ailece dua edelim

Transkript

ailece dua edelim
BİR AKŞAM YEMEĞİNDE
Geçenlerde bir arkadaşımın yemek davetini kabul ettim.
Yemeğin başında kısa bir dua okudum ve bunun onlar için yeni
bir şey olduğunun farkına vardım. Konu döndü dolaştı ve kahve
içerken sorduğum soruyla yeniden gündeme geldi: “Ailece dua
ediyor musunuz?” Sıkıcı bir sessizliğin ardından birisi “Bazen”
diye yanıtladı. Bir diğeri “Geçen 1 Kasım’da Tespih duasını
ölülerimiz için söyledik” dedi. Ufaklık ise “Sonra da kestane
yemiştik” diye tamamladı. Anne “Ama belki de siz bize ailece
nasıl daha sık dua edebileceğimizi öğretebilirsiniz?” diye bir
teklifte bulundu.
Dua üzerine bazı düşünceleri ve birkaç pratik alıştırmayı
içeren bu kitapçık işte böyle doğdu.
Neden ailemizde dua etmemiz gerek?
“Ailece dua ediyor musunuz?” sorusunun yarattığı
tedirginlik pratik zorluklardan kaynaklanmaktadır. Bunları
gözden geçirelim: Eğer dua etmek bu kadar nazik ve zor bir
deneyimse neden dua etmeliyiz? Bu görevi azizlere ve rahiplere
bırakalım! Karı-koca konuşmak için bu kadar az zamanımız
varken ve çocuklarımızı da ancak akşamdan akşama
görebilirken bu saatleri niye dua ederek geçirelim? Yorgun ve
sinirliyken üstelik televizyonda güzel programlar varken niye
dua edelim? Sonuç olarak Allah’a dair bu kadar az şey bilirken
ve daha bir kez bile İncil’i baştan sona okumamışken niye dua
edelim? Kardeşlerimiz bizden yardım isterken ve yardım etmek
için kelimelerden çok somut şeyler gerekirken niye dua edelim?
Bu ve bunun gibi sorular Allah ile bir süre beraber olma
isteğimizi sorgulamaktadırlar.
2
“Bize dua etmesini öğret” (Luka 11,1)
Bu zorluklar karşısında alınabilecek en iyi tavır İsa’nın
neşeli ve rahatlamış bir şekilde dua etmekten döndüğünü gören
havarilerininkidir: “Rab, bize dua etmesini öğret” (Luka 11,1).
İsa, duanın gerçek Öğretmenidir. Ve biz O’nun Sözünü
dinliyoruz.
Herşeyden önce İsa bize şu sözleriyle garanti vermektedir:
“Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada
onların arasındayım” (Matta 18,20). Dua etmeyi öğrenen bir
ailede Allah’ın yakınlığını keşfetmek muhteşemdir!
İsa bizleri asla unutmaz, karşılaştığımız tüm zorlukları bilir
ve onları bizlerle paylaşır. Babamızla diyaloğa girme
çabalarımızda da bizlere yardımcı olacaktır.
Birçok ebeveyn dua etmeyi bilmediklerinden, ailece dua
etme alışkanlığını kazanamadıklarından ve çocuklarını duaya
katılmaya ikna edemediklerinden yakınıyorlar: belki de bu
hiçbir zaman mütevazi bir şekilde, imanla ve sürekli olarak bu
lütfu Kutsal Ruh’tan istemediklerinden kaynaklanıyordur.
Bir anne ve babanın çocukları ile beraber dua etmesi
Allah’ın bizlere inanılamayacak kadar yakın olduğunu anlamak
için çok iyi bir fırsattır.
Sessizlik
Dua deneyimi herşeyden önce, Tanrı’nın sesinin yankısını
bulabilmemiz için, içimizde sessiz olabilme yeteneğimize,
gürültülerden ve şehrin dikkatimizi dağıtan özelliklerinden
uzaklaşmayı denememize bağlıdır.
Matta İncilinde İsa, Göklerdeki Babamız duasını öğrettikten
sonra şöyle der: “‘Ne yiyip ne içeceğiz’ diye canınız için, ya da
‘ne giyeceğiz’ diye bedeniniz için kaygılanmayın” (Matta 6,25).
Duanın ilk şartı aynı zamanda isteklere ve endişelere karşı da
sessiz olmaktır.
3
Beytanya’da Meryem ve Marta’nın evindeki olayı
hatırlayalım: İsa’nın, havarileri ile onlara beklenmedik
ziyaretine heyecanlanan Marta yemek hazırlamaya koyulmuştu,
Meryem ise, Rabbin ayaklarının dibinde oturmuş Onun
sözlerini dinliyordu. İşi başından aşkın Marta’nın, kardeşi
Meryem’in bu davranışına tepki göstermesi üzerine İsa şöyle
dedi: “Marta, Marta, sen çok şey için kaygılanıp
telaşlanıyorsun. Oysa gerekli olan tek bir şey var. Meryem iyi
olanı seçmiştir ve bu kendisinden alınmayacaktır” (Luka 10,4142).
Günün bir kısmını dua etmeye ayırmak, Meryem gibi doğru
yolu seçmek, Allah’la karşılaşmanın yaşadığımız her günün en
önemli ve anlamlı şeyi olduğu anlamına gelir.
Allah’ın varlığı
Kutsal Kitap’ta İsrail halkının rehberi Musa’nın “Allah’la
yüz yüze” konuştuğunu okuyoruz (Çık. 33,11).
Kendi duamızda da bu deneyimi yaşamak güzeldir: Rabbin
soluğunu ve adımlarını bahçemizde (hayatımızda) hissetmek.
Bir insanı tanımak sadece onun hakkında söylenen sözleri
duymakla olmaz: onunla sohbet etmemiz gerekir. Bazen bir
insan hakkında fikir sahibi olmaya başlamak için onunla
selamlaşmak bile yeterli olabilir.
O’nunla olan diyaloğumuzun en ilginç tarafı en başta
O’nunla konuşmaya başlayan biz olsak da, bir anda kendimizi
O’nunla konuşurken bulmamız ve sonunda dua etmenin
esasında bizimle konuşan Allah’ı dinlemek olduğunu
anlamamızdır!
Allah’ı büyüklüğünden ötürü övmek
Karşılık beklemeyen bir gözle bakarak olayların derinliğini
görebildiğimiz gün dua etmeyi de öğrenmiş oluruz. Böylece her
4
durumdan kendine bir fayda çıkaran insanın gözüyle bakmadan
gerçeği görmeye başlarız. Hayranlıkla bakmak bize boş bir
yatırım gibi gözükür ve biz, bize zaman kaybettirecek yatırımlar
istemiyoruz.
Ama sadece dua ederek biraz zaman “harcamaya” cesareti
olanlar Kutsal Varlığın mucizesine gözleriyle ulaşma şansına
sahiptirler. İşte o zaman şaşkınlığımız sevinç içinde erir ve
dudaklarımız bu Mezmurdaki sözleri fısıldarlar: “Ey Rab, ey
bizim Rabbimiz! Tüm yeryüzünde adın ne yücedir!” (Mezmur
8,2).
Övgü, Tanrı’nın büyüklüğüne baktığımız zaman kalbimizden
gelen cevaptır.
Eğer annesinin gülücüğüne karşılık veren bir bebeğe, seni
“güzellik” diye adlandırdığın bir şey için cezbeden gökyüzüne,
bir ormana, bir su kaynağına bakmak için durduysan, “neşe”
diye adlandırdığın bir duygu yüzünden içinden şarkı söylemek
veya koşmak geldiyse, yakınındaki birinin nasıl olup da onca
kişi içinden seni sevdiğini kendi kendine soruyorsan, hayran
olmanın ne demek olduğunu anlayabilirsin.
Allah’a iyi olduğu için şükretmek
Hıristiyan bir ülkede doğmak bir şans olduğu gibi kimi
zaman bir engel de olabilir, bir süre sonra artık Allah’ın
lütufları bizleri şaşırtmaz olur.
Dua etmek Onun lütufları olduğumuzun bilincine varmak
demektir. Allah bizlere her gün doğa ve kardeşlerimiz aracılığı
ile birçok lütuflarda bulunur. Ebeveynler ve çocukları arasında
hiç düşünmeden verilen o kadar çok şey vardır ki, bunların
hepsi Allah’tan gelmektedir. En büyük lütfu da İsa’dır. O,
ölümü ve dirilişiyle tüm insanlara sonsuz yaşamın umudunu
vermiştir.
İsa bu toprakları bırakıp Baba’sının yanına dönmeden önce
bizlere şu konuda söz vermiştir: “Ben de Babamın vaad ettiğini
5
size göndereceğim” (Luka 24,49). Dualarımızda kullandığımız
en gerçek sözcükleri bizlere fısıldayan Kutsal Ruh’tur.
Başkalarıyla beraber ve başkaları için dua etmek
Dua etmek, dünyadan soyutlanmak ve sorumluluklardan
kaçmak anlamına gelmez.
Dua edip, övgüler söylerken gönlümüzden gayet somut bir
soru yükselir: Allah benden ne istiyor? Ailemizden, Kilise
cemaatimizden ne istiyor?
Bu noktada dua etmek Allah’ın sizlere ebeveyn veya evlat
olarak, papazlara çoban, rahip veya rahibelere adanmışlık,
laiklere ise toplumu oluşturan halk olarak verdiği
sorumlulukların kabulü anlamına gelir.
İsa, Zeytin Dağında şöyle dua etmektedir: “Baba, senin
isteğine uygunsa, bu kâseyi benden uzaklaştır. Yine de benim
değil, senin istediğin olsun” (Luka 22,42). Allah’la diyaloğa
girmemiz, bizlerin Onun yolunda yürümek ve kardeşlerimizle
karşılaşmak için çıkarlarımızdan vazgeçmemize yardımcı olur.
Ailece dua etme seçimimiz duanın cemaat ve kardeşlik
boyutunu yaşamamıza yardımcı olacaktır.
Bu bize dünyaya Allah’ın gözleri ile bakma alışkanlığını
kazandıracaktır. Bir kocanın Allah’ın kendisine karısını her
zaman daha fazla sevme gücü vermesi için dua ettiğini duymak
veya bir annenin çocuklarının sadece insanlar karşısında değil
ama Allah’ın önünde de çocuk İsa gibi büyümesi için dua
etmesi, ya da küçük bir çocuğun yaşlı ve hasta dedesi için dua
ettiğini duymak olağanüstü bir duygudur. Allah, gerçekten de
insanların kalbinde yaşayabilir, mekân tutabilir.
Dua, daha sonra, bedence ve ruhça acı çekenlerin yaralarını
sarmak, özgürlüğü ve adaleti bekleyenlerin umutlarını
paylaşmak, Allah’a yaklaşanların araştırmalarını desteklemek
ve hayal kırıklığına uğrayarak Kilise’den uzaklaşanların
yüreklerini aydınlatmak için ailemizin sınırlarının dışına çıkar.
6
Yuhanna İncil’inde İsa, Kutsal Perşembe gecesi,
arkadaşlarından ayrılmadan evvel, Allah’ın, kendisine emanet
ettikleri için dua etmektedir: “Onlar senindiler, bana verdin ve
senin sözüne uydular” (Yuhanna 17,6).
Bu davranışın bizim de sevdiklerimiz için ettiğimiz
dualarımıza yol göstermesi gerekir: Onlar Allah’a aitler, onları
bize emanet eden O’dur, O’nun evinin mutluluğuna birlikte
ulaşabilmemiz için onları bizim yanımıza verdi.
Bu noktada şunları söylemek önemlidir:
AİLECE DUA ETMENİN ÜÇ KOLAY YOLU
1) Herşeyden önce herkesin sevdiklerinden öğrendiği ve
İmanları’nın mirasını teşkil eden ortak ve günlük duaları
değerlendirmek: BİLDİĞİMİZ SÖZLERLE BERABERCE DUA
ETMEK.
2) İkinci olarak, İsrailli her ailenin günlük ve ortak dualarını
oluşturan Mezmurlarla dua etmek: HEP BERABER BİR MEZMUR
OKUMAK.
3) Üçüncü olarak da HEP BİRLİKTE İNCİL’DEN BİR PARÇA
OKUMAK.
7
1) BİLDİĞİMİZ SÖZLERLE BERABERCE DUA ETMEK
Sabah ve akşam duası
Hıristiyanlığın değerli mirasını oluşturan “ortak duaların”
kaybolmaması gerekir.
Bir zamanlar geleneksel dualar evde öğrenilirdi
Hıristiyanlık eğitimi herşeyden önce, irili ufaklı birçok
şeyden, karşılaşmalardan, sözlerden ve sessizliklerden oluşan
bir “ORTAM” dı. Bu atmosferde, çocuklara “dua ettirmekten”
çok, “onlarla beraber dua edilirdi”.
O zamanın hayat şartları günümüz kadar zor değildi
İş yerlerinin eve yakın olması insanları eve geç gelmek
mecburiyetinde bırakmıyordu; hatta insanların gece dışarı
çıkma imkanları bir zamanlar daha kısıtlıydı.
Dua etmek evlerde öğrenilir ve böylece dualar çocukların
yüreklerine ve yaşamlarına kazınırdı.
Bunlar basit ve yalın dualardı
Duaların amaçları ortak Baba’ya ulaşmak için bir yol
yaratmaktı, bu konuda anlaşılır ve yavaş bir dil onlara yardımcı
oluyordu.
Herkes bu duaları ezbere biliyordu
Bazen bizim de içimizden dua etmek geldiği halde Allah’a
kendimizi nasıl ifade edeceğimizi bilemediğimiz zamanlar
olmuştur.
Gerçekten de dua etmek için her zaman kelimelere ihtiyaç
yoktur.
Bazı “sevgi dolu sessizlikler” kelimelerden daha derin
anlamlar taşırlar, bunlar duygularımızı Tanrı’ya ulaştırmamıza
destek olurlar.
8
Bazı günler de duadan destek ve yardım almaya ihtiyacımız
olur. Bu ortak dualar, bizim acizliğimize yardım ederek dünyevi
isteklerimizin ötesinde nedenler gösterirler.
Bunlar aynı zamanda “günlük dualara” yapılan çağrılardı
Her yeni gün “Allah’ın adıyla” haç işareti yapılarak başlar ve
biterdi.
Sabah ve akşam, zamanın kendini gözle görülür bir biçimde
hissettirdiği ve insanın ölümü ve hayat çağrısını algılamasına
yardımcı olan doğa olaylarıdır.
Hıristiyanlık sırrının sembolleri olan ışık ve karanlık günün
bu dakikaları ile yakından bağlantılıdır.
Şafak vaktiyle ortaya çıkan gün ışığı İsa’nın Göğe
Yükselmesini aklımıza getirir, akşamsa bizi O’nun zafer dolu
dönüşünü beklemeye iter.
Bugün de bu duaları kullanabiliriz
İlk olarak sizlere beraberce dua etmek için çok basit bir yol
göstereceğim. Yapmanız gereken tek şey hepinizin bildiği ve
aşağıda da aktaracağım on formülü yavaş yavaş tekrarlamak.
Çok fazla tekrarlamayın. Bunu bir, iki kez yavaş yavaş
okumanız yeterlidir. Başlamadan önce haç çıkarın ve saatin
tıkırtısını veya buzdolabın gürültüsünü duyabilecek kadar
birkaç dakika sessiz kalın. Bu sessizlik bizim Allah’ın varlığını
algılamamıza yardımcı olacaktır.
Sonra birisi, yavaşça duanın birinci bölümünü okumaya
başlasın, diğerleri ise alçak sesle onu takip etsinler. Özellikle
çocuklara duaları bağırarak okumamalarını söyleyin. Çünkü
Allah bizi her şekilde duyar.
Sonunda yine bir sessizlik molası verin ve duanıza haç
çıkararak son verin.
Birkaç gün bu şekilde dua etmeyi öğrendikten sonra
yapabileceğiniz bir değişiklik, biten bir duanın ardından durarak
katılanlara altını çizmek istedikleri bir cümle olup olmadığını
sormak, istedikleri, kendilerine diğerlerinden daha önemli
9
gözüken cümlelerden birini tekrarlamalarına izin vermek
olabilir: Örneğin “Hükümdarlığın gelsin”.
Katılımcılar da bu lütfu daha kuvvetli bir şekilde istemek
için cümleyi birlikte tekrarlayabilirler.
Evde ve aile içinde ilk başta on boncukla çekilen tespih duası
da bu duanın genişlemiş halidir. “Hiç kuşkusuz Meryem Ana’ya
ait olan tespih duası, beraber edilen dualar ve bir hıristiyan
ailesinin etmesi gereken dualar içinde en üstün ve önemli
dualardan biridir. Biz şöyle düşünmeyi seviyor ve diliyoruz ki,
ailenin bir araya geldiği dakikalar dua saati haline geldiği
zaman, tespih duası bunun en güzel ve sık tekrarlanan ifadesi
olacaktır” (VI. Pavlus).
10
2) MEZMURLARLA NASIL DUA EDİLİR?
Kutsal Kitap içinde Mezmurların ayrı bir yeri vardır. Kitap
birçok değişik olay karşısında İsrail halkından farklı kişilerin
yazdığı 150 duayı içermektedir.
Bir akşam hep beraber bu eski ve güzel dualardan birini
okumaya çalışalım.
Bu dualar, İsa’nın doğumundan birkaç yüzyıl evvel
yazılmışlar ve Allah’a imana dair mükemmel bir kanıt
oluşturmaktadırlar. Bazıları,
1) İsrail halkının başından geçen olayları anlatır: Kızıl Deniz’in
aşılması ve Sina Dağı’ndaki Antlaşma gibi;
2) Kimi zamansa kişisel tecrübelerden bahseder: günahkarın
tövbesi veya bir hastanın acı çekmesi gibi;
3) Bazılarıysa Allah’a övgü dualarıdır. Bunlar Yahudilerin
derin hassaslıklarını ve Tanrı’nın güçlü elinin, yaratılan
tarafından yüceltilmesini içerirler.
Tüm Mezmurlar Allah’la dostluk ilişkisi içinde olan bir
topluluğun insanlarının yaşadıkları dünyevi olayları kullanarak,
günlük deneyimlerini yalın bir şekilde ve aşkla yazmalarından
oluşmuşlardır. Allah, her yerde bize öncülük eden bir çoban
olmanın dışında, bizi düşman saldırılarından koruyan kişi
durumuna da gelmiştir.
Bu Mezmurların ardında çok kuvvetli bir gelenek
yatmaktadır. İsrail halkı bu Mezmurları tüm dini törenlerinde
tef veya başka enstrümanlar eşliğinde söylerdi. Aynı zamanda
bu dizeler gün boyunca herhangi bir Yahudi’nin de dilinden ve
gönlünden düşmezdi.
İsa da sık sık bu Mezmurları okumuştur. On iki yaşına
geldiğinde, Kudüs’teki tapınağa doğru hacı olmak için giderken
de bu yol boyunca okunması gereken Mezmurları söylemiştir:
“Bana ‘Gidelim Rabbin evine!’ dediklerine, ne kadar sevindim.
Duraklıyor adımlarımız senin kapılarında, ey Kudüs!” (Mezmur
121).
11
İncil’de aktarılan odur ki İsa her Sept günü Nasıra
Sinagogu’na gider, Eski Ahit’in ve Mezmurların okunmasına
katılırdı.
Yine İsa, Yahudi Paskalya’sının kutlamalarına da katılır ve
135. Mezmuru söylerdi: “Şükredin Rabbe, çünkü o iyidir,
çünkü onun sevgisi sonsuzdur!” (Mezmur 135).
İsa’nın acı çekmesinin hikâyesini tekrar okursak
Mezmurlardan alınan birçok parçaya rastlarız: çarmıhta
söylediği son sözler de bir Mezmurdan alınmadır: “Allahım,
Allahım, beni niçin bıraktın?” (Mezmur 21) ve “Nefsimi senin
ellerine bırakıyorum” (Mezmur 30).
Kutsal Ruh’un rehberliğindeki ilk Hıristiyan toplulukları, bu
Mezmurlarda Allah’ın halkına, Kudüs’e, Kral’a, Tapınağa,
Vaad Edilmiş Topraklara, Göksel Egemenliğe ve Antlaşmaya
dair söylenmiş ne varsa bunları Rablerine ve kendilerine
uygulamışlardır.
İbrani duaları Kilise’nin duaları olmuştur. Paskalya, Rabbin
öldüğü ve dirildiği gün ve Antlaşma da Efkaristiya (Ekmek ve
Şarap Ayini) olmuştur.
Kilise tarihi boyunca her Mezmur, anlamamızı kolaylaştırma
açısından bir başlık almış ve Mezmura girişten önce tekrarlanan
bir nakarat bölümü eklenerek dini törenlere uyum sağlaması
sağlanmıştır.
Peki, bu Mezmurlar 20. yüzyıl insanları olan bizlere ne ifade
ediyor?
Ben bunların en az üç sırrı içerdiklerine inanıyorum:
- Rabbin yarattıklarıyla olan yakınlığının ve arkadaşlığının
göstergesi olarak Allah’ın eserini dünyada anlayabilme
kabiliyeti.
- İnanlıların her sevincini ve üzüntüsünü ve karşılaştıkları her
zorluğu umuda çevirebilmek için insan yüreğini
derinlemesine okuyabilme kabiliyeti.
- İsrail aracılığı ile tüm insanları Kurtuluşa çağıran Allah’ın
keşfedilebilmesi için bir toplumun tarihini okuyabilme
kabiliyeti.
12
Bir Mezmur nasıl okunmalı?
Mezmurlarla dua etmeye karar verdiğimiz bir akşam ilk önce
uygun bir Mezmur seçimiyle başlamalı. Her Mezmur
varlığımızın ayrı bir durumuna ulaşmakta bize eşlik eder: kim
bilir belki hayatımızın çok mutlu ya da üzgün bir döneminde
olabilir ya da kendimizi Allah’a bugüne kadar hiç olmadığı
kadar yakın veya uzak hissediyor olabiliriz.
Mezmurlar insani duyguların sadık birer aynası gibidirler.
Her hareketimiz farklı Mezmurlarda karşımıza çıkar.
Başlangıç için Rabbin varlığını aramızda hissetmeyi ve
O’nunla iletişim kurmayı çok istediğimiz için 137. Mezmuru
okumak daha uygun olacaktır.
Bir cemaat olduğumuzun bilincine varabilmek için ayakta,
oturarak ya da daire şeklinde biraraya gelip Mezmur metnini
önümüze alalım.
Dua anı
1. Haç çıkarıp kısa bir süre sessiz kalarak kendimizi duaya
hazırlayalım; sonra da tüm dikkatimizi aramızda duran
Rabbimizde yoğunlaştıralım ve O’nunla iletişim kurmak üzere
olduğumuzun bilincine varalım.
2. Devamında biri çok sakin bir şekilde 137. Mezmuru
okumaya başlasın. Bu, seçtiğimiz Mezmurun ruhuna, yazarının
amacına ve duanın genel anlamına varmamıza yardımcı
olacaktır.
“Ey Rab, bütün kalbimle sana şükrederim;
Melekler önünde sana ilahiler söylerim,
Çünkü ağzımdan çıkan sözleri dinledin.
Kutsal mabedine doğru secde ederim.
Sevgin ve sadakatin için adını yüceltirim,
Ününü aştı vaatlerin.
13
Seslendiğim gün bana cevap verdin,
Güç ve cesaret kazandırdın ruhuma.
Şükrediyorlar sana, ey Rab, yeryüzünün kralları,
Çünkü işitiyorlar ağzının vaatlerini.
Kutluyorlar Rabbin yollarını:
Çünkü büyüktür Rabbin şanı.
Rab ne kadar yüksek olursa olsun
Görür en düşkünü ve kibirliyi uzaktan tanır.
Sıkıntıda olursam, bana hayat verirsin,
Uzatırsın elini düşmanlarımın öfkesine karşı,
Senin sağ kolun kurtarır beni.
Rab, her şeyi yapacaktır benim için,
Ey Rab, senin sevgin sonsuzdur,
Bırakma ellerinin işini!” (Mezmur 137)
3. Şimdi ise birlikte koro halinde çok alçak bir sesle okumaya
başlayalım. Burada dikkat etmemiz gereken şey okuduğumuz
kelimeleri söylerken onların kendi sözlerimiz olduğunu
düşünmektir. Bu Mezmuru yazan bizmişiz ve ilk defa Rabbe
yöneltiyormuşuz gibi okumalıyız.
4. Şimdi herkes bir an sessiz kalsın ve Mezmurun en beğendiği,
kendine uygun bulduğu, en çok dikkatini çeken cümlesini
düşünsün. Bu, Mezmuru sadece yüzeysel olarak değil aynı
zamanda derinlemesine incelemenin yoludur. Bu şekilde her
birimiz kendi içimizde Mezmurun bize ilettiği mesajı en ince
ayrıntısına kadar anlamaya çalışabiliriz.
5. Belli bir sıra takip etmeksizin herkes birçok kez bu kelimeleri
aralarda kısa boşluklar bırakarak tekrarlayabilir:
“... ağzımdan çıkan sözleri dinledin”,
“... görür en düşkünü”,
“... sevgin ve sadakatin için adını yüceltirim”,
“... seslendiğim gün bana cevap verdin”,
“... Rab her şeyi yapacaktır benim için”.
14
6. Mezmurun yazarı ile kendimizi özdeşleştirerek Mezmurun
anlamının derinliğine indikten sonra artık beynimiz kalbimizin
sesine yer vermektedir. Artık Mezmurun en güzel terimleri
bizim duamız olmuştur.
Bu akşam dua etmeyi öğreniyoruz ve sen Tanrım
SÖZLERİMİZİ
DİNLEDİN,
bu
muhteşem
tecrübeden
yararlanmamıza yardımcı ol.
Hep birlikte söyleyelim: “Tanrım, senin iyiliğin sonsuzdur”.
Tanrım, SADAKATİN yücedir, ama bizler sık sık sözlerine
inanmıyor ve kötü davranışlarda bulunuyoruz, affına ve
MERHAMETİNE erişmemize yardımcı ol.
Hep birlikte söyleyelim: “Tanrım, senin iyiliğin sonsuzdur”.
Tanrım, varlığımızı sana borçluyuz ve sen hergün bize
HAYATIMIZI YENİDEN ARMAĞAN EDİYORSUN. Başkalarının,
özellikle de güçsüzlerin, çocukların ve yaşlıların hayatlarına
saygılı olmamıza yardımcı ol.
Hep birlikte söyleyelim: “Tanrım, senin iyiliğin sonsuzdur”.
Tanrım, mutluyum ve dünyadaki tüm çocuklarla birlikte sana
ilahiler söylemek istiyorum!
Hep birlikte: “Tanrım, senin iyiliğin sonsuzdur”.
Belki mahallemizdeki evlerden birinde, sevdikleri birinin
ölümü yüzünden acı çekiliyor, zor dakikalar geçiriliyordur.
Tanrım, mutsuz anlarında SENİ ÇAĞIRDILAR, DUALARINA
CEVAP VER ve yaşadıkları bu denenmede onları güçlü kıl.
Hep birlikte: “Tanrım, senin iyiliğin sonsuzdur”.
Çocuklarımız daha çok genç. Önlerinde uzun bir yolları ve
yapmaları gereken birçok seçimleri var. Tanrım, Vaftiz günü
onlarda başladığın eserini TAMAMLA.
Hep birlikte: “Tanrım, senin iyiliğin sonsuzdur”.
15
7. Başladığımız gibi duanın sonunda da haç çıkaralım. Bu
şekilde dua boyunca söylemiş olduklarımızı ALLAH BABA,
OĞUL ve KUTSAL RUH’tan oluşan aileye sunmak için bir kez
daha özetleyelim.
Bu arada beraberce dua edebileceğiniz birkaç Mezmur daha
tavsiye etmekte yarar var:
Şükretmek için: 4; 17 (18); 29 (30); 114 (115)nci Mezmurlar.
Hastalıkta: 6; 21 (22); 37 (38)ncu Mezmurlar.
Yasta: 129 (130); 12 (13); 15 (16)ncı Mezmurlar.
Allah’ın yardımını istemek için: 16 (17) ; 142 (143)ncü
Mezmurlar.
Allah’a tapınmak ve O’nu övmek için: 91 (92); 134 (135);
144 (145)nci Mezmurlar.
Af dilemek için: 24 (25); 50 (51)nci Mezmurlar.
Allah’a olan güveni ifade etmek için: 22 (23) ; 138 (139)ncu
Mezmurlar.
16
3) BİRLİKTE KUTSAL KİTAP’TAN BİR PARÇA
OKUMAK
Evlerimizde en azından Eski ve Yeni Antlaşma kitaplarını
kapsayan bir Kutsal Kitabın olduğunu ümit ediyorum. Özellikle
ilk Komünyonunu aldıktan sonra ailenin her ferdinin kendine
ait bir Kutsal Kitabı olması gerekir. Ama yeri bir dolap değil,
günlük gazetelerin yanı veya komodinin üstü olmalıdır. Çünkü
Kutsal Kitap gerçekten de bir Yaşam Kitabı’dır.
Hıristiyan ailelerin kendilerini Tanrı Sözü’nü sadece Kutsal
Ayin sırasında dinlemekle sınırlandırmamaları, Kutsal Kitabı
okumaları ve onu “birlikte dua etmek” için kullanmaları
gerekir.
Bunun tersi durumda risk “Allah bana hitap etmiyor” demek
olur.
Halbuki Allah konuşmaktadır. Bugünün insanına, aile olarak
size ve birey olarak sana söyleyeceği temel birçok şey vardır.
Aranızda bazıları “Ama Kutsal Kitabı okumak çok zor!”
diyebilir.
Belki de en büyük yanlış dua ederken önemli olanın Allah’a
söylememiz gereken birşeyler olduğunu düşünmemizden
kaynaklanması. Halbuki dua etmek herşeyden önce: Tanrı’nın
bize söylemek istediğini söylemesine imkan vermektir. Önemli
olan konuşmak değil dinlemektir.
a. Dinlemek ve tekrarlamak
Ailenizle beraber Kutsal Kitabı okumanız için yararlı
olacağına inandığım dört dakikanızı alacak bir tavsiyem var:
1. Yapılması gereken ilk şey bir anlık sessizlik ve ardından bir
duanın okunmasıdır. Şöyle dua edebiliriz:
“İsa, her yerde yaşayan bir İncil olabilmemiz için, senin Sözünü
dinlememize yardım et,”
2. Daha sonra Kutsal Kitap’tan okumayı istediğimiz parçayı
seçeriz. (Parçanın seçiminde zaman zaman aile bireylerinden
birinin, hatta çocukların da fikirleri alınmalıdır). Bu arada pazar
günü için tavsiye edilen okuma yada günün okuması okunabilir.
17
Örnek olsun diye Markos İncili’nde, İsa’nın fırtınayı
dindirmesinin anlatıldığı dördüncü bölüm 35-41nci ayetleri
öneriyorum:
“O gün akşam olunca öğrencilerine, ‘Karşı yakaya geçelim’
dedi. Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa’yı içinde
bulunduğu kayıkla götürdüler. Yanında başka kayıklar da vardı.
Bu sırada büyük bir kasırga koptu. Dalgalar kayığa öyle
saldırıyordu ki, kayık neredeyse suyla dolmuştu. İsa, kayığın
arka tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O’nu
uyandırıp, ‘Öğretmenimiz, batıyoruz! Hiç aldırmıyor musun?’
dediler. İsa kalkıp rüzgârı azarladı, göle, ‘Sus, sakin ol!’ dedi.
Rüzgâr dindi, ortalık sütliman oldu. İsa öğrencilerine, ‘Neden
bu kadar korkaksınız? Hala imanınız yok mu?’ dedi. Onlar ise
büyük korku içinde birbirlerine, ‘Bu adam kim ki, rüzgâr da göl
de O’nun sözünü dinliyor?’ dediler”.
3. Parça bir kişi tarafından yavaş yavaş okunur. Bitince herkes
parçayı kendi içinden de bir kez okumak için sessiz kalır,
ardından isteyen kendisini etkileyen sözleri yada bölümü
yüksek sesle tekrarlar. Örneğin: “Neden bu kadar
korkaksınız?”; “Dalgalar kayığa öyle saldırıyordu ki, kayık
neredeyse suyla dolmuştu”; “Rüzgâr dindi”; “Bu adam kim ki,
rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor?”
4. Bu sözler dua niteliğindedirler. Tanrı’nın sözünün ve
gücünün içimize girmesine izin vermenin ve parçaya konsantre
olmanın bir yoludur.
Zamanla bu cümleler bizim dilimizde dua haline gelecektir:
“İsa, fırtınada senin yanında olmak istiyoruz. Çünkü Sen
yanımızda olursan korkmuyoruz”.
Dua, Göklerdeki Babamız duasının beraberce ve yavaş yavaş
okunmasıyla son bulur. Bütün bunlar birkaç dakikadan fazla
sürmeyecektir.
b. Hep birlikte biraz düşünelim
Bu ikinci metot ancak birinci metotla pratik yapıldıktan
sonra arada bir, bir bayram veya doğum günü arifesinde
uygulanabilir.
18
Metni sessizce dinledikten sonra bunun üzerine dört soru
sormakla başlar: Parçanın içinde adı geçen kahramanlar kim?
Ne yapıyorlar? Ne diyorlar? Herkes bu soruları yanıtlamaya
çalışır. En son olarak da şu soru sorulur: “Bu metin bize, bana
ne söylemek istiyor?” ve dua edilir.
1. PARÇANIN İÇİNDE ADI GEÇEN KAHRAMANLAR
KİM?
Okuduğumuz parçada beş kahraman vardı: göl, kayık,
fırtına, havariler ve İsa. Parçanın kahramanlarını bulma işi
çocukların da çok hoşuna gidecektir. Fakat mümkün olan
yerlerde kutsal metinde anlatılan olayları güncelleştirmek işi
büyüklere düşecektir.
Markos’un yazdığı bu parçada iş oldukça kolaydır. Karşı
tarafa rahatça geçme isteği hepimizin, küçük bir gölün karşı
kıyısına geçer gibi hayatımızı rahatça devam ettirme
isteğimizdir.
Gösterilen çaba hep ayakta kalmak ve yeniliklere ulaşmak
için gösterilen devamlı çabamızdır. Ama sık sık karşımıza
çıkabilecek ve bize batma tehlikesi yaşatabilecek fırtınaları
hesaba katmamız gerekir.
İsa’nın havarileri bu duyguyu sadece fırtınalı göl olayında
değil birçok kereler yaşamışlardır.
2. BU KAHRAMANLAR NE YAPIYORLAR?
Seçmiş olduğumuz parçada: göl (hayatın karşımıza çıkardığı
olaylar) önce bize dostken fırtına sayesinde düşman haline
geliyor. Kayık (dayanak noktalarımız) her tarafından su almaya
başlayınca ilk başta delikleri tıkamaya çalışan havariler daha
sonra paniğe ve ümitsizliğe kapılıyorlar. İsa neredeyse
umursamaz bir şekilde konuyla ilgisi yokmuşçasına
uyumaktadır. Ama O’nun küçücük bir hareketle devreye
girmesiyle beraber her şey eski haline döner. İmansız ve
korkmuş olan havariler beklediklerinden daha “büyük” bir kişi
ile karşı karşıya olduklarının farkına varırlar.
19
3. KAHRAMANLAR NE DİYORLAR?
Parçada diyaloglar yoktu. Ama ünlemler ve kuşkular vardı.
Havariler: “Öğretmenimiz, batıyoruz! Hiç aldırmıyor
musun?” Göle ve rüzgâra seslenen İsa: “Sus, sakin ol!”.
Ve havarilerine dönerek: “Neden bu kadar korkaksınız? Hala
imanınız yok mu?”
Havarileri: “Bu adam kim ki, rüzgâr da göl de O’nun sözünü
dinliyor?”
Bu, Allah ile insan arasında hayatın fırtınalı anlarında ne
yapılması konusunda geçen bir konuşmadır.
Bizler de havariler gibi herşeyden önce Allah’ı suçlama
eğilimi içindeyiz: “Eğer Allah bizim dostumuzsa neden bu
olaya müdahale etmiyor? Neredeyse batmamız onu hiç
ilgilendirmiyormuşçasına neden saklanıyor?” Allah şöyle diyor:
“Neden sıkılıyorsunuz? Ben buradayım. Neden imanınız bu
kadar az?”
Onun olayları çözümleyen müdahalesi aniden şu soruyu
karşımıza çıkarır: “O halde bu kim? İsa hakkında ne
düşünüyoruz?”
4. Şimdi en önemli soru geliyor: BU PARÇA BANA NE
ANLATMAK İSTİYOR?
İsa’nın hayatının her olayı, Rabbin başka bir parçada
havarilerine sorduğu soruyu içerir: “Ya siz, ben kimim
dersiniz?” (Markos 8,29).
Şu dakikaya kadar ailece İman üzerine düşünmeye çalıştınız
(zaten sizi beraber düşünmek için birleştiren de yine sizin
imanınız oldu), şimdi bir adım daha ileri gitmeliyiz: İman
iletişimi.
Çocuklar da dâhil olmak üzere herkes sevdiklerine Allah’a
dair neler bildiğini, Allah’ın ondan ne beklediğini, yani O’nun
bizim hayatımızdan ne istediğini anlatmalıdır.
Çarpıcı olduğu kadar da fırtınalarla dolu günümüzde yolunu
şaşırmış, korku dolu, kendini açıkta, güvensiz hatta çaresiz
hisseden insanlarla karşılaşmak hiçte zor değildir
20
Doğal olarak, yapılan kahramanca davranışlar çoğunlukla
içinde bulunduğumuz zor durumun kötü sonlanmasına sebep
olur.
Allah da, fırtına anında İsa’nın yaptığı gibi davranır. Bu
yüzden birçokları O’nun varlığını sınar, uzak olduğunu ve
bizim içinde bulunduğumuz durumun onun umurunda
olmadığını düşünür.
“Eğer Allah varsa olayların bu şekilde gitmesine izin
vermezdi.”
Markos’un parçası gerçekten de “İncil’e” aittir yani “iyi
haber”dir. Çünkü içinde olağanüstü ve derin bir umut ışığı
barındırmaktadır: Allah yok gözükebilir ama esasında her
zaman bizimle aynı kayıktadır.
Ve yine: O tek Allah’tır. Hiçbir şey, en kuvvetli fırtınalar
bile ondan daha güçlü değildir. Ve bu gücünü her zaman insanı
ezmek isteyen güçlere karşı kullanır.
Yani, Allah, buhranlardan daha kuvvetlidir.
Önümüzdeki Noel’de Efkaristiya Ayinine katılarak ve
“İmanuel” yani Rab bizimle olan bölünmüş yaşayan ekmeğin,
bizimle olan Allah olduğuna dair gerçekleri pekiştireceğiz.
Sosyo-politik ilgisizlik, sadece hayattan zevk almakla
ilgilenen materyalizm, yalnız kendi cebini doldurma telaşı ve
bunun gibi birçok kavramın, gerçek iman eksikliğinden
kaynaklandığını da söylemek hata olmaz.
Tanrı’nın güçlü ve kudretli sevgisi bize fırtınaların
yaşanmadığı bir kayık vaad etmiyor ama insanoğlu ile beraber
ve onun için tek ve yenilmez Rabbi tuttuğundan dolayı en
sonunda kazananın hep insanoğlu olacağını temin ediyor.
“Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben,
dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim” (Matta 28,20).
Tek gerçek korku, Umudu doğuran İmana sahip olmamaktır.
Eğer İmanlı olursak, O’nun sözünü dinler ve uygulamaya
koyarsak (Matta 7,24-27), tüm terslikler bizi de bulsa, Allah’ın
kayasına demir attığımız için hep ayakta kalırız.
İmanımız hangi noktada?
21
Bu noktada, Tanrı’dan birbirimizi anlamamızı sağladığı gibi
yaşama gücü istemek için ÇAĞRI DUASI’ na geçmek
kendiliğinden olacaktır. Sonrasında herkes bir yakarışta bulunur
ve her duadan sonra birlikte “Rabbim dualarımızı dinle”
söylenir.
Sevgili arkadaşlarım, son zamanlarda cemaatimize
baktığımda kalplerimizde yavaş yavaş bazı şeylerin değiştiğinin
farkına varıyorum. Allah’la olan samimiyetimiz güçlenmeye
başladı. Bu samimiyeti yeni yılda daha da ilerletmek isteyenler
için bir teklifim var: Cemaat olarak, sabah ve akşam övgülerini
birlikte söyleyebiliriz. Ayrıca her gün saat 12.00’de “Meleğin
Meryem’e Müjdesi” duasını farklı yerlerde olsak da ruhta
birlikte söyleyebiliriz.
Sevgide ve huzurda büyümenin yolu dua etmekten
geçmektedir.
Ben de bu dua aracılığıyla sizlerle birlikte olmak ve yaşamak
istiyorum:
“Rabbimiz İsa; aramıza gelmek istediğin zaman Sen de
kendine bir aile seçtin. Bu yüzden bu aileyi takdis edip
bereketlemen için Sana yalvarıyorum. Bu aileden hastalığı ve
üzüntüyü uzak tut. Onlara sabır, huzur ve barış bağışla.
Aralarındaki sevgiyi arttır. Amin”.
Rabbimiz Mesih İsa sizleri takdis etsin.
İyi Noeller ve Mutlu Yıllar.
22

Benzer belgeler