Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu

Transkript

Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi - Sayı 40 / Bahar 2015
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi
Süreli Elektronik Dergi
Copyright - 2015 Bütün Hakları Saklıdır
E-ISSN: 2147-4524
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
The Problem of Professionalization in Public Relations
Burcu ÖKSÜZ, Yrd. Doç. Dr., İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, [email protected]
Anahtar Kelimeler:
Halkla İlişkiler,
Meslek,
Meslekleşme.
Keywords:
Public Relations,
Profession,
Professionalization.
Öz
Ülkemizde uzun yıllardır halkla ilişkiler eğitimi verilmesine ve halkla ilişkiler
faaliyetleri sürdürülmesine rağmen, halkla ilişkiler mesleği hak ettiği konumu elde
edememiştir. Halkla ilişkiler, belirli bir eğitim ve yeterliliğe sahip olmaksızın herkesin
yapabildiği bir iş olarak görülmektedir. Halkla ilişkilerin bir meslek olmadığı düşüncesi,
halkla ilişkiler eğitimi alan kişilerin işsiz kalması, halkla ilişkiler uygulamacılarının alt
konumlarda istihdam edilmesi ve düşük ücretle çalıştırılması, üniversitelerde halkla
ilişkiler bölümlerinin tercih edilmemesi gibi pek çok sorunun kaynağını oluşturmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, halkla ilişkilerin meslekleşme sorununu nedenleri ile irdelemektir.
Bu doğrultuda, halkla ilişkilerin meslek konumunu elde edememesine neden olan faktörler
tartışılmıştır. Halkla ilişkiler mesleğinin hak ettiği değere sahip olamamasının altında,
toplum tarafından tanınmama, imaj sorunu, profesyonel standartların ve yetkinliklerin
belirsizliği, kamu yararı sağlamadığı görüşü, meslek örgütlerine katılımın fazla olmaması
ile akreditasyon ve lisanslamanın olmaması gibi pek çok faktör yatmaktadır.
Abstract
Although there has been the education of public relations for a long time in our
country and maintanence of public relations practices, public relations profession could
not obtained the deserved position. Public relations is seen as a job that does not require
a specific training and qualification and a job that everybody can do. The idea that public
relations is not a profession constitutes many problems sources such as people with public
relations training being unemployed, public relations practitioners being employed in the
lower positions, and being run on low wages, and public relations departments not being
preferred by students. The aim of this study is to examine the causes of the problem of
professionalization of public relations. In this respect, factors that cause public relations not
to obtain professional position are discussed. Many factors such as not to be recognized by
society, the image problem, the uncertainty of the professional standards and competence,
the view of not providing public interest, not participating to professional associations and
lack of accreditation and licensing lie behind the inability of public relations profession to
have the value it deserves.
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
Giriş
Meslekleşme üzerine tartışmalar, 1970’li yıllarda bürokratik yönetimin gelişmesi,
süreç odaklı çalışma yöntemleri ve orta sınıf işgücünün vasıfsızlaştırılmasına ilişkin
gözlemlerin bir sonucu olarak başlamıştır. Meslekleşme 20. yüzyıldan itibaren halkla
ilişkiler alanın da bir amacı haline gelmiştir (Meintjes ve Niemann-Struweg, 2009).
Halkla ilişkilerin önemi gün geçtikçe daha fazla anlaşılsa da meslek olarak görülmemesi,
gerek mesleğin kendisinin gerekse uygulamacılarının saygınlığı açısından problemler
yaratmaktadır. Toplumun halkla ilişkileri bir meslek olarak değerlendirmemesi, hem
bu alanda eğitim almak ve uzmanlaşmak isteyen kişileri uzaklaştırmakta, hem de hali
hazırda bu mesleği icra edenlerin yaptıkları işten memnuniyetsizlik duymalarına neden
olmaktadır.
Günümüzde kurumların farklı iç ve dış paydaşlarıyla etkileşimde olması
gerektiğinden, halkla ilişkilerin kurumsal düzeyde tanınması ve değer görmesi şaşırtıcı
olmamaktadır. Ancak halkla ilişkiler hızlı büyüse de henüz tıp, avukatlık ve muhasebe gibi
gerçek bir meslek haline gelememiştir (Abdullah ve Threadgold, 2008: 286). Küreselleşme
halkla ilişkiler uygulamacıları için hem fırsatlar hem de meydan okumalar yaratmıştır.
Halkla ilişkiler uygulamacıları değişim dönemlerinde örgütlere liderlik etme potansiyeline
sahip olmakta, hedef kitlelerle ilişkileri oluşturmakta, değiştirmekte ve sürdürmektedir.
Bunun yanında örgütlerin hedef kitleleri ile etkili iletişim kurması, çeşitli kültürel ve
sosyal güçlere dayanmaktadır (Taylor, 2000: 278). Halkla ilişkiler, bir meslek konumuna
sahip olmadığında, örgüt içindeki ve dışındaki çalışmaların kendi kuralları, değerleri ve
ilkeleri doğrultusunda yürütülmesi oldukça zordur. Mesleğin rehberliği doğrultusunda
hareket edemeyen halkla ilişkiler uygulamacıları, çalıştıkları örgütlerin kendilerine
sunduğu sınırlar içinde hareket etmekte ve mesleklerinin doğrularını çalışmalarına
aktarmakta problem yaşamaktadır. O halde halkla ilişkiler uygulamacılarının meslekleri
tarafından yönlendirilmeye bir anlamda ihtiyaçları bulunmaktadır. Nasıl ki bir hekime
sağlık hizmeti sunarken Hipokrat yemini rehberlik ediyorsa, halkla ilişkiler mesleğini
icra edenlerin de güçlü bir meslek yönlendiriciliğine ihtiyaçları vardır.
Halkla ilişkilerin meslek konumunu elde etmesi ise alandaki akademisyenlerin,
uygulamacıların ve meslek örgütlerinin işbirliği halinde yürütecekleri çalışmalar ile
mümkün olabilecektir. Diğer bir deyişle, halkla ilişkilerin meslekleşme sorununu
çözebilecek olan kişilerde mesleğin içindekilerdir. L’Etang (2002) “meslek standartlarının
oluşturulmasında münhasır yetkinin öneminden” söz eder. Mesleğin yürütücüleri, birlikte
hareket ederek halkla ilişkilerin kurallarını oluşturduğunda ve bunu yerine getirmeyenlere
bir takım yaptırımlar uygulanabildiğinde, halkla ilişkiler isteyen herkesin icra edebildiği
basit bir iş olarak görülmekten uzaklaşabilecek ve hak ettiği konumu elde edebilecektir.
Bu çalışmanın amacı, meslek konumunu elde etmekte gerekli olan kriterleri irdelemek ve
halkla ilişkilerin meslekleşme sorununun altında yatan faktörleri tartışmaktır.
Meslek ve Meslekleşme
Meslek kavramı, ‘Bir zanaatkârın nerede bulunduğunu açık bir şekilde beyan etmek’
250 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
anlamına gelen Latince ‘profiteor’dan gelmektedir (Van Ruler, 2005: 160). Grunig (2000:
25) meslekleşme fikrinin Milattan Önce 5. yüzyılda tıp etiğinde Hipokrat Yemininin
geliştirilmesi ile başladığını ifade eder. Meslek, bir uzmanlık alanını tanımlayan uğraşla
ilgili bir kavram olarak görülmektedir (Abdullah ve Threadgold, 2008: 285). Bir meslek,
kendi çıkarlarının ötesinde hizmet ettiği kamunun ihtiyaçlarına ve çıkarlarına öncelik
vermeye müşterek olarak ve açık şekilde adanmış uzman hizmet sunanların birliğidir ve
kamu tarafından da bu birliğe güven duyulmaktadır. Meslek açısından hizmet sunanlarla
kamu arasındaki söz konusu anlaşma, bir sosyal sözleşme olarak açıklanabilir (Welie,
2004: 531-532).
“Meslek, bir kişinin hayatını kazanmak ve geçimini sağlamak için sürekli olarak
üzerinde çalıştığı iş veya fikir alanı” olarak anlaşılabilir (Ertekin, 1987: 35). Profesyoneller,
mesleklerine ilişkin standartlara ve bilgiye dayalı olarak işlerini gerçekleştirme gücüne
sahiptir. Profesyonel olmayanlar ise bu güce sahip değildir, müşterileri veya yöneticileri
onlara yapacaklarını söylemekte ve genellikle bu emirler mesleki standartları ihlal
etmektedir (Grunig, 2000: 26).
Bir uğraşın meslek olup olmadığını değerlendirebilmek, mesleğin niteliklerinin
bilinmesini gerekli kılar. Ertekin (1987: 36) mesleğin karşılığı olarak “uğraş” sözcüğü
kullanılsa da, bu sözcüğün daha dar kapsamlı olduğunu söyler ve kavramın tam bir
mesleki faaliyeti anlatmadığını vurgulayarak mesleği, “belirli bir öğrenim ve tecrübe
sonunda kazanılan bilgi ve beceriler yoluyla, belirli kurallara uyularak yapılan
çalışmalar” olarak tanımlar. Bunun yanında, bir uğraşın meslek olarak tanınmasının
belirli düzeyde uzmanlığı ve ahlaki durumu gerektirdiği; meslek kavramının birkaç yıllık
eğitim aracılığıyla edinilen teorik ve pratik bilginin yanında kamu yararını desteklemeye
olan adanmışlığa sahip olduğu ifade edilmektedir (Lim ve Hussein, 2006: 55). “Kişinin
başkalarıyla ilişki kurmadan ve kendi başına yaptığı, sosyal kabullenme görmemiş ve
piyasa değeri de bulunmayan iş ve faaliyetler mesleki sayılmazlar.” (Ertekin, 1987: 36).
Bir mesleğin gelişimi, yerel ve küresel değişimlerden etkilenmektedir ve aynı
zamanda uygulamacıların faaliyetlerini ve çalışma koşullarını etkilemektedir (Meintjes ve
Niemann-Struweg 2009). Meslekler, o mesleği icra edenlere yüksek bir konum sunarlar
(Morris ve Goldsworthy 2008: 113). Bir uğraşın meslekleşmesi, hem uygulamacıları olan
hem de olmayanların gözünde o uğraşın öneminin artmasının bir yoludur (Sha 2011a:
188). Meslekler, sosyal zihin haritalarında yüceltildiği için insanların çoğunlukla itibarlı
gördükleri sektörlerde çalışması şaşırtıcı olmamaktadır (Morris ve Goldsworthy, 2008:
114). Nitekim “Meslek, kişinin bedeni özellikleri, davranışları, tutumları, duyguları ve
düşünceleri üzerinde olduğu gibi, eğilimleri ve kişilik özellikleri üzerinde de belirleyici
etkiler yapar.” (Ertekin 1987: 35).
Halkla İlişkilerde Meslekleşme
Halkla ilişkilerin bir meslek olup olmadığına ilişkin tartışmalar uzun zamandır
devam etmektedir. Halkla ilişkilerin henüz bir meslek olmadığı kanısının yaygın
olarak kabul gördüğünü ileri sürenlerin yanında (Hainsworth, 1993), halkla ilişkilerin
Sayı 40 /Bahar 2015
251
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
meslekleşme sürecinde olduğunu belirtenler de bulunmaktadır (Morris ve Goldsworthy,
2008). Bunun yanı sıra halkla ilişkilerin mesleki konumu hakkında akademisyenlerin ve
uygulamacıların bakış açılarının benzerliği konusunda da farklı görüşler bulunmaktadır.
Van Ruler (2005) akademisyenlerin ve uygulamacıların farklı dünyalarda yaşadığını
belirtmekle birlikte, uygulamanın gelişimi açısından meslekleşmenin ön şart olduğu
konusunda her iki grubun da hemfikir olduğunu belirtirken, Palea (2012) halkla ilişkilerle
ilgili tartışmalı konuların varlığını sürdürdüğünü, bu konulardan birinin de halkla ilişkiler
mesleğinin konumu hakkında araştırmacılar ve uygulamacılar arasında bir fikir birliğinin
yokluğu olduğunu ileri sürer.
Halkla ilişkiler akademisyenleri, halkla ilişkilerde meslekleşmenin önemini kabul
etse de, halkla ilişkiler pek çok nedenden ötürü ‘yaygın bir uğraş’ olarak görülmektedir
(Abdullah ve Threadgold, 2008: 285). Uygulamacılar, halkla ilişkileri kolayca meslek
olarak tanımlayamamaktadır (Parkinson ve Parkinson, 2003: 136). Bunun yanında
uygulamacılarının sürekli eğitim sorumluluğu olmaması nedeniyle halkla ilişkilerin
meslek olarak görülemeyebileceğini iddia edenler bulunmaktadır (Newsom vd., 2013:
3). Buna karşılık meslek örgütleri, halkla ilişkilerin bir meslek olduğu konusunda
ısrarcı olmaktadır. Ancak eleştirel bakanlar, halkla ilişkilerin henüz bir meslek statüsüne
ulaşmadığı, yalnızca bir iş veya kalifiye teknik iletişim aktivitesi olduğu konusunda görüş
bildirmektedir (Bowen, 2009: 403).
Halkla ilişkilerin meslek olarak değerlendirilmesi, iyi bir konuma sahip olması
ve uygulamacılarının fayda sağlaması açısından son derece önemlidir. Halkla ilişkilerin
henüz meslek haline gelip gelmediği konusuna yönelik tartışmalar devam etse de, halkla
ilişkilerin meslek statüsü kazanmasının önemli olduğu, nitekim bunun sektöre güven ve
itibar vereceğini, uygulamacıların hesap verebilirliklerini ve güvenirliğini arttıracağını,
uygulamacılar tarafından üretilen işlerin kalitesini yükselteceğini ve örgütsel karar
almaya katkı sağlamada uygulamacılara önemli fırsatlar sunacağı vurgulanmaktadır
(Sriramesh ve Hornaman, 2006: 156). Benzer şekilde, profesyonel statünün halkla
ilişkiler için önemli olduğu, nitekim böyle tanınmanın toplumsal saygınlığı arttırdığı
ve halkla ilişkileri propagandadan net bir biçimde ayırmayı kolaylaştırarak toplumsal
arzuları karşıladığı belirtilmektedir (L’Etang ve Pieczka, 2002: 25-26). Halkla ilişkiler
uygulamacıları meslek statüsünü kazanmadığı sürece, ne toplum ne de müşterileri onlara
saygı ve güven duymayacaktır (Meintjes ve Niemann-Struweg, 2009).
Halkla ilişkilerin meslekleşmesi açısından temel problemler şöyle açıklanabilmektedir
(Kruckeberg, 1998):
Mesleğin temel amaçları, esas fonksiyonları ve sorumlulukları konusunda genel bir
anlaşmanın olmaması.
Mesleğin saygın bir bilimsel çalışma alanı olarak görülmemesi ve bazı uygulamacıların
halkla ilişkiler mesleğini icra eden birçok kişinin meslekten ayrılma isteğine sahip olduğunu
düşünmesi.
Halkla ilişkiler alanı ve uygulamalarının endüstride ve işletmelerde düşük
farkındalığının olması.
Abdullah ve Threadgold (2008: 286) pek çok işletme liderinin halkla ilişkiler
252 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
uygulamacılarının yeteneklerinin ve yetkinliklerinin düşük düzeyde olduğunu ve
halkla ilişkilerin (performans ve kullanılan araçlar ile ilgili) karmaşık ya da sofistike
olmadığını düşündüğünü vurgular. Bu anlayış, halkla ilişkiler uygulamacılarının daha
düşük konumlarda istihdam edilmesi ve daha düşük ücretlerle çalışması sonucuna neden
olmaktadır. İşletmelerde liderlerin halkla ilişkileri önemli bir görev olarak görmemesi,
gerek mesleğin kendisi gerekse uygulamacılar açısından dezavantajlar oluşturmaktadır.
Halkla ilişkiler diğer birimlere göre daha düşük bir konumda değerlendirilmekte ve
uygulamacılarda benzer pozisyonlarda çalışan kişilere nazaran daha güçsüz olabilmektedir.
Halkla ilişkilerin mesleki konumuna ilişkin çeşitli araştırmalar yürütülmüştür.
İtalya’da yapılan bir araştırmada, halkla ilişkiler mesleğinin belirsizliğinin yaygın olduğu,
birçok insanın halkla ilişkilerin ne olduğunu tam olarak bilmediği, fonksiyonları ve rolleri
hakkında yanıltıcı yorumlara sahip olduğu, bunun kısmen bu mesleğin sınırları hakkında
tutarlı bir önerinin yokluğunun bir sonucu olduğu saptanmıştır (Valentini, 2011). Başka
bir çalışmada, Yeni Zelanda ve Avustralya’da halkla ilişkiler mesleğinin çoğunlukla
erkek gazetecilerin örgütler ve müşteriler adına medya ilişkilerini yürütmesi ile başladığı,
mesleğin ilk yıllarında halkla ilişkiler uygulamacılarının neredeyse tamamının halkla
ilişkiler alanına girmeden önce mesleki hayatlarına gazeteci olarak devam ettiği bulgusuna
ulaşılmıştır (Motion vd., 2009: 109).
Halkla ilişkiler alanında çalışan akademisyenlerin ve uygulamacıların halkla
ilişkilerin meslek olarak görülmesi gerektiğine ilişkin bir kanısı bulunmasına rağmen,
halkla ilişkilerin toplum tarafından bir meslek olarak değerlendirildiğini söylemek henüz
mümkün değildir. Halkla ilişkilerin meslek konumuna sahip olamamasının altında, meslek
olarak görülmenin bazı gerekliliklerini karşılamaması ve toplumun bazı kesimlerindeki
olumsuz imajı yatmaktadır.
İlgili yazında halkla ilişkilerin “yalan söyleme sanatı, bilimi, yeteneği, hilesi (Dodge)
veya ticareti” (Harrington, 1959: 209), basın ajansı ya da tanıtımın bir eşanlamlısı (Brody,
1992) olarak görülebildiği ifade edilmektedir. Oysaki kamunun pek çok kesiminde ve
birçok uygulamacıda var olan popüler yanılgının aksine, halkla ilişkilerin kapsamı
olumlu tanıtım veya imaj oluşturma değildir ve olmamalıdır (Sriramesh ve Hornaman,
2006: 155).
Özsoy (2006) tarafından televizyon metinlerinde halkla ilişkiler mesleğinin temsiline
yönelik yapılan araştırmanın sonuçlarına göre; “Halkla ilişkiler mesleği özelinde temsil
edilen kadınların konumları ve temsillerinde de kalıp yargılar görülmektedir. Halkla
ilişkiler alanının kendisine de gönderme taşıyan bu temsillerde kadın, güzel, bakımlı,
gösterişli ve çalışkandır. Halkla ilişkiler alanı egemen olarak kadınsı/kadınca bir dünya
olarak vurgulanır ve ona ait özellikler üzerinden kodlanır. Profesyonel meslek yaşamına
yönelik vurgular sınırlı ve zayıftır” (2006: 22).
Halkla ilişkiler uygulamacılarının çoğu, müşterilerinin olumlu imajını sürdürmeye
çalışırken, kendi mesleklerinin imajı için nadiren çalışmaktadır (Callison, 2001: 219).
Grunig (2000: 24) halkla ilişkilerle yaygın olarak ilişkilendirilen damgaların üstesinden
gelmek için akademi ve uygulama dünyasının mesleki değerlerinin geliştirilmesi
gerektiğini vurgular. Aynı zamanda toplum bu değerlerin önemli olduğunu düşünmeli;
Sayı 40 /Bahar 2015
253
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
bu değerlerin uygulanması için gerekli olan bilgi ve beceriler tanımlanmalıdır. Temel
değerlerin rastgele seçilmemesi ya da birilerinin kişisel değerlerini diğerlerine empoze
etmemesi gereklidir. Bundan ziyade değerler entelektüel geleneklerden ve araştırmadan
tanımlanmalıdır.
Meslek olmanın gereklilikleri diğer disiplinlerin yanı sıra halkla ilişkiler
akademisyenleri tarafından da uzun zamandır tartışılmaktadır. Bir uğraşın meslek
haline gelmesinde, o uğraşın üyelerinin belirli özellikleri ve davranış normlarını (etik
kodlara uymak, belirli bir bilgi bütününü öğrenmek, meslektaşlarına bağlılık göstermek,
kendi zanaatlerinin icra edilmesinde kalite standartlarının elde edilmesi gibi) gerektirir
(Picciotto, 2011: 167). Grunig ve Hunt (1984) bir mesleğin beş özelliğini profesyonel
değerler bütünü, meslek örgütlerine üyelik, profesyonel normlara bağlılık, bilgi yapısıyla
ilgili entelektüel bir gelenek, uzun bir süre belirlenmiş mesleki eğitimle edinilen teknik
beceriler olarak açıklar. Broom (2009: 120) profesyonel statünün göstergelerini, alana giriş
için uzmanlaşmış eğitimsel hazırlık, teori temelli bilgi yapısı, etik kodlar ve performans
standartları, uygulama özerkliği ve uygulamacıların kişisel sorumluluğu kabulü ve alanın
kendine özgü ve asli hizmet sunduğuna ilişkin toplumun farkındalığı olarak sıralamaktadır.
Wright (1981) halkla ilişkilerde meslekleşme kriterlerini entelektüellik, etik kodlar,
kapsamlı özerklik, kamu hizmetine kişisel çıkarlardan daha fazla odaklanmak, temel bilgi
yapısına dayalı olarak kendine özgü ve asli hizmetleri yerine getirmek, uygulamacıların
diğerkâmlıkla yönlendirilmesi olarak açıklar. Abdullah ve Threadgold (2008: 286) ise
halkla ilişkilerin meslekleşmesinin dört boyutunu bilgi ve kişisel yetkinlikler; araştırma
ve eğitim; etik kodlar; akreditasyon ve lisans olarak sıralamaktadır.
Görpe (2013) ise halkla ilişkilerin meslekleşmesi için gerekli olanları şöyle
sıralamaktadır:
Ne olduğunun açıklanması
Diğer iletişim disiplinlerine katkısının ve onları nasıl tamamladığının gösterilmesi
Yönetsel düzeyde çalışması gerektiğinin ispatlanması
Yalnızca medya ilişkileri ve etkinlik yönetimine eşit olmadığının ispatlanması
Araştırma ile başlanmanın gerekliliğinin gösterilmesi
Araştırmanın neden gerekli olduğunun gösterilmesi
Kamu çıkarının son derece önemli olduğunun vurgulanması
Alandaki ve ilgili alandaki bilgiden yararlanılması
Profesyonel standartların düşünülmesi
Halkla İlişkiler, Kamu Yararı ve Etik
Kamu yararı, bir uğraşın meslek olarak görülmesindeki en önemli gerekliliklerden
biridir. Meslek gelişirken aynı zamanda faaliyet gösterdiği toplumun özelliklerini ve
halkla ilişkilerin yapısını belirleyen kültürü, dili, coğrafyayı, ekonomiyi, politikayı
ve işletmelerdeki farklılıkları yansıtmaktadır (Singh ve Smyth, 2000: 388). İçinde
254 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
bulunduğu toplumun etkisi ile şekillenen mesleksel faaliyetler, aynı zamanda toplumu
etkilemekte ve çıkarlarına hizmet edebilmektedir. Sharpe (1986) halkla ilişkilerin meslek
olarak tanınmasının temelinin, sosyal ve çevresel durumlara ve mesleğin bu durumlara
verdiği tepkiye dayandığını belirtir. O halde halkla ilişkilerin meslekleşmesinin önemli
bir boyutunu, kamu yararına olan adanmışlık oluşturmaktadır.
Kamu yararına hizmet etme yalnızca bir mesleğin tanımlanmasında kullanılan bir
kriter değildir, mesleğin değerinin belirlenmesinde de kamu yararına sıklıkla gönderme
yapılmaktadır (Bivins, 1993). Meslekleşme, uygulamacıların topluma azami katkı
sağlamasının ölçümüne dayanır (Wilensky, 1964). Diğer bir deyişle, topluma yapılan
katkı, bir uğraşın meslek olmasında ve değerinin saptanmasında belirleyici bir faktördür.
Meslek kavramı kelimenin tam anlamıyla ‘kamu onayı’ anlamına gelmekte, bir uğraş
kolay bir şekilde profesyonel konum talep edememekte, bu konumun kamu tarafından
kabul edilmesi gerekmektedir. Profesyonellerin ‘kamu faydasını’ koruduğu ve arttırdığı
genel olarak kabul görür (Welie, 2004: 530).
Amerika Halkla İlişkiler Derneği’ne göre “Halkla ilişkiler, gruplar ve kurumlar
arasında karşılıklı anlayış oluşmasına katkı sağlayarak kompleks ve çoğulcu toplumun
kararlarını ve fonksiyonlarını yerine getirmesine destek olmaktadır. Halkla ilişkiler, özel
ve kamu politikalarının uyum sağlamasına hizmet etmektedir.” (Fitzpatrick ve Gauthier,
2001: 193). Dolayısıyla halkla ilişkiler, yalnızca müşterileri olan kişilerin ve örgütlerin
çıkarlarına hizmet etmeye adanmış bir meslek değildir. Toplum ve çıkarları da halkla
ilişkilerin temel bir önceliğidir.
Halkla ilişkiler performansının standartları, kamu çıkarı ve refahının yanında
örgütün, kişilerin veya ilgi gruplarının haklarının korunması açısından belirlenmelidir
(Sharpe, 1987). Halkla ilişkilerin yalnızca adına çalıştığı kurumların ve kişilerin çıkarları
doğrultusunda hareket etmesi, meslekleşme sürecinin başarısını sekteye uğratacaktır.
Şöyle ki halkla ilişkiler, kamunun çıkarlarına gözlerini kapatarak, yalnızca faaliyetlerini
yürüttüğü kişi veya kuruma saygınlık kazandırma, hedef kitleleri ikna etme, çalışan
ve müşteri sadakatini arttırma, satışları destekleme gibi amaçlarını yerine getirmeye
çalışırsa kamu onayını alması mümkün olamayacaktır. “Halkla ilişkiler uzlaştırıcı
ve savunucu rolleri ile hem kamu tartışmaları ile ilgilenme hem de onları destekleme
fırsatına sahip olmaktadır” (Bivins, 1993: 126). Halkla ilişkiler uygulamacıları bu rolleri
yerine getirirken kamunun çıkarlarını gözetmelidir. Etkili halkla ilişkiler yalnızca örgütün
çıkarları ile değil aynı zamanda örgütsel paydaşların çıkarları, değerleri ve ihtiyaçları
tarafından yürütülmelidir (Sriramesh ve Hornaman, 2006: 155). Grunig’e göre (2000: 25)
halkla ilişkilerin, bir mesleğin temel özellikleri olan kamu çıkarını ve görece otonomiyi
geliştirmesi gerekmektedir. Bunun yanında er ya da geç halkla ilişkiler uygulamacıları
yalnızca müşterilerinin kişisel çıkarlarına hizmet etmenin ötesine geçmelidir. “Halkla
ilişkilerin bir meslek haline gelmesi, kamu yararına hizmet etme yönünde etik
yükümlülüklerin açıklığa kavuşturulması, amacına ulaşması ve toplum tarafından meşru
bir meslek olarak görülmesi açısından önem taşımaktadır” (Bivins, 1993: 117).
Bazı halkla ilişkiler akademisyenleri ve uygulamacıları, günümüzde halkla ilişkilerin
iknanın ve retoriğin ötesine geçtiğini, profesyonel halkla ilişkiler çalışmaları müzakere
Sayı 40 /Bahar 2015
255
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
ve arabuluculuk ilkeleri ile yürütülmektedir. Halkla ilişkilerin amacı, basit bir şekilde
kurumun çıkarını için hedef kitleleri etkilemek değildir. Bunun yerine (en azından olması
önerilen) örgütlerin ve hedef kitlelerin karşılıklı faydası için çıkarlarını bağdaştırmaktır
(Fitzpatrick ve Gauthier, 2001: 194). Halkla ilişkiler, bir kere toplum tarafından meslek
olarak tanındığında sorumluluktan kaçamayacaktır. Bu kabul, kısmen beklenen sonuçlara
dayanır. Halkla ilişkilerin toplumun kabul edeceği şekilde kamu yararını tanımlamak
dışında seçeneği yoktur (Bivins, 1993: 127).
Halkla ilişkilerin meslek olarak değerlendirilmesinde kamu yararının yanında
etik de büyük önem taşır. Aydede’ye göre (2001: 177) halkla ilişkiler alanında makine,
fabrika, üretim, tüketim gibi kavramlar yerlerini davranışlara ve değerlere bırakmıştır.
Uygulamacılar her gün aldıkları kararların haklılığını değerlendirmek için bazı
temellere ihtiyaç duyarlar. Halkla ilişkiler profesyoneli olarak işlerini tanımlarken temel
değerlerden türetilen etik ilkelere ihtiyaç duyarlar. Mesleklerinin savunuculuğu ve sosyal
vicdan arasında olası çatışmaların uzlaştırılmasında bir rehbere ihtiyaç duyarlar. Bu
tür standartların geliştirilmesi halkla ilişkiler uygulamacılarının bir profesyonel olarak
konumlarına ilişkin farkındalıklarının en önemli basamaklarındadır (Fitzpatrick ve
Gauthier, 2001: 201).
Halkla ilişkilerde evrensel kodların geliştirilmesi gerekir (Kruckeberg, 1993). Tüm
dünyada halkla ilişkiler meslek örgütleri, etik kodlar ile uygulamacıların etik davranışlarına
seslenir (Lim ve Hussein, 2006: 57). Halkla ilişkiler uygulamacılarının etiği, hem kamu
hem de uygulamacıların kendileri tarafından düşük görülmektedir. Dolayısıyla halkla
ilişkiler uygulamalarında algılanan meslek ahlakının arttırılması gerekir (Pratt, 1991:
234). Ancak halkla ilişkiler alanında etiğin önemine rağmen, bu alandaki birçok kişi etik
konusunda oldukça az bilgiye sahiptir (Wright, 1989).
Halkla ilişkiler uygulamacılarının müşteri ve işverenlere karşı sorumluluk,
medyaya karşı sorumluluk, topluma karşı sorumluluk ve meslektaşlarına karşı sorumluluk
olmak üzere dört alanda sorumluluğu bulunmaktadır (Aydede, 2001). Halkla ilişkiler
uygulamalarında etik davranışın öneminden ötürü mesleki standartları bozan, ihlal eden
kimselere karşı müeyyideler uygulamak için çalışmalar yapılmıştır (Okay ve Okay
2001:654).
2012 yılında Melbourne’de gerçekleşen Dünya Halkla İlişkiler Forumu’nda
‘Melbourne Direktifi’ belirlenmiştir. Halkla ilişkiler ve iletişim profesyonellerine, örgütün
karakterini-değerlerini tanımlama ve sürdürme, dinleme ve bağlantı kurma, kişilere ve
örgütlere sorumluluk aşılama talimatları verilmiştir. Bu direktife göre halkla ilişkiler
uygulamacılarının profesyonel sorumlulukları şöyledir:
Profesyonel etik kodları anlamak, onlara uymak ve faaliyetleri onlara uygun şekilde
sürdürmek.
İç ve dış paydaşlara yönelik halkla ilişkiler ve iletişim çalışmalarına rehberlik eden
profesyonel standartları iletmek.
Sürekli eğitim ve öğrenme ile etkili ve sorumlu şekilde yetkinliklerini korumak ve
sürdürmek.
256 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
Halkla ilişkilerin meslekleşmesi açısından etik kodlar zaruridir ve kodların gerekliliği
iki yönden açıklanabilir. Birincisi, etik kodlar uğraşın mesleğe dönüşümünde, özellikle halkla
ilişkiler açısından, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir parçadır. İkincisi, halkla ilişkiler uzun
yıllar sahip olduğu olumsuz imajına bağlı olarak güvenilir bir meslek kabul edilmemesinden
dolayı sıkıntı çekmiştir. Bu sorunun çözümünde etik kodlar önemlidir (Huang, 2001).
Bilgi, Eğitim ve Profesyonel Yetkinlikler
Meslekler, temel değerlere ve bu değerlerin yerine getirilmesine yönelik uzmanlığı
sağlayan bilgi yoğunluğuna dayanır (Grunig, 2000: 23). Bir meslek, üyelerinin yürüttükleri
işlerin esaslarını, performansını ve amaçlarını kontrol eder (Beam, 1990). Bir mesleğin
sahip olması gereken kriterler iyi tanımlanmış bilgi yapısı, eğitimde verilen derslerin
standartlaşmış olması, sınav-belgelendirme ve uygulamacıların üzerinde disiplinsel bir
gücü kullanacak uygun bir otorite tarafından denetimin olması şeklinde açıklanabilir.
Ancak halkla ilişkiler, yalnızca birincisini yerine getirmektedir (Wylie, 1994).
L’Etang ve Pieczka (2002: 25) halkla ilişkiler uygulamasının kendini
profesyonelleştirmek arzusunda olduğunu ve halkla ilişkiler eğitiminin bunu başarıya
ulaştırmanın yardımcı bir aracı olduğunu vurgular. Akademisyenler, eğitimciler ve
uygulamacılar arasında iyi eğitimin, halkla ilişkiler mesleğinin güçlendirilmesine büyük
katkı yapma potansiyeline sahip olduğu konusunda fikir birliği bulunmaktadır. Eğitim
ve bilgi, halkla ilişkiler mesleğini icra edenlerin kendilerini yetkin görmesinin temelini
oluşturur. Nitekim bir uğraşın meslek olması, kendine özgü bilgi yapısını gerekli kılar
(Sriramesh ve Hornaman, 2006: 156). Halkla ilişkiler mesleğinin uygulayıcıları da
mesleğin gerektirdiği bilgiye sahip olmalı ve bu alanda çalışmak isteyen kişilerin belirli
bir eğitimden geçmesi zorunlu kılınmalıdır. Aksi halde halkla ilişkiler, belirli bir bilgi ve
eğitim olmaksızın herkesin yapabildiği bir iş olmaya devam edecektir.
Halkla ilişkiler eğitiminde bir standardın olması, farklı yazarlarca vurgulanmaktadır.
Örneğin Coombs ve Holladay (2007: 5), halkla ilişkileri oluşturan kavramların geniş biri
ağa dağıldığını ve tutarsızlık gösterdiğini belirtir. Oysaki meslek kriterlerinden biri de
standart bir müfredatın kabulüdür (Newsom vd. 2013: 3). Halkla ilişkiler eğitiminin diğer
bir boyutu, teori yanında uygulamanın gerekliliğidir. Yengin (2004: 190) tarafından ifade
edildiği şekilde “İletişim alanında teorik ve pratik iç içe geçmiş ayrılmaz bir bütündür.
L’Etang ve Pieczka (2002: 27) halkla ilişkilerin eğitimsel gelişmeleri hakkında
yayınlanan kayıtların Amerikan deneyiminin kontrolü altında olduğunu belirtir. Yazarlara
göre bu durum kısmen, günümüze kadar gelen iki akademik halkla ilişkiler dergisinin
Public Relations Review ve Journal of PR Research’ün, Amerika temelli olmasından ve
büyük oranda Amerikan araştırma ve akademik yönelimlere dayanmasından kaynaklanır.
Halkla ilişkiler eğitimi ile ilgili bilgilerin çoğunlukla ABD temelli olması, mesleğin
diğer ülkelerdeki eğitimi ve uygulaması hakkında yeterli bilgiye ulaşılamamasına neden
olmaktadır. Bu durum mesleğin gelişiminin ve geldiği konumun öğrenilmesi konusunda
eksikler oluşturmaktadır.
Halkla ilişkiler uygulamacılarının birtakım yetkinliklere sahip olması
beklenmektedir. Bu yetkinliklerin gerek eğitim gerekse iş dünyasına girdikten sonra
Sayı 40 /Bahar 2015
257
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
edinilmesi, halkla ilişkiler uygulamacılarının başarısı ve halkla ilişkilerin meslekleşmesi
açısından büyük önem taşır.
Halkla ilişkiler uygulamacılarının iletişim becerileri, medya ve yönetim bilgisi,
problem çözme kabiliyeti, motivasyon ve entelektüel meraka sahip olması gerekmektedir
(Broom 2009). Öğrencinin bir iletişim, halkla ilişkiler profesyoneli olabilmesi için sahip
olması gereken nitelikler şöyle sıralanabilmektedir (Yengin, 2004: 190):
Teknolojik gelişmelere ve bunların yol açtığı değişime adapte olabilme ve sürekli
olarak kendini yenileyebilme yeteneği,
İleri teknolojilere aşinalık, özellikle okuryazarlığı,
Kendi mesleki alanlarındaki derinleme bilginin yanında, fen ve mühendislik
alanlarındakiler için asgari düzeyde bir sosyal bilimler bilgisi, sosyal bilim alanındakiler için
de asgari bir fen ve teknoloji bilgisi, özellikle teknolojinin toplumsal etkilerini kavrayabilme
yeteneği,
Anadili ile birlikte en az bir yabancı dilde yazılı ve sözlü iletişim yeteneği,
Grup halinde çalışabilme, özellikle disiplinlerarası çalışma yapabilme beceri ve
yeteneği.
Halkla İlişkiler Eğitimi Komisyonu’nun 1987 yılındaki raporunda belirtilen halkla
ilişkilerin beş yetkinliğini sağlamaya yönelik müfredata dört yetkinlik daha eklenmiştir
(Leuven, 1999):
İlkeler, uygulamalar, teori, etik odaklılık
Teknikler, yazma, mesaj yayılımı, medya ağları
Planlama ve değerlendirme için araştırma
Örnek vakaları içeren halkla ilişkiler stratejisi ve uygulama
Staj, uygulama
Eklenen dört yetkinlik ise şöyledir:
Halkla ilişkiler etiği
Görsel ve interaktif iletişim
Halkla ilişkiler yönetimi
Halkla ilişkiler kampanyaları
Türkiye’de halkla ilişkiler eğitiminin başlangıcı, 1960’lı yılların ortalarına
rastlamaktadır (Yıldırım Becerikli, 2004: 202). Günümüzde birçok devlet ve vakıf
üniversitesinde halkla ilişkiler alanında ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim verilmektedir.
Ancak halkla ilişkiler alanında çalışmak için halkla ilişkiler veya iletişim eğitimi almanın
zorunlu olmaması, başka alanlarda eğitim alan veya üniversite eğitimi almayan kişilerin
halkla ilişkiler alanında çalışmasına imkan sağlamaktadır. Böylece belirli bir eğitime
veya yetkinliklere sahip olma koşulu aranmaksızın isteyen herkes halkla ilişkiler alanında
çalışabilmektedir.
258 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
Lisanslama ve Akreditasyon
Meslek kriterlerinden biri de alana girişlerin ve çıkışların kontrol altında olmasıdır
(Newsom vd., 2013: 3). Gerçek bir mesleğe girişler ve uygulama kodlarına uyulması sıkı
şekilde düzenlenmiştir ve bu durum üyelerine birçok fayda sağlamaktadır. Bu faydaların
muhtemelen en önemlisi belirli kişilerin istihdam edilmesidir (Morris ve Goldsworthy,
2008: 113). Bu anlamda bir uğraşı icra etmek için girişlerin denetime tabi olmaması, o
uğraşın meslekleşmesinde önemli bir eksiklik oluşturur. Mesleğe girişlerin kontrolü için
akreditasyon ve lisanslama olmak üzere iki uygulamadan söz etmek mümkündür.
Devlet tarafından yönetilen zorunlu bir süreç olan lisanslama (Broom, 2009), bilgi
sahibi olmayan kişileri işinde yetkin olmayandan korumaktadır ve lisans sahibinin belirli
hizmetleri memnuniyet yaratacak şekilde icra ettiğinin ve lisansı olmayan kişilerin bu
hizmetleri yerine getiremeyeceğinin teminatını vermektedir (Nolte, 1980: 14). Bernays
(1983: 32) halkla ilişkilerin lisansının ve halkla ilişkiler uygulamacılarının sicili olmasının
hukuk tarafından (avukatlar, hekimler ve diğer profesyoneller gibi) belirlenmesi gerektiğini,
halkla ilişkilerin ‘bir kamu malı olarak’ herhangi bir eğitim veya etik davranış olmaksızın
herkesin yaptığı işi tanımlamakta kullanılan bir kavram olduğunu vurgular. Dolayısıyla
lisanslama, halkla ilişkilerin meslek olarak tanınmasında temel bir zorunluluktur ve aynı
zamanda kamu algılarında önemli bir öğedir (Parkinson ve Parkinson, 2003: 136). Meslek
konumu elde etmek için alanın, uygulama öncesinde avukatlık sınavı veya tıbbi komite
gibi bir çeşit lisansı benimsemesi gereklidir. Bunun yanında halkla ilişkiler, tutarlı etik
standartlara sahip olmalı ve ihlalleri izlemelidir (Bowen, 2009: 403).
Halkla ilişkilerde lisanslama düzenlemesi yapan ülke sayısı son derece az olsa da
bu uygulamalar, gelecekteki düzenlemelere örnek teşkil edebilmesi açısından önemlidir.
Brezilya, Nijerya, Panama ve Peru’da halkla ilişkilerde lisanslama devlet tarafından
düzenlenmektedir (Molleda ve Alhassan, 2006). 1967 yılında halkla ilişkileri bir meslek
olarak kanunlaştıran Brezilya, dünyada bu tür bir yasayı halkla ilişkilere adapte eden ilk
ülkedir. Brezilya’da yasayı uygulamak için federal ve bölgesel konseyler oluşturulmuştur. Bu
konseyler, yasaya uymayanlara cezai yaptırım uygulamaktadır. Brezilya’da profesyoneller
halkla ilişkiler lisansına sahip olmalı ve konseyler tarafından ruhsatlandırılmalıdır (Molleda
ve Athaydes, 2003: 271). Halkla ilişkilerin lisanslandırılmasına karşı olan görüşler de
bulunmaktadır. Örneğin, Kruckeberg (1993) halkla ilişkilerin yasal olarak korunan bir
meslek olmasının veya devlet tarafından ruhsatlandırılmasının gerekli olmadığını ifade
eder. Yazara göre, Yeminli Mali Müşavirlerin mesleki modeline benzer bir uygulama
halkla ilişkiler mesleği için daha uygun olacaktır. Böyle bir model, uygulamacıların
tüm faaliyetlerinin kendilerine münhasır olmasını ve bunların profesyonel uygulamayla
sınırlandırılmasını kabul eder.
Halkla ilişkilerin meslekleşmesinde önemli görülen bir diğer uygulama
akreditasyondur. Akreditasyon, meslek örgütleri tarafından yürütülen gönüllü bir süreçtir
(Broom, 2009). Akreditasyon, halkla ilişkiler ve uygulamacıları hakkında kamunun
Sayı 40 /Bahar 2015
259
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
algılarını değiştirebilir (Bailey, 1984). Amerika Halkla İlişkiler Derneği (PRSA)
akreditasyon programına 1964 yılında başlamıştır. Günümüzde İş İletişimcileri Derneği
ve İngiltere Halkla İlişkiler Derneği akreditasyon süreci hizmeti vermektedir (Sha, 2011c).
Ancak tüm dünyada meslek örgütleri tarafından uygulanan evrensel bir akreditasyon ve
lisanslama standardı bulunmamaktadır (Abdullah ve Threadgold, 2008: 285).
Türkiye’de, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) henüz bir akreditasyon
programı hizmeti vermemektedir. Ancak eski TÜHİD başkanı Fügen Toksü, derneğin
en önemli hedeflerinden birinin mesleki yeterlilik bilgisi ve akreditasyon olduğunu
belirtmiştir (http://fugentoksu.blogspot.com.tr, 2010).
Lisanslama ve akreditasyon, meslekleşme sürecinde kilit bir rol üstlenir. Nitekim
mesleğin isteyen herkesin rahatça faaliyet gösterebildiği bir alan olmasını engeller. Aynı
zamanda mesleği icra edenlerin belirli bilgi ve yeteneklere sahip olmasını zorunlu kılar.
Böylece mesleğini iyi bir şekilde yerine getirenleri ödüllendirmiş, mesleki gerekliliklere
sahip olmayanları da diğerlerinden ayırmış olur. Türkiye’de halkla ilişkilerin lisanslanması
kısa vadede çok mümkün görünmese de, akreditasyon halkla ilişkiler uygulamacılarının
taşıması gereken niteliklere sahip olup olmadığının belirlenmesi açısından önemlidir.
Nitekim akredite olmak demek, halkla ilişkiler uygulamacının belirli sınavlardan geçtiği
ve mesleği yerine getirebilecek donanıma sahip olduğunun onaylanması anlamına gelir.
Böylece işini ehli ile yapan uygulamacılar, halkla ilişkilerin ne olduğunu bilmeden ‘halkla
ilişkilerciyim’ diyenlerden kendilerini ayırmış olurlar.
Halkla İlişkiler ve Meslek Örgütleri
Bir mesleğin varlığı, meslek örgütlerinin varlığını gerektirir (Wilson vd., 2013: 1223).
Uğraşların mesleğe yükselmesinde önemli bir rol oynayan meslek örgütleri (Sha, 2011b:
122), bir mesleğin geliştirilmesinde, desteklenmesinde ve güçlendirilmesinde kilit bir rol
üstlenmektedir. Halkla ilişkiler açısından bakıldığında meslek örgütleri, etik kodların ve
profesyonel standartların geliştirilmesinde ve uygulanmasında, profesyonel gelişim için
koşulların yaratılmasında, mesleğin konumunun düzenlenmesinde ve güçlendirilmesinde
etkin bir rol oynar (Palea, 2012: 18). Bir mesleğin gücü, meslek örgütünün ne kadar güçlü
olduğuyla yakından ilişkilidir. Meslek örgütünün güçlenmesi ise, o mesleği icra edenlerin
katılım ve işbirliği ile gerçekleşebilecektir. Böylece eğitim ve uygulama arasında sürekli
bilgi paylaşımı yapılabilecek ve aradaki boşluklar azaltılabilecektir. Nitekim mesleğin
gelişimi ve toplum nezdinde iyi bir konum elde etmesi, işbirliği halinde yapılacak
çalışmalar ile mümkündür.
Halkla ilişkiler uygulamacılarının meslek örgütlerine üye olma zorunluluğu
bulunmamaktadır. Bir kimse eğitimi, deneyimi ve etik anlayışı ne olursa olsun ‘halkla
ilişkiler danışmanı’ unvanını kullanabilmektedir (Motion vd., 2009: 109). Bu durum,
halkla ilişkiler uygulamacılarının kendi meslektaşları tarafından değerlendirilmesi
uygulamalarını azaltmaktadır. Halkla ilişkiler uygulamacılarının kendi aralarındaki
‘özdenetim’ mekanizmasının ülkemizde etkili bir şekilde işlediğini söylemek mümkün
değildir. Meslek örgütlerinin güçlenmesi ve üye sayılarının artması, halkla ilişkiler
260 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
uygulamalarının standartlara uygunluğunun sağlanması açısından önemli bir rolü yerine
getirir. Bunun yanında mesleki yeterliliklere sahip ve meslek değerlerine özen gösteren
halkla ilişkiler uygulamacılarının da meslek örgütleri tarafından korunması sağlanmış
olur. Böylece, uygulamacılar, meslek standartlarına uygun olmayan davranışlara karşı
kendisini ve mesleğini savunabilir.
Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler derneği (şu anki adı Türkiye Halkla İlişkiler
Derneği) 1972 yılında kurulmuştur. TÜHİD’in web sitesinde yer alan bilgilere göre 2015
yılı itibariyle üye sayısı, 197 olmaktadır. Halkla ilişkiler mesleğini icra etmek için bir
derneğe üye olma zorunluluğu bulunmuyor olsa da, üye sayısının oldukça az olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla Türkiye’de meslek örgütlerine üye sayısının
artması, mesleğin daha iyi bir konuma yükselmesinin en önemli basamaklarından birini
oluşturmaktadır.
Sonuç
Günümüzde halkla ilişkilerin artan önemine rağmen henüz meslek konumuna
ulaştığını söylemek mümkün görünmemektedir. İlgili alandaki akademisyenlerin
ve uygulamacıların halkla ilişkilerin bir meslek olarak görülmesi gerektiğine ilişkin
görüşlerine rağmen gerek dünyada, gerekse Türkiye’de toplum halkla ilişkileri tam
olarak bir meslek olarak değerlendirmemektedir. Halkla ilişkilerin olumsuz bir imaja
sahip olması, kamu yararını hedeflemediği görüşü, belirli bir eğitime ve yetkinliğe sahip
olmayan kişilerin mesleği icra etmesinde herhangi bir engelle karşılaşmaması, lisanslama
ve akreditasyon çalışmalarının yetersizliği, etik kodlara uyumun kontrol edilmemesi ve
meslek örgütlerine üyeliğin azlığı halkla ilişkilerin meslekleşme sürecini sekteye uğratan
başlıca faktörlerdir.
Tuncer (2011) tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, “Türkiye’de halkla
ilişkiler mesleğinin standartları özellikle meslek eğitimi ve dernekleşme boyutlarında
eksik, uzmanlık ve meslek etiği boyutlarında ise yetersizdir.” Dolayısıyla Türkiye’de
halkla ilişkiler meslekleşme kriterlerini yerine getirmekten uzak görünmektedir. Uzun
yıllardır halkla ilişkiler eğitimi verilmesine, halkla ilişkiler uygulamaları yürütülmesine
ve halkla ilişkiler derneğinin kuruluşunun geçmişe uzanmasına rağmen, günümüzde
halkla ilişkiler ‘herkesin yapabildiği bir iş’ etiketinden kurtulamamıştır.
Halkla ilişkilerin meslek olabilmesi ve toplumdaki algıların değişmesi ise bu
mesleği icra edenlerin işbirliği içinde yürütecekleri çalışmalara bağlıdır. Halkla ilişkilerin
yalnızca müşterilerinin çıkarlarını düşünen bir meslek olmadığı, kamunun çıkarının da
halkla ilişkilerin temel hedeflerinden olduğu anlatılmalıdır. Halkla ilişkilere getirilen
temel eleştirilerden birinin toplumun çıkarlarını gözetmemesi olduğu göz önünde
bulundurulduğunda, kamu yararının meslekleşme açısından önemi açığa çıkmaktadır.
Etik yükümlülüklerini anlatmak, halkla ilişkilerin meslekleşme sürecinin en önemli
boyutlarından bir diğeridir. Halkla ilişkiler uygulamacılarını yönlendiren etik kodlar
bulunsa da, uygulamacıların bunlara uyup uymadığı konusunda güçlü yaptırımlar
bulunmamaktadır.
Sayı 40 /Bahar 2015
261
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
Lisanslama ve akreditasyon, halkla ilişkiler mesleğine girişlerde sınırlamalar
getirilmesini sağlamaktadır. Böylece her isteyenin, istediği zaman halkla ilişkiler uzmanı/
danışmanı gibi unvanları kullanmasının önüne geçilmiş olacaktır. Bu uygulamalar,
mesleğinin gerektirdiği donanıma sahip insanların diğerlerinden ayrılmasını ve mesleki
ilkelere uymayan kişilerin mesleğin tümüne yönelik olumsuz algılar oluşturmasının
önlenmesini sağlayacaktır. Meslek örgütleri, halkla ilişkilerin meslek konumunu elde
etmesinin önemli bir parçasıdır. Türkiye’de halkla ilişkiler meslek örgütlerine üyelikler
oldukça azdır. Bu sayının artması, meslekleşme sürecinin başarıya ulaşmasının temel
önceliklerinden biridir.
Halkla ilişkiler, Türkiye’de henüz meslek konumunu elde edememiştir. Kamu
çıkarlarının önemsendiğinin ve etik ilkelerin gözetildiğinin anlatılması, mesleğe girişlerde
belirli bilgi ve yetkinliklerin zorunlu kılınması ve meslek örgütlerinin ve özdenetimin
daha güçlü hale gelmesi ile halkla ilişkilerin meslekleşmesi mümkün olabilecektir.
Kaynaklar
Abdullah, Z. ve Threadgold, T., (2008). “Towards The Professionalisation Of
Public Relations in Malaysia: Perception Management and Strategy Development”,
Public Relations Review, 34 (3), s. 285–287.
Aydede, Ceyda, (2001). Teorik
Kampanyaları, Ankara: Mediacat Yayınları.
ve
Uygulamalı
Halkla
İlişkiler
Bailey John N., (1984). “The Credentials Of Public Relations: Licensing?
Certification? Accreditation?”, Public Relations Quarterly, 29 (2), s. 9.
Beam, Randal A., (1990). “Journalism Professionalism As An Organizational–
Level Concept”, Journalism Monographs, 121, s. 1–43.
Bernays, Edward L., (1983). “Viewpoint: The Case For Licensing Pr Practitioners”.
Public Relations Quarterly, 28 (1), s. 32.
Bivins, Thomas H., (1993). “Public Relations, Professionalism, and the Public
Interest.” Journal of Business Ethics, 12(2), s. 117–126.
Bowen, Shannon A., (2009). “All Glamour, No Substance? How Public Relations
Majors and Potential Majors in an Exemplar Program View The Industry and Function”,
Public Relations Review, 35(4), 402–410.
Brody E. W., (1992). “We Must Act Now To Redeem PR’s Reputation”, Public
Relations Quarterly, 37(3), s. 44.
Broom, Glen M., (2009). Cutlip and Center’s Effective Public Relations, Englewood
Cliffs, NJ: Prentice Hall.
Callison, Coy, (2001). “Do Pr Practitioners Have A Pr Problem?:
The Effect of Associating A Source With Public Relations And Client–Negative News on
Audience Perception of Credibility”, Journal of Public Relations Research, 13(3), s. 219–
234.
Coombs W. T. ve Holladay S. J. (2007). It’s Not Just PR: Public Relations in
Society, Malden, MA: Blackwell Publishing.
262 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
Ertekin, Yücel, (1987). Halkla İlişkiler ve Meslekleşme Olgusu, Ankara: Ankara
Üniversitesi Basın – Yayın Yüksekokulu Yayınları: 10, Türkiye Ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü Yayınları: 221, Halkla İlişkiler Sempozyumu, A.Ü. Siyasal Bilgiler
Fakültesi Ve Basın – Yayın Yüksekokulu Basımevi, , 20–21 Nisan 1987, s. 35–46.
Fitzpatrick K. ve Gauthier, C. (2001). “Toward A Professional Responsibility
Theory of Public Relations Ethics”, Journal of Mass Media Ethics: Exploring Questions
of Media Morality, 16(2–3), s. 193–212.
Görpe, Serra, (2013). “PR As A Profession: How Much Does it Matter?”, http://
www.ipra.org/itl/02/2013/pr–as–a–profession–how–much–does–it–matter, Erişim
Tarihi: 10.01.2014.
Grunig, James E., (2000). “Collectivism, Collaboration, And Societal Corporatism
As Core Professional Values in Public Relations”, Journal of Public Relations Research,
12(1), s. 23–48.
Grunig, J. E. ve Hunt, T., (1984). Managing Public Relations, New York: Holt,
Rinehart & Winston.
Haınsworth, Brad E., (1993). “Commentary: Professionalism in Public Relations”,
Public Relations Review, 19(4), s. 311–313.
Huang, Yi–Hui. (2001). “Should A Public Relations Code of Ethics Be Enforced?”,
Journal of Business Ethics, 31(3), s. 259–270.
Harrington, A. (1959). Life in the Crystal Palace, New York: Alfred A. Knopf, Inc.
Kruckeberg, Dean, (1993). “Universal Ethics Code: Both Possible and Feasible”,
Public Relations Review, 19 (1), s. 21–31.
Kruckeberg, Dean, (1998). “The Future of PR Education: Some Recommendations”,
Public Relations Review, 24 (2), s. 235–248.
L’Etang, Jacquie, (2002). “Public Relations Education in Britain: A Review At The
Outset of The Millennium and Thoughts For A Different Research Agenda”, Journal of
Communication Management, 7 (1), s.43–53.
L’Etang, J. ve Pieczka, M., (2002). “Halkla İlişkiler Eğitimi”, J. L’etang, M.
Pieczka, Halkla İlişkilerde Eleştirel Yaklaşımlar, Çev. Gülcan Işık, Der. Sema Yıldırım
Becerikli, İstanbul, Vadi Yayınları, s. 153–187.
Leuven, Jim Van, (1999). “Four New Course Competencies for Majors”. Public
Relations Review, 25(1), s. 77–85.
Lim, K. Y. ve Hussein, A., (2006). “Professionalism and Ethics: Is The Tobacco
Industry Damaging the Health of the Public Relations Profession?”, Kajian Malaysia,
XXIV (1 & 2), s. 55–71.
Meintjes, C. ve Niemann–Struweg, I. (2009). “The Role of A Professional Body in
Professionalisation: The South African Public Relations Case”, Prism 6(2), http://praxis.
massey.ac.nz/prism_on–line_journ.html, Erişim Tarihi: 10.01.2014.
Molleda, J. C. ve Athaydes, A. (2003). “Public Relations Licensing in Brazil:
Evolution and The Views of Professionals”, Public Relations Review, 29 (3), s. 271–279.
Sayı 40 /Bahar 2015
263
Halkla İlişkilerde Meslekleşme Sorunu
Molleda, J. C. ve Alhassan, A. D., (2006). “Professional Views on the Nigeria
Institute of Public Relations Law and Enforcement”, Public Relations Review, 32(1), s.
66–68.
Morris, T. ve Goldsworthy, S. (2008). PR–A Persuasive Industry? Spin, Public
Relations and The Shaping of the Modern Media, New York: Palgrave Macmillan.
Motion, J., Leitch, S. R. ve Cliffe, S., (2009), “Public Relations in Australasia:
Friendly Rivalry, Cultural Diversity, and Global Focus”, Krishnamurthy Sriramesh
ve Dejan Verčič (der.), The Global Public Relations Handbook Theory, Research, and
Practice, New York: Routledge, s. 107–129.
Newsom, D., Turk, J. V. ve Kruckeberg, D., (2013). This is PR: The Realities of
Public Relations, Boston: Wadsworth, Cengage Learning.
Nolte, Lawrence W., (1980). “Let’s Forget Licensing”, Public Relations Quarterly,
25(2), s.14.
Okay, Ayla ve Okay, Aydemir (2001). Halkla İlişkiler Kavram, Strateji ve
Uygulamaları, Der Yayınları, İstanbul.
Özsoy, Aydan, (2006). “Televizyon Metinlerinde Halkla İlişkiler Mesleğinin Temsili
Üzerine Eleştirel Bir Bakış: Yağmur Zamanı Ve Ihlamurlar Altında Dizi–Metinlerinde
Halkla İlişkilerin Nesnesi Olarak Kadın”, 2. Ulusal Halkla İlişkiler Sempozyumu, 27–28
Nisan 2006, Kocaeli, s. 14–24.
Palea, Adina, (2012). “The Role of Professional Associations in Defining the Public
Relations Profession The Romanian Case”, Professional Communication and Translation
Studies, 5(1–2), s. 17–24.
Parkınson, M. G. ve Parkinson, L. M. (2003). “Constitutional Mythology in the
United States: The Arguments Against Public Relations Licensing Refuted”, Intercultural
Communication Studies, XII (2), s. 135–149.
Picciotto, Robert, (2011). “The Logic of Evaluation Professionalism”, Evaluation,
17(2), s. 165–180.
Pratt, Cornelius B., (1991). “Public Relations: The Empirical Research on
Practitioner Ethics”, Journal of Business Ethics,10 (3), s. 229–236.
Sha, Bey–Ling, (2011a). “2010 Practice Analysis: Professional Competencies And
Work Categories in Public Relations Today”, Public Relations Review, 37(3), s. 187–196.
Sha Bey–Ling, (2011b). “Accredited vs. Non–Accredited: The Polarization of
Practitioners in the Public Relations Profession”, Public Relations Review, 37 (2), s. 121–128.
Sha, Bey–Ling, (2011c). “Does Accreditation Really Matter in Public Relations
Practice? How Age and Experience Compare to Accreditation”, Public Relations Review,
37 (1), s. 1–11.
Sharpe, Melvin L., (1986). “Recognition Comes from Consistently High
Standards”. Public Relations Review, 12(4), 17-25.
264 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Burcu Öksüz
Singh, R. ve Smyth, R. (2000). “Australian Public Relations: Status at the Turn of
the 21st Century”. Public Relations Review, 26(4), s. 387–401.
Sriramesh, K. ve Hornaman, Lisa B., (2006). “Public Relations As A Profession An
Analysis of Curricular Content in the United States”, Journal of Creative Communications,
1(2), s. 155–172.
Taylor, Maureen, (2000). “Cultural Variance As A Challenge to Global Public
Relations: A Case Study of the Coca–Cola Scare in Europe”, Public Relations Review,
26(3), s. 277–293.
The Melbourne Mandate, (2012). http://melbournemandate.globalalliancepr.org/,
Erişim Tarihi: 10.01.2014.
Toksü, Fügen, (2010). http://fugentoksu.blogspot.com.tr/2010/02/sektorun–
penceresinden–halkla–iliskiler.html, Erişim Tarihi: 10.01.2014.
Tuncer, M. Umut, (2011). “Halkla İlişkilerde Meslek Standartları: Uygulayıcılara
Yönelik Bir Araştırma”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 32, s. 63–85.
Valentini, Chiara, (2011). “Looking for Institutionalization Italian Public Relations
and the Role of Credibility and Professionalism”, http://www.instituteforpr.org/wp–
content/uploads/lookingforınstitutionalization.pdf, Erişim Tarihi: 21.02.2014.
Van Ruler, Betteke, (2005). “Commentary: Professionals Are From Venus, Scholars
Are From Mars”, Public Relations Review, 31(2), s. 159–173.
Welie, Jos V. M., (2004). “Is Dentistry A Profession? Part 1. Professionalism
Defined”, Journal of the Canadian Dental Association,70(8), s. 529–532.
Wilensky, Harold L., (1964). “The Professionalization of Everyone?”, American
Journal of Sociology, 70(2), s. 137–158.
Wilson, A., Åkerlind, G., Walsh, B., Stevens, B., Turner, B. ve Shield, A., (2013).
“Making Professionalism Meaningful to Students in Higher Education”, Studies in
Higher Education, 38(8), s. 1222–1238.
Wright, Donald K., (1981). “Accreditation’s Effects on Professionalism”, Public
Relations Review, 7(1), s. 48–61.
Wright, Donald K., (1989). “Ethics Research in Public Relations: An Overview”,
Public Relations Review, 15(2), s. 3–5.
Wylie, Frank W., (1994). “Commentary: Public Relations İs Not Yet A Profession”,
Public Relations Review, 20(1), s. 1–3.
Yengin, Hülya, (2004). “Türkiye’de Halkla İlişkiler Öğrenimi ve Sorunları”, 2.
Uluslararası Milenyumda İletişim Sempozyumu, 17–19 Mart 2004, İstanbul, s. 173–191.
Yıldırım Becerikli, Sema, (2004). “Türkiye’deki Lisans Düzeyindeki Halkla İlişkiler
Eğitimine İlişkin Bir Değerlendirme”, 2. Uluslararası Milenyumda İletişim Sempozyumu,
17–19 Mart 2004, İstanbul, s. 193–219.
Sayı 40 /Bahar 2015
265

Benzer belgeler