PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi

Transkript

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi
İSTOÇ TİCARET MERKEZİ’NİN ÜCRETSİZ YAYIN ORGANIDIR.
NİSAN - MAYIS - HAZİRAN 2015 SAYI: 43
I
R
A
L
A
Y
L
I
B
O
BAHÇE M MLIK TAŞIYOR
DEKORATIF BIR KI
SUZAN KARDEŞ:
“Her şeyin temelinde
çok çalışmak var”
AIZANOI ”Dünyanın
1750 yaşındaki
ilk ticaret borsa binası”
1 l İSTOÇHayat
başyazı
UZLAŞMA ZAMANI
Türkiye’nin son yıllarda alışık olmadığı durumların gündeme gelmesi,
demokrasinin kılmış olduğu alternatifli uzlaşmanın hangi neticenin ne
zaman oluşacağına bakarak, herkesin demokratik kural ve koşullara
saygılı olup, bir an evvel çözüm yolunu bulması gerekiyor.
Zaman faktörü hiç göz ardı edilecek bir durum değildir. Egolarımızı bir
tarafa bırakıp, asgari müştereklerde birleşmenin tam zamanıdır. Süreç
uzadıkça sorunlar büyür, problemlerin sayısı ve boyutları daha kabarık
olur.
Bazı olaylar vardır ki zamana ve sürelere bağlıdır. Ancak bazı olayların da
zamana tahammülü yok denecek kadar azdır. Bir an evvel karar verilmesi
gerekir ki bu da istikrarı doğurur.
Dünya, hızla gelişiyor ve değişiyor. Bu gelişmeleri takip etmek için karar
mekanizmasının çalışır olması ve karar mercilerinin oluşması gereklidir.
Gerek ekonomik, gerekse siyasi platforma baktığımızda, çevremizde
ve ülkemizde hızlı çözülmesi ve izlenmesi gereken konuların sayısı ve
boyutları her gün artıyor. Bunların bir an evvel ele alınması gerekiyor.
Güçlü ve istikrarlı bir oluşumun, bu meselelerin çözümü ve bizi güzel
günlere götürmesi için şarttır.
Yaptığımız 35. İSTOÇ Olağan Genel Kurul Toplantımızın, alınan müşterek
kararlarla üyelerimize hayırlı olmasını diler, genel kurulumuza göstermiş
olduğunuz katılımdan dolayı da teşekkür ederim.
İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı’nın hepinize sağlık, mutluluk
ve huzur getirmesini diler, bütün üyelerimizin ve tüm İslam aleminin
bayramını canı gönülden kutlarım.
Saygılarımla,
NAHİT KEMALBAY
İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı
İSTOÇHayat l 2
14
10
43
YIS-H
N-MA
NİSA
içindekiler
AZİR
AN 2
015
4
30
28
34
3 l İSTOÇHayat
20
24
İmtiyaz Sahibi
İSTOÇ Ticaret Merkezi Adına
Nahit Kemalbay
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Cumhur Savaşkan
Yayın Kurulu
Mehmet Duyulmuş
Salih Türkay
M. Mustafa Gönül
Mehmet Özcan
Necati Yaşar
Adres
İSTOÇ Ticaret Merkezi 34217
Bağcılar / İstanbul
Tel: (0212) 659 45 00
www.istoc.com.tr
[email protected]
4 Haberler 14 Sektör İnceleme Mobilya Sanayi İşadamları Derneği
Reklam için
Nilgün Arda
0212 659 45 00 (4 Hat)
(MOBSAD) Genel Sekreteri Barış Görgüç ile, bahçe mobilyaları sektöründe
yaşanan gelişmeleri konuştuk. 16 Üyelerimizi Tanıyalım
20 Gezi Dünyanın 1750 yaşındaki ilk ticaret borsa binası Aizanoi’de
24 Ünlü Söyleşisi Suzan Kardeş: “Her şeyin temelinde çok çalışmak var”
28 Centilmen İmza markasıyla erkek koleksiyonları hazırlayan Niyazi Erdoğan
ile, erkek modası üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 30 Teknoloji
32 Ramazan’da beslenme Sağlıklı Beslenme Uzmanı Diyetisyen
İSTOÇ Hayat Dergisi
3 ayda bir yayımlanan
bedelsiz süreli yayın organıdır.
Yayına Hazırlık
Canan Aksoy, Ramazan ayında nasıl beslenilmesi gerektiğine dair bilgileri
bizimle paylaştı. 34 Spor Naz Aydemir Akyol: “Sporda hedef koymak
Genel Yönetmen
Gürhan Demirbaş
çok önemli” 38 Kültür Sanat 42 Bunları biliyor musunuz? Hayatınızı
kolaylaştıracak bilgiler bu sayfalarda... 44 Sağlık KadıköyŞifa Sağlık Grubu
Genel Yönetmen Yardımcısı
Eser Soygüder Yıldız
Uzman Klinik Psikolog Merve Büyükkucak, “Artık daha kolay boşanıyoruz”
Görsel Yönetmen
Hakan Kahveci
47 Fuar Takvimi
Editör
Betül Topaklı
Grafik&Tasarım
Tijen Kızıler Şahman
Fotoğraf Editörü
Eren Aktaş
Kurumsal Satış Yöneticisi
Özlem Adaş
Tel: 0212 440 27 65
İletişim
Tel: 0212 440 27 63 - 0212 440 29 68
[email protected]
ajansdyayincilik.com
Baskı
Gezegen Basım Ltd. Şti.
www.gezegenbasim.com.tr
Tel: 0212 325 71 25
38
44
İSTOÇHayat l 4
İSTOÇ Olağan Genel Kur
S.S. İstanbul Toptan Ticaret Depolama ve Küçük
Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi’nin 2014
Hesap Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı, 23
Mayıs 2015 tarihinde Bağcılar Holiday Inn Otel’in
Balo Salonu’nda gerçekleştirildi.
5 l İSTOÇHayat
rulu 23 Mayıs’ta yapıldı
23 Mayıs’ta yapılan İSTOÇ Olağan Genel
Kurulu Toplantısı’nda saat 12:30’da
yeterli çoğunluk sağlandı. Bunun üzerine
toplantı, İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı
Nahit Kemalbay tarafından açıldı. Atatürk
ve şehitler için bir dakikalık saygı duruşu
yapıldıktan sonra İstiklal Marşı okundu.
Divan başkanlığına Atıf Ketenci, divan
üyesi olarak Fuat Çiftçi, yazmanlığa M.
Yaşar Solmaz, oy sayım memurluklarına
Kısmet Şener, Hikmet Bilen, Abdullah
Uludağ ve Ahmet Acar oy birliğiyle seçildi.
Divan başkanı, gündeme madde ilave
etmek isteyen azınlığın olup olmadığını
sordu. Olmadığı görüldüğünden mevcut
gündemin oylanmasına geçildi, okunan
gündem oylandı ve oy birliğiyle kabul
edilerek, gündeme devam edildi. Divana,
Genel Kurul tutanağının imzalanması
yetkisi oy birliğiyle verildi.
Yönetim Kurulu’nun 2014 yılı
İSTOÇHayat l 6
çalışma raporu, Yönetim Kurulu
Başkanı Nahit Kemalbay tarafından
okundu. Kooperatifin genel durumuyla
ilgili detaylı bilgiler verildi. Yönetim
Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay,
2014 yılı ile 2015 Mayıs ayına kadar
yapılanlar ve faaliyet konularıyla yeni
üye kayıtlarına dair bilgilerin üyelere
taahhütlü mektupla bildirildiğini söyledi.
Taleplerin değerlendirileceğini belirten
7 l İSTOÇHayat
Kemalbay, İSTOÇ Saray ve AVM inşaatı
ile ilgili bilgiler de verdi. Kemalbay, sitenin
kooperatif tüzel kişiliğince yönetilmesi,
kooperatif kat malikleri adına dava
açılması, toplu yapı site yönetim planının
kooperatif yönetimince uygulanması
konularında yönetim kuruluna yetki
verildiğini aktardı. Tapu dağıtımında sona
gelindiğini, bazı 2141 ada 7 parsellerle
ilgili tapu dağıtımının önündeki engellerin
kaldırıldığını anlattı. Nahit Kemalbay,
sözlerine şöyle devam etti: “Dönem dönem
danışmanlarımızla toplu olarak istişare
ediyoruz ve alınan geri dönüşümleri
değerlendiriyoruz. Trafik yoğunluğuyla ilgili
olarak üniversiteye proje hazırlatıyoruz.
Üyelerin ihtiyaçlarına göre projenin
uygulanması planlandı. Yeni inşaat
projelerimizle yeni ilgili üye kaydı yapmayı
planlıyoruz. Oto Ticaret Merkezi’ndeki
iş yerlerine üye kaydı için fuara katıldık
ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık verdik.
İSTOÇ Saray ve AVM’nin satılmasını değil,
bir proje olarak üyelerimize gelir temin eden
bir yer olmasını istiyoruz. Çoğunluk olarak
üyelerimizde bu şekilde olmasını istiyor.’’
Denetim Kurulu’nun 2014 yılı Denetim
Kurulu raporu; Denetim Kurulu Üyesi Yaşar
Gönenç tarafından Genel Kurula okundu.
Yaşar Gönenç, faaliyet raporunun, tüm kayıt
İSTOÇHayat l 8
ve vergilerin usulüne ve yasaya uygun
olduğunun, bilgilendirme ve aydınlanma
konusunda Yönetim Kurulu’nun gerekli
titizliği gösterdiğini söyledi. Aidat
ödemelerinin artırılmasının zorunluluğuna
değinerek, genel kurulların kooperatif en
üst kurul olarak karar alması gerektiğine
vurgu yaptı. Kasan mevcudu ve aktifleri
konusunda detaylı bilgi veren Gönenç,
hesapların ve işlemlerin incelenmesinin
yapıldığı, tartışılan konular ve kararlar
konusunda Yönetim Kurulu toplantısına
katılarak bilgi alındığını aktardı.
Kooperatifin 2014 yılı bilanço ve gelirgider farkı hesapları ve kooperatifin 2015
yılı çalışma programı ile tahmini bütçesi
Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mehmet
Duyulmuş tarafından Genel Kurula
okundu.
Genel Kurul Toplantısı’nda alınan
kararlar şöyle:
2014 Yılı Yönetim Kurulu çalışma raporu,
denetleme raporu bilanço, gelir- gider
hesapları görüşülüp, Yönetim ve Denetim
Kurulu’na ibra edildi.
Genel giderlere katılım payı (aidat)
ödemelerinin artırılması konusunda
Yönetim Kurulumuz ayrıntılı olarak Genel
Kurula bilgi verdi. Tapu dağıtımıyla birlikte
kooperatifimiz işletme kooperatifine
dönüşeceğinden, kooperatif üyelerine ait
olan kooperatif gelirlerinin hukuken artık
işletme giderlerine harcanması mümkün
olamayacak. Bu nedenle 2007 yılından bu
yana yani sekiz yıldır artış yapılmayan site
9 l İSTOÇHayat
aidatlarının mutlaka artırılması gerektiğini
ve zaman içinde de işletme giderlerine
denk hale getirilmesinin zaruri olduğu
önemle vurgulandı. Sonuç olarak, C tipi
iş yeri bazında KDV dahil 40,00 TL olan
aidatların, 1 Haziran 2015 tarihinden
itibaren KDV dahil 60,00 TL’ye
çıkarılmasına karar verildi.
Gecikmeli ödemelere uygulanacak
vade farkı oranının aylık yüzde 1,5 olarak
uygulanmasına oy çokluğuyla karar
verildi.
Yönetim ve Denetim Kurulu
üyelerimizin ücret artış talebinde
bulunmadıklarından dolayı, aylık
ücretlerinin artırılmadan devam
edilmesine oy birliğiyle karar verildi.
Yönetim Kurulu’na bütçede
fasıllar arası aktarma yapma yetkisi oy
çokluğuyla kabul edildi.
2015 yılı çalışma programı ve tahmini
bütçesi oylandı. Tahmini bütçe bütün
kalemleriyle birlikte 65.532.520,00 TL
olarak oy çokluğuyla kabul edildi.
2134 ada 1 parsel İSTOÇ Saray’ın
kiralanması ve gerektiğinde tapuya
kiralama şerhi verilmesi konusunda
Yönetim Kurulu’na oy çokluğuyla yetki
verildi.
Kooperatife yeni üye kayıt olacak
ortaklardan metrekare bazında asgari
1.500,00 TL alınması oy çokluğuyla
kabul edildi.
Genel kurul toplantımıza katılarak
ilgi ve alaka gösteren ortaklarımıza
teşekkür ederiz.
İSTOÇHayat l 10
Nahit Kemalbay
İSTOÇ İlkokulu öğrencilerini makamında ağırladı
İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı
Nahit Kemalbay, 2007 yılında İSTOÇ
Ticaret Merkezi tarafından Göztepe
mahallesinde yapılan İSTOÇ İlkokulu
öğrencilerini, makamında ağırladı.
Öğrenciler, bu yıl çıkartacakları okul
dergisinde yayınlamak üzere başkana
hazırladıkları soruları yöneltip, röportaj
yaptı. Ziyarete; okul müdürü Olcay
Yılmaz, müdür yardımcısı Eylem
Sezgin, Türkçe öğretmeni Seda Akdağ,
öğrencilerden Emel Mina Ay, Biraysu
Özdemir, Esra Bal ve Efkan Özeren
katıldı.
Okul müdürü Olcay Yılmaz, okulda 2
bin 100 öğrencinin eğitim gördüğünü
belirterek, okula hizmetlerinden,
desteklerinden ve her zaman yanlarında
olmasından dolayı İSTOÇ Ticaret
Merkezi Yönetimine teşekkür etti.
Öğrencilerle tek tek ilgilenerek,
ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirten
Nahit Kemalbay, “Çocuklarımızın aile,
toplum ve vatanlarına bağlı, çalışkan,
öz güven ve sorumluluk sahibi
yetişmeleri için yönetim olarak okuldan
gelen talepleri her zaman karşılamaya
hazırız. Okulumuzun eğitim ve başarı
seviyesinin yükselmesi için gerek fiziksel
gerek donanımsal olarak desteklerimiz
sürecek” dedi.
Öğrencilerin sorularını içtenlikle
yanıtlayan Nahit Kemalbay, ziyaretten
çok mutlu olduğunu ifade ederek,
röportajdan sonra öğrencilere hediyeler
vererek, hatıra fotoğrafı çektirdi. devam ediyor
İSTOÇ Ticaret Merkezi; site bazındaki tamir, temizlik
ve bahçıvanlık hizmetleri kooperatifimiz bünyesindeki
toplam 46 kişilik personelle yürütülüyor. Site ortak
alanlarında bulunan rögar-kanal yol tretuvar tamirleri
ve ortak alanların bahçıvanlık ve temizlik işleri ekibimiz
tarafından gerçekleştiriliyor. Ayrıca iş yerleri çatılarında
oluşan hasarlar da malzemesi üye tarafından alınmak
kaydıyla ekibimiz tarafından tamir ediliyor.
Bu doğrultuda ekibimiz, önemli bir kısmını tamamladığı
yol-otopark ve tretuvar tamirleri, bahar temizliği, yol
bordür boyama işleri, yeşil alanların bakımı ve budama
işlerinin yapımı her yıl bahar aylarında yapıldığı üzere bu
yıl da devam ediyor. Çalışmalar esnasında, kooperatife
ait bir traktör ve su tankeri kullanılmakta olup, gerektiği
hallerde iş makinesi kiralamak suretiyle çalışmalar
aksatılmadan yürütülüyor.
11 l İSTOÇHayat
e
d
n
i
s
e
t
e
z
a
g
Sabah
i”
z
e
k
r
e
M
t
e
r
a
c
i
T
“İSTOÇ
özel eki çıktı
destekli, renkli ve
Haziran’da haber
İSTOÇ Yönetimi, 8
özel eki çıkardı.
Ç Ticaret Merkezi
TO
İS
ılı
sk
ba
iye
rk
Tü
malbay’ın
lu Başkanı Nahit Ke
ru
Ku
tim
ne
Yö
Ç
İSTO
kezi özel
İSTOÇ Ticaret Mer
ı
ığ
ald
r
ye
da
ın
röportajın
siyle birlikte tüm
arak Sabah gazete
eki, yüksek tirajlı ol
ı.
ki bayilerde yer ald
Türkiye genelinde
İSTOÇHayat l 12
Name Ambalaj İSTOÇ’ta
Name Ambalaj
İSTOÇ
mağazasının
açılışı, 16
Mayıs 2015
Cumartesi günü
gerçekleştirildi.
Başta Avrupa
ülkeleri olmak
üzere birçok
ülkeye streç film,
çöp poşeti, koli
bandı ve havlu
peçete gibi
ürünler ihraç
eden firmanın
açılış töreninde,
mehteran takımı
hazır bulundu.
Firma 22’nci Ada
No:19’da faaliyet
göstermeye
başladı.
Topçu Plastik, İSTOÇ’ta showroom açtı
Tuppex markasıyla
faaliyet gösteren Topçu
Plastik, İSTOÇ’taki
İstanbul Bölge Satış
şubesinden sonra, 25’inci
Ada’da yer alan Kuzey
Plaza’nın zemin katında
genel merkez ofisi ve
showroom açtı. 1 Nisan
2015 Çarşamba günü
gerçekleşen açılış törenine
İSTOÇ Yönetim Kurulu
Başkanı Nahit Kemalbay
ve İSTOÇ Yönetim Kurulu
Üyeleri’nden de katılım
oldu. Konya’da üretim
fabrikası bulunan firma,
mutfak ve ev gereçleri,
temizlik ve bahçe gereçleri
imalatı yapıyor.
13 l İSTOÇHayat
İSTOÇ’ta ortak alanların kullanımı hakkında
önemli uyarı!
İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde faaliyet gösteren iş yerlerimizin dükkanlarının önlerine, yaya yoluna, iş yeri arkasına,
otopark alanına, ana ve ara yollara mal ve araç koyarak, kooperatifimizin ortak alanlarını işgal etmemelerini
önemle rica ederiz. Söz konusu alanlar sitemizin ortak kullanım alanları olup, herkesin kullanımına açıktır.
31. Olağan Genel Kurul Toplantısı
15. maddesinde alınan kararla,
site kurallarına uymayan, ortak
alanları maksadı dışında işgal eden,
ana ve ara yollara araç park eden
şahıs ve tüzel kişilere ceza kesme
ve tahsil etme, her türlü yasal
işlemlere başvurma yetkisi yönetim
kurulumuza verilmiştir.
Değerli site sakinlerimizden bu
konuya dikkat göstermelerini rica
ederiz.
Nahit Kemalbay, İSTOÇ İlkokulunu ziyaret etti
İSTOÇ Yönetim Kurulu
Başkanı Nahit Kemalbay, 27
Mayıs Çarşamba günü İSTOÇ
İlkokulu’nu ziyaret edip, sınıfları
gezdi. Sınıflarda öğrencilerle
sohbet eden Kemalbay, çocuklara
yaz tatilinin yaklaştığını ve tatillerini
iyi değerlendirmelerini önerdi.
Okul ziyareti sırasında okul
müdürü ve öğretmenleriyle
de görüşen Nahit Kemalbay,
çalışmalar hakkında bilgi aldı.
Kemalbay, “Okulumuzun
ihtiyaçları noktasında yapılması
gerekenleri yapacağız,
çocuklarımızın çağın gereklerine
uygun eğitim almaları için
desteğimizi devam ettireceğiz”
dedi.
İSTOÇ Yönetimi olarak tüm üyelerimizin ve İslam âleminin
Ramazan Ayı ve yaklaşan Ramazan Bayramı’nı kutlar,
hayırlara vesile olmasını temenni ederiz.
sektör inceleme
İSTOÇHayat l 14
dekoratif bir kimlik taşıyor
Türkiye’nin mobilyada bölgesi için trend belirleyici hale gelmesinde TV dizilerinin de rolünün
büyük oluğunu belirten MOBSAD Genel Sekreteri Barış Görgüç, “Bahçe mobilyaları artık sadece
fonksiyonel ve mevsimlik değil, aynı zamanda dekoratif bir kimliği de bünyesinde taşıyor. Bu
nedenle yılın hemen hemen tamamında kişilerin hayatında yeri olan ‘vazgeçilmez’ bir dekoratif
kombinasyon olarak sunulmalı” dedi.
Bahçe mobilyasının, fonksiyonel
ve mevsimlik olarak algılandığını
söyleyen Mobilya Sanayi İşadamları
Derneği (MOBSAD) Genel Sekreteri
Barış Görgüç, Türkiye’nin güneş ısı
ve ışığından yılın büyük bölümünde
yararlanmasına rağmen bahçe
mobilyaları sektörünün önündeki önemli
fırsatı değerlendiremediğine dikkat
çekti. Türkiye’nin mobilyada bölgesi
için trend belirleyici hale gelmesinde TV
dizilerinin de rolünün büyük oluğunu
belirten Görgüç, “Bahçe mobilyalarının
artık sadece fonksiyonel ve mevsimlik
değil, aynı zamanda dekoratif bir kimliği
de bünyesinde taşıdığının tespitinin
yapılması gerekiyor” dedi.
Mevcut pazarın büyütülmesinde
ve niteliği farklı yeni bir pazarın
açılmasında temel belirleyicinin,
algının yönetilmesi olduğunu belirten
Görgüç, bahçe mobilyasının yılın
sadece birkaç ayında yazlıklarda,
büyük bahçeli evlerde ya da otellerde
kullanılabilen ‘ertelenebilir’ bir ihtiyaç
olmaktan ziyade, yılın hemen hemen
tamamında kişilerin hayatında yeri olan
‘vazgeçilmez bir dekoratif kombinasyon
olarak sunulması gerektiğini söyledi.
Dünyada ve Türkiye’de dış mekân
(outdoor) mobilyaları kategorisinde
önde gelen alt katmanlardan biri olan
bahçe mobilyalarının ülkemizde haksız
rekabetin baskısı altında ezildiğine
oluşturduğunu söyledi. Hızlanan otel
ve tatil köyü yatırımlarının da ivmesiyle
kısa sürede büyüyen yerli üretimin
kalite olarak Avrupalı rakipleriyle başa
baş mücadele eder hale geldiğini
belirten Görgüç, sektörün özellikle
yerli ağaçlardan mamul masif ahşap
dışında metal ve plastik ağırlıklı
bahçe mobilyasında da önemli üretim
hacimlerine ulaşıp, katma değer
oluşturulmaya başlandığını dile getirdi.
değinen Görgüç, “Türk mobilya sektörü,
beş altı yıl öncesine kadar masif ahşap
da dâhil olmak üzere metal ve plastik
bahçe mobilyalarında yüksek üretime
sahipti. Bugün ise Çin ile kategorize
edilen Uzakdoğu menşeli ithalata karşı
koymakta güçlük çekiyor” diye konuştu.
Çin’den önce bahçe mobilyası
üretiminin iç piyasaya yetmediğini ve
sektörün söz konusu eksikliği yüksek
katma değere sahip Alman, İtalyan ve
İspanyol kökenli ithalatla kapattığını
aktaran Görgüç, sektörün rekabet
koşullarını da buna göre belirlediğini
ve başarılı bir fiyat-kalite dengesi
Çin’in pek çok sektörü etkilediğinden
çok daha güçlü bir şekilde bahçe
mobilyacılarını vurduğuna dikkat çeken
Görgüç, sözlerine şöyle davam etti:
“Çin faktörü tüm fiyat-kalite-maliyetpazar dengelerini altüst etti. Bir anda
Türkiye’de üretilen bahçe mobilyasının
önemli bir kısmı “çok pahalı” hale geldi.
Oysa yerli firmaların üretim maliyetleri
artmasına rağmen fiyatları aynı kalmış,
ciroları ise hızla düşmeye başlamıştı.
Bu süreçte kısa sürede belli başlı bazı
bahçe mobilyası üreticileri sektörden
çekilmek zorunda kalırken, devam
edenler de kârlılıklarını önemli oranda
kaybetmeye razı oldular. Fakat bilhassa
Uzakdoğu ve Güney Asya’ya has bazı
egzotik ağaç, çalı ve otlarının bahçe
mobilyalarında kullanımının dünyada
ve ülkemizde kabul görmesiyle yerli
üreticinin bu alandaki rekabet şansının
tamamıyla yok olmasına neden oldu.”
15 l İSTOÇHayat
“Markalaşmaya yatırım yapılmalı”
Yerli bahçe mobilyası üreticilerinin çıkış
yolunu bulmasının birkaç özel koşula
bağlı olduğunu ileten Görgüç, bunları
şöyle açıkladı: “İlk olarak mukayeseli
üstünlük kurulan alanlardaki üretime
yoğunlaşılmalı. Takiben asla maliyet
avantajı yakalanamayacak bir kısım
ithal hammaddeye dayalı alanlar terk
edilmeli. Üçüncü olarak, inşaat ve
proje firmalarıyla eşgüdümlü çalışma
gerçekleşmeli. Son olarak, toplu
konut ve otel/tatil köyü projelerinde
toplanması gibi başlıklar önem arz
ediyor.” Görgüç, bunların da öncesinde
genel anlamda mobilya sektörü de
dahil olmak üzere tasarım, Ar-Ge ve
katma değerli ürün imalatına ağırlık
verilip, markalaşmaya yatırım yapılması
gerektiğine işaret etti.
Aksi takdirde bahçe mobilyaları
sektöründe adeta bayraktarlık yapan
az sayıdaki başarılı yerli üreticinin Çin
faktörüne dayanmasının mümkün
olmadığına değinen Görgüç, dış
ticaret açığı verdirmeyen hatta ihracatı
ithalatının iki mislinden fazla olan
mobilya sektörünün en az yabancı
girdi kullanan sektör olması da dikkate
alınınca maalesef bahçe mobilyasının
karşı karşıya kaldığı ithalat kaynaklı
haksız rekabet baskısıyla sektörün
yumuşak karnı haline geldiğini söyledi.
Görgüç, “Dış ticarete bırakınız ihracat
katkısı yapmayı yapılan ithalatın fazlalığı
ile cari açığın müsebbiplerinden biri
olmaması için bahçe mobilyasında
radikal bir vizyon değişikliği gerekiyor”
diye konuştu.
Önümüzdeki beş yılın ardından,
2020’de yaklaşık 28 milyar dolarlık bir
hacim hedeflenen dünya dış mekan
mobilyası pazarının büyüme ivmesinin
ev ve ofis mobilyasına göre çok daha
yüksek olduğunu söyleyen Görgüç,
sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin, en
büyük tüketici ABD’deki bir milyar doları
aşkın bir üretim ile 5 binden fazla bu
alanda çalışan sayısı gözönüne alınınca
önümüzdeki fırsat ve tehditleri daha
dikkatli analiz etme gereği ortaya çıkıyor.
Üretimde Vietnam, Çin ve Endonezya
Asya’dan ihracatın bayraktarlığını
yapıyor. Avrupa’da ise önde gelen
üreticilerden Almanya ve İtalya ihracata
ağırlık verirken, Fransa ve Birleşik Krallık
daha çok iç pazara yönelik üretim
yapıyor.”
İSTOÇHayat l 16
Mete Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Karadeniz:
“İSTOÇ yeni müşterilerle tanışmamızı
sağlayacak önemli fırsatlar yaratıyor”
üye tanıtımı
Plastik bahçe mobilyaları, stadyum koltukları, gıda kapları ve
endüstriyel ürünler alanında faaliyet gösteren firmalarının ürün
yelpazesiyle birlikte hizmet alanını büyüttüğünü belirten Mete Plastik
Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Karadeniz, “Firmamız, İSTOÇ’taki
potansiyelin farkında olduğu için burada bir satış mağazası açtı.
İSTOÇ, yeni müşterilerle tanışmamızı sağlayacak çok önemli fırsatlar
yaratıyor” dedi.
Prima markası adı altında 1982 yılında
faaliyete başladıklarını söyleyen Mete
Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Pelin
Karadeniz, sağladıkları büyümeyle
Tahtakale’deki satış mağazalarının
yanı sıra, İSTOÇ’ta da bir satış
mağazası açtıklarını ifade etti. İSTOÇ’a
geçiş ile birlikte ürünlerini rahatlıkla
sergileyebilecekleri bir alana sahip
olduklarını vurgulayan Karadeniz,
“İSTOÇ’a ulaşımın çok kolay olması,
rahat ürün sevk edebilme imkânımızın
bulunması, depolama sorunu olmaması
ve park probleminin bulunmaması bizler
için çok önemli faktörler” diye konuştu.
Pelin Karadeniz ile firmalarının yanı sıra,
İSTOÇ hakkında konuştuk.
Kısaca kendiniz ve firmanız
hakkında bilgi verir misiniz?
Mete Plastik olarak Prima markamız
ile 1982’den beri plastik bahçe
mobilyaları, stadyum koltukları, gıda
kapları ve endüstriyel ürünler alanında
hizmet veriyoruz. Ürün yelpazemiz
her geçen gün artıyor buna paralel
olarak üretim hizmeti verdiğimiz alan
da giderek genişliyor. Şirketimiz,
üretimine ev gereçleri ile başladı. Çağın
gelişen teknolojisi ve müşteri talepleri
doğrultusunda ürün gamımızı ev
gereçleri ve plastik bahçe mobilyasının
akabinde stadyum koltukları, gıda
kapları ve endüstriyel ürünlerle
tamamladık. Büyümenin düzenle
geleceğini bilen firmamız, kurumsallaşma
adına önemli kararlar alıp uyguluyor.
Sektörünüz hakkındaki görüşleriniz
ne yönde?
Türk firmalarının yurt dışı pazarlama,
fuar katılımları ve girişken çabaları
sonucu Türkiye bahçe mobilyaları
sektöründe bir ihracat üssü konumuna
geliyor. İtalyan mobilyacılar bile
İtalya’da işçilik maliyetlerinin yüksek
olduğunu ve bazen satış noktasında
sıkıntılar yaşayabildiklerini belirtip Orta
Doğu’da satılacak ürünlerin üretimini
Türkiye’de yapmak istediklerini dile
getiriyorlar. Türkiye üretim anlamında
coğrafi konumunun avantajıyla Avrupa
ve Orta Doğu arasında bir köprü görevi
gördüğünden çok önemli bir pazara
sahip. Yeni yatırımlar ve ihracatta artış
ile birlikte çok daha iyi bir konuma
geleceğimize inanıyoruz.
Biraz da sektörde yaşanan sorunlara
değinir misiniz?
Geçmiş yıllarda olduğu gibi bugün de
devam eden yerli ham madde arzında
yaşanan sıkıntı, plastik sektörünün
en önemli sorunu olmayı sürdürüyor.
Bu sorun, ithalatta dışa bağımlılığımızı
artırıyor, rekabette dezavantajlı duruma
düşmemize neden oluyor. Sektörün
maliyetlerinin çoğunluğunu oluşturan ham
madde fiyatlarının yüksekliği de sektör
açısından bakıldığında plastik üreticisi
firmaların en önemli sorunlarından biri.
Bunların yanı sıra enerji maliyetlerinin
yüksek olması, maliyetlerde belirsizlik,
haksız rekabet ve enerji temininde
düzensizliği beraberinde getirdiği için
sektörümüz açısından sorun teşkil ediyor.
İSTOÇ Ticaret Merkezi hakkında
neler söylemek istersiniz?
Uzun yıllar Tahtakale’de satış mağazası
bulunan firmamız, İSTOÇ’taki potansiyelin
farkında olduğu için burada da bir satış
mağazası açtı. Tahtakale’de dükkânlar
çok büyük değildi, ortak bir kullanım
alanını mevcuttu. İSTOÇ’a geçiş ile
birlikte bu ortak kullanım alanları kadar
ürünlerimizi sergileyeceğimiz bir alana
sahip olduk. İSTOÇ’a ulaşımın çok
kolay olması, rahat ürün sevk edebilme
imkânımızın bulunması, depolama
sorunu olmaması ve park probleminin
bulunmaması bizler için çok önemli
faktörler. Bunların yanı sıra İSTOÇ, yeni
müşterilerle tanışmamızı sağlayacak
önemli fırsatlar yaratıyor. Birçok sektörden
firmanın bulunduğu İSTOÇ, gerek yurt
içi gerekse yurt dışından müşterilerin
uğramadan geçemediği bir ticaret
merkezi konumunda. Yeni yapılacak
projelerle İSTOÇ’un kendi içinde bir
şehir haline geleceğine inanıyoruz.
İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı Nahit
Kemalbay’a çalışmalarından ötürü
teşekkür ediyor ve çalışmalarının
devamını diliyoruz.
17 l İSTOÇHayat
üye tanıtımı
Akyüz Plastik Firma Sahibi Mustafa Akyüz:
“Ürünlerimizi 30 ülkeye
ihraç ediyoruz”
“Mutfak eşyaları, saklama kapları, bahçe mobilyaları ve çiçek
saksıları üretimi gerçekleştiriyoruz. Hem iç piyasaya hem
yurt dışına satış yapıyoruz. Yaklaşık 30 ülkeye ihracatımız
var. Her zaman kalitesi ve ürün yelpazesi ile anılan firmamız,
hem mutfakları, hem salonları, hem de balkonları, yenilikçi
renkleriyle şenlendirip insanların gönlüne yerleşiyor.”
Akyüz Plastik firmasının yönetim
kurulu başkanlığı görevini yürüten
Mustafa Akyüz, çeşitli vakıf ve
derneklerin yönetim kurulu üyeliğinde
de yer almış. Halen İstanbul Sanayi
Odası’nda Meclis Üyesi, İSTOÇ Yapı
Kooperatifi’nde ise Denetim Kurulu
Üyesi olarak görev yapan Akyüz,
firma olarak mutfak eşyaları, saklama
kapları, bahçe mobilyaları ve çiçek
saksıları imal ettiklerini dile getiriyor.
Hem iç piyasaya hem yurt dışına satış
gerçekleştirdiklerini vurgulayan Akyüz,
“Yaklaşık 30 ülkeye ihracatımız var.
Her zaman kalitesi ve ürün yelpazesi ile
anılan firmamız, hem mutfakları, hem
salonları, hem de balkonları, yenilikçi
renkleriyle şenlendirip insanların
gönlüne yerleşiyor” diyor.
İSTOÇ’u, Balkanların ve Orta Doğu’nun
en geniş ve en büyük ticaret merkezi
olarak nitelendiren Mustafa Akyüz,
kimya sektörü ve Türkiye ekonomisi
hakkında genel görüşlerini de paylaştı.
Kendinizden ve firmanızdan kısaca
bahseder misiniz?
1946 yılında Ankara’da doğdum.
Ankara Hukuk Fakültesi’nde okuduğum
dönemde toptan züccaciye mağazası
işlettim. 1980 yılında İstanbul’da plastik
imalatına başladım. Halen Akyüz Plastik
firmasının yönetim kurulu başkanlığını
yürütüyorum. Çeşitli vakıf ve derneklerin
yönetim kurulu üyeliğinde de bulundum.
İstanbul Ticaret Odası’nda yönetim
kurulu üyeliği ve meclis üyeliği yaptım.
Halihazırda İstanbul Sanayi Odası’nda
Meclis Üyesi, İSTOÇ Yapı Kooperatifi’nde
ise Denetim Kurulu Üyesiyim. Akyüz
Plastik olarak 1980 yılından bu yana
mutfak eşyaları, saklama kapları, bahçe
mobilyaları, çiçek saksıları üretimi
gerçekleştiriyoruz. Hem iç piyasaya hem
yurt dışına satış yapıyoruz. Yaklaşık 30
ülkeye ihracatımız var. Her zaman kalitesi
ve ürün yelpazesi ile anılan firmamız,
hem mutfakları, hem salonları, hem de
balkonları, yenilikçi renkleriyle şenlendirip
insanların gönlüne yerleşiyor.
Sektörünüzle ilgili genel
görüşlerinizi alabilir miyiz?
Sektörümüz, Türkiye’nin dünyadaki
konumu itibarıyla hem Avrupa, hem
Orta Doğu hem de Afrika ülkelerine olan
yakınlığı ve ulaşım imkanı ile oldukça
iyi bir konumda. Dünya pazarlarında
sektörümüz hem kalitesini hem ürün
çeşitliliğini ispat etti. Dünyanın tüm
pazarlarında Türk malları tercih ediliyor.
Kimya sektörü, Türkiye’nin ihracatında
otomotiv sektöründen sonra ikinci sırada
yer alıyor.
İSTOÇ Ticaret Merkezi hakkında
düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
İSTOÇ Ticaret Merkezi’nin tüm
sektörlere katkısı şüphesiz ki çok büyük.
Yurt dışından gelen müşteriler açısından
İSTOÇ, bir fuar görünümünde. Çünkü
bütün firmalar bir arada yer alıyor.
Türkiye’nin imalatçısından toptancısına
kadar çok geniş bir yelpazede hizmet
verebilen İSTOÇ, Balkanların ve Orta
Doğunun en geniş ve en büyük ticaret
merkezi konumunda.
Türkiye ekonomisinin gidişatını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ekonomisinin, Türk
teşebbüslerinin inanılmaz gayreti ile çok
daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum.
Türk KOBİ’ler, gecesini gündüzüne
katarak, dünyanın en uzak köşelerine
dahi ürünlerini pazarlama gayretinde.
Bu azimle Türk ekonomisinin, dünyada
daha iyi yerlere geleceği kanaatindeyim.
İSTOÇHayat l 18
üye tanıtımı
Ar Plastik Firma Sahibi Gökhan Kılnamaz:
“Sektörde artan yeni marka ve ürünlerle
bölgede lider konuma ulaşacağız”
Plastik ham madde ve plastik ürünler ticareti yapan Ar Plastik firmasını kardeşi Hakan Kılnamaz
ile birlikte işleten Gökhan Kılnamaz, “Büyüyen sektörde marka sayısı giderek artıyor ve bu durum
rekabete olumlu yönde etki ediyor. Her geçen yıl artan yeni marka ve ürünlerle Türk plastik
sektörünün önümüzdeki dönemde bölgede lider konuma ulaşacağını düşünüyoruz” dedi.
50 yılı aşkın bir süredir plastik ham
madde ve plastik ürünler ticareti yapan
Ar Plastik firmasını kardeşi Hakan
Kılnamaz ile birlikte işleten Gökhan
Kılnamaz, aynı zamanda mali müşavirlik
yapıyor. Faaliyet gösterdikleri plastik
sektörünün her geçen yıl büyüdüğüne
de dikkat çeken Kılnamaz, “Plastik
ham madde kullanılarak üretilen
ürünlerin kalitesi ve çeşitliliğinin artması
sektörümüzü canlı tutuyor. Büyüyen
sektörde marka sayısı artıyor ve bu
durum rekabete de olumlu yönde etki
ediyor. Her geçen yıl artan yeni marka
ve ürünlerle Türk plastik sektörünün
önümüzdeki dönemde bölgede lider
konuma ulaşacağını düşünüyoruz”
diyor. Gökhan Kılnamaz ile Ar plastik ve
İSTOÇ’un yanı sıra plastik sektörünün
başarısıyla bugün geldiği noktayı ve
Türkiye ekonomisiyle ilgili öngörülerini
konuştuk.
Kısaca kendinizi ve firmanızı
tanıtabilir misiniz?
1963 yılında babam Mehmet
Kılnamaz’ın kurduğu Ar Plastik, 2005
yılına kadar Tahtakale’de, 2005
yılından bugüne de İSTOÇ’ta faaliyet
gösteren bir aile şirketi. 50 yılı aşkın
süredir plastik ham madde ve plastik
ürünler ticareti yapan firmamız, şu anda
kardeşim Hakan Kılnamaz ve benim
tarafından işletiliyor. 37 yaşındayım.
Marmara Üniversitesi Maliye Bölümü’nü
bitirdikten sonra mali hukuk alanında
yüksek lisansımı tamamladım. Şu anda
ticaret hayatımla birlikte aynı anda mali
müşavirlik mesleğini de yürütüyorum.
2004 yılında evlendim ve iki kızım var.
Avukat olan eşime de yakın zaman
içinde İSTOÇ’ta bir büro açmayı
düşünüyoruz.
Sektörünüzün Türkiye’de
bugün geldiği noktayı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Plastik sektörünün her geçen sene
büyüdüğüne şahit oluyoruz. Plastik
ham madde kullanılarak üretilen
ürünlerin kalitesi ve çeşitliliğinin artması
sektörümüzü canlı tutuyor. Büyüyen
sektörde marka sayısı giderek artıyor ve
bu durum rekabete olumlu yönde etki
ediyor. Her geçen yıl artan yeni marka
ve ürünlerle Türk plastik sektörünün
önümüzdeki dönemde bölgede lider
konuma ulaşacağını düşünüyoruz.
İSTOÇ Ticaret Merkezi ile ilgili
düşüncelerinizi alabilir miyiz?
İSTOÇ, her geçen gün cazibe kazanıyor
ve ticarette daha da önemli bir lokasyon
haline geliyor. Şehir içindeki konumu ve
sektörün önemli firmalarının bu noktada
toplanması İSTOÇ’u vazgeçilmez
kılıyor. Ancak bununla beraber bazı
mimari ve yapısal sorunlar olduğunu;
bu sorunlar çözülürse iş yerlerinin
daha çok kıymetleneceğini ve fiziki
çalışma koşullarının iyileşeceğini
belirtmeden geçmeyelim. İş yerlerinin
arka kısımlarında kalan atıl alanların
dükkanlara katılmasının ve mümkünse
kat yükseltme izni alınmasının İSTOÇ’a
çağ atlatacağı kanaatindeyim.
Önümüzdeki dönem Türkiye
ekonomisiyle ilgili öngörülerinizi
paylaşır mısınız?
Genel kanının aksine ekonominin,
genç nüfus ve yatırıma hevesli aktif
girişimci kesim dinamikleri üzerinde
yükseleceğini ve yakın vadede
herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağını
düşünüyoruz. Türk aile yapısından
gelen bireysel yaşamdan ziyade
toplu yaşama kültürü masrafların
paylaşılması, kazançların birleştirilip
birikim ve yatırıma çevrilmesi gibi
avantajlar sağlıyor. Orta Doğu ve yakın
bölgede ihracatçı konumumuzu da
tekrar eski aktif haline getirebilirsek
ekonominin olumlu yönde ilerleyeceğini
düşünüyoruz.
19 l İSTOÇHayat
üye tanıtımı
Savaş Plastik İhracat Sorumlusu Burak Savaş:
“Tilia markasıyla
50’nin üzerinde ülkeye
ihracat gerçekleştiriyoruz”
“Yurt dışı fuarlar vesilesiyle Tilia olarak yaklaşık 50’nin üzerinde ülkeye
ihracat gerçekleştiriyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi önümüzdeki
dönemde de rakiplerimiz bizi takip ve taklit etmeye devam edecek.
Kataloglarımızın sayfaları, sürekli yeni ürünler ile açılacak.”
Savaş Plastik olarak Tilia markasıyla
1990 yılından bu yana plastik iç ve
dış mekan mobilyaları ürettiklerini ve
üretimlerinin yüzde 50’sini, 50’den
fazla ülkeye ihraç ettiklerini ifade eden
Savaş Plastik İhracat Sorumlusu Burak
Savaş, Tilia markası adı altında yüksek
müşteri memnuniyetini sağlamak
hedefi doğrultusunda tüm hızıyla
faaliyetlerini sürdürdüklerini dile getirdi.
Yerli yabancı birçok müşteriye hizmet
veren İSTOÇ’un, her zaman önemli
merkezlerden biri olduğuna dikkat
çeken Burak Savaş ile firmaları ve
İSTOÇ’un yanı sıra, Türkiye ekonomisi
üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kısaca kendinizi ve firmanızı
tanıtabilir misiniz?
1985 yılında İstanbul’da doğdum.
Yaklaşık yedi senedir aile şirketimizde
ihracat işlemleri ile ilgileniyorum.
Savaş Plastik, Tilia markasıyla 1990
yılından bu yana plastik iç ve dış
mekan mobilyaları üretiyor. Plastik
iç & dış mekan mobilyaları ve plastik
çöp konteynerleri başlıca üretim
faaliyetlerimiz arasında yer alıyor.
Üretimimizin yaklaşık olarak yüzde
50’sini, 50’nin üzerinde ülkeye
ihraç ediyoruz. Firma olarak sahip
olduğumuz belgeler arasında; ISO
9001:2008 Toplam Kalite Sertifikası,
EN 840 Çöp Konteyneri TSE Sertifikası
ve TUV, CATAS, LP FRANCE Contract
Ürünlerimizin Kalite Sertifikası bulunuyor.
Ana hedefimiz, Tilia markası adı altında
kalitemizi de arkamıza alarak yüksek
müşteri memnuniyetini sağlamak. Bu
doğrultuda çalışmalarımıza tüm hızımızla
devam ediyoruz.
Sektörünüzün son dönemdeki
gelişimi hakkında görüşleriniz ne
yönde?
Bu sene 52’nci faaliyet yılı içinde olan
Tilia, 2003’ten bu yana Haramidere’deki
15 bin metrekarelik yeni fabrikasında
faaliyetlerini sürdürüyor. Yurt dışı
fuarlar vesilesiyle Tilia olarak yaklaşık
50’nin üzerinde ülkeye ihracat
gerçekleştiriyoruz. Şimdiye kadar
olduğu gibi önümüzdeki dönemde de
rakiplerimiz bizi takip ve taklit etmeye
devam edecek. Kataloglarımızın
sayfaları, sürekli yeni ürünlerle açılacak.
İSTOÇ Ticaret Merkezi ile ilgili
düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
Hizmete başladığından bu yana mağaza
sahibi olduğumuz için İSTOÇ’taki büyük
gelişimin farkındayız. Yerli yabancı
birçok müşteriye hizmet veren büyük
bir fuar alanı konumunda olan İSTOÇ,
her zaman bizim için önemli
merkezlerden biri oldu.
Türkiye ekonomisi hakkındaki
genel görüşlerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’de özellikle son yıllarda
ekonomik yapısal reformlara büyük
önem veriliyor. Geçtiğimiz dönemde
özelleştirme süreci hızlandırıldı,
kamu maliyesine düzen getirildi,
ayıca mali piyasalardan başlamak
üzere tarım, sosyal güvenlik, enerji
ve iletişim sektörlerinde önemli
reformlar gerçekleştirildi. Reformlar
sayesinde, ekonomik kurumların
altyapısı güçlendirildi, özerk
kurumlar oluşturulması suretiyle
uluslararası piyasalarda meydana
gelebilecek dalgalanmalara
karşı ekonomi daha dayanıklı
hale getirildi. Sermaye piyasaları,
modern çağın anlayışına uygun
şekilde yeniden düzenlendi, çoğu
bürokratik engel ise kaldırıldı ya da
asgarî ölçülere indirildi. Son 10 yılda
Türkiye ekonomisi, Avrupa Birliği’ne
üyelik sürecinin de etkisiyle büyük
bir dönüşüm gerçekleştirdi ve pek
çok alanda yapısal reformlar hayata
geçirildi.
İSTOÇHayat l 20
21 l İSTOÇHayat
Dünyanın
1750
yaşındaki
ilk ticaret
borsa binası
gezi
Aizanoi’de
Aizanoi, Kütahya’nın Çavdarhisar
ilçesinde yapılan kazılarla gün
ışığına çıkarıldı. Kentin ismi,
Zeus’un kızı su perisi Erato
ile Arkadya ulularından Kral
Arkas’ın oğlundan geliyor.
Kültürel yapısıyla sanat çevreleri
tarafından ikinci Efes unvanını
alan Aizanoi’de, dünyanın en
iyi korunmuş Zeus Tapınağı,
dünyanın ilk örneklerinden
stadyum-tiyatro kompleksi ve
dünyanın 1750 yaşındaki ilk
ticaret borsa binası yer alıyor.
İSTOÇHayat l 22
İlk yerleşim izlerinin MÖ 3 bin yılına
kadar geriye gittiği Aizanoi, antik
Frigya’ya bağlı olarak yaşayan
Aizanitislerin ana yerleşim merkezi
olarak biliniyor. Bölge, MS 133’te Roma
İmparatorluğu’nun egemenliğine giriyor.
Roma döneminde tahıl ekimi, şarap ve
yün üretimi sayesinde zenginleşen ve
ünü bölge sınırlarını aşan Aizanoi, en
parlak dönemini MS 2. yüzyılda yaşamış.
Bu dönemde büyük imar faaliyetleri
görmüş ve bugün ortaya çıkarılan yapılar
inşa edilmiş. Efes, Bergama ve Side
gibi kentlerle çağdaş olan Aizanoi’de
Roma döneminde yaklaşık 80 bin kişinin
yaşadığı tahmin ediliyor. Dünyanın ilk
borsa binasının burada inşa edilmesinin
sebebi de çağının en önemli ticaret
merkezlerinden biri olması.
1824 yılında Avrupalı gezginlerce
yeniden keşfedilen kent, 1830-1840’lı
yıllarda incelendi ve tanımlandı. 1926
yılında M. Schede ve D. Krencker
başkanlığında Alman Arkeoloji Enstitüsü
tarafından ilk kazılar yapıldı. Ara verilen
kazı çalışmalarına 1970 yılından bu
yana her yıl sistematik olarak devam
ediliyor. Roma döneminde antik kentte
yaklaşık 80 bin kişinin yaşadığı tahmin
ediliyor. Kalıntılar arasında Anadolu’daki
en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, 15 bin
kişi kapasiteli tiyatro ve tiyatroya bitişik
nizamda yapılmış 13 bin 500 kişilik
stadyum, iki hamam, dünyanın ilk ticaret
borsa binası bulunuyor. Bunun yanı sıra
kentte, sütunlu cadde, Kocaçay üzerinde
ikisi ayakta kalmış beş köprü, iki agora,
gymnasium, Meter Steunene kutsal
alanı, nekropoller, antik bir bent, su
yolları ve kapı yapıları yer alıyor.
Aizanoi’deki borsa, işlev olarak
ticaret borsalarının atalarından…
Günümüz finansal sisteminin en önemli
yapısı olan menkul kıymet borsalarının
tarihi yaklaşık 500 yıl geriye gidiyor.
Dünyadaki ilk modern borsanın
16’ncı yüzyılda Belçika’da kurulduğu
kabul ediliyor. Başka bir görüşse
modern borsanın doğuşunun 17’nci
yüzyılda Hollanda’da (Amsterdam)
gerçekleştiğini savunuyor. Ancak
Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde
yapılan kazılarla gün ışığına çıkarılan
Aizanoi’deki 1750 yıllık borsa binasının
yanında, Avrupa’daki bu borsalar daha
dünkü çocuk gibi kalıyor. Dünyanın ilk
borsası MS 301’de Roma İmparatoru
Diocletianus tarafından bugün
Çavdarhisar olarak anılan Aizanoi’de
kuruluyor. Kentteki borsa, işlev olarak
ticaret borsalarının ilk atalarından.
Ticaret borsaları bulundukları yerlerdeki
mal fiyatlarının serbest rekabet düzeni
içinde tespit ve ilanını üstlenen organize
pazarlar olarak tanımlıyor.
Taş sütunlardaki fiyat listesi
1971 yılında kazısı yapılan Aizanoi borsa
binasının en önemli özelliği, MS 300’de
İmparator Diocletianus’un çıkarttığı bir
kanunun Latince metninin duvarlarında
23 l İSTOÇHayat
gezi
13 bin 500 kişilik
stadyumun
batı yönünde gen
işçe
bir kapısı, girişte
de
sporcuların kaza
ndığı
madalyaların bulu
nduğu
“Şeref Köşesi” ye
r alıyor.
yazılı olması. “Maksimum Fiyat Listesi”
adı verilen bu kanun, Akdeniz civarındaki
Roma topraklarında satışa sunulan mal
ve hizmetler için sabit fiyatlar saptıyor.
Diocletianus’un amacı, sürekli artan
enflasyona karşı, halkın aynı ürünü her
yerde aynı fiyata alabilmesini sağlamak.
Listede, köleden ayakkabıya, asker
ücretinden, bira ve şarap fiyatına, cam
bardaklardan seramiklere, çivilerden
öğretmen maaşlarına her türlü hizmet ve
ürünün fiyatı yer alıyor. Listede, “kuvvetli
bir köle iki eşek fiyatına, bir at ise üç
köle fiyatına, yani 30 bin dinara eşit” gibi
ilginç tarife ve fiyatlar bulunuyor.
planlı olarak inşa edilmiş. Bu tapınağın
en önemli özelliği, altında tonozlarla
örtülü bir başka mekânın olması. Bu,
Anadolu’da Roma döneminde pek
alışılmamış bir uygulama ve bir benzerine
henüz rastlanmamış. Tapınağın önünde
bulunan kadın büstü biçimli akroter,
tapınağın yalnızca Zeus’a adanmış
olmayabileceğini gösterir nitelikte. Son
dönem araştırmaları ise, bu tapınağın
hem Zeus’a hem de Kybele’ye adanmış
olamayacağını ortaya koyuyor. Tapınağın
güney kısmında, büyük bölümü Bizans
döneminde tahrip edilmiş bir odeon
bulunur.
Şehrin ana kutsal alanı, Zeus
Tapınağı
Şehrin ana kutsal alanı olan Zeus
Tapınağı’nın yapımına MS 2. yüzyılın
ikinci çeyreğinde, İmparator Hadrian
döneminde başlanmış. Yapı, 8X15
ölçülerinde 120 adet ion ve dört adet
korinti üslubunda sütunlarla dipteras
Sporcular için “Şeref Köşesi”
Zeus Tapınağı’nın kuzeydoğusunda,
stadyumla aynı doğrultuda iki katlı
olarak inşa edilen tiyatro bulunuyor. 15
bin izleyici kapasiteli tiyatronun sahne
çapı, 56 metre. Yapının duvarlarındaki
yazıtlardan, Zeus Tapınağı ve dört
numaralı Roma köprüsünde adı geçen
Apileius’un bu kompleksin yapımında
da rol oynadığı anlaşılıyor. Tiyatroya
bitişik 220x50 metre ölçülerindeki
Stadyum’un inşası, MS 160’larda
başlamış, MS 250’lere kadar da
sürmüş. 13 bin 500 kişilik stadyumun
batı yönünde genişçe bir kapısı, girişte
de sporcuların kazandığı madalyaların
bulunduğu “Şeref Köşesi” yer alıyor.
Stadyum ile tiyatroyu ayıran mermer
kaplı duvarın her iki yüzü av sahnesi
betimlemeleriyle süslü.
Borsa binasına kuzeydoğudan bitişik
dükkân ve galerilerin sıralandığı sütunlu
yol, borsadan geçip bir köprüyle Zeus
Tapınağı’na oradan Kybele Kutsal
Alanı’na kadar uzanıyor. Buraya,
Sütunlu Cadde adı veriliyor. Cadde’nin
yapımında bir deprem sonucu yıkılan
Artemis Tapınağı’nın da mimari
elemanları kullanılarak, çok sayıda
heykel ve kapıyla süslenmiş. Kentte
bulunan Antik Köprüler, Penkalas
denilen Kocaçay’ın üzerinde yer
alıyor. Antik çağda iki yakayı birbirine
bağlayan beş köprü bulunuyor.
Bunlardan birisi yayalar için yapılmış
olan ahşap bir köprü, diğer dördü ise
kemerli taş köprülerdir. Günümüze ise
bunlardan sadece iki tanesi ulaşmıştır.
İSTOÇHayat l 24
Balkanların
büyülü sesi
Suzan Kardeş
ünlü söyleşisi
Her şeyin temelinde
çok çalışmak var
Çalışmanın kendisi için çok önemli olduğunu söyleyen Suzan Kardeş, “Mesela hayal
kurmaktan korkuyor insanlar. Halbuki hayalini kur, sonra o hayalinin gerçekleşmesi
için çalış. Basit bir yol. Her şeyin temelinde çok çalışmak var” diyor.
Makyaj sanatçısı, sinema ve reklam
filmlerinin vazgeçilmezi, BKM
tiplemelerinin mimarı, birçok sanatçının
en güvendiği, Sezen Aksu’nun deyişiyle
sesi toprağın altından gelen Balkan
şarkılarına can katan müthiş bir ses…
Kosova’da başlayan, göçebe ruhuyla yol
bulan bir hikâyeye sahip Suzan Kardeş,
şarkı söylemenin kendisine verilmiş en
büyük hediye olduğunun altını çiziyor.
Makyöz, müzisyenlik, oyunculuk,
yemek tarifleri... Gerçekte Suzan
Kardeş kendini hangi kulvarda
görüyor ve hangisinde başarılı
olduğunu düşünüyor?
25 l İSTOÇHayat
Asıl mesleğim makyözlük olduğu için
o konuda hiç mütevazı olamayacağım.
Aşçı değilim fakat 14 yıl boyunca
restoranım vardı. Yemek kitabını kız
kardeşimle birlikte yaptık. Çok iddialı
değiliz aslında. Çünkü biz kendi
bildiğimiz şeyleri, özellikle Balkan
mutfağını ön planda tutmaya çalıştık.
Yemek kitabının ikincisi, albümlerin
ise yedincisi yolda. Şarkı söylemenin
de bana verilmiş bir hediye olduğunu
düşünüyorum. Oyunculuk dersen,
sinemanın içinde olmamdan dolayı
bana güvendikleri için verilen rollerin
üstesinden gelmeye çalışıyorum. Yeni
sezonda yeni filmler var. İki filmde
oynayacağım. Ama gerçekten en
çok sevdiğim Suzan olmak aslında.
Yani her yerden bir parça. Çünkü ben
tek başına bir şey düşünemiyorum
hayatımda. O yüzden de dağınık
bir Suzanım, dağınık Suzan olarak
yaşayacağım.
Samimi sanatçıların azaldığı bu
dönemde kendinizi korumayı nasıl
başarıyorsunuz ?
Öncelikle beni samimi bulduğunuz
için teşekkür ederim. Evet böyle şeyler
duyuyorum. Hoşuma gidiyor açıkçası,
zaten başka türlüsü de bana yakışmaz.
Çünkü hep sanat camiasının
kulislerinde ve arka tarafında olan
biriydim. Dolayısıyla seyircininin
önüne çıkan sanatçı ve arkada onu
hazırlayanlarla iç içe olunca, başka
türlü olmamak gerekiyor bana göre. O
yüzden de sevildiğimi hissediyorum.
Sevildiğimi hissedince, kendimi
daha da şımartıyorum o yüzden de
rahatım. Samimiyet, rahatlığın verdiği
bir duygu olabilir.
Makyözlükte herkesin gerçek
yüzünü görüyorsunuz aslında.
Bu bir avantaj mıdır? Bize,
gördüğümüz ve sevdiğimiz Suzan
Kardeş’i mi gösteriyorsunuz yoksa
bir makyaj hilesi var mı?
Biz aslında var olanı ortaya çıkarmaya
uğraşıyoruz, fazla bir şey yapmıyoruz.
Eğer bir tipleme ve plastik makyaj
yapmıyorsak, sizin gördüğünüzü ben
de görüyorum. Benim için çalıştığım
oyuncular, şarkıcılar hiçbir zaman
değişmediler. Hepsini nasıl tanıdıysam,
seyirciye karşı da öyleler. Tabii ki onlarla
yakın olmak büyük bir avantaj. Çünkü
yarattıkları her şeyin içinde bir zerre
oluyorsun. Aldığı alkışta bir payın var,
sanatçı sahneye çıkınca sana teşekkür
ediyor. Dolayısıyla sen de o yaratılan
İSTOÇHayat l 26
ünlü söyleşisi
Hayatım boyunca hep bu şekilde
olmuştur. Tiyatroculardan çok şey
öğrendim. Mankenlerden çok şey
öğrendim. Şarkıcılardan çok şey
öğrendim. Oyuncudan, yönetmenden,
ışıkçıdan, kameramandan, çaycıdan,
set görevlisinden, figürasyondan,
herkesten bir şey öğrendim. O yüzden
de örnek alacağım çok insan var. Ama
ben, örnek almak yerine herkesten bir
şey öğrenerek yaşıyorum. Madonna
olmak veya Sezen Aksu olmak
istiyorum diyemem. Hayatta herkes
bir tane. Atatürk bir tane, Sezen Aksu
bir tane, Tolga Çevik, Yılmaz Erdoğan,
Demet Akbağ, Ayşegül Aldinç bir tane,
bunlardan başka yok. Birine benzemek
derken; kimse Safiye Ayla, Müzeyyen
Senar, Zeki Müren olamaz. Sen kendin
olmaya bakacaksın, esas lezzetli olan
şey de bence o.
Pek çok dalda başarılı bir kadın var
karşımızda. Sizce Türkiye, kişinin
istediği işi yapması için uygun bir
ülke mi?
Benim için çalışmak çok önemli.
Mesela hayal kurmaktan korkuyor
insanlar. Halbuki hayalini kur, sonra o
hayalinin gerçekleşmesi için çalış. Basit
bir yol. Yurt dışında herhangi bir yere
de gitsen istediğini yapamayabilirsin.
Her şeyin temelinde çok çalışmak var.
Bir de yürürken birilerine çarparak
yürümek de gerekli, tabii bu kaba kuvvet
anlamına gelmiyor. O çarpmalar sana
geri dönüyor. Evde oturarak kimseyi
tanıyamazsın ve bir şey yapamazsın. Bir
bakkala bile üç kere gitsen, apartmana
üç kere beş kere girip çıksan bir şekilde
insanlarla karşılaşırsın; maksat, hareketli
ve hayatın içinde olmak.
şeyin içinde var olmanın keyfini
yaşıyorsun. Ben de aynı gördüğünüz
gibi biriyim. Benim de bir makyaj hilem
var, kırmızı rujum. Rujum olmayınca
kendimi gerçekten yorgun ve bitkin
hissediyorum.
Tecrübeniz kesinlikle tartışılmaz.
Ama her insanın etkilendiği ve
kendine model aldığı birileri vardır.
Suzan Kardeş’in örnek aldığı birileri
var mı acaba ?
Her insan bana bir şey öğretiyor.
Kendinize güvenir misiniz ?
Çok güvenirim, özellikle yapabileceğim
şeyler konusunda… Ama hangi konuda
güvenmek... Mesela çalışma gücüme
güvenirim ama enerjin seni de bir
yere kadar götürür. Bilgime güvenirim
27 l İSTOÇHayat
ama ben bilim adamı değilim. Kendi
bildiğim konularla ilgili kendime güvenim
tam. Her ortama da uyarım. Zaten
meyhaneciyim. Uymamak elde değil.
Bu kadar işin içinde
bölünüyorsunuz. İnsanlarla
ilişkinizin zedelendiği veya size
olumsuz döndüğü zamanlar oldu
mu?
Tabii ki çok çalışmanın eksik bıraktığı
şeyler var. Mesela çocuğunla daha
fazla zaman geçiremiyorsun ama
bir gün geliyor seni anlıyor. Ailen ile
fazla olamıyorsun ama onlar da seni
anlıyor. Bir süre sonra bakıyorsun ki
seni anlayan insanlara ihtiyacın var.
Çünkü sen bir işkoliksen, karşındaki
insanlar da anlayış göstermek zorunda
kalıyor. Ben hâlâ yapacağım çok şey var
zannediyorum ama ömür o kadarına izin
verir mi bilemiyorum.
Baba mesleği olan meyhanecilikten
caz bara uzanan bir geçmişiniz
var. Biraz o günlerden bahsedebilir
misiniz?
Ben bir kaza geçirdim, bir gözümü
kaybetme ihtimalim vardı. O zaman
kendi kendime, “Benden kör makyöz
olmaz ama kör meyhaneci olur”
deyip kendime meyhane açmıştım.
Üç katlıydı. Meyhanenin bir katını caz
kulübü yapmaya karar verdim ama
öyle bir altyapım fazla yoktu. Çok
sevdiğim, kendi mesleklerinde de
çok önemli kişiler olan Emel Demirel
ve Ayşe Gencer’i çağırdım ve böyle
bir fikrim var benimle beraber olur
musunuz diye sordum. Kulübün ismini
de Jaz Room olarak onlar koydu. Bir
hayalimi gerçekleştirdim aslında. Çünkü
gerçekten de kolay kolay yapılacak
bir şey değildi. Kendimize küçük bir
sahne yaptık. Kızımın piyanosu da
ana enstrümanımızdı. Bir yıl sonra ise
kapatmaya karar verdiğim için ömrü kısa
oldu. Meyhanemi kapattığıma üzülürüm
fakat Jazz Room’u kapattığım için de
ayrı üzülüyorum. Umarım bir gün tekrar
açarım.
Baktığımız zaman karşımızda kale
gibi bir kadın var. Bu güzel kadının
özlem duyduğu bir şeyler var mı?
Birçok şeye özlem duyuyorum…
Zaman senden önce koşuyor ve sen
yetişemiyorsun, geri de dönemiyorsun
maalesef. Hayatımda geri dönmek
istediğim bazı noktalar var. 20 yıl geriye
gitmek isterim mesela ama şu anki
halimden de memnunum.
Ailenizden bahseder misiniz biraz?
Biz beş kardeştik. İkisini kaybettik,
şimdi bir kız kardeşim ve bir ağabeyim
var. Göç eden bir aile olarak bir arada
yaşamayı seven bir aileydik, hiçbir
“Makyözlük
konusunda
mütevazı olamay
acağım.”
zaman birbirimizden
kopmadık. Başka bir ülkede yaşamanın
sıkıntılarını biz de yaşadık. Azınlık
olduğumuz bir ülkede yaşadık. Kendi
ana yurdumuza döndük. Tabii ki hayal
kırıklıkları oldu ama bilemezsin ki
hayat seni nereye savurur. Her şeyden
memnun olmak lazım aslında.
Bu denli yoğunluğa ciddi bir disiplin
gerekir, bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Zorlandığınız oluyor mu?
Aslına bakarsanız kendimi pek disiplinli
bulmam. Örneğin, spor yapmam.
Ben, görev adamıyım, bana verilen
görevi yapmayı severim, bundan asla
gocunmam. Bana gösterilen hedefi elde
edene kadar şartları zorlar ve yaparım. O
gün ne yapmam gerekiyorsa yapmaya
çalışırım. Bazen de hiç olmayacak
kadar tembelleşirim. Disipline gelecek
olursak, maalesef tam anlamıyla disiplinli
olamadım hiç. Keşke olabilseydim. Bir
de disiplinli olmak yalnız başına olan bir
şey değildir. Biraz ekip işi ve organize
olmakla ilgili bir şey.
İSTOÇHayat l 28
centilmen
“Türk erkeklerinin
tarzında cesaret eksik”
Niyazi Erdoğan, “Her ne kadar markalar ve tasarımcılar farklı
alternatifler sunsa da kalıplaşmış renk ve kesimlerin dışına
çıkabilen erkek sayısı çok az” diyor.
İ
stanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü
bitiren Niyazi Erdoğan, bir süre
profesyonel olarak mimarlık
yaptıktan sonra moda sektörüne
geçiş yollarını araştırmış. 2003 yılında,
Genç Moda Tasarımcıları Yarışması ile
profesyonel anlamda moda dünyasına
giriş yapmış. Doğduğu toprakların ilham
vermesi konusunda şanslı olduğunu
belirten yaratıcı tasarımcı, genellikle
tasarımlarında lider erkeklerden ilham
aldığını vurguluyor. Niyazi Erdoğan,
bir erkeğin gardırobundaki en garanti
parçaların siyah ceket, beyaz gömlek,
beyaz t-shirt, az taşlanmış jean pantolon
ve mokasen ayakkabılar olduğunu
söylüyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1978 yılında Mersin Tarsus’da doğdum.
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi Mimarlık Bölümü’nün ardından
Mimarlık Tarihi Yüksek Lisans Programını
tamamladım. 2006 yılında kendi tasarım
ofisim olan Nesing Design Factory’i
kurarak, iç piyasa markalarına ve
üreticilere danışmanlık vermeye başladım.
2009 yılında kendi adımlarımla kurduğum
“İmza” markamla erkek koleksiyonları
hazırlayarak, moda severlerin
beğenisine sundum. 11 sezondur
erkek koleksiyonları hazırlayarak, moda
haftalarına ve uluslararası fuarlara
29 l İSTOÇHayat
katılıyorum. Pitti Uomo-Floransa ve
Tranoi-Paris katıldığım fuarlardan
bazıları… En son 2015 Sonbahar/Kış
koleksiyonumu MBFWI kapsamında
düzenlediğim defileyle tanıttım.
Markanızın karakterini tanımlar
mısınız?
Erkekler için; lider, mimari, çağdaş ve
geleneklere bağlı.
Tasarımlarınız nasıl erkeklere hitap
ediyor?
Markanın karakterini yansıtan erkekler
tercih ediyor. Çalıştığı sektör ne olursa
olsun, yaratıcı bir duruşu olan lider
erkeklerin tercihi. Genelde genç ve stilini
kendi yöneten erkeklerin giymekten
keyif aldığı bir markayım.
Mercedes Benz Fashion
Week İstanbul’u nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Moda haftamızın uluslararası platformda
daha kuvvetli hale gelebilmesi için IMG
ile birlikte yapılan yenilikleri sonuna
kadar destekliyorum. Organizasyonel
bazı hataların gün geçtikçe daha
iyiye gideceğine inanıyorum. Haftanın
takviminin çok geç açıklanması, yaşanan
ufak tefek teknik aksaklıklar ve tarihin
dünya moda takvimine göre geç olması
gibi konular, ilerleyen organizasyonlarda
Koleksiyonunuzdan bahseder
misiniz?
2015 Sonbahar/Kış koleksiyonumun
ilham kaynağı Türkiye’nin yetiştirdiği
önemli isimlerinden birisi İlhan Koman
ve onun sonsuzluk heykeli… İlham
Koman’ın tasarım anlayışına çok
yakın bir anlayışım var. Benim için
de form her zaman fonksiyonu takip
ediyor. Yaptığı eserlerde çok derin bir
araştırma ve matematik altyapısı var.
Siyah, lacivert, kahverengi ve yeşilden
oluşan dört ana renk grubu üzerinde
hareket ediyorum. Çok ince mikron
yün kumaşların yanı sıra, denim ve
yıkamalı pamuklu kaliteler kullandım.
Teknolojik kumaşlar ise her sezon ki
spor dokunuşu yansıtıyor.
Tasarım sürecinde nelerden ilham
aldınız?
Hayatın kendisi benim için ilham
kaynağı… Zaten bu topraklarda
yaşayıp ilham sıkıntısı çekmek gibi bir
sorunumuz olamaz. Bu anlamda çok
şanslıyız. Doğduğum topraklar, bu
topraklarda yaşamış medeniyetler, ilham
kaynağımın temelini oluşturuyor. Bir de
alanında devrim yapmış önemli lider
erkeklerden de ilham alıyorum.
Türk erkeklerinin tarzlarını nasıl
buluyorsunuz?
Aslında sektöre baktığımız zaman erkek
modasının tarihsel geçmişi daha eski…
Ama günümüze geldiğinde kendi stil
anlayışından uzak bir sektörle karşı
karşıyayız. Tabii bunda giyim kuşam
kodlarımızın çok yakın tarihteki ani
değişiminin de etkisi var. Kumaş ve
kalitenin çok yüksek olmasının yanında
cesaretin çok büyük eksiklik olduğunu
söyleyebilirim.
“İlham kaynağım
ı,
doğduğum topra
klar
ve bu topraklarda
yaşamış medeniy
etler
oluşturuyor.
Bir de alanında d
evrim
yapmış önemli lid
er
erkeklerden de il
ham
alıyorum.”
Artık erkek modası çok cesur,
belli bir renk skalası ve çizgisine
hakim değil. Bu değişimi neye
bağlıyorsunuz?
Moda sektöründeki markaların farklı
arayışlarına bağlayabiliriz. Ama özellikle
ülkemizdeki erkeklere baktığımız zaman
tutucu tavrın hâlâ hakim olduğunu
görebiliriz. Her ne kadar markalar ve
tasarımcılar farklı alternatifler sunsalar
da kalıplaşmış renk ve kesimlerin dışına
çıkabilen erkek sayısı çok az…
2015 trendlerinden bahseder
misiniz?
2015 yazı benim için denimin yükselişte
olduğu bir yaz olacak. Özellikle
indigonun her tonunun hissedildiği bir
yaz… Aktif spor giysilerindeki malzeme
ve detayların gündelik yaşama geçtiği,
parlak renklerin detaylarda yoğunlaştığı
bir yaz bizi bekliyor… Sneakerlar ve
sırt çantaları da en önemli tamamlayıcı
aksesuarlar olacak.
Hayata geçirmeyi hedeflediğiniz
projeleriniz var mı?
Markamı uluslararası platforma taşımak
en büyük hedefim. Bunun için yurt dışı
fuarlarına katılıyorum ancak satış ağımızı
genişletmek için yurt dışında düzenlenen
moda haftalarına katılmayı planlıyorum.
centilmen
Moda dünyasıyla tanışmanız ne
zaman ve nasıl başladı?
2003 yılında İstanbul Tekstil Ve
Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri’nin
(İTKİB) düzenlediği Genç Moda
Tasarımcıları Yarışması, profesyonel
anlamda moda sektörüyle tanışmama
vesile oldu. Mimarlık eğitimimden sonra
bir süre profesyonel olarak mimarlık
yaptım ve moda sektörüne geçiş yollarını
araştırdım. Hatta bu alanda eğitim
almak için Parsons School Of DesignParis’in yaz üniversitesine bile katıldım.
Yarışmadan sonra iş teklifleri gelmeye
başladı ve ben kendime en uygununu
seçerek sektöre adım atmış oldum.
iyileştirilirse sektör için çok daha faydalı
bir hale geleceğini düşünüyorum.
Senede iki hafta değil, 365 güne
yayılmış ve İstanbul’u bir moda şehri
yapan farklı organizasyonlar da IMG’den
en büyük beklentim…
İSTOÇHayat l 30
MEGAMAN’dan cep
telefonuyla aydınlatma
kontrolü
Lenovo’dan
projektör devrimi
Yenilikçi, çevreci ve enerji tasarruflu ampullerin öncü
tasarımcısı ve üreticisi MEGAMAN, 9. Uluslararası
İstanbul Light 2015 Aydınlatma Fuar’ında son teknoloji
ürünlerini tanıttı. Türkiye distribütörlüğünü Duyulmuş
AŞ’nin yaptığı markanın fuarda en çok dikkat çeken
ürünü, cep telefonlarının bluethooth özelliğiyle uyumlu
çalışan INGENIUM akıllı aydınlatma teknololojisine sahip
LED ampuller oldu. Son derece basit ve kullanışlı bu akıllı
ampuller sayesinde oturduğunuz yerden ışığı açmak,
kapatmak, ışık şiddetini ayarlamak ve farklı aydınlatma
senaryoları yapabilmek mümkün. Ayrıca ampulü en
düşükten tam parlaklığa kadar açmak üzere önceden
zaman ayarı yapmak ve aydınlatma cihazlarını her oda için
ayrı kontrol etmek ve programlama yapmak da sadece cep
telefonunuza indireceğiniz basit bir uygulama sayesinde
mümkün olabiliyor. Daha detaylı bilgi için www.megaman.
cc ve www.ingenium.cc sitelerini ziyaret edebilirsiniz.
Hantal boyutları nedeniyle ofis kullanımıyla
sınırlı kalan projektörleri küçültüp cep
boyuna getiren Lenovo, hayatımıza
projektörün kolaylığını ve eğlencesini katıyor.
Lenovo’nun ürün portföyüne kattığı dünyanın
ilk projektörlü tableti ve cep projektörü,
eğlenceyi paylaşmayı sevenleri dev
ekranlarda buluşturuyor. Yoga Tablet 2 Pro,
geniş ekranı ve benzersiz ses kalitesi sunan
hoparlörüyle dünyanın en iyi “ev eğlence
tableti” olarak iddiasının da hakkını veriyor.
13 inç’lik ekranıyla dikkat çeken Lenovo
Yoga Tablet 2 Pro, QHD görüntü kalitesiyle
gerçeğe yakın bir görsel deneyim sunuyor.
Görüntüyü istediğiniz alana 50 inç’e kadar
yansıtabilen Pico projektörü ile tabletten film
izleme keyfine bambaşka bir boyut katan
ürün, geliştirilmiş ses sistemiyle de dikkat
çekiyor.
31 l İSTOÇHayat
Toshiba KIRA,
Ultrabook serisini
yeniden tanımlıyor
TNB Bilgisayar ve Görüntü Sistemleri AŞ, yeni KIRATM
modeliyle genişletilmiş ve geliştirilmiş premium UltrabookTM
serisini tanıttı. Bir dizi yeni özelliğe sahip 33.8 santimetre
(13.3”) ekranlı KIRATM modeli en üstün Ultrabook™ olarak
hem kişisel hem de iş amaçlı kullanım için performansı ileri
boyuta taşıyor. Avrupa’da ilk kez, detay netliğiyle PixelPureTM
(2560x1440) dokunmatik ekran ve yansıma yapmayan yeni
Full HD (1920 x1080) ekran seçenekleri dahil olmak üzere
farklı konfigürasyonlara sahip KIRATM pazara sunuldu. İnce
ve seçkin tasarımın ve inanılmaz performansın ideal birleşimini
sunarak, kullanıcıların bir Ultrabook™ cihazdan beklentilerini
yeniden tanımlıyor. Toshiba’nın KIRATM modeli, üstün
performans ve nefes kesen görüntüler sunan yeni beşinci
nesil Intel® CoreTM işlemcilere sahip. Beşinci nesile kadar
Intel® Core™ i7 işlemcileri performansı artırırken, daha az güç
harcayarak daha uzun pil ömrü sağlıyor. Full HD versiyonunda
sürekli kullanımda 13 saate kadar ve PixelPureTM modelinde
10 saat 45 dakikaya kadar olağanüstü kullanım süresi
sayesinde kullanıcılar, güç kaynaklarından uzaktayken,
çalışmayı veya oyun oynamayı sürdürebildiklerinden uzun
süreli uçuşlarda, seyahat sırasında veya ofis dışı çalışmada
mükemmel çözüm sağlıyor. Geliştirilmiş performansın yanı
sıra, tüy kadar hafif, yalnızca 1.10 kilogram olan KIRATM
taşınabilirliği daha ileriye taşıyor.
Kingston’dan
iş dünyası için 960
GB kapasiteli SSD
Dünyanın lider bağımsız bellek üreticisi Kingston
Technology’nin flash bellek şirketi olan Kingston Digital
Inc., 960 GB’lık kapasitesiyle sabit disklerin yerini
rahatlıkla alabilecek KC310 SSD (Solid State Disk)
modelini duyurdu. Dört çekirdekli, sekiz kanallı Phison
PS3110-S10 kontrolcüsüne sahip olan KC310 emsalsiz
SATA 3.0 performansıyla çok yüksek okuma ve yazma
hızları sunuyor. Giriş seviyesi sunucular ve veri merkezleri
için çok uygun bir çözüm olan KC310 daha geniş kapasite
ve yüksek performans taleplerini fazlasıyla karşılıyor.
Hız ve kapasitenin yanında veri güvenliğini de atlamayan
Kingston KC310 ile Advanced SmartECC ve Flash hata
kodu düzeltme özellikleri ile uçtan uca veri koruması
sağlıyor. KC310, Kingston’ın iş dünyası için geliştirdiği
KC300 serisi içinde yer alıyor. 60GB ile 480 KC300
serisinde yer alan SSD modelleri TCG Opal 2.0, IEEE 1667
ve Microsoft eDrive desteğiyle dikkat çekiyor.
İSTOÇHayat l 32
a
d
n
ı
y
a
n
a
z
a
m
“R a
”
n
ı
y
a
m
k
a
r
ı
b
usuz
slenme
Ramazan’da be
s
u
z
u
n
u
d
u
c
vü
Ramazan ayında açlığa kıyasla susuzluğa daha az direnci olan vücudu bu
dönemde susuz bırakmamanın önemine değinen Sağlıklı Beslenme Uzmanı
Diyetisyen Canan Aksoy, oruçlu kalınan süre boyunca vücudun beslenme
alışkanlıkları değişeceği için, iftar ve imsak arasındaki sürede vücuda su
takviyesinin etkili ve bilinçli yapılmasının hayati önem taşıdığını söyledi.
İftar ve sahurda alınan sıvıların
yüksek şeker, gaz ve yüksek kafein
içermemesine özellikle dikkat edilmesi
gerektiğini belirten Canan Aksoy, “İftar
sofrasına oturulduğunda mutlaka
önceliğin su olmasına özen gösterilmeli.
Sonrasında vücudun elektrolit dengesini
sağlayabilmesi için açık çay, bitki çayları,
ayran, kefir, maden suyu, az şekerli hoşaf
ya da komposto tercih edilmeli“ dedi.
Su tüketimini cazip kılın
Canan Aksoy, gerek iftar sofrasında
gerekse iftardan sonra sıvı tüketimini
daha cazip hale getirmenin kişide
ekstra sıvı tüketim isteği doğuracağını
ifade ederek, “Sofranızda görünür
bir yere koyacağınız sürahinizin içine
ekleyeceğiniz, ikiye bölünmüş dört-beş
çilek, çubuk tarçın ve birkaç dal taze
nanenin etkisini göreceksiniz. İftardan
sonra içilecek ev yapımı limonata da su
ve şeker ihtiyacınızı karşılayacak“ diye
konuştu.
Canan Aksoy, iftar ve sahurda dikkat
edilmesi gerekenlerle ilgili olarak şu
bilgileri verdi:
İftarda nelere dikkat etmeli?
• Oda sıcaklığında bir bardak suyla oruç
•
•
•
•
•
açmak, gün boyu kaybedilen sıvının
karşılanması için önemli bir adım
olur.
İftariyeliklere devam ederken beyaz
peynir ve kaşar, birkaç tane zeytinle
tam buğday ya da çavdar ekmeği,
gün boyunca düşmüş olan kan
şekerinizi de dengeler.
Ana yemeğe geçmeden önce
vereceğiniz 10-15 dakikalık bir
ara, gün boyunca durmuş olan
ve tüm yıl boyunca buna alışık
olmayan sindirim sisteminizin doğru
çalışmasına yardım eder.
Ana yemek olarak az yağlı etli sebze
yemekleri, ızgara ya da fırında
pişmiş tavuk ve balık yemekleri veya
kurubaklagil doğru seçim olur.
Havaların sıcak olması sebebiyle
tercih edilecek zeytinyağlı sebze
yemekleri ise vücudun posa ihtiyacını
karşılar.
Kalsiyum ve protein ihtiyacınız için ise
sofranızda kesinlikle bulundurmanız
gereken besinler; cacık, haydari,
yoğurtlu salata ve ayran olmalı.
Sahurda nelere dikkat etmeli?
• Mutlaka sahura kalkılmalı. 16 saat
aç ve susuz kalacak vücudunuz,
33 l İSTOÇHayat
•
•
•
Doğru bilinen yanlışlar
• Önce su içerek iştahımı
kapatmayayım.
Orucunuzu açarken öncelikle su
için, uzun saatler susuz kalmış
bünye için en sağlıklısı su içmektir.
• Sahura kalkmasam da olur.
Mutlaka sahura kalkılmalı. Çünkü
sahura kalktığınızda 16 saat kadar
süre oruç tutarken, geceden yiyip
yattığınızda bu süre 20-22 saate
kadar çıkabiliyor.
• Hemen karnımı doyurayım.
Orucunuzu suyla açtınız, arkasından
bir çorba veya biraz iftariyelik yiyip,
10-15 dakika kadar ara vermek,
sindirim sistemi aygıtlarının ve
hormon ve enzimlerin düzene
girmesini sağlar.
• İftardan sonra hemen çay içeyim.
Çayın içinde kafein benzeri bir
madde olan tein bulunur. Kafein ve
tein vücuttan su atımını hızlandırır,
çay da kahve de su kaybının yerine
konmasını sağlamaz. O yüzden
mutlaka su içilmelidir.
Doğru bilinen
yanlışlarla oru
cu
zorlaştırmayın
,
iftar ve sahurd
a
su tüketimine
önem verin!
Ramazan’da beslenme
•
geceden yiyip yattığınızda 20-22
saat kadar aç ve susuz kalacağı için
vücut direnciniz fazlasıyla düşer.
Sahurda kahvaltılık tercih edenler,
az yağlı peynir ya da lor peyniri
tüketmeli. Bu vücuda, protein ve su
sağlar.
Sahurda yemek yiyecekler için,
ızgara veya söğüş et, tavuk, yanında
zeytinyağlı yemekler, yağsız yoğurt,
tam tane ekmekleri, mevsim
meyveleri doğru tercihtir.
Sahurda mutlaka bol sıvı tüketimi
olmalı.
Yemeğinizi yedikten hemen sonra
yatmayın. Sindirimin bitmesi için
vücudunuza biraz zaman tanıyın.
İSTOÇHayat l 34
spor
Sporda
hedef
koymak
Naz Aydemir Akyol
çok önemli
Voleybolcu olmak isteyen gençlerin
çok çalışmaları gerektiğini söyleyen
voleybolun altın kızı Naz Aydemir Akyol,
gençlerin bunu yaparken eğitimlerini
aksatmamaları gerektiğine de vurgu
yapıyor. Sporda hedef koymanın
önemine de değinen Akyol, kısa ve
uzun vadeli hedefler koyarak, gençlerin
kendilerine bir gelecek planı yapmaya
başlamaları önerisinde bulunuyor.
Vakıfbank Voleybol Takımı’nın ve Türkiye Milli Voleybol
takımımızın başarılı oyuncusu Naz Aydemir Akyol, ailesinin
arkadaş çevresi sayesinde voleybola başlamış. “Sporcu
olmasaydım pedagog olurdum” diyen başarılı voleybolcu,
“Şu an en çok lisanslı oyuncu voleybolda var. Alt yapılarda,
milli takımlarda alınan başarılar da oldukça tatmin edici”
diyor.
Sporcu bir ailenin kızısınız. Ailenizin voleybolcu
olmaya karar vermenizde nasıl bir etkisi oldu?
Ailemin arkadaş çevresi sayesinde, aslında farkında
olmadan kendimi spor salonunda buldum. Her ne kadar
35 l İSTOÇHayat
başlarda sürekli sorulan “ne zaman
voleybola başlıyorsun?” sorularından
bıkıp voleybol oynamayacağımı
söylesem de, süreç voleybolcu olmamla
noktalandı.
Voleybola dair hatırladığınız en eski
anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Sanırım dört ya da beş yaşındaydım.
Annem ve arkadaşları kendi aralarında
eğlencesine maç yapıyorlardı ve
iki top vardı. Biri inik, diğeri normal
oynayacakları toptu. Elimden
oynayacakları topu alabilmek için
verdikleri vaatleri hâlâ hatırlıyorum.
Voleybolcu olmasaydınız, hangi
mesleği yapmak isterdiniz, neden?
Sanırım pedagog olurdum. Çünkü
hem çocukları çok seviyorum hem de
psikolojiye büyük bir ilgim var.
Türkiye’de voleybol altyapısı
hakkında ne düşünüyorsunuz?
A takımlar seviyesinde başarılar
geldikçe, aileler çocuklarını daha fazla
voleybola yönlendirmeye başladı. Şu
an Türkiye’de en çok lisanslı sporcu
voleybolda var. Altyapılarda milli
takımlarda alınan başarılar da oldukça
tatmin edici. Ancak altyapının başarısını;
bence kazanılan şampiyonluklarla değil,
A takıma monte edilebilecek oyuncu
yetiştirilebilmesiyle ölçmek gerekiyor. Bu
açıdan bakılırsa daha çok çalışmamız
lazım...
Spor kariyerinizde dönüm noktası
olarak değerlendirebileceğiniz
bir olay var mı?
15 yaşımdayken Eczacıbaşı A
Takımı’nda ilk altıda oynamaya
başlamam.
Sizi rol model olarak gören
ve sizin yolunuzdan gitmek isteyen
genç voleybolculara tavsiyeleriniz
neler?
Çok çalışsınlar, istesinler ve eğitimlerini
aksatmasınlar. Bir de sporculukta
kendine hedef koymak çok önemli.
Kısa ve uzun vadeli hedefler koyarak
kendilerine bir gelecek planı yapmaya
başlasınlar.
Sporcular, saha içinde totemleri
ve ilginç alışkanlıklarıyla da bilinir.
Bir toteminiz veya uğurlu bir
eşyanız var mı?
Eskiden çok vardı ancak şimdi
saçlarımı topuz yapmamın dışında
başka bir uğurum yok. Sadece,
değişmez rutinim olarak, maçlardan
önce annem, babam ve eşimle
konuşurum.
İSTOÇHayat l 36
spor
“Her gördüğüm
ya da
her moda olan
şeyi almam,
zamansız parçaları
almayı tercih
ediyorum.”
37 l İSTOÇHayat
Voleybol kariyeriniz boyunca
en unutamadığınız anı bizimle
paylaşır mısınız?
15 yaşımdayken yaşadığım ilk A takım
şampiyonluğum her zaman ilk günkü
gibi aklımda taze kalacak.
Yoğun ve disiplinli bir temponuz var.
Günün stresini ve yorgunluğunu
nasıl atıyorsunuz?
Bu aralar kendimi, ne yazık ki
sadece ufak tefek şeyler alarak
rahatlatabiliyorum.
Kariyerinizde bundan sonraki
hedefleriniz neler?
Kulüpte her sene hedefler yenilenip,
tekrardan aynı hedefler için çalışmaya
başlanıyor. Milli takımlarda ise
önümüzdeki Avrupa Şampiyonası’nda
kürsü ve Rio 2016’ya katılmak.
Saha dışında Naz Aydemir
Akyol nasıl biridir, neler
yapar?
Saha dışında Naz, fırsat
bulduğunda bol bol uyur,
deniz kenarına gider ve bol
bol gezer. Karakter olarak,
saha içi ve saha dışı olarak pek
bir farkım yok.
Sporun diğer dallarıyla aranız
nasıl?
Oldukça iyi. Spor karşılaşmalarını
izlemekten ve takip etmekten büyük
keyif alıyorum.
Eşiniz de sizin gibi bir sporcu. Bu
ortak noktanın, ilişkinize yansıyan
negatif ve pozitif yanları neler?
Negatif tek yanı sanırım az
görüşebiliyor oluşumuz. Onun
dışında birbirimizi anlayabiliyoruz.
Stresli dönemlerde birbirimizin ne
yaşadığını biliyoruz. Maçlar sonrası
paylaştığınız şeyleri karşınızdakinin
gerçekten anlayabiliyor olduğunu
bilmek güzel.
Beş yıl sonra kendinizi nerede
görüyorsunuz?
29 yaşındayım. Söz konusu yaş için
koyduğum hedeflere ulaşmış bir
sporcu olarak görüyorum kendimi.
Özel hayatımda ise planım çocuk
sahibi olmak ve kafamdaki, spor
dışında kalan projeleri hayata
geçirmek.
Hobileriniz neler?
Boş bulduğum zamanlarda
kitap okumak ve denemeler
yazmak.
En çok neye gülersiniz?
Kendime (gülüyor)
Modayla aranız nasıl?
Modayla aram iyi diyebilirim. Her
gördüğüm ya da her moda olan
şeyi almam, zamansız parçaları
almayı tercih ediyorum. Moda
bence sadece pahalı kıyafetler
ve aksesuarlardan ibaret değil.
Pazardan alınan bir şeyi de güzel
bir kombinle oldukça şık hale
getirmek mümkün.
En büyük hayaliniz
nedir?
Henüz oluşum
aşamasında, çocuklarla
ilgili bir projem var. Onu
gerçekleştirmeyi çok istiyorum.
İSTOÇHayat l 38
DOĞU’NUN MERKEZINE
SEYAHAT
GRAYSON PERRY ILE
CECIL BEATON PERA
MÜZESI’NDE
ENRIQUE IGLESIAS,
TÜRKIYE’YE GELIYOR
Tarih: 19 Ağustos 2015
Yer: KüçükÇiftlik Park, İstanbul
İstanbul bir dünya starını
ağırlamaya hazırlanıyor. Pop
müziğinin asi romantiği Enrique
Iglesias, Sex&Love turnesi
kapsamında 19 Ağustos’ta
KüçükÇiftlik Park’ta sahne
alacak. Albümleriyle dünya
çapında 100 binden fazla satış
grafiği yakalayan ve sahip olduğu
onlarca Grammy ile milyonlarca
müzikseverin kalbini fetheden
Enrique Iglesias, muhteşem
sahne şovları ve olağanüstü
performansıyla Unilife ve
VolumeUp organizasyonuyla 2015
yazının unutulmaz gecelerinden
birini gerçekleştirecek. Eşsiz
bir vokal olmasının yanı sıra,
sahnede yarattığı atmosferle
her performansında hayranlarını
şaşırtacak bir sürpriz yapan
Iglesias’ın en sevilen şarkılarını
paylaşacağı gece, şüphesiz bu
yaza damgasını vuracak.
Tarih: 13 Mayıs-26 Temmuz 2015
Yer: Suna ve İnan Kıraç Vakfı
Pera Müzesi
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi,
kuruluşunun 10. yılında, günümüz çağdaş
sanatının yaşayan en sıra dışı isimlerinden
Grayson Perry’nin seramik, halı ve baskı
çalışmalarından oluşan “Küçük Farklılıklar”
sergisiyle ünlü portre fotoğrafçısı ve Oscar
ödüllü kostüm tasarımcısı Cecil Beaton’ın
“Portreler” sergisine ev sahipliği yapıyor.
13 Mayıs’ta açılan her iki sergi Türkiye’de
sanatseverleri Grayson Perry’nin yapıtları
ve Cecil Beaton’ın fotoğraflarıyla ilk kez
buluşturuyor.
Pera Müzesi ve British Council işbirliğiyle
düzenlenen “Küçük Farklılıklar” sergisinde
Turner ve BAFTA Ödüllü sanatçı Grayson
Perry’nin seramik, halı ve baskı işlerinin
yanı sıra, British Council Koleksiyonu’ndaki
altı halıdan oluşan eser serisi “Küçük
Farklılıkların Kibri” de yer alıyor. Ziyaretçiler
bu sergiyle, Grayson Perry’nin engin hayal
gücünün ayrılmaz parçaları olan uçaklar,
alışveriş merkezleri, kiliseler, cep telefonları
ve sanatçının yanından ayırmadığı oyuncak
ayısı Alan Measles ile de karşılaşma imkanı
buluyor.
Sotheby’s işbirliği ile düzenlenen Cecil
Beaton “Portreler” sergisi ise Londra’daki
National Portrait Gallery Fotoğraf
Danışmanı Terence Pepper küratörlüğünde
gerçekleştiriliyor. Sanatçının 1920’lerden
1970’lere kadar fotoğrafladığı film yıldızı,
yazar, sanatçı, kraliyet mensupları ve
entelektüellerin portrelerine odaklanan
sergi, 100 binden fazla negatif, 9 bin vintage
baskı ve 42 kupür albümü içeriyor.
Tarih: 4 Haziran-17 Ekim 2015
Yer: İstanbul Araştırmaları
Enstitüsü
İSTANBUL, CAZ
IŞIKLARIYLA
AYDINLANACAK
Tarih: 27 Haziran-15 Temmuz
2015
Yer: Çeşitli mekanlar
22. İstanbul Caz Festivali,
250’den fazla yerli ve yabancı
sanatçıyı ağırlayacağı 35’ten
fazla konserle 27 Haziran-15
Temmuz 2015 tarihleri arasında
İstanbul’u caz ışıklarıyla
aydınlatıyor. Joan Baez, Jools
Holland, Marcus Miller, Charnett
Moffett, Stanley Jordan, Cyrus
Chestnut, Jeff Watts, Chris
Potter, Dave Holland, Lionel
Loueke, Eric Harland, Melody
Gardot ve Tigran Hamasyan gibi
folk, blues ve cazın farklı sesleri
müziği tüm kente yayacak,
festival takipçileriyle şehrin farklı
köşelerinde buluşacak.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
sergi salonunda düzenlenen,
“Doğu’nun Merkezine Seyahat”
sergisi, gezginlerin 18.
yüzyılda başlayan ve sonraki
yüzyılda dönüşerek devam
eden, Doğu topraklarına
yolculuklarının İstanbul merkezli
öyküsünü anlatıyor. Ekrem
Işın ve Catherine Pinguet eş
küratörlüğünde gerçekleşen
sergi, kitle turizmi ve seyahat
kültürünün 1850-1950
yılları arasındaki değişimine
odaklanıyor. Sergide, Osmanlı
dönemi fotoğrafları ve efemera
alanında dünyanın önde
gelen koleksiyoncularından
biri olan Pierre de Gigord’un
koleksiyonundan derlenen,
aralarında fotoğraf, kartpostal,
afiş, ilan, broşür, yemek menüleri
ve objelerin bulunduğu 160 eser
izleyiciyle buluşuyor. Gigord’un
özellikle eski İstanbul’a ait
kültürel ve kent görsellerini
içeren koleksiyonu, meraklılara
Osmanlı’nın son dönem ve
Türkiye Cumhuriyeti’nin erken
dönem manzaralarını sunuyor.
k it
ap
KÂBUS
Yazar: Suphi Varım
Yayınevi: Labirent
Yayınları
STEVE JOBS GIBI
DÜŞÜNMEK
Yazar: Daniel Smith
Yayınevi: NTV Yayınları
SIZIN HIÇ
MAVINIZ VAR MI?
En büyük çağdaş
inovasyonculardan biri
olan Steve Jobs bilişim
ve müzik endüstrilerinde
dönüşüm gerçekleştirerek
bize çağdaş dünyanın
en çok arzulanan
teknolojilerini getirdi.
Arkadaşı Steve Wozniak
ile 1976’da Apple’ı
kuran ve her zaman kötü
durumlardan olabildiğince
iyi sonuçlar çıkarmayı
bilen Steve Jobs, 1985’te
Apple’dan kovuluşunu
CGI şirketi Pixar’ı satın
almak için bir fırsat olarak
kullandı. Sonra da 11 yıllık
aranın ardından Apple’a
dönüp orayı dünyanın en
çok sevilen şirketlerinden
birine dönüştürdü.
Bu başınabuyruk iş
adamının görüşlerini
ve itinayla bilenmiş
becerilerini bir araya
getiren bu kitap, STEVE
JOBS GİBİ DÜŞÜNMEK
okuru Steve Jobs’dan
ilham almaya ve dünyaya
bir dâhinin gözlerinden
bakmaya davet ediyor.
Yazar: Özge Uzun
Yayınevi: İnkılap
Yayınevi
Herkes gibi hayallerine
tutunan, hayallerini
gerçekleştirmek için
çabalayan bir kadın
Özge Uzun. Sizin
gibi, bizim gibi… Âşık
olmak, başarılı olmak,
anne olmak isteyen bir
kadın… Kimi hayaller
gerçek olur, kimileriyse
başka bir şey… En
kötüsü de o “bir şeyi”
tanımlayamamaktır. Bu
kitap gözün gördüğü,
yüreğin duyduğu, dilin
söyleyemedikleriyle
yazılmış çıplak
bir kitap; mış gibi
yapmayan, figüransız,
çırılçıplak… Bir kadının
kendi kalbiyle olan
konuşmalarıyla derin,
sahici, ama en çok da
samimi. Biraz kulak
kabartırsanız sesini bile
duyabilirsiniz…
Sonra yatağa girip
düşüncelere daldım.
Yetvart’la Marta
Pamukyan’ın, Masis
Nalbantyan’ın, Garbis
Fırıncıyan’ın, Boğos
Kilciyan’ın, Kevork
Demirciyan’ın, Maryam
Dadriyan’ın ve Hayganuş
Külcüyan’ın görüntüleri
belleğimde resmigeçit
yaptı. Aralarında iki
bulanık siluet de
dolaşıyordu. Baba kız
Bakırcıyanlar… Niçin
öldürüldüklerini çok
merak ediyordum.
Kafamda belirsiz
bir görüntü daha
oluşuyordu. Katilin
görüntüsü!
Rumlar, Ermeniler,
Yahudiler, padişah
hafiyeleri... “Karanlıkta
İki Ceset” romanıyla
“2014 Polisiye Roman
Ödülü” alan Suphi Varım,
Simirna Üçlemesi’nin
ikinci kitabı Kâbus’la
19.yüzyıl İzmir’inin
nostaljik, bir o kadar da
tekinsiz atmosferinde
peşi bırakılmayacak
yeni bir macera sunuyor
okurlara...
DIRILIŞ
Yazar: Stephen King
Yayınevi: Altın Kitaplar
Elli yıllık bir dönemin
anlatıldığı romanda
yazar, herkesin kendine
sorduğu soruları da sorarak
kurgunun içine okuru hızlı
ve derin bir şekilde çekmeyi
başarıyor!
New England’ın ufak bir
kasabasında küçük bir
çocuk ile kasabanın yeni
rahibi arasında gizli bir
takıntıyı temel alan derin
bir bağ oluşur. Ancak,
ailesinin başına korkunç
bir felaket gelen genç
rahip Tanrı’yı lanetleyerek
kasabayı terk eder. Aradan
yıllar geçer. Artık bir yetişkin
olan küçük çocuk, parçası
olduğu rock gruplarıyla
bütün ülkeyi dolaşırken eski
dostu ile tekrar karşılaşır
ve bu karşılaşma şeytanın
bile aklına gelmeyecek bir
anlaşmayla perçinlenir...
ARZUDA BIR
SAPMA
Yazar: Mehmet Erte
Yayınevi: Yapı Kredi
Yayınları
Zamanı, olay ve
durumları en küçük
parçalarına kadar
bölen, bir göz kırpma
süresi içine nice ayrıntı
sığdıran, çözümleyici
bir dil… Çözdükçe
ötekiyle ilişki kurmanın,
bütünün parçası olmanın
imkânsızlığıyla karşılaşan
bir anlatıcı… Hiçbir
sürrealist sahneye yer
vermeden gerçekliği
sabote eden bir kurgu…
Arzunun çarpıttığı
perspektif içinde aslını
geri dönüşsüz bir şekilde
kaybeden yamuk, tuhaf
ve kirli görünümler…
İSTOÇHayat l 40
NİLÜFER
BUBİTUZAK
BIR VARMIŞ BIR YOKMUŞ
Geçtiğimiz mart ayında vizyona
giren “Bir Varmış Bir Yokmuş”
isimli duygusal filmin Mert Fırat
ve Bubituzak müzik grubu
tarafından hazırlanan soundtrack
albümü piyasaya çıktı. Albüm,
içerdiği özgün müziklerle özellikle
soundtrack albüm arşivi yapan
müzikseverlerin beğeneceği bir
çalışma olarak nitelendiriliyor.
TARANTINO
KENDI CENNETIM
THE COLLECTION
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en
değerli sanatçılarından Nilüfer,
altı yıl aradan sonra hazırladığı,
“Kendi Cennetim” isimli
yeni albümüyle sevenlerinin
karşısına yeniden çıkıyor.
Sezen Aksu ve Nazan
Öncel gibi değerli isimlere
ait bestelerin de yer aldığı
toplam 13 parçadan
oluşan albüm, sanatçının
hayranları tarafından oldukça
beğenileceğe benziyor.
Dünya sinemasının sıra dışı yönetmeni
ve yapımcısı Quentin Tarantino’nun
filmlerinde yer alan müziklerin,
“Tarantino-The Collection” isimli
albüm haline getirilmesi, hem
ünlü yönetmenin sinema tutkunu
hayranları, hem de müzikseverler için
muhteşem bir sürpriz oldu.
Filmlerinde kulağımıza yer eden
birbirinden güzel toplam 16 parçadan
oluşan çalışma, müzikseverlerin
arşivine şimdiden girmiş tarihi bir yapıt
olarak görülüyor.
FAZIL SAY
YENI ŞARKILAR
Enstrümantal müziğinin en önemli
temsilcilerinden biri olan Fazıl
Say, bir süredir üzerinde çalıştığı
yeni albümü “Yeni Şarkılar” ile
müzikseverlerle buluştu.
Edip Cansever, Turgut Uyar,
Cemal Süreya, Nazım Hikmet
ve Ömer Hayyam gibi ünlü
şairlerin şiirlerine de yer verilerek
hazırlanan toplam beş parçalık
bu yeni çalışma, daha şimdiden
müzikseverlerden tam not almış
gibi görünüyor.
sinema
ÖLÜM ORMANI
Yönetmen:
Adam Macdonald
Oyuncular: Eric Balfour,
Missy Peregrym,
Nicholas Campbell
VICE
Yönetmen: Brian A Miller
Oyuncular: Bruce Willis,
Thomas Jane,
Bryan Greenberg
Julian Michaels (Bruce
Willis), Vice adında bir
yapay dünya tasarlamıştır.
Burada müşterileri en çılgın
fantezilerini tıpkı insan
gibi görünen, düşünen ve
hisseden yapay kişiliklerle
yaşayabilmektedir. Bir gün
Kelly (Ambyr Childers)
adlı bir robot, kendi
gerçekliğinin farkına vararak
buradan kaçar. Kaçtıktan
sonra Michaels’ın fedaileri
ile Vice’ı kapatmayı aklına
koymuş Roy adında bir
polis memurunun şiddetli
çatışmasının ortasında kalır.
TERMINATOR:
GENISYS
Yönetmen: Alan Taylor
Oyuncular:
Arnold Schwarzenegger,
Emilia Clarke,
J.K. Simmons
İnsan direnişinin lideri John
Connor (Jason Clarke),
Çavuş Kyle Reese’i (Jai
Courtney) Sarah Connor’ı
(Emilia Clarke) koruması
ve geleceği güvence altına
alması için 1984’e geri
gönderdiğinde olayların
beklenmedik bir şekilde
yön değiştirmesi zaman
çizgisinde kırılma yaratır.
Şimdi kendisini geçmişin
yeni ve yabancı bir
versiyonunda bulan Çavuş
Reese, Gardiyan’ın da
(Arnold Schwarzenegger)
dahil olduğu olasılık dışı
müttefiklerle, tehlikeli
yeni düşmanlarla ve
beklenmedik “geleceği
yeniden başlatmak”
göreviyle karşı karşıya kalır.
Şehirli bir çift olan Alex
(Jeff Roop) ve Jenn (Missy
Peregrym) Kanada’nın eşsiz
güzellikteki ormanlarına
kamp yapmaya gider. Alex,
gezi konusunda tecrübelidir,
ancak bir avukat olan
Jenn bu koşullara alışık
değildir. Ormandaki ilk
gecelerinde, Brad adında
bir adamla karşılaşırlar.
Brad (Eric Balfour), son
derece maço tavırlıdır ve
Jenn’den hoşlandığını
açıkça belli eder. Ondan
uzaklaşsalar da kendilerini
takip edip etmediğinden
emin olamazlar. Ancak
sorunları bu kadarla sınırlı
kalmayacaktır. Ormanın
içlerine ilerledikçe geldikleri
patikayı kaybederler ve
bölgede yaşayan bir ayının
alanına girmişlerdir. Bu korku
dolu macera boyunca hem
hayatta kalmaya çalışacak,
hem de zaten sorunlu olan
ilişkilerini sorgulamaya
başlayacaklardır.
KÜÇÜK
KARMAŞA
Yönetmen:
Alan Rickman
Oyuncular:
Kate Winslet,
Alan Rickman,
Matthias Schoenaerts
17. yüzyıl Fransa’sında
geçen öyküde yetenekli
bir peyzaj mimarı olan
Sabine’i Kate Winslet
canlandırıyor. Sabine,
yeteneğine rağmen
kırsal kesimde çalışan
bir tasarımcıdır. Fransa
Kralı 14. Louis’nin saray
mimarı olan Andre
(Matthias Schoenaerts),
Sabine’i Versailles
Sarayı’nın en gözde
bahçelerinden birini
tasarlaması için işe alır.
Sabine, bu görkemli
sarayda bir yandan
sınıfsal ve cinsiyetçi bir
savaş verirken, diğer
yandan Andre ile tutkulu
bir ilişkiye başlar.
JURASSIC WORLD
Yönetmen:
Colin Trevorrow
Oyuncular:
Katie McGrath, Bryce
Howard, Omar Say
John Hammond’ın
başarısızlıkla sonuçlanan
Jurassic Park denemesinin
üzerinden tam 22 yıl
geçmiştir. Nublar Adası’nda
bu kez tam kapasiteyle
çalışan, Hammond’ın
hayal ettiği gibi bir dinozor
tema parkı Jurassic World
adıyla kurulmuştur. Ancak
kuruluşunun üzerinden 10 yıl
geçen parkta müşteri sayısı
günden güne azalmaktadır.
Parkı işleten şirketin
hedeflerini tutturabilmesi
için parkta yenilikler yapılır,
yeni bir dinozor türü yaratılır.
Ne var ki bu yeni tür, adayı
ve adadakileri felakete
sürükleyebilecek sonuçlar
doğuracaktır.
İSTOÇHayat l 42
Sağlıkla atan bir kalp için sekiz öneri
Vücut için en hayati organların başında gelen kalp sağlığını
korumak kaliteli bir yaşamın en önemli koşulları arasında yer alıyor.
Yaşam boyunca ortalama 3 milyar kez çarpan kalbimizi korumak
için ise bazı önemli noktalara dikkat etmek gerekiyor. Memorial
Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Harun Arbatlı, kalp sağlığını korumak için aşağıdaki önerilerde
bulunuyor.
Genetik yapınızı inceleyin
Kalp hastalıkları genetik yapıyla yakından ilişkilidir. Eğer kişinin
yakın akrabalarında genç yaşta ortaya çıkan bir kalp krizi ya da
koroner bypass operasyonu öyküsü varsa bu durumun kendisinde
görülme riski de yüksektir. Eğer “Aort Anevrizması” adı verilen
ana atar damarın genişlemesi durumu ya da kapak hastalıkları
varsa bu hastalıkların görülme ihtimalleri de dikkate alınmalıdır.
Herhangi bir akrabada nedensiz gelişen bir toplardamar tıkanıklığı
ise doğumsal pıhtılaşma bozukluklarına işaret edebilir ve bu
rahatsızlık kişide de görülebilir.
Gün içinde ne yiyip içtiğinizi gözden geçirin
Sağlıklı beslenmek lezzetten vazgeçmek değildir. Birçok meyve
ve sebze içerdiği lifler sayesinde kan dolaşımında bulunan “kötü
kolesterol” adı verilen LDL (Low Density Lipoprotein) düzeyinin
düşürülmesinde etkilidir. Zeytinyağı, kolesterol düzeyinin kontrol
edilmesinde etkili bir besindir. Balık, ceviz ve badem gibi bazı
kuruyemişler “omega 3” içerir. Omega 3, kan dolaşımındaki
kötü etkili diğer bir lipid grubu olan “”trigliserid” düzeyinin
düşürülmesinde oldukça etkilidir. Yemek pişirme tekniği
olarak fırın ve haşlama türleri tercih edilmelidir. Kızartmalardan
kaçınılmalıdır çünkü kızartmalar kolesterolü artıran doymuş yağ
asitlerini fazlasıyla içerir. Bir besin maddesinin kan şekerini ne
kadar kısa sürede yükselttiğinin bir ölçüsü olan “glisemik endeks”
kavramı benimsenmelidir. Glisemik endeksi düşük olan gıdalar
tüketilmelidir.
Alkolden uzak durun
Alkol trigliserid ve şeker düzeyini direkt olarak artırır. Alkol yerine
bilinç düzeyini daha açık tutacak kahve ve çay gibi içecekleri
tüketmek daha faydalıdır. Özellikle yeşil çayın antioksidan
özellikleri vardır, bolca tüketilebilir ancak şekere dikkat edilmelidir.
Düzenli olarak kalp kontrollerinizi yaptırın
Hiç doktora gitmemiş olmak kişiyi sağlıklı bir insan yapmaz.
Unutulmamalıdır ki birçok şeker hastasının tanısı tesadüfen ilk
kez doktora başvurduklarında konur. Ancak çoğu kez hastalığın
yaptığı organ tahribatı ilerlemiş olur. Birçok kalp hastası ise
kolesterol düzeyinin yüksek olduğunu kalp krizi geçirdikten sonra
öğrenir. Mevcut bir hastalık yok ise yılda bir kez, şeker hastalığı ya
da yüksek tansiyon problemi varsa en az altı ayda bir kez doktor
kontrolünden geçilmelidir.
Sigara ve tütün ürünlerinin bulunduğu ortamlardan uzak
durun
Sigara, nargile, puro ve pipo kullanımının kalp ve kan damarları
üzerine olan etkileri çok net bir biçimde ortaya konmuştur.
Sigara dumanı ciğerlere ulaştığı andan itibaren atardamarların
duvarlarında bir kasılma görülür ve tansiyon yükselir. Yavaş
etki olarak ise “endotel” adı verilen damar iç yüzey tabakasında
kimyasal reaksiyonlar başlar. Bu reaksiyonlar, damar iç yüzeyinde
çatlaklar oluşmasına ve çeşitli kan hücrelerinin yapışmasına
ve damar içindeki akımın bozulmasına sebep olur. Sigarayla
savaş genellikle bireysel mücadeleyle kazanılamaz. Kişinin eşi
ve arkadaşları da bu mücadelenin bir parçası olmalı, gerektiği
takdirde uzman yardımı alınmalıdır.
Bir yürüyüş grubuna katılın
İnsan vücudu dinamik olmak üzere yaratılmış bir organizmadır.
Hareket sayesinde kan şekeri ve kolesterol düzeyi düzenlenir.
Yürümek, en iyi tansiyon ilacıdır. Egzersiz, sadece enerji sarf
etmeyi değil, günlük stresin azaltılmasını sağlar ve kalp damar
sistemine yardımcı olur. Egzersiz vücutta “endorfin” salgılanması
için önemlidir. Endorfin, vücudun salgıladığı ve beyine ulaştığında
rahatlama ve mutluluk sağlayan bir hormondur. Kişinin daha
dingin olmasını sağlar, gündelik stresin etkilerinden kişiyi uzak
tutar.
Uykunuzdan ödün vermeyin
Uyku, vücudun kendisini bakıma aldığı, onardığı ve güç
topladığı önemli bir süreçtir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar,
uyku derinliğinin ve süresinin kalp sağlığı üzerindeki önemini
vurgulamaktadır. Uyku problemlerinin bellek üzerinde olumsuz
etkileri ve “Alzheimer” gibi hastalıklarla da ilişkilendirilmesi
söz konusudur. Eğer kişide uyku problemi varsa, sık uyanıyor
ve uyumakta güçlük çekiyorsa, uykuda nefessiz kalma ya da
ciddi horlama gibi belirtileri varsa mutlaka bir uzman hekime
başvurmalıdır. Kontrol edilemeyen şeker hastalığı ve yüksek
tansiyon ataklarının altında yaygın bir uyku problemi olan “uyku
apnesi” yatıyor olabilir.
Kendiniz ve çevrenizle barışık olun
Herkes günlük yaşamında pek çok kez dengesini bozabilecek
olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Bu durumda çözüm odaklı
olunmalıdır. Sevgi dolu, huzurlu bir ortamda olmak kalp sağlığı için
de son derece faydalıdır.
43 l İSTOÇHayat
Antioksidan deposu çikolata
Çikolata ve kakaonun çok fazla miktarda polifenol içerdiğini
söyleyen uzmanlar, polifenollerin antioksidan özelliğe sahip
olduğunu ve bakımdan çevre kirliliği, sağlıksız beslenme, alkol
ve sigara gibi vücuda zarar veren etkenlere karşı hücre direncini
artırdıklarını belirtiyor.
Çikolata, phenethylamine (PEA) içerir.
Phenethylamine, sinir sistemini uyarır,
bazı salgıların salınmasını tetikler, ağrıları
dindirir ve kişinin kendini iyi hissetmesini
sağlar. Çikolata aynı zamanda cinsel
uyarıcı ve keyif vericidir. Çikolata
beyindeki serotonin seviyesini artırır ve
mutluluk hissi verir. Kadınlar, erkeklere
nispeten çikolatanın bu özelliklerine karşı
daha duyarlıdır. Çikolata, beyni rahatlatıp
gevşetir, beynin endorfin salgılamasına
neden olarak mutluluk verir. Bu salgı,
mutluluk duygusu duymamızı sağlar.
Çikolata ve kakaonun çok fazla miktarda
polifenol içerdiğini belirten uzmanlar,
polifenollerin antioksidan özelliğe
sahip olduğunu ve bu bakımdan çevre
kirliliği, sağlıksız beslenme, alkol ve
sigara gibi vücuda zarar veren etkenlere
karşı hücre direncini artırdıklarını
söylüyor. Aksi takdirde bu gibi etkenler
hücrelere zarar verip, kansere sebep
olabiliyor. Son çalışmalar, çikolatanın
sağlığı koruyan “flavonoid”leri de
bol miktarda içerdiğini gösteriyor.
Çikolatanın kanseri önlemede, kalp
hastalıklarını engellemede, bağışıklık
sistemini kuvvetlendirmede ve sadece
kokusuyla bile ruh halini olumlu
etkilemede rol oynadığı belirtiliyor.
Uzmanlar, tüm bu olumlu etkilerin
ana kaynağının, çikolatanın içerdiği
polifenol ve içeriğindeki prosiyanidin,
epikateşin ve kateşin gibi antioksidan
bileşimler olduğunu söylüyor. Çikolata
sayılan tüm bu avantajların yanında,
fazla tüketilirse yüksek şeker ve yağ
içeriğiyle şişmanlığa ve birçok hastalığa
davetiye çıkartabiliyor. Çikolata,
özellikle kan şekerimiz düştüğünde,
yani acıktığımızda, hızla kana karışıp
emiliyor. Ancak hemen ardından
negatif feed-back etki ile ilkinden daha
fazla acıkma hissettiriyor. Özellikle
diyabeti veya hipoglisemisi olan
kişiler çikolata tüketirken çok dikkatli
olmalılar. Bu kişiler, uygun miktarda
diyabetik çikolata tercih edebilirler.
Fazla kilo problemi olan kişilerin de
çikolata tüketimine dikkat etmesi
gerekiyor.
Kolay sindirim için
kayısı suyu tüketin
Kayısı ve kayısı suyu içeriğinde bulunan vitamin ve minerallerin sindirim sistemini düzene soktuğunu belirten uzmanlar,
mevsim değişiklikleriyle değişen beslenme düzeninin sindirim bozukluklarına yol açtığını söylüyor. Uzmanlar, sindirimi
düzenlemek için günde bir bardak kayısı suyu içilmesini öneriyor.
Mevsime bağlı olarak değişen beslenme
düzeni halk arasında kabızlık olarak
bilinen sindirim sistemi rahatsızlıklarını
artırıyor. Uzmanlar, sindirim sisteminde
oluşan sıkıntıları gidermek için her gün
bir bardak kayısı suyu içilmesini öneriyor.
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç,
mevsim değişiklikleriyle mevcut yeme
düzeninin değiştiğine ve bununla birlikte
hazımsızlık ve kabızlık sorunlarının
arttığına dikkat çekiyor. Sindirim
sisteminde oluşan sıkıntıların giderilmesi
için bol sıvı tüketilmesini öneren Prof.
İnanç, “Mevsimsel değişikler, düzensiz
beslenme alışkanlıkları sindirim sistemini
oldukça zorlar. Bu zorlama da önemli
sıkıntılara neden olur. Bunların en belirgini,
halk arasında kabızlık olarak bilinen
rahatsızlıktır. Kayısı bağırsak hareketlerinin
düzenlenmesinde etkili olan bir çeşit posa
olan selüloz ve pektin içerir. Bu nedenle
kabızlığın giderilmesi için her gün bir
bardak kayısı suyu içilmesi yararlı olur”
diyor.
Bir bardak kayısı suyu ile vücudun
günlük ihtiyaç duyduğu A vitamininin
yaklaşık yarısının karşılandığını ifade eden
İnanç, kayısı ve kayısı suyunun içerdiği
A vitamininin yanı sıra, C vitamini ile de
bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dikkat
çekiyor.
sağlık
İSTOÇHayat l 44
Artık daha kolay
boşanıyoruz
Ülkemizde son 10 yılda boşanma oranlarında yüzde 30 artış olduğunu söyleyen Kadıköy
Şifa Sağlık Grubu Uzman Klinik Psikolog Merve Büyükkucak, iletişimsizliğin, erken yaşta
gerçekleşen evliliklerin, maddi sorunların ve sadakatsizliğin en önemli boşanma sebepleri
olduğu konusunda uyarıyor.
Hem çok kişisel hem de çok alışılmış ve sıradan bir
konu olan boşanma, son yıllarda sıklıkla telaffuz edilen,
çevremizde, ailemizde, yakınlarımızda sıklıkla rastlanır ve
tabu olmaktan çıkan bir olgu olmaya başladı. Neredeyse bir
salgın olarak adlandırılabilecek bu durum, toplumun büyük
bir kesimi ve özellikle yeni evliler veya çocuk sahibi olanlar
için oldukça kaygı veren, bir nevi bir alarm durumu haline
geldi. Son yıllardaki istatistiki veriler boşanma oranlarındaki
artışı destekler nitelikte olmakla birlikte, bu artışın yalnızca
ülkemizde değil, dünyanın birçok ülkesinde yaşandığını
gösteriyor. Türkiye’ye baktığımızda son 10 yılda bu artışın
yaklaşık yüzde 30 seviyelerinde olduğunu, ilk beş yılda
evliliklerin yüzde 20’sinin, Amerika’da ise her bin evlilikten
yaklaşık 3 ila 4’ünün boşanmayla sonuçlandığını söylemek
mümkün. Bu oran ikinci ve üçüncü evliliklerde ise daha da
yükseliyor. Peki, neden boşanıyoruz?, boşanmaya nasıl karar
veriyoruz?, boşanma oranlarındaki artışla alarma geçmeli
mi?, bu soruları Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Uzman Klinik
Psikolog Merve Büyükkucak’a sorduk.
kolog Merve
Psi
Uzman Klinik
Büyükkucak
Neden boşanıyoruz?
Son yıllardaki bu artışın kaynaklarını anlamaya yönelik
yürütülen çok sayıda araştırma, eşler arasındaki
iletişimsizliğin, maddi sorunların ve sadakatsizliğin büyük
oranda etkisi olduğunu ortaya koyuyor. Bu sebepler elbette
ki önceki yıllarda da geçerliliğini korumaktaydı. Ancak yıllar
içinde değişen en önemli faktörlerden biri, yaşam süresinin
uzamasıyla birlikte kişilerin yaşamdan daha fazla beklentiye
45 l İSTOÇHayat
sahip olmaları oldu. En önemlisi de artık
günümüz dünyasında bilgiye erişim
çok daha kolay. Bu durum hayattan,
dünyadan daha fazla haberdar olmayı,
daha fazla düşünmeyi ve daha çok
ne istediğini sorgulama durumlarını
da beraberinde getiriyor. Her ne
kadar boşanma kendi içinde oldukça
stresli ve zorlayıcı bir durum dahi olsa
boşanmadan sonra kendilerine yeni
ve daha mutlu edici bir yaşam kurma
konusunda insanlar daha büyük bir
cesaret gösteriyor. Özellikle erken yaşta
gerçekleşen evlilikler sonucu ya da ileri
yaşlarda gerçekleşen boşanmalar bu
duruma örnek teşkil edebilir. Ne de
olsa yaşamın bir noktasında durmak,
düşünmek ve farklı yolda ilerlemek
istediğinin farkına varmak artık çok da az
rastlanır bir durum değil.
Bunlarla birlikte önceki yıllara göre
çalışma koşullarının giderek daha
ağırlaşmasının ve bağlantılı olarak
kişilerin günlük yorgunluk ve stres
düzeylerinde bir yükselmenin olmasının
boşanma üzerindeki etkisinin de
oldukça büyük olduğu söylenebilir. Artık
ne yazık ki eşler ne çocuklarına ne de
eşlerine kaliteli zaman ayırabilmekte
ve artan stres düzeyiyle birlikte
hayatın ve ilişkinin sorumluluklarına,
kadar kadınlar tarafından da sıklıkla
ortaya konması bu durumu destekler
niteliktedir.
zorluklarına karşı toleransları giderek
düşüyor. Öyle ki hali hazırda devam
eden birçok evlilikte aslında cinselliğin
ortadan kalktığını, çocuklar için ya da
ailesel normlar sebebiyle “mutsuz ama
sorun olmayan, idare edilen” ilişkilerin
olduğunu ve ne yazık ki çok daha
öncelerden “duygusal boşanma”nın
gerçekleştiğini söylemek mümkün.
Boşanmaya dair bir diğer önemli sebep
ise elbette ki kadınların yıllar içinde
eğitim seviyelerinin artması ve bununla
bağlantılı olarak kendi ayakları üzerinde
daha fazla durabilen ve en önemlisi
yeni normlara sahip olan, ilişkiden
beklentilerini daha fazla sorgulayan
ve ortaya koyabilen bireyler haline
gelmeleridir. Özellikle 30 yaş altındaki
kadınlarda boşanma oranın daha yüksek
olduğunu, yeni bir hayat kurma ve
kendi yollarına devam etme konusunda
daha cesur olduklarını söylemek
mümkün. Boşanma talebinin erkekler
Boşanmayla ilgili diğer risk faktörleri
neler?
Genel olarak boşanmayla ilgili diğer
risk faktörlerine baktığımızda, yukarıda
sayılanlara ek olarak evlilikle ilgili gerçek
dışı beklentilere sahip olmak, evliliğe
hazır olmamak, istismar ve şiddet
gibi faktörleri saymak mümkün. Son
yıllarda yapılan birçok çalışma sosyal ve
psikolojik faktörlerin yanı sıra, genetik
bir yatkınlığa da işaret etmekte, tek
yumurta ikizleri ya da genetik havuzlarını
paylaşan kardeşlerin diğer bireylere
oranla boşanma anlamında birbirlerine
çok daha yüksek oranda benzerlik
gösterdiği yönündedir. Erken yaşta evlilik
ve boşanmış bir anne babanın çocuğu
olmak da kişiyi boşanmaya yatkın kılan
risk faktörleri olarak bulunuyor.
Boşanmaya nasıl karar veriyoruz?
Bir birlikteliğin boşanmayla sonuçlanıp
sonuçlanmayacağını açıklayan en
önemli faktörlerden biri “bağlılık”
olarak ortaya çıkıyor. Burada bağlılıkla
kastedilen uzun vadede karşılaşılan
problemler ve zorluklarla yenilmemek
ve ne kadar zor olursa olsun evliliğin
sağlık
İSTOÇHayat l 46
devamı için bir isteği sürdürebilmektir.
Bağlılık, ileride de o kişinin eşi
olmayı arzu etmek, “biz” olma hissini
sürdürmek istemek ve bir çift olarak
sahip olunan kimlikten memnun olmak
anlamına gelir. Bağlılık ne kadar fazla
olursa kişi kendini o oranda güvende
hissedecektir ve ilişkinin devamı
için daha fazla verici olmaya gönüllü
olabilecektir. Bir evliliği sonlandırma
önündeki engeller sayılabilecek
finansal zorluklar ya da çocukların
varlığı ancak bir süre söz konusu
evliliğin sürmesine yardımcı olur. Uzun
vadede bağlılık yoksa o evliliklerin de
devamı olmayacaktır. Örneğin, birçok
evliliğin eşler arasında çatışma olmadığı
halde bittiği araştırmalar tarafından
Her kayıp anında olduğu
gibi elbette boşanmanın da
kendine göre bir yas süreci
olacaktır. Fakat bilinen
odur ki her kayıp sürecinin
kendisine eşlik eden “yas”
yanında, bir de kişiyi
büyütücü ve geliştirici tarafı
bulunur.
sıklıkla ortaya konuyor. Fakat çatışma
yaşamayan, evliliklerinde mutlu
olmayan ancak yine de birbirlerine
bağlılığı bulunan kişilerin birlikte kalma
olasılıklarının ve gidişatı iyileştirmeye
çabalama durumlarının, bağlılığı az olan
ve başka bir ilişkide mutlu olabileceğine
inanan kişilere oranla daha yüksek
olduğu biliniyor.
Boşanma oranlarındaki artışla
alarma geçmeli mi?
Her ne kadar sıkıntılı bir evlilikten çıkılıyor
olsa bile, boşanma özellikle bu durumu
birebir yaşayan bireyler için oldukça
sarsıcı ve zorlayıcı bir durumdur. Her
şeyden önemlisi kendi içinde bir “kayıp”
olarak nitelendirilebilir; zira devam eden
bir ilişki sonlanmakta, alışılagelmiş bir
hayat şekli ve ilişkiler ağı değişmektedir.
Bu nedenle her kayıp anında olduğu gibi
elbette boşanmanın da kendine göre bir
yas süreci olacaktır. Fakat bilinen odur ki
her kayıp sürecinin kendisine eşlik eden
“yas” yanında, bir de kişiyi büyütücü ve
geliştirici tarafı bulunur.
Elbette ki evlilikler bitmemesi
düşünülerek planlanan kurumlardır
ancak buradan bakıldığında bu bitişi
yalnızca bir kayıp ya da “başarısızlık”
olarak görmek çok doğru bir tutum
olmayacaktır. Biten bir ilişkiye
başarısızlık olarak bakmak yaşanan
ilişkiye ve o ilişkideki doyurucu ve
besleyici, mutlu eden anlara büyük
bir haksızlık olur. Zaman içinde kişiler
farklı rotalarda büyüyebilir, gelişebilir,
o süreçte eşlerden biri ya da her ikisi
de değişebilir, karşılıklı ihtiyaçlar söz
konusu ilişkide karşılanmıyor olabilir ve
ilişki bitme noktasına gelebilir. Ancak
tüm bunlar, bu ilişkinin bir hata ya da
başarısızlık olduğu anlamına gelmez.
Böyle bakmak o ilişkide yaşanan keyif
ve büyümeyi inkar etmekle eşdeğer bir
tutum anlamına gelir. Elbette duygusal
ve fiziksel anlamda istismar içeren
çoğunlukla mutsuz evlilikler için böyle
düşünmek çok daha zordur.
Artan boşanma oranları kaygı verici hale
gelse de her bitiş nasıl yaşandığıyla da
bağlantılı olarak kişiyi geliştirir. Yeni bir
yaşam kurabilme, ihtiyaç ve beklentileri
doğrultusunda hareket edebilme cesareti
kişiyi, zenginleştiren bir deneyimdir.
Özellikle çocuklu aileler açısından
haklı olarak büyük kaygı uyandıran bu
durum uzun vadede çocuklar için dahi
bir kazanım olabilir. Elbette ki mutlu
bir evlilik içinde olmak hem çiftlerin
hem de çocukların zihinsel ve fiziksel
sağlıkları için çok önemli bir unsurken
özellikle çocukları duygusal, fiziksel
ve sosyal birçok sorundan koruyan
bir durumdur. Ancak her türlü çabaya
rağmen yolunda gitmeyen bir ilişkiyi
sonlandırmak, sıkıntının içinde çaresizce
kalan ve kendisi için olumlu bir çözüm
üretemeyen, ayrılamayan yetişkinlere
oranla “ayrılabilme” ve “kendi ihtiyaçları
doğrultusunda sorunlarını çözebilme”
konusunda çocuklara önemli ve
yapıcı bir model oluşturur. Bu nedenle
her kayıp anında olduğu gibi elbette
boşanmanın da kendine göre bir yas
süreci olacaktır. Fakat bilinen odur ki
her kayıp sürecinin kendisine eşlik eden
“yas” yanında, bir de kişiyi büyütücü ve
geliştirici tarafı bulunur.
47 l İSTOÇHayat
2015 YILI YURT İÇİ FUARLARI
Organizatör
Renkli Fuarcılık
Malatya Belediyesi
İstanbul Fuarcılık
Fiera Milano Fuarcılık
İZFAŞ
Renkli Fuarcılık
Türkel Fuarcılık
E Uluslararası Fuar
İstanbul Fuarcılık
E Uluslararası Fuar
E Uluslararası Fuar
İstanbul Fuarcılık
Boyut Fuarcılık
IDF Uluslararası
Akort Tanıtım
Pozitif Fuarcılık
Fiera Milano
Fiera Milano
İFO istanbul Fuar
Marmara Tanıtım
Marmara Tanıtım
İstanbul Fuarcılık
İZFAŞ
Marmara Tanıtım
Marmara Tanıtım
Pozitif Fuarcılık
UBM NTSR Fuar
Renkli Fuarcılık
Fuar Adı
Edirne Sanayi Fuarı 2015
22. Genel Sanayi ve Ticaret Fuarı
Tuning İstanbul Marathon Expo 2015
84. Enternasyonal Fuarı
5. Trakya Autoshow 2015
Medikal Turizm Fuarı
IWE-Water Expo
Avrasya Shop Dizayn Fuarı
IPACK 2015
Worldfood İstanbul 2015
Seafood İstanbul Su Ürünleri
Chemspec Eurasia
Food&Spirit İstanbul
Gapplast Plastik
Oyun, oyuncak ve hobi ürünleri
PROMOTÜRK 2015 Kurumsal Pazarlama Fuarı
Sign İstanbul 2015
19. Uluslararası Isaf
4. Isaf Safety&Health Fuarı
21. Otomotiv Yan Sanayi
SHOEXPO
19. Security Fuarı
4. Isaf IT security Fuarı
Railway İstanbul 2015
Boat Show 2015
10. Trakya Tarımtech
Konu
Tarım ekipmanları
Sanayi ve ticaret ürünleri
Modifiye ve modifiyeli araçlar
Spor ve sağlıklı yaşam Genel Ticaret
Otomobil, ticari araçlar
Medikal turizm, sağlık turizmi
Su, atıksu işleme, atık su yönetimi
Mağaza market donanımları
Ambalaj, paketleme ve gıda işleme Gıda ürünleri ve teknolojileri
Su ürünleri ve teknolojileri
Özellikli emtia ve petro kimya ürünleri
Yeme-içmeye dahil olan tüm firmalar
Plastik, ambalaj, kimya teknolojileri
Elektronik oyun, oyuncak, hobi ürünleri
Profesyonel promosyon ürünleri
Sosyal medya, dijital pazarlama
Endüstriyel reklam ve dijital baskı
Yangın, acil durum, arama ve kurtarma
İş güvenliği ekipmanları
Otomobili harekete geçiren tüm parçalar
Ayakkabı, çanta ve aksesuarları
Güvenlik sistemleri hizmetleri
Bilgi ve ağ güvenliği
Demiryolu teknolojileri
Motor ve motor ekipmanları
Hayvancılık, tohum, meyvecilik
Tarih
22-26 Temmuz
29 Temmuz-2 Ağustos
13-16 Ağustos
22-24 Ağustos
28 Ağustos-6 Eylül
2-6 Eylül
3-5 Eylül
3-5 Eylül
3-6 Eylül
3-6 Eylül
3-6 Eylül
3-6 Eylül
9-10 Eylül
9-12 Eylül
9-12 Eylül
9-13 Eylül
10-13 Eylül
10-13 Eylül
10-13 Eylül
10-13 Eylül
10-13 Eylül
11-13 Eylül
14-17 Eylül
17-20 Eylül
17-20 Eylül
17-20 Eylül
29 Eylül-4 Ekim
30 Eylül-4 Ekim
Yer
Edirne
Mişmiş Park Fuar Alanı
İstanbul Fuarcılık
İstanbul
İzmir
Kırklareli
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Gaziantep
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İzmir
İstanbul
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Kırklareli
2015 YILI YURT DIŞI FUARLARI
Organizatör
UİB
İTO
Meridyen
Senexpo
UİB
Meridyen
BAİB
UİB
İİB
Fuar Adı
Paace Automechanika
17. Ayakkabı ve Deri Fuarı Beauty Nairobi House ve Gift Fair
İntertextile Şangay Home Textiles
Facim-Maputo
World Food Moscow
Heimtextil Russia 2015
Fachpack 2015
Konu
Ticari araç yan sanayi ve aksesuarları
Ayakkabı ve deri
Kimya kozmetik temizlik mamulleri
Züccaciye, hediyelik eşya
Ev tekstili
Genel ticaret
Her türlü gıda ve içecek
Ev tekstili, tekstil
Ambalaj malzemeleri ve makineleri
Tarih
15-17 Temmuz
15-17 Temmuz
30 Temmuz-1 Ağustos
15-18 Ağustos
26-28 Ağustos
31 Ağustos-6 Eylül
14-17 Eylül
23-25 Eylül
29 Eylül-1 Ekim
Yer
Meksika
Vietnam
Kenya
Brezilya
Çin
Mozambik
Rusya Federasyonu
Rusya Federasyonu
Almanya
yaz.pdf
3
30/06/15
15:44
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
yeryüzü ile gökyüzü arasındaki
“tek kat”
Tel: 0212 850 83 00
Toskana Vadisi Satış ve Tanıtım Ofisi Göl Vadisi Sırtköy Bulvarı No:33 Büyükçekmece/İstanbul
facebook.com/ToskanaOrizzonte
twitter.com/T_Orizzonte
instagram.com/ToskanaOrizzonte

Benzer belgeler

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi bayramını canı gönülden kutlarım. Saygılarımla,

Detaylı

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi bayramını canı gönülden kutlarım. Saygılarımla,

Detaylı

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi ve bahçıvanlık hizmetleri kooperatifimiz bünyesindeki toplam 46 kişilik personelle yürütülüyor. Site ortak alanlarında bulunan rögar-kanal yol tretuvar tamirleri ve ortak alanların bahçıvanlık ve t...

Detaylı

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi

PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi İSTOÇ Ticaret Merkezi; site bazındaki tamir, temizlik ve bahçıvanlık hizmetleri kooperatifimiz bünyesindeki toplam 46 kişilik personelle yürütülüyor. Site ortak alanlarında bulunan rögar-kanal yol ...

Detaylı