İndir

Transkript

İndir
BİR MÜFETTİŞİN BETİKLERİNDEKİ ANILARI
Yazan:Uçar Demirkan
Doğduğum 1940 yılından 1990 lı yıllara dek birçok kişiye mektup( betik) yazdım ve birçok
kişiden betik aldım.Bunların 1992 yılına dek olanlarını saklamışım.2010 yılında bu betiklere
göz atınca;bunlarda da ne güzel ve değişik anılarımın saklı olduğunu gördüm ve bunları da
yazıya dökeyim istedim.
Sözünü ettiğim dönemde betikler çok önemli bir iletişim aracıydı.Daha doğrusu,başlangıçta
tek iletişim aracıydı.
Çocukluğumu geçirdiğim mahallede,bir tek bir baş öğretmenin evinde radyo vardı ve tüm
mahalleli o radyodan bilgilenirdi.Keza;mahallenin en zengininin evinde telefon vardı ve başka
kimsede telefon yoktu.
O nedenle betikle haberleşme çok önemliydi.Aile üyeleri;yakın ve uzak akrabalar;sevgililer
hep betiklerle haberleşirlerdi.Acele haberleşmede telgraf kullanılırdı.
Benim de o dönemlerde birçok kişiyle betik yoluyla haberleşmelerim oldu.Bir de bir
İsveç’li,evrensel ölçüde bir “pen freinds-betik arkadaşlığı” sistemi kurmuştu.Ben de bu yolla
uzun süre,İsviçreli;Fransız ve bir Amerikalı kızla betikleşmiştim.
Betikler türlü çeşitli olurdu.Aşk betikleri,iş betikleri,diplomatik betikler,asker betikleri
vardı.Mülkiye’de siyasi şubede,diplomat olacaklara diplomatik yazışma tekniği(Betikler) ders
olarak okutulurdu.
Aşk betiklerinin yaprağı ve zarfı renk renk olurdu.Pembe,senin için yanıyorum
anlamındaydı.Beyaz seni temiz duygularla seviyorum demekti.Sarı,senin için sararıp
soldum;yeşil ise seni niyet olarak tuttum,inşallah niyetim gerçekleşir anlamındaydı.
Asker mektupları,ayrı bir teknikle yazılırdı.1960 lı yıllara dek asker mektupları,yatılı öğrenci
mektupları,ceza evinde yatanların mektupları açılıp okunur;sonra iyelerine teslim
edilirdi.Toplum da bunu normal görürdü.
İlk kez asker betiklerinin okunmamasını bizim taburdaki avukat mesleğinden olan yedek
teğmen Şansal sağlamıştı.Bir askere dilekçe yazdırıp tümen mahkemesine başvurmasını
sağladı.Tümen mahkemesinden de “asker mektuplarının okunmaması” kararı çıktı.
İşin garibi;askerin yazdığı mektuplar da okunur,sonra postaya verilirdi.Bu uygulamaların
kaldırılmasında;1961 Anayasası’ndaki haberleşmede gizlilik hakkının etkisi olmuştu.
Betikler;edebiyata ve müziğe de konu olmuşlardır.Ulu kişiler;en önemli düşüncelerini
“Mektubat”adlı yayınlarda toplamışlardır.Keza “Yine yakmış yar mektubun ucunu” diye
türküler yakılmıştır.
Choderlos de Laclos adlı bir Fransız;yalnızca karşılıklı yazılmış mektuplardan oluşan
“Tehlikeli İlişkiler” diye bir roman yazmıştır.Bir de Kafka’nın “Milena’ya Mektuplar” ı
vardır.
2000 li yıllardan sonra;ülkemizde bilgisayar kullanımın yaygınlaşmasından sonra;betikle
haberleşme önemini yitirmiştir.Günümüzde herkes”E posta” ile iletişim kurmaktadır.
Hele;cep telefonlarının çıkması ve hızla gelişmesi sonunda;neredeyse kimse betik yazmaz
olmuştur.
Oysa;eskiden köylerde okuma yazması olanların bir ekmek kapısı da mektup yazmaktı.
Evet;betikler eski yıllarda işte böyle önemliydi.Yaklaşık elli yıl boyunca çeşitli kişilerle
betikleşmişim.Onları yeniden okuyunca;bir tarih kitabı okur gibi;tüm geçmişim gözümün
önünde canlandı.İşte o geçmişimden önemli kesitler.
Davar Şener’in mektubu ile başlıyorum.Sonra diğerleri gelecek.
Önce Davar Şener’i tanıtayım.
1938 yılında Konya’da doğmuş ve 1957 yılında Mülkiye’ye girmiştir.1961 yılında Mülkiyeyi
bitirene dek başlayan ve gelişen dostluğumuz;ölümüne dek sürmüştür.
1
Davar Şener Mülkiye’de benim kahvehane arkadaşımdır.Dört yıl boyunca ben ve
Ehtiyar(Erhan Güven),Kelle(İlhan Karadeniz) ve Davar(Şener Oktay)Ethem Usta’nın
kahvehanesinden çıkmazdık.Sabah gider;öğle yemeğini kahvehanenin yanındaki Yumurtacı
Kemal’de yer;kahvehaneye döner ve akşama dek oyunlara devam ederdik.
Bu yumurtacı Kemal ile ilgili anım da vardır.
Yumurtacı Kemal ve eşi;ancak dört masanın sığdığı küçük bir dükkanda yumurtanın her tür
yemeğini, bir de bulgur pilavı yapıp satardı.
Mülkiye’den mezun olduktan sonra yolum Cebeci’ye düştü.Öğle yemeği için bir lokantaya
girdim ve karnımı doyurdum.
Hesabı istediğimde garson hesabın ödendiğini söyledi.Ben ödemedim deyince kasada duran
patronu işaret etti.
Yaşlanmış olmasına karşın,yumurtacı Kemal’i tanımıştım.Sarılıp öpüştük ve ısrarıma karşın
para almadı ve “Ben bu lokantayı sizlerden kazandığım paralarla açtım.Bundan sonra ne
zaman istersen gel,ye iç ve para vermeden git” demişti ve ben çok duygulanmıştım.
Her yıl Şubat sınavları için on gün;Haziran sınavları için on beş gün çalışır ve sınıfları
geçerdik.Fırsat buldukça da başka arkadaşlarla poker partilerine katılırdık.Bu nedenle;adımız
“Las Vegas Dörtlüsü”ne çıkmıştı.Dörtlünün diğer üç elemanı biçim değiştirip öbür yana
geçtiler.Bir ben kaldım bunları yazacak.
Davar Şener’in bir de sevgilisi vardı.Konya Lisesi’ndeyken abayı yakmış.Kızın adı
Leyla.Sonraları onunla evlendi ve mutlu bir aile yaşamları oldu.
Bizler;gece mütalaasında o günün derslerini gözden geçirirken:Davar Şener sınıfın en arka
sırasında oturur ve Leyla’sına betik yazardı.Ama ne betikler..En az yirmi sayfalık betikler.
Bir de Maksi Engin vardı.Onun da Liseden aşkı olan bir kıza yazdığı betikler vardı.O,en az
kırk sayfalık betikler yazardı.
Tam Choderlos de Laclos’luk betikler.
Her kafayı çektiğimizde,ne kadar içinde Leyla geçen şarkılar varsa onları söyler,güya Davar
Şener’i kızdırırdık.
Davar Şener;Mülkiye’den sonra Sümerbank adına Amerika’ya gitti.Master yapıp geri döndü
ve devlete borcunu çalışarak ödedikten sonra;özel kesimde çalışmaya başladı.
Bir Holdingin Muhasebe Genel Müdürlüğünü yaparken,Amerikalılarla ortak bir yatırım için
fizibilite(yapılabilirlik)raporu hazırlamış ve Amerika’ya yollamışlar.Amerika’daki
firma;fizibilite raporunun uluslar arası denetim kuruluşu olan Arthur Andersen firmasınca
hazırlanmasını istemiş.Davar Şener de adamı ikna için Türkiye’ye davet etmiş.
Adam gelmiş ve konuyu görüşmeye başlamışlar.Davar Şener’in parmağında,masterını
tamamladığı Amerikan üniversitesinin “Alumni” yüzüğü varmış.Adam onu görünce sormuş
ve Davarın o üniversitede master yaptığını öğrenince “Tamam,yazdığınız raporu kabul
ediyoruz” demiş.Böylece,yabancı danışmanlık firmasına bir dolu para ödemekten
kurtulmuşlar.
Yaşamı boyunca tütün kullandı.Ölümüne dek ağzından piposu eksilmezdi.Ruhu şad olsun.
İşte onun betiği.
Sevgili Davul’cuğum.
Mektubunu aldım.”Las Vegas grubu” ndan (birinden dahi olsa)mektup almak bu
diyarlarda,bu yalnızlıkta beni ne kadar memnun etti tahmin edemezsin.Mektubu tekrar tekrar
okudum.Kendimi hep Mülkiye’de,forum meydanında,Etemusta’da hissettim okurken.Hele
Ankara’da kantin köşesinde oturup eski hatıraları yad ettiğinizi okurken çektiğim yalnızlığı
hiç unutmayacağım.
Buralara alışmak,benim için bir hayal Davulcuğum.Elli sene de kalsam ben Mülkiye’li,Kelle
gençlikli Davar olarak kalacağım bunu bil.
2
Buradaki Kelle Gençlik,bir futbol takımının adıdır.Temelinde Las Vegas dörtüsü vardı ve
siyasi şubedekilerle sıkı maçlar yapardık.
Mülkiye ve o tatlı günler;parasızlıktan kıvrandığımız;Ehtiyar ve Kelle’ye yaptığımız transfer
ödemeleri,Kısalar-uzunlar maçlarımız ve maçlarda yaptığımız sululuklar,peygamberlerden
Landru peygamber,Tavukçu’da içtiğimiz günler henüz iki senelik bir mazide kalmasına
rağmen;hatırladıkça ayrı heyecan yaratıyor bende.Hele inek bayramı ve o ruh.
Bir arkadaşımız içince kendisini peygamber ilan ederdi.Buradaki Landru peygamber ona
yollama yapıyor.Ona bir seri kadın katilinin adını vermiştik.
Davulcuğum;buraya gelişimiz(New-York’tan yazıyor) ve buradaki hayatımıza ait Ankara’da
biraz malumat almışsındır.Hayat,rahat olmasına rahat.Belki bir daha bize bu hayat nasip
olmayacak.
Hele o yalnızlık yok mu!.Yegane teselliyi şişede buluyoruz.Bütün pahalılığına rağmen;hemen
her gün kafa çekiyoruz.Sonra;”Mazhar bey bizde,Cumhur bey bizde,Sadun bey bizde;bizden
size ne” şarkısını söyleyip kasveti üzerimizden atmağa çalışıyoruz.
Mülkiye’de İdari,Mali ve Siyasi şubeler arasında sürekli bir çekişme vardır.Mali şube;ünlü
hocalarının adını şarkı yapıp söyleyerek diğer iki şubedekileri kızdırmaya çabalardı.
Koç’un işi iş..Kaliforniya’da ablası ve eniştesi var.Yazın oraya gidiyor.Hem muntazam bir
hayat hem de iktisadi menfaati olacak.O da gidince,benim halimi düşün sen!..
Buradaki Koç Tuncer(Diğer takma adı Polis’in oğlu) Tuncer Kurtuluştur.O da Amerika’da
Sümerbank adına master yapmış ve dönüşünde Sümerbank’ta çalışmıştır.
Davulcuğum;dün bizim lisan tedrisatı bitti.Bugün de imtihan var sözüm ona.Dört gün
sürecek.Tabii,hiç aldırdığımız yok.
Pazar günü burada Palermo-Hayduk maçına gittik.Metin(Ünlü futbolcu Metin Oktay) çok
güzel oynadı.Ve bizler,muazzam tezahürat yaptık.O da bize,çak çak attı.Maçtan sonra
görüştük.Çok efendi ve mütevazı bir oğlan.Dün de bizim okula gelip bizleri ziyaret etti.Bir ay
burada kalacakmış.Sonra da bir buçuk aylığına İstanbul’a gidecekmiş.
Davulcuğum;yaz aylarında ne yapacağım belli değil.Deniz kenarında bir yere gidip kafa
dinlemek,çile doldurmak istiyorum.Bu dinine yandığım şehri güya üç ada
üzerinde.Ama,denizi daha bir kere görebildik.Adalar arasındaki trafik hep su altından
işliyor.Metro ve otobüs ve taksiler için ayrıca beş altı katlı tüneller var.Köprüler de var
ama,orada ancak çok süratli vasıtalar gidiyor.
Bizim oturduğumuz semt,New York’un beş büyük semtinden birisi.Evler çok şirin ve
bahçeli.O meşhur Broadway’e gitmek en süratli vasıtalarla iki saat sürüyor.Haftada veya on
beş günde bir gidiyoruz.
Korkunç bir yer orası..Elli-altmış katlıdan aşağı bina yok.Fakat,çok pis olan yerler de mevcut.
Geçen hafta,Filadelfiya’ya gittik.Folklor gösterileri için.Orada iki de Türk denizaltısı ve iki
yüz denizci vardı.Gemileri gezdik ve hasretimizi biraz giderdik.Ama;New York ve
Filadelfiya’da rastladığımız birkaç gecekondunun resmini çekmeden duramadık.Bu NewYork
denilen….kent öyle kozmopolit ki,anlatamam..
Atina’dan fazla Rum,Roma’nın yarısı kadar İtalyan ve geriye kalanlar da Yahudi.Ve,bu
medeniyete asla layık insanlar değiller.Ama,tarihin acı bir cilvesi bu,Allah bizim memleketten
esirgemiş bu nimetleri.Ve bu vatansızlar diyarı,dünyanın en ileri memleketi olmuş.
Bir Amerikalı için burada hayat,fevkalade ucuz.On dokuz sentten yüz dolara kadar fotoğraf
makineleri,elli dolara buzdolapları v.s. mevcut,fakat Japonlar dumping suretiyle bu tip mallar
piyasasına tamamıyla hakim olmuşlar.
Gençliklerine gelince;sadece seks ve dans düşünen bir cahil grubu.Dünyanın sadece Rusya ve
Amerika’dan ibaret olduğunu sananların yanında,Amerika’nın başkentini bilmeyen
kolej(fakülte)talebeleri ekseriyette.Sigaraya,alkole alışan kızların memleketi.Kız değil,kadın
desem daha iyi olur.Bizdeki köylünün aklıselimi yok hiçbirinde..Ama,dediğim gibi,Allah
bunlara her şeyi vermiş,bize kafi görmüş verdiğini.
3
Bize,nerelisin dedikleri zaman,Türküz diyoruz.Türkiye nerede diyorlar.Rusya’nın yanında
dediğimiz zaman,orda nasıl yaşıyorsunuz,korkmuyor musunuz diyorlar.Bunlar için
Rusya,Azrail gibi.Hele geçen gün kolejde(ki bütün öğrencileri Yahudidir)bir kültür filmi
gösterildi.Ve bir anda Hitler göründü filmde.Biz Türkler,bir tezahürata başladık
anlatamam..Millet deli oldu.Biz de Hitleri sevdiğimiz için değil,sadece Yahudileri kızdırmak
için yapıyoruz bunları.Çünkü;deli oluyoruz hepsine.Bunun üzerine,İkinci Dünya Harbi’ne ait
bir film programda olduğu halde,gösterilmedi.
İşte böyle Davulcuğum,Yunanistan’ı bildikleri halde;asırlar boyu üç kıtada at
koşturmuş,devrinin en haşmetli en asil milletini,vatanını bilen yok.En büyük azap bu..Gönül
neler arzu ediyor ama,her istenen hemen olsa.
Bu durum benim de başıma gelmişti.Amerikalılar Türkiye’nin yerini bilmiyorlar;Haritada
görünce de bizlere acıyan gözlerle bakıyorlardı Rusya’ya komşuyuz diye.
Keza;Washington DC de senatoyu gezdirirlerken;Senato binasının kubbesini süsleyen on
büyük devlet adamının portreleri arasında,bizim Kanuni Sultan Süleyman’ı da
görmüştüm.Bize rehberlik eden Ermeni kökenli bayan bu resmin “King Solomon” olduğunu
belirtmişti.O dediği bir Yahudiydi.Ben işe karıştım ve bu resmin Osmanlı İmparatoru Soliman
Magnificent” e ait olduğunu belirttim.Ermeni kadın çok bozuldu bana.
Davulcuğum,şimdilik bu kadar.Biraz sonra imtihana gireceğim.Kelle’ye yazdım,mektuba
cevap alamadım.Ne yapıyor,haber alıyor musun,bildir bana.
Mektubuma son verir,hasretle gözlerinden öperim canım kardeşim.İstanbul’daki yedek subaysivil arkadaşlara candan selamlar.
Mülkiye heyyy…Davar..
Bu betik,yirmi dört Mayıs bin dokuz yüz altmış iki tarihinde New Yorkun Flushing
mahallesinden yollanmıştır.Sonraları ben de konsolosluk teftişine gittiğimde Flushing
Meadow da kalmıştım.Bu semtte çok Türk,İspanyol ve Ermeni bulunuyordu.Güzel bir
bölgeydi.
Şimdi,gelelim bir başka tipik Mülkiye arkadaşına.Adı Maksi Engin.Engin Berker.
Kendisi;Mülkiye’ye girdiğinden bu yana arkadaşım ve kadim dostumdur.Maksiliği şuradan
gelmektedir.
Gençliğimizde;bir gangster filmi izledik.Orada,kısa boylu bir mafya babasının uzun boylu,iri
yarı bir koruması vardı.Bir boksör eskisi olduğundan;başına aldığı yumruklar nedeniyle kafası
biraz geç çalışan bir tipti.Patronu ”Maksi,bu herif bana yan baktı” dediğinde;Maksi o adamı
un ufak ediyordu.
Bizim Maksi Engin de uzun boyluydu ve biraz da anlayışı maksiceydi.Örneğin;Mülkiye’den
iki kilometre uzaklıktaki bir sinemadan çıktığımızda filimdeki bir espriyi hatırlayıp gülmüştük
hep birlikte.Bir tek Maksi Engin gülmemişti.Mülkiye’ye gelip yurdun kapısından girerken
Maksi gülmeye başlamıştı.Neye güldüğünü sorduk;Filimdeki espriyi yeni anladığını ve ona
güldüğünü söylemişti.
Maksi Engin’in en sevgili arkadaşı boy açısından onun zıddı olan Ehtiyar Erhan’dı.O da o
sıralar bir altmış boyundaydı.Bir gün Maksi Ehtiyara kızdı “Bana bak Ehtiyar;başına bir
yumruk atarım,dünyanın çekirdeğine yollarım seni” dedi.Ehtiyar da ona yanıt verdi “Bana bak
Maksi,çenene bir yumruk atarım,gökteki aya füze yaparım seni” demişti.
Maksi’nin de Şükran diye bir liseli aşkı vardı.Mülkiye bitene dek;hemen her hafta,bu aşkına
en az kırk sayfalık mektuplar yazar ve yollardı.Zavallı kızcağızda bunun altında kalmaz;ona
beş altı sayfalık mektuplar yollardı.
4
Maksi Mülkiye bittikten sonra önce Hesap Uzmanı,sonra Yeminli Mali Müşavir oldu.Bir ara
Fenerbahçe yönetiminde de çalıştı.Halen sağ ve salim olup;İstanbul sosyetesinin tanınmışları
arasında yaşamını sürdürmektedir.
İşte,onun adının geçtiği bir Deve Güray mektubu
Lisani Arabi üzre kaleme alınmış,şakatüel ve espri dolu mektubunu aldım.Ne kadar güldüm
tahmin edemezsin(Şüphesiz,okuduktan bir gün sonra anlayıp gülmüştür).Yahu,sen bu kadar
matrak mektuplar yazıyordun da şimdiye kadar nerelerdeydin!..
Evet canım,Diyar-ı Kelle’ye geldik ama(Kelle İlhan’ın memleketi Adapazarı),maalesef Kellei azamı göremedik ve galiba göremeden de gideceğiz.Kelle buradan ayrılmış ve Kütahya’nın
bir kazasına tayin olmuş.Kendisini görmek nasip olmadı.
Kelle İlhan,Mali şubeyi bitirdiği halde;İdari şubeden mezun olanların seçtiği kaymakamlık
mesleğini seçmişti.
Aklıma gelmişken sorayım,kimden mektup aldıysam ”Uçar Giresunlu bir kızla
nişanlanmış,doğru mu” diye soruyorlar.Ben de her birine ayrı ayrı “bilmiyorum” diye cevap
veriyorum.Ve yazdığım mektuplarda “Uçar,Giresunlu bir kızla nişanlanmış doğru mu” diye
soruyorum.Baktım,olacak gibi değil,dedim ki kendi kendime “Yaz dedim Güray Uçar’a bir
mektup,sor dedim Uçar’a Giresunlu bir kızla nişanlandın mı” dedim ve işte bu mesut havadisi
sormak üzere,burada toplanmış bulunuyoruz.
Şimdi,söyle bakalım,Giresunlu bir kızla nişanlandığın doğru mu?yoksa……balon mu
uçuruyorlar.İki ihtimal var.Ya “Doğru,Giresunlu bir kızla nişanlandım” diyeceksin,o zaman
sana çok bozulacağım.”Vay Uçar bu mesut havadisi bize yazmamış” diyeceğim ve fakat
bununla beraber,duyduğum sevinç sana sitem etmeme mani olacak.Veyahut da ”Doğru
değil,Giresunlu bir kızla henüz nişanlanmadım,bununla beraber Giresun’lu güzel bir kızla
nişanlanmayı düşünüyorum” diyeceksin.Bu ikinci halde iki ihtimal var;ya ….senin düşünceni
okuyarak bu haberi çıkarmışlardır.,bu takdirde onları tebrik etmemek gerekir.Veyahutta
heybeye bu haberi yazmışlardır.O zaman çok bozulacağım.Bana mektup yazan ve “Uçar
Giresunlu bir kızla nişanlanıyormuş,doğru mu?”diye soran heriflerin her birine mektup
yazacak ve “Ulan ….bu haberi nerden çıkardın” diye soracağım..İki ihtimal var.Ya kendisi
uydurmuştur veyahutta başka bir serseriden duymuştur.Her iki halde de başka ihtimal
yok.Çünkü,başkasından duyduğu yalan havadisleri kasden yaymak ile kendisi hakikate aykırı
havadis çıkarmak arasında kanaatimce hiçbir fark yoktur ve olmamak gerekir.Sen bana acele
durumu bildir de,heriflere gereken cevabı vereyim.Şayet balonsa tabii..Eğer doğruysa,seni
canü yürekten tebrik eder,gözlerinden öperim.
Buradaki “iki ihtimal var” olayı;Mülkiye’deyken oynadığımız bir zeka geliştirme olayıyla
ilgilidir.Doğal olarak,matrak konularda iki ihtimal tartışmaları başlatır;tıkanana dek
sürdürürdük.
Gelelim havadislere.Adapazarı’ndan pek havadis yok.Sadece,bugünlerde sizden iki müfettiş
geldi,birisi Erdoğan Koçak,diğeri Yavuz(Canevi).Bu geliş iyi oldu.Bizim grup (Hesap
Uzmanları)azalmıştı,iki kişinin daha gelmesi vaktin daha iyi geçmesini sağlayacak herhalde.
Ankara’dan ve diğer yerlerden haberimiz bol ve sence de malum herhalde bazıları canım.Ne
haber,Macit bizde,Maxi bizde,siz gidin hamamınıza.Herhalde bilirsin;Macit
İskenderun’a,Maxi Bandırma’ya,Vural Mersin’e,Yaşar Afyon’a gittiler.Yaşar hariç,diğerleri
yerlerinden çok memnun görünüyorlar.
Bilmem Maksinin nişan işinden haberin var mı?Herif,imtihanlara hazırlanırken Ankara’da bir
kıza abayı yaktı.İmtihanı kazanınca kızı istetti.Kız tarafı da kabul etti.Durum bu
5
merkezdeyken,Maksiden bir mektup aldım.Ne dese beğenirsin.”Düşündüm durdum,taş
kafamı duvarlara vurdum,oğlum Maksi boş ver evlenme dedim,ne yapsam da bu işin içinden
çıksam “diyor.
İşte,görüyorsun ki,bizim Maxi,dünya nişanlanma rekorunu kırmak üzere.
Şimdilik bu kadar.Mektubuma son verirken gözlerinden öper,mektubunu beklerim.
Deve Güray(Koruyan)boyunun uzunluğundan ve biraz bu nedenle kambur yürüyüşünden bu
takma ada layık bulunmuştu.Emekli Albay oğlu olup Yirmi yedi Mayıs’taki ihtilalden sonra
halktan toplanan alyanslarla yaptırıldığı söylenen İstanbul’daki “Alyans Mahallesi”nde
otururlardı.
Mülkiye’den sonra Hesap Uzmanlığı ve Yeminli Mali Müşavirlik yaptı.
Üçüncü betik Cicim Macit’ten gelmiş.Macit Özdoğan,Bandırma Lisesi’ni bitirip Mülkiye’ye
girmişti.Sınıfın en yakışıklısıydı.O çağlardaki kızların beğeneceği,biraz efemine bir erkek
güzelliği vardı.Yakışıklılıktaki rakibi Erden Öney idi.Sonradan Profesör olmuştur.
Macit Özdoğan sayesinde Kolejli kızlarla hafta sonu çay partileri düzenlerdik.
Macit;Koç Tuncer ile birlikte Kelle Sporun en etkili elemanlarıydı.Bir başkası da Civciv
Selçuk idi.
Fakülte bitince Maliye Hesap Uzmanı oldu ve meslektaşı ve sınıfdaşı olan Gönül ile
evlendi.Evliliklerinin ilk yıllarında;karı koca iyi para kazandıklarını;mutlu bir evlilikleri
olduğunu söylediğimizde;Macit’in yanıtı hepimizi şaşırtmıştı.
Bunlar evli oldukları için İstanbul’da çalıştıkları eskiz ay boyunca eşiyle aynı odada
çalışıyorlarmış.Gönül;önlem olarak bunu istemiş ve sağlamıştır her halde!.Dört ay da
Anadolu’ya görevle giderlerdi.Herhalde başka bir meslektaş evli çift istemiş olmalı ki;Hesap
Uzmanları Kurulu bir karar almış,eşleri birlikte turneye ,Anadolu’ya
yolluyormuş.Böylece;zavallı Cicim Macit;on iki ay boyunca günde yirmi dört saat,eşiyle
birlikte oluyormuş.Patlamak üzereydi psikolojisi!
İşte onun mektubu.
Vay aslanım Davul Uçar;
Sana mektup yazmak istiyordum,fakat adresini bilmiyordum,bu sebeple şimdiye kadar
yazmadım,kusura bakma.Fakat,şimdi öğrenmiş bulunuyorum ki,mektubu Ankara’ya
yazarsam,siz nerede bulunursanız mektubu oraya yollarlarmış,bu sebeple ben de bu mektubu
Ankara’ya yazıyorum.,inşallah eline geçer.
Uçarcığım,maalesef sizin imtihanların sözlüsünden yine döndüm,müfettiş olmak kısmet
değilmiş,ne yapalım?.Son olarak şansımızı uzmanlık imtihanında denedim,nasıl oldu ben de
anlamadım,bu sefer şansımız yaver gitti,imtihanı kazandık.
Böylece;kurduğumuz bütün Hayallar suya düştü ve ben uzman muavini olarak işe
başladım.Eylül başında da bizleri turneye yolladılar.Ben önce İskenderun’a
geldim.İskenderun çok güzel bir yer,tam yerleştik,başkanlıktan bir emir geldi ve üstadımla
beraber Gaziantep’e geldik,burada bazı ihbarlar dolayısıyla tetkiklerde bulunacağız,işimizin
ne kadar süreceği belli değil.Tahminimize göre,bir ya da bir buçuk ay kadar burada
kalacağız,sonra yine İskenderun’a döneceğiz.
Gaziantep büyük bir şehir,halk oldukça zengin,gelir kaynakları fazla.Fakat,devlete verdikleri
vergi çok az.Gaziantep’tekiler içkiye ve eğlenceye çok düşkün.Şehirde on bir tane bar ve bu
barlarda çalışan üç yüz kadar vesikalı kız var.İstihbarat nasıl çalışıyor bizim?!..
Sana,biraz da İskenderun’da geçirdiğimiz son günlerden bahsedeyim.Yirmi iki-yirmi üç Eylül
Cumartesi ve Pazar günleri Mersin’deki Hesap uzmanı ve muavinleri İskenderun’a
geldiler.Bir minibüs tuttuk,bütün Hatay vilayetini dolaştık,Suriye hududuna kadar gittik.Güzel
6
yerler gördük ve çok eğlendik.Mersinden gelenler içinde Vural da vardı.Bu hafta CumartesiPazar da biz Mersin’e gideceğiz,haftaya ise onlar Gaziantep’e gelecekler.
Uçarcığım,bak az daha unutuyordum.Nişanlanıyormuşsun,seni candan tebrik eder,saadetler
dilerim.Yengemiz Giresunlu imiş.Ben bu haberi Hikmet’ten,Alaeddin’den,Engin’den ve
Yaşardan aldığım mektuplardan öğrendim.Haydi hayırlısı,darısı bizim başımıza olsun mu?!..
Uçarcığım,bu seferlik bu kadar.Çok selam eder,gözlerinden öperim. Hoşça kal.Mektuplarını
beklerim.
Sonraları ben de İskenderun’a görevli gittim.O zamanlar;İskenderun ‘da Gaziantep
gibiydi.Görev dolayısıyla İskenderun savcısını ziyarete gittim.Benim Maliye Müfettişi
olduğumu öğrenince,bir yaşlı Maliye Müfettişini sordu.Sınıf arkadaşıymış.
O da İskenderun’a görevle gelmiş.Gelmeden önce,savcıya telefon edip ”Bana bak,şu gün şu
saatte şu otelde olacağım.İskenderun’un en güzel kadınını otelde bana yollayacaksın”
demiş.”Yolladınız mı” dedim.”Vallahi de yolladım” dedi.
Şimdi sırada,promosyon arkadaşım Hans Kelzen’den(Aydın Kezer) gelme bir mektup var..
Aydın,Mülkiye’yi bizden iki yıl önce bitirmiş,askerliğini yapmış ve bizimle sınava girip
kazanmış ve mesleğe başlamıştı.
Koyu bir Beşiktaşlıydı ve espri küpüydü.Muavin iken sınıf arkadaşıyla evlenmeye karar
vermişti.Davetiyeleri bastırıp bizlere ve yanında çalıştığı üstada dağıttı.Münasebetsiz bir
adam olan üstad ”Aydın bey,keşke Cuma’dan başka bir gün için nikah tarihi alsaydınız.Mesai
saatlerinde orada olacağız” demişti.Sonra da Aydın ”Ulan,herif karımla ne zaman yatacağıma
da karar verecek” demişti.
Turizm Bakanlığı’nda Tanıtma Genel Müdürlüğü yaptı ve genç yaşta prostat kanserinden
biçim değiştirdi ve göçüp gitti.Bir takma adı da Vantuz Aydın idi.Amerika’da iken,bir kızı
gece eğlenceye götürmüş.
Eğlence dönüşü kızı evine bırakırken kız buna bir “iyi geceler öpücüğü” vermek
istemiş.Aydın bunu fırsat bilip kızı bir ”vantuzlamış” ki,o kadar olur.
Amerika’daki tek zamparalığının bu olduğunu anlatırdı!
Betiği şöyledir.
Sevgili kardeşim Davul Uçar;
Bu mektubu hangimizin gönderdiği,hangimizin cevap beklediği,anladığıma göre şimdilik
belli değil.İzmir’e gittiğini işitince yazayım dedim.İşittim ki,İzmir’de moralin bozukmuş
Bayağı üzüldüm.Ne oldu ki,moralin bozuldu?Seni Ordu’da(Bir önceki turne yeri)gayet iyi
bulmuştum.Ondan sonraki mektuplarında bir fevkaladeliğe rastlamamıştım.Eh,turneden
İzmir’e dönmek de lehine olacağına göre,moraline tesir edecek şeyin ne olduğunu bir türlü
kestiremedim.Üstadınla aran nasıl?!..
Herhalde Ankara’ya (Halen Ankara’dayım) yazacağın mektupta bütün bu halleri cevaplandırır
ve beni meraktan,sıkıntıdan kurtarırsın.
Beni sorarsan,şükür iyiyim.Turne bitince sevinmiştik ama,sevincimiz kursağımızda kaldı.Bir
buçuk aydır Ankara’dayım.Ne vakit döneceğim de belli değil.Burada kurs
bitti.Şimdi,tatbikatla meşgulüz.Kursa,Cengiz,ben,Ertuğrul,Orhan,Polat,Sümer olmak üzere
altı kişi katıldık.Ankara’dan ne vakit ayrılacağımızı bilmiyorum.
Gözlerinden öper,cevap beklerim.
Bu betikte sözü edilen kurs (O ve M kursu) Organizasyon ve Metot kursuydu.Kurs,TODAİE
de veriliyordu.Yaklaşık dört ay sürüyordu.Bu kursa,sonra ben de katıldım.Meslek yaşamım
boyunca çok yararını gördüm.
7
Cengiz diğer promosyon arkadaşımdır.(Vali)Ertuğrul,bizden sonra mesleğe girip Maliye
Müsteşarlığına dek yükselmişti.(Katolik)Orhan da Ertuğrul ile mesleğe girmişti.Çok güzel
Ankara zeybeği oynar ve çok içerdi.Bir keresinde,Londra’da üç saatte bir galon(Yaklaşık dört
buçuk litre)cini bitirmiştik.Sonunda karaciğeri iflas etti ve genç yaşta geçti gitti.Hani derler ya
”Hızlı yaşadı genç öldü,cesedi güzel oldu”
Polat Avşar,yeterlik sınavını kazanamadı ve Hazmiit’de(Bir Maliye Bakanlığı Genel
Müdürlüğü) göreve başladı ve bizlerden çok daha iyi maaşlı görevlere geldi.Zaten,yeterlik
sınavında başaramayıp kuruldan ayrılanların çoğu;müfettişlikten daha iyi refah durumlarına
ulaşmışlardır.Sümer Oral ise;Liseden beri sınıf arkadaşımdır.Çalışma ve Maliye
Bakanlıklarında bulundu.
Cicim Macit’in ikinci mektubu
Sevgili Davulcuğum;
Mektubun için teşekkürlerimle birlikte,beni rezil ettiğin için küfürlerimin de kabulünü rica
ederim.
Ulan Davul Uçar,Güray devesi ile biri birinizi işletecektiniz de,beni niye araya kattınız,benim
ne günahım vardı,siz ikiniz biri birini işleteceğim derken,arada işleyen ben
oldum.Doğrusu,böyle harcandığımı hiç hatırlamıyorum.ben saf(!),ben masum(!)(hiçbir zaman
kabul etmemekle beraber tam yerinde kullanıyorum)ben MaxiII(!) sevgili arkadaşım Uçar’ın
yuları boynuna geçirmesine samimi olarak inanmış ve seni tebrik etmiştim.Sen ki sadece
Deveyi işletmek için sevgili Bacanağını(Macidin bir başka takma adı da buydu) bozuk para
gibi harcamıştın,utanmıyorsun değil mi,bir de müfettiş olacaksın,tuh(!) sana (yarabbi şükür!)
Bu kadarla kalsa neyse,yirmi dokuz Ekim tarihinde Diyarbakır’da bulunan bir Maliye
Müfettişi geldi buraya,tabii gezmek için,yeni ehliyet imtihanına girmiş ve müfettiş olmuş,ismi
Ayhan Öner,benim üstadın sınıf arkadaşıymış.Kendisiyle ben yeni tanıştım,senden
bahsettik,seninle iyi tanışıyormuş,ben senin nişanlandığını söyledim,çok memnun oldu,sana
mektup yazıp seni tebrik edecekti.Görüyorsun,işletme hikayeniz nerelere kadar uzandı.hadi
bakalım bu işin içinden çıkabilirsen çık.İşin aslını öğrenince,Ayhan da,benim kendisini
işlettiğimi zannedecek,halbuki böyle bir şey aklımdan bile geçmez.Ayhan,yıl başına kadar
Diyarbakır’da kalacakmış,ona mektup yazıp işin iç yüzünü yazıver.
Gelelim benim evlenme sathı maili üzerinde idbara doğru yuvarlanışıma(Eğimli bir yolda
düşmeye doğru);bunu da nereden çıkarıyorsun canım.Benim böyle bir şey yapmaya şimdilik
hiçbir niyetim yok.Hem sonra,böyle şeyleri işletme malzemesi olarak kullanmaya da senin
gibi ihtiyacım yok benim.Ben adamı işletecek olduktan sonra çok mevzu bulurum,yeter ki
işletmeye karar vereyim.Senin için şimdilik böyle bir tehlike yok,korkma!.Haa ne
diyorduk?..Benim evlenmemden bahsediyorduk galiba.Durumumu sana objektif olarak
anlatayım.
Turnenin başlarında Gönül ile mektuplaştık,en son Gaziantep’e geldiğimiz ilk günlerde ondan
bir mektup geldi,fakat ben ondan sonra mektup yazmamaya karar verdim ve
yazmadım.Tabii,ondan da bir daha gelmedi.Zaten,bugünlerde onun turnesi bitiyor,herhalde
Ankara’ya dönmüştür.
Gönül meselesi böylece kapanırken,benim için başka bir kapı araladı.Ankara’da lise eskiden
bir kızla mektuplaşıyorum,belki tanırsın veya bizden duymuşsundur,Daver buradan
ayrılmadan önce onu İnci isminde bir kızla tanıştırdım,bunlar anlaşmışlar ve Daver
Amerika’ya gittikten sonra da mektuplaşıyorlardı.Tabii,Daver şimdi mektubu kesmiş,kızdan
buraya bana mektup geldi,ben de ona yazdım,şimdi çok sık mektuplaşıyoruz ve biri birimize
resim gönderecek kadar işi ilerlettik,biri birimizi çılgınlar gibi seviyoruz(Böyle konuşmaktan
zevk alan bir tipti).Ankara’ya dönünce,ondan başka kızla konuşmayacağım,belki de onunla
nişanlanırım,ama seninki gibi böyle hayal mahsulü değil,ciddi olarak.Bu arada,Daver’in
boynuzları da dallanır budaklanır.
8
Uçarcığım,biz Gaziantep’e iki tane ihbarlı iş için gelmiştik,işimizi bitirip İskenderun’a
dönecektik.Fakat,işler uzadıkça uzadı ve hala da bitmedi.Şimdilik,kati olarak ne zaman
biteceği de belli değil.Eğer,ay başına kadar işlerimizi bitirebilirsek İskenderun’a
gideceğiz,bitiremezsek yıl başına kadar burada kalıp yılbaşında doğru Ankara’ya döneceğiz.
Burası büyük şehir,kalabalık,fakat bıktık artık.İki kişi olduğumuz için canımız
sıkılıyor,halbuki burası ucuz,rahatımız da iyi,fakat yapacak şey yok.
Burada başlıca meşguliyetim arkadaşlara ve tanıdıklara mektup yazmak ve cevap beklemek.
Keleş’e,Yalağa,Civciv’e ve Kasvet’e mektup yazarak imtihan neticelerini sordum,fakat bir
cevap alamadım.Sen,imtihan neticelerini öğrendiysen bana da bildir.İnşaallah mezun
olmuşlardır.
Sıra bir Ertuğrul Kumcuoğlu mektubunda.
Aydın Lisesi’ni bitirip Mülkiye’ye girmiştir.Mülkiye’yi birlikte bitirdiğimiz halde;burs
alabilmek için bir dersten Eylül’e kaldığından,benden altı ay sonra Maliye Teftiş Kurulu’na
girmiştir.Vali Ertuğrul olarak anılırdı.Oysa o ,Bütçe Genel Müdürlü,Maliye
Müsteşarlığı,Kıbrıs Büyükelçiliği yaptı.Halen milletvekili olarak çalışmaktadır.
İşte onun ilk mektubu
Yüksek bir huzura takdimdir
Umur-u Maliye-i Umumiye Teftiş Heyeti Müfettiş Ser Muavini Tayyar(Mana murad
olundukta “Uçar”) beyefendi hazretlerine
Abd-i acizinizi her cihetten memnun ve mahzuz kılan tahrirat-ı aliye-i hususiyenize vaz-ı yed
etmekle şol tahrirat-ı acizemizi canib-i alinize irsal edüp,hem zatı alilerine derhatır etmek ve
hem de serencamı na şayanı bahisimiz ile zat-ı şeriflerini ızrar etmek cesaretünü göstermemiz
oldu.Yarı aff-ı şahanenize sığınır ve evvela selam edüp salavat-ı şerif ile ellerinizden sıkar vü
muhabbetimizin kabul buyurulmasını arz-ı istirham ederiz efendim.
(Mülkiye’de İnek Bayramı sırasında son sınıfların okuduğu Ferman,Osmanlı dili ile
yazılırdı.Ertuğrul da buna benzeterek yazıyor betiğini)
On beş gündür mukim bulunduğumuz Bolu ismiyle müsemma,zatı alinizin mensup bulunduğu
heyeti şeriye mensubunun ziyaretiyle müşerref şol belde son derece yeşil,abı ince,taamı
hoş,hevası latif,cins-i diğeranı bol ve üssümizanı kurtarır bir şehri na kebirdir.
Etekleri umumiyetle diz üstünde cins-i latifanı,ilk gün ışığında bir damla gözyaşına benzer
şebnem ile müzeyyen gül misüllu bakışları kalb durduran,göğüsleri yeni yeni neşvünema
bulan cins-i latifan-ı lolitaları ile abezan tanrı kullarına heyecanlı günler geçirten bu sokakları
dar ve eğri,yapıları eski ve yeni,eğlenceleri kıt şehirde yevmimizi yevm etmeğe gayret idüp
gidiyoruz.
Hamdolsun,üstadımız Feyyaz bey şimdilik gayet iyi.Ben muhasebe teftişi
yapıyorum.Akşamları balık avına çıkmıyoruz.
Düne kadar mahfelin bahçesinde oturup cins-i latifanı tasnif ediyor ve not
veriyorduk.Üstad,hanımını almağa Ankara’ya gitti.Bizim için de sıkıntılı günler başlayacak
herhalde.Zira,geldiğimden beri üstadın evinde beraber kalıyorduk.Henüz,Antalya’ya gidip
gitmeyeceğim de belli değil.Burada da öyle karışık bir durum yok.Yalnız,Orhan’lar Sıvas’ta
muhasebe müdürünü ve veznedarı tevkif ettirmişler.Ondan sana selam
yazıyorum.Herhalde,Aydın’ı ve Biltekin’i bu hafta görmüşsündür.Gözün aydın.
Burada,üssümizan kurtarır bir sürü kız var.(Not ortalaması on üzerinden yedi ve yukarısı
olanlar demek istiyor)Göz keskisi atıp avunuyoruz.Belki iş çıkabilir ama,pozisyon ve statü na
müsait.Ama,sanırım yakında herkes çuvala girecek.Zira,kış buralarda erken gelirmiş.Turnenin
son iki ayı,sıkıntılı geçecek herhalde.Antalya’ya gidersem durum değişir tabii.
9
Seni daha fazla sıkmayayım.Özlemle gözlerinden öper,sıkıntısız günler,işlerinde başarılar
dilerim.Ali Nemci bey üstadımıza da selam ve hürmetler.
Müfettişlerin turnede(Anadolu kent ve kasabalarında)çalışırken en büyük sorunları;cinsi
latiflerle ilişkilerdir.Bu konuda değişik davranışlar sergileyenler de olmuştur.Anlatılanların en
ünlüsü şudur.
Müfettişin birisi;Adana’ya turneye giderken İstanbul’da bir randevu evinde çalışan güzel ve
genç bir kadını da yanına almış.Kadını,herkese karım diye tanıştırmış.Böylece sorununu
çözmüş.
Oradan Hatay’a gitmiş ve bir otele yerleşmişler.Yine herkese karım diye
tanıştırmış.Ancak;otelin sahibi sık sık İstanbul’a gidermiş ve oradan bu kadını
tanıyormuş.Durumu kadına bildirmiş.Kadın geceleri Müfettişle,gündüzleri de otel sahibi ile
yatıp kalkıyormuş.
Bir öğle tatilinde Müfettiş otele gelmiş ve otel odasında otelin sahibini kadının yanında
yakalamış ve bir güzel dövmüş.Olay karakola intikal edince;Müfettişin foyası meydana
çıkmış.Bunun üzerine;Ankara’dan Müfettişe şifreli bir emir gelmiş.Adam şifreyi
çözmüş,emirde şöyle deniliyormuş ”İstanbul’dan turne yerine fazla bir bavul götürdüğünüz
öğrenilmiştir.Söz konusu bavulu İstanbul’a derhal geri yollayın”
Şimdi sıra kadim dostum,can yoldaşım,beni ailesinin bir parçası gibi benimsemiş olan Gıcık
Cengiz(Altuğ)un bir betiğine geldi.
Cengiz,ilkokul çağından bu yana babasız büyümüş.Babası,İzmir Bayraklı’daki bir fabrikada
işçi iken kazan patlaması kazası sırasında geçmiş gitmiş.Oradan Diyarbakır’a göçmüşler.Ziya
Gökalp Lisesi’ni birincilikle bitirip Mülkiye’ye açılan sınavları birinci olarak kazanarak
girmişti.Greko Romen güreşte Türkiye birinciliği olduğundan;Kızılay’ın verdiği bursla
okumuştu.
Mülkiye’yi bitirdikten sonra,Maliye Teftiş Kurulu’na birlikte girdik ve çok güzel ortak
anılarımız oldu.Teftiş Kurulu’na da birincilikle girmişti.
Kendisi çikolatayı çok severdi ve her büfenin önünde durur ve bana”Uçar,bana bir çikolata
alsana” derdi ve ben de alırdım.
Paris’teki bir yıllık staj döneminde de beraberdik.Yakışıklı ve kızların peşinden koşan bir
tipti.Paris’te de birlikte o alanda çalışmıştık.
İşte,ilk betiği
Sevgili Uçarcığım,Sana karşı çok mahcubum.Beni affetmeyeceksin.Ama,dostluğumuza
sığınarak beni affetmeni,seni bunca zamandır mektupsuz bırakmamı hoş görmeni rica
edeceğim.
Döndük dolaştık,İstanbul’a vasıl olduk.Fakat,senin bu yıl burada olmaman cidden hiç hoş
değil.Seni hepimiz özledik.Hatta annem “kontoş oğlan nerede” diyor.Bobi
(Köpekleri)ağlamaklı.Bacaklarını yalamanın hasretini çekiyor.Aydın ve ben de “Çam
küspesi,tasarruf bonosunun yirmi liradan on liraya çıkması,üç pikap yiyip üzerine bir bardak
ayran içtiğin halde doymadığın,Suriye hududunda sivillerle halkın hala karşılıklı dövüşmekte
olması ve ilah..”gibi hadiselerin yenilerinden mahrum kaldığımız için,hadise ve espri
bakımından kısır bir mevsim geçirmekte olmanın üzüntüsü içindeyiz!..
Şu anda,Aydın,senin bir hadiseni anlattı.Sen,Şişhane’den Sirkeci’ye gitmek için dolmuşlara
seslenirken Sirkeci yerine “Şişhane,Şişhane..”diye bağırmışsın.Aydın,”Ben onu dolmuş
kahyası sandım” diyor.(bu olay sırasında bıçkın bir İstanbul şoförü,başını açık otomobil
penceresinden uzatıp “Zaten Şişhane’desin be ağabeycim…”deyince kendime geliştim.)
Biz,Erdoğan Koçak beyin refakatinde,Fatih Vergi Dairesi’ndeyiz.Bono ve gelir vergisi
teftişi.Anlayacağın,puantaj ve yekunlamaya devam.
10
Kitaplarını istiyor musun?Ne şekilde göndereyim.(Ben,bu sıralar İzmir’de teftişteydim)
Uçarcığım,şimdi senden mühim bir ricada bulunacağım.İzmir Maarif Müdürlüğü’ne gidip
Zübeyir Kaplan tarafından “Hizmet müddeti cetvelinin” çıkartılması isteğini havi-bir hafta
önce yollandı-dilekçenin bir an önce neticelenmesine çalış.Malum,müfettiş forsunu
kullanarak çok çabuk sonuçlar alabilirsin.Muhakkak yap,rica ediyorum.
Sonra,İstanbul’dan ayrılırken size verdiğim bir teftiş notları defteri vardı.O ne oldu?.
Bizler iyiyiz.Senin de sıhhatte olmanı dileriz.
Erhan’a ve Aydın Erdim’e çok selamlar.Tebrikleri sebebiyle gösterdikleri kibarlığa ve
kadirşinaslığa çok teşekkür ederim.
Annem gözlerinden,Bobi bacaklarından,ben ve dayım gözlerinden öperiz.
Arkadaşlara selamlar,üstadına hürmetler.
Bir diğer Cengiz betiği daha.
Uçar,
Mektubunu aldım.Teşekkür ederim.İşimi takip hususunda gösterdiğin alakaya ayrıca teşekkür
ederim.
İkinci mektubunda ailevi durumunu anlatıyorsun.Paranı istemek senin en tabii hakkın
olduğuna göre,böyle bir durumu anlatmana ihtiyaç da yoktu.”Beni anlamalısın”,”Yeğenlere
hediye alacağım” gibi sözlerin de bana çok dokundu..Çok acıklıydı.
Bugüne kadar ödeyemediğim için çok üzgünüm Uçar.Fakat,Martın birinde yollayacağımdan
emin olabilirsin.Bu hafta yollayamadığım-acıklı ve bana pek dokunan ifadelerine rağmen-ki
ayni zamanda anlayış da göstermemiş oluyorum-için ayrıca özür dilerim.
Bu arada,Türkiye bakımından oldukça ehemmiyet arz eden bir gerçeği de,geçenlerde Aydın
izah etti.Biliyorsun;Turan Feyzioğlu mecliste MDO luların kim olduğunu ve kim
olabileceğini bilmiyoruz,bilsek,onu da alkışlarsınız gibi laflar etti.Aydın,”Ben MDO nun ne
olduğunu biliyorum” dedi.MDO nun aslı MDU imiş ”Makatist Davul Uçarcılar “cemiyetinin
baş harflerinden meydana geliyormuş.Bu vesile ile hatırlatıyorum.Bilmem sen ne
diyeceksin?!..
Yeni evinizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim.(Yeni bir eve kiracı olarak
taşınmıştık)Eğer,İzmir’de olsaydım bir bezik takımı-tabii Yusufla birlikte- alıp hediye
ederdim.Ama yine de alacağın olsun.
Annem selam ediyor.Aydın’ın selamı var.İyi günler,selamlar.Erhan Güven’e ve Aydın
Erdim’e de selamlar.
Burada adı geçen Yusuf,Cengiz’in liseden arkadaşıydı ve İstanbul Üniversitesi’nde
okuyordu.O sıralar,Türkiye masa tenisi şampiyonuydu.Cengiz de iyi masa tenisi
oynardı.Zaman zaman Beyazıt’taki öğrenci kahvesine gider;Yusuf’a masa tenisi antrenmanı
verirdik.Sonra da oturur,sıkı bezik partileri yapardık.Cengiz’lerde de toplanıp bezik oynardık.
Şimdi,yaşamı bir drama dönüşen bir arkadaşımdan gelmiş bir betiği aktaracağım.Kelle
İlhan’ın betiği.
Kelle İlhan Las Vegas dörtlüsünün en şanssızıydı.Hep oyunlarda kaybederdi.O nedenle de
babasından sık sık para isterdi.Biz de onunla ”Babacığım para telle sevgili oğlun Kelle” diye
dalga geçerdik.
Kelle İlhan,kadınlara da çok düşkündü.Özellikle koca kalçalı kadınlara bayılırdı.O nedenle bir
takma akı da “Küfe abi..”idi.
İşte betiği
Sevgili Davul;Mektubunu aldım,çok teşekkür ederim.
11
Kader yollarımızı ayırmış Davulcuğum,ben babamın ısrarı ve babalık hakkını ileri sürmesi
üzerine atıldım bu hayata.(Ben de,babamın babalık hakkını ileri sürmesi üzerine evlenmeğe
karar vermiştim).Şimdiye kadar da memnunum.
Yalnız,askerlik sonrası,Emniyet’e intisap edeceğim.Tabii bu arada,hukuk farkını vermeğe
çalışacağım.
Bakalım,hayırlısı Allahtan,alnımıza ne yazılmışsa o olur.
Yaa Davulcuğum,şimdilik kurstayız.Görsen,öyle sıkıcı oluyor ki,anlaşamadığın kimseler
bulunursa bilhassa..Bereket,az bir şey kaldı,kurtulacağız artık.(Kaymakamlık kurslarından söz
ediyor)
Herhalde sen,yakında ehliyet imtihanlarına girersin.Allah,muvaffak eylesin.
Ehtiyar ne alemde?O hergele çok hayırsız çıktı.Sizleri öyle özledim ki Davul,ay başında belki
gelirim oraya.Mektubu aldığında,sen onu o da seni öpsün benim için.
Davulcuğum;dediğim gibi,ben iki defa nişanlandım,bir defa da evlendim.Gülme,gençliğimin
hayrını görmeyeyim doğru söylüyorum.Şimdilik boşanıyorum.Bakalım,bu küfecilikle daha
başımıza neler gelecek..
Az kalsın unutuyordum.Şubat tatilinde benim kazadan bir hocanım İstanbul’a gelecek.Gece
değil,gündüz için sizin kaldığınız yer müsait mi,acele yazarsın bunu..
Bak Davul,dalga geçme,bunu muhakkak yaz.O avradın hakkını veremedim,içime dert
oldu.Sen bana evvelce bildir de,dalgayı ona göre ayarlıyayım.Yalnız gündüz için,gece değil.
Sonra,bizim Civciv ne alemde?kaybettim kerevizi..Bir ara İngiltere’ye gitmişti.Dönüp askere
gitmiş galiba.Onun da adresini biliyorsan,yazıver bana.(Buradaki Civciv Selçuk Maruflu olup
sonradan milletvekilliği yapmıştır.)
Herhalde,Şubatın ilk haftasında karşılaşırız.Anlatırız eskilerden ve bizim oğlanlardan kim
varsa,hepsine selam eder ve gözlerinden öperim.
Sonsuz selam ve sevgiler.Hasretle gözlerinden öperim.
Kelle İlhan,Mali Şubeyi bitirmesine karşın,kaymakam olmuştu.İlk kazaya görevli
gittiğinde,Nüfus Müdürü onu evine yemeğe davet etmiş.Bizim Kelle İlhan iyi de
içiciydi.Oturmuşlar ve bir güzel demlenmişler.Gece yarısı,Nüfus Müdürü kızını bunun
koynuna sokuvermiş.
Kelle İlhan,sabah uyandığında yanında kızı,çarşafın durumunu görmüş.Yıkanıp giyinmiş ve
kaymakamlığa gitmiş.
Daha sabah çayını içmeden Nüfus Müdürü odasına girmiş ve ellerini ovuşturup”
Ehh..Kaymakam bey..Bir düğün yaparız artık.”demiş.Adamın kızı,kaknemin birisiymiş.Ama
İlhan,başına gelenden sonra “Olmaz” diyememiş ve o kızla evlenmiş.
Bu olaydan sonra İlhan çevresine,topluma,herkese kapatmış kendisini..Mesleği de bu
durumdan etkilenmiş ve tinsel durumu nedeniyle ilerleyemedi de..Hukuk işleri müdürlüğü
yaptı uzun süreler .Sonunda,tüm acıları erken bir yaşta bitti.
Ben,Bolu teftişi sırasında;İlhan’ın Kıbrıscık kazasında kaymakam olduğunu öğrendim ve
kendisini telefonla aradım.Hafta sonu oraya gelebileceğimi söyledim.
Durumu Üstadıma da anlattım.Onun otomobili vardı.”Beraber gidelim,ben de orayı görmüş
olurum” dedi.
Cumartesi günü tam yola çıkacağımız sırada,otel işleticisi nereye gittiğimizi sordu.Kıbrıscığa
gideceğimizi öğrenince “Siz deli misiniz .Türkiye’nin en büyük mahrumiyet yeri o
kazadır.Kişi oğulları,hafta sonunda oraya gitmezler,oradakiler buraya gelir.”dedi.Üstad da
kararından caydı ve gidemedik.
Sonraki hafta İlhan’dan özür diledim ama,bir işe yaramadı.Bu onunla son ilişkim olmuştu.
Cengiz’in Uzunköprü’den yazdığı bir betik.
Mektupların beni cidden pek memnun ediyor.
12
Tahminimin hilafına,bu güne değin(zevkten bittin tabii bu kelimeye)İstanbul’a yirmi gün önce
bir defa gidebildim.
Burası büyük bir kaza.İnan ki,mesai saatlerinde tek satır okuyamadığım halde,henüz vezneyi
bitirdim,muhasebeyi ancak ay başında bitirebileceğim.Ayrıca,İpsala’da bir zat
maaşları(emekli maaşı)tahkikatı verildi.Ve ayrıca rahatça on beş günü alabilecek bir kadro
tevzii etüt çalışması verildi.Anlayacağın,buralarda daha uzun zaman sürteceğim.
Üç hesap uzmanı var.İkisi muavin.Muavinlerden birisi sarışın,bizden bir devre küçük,Haluk
seni tanıyor.Diğerlerini tanımazsın.Biri hukuklu.
Hükümetin karşısında park var.Şu anda “Sağ yana dönder beni,sol yana dönder beni” türküsü
söyleniyor.Sekizinci defa dinliyorum öğleden beri.
Orhan’dan ve Ertuğrul’dan haber aldım.Orhan sık sık yazıyor.Erhan,hiç yazmadı.Hans da,bu
turneden başka yazmadı.
İstanbul’a gittiğimde İkilipisle Ataköy’e gittik.Abi Ataköy,tam Ataköy.Ne eksiği var ne
fazlası.
Tabii ki,hakkını verdim.Ama,ne çok kız vardı aklın durur.Arkadaşla geldiğime pişman oldum.
Para biriktirecek olmasam,her hafta giderim.Ama,birader para dayanmıyor ki İstanbul’da.
Sana bir havadis,.Bilardomu ilerlettim.Yani,öğreniyorum.Uzmanlarla oynuyoruz.
Dün Utku geldi.(Takma adı Sıtkı Macun olup sonradan çeşitli illerde valilik yaptı)Sana selamı
var.Bir arzun olursa bana yaz.Memnuniyetle yaparım.Gözlerinden öperim dostum.
Her müfettişin yaşamında ilk üstadının önemi vardır.Benim de ilk üstadım İlhan Özer
olmuştur.Diyarbakır’da onun yanında çok şey öğrenerek mesleğe başlamıştım.
Sonraları,İlhan Özer bey beni mesleki yazılar ve kitaplar yazmağa yönlendirdi.Onun
sayesinde yüzü aşkın makale ve on iki mesleki kitap yayınladım.
Yetkili muavinken,İskenderun’daki bir olayla ilgili kendisine danışmışım.Betiği bu konuda
işte
Sevgili Uçar Kardeşim;
Gönderdiğin mektup için teşekkür ederim.
İskenderun’daki “açık” hadisesini şu şekilde halletsen iyi olur.Açığın tamamı doksan iki lira
elli kuruş imiş.Pek fazla sayılmaz.Şayet defter kayıtları doğru ise,sadece “cevaplı rapor”a
madde yaz.Riyaseti haberdar etmek veya işten el çektirmek gibi yollara gitme.Kaldı ki;açık
çıkan pullar harç pulu,tayyare pulu gibi şeyler.Bu pul suistimalleri daha ziyade büyük meblağı
havi damga pullarında olur.
Şayet pul defteri ve kayıtları uymazsa o zaman “ihtilas” fiili olmuş olur ki;gereken tedbirleri
alırsın.
Bizim grup altı yedi Ağostos’ta nasipse Mersin’de olacak.Bir hafta sonu,Mersin’de
bekleriz.Daha önce bize haber gönder ki,seni bekleyelim.
Bu vesile ile selam ve sevgilerimi sunar;çalışmalarında başarılar dilerim.
Yetkili muavin teftişlerime Urfa’daki bir vergi incelemesi ile başlamış ve orada bir Zıraat
Bankası müfettişi ve bir Emlak Bankası müfettişi ile arkadaşlık etmiştik.On beş gün sonunda
Türkçeyi Urfalılar gibi konuşmaya başlamıştık.Aramızda da Urfa ağzıyla konuşup
gülüşüyorduk.Ben,oradan İskenderun’a geçtim.O arada Urfa’da teftişini sürdüren Zıraat
Bankası müfettişinden Urfa ağzıyla bir betik almıştım.İşte o betik.
Sie diyem keki;Hele,mektubunu dün almışam,İskenderun bu mevsimde,Urfa’dan daha sauk
olduguna nam ve hesabına sevinmişam.Ben,bildiğin kimin,bir taraftan alnımdaki teri
siliyem,bir taraftan da puantajımı çekiyem.Sen gittıgından beri,can sıkıntısından kendimi daha
13
da işe vermişam.Hele şimdilik işler yolunda gidiy,Agustosun sıcagından müteessir
olmadısak,veziyet iyidir.
Kekim,hele sen napisan?Denize girimisen.Bakıyım da;Güney Palas’a kapağı atmışsan begler
gibi yaşısan,hele bilir misen,Güney Palas’ın müdürü Mülkiyelidir.O bölgede iken bir gece de
ben o otelde kalmışam.Fiyatında tenzilat yaptısalar,esaslıdır.Hele orda bir de Cumhuriyet
Oteli vardır.Hesap Uzmanları orada kalıydılar,memnun olduklarını söylidiler.Hele
begenirsen,fiyatı oldukça makuldur.Kekki,sahildeki gazinoda kaya balıgı yiyimisen?Hele bir
tadına bak,begeneceksen.
Hele sana,eglenceli bir hadise anlatacagım.Geçen gün,Renkli sinemaya gitmişem,baktım
arkamdaki sırada kekkonun biri ayaklarını yanımdaki koltugun üstünden uzatmış,film
seyrediy..
Hemşerim,zehmet olmazsa şu ayaklarını çekimisen dedigimde “Hele dur lo!..Filimin en
heyecanlı yerine geldik” dedi.Baktım ki,kekko ağzı bir karış açık hayran hayran
seyrediy,mutadımız vechile nezaketi biz gösterdik,kekkonun keyfini bozmamak için yer
değiştirdik.
İşte böyle azizim,artık seneye iyi bir proğram çeker,bunun acısını çıkarırız.
Selamını Nabi usta’ya söyledim.Bilmukabele selamlarını iletiyor ve “gözüm üstüne” diyor.
Hele burada son vermek mecburiyetindeyim.Derece otuz dokuz cıvarında.Halbuki,bu
mektubu gece yaziyim.Şimdi parka gidip o sauk ayran içeceğim.Biye bir şey diyesen?Hemen
yaz.
Orada Arapça kelime öğrenirsen bize de bildir de çeşit artsın.
Hele iyi günler ve başarılar diler,gözlerinden öperem.Cevabını en kıssa zamanda
bekliyem.Gözzüm üstüne keki,hassap babo,vara vara kekko…devamı gelecek sayıda.
Urfa’ya gelenlerin,özellikle de müfettişlerin yemek yiyebilecekleri bir tek yer vardı.Nabi
ustanın lokantası.
Nabi ustanın masasının camının altı,müfettiş kartlarıyla doluydu.Ben de bir kart bırakmıştım.
Bu Nabi usta bana patlıcanlı kebabın nasıl yeneceğini öğretmişti.Sonraları,İstanbul’un ünlü et
lokantalarının birinde bu kebaptan yemek istediğimde;garson onu yiyemeyeceğimi başka
kebap istememi ileri sürmüştü.Sonra,patron geldi o da ayni şeyleri söyledi.Sonunda,bana ve
misafirlerimize patlıcanlı kebaplar geldi.
Bizler benim önderliğimde,kolları sıvayıp;lavaş ekmeklerinin içine kebapları koyup
patlıcanları fırttırıp iyice ezip dürüm yapıp yemeğe başladığımızda;patron da garson da gelmiş
“Aşk olsun,afiyet olsun” demişlerdi.O patlıcanlı kebabın tadı hala dostlarımın damağındadır.
Ertuğrul’un ikinci mektubu
Mektubunu bugün aldım.Milletin erkeklik aleti teferruatına denk,oturacak yeri bateri
çalıyor.Tutup,Ertuğrul kafayı bozmuş diyor.Neymiş,herife hitapsız ve tarihsiz mektup
yazmışım.Erhan için söylüyorum.
Bir posta,bir tavsiye,herif bize mektup nasıl yazılır konferansı veriyor.Halbuki ben,her zaman
yaparım hitapsız mektup yazmayı.Tarihe gelince,turnede olduktan sonra ne önemi var.
Hikayesi bu,neyse konuşup anlaştık.Kafayı bozmuş dediği bu.Halbuki,kendisi ütülemiş haberi
yok.
Abi,biz bu programı zamanında ve adam gibi tamamlayabilirsek dokuzluk promosyon tüm
Türkiye’yi baştan sona teftişten geçirir.Sabah dokuz akşam on iki çalışıyorum.Hala,yaptığım
çalışma programı benden önde gidiyor.Hem de ne;son yere bir ay ayırdım.Biltekin der ki”
Yazalım bu program bu kadar sürede bitmez” diye riyasete.Ben bir fırsat bulursam
çıtlatacağım.Siz yine İstanbul’da okudunuz kardeşim.Ben,hiçbir şey
bilmiyorum.Herhalde,heyet tarihinde ilk defa oluyordur hiç bir şey bilmeden teftiş.Bu arada
da hiçbir şey çalışmama.Bakalım,sonu ne olacak.
14
Sana mektup yazma dedim.Doğru,Midyat’ı,rahatlığını(kafaca),tavla alemlerini,içki sofralarını
arıyorum Ceyhan’da.Ama,Allah için bu sene re’senlerin gittiği yerlerin en kötüsü.Bunu
biliyorum ve moralimi ayakta tutmağa çalışıyorum.Durumu benden iyi olan hepinizden bir
sızlanma,bir şikayet.İstifalar,intiharlar..Ulan millet,bizim zorla ayakta tutmağa çalıştığımız
morali iki paralık edecek.Her gelen mektuba posta attım(Çıkıştım)Herkes,kendi derdine
yansın diye.Anlayacağın,kafayı bozmaktan değil;kafayı bozmayı önlemek isteğinden.Evvel
Allah çakı gibiyiz.Erhan da son mektubumu alınca düzeltmiştir kanaatini.
Bili(Biltekin)den mektup aldım.Ben,burası bitinceye kadar aşağı inmem diyor.Yol
yıpratıyormuş.Eylül ortasına bırakalım diyor.Yani,on iki veya yirmi Eylül’e.İstersen,Eylül
ortası için sen benim düdüğümü bekle.Bir düdükle ictima oluruz Allahın izniyle.Ne dersin?
Çekilişe üç ay kaldı.Üç ay sonra müfettişsin.Ulan seni müfettiş yapmayacak adam anasından
doğmuş mu be..Daha neyimizi vereceğiz bu heyete.
Sana bir de soru kağıdı gönderiyorum.Acele cevapla.Aceledir.
Gözlüğünü çıkar,göbeğini içine çek,şapur şupur.
Maliye Müfettiş Muavinleri üç yıl süren bir yardımcılık,yetişme döneminden geçerler.Bu
dönemde tüm mali kanunlar ve teftiş ve soruşturma yöntemleri öğrenilir.
Ertuğrul’un dediği gibi;kişioğlu kafayı bozma noktasına dek gelir.Zaten,bize örnek alınmış
Fransız Maliye Teftiş Kurulu’nun temel kuralı şudur.”Maliye Müfettiş
Yardımcısından,sürmenaj olmadan sürmenaj noktasını aşması istenir ”Bu noktadan tüm
Maliye Müfettişleri başarı ile geçmişlerdir.
Şimdi sizlere en eski dostlarımdan birisini,kardeşim diyeceğim birisini anlatacağım.
Ehtiyar Erhan(Erhan Güven)İzmir’de doğmuş,babasız kaldığından dedesi tarafından
büyütülmüş .Dikili Bademli doğumlu birisiydi.
İzmir Atatürk Lisesi’nde başlayan dostluğumuz,Mülkiye’de,Maliye Müfettişliği
mesleğinde,Daha sonraki yaşamında sürmüştür.
Ehtiyar kadar iyi yürekli ve iyi düşünceli kimseye rastlamadım.Maksi Engin’in de kadim
dostuydu.
Maliye Müfettişliği yeterlik sınavında başarılı olamadı ve bir süre Merkez Bankası
Müfettişliği yaptı.Bu arada;Maliye Müfettiş yardımcısıyken;Beyoğlu’nda vitrin zamparalığı
sırasında iki öğretmen bayanla tanıştık.Ben,benimkinden bir ay kadar sonra
ayrıldım.O,arkadaşlığını sürdürdü ve o kızla,sevgili eşi Mine ile evlendi.
Sonra;Mine’nin ailesinin yerleşik olduğu Bursa’ya yerleştiler.Boya başbayiliği,boya imalatı
gibi işlerle oldukça zengin oldu.
Ben evlenirken,nikah ve düğün işlerinde harcayacağım beş bin lirayı ondan borç almış ve geri
ödememe karşı çıkmasına karşın,banka hesabına yatırmıştım.
Ehtiyar Erhan’ın iki oğlu oldu .Mert ve Sutay koydular adlarını.Bunlardan Mert,delikanlılık
çağında kumara düşkünlüğünden dolayı kumar oynatanlara büyük miktarda
borçlanmış.Borçlarını ödemelerini anne ve babasından istemiş.Bir kez ödemişler.Oğlan yine
büyük bir kumar borcuyla karşılarına gelince;bu kez “olmaz” demişler.
Mert de,iki adam tutup annesini ve babasını öldürmeyi planlamış.Bursa dışına Mercedes
araçlarıyla çıktıklarında bu iki kişi aracın önünü kesmiş ve fakat Erhan’ı ve eşini
öldürememişler.Bunun üzerine Mert;adamların silahıyla anne ve babasına ateş edip ikisini de
öldürmüş.Böylece;miras payına kavuşacak ve borçlarını ödeyecekmiş.
Anne ve babasının cenazesinde göz yaşları dökmüş.Ama,polisler kanmamışlar ve yaptıkları
soruşturma sonunda,katilin o olduğunu saptamışlar ve oğlanı hapse attırmışlardı.
Ehtiyar Erhan’ın,Mercedes’in şoför mahallinden aracın dışına sarkmış cansız bedenine ait
gazetedeki resmi görünce şok olmuştum.
15
İşte,böyle bir alınyazısı olan Ehtiyar Erhan’ın betiklerinden biri.
Uçarcığım;Mektubunu aldığım birkaç gün oluyor.(Biraz daha fazla galiba),Herhangi bir şey
söylememin faydası olacağını sanmıyorum,nasıl olsa inanmazsın.Ne yaparsın,arkadaşlara
itimat telkin edemiyoruz.
Geçende,Gıcık’tan(Cengiz Altuğ) bir mektup almıştım,herhalde cevabını biraz geciktirmiş
olacağım ki,bir de tekit aldım.Bir cevap döşendim ki,evlere şenlik,mektubu okuduğu zamanki
halini düşündükçe,zevkten yassılaşıyorum.
Yahu Davul be,sen oralarda ne arıyorsun,senin halin de hani görmeğe değer,bilir oğlum
riyaset işini,senin kilo fazlasından şikayetçi olduğunu duymuş herhalde,çok ciddileşmişin
duyduğuma göre,tabii ter dökmekten suyun kalmadığına göre!..Hem sonra,riyasetin işini
bildiği şuradan da belli ki,ehilliyete(Dikkat buyur)almak için sizi hiç de acele
etmiyor.Düşündüm de,üzülmemeniz için,hiç de sebep yok,biz gelecek Ağostos ayında ehliyet
imtihanına giriyoruz.Eh nasıl olsa imtahan açılacak demektir,belki o zaman size de bir hak
tanırlar!..
Galbini zebete koy bekle,ihmal itme gendini.Ah,o promosyonda Gıcık Cengiz yok mu,daha
çok beklersiniz siz.Ne yazıyor biliyor musun?Geçende İstanbul’a inmiş.Bulunduğu(Pardon
barındığı)ormandan kim ürküttü yine onu!..Sen sakın şehirlere filan inme eyi mi?!..
Burası,eh fena değil,idare ediyoruz işte.Laf aramızda,moralim de bozulmaya yüz
tuttu.İstanbul’da zamparalık etmekten bahsediyorsun,yahu ben İstiklal Caddesinde yürümesini
becerebilecek miyim diye düşünüyorum.
Bereket,onun aşk mektupları teselli ediyor beni.Ama ben hala ona;buraları,sularını,havalarını
anlatıyorum!..
Uçar,biliyor musun gelmezden evvel ne oldu?Mine ile senden ilk zamanlar birkaç defa
bahsetmiştik,sonra pek bahis konusu olmadın.Benim gideceğim katileşince,İstanbul’a
geldi,son günlerde beraber gezdik,bu arada bir süveter meselesi mi nedir,ondan Reyhan’lara
uğradı.(O da kim deme de,hatırlamağa çalış,seninki işte)(Uğramağa korkuyordu onlara ne
söylermiş diye)döndükten birkaç saat sonra seni sordu.Ben,neden sorduğunu anlamak için
biraz tarif ettirdim.Velhasıl,anlaşılan kız seni sormuş.Bunu açık açık söylemedi amma,benim
yüzde yetmiş seksen tahminim.Tabii,turneye çıktığını söyledim.İstersen,İstanbul’a dönünceye
kadar bir düşün,ama pek fazla ciddi olmamak şartıyla.Karar değiştirirsen,bir şeyler
yaparız,malum o zaman bir türlü karar verememiştin.
Davulcuğum,sorma,bir pis havadır geldik başladı,gidiyoruz öyle,hava ha yağdı ha yağacak.Bu
ayın yirmisinde Ordu’ya geçiyoruz..Sonrası,Allah kerim,malum bizim re’senlerin de bu
sıralarda gelmesi lazım.Verirlerse tabii.
Ertuğrul’dan bir mektup aldım,baş tarafını göndermemiş!..Noksanlarının ikmali için,iade
ettim,herhalde alınca küplere binecek.Cengiz,onun için tozutmak üzere diyor.
Yüzün terlidir,seni şimdi öpmeyeyim,kışa doğru düşünürüm!..Selamlar.
Bir Gıcık Cengiz mektubu daha.
Sevgili dostum;
Sana epeydir mektup yazamadığım için,affını dilerim.Anlatacaklarım,beni mazur görmene
vesile olacaktır,zannediyorum.
Bir kere,İpsala ve Keşan kazalarına,bir emekli maaşı tahkikatı için,bir hafta müddetle
gittim.İlgilileri, inanmayarak köy ve bucaklara giderek bizzat aradım.Başımı kaşıyamadımçok da kaşınıyor olduğu halde!..
İkinci hadise şu,yirmi gün önce tahsildarların hesaplarını istedim.Dört tahsildardan
üçü,paralarının bir kısmının evde olduğunu söyledi.Zabıt tuttum.Sayımda;biri bin beş yüz,biri
üç yüz yirmi dokuz,biri de iki yüz altmış dokuz lira açık verdi.
Hadi,eve gidelim gösterin deyince,birisi gösteririm dedi.İkincisi,parayı harcadım
dedi.Üçüncüsü de,parayı kaybettim dedi.Zabıt tuttum.Birinci,evde bin beş yüz lirayı ibraz
16
etti.Ertesi gün,iki tahsildara işten el çektirip tahkikat yaptım ve savcılığa 202/213 den(Ceza
Kanunu maddeleri) verdim.Adamları tevkif ettiler.
Görüyorsun,meseleler tatsızlaştı.
Bu arada,belediyenin damga resmi ve harç kaçakçılığı yaptığı ihbar edildi.Riyasete
göndendim.Tetkik et diye yazdılar.Ona baktım.Belediyeye otuz yedi bin liralık damga
pulu(kaçakçılıkla beraber) yükledim.İtiraz etmediler.
Yine riyasetten,memurlardan biri defter tutuyormuş,ona bak diye bir yazı geldi.Ona
baktım.Tesbit edemedim.öylece,yazdım başkanlığa.
Anlayacağın,kafamı kaşıyacak vaktim yok.
Uçar,”Kadro tevzii” dalgası sana da geldi mi?Vergi dairesi olmayan,yani mal müdürlüğünde
bu dalga yapılacak mı?Ben,pek anlamadım.Sana da geldiyse,bana anladığını yaz.
Dün,İstanbul’a gittim.Annemin ve Yalçın(Dayısı)ın selamları var.Annem,tontoş oğlanı
özledim diyor.
Bir şeye ihtiyacın okursa bana yaz. Uçarcığım.Ehtiyar beni ekti.Orhan Süzen’ den epeydir
mektup alamadım.Ertuğrul ve Erhan bir kere yazdılar.
Bu-yaşamak ise-yaşamaya çalışıyorum.Buranın(Uzunköprü) kızları bir çirkin ki,sorma
azizim.Balla yenmez!.
Gözlerinden öperim,hoşça kal.
İskenderun’da askeri tatbikatı çok iyi idare ettiğini duyuyorum!..Haydi hayırlısı.
Bak,sana en taze haber.Geçen hafta Hesap Uzmanlarıyla hamama gittik.Seninkilerden
biri,çıplak olarak dolaşıyordu!..Kulaklarını çınlatmıştım.İçimden,heyy Uçar neredesin dedim.
Gıcık Cengiz;çok esprili birisiydi.Böyle olmasının temelinde bir Aziz Nesin hayranı olması
yatıyordu.Bu kişinin tüm kitaplarını almış,okumuş ve bana da okutmuştu!..
Bir gün;bir sinema kuyruğunda sıradayken;üç kişi önümüzdeki Aziz Nesin’i gördü.Bana
”Uçar,bak Aziz Nesin” dedi.Aziz Nesin bunu duydu ve iki gözü iki çeşme gelip kendisini
tanıdığı için Cengiz’e teşekkür etti.O sıralar;askeri yönetim vardı ve Aziz Nesin’i tu kaka
etmişlerdi.Bu cüretkar ilgi;onu duygulandırmıştı.
İlk üstadım İlhan Özer beye bir betik yazıp teftişle ilgi bazı sorunlarımı bildirmişim.O
zamanlar,yetkili muavin turnesi için İskenderun’da bulunuyordum.Ondan gelmiş bir betik.
Sevgili kardeşim
Önce,mektubunda sorduğun bazı hususları bildiğim kadarıyla cevaplandırayım.
Eşhas borçlarında faizlerin hesabı;(ödeme tarihleri) dikkate alınarak yapılır.Yani,senin
mektubundaki ikinci hesap şekli,doğrudur.Aynen,gecikme zamlarının hesabına benzer.
Adi emanetlerin teftişi mümkün değil diyorsun;istersen şöyle bir sistem kur.Büyük para
reddiyatlarını(Geri ödemelerini) incele;bunların yevmiye defterindeki (Adi emanetler hesabı)
ile ilgisini tesis et.Daha ziyade;büyük paralar üzerinde dur.Bunların devirlerini de
incele.Biliyorsun,emanet redlerinde(Geri vermelerinde)suiistimal olabilir.Hatta,arzu
edersen,reddedilmiş paralar için de,senin şüpheli gördüklerinin sahiplerini
çağırtabilirsin.Ancak;bu işlerle fazla zaman kaybetmeğe deymez.İşlerden ziyade,mevzuatı
öğrenmeğe gayret etmen faydalı olur.
Buradaki arkadaşlar,hepsi selam ederler.Gelecek hafta sonunda seni Mersin’e
bekliyorlar.Gelmeği arzu edersen Alptekin’e mektup yaz.Ben,bizim hanım Adana’da olduğu
için,hafta sonlarında Mersin’de bulunmuyorum.Bülent bey de o tarihte Ankara’ya
gidiyor;arzu edersen buradaki üç arkadaşımız seni ağırlar.
Bilvesile selam ve sevgilerimi sunar;başarılar dilerim.
17
Sonraları;İlhan Özer üstadım;benim yazı tekniğimi ve çalışkanlığımı görüp beni araştırma
yapmağa ve mesleki yazılar yazmağa yönlendirdi.Onun istediği gibi birisi oldum.On iki
mesleki kitabım ve yüzü aşkın makalem yayınlandı.
Mersin’e o zaman gidemedim.Ancak;sonraları,bir soruşturma için gittim.Bir Müdürün
Mersin’deki beş yıldızlı otelde her gece kumar oynadığı;bayan memurelerle düşüp kalktığı
iddia ediliyordu.
Mersin’e inince,ilk gece o otelde kaldım.Bir hayli pahalı bir oteldi.Gece,kumar oynayanları(o
zamanın hükümeti kumarı turistik otellerde serbest bırakmıştı)izledim.Ertesi gün;ilgili müdü
rü ifade için çağırdım.Baktım,kumar oynayanlardan birisi karşıma geldi.İfadede,önce inkar
etti.Ben,önceki geceyi anlatınca;olayın daha fazla dallanıp budaklanmaması için durumu
kabul etti. Bir memureyle Ankara’ya gittiklerini de saptadım.Oradan uzaklaştırıldı.
Bir Vali Ertuğrul mektubu daha
Tarih yerine,ayın sonu,yarın öteki ayın birisi!.yazılmış.
Azizim Uçar;
Daha çok on beş gün daha gurbet ellerde sürünmek zorunda kalışına üzüldüm.Ama,pek fazla
bir zaman değil.Delip geçse dahi geçer.Kaldı ki,bu süreyi form tutmak için kamp yapmakla
geçirir ve bu şekilde değerlendirebilirsin.
Biz;yani ben ve Bili,tanrı nasip ederse(bu kısım seni pek ilgilendirmez herhalde,yani tanrı
kelimesiyle başlayan deyim ya neyse)ayın on ya da on birinci günü olacak,işte o Cuma günü
İstanbul’a “teveccühen” altı aylık sefalete veda edeceğiz.Görüyorsun ya,ciddi ciddi turnenin
sona ermesinden söz açabiliyoruz artık.
Dörtyol benim için çok rahat oldu.Muamele kıt ve oldukça temiz.Obzervasyon(eleştirilecek
konu) bulmakta dahi güçlük çekiyorum.Ol sebepten,üç haftada burasını temize havale etmek
mümkün.Bakalım artık,hayırlısıyla sağ ve salim bitirebilecek miyiz bu işi.
Senin problem üzerinde teemmül ettim.Yalnız,böyle uzaktan meselenin teferruatına vakıf
olamayınca,fikir beyan etmek zor.Ancak,senin mesele esasını Muhasebei Umumiye
Kanunu’nun yirmi ikisinden alıyor.(Maaş kesilmesi cezası)
Yalnız,sana acizane tavsiyem,böyle ottan boktan işlerin üzerine varma şu dar zamanda.O
koltuk alınmış mı?Alınmışsa mesele yok.Burada dümen var.Benim kanaatimce da bu dümen
şundan ibaret.Fatura kıymetlerini müteferrik alımlara sokmak için altı yüzün altına
düşürmüşler.İlan filan deseler,beş altı yüz lira oraya gidecek.En azından iki koltuk daha
demek.
Sen,hem para iç edilmiş diyorsun,hem koltuk alınmış diyorsun.Koltuk alınmışsa iç edilmiş
para yok demektir.Yok,koltukların değeri bin beş yüz den aşağı ise,bir miktar para iç edilmiş
olur ki,o zaman ihtilas olur.Ancak,koltukların değeri toplamı bin beş yüz lira,fakat evraklar
gerçeklere uymuyorsa,o zaman hadise tam muhasebei umumiye kanununun yirmi ikinci ye
oturur.Bir maaşları kesilir.
Bu hadise suiistimal olmaz,zira suiistimal iç etme ile birleşirse vasıf kazanır ve (Caza
Kanunu) iki yüz kırktan çıkar,iki yüz iki,iki yüz üç,iki yüz beş, iki yüz sekiz olur.,
Bana kalırsa,bu adamlar bin beş yüzü verdiler hakkıynan.(B.Köni)Fakat,faturaları dalgaya
getirdiler.Böyle ise,varma üstüne.Bir zaparta çek heriflere,bir de riyasete basit rapor.Yok,iç
edilmiş para varsa,rahat ihtilası dayanırsın.(Fakat bence,koltuk,sandalye ve ne ise alınmış
ise,geri kalan parayı iki kişi paylaşmak için bu iş yapılmaz.Kaldı ki,saydıkların da bin beş yüz
liradan aşağı alınmaz).Zimmet olmaz yalnız bu hadise.
Zimmet devlet parasını hilesiz,hudasız deve yapmaktır.Minareye kılıf geçmişse ihtilas
olur.Suistimal var,iç edilmiş para yoksa yirmi ikinci madde olur.Basit raporla tek maaş
katı(kesilmesi)teklif edilir.
18
Al işte,yeteri kadar aklını…ettim sayılır.Ulan bana böyle şey sorulur mu?Biliyorsun
karmakarışık edeceğimi.Zaten,son zamanlarda,riyasetin öksürüğünden nem
kapıyorum,asabım iki paralık oluyor.Şimdilik,aklım bu kadar yetiyor arkadaş.
Müfettiş beyimizle İstanbul’da dertleşmek(Hoş o zaman senin derdin olmayacak ya)ümit ve
dileğiyle sevgi,özlem ve benzeri nanelerle şapur şupur iki yanaklarından öper(Eridin bu
turnede sen de,o tombul tombul yanakların da kalmadı ki)istirahat tavsiye eder(Kendine
çalış,devleti boş ver artık,hiç bir şey yapamazsan çek kafayı kendini dinle) mutlu sonuçlar
dilerim.
Bir Ertuğrul mektubu daha.
Belki de Sina Çölü’nden kopup gelen bir garip sıcak rüzgar yalıyor şu anda tenimi
yakarcasına.Biz teftiş kurulunun ayni rüzgara ortak,ayni ölçüde şanssız kulları “bir parça
kendimize gelme fırsatı versin” diye yalvarıyoruz,şedit,insafsız Arabistan güneşine
herhalde.Yahu,sen şu satırlar yazılırken,İskenderun’un lüksünü Urfa’nın ucuzluğuna tercih
edip beni yalnız mı bıraktın yoksa bu Anadolu’dan ayrı,yüzünü Arap yarımadasına dönmüş
vatan parçasından.
(Bu sırada,Vali Ertuğrul yetkili muavin olarak Midyat’ta bulunmaktadır.)
Ne garip değil mi Uçar,şu garip vatan parçasında yürekler parçalatırcasına şikayet ediyorum
halimden.İnsanoğlu,halinden memnun olmamak için yaratılmış bir parça da.Aslında,emin ol
kendimi dinlediğim zaman,gerçekten halimden şikayetçi olduğum sonucuna bile
varamıyorum.
Şu anda,en küçük şeylerden mutluluk yaratacak kadar sağlam bir psikolojiye
sahibim.Masanın camına akseden(artık) pos bıyıklarım bile mutluluk veriyor bana.
Midyat’a geldiğimden bu yana,bir iç sıkıntısı duyduğumu bile hatırlamıyorum.Hatta,oldukça
rahatladım burada üstelik.O İstanbul’un hırçın,kaba,mütecaviz,hoşgörüsüz ve sabırsız
Ertuğrul’u burada sakin,neşeli,mütebessim bir adama bıraktı yerini,Müfettişliğin müfettişlik
olan kısmını hepten ihmal etmiş,çoğumuzun aksine yumuşak bir adam oldum çıktım
taşrada.Ve bu yeni yönüm,bir başka şekilde sağlayamayacağım faydaları temin ediyor bana.
Gelişimin kırkıncı günü oluyor.Henüz emretmedim daha,hep rica ettim.Fakat,tashihini
istediğim bir aksaklığın,tamamlanmasını istediğim bir noksanlığın ertesi güne bırakıldığı da
olmadı daha.
Ehliyete(Yeterlik sınavı)gelince,henüz meçhulüm olan bir yığın mevzuat gözümü
korkutuyorken,attığım her adım,geride bıraktığım her hazmedilmiş sahife moralimi
düzeltiyor.Hala,İstanbul’dayken tenkid ettiğin rahatlığın içindeyim.Yarın diye bir şey yokmuş
gibi bu günümü değerlendirmeğe çalışıyorum.Ama,kendimi sıkmadan,üzmeden yapıyorum
bunu.Belki iyi,belki kötü bilemiyorum,ama hep böyle gitsin istiyorum.Keşki biz de sizin gibi
turneden gitse idik imtihana.Teftiş Kurulu’nun o rahatsız edici havası bizi “ehliyet koması” na
sokmadan olaydı bu iş.
Midyat,suyunda binlerce kırmızı kurdun yüzdüğü şehir,yüzyıllardır sokaklardan sıyrılıp
sarnıçlara dolan binlerce bakterinin kaynadığı suların içildiği belde.İnsanoğlunun hayal dahi
edemeyeceği bir fecaatin yatağı olan kasaba.Bir suyu temiz olsa,altı ay kalsam buralarda gam
yemezdim.Ama,tahmin ediyorum,ay başında da Artvin gibi,hiç unutamayacağım,daima
anacağım,derdiyle dertleneceğim kenti şerh edeceğim.
Dostluklarına hayran olduğum kişiler,insanlıklarına hayran olduğum dostlar edindim
burada.Ve,kaymakam olmadığıma binlerce defa şükrettim.Ve sandığım kadar da uzak
olmama sevindim şaşmadan.İkisini de görmek,taşrayı ve büyük şehri sıkıntılarıyla ve
iyilikleri ile ayrı ayrı yaşamak,tanımak.Mesleğimin sevdiğim yanı bu.Taşrayı tanımakta
ise,çoğu müfettişten iyi başardığımı sanıyorum.
19
Uzun mektuplar istiyorsun benden,bana garip geliyor.Emin ol,ne mektup gelsin istiyorum,ne
de aranayım.Madem ki,buradayım,Midyatlı olayım istiyorum.Sevmiyorum,anılarla,haberlerle
de olsa,önceki mekanıma bağlı olmayı.
Özledim sizleri diyor Cengiz mektubunda.İnanamadım.Ben,kimseyi özlemiş değilim
çünkü,kendi kendime yetiyorum şimdilik.
Kızıyor musun yoksa Uçar?!.Anlayış mekanizmanı çalıştırmazsan bozulurum sonra.Haydi
eyvallah(Devamı var)Ama,ne zaman?!
Aydın’ın adı Hans Beton Kelsen.Bilmiyorsan,kendisine sor.
Ertuğrul’un bu mektubunu okuduktan sonra;başka arkadaşlarımın bana yazdıkları “Ertuğrul
kafayı yiyor” savını ciddi ciddi düşünmeye başlamıştım.Neyse ki,o da,sürmenaj olmadan
sürmenaj noktasını atlatmış ve başarılı bir Müfettiş olmuştu.
Ehtiyar Erhan’ın Ordu’dan yazdığı betik.
Uçarcığım;
Sana yine bermutat yazmakta geciktim.Bir hayli düşündüğüm halde,kabul edebileceğin gibi
bir mazeret de bulamadım.
Ne haber yahu,eh İskenderun’dan da şikayet edecek değilsindir herhalde.Moralini
sormuyorum,tahmin ediyorum sadece.
Önce tedavi olup sonra mı sınava gireceksiniz,yoksa…imtihandan sonra mı üçünüze şöyle iyi
bir rehabilitasyon merkezinde yer ayırtalım.
Aldığım haberlere göre;Cengiz ile Aydın,imtihan kazanmayı bırakıp sana yetişmek için
çalışırlarmış.Yine iyi haber alan kaynaklardan aldığım malumata göre;Cengiz’in Bakırköy’e
(Akıl hastanesine yollama)yakın yerde olduğu isabet olmuş,hep zaten dört ayak üstüne düşer
kafir,kafayı gidip gidip ayarlatırmış!..Yakında ayar tutmayacak hale gelmesin,vidaları yalama
olur herhalde.
Üzme tatlı canını yavrum,kendine mukayyet ol.Üstadlar kanalıyla gelen haberlere nazaran
hakkında sitayişkar şeyler söylüyorlar.Eh artık,siz de kazanamazsanız,veylll bizlere..
On beş gündür Ordu’dayım.Sizin Şehir Palas’ta kalıyoruz.Bir rutubetli sorma.Bir gün
giydiğim elbiseyi üç güneş gününde(Sizin meridyenlerde bir aylık zaman fasılasına tekabül
eder) ancak kurutuyorum.
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 15.9.1964 tarih ve 7 sayılı yazıları ile re’sen
yetkili Maliye Müfettiş Muavini olan ben,eteğime yüz sürmene müsaade
ettim!..Gözlerinden(Kendiminkileri kapadıktan sonra) öperim.Selamlar.
Bir başka Vali Ertuğrul betiği.Yeterlik sınavı nedeniyle kafayı üşütme belirtileri var.
Yine hazan mevsimi geldi.Ayrılık kalbimi deldi.Sevgilim ah ne güzeldi.Aşkımız sanki bir
seldi.Falan filan.
Bizim şairliğimiz de buraya kadar şekerim.Evet,hazan mevsimi geldi.Dört beş gündür
devamlı değilse de yine yağmur yağıyor.Havalar iyice serinledi.Hani,turnenin kışı zor
diyordum ya,galiba inadına bu sene erken bastıracak.
Pazartesiden itibaren vergi dairesine başlıyorum.Muhakemat raporu duruyor,tahkikat hala
sürünüyor.Vecdi(Yaşlı bir üstadımız) nin deyimiyle teftişi aksatmıyor,fakat sadece bizim
kafamızı ve bünyemizi sakatlıyor,o kadar.
Sınava gireceksiniz.Fakat,biz galiba çabuk yorulacağız.Ben bu tempoya uyamıyorum.Turne
bitti,benzin bitti olmasa bari.
Dün,Adana’da idim.Hiç sarmadı.Artık,bu işin yarım yamalaklığına tahammülüm
kalmadı,evlenmeli gitsin.
20
Hiç bir şeyi tam öğrenemiyorum.Yamalı bohçaya dönmüş kanunlar zaten.İnsan, en son şekli
hangisidir maddelerin,şaşırıyor.Hele milli emlak,rezalet.Tapu kanunundan üç,İskan
kanunundan beş,Bina yapımını teşvik kanunundan iki;şundan bir bundan on madde.
Bizim valide;ne kadar eski gömlek,pantolon,çorap vesaire varsa,şerit halinde keser;sonra
onları ekler,yolluk dokurdu.İşte;Maliye müfettişliği bu yolluğa benziyor azizim.Her şeyden
bir şeyler bileceksin,fakat hiç bir şeyi tam bilmeyeceksin.Ulan…değil bu;kafa kafa..Hadi,siz
Aralık deyince kurtuluyorsunuz.Biz ne yapalım?Üç ay İstanbul’da hem de,nasıl çekilir bu
sıkıntı bee..Hay geçmişini…bu işin..Selamlar,sevgiler.
İskenderun turnesinde gümrük müfettişleri ile birlikte eğlenmiştik.Fevzi Ertürk gümrük
müfettişiydi ve yanında Oktay Ergül ve Necati adlı bir gümrük müfettiş muavini vardı.
Mülkiye’deki adı;kadınlara düşkünlüğünden dolayı Eskici Ömer olan bir siyasi şube mezunu
o sıralar Halep Başkonsolosuydu.Her hafta sonu,arap plakalı büyük bir arabayla gelir;bizleri
de alır ve Soğukoluk denilen buluşma evlerinin olduğu bir yere gider ve eğlenirdik.
Bu Eskici Ömer;mezun olduktan sonra,bunu Varşova’ya yollamışlar.Orada bir kızla
tanışmış.Kadın,KGB ajanı çıkmış.Oradan alıp Kıbrıs’a (O zaman İngiliz mandasında
bağımsız bir devletti)Lefkoşa’ya yollamışlar.Orada da bir kadınla yaşamağa başlamış.O da
yunan gizli servisinin ajanı çıkmış.
Belki;kadınlarla ilişki kuramaz diye bunu Halep’e yollamışlar.Gerçekten de;orada kadınlarla
düşüp kalkamamış.Ama;her hafta sonu Soğukoluk’a gelmeğe başlamış.Bize de bu arada
takılmaya başlamıştı.Eskici Ömer’i arap şeyhi sanıyorlar ve çok saygı gösteriyorlardı.
Oktay Ergül,sonradan müfettiş oldu ve İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğü görenini de
üstlendi.
Gümrük Müfettişi Fevzi üstad;her gittiği yerden en az bir tapu ile dönermiş.Nitekim;ben
oradayken de Tapucu ile görüşüp bir yer satın almıştı.Yıllar sonra;İstanbul’daki evinde
ziyaretine gittiğimde tapuları sordum.Bana;Türkiye’nin her yerinden alınmış yüz elliye yakın
tapu göstermişti.Akıllı adammış doğrusu.Türkiye’nin tapusu Fevzi üstadtaydı.
İşte,bu Oktay Ergül’ün bir betiği.
Kardeşim Uçar;
Bu mektubu sana sadece adresimi vermiş olmak için yazmak,hakikaten canımı sıkıyor.Sırf
arkadaşın olmam dolayısıyla yazmayı tercih ederdim.
Uçarcığım,biz şimdi Cilvegözü’ ndeyiz.İki dağ arasında on ev ve bizim lojman.Kelime
manası ile bir “dağbaşı”.Oturup meşhur marşını söylemek geliyor insanın içinden.
Neyse ki,üstadımız hem genç hem gezmeyi seviyor.Bugün,Antakya’ya gidiyoruz.Bu
mektubu,belki oradan atarım.Sahi,söylemeyi unuttum.Burada PTT de yok.Reyhanlı’ya
gidiyor mektuplar ve oradan da bize.Ne komik değil mi?!.
Senin Kilis ne alemde?(İskenderun turnesinden sonra Kilis’e geçmiştim).Haritaya
baktım,oldukça yakınız biri birimize.Aklına eserse buraya gel diyemeyeceğim.
Yalnız,biz bu Cumartesi,Ömer beyin arabası ile İskenderun’a gidiyoruz.Senin de gelmeni çok
arzu ederdim.Durum vaziyetin münasip ise gel.Fevzi bey henüz İskenderun’da.Son defa hep
beraber bir içerdik.
Burada Loneliness çamuruna bulandık.Ayda bir kadın sesi belki duyuyoruz.İstanbul gözümde
tütüyor,ama çok kere burada olmaktan memnunum.
Ruhi durumum çok karışık.Şunu veya bunu tercih etmekte mütereddidim.Yalnız bir şey
var.Hayat yürüyor.Ve biz durmuyoruz.
Şimdilik bu kadar.Son derken gözlerinden öperim.Paraya ihtiyacın varsa,benimkini
yollama.Gelecek aya yollarsın.Nasılsa daha iki ay buralardayız.
21
Bir Gıcık Cengiz betiği daha.
Senden uzun zamandır haber alamadım.Hasta falan olman endişelendirdi beni.Yoksa,bana
dargın mısın?Erhan’dan haber aldım.Yetki almış.Çok kasıntı bir mektup yazmıştı.
Sen ne alemdesin?Ben ne çalışabiliyorum,ne de içim rahat.B..tan bir vaziyetteyim.
Sana yazmıştım.Uzunköprü’de tahsildarlara işten el çektirip mahkemeye vermiştim.Burada
da(Çorlu) veznedar,zat maaşları avansından bin lira açık verdi.Ona da işten el
çektirdim.Moralim bozuk,canım sıkılıyor.
Ayrıca,hem Malmüdürü hem de milli emlak memuru hakkında ihale yolsuzluğundan tahkikat
yapıyorum.Muhbir,pazarlığı teybe almış.Anlayacağın,polisiye bir mevzu.
Güray’lar ehliyeti almışlar.Vural birinci,Gönül ikinci,Güray sondan ikinci.Darısı bizim
başımıza.
Sen,daha iki ay önce,ben hazırım diyordun.Herhalde seni,ikinci veya müşavir müfettiş
yaparlar ehliyetten sonra.Bize kontrolörlük hazır.
Fakat,düşünüyorum da,Hesap Uzmanlığına girmediğime bin defa pişman oluyorum.Herifler
çok rahat birader.
Ama,bir de şöyle düşünüyorum.Bizi almayacaklar da kimi alacaklar.Bu da işin züğürt
tesellisi.(yeterlik sınavı korkusundan söz ediyor)
Anam seni soruyor.Pazar günü İstanbul’a gittim.(Maliye müfettişliği sınavını kazandığında
Hesap Uzmanlığı sınavını da kazanmış;sonra Maliye Teftiş Kurulu’nu seçmişti)
Bana mektup yaz.İnşallah daha iyi günleri beraber kutlarız.Hoşça kal.Gözlerinden
öperim.Maksi Engin,burada turnede.Onun da selamı var.
Vali Ertuğrul’un yeterlik sınavının zorluğundan doğan sıkıntıları sürüyor.İşte,bir betiği daha.
Kimmiş ulan benden başka iş içinde boğulan yetkili muavin?!..Sana,heyete girdiğimden beri
hiç okumadığım kanunları sayayım mı..6183,Harçlar Kanunu,Gider Vergisi Kanunu,Teşkilat
Kanunu,Memurin Muhakemat Kanunu,Kurumlar Vergisi Kanunu,Teşkilat kanunu,Belediye
Gelirleri Kanunu;Arazi,bina,bina buhran vergileri kanunları,Ceza Kanunu,Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu,Devlet Aleyhine Cürümler kitabı,Bankalar Kanunu,Merkez
Bankası Kanunu,3460 veya 480 sayılı kanun,amortisman ve kredi veya yatırım bankası
kanunu,yabancı sermayeyi teşvik,ödünç para verme kanunları,bunlar,şöylece listeden
çıkarabildiklerim.Anlıyor musun,heyete girdiğimden beri hiç okumadım bunları.Turnede
okurum demiştim.Hay turnenin yedi geçmişini.
İlhan bey,kendin için çalış dermiş,neyi?Hazine avukatı filan işte görevini suistimal
etmişti.Kastedilen dava dosyası kaç senelik biliyor musun?Otuz iki senelik.Ben bu birkaç
klasörlük dava dosyasının içinde,dilekçe,dilekçe,zabıt,zabıt suistimal arayacağım.
Zimmet de tahkikat mı be.Bul açığı,al içeri.Ben,bir haftadır uyku uyuyamıyorum.Suistimal
mi,rüşvet mi,irtikap mı,ihmal mi,icbarlı mı diye düşünmekten.Herif,İstanbul’un dibinde
zimmet tahkikatının içinde boğulası imiş.Haydi efendim..
Milli emlak tahkikatının hacmini biliyor musun?Müşteki sıfatı ile ifade verenler
yirmi,dilekçe sahipleri yedi,ithamlar:ihmal,iki adet efrada sui muamele,altı adet rüşvet
iddiası,yedi adet suistimal iddiası,on adet de haksız mal iktisabı.
Yirmi altı müşteki.Gel de dinleme.Geçen gün birine biraz sert çıktım “Zaten kimse bizim
derdimizi dinlemiyor” demez mi..Ulan,kel olduk bu yolda,hala anlatamadık derdimizi
Bu tahkikatın esbabı ne biliyor musun?”Programı aksatmayacak nitelikte olan tahkikatların
Müfettişler tarafından yürütülmesi esas olduğundan..”Vecdi gidip,reise bu lafı imzalatıyor.Gel
de açma yakasını..
Emin ol ağlamaklı oluyorum bazı geceler.Dik tut kuyruğu diyorum.Namussuzum işten
yılıyorsam.İlla,bomboş ehliyete girmek yok mu..
Bana gecelerimi lütfetsinler,razıyım ben.Ama saat on,şu anda gecenin onu.Kendime ayırdığım
zaman işte,bir mektupluk.
22
Daha üçüncü yer var.Herkes üçledi ve ben hala ikideyim ve üç hafta daha ikideyim.Aklın
kesiyor mu?
Müfettiş oldun dedikleri an,görevin ızdırabımızı dile getirmektir.Bunu unutma
Biraz önce,kahrımdan,hıncımdan,öfkemden,nefretimden ve tabiatiyle aczimden ağladım
dersem inanır mısın?
Düşünüyorum da,samimi olarak inanıyorum ki,en ağır program benimki.Midyat’ın kurtlu
suyundan,elli gün sabun değmeyen vücudumdan,gecesi gündüzü kırk iki derece sıcağından
şikayet ediyorsam hata etmişim.Bu kadarına hakları yok gibi gelir bana.
Ceyhan’daki cefaya hakları yok.Durduğum yerde,ak kağıda saçlarım dökülüyor şu
anda,fecaati kestirebiliyor musun?!.
Mektup yaz diyorsun,niye?Izdırap kuruyorum,moral çöküntü postalıyorum sana.Samimi
olarak söylüyorum,seni döndürmeğe maçası zor sıkar bu adamların.Bizden,daha fazlasını
almağa hakları yok anlıyor musun?Yüzüne,müfettiş oldun denilinceye kadar işte bunu hiç
akından çıkarma.Biz ne istiyorsak,şimdiye kadar verdiklerimizin karşılığında
istiyoruz.Vereceklerimizin değil.Ve,bu bizim hakkımızdır.Başarı,seninle,bizimle beraberdir.
(Varol,nurol sesleri,alkışlar) Kal sağlıcakla.
Ehtiyar Erhan’ın Konya’dan yazdığı bir diğer betiği
Davulcuğum;
Üçüncü etaba girdim.Konya’dan yazıyorum sana.Bugün tam iki hafta oldu.
Cahit bey üstadla ayni günde geldik.Turnesi üç ay,anlarsın yaa!..
Las Vegas üçüncüsünün memleketinde daha iki buçuk ay,yasak savacağım.
İyi yer,ihtiyaçlara bir büyük şehir metanetiyle cevap verebiliyor;ama hepsine değil!..
Günler zor geçiyor,moralim bozuk,bitmeyecekmiş gibi geliyor.
Ordu’da tel aldım,Konya’ya gitmem isteniyordu.Ertesi gün otobüste idim.İmansız,on bir
buçuk saatte getirdi Ankara’ya.Otele indiğimde saat yirmi üç idi.
Sen,ertesi günü öğleye kadar uyuduğumu zannedeceksin,yok..yavrum yanılıyorsun.
Üç buçuk ay bu be..Nasıl olup da,ilk gördüğüm cinsi latife saldırmadığıma
şaşıyorum.Mevzuata uygun hareketle,soluğu orada aldım,ezberlemek için,ertesi gün tekrar
ettim!..
Riyasete de uğradım bu arada.Bir hayli iltifat ettiler.Necdet bey,İzmir için bir program
vereyim diyordu,tabii kış mesaisi için.İtiraz ettim.Ders çalışacağımı,arkadaşlarla beraber
olmam gerektiğini söyledim.
Sen,herhalde,ehliyetten sonra İzmir’i talep edeceksindir,ona garanti nazarıyla bakabilirsin.
Ehliyet için de hava lehinize esiyor,kendini nahak yere telef etme,kapasitende
bırak,zorlama!..
Bunları sana,moral takviyesi için söylemiyorum,hakiki durumu anlatıyorum.
Bambiciğim,Allah inandırsın ki özledim seni,lıkır lıkırlıklarını,münakaşalarını.Kilo verdiğini
söylüyorsun,merak ediyorum,tığ gibi mi oldun yoksa..iğne ipliğe mi döndün?Bak,tekrar
ediyorum sana,aptallık edip kendini kahretme.Nasılsa geçecek bu günler,ama delmeden
geçsin!..
Bambi be,yirmi dokuz Ekimde ne yapacaksınız?Ben henüz bir karar veremedim.Cazip bir
programın varsa,bana da yaz.Şimdilik,benim aklıma Ankara’ya gitmek geliyor.
Evden mektup alıyorsun herhalde,nasıllar?Ağabeyinden ne haber?.Tekrar
yazdığında,hürmetlerimi bildirirsen memnun olurum.Annenin yumurtalı patatesini
özledim.Gidersem,ilk fırsatta uğrayıp yemeğe geleceğimi yaz.
On beş yirmi gün evvel birader,anneannemle kız kardeşimi Ankara’ya getirmiş,bana da tel
çekti.Pazar günü gidip gördüm onları.Kız kardeşimi,neredeyse tanıyamayacaktım,ne çabuk da
23
o kadar büyümüş?.Onları tekrar Malatya’ya gönderdim.Birader Eskişehir’e geçmiş,onunla
konuşamadım.
Tekrar yaz,gözlerinden öperim.
Ve Vali Ertuğrul’un,önceki mektubunun devamında gelen başka bir betik.
Geçen gün garip bir sual geldi aklıma.İnsanlar niçin tenasül organlarını saklarlar?.Niçin
kolunu herkese göstermek ayıp olmaz da,santrforu ele güne göstermek ayıp sayılmıştır?..Her
şeyden önce,bu ayıp duygusunu,kavramını yaratan nedir?
Şöyle buldum cevabını.”kendine güvensizlik”.Her insanın temelinde mevcut,sökülüp
atılamayan aşağılık duygusunun tezahürü.Hiç bir kimse,mukayeseden karlı çıkacağına
güvenemiyor.
Başka bir görüş de şu olabilir.Üreme içgüdüsünün bütün diğer içgüdülere,hatta yaşama
içgüdüsüne üstünlüğü.İnsanoğlu çağlar boyunca hayati yerlerini,kalbini ve karını ihmal
edip,önünü her türlü dış tesirlerden korumaya gayret etmiştir.
Demek ki,üreme içgüdüsünün beden üzerindeki kavranılan değeri,yaşama içgüdüsüne ait
objelere takaddüm ediyor.
Ne dersin?
Osmaniye’de Yaşar Bostancıoğlu var.Bir de arabalı muavini.Uluer Aral.Geçen hafta
İskenderun’da idik.Bu hafta Adana’da.Ama,ilk defa okuduğum Vergi Usul Kanununun daha
yarısına gelmemişim.Ne yapayım,bizden bu kadar çalışır.
Sana şunu rahatlıkla söyleyebilirim.Sizin ve de bizim promosyondan hiçbir Allahın kulu senin
kadar sağlam girmeyecek ehliyete.(Nitekim;yeterlik sınavında birinci olmuştum).Ben henüz
senin Nisan Mayıs aylarında otladığın yerlerdeyim.Ver git ötesini sen hesabet.Buna
rağmen,moralim yerinde.İlla velakin,işin çokluğu sıkıyor beni.Gerisi nasıl olsa
olacaktır.İmtihana bir buçuk ay kala iki şeye önem vereceksin.Kuyruğu dik tutacaksın bir,her
suale en mükemmel cevabı vereceğine emin olarak imtihana gireceksin iki..Her ikisi
de,gerçek dışı bir tutum olmayacak zaten.Selam ve sevgiler,başarı zaten mutlak.
Vali Ertuğrul sonraki yaşamında da hiç başını kaşıyamamıştır!..Bir keresinde,Maliye
Müsteşarı iken yanına gitmiştim.Sekreterini aradı ve ona şu talimatı verdi.
Benim eşim,şu sıralar Emek Sineması’nın girişinde beni bekliyor .Oraya
gidemeyeceğim.Sinemanın gişesine telefon edin,uzun boylu eşimi telefona çağırsınlar.durumu
kendisine bildireyim.
İşte,böyle biriydi Vali Ertuğrul.
Kilis turnesi benim için çok değişik bir deneyim olmuştu.Oraya ait anılarımı anlatayım.
Kilis’e ilk indiğimde,Kaymakamı ziyarete gittiğimde yanında bir jandarma üsteğmeni
vardı.Elini masaya vurup kaymakama bağırmıştı.Bana bak kaymakam bey,ben orada görev
yaptığım sürece benim bölgemden bir tek kaçak olayı olmayacak,bunu böyle bil.Kuş
uçurtmam oralardan.Hadi bana eyvallah demişti ve kapıyı çarpıp gitmişti.
Kilis’in çarşısı;kaçakçılıkla Suriye’den gelmiş eşyalarla doluydu.Halk,bunları satıp
geçiniyordu.
Bizim veznedar,iyi giyimli bir tipti.Ona neden veznedarlık yaptığını sordum.O da bana,devlet
memurluğunun oralarda önemli olduğunu söyledi.Veznedarlıktan aldığı para hiç
ölçüsündeydi.
Kilis’te gizli bir anonim şirket varmış.Herkes,bu arada veznedarımız da birikmiş paralarını bu
gizli şirkete veriyorlarmış.Şirket kaçaktan getirdiği malları satıyor ve para yatıranlara paraları
karşılığını karla geri ödüyormuş.
24
Kilis’e her gelen müfettiş ya da uzman bana uğrar ve onları kaçakçı dükkanlarında
dolaştırırdım.Herkes alacağını alır ve giderdi.
Ben,Kilis teftişinden sonra kaçaktan bir çöp bile almadım.Çünkü,mükelleflerin çok canını
yakmıştım.Beni ihbar edip kaçakçı diye yakalatırlardı.Bu,çok sık oluyordu.
Bir aralık Kilis çarşısının hareketi azaldı.Yeni kaçak mal gelmiyor ve piyasa
daralıyordu.Yirmi üçüncü seyyar jandarma alayı Kilis’te yerleşikti ve yeni bir albay atanmıştı
alaya.Kaçağı o önlüyormuş.
Bir gün,eşini ve tanıdıklarını da cipine almış,hududu geziyormuş.Karşıdan gelen bir
atlı,kalaşnikof silahla bunların cipini taramış.Albay ve karısı ölmüştü.Kilis çarşısına yeniden
bereket gelmişti.
İşte,kaçaktan mal almasına bizim maliye personelinin yardımcı olduğu Nevzat Özkan adlı
üstadtan aldığım betik.
Muhterem kardeşim;selam ve sevgiler.Dönüşü Antep üzerinden yaptığımız gibi,yolda bir
değişiklik daha yaparak,Gavur Dağları üzerinden yaptık.İskenderun’a vardığımızda saat
sekizdi.
Uçar bey,biz aldığımız iki oyuncağı dükkanda(kaçakçı dükkanı) unutmuşuz.Bir ayı,gözü
gözlüklü;diğeri de bir ping ponk topu ile oynayan ve kuyruğu dönen köpek veya kedi
olacaktı.Bunların üzeri tüylü şeyler.İkisini yirmi üç liraya pazarlık etmiştik.
Siz orda herhalde yoktunuz.Bizi gezdiren tahsildar ve kardeşi biliyor.Aşağıda,mahalle
arasında bir kapalı çarşı var,oradan almıştık.
Kapıdan girince solda ve sağda kadın eşyası ve kumaş satan dükkan var.Sola dönünce sağ dip
köşede oyuncak satan bir dükkandan satın almıştık.Ya dükkanda parasını verdiğimiz halde
dükkancı oyuncakları bizlere vermeyi unuttu,biz de almayı unuttuk.Ya da,çarşıdan çıkarken
sağdaki kombinezon satan dükkanda unuttuk.
Oyuncakları satan adam belki hatırlar.İki tane köpek veya kedi vardı.Birinin topu bozuk
birinin de kuyruğu kopuktu.Topu düzeltip bize verecekti.Ben,o sırada dışarı çıktım.Necla
da,parasını verdiği halde,iki oyuncağı almadığı kanaatinde.Aldı ise de,herhalde girişteki
dükkanda unuttu.
Bir zahmet ilgileniverin.Tahsildar gidip sorsun.Belki hatırlar,verirler.Hatırlamaz,vermezlerse
ne yapalım.Böyle şeyler olur.Verirlerse Ankara’da ben sizden alırım.Selam eder,gözlerinden
öperim.İyi günler.
Şimdi,bir okul müdürünün teşekkür betiğini yazacağım.
Maliye müfettişi,sayın Uçar Demirkan;
Malmüdürlüğünden kurs yolluğumu çekebilmem hususunda gösterdiğiniz yardımdan dolayı
teşekkürlerimi bildirir,saygılarımı arz ederim.
Kilis Kız Enstitüsü Müdürü S.G..
Bu olay şuydu.Okul Müdiresi kursa katılmak için Ankara’ya gitmiş.Dönüşünde kurs
yolluğunu almak için harcırah beyannamesi düzenlemiş.Kilis Malmüdürü,hiç gerek yokken
bir sürü ek belge ve bilgi istemiş.Sonuçta,yolluğunu ödememiş.Kadın,geldi bana şikayette
bulundu.Malmüdürü ile konuştum.Adam,Nuh diyor peygamber demiyordu.
Müdirenin ifadesine göre,geçen yıl kızının sınıfta kalması söz konusu olmuş.Malmüdürü
kızının sınıf geçmesinin sağlanmasını istemiş.Müdire de buna yanaşmamış.Kızı sınıfta kalınca
müdireye takmış.O nedenle,yolluğunu ödemiyormuş.
Durumu Ankara’ya bildirdim.Soruşturma izni geldi.Adam,baktı ki pabuç bağlı,yolluğu
ödedi.Ben yine soruşturmayı tamamladım.Yolluk ödendiğinden il idare kurulu soruşturmaya
gerek görmedi ve olay kapandı.
25
Müfettişler,görevleri sırasında genelde can yakarlar.Ya memurların,ya vatandaşların canı
yanar.Böyle;vatandaşların yararına iş yapmaları çok azdır ve bunlar müfettişler için bir kıvanç
kaynağı olurlar.
Bir başka Ehtiyar Erhan betiği.
Davul;
Konya’da eskimeye başladık.Ne varki,fazla mızıldanmam için sebep yok,günler biri birini
takip edip gidiyor.
Burada kim var biliyor musun?Laz Ahmet,hesap uzmanı yardımcısı,hanımı ile beraber.Ara
sıra beni,evlerine davet ediyorlar.Bu ay sonunda,gidecekler galiba.Fıçıto’ya (sınıf arkadaşımız
Fıçı Coşkun)benden çok selam,hanımına ve Hakan beye de tabii.Şener’in(Las Vegas dörtlüsü
üyesi Davar Şener)ev adresini bilseydim uğramak isterdim,fakat bilmiyorum.
Sana bu mektubu hemen yazmam biraz tuhaf(!) gelmiştir.Ama,aşağıdaki reçeteyi aldıktan
sonra,aynı fikirde olacağını zannetmiyorum.
Bak yavrum,turnenin beş on kuruşunu,benden daha müflis olan birine borç verdim.Eve de
külliyetli miktarda gönderince cebimdekiler,düşünüyorum da beni burada ancak idare
edebilir.Eh,ben tatilimi Ankara’da geçirmeğe niyetli olduğuma göre,bunun çıkar yolu,tel
havalesi ile bana yüz elli iki yüz lira kadar bir parayı…tekinin göndermesi.Üzerine
alınacaksan,sallanmadan yap ki,işime bakarım,sana ay başında iade ederim!..
O Gıcık(Cengiz)ı bir elime geçirirsem,burnunu koparacağım salakın!..Çorlu’da Maksi varmış
hanımı ile,eh bilirsin maksinin diline düşmektense ben şahsen kenef çukuruna düşmeyi tercih
ederim,tutmuş beni çekiştirmişler.
Özlemler…Selamlar.
Hans Kelsen’den gelmiş bir betik daha.
Aziz ve muhterem dostum,hayatta ebedi,ezeli,yegane müttefikim vü can-ı beraberim;
Gönderdiğin mektubu hasını aldım.Pek memnun ve mütehassis ve maktul ve makbul ve
mahbup v.s oldum.
Moralinin düzgünlüğüne tahmin edemeyeceğin kadar sevindim.
Sana uzun müddet cevap yazamayışımın sebebine gelince,bende moral diye bir şeyin
kalmamasından ve sana yazıp senin de asabını bozmaktan çekinmektir.(Yeterlik sınavına
hazırlık sırsında yazılmıştır)
Artık,sağlama bağlayınca,sana da yazmağa mani kalmadı.
Sağlama şöylece bağladık.İmtihanı kaybedersem istifa edeceğim.İstifaya karar verdiğim
zaman,imtihanlara otuz beş gün vardı.Şimdi,daha az.(Aralık başında olacağına göre)
Esasen,moral bozukluğum iki üç ay önce başlasa idi,o zaman istifa edecektim.Zaten,şimdi de
istifa etmiyorsam,sebebi sadece imtihanlara çok az bir zaman kalmış olmasıdır.Bu cehennem
azabına daha bir ay dayanabilirim.
Benim için müşkül olan şey,imtihanlardan sonra nerede ve nasıl iş bulacağım konusu…
Bakalım,Allah kerimdir,elbet bize de bir ekmek ihsan eder.
İşte dostum,ahvali pür melali perişanım
Haa…Bunları yazmamdan,dersleri serdiğim manasını çıkarma.Onlara da bir yandan,bütün
gücümle abanmış durumdayım.Gözlerinden öper,acele haberlerini beklerim dostum.
Bir Gıcık Cengiz betiği daha.
Sevgili dostum;
Yine mektup yazmakta geciktim.Özür dilerim.Fakat,inanır mısın mesaiden kafamı kaşıyacak
halim yok.Çorlu’ya iki ay ayırmıştım.Bir ayı,açık veren veznedarın tahkikatı ile,milli emlak
tahkikatı ile geçti.Şimdi,süratle servis teftişlerini yapıyorum.
26
Bayramda,iki gün İstanbul’a gittim.Bu günlerde kız bakımından tamamen ayazda olduğumuz
için sıkıldım,döndüm geldim.
Maksi üç gün önce,turneyi bitirdi,döndü.İnan ki Uçar,bu mesleği tercih ettiğime çok
pişmanım.Altı ay turnede zifirim…Kontrolörlük daha iyi birader.Zaten,bu gidişle muhtemelen
çakacağım,içimde böyle bir his var.Tek tesellim “ulan bizden iyisini mi bulacaklar “fikri
Anneme,senin selamlarını söyledim.Çok memnun oldu.Seni gerçekten
özlemiş.Artık,hayırlısıyla dönün de diyor “Uçar’a güllaç yapayım”.(Gerçekten de,güllacı çok
güzel yapardı Cengiz’in annesi)
Senin için de dua ediyor.Senin böyle şeylere pek inanmadığını biliyor ama.
E!..Uçarcığım,dananın kuyruğu yakında kopacak.Böyle imtahan beklemektense bir an önce
ne olacaksa olsun yahu..Nasıl olsa hayat,bir imtihandan ibaret değil.
Biraz önce,icrai takibat dosyalarını istedim.Hazırlayalım dediler.Senin anlayacağın,servisler
benim çalışma tempoma yetişemiyorlar.
Engin,burada bana bir dişçi tanıştırdı.Yirmi yaş dişlerimden üç tanesi yan tarafından
çürümüş,dolgu yaptırdım.Ayrıca,dişlerimi temizlettim.Bir ev yapacak kadar taş çıktı,çok
utandım!..Kaç lira verecem dedim.Olmaz dedi.Çocuk daha çok genç.Para canlısı doktor
haline gelmemiş.Tabii,ücretini verdik.
Enginlerle ailece görüşüyorlardı.Engin’in hanımının da dişlerini yaptı.
Haa,bak..Maksi bir yemek yapıyor,sorma!..Sık sık seni konuşurduk.Bezikte canlarına
okuyordum.Hiç şakam yoktur biliyorsun,hemen asılıyordum ikinci vidoyu.Seni özledim
Uçar.Hoşça kal.Gözlerinden öperim.
Vali Ertuğrul betiği
Uçarius,Uçarienko,Uçaref,Uçar bey kardeşim;
Zormuş dinine yandığım mesleği;bir adamın istikbalini,kaderini kaleminin ucuna takıp
sabahlara kadar irtikap mı,suistimal mi diye düşünmek de en zor tarafıymış.İş bitermiş
ama,vicdanının titremesi,ebed Allah sürermiş.Bunu da öğrendim böylece.
İrtikap dersem,af maf yok,sağlama en az beş sene giyecek,bundan eminim.
Suistimal dersen,af..
Ya devlet..O ötekinden daha önemsiz değil.Günlerdir yazı tura atıyorum,belki tatmin olurum
diye.Laf tabii.
Her şey tamam,yalnız kağıdı makineye geçirmek gerek.Ancak,hangi kağıdı?Fezlekenin
sahifelerini mi?Yoksa,tahkikat raporununkini mi?Haydi,ver kararını bakayım.
En iyisi,bir gün daha beklerim.Bekle gör politikaları anlayacağın,acizane.Yani,bizim o tarafın
deyimiyle,bekle de gününü gör.Bekleyeceğin varsa,göreceğin de var gibi bir şey.
Burada gerildik,gerildik;İstanbul’a varınca tam gevşeyeceğim.En iyisi sizinki.İstanbul’a veya
İzmir’e müfettiş olarak döneceksiniz.Biz de sizin başarınıza bakıp biraz daha
gevşeyeceğiz.Ondan sonra,kara deden güm!..
Ama,şaka bir tarafa İlhan Özer ne dedi biliyor musun dün? “Bu adamlar,sizden iyisini
bulamazlar,siz bunu böyle bilin” dedi.Hadi hadi,sırıttın yine zevkli,zevkli değil mi
köftehor!..Peşin parayı görünce böyle olur adam.
Dün de,Midyat’ın kurtlu suyundan bahsediyordu gazete(Milliyet,günün olayları)Hey gidi
hey..En iyi günlerim o günlerimmiş meğer.
Haa,biliyor musun,Yüksekova’ya Aydın Erdim gitmiş.Sırf macera sorma..Yaktın beni diyor
bana..Hani,şu bana programla gelen mesele(Bu görev Ertuğrul’dan alınmış,Aydın Erdim’e
verilmişti)
Sana toplu iğne başı kadar sevgi ve selam gönderiyorum.Gözlerinden öperim,canım kardeşim.
Bu mektupta sözü edilen “kara deden güm” esprisi birazcık terbiyesiz bir fıkra ile
ilgilidir.Daver Şener anlatmıştı.
27
Bir gün Bektaşi canı camiye gitmiş.Namazdan sonra hoca hutbeye çıkıp oğlancılığın
kötülüğünü,bu işi yapanların sırat köprüsünden geçemeyeceğini ,güm diye cehenneme
düşerek yanacaklarını anlatmış.
Bektaşi canı namazdan sonra hoca efendiyi beklemiş ve ona sormuş”Hoca efendi.Bu
oğlancılıkla ilgili anlattıklarınız doğru mu?”.Hoca efendi ”Doğru olmasa söyler miyim”
demiş.
Bektaşi canı “Öyleyse,gara deden com(güm) “demiş.Sonra aklına gelmiş;”hoca efendi bu
konuda sen ne alemdesin ”demiş.Hoca efendi gülümsemiş ve “Gara deden dünden
com(oranın ağzıyla güm)”demiş.
Bir betik daha.
Uçar;
Kışı daha bir sıkıntılı olur turnenin.Hele yağmurlar;Otel-daire-lokanta üçgenini bir parça daha
daraltır.Üstünde,ufkunu kara kara karartan bulutlar,altta da diz kapaklarına kadar paçalarına
sahip çıkan çamurlu sular,bir başka çekilmez kılar bu yalnızlık cenderesini.
Pazartesi’nden beri Dörtyol’dayım ve ertesi günden beri durmadan yağmur yağıyor bu canım
memlekete.Bu turnede bana ne yapsalar,Dörtyol’a göndermek kadar hoşnut edemezlerdi.Gel
gör ki,kışa rastladı sarı-yeşil sevincim.Zaten,ne zaman tam dört ayağımın üzerine düştüm ki!..
Dörtyol,benim memleketime benziyor tıpı tıpına.(Aydın’ın Sultanhisarı)Ama,bu kadar
olur.Çün,fazla sıkılmıyorum burada.Kendimi,doğduğum topraklarda sayıyorum gün boyu.Bu
sebeple,kişinin çevresinin kendinden yana olduğunu bilmesinin güvenini duyuyorum bir
garip.İşte,bu duygu oluyor,ehliyet psikolojisini bir kenara koyduran bana.
Nihayet,sizin müfettişliğiniz başlarken,bizim de turnemiz bitmiş olacak.Altı ayı,her yeni ayak
bastığım çevreye en kabiliyetli bukalemunlarla yarışacak denli intibak ederek,veya buna
çalışarak geçirdim.Ve sonunda,6183 sayılı kanunu ömrübillah bir kere dahi okuyamadan
koskoca sıkıntılı yüz seksen gün,hiç geçmemiş gibi,geride kalacak.Orhan’ın deyimiyle
“Zaman o kadar aç ki..”
Nihayet kuyruğa geldiniz.Hatta,tam kuyruk sokumundasınız bu günlerde.Esas olan,kuyruğu
sonuna dek yüzünceye kadar dik tutabilmek.Bunu da yapacağınız malum.İnanıyoruz ve
güveniyoruz ve hatta sizi buna zorluyoruz.Zira,anca beraber kanca beraber.Ha bak,karaya
çıkınca alıp başınızı gitmek yok.Arkanızdan biz geliyoruz ve himmetinize muhtacız
üstadım.Seni namussuz,peşin üstadlığı görünce yayılırsın değil mi!..Bak dinle;
Adamın biri bir diğer adamın biriyle eczaneye girmişler.Bu iki adamdan birisi aspirin
almış,başı ağrıyormuş,hemen içmiş.Diğeri,gariptir bir şişe mürekkep almış, o da hemen
içmiş.Millet,garip kalmış tabii.Başka bir şey yapmak akıllarına gelmemiş zaten.
-Ne o yahu,demişler,sen deli misin?
-Yok demiş,bugün karımın doğum günü de..İlla birisi ona bir dolmakalem hediye etsin istiyor.
Hah,hah,hah..Ne kadar komik değil mi(Vali Ertuğrul’un eczane fıkraları çok ünlüydü.Bu da
onlardan biri işte).
Sen de canın isterse gül.Biz beş kuruşa gülüverecek adam buluruz.
Sevgiyle,hasretle,en iyi dileklerle,müfettiş olarak(tabii sen) buluşmak ümidiyle iki
gözlerinden öperim canım kardeşim.
Ulan bu adam niye bu kadar iyi davranıyor diye saçmalama.İşin ucunda tezkiye var,kıl
çekiyoruz.!..
Ehtiyar Erhan’dan bir betik daha
Davulcuğum;
Ankara’ya gittim tatilde,benim için değişiklik oldu.Moralim düzeldi!..
Hele,turne programını da alınca,havalara çıktım.Beş aylık turnemi tamamlayıp İstanbul’a
dönüyorum ayın yirmi birinde.
28
İstanbul yazması bile,insana tatlı bir ürperti veriyor.Günleri sayıyorum artık.
Mamafih,burada da günler pek uzun değil(!) evvelce de bahsettiğim gibi,burada Hesap
Uzmanları var.Akşamları,bezik partileri çeviriyoruz.Yavaş yavaş da,yaprak dökümü mevsimi
geldi.Biraz evvel,bir tanesini uğurladık,sabahleyin gidiyor.Biliyorsun Ahmet Esen
burada,sonra bizim grubun turnesini tamamlamamış olanları veriyorlar.İki gün evvel,Cengiz
Erbil geldi,daha sonra da Safa gelecekmiş.Üstadla çok iyi anlaşıyoruz,şeker gibi adam.
Haa ..sahi!Ankara’yı anlatacaktım sana.
Kızılay’ın kızları mah(!) Bambi..Tabii,turlamaktan ve salya ifrazatından başka ne yapılır
sanki,bu kısacık zamanda!Bizim Şatıroğlu ile buluştuk,hatta Kızılay turlarında Alptekin’e de
rastladık.Daha anlatmam,ders çalışan adamın aklına böyle kötü şeyleri sokmanın ne manası
var sanki!..
Sen tatilde ne yaptın?Antep’e gittin mi bari?Dersler ne alemde,laf olsun diye sordum işte,ne
cevap alacağımı biliyorum.Moralman güçlü olman kafi zaten.
Mektubunu,Ankara dönüşü aldım.Tahmin etmiştim,sonradan seni üzdüğüme pişman oldum,o
kadar mihim değildi zaten,Ahmet’ten aldım,arttı bile.
İşte böyle Davulcuğum.Ayın yirmisinde buradan İstanbul’a müteveccihen ayrılıyorum.Bir
dileğin olursa,emirlerini bekliyorum.
Bambi be,bana bir iş verdiler.Programa bakarsan göreceksin.Şu faizcilik ihbarı,üstelik
müstakil bir iş,ne yapacağımı bilmiyorum.
Ne gibi bir usul takip edeceğim.Sayın üstadın irşatlarına bırakıp bir iki tavsiyesi faydalı
olacak!Tabii,acele tarafından!
İyi ineklemeler(ders çalışmalar),gözlerinden öperim.
Müfettiş muavinleri sınava girmeden önce yanında çalıştığı müfettişler onun hakkında tanıtma
belgesi(Tezkiye) düzenlerler ve müfettiş olup olamayacağını belirtirlerdi.Ayrıca,isteyen
müfettiş de istediği muavin hakkında tezkiye düzenleyebilirdi.Vali Ertuğrul da;biz sınavı
kazanırda müfettiş olursak,onlar için iyi tezkiye düzenleyelim diye yağ yakıyor!..
En çok Cengiz’den bu dönemde betik almışım.İşte bir tane daha.
Uçarcığım;pardon Davulcuğum;
Mektubunu,yarım saat önce almışım.O anda,Malmüdürünün ifadesin i alıyordum.İfade bitince
okudum ve hemen cevap yazıyorum.Zira,mektubun yirmi altı Kasım tarihini
taşıyor.Ankara’ya attığın için gecikmiş.
Sen,mektubunda dayanışma falan diyorsun ama,otelin adını demiyorsun. Ben,şahsen heyetin
evine inmeyi düşünüyorum.Gerçi,kaybedersek biraz garip olur ama.Onlar utansın birader.
Hem sana,taze ve moral yapan bir haber.Turgut,Ankara’dan geçmiş.Heyette lehimize korkunç
bir hava varmış.Yani,anlayacağın muhtemelen ben ve Hans dördüncü,sen üçüncü sınıf
müfettişliğe tayin edileceğiz.
Bak,matrak değil,gerçekten öyle.
Ben,teypli tahkikatı bitirdim.Onun üstüne Saray’da defter tutan bir memuru enseledim.İtiraf
etti.Halen de,teftiş sırasında bulduğum bir avans yeme tahkikatı var.Ve birde,nakit ödeme
fişlerini beklediğim bir tahkikat.
Milli emlak teftişi yapıyorum,ayrıca gelir vergisi var.
Bu gidişle,İstanbul’da bir hafta moral değil,hava yapıyoruz.Ayın onuna kadar buradayım.
Bana kalırsa,sen de teftiş evine in.Daha iyi olur.Tabii,manasız alınganlığı kıralım.
Ehtiyar turneden döndü.Bu Pazar bize geleceğini yazmış.Gittim,yemek hazırlattım,hergele
gelmedi.Pazartesi gelmiş,yemeklere yetişmiş ama.Çok kısmetli herif vesselam.Geçen hafta
yine gittim,Erhan’la dolaştık.
İstanbul,bir afet.Senin niyetin fena değil ama,kızın yaşı biraz büyük.Senin için dokuz on
yaşları aratmamalı!..
29
Ben Cuma akşamı veya Cumartesi sabah evde olacağım yani Ankara’da.Sen de o gün gel eve
emi.
Dört Aralık’ını tebrikler.Gözlerinden öperim Davulcuğum.(Dört Araklık Mülkiye’nin kuruluş
yıldönümü günüdür)
Bir başka Cengiz betiği
Uçarcığım,aşağı yukarı on beş gündür görüşmüyoruz.Ama,ben özledim seni.İstanbul’a
geldikten sonra,doğru dürüst iş yapmış falan değilim.
Sebilürreşat,bütün vesika ve defterlerini getirdi.Sahibi,seksen iki yaşında,1908 hukuk
mezunu,enteresan bir şahıs.Bana,boyuna nutuk çekiyor,din üzerine.
Yeni İstanbul gazetesi yevmiye ve defteri kebirini getirdi.Başka bir şey getirmedi.Sonra
vereceğiz dediler.
Her akşam,Erhan ile beraber Beyoğlu’nda kız takip ediyoruz.Erhan,nihayet mevzuat
çalışmağa başladı.Ertuğrullar tam komada.Riyaset onlara zat maaşları teftişi vermiş.Bunlar da
raporları şimdiden hazırlamışlar,devamlı çalışıyorlar.Onlara ”Bizim zamanımızda böyle
çalışılmazdı,hep gezerdik” diyorum.Anlamadığınız yerleri sorun diyorum!..Erhan’ı devamlı
olarak korkutuyorum.
Erhan,sık sık bize geliyor.Senin yerini aldı.
Yusuf’tan mektup aldım.Selamı var.Bir oğlu olmuş.
Uçarcığım,senin dolabın üzerinde az miktarda resmi gazete var.Dolap da kilitli.Açtırayım mı?
Burada nelerin var?.Bana yaz.Zira,herkesin dolaplarını değiştirmişler.Mesela,benim
dolapta,bana ait olmayan bir sürü kitap var.
Sen bana kitaplarını yaz da hemen göndereyim.Herhalde,31.12.1964 tarihliyle ilgili yazıyı
okumuşsundur.Tebrikler.Gözlerinden öperim.Arkadaşların selamı var.Ev halkı da selam
ederler.(Ben Karaköy’deyim)
Müfettiş olduktan sonra;kurulca Mart 1965 ayında bizlere verilen ilk görev,aşırı sağcı,dinci ve
solcu basına ait gazete ve dergilerin mali kayıtlarının incelenmesiydi.Bu yayınların,yurt
dışından finanse edildiğine dair ihbarlar varmış,onları araştırdık.Cengiz,Sebilürreşat’a
bakmış,ben de İzmir;de yayınlanan iki dinci ve bir sol gazetenin kayıtlarını
incelemiştim.Bunlardan,dinci olan birinin Suudi Arabistan’da yüz bin abonesinin olduğunu
saptamıştık.Paralar oradan geliyordu.
Oysa;gazetenin,basım sırasında kullandığı,kağıt,mürekkep,elektrik giderlerine
bakıldığında;taş çatlasın yirmi bin baskı yapabilirlerdi.Suudi Arabistan’a postayla gazete
yollamalar da yoktu.Durumu Başkanlığa bildirmiştim.Ne yaptılar bilemem.Bu gazeteyi
çıkaranlardan birisi,günümüzde iktidar partisine destek veren bir gazete yazarıdır.
Yine Gıcık Cengiz betiği
Uçarcığım;Yeni mektubuna geç cevap yazdığım için özür dilemekle
başlıyorum.Gerçi,İstanbul’da hiç bir şey yapmıyorum.,ama yine de mektup yazmağa vakit
bulamıyorum.
Erhan,maşallah başarılı ve semereli faaliyetlerde.Ben,açıktayım.Oktay,Çanakkale türküsünü
söylüyor.
Bizim malum gazetelerin tetkikine tam zamanında devam ediyoruz.Bizim teftiş heyeti
kaşınıyor.Encamını Allah hayır eyleye..Herifler,farkına varsa,valla tozumuzu atarlar.
Ben bugüne kadar,ancak Sebilürreşat’ı bitirdim,ama rapor yazmadım.On bin lira kadar matrah
farkı buldum.Karşıt inceleme yaptım birine üç bin,birine de kırk iki bin liralık matrah farkı
bularak gerekli notları aldım.Yeni İstanbul’a devam ediyorum.Ama,hiç birinde bizden istenen
gayeye yarar bir şey bulamadım.Bizimki,havanda su dövmek.
30
Askerlik raporumu bugün tamamladım.Geceleri,yarım saat talim yapıyorum,hazırlık olsun
diye.Senin askerlik ve çalışmaların ne alemde?
Ev halkının selamları var.Gözlerinden öperim dostum.
Bizim,İzmir’li ,göbekli bir arkadaşımızdır Emre Ergin.Demokrat Parti iktidarında amcası
Şemi Ergin Milli Savunma Bakanlığı yapıyordu.O nedenle;Mülkiyedeki adı Şemi
idi.İzmir;Özel Türk Kolejini bitirip Mülkiye ‘ye girmişti ve Civciv Selçuk’un kadim
dostuydu.
İşte,onun bir betiği
Dün akşam eve gittiğimde,senin expres mektubunu alınca bayağı heyecanlandım.Ama,senin
de “şerefli” ordu saflarına katılmak üzere olduğun bu mutlu günlerde “evvela üzerime farz
olan tanrı selamlarını yollar,candan tebrik(!) ederim”
Efendim,bendeniz bugün öğleye doğru Fakülteye giderek işinizi “ilişikte gönderilen”
yaptık.Ancak,öylesine değişmiş ki Mülkiye,doğrusu ya,büronun yerini birisine sorunca,hem
kendimden utandım,hem de üzüldüm.Askerlik Şubesi’nin ismini bilemediğimden-mektupta
da yazmamışsın- olsa olsa metodunu kullanarak Eşrefpaşa diye yazdım.Eğer yanlışsa
İzmir’den (105460/247) telefon ederek-mesai saatleri içinde-yeniden çıkartırsın.
Samim’im George Town işi hala belli olmadı.Yalak Gürel’in de işini ya bu akşamüzeri,ya da
yarın yapıp ona da ayrıca mektup yazmak istiyorum.
Maxi’nin kızı oldu.Genel Kurul oy çokluğu ile “Aslı” ismini münasip gördü bızdıklarına.
(Günümüzde İstanbul sosyetesinde adı sıkça geçen birisidir)
Engin halihazırda Adana’da.Şükran ise Tire’de.
Burada herkes iyi.Haldun,Kel Mete,Tirit,Suay,Tümay;Yıldız;Fofo,Cece,Kereviz Gülseren
etc.etc.(Bunlardan Tümay ile Emre Ergin,Yıldız İle Fofo Selçuk,Cece ile Kereviz Gülseren
sonradan evlendiler.)Sana bomba gibi bir haber kowboy.Tümay ve ben,yüzde 99,9 ihtimalle
bayramda nişanlanıyorum.Sana söylemiştim de,inanmamıştın.Öylesine mutluyum
ki,bilemezsin.
O tatlı yanaklarından son defa,sivilce ve hasretle öperim.Eyvallah,Davul kardeşim.
Bir Ehtiyar Erhan betiği daha.
Davulcuğum;
Sana bir petrol lambasının ışığında,yeşil çuhanın üzerinde yazıyorum.Evet,elektrik yok ondan
gaz lambası,otel yok(var ama ancak Cengiz’i bağlamağa(!) layık bir yer,kokusundan içeri
girip bakamadım bile) ondan yeşil çuha.Müftünün masası,yanı başında da benim kalıbımı
dinlendirdiğim bir yatak.
Şikayetçi değilsindir diyorsun,güzel ama dört gündür öğle,akşam yumurta yemekten iflahım
söküldü,handiyse gıdaklamağa başlayacağım.(Doğanhisar’dan yazıyor)
Bizim aşhanenin ustası izinli imiş,ben gidince,üç dört yumurtayı pişirip önüme
koyuyorlar.Dün usta geldi,bu sefer de patron para ve malzeme bırakmadan köyüne gitmiş.
Akşehir’e kadar otobüsle geldim.Oradan da hususi vasıtayla,yol çatısına kadar yirmi iki
kilometrelik yol var ki,aman Allah..Neyse ki az kaldı,ay başında o yoldan bir de dönebilsem.
Tam artık,yatıp kalkıp küfür edeceğim bir zamanda,radyo geldi de paçayı kurtardın!.Önce
mektubun geldi,ulan dedim radyo yine üç gün sonraya kaldı(Posta,haftada üç defa da) biraz
sonra neyse,bir kutu ile odacı geldi.Bir nefes aldım.Radyo,gayet sıhhatli,teşekkürler.
Moralim bazen çok bozuluyor ama,umumiyetle iyi.
Uçar,Genel Durum Raporu’nu buradan ayrılırken yazmam mı lazım,yoksa daha sonra mı?
Sizin evdekiler nasıllar?
Gürel’in adresini bana yaz da,ona mektup atayım.bana çok kızıyor mu?
31
Neyse,böylece saati dokuz ettim.Artık yatabilirim.Geceleri ders çalışılmıyor.Lamba uzun
uzun gölgeler bırakıyor sayfalarda.Gözlerimi çok yoruyor.Lüks ise,hem derdi çok,hem çok
sıcak yapıyor.
Güray’a ,Davut’a,Vural’a çok selamlar.Güray’a mektup yazacağımı söyle,belki öbür tarafa
geçince yazarım.
Hoşça kal.
O yıllarda,Anadolu’nun birçok yerinde ve yöresinde elektrik yoktu.Ben de Artvin’de elektrik
sıkıntısı çekmiştim.
Günümüzde,birçok apartman dairesinde küçük jeneratörler(elektrik üreteçleri) vardır.Artvin
de de o zamanlar bunların biraz iricesinden vardı ve belediyeye ait olan bu jeneratör ile
elektrik üretilip gece 7 den sabah 7 ye dek kente elektrik verilirdi.Ancak;elektrik bir yüz yirmi
voltun altına iner,bir iki yüz kırk voltun üstüne çıkardı.Benim de bir Philips tıraş makinem
vardı.Elektriğin voltajı düşünce yüzümü yolardı.İşte,,bu koşullarda turneyi tamamlamıştık.
Ehtiyar Erhan’ın Ereğli’den yazdığı betik.
Davul;
Lan itt..maaşını kestim!.Ne diye mektup yazmadın Haa!..Yoksa,sen de benim gibi hem teftiş
yapıyor,hem de imtihana mı hazırlanıyorsun?Tahmin ediyorum boş vaktin yoktur,eh ne de
olsa,mektup yazmak insanın bir saatini alıyor.Halbuki,bu vakti çalışarak değerlendirmek daha
karlı değil mi?!.
Hem,yazdığın bütün mektuplara da cevap vermiş değilim.Hani,şeytana uyup da şu aklımdan
geçenleri sıralasam,usulüne miras bırakacağın çok şey olur?!..
Ereğli’deyim ayın on yedisinden beri,Doğanhisarla mukayese dahi kabul etmeyecek bir
konfor içindeyim(!).Sümerbank’ın lojmanında kalıyorum,yemeklerimi de orada tabldot olarak
ziftleniyorum.
Şehirden ayrı bir site,hoş bunun haricinde zaten şehir i yok farz etmek de pek bir şey fark
ettirmez.Fabrika,geniş bir sahaya yayılmış.Ağaçlıklı,yer yer havuzları olan bir bahçesi var.Bir
de gazinosu.Akşam üstleri uğrayıp kaymakam,ağır ceza reisi ve albaydan müteşekkil üçlüyü
kareye tamamlayıp bir el briç oynama fırsatını buluyorum.İşte o kadar.Hepsi evli,akşam
olunca da hanımlarının yanına,biz yine bermutat yalnızlığımızın tadını çıkarıyoruz(!).
Tabii,sinemaları da var.Zaten,gelir gelmez yirmi beş kuşluk fıstıkla soluğu sinemada
aldım,üstüne bir gazozumla iki Türk filmini de çektim.Görüyorsun ki,çığlınlar gibi
eğleniyoruz!..
Yukarıda methede ede bitiremediğim yerler için aklıma bir söz geldi.”Allah,fakiri
sevindirmek isterse,önce eşeğini kaybettirir,sonra da buldururmuş”.İşte,benim halim de bu
herhalde.Cehennemin esfeli sefilinden gelen birisi için bu şartlarla karşılaşmak,cennete
geldiğini zannetmesi için kafi sebep.
Moralim fena değil!Ne var ki,akşamları ders çalışmaya oturdum mu,nuzül iniyor:Baş
ağrısı,kıç ağrısı,boyun tutulması,göz kararması,hayalperestlik,bedbinlik bunlara zamimeten de
seks krizlerim tutuyor.Selameti,kalıbımı dinlendirmeye terk etmekte buluyorum.Bunlara
rağmen,çalışma durumum fena değil.İkinci devir.
Her gün yeniden yapmak mecburiyetinde kaldığım,son program gereğinde bu ayın on ikisinde
temem.Ve bu devir sürati ile gidersem,sıra bahçedeki çamları devirmeğe gelecek!..
İki aydır maaşımı zamlı tarife üzerinden tahakkuk ettiriyorum.Yalnız,Cengiz’e
söyleme,onunkisi zamsız,sonra konkordato ilan etmek mecburiyetinde kalırım!..
Güray’a,Davut’a,Vural’a selamlarımı ve gözlerinden…”gözlerimi kapayıp vazifemi
yaptığımı” söylersin.Hoşça kalın çavuşlar.(Ben piyade okulundayım o sıralar)
32
Şimdi,yaşamı roman ya da Türk filmi olacak bir başka arkadaşımdan gelmiş bir betikte
sıra.Yalak Gürel.
İzmir’li olup Mülkiye’ye girdikten sonra tanıştık.Ailesi beni bir kardeş gibi içine aldı.Bir de
kız kardeşi vardı.
Mülkiye’yi bitirdiğinde;Kız kardeşinin periyodik kanamalarından biri durmamış ve rahim
kanseri olduğu anlaşılmış;birkaç gün içinde kızcağız alem değiştirmişti.Annesi,iki gözü iki
çeşme ağlıyordu her gün.Kocası ”Yapma kadın,beni de kahrımdan öldüreceksin”
diyordu,ama,anne durmuyordu.Sonunda,baba da göçtü gitti.
Bunun üzerine,anneyi Manisa’daki akıl hastanesine yatırdılar.Bu kez;Yalak Gürel kafayı
yeme noktasına geldi.Bu büyük sorunu yanında,bir de askerlik sorunu çıkmıştı.Askerliğini
Manisa Er Eğitim tugayında yapmıştı.Bölük komutanı,başka yere tayini çıkınca,bölüğün
deposundaki malları buna zimmetle devretmiş ve gitmiş.Gürel,tezkereyi aldıktan sonra
yapılan sayımlarda depodaki silah ve mühimmatta eksiklikler çıkmış.Gürel’i divanı harbe
vermişlerdi.Oysa;yedek subaylara depo devredilmemesine dair Genel Kurmay başkanlığı emri
vardı.Onu bulduk ve Gürel’e verdik.Savunmasında bunu ileri sürdü ve kurtuldu.Bu olaylar
sırasında,İzmir’deki tüm arkadaşları ona destek olduk ve onu kurtardık.
Sonra,Gürel Etibank müfettişi oldu ve evlendi ve kendisini kurtardı ve yeni bir yaşam kurdu.
Yalak Gürel’in yalaklığı;Her şeye gülmesinden gelirdi.Hep gülümser,gülerdi.
İşte,onun bir betiği;
Savurduğun tehdit tuttu.Hemen kağıda kaleme sarıldım.Sana bir mektup yazayım da gör
bakalım,Yalak nasıl yazıyormuş!..
Dün,dairede oturdum.Sana mektup yazayım dedim.Hava öyle kasvetli idi ki,kalem elimde
uyumağa başladım.Kendimi,daireden dışarıya zor attım,uyumayayım diye.Eve gittim.
Bizim büyük baldızla kayınbirader bizdeler birkaç günden beri.Onlarla otururken,Civciv
Selçuk ile Sarıkız Metin geldiler oturmaya.O esnada,senin mektubun geldi.Okuyayım diye
koltuğa iyice yerleştim,ayak ayak üstüne attım,bir sigara yaktım ve zarfı açmağa
başladım.Mektubu görünce,açmamla kapamam bir oldu.Sonra da,hepsine okudum.
Davulcuğum,bu girişten sonra sana kendimden ve Ankara’dan haberler vereyim.
Sen İzmir’den ayrıldıktan sonra,benim işler gittikçe hızlandı.Uğraşa didine,düğün gününe
kadar geldik.İşleri,ufak tefek eksiklerle hemen hemen tamamen bitirdik.Selçuk ve Kaya
abi(Amcasının oğlu-Gazeteci)son zamanlarda bana epeyce yardım ettiler.(Uçar,şu anda
telefon çaldı.Selçuk ve Şemi imiş telefon edenler.Sana çok selamları var.)Devam—
Hatta,düğünün ertesi günü eşyaların kamyona naklinde Selçuk bulundu.
Düğün,ummadığım kadar nezih ve güzel oldu.Bizim çocuklardan Selçuk,Şakir,Sarıkız
Metin,Özkan,Ayla,Okay;Baba Mehmet ,Ümit(kız) ve hatırlayamadığım birkaç kişi daha
vardı.”Havvanagila”ile hora teptik,Şakir üç kere Mülkiye diye bağırdı.Sonunda ve salonda
muazzam bir alkış koptu.Millet,ağaç oldu tabii.Birkaç tan Mülkiye’li orayı gene biri birine
kattı.Palavra atmıyorum Uçarcığım,senin yokluğunu her an hissettim.Sizinkileri de davet
etmiştim.Geldiler(Annen).Fakat,ancak düğün sonlarına doğru görebildim annenleri.Takdir
edesin ki,gerekli alakayı gösteremedim.Mektup yazdığında,benim için özür
dile.Ayrıca,hürmetlerimi ilet.
Sonra Davulcuğum,düğün bitti.Biz o gece,Efes Oteli’nde kaldık.Ertesi gün,Ankara’ya hareket
ettik.Eşyalar da kamyonla yola çıktı.-Antalya nakliyat-Ankara’da bir hafta kaldık,evi
yerleştirdik,İstanbul’a gitmek için vakit kalmadı.İki gün için İstanbul’a gitmeğe değmez dedik
ve İzmir’e annemi almağa döndük.Onu da aldık,Ankara’ya geldik.İşte,o gün bu gündür
Ankara’dayız.
Sana bu mektubu daireden yazıyorum.Şu anda servise,Jerry Okan geldi.Onunla biraz
konuştuk,arkadan Suay geldi.Sana selamları var.
33
Yarım saatlik inkitadan sonra,mektuba devam ediyorum.Sana düğün ve Ankara’ya nakil işini
bu kadar mufassal yazmamın sebebi,hadislerle çok yakından alakadar olduğun ve merak
ettiğini tahmin ettiğim içindir.
Nerede kalmıştık?Haa,Ankara’ya geldik.Birkaç gün sonra,Selçuk da düştü
Ankara’ya.Arkadan,Kaya abi geldi;dört beş gün kaldı gitti.İki gün önce de büyük baldız ve
kayın birader geldi.Şimdilik buradalar.
Ankara’ya alıştık.Fakat,malum dert yine nüksetti.Annem rahatsızlandı.doktora falan
götürdüm,hastaneye yatıracağım.Fakat,burada İzmir’deki gibi,klinik yok.Gene de
yatıracaktım.Şimdilik,biraz iyileşti.Ara sıra,gene bozuluyor.Eğer,rahatsızlığı yine
artarsa,İzmir’deki kliniğe götüreceğim.
Benim bütün düşüncem,annem şu anda.Çok şükür başka derdim yok.Askerden önce
çalıştığım servise girdim Maliye Bakanlığı’nda.Maliye Bakanlığı-Gelirler Genel MüdürlüğüGider Vergileri servisi,iş adresim bu.
Servise,günde iki üç saat uğruyorum.İmtihanlara girmeyi,şimdilik düşünmüyorum.Esaslı bir
iş bulmak için,torpil peşinde koşmağa başladım.İyi bir torpil bulabilirsem,çok güzel işler var
burada.Bakalım,ne olacak.Uçarcığım,kendimden bu kadar bahsettikten sonra,şimdi de
buradan biraz bahsedeyim.
Keleş(Selahattin Aras) imtihanlara giriyor.Bugün,Emlak Krediye girdi.Daha görmedim.Oğlu
esaslı,büyüyor.Selçuk,İş Bankası imtihanına hazırlanıyor,gene romantik.
Ehtiyar;Merkez Bankası müfettişi oldu.Mersin’e-galiba-turneye gitti.Gelince evlenecek.
Kel Mete,alacaklarını tahsil için,önüne geleni icraya veriyor.Maxi,Kel Mete’nin birinci
kurbanı.Kele olan beş yüz lira borcunun birinci taksiti olan elli kuruşu ödedi,icradan
kurtuldu!..
Haldun’un dairede masasına bir telefon koymuşlar.Herkese,günde onar kere telefon
ediyor.Sarıkız Metin hem ders çalışıyor,hem de Tennesi’ye(Buluşma evleri)devam ediyor!..
Şemi’yi müdür yapmışlar,görebilene aşk olsun.
Abi,burada çok havadis var.Hemen herkes Ankara’ya geldi.Bir gırgırdır gidiyor.Ara sıra
toplanıyoruz ama,eskisi gibi sık sık değil.Gerek havaların bozması,gerek herkesin kendi
derdine düşmesi toplantıların arasını açıyor.
Sana daha çok uzun yazıp senelerin acısını çıkarmak istiyorum ama,ellerim ağrımaya
başladı.Değil bu kadar uzun mektup yazmak,fakültede,derslere bile bu kadar uzun not
tutmadım ben.Aman,bu mektubu idare et,hepsini okuma,birkaç sene idare etsin..Şaka len
şaka..Hemen cevap yaz.Artık,alıştım.Yazıyorum vallahi.Hem,sana düğün fotoğraflarından da
göndereceğim öbür mektupta.Şimdi yanımda yok.
Mektubunda,uzun askerlik hatıralarını anlat.Üsteğmeninin nasihatlerini unutma.(Benim)!.
Gözlerinden sevgiyle öperim.Sevin çok iyi.Çok iyi anlaştık onunla.Çok selam söyledi.Hadi
eyvallah Uçarcığım.Hoşça kal.
Şimdi,çok değerli bir dostumun betiğine geldi sıra.Sevgili Turgut Akman’ın betiği.
Turgut Akman;iktisat Fakültesi’ni bitirip Maliye müfettişi olmuştu.Arnavut kökenli bir
aileden geliyordu.Hatta,gırgırına Arnavutluk-Türkiye maçında Arnavutluğu tutmuştu.Ufak
tefek-bir altmıştan da az boylu-birsiydi.
Çok güzel ut çalardı.Babası ölmüş,anasıyla birlikte yaşarlardı.Ölümüne dek
evlenmemişti.Ben,İstanbul’a görevle gittiğimde onun evinde kalırdım:Annesi,bana da evladı
gibi bakardı.
Turgut Akman,dini yanı da güçlü birisiydi,ama asla yobaz değildi.Sezai Karakoç ile yakın
dostlukları vardı.
Londra stajı sırasında bir Polonyalı kızla tanışmıştı.Onunla evlenme noktasına kadar
geldi.Kız,Turgut’a hayrandı.Geldi İstanbul’u da gördü.Ama,evleneceklerse Londra’da
yerleşmek istedi.Turgut da ona hayır demek zorunda kaldı.Anasını bir başına bırakamazdı.
34
Müfettişler aramızda –Gıcık Cengiz,ben,Turgut,Ayhan Öner,Radi Dikici,Hans Kelsen ve
eşlerimiz-gece toplantıları yaptığımızda;Turgut uduyla çalar ve benin eşim de şarkıları
söylerdi.Uyum içinde müzik yapmaları çok hoşuna giderdi.
İşte,onun bir betiği.
Üstadım Uçar;
Palavraya girmeden,sormak istediklerimi sorayım.Bu mendebur memlekete geldikten sonra
Şarkışla’ya gittim.(Sıvas’tan yazıyor).Hakkında Bakanlığa yazı yazılan Malmüdürü,Nisan
ayında Ankara Defterdarlığı Muhasebe kontrol memurluğuna gitmiş.Yazıyı yazdırtan
kaymakam stajyeri Cemal Bor(Mülkiye’den sınıf arkadaşımdır.Bir Dönem milletvekilliği de
yapmıştır)da yakında gelmiş.Yani,beraber çalışmamışlar.
Fakat,kazaya gelince,kendisine bu adamın çok içki içtiği,hatta vazifeye içkili olarak geldiği
muhtelif vesilelerle anlatılmış.Bunun tanında da pek çok tekit gelmiş.Kaymakam
işkillenmiş.Bir de rüşvet rivayetini duymuş.
O da şu:Bir faizci hakkında takdir komisyonunca üç yüz bin küsur liralık matrah takdir
edilmiş.Tabii,komisyonda Malmüdürü de var.Mükellef itiraz etmiş.Fakat,itiraz komisyonu
kararı dokuz ay sonra çıkmış.İşlem yapılmıyor diye bakanlığa ihbar
edilmiş.Neticede,Defterdarlık;Gelir Müdürü’nü muhakkik tayin etmiş ve bu arada komisyon
kararı da çıkmış.Ancak,kararda matrah küçültülmüş.
Kararda”..Malmüdürünün muhalefetiyle..”şerhi de var.Gecikme sebepleri normal bulunmuş
ve bir işlem yapılmaksızın rapor Bakanlığa gönderilmiş.Bakanlıkça da başka bir şey
istenmemiş.Dosya halen temyizde,bakanlıkça da zaman zaman neticesi
soruluyor.Yani,gecikme işi böylece kapanmış.(İtiraz komisyonuna kaymakam başkanlık
eder.Gecikmede Malmüdürü ile beraber Kaymakamın da dahli vardır)
İşte,bu hadiseler,idealist Cemal beyi şüphelendirmiş.Geçen ay,yeni Malmüdürü gelince ikaz
etmiş ve demiş ki,burada suistimal olmuş olabilir.,müfettiş çağıralım.
Yeni Malmüdürü de “işkilli büzük” denen bir tip.Son derece evhamlı,titiz ve çalışkan bir
adam.Bunları duyunca,biraz da kaymakamın tesiri ve tazyiki ile hiçbir incelemeye girişmeden
gördüklerini yazıvermiş.
Tahsilat nisbetleri düşük,evraklara cevap verilmiyor,muhasebe planı alt üst,daireye
gelmiyor,içki içiyor,avansını kapatmamış,bu sebeple bir yolsuzluk ihtimali var diye bir yazı
hazırlıyor ve kaymakamca imzalanarak vilayete gönderiliyor.Oradan da Bakanlığa ve bana..
Yeni Malmüdürü daha devir almamış.İşkilli büzük olduğundan.Bu vesileyle bir müfettiş
gelsin,teftiş etsin ve ben de rahat edeyim ve öyle devir alayım diye düşünmüş.(Muhasebei
Umumiye Kanunu’na göre yeni Malmüdürü Malmüdürlüğünün hesaplarını tetkik etmeğe
mecburdur.Neden tetkik etmemiş ve devir işlemi tamamlamamış)
Üç dört gün kazada kaldım.Yaptığım gayrıresmi inceleme ve soruşturmalara göre,bu şahsın
fazlaca içtiği,işine lakayt olduğu ve memurlarıyla ilgilenmediği neticesi çıkıyor.
Asıl mühim olan taraf,geçen yıldan üç yüz yetmiş beş lira mahkeme harcını
kapatmayarak,eşhas borçlarına alması.Bir de evvelki seneden üç yüz yetmiş beş lira var.O da
adi emanete alınması gereken bir paranın,demirbaşa sarf edilmesi ve sonra da adi emanete
alınması bildirilince bu hesaba alınıp,eşhas borcu olarak kendisinin borçlandırılması şeklinde
vuku bulmuş.
Fişte”…1964 yılında ödenek istemek suretiyle E.T adına tanzim edilmiştir” demişse
de,anlaşılan ödenek verilmemiş ve bu para da 1965 e devretmiştir.
Yani,ceman yedi yüz elli lira,eşhas borçlarında görünüyor.Aslında,yeni malmüdürünün bunu
ihbar etmeyip takip etmesi ve buna rağmen bir netice alınmazsa işi resmiyete dökmesi ve
meslektaşını güç durumda bırakmaması gerektiğini zannediyorum.Şimdi,kendisi de pişman.
Muhasebe planının alt üst olduğu da hakikat değil.Eski müdür,muhasebe memuruyla hiç
ilgilenmemiş,o da defter kayıtlarında bazı mükerrer kayıtlar yazmış,tenzilleri
35
yapmamış,mesela bütçe gelirleri defterinde bazı hatalar yapmış.Bunu,daha ben
gelmeden,Malmüdürü kendisi çıkartmış.Ben de baktım.Bu hatalar izale edilince,hesaplar
tutuyor.Anlaşılan,eski müdür,hiç kontrol etmiyormuş.Bunu,memurlar da söyledi.Yoksa
memurlar çok iyi ve çalışkan.Gerisini kendisinin de düzelteceğini söyledi malmüdürü ben de
pek derine inmedim.Aksi halde,açık bir suç yokken,teftiş yapmam gerekiyordu.Diğerleri
de,mesela tahsilat nispetlerinin düşüklüğü de bunun gibi.
Rüşvet ise,rivayetten ibaret ve herhangi bir ihbar yok.Olsa da,isbatı imkansız.Diğer husus da
tahkik edilmiş.Vazifede ihmal var diye yeniden tahkik etsem bile ”itiraz komisyonundan şu
kadar zamanda bir karar çıkmalıdır” diye bir hüküm olmadığından,netice alınamaz
kanaatindeyim.Esasen,Bakanlık da bir şey dememiş.
Bu yazı gönderildiğinde,defterdar vekili burada değilmiş.Sonradan öğrenmiş.”Ben olsaydım
bunları düzeltir,Ankara’ya bildirmezdim” demiş.Bir husus daha var.Şarkışla’da iken sağlık
bakanlığı müfettişi geldi.Yeni hükümet konağı yapılmadan önce,sağlık dairesi ayrı bir binada
imiş.Ancak,kendilerine tahsisli değil.Fakat,Sağlık Bakanlığı tamir ettirmiş.Bu bina,Radar’ın
isteği ile bakanlıkça Milli Savunma Bakanlığı’na tahsis edilmiş.Bu hususla ilgili yazıda,bina
boş gösterilmiş.Tahsis edilmediğinden,hukuken boş,fiilen sağlık dairesi oturuyor.Kaymakam
da imzalamış.Bu mesele de Defterdarlığa intikal etmiş ve defterdarlıkça da inceleme
yapılmış.Ancak,başka bir vesile ile yazılan yazıda “sağlık bakanlığına tahsisli olduğu” da
yazılı.İşte;bunlar Malmüdürünün yediği haltlar.Bir boş diyor,bir dolu diyor.
Aslında,tahsis yerinde.Ancak,Sağlık Bakanlığı,bina elden gitti diye bozulmuş,geri almağa
uğraşıyor.Buna imkan bulamazsa-ki olmayacak-Malmüdürünün bu ters yazılarını Maliye
Bakanlığı’na intikal ettirecekmiş.Bu da,herhalde on beş güne kadar,bana havale edilir.Ben
tam manasıyla incelemedim ama,durum şimdilik bu..
Sağlık dairesi şimdi,yeni hükümet konağında.Bu hususta,kaymakamın durumu da dikkate
değer.
İşte,meselebundanibaret.Şunudabelirteyimki,burayahalkarasında“Şerkışla”derlermiş.Berbat,as
i,dedikoducu ve iftiracı bir yer.
Şimdi,ben şöyle düşünüyorum.Bu keratanın altı çocuğu var.Sarhoşluğu ve lakaytlığı sebebiyle
rahatça disiplin cezası istenebilir.Ancak,avans işi kötü.Kendisi takip görevinde olduğu
halde,kendisi için bunu yapmıyor.Kanaatimce,bu vazifeyi suiistimal.Sen ne dersin?
Ancak,suç cihetine gitmek istemiyorum.Bu mendebur avanslar,her yerde kullanılıyor.Bu
sersemin hatası,bunu resmi kayıtlara intikal ettirmesi.Tahsis işinde de ayni havailik var.Aklına
estiği gibi yazmış.Bu duruma göre,müstakil iş yapacak adam değil.
Muhasebe kontrol memurluğundan da alınarak,mesuliyetsiz,pasif ve göz altında bir
memuriyete alınmasını,disiplin cezası verilmesini ve aldığı avansların derhal ve faizleri ile
ödettirilmesini yazmak istiyorum.Aksi halde,belki memuriyetten de olacak ve vicdani
mesuliyet duyacağım.Bundan korkuyorum.Bu durumda bana “sen niye adli tahkikat açmadın”
derler mi?
Fikirlerini acele olarak yazarsan çok memnun olurum.Şimdilik hoşça kal.
Not:Fezleke örneği bulabilirsen,gönderiver.
Çömezin,Turgut Akman
Bundan sonra;müfettiş muavinlerinin bir arada yazdıkları bir betik var sırada.Betiğe bir de
gazete kupürü eklemişler.Bu kupürde bir köpek ve bir iki yaşında çocuk var.Altında da şu
bilgi.
İkisi de Antakyalı…İkisi de iki yaşında.Birinin adı Hakan(çocuk) diğerinin Uçar(Köpek)
Altında şunlar yazılı:
Geçen seneki Camp Arap’ın,Erhan’la Recep’in beraberce tuttukları en üst katında,Cengiz’in
şahsında başarınızı kutluyor(Ehliyet sınavını verip Müfettiş olmuştuk) ve Oktay’a turneden
hoş geldin diyoruz.
36
Ve,tarihte ilk defa olarak,Turgut uduyla gecemizi ihya ediyor.Sonsuz dost kalacağımıza
inanıyoruz.Kadehlerimiz,ilk seferlerinin birinde senin için kalkacak.Kuyruklar daima dik,ama
işte bu bizi korkutuyor(!).Üstadandan Cengiz.Muavinat,Erhan,Orhan;Ertuğrul;Oktay,Turgut
Akman(Kel Turgut),Recep.
Aydın Erdim ve Turgut Akman’dan ortaklaşa yazılmış bir betik
Ulan öküz;
Cumartesi günü saat altı kırk beş ve yedi arasında Galatasaray Pastanesinin önünde Turgut’la
beraber seni bekleyeceğiz.
Geçen Cumartesi Yılmaz ve Marlon’la İstiklal Caddesi’nde seni aramaya teşebbüs ettik ise
de,dehşetli yağmur gözlerimizi açmamıza olanak bırakmadığından,bulamaktan duyduğumuz
üzüntü ile Ocak’ta içtik.
Turgut ille seni görüp doya doya öpmek ve bağrına basmak istiyor.Gözleri,kimseyi görmez
oldu!
Bizi fazla bekletme orada.Yoksa….
Ehtiyar Erhan,Mersin’den yazıyor.
Davul;Bir iki hırlaşmadan sonra,vaziyet normale avdet etti
herhalde.Yazdıklarımla,düşüncelerimle seni suçlamak aklımdan dahi geçmedi.Sadece,biraz
kızmıştım,o kadar,Eh onu da çıkarttım.
Gelelim şimdi essah meseleye;Yarın Bursa’ysa müteveccihen hareket ediyorum.On altı-yirmi
beş tarihleri için izin aldım ve meşum tarih yirmi iki aralık.
On dokuz Aralığa tesadüf eden Pazar var ya,işte o tarihte Bursa’dan hareketle İstanbul’da
olacağım.Seni görmek istiyorum.Ben Cengiz’lere uğrayacağım,öğleye doğru olur
herhalde.Sen de oraya gelirsen,görüşebiliriz.
Her ihtimale karşı gelemeyecek olursan(nöbetçi kalmak gibi,askerim)radyonu onlara
bırakacağım.Müsait bir zamanında uğrar,alırsın.Daha sonra,işbu mektup davetiye hükmünde
olup yirmi iki Aralık tarihinde saat On dört otuzda Park Otel salonunda(Bursa’da tabii)
yapılacak koyun kesme merasimine gelirsen,çok memnun olurum.Mezkur tarih,zaruretler
tahtında hafta arasına rastlamış olup o gün tatil bulunmamaktadır ve gelmediğin takdirde pek
tabii serzenişe hakkım olmayacak.
Bambiciğim;işte vaziyetler böylecedir.Durumunun icap ettirdiği gibi hareket et.Zaten,turne
dönüşünü de İstanbul’a yapacağım,daha bol bol görüşürüz.Bir de,askerde nasıl olsa eline
düşeceğim.
Şimdilik hoşça kal.
Ehtiyardan bir başka betik.
Davul:
Lan namus fıkarası,ben senin adresini başkalarından mı soracaktım?Radyoya benden fazla
ihtiyacın olacağını düşündüğüm için adresinin peşine düştüm,yoksa niyetim sana mektup
falan yazmak değildi.Her neyse,son anda mektubun yetişti de,biraz sakinleştim.
Biliyorsun;Merkez Bankası teftiş heyetine geçtim,bir buçuk aydır da Mersin’de teftişteyiz.Ne
yaparsın,şu turnelerden bir türlü kutulamadık,bir de muavinlikten.
Nisan’da askere gidiyorum;dönüşte ehliyete gireceğim.Anlayacağın,işimden
memnunum.Mersin de bir turne yeri olarak gayette iyi,ne var ki turne psikolojisi içinde olmak
yetiyor insana.
Bu arada,ben bir takım naneler de yedim,malum haltlar..Kuyruğu da yakında başkasının eline
vermek üzereyim.Halen nişanlı bulunuyorum,bu işte seni de haberdar edecektim,heyhat
adresini bulmak ne mümkün,Cengiz’e yazmıştım gelirken seni de getirsin diye.O da seni pek
göremezmiş.Halin nicedir?
37
İşte,bu ayın yirmisi ile otuzu var ya,bu tarihler arasında Bursa’da boy göstereceğim,nikah
memuruna.
İzin alacağım,dönüşü İstanbul’a yapmak istiyorum,eğer bu mümkün olmazsa Bursa’dan
İstanbul’a uğrayacağım.O zaman sizleri görürüm
Bu arada,radyoyu kendim getirmeyi düşünüyorum,hem vakit az kaldı,hem de postada başına
bir kaza gelmeye.
Evlenme tarihi katileşince seni tekrar haberdar ederim,gelebilmen beni çok
sevindirir,durumun müsait olmazsa,durumuna göre hareket edersin.
Bu ayın yirmisine kadar Mersin’de olacağım,izin alırsam o tarihte ayrılmış
olacağım.İzmir’den yazdığın mektuba ve ihtiyacına karşılık veremediğim için çok
üzüldüm;durumun nasıl(Mali) düzeltebildin mi bari? Evdekiler nasıllar?Mektup
yazdığında,selam ve hürmetlerimi iletirsin.
Hoşça kal.Gözlerinden öperim.
Yedek subay okuluna gitmeden önce benden kıdemli bir Hesap Uzmanı’na
rastlamıştım.İstersem,beni Genel Kurmay’a aldırabileceğini,rahat edeceğimi söyledi.Ben de
hayır ,kıtaya gidip Anadolu insanını tanıyacağım dedim.
Piyade okulunu gittim ve Yarımburgaz’(Trakya’da Halkalı tren istasyonundan sonraki
istasyon) kura çektim.Bu arada,devre arkadaşlarımın tümü Genel Kurmay’a
gitmişler;askerliklerini orada yapıyorlardı.
Kıtaya gittikten altı ay sonra ”Yandım anam” diye bağırıp Genel Kurmay’a kapağı atmaya
çalıştım.Olmadı.İyi ki de olmamış;çok güzel askerlik anılarıyla bu işi de tamamlamıştım.
İşte;bu konuda Ertuğrul’un yazdığı kısa not:
Sevgili Uçar;Meseleyi Sabih Üstad’a intikal ettirdik(Kurmay Albay ağabeyi vardı)Biraz
umutsuz olmakla beraber elinden geleni yapacak.Lüzum ve faydasında tereddüt
ettiğimden,meseleyi diğerlerine açmadım.Konuyu,Ercan ile de konuştum.Ordular arası tayin
olmuyormuş.Kendi açısından,bir şey yapamayacağını söyledi.(Genel Kurmay’da çalışan bir
Maliye Müfettişi)İşi,gırgır tarafından al.Orhan,Bili ve benden yılbaşı tebrikleri,selam ,sevgi
ve özlemler.
Yine bir Vali Ertuğrul betiği
Uçar kardeş;
Mektubunu şimdi aldım.Hepinişi cevaplıyorum!
Moralinin bombok olmasına bozuldum.Sen,askerlikte her işi oluruna bırakma prensibini iyi
ihmal etmişsin.Muavin değilsin,önünde ehliyet yok,peki bozulmak neden?
Koyver kuyruğunu gitsin.Her şey olacağına varır.Üstüne gitme hadiselerin.
Bu durumun;geniş ölçüde yalnızlıktan ileri geldiğini sanıyorum.Kedine bir hobi bul,idare et
artık birkaç ay.
Bana öyle gelir ki,senin fizik ve sosyal çevre ile olan problemlerinin nedeni,bir parça da senin
kendinle olan münasebetlerinde yatıyor.
Bak,bugün kantinde tavla oynuyorduk,bir er geldi.”Efendim,Kurmay Başkanı tavla
oynayacakmış,tavlayı istiyor” dedi.İyi dedik,verdik,kalktık.Eh,sanırım sen olsan on günlük
hasta olma istihkakını almıştın bu hadiseden.
Diyeceğim odur ki,asabını geren daha başka bir takım hadiseler,hakiki çevrenle olan
münasebetlerinde karşılaştığın güçlükleri büyüterek yansıtıyor.
Bu durumda,yapılacak ilk iş,meseleleri halle çalışmak,kısa vadede halledilemeyecek şeylerse
problemlerin,bunların yaşantındaki yerini azaltmak.
Bu da,ancak askerlik dışı meşguliyetlerini arttırmak suretiyle mümkün olur.
38
En ucuzundan da olsa,kendine dostlar edin,işleri matrağından al,biraz boş ver,askerliğin
mesuliyeti sanıldığı kadar önemli değil.
Tavla oyna,yürü,araba kullanmayı öğrenmeyi dene.
Şimdi,bütün bular,bir parça ukalalık,biliyorum.Sen,kişinin kendisiyle olan problemlerinin
mahiyeti ve tahlili konusunda,kişinin çevresi ile olan münasebetleri hakkında,benden daha
kültürlüsün.Fakat,yine de,hiç olmazsa,belli bir süre dikkatini başka yerlere çekmek mümkün
olur diye saçmaladım biraz da.
Tayin hadisesini san etraflıca ve günümüze kadar anlatayım.Mektubunu aldık,Orhan,Biltekin
ve ben,önce gereğini müzakere ettik.Sonra,işin yolu yordamı hakkında bilgi sahibi olmak için
meseleyi Ercan’a açmağa karar verdik.Biliyorsun o,Milli Savunma
Bakanlığı’nda.Ercan,ordular arası tayin olacağını sanmıyorum dedi.Kesin konuştuğu
için,ümitlenmedik.Fakat,bütün yolları denemek gayesiyle,meseleyi senin de belirttiğin
gibi,Sabih beye intikal ettirmeğe karar verdik.Fakat,Sabih beyi ha deyince görmek mümkün
olmadığı için,fazla gecikmesin diye araya İlhan Ersen’i koydum.Mesele,ağızdan ağza karışır
diye,mektubu,İlhan vasıtasıyla Sabih beye gönderdim.Müteakiben,ilk fırsatta da,durumu
şahsen anlattım.
Sanırım,o da bu konuda sana yazmış.Pek sanmam ama,uğraşırım dedi.İşte,tam o günlerde
Zühtü Yücelik heyete gelmiş.”Yahu,benim yerime vasıflı bir adam arıyorlar tavsiye
edebileceğiniz kimse var mı?”demiş.Tam o sırada,Ilhan ile Sabih bey de meseleyi
konuşuyorlarmış.Önce senin ismin ve soy adın,kıta adresin Zühtü’ye yazdırıldı.
Ben daha önce de,Zühtü’yü aklıma getirmiş,bizim tümende Mülkiyeli-onunla ayni önemden
ve birlik idare heyetinden arkadaşı-Necati beye durumu anlatıp randevu istemiştim.Mesele
böyle inkişaf edince,artık kendisiyle ayrıca görüşmeye lüzum görmedim.
Aradan birkaç gün geçip de haber çıkmayınca Ercan vasıtasıyla Zühtü’ye sordurdum,iyi
gidiyor demiş.Ancak,Nisan başından önce olamaz,Nisan’da diğer tayinlerle beraber çıkacak
demiş.
İş bu türlü giderken,geçen gün nöbet iznimde heyete gittim.Bu arada,tekrar meseleyi
açtım.Galiba İlhan idi.”Mezkur dairede daha önemli eşhas-zabitan-bir başka adamı lanse
etmişler.Zühtü,kati olarak belli değil ama,iş galiba yatacak demiş” diye anlattı.
Bu durumda,vasat ümitle Nisan’ı beklemekten başka çare yok.Ben yine durumu izler,en son
inkişafları sana iletirim.
Bizlere gelince;yuvarlanıp gidiyoruz.Benim moral,Bili ve Orhan’ınkinden iyi.Bili,takım
komutanı çok yoruluyormuş.Orhan,malum romantizminde.Biz de,özel olarak dert
yaratmadığımız için,dertsiz kaldığımızdan,heriflerin dertlerini dinlemiyoruz diye kötü adam
oluyoruz.Bili,arada yalnız kalınca,deli danalar gibi,çatacak yer arıyor.Ottan boktan sebeplerle
bölük komutanına bozuluyor,aşağı yukarı aynı paraleldeyiz.
Neyse,hep beraber yok saydık mı bu devreyi,her şey geçer.Şimdilik bu kadar
yazabiliyorum.Çocuklar bozuluyor.Üstüme defter,cetvel,silgi atıyorlar.Levazım
bölüğünde,kağıt kalem bol.Şimdilik eyvallah,buradaki Herkesten selam.(Halıcıoğlu’ndaki
Levazım Yedek Subay Okulu’ndan yazıyor)
Yedek subaylığım sırasında;beni dördüncü bölüğe vermişlerdi.Ben,asteğmen iken,bu bölükte
yedek teğmen olarak görev yapan Şansal(Soyadını unuttum) teğmen vardı.Onunla uyum
içinde,çok iyi bir askerlik yaptık.
Kendisi;Türkiye İşçi Partisi üyesiydi.Halen de öyle olduğunu öğrendim.Bir levazım binbaşı
vardı.Durmadan solcu söylemlerle Şansal’ı kızdırır ve ondan istihbarat toplamağa
çalışırdı.Şansal da bir gün “Binbaşım,ne eksik kaldıysa söyle,onları da söyleyeyim.Görevini
tam yap” demişti adama.Adam,mosmor olmuştu.
O benden altı ay önce tezkeresini aldı.Onunla da bir iki kez mektuplaşmışız.
39
İşte Şansal teğmenin Bulancak’tan gelmiş bir betiği:
Yazına hemen karşılık vermek isterdim ama,buraya gediğimden beri,bir tembellik çöktü
bana.Okumasız,ilgisiz,mücadelesiz,düşünsel yönden bomboş bir hayat bu.Kendi
kendime,bitkisel bir yaşantıya başladım artık diyorum.Konuşup tartışacak,hatta sağcı bir
arkadaşın dahi olmayışı ve benim buna alışkın olmayışım,şimdilik beni,uyurgezer gibi bir şey
yaptı.
Öyle sanıyorum ki;buna karşılıksız bir staj(Avukatlık stajı) yapmanın verdiği başı boşluk ve
sorumsuzluk sebep oluyor.
Oysa;burada partimin bana veya benim gibilere o kadar çok ihtiyacı var ki..Stajı adliyede
yapmamın partiyle aktif olarak ilgilenmeme engel olduğu kanısı ile avunuyorum.
Mamafih,bu şaşkınlık döneminin uzun sürmeyeceğini,hele staj bitiminde yazıhaneyi açıp
yaşantımı düzene soktuğumda,aktivitenin başlayacağını biliyorum.
Dinsel bağnazlığın alabildiğince yaygın ve normal sayıldığı bir çevrede toplumcu
düşüncelerin yayılmasında,din konusunun şimdilik tartışma dışı bırakılmasının gerekli
olduğunu burası kadar anlatan yer,az bulunur sanırım.Öyle ki;kendimi manevi bir
hapishanede hissediyorum.Saçma olduğunu bildiğim halde,bunu tartışamamak zorunluluğu
sıkıyor beni.Ve İstanbul’u,oradaki arkadaş çevremi,hatta bizim taburu bile zaman zaman
kuvvetle aradığım oluyor.Bağırtık tartışmalarımız ve senin direkt,benim endirekt yolla
yaptığımız hücumlar sonucu,taburdakilerin dinsel görüşlerinde açtığımız şimdi daha emin
olduğum gedikleri düşünüp orayı aramamak elde değil.
İstanbul’da çıkan dergi ve kitapların hiçbiri gelmiyor buralara.Yön’ü bile ben,özel çabalarla
buluyorum.Bir yığın kitapla gelmiştim buraya ama,halen hiç birisinin kapağını açmadım.
Bitmeyen Kavga’yı okumamıştım ben.Geçenlerde bitirdim.Okumadınsa,okumanı salık
veririm.
Okuduktan sonra,bizdeki sol akıma asıl sahiplerinin değil de,kravatlıların sahip çıkmasındaki
tersliği daha iyi anlayıp biraz umutsuzluğa düştüm.Belki,bunun böyle olması Türkiye için,sol
için daha hayırlı.Amerika’da da bizim gibi olsaydı,belki sol yok edilmezdi.Tabii ki,tartışmaya
elverişli bir konu bu.Bilmem,sen ne dersin?
Bizim taburda askerlik yapan Veysel adında bir çavuşla sana selam
göndermiştim.Herhalde,söylemiştir.Karargah bölüğünden olacak.Buraya izinle
gelmişti.Giderken beni gördü.Ben de sizlere,selamımı yollamıştım.
Taburdaki bütün arkadaşlara,Tayfur’a,İsmail’e selamlarımı söylersen memnun
olurum.Yazılarını bekler,güzel günler dilerim.
Bir Şansal betiği daha.
Uçar,Mektubuna cevap vermem gecikti biraz.Bir türlü oturamadım masa başına.
Çok mu yararlı işler peşindeyim?Yook, o da değil ama,olmadı bir türlü.
Ne var ki,olaylar beni ister istemez particiliğe itti ki buna memnunum şimdi.
Sana yazdığım çekingenlik ve bitkisellikten kurtuluyorum galiba..,
Fakat,şunu da itiraf etmeliyim ;düşüncelerimin çoğunu,çevrenin koşullarını göz önüne alarak
partiye zarar verir diye,kafama hapsettim.Hele,dini konularda hiç,ama hiç bir şey söylemekten
katiyen kaçınıyorum.Bunun,ne kadar böyle olması gerektiğini halkla temas edince daha iyi
anlıyorum.
Zira,bu iktisadi düzeni değiştirmeden,dinsel görüşlerin değişmesine çalışmak faydasız olduğu
kadar,zarar da veriyor.Bunu,senin kabul etmeyeceğini biliyorum ama,ben kesin olarak,hatta
dinden de faydalanılması lazım geldiğini anlıyorum.
Ama,şunu da söyleyeyim.Politik bakımdan bu görüşte isem de,gün geçtikçe bulunduğum
koyu dindar çevrenin etkisi,bende tam tersi bir reaksiyon yaratıyor.Adeta,kin biliyorum dinsel
görüşe.Ancak,tutar tarafı olmadığını bildiğin bir görüşten de yararlanacak faaliyette bulunmak
zorunluluğu,epeyi zor.,
40
Gecenin geç saatlerinde,yüzlerce kişi ile karşılandı.Aybar.Bulancak’ta bu kadar ilgiyi
gördükten sonra,benim kenarda durmamın ayıp olduğunu anlayınca,işin içine fiilen girmek ve
teşkilatlandırmak gerektiğine inandım.Şimdi,bu işlerle meşgulüz Uçar.
Bu örgütlenmeyi,bir gün seçimi kazanacağız diye yapmıyorum.Bir gün,kısmetse sana
anlatırım nedenlerini.
Taburdan ne haber Uçar?Bazan,o havayı aradığım oluyor.En lüzumsuz ve zararlı kişileri bile
o halleriyle özlüyorum.Çağlı’dan da (Bir Üsteğmen) mektup almıştım.Artık diyor,gazinolarda
tartışma yapmıyoruz.
Tayinleri çıkanlar var mı?Göndereceğin mektupta onlardan da havadis verirsen iyi
olur.Hatta,bizim ikinci bölükten benim tanıdığım erler varsa,onlara benim selamımı
söyle.Yazıcı Ali Akın,Erol Alkan;Bahattin May vardı bölükte.Terhis olmadılarsa,kedilerini
sorduğumu söylersen memnun olurum.
On beş gün sonra,stajımın ilk altı ayı bitiyor.Geri kalan devresi,avukat refakatinde
olacağından kısmen serbest olacağım.Onun için,Eylül’e doğru İstanbul’a gelmeyi
düşünüyorum.Gelince,tabura uğramağa çalışacağım.Bol,bol görüşürüz o zaman.
Kravatlılar meselesini iyice anlatamadım galiba.Bu konuya değinen görüşümü,yön dergisine
göndermiştim.Yayınlayacaklarına az ihtimal veriyorum.Olmazsa,İstanbul’a gelince tartışırız
bu sorunları.
Yazacaklarım burada bitiyor.Ben geç kaldım karşılık vermede,ama sen daha erken
yanıtlarsan,memnun olurum.
Taburdaki herkese selamlarımı iletiver.Güzel günler dilerim.
Aydın Erdim;Çine doğumlu olup babası orada ilk okul başöğretmenliği yapmış.Mülkiye’yi
bizden bir yıl sonra bitirip o da Maliye Müfettişi olmuştu.
Zengin bir ailesi vardı.Öyle ki;Çine’nin yarısının babasının tapulu malı olduğu
söylenirdi.Nitekim;oradaki arazilerden bir kesimini satıp İstanbul’da Beyazıt’taki tayyare
evlerinden üç katlı bir apartman satın aldılar ve orada yaşadılar.
Buna karşılık;Aydın Erdim,sıkı bir içkici ve sıkı bir solcu idi.Parti ile ilişkisi hiçbir zaman
olmadı.Daha çok bireysel anarşist demek doğru olur.
İşte ondan gelmiş bir betik.
Sevgili Uçar,
Halen hapishanedeyiz.Cumartesi sabahı girdik.Bugün Salı sabahı,çıkıyoruz.Perşembe
günü,yani ayın on beşinde saat yedi,yedi otuz arasında Karaköy’deki Kadıköy iskelesinde
bulun.Mapusaneden sevgilerle.
Aydın’ın bu serüveni şöyle olmuştu.
Aydın Erdim;Ehtiyar Erhan,Maksi Engin ve başkaları;aynı dönemde Tuzla Piyade Okulu’nda
eğitimdeydiler.Ben de;Yarımburgaz’daki taburumda takım komutanlığı,kantin subaylığı
görevlerini yürütüyordum.Bunlarla haberleştik ve İstanbul’a indiğimiz Salı günlerinden
birinde(Kantin için mal almak için inerdik)onları,Tuzla’da ziyaret edecektim.Onlar da dersleri
kıracak ve görüşecektik.Benim,Askeri araçla Anadolu Yakası’na geçmem yasaktı.Vapur ve
treni kullanarak öğle yemeğine Tuzla tren istasyonundaki lokantaya geldim.Tabur
komutanımdan bu iş için izin almıştım.
Bu lokantada piyade okulu öğrencilerine kaçak olarak içki de satılırdı.Neyse,masayı donattık
ve içmeğe başladık.Muhabbet gırlaydı.Saat on dört gibi ben geri dönüş için ayaklandım.Onlar
da kalktılar.Derslere gideceklerdi.Ama hepsi de sarhoştu.Onlar öğrenci resmi giyimli,ben de
asteğmen resmi giyimliydim.Bunlar beni omuzlarına kaldırıp;”En büyük asker Uçar Teğmen”
diye tezahüratla beni tren istasyonuna taşımağa başladılar.Yapmayın,etmeyin inzibatlar şimdi
41
gelir..Dememe kalmadı ve iki inzibat cipi geldi.Bizleri toparlayıp İnzibat karakoluna
götürdüler.
İfadelerimiz alındı.Ben,izinli olduğumu ve izin belgemi gösterdim.Beni
bıraktılar.Arkadaşlara,ifadelerinde şu konuyu belirtmelerini söyledim.”Bizi inzibat er ve
erbaşları toplayıp cipe bindirdi ve karakola getirdi deyin” dedim.
İç Hizmet yasasına göre,askeri öğrencilere er ve erbaş inzibat erleri el
koyamazlar,dokunamazlardı.
İfadeler sırasında,buraya sıra gelince İnzibat komutanı Albay,”Durun bunu size kim öğretti”
demiş ve ifadenin bu kısımlarını yazdırmak istememiş.Bizimkiler de bu ifade olmadan
ifadelerimizi imzalamayız,demişler.Bu ibareli ifadeleri imzalamışlar.
Piyade Okulu komutanı general,albayı çağırıp bir fırçalamış ve Erzurum’a yollatmış.Bizim
oğlanları da,üç gün katıksız hapse mahkum etmiş.
Benim tabur komutanıma da,tümenden benim ifadem geldi.Albay,”Bu ne Uçar Asteğmen”
dedi.Ben de durumu anlattım.Kendisinden izinli olduğumu hatırlattım.”Git,seni bir hafta
katıksız hapse mahkum ettim” dedi.Ben şaşırdım.Haydi ne duruyorsun,git takımının başına
deyince anladım.Hapis mapis yatmadan,bu vartayı atlatmış oldum.
Aydın Erdim,bu hapis olayını belirtiyordu mektubunda.
Şimdi,Yalak Gürel’den rekor sayfalı b ir betik.
Dikkat,Sfenks konuşuyor.
Merhaba Uçarcığım(Sekiz satır yinelemiş bunu)
Bunlar ne mi,dur söyleyeyim.Sfenksin konuşması,Ankara-İstanbul arasında yankılar yaptıktan
sonra,sonsuzda kayboluyor.
Uçarcığım;
Altı ay vadeli olan önceki mektubumun vadesi galiba dolduğundan,sana bir sene vadeli ve
cevaplama şartlı-görüldüğünde cevaplandırılacak –olan bu ikinci mektubumu yazıyorum.
Bugün benim evde jimnastik günüm olduğundan dışarı çıkmıyorum ve sana bir şeyler
karalıyorum.Haa,sen bekar adamsın.Jimnastik gününden anlamazsın.Bu,çamaşır günü
demektir,yaa canım..
Davulcuğum,haberleri alıp almadığını bilmiyorum ama,eğer almışsan biraz tatsız olacak
müjdelerim.Her neysan,ben gine yazayım.(Selanik göçmenidir)
1-Bendeniz,Etibank müfettiş muavinliğini kazandım şahsen.Eğer,benden önce duymuşsan
ayıp etmişsin valaa.Sana yazan da ayıp etmiş.Ha,evet,valla be kazandım.İnanmazsan
sor,Etibank Genel Müdürüne.
Burada,bütün millet,kazanamayacağıma dair banko oynuyorlardı.İşlettim enayileri.
Bütün yaz boyunca,gene körün değneğini belleyişi gibi,malum kitapları yeni baştan
çalıştım.O kitapları,sekseninci defa okurken,midem bulanıyordu artık.Sana mektubu da,şu
imtihanı kazanayım da öyle yazayım dedim.(Bu seferki gecikme palavrası da bu.Yuttun değil
mi?)
Şimdi de,bursumu Etibank’a devretmeğe çalışıyorum.Bizim bakanlığın bazı muhterem
zerzevatları “Olmaz öyle şey,bursu ödeyeceksin “dediler.Gittim o muhterem sebzelere “Bana
bakın” dedim.Dedim ya!..”Bu bakanlıkta iki sendir çalışıyorum.Bana verdiğiniz paranın iki
senelik tutarı,ayda beş yüz liradan on iki bin etti.Bu iki sene içinde,ben değil on iki bin
liralık,on iki bin kuruşluk iş yapmadım sizlere.Üstelik,bundan sonra da yapacağım
yok.Ayrıca,bana iki senelik Amerika bursu vereceksiniz.Etibank’ a gitmezsem,Amerika’ya
gideceğim.Ayda iki yüz on dolar(iki bin yüz liradan) iki senede takriben elli bin lira da onun
için ödeyeceksiniz.Etti mi altmış iki bin lira.Ben,Amerikakayu’dan geldikten sonra,sizlere
altmış iki bin liralık iş yapacağım mı sanıyorsunuz?Tabii,zannetmiyorsunuzdur.
Sonra,tekaüt olmaya kadar daha yirmi sekiz sene var mı,var.Personel kanunu çıkacağına
göre(Kol hareketi resmi yapmış)ayda asgari bin beş yüz lira verecek misiniz bana?
42
Vereceksiniz.Çarpın ayda bin beş yüz ile yirmi sekiz seneyi.Terfi etmeleri falan
saymıyorum.Ne çıkıyor?Tam,beş yüz dört bin lira ediyor.Hepsi etti mi,beş yüz altmış altı bin
lira.Emekli olunca da asgari elli bin lira ikramiye verecek misiniz.Eder altı yüz on altı bin
lira.Hadi,altı yüz bin diyelim.
İflas edersiniz be..Otuz senelik devlet bütçesi hep açık verir.
Benden,sekiz bin liralık bursumu iade etmemi istiyorsunuz.Eğer,ödemez de burada kalırsam
bana boş yere altı yüz bin lira ödeyeceksiniz.
İşte,Türkiye,bu yüzen kalkınamıyor.Sekiz bin lira nerde,altı yüz bin lira nerde?.Sonra,bütçe
açık verirse ne olacak biliyor musunuz?Nerden bileceksiniz bunları siz.
Turhan Feyzioğlu hocamızın bütçe açığını nasıl tenkit ettiğini biliyorsunuz.Mecliste tenkit
edecek sizin bütçeyi.Obstrüksiyon,atraksiyon yapacak.Hükümeti düşürecek.
A.P hükümeti düşünce ne olur?Ortanın sol kanadındaki CHP,arkadan TİP başa geçer.Tip in
başa geçmesi,sizin kıça inmeniz demektir.Gelin,siz bu işten vaz geçin ”dedim.
Korktular adamcağızlar haklı olarak ve benim bursu Etibank’a devretmeyi,memleketin
selameti için kabul ettiler.
İşte,Davulcuğum,vaziyet bu merkezde.Fakat,ben daha henüz işe başlamadım.Ne Etibank,ne
Maliye Bakanlığı “Gel de iş yap” diyor.Allah razı osun gene hanımdan.Eğer,o da kalkıp “Gel
de iş yap,şu çamaşırları yıka” demese,çıldıracağım vallahi?!..
2-Kısmetse,iki buçuk aya kadar,kızım olacak.Anlamadın mı,kızım olacak yahu..Baba
olacağım.Evet,evet kız babası.İskele babası değil.
Niye m i kız babası?Enayi miyim ben.Erkek diyeyim,sonra kız olursa dilinize
düşeyim.Müdebbir bir baba,bunları düşünen bir babadır di mi ya canım…Evet,ikinci müjdem
de bu oldu sana.Hani,bu arada sen de peş peşe gelen dayılıkların yanına,bir de amca eklersin
oldu mu?.Oldu..
Şimdi,gelelim genel haberlere.Ankara haberlerine.
Dünya Öğretmenleri Bankası müfettiş muavini dünya ahret,cennetmekan abimiz muhteşem
Selahattin Aras bey(Kel Sela),Gaziantep devletini teftiş etmek üzere Ankara’dan
ayrıldı.,bizleri mahzun bıraktı.Eşi Gülsen hanımı,oğlu veliaht prens Kerem Arasa Han’a
emanet(Konsinye) etti.
Emre ile Suay’ın Amerikakayu da olduğundan haberin var tabii.Fofo Selçuk ile
Yıldız,maalesef çok acıklı(!) haldeler.Paris gibi berbat bir yerde çile(!)
dolduruyorlar.Allah,onlara acısın,amin..Bizim Selçuk mu?Civciv Selçuk yani..Kendi deyimi
ile “dünyanın en mütevazi kızı” ile Kasım’ın on ikisinde evleniyor.Ankara,da
oturacak.Emre’lerin evini kiraladı.Selçuk,şu anda da Köy İşleri Bakanlığı Dış Münasebetler
Uzmanı ve Bakanlık Müşavir Tercümanı olarak Milliyetçi Çin ekonomi bakanını
gezdiriyor.Bugün,sabahtan beri,bakanla beraber
Çinçinbağları,Etlik,Ayvalı,Keçiören,İncesu,Topraklık,solfasol;Balgat vilayetlerini beraberce
gezdiler.İnanmazsan TRT yi dinle.
Kasvet de evleniyor.Hem de,Yalova’da ve de kaymakam olarak.Ezcümle ”Kaymakam
Kasvet,Yalova’da evleniyor”.Anlatabildim mi?Konya’nın Sarayönü kazasına kaymakam
etmişler Kasvet’i.
Biliyorsun,Maksiyi şansı ve kısmeti tepti.Ankara demiryollarından geçerken bizlere mesaj
yolladı.Altı ay sonraki teğmenliğe terfiine yetişebilmesi için çabuk gitmesi lazımmış,fazla
kalamadı.Tıpkı,Keleş’in(Kel Sela) imtihanlara yetişmek için dört ay önce Iğdır’dan yola
çıkması gibi.
Daver Şener ile Koç Tuncer’e askerlik yaptırıyorlar burada.Akşamları da bütün bekaran-ı
hıyaran (Estafirullah,haşa mektuptan) Mülkiyeliler Birliği’nde toplanıyorlar.Oral’ı da
aralarına almağa çalışıyorlar.
43
Daha çok adam var yazacak ama,ellerim yoruldu ve de iki kalemin mürekkebi bitti.Bu
itibarla,mektubu artık yavaş yavaş kesmeğe başlıyorum.Diğerlerini,vadenin sonundaki
mektupta yazarım!..
Aha,dayanamayacağım,yazacağım namussuzum,vallahi yazacağım.Olayın sahibi,yemin
ettirdi kimseye söylemeyeyim diye.Burada,herkes yemin etti ona,kimseye söylemeyecek diye.
Herkes biliyor,kimse kimseye söylemiyor.Zaten,bilmeyen bir sen varsın.Sen de yemin et de
söyleyeyim..Et,et, ettin mi?.Şimdi sıkı dur.(Prof) Haldun aşık oldu.
Vallahi doğru.Ama,yemin ettirmeden kimseye söyleme emi!..Öyle bir aşk ki,artık
Bolşevikleri molşevikleri bıraktı.Hep Tülin-Eyvah ismini de yazdım-neyse oldu bir kere.Hah
işte,hep ondan bahsediyor.Bütün gün,Haldun’dan onu dinlemekten ders çalışamıyordum.Az
kaldı,Etibank’ı kaybedecektim..
İmtihana girmeden önce bile,dört sat ders çalıştım,altı saat Tülin’in meziyetlerini dinledim.O
da “dünyanın en mütevazı kızı” nın kendi kızı olduğunu iddia ediyor.Sen ne dersin bu işe?..
İşte,Uçarcığım,şimdilik bu kadarcık yeter mi.?.Sen de bana bu kadar kısacık bir mektup yaz
da,İstanbul’dan haberler ver.Askerliği anlat(Külahıma anlat)Bana gene kriz gelir de sana
yazarsam,daha sıkı haberler veririm.
Eh,bu mektuptan sonra,senden mektup beklemeğe hakkım var değil mi?Eğer cevap
vermezsen,Danıştay’a başvururu,yazdığım bu mektup için,iptal davası açtırırım!..
Şimdi artık,gözlerinden ,yanaklarından öpeyim de,çamaşırları asmağa gideyim.
Haa,annem çok iyi.Şu anda da İstanbul’da.Teyzemlere gezmeğe gitti.Bu hafta döner
herhalde.Tamamen düzeldi.Eskiden,hemen hiç eser kalmadı.Sevin de iyi.Anne olmağa
hazırlanıyor.Sana selamı var.
Tekrar selamlar,en iyi günler.Mektubu,tekitsiz bekliyorum.Eyvallah..
Şansal’ın Kasım 1966 tarihli bir diğer betiği
Uçar,yazına bir türlü karşılık veremedim.Çeşitli engeller,bunu geciktirdi.Partinin
kongreleri,ilce,il ve –hatta Ordu il kongresine hazırlanmak fazlaca meşgul etti
beni.Tabii,bunun yanda tembellik de var.Yakında,genel kongre olacak.Delege olarak
katılacağım ben de.Bizimkiler,her nedense,kongreyi Malatya’da yapıyorlar.Biraz yorucu
olacak benim için oraya gitmek,ama gitmesem de aklım orada kalacak.Onun için,ister istemez
gideceğiz.Bu arada,kongrede Anadolu’nun ağırlığını da koyalım diyoruz.Fazlaca İstanbul
havası hakim gibi geliyor bize.Hani parti:
Toprakta öğrenip
Kitapsız bilenlerin
Partisi havasına girsin istiyoruz.
Tabii ki,bunun için de,az çok delegelerle temas Grekli.Gerçi,bizim partide klik
düşünülemez.Ama,bu kongrede,genel merkezin seçimlerden sonraki hareketsizliği eleştirilir
kanısındayım.Gereksiz doktrin tartışmalarına,partinin ezeli derdi işçi-köylü sınıfı öncülüğü
sorununa dalınmazsa,çok daha iyi olacak.Benim kişisel görüşüm,burada realite ile
karşılaşınca,bu tartışmaların gereksiz olduğu biçimini aldı.Öyle tartışmak,bir şeyler
yapmaktan daha kolay geliyor.
Gelelim özel konulara..Bildiğin gibi,İstanbul’dan ayrıldıktan sonra İzmir’e gittim.Ama gel gör
ki,güzel memleketin bana zehir oldu dersem,yalan söylememiş olurum.Bir diş ağrısı
ki,sorma..Dişimi çektireyim de rahat gezeyim dedim.Bu kez,çene kemiğim
parçalandı.Ağrısından duramaz oldum.Gurbet ellerde garip öleceğime ,varam memleketimde
yatam deyüp,kapağı Bulancak’a attım!..
Bu arada,İsmet’i de aramadım değil.Benim kaldığım yer de Karşıyaka olmasına
rağmen,birkaç kez evine gittim,bulamadım evde.Bir defasında,annesine rastladım evde,selam
bıraktım ve söylediğim gibi,İzmir’den kaçtım.
44
Gazeteye gelince..Haklı olarak eleştirdiğin o gazeteyi de çıkarmıyoruz..Sana gönderdiğim
gazeteye de not yazmıştım.İstediğim havayı veremediğimi.Böyle olunca,ilgimi kestim gibi bir
şey.Gerçi,istediğim yazıyı basar sahibi ama,yazının etkisi çok az.Sahibi,hem de İşçi
Partisinden adaylık koymuş birisi.Ama,daha fazla CHP li havası taşıyor gazete.
Yalnız,şunu söyleyeyim,gaztenin hantal görünen hali,bir sakınca değil burada.Buranın
mahalli gazteleri böyle çıkar ve halk da buna alışıktır.Zaten,önemli olan da halkın okuması
değil mi?İleride,bağımsız olarak bir gazete çıkarmayı düşünüyorum.
Gazetenin diline gelince,halkın üzerine etkili olabilecek kelimeleri kullanmağa mecburuz
Uçar.Ben bir zamanlar,deyim yerindeyse “kuş dili” gibi öz Türkçe konuşmaya,yazmaya çok
önem verirdim.Ama,şimdi bunu melse haline getirmemek kanısındayım.Yani,mesele,öz
Türkçe konuşup konuşmamaktan fazla,iktisadi eşitsizlik çemberini kırmaktır.Bu
konuda,eskiden olduğu kadar ısrar etmiyorum.
Din konusundaki düşüncelerimi bilirsin.Yani,amaca varmak için taviz de vermek gerektiğini
düşünürüm laiklikten.Ancak,yanlış anlamaman için şunu söyleyeyim,öz Türkçeyi aşırı falan
bulduğumu sanma.Tam tersine,dil konusunda yapılacak bir tartışmada-ki bunlardan biri dil
devrimi yıldönümü dolayısıyle Bulancak’ta yapılmıştır-her zaman ılımlılığın karşısında
bulunurum.Ve ne kadar yeni kelime türetilirse,o kadar yararlı olur kanısındayım.
Yazım,epey uzun oldu.Hem de,burjuva görgü kurallarına aykırı olarak daktilo ile
yazdım.Kusura bakmazsın artık.Okumada kolaylık olsun diye yazdım.(Söz aramızda,daktilo
talimi de yapıyorum bu ara,onun da etkisi var).Sana iyi günler ve mutluluklar dilerim.
Vali Ertuğrul’dan Mart 1967 de gelmiş bir betik daha
Biz terhis olduk,sen hala asker misin!Neyse,üzme canını,inşallah bir gün gelir sen de terhis
olursun!Darsı başına!
Tayin işlerini inkişaf ettiriyoruz.Daha doğrusu,her şey hazır.Yalnız,sen,aşağıdaki gibi bir
dilekçe vereceksin.
Askerlik hizmetim,Genel Kurmay Başkanlığının…tarih…sayılı emirleri gereğince,otuz bir
Mart 1966 tarihinde(1967 olacak) sona ermektedir.
Maliye müfettişliğine yeniden tayin edilmekliğimi…arz ederim.
Emir,Genel Kurmayın 1965 yılı içinde askere alınan yedek subaylardan 1967 yılı içinde terhis
olacaklar hakkındaki genel emirdir.Kıtalarınıza gelmiş olmalı.Gelmemişse,oraları boş
bırak,biz doldururuz.Sonrasına karışmayın,kararnamenin müsveddesi hazırlandı.Cengiz’e de
uğra.Ben de yazmağa gayret edeceğim.
Askerlik sonu,İzmir’e tayinin mukarrer.Ben de,arzunun bu mahiyette olduğunu İlhan beye
söyledim.Orhan ve ben,Allah nasip ederse bu hafta içinde İngilizce kursuna
başlayacağız.Mart başında da vekil “he”derse,devam edecekmiş.Biraz hikayeye benziyor
sonu.Avrupa için,Yavuzlar dönmeden ümitlenmeyin dedi Reis.
Başım biraz meşgul,geç kalmamak için iki satır çırpıştırıverdim.Hepimiz,en iyi dileklerimizle
gözlerinizden öperiz.
Not:Ayrıca,tanzim edilecek terhis tezkeresinden bir adet de,heyete verilecek.Fazla hazırlat.
Yaşamım boyunca;iki kez beyin yıkama işlemine maruz kaldım.Birisi askerde,diğeri de İMF
de olmuştu.
Askerliği bitirdiğimde,tam bir asker gibi düşünüyor,davranıyor ve yazıyordum.Bu
nedenle;müfettişliğe dönerken yazdığım dilekçem de bu yapıda olmuştu.Dilekçemi “Bakanlık
makamı önüne” diye yazmıştım.Askerde öyle yazıyorduk.Müfettiş arkadaşlar,bu dilekçeye
çok gülmüşlerdi.
Şansal,Malatya’daki parti kongresine katılmış;dönüşte görüşlerini altı yapraklık bir betikle
anlatmıştı.İşte,o betik:
45
Uçar;Yazını,Malatya dönüşü adım.Önceki yazımda,büyük kongreye gideceğimi söylemiştim
ansıyorum.Delege olarak katıldığım kongre,epey yordu bizi.Gece geç vakitlere kadar
çalışmak zorunda kaldık.Sonuç,bizim için verimli.Bu arada,şu gerçek ortaya çıkıyor
ki,partinin bir yayın organına ihtiyacı var.Çünkü,kongrenin basında yer almayışı ya da aldığı
kadarının da maksatlı oluşu,hatta bunu Akşam Gazetesinin bile yapması bu ihtiyacı
doğruluyor.
Fakat,bu da bir mali olanak meselesi.Gerçi,kongre bu konuda bir karar aldı ama,uygulama
olanağı ne zaman bulunur,bilinmez.
Neyse,kongrenin benim için diğer bir yanı da “kendimi bulmam” dı.Tazelenmek derler ya,işte
öyle olduk.Anlayacağın,sudan çıkmış balığın suya dalması gibi bir şey.Ama,dört gün gibi kısa
bir süre için tabii.
Gelelim,mektubundaki konulara.Başlangıçta,şunu söyleyeyim,benim parti
çalışmalarımın,iktidara gelme ile ilişiği bulunmadığını sana İstanbul’da söylediğimi
sanıyorum.
Yani,iktidara gelebileceğimizi,hem de bunun kısa zamanda olacağını sanmadığımı,bunun
gerçekleşme olanağının çok az bulunduğunu anlatmıştım.Böyle olunca,amacı iktidarı almak
olan bir partici kimliğinde göründüğümü yazman,beni şaşırttı.Acaba,ne yazdım diye de
düşünmedim değil.
Yalnız,şu var Uçar,benimsediği doktrini,hele üzerinde,doğruluğunda oybirliğine vardığımız
bir doktrini iktidara getirmek için değil partici,partizan olabilmek kadar tabii karşılayacağımız
ne olabilir?
Ayrıca,sosyalizmin uygulanması,sosyalist bir düzenin kurulması için iktidar olmak gerekli
ise-ki bunun gereksiz olduğunu söyleyemeyeceğine göre-amacı yalnızca iktidar olan bir
partici olmamam,olamamam,seni yadırgatmalıydı.
Taviz vermeden-ödenç degil de ödün sözcüğünü uygun bulurum ben-iktidara gelinemez
düşüncesinde olduğumuzu ve bunun da yanlış olduğunu söylüyorsun.
Öncelikle,şu neyin taviz ve neye göre taviz olduğu konusunun aydınlığa kavuşması
gerekli.Bir kez,sosyalist öğretiye göre,üst yapıyı belirleyen ve ona biçim veren alt yapıdaki
mülkiyet ilişkileri olduğunu kabul edince,ve alt yapıyı değiştirdiğimizde bunun üst yapıdaki
(Din,hukuk,ahlak) ı da değiştireceği muhakkaktır.
O zaman,sosyalist olmayan bu iktisat düzenini değiştirmek konusunda-kanuni zorunluluklar
dışında-verilmiş taviz var mıdır,bakmak gerekir.
Ben sana şunu söyleyeyim Uçar,bu konuda değil taviz vermek,hatta burada kanuni
zorunluluğu da çiğneyip(Toprakları pay edeceğiz ,edeceksiniz) dendiği olmuştur.
Bu durumda,esasta taviz vermeden,yöntem olarak bazı şeylerden gerektiğinde
yararlanmak,niçin taviz sayılsın?
Daha somut olarak belirtmek gerekirse,Aydın Yalçın,dinsiz olduğu için,ilerici ve taviz
vermemiş mi sayılacaktır?Veya İsmet İnönü,yeni yazı çıktığından bu yana,bu yazıyı kullandı
diye tavizsiz mi sayılacaktır?
Giresun’da fındık fabrikalarında çalışan kadın işçiler,haklarını teminat altına almak için
sendika kurma yoluna gitmişler.Bunu öğrenen,işveren durumundaki kooperatif
başkanı,bunların elebaşılarını işten atmış.
Kadınlar,madem biz işçiyiz ve madem ki bir de İşçi Partisi var,o halde oraya başvuralım diye
partiye geldiler.Hepsi de,dini bütün,Müslüman denilen tipten.
Biz şimdi,onlarda sınıf şuurunu uyandırmağa çalışıyoruz.Ve onların yaşantısına uygun ve
anlayacağı dille sosyalist anlayışı anlatıyoruz.Anlamağa başladılar da.
Şimdi Uçar;biz böyle yapmayıp bu kadınlara başlarını açmayı,namaz kılıp oruç tutmanın
gereksiz olduğunu mu anlatmalıydık.(Başınızı bağladınız,namazınızı kıldınız,ama hakkınızı
vermediler ve ekmeğinizle oynadılar.Hani,nerede güvendiğiniz tanrınız
denilebilirdi).Yani,böyle yapmak mı,taviz vermemek sayılırdı?
46
Kapitalist iktisat düzenine karşı çıkarmayı sağladığında,en büyük başarı sağlanmış olur
sanırım.Zaten amaç,üretim araçlarını topluma mal edecek bir anlayış getirmek olduğuna göre
ve bu noktadan hareket edildiğinde başarı oranı da fazla olduğuna göre,niye bu oldan
gidilmesin?Taviz vermeden de onlara ulaşılabilir,çok doğru.Nitekim;AP iktisadi görüşünden
hiç taviz vermediği için,dış çevrelerin desteği ile iktidara gelmiştir.Yoksa,şimdiye dek
,anlaşılan “gardrop Atatürkçülüğü”ne aykırı davranmak gericilik sayılmamalıdır.
Bir an,kapitalizmin doğuda oluştuğunu düşünelim.O zaman,doğu kültürünü ve hatta yazınının
ileri ve yüksek olduğu kanısı,Avrupa’ya empoze edilecek değil miydi?
Bence,yargılarında,seni yanıltan nokta,tavizi CHP ye göre düşünüp TİP e de uyguluyorsun.O
zaman,halk partisi için ancak taviz sayılan konularda,benim tavizci olduğum kanısına
varıyorsun.Sosyalist için taviz,örneğin,bankaları devletleştirmekten vazgeçtiğimizi
söylediğimizde veya proleteryanın meclislere girmesi konusunu geri aldığımızda ve buna
benzer,senin anlayacağın bazı temel konularda geri dönüşümüzde söz konusu olabilir.
Bu taviz meselesinde,epey başını ağrıttım.Ama,bilmiyorum,sorunu anlatabildim mi?Zaten,bu
enine boyuna,kağıt üzerinde tartışılacak bir konu da değil.Yalnız,bu konuda bir örnek
vererek,son kez şunu söyleyeyim.Barışçı ve anti militarist bir insan,barışı sağlamak için
gerektiğinde,düşman gibi silah kullanmazsa,barışın gelmesi suya düşer.
İngiliz İşçi Partisi’nin durumunu örnek vererek,iktidara gelmenin ne kadar bir zaman
gerektirdiğini söylüyorsun.Bunu söylerken,İngiltere’nin emperyalist bir devlet olduğunu,onun
beklemesinin İngiltere’ye hiç zarar vermeyeceğini-İngiliz işçi sınıfına değil-oysa,Türkiye’nin
İngiltere’nin de dahil olduğu bir sistem tarafından her gün biraz daha fazla sömürüldüğünü ve
hergün biraz daha bağımsızlığını yitirdiğini,nasıl görmezlikten gelirsin Uçar?Hergün biraz
daha Vietnam’laşan Türkiye’yi nasıl,İngiltere gibi beklemeğe bırakırsın.
Türkiye için bu mesele,hatta asıl mesele,anti emperyalist mücadele meselesidir.İngiltere’de
İşçi Partisi(eğer sosyalist bir parti ise ki olmadığını görüyoruz) iktidara ne kadar geç
gelirse,kapitalist İngiltere,devlet olarak o kadar palazlanır.
Oysa,bir yerde İngiltere’nin de sömürgesi olan Türkiye için öyle mi ya?Her geçen gün,yeni
bir kurtuluş savaşı eşiğine gelmekte olan Türkiye’nin bağımsızlığını kazanması savaşı da
ancak sosyalist bir savaş.Bir tek,bu dış sebep bile sosyalistleri hızlandırmaya yetmez mi
Uçar?
İngiltere’de İşçi Partisi’nin iktidara gelip gelmemesi,İngiltere’nin bağımsızlığından birşey
kaybettirmez.Ama,Türkiye için öyle mi ya..Bunları,fazladan söyleyeceğimi
sanıyorum.Zira,bu konuda söyleyeceklerim,sence de bilinen şeyler.
Partiye yapılan dinsizlik ve diğer suçlamalara,bahsettiğin köylülerin,değinmeden oy
verdiklerini söylüyorsun.Gerçekten,köylüyü yaşama savaşının içinde olduğu hatırlatıldığındaki parti propogandalarının esası bu noktada toplanıyor-bir yerde dinsizlik suçlamasına
aldırmıyor.Din sorunundan söz etmiyor bazen.Ama,ya söz ettiğinde ne karşılık verilecek
Uçar?Herhalde,bizi ilgilendirmez,biz laikiz v.s. gibi sözle mi edelim?Şu gerçek var ki,köylü
hele bu laiklik denince aklına CHP ve ardından onun “ceberrut” devlet idaresi
geliyor.Çünkü,o,bu laiklik sözcüğünün ardında,Avrupalı yaşama tarzını,sosyete toplantılarını
görüyor.Bunları,aklımdan çıkarmıyorum Uçar.Hergün yan yana olduğumuz insanlarla olan
temasımdan çıkarıyorum.
Ama,sakın bu sözlerden laiklikten yana olmadığım anlamını çıkarma.Baştan söyledim,bu
konu üst yapı meselesi ve alt yapı değiştirildiğinde bu din meselesi de kendiliğinden
değişecektir.Ve zaten,bunun başka yolu yoktur.
Dil sorunu da,aşağı yukarı aynı açıdan incelendiğinde,aynı yargıya varılır.Dil sorununa yararlı
olmak da,bir bakıma havanda su dövmek.
Niye,halkın yaşama davası dururken,iktisat savaşı dururken çabamı hiç de halkı
ilgilendirmeyen bir konuda harcayayım.Bu dahi,iktisadi düzenin değiştirilmesiyle
47
kendiliğinden çözülmez mi?Halka sömürülmediği bir düzeni getirdiğinde “kuş dili”
getirsen,zorluk çıkarmaz.
Fakat,buna rağmen,yine de öz Türkçe sözcüklerin kullanılmasında parti olarak bizimkilerin
herkesten daha fazla titiz davrandığı bir gerçek.
Ama,benim kişisel kanım,bunun sorun haline getirilmemesi gereklidir.Yani,dilciler ve
sanatçıların,bu konudaki olumlu çalışmalarından yalnızca yararlanılmalı ya da onlara karşı
çıkılmamalıdır.
Bu konuda söyleyeceklerim belki açıklığa kavuşmadı ama,görüyorsun Uçar altıncı sahifeyi de
dolduruyorum.Epeyce zamanını alacağımdan korktuğum için,son olarak,birkaç sözden
sonra,bitirmek istiyorum.
Bir kez,Russel’ın mahkemesini desteklemeni çok olağan bir şey olduğu kadar,çok yerinde bir
şey.İkinci kurtuluş savaşının güçlenmesini sağlar sözüne yüzde yüz katılıyorum.
Bu mahkemeye Aybar’ın katılması ise,en azından TİP liler için bir onurdur.Tersini
düşünebileceğimi düşünmen ise,beni şaşırttı.Bu sonuca varmanın nedeni,her halde baştan beri
söylemeğe çalıştığım,bence yanlış taviz anlayışından ve klasik partici gibi değerlendirmenden
olacak.
Bak,laf gine uzamağa başladı.Yedinci sahifeye geçmeden bitiriyorum.Yoksa,bir araba sözden
sonra,bilmem okumağa devam edebilecek misin?Ankara’da olanlardan ise hiç ama hiç
haberim yok.
Yazılarını bekler,iyi günler dilerim.
Sonradan;Türkiye İşçi Partisi,sanırım yirmiyi aşkın milletvekili ile meclise girmeyi
başardı.Milletvekillerinden birisi de Çetin Altan’dı.Doğuda bir yerde,”Patronların sizi
sömürmelerine imkan vermeyin” deyince bir işçi ”Sayın Altan,bana bir iş bulun,sömürülmeğe
razıyım” demişti.O zaman,sosyalistlerin ayakları yere ermişti.Önce,iş alanlarının açılması
gerekiyordu.
Günümüzde(Aradan kırk yıl geçti) hiç bir şey değişmedi.Yine İşçi Partisi var.Ama,bu kez
söylemleri değişmiş.Atatürkçü olup çıkmışlar.Çünkü,o zamanlar önemsemedikleri din
öğesine dayalı partiler Türkiye’yi yönetir olmuşlar.Şimdi,laiklik diyorlar başka bir şey
diyemiyorlar.
Ve yine işçiler bağırıyor.”Bize iş verin,sömürülmeğe razıyız.”
Bir Şansal mektubu daha.
Meydan dergileri için teşekkürler.Yalçın ile Aren’in tartışmalarını okudum.Aydın Yalçın,bu
yazısı ile şahsiyetini belli etmiş.Bize bir yazı veya cevap verir gibi geldi bana.Ne
bileyim,insan kapitalist de olabilir,ama,bu kadar bayağıcası da olmaz ki..Hem de,öğretim
üyeliği yapmış birinin bu hali çok garip.bana öyle geldi ki,Yalçın,sosyalist düşünürler
karşısında aşağılık kompleksleri duyan biri ve bunun sonucu,böyle saldırgan oluyor.
Bir aya yakın bir süredir,fındık toplamak için köye gitmiştim.Bizim Bulancak’ta aşağı yukarı
herkesin toprağa bağlı bir durumu vardır.Ağostos oldu mu,herkes bahçesine gider fındık
toplamağa.Hele bu yıl,kasaba terk edilmiş gibiydi.İster istemez,biz de gittik bahçeye.Bizim
bahçe,şehre on beş yirmi dakika çeker arabayla.Bizim fındık toplamamız,toplamaktan
ziyade,nezaret etmek.Sosyalist düşünceli birinin,işveren olarak fındık toplayanlara nezaret
ettiğini düşün..Hele,benim gibi yumuşak yüzlü de olursa,değme gitsin.Mamafih ben de “Hadi
bakalım,konuşmayı bırakıp fındık toplayın” ya da “biraz daha gayret” gibi laflarla patron
olduğumu göstermedim değil hani..
Bu fındık toplama yüzünden,tabii ki denizden gereğince yararlanamadım.Ama şimdi,harmanı
alıp fındığı ayıklayıp şehre indiğimizden,hava müsait olduğu zamanlar,giriyorum denize.
48
Burada,yazın bile denize hasret duyulacak güneşli günler sayılıdır Uçar.Denizi severim
ama,galiba benim hakkımdaki yargında haklısın.Küçükken,denizden çıkmazdık.Şimdi ise,o
kadar çok özlemiyorum denizi.
Bu mevsim,buraların ölü mevsimidir.Herkse fındıkla meşguldür.Satmak için yeni yeni
getirmeğe başladılar.Bir kez,fındık satımı başlayınca,eline para geçen köylücükler evvela
faizciye olan borçlarını ödeyip artanı,rakıya yatırırlar.Sonra da,hususi araba tutup köye
giderler.En sonunda,yine faizcinin kapısını çalarlar.
Bu çember,böylece sürüp gider burada.Ve çoğu kez de durumlarından şikayetçi
olmazlar.İşte,bu beni zaman zaman ümitsizliğe üşürüyor.(Çok haklı.Köylüler çok zor
değişiyorlar.Yeni yaşam biçimlerine açık değiller.)
Tural paşanın marifetlerini okuyorum gazetelerde.Gerçi,benim için yeni değil.Ama,yine de
kızıyorum bu herife.Ben askerken,her zaman,bu adam pek ala Amerikalıların ve bu arada AP
lilerin oyuncağı olmağa müsait derdim,ama inanmazlardı.Lütfi,Sinan Üsteğmen v.s.Şimdi ne
diyor üsteğmen bu adamcağızın marifetlerine kim bilir.Üsteğmeni epeyce hırpalıyorsun
galiba.Bu gidişle,adamı dinden çıkaracaksın.Fakat,çok zor gibi geliyor bana.,
Mustafa binbaşı gittiğine göre,tabur biraz rahatlamıştır.Ama,Binbaşı Sezgin gibiler,tükenir mi
orduda desen.
Bizim bölüğe(hala bizim bölük diyorum)kimi verdiler?Anlaşılan,epey değişiklik olmuş
garnizonda desene.Siz tatbikata çıkmadan gelsem çok iyi olacak.Bu fındık meselesi oyalıyor
beni.Stajın da ilk altı aylık dönemi bitti,geriye beş buçuk ay kadar bir süre kaldı.
Eylül veya Ekim ayına bir gazete çıkarmak istiyoruz.Daha doğrusu,zaten çıkmakta olan
mahalli bir gazteyi hazırlamak işini,üzerimize almayı düşünüyoruz.Bakalım,başarabilecek
miyiz?Mahalli gazteler,eskisi kadar etkili olmuyorlar artık.Onun için,pek de önemli bir iş
değil.
Yazacaklarımı bitiriyorum.Güzel günler diler,gelecek yazılarını beklerim.
Bir başka Gıcık Cengiz betiği
Monsieur Uçar;
İmtihanları verdik.(Lisan sınavları)Mucipler alınmış,Mart ayında yolculuk başlıyor.Ankara’da
bütün arkadaşlar vapur ile gitmeye karar verdik.Şayet mucip vapur olarak alınırsa;Napoli’ye
kadar vapurla gidip oradan sonra İtalya’yı dolaşmağa karar verdik.
Biz şu anda,intizar halindeyiz.Şayet vapur hikayesi gerçekleşirse,herhalde yirmi bir Mart
tarihinde gideriz.Biz,dün taifelere baktık.Sekiz ve yirmi bir Martta vapur var.Haberin olsun,su
koyvermek yok,sen de vapurla geleceksin,biz öyle istiyoruz. Zira;Turgut,Orhan,Biltekin ve
ben vapur hususunda mutabıkız.
Ankara’ya geldiğimiz günün gecesi,kafaları çektik.Seni andık.Şerefine kadeh kalktı.
Senin trafik imtihanı da yaklaşıyor.İstanbul’a gelsen,sana direksiyon
öğretirdim!..Alimallah,feci direksiyon kullanıyorum.(Ehliyetini,Tekirdağ’ın bir kazasında
teftişte iken almıştı.Sınav sırasında,bir duvar yıkıp iki tavuk ezmiş.Müfettiş olduğundan,buna
karşın ehliyet vermişler kendisine!)
Turgut yaşıyor,ben de yaşıyorum.Bizim Şahbaz(kedi) da yaşıyor.Sen de yaşa!..
Gözlüklerini çıkar,gözlerinden öpeceğiz!..Hoşça kal.
Lüzumsuz başlık,lüzumsuz laflar,tekrar lüzumsuz laflar.Lüzumsuz adam.Lüzumsuz imza.Bir
bakalım ben kimim.(Turgut Akman,betiğe ekleme yapmış)
Bu betikte anlatılan yolculuk;Avrupa yolculuğudur.Maliye Teftiş Kurulu;Maliye
Müfettişlerini,bilgi ve görgülerini arttırsınlar diye bir yıllığına yurt dışına yollardı.Bizleri de
yollamağa karar verdiler.
Ben ve Cengiz Paris’e(OECD Türk delegasyonu nezdinde çalışmak üzere)Orhan,Turgut ve
Biltekin de Londra’ya dil öğrenmeye yollandık.
49
O zamanlar bize her ay beş bin frank yollarlardı.Bayağı büyük bir paraydı.Cengiz’in bir kız
arkadaşı vardı.Paris Büyükşehir Belediye Başkanı Jacque Chirac’ın sekreterlerinden birisi
olduğunu söylerdi.Onun söylediğine göre patronu o zamanlar,dört bin frank maaş alırmış.
Çok değişik anılarla dolu,bir yıl geçirip yurda dönmüştük.
Kel Turgut ile Gıcık Cengiz’in ortaklaşa yazdıkları bir başka betik daha.
T.C.Kerizan Kurulu-Hıyaran/avantacı kısmı-Sayı birDersaadet’ten atılmıştır.
Uçar;
Mektubunu aldık.Edebiyat dışında,zaten pek bir şeye istidadın yoktur!
Seyahat ve güzergah konusundaki endişelerini izale etmeğe çalışacağız.
Biraz önce,Orhan’dan mektup geldi.Güzergah şöyle:Pire(Atina)-Napoli-Pompei-KapriAmorfi-Salerno-Sorento-Roma-Venedik-İsviçre-Paris.
Bu program üzerinde Orhan ben ve Cengiz mutabıkız.Biltekin,hanımın masrafları sebebiyle ir
iki şehre gelmeyebilirmiş.Vapur,İzmir’e uğramıyormuş.Bu sebeple,senin yol paranı bize
yollaman lazım geliyor.Orhan,parası olursa bayramda İstanbul’a geleceğini yazıyor.Yirmi bir
Mat hareket tarihi olacak galiba.İtalya’da kombine biletler varmış.Ayrıca,CIT seyahat
bürosu,yukarıda saydığımız şehirleri dolaştırıyormuş.
Pasaportlar tamammış.
Haberler bunlar,gerisi lafı güzaf.(Gerisi lafını duyunca ağzın sulandı her halde)
Mektubu,Cengiz ile müşterek yazdık.İkimiz,ayrı ayrı posta parası vermeyelim diye.
Hadi hamama..(Bol bol yıkan)Allah,tellaklara sabır versin!..,Amin!..Herhalde,elbiselerin
için,hamamda çalınması tehlikesi olmasa gerek!..Sokağa atsan,bakan olmaz.
Ben de iyiyim.Hava iyi değil.Moral iyi.Para vaziyeti iyi değil.Sen iyisin.Kıyafetin iyi
değil.Suratın iyi,Lisanın feci!..Hadi tekrar hamama!..Turgut-Cengiz
O arada,Katolik Orhan’dan da bir betik gelmiş.İşte o.
Mektubunu,üç eczacı yardımıyla çözüp ilaçları temin etme yoluna girdik!..Yerinden ve
işinden şimdilik memnunca olman,sevindirdi bizleri..Ayrıca,sanat çabalarını takdirle
karşılamıyor değiliz.Şu var ki,bizim haberdar olmadığımız bir olayın ne kadar şaşırtıcı
olacağını da sen takdir edersin.Kitabın gelmeden,oldukça sansasyon yaratıldı,satışından emin
olabilirsi.(Sevi adlı bir şiir kitabı yayınlamıştım)
Geçenlerde,Cengiz Ankara’ya uğradı.Yakında,İstanbul’a dönecek.Bizim durumlar,kerto
kritik.Ertuğrul ile ikimize,bir sınav sonucu,altı aylık kurs devresinden sonra ABD ye gitme
imkanı doğmuştu.Ben oradaki master şartlarını ve buradaki maddi sıkıntılarımı düşünerek
feragat ettim.Ertuğrul,dört ay kursa gidecek,sonra da AİD imtihanını kazanırsa,Amerika
yolcusu.Biltekin’e bir tahkikat verdiler.Beni,göze çarpmamın neticesi olacak,Cengiz
üstadımızla çalışmak üzere yakında İstanbul’a gönderecekler.Biz maddi yönden sıkıntıdayız
deriz,onlar bizi İstanbul’a gönderirler.
Arzularını intikal ettirmeye çalışacağım,ancak Ankara’da herkes kendi havasında.Sen,bir
daktilo istiyordun galiba.Biltekin istedi,verdiler.Resmen bir talepte bulunsan çok iyi olacak.
Fransa burslarından hiç bahsedilmiyor.
Ankara böyle işte,uzak olmak en iyisi galiba.Tercümelerimiz olduğu gibi yatıyor,Tam bir
kırgınlık heyette.Büyük Reis de,dışarı yolcusu herhalde.
Şimdilik,eyvallahımı çekiyorum.Zira,efkarlanmağa başladım.Üstelik iki aydır,içki de yasak
edildi zatıma,gözlerime dokunuyormuş meret.
Hadi eyvallah,yazarsan İstanbul’a yaz.Çocukların hepsi selam eder.Ercan üstada hürmetler.
Yaşamım boyunca,bir kişiyi yaşamımdan çıkarmış,silmişimdir.Kendisine verdiğim elli lira
borcunu(o zamanlar büyük paraydı )istediğimde bana,borcu olmadığını söyledi.Israrlarıma
50
karşın borcunu ödemedi.İşte,Şakir Bakar adlı bu kişinin betiği;
Sevgili Uçar;
Sana,ödenmesi mukadder olan vatan borcunu ödemeğe geldiğim bu okuldan,aradan biraz
vakit geçmeden mektup yazmayı istemediğim için geciktiğim bu namede,onbeş günden beri
burada bulunmama rağmen şimdilik fazla bir şey yazamayışıma,kısa bir müddet evvel bu
havadan çıktığın için yadırgamayacağını sanıyorum.(Levazım Okulu’nda yedek subaylık
derslerinde yazıyor)
Temel eğitimin Greklerini yerine getirmek ve marş öğrenmekle geçirdiğimiz bu günler ile
sivil hayatın günlerini karşılaştırıp bir değer yargısına ulaşmak yapmaktan hiç
hoşlanmayacağım bir iş olacağı için,bu güne kadar kendimi bu değişik düzene oldukça
alıştırabildim.Sonucu bilinen şeylerde katlanmak için daha az çaba gerekiyor.Ayrıca,bir de
seni eğitmek durumunda olanların,iyi niyetinin ölçüsünü yakalayabilmiş isen,katlanmayı biraz
daha kolaylaştırdığını sanabiliyorsun.
Senin artık görev başında olduğun bu günlere bir de yabancı dil özel bir önem vermenin de
gerektiğini ekleyerek,çok yorulduğunu tahmin ediyorum.Dileğim,son baharda arzu ettiğin
ölçüler içinde dışarıya çıkmış olmandır.
Uçarcığım;karmakarışık düşünceler içinde nasıl da sıkıntı(Bunalım demek daha doğru
ya)içinde olduğumu,yukarıdaki satırların yazıldığı kelimelerin
uygunsuzluğundan,çıkarabilirsin.
Yazamayacağım daha fazla,çok parasızım.Bana,ay başlarında para gönderebilirsen sevinirim.
Gönlünce,mutlu günlerde sağlık diler,gözlerinden öper,cevabını özlemle beklerim.
Hoşça kal dostum.
Deve Güray’dan gelmiş bir betik
Sevgili Davul;
Derhal cevap yazamadığım için kusura bakma,mektup konusunda ihmalciliğimi bilirsin.
Evvelemirde ”geçmiş olsun” demek gerekecek galiba.Gerçi askerlik,benim için zevkli bir
yaşantı idi ise de,herkes için böyle olduğu söylenemez.
Eh,artık,askerliğini de yaptın,evlenme çağın da geldi sayılır.Niyetli olduğun,düzenli bir hayat
istediğin,İzmir’e yerleştiğinden belli.
Demek ki,biz,bir üşütük daha,pokerde parasını alacağımız bir eleman daha
kaybediyoruz.Neyse ki,bu konuda kafi rezerv eleman mevcut.
Sevi konusuna gelince,benim için sürpriz oldu ama,Vural,senin bu konuda (ozanlıkta) hiç
fena olmadığını söyledi. Bu durumda bize,duygulu arkadaşımızla iftihar etmek düşer ve
galiba ayrıca,ister istemez satış işleri de düşer.Bu itibarla,”attır bakalım reis elli
kitap”.Ancak,sakın daha fazla gönderme,elimde kalır.
Aklıma gelmişken söyleyeyim,eğer bir manin yoksa Eylül’de falan,buluşalım Paris’te.Hani
benim,bu lisanla pek imtihan kazanacağım yok ya!..Neyse,gönüldür bu arzu eder.
Bu mektubu,Fransızca yazmak istedim,ancak,seri cevap vermek gayesiyle vaz geçtim.
A Bientot.
Amicalement,Güray Koruyan
Bir Kel Turgut betiği daha .O da imzasını Kel Turgut diye atmış zaten.
Uçar;
“Uğraşı”,”Olur”,”Yanıt” gibi kelimelere rağmen,mealen anlamağa muvaffak olduğum
mektuba göre,bastırdığın kitaptan bana da yollamak istiyorsun.
Her şeyden önce,şu mendebur dünyada,arkanda “cevaplı rapor”dan başka bir şey bırakman
güzel bir şey.
51
Kitabının satış imkanına gelince,elimden geldiği kadar satmağa gayret
ederim.Ancak,heyetteki diğer arkadaşlara da bana gönderdiğin gibi göndereceksen,heyet
içinde herkes,biri birine kitap satma durumuna düşecek.
Benim ise,çevrem pek dar olduğundan,kurul dışında satış imkanım da yok sayılır.
Bu sebeple,yirmi beş adet çok gibime geldi.Bunu kaytarmak için değil,sonra sana mahcup
olmamak için yazıyorum.
Cemal Süreya’ nın kitabından,kurul içinde sadece üç tane satabilmiştim.Buna rağmen gön
re.”Üstad” lık forsunu da kullanarak,bir miktara satabileceğimi zannediyorum.Dışarıda da
imkan ararım.
Evlilik hakkındaki temennine ben de katılıyorum ama,nasıl olacak aklım ermiyor.Bir mucize
olmazsa;kafayı üşütmek mukadder gibi…Şimdilik hoşça kal.
Kel Sela’dan bir betik.
Uçar Dostum;
Dört Nisanda yazdığın mektubu alalı üç gün oluyor.Ben,Erzurum’dayım.Teftişin sonuna
geldiğimizden,zamansızdım.Üç gün geciktim cevapta..Bağışlarsın.
Dediğin gibi,uzun zamandır görüşüp yazışmadık ama,inan seni daime sordum,daima
izledim.Görüşemediğimiz zaman süresince,senden daima haber topladım.Buna inanacağını
umarım.
Beni kutluyorsun,teşekkürler.Hem de,yürekten,içten teşekkürler..Bizim hayatımızdaki
değişiklikler,herkesin karşılaşacağı şeyler.Asıl ben seni kutlarım,gerçek başarı seninki…
Sanatla olan ilintin..Belirli mesleki aşamaları aşmışsın.Sanatla ilgin,daha bir artacak.Bunu
değerlendirecek öze sahipsin.
Şiir kitabından bana satmak için,elbet de göndereceksin.Elimden geldiği kadar
satacağım.Şunu da belirteyim ki,bu konuda,elimden gelecek satma yeteneği,küçümsenecek
kadar değil..Satacağım..
İlkin yirmi beş,sonra belki bir yirmi beş daha.Ben,satabilecek gücüm oldu mu,senden yeniden
kitap isterim.
Hatta,Ankara’da olsa idim,bizim bankanın matbaası var,elde söz geçirebileceğim
dergiler(Sanat dergileri) var.Onların vasıtasıyla bastırırdık.Fakat bu,şu an için imkansız..
Çünkü uzaktayım.Dergi yazı kurulu,beni yalnız Müfettiş muavini olarak biliyor.Yeterliğimi
verdikten sonra,o yöne de yöneleceğim.
Uçarcığım,başarını yürekten kutlarım.Seni selamlarım dostum.
Bana göndereceğin kitapları,istersen Umum Müdürlüğe gönder.Ben turnede olursam,Teftiş
Kurulu Başkanı oraya sevk eder.
Ama,istersen ay başında yeni bir yere (burayı bitiriyoruz) gideceğim.Adresim belli
olsun,oraya gönder.Seçme yetkisini sana bırakıyorum.
Daha başka görevim varsa(bu konuda) güvenebilirsin.
Yanaklarından,gözlerinden öper;Mutluluklar diler,başarının devamını temenni ederim.
Bir kez,”Sevi”adlı bir şiir kitabı yayınladım.Ayrıca,on iki de mesleki kitabım yayınlandı.
Bu şiir kitabının kapağını,ünlü ressam Turgay Gönenç hazırlamıştı ve hamile bir kadının
karnında çiçeklenen bir aşkı gösteriyordu.
Ben,bin adet bastırmak istedim.Matbaa sahibi,”Deli misin,beş yüz basalım.Satarsan,öp başına
koy” demişti.Beş yüz bastırdım.
İki yüz ellisini satabildim.Gri kalanını,tanesi on kuruştan eski kitap satan bir firmaya
devrettim.Yani,ilk şiir kitabımla,”kaldırıma düşen şair” olmuştum.
Bu betiklerde sözü edine kitabım,bu kitaptır işte.
Şimdi,çok tatlı anılarım olan Manisalı Marlon Erdem’in bir betiğine geldi sıra.
52
Göndermiş olduğun mektubu aldım.Çok teşekkür ederim.Askerliği kazasız belasız bitirip
vazifene dönmüş olmana sevindim.
Ben de bu yıl,sekiz ay on gün turne yaparak,İstanbul’a döndüm.
Tahkikat raporu ve kırk sekiz adet basit ve cevaplı rapor tanzim ettim bu devrede.Çok
yoruldum.
Şimdi,Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü vezne ve muhasebe servisini teftiş ediyorum.
Mayıs ayının yirmisinde imtihanlar var,sıkıcı ve asap bozucu günler.
Bizden önceki devrelerde,Tezer Öcal ve Mustafa Çevik imtihandan döndüler.Bu husus
da,insanın çok canını sıkıyor.
Herifler,çok sert.İşten,millet,burnundan soluyan danalara döndü.Hayırlısı olsun.
Uçarcığım,gelelim kitap işine,bu işi imtihan sonuna bıraksak daha iyi olur.Müsbet netice
alırsak,daha iyi meşgul olurum.İstersen,sen,on beş tane yollayabilirsin şimdi.
İzmir’de olmaktan memnunsun tabii,fakat canın sıkılır oralarda senin.Avrupa’ya her halde
son baharda gidersin.
Şimdilik,burada müsaadeni ister,iyi günler dilerim.
Marlon Erdem(Özşahin);Gümrük Bakanlığı’ndan burslu okudu Müllkiye’de.Okul
bitince,Bakanlık bunu İstanbul gümrüğünde göreve başlatmış.
İlk gün,önüne bir gümrük beyannamesi gelmiş.İşlemini yapacak.Beyannameyi açmış,bakmış
içinde bir on lira duruyor.Adama,”Bu ne “demiş.Adam da ”Siz yenisiniz herhalde”
demiş.Şefine gitmiş.Şef,Marlon’u çağırmış ve burada işlerin böyle döndüğünü
söylemiş.Marlon,”Ben anlamam,parayı almam,beyannameyi incelerim,uygunsa tasdike
sunarım” demiş.Şef,”Tamam öyleyse,seni o masadan aldım.Defter kayıt masasına verdim”
demiş.Önüne bir defter koymuşlar.Gelen giden evrakı kaydetmeğe başlamış.
Marlon Erdem,korktuğu gibi,yeterlik sınavında başarılı olamadı ve müfettişliği kazanamadı.
Katolik Orhan’dan gelmiş bir betik daha
Sesin soluğun kesildi.İnşallah,bu susuş,mutlu bir eşiğin fırtına öncesi sükunetidir.Yazılarını
her zaman beklediğimizi unutma.
Ben,on beş gün kadar İstanbul’da kaldım.Gel gör ki,ne eski İstanbul vaar,ne eski Orhan!
Şimdi,Ankara’da bir inceleme yapıyorum.İstanbul’da da Cengiz bey üstadımızın refakatinde
(Tabii o,bu arada yengelerimin refakatinde)çalıştım.
Demem o demem ki,Cengiz tayin durumlarını soruyor,yazı bekliyordu.Oysa,sizi zaten sekiz
yüz on üzerinden tayin etmişler.Beklemenize lüzum yok.Cetvelini doldrumadın isen,bunun
üzerinden doldur gönder.
Bir diğer husus da,hüviyetler yenileniyor,iki fotoğraf göndermeni istediler.
Ankara’ya bugün geldim.Çocukların yanına yeni gidiyorum.Ol sebepten fazla haber
yazamıyorum.
Eyvallahımı çeker,okunaklı mektubunu beklerim.Ercan üstada selamlar,hürmetler.
Bir Ehtiyar Erhan betiği daha.
Davulcuğum;
Mektubunu aldım.Bu defa,hemen cevaplıyorum.
Demek mareşallığa terfi ettiniz ha!..Biz,henüz teğmen olduk.Piyade yedek teğmeni.
Nisan’da izin kullandım,dönüşü cümbür cemaat yaptık.Mert beyefendi ile Mine’yi de
getirdim.(Mektubu,Hasankale’den yazmış)
Daha hala da,yerleşme ile meşgulüz.Buradaki evlerin birkaçı istisna edilirse,hemen
tamamının damı toprak,biz de böyle bir tane bulabildik.Yağmurdan da,bir güzel aktı,hem de
53
Hasankale’ye geldiğimiz ilk gün,Mine’nin morali müthiş bozuldu tabii,neyse üzerine toprak
filan attırdık,çiğnettik,bu mesele halloldu.
Şimdi,halledilmeyen hem de oldukça mühim mesele,evin suyu yok,şehirde su şebekesi olduğu
halde,mübarekler zahmet edip evlerine su almıyorlar.Her gün,asker gelip kap kacağı
dolduruyor,zor oluyor tabii.
Güya ev,Hasankale’nin güzel evlerinden.
Neyse ki,Haziran sonunda blok halinde inşa edilen lojmanlar bitecek,kaloriferli filan,oldukça
konforu haiz,orya geçeceğiz de sefil olmaktan kurtulacağız.
İzin dönüşünde,bana mutemetliği verdiler,kantin de garnisi!..Eğitime çıkmaktan iyi tabii,çok
sık Erzurum’a gidip geliyorum.Bugün,bölük safhasının elli kilometrelik yürüyüşü
vardı,alayda kalan bir iki talihliden biri de bendim.
Hasankale’ye gelişimle izne ayrılmam arasındaki altı ayda ise,askerliğimiz çift
yazdı.Gelişimde,sana da yazmıştım,istihkam takım komutanı olarak görevlendirildim,yirmi
günlükmüş ömrü,arkasından,bir emirle beşinci bölüğe verildim.(Buralarda,bu bölüğün
özelliği,komando bölüğü olması).İşte,bir sonbahar günü,komandoluğumuz böyle başladı,dağa
tırmandık,taktik yürüyüşlere çıktık,gösteri yaptık.
Derken,kış geldi çattı.Bölükte seki bir miktar kayak vardı,epeyce bir miktar daha da geldi ve
bir emirle bölükçe kayak çalışmağa başladık.
Bir sabah tadadıydı(sayım)komutan,bölük komutanı ile bana işaret etti,gittik,bir emir tebliğ
ediyordu.Ben,emrimde kırk kişilik kayak ekibi ile yapılacak kış tatbikatına
gönderiliyordum,hem de bir buçuk ay öncesinden,bu müddetle kayak çalışması yapacaktık.
Ne günlerdi onlar..Her türlü şartlarda yaptık bu işi.Böylece,tam iki buçuk ay.,
Bir tatbikatı ordu çapında yaptık,arkasından Mart içinde Demirel de dahil,gene kurmay
başkanı ve kuvvet komutanları ile misafir zerzevata,bu işi tekrarladık.
Hani,soğuğu soğuk,tipisi tipi idi mübarek yerin,Palandöken’ler üzerinde (İrtifa iki bin yüz
yetmiş metre)eğitim olarak yaptık,canım sosyetik spor olan kayağı;taarruz üstüne taarruz
tazeleyerek.
Bursa’ya gittiğimde,Mine tanıyamadı,marsık olmuştum,hem de soğuk yanığı idi
bu.Hasılı,böyle bir maceramız da oldu,şu asker ocağında.
Gelirken,Ankara’da bir gece kaldık Oktay’larda.Ertuğrul’la Aydın da geldi.Bahsin geçti
tabii,hele bu arada çıkardığın ve neşrini bizlerden gizli tuttuğunu zannettiğimiz şiir kitabı
üzerinde çok duruldu.(Sevi,bana bir tane göndermeyi de mi akıl edemedin).Sonra,yenileri
için,hazırlık yaptığını da duydum.Daha önceleri de bu tasavvurlarından bahsederdin.
Çok çok sevindim,Mine de tebrik ediyor,yalnız,okumak da istiyoruz,selamı da var.
Annenle banana hürmetlerimi ve ellerinden öptüğümü bildirirsin.Kız kardeşinle eniştene ve
yeğenlerine de salamlar:Seni de öperim(Vazife icabı) Hoşça kal.
Kel Turgut’tan bir gırgır dolu betik daha.
Önce,özür dilemem lazım.Çünkü,ilk mektubu aldım ve cevap yazmadım.Sebebi vardı
ama,bunlar mazeret teşkil etmez.
Her ne ise..Mektupta bahsettiğin Avrupa meselesi,benim için bir şey far ettirmez.Sizler ne
karar verirseniz,ona uyarım.Ancak,bizden sonrakileri düşündünüz mü?Bizim
gecikmemiz,onlara da tesir etmez mi?
Bir de,mali yıla ait tahsisat konusu var.Zannedersem,Mart sonundan önce gitmemiz
gerekiyor.Bunlar,aklıma gelen şeyler.Yoksa,yukarıda dediğim gibi,bütün kararlarınıza
uyarım.Benim için bir mahzur yok.
54
Bunun dışında,bende yeni bir şey yok.Elimde çok iş olduğu için,İstanbul’dan
ayıramıyorlar.Eşelenip duruyoruz.
Yaşamağa devam ediyoruz.Karşımda,çarpışacak bir kabak bulamadığım için çekirdek
çıkaramıyorum.(Ciddi konularda tartıştığımızda kabakları çarpıştırıp içindeki çekirdekleri
çıkardığımızı düşünürdük)
Mektup yazmak bana,balık yağı içmek gibi geliyor.(Çocukken,Amerikan yardımından gelen
balık yağlarını,ilk okulda burnumuzu sıkarak,zorla içerdik)
Onun için,sen bunu mektup diye kabul eyle.
Son olarak,Biltekin’e selam kelam kabilinden bir takım lüzumsuz laflar..Lüzumsuz imza.Kel
Turgut.
Not:Mektuplarına birer “lugatçe” ekle..Namussuzum anlamıyorum!..
Bir Şansal betiği daha.,
Mektubuna cevap vermekte biraz geciktim.
Bana sorarsan,her gün sana mektup yazıyorum.Ama,ha bugün ha yarın derken,aradan günler
çabucak geçiyor.
Haziran’da geziye çıkacağını söylüyorsun.Bu mektup,inşallah sen çıkmadan eline
geçmiştir..Ayrıca,bizim bu taraflara çıkarsan,pek tabii olarak uğrayacaksın
buraya.Samsun,Ordu,Trabzon’a da gelsen;oradan Bulancak’a gelmemek olmaz.
Askerlikten kurtulduğun için,gözün aydın diyelim.
Biz,malum avukatlığa başladık.Mesleğe intibakın sıkıntısı içindeyiz(İntibak yerine uyma veya
uygunluk yavan kaçıyor diye kullanmadım.Haksız mıyım dersin?)
Bu alışma dönemi,kolay olmuyor tabii.Hele TİP li bir avukatın durumunu düşün..
Adam,sana davasını vermek için,faizciden para almak zorunda.Ve sen de,bunu
biliyorsun.Buna rağmen de,geçinmek için para da almak zorundasın.
Bilmem durumumu anlatabildim mi Uçar?.
Üstelik,kendi memleketinde herkesi tanıyorsun ve bir sürü kafa şişirmeleri de caba..
Velhasıl,alışmakta zorluk çekeceğiz.Aslında,avukatlık yapmak,bizim düşüncede insanlara pek
uymuyor.Hele,küçük yerlerde.
Neyse,geçelim bunları.Kitabını bastırdığını ve fakat yayınlayamadığını söylüyorsun.Başarılı
ve güzel olduğunu tahmin ettiğim için,peşinen tebriklerimi sunarım.
Kitabın satılmasına gelince,her ne kadar buralarda pek şiirden anlayan kimseler yoksa da,sen
beş on tane gönderiver bana,ben onları satmağa çalışırım.Eğer,satılırsa yine sana bildiririm.
Partisel faaliyetlerimize gelince;karınca kararınca bir çalışma yapıyoruz.Bazan köylere
çıkıyoruz,imkanlarımız elverdiği ölçüde.
Köylülerin ilgisi fena değil de,yılların verdiği bir inançsızlık var.Mamafih,ümitliyim gelecek
için.Ancak,son “ortanın solu oyunu” üniversiteli gençleri şaşırttı sanırım.
Bunun zararı da,elemanların eksikliği ve sosyalizmin bir süre daha uyutulması
olacak.Bakalım,zaman neler gösterecek.
Yazımı bitiriyorum.Haa,şunu da söyleyeyim.Dini,”sosyalizm emrinde” kullanmağa
başladık.Bunun tartışmasını ileride yaparız.
Gözlerinden öperim.
Katolik Orhan’dan bir betik.
Uçarcığım;
İnşallah,sıhhat ,afiyet ve de efkar üzeresindir.Evvelemirde kitabın için tebriklerimi
sunarım.Dün,Davut’tan birer tane temin edip bizim çocuklara da verdim.Ayrıca,Mülkiyeliler
Birliği’nin önünde küçük bir vitrin vardır.Mülkiyeli sanat ve ilim adamlarının eserleri,orada
teşhir edilir.Zühtü üstad,oraya bir tane koydurdu.
55
Birliğin yayınladığı dergi de,ilginç bulmuş, senin biyografini ister.Acele yaz,ya bana ya da
Zühtü üstada gönder.
Fotoğrafları verdim.Yakında,hüviyetleri(Müfettişlik kimlik belgeleri) verirler herhalde.
Ankara’da başka haber yok.Turne programlarını tesbit için,İstanbul’dan büyük üstadlar
geldi.Gençlere kazık atıp gittiler!..
Başka haber sızmadı.Fakat,gidilecek yerler güzel ve kısa süreli imiş.Büyük üstadlar da,büyük
merkezlerde büyük işlerle uğraşacaklarmış!..
Ertuğrul,Amerika’ya gitmek için,üşütecek kadar lisan çalışıyor.Ben,malum yasak
bölgede,alkole yürüyorum gizlisinden.Aydın;Oktay askerliğe berdevam.
İnşallah,turnede mektuplaşırız artık.Şimdilik,eyvallahımı çekiyorum.Senin de kulağını!..On
üç yaşındaki kızların peşini bırak gayri!.
Zühtü bey üstadın ve Alptekin’in selamları var.Ercan üstada selam ,hürmetler.Senin de
gözlerinden öperim.
Yedek subaylığımı yaptığım Yarımburgaz taburunda bir de doktor arkadaş edinmiştim.Uzun
yıllar Almanya’da,Hamburg’da doktorluk yapmış,askerlik yaşının sınırına dayanınca zorunlu
olarak gelmiş,askerliğini yapıyordu.Bizim bağlı olduğumuz taburun doktoruydu.Zaman
zaman da tümende nöbetçi doktorluk yapardı.Bakırköy’de otururdu.Hafta sonları,bizler de
ona evinde takılırdık.
İşte onun betiği;
Sevgili uçar;
Yollamış olduğun mektubu,yirmi gün kadar önce aldım.Ama,biz senden(Ata Yüzbaşı
da),bayramda tebrik bekliyorduk.Onun için,evvela bozulduk..Ama,senin de telaşın kendinde
göre;hak vermemek için,iyice insafsız olmak gerekir.
Neyse,işine,hem de kendi şehrinde devam ettiğini duymak beni sevindirdi..İnşaallah,büyük
adam olursun.
!..çar;biliyorsun,bende iki kitabın kaldıydı.Birisi ”iklimler” di.Fırsat bulup okumadığım
için,memnunum.Onları,dün sana,matbua paketi olarak(hem de taahhütlü)
yolladım.Umarım,kaybolmadan eline geçer.
Yaa,o aylar boyu beklediğimiz hadise oldu,bitti,hem de en kötü taraflarından bile hatırlaması
insanı hoşnut eden günler mazi oldu.
Benim terhisimi de,yine Ata Yüzbaşı’nın önderliğinde ufak bir
grup,Yüzbaşı,İlhan;Nihat;Sabuncu,benim yerime gelen doktor halinde kutladık.Hem de o
gün,birinci bölüğün testi filan vardı.
O yorgunlukla,Ata Yüzbaşı beni bırakmadı.Gece yarılarına kadar orada kaldık.Mecit
geldi,ona defalarca “bir ceket isterem,beli dar ola”yı söylettik,durduk.Tabii,”kalbim yine
üzgün ta derinden”de unutulmadı.
Uçar,şiir kitabın dolayısıyle seni tebrik ederim.Elime geçip de,pek okuyacağım yok
ama,benim hoşuma giden husus,senin kafana koyduğunu yerine getirmen.O
bakımdan,dehşetsin.Durukal,ben terhis olduğum günler,Adana’da idi.Allaha
ısmarladık,diyemedim.Bundan sonra da o taraflara artık pek gitmek istemem.Oysa
ki,Bakırköy-Halkalı arası,bir kedi sıçraması(Bu bir Alman deyimidir)kadar,ama bir
kere,ayrıldık.Vırt zırt gitmek iyi değil bence..Durukal,isterse beni ziyaret
edebilir.Evimiz,bilmediği,gelmediği yer değil ya!..
Ben,Almanya’da bir yer bulabildim.Kuzey batıda,Hollanda’ya yirmi kilometre bir
mesafede.Kağıtlar,Almanya’ya yollandı.Ancak,bir Temmuzda vazifeye
başlayabileceğim.Buradan yirmi dört veya yirmi beş Haziran’da ayrılırsam,iki gün
Frankfurt’ta bir arkadaşta kalmak isterim.
56
Seninle,inşallah Paris’te dediğin gibi,buluşuruz.Gelecek ilkbahar sonunda.İsmet
bana,Ankara’dan yazdı.O,senden bahsedip,senin adresinin kedinde olmadığını
söylüyordu.Ben,buraya yazıyorum,belki sen de kendisine yazar veya Ankara’a gittiğinde
ziyaretine gidersin.
İ.Aslanoğlu_Demirlibahçe-Akpınar Sokak-Akpınar Apt.10/14 Ankara.
Bugünlerde ortalık biraz karışık değil mi?İster misin,bu iş uzasın,dursun..Vietnam gibi,bir
çıban başı sanki yetişir değilmiş gibi..
Uçar!Bugünlük bu kadar.Almanya’ya kısmet olursa gidersem,oradan da yazarım.İyi
sıhhatler,işlerinde muvaffakiyetler diler,gözlerinden öperim.Özden Kurtul
Yedek subaylığımı yaparken;Adana’nın Osmaniye ilçesinden Durukal Erol ile birlikte
askerlik yaptık.Ben yedek teğmen idim o asteğmen.Bir de Mehmet Sabuncu asteğmen
vardı.Üç kişi;Küçükçekmece gölünü gören bir zemin kat kiralamıştık.Adını yanlış
anımsamıyorsam,o zamanlar Türkiye’nin tek kütüphanecilik uzmanı olan Türker Acaroğlu’na
ait bir evin zemin katıydı.Orada kalıyorduk.
Durukal teğmenden,Adana güveç kebabını öğrenmiş;sonraları çocuklarıma yapmıştım.Pek
beğenmişlerdi.
Zıraat mühendisi olan Durukal teğmen;tertemiz bir Anadolu çocuğuydu.Onunla çok güzel
günlerimiz olmuştu.Aramızdaki espriye göre “Sabahları çöpçülerle akşamları bekçilerle hep
yollardaydık”.
Kıtadan Küçükçekmeceye dönünce akşam yemeğini yer ve açık hava sinemasında ,belimizde
tabancalarla film seyrederdik.İlk Örövizyon şarkı yarışmasına giden Semiha Yankı;film
başlamadan önce sahneye çıkar,şarkılar söylerdi.On on bir yaşlarındaydı.
İşte ondan gelmiş bir betik
Mirim;Göndermiş olduğun mektubu ve şiir kitabını aldım.Her ikisi için teşekkürler.Diğer
kitaplarını,ilgili şahıslara verdim ve çok memnun oldular.Teşekkürleri var.Yalnız,doktoru
göremedim,bir gün doktoru ziyaret eder,onunkini de veririm.
Mirim;Taburda bazı subayların,diğer birliklere tayini çıktı.Ata yüzbaşının tabur (S4) lüğüne
tayini çıktı.Bölüğe Metin Çelik komuta ediyor.Nihat da bizim bölüğe geldi.Bundan
başka,birinci bölüğe bir muvazzaf teğmen,bir de asteğmen verildi.Bölüğün subay kadrosu tam
oldu gibi bir şey.
Neyse,bunları bir tafra bırakalım.Senet işi,seni bir hayli düşündürüyor herhalde.İki
mektubunu aldım,ikisinde de senetten bahsediyorsun.
Yatağı teslim ettim.Senedi de Ekrem’den teslim aldım.Senette,bir takım eksiklikler
çıktı.Ekrem,bu iş burada kapanacak dedim,sağ olsun kırmadı,bu işi kapattık.Şimdi,senedin
ikisini de-hem senin senedi hem de Ekrem’deki senedi-sana gönderiyorum,kalben müsterih
olasın diye.
Aylık iznimi,Nisan ayında kullandım.Evlenme işini gene halledemedik.Ata yüzbaşı da
böyle..Ee,sen ne yaptın? Evlenmedin mi?
Mirim,sana mektup yazmayı düşünmüştüm.İzmir’de çalıştığını bilmediğim
için,yazamadım.Kusura kalma.Gömleğini,Mehmet ile göndermiştim.Sizinle görüşememiş,eve
bırakmış.Biliyorsun,bizim de terhis olmamıza üç buçuk ay gibi bir zaman kaldı.Bu da nasıl
olsa geçer.
Bütün arkadaşlar iyi ve selamları var.Yeni vazifende başarılar diklerken,selam eder her iki
gözünden öperim.Mektup yazmanı beklerim.
Doktor Özden Kurtul ile ilgili,ilginç bir anım vardır.Şimdi onu anlatayım.Bir
keresinde;taburda nöbetçi subayı idim.Nöbetçi çavuş gelip,birinci bölükte bir askerin
midesinden şikayetçi olduğunu söyledi.Getirin dedim,getirdiler.Adam,sancıdan kıvır kıvır
57
kıvranıyordu.Özden de o gece tümende nöbetçi.Sabahı eder misin dedim,edemem
dedi.Nöbetçi Binbaşı’ya gittim.Durumu anlattım.
Adam,hafta sonları İstanbul’a inip getirdiği esrarları taburda pazarlayan bir bıçkındı ve kim
bilir ne amaçla numara yapıyordu.
Durumunu Binbaşı’ya da anlattım.O korktu.”Adam ölürse,sorumlu oluruz.Tümene götürün”
dedi.
Dışarıda sıcaklık eksi yirmi yedi dereceydi.Tümen yolunda,kurtlar iki nöbetçiye
saldırmışlardı.
Bu koşullarda,adamı tümene götürdük.Özden,adamı görünce” yine mi sen geldin üç kağatçı”
dedi.”Bir teğmenin bir araç şoförünün yaşamını tehlikeye atmaya utanmadın mı” dedi ve
adamı hapishaneye yolladı.
Bize de,saf alkol verdi ve tabura gitmemizi söyledi.Birkaç hafta önce,Trakya’da iki gazeteci
araçlarında donarak ölmüşlerdi.Araçta içki şişeleri vardı.Özden’e onu hatırlattım.Bir şey
olmayacağını,araç bozulursa,sarhoş olmayacak kadar bu alkolden içerek kurtarma aracını
bekleyebileceğimizi söyledi.Tabancama ve erin tüfeğine hakiki mermi koydurttu ve tümene
bin bir zorlukla döndük.
Katolik Orhan’dan bir betik daha
Uçarcığım;
Nihayet,belki de pek mukaddes bir görev için(!) söylenmemesi gereken sözü söylemenin
mutlu kasıntısı içindeyim.Geçmiş olsun.Allah,tekrarına erdirmesin.(Askerliğin bitmesinden
söz ediyor)Yeni görevinde başarılar.Altıncı bölge(Doğu Anadolu) yollarında sabırlar!..
Halen,bir iş verildiğini sanmıyorum.Bize de ancak,bu günlerde verecekler.Burdaki işler de
pek tatlı değil galiba.İnşallah,sizler rahat edersiniz.Askerlik bitti ya,hepsine eyvallahımız var.
Zatıaliniz,İzmir dolaylarından pek ayrılmayacağınıza göre,görüşmemiz önce Allahın sonra
Reisin şefaatlarına kaldı demektir.Hiç olmazsa,arada bir yazışalım bari.
Bu arada,kulağımıza bazı mutlu haberler geldi.Tabii,Kel Mete amcamızdan öğreniyoruz
bunları zaten.Son zamanlarda,irtibat büroluğu ve kahinliği o yapıyor.Ulan,neden bize tebrik
etmek fırsatını vermiyorsun.Şaapmayız seni korkma!..
Geçenlerde,kulağını çınlattık.Ertuğrul,Gürel,Civciv,Koç,Orha ve bazı diğer arkadaşlar,Orta
Doğuya maça gittik.Gençliğin sonu,ihtiyarlığın başında,son maçımızı da çekip eskileri andık.
Ankara’da haberler bu kadar.Sizlerden,inşallah yakında iyi,mutlu haberler alırız.Şimdilik
eyvallah.
Tekrar geçmiş olsun der(!) selam ve hürmetler ederiz.
İlk kez müfettiş muavini olarak yanımda çalışmış olan Salih Yardımcı’dan gelmiş bir betik.
Sayın üstadım;Bugün aldığım turne programında sizin de öğrenmiş olacağınız gibi;sizinle
beraber Çanakkale’de çalışacağımı öğrendim.
Ben,halen İstanbul’da Vecdi Gönül beyin refakatindeyim.İstanbul’daki işim sona erdi.Şu
anda,hemen hareket edebilecek durumdayım.
Sizden alacağım talimata göre hareket edeceğim.
Mektubuma son verirken,iyi günler dileği ile selamlarımı sunarım.
Bu turneye gitmeden önce Salihle telefonlaşmış;ona Defterdarlık önünde buluşalım demiş gün
ve tarih de belirtmiştim.
Müfettişler,gittikleri yerde kasa sayımı yaparlar.Kasa tamam mı eğil ,anlamak için.Bu nedenle
de;gidilen üniteye gizlice,tanınmadan gidilir ki,kasadaki eksiklikler tamamlanmasın.Gerçek
durum ne ise o görülsün.
58
Ben Çanakkale’ye gittim ve vilayetin önünde Salih Yardımcı’yı beklemeğe başladım.Yarım
saat geçti,bir saat geçti,kimse gelmedi.Bunun üzerine;Defterdarın yanına çıkıp sayımlara
başlamağa karar verdim.
Defterdarın yanına girip kendimi tanıttım.Orada oturan genç birisi kalktı ”Üstadım ben Salih
Yardımcı’yım” dedi.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.Meğer,defterdarlığın önünde beni bekleyi, Salih
,Defterdarın makamında bekle anlamış.Defterdar,kıs kıs gülüyordu.Onlar da,sayımın gizli
yapılması gerektiğini bilirlerdi.Bu durumda,hiçbir gizlilik kalmamıştı.Sayımı yapmadan
teftişlere başladık.Sonra,belirsiz bir zamanda sayımları yaptık.
Durukal Erol’dan bir betik daha
Uçarcığım;
Göndermiş olduğun mektubunu aldım.Çok memnun oldum.
Şu senet işi,seni çok düşündürüyor herhalde.Kardeşim,merak etmeyin,her işi daha evvelki
mektupta da belirttiğim gibi hallettik.
Tahmin ettiğin gibi;iki amerikan palaskası eksik çıktı.Ki,bunun bir tanesini evde
bırakmıştın,ben de bunu bizim bölüğe ait diye Arif’e vermiştim.Bilahare bunu aldım ve
Ekrem’e verdim ve diğer birini de Ekrem,eski palaskalardan tamamladı.
Mirim;sonra,taburda bu senet işi konuşuluyor mu diyorsun.Hiç merak etme.Hiç kimsenin
haberi yok.Sadece Ekrem ,Arif ve bir de ben biliyoruz.
Sonra,öyle sözü edilecek mühim bir hadise yok ki ortada.Alt tarafı,bir palaska.Siz de
biliyorsunuz ki,bu taburda nice böyle işler oluyor da hepsi örtülüyor.
Böyle işte mirim.Hiç düşünme bu işi,müsterih ol.
Uçarcığım,mektubu biraz geç yazdım,özür dilerim.Doktora kitabı hala veremedim.
Biliyorsun,eğitimin en sıkı devresi bu aylar.Günler geçmiyor,günleri iple çekiyoruz.
Bu nedenle,mektubuma burada son verirken selam eder,gözlerinden öperim.
Kel Sela’dan gelmiş bir betik daha
Geçen ay mektubunu(ikinci) aldım.Fakat,nereye gideceğim ne yapacağım daha kesinlik
kazanmadıydı.Sana yazmakta geç kaldım.
Şimdi,ben Ankara’dayım.Turnem bitti.On ay sonra,yeterlik imtihanına gireceğiz.Umarım ki,o
zamana kadar burada kalabileceğim.
Burada iki iştirakimiz var.Onların denetlenmesi elimde.Ondan sonra,Ankara şubemizin
teftişine geçeceğiz.
Uçarcığım;biraz fazla dolaştırması dışında müesseseden(Türkiye Öğretmenler Bankası
Müfettiş muaviniydi) çok memnunum.Bakalım,sonu ne gösterecek.
Kardeşçiğim,bana şimdilik on beş yirmi beş kadar kitap gönder.Sattığımda,parayı yatıracağım
bir de hesap numarası veya adres.Acele oldu.Kusura bakma.
Son verirken,yanaklarından hasretle öperim.
Şimdi Milli Emlak Genel Müdürlüğü de yapmış olan bir başka Maliye Müfettişinin,Oktay
Şatıroğlu’nun betiği var sırada.
Sevgili kardeşim Uçar,
Büyük şairi azam ve güldürist ve de bilumum mantar işler müdürü Monsieur X derki(Yakında
sen de tanışacaksın bu zatı muhteremle Frenk illerinde) dünyada biiir denize,ikiii kadına
güvenme,hele Çanakkaleli bir tarlaya yine aynı şehirli bir tohum atılmış ve çıkan mamule
made in Çanakkale damgası vurulmuş ve de kaçık ve müzmin bekar müfettişat takımını
tavlamak üzere,Çanakkale yollarına serpiştirilmişse!..
59
Oktay Şatıroğlu,bizim Çanakkale turnesinden önce Cemal Süreya üstadla Çanakkale teftişi
yapmıştı.O sırada,oradaki müdürlerden birinin kızıyla arkadaşlık etmiş,teftiş bitip Ankara’ya
dönünce,kızı unutmuştu.Bunun dedikodusu yapılıyordu. O da bu konuya yollama yapıyor
betiğinde.
Abi,sen mektubuna palavralarla başlarsın da,biz yapamaz mıyız?Hayatımız yani
anlayacağın,militarist günlerimiz eksik eteklerle çene yarıştırması ve gırgırla geçiyor.
(Askerlik görevini yaparken yazmış)
Hele insafa gelip de,bizim gibi kıtıpiyoz teğmenlere iki bin lira maaş ödemeğe
başlasalar,teskere bırakacağım,ordudan ayrılmamak için!..
İnsaf be Uçar,bizim aşk hikayesi yılan öyküsüne döndü,baksana Reis bile önüne gelene
anlatmakta berdevam!..Bir varmış,bir yokmuş deyu başlayıp..
İsmi Melek Atasev idi..Liman dairesi başkanının kızı idi,sonra efendim..Herhalde,bütün
masalı istemiyorsun benden.
Benim ilgi kurduğum günlerde DSİ de çalışıyordu,sonra ne oldu bilmiyorum,zira,ilgiyi keseli
iki sene oluyor.Belki de,maliyeye geçmiştir!..Ve de,o olmadı bu olsun deyip sana klark
çekiyordur.Ben teftişteyken,dairede öyle cazibeli birisi yoktu galiba.
Abi,yine belirteyim,genç arkadaşlar hakkımda yanlış bir kanıya varmasınlar.Ben
Çanakkaledeyken bu kızla arkadaşlık bile etmedim.Galiba,iki defa babasının yanında
konuşmuştuk.Çanakkale’den ayrıldıktan sonra,mektup yazarak işe girişmiştim.
Yine,genç arkadaşlara ve sana tavsiyem!..Bu kız meselelerinde dikkatli olun Çanakkale’de.
Benim olay epey yayıldı sanırım ve de menfi sonuçlandı.Hem iyi gözle,hem kötü gözle
bakabilirler size.Öyle sanırım ki,bekarların evlenmeye niyetleri vardır diyerek birkaç kız kur
yapabilir sizin gibi aslanlara,kahramanca savunma yapacağınızdan eminim!..
Oktay’ın belirttiği konu,başımıza gelmişti.Bir hafta sonunda,Cuma günü mesai bitimine
yakın,vergi dairesinde çalışan genç ve güzel bir kız,çalışma odamızın kapısını vurup içeri
girdi.Bana,yanımdaki muavin Salih’e “Efendim,bu hafta sonu sizleri pikniğe davet ediyorum”
dedi.Salih’in hemen gözleri parladı.Ben,oralı olmadım.”Neden bizi pikniğe çağırıyorsunuz”
dedim.”Siz buraya konuk olarak geldiniz,bense ev sahibiyim.O nedenle,davet
ediyorum.”dedi.Ben de ”Hanım efendi,biz gittiğimiz yerin en yüksek memuru olduğumuz
için,oranın ev sahibi biz sayılırız.İzin verirseniz,biz sizi pikniğe çağıralım” dedim.O da
olur,dedi.”Bu hafta burada olmayacağız.Gelecek hafta sonu belki düşünürüz” dedim ve bir
daha da hafta sonu pikniğine davet etmedik onu.Olayı böylece,çözmüş olduk.
O genç bayanı,sonradan Maliye Okulu’na yollattım ve orayı bitirip Türkiye’nin ilk kadın
malmüdürü oldu.
Bırakın kızı filan da,Çanakkale’nin tadını çıkarın.
Bizim günlerimiz,şöyle geçerdi.(Cemal Süreya üstadla birliktelerdi)
Beşi beş geçe,daireden çıkardık,Kordon Oteli’ne uğrar,şortları alır,doğru plaja giderdik.Güneş
batıncaya kadar yüzerdik.Sonra,deniz kıyısında,nefis balıklarla şarabımızı yudumlardık.Saat
dokuzda filan da tekrar daireye dönerdik.
Cemal Süreya,odasına çekilir,çeviri filan yapardı.Ben de odamda pikap dinler,kitap
okurdum.Sonra,on birde beraberce pikap,teyp dinler konuşurduk.On bir otuz on ikiye doğru
daireden çıkar,otele gelirdik.Çoğu geceler,bir veya ikiye kadar da otelde ,deniz kenarında
oturur votka,bira içerdik.
Ayrıca,üstadın şair geçinen bir iki öğretmen arkadaşı vardı,bazı geceler de oturur onlarla
içerdik.
Cumartesi Pazar günleri karşı tarafa,Kilitbahir’deki plaja giderdik.
İşte böyle,bol bol denize girerek,balık yiyerek ve şarap içerek,güzel bir turne
geçirmiştik.Hayret ettiğim raporları da,işsizlik yüzünden yazmıştım!..
60
Üstadı azam,bütün kibarlığıyla,büyük teftişleri bana vermemişti.Ben de enerjimi ufaklık
teftişlere dökmüştüm!..
Gelelim Ankara ahvalimize..
Aydın hakkında bildiklerin epey eski galiba.Aydın,şimdi kara kuvvetleri kontrolörlüğünde
maliyet hesapları yapıyor.Ve de,kendisini sevdiği askerlerinden ayırarak,bu hesapların içine
sürükleyenlere(Başta Katolik Orhan) küfrederek çoğu akşamlar içiyor!..
Ertuğrul,hala kursa gidiyor,yalnız,çok yakın bir zamanda,dışarıya gitmesi muhtemel.Orhan
ise,(Gizlidir)hafta sonları,burada.Yine beraberce eğlenebiliyoruz.
Zaten,Aydın ile ikimizi kara kara düşündüren,bizim oğlanlar yurt dışına giderse,halimizin ne
olacağı.Bili gittiğinden beri,briç dörtlüsü de kuramıyoruz,bazı geceler Zorlu geliyor,onunla
oynuyoruz.
Tanrı askerliğimizin bitmesini ve bize de Çanakkale misullu turneler ihsanını temin
eyleye,amin!..
Sana,Biltekin’e,genç arkadaşlara(Ben ve Biltekin,Çanakkale teftişindeyiz) selamlar,iyi
günler,bol eğlenceler.
Cemal Süreya’dan gelmiş bir betik(Papirüs başlıklı bir kağıda yazılmış)
1-Sevgili Uçar
2-Merhaba
3-Mektuplarını,yazılarını alıyorum.Sağ ol.Abone bedeli de geldi.Eksik olma.Yazı ve
şiirlerinde,bir aşamanın izleri görüyor.Devam!
4-Çanakkale’yi seveceksin.
5-“Maliye Karşısında Sanatçı” konulu bir inceleme yapabilir misin?Galiba,bunu daha önce de
söylemiştim.Sanatçının;Gelir Vergisi,Veraset v.b. kanunları karşısındaki yükümlülüklerini
anlatacaksın.Yapacaksan,hemen haber verebilir misin?
6-Gözlerinden öperim.Sevgilerle.
Böyle bir çalışma yapmış olmalıyım.Ama,nerede yayınlandığını,yayınlanıp yayınlanmadığını
anımsamıyorum.
Sonraları;Cemal Süreya üstad bana ”Neden,Türkçe-İngilizce” ve “Türkçe-Fransızca” mali
terimler sözlüğü hazırlamıyorsun,dedi.Onun önerisi üzerine,bu çalışmaları yaptım ve Maliye
Tetkik Kurulu’nca yayınlandılar.
Yurt dışına gitmeden önceki turnelerimizde Cengiz Vize’den yazıyor.
Sevgili dostum;
Tarihin önündeki mahalli okuyunca kendinden geçmişsindir.O halde,ona kadar
bekliyorum,kendine gel!..
Adana turnesi,istek üzerine iptal edildi.Trakya’da turne yapacağım.B en biraz geç
çıktım.İkinci yazı,bir haftamı aldı.Ayın ,on dokuzunda başladım burada.
Senin moral kuvvetlendirici haberini,daha önceden almıştım.Tercümeyi,bu denli çabuk
şekilde bitiren bir dostumuzun mevcudiyeti,tabi i ki bize moralle karışık-salata değil!-bir
hüzün veriyor!..İster inan ister inanma,tam altmış sayfayı ve de kendiliğimden
yaptım.Yalnız,cümleler,biraz senin “Sevi”deki gibi anlaşılmaz oluyor!..O zaman
da,ben,demek ki şairane bir tercüme yapıyorum diye avunuyorum!..
Bir yazı yazmayı düşünüyorum,sen ne dersin?Seksen üçüncü sayfada kitap tam iki müstakil
kısma ayrılıyor.Esasında-ve senin azizliğinle-yüz yirmi sekiz sayfacık,sadece birinci kısmı
tercüme edeyim mi diye soracağım!..
Anneme ve Yalçın’a selamlarını söyledim.Senin hoşuna giden yemeklerde,sık sık anıyoruz
seni.
61
Bu arada,anneme,senin şiir kitabı çıkardığını söyledim.Oku dedi.Tabii,terbiyem müsaade
etmedi okumaya!..
Hani,”bir kız rüyasında balta görüyor-bir başka yerde-ben onu yapıyorum” mısralarının
izahını kadıncağıza nasıl anlatırdım?!..
“Oğlum sen,kaymak tabağından parçalar okuyorsun” demez mi?
Yalnız,kitap bazı kızları baştan çıkarmak istediğimde,işime yarıyor.Bazı mısraları okuyorum
ve işte,kızım diyorum;bir ince,lirik şaire göre bile aşk dediğin,ancak bir yatak dekoru içinde
geçen faaliyettir.!..Fena da olmuyor hani!..
Tahminen ay sonuna kadar buradayım.Gözlerinden öperim.
Yine Gıcık Cengiz’den bir mektup(Bu kez Demirköy’den yazıyor)
Biraz geç yazdım bu sefer.Ama,yer değiştirdim.Bu sefer,Bulgaryayı alttan kuşatmak
durumundayım.Burasını soruyorsun her halde..Orman,orman,orman…Göz
alabildiğine..Şehir,tezek kokulu.Tezek kokusu,tezek kokusu..burnunun alabildiğine!..Yalnız
oldukça medeni,ben geldikten sonra!..
Yirmi kilometre ötede meşhur İğneada.Coğrafya kitaplarında okumuşsundur.Bu hafta,oraya
gittim.Denizi fena değil.Yalnız,kumsalın bir eksiği var.Bu sebeple,beş para
etmez.Sarışın,esmer,kızıl,beyaz hatunlar ve de bikinileri!..Ama,yine de deniz,salt deniz
ihtiyacını karşılıyor.
Ağustos içinde,geleceğin günü tez bildir.Zira,burası İstanbul’a uzak olduğu için,her hafta
inemiyorum İstanbul’a.Tarihi bilirsem,gelirim.
Bu ayın yirmi beşine kadar buradayım.Sonra,bir ay Pehlivanköy,bir ay Kırklareli var.Tercüme
için yazdım.On beş gün oluyor,ses seda yok.Ben de öylece bıraktım,seksen üçüncü sayfada.
Burası,o kadar ufak ki,mükellefleri dairenin penceresinden çağırsam,olur!..Otelim,yazlık
sinemanın yanında.Gecelerin ne kadar sessiz geçtiğini tahmin et!..Eğer,bir yetkili
olursam,Türk filmlerinin benden çekeceği var.O oğlanlar,yalvarmalar,o fan fin fon müziği
deli ediyor beni.
Buranın enfes tabiatı olmasa,yaşanmaz.Üstelik yemekler-şahit isteyen cinsinden-de oldukça
pahalı.
Recep’ten haber aldın mı?Şimdi,nerede?
Ben,evvelsi hafta İstanbul’a kırtasiye almak için Karaköy’e uğradım.Turgut’u ve Aydın
Erdim’i gördüm.Dairede ve Defterdarlıkta sadece odacılar vardı.
En iyi temennilerimle gözlerinden öperim.Annemin ve Yalçın’ın selamlarını söylemeliyim.
Ertuğrul ve Katolik Orhan’dan gelmiş ortaklaşa betik
Aziz dost,
Sanırım,mektubun bana ulaşalı bir aya yakın oluyor.Senin işinin görülmesi veya kısmen
görülmesi de,aslında uzun sürmedi.Fakat,gel gör ki,ben şöyle iki satır karalayacak vakit
bulamadım işte.
Evvela,meseleyi anlatayım.Senin işle,Zühtü’nün emniyetçi olan babası meşgul
oldu.Fakat,maalesef sana verilen yazının kaydı-kuyudatını bulamamışlar.İlişik belgede,işin
safahatı görülüyor.
Sana,şöyle bir hal tarzı tavsiye edildi.Sen dilekçenle ilişik belgeyi,ikinci bir dilekçeye
bağlayıp İzmir PTT sine yollayacaksın.Ve onların,Çankaya Emniyet Amirliğine resmen
sormalarını isteyeceksin.Burası da-neyse!-gerekli cevabı verecek.Bu iş,ancak böyle
hallolurmuş.
Yalnız,bu seferki dilekçeni iadeli taahhütlü gönderip,ilişik belgenin bir suretini de,her
ihtimale karşı kendin için çıkarmayı ihmal etmezsin herhalde.Zira,bu işin biraz
uzayabileceğini sanıyorum.Bizim devlet işleri malum!..
62
Biz-yani ben,Oktay,Aydın,Nazif-iyiyiz.Bu hafta,Radi burada.Zühtü de burada.On beş
Ağostos’ta Harvarda’a gidiyor.Tafsilatı,Biltekin bilir.Bir ara Ayhan uğradı.Yeni
dönmüş.Nurhan ve Tali beyler döndüler.
Benim hayatım sönük.Lisan meselesi beni epeyce elledi!..Dün,sözlüyü de aldım.Bugünvocabulary-denilen dördüncü ve son imtihan,biraz solandı geçti!Pazartesi ola hayır ola.Bunu
verememişsek,bir iki ay daha talime devam edeceğiz sanırım.
Orhan,hafta aşırı uğruyor.İşleri biraz ağırmış.Gene de,memnundur sanırım.
Senin tercümeyi Nazif’e vermişler.Ne yaptı,bilmiyorum.İstersen bir sorarız.
Oktay’a bir şeyler yazmışsın.Cevabı verdi mi,bilmiyorum.Ama,bir şey anlamadım
diyordu.Yazacaksan,doğru dürüst ne istediğini söyle.
Çanakkale ne çanak kalesi be!Pazartesi,Biltekin’e de yazacağım.Zira akşam;Aydın’a
gidiyorum.Seninki çok uzadığı için,çıkarıvereyim aradan diyorum(Evlilikten söz
ediyor)Hem,Bili’ye Pazartesi yazacağım yeni şeyler olabilir veya olmaz.Şimdilik,acele
değil.Merak edilecek bir şey değil.
Galiba bu kadar.Kıdemli müfettişlere,Semiha hanım kardeşimize ve müstakbel müfettişlere en
iyi duygu ve dileklerle.
Uçarcığım;
Sana mektup yazamadım.Kusura bakma.Ayın ikisinde yazdığın mektubu ayın yirmisinde
aldım.
Turne ne alemde?Herhalde iyidir.Ben,Eskişehir’deyim.Cumartesi Ankara’ya
geldim.Ertuğrul’un mektubunu bulup onunkini okumadan iki satır yazıyorum.
İşim pek fazla,ortalık pahalı,turnenin özeti,iş, para ve rahat.İnşallah bitecek.Biz daha
tercümeyi halledemedik.
Sen artık olgun meyvasın ama,dikkat et avlanmayasın.Vaktin varsa,Eskişehir’e
yaz,dertleşelim.
Eyvallah,gözlerinden öperim,çocuklara selam.
Katolik Orhan Eskişehir’den yazmış
Uçarcığım;
Sağlık haberlerin sevindirdi.Sıkıntılarımızın geçici olması,tek tesellimiz oluyor tabii.Turne
sıkıntısından bahsediyorum.Yoksa,yazdığın gibi,hem yaz hem kış bekarı olan bizler için
sıkıntı,bir görkemli tepe.Şimdileyin,her derdi turneye bağlamak da kaçma kalemiz!.Büyük
kentlerde de biz kale buluruz nasıl olsa kaçacak!
İzmir’e uzanabilmen güzel,ne de olsa değişiklik.Ben de Ankara’ya gidiyorum.Ama,Pazar
akşamları bir ölüm oluyor geri dönmek.
Arkadaşlar iyiler,Ertuğrul,Ağostos sonunda gidebiliyormuş.Bu arada,evlenmeyi de
düşünüyor.Tekil yaşantılarından bıkmış gibi bir hali var.
İş durumu berbat,senin daire gibi,burası da teftiş görmemiş.1962 de kurulmuş,ilk ben teftiş
ediyorum.Bilcümle müteferrik gelirler var.On liraların,on beş liraların düşmanı oldum
artık.Hala,tahsilat bitecek.
Şartlarımız,iş durumu hariç,parlak.Gam gam’da yatıp,ordu evinde müzikli yemek yiyoruz ve
de iflas ediyoruz!
Tercüme edilecek kitap,hala lugatın altında ayrışıyor!Mayalanınca,kendiliğinden çözülecek!
Biltekin’e yazamadım.İlk defa buradan uzaklara,sana yazıyorum.Bili kusura bakmasın ve de
bekarlığa alışmasın.
Aman Çanakkale’li zennelerden sakın.Örneği var,suret istemez ayrıca.
Hadi eyvallah,gözlerinden öperim.
Yalak Gürel’den bir betik.
63
Uçarcığım;
Benden mektup geldi diye inşallah sevinmemişsindir.Çünkü,biliyorsun,Gürel mektup yazdı
mı,mutlaka bir derdi vardır,mutlaka bir şey isteyecektir.
Evet..Bu da öyle işte.
Aslanım,biz Isparta’nın teftişini bitirdik,Denizli’ye geçtik.Burada,bir ay
kalacaktık.Fakat,işleri erken bitirince,ayın yirmisi ile yirmi beşi arasında,buradan
ayrılacağız.Evet,ayrılacağız ama,nasıl?Otelin parasını ödeyemezsem “teslimi meşhut rehin”
hükümlerini tatbik edecekler bana!..
Cumartesi’ye kadar;Sevin,annem ve Yankı(Oğlu) ile beraber,otelde kalıyorduk.Ayın
sonundan önce ayrılacağımız anlaşılınca,onları,bu Pazar İzmir’e götürdüm.Sonra,size
uğradım.Çanakkale’de olduğunu öğrenince hemen kaleme sarıldım.Anladın değil mi?..
İsteyeceğim parayı öbür sayfaya yazacağım.Paranın çokluğundan korkma.Eylül’ün
birinde,maaşı alınca,hemen sana havale çıkartırım.
İşte,miktarı da yazıyorum bin iki yüz elli ile bin beş yüz arası.Bin beş yüz olsa çok iyi.Ne
kadar çok gönderirsen,o kadar iyi olur.Hiç olmazsa,üstünü tamamlamak için uğraşmam.
Uçar,gerçekten durum pek kritik.Tam bir haftalık zaman kaldı.Başka da ödeyecek kimse yok.
Bu Cumartesi,veya Cuma akşamı tekrar İzmir’e ineceğim kısmetse.Sen de,hafta sonlarında
geliyormuşsun.Cumartesiye kadar bana bir mektup,telgraf veya bankaya benim adıma
ödemeli bir telefon aç,gönderip göndermeyeceğini bildir.
Eski borçlara benzemez,korkma.Eylül maaşımdan,hemen sana yollayacağım.Eylül’ün
başlarında Ankara’ya döneceğimiz için,gelecek ay,kalan para ile idare ederim.
Buradan,bir haftalık bir teftiş için Konya-Akşehir’e geçeceğiz.Oradan,İzmir’e gidip
bizimkileri alacağım ve Ankara’ya gideceğim.Herhalde,bir vasıta ile cevabını acele
bekliyorum.Gözlerinden öperim.Selamlar.
Kel Turgut’tan bir betik
Üstad(Kerim)
(Şiir kitabımı Kerim Uçar takma adıyla yayınlamıştım.Onunla dalga geçiyor)
Yazdığım mektup eline geçmemiş olacak.Belki de,şu anda sana varmıştır.Buna
rağmen,sorduklarını tekrar cevaplandırıyorum.
Avrupa’ya gitme konusunda,genel karara uyarım.Pek büyük bir şey fark etmez.Benim
için,mahzuru yok.
Ancak,aklıma iki husus geldi.Önce,ödenek bu mali yıldan verildiği için,Mart’tan önce
gitmemiz,zannedersem şart oluyor.(O zamanlar mali yıl,Mart ayından başlıyordu)Bu
durumda,mevsim gene kışa rastlıyor.
İkinci olarak,bizim gecikmemiz,bizden sonrakilere tesir edeceğinden,onlar feryadı koparmaz
mı?Bunları da düşünürsün.
Mamafih,benim için fark etmez.
Kitabın hakkında herhangi bir fikir yürütmeğe kendimi yetkili görmüyorum.Bu sebeple,bu
konuda çekirdek çıkarmayacağım!(Bu aramızdaki bir espriydi.Ciddi konuları tartışmaya
başladığımızda “Haydi bakalım,herkes başından kabak çekirdeği çıkarsın” diye dalga
geçerdik).Karşılıklı görüşürüz.
Benim elimde oldukça çok iş var.Esasen,iş dağıtımında genel bir adaletsizlik mevcut.Bir
takım şahısların korunduğu muhakkak.Eylül ayında herhalde İstanbul’dayım.
Evimizi değiştirdiğimizden her ihtimale karşı adresi aşağıya yazıyorum.Gelmeden,mektupla
geleceğini bildirirsen iyi olur.
Ordakilere selam,kelam gibi lüzumsuz laflar!
İzmir’de çalışırken,ne zaman İstanbul’da bir iş çıksa gider Turgut’larda
kalırdım.Yaşlı,sevecen bir annesi vardı.Hafta sonlarına denk geldiğime;Adapazarı’ndan ud
64
çalan bir arkadaşı gelirdi.Geceleri,sabahlara dek meşk ederlerdi ve ben de dinlerdim.Turgut
da çok iyi ud çalardı.Son demlerinde,udunu daireye getirmişti.Öğle tatilinde de çalardı.
Bir Katolik Orhan betiği daha.
Uçarcığım;
İnşallah,yeni yerinden memnunsundur.Ötekileri,kazasız belasız atlattık çok şükür.Biz de on
yedisinde Bolu’ya geldik.Fena bir yer değil.Alabildiğince kazık,ormanlık olduğu belli oluyor
hemen!..
Her hafta Ankara’ya gitmek ihtiyacını duyuyorum.Hiç kimse yok ama,yine de
insan,eğretilikten kaçmak istiyor.
Tuğrul evvelki hafta gavuristana kaçtı,darısı bizlere.Tali bey,nereyi isterseniz,oraya
göndeririz diyor.Bir gönderen olsa da,gelmekse Ankara’dan diyorum şu turneye,vaz geçtik
gavuristandan!..
Hakikaten,ben fazla sıkılmağa başladım artık.Belki de,insanın kendi derdi
olunca,başkalarınınkine daha zor tahammül ediyor galiba.
Turgut’a ve Cengiz’e yazdım.Sen de istiyormuşsun galiba,bir hafta İstanbul’da toplansak ne
iyi olur.Ama,sanırım sizin yol çok uzak:Sen bilirsin artık..
İnşallah,işlerden, efkarlanmak için vakit buluyorsundur.Burnumda tütüyor,şöyle,insanları bir
kenara koyup,ucuz yaşantılardan uzak,o bilmediğimiz gerçeğe biraz olsun dokunma
çabasıyla,bir iki kadeh atmak.Ama,değil içmek,efkarlanmayı bile yasak ettim kendime.Zaman
zaman,isyan ediyorum,kimseye yoktu zararımız,biz,kendimizi üzerdik diyorum.
Neyse,dediğin gibi üzülmek,sevinmek,heyecanlanmak yok.Yani…
Burada eyvallahımı çeker,günlerinin iyi geçmesi dileğiyle gözlerinden öperim.Yanında
ise,Salih beye selamlar.Bolu’da yazılarını beklerim.
Gıcık Cengiz’den bir betik daha.Pehlivanköy’den yazılmıştır.
Uçarcığım;
Ben de,geçen hafta Pehlivanköy’e geçtim.Demirköy,Pehlivanköy..
Hani,bizim turne programlarında köy üniteleri teftiş edilmezdi!..Anlaşılan,kalkınma köyden
başlamalı tezi bahane edildi.
Sonra,turne yerim seçilirken,benim gibi sert yerler seçilmiş.Demir,Pehlivan falan gibi!..
En çok Demirköy’de illet oldum.Zaten,bir yerde kan,demir,Uçar gibi kelimeler geçti mi illet
olurum!..(Adım,Uçar Demirkan)
Allaha şükür,tasarruf etmek için fırsat çıktı.Azizim,burada lokanta yok.Ton balığı-barbunya
pilaki-yaprak sarma.Bu üçlüyü,istediğin taraftan oku!..Benim öğlen ve akşam yemek
listesindeki konserveleri okuyorsun demektir.Tabii,bu gıda rejimiyle bu köyde insan,ancak
pehlivan olabilir!..Düdük makarnası gibi bir pehlivan!.
Eskaza,buraya Orhan gelseydi,turne sonunda ancak lamın üzerinde tanınırdı mikroskopla!..
Babaeski’de Tevfik’e uğradım.Fakat,hiç anlayışlı çocuk değilmiş!İnsan,”Hoş geldin üstat,hiç
değişmemişsin.Yine,üzerine afiyet çok yakışıklısın” demez mi?Tezkiyesi sıfır!..Yağ çekme
kabiliyeti olmayan bir müfettiş olabilir,diyeceğim.
Orhan’a da yazdım.Bu hafta,yani ayın dokuzunda saat on sekizden sonra,bizim evde
bekliyorum sizi.Turgut’a da haber vereceğim,gemlemezlik etme de, bir temiz yağlamayayım
seni,anlaşıldı mı!..Muavinat da gelse,daha eğlenirdik.
Uçarcığım;Cumartesi günü heyetten telefon ettiler.Ne kadarı tercüme etmeyeceksin diye..Ben
de,on sayfa kaldı,rezaletin bitmesine dedim..Peki,bitir o halde dediler.
Gerçekten de,her gece,bir iki sayfa telif eser yazıyorum!..Cümleler,bir nefaset
azizim,okuyorum okuyorum basıyorum kahkahayı!..Hani ”Suriye’de halkla siviller hala
çarpışıyor-tasarruf bonomuz bu ay yirmi liradan on liraya çıkıyor-üç pikap yedim üzerine bir
65
ayran içtim hala karnım aç” gibi,inci cümleler bile,benimkiler yanında gayet ciddi ve soğuk
kalır!(Benim konuşurken yaptığım yanlışlıkları belirtiyor)
İşte böyle Uçarcığım..Cumartesi günü görüşmek ümidiyle iyi günler.Dostlara selamlar..
Gelibolu’da birlikte olduğumuz Zıraat Bankası müfettiş muavini Nejat’ın betiği.
Sevgili Uçar Ağabey ve Salih;
Stajımız,dokuz Eylül günü sona erdi.Hepimiz dağıldık.Ben de,Pazar gününden beri
Akçay’dayım.Fakat,havalar serin ve deniz de tatsız olduğu için,can sıkıntısından başka bir şey
yok.Gelecek hafta İzmir’e gitmeyi düşünüyorum.Değişiklik olacağı kanısındayım.
Kemal’in imtihanları yarın başlıyor.Sayın Cahit Talas,ilk engeli,fakat Kemal’in
başaracağından eminim.Gelibolu’dan ayrılırken,odanın anahtarını da yanımızda
getirmişiz.Otobüste,size getirmesi için,bir adama verdik,herhalde getirmiştir.
Siz nasılsınız? Her halde,zat maaşı dağıtımı bitmiştir.Artık,asker maaşı dağıtımına geçseniz
de,ben de gelip alsam çok iyi olur!..Burada,Aysel vaziyetleri çok kıt,bakmakla yetiniyoruz.
Sizin gibi,kıymetli iki arkadaş kazandığım için Gelibolu’ya gelişime çok müteşekkirim.Bize
gösterdiğiniz yakın ilgi için,çok teşekkür ederiz.Ankara’ya gelir de,bizi aramazsanız çok
kırılırım.Ayrıca,Edremit’e de gelirseniz,bana uğramanızı isterim.
Çalışmalarınızın yoğun olduğu şu anda sizin kıymetli vakitlerinizi aldığım için,özür
dilerim.Mektubu bitirirken,çok çok selam eder,gözlerinizden öperim.
PS:Zarfın üzerine sadece Uçar Demirkan yazdım.Salih’i de yazsam acayip olacaktı,yanlış
anlaşılmamasını dilerim.
Bu banka müfettişi,müthiş zampara birisiydi.O kadar ki;arkadaşlık ettiği her kadının
adı,soyadı,özellikleri,tanışmaları gibi bilgileri içeren bir “zamparalık defteri” vardı.Her hafta
sonu,İstanbul’a gider,birisiyle beraber olurdu.Hafta boyunca da,ülkenin her yerinden
,kadınlardan gelen mektuplara yanıt verirdi.Bunlardaki konuları özel defterine aktarırdı.
Bir hafta sonundan döndüğünde,Bandırma vapurunda bir kadınla tanıştığını,kadının bir
maliye müfettişinin karısı olduğunu söylediğini belirtmişti.Kocasının adını öğrenmek için çok
sıkıştırdık ama,söylemedi.
Bir de,şu olasılık vardı.O zamanlar,hesap uzmanları ve kontrolörler de (ve karıları da)
kendilerinin maliye müfettişi olduğunu söylerlerdi.Öyle birisinin karısı olma olasılığı da
vardı.
Katolik Orhan’dan edebiyatlı bir betik daha.
Uçarcığım;
Tatlı,çirkin yazın,bir hayli duygulandırdı beni.Beklemeniz,anıp onurumuza kadeh
kaldırmanız,zaten dostlar sebebiyle yaşamdan tad alan benim için,çok şey.
Ben de çok istiyordum.Mektuplarınızı son gün aldım.Oysa,o hafta Ankara’da olmam
gerekiyordu.Gerçekten,üzüldüm.İnşallah,verdiğin tarihte,kurtlarımızı dökeriz.
Sık dişini az kaldı.Ben bile,gittikçe feri sönen gözlerime,gittikçe dayanılmaz olan çalışma
şartlarına ve sinir bozukluğuna rağmen,umutluyum.
Bizim de hakkımız,duran zamandan bir tutam çocuksu gün,saman yıldızından bir avuç.
Bu hafta Oktay’ı,Aydın’ı ve Turgut’u Abant’a davet ettim.İmkan olsa da sizler de
gelseniz.Benim de,Ankara’dan başka yere gittiğim yok.İki ihtiyarı teselli etmek de,ayrıca
çelimsiz omuzlarımızda.Hele,doyasıya içme yasağı olan bir ortamda,evren marka balyozlarla
yaşamak,en zoru!..
Tahmin ettiğin gibi,derdim çok.Bir boşalırsam,korkarım hiç birinize laf
bırakmayacağım.Belki,yanlış savaşlardan yapılmış yaşantımız zorluyor bizi böylesine
kötümser olmaya.Neyse,hayırlısı.Yakında,derviş olacağım galiba!..
Sen,kendini ihmal etme.İçkin,denizin,görevin,sıhhatin,dostların da var,neşeyi de sen yarat..
66
Şimdilik eyvallah,tozutmazsam yirmi üç Cumartesi gelirim.Süreyya Oteli’ne inerim
ben.Olmazsa,oradan da arayabilirsiniz.Sen de otele inmekte acele etme,beraberce orada
kalırız.Buluştuktan sonra karar verelim.Gözlerinden öperim.
Gıcık Cengiz,Kırklareli’ne geçmiş,oradan yazıyor.
Uçarcığım;
Mektubunu aldım dün.Ay başından beri,Kırklareli’ndeyim.Ayni yorgunluk,bende de var
azizim.Dört ayı tamamladık ama,biz de tamamlandık!.
Adil Öztoprak benim yanımda.Tunay’ın da gelmesi lazımdı ama,galiba hasta olduğu için
gelmedi.
Tercümeyi yazdırmaya başladım.Yalnız,baş kısmını okuduktan sonra,kitabı Türkçeye
değil,bir başka lisana çevirdiğimi anladım!..İmtahana da,bir başka lisandan gireceğim!..Emin
ol,herkesi çuvallatırım!..
Burada,havalar da çok soğudu,bazen gündüz dahi pardesü giyiyoruz.
Orhan’dan haber alamadım.Bugün ona da yazmayı düşünüyorum.
Burada,gençlerden bir hesap uzmanı muavini var.Ayrıca,Yüksel Polatkaya var.
Biliyorsun,Sayıştay Murakıplarının ehliyet promosyonunun imtihanı,bu ayın yirmi ikisine
tehir edilmiş.
Bizden bu kadar.Beni,bu ayın on beşinde dönmeyi düşünüyorum.Kabil olsa,bugün dönerim
ya!..Şu turnelerin beş aya çıkması,fena koydu bana dostum..Bir Allah kulunun aklına gelip
de,dört aya indirmek gelmedi.
Ben,burada vergi dairesini teftiş ediyorum.Defterdarlık,programda yok zaten.
Gözlerinden öperim.Kendini üşütme,şiirden uzak dur!..
Çanakkale turnesinde yanımda ilk muavinlik dönemini geçiren Salih Yardımcı’nın bir
betiği.Salih Yardımcı,müfettişlikten sonra Darphane Genel Müdürlüğü,Altın Borsası
Başkanlığı gibi görevlerde bulundu.
,Müfettişken,karısı Paris yakınlarında düşen Türk Hava Yolları uçağındaydı ve
hamileydi.Yıkılmıştı Salih.Sonradan,o zamana göre,yüklüce bir kazada ölüm tazminatı
vermişlerdi Salih’e.
Sayın üstadım;
Sizden ayrılmak bana o kadar zor geldi ki,inanın İstanbul’a kavuşmuş olmak dahi bu özlemi
dindirmedi.
Size,mektup yazmakta biraz geciktiğim için özür dilerim.Sizin de tahmin ettiğiniz
gibi,İstanbul’a gelir gelmez ev aramağa başladık.(Semih’le birlikte)Nihayet,birkaç gün önce
Beşiktaş’ta bir ev tuttuk,yerleşmeye başladık.Tabii,bir yığın eksiklikler var.
Üstadım,ben sizin defterdarlıktaki dolabınızı açtım.Mali kanunları emaneten aldım.Birkaç cilt
eksik ama,onları da tamamlayabileceğimi tahmin ediyorum.
Programdan öğrendiğiniz gibi,biz dört kişi Turhan beyle birlikte Eminönü Vergi Dairesi’nin
teftişine başladık.Bu sene,itiraz komisyonlarının mualelatının teftişi hariç,diğer bütün
servisler,benim gördüğüm servisler.Yalnız,Tuhan beyle konuştuk,haftada bir veya iki gün
grup çalışması yapacağız.Üç büyük konuyu ele alacağız.Bunlar;Tahkikat,kambiyo ve milli
emlak.
Benim için çok yararlı olacak.
Üstadım,geçtiğimiz Cumartesi günü sendika seçimleri yapıldı.Bedrettin Seyhan bey başkan
seçildi.Seçimlerden önce,istenmeyen bazı tartışmalar oldu.Nazif üstadla Hüsamettin bey
çatıştılar.
Çatışmaların temelini,eskilerle yenilerin anlaşmazlığı teşkil ediyordu.
67
Seçimlerden sonra,bir değişiklik olmadı.Olacağını da tahmin etmiyorum.Tek
yararı,Ankara’dan gelen üstadları görmek oldu.
Bu arada;Orhan bey,Biltekin bey Mehmet ile Selahattinin gelmesi,bizleri çok memnun etti.
Cumartesi akşamı,Bebek’te bir gazinoya gittik beraber ve turne hatıralarını yad ettik.Turgut
ve Cengiz beyler de bize katıldılar.Çok güzel bir gece geçirdik.Sık sık kulaklarınız çınlattık.
Dedikodu gazetesinin yazdığına göre;daha doğrusu söylendiğine göre;sizler yıl başında
Avrupa’ya gidecekmişsiniz.Yolunuzun İstanbul’dan geçmesi,beni çok mutlu edecek.Bir kez
daha görüşmüş olacağız.Biltekin bey de,İstanbul üzerinden gideceğini söyledi.
İstanbul’dan başkaca bir havadis yok.Sizin dolaptan,size göndereceğim kitap veya özel
mektup çıkmadı.
Mektubuma son verirken,hasretle ellerinizi sıkar,iyi günler dilerim.
Üstadım,tahkikatın neticesi ne oldu?Merak ediyorum.
Radi Dikici üstad’tan gelmiş bir betik.
Sevgili Uçar;
Tahmin ediyorum ki,birkaç güne kadar,senden anket defterlerini
alacağım.Herhalde,uygulaması bitmiş olsa gerek.
Ancak,bir hususta,ticaret odasından alacağın bilgi hususunda güçlüğe düşmen mümkün.
Onlar,muhtemelen sana,bir ailenin kaç lira ile geçinebileceğine dair,ellerinde bilgi olmadığını
bildirebilirler.
O zaman,sen ticaret odasından lütfen,belirli bir yaşama standartının muhafaza edilmesi için
gerekli para miktarındaki değişikliği gösteren “ücretliler geçinme endeksi” nin olup
olmadığını sor.Çünkü,bu indeks yardımıyla ben gerekli hesaplamaları yapabiliyorum.
Uçarcığım,seni zahmete sokuyoruz.Gayret ve zahmetlerin için,çok teşekkür ederim.
İstanbul’da kar yağıyor.Bundan başka yeni haberim yok.İzmir’den sizleri sendika toplantısına
bekledik.Yeni yönetim kurulu seçildi.Başkan,Bedrettin Seyhan oldu.Altı arkadaş da,yönetim
kuruluna girdiler.
Gözlerinden öperim.Nurhan üstada selam ve hürmetler.
O yıllarda,memurların da sendika kuracağına dair yasa hükümlerine göre,sendika
kurulmuştur.Radi de yönetim kurulu üyesi olmuştur.Maaş artışlarına esas alınacak istatistik
verileri toplamaktadır.
Sendika,çok etkili çalışalar yapmıştır.Sonradan,memur sendikaları kapatılmıştır.
Katolik Orhan’dan ,kötümserlik(öyle bir tipti zaten) dolu bir betik daha.
Birinci yazını yanıtlayamamamın türlü nedenleri vardı.Neyse,şimdi yazabiliyorum ya.İyi
ki,Ankara’da değilsin.
En iyisi,seninki,hiç ötesini düşünmeden,yazılarına devam et sen.İnsanların içine
girince,yazmak,duymak,yaşamak daha bir insani oluyor ve de sonucu,lüzumsuz.
Unutmadan,istediklerini yazayım:
Bedelsiz ithalat tebliğini arıyorum,bulunca göndereceğim.
Nazif’le görüştüm.Zaten,benim de malumatım vardı.Buradan amatör ehliyet alacaksın,sonra
onu beynelmilel yaptıracaksın.Beynelmilel yapılması ile Turing Kulübü meşgul
oluyor.Türkiye,beynelmilel Turing Kulübü’ne üye değil.Ancak,bazı münferit şahıslar bu işi
yapıyormuş.İki fotoğraf ve on beş lira lazım.Beynelmilel oluşundan itibaren,bir yıl
geçerli.Ayrıca,orada trafiğe kayıt filan yok.
Sadece,araba alınca onu kaydettireceksin.Türkiye’ye sokabilmen için,ayrıca mahalli trafik
bürosuna arabayı kaydettireceksin.Ehliyet,tebliğin fiilen kullanma şartına karine olması
bakımından önemli oluyor.
68
Feyyaz beyle konuştum.Ne zaman gideceğimiz filan belli değil.Paranı filan normal çek.Bu
şeylerle fazla meşgul olma.Kafana yazık.Gerekirse,iade edersin.Turgut da nihayet,bizimle
gidiyor.
Edebi çalışmalarını,gıpta ve sevinçle karşılıyorum.İnşallah,sabrın ve azmin sonucunu
alırsın.Sadece,tatmin ve boşalma bile yeter yaa..
Bütün arkadaşların selamı var.Benim,bu insanlar içinde moralim çok bozuluyor.Her
gün,iğrenilecek,dünyasal çabalar görüyorum.Yazmamak daha iyi.Eyvallah.
Muavin Salih’ten bir betik daha.
Sevgili üstadım;
Aldım mektubunuzu.Cevabını biraz geciktirdim,özür dilerim.İstanbul’da meşgaleler
bir hayli artıyor.Bir yandan teftiş,bir yandan eve yerleşme v.s.v.s
Sizin,Kurtuluş’u(Roman) bitirdiğinize sevindim.Bir eser yaratmış olmanın verdiği
mutluluk,çok değişik bir şey olsa gerek.Yakında,daha başka eserlerinizin de ortaya çıkması
beni çok mutlu kılacak.
Veraset ve İntikal Vergisi teftişiyle meşgul olduğunuzu ve tamamiyle teftişin içine girdiğinizi
yazıyorsunuz.Zaten,aksini yapsaydınız inanmazdım!..
Tavsiyelerinize uyarak,ben de gerek teftiş gerekse mevzuat okuma yönünden,alimden
geldiğince çalışıyorum.Biga raporlarının büyük kısmı geldi.Son mütalaa eklemek,sadece
muhtasar beyanname için gerekli.Gider vergilerinde,zaman aşımına uğramış vergiyi mükellef
ödemiş,memurlar için bir ceza istemek gerekmedi.Malmüdürü hakkındaki tahkikatın
sonucundan çok memnun oldum.Çünkü,çok çalışkan bir insandı.
İstanbul’dan başkaca bir havadis yok.Ben,yarın Isparta’ya gidiyorum.Üç gün kalıp
döneceğim.Siz,bayramdan sonra,Perşembe gününe de kalırsınız/Eğer İstanbul’a
gelirseniz)görüşmemiz mümkün olur ve bu beni çok memnun eder.
Mektubuma son verirken,yeni yılınızı candan kutlar,yeni yılda hareketli ve şanslı günler
geçirmenizi dilerim.Ayrıca,bayramınızı da kutlarım.
Yalak Gürel’den gelmiş bir betik
Oldun mu taş gibi?Olursun tabii.Benim bir “konjoktürel adet”im vardır.Bilmem bilir misi?
Nereden bileceksin,ben bile bugün öğrendim.
Her otuz senede bir yirmi dokuz Mart’a rastlayan günlerde,bir kimseyi düşünürsem ve o
düşündüğüm şahıstan da aynı gün mektup gelirse,aynı gün cevap yazarım maalesef.Kötü bir
adet ama,kusura bakma,değiştiremem ki!
Yaa,işte böyle aziz dostum Pier Loti!Bu sabah,aklıma düştün “döndü mü acaba bizim
davul,Ankara’ya gelir mi ki?”dedim kendi kendime.Biraz sonra,mektubunu getirdiler.
Puluna baktım önce.Resimleri Türkçe idi pulun.Hemenbiliverdim.
Dönmüş,”kurtulmuş” dedim sürünmekten!
Sonra başladım siyah siyah düşünmeye.Otuzuncu senenin yirmi dokuz Martı idi.Yazacaktım
mektubu,çaresiz.Aklıma geleni yaptım.Kimseye göstermeden hemen takvim yaprağını
kopardım.Ohhh,otuz Mart olmuştu.Kurtulmuştum mektup yazmaktan!..
Eve geldim,evdeki takvim hala yirmi dokuzda duruyordu.Tam koparacaktım ki,içimdeki
şeytan “dur”diye bağırdı,”dur ve mektup yazmaya otur”.
Sonra,oturdum ve mektubu okumağa başladım.Hoppalaa!Bir de ne okuyayım.Bizim Uçar
efendi mösyö,artık benden mektup istemekten vazgeçmiş.Bu sefer de evi istemeye başlamış!
Uçarcığım;
Bu ufak gırgırdan sonra gelelim konuya.Evvela,hoş geldin,Safalar getirdin.(Bir de VW
getirdin ya neyse!)
Narlıdere’deki eve gelince;biraz uzun olacağını tahmin etmekle beraber,sana gene de konuyu
anlatayım.
69
Ev henüz satılmadı.”Henüz” demekten kastım,satılığa çıkmış durumda olduğunu belirtmek
içindir.
Ben bu evi,geçen yaz satılığa çıkartmıştım.Fakat,ben İzmir’den ayrıldıktan sonra,geçen yaz
valide İzmir’e gitti.Bizim evin arkasındaki bahçenin sahipleri,valideden evi bir kışlığına
kiralamak istemişler.Valide de,evin hemen satılamayacağını ve kışın da müşteri
bulunamayacağını düşünerek,onlara kiraya vermiş.Karşılığında da,iyice harap olan evin
onarılmasını ve kira bedelinin bu onarmaya-uygun biçimde-mahsup edilmesini istemiş.
Bu kimseler,bizim Narlıdere’de iyice dost olduğumuz,tanıdığımız şahıslar.Hatta,evi satın
almak bile istemişler ve hala da istiyorlar.Neyse,ev geçen kış onlarda kaldı.
Ben,bir ay önce ve bayram tatili sebebiyle ;İzmir’e gittim.Narlıdere’ye uğradım tabii.Evin
hiçbir tarafında tamirattan eser olmadığı gibi,daha da harap etmişler.İyice bozuldum.Evde
oturanlar,bana gözükmek istemediler falan.
Ben zaten,satış ve pazarlık gayesi ile oraya gitmiştim.Yanımda,kayın peder de vardı.Orada
satış kararını ilan ettik,fiyatını tesbit ettik,birkaç tane alıcı bile çıktı o gün.
Şimdi,kayın peder her Pazar oraya uğrayıp,piyasayı araştırıyor.
Evin içinde oturanlara gelince,daha sonra kayın pederi görmüşler ve satın alma isteklerini
belirtmişler.Şimdi de,bana yazacaklarmış,benden de haber bekliyorlarmış.Biz de bu ara Kaya
abinin çalıştığı gazeteye(Demokrat İzmir)ilan vermeğe başlıyoruz.
Bütün bu yazdıklarım,senin mektubundan önceki on beş yirmi gün içinde oldu
hep.Yani,Uçarcığım,sen bu ev meselesinin tam üstüne düştün!
Gelelim benim bu evi bu kadar acele satmamı gerektiren sebebe.
Bizim banka,bir yapı kooperatifi kurdu,şartlarını ilan etti.Bu ilan edilen şartlarda,ortaklardan
inşaat başladığı anda,dairelerin maliyetinin yarısını peşin olarak istemek hususu da yer
alıyor.Bu yarı parayı engeç Mayıs sonunda isteyecekler.
İstenecek para da tahminen kırk beş bin lira.Ben de,bu parayı ancak bu türlü sağlayabileceğim
için,evin acele olarak satışını istiyorum.
Durum,bu merkezde.Parayı Mayıs ayından sonra alsalar da,hatta kooperatif bu işten vazgeçse
de,ben kendim ev almak niyetinde olduğum için bu işi Yapmak zorundayım.Ve öyle
sanıyorum ki,ev de bu durumda –bu yaz kiraya versem bile yani satamayıp da kiraya versem
bile-gelecek seneye kalmadan satılır.Zaten,benim oradan para almadan,burada ev almama
imkan yok.
Şu anda,evin içindekileri çıkarmaya ve evi bir parça onarmaya çalışıyorum.Gidersen,görürsün
çok berbat olmuş ev.
Sen bu durumda ne düşünürsün bilmem.Eğer ev satılmazsa ve sen de o durumda oturmaya
razı olursan ve de evdekileri çıkarırsak tabii ki sana veririm evi.Hem sonra,bizim için bir
şereftir bu.
Çok seneler sonra,gazetelerde bizim evin fotoğrafı ve altında şöyle bir yazıya rastlamak
mümkün olur bu sayede”KERİM UÇAR DEMİRKAN ESERLERİNİ BU EVDE YAZDI”
Nasıl,güzel değil mi!
Mektup iyice uzadı.Hıyaran hakkındaki bilgiyi ikinci bir mektupla(bir sene sonra) veririm
sana.Yalnız,şunu hemen yazayım.Keleş,Öğretmenler Bankası Denizli Şubesi Müdürü.Onu
görebilirsin herhalde.VW var ya!
Gözlerinden hasretle öperim.Ankara’ya hararetle beklerim.
Mektubun yollanması,araya tatil girince iki gün uzadı.Özür.
Narlıdere’de eğer başka ev istersen,sana bulabiliriz sanırım.Çoğunu tanıyorum biliyorsun.Bu
husus,son anda aklıma geldi.
Kel Turgut’tan bir diğer betik
70
Üstadım Uçar,
Mektubunu aldım.Sorman lüzumsuz.İstediğin zaman,istediğin kadar kalmak üzere
gelebilirsin.Ev,çok müsait.Sen de biliyorsun.
Mektup yazmayı hiç sevmediğim için,fazla bir şey yazmıyorum.Geldiğinde görüşürüz.
Bende kabahat yok.Günah Cengiz’in..Yaz dediği için yazıyorum..Hazret diyor ki”Romanın
bir nüshasını getirsin de gülelim” Şimdilik bu kadar.Hoşça kal.
Turgut Akman’dan ve Gıcık Cengiz’den bir diğer ortaklaşa gırgır betiği.
Üstadım Uçar Pehlivan;
Lüzumsuz laflar’a girmeden,sadede geliyorum.Biraz önce,Ankara’dan dönen Aydın Kezer
İle görüştük.Bizim Avrupa işiyle ilgili hiçbir haber yok.
Reis denilen herifi naşerif,zannedersem,kendisini ilgilendiren bir takım küçük hesaplarla
bizim işi sallıyor.
Biz ümidi kestik ve sevgili Başkanımızı hayırla(!)anmağa başladık.Sen de öyle yap..
Aslında,konuşacak çok şey var.Fakat,mektupla yazmak çok zor oluyor.Sadece,şu duayı etmek
mümkün.Allah,küçük insanları iktidar mevkilerine getirmesin.
Asabımız çok bozuldu.Fazla bir şey yazmayacağım.Kalemi Cengiz’e vermeden şunu
hatırlatayım.Canin sıkıldığı zaman,heran İstanbul’a gelebilirsin.Hiç düşünme.Her türlü iaşe ve
ibate temin edilmiştir.(Reklam gibi oldu)Şimdilik,hoşça kal.,
Uçarcığım;
Turgut ayvayı yedi.Kalemi bana verdi ve bunu sana da yazdı.
Aydın Kezer’in haberleri hiç iç açıcı değil.Zaten reis,İstanbul’da,raporlu.
Vakko,senin pardesüyü istihbar etmiş.Vitrinlerine koymak için benim tavassutumu rica
ediyorlar.Sen ne dersin!..
Senin romanın en can alıcı yerini Aydın’a anlattım.Romanın ismi “Hamam oğlanları “mı,diye
soruyor.Ben,hayır “İstiklal Harbinde Homoseksüalizm” olduğunu söyledim!.Haydi
eyvallah,gözlerinden öperim.
Yazmayı unutuyordum.Ayakkabılarını da Tanca istiyor.Fakat,askeri müze ile ihtilaflı.Asarı
atika olarak müzede sergileyecekmiş!..Neyse ki,çoraplarını ve gömleğini kimse haber
alamamış,iç çamaşırları hakkında,esasen bizim de bilgimiz yok.
Şu anda Kezer geldi.Çorapların hakkında bir teklif almış.”Anestezide kullanmak
üzere,hastaneler” istiyormuş.
Anlaşılan,yakında zengin olacaksın!..
Müfettiş olduktan sonra,bir yıl süreyle Avrupa’ya “görgü ve bilgi” arttırmaya giderdik.Bunun
için,yabancı dil sınavında başarılı olmak gerekiyordu.Olamayanlar,yabancı dili öğrenene dek
Avrupa’ya gidemiyordu.
İşte,bu konuda Biltekin Özdemir’den ve Katolik Orhan’dan gelmiş bir betik.
Sevgili Uçar;
İşte,bahar ayları geldi yine,Geçirdiğimiz güzel turneden sonra yeni ve belki de daha güzel bir
turneyi,bugün yarın derken,senin dediğin mevsime uzattık.Herhalde,sen de bunu
istiyordun.İnşallah,ev hesabın formunu bulmuştur.Daha uzun
konuşacağımız,konuşabileceğimiz günler yakın olduğundan,sadede geliyorum.
Şahane bir lisan sınavından(!) sonra,Avrupa’ya layık buldular.Sen ve Cengiz Paris’e,bizler de
Londra’ya olmak üzere en son,bakan mucibi de çıktı..Öyle sanıyorum,en geç on beş Martta
yolculuk başlayacak.Şimdi sen,çalışmalarına devam ederken,şu belgeleri acele bana gönder.
Altı resim(Vesikalık)
71
Bir ikametgah kağıdı
Bir nüfus kağıdı sureti(musaddak)
Yetmiş lira(Tel havalesiyle)
Bu arada,buraca yapılacak işlerin varsa,bildir.Gidiş hususunda,on beş-yirmi Mart arası
vapurla Napoliye,oradan da yaya Paris’e,Londra’ya gitmeye karar verdik!..Dönüşü ve oradaki
şekli ayrıca kararlaştırırız.Şimdilik hoşça kal.Sevgi ile gözlerinden öperim.
Uçarcığım;
Sanırım,Biltekin her şeyi yazmıştır.Sana yazmak için,nihai durumu bekledik.Sen,gidişte takip
edeceğimiz yol hakkındaki son taleplerini yaz.İstanbul’dakilerle de temas edelim.Hep beraber
gidelim.
İnşallah,günlerin iyi geçiyordur.Biz,öylesine bir yaşantıdayız işte.İleride bol bol konuşuruz.
Şimdilik eyvallah.Ha unuttum bak,geçenlerde bin dokuz yüz altmış birlileri Macit ile ben,bir
araya topladık.Otuz kişi kadar ettik.Hepinizin kulaklarını çınlattık.Bütün arkadaşlar memnun
oldu.Sululuğundan bir şey kaybetmediğimiz anlaşıldı.
Burada sonluyorum.Gözlerinden öper,hayırlı günler dilerim.
Biltekin Özdemir;durumu birde antetli kağıda yazdığı resmi yazı karalaması ile de bildirmiş.
Uçar Demirkan
Maliye Müfettişi
İzmir
İlgi:Yurt dışı stajı hakkında
Son tahriratınız incelendi.İkmali gereken hiç bir şey yoktur.Pasaportlar alındı.Değişmezse,altı
kişilik grup halinde ve yirmi bir Mart tarihli vapurla Napoli-Sonra Roma ilh..-üzerinden
yolculuk başlayacak.Biraz daha sabır.İşlerini ve işlemlerini buna göreayarla.Sevgiler,selamlar
sunulur.
Maliye Müfettişi
Biltekin Özdemir
(İmza)
Orhan’ın ve de Oktay’ın selamı var.Paraları hazırlasın.Vapurda aşk,para ve şarapla birlikte
her şeye rağmen yalnızlığı kemireceğimizi beyan ediyorlar.Hüda hafız baki selam.
Not:Vapura İzmir’den-uğrarsa tabii-binersin.Ayrıca,avanslar çıkınca bilgi veririz.Adam
başına bir şişe pembe kıroğlu ayarla.
Artık,Avrupa’dayız.İşte,Katolik Orhan’ın Londra’dan yolladığı bir betik.
Paris takımı;
Cazip teklifler ve esprilerle dolu mektuplarınızı aldık.Diyarı frenkte bu gibi nameler,abıhayat
gibi geliyor.Her ne ise..Seyahat teklifinize müsbet cevap verirken,yüksek müsaadenizle bazı
retuşlar yapmak ve kendi görüşlerimizi de bildirmek istiyoruz.
1-Ağustos başından önce Paris’e gelmemize imkan yok.Sebepler a)-Kel Turgut, Orhan ve
Biltekin’in istikraz garantisi altında araba siparişi için İstanbul’a yazdı.Cevap bekliyor.Cevap
gelince,siparişi yapacak.Hemen yola çıkarsa,sipariş bir ay atar.b)-Mektep(Lisan okulu)
durumu da,Ağustos’u beklememizi gerektiriyor.c)-Şahsi bazı sebepler de buna inzimam
ediyor.Bu durumda,Paris’te hiç kalmadan,yola çıkacağımız gün size katılmağa
mecburuz.Paris’e sonra da gelebiliriz.Bu,her zaman mümkün.
2-Ayın yirmisinden önce Londra’da bulunmamız gerekiyor.Sebepler a)-Orhan’ın göz doktoru
ile randevusu var.Tekrar muayene ve periyodik test için,mutlaka Londra’da bulunması şart.b)Eylül dönemi lisan kursları için yirmi Eylül’de müracaatımız lazım.
3-Yukarıdaki sebepler,objektif nitelikte olanlar.Bir de,şahsi, görüşümüzü bildirmek
istiyoruz.Yaptığınız programa göre,seyahat en az yirmi beş-otuz günü
gerektiriyor.Kanaatimizce,bu çok uzun ve yorucu bir program.Normal olarak,on beş gün yeter
72
zannediyoruz.Ve bütün programı da,bir ay içinde bitirmek mecburiyetimiz yok.Bu
yüzden,mevsimin müsaadesi sebebiyle İsveç’e gitmeyi ve oradan tekrar dönmeyi daha müsait
buluyoruz.Fransa ve İspanya’yı gezmek,Kel Turgut’un da araba alacağı düşünülürse,sonra da
mümkün olabilir.
Netice olarak:
1-Ağustos başından önce gelemeyiz ve Paris’te kalmadan,hemen yola çıkarız.
2-Programa uygun olarak,İsveç’e kadar gideriz.İsterseniz,dönüşte bizi Almanya’da
bırakırsınız.Siz devam edersiniz.Yahut,İspanya ve Fransa seyahati sonraya atılır.
3-Sadece İsveç’e gidilecekse,uyku tulumu ve çadıra lüzum yok.
4-Yola devam etmezseniz,en iyi ay olması itibariyle Londra’ya gelebilirsiniz.Çünkü,bu lanet
şehirde güneş yüzü görmek imkansız.
Orhan’ın ikazına rağmen,yazımı temize çektim.(Devamı ikinci sayfada)
(Buradan sonrasını Katolik Orhan yazmış)
Ulan hangi dümbük Uçar’ın direksiyonuna güvenerek(kendisi dahil) bizi(Çok tatlı)
canımızdan etmek bahasına bu çok cazip teklifle karşı karşıya getiriyor!..Şaka bir
taraf,gerçekten güzel teklif,yalnız,Turgut’un yazdıklarıyla tamamen hemfikir olan
ben,teklifimizi tekrar ediyorum.
Seyahati ikiye bölelim.Önce siz,İsveç ve Londra yapın bizimle beraber-sebep tamamiyle
mevsim,zira İspanya ve İtalya’ya bu sıcaklarda gitmek hoş olmasa gerek buna mukabil
kuzeye gidilebilir Sonra,Eylül ya da Ekimde Avrupa ve İspanya yaparız.Bu arada,Turgut da
araba almış olur.Zaten,bu hafta kiraladığımız araba ile lanet Londra trafiğinde(!) fink atmakla
meşgul,ben de ders alıyorum.Tam tekmil,cihazlanmış vaziyette oluruz.
Sonra,en mühim dava,yengeleri dul bırakmak istemiyoruz!..Gelelim bu ademden beri
insanları külliyetli miktarda düşünür ve kaşınır eden davaya.Londra,bu bakımdan
kısmetli,yalnız kısmet şekerleri umumiyetle Hacı Bekir dışından olduğu için,bizi açmıyor.
Lisan vaziyetimiz nanay.Bu İngilizcenin diyarı gurbette öğrenilmeyeceğini elli defa söyledik
birader!Tedbir şart oluyor.Araba alacaksın,para yok!Lisan öğreneceksin,zaman yok!
Karı…………..yaş yok!Binaenaleyh,süreparayaş formülü bundan sonra şiarımız!..Bir adam
gönderilecekse külliyetli para ile ve de daha bıyıkları yeni terlerken(bizim başka yerimiz
terliyor!)gönderilmeli.
Yahu,biz daha Londra’yı öğrenemedik,üç ay doldu..İki okulda pek azim kuvvetle(!) hocalar
ve de İngilizceden başka her lisanı konuşan yabancı tüllap ol kadar çalıştı kim bize lisan
öğretmeye,neticede lisan-ı muazzamın Türkçe olduğuna karar verip Türkiye’ye plak ve gazete
ısmarlamaya hep beraber karar verdik!.
İşin enteresan ya da yaşımıza göre konuşursak,ilginç ve de bilginç yanı-bu daha iyi oldu(şuurlu demektir)yönü kimse bizim lisan bilmediğimizi bilmiyor.Turgut,geçenlerde asil (!) bir
İngiliz ladysine şahane lisanı ile yolu tarif ettikten sonra,evet tarif ettikten sonra,teşekkür eden
hatuna Türkçe “estafirullah” bastırmış.
Etüd konularını seçmiş bulunuyoruz.Sırası ile
1-Mali müşavirlik nasıl yatar ve yatak soğumasın diye izin alan müşavirin yerine yenisi nasıl
gönderilir!
2-Bir gecede el değecek kadar yakında yirmi kadın anadan üryan nasıl soyunabilir!
3-Hipilerin dünya görüşü ve görmeyişi!
4-Mini etek daha fazla nasıl kısaltılabilir?
5-El fiyatları nasıl ucuzlatılır ve ete inkılap ettirilir?
Görüyorsunuz ki,çok meşgul ve mahmul bir programla yüklüyüz!..Şimdi,Turgut geldi
yazdığını temize çekmek istiyor,ben mani oldum.Ne de olsa,bir açıdan müfettiş
raporu,bağışlarsınız artık.
Baki selam,hüda hafız,cevab-ı azimi intizaren puselerimiz.
73
Bu mektupta sözü edilen programı uyguladık.Turgut ve Orhan;çadırlar ve uyku tulumlarını
Londra’dan alıp geldiler.Benim Vosvosa binip yola koyulduk.
Paris’ten yola çıkıp Brüksel-Harlem-Amsterdam-Kopenhag-Malmö-Stockholm-MalmöStetin-Doğu Almanya’dan Berlin-Batı Berlin-Batı Almanya-Zürih-Cenevre-Paris programını
uyguladık.
Yolculuk boyunca çok serüvenlerimiz oldu.Bunun için de ayrı bir günlük tuttum,duruyor.Hep
kampinglerde kaldık.Stockholm ve Berlin’de otelde kaldık.
Stockholm’de bir kadın gördük.Sarhoştu ve çıplak ayaklıydı.Kaldırımın kenar taşları üzerinde
yürümeğe çalışıyordu.Aldık ve onunla gezdik.Sonra,birimizi seçmesini istedik.Esmer olduğu
için,Katolik Orhan’ı seçti.Onları otele bırakıp biz geceye döndük.
Malmö’de de,elinde çarşı filesi ile bir kadın peşimize takıldı.Katolik Orhan’la yatmak
istediğini söyledi.İsveçliler,esmerlere bayılıyordu.
Almanya’ya geçerken,gemide pasaportlarımızı aldılar.Herkesinkini geri verdiler,bizimkileri
iade etmediler.Yeşil pasaportlarımız vardı,adamlar işkillenmişlerdi.
Doğu Alman limanına yanaşınca pasaportlarımızı verdiler.Peşimize bir sivil araç takıldı.Bizi
Berlin’e kadar izledi.
Bir Doğu Alman köyünden ekmek almak istedik satmadılar.O zaman,komünist rejim vardı ve
buralar sefalet içindeydi.Alman çocukları,ilk kez Vosvos görüyorlardı.Aracı uzun uzun
incelediler.Sonra da,bisikletlerine binip bizimle yarışmaya kalkıştılar.
Yollarda,hep gençlerin araç kullandığını gözledik.Sonra,batı Almanya’da nedenini
sorduk.Yeterince otomobil üretemiyorlarmış.Bu nedenle,yeni araçları,alanında en çok üretim
yapanlara satıyorlarmış.Doğal olarak da en çok üretimi gençler yaptığından otomobilleri hep
onlar alıyormuş.
Batı Berlin’deyken Ruslar,Çekoslavakyayı işgal ettiler.Berlin’in doğusuna geçmek
yasaklandı.Berlin’den çıkabilmemiz için,gidip Doğu Alman makamlarından izin almamız
gerekiyordu.Birkaç gün beklemek zorunda kaldık.Sınır açıldı.Sınırdan Doğu Berlin’e
geçerken sınır muhafızları,aracımızı didik didik ettiler.Sonunda,Turgut’un İsveç’ten aldığı
porno dergileri buldular ve onlara el koydular.Doğu Alman gençlerinin ahlakını bozacakmışız
bu dergilerle! “Akşama karılarınız bayram edecek” diyerek dalga geçmiştik onlarla.
Bu arada,arkamızdaki bir Amerikan arabasında bulunan karı koca ne bulduklarını
sordular.”Çok gizli belgeler”buldular dedik,bizlere acıyan gözlerle bakmışlardı.
Sonra,Batı Almanya’ya gitmek için Doğu Almanya topraklarından geçiyorduk.Otobanlar
bomboştu.Yanlışlıkla Leipzig otobanına girmişiz.Bir Alman polis aracı geldi ve bizi geri
döndürüp doğru yola koydu.
Bu,başımıza Berlin’e girerken de gelmişti.Batı Berlin yerine,gece yarısı Doğu Berlin
kapılarından birine gelmişiz.Alman nöbetçiler silahlarını doğrultup bizi durdurdular.Neyse
ki,limandan beri bizi izleyen sivil polisler geldiler,durumu nöbetçilere anlattılar ve bizi de
Batı Berlin kapılarından en yakın olanına götürdüler.
Kopenhag’ta bir uyuşturucu bağımlısı genç kız peşimize takıldı.ne yapacağımızı
şaşırmıştı.Keza;Cenevre’den Paris’e dönerken,bir Fransız dağ köyünde kahvaltı molası
vermiştik.Orada da peşimize yumuşak bir oğlan takılmıştı.İlle de,bizimle Paris’e gelmek ve
bizde kalmak istiyordu.Turgut’a kalsa,he demeliydik.Zorla başımızdan def ettik.
İzmir’li bir maliye müfettişi olan Bahri Kandaş’tan gelmiş bir betik.,
Kardeşim Uçar;
Paris dönüşü,Nazif’ten sıhhat haberlerinizi ve yol hazırlıklarına giriştiğinizi öğrendik.Bu
arada,Nazif’ten rica ettiğim bir yedek lastik yüzünden(O zamanlar Türkiye’de her aracın
yedek lastiği de bulunmuyordu)seni de meşgul ettiğimi,sizlere bir zahmet daha verdiğimi de
öğrenmiş bulundum.
74
Fakat,ne yazık ki,bu zahmete rağmen,satıcı sizlere yanlış,bir küçük model teype ait lastiği
vermiş.
Yıldırım,OECD ile ilgili bir haftalık bir toplantıya katılmak üzere Paris’e hareket etti.Yirmi
iki Cumartesi,Türkiye’ye dönecek.Sana samimiyetine güvenerek ve Nazif’le konuşup yeni bir
angarya yüklemeğe sıkılarak da olsa,karar verdim.
Uçarcığım,Yıldırım için “Hotel de Point du Jour”da rezervasyon yapılmış.Kendisi
devamlı,OECD nin Chateau Muette -2 Rue Andre Pascal daki teşkilatında toplantılara
katılacak.Delegasyona uğrayacak vakti kalmayacak.
Benden küçük lastikleri aldı.Şayet,sen uğrayıp küçük lastikleri kendisinden
alabilirsen,değiştirmen ricası ile sana verecek,buluşamazsanız geri getirecek.
Yol hazırlıklarına giriştiğin,şu hareketli günlerde ayıp kaçıyor ama,senden ricam,imkanın
olursa Yıldırımla temasa geçip müsait bir zamanda lastikleri değiştirmen.Öbür lastik kopmak
üzere.Bu bakımdan,çok müteşekkir kalacağım.Nazifle beraber gittiğinize göre,yedek parça
mağazasının adresini biliyorsundur.Ama,ben yine de yazayım.Philips-Rue de Paradis kapı no
zannederim otuz beş.
Teypin modeli(tipi) Philips EL 3542 A/15.Esas lastiği ölçtüm,çember olarak yetmiş beş
santim geldi.Fiyatının sekiz frank civarında olması lazım gelir.Makaraları döndüren lastik.
Uçarcığım,zahmetine şimdiden teşekkürler.
Biraz da sizlere gelelim.Şubat sonunda,Paris’i bırakacağınızı Nazif söyledi.Sayılı günler çok
çabuk geçiyor.Fakat,çok arayacağınızı tahmin ederim.
Cengiz nasıl?Her ikinizin de sıhhat ve neşe içinde olmanızı dilerim.
Senin İzmir talebin herhalde olacak.Zaman zaman,ben de niye Ankara’da oturuyorum diye
kendime soruyorum.
Zahmetlerine tekrar teşekkür ederek,burada son vereyim.Sana ve Cengiz’e selam ve
sevgilerimi gönderir,Türkiye’ye hayırlı dönüş ve iyi yolculuklar dilerim.
Vural’a Ertuğrul’a ve diğer tanıyanlara selamlar.(OECD de çalışan üstadlar)
Avrupa’dan döndük.İşte,Cengiz’in bir yazısı.
Uçarcığım;
Mektubunu geç yanıtlıyorum.Televizyon geldi.Ben çektim ve 4850 liraya sattım.Masrafları
şöyle:
1251 vergi
30 Beyanname
20 Sağa sola rüşvet
15 Ardiye
30 Hammaliye
10 Pul
1356 Toplam
Bu masrafları karşılamak için sandıktan istediğin borç için “Paranın Cengiz Altuğ’a
verilmesi” diye yeni bir dilekçe yolla.Yukarıdaki fiyata razıysan bana bir vekaletname yollatabii ki noterden olacakEn iyi dileklerle gözlerinden öperim.Bir gün geç girdiğimiz için,Merkez Bankası araba ithal
talebimizi reddetti.Bakanlıktan müsaade talep ettik.İyi günler.
Şimdi milletvekili ve CHP yönetiminde olan Mustafa Özyürek’ten gelmiş bir mektup.Bunu
yazarken,Hesap Uzmanıydı.
Sevgili Uçar;
Umarım ki,rahat bir yolculuktan sonra yurda varmışsındır.
Paris’te sizlerden sonra,henüz bir değişiklik olmadı.Belki biraz gözyaşı akmıştır ama,ben fark
etmedim.Neyse,tekrar bekleriz.Ya da biz geliriz diyelim.
75
Sizin paralar,on yedi Mart bin dokuz yüz altmış dokuzda geldi.Bankadan,senin hesabının
bakiyesinin tamamını benim hesabıma aktardılar.Bakiyenin tamamı 2185 frank imiş.
(Kalan+gelen)Bundan,Almanya’ya benim hesaptan havale edilen 695.70 frankı
çıkarsak,1489,96 bırakmış oluyorsun.Bunun karşılığı (1490X2,25=) 3.352.50 lira ediyor.
Bugün kayın pedere,bu parayı derhal,senin adresine göndermesini yazdım.Banka havalesiyle
hemen gönderir.Gecikmeden eline geçeceğini sanıyorum.
Tekrar teşekkür ederim.Sünter’in ve kızımın selamlarını iletirim.Gözlerinden öperim.Paris’ten
selamlar.
Katolik Orhan’dan bir betik daha
Uçarcığım;
Mektubu alini aldım.Merak buyurduğun hususları yazmadan evvel,geçmiş olsun derim.Nerde
Yugoslav,Bulgar ve mümasili gomonist varsa…Yahu,ne yollardı onlar.Aç biilaç zor attık
kapağı!
Hesap meselesini sordum.Bize 5340 lira göndermişlerdi.Sen,normal 20 günlük vergili 240
lira üzerinden yolluk tahakkukunu yazarsın.300 lira,vergili zaruri masraf
yollamışlardı.Normal hamal,taksi parasını yazarsın.Bunlardan dolayı biz günlük 240 lira ve
zaruri masraflardan da artan kısmı kadar borçlanacağız.
Diğer taraftan,Paris-İzmir ikinci mevki yataklı tren bileti ücreti alacağımız var.Vergisiz
tutarını da tahakkuk ettirirsin.Bir taraftan alacak,bir taraftan borç biri birini
götürür.Sana,alacağın miktarı heyet bildirir.Zira,bu kısımdan alacağımız,ödenekle merkez
saymanlığından verilecek.
Mevzuatının gönderilmesini söyleyeceğim.
Hikayeler bu kadar.İnşallah mutlusundur.Ben takayı,İstanbul’da bıraktım.Bu günlerde gidip
çekeceğim.Sen de olsan da,bir güzel anıları kaldırsak ne iyi olurdu.
Haydi hoşça kal,her türlü sebep dolayısıyla yazmayı ihmal etme.Eyvallah,gözlerinden öperim.
Vali Ertuğrul,master için gittiği Nashville-USA-dan yazmış.
Sevgili Uçar,
Paris’ten gönderdiğin kartı aldım.Sağ olasın.Durdun durdun da turnayı gözünden vurdun.
Senin şair olduğunu,belkim de existantialist olduğunu bilirdim de,usta bir politikacı olduğunu
hiç fark etmemiştim.
Aylarca beni “ey ümmeti Muhammet,öldünüz mü be” dedirtip de,tam Paris’ten ayrılmadan az
önce bir kart gönderip beni yurt dışında iken eşi dostu aramamış adam durumuna
düşürüverdin.
Şaka bir yana,kartına bugünlerde yurda dönerler,dönecekler derken bugüne kadar cevap
veremedim.Yurda döndüğün şu günlerde,hatıra tazeleyici,yabancı pul taşıyan bir zarf almak
daha bir hoş olsa gerek.
Sanırım,Paris’in tadını iyice çıkarmışsındır.Dünyanın neresinde olursan ol,sanat
dünyası,büyük şehirlerde çörekleniyor.Orta halli bir yere düşmüş olduğum için,benim yurt
dışı maceramın o yönü aksıyor.Artık,o noksanı,senin Paris’te edindiklerinin üstüne inşa
edeceğin yeni yaklaşımlarınla telafi ederiz ileride.
Sanırım,sen yine İzmir’e atmışsındır kapağı.Bu sene turne de yok.Gel keyfim,gel.
Ben gelene kadar evleniverme de,nikahında bulunup kız beğenelim.Yoksa,Paris’ten bir tane
alıp götürdün mü?.
Şu gavur milletinin hiçbir meziyeti yoksa,seksapeli bol kızları yetiyor.Yoksa,o konuda da
iyice hızını alıp,enteresan bulmaz mı oldun!..
Benim de şurada,dört ayım mı ne kaldı.Ulan,iki yıl kaldın doymadın mı desen de,gönüldeki
aslan,henüz hızını alamadı.Şunu da görsem,şunu da yapsam diye hayal edip
duruyor.Bakalım,yarınlar ne gösterecek.
76
Yazılacak başka şeyler var mı yok mu demeden,kesiyorum.Zira,uzun mektup yazmanın artık
anlamı kalmadı.Nasıl olsa,yakında biri birimizin kafasını şişirecek bol bol zaman bulacağız.
Başarılar,neşeli ve dolu-işle değil-günler diler,özlemle gözlerinden öperim.
Şimdi,kısacık bir yaşamı olmuş Ercan Bozdoğan’dan gelmiş bir betik var sırada.
Ercan,Mülkiye’yi bitirdikten sonra,Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı müfettişi
oldu.Muavinliğinde,Antalya’da karşılaşmış ve “tanrı var mı,tanrı nedir” konularında çok kafa
patlatmıştık.Çerkes kökenli olan Ercan,iyi içicilerdendi.
Paris’te de altı ay kadar beraber olduk.O sırada bir olay yaşandı.
Ercan,Almanya’ya gidip bir kaset çalar alıp Paris’e dönmüştü.Gümrükten kaset çalarını almak
istediğinde,gümrük vergisi ödemesini istemişler.Oysa;o günlerde Avrupa Birliği yeni
kurulmuş ve üye ülkeler arasındaki gümrük vergileri kaldırılmıştı.
Devreye,Paris Başkonsolosluğu’nda bulunan Fofo Selçuk girmiş,sorunu çözememiş.
Ercan,bana geldi.Birlikte gümrüğe gittik.Gümrük,Maliye bakanlıklarına bağlıydı.Bir masaya
gittik,öbürüne yolladılar,ona gittik başka bir masaya yolladı,o masa da ilk masaya
yolladı.Anladım ki,rüşvet istiyorlardı ve bizim vermeğe niyetimiz yoktu.
Kapısında,”İnspecteur” müfettiş yazan kapıyı tıklatıp içeri girdim ve kendimi tanıttım
İnspecteur General des Finances unvanımı duyunca hepsi ayağa kalktılar.Bizi oturtup çay
ikram ettiler.Bana,onların Maliye Bakanlığından kimseyi tanıyıp tanımadığımı sordular.
Bir konuda,onların gelirler genel müdürüne muhatap olmuştum.O adamın adını
söyledim.Adamlar,teleme peyniri gibi eridiler.
Ercan’ın kaset çalar paketi hemen geldi.Üzerine EEC kaşesi basıldı ve vergi ve rüşvet
ödemeden,kapılara kadar uğurlanıp işi bitirdik.
Almanya’da bir dükkandan elbise alırken de Alman satıcı,mesleğimi sormuş ve maliye
müfettişi olduğumu öğrenince irkilmişti.Onlar da maliye müfettişlerinde çok korkarlarmış.
Ercan,Paris’ten İstanbul’a döndükten sonra,ikinci işine Adapazarı’nda gitmiş ve hafta sonu
arabasıyla İstanbul’a dönerken buz tutmuş yolda devrilip yanındaki muavinle birlikte
yaşamını yitirmişti.
İşte,o Ercan’ın mektubu.
Dostum;
Kartını dün aldık.Bundan önce de,aynı günlerde birer mektup yazmıştık karşılıklı.
Paris,sizler gittiğinizden beri,büründüğü hüzün dolu havadan bir türlü kutulamadı,sabah
akşam demeyip şar şar ağlamaktadır.(Bana sorarsan,birisinin benim gibi,prostatı bozuk
galiba!)Bir gün güneş ve sıcak,üç gün yağmur.Zor şeymiş,bir şey değil arabamıza çamur
sıçrıyor yahu!..
Bir hafta oluyor ki,Kel Mete bey burayı şereflendirdiler(Bir diğer sınıf arkadaşımız.Merkez
Bankası müfettişiydi)Bir sabah(Yani sabah on üç sıralarında!) kapının vurulmasıyla,uykulu
gözlerle Mete’yi karşımda görünce,ulan,rüyama girecek adam mı kalmadı diye
düşünmüştüm!..Ama,sağ olsun,Paris grubuna renk ve neşe kattı.
Şimdilik otelde,el birliğiyle stüdyo arıyoruz.Bu arada,belirttiğine göre,peruk falan almağa
niyeti yokmuş!..
Şimdi,bir de Aydın’ı bekliyoruz.O da gelirse buranın gırgırından geçilmez ve bize kaçmak
düşer.Türkiye turnesine çıkmak üzere!.
Senin ödediğin gümrük,dudaklarımızı uçuklattı,hatta söylemesi ayıp,benim basurum bile
şişti!..
Benden sonra Savaş da Almanya’da 12M sini aldı geldi,geçen gün de yasak yere park etti
diye polis alıp götürmüş arabasını ve bu defalık affetmişler.
Dönüşte,pikap iğneni unutmayacağımdan,emin olabilirin.
77
Buradaki yengelerle,sizler kadar değilse bile,ayıp olmasın diye meşgul oluyoruz.Hele
Orhan(Petit Orhan,sınıf arkadaşımız)çok hızlı son günlerde.Kuzey Amerikadaydı galiba siz
giderken,şimdi Güney Amerikaya geçti!..
Selam ve sevgiler.
İlk muavinim olan Salih Yardımcı’nın bir betiği.
Sevgili üstadım;
Size,turneden ilk mektubumu yazıyorum.Bu ayın dokuzunda,İnebolu veznesini saydım.Vezne
tamam çıktı.
Gerek hükmet konağı,gerek malmüdürlüğünün iş hacmi,Gelibolu’nun aynı.Hükümet bir
yokuş,merdivenlerle çıkıyoruz.
Balık bol,her akşam balık yiyorum.Yalnız,içki içecek bir arkadaş yok.Ben de,haftada bir
içmeğe karar verdim.
İş hacmi az olduğu için,çalışma imkanı bulabiliyorum.Vezne teftişi,iki günde
bitti,muhasebeye başladım.
Burada,size sormam gereken bir hususla karşılaştım.Siz,Gelibolu raporunuza almıştınız.
Kurumlar vergisinden,mahalli idareler payı kesilmemişti.Bakanlık muktezasında,nasıl cevap
verildi bunu öğrenmek istiyorum.
Yani,kurumlar vergisi tahsilatından da,mahalli idareler payı kesmek gerekir mi?(Muhasebat
tebliğlerinden 118 de belirtilmiyor.)
Hep kendimden ve işlerden bahsettim.Siz nasılsınız,turneye ne zaman çıkıyorsunuz.Yakın
olursak,sizi görmek isterim.Avrupa dönüşünüzde,oturup karşılıklı sohbet edemedik.
Mektubuma son verirken;selam ve hürmetlerimi sunar,gönlünüzce günler dilerim.
Samim Barkın;Mülkiye’de bizden bir sınıf öndeydi.Ama,İzmir’li olduğundan oradan itibaren
bir samimiyet başladı aramızda.Gözleri çekik olduğundan,Tatar derdik.
İzmir’deki müfettişliğim sırasında,birlikte tüfekle balık avlamağa gider ve eğlenirdik.
Bir keresinde,ben kıyıda bekliyor ve üşümeyeyim diye kanyağımı yudumluyordum.Samim de
yirmi metre ileride bir balığın peşinde dalıp çıkıyordu.
Bir anda,Samim’in çevresindeki deniz kıpkırmızı oldu.Hemen denize atladım ve Samimi
boynundan tutarak kıyıya getirdim.Burnundan çeşme gibi kan geliyordu.Yüz üstü yatırıp kanı
durdurmağa çabaladık ve başarılı olduk.
Samim,bir orfozun peşinde,denizde dalıp çıkıyormuş.Orfoz da gitmiş,bir kayanın altına
sinmiş.Vurmak için,kayanın altından çıkmasını bekliyormuş.Son daldığında,kayanın
kıpırdadığını görmüş.Meğer,orfoz,anasının altına gizlenirmiş.Ana orfoz kıpırdayınca Samim
korkmuş ve hızla su yüzüne çıkmış.Ani,basınç farkı nedeniyle sinüsleri boşalmış.
Samim,sinüzitten,baş ağrılarından şikayetçiydi.Bu olaydan sonra,sinüziti geçti ve baş ağrıları
yok oldu.
İşte,onun betiği.
Sevgili kardeşim Uçar;
Mektup yazdığına çok memnun odum.Ben,mektup almaktan hoşlanırım da,yazmaktan
hazetmem.Fakat,şu mektubu zevkle yazıyorum.
İlk önce,buradan bahsetmekle işe başlayayım.On gün kadar hava devamlı poyraz
olduğundan,denizin tadı yok.Üç defa Seferihisar’a gittim.Telaşlanma yahu Akkum’a
değil(Burnunun kanadığı yer),çamlığa ve Yelkenkaya’ya.Ehtiyar amcanın ”Çamlıktaki”
selamı var.
Seferihisar dedin de aklıma geldi,senden mektup aldığımın ertesi günü Şevket Gebeceli’yi
“Seferihisar’daki kadının kocası” bizim pasajda dolaşırken gördüm!..
78
O grupla Sultan Motel’e gittik,fizyonomi ve karizma itibariyle görsen,bir bakışta
şaşarsın,şahane..Fakat,içkisiz görüp de durumlarını görsen,Bent derelilerden pek farkı
yok.Zamane piçleri diyorsun,ne olacak diyorsun.İyi bir gündü.
Bu arada Galip Halıcı,hesap uzmanı da İzmir’den ayrıldı,şimdilik turneye Kars’a,oradan da
Ankara’da kalacakmış.Yılmaz’dan herhangi bir havadis yok(Sınıf arkadaşı bir başka hesap
uzmanı)Geçenlerde İhtiyar(Erhan) pintiliğe herhalde paydos dedi veya bir müşteri
kazıkladı,bana telefon etti.Epeyi gırgırladık.Telefon santralı,neticede konuşmayı kesmek
zorunda kaldılar.İt,zenginleştikçe pintileşiyor,santral devam ediyor musunuz dedikte hiç
cevap vermiyor,tabii ben onun adına evet diyorum.
Soğukoluk’u ziyaret etmişsindir.tahmin ediyorum önümüzdeki ay,belki bir Sıvas daha
yapacağım,o vakit otobüste kısmetse sana da uğrarım.
Mektubu yazmağa o kadar hızlı başladım ama,hızım kesilmeğe başladı.
Mustafa(MİT’de çalışan bir sınıf arkadaşı)tam manası ile bir kikirik oldu.O günden sonra”
senle evlerine gittiğimiz gün” onu hiç görmedim.Hanımına telefon açtım,ne oldu diye..Ne
olduğunu sen tahmin edersin!..Eh,kocakarıların içinden buraya geleceğine göre,milyoner
olarak gelirsin!..Evlendirme ayakları da başlamıştır sana atılmaya,hadi hayırlısı olsun!..Yine
aklıma geldi,ihtiyarın aklına takılmış,telefonu etmesinin bir sebebi de o.Ulan dedi,nişanlandın
mı..hayır deyince,herhalde hanımı aksi kanaatteydi,ben demedim mi be..dedi ve telefon
parasına o arada acıdı zannederim.
Şimdilik,gündüzleri işle haşır neşir oluyorum,geceleri de arkadaşların evli olması
sebebiyle,yalnız içiyorum veya çalışıyorum.Pazar günleri,eski adetim,balığa gidiyorum.Sen
herhalde Cumartesiden Belen’e,Soğukoluk’a,İskenderun’a,Arsuz’a dolmuş yapıyorsundur.
İzmir’de pek değişik bir şey olmadı,her şey bıraktığın gibi.
Mektubuma burada son verirken gözlerinden öper,selam ederim.Boş vaktinde birkaç satır
karala da,laflayalım olmaz mı..Gelecek mektupta,mühim bir hadiseden
bahsedeceğim,amma,mektubunda hatırlat da unutmayayım.Bu mektupta da yazabilirim
ama,hadi gelecek mektuba da yazacak laf kalsın değil mi?!..
İyi çalışmalar.
Samim,çok zeki birisi olmasına karşın,hesap uzmanı ya da maliye müfettişi
olamamıştı.Serbest muhasebecilikle yaşamını sürdürdü.Aslında;Hesap uzmanlığı sınavına
girecekmiş.Sınavın başlamasından önceki gece,büyük bir balık yemek istemiş
lokantada.Balığın kılçığı boğazına takılmış,hastaneye kaldırmışlar ve operasyonla kılçığı
çıkarmışlar.Ölümden dönmüş.
O psikolojiyle girdiği sınavlarda da başarılı olamamıştı.
Sonraları,uzun süre balık yiyememişti.
Bu arada,annemden gelmiş bir betik var.
Kıymetli oğlum
Göndermiş olduğun kıymetli mektubunu aldım,derecesiz memnun oldum.Mektubunda,tekrar
yanımıza geleceğini yazıyorsun,buna çok memnun oldum.
Tabiğ,yine bizimle beraber olman,senin menfaatinedir.Senin dönmeni dört gözle bekliyoruz..
Oğlum,turnede perişan olduğunu yazıyorun,ne yapalım,canın sağ olsun,İzmir’e
geldiğinde,vaziyetini yine düzeltirsin oğlum.Eve bir mektup geldi,mektup sana verilmesi icap
ediyormuş.Postacı,senin adresini bizden aldı,o mektubu sana gönderecek,malumatın olsun
diye yazıyorum.
Uçar,sana bir mühim haber daha vereceğim.Yeğenin Adnan,devlet imtihanına girmişti.İşte,o
imtihanda muvaffak oldu.307 puanla Sakarya okulundan üçüncü sırayla Söke Lisesi orta
kısmına tayin ettiler.Şimdi,kardeşin onun kayıt işleri ile meşgul oluyor.Fakat,okulun
yatakhane kısmı tamamlanamadığı için,bir müddet İzmir okullarında on beş yirmi gün
79
okuması icap ediyor.Orası tamamlandıktan sonra,artık Söke Lisesi orta kısmında tahsiline
devam edecek
Başka yazacak bir havadisim olmadığı için,mektubuma burada son verir,tekrar selam
eder,hasretle gözlerinden öper,işlerinde başarılar dilerim.
Baban ve ağabeyin de ayrıca selam edip işlerinde başarılar dilerler.Kardeşin
Müzeyyen,enişten ayrı ayrı selam edip hasretle ellerinden sıkar,işlerinde başarılar dilerler.
Yeğenlerin Doğan;Adnan ve Nalan ayrı selam edip hasretle ellerinden öperler.
Başka yazacak şeyim yoktur,mektuba burada son veririm.
Annem,Cumhuriyet öncesinde doğmuştu.Ailesi onu okutmuş,o zamanın orta okulu olan
idadiyi bitirmiş.O nedenle,okuma yazması vardı.
Babam da Cumhuriyet öncesi doğmuştu.Onun okuma yazması yokmuş.Cumhuriyetten sonra
açılan halk mekteplerine devam edip okuma yazma öğrenmişti.
Ailemizin durumu pek parlak değildi.Ben,bursla okuyup müfettiş olunca,onlara destek
olmağa başladım.
Kız kardeşim,erken yaşta evlenmiş ve üç çocuk yapmıştı.Neyse ki,yeğenlerimden Adnan
Söke Lisesi’nde;Nalan da İzmir Kız Lisesinde yatlı ve parasız okumaya hak kazandılar ve
geleceklerini kurdular ve benim de aile ile ilgili yükümü azalttılar.Mektupta bundan da söz
edilmektedir.
Ercan Bozdoğan’dan bir betik daha.
Sevgili dostum;
Tam iki ay oluyor Türkiye’ye döneli,Paris nere Adana nere hesabı,bir buçuk aydır Adana’da
turnedeyim.Senin de turnede olduğunu düşündüğümden,bugüne dek yazmadım.İstanbul’da
Cengiz’i sorduğumda,turnede olduğunu söylemişlerdi.
Dönerken,sana getirilmek üzere siparişin olan iki plak ile(Mireille ve Beşinci Senfoni)üç şişe
kolonya getirmiştim.Ayrıca,söz verdiğim üzere,Almanya’dan da pikabın için iki adet iğne
almıştım.Şimdi,bunların hepsi İstanbul’da duruyor.Bilmiyorum,bunları sana nasıl vereceğim?
Keşke,Savaş getirseydi İzmir’e,şimdiye eline geçerdi belki.
Artık,ya postayla ya da İstanbul’dan İzmir’e gidecek birisiyle göndermek gerekecek herhalde.
Ben,bu ayın on beş-yirmisi civarında,İstanbul’a döneceğim herhalde.Şimdi,Bakırköy’de ev
tuttum,adresim Yeni İncirli Yolu 17/8,belki lazım olur.İşyerim,SSK Bakırköy Şubesi ile
Tophane’deki İş ve İşçi Bulma Kurumu olacak.İstanbul’a dönünce,Cengiz’e de uğrarım.
Sizden sonra,iki ay göçmen hayatı yaşadık ve de parasız kaldığımızdan,dönerken
çadırlarda,kamplarda gün doldurduk!..
Arabayı gümrükten çekmek yirmi günümü ve 28.234 lira paramı aldı.Kıvır zıvırı otuz bin
diyelim.Çoğu borç tabii.Ama,satmadım.Adana’ya da araba ile geldim.Orhan da henüz
satmadı,iyi bir müşteri bulursa satmayı düşünüyor.
Dediğim gibi,on beş Kasıma kadar buradayım.Adresim,Bölge Çalışma Müdürlüğü.Ondan
sonra,İstanbul’dayım.Emanetler konusunda,bir görüşün varsa bildir.de o nazik cildin Paris’in
ucuz losyonlarından mahrum kalmasın daha fazla!..
Selam ve sevgilerimle,güzel günler dilerim sana.Orhan da burada,selam eder.
O zamanlar,Türkiye’ye otomobil ithal edilemiyordu.Bizim gibilerin bedelsiz ithal yoluyla
getirdikleri otomobiller satılıyordu.Mektupta ondan bahsediliyor.
Nitekim;ben de volkswagen otomobil getirmiştim.Babamın inşaat müteahhidi olan bir
arkadaşı” otomobile karşılık size bir apartman dairesi vereyim ”demişti.Anneme danıştım.O
da” Sen müfettiş adamsın,bu senin evin.Her yere onunla gidiyorsun:Satma,bizi düşünme”
demişti de aracı satmamıştım.
80
Sevgili Ercan’dan bir diğer betik
Önce bugün kazasız belasız Türkiye topraklarına ayak başmış olmanı temenni ve ümit ederim.
Hemen;hayrola daha bugün geldik,bu mektup da ne oluyor diyeceksin belki!
Hemen sebebini açıklayayım.Munih’ten gönderdiğin mektup ve kağıtlarla Turing kulübe
başvurdum.Böyle bir yazıya dayanarak,bana ödeme yapamayacaklarını bildirdiler.Senin
imzanın,yetkili bir makam tarafından sana ait olduğunun tasdiki gerekirmiş.
Dilimin döndüğü kadar anlatmağa çalıştım,imkansız şimdi bu dedim,kendisi yolda ve nerede
olduğunu bilmiyorum dedim,rica ettim.
Nafile,olmaz diyorlar.Türkiye’den gönderilse olur mu dedim,neredeyse oradan imzası tasdikli
olarak göndersin,olur dediler.
Şimdi,bu durumda,yapacak yegane şey,senin aynı şekilde bir yazıyı İzmir’de noterlikçe,bu
imza Uçar Demirkan’a aittir diye tasdik ettirdikten sonra bana göndermen.
Bu tasdikin Fransızca yapılacağını hatırlatırsam,bilmem sence de malum olan bir şeyi
tekrarlayıp ukalalık etmiş olur muyum?
Bunun dışında,siz gideliden beri değişen bir şey yok.Yalnız,bilumum Paris dilberlerinde göze
çarpan bir büyük üzüntü havası var gidişiniz dolayısıyla!
Paralarınız,on dört Mart Cuma günü gelmiş,senin ev sahibi,ihtarnameyi bana
postalamış,tahmin ettiğimizden on beş frank noksanına yüz doksan üç frank gelmiş.
Selam ve sevgiler.
Not:Evladım,bizim sokak Avenue Quıyou değil Qoıhou,Fransa’da “y” li sokak gördün mü sen
yahu!
(Fransa’da satın aldığım otomobilin,katma değer vergisi iadesini almağa çalışıyorum)
Bir başka betik
Dostum;
Acele mektubunu bugün aldım.Noter işine aklım yatmadı diyorsun.Birader,sorduk da ona
göre yazdık bunu!Nerede bulunuyorsan,oradaki yetkili bir makama tasdik ettirip gönderin
dediler,Türkiye’de olur dediler.Yanılmıyorsam, bunu geçen mektubumda yazmıştım.
Senin düşündüğün olacak gibi değil asıl!Evet,konsolosluklar noter işini yapıyor
ama,bulunduğu yerde ikamet eden vatandaşları için yapıyor.
Nitekim,Turing Club’te ben bu hususu söyledim.Dedim ki,öyleyse ben bu belgedeki imzayı
Paris Türk konsolosluğuna tasdik ettirip getirirsem.Güldüler haklı olarak!Münih’ten
gönderilen bir belge,buradaki konsolosluklarda nasıl tasdik edilir diye!Münih’ten tasdik
ettirip göndermesi gerekir dediler.
Yoksa,bunu kabul etseler,senin konsolosluğa dilekçene de lüzum kalmadan Selçuk’a (Sınıf
arkadaşımız Fofo Selçuk) yaptırırdım ben bu işi.
Türkiye’deki noterler,böyle işleri de yapıyorlar.Yeminli mütercimler kullanarak.
Ben,zamanında yeğenimin lise diplomasını noterden tasdik ettirip İsveç’e gönderdim de
biliyorum.
Cengiz,boş imzalı bir kağıt yolladı,biliyorsun onun Turing Club başkaydı.Orhan üstünü
doldurdu,tasdik falan istemeden onlar kabul ediyorlar,ama senin Turing Club katiyen dedi
bana.
Görüyorsun,gene tek çıkar yol,İzmir’de bir noterden dediğim gibi,Fransızca ve Fransızca
tasdikli bir belge göndermen.
Yeni bir şey yok buralarda.Selam ve sevgiler.
Bir betik daha
Sevgili dostum;
Mektubunu Adana’dayken aldım.Şimdi,üç gündür İstanbul’dayım.Ben de sana aynı günlerde
İzmir’e yazmıştım.Bilmiyorum eline geçti mi?
81
O mektupta da belirttiğim gibi,zatınıza Paris’ten iki otuz üçlük plak (Mirelle ve beşinci
senfoni),üç şişe losyon ve iki adet pikap iğnesi(ki Almanya’dan tabii)getirmiştim.Bunları
nasıl sana ulaştıracağımı bilmiyorum.İzmir’e bir giden bulsam iyi olacak.Posta ile de olur
belki,ama pek güvenim yok.
Ben burada Tophane’de İş ve İşçi Bulma Kurumu Dış Hizmetler şubesindeyim bu sene.Bu
günlerde,yerleşme numaralarındayız.Hele bir ısınalım,Cengiz’e bir uğrayacağım Karaköy’de
ise eğer.
Benden bu kadar,emanetleri teslim alma konusunda bir fikrin var ise yazıver,senin parlak
buluşların vardır!
İyi günler dileğiyle selamlarımı sunarım.
Gıcık Cengiz’den bir betik daha
Müteaddit,pek nazik mektuplarını aldım.(Çünkü,her seferinde postacı elime tutuşturdu!)tutup
da almam diyemem ya!.
Neyse;şaka bir yana(Ciddiyet öbür yana!)aslında mektup yazmayışım
tembelliğimden.Yoksa,dargın falan değilim.Hem sen demez miydin ki,içinden gelmeyen
şeyleri yapmamalısın.Ben de,tembelliğin verdiği gevşeklikle kimseyle
yazışmıyordum.Ancak;son mektubun (Kusura bakma,o varakpareye mektup diyorum!)benim
tutumumun sende benim bazı şeylere kırgın olmam dolayısıyle mektup yazmadığım intibaını
doğurduğunu,esinlendirdi.Bu sebeple,derhal kağıt kaleme sarıldım.Sıkı dur,haberlere
başlıyorum.
1-Borcun bin değil bin beş yüz liradır,Zira,on beş Kasım günü-Büyük matemden beş gün
sonraki matem günü!-nişanlanıyorum.Ve de pek yakında evleniyorum.Yengen,karşı komşu
kızdır.Yalçın da Aralık başında evleniyor.(Senin için üzüldüm.Beş yüz liradan kurtulman
için,tek şansın yıldırım nikahla evlenmendir.)
2-Bu telaş içinde,iki her gün,Yalçın’ın eşyaları için uğraşıyorum,ona bir ev tuttuk,seni
bayramda İstanbul’a davet edeceğimi zannedersen aldanırsın!Ama,yine de istersen
gelebilirsin.Bir otel buluruz herhalde.
3-Geçen Cumartesi,Turgut’un evine hırsız girdi.Turgutlar,hırsıza çok mahcup
olmuşlar!.Adamı,hiç bir şey bulamamış,sadece bir elbise,pardesü,traş makinesini almış ve de
uzun bir içdonu bırakmış,hatıra olarak!..
4-Ben,haftaya birkaç günlüğüne Ankara’ya gideceğim.
Bizim cephede,olaylar bunlar.
Ebeveynlerine gıyabi hürmetler sunuyorum.Gözlerinden öperim.İyi günler dileklerimle.
Şimdi;Ayçal Ulugeçit adlı bir maliye müfettişinden gelmiş bir betik var sırada.Bu kişi;zengin
olma hırsıyla yanıp tutuşan,bunun için yapmayacağı olmayan bir tipti.Müfettiş unvanını
kullanarak olmayacak işleri oldurur,maiyetindeki kızları ve kadınları kandırarak arkadaşlık
edip bırakır ve can sıkıcı bir dolu işler yapardı.Kendisini kimse sevmezdi.Ayçal gibi İktisat
fakültesinden olmasına karşın:Kel Turgut ,bu arkadaştan utanır ve ona çok
kızardı.Sonunda;Ayçal,kısa sürede kuruldan ayrıldı.
Bunun yaptığı bir eşek şakası da vardır.1978-1979 yılları;Türkiye’nin en karışık
yıllarıydı.Kardeş kardeşi vuruyor;Öğretim üyeleri bombalı paketlerle öldürülüyor;kişiler
kaçırılıp sonra ölü bulunuyordu.
Böyle bir ortamda;Ayhan Öner üstadın odasında bir mesleki konuyu tartışırken telefon
çaldı.Ayhan üstad telefonu dinledikçe mosmor oldu.Bir gariplik olduğunu
anlamıştık.Telefonu kapattı ve durgun bir sesle “kızımı kaçırmışlar” dedi.Ilk okula giden bir
kızı vardı.Hemen bir vergi dairesinde çalışan eşini aradı ve durumu bildirdi.Biz telaşla ne
yapacağımızı tartışırken,Ayçal içeri girdi.”Üstad,seni amma da işlettik haa!.”dedi.”Biraz önce
82
ben telefon etmiştim.”dedi.Ayhan üstad,adamı öldürecekti.Ayağa fırlamasıyla Ayçal hızla
kaçtı ve o gün daireye gelmedi.
İşte;bu tipin bir betiği
Sevgili Uçar üstad;
Mektubunuzu aldım,bizim Salih(benim muavinim ve onun promosyon arkadaşı)Cuma günü
geldi,hemen işe el koyduk.Ev vaziyeti tamamdır.
Cengiz beyi bugün yakalayabildim ve adresini aldım,mektubun sonundadır.
Bizler,henüz yeni işlere başlamadık,son turne raporları,Ramazan’da oruç meselesi
filan,herhalde bayramdan sonra rahatlayacağız.Belki arada size bahsettim,bir yeğenim
olmuştu,annem babam çocuk hasılı hepsi bir sıkıntı.
Üstad;Salih anahtarı bana verecek,ancak,benim de Zonguldak’a gitme ihtimalim var,bu
nedenle siz önce benim adresime gelin.Ben o gün sizi evde beklerim,şayet yok isem,o zaman
bir adres daha vereceğim(Erdoğan’ın o da muavindi) oraya gidin,Erdoğan Ankara’ya gidecek
ama annesi evde,kendinizi tanıtın,anahtarı isterseniz(Salih’in evinin).İstanbul’dan ayrılırken
de tekrar geri verirsiniz.
Bayramda burada olursam,oturur konuşuruz.Burada son verir,hürmet ve selamlarımızı
göndeririz.(Mektupta Salih’in;Gıcık Cengiz’in,Erdoğan Öner’in ve Kendisinin adresleri de
yazılmıştır.)
Muavinim Salih Yardımcı’dan gelmiş bir betik
Sevgili Üstad;
Ben 22.11.1969 Cuma günü uçakla İstanbul’a geldim.Ertuğrul da,iki gün önce Ankara’ya
geçmişti.Velhasıl,işleri bitirdik,şimdi yeni işler bekliyoruz.İstanbul’da da iyi iş yapılır zati!..
Ayçal’a gelen birinci ve ikinci mektubunu okudum.Birinci mektubunda,bana yazacağını
öğrendiğim için mektubunu bekledim,ama şimdi ikinci mektubun üzerine,ben sana yazmağa
karar verdim.
Emirlerin baş üzre.Ben,Semihle Beşiktaş’ta kalıyorum.Bayramda,Amasya’ya gitmek
düşüncesindeyim.Zira;bayram ertesi,orada trafik direksiyon imtihanına gireceğim.Daha önce
yazılıyı almıştım.Umarım,Semih de Gemliğe gider.Ev,emirlerine amadedir.Anahtarı ben
Ayçal’a veririm.
Benim trafik işi olmazsa,kalıp seni görmek isterim.Bu konuda şimdilik bir şey söylemem
imkansız.
Bayramda görüşemezsek,yılbaşında seni mutlaka İstanbul’a beklerim.Beraber yapacağımız
çok şey var.Biz,dertlerden kurtulunca iyice rahatladık.Askere kadar hayatımın en tatlı ve en
hareketli günlerini yaşayacağız.Askerde veya askerden sonrası da,herkesin yaptığı aptallığı
yapacağımız için,başka imkanlarımız olmayacak.
Şimdilik son verirken hasretle kucaklar,gönlünce günler dilerim.Sağlıcakla kal.
Ercan’dan gelmiş bir betik daha
Sevgili dostum;
Mektubunu ve kartını aldım.Ancak,mektubunu anlayabilmek için bir tercüman bulmak
gerekti,neyse sonra lugatlarla falan uğraşaraktan söktüm!
Ev adresim:Yeni İncirli Yolu 17/8 Bakırköy.Londra asfaltından Bakırköy’e inen İncirli
Caddesi var.İstasyona gelmeden önce,Asiller sokağı ayrılıyor,bu sokağın bitiminde sola
dönünce bizim evi görmek mümkün.Yalnız,büyük bir ihtimalle İstanbul’da seni evimizde
görmek şerefinden mahrum olacağız galiba.Çünkü,bayramda ısrarla Çorum’dan
çağırılıyoruz.Bütün aile orada,eğer hava ve yol şartları uygun olursa,gideceğiz.Kar vesaire
yaparsa gitmem.
83
Bu sebeple,beni bulamama ihtimaline binaen(Ne laflar be!),istersen emanetleri
bırakabileceğim bir adres ver bana,yahut Cengiz’e bırakayım,ben böyle düşünüyorum.
Şaka bir yana,gerçekten üzüldüm sen geldiğinde burada olamayacağıma.Aksilik işte,Çorum’a
da yazdık geliyoruz diye.Ama,kızım namına sevindim.Çok keskin bir zampara ile
karşılaşmaktan kurtuluyor diye!..Zira,bizim kız sarışın bir afet yani!
Selam ve sevgilerimi yollarım.
1969 yılında Paris’te bulunan Aydın Erdim’den gelmiş bir betik
Bre kendini bilmez,Avrupa tanımaz,frangın değerinden boyuna kaybetmekte olduğunu
bilmezden gelip,beni veya bizi aptal yerine koyup,utanmadan,sıkılmadan hemen sipariş
vermeğe kalkmaktasın ki,akla ve mantığa ve de her bir şeye katiyen aykırıdır!
Bre Uçar,evvela selam edip sonra derim ki,mademki bu safsata dergiye aşıktın,istikbali
düşünüp bir miktar Fransız frangını Fransa’da bırakabilirdin.
Sevgili Uçar,gerçi sen mektubuna,o bana karşı duyduğun derin sevgini belirten bir lafla
başlamayıp,selamsız sabahsız girmişsin.Amma ben,janti olduğumdan,gene de bir sevgi
gösterisi yaptım!
Ben de ayni şekilde sevgi gösterisi yaptıktan sonra,o derginin hiçbir işe yaramadığını(Paris’te
yayımlanan bir tiyatro dergisi) ve zaten kıt olan dövizlerin,böyle aptalca yazılar için
kullanılmasının,dinimize aykırı olduğunu hatırlatır,gözlerinden öperim!
Beni soracak olursan,aklım daha pek başıma gelmediğinden ve de dostların nazik kazıklarına
devamlı olarak muhatap olduğumdan,bir aydan beri ianeyle yaşamaktayım!
Mamafih,sen kazığı atmadan,sana kazık atmak istiyorum,yemek lutfunda bulunur musun
dediğinden,çok teşekkür ederim!Zira,şimdiki uygulama,işbu kazıkları sormadan atmaktır.Ve
de adet,işte gör halimi,para pul yok,başının çaresine bak demektir!
Sevgili Uçar,ben de berbat bir haldeyim Fransa’nın frangı devalüe etmesi fiyatları çok
arttırdı.Paris çok pahalı “Patte de porc” la bir çorba otuz frank,günde altmış frank çorba parası
vermek adama koyuyor.Her şeye rağmen bana “kel” diye yazmasaydın,Aydın’a belki kredi
açabilirdim,ama bu durumda imkansız olması,beni hakikaten üzüyor!
(Aydın Erdim’in bu betiği Kel Mete adlı sınıf arkadaşımızla birlikte yazdığı anlaşılıyor.)
Sevgili Uçar,kaldı ki,TC Merkez Bankasında döviz,piyasa kurundan daha ucuzdur ve Maraş
gerek Gaziantep,gerek Mersin’e çok yakındır.Yoksa sen,ciddi bir müfettiş oldun da,turne
yerinin dışına adım atmıyor musun?
Ercan,losyonlarını İstanbul’a getirmiştir.Karşılaştığın anda,hapı yuttun.Seni rezil edecek!
Burada,bizim koloniyi sorarsan,M.Rocha’nın Haziran ayında lanse ettiği,küçük şişesi yirmi
altı franklık losyonu kullanıyoruz.Cildimize çok yarıyor!Fıstık gibi olduk gitti!
İşte dostum,vaziyet budur.Bu mektubu aldığında,sanırım tedarikini de alırsın(Not:Bu laf çok
ağır oldu!)
Bu arada,sana takdirlerimi de iletmeliyim.Geldik ve Türkiye’de gizli tutulan her şeyi
öğrendik.;İki Fransız güzeliyle(!)dedikodunu yapıp gülüşüyoruz.Senin bu maskaralıktan uzak
durman,takdire şayandır.(Mete en baş canconier’dir.Gülmekten mahvoluyor.)
Sevgili Uçar;şu andaki durum,bu talebini karşılamağa gerçekten müsait değil.Bununla
beraber,Nisan ayından sonra,küçük miktardaki taleplerini karşılamağa amade olduğumu
bildiririm.Gırgır müstesna,çok samimi yazıyorum.
Üzülmekle beraber,gözlerinden öperim.Hem de,hasretle öperim.Orada başka ihvan
varsa,selam ederim.Mustafa oradaysa,iki gözlerinden öperim.
Gıcık Cengiz’den bir betik daha
Sevgili Uçar;
Şap,şap,şap..(Not:Ben,Ayhan ve Mehmet Bayram şu anda seni öptük.Turgut hıyarı,yooo ben
öpmem,çünkü uçar kokar dedi!)
84
Gelelim maruzata.Yedi Şubat günü,Ankara’da sendika toplantısı var.Altı Şubat Cuma günü
akşamı ise Ankara’da ziyafet var.Sendika,üstelik yüz elli papel veriyor.Biz Cuma günü sabah
motorluyla cümbür cemaat(yukarıdakiler +Radi+muavinat)geliyoruz.
Yukarıda adı geçen zevat,sizlerin de gelmenizi ve Ankara’da cümbüşe katılmanızı
istiyor.Muhakkak gelmelisiniz.
İşte böyle..Galata’ya devam ediyoruz.
Duyduğuma göre;arabayı tamir ettirmişsin.Hayırlı olsun.Lütfen daha dikkatli ol.Zira
Türkiye’de” haklı” olmak bir şey ifade etmiyor.Haklı olarak,rezil olmak da var,perişan olmak
da,dünya değiştirmek de.
Ankara’ya arabayla geleyim deme.Kış kıyamette o yollar çekilmez,ayrıca tehlikeli olur.
Hadi hamama! İyi yıkan!..Hepimiz selam ederiz.
Burada sözü edilen otomobil onarımı olayı;geçirdiğim bir otomobil kazasından sonra olmuştu.
Şimdiki eşim ile İstanbul’da buluşmak için arife günü Vosvosla yola çıkmıştım.Karşıyaka
virajında bir sütçü arabasını solladım.O sırada;karşı yönden gelen bir tankeri geçen bir aracın
arkasından;ortadaki çift şeridi aşıp benim şeridime giren bir Chevrolet taksi sol yanımdan
bana çarptı.Neyse ki;bana bir şey olmadı.Vosvosun sol ön düzeni ve çamurluğu hasara
uğradı,çamurluğunu aradık,bulamadık.Çarpmanın şiddetiyle kendi üstüne katlanmış,el kadar
bir şey olmuştu.
Ben arabadan indim ve bana çarpan şoföre iki osmanlı tokadı aşkettim!.O sırada;süt arabası
geldi.Sütçü;”Ben kazayı gördüm,sen kabahatlısın” dedi.Ona da iki osmanlı tokadı
attım.Yaşamım boyunca karıştığım,tek dövüş bu olmuştur.
Trafik polisleri geldi.Birisi,taksi şoförüne ”Sizin gibileri asmak lazım” dedi ve mahallinde
tutulan tutanağa “yüzde yüz bana vuran taksi” hatalı yazıldı.
Karakola gittik;sütçü dayak yediğini belirtip şikayetçi olmak istiyordu.O sırada;hükümet
doktorundan şok geçirdiğime ve aklımın yerinde olmadığına dair rapor geldi.Komiser
”Baksana,adamın kapı gibi deli raporu oldu.Şimdi defol git” diye sütçüyü kovdu.
O sırada;bir arkadaşım karakola kadar benimle gelmişti.O;”Uçar,gidip kaza raporunun bir
örneğini alalım.Yoksa,bunlar değiştirirler” dedi.Onun arabasına binip Trafik Şubesi’ne
gittik.”Mesai bitti,bayramdan sonra gelin” dediler.Bayramdan sonra gittiğimizde;raporun
değişmiş olduğunu gördük.Yüzde seksen şoför,yüzde yirmi ben haksızdım.Neden böyle
yaptıklarını sorduk.Polisler ”Abi;yüzde yüz haksız deseydik,yasaya göre savcının şoförü içeri
atması gerekecek,adamın ailesi,bayramda çalışamadığı için aç kalacaktı” dediler.Biz de;bu
açıklamayı yuttuk!.
Sonradan,mahkemede dava açtım ve adamın kusurunun yüzde yüz olduğunu mahkeme
hükmü ile kanıtladım.
Cengiz Altuğ’dan bir betik daha
Uçarcığım;Varakpareni aldım..Hamdolsun,okuyup anladım!(Yazım çok kötüdür)Şu hususu
bildireyim ki,sendika genel başkanı hakkındaki istihbaratın bizlere parmak ısırttı.Sendika
başkanı Vecdi bey değil,Nemci Tanşu bey mirim.
Gelelim;borç durumuna.İki bin liralık borcun,yirmi ay takside bağlandı.Bu cümleden olarak
bir Nisanda yüz seksen dört lirayı adresimize yollaman gerekiyor.
Ben,bermutad Galata’da teftişteyim.Hafta sonunda veya Pazartesi evlilik muamelelerine
başlıyorum.Ha,şu da var ki,evlilik ikramiyemi yollamazsan(!),zaten evlenebilmeme fiilen
imkan yok.Vaktiyle söz vermenin cezasını çek(Aramızda,kim önce evlenirse,öbürü diğerine
beş yüz lira verecekti).Tek kurtuluşun,benden evvel,yıldırım nikahıyla evlenmen!(Nitekim
de,öyle oldu.Ben sonraki aylarda Yıldırım nikahı ile ondan önce evlendim.)
Aydın Kezer üstadı azam,bizim M.O.U cu Uçar’dan ne haber diyor.
En iyi dileklerle iyi günler diler;gözlerinden öperim.
85
Memurlar için değişen hiç bir şeyin olmadığı anlaşılmaktadır.Hem de iyi para alan biz Maliye
müfettişleri bile borçla yaşardık.Bankalardan,sendikanın yardımlaşma sandığından aldığımız
borçlarla Alinin külahı Veliye Velinin külahı Aliye diye idare ederdik.Nitekim;yıldırım nikahı
ile evlenirken de;Ehtiyar Erhan’dan beş bin lira borç almıştım.Demek ki;memurlar açısından
elli yılda Türkiye’de hiçbir şey değişmemiş.Sefalet devam ediyor!.
Ercan’dan gelmiş bir betik daha
Sevgili dostum;
Aylar geçti sana bir hatır sorma ve geçmiş olsun deme için yazamadım.Ancak,tesadüfe
baki,galiba seninle aynı gün ve fakat seninkinden çok ciddi bir kaza da ben geçirdiğim
için,son bir iki aydır,hep bu işle meşguldüm.
Ramazan bayramında,Çorum’a kırk kilometre kala devrildik resmen!Yağmur,çamur ve gece
birleşince ve üstüne de bizim doksan yüz kilometre hız eklenince,araba düz yolda kaydı ve
savruldu,sol tarafa yatıp sürüklendik ve mucize kabilinden,içindeki beş büyük,üç küçüğe pek
bir şey olmadı.Yedi yaşındaki yeğenin kolu kırıldı,diğerleri ufak tefek sıyrıklarla
atlattı.Arabanın sol tarafı ezildi,camlar kırıldı ve bu arada sol tarafa kayıp alttan kaldırıma
tosladığımız için şaft kırılmış.Neyse ki,kasko sigorta vardı,bütün hasar on bin tuttu ve sigorta
ödedi.İki ay yattı araba tamirde,doğrusu ümidim yoktu ama,eskisi gibi yaptılar yani.
(Sonradan,bu arabayla yine hızla girdiği virajda savrulup,bu kez yaşamını kurtaramamıştı)
İşte böyle;benimkinin yanında senin kaza hafif kalıyor tabii.Bu bayramda belki haberin
vardır,Orhan Süzen,İstanbul’da köprüde,arkadan bir kamyona bindirmiş,altı bin hasar
varmış.Nazar değiyor kardeşim bizlere,genciz ,yakışıklıyız,arabalar güzel!..Tanrı kem
gözlerden korusun,ben kurşun döktüreceğim ayol!..
Sana,sözde getirdiğim pikap iğnelerini hala bulamadık iyi mi!..Böyle,ufak tefek bazı şeyler
yok ortada,mesela benim traş makinesi bile kayıp yahu!..Geldiğimizde,evsizlikten sağda solda
epey dağıttık kendimizi.Sana mahcup oldum,yoksa vallahi Sturtgattan iki adet iğne
almıştım.İnşallah bir yerlerden çıkar.
Benden bu kadar.Sen ne alemdesin?İzmir’de dümenin iyi mi?Aynı yerde
çalışıyorum.Selamlar,sevgiler.
Biltekin Özdemir’den gelmiş bir betik
Sevgili Uçar;
Ertuğrul bizleri sana,seni de bizlere anlattığından,hal hatır etmiyorum.Şükür,sıhhat ve
afiyetteyiz.
Şu yabancı dil sınavlarının tarihleri belli oldu.
Fransızca,Ankara’da yazılı yirmi bir Mayısta.,Nisan içinde,bir dilekçe ve dört resimle
Başkanlığa nerede ve hangi dilden gireceğini bildireceksin.İngilizce,yine Ankara’da Yirmi
Mayıs’ta.Tabii,İstanbul’da da girebilirsin.Ankara’yı tercih et.Gireceksen,hazırlıklarında
Fransızcadan Türkçeye çeviriye ağırlık ver.Sözlü o kadar güç değil.
Haydi eyvallah.Gözlerinden öperim.Semiha iyi.Esra da çok tatlı oldu.
Ayrıca,gazetede ilan da çıktı.Onu da ekliyorum.
Mülkiye’den arkadaşım olan Ramazan Emel Taşöz’ün bir betiği.Okuldan sonra,Zıraat
Bankası müfettişiliği,sonra müdürlüğü yaptı.
Mektubunu dün aldım.Jet evliliğin,sevindirici bir sürpriz etkisi yaptı.Nasıl oldu?
Hayret..Ama,iyi bir şey yaptın Uçar.İzmir’de iken hiç bir şeyden bahsetmiyordun.Demek
”sessiz ve derinden git” tin.Ankara’da’ mı evlendin,İstanbul’da mı Elazığ’da mı?.Tabii,her
şeyden önce tebrik eder,mutluluklar dilerim.
86
İzmir’de değişen bir şey yok.Geçen gün,Kamuran Hallaç burada idi.”Yahu,Ercan’ı
kaybettik(Evlenmişti).Uçar da turneye gitti.Kaldık yapayalnız” diye hayıflanıyordu.
Bu ayın on beşinde Alanya’ya tatil yapmağa gidiyorum.Çoluk çocuk.Yirmi gün
kalacağım.Yorgunluktan ve monotonluktan biraz kurtulmak iyi olacak.Sen,balayını Elazığ’da
mı geçiriyorsun?
Uçar,kayıtları tetkik ettirdim.Haziran ve Temmuz vadeli beş yüz liralık iki senedin
var.Bunun,birincisini temdit ederiz.İki Temmuz vadeli olanını da,aylığını alınca Elazığ
bankası vasıtasıyla buraya gönderirsin.Eski senedi de sana göndeririz.İlişikte,temdit edilecek
senede ait boş matbuaları gönderiyorum.Acele olarak,kurşun kalemle yazdığım yerleri
doldur,pullarını yapıştır ve iki kişi olarak imza ederek bir mektupla bana iade et.Yirmi lira da
faiz masrafı lazım.Muameleler bu kadar.Ben izne ayrılmadan bunlar elime geçsin..Haydi
eyvallah.
Demirkan ailesine tekrar saadetler dileğinde bulunur,gözlerinden öperim.
Bu evlilik öyküm hayli değişiktir.Sırası gelmişken anlatayım.
Gerçekte;evlenmeğe hiç niyetim yoktu.Bir gün babam;”Uçar,haddimi aşarak senden
evlenmeni istiyorum” dedi.”Ciddi misin baba” dedim.O da ”Ağabeyin evlenmedi.Sen de
evlenmeyeceğim diyorsun.O zaman,Demirkan sülalesi bitecek.Onun için senin evlenmeni
istiyorum” dedi.Babam,derviş ve demokrat bir adamdı.Bunları söylediğine göre,ciddi bir
durum vardı demek ki..”Israrlı mısın” dedim.”Evet,ısrar ediyorum” dedi.
Paris’teyken tanıştığım Tülay adlı bir Türk kızı vardı.Onu,Ankara’ya çağırdım.Elazığ’a
turneye gitmeden önce evlenmeyi planlıyordum.Ona,evlenme teklif ettim.Kabul etti.Ben
yıldırım nikahı istedim.O normal nikah diyordu ama,yine de kabul etti.Başaramayacağımı
umuyordu.
Biltekin’in eniştesi Kırşehir’in Mucur ilçesinde hakimmiş.Ona gittik ve yıldırım nikahı kararı
aldık.Bir hafta içinde evlendik.
Tülay;düğün de istediğinden,Elazığ’a gelmedi.Ailesiyle İstanbul’a gitti.Orada düğün
hazırlıklarını yaptılar.Ben de izin alıp Elazığ’dan İzmir’e gelip ailemi aldım;İstanbul’daki
düğüne katıldık ve Tülay’ı alıp Elazığ’a döndüm.
Hem teftiş yaptım hem balayı yaptım.O sırada;orada Defterdarlık yapan kişiyle sonra
karşılaştık.Bana ”Beyefendi,Maliye müfettişlerinin olağanüstü kişiler olduklarını söylerlerdi
inanmazdım.Elazığ’da hem balayını,hem de ağır bir defterdarlık ve vergi dairesi teftişini
aksatmadan yürütmüştünüz.Helal olsun size ve sizlere” demişti.
Elazığ’da Karayolları misafirhanesinde kalıyorduk.Bizim gibi;yeni evli bir avukat ve eşi de
vardı.İkisi de İstanbulluydu.Onlarla çok güzel günler geçirmiştik.
Şimdi bir Vali Ertuğrul betiği daha
Kardeşim Uçmaz;
Ankara’dan bir kayboldun,pir kayboldun.Nettin,neyledin?Evlendin mi,yoksa hala bekar
mısın?Yenge hanım ne zaman geliyor? V.s…v.s..Bunlar;Vergi Usul Kanunu’na göre,on beş
gün içinde cevap verilmesi matlup sorular.Şimdi,gelelim rapora..
Benim,Malatya’da bu üçüncü haftam.Küçük bir inceleme vardı.Onu bitirip
postaladım.Şimdi,gelir vergisinden giriyorum.Bir muhasebat kontrolörü gelmek ihtimali
bulunduğu için,deplasmana tersten girdim.Eğer,kontrolör gelmezse,kontrpiyede kalacağım
muhakkak!..(Vergi dairesi teftişine başlamış,Defterdarlık teftişini kontrolöre yaptırmayı
planlıyor)
Üç hafta sonunda,sana ziyarete gelmeyi planlıyorum.Her seferinde burada bir gırgır
çıkıyor.İkisi eski vali üç mülkiye müfettişi ile iyi bir düzen kurduk,olup gidiyoruz.Sümerbank
87
fabrikasının misafirhanesinde kalıyorum.Rahatım iyi.Dairede yapılacak bir hayli iş
var.Fakat,katiyen dokuz-beş mesaisi dışında kendimi harcamıyorum.
Benim evlenme işi hala askıda,kızın annesi geçen gün ağabeyimleri ziyaret ederek,kızın son
imtihanına gireceği sekiz Temmuz’a kadar beklememizi rica etmiş.Sekiz Temmuzdan sonra
biz resmen talepte bulunacağız,onlar da düşünüp taşınıp karar verecekler.Benim anladığım
kadarıyla,kızın aklı bu işe yattı.Ancak,bizim turne işi(Her yıl dört ay boyunca Anadolu’ya
teftişe çıkmak) onu ciddi halde düşündürüyor.Hoş,şu turne işi kimi düşündürmüyor ki!..
Sana,gelecek hafta sonuna doğru bir telefon edeyim.Duruma göre,ya sen buraya gel ya ben
oraya geleyim.Eğer,gelecek hafta sonu için burada cazip bir program olursa,sen buraya
gelirsin.Ne dersin?.
.Devre arkadaşlarından Hasan Fehmi Konyalı burada,Darende’de kaymakam:Kendisine,bir
hafta sonu da seninle birlikte ziyaretine geleceğime dair söz verdim.Burum vaziyetleri
böööle,böööle…Özlemle gözlerinden öperim.Gendinge mugayyet ol!..
Ertuğrul’un bu davetine uyarak bir hafta sonu Malatya’ya gidip onun konuğu olduk.Ertesi
hafta o bize geldi.Hazar Gölü kenarında Defterdarlığın yazlıkları vardı.Onlardan ikisinde
kaldık.Bir sabah;Ertuğrul lojmandan çıkarken bir yılana rastladı ve kapıyı üzerine kapatıp
öldürdü.
Başka bir hafta sonu da;Bingöl’de teftişte bulunan Ayçal Uluğeçit’e gittik ve Bingöl’ü de
gördük.
Ağabeyimden gelmiş bir betik.Kendisi;ilk okul öğrenimliydi.
Kardeşim Uçar Demirkan;
Evvela selam eder hatır şerifini sorar;iyi olmanı ulu mevlaya dua ederim.Sıhhatin iyi midir,iyi
olmanı erenlerden niyaz ederim.
Göndermiş olduğun son mektubunu aldık ve memnun olduk.Valide ve peder
iyi,sıhhatlılar.Ayriyeten,göndermiş olduğun iki yüz elli lira parayı almış bulunmaktayız.
Senin bu aniden evlenmen bizi afallattı,neyse bu ani karar ve evlenmen sana hayatta mesut ve
bahtiyar bir hayat yaşamanı Allah nasip etsin.Başka bir diyeceğim yoktur.
Biz üç kardeşiz.En ufak olan kız kardeşimiz,kendi işini kendi gördü,bir mürvet görmedik.Sen
de kendi işini kedin gördün,bizlere hacet kalmadı.Üzüntümüz bundandır.İnşaallah,hayatta
mesut olursunuz.
Hemşirenin çocukları,sınıflarını geçtiler.Bu taraftan çok selamlar ederiz.
Hasretle gözlerinden öperim.
Avrupa’dan döndükten sonra ben Ayhan Öner üstad ve Tuğrul Bilen Ünal ve Mustafa Görson
adlı muavinler;çok güzel bir Gaziantep ve Maraş turnesi yapmıştık.Orada yanımızda
olan;Tuğrul Bilen Ünal’ın yetkili muavin olarak gittiği Safranbolu’dan yazdığı bir betik.
Sevgili üstad;Mektubunuz,iyi temennileriniz ve resim için,çok teşekkür ederim.
Sizin evleneceğinizi sürpriz haber olarak Salih’ten duymuştum.Ancak,gün ve yerini
bilemediğim için kutlama olanağı bulamadım,özür dilerim.Gecikmiş olmakla beraber tebrik
eder,sonsuz mutluluklar dilerim.
Ben,Karabük’te demir çeliğin misafirhanesinde kalıyorum.Saim ve Yavuz beyler de,benden
bir hafta sonra geldiler,onlar da oradalar.Akşamları,beraber oluyoruz.Oldukça rahat ve iyi bir
turne yapıyorum,ancak geçen seneki ile mukayese dahi etmeye kalkmayacağım.
Maden’e herhalde gitmişsinizdir.Safranbolu;Maden’e oldukça benziyor taşlı ve dik yolları
ile.Bir diğer ve en önemli özelliği ise;manda etini çok sevmeleri.İçecek suyumu,termosla
Karabük’ten getirdiğimi de yazarsam,Safranbolu’yu epey tanıtmış olurum herhalde.
88
Bunun yanında;Karabük,kirli havasına rağmen,her türlü imkanı olan bir yer.Arada,on
kilometre mesafe olması ve daire dışındaki saatlerimi Karabük’te
geçirebilmem,Safranbolu’yu daha yakından tanımama fırsat vermemekle beraber beni çok
memnun ediyor.
Sizler,yerinizden memnun musunuz?Ben,evvelki sene Sümer(Oral Maliye Bakanlığı
yapmıştır) beyin refakatinde bir ay Elazığ’da turne yapmıştım.Gölü ve Keban’ı çok güzel ve
ilginç bulmuştum,bilmem siz ne düşünüyorsunuz?
Ayhan beyle görüşebiliyor musunuz?Şimdi olmasa bile Ayhan bey Erzincan’a gittiğinde
herhalde görüşebilirsiniz.
Üstad;şayet Maraş’ı özler de görmeğe giderseniz,ağabeyim Çağlar(Zıraat bankası
müfettişi)orada turnede.Sizi gıyaben tanır ve görmekten memnun olacaktır.
Mustafa’dan kart geldi.Hareket,sıfır diyor!..
Ben bu ayın sonunda Bartın’a geçmeyi planlıyorum.Aslında,burası herhalde oradan(bir kere
gördüm)daha rahat ama,iki aydan fazla kalırsam programı yetiştiremem.
Şimdilik son verirken,hanımefendiye hürmetler.
Sevgi ve saygılarımla.
Kız kardeşim Müzeyyen’den gelmiş bir betik
Ağabeyciğim;Göndermiş olduğun mektubuna çok memnun oldum.Tebriklerine çok teşekkür
ediyoruz,çocuklar için.
Burada havalar çok sıcak geçiyor.Pazar günü denize,Aliağa’ya gittik.Yanımızda annem de
vardı.Bir haftadır yanımızda idi.Bugün İzmir’e eve gidecek.İki gün sonra,yine yanımıza
gelecek.Bahçe hoşuna gitti(Menemen’deler).Bir hafta yanımızda bir hafta İzmir’de idare
ederiz.Nalan için ilaç aldık.Fazla sivrisinek ısırıyor.
Bu sene sen,denize hasret kalacaksın.
Tülay’dan bahsetmişsin.Gözümde canlandırdım.Herhalde tatlı bir tip.İzmir’e mi,İstanbul’a mı
yerleşeceğinize karar vermemişsiniz.İnşallah,İzmir’e yerleşirsiniz.Ne kadar olsa;Doğan’a ders
bakımından yardımın olur.Doğan,İzmir’e yerleşmeni çok istiyor.
Bizim miras davası,ev satıldı,bahçe için mahkemede.İnşallah,o da bu sene hal olur.Bahçeyi
tamir edeceğiz.Bu iş için,Hikmet beyi avukat tuttuk.
Çocuklar iyi,tatillerini sıhhatli olarak geçiriyorlar.Enişten de iyi.Ben de bu ay tatile
çıkacağım.Temmuzu evde geçireceğim.Çocuklarla daha iyi meşgul olurum.Çok çok selam.
Tülay da orada ise;ona da selam eder iyi ve şen günler dilerim.
Mektup yollarsan,şu adrese yolla.
Kız kardeşim Müzeyyen;orta okulu bitirdikten sonra;on üç ya da on dört yaşında kocaya
kaçtı.Babamın rızasıyla evlendiler ve arka arkaya iki oğlan ve bir kız çocukları oldu.
Enişte;liseyi bitirmişti.İşi yoktu.Kahvehanelerde garsonluk yaparak yaşamını kazanıyordu.
Müfettiş olduktan sonra;Müzeyyen’e bir dikiş makinesi satın aldım.Onu,kız meslek lisesine
de yolladık.
Sonra;İzmir’in en ünlü kadın terzisinin yanında çalışmağa başladı.Sonra,kalfası oldu.O
kadın,piyasadan çekilince de,onun müşterileri Müzeyyen’e gelmeğe başladı.Vali
hanımı,milletvekili hanımları,bakan hanımları Müzeyyene dikiş işlerini yaptırmağa başladı.
Bu yolla elde ettikleri olanaklarla üç çocuklarına da yüksek öğrenim yaptırdılar.Birsi gıda
mühendis,birisi elektrik mühendisi,kız olan da zıraat mühendisi(Şimdi üniversitede doçent)
oldular.
Radi Dikici ve Ayhan Öner üstadlardan ortaklaşa bir betik
Mektubunu aldım.Tahminimize göre;bugün evleniyor olmalısın.Tanrı rahmet eyleye!..
89
Cengiz gelecek Perşembe evleniyor.Noluyor yahu bizlere?..Tam böyle turne arifesi.
Uçarcığım;bu senin sandık borcu biraz karışık.Bendeki,daha doğrusu bana aktarılan kayıtların
şöyle:
Aidat 1800
Borç 2000 lira.
Bu kayıtlardan sonra,hiçbir hareket görmemiş durumda.Ankara’dan borç kaydın intikal eder
etmez,yeni borcu izleyeceğim.
Şimdi lütfen ve acele;Şubat bin dokuz yüz yetmiş tarihinden itibaren yatırdığın aidat ve
borçların dekontlarını gönder,hesabını düzeltelim.
Ancak,biz 10189 nolu hesabı kapatalı üç ay oluyor.Oraya yatırdığın paraların,sana geri
dönmüş olması veya Ankara’da bulunduğun sırada yatırdıklarının encamını araştırmış olman
gerekir.
Bundan sonra,lütfen borç taksitlerini ve aidatını ..nolu Maliye müfettişleri yardımlaşma ve
dayanışma sandığı hesabına yatır.(Cengiz’in daha önce bu hesap numarasını sana bildirdiğini
tahmin ediyorum)
Mutluluk dileklerimi,lütfen eşine de ilet.
Cevabını çabuklaştır.En geç Haziranın yedisine kadar bana varsın.Sana kati durumu
bildireyim.
Gözlerinden öperim,tekrar mutluluklar dilerim.
İki gözüm;
Evlendiğin haberi doğru ise,önce tebrik eder,sonra da haberin teyidini müteakip dört yüz lira
“evlenme ikramiyesi” alabileceğini müjdeleriz.Bir dilekçe ile sendika başkanlığına müracaat
yeterli oluyor.Gözlerinden öperim.
Gıcık Cengiz de ekleme yapmış
Uçarcığım;
Senin bu yaptığına hıyarlık ve de kalleşlik denir.Ulan,benden bir hafta evvel yıldırım
nikahıyla evlenmenin alemi var mıydı!..Mamafih,tebrikler,gözlerinden öperim..
(Gıcık Cengiz,aramızdaki beş yüz liralık iddiadan söz etmiyor!)
Yıldırım nikahımıza karar veren hakimden gelen bir betik
Mektubunuza geç cevap verdim kusura bakmayın.Ancak,,film dolmuş ve tab edilmiş.Her
pozdan ikişer adet çıkarmışlar.Aşağı tab kurtarmazmış.
Size on altı adet gönderiyorum.Önceden bir kart iki lira idi zam yapmış,şimdi iki buçuk lira
olmuş.Ben de,aynı fiyattan aldım.
İstediğiniz kadar tab ettirebiliriz.
Nasılsınız,turne nasıl geçiyor?
Biltekin de Kozaklı’daki işi bitirdi.Şimdi Aksaray’da,Ağustos yirmiden sonra,buraya
gelecek.Selam ve sevgilerimi gönderirim.
Nikah sırasında çekilen resimlere hemen elli kuruş zam yapmışlar.Günümüzde de
öyle.Evlenmeye giriştin mi,önüne gelen kazık atıyor.
Maraş turnesinde yanımızda olan muavin Mustafa Görson’dan gelen bir betik
Mektubunuzu ve resmi almak,benim için hoş bir sürpriz oldu.Ancak,PTT anlaşılmaz
biçimde,onu bana ayın yirmisinde ulaştırdığı için,cevabım biraz gecikti,özür dilerim.
Bu fotoğrafın arkasına hemen “Teknepınar,1969 turnesi” diye bir not düşüverdim.Aklımda
kaldığına göre,Teknepınar diye nefis bir yerden dönüşte objektifinize
yakalanmıştık.Hani,Tuğrul,kavunumuzu kaybetmişti suya atıp!..
90
Mektubunuzu almadan birkaç gün önce Malmüdürü’nün masa takvimin yaprakları arasında
bir pusulanız gözüme çarpmıştı.Memurların izne ayrılmaları konusundaydı.
Konuştuğumda,çok kısa bir süre kaldığınızı,adi emanetlere baktığınızı söylemişlerdi.
Size bir kartpostal atmayı düşünüyordum desem(…mı acaba) demezsiniz herhalde.
Üstadım;burada iş o kadar çok ki,ders çalışma ile iş yapma arasında ağırlıklı bir ortalamaya
henüz vardım sayılmaz.
Voksiyi Elazığ’a götürdünüz mü diyecektim(Yani voksi sizi götürdü mü anlamında)masanın
üzerindeki haritadan mesafeye baktığımda ııhh..dedim.Belki de yanıldım(..mı acaba)
Elazığ’ın en mutlu günleri sizin olsun dilerim.Hoşça kalın.
Not(Bence mektuptan önemli)
Evlenmiş olmanıza çok sevindim.İki kişiyi ilgilendiren kararların sessizce alınması,benim de
tercihim.
Yürekten kutlar;hep ama hep mutlu olmanızı dilerim.Henüz tanışmak bahtiyarlığına
erişemediğimiz yengemize de selamlar ve saygılar sunarım.
Tekrar,içtenlikle tebrikler.
Annemden gelmiş bir betik
Gönderdiğin mektupların üçünü de aldık.Evlendiğini öğrendik,Allah mesud etsin.Eşinin
İstanbul’a gittiğini söylüyorsun.Yanına geldiği zaman,bize mektupla bildir.
Mektupta paran olmadığını söylüyorsun.Bu ay bize para göndermeyecek misin?
Biz de burada sıkılıyoruz.
Ağabeyin sana kızıyor.Ondan,tesirli mektup alırsan alındırma.Bunlar,böyle gelir geçer.Yeter
ki,ikiniz bir arada mesut olun.
Çok uzaklara gittin.Yakınlarda olsaydın,yanına gelmek isterdim.Neyse,beş altı gün sersemlik
çektim,ağladım,sızladım,oturdum.
Baban,ağabeyin iyiler,selam ederler.
Evin içinde,öyle bir durgunluk var.Hem sevindik,hem üzüldük.
Bu ay altmış lira elektrik parası geldi.Bunun yarısı ev sahibine aitmiş,saat depoziti
yokmuş.Gelecek ay otuz lirayı aylıktan kesersin.
Gelinin annesi babası İstanbul’da mı oturuyorlar?
Mektubuma burada son verirken mektuplarını bekler,gözlerinden öperim.
İyi günler dilerim,iyi iyi haberler beklerim.
Not:Otuz lirayı gelecek ay bana göndereceksin.Manto parasını elektriğe verdim.
Demek ki;evlilik mali durumum için tam bir yıkım olmuş!..
İzmir’de uzun süre birlikte çalıştığımız Ercan Meftunoğlu’dan gelmiş bir betik.
Uçar kardeş;
Ayrıldım,bir mektubunu aldım,bir daha haber çıkmadı.Mektupta “evleniyorum” demiştin.Geri
kalan malumatı Halit’ten aldım.Ankara’ya gelince;Nevzat Özkan,senin evlenip evlenmediğini
benden sordu.”Yıldırım nikahı yapmış galiba” dedi.Bir bilgim olmadığını
söyledim,yalnızca,bana evleniyor diye yazdı dedim.
Sonra,eve uğradım ve evleneceğini söyledi Ertuğrul.Hayırlı-uğurlu olsun.Tebrikler.Karını da
ayrıca tebrik ederim.İkinize,mutlu yarınlar dilerim.Bakalım,ne zaman karşılaşacağız,karılar
biri birini tanıyacak?..
Biz,2.6.1970 de Tokat denen ile geldik,anasının dini bir yer.Bereket versin,şans yaver
gitti,hemen bir ev tuttuk ve ilk geceden itibaren evde kaldık.Yatak,yorgan,somya v.s derken
düzeni kurduk.Şimdilik iyi gidiyor.Ama,can sıkıntısı caba.Otel derdi çekmediğimiz için çok
mutluyum.
Birinci ayı,hayırlısı ile geride bıraktık.
91
Sana havadislerim var.Belki sen de duymuşsundur.
Senin,A. H. meselesi,bakanlıkta kargaşalık çıkarmış.Büyük bir kampanya şeklinde senin ve
benim aleyhimize jurnal söz konusu……….ler;hiçbir şey yapamayınca,ulu hakana yapılan
jurnalı son çare olarak kullanıyorlar.Bu kadar adi herifin bir kampta toplanması,aslında
tesadüf değil.Ama;dönüşte Ahmet Tevfik Alpaslan ile kıyasıya bu olayları
konuşacağım.Neticede,biliyorsun düşüncelerimizi.Bu ….lerin adını dahi anmak gereksiz.
Bu işe;Vali N. K. Ş’ün nasıl karıştığını bir türlü anlayamıyorum.Galiba,Defterdar itiyor
adamı..Ama,ben elimdeki iki kozu(biri bildiğin
Takdir komisyonu başkanı ifadesi,ikincisi sen gittikten sonra Konak vergi dairesinde cereyan
eden olay)başkanlığa,ağır bir dille yazılmış yazıya ekleyip gönderdim.Tahmin ederim “cuk
oturdu”
İşte böyle;müslüman oğlu Uçar.
Mektubunu beklerim.Karakediler aramızda.Benimle görüşmeden demarş yapma.Kulisim
olabilir,biliyorum.Şimdilik hoşça kal.Tekrar tebrik ve saadetler.
Not:Zıraat bankası İzmir şubesi 16.6.1970 tarihli bir ihbarname tebliğ etti bana.Haberin var
mı?(Borcuma kefil olmuştu)
Bu A. H. olayı;Müfettişlik yaşamımda kendimi baskı altında duyumsadığım ilk olaydır.
Takdir komisyonunda görevli bu kişinin,rüşvet karşılığı matrahları az takdir ederek vergi
ziyaına yol açtığını saptamış ve rüşvetten suç duyurusunda bulunmuştum.
Adamın,emekliliğine bir yıl kalmış.Rüşvetten hüküm giyerse;emekli maaşı
bağlanmayacakmış.Onun için,raporumu değiştirmemi istediler.
Ben şiddetle karşı çıktım ve raporumu değiştirmedim.
Rüşvet,bir taksinin içinde alınıp verilmişti ve taksi şoförü de ifadesinde bunu belirtmişti.
Olayı benden çözemeyenince;şoförü bulmuşlar;”müfettişe ifadeye gittiğimde sarhoştum.Ne
dediğimi bilmiyordum” demiş ve ifadesini değiştirmiş;buna göre adam hakkındaki davayı
kaldırmışlardı.
Yine de adam,bir yıl daha bekletilmeden emekli edilmişti.
Ayhan Öner üstadtan gelmiş bir betik.
Ayhan Öner;benden üç yıl önce Mülkiye’yi bitirmişti.İzmirliydi.Gaziantep ve Maraş turnesini
birlikte yapmış ve çok tatlı günler geçirmiştik.
Sonra;kuruldan ayrılıp Et Balık Kurumu Genel Müdürü yardımcılığı yaptı.Oradan;Yaşar
Holding’e geçip Pınar Et,Pınar Su ünitelerini kurdu.
Oradan da ayrılıp çeşitli özel sektör kuruluşlarında Genel Müdürlüklerde bulundu.
Sevgili ve de sevimli patron;
Ben seni,Elazığ’da balayı yapıp keyif sürüyor diye düşünürken,bekarlığın sefaletinden
yakınan mektubunu aldım.
(Mektubu 1 Temmuz 1970 de yazmış ve kabotaj bayramımı da kutlamış!.)
Dostum;nikahtan sonraki-ama hemen sonraki-bekarlığa başka bir isim bulmalı.Seninki,idam
mahkumlarının hükmün yerine getirilmesinden önce hücreye konulmaları gibi bir şey
olmuş.Neyse,üzülme.bir gün sabaha karşı senin kapın da çalınır!..
Fotoğraflar için teşekkürler.Bu seneki turne,hiç de geçenkine benzemiyor.Yalnızlık bir
yandan,yenecek Anadol parçası yokluğu bir yandan(Bir Anadol arabası olmuştu);rezalet bir
şey kısaca.Tükelmeye çalışıyoruz,ne edersin.
Geçen hafta Turgut gelmişti.Oturup bir güzel kafaları çekip sohbet ettik.Bakalım,bir daha ne
zamana kısmet olur.Sen de uzak düştün be patron!..Hiç değilse;Erzincan’da falan
olmalıydın.Arada bir gelip kafanı ütülerdim senin.Neyse;seneye inşallah,seneye..Seni de
benim gibi sürdüklerine göre,sinek şaapmadık bir yerlerde yakın düşeriz gene.
92
Patron,kusura kalma ya,ben de önüme gelene senden “pişkin müfettiş” diye bahsederdim.İki
gözüm,evlilik,iki yönden tazminatı gerektirecek derecede büyük bir felaket
sayılmaz.Sendikamız,bir dört yüz gaymeden felaketzedeleri görüyor ama,sandık bulaşmıyor
böyle şeylere.Yıkılana,bir tekme de o atıyor.On kağıt faizle aylık kredi,yüzde altı faizle
normal kredi veriyor.Sonra da,her ay taksit diye,adamın canına okuyor.İhtiyacın olursa,iki
satırlık bir dilekçe ile Radi’ye başvur.
İşte böyle dostum,gene yazarsan sevinirim.
DSİ muhasebe müdürü kadri bey orada ise,selamlarımı ilet.Gözlerinden öperim.
Gıcık Cengiz’den bir betik daha
Şakırt,seni dava ettim.Artık,mahkemelerde uğraş dur,yürüme!..
Geçenlerde,yani senin Mühürdarda kokteyl verdiğin günden dört gün sonra,kokteyl davetiyeni
aldım!..(Burasını yüksek sesle okuma!)
Ulan hıyar,insan Pazar günü yapacağı kokteyl için davetiyeyi Cumartesi günü postaya atar
mı!..Üç gün önce atsaydın,elime geçerdi.Ki,o Pazar İstanbul’daydım.
Zeliha,yirmi gün burada kaldı.(Polatlı’dan yazıyor)
İzni bittiği için,İstanbul’a götürdüm.
Ben daha bir ay buradayım.Ondan sonra,herhalde Kaman’a geçerim.Sana,hareketimi yazarım.
İstanbul’a yerleşeceğinize,katiyen memnun olmadım!..Tasallutlarından,evimi masun tutmak
için sırra kadem basacağım!Bizim ev,fukara aşevi değil birader!..Sonra,senin güllaç
taleplerinden bıkar,usanırız.
İnsan,züğürtleyince eski defterleri kurcalarmış,sen de öyle.Ancak,1961 de kaydettiğimiz(kim
evlenirse öbürü ona beş yüz lira vereceğine dair iddia) o alacak kayıtları,213 sayılı kanun ile
T.Ticaret kanunu hükümlerine göre,defterler beş yıl saklanacağından,mahzene
kaldırılmıştır.Avucunu yala da umacık olmayasın!..
Tülay hanıma selam,sevgi ve saygılar.Senin de gözlerinden öperim,şayet çapak yoksa!..
Müfettiş yardımlaşmasına bir örnek oluşturan bir Vali Ertuğrul betiği daha.
Ümid ederim Malatya’dan Mamuret-el Aziz vilayetine “safe and sound”-sağ salimin
İngilizcesidir.Hadi,beleşten lisan bilgin de artıyor bu arada!-varmışsınızdır.Sana ve Tülay
kardeşimize,bize güzel bir hafta sonu geçirmek imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Ben,Pazartesiden itibaren vites değiştirdim.Yahu,bu işler bitmeyecek.Fakat yokuşa
sarınca,motor tekliyor!..Artık,ihtiyarlıyoruz mu ne,yorulup sıkılıveriyorum.
Şimdi,sana bir problem:Ancak,bu hadise Malatya ve Elazığ arasında biraz sert yazışmaya yol
açan bir ihtilafa sebep olmuş.Onun için,usturuplu bir şekilde el atıver.
Efendim,Elazığ’dan Güler Sezikli diye bir kızcağız “köy ebe mektebi” ni
bitirmiş.Sonra,mecburi hizmetini bitirmeden ayrılmış.Tazminatını,bura muhasebe müdürlüğü
zimmete almış ve müteselsil kefili yine Elazığ’dan Asım Çöteli’den tahsilini Elazığ
Defterdarlığı’ndan istemiş.
Elazığ Defterdarlığı bir yazı ile,umumi hükümler hakkında dava açılmak üzere,dosyanın
hazine avukatlığına verdiğini bildirmiş.Ancak,halen yürürlükte olduğu sağlık teşkilatınca
teyid edilen 4459 sayılı kanunun 3 üncü maddesine göre,bu husustaki amme alacağının
“Tahsili emval kanununa ve dolayısıyla 6183 ün 2 inci maddesine göre de bu kanuna göre
tahsil edileceği” hükme bağlanmış.Bu durumda;umumi hükümler muvacehesinde dava
açılmaya gerek yok.
Bu nedenle;senden,bir kere bu işin sürüncemede kalmasını önlemeni,ikinci olarak haciz
safhasına kadar gelmiş takibin gerçekleştirilerek,paranın münasip bir şekilde tahsilinin
teminini rica ediyorum.Bu konuda,orada da teferruatlı bir dosya bulunduğunu sanıyorum.
Şimdilik bu gader.Sana ve Tülay hanıma selam,sevgi ve saygılarımı en iyi dileklerimle
iletirim.
93
Bingöl’de teftişte bulunan Ayçal Ulugeçit;oradaki vali ile çekişmeye girişmiş ve olay
yaratmıştı.Sanırım;teftişi kestirip Ayçal’ı geri çağırmışlardı.Bu olayla ilgili olarak Ayçal’dan
gelmiş bir betik.
Sevgili üstad;
Bir gittik tam gittik,neyse ki yüzümüz ak,alnımız açık döndük.Tafsilatını,İstanbul’da
anlatırım.
Haklı olduğumuz neticesine varıldı(Ferda bey ve bir İçişleri başmüfettişi,vali ile aramızdaki
ihtilafı inceledi.)ben,raporu okudum.Bingöl’e avdet ve teftişe ve konuyu tetkike devam.
Bu arada üç Ağustostan on beş Eylül’e kadar turneyi de geçirmiş olduk.Her hafta İstanbul’da
idim ve hatta İzmir dahi yaptım,oh olsun kıskan işte beni!..
Sizin Keban’a geçtiğinizi öğrendim ama,yine de mektubu Elazığ’a yolluyorum,nasıl olsa size
ulaşır.
Eh,sizin turne bitti demektir.Öğrendiğime göre Recep,Sümer,Recai İzmir grubuna
katılıyormuş.
Ekim sonu görüşmek niyeti ile gözlerinden öperim.Yengemize de çok çok saygı ve
selam.Ben,Ekim’in başına kadar burada olacağım.Tekrar selam,yanaklarından öperim.
Kardeşin Ayçal.
Vali Ertuğrul’dan bir betik daha.
Turne artık iyice hızlı bir havaya girdi.Can havli ile eşi dostu aramak fırsatını da bulamaz
olduk.
Amerikalı misafir ile ilgili programı iptal ettik.Aniden;Amerika’ya dönmesi gerekti.O
Malatya’ya gelmeyince de ben,Kayseri’ye gittim.Misafirimiz,Alptekin ve ben,dört gün
beraber olduk.Böylesi;belki de daha iyi oldu.Zira;hep beraber Ürgüp ve civarını gezmek
imkanını bulduk.
Programın bir hafta kadar uzayacağını sanıyorum.Zira;hem Kayseri ziyareti dört günlük
gecikmeye sebep oldu,hem de ben,vergi dairesinden hala kurtulamadım.Muhasebe ve milli
emlak müdürlüklerini dört hafta içinde tamamlayabileceğimi sanıyorum.Böylece;turnenin
normal bitimi olan sekiz Ekim yerine,on beş Ekim’de geri dönmeyi planlıyorum.
Bu arada,bir hafta sonu Kaban’a gelip barajı da görmek arzu ediyorum.Dönüş tasavvurlarını
yazarsan memnun olurum.Bu arada;canın çektiği an Malatya’ya da gelebileceğini aklından
uzak tutma.
Petit Orhan burada teftişte.Fakat,bir türlü doğru dürüst bir araya gelip konuşamadık.
Başarı dileklerimle birlikte gözlerinden öperim.
Bir ev sahibi betiği örneği
Sayın muhterem kiracım Uçar bey;Göndermiş olduğun mektubu aldım,çok memnun
oldum,çok teşekkür ederim.
Göndermiş olduğunuz kiralar,posta vasıtasıyla her zamanki gibi gelir.Merak edecek bir sebep
yoktur.
Ortak masrafa gelince yetmiş yedi buçuk lirayı kiradan kes,makbuz da ileride bize lazım olur
mu,orasını bilemem.Geçen sene,altmış dokuz,yetmiş senesine ayit dört yüz küsür lira
kesmişlerdi.
Bu parayı nereye harcadılarsa,doğru dürüst bir masraf görünmüyor.Her sene bir yönetim
değişip başarılı bir iş gören yok.Sonsuz selamlar.
Elinden sıkar iyi günler temenni eder,işlerinizde başarılar dilerim Uçar bey.
Eşinize selam eder,hal ve hatırınızı sorar iyi günler temenni ederim.
94
Coşkun beye ve Melahat hanıma(Üstümüzdeki komşularımız)selamlar,hatırını sorar,iyi günler
dilerim.
O. E.adlı bu kişi;Caddebostan’daki kiralık oturduğumuz apartman katının
sahibiydi.Apartmanın adı Akbank İkramiye Apartmanıydı.Ev sahibine;vadeli hesabı
dolayısıyla çekilişte ikramiye olarak çıkmış.O zamanlar;bankalar ikramiye olarak apartman
dağıtma yarışına girişmişlerdi.
Bu kişi;Ankara’nın bir ilçesinden Ankara’ya göçmüş ve Cebeci mezarlığının yakınında
bahçesi geniş bir gecekondu yapmış.Menderes;bunlara bedava tapu vermiş.Böylece;orada evi
olmuş.Bir minibüs satın almış ve dolmuşçuluğa başlamış.
Ben kiracısı iken,zaman zaman İstanbul’a gelir ve evin durumunu görmek için bize uğrardı ve
muhabbet ederdik.
Anlattığına göre;yapsatçılar gelip buna bir öneride bulunmuşlar.Gecekondusunu yıkıp Kırk
daire ve yirmi dükkanlı bir yapı yapacaklar;yarısını buna vereceklermiş.Kabul etmemiş.”Para
biriktiriyorum,yapıyı ben yapacağım” diyordu.Yaşamımda rastladığım en talihli adamdı ev
sahibim.
İlhan Ersen;Mülkiye’den sınıf arkadaşımdır.Askerliğini yaptıktan ,bizden iki yıl sonra Teftiş
kuruluna girmiştir.Uzun süre Maliye müfettişi olarak çalışmış;sonra Yeminli Mali
Müşavirliğe başlamıştır.
Müfettişken Cemal Süreya üstadla elele verip Maliye Yazıları adlı güzel bir bilimsel dergi de
yayınlamışlardı.
Ondan gelen bir betik.Amerika,Bloomington’dan yazmış.
Mektubuna ancak bir ay sonra cevap vermemin nedenini ihmalciliğime vermeyeceğini
umarım.Sınavlar yeni bitti.Sekiz Şubat’ta da yeni dönem başlıyor.
Sana;buradaki yaşamım konusunda biraz bilgi vereyim.İndiana Üniversitesi’nin ekonomi
bölümüne devam ediyorum.Bayağı zor bir okul.Bu güne kadar gelebilmem,kendimi
zorlamam sonunda oldu;yoksa şimdi Türkiye’de bulunmam,işten bile değildi.(Master
çalışmalarında başarılı olmayanları,geri çağırıyorlardı)
Biraz daha gayret edersem(yani günlük çakışma ortalamamı sekiz saat olarak tutmakta devam
edersem)Haziran ya da Ağustos ayında Türkiye’ye döneceğim.
Bu arada;birçok şey edindiğim muhakkak.Ekonomiyi biraz daha iyi öğrenmek,Türkiye
konusunda daha serinkanlı düşünmek,bol bol kitap okumak,en yeni akımları izlemek,bazı
“şarklı” yöntemleri atmaya çalışmak,kız ilişkilerini daha normal bir düzeye getirmek,her
ulustan ve her tip kişileri tanımak…gibi.Ama;bunlar içinde en önemlisi,galiba çalışma zevkini
yeniden kazanmam oldu.(Dünyanın en büyük ve rahat kütüphanelerinden birinde,bu zevki
elde etmemek mümkün değil zaten).
En büyük hayal kırıklığım ise;İngilizcemin yeterince ilerlememesi oldu.(Ders çalışmaktan
konuşmaya ve televizyon seyretmeye vakit bulamıyorum)
Burada;edebiyata meraklı ve “Halkın Dostları” dergisinde yazıları çıkan Haluk Şahin adlı bir
arkadaş var.Onun sayesinde,edebiyat ve sanatla olan ilgimi sürdürüyorum.Senin de,edebiyat
ve tiyatroyla ilgilenmeğe devam ettiğini sanıyorum.Yoksa;evlendikten sonra ,bu işler yattı
mı?..
Yıldırım hızıyla yaptığın evlenmeyi-biraz gecikerek-kutlarım.Son günlerdeki evlenme
salgınının nedeni ne ola?Gittikçe yaşlanmamız ve “evde kalmak” korkusu mu,yoksa daha az
güç beğenir olmamız mı?Hele,Cengiz ve Orhan’ın ,bu işe nasıl karar verdiklerini
anlamıyorum.
Adnan Erdaş’ın başkanlığından memnun musunuz?Hepimizin Ankara’da bulunmasının bazı
güzel yönleri de yok değil hani.
95
Mutluluklar dileğiyle gözlerinden öperim.-Adını henüz bilmediğim-yenge hanıma selamlar.
Mektubunu bekliyorum
Vali Ertuğrul’dan gelmiş bir betik
Mektubuma öncelikle bana ve Ankara’lı diğer arkadaşlarıma,İstanbul’da bulunduğumuz
sürece göstermiş olduğunuz candan ve yakın ilgi ve misafirperverlik için teşekkür etmekle
başlayacağım.Dersaadette geçirdiğimiz üç gün,bilhassa benim için son derece iyi,bedenen
yorucu,zihnen dinlendirici ve neşeli bir dönem oldu.Herşey için herkese teşekkürlerimi
iletirim.
Senin ve Ayhan’ın bin beş yüz liralık tediye emirleri İstanbul’a gönderildi.İlgili mercilerden
arayıp alınız.
İstanbul’dan ayrılmadan önce,Radi benden Aralık ve Ocak aylarına ait sendika aidatlarının
hemen gönderilmesini istemişti.Fuat beyle konuştum.İntibak işlemlerinden mütevellit
problemler ve karışıklıklar nedeniyle,Aralık ve Ocak bordroları henüz
hazırlanamamış.Dolayısıyla,sendika aidatları da bankaya yatırılmamış.Bordroların bugün
yarın bağlanacağını ve sendika aidatlarının da en geç bu ay içinde yerine ulaştırılacağını
tahmin ediyorum.Bu hususu,Radi üstada iletirsen,memnun olurum.
Yavuz,İstanbul’dan bu akşam dönecek.Dört bin beş yüz lirayı göndermesini yarın kendisine
söyleyeceğim.Radi üstad merak etmesin.
Biltekin’den Turgut’a mesaj:Yirmi iki Marttaki toefl imtihanına hazır olsun.Yurt içi
maaşlarının ödenmesi ihtimali varmış.Yurt dışına bursla gidenler için.
Tekrar selam,sevgi ve en iyi dilekler.
.
Kız kardeşimden gelmiş bir betik daha
Ağabeyciğim ve Tülaycığım;
Nasılsınız,inşallah iyisinizdir.Bizleri soracak olursan,hepimiz iyiyiz.Ne zamandır,iki satır
yazıp atayım diyordum.Ancak,sezon(terzilik)işleri başladı.Çok sıkışıkız.
Geçen gün mektubunuzu alınca sizlerden haber almış olduk
Annemin gelmesini soruyorsunuz.Nisan’ın on ya da on beşinde doğum olacak
diyorsun.Annemi,doğumdan sonra yollarız.Lohusalığında
orada olur.Sağ salim kurtulsun da.Haberleri bekliyoruz.
Havalar da inşallah o zamana kadar düzelir.İki gündür;soğuk ve kar burasını alt üst etti.
Teyzeye ve amcaya selam eder,ellerinden öperim.Sizlere selam eder,mutluluklar dilerim.
Annen,baban,ağabeyin hepsi ayrı ayrı selam ederler.Çocuklar da ellerinizden öperler.İyi
günler dilerler.
İlhan Ersen’den gelmiş bir diğer betik
Kitaplardan ayrılıp bir şeyler karalamak olanağını bugün bulabildim ancak.Son dönem,bayağı
zor geçiyor.Okulların kapanmasına iki ay kala,ben henüz kesin durumumu bilemiyorum.Bana
zor gelen;bu üniversiteden mastırımı alamadan döneceğim.(ortalama B tutturmak
gerek).Ama;çok üzücü değil bu.”Türkiye’de devam ederim diyorum.
Senin yazıp çizme çabaların ne durumda?.Ben hala öğreniyorum;bilmediğim o kadar çok şey
var ki!..Arada;Halkın Dostları,Sosyalist Parti’yi,Yeni Edebiyatı okuyorum.Türkiye’de ilk üç
beş yılım gene “öğrenmekle” geçecek sanırım.Sonrasını düşünemiyorum..bir şeyler yaparım
belki..
Geçenlerde üniversite kitapevinde tiyatro ile ilgili kitaplara baktım.Çoğu ders kitabı,bu
nedenle öğretici yönleri ağır basıyor.Bir de,oyun kitapları var.Seçim yapmak zor benim
için;birkaç kitap adı verebilir misin(Dönerken bana tiyatro ile ilgili kitap getirmesini
istemiştim)?
96
Sizin bebekten ne haber?Sonucu,ben de heyecanla bekliyorum.(Bu mektubu yazdığı gün ilk
oğlum doğmuştu)
Sendika genel kurul toplantısı sonuçları ne oldu?Adnan beyin,müfettişleri Ankara’da toplama
sevdası,devam ediyor mu?
Turgut’un tatilini Avrupa’da geçirdiğini öğrendim.(Bir Polonyalı kızla aşk yaşamıştı.Yaz
tatilinde Londra’ya onun yanına gitmişti)Adam,iyice lüks yaşamağa başladı!..Kırık çıkık bile
engellemiyor Avrupa’yı yeniden görme isteğini!..Tanrı ıslah etsin!..
Bugünlük bu kadar olsun.Mutlu ve verimli günler dileklerimle gözlerinden öperim.Tülay
hanıma selamlar.Gene yazışalım.
Vali Ertuğrul’dan gelmiş bir diğer betik
Sevgili dost;
Davul II nin teşrifini(İkinci oğlum Kubilay)ben ve bu mutlu haberi duyurduğum diğer
arkadaşlar sevinçle karşıladılar.Hayırlı uğurlu olsun.Tanrı-ben kendisine hala inanıyorumanalı babalı büyütmek nasip etsin.Darısı bizlerin başına onur ve kahrı,müstakbel analarının.
Ankara’da durum,adamın aklını…edecek kadar karışık.Hergün bir dedikodu çıkıyor.Kimse
bir …bilmiyor.
Turne konusu hala askıda.Gidilecek mi,gidilmeyecek mi,ne zaman gidilecek,ne kadar
gidilecek,kimler gidip kimler kalacak?Meçhul.Daha doğrusu,bu komular hiç konuşulmuyor
üst kesimlerde.
Reis beyin İstanbul temaslarından bir haber sızmadı.Kimlerle ne konuşuldu,iletirseniz fena
olmaz.
Vekil,personel kanunu ile ilgili karar alma,değişiklik kararını getirme gibi genel
fonksiyonlarını bütçeden almış;sadece,rutin işleri bırakmış.Alınan işler de Muhsin Özbay
yönetiminde teftiş kurulundan bir gruba bırakılmış diye bir söylenti var.Fakat,eski
koordinasyon komisyonu üyeleri dahi,bu konuda haber sızdırmıyor.Bu arada,bakanlık teşkilat
kanunu tasarısının derhal toparlanıp meclise sunulur hale getirilmesi konusunda hummalı bir
faaliyet başladı.Örneğin,Tali bey bu çalışmalara girdi.Aydın da,Tetkik Kurulu adına bu
çalışmalara katılıyor.Fakat,henüz ortada,üzerinde konuşulabilecek bir haber yok.
Aydın’ın Ankara’ya gelme hususundaki talep ve teklifini havi mektubuna cevap
vermedim.Zira,heyet genellikle rölantide.Bizim iş,görünüşte benim üzerime yıkılmış
durumda.Kimsenin arayıp sorduğu yok.Cümbür cemaat bekliyoruz,siz de bekleyin!
Hayırlı olsun diyerek tebriklerimi sunar,Tülay yengemize ayrıca tebrik ve saygılarımı iletirsen
memnun olurum.Herkese salam.
Biltekin’den gelmiş bir betik
Sen ve Ayhan,lisan imtihanını kazandınız.Gönülden tebrikler.Sana gelen “başaramadı”
yazısı,Mayıs dönemi içinmiş.Bizde işler,altı ay rötarlı gider!..
Şimdi,kazandığınıza dair yazı,başkanlıkça size bildirilince,başkanlığa ikramiyenizin ödenmesi
için dilekçe gönderin.
Ben gerisi ile ilgilenirim.Marttan önce alırız sanırım.
Saadetler,gözlerinden öperim.
Avukat Haluk Baykent’ten gelen bir betik.Kendisi;İzmir’in iyi avukatlarındandı.Aynı
zamanda Cumhuriyet Halk Partisi İzmir il başkanlığı da yapmıştır.
Aziz Kardeşim;
Sana,davalar hakkında bilgi vermekte geciktim,özür dilerim.
Önce;ceza davasından söz edelim.Mahkeme;yüzde otuz seni,yüzde yetmiş Erdinç
Kubilayhan’ı suçlu bularak,buna göre Erdinç’in on beş gün senin de üç gün hapsile
tecziyesine karar vermiş,hapis cezasını para cezasına çevirmiş,bunu da tecil
97
etmiştir.Mahkeme;Erdinç’in cezasını tecil etmemiştir.(Bana çarpan taksinin şoförü on beş gün
hapis yatmış demek ki)
Hukuk davasına gelince;dava devam etmektedir.Ancak;sen İzmir’de iken Tam Sigorta
tarafından gerekli ekspertizin yapılarak araba hasarının tesbit edildiğini
bildirmiştin.Fakat,Tam Sigorta böyle bir şey olmadığını söz eder.Ben ayrıca elden takip
ediyorum.
Bundan böyle;dava safahatı hakkında bilgi vereceğim.Sevgi ve saygılar aziz kardeşim.
(Temyiz aşamasında yerel mahkeme kararı bozulmuş;bana vuran şoför yüzde yüz haksız
bulunmuştu).
Sırada;Halit Çil’den gelmiş;ilk oğlumun doğumunu kutlama telgrafı var.
Sizi ve Tülay’ı en içten duygularımızla kutlarken,oğlumuzun çok uzun ömürlü olmasını
dileriz.
Halit Çil;İzmir’in hemen –o sıralar-yarısının tanıdığı ilginç birisiydi.
Tatış’ın özel kolejinde matematik öğretmenliği yapardı.Ayrıca;muhasebe bürosu vardı ve bir
Polonya film makineleri kuruluşunun İzmir temsilcisiydi.
Aynı zamanda;masondu.
Mason biraderinin karısıyla aşk yaşadığından;uyutuldu.Sonra;o kadından da ayrıldı.Başka bir
kadınla evlendi.Belki;yeniden uyandırılmıştır.
Gerek bekarlık anıları;gerekse bu sözünü ettiğim olaylar nedeniyle çok güzel anılarımız
olmuştur.
Beni de;yollarına almak için çok çabaladı ama;ben o yola girmedim.Ama;ailecek
görüşerek,candan dostluğumuzu sürdürdük.
İlhami Soylu adlı bir malmüdüründen gelmiş bir betik.Teşkilattaki personel,zaman zaman
Maliye müfettişlerinden yardım isterlerdi.Bizler de;onları iyi tanımış isek iyi refere ederek
istediklerini yapardık.Malmüdürü bey;Vergi Dairesi Müdürü olmak istiyordu.
Sayın Uçar Demirkan bey
Maliye müfettişi
Bu mektubumla,zatıalinizi rahatsız ettiğim için,özür dilerim.
Teşkilatınız mensubu olarak,ekte sunduğum ve Bakanlık Makamına aslını arz ettiğim
dilekçemdeki hususlar için,yardımınızı bekler himmetinizi esirgemeyeceğinize eminim.
En derin saygılarımı sunar,emirlerinizi beklerim.
Cengiz Altuğ’dan gelmiş gırgır bir betik daha.
Davacı.Cengiz Altuğ,Polatlı emvalinde emvalsizlerden!..
Davalı:Uçar Fersangue,malum hastane cıvarı(Elazığ)
Dava konusu:Kafa ütülemek,mektuplar vasıtasıyla.
Olay:Efendim,bendeniz,bir vakitler sultanlığımı yaşarken,yukarıda adını ve soy adını(ki adı
ve soyadı vasıflarıdır)belirttiğim ademle ”herkim daha önce ayvayı yerse,diğeri ona teselli
mükafatı-baş sağlığı ikramiyesi!-olarak beş yüz paps verecek” şeklinde bir anlaşma
yapmıştık-yapmaz olaydık keşke!Günlerden bir gün bu fakir,o sultanlık hudutları dışına sürüldüğü cihetle,halen Elazığ’da
malum hastane(Cüzam hastanesi)cıvarında ikamet etmekte olan ilgili ilgisiz! Davalı şahıs,söz
konusu beş yüz papeli ödemekliğim hususunda muhtelif varakparelerle(!)kafamı
ütülemektedir.Ancak;aşağıda belirteceğim kanuni(Cemil efendi!) ve gayri kanuni delail
sebebiyle;bu talepleri,hukuka aykırıdır.Şöyle ki:
98
Deliller:Efendim,bir kere bu davacı mahcurdur ve de mahçuptur!..Mahcurdur,zira mahcur
olmasa ayayı yemezdi.Bu bakımdan,davanın kabulü ve talep ettiğim tazminatın alınması
gerekir.
İlgili davalı,aynı zamanda Gayrı Medeni Kanun(!) hükümlerine göre alacağını istemek
ehliyetinden(Ehliyeti iptal edilmiştir,trafiğe çıkamaz!) mahrumdu.Zira,bulunduğu mahal
(Elazığ) bu iddiamızın en müsbet delilidir.
Ve en mühimi ben,bu beş yüz papeli ödemek istememekteyim.Davalının pek taraftar
bulunduğu Sarte’ın felsefesine göre;insan iradesi ve isteği saygı gösterilmesi gereken en
önemli şeydir.Bu bakımdan,talebimin kabulü gerekir.
Nihayet,geçenlerde yürürlüğe giren Dağ Kanunu(!) hükümlerine göre;müruru
zaman,borçlunun canı istediği zaman nihayete erer.Bu sebeple,karşı tarafın alacak iddiasının
müruru zaman yönünden reddi gerekir.
Hadisede;müzayaka vardır ve 39 numaradır(!)Karşı taraf(Karaköy değil)zaten en müşkül ve
de şakül(!) durumda bulunduğum bir sırada benim gafletimden istifade ederek,yıldırım nikahı
ile evlenmiştir.Şayet ben,paratoner veya şi-silindi!- siperisaika yerleştirseydim(!)bu
şahıs,yıldırım nikahıyla evlenemeyecekti.Şu halde,hüsnüniyetliyim.Alacak
talebinin,hüsnüniyet kurallarına göre ref’i gerekir!..
Sonra;söz konusu şahsın felaketzede hanımı,benim Cengizzede hanımımla tanışmaktadır.Bu
beş yüz papelin,adı geçen felaketzede ve cengizzede hanımlara felaket yardımı olarak(!)
müsavaten verilmesi iktiza eder.
Daha sonra,Türk Commerce kanunu hükümlerine göre,elli kaymeden fazla alacaklar,ancak
senetle ispat edilebilir.(Çok sevdim ben bu şeyi,seni bilmem!)Bay Uçar Fersangue’ın seneti
yoktur.Bu sebeple,alacak iddiasının delilsizlik yönünden reddi gerekir.
Bendeniz,artık yok hüüü(karalandı!)hükmündeyim!..Yok hükmündeki kimseden alacak
istenemeyeceği cihetle,talebin husumet yönünden reddi gerekir.
Netice ve talep:Ben bu parayı vermiyorum,sıkı ise al!..
Yukarıda belirttiğim tamamen hukuki(!) isteklerimin kabulünü,kabul edilmediği takdirde siz
kabul etmediğinize göre,paranın,sizin tarafınızdan davalıya ödenmesini(!)
arz,Merih,Utarit,Neptün,pluton ve talep ederim!..
Çünkü,ne demişler.”Talep et ki,vereyim”.Ver öyle ise..Cengiz Altuğ(İmza yerine baş
parmağını basmış)ve imza altına(Konuya esaslı parmak basılmıştır!)yazmış.
Banko Di Roma’dan gelmiş bir betik
Özü Bay B. Y.
Yukarıda ismi yazılı bulunan şahıs,müessesemizde istihdam edilmek arzusu ile müracaatta
bulunmuş ve referans olarak sizi göstermiştir.
Mumaileyhin,mizaç,kabiliyet ve aile durumu hususunda bankamızı tenvir etmenizi rica
eder,vereceğiniz malumatların mahrem kalacağına sizi temin ederim.Cevabınıza
intizaren,teşekkürlerimle saygılarımı sunarım.
B. Y.;bir maliye müfettişi arkadaşımın yeğeniydi.Devlet konservatuarını başarı ile
bitirmiş;çok yakışıklı,yetenekli bir tiyatrocu olmuştu.Dönemin genel Müdürü Cüneyt
Gökçer’in isteklerine karşı çıktığı için,çok sevdiği mesleğinden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Maliye müfettişliğinde bir süre çalışıldıktan sonra;idareye geçilirdi.Genel Müdür
yardımcılığı;Genel Müdürlük yapılırdı.Bana da;Başkan yardımcılığım sırasında Hazmiit
Genel Müdürlüğünde müdür yardımcılığı önerilmişti.Ben kabul etmemiştim.Diğer
arkadaşların çoğu;idareye geçtiler ve müsteşarlığa kadar yükselenler oldu.Politikaya
atılanlar,milletvekili,bakan olanlar oldu.
Katolik Orhan’dan aldığım bir betikte de bu durum yer alıyor.
99
Davul ikinin doğuşu çok sevindirdi.Allah bağışlasın,analı babalı büyütsün,mürüvvetini
göstersin.Tülay’ı da ayrıca tebrik eder,gözaydın derim.Biz de artık,oğlana kız yetiştirmeye
bakalım!..İnşallah,annesinin de sıhhati iyidir.
(İlk oğlum Devrim’den söz ediliyor)
Sen nasılsın,iş durumları nasıl?İstanbullu oldun artık.Oldun ama,bir süre evden
çıkamayacaksınız herhalde!..İnşallah bu yıl turne olmaz.Sen zaten,hep turne arefesinde
yaparsın böyle şeyleri.
Ankara bildiğin gibi.Aydın’ı da transfer ettikten sonra,idarede de epey kalabalık olduk.Reise
bakarsan,hepimizi toplayacak ama,başarabilecek mi bakalım.
Bizim iş durumları,kertokritik(Mülkiye deyimi)Sabahtan akşama kadar dert dinleyip pazarlık
ediyoruz.(Bütçe Genel Müdür Yardımcısı).Kadro meselelerine ben,yan ödeme meselelerine
Alptekin bakıyor.
Zaman zaman,moralimizin çok bozulduğu oluyor.Şimdilik sabrediyoruz.Önümde yeni
nikahlanmak durumu olmasa,heyete dönerim belki,yalnız turne çok korkutuyor.Zira,ev tutma
durumum var.Hayırlısı diyoruz.
Burada keser,gözlerinden öperim.Tülay’a hürmetler.Arkadaşlara ayrı ayrı selam ve hürmetler.
Hüda hafız baki kerden.
Bir müfettiş muavininden gelmiş bir betik.Servet Eröcal,Karabük’ten yazıyor.
Sevgili üstad;
Türkiye Demir Çelik İşletmelerinde saptadığımız intibak hatalarını,aşağıda özetliyorum.
İhtisas kadrolarında bulunanlar:
a-Emekli keseneğine esas aylıkları henüz ihtisas kadrosu aylıkları seviyesine yükselmemiş
olan kişilerin,ödenecek aylığa esas derece ve kademelerinin tespitinde,kadro derecelerine eşit
derecelere intibakları yapılmış ve intibaklarına esas kadrolardan geçirdikleri sürelerin her yılı
için bir kademe ilerlemesi verilmiştir.
b-İhtisas kadrolarına 1.3.1970 tarihinden sonra atanmışların intibakları da kadro aylığının
karşılığı olan derecelere yapılmış.
İstisnai mevkilerde bulunanlar:
İşgal ettikleri kadrolarda fiilen aldıkları aylık veya ücretlerin tekabül ettikleri derecelere
intibakları yapılmış ve ayrıca,emekli keseneğine esas aylıkları henüz fiilen aldıkları kadro
aylık veya ücretleri seviyesine yükseltilmemiş olanların da ek geçici beşinci maddeye
dayanılarak kademe ilerlemesi verilmiştir.
Betikte,ayrıca barem dışı ücretliler,yevmiyeli teknik personel hakkında da sorular yer
almaktadır.
Bu konular;657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile kurulan yeni personel rejimine uyum
sağlamakla ilgili teftişlerde ortaya çıkan konulardır.Bu vesileyle;o zamana dek,kaç çeşit
personel olduğu da ortaya çıkmaktadır.
Mektubun sonraki bölümünde,diğer gözlemler yer almaktadır.Buna göre:
İntibak işlemleri yapılmadan hemen önce,tüm mühendislerin yevmiyelerinin 4/10/195 e aykırı
biçimde yükseltilerek mukayese hükmünden maksimum yarar sağlanması;
İhtisas kadrolarına yapılan atamaların rezalet,safalet ve felaketi dolayısıyla çok adaletsiz
pozisyonların ortaya çıkması;
Henüz yardımcı hizmetler sınıfına bir tek kişinin bile intibakının yapılmamış olması;
Bir yönetim kurulu üyesinin hem emekli aylığını ve hem de görev aylığını alması;
Bazı kişilere çalışmadıkları halde çalışıyor göstererek para ödenmesi;
Personelin kurduğu veya ilgisiz derneklere,işletmedeki yüz binlerden başlayan bağışların
yapılması;
100
Kaloriferli(merkezi sistem),sürekli sıcak sulu,özel bahçıvanlı evlerde 10-140 lira kira ile
oturulması;
Gibi hususlar da,dolaylı olarak dikkatimizi çekmektedir.
Selam,sevgi ve saygılar
Not:İşbu mektup,sayın Ayhan Öner üstadın telefon talimatı üzerine yazılmıştır.
Personel rejiminde,her bakanlık kendi personelini yeni personel rejimine uydururken,birçok
kayırmalar ve yanlış intibaklar yapılmıştı.Maliye müfettişleri de,bu yanlış uyumlaşmaları
ortaya çıkarmak için,teftişler yapmışlardı.Bu Betik,onunla ilgilidir.
Ev sahibimden gelmiş bir başka betik
Sayın mühterem Uçar bey;
Evvela selam eder,iyi günler temenni ederek elinden sıkar,işlerinde başarılar,iyi günler
dilerim.
Siz de,bizlerden sorarsanız,hamt olsun iyiyim.
Hanımefendiye selam eder,hal ve hatırını sorar,iyi günler temenni ederim.
Uçar bey;Eylülün birinde kontratın müddeti olan bir sene doluyor.Kontratı tazelemek
lazım.Bu meyanda,kira bedelini arttırmanızı rica edeceğim.Bütün hayat şartlarının ve her
şeyin zamlandığı malumunuz.
Kirayı arttırmak için,bu mektubu yazmak lüzumunu duydum.Bir yüz lira
arttırmanızı,kontratla tazelenerek yenisini yazıp hazırlanması için bir ricada bulunacağım.
Bizim,eve çok masrafımız oluyor.Şimdiye kadar beş altı senedir alınan kira anca
masrafına,intikal vergisi,diğer vergi,tapu masrafı kendi masrafı,çatı tamiri inanki benim oraya
gelip gitme masraflarını anca karşılıyor.Menfaat olarak,sadece bir ev sahibi olarak
duruyoruz,bu hususta bana bir açıklama,bir cevap beklerim.
Uçar bey,su saatleri işi ne oldu ise ondan da bir malumat yazarsanız memnun kalırım.Ben
de,bir eylülden sonra gelir,sizinle görüşme imkanını bulurum.Pencere demirlerini boyamak
için geleceğim.Selamlar.
Yalnız;adires değişti.Parayı da aynı adirese,hanımın adına gönderin.
Şimdi;teftiş kuruluna giren ,dini bütün ve ilginç davranışları olan bir maliye müfettişinden
gelen betikte sıra.
Safa Çetin,Kurula girdiğinde;daha muavinken,poker oynayan üstadlarına” dine aykırı
davranıyorsunuz.cehennemde yanacaksınız” demek cesaretinde olan birisiydi.
Beş vakit namazındaydı.Ancak;dinci partilerin yönetime geldiği hiçbir dönemde idareye geçip
yükselmeyi düşünmedi.
Avrupa dönüşü;Yugoslavya’da otomobiliyle,otobana çıkmaması gerektiği halde çıkmış olan
bir at arabasına çarpıp adamın ve atın ölümüne neden olmuş;bu yüzden mahkemeye çıkana
dek hapiste kalmıştı.
Üsküp’ten yazdığı bir betik.
Sayın üstad;
Mektubunuzu aldım.Hemen cevap yazamamamın sebebi;sizi yanıtlamak zorunda bırakmamak
içindi.Sağolun,mektubunuzla ben ve konsolosluktaki arkadaşlar,lugattan araştırmak suretiyle
birer kelime daha kazanmış olduk.Çünkü,ben,elimden geldiğince dilimizin gelişimine de
yabancı kalmak istemeyenlerden biri,sayılabilirim.
Dava ile ilgili olarak,gide gele yargıca yirmi üç Şubatı duruşma günü olarak tayin
ettirdiğimizi bildirebileceğim.Bu gösteriyor ki;benim de çok ve candan istediğim yüz yüze
görüşme olanağı en azından daha bir ay olamayacağa benziyor.
101
Ben burada,kah Yunus Emre,kah Naima,kah da mesleki konularla vakit geçiriyorum.Bu
vesileyle,izin verirseniz sizin denetiminize bir karalamamı sunayım.
ARAYIŞ
Şu dünyada çok cenkleştim
Herkesinen hep dertleştim
Tanrı ile de uğraştım
Ben yönümü çizemedim
Okumaktan usanmadım
Dinlemekten kaçınmadım
Dolaşmaktan çekinmedim
Hak yolunu bilemedim
Bulan varsa beri gelsin
Biz şaşkına yol göstersin
İster ise aklım alsın
Ben bir hedef seçemedim
Behey garip ne arasın
Asıl nerede sanırsın
Her söylenene kanarsın
Yazılanı sezemedim
Safa sen de öğrenirsin
Amma her şeyden geçersin
Elaleme hep söylersin
Sana derler,göremedim
En iyi dileklerimle bayramını kutlar,saygı,sevgi ve salamlarımı sunarım değerli üstadım.
Safa’ya Yugoslavya’da iken betik yazmışım.O da bana yanıt vermiş.Ama;yurda döndüğünde
“Yad ellerde kaza geçirdim,biriniz beni aramadınız,sormadınız” diye sitemlerde
bulunmuştu.Ben,mektup yazdığımı söylediğim halde,bunu kabul etmemişti.Yanıt verdiğine
göre,betiğimi almış demek ki.
Benim çocuklarımın nüfus belgelerini çıkarmam bir hayli sorunlu olmuştu.İlk oğlum Devrim
doğdu.Nüfusunu çıkarmak için gerekli belgeleri İzmir Nüfus Müdürlüğü’ne yolladım.Nüfusu
bir türlü gelmedi.Bu arada,on buçuk ay sonra ikinci oğlum(Kubilay) doğdu.Onun da
belgelerini İzmir’e yolladım ve bekledik.Onun nüfusu da gelmedi.Kadıköy nüfus
müdürlüğünden;İzmir’e gidip işi orada izlememi önerdiler.İzin alıp İzmir’e geldim.Nüfus
kayıtlarına göre;bekar görünüyordum.Tülay’ın nüfus kaydı Rize’den İzmir’e
gelmemiş.Gecikme,oradan kaynaklanıyormuş.Hemen,telgrafla nüfus kayıtlarını aktardık ve
nüfusları alıp İstanbul’a döndüm.Burası benim ülkem Türkiye.Hiçbir iş,tam olmaz!
Recai adlı müfettişten gelen betik bu konu ile ilgili
Değerli üstad;İstanbul’dan döner dönmez,Nüfus müdürlüğü ile temasa geçtim.Durumu
anlattım.Zannedersem,burası gereğini yaptı.Zannedersem diyorum,çünkü not aldılar ve
“hemen yaparız” dediler.Artık,bu durumda tekrar telefon açıp ”yaptınız mı” diye
sormadım.Olur ya,adamlar içlerinden de olsa,hayır dua etmezler!..
102
Gelelim resmi pasa!..İstanbul’da bir şeyler var demiştim ama,maalesef kayıtlar normal.Adet
yerini bulsun diye de resmi bir mektup yazdım adınıza.Fakat,çıkarılan suretler boşa
gitti,üzgünüm.Kar zarar cetveli,yanılttı bizi.
Durum vaziyeti bu.Halitlerle
(Halit Çil)sık sık görüşüyoruz.Bir ara rahatsızlandı ama,şimdi iyileşti.Az önce telefonla
konuştuk,selamları var.
Bu vesile ile en derin selam ve sevgilerimi sunarım.Değerli arkadaşlarımız
Adnan,Aydın,Ökmen,Recep,Turhan’a selam ve sevgiler.
Şimdi,ikinci oğlum Kubilay’ın doğumu üzerine Tülay’ın ağabeyi Kayhan ve eşi Ayla
Denizer’in Londra’dan yazdıkları bir betik var.
Sevgili Cicim,Uçarcığım;
Her ikinizi de canı gönülden tebrik eder,ailenin en yeni ferdi Kubilay’a tanrıdan uzun,sıhhatlı
ve mesut yıllar diler,kucaklar,doya doya öperiz.
Bizi meraktan kurtardığınız için,ayrıca teşekkür ederiz.
Cicim,bu gidişle anama benzeyeceğe benzersin!(Tülay yedi kardeşti.Altı Erkek ve bir kız
çocuğu doğurmuştu annesi)Hani yani,fena da olmaz!.
Bu işe Hakan çok sevindi,şimdiden,iki dayı oldum deyip duruyor.Ve kız olmadığına çok
memnun olduğunu da ayrıca belirtiyor.
Devrim’in methini yapa yapa bitiremiyorlar,herhalde çok tatlı bir ağbi
olmuştur.Gelince,hangisini seveceğimizi şaşıracağız.
Dayısından sonra,kalemi eline aldı yengesi.Dedi,bakalım ne dedi?
Önce,genç çiftleri tebrik eder,yavruya uzun,sağlıklı ve de neşeli günler diler,yakışıklı ve tatlı
ağbisini de bastıra bastıra,yoğura yoğura öperiz.
Tülaycığım;mektup yazmaya fırsat bulamadın herhalde,arasını kestin.Bundan sonra,okumaya
da fırsat bulamayacaksın korkarım.Allah yardımcın olsun.Hele hele iki üç sene sonra!..Bir
de,Hakan ağbilerine(dayısına)benzerlerse tamam!..
Fakat,şu ara,Uçar’ı görmek isterdim.İki oğlan babası diye kimbilir nasıl
dolaşıyordur!..Elemtereke fiş,kem gözlere şiş.
Herhalde,oğlanlar bu mektubu okumaya bile fırsat vermiyorlardır.Onun için,uzatmadan
keselim.
Biz de çok şükür iyiyiz,dönüşü iple çekiyoruz.
Hepinizi kucaklar,öperiz.
Maliye Müfettişleri;yaklaşık yedi yıl sonra Başkan yardımcılığı görevine giderlerdi.İdarenin
adamı olan Başkanı dengelemek için kurulmuş iyi bir düzendi.İki Maliye müfettişi başkan
yardımcılığı görevini sürdürürlerdi.Ben de 1972 yılında başkan yardımcılığı görevini
yürüttüm.O sırada Maliye müfettişliğinden ayrılıp özel kesimde kendi firmasını kurup
çalışmaya başlamış olan Radi Dikici’den gelmiş bir betik.
Sevgili kardeşim;
Gittin ve tam bir sessizliğe gömüldün birader.Sayın başkan yardımcıları,sık sık görevle
İstanbul’a gelirlerdi.Sen gelmiyor musun kardeşim?
Nasılsın,yevmiyesiz hayat nasıl geçiyor? Seninki de,amma şanssızlık haa!..
Bize gelince,özel sektör olarak atışlara devam ediyoruz,yuvarlanıp gidiyoruz.Yuvarlanıp
gitmek,herhalde bana uygun tabir değil.Çivilenip gidiyoruz demek lazım.(Çivi,saç gibi demir
işleri yapıyorlardı)
Ercan’ın görevi bitti mi?Yerine kim başladı?Başkan tayin etmiyor musunuz?
103
Emekli Sandığının hakkımdaki yazısını almışsınızdır.Lütfen ilgilenip bir an önce çıkmasını
sağlar mısınız?.Aksi halde,Emekli Sandığındaki hizmetleri,sosyal sigortalara
devretmeyeceğiz.
Gözlerinden öperim.Ercan’a ve diğer arkadaşlara selam.
Aydın Erdim adlı müfettişten gelme gırgır betikler çoktu.İşte,onlardan biri
Gittiğim turne mahallerinden gönderdiğim yazıları herhalde almışsındır.Bildiğin
gibi;Perşembe günü,Görele’yi saydım.Sonra,Gümüşhane’ye geçip orayı saydım.Cumartesi
dönerken Torul’u sayıp Görele’ye sağ salim vasıl oldum.Bugün de burada,vezne teftişine
başladım.Kasa defterinin puantajı bitmek üzere.
Gümüşhane ve çevresi,Allahın küstüğü yerler azizim.Allah,düşmanımı bile o korkunç yerlere
düşürmesin.(Betik,1972 de yazılmış)Yazmakla anlatılabilecek gibi değil.Ancak,kafayı çekip
konuşmak lazım.Başka türlüsü mümkün değil.
Azizim,hani sana demiştim ya,beni giriş imtihanlarına gözcü çağır diye.Sakın öyle bir şey
yapayım deme!..Ben gece gündüz çalışıp Ramazan’a kadar Gümüşhane ve çevresini
bitireceğim.En geç,on beş Ekimde bitmiş olacak.Ondan sonra;Ankara’ya yaklaştırın;hatta
İstanbul’a doğru ittirin biraz bizi artık!..Esasen;gerek bura gerek Gümüşhane ve çevresinde en
iyi vakit geçirme yolu puantaj çekmek!..
Sabih’in kontrolörleri nerede kaldı?Niye hala gelmediler.Acele gelsinler,onlara çok iş var!..
Gözlerinden öperim.Beni Gümüşhane ve çevresine gönderenlere selam ve saygı yok!..
Bir betik daha Aydın’dan
Evladım Uçar;
Bu ne rezalet!..Ökmen çocuk adresini Başkanlığa dört kez bildirdiği halde,tarafınızdan adresi
hala bilinmiyormuş.Beyannamesi tabii gelmez.Rezilliğin daniskası.
On beş Ağustosta ikinci devre başlamış ve siz adressizlik yüzünden,Londra’da bulunan hiçbir
çocuğa paralarını göndermemişsiniz.Müslümanlık öldü mü?
Şimdi,bu mektubun içinden Ökmen’in ikamet ve banka adresleri çıkacak.Dikkat edile ve
dikkatle münasip bir kaydedile!..Badema,vatan evlatları gurbet ellerde beş parasız
bırakılmamalıdır.Herkesin parasının zamanında gönderilmesi ve bundan böyle bu hususa
dikkat edilmesi gerekir.Beş madde ve üç sayfadan ibaret işbu cevaplı rapor falan!...
Bizim Gezgin’de(Müfettişlerin kurduğu derneğin Ankara’da edindiği bir apartmandır)benim
pardesü kalmış galiba.
Kontrolör bilmemne Gözübüyük on gün tedavi görüp öyle gelecekmiş!Eğer,gelmeden
önce,heyete uğrarsa,aman benim pardesüyü de onunla gönderiver.Büyük sevaptır!..
Buraya gelen kontrolörler,Adnan Başer’in Başbakan veya hiç olmazsa Maliye Bakanı
olacağını söylediler.Doğru mu?
Mümkünse bunu da Ziya’nın kulağına kaçırıverin.(Zamanın Maliye bakanı)
Refakatime gelecek kontrolörler için ayrıca yazı yazmana lüzum olmadığı
kanaatindeyim.Zaten,programla bana verilmişlerdir.Sabih’in yanına gelenler zehir!..Biz hırslı
adamız,hızlı yetiştirildik,hiçbir iş dayanamaz,kar gibi erir diyorlar!.
Safa’yı sıkıştırın,turnesinin bitmesini beklemesin,Çakırlı dönüşü kontrolörlerini de bana
göndersin.Ramazan gelmeden Gümüşhane ve çevresi bitecek zira.ondan sonra bakarım
icabına.
Bugünlerde,üst üste patlıyor raporlarım,ama artık bitti.Başım dinlenecek.
Recep ve Oktay’a gönderdiğim mektuplarda senden de bahis var amma,öğrenmesen de
olur.Şimdi o inekler,benim için kafayı bozmuş diyecekler amma,aldırma.Zigana Geçidi’nde
her şey olur!..İşte bu kadar!.Bilmukabele gözlerinden öperim!..
104
Yeğenim Doğan Yüksel’den gelmiş bir betik.
Sevgili dayıcım ve yengeciğim;
Sizlere,uzun süredir mektup yazamadım.Kusuruma bakmayın.Biliyorsunuz,okullarımız bir
aylık gecikme ile açıldı.Bu yüzden,geçen yıllardaki ders çalışmamızı bu sene daha da
hızlandırmak zorunda kaldık ve üç aylık bir çalışma sonda ders yılının ilk devresini
tamamladık.On gün sonra,karnelerimizi alacağız.Karnemde iyi notlar bekliyorum.Fakat,bu
sene Fransızcayla aram bozuk gibi!.Çünkü;hala daha öğretmenimizin ders anlatmasına,yazılı
yapışına bir türlü alışamadım.
Adnan ve Nalan’ın da dersleri iyi.İkisi de,bu yıl bildiğiniz gibi,yatılı.Bu yüzden,ben evde
yalnızım..Nalan,Cumartesi ve Pazar günleri geliyor.Anneannem de,bu yıl kafasını
dinliyor.Artık,bizim gürültüler kalmadı evde çünkü.
Annemle babam da işleriyle uğraşıyorlar.Annemin işleri,bayram üstü olduğu için
sıkı.Burada,son on gün içinde hava o kadar soğuk ki,insan dışarıya çıkmaya
korkuyor.Geceleri ısı eksi on iki dereceye kadar düşüyor.(1972 yılında İzmir’de eksi on iki
oluyormuş!)İstanbul da herhalde soğuktur.
Sizler nasılsınız?Sizleri çok özlüyoruz.Küçük Devrim artık “anne,baba” diyebiliyordur
herhalde.Yengeciğim,sizi çok yoruyordur herhalde.Bir de,yürümeye başlamıştır.Artık,size
durup dinlenmek yok.
Dayıcığım,siz de iyisinizdir inşallah.Arada sırada bize mektup yazmayı
unutmayın.Çünkü;anneannem sizi çok özlüyormuş.
Anneannem,dedem ve dayımın sıhhatleri yerinde.Selam ediyorlar.
Vali Ertuğrul’dan bir betik daha.
Sevgili Uçar;
Yeni evlat sahibi olmanın telaşını ve gailelerini bizden iki kere daha iyi bildiğin için,Ümit
Ertuğ’a kavuşmanın sevincini paylaşan mektubuna cevap vermekte bu denli geç kalmış
olmamı hoş görürsün sanırım.
Erkek çocuk babası olmak,erkek olduğumuzu ıspatlıyorsa,artık bazı şeylerden kesinlikle
şüphe etmemek gerekecek demektir!..Böylece,yanlış toplumsal değerlendirme ihtimalinden
kesinlikle kurtuluyoruz herhalde!..
Bu sene,merkez emrinde kalmak suretiyle,önemli bir badireyi de atlatmış
oluyorsun.Tanrı,sonunu devamlı kılsın!..Biz de,baba olmanın zevkini,ücra taşra kasabalarında
sindirmek ihtimalinden kıl payı kurtulmuş olduk!.Darısı,sizlerin başına.
Müfettişliğin,birçok yönleriyle sabit göreve değişilmez yaşantısından bıktığınız gün,sizleri
aramızda görmek bize ancak zevk ve güven verir.
Ben ve Ümran,sana ve Tülay’a selam eder ve saygılarımızı sunar,Devrim ve “What is his
name”in gözlerinden öperiz.
Sevgili Hayhan Öner üstadtan gelmiş bir betik.
Sevgili Uçar
Erdoğan’a postalanacak para üç sterlin kırk şilin.adresi de aşağıda.
Puro meselesine gelince:Aşağıdaki tercik sırasına göre üç marka yolluyorum.Bunlardan yüz
adet mümkün olursa çok memnun olurum.Eğer bunlardan hiç birini bulamazsa,teyze
hanım,bulunanların en iyi cinsinden gene ayni miktarda alabilir.Eğer uçakla geliyorsa,Duty
Free Shop’larda muhakkak ve çok daha ucuza bulabilir.
1-Ritmeester-Corona
2-Agio
3-Extra Senoritos Willem II
Katlanılacak külfet için sana ve teyze hanıma şimdiden teşekkür ederim.
105
Karaköy sakinlerine selam ve sevgiler.Gözlerinden öperim.
Ayhan Öner üstadın;puro içme alışkanlığı vardı.O zamanlar bunların Türkiye’ye ithali
yoktu.O nedenle;yurt dışından getirtirdi.Bu kez de;hanımın teyzesinin İsviçre’den gelirken
puro getirmesini istiyor.
Sonraları;yurt dışına her gidişimde,Ayhan üstada purolarından ya da sigarilloslarından
getirirdim.
Bir aralık ben de bunlardan içmeğe başlamıştım.Ekonomik durumum bozuldukça yerli
sigaraya,en sonunda takımla Birinci sigarası içmeğe başlamıştım.
Kırk iki yaşına dek içtim sigarayı.Nefes darlığı çekmeğe başlamıştım.Akciğerlerimi kontrol
ettirdim.Doktor ”Müfettiş bey,akciğerlerinizde bir şey yok.Ama,niye bu vesileyle sigarayı
bırakmıyorsunuz?”dedi.Bırakayım mı doktor diye sordum.Bırakın dedi.Sigara paketini ve
çakmağı çıkarıp önüne koydum ve “sigarayı bıraktım” dedim.Bırakış o bırakış.
Ne yazık ki;bunları bana söyleyen doktor bir yandan da sigara içiyordu.Üç yıl sonra,akciğer
kanserinden öldüğünü öğrendim.
Doktor,beni kurtarmıştı ama,kendisini kurtaramamıştı!
Sevgili Hayhan Öner üstadtan gelmiş bir betik
İstanbul’a gelip gitmişsin,göremediğime üzüldüm.Eğer,eve de uğradıysan,daha da
üzüleceğim.Biz,söyledim mi bilmiyorum,validede kalıyoruz.Gene gelir de uğrayacak zamanın
olursa,aklında bulunsun.
Uçar;senden bir ricam var.Benim,müfettiş olarak o uyduruk merkezim acaba neresi?Nakil işi
dolayısıyle önem kazanacak.Eğer,Ankara işse berbat.Bir zahmet,bürodan öğreniver.Ankara
olması halinde de,vakit varken,münasip bir yer olarak değiştirilmesi,eşya nakli için
ödeyeceğimiz paranın bir kısmından olsun,beni kurtarabilir.
Zamanını aldım,kusura bakma.Gözlerinden öperim.Ercan’a selam ve sevgiler.
Not:Adnan beye başsağlığı telgrafı için teşekkürlerimi ve bilvesile saygılarımı iletir misin?
Ercan ve Nazif’e de telgrafları için teşekkür ederim.
Ayhan Öner(Hayhan Öner derdik)üstadın sözünü ettiği baş sağlığı telgrafları;kız kardeşinin
ölümü ile ilgilidir.Tam,Türkiye klasiği bir ölümdü onlarınki.
Yeni evlenmişler ve eşiyle balayı için Göreme’ye gitmişlerdi.Balayından dönerken gece
yolculuğu için bindikleri otobüste;demir saç yüklü bir kamyon otobüsün,bunların bulunduğu
yanını bir bıçak gibi biçmişti.Demir saçlar;kamyonun yanından dışarı taşmış
durumdaymış.Onlarca kişinin başını koparıp ölümlerine neden olmuştu.Kız kardeşi ve kocası
da bu korkunç kazada can vermişlerdi.
Günümüzde de benzer trafik kazalarının haberlerini okuyoruz,izliyoruz.Türkiye’de hiç bir şey
değişmiyor denilse,yeridir.
Londra’ya gitmiş olan İzmir müfettişlerinden Recai Turan’dan 1972 yılında gelmiş bir betik
Sizlere çoktan beri yazmadığım için çok üzgünüm.Hoş karşılayacağınızı ümit
ediyorum.Başkan yardımcılığı görevine başladığınızı öğrendik.Başarılı ve hayırlı olmasını
dilerim.
Bizlere gelince,iyiyiz.Günlerimiz lisan çalışmakla geçiyor.Bir bakıma,oldukça talihsiz bir
dönemdeyiz.Herkes gibi,daha doğrusu bizlerden önce yabancı ülkelere gönderilen
üstadlarımız gibi,biz de araba almak arzusundayız.Ve aslında,buna mecburuz.Türkiye’de
katlandığımız ve katlanmak zorunda kalacağımız iktisadi zorunluluklar bizi buna itiyor
maalesef.Böyle olunca da,bize verilen paranın enaz yarısını tasarruf etmek
zorundayız.Bu,hemen hemen mümkün değil.Kiralar,değil geçen yıllara nazaran sadece geçen
106
yıla nazaran yüzde doksan(asgarisi)fazla.Biz buraya geldikten sonra,fiyatlar da asgari yüzde
yirmi arttı.
Peugot son bir yılda yüzde kırk oranında(dört defada)zam yaptı.Ve,bu nedenle Avrupa artık
hiç cazip değil.En büyük kazancımız herhalde lisan yönünden sağlayabileceğimiz ilerleme
olacak.
Sayın üstadım;özür dileyerek üç konuda yardımlarınızı dilemek arzusundayım.
Birincisi;Türkiye’den aldığımız haberlere göre yevmiyeler kesilmiş(Müfettişler maaşlarının
yanında,yıl boyunca sürekli yevmiye de alırlardı.Böylece,beş yıllık bir maliye
müfettişi,müsteşar kadar para kazanırdı.O yıllarda,Sayıştay kararlarıyla sürekli yevmiye
düzeni kaldırıldı).Ankara’da on yılı dolduran müfettişler,dördüncü dereceye alınmaya
başlamış,intibakları yapılıyormuş.
Bu duruma göre;benim Aralık 1972 ayı sonunda,on yılım doluyor.Şöyle ki:
1963 yılı Ağustos ayı sonunda Hesap uzmanı muavini olarak göreve başladım.Hesap
uzmanlığından teftiş heyetine geçişte herhangi bir inkita olmadı.O arada,üç dört ay kadar
gelirlerde(zırai kazançlar servisi)çalıştım.Yedek subay okulunda geçen süre,on yılın
hesabında nazara alınıyorsa,ki aklımda öyle kalmış.Fakülteyi bitirdikten sonraki
hizmetlerimin toplamı,Ekim 1972 dahil dokuz yıl iki ay .
Ancak,bundan başka benim dört ay ilkokul öğretmenliğim(Isparta-Yalvaç’ta)ve dört ay
ortaokul öğretmenliği (Ordu-Perşembe ortaokulu)görevim mevcut.Nitekim;yirmi beş asli
maaştan otuz asli maaşa terfim sırasında,Hesap uzmanları kurulunda ortaokul
öğretmenliğinde geçen dört ay dikkate almıştı ve altı ay değil iki ay sonra otuz asli maaşa terfi
etmiştim.
Böylece,bu ay dahil hizmetlerimin toplamı dokuz yıl on ay oluyor ve on yıl hizmet Aralık ayı
sonunda bitiyor.
Eğer,gerçekten on yılı dolduranlar , dört dereceye intibak ettiriliyorsa,bu hususta değerli
yardımlarınızı istirham edeceğim.Bu konuda beni aydınlatma lutfunda bulunursanız çok
memnun olurum.
Sayın üstad;ikinci dileğim şu:
Yine araba konusu.Çoğumuz Ford veya Peugot alacağız.Hiç olmazsa,üç dört kişi Ford
alacak.Ben,şahsen Ford almayı düşünüyorum.Borçlanmak zorunda kalacağız ama,buna çok
alıştık.
Geçenlerde,Almanların buradaki Ford acentalarına gittik,konuştuk.Bize önemle ve ısrarla
yaptıkları tavsiye,paranızı Türkiye’den DM olarak transfer ettirin yolunda oldu.Poundun
dalgalı kura geçmesinden sonra,bizim parite yüzde sekiz oranında değişti.Ama Pound-DM
paritesi daha fazla değişti.Böylece,arabanın bedelini öderken oldukça zararlı olacağız.
Benim öğrenmek istediğim şu:Almanya’da bir hesap açtırıp kurula bildirsem,hiç olmazsa son
üç aylık avansımı DM olarak Almanya’daki hesabıma gönderebilir misiniz?Veya,hesap
açtırmaksızın bana DM olarak düzenlenmiş çek gönderebilir misini,z?
Poundun geçici süre serbest bırakılmasından sonra,elçilik mensuplarına aylıkları DM olarak
gönderildi.Özellikle,bizim mali müşavire böyle geldi.Ayrıca,bir hesap uzmanı,iki ay önce bu
konuda başkanlıkla temasa geçti ve başkanlık olumlu karşılamış.Tabii,başkaları böyle yapıyor
diye emsal vermek ve talepte bulunmak arzu ve iddiasında asla değilim.Sadece,kurulumuzun
düşüncesini öğrenmek istedim.Ve resmi olarak başkanlığa yazmadan önce siz sayın
üstadımıza bir arkadaş olarak sormayı uygun buldum.Sayın üstad,eğer bu olabilecekse,hemen
Almanya’da bir hesap açtırıp başkanlığa bildirmeyi düşünüyorum.Bu nedenle,beni
aydınlatırsanız memnun olurum.
Diğer bir dileğim şu üstad:
Kasım başında,benim için para çektiğinizde,bunun beş yüz lirasını,aşağıdaki adrese
göndermenizi istirham ederim.(Adresi yazmış)
İşte,dileklerim bunlar sayın üstadım.Bir hayli başınızı ağrıttım,vaktinizi aldım.Özür dilerim.
107
Sizler nasılsınız?Ercan bey üstadımız nasıllar?Kaderde Ercan beyle tekrar çalışmak da
varmış.Yani,İzmir grubu iktidarda.Fakat,İzmir’in son temsilcisi olan beni de alın ekip tamam
olsun.
Heyetteki ayrılmalar bu süratle devam ederse,herhalde iki üç sene sonra sıra bize
gelir.Hayırlısı.Artık,gelecek için hiçbir plan yapmıyoruz.Şu yevmiyeler kaldırıldıktan sonra!..
(Tabii doğru ise)Bilmiyorum ne olur.Dileğimiz bu.Herhalde,telafi edecek tedbirler
buluruz.Yoksa,devletin namusu diyebileceğimiz denetim organlarına yazık olur.
Değerli üstad,burada sözlerimi bitirirken,başta Ercan bey üstad olmak üzere bütün arkadaşlara
sevgi ve selamlarımı sunarım.Bu vesile ile;sonsuz sevgi ve saygılarımı kabul etmenizi
dilerim.
Şimdi;sırada Keban teftişinde tanıdığım bir laz doktor var.Erdoğan Özbek.
Bu kişi;Keban Barajını yapan Fransız firmasının sözleşmeli doktoruydu.Keban’a ilk gittiğim
gün;akşamüzeri beni telefonla aradı.Kendisini tanıttıktan sonra ”Müfettiş bey,ben buraya
gelen tüm müfettişlerle içki içme yarışına girdim ve hepsini yendim,masada sızıp
kaldılar.Bugün sıra sizde.Sizi;Etibank’ın sosyal tesisinde bekliyorum” dedi.Ben de kabul
ettim.
Mesaiden sonra;söylenen yere gittim.Kaymakam,Malmüdürü,hükümet doktoru,diğer daire
başkanları ,çeşitli mezelerle donatılmış bir uzun masayla beni karşıladılar.Beni davet eden
doktorla tanıştım ve onun yanına oturdum.
Muhabbet başladı.Oradaki Fransızlara ihraç yoluyla satılan Derdalan şarabı içmeğe
başladık.Gece yarısına doğru(Yaklaşık dörder litre şarap içmiştik)doktor ”Müfettiş bey,ben
pes ediyorum,beni yendiniz” dedi ve kafası masaya düştü.Sızmıştı.Onu;hükümet doktorunun
cipine bindirip lojmanına götürdük.
Bundan sonra;doktorla çok samimi olduk.Hemen her gün,Fransız firmasının deposundan
dinamit çalar ve Fırat’ta dinamitle balık yakalardı.Çok tatlı bir hanımı ve bir bebekleri vardı.O
balıkları kızartır ve inşaatın güvenliğinden sorumlu olan jandarmanın komutanı üst teğmenle
masaya oturur ve muhabbet ederdik.
Sonra;bir aralık yolu İstanbul’a düşmüş ben de onu bir içkili yerde ağırlamıştım.İşte;bu
doktor,Keban Barajı’ndan sonra;Benghazi’ye gitmişti ve oradan yazıyordu.
Aziz dostum;18.10. 1972 tarihli mektubunu alalı hayli gün geçtiği halde,daha henüz size
mektup yazamadım.Bu mektup yazmamdaki tembelliğimle beraber,oğlum Kaan’ın bizleri
fazlasıyla üzen hastalığını da ilave etmek lazım.
Yüksek ateş ve karın ağrısı günlerce davam etti ve hiçbir teşhis konulamadan,hamdolsun
iyileşti.Bir ara,annesi ile birlikte Türkiye’ye göndermeye bile karar vermiştik.Ama,buna
lüzum kalmadan çok şükür iyiye gitmeye başlamıştır.
Senin koçlar,inşallah iyidirler.Bizlerin artık,şimden sonraki işleri ve düşünceleri,bunlar.İnsan
oğlu böyledir işte.Bir periyot dönüp duruyor.Tabiat kanunu.Dün baba ve annelerimiz;bugün
bizler,yarın da onlar koşturacak,didinip uğraşacaklar.Yalnız,ne varki iyi insan hasreti
çekiyoruz.Hele böyle,yabancı yerde olmak!..Dünya yüzündeki iyi insan hasretini daha da çok
arttırıyor.Heran hakiki dostları hatırlamamanın imkansızlığı var günlük yaşantıda.Her
hadise,her hareket Ah! Filan dost olsa dedirtiyor insana,elde olmadan.
Kısaca;dostlardan uzak,içkiden uzak bir hayat(Libya’da çalışıyor ve içki yasağı var),tabii
hayat denirse.Ama,sonrasını düşünerek bu kısa hayatın değişik anına tahammül edebilme
gücü kazanıyor insan.
İşte böyle dostum.Sizlerin Ankara’da ne gibi hayat yaşadığınızı biraz tahmin eder gibi
oluyorum.Şimdiki pozisyonun da güzel olması herhalde daha rahat bir yaşam sizlere
kanaatindeyim.
108
Komutandan da iki gün önce bayram tebriği aldım.Daha henüz,bir mahsul
vermemişler!..Ama,çocuğun ismini şimdiden koymuş tabii.Pırıl.
Benim burada,Iraklı bir arkadaşım var.Kendisi,bir Türkle evli.Tıp Fakültesini İstanbul’da
okudu.İstanbul’dan beni çok iyi tanıdı.Bir de,gelmeden,Aşağı Gureba’da ihtisas yapan bir
doktor,onu salık vermişti.Neyse,bu doktor bir buçuk ay sonra mukavelesi bitiyor ve
Türkiye’ye gidecek ihtisasa.Şimdi,halen yüz elli bin lira kadar döviz Türkiye’ye sokmuş
durumda.Kendisi Irak pasaportu,hanımı ise Türk pasaportu taşıyor.Diyor ki:Ev eşyalarından
bazılarını Türkiye’ye sokabilir miyim?Bana,ne gibi bir avantaj tanıyabilirler.Ben
de,sizden,daha önce ona bahsetmiş olduğumdan;bir mektupta sorarım,bilebildiği kadar o bize
yazar dedimdi.Şimdi,bu görevi yerine getirmek için,durumu size bildirdim.
Evet dostum;biz daha henüz kısa kollu gömlekle geziyoruz.Ama,şimdi oraların ne kadar
soğuk olduğunu tahmin ediyorum.Ve böyle soğuk bir zamanda,mesela Karaköy’deki ayakta
tek tekçide şöyle bir atıp sonra,ısınmış olarak orayı terk etmeyi düşünüyor;özlemini
duyuyorum.Tabii,çıkarken pardesü yakasını da iyice bir kıvırıp elleri de cebe soktun mu
tamam..
Şöyle oturup sizinle iki laf edebilsem,nelere değmez ki!..
Ben de,bir aydır hastanede çalışmaya başladım.Onun için adreste,posta kutusu değiştiği için
değişiklik var.Yeni adresimi de,aşağıya yazıyorum.
Bir ay öncesine kadar,dispanserde çalıştım.Belki de,önce size yazmıştım.Burası daha iyi
tabii.Ama,gece nöbetleri birazcık zahmetli ve riskli.Ne yapalım.Herşeye katlanacağız,madem
ki buraya geldik.
Sonra;lisan bilmememiz de işlerimizde müşkülat doğuruyor.Birazcık,hastayı idare edecek
kadar Arapça öğrendik.Burada ekseriyetle İngilizce ve İtalyanca bilenler var.Fransızca bilene
rastlamak bir şans eseri oluyor.Ama,inşallah bu deveyi güdeceğimize benziyor.Allah,bir zeval
vermezse.
Gece nöbetleri biraz sık sık geliyor.Dört günde bir.Ama,ertesi gün izinli oluyoruz.Yani,burada
hiç kimse,altı saatten fazla çalıştırılmıyor.Bu bakımdan,çok çok iyi Türkiye’den.
Daha,oturma müsaadesi ile kontratlarımız Tripoli’den gelecek.İmzalanmadığı için,daha araba
alamadım.Hemen kontrat işi bitsin,araba alacağım,biliyorsun araba sevdamı.Senin Vosvos
nasıl?Çok çok selamımı söyle ve bir gez ve Elazığ’daki maceramızı hatırlat..
Burada da vosvos lar çok ve ucuza.Yenisi otuz kırk arası oluyor.
Bizden bu kadar.Sizin iyi haberli mektuplarınızı beklerim.Selamlar.
Doktorun;bu mektuptan önce yazmış olduğu bir başka mektup
Aziz dostum;
Hadi hadi.Bugün Pazar,bir yerde yine kafa yaparsın.Biz de burada çalışıyoruz.Ama,bunun
yerine Cuma günleri tatil tabii.
Ankara’ya gediğimde çok istedim sizi görmeyi.Ama,hadise şöyle:
Cuma günü bana konsolosluktan telefon ettiler.Bilet ve diğer evraklar hazır diye.Hemen o
gün,akşam arabası ile Ankara’ya geldim.Sabah,öğleye kadar işimi bitirip akşamı beklemeden
Gazanfer Bilge’yle dönmeye mecbur kaldım.Aslında,niyetim,bileti saat on bir yerine yirmi
üçten sonrasına almaktı,ama hepsi dolu idi,hemen gidersen bilet var dediler.Ben de;sizleri
orada bırakıp İstanbul’a eşyaları hazırlamağa koştum.Çünkü,Salı günü hareket edecektik.Eğer
daha sonra olsaydı hareketimiz, belki de ertesi güne dönebilirdim.Bu bakımdan kusura
bakmamanızı.
Evet,biraz yolculuktan biraz da buradan bahsedeyim.İşe önce Lübnan’dan başlamalı.Ne idi o
zahlare dedikleri rakı.Havuzun karşısına geç otelde ve kaymak gibi yuvarla mübareği.Beyrut
hakikaten çok güzel yer.Tam yaşanacak yer.Bizler için,paran çok olacak tabii.Yoksa,her yer
karanlık.Orada Türkan Şoray’ın filmlerine gittik.Ne de olsa,turizm memleketi.
109
Burası ise pek fena değil.Eğlence diye bir şey yok,aramamalı tabii.Rakı ise,hepten
yasak.Karaborsa yüz liraya bulunabiliyor bazen.Ama o da,altın mı mübarek.İnsanın midesine
oturuyor, gözünü seveyim,arada bir atarken bizleri hatırlayıver ki,belki kokusu gelir!..
Hayat burada da oldukça pahalı.Makina kısmı ise korkunç derecede ucuz.Daha henüz araba
alamadım tabii.Geleli tam bir ay oldu.Mesela,televizyonun en büyüğü bin beş yüz
lira.Hele,Japon malları çok daha ucuz.Burada,her milletten mal satılıyor,Türkiye Hariç!..Bu
konuda,ileride daha aydınlatıcı bilgi yazarım size.
Bunu bitirdikten sonra,komutana ve iş müfettişi Basri beye de mektup yazmayı
düşünüyorum.Ne yapayım.Şimdiden sıla hasreti başladı.İnsanın kendi arkadaşları yanında
olsa(Rakı ile beraber)dağ başında bile çalışır.Eğer buraya gelirsen,evim çok müsait ve çok
merkezi bir yerde.İki bin iki yüz liraya tuttum.Gelirken,yanına bir iki şişe almayı da unutma.
Ah nerede o günler!..Tekrar selamlar.
Kıbrıs savaşından önce;gizli bir iş için Kıbrıs’a gitmiştim.Orada;büyükelçilik mali
müşaviriyle tanışmıştım.
Bu görev sırasında;büyükelçiyi ziyarete gittiğimde bana “Briç bilir misiniz” diye
sordu.Bildiğimi söyleyince;üç hafta süren görev boyunca her gece,büyükelçilikte ben
,büyükelçi,bayraktar ve müsteşar briç oynamıştık.
Bu arada;güney Kıbrıs’a geçmiş ve yunanlı askerlerin hakaretleriyle;olay çıkarmak isteyen
davranışlarıyla karşılaşmıştık.
Orhan Yenilmez adlı bu kişinin betiği:
Sayın kardeşim Uçar;
Kadıköy’de Rıhtım Caddesi Bayraktar İşhanı Kat 4 de mukim İntaş isimli inşaat
firması;Erenköy-Suadiye yolu üzerinde,Çadırlıköşk durağında dört yüz otuz daireli modern
bir site kurmakta olduğunu ilan etti.
Belki hatırlayacaksın,buraya geldiğinde,ben de İstanbul’da bir kat almayı tasarladığımdan size
bahsetmiştim.Hatta,siz de Caddebostan,Suadiye cıvarını sağlık vermiştiniz.Mezkur yer,galiba
sizin muhite yakın bulunuyor.
İstanbul’u iyi bilmediğim için,her ne kadar şirketten broşür istedimse de,siz bu Çadırlıköşk
tarihi mesire yeri denen mahaldeki inşaat sahasını bir görüp;halen oturmaya elverişli bir muhit
olup olmadığını;inşaatın başlayıp başlamadığını;meskun bir yerde bulunup
bulunmadığını;denize,demiryoluna,Bağdat Caddesi’ne yakınlığı,uzaklığı;yol ve ulaştırma
vaziyeti;İnşaatın ne zaman biteceği v.s. hakkında bilgi ve görüşlerinizi,bu inşaatla ilgilenmeye
değer olup olmadığı hakkındaki tavsiyelerinizle birlikte bildirmenizi rica ediyorum.
Zahmetiniz için,peşin teşekkürlerimi sunarken,eşim Perihan ile birlikte size ve eşiniz sayın
hanımefendiye selamlarımızı sunar;küçüğün gözlerinden öperiz.Buradan emir ve arzularınızı
bekleriz..
Aydın Erdim’den bir betik
Sevgili Uçar;
Bildiğin gibi,tam konuşurken bir şeyler oldu ve konuşamadık.Ben de bunun üzerine yazarak
konuşmaya karar verdim.Telefonu kapattım ve kağıda sarıldım.
Anlatmak istediğim şuydu:
Şimdi,bizim ekip Gümüşhane,Torul;Kelkit’in teftişlerini tamamen bitirdi.Pazartesi günü de
ben,Gümüşhane’nin icrai takibatını bitireceğim ve Bayburt’a geçeceğim.Oranın da tahakkuk
teftişleri bitti.Perşembe günü gidip kontrolörün raporlarını okudum,etrafa göz
attım.İyidir.Şimdi,çocuk raporlarını yazıyor.Bir kontrolör de Kelkit’e ait raporunu yazıyor ve
ondan sonra,tahsildar makbuzlarını toplamaya başlayacak.Muhasebe teftişi de halen,bir
kontrolör tarafından yapılıyor.
110
Pazartesi de ben,Bayburt’a geçeceğim.Bir haftada,orada bana ait işleri temizlerim.Oradan
Kelkit’e geçip tahkikatımı yapıp Gümüşhane’ye döneceğim.Üç gün de tahkikatın raporlarına
ayırsam,o da Sayıştay’dan gelecek evrakta bir şey çıkarsa,çıkmazsa bir günlük bir
iş.Böylece,turne programında benim adımın karşısına yazılı program bitmiş oluyor.
Yalnız,ay başında üç kontrolörün daha gelmesi lazım.Ben onları ne yapayım!..Oturtacak yer
ve yaptıracak iş yok.Eğer o adamların benim yanıma gelmeleri zaruri ise,altı kişiye iş ve yer
bulunacak yeni bir turne vermeniz lazım.Ekipler,kalabalık kurulmuş.Teftiş birimleri,küçük
geliyor.
Yalnız,şunu söyleyeyim ki,bu bölgedeki işleri bitirdikten sonra,benim on beş gün izin almam
zaruri.Durumu anladığını sanırım.
Bu durumda;halen benim yanımdakileri ve gelecek olanları benden alırsanız,ben izinden
sonra tek başıma turneye devam ederim.Eğer almazsanız,bu adamları peşime takıp,yeni turne
yerinde işe başlatıp,iş bölümünü yapar,iznimi ondan sonra kullanmağa başlarım.Artık,nasıl
düşünürsünüz bilmiyorum.Aslında,ikinci şık belki daha iyi.
Bizim buralarda,gece hayatımız olmadığından sabah sekiz buçukta daireye girip akşam
onbirde çıkıyoruz.Yemek molaları müstesna.Eğer,becerebilirsen,artık biraz gece hayatlı ve
hiç olmazsa onbeş günde bir İstanbul’a gidebileceğim bir yere gönderirseniz beni,iyi edersin.
Benim yanımda,Mehmet Pamuk diye bir kontrolör var.Azizim,bu çocukta bitmez tükenmek
bilmeyen bir enerji var.Müthiş çalışkan.Zaten,bu cıvarın erken bitmesinde,çok büyük rolü
oldu.Gayet esaslı bir çocuk.
Sabih üstadın yanından geldi.Sabih üstada da sorun.O da beğeniyorsa;bu çocuğu bizim
gelecek imtahana hazırlayalım.Bu husustaki teklifini ve görüşünü bekliyorum.
Duyduğuma göre;Bursa’da altı milyonluk bir yolsuzluğa el koymuşsunuz.Etem Yanılmaz’ın
böyle bir halt edeceği belliydi.Vaktiyle almadılar oradan,sonra re’sen tekaüd etmek zorunda
kaldılar.Kimlerin başını yaktınız Bursa’ya gönderip.Merkez emrini rahat durdurmadınız gitti.
Bir daha hatırlatayım,aman Uçarcığım,insanları temiz bir yere yollatın beni.Ama,sakın bu
isteğimden Ercan’a ve Başkan’a bahsetme.Yani elinden,senin elinden ne kadar gelirse,o kadar
yeter.Gözlerinden öperim azizim.
Bursa’da ortaya çıkarılan büyük yolsuzluk konusunda çalışan müfettişlerden gelen bir
betik.Betiği Haluk Ferden Gürsel yazmış.
Bu kişi;hem çok akıllı hem de iyi İngilizce bilirdi.Kısa bir süre Maliye müfettişliği yaptıktan
sonra;Birleşmiş Milletler UNESCO örgütünde çalışmaya başladı ve oradan emekli olmuş
olabilir.
Sayın üstadım;İyi günler dileriz..”Bursadakiler” olarak.Bildiğiniz gibi,çalışıp duruyoruz.
Gerek sorumlular gerekse işin hacmi yönünden kesin bilgiler elimizde yok.
İş çok ağır yürüyor.İnşaallah,Adnan bey üstadımızın(Kurul Başkanı) dediği gibi;yirmi dokuz
Ekime yetiştiririz.Bir farkla yalnız..Cumhuriyetin ellinci yıl dönümüne.
Memur meselesi,bilirsiniz her zaman bir problem olmuştur..Gene öyle..Bir “Emlak vergisi”
tutturmuşlar..Cümle memurlar bu işte.Kontrolörlerin bir kısmı da öyle.
Bir türlü onu(on kişiyi) tamam edemiyoruz.Bugün,Gelirler Genel Müdürlüğü’nden
kontrolörlere telefon etmişler,Isparta’dan iki tane bize katılıyor,bizim size teklif ettiğimiz
Ümit bey ise katılmıyormuş.
Bu arada,diğerlerinin turnelerinin bitiş tarihlerini size bildiriyorum..Varın,ne edecekseniz
edin..Ben de herhalde Cumartesi oraya kaçarım.(Ankara’ya)..Sözlü bilgi de veririm
size.Şimdilik,Ercan bey falan geleceğimi bilmese iyi olur,gibi gelir.
(Haluk,biraz kaytarıcı bir tipti.Bundan önce de;Erzurum turnesini hasta olduğu gerekçesiyle
terk etmiş,Ankara’da sağlık denetiminden geçirilip turne yerine geri postalanmıştı.)
111
Üstadım,altı yedi aylık iş temizlendi.Ayrıca;kimse bir şey bilmiyor ya da söylemiyor.Tüm
bilgiler,ikinci el,bir şeye yaramaz.Biz de,ikinci el de olsa ifadeleri kaydedelim deriz..
Üstadım,en mühim mesele,bu kontrolör çocukların dönmesi şimdi..Hepsi sızlanıyorlar..Bize
bir şey söyleyin,bildirelim.
Şimdilik,saygılarımı sunarak ayrılıyorum.Arkadaşların da saygıları var.
(Haluk,ekip başıydı ve bu betiği o sıfatla yazmıştı)
,Aydın Erdim betiği daha
Sana,geçen gün yazdığım mektubun cevabını alamadım.Sanırım,işlerin bir hayli
kalabalık.Heyetin işleri hemen hemen sana kalmış gibi görünüyor.Her yazının altında,senin
imzan görülüyor.Her neyse,goygoyu bırak da sen bana hafif bir cevap ver.
Buradaki söylentilere göre,Ercan üstad süresini bitirip İstanbul’a gidiyormuş.(Reis tayin
edilmezse bitirip gelmez ya,o ayrı mesele)Her neyse;bu ay sonunda veya Mart’ta,ne hal
ise,oraya Oktay giriyor mu girmiyor mu,bu bir türlü anlaşılmıyor.Son olarak İlhan Özer ve
Muammer İslamcıoğlu’nun getirdiği haberlere göre,Oktay sayın bakanın yanından
ayrılıyormuş.Bu arada,benim gelmem tabii ki var..Bir de,senin Fransa’ya gitme meselen
varmış.Bursun kabul edilmiş ve eline gelmiş.Sen sahiden bir yerlere gidiyor musun?
Yoksa;Eylül’e kadar orada mısın?Bu konu benim için önemli.Zira,bizim hanımın çalıştığı
dershaneye,ayrılış tarihinden bir ay önce haber verip mukaveleyi fesh edeceğiz.Ay sonuna da
az kaldığı için,habire ve telaşlı olaraktan bu konuyu sorup duruyorum.Oktay hergelesi ve sen
bir olup kesin kararınızı verin ve de bana iletin.Yani ki,Oktay reis muavinliği yapacak mı ve
de sen,Fransa illerine ilim yapmağa sahiden gidecek misin?
Geçen mektupta sana bildirdiğim şekilde ev hesabının mutabakatını sağladın mı?Yani,yüz
liralık borcum kaldığına dair sende vicdani kanaat hasıl oldu mu!..Hasıl olmadı ise,ne şekilde
hasıl edebilirim,onu da bildir!..
Durumun vaziyetleri işte bundan ibarettir!..Buralarda da Hayri üstad,Deniz Nakliyata adam
ayartmakla meşguldür.Sanırım,yakında Turan Tükenmez üstadı götürecektir.
Şimdilik bu kadar.Bir de,bugünlerde benim kayınbirader sana bir iş için Tevfik veya Atilla’yı
bulmak için baş vurabilir.İlgilenip de Tevfik veya Atilla’ya pas verirsen,iyi edersin,hem de
beni memnun edersin!..
Ankara üstadlarına ve de daha ufaklarına selam eder,senin de gözlerinden öperim.
Yeni personel rejiminin uygulamaya konulmasından sonra;teftiş kurullarının önemi
azaltılmıştır.Günümüzde ise,hiç kalmamıştır.İşte;sürekli yevmiyelerin kesilmesi ile teftiş
kurullarına vurulan darbenin ardından;personel yasasına göre teftiş kurullarına vurulan
darbeye isyan eden Recai Turan’ın uzun betiğinden alıntılar.
Muhterem üstat;
Önce,daktilo ile yazmak zorunda kaldığım için özür dilerim.El yazımın pek okunaklı
olmaması ve konunun taşıdığı önem nedeniyle daktilo ile yazmak zorunda kaldım.
Bir saat kadar önce,telefonla on dokuz Kasım tarihli Resmi Gazete ile yayınlanan ilk dört
sınıfın tesbiti ile ilgili kararnameden söz ederek,İstanbul grubu olarak tepkinizi
sormuştum.Hiçbir hareketin olmaması beni şahsen çok şaşırttı.Neticede,meramımı
anlatamadığımı düşünerek,konuyu daha geniş olarak bir kere daha yazı ile anlatmayı uygun
buldum.
657 sayılı yasanın bazı hükümlerine yollama yapan müfettiş;yasa hükmüne göre “Bu kanuna
tabi kurumların kadrolarında aylıklar,hizmetin devlet için taşıdığı değere göre tesbit
edilir.”belirttikten sonra;çıkarılmış bakanlar kurulu kararını eleştirmektedir.
Şu halde;bakanlar kurulu devlet için arz ettiği önemi esas almak suretiyle bu kadroları tesbit
etmiş bulunmaktadır.
112
Fakat,teftiş heyetlerinin bu kararname karşısındaki durumu ne olmuştur?Kararnameyi
hazırlayanlar,teftiş heyeti mensuplarının bir nevi fiyatını nasıl tayin etmiştir?Yani,farz edelim
ki ikinci sınıf bir maliye müfettişinin mesela İzmir’deki milli emlak müdürü kadar önemi var
mıdır?Maalesef hayır üstat.Kararnameyi hazırlayanlar,beş,dört,üç ve ikinci sınıf maliye
müfettişlerine,vergi dairesi müdürü,milli emlak müdürü,muhasebe müdürü,daire
tabibi,kambiyo müdürüne erdikleri değer kadar değer vermemişlerdir.
Özet olarak;bakanlığın mahalli teşkilatında görevli olup haklarında teftiş ve tahkikat
yaptığımız pek çok memurlarımız;maliye müfettişlerinden üstün tutulduğu;yani bunların
görevlerinin bizim görevlerimizden üstün olduğu görülmektedir.
Üstad;destanlar gibi mektup yazarak başınızı ağrıttım.Bilmiyorum ben mi
yanılıyorum,kararnameyi okuyunca çıldıracak gibi oldum.Teftiş hizmetleri bu kadar hor
görülmemeliydi.Bir vergi dairesi müdürünün altına düşürülmemeliydi.
Biliyorsunuz,burada yalnızım.Kime anlatır,kime dert dinletirsiniz.
Bu ifadeleri ukalalık,bilgi taslamak diye değil de,lütfen bir deşarj olarak kabul ediniz.Bu
kararname ile,teftiş heyetlerinin yıkıldığını hissettim..
Recai Turan;söylediklerinde yüzde yüz haklıydı.Sonraki aylarda,korktuğu yeni personel
düzeninin uygulamaya geçmesi sonucu;Teftiş kurulunda daha fazla durmamış ve ayrılıp bir
holdingte çalışmaya başlamıştır.O sıralar,Teftiş kurulunda büyük bir boşalma yaşanmıştır.
Şimdi;değişik bir alın yazısı yaşamış olan Kemal Civelek adlı bir Maliye müfettişinin betiği
var.Bu kişiyle;Teftiş kuruluna başkan olma çekişmesine girişmiştim.O ,daha önce İstanbul
Defterdarlığı yapmış ve bu sırada Müstaşarın birçok işini, çözümlemişti.Bunun
sonucunda;Kemali teftiş kurulu başkanı yaptılar.
Başkanlıktan sonra Avrupa’ya dış göreve yollandı.O sırada yaygın olan Ermeni tehdişi
nedeniyle;yurt dışında iken kafayı bozduğu söylendi.Gerçekten de;Türkiye’ye döndükten
sonra akli melekelerini yitirmiş durumdaydı.İşte,ondan gelmiş bir betik:
Sayın üstadım
Pasaport şahsi gayretinizle temin edilmiş olacak yoksa,eski yıllarda bir hayli arkadaşlar
terlemiş.Teşekkürlerimi sunmak isterim
Şimdi,iki istirhamım olacak İlkini bugün sunuyorum,ikincisi de bilmiyorum kabil mi,değilse
bilahare takdim edeceğim
Üstadım,İstanbul Merkez Bankası,permi işlemlerine başladı.Bu arada,Ankara Merkez
Bankası(Kambiyo servisi olarak)bizler için yurt dışına transfer ettiği
paraların(dövizlerin)bildirilmesi gerekiyormuş.
İstanbul Merkez Bankası,Ankara şubesine kambiyo çıkışlı yazı ile durumu Ankara’dan
sormuş.
Dilek:Cevabın seri İstanbul’a havalesi
İşlem bittikten sonra İstanbul;Ankara Merkez Bankası genel merkezine(Bedelsiz ithal
servisine)son üç yıl içinde bedelsiz araba ithal edilip edilmediğini (Aynı şahıs için)soracak.
Dilek:Kabilse,bendenizin böyle bir araba ithal etmediğimin İstanbul Merkez Bankasına
bildirilmesi.
Teşekkürler,selamlar ve saygılar sunarım.
Teftiş kurulu başkan yardımcılığında bir yıl çalışıldıktan sonra;dört aylığına konsolosluk
teftişine gidilirdi.Ercan Meftunoğlu bu görevi tamamladıktan sonra;Prag’a ve Köln’e
konsolosluk teftişine gitmişti.Oradan yazdığı bir betik.
113
Sevgili Uçar;
Prag’dan Köln’e (ikinci konsolosluk teftişi yeri)geldiğim zaman,bir türlü yorgunluğu ve
intibak zorluğunu üzerimden atadım.Bunda,çok berbat olan havanın da tesiri var.Yavaş yavaş
durumu normale döndürüyorum.
Bugüne kadar adımımı bir yere atmadım.Her şey para ve çok pahalı.Verilen yevmiye ile anca
idare edilebiliyor.Bütçecilerin kulaklarını çok çınlatıyorum burada.
Sevgili Uçar! Biliyorsun ayın onunda resmi yazı ile Köln idare hesapları hakkında bilgi
vermiştim ve sayın başkana da özel bir mektup yazmıştım..Ben burada,amiri ita avansı
sayımını yapıp,tutanağa bağladığım için birinci raundu hakkıyla aldım.
Şimdi,nakavt yapmak için,şu hususu riyaset makamının bilgisine sunmak istiyorum.
Dışişleri,bu evrakın teftiş edilmemesi hususunda bir genelge yayınladı.Başkonsolos ile bu
konuda aramızda hiçbir sürtüşme yok.Ancak,gelen telgrafın bir örneğini bana verdiler.
Ben,1973 mali yılı evrakını(idari avansla ilgili olarak,konsolosluğa ait olanları)Sayıştay’dan
isteyip Köln’de tahkik etmek istiyorum ki,ikinci raunda da galip geleyim.
Bu hususu sayın başkana arz et,görüşünüzü bildirin,talepte bulunayım.Lütfen ihmal etme.
Diğer taraftan,dışişleri muhasebe müdürlüğü kanalıyla istediğim cetveli-makbuz ve kıymetli
evrak-kalem kalem numaralandırıp göndermediler.İşin bu kısmı ile de ilgilenirsen,memnun
olurum.
Bunun dışında,verebileceğin her havadise şimdiden teşekkürlerimi sunarım.Sayın Şatıroğlu ve
arkadaşlara selamlar.Arzu ve emirlerinizi beklerim.
Ayçal’dan gelmiş bir başka betik
Kıymetli üstadım;
İstanbul’a geldiğimiz zaman aksilikler üst üste geldi,konuşmak imkanı bulamadık.
Öncelikle,bana yaptığınız iyiliği,üzerimde çimen bitse de unutmayacağım
Beşinci sınıf müfettişliğimde beş ay turne yaptım,merkez emrinde bile üç ay turne
yaptım,bütün o üzücü günler geçti.Beni biraz tanırsınız.Ne turneden kaçarım,korkarım ne de
işten.
Bu sene,İstanbul’da bir inşaata başladık,erkek kardeşim yedek subayda,öbür kardeşim,
hanım,babam ihtiyar sadece inşaatın başında durabiliyor.Ben olmazsam,mahvoluruz.
İşte,onun için hiç olmazsa Ağustos’ta turneye çıkartılayım diye arzuladım.
Bu arada,İstanbul Hukuk Fakültesi’nde de talebeyim.Haziran imtihanlarına
giriyorum.Haziranın yirmisinde ve yirmi altısında iki imtihanım var.
Bir de,evlenmeye karar verdim,artık siz düşünün gerisini,zor günlerin içinde bunaldım gittim.
En büyük güvencim Allah ve dostlarım.Bu zamana kadar,bir aksilik olmadı.İnşallah Ekim’in
başına kadar,her türlü işim bitmiş olacak ve bir derin nefes alacağım.
Üstadım,arkadaşlar,Temmuz sonu veya Ağustos başı gönderileceğimizi bildirdiler.Bu
arada,lisan imtihanına çağırılırız herhalde.(Yurt dışına yollanmadan önce,müfettişler bir
yabancı dilden yeniden sınava sokuluyorlardı)Sizden istirhamım,bu lisan imtihanı gününü
Haziran’ın yirmi ve yirmi altısına rast getirmeyin.Burada,o günlerde imtihanlarım var.
Kıymetli üstadım;son bir konu var ki,Avrupa mucibimiz çıksın,ondan sonra beni reis beyle bir
konuştur,ama daha evvel sen ortamı hazırlayıvereceksin.
Ben,kısmetse Avrupa’ya müfettiş olduktan üç sene on ay sonra gönderiliyorum,normal süre
böyle geldi ve söyleyecek hiçbir konum yok.İstiyorum ki;izin mi alacağım,hasta mı
olacağım,turneye mi çıkacağım,işim mi bitmeyecek,beni Ekim başına kadar erteleyin.Bu
tarihte ben her türlü problemimi halletmiş,gözüm arkada olmadan Fizan’a bile giderim.
Reis’in makul bir insan olduğu söyleniyor,hele sen,bunu istersen yaparsın.Reis,bakan bey
filan derse,hiç mühim değil.Sadık Tekin(Maliye Bakanı) Zonguldaklı hemşerimizdir ve
tanırız kendisini,sözümüzü kırmaz,Ben istiyorum ki,hiçbir şeye lüzum kalmadan,zaten
114
arkadaşlar diyelim ki bir Ağustos’ta gidecekler.Ben onlara iki ay sonra katılayım.Ödenek filan
da yanmaz,konsolosluk teftişleri var.
Üstadım;tabii bunlar benim olmasını bütün gönlümle arzuladığım ve beni ömür boyu
çekeceğim sıkıntılardan kurtaracak meseleler.Bana yardımcı olacağından,hiç şüphem
yok.Lütfen,bu mektubumu yengemize de oku.Bütün bunları,bana olan dostluğunuza ve
yakınlığınıza güvenerek yazdım.
Arkadaşlarla lisan imtihanına çağrılayım,her türlü işimiz bitsin,mucibimiz çıksın,bunları
ondan sonra halletmeğe çalışalım,olmazsa ne yapalım da deyip gideceğim,evlenmem olayı da
dönüşüme kalacak ve çok üzgün gideceğim buradan.İnşallah bunlara lüzum kalmaz.
Vaktinizi aldım,sizi kendi dertlerimle üzdüm.Çocukların sünnetinde,kalburla su
taşıyacağım.Demirkan ailesine sonsuz sevgi ve hürmetlerimle.
Radi üstad,Demma adlı çelik firmasını kurmuş,tıkır tıkır para kazanmaktadır.İşte,ondan gelen
bir betik:
Uçarcığım;
Mektubuna teşekkür.İlişikte,mutemet dilekçesini gönderiyorum.Gereğini lutfedip yaparsın.
Eh,mirim,kimi Maliye Bakanı yapıyorsunuz?Zannederim,Müezzinoğlu’nun suyu kaynadı.
Yapışıp kaldınız Ankara’ya kardeşim.Ara sıra,İstanbul’a gelip nefes alın.Bırakın,Başbakan
nasıl olsa seçilir.Onu da başkaları düşünsün.Değil mi ama!..
Süren bitince,İstanbul’a dönüyor musun?Yoksa,Ankara’ya mı yerleşiyorsun?Uzun vadede
zannederim(temenni etmiyorum)yavaş yavaş buraya düşeceksiniz.Yine gırgırımızı kuracağız.
(Aklıma-usuma-gelmişken,müfettişler evine bir miktar borcum kaldı diye hatırlıyorum) yüz
ya da iki yüz lira olmalı.Lütfen,bana göndereceğinden onu öder misin!.Kalırsa,gerisini
postala.
Bu sırada,kimseden haber alamıyorum.Ey ümmeti Müslüman,Ay’da(Turgut’un Ankara’ya
taktığı ad) ne yapıyorsunuz?Havalar ısındı.Bütün müfettişlerin yüreği tıp tıp
atıyordur.Turneden ne haber?Yahu,yirmi papel zam oldu diye çocukları oraya buraya
sürmeyin.
Gözlerinden öperim.Arkadaşlara ayrı ayrı selam.
Kayınbiraderim İlhan Denizer’den gelmiş bir betik
Sevgili Uçarcığım;
Bizim Nail bey arkadaşımızın,tahmin ederim ki hatırlayacaksın,bir zoru var.Kayhan’a
gitmiş(Gümrük Müfettişi) o da benim kanalımla sana havale etmiş.Davasında haklı
imiş.Uçarcığım,şöyle bir fiske ile bu işi halledermiş.İşlerinin arasına bir de böyle bir iş
katmak istemezdim,fakat ne yapayım ki bir arkadaş işidir.Himmetini beklerim.
Ailecek bizler iyiyiz.Mutad üzere her Pazar günü öğleyin babamlarda toplanıyoruz.Bu hafta
Kayhan da dahil,sizler eksik hep oradaydık.Hiçbir yaramazlık yok.Çalışıp
duruyoruz.Herhalde gelmeniz yaklaştı.Çocukları özledik.Hele annem dayanamıyor.
Son verirken,hepinizi gözlerinden öper,hasretle kucaklarım.
Aydın Erdim’den gelmiş bir diğer betik
Sevgili Uçar;
İyi olmadığını bildiğim için,nasılsın diye sormaya lüzum hissetmiyorum!Yalnız,ev hesabı
hakkında yanlış hesaplar yapıp işleri karıştırmaktasın!..
Şöyle ki:Malum olduğu üzere,benim bu eve vaktiyle 447.50 lira borcum var idi.Sanırım yaz
başında,147.50 lirasını ödeyip 300 liraya indirmiştim.Şimdi,hesaplar hep bu 300 lira
üzerinden yapılıyor nedense.Geçende,Selimle yüz lira daha gönderdim.Makbuzun altına 300100=200 kaldı diye izahat yazmışsın.Oysa,bendeniz zavallı Aydın.2.10.1972 tarihinde
115
Bayburt Zıraat Bankası vasıtasiyle Zıraat Bankası Merkez Müdürlüğündeki hesaba 100 lira
göndermiştim.Makbuzu halen muhafazam altındadır.Bu durumda,ev hesabına olan
borcum100 liraya inmektedir.En kısa zamanda ödenmesine çalışılacaktır.Saygıyla arz
ederim!..
AP milletvekillerinin komisyondaki tutumu ve partilerüstü hükümetin bu tutum karşısındaki
durumu,burada tam anlamıyla şok etkisi yaptı!.Hastalıklı tavuklar gibi,düşünüp durmaktan bir
hal oluyoruz!..Özellikle Zekeriya ve bazı muavinler gibi Ankara’dan gelenlerle,benim gibi
Ankara’ya gitmeye niyetli olanlar bokunu yemiş ispinozdan farksız durumda!..
Sen,yakında Fransa’ya uçuyor imişsin.Keyfin az çok gıcırlaşmıştır!.Ne zaman gidiyorsun
köftehor?Doyamadın gitti gavuristana!..
Azizim,benim hesap mutabakatımı sağlarsan,son durum hakkında da küçük bir bilgi ver.
Caddebostan’da Akbank ikramiye apartmanında otururken,üstümüzde C. S. ve ailesi
otururdu.Hanımı,geceleri uyuyamaz;yüksek topuklu terliklerle koridorda gezini dururdu.Beni
de uykumdan ederdi.Kocaya durumu anlattım.Bir etkisi olmadı.Bir kez daha konuştum ve izin
verirse;koridorunu baştanbaşa halıfleks ile döşeteceğimi söyledim.Bunun üzerine,bunu o yaptı
ve rahat uykularıma geri döndüm.
Kendileri ile çok iyi komşuluk ilişkilerimiz oldu.
Ondan gelmiş bir betik
Kardeşim Uçar;
Bu sabah seni aradım.Bu günü de eklemek suretiyle 1 Mayıs iznini dört gün yapıp İstanbul’a
gittiğini öğrendim.Görüşmeyeli yıllar değil,ama aylar geçti.Çoluk çocuk iyisiniz inşallah.
Apartman sakinlerinden o kadar soğumuşuz ki,bir türlü ayağımız gelmiyor.Mamafih,sen de
duyduğuma göre epeydir,Tülay ile beraber Ankara’da imişsin.
Ankara’da bu sefer işim sizin vekalette.O bakımdan,yardımını rica edecektim.Belki,işlemle
ilgili şahısları tanırsın,faydası olabilir diye düşündüm.İki ayrı kimse ile,iki ayrı mesele
var.Sana,sıra ile yazayım.
A-Danimarka’ya üç ay evvel muvakkaten,sizin bakanlığın müsaadesi ile,bir prototip araç
ihraç etmiştik.(C.o sıralarda Crysler fabrikasında çalışıyordu)Bu araç,ihale için numune
olarak gönderilmişti.Danimarka’dan,aracın üç ay daha kalmasını istiyorlar.Verilen müsaadeye
temdit istedik.Evrakı,Hazine Genel Müdürlüğüne getirdim.Hazine Genel Müdürlüğü’nde
Atilla Tercan beye havale ettiler.Evveliyatı da bakanlıkta olduğu için,dosyayı
çıkartıp,kendisine müracaatı veremedim.Ancak;elimdeki müracaat yazısı suretiyle kendisiyle
konuştum.Neticenin müsbet olabileceğini söyledi.Artık,gerisini sen takip edersen memnun
olurum.
B-İkinci mesele:İngiltere’den muvakkat kabul yolu ile-belki sen de hatırlarsın,eski evde iken
ben getirmiştim-bir numune araç ithal etmiştik.Gümrük Bakanlığı’nın muvakkat kabul
müsaadesi ile,halen bizde bulunan bu aracın,kati ithali için hazırladığımız müracaatı alakalısı
olan Erden Tunç beye havale aldım.Evrakı,elden kendisine kadar getirdim.Görüştüm,izah
ettim.Sen de alakadar olup,takip eder ve yabancı olmadığımızı söylersen,herhalde karar
müsbet olur.
Yukarıda yazdığım hususlarda yardımlarını bekler ve şayet gelişmeler hakkında bana iki satır
yazarsan,beni sonsuz memnun etmiş olursun.Her iki mesele de şirket için ve dolayısıyla iş
benim işim olduğu için,çok önemli.Gereken alaka ve yardımı esirgemeyeceğinden eminim.
Senin,Tülay’ın ve çocukların gözlerinden öperim.Sevgiler.
Londra’daki Kemal Civelek adlı müfettişten gelmiş bir betik.
Uçar üstad;
Mehmet Tuncer kanalı ile gönderdiğiniz pusulayı aldım.
116
İlginize teşekkürler.
Ancak,usul ve prensip harici ise(ki özel tutum işi olduğundan bahsettiniz)ben son
istihkakımın DM olarak gönderilmesi talebimden vazgeçtim.
Lütfen,son istihkakımın eskisi gibi,pound olarak gönderilmesini rica ederim.
Konunun Reis beye açılmasına böylelikle gerek kalmıyor galiba.
Selamlar.
Bir başka Radi Dikici betiği daha.
Uçarcığım;
Dünya ile ilgini kesmiş görünüyorsun.Sayın başkan yardımcıları zaman zaman İstanbul’u
şereflendirirlerdi.Sen kapandın kaldın.Noluyorsun kardeşim!..
Devrimle kardeşini büyütmekten vakit bulamıyorsun,,anlaşılan.
Bize gelince,Türkiye’de öküzlerin artmasına sevinip,dua ediyoruz.Malum,nallamaya devam
ediyoruz!..
Ercan üstadın yerine yardımcılığa kim başladı?Gönderilen bonolarımı aldım.Teşekkürler.
Vehbinin kerrakesine gelince,malum maaş farkı!..Miktarını bilmiyorum.Liste
yapacakmışsınız.Tabii,bizi de dahil edeceksiniz.Değil mi efendim!..
Bunun için,mutemet dilekçesi gibi ıvır zıvır lazımsa göndereyim.İki satır karalayıp cevap
gönderir misin?
İstanbul bildiğin gibi.Bahar geldi.Çiçeklerimiz açıldı,saçıldı.Mini eteği çıkaran varolsun!..Bu
sene,biraz daha kısa galiba.
Diğer bir moda haberi,plajlarda bu sene bikini yerine yokini kullanılacakmış.Yaşadık
velhasıl!..
Süre bitince,İstanbul’a dönüyor musun?Senin VW hala üç tekle mi çalışıyor!.
Arkadaşlara,bir aydır uğrayamadım.Ancak ”Filhane” yani aşağıya, yukarıdaki üstadlarımızın
bir kısmı yerleşmiş.Hazırlık yapıyorlar,vesselam!.
Gözlerinden öperim.Hanımefendiye hürmetler.Devrim(Pardon inkilap şimdi öyle diniyor
galiba!) ve kardeşini(ismini unuttum) öperim.
Burada sözü edilen filhane;bizim Teftiş Kurulu’nun Karaköy’deki yapısının zemin katındaki
çalışma odalarına taktığımız addır. Bilindiği üzere,ölümü yaklaşan yaşlı filler,fil mezarlığına
gider orada ölümü bekler ve ölürlermiş.
Bizim de yaşlı üstadlarımız,yapının üst katlarındaki çalışma odalarından,iyice yaşlanınca
zemin kattaki odalara inerlerdi.Böylece,merdiven tırmanmaktan kurtulurlar;gençler tarafından
sık sık rahatsız edilmezlerdi.Burada,hiçbir iş yapmadan,ölümlerin beklerlerdi.
İşte,o odaların bulunduğu yere fil mezarlığı derdik.
Selim Tarlan adlı müfettişten gelmiş bir betik.
Selim Tarlan;çok sinirli bir Maliye müfettişiydi.Sofya Büyükelçiliği konsolosluğunu teftiş
için Büyükelçiliğe gittiğinde içeri almak istememişler.O da;o sırada dışarıya çıkmak üzere
olan Büyükelçiyi yumruklamıştı!Olay,bakanlıklar arasında yatıştırılmıştı.
Selim;müfettişliği yanında kariyer de yapmış ve sonunda maliye doçenti olarak
üniversitelerde ders de vermişti.
Bir başka özelliği de;Türkiye’nin izinli en eski ve çok para koleksiyonuna sahip olmasıydı.
Evinde;yemeğini Osmanlı usulü,yer sofrasında yerdi ve beş vakit namazında olan bir laik
tipti.Aşırı dincilerin can düşmanıydı.
Sayın üstadım;
Önce,saygı ve sevgilerimi sunarım.Ankara’dan aldığım son haber,moralimi iyice yıktı.Adını
vermeyeceğim bazı kimselerin yoğun kulisleri neticesinde,heyet içindeki kıdem
117
bakımından,teftiş kuruluna giriş promosyonundan alınarak,ehliyet promosyonuna ithal
edilmek üzere olduğumu duydum.
Oysa,sizin İstanbul’a son gelişinizde,her nekadar ödenek kifayetsizliği dolayısıyla bu yıl
Avrupa sırasının bana gelemeyeceğini,ancak ehliyete giriş promosyonu olan Erdoğan
Öner’lerin promosyonunun en sonuna eklenmiş olduğumu söylemiş idiniz.
Şimdi gelen havadise göre ise,kış programında,bu pozisyonumun on üç on dört basamak daha
altına itilerek Osman Birsen’lerin promosyonuna dahil edilmiş olduğum anlaşılıyor.Bu
durumda;1966 yılında heyete girmiş olmama rağmen,Avrupa sıram,takriben 1976 veya 1977
yıllarında;yani heyete girdikten on ya da on bir yıl sonra gelecektir.
Heyet içinde,bugüne kadar hiçbir üstadın bu duruma düşmüş olduğunu sanmıyorum.
Durumum,eğer Keban Raporu’nu yazmam nedeniyle beni tecziye etmek ise(ki bunun bir
başka tezahürünü,hakkımda sayın Sabih üstadımıza yaptırılmış tahkikatta görüyoruz) eğer
Avrupa sırasını geriye atarak tecziye edilmem sözkonusu ise,konuyu bütün açıklığı ile
bildirmenizi samimi olarak rica edeceğim.Bu,sanırım en tabii hakkım olacaktır.
Sayın üstadım;
Sayın teftiş kurulu başkanımız ile konuyu son bir defa konuşup karara bağlamanızı ve bana
ister özel ister resmi bir yazı ile heyet içi kıdem durumumu bildirmenizi en derin saygılarımla
ve hassaten rica eder,tekrar sevgilerimi sunarım.
Selim Tarlan;ilk kez bir bakan hakkında tahkikat isteyen rapor düzenlemişti.Gümrük
bakanının yolsuzluklarının tahkikine dair rapor yazmıştı.Teftiş Kurulu Başkanlığı;
müfettişlerin bakanlar hakkında soruşturma isteyemeyeceğine dair görüş bildirince konu
Teftiş Kurulu Tüzüğüne göre kurulan kıdemli müfettişler komisyonuna havale edildi.Üç
kişilik komisyonun başkanlığını ben yaptım.
İncelemeler sonunda;müfettişin haklı olduğuna karar verdik.Ona rağmen;bakan hakkında
soruşturma yapılmadı.Ancak,on iki Eylül’den sonraki askeri yönetim;Selim Tarlan’ın
raporuna dayanarak o gümrük bakanını yüce divana sevk etti ve o bakan hüküm giyip
hapishanede yattı.
Maliye Teftiş Kurulu yüz yılı aşkın geçmişinde hiçbir zaman bir bayan Maliye müfettişine
sahip olmamıştır.Aşağıdaki mektupta sözü edilen Leyla Doğan,cumhuriyet döneminde ilk kez
kurulun sınavına girmek için başvurmuştu.
Kurulda kıyametler koptu.Olamayacağı söylendi.Bunun üzerine,kızın bulunduğu yere yakın
yerdeki bir müfettişe (Talat’a) sözlü talimat verilerek kız ikna edildi ve sınava girmedi.
Bu olaydan sonra da pek kurula başvuran bayan çıkmadı.Seksenli yıllarda bir bayan ikna
olmadı ve sınava da girdi.Sınav kurulunda ben de vardım.Daha yazılı aşamasında başarısız
oldu.O da kurula giremedi.
Günümüzde hala Maliye Teftiş Kurulu’nda çalışan bayan müfettiş bulunmamaktadır.
Sonraları Maliye Müsteşarlığı da yapmış olan Talat Saral’dan gelmiş bu betik:
Sayın üsrtadım;
Talimatınız üzerine Leyla Doğan’la bu sabah görüştüm.Ve kendisini girmemesi konusunda
ikna ettim.
Sınava girmeyeceğini,ancak tavsiyem üzerine uygun bir göreve tayin için Bakanlığa müracaat
edeceğini söyledi.
Kendisi,Adana İTİA 1972 güz dönemi mezunu ve halen Doğanşehir’de ilkokul öğretmenliği
yapıyor.Mazbut bir hanıma benziyor.Teşkilatta çalışabilir.Babası,evvelce Doğanşehir
Belediye başkanı imiş.Şimdi,ziraatle uğraşıyor.
Leyla Doğan mülakata kardeşi Sadık Doğan ile geldi.O da sınav için müracaat ettiğini
söyledi.Bu arada,onunla da mülakat yaptım.Şöyle ki:
118
Sadık Doğan da Adana İTİA sından 1972 güz döneminde mezun olmuş ve halen
Doğanşehir’de ilkokul öğretmenliği yapıyormuş.Akademiden lisan(Fransızca) sertifikası
varmış.Daha önce,T.İş Bankası sözlüsünden dönmüş.Askerlik yapmamış.Diğerlerine nazaran
daha cazip olduğu için,bizi tercih ettiğini söylüyor.Yirmi üç yaşında.Sınava çeşitli kitaplardan
hazırlanıyormuş.Vukuatı yokmuş.
Denenmesinde fayda var.Saygı ve selamlarımla.
Oktay Şatıroğlu adlı müfettişten gelen bir betik daha
Kıymetli abim;
Sana yazmakta çok geciktim,kusura kalma.Sayıştay,bu gidişle bizi ya fıtık ya ülser
edicek.Hergün Orhan bey(Teftiş kurulu başkanı)genel sekretere telefon ediyor ve de biz yarın
belgeler gelir diye ümitle bekliyorduk.Ve de,bugün geldi.,çok şükür.Şimdi,sana postalıyorum.
(Nürnberg Konsolosluğundaki soruşturmam dolayısıyla istediğim belgeler).Ancak;dert yine
başlıyor.Yeni belgeler istemişsin!.
Abim,bizim işler de nedense çoğaldı bu ara,boş kaldığımız yok.Aydın,dokuz aylıklarla haşır
neşir(Diğer başkan yardımcısı)Senin kitap henüz baskıda,bülten özel sayısını da İlhancımın
çok geç okuması nedeniyle henüz baskıda,bülten özel sayısı da İlhancığımın çok geç okuması
nedeniyle henüz teftiş kuruluna intikal ettiremedik.
Damga vergisi meselene gelince,Gelirlerin bu konuda tebliğ,genel yazı veya mütalaası
yok.Yalnız,kanuna göre yurt dışında kesinlikle damga vergisi tahsil edilemez
derler.Eğer,kendilerinden görüş sorulursa derhal bu şekilde görüş bildirecekler.
Turneler bitmek üzere.Yücel Erdil,Ordu Yardımlaşmaya Genel Müdür yardımcısı olarak
geçti.Gelirler,şimdi onun yerine adam istiyor.
Orhan bey,önümüzdeki hafta İstanbul’a gidiyor.Turhan Yetkin’e teklif edecek.Bakalım sonuç
ne olur?
Başka haber,Adnan Erdaş’ın tayini.Paris Büyükelçiliğine başmüşavir olarak gönderiliyor.
Abim,araban hayırlı uğurlu olsun.Sen,bu gidişle sürenin çoğunu Almanya’da geçireceksin
görünüyor.Doktora işinden de bir haber yok.(Fransa’daki bir doktora bursuna
başvurmuştum.Sonradan bu burs geldi.Strazburg Üniversitesi’nde devlet doktorası
yapacaktım.Konum ve profesörüm de belli olmuştu.Ancak;sonradan bundan vazgeçmiştim.)
Sağlıcakla kal,yanaklarından öper,güzel günler dilerim.Aydın’ın da selamları var.
Not:Boşuna beni itham etme.Cafer Canlı’nın Nürnberge’e uğradığından ve ihbardan hiç
haberim yok.
Kayın biraderim Reşat Denizer’in Ascona’dan Nürnberg’deyken yazdığı betik.
Kartını aldık,memnun olduk,hem de fazlasıyla.Zira yirmi beş gündür posta kutusundan hiç bir
şey alamamıştık.
Evden kimse yazmıyor,merak içinde posta kutusunun yolunu aşındırıyorum.
Çok bozuluyorum hergelelere,dönünce hesaplaşacağım onlarla.Gurbette insanı habersiz
bırakmak ne demekmiş.Başlarına gelmemiş ki bilsinler.Hepsi anasının babasının dizi dibinde
oturuyor tabi.
Neyse enişteciğim,uzun lafın kısası,bozuk Reşat’ın kafası!..Ayın on birinde bize uğrayacağını
yazıyorsun.Anladığıma göre;bu,Türkiye dönüşü olacak öyle mi?
Margretin bir arkadaşı,polisten benim için müsaade alabileceğini söyledi.Çarşamba veya
Perşembe günü belli olacak.Olursa,çalışmaya başlayacağım.Olmazsa ve o zamana kadar bir iş
bulamazsam,herhalde senlen beraber Türkiye’ye dönerim.Onun için,Aralığın onbiri dönüş
tarihini bana yazıver.Benim pasaportum da üç aylıktı,Aralığın dokuzunda müddeti
doluyor,onu da uzatmak icap edecek herhalde.
119
Teyzem ve benim sıhhatimiz yerinde.Hele ben,çok iyiyim.Dört kilo aldım.Hergün kültür fizik
yapıyorum.Bacaklarım da epey gelişti tabi.Bütün gün yiyip içip yatıyorsun.
Sen de iyisindir herhalde.Avrupa’da beraber olacaktık ki,bir şeye benzesin,neşemizi
bulurduk.Tüli duymasın,beni aforoz eder!..
Deniz,usta şoför olmuş,ismi de vosvos dayıymış.Devrim,sarı araba görünce hep beni
sanıyormuş.Çok özledim bitirimleri,gözümde tütüyorlar.Gönderdiğin resimleri odama
astım,ben yazarken seyrediyorlar şimdi.
Evet enişteciğim,şimdilik bu kadar.Hasretle gözlerinden öperim.Bizi mektupsuz
bırakma.Mobilyanın parasını sana yollayacağım.Şimdilik adresimiz aynı.Değişirse yazarım.
Bu yazışmadan sonra,kayın biraderlere gittim.Oradan birlikte ;Almanya’da ikinci elden
aldığım bir Volkswagen ile Türkiye’ye birlikte döndük.Ne serüvenli bir yolculuktu tanrım.
Trene ayrıca para vermemek için Saint Bernard geçidini vosvosla geçelim dedik.Dağın tam
zirvesinde Vosvos stop etti.Bir panikledik o kadar olur!.
Bir İsviçreli geldi ”Dağın tepesinde oksijenin azaldığını,aracın bundan durmuş olabileceğini”
söyledi.Yarım saat bekledik ve çalıştırınca araba çalıştı ve yola devam ettik.
Arabanın üstünde satın aldığım bir televizyon da vardı.O nedenle;motellerde kalmamız
gerekiyordu.Ancak;Yugoslavya’da benim yeşil pasaportumu görünce motele almadılar,araçta
uyuduk.Bulgar hududundaki bir Yugoslav motelinde de aynısı başımıza geldi.Yola deva edip
Bulgaristan’a girdik.Orada da aynı durumla karşılaştık.
Çok karlı bir yolculukla(Karlar el kadar otomobilin ön camına düşüyor,silecekler onları
silmekte zorlanıyorlardı)Sofya yakınlarına geldik ve yine arabada uyuduk.
Sonunda Kapıkule’ye varınca;gurbetçiler gibi toprağı öptüm ve simit alarak ilk kahvaltımızı
yaptık.
Oktay Şatıroğlu’dan bir başka betik
Sevgili abim;Ehtiyar Erhan çok söyler,şeyin şeyine denk,şeyin trampet çalıyor diye(Şeyleri
sen söyle)senin durumun da öyle.Kurmuşsun düzenini Almanya’da,almışsın arabanı,çevrene
alışmışsın,işini yapmaktasın,ne şikayet edersin halinden daha!..Bu kışta kıyamette yer
değiştirip başka yerlere gitmeyi ne istersin!..
Abim;temizle Nürnberg’i de gel gayri.Telefon ve yazımızda belirttiğim gibi,başka bir müfettiş
göndermeğe olanak bulamadık.Senin işe devamın zorunluluk oldu!.Gırgır bir yana,gönlünü
hoş tut.
Telefonda görevi kötüye kullanma-zimmet laflarım sadece düşüncelerimizde,her şeyi en iyi
incelemeyi yapan müfettiş bilir esas prensibimiz.Onun için,dilediğin gibi yap
incelemelerini.Dış işlerine raporunu gönderirken de bir mütalaa yazmadık.Müfettiş böyle
demiş,tahkikatı memurin muhakematına göre bir heyete sizin yaptırmanız lazım,gereğini
yapın dedik.
Bir ara,yazıya bir müfettişin de katılmasını yazalım diye düşünmüştük,sonra Orhan bey
vazgeçti.
Bu nedenle;raporuna göre,onlar ne yapacaklarsa yapacak.Talep etmezlerse biz
karışmayacağız.İstersen,son bulgularını da onlara göndeririz;sonucu bekleriz.
Şimdi,haberlere başlıyorum.Uzmanlardan başkan yardımcısı Camal vardı,1300 vw
getirmiş,üçün birinden gittiği halde (doksan sekiz gün)permi yetmemiş,şimdi arabayı özel
müsaade ile çekmeğe çalışıyormuş.Sezai’den rica ettim.Transfer edilen para neymiş,permi ne
vermişler diye.
Ayrıcana,Yılmaz Eracar da Peugot 203 ile döndü.Dün de onunla konuştum.O da üçün biri
den gidenlerden,permi belki pazartesi çıkacak dedi.İkisinden de durumu
öğrendiğimde,durumu sana yazacağım.Yılmaz,aldıysa oralarda satmasın,permi yetmese de bir
çekme yolu bulunur dedi.
120
Senin kitabın dizgisi tamam,basım için sıra bekliyormuş.Maliye Bülteni’nin de özel sayıları
da henüz çıkmaya başlamadı.Tek basılan,Haluk’un kitabı oldu.
Turan Kıvanç(New York) Birleşmiş Milletler Daimi Delege yardımcısı olup gitti.Nihat
Tezer,Bümko Genel Müdürlüğüne başladı.Bedrettin Seyhan,yeni bakan olmadan ben
müsteşarlığa başlamam deyip İstanbul’da hala.Nevzat Özkan dün,Bümko başraydımcılığına
başladı.Orhan Süzen,onbir Kasımda yirmi beş günlüğüne Almanya’ya gidiyor.İlk durak
Berlin,sonra Almanlar çeşitli şehirleri gezdireceklermiş.
Yine yevmiye meselesi alevlendi.Devamlı yevmiye kesilsin fikri hakim.Özellikle başkan
bunu ister.Büyük merkezlerde tazminat,turnede yevmiye için formül aranıyor.Yıllık gelir
esası ile de,ele geçen azalmasın deniyor ama,mümkünü yok bittabi,bu gerçekleştirilecek
olursa,aylık dönecek kuşa!..
Senin Fransa (doktora) işinden de bir haber yok.Hiç sor diye yazma,ama bir gün Fransızca
bilen birisini telefon ettirmeyi düşünüyorum.Belki bir şeyler öğrenebiliriz.
İstediğin kırtasiye eline geçti herhalde.Tahkikat yapmadığından,kanunları göndermedim.
İsteğin devam ediyorsa,postalarım.
Hadi abim,sağlıcakla kal,bize çok bozulma,günlerini hoş et,yanaklarından öperim.
Ascona’da bulunan kayın biraderimden gelmiş bir betik
Sevgili enişte;
Mektubunu sabahleyin aldık.Aynı zamanda Turik ve Kamilden de mektup geldi.Daha evvel
babamdan ve Deniz’den de aldık.
Hepsi iyilermiş.Yalnız,İbrahim eniştem ameliyat olacakmış.Daha doğrusu,babam mektubu
yazdığı gün olacakmış,herhalde olmuştur.
Ankara’ya telefon ettik,fakat görüşemedik.
Bizim Lugano işi yattı.Ascona’dayız.Ben hala iş ayarlayamadım.Müsaadesiz çok
zor.Müsaademi ayarlayacak olan adam da bizi oyalıyor,bugün yarın diyor.Herhalde
olmayacak.
Tek şansım kaldı.O da Danimarka’da bir arkadaşım var.Türkiye’ye gelmiş.Reşat
Danimarka’ya gelsin,müsaadesini alırım,iş bulurum demiş.Deniz de bana adresini ve telefon
numarasını yazdı.
Çocuk on gün sonra dönüyormuş.Birkaç gün sonra arayacağım.Neticeyi sana
bildireceğim.Ona göre hareket ederiz.Gerçekten ayarlayabilirse,Danimarka’ya
gideceğim.Olmazsa,dönmekten başka çarem kalmıyor.Kısmet artık,bakalım ne
olacak.Hayırlısı ne ise o olsun.Burada havalar çok güzel,güneşli geçiyor.
Teyzemde,Yugoslavya’da kullanılmak üzere benzin kuponları var.Sen de kullanabilir
isin,bilmiyoruz.Lugano’ya gidip öğreneceğiz.Onu da öğrenince yazarım.
Şimdilik hoşça kal.Teyzem ve ben hasretle gözlerinden öperiz.Margretin selamı var.
Kim olduğunu anımsayamadığım,büyük bir olasılıkla Nürnberg teftişi sırasında tanımış
olabileceğim E. G. adlı bir arkadaştan gelmiş bir betik.
Uçarcığım;
Bugün mektubunu aldığımda çok şaşırdım.Çünkü,Allahın beni attığı bu ücra köşede beni
hatırlamış olman hem şaşırttı hem de sevindirici bir durum yarattı.
Mektubuna ve iş hususundaki alakana teşekkür ederim.Şunu kısaca belirteyim ki,ben de
sizleri mektup ile aramayı her zaman arzu etmekteyim.
Ancak,birinci derecede mektup yazmayı sevemeyişim,hatta yazmayı da beceremeyişim ve
ikinci derecede yorucu geçen günlerden vakit bulamayışım dolayısıyle eve dahi yazamayarak
üç haftada veya ayda bir telefon ile durumu idare etmeğe çalışmaktayım.Herhalde,sen de bu
günleri geçirdiğin için,beni iyi anlayacak ve kusuruma bakmayacaksın.
121
Nasılsın?Ümit ederim,yenge hanım çocuk ve sen iyisindir.Artık,çocuğun büyüdüğü için ilk
zamanlardaki yorucu günler geride kalmıştır.Hepinize sıhhat ve mutluluk dilerim.
Uçar;askerliğe az kaldı,fakat sonu geldikçe günler de hele burada hiç geçmiyor gibi geliyor
bana.Kısacası,bu askerlik beni epey yordu ve bugünlerde şikayetlerim çok da arttı.Dokuz ay
oldu,şöyle bir hafta sonunu Kars’ta geçirmek imkanı olmadı.Bu ufacık nahiyede,su ve elektrik
yok desem hayatın nasıl olduğunu tahmin edersin.
Her ne kadar şikayet etsem de kurtuluş olmadığını bilmeme rağmen,kendimi yazmaktan men
edemiyorum.İnşallah,bugünler geçer de,ben de İstanbul’a dönerim ve görüşme imkanı benim
için doğmuş olur.
İş hususunda verdiğin malumat benim ilgimi çektiği için,biraz önce Hakkı beye kısa bir
mektup ve özgeçmişimi yazarak müracaat ettim.Artık,nasıl bir netice alırım onu pek tahmin
edemiyorum.Hayırlısı olsun diyelim.İfadene göre,maddi olanakları çok iyi olacak
gözükmekte.Anadolu turneleri dediğin gibi zor olur ama,birkaç yılda bu zorluğa katlanmak iş
hayatında huzur olursa ikinci plana düşer kanısı ile beni pek korkutmamakta.Nasıl
olsa,Anadolu’ya askerlikte alıştık sayılır!.
Kısacası,bu mesleğin içinde uzun yıllar bulunduğun ve tecrübe sahibi olduğun için,senin de
uygun göreceğin bir görevi ben de kabule hazırım.Bildiğin gibi,uzun süre Türkiye’deki iş
muhitinden uzak kaldığım için,bu hususta senin tavsiyelerin benim için çok önemli ve değerli
olmaktadır.Yukarıda belirttiğim gibi,neticenin hayırlı olmasını dilerim.
Uçar,inanki şu mektubu yazmam sırasında,jeneratör tam üç sefer söndü ve yandı.Şimdi
ise,yanmamak üzere kapatıldı.Ben de gaz lambası ışığı altında mektubumu sona erdirmek
zorunda kaldım.
Sana,alakan için tekrar teşekkür eder,mutlu günler dilerim.Yakında görüşme ve mektuplaşma
dileğiyle hoşça kal.
Yalak Gürel’den gelmiş bir betik
Sana tebrik ve teşekkürde bu kadar geç kalmamın asıl nedeni,herhalde,senin bu tür çalışma ve
başarılarını olağan karşılamamdan ileri geliyor olsa gerek.
Kitabı elime alınca kullandığım ilk cümle “Hah,işte!.Uçar efendi,nihayet(bence)asıl sahasında
çalışmaya başladı.”oldu.
Mütevazi kitaplığımda “Demirkan’ın eserleri” köşesine duyduğum içten özlemle tebrik ve
teşekkürler.
Kelle gençlik,bu kışı tümüyle uykuda geçirdiğinden,No haber!..Telefon konuşmalarından
edindiğim bilgiye göre,hepsi iyi ve sıhhatte.
Bu mektup burada biter.Görüşmeye ve olanaklar elverdiğince yazışmaya.
Selam ve sevgiler.Hoşça kal.Tülay’a Devrim’e,Katastrofa(Kubilay) özel selamlar!..
(İkinci çocuğum olduğunda” Uçar için tam bir katastrof “esprisi yapılmıştı)
Burada sözü edilen kitabım,”Cumhuriyetin ilk elli yılında vergisel yapımız” adlı
çalışmamdır.Maliye Tetkik Kurulu on bin adet basmış ve satmış;bir on bin daha basmak için
benden izin almışlardır.Bu;Maliye Bakanlığı yayınlarında bir rekor oluşturmuştur.
Sonradan;bir arkadaşımın oğlu;bu kitabımın üniversitelerde kaynak kitap olarak önerildiğini
de belirtmiş,bu beni mutlu etmişti.
Çünkü;bu kitap alanında Türkiye’deki ilk yayındır.
Zıraat Bankası müdürü Ramazan Emel Taşöz’den gelmiş bir betik.İzmir’de bir ev almayı
tasarlıyordum.Banka kredisiz olmayacaktı.
Kardeşim Uçar;
Mektubunu bugün aldım.İsteğinle hemen ilgilendim.
122
Türkiye Emlak Kredi bankası Bostanlı şubesiyle görüştüm.Maalesef altı aydan beri,satılık
hiçbir yerleri kalmamış.Tahmin ediyorum ki,serbest piyasada artan gayrımenkul
fiyatları,insanları mezkur bankanın yaptırdığı inşaatlara daha çok sürüklüyor. Her gün,mesken
alma konusunda daha çok talep oluyormuş.
Bunu göz önünde tutan banka idarecileri,aynı mahalde yüz otuz dairelik bir blok site inşaatına
girişmişler.Muhtemelen,bunlar Eylül 1974 de bitip yıl sonuna doğru da satışa çıkarılıyormuş.
Binaların özellikleri:Beş katlı,her katta dört daire,daireler kaloriferli,üç oda bir
salon.Ancak;fiyatları henüz belli değil.Satış şartlarında değişme olmayacağını söylediler.Buna
göre:bir bölü dördü peşin evi olmayanlara yüzde onbuçuk faiz ve yirmi yıl vade;evi olanlara
yüzde on iki faiz ve yirmi yıl vade.
Bunlar;çok müsait şartlar.Ancak;daha bir seneye yakın bekleye bilecek misin?Buna göre,bir
karar ver.Ben,bu konuda elimden geldiği kadar sana yardımcı olacağım.
Ben de selamlarımı iletir,yeni yılda sağlıklı,başarılı günler dileyerek,gözlerinden öperim.
Nürnberg’te tanıştığım konsolos yardımcısı Ülkü Bayır(ya da Pamir) ‘dan gelmiş bir betik
Uçarcığım;
Zahmetlerin ve mektubun için çok teşekkür ederim.
Haberini alamayınca,kaygılanmaya başlamıştım acaba başına bir şey mi geldi diye.Salimen
memlekete varmış olmandan memnun oldum.
Annemden babamdan aldığım mektuplarında,paketleri aldıklarını söylüyorlar.Tabii,pek
memnun olmuşlar.Sana,tekrar tekrar teşekkür etmemi istiyorlar.Gerçekten,zahmetlerin için
kalbi teşekkürlerimi sunarım.
Şiir kitabını memnuniyetle aldım.Geceleri,zevkle okuyacağım.Teşekkürler.
Sen ayrıldıktan sonra,en fazla ben eksikliğini duydum.Bir müddet “Uçar burada olsaydı
dertleşirdik” dedim durdum.
Bu arada ben Viyana’ya iki gün için(bayramda) gittim,dönüşte iki üç gün Salzburg’da kayak
yaptım.
Bu arada,Mehmet Ulay’la(Türkiye’ye dönmüş ve ünlü bir tiyatro oyuncusu olmuştur)
bilardoya (Türk usulü üçlü) ve de tenise başladık.Vakit böylece geçip gidiyor ama,burada
gerçekten pek sıkıldım.Günleri doldurmaya çalışıyorum.
Bir ihtimalle,ay sonunda Viyana’ya dönmüş olacağım.Yerime,Köln’den bir arkadaşı tayin
ettiler.O da ay sonunda burada olacak.Ankara’dan tayin edilen arkadaş galiba (ve her nasılsa)
gelmeyecek anlaşılan.
Evren böyle işte!Benim yevmiyeler hala gelmedi.İflas halinde olduğumu
anlarsın.Yalnız;bakanlık seksen bir günlük yevmiyenin muhasebeye,transfer edilmek üzere
sevkedildiğini yarı resmi bildirdi ayın sekizinde.İşte böyle bizim işler.
Yanaklarından sevgiyle öperim Uçar’cım.İsteklerin için hem burada hem Viyana’da
mektuplarını beklerim kardeşim,hoşça kal.
Ülkü bey;Viyana’daki Atom Enerjisi Komisyonu misyonunda Türkiye’yi temsil
ederken;geçici görevle Nürnberg’e yollanmıştı.Orada tanıştık.Kendisi;benim gibi ,mesleki
alanda birçok yayını olan birisiydi.Türk-Rus ilişkilerinin tarihini,Türk-İngiliz ilişkilerinin
tarihini yazmıştı.O zamanlar,Türk-Avusturya ilişkilerinin tarihini yazmaktaydı.
Kız kardeşimden gelmiş bir betik
Ağabeyciğim ve Tülaycığım;
Nasılsınız,iyi misiniz,mektuptan cevap alamayınca merak ettik.İnşallah iyisinizdir.Bizler iyi
olmağa çalışıyoruz.
Benim ve Doğan’ın morali düzeldi.Babamı daha alıştıramadık.(Annemin erken ölümünden
söz ediliyor)Evde kimse olmadığı zamanlar duramıyor.Yavaş yavaş ev aramaya
123
başlamıştık,sana bunu bildirecektik ki,akşam zelzele oldu.(1974 İzmir depremi)evin tavanı
yıkıldı.Duvarlar da yarılma yaptı.Allaha şükür canımıza hiçbir şey olmadı.
Ev sahibine bildirdim.Evin miras olduğunu söyledi.Tamirat yapamam,evi bu ay sonuna kadar
boşaltın dedi.Bu aylığı göndermediysen,bize gönder.Ev bulursak,oturduğumuz kadar
veririz.Eğer bir ayda ev bulamazsak,kirayı veremeyeceğiz.Ev sahibi öyle söyledi.Tamir
yaptırmam,kirayı da vermeyin,evi boşaltın,boş kalsın diyor.
Nalan,bildiğin gibi hasta.Tedavisini yapıyoruz.Tülay nasıl,iyileşti mi?
Çocuklara ve sizlere ayrı ayrı selam eder,gözlerinizden öperiz.Bizi soran tanıdık akraba ve
dostlara selam ve sevgiler sunarım.İyi günler.Mektubunuzu bekleriz.
Burada,annemin ölümünden sonra evin durumu anlatılıyor.Babam,bu ölüme alışamamış ve üç
yıl sonra o da prostat kanserinden evren değiştirmişti.
Bir yıl süren başkan yardımcılığım sırasında Ankara’da Tülay’ın teyzesinin evinde
kalmıştık.Orada,onların ahbaplarını da tanımıştık.Bunlardan Doktor Necdet Tuna;sonradan
estetik doktoru olmuş ve televizyonlara çıkmıştı.
Doktor Necdet’in bir karavan minibüsü vardı.Her fırsatta eşini ve iki küçük kızını karavana
doldurur,Anadolu’nun görülmeğe değer yerlerini gezerlerdi.Sonraları,belki de biraz
yaşlanınca karavan sevdasından vazgeçti.Bayramoğlu’nda bir yazlık satın aldı.Tepede kurulu
bir sitede olan yazlığın önü açıktı ve Bayramoğlu kumsalı kıyı boyunca uzanıyordu.
Akşamları,doktor Necdet ile o yazlığın verandasında demlenmek çok güzel oluyordu.
İki üç yıl sonra,İstanbul’a bir iş için gittiğe doktor Necdet’e rastladım ve yazlığı sordum.
“Sorma birader.O evimizin önündeki boş arsa,cami yeriymiş.Oraya bir cami yaptırdılar,günde
beş vakit ezan sesi dinler oldum.Bir de içki içmeme karışmağa başladılar.Ben de sattım gitti”
demişti.
Onun,Nürnberg’de bulunduğum sırada yazmış olduğu bir betik(Betik çok uzun olup kısaltarak
aldım)
Sevgili Uçar;
Nürnberg geceleri sona ermeden nihayet seni orada yakaladık.Nürnberg’in tadını çıkardığını
ümit ediyorum.Rastgele!..
Simdi,sadete geliyorum.Yalnız,önceden Mete ailesi(Hanımın teyzesi ailesi)ve bizlerin iyi
olduğumuzu hemen söyleyeyim.Bugün telefonla konuştuk.Bilmem sen biliyor
muydun:Ben,Çankaya hastanesinden ayrıldım.Kendime bir fizik tedavi enstitüsü açtım,orasını
yürütmeğe çalışıyorum.Senden,çocukların bazı ricaları var.Arabayla geleceğine göre
getirmesi zor olmaz diye düşündük.Zira,giyecek şeyler.Yalnız,senin orada paran olmadığını
tahmin ediyorum.Bu nedenle hem almak hem de ödemek zahmetinden seni kurtarmak için
ben bir çare düşündüm;benim orada mühendis bir arkadaşım var.Şimdi,seninle beraber ona da
yazıyorum,onun adresini sana,senin adresini ona vereceğim.Sen mektubu alınca,iyi almanca
bilen birisi vasıtasıyle ona telefon ettir ve benden mektup alıp almadığını sor ve ne
yapacağınızı kararlaştırırsınız.Orada iken,iyi arkadaştık,bu işi halledeceğini ümit
ediyorum.Bilahare ben ona ödeme imkanı arayacağım.Şayet sen orada herhangi bir şekilde
para bulabilirsen,buradan TL olarak ödeyebiliriz.Fakat,ona ihtiyaç kalmayacağını tahmin
ediyorum.Şimdi,listeyi çıkarıyorum.
(İki tane kızı için çeşitli spor malzemeleri istemişti.Ayrıca;yeni açtığı enstitü için çeşitli
doktor malzemeleri istiyordu.)
Mecmuadan kestiğim resmi ben o alman arkadaşa gönderiyorum.Birlikte alırsınız.Şayet,ık
mık ederse,Frankfurt’taki Nihat Orduhan’ın göndereceği parayla ricalarımı yerine getirme
imkanı ararsın.
Ayrıca,Almanya ‘daki firmanın,Alman arkadaşının Ve Nihat Orduhan’ın adreslerini yazmış.
124
Kel Sela’ya da kitabımdan yollamışım.Ondan gelen betik.
Uçarcığım;
Önce,beni her zaman andığın için teşekkürler.Sonra,ellinci yıl nedeniyle yayınlan kitabın için
tebrikler.Henüz okuyamadım.Sanırım,topu topu bir ay kadar kaldı yazlık iznime,o zaman
okuyacağım.
Ancak;yer yer inceledim,dikkatle bazı pasajlarına baktım.Titiz bir çalışma ürünü
olduğu,kelimelere önem verildiğini,anlamca tam olan kelimelerle,seçimlik anlatım türüne
meylettiğin göze çarpıyor.Senin de bir yerinde yazdığın gibi,Türkiye’nin en çok boşluk
taşıyan bir yönüne dikkat çekmek güzel bir şey.
Uçarcığım;ben ancak okuyabilmek için çalışıyorum.Okuldan sonra seçmek zorunda kaldığım
meslek(Banka müfettişliği)sürkapasite çalışmayı zorunlu kılıyor.Hele okuyup,bazı konularda
inceleme yapmak olanağı hiç yok.
Seni çabalarından dolayı kutlar;başarılar dilerim.Gözlerinden öperim.
Hane halkına hürmetler.Çocukları öperiz.Araslar.
İzmir’de ev alma işinde;Mesut Bayın adlı vergi kontrol memurluğundan ayrılmış bir
muhasebecinin yardımları olmuştu.Ondan gelen betik.
Bu Mesut Bayın ve ailesiyle sonradan samimi olmuştuk.Şerbet Müzeyyen adlı bir eşi
vardı.Anadolu’dan gelmiş,zengin bir ailenin kızıydı.Yaşamı,konken masalarında
geçiyordu.Bu nedenle,Şerbet lakabı verilmişti.
İki kızları vardı.Onlar da anneleri gibi,lüks içinde şımartılarak büyütülüyordu.
Bir keresinde;akşam yemeğine beni ve Aydın Erdim’i çağırmışlardı.Eşlerimizle
gitmiştik.Servisi,bir yardımcı kadınları vardı ,o yapıyordu.Sıra et yemeğine geldiğinde;Şerbet
Müzeyyen ”Kızım bunlara etten fazla fazla koy.Ne de olsa bunlar memur ailesi,evlerinde
yiyemezler” demiş ve bizi şok etmişti.
Mesut Bayın;belki de karısı ve kızlarının kendisinde yarattığı strese dayanamamış ve genç
yaşında göçüp gitmişti.
Sevgili Kardeşim Uçar Bey;
Samimi mektubunu aldım.O günlerde İsmet bey ile temas kurdum.Kendisi,inşaatın durumunu
mahallen gördükten sonra konuşmayı daha uygun bulmuştu.Neyse,geçenlerde bu konuda
oturduk.Durum şöyle:
İnşaat Aralık sonu teslim olmakla birlikte,sizin dairenin fevkalade bir güçlük çıkmaması
halinde,Kasım sonunda teslimi bahis konusu.Bugün,bu konuda tekrar görüştük.Çocuklar,sizin
dairenin Kasım sonunda ve sadece size mahsus olarak teslimi mümkün olabilecek derler.
Anlaşılan,senden korkuyorlar!..İşin şakası bu.Halıfleks konusu da tamam,sen geldiğinde
rengini de seçersiniz.Ayrıca,geldiğinde görüşüleceği üzere,İstanbul’daki ev sahibi bir güçlük
çıkaracak olursa,eşyaları bir müddet için bir yere koymak veya dairenin bir yerine kilitlemek
mümkün.Bu alternatifleri,inşallah gelince hallederiz.
Vadesiz yirmi beş bin liralık ve iki adet bin iki yüz ellişer liralık senetlerin bende saklı.
Biz kızları üçledik ve burada geç de olsa noktayı koyduk.Bu bir değişiklik
umuduydu.Allah,böyle nasip etmiş.Buna da çok şükür.İyi dileklerin için,çok teşekkür
ederim.Ancak,benim başıma gelen kaide değil,yeni niyetlere yeni kısmetler!..
Recep’ciğim için bir şeyler duydum.Şayet doğru ise çok sevineceğim.Yeni bir işe
girişmek,başarının yarısı eder.En kısa zamanda,onu patron olarak göreceğiz demektir.En kısa
zamanda ona da yazıp tebrik etmek isterim.Yalnız,bilgi doğru mu diye endişeliyim.
En kısa zamanda görüşmek temennisiyle gözlerinden öper,sıhhat ve mutluluklar
dilerim.Yengeye de hürmetlerimle.
Recepçiğime,Turhan Yetkin beye ve size selam ve hürmetler.
125
Kel Turgut’tan gelmiş bir betik
Üstadım Uçar Pehlivan;
Tahmin ettiğin gibi,para Cengiz’den çıktı.Ancak,ayak işlerini ben yapıp parayı ben
tellediğimden ismimi yazıverdim.
Yan ödeme yerine biraz temiz hava alsan iyi olur!..Bir habere göre Zeyyat Baykara,diğer bir
(daha sağlam) habere göre bütçeciler bu işi önlemişler.Bu dahi,”emekli memurluk” tan
ayrılacağımız anlamına gelmez!..Çünkü öteki tarafta (İ…) var.Kelime çok korkunç
yazamadım.Yan ödeme madem ki verilmiyor,ben de artık çalışmayacağım!..
Hayatı iyice kayık Ayhan’a selam.Hanımına selam..Falan filan!..
Vali Ertuğrul’dan bir betik
Sevgili Uçar;
28.3.1975 tarihli mektubunu aldım.Sevindim.Koca-baş yardımcılığına atanmam dolayısıyla
gönderdiğin tebriklere teşekkürler.
Senin İMF müracaatını mektubundan öğrendim.Şu ana kadar,bana adı geçen kuruluştan ne
seninle ilgili ne de başka bir amaçlı herhangi bir yazı gelmedi!..Bu bakımdan,seni karalamak
fırsatı bulamadım!..
Ancak,bilgi kabilinden şu hususu belirtmekte yarar görürüm.İMF bugüne kadarki
uygulamalarında,denetim kurulları mensuplarından gelen başvuruları prensip olarak kabul
etmiyor.Bu bakımdan,senin müracaatının daha başlangıçta NO dosyasına girmiş olması
mümkün.Nedeni,haklılığı,haksızlığı bir yana,bu böyle.Aklına başka şeyler gelmesin diye
yazmakta yarar gördüm.
Buralar bildiğin gibi.Pazar günü yapılan Gezgin(M.M.Yardımlaşma derneği) genel kurulunda
gençler Zorlu kabinesini devirip iktidarı ele aldılar.Yeni kabinede Erciş,Raşit,Salih,
M.Karaduman,Ersin,Adnan var.
Oğuz,Perşembe günü kalp krizine manke bir rahatsızlık geçirdi.Halen,Hacettepe koroner
bakım servisinde yatıyor.Birkaç gündür onun üzüntüsü içindeyiz.
İlhan’ın bir oğlu oldu.Adını Taş-pardon-Baş-ak koydu!..Sümer,yeni bakanımıza özel müşavir
oldu.Haberler bunlar.Hep beraber yuvarlanıp gidiyoruz.
Sana ve Tülay’a selam ve saygılarımızı sunar;tıfıl Demirkan’ların gözlerinden öperiz.
Ertuğrul Kumcuoğlu dört aylık İMF kursuna katılmıştı.Ben de,bu kursa baş
burmuştum.Ertuğrul bu başvurumla ilgili görüşlerini belirtiyor.Onun düşüncelerinin
aksine;sonraki yıllardaki bir diğer başvurum İMF ce kabul edildi ve ben de beş aylığına İMF
kursuna katılmıştım.
Cemal Süreya üstadtan gelmiş bir betik.Betik,daktilo ile yazılmış.Başlığa İstanbul yazısı elle
yazılmış ve İstanbul’un camili görünümü resmedilmiştir.İmzasını da benzer bizimde atmıştır.
Sevgili Uçar Demirkan;
Mektubunu aldım.Çok sevindim.Ben de İstanbul’a gelince,seni bulurum diyordum.Birkaç gün
önce Turgut Akman uğramıştı;İzmir’e göçtüğünü söyledi;dertlendim.
Sevgili arkadaşım;şiirini çok beğendim.Her yönde olduğu gibi,bu alanda da büyük bir gelişme
gösterdiğin hemeninde beliriyor.Hatta,bir değişim diyebilirim buna.Bu da,geçen yıllar içinde
hiç boş durmadığını gösteren sevindirici bir kanıt.Gerçek anlamda şiir söylemeyi
öğrenmişsin.Türkiye’de şiir söylemeyi öğrenmemiş nice ünlü ad var.Hatta,işin tuhafı,şiir
söylemeyi unutmuş olanlar var.Bu yüzden “Yaşam” için kutlarım.Bunu,”Oluşum”da
yayınlayalım.Başka çalışmalarını da bekleyeceğim.Deneme yolunu da bırakmamalısın.
Ben,işte,İstanbul!dayım.Ankara’dan yalnızca Ankara adlı,daha doğrusu Ankara şiiri adlı bir
şiirle döndüm.Uzunca bir şiir;içini kendim desenleyip küçük bir kitap halinde yayınlamak
istiyorum.Bu yıl,iki de deneme kitabım yayınlanacak:Şapkam Dolu Çiçekle,bir de
126
Homeros’un Telif Hakkı.Bir de Çin Uyanınca adlı çok ilginç bir kitap çevirmiştim.Onu
mutlaka okumalısın.
Arada sırada,bir mektubunu ,bir haberini alırsam sevinirim.
Ben,burada daha bir ev tutmuş değilim.Kız kardeşimde kalıyorum.Bir de o akşam hangi
arkadaşın evine gitmişsem,orda kalıyorum.Ne var ki,bu da sıkmağa başladı.Yerleşmenin
önemli olduğu yaşlar var galiba.Senin buralara hiç yolun düşmeyecek mi?
İnsan Ankara’da olayların içinde oluyor.Ama,çağı değerlendirici bir bakışa,serin bir bilgeliğe
ancak bu kentin dışında varılabilir diyorum.Öyleyse,Darphaneye gelmekle iyi ettim.
Sen de İzmir’e geçmekle iyi ettin mi?
Gözlerinden öperim kardeşim.
Cemal üstadla başkan yardımcılığım sırasında çok sıkı ve içten bir dostluğum olmuştu.Benim
şiirlerimi ve Baudlaire’den şiir çevirilerimi;editörü olduğu dergilerde yayınlatırdı.
Sonra;Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü olarak İstanbul’a geldi.Zamanın Maliye
Bakanı onu görevden almak için Darphaneye gelmiş.Yapıyı gezerken,bir kapının neden kapalı
olduğunu sormuş.O da;”bizim kapılarımız sizin dışınızda herkese açıktır.”demiş ve istifa
etmişti.
Yeğenim Doğan’dan gelmiş bir betik
Sevgili dayıcığım,yengeciğim;
İlkinin aksine pullman koltukta rahat rahat uyuyarak Mersin’e vardım.Pek rahat bir yolculuk
oldu bu benim için.Siz rahat dönmüşsünüzdür o akşam inşallah.Gümrükte de,pek fazla bir
işim olmadı,hatta hiç bakmadılar diyebilirim.Neyse,saat on otuz arabasıyla Ankara’ya
geçtim.Dediğim gibi,arkadaşlarda kaldım.
Hava berbattı.Ankara’da iyi kar yağıyor hala daha.
Şadan teyzelere Cuma günü gündüz gittim.Hediyeler için çok teşekkür ettiler.Şadan teyze ile
Eser’i görebildim.
Bir başka haber,nişan olmuş,fakat bize yazdıkları gibi erken değil,Şubat’ın son haftası
olmuş.Şadan teyze de nişanı görememiş.
Bir başka haber,Şadan teyzelerin İstanbul’a dönecekleri gün İbrahim enişte kaloriferi onarmak
için dama çıkmış ve inerken düşmüş.Neyse,tanrı korumuş da birkaç sıyrıkla atlatmış.Şadan
teyze öyle diyor.Ya bir de kötü düşseydi ne olurdu halimiz,tanrı korudu.
Şadan teyzelere Cuma günü uğradım demiştim,çünkü akşamı İzmir’e hareket etim.Orada
kalmama lüzum yoktu.Çünkü,okul ve yurt devamlı olarak polisle sarılı idi.Giriş ve çıkışta
kontrol vardı.Talebeler de;polis çıkıncaya kadar derslere girmeyeceğiz diye
tutturmuşlar(ODTÜ de okuyordu).Kimse derse girmiyor ve tabii olaylar da durmuyor.Bizim
fakülte onbeş Marta kadar kapatıldı,dekanlıkça.Ben de,İzmir’e geldim böylece.
Annemin yazdığı gibi,Umran’ın nişanını yapmışlar,bizimkiler iyi eğlenmiş bu ara.Annem
tekrar işe başlamış,ayrıca dışarıdan da iş alıyor,onlar da memurlar gibi Cumartesi ve Pazar
tatile başlamışlar.
Kumaşları da beğendi annem.Parası olunca,size para gönderecek.Oradan bize kumaş
alabilirsiniz herhalde.Yenge,hani altmış liraya aldığımız fitilli kadife var ya,burada yüz yirmi
beş lira.Hem de ucuzluk olduğu halde.
Annem,çaylar için çok teşekkür ediyor,çok beğendiler hepsi çayların tadını.
Çok değişik yeni haberler bulamadığım için bu sefer mektubumu kısa bitirirken,hepinize
salam eder;Devrim ve Kubilay’ın gözlerinden öperim.
Kıbrıs savaşından bir yıl sonra Kıbrıs’a gitmiş ve onların Maliye Bakanlığın’nda Teftiş kurulu
kurmuş ve kurula başkanlık etmiştim.Yeğenim Doğan da bu sırada Kıbrıs’a gelmiş,yanımızda
bir süre kalmıştı.Kıbrıs dönüşünde bu betiği yazmıştır.
127
Diğer yeğenim Nalan’dan gelmiş bir betik.
Dayıcığım ve yengeciğim;Mektubunuzu alır almaz okuyamadım.Şu an okudum ve hemen
cevabını yazıyorum.Mektup,o kadar tatlı yazılmıştı ki,içimden mektup yazmak geldi.
Doğan abimden bu aralar sık sık kart aldık ve haritadan geliş yollarını bulduk.Tahminimize
göre dönüyorlar.Son kartını Marmaris’ten aldık.Abim de izin tadını çıkardı artık.Kıbrıs’ın
denizi göründüğü gibi güzeldir herhalde,ısı da fena değildir.Televizyon yirmi sekiz derece
olduğunu bildiriyor.
Ben ise,çok iyiyim.Domino ile(Buca’daki atçılık kulübünde ata binmeğe başlamıştı)
atlıyoruz.İnşaallah,size de fotoğraflarımı gönderirim.Adnan abime diyorum “gel fotoğrafımı
çek” istemem diyor.Ben de,Doğan abimi bekliyorum.İstanbul’da Eylül’ün yedisinde Balkan
şampiyonası var.Gitmek istiyorum fakat olmuyor.Önümüzdeki senelerde belki ben de yarışlar
dolayısıyle giderim.
Adnan abim işi bıraktı.Şimdi,her gün postacıyı bekliyoruz.Bu,önümüzdeki hafta üniversite
kağıtları gelir tahmin ediyoruz.Herkes evdeyken kapı çaldı mı,ya postacıdır ya da Doğan’dır
diyoruz.
Annem bu hafta çok sıkı çalıştı.Atölyelerinin açılma tarihi ertelendi.Sekizde falan diyorlar
ama,annem on beşi bulur diyor.
Halit bey ve karısını ziyarete gitmişlerdi.Ayten hanıma sizin adresinizi vermiş,size mektup
yazacakmış.
Babam çok iyi,çalışıp duruyor.
Cumartesi günü Tatlı Cadı(Televizyon dizisi) ile ara verdiğim mektubuma şimdi devam
ediyorum.Akdeniz oyunlarını,televizyondan izliyorsunuzdur herhalde.
Dedem ve dayım selam ediyorlar.Dayımlara fuarı yasak etmiş belediye(Seyyar milli piyango
bayiliği yapıyordu)ama,zaten bu sene fuar hiç güzel değil.Bir kere ziyaret ettim.Onda da fazla
gezemedik.Sinemaya gittik.
Şimdilik bu kadar haber yeter.Birazı da öteki mektuba kalsın.Abim gelince,hemen size
mektup yazdırırım.
Okulların açılmasına daha bir ay var.O bakımdan çok mutluyum.Okuldan bahsetmemin
nedeni,okullar açılınca mektup yazamam da onun için.
Devrim ve Kubilay’a bol bol öpücükler.Kıbrıs’ın tadını,hep birlikte mutlu olarak çıkarmanızı
dilerim.Bütün ailenin selamlarını iletirim.Hepimizden sevgiler.
Not:Kıbrıs’ın pulları da çok güzelmiş.
Yeğenim Doğan’dan bir başka betik
Sevgili dayıcığım ve yengeciğim;
Sizlere,haberlerin tamamını ulaştırmak için biraz geç yazıyorum.
Ayın ikisinde İzmir’e döndüm.Sizi göremediğim için çok üzüldüm.Şayet,arada siz ya da biz
gelmezsek,herhalde gelecek yaza kadar görüşemeyeceğiz.Bu arada ben,sizleri ve hele Devrim
ve Kubilay’ı çok özleyeceğim.Size,buradayken öyle alışmıştık ki.
Neyse,sizin orada sıhhatte ve neşeli olmanıza çok sevindik.Yalnız,pahalılık biraz ürkütüyor
gibi.Yengemin,Nalan’a yazmış olduğu mektubu dün aldık.
Gezim,çok eğlenceli geçti.Sizin düşündüğünüz gibi,şayet kafama uyup Mersin tarafına
gitseydim,mutlaka yolda beni bulurdunuz.Önce ben,Kıbrıs’a gelmeyi düşünmüştüm,fakat
sonra sizin benim Antalya’dan ayrıldığım sırada İzmir’de alacağınızı düşündüm ve o kadar
kısa süre İzmir’de kalacağınızı tahmin etmemiştim.Onun için yönümü Ege yönüne çevirdim.
Kısaca,gezi yolumu çizeyim size.
İzmir,Denizli,Isparta,Antalya,Manavgat,Side,Elmalı,Finike,Demre,Fethiye,Marmaris,Datça,B
Bodrum ve İzmir.
128
En çok eğlendiğim yer ise,Datça ve Marmaris oldu.
Yol boyunca,birçok yeni arkadaşla tanıştım.Hep de şansıma Ankara’lılar çıktı.
Beraber geziye çıktığımız arkadaşlarımdan ise,daha ayın on altısında ayrıldık.İmtihanlarına
çalışacakları için onlar tatili kısa kestiler;yani gezimin büyük bir bölümünü yalnız başıma
yaptım.Hem de,otostop bakımından da çok rahat oldu.Çoğu zaman en lüks arabalarda gezdim
Fakat,her yerde bir dost edindiğim için,hiç yalnızlık çekmedim.
Böylece,zevkime göre bir tatil yaptım.Hem de,Akdeniz sahillerini tanımış oldum.Böyle
geziler,çok yararlı bir şey,çünkü bu yıldan gelecek yılda böyle bir geziye çıkmağa karar
verdim.
Gelelim yılın sürprizine.Dün,üniversite sınavı sonuçları geldi ve büyük sürpriz.
Yıllardır,kimya mühendisi olma hayaliyle yaşayan ben,bu yıldan itibaren yepyeni bir mesleğe
başlıyorum.Gelecekte de,televizyonda avukat Petroçelli’nin yerini(bir başka televizyon dizisi)
alacağım!..Biraz eğlenceli konuşuyorum ama,aslında çok üzüntülüyüm.Evet,Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesini tutabilmiş puanım.yüz elli fen,dört yüz yetmiş sosyal,dört yüz
seksen yabancı dil ve dört yüz altmış toplam puan ile.Evet,gördüğünüz gibi,bu yıl da dört yüz
elli puan tutturdum ama,hiçbir işe yaramadı.
Bu yıl,puan değerlendirmesi değişik olduğu için,fen fakültelerine girebilmek için beş yüz
puanı aşmak gerekiyor.Keşke,ben de Adnan gibi,kimya mühendisliğinin gece kısmını
yazsaydım.Belki arzuma ,kavuşabilirdim.
Neyse,Adnan’dan bahsedeyim şimdi de.Dört yüz elli dört fen puanı ile İstanbul Devlet
Mimarlık Mühendislik Akademisinin elektrik bölümünün gece kısmını kazandı.Dediğine
göre;gündüz bir iş bulacak ve çalışacak ve gece okuyacak.
Bense,malum fikrimden vazgeçmiş değilim.Eninde sonunda,yine kimya mühendisi
olacağım.Gelecek yıl yine üniversite imtihanına gireceğim.Şayet,istediğim bölümü
tutturabilirsem,Hukuk’tan ayrılıp oraya gireceğim.Bir yıl daha kaybedeceğim.Şayet
kazanamazsam,hukuka devam.
Herhalde,gelecek hafta ben Ankara’ya Adnan İstanbul’a gideceğiz.Kayıtları tamamlamak
için.Ama,daha kayıt günleri belli değil,fakat her halde kayıtlar yakındır.Çünkü,devlete bağlı
yüksek okullar on üç Ekimde açılıyor yeni karara göre.
Yeğenim Doğan’ın kimya mühendisliği aşkı bir film gibidir.Atatürk Lisesi’ni bitirirken
üniversite sınavlarına girdi ve ODTÜ nün kimya mühendisliği bölümünü kazandı.Ancak;lise
ikiden matematik takıntısı olduğundan;liseyi bitiremedi ve üniversiteye giremedi.
Sonraki yıl,gidip matematik öğretmeni ile konuştuk ve durumu anlatarak çocuğun geleceğini
karartmamasını istedik.O yıl,takıntısız liseyi bitirdi.Üniversite sınavlarına girdi ve fakat
Hukuk Fakültesini kazanabildi.
Yılmadı.Bir yıl Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti ve birinci sınıfı,yedinin üstünde bir
ortalama ile geçti.
Tekrar üniversite sınavına girip ODTÜ Kimya mühendisliği bölümünü kazandı ver orada
okudu.Böyle kararlı birisidir.
Ondan gelmiş bir betik daha
Sevgili dayıcığım ve yengeciğim;
Mektubunuzu dün aldım.Bana gelinceye kadar epey zaman geçmiş.Cevabım geciktiği için
kusura bakmayın.Ayın On dokuzundan beri Ankara’dayım.Fakat,daha bir gün okula
gitmedim.Tam ayın on dokuzunda Ankara’ya hareket ederken,rektör okulu kapattı.Geçen
Cuma açılacaktı.Fakat,şimdi de biz boykot yapıyoruz.Polis çıkıncaya ve okulun süresi enaz
bir ay uzatılıncaya kadar direniş sürecek.Fakat,Pazartesi günü belki derslere girebiliriz.
Ankara’nın hatlarından Turizm Bankası’nın telefonunu bulup randevu alıncaya kadar İlhan
bey tekrar Kıbrıs’a gitmiş.Onun için,kendisiyle görüşemedim.
129
Bu arada,üniversite formlarını doldurdum ve tekrardan üniversite hazırlığa başladım.Bu yıl
pek ümitli değilim,ama bu arada şansın da büyük bir rol oynayacağına eminim.Çünkü,bu yıl
şansım epey iyiye döndü.Fakat,yine de,büyük ihtimalle üniversiteyi kazansam da
kazanmasam da-aynı şey ya-Ankara’da kalıyorum.Çünkü,üç fakülte yazabildim,ancak üçü de
Ankara’da.Şayet puanım yüksek gelir,hiçbir yeri kazanamazsam,İzmir’e ön lisansa gireceğim.
Krediler yavaş yavaş gelmeğe başladı.Şayet kredim çabuk çıkarsa para bakımından da iyice
rahatlamış olacağım.Çünkü,Ankara’da bahar başka oluyor.Geldiğimden beri havalar çok
güzel,hergün gezecek yer buluyoruz arkadaşlarla.
Geldiğimden beri Şadan teyzelere uğrayamadığım için,yengeme yeni haberler
gönderemiyorum.Belki,gelecek hafta uğrayacağım oraya.Çünkü,Cebeci’den Şentepe’ye
gitmek çok ters geliyor.Şimdi,Ankara’da minibüs ücretleri çok pahalılandı,insan bir yere
gidemiyor.Biz,yürüyerek Kızılay’a iniyoruz,o kadar.
Eh,Ankara’da hava böyle günlük güneşlik olursa; kim bilir Kıbrıs nasıldır?Bol güneşli ve
sıcak bir hava vardır mutlaka.Belki,deniz mevsimini açmışsınızdır bile.Devrimle Kubiş daha
Şubat ayında,denize girelim diye tutturuyorlardı.Herhalde,Nisan ayında onları zaptetmek
oldukça zorlaşacak.Tabii,yine yaramazlıklar sürüyordur.Fakat,havalar güzel olduğu için içeri
girmiyorlardır.Yengeciğim,senin de günlerin evle çocuk parkı arasında geçiyordur.Eh,artık
fazla bir şey de kalmadı dönmenize İki üç ay sonra buradasınız.
O şeytanlar,yaramazlıklarına karşılık özletiyorlar kendilerini.Epey alışmıştım ben de.Sanki,ne
geldim Türkiye’ye.Bilseydim okulların açılmayacağını,daha kalırdım orada da.Kıbrıs’ın
güneş ve sıcak günlerinin tadını çıkarırdım.Hiç şansım yoktu orada iken.Birkaç gün sıcak
oldu o kadar.Neyse,öyle diyorum ama,derslere de çalışmak gerek.
Bari,hukuktan birkaç dersi vermeli de duruma göre Eylüle de hazırlanmalı.Zaten,bu gidişle bu
sene biz bütün yazı Ankara’da geçireceğiz galiba.
Sizle beraber evden de mektup geldi.Annem size yazmış,ben de aynı şeyleri tekrarlamak için
herkesin sıhhati neşesi yerindeymiş deyip geçiyorum.Bilmiyorum,annem yazdı
mı.Gönderdiğin para dedeme gelmiş.
Burada olaylar sürüp duruyor.Siyasalla Hukuk açık olmadığı için Ankara’nın diğer
bölgelerinde savaş devam ediyor.Bizim buraya da eğitim fakültesindeki faşistler baskın
yaptılar.Biraz kurşunlaşıyorlar tabi.Hemen polisler,panzerler bizim buraya
doluyor.Artık,alıştığım için pek önemli etki yapmıyor üzerimde.İşte,her saatim biraz
eğlence,biraz ders,biraz üniversite çalışmasıyla geçip gidiyor.
Daha yazacak bir şey bulamıyorum.Mektubumu bitirirken,beni tanıyan herkese selam
eder,hepinize sağlıklı ve neşeli günler diler,Devrim ve Kubişin gözlerinden öperim.
Not:Fotoğrafları yaptırdıysanız,iyi çıktıklarımdan ikişer tane yollayın.
Ercan Meftunoğlu’dan gelmiş bir başka betik
Mektubunu aldım.Hayatından memnun olmaman üzdü beni.Üzme tatlı canını,incitirsin
patlıcanını demiş büyük üstadlar!..Herşey olacağına varıyor.
Sorunlarımızı çözmede,iyi yön tesbiti gayreti içersindeyiz.Hastahanelerle uğraşıyor,yeni
dengeler kuruluyor fakat,kendi dengemizi kaybetmemek için çırpınıyoruz.
Senin ev için,Gelirler kontolörü geldi.Oğlan bekar,ama nişanlıyım dedi.İtimat telkin
etmedi.İki üç aylık istedi.Ben de,bir yıl kontrat dedim.Sonra gelirim dedi ve bir daha
gelmedi.Esasen,zıpırın teki.Gözüm tutmamıştı.
Ben,kira için temaslarımı devamlı sürdürüyorum,merak etme.Ev bizim.
Şeref Karabağ’ın olayı nedeniyle,Hüsamettin Kılıç’ın (Başkan)tedvir yetkisini bakan kaldırdı.
Teftiş Kurulu’na savaş açıldı diye olaylar,tüm gazetelerde yayınlandı.Yirmi iki Ağustos
günkü Cumhuriyet ve Günaydın olayı geniş olarak verdi ve aynı gün saat on ikide Hüsamı
harcadılar.Şimdi,Orhan Güven vekalet ediyor.Kararnamesini sevk etmişler.
Ben bir kez de Denizli/Güney ilçesine gittim.Yarın Foça’ya gidiyorum.
130
İneklikleri yapan Safa imiş(Başkan yardımcısı).Bizi koşturmaktan zevk alıyor olmalı!..
Çocukların gözlerinden öperim.Tülay’a saygılar.Sana selamlar.
Burada adı geçen Şeref Karabağ adlı müfettiş;zamanın maliye bakanının karşı çıkmasına
karşın,bazı incelemeleri yaptığı için,Müfettişlikten alınmak istenmişti.Bakan;bu kişinin
Erzurum’a müdür olarak tayininin çıkarılmasını istemişti.Zamanın teftiş kurulu başkanı buna
karşı çıkmış ve görevden alınmıştı.
Bu,Teftiş Kurulu’na dönemin iktidarlarınca yapılan ilk saldırıydı.Bundan sonra da;Maliye
bakanlarının teftiş kuruluna çeşitli karışmaları olmuş ve yeni olaylar yaşanmıştı.
Yeğenim Nalan’dan gelmiş bir başka betik
Nedense,dayımın mektubunu okur okumaz canım mektup yazmak istiyor.Fakat,fazla konu
yok mektubumda bahsetmem için.
Okulların açılmasına bir buçuk hafta kaldı.Sanki,Perşembe günü açılması şart.Pazartesi
dururken.Her neyse;hiç aklıma getirmeyeyim daha iyi.
Adnan abim İstanbul’a gitti,kaydını yaptırdı ve döndü.On üç Ekimde ise,temelli gidecek.Daha
tafsilatlı bilgiyi,annem gelecek mektubunda yazar.Çünkü,benim de fazla bilgim yok bu
konuda.Doğan abimin ise,ne olacağı daha belli değil.Size,mektubunda ne yazdığını
bilmiyorum,ama Ege ve Erzurum Atatürk üniversitelerinde kontenjan açığı varmış.Bazı
fakültelere(Zıraat)ön kayıt yaptırmayı düşünüyor.Buna ait bilgiler de,bayramdan sonraki
mektuba transfer edilmiştir!..Kusura bakmayın,kesin bilgi daha iyi olur her halde.
Biz çocukların haberleri burada bitti.Sizin çocuklar,Kıbrıs’ı çok sevdiler galiba.Selamlarını
Domino’ya söyledim.sevincinden elimi ısırmak istedi ama kolumu ısırdı!..
Siz dua edin ben İzmir’de okuyayım.O zaman,Devrimle Kubilaydan kurtulursunuz!..
Yalnız,sizlerden at almanızı isterlerse normal karşılarsınız herhalde.
Domino Kubilay’ı özlemiş.Devrim’i ise,o gün gelmediği için pek özlememiş.
Eğer,kulübe üye olursam,ailece olunuyormuş.Atım olmazsa,taksi atına Devrimle Kubilay’ı
daha ucuza bindiririm!..
Annemin atölyesi açıldı.Modeller değiştiği için,mevsim itibariyle de işleri oldukça
sıkı.Babam da,sebzeciliği kendisine meslek edindi sayılır.Çünkü,bir de ortak bulmuş
kendine.Ortağı ise,yanında yumurta satan adam,belki tanışmışsınızdır diye
söylüyorum.Adamın,bir de dükkanı varmış.Bakalım,gelecekte ne olacak.
Dedem,dayım ise,bildiğiniz gibi kendi alemlerinde yaşamlarını sürdürüyorlar.İzmir’de herkes
iyi.Geçenlerde,Sevim teyzeye gittim,o da çok iyi.
Cuma günü,televizyonda güzel bir film olmadığı ve termosifonumuz bozuk olduğu
için,evinize gidip bir güzel banyo yaptık,çay içtik,yemek yedik müzikten sonra da bir güzel
yattık,uyuduk.Bir gecelik tatilimiz çok güzel oldu.
Eviniz de çok iyi.Sizlere selam söylüyor!..
Mektubumu burada noktalıyorum.Belki yazacak başka şeyler bulurdum ama,Yunanistan TV
sinde bir türlü anlayamadığımız ilginç bir film seyrediyoruz.Siz de artık,televizyonu
kurmuşsunuzdur herhalde.Film,biz anlamadan bitti ve şimdi müzik programı
seyrediyorum.Kusura bakmayın,çirkin oldu.
İyi günler,herkesten selam.
Yeğenim Doğan’dan bir başka betik
Sizlere çok uzun bir süredir yazmıyordum.Çünkü,sizlere dargınım.O zor günlerinde
yeğeninize bir teselli mektubu olsun yazmadınız!..
Fakat,yine de sizleri çok sevdiğim için,bu dargınlığıma son vermeğe karar verdim.Belki
de,işleriniz uğraşlarınız arasında unutmuşsunuzdur.Belki de,yazdık sanıyorsunuzdur ama,o
zor günler şimdi yavaş yavaş geride kalmağa başladı.Kendimi,yavaş yavaş topluyorum.
131
Epey büyük bir hayal kırıklığı oldu bu okul meselesi benim için.Fakat,yine yılmış
değilim.Tekrar seneye imtihana gireceğim.Çünkü,hukuk benim karakterimle tamamen zıt bir
meslek.Bugüne kadar gördüğüm öğrenimi de ters düşüyor.İşte,ters bir listenin kurbanı
oldum.Neyse,her şey düzelir,buna inancım büyük.Ailecek,güzel günler beni bekliyor.
Ankara’da yirmi gün kadar kaldım.İbrahim eniştelerde kaldım bu süre içinde.Bana,birçok
konularda yardımcı oldu.Onlar da olmasaydı,herhalde iki gün içinde İzmir’e dönerdim.Bana
iyi moral verdiler.
Aydın Kezer bey ile görüştüm,fakat kendileri önemli bir girişimde bulunmadılar.Daha
doğrusu,bulunmaktan kaçındılar.Sadece,Pınar Süt’te bir iş ayarlayacaklardı.Beycan Tavus bey
vasıtasıyla (DYO da)fakat,Ocak ayından önce bir şey yapılamıyordu.
Aydın bey,Ayhan beye yazmanızı istedi.O daha iyi ilgilenir dedi.Fakat,ben şimdi
İzmir’deyim.Şayet yurt için kaydım çıkarsa o zaman Ankara’ya gideceğim.Onun için,şimdilik
bu meseleler önemli değil.
Hep kendimden bahsettim.Sizler nasılsınız?Kışın,artık yavaş yavaş geldiğini
yazıyorsunuz.Oranın kışı,İzmir’den herhalde daha hafif geçer.Bakıyorum,şömine sefası
sürdüğünüzden bahsediyorsunuz,eviniz değişik bir ev galiba.O şömineli odanızın bir
fotoğrafını göndersenize!..
İzmir’e Cuma günü geldim..O günden bu yana hergün bir veya iki mektup
yazıyorum.Fransa’daki kız arkadaşlarımdan sık sık mektup geliyor.Şimdi üç tane
oldu.Hepsinin de bol bol kardeşleri var.Biri dokuz kardeş,biri yedi kardeş.
Bu arada,yeni bir dil öğrenmem gerekiyor.Bu iki dil arasında bir seçim yaparak
olacak.İngilizce ve İtalyanca.İtalyanca hukuk için gerekli gibi.Okulda da bu dillerle ilgili
kurslar var.Fakat,ben o zaman işte çalışacağım diye katılmadım.Dil öğrenmede (biraz hızlı
olsun istiyorum)şöyle bir yöntem buldum,acaba geçerli olur mu dersiniz?
Fransızcadan öğrenemeye çalışacağım diğer dili.Acaba,böyle mi daha kolay olur,yoksa yine
bizim klasik metodla mı ne dersiniz?
Devrim’i ve Kubilay’ı yine özledim.Yaramazlar,iyice şeytan olmuşlar.Gönderdiğiniz
resimlerle biraz olsun hasret giderdik.Hep çocukların resimlerini yolluyorsunuz,sizleri
özlemedik sanki.Siz de çektirin bir fotoğrafınızı gönderin bize.
Keşke diyorum ki,ben de Adnan gibi şanslı olaydım da,her işim çabuk çabuk olsaydı.O,yurt
işini halletti.Şimdilik,matbaada çalışıyor.Rahatı iyi gibi.Çünkü,gönderdiği mektuplar neşeli.
Nalan kız da,dersleri ile atlar arasında mekik dokuyor.Ama,ben gidince epey yalnız kalmış
ki,bana yazdığı mektupta sen gidince ev boş kaldı diyordu.
Sizin eve sık sık uğramağa çalışıyoruz.Şimdi kış ama,küçük odaya annemler sobayı
kurmuşlar,orası iyi ısınıyor.Dediğiniz gibi,sizin yatak odasını da arada sırada
havalandırıyoruz.
Dayıcığım,yengeciğim şayet baştaki sözlerimle sizleri üzdümse,özür dilerim.
Yeğenim Doğan’dan gelmiş bir başka betik
Henüz mektubunuzu alamadım ama ben yazıyorum.Çünkü,yeni gelişmeler çok iyi.Bu
sefer,şansım yaver gitti.
Evet,iki Ocaktan beri Ankara’da Cebeci Erkek Yurdu’nda bulunuyorum.Fakat,yine de yurda
girişim epey maceralı oldu.Babam tabi,Ankara’ya geldi.Nilüfer hanımın(Kız kardeşim
Müzeyyen’in yanında çalıştığı sosyete terzisi)beyinin sayesinde yurda girebildim.Sizin
anlayacağınız,bu iş torpille oldu.Yoksa,benim yurda girmem imkansız bir şeymiş.Fazla
yüksek bir gelir göstermişiz.Ancak,yurt dolduktan sonra,bana sıra gelebildi.Yine öyle oldu
sayılır.Yurda en son giren-aşağı yukarı-ben oldum.
Burada havalar epey soğuk.İzmir’in mis gibi havasına göre.Her gece,mutlaka kar
yağıyor..Buzda ise kaymamak elde değil.Ayakkabıların altına,araba ve kamyonlara takılan
132
zincirlerden koymak gerekiyor.Kıbrıs’ta havalar nasıl?Herhalde yağmurdan başka bir soğuk
veya kar gibi bir şey yoktur.
Size ettiğim sitemlerden dolayı,bana herhalde darılmamışsınızdır.
Kıbrıs’ta günleriniz nasıl geçiyor?Yengeciğim,epey komşunuz oldu mu?İnşallah orada çok
fazla sıkılmıyorsunuzdur.
Sahi,yılbaşı gecesi televizyonu izleyebildiniz mi?Çünkü,o gece Kıbrıs’ta dahi bizim Ankara
televizyonunun izlenebileceğini söylediler.
Devrim ve Kubilay’ın sıhhatleri inşallah yerinedir.Şimdi kış,evin içinde epey yaramazlık
yapıyorlardır.Fakat,onlar artık büyüdüler,yeni yıl ile bir yaş daha aldılar.Artık,öyle büyük
yaramazlıklar yapmıyorlardır.Dur,onlara bir sesleneyim.Heey!..Devrim,Kubiş sakın annenizi
ve babanızı üzmeyin haa!..
Fakat,ne de olsa Ankara büyük şehir.Havası biraz kirli ama,İzmir’e göre epey modern bir
havası var.
İki gündür derslere devam ediyorum.Boykotlardan,kapatmalardan pek bir şey
öğretemeyecekler profesörler.Hala,bir çok derslerden aşağı yukarı ilk konulardayız.Bu ayın
sonunda da Şubat tatili var.
Burada durum çok karışık.İnsan sokakta dahi yürümeğe korkuyor.Her an bir serseri kurşuna
kurban gitme tehlikesi var.Daha bugün derste ödümüzü patlattılar.Dershanenin
yanında,öğrencilerle polis bir birine girdi.Tabancalar konuştu.Biz de,hepimiz sıraların altına
girdik.Bir kazaya kurban gitmemek için.Çünkü,bizim dershanenin bir yanı cam kaplı.Allah
korudu bugün bizi.
Bunları,evdekilere yazmıyorum,korkudan deli olurlar bir şey değil!..
İşte,yeni hayatımın ilk günleri böyle olaylarla dolu olarak başladı.İnşallah,devamı iyi olur.
Pazar günü,Şadan teyzelerin ziyaretine gittim.Doktor amcalar da orada idiler.(Onlar,Kıbrıs’a
gelmişler)Hep seni sordular.Şadan teyzelere de uzun zamandır yazmıyorsunuz galiba,onlar da
bana sordular sizden haber var mı diye.
Bir bayram kartından sonra,sesinizi soluğunuzu duyamadık.Hasta falan mı oldunuz?.
Mektubumu alınca,hemen cevabınızı bekliyorum.
Şimdi mektubuma son veriyorum.Çünkü,sırada Nalan’a yazılacak bir mektup daha var.
Hepinize sevgiler,selamlar.
Not:Özür dilerim.Mektup kağıtlarım bittiği için bu kağıda(Defter kağıdı)yazdım.
Gerçekten de;o dönemde Türkiye çok karışmıştı.Yeğenlerim de bundan
etkileniyorlardı.Zaman zaman konuyu tartışıyorduk.Onları uyarmaya
çalışıyordum.Çünkü,eylem yapan kuruluşların hemen tamamı güneydoğu halklarının
kurtuluşu için çalışan örgütlerdi.
Hükümetlerin de bunda yanlışlık payı vardı.Örneğin;Tikko adlı örgütün açılımını Türkiye İşçi
Köylü Kurtuluş Ordusu diye basın ve yayın kuruluşlarına bildiriyorlardı.Oysa,Le Monde
gazetesinin yazdığına göre (Armée Salut Pour des Kurdes de la Turquie)nin açılımı olan
Türkiye İçin Kürt Kurtuluş Ordusu’ydu.
Bunları anlatınca “Ne yapalım”dediler.Ben de eylem başladığında tuvaletlere kilitleyin
kendinizi demiştim.Öyle de yapmışlar.Ancak,bir süre sonra gelip tuvaletlerden de zorla
çıkarmağa başlamış militanlar bunları.İşte,böyle zor bir dönemdi o dönem.
1976 Ağustos’unda Kıbrıs’taki görevimden ayrılıp Türkiye’ye dönmüştüm.Bundan
sonra;orada yetiştirdiğim Maliye müfettişlerinden mektuplar almıştım.İşte onlardan biri.Soner
Vehbi adlı müfettiş yazmış.
Sayın üstadım.Yirmi üç Eylül tarihli mektubunuz tam on sekiz gün sonra elime geçti.İyilik
haberleriniz,bizleri çok sevindirdi.Ben ve diğer kurul arkadaşlarım,ailecek iyiyiz.Daima
sizleri söyler,her zaman gözlerimiz sizleri arar.
133
Kurul olarak çektirdiğimiz resimlerden bir laşke,Ali,geçen gün size yeniden
postaladı.İlkini,Maliye Teftiş Kurlu Ankara adresine postalamıştı;ikincisini ise İzmir
Defterdarlığına gönderdi.Herhalde,elinize geçmiştir.
Kurula gönderdiniz bayram tebriğini de aldık.Teşekkür ederiz.Ben de size,bir telgraf
çekmiştim,herhalde aldınız.Almamışsanız eğer,bayramınızı kutlar,mutluluk ve başarı dilerim.
Bakanımız,Türkiye’deki temaslarında sizi ısrarla istemiş.Ancak,TC Maliye bakanı ”Hayır
veremeyiz” cevabını vermiş.Dolayısiyle,ümitlerimiz suya düştü.
Bu arada,laf aramızda,kurulun durumunun pek parlak olmadığını size yazmak ihtiyacını
duymaktayım.Ancak,yazdıklarım çok samimi sözlerdir ve çok rica ederim,ispiyonculuk diye
vasıflandırmayın.
Ben,sizi daima bir ağabey olarak görmüş ve her zaman için de,gerek buradaki geçmiş
ilişkilerimizde gerekse bundan sonraki ilişkilerimizde aynı şekilde davrandım ve
davranacağım.Bunun için,içimdekileri aynen aktarmada bir sakınca görmemekteyim.
Neyse,sadete gelelim:Bildiğiniz gibi,kurul henüz başkansız olarak devam etmektedir.Bu
arada,sizin burada iken uyguladığınız kıdem sıralaması neticesi olabileceğini tahmin ettiğiniz
bir kompleksle Özmen ve Mehmet arkadaşlarımız kurula başkan olma sevdasına kapılmışlar
ve daima bizlere(Ben,Ali ve Ayer’e) karşı çıkarak bize emir verme yoluna gitmeye
kalkışmışlardır.Ne var ki,biz üçümüz de,buna gelmedik,gelemedik.
Biz,onlardan üstün olduğumuzu ,iddia etmemekle birlikte,onlardan daha az yetenekli
olduğumuzu da,hiçbir zaman kabul etmeyiz.
Bir yüzde oranının nasıl hesaplanacağını bilmeyen ve muavin arkadaşlara hesaplatan,yazması
gereken raporu kurul dışından ve hatta bakanlık dışındaki personele yazdırtan,rapordaki
verimlilik rasyosunu başka kişilere uygulatan bir personeli başkan olarak hiçbir zaman kabul
etmeyiz.Ve,böyle bir uygulama olduğu takdirde,kuruldan affımızı talep ederiz.
Evet..Yukarıda başkasına yazdırtılan raporlardan söz ettim.Bizler eminiz ki,siz burada
olsanız,böyle bir personelin kuruldan derhal ihracını isterdiniz.
Durum şu:Özmen,Turizm İşletmeleri hakkında yazdığı raporu ve orda belirttiği verimlilik
rasyolarını Lemi Galip isimli,Planlama teşkilatında görev yapan ve ETİ şirket yönetim kurulu
üyesi bir arkadaşın yardımı ile yapmıştır.Bunu,Lemi Galip bizzat Ali’ye söylemiş.Ve,raporun
neticesinin ne olduğunu sormuştur.
Mektubunuzda,görevleri kişilerden ayırın.Kişiler gidici,görevler kalıcıdır diyorsunuz.Çok
doğru yazmışsınız,ancak görevler bir yana,siz ayrıldıktan sonra bir kıyafet disiplini dahi,birlik
içinde,düzenli bir şekilde devam edemedi!..
Bunları size yazmak,emin olun ki çok acıdır.Epey başınızı ağrıttım,ancak henüz bitmedi.
İşte,bu başkanlık sevdasıyle olağan toplantıların birinde,kurula bir başkan tayini
gereği,Özmen tarafından bakana söylendi.Bakan da,içimizde henüz başkan olacak kapasitede
kimsenin bulunmadığının sizce kendisine söylendiğini,bunun için başkanlık görevini bizzat
kendisinin yürüteceğini belirtti.Özmen ise,hiç sıkılmadan kurul ve kurul üyelerinin bakanın
gözü,kulağı,eli,kolu olması gerektiğini,herkese örnek olması gerektiğini belirtti ve durumun
hiç de böyle olmadığını,uygulamalardan utanç duymamız gerektiğini v.s.v.s söyleyip
kurulu,bakan nezdinde küçük düşürmeye çalıştı.Tabii bunun altında büyük manalar
yatır,kısaca kurul basamak yapılarak kendisini bakan gözünde büyütmek isteyenlerin
yapabileceği bir küçüklük olarak vasıflandırabilirim bu durumu.
Buna,hepimiz karşı çıktık ve bu konu günlerce,tartışmalara yol açtı.Neticede,Özmen ve
Mehmet kurul başkanının tam ve bizden daha yetenekli birisi olmayabileceğini
söylediler.Dolayısıyle,bu göreve Bayram beyin ve Kazım beyin atanabileceği üzerinde
konuştular.Biz,buna da karşı çıktık ve kurul başkanlığının bizden daha yetenekli birisi
tarafından yürütülmesi gereği üzerinde ısrar ettik.Durum,bu merkezde kaldı.
134
Şimdi,ikisi birden veya yalnız Özmen günde birkaç kere bakana gitmekte ve bakanı
yönlendirmeğe çalışmaktadırlar.Bu arada,gerek müsteşarla gerek bütçe müdürü ile ve gerekse
Kazım beyle sıkı ilişkiler kurmaktadırlar.Kurulun gizlilik vasfına lekeler sürmekte v.s.v.s..
Ne kadar yazsam yazarım.Hatta,o kadar ki roman olur.Bütün bunları,geçen mektubumda da
yazabilirdim,ancak yazmadım.Çünkü,sizin geri gelme ihtimaliniz vardı ve bu durum
başkanlığınız sırasında,tarafsızlığınıza gölge düşürebilirdi.Bunun için,geçen sefer yazmadım.
Epey başınızı ağrıttım.Kendimin,Ali ve Ayer’in müşterek dertleriyle,kusura bakmayın.Sizden
ricam,yazdıklarım aramızda kalsın ve kuruldaki bölünme daha da büyümesin.Bizim
çabamız,kurulu kurtarmaktır.Ne var ki,biz de bakana el pençe divan duramayız,yağ
çekemeyiz.Tek gayretimiz,verilen görevleri laikiyle yapmak için elimizden geleni sarf
etmek.Allah,yardımcımız olsun.Sizin tuttuğunuz ışık,daima rehberimiz olacak.
Ancak,beni para-kambiyo personeli ile birlikte bankalarda banka işlemleri hakkındaki
eğitimlere;Ali ile Ayer’i de Ticaret ve Sanayi Bakanlığındaki iktisadi kamu teşebbüsleri ile
ilgili olarak,en az iki ay süreli komisyon halindeki çalışmalara gönderdi
bakanımız.Dolayısiyle kurul yine ikisi elinde kaldı.Fakat,emin olun ki,kurulun istikbali
açısından gerekirse,savaş vereceğiz,buna kararlıyız.
Kendi dertlerimden başka yazacak bir şey bulamadım.Tülay hanımefendi,Devrim,Kubiş ne
alemde?Nasıllar?Fatoş(Sonerin kızı) Kubiş ve Devrim ağabeylerini epey özlemiş.Bizler de
sizleri.Yıllık izninizde,muhakkak bekleriz.Biz de,fırsat bulursak sizleri rahatsız edeceğiz.
(Nitekim;Soner Vehbi ve ailesi sonraki iyi yaz,Türkiye’ye geldiler ve bize de uğradılar)
Son verirken,ben ve ailem,sizin ve ailenizin sıhhat,neşe ve mutlulukla dolu günler geçirmenizi
dileriz.
Yukarıda yazmayı unuttum.Mektubunuzdaki Başmüfettişliğe terfi ettiğinizi memnuniyetle
öğrenmiş olduk.Tebrik eder,daha yüksek başarılar dileriz.
Kıbrıs’taki bir başka maliye müfettişimden(Mehmet Burhan) gelmiş bir betik
Sayın üstadım;
Mektubuma başlamadan önce,sizlere bugüne kadar mektup yazamadığım için,sizlerden özür
dileriz.Sizi hiçbir zaman unutmadık.Devamlı sizden bahsediyoruz.Biraz tembelliğimiz,sizlere
mektup yazmamızı geciktirdi.Herhalde,kusurumuza bakmazsınız.
Uçar bey;kısmetse üç Eylül’de evleniyorum.Geç evlenmemin nedeni de,burada ev bulmak bir
problemdir.Tam altı ay,ev aramakla meşgul olduk.Nihayet,sınırda bir ev
bulabildik.Düğünümüzde,sizleri aramızda görmek,bizleri fazlasıyla memnun eder.
Bizler,burada bıraktığınız gibi devam ediyoruz.Size,burada dönen dolapları Soner
anlatmış.İnşallah bu kötü günler geçer.Gerçi,burada teftiş kurulunu dağıtmaya kimse cesaret
edemez.Teftiş,bizimkilerin hoşuna gitmez ama,dağıtılmasına da kimse yanaşmaz.
Bizler burada,çalışmalarımızda sizlerin nasihatlerini daima aklımızda tutarız.Herhalde,bundan
dolayıdır ki,bizlerin ayaklarını tutamadılar.
Üstadım,geçen gün Feyyaz bey sizin burada iken hazırladığınız ihale yasasını arattı ve
kendisine bir örneğini gönderdim.
Buraya kadar,hep işten bahsettik.Biraz da aileyi soralım.Yenge ve çocuklar ne alemdedir?
İnşallah onlar da iyidirler.Bizleri sorarsanız,hepimiz de iyiyiz.Sizlerin de iyi olmanızı ulu
tanrıdan duacıyız.
Burada,tüm arkadaşlar sizleri devamlı ararlar ve hepsinin de sizlere ayrı ayrı selamları var.
Mektubuma istemeyerek son verirken,hasretle gözlerinizden öper,yengeye ve çocuklara
sonsuz selamlar.
Turan Yetkin adlı müfettişten gelmiş bir betik
Sevgili Uçar;
Lutfettiğin kitabı aldım.Her şeyden önce hatırlaman çok duygulandırdı.İkinci olarak
135
da,yaptığın çalışma dolayısı ile tebriklerimi bildirmek isterim.Bu,evvela teftiş kuru
açısından,sonra da senin yönünden.
Gerçekten de;kuruldan ayrıldıktan sonraki müşahedelerimden bir tanesi,kurulun
“veludiyetini-doğurganlığını-“kaybetmiş olması idi.Zira,artık kolay kolay bir Maliye müfettişi
tarafından yazılmış ilmi bir kitap veya makaleye pek rastlanmıyor.İkincisi ise,böyle kısır bir
ortamda,bildiğim kadarı ile,senin ikinci mesleki kitabını-sonraları tamamı bir düzine
olmuştur-yazabilmen büyük bir başarı.Tekrar tebrik ederim.
Belki de,müfettişliğin verdiği bir alışkanlıkla,en fazla kitabının “Türkiye’de mali denetimin
eleştirisi” bölümü üzerinde durdum.Bu,belki de gelmiş geçmiş bütün müfettişlerin
problemlerini aksettirmesi bakımından önemli bir nokta.Bu vesile ile,yüzüncü sayfada
“kambiyo incelemelerinin hesap uzmanlarının uygulamasının uzmanlaşmaya ters düşeceği”
yolundaki görüşünün üzerinde durmak istiyorum.Hasbelkader dışarıya çıktıktan
sonra,kambiyo konuları üzerinde biraz daha fazla durmak imkanını buldum.Gördüğüm
kadarıyle bu konuda müfettişten daha fazla hesap uzmanı raporu ve incelemesine
rastladım.Hatta,bir defasında hesap uzmanları 6224 gereğince yapılan tetkiklere girmek
istemişler,Hazinenin baskısıyle Bakandan bu incelemelerin Hesap uzmanı tarafından
yapılamayacağına dair mucip alınmış.Demek istediğim şu,Uzmanlara istisnai olarak verilen
bir yetki,onların tamamiyle görev sahasına girmiş,bizler ise tamamiyle,sebepler çok değişik
olabilir,bu konudan uzaklaşmışız veya uzaklaştırılmışız.Sonuç ise,çok önemli bir konuda,bana
göre,iddiamızı ve yeteneğimizi sürdürmemişiz.
Her ne hal ise,bunlar bir mektup çerçevesinde halledilebilecek veya tartışılacak meseleler
değil,hiç değilse çözümü de belki bugün için mümkün değil.
Hatırladığın için tekrar teşekkür eder,tebrik eder ve başarının devamını
dilerim.Hanımefendiye selam eder,küçüklerin gözlerinden öperim.
Ercan üstad ile Kemal Baykal’a da selam ve saygılar sunarım.Hayhan Öner’i görebiliyor
musun?Selam ve sevgilerimi iletirsen memnun olurum.
Cemal Süreya’dan gelmiş bir başka betik
Sevgili Uçar;
Nicesin?Ben şu sıra pek iyi sayılmam.Sana hiç de beklemeyeceğini umduğum bir haber
vereyim:Türkiye Yazıları’ndan ayrıldım.Bir yılı aşkın bir süredir ısrarla,adete yalvarırcasına
gelip dergiyi çıkarmamı,mutlak yetkiyle yönetmemi isteyenler,dergi tutunuverince bir anda
değiştiler;daha ilk sayıdan itibaren yöneticilik işime karışmağa ,”şu yazar girsin,şu giremez”
diye tartışma çıkarmağa başladılar.Amaçları,beni bunaltıp dergiden ayrılmamı
sağlamakmış,bunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Bir iki kez uyarıda bulundum.Baktım olmuyor Derginin “sahibi” olmadığım için,çekip
gitmek bana düştü.İşin tuhafı,ayrılmama çok sevindiler.Oysa,dergiyi her şeyiyle ben
kurmuştum.
Birkaç sayı sonra nasıl yozlaştığını,hatta çöktüğünü göreceksin.Ali Püsküllüoğlu da benimle
birlikte ayrıldı.Büyük bir düş kırıklığı oldu bu serüven benim için.Neyse,boş ver…
Kısacası,derginin üstüne oturdular.
Oluşum dergisini biliyorsun.Bu sayıdan itibaren(Haziran) onu düzeltmeğe
başlıyorum.Ekimden itibaren de biçimini değiştirecek,oylumunu arttıracak,Türkiye Yazıları
boyunda otuz iki sayfalık bir yayın organı olacak.Göreceksin,çiçek gibi yapacağım
onu.Ayrıca,kışa Papirüs’ü üç aylık olarak yayımlamağa başlıyorum.Şart oldu çünkü artık.
Yüz kırk dört sayfalık,transatlantik gibi koca bir kitap-dergi olacak,her sayısıyla özel sayı
niteliği taşıyacak.
Şiirini üçüncü sayıya koyacaktım.Ama,artık Oluşum’dasın.Temmuz sayısında yayımlanacak
şiirin Ayrıca yazılarını da beklerim.
136
Hiç Ankara’ya yolun düşmez mi?Ben,belki,Haziran içinde bir iki günlüğüne İzmir’e
uzanacağım.Seni ararım.
Gözlerinden öperim.
Vali Ertuğrul’un 1978 yılında Cenevre’den yollamış olduğu bir betik
Yirmi üç Ocak tarihli mektubunu aldım.Aşina bir kalemden samimi birkaç satır okumak,tatlı
bir değişiklik oldu.
Bizleri soruyorsun.Cenevre gavuristanında tabiatiyle Türkiye’de olabileceğinden daha
rahat,daha sakin şartlar içinde idamei hayat edip gidiyoruz işte.Geleli,bir buçuk yıl
oldu.Hanımı ve çocuğu buraya alalı ise,sekiz ay.
Geçen gün,gazetede okudum.Valilerin büyük bir çoğunluğunu merkeze alıyorlarmış.Bu
arada,bizi de yanılıp “validir” diye merkeze almazlarsa,daha bir buçuk sene kadar buralarda
kalacağımızı sanıyoruz.
Yazdığın gibi;milletvekili ve hatta bakan olamadıktan sonra,ha orada ha burada ne fark eder
değil mi?Şaka bir tarafa,burası nisbeten iyi tabii.Hem,bir de,Fransızcayı yeniden öğrenmeğe
çalışıyorum.Böylece,Türkiye’de öneli adam olma imkanını iyice yitirmiş olacağız
herhalde!..Zira,son zamanlarda nitelikle terfiin doğru orantılı gelişme şansı,giderek azalıyor
gibi görünüyor.
Umarım,sizler de iyisinizdir.Hem gerçek hem mecazi anlamda Ankara’nın sisinden
dumanından ve de kargaşasından uzakta olmak hiç fena olmasa gerek.Tülay yengemiz ne
alemdedir?Çocukları evlendirmeğe başlamadın mı daha!..Cenevre dönüşü postu İzmir’e
atsak,adam gibi yaşama olanağımız Ankara’ya nazaran daha fazla olur mu diye düşünüyorum.
Senin kalem ucu işiyle ilgilendim.Buranın büyükçe bir kırtasiyecisi var,oraya
gittim.Artık,iyice fasihleşen(Anlaşılır olan) Fransızcamla derdimi anlattım.Bu arada,bizim uç
dediğimiz şeye bunların “kartuş” dediğini de öğrendim.Kadın,ne tip kalem diye
sordu.”Valla,bin dokuz yüz altmış dokuzda alınmış” dedim.”Hayır,etrafında döndürülerek mi
ucu çıkıyor,yoksa yukarıdan bastırılarak mı” dedi.”Bilmem,hele her ikisini de bir gösterin
“dedim.Kadın çıkardı.Üstünden bastırılan tipi daha iyice geldi. ”Bundan” dedim.O zaman
”uzun mu olacak orta mı” dedi.”Nesi,boyu mu” dedim.”Hayır,bilmemnesi” dedi.İzah da
etti.Ama,anlamadan “orta olsun” dedim.Bu durumda,doğru mu olduğundan emin olmadığım
için,iki mavi iki de mavi-siyah aldım.Geçici görevle buraya gelen Erdoğan Öner ile
gönderdim.Bilmem artık,sana nasıl ve ne zaman ulaşır.İşine yararsa,güle güle
kullan,yaramazsa birisine ver ve daha ayrıntılı bilgi ver ki,yeniden doğrusunu alıp
göndereyim.
Karım ve ben;sana ve Tülay kardeşe selam,sevgi ve saygılar sunar;çocukların gözlerinden
öper,her şeyin gönlünüzce olmasını dileriz.
Bir Cemal Süreya betiği daha.Erzincan’dan 1978 yılında yazmış.
Sevgili Uçar Demirkan;
Nicesin?Son şirinle çuvalı iyice yırtmış görünüyorsun.Oluşum’da yayımlanacak.
Çevirilerin çok güzel.Ben Milliyet Sanat’ın “Dünya şiiri” eki için Fransız şiir bölümünü
hazırlıyorum.Ancak,günümüzdeki sınıflamaya uyarak,çağdaş Fransız şiirini Rimbaud ve
Lautreamont’la başlatıyoruz.Sende,aşağıda adları yazılı şairlerden çeviri varsa,o dergide
yayımlayalım.Yoksa da,Ağustos’un beşine kadar çevirip bana yollayabilir misin?
Yuvaya döndük.Çok memnunum.Eylül’de birkaç günlüğüne İzmir’e gelmek istiyorum.O
zaman bol bol görüşürüz.
Sevgiler.Hemen bir karşılık yazabilir misin bana?
Gözlerinden.İbrahim Berberoğlu’na(Yanımdaki muavin) selam.
Kel Turgut’tan aldığım bir betik
137
Üstadım Uçar Pehlivan
İlgi:Tarihini unuttuğum mektupları!.
1-İmko(İstanbul Maliyeciler Kooperatifi)nun risturn vermediği anlaşılmakla,büyük meblağlı
makbuz,ilişikte iade olunmuştur.
2-Borcunuzun bitmesi nedeniyle hangi sebeple sıkıntıda olduğunuz anlaşılamamıştır.”Kıyma
bütçe”ye devam tavsiye olunur.
3-Ankara’ya bürokratik veya politik amaçla değil ”serserilik” saikiyle gidilmiştir.
4-İzmir’deki zevata selam ve saygılarımın iletilmesine delaletleri(Aracılıkları) arz olunur.
Cel Fakir ül Hakim Misafir Maliye Müfettişi
Not:”Misafir” unvanı Cengiz Altuğ tarafından verilmiştir.
Burada sözü edine “Kıyma bütçe” olayı benimle ilgili bir espridir.Maaşım ne olursa
olsun,onunla ailemi geçindirmeyi başardığım için “Uçar kıyma bütçe nazariyesi geliştirmiştir”
diyorlardı.Buna göre,Uçar’a ne maaş verirseniz verin;onu otuza böler ve ona göre harcayarak
o maaşla işi yürütür.
Mülkiye’den sınıf arkadaşım olan Tanju Polatkan’dan gelmiş bir betik
“Türkiyede Uygulanan Maliye Siyasaları ve Sanayileşme” başlıklı yayınını sevinerek
aldım.Henüz inceleme olanağı bulamadım ama,bu konuda var olan bir boşluğu doldurduğuna
inanıyorum.
Değerli bir kitap edinmenin yanında,eski bir dost tarafından anımsanmış olmanın da zevkini
tattım.Teşekkür eder,en iyi duygularla sağlık ve esenlik dileklerimi sunarım.Gözlerinden
öperim.
Tanju’nun soyadıyla ilgili bir kötü anısı olmuştur.Yirmi yedi Mayıs ihtilalinden
sonra;dönemin hükümetini oluşturan bakanları topluyorlardı.O zamanın Maliye bakanı Hasan
Polatkan idi.İhtilalciler onu arıyorlarmış.
Bu sırada;Tanju Polatkan da yaşadığı kent olan Eskişehir’den Ankara’ya gelmek için otobüs
garına gitmiş.Askerler kimlik kontrolü yapıyorlarmış.Polatkan soyadını görünce Tanju’yu
apar topar alıp nezarethaneye götürmüşler.
Sıra kendisine gelip ifadesi alınıncaya dek;bir ya da iki gün içeride kalmış.
Burada sözü edilen kitabım;alanında bir ilkti.Bu nedenle;Mülkiyeliler Birliği tarafından
dağıtılan Rüştü Koray armağanı ile ödüllendirilmişti.
1979 yılında,Hans Kelsen’den gelmiş bir betik.Madritten yazmış.
Mir’im,Can-ı beraberim,Davulzade Uçar Çelebi karındaşı hasım;
Name-i bi amanını aldım.Sen kim,en hesna,en müstesna,en hükna,en adil,en münkir ve dahi
en nakir,bir abd-ul-lah şeyh-ül-islam Davulzade efradındansın,hakkımızda reva gördüğün
hükmü ali ve dahi adli,biz kim kullar içün bir kaziye-i muhkem ve muhakeme-i Kübra ilamı
gibidir.El yevm,boynumuz kıldan incedir.Varıp ol vechile amel itmenüz,vebalimizdir.Hemen
hak Teala,hakkımızda hayreyleye amin..
Üstadım efendim,sizin çivi yazısını(!),diş söker gibi söktüm ve lakin gözümden oldum!.Si,z
efendim hazeratını dahi böyle bir zahmete sokmamak içün,şol makine-i alat-ı gavur ile
ketbeylerim.Hemen,afvu istiğfarınıza sığınırım.
Ulan Allahın Davulu,Mülkiyeliler Birliği’nin ödülünü kazanmışsın.Tebrik ederim.Konu ne idi
diye yazdım.Bir örneğini gönderemez misin diye yazdım.Ne bir ses,ne bir
nefes.Sanki,Ramazan davulu çalıyorum!
Bre nabekar,bre nadan neden cevap vermezsin.Bir daha vermezsen,donanmayı hümayun
evvelbaharda,şevval ayında sefere çıkacaktır!Smyrna nam memleket,seferi hümayunumuza
138
dahil değildir.Ve lakin,ibreti alem içün,seferimize dahil eder,ol memlekette,taş üstüne taş ve
dahi gövde üzerinde baş bırakmayız.Bu böyle biline!..
Gazetelerden öğrendiğime göre,Türkiye’de ormanları yakıyorlar imiş.Hemen yüreğim ağzıma
geldi.Bildiğim kadarıyla senin de bir kayın ormanın var idi.(Benim altı kayın biraderim
vardır.Evlendiğimde bunu duyan Hans Kelsen,”Duydunuz mu,Uçar kayın ormanına düşmüş”
diye espri yapmıştı).Ne ise,ormanlar güneyde yanıyormuş.Senin ormanlar kuzeydedir.İçim
rahatladı biraz!..
Hanım,çocuklar nasıl?Sen ne yapıyorsun?Turne bitti herhalde.İstanbul’u artık iyiden iyiye
unuttun herhalde.Bir ara,tebdil-i mekanda ferahlık vardır diyordun.Unuttun mu ola?
Heyet ne yapıyor?Hiçbir haber yazmıyorsun.Türkiye ne alemde?Bu seçimler ne getirecek?
Ben ve Güler,cümle Demirkan’ların gözlerinden öper,kurban bayramlarını kutlarız.Zeynep ve
Sinan(Çocukları)el öperler.
Huu dost hoşça kal,arada fırsat bulursan,bize de yaz.Tekrar gözlerinden öperim.
Hans Kelsen
“Kalktı göç eyledi Maliye müfettişleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Kara tren yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.”derdik eskiden.Taki,tüfek icat oldu,mertlik
bozuldu.Volkswagen icat oldu,tren bozuldu olana kadar.Senin VW nasıl,benzin bulabiliyor
musun?Bana ne tavsiye edersin?Araba alayım mı,alır isem ne marka ve nasıl alayım.
Bendeniz muavinliğimde,Yavuz Sultan Selim’den bir beyit araklamış ve üstadlarımız
sayesinde,beyti şöyle aranje etmiş idim:
“İstikbal,pençei kahrımla olurken lerzan
Bir üstadı…uğruna zebun eyledi heyet.”
Herhalde çok muavinin vardır.Bu tür şiirlere ilham kaynağı olmadığını umarım!.
Uçarcığım,özlediğim gözlerinden tekrar öperim.Çok laf ettim,kusura kalma.Kal sağlıcakla.
Liseden ve Ege Üniversitesi’nden arkadaşım olan (Prof.Dr)Bilgin Timuralp’ten gelmiş bir
betik.
Kıymetli kardeşim Uçar;
Dün,Aysel hanımla sana bahsettiğim araştırma planım konusunda etraflıca tartıştık.Büyük
yakınlık ve yardımlarını gördüm.Bu yüzden,sana da sonsuz teşekkür ederim.
Bunca yıl sonra,senden mektup ve haber almak,beni çok mutlu etti.Bugüne kadar,pek sık
İzmir’e geliyordum,fakat ne seni ne de başka bir arkadaşı görecek zamanım
olmuyordu.Büyüklerin ellerinden öpüp ya güneye devam ya da Erzurum’a dönüyorduk.Bu
günlerde profesörlük işlerimi de halledip hemen hemen rahatladık.
Sende iki oğlan olduğuna göre,evde hergün harp vardır.Biz ise,dördüncünün ne olacağını tam
bilemiyoruz.Halimizi bir düşün.Hanım da çalışıyor,eve gelince gürültünün bini bir
para!..İzmir’e evi taşımayı herhalde uzun yıllar daha düşünmeyeceğim.Kaderimiz,Anadolu
imiş.Hoş,kimse zorlamadı ya!..
Mektubuma son verirken,tüm ailene selam,sevgi ve saygılar yollar,en kısa zamanda
görüşmeyi dilerim.
Lise’de en candan arkadaşlarımdan birisiydi Bilgin.Lise resimlerimin bir çoğunda o vardır.
Lise’den sonra,Ege Üniversitesi Zıraat Fakültesine beraber girdik.Sonra ben,Mülkiye’yi
kazandım ve o fakülteyi bıraktım.Bilgin birinci yıl FKB (Fizik-kimya-biyoloji) okudu.İkinci
yıl;Tıp Fakültesi’ne yatay geçiş yaptı.(O zamanlar bu olanaklıydı)
Ege Tıp Fakültesini bitirdikten sonra Erzurum Üniversitesi tıp fakültesinde kariyer yaptı ve
profesör oldu.Oradan,Eskişehir’deki Osmangazi Tıp Fakültesine gidip kardiyoloji anabilim
dalı başkanlığı yaptı.Bir süre;Türkiye Kardiyoloji Enstitüsü başkanlığını da yaptı.
139
Bilgin;anatomi dersinde başından geçmiş bir olayı anlatmıştı.Bir erkek kadavranın
başında;belden aşağı anatomi çalışması yapılacakmış.Ekipte dört kız bir de Bilgin
varmış.Erkek kadavranın cinsel organını kesmesi için bistüriyi Bilgin’e
vermişler.Kesememiş.”Kendiminkini kesiyorum diye bir duyumsamaya kapılmıştım”
demişti.Kızlar,bu duruma çok gülmüşler doğal olarak!..
Şimdi,imzasından kim olduğunu çıkaramadığım bir müfettişe ait olduğunu düşündüğüm bir
betikte sıra;
Kıymetli üstadım;
Otuz üç derecelik bir İstanbul öğleden sonrasından kucak dolusu sevgiler sunarım,diyerek
satırlarıma başlıyorum.
Samsun bizim balayı şehrimiz ve de 1976 turne yerimiz idi.Çok güzel anılarla ayrılmış
idik.Hem de,fuar Sümerbank pavyonundan bir de küçük seccade alarak.
Eski hesap uzmanı Mustafa Kösebalaban’ı görecek olursanız,kendisine o kadar yazdığım
halde neden bir cevap göndermemiş olduğunu sual ederseniz sevinirim.
Değerli üstadım,eski Samsun Defterdarı M.Recai Karamehmet benim teftişimden bir süre
sonra emekli olup İstanbul’a yerleşmiş idi.Geçen kış,kendisine Samsun Milli Emlak
Müdürlüğü’nden gönderilen bir yazıda,lojman kirası farkı olarak,mühim bir miktar talep
edilmiş idi.Mesele,önceden içi ahşap ve bağdadi olan üç katlı evin sonradan kargir olarak
vasıflandırılıp farkı teşkil eden miktarın,eski defterdardan istenmesi olarak özetlenebilir.
Recai bey fevkalade hassas bir kimse olduğundan,bu duruma üzülmüştü.O tarihte koşup bana
geldiydi.Ben,önce farkın doğru hesap edilip edilmediğini kontrol etmiştim,hata
buldumdu.Samsun,Recai beyin talebi üzerine,hatayı düzelttiydi.
Daha sonra,esastan itiraz ettiydi ve konu Genel Müdürlüğe kadar intikal etti.Ancak,sonradan
hiçbir gelişme olmadı,ses seda çıkmadı Samsun’dan.
Konunun hangi noktaya gelmiş olduğunu,ilgili memurdan öğrenip bana bildirebilirseniz,hem
eski iyi bir defterdarımızı ve hem de beni çok sevindirmiş olursunuz.Ben,Temmuz sonuna
kadar İstanbul’dayım,sonra turne..
Mektubuma son verirken,selam ve saygılarımı sunarım.
Hans Kelsen’in turizm ataşesi olarak bulunduğu Madrit’ten yazmış olduğu bir diğer betik.Bu
betik,maliye müfettişlerinin bu meslekten ayrılsalar bile,müfettişliğe devam ettiklerinin güzel
bir göstergesidir.
Uçarcığım;
Benden mektubu alınca ”Bayram değil seyran değil,eniştem beni niye
öptü?”deme.Çünkü,bayramdayız.Bak,sen Türkiye’de hatırlamadın,ben burada
hatırlıyorum!.Çoluğunla,çocuğunla,hepimiz,hepinize en güzel bayramlar dileriz.Hanım ne
yapıyor?Oğlanlar büyümüşlerdir.Yine,eskisi gibi haşarılar mı?Yoksa,biraz duruldular mı?
Benim kız bir ara duruldu.Hamdolsun,eski yaramazlıklarından eser yok.Oğlan uslu idi.O
yavaş yavaş azmağa başladı.Ama,bu zaman-ı ahirde azmayan kim?!..
Uçarcığım,Mülkiyeliler Birliği’nin bir yarışmasını kazandığını işittim.Seni
kutlarım.Konusunu bilmiyorum ama,senin nasıl çalıştığını,nasıl araştırdığını bilirim.Onun
için,tebrikler dubledir!..Bir gün İzmir’de belki de birer duble kadeh tokuştururuz.Şöyle
kızarmış kalamarların yanında pek de enfes olur ve sen Diyar-ı Bekir’deki anılarını anlatır,Biz
de denizaltı ile uçak gemisi ayniyetinden(!) dem vurur eski günleri anarız.
Uçar,senden bir ricam olacak.”Hah,şimdi Vehbinin kerrakesi uzatılıyor
önüme.”diyeceksin.Değil,dur dinle.Önce,kendi yetişmeni,çırpına çırpına nasıl okuduğunu ve
çektiğin zahmetleri bir hatırla.Bu yönden aramızda pek fark olmadığı için,beni anlayacağını
ümit ediyorum.Buraya tayin edildiğimde,M. D. adında bizim ofiste idare memuru olarak
140
çalışan,son derece dürüst ve iyi niyeti bir arkadaş ile tanıştım.Ofiste dört kişi
vardı.İçlerinde,tek namuslu dürüst insan,M. D. idi.
Müşavir ve muavini olan hanımın kocasının devlete attıkları şöyle böyle bir milyon pesetalık
kazığı bu çocuk ortaya çıkarttı.Onlarla ortak olsa,yeryüzünde kimsenin haberi olmaz ve
çocukta ihya olurdu.Bu çocuk,senin benim yapacağımı yaptı.Hadiseyi bütün delilleri ile
ortaya koydu ve devletin bir milyonunu kurtardı.
Diyeceksin ki “Bravo çocuğa,nasıl mükafatlandırdılar?”Söyleyim,şaş.Ofisi kapattılar ve en
önce bu çocuğu çektiler geriye.Evini barkını yurt dışına tayin dolayısıyla dağıtmış,elinde
avucunda kuruşu olmayan bir insanın halini düşün.Bu çocuk,tenezzül edip rapor falan da
almadı.Herkes,yani hırsızlar rapor üstüne rapor dayayıp burada aylarca kaldılar ve devletin
parasını yemeğe devam ettiler.Bu çocuk,rapor almağa dahi tenezzül etmedi.
Elinde avucunda tek imkan “araba ithal permisi” idi.Çocuk da bunu satmış.Aldığı elli bin lira
ile evine bir yatak iki iskemle ya aldı ya almadı.Fakat,buradaki namussuz,anladığıma
göre,gidip çocuğu ihbar etmiş.Annesi,polis komiseri olduğu için,bu işi kolayca yapmış.
Hem komisyoncuyu basmışlar ve M. D.’nın mektubunu bulmuşlar ve bir maliye kontrolörü
mü,hazine kontrolörü mü,yoksa senin muavinlerden bir mi,bilmiyorum kim,çocuğun ifadesini
almış.Çocuk,dürüst br insan olduğu için,permi hikayesini olduğu gibi anlatmış.Mesele,burada
bitse iyi ama,dahası var.
Bir defa,çocuk bu hırsızlığı ortaya çıkardığı için,bakanlıktaki bütün hırsızların boy hedefi
haline geldi.Çocuğu yaşatmadılar.Onun üzerine,çocuk bir imtihan kazanarak,Ege Üniversitesi
Otel İşletmeciliği Yüksek Okulu(Aydın)asistanı oldu.Şimdi,orada kendine göre doktora
çalışmaları yapar iken,permi konusu dolayısıyla gelip ifadesini almışlar.
Bu iş nereye varır bilmiyorum.Fakat,beni çok üzdü.Sana yazmadan edemedim.
Bu çocuk,bir köylü çocuğu.Tırnakları ile kazıyarak istikbalini yapmağa çalışan bir
insan.Manisa’nın köylerinden birinden kalk,sağda solda hem çalış hem oku.Kendi kendine
Fransızca öğren.Bir bakanlığa memur ol.Bir hırsızlığı ortaya çıkarttığı için boy hedefi haline
gel.Kendine yeni bir istikbal hazırlar iken,yine bu hırsızların dolaylı olarak hışmına
uğra.İnsanın isyan edeceği geliyor.
Uçar,sana hikayeyi kısaca özetlemeğe çalıştım.Bu çocuğa nasıl bir yardımın olabilir,
bilemiyorum.Fakat,Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı beni ürkütüyor.Bu
çocuğun,bilmeden yaptığı bir şey.Öte yandan,düşün ki bunu Türkiye’de binlerce insan yaptı
ve yapıyor.
Böylesine temiz bir insanın istikbaliyle oynamak hangi vicdana sığar?Yapabileceğin birşey
varsa,lütfen esirgeme.Ben çocuğa da yazacağım,sanırım seni arar bulur.İşin ciddiyet
derecesini bilmiyor.Öte yandan,avukat tutacak parası pulu da yok.Artık,tanrının lutfu ve
insanların vicdanına kalmış bir durum.
Uçar,sana kendi yaptığım gayrikanuni bir işlemi anlatayım.Yetkili muavin olarak
Pazaryeri’ne gidip sayımı yaptığımda,kasada,o zamanın parası ile dört bin lira açık
çıkmıştı.Tutanağı öylece tuttum.Adamın bütün hesapları doğru,fakat kasada açık var.Adama
ne vakit sorsam,tenezzül edip kendini acındırmadı.Kanun ne ise,hakkımda uygulayın dedi.
Yaptığım araştırmada,ben gelmezden evvel oğlunu ameliyat ettirdiğini öğrendim.
Yaptığım iş şu oldu.Dört bin lirayı bulup kasaya koyduk ve ben bir zabıt daha tutup,kasanın
tamamiyetini zabıtla tevsik ettim.Yaptığım işin,kanunun lafzının neresine uyacağı belirsiz.
Daha doğrusu değil kanuna sığmak,evrakta sahtekarlık dahil her çeşit suç var ve bilirsin ki
müfettişlere bu tür cezalar iki kat hükmedilir.
Kanunun lafzen dediğini yapsa idim,sanıyorum hayat boyu vicdan azabından kurtulamayacak
idim.Kanunun ruhuna uyduğumu sanıyor ve körün,tuttuğunu becerdiği bir düzende,hem gözü
kör hem vicdanı kör bir insan olarak yaşamıyorum.Karınca,kaderince benim yapabildiğim bu
oldu.
Sen ne yapabilirsin,bilemem.Fakat,elinden bir şey gelirse esirgeme.
141
Tekrar bayramın ı kutlar,hepimiz hepinizi öperiz.Kal sağlıcakla.
1980 yılında Prof.Erden Öney’den gelmiş bir betik
Sevgili Uçar;
Mektubuna teşekkür ederim.Aslında,sana karşı da mahcubum.Daha önce gönderdiğin iki
değerli çalışmanı aldığım zaman sana yazıp,teşekkür etmemiş olmanın mahcubiyetini
taşımaktayım.
Türk maliye sisteminin pratik sorunlarına değinen uygulamacılar için yararlı ve ayağı yerde
çalışmaların için,seni kutlamak isterim.Uzun yıllar Maliye Bakanlığında sebatla müfettişlik
yapan ve mesleki çalışmalarını verdiği eserlerle sürdürenlerin sayısı bugün o kadar az ki.
Uluslar arası Para Sistemi adlı kitap,Profesörlük takdim tezimdi.Profesörlük aşamalarını
başarı ile tamamladım.Bu günlerde Resmi Gazete’de yayımlanır sanıyorum.
Biri birimizi tanıyacağımızdan hiç kuşkun olmasın.Ben,sevdiğim ve değer verdiğim
arkadaşlarımı hiç unutmam.Sen de beni,hiç değişmemiş bulacaksın.Saçımda,hala tek bir
beyaz yok!Hanım,iyi bakıyor herhalde!..
Yavrularını Allah bağışlasın.Erkek adamın gelini olurmuş derler.Bizim kız,orta ikide.Oğlan
ise,üniversiteye başlıyor bu yıl.Bakalım nereyi kazandı,heyecanla bekliyoruz.Seninkiler de
büyük mü?Anlaşılan,bizi tarlada kapattılar!..
Şener ve Gürel’in İzmir’de olduklarını biliyorum.Bir zamanlar,kayınpeder de İzmir’deyken
Şener ile Bostanlı’da komşu idiler.Bilmem hala Bostanlı’da mı?Gürel ise,Ankara’dan olaylı
bir biçimde ayrılmıştı.Yeniden Ankara’ya dönüşünü anlayamadım.Özkan da İzmir’de
idi.Görüşüyor musun?Şener’e,Gürel’e,Emel’e en içten elam ve sevgilerimi iletirsen memnun
olurum.
Ankara’ya gelirsen mutlaka bekliyorum.Gerçekten,görüşmeyeli on dokuz yıl oldu.Dile
kolay.İzmir’e geldiğimde,mutlaka seni arayacağım.Geçmişin tatlı öğrencilik anılarını yad
etmeyi ne kadar isterim bilemezsin.
Şimdilik hoşcakal.Gözlerinden öper,sana ve ailene mutlu yaşantılar dilerim.
Ben,İlk kitabımdan Erden Öney’e yollamıştım.O da bana kendi yayınından
yollamıştı.Sonra,ben ona başka kitabımı yolladım.O da bana sonradan çıkardığı bir başka
kitabı yolladı.Aramızda,bir tür kitap yayınlama yarışı başlamış gibiydi.Onun aracılığıyla
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi’nde “Türkiye’deki Üniversitelerde maliyet hesapları”
çalışmam ve başka bir çalışmam yayınlanmış;önemli olduğu için ayrıca “ayrı basımı” da
yapılmıştı.
Erden Öney’in eşi Tülay Öney(O da sınıf arkadaşımızdır)den gelmiş bir betik
Sevgili Uçar;
Anlaşılan işimiz düştüğünde biri birimizi arıyoruz.Ama,bu bile iyi,hiç olmazsa iki satır
yazışıp haberleşiyoruz.
İlişikte sana bazı evraklar yolluyorum.Bunlar,annemin 1974 yılında aldığı ve 1978 in Ekim
ayında sattığı Karşıyaka’daki iki daireye ait bir hikaye.
Daireler Bostanlı’da idi ve 1974 yılında gerçekten yüz elli biner liraya alınmıştı.Üstelik,1978
yılında da her türlü formalitesi yerine getirilerek satılmıştı.
Evraklardan görüleceği gibi;taaa 1974 yılında alınan dairelerin gösterilen değerlerini
Yamanlar Vergi Dairesi sevmemiş!..İşi,mahkemeye intikal ettirmiş.Kurulan bilirkişi ve onun
raporuna istinaden de mahkeme,annemin lehine karar vermiş ama,vergi dairesi işi temyize
kadar götürüyor elli bin lira için.
Devlete sahip çıkılması açısından bu iş beni memnun ettiyse de,Türkiye’de milyarlar
kaçırılırken elli bin liranın vergisi üzerinde bu kadar durmak,doğrusu biraz da komik
görünüyor.
142
İşin bu yönü bir tarafa,beni asıl rahatsız eden nokta,dava konusunun yanlış olması,çünkü
daireler gerçekten yüz elli biner liradan alınmıştı.
Ama,herhalde bunu bizim ispat olanağımız yok,temyizin nihai kararına bağlıyız anlaşılan.
Senden öğrenmek istediğim şu:Bu sonuç ne zaman alınır?Sonuç alındığı zaman,bizim bir şey
yapmamız mümkün müdür?Sonuç aleyhimize çıkarsa,ne kadar para ödememiz gerekir?Cezalı
mı öderiz?
Son bir ricam da;Yamanlar Vergi Dairesi müdürünü bu başarılı çabalarından ötürü benim
adıma kutlamandır!..Çünkü,sonuç aleyhimize olursa,haksız yere emekli dul bir kadının beş on
bin lirasını alıp,devlete büyük bir kazanç sağlamış olacaklar!..
Neyse,sevgili arkadaşım,kızgınlık dolu bir mektupla başını ağrıttım,üstelik sana külfet de
yükledim.Bağışla.
Ailece,bütün Demirkan ailesine sevgilerimizi yollarız.Hoşçakal.
Bilgin Timuralp’ten gelmiş bir başka betik
Uçarcığım;
Bu kadar önemli ve yoğun hizmetin sırasında hazırlamış olduğun “Sermaye piyasaları ve
Türkiye’deki uygulamaları” adlı kitabını nasıl hazırladığına vallahi şaşıyorum.
Bana,arkadaşın olarak bu değerli çalışmalarından dolayı öğünme fırsatı verdiğin için çok
teşekkür eder,kucaklarım.
On iki Eylül askeri darbesinden sonra;Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri ile ortaklaşa
çalışmış ve bazı soruşturmalar yürütmüştük.Bunlardan birisi de Kenan Tahir Özkan adlı
müfettişti.
Ondan gelmiş bir betik
Uçar beyefendi;Amerika’dan gönderdiğiniz kartı aldım.(1981 yılında beş ay kadar İMF kursu
için Washington DC ye gitmiştim)
Sıhhat ve afiyette olduğunuza ve ayrıca Amerika’ya gittiğinize çok sevindim.
Hemen cevaplandıramadım.Zira,adres bildirmemişsiniz.Dairenizden adresinizi aldıktan sonra
yazabiliyorum.
Her şeyin iyi olduğunu söylüyorsunuz.Zaten,sizin bulunduğunuz her yerde,her zaman,her şey
iyi olur.
Ben,Artvin’den sonra Ankara’ya döndüm.Bir süre,Ankara’da kaldım.Daha sonra,tatil yapıp
yine Ankara’ya geldim.Halen Ankara’dayım.Bilmem Ankara’da ne kadar kalacağım.
Buradan;Türkiye’den selam,sevgi ve sıhhatler dilerim.
Türkiye’den,benden bir isteğiniz olursa yazın,severek,zevkle yerine getireceğimi bilirsiniz.
Sevgiyle gözlerinizden öper,başarılarınızın devamını temenni ederim.
Kenan Tahir Özkan’dan başka bir Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi ile de tanışmış ve
Isparta’da soruşturmalar yürütmüştük.Esprisi bol birisiydi.O anlatmıştı.
Bir Liseyi denetlemeğe başlamış.Müdürün odasına gitmiş.Müdür zile basmış ve odacı
gelmiş.Müdür;müfettişe göz atarak odacıya ”Hasan,bugün seninle bir oyun oynayalım.Sen
müdür ol,ben odacı .Benden bir şey iste” demiş.Odacı,kurnaz ”Aman müdürüm,olur mu öyle
şey.Utanırım” demiş.Müdür ”Korkma bir şey olmayacak.Bu bir oyun” demiş ve yerinden
kalkmış.Odacı,Müfettişten ve müdürden korka korka müdürün masasına oturmuş.Müdür de
odanın dışına çıkıp kapıyı kapatmış.
Odacı,zile basmış.Müdür odaya girip ”Buyurun müdürüm” demiş.Odacı,en ciddi tavırlarıyla
“Bana bak,bizlere birer çay söyle.Bir tane de sen iç” demiş.
Müdür,bunun üzerine donup kalmış ve yerine oturduktan sonra “Hasan,bize iki çay söyle,bir
tane de sen iç” demiş.
143
Bu müfettişle uzun süre günde on saat gibi çalıştık.İşin biran önce bitmesini
istiyorduk.Sıkıyönetim komutanı da bizleri sıkıştırıyordu.Neredeyse bir ay olmuştu.O
Ankara’ya ben de İzmir’e gitmemiştim.Bir Cuma günü,mesai biterken bana ”Müfettiş bey
size bir şey diyeceğim,ama alınmayın” dedi.Ben de ”Hayrola nedir” dedim.”Vallahi müfettiş
bey,ben bizim kapıcının bıyıklarını görmemeğe başladım!” dedi.Ailesini özlediğini böyle
anlatmıştı.Durumu anladım ve o hafta sonu ben İzmir’e o da Ankara’ya gittik.
Prof Dr.Erden Öney’den bir başka betik
Mektubunu aldım.Yayım işleri ile derhal temasa geçtim.Makalen Armağan’a girmiş durumda.
Ayrıca,kitabın Şubat ayı içinde bastırılması kararı da alınmış vaziyette.Sanırım,yine de
,Memduh Aytür Armağanı için makaleni Maliye Bakanlığına vermeyi düşünmüşsen,bana
yaz.Boşu boşuna bu kitapta yer almasın ya da baskı,dizgi işlemleri yapılmasın.Nihai
karar,şüphesiz senin.Belki bunun için,Maliye daha fazla para veriyordur,bilemem.
Eğer bana yazmazsan,bu makalenin Prof Fadıl Hakkı Sur Armağanı’nda yayınlanmasını
istediğin şeklinde anlayacağım.
Bizler,iyi sayılırız.Ankara’nın kirli havası ile,iş-güç boğuşması arasında sürüklenip gidiyoruz.
İzmirli arkadaşlara,görürsen,selamlarımı ilet.Ailecek,hepimiz,hepinize mutlu,sağlıklı
yaşantılar dileriz.Seni kucaklar,öperim.Hoşçakal.
Sözü edilen makalem,Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Prof.Fadıl Hakkı Sur’a Armağan adlı
kitabında yer almıştır.
İzmir grubuna katılan Mete Gönenç adlı bir müfettişten 1983 yılında gelmiş bir betik.
Sevgili üstadım;
Askerlik işini hallettiğin için çok teşekkürler.Bekarlık maceralarını buralardan
duyuyoruz.Ancak,dişlerinin bir hanımın,midesine düşmesine çok üzüldüm!.Her halde
yengemizin ahı tutmuştur.
Ayrıca,Bümko Genel Müdürlüğüne ve Nato Muhasebe Müdürlüğü’ne aday olduğunu
duydum(Bu son ikisi,Brüksel dedikoduları)İnşallah,özellikle Nato işi olur.Sanırım,sizi maddi
bakımdan oldukça rahatlatır.Yalnız,sanırım iyice torpiller koymak lazım.Çünkü,müracaat
çokmuş.
Görüyorsun ya,bizde haber çok.Senden de,bunun birkaç katı haber beklerim.Mustafa
Göksoy’un benden haber beklemesine gelince,ben altı ay önce ona kart atmıştım.Kuru bir
kartından başka bir şeyini alamadım.Evlenip evlenmediğini bile yazmamış,üstelik adres de
yazmamış..Adam gibi bir mektup yazıp adres bildirirse,üç gün sonra cevabını alır.
Dr.Mesut’un gitmesine çok üzüldüm.Onda da amma bilek varmış(Kura çekmişti)!Kahpe
herif,daha yakın bir yeri çekemedi.İnşallah,ben gelene kadar bizim gruptan fazla zayiat
olmaz.Yeni çocukları da(müfettişler)yetiştirirsiniz de,adam sıkıntısı çekmeyiz.
Aydın üstadtan son zamanlarda yine haber çıkmıyor.Son mektubunda,senin lojman yirmi
birinci katta diye bizi işletmiş,telaşlanıp sağa sola mektup
yazdım!..Neriman’ın(Sekreterimiz)yazdığına göreyse,bayağı altlardaymış.Bizim dairenin
nasıl olduğunu anlayamadık gitti yani.
Bu arada,senin pul defterini de alıp valize koyduk.Paramız kalırsa,başka şeyler de
alacağım.Yasemin’in tedavi masrafları henüz gelmedi.Arabayı da,bir hafta içinde teslim
alacağım.Beyaz VW Jetta 1300.İkiyüz beş bine aldım.Düz sigortasıyla iki yüz otuz beşi
buluyor..Üstelik,biz başka bir şey de almıyoruz.
Belki,arabayı aldıktan sonra hayat biraz renklenir.Yoksa,sıkıntıdan öleceğiz.Buraya gelen
adamların ya araba falan almasını yasak edecekler ya da parasını arttıracaklar.
Millet,yanında televizyon,müzik seti v.s.ç de alıp tek odaya kapanıp televizyon seyrederek
hayat geçiriyor.
144
Bu yaz,buralarda son altmış yılın en şiddetli yazıymış.Sıcaklık,otuz beş dereceyi falan
buluyor.İzmir’in iki misli rutubetli olan burada,bunalıyor.Üstelik,yağmur da yağdığından,her
yer çöp ve köpek pisliği kokuyor.
Bütün Avrupa’da orman yangınları başladı.,çimler sarardı.Allahın lutfu,yağmur azalınca al
sana Avrupa!...
Ermeniler ise,batının gözdesi.Her cinayetten sonra,Avrupa televizyonlarına Ermeniler çıkıp
bin dokuz yüz on beşleri anlatıyorlar.Ne cinayetler kınanıyor ne de bir Türk’e söz hakkı
veriliyor.Açık seçik,bir kışkırtma ve destek konusu müttefik dostlarımızdan teröre.
Bunun dışında,pek bir şey yok.Avrupa gerçekten çok pahalı.Hele,giyim falan hiç
almayacağız.İzmir’i ve beşinci kattaki odamı çok özledim.(İnşallah,eşyalarım gençlerin
yağmalamasından kurtulmuştur bir tamam)
Buradaki haberler bu kadar.Tülay hanıma ve sana saygılar ve sevgiler.Üç ufaklığı bizler için
öpün.(dördüncü yoldaysa ona da selamlar!)
Bütün dostlara selam.
Mete’den bir betik daha.O sıralarda görgü ve bilgi arttırmak için Belçika’da,Brüksel’de
bulunuyorlardı.
Sevgili üstadım;
Mektubunu dün aldım.Konsolosluk teftişine çok sevindim.İnşallah,yakınlara gelirsin de
görüşürüz.Eğer,elinde ise,buraya gelirsen çok iyi olur.
Özellikle Fransa’ya gidenler ev konusunda çok dertli.Evler ve oteller çok pahalı imiş.Burada
ise,on iki bin franka dayalı döşeli bir oda(bizimki gibi)gayet rahat bulunabiliyor.Kısa süre
için(özellikle de kış için)burası çok rahat.Ufak ve sakin bir şehir.Bir de,bu sene senin gibi
gelen hesap uzmanlarının hepsi dört aylığına geldi.Herhalde,bizim kurul,bu durumu göz
önüne almıştır.
Üstelik,hepsi araba da aldılar.Mevzuata nasıl uyuyor,biz anlamadık.İyi haberlerini de
alıyor.Arabalarına üç buçuk milyon veriyorlarmış.(Biri,Ankara’dan Haluk
Meral)Burada,arabanın mal oluşu ise,yüz yirmi bin frank civarında.Yani,bayağı karlı iş.
Televizyon v.s. iki yüz elli bine geliyor,bu sene avantalı olmadığından,ben sana bunları
yazayım da,değerlendiresin dedim.
Bir de,biz trenle çok rahat ettik.Özellikle,bu sefer Tülay hanımı da getirmeyi(!)
düşünüyorsan,çok avantalı olur.
İzmir’e bu kadar müfettiş gelmesi,inşallah hayra alamettir.Baksana,Özal durmadan bizden
bahsediyor.
Özgen’e briç öğretebildiysen,büyük başarı!.A.İhsan,talihine küsmesin,kendine gelsin.Göksoy
mektup yazsın.Baharda düğünü varmış,kimle?
Hepinizi çok özledik,bereket az kaldı.Yakında görüşmek umuduyla,acele cevap
bekliyorum.Tülay hanıma da sevgi ve saygılar.Ufaklıkları bizim için öpün.Herkese selam.
Kız yeğenim Nalan’dan gelmiş bir betik
Sevgili dayıcığım ve yengeciğim;
Sizleri dertlerimle üzmeden önce;bayramınızın sağlıklı ve gönlünüzce geçmesini
dilerim.Sizlerin de,dertleri yavaş yavaş büyüyordur sanırım.
Doğan abimle Ankara’da görüştük.Sizleri,gelmeden önce aramış,bulamamış.Kubilay’ın
durumunu halledip halledemediğinizi öğrenememiş.
Bu ara,hepimiz koşturuyoruz.Abimin sınavı iyi geçmiş ve kazanmış.Bayramdan sonra da
ODTÜ deki sınava girecekmiş.Sınavı kazandığından olsa,morali oldukça iyiydi.
Adoş da bildiğiniz gibi(Diğer ağabeyi)”Askerlik zor kardeşim” diyor.Her gün kızıp
duruyor.Bu arada,her ikisi de,hakkımda çok iyi dilekler-Hakkari’yi mi,Van’ı mı,yoksa Kars’ı
mı?istersin,gel en iyisi seni Urfa-Diyarbakır’a gönderelim-dileğinde bulunuyorlar.
145
İşin esprisi bir yana,yetkisi az bir bayan olarak,oralarda memurluk yapmak kolay değil.Ve ben
de,sürüneceksem,şehirde sürüneyim,diyorum.
Dayıcığım;sana gelişmeleri daha ayrıntılı ve net anlatacak olursam,şöyle:
Bakanlık,yeni bir sınavla aldığı memurlara eğitim yeri açmak için,bizlerin bir yıllık eğitim
programını altı aya indirdi.Ve altı ayını doldurmuş olan tüm hizmet içi eğitimdeki aday
memurların asil memur olarak atanması işlemine başlanıldı.
Konuklar’daki tüm arkadaşların asaletle ilgili tüm işlemleri geçen Cuma günü tamamlanıp
Ankara’ya gönderildi.Edindiğimiz bilgiye göre;on beş-otuz Eylül tarihleri arasında tayin
işlemlerimiz tamamlanacak.
Ankara’ya ilk gidişimde,bir hafta kaldığım süre içerisinde,kişilerle tanıştım,ama olumlu bir iş
yapabildim diyemem.Ayrıca,senin de çok iyi bildiğin gibi,bu konularda esas etkili kişileri
bulmak veya etkili olmak oldukça zor.Bayramdan sonraki üç gün daha Ankara’da kalıp,kesin
sonucu öğrenmeğe çalışacağım,olacaksa veya olduysa o süre içerisinde sanırım belli
olur.Şimdilik,kendi kendime bol şans dilemekten başka şansım yok.
Uçansu büyüyünce,bizlerin çektiği sıkıntıları çekmemesini dilerim.Yaramaz,kocaman
olmuştur.Sizlere de,uğraşılarınızda kolaylıklar dilerim.Kubilay ile Devrim,az çok kendilerini
kurtardılar sayılır. Uçansu da ağabeylerinin yolunda giderse,maddi yönden zorluk
çekilir,ama,onlarla duyacağınız gurur ve sevinç hiçbir şeyin yerini tutamaz.
Hepinizin tekrar bayramını kutlar,sağlıklı günler dilerim.Hoşça kalın.
Yeğenim Nalan’dan gelmiş bir başka betik.
Sevgili dayıcığım;
Sana,İzmir’den ayrıldığımız yerden başlayarak anlatayım.
Yolculuğum oldukça iyi geçti,yeni tayin olmuş,benim gibi Konya’yı bilmeyen öğretmen bir
bayan ve annesiyle birlikte geldik.Kar manzarası görülmeğe değer.
Bu kentte,sürekli fotoğraf çekilme ihtiyacı duydum.Sarayönü’ne ancak saat onda otobüs
olduğu için,dolmuşa binip çarşıya gittim.Biraz da oralarda dolanıp garaja dönüp
geldim.Konya’yı şimdilik,bu kadar biliyorum.
Gelelim bizim Sarayönü’ne.Şoför berbat bir adamdı.Veya,tam bir köylü
diyebiliriz.Sanırım,ikiden fazla da otobüs yok bu hatta.Ve kış nedeniyle,sabah sekizden
akşam on yediye kadar bazen bir,bazen iki saat bir sefere çıkıyorlarmış.Şoföre kalsa,yollar
kötü olduğu için,hiç sefere çıkmasa daha iyi.Herhalde,kendi kendine memurların işine
kızıyordur.Bu karda kışta hiç işleri güçleri yok,gezinip duruyorlar diyordur!..
Her neyse,şoförü kendi düşüncesiyle baş başa bıraktım.Kendi gibi düşünen ve davranan
muavini oğlundan öğrendiğime göre,çiftlikten servis on ikide geliyormuş.Fakat saat henüz
daha on bir.Muavinden garaja çok yakın olan hükümet binasını öğrenip doğru
malmüdürlüğüne çıktım.
Malmüdürü hakkında pek yorum yapmayacağım.Adı,M.K. A.,genç diyebileceğimiz yaşta ve
bazı davranışları gayri ciddi diyeceğimiz bir yapıdaydı.Yazını okuduktan sonra,önce bir
şaşkınlık geçirdi ve kararını verip bu işten memnun olmuş bir şekilde çiftlikte telefon
aracalığıyle bağlantı kurmağa çalıştı.Ve beni özel olarak aldırtmak için,özel bir çaba
gösterdi.Sanırım,çiftlikle iyi ilişkileri olan bir şahıs kendisi.Bu arada beni,çiftlikte oturup,aynı
binada ona bağlı olarak çalışan veterinerle tanıştırdı ve hafta sonrası,çiftlikte sıkılırsam,evinin
bana açık olduğunu söyledi;ısrarla davet etti.Ben de teşekkür edip vedalaşıp kendisinin,A.
beyin büyük çabaları sonucu çarşıya alış verişe çıkmış olan müdür arabasıyla idare binasının
önüne kadar geldim.
Saat on ikiye beş kala,müdürün karşısındaydım ve müdürün imzasıyla göreve başlamış
oldum.Eğitim kalemine telefon ederek;yemeğe çıkmadan benim işimi yapmasını belirtti ve
beni hemen oraya gönderdi.Kendisiyle direkt ilişkimiz,sanırım önümüzdeki hafta olacak.
Şimdi,daha henüz yerleşme çabası içindeyiz.Onlar açısından da yerleştirilme çabası içindeyiz.
146
Şu anda,hizmet içi eğitim gören Temmuz sınavı sonrası gelen bir grup (sekiz on erkek
mühendis arkadaş var)Eylül sınavıyla gelecek olan ve sayısı yirmi kadarmış ve bunlardan üç
tanesi kız-biri de ben-ve ayrıca Mart ayında bir sınav açılacakmış galiba.
Tahmin edersin ki,ilk defa yapılacak bu uygulamaya çiftlikler de hazırlıksız girmiş
durumda.Özellikle barınmak ve ısınmak en önemlileri.
Bizler orada(İzmir’de) iyi koşullarda çalışacağımızı ümit ediyorduk,ama tam tersi oldu
diyebilirim.Şimdilik,idare ve bizler,karşılıklı iyi niyet gösterisinde bulunuyoruz.Bir yıl
içerisinde daha neler olur bilemiyorum,ama çevre ve ilişkiler tanındıkça,kendimiz için daha
uygun ve düzenli bir ortam yaratmağa çalışacağım.
Diğer iki bayan arkadaş da Ege Üniversitesi’nden.Bir tanesi sınıf arkadaşım ve diğeri bizim
bir dönem sonramızdan.O da iyi bir kızcağız.Hep birlikte fazla huzursuzluk yaratmadan en
kısa sürede yerleşmeye çalışıyoruz.Sınıf arkadaşım,Cumadan babasıyla birlikte gelmiş,diğer
arkadaş da bugün geldi.
Fakat esas flaş haber,ikisi de evli.Kocaları askerde ve küçüğümüz,altı buçuk aylık hamile.
Kaldığımız yerden de kısaca söz edecek olursam,kömür sobasıyla ısıtmağa çalıştığımız çok
yüksek tavanlı,yaklaşık üç buçuk dört metre boyutlarında büyük bir giriş holü olan-sadece
dolaplarımızı sığdırabildiğimiz-büyükce banyosu ve ayrıca tuvaleti olan ve eskiden revir
olarak kullanılan,lokalin bitişiğinde,mutfaksız bir yer.
Şimdilik,Konuklar Devlet Üretme Çiftliğinden haberler bu kadar.
Benim,şimdilik sizlerden isteyebileceğim,kitaplardan başka bir şey yok.Kitaplar
listesini,telefonla anneme bildireceğim.En kısa sürede göndereceğinizden eminim.Konya’da
olsaydım,ulaşım zor olmazdı benim için,ama çiftlikten Konya’ya gitmek Konya’dan İzmir’e
gitmekten daha zor!..Zaman açısından olanaksız hatta.
Fakat,zamanla ulaşımla ilgili konuları da daha ayrıntılı öğrenip özellikle çiftliğin direkt
Konya seferlerinden yararlanmağa çalışıp;baharı da bekleyip bir şeyler ayarlayabilirim
sanıyorum.Diğer durumda,sizler belki buraya gelmeğe çalışabilirsiniz,ama o da biraz uzak
tarihte olmak zorunda.
Bu konudan ayrıntılı olarak bahsetmemin nedeni,annemi merak etmekten kaynaklanıyor.
Anneme,lütfen benim adıma,sağlığına gereken özeni göstermesini söylerseniz,sevinirim.Bana
mektup yazsın ve beni merak etmesin.Aklım orada kaldı diyebilirim,anneme genellikle
güvenebiliyorum ama,şu içinde bulunduğu dönem nedeniyle fazla bir şey söyleyemiyorum.
Yazımda bazı karalamalar olduğu için özür dilerim.Koşuşturmaktan ancak yazabildim ve
yarın hamile arkadaşın ailesiyle göndereceğim eğer kabul ederlerse elden göndermeyi
tasarlıyorum.
Şimdilik hoşça kal.Herkese bol bol selam.
Bu mektuba,asker mektubu diyebilirsiniz.Yalnız,benim askerlik biraz daha kısa ve biraz daha
farklı.
Yeğenim Nalan’dan gelmiş bir başka betik
Sevgili dayıcığım
Gerçek anlamda havalarda uçtum ve hala uçuyorum diyebilirim.Seninle telefonla
görüştüğümüzde daha ayaklarım yere değmiyordu.Mutluluk ve büyük bir şaşkınlık
içerisindeydim.Burada,yeni yeni kendime geliyorum.Tayinimi almamla her şey birden ve o
kadar hızla gelişti ki,üstelik ne parasal yönden ne de diğer yönlerden hiçbir güçlükle
karşılaşmadım.Tersine beklemediğim kadar,tasarlasaydım olmazdı diyebileceğim
kadar,işlerim rast gitti.Ve kendimi İstanbul’da buldum.Hem de,en iyi koşullar içerisindeKonya’ya göreTayinimin,seçim öncesi kazasız belasız çıkmış olması ayrı bir konu.Üç günde,tüm
tanıdıklarıma tek tek veda ederekten ve eşyalarımla İstanbul’a gelebilmiş olmam da,orada
147
edinmiş olduğum dostlarımın çok büyük etkisi oldu.Özellikle,bir çok kereler belirttiğim
gibi,Koray bey ve ailesini,bana gösterdikleri dostluk,yakınlık ve samimiyetleri nedeniyle her
zaman saygıyla anacağım.
Ve Sarayönü’nde veda yemeğimi onlarla birlikte yiyerekten,içlerinde insanca yaşayabildiğim
bu insanları geride bırakmanın üzüntüsünü yaşadım.
Onların yanı sıra,çiftlikte gerek iş zamanlarında,gerekse diğer zamanlarda,bana bir baba gibi
arka çıkan ,dertlerime ortak olan,elinden geldiğince yardımcı olan veznedarımız,yine
yanımdaydı ve eşyalarımın İstanbul’a getirilmesini,eve teslimini,para işini hep kendisi
ayarladı;ben de veda etmekten,anılarımı birer hatıra olarak bırakmaktan başka bir şey
yapamadım.
Dayıcığım;sana tüm duygu ve düşüncelerimi ayrıntılarıyla anlatacak olsam,sayfalarca
yazmam gerekirdi.Öyle ki,Konya’da geçirmiş olduğum zor insan yaşantısı açısından,oldukça
kısa,fakat ilişkiler ve olaylar açısından benim için hem yeni,hem de oldukça
yoğundu.Sizlerden ve kendimden edindiğim güçle,elimden geldiğince en doğru ve sağlıklı
şekilde davranmaya çalışırken çoğu zaman yalnızdım,zorlandım ama,başarılı olduğumu ümit
ediyorum.
Şimdi,değerlendirmelerimde,o zamanki davranışlarım için keşke daha farklı davransaymışım
daha iyi olurdu diyemiyorum.Özellikle son zamanlarda çevremdeki birçok insanın çeşitli
olaylar karşısında gösterebileceği çeşitli davranış biçimlerini doğruya yakın tahmin edebiliyor
ve böylece,kendi yerimi de ,davranışlarımı da en iyi şekilde belirlemeğe çalışıyordum.
Fakat,şunu da belirtmek isterim.Orada uzun bir süre kalacak ve elime sahip olduğum yetkiler
verilecek olsaydı,gerçek dostlarımın çok az,belki de hiç;arkadan vuracak insanların ise çok
fazla olacağını da öğrenmiştim.Ve tahminimce,böyle bir durumda beni,her zamanki pis
işlerine ortak etmeğe çalışacak,kendilerine benzemem için uğraşacaklar,başaramadıkları
an,uzaklaştırılmam için birçok şey yapabileceklerdi.
Özellikle,son dönemlerde şahit olduğum olaylar,yukarıda belirtmeğe çalıştığım
tahminlerimi,değerlendirmelerimi doğruladı diyebilirim.Abartmasız bir şekilde,gerçek
anlamda,oradaki ilişkiler,olaylar midemi bulandırıyordu,dayanma gücüm sıfıra
inmişti,tayinimin çıkmasından başka kurtuluş yolum yoktu.
Çevremdeki çeşitli insanlardan ve özellikle senden,tayinimin ısrarla üç büyük kentten birine
olması için yardım istemem,az çok kişiliğimden ve esas olarak da bekar bir bayan olmamdan
kaynaklanıyordu.
Ne yazık ki,ülkemizde,senin bizlerden çok daha iyi bildiğin gibi,bekar bir bayan için
mühendis dahi olsa,insanca yaşayabileceği bir ortam yok.
Bana göre;birçok yörede,değil mühendislik yapmak,mesleğini uygulamaya çalışmak,normal
bir vatandaş gibi bile yaşayamaz.Ailesi yanında olsa bile bu çok zor bir olay.
Artık,burada;İstanbul’da sefalet içinde kalacak olsam bile,psikolojik olarak rahat olacağımdan
emin olabilirsin.Nereye gidecek olsam,yine birçok sorunla karşılaşacaktım;belki kalem ve
kağıttan,kitaplardan başka gerçek dostlarım olmayacaktı.Hiç olmazsa,burada,çok daha fazla
kendi kendime yetme olanağım var ve değişkenlik olabildiğince.
Ülkemiz,bir Amerika,bir Avrupa ülkesi aşamasına gelmediği ve makinalaşma olayını daha
henüz yaşamadığımız için,bence daha insanca ilişkilerden söz etmek mümkün.Burası İstanbul
olsa bile,sanırım,bu sözünü ettiğim yerleri gördüğün için,doğru mu yanış mı
değerlendirdiğimi bilirsin.
Şimdilik görebildiğim,değerlendirebildiğim kadarıyla;Konya deneyimimin üzerine buraya
daha kısa sürede adapte olacağımı ve kendi koşullarımın içerisinde,abimin de varlığı ve
desteğiyle iyi bir şekilde yaşamayı başaracağımı ümit ediyorum.
Daha henüz ev bulamadık.Fakat,abim de geldiğinde aramalarımızı yoğunlaştıracağız.Ben
çevreyi fazla tanımadığım ve yalnız başıma dolaşamadığım için,sadece tanıdıklar ve iş
148
arkadaşlarım aracılığıyla bu işi sürdürdüm.Doğaldır ki,bu durumda kısa sürede ev bulmak
mümkün değil.
Abim,önümüzdeki hafta geliyormuş,kısa sürede ev bulmağa çalışacağız.
Geçen hafta sonu;Şadan teyzelerdeydim.Daha önce de uğramama karşın,bulamamıştım
kendilerini.Ankara’dalar sanıyorum.Acılarının bu kadar büyük olduğunu
bilemezdim.Sanki,Nedim abi bir ikinci kez ölmüş duygusuna kapıldım.
Burada adı geçen Nedim Mete;eşimin teyzesinin oğluydu.Devlet Konservatuarını bitirip
Devlet Tiyatrolarında sanatçı olarak çalışmağa başladı.Çok önemli rolleri büyük bir başarıyla
oynuyordu.Meslektaşlarından birisiyle evlendi.Bir kış günü;oyun sergilemek için Ankara’dan
İstanbul’a giderken;içinde bulundukları tren bir başka trenle çarpıştı.O çok yakışıklı,çok
yetenekli Netim Mete bu kazada yaşamını yitirdi.
Aradığıma sevindiler,abim gelince de uğramayı düşünüyorum.Zaten,maaşlarını aldıktan sonra
Eser’in yanına gitmeyi düşünüyorlarmış.Onların yaşadığı acıyı gördükçe,düşündükçe;kendi
halimize,ailemizin durumuna seviniyorum.
Dayıcığım;sen de,elindeki olanaklarla üç çocuğumu nasıl,iyi bir şekilde büyütsem diye
uğraşıyor,koşuşturuyorsun.Tatlı Uçansu,sanırım herkese kendini sevdiriyor,bir de senin gibi
akıllı olursa,ağabeyleriyle,benim gibi yarışır durur sanırım.Devrim’le Kubilay’ı uzun süredir
görmüyordum.Boyları,enleriyle beni şaşırttılar.Acaba,başka birileri mi boynuma sarılıyor
diyerekten bir an için durakladım.
Ankara-Konya-İstanbul turuna bir de İzmir’i ekleyince içinde bulunduğum duygu
karmaşasında pek fark etmedim ama,yorgunluk nedeniyle hepsiyle ayrı ayrı yakından
ilgilenemedim.Zaten,birçok şeyi hayal meyal hatırlıyorum diyebilirim.
Sevgili dayıcığım;yeni iş yerimden bir dahaki yazımda söz edeceğim.Zaten,doğru dürüst iş
ilişkisine girdiğimi de söyleyemem.Bunun nedeni,hem kendi durumum hem de işyerinin
durumu diyebilirim.
Ayrıca,bundan sonra,eğer yeteneksizliğim ve eksikliklerim nedeniyle seni sıkmayacaksam,
senin de katkınla yazışma konularını daha edebi ve bilimsel bir şekilde yazmağa ve seçmeğe
çalışacağım.Esasında,yoğun bir yaşantının içerisinde,birçok sorunlarla uğraşırken bir de
ben,başını boşu boşuna ağrıtmak istemiyorum.Sohbet etmeyi sevdiğini biliyorum
ama,yazışmak sohbet etmekten çok daha zor gibi geliyor.En başta,yazdığımız kişinin içinde
bulunduğu durumu bilmiyor ve eksik,yetersiz bir anlatımla derin bir konuyu ele almaya
cesaret edemiyorum.
Ve böylece,mektuplarım,yaşadığım bazı olayların mekaniksel anlatımından öteye geçemiyor.
Bol bol roman okuyorum ama,sanırım daha yeterli birikimi sağlayamadım.
Yanaklarından öperim.Tüm Demirkan ailesine sağlıklı günler dilerim.
Nalan yeğenim;Ege Üniversitesi Zıraat Fakültesini(Beş yıllık) bitirdi ve yüksek zıraat
mühendisi oldu.Mezuniyetten sonra,iş aramağa başladı.Genellikle açılan sınavları
kazanıyor;fakat,sözlü görüşmelerde onu seçmiyorlardı.Ülkede,siyasal eğilime göre işe alma
uygulamaları başlamıştı.Kimse,yeteneğe önem vermiyordu.Günümüzde,bu eğilim daha da
şiddetlenerek sürmektedir.
Araya girmeyi;yardım etmeyi önerdim.Kabul etmedi.Değer yargılarının doğruluğuna
inanıyor;haklı olduğu bu konuda başarılı olacağını ve iş bulacağını umuyordu.Hiç de öyle
olmadı.
Sonunda,devreye ben girdim ve Maliye Müsteşarı olan arkadaşıma durumu anlatıp Tarım
Bakanlığı’nda işe başlatılması için yardımını diledim.Kendisinden ses çıkmadı.Eşini aradım
ve durumu anlattım.”Üzülme Uçar,ben bu işi bitiririm” dedi.Yeğenimin Sarayönü’ndeki bir
149
devlet üretme çiftliğinde işe başlaması sağlandı.Adamını bul;adamını bulamazsan madamını
(hanımını)bul,derler ya.Tam öyle olmuştu.
Günümüzde de aynı durum sürmektedir.Birçok genç giriş sınavlarını kazandığı
memuriyetlerde,yapılan mülakatlarla elenmekte ve işe alınmamaktadır.Torpili olan memur
olmaktadır.
Bu, bize Osmanlı’dan devren gelmiş bir uygulama olarak görünüyor.
Özel sektörde de aynı durum vardır.Orada,torpilin adını “referans”koymuşlardır.Torpili
kuvvetli olan gibi,referansı güçlü olan özel sektörde işe alınmaktadır.
Ben;meslek yaşamım boyunca,gücüm yettiğince başkalarına da bu türden bir çok yardımlarda
bulundum.İyi ki;yeğenime yardımcı olmuşum.Çalıştı,çabaladı.Şu anda bir üniversitede doçent
olarak çalışmaktadır.Kötü mü yapmışız!
1984 yılında Paris Başkonsolosluğunu teftiş etmiştim.Başkonsolos Kaya bey;ben gitmeden
biraz önce bir Ermeni terörü saldırısına uğramıştı.Konsolosluk önünde bir barikat
kurulmuştu.Hem Fransız polisleri hem de bizim korumalar görev yapıyorlardı.Ona
karşın;haftada bir Ermeniler gelip konsolosluk önünde gösterilerde bulunuyorlardı.Bu
koşullar altında teftişi tamamlamıştım.
Paris konsolosluğunun yerel memuru(veznedar)dan gelmiş bir betikte sıra
Sayın Uçar Bey ;
Nazik mektubunuza ve iltifatlarınıza teşekkür ederim.Polis arkadaşlar için verdiğiniz bilgileri
kendilerine ilettim.Onlar da çok teşekkür ediyorlar,iletirim.
Televizyon için,Darty’nin merkezine telefon edip durumunuzu anlattım.Gümrükten onaylı
kağıt,onlara geri gelmiş.Adresinizi bir kere de telefonla aldılar.Size,milletler arası bir çek
göndereceklerini söylediler.Bir gecikme olursa,bilgi verirseniz tekrar izlerim.Bir vekaletname
falanla yetki vermiş olsaydınız,bana da göndereceklerdi.Ben de size ulaştırırdım.
Teknik plan için Ternes’deki mağazaya gittim.Maalesef,temin etmek kabil değilmiş.”Kendi
teknisyenlerimiz dahi bulamıyoruz” diye cevap verdiler.Benim oturduğum yere yakın bir
başka Darty mağazasında çalışan bir Türk var.Ona rica ettim.Pek ümitli değil,fakat
araştırıyor.Müsbet bir sonuç olursa,size ayrıca iletirim.
Yeni başkonsolosumuz gelerek göreve başladı.Daha düzenli bir çalışma ortamına gireceğiz
sanırım.
Raporu her halükarda Kaya İnal bey(Eski başkonsolos) cevaplandıracak.Ben,gerekli
incelemeleri yapıp cevap için notlar hazırladım.Bulunmayan belgeleri,teker teker
buldurttuk.Makbuz düzeltmeleri doğru sanıyorum.Pasaportlarla ilgili olanlardan iki tanesine
davet yollanabildi.
Bir tanesi cevap verdi.O da,düzeltmede doğru çıkıyor.Burada da arz ettiğim gibi;vatandaş
düzeltmeden sonra servise uğramadan gitmiş oluyor.
Kaya bey,mahut mahkeme telaşı içerisinde(Ermenilerin yargılanması işleri)sizinle arzu
ettiğince ilgilenemediğine üzülüyor.
Sizi,beraber olmak için ben,eve davet etmeyi çok arzu ediyordum.Teftiş beni yakınen
ilgilendirdiği için,cesaret edemedim.
Vaktiyle;İnönü zamanında CHP nin genel sekreterliğini yapmış değerli bir adliyeci Zihni
Betil vardı.Babam Kalan(Tunceli)da mahkeme başkatibi idi.Savcı olmadığından
savcılık,noter olmadığından noterlik işlerini de yapıyordu.Zihni Betil de adliyeyi teftişe
gelmişti.O tarihte Kalan’da ne otel ne lokanta bulmak kabildi.
Zihni Betil,adliyede yatıp kalkıyor.Yemek için de,odacıya öteberi aldırıyordu.Hiç
olmazsa;sıcak bir yemek yesin diye,babam,evde yapılan yemeklerden,odacı vasıtasıyla
göndermişti.Zihni Betil,babamın hesaplarını teftiş ettiği için,yemeği kabul etmemişti.
150
Biraz da bu hatıranın etkisinde kalarak,sizi yemeğe çağırmadım.Paris’e bir daha yolunuz
düşerse,borcum olsun.
İyi günler diler;selam ve saygılar yollarım.
İzmir grubu Maliye müfettişlerinden Ali İhsan Karaoğlan;master yapmak için Amerika’ya
gönderilmişti.Gençliğinde sol eylemlere katılmış birisiydi.Onunla uğraşmak isteyen
sağcılar;1984 yılında,onun hakkında ihbarda bulundular ve Maliye Bakanlığı;Masterını
tamamlayamadan onu geri çağırdı.İşte;Amerika’dayken (Nashville) yazdığı bir betik
İzmirli sevgili dostlar,Hoş geldin Mete Üstad;
Size bu mektubu,çamaşırhaneden yazıyorum.Yeni bir sınavdan çıktık,boş vaktimizde
çamaşırhaneye koştum.Kısacası,işler bildiğiniz gibi değil.Kızlar bizi beklemiyormuş.Kendi
çamaşır,yemek v.s.derken,hele dersler hiç boş vaktimiz olmuyor.
Geleli,bir aya yakın zaman oldu.Ne oldu,ne oluyor anlayamadım.Dersler oldukça
sıkıştırıyor.Ödev,sınav v.s. derken talebeliğe döndük.Hergün kütüphanede üç dört saat ders
çalışıyorum,yine de yetmiyor.İntibak dönemi diye kendimizi avutuyoruz.Aslında,giderek
kapasite düşmüş galiba.Belli bir yaştan sonra,talebelik zor geliyor.
Yemek olayı bir felaket.Herşey hazır ve burada paketli.Tabii,lezzet olayı oldukça zayıf.
Bize benzer,bizim yemekleri aramaktan canım çıkıyor.Bu arada,hamburgere hemen hemen
abone oldum.Bir de,daha önceki arkadaşların davetleri.Eşleri burada olan
Toper,Durmuş,İbrahim,Atila evlerine yemeğe davet ettiler.En lezzetli zamanı orada
geçirdik.Diğeri,boş mideyi dolduruyoruz.
Bu sömestr ben makro iktisat ve uluslararası ticaret alıyorum.Herşey öylesine uzak
ki,sormayın.Grafikler,denklemler v.s.Neyse,madem yüzme bilmiyordun neden çıktın kavağa!
Bu belayı başımıza sardık,kendimiz çıkaracağız.Anladığım kadarıyla da,yeterince uğraşırsam
yapılmayacak gibi değil.
Umarım,Nazan’ı(İzmir’deki eşi) zaman zaman arıyorsunuzdur.Ne de olsa,sizler büyük
güvencesiniz bu konuda.(Aydın’daki ve İzmir’deki eşinin telefonlarını yazmış)
Comment allez vouz monsieur Gönenç?Allez vouz bien?Aydın üstada ve üstadelere(!)
selamlar,sevgiler.
Üstadı muazzam,sanırım siz de,New York-Paris seferinizi berkemal eyleyip dilberlerde güzel
anılar bırakarak avdedi mekanda bulunmuşsunuzdur.
Memolar ne alemdesiniz.Hemşehrim Haldun’a sahip çıkıyorsunuz sanırım.Nadir ne yaptı?
İzmirli kızlar pek Ankaralılara benzemez.Mustafa dikkat etsin,o oldukça İzmir ‘in yabancısı!..
Fahri hemşehrimiz,Sebahattin ve eşi Neriman hanım nasıl?Burada çaylar,sarkıtılarak
yapılıyor,çay haşlaması gibi bir şey.Daha şimdiden,Neriman hanımın demli çayını çok
özledim.
Üstadlar ve asiller!.Burada,sosyal ilişkiler bir alem.Sormayın,bir aydır odayı paylaştığım
Amerikalının adını anca öğrenebildim.Bu bölge,sanırım yabancılara kapalı.Aslında,herkes
kendine kapalı.Sosyal ilişkiler ancak,organize partilerde.Komutla yürüyor.Kısacası,burada
Türkçemizi ilerleteceğim kanısındayım!
Neyse,anonim mektup burada bitiyor.Yazana cevap yazarım.Hepinizi çok
özledim.Bana,kambiyo ile ilgili özellikle son değişikliklerle ilgili belge yollayın.Haldun,bu
angaryayı sana yüklüyorum.Uluslararası dersi için önemli bu.Türkiye’nin 28 Ocak esasları
öncesi kambiyo rejimi,28 Ocak kararları ve sonrasına yönelik yorumlar,makaleler buldukça
yolla.-Bir iki defa-Özellikle,dış ticaret üzerine etkileri.
Tekrar hepinizi öpüyorum.
151
Kıbrıs savaşından önce gizli bir görevle Kıbrıs’a gitmiştim.Orada;bizim büyükelçilikte ticaret
ataşesi olan Cenap Eke bey beni karşılamıştı ve onunla orada tanışmıştık.Sonra;bir başka
görev için Bükreş’e gittiğimde;orada da karşılaşmış ve iyi günler geçirmiştik.
Ondan gelmiş bir betik
Uçar Bey üstadım;
Üç haftalık izin dönüşümde mektubunuzla karşılaşmam beni çok sevindirdi.
Tabii,aileye kavuşmak insana başka bir haz veriyor.Hanım ve iki çocukla beraber biz de
Cenevre’ye kadar uzandık ve döndük.Çocuklar,hergün Club Diplomathique’deler.Hanım da
orada briç partileri düzenliyor ve onlar aralarında sık sık oynuyorlar.Bazan,akşam beş altı gibi
ben de gidiyor ve onlara katılıyorum.Bu güzel imkanı tabii Ankara’da bulamayacağız.Ve
evlere tıkılacağız.
İnşallah,gelecekte beraber tavla,briç oynama imkanları yaratırız.
Beraber olduğumuz zamanlar için teşekküre gerek yok.Serde Mülkiyelilik var,dünya öte
tarafta kalmıyor mu?
Metaş’ta bacanak M. T. ile görüşmenizde yarar görürüm.Neşelidir.sDönüşüm hala belli
değil.Ağostos sonu veya en geç Eylül sonu dönüyorum.
Sevgi ve selamlarımla sayın üstadım.
1984 yılındaki Paris konsolosluğu teftişi sırasında;Paris’teki OECD Türk delegasyonunda
görevli Taner Başıbüyük ve Fahri Uzunefe ile arkadaşlık etmiştim.Fahri’nin eşine hemen her
gün Ermeni teröristleri telefon edip “Kocanı öldürdük,çocuğunu kaçırdık” diye mesaj
bırakıyorlarmış.Bunun sonucunda;kadının ruhsal dengesini bozmuşlardı.
Taner Başıbüyük;karısından ayrılmıştı.Bir de çocuğu vardı..Onunla,çok candan dostluğumuz
oldu.Terör korkusuyla Paris’i yeterince tanımamıştı.Karısı yanında olmadığından,ona Paris’i
tanıtmıştım.
Konsolosluk teftişinden sonra;Taner’in oğlunu alıp Cannes kıyılarına yaz tatiline gittiğini ve
orada denizde boğulduğunu ve genç yaşta öldüğünü öğrendim ve çok üzüldüm.
Onların Paris’ten yazdıkları bir betik
Sevgili üstad;
Salimen varış haberini muhtevi mektuplarınızı Taner de,bende aldık,teşekkür
ederiz.Teşekküre değecek ölçüde ilgilenebildiğimiz kanaatinde değilim,inşallah daha iyisi,bir
dahaki sefere.
Ercan üstadla ilgili durumu bildirmiş olmanıza memnun olduk,kendisini gördüğünüzde
geçmiş olsun temennilerimiz iletiverin lütfen.
Burası bildiğiniz gibi.Geçen hafta sonuna kadar,benim Nato’yla ilgili iş üzerinde tam istim
meşguldüm,bu hafta rahatım.
Taner yine toplantıları ve toplantı için gelen müşterileriyle meşgul.Ara sıra boş
kaldığımızda,yaz için plan yapmağa çalışıyoruz.Niyetimiz,beraberce ve arabalarımızla
Türkiye’ye gelmek.Bu defa,İtalya’dan İzmir’e direkt feribotla geçip Yugoslavya-BulgaristanTrakya –İzmir arasındaki yorucu ve tehlikeli parkurdan kurtulmayı
düşünüyoruz.Duyduğumuz kadarıyla İtalya’dan hem Denizcilik Bankasının hem de bir Rus
gemisinin seferleri varmış.Ancak,buradan bu konularda bilgi almak imkanını bulamadık.
Bu nedenle,imkanınız olursa aşağıdaki alternatiflerin hangisinin mümkün ve bizim için en
ehven olacağını öğrenirseniz,seviniriz.
1-Denizcilik Bankası’nın
İtalya-İzmir seferlerinin tarihleri,geliş-gidiş ücretleri,çocuk ve maliye memurları için
indirimleri olup olmadığı,rezervasyon durumları,işçiler için özel tarifeli olup olmadığı,ödeme
zamanları
152
2-Başka firmaların(İtalyan,Yunan,Rus) seferleri var ise şartları,fiyatları,sefer tarifeleri.
3-Bir arkadaşın İtalya’dan(Ancona)Yunan feribotları ile Patras’a,buradan karayolu ile
Pire’ye,Pire’den yine Yunan gemileri ile Sakız’a geçmeyi,Sakız-Çeşme arasında da
Türk”Ertürk” motorlarına binmeyi önerdi.Ertük motorları beş altı araç
taşıyabiliyormuş.İzmir’de büroları var ise veya başka bir acentadan öğrenebilirseniz,memnun
olacağız.Niyetimiz,Temmuz ayında gelmek.
Bu konudaki,bulabilirseniz bilgileri ve diğer dedikoduları ivedi bekleriz.Tabii,yazabileceğiniz
ilk fırsatta.
Bu vesile ile selam ve sevgilerimizi sunarız.Taner de,selam ve sevgilerini gönderiyor.Hoşça
kalasınız.
Üstadım,Fahri’nin yazdığı gibi,şu sıralar toplantılar ve gelenlerle dolu günlerim.İlk fırsatta
ben de uzun yazarım üstadım.Mektubunuz için çok teşekkürler.Selam ve sevgiler.
Yeğenim Nalan’dan 1985 yılında gelmiş bir betik
Sevgili dayıcığım;
Öncelikle,güzel yazın için teşekkür ederim.Cevabını geciktirdim;çünkü,Ankara’da daha sonra
da İzmir’de karşılaşmayı umuyordum.
Yengeciğim sağolsun,hasta olmasına karşın,bizleri ağırladı.Hatta,benim için yemek bile
hazırladı.O gece gidemediğim için,hala üzgünüm.Ve üstelik,İstanbul’a gelse,onu
ağırlayabilecek bir ortamım yok.Ama,isterse,Rumeli Kavağında ona lüfer ve karides ziyafeti
çekebilirim!.
Sevgili dayıcığım;sen,her ne kadar haklı olarak “kurtlar sofrası” ndan söz etsen de,ben bunu
bile bile ,yine de insanlara paradan,mal ve mülkten daha fazla değer veriyor ve “kurtlar
kanunu” nu bilmeme karşın,”kurtlar sofrası” na hiç olmazsa dost dediğim,canım dediğim
insanlarla oturmaya çalışıyorum.Ama;dost,can dediklerim biz insan değiliz kurtuz
diyorlarsa,bu kanuna göre ben hala onlara sıkı sıkıya bağlanmaya çalışabilirim.Ya
da,dostum,canım olmadığını bile bile,kendimi onlara ikram edip buyurun beni yiyin mi
demeliyim?Konuya,ayrı açıdan mı bakıyoruz?Bilemiyorum.
Yalnız,bilgi ve deneyim yetersizliğim nedeniyle,konuya sana göre oldukça dar açıdan
bakabileceğimi de öncelikle kabulleniyorum.
Ve bu son cümlenin bir devamı olaraktan,senin dediğin gibi “kendimi tanıma” ve kurma
çabalarımı ,sağlıklı şekilde sürdürmeğe çalışıyorum.Zorlandığım,kendimi güçsüz,umutsuz
hissettiğim zamanlarda oluyor ama,sen de çok iyi bilirsin ki ayakta durabilmek çok zor ve
üstelik kişiliğime ve insanlığa ve yaşama saygı ve sevgi duyduğumdan,para ve mal,mülk
peşinde koşanlardan daha da zorlandığımı varsayıyorum.
Sevgili dayıcığım;gelelim yurt dışına çıkma isteğime.Bu isteğimi coşturan ve hızlandıran
birçok neden var.Bu nedenlerin başlıcaları arasında ise,özellikle gezme,görme,tanıma,kısaca
gözlem yapabilmek geliyor.Ayrıca,dünyanın küçüldüğünü ve artık biz ve bizden sonraki
nesillerin dünya vatandaşlığının olması gerektiğini düşünüyorum.
On beş yıl sonra,Yirmi birinci yüzyılı yaşayacak olan bizler ve insanlık,şimdiki
halimize,bizlerin eski çağlara baktığımız gibi bakacak ve gülümseyecek.Şimdilik,ilk
dileğim,yeter ki acı gülümsemeyelim.
Bak dayıcığım;değerlendirmemi nasıl bulacaksın bilmiyorum.Eser’le Ankara’da sohbet
ederken ona dedim ki:Konya’da çiftlikte insanlar;dünyadan,zamandan habersiz;biri biriyle
itişe kakışa yaşayıp gidiyorlar.Oradaki insanların büyük şehirlerden ürktüklerine de şahit
oldum.Ve daha sonra,ülkemizi ve yaşamımızı dünya çerçevesi içerisinde ele alalım
dedim.Ve,bence hiç de farklı değil ülkemizin durumu,o çiftlikten.
Ve işte ben,bu gerekçelerle de diyorum,dünyamızın merkezileşmiş,zenginleşmiş yerlerine
gideyim.Diyeceksin ki;yaşam oralarda çok daha zor.Ama,ben,İstanbul’a gelirken zorluğunu
153
bile bile geldim.Ve oralara gidebilirsem,oralarda yaşamın bu yönüyle çok daha zor olduğunu
bile bile gideceğim.
Bana,sözle de olsa,destek olduğun için teşekkür ederim.Ve bu konuda başkaca bir şey
demeyeceğim.Yeni yılda,kadehimi,bunu bozabilmek dileğiyle kaldıracağım,ne dersin!.
Yazım biraz kötü oldu,özür dilerim.Yeni yılda ya da daha önce görüşebilmek umuduyla.
Ailece sağlık ve mutluluk içinde olmanızı dilerim.
Bu yıldan itibaren;dostlardan ve meslektaşlardan gelen betiklerin azaldığını
gözlüyorum.Nitekim;İzmir grubu Maliye müfettişlerinden Haldun Darıcı’dan 1987 yılında bir
betik almışım.Görgü,bilgi arttırmak için gittiği Londra’dan yazmış.
Öncelikle,size bu kadar geç yazdığım için özür dilerim.Önce,biraz yerleşme telaşı,daha sonra
da bizim biraz ihmalkarlığımız sayesinde,bu kadar geç yazabiliyorum.
Aslında,Semra(Eşi) her mektubunda sizden bahsediyor.Maaş almağa gittiğinde,sizi
görüyormuş genellikle.Üstadım,iyi olduğunuzu umarım.Bilhassa,rahatsızlıklarınızın sona
ermesini dilerim.Bu kış da,yine size rahat vermedi herhalde.Ama,artık havalar
düzeliyor,bundan sonra daha rahat olacağınızı umarım.Sayın eşiniz,Zeynep ve
delikanlılar;hepsinin iyi olduğunu umarım.Benim çok çok selamlarımı iletirseniz,sevinirim.
Üstadım,Londra da güzel bir şehir sayılır muhakkak.Havası da umduğumdan iyi
çıktı.Öyle,kötü bir kış geçirmedik.İzmir gibi,ılıman bir iklimi var sayılır.
Burada,londra’nın kuzeyinde Turnpike Line diye bir semtte oturuyorum.Semt,iyi güzel bir
yer.Metroya-alış veriş merkezine yakın olması nedeniyle rahat oluyor.Bir odada kalıyorum
tabii.Ayrıca,ortaklaşa kullanılan bir mutfak ve banyodan istifade edebiliyoruz.Haftalığı
da,otuz beş pound.
Bunun dışında;yemek işine de başladım üstadım.Siz,Aydında iken yemek işlerini
hallediyordunuz(Sahi üstadım,benim açımdan o turnede sizinle birlikte olmak çok güzeldi.Siz
bir hayli yorulmuştunuz ama,benim için çok güzel bir turneydi)çok güzeldi.
İzmir’den biraz yemek tarifleri,bilhassa pilav-makarna tarifleri istedim.Onları
gönderdiler.Şimdi de,usta bir ahçı olucam burada herhalde!
Aslında,pek yalnız kalmadığım için,başlangıç biraz zor oldu ama,insan her şeye alışıyor
tabii.Bizim Ceyhun da(Yeni doğmuş oğlu)yaramazlıklara devam ediyormuş kerata!Semra’yı
yanından ayırmıyormuş.
Semra’yı da hemen buraya getirmek istemiyorum.Uzun bir süre,sıkılabilir.Herhalde,bizim
bekarlık,daha bir süre devam edecek.
Geçen hafta da,tatsız bir haber aldım başkanlıktan.Sizin de bilginiz vardır muhakkak.Yurt dışı
geçici görev süresinin bitiminden sonra,grup merkezi değişikliği ve dikkate alınmak
üzere,yeni bir tercih yapmamı istiyorlardı.Çok şaşırdım ve üzüldüm tabii.Böyle bir şeyi
beklemiyordum.Yeni başkanımızın marifeti muhakkak.Ama,yapacak bir şey yok tabii.
Yeni merkez olarak Ankara’yı bildirdim başkanlığa.Tekrar Ankara’ya dönüş çok zor
olacak.Ankara’da lojman da yok,bildiğim kadarıyla.Velhasıl,dönüşte biraz sıkıntılarımız
olacak.Sizler için sözkonusu değildir herhalde.Diğer arkadaşların durumu nedir,onu da
bilemiyorum.Bizim mutemedimiz Mustafa’ya bir mektup yazmıştım ama,henüz bir cevap
alamadım.
Üstadım,şimdiye kadar neşemiz iyi idi,ama bu başkanlığın yaptığı üzdü tabii.Burada,ayrıca
İngilizce kursuna gidiyoruz.Özel bir kurs.Biz geldiğimizde,devlet kurslarının kayıt süreleri
dolmuş.Onun için,bu özel okula yazıldık.Ama,bu da biraz pahalı gibi.Belki bu ay sonunda
bırakabiliriz.
Londra’ya ilk geldiğimizde,çevreyi öğrenmek için epey gezdik.Sonra,havalar biraz
bozunca,evlere kapandık.Şimdi,daha çok televizyon ile ve burada bir kütüphane var,orada
vakit geçiriyorum.Bir hayli de yürüyüş yapıyorum,çevreyi görmek için.
154
Sayın üstadım,ben izninizle burada bitireceğim.Buradan bir istediğiniz olursa,sevinerek yerine
getirmeğe çalışırım.Aşağıya adresimi yazıyorum veya Semra’ya da iletseniz kafi.
Sizlere en iyi günler diler,sonsuz saygı ve selamlarımı sunarım.
Haldun Darıcı ile Aydın’da Katma Değer Vergisi’ni tanıtma ve ilk uygulamasını yapma
turnesi yapmıştık.Üç ay boyunca;İzmir’den gidip gelerek turneyi tamamlamıştık.
Haldun ,dal gibi birisiydi.Çok zayıftı.Her şeyi yiyemiyordu.Onu yemek yemeğe alıştırdım
diyebilirim.
Katma değer vergisini tanıtma toplantıları yapıyorduk.Bir gün,öğle yemeğinden daireye
dönerken,önümüzde iki Aydın’lı esnaf yürüyordu.Birisi,diğerine şöyle diyordu.
“Ulen Amet.Bu hökümat bi vergi çıkarmış.Adını Gatma Değer Vergisi goymuş.Vatandaştan
alıp maliyeye yatıracakmışız.Ben onu düşünmüyom da;şunu düşünüyom.Şincik,ben tahsil
ettiğim bu gatmı değer vergisini hangi cebime gatıvecem.Sağ cebime mi gatıvecem,sol
cebime mi gatıvecem?”
Her zaman olduğu gibi;vatandaş vergi kaçırmayı düşünüyor;tahsil ettiği katma değer vergisini
maliyeye yatırmamanın yollarını arıyordu.
İlki İran-Irak savaşı sırasında olmak üzere;iki kez Tahran’a RCD örgütünün hesaplarını
denetlemeğe gitmiştim.Ben ve bir İran ve bir Pakistan temsilcisinden oluşan denetim
kurulu;hesapları denetliyorduk.
Orada;Behçet Tüzmen adlı bir büyükelçimiz vardı.İlk gittiğimde;örgütün başkanlık sırası
bizdeydi.Bu kişi;beni çok iyi ağırlamıştı.Bir keresinde;Büyükelçilikte akşam yemeği
yerken,yakınımıza bir aptal(Scut) Irak füzesi düşmüştü.Büyükelçilik,Humeyni’nin sarayına
yakın yerdeydi.Büyük bir patlama oldu.
Ertesi sabah;patlamanın olduğu yeri gördük.Neredeyse dört dönümlük bir alandaki tüm evler
yıkılmıştı.İtfaiyeciler hala yangınları söndürmeğe çalışıyorlardı.Fakat;ne İran televizyonunda
ne de İran basınında bu konuda bir haber vardı.
İkinci gidişimde ise;Iraklılar bu kez;Abadan yakınındaki bir denizdeki petrol platformunu
Scut(Aptal) füzesiyle vurmuşlardı.Japonlar;bir hafta içinde denizin dibinde çalışarak;tahrip
olmuş kuyuyu yeniden çalışır hale getirmişlerdi.Çünkü;İran’ın petrolünün önemli bir
bölümünü Japonlar alıyorlardı.Televizyondan moral olsun diye neredeyse naklen verilen
çalışmalar,bir teknoloji harikasıydı.
Bir de;İran televizyonunda görmüştüm.Dicle ve Fırat’ın birleşip denize döküldüğü yerlerdeki
deltalarda İranlılar;Türkiye’den ithal ettikleri banyo küvetlerine makineli tüfek ve motor
takarak onları birer savaş silahına döndürmüşlerdi.
İşte;bu büyükelçiden gelmiş bir betik.
Aziz kardeşim Uçar;
İngilizin dediği gibi”I’ll take liberty” ve sen yakın dost ve hoşgörülü arkadaşımdan gine bir
yardım isteğinde bulunacağım.
Kısaca arz edeyim.Mesele,yıllardır bizi uğraştıran,bu defa merkezini İzmir’e naklettiği
için,büyük bir ihtimalle senin bir telefon konuşmanla halledebileceğini sandığım,bir
kooperatifteki dertlerimden bizi kurtarmandır.
On sene evvel girdiğimiz bu bela,önce bir sahil arsa kooperatifi idi.Dikili’de büyük bir arazide
hissedarlara dört yüz metre karelik bir veya daha fazla arsa,uygun şartlarla teklif ediliyordu.
Daha sonra,sahil arazisinin çok kıymetli olduğu ileri sürülerek ve tabii masrafları üzerimizden
sağlanarak,motelcilik ve inşaat işleri ortaya çıktı.Herhalde,benim gibi başka hissedarlar da
istek göstermediğinden,bilahare isteyen arsasını alır(Arka taraftan)isteyen yapı kooperatifine
girer dendi.
155
Biz,yazılı olarak arsayı istediğimizi bildirdik.Buraya kadar,bir dosya dolusu
yazışma,kooperatiften atılma tehdidi v.s. ve kendi kendimize küfürlerle gelindi.(Bu belaya
beni 1976 yılında Ateş Amiklioğlu maliyecilerin kooperatifi diye soktu.Adamların
sahtekarlığı bilahare anlaşılınca,maliyeciler ellerini çekmişler)
Neyse,lafı uzatmayayım.İlişikte sunduğum mektup,bundan evvel alınan şantaj niteliğindeki
bir sürü ihtarnameden biridir.Dosya,Ankara’da ağabeyimde.Onun için,kendilerine şimdiye
kadar ancak yüz elli beş bin lira ödediğimize dair beyanı inceleyip yanıtlayacak durumda
değilim.Ama,eminim ki,burada bir sahtekarlık var.
Her ne ise,beyanı doğru kabul edip istedikleri geriye kalan yüz kırk beş bin lirayı mektupları
elime geçer geçmez derhal gönderdik.Banka makbuzunun örneğini ilişikte takdim ediyorum.
Çok uzattım.Ne olur,şunlara bir telefon et.Her tarafları sahtekarlık olduğu için,adını duyunca
tir tir titreyeceklerdir.Eşim Gül Türemen adına olduğu için,kura mı çektiler ne çektilerse,çıkan
arsayı yahut çıkacak olanı,yahut da en dipte en kötü olandan bir tanesini versinler ve bizi bu
işten azad etsinler.Lütfen,himmet eyle.
Beni herhalde biraz tanımışsındır.Yazın Bodrum-Gölköy’deki evin bitmeyen ve beş haftalık
tatilimin her gününü türlü sıkıntıları olan işlerden ne kadar bıktığımı tahmin edersin.Yaz
tatilimi,nerede ise şantiyenin içinde geçirdim.Hanım Ankara’da kaldı.Daha birkaç gün evvel
buraya geldi.Çok şükür bitmiş.Artık,önümüzdeki yaz,inşallah bizlere sizi ağırlamak fırsatını
verirsiniz.
Rahatsızlık verdiğim için tekrar özür diliyorum.Şimdiden,teşekkürler ediyorum.
Sevgi ile gözlerinden öperim.
1988 yılında,İzmir Maliye müfettişlerinden olup Master için Amerika’ya gitmiş olan
Nadir’den gelmiş bir betik
Üstad saygılar;
Nilgün ve ben ,öncelikle Ramazan Bayramınızı kutlar,sağlıklı,güzel günler dileriz.
Yazmada bu kadar geciktiğim için kusura bakmayın.Geçtiğimiz dönem epey yoğundu benim
için.Üç bölümlük dersi, bir de İngilizce almıştım.Bölüm derslerimin ikisi için,ayrıca birer
araştırma hazırlamam gerekiyordu.
Sizlerden istemiş olduğum kaynaklardan yararlandım büyük ölçüde.Geçtiğimiz
günlerde,dönemi bitirdik.Araştırma konularımı da,bir iki hafta önceden teslim etmiştim.
Biri,Türkiye’nin AET’ye başvurusu,bunun ekonomik gelişme açısından değerlendirilmesi ile
ilgili.Diğeri de,”Para-banka politikaları” dersi ile ilgili olarak Türkiye’nin 1970 sonrası
enflasyonu ve uygulanan politikalar-özellikle para politikaları-Bunda diğer verilerin
yanında,İlhan üstadın kitabından ve sizin yazınızdan epey yararlandım.
İlk yazı denemelerim-üstelik de İngilizce olmakla beraber-ikisi de,epey güzel oldu.İlkini
öğrendim.Sınıfta epey iyi bir derece,elli beş üzerinden kırk beş.Biraz daha zaman
bulabilseydim,daha iyi olurdu.
Başladım,hep kendimi(Başarılarımı!Bu arada,bir de bebek bekliyoruz.Haziran’ın ilk onu
içerisinde)anlatıp gidiyorum.Sizin için,oğlunuz için önemli olan konu,habire geriye kalıyor.
Üstad;oğlunuz üzülecek ama,onun için olumlu bir haber yok.Ne yazık ki;Amerikan
üniversiteleri lisans düzeyinde yabancı öğrencilere burs,yardım vermiyorlar.Lisans üstü
eğitim için tamam.Müracaat yapılabiliyor.
Sizin bahsettiğiniz kitapları buldum.Fakat,onlar Amerika’da ikamet eden ya da Amerikan
vatandaşları için.Kitap azmanları.Yaklaşık iki bin beş yüz sayfa ve eğitim dalları itibariyle
bölümlere ayrılmış.Burs veren kurumları kodlamışlar,daha sonra detaylı adresler,bursiyerde
aranan nitelikler yer almış.Ama,belirttiğim gibi,bu kitaplar kendi öğrencileri için.
Ben,daha sonra ilgili kütüphane görevlisinden,yabancı öğrenci bursları ile ilgili birimin
adresini aldım ve geçen hafta da oraya gittim.(kütüphanedeki sizin belirttiğiniz kaynak
156
olumsuz olunca,işin takibini ertelemiştim)Yabancı öğrenci burslarıyla ilgili görevlinin
söylediği,yukarıda belirttiğim gibi.
Daha sonra,burada doktora yapan birkaç Türk arkadaşa sordum bu konuyu.Pek bilgileri
yok.Ancak,şunu söylüyorlar,eğer öğrenci herhangi bir dalda başarılı bir sporcu ise,onları
alıyorlarmış.
Olumlu haber veremediğime üzgünüm.
İnşallah,lisans üstü eğitime gelebilir.Gördüğüm kadarıyla,bu konuda çok bonkörler.Tabii
karşılığını da alıyorlardır.
Türk hükümetinin buraya gönderdiği yetmiş sekiz master-doktora öğrencisinin dördü beşi
okuldan burs alıyor.Elektrik ya da computer alanında araştırma asistanı olarak
çalışıyorlar.Türk hükümetinin bursunu kesmişler.Mecburi hizmet yok.Böylece,burada kalıp
Amerika’ya verim sağlıyorlar.
Neyse üstad,demek istediğim eğitimin daha verimli aşamasında burs veriyorlar.
Biraz Syracuse’den bahsedeyim.Oldukça güzel bir yer.Şehirde pek bir şey yok ama,çevre
harika.Bu mevsimde heryer rengarenk,yemyeşil,çevrede epey göl var,piknik yeri olarak
kullanılıyor.Nefis alanlar,golf sahaları.Doğa bu kadar korunur,bakımlı olarak.Biraz da iklim
müsait.Yağışlı,bol yağmur var şu sıra.
Güzel,güneşli günler de oluyor.Bugün öğleden sonra,birkaç arkadaş bizi alıp pikniğe
götürecekler,güzel bir gün geçireceğiz,sanırım.Hava çok güzel bugün.
Fakat,kışı da çok sert Syracuse’un.Üstad,eksi yirmi yedi derce olmuştu birkaç gün.
Üstad;tekrar saygılar,sağlıklı güzel günler dilerim.Hoşçakalın.
Daha önce sözünü etiğim yeğenim Doğan Yüksel;ODTÜ kimya mühendisliği bölümünü
bitirdi ve Ege Üniversitesi’nde gıda mühendisliği bölümünde asistan olarak çalışmaya
başladı.O arada;İngiliz hükümetinden bir doktora bursu sağladı ve İskoçya’daki Glasgow
Üniversitesi’nde alanında doktora yaptı.Sonra;Amerika ve Kanada’da birkaç üniversitede
alanında laboratuar şefliğinde çalıştı.
İşte,bu yeğenimden 1988 yılında gelmiş bir betik
Sevgili dayıcığım;
Barclay Bank İngiliz bankası olduğu için,burada çok nazlılar.Yaklaşık bir haftadır çekimi hala
okeylemediler.Pazartesi günü paramı alabileceğim.Yeni hesap olduğu için,uğraştırdılar.Neyse
ki,numarayı hemen verdiler.Anneme postaladım gerekli yazıyı.
Nisan ayında okul taksidi işlemim de sona ererse,geçen yılın sonundan beri devam eden
koşuşturma sona erecek.Gerçekten,tüm yardımların için teşekkür ederim dayıcığım.Annem
tek başına olsaydı nasıl başaracaktı tüm bu işleri.
Aslında,bizim aylıklarımızın ödenme şekli kötü.Bakanlığın elemanlarına,direk herhangi bir
Barclay bankasına ödemeleri yapıyor Merkez Bankası.Mesela;ben geçen ayın onunda,bu ayın
on dördünde Türkiye’den gelen paramı alabileceğim.Geçen ayın parasından bir şey
kalmasa,on on dört gün ne ile geçineceğim,bilmiyorum?Neyse ki,bu sistem değişmeyeceğine
göre,ay başını ayın onu ile on dördü arası diye düşünüp ona göre harcayacağım bundan böyle.
Para yüzünden büyük bir sıkıntım olmadı.Yemekleri de okul verince epey iyi oldu.Yarın,yeni
mutfağımız açılacak.Artık kendi yemeklerimizi pişirmeğe başlayacağız.Yurtların ödemeleri
de üç taksitte yapılıyor aslında.Ama ben,aylık olarak ödeyebiliyorum.Tabii ki,yüzde iki buçuk
faizi hemen alıyorlar.
Accommodation masrafları bize verilen burs parasının içinde olduğu için,bu peşin ödemeler
kabul edilmiyor sanıyorum.Herkes,cebinde götürdüğü ekstra parasından veriyor.Benim
gibi,ekstra parası olmayanlar da faiz ödüyorlar herhalde.
Bu sene havaların iyi gitmesi de şansıma oldu.Türkiye’de yaptığım kışlık harcamaların
dışında bir harcama yapmadım.Hatta,postallarımı bile hiç giymedim.Hiç olmadığını
157
söyledikleri(Özellikle Scotland’da)güneşten bol bol faydalandık.Hatta,geçen ay sonunda
Reading’teki arkadaşım,Şebnem geldiğinde ucuz tren biletinden yararlanarak Aberdeen’e
gittik.Harika bir hava vardı.Güneşli ve altı-yedi derece arası.Çok güzel düzenlenmiş bir kuzey
şehri idi.
Sizler nasılsınız?Umarım,bahar oralarda kendini iyice hissettirmeğe başlamıştır.Çocukların
okulu herhalde iyi gidiyordur.Teşekkürler veya takdirnameler geliyor mu gençlerden?
Uçansu’yu çok özledim.Yaramaz,neler yapıyordur şimdi.Seneye okula gitmeğe
başlayınca,artık yeni bir düzeni olur.Artık,ailenin en küçüğü olma şansını da,herhalde yaza
doğru artık bizim tarafa bırakacak.Sonunda,amca oluyorum.Bakalım,gelinceye kadar belki
dayı bile olurum.Tabii ki,Nalan kararını değiştirmez,bu sefer ciddi olarak evlenirse!
Yengeciğim,sen neler yapıyorsun?Evin işleri bitmez nasıl olsa.Bu tatilde kaçtın mı
İstanbul’a,yoksa artık vaz geçtin mi?Sonunda,seni de İzmir’li yaptık.Boşver,İzmir
iyidir.Büyük şehirlerin derdi büyük olur.Yaşam şartları ağırlaştıkça,özellikle büyük
şehirlerdeki fiyatlar arttılar.Belli ki,İzmir’e de yansıyordur ama,sanıyorum İstanbul ve Ankara
daha çok etkileniyordur.
Burada yapılan araştırmaya göre;İngiltere’nin en çekici şehri Edinburgh.Gerçekten,orta
büyüklükte,bakımlı, memuru ve özel sektör çalışanı çok olan tarihi bir şehir.Londra,otuz sekiz
Birleşik Krallık şehri içinde otuz beşinci,Glasgow da yirmi beşinci seçilmiş.Glasgow da
endüstriyel bir şehir olduğu için hava kirliliği,şehrin merkezinin bakımsızlığı,iticilik
yönünden etkili oluyor.Ama;İskoçya İngiltere’nin doğusu gibi veya kuzeyi diyelim,daha
doğru.Çünkü;zenginlikleri Londra ve orta İngiltereye göre az.Dilleri de,Karadenizliler
gibi,değişik.Tabii ki,Karadenizlilerin konuşmasından kat kat değişik.Çünkü,ben,bir
Karadenizlinin ne dediğini anlıyorum.Ama burada,bir Edingurgh’lu Glasgow’lunun ne
dediğini,dikkatle dinlemezse,anlamadığını söylüyor.Diyalek o kadar farklı yani.İskoçlar;kilte
“etek” denmesine çok kızıyorlar.
Bitirirken,hepinize Glasgow’dan sevgiler,selamlar.
Doğan yeğenim;Türkiye’deyken tanıştığı bir kız arkadaşıyla orada birlikte yaşamışlar.Bu
beraberlikten bir de çocukları olmuş.Üniversite bittikten sonra Doğan,Türkiye’ye dönmek
istemiş.Kız da Londra’da yaşayalım demiş.Anlaşamamışlar ve ayrılmışlar.Şimdilerde
Üniversitede okuyan bir oğlu olmalı.Ama,bugüne derk hiç görüşmediler.
Doğan;İzmir’e dönme ve Türkiye’deki üniversitelerde bilim adamı olarak çalışmak istediğini
bana da bildirmişti.Devletçe sağlanan bursla bu dereceye geldiğinden,kendisini yurduna
borçlu duyumsuyordu.Ona,yort dışında çalışmasını önerdim.”Çalıştığın her yerde,senin bir
Türk olduğunu öğrenenler,şaşıracaklar ve Türkiye’yle ilgilenecekler.Bundan iyi yurda hizmet
mi olur” demiş ve onu ikna etmiştim.
Yine İzmir grubundan olup bilgi ve görgü arttırmak için Londra’ya gitmiş bir başka Maliye
Müfettişi;Mustafa Girgin’den gelmiş bir betik.
Değerli üstadım;
Size yazmakta geç kaldığım için unutulmuş olduğunuzu saymayın.Her
zaman,aklımızdasınız.Fakat,bu Londra’da insanın üzerine bir tembellik çöküyor ki,sormayın.
Sizin,Avrupa’dan daha önce dönen bazı kişiler gibi,buranın nasıl bir cennet ülke olduğunu,ne
kadar gelişmiş,insanlarının ne kadar uygar,sokaklarının ne kadar temiz,evlerinin ne kadar
güzel,her şeyin ne kadar ucuz olduğunu anlatmayacağım.Zaten,anlatsam da içinizden
“Çömez,biz Avrupa’yı görmedik mi,bu masalları başkasına anlat” der,kıs kıs gülersiniz.
Gazetelerden okuduğumuza göre,Türkiye’nin durumu da pek iyi değil sanıyorum.Ama,orada
insanı mutlu eden,insana huzur veren bir şeyler var.Belki,tezek kokusu olabilir,belki başka
şeyler.Daha anlamış değilim.
158
Londra’ya gelince;Ali İhsan ile beraber iki ay bir flat’de kaldım.Onun hanımı gelince,ben
başka bir semtte oda kiraladım.Haftalığı kırk pound.
Beni soran herkese çok selam eder,sağlıklı,mutlu,güzel günler dilerim.
Burada Mustafa’nın sözünü ettiği tezek kokusu olayı şudur.Yine İzmir müfettişlerinden Ercan
Meftunoğlu’nun Almanya’da yaşayan bir arkadaşı vardı.Her yıl,yaz tatilinde Türkiye’ye ve
İzmir’e gelir;doğduğu yer olan Ödemiş’e gider,orada kalır;sonra Almanya’ya geri dönerdi.Bir
yıl,beş yıl bu düzen böyle gitti.Arkadaşını Ödemiş’e Ercan üstad götürüp getirirdi.Sonunda,bu
işten bıkmış olmalı ki;arkadaşına sormuş ”Ulan,dünyada yaz tatilinde gidilecek bir sürü güzel
yer var.Sen her yıl buraya gelip Ödemiş’e gidip kalıyorsun.Bu işin sırrı
nedir?”demiş.Arkadaşı;”Ben yurdumun tezek kokusunu özlüyorum.Onun için gelip köyümde
bir ay kalıyorum” demiş.Ercan üstad da ”Ulan,ben sana Almanya’ya bir çuval
dolusu,memleketinden aldığım tezekten yollayayım.Orada bütün yıl koklarsın da,hasretini
giderir,bir daha güzelim tatil günlerinde buralara gelmezsin” demişti.
Yine yeğenim Doğan’dan gelmiş bir betik
Sevgili dayıcığım;
Gerçekten,çeşitli terslikler ve aksaklıklar sonucu,düğüme dönen parasal sorunumun çözüme
doğru yaklaşması,beni epey sevindirdi.Çünkü,burada,yirmi gündür büyük bir stres içinde
yaşıyorum.Ayrıca,sizleri de orada üzdüğüm için,moralim çok bozuktu.Ama,her şeyin yoluna
girmesi,beni sevindirdi.
Son taksidim olan bin iki yüz otuz bir poundun ödenmesi konusunda,bilmem nasıl sonuç
alınır ama,herhalde annem Barış ile konuşup eğer sen bir sonuç alamazsan(biliyorsun bizim
kanunlar bazen çok sert oluyor)burada parayı ödeyip oradan transferini sağlayabiliriz
sanıyorum.Bu,en fazla on beş yirmi gün alır.Bu zaman için de,belki bir miktar faiz
ödeyebiliriz belki de.Ayrıca,yurt dışına Milli Eğitim bakanlığı kanalıyla gönderilenlerin
yolluk ve yevmiyelerini belirleyen…nolu yasaya veya kanun hükmündeki kararnameye
göre;Mart ve Eylül aylarında iki defada bir maaş tutarında kitap parası gönderilmesi
gerekiyor.İsmet beyin bunu bildiğini sanıyorum(Üniversitenin muhasebe müdürü)
Burada,benim para durumun çok kötü değil,idare edebilirim.Mart başına kadar,kaldığım yerin
parasını da ödedim.Sadece,yemek için para gerekiyor.Şubat ayında gelecek kadar param var.
Hafta başında Glasgow’a geçtim.Hocayla görüşüp paraya ihtiyacım olduğunu söyleyip
kurstan erken ayrıldım.Zaten,burada da dönem başladı.Gireceğim dersler bu hafta
başlıyor.Program belirlendi.Altı aylık bir sıkı çalışma ile hasat mevsimi olan TemmuzAğostos aylarında üretime geçmem gerekiyormuş.Ben,söylediğin gibi,yabancı dil kursunun
bitim tarihinden itibaren doktora çalışmalarına başladığıma ve Nisan ayı içinde bin iki yüz
otuz bir pound(son okul taksidi) ni ödemem gerektiğine dair bir yazıyı(Fakültene)demişsin,bu
İsmet bey için mi gerekli yoksa fakülte için mi anlayamadım.Yazımı aldıktan sonra,anneme
bu durumu açıklarsan,telefondan öğrenirim.
Çünkü;hocanın yazdığı yazıda(İsmet beye)Nisan ayında ne kadar ödemem gerektiği ve Ocak
ayında doktora çalışmalarıma başlayacağım yazılı idi.Ümit ederim ki;Mart başında bütün
sorunlarım çözülmüş olarak rahat bir şekilde,çalışmalarıma devam ederim.
Dayıcığım;tüm yardımların için de sana gerçekten minnettarım.Senin yurt dışı meselesi ne
oldu?Herhangi bir sonuç belli oldu mu?
Uçansu’yu çok özledim.Benim için,yanaklarından öp.Genç delikanlılar da herhalde
çapkınlıklara veya sıkı ders çalışmalarına geçmişlerdir.Devrim’in sıkı bir öğrenci olduğunu
zannediyorum.Kubilay ise,bizim Adnan’dan fazla çalışmıyordur ama,sonuçlar idare ediyordur
herhalde..
159
Biraz da,yengeme sesleneyim.Yenge,hep siz bir yerlere gittiğinizde ben sizin yanınıza
geliyordum.Bu sefer de sen Scotlanda’a gel de bari olmayan paralarımla seni bir güzel
ağırlarım!..Şaka bir yana,buralarda parasız kaldın mı,adamın yüzüne bile bakmazlar.Para,bir
numara.Avrupalı veya İngiliz fark etmiyor.Herkes,kendi yaşantısını sürdürüyor.Senin paran
yokmuş,iş bulamıyormuşsun,sokaklarda yatıyormuşsun hiç ilgilenmiyorlar.Londra’daki kadar
sokakta adam yatan bizim hiçbir şehrimizi bilmiyorum.
Metroda insanlar robot gibi.Hiç konuşmuyorlar biri birlerlerinden izole haldeler.Walkman çok
yaygın.Kitap ve gazete okuyanların sayısında ise(Metroda) büyük bir düşüş var.
İşte,dayıcığım,buralarda yaşam böyle sürüyor.Henüz şiddetli bir kış geçirmediğimiz için de
memnunum.İskoçlar,rüzgar biraz şiddetli esse,kış hızını arttırdı diyorlar.Ama,henüz
Ankara’nın şiddetli kışlarını görmedim buralarda.
Sevgiler,selamlar.
Aldığım son betik 1990 yılına ait.Rotterdam konsolosluğunu teftiş ederken ;Ülkü Karatay
adlı bir ağabeyle(Mülkiyeli) tanışmıştım.Kendisi;ünlü tarihçi Namdar Rahmi Karatay’ın
torunu oluyordu.Eşini,Türkiye’ye yaz tatiline yollamıştı,yalnız kalıyordu.Bol rakı muhabbetli
bir dostluğumuz olmuştu.İşte ondan gelen betik
Çok muhterem Uçar kardeş;
Nazik kartınızı ve sağ ve salim dönüş haberinizi memnuniyetle aldım.İnşallah seyahat,iyi
havada cereyan etmiştir.Almanya,Avusturya ve kuzey Yugoslavya’ nın gerçekten otobüs
penceresinden zevkle seyredilebilecek görüntüleri vardır.Tabii,bir de merak konusu
şu:televizyonu tedavi ettirebildiniz mi?
Bizleri sual edecek olursan,her şeyle mücadele halindeyiz.Biri,konsolosluğun bitip tükenmez
sorunları(Ne yapalım,biz de bunun için maaş alıyoruz)
İkincisi ve daha önemlisi;kilolarla mücadele.Pantolonları tenkit,işe yaramıyor!Bu ara,seksen
dört oldum diye hayıflanıyorum.Yine balığa ve az yemeğe özen göstermek istiyorum.Bizim
burada,günlerimiz de kısalıyor.Dönünce,arayacağız buraları.
Benim bu aralar asıl aradığım;rakılı midye sefaları.Geçenlerde hanımı alıp götürdüm ama,bir
şey söyleyeyim mi,beraber olduğumuz zamanları ve söyleşileri arıyorum.Yani,sizin gibi bir
arkadaşa meğerse çok ihtiyacım varmış diyorum kendi kendime.
Uçar kardeş,bu ara senden istediğim bir husus var.Vaktin olur,bana iki satırla
bildirirsen,minnettar olacağım.
(Burada,konsolosluğun noterlik harçlarıyla ilgili teknik bir konuyu sormuş)
Buradan bir arzun olursa,memnuniyetle bekler;sevgi,saygı ve en iyi dileklerimi sunarım.
Aman,kiloya dikkat.Balığa devam!
Bu son aldığım betiktir.Bundan sonra,ben de yazmamış olmalıyım ki bana yanıtlar gelmemiş.
Günümüzde artık,kimse betik yazmıyor.Belki hala asker mektupları yazılıyordur.Bir de;belge
niteliğinde olduğundan;ticari ya da resmi betikler yazılıyordur.
Günümüzde;gazetelerin bile matbaalarda basılmasından vazgeçilmekte;gazeteler internet
ortamında yazılmakta ve pazarlanmaktadır.İnternetle haberleşme ve cep telefonlarının
yaygınlaşması,mektup yazma alışkanlığını ve haberleşme yöntemini bitirmiştir.
Bu nedenle;bu anıların tarihsel bir değeri de olmaktadır!
160
161

Benzer belgeler