Sedat Veyis Örnek-Türk Halk Bilimi ve Ölüm-Doğum

Transkript

Sedat Veyis Örnek-Türk Halk Bilimi ve Ölüm-Doğum
Ersan, Perran [t.y.] “Sedat Veyis Örnek-Türk Halk Bilimi ve Ölüm-Doğum-Evlenme
Oyununun Reji Defteri”, Yayımlanmamış Lisans Tezi, Ankara: Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü.
SEDAT VEYİS ÖRKEK - TÜRK HALK BİLİMİ ve
ÖLÜM - DOĞUM - EVLENME OYUNU REJİ DEFTERİ
PERRAN ERSAN
25908-LİSANS TEZİ
TİYATRO
içindekiler
KOKU
SAYFA
İÇİKDEKÎ LER......................................
ÖNSÖZ
..............
1
....................... 2
S.V.ORKEK’IK HAYATI
"3
J
S.V .ÖRNEK'IN YAZARLIĞI ..........................
4-7
HALK BİLİMİ ARAŞTIRMASI .........................
8-19
ÖLÜM-DOĞUM-EVLENME,REJİ DEFTERİ .......... .......
20-108
DİPNOTLARI-KAYNAKÇA .............................
109
SONSÖZ ...................................... .
110
ÖNSÖZ
Çok genç yaşta yitirdiğimiz Ptkültemiz öğretim üyelerinden
Sedat Veyie Örnek Hocamız’m
anısı için yazılan oyunu ve Hoca­
mın yazarlığı üzerine araştırma yapmak,çok sevdiğim,kendisinden
ders aldığım değerli hocamın anısına bir parça olsun katkıda
bulunabilmek için de bir çabaydı...
Değerli bilim adamı hocamızın yaşamını,bilim adamlığını,ya­
zarlığını araştırıp,anlatabilmek çok kolay olmadı,elimden ge­
len çabayı göstermeye çalıştım fakat yine de bu değerli bilim
adamını her yönü ile böyle bir teze sıkıştırmak hiç de kolay
olmasa gerek...
Eğer anısı için yazılan bu oyuna biraz katkım oldu ise bu bana
en güzel karşılıktır emeğim için.
/
SEDAT VEYİS ÖRNEK
YAŞAMI: Sedat Veyis örnek Zara'da boğmuştur(1927)Sivas Lisesini(1949),
*
Ankara Üniversitesi İlahiyat; Fakültesini (1953) bitirmiştir .Askerlik
görevinden sonra Almanya'ya gitmiş,Tübingen Üniversitesinde dinler ta­
rihi ve etnoloji alanında doktora yapmıştır,(1960).Dönüşünde Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde etnoloji a^istanıi1961
doçenti(1966),profesörü(1971)olmuştur.
Viyana(1963),Bonn(1969),Marburg ve Göttingen(1974) Üniversiteleri
ile araştırma enstitülerinde alanıyla ilgili çalışmalar yapmıştır.
Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Halkbilim dersleri ver­
miştir.
Aralık 1980 de hayata gözlerini çok genç bir yaşta yummuş­
tur .
Halkbilimle ilgili başlıca eserleri:
Sivas ve çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Bâtıl İnaçların ve Büyüsel İşlemlerin Etnolojik Tetkiki(1966)
Etnoloji Sözlüğü(1971)
İlkellerde Din,Büyü,Sanat,Efsane(1971)
Anadolu Folklorunda Ölüm(1971)'
Budunbilim Terimleri Sözlüğü(1973)
Türk Halk BilimiC1977)
SEDAT VEYİS ÖRNEK'İN YAZARLIĞI(1)
A) ELEŞTİRİLERİ
1948_1949 yılları arasında Sivas’ta çıkan "Hakikat” adlı gazetede
ve 1950-51 yılları arasında Yeditepe'de tiyatro eleştirmeleri yap­
mış tır .Sivas 1ta oynanan Hamlet oyunu üzerinde"Bir müddet evvel Öğ­
retmen okulunun Hamlet'i temsil edeceklerini duyunca hayret ettim.
Doğrusu Hamlet'in Sivas'ta sahne müsaitsizliği,dekor,kostüm gibi
tiyatro sanatının zarurileştirdiği bir takım imkansızlıklar içe­
risinde temsil edilebilmesi bana ve birçoklarına aşırı bir cesaret
gibi geldi.Fakat teksil gücü ile bu telakkimizin dumura uğradığını
gördük." diyor. (1)
B)HİKAYELERİ
Pirinçler Yeşerecek önceleri üçleme
olarak yazılmış.
VARLIK
Yelpaze,Dilligil'in Kurt,Bir şehirde Üç Kişi
.DEĞİŞİM
1I—
I.■ ı ¿11... —
Salak,Suda Oynar Balıklar
YELKEN
Kuzey-Güney
TÜRK DİLİ
Köpekli Kadın
ŞU
Cam Ününde
C)ÇEVİRİLERİ
Henrich Böll den Duvardan Gelen Sesler
Türk Dilinde Japon No oyunu
D)OYUNLARI
Modern Lokanta (Bir perdelik güldürü) İlk oyunu 1968 Türk Dili
Manda Gözü Türk Dili 23 Mart 1970
Kurt
23 Eylül 1963
Akın, Rüya İçinde Rüya
Figaro'nun Lüğünü
Modern Lokanta
Pusuda
Pirinçler Yeşerecek 1969-70 Devlet Tiyatroları
KURT (3;)
KONUSU:Hal il Ağa1n m ağılma bir kurt dadanır.Tüm koyunlarını par­
çalar hele ki mor koyununu,canından çok sevdiği,derdine ortak etti­
ği.Halil Ağa inatçı mı inatçı and içiyor kurdu yakalamaya ama yaka­
ladığında öldürmeyecek ona çok ağır bir ceza verecek.Bir demir mas­
ke yaptırıyor,kurt gelince kafasına geçirecek,bir de çıngıraklı de­
mir maske.Kurdu yakalayacak ve bu çıngıraklı tasma ile dağlara sa­
lıverecek.Ergeç intikamını alacak ve kurt da yaptıklarının cezasını
çekecektir.Kahvede kasabalılar bu tasarıya güler,alay ederler.Ama
yüzüne karşı değil.Halil Ağa'dan,kininden,heybetinden korkmaktadır
herkes.Halil Ağa Anadolu'nun buz gibi,karlı,soğuk gecelerinde tam
onyedi gün nöbet tutturur iki oğluna.Tüm güçlüklere dayanırlar kur­
du yakalıyabilmek için.İşin ucunda mor koyunun intikamı ve Halil
Ağa'nm şerefi vardır .Vaktiyle Halil Ağa'n m , babasını öldürmüş bir
düşmanı vardır.Kasabalıyı alay etmeye zorlar Halil Ağa ile.Küçük
düşürmeye çalışır Halil Ağayı,Çarkçı denilen bu adam.
Nihayet Halil Ağa kurdu yakalayınca şerefini kurtarmış,öcünü
almış kişilerin heybeti ve gururu ile kahvenin önüne dikilir.Dünya­
lar onundur şimdi.Kahvedekileri süzer tepeden,kasabalının gülmesi
kaybolmuş,Halil Ağa daha bir yücelmiştir gözlerinde.Ve dediğini ya­
par, inadını yerine getirir.Çıngıraklı tasma taktığı kurdu dağlara sal
Kurt tasmadaki zillerin çıkardığı ses yüzünden avına yaklaşamaz
Aç kalır.Çıngırakla karışık acı,ezik bir uluma sarar etrafı.Bu her
gece böyle devam eder.Herkesin rahatı kaçmıştır.Tedirgin olurlar bu
ulumadan.Halil Ağanın dünyası da karışır,o da dayanamaz,kurdun acı
ulumalarına,düşüne girer geceleri sürü sürü kurtlar"açız" diye ba­
ğırırlar hep bir ağızdan.Gözleri kan çanağı fırlar yataktan Halil
Ağa pişmandır yaptıklarına.Kimsenin yüzüne bakacak hali kalmamıştır.
Ortalarda görünmez olur,kasabalı kınamaya başlamıştır Halil Ağayı.
Hergün ölmektense birgün ölmeyi tercih eder.Karar verir,kurdu yaka­
layıp çıngıraklı tasmayı çıkaracak kurdun ulumalarına bir son vere­
cektir .Karısının direnmelerine,yalvarıp yakarmalarına aldırış etmez,
yanına silahını ve yuunlu alıp dağa çıkar.Günler geçerağadan haber
çıkmaz.Herkes umudu keser hayatından.Çarkçı bir gece elinde bir yün
kalpakla kahveden içeri girer,bu Halil Ağanın yün kalpağıdır.Halil
ağayı kurtların parçaladığını söyleyerek oğluyla alay eder.Artık
Çarkçı1nın borusu ötecektir kasabada.
Gecesini rakıyla renklendirir.Fakat Halil Ağanın ani dönüşü
Çarkçı'nm keyfini kaçırır.Taş kesilmiştir adeta ve Halil Ağa kurda
verdiği cezayı Çarkçı'ya verir.Çıngıraklı tasmayı takarak kovar onu
kasabadan.
TOPLUM ÖZELLİKLERİ VE KURLUM YAZILIŞ NEDENİ:
Oyun yaşanmış bir olaydan yararlanılarak yazılmıştır^yazar aynı
zamanda da folklorcü,etnolog olduğu için bu olaya ilgi duymuş,önce
hikaye şeklinde yazmış,sonra oyunlaştırmıştır.
Katı kurallar kişileri dar bir çemberin içine almış,bu çem­
beri zorlamak,kuralları yıkmak isteyenler hep yenik düşmüş ve şart­
lara uymak zorunda kalmışlardır.Kişi istediğince düşünemez»hareket
edemez.Tüm toplumun fertleri gibi düşünmeye ve de harekete zorlanır.
Sadece topluma uymak kollektif düşünceyi paylaşmakla yetinir.Bu or­
tam içinde bir kişinin kuralların dışına çıkmak istemesi,kollektif
düşünceyi yıkması büyük bir olaydır.Ve de yürek işidir.Kurt oyununa
konu olan Halil Ağa da böyle bir ortamda yaşamaktadır.Bu çemberi
zorlamış,mücadele etmiştir.Ve karşısına çıkan tüm engelleri devirmiş
mertçe»erkekçe savaşarak toplumu alt etmiştir.Bu olay zamanla efsa­
neleşmiş ıkahvelerde,hanlarda anlatılmış olup oedat Ve^/is Orn
olayın geçtiği kasabada yaşanmış hikayeyi oyunlaştırmıştır.
PİRİNÇLER YEŞERECEK
KONU: Öldürmek için para alan askerler,onlara
etini satarak
yaşamaya çalışan şakşiler,ve iki yana aracılık eden mamasanlar..
Toplumsal sarsıntılar içinde yolunu bulamayan küçük insanlar..(I)
Birleşmiş Milletler askerlerinin bulunduğu 38. enlem kuşağının
güneyinde geçer.şiirli nitelik taşıyan dokuda manevi açlığını
gidermek için köyde bir şakşi kadınıyla yatmak isteyen,maddi duru­
munu düzelterek hasta çocuğunu ölümden kurtarmaya çalışan bir ka­
dın ve bu kadının gelirinden yararlanan yaşlı bir mamasan ile Kim
adlı bir asker kaçağı üzerine kuruludur oyun.
Kadın ile yatmak isteyen asker her gece gelir,ancak yan
odadan duyduğu bir çocuk sesi ile irkilir.Çocuk kadının bir başka
şehirdeki bir ilişkisinden olmuştur.Asker de aynı sıralarda o şe­
hirde bulunmuş ve o kadına benzer bir kadınla ilişki kurmuştur.Bu
yüzden asker kadının çocuğuna küçükken başından geçen bir olay ne­
deniyle çocuk sevmediği halde yakınlık duyar.Hasta çocuğu iyileş­
tirmek için gayret gösterir.Buna karşın kadın da askerle ilgilenir.
Ancak asker bu gayretinin sonucunda kadının parasına göz dikerek
sırtından geçinen Kim adlı haydut tarafından öldürülür.Savaşın çar­
kı arasına sıkışmış olan kadın artık doğal yaşama çabasını destek-*
siz ve umutsuz olarak sürdürmek zorundadır.
Konu,Kore'de geçiyor ama oyunun yönelişi evrensel,böyle
bir olay dünyanın her yerinde geçebilir.Çünkü savaş evrensel bir
olgudur.Bütün insanlığı ve sorunlarını ortak bir noktada toplar.
Bu nokta,savaşın getirdiği kötülüktür,savaş insanların huzurunu
bozar,kötü günlere sürükler.Kadın ve asker savaşa istemeden katıl­
mışlardır ,çünkü savaş onların iradeleri dışındadır.
TÜRK HALK BİLİMİ
,,*
(4)
Tanımı: Bir ülke ya de belirli bir bölge halkına ilişkin maddi
ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen,bunları kendine özgü
yöntemleriyle derleyen,sınıflandıran,çözümleyen,yorumlayan ve son
aşamada da bir bireşime vardırmayı amaçlayan bir bilimdir.
Bir ülkenin,bir yöre halkının,bir etnik grubun yaşamının bütü­
nünü kapsayan ve temelinde o halkı oluşturan insanların ortak ve
yaygın davranış kalıplarını,yaşama biçimini,belirli olaylar ve du­
rumlar karşısındaki tavrını,çevresini ve dünyayı algılayışını açıkT
lamada»geleneksel ve törensel yaşamı düzenleyen,zenginleştiren,renk
lendiren bir dizi beğeniyi,yaratıyı,töreyi,kurumu,kurumlaşmayı göz
önüne sermede,bir ucuyla geçmişe,bir ucuyla da zamanımıza uzanan ge­
lenekler »görenekler ,adetler zincirini saptamada,bu zincirin köstek­
leyici ya da destekleyici halkalarını tek tek belirlemede,halk kül­
türünün atar damarını, yakalayarak bunlardan özgün ve çağdaş yarat­
malar çıkarmada halk bilimin rolü ve önemi birinci derecedir.
Böyle bir görevi ve amacı üstlenen bu disiplin başta budunbilim
(Etnoloji) olmak üzene toplumbilim,ruhbilim,sosyal ve kültürel antro­
poloji, edebiyat,dilbilim,dinbilim,tarih,dinler tarihi,sanat tarihi,
coğrafya,tıp,hukuk v.b..bilimlerle yakından ilişkilidir¿gerektiğinde
bunların yöntem ve bulgularından yararlanır,sırası düştükçe başka
ülkelerin halkbilimsel(Folklorik) verileriyle koşutluk kurar,karşı­
laştırmalar yapar,bunların kökenine inmeye çalışır,böylece yerellikten ve ulusallıktan evrenselliğe geçerek insanlığın ortak kültürüne
katkıda bulunmaya yönelir.
HALK BİLİMİN KAYNAKLARI
Bir ulusun,bir halkın,bir yörenin ya da bir etnik grubun yaşa­
mıyla ilgili çeşitli yanlarını,adetlerini,geleneklerini»görenekle­
rini ,inanmalarını,becerilerini vb. yazıya geçirmiş kimselerin yazma
ya da basılı yapıtları,yazıya dökülmüş anıları,gezi notları,gözlem­
leri ,izlenimleri yazılı kaynakları oluştururlar.Bu türden yazarı
bilinen belirli yapıtların yanısıra,yazarı»yaratıcısı ve yazılış
tarihi bilinmeyen,"Anonim" dediğimiz,yani ortaya çıkışını.yaşama­
masını halkın ortaklaşa oluşturduğu bir tür kaynak vardır ki,bun­
lara da sözlü kaynaklar denmektedir.Daha çok halk edebiyatının
inceleme ve uğraşı alnına giren efsane,masal,halk hikayesi,des­
tan, mani ,türkü,ağıt,ninni »bilmece,atasözü »tekerleme,seyirlik oyun­
ları »karagöz ,ortaoyunu,meddah eserleri vb. sözlü kaynakları oluş­
tururlar .Bunlar;ağızdan ağıza,kuşaktan kuşağasözle aktarıldığı gibi
örneğin "masal anaları"ndan,"kaynak kişi"lerden,asıllarma uygun
.olarak anlatan ya da canlandıranlardan,söyleyenlerden,"çığıranlardan" dinlenerek,derlenerek,saptanarak yazıya,fotoğrafa,filme ve
ses bandına geçirilirler.
1) YAZILI KAYNA*.LRR
a)Yazılı Yapıtlar
b)Sözlüklar,ağız derlemeleri
c)Edebiyat
d)Süreli
Yapıtları
Yayınlar
2)GÜRSEL KAYNAKLAR
a)Sinema
b)Televizyon
clResim
d)Şenlikler »Bayramlar,Yerel Günler
SOSYAL NORMLAR
j^-,)Yaptırımlar ve Türleri
Toplumsal yaşam bireyler,gruplar ve cemaatlar arasındaki ilişkilerin
rjüzenli bir biçimde sürdürülmesi için bir dizi beklentiyi»kalıp devranışi,işlemi,kaçınmayı,yasağı gerektirir,Bu türden davranış ve beklentiler
gosyal
normlar kavramı içinde kümelenmektedirler.Birtakım düzenleyici
ve denetleyici mekanezmanın özlerini oluşturduğu sosyal normlar,sosyal
alışkanlıklardan örf,âdet,töre,gelenek,görenek ve kanunlarla genişleyen
bir tabloyu içine almaktadırlar.
Sosyal normların ortak ve belirgin özelliği yaptırımlardır.Yaptı­
rımlar (Müeyyideler ), sosyal denetimi sağlamak ve sosyal normlarmetkinliğini ayakta tutabilmek için bireylerin,grupların,cemaatların ve
topluluğun üzerinde zorlayıcı,kmayıcı ya da özendirici,ödüllendirici
tepkilerini ve baskılarını işletirler..böylece toplumda varolması ge­
reken genel bir uygunlaşımı düzenler ve korurlar.
Yaptırımlar»kaynaklandıkları öz ve içeriklere göre türlenirler.Her
tür yaptırımın amacı aynı olmakla beraber cezalandırma ve ödüllendirme
yasaklama ve özendirme,karşı çıkma ve oluruna bakımından ayrımlar,
gösterirler.
2-)Başlıca Normlar
a-)ORF:Çoğu zaman katı beklentileri olarak nitelenen birtakım örnek
tutum ve davranışlardır.Örfler,aynı zamanda toplumun herhangi bir de­
ğer sisteminin bünyesini oluşturan temel taşlarını da temsil ederler.
Bu değer sisteminin bünyesini »toplumsal yapının durumuna göre gide­
rek özel bir hukuk sistemine
ya da d sistemdâki bir yasa maddesine
de gerekçe olur.Örflere karşı çıkma kimi toplumlarda yasaya
karşı
çıkmayla bir tutulur»hatta zaman zaman yasaların da üstünde tutularak
katı ve bağışlamasız bir tutumla bidey cezalandırılır,
b-)Adetr^aptırım gücü örfe bakarak daha gevşek ve esnek olan adetin
birçok tanımı yapılmıştır.Adetin karakteristiğini alışılmış birtakım
davranışların giderek kalıplaşması oluşturmaktadır.Bu kalıp,davranıelar ve alışkanlıklar,örfteki yapılma ya da kaçınma zorunluğu yerine
adette yapılmalı ya da yapılmamalı niteliğine bürünmektedir.
c-)TEAMÜL:Arapça "Amel"den gelen teamülün sözlük karşılığı l)İş,mua­
mele,bir işin oluşu.2)oteden beri olagelen muameledir,
d-)AKABE:Gerek teamül,gerekse anane özellikleri ve işlevleri yönün­
den örf,adet ve gelenekle eşanlamlı sayılırlar.Bu bakımdan,bu kavram­
ların sadece sözlük karşılıkları ile yetinilmiş kaynak kitapta,
e-)0ELEKEK:Sosyal normların önemli bir bölümü de geleneklerden olu­
şur .Gelenekler geniş anlamıyla "Bir kuşaktan ötekine geçirilebilen
bilgi»tasarım,boşinanç,ya; antı biçimi,daha geniş anlamıyla maddi olma
yan kültürdür.Bireyin bağlı bulunduğu grubun ya da toplumun gelenek­
lerine karşı çıkması,bu karşı çıkışın derecesine göre bireyin top­
lulukça aforozundan saldırıya uğramasına,hor görülmesinden alaya alınmasına kadar genişleyen tepki
türlerinde biçimlenir.
f-)GÖREKEK:Göreneğin örfe,adete,geleneğe bakarak,yaptırım gücü daha
zayıftır.Örfteki yapılma zorunluğu,adet ve gelenekteki yapılmalı özelliği görenekteki yapılabilmeli
niteliği alır.
g-)TÖRE:Yukarıda belirgin özellikleri ile açıklanan normatif kavram­
ların hepsini içine alan genir kavramlı bir terimdir.
h-)MODA:Moda göreneğe bakarak daha kısa süreli olan,çabuk değişebi­
len,öykünme yoluyla yayılan,temelinde değişiklik veözgünlük dürtüsü
yatan geçici davranış biçimidir.Çabuk yayılması,var olana aykırı
düşmesi»insanın değişiklik gereksiniminden kaynaklanması,ticari amaçlarla desteklenmesi,cins ve yaş grupları arsında daha belirgin
olması toplum katlarına ve sınıflarına göre ayrımlar göstermesi bel­
li başlı özelliklerindendir.Giderek daha geniş halkaları içne alan
bu yenilikler bir süre etkinliklerini sürdürürler.
GEÇİŞ DÖNEMLERİ:
A-)DOĞUM
B-)ÇOCUK
C-)EVLENME
D-)ÖLÜM
İnsan yaşamının üç önemli geçiş dönemi vardır.Doğum,evlenme ve ölüm.
Herbirinin kendi bünyesi içerisinde birtakım alt bölümlere ve basamak­
lara ayrıldığı bu üç önemli aşamanın çevresinde birçok inanç,adet,tö­
re
,tören,ayin,dinsel ve büyüse! özlü işlem kümelenerek söz konusu "Ge­
çişleri" bağlı bulundukları kültürün beklentilerine ve kalıplarına
uygun bir biçimde yönetmektedirler.
İnsanlığın bu dönemlerle ilgili düşünce,tasarım,tutum,davranış
işlem ve uygulamaları belirli bir ülkenin,bir halkın ya da etnik grubuncoğrafyasmdan ve kültüründen gelen kimi yerel ayrımların,özellik­
lerin dışında ana çizgileriyle evrensel bir nitelik taşımaktadırlar.
A-)DOĞUM:Bu üç önemli geçişten ilki doğumdur.Hemen her zaman mutlu
bir olay olarak kabul edilmiştir.Çünkü her doğum ailenin,akrabaların
soyun ve sopun sayısını arttırmaktadır,sayı artışıysa gücün,dayanışma
n m artması demektir.Özellikle küçük ve topluluklarda ve etnik grup­
lardaki aileler,nüfuslarının çokluğu oranında kendilerini güçlü ve
dayanıklı hissetmektedirler.Yaygın olan "Çocuk ailede ocağı tüttürür"
sözü de toplumun bu konudaki değer yargısını açığa vurmaktadır.
1-)DOĞUM ÖNCESİ:
a-)KISIRLIGI GİDERME-GEBE KALMA:Gelin gittiği yerde saygınlık kazan­
ması ,erkeğinin gözüne girmesi,analık zevkini tatması ve soyun deva­
mı için kadının doğurması gerekir.Kısır kadın özellikle geleneksel
kesimde horlanır,ezilir ve aşağılanır.Bu nedenle kadın gebe kalmak,
çocuk doğurabilmek için birtakım çarelere ve yollara başvurur.Bu
türden çarelerin başlıca üç kümede toplayabiliriz.
1-)Dinsel-büyüsel nitelikte olanlar.
2-)Halk
hekimliği kapsamına girenler.
3-)Tıbbi sağaltma alanına girenler.
b-)AŞERME:Kadın halk deyimiyle "aşerme11 aşamasına gelince,bazı şeyleri
y a p m a k t a n , özellikle
belirli nesneleri ve yiyecekleri yemekten kaçınır
ya da tersine belirli şeyleri yemeye özen gösterir.Bu türden şeyler
fizyolojik bakımdan kadının bünyesindeki kimi maddelerin eksikliğini
gidermek amacıyla yenilir ya da içilirken,c'te yandan bilinç altında
yatan ve analojik(benzetmeli) nüyünün etkisiyle de yeğlenmektedir.
c-)GEBELİK:Kadın gerek
gebeliği»gerekse lohusalığı süresince çevresin­
de bir çeşit hasta olarak kabul edilir ve buna göre işlem görür.Başka
bir deyişle gebe kadını bağlı bulunduğu grup ya da cemaatin kültür
değerleri hasta katagorisine sokarak ona o gözle bakar ve ondan bu >
değerlere uygun beklentilere göre hareket etmesini ve rolünü üstlen­
mesini ister.
d-)ÇOCUĞUN.CİNSİYETİ:Gebelik sırasında önemli bir nokta da doğacak
çocuğun cinsiyeti konusudur.anne ve babanın erkek ya d a kız çocuğu
istemesinin dışında belki onlardan da çok,kişinin bağlı bulunduğu
ailenin,grubun ya da toplumun isteği düşünülürse,hiç değilseilk çocu­
ğun erkek olmasının istenme yaygınlığı kendiliğinden anlaşılır.Aile­
den başlayarak topluma kadar genişleyen bu isteğin,gebe kadının üstün­
deki baskısı küçümsenemez.Bu bakımdan geleceğin annesi doğuracağı
çocuğun cinsiyetini etkileyeceğine inandığı birtakım inançlarla da
yüklüdür.Bunlar geleneklerle kuşaktan kuşağa aktarılarak etkinlikle­
rini sürdürmektedirler.
e-)GEBE KADININ KAÇINMALARI-UYGULAMALARI:Anne karnındaki çocuğu olumIlı
ya da olumsuz yönden etkileyec ğine inanılan birtakım "Analojik" ey­
lemler vardır ki,bunlardan kaçınmak ya da
bunları yerine getirmek
isteği ya da korkusu annenin benliğini sarar.
2-)DOĞUM SIRASI:Kadınların doğum sırasındaki güçlüklerini gidermek,
onların kolay doğum yapmalarını sağlamak için bir dizi çarenin,inan­
cın uygulamanın da doğum olayı çevresinde kümelendiğini görüyoruz.
Doğum denen biyolojik olayın gerçekleştiği bu aşama çok önemlidir.
Dinsel-büyüsel içerikli uygulamalar yapılmaktadır.Bunlar gerek dinin
gerekse büyünün gücünden kaynaklanarak biçimlenmekte,doğumu "Kazasız",
"belasız" gerçekleştirme amacına yönelmektedirler.
3_)D0GUiu SOFRASI:Doğan çocuğun göbeği ve eşi birtakım işlemlerden ge­
çirilir .Çocuğun geleceğini,ilerdeki uğraşısını ve işini etkileyeceğinin
İnancıyla göbek gelişigüzel atılmaz.
b-)Lohusalık
c-)Alkarısı tasarımı
d-)Kırk basması tasarımı
e-)Kırklama işlemi
B-)ÇOCUK:Geçiş dönemlerinden çocuk bölümü oyunumuzun bölümlerinden bi1) AD
ADI BELİRLEYEN ETMENLER:Çocuğun doğduğu gün,zaman,ay,mevsim,doğum
yapılan yer ,doğduğu sırasındaki olaylar,kimi kişilere duyulan hayran­
lık,şükran ve minnet duyguları,gelenekler,ailenin varsıllığı,yoksulluğu
daha önceki kardeşlerinin yaşayıp yaşamadığı,moda,kültür değişmeleri vb
etmenler adın seçilmesinde birinci derecede rol oynar.
2-)ÇOCUK GÖRME
3-)DİŞ
HEDİĞİ
4-)GELENEKSEL SAĞALTMA PRATİKLERİ VEİŞLEMLERİ
5-)ÇOCUĞU
HAZARDAN KORUMA
6*)SÜNNET
C-)EVLENME:Yaşamın ikinci geçit dönemi olan evleışgerek kızın ve gerek
erkeğin sosyalleşme sürecinin önemli bir aşamasını oluşturması,gerekse
aileler arasında kurulan dayanışmayı,toplumsal veekonomik ilişkiyi be­
lirlemesi ve düzenlemesi bakımdan her zaman ve her yerde önemli bir
olay gözüyle görülmüştür.Ailenin toplumsal yapının temeli olması,bu
birliği sağlayan evlenme olayına evrensel bir karakter kazandırmıştır,
dünyanın her yerinde her aşaması
bağlı bulunduğu kültür tipinin öngör-
düğü belirli kurallara ve kalıplara uydurularak gerçekleştiren evlen­
me olayı özellikle tören,töre,adet,gelenek ve görenek bakımından zen­
gin bir tablo çizmektedir.
1-)EVLENME BİÇİMLERİ:Türkiye 1de kültürel değişmelerin daha etkin gö­
rüldüğü büyük kentlerde doğrudan tanışıp,anlaşarak evlenmeler giderek
yaygınlığını arttırırken,gelenekselliğin ağır bastığıyerlerde görülen
biçimlerinin başında hala "Görücülük" gelmektedir.Görücülüğün aslını
evlenecek erkeğin aile üyeleriyle,akraba ve komşularından seçilen bir­
kaç kadının daha önceden üzerinde durulan ya da tenıdıklarca önerilen
kızın evini ziyarete gidip hem kızı yakından incelemeleri hem de niyet­
lerini belli etmelerini oluşturmaktadırlar.Görücüler kızı görüp olumlu
bir yargıya vardıktan sonra daha ayrıntılı bilgiler edinmek için ziya­
retlerini sona erdirirler.Bu aynı zamanda kız ailesine de bir düşünme
payı bırakmak,eğer kızlarını vermeye razı iseler,onlara da cama t adayı
hakkında bilgi edinmeleri için zaman tanımak anlamına gelmektedir.
Türkiye’de görülen evlenme biçimleri içinde "Kız kaçırma" yoluyla
gerçekleştirilenler de önemli bir yer tutmaktadır.Bu konuda bir araş­
tırma yapan İbrahim Yasa'ya göre genel anlamıyla kız kaçırma "İster
tek tarafın,isterse iki tarafın rızası bulunsun veya bulunmasın" evlen­
me ve dolayısıyla bir yuva kurmak amacı ile meydana gelen bir toplum­
sal olay olarak kabul edilmelidir.
2-)EVLİLİK ÇAĞI VE YAŞI:Geleneksel kesimde kızın ve erkeğin evlenme
çağma geldiklerini belirleyen birtakım ölçütler vardır.Bunların ba­
şında bulûğa erme gelir.Erginleşen kız ya da erkek çoçuk ailede top­
lumsal, kültürel, ekonomik etkinliklere katılırlar.öte yandan evlenme
işinde bir de sıra gözetimi vardır.Bu konuda ahilerin ve ablaların dhh-a önce evlenmelerine dikkat edilir.
İster kırsal,ister kentsel kesimde olsun,evlenme yaşını ve zamanını
ekonomik etmenlerin,kimi sosyal oyaylarm,göçlerin,ölümlerin belirle­
diğini de söylemek gerekir.
3-) EVLENME AŞAMALARI
e)Görücülük,Dünürcülük/ Kız bakma,Kız isteme
Geleneksel kesimde evlenme işine girişme "Kız bakma","Kız arama",
»Kız soruşturma" ile başlar.Oğullarını evlendirmek isteyen aileler
ilkin akrabalarından,komşularından,yakın çevrelerinden başlayarak
kız aramaya çıkarlar.Bu konuda kendilerine komşuları ve tanışları
da yardımcı olurlar.Bu adete "Görücülük","Görücüye çıkma" gibi adlar
verilir.Evlenecek delikanlının ya da ailesinin daha önceden benimse­
diği biri varsa ilkin bu eve gidilir.Ancak,kesin karara varmadan önce
gerek oğlan gerekse kız aileleri adaylar hakkında bilgi toplamaya
çalışırlar. Kız ve oğlan evierinin karşılıklı bir değerlendirmeye var­
maları sonucunda,kızı istemeye yani dünürcülük aşamasına geçilir.
b)Söz kesimi
Dünürcülük aşamasından sonra gelmektedir.Dünürcülük yoluyla anlaşan
ailelerin,bu anlaşmalarını daha geniş bir çağrılı huzurunda sözle
iyice pekiştirmelerine söz kesimi ya da söz kesme denmektedir.
c)Nişan
Söz kesiminden sonra gelen aşama nişandır.Nişan töreni genellikle
kız evi tarafından düzenlenir.
4-)DÜŞÜK
a)Kma Gecesi
Kına gecesi,gerdekten bir gün önce kadınlar arasında kız evinde
yapılır.Gerek kızın,gerekse erkeğin eline kına yakma gelenekseli iğin
ağırlığını duyurduğu yerlerde uygulanmaktadır.
b)Düğün
Düğün,evlenme dediğimiz geçit döneminin en belirgin özelliğidir.
Düğünün geleneksel değerlere ve kurallara uygun bir biçimde kutlanma­
sına çaba sarfedilir.Düğün çağrılıların dışında başkalarına da açıktır.
Gelenekselliğin ağınlığmı duyurduğu yerlerde tıpkı nişanda olduğu gibi,
düğünde de
kadınlar veerkekler ayrıyerlerde
katılır ve
eğlenirler.
c)Nikâh ve
Gerdek
Medeni ya da dinsel nikâhtan sonra
oturarakTörene-
gelinle güveyinbir
araya
gelmelerine gerdek denir.Böylece gelinin ve güveyin evliliği yasa,
din ve bağlı bulunduğu toplum üyelerinin onayı ile geçerli sayıl­
mış olur.Yasa gözünde geçersiz olmasına karşın imam nikâhı denilen
dini nikâh da halen yaygınlığını sürdürmektedir.İster yasal yoldan
isterse yasalardan kaçılarak gerçekleştirilmiş olsun,nikâhın amacı
kadın erkek beraberliğini ilan etmek,toplumun gözünde geçerli say­
mak, kutlamak ve kutsamaktır.
5-) HEDİYE,BAĞIŞ VE ÖDEME İLE İLGİLİ ADhTı^K
6-) EVLENMEYLE İLGİLİ RİTÜEL VE BÜYÜSEL İÇERİKLİ İŞLEMLER
Geleneksel kesimde,hatta büyük kentlerimizde bile yaygınlığını
koruyan inanca göre,bir kızın evlenebilmesi için ilkin "Kısmetinin
Açılması" gerekmektedir.Gelinin bahtının açık olması,yeni evine bağ­
lanması, uğur ve bereket getirmesi»yumuşak huylu olması amacıyla da
kimi şeyler yapılmaktadır.Bunlar arasında,başı üstünde ayna tutul­
masını »başına buğday,arpa darı serpilmesini¿güveyle birlikte tatlı
yedirilmesini,yeni evine girmeden önce koyun postuna bastırılması­
nı, ölmüş büyüklerinin mezarlarının ziyaret ettirilmesini örnek ola­
rak verebiliriz.Bağlama büyüsü,güveyin güveylik görevini yerine ge­
tirememesi amacıyla uygulanır.
D-) ÖLÜM
1-ÖL'ÜM ÖNCESİ
a)Ölümü düşündüren ön belirtiler
Ölüm korkusunun bilinçaltmdaki baskısıyla tedirgin olan halk
düşüncesi»alışılagelmişin dışındaki bir takım davranışların,araç
gereçlerin şu ya da hu biçimdeki kullanılışlarını,meteorolojik olay-
lan»hayvanların hareket ve seslerini,düşlerdeki görüntülerle has­
tadaki psikolojik ve fizyolojik değişiklikleri çoğu zaman ölümün
bir işareti,bir ön belirtisi saymaktadır,
b)Kaçınmalar
Çağrışım yoluyla ölümü hatırlatan,başka bir söyleyişle ölüme ön
belirti sayılan belli olayların,eşyanın,düşlerin,psikolojik ve fizyolojik değişikliklerin yanı sıra,yerine getirilmediği zaman ölüm
getireceğine inanılan bir takım işlemler ve davranışlar da vardır.
Bu korkudan kurtulmak,daha doğrusu ölümü uzaklaştırmak,saptırmak
ve etkisiz kılmak için,halk inanmalarına göre,birtakım inanmalara
kaçınmalara dikkat etmek gerekmektedir.
2-)Ölüm Sırası
a)Ölüm olayının Duyurulması
Ölüm olayının duyurulmasının en doğal biçimi ölenin geride bıraktıklarınan ağlamalarıyla olur.Gazetelere de ilan verilir.
b)ölümden Hemen Sonra Yapılan İşlemler
Ölümden hemen sonra yapıdan işlemlerden bir bölümü,doğrudan
cesetle ilgiliyken bir bölümü de ceset çevresinde toplanmaktadır.
Ölünün öte dünyaya gönderilişine ön hazırlık niteliğindeki bu iş­
lemlerin kimilerinin temelinde ölene canlı gözüyle bakmanın ve
ondan korunmanın tipik belirtileri yatarken,kimilerinde de hijye­
nik endişeler ve dinsel gelenekler rol oynamaktadır.
c)
Ölünün gömülmeye Hazırlanışı
Yukarıda belirtilen ön hazırlıktan sonra gömme için gerek din­
sel,gerekse geleneksel bakımdan zorunlu olan hazırlığa geçilir.
Bu hazırlık üç önemli işlemden geçmektedir.Yıkama,kefenleme ve
Cenaze namazı.
3-)ÖLÜM SONRASI
a) Belli günler
Ülkemizde ölenin dinsel törenle ve yemekle anıldığı belli günler
vardır.
tS
Bunların başında ölünün kırkıncı,elli ikinci günleriyle yılı gel­
mektedir .
b)Ölü Yemeği
Değişik adlarla karşımıza gıkan ölü yemeği,ölenin ruhu ya da
canı için verilmektedir.
c)Yas
Toplumsal,ekonomik,biyolojik ve duygusal yönden bağlı bulunduğu­
muz bir insanın kaybından duyduğumuz acı insancıl bir tepkidir.Yas
toplum tarafından bizim için önemli olarak tanımlanmış insanların
ve yakınlarımızdan birinin kaybıyla duyulan acı ve üzüntüyü toplum­
sal kajıplar içerisinde ifade etmektir.Genel olarak kadınlar,erkek­
lere bakarak daha uzun süre yas tutarlar.
d)Başsağlığı ve avutucu sözler
Başsağlığı dileme sözün etkileyici ve sağıltıcı gücünden yararla­
narak hem acıyı,hem de yası azaltmaya yönelik bir adettir.Başsağlığı
dileme ölüm gününden başlayarak bir yıla kadar uzayabilir.
e)Destanlar ve Ağıtlar
Ölüm olayıyla ilgili olarak halk arasında söylenen beyitler,dört­
lükler ve şiirlerin yanısıra destanların da özel*bir yeri vardır.
Ağızdan ağıza dolaşan,basılı olarak satılan hayat destanlarının bir
bölümü tümüyle ölüm olayına ayrılmaktadır.
f)Mezarlıklar,Mezar taşlarına yazılanlar,simgeler.
Ölenin kimliğini,cinsini,mesleğğni,yazgısını belirtmek amacıyla
mezartaşlarına yazılar yazılması ve işaretler yapılması çok yaygındır.
Erkek ve kadan mezarlarına kimi yerlerde belli işaratler konmaktadır.
Oyunun Adı :ölüm Doğum Evlenme
Yazarı(Kurgu Yönetim):Yeşim Müderrisoğlu
İlk Gösteri: GÜNÜ:29 Mayıs 1981
Y'ERİ:Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakülkesi Salonu
kişilik
Ankara Üniversitesi Kültür haftasında oynanmış
ilk kez.
Jn
OLUM DOĞUM EVLENME
Sedat Veyis örnek- Türk Halk Bilimi
Kurgu-Yönetim :Yeşim Hüderrisoğlu
Sahne Sorumlusu:Ayşe Selen
Işık
:Aziz Erdoğdu
Sahne denetimi r^rgin Grbey
OYNAYANLAR:
ÖLÜM:
Mermer Ustası :Osman Gökmen
Ferit Bey
:Osman Öztiirk
Çaycı
:Selahattin Giindoğdu
DOĞUM:
Saz
:Osman Özttirk
Ümmü
:Ayşe Selen
Esma
:Belgin Aygün
Büyük Gelin :Meral Ülkü
Nine
Hanımkız
:Nurhan Tekerek-Rengin Sarnurçay
:Müjgan Aydın
DÜĞÜN:
Baba
:Yaman Koç
Anne
:Füsun Oruç
Nina
:Nurhan Tekerek-Rengin Sarnurçay
Esma
:Belgin Aygün
Yeter
:Müjgan Aydın
Gelin
:Ayşe Selen
Damat
ıMehmet Ulusoy
Oğ.Babası
:Osman Gökmen
Oğ.Anası
:Radife Baltaoğlu
Komşu Kadın :Gülsen Usanmaz
Kasap
¡Hayrettin Demirbaş
Davulcu
:Levent Beceren
Hoca
Hoca
:Hsyrettin Demirbaş
Büyük Gelin :Meral Ülkü
Düğün Alayı :Murat Karahüaeyinoğlu
Volkan Soyulmaz
Hüseyin Erdoğan
Levent Beceren
Ertuğrul Genç
Yazarın Yorumu:Oyunun çıkış noktası Sedat Veyis örnek’in ölümü ol­
du.Bu ölüm nedeni ile S.V. Örnek'i anmak için bir gece hazırlanacaktı
Bu gece tiyatro biriminde olacağı için,daha çok bizim bölüme uygun
bir şekilde anmak istedik.Eğer resim bölümü olsaydı,resimleri-yontuları ile anılabilirdi.
Bilimsel bir kitabı parçalara ayırıp oyunlaştırmak için yola
çıkıldı.Sonra bölüm başlıklarını ayırdım.ölüm-Doğum-Evlenme.Baş­
lıklara ayırınca o zaman kitabı anlamak ve yazımına girişmek daha
kolay oldu.İlk önce ölüm bölümünde S.V.örnek'in de genellikle ölüme
bakışı olduğunu sonradan anladığım "kara mizah" çarptı gözüme.Bu
mizahı ölüm bölümüne baştan sona vermeye çalıştım.Ölümle biraz alay etme gibi birşey oldu.Ya da ölümü herhangi günlük bir olaymış
gibi konuşmak.
Aslında kitapta çok malzeme var.Anadolu*nun her yöresinden ge­
lenekler sıralanmış.Bazıları da'daha yazılmadan teatral özellikler
taşıyan geleneklerdi.Dramatik unsurları vardı kendiliğinden.Ben
sahneye daha kolay getirilebilecekleri,daha görsel olanları seçtim.
Bu teknikle Doğum ve Evlenme bölümleri de yazıldı.
En başından beri bunun bir öğrenci çalışması,"Fakir tiyatrosu"
yapılan Dil Tarih de,birimin sahnesinde zorluk çıkarmadan gerçek­
leştirilebilecek bir oyun olması gerektiğini biliyordum.Oyunu buna
göre yazdım.Aslında bu önkoşul bir yazar için çok olumsuz bir önkoşul
Yazarken bir sürü konularda kendini özgür hissetmiyorsun.Bütün bu
uzun araştırmalardan sonra dizilen bu gelenekler,bizim bakışımız
dışında da kendi kendi yorumları olan bilgilerdi.Bunların nesnelliğin
kendi öznel bakışımla bozmak istemedim.Sadece oyunu kurarken bütünü
için gereken başlangıç,gelişme,sonuç bölümleri yapıldı.Bunun dışında
geleneklerin yeniden yorumlanması ve değiştirilmesi,sahnelenmesi de­
ğildi yapılan.
Bir bilim alaı.mda derinlemesine yapılan çalışmanın sonucu bir
kitap var.Bunu tiyatro sanatı ile sahneye getirmek demek halkbilimi
nin başka bir düzlemde yeniden yazımı anlamına da gelir.Yani bir
resiınin bestesini yapmak gibi,birşey belki.Bunun için gereken önşart da önce verilerin bulunduğu
ilk düzlemi yani halkbilimini
bilmek daha sonra da tiyatro tekniğinden biraz haberdar olup,ikin­
ci düzlemde bu eseri yorumlamaya gidebilmek gerekiyordu.
Yeşim Hüderrisoğlu
A.U.D.T.C.F
TİYATRO BÖLÜMÜ
SUNAR
BELGELERLE
KURTULUŞ SAVASI
•
•
K u rg u - Yönetim
ERGİN ORBEY
ÖLÜM - DOĞUM - EVLENME
SEDAT
VEYİS ÖRNEK
(Türk Halk Bilimi)
K u r g u - Yönetim
YEŞİM
MÜDERRİSOĞLÜ
BELGELERLE
KURTULUŞ SAVAŞI
■D İL VE T A R ÎH - C O Ğ R A F Y A FA K Ü L T E S İ B A S IM E V İ, A N K A R A 1982
d
A .Ü .D .T .C.F. TİYATRO BÖLÜM Ü ÖZG EÇM İŞİ
¿kara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakülte­
mi Tiyatro B ölüm ünün temeli 1958 yılında fakülte’ Tiyatro Enstitüsü’nün kurulması ile atılmıştır. O
İa M uhsin Ertuğrul, Bedrettin Tuncel Üniversitede
D eğitiminin gereği üzerinde duran yazıları ile
oyunu böyle bir girişime hazırlamışlardı. Tiyatro
üsü, araştırma, kitaplık, arşiv çalışmalarının yanı
ki yıllık bir eğitim de vermek üzere kuruldu. Ens­
in Başkanı Prof. Bedrettin Tuncel, Yardımcısı
İrfan Şahinbaş’tı, Sevda Şener ile Özdemir N utku
ü ’nün ilk asistanları olarak kadroya alındılar. Aynı
taz semesterinde Am erikanın ünlü tiyatro adamı
:th M e Gowan oyun yazarlığı seminerini yönetmek
çağrıldı. Kenneth Me G ow an’a Refik Erduran yardiyordu. Bu seminerlere yalnızca genç yazarlar
biliyordu. Tiyatro alanında henüz ilk ürünlerini
) olan Turgut Özakm an, Orhan Asena, Çetin Aluat Taşer, Sevgi Sanlı, Aziz Nesin, Sabahattin En[uvaffak İhsan Garan, Ziya Demirel bu seminerleri
iler arasındaydı. 1959-60 ders yılında Tiyatro Ensnormal eğitimine başladı. Prof. Bedrettin Tuncel
ı Tiyatrosu Tarihi, Refik Ahm et Sevengil, Ahmet
Tecer, M ustafa N ihat Ö zön, Türk Tiyatrosu dersverdiler. Ayrıca Seattle, W ashington Üniversiten Prof. Grant Redford iki yıl süreyle bu Enstitü’de
verdi. Cahit Atay, Hidayet Sayın Erdoğan
akçıoğlu, Erol Aksoy bu Enstitünün mezunları
dadırlar.
: Tiyatro Enstitüsü 1962 ders yılı sonunda, bir
i kapsamı içinde ders verilemeyeceği gerekçesiyle
İdi. 1964 yılında, bu kez Tiyatro Kürsüsü adı ile
n açıldığında Kürsü Başkanlığına P rof.D r. Melâ:gü getirilmişti. Kürsüde dört yıllık normal eğitime
dı. D aha sonraki yıllarda buna Yüksek Lisans eği; eklendi. Prof. Max Meinecke, M etin A n d öğreıdrosuna katıldılar. Turgut öza k m a n , M ahm ut
ngören, Cüneyt Gökçer, Prof. D r. Gültekin Oranrof.Dr. A lim Şerif Onaran, D oç.D r. Emre Kon­
uyla özüye aynı Kürsüde ek dersler verdiler,
/a 1980 yılında Ergin Orbey, 1981 yılında Turgut
ıan katıldılar. Bu gün Tiyatro B ölüm ü adım alan
nizde iki profesör (Metin A n d ve Sevda Şener), iki
n görevlisi (Turgut Ö zakm an ve Ergin Orbey), üç
(Sevinç Sokullu, Nurhan Karadağ, Tahsin
I iki ek ders görevlisi (Dr. Ayşegül Yüksel ve Yücel
bulunm aktadır. B ölüm Başkanı Prof.D r. Metin
ır.
'atro B ö lüm ü’nde dersler bir kaç kümede toplanır:
ıtro Tarihi kümesinde D ünya tiyatrosu tarihi ve
'iyatrosu tarihi dersleri okutulur, b) Dramaturgi
kümesi, Tiyatro Kuramları, Dramaturgi Problemleri,
Oyun yazarlığı, Oyun incelemesi ve eleştiri derslerinden
oluşur, c) Tiyatro Tekniği kümesinde tiyatro mekanı ve
sahne biçimleri üzerinde durulm aktadır, d) Sahne dersi
kümesinde ise uygulamalı sahne bilgisi, oyun yönetmen­
liği, oyunculuk dersleri bulunm aktadır. Ayrıca, Tiyatro
Yönetim i, Tiyatro Sosyolojisi, Geleneksel Kaynaklar
dersleri de dönüşüm lü olarak verilmektedir.
Tiyatro B ölüm ünün kuruluşundan beri bir gelenek
oluşturulmuştur: Her yıl D ünya Tiyatro G ü n ü öğrenci­
lerin hazırladığı bir temsille kutlanır. Bu temsiller daha
sonra öğretim üyelerine, öğrencilere, basma, ilgililere de
sergilenir. Son yıllarda kadroya Ergin Orbey’in de
katılması ile sahne uygulaması çalışmaları daha geliştiril­
miş, sahnelenen oyunların sayısı artmıştır. Tiyatro Bölüm ü ’nün bu güne dek hazırladığı oyunlar arasında G ü n ­
gör D ilm en’in Midasm Kulakları ve Kurban, Sermet Ça~
ğan’ın Ayak Bacak Fabrikası, Musahipzade Celal’in
Balaban A ğa, Şinasi, Hüseyin Suat ve Turgut ö z a k m a n ’ın oyunlarından derlenen Türk Usulü Eylenme, Adalet
A ğao ğlu’nun Evcilik Oyunu ve Kozalar, özdem ir
N u tk u ’nun N utuk, Gyula H a y ’in A t, Zuckmayer’in Köpenekli Yüzbaşı, lonesco’nun İki Kişilik H ırgür ve ö n ­
der, M rozek’in Streaptease, V am pilov’un Bir Melekle
Y irm i D akika, Yeşim D orm an’ın Kesit, Gülten A k m ’ın
Keloğlan, Kaptan Eser’in Ç ıkm az, Ergin Orbey’in Kur­
tuluş Savaşından Belgeler, Yeşim D orm an’m Ölüm-Doğum-EvIenme
bulunm aktadır. Ayrıca Sophocles’ten
Antigone, Shakespeare oyunlarından alınmış sahneler­
den oluşan D ünya Bir Sahnedir, kabare türünde bir or­
tak yapım olan Para da hazırlanmaktadır.
Tiyatro B ölüm ünün hazırladığı oyunlar fırsat
bulundukça yurtdışı ve yurt içi şenliklerine katılmakta­
dır.
İlk Tiyatro Enstitüsü kapatıldıktan sonra 1968 yılın­
da yeniden bir Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü kurul­
muştur. Tiyatro B ölüm ü öğretim üyelerinden başka
M uhsin Ertuğrul bu Enstitünün onur üyesi olmuştur.
Ayrıca Viyana Üniversitesi Tiyatrobilimi Kürsüsü öğre­
tim üyelerinden Prof. Heinz Kindermann ve Prof.D r.
Margret Dietrich bu Enstitü’nü üyeleridirler. Tiyatro
Araştırmaları Enstitüsü 1976 yılında Tiyatro E ğitim i” ,
1979 yılında “ Çocuk Tiyatrosu” konularında birer sem­
pozyum düzenlemiştir. “ Çocuk Tiyatrosu” Sempozyu­
m unun bildirileri bir kitap olarak Devlet Tiyatroları Ge­
nel M üd ürlüğü tarafından bastırılmıştır. Tiyatro Araştır­
maları Enstitüsü’nün sekizinci sayısı basılmakta olan ve
“ Tiyatro Araştırmaları Dergisi adını taşıyan süreli yayım
vardır.
Tiyatro Bölüm ü ve İlk öğretm enim iz Atatürk
Prof. Dr. Metin A nd
Tiyatro Bölüm ü 1964’te kuruldu. D aha önce gene Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde iki yıllık bir Tiyatro
Enstitüsü kurulmuştu. Ancak bir ünüversite diploması
veremeyen bu Enstitü 1963’te kapatılarak ertesi yıl yerine
dört yıllık bir Tiyatro Kürsüsü kuruldu. 1970’te buna bir
de Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü eklendi. Pek çok A v­
rupa Üniversitesinde bir tiyatro kürsüsü yokken, tiyat­
ronun bir bilim dalı olarak bir Türk üniversitesinde
gerçekleştirilmesi, özellikle bunun da ilk kez, A tatürk’ün
‘En hakiki mürşit ilim dir” özdeyişini taşıyan Dil ve
Tarih-Coüğrafya Fakültesinde kurulmuş olması bir
raslantı değildir. Şöyle ki her alanda ulusunun önderi
olan Atatürk örnek ve seçkin bir kültür önderiydi de.
Ulusal kültürde Atatürk için en önemli iki öge dil ve
Tarih’ti. Nitekim özvarlığını Türk Tarih Kurum u ile
Türk dil Kurum una bırakması da bunun en kesin
kanıtıdır. Bunun gibi öteki üniversitelerdeki Edebiyat
Fakültelerinin yerine Ankara Üniversitesinde A tatürk’ün
kurduğu Fakültenin Dil ve Tarih-Coğrafya olarak
adlandırılması da bunun en canlı belirtisidir. Burda bir
yandan Türk Kültürünün Türk ulusuna değin konulan
-Türkoloji, Çince, Moğolca, Macarca gibi dil ve kültür­
leri- inceleyen bölümlerin, öte yandan da yurt ve vatan
olarak A nad olu’nun eski uygarlıklarını inceleyen
arkeoloji, eski dil ve kültürleri bölüm lerinin gerçekleş­
tirilmesi de gene A tatürk’ün koyduğu kültür ilke ve yön­
temleri doğrultusundadır.
Gerçi onun ölüm ünden sonra gerçekleşmiş olmakla
birlikte O nun temelini attığı Fakülte çatısı altında bir ti­
yatro kürsüsünün kurulmuş olması da bu ilke ve sistemin
doğal bir sonucudur. Bu iki bakım dan açıklanabilir.
Önce tiyatro bir dildir, hem de sözlü dilden daha eski bir
dildir. İlk insanlar arasında henüz sözlü bir dilin geliş­
mediği ve tiyatronun sanatlaşmadığı çağlarda tiyatro
yöntemleri en başlıca iletişim aracı ve dil yerine
geçiyordu. Sonra da Atatürk sanatlar içinde tiyatroya
çok ayrı bir önem vermişti. D aha Cumhuriyet’in ku­
rulduğu 1923 yılında Türk kadınının sahneye çıkmasını
destekleyip güvence vermiş, onun yüzyıllar boyunca değil
sahnede yeteneklerini göstermesi, bir tiyatro seyircisi ol­
masını bile yasaklayan bağnaz engelleri kırmış, böylece
Tark kadını 1923 yılında sahnedeki yerini almıştır. Bir
yandan da tiyatronun bir kam u hizmeti olduğu ve kamu
eliyle korunması desteklenmesi ilkesini getirerek gene
1923 yılında bunun ilk uygulaması sayılabilecek “ Türk
tiyatrosu Himayet Cemiyeti” ni kurmuştur. Bu bakım ­
dan A tatürk’ün sanatlar içinde tiyatro ve müziğe verdiği
ayrı önem ve onun “ En H akiki M ürşit İlim dir” öz­
deyişini taşıyan D il ve Tarih-Coğrafya Fakültesi içinde
bir Tiyatro Kürsüsü kurulmuş olması bu bakım dan an­
lamlıdır.
j
Kürsüm üz 1964’te kurulduğunda kürsü başkanlığına
Prof. Dr. M elâhat Özgü getirilmişti. Bugün yaş sınırın­
dan emekliye ayrılan hocamız coşkun bir Atatürkçüydü.
Çalışmalarının en önemli kesimini A tatürk’ün kültür,
sanatlar ve özellikle tiyatrodaki düşünce ve eylemlerinin
V
^ll*
araştırılmasına ayırmıştı. Profesör Özgü çalışma 3
daşları bizlere ve öğrencilerimize de bu Atatürk sevg| '
aşılamıştı. Nitekim bunun bir belirtisi olarak C e ^
yetimizin 50. yıldönüm ünü kutladığımız 1973 yılındj denememizi sahneledik. Elde A tatürk’e lâyık bir nE*V:
metni bulunm adığı için oyunumuzu oluşturmak
A tatürk’ ün Cumhuriyet Türkiyesinin en zengin kay^v
olan başyapıtı N U T U K ’u seçtik. Beş yıl önce Ege'fjfy;
versitesindeki tiyatro bölüm ünü kurmak için aram ızı«
ayrılan değerli arkadaşımız ve meslektaşımız P r o f^ ı
Özdem ir N u tk u ’nun yönetimi ve çabalarıyla hazırl A , .
S Ö Y L E V ’i öğrencilerimiz büyük bir başarıyla sahlar
gerçekleştirdiler. Bunun metni de Fakü'temizce y & n
landı. Bu metnin yayınlanması çok yararlı olmajb«
çünkü bu denememizin yurdun dört bir köşesindeki|ım
keri birlikler ve eğitim kurumlarınca A tatürk’ün ş
D oğum Y ıldönüm ünde sahneye konulacağını kürsüiM
yapılan çeşitli başvurulardan öğreniyoruz.
K ürsüm üz 1981 yılının önemini gözönünde tutıl
yeni bir çalışma yaptık. Kürsüm üzün öğretim kadı
üyelerinden değerli tiyatro sanatçısı ve yönetmeni Ej/I
O rbey’in yönetiminde B E L G E L E R L E KURTULUŞJ
V A Ş l” adlı gösterimizi hazırladık. Bunun metnimsi
tıpkı S Ö Y L E V ’de olduğu gibi bir yöntem örneği ol*
ğını umuyor ve diliyoruz.
Bu sunuşun başlığındaki A tatürk’ün ilk öğretmi
miz olduğunun belirtilmesi sanıyorum ki kimseyi yi
gatmıyacaktır. Gerçekte A tatürk tüm ulusun öğretn»
dir. Ancak burada öğretmen çok özel bir anlamda I
lanılmıştır. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Kürsümüzde:;
yatro Tarihi, Tiyatro Tekniği, Oyunculuk, Sahne Y|
timi gibisinden çeşitli bilgi dalları yanında önemli bift
lışma alanı Profesör Sevda Şener yönetiminde oyup,;
zarlığı ve dram atürjidir. Nitekim bu bilgilerle donat
öğrencilerimjzin bir kesiminin yazdıkları oyunlar prof
yönel tiyatrolarda oynamaya başlamış, kim inin yapf
önemli ödüle layık görülmüştür, bir kesim öğrencimf
Devlet Tiyatrosunda ve T R T ’de dramaturgluk göre?
yüklenmiştir. Bir dramaturg bir yazarın ovu'değerlendirir, yazara ve yönetmene değişiklik önel *1
getirir, oyunun metin olarak gelişiminden sahneye çf*
caya dek çeşitli öğeleri üzerinde danışmanlık yapar. "
işte bu alanda Atatürk bizim ilk öğretmenimiz
muştur. Bir ikisini buraya aldığımız örneklerden #:
leceği gibi Atatürk Türkiye’nin ilk dram aturgudur.!
türk yazarlara oyun ısmarlıyor, konular öneriyor, si
yazılan metinleri okuyor, el yazısıyla metin üzerindi
ğişiklik önerileri getiriyor, bu değişikliklerin gerçet
meşini oyunu yeniden okuyarak ve provalarda hazıi
lunarak denetliyordu. Bu çalışmalardan üçü, Bay ö i
Taş Bebek ve Bir Ü lkü Y olu bugün M illi Kütüpharf
M ünir Hayri Egeli dosyasında A tatürk’ün işlek ve <#
kişiliğini yansıtan el yazısı notlarıyla saklanmak!*
Ayrıca bunlardan A tatürk’ü n yaşamı örnek olarak f
mış Bay Önder A tatürk’ün el yazısıyla düzeltileriyle
934’te kitap olarak yayınlanmıştır.
satürk’ ün bu dramaturg yönetimiyle yaptığı
ilikler üç kesimde görülmektedir. Bunlardan A ta­
lı en çok titizlikle üzerinde durduğu dil bakımın;ğişikliklerdir. Atatürk her sözcüğün Türkçe olmajyordu. Belgelerde bu konuda pek çok örnek buktadır. Ö z adlarda da değişiklik yapıyordu. Söz
Bosut Begüm adını beğenmemiş, Begüm yerine
denmesini, Bosut yerine daha güzel bir ad bulunistemiştir. Değişiklik'erin İkincisi metinde beylik
n bulunmamasını isteyen edebi yönden yapılan
nelerdir. Üçüncüsü kesim değişiklikler ise düşünce
andır. Söz gelimi Taş Bebek’teki yazarın
İen birinin ağzından kadına inanm adığını, onun
n bir süs gibi sevilmesini belirten dört dizesini
rnş, karşısına şunları yazmıştır: “ Biz kadınlar için
lüşünemeyiz! Kadın varlığı ulusun bin bir noktanelidir! Artık kendini süs tanım ak fikrini tazeloğru değildir., değişmeli.”
e Taş Bebek’te yazarın “ sevgi bir eğlencedir!”
i Atatürk çıkarmış, karşısına “ sevgiyi bir eğlence
Belge I
k WMI
saymak, onu ciddiye almamak o lu r!” diye yazm ışfr.
Belge II
Belge I I I
r Ü lkü Y olu adlı oyunda yaptığı çeşitli değişiklik'anısıra bir yerde şu öneride bulunmuştur: “ Bir
n öldürülmesi lâzımsa m uvaffak olmayanlardan
abilir.”
ÜLAsAjj» .
Ayrıca bu üç oyundan ilk ikisi gene A tatürk’ ün öne­
risi üzerine yapılmıştır. Bunlardan Bay ö n d e r’i Necil
Kâzım Akses, Taş Bebek’i Ahmet A dnan Saygun beste­
lemiştir. Bay Önder ayrıca opera librettosu olarak ta ya­
yınlanmıştır. Atatürk bu iki operanın yanısıra komşu ve
kardeş îran ’mn devlet başkanının Türkiye’ye gelişini gözönünde bulundurarak konusunu kendisinin verdiği ve
geçmişte İran’ la Türkiye arasında dostluğu ve kardeşliği
vurgulayan bir efsaneye dayanan özso y ’u yazdırarak
bunun bestelenmesini Ahmet A dnan Saygun’ a vermiştir.
Kısa zamanda yazılıp seslendirilen opera 1934 yılında iki
devlet başkanının hazır bulunduğu gösterimde sergilendi.
Bu olay ayrıca Türk Ulusal Operasının kuruluşuna ilk
adım olmuştur.
Atatürk ısmarladığı oyunlarda-en az bir önemii kadın
kişiliğinin bulunmasını istiyordu. Bujkadın Türk kadını­
nın üstün
■erdemleri kişiliğinde toplamalıydı. Şair
Faruk N afiz Çam lıbel’in yazdığı A kın oyununa da ayrı
bir ilgi göstermişti. Oyunu önce Profesör Afet İnan
incelemiş, sonra Atatürk yazarından dinlemiş, provaları
incelemiş, 4 Ocak 1932’de A n kara’da Türk Ocağı
salonlarında ilk gösteriminde hazır bulunm uştur. Aynı
ay içinde oyun İstanbul Şehir Tiyatrosunda da oynanmış,
A tatürk’ün isteği üzerine üç kadın rolünü tiyatronun üç
en önemli sanatçısı canlandırmıştır. A tatürk’ün bin bir
önemli devlet işi arasında dram aturji çalışmalarına vakit
ayırması bu konuya ne denli önem verdiğini kanıtlar. İşte
bunun için diyoruz ki “ Tiyatro kürsüm üzün ilk öğret­
meni A tatürk’tür.”
Gösterimize gelince burada istedik ki Kurtuluş Savaşı
gibi Önderin halkıyla birlikte yarattığı bu kutsal destana
kendimizden bir söz katmadan yalnız belgeleri konuştu­
rarak ve sahne dinam izm inin olanaklarıyla bir kurguyla
sunalım. Bu yapılırken alışagelendeıı değişik olarak hiç
bir oyuncu kişileri canlandırmamaktadır: Ne oynayışı, ne
sesiyle ne ue görünüm ü ve giyimiyle. Yalnızca bir sözcü
gibi bu kişilerin sözlerini seyirciye aktarmaktır görevi.
Aynı gerekçeyle dekor da yapılmamıştır. Bir başka
önemli nokta da oyunun yönetim ini Ergin Orbey’in gös­
terimin yalnız gönüllülerin çabasıyla oluşmasını istemiş
olmasıdır. Bunun için öğrenciler arasında sahne yetenek­
leri, dış görünümleri ve sesleri ve konuşmaları bakı­
m ından bir seçim yapılmamış, istenmiştir ki gösterim
kürsümüzün Atam ızın doğum unun yüzüncü yıldönüm ü­
ne gönülden bir armağanı olsun. Bu nedenle oyunda
görev alan öğrencilerimizin çoğunluğunu birinci sınıf
oluşturmaktadır. Böylece onların içten ve gönüllü dav­
ranışları, kusurlarını ve eksikliklerini bağışlatacaktır.
Gösterimizin hazırlığında bizleri her yönden destekleyip
yüreklendiren A nkara Üniversitesinin Rektörü Sayın
Profesör Türkân A kyol ve çalışma arkadaşlarına, ayrıca
her dakika bizden ilgisini esirgemeyen, engin tarih bilgi­
siyle provalarımızı izleyerek bizi uyarıp destekleyen sayın
Dekanım ız Profesör Yaşar Yücel’e teşekkürü bir borç
biliriz. Bu mütevazi gösterimizi ilk öğretmenimiz A ta­
türk ’ün yüce anısına armağan ediyoruz.
$
*
‘
;
*
t
£
^ 1 ís ^ !
^
Í
í
>
5'
^5) C ^
^
N
J
*
*
*
K
t
i
f\
0
^
^
^ I
1 h
a¡,
t
h
H
? «¿V i
r
>* r
t
ÎI
*
V
u
*
$ I
*
K
*
£
?
t
{
M'
* f e f
1 1 ‘N
n
N
?
*: I
.,V
h' Ä
^T'
4
\
i-
1
*
‘
B E L G E L E R L E K U R T U L U Ş SAV AŞI
Kurgu-Yönetim:
Ergin Orbey
Sunucular : Kaya Küçükönder
Nurhan Tekerek
Gülayşe Temeltaş
Oyuncular : Metin Balay
Saim Çeliker
Mehmet Ulusoy
Osman Gökm en
Nazmi Timur
-Selâhattin G ündoğdu
Osman Ö ztürk
Öktem Özses
Sahne Sorumlusu:
Osman Öztilrk
Faruk Akgören
Mehmet Akay
Ertuğrul Genç
Volkan Soyulmaz
Hüseyin Özden
Levent Beceren
Hüseyin Erdoğan
Cüneyt Tezcan
N am ık Kurt
M urat Karahüseyinoğlu
B E L G E L E R İN K A Y N A K Ç A S I:
NUTUK
Prof. M.Tayyip G ökbilgin “ M illi Mücadele Başlarken” Ankara 1951
A.Fuat Türkgeldi “ G örüp İşittiklerim” A nkara 1951
Sabahattin Selek “ A nadolu İltilâli” İstanbul 1967
H.İzzetin D inam o “ Kutsal İsyan” İstanbul 1967
Kemal Tahir “ Yorgun Savaşçı” İstanbul 1965
Prof.D r. Yaşar Yücel “ A tatürk’ün D oğum unun 100. Yılı Konferansları” Ankara 1981
Doğan Avcıoğlu “ Türkiye’nin D üzeni” A nkara 1969
M ahm ut Goloğlu “ Sivas Kongresi” A nkara 1969
M ahm ut G oloğlu “ Ü çüncü Meşrutiyet” A nkara 1970
F.Kandemir “ İstiklâl Harbinde Bozguncular” İstanbul 1964
E.Behnan Şapolyo “ Kemal A tatürk ve M illi Mücadele Tarihi” A nkara 1944
Dam ar Arıkoğlu “ H atıralarım ” İstanbul 1961
Hikmet Bayur “ Atatürk-Hayat ve Eseri” A nkara 1963
SÜ R E K L İ Y A Y IN L A R D A N B E L G E L E R :
New York Times Gazetesi
İrade-i Milliye Gazetesi
Hâkimivet-i Milliye Gazetesi
Cumhuriyet Gazetesi
Sedat Veyis Örnek
Türk Halk Bilimi
‘Ö L Ü M - D O G U M - E V L E N M E ”
Kurgu Yönetim
Yeşim Müderrisoğlu
Sahne Sorumlusu
Ayşe Selen
O Y N A YA N L A R
Sunucu
: Edibe Tozlu/Yeşim Müderrisoğlu
ÖLÜM
DOĞUM
: Osman Gökmen-Selâhattin Gündoğdu-Osman Öztürk
: Osman Öztürk-Ayşe Selen-Belgin Aygün-Meral Ü lkü M üjg ân Aydın-Rengin
Samurçay/Nurhan Tekerek
EV LENM E
: Rengin Sam urçay/Nurhan Tekerek-Yaman Koç-Füsun Oruç-Beligin AygünM üjgân Aydın-Ayşe Selen-Mehmet Ulusoy-Osman Gökmen-Râdife Balatoğlu-Gülsen Usunmaz-Hayrettin Demirbaş-Selâhattin Gündoğdu-Meral
Ülkü-Levent Beceren
D Ü Ğ Ü N A L A Y I : M urat Karahüseyinoğlu-Volkan Soyulmaz-Levent Beceren-Ertuğrul Genç
Hüseyin Erdoğan.
Sedat Veyis Örnek’in Türk H alkbilim i çalışması bu küçük gösterimize yol açtı, yol gösterdi.
Tiyatro öğrencilerinin m utlaka ilgi alanları içinde bulunması gereken halk kültürü üzerine çalış­
m ak, bizim için çok kazançlı oldu. Sedat Veyis Örnek’in özenle derlediği halkım ızın kültürel
değerleri bizi tiyatro alanında yeni bir yaratıya yöneltti. Bu çabamız aynı zamanda, hocamızın
tüm çalışmalarına sahip çıkmamız anlamındadır.
Bilimsel bir çalışmanın karşısına oturup ondan üç bölüm lük bir oyun yazmak, dikkatli bir el
emeği gerektirdi. İnsanın doğa karşısında “ Ölüm-Doğum-Evlenme” başlığı altında toplanan en
önemli dönem noktalarını kitaptan seçtim. Bu bölüm lerin içinde sahneye yatkınlığı, ilginçliği ve
yaygınlığı olanları ayırıp, bunları tiyatro diliyle yazmaya çalıştım. Ergin Orbey’in deney ve bil­
gisine bolca danışarak, arkadaşlarla en verimli çalışma olan prova evresinde bu küçük oyunu
ortaya çıkardık.
H alkım ızın ürettiği değerleri deneme sahnemizce bir kez daha getirmekle mutluyuz. Bu
ortak yaratıya dayalı çalışmaların çoğalması hepimizin dileğidir.
Yeşim Müderrisoğlu
E2
a n k a r a . , a n k a ...
M üşerref HEKİMOĞLU
M ustafa
EKMEKÇİ
Kurtuluş Savaşından
Belgeler...
Yapay Edebiyat
Yerine Belgeler
E
rgin Orbey, Devlet Tiyaırolorı Genel Mudürluğü'nden ayrılınca Ankara Üniversitesi Tiyatro Kürsüsü’nde görev otdî. Geçen hafta bu kürsünün sah­
nelendiği «Belgelerle Kurtuluş Savaşı» adlı oyunu sey­
redenler gene tiyatrocuyu içtenlikle alkışladılar. Ankara
Üniversitesi Rektörü Prof Türkan Akyol büyük coşku
içinde, bu belgesel oyunun da Kurtuluş Savaşımız gibi,
yoksuiljklaro karşın yüreklice sahnelendiğini anlatıyor­
du. Usta ressamların fırçasına benzer bir anlatım sa­
natına tanık olduk bu oyunda. Cok sade çizgilerle bir
resim oluştururcasına bir sahneleme. Tiyatro bölümü­
nün ilk sınıf öğrencileri, hiç bir seçme, eleme yapılma­
mış, genç kızlar ve delikanlılar, kimi güzel, kimi değil,
kimi fidan boylu, kimi ufak tefek, dilleri bile tiyatro
sanatçılarının dilinde aranan düzeye, arlığa ulaşmamış
henüz. Ama canlandırdıkları rolü tepeden tırnağa yaşı­
yorlar. Kurtuluş Savaşı'nın belgeleri konuşurken herke­
sin soluğu kesildi. Atatürk'ü anlamak için belgeler yeter.
Bu belgeler yanında, özellikle sor. günlerde rastladığı­
mız edebiyat çok yapay kalıyor doğrusu...
Bir eylem adamını en iyi eylemi anlatıyor. Karade­
niz'e açılan tekne, Samsun’a çıkış, Erzurum ve Sivas
Kongreleri, Ankara'da ilk Meclis, New York Times mu­
habirinin yorumları, Babıali basınında ters sesler, bir
Ali Kemal, bir Refik Halit, sonra Rauf Orbay, Fevzi Çak­
mak. İnönü ve her sahnede ayrı bir Mustafa Kemal ile,
Kurtuluş Savaşı'mızı iliklerimize kadar yaşatan, Ata­
türk'ün yüceliğini somut biçimde yansıtan bir oyun bu.
Her sahnede ayrı bir Mustafa Kemal beni çok etkiledi,
bir de genç kız var bu Mustafa Kemaller arasında. Er­
gin Orbey'in güzel bir buluşu bu. Kurtuluş Savaşı bo­
yunca Anadolu'yu saran rüzgârı çok güzel belirtiyor bu
değişik Mustafa Kemaller, erkek-kadın. genc-ihtiyar her­
kes Mustafa Kemal'in yüreğiyle savaşıyor. Sakarya sa­
vaşının komutanları yanında ninelerimiz, bacılarımız da
vardı değil mi?
Kimi sahnelerde, şimdi tarihin sayfalarında solan
kişiler konuşurken ilginç çağrışımlar da oluyor. İnsan
acıyla gülümsemeKten de geri kalmıyor, tarih gereken
dersi veremiyor, diye karamsarlığa düşüyor.
Oyundan sonra bir sergi gezdik. Yine belgeler ko­
nuşuyor. Her belgede ayrı bir yaprak açılıyor Kurtuluş
Savaşı tarihimizden. Devlet Başkam Orgeneral Kenan
Evren ve Konsey üyeleri bu belgeleri büyük ilgiyle in­
celediler. Sonra Ergin Orbey’i ve genç öğrencileri kut­
ladılar.
Üniversite yıllarımda bana çok emek veren Prof.
Melahat Özgü Tiyatro. Kürsüsü'nün kurucusu
olarak
mutlulukla gülüyor, yaprak gibi titriyordu o gün. Prof.
Sevda Şener, Metin And ve öteki öğretim üyeleri de...
Güzel bir olay yarattılar doğrusu, Atatürk'ün kurduğu
üniversiteye, duvarında «Hayatta en hakiki mürşit ilim ­
dir» sözü yazılı bir kuruluşa yaraşır bir olay. Atatürk'ü
anlamak için en gerçek yol gösterici bilim hiç kuşkusuz.
Atatürk'ü bilimin ışığında, belgelerin doğrultusunda de­
ğerlendirmek gerekir. Duygudan düşünceye geçirmek.
O zaman yapay edebiyata hiç gerek kalmaz. O belgeleri
iyi değeriendirebilseydik, genç kuşaklar boşlukta boca­
lamaz, Atatürk devrimleri ve ilkeleri de çdğdaşlık yo­
lunda bizi en gerçekçi biçimde yönlendirebilirdi.
Oysa çoğu zaman Atatürk’ü resimlerle, heykellerle
anmak yoluna gittik. Ankara Üniversitesi’nin duvarın­
daki yazıyı taşlaştırmak değil, yaşamımıza yansıtmak
gerekirken, çağdışı eğilimlerle
örümcekti kafalar ye­
tiştirmek yoluna da gittik.
TT~7
«Belcelerle Kurtuluş Savaşı» adh oyun, T V 'de
teriidn. Sevindim. Oyunu sahneye koyan, DTCF Tiyatro i
Bölümü öğretim Üyesi Ergin Orbey ile genç öğrencil* r
rin, haşarılı çabalarına Ankara Notlarında daha ön«
değinmiştim.
Ergin Orbey, güzel bir çalışma yapmış.
Oyunda
sergilenen,
Birinci Bi^yük Millet Meclisi tartışmalan,
Meclisin havasının gerçekçi bakışla yansıtılması güzai
Ne güçlükler attırda kazanılmış Kurtuiug Savaşı.
Milliyet
SANAT
A T İL L A S A V
Belgelerle
Tiyatro
"Kurtuluş Savaşından Bel Reler”
Kurgu - Yönetim: Ergin Or­
bey. A.Ü. Dil ve Tarih - Coğ­
rafya Fakültesi Tiyatro Kürsü- ,
•ü Öğrencileri.
"Bu bir tiyatro olayıdır."
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro
Kürsüsünün gösterisinden çı­
karken bir tiyatroseverce
“olay” diye nitelenen gösteri,
Tiyatro Kürsüsü öğrencilerinin
yıl sonu çalışmasını, ’ Ata­
türk’ün Doğumunun 100. Yıl­
dönümü nedeniyle Kurtuluş
Savaşı’na adanmasıyla oluşu­
yordu. Gerçekte, Atatürk'ü en
iyi anan kurumlardan biri oldu
Tiyatro Kürsüsü. Devlet kuru^
cusu, devrimci, büyük asker,
devlet adamı gibi nitelikleri
kişiliğinde toplayan Atatürk’ü
anmak için yapılan çalışmala­
rın önemli bir bölümü amacın
çok dışına düşüyor bu anma
yılında. Görevi tiyatro yapmak
olan kurumlardan bir bölümü
anmalık diye, sanat özü taşı­
mayan "müsamere"ler sunar­
ken; görevi "müsamere" sun­
mak olan Tiyatro Kürsüsü, bel­
gelerle —salt belgelerle— bir
tiyatro olayı yaratıyor. îşe
başlarken, her şey olumsuz ça­
lışıyor gibi gözüküyor. Çoğu
tiyatroya özgü konuşmayı bil­
meyen, sahne üzerindi durma­
sını ancak becerebilengönüllü
öğrenciler. Derken Bandırma
gemisini Karadeniz'in azgın dal­
galarıyla boğuşurken görüyo­
ruz. Tiyatro olgusu başlamış­
tır, Her tümce, her ses, her ezgi
bir kurtuluş savaşını, yüzyılın
dev sömürgeci uluslarına başkaldıran, ezilmiş ulusun kükre­
yişini vurgulamaktadır artık.
İzleyici kendi tarihini, ezbere
bildiği tarihini tüyleri ürpererek bir kez daha yaşamaktadır,
Bu nasıl bir etkileme gücüdür!
Bunu çözümlemek güç. Ama
sonuç belli. Telgraflar, gazete
haberleri, yazışmalar... Kup­
kuru metinler bir coşku seline
dönüşüyor. Sanırım tiyatro et­
kinliği budur. Bunu yaratmak
ancak seçkin tiyatro adamları­
na vergiüır. Ergin Orbey’in
genç öğrencileriyle yaptığı iş
budur işte. Giysi olarak, genç
öğrencilere giydirilmiş, bir ör­
nek ucuz kazaklar; dekor ola­
rak da birkaç iskemle, birkaç
sıra, bir kürsü. Ama tiyatro­
nun aracı başta insandır; sonra
sestir, ezgidir, dekordur, giysi­
dir, sözdür derken, karşımızda
bir saatlik bir büyük oyun bu­
luyoruz. Sonuç bir takım çalış­
masının büyük başarısıdır.
TATÜRK, yaşamı boyunca
her toplumsal kurumla ilgi­
lenmiştir. Her toplum.«»l sorun
A
her kurum hakkımda düşünce­
lerini açıklamıştır. Sanatçılar
hakkında söylenebilecek en gü­
zel sözlerden birimi de o söyle­
miştir. Sanata bu değeri veren
bir devlet adımım armak için
en iyi yollardan biri onu sanat
aracılığıyla düşünmek, değer­
lendirmektir. Buı bakımdan
D.T.C.F. öğrenciliirinin göste­
risi, özel bir anlam ve değer ta­
şımaktadır.
m nkara Üniversitesi Rektörü Tür­
kan Ak yol, Q*vlet Başkanı Orge­
neral Evren'le -Milli Güvenlik K on­
seyi üyelerini uğurladıktan sonra,
DTCF Dekanı Prof. Yaşar Yücel'e;
" —İyiydik değil mİ Yaşar Bey,
çok iyiydik..." dedi.
" —İyiydik Türkan Hanım, «ini­
mizin akıyla çıktık. Çocuklar çok ba­
şarılıydı..."
Türkan Hanım, sonra çevresini
alan öğrencileri şapur şupur öptü.
Gencecik öğrenciler, rektörün kendi­
lerini pmesi için arada bekleşiyorlardı
DTCF'nin salonunda "Kurtuluş
Savaşı'ndan Belgeler" oyununu izle­
yen Devlet Başkanı Orgeneral Evren
ile Konsey üyeleri, oyunu beğenmiş­
lerdi. Evren, bu denli açıklıkla belge­
lere dayanan oyunu izledikten sonra,
şimdiye değin gençlere Kurtuluş Sa­
vaşımızı böylesine an latam ad fim iz i
söylüyordu.
Oyundan sonra, DTCF Dekanı
Prof. Yaşar Yücel'in odasına çıkıldı.
Burada Orgeneral Evren anılarım an­
lattı. O da, kurmay binbaşı iken,
DTCF'nde yabancı dil sınavına gir­
mişti. Orgeneral Evren'in ardından
Orgeneral Ersin, daha sonra Orgene­
ral Celasun anılannı anlattüar. Onlar
da değişik dönemlerde, DTCF'nde
yabancı dil sınavına girmişlerdi. Ev­
ren, fakülteden ayrılırken dekanın
uzattığı özel deftere şunları yazdı:
"Atatürk'ün Dokumunun 100.
Yılı münasebetiyle Dil ve Tarih Coğ­
rafya Fakültesi Tiyatro Bölümü öğ­
rencileri tarafından temsil edilen 'Bel­
gelerle Kurtuluş Savaşı'nı hayranlıkla
izledik ve 'Resimler ve Belgelerle Ata­
türk' sergisini açtık. Gerek temsili
sahneye koyan ve oynayanları, gerek­
se sergiyi düzenleyenleri bu çalışma­
larından dolayı kutlar, başarılar dile­
rim."
Oyun
gerçekten
çarpıcıydı.
DTCF'nin Tiyatro Bölümünün 22 öğ­
rencisi, Kurtuluş Savaşı'nı, belgelere
dayanarak, dekorsuz ve kostümsüz
canlandırıyorlardı. Oyunu, Tiyatro
Bölümü üyelerinden uzman sanatçı
Ergin Orbey sahneye koymuştu. Bu
çalışma üç ay sürmüştü. Gerçekte Er­
gin Orbey, şimdiye değin Kurtuluş
Savaşı'ndan birçok belgeyi, yazdığı
oyunlarda parça parça vermişti.
Oyun şu sözlerle başlıyordu:
"Yıl 1918... Dünya yüzyılımızın
ilk savaşından yeni çıkıyor. Savaş
sonu yıkımlar ve zaferlerle dolu bir
yüzyıl başı. Geride ancak ortalama
sayılarla ifade edilebilen binlerce ölü
ve yaralı. Gösterimiz alışılagelmiş bir
tiyatro uyunu değil, bir belgesel ça­
lışmadır...”
Kurtuluş Savaşı ile ilgili sözler ve
açıklSmalar, belgelerle kaynaklara
dayandırılıyordu. Oyunda alıntılar
verilmekteydi. Şöyle;
New York Times—"önümüzde
zengin ve işlenmemiş bir memleket
var. Batı sermayesi bunu elde edebi­
lir."
YANKI
KURTULUŞ SAVASINDA BE1GÜB?
DTCF Tiyatro Gösterisi
Alman
Büyükelçi»
vsnganheim— Orduyu kontrol eden kuvvet
Türkiye’de tn büyük kudret olacak­
tır. Hiçbb Alman düşmanı hükümet,
ordu tarafımızdan kontrol edildikçe
iktidar mevkiinde kalamayacaktır."
Ali Fuat Türkgekil (Padişahın sır
katibi)—"15 Mayıs perşembe günü
öğleden sonra sarayda otururken
Muğla ahalisi tarafından gönderilen
bir telgrafta yabancı bir devletin 11
kıyılarını işgal ederek gümrük idare­
sine kendi bayraklarını astıklarını,
îzmir kıyılarının da bir başka yaban­
cı devlet tarafından işgal edildiğinin
duyulduğunu belirtiyor. Vatanlannm
korunması için ricada bulunuyordu.
Telgrafı hemen padişaha,takdim et­
tim. İzmir'in işgal edileceğini dün ak­
şam sadrazamın gönderdiği bir kağıt­
tan öğrendiğini söyleyerek hemen
hükümete gidip Muğla'yı hangi dev­
letin işgal ettiğini, İzmir'i işgal eden­
lerin Yunanlılar mı olduğunu öğren­
memi istedi. Hükümete gittim, sadra­
zam öğle yemeği yiyor, İçişleri
Bakanı da karşısında oturuyordu.
Mahallin ve , ahvalin durumuna ait
bilgisinin olmadığını, Muğla'yı işgal
edenlerin herhalde ltalyaniar olaca­
ğım söyledi.”
Vahdettin—"İngilizler isterlerse,
yarın Ankara'ya da girerler. Bir millet
var, koyun sürüsü!..' Ona bir çoban
lazım, o da benim..."
Oyunun sonlanna doğru açıkla­
nan, Kurtuluş Savaşı'nda halktan
fedakarlık isteyen "1 " numaralı yasa
şöyle başlıyordu:
"Hamiyetli halkımıza;,Büyük or­
dumuzun teçhizi için: l)Her hane,
birer kat çamaşır, birer çift çorap ve
çarık verecektir..."
Oyundan sonra, Devlet Başkanı
Orgeneral Evren, buna değindi. "Bu
halkın bağımsızlığı için yapmayacağı
fedakarlık yoktur. Yeter ki biz, bu
fedakarlıkları kullanmasını bilelim"
dedi.
Oyun, Mustafa Kemal Paşa'nm
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkan­
lığın a ve millete şu bildirisiyle sona
erdi:
"Kutsal topraklarımızı çiğneye­
rek Ankara'ya girmek ve istiklalinin
fedakar bekçisi olan ordumuzu yok
etmek isteyen Yunan ordusu 21 gün
süren pek kanlı muharebelerden
sonra Allah'ın yardımıyla mağlup
edilmiştir. Milletimiz düşman hazır­
lıklarına mukabele için hiçbir feda­
karlıktan kaçınmadı. Ordumuzu tak­
viye için para, insan, silah, hayvan,
araba velhasıl her ne lazım ise kemal-i
hâhiş ile ibzal etti. Bu inanılmaz m u­
cizeyi 'Anadolu Halkı'nm fedakarlı­
ğına borçluyuz."
B
TİYATRO
TT; 7.
j JÜİ;ÎI
Mustafa
EKMEKÇİ
Borç...
wyt w
«Kurtuluş Sarayından B«lg«l»rj oyunu nasıl da tu t­
tu. Valiler, telgraflar çekerek, gençlerin lllerlna
de
gelmesini ve oyunu sergilemelerini İstiyorlar. Oyundan
sonra, arada. DTCF girişinde sergilenen yöruk çadırının
dnünde Ankara Merkez Komutanı Kemal Paşa iie ko­
nuluyorduk. Ona. oyunu sahneye koyan Ergin Orbey'I
anlatıyordum.
— Bu d .n li başarılı bir «anotcı, unund*n h a tw shrmiş gibi d . alçak gönüllü..
— Ne güzel, dedi Kemal Paşa, şöhret kandi gelir
bulur zaten...
«Kurtuluş Savaşından M g ^ n
oyunundan bu­
gün de bazı bölümleri özetle aktarmayı düşünüyorum.
Bununla, okurlar oyunu daha İyi değerlendirebilirler sa­
nıyorum. Bazı bölümler de şöyle:
«Birinci TBMM Müzesi, Kurtuluş Savaşımızın 19201923 tarıhıerl arasındaki hatıralarını kapsayan bir anıttır Bu mütevazı yapalı muze Kurtuluş Savaşımız sı­
rasında kullanılmış gösterişsiz ve sade eşya ile do­
ludurAnadolu'da mebus seçimi yeniden başladı.
Yeni
mebuslarla, İstanbul mebusanınından kaçanlar Ankara'
ya gelmeye başladılar., ilk celseye 115 mebus katıldı..
Bunlardan 50 tanesi kalpaklı, 41 tanesi fesli, 24 tanesi
de sarıklıydı..
Her türlü inanç ve görüş birinci BMM'de koalis­
yon halinde bulunuyordu. Koalisyonun tek ortak prog­
ramı misak-ı m illi idi... Nihayet Anayasa’nın kabulü ve
Londra konferansına davet sebebiyle Mustafa Kemal
Paşa’nın Sadrazam Tevflk Paşa'ya çektlğt-telgraf Meclls’te İki ana grubun varlığını ortaya koydu..
Siyasi hayatımızda dalma mevcut olan bu İki grup
lik defa gerçek adıyla belirecek ve anılacaktı. Birinci
grup yeni Türkiye’nin müstakbel idareci kadrosunu Mus
tafa Kemal Paşa'nın liderliğinde
olarak bünyesinde
topluyor ve ileri fikirleri temsil ediyordu..
ikinci grup ise. büyük çoğunluğu saltanat ve hila­
fet taraftarı muhafazakâr fikrin temsilcisiydi.. Ve ayrı
ca, Mustafa Kemal Paşa'nın muhalifleriyle takviye edilmlşti..
ikinci grup milletvekillerinden hemen hepsi kal­
paklarını önlemesine, yani sivri tarafları öne ve ar­
kaya gelecek biçimde, birinci grup milletvekilleri ise
yanlamasına, yanı ilk Kuvay-I M illiye biçiminde giyerler
dl...
(Meclis yemini) — Makam ı hilafet ve «Hematin
ve vatan ve milletin Istlhia* ve IstiklaliiKİen başka Mr
gaye takip etmeyeceğime vallahi...
— (Vallahi...)
Mustafa Kemal Paşa — Bugün yurdumuz ve bütün
Arap dünyası. İngiliz. Fransız istilası altındadır.
Bir
gün gelecek mazlumların ahi, bu zalimleri kahredecektlr. Bunu biz göreceğiz, inanın ki bu İşte biz öncüyüz..
Zaman gelecek bütün esir milletler işgal ve istiladan
kurtulacaktır..
General Stratlko* — Küçük Asyayı terketmemiz ge­
rekiyor. Kış olanca şiddetiyle ilerliyor. Askerlerimiz yo­
rul ıp zahmet çekiyorlar. Az zaman sonra onlara ba­
kacak paramız kalmayacak. Yabancı devletler bizi ser­
güzeştlerle dolu bu siyasete ve tahrik ettikten sonra,
şimdi artık yalnız kendi menfaatlerini temine çalışıyor
lar.. Bizi terkediyorlar. Oradan çekilip gitmemiz gere­
kiyor..
(Perde, Mustafa Kemal’ir. şu sözleri bir ağızdan
söylenerek kapandı)
— Bu inanılmaz mucizeyi Anadolu halkının feda­
kârlığına borçluyuz..
Kurtuluş
Savaşından Belgelet
Carşombo günü Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
salonunda.«Kurtuluş Savaşından Brtg^ar» oyununu izledik. Kurgu - yönetim Ergin Orbey'indi. Devlet Başkanı
Orgeneral Evren de gönçleri çok beğendi. Ergin Orbey'I,
cocukları ayrı ayrı kutladı Prof. Türkân Akyol, Fakülte
Dekanı Prof. Yaşar Yücel, sevinçten uçuyorlardı. Oyun­
dan sonra, çocukları gördüm, «Hababam Sınıfn geldi
usuma, öylesine afacandılar. Belgelere dayalı, «Kurtuluş Savaşı» oyunundan bazı sahneleri özetle aktarmayı
düşündüm. Şöyle başlıyor oyun;
«Bağımsızlık yerine kölelik tohumlan atılmaya ça­
lışılan ü lk.nılzd., Avrupalı'nın deyimiyle «OsmanlI ölüm
döşeğinde...» Osmonlı can çekişedursun bir başkasının
doğumu yaklaşıyor 1918 de.
Yı| 1918... Dünya yüzyılımızın ilk savaşından yeni çı­
kıyor. Savaş sonu yıkımlar ve zaferlerle dolu bir yüzyıl
başı. G arid. ancak ortalama sayılarla İfade edilebilen
binlerce ölü ve yaralı Gösterimiz alışılagelmiş bir tiyatro
oyunu değil bir belgesel çalışmadır, işgal ve mandaya
karşı mücadele edenler boğımsız bir Türkiye’nin kurul­
ması için çalıştılar. Bizler bu uyanışın bir bölümünü ak­
tarmak amacındayız. Kendimiz tek bir söz katmadık, is­
tedik ki belgeler anlatsın Ulusal Kurtuluş Savaşımızı...
Ne«* York Times — Önümüzde zengin ve işlenme
miş bir memleket var Batı sermayesi bunu elde edebilir.
Alman Büyükelçisi Vangenheim — Orduyu kontrol
eden kuvvet Türkiye'de en büyük kudret olacaktır. Hic
bir Alman düşmanı hükümet, ordu tarafımızdan kontrol
edildikçe iktidar mevkiinde kalamayacaktır.
Ali Fuat Türkgeidl (Padişahın sır kâtibi) — 15 mayıs
perşembe günü öğleden sonra, sarayda otururken Muğla
ahalisi tarafından gönderilen bir telgrafta yabancı bir
devletin II kıyılarım işgal ederek gümrük İdaresine kendi
bayraklarını astıklarını, İzmir kıyılarının da bir başka ya­
bancı devlet tarafından işgal edildiğinin duyulduğunu be­
lirtiyor, vatandaşların korunması için ricada bulunuyorau. Telgrafı hemen padişaha takdim ettim. İzmir'in işgal
edileceğini dün akşam Sadrazam’ın gönderdiği bir kâ­
ğıttan öğrendiğim söyleyerek hemen hükümete gidip
Muğla'yı hangi devletin işgal ettiğini, İzmir'i işgal eden­
lerin Yunanlılar mı olduğunu öğrenmemi istedi. Hükü­
mete gittim. Sadrazam öğle yemeği yiyor, içişleri Baka­
nı da karşısında oturuyordu Mahallin ve ahvalin duru­
muna alt bilgisinin olmadığını, Muğla’yı İşgal edenlerin
herhalde talyanlar olacağını söyledi... (Çanakkale Tür­
küsü)
Albay Bekir Samı — 24 mayıs 1919 tarihinde Akhi­
sar'ın manzarası şöyle idi: Bütün caddelere Yunan bay­
rakları asılmış, herkes Yunanlıların gelmesini bekliyor.
Birçok kimse yeril Rumların yanına sokulmuş, dalkavuk­
luk ediyor ve bu sayede, Yunon şehre girince hayatını,
malını, mülkünü emniyete sokacağını sanıyor. Bütün
terzi dükkanları geniş Yunan bayrakları dikmekle meş­
gul...
Vahdettin — Ben bu makam için hazırlanmadım. Ço­
cukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layiklyle tahsil edemedim. Sinnim kemale erdi — 57 yaşınday­
dı — dünyada bir emelim kalmadı. Fakat takdir-i ilahi
teveccüh etti bu ağır vazifeyi deruhte ettim Şaşırmış
bir n>:!H«vlm. bana dua ediniz.
(Yemen ¿'•'•'¡tü eşliğinde)
Mustafa Kemal Paşa — Hemşehri, düşman Sam­
sun'a asker çıkaracak, belki de buraların hepsini ele ge­
çirecek. sense rahat rahat toprağını sürüyorsun...
Köylü — Paşa, paşa sen ne diyon? Biz üç kardeş­
tik, Ikl de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta. Canakkule'de
hepsi de elden gitti. Bir ben kaldım; ben de yarım ada­
mım. Evde 8 öksüz çocukla, üç dul kalmış kadın var.
Şimdi benim yurdum da, vatanım da şu tarlanın ucu.
Düşman oraya gelinceye dek benden hayır yok.
New Yark Times — Mustafa Kemal Anadolu'da bir
hareket vücuda getirmeye çalışıyor. Bu ne çocuKça bir
hülycdırl Bütün cihanın kuvvetine karşı Mustafa Kemal'­
in, savaşlarda yenilmiş zavallı Anadolu kuvvetiyle tüm
dünyaya kata tutmasının ne hükmü olabiliri Anaaolu’da
ne kalmıştır, nesi var ki karşı koyabilmesi kabil oısun..
Sadrazam Damat Ferit Paşa — Anadolu hareketler)
dünya savaşında yükselememiş birkaç subayın ortayo
attığı bir maceradır. Bu hareketler alevi sönmüş saman
ateşinden başka blrşey değildir.
(Oyunun bir bölümünü aktardım. Anlatmakla olmaz,
Önemli Bir A m atö r Tiyatro O layı:
DOĞUM - DÜĞÜN - ÖLÜM
YAPIT: Sedat Veyis Örnek
(Türk Halkbilimi)
KURGU - YÖNETİM; Yeşim Müderrisoğlu
SAHNE DENETİMİ: Ergin Orbey
OYNAYANLAR: Edibe Tozlu, Osman Gökmen, Osman Öztürk,
Selahattin Gündoğdu Ayşe Selen, Belgin Aygün, Meral Ülkü.
Nurhan Tekerek, Müigan Aydın. Yaman Koc. Asuman Atakul.
Mehmet Ulusoy, Bukle Girgin.
Gıılsen Usanmaz, Hayrettin
Demirboş Levent Beceren.
DTCF Tiyatro Safine»!
-Açık Biçim-de yazılmış, Anadolu insanının doğal ta­
vır ve söyleşimlerine dayalı, a n güldürünün başanlı bir
ömeğiai veren, gevşek dokulu bir oyun •Ölüm-Doğum-Düğün.' Müderrisoğlu, içeriğin belgesel niteliğini •sunucu»
kulanımıyla vurgulayarak, kıvrak bir söyleşim düzeniyle,
ayrıntılı dekorlara ya da giysi tasarımına, gerek gösterme
yen. yalın, dinamik, ve renkli bir sahne düzenlemesiyle,
eğlendirici olduğu o denli de düşündürücü bir gösteri
kotarmış.
Ayşegül Y Ü K S E L
Müderrisoğl u'nun başansı, hepsi de Tiyatro Birimi öğ­
rencisi olan oyunöulann özenli çalışmaları ve doğru yo­
rumlarıyla desteklenerek, özlenen düzeyde bir amatör t i­
yatro olayı gerçekleştiriliyor. Görevlerini canla başla ye­
rine getiren ve yer yer profesyonel düzeyde bir gösteri
kotaran oyuncular arasında en başarıhlannın belirlenme­
si amatör tiyatroculuk anlayışına ters düşer. Ancak, oyun
boyunca sahnede en çok yer alan ve Anadolu genç kızını
çeşitli konum lannda dile getiren Ayşe Selen'in başanlı
güldürü oyunculuğunu anmadan geçmek de haksizlik olur.
Araştırma,- deneme, tiyatro tutkusu, gençlik coşkusu...
Bu özelliklerin bir araya gelmesiyle kotarılan. -Ölüm-Dogum^Dügün» yapımıyla DTCF öğrencileri amatör tiyatro­
culuğun gereklerini başarıyla yerine getiriyorlar.
Cabp onlardan, alkıslaması bizden ...
eçen yıl yitirdiğimiz, değerli bilim adamı Sedat Vevis
Ö m ek’in •Türk Halkbilimi» başlıklı yapıtı, çeşitli yö­
relerdeki Anadolu insanının duygu, düşünce ve dav­
ranışlarını biçimlendiren gelenekleri, görenekleri, inanç
ian sayısız örneklerle sergiler. Profesyonel sahnelerden de
tanıdığımız, oyun yazan, oyuncu, yönetmen, aynı zaman­
da da DTCF Tiyatro Birimi Yüksek Lisans öğrencisi Ye
şim Müderrisoğlu, Ö m ek ’in bu yapıtından ayrıntılı bir ta­
rama yaparak, kendi deyişiyle, «insanın doğa karşısında
•doğum — düğün — ölüm » başlığı altında toplanan en
iJnemli dönüm noktalarını- yansıtan bölümlerden bir saat: iık bir oyun oluşturmuş.
G
Öğrenciler "Türk Halk Bilimi,,
başarıyla sahnelediler
Dil . Tarih Coğrafya Fakültesi öğrencileri tarafından sahnele.ıen oyunun bir sahnesi...
ANKARA (Cumhuriyet Büro­
su) — Froi. Dr. Sedat Veyis Örnek’in «Türk H alkbilim i» adlı
eserinden uyarlanan «Doğum
Evlenme — Ölüm » adlı oyun,
D il
Tarih Coğrafya Fakültesi
öğrencileri tarafından sahneye
kondu.
Prof. Er. Sedat Veyis Ö m e k ’­
in ölü m yüd önüm ü nedeniyle
hazırlanan oyun tiyatro bölü­
m ü öğretim üyelerinden Ergin
Orbey denetiminde gerçekleşti­
rildi. Ergin Orbey oyun hak­
kında şunları söyledi:
«Çok sıcak b ir oyıuı, 'Doğum
— Evlenme — Ö lüm ' belgese)
b ir çalışma oldu. Üniversitele­
rin bilgi üretim merkezi oldu­
ğu düşünülürse,
üniversiteye
yakışır bir çalışma oldu. Gü­
zel rol b ölüm ü yapıldı. 'Belge­
lerle Kurtuluş Savaşı’ ve 'Doğfcm — Evlenme — Ö lüm ' adlı
oyunlar Almanya, Fransa, Bel­
çika ve Hollanda’da oynayacak.
Bu Ankara Üniversitesi ve Tu­
rizm Bakanlığınca gerçekleşti­
rildi.»
Tiyatro
B ölüm ü öğrencileri
tarafından gerçekleştirilen
oyun Yeşim Müderrisoğlu tara­
fından uyarlandı. Yeşim M ü­
derrisoğlu oyunda açık
biçi­
m in kullanılış nedenini şöyle
açıkladı:
«Teknik olarak zorunlu idi.
Kısa zamanda hazırlanan öğ­
renci çalışmasıdır. B u
biçim
arkadaşların daha rahat katıl­
m alarım
sağlıyor. Amacımız
bilimsel b ir çalışmayı tanıtmak
oldu. Sıcak b ir çalışma oldu
ve seyircinin katılmasını sağla­
dı.»
D il Tarih CoBraf;’n Fakültesi
Tiyatro Salonu’nda sergilenen
oyunun yineleneceği bildirildi.
1981 tarzan yılı mı?
M ahm ut T. Ö N G Ö R E N
Ankara'da
Dil v t Tarîh-Cografya F a k ü lte n d e k i
tiyatro
kürsüsü'nde öğrenciler. Ergin Orbey’ın yöneti
minde, «Kurtuluş Savaşından B«4g»ler» adlı
son derece Özgün bir oyunu sergilemekteler..
TV yönetimi bu hazır oyundan yararlanmayı
başarabilse,
stüdyoda
gerçekleştirilebilecek
çok ilginç ve öğretici bir yapım ortaya çıka­
rabilir. Tarihsel fotoğraflar, etkili geçmişler,
sarsıcı çekimler, elektronik kameraların saâ
iayacagı üstünlükler, çarpıcı donatımlıklar (ak
sesuar), yalınç ve küçük simgesel bezemeler
(dekorj ve hatta stüdyo tabanına çizilebilecek
grafiklerle...
W
Mustafa
EKMEKÇİ
Çeşitleme...
rofesör Sedat Veyis ö r n e k ’in ölüm ünün birinci yılI dönüm ü günü, DTCF Tiyatro B ö lü m ü
öğrencileri,
onun «Türk halkbilim i» adh yapıtından -uyarlanan
«Ö lüm - doğum - evlenme» adh oyunu oynadılar. Kurguyönetim; Yeşim M üderriscğlu’nun, sahne denetimi, E r­
gin Orbey’in. Ergin Orbey ile öğrencileri,
«Bebelerle
K urtuluş Savaşı» oyunundan sonra, bu oyunu da ger­
çekten iyi oynadılar. Gülerken gözlerimden yaşlar bo­
şandı. TV yöneticilerinin akılları varsa, b u oyunu da,
tüm vatandaşlara gösterirler. «Belgelerle K urtuluş Sa­
vaşı» nasıl beğenilmişti? Bu- da öyle. Oyunu,
tiyatro
K i'rsiisü Uygulama Sahnesinde seyrettik. Fakülte Deka­
n ı Prof. Yaşar Yücel ile Prof. Sevda Şener, daha bir
iğretim üyesi, önce konuşm alar yaptılar. Sonra, Sedat
Veyis Ö m e k ’in Anadalu’nun çeşitli yörelerinden çektiği,
doğum-evlenme-ölümle ilgili renkli fotoğraflar gösteril­
di. Sonra da gençler, oyunu oynadılar. Tahsin Saraç,
Necati Zekeriya, Ayhan Cermen birlikteydik. Necati Zekeriya, genç oyuncuları Ü sküp’e çağırmayı düşünüyor.
O da oyunu çok sevdi. Öğrencileri, Sedat Veyis ö m e k ’i
yaşattılar. Sevda Şener;
—
Sedat Veyis ö rn e k bir yerlerden bizi seyrediyordur, dedi.
Metin And, DTCF Tiyatrosuna «Yoksul Tiyatrosu»
diyor. Öyle ya, parasıyok pulu yok. Oyunu da paralı
göstermiyorlar. Kimi öğrenciler, apartman komşuları­
nı, arkadaşlarını çağırmışlar. Biz de oyunculardan
Rengin Samurcay’m çağrılışıydık..
anKara..anKa..
M üşerref HEKİMOĞLU
Bir Ödül
Töreninden
izlenimler...
FRGiNORBEY
Bağımsızlık Savaşı
Tiyatro Bölümü Öğretim
üyesi Ergin Oıt) ey, Yankı'rnn »orulannı yanıtladı:
Y A N K I—özgcçmi$iniz?..
ORBEY-1936'da İstanbul'da doğdum. Kabataş Erkek Lisesi ve İstanbul Be­
lediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden sonra 1956 yılında Ankara Devlet
Konservatuvarı Tiyatro BöKimü'ne girdim.
1961 yılında yüksek bölümden mezun oldumJDört yıl Devlet Tiyatrolarında vönetmen ve oyuncu olarak çalıktım. Bu arada
Bölge Tiy: ;olan ön çalışması olarak Eski­
şehir Belediye Tiyatrosu'nun kuruluşunda
yönetmen, öğretmen olarak görev yaptım.
Askerlikten sonra bir özel tiyatroda dört
yıl oyuncu, yönetmen ve sanat yönetmeni
olarak görev yaptım. 1971—1977 yıllan
arasında İstanbul'da Belediye Şehir Tiyat­
roları Üsküdar Ekip Sanat Yönetmeni, Y ö ­
netim Kurulu üyeliği görevleriyle içiçe
film çalışmaları yaptım —senarist oyuncu
ve yönetmen olarak—. Gene bu arada
1974—1975 yıllarında Ankara Devlet
Konservatuvan Tiyatro Bölümü başkan­
lığına atandım, çeşitli özel tiyatrolarda
konuk yönetmenlik yaptsn, 1978 —1979
yıllarında Devlet Tiyatrolan'nda Genel
Müdürlük yaptım. 1964—19 71 yıllan ara­
sında Ankara Radyosu'nda dramatik prog­
ramlarda yönetmenlik yaptım, Dünya ve
Türk Tiyatrosunu anlatan Tiyatro Okuhı
adlı bir sürekli radyo programı ve çeşitli
radyofonik oyunlar yazdım. Biri roman­
dan uyarlama, biri belgesel olmak üzere
iki oyun çalışmam var, şu anda Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakül­
tesi Tiyatro Kürsüsünde uzman olarak çalı­
şıyorum.
Y —Bu oyun nasıl bir emek ürünü?..
0 —1969 yılı Erzunım Kongresi'nin
50. yılıydı. Bu kongreyi belgelerle bir
tiyatro olayı olarak seyirciye sunmayı
düşünmüştüm, ama iş orada kalmadı. Sivas
Kongresi, TBM Meclisi'nin açılışı, Meclis
tutanaktan, iç ve dış basın, karşı güçler,
bozguncular, savaşlar ve Sakarya Savaşı'yla ilgili belgelerle karşılaşınca izlenilen
metin ortaya çıktL Yani yaklaşık olarak
12 yıl sürdü; belge toplama, araştırma,
uygulama ve yorum çalışması olarak...
Çeşitli tiyatrolarda ve tiyatro okullarında
ayrı biçim ve kurgu yöntemleriyle seyir­
ci ye sunuldu ve geliştirildi. 3 Haziranda
gösterime sunulan belgeler 12 yıllık çalış­
mamızın en gelişmiş ve annmış biçimidir.
Yalnız şunu da eklemeyi gerekli görüyo­
rum; kurg” ve biçim ya da belge metin­
leri her seferinde ne kadar değişik, olursa
olsun bütün bu çalışmalarda değişmeyen
tutak yön, bu savaşm bir bağımsızlık
savaşı oîuşu ve Anadolu halkının t,
Y - Şimdiye kadar Kurtuluş
la ilgiS bp tur bir çalışma sizce nedf*
pilin «lı?
|
O —Kanımca Kurtuluş Savaşı h*M
yük destan konusudur. Bu konuda S
az sayıda da olsa oyun yazılmıştır. K dl
Kış Savaşı'nm deıtansı özelliği dr*
akışa gerekli özgürlüğü vermiyor
Ya da dramatik akış Kurtuluş Sa
ancak bir bölümünü kapsayabiliyo
to'nun bir sözü var "Bir tragedia kışj^
olabilir ama aksiyonsuz asla” gibi„.
bir ölçüde çalışmamıza ışık tuttu, b ır ^
gesel gösterimde önemli olan —ohıma^..
da olum lu— tüm kah ram anların oynara
sı, fahre üzerinde canlandırılması dega.
kişilerin düşüncelerinin seyirciye iköi^
siydi. Böylesine bir yorum-yaktaş ım §
sikliği bu alanı uzun süre boş bırakırı^
sanıyorum.
KRGIN ORBEY
Y —Bu tür çalışmalara) geliştirilmek
düşünülebilir mi?
O —Elbette. Hatta biz şu anda A.C#
D il ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiya&'l
‘ Kürsüsü olarak bir başka proje üzerini
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Geçen yî
yitirdiğimiz değerii bilim adamı Sedi
Veyis öm ek'in Türk Halk Bilimi kitab*
nın * Ölüm/Doğum/Düğün
bölümlen
aynı belgesel yöntemle gösterime hazıA
yoruz.Yalnız bu defa tekTfelğe var;kitabî
kendisi...
Y —Oyun nasıl ilgi gördü?
O —Gerek Ankara'da gerekse Antiği
ya'da büyük bir ilgi ve heyecanla izknâl
oyunumuz. Bu arada çeşitli illerden çai?
nlar alıyoruz. Hepsine de belirli bir prcif
ram çerçevesi içinde —eğitim ve öğrctirnrt
mizi aksatmadan— gitmek istiyoruz.
I
'i
Geçen akşam Ankara Üniversite­
sinde Veyis örnek'den kaynaklanan bir
oyun seyrederken düşündüm,
Veyis
Örnek öldü mü? Yeşim Müderrisoâ u.
Prof. Örnek’in Halkbilimi
kitabından
esinlenerek hazırlamış bu oyunu, çok
güzel bir yaklaşım, ölüm, doğum, dü­
ğün bölümlerini
çok Sıcak biçimde
sergiledi genç öğrenciler, içimiz ısın­
dı biraz?
l
ı
I
t? ?yi.yjpsr'^TT,~
Ife*t/ji.t-,i■
»■' rf0\tr"t>.
“Kurtuluş3
Savası’ndan
9
İ ilİ h C oğrafya F a k ü lte s i ö ğ re n c ile ri, ö ğ re tim ü y e le rin d e n Sevda Şener,-
jt
M e tin
A nd
ve
oyunun
yazarı
(urtuluş Savaşından Belgeler" oyu"JIK gösterl"de yüksek düzeyli
u” seyircinin karşısına ç ık tı... Ve
Devlet Başkanı olm ak üzere, oyunu
A seyircilerden övgüler aldı. Bu
şrl basın ve televizyon görüntülerle
ttı. Kam uoyu, böyle b ir oyunun
ından, bundan sonra, geniş ölçüde
dar o ld u ... Ve tiyatroseverler, bun)enilen bunca övülen oyunu gidip
ık İçin hazırlandılar. Am a -şim d illkeklerini g e rç e k le ş tirm e d ile r. Çünjn , adı bilin e n , yeri belli profesyor tiyatro tarafından sergilenm iyor.urtuluş Savaşından Belgeler” , AnDll ve Tarih Coğrafya Fakültesi
o Bölüm ünce hazırlanm ış; M illi
ilik Konseyi Başkanı ve üyelerinin
rsiteyi ziyareti nedeniyle de "İlk
'isl"ni yapm ıştı. Bu n edenle' de,
övgülere karşın, tiyatroseverler
lik- gelip oyunu görm e olanağınıksundu.
'un halka da g österilebilecek m iy( sorunun yanıtını, oyunun öncesi
ırası hakkında tüm öteki b ilg i ve
ift; oyunun yazarı, sahneye koyu8 tiyatro bölüm ünde uzman olarak
t Ergin O rbey’den öğrenm ek istetuluş Savaşı’ndan Belgeler” , ka­
muna A ta tü rk’ün 100. Doğum Y ıl-■
mü nedeniyle hazırlanan b ir yapıt
k sunuldu. Bu, belgesel b ir gösılydi, yoksa daha önce b ir tiya tro
u olarak mı dü şü nü lü p yazılm ışyunun 12 yıllık b ir g e çm işi, var.
Kongresi’nin 50. yıldönüm ü
rken, Kongre ile ilg ili belgesel bir
3 gerçekleştirm eyi düşündüm .
3lgelerin çok renkli olm ası; Sivas
isi, Amasya Tam im i, M eclisin
İstanbul M eclisin in kapanışı,
ış Savaşını destekleyen bağım sız­
ımsı İstanbul basını, İstanbul
da karşı güçler, İnönü savaşları,
tutanakları, Sakarya Savaşı .le
Igeler, bizim bu çalışm am ızın çok
iniş boyutlu olm asını zorladı.,
belgesel çalışmadan parçalar,
zamanlarda; özel tiyatrolarda
okullarında, ödenekli tiyatrolarda
karşısında denendi. En gelişm iş
ti
Belgeler”
E rg in O rb e y ’le.
birçok kişi ¡¡etmeğe çalıştı. Örneğin
birkaç tane M ustafa Kemal, birkaç tane
İsmet Paşayı ileten oyuncular var. Hatta
bunlardan bir tanesini de bir kız oyuncu
oynuyor. Kız oyuncu, M ustafa Kem al'in
düşüncelerini yansıtıyor ve bu da
seyirciyi hiç rahatsız e tm iy o r.Bunun bir
araştırma, bir belgesel çalışm a olduğu
düşünülürse, amaç daha kolay yansıyor.
Ekibin bir tiya tro kürsüsü oyuncuların­
dan oluşm ası, çalışmayı anlamına daha
uygun kılıyor.
Bu oyun, bu g österi, profesyonel ti­
yatrolar aracılığı ila daha geniş seyirci
kitle le rin e ulaşacak mı? Bunu nasıl
sağlamayı düşünüyorsunuz?
- Tiyatro olarak asal görevim iz bu
gösteriyi seyircilerim ize
ulaştırm ağa
çalışm ak... Aslında M illi Güvenlik Kor>:
şeyinin isteği bu... ‘K urtuluş Savaşından
Belgeler'in okullarda, bütün illerde gar­
nizonlarda oynanm ası... Belli bir prog­
ram çerçevesinde bunu gerçekleştirm eğe
çalışacağız. Ö.rneğin Antalya’da tem sil
e d ild i. Zonguldak'ta işçilere, Burdur’da
Alm anya'dan aske rliğini yapmak için
gelen Türk işçilerine oynanacak. Televiz­
yonda da g ö sterilecek... Ş im d ilik böyle
bir hazırlık var ve aynı kadro ile bu
gösterileri gerçekleştirm eğe çalışacağız.
Oyun nasıl hazırlandı? G üçlüklar oldu
mu?
— Bu yapımı üniversitenin
tüm
yö neticileri ile b irlikte gerçekleştirdik.
Onların büyük katkıları ve anlayışlarıyla
başardık. Üniversitem izin T iyatro bölü­
münde, bu tü r çalışm alar, aslında yeni
d e ğ ild ir. Örneğin, Özdem ir Nutku Cum ­
huriyetin 50. yıldönüm ünde "S öylev” i
çalışm ıştı. Biz de A ta tü rk’ün 100. Doğum
Yılı nedeniyle bu g österiyi hazırladık.
Çalışmalarımızı Rektör ve Dekan izledik­
ten sonra bu çalışm anın kapsamının
genişle tilm e sin i önerdiler. Devlet Başkanımız ve Konsey üyeleri de üniversi­
temizde bir serginin açılışı ile b irlikte
oyunu seyrettiler. •
şekli ve tüm ü; bu yıl Haziran ayında
Ankara- Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Tiyatro Kürsüsü olarak sergilediğim izd ir... 12 yıllık çalışma oyunda çeşitli
d e ğ işiklikle r ve bazı fa rklılıkla r meydana
g e tirm iştir. Oyunun değişm eyen tek ve
üzerinde ısrarla durduğum uz yanı: bu
savaşın bir bağım sızlık savaşı olması
gerçeğidir.'* 12 yıl içinde oyunun değiş­
meyen paydası budur. Ve tarih boyunca,
ilk ve en önem li bağım sızlık savaşların­
dan biri olan bu savaşa Türk halkının
büyük fedakarlıklarla katılm asıdır. Bu
oyunun destani bir ö zelliği var. Dramatik
olarak belirgin b ir yorum yapmak, bu
nedenle, biraz g ü ç... Biz, çok güç
koşullarda kazanılmış bir savaşı vurgu­
lamağa çalıştık.
“ K urtuluş Savaşı’ndan Belgeler” oyu­
nuna, b©(B»sel b ir tiya tro yapıtı dene­
b ilir mi?
—
Bir belge çalışm ası d e n ile b ilir.
Biçim olarak da, bu çalışm aların başlan­
gıcı çok eskiye g id iyo r. 1967-68 tiyatro
m evsim inde ’Sarıpınar-1914’ ve ‘M ü fe ttiş ’
oyunlarını sahneye koym uştum . Bu iki
oyunun oynanması benim yaşamımda
bir köşebaşı idi.
Bir yere varm ıştım.
Çalışm aların başka bir yöne d ö n üştü rü l­
m esi gerekli olduğu sonucuna vardım.
Geçen 14 yıl, tiya tro olayını yaratan
öğenin; dekor, kostüm olm adığı, sahne
üzerinde fiz ik hareket olm adığı, ışık
olm adığı, hatta karakterin de olm adığı,
k iş iliğ in de yeterli tek neden olm adığı
düşüncesine yaklaştırdı beni...
■Aristo'nun b ir sözü var: 'B ir traged­
ya kiş ilik s iz o la b ilir ama, aksiyonsuz
asla.Bizim “ Kurtuluş Savaşından Belgeler”
kron o lo jik bir sırayla, elden geldıgınce,
seyirciye aktarm a çalışması o ld u . Olay­
ların akışı çok ön e m liyd i. K işilerin sahne
üzerindeki varlıkları, onların ö ze lliklerini
belirtm ek değil de, düşünce b içim lerini
seyirciye yansıtm aktı. O yönden Kurtu­
lu ş Savaşımızın olu m lu ya da olum suz
kahramanlarının düşüncelerini, b ir değil
SEDAT VEYlS ÖRNEK
(HALKBİLİMCİ)
1927-1980
ÖLÜM-DOĞUM-ü VLENME
5
O
*
0:
h
5
ç*
$
?
*
6
$
$
O
í
?
-D
İti
X
%
ili
€ t. tOtv-
".:>/ V
A
/
i i \ \v
I -V \ x
x \,
:£
.
_
$
0
.4L._..S._..X.
6\t,s.^J/fjo
Asan***7**-“ ^°0 ^^VIl.H«jc¿1Ía
Z50NSÍfiáííli,Ç~W'-r\Aî$
—
63 é
-=
I-6Û0
c(3S.
=. ¿50 V¿AL fiear^
.C„ ,
- tlffO 'Mxrlllç freo/J
-3- H
.
V
\ .14V,_^
|^--ücL(.,oIcXriPt ^ O E.wi'v”» iobVú^viO
a'j»
'3oUüft
O
cy^o_rÍtA/-> o A A A - W > Ç)OLÀ3^0A .
S c\ V > (væ. c k .
(
VjClcL v^
o I ch
i\OJ2
,-c
Akb ^ V\IjU1A-V
=>&v
_
,..\".^ckL'
<=y ^ y A i 'r S O .U A jL c L e _ .
IooL'Yw
OvPvO-O)
bu
^ 'p
QÁok.
ViL
csk'iÇ^<QİC_ I
CM\M*\r bu • Ci-<XO-ilL
^W
*
kü-cX'nloT
avACH^-W\oi j ¿orû |5; k>OOr>nO\
C'A
VjCXcU
í
Nie o^\o^ or*CK/ai
O w ^ ' ^ 01 ^
P ?V
^ . . o L U W , f c a V W ^ « . ^ .-f^'
íL^'ü-r|)
B£
fi
baz^o
AKSESUVAR LİSTESİ
ÖLÜM:
Çekiç
:250 gram
Keski
:25 cm
Tespih
:33 lük
Çay Tepsisi:Askılı
Çay Bardağı:2 adet
Çay kaşığı :2 adet
2 bardak çey:Şekeri içinde
Sandalye
:3 adet
Çay tabağı :2adet
Tabure
:1 adet
Tezgah yerine kullanılan kutu
Mezarcının kullandığı kağıt
Sunucu masası:1 adet
Sunucu sandalyesi:1 adet
Türk Halk Bilimi kitabul adet
DOĞUM:
Beşik
:1 adet
Saz
:1 adet
Kuşak
:Uzun,beyaz
İplik
:1 yumak
Tığ
:1 adet
Makas
:1 adet
Sedir
:1 adet
Kilim
:1 adet
Duvar halısı
Tespih
:99 luk
Kundaklı bez bebek
DÜĞÜN:
Yorgan
:'l adet
Halı
:1 adet
Sandık
;1 adet
Karyola başlığı:2 adet
Tabanca
:9 adet
Bardak
:9 adet
İçki şisesi :4 adet
Koyun postu :1 adet
Kundaklı bez bebek
'Buğday tası :İçinde buğday
Bal kabı
:İçinde bal
Kaşık
:1 adet
Aile boyu Şveps
Davul
Tabure
Sandalyeler
Bayrak
Süpürge
C.V k O€ t )
1.6UU)
A.
A-^á>
j
fc
(.(W
4o j
¡A
(T)
CP
r
n
<7
0
c
£
/
o
c<>
r~
i
¡¡¡!Prai"Pll!|
i^ez^fcxxOiü T A . Í S . U c& lX
k
)
43
/Ç
V£~ £>/£ A K S İ y C A Z
/ S A > L A / V /
Olum
' Mermerci sağ kulisten girer,ta­
bureye yavaşça oturur.Mermer üzerindeki çalışmasına başlar.Işıklar yanar,doğrulur,taştaki
yazıyı ezgiyle okur.
i-9
2-)jaycı bıçkın bir delikanlı tavrı
ile l.sol kulisten girer.
hiçten pazarlıklı bir tavırla us­
tayı işletmeye çalışır.
sta safdil ve şaşkın dinler.
Î)^aycı pişkin bir tavırla devam
eder.
k):sta çaycıya kızar.SinirlenmiştirJ
stanın önünden geçip tabureye
koyar çayı.
(j^Jsta babacan bir tavırla çaycıya
akıl vermeye çalışır.
(-j)jaycı ustayı işletmeye başlar.Se­
si alaycıdır.
I
B
Il!
i
I
b ^ /i
JET T A SeA /C EA lf
t> = c
M. US :Ci 1 Kerdey, e biter ;"vu kenarlara da iki tane
kabartma gül koydukmuydu, şuraya da
/
ölüm tarihi gider. Oldu bitti./
Attığımı vurur idim/
Pençe attı bana hayat
Bense onu sever idim
Ah zavallı adam, genç yaşta ölüp gitmiş,
Allah rahmet eylesin. (Türküye başlar.)
Tüfengini dolu saçma /
Kaçma ceylan benden kaçma/
Sonra seni tutarım
Kanadını yolarım/
Ne güzel yazmış adam yahu, vallahi şair,
CjcLa-^"
Ç A IU .;
feTtabah
şeriflerin hayırlı olsun usta.
M. US:
ÇAYCI:
M. US:
- Sağol Ali
Merhaba. ÎJe haber?
0 He olsun, siparişler sıkıştırdı, gece
gündüz çalışıyoruz.
ÇAYCI:d ) Usta be/isen akşamları çalışmaya korkmazmısm?
M. US:
] 0 da ne demek?
/
ÇAYCI:(Sİ Hani gece yapılacak iş vardır, yapıl­
mayacak İŞ vardır.
M. US:
Yani bizimkisi akşamları yapılmayacak
iş mi demek istiyorsun?
ÇAYCI:
Öyle tabii ustacığım.
M. US: (6^ Ali sabah sabah saçmalama, çayı şuraya
koy.
ÇAYCI:(7) Emredersin ustacığım derhalT^Buyrun.
M. US:(S0 Akşamları çalışılmazmış, sen kendine
bak. Akşamları yarım saatçık çalış da
şu lise bitirmelerini ver. Kazık kadar
adam oldun.
Ç A Y C I : K a p a l ı m ustacığım yani ya beni bu ha­
yat harcadı.
M. US:
Nerden öğrenirsin bu saçma
lafları
bilmem ki?
İç
\f£^ ö / f
A/'CS/yoA/
>) Ferit bey sol kulisten klasik
rnemur tavrıyla girer.
/-/ Ar
A //
1
/ Çaycı Ferit beye yer gösterir.
Ferit ustanın karşısına oturur.
t)TJsta ayağa kalkar Ferit'in yanına gider tokalaşır yerine döner.
^Usta çaycıya çıkışır.
¿^)Çaycı alay ederek l.sol kulisten
çıkar.
o
I
/c
m
?
^
ı
r^ F .ı
6)Usta işin zorluğundan yakınır,Fe■rit beye,
^ e r i t bey geçmiş özlemiyle konu­
şarak mesleğini över.
/7/Usta Ferit beyin lafına bozulur,
memuriyeti yerer.
(/$< rit
bey durumu kurtarmaya çalı­
şır.
(($3sta kendi işini özene bezene an­
latmaya başlar .Elerini kullanarak
anlattıklarını tarif eder.
IS
~ 2 9 f
^
T A S^A Jl
F. BEY: Uü)(Girer) Selamünaleyküm.
M. US : - Aleykümselam.
ÇAYCI :(^)H oçgeldin damat Ferit bey amca. Öpeyim
elinizi. Biz ustayla şakalaşıyorduk da.
P. BEY:
İyi iyi.
M. US : (|2)HQŞgeldin Ferit bey. Oturun şöyle.
F. BEY:
Sağol.
M. US :((!)) Lan sengidiyormusun?/
ÇAYCI
: Eyvallah damat Ferit bey amca, (çıkar)
M. US
: Defol git serseri./
F. BEY:
Bırak yahu şunu. Çok önem veriyorsun
bu oğlanın sözlerine sen
de. Azıcık
deli yahu şu oğlan.
M. US :
Deli.
F. BEY:
Her neyse, senin işlerin nasıl usta,
iyimi?
M. US :Us)Artık zanaattan anlayan kalmadı Ferit
beyciğim. Böylesi güzel işler çok az
düşüyor elimize.
P. BEY:U6) Doğru doğru. Kerede eski mezarlar, eski
törenler. Aman efendim bizim zamanımız­
da bir olay olurdu birinin ölümü. Şimdi
öylemi ya, atıyorlar adamı mezara, bi­
de başına uyduruk bir taş dikiyorlarJ
Canım sizin gibi zanaatçı mezar taş­
çıları kaç tane kaldı ustacığım?
M. US :(<■?) Vallahi doğru ben işimi hiç bir zaman
kaytarmam Ferit beyciğim zanaatçılıkta
F.
M.
F.
M.
memuriyete benzemez.
BEY: (18) Memuriyetin de zor yanları vardır hani.
US :
Öyle de, sizin gibi vefakar memurlar
kaç tane kaldı Ferit beyciğim.
BEY:
Doğru ./^Şey.
ben./
US : (İ9)3i tane kaldı. Şikayet gibi olmasın
ama bizim işimiz zordur.^Önce bomboş
taşın üzerine yazıyı karalamasına çizecen. Sporcuysa bir boJts eldiveni,
trenciy.se bir lokomotif. Eğer adam
✓ç
£/<, /4^/yo/y
r,
(20)B irden ustanın aklına bir şey­
tanlık gelir.Ferit beyi ürkütmek
ister.Gizemli gizemli konuşur.
ÎU)Pe rit birden irkilir.Korkmuştur.
Usta amacına ulaşmıştır,gizlice
gülümser.
6l2);sta Ferit'in durumundan korkar.
Sakinleştirmeye çalışır Ferit'i.
Duraktan sonra Ferit'e imalı sorar
Ferit kendini yoklayarak itiraz eder,
(2}))Ferit merakla soar ustaya.Şüphelenmiştir»umursamaz görünmeye ça­
lışarak nabız yoklar.
/-/A >€
/cerr /o ¿ > 4 v V /
P.
M.
P.
M.
trafik kazasında ölmüşse, bir tane oto­
mobil çizecen, onu şöyle taşın başına
yerleştirecen.
/ Us+s Kizrıicahaınamda kadınların mezarı­
BEY:
na yenge mezarı denirdi. Kadının biri
öldüğünde, mezarın başına beş kollu
yaba gibi bir şey dikerlerdi. Hiç unut­
mam babamın at.asını 'orada gömmüştük de.
/»İlah rahmet evlesin. Yalnız bu adetler
US :
;
her tarafta |£gişir. Mesela benim
îçel’li biri müşterim vardı.O dediydi
ki bizim orda kadınların mezarına be­
liği, erkeklerin mezarının başına da
serpuş resmi kazılır dediydi.
Ya Allah geçinden versin. Her tarafta
BEY:
türlü türlü adet var.)
US ::(20^ Bilmem bilirmisiniz, bizim oralarda
P. BEY::
IvI. US :
P. BEY :
birinin öleceğini şıp diye anlarlar.
Bilhassa ihtiyar kadınlar, şu adam
ölecek dedilermiydi artık o adamdan
hayır bekleme.
Bizim memlekette de bilirler. Adamın
vücuduşiçmeye başlayıp bi de doğduğu
yerlere gitmek isterlerse, tamam
derler bu adam gidici İ^Hayret nasıl
da bilirler, o adam essalıtan da gider
sonra.. C21 Tövbe tövbe geçenler bizim
köyü gördiim düşümde usta.
Hayrola?
Bir tuhaf oldum. Bendemi gideceğim
dersin?
M. US :(,2Z)Söylediğin şeye bak bu yaşta/kolunda
bacağında bir şişlik var mı?...
P. BEY
Yok canım.
Öyleyse ne demeye meraklanıyorsun?
M. US
P. BEY (2^)\jstacığım/demin bizim oralarda da
birinin öleceğini bilirler demiştin.
Oralarda nasıl anlarlar usta?
/ Ç
V£~
O /f
^4A T ^ J y c A /
t()Usta ballandıra ballandıra anlat
maya başlar.Sesini etkileyici
yapmaya çalışır.
S)i'erit bey ustaya doğru eğilir.Di
Kat keşilerek dinler.
«¿/Ferit etrafına bakınır,çok gizli
birşey anlatıyormuş gibi ;Oİa-,
y-L.^ anlatmaya başlar. Kaynanasın
taklit eder.Keyiflidir.
2^?)jsta Ferit'e doğru eğilir,kulağı
na usulca söyler.
2,"?ji?erit hınzırca dinler.
L9)ikisi de zevkle gülüşür.
5D)Çaycı sol kulisten sessizce girer,
sta ile Ferit çaycıyı farketmez.
Konuşmalarına devam ederler.
o
iİ idî
3-2}jaycı ustanın arkasına dolanır,ça
yını bırakır.Usta birden irkilir.,
-
Ama bozuntuya vermeden büyük bir
ciddiyetle konuşur.
3<? ^ 3 2
^ p a y c ı ustanın sağındaki sandalye­
ye tersinden usulca oturur. Ustaya
elerini kullanarak vasiyetini anlatmaya
başlar.Özlemlerini dile getirir I
aynı zamanda.
a
.■—a—I
t—İl.«» ö
e.
5 5 ~4-0
'
'jE r 7X / & a /
c
M. US 5(2^ 'Bizim oralarda adamın bedeni soğumaya
başlarsa/fbide gaipten sesler duyup da
birinin onu çağırdığını söylerse, artıi
o
adamdan hayır bekleme.
i-1
’. BEY:
Usta bu k adini arda da böylemidir?
M. US :
Bu kadın erkek farketmez, aynıdır.
P. B E Y : Ş u n u n için sormuştum.
M. US :
Ne için sormurtun?
P. BEY: (l^lBizim hanımın annesi geçenlerde odasın­
dan çıktı, Beni mi sordun evladım dedi.
Ben de yok valla anneciğim seni niye
v_;
\*
çağırayım dedim, inanmadı. Yok sen beni
çağırıyorsun, sonra da çağırmadım di­
yorsun, diye söylene söylene gitti.
M. US :(2_l-)Sen hiç kimseye söyleme /eve gidince
şöyle usuldan elini tut...
P. BEY: (z:«)Eğer buz gibi soğuksa... (gülüşürler)(£f})
(çaycı girer)(^o)
ÇAYCI
■ Allah artırsın muhabbetinizi. Ne konu­
şuyorsunuz böyle gizli gizli?
P. BEY (M~)Hayır11 bir iş konuşuyorduk.
ÇAYCI
Ustaj/o avcı kendini mi vurmuş?
M. US (■^-¿^Ne;kim kimi vurmuş?
ÇAYCI
Taşına yazı yazdığın adam.
M. US
Sen nerden bildin onun avcı olduğunu?
ÇAYCI
.Baksana attığını vururmuş..falan filan
dağlarda tüfekle dolaşan imam olacak
değil ya?
M. US
Oğlum ölüyle alay edilmez, ölüm alay
kaldırmaz.
ÇAYCI îC*&)usta be ben ne istiyorum biliyormusun?
Usta mezar taşıma şöyle süslü bir çay
P.Bey:
tepsisi, gerçi üniversiteye gidemedik
ama tepsinin üzerine rgkurdelalı
bir
sajag»!—r«.M.ırı: j r ,
diploma, bir de bayrak yap. Bayrağın
bir tarafı ay yıldız, bir tarafı Beşik­
taş bayrağı siyah beyaz olsun.
Sen bu yaşta bunları ne düşünüyorsun Ali
51
/ç
\/£~ O/Ş A^^SyOA/
Usta kızgın bir tavırla
sorar,Eferit’de onu destekler.
Çaycı alaycı bir tavırla Fe­
rit'e soruyla karşılık verir, j
Ferit lafı ustaya çevirir,bil­
mediği için bozulmuştur.
5^t)Usta çok bilmiş bir tavırla ko­
nuşur .Çaycıya akıl verir.perit
yine ustayı destekler.
2^}) Çaycı çaktırmadan ustayı işletme
ye başlar.
Hbjçaycı alaycı tavrını Ferit'e kaıj
şıda sürdürmeye devam eder.
(57İ^erit alayı farketmez.Çaycıya
. ustanın tavrı ile akıl vermeye
çalışır.
feajusta bundan da kendine pay çı­
karır .Ferit beyi tasdikler.
fe9)Çaycı Ferit beyi çok kötü sıkış­
tırmıştır.
^tjperit bey bozulur.Gitmek için
kalkar.
^fljjsta kalkar gitmek isteyen Ferit
beyi tutar.Öfke ile çaycının ü\\
U-2.eJ.ne yürür.
V;a y c i -
Doğru ya hani ölüp gitsek açıkta kalma­
yız, ama güzel olsun istiyorum mezar
taşım^Aman usta gözüm arkada kalır
bilesin.
Sen o ettiğin lafın ne demek olduğunu
M. US
biliy^ rmysun?
,
Ha biliyormusun?
F . BEY
Sen biliyormusun damat Ferit bey amca?
ÇAYCI
Canım neydi şu laf anlat usta.
F. BEY
M. US
Gözüm arkada kalır lafı gözü örtmeyle
ilgilidir. Adamın gözünü örterler, niy€
*.
■
— Nij.e ?
F. BEY
Niye?
ÇAYCI
Arkasından birini götürmesin diye.
M. US
ÇAYCI (3b)Peki çenesini niye bağlarlar adamın?
Zaten gittiği yerde kiminle konuşacak
zavallı?
Tabi oğlum, ölünün içine şeytan girme­
F. BEY:
sin diye bağlarlar.
ÇAYCI :(j6)Usta be ben kefenimi bizim takımın
renklerinden yaptırmak istiyorum.Olurıııu dersin?
F. BEY:(V}}Sen kefeninin renklerini düşüneceğine
şimdiden bi yana birkaç kuruş koy.İn­
san hiç kimseye muhtaç olmamalı,değil­
ini usta?
M. US:(V* ) Haklısın Ferit beyciğim.Benim kefenim­
de mezarımda hazır,öyle kimseye muhtaç
olmam.
P. BEY:
ÇAYCI
İşte Aliciğim sende kimseye muhtaç ol­
mamak için birkaç kuruş koy.
Damat Ferit beyamca...
Efendim Ali?
F. BEY
ÇAYCI (3.5) Sen de şu çay borçlarını verirseniz,
köşeye birkaç kuruş koymuş olacağım
değilmi ama?
F.BEY :tA(j)öyle mi Ali.Peki öyle olsun.Hadi usta
ben gidiyorum artık.
M.US
:(fyl)Allah aşkına otur/öyle denmez evladım.
2,/Çaycı sandalyesini alır.Sahnenir
sağ önüne oturur.Usta yerineoturur.Ferit sandalyesini ustaya •1S/Çaycının anlattığı ustanın ilgi
sini çeker.
{¿jpaycı Ferit ile ustanın ilgisini
görünce çaktırmadan dalga geçer.
f^/Ustanın ilgisi daha da artar.Bi­
raz daha dikkat kesilir.
fl/Jsta anlatılandan hoşnut gülümser
f^Çaycı ayağa kalkarak sağ elini
alnına koyar.seyir yerinin bir
^noktasına bakarak konuşur.
"Usta iyice meraklanır.Çaycıya
sorar.
Î|^jîJsta kendinden bahsedilmesinden
çok hoşnut olmuştur.
^ö)Çaycı ustayı illüzyona sokar,sesi etkileyicidir.
saf saf konuşarak kendince
yorumlar yaparak çaycıyı onaylar.
^ U s t a birden bozulur.Rüyanın so­
nunu tahmin eder gibidir.
fe)?aycı elleriyle yere doğru indir-1
me hareketi yapar.
tyylşts. Ferit'e döner şaşkın ve kor­
kuludur.
I--
Q
(JUUJ
~D
n
d J
„O
o°
ÇAYCI :
M. US :
Ne dedim yahu?
Aldırma sen deli ya bu... Şuraya da
bir gül koyacağım.
ÇAYCI :sta be dün akşam garip bir rüya gör­
düm. Şen de vardın.
Gündüz niyetine anlat bı.kalım.
F. BEY :
M. US : ( ^Hayırdır inşallah, hayırdır de lan.
ÇAYCI :(¿-ft^Valla inşallah hayırdır. Sabah nineme
sordum, hiçbirşey demedi. udasma gir­
di. Sessizce dj,;a etmeye başladı.
M. US :(¿¿¡ilHayırdır inşallah, ben de varım he mi?
Anlat bakayım.
ÇAYCI :
Ustaçığım rüyamda yemyeşil, ağaçlık
bir yerdeyiz.
İyi iyi. Yeşillik iyidir/,Sonra?
M. US
ÇAYCI :İA~^)Aa& bir bakıyorum, bir kalabalık ağaç­
lar arasında yürüyüp gidiyorlar.
M. US :(4$)Ablanı evlendiriyoruz galiba? Ben de
varım öyle mi? Anlat bakalım.
Sen de varsın tabii, sensiz olurmu hiç.
ÇAYCI :
M. US :(A0.) .. .Doğru kanbersiz düğün olur mu. Ba­
ban da beni çok severdi.
Tabi ya zaten sana en yakın olan ba­
ÇAYCI :
M. US
ÇAYCI
M. US
ÇAYCI
bamdı .
:
Görüyorsun düşünde bile dost olduğumuz belli.XEee nereye gidiyoruz.
: (Çö)Yalnız usta ben de bunu sana soraçaktım, Onlar yürüyorlar ama
yjİCİimüyorsun.
:{"5'ijAğaçların dibine oturmuşum ne/ojurmuşumdur.
:
Hayır usta sen oturmamışsan ./^Böyle
uzanmışsın.
Herkes yürüyorda ben niye uzanmışım?
M. US :
Ne biçim rüya bu, ee sonra.
ÇAYCI : ^3)sonra seni indiriyorlar.
M. US :
biçim rüya. Hani ben uzanmıştım?
/ç
ve
***
(55)Çaycı hedefine ulaşmanın coşkun­
luğu içinde devam eder alayına.
(ç6)Usta donar kalır.Elindeki çay
bardağı düşer.
% ‘?)Çaycı ustanın durumundan korkar,
gönliinii almaya çalışır.
fe\)Usta ağır eğir doğrulur»önündek
sandalyeyi aniden kapar.Havaya
kaldırarak çaycının üstüne yürür
Çaycı olayın ciddiyetini anlar.
Mermer taşı,sandalye ve Ferit'in
etrafında bir tur bağırarak ko­
şarlar.Çaycı önde,usta arkasında
sandalye ile,Ferit de ustanın
arkasından bağırarak l.sol kulis
ten çıkarlarken sunucu aynı ku­
listen girer.Sahhnenin sol önüne
gelerek seyircilere hitap eder.
m
Sunucu sözlerini sürdürürken oyuncular girerek dekorları l.sol
kulisten çıkarlar.
b 0 6 UM
Ujoyuncular dekorları taşır,seyirçilerin önünde giyinirler.
Sunucu döner sahnedekilere seslenir
O^Sunucu Osman'ı sorar,telaşlanır.
Osman'ı kulisten çağırırlar.Os­
man gelmez.
S
\
a
Ü jjlU
O
CU
ö
i
.,a
*7
T ?
O
O
1_____
S
i.ti
Sunucu seyircilere Osman'ı alkış­
lamalarını söyler.Osman l.sol ku­
listen girerken sunucu aynı ku­
listen çıkar.
d
ÇAYCI
'Evet onların omuzlarına .uzanmıştın.
Seni topra&a. indiriyorlardı/Ya usta,
iıani korkmam diyordun (usta donar) f^6 '
us ta ne oldu? Yav şaka yapalım dedik
yav/??}(usta sandalyeyi kapar kovalar
çıkarlar) [*53^
DOĞUM
SUNUCU
J Hoçgeldiniz... Bugün sizlere genç yaş­
ta yitirdiğimiz Fakültemiz öğretim üyelerinden S.V.Örnek'in Halk Bilimi
adlı kitabından yararlanarak oyunlaştirdiğimiz gösterinin ölüm bölümünü
sunduk.S.V.örnek yaşamı boyunca tüm
gücünü halkımızın ürettiği kültür ürünlerinin derlenmesi,yorumlanması ve
sonuçlandırılmasına adayan bir bilim
adamı.Bir ülkenin ya da etnolojik fark
lılaşmanm yol açtığı grupların bağlı
bulundukları ve düşüncelerini açıkla­
yan, tüm gelenek ve yaratılarını ince­
leyip çağdaş yaratı ve özgün yaratı­
lara yol açan halkımızın bu genç emek­
çisini bir kez daha sizlerle anmak is
tedik.Arkadaşlar hazır mıyız?(Z>)
- Hazırız.
Eee hani Osman nerede?
SUNUCU
ESMA
:
SUNUCU :
ESMA
:
Kuliste.
Ne işi var orada,arkadaşlar çağırın
da gelsin.Artık başlıyoruz.
Valla bir de sen.söyle istersen gelmen
diyor.
SUNUCU;:
B.GELİN:
Nedenmiş o,hani bize saz çalacaktı?
Salonda benden daha iyi saz çalanlar
vardır,ben saz çalıyorum diye ortaya
çıkmam diyor.
SUNUCU .(*») Ben onu önceden dinledim,pek kötü çal­
mıyor oysa ki.Hem kürsüde ondan başka
/ç
v€T
¿ > /f
A K S /V C A J
Osman sazı ile gelir,1.sol kulis]
ten girerek sahnenin sağ önünde
bulunan sandalyeye oturur.Bu bö­
lüm boyunca yerinde oturur.
Osman saz çalarken sahnedeki oyuncular bir yandan seyircinin
gözü önünde giyinirlerken bir
yandan da Löberae türküsünü söy­
lerler.Türkü bitince Mineve Ümmü
sedire,büyük gelin beşiğin yanı­
na,Esma sedirin sol tarafına ye­
re oturur.
%}Nine diğer oyuncuları meraklan­
dıracak bir dille anlatmaya başlejr
(fi)üımnü anlatılanlardan etkilenmiş­
tir.Merakla sorar.
[~^)Kine el kol hareketleri ile bal­
landıra ballandıra anlatmaya de­
vam eder.
(S) Esma anlatılanlardan hoşlanmamış,]
adeta tiksinmiş bir tavır takınır.
ifjl'iine Esma'ya kızar .Kinayeli konu-|
şur.Sonra ona boşveriyormuş bir
tavırla devam eder konuşmasına.
((û)jmmü Esma ile alay eder. Ona acır
bir tutum takınır.
f
'UjÜmmü ile Esma tartışmaya başlar­
lar.Büyük gelin Esma'yı avutur,
Ümmü'ye kızar.
saz çalan da bulamadık. Napıcağız. Hah
buldum herhalde..Seyircimiz şöyle bir
alkışlarsa dayanamaz bizim Osman.
(Osman girer)
(Löberde türküsü)
Makaram sarı bağlar
Kız söyler gelin ağlar
Niye ben ölmüşmiyem
Yarım karalar bağlar.
Löberde zülfün yüzüme perde
Devriyeler sardıda bizi
Meğer kaderim böyle.
NİNE
ÜMMÜ
:(5 } Ya_kızlar işte böyle.
: (&) Deme nine, öyle olunca ne olurmuş
peki?
B.GELİN:
Dur kız az bekle helem
NİNE :(>) Evvelce iricene bir kazan alacan içi­
ne türlü türlü otlar, hayvan gübrele­
ri atacan. İyicene kaynatacan.
ESMA
f*eme nine onu içecekmi kadın. Ben
çocuksuz' kalmaya razıyım.
NİNE :(9)E.e öyle senin gibi kendiliğinden olmadımıydı böyle şeyler yapmak lazım
gelir. Ondan sonra kısır kadın bu
kaynayan suyun buğusuna bir güzel
oturtulacak.
Amanın adamı yakmaz mı?
UMMU
Aman ne zor işmiş çocuk yapmak.
ESMA
Sus kız ağzından yel alsın y: Ondan son­
NİNE
ra kısır kadın bu kaynayan sudan
gün süre ile bardak bardak içer.
ÜMMÜ
:U 0) Aboy midem kalktı. Kız gübreyi bardak
bardak içecekmişsin.
NİNE :
İçecek içecek...
B.GELİN:f^içok varmayın kızın üzerine. Daha yeni
gelin, İki ay olmadı. Yanaklara bak
kan damlıyor. Üzme canını kızım sen.
Gübresiz mubresiz doğurursun. İnşallal
senin de böyle bir oğlun olur.
/ ç
vdr
¿s/J
I JiTimii umursamaz bir tavırla Esma
ile alayını sürdürür.Ninenin t utumu ümmü’yü destekleyicir.
3j Esma artık iyice kızmaya başla­
nıştır .
/^İEsma kalkar Ümmü’nün üzerine yü­
rür.Saçsaça başbaşa döğüşürler.
Büyük gelinle nine kalkar ayırır.
IStiırsla, kavgaya oturdukları yerden
bağırarak devam ederler.
|0iine Esma'ya kızar.Büyük gelin
çocuğu uyandırdılar diye söylenir
(¡7)e sma kalkar uyanan çocuğu alır,
sahnenin önüne gelir türküsünü
söyler.
İff^ürkü bitince sunucu l.sol kulis­
ten girer seyircilere hitap eder.
Esma çocuğu annesine verir.yerine
oturur.Sunucu aynı kulisten çıkar.
/Büyük gelinle Ümmü sedire uzanmış
Esma'yı ayak ve kollarından çekiş­
tirirler .Nine sedirin arkasında
ayakta buyruklar verirken söyle­
nen Esma*ya kızar biryandan da.
ESMA
IİMMÜ
:
Sağol abla.
:({?') Kız Esma/sen o gübreyi bardak bardak
içerken kimse senin y a n m a yaklaşamaz
kız teke gibi kokarsın sen.
ESMA
:
Bana bak ümmü senin de isteyenin var.
Bakarsın seneye de sen yuvarlıyon
bardak bardak.
ÜMMÜ
:
Hadi ordan kız bizim sülalede kısır yo
ESMA : (f 3) Yok benim sülalemde vardı. Sen nerden
biliyon da sülalemi ötüyon dudu ku­
şu gibi.
ÜMMÜ
:
Nerden bilelim senin sülaleni bilen
mi var buralarda.
ESMA :(4^) Bana sülalesi belli değilmi demek is­
tiyorsun sen kız. (Dövüşürler)
ESMA
:
Sen bir daha konuş Mustafa’ya demezsem
ÜMMÜ :(XŞ )Ağb ime fiştikleyecen, o da beni döve­
cek. Güleyim bari.
ESMA
:
0 dövmezse ben
döverim.
MİNE
t) Gelin gelin sen ne dediğini duyuyon mu
Otur oturduğun yerde.
B.GELİN:
Aman çocuğu da uyandırdınız.
ESMA :({f)ver abla ben uyutayım.
(türkü)
Bir oğlum olsada gitse hocaya
Okuya okuya çıksa heceye
Muştucular gelse bizim bacaya
Neyleyim neyleyim elleri neyleyim
Nenni nenni demeyen dilleri neyleyim.
SUNUCU:C{S)Evet Amasya' nın Gümüşhacı köyünden
çocuğu olmayan bir kadının başına
bunlar geliyor. Halkımız/epey yaygın
olan bu tehlikeli yöntemlerden biri
de Bilecik Gölpazarı yöresinde uygu­
lanıyor. İzleyelim.
NİNE :Uty) Çekin kızlar çekin. Ümmü kızım sargı
bezlerini hazır ettin mi?'
ÜMMÜ
:
Tamam nine tamam.
/Ç
V<sT
AA^sJyCAJ-
fj20)Esma sinirli sinirli nineye kar­
şı çıkar.Kine Esma'nm söyledik­
lerine dudak büker,inanmaz.Kendi
yaptırdıklarının doğruluğuna inanmış veçok bilmiş bir insan
tavrı ile kendi bildiklerini uy­
gulatır .Büyük gelin l.sol kulis­
ten çıkar kuşak alarak aynı ku­
listen geri gelir.
İy)Esma'yı sedirden kaldırırlar.0yuncular sahne ortasına gelirler.
Büyük gelinle Ummü Esma*ya kuşak
sararlar.Büyük gelin biraz alay­
cı biraz da suçlar bir tavırla
nineye karşılık verir.
r
o
L
%
Üİk«jim,
h
v_
-
r
2-0
O
i co
t
O
□
-3Üâ__
L
—mj
2.K-
Î22)>iine Esma'nm şikayetlerine al­
dırmaz »aksine yaptıkları kocakarı
işlemlerinin kendi tabiriyle tut
tuğunu sanar.
2SL
£ -7 /
JFT /s& /Ji-E r/tL *
ESMA :
B .GELİN :
ESMA :
NİNE
Uy bellerim kopacak.
Sus kız şimdi bitiyor.
Bana ne gareziniz vardı da böyle
edersiniz?
Sus kız. Çocuğum olmuyor diye zır zır
:
ağlayan sen değilmiydin?
(-20")Bendim ama enamların köyünde bir kız
vardı. Onu şehre dokt.Q£fi götürmüşler.
O hiç böyle şeyler yapmamış.
Belini çekmişler mi?
Belini çekmemişler, karnını şöyle iyi­
cene bir sarıp sarmalamışlar da ne
ÜMMÜ
NİNE
ESMA
NİNE
:
:
etmişler?
İlaçlar falan iyi etmiştir. Şimdi dûX,t
dene çocuğu var.
İnanmayın kızlar inanmayın. Kadının
doğuracağı varmış da doğurmuş. Çekin
kızlar çek.ıj.
B. GELİN:
ÜMMÜ :
Sus kız çocuğu uyandıracan.
Kız amma da yaygara ettin ha. Duyan da
Çocuk doğuruyor sanır.
ESMA :
Bana bak kız, tepeme çıkıp salak salak
konuşma. Zaten canım çıkıyor, Hmcımısenden alırım ha.
NİNE
(2l) Kaldırın şunu bir de saralım bakalım.
ESMA
Çok sıkmayın nefes alamıyorum.
NİNE
Sus kız herkesin canı yokmu. Bak bu
kıza da böyle yaptıydım da gık sesi­
ni çıkarmadı.
B. GELİN :
Ya ben gık sesimi çıkardımmıydı. Büyükanna bana da yaptıydı böyle, meğer o
vakitler hamileymişim bir güzel çocu­
ğumu düşürdüm böyle sarmalana sarma1ana«
Kız sen ne kindar şeymişsin. Durup
durup bunu söylersin.
Susun kız nefes alamıyor. Mosmor kesil­
di.,
NİNE
:
ÜMMÜ
:
NİNE
i (22) Mosmor mu kesildi? Tamam bu sefer de
e3 İ
İ
/' Ç
x A /^ c 5 /V o ^ y
'0'
Esma çok bunalmıştır.Sabaha ka­
dar kuşağa sarılı kalacağını
duyunca düşüp bayılır.Büyük ge­
lin ile Ümmü yerden kalkmasına
yardım ederler.Esma l.sol kulis­
ten çıkar,diğerleri yerlerine
otururlar.
Sazcının Türküsü.
S25p azcının türküsü bitince sunucu
l.sol kulisten girer.Seyircilere
gebe kadının toplum içindeki ye­
rini anlatır.Oyuncular yeni sah­
ne için yeni durumlarını alırlar
Esma l.sol kulisten girer,sunucu
aynı kulisten çıkar.
r
□ E
□
□
____ _
(İH/Büyük gelinle Ümmü beşik yanında,
nine sedirde,Esma eski yerinde
oturmuş konuşuyorlar havadan sudaîn
sma l.sol kulisten Hanımkız'ı
çağırmaya giderken ninenin söyle­
diklerine aldırmaz,terslenir.
ı^ine gelinin konuşmasını ayıplar.
Ümmü'ye onun gibi olmamasını ö-
o
I---T
5 ~
-2F t a v £-a / l £~Aj
ESMA
tuttu. Kızım seni yarın sabah ezanında
bir de Lohusa sultan türbesine götürdükmüydü sen artık bahara doğurursun.
Ay ben yarın sabaha kadar böylemi ka­
lacağım?
(Sazcının türküsü)
Ay bulutta bulutta
Mendilim kaldı dutta
Geleceksen gel gayrı
17-benli şaziyem
Daha gönlüm umutta.
SUNUCU ‘
SZ?>) Kadın gerek lohusa gerek hamileliği sı­
rasında bir çeşit hasta olarak kabul
edilir ve ona göre işlem görür. Bir baş­
ka söyleyişle gebe kadının bağlı bulun­
duğu gurup ve cemaatin kültür değerleri
onu hasta ka.tagorisine sokup o gözle
bakarlar ve ondan bu değerlere uygun
hareket etmesini ve rolünü üstlenme­
sini ister.
NİNE :(24 Sarı kızı aldınmı gelin?
Aldım nine.
ESMA :
Yağmur da indi inecek.
B. GELİN:
NİNE
Rahmettir kızım rahmettir.
Nine.sarı kız'ne zaman buzağılar?
ÜMMÜ
NİNE
Koç katımma doğru.
Hanım kız ne zaman doğurur?
ÜMMÜ
NİNE
Onu ben bilmem kızım o Allahın işidir.
B.GELİN:
Kız hanım kızla sarı kızı aynı kefeye
koyduğunu duymasın kocası.
NİNE :
Niye, komşuların beneklisi doğurduyduda
ESMA
NİNE
ESMA
NİNE
kendi kızları doğurdu gibi bayram ettilerdi ya.
Nine Hanım kızı çağırayımmı, evde tek
başına oturup durur.
Çağır kızım çağır. Esma.
anasına bir
yol sor emi.
:(«^0 Aman yol yordamı sanki yeni mi öğre­
neceğiz?
ah ceezanı versin senin. Bu yeni
gelinler de bi dilli oluyor pek...
6S ı
/ç
^y£~
Z>/p
A
/e j/y ö //
c  / ıs /
ğütler.Ümmü biraz yağcı bir ta­
vırla cevap verir.
sma ile Hanımkız l.sol kulisten
girerler.Hanımkız büyükten baş­
layarak tek tek el öper.Ninenin
sağma sandalyeye oturur.
(^2>)ianımkız bir çeşit üstünlük duy­
gusu ile kendine merakla sorulan'
lara cevap verir.
0
t
O
2.1 - 2>2 _
m e Esma'nm büyük,küçük demeden
yüksek sesle uluorta konuşmasına
kızarak onu ayıplar.
r
^iüyük gelin alaylı alaylı ninenin
söylediklerini eleştirir.Ninenin
daha önce anlattıklarıyla şimdi
konuştuklarının arasındaki tutar­
sızlığı yüzüne vurur.
¿¿r 7-AverAJC(~A£J
ÜMMÜ
NİNE
:
:
ÜMMÜ
:
NİNE :
B.GELİN:
(2.”})
NİNE :
H.KIZ
NİNE :
H.KIZ :
ESMA :
ÜMMÜ :
B.GELİN:
ÜMMÜ :
B.GELİN:
NİNE
:
ESMA
:
Ümmü kızım. ..
Nineeem.
Sen evlendiğin vakit kocanın
anasına
böyle şeyler söyleme. Olur mu kızım.
Olur ninem.
(Esma ve Hanım kız girerler.)
Hoşgeldin hanım kız hoşgeldin.
Hoşgeldin.
(Hanım kız tek tek el öper.)
Geç şöyle yamacıma. Annenler nasıllar?
İyiler büyükhanım, selam ederler.
Ee senin ki nasıl bakalım?
Nasıl olsun, allahm verdiği
biiyüyür
işte.
Kız neye «şeriyon?
Mısıra mı ayvaya mı?
Susun kız, hamile kadının yanında böy­
le şeylerden sözedilmez.
Niyeymiş?
Hadi canı çekti, nerden bulucan bu mev­
sim mısırı neyi.
Kızlar dedeniz içerde, duyar da ayıp
olur.
Ee Hanım iki ay içinde orta kata misa­
fir getirdin.
NİNE :(2_3) Sus kız. Ben sana erkekler duyar da
ayıp olur demedim mi?
ÜMMÜ :
Aman nine kocası bilmiyor mu sanki?
NİNE :
Bilir kızım bilir de bilmezden gelir.
B.GELİN:
Ee iki canlısın, artık inşallah oğlan
olur.
H.KIZ :
İnşallah.
NİNE :
Niye kızım, çocuğun hayırlısı.
B.GELİN: (3o)Niye nine, sen Ümma doğunca on gün on
gece ağladım diyordun ya.
NİNE
:
Öyleydi amma allah sonradan bana iki
tane aslan gibi erkek torun verdi,de
onun üzüntüsünü aldı. •
Ğ T
/ç
¿) / /
A jt ıs / y o A j
MjHanımkız bliyiik bir inaçla erkek
çocuk olması için neler yaptık­
larını,büyü ve alışkıları anlat­
maya başlar.Hocanın takması için
ona verdiği muskayı göstermek
ister.Nine engeller onu.Günah olacağını söyler.Bundan sonra bu
gibi adetlerin doğruluğuna ina­
narak kendi aralarında konuşur­
lar. Esma onlardan biraz daha azinançlıdır bu konularda.Onların
konuşmaları ile belli belirsiz
alay eder.
5qİimraü gördüğü olayı çok iyi göz­
lemlemiştir .Büyük bir zevkle an­
latmaya başlar gördüğünü.El ve kol­
ları ile tarif ederek anlattıkla­
rını pekiştirir.Nine ile büyük ge­
lin yalandan kızarlar.Anlattıkla­
rını merakla dinlerler.Hanımkız
meraklanır,iyice öğrenmek ister
nasıl yaptığını.Esma daha gerçek­
çidir .Ağaçlara acır bir tonla ko­
nuşur.
A £ £~*L£: T
^ cA ^ //
B.GELİN:
Ivi ya işte. Ben de Hanım kız on gün on
gece ağlamasın diye inşallah oğlan oolur diyom.
Haptınız oğlan diye?
ESMA :
H.KIZ :(50 Kurban kestik. Adak adadık da anamlar
yatıra götürdüler.Sonra dağ köyünden
bir hoca mugjca yasadı. Aha.
Gösterme kısım günahtır. Sok içine.
NİNE :
Sonrada yatağına oğlan çocuk yuvarlaB.GELİN:
dılarm,ı?
He onu da yaptılar. Muhtarın oğlanı
H.KIZ :
yuvarladılar yatağımda.Hem oğlan olsun
hem de büyük adam olsun diye.
Ya bide düğün günü kucağında oğlan ço­
İÎMMÜ :
cuk vardı.
Ya tabi, gelinin kucağına oğlan çocuk
NİNE :
verirler ki, ondan sonra gelin hep oğ­
lan çocukdoğursun, hep.
H.KIZ :
Aman allah işini biliyor canım. Kadın­
ESMA :
lar böyle büyülere inanıp hep oğlan
doğursalardı, şimdi dünyanın sonu ge­
lirdi.
- . . . . . .
NİNE
ESMA
... -
:
:
ÜIvIMÜ
Niyeymiş o?
Eee ortada oğlan doğuracak kadın kalmazdı da ondan.
:(32.) Hani şu Naciye abla var ya aşağıdaki-
NİNE
lerden, dün suya giderken onu ağaç
taşlarken gördüm.
Kız sen suya giderken onu bunu mu
:
B.GELİN:
UMMU
H.KIZ
ÜMMÜ
H.KIZ :
gözlüyon?
Biz de su bekleyelim ki çocuğa yemek
vereceğiz diye.
Aman bi kere gvrdüm n'olmuş?
Kapıyordu ağaca?
İri iri taşları almış karşıki ağaca
bi atıyordu bi atıyordu. Bi yandan da
bağırıyordu, "Kızı boşladım, oğlana
başladım’'diye.
Hangi Naciye bu? Taşlı tarlanın öteö'
1
/Ç
ı/tT
£>/? A Z s / A /
jSunuçu 1 . sol kulisten girer.Sah
nenin sol önüne gelerek seyirci­
ye T.Halk Bilimi kitabından alın
tılar okur. 13u arada Hanımkız 1.
sol kulisten çıkar.Esma Ümrnü'nün
y a n m a ,büyük gelin ninenin yanı­
na sedire oturur.Sözlerini bi­
tiren sunucu aynı kulisten çıkar.
B. GELİN:
H .KIZ
sinde oturan Naciye mi?>
Niye sordun, gidip öğrenecen mi ağaç
taşlamasını?
Yok canım öyle sordum işte.
Ben sena öğretirim nasıl olduğunu. Taşı
alacan atacan.
H .KIZ
ESMA
Kız hanım sen iyice aklına koydun ağaç
tamlamayı. Yazıktır kız körpe ağaçlara
vurmayasın.
B.GELİN:
Zaten keçiler yiyor filizleri, bir de
çocuk isteyen kadınlar taçlarsa daha
bizim köy çok cıbıl kalır.
SUNUCU:(*^5) Evet kız çocuğu konusunda yaygın olan
bir düşünceyi yanılsamaya çalıştı
arkadaşlarımız. Şimdi hocamız S. V.
Örnek'in Doğu ve Güneydoğu Anadolu böl­
gelerimizde yaptığı bir anketten so­
nuçlar sunmak istiyoruz size. "Hiç kim­
se kız çocuğu istemez bizim köyde. Çün­
kü kız çocuğu belalıdır, yani korunmamuhtaç, az iş yapan kişilerdir. Tunce­
li, kızı çok sevmeyiz ki doğurmak için
çareler arayalım. Kız elalemin oçağını
tüttürür. Bizim ocağımızı oğlan çocuğu
tüttürür. Kız tüketicidir. Gene Tunce­
li’nin Pülümür köyü, kızı olmayan bir
kadın kocası tarafından makbul sayılır.
Oğlan anası diye çağrılır. Hep kızı bir
baba kız babası diye çağrılır. Hekim­
han, Malatya. Bütün bunlar kırsal alan­
larımızda ve ne yazık ki şehirlerimiz­
de birçok kadın ve erkek arasında ken­
dini gösteren istekler. Biz kız çocuk­
larının kendilerini korumak zorunda
bırakılmasını, hangi eve giderse git­
sin, orada üretime katılan bir ucuz
işçi, alınıp satılan mal gözüyle bakıl-
/Ç
//
^ 4 /Ç^S/yaAS
A J/
t*
3 ^jHanımkız çocuğu ile l.sol kulis­
ten girer.Büyükten başlayarak
tek tek el öper.Ninenin sağma
sandalyeye oturur.Biraz öğünerek biraz da kendini tutarak ko­
nuşur .Bir çeşit ü-tünlük vardır
tavırlarında.Tıpkı hamileyken
oturmaya geldiği zamanki gibi.
O îM
"v"
D
34 _ 42.
ine merakla sorar.Hanımkız si­
nirlenerek anlatmaya başlar.
Yapılanların doğruluğuna inanan
fakat kendi dediğinin yapılmadı­
ğı için kızan bir insan tavrı ile
56)îok saf ama son derece inanmış
bir halde nineye sorar.Son dere­
ce etkilenmiştir konuşulanlardan.
h ) Büyük gelin onu teselli etmek
için konuşur.
â
masını kınıyor, ve devam ediyoruz. Kom­
şu Hanım kızın bir çocuğu oldu ve daha
haftasını doldurmadan kaptığı gibi kom­
şulara şöyle bir oturmaya geldi. Baka­
H.KIZ
KİKE :
B.GELİN:
ÜMMÜ
:
ESMA
:
H.KIZ
:
NİNE
:
H.KIZ
:
lım bebeğin adı ne olacak'i
:(Girer j^Tek tek el öperdi
Allah başa kadar büyütsün kızım.
Ağız tadıyla büyütesin kardeş.
Hayırlı uğurlu
olsun.
Allah nasibini
bol etsin.
Sağolun.
Bundan sonrası
allahm işi.
Ne diyon nine sen, vallaha sabaha kadar
uyutmuyor. Kör şeytan diyor kaldır pen­
cereden at aşağı.
B.GELİN:
He diyon kız sen. Asıl kırkından sonra
azar bunlar.
H.KIZ :
Ne diyon abla sen, o zaman bunu değil
keıdimi atarım pencereden aşşağı.
NİNE : (3b Sen onu bunu bırak da çocuğun göbeğini nettiniz?
H.KIZ :
Ben kuyuya atak dedim, çocuğun göbeği­
ni suya atarsan hem huyu temiz olur
NİNE
H.KIZ
:
:
NİNE
H.KIZ
:
:
derler, hem de kısmetini/aiarİ^Ama
dinleyen kim?
Ananlar nettiler?
Anamlar değil, aha o dayım var ya...
Mustafa.
He Mustafa. Terzi olsun,büyüyünce
yanıma alıp çalıştırırım diye çocuğun
göbeğini dikiş makinesinin gözüne koydu
B.GELİN:
Biz, benimkinin göbeğini okulun bahçe- j
sine gömdük, okullarda okusun, büyük
;
adam olsun diye.
H.KIZ (3 AlŞimdi benimkisi akılsız mı olur nine?
NİNE
Bilmem kızım. Hem o allahm işi.
H.KIZ
Ben dediydim zaten alın şu çocuğun
göbeğini okula mokula gömün diye
ama dinlemediler.
B.GELİN: (571-e üzülüyon kız, ya şehir hastenesin"
de doğursaydm da çocuğun karışsaydı
?3 i
/ ç
k/
£
¿//
A A ^ y 'y o A /
O Hanımkız büyük gelinin a.lattık
larını ilgjyle dinlemiştir .Başı-na böyle birşey gelmemesi için
kulağını çeker.Konuşulanlar son
derece ciddidir kendi araların­
da.Hanımkız hayıflanır çocuğu
alelade bir günde doğdu diye.
Esma özlemli aka apayrı bir
düşünceyle...
lümmü Esma’n m söylediklerini be­
ğenmemiş bir tutumla,alaycı bir
tavırla.Büyük gelin de Ümmü ile
birlik olur Esma’yı iyice kızdı­
rırlar.Nine yine kendine nasihat
vermek için sebep çıktı diye he­
men onlara katılır.
5E:TM£'*SC&/Zj
o zaman ne yapardın?
H.KIZ :(3^'Ya' onu befl.Ce duydum, (kulağını çeker)
NİNE
: Ya onun için biz kırkı çıkmadan bebele­
ri biraraya getirmeyiz, sonra karışır
ÜMMÜ
H.KIZ
:
:
ESMA
:
mayışır bulamayız.
Hanımkız adını ne koycan?
Valla şimdi herkes bir şey söylüyor
ama, daha ismi konmadı. Nüfusu çıkar­
tılırken acel.eylen konur herhal.
Allaaah şu çocuk bir on gün bekliyeydi.
ÜMMÜ ' :
ESMA
:
Niye kız?
Bayrama dek gelirdi de adına Bayrfija
koyardınız, değil mi?
H.KIZ : Asılım asılım Kadir gecesi doğucaktı
ki, hem adı Kadir olurdu. Hem de mü­
barek çocuk olurdu. Ama böyle alalade
bir günde doğdu, namıssız.
B.GELİN: Benim ablam mevlüt
ayında doğmuş da
, j »mı
babam Mevlüde koymuş adını.
ESMA
:
Benim bir oğlum olsa şahin, Kızım
olsa Turna koyardım.
ÜMMÜ =(3?) Kız bula bula hayvan adlarınımı koydun'
ESMA
:
Niye kötü mü?
ÜMMÜ
•
Artık ona Turna mı derler,kurnamı
derler...
B.GEL. :
Zurna mı?
ÜMMÜ :
Beİli olmaz.
ESMA :
Ama aıı sizinle de hiç konuşulmuyor ki.
NİNE :
İşte Hanımkız sonradan böyle alaya almacak isimler koymayasın bebeğine.
Satılmışın,Durmuşun,Ramazanın,Şabanın
H.KIZ :
UMMÜ
NİNE
H.KIZ
ÜM-ES.
suyu mu çıktı?Koy bir tanesini bebeğin
Benim görümcem de bir dergiye abonmane
illa o derginin adını koyalım bebeğe
diyor.
Hıı çok güzel bir dergi.Bana da verdir­
di .
Neymiş adı?
Yelpeze.
---J/i.;
Hıı çok gozel.
/ V
y/£
-â / }!
/ yo N
^gjilerkes büyük bir ciddiyetle atıt 1ar vahlar.
«()Sunucu l.sol kulisten girer.Oyun
cuları susturur.
Hanımkız şımarık bir tavırla ce­
vap verir.Oyuncular telaşlanır.
Sunucu sahnenin sağ önünde otu­
ran Osman’dan Hanımkız’m koca­
sını yansılamasını ister.Osman
olmaz deyince yalvarır.Osman ra­
zı olur.Kalkar oyun yerine gelir.
(/^Hayali bir kapıyı çalar Osman.
Ümmü kalkar kapıyı açar,şaşırır.
Osman Hanımkız'a çıkışır.Onun
havaya girdiğini söyleyen oyun­
culara umursamaz cevap verir.
m e 7~/*S
fj£~ £?7~A^£'
nine
B.GEL.
Niye hımlıvonuz kız,ne dernekmiş ye İpe ze*:
Şimdiki isimler böyle oluyor nene*
Bir de şimdi devlet büyüklerinin ismini
koyuyorlar çocuğa.
Hıı ben birini duydum.Büyük adam olacak
ESMA
diye bekliyorlar a m a , şimdilik toz top­
rakla oynuyor çocukcağız.
Git kız delimi çıktın,evvelki yıl enam­
B.GEL.
ların köyünde hökümetin büyüklerinin
birinin ismini koydular eniğe,herif güm
medek düştü de mahkeme mahkeme dolaş­
tılar ismini değiştireceğiz diye.
Sonra ne koymuşlar abla?
ÜMMÜ
Sonra YSE nin müdürününadını koymuş­
B .GEL.
lar çocuğa.Şimdi bilmiyom nasipsiz oğ­
lan ne olduysa?(Herkes ahlar vahlar)^Q)
SUNUCU: ^Arkadaşlar,arkadaşlar.Bu işimiz fazla
arpa sardı.İyisimi keselim bu tartışça
H .KIZ :^2İAma kocam gelip beni alacaktı .Hani
bana koca?
SUNUCU:
İyi ama sonradan sana koca hazırlamayı
unuttuk.
H.KIZ :
N ’apıcağız şimdi?
SUNUCU
Osman'a soralım..Osman sen yansılarımsa
OSMAN :
Cık..
SUNUCU:
Bak Müjğan burda kaldı ne olursun.
H.KIZ :
Hadi Osman burda kaldım.
OSMAN :
(Sunucuya) Edibe napcam şimdi?
SUNUCU:
Kapıyı vuracaksın',Hanım Hanım haydi
eve diyeceksin.0 kadar.
OSMAN : ( ^ T a k tak
OYUNCULAR: Osman havaya girdi.
OSMAN
Hak tak dedim yav..
NİNE
Kalk kız kapıyı aç.
Sen ne arıyon kız burda?
OSMAN
H.KIZ
Şimdi gidiyordum.
B.GEL.
Ruhi abi çocuğa isim düşünüyorduk da.
OSMAN
Biliyorum.
77
/ ç
£ > /f
A S C J/y o A f
A A ££'AL&T A>¿ArA//
fV Osman oyuncuların iliüyonunu
bozar.Sunucu Osman'ı ikaz eder.
(,J Osman sahneden çıkmayı reddeder
Oyuncular şaşırır.Edibe'yİ de
çağırır Osman,hep beraber tiirkli
söylemek ister.Sunucu(Edibe) se­
dirin arkasına geçer,Osman sedi­
re oturur saz çalar. Diğer oyun­
cular sahnenin önünde halay çe­
kerler .Halaydan sonra oyuncular
dekorları toplar.
Ç V
"S
U
U E K J M -E T
Sunucu sahnenin önüne gelerek se­
yircilere oüğün bölümünün açıkla­
masını yapar.Arkada oyuncular ha­
zırlıklarını yaparlar.Esma sedi­
rin sağında ayakta,Büyük gelin
beşiğin yanında,nine sedirin ar­
kasında duruyor.Ununu sahnenin or­
tasında yeri süpürüyormuş gibi^d^.
•
2-)ümmü hafifçe doğrulur çevresine
bakınır,söylenir.Anne Ümmü’ye nasihatla karışık kızar.
3]Nine konuşarak Ümmü'nün yan m a
gelir.
4^1ine döner sandalyelerin yanma
gelir.
S^nne sandalyelerin arasından ge­
çek Ümmü’nün ya n m a gelir öğüt ver ır
¿)îüyük gelin Ümmü’ye bakarak konu­
dur.
l7)Esma alaycı bir tavırla Ümmü’yü
çizdirir.
$
4 -T
s
/-4 £~r7 '/'t~/
7-A S^SJL £A /
• /J£T
OYUNCULAR: Nerden biliyorsun?
OSMAN :(¿o) Yahu deminden beri şurada oturup sizi
seyrediyorum ya.
Osman karını alıp çık yoksa seyircilere
SUNUCU:
kendimizi hiç affettiremiyeceğiz.
OSMAN :(¿}{>)Hayır çıkmıyorum.
OYUNCULAR: N 1apıcağız?
Türkü söyleyeceğiz.Hadi Edibe sende gel
OSMAN :
OYUNCULAR: Ne söyleyelim? Gülinazı ooynayalım.
(Halay çekilir)
Bercalan yaylaları severim buraları
Eğer Gülinaz gelmezse terkederim burala
rı
Hey hey Gülinaz Gülinaz
Yalvarırım gel etme naz.
C*
- s -M
.c.
A
Aı *S
7
,. C
C
~",
l C
'_/
¿4
0\«tr<olv.
bo-y~c®.
<2-ck^ *
-DÜĞÜNSUNUCU : (ij Evdeki telaşın nedenini merak etmişsi­
nizdir. Ümmü’yü istemeye gelecekler.
c\
5
z
Telaşın nedeni bu.Az sonra erkek evin­
den bir,komşu kadınlardan bir kadın
Ümmü’yü görmeye gelecekler.Bu örnneği
Sivas’ın Bağköyü’nden aldık/Kolay gel­
sin arkadaşlar.
t A,
^ *,
•^^-‘-^ W “-I.C
UMMU
<=Lo-<_-><Cİ«~'-v
ANNE
NİNE
ÜMMÜ
NİNE
ANNE
:(2.) Amanın gelin artık kan beynime hücum
etti,gelin artık.
:
Bizim canımız yok muydu kız?Biz de böy­
le çıktık görücüye.
(^) Ümmü kızım ne yapacağını ezberledin mi‘
Aman on gündür ezberliyorum ya nine.
(¿t') Ezberle kızım ezberle.
(.Ç) Bana bak sakar bardakları ocağın ardın'
daki yeni tepsiye koy tamammı?
ÜMMÜ :%
Hadi gelin artık belim tutuldu.
B.GEL. :(£,^Kız Ümmü sen niye başaşğı duruyon?
ÜMMÜ :
Ençok burayı süpürdüm,aniden geliverir'
lerde nereyi süpüreceğimi bilemem diye
ESMA : (^İKız Ümmü bir de eklenmekte gözüm yok
derdin,şuna bak sabahtan beri bel ver­
miş kavak gibi dikilip duruyon orda.
#
/YsA/L£ytC£7~ j£>lj4'AS/
/ C K/e <5/pr jA/c*/YOAf
k)Kine Esma'ya sert bir şekilde
oakarak çıkışır.Anne l.sol kuli:
ten çıkar.Büyük gelin Ümmü’yü
kızdırmaya devam eder.
,UUJ
S-9
^)Anne l.sol kulisten girerek sah­
nenin ortasına yürür,Ümmü'nün
karşısında durup ona talimatlar
verir.
r
[öjOğlan anası ve komşu kadın l.sol
kulisten girerler ve oyun alanı­
nın etrafında bir tur atarlar,
bu arada nine l.sol kulisten çıj,£arn/Ummü gelenlerin farkında değildir
Esma'nm kendisi ile alayı sürdürd günü sanarak elindeki süpür­
geyle, öfke ile Esma'nm üzerine
yürür.Tam bu sırada içeri girmek­
te olan görücüleri ile çarpışır.
Hemen geri kaçar.Anne vaziyeti
kurtarmaya çalışır.Otururlar.
?2)Nine l.sol kulisten girer.Ümmü
el öperek sol kulisten çıkar.Nine
sedire oturur,kadınların yanına.
f$Mutfaktan(l.sokulis)kırılan eşya
sesi gelir.Oğlan anası mutfağa
doğru bakar.Ümmü*nün sakarlığı te'
! dirgin eder içerdekileri.
fcf/ial hatır sorma faslı başlar.
lı
L
O
\û
iUMA? 40
r
cş:
O.
io
A
%
V
a
./
¿/¿rr
Ninece şu şeytana birşey desene.
:
GeÎiö'gelin ne dediğini kulağın duyuyo mu senin.
Bana bak ümrnü,geçende yaptığın gibi
B.GEL. :
yapma.
Ne yapmışım?
ÜMMÜ :
Çayları benim üstüme dcktüydün ya.Bi
B.GEL. :
daha dökersen evde kalırsın ha.
Anaaa şu gelinlerine bişey de.benimle
ÜMMÜ :
alay geçiyorlar hep.
Ona alay geçiyolar denmez,alay ediyor!a
B.GEL. :
denir.
Anaaaa
ÜMMÜ :
ANNE :(^)K iz sakar,bardakları hazırladım,tepsiye
dizdim,sakın ha kırmayasın.
Aman nolmuş bir kere iki tabağmlan üç
ÜMMÜ :
bardağını kırdıysam?
ANNE
Az mı kız.
Mutfak o kadar küçük ki.
ÜMMÜ
Aman Ümmü kızım öyle deme sade bu sakaı
ANNE
lık varken yalakta da yıkasan kırarsın.
ESMA
\-fOy!jlSBİü geliyorlar.
Get gene gandırıyon de mi?
ÜMMÜ
Başla kız süpürmeye,eşiğe kadar geldi
ESMA
görücülerin.
ÜMMÜ : (^jjjKız sen her geliyolar dediğinde süpürÜMMÜ
NİNE
ESMA
ANNE
0&. M .
ANNE
NİNE
OĞ.AN.
K.KA.
ANNE
OĞ.AN.
ANNE
seydim,
uyyy....
:
Allah belanı versin kız,.e.vcfe kala can,
başımıza bela olacan.
(Ümmü elinde süpürge ile Esma'yı kova­
lar,kapıda görücülerle karşılaşır)
Hoşgeldiniz.
Büyükanne neredeler?
JEvde evde, şimdi gelir.
U2>Girer)Hoşgeldiniz.Bu kadın kim?
]
Komşu.
İHadi kızım su getiriver.
(Mutfaktan kırılma sesi duyulur)
[l¿lj Büyükamca nasıllar?
İyiler hamdolsun.
Allah iyilik versin.
â?
/ç
{/£~
J^ÂU/ycAj
jümrnü l.sol kulisten elinde teps:.
ile gelir ve konuklara su verir
Ortaya gelir bekler.Oğlan anası
ve komşu kadın sularını yavaş
yavaş içerken Ümmü'yü tepeden
tırnağa süzerler.Ümmü bardakları
toplar l.sol kulisten çıkar.Oğ­
lan anası ve komşu kadın kalkar
bir tur atar yerlerine oturur.
!i /Sunucu seyirciye hitap eder,çıka
Kız babası l.sol kulisten girer
annenin yanına oturur.Oğlan ana­
r
o
sJ
■im
UMU
sı babaya bakarak konuşur.Oğlan
anası ve komşu kadın damat ada,!7 iyini överler.
Ümmül.sol kulisten girer tek tek
el öper.l.sol kulisten çıkar.
İT
$
D
{¿Jbğlan anası vekomşu kadın kalkar­
lar ve l.sol kulisten çıkarlar.
ŞjSunucu l.sol kulisten girer,se­
yir çilere açıklamalar yapar,ör-r
nekler verir l.sol kulisten çı­
kar.
l(o-lİr
29)&sma l.sol kulisten sahneye gi­
re anaya sorular sorar tekrar
l.sol kulisten çıkar.
U
^)Ümmü telaşlı,koşarak l.sol kulis­
ten girer sahne ortasında durur.
Anneye sorular sorar.-^ileziği tem­
bih eder.
2Zjjmmü hızla l.sol kulise giderken
l.sol kulisten giren babasına çar
par.Ümmü l.sol kulisten çıkar,babe
sahnenin ortas m a yürür.
- 1*1
j,
'M
O
2 . 0 ~2-\
yfu'£-
SUNUCU 1« ) Sular ağır ağır içilir.Kız iyice bir
süzülür...Kesin bir yargıya varmadan
önce bilgi toplama ve bu bilginin de­
ğerlendirilmesi için bir zaman bırakı­
lır.Eğer sonuç olumlu ise aynı kadın­
lar kız istemeye tekrar gelirler.
OG.AN.:(J( ; Allahın emri peygamberin, gavli ile kı­
zını oğlumuza istemeye geldik.
Valle ne diyelim?
BABA
Evine işine düşkündür.
OG.AN.
Mahallede de hepimiz i^i tanırız.Ma­
KOM.K.
şallah pek çalışkandır.
Biliriz biliriz.
BABA
Gönlünüz varsa çıkalım ortaya deriz.
OG.AN.
U*?,/ Allah yazdıysa bize de söz düşmez.
BABA
(Ürnmü gelir el öper)
Eee hayırlı cuma akşanıı söz kesmeye
KOM.K.
geliriz artık.
(İ%) Buyrun bekleriz.
BABA
(Çıkarlar)
SUNUCU Uq)<Geleneksel kesimde evlenme işine giriş
me,kız kız soruşturma ile başlar.Eğer
görücüye çıkan kız beğenilirse»karar­
laştırılan bir gece erkek tarafı tek­
rar sözkesimi için gelir.Bu aşamayı di
Erzurum yöresindeki biçimiyle örnekle­
yelim.
Hadi nerdeyse gelirler.
B .C-EL.
ESMA
(?,0 )&na şekerleri nereye koydun?
ANNE
Çocuklar yemesin diye dolaba kaldır­
dım,bakıver bakalım.
ÜMMÜ
(2İ )\na nasıl bu el .'ise iyi olmuş mu?
ANNE
İyi iyi.
Kız bunlar ne,yeni terliklerini giyB.GEL.
sene .
ÜMMÜ
BABA
NİNE
BABA
.maan az kalsın takunyaylançıkacaktım
(Ümmü babaya çarpar)
Ne dolaşıyorsunuz kör beygiî’J.ef’ gibi ^
Ey sen de böcle ayak altında dolaşma
Allah allah.
il
/Ç
1 /fr"
/j /y
Ar SC-J/yOAJ
/O c y ^ A j/
“W
r
'V,
'2W Ümmü l.sol kulisten girer,baba
aynı kulisten çıkar.Ümmü istedi­
ği bileziği göstererek tarif eder.Esma Ümmü'yü biraz alaylı
uyarır.
¿¿fjümmü başörtüsünü yoklar elleri
ile.Sahne ortasından geri döneer
koşarak l.sol kulisten çıkar.
VVs
r
s
fM
iMA.iTİ ■
-- J
^)Baba düşünceli l.sol kulisten gi­
rer.Büyük gelin kalkar,geriye ba­
kar.Evde telaş olur'.Oğlan babası
Kasap »Manifaturacı,damat,onların
arkasından da oğlan annesi ile
komşu kadın girerler.Sahnenin
çevresinde dolaşırlar.Oğlan baba­
sı kız babasına doğru yürür öpü­
şürler .Gelenler ninenin elini
öperler.Kasap,manifaturacı,damat
sedirin sağ tarafına dizilmiş olan sandalyelere,oğlan babası en
baştaki sandalyaye,kız babası es­
ki yerlerine otururlar.Bu arada
kız annesi kız babasının yanında­
ki sandalyeye,Komşu kadın ile oğ­
lan annesi ninenin yanma sedire
otururlar.Kız babası tek tek ha­
tır sorar, oğlan babası beraberindi^.,
ki kişileri tanıtmaya başlar.
T
m»
T
r
_~7
25 a
O
-25 b
Vi.
0 £-
e T /S E S J i-G '/Z ,'
A ^ G r y ’A /
NİNE
İ23)Kapıda bekle.(ÜmmU girer)
Ana hediyeleri konuşmayı unutma.
ÜM M Ü
~■ s
Biz biliriz kızım.anan baban bilirler.
NİNE
Ana o bilezikleri de konuşmayı unutma
ÜMMİÎ
emi .Dört ■■arnak galmlığmda.
Sen onu düşüneceğine get başının örtü­
ESMA
sünü düzelt.
(I^)Anam başörtüm.
ÜMMÜ
Ana büyjiklerden kimi getirecekler acab
B .GEL.
ANNE
Valla Tohumcu Kemal efendi tanıdıkla­
rıymış.Sonra oğlanın anasının hısımı
mıymış neymiş, o_ dc* gelir herhal.
Amaan koca malmüdürü gelir miymiş hiç?
ESMA
ANNE
0 niye kız,sokaktan kız almıyorlar,gül
gibi kızımızı veriyoruz.
(l^Hişt geliyorlar.
BABA
Kız Ümmü yasadın ...arabay lan geliyorlar.
B.GEL.
Amaan kasabadan kiralamışlardır.
ESMA
(Evde telaş.İçeri girerler,otururlar,
büyükannenin elini öperler)
Hoşgeldiniz.
BABA
OĞ.BA.
Hoşbulduk efendim.
BABA
Hoşgeldiniz.
K.COŞ.
Hoşbulduk.
BABA
Hoşgeldiniz.
S.KARA
Hoşbulduk.
BABA
de hoşgeldin evladım.
(Başını eğer)
DAMAT
BABA
Merhaba
Merhaba.
OĞ.BA.
BABA
Merhaba.
Merhaba.
K.COŞ.
BABA
Merhaba.
Merhaba.
S.KARA
Merhaba evlad.ım.
BABA
(Gene başını sallar)
DAMAT
Nasılsınız Osman ağa iyimisiniz?
BABA
Allah razı olsun,çok iyiyiz efendim.
OĞ.BA.
Siz nasılsınız?
Valla hamdolsun.
Sb
<£A^t£-r- yö ¿-Aa//
ü 6)Kasap kalkar,baba ile kasap or- ;
taya yürür.Tokalaşıp yerlerine j
otururlar.
r
o,
o t>
i
O
Sû„
I K er,
1^0Aynı şekilde manifaturacı ile
tanışılır.Manifaturacı kartını j
verir.Nine tanıdık biri öldüğünü
vurgular.
\■Ş1'
S
’ İ
-2.6
(¿S^Damat kalkar babanın elini öper.j
Sunucu l.sol kulisten girip, sah-;
nenin sol önüne gelip seyirciye i
s
hitap eder.Kadınlar arasında ha­
vadan sudan bir konuşma geçer. J
Erkekler öksürükle sustururlar.
e)1"
■ç
21
2.^0ğlan bab sı kız babasına baka­
/
cak konuşur.Biraz kendini övme
sezilir konuşmalarında.
o
<
Kg)
’O
25 - 3 İ
JE-
£ r7~SV&A/t&jQs
a í ^ t /a /
Allah afiyet versin.
Siz nasılsınız?
Allaha şükür.
Siz nasılsınız?
Çok şükür,siz de iyimisiniz?
Hamdolsun.
Sen, nasılsın ojLkim evladım?
(Babını öne eğer)
Efendim,gerçi çarşıda,pazarda,camide
biraradayız enime gene ismgn bi tanı­
şalım.
Ya iyi olur.
BABA :
OG.BA.: (2_6^Efendim kasabamız kasablarından Kazım
Coşkun. Kendisinin et galerisi var.
Ne -■et
galerisimi?
BABA :
«m—»
, .— ij ıxı«ı■
OĞ.BA.: [Zlj)0 'nun ariib^ş.^ylan geldik. Selahattin
Karakaş.
Hıdır 1m oğlu
NİNE
(Ayağa kalkar tokalaşırlar.)
Size ben kartımı takdim edeyim,beklerin
S.KARA
OG.BA. (^ E f e n d i m mahdum. (Damat kalkar baba'nm
elini öper.)Kabzımal Memet bey de
gelecekti fakat bir mania çıktı gele­
mediler.Çok selamları var.
Sağ olsun getiren gönderen.
BABA
Örnektende anlaşıldığı gibi,söz kes­
SUNUCU
meye gelenlerin varlıklı ve tanınmış
OG•BA.
BABA
K.COŞ.
BABA
S .KARA
BABA
BABA
DAMAT
OĞ.BA.
ANNE
BABA
OĞ.BA.
kişilerden olması erkek evini önem­
setir, kız evi üzerinde iyi etki bı­
rakır.
Havalar da iyi gidiyor maşallah.
(Kadınlar arasında havadan sudan bir
konuşma geçer. Erkekler öksürükle
sustururlar.)
Eee işler nasıl Osman ağa?
(£5^VAliaha nasıl deyim Osman ağa iyi
gidiyo işte.Biliyormusunuz daha önce­
leri uf ak çapta, alım satımla uğraşı­
yordum, fakat artık karar verdim işi
genişleteceğim.
&?
h a
-
feojOği an babası kalkar tek ayağının!
üzerine oturur.Kız anası kocası­
nı dürtükleyerek onun da işi bü­
yütmesini söyler.Biraz kıskanç­
lık sezilir hareketlerinde.Ba­
ba kızarak susturur onu.S.Karakaş damat adayını metheder se­
vecen bir tavırla.
fe,-i)Kız fcabası da kalkar ayağının
üzerine oturur.0 da kızını öv­
meye başlar.Karısına da onayla­
tır sözlerini.
^2|\.nne Ümmü'ye seslenir.Ümmül. sol
kulisten gelir elinde tepsi için­
de sivepsler vardır.Oğ.babası,ka­
sap »manifaturacı ,oğ.annesi,nine,
*
komşu kadmkız annesi,kız babasına!
en son damata verir.1 .sol kulisten!
çıkar.Şivepsler içilir,Ümmü l.sol
kulisten girer aynı sırayla bardak|
l a n toplar,çıkar.Anne önemsemez
r
m
O6
S
c _
51
A-i & T / S\f
Ne gibi?
(3£))Daha geniş sahada iş yapacağım.Allah
'<"1'»"8Oı.^ 5j
izin verirse bu işin sonu ihracata
kadar gider.
Sen de büyütsene.
ANNE
Sen sus..Oğlana ne iş düşünüyorsunuz?
BABA
Oğlanı yanıma alacağım. Onu kendime
OĞ.BA.
is ortağı edecem.
Pek yerinde Osmancığım.Evini bilir,
S.KAKA:
işini bilir değilmi Ahmet bey?
Benim jüç tane oğlum vardı, ikisi .hayır­
OĞ.BA.;
sız çıktı,içlerinde en iyisi bu.As­
kerliğini de yaptı geldi.
Yahu bu pek te utangaç bir şeye ben­
BABA :
ziyor .,be.
Büyüğünü küçüğünü pek bilir amcası.
S.KARA:
Ahmet ağa sizin kızın methini de çok
OĞ.BA.
BABA
OĞ.BA.
duyduk ha.
BABA
ilijosman ağa bizim Ümmü çalışkandır,
güçlü kuvvetli kızdır.Bizim evi kim
çevirir?
ANNE :
Ünpnii her işi o yapar.
OĞ.BA.:
Biliyorsunuz benim hanım bu hususta
müteattit defalar geldi konuşuldu,
görüşüldü.Ben derim ki artık bu işi
bir karara bağlayalım.
Vallaha sj.z nasıl uygun görürseniz.
BABA :
Öyleyse allanın emri peygamberin
OĞ.BA. :
kavli ile kızınızı oğluma istemeye
geldim.
Allah yazdıysa bize de artık söz
BABA :
düşmez.
ANNE :(31.)Kiz Ümmü şive sler i getir.
(Ümmü girer şivepsleri dağıtır,en son
damada verir,çıkar.)
(şivepsleri toplar.)
Soğukluklarımızı da içtik.Ahmet ağa
OG.BA. :
diyorum ki bu nişan,düğün işini de
bir an önce yapıp ortadan kaldıralım.
€1
i Ç
K/e- £ / f
a k
<s ;
v o /<s
görünmeye çalışarak söze karışır
Babanın kulağına fısıldayarak
elleri ile tarif eder.Baba sus­
turur onu.
\53)0g;İ8n babası ile kız babası ağır
ağır kalkarlar,yavaş ya aş yürü­
yerek ortaya gelir satış tokası
yaparlar.Sunucu l.sol kulisten
girerek seyirciye hitap eder.
j H Pyuncular l.sol kulise yürüyerek
çıkarlar.Davulcu, sazcı aynı ku­
listen girerler.Davulcu düğünü
ilan eder.Kızlar halay çekerek
sağ kulisten çıkarlar.Sazcı se­
dire oturarak saz çalar.
nS)A.ynı arıda davulcu sözlerine de­
vam edejr.
i^ielin sol kulisten girerek sahne
ortasına yürüyerek oturur türkü
söyler,bu arada baba sol kulis­
ten girerekgelinin yanma gelir.
Büyük gelin,Esma,nine,anne,gelinin
etrafına 2 .sol kulisten getirdik­
leri çeyizleri Ümmü'nün etrafına
yığarlar.
&
BABA
t /AS
:
Şimdi Osman ağa köyümüzün geleneğine,
göreneğine,sizin şanınıza,şerefinize
bizim şanımıza şerefimize uygun ola­
raktan bu işi yapalım.
AKNE :
Tabii ne takarsanız sizin kendi
şere.u¡uİmf i1u
finize.
Rica ederim yenge hanım sizin şerefi­
S.KARA:
niz bizim şerefimiz mi var bundan
kelli akraba sayılırız.Değil mi Ahmet
bey?
BABA :f'yOEeee.. .Osman ağa şimdide gelelim asıl
meseleye.
(ikiside yerlerinden kalkarlar orta­
da satış tokası yaparlar.)
SUNUCU: (34pnlar için asıl mesele bu olabilir.
Bizi pek ilgilendirmiyor.Onları bu
pazarlıkta bırakalım,bakalım hocamız
S.V.Örnek nasıl sürdürmüş çalışmasını.
(Oyuncular çıkarlar.)
(Sazcı ve davulcu gelir,Kızlar halay
çeker.)
DAVULCU :(3$))uyduk duymadık demeyin,sizleresevinçl:
bir haberimiz var.Haberlerin en sevinç'
lisi.Yukarıkkavaklar köyünden Osnun
oğlu Ömer'i bizim mahallenin ileri
gelenlerinden Ahmet kız Ümmü'ye aldık.
Duyduk duymadık demeyin düğünleri
Ocağın son haftasına yapılacaktır.
Kadın,erkek,genç,ihtiyar herkes davet­
lidir .Çağrılı olan olmayan üç gün üç
gece ağırlanacaktır.Bu düğün kırgın­
lıkları barıştırsın,düşmanlıklara son
versin.Duyduk duymadık demeyin.
(36)(Sahnede gel?'n türkü söyler,ev halkı
çeyizleri yığar)
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin birtanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun
Ben annemi özledim hem annemi hem ba­
bamı
Ben köyümü özledim
v 'a"
- û // A / C 'it 'y o A /
A?
,
Gelinin türküsü biter bitmez
davul sesleri duyulur.Gelinin
başına ayna tutulur.Anne geli­
nin başına buğday serper.Hepsin­
de bir durgunluk,hüzün sezilir.
J/İDavulcu ve köylüler l.sol kulis
ten girerler.Gelin alınır.Çeyizler2 .sol kulisten çıkarılır köy­
lüler tarafından.Sahne etrafı..da
bir tur atarlar.Oğlan evi,mezar­
lar ziyaret edilir.Düğün alayı
sahnede yerlerini alırlar.İmam
dualar okur,düğüm çözer.Köylü
kadmlaralay ederler.îmam gelin­
le damadın yüzüne tükürür.Sunucu
hareketlere açıklık kazandırarak
seyirciye anlatır.
\
m
j)
(S)
" f>
O
r ~
o
O.
O.
/A 1E
e7M£A/L£JQj
(Gelinin türküsü biter bitmez davul
sesleri duyulur.)
B.GiSL.:
Kalk Ummü geldiler.
ESMA : . Ayna nerde?
ANNE :
Bende.
(Gelinin başına ayna tutulur.)
ANNE :
Bahtın açık olsun Ummü.
(Gelinin başına buğday döker.)
B.GEL.:
Yeni evini kendi evin bilesin Ümmü.
NİNE :
Gittiğin eve bereket getiresin Ümmü.
ANNE :
Yumuşak huylu olasın.
(Davul sesleri)
DAVULCU: (3^)(BABAYA)Hazır mı gelin bacımız almaya
geldik.
BABA :
Hazır mı Ümmü?
ANNE :
Hazır.
(Düğün alayı yerlerini alır.)
HOCA :
Euzü...(Duasını okur gelinle damadın
yüzüne tükürür.)
KIZ
:
Yazık kızın yüzü battı.
B.GELİN:
Hişt sus.
KIZ
:
Ayıp olur diye silmiyordur dimi abla?
B.GELİN:
Sus kız.
(Hoca ip düğümler.)
KIZ
:
Ne yapıyor şimdi?
YETER :
Gelinin kısmetini açıyo.
KIZ
:
Onun kısmeti açılmış açılacağı kadar.
YETER :
Açıyom derken kapamasında.
B.GELİN:
Susun duyamıyorum.
ESMA :
Sanki anlıyonda.
SUNUCU:
Ben size söyleyeyim,bu davranışın ne­
deni nikahlarıacak olan güveyin güvey­
*
YETER :
B.GELİN:
lik görevini yerine getirememesi ha­
linde,bunu çözeceğine inanılan kör
bir inanç.
Duydun mu neymiş?
Kız sen ne terbiyesizmişsin,biz de
biliyoruz ne olduğunu.
73
/Ç
1 /^
AKf'VoM
f
\3S)Hepsi beraber arka tarafa yürür
ler.Oğlan babası oturur,kalkar,
imama bakar para verir.Tekrar
oturur yerine.
an babası damada bakarak ko­
nuşur.Kız babasına bakar,kalkar
silah atar.Sırayla diğer köylü­
ler de kalkar silah atarlar.Oğ­
lan babası oturur.Kız babası ile
oğlan babası kadeh tokuşturur.
Bu arada kadınlarda kendi ara­
larında konuşurlar.Yeter abart­
malı bir şekilde kulağını çekiş­
ler .
4
<N£T
e- T M e M L E / z j
Al
ESMA
S
7" '
;
Abla be işleri bu hocaya kaldıysa yan­
dılar.Benim bu hocayı gözüm hiç tutmadı
YETER ; Benim de.
B.GELİN:’ Kız sen bu hocaya inanmıyonmu?Senin kıs
metini bağla tavını da gör.
YETER :
Aman abla yapma.
SUNUCU:
Annesi gelinin kucağına oğlan çocuk
verir.Hep oğlan doğursun diye.Kayın­
validesi gelinin ayağını posta sürdü­
rür.Huyu yumuşak olsun diye.Ağzına
bir kaşık bal çalar,dili tatlı olsun
diye.Başına arpa darı dökerler,eve
bereketiyle girsin diye.
(Bunlar söylenirken uygulamaları
yapılır.)
B .GELİN: Parisı başın,a.
KIZ
:
Dansı başına.
SUNUCU:
İşte bu deyişin anlamı başadökülen
darıdır.Gelin ölmüşlerin mezarına
götürülür.Damat evinin,ocağının et­
rafını dolanır.Tüm bunlar evlilik ola­
yıyla ilgili dinsel,veritüel kaynaklı
işlemler halkımızın dinsel ve ritüel
kaynakları bugünümüze kadar getirme­
si nekadar sevindirici ise,bu tören­
ler sırasında servetler yapan üfürük­
çü hocalar o denli üzücü bir olaydır.
(Uygulaması yapılır.)
OG.BA.:
Lan Ömer sen de aramıza katıldın gayri lan.
KOMŞU : S9)Ke o lan korkuyonmu yoksa?
(Gülüşürler)
OG.AN.:
KIZ
ı
YETER :
’
:
Geçende Mustafa’nın düğününde de attıydılar da yukarıda ne kilim kal­
dırdı ne sedir.
Yeter,oğlanın babası kurşun murşun
atmaya kalkarsa hemen kendimizi
divanın altına atarık emi?
0 niye giz,herkes kurşun atıp eylenirken biz ne arıcıymışık divanın
.altında.
95
M e TfM
¿e* T'A'l £ASL£^/Z/
KIZ
:
YETER ;
B.GELİN:
YETER :
B.GELİN:
Tövbe tövbe kız gaşteler yazdı geçen­
lerde düğünün birinde oğlan tarafı
kur-yun atmış kız tarafından iki tane
gül gibi kız armın çatısından yediği
gibi orada kalakalmış.
Ilçm de kız tarafından he mi (kulağını
çekişler)
Kız düğün günü ne gonuşuyonuz gara
gara?
Nerden bildin abla gara gara gonuş tuğumuzu?
Deminden beri gulağını çekiştiriyon ya
YETER :
B.GELİN:
YETER :
N'olmuş?
Kız senin gulağm uzamış.
Amaan gördüğ mü sen köylük yerde bi
gulağı uzun kızı kim alır?
B.GELİN:f-^jYok giz şaka yaptım.
(Her kes oyuna kalkar)
SUNUCU: - Ele aldığımız Türk Halk Bilimi kita­
bında halk biliminden ne anlaşılması
gerektiği tartışılmakta,araştırma tek­
nikleri ve araçlarına ilişkin bilgi­
ler verilmekte., halk bilimin dünü,bu­
günü,sorunları ele alınarak öneriler
getiriİmekte,bilim adamı,oyun' yazarı
ve sanatçı olarak halkın özünde yaşat­
tığı değerlerin ortaya çıkartılması
alnında uğraşını sürdüren,gönülden
sürdüren,sevgiyle yoğuran değerli ho­
camız Sedat Yeyis Örnek*in bizi ba­
ğışlaması dileğiyle....
sji m
m
DOĞUM BOLÜMÜ KIZLARIN HA.
BÖLÜMÜNDEN Bit
YİNE DÜĞÜN BüLt
—
— —
V.
SJSRI DERGİSİNDEN
¡m Müderrlsoğly Ankara'dan.. Ve
run “mektepli" s! ş a lt“m ektepîi”¡1, amatörlüğün ötesinde oyun
ji basam aklarını bir süredir çıkbaşlamsş bir sanatçı. “Gölgo
1 geçen yıl Devlet Tiyatrolarında
i » j Ü M İİİÎiî.İ
Bolümü tarafından Şonlık’te sorgıleniy o i. Yeşim M ü d tm soylu. Şenliğin de
etkin Kişilerinden. oyununu anlatıyor:
“Am acım ız Sfidal Veyis Grnek'l an­
mak İçin bir gece d ü ıa r.ie m ıM i. Benim
ıh.ha ünce yazdığım bir-iki oyun vardı,
•Canim böyle bir oyun yazmam islen d i.
Se-dut Vfeyis Hoca'nm Tdık Halk Bilimleri
adiı bir kitabı var. Tüık gelenekleri,
doğum, ölüm , düğünle ilgili türeler »e
bilgiler veren bir kitap. Bundan da
yararlanarak kısa zam anda yazdım beğe­
nildi ve sonra Şenliğe katıldı."
‘•Yazdım, beğenildi. Sönüğe k atıld ı.”
Bu Kısacık sözün gerisinde, bir Tiyatro
Bölüm ünün çabam, desteği dostça da­
yanışm ası vat. DTCF Tiyatro Bolumu
gerçekte "liyatıo bilim i" ile uğraşan bir
bölüm Fal.at, tiyatro gerçeğini çok iyi
bilen.uçıretim üyeleri ve tiyatro -gönüllüsü
öğrencileri elinde bam başka bir yapıya
gibi gayret içinde. Amatör Tiyatrolar
Ş e n liji'n i bir sonraki yıla taşımak için
eilrıinden geleni yapıyorlar, “ölüm ,
Doğum , Düflün” on yam ana bBelgeleri«
Kurtuluş Savaşı” da bu tiyatro Birimi
taıufiitriiin sergileniyor. Bir Fakültenin
Tiyatro Birimi ama, gene de güçlükleri
var.
“B izim , ekonomik sorunum uz yok.
Yönetimden büyük bir anlayış görü yo*
ruz. Yalnız, bürokratik engeller ve
formaliteler onları da bağlıyor. Söz
gelim i bu oyun için bolca patiska gerekti,
çünkü yerli ve yöresel giyslleria Ölüm,
Doğum, Düğün olayını belli bir yöreye
bağlamak islem edik. Patiska bu gerek­
sinm eyi karşıladı. Ama bir sürü formali­
teden sonra. Hatta oyunda gerekil bir
mezar taşım almak da sorun oldu. İşlerin
böyle uaadıgını gdıen bil yönetici, ‘bari
alm ışken birkaç mezar taşı alın da
site si o y u n cu la rı. D T C F T iy a tr o
K ü rs ü s ü ik i
oyunsa k a tılıy o r.
K u r t ıif c j S u v a şı'n d a n Heİgeler ve
O lü n ı-1 k >(4ı i; ji- i > ü £ü n .
K iirtu ln ş1
S a v a ^ ı’n d a ii iİe lg J u - i-lrgin Otbey'in ktırgu ve y ö n e tim iy le haKU'laınmş, (.jtSHŞ b ir k a y n a k ç a d iz in iy îc , b e lcile rin derlendiği s ü ­
rekli y a y ın vo
a çık lan m ış.
T o p lu nyuiH-uhiı^un çarpıcı h ir ftrîti elti ok iyin in i ».-İv ,
:ud an tüm o yun cu lara tıkıaı, a a h r» .
de tek oyuncu gibi öıjlük sd.p voren d in am ik bir oyuncu g rub u.
•o y u n c u la r a n in U yo r>1 y a n s ılıy o r,
gösteriyor. İn g iliz ¡¡.¡¿ a a d , T ü r k
S a k a in i yitil;-,tlıyO! , j>Jı':l.'dülj te lg ­
raf ın uiıiaru ve .düüa y j:./,l-İi A ta ­
lin ıc i.Iııy o ı, iliş i:,i t u ihi,;,, Tü rft
SANAT DERGİSİNDE OYUN
HAKKINDA ’ÇİKAN YAZI
İK İ Û fifE M Ü T İY A T R O O L A Y I
Geriye- Ş e n lik 82’riin ik i önem li
tiya tro o la y ı k a liy o r. ilk i D il ve
T a rih G o fra fy a F a k ü lte s i T iy a tr o
iiÜFsûiiü, d iğeri B o ğ a ziçi tJaivor*
!I
a '^v;1i■
. A)
1İ3
K u f la :’ua >*.< .„ « .'n u ; böyle, beÎKekri® ve g e lişk in b îr ¡4> n u o d iliy le
'•'a.etjj: , ,;• ..i a v a m - !,,, .-¡Lî t|.lt b ir
*-iUy¿ru, e o jK U , a d e t a m in n e t
du ygu su v e riy o r.
U yansa iş i n.iı tly-al
ün iversite ö g re ^ M e m ıe y a k ış ır b ir
d isip lin v l d in aııu zm îü su n u lu y o r
K u t u d u ü a v a ş ı ’n d an B elgeler.
D i l 4'
i iyatro ii.ufaüd a’nûri
ikin e i oyun a O iüm - D o ğ n m -D ü . gün. Ouçoh y ıl ölen F’rof. D r , S e ­
dat. ve yıa O m e k ’in T n d t i !,. i k B ilunı k ıtın « n a a n Y e şim M ü d e rrisoğİu nr.n S frg ü la y ıp yö n e ttiğ i bu
oyun, ilginç bir u y g u lam a . O y u n ­
cu lar ejbı&e giyer çık arır
it>i
do ğ allıkla rollerine g irip ç ık ıy o r-la r . “ O y u n c u lu k " ta sla m ad a n ü s ­
te lik çok iy i oyn uyo rlar. D a h a
Önemlisi toplurivi&l tııv u çizıtit kte id id d ia srö y e tk in iik Je ri, B ir a n içm de E r z u r u n j yö resin in "to ru n un u
everen" ninesi,- D T C F ’li tiya tro
öğrencisine d ö n ü şiive riyo r ra y ırcitıirı gözü Önünde,
Sanatçı, bilim adamı
Sedat Veyis Örnek'i yitirdik
Adnan Binyazar
Ölüm ölüm hezerı ölüm
Evden eve gezen ölüm
Her düzeni bozan ölüm
(Uşak, halk söylemesi)
im im i kişiler vardır, doğanın tüm
kaçınılmaz yasaları bilinir, gene de
onlara “ölüm ” yakıştırılmaz. Kişi­
liklerinde ölümsüz çizgiler vardır.
Sesleri, soluk alışları, ses gibi son­
suz güleç yüzleri gözlerden, kulak­
lardan gitmez. Öyle bir "k u l” idi
Sedat Veyis örnek.
Onu görünce dünyayı dolduran
tüm seslerden daha etkili bir
sessizlik ortamında bulurdunuz
kendinizi. O sessizliğin yarattığı bir
ağırbaşlılık ve erdemlilik. Sessiz
dururdu ama konuşurdu. Dedikodu
yaptığını gören olmamıştır ama
insanoğlunu en iyi değerlendiren­
lerdendi. Çevresi hem insan doluydu
hem de büyük kalabalıklar içinde
yalnızdı.
“ Pirinçler Yeşerecek” adlı oyunu
ile tanım ıştım Sedat Veyis’i. Öyun
için şöyle demişim, 1969’da. “Olay
1955’te Kore’de geçer (Askerliğini
Kore’de yapmıştı). Yaşamak için
doymak zorunda olan kadınlar,
bunu sağlamak için kendilerini sa­
tarlar işgal ordularının askerlerine.
Bu durum dan yararlanan çıkarcılar
belirir alanda. Bir asker, kadındaki
insanlığı duyar yüreğinde; ona, özellikle çocuğuna yardım etmek is­
ter. Bu örgü içinde savaştan bir
kesit alıyor Sedat Veyis örnek.
Nerde
olursa
olsun,
savaşın
getirdiklerinin
değişmediği
d ü­
şüncesini de işliyor bu yolla.” En
düşük kesimde bile, yitmekte olan
insanlığı bulmaya çalışırdı. Hangi
ortamda olursa olsun, insanın t ü ­
kenmeyeceği kanısında idi. Onun
;ükenmediğini kanıtlamak için de
yoğun ve
köklü çalışmalara giri­
şirdi. “ K u rt” ve “ Manda G özü”
adlı oyunlarında da aynı amacı güttnüştür.^ Kötülükleri sergileyerek
m san”ın tükenmeyen o evrensel
varlığını yüceltmiştir.
En verimli çağında aramızdan
lynlan (15 Kasım) Prof. Dr. Sedat
/eyis örnek, sanatçılığı ile bilim
idamlığını bağdaştırmış kişilerden
biriydi. Halkçı görüşle yaklaşıyor­
du insana da, insanın ürettiklerine
de. Bilimsel çalışmalarının temel
konusu, halk birikimleridir. Onun
halkçılığı, halk yanlısı görünmek­
ten başka bir şeydir, gerçek halkçı­
lıktır. Halkçı görünüp halkı sömü­
renlere gerçek halkçılığın örnekleri­
ni vermiştir. Daha ilk yapıtlarında,
nasıl yüce bir amaç güttüğü hemen
anlaş ılıverir.
••
Q m e k ’in gözü, kişiyi bilgiç gös­
teren kuramsal bilgilerde olmamış­
tır. Anlaşılır olanı anlaşılmaz kıl­
mamış, görünür olanların üstüne
görünmezlik perdesini çekmemiştir.
Araştırma ve incelemelerinde A na­
dolu güneşinin parlaklığı vardır.
Halk tüm üretimiyle bu araştırma­
ların içine sinmiştir. İlk yapıtım
kendi çevresini inceleyerek vermiş­
tir: “Sivas Çevresinde Hayatın Çe­
şitli Safhalarıyla İlgili Batıl İnanç­
ların ve Büyüsel İşlemlerin Etnolo­
jik Tetkiki” (1966). 1927’de S i­
vas’ın Zara ilçesinde doğan Örnek,
kendi çevresinin kültürel değerlerini
ortaya koyarak başlamıştır işe. Y a ­
ni, kendi ürediği toprakta yeşer­
miştir, toprağını seven bir bitki gi­
bi. Gittikçe alanım genişletmiş,
kendi bilim dalıyla ilgili bir sözlük
de hazırlamıştır: “ Etnoloji Sözlü­
ğ ü ” (1971). Halkı bilgilendirmeyi
amaçlayan “ İlkellerde Din, Büyü,
Sanat, Efsane” (1971) adlı yapıtı
da, toplumlann yaratıcılık kaynak­
larını göstermesi yönünden önem I
taşımaktadır.
“Anadolu Folklorunda ö lü m ”
(1971), yaşamın bu son evresi üzeri­
ne halkın uygulamalarını, dilsel b i­
çimlemelerini ve ölüm karşısındaki
duyarlığının kaynaklarını içermek­
tedir. Bu yapıtların ardından da
"Türk Halkbilimi” (1977) ve “Gele­
neksel
Kültürümüzde
Çocuk”
(1979) gelmiştir. Halkbilimini "bir
ulusun ya da belirli bir bölge halkı­
nın, bir kentin, bir ilçenin, bir kö­
yün maddi ve manevi alandaki
geleneksel kültür ürünlerini ve ya­
şama biçimlerini bilimsel yöntem­
lerle derleyen, sınıflayan, çözümle­
yen, yorumlayan ve son aşamada
bir bireşime vardırmayı amaçla­
yan” bir bilim dalı olarak tanımla­
yan öm ek, bu kavrama açıklık da
getirmiştir.
Toplumda yerleşik
halkbilimi kavramım örneklerle
genişletmesi yönünden bu yapıtın
ayn bir önemi vardır. “Geleneksel
Kültürümüzde Çocuk” ise bu alan­
da yapılmış en özgün araştırmadır.
Şimdiye değin benzeri de yapılmış
değildir.
S,
(edat Veyis öm ek, çalışma ala­
nının da gereği, kültürümüzü oluş­
turan ve böylece yaşam biçimimizi
belirleyen tüm ulusal birikim­
lerimizin kökenine inmeyi amaç­
lamıştır. Ulusallaşma süreci yaşa­
yan toplumlar için önemi büyüktür
bu tür çalışmaların. Zengin kültürel
kaynaklara sahip bulunan toplum­
lar, bu birikimlerinin bilincine vara­
rak, başka toplumlann yarattığı
kültürel baskıdan kendilerini kurta­
rabilirler. Başka bir deyişle, kültür
emperyalizminden kurtulmak için,
onun yayılacağı yerlerde kültürel
varlıkları gün yüzüne çıkarmak ge­
rekir. örnek’in araştırmaları bu
yönden de değer taşır.
Halkın kültür üretimine çok de­
ğer verdiği içindir ki, halkın yaratı­
ma geçtiği yer neresi ise, o orada
idi. Görkemli törenlerden çok, A na­
dolu’nun ağaç diplerinde bir bardak
ayran içmeyi yeğlerdi. Halkın so­
luğunu ülkemizin soluğuyla, bili­
min soluğuyla birleştirmeye ça­
lışırdı. Şimdiki deyimle, “güzel in ­
san”, diyorlar ya, o güzel insanların
en güzeliydi. O yalnızca bir halk ço­
cuğu değildi, çağdaş bir halk’tı.
Onun gidişiyle, varsa eğer, öbür
dünya daha halklaşacak, daha çağ­
daşlaşacak, daha insanlaşacaktır.
Başınız sağ olsun ey dünyalılar!
Gözünüz aydın olsun öbür dün ­
yalılar!
■
A.tİ.
D .T .C .P .
TİYATRO
BCLÜKÜ SUNAR
»Sedat Veyis ÖRNEK
Türk Halkbilim
"ÖLÜM-DOĞUM-İYLENME"
Kurgu Yönetim
Sahne Sorumlusu
: Yeşim MÜDERRİSOĞLU
: Ayşe SELEN
O
Y
N
A
ÖLÜM:
Sunucu ,---- :Edibe TOZLU
Mermer Ustası:Osman GÖKMEN
Ferit Bey----:0sman OZTÜRK
Ç a y c ı ------- :Selahattin GÜNDOĞDU
DOĞUM:
S a z --------Ü m m ü -------E s m a -------Büyük Gelin
N i n e ----- —
:Osman ÖZTÜRK
:Ayşe SELEN
:Belgin AYGÜN
:Hfe.ral ÜLKÜ
:Nurhan TEKEREK
Rengin SAMURÇAY
Hanım Kız ---:Mü jgarı AYDIN
DÜĞÜN:
B a b a -------- :Yaman KOÇ
Anne--------- :Füsun ORUÇ
Nine -------- :Nurhan TEKEREK
Rengin SAMURÇAY
Y
Işık
: Kaya KÜÇÜKÖNDER
Adnan ERBAŞ
Sahne Denetimi : Ergin ORBLY
A
N
L
A
R
E s m a -------- :Belgin AYGÜN
Y e t e r ------- :Müjgan AYDIN
G e l i n ------- :Ayşe SELEN
D a m a t ------- rMehmet ULUSOY
Oğlan Babası :Osman GÖKMEN
Oğlan Anası rRadife BALTAOĞLU
Komşu Kadın :Gülsen USANMAZ
K a s a p ------- :Hayrettin DEMİRBAŞ
Manifaturacı :Selahattin GÜNDOĞDU
Davulcu ----- rLevent BECEREN
H o c a -------- :Hayrettin DEMİRBAŞ
Büyük Gelin :Maral ÜLKÜ
Düğün Ala.yı:
Murat KARAHÜSEYİNOĞLU
Volkan SOYULMAZ
Hüseyin ERDOĞAN
Levent BECEREN
Ertuğrul GENÇ
Sedat Veyis ÖRNEK'in Türk Halkbilimi çalışması bu küçük gösterimize
yol açtı ve yol gösterdi. Tiyatro öğrencilerinin mutlaka ilgi alanları için­
de bulunması gereken halk kültürü üzerine çalışmak, b'izim için çok kazançlı
oldu. Sedat Veyis Ö R N E K 'in özenle derlediği halkımızın kültürel değerleri bizi
tiyatro alanında yeni bir yaratıya yöneltti. Bu çabamız aynı zamanda, hocamı­
zın tüm çalışmalarına sahip çıkmamız anlamındadır da..
Bilimsel bir çalışmanın karşısına oturup ondan üç bölümlük bir oyun
yazmak, dikkatli bir elemeği gerektirdi. İnsanın doğa karşısında "Doğum-ETİe-ameÖlüm" başlığı altında toplanan en önemli dönüm noktalarının kitaptan seçtim.
Bu bölümlerin içinde sahne yatkınlığı, ilginçliği ve yaygınlığı olanları ayı­
rıp, bunları tiyatro diliyle yazmaya çalıştım. Ergin ORBEY'in deney ve bilgi­
sine bolca danışarak, arkadaşlarla en verimli çalışma olan prova evresinde
bu küçük oyunu ortaya çıkardık.
Halkımızın ürettiği değerleri deneme sahnemizce bir kez daha getir­
mekle mutluyuz. Bu tür ortak yaratıya dayalı çalışmaların çoğalması hepimizin
dileğidir,
Yeşim MÜDERRİSOĞLU
V^'v-yvC’X
rnf!>K
r f^prx
i 'c^A * n
^
va> ^ 0
A
A - /- a c /y o c ^
1
. ,
ny\^°£X
x '\^
r'O W~<3
)~5~VO 'S»
^
naj' A
/m
n
n
Q
p
*
i\
vO'VV,
'C_ ¿
'
^C0
^0\
I ( / i n / V><s ~ s V ^ j
¡0
í
^0'0~')| °>V V/v/Q-ji 0
V
*c a"vvo'o w*o\Q/-\
r^o
W ^ Si \
-tv^AA \J
°Wv>up
r¡
c ‘ c
V o. *
V .
-^
^ '0
V'CTOf'SQ
n
V)'YT^ ^
n'CASiQ^
DİP NOTLARI -KAYNAKÇA
(1)Tiyatro Bölümü
Lisans Tezlerinden
Dinçer Kaçaran-19414-LT 033
Fİkri Döner-LT 077
(2)Metin
(3)
And-50 Yılın Türk Tiyatrosu
Fikri Döner-Dinçer Kaçaran Lisans Tezleri
(4)Türk Halk Bilimi Kitabı-Sedat Veyis Ürnek
SONSÖZ
Çalışmamın sonunda yine elimden geleni yapmaya çalıştığımı
söylemek istiyorum,eğer bir parça başarılı olabildiysem çok
mutlu olurum.
Bana bu konuyu seçmemde yardımcı olan değerli hacın Prof. Metin
And'a,beni daha iyi bir ürün ortaya çıkarmam için uyaran,çalıştıran
Hurhan Karadağ'a ve bana sonsuz iyiniyti gösteren .Ergin Orbey'e
teşekkürü borç bilirim.
Ayrıca bana yardımcı olan,zamanından,işinden,dersinden fedakâr­
lık yapan tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler.

Benzer belgeler