarî araþtýrmalardýr.
Bunun için insanýn herþeyden önce tabiî yetenek ve
kapasiteye sahip olmasý nýn
yaný sýra doðru yöntem,
doðru bilgi ve malzeme,
yetkin ve yeterli bir öðretici
ayrýca nefsanî arzu ve eðilimlerini kontrol edebilme
gibi baþka þartlarýn da bulunmasý gerekir. Bütün bunlar, insanýn inzivaya çekilip
tek baþýna kalarak deðil toplum içinde baþka insanlarla
yardýmlaþma ve dayanýþma
halinde yaþayarak elde edebileceði imkânlardýr. Çünkü
bazý geçici istisnaî durumlar
dýþýnda toplum ve toplum
sayesinde elde edilen kazaný mlar insanýn yetkinleþmesine ve mutluluðuna hizmet eder. Bununla birlikte
Ýbn Rüþd hiçbir zaman iþin
ahlâkî boyutunu görmezlikten gelmez, aksine her fýrsatta nazar-amel bütünlüðünün insanýn mutluluðu
ve yetkinliði açýsýndan vazgeçilmezliðini vurgular. Ayrýca dinî ibadet ve uygulamalarýn bu konuda önemli
katký saðladýðý gerçeðini de
açýkça belirtir.
Ahlâk ve siyaset konularýnda müstakil bir eser kaleme almayan Ýbn Rüþd’ün,
Eþatun ve Aristo’nun eserlerine yazdýðý þerhlerden, bu
konudaki görüþleriyle ilgili
ipucu
yakalayabilmek
mümkündür. Ýbn Rüþd’e göre insanî yetkinlikler nazarî
erdemler, sanatlar, ahlâkî erdemler ve iradî fiiller olmak
üzere dörde ayrýlýr. Aslýnda
insanlýðýn en son hedefi nazarî erdemleri kazanmak olduðundan öteki erdemlerin
hepsi sadece nazarî erdemlerin gerçekleþtirilmesi için
vardýr. Tabiatý gereði medenî bir varlýk olan insan
hemcinslerinin yardýmý olmadan bu erdemleri elde
edemez. Bunun için insan
hayatýný baþkalarýyla pay-
biyografi
laþmak zorundadýr. Ahlâk ilminin amacý erdemlerinin
mahiyetinin bilinmesi deðil
yaþanmasýdýr. Aristodan beri klasikleþmiþ olan “altýn
orta” teorisine göre hikmet,
iffet, þecaat ve adaletten oluþan erdemlerin orta noktasýný eksiði ve fazlasý bulunmayan normal davranýþlar teþkil eder.
Ýbn Rüþd’ün Ýslam toplumuna etkileri oldukça sýnýrlý
kalýrken, Batý’ya etkileri
hem çok yönlü olmuþ hem
de uzun asýrlar devam etmiþtir. Ýbn Rüþd, bir yandan
ilim ve felsefenin temel konularýnda, öte yandan çeþitli
Ýslamî disiplinlerle Arap dili
ve edebiyatý alanýnda yazdýðý eserleri ve farklý yaklaþým
tarzýyla klasik Ýslam düþüncesinin son ve en büyük
temsilcisi, Aristo’dan sonra
gelen Helenistik dönemin
ve Ortaçað bilim ve düþüncesinin de en büyük þahsiyetlerinden biri olmuþtur.
Ayrýca Ýbn Rüþd geliþtirdiði
te’vil anlayýþýyla modern
hermenötiðin öncüsü, akýlcý
yaklaþýmýyla rasyonalizmin
hazýrlayýcýsý ve objektif araþtýrma yöntemiyle metodolojinin kurucusu olduðu gibi
Avrupa’da XVII-XVIII. yüzyýl “Aydýnlanma Hareketi”nin ve modern bilimsel
düþüncenin öncü þahsiyetlerinden biri kabul edilmiþtir.
Kaynaklar:
• TDV- Ýslam Ansiklopedisi, “Ýbn Rüþd”
• Taylan, Necip, Anahatlarýyla Ýslam Felsefesi, Ýstanbul 1983
Almanya’da Ýslamî defin
iþlemlerine raðbet artýyor
lmanya’da yaþayan ikinci ve üçüncü nesil göçmen Müslümanlarýn Ýslamî defin iþlemlerine raðbetinde artýþ olduðu belirtildi. "Alman topraklarýnda Müslümanlar" konulu toplantýya
katýlan Defin Kültürleri Müze Müdürü Reiner Sörries, Almanya’da
çok kültürlü bir mezarlýk uygulamasýna doðru eðilim olduðunu söyledi
Sörries, göçmen toplumlarýn ancak kültürel baðýmsýzlýk hakkýna
sahip olduklarý zaman entegrasyonun baþarýya ulaþabileceðini vurguladý. Buna Ýslamî defin iþlemlerinin de dahil olduðunu belirten Sörries, mezarlýklardaki çeþitliliðin herkes için bir zenginlik vesilesi olacaðýný söyledi ve Almanya’da 200 Müslüman mezarlýðý bulunmasýna
karþýn mezarlýk düzenlemelerinde Ýslamî defin iþlemlerinin düzgün
bir biçimde tanzim edilmediðini kaydetti.
Köln Hristiyan-Ýslam Toplumu Yöneticisi Thomas Lemmen ise
buna raðmen konuyla ilgili memnuniyetini dile getirdi. Yedi yýldan
beri birçok eyalette mezarlýk düzenlemelerinin deðiþtiðini belirten
Lemmen, ancak bunun hayatýný kaybeden Müslümanlarýn yaklaþýk
yüzde 90’ýnýn memleketlerine gönderilmesi gerçeðini deðiþtirmeyeceðini söyledi. Bunun daha çok birinci neslin ailevi baðlarýndan ve defin maliyetlerinin düþüklüðünden kaynaklandýðý belirten Lemmen,
ayrýca memleketlerine gönderilen cenazelerin, Almanya’da yaþayan
Müslümanlarýn kendilerini evlerindeymiþ gibi hissetmedikleri manasýna geldiðini belirtti.
Alman Kültür Radyosuna konuþan, Hamburg Ýslamî Bilim ve Eðitim Enstitüsü Doçenti Ali Özdil, hastane ve aile pansiyonlarýnda Ýslam dininde ölüm konusuyla ilgili konferans taleplerinin giderek arttýðýný dile getirdi. Özdil, Almanya’ya önceden misafir iþçi olarak gelip, hayatlarýný kaybedenlerin sayýsýndaki artýþ ile birlikte, "bir Müslüman ölünce nasýl bir yol izlenmeli?" gibi sorularýn pratik açýdan önem
kazandýðýný belirtti.
A
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
ençler arasýndaki
yaygýn þiddet eðilimi, Almanya’da
yapýlacak olan eyalet seçimlerinin belirleyici konusu oldu. Münih’teki bir
metro duraðýnda, yabancý
gençlerin emekli bir Alman’ý dövmesi üzerine
özellikle CDU, bu olayý,
seçimler için bulunmaz bir
fýrsat olarak deðerlendirdi.
Hristiyan demokratlar, geliþmeleri oy avcýlýðý için
bir fýtsat görse de, bu tartýþmalar, ayný zamanda siyasetin nasýl iflasa sürüklendiðini ortaya koyuyor.
Almanya’daki bu son seçimler, konu sýkýntýsý çeken, toplumun sorunlarýna çözüm üretemeyen
müflis politikacýlarýn, yeni
korkular üreterek ayakta
kalma çabasýný da yansýtýyor. Artýk, söylemlere öylesine alýþtýk ki, sadece Almanya’da deðil, Avrupa
ülkelerinde yapýlan hemen
her seçimin temel tartýþmasýnda Ýslam ve göçmenleri buluyoruz.
Hessen
seçimleri,
Koch’un yürüttüðü böyle
bir kampanyanýn gölgesi
altýnda yapýldý. Seçmen bu
sefer, daha da dikkatli
davranarak, siyaseti frenlemeye çalýþtý ve böylece
Koch’un, gitmeyi planladýðý Berlin yolunu da kapamýþ oldu.
Ne yazýk ki Avrupa’da
ýrkçý söylemler toplum tabanýnda yayýlýyor. Büyük
merkez partileri bu yayýlmayý önemsemiyor. Söylemleri, yalnýzca marjinal
sað partilerin eðilimleri diyerek, böylesine büyük bir
toplumsal yanlýþýn üzerini
örtüyorlar. Maalesef, büyük merkez partilerinin de
ayný söylemlere kaymasý
gözden kaçmýyor ve aksine, büyük partiler de, ýrkçý
söylemleri gerektiðinde
kullanmaktan çekinmiyorlar.
Seçmen, problemlerinin çözümünde siyasetçiye güvenmediði için sandýða gitmeyi önemsemiyor. Seçmeni sandýða götürme yolu olarak ise, Ýslam ve yabancý düþmaný
söylemleri dile getirmeyi
gören politikacýlar, bu anlamda, Pro-Köln ve ProMünchen gibi Ýslam karþýtý
ve yabancý düþmaný aþýrý
sað ile birlikte anýlýr hale
G
11:25 Uhr
Seite 25
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Gençlerin þiddet eðilimi
ve siyasetin iflasý
geliyor.
Geçmiþteki
ýrkçý
söylem ve politikalarýn
derin acýsýný üzerinden
atma çabasýndaki Almanya’da da, siyasetin, oy avcýlýðý için ayný
yolu tercih ederek göçmenleri hedef almasý
ve seçmenin, hâlâ, kitleler halinde ýrkçý eðilimler taþýyan siyasete
yönelebilmesi endiþeyi
daha da artýrýyor.
Örneðin, Hessen
Eyalet Baþbakaný Roland Koch’un, tabularýn yýkýlmasý diye tanýmlayarak göçmenleri cezalandýrma hususunda açtýðý tartýþmanýn, aþýrý saðcý
NPD nezdinde, koalisyon
ortaðý çaðrýsý ile karþýlýk
bulmasý, Koch ve arkadaþlarýný endiþelendirmesi gerekiyor. Çünkü NPD, artýk
kendi söylemlerinin büyük bir toplum partisinin
yerleþik politikasý haline
geldiðini görüyor.
Gençler arasýnda þiddet
oraný yüksek. Konunun en
doðru olan ifadesi burasý.
Yanlýþ olaný, þiddetin büyük çoðunlukla, göçmen
gençler arasýnda yaygýn
olduðu yönündeki iddialar. En yanlýþý ise, siyasetin oy avcýlýðý rolünü iyi
oynadýðý tartýþmalarýn, seçimler sonrasýnda, yeniden tozlu raflara kaldýrýlma ihtimali. Zira, gençler
arasýndaki þiddet, toplumsal geleceði tümden etkileyebilecek durumda. Bu
yüzdendir ki, problemin
tek boyutu ile, yani, cezalandýrmalarýn sertleþtirilmesi/þiddetlendirilmesi
ile ele alýnmasý, çözümü
iyice zorlaþtýrýlacaktýr. Siyaset, ana görevi olan, toplumun karþýlaþtýðý problemlere çare üretme görevini, sadece suçlularýn daha sert cezalandýrýlmasý gibi bir görevle sýnýrlandýramaz.
Problemin çözüm kaynaðý, aile ortamýnda yattýðý gibi, baþta siyasetçilerin
sorumlu olduklarý eðitim
sisteminde de yatýyor. Aile, çocuða her hangi bir ne-
Ýlhan BÝLGÜ
denle gelecek ile ilgili bir
perspektif sunamýyor ve
çocuðunu ona göre yönlendiremiyorsa, eðitim görevi ile yükümlü olan devletin de yaygýn ve etkili bir
eðitim politakasý uygulayarak bu boþluðu doldurmasý gerekiyor. Maalesef,
göçmen ailelerin bir kýsmý
bu bakýmdan yetersiz kalýyor.
Fakat, eðitim sisteminin, bu yönlendirme ve
eðitim görevini yerine getiremediði de ortadadýr.
Burada doðup, büyüyen
ve buranýn eðitim sisteminden geçen göçmen
gençleri, sadece göçmen
kökenlerinden dolayý dýþlamak, siyasetin eðitim
alanýndaki kendi iflasýný
örtme gayretinden baþka
bir þey deðil. Bu durum,
politikacýlarýn entegrasyon konusundaki belirli
þartlandýrmalarýnýn
da
doðru olmadýðýný bir kez
daha ortaya koyuyor. Almanya’ya yerleþecek olan
yabancýlara, dil bilmiyorsunuz diye ülkeye giriþ izni vermeyen bir ülke, böylece dil bilmenin, entegrasyonda birinci öncelik olmadýðýný da ilan etmek zorunda kalýyor. Burada, sorgulanmasý gereken konularýn baþýnda, daha çocukluk döneminden itibaren
bu eðitim sisteminin kontrolünde olan bu gençlerin, neden bu kadar saldýrganlaþabildikleri konusundan ziyade, eðitim sisteminin, bu gençleri nasýl
bu hale getirebildiði
konusudur.
Bunun için siyaset
aklýn sýnýrlarýný týrmalayan politikalarý, kurtuluþ reçetesi olarak
sunma yerine, eðitim
sisteminde toptan bir
seferberlik ilan etmek
durumundadýr. Sorun,
ayný zamanda, bütün
bir toplumun ortak sorunudur.
Göçmen gençlerin
sosyal
sorumluluk
yüklenmesi alanýnda
önemli bir katký saðlayan IGMG’nin gençlik
çalýþmalarý, sorunun çözümünde önemli bir ipucudur. Þüphesiz, siyasetin
de, bu tür sivil toplum ve
dinî kuruluþ programlarýný desteklemesi, problemin çözümüne büyük
oranda katký yapacaktýr.
Gençleri, göçmen/ yabancý ya da Alman diye
ayýrarak, iþlenen suçlara
bir deðer vermek, toplumsal barýþý tehdit ettiði gibi,
þuç ve þiddet oranýný da
düþürmeyecektir. Halbuki,
gençler arasýndaki þiddettin yaygýnlýðý tüm dünyada önemli bir problemdir.
Problemin temellerine inerek, önce sebeblerini ortaya koymak ve ona göre,
cezalandýrma dahil, tedbirler almak gerekiyor.
Tedbirleri almakla yükümlü olanlarýn, sandýkta seçmenin oylarýna talib olan
siyasetçiler olduðunu da
herkes biliyor. Evrensel bir
boyut arzeden problemin,
sadece seçim propagandasý þeklindeki hamasî çareler önerisi ile çözülemeyeceði de ortadadýr. Bu tür
çözüm önerileri ile gençler, þiddet eðiliminden
kurtulamayacak ve þiddetin maðdurlarýna yenilerinin eklenemesi de önlenemeyecektir.
Suçun göçmenlere yüklenmesi bir yana, Almanya’da poltikacýlarýn görmesi gereken bir baþka
nokta da, kimi ýrkçý eylemlerin polis tarafýndan gizlenme çabasýdýr. Göçmenlere karþý yapýlan ýrkçý þid-
25
det eylemlerinin bir kýsmý
polis raporlarýna, sarhoþ
veya serkeþlikten kaynaklanan vaka-i âdiyye olarak
geçiyor. Bu gayretkeþlik,
yabancý
düþmanlýðýnýn
geldiði boyutu yansýtmasý
bakýmýndan bir baþka vehameti ortaya koyuyor.
Gençlerin, þiddet eðilimli olmalarýný mazur
gösterecek bir gerekçe, elbette ki, kabul edilemez.
Ancak, cezalarýn caydýrýcýlýk fonksiyonu yanýnda,
eðitici özelliði, en çok
gençler için gereklidir. Roland Koch’un, 14 yaþýndan
küçük çocuklarý bile, hapis
veya Sibirya’ya sürgün gibi baþka cezalarla terbiye
etmeye kalkýþmasý, þiddeti
önlemeyecek, aksine, biraz
geciktirecektir. Koch’un,
göçmenler sebebiyle, çocuklarýný eðitmek yerine
cezalandýrmayý
tercih
eden anlayýþý, göçmenlerin
günah keçisi olarak kullanýldýðýný gösteriyor. Þuç iþleyen göçmen gençlerin sýnýr dýþý edilmesi düþüncesi
ise bir baþka iflasýn ifadesi.
Yabancý düþmanlýðý izlerini taþýyan bu düþünce, sadece üç beþ kiþinin sýnýr dýþý edilmesi ile problemin
çözüleceði gibi yanlýþ bir
çaresizliði ortaya koyuyor.
Gençlerin manevî deðerlerden uzak yetiþmesinin, geliþmelerde rolü büyüktür. Ancak, Almanya’da bazý yerlerde, Müslüman gençlerin zorla
Hristiyanî deðerlere göre
yetiþtirilmesi ve Hristiyan
ibadetlerini yapmaya zorlanmalarý ise doðru bir çözüm deðildir.
Aksine bu durum, din
özgürlüðünü zedelediði
gibi, zorla bir baþka dinî
deðerleri kabul ettirme anlamýna gelir ki, bu tür bir
eðitim Anayasal haklarýn
da gasbý demektir.
Gelinen bu noktada,
toplumumuzun, aile dahil,
her kesimi, üzerine düþen
vazifeyi tam olarak idrak
etmeli; siyasetçiler de seçim atmosferinden kendilerini kurtarmalýdýr. Zaman, uygulanabilir ve
gençlerimizi içinde bulunduklarý bu menfur duruma sürüklenmekten kurtarýp, toplumda sorumluluk
yüklenmelerine yardýmcý
olacak çözümler üretme
zamanýdýr.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
26
Seite 26
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
saðlýk
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
ATILGANLI⁄INIZI
çekingenli¤inizi test edin
Afla¤›da size 30 maddelik bir envanter verilmifltir. Her maddeyi
dikkatlice okuyup, size uygunluk derecesine göre cevapland›r›n›z.
SORULAR
1. Bence insanlar›n ço¤u benden daha
Cevaplar
ÇOK iyi uyuyor
Oldukça uyuyor
Biraz uyuyor
Pek uymuyor
Fazla uymuyor
Hiç uymuyor
De¤erlendirme
DÜfiÜK yani çekingenlik Ortalama
At›lganl›k yüksek
30......80
80.....130
130...180
Çekingenlik
Orta
At›lganl›k
at›lgan ve sald›rgand›r.
2. S›k›lganl›¤›m yüzünden pek çok
insana herhangi bir önerimde bulunam›yor ya da onlar›n önerilerini kabul edemiyorum.
3. Bir lokantada iste¤ime göre haz›rlanmam›fl bir yemek gelince garsona flikayette bulunurum.
4. Baflkalar›n›n beni k›rd›klar›n› fark
etti¤im halde onlar› incitmeme¤e dikkat
ederim.
5. ‹stemedi¤im bir mal› almam için ›srar edilirse "hay›r" demekte zorluk çekerim.
6. Benden bir fley yapmam istendi¤inde nedenini ö¤renmekte ›srar ederim.
7. ‹nsan› gelifltirici ve sert tart›flmalara
kat›lmak istedi¤im zamanlar olur.
8. Senin durumundaki herkes gibi ben
de yükselmek için çabalar›m.
9. Do¤rusunu isterseniz insanlar beni
kullan›r.
10. Yeni tan›flt›¤›m insanlarla ya da
yabanc›larla rahatl›kla konuflurum.
11. Karfl›t cinsten birine ne söyleyece¤imi ço¤u kez bilmem.
12. Resmi telefon konuflmalar› yapmaktan çekinirim.
13. Bir ifle mektup yazarak baflvurmay› yüz yüze görüflme¤e tercih ederim.
14. Sat›n ald›¤›m fleyleri geri vermekten s›k›l›r›m.
15. Beni rahats›z eden sayg›de¤er bir
yak›n›ma, rahats›zl›¤›m› ifade etmek yerine duygular›m› ondan saklamay› ye¤lerim.
16. Aptalca görünürüm korkusuyla soru sormaktan kaçar›m.
17. Bir tart›flma s›ras›nda k›zd›¤›m,
h›rsland›¤›m belli olacak diye korkar›m.
18. Tan›nm›fl ve sayg› duyulan bir
kimsenin yanl›fl bir fley söyledi¤ini duydu¤umda, dinleyenlere kendi görüflümü
de duyurmaya çal›fl›r›m.
19. Önem ve de¤erli bir ifl yapt›¤›mda
baflkalar›n›n bunu ö¤renmesinde sak›nca
görmem.
20. Duygular›m› ifade ederken aç›k ve
samimiyimdir.
21. Biri benim hakk›mda yanl›fl ve kötü fleyler söylerse, hemen o kifliyle konuflurum.
22. Ço¤unlukla hay›r demekte güçlük
çekerim.
23. Duygular›m› an›nda a盤a ç›karmaktansa biriktirmeyi ye¤lerim.
24. Kötü bir hizmetten flikayetçi olurum.
25. Övüldü¤ümde bazen ne diyece¤imi bilemem.
26. Tiyatro, konferans gibi topluluklarda iki kifli yüksek sesle konuflursa, onlara susmalar›n› ya da konuflmalar›na baflka yerde devam etmelerini söylerim.
27. Kuyrukta öne geçen birine yapt›¤›n›n yanl›fl oldu¤unu söylerim.
28. Fikrimi ifade etmekte zorluk çekerim.
29. Hiçbir fley söyleyemedi¤imiz
zamanlar olur.
Puanlama
3, 6, 7, 8, 10, 18, 20, 21, 22, 25, 27,
28, 29 Sorular›n cevaplar›n›n
puanlanmas›
Çok iyi uyuyor
Oldukça uyuyor
Biraz uyuyor
Pek uymuyor
Fazla uymuyor
Hiç uymuyor
:
:
:
:
:
:
6 puan
5 puan
4 Puan
3 Puan
2 Puan
1 Puan
1, 2, 4, 5, 9, 11, 12, 13, 15, 16, 17,
19, 23, 24, 26 Sorular›n cevaplar›n›n
puanlanmas›
Çok iyi uyuyor
Oldukça uyuyor
Biraz uyuyor
Pek uymuyor
Fazla uymuyor
Hiç uymuyor
:
:
:
:
:
:
1 Puan
2 Puan
3 Puan
4 Puan
5 Puan
6 Puan
25. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
ilenin toplumun en
temel direklerinden
biri olduðunu düþünürsek, muntazam bir aile
yaþamýnýn toplumun huzuru açýsýndan ne kadar önemli olduðunu kavrayabiliriz.
Temeli Ýslam olan bir aile,
Allah’ýn (cc) takdirine mahzar olmak için tüm gücüyle
çalýþacaktýr. Ýslam dini insan
hayatý ile ilgili diðer konularda olduðu gibi, aile düzeni açýsýndan aile kurumunun hangi kurallar çerçevesinde yürütüleceðini de düzenlemiþtir.
Peygamber
Efendimizin yaþamýþ olduðu ve Ýslam’ýn altýn dönemi
olan “Asr-ý Saadet” diye adlandýrdýðýmýz dönemde, Ýslam dini en mükemmel haliyle yaþanýlmýþ ve o dönemden beri Peygamberimizin
ailesi ve dostlarýnýn hayatlarý bizlere örnek olmuþlardýr.
Þimdi bu önemli konunun
biraz detayýna girerek,
Kur’an ve Sünnet ýþýðýnda
Ýslam’da ailenin geçimi meselesinin üzerinde duracaðýz.
Ýslam’da ailenin geçimini
saðlamak erkeðin görevidir.
Erkek, ailenin yiyecek ve giyecek gibi temel ihtiyaçlarýný gidermekle yükümlüdür.
Kur’an-ý Kerim’de; “Allah´ýn insanlardan bir kýsmýný diðerlerine üstün kýlmasý
sebebiyle ve mallarýndan
harcama yaptýklarý için erkekler kadýnlarýn yöneticisi
ve koruyucusudur.” (Nisa
Sûresi, [4:34]) buyrulmaktadýr. Bu yükümlülük Allah’ýn
(cc) teveccühünü kazanmak
için bir imkan sunmaktadýr.
Zira ev geçimini saðlamak
A
ralarýnda ünlü ressam,
yazar ve müzisyenlerin
de bulunduðu Avrupa’da yaþayan Türk sanatçýlar
biraraya gelerek Avrupalý Sanatçýlar Derneði ‘Sander’i kurdular. Özgün ve yaratýcý özelliklerini örgütlenmeye de yansýtan
sanatçýlar bir ilki de gerçekletirerek tarihte ilk kez bir örgütün
yönetim kuruluna sadece kadýnlarý seçtiler.
Türkiye’nin tanýnmýþ kadýn
sendikacý yazarlarýndan Yaþar
Seyman, Köln’de gerçekleþtirilen kuruluþ kongresinde Sander
Baþkaný seçildikten sonra yaptýðý açýklamada: ‘Kurucu üyelerimiz önemli bir sanatçý duyarlýlýðý göstererek, kadýn haklarýný,
bireysel özgürlükleri ve demokratik katýlýmý önemsediklerini
ve bu nedenle Sanatçýlar Derneði’nin sadece kadýnlar tarafýndan yönetilmesi gerektiðini belirttiler. Bu karar Avrupalý Türkler’in yanýsýra Türkiye için de
sembolik bir örnek oluþturmak-
A
11:25 Uhr
Seite 27
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
Aileyi helâlinden geçindirmek
Fatma YILMAZER • [email protected]
için yapýlan tüm tasarruflar
ibadet niteliðindedir. Ebu
Mes’ud El-Ensari, Peygamber Efendimizin þu hadisini
nakletmektedir: “Bir adam
Allah’ýn (cc) rýzasýný umarak
ailesinin geçimini saðlarsa,
harcadýklarý onun için birer
sadaka olur.” (Buhari, 62.
bölüm, No: 1) Ýslam dininin
aile kurumuna verdiði büyük önem, Efendimizden
nakledilen bu hadisten de
açýkça anlaþýlmaktadýr. Ýnsan en yakýnýnda bulunan
kimseleri koruma ve geçimini saðlamaya teþvik edilmekte, bunu yaptýðý takdirde de ödüllendirilmektedir.
Aile geçimini saðlayacak
olan kazancýn Ýslamî kurallara uygun ve helal yolla elde edilmesi büyük önem taþýmaktadýr. Bu hususta riayet edilmesi gereken emir ve
yasaklar mevcuttur. Bu emir
ve yasaklara riayet edilmemesi, gerek bu dünyada gerekse ahirette menfi sonuçlar doðurabilir. Kur’an-ý Kerim’de yasaklanan, örneðin
þans oyunlarý, faiz, tefecilik
ve alkollü içeceklerin satýþý
gibi kazanç yollarý, caiz ve
helal olmayýp yasaklanmýþtýr. Çok sayýda ayet ve hadiste helal kazancýn önemine dikkat çekilmiþtir: “Ey
iman edenler! Size verdiðimiz rýzýklarýn temiz olanlarýndan yeyin, eðer siz yalnýz
Allah’a kulluk ediyorsanýz
O’na þükredin.” (Bakara
Sûresi, [2:172]). Bir hadiste
de “Farz olan ibadetleri eda
ettikten sonra helal kazanç
pesinden koþmak, farz kýlýnmýþtýr” (Abdullah ibn Mesud, Beyhaki, Miþkat). Burada ailenin geçiminin de ayný
diðer farz olan ibadetler gibi
farz kýlýndýðý belirtilmiþ, helal ve meþru bir kazancýn
önemine vurgu yapýlmýþtýr.
Çokça dile getirilen düþüncenin aksine, Ýslam’da
kadýnýn da ailenin geçimine
katký saðlama imkaný vardýr.
Zira Efendimizin hanýmlarýndan Zeynep binti Cahþ, el
iþleri, örgü ve dokuma iþleri
yaparak para kazanýyor, kazandýðý parayý üçe bölerek,
bir bölümünü orduya, bir
bölümünü kendi evine ve
kalan diðer bölümünü de
dokuma yapmak üzere yün
satýn almak için ayýrýyordu.
Bugün de hanýmlar, Efendimizin hanýmýný örnek alýp
kendi kazançlarýný saðlayarak diledikleri þekilde tasarrufta bulunabilirler. Zira aile
içerisinde kadýn, isterse ailenin geçimine katkýda bulunabilir, ancak erkek gibi aileyi geçindirmekle yükümlü
deðildir. Bazý ataerkil kültürlerde kadýnlara çalýþma
yasaklanmýþtýr, ancak bu yasaðýn sebebi dinî olmaktan
ziyade kültürel bir arka plana sahiptir.
Erkeðin ailenin geçimini
saðlama konusundaki yükümlülüðünü yerine getirmemesi Ýslam inancýnda günah olarak deðerlendiril-
mektedir. Abdullah ibn
Ömer (ra), Efendimizin þu
hadisini naklediyor: “Bir kiþinin mesuliyetinde olduðu
insanlarýn yiyeceklerini kýsýtlamasý, ona günah olarak
yeter.” (Ebu Davud). Peygamber Efendimizin bu sözü, Ýslam’da aile kurumunun korunmasýnýn önemine
vurgu yaparken, ihmalinin
ise günah olduðunu belirtmektedir. Ayrýca Ýslam dininde kiþinin daima çalýþkan
ve üretken olmasý esasý vardýr. Tembellik ve avarelik ise
çirkin bir davranýþ biçimi
olarak nitelendirilmektedir.
Bunun yaný sýra Ýslam,
Müslümanlarý zevk-ü sefa
içerisinde olma ve ölçüsüz
davranýþlardan men ederken, ailenin geçimi hususunda hem cimrilik hem de
israf etmeme konusunda
uyarmýþtýr. Kur’an-ý Kerim’de Allah (cc): “Ey Adem
oðullarý! Her secde ediþinizde güzel elbiselerinizi giyin;
yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez ” (Araf Sûresi,
[7:31]) buyurmaktadýr. Peygamber Efendimizin, maddi
imkanlarýn geniþlediði dönemlerde dahi gözlemlenen
mütevazi yaþantýsý, Müslümanlara örnek teþkil etmektedir. Efendimiz sadakaya
çok önem vermiþ, hatta kýtlýk zamanlarýnda bile yoksullar ve ihtiyaç sahipleri
için yardýmda bulunmuþtur.
Ancak bu yardýmlarda da
Avrupalý Türk Sanatçýlar `Sander’de Birleþti
SANATÇILAR DERNEÐÝ (SANDER) KURULDU
tadýr.’ dedi.
Türk Halk Müziði sanatçýsý
Canan Baþkaya, ressam Hatice
Balaban-Çoban, TürkShow televizyonunda yayýnlanan Kitap
Dünyasý programýnýn yapýmcýsý
Nalan Çelikbudak ve yayýmcý
Bilge Atay’dan oluþan Sander’in
yönetim kurulu, Türkiye ile Avrupa arasýnda köprü iþlevi göre-
cek büyük etkinlikler planlýyor:
Her ay sürekli yapýlacak okuma
akþamlarýnýn nisan ayindaki ilk
konuðu ünlü yazar ve gazeteci
Mehmet Altan.
Birbirinden kopuk sanatçýlarýn güçlerini birleþtirerek, iletiþim aðýný geliþtirmek ve daha
güçlü, daha iþlevsel etkinlikler
örgütlemek amacýyla biraraya
gelen Sander; ressamlar için sergiler, yazarlar ve þairler için
okuma ve dinleti akþamlarý,
müzik dünyasý için de alternatif
konserler düzenlemeyi amaçlýyor. Ayrýca Sander, olanaklarý
zayýf olan yazar ve þairlerin kitaplarýný yayýnlamalarý konusunda yardýmcý olmak, sanatçýlar arasýnda ve daðýtým-pazarla-
27
orta yolun bulunmasý tavsiye edilir. Bu konuyla ilgili
Allah (cc) Kur’an-ý Kerim’de
Müslümanlarý þu þekilde
tasvir eder: “(O kullar), harcadýklarýnda ne israf ne de
cimrilik ederler; ikisi arasýnda orta bir yol tutarlar.”
(Furkan Sûresi, [25:67])
Son olarak belirtilmesi
gereken bir diðer husus da,
Efendimizin sünnetinde bereketin ehemmiyetinin vurgulanmasýdýr. Ev geçiminin
bereketli olmasý için gerekli
davranýþ biçimlerine dikkat
edilmesi tavsiye edilmektedir. Örneðin yemek zamanlarý hep birlikte sofraya
oturmanýn, tüm aile bireylerinin birlikte olmasýnýn bereket getirdiði belirtilmektedir. Peygamber Efendimizin
bereket hususundaki tavsiyelerine riayet edilmesi, ailenin geçimini saðlama açýsýndan son derece önem taþýmaktadýr. Öte yandan insan da tüm insanlýðýn rýzkýný
verenin Allah (cc) olduðunu
unutmamalýdýr.
Kur’an-ý
Kerim’de bu konuda: “Þüphesiz rýzýk veren, güç ve
kuvvet sahibi olan ancak Allah´týr.” (Zariyat Sûresi,
[51:58]) ve “Yeryüzünde yürüyen her canlýnýn rýzký, yalnýzca Allah’ýn üzerinedir.”
(Hud Sûresi, [11:6]) buyrulmaktadýr. Ýþte bu sebeplerle
insan, ailenin geçimini saðlama konusundaki çabalarýnda daima Allah’a (cc) tevekkül etmelidir.
Kaynak:
• M. Abdulhalim: Ýslam‘da erkeðin eþine karþý
vazifeleri, Bütün yönleriyle
Asr-ý Saadet’te Ýslam, 1. Cilt
ma hususlarýnda iletiþim aðý kurulmasýna yardým etmek ve bu
iletiþimi saðlayacak bir sanat ve
fikir dergisinin yayýmlanmasý
için giriþimde bulunmayý amaçlýyor.
Bugüne dek yaptýðý katkýlarýndan dolayý Aydýn Karahasan
Sander’in onursal baþkaný seçilirken, edebiyat bölümü baþkanlýðýna yazar Kemal Yalçýn,
sinema bölümü baþkanlýðýna senarist Doðan Akhanlý, medya
bölümü baþkanlýðýna þair Orhan Aras ve yayýmcýlýk bölümü
baþkanlýðýna da Mete Atay seçildiler.
Sander müzik bölümü baþkanlýðýna seçilen Betin Güneþ
ise yaptýðý açýklamada, ‘Sanat
Mabedi’ adýyla düzenlediðim
müzik programlarýnda bundan
böyle Sander aracýlýðýyla Türkiye’nin müzik deðerlerini Avrupa’ya, buradaki sanatçýlarý da
Türkiye’ye daha kolay taþýyabilir ve onlarý daha güçlü tanýtabiliriz’ dedi.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
28
Seite 28
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
haber
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
BÖLGELERARASI ELEMELER TAMAMLANDI ÞÝMDÝ FÝNAL HEYECANI BAÞLADI
AVRUPA KUR’AN-I KERiM OKUMA YARIÞMASININ 20.Si
23 MART’TA WUPPERTAL’DE YAPILIYOR
Kerpen- Özel
slam Toplumu Milli GörüþIGMG Ýrþad Baþkanlýðý tarafýndan organize edilen ve bu yýl
20.si yapýlacak olan Avrupa Kur’an-ý
Kerim Okuma Yarýþmasý için geri sayým baþladý.
Bölgelerarasý elemeler tamamladý ve küçükler katogorisinde Ruhr A
Bölgesi’ni Yunus Emre Yanaz, Lyon
Bölgesi’ni Davut Tekbýçak, Kuzey
Ruhr Bölgesi’ni Yunus Emre Çiftçi
ve Avusturya 1 Bölgesi’ni Abdullah
Gündoðan temsil ederlerken; büyükler katagorisinde ise Mustafa Papak Avusturya 1 Bölgesi’ni, Fatih Çiçek Ruhr A Bölgesi’ni, Mücahid
Akargöl Rhein Neckar Saar Bölgesi’ni, Fatih Arcan Kuzey Ruhr Bölgesi’ni, Adem Tozlu da Berlin Bölgesini finallerde temsil edecekler.
IGMG Ýrþat Baþkaný Ahmed Özden yarýþma ile alakalý þunlarý söyle-
Ý
en güzel bir þekilde
okunacak ve bizler
de
ruhlarýmýzý
Kur’an’ýn rahmeti
ile yýkama fýrsatýný
yakalayacaðýz. Bilindiði gibi Kur’an,
okuyan ve dinleyen
için huzur veren, þifa kaynaðýdýr. Kitabýmýz Kur’an-ý Ke-
di:
“Bu yarýþma
bir çok cihetten
büyük anlamlar
taþýmaktadýr.
Öncelikle yarýþma vesilesi ile
Yüce Rabbimiz
Allah Teala’nýn
Mübarek Kitabý
Kur’an-ý Kerim
rim’in güzel okunmasýný teþvik etmesi itibarý ile de, böyle bir yarýþmayý tertiplemeye bizi vesile kýlan Yüce
Allah’a sonsuz hamd ve sena ediyoruz.”
“Ümid ediyoruz ki bu yarýþma
diðer yarýþmalara göre daha farklý
olacaktýr. Bu yýlki yarýþma için 3000
kiþilik bir salon kiraladýk. Jüri üyeleri, Ýlahiyat Fakülteleri’nde Kur’an-ý
Kerim hocalýðý yapmýþ deðerli hocalarýmýzdan oluþacak. Mýsýrlý ünlü
kariler Dr. Ahmed Nuayna ve Sümeyye Eddeb Kur’an okuyacaklar.
Tüm kardeþlerimizi bu müstesna
günümüze davet ediyoruz.”
23 Mart 2008 Pazar günü Wuppertal’deki Uni-Halle’de 13.00 baþlayacak olan yarýþma için gereken hazýrlýklarýn tamamlandýðýný bildiren
Kur’an Okuma Yarýþmasý Tertip
Hey’eti, salona giriþin 12.00’da baþlanacaðýný bildirdi.
YARIÞMADA, ÜNLÜ KARÝLERDEN Dr. AHMED NUAYNA VE SÜMEYYE EDDEB KUR’AN OKUYACAKLAR
.C. Berlin Büyükelçiliði
Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan, T.C Almanya
Baþkonsolosluklarý Din Hizmetleri Ataþeleri nezdinde faaliyette bulunan DÝTÝB dernekleri baþkan ve yöneticileriyle yapmakta olduðu bilgilendirme
toplantýlarýna,
Frankfurt çalýþma bölgesindeki faaliyette bulunan Wiesbaden’da devam etti.
DÝTÝB dernekleri arasýndaki koordinasyonun saðlanmasý, derneklerin birbirleriyle tanýþýp kaynaþmalarý, dernekler
arasýndaki bilgi akýþýnýn daha
düzenli hale getirilmesi, proplemlerin yerinde çözülmesi,
cami hizmetlerinin çeþitliliði
gibi konulaarýn görüþüldüðü
toplantýya, T.C. Berlin Büyükelçiliði Din Hizmetleri Müþaviri ve DÝTÝB Genel Baþkaný
Sadi Arslan, T.C. Frankfurt
Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn, DÝTÝB
Yönetim Kurulu Üyeleri Ayten Kýlýçarslan ve Nihat Özkan, DÝTÝB Genel Müdür V.
Mehmet Yýldýrým, DÝTÝB Birim
Müdürlerinden Ali Özdemir,
Bekir Alboða, Emin Özcan,
Nevzat Coþkun ile Frankfurt
bölgesi DÝTÝB dernekleri baþ-
T
Frankfurt Bölgesi Dernek Yöneticileri
Semineri Wiesbaden`da Yapýldý
kan ve yöneticileri katýldý.
T.C. Frankfurt Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Galip Akýn, toplantýda yaptýðý konuþmasýnda: “Bu toplantýyý düzenlemelerinden dolayý Sayýn Müþavirime huzurlarýnýzda teþekkür etmek istiyorum. Bizler hizmetlerimizi
vatandaþlarýmýza sunarken,
mevzuattan kaynaklanan birtakým eksikliklerimiz olabilir.
Bugün burada, kendi sahalarýnda uzman olan arkadaþlarýmýn vereceði bilgilerden istifade ederek, açýklarýmýzý kapa-
tacaðýz. Toplantýnýn bölgemizde yapýlmasý bizim için son
derece yararlý olmuþtur. Baþkanlarýmýz, ilgili müdür arkadaþlarýmýzla görüþüp, öðrenmek istedikleri konularý ilk elden alma fýrsatý bulacaklardýr”
dedi.
Din Hizmetleri Müþaviri
ve DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi
Arslan da toplantýda yaptýðý
konuþmasýnda: “Davetimize
iþtirak ederek, toplantýmýza
katýlma nezaketinizden dolayý
bütün dernek baþkanlarýmýza
ve yöneticilerimize huzurlarý-
nýzda teþekkür ediyorum. DÝTÝB olarak bugün itibariyle eskiye nazaran çok iyi bir noktaya geldik. Gerek derneklerimizin ulaþtýðý sayýsal çokluk, gerek vatandaþlarýmýza yönelik
olarak verdiðimiz hizmetin çeþitliliði bakýmýndan, gerçekten
kýskanýlacak bir konumdayýz.
Peki bu durum yeterli midir?
diye sorarsanýz, yeterli deðildir. Daha alacaðýmýz çok mesafeler var.
Öncelikle Din Hizmetleri
Ataþelerimizin bulunduklarý
merkezlerimizde, teþkilatlan-
mak zorundayýz. Artýk her
türlü hizmetin Köln’den verilmesi mümkün olamamaktadýr. Bir kýsým faaliyetlerimiz,
yerinden yönetim anlayýþýna
uygun olarak yapýlmak zorundadýr. Ýnþallah bu konudaki
çalýþmalarýmýz devam ediyor.
Yakýnda somut bir adým atmýþ
olacaðýz.
Hanýmlarýmýzýn, derneklerimizin yönetim kurullarýna
girmesini önemsiyorum. Nüfusumuzun yarýsýnýn haným
olduðuna göre, ayný oranda
hizmetlerimizde temsil edilmeleri gerekir diye düþünüyorum. Haným kardeþlerimizin
yönetimlerimizde yer almalarý, hem dýþa dönük olarak vitrinlerimizi güzelleþtirecek,
hem de hizmetimizin sunumunda bir kalite getirecektir.
2007 yýlýnda DÝTÝB olarak,
çok önemli faaliyetlere imza
attýk. Ýnþallah bu sene de bu
gibi faaliyetlerimizi sizlerin
katkýlarýyla baþarýlý bir þekilde
gerçekleþtireceðiz” dedi.
DÝTÝB dernekleri bilgilendirme toplantýsý, birim müdürlerinin dernek yetkilerine
verdiði brifing ve dernek yöneticilerinin sorularýnýn cevaplandýrýlmasýyla sona erdi.
25. sayi sayfalar
30.04.2009
özel köþe
abam delikanlýlýk çaðýna girince artýk iyice ele avuca sýðmaz
olur. Ne okulda ne de sanatta baþarýlý olmayýnca.
Dedem kel kaymakam rahmetlinin kafasý atar ve babamý çalýþmak üzere Adana’ya gider. Adana’da Arap
Köyünde çalýþmaya baþlarlar. Tabii babam iþten pek
anlamadýðýndan fidelere
zarar verir. Genç kýzlar babamýn sesini beðendiklerinden abi sen türkü söyle
biz senin yerine de çapalarýz derler. Babam da böylece sesinin sayesinde çalýþmadan kurtulur. Karaman’dan da Topuzlardan
Mehmet aða ve çocuklarý
var. Bu arada Urfa’lý bir ailede orada çalýþmakta.Ailenin 6 oðlu bir de dul kýz
kardeþleri var. Babam yine
kafasýndan âþýk olur türküleri döktürür ama abilerinden de korkmaktadýr. Ertesi gün Aða avara zarar veren köylülerin eþeðini
adamlarýna astýrýr. Köylü
de gelir tam da babamý çekemeyen Karaman’lý birine:
—Bu eþþeði kim astý diye sorarlar. Adam da:
—Bunu yapsa yapsa
Hacarap yapar deyince.
Babamýn peþine yürürler ama Aða müdahele yapar ve:
—Ben yaptýrdým daðýlýn
kiminse alýn parasýný deyince kimse kalmaz ve babam da dayaktan kurtulur.
Daha sonra babam eþþeðin
asýldýðý yere varýnca þaþýrýr
zavallý hayvaný resmen
idam etmiþler dili bir karýþ
dýþarda. Baþka birgün ýrgat
kýzlar gelir babama:
—Þu Çavuþ bize caka
yapýyor buna bir ders verelim. Sen bir plan yap da
onu suya düþür biz seni koruruz derler. Hergün geçtikleri dereye gelince Babam Çavuþ`a dönerek:
—Gel sýrtýmda Karþýya
geçireyim demiþ. Çavuþ
da:
—Beni kaldýrabilir misin deyince babam Çavuþ`u
sýrtýna ve emin olsun diye
bir de sallar. Çavuþ da emin
olunca:
—Tamam der.
Babam Çavuþ`u sýrtýna
alýr ve tam tesbit ettiði yere
varýnca kendini boþluða býrakýnca adam suyun yüzünde kalakalýr. Tabii millet gülmekten kýrýlýr Çavuþ
da babama saldýrmak ister
B
11:25 Uhr
Seite 29
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
ÝLK GURBET DENEYÝMÝ ADANA...
ama önüne geçerler. O
gün gecede hava biraz
serindir, Karaman’lý Topuzlarýn orda ýrgatlara
ekmek çýkaran fýrýnýn
orda yatmaktadýrlar.
Babam üþüdükçe fýrýna
yaklaþýr derken babamýn elbisesi ateþ alýr
ama hemþeriler kurtarýr. Artýk Adana’da barýnamayacaðýný hissedince Karaman’a döner.
Babaannemin ve dedemin sinemada olduðunu öðrenince doðru Ferid`in sinemaya gider.
Bakarki
babaannem
yalnýz gider babaanneme sarýlýr babaannem:
—Babana görünme Hacýmmedim ben konuþurum
der.
Dedem sigara içmeye
inmiþ yanýnda Yahya eniþtem de var. Babamsa uzaktan durumu dikiz etmektedir. Babaannem yalnýz oturuyor dedem oturaðýna
bastonunu býrakmýþ kimse
oturmasýn diye. Köylü gencin bir tanesi gelir dedemin
bastonunu bir kenara atar
ve babaannemin yanýna
oturur. Babam daha adam
yandý diye düþünmeden
dedem durumu farkeder
adam özür dilese de adamý
haþat ederler. Babam ekmekçi Niyazi`nin orda iþ
bulur hem orda çalýþýr
hem de fýrýnda yatar. Fakat
oradan da kovulunca bir
müddette nalbant Mustafa`nýn hanýnda yatar. Nihayet babaannem dedeme:
—Ya hacýmmedimi eve
alýrsýn ya da ben de giderim deyince dedem de:
—Tamam, getir der. ALLAH ikisini de rahmetiyle
korusun. Bu olayda böyle
neticelenir.
FRENSÝZ KAMYON
ÞOFÖRÜ HACARAP!
Babam iþsiz günlerin birinde Lavgar Ýbrahim firensiz arabasýna þoför aramaktadýr. Kimse þoför olmayýnca babam Lavgar Ýbrahim`in kamyonuna þoför
olur. Karaman’ýn Masara
Köyünün Camisi için toroslarýn zirvesinden kereste taþýnacak. Kamyonun freni
de olmadýðýndan kimse
sürmek bile istemiyor. Babam kendinin de kamyon
sürebildiðini kanýtlamak
için bu tehlikeli iþe giriþiyor. Kereste getirmek için
M.Salih AYDIN
þeytan deresine inmesi gerekiyor. Arabanýn þoför mahalline ormancý Þýh Ali ile
patron Lavgar Ýbrahim oturur. Kasada da asker muayenesinden Köye dönen
20 kadar genç. Araba tam
36 virajlý avgan yokuþuna
geliyor. Babam 2`inci viteste aðýr aðýr aþaðý iniyor.
Lavgar Ýbrahim Lavgar olduðundan (Bizim orda boþboðazlara lavgar derler)
Babama dönerek:
—Tilkicinin Osman bu
yokuþtan aþaðý 3`üncü viteste iniyordu sen de amma
yavaþsýn deyince. Babamýn
keli atýyor, çünkü Lavgar
Ýbrahim`in dediði Tilkicinin Osman, araba sürmeyi
babamdan öðrenmiþ. O kýzgýnlýkla vitesi atar ama vites girmeyince araba aþaðýya doðru þahlanýr. Birinci
viraja girerken kasadaki
gençler Hacarap iþtahlandý
zannederek türkü söylemeye baþlarlar. Babam Ne çerçeve ne cam olan pencereden baþýný uzatarak:
—Atlayýn gençler aþaðý
atlayýn uçuyoruz diye baðýrýnca. Bizim gençlerden atlayan atlayana, atlayanlarda kenarýndaki çalýlara çamaþýr gibi serilmiþ durumda. Bu arada babam birinci
virajý atlatmýþ ikinci viraja
yaklaþýyor. Lavgar Ýbrahim`le Ormamcý Þýh Ali
durmadan þahadet getirmekteler. Durum çok vahimleþmekte babam bakýyor bir kaya çýkýntýsý anýnda karar veriyor ve kayaya
vuruyor. Arabanýn teker
baðlantýsý kopunca teker alta giriyor ve fren yapmýþ gibi duruyor. Tabiki Lavgar
Ýbrahimle Þýh Ali hemen
aþaðý iniyorlar birbirlerine
þöyle baðýrýyorlarmýþ:
—Valla billa Haracap olduðunu bilseydim arabaya binmezdim. Babam cevap veriyor:
—Beraber binmiþtik
herhalde. Öteki yandan
gençler:
—Hacarap abi madem duracaktýn ne diye
bizi çamaþýr gibi serdin.
Babamda:
—Ne bileyim böyle
duracaðýmý ben müneccimmiyim diyor. Parçayý söküyor Karaman’da
kaynak attýrdýktan sonra gelip parçayý takýyorlar ve kereste bitinceye
kadar 3 sefer yapýyor. Karaman’daki þoförler Hacarap
ha bugün ölür ha yarýn diye bekliyorlar. Babam Karaman’a saðsalim dönünce
seviniyorlar ve:
—Hacarap çok korkmuþtuk sen deli misin firensiz arabayla þeytan deresinden kereste çekiyorsun. Babamda:
-Ne yapalým hýrsýzlýk mý
yapalým rýzýk için çalýþmak
gerek diyor. Çaylarda geliyor birgünde böyle kaynayýp gidiyor.
EMNÝYETE NASIL
ÞOFÖR OLDUM!
Babam yine iþsiz Kürt
Arif amca babama:
—Hacarap boþ gezme
sana bir iþ buldum der. Babamda:
—Olur, nasýl istersen
der. Arif amca da Komser
Sami efendiye telefon eder
ve Sami efendinin yanýna
29
gönderir. Babam Sami efendinin yanýna varýnca. Karaman’ýn Pýnarbaþý Köyünden olan Komser Sami
Efendi babama:
—Hacarap sen hem þoförsün hem de askerde çavuþtun seni bekçi baþý kadrosundan iþe alalým yapar
mýsýn? Deyince babam:
—Tabii hemen der. Çünkü kimse boyu küçük diye
babama iþ vermemektedir.
Karaman’da 2 sefer çarþý
yanmýþtýr bu olay 1` inci
çarþý yangýnýnda oluyor.
Emniyete haber geliyor çarþý yanýyor diye. Babam
komser ve 2 polis olay yerine gidiyorlar bakýyorki itfaiyeciler çekingen itfaiye
hortumunu kapýp ateþin
içine dalýyor. Yangýn sönünce Karaman Kaymakamý 150 lira taltif ediyor ve
bekçilere örnek insan olarak gösteriyor. Baþka bir
yangýn oluyor rahmetli
Kürt Arif amcanýn evi yanýyor. Babam yine emniyet
mensubu olarak olay yerine gidiyor. Ýtfaiye hortumunu kapýyor ve ateþin içine dalýyor evlâtlarým aç
kalmasýn iþsiz kalmayayým
diye. Arif amcanýn evi ve
yorganýn içine sakladýðý parasý fazla zarar görmeden
kurtuluyor. ALLAH (c.c)
korumasý ve rahmeti ile.
Rahmetli Arif amca babamý
gönüllüyor. ALLAH (c.c)
iyileri yardým severleri eksik etmesin yoksa fakir fukara ne yapar. En güzel
günlerin sizlerin olmasý dileðiyle ALLAH’a emanet
olunuz efendim.
Selâm ve dua ile.
Inhaber: Arif Güngör
Çalýþma Saatleri:
Pazartesi-Cuma: 06.00 - 18.00
Cumartesi: 06.30 - 12.30 . Pazar: 07.00 - 11.00
Waldfriedhof 46 . 81377 München
Tel: 089-71090481
Handy: 0157-74492176
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 30
30
hayat
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Bayramdan önceki
gün
Herhangi birfleyin
üzerine örtülen bez
Sad›k olma hali
Beceri, hüner
1
7
18
14
15
bulmaca
Mart-März 2008 / Rebiü`l Evvel 1429
74 plakal› ilimiz
Bir erkek ad›
Gam, keder
3
19
10
8
Ba¤›fllama
24
23
Genifllik
16
Üçüncü tekil flah›s
‹laç
17
Ekin Sodyum’
ekilen
un
arazi simgesi
Köpek
12
11
20
Bir tür büyük ve
zehirli y›lan
Sa¤ üst resim
Sözleflme
Su
Tersi, gelecek
Olta’n›n ilk hecesi
Mükemmel
Bir nota
5
Kötü’nün ilk hecesi
2
22
Büyük Hun
‹mparatoru
Bir tür de¤erli
kumafl
Lekelemek, iftirada
bulunmak
Bir Müslüman ülke
Sol üst resim
Kedi
21
4
Erzurum ilimizin bir
ilçesi
Çekiflme
Buyruk
Grup
Uzakl›k belirtir
Avrupa Ekonomik
Toplulu¤u
Ac›km›fl olan
Askere hücum emri
‹nat’›n ünsüzleri
13
Dört eylemden biri
Kuzu sesi
Bir gezegen
Bir evcil hayvan
Mütekait
Burnumuzla alg›lad›¤›m›z kavram
Tersi, hadise
‹t
6
Bir kad›n ad›
Su
Hadise
Kusurlu
Hayati içece¤imiz
Tersi, bir ba¤laç
Maddiyatla ilgili
herfley
Sanat icra eden kifli
Mükemmel olan
eser
Deva amaçl›
müstahzarlar
Karaman ilimizin bir
ilçesi
Heybetli
Al›n
Lekelenmifl olan
Yemeklere kat›l›r
Resim çizen kifli
9
Su
Bir erkek ad›
Yapmac›k hareket
Tart› aleti
‹flçi
Alfabemizin 16.
harfi
Fas›la
Tayin edilme
Dinsiz
Faaliyet
Buket
Baflflehrimiz
Berrak
Bir göz rengi
Alfabemizin kökeni
Beddua
Cerrahi operasyon
Elektrik saati
Bir tür flekerleme
Bir ço¤ul yap›m eki
S›cakl›k
Baston
Genifllik
Aptal
Sami’nin ünsüzleri
Birisine bulaflmak
Oto yar›fl›
‹sim yerine kullan›l›r
Arka
Aç›klama
Roro’nun ünsüzleri
Nisyan hali
Tungsten’in simgesi
Tersi, Zile’nin
ünsüzleri
Küçük bal›klar›n
evdeki bar›na¤›
Tamam m›
anlam›nda bir soru
Argon’un simgesi
Bir tür çiçek
Uzakdo¤u
sporlar›nda kuflak
derecesi
Azot’un simgesi
Sini’nin ünlüleri
Eser üretme
‹stanbul’da bir semt
Gelir
getiren Bir nota
mülk
Yafl›t
Vaaz eden
Bir tür pamuk
Büyük un konulan
torba
.......... de küçük ama mide buland›r›r
Çocuklu kad›n
Atefl
Onar›m
Matematikteki
sabit say›
S›cakla so¤uk aras›
At›n yavrusu
Bir tür
Nemli
kaplama
olan
maddesi
01 plakal› ilimiz
Evin girifl yeri
Amerika’n›n iflgal
etti¤i bir Müslüman
ülke
Pefli s›ra gitmek,
izlemek
Bir nota
Bir kad›n ad›
Bal yapan hayvan
Vilayet
At›n yavrusu
Doküman
Bir kad›n ad›
Arapça’da bir harf
Kafa’n›n ünsüzleri
Sö¤üt’ün ilk hecesi
Duman lekesi
Eritici s›v›
De¤erli bir tafl
Dost ve Müslüman
bir ülke
Bununla birlikte
Bilgisayar›n hata
vermesi
27
‹ktidar
Soyluluk
Kamer
Amerikan öküzü de
denilen bir
büyükbafl hayvan
Kükürt’ün simgesi
Oku anlam›nda Oto aksaArapça m›ndan
emir
Sol alt resimdeki
hayvan
Bir erkek ad›
Kurufl
Dost
Bir vahfli hayvan
Sami’nin ünlüleri
26
Ac›, ekfli, tatl› gibi
kavramlar
Meyilli
Tritium’un simgesi
‹yot’un simgesi
Ac›ma duygusu
Yurttafl
25
ANAHTAR
SÖZCÜK
1
14
2
15
3
16
4
17
5
18
6
19
7
20
21
8
9
22
10
23
11
24
25
12
26
13
27
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 31
25. sayi sayfalar
30.04.2009
11:25 Uhr
Seite 32

Benzer belgeler