İncele
Transkript
İncele
MART 2012 YIL: 13 SAYI: 134 ISSN 1303-2526 İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR RÖPORTAJ İŞLETME HABERİ İÇDAŞ’a, “İnsana Saygı Ödülü” Melike Argiş Şehirli Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı (TİV) Genel Koordinatörü Sayfa 6 Sayfa 8 Ekonominin Türkiye ekonomisi 2011 yılını birçok ülkeye göre başarılı geçirdi. Ancak 2011’in sonlarına doğru ekonominin aşırı ısındığı yorumları artmaya başladı. Bazı kuruluş ve ekonomistlere göre ekonomi kontrolsüz ve riskli büyüdü. Buna karşı tedbir olarak birçok önlem hayata geçirildi. Fakat risk hala devam ediyor. Avrupa’daki kriz bize de yansıyabilir Buna yönelik son değerlendirme The Economist dergisi tarafından yayımlandı. Dergi, Avrupa ve Amerika’daki sorunların faturasının gelişmekte olan ülkelere yüklendiğini belirtiyor. Hatta Avrupa’daki kriz derinleşirse gelişmekte olan ülkelerin durumu daha da zorlaşacak. Değerlendirmede, gelişmekte olan ülkelerin durumu için bir endeks yer alıyor. Endeks, ülkelerin krize karşı müdahale güçlerini karşılaştırıyor. Bunun için de “manevra alanı” terimini kullanıyor. Bazı ülkelerin krize karşı manevra alanı genişken, bazılarının ise çok az alanı var. Araştırmada gelişmekte olan 27 ülke yer alıyor. Her ülkeyi değerlendirmek için 5 kriter kullanılıyor. Birincisi enflasyon, ikincisi kredilerdeki artış oranı, üçüncüsü reel faiz oranı, dördüncüsü ülke parasının dolar karşısındaki değeri ve sonuncusu da cari açık. Enflasyon konusunda Türkiye, 27 ülke arasında pek iyi durumda değil. Enflasyonu en yüksek olan dördüncü ülke. Türkiye’nin üzerinde sadece Venezuela, Arjantin ve Vietnam bulunuyor. Türkiye kredi artış oranı açısından ise alarm veren 4 ülke arasında yer alıyor. Bunlar Arjantin, Brezilya, Hong Kong ve Türkiye. Ülke parası dolar karşısında yüzde 10’dan fazla değer kaybeden 9 ülke bulunuyor. Türkiye de bunlardan birisi. Cari açık konusunda da en büyük riski Türkiye taşıyor. Türkiye’nin cari açığının, gelirine oranının 2012’de yüzde 9 olacağı tahmin ediliyor. Bu oran en yakın takipçimizin bile neredeyse iki katına eşit. yeri dar Sonuç olarak Türkiye, toplam 5 kriterin 4’ünde riski yüksek ülkeler arasında yer alıyor. 2012’de ekonomimiz hassas bir rotada seyredecek. Üstüne manevra alanımızın da dar olması eklenince... Harcama yaparken tedbiri elden bırakmamakta fayda var. Manevra Alanı Endeksi (0=geniş manevra alanı; 100=dar manevra alanı) Kaynak: The Economist Türkiye’nin hareket alanı dar Bu kriterlerin ortalaması, hükümetlerin yeni bir krizde ekonomiyi canlandırma kabiliyetlerinin ne kadar olduğunu gösteriyor. Yeşil ile gösterilenler, ihtiyaç anında gaza basabilecek ülkelerden oluşuyor. Kırmızı ile gösterilenlerin ise gaza basma şansları yok. GÜNDEM 17. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı Sayfa 4 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü Sayfa 5 Türkiye’de bir ilk: Yüz nakli Sayfa 8 Genel Sağlık Sigortası ve gelir testi uygulaması Sayfa 9 Kira beyannamelerinde yeni düzenleme Sayfa 9 TL’nin yeni simgesi Sayfa 12 2 Mart 2012 DÜ TU⁄RUL KUDATGOB‹L‹K MESS YÖNET‹M KURULU BAŞKANI Kadın İşgücü Ülkemizde kadın işgücünün istihdama katılımını; eğitim, teknolojik gelişmeler, mesleki eğitim, ekonomi ve sosyo-kültürel faktörler etkiler. Kadınların, eğitim imkânlarından daha fazla yararlanmaları gerekir. Bu amaçla mesleki eğitimleri ve bilgi teknolojilerine erişimleri kolaylaştırılmalıdır. Kadın erkek eşitliğine ve kadınların korunmasına ilişkin sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılmalı, erkekler bilinçlendirilmelidir. Kadın girişimciliği desteklenmeli, kadınların istihdama kazandırılması için yerel, kamu ve özel kesimin işbirliği ile kadınlarımıza yönelik projeler oluşturulmalıdır. Büyük Önder Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlık sürecinde ve AB yolunda başarılı olabilmemiz için kadınların ekonomide, siyasette ve sosyal hayatta daha aktif yer alması gerektiği unutulmamalıdır. Sevgi ve saygılarımla BUGÜ N E D N NE Hasan Altıntaş Yüzey İşlemler Formeni Aygersan A.Ş. Geleceğimizi yaratmak elimizde Dünden Bugüne köşemize bu ay Aygersan A.Ş.’de Yüzey İşlemler Formeni olarak görev yapan Hasan Altıntaş konuk oluyor. 1992 yılında Aygersan’da işe başlayan Hasan Bey o günkü duygularını paylaştı: “Kimya Meslek Lisesi mezunuyum. Bu nedenle branşım ile ilgili bir görevde çalışacak olmama çok sevinmiştim. Gençliğimin verdiği heyecan ve istek ile yeni bir şeyler öğrenme duygularım ön plana çıkmıştı. Bu istek ve arzular ile uzun yıllar başarılı olmayı hedeflediğim bir fabrikaya adım atmıştım. Çalıştığım 20 yıl boyunca, teknolojik gelişmelere uyum sağladığımızı görmek ve devamlılığını yaşamak apayrı bir duygu. Sürekli iyileştirme çalışmaları, Kalite Yönetim Sistemleri uygulamaları ve bunlara bağlı olarak öneri sistemi işyerimizde uygulanıyor. Görüşlerimiz alınarak iyileştirmelerin devamlılığı sağlanıyor. Bu şekilde üretim yapmak, takım ruhumuzun oluşma- sına yarar sağlıyor. Bizleri bireysellikten uzaklaştırıyor.” Hasan Bey, uzun yıllar çalışıyor olmanın sağladığı katkılardan bahsetti: “Yıllar geçtikçe yaşanan problemlerin çözümüne olan katkım artmakta ve problem çözme teknikleri konusunda daha başarılı olmaktayım. Çünkü daha önce karşılaşılan problemlerin tekrarlanması halinde, izlenecek çözümün neler olacağını biliyorum. Ona göre hareket ederek kısa zamanda çözüme ulaşılabiliyorum. Takım ruhunun olması ve “ben” mantığı yerine “biz” mantığının oluşması için de uzun yıllar çalışmak gerekiyor. Bu süre içerisinde zorluklara göğüs germeyi, sabretmeyi, hedeflerden çabuk vazgeçmemeyi öğrendim. Öğrenme isteği ve arzumu sürekli geliştiriyorum. Beklentilerimde gerçekçi olup geleceğimi kendim yaratıyorum.” Hasan Bey, kendisini motive eden bir anısını bizlerle paylaştı: “2000 yılı Nisan ayında hizmet belgesi töreni yapıldı. Tüm personel alana toplandık ve büyük bir heyecanla bu belgeleri ve ödülleri kimlerin alacağını merakla bekledik. Kıdeme göre 10, 15 ve 20 yılın üzerinde çalışanlara plaket verilecekti. 10 yıla yakalaşan hizmetim nedeni ile “Acaba ben de plaket alacak mıyım?” diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Topluluk karşısında isminin okunması, alana davet edilmek ve hizmet yılının söylenmesi çalışanları motive eden bir uygulama. Birden yanımdaki arkadaşım “Duyuyor musun? Seni davet ediyorlar” diye beni uyardı. Orada birkaç cümle ile çalışma arkadaşlarıma seslenmek ve teşekkür etmek çok hoş bir şeydi. Bu tür uygulamalar biz çalışanların işini sevmesi, işine bağlanması, aidiyet duygusunun artması ve devam eden yıllarda daha da istek ve arzu ile çalıştığı yere katkıda bulunabilmesini sağlayan en önemli etkenlerdendir.” Ayın SORUSU İş yaşamında kadın çalışanın önemi nedir? Günümüz iş dünyasını artık kadınlar olmadan düşünmek mümkün değil. Geçmişten farklı olarak günümüzde kadınlar artan bir hızla iş hayatına katılıyorlar. Üniversitelerde eğitim görenler arasında da kadınların oranı erkeklerinkine yaklaşıyor. Çoğu durumda erkeklerden daha başarılı sonuçlar elde eden kadınların iş hayatındaki rolünün gelecekte daha da artacağı görünüyor. Özlem Balcı Kübra Filiz Autoliv MAN Türkiye Operatör Kadınların iş hayatındaki yeri ve önemi azımsanmayacak kadar büyüktür. Kadının çalışması, para kazanması özgürlüğünün ilk adımıdır. Çalışma hayatı, kadınların bağımsız bir kişilik ve sosyal çevre edinmelerini, geleceklerini güvence altında tutmalarını sağlar. Operatör Kadının çalışma yaşamına katılması, toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik gelişimine büyük katkı sağlar. İşyerlerinde erkeklerin kesin, somut ve yüzeysel yaklaşımlarının yanında, kadınların ayrıntılı, yorumsal ve pratik çözümlerine de ihtiyaç vardır. 3 Mart 2012 Güvenlik, ilk önceliğimiz Hayati Koçyiğit Pres Ayar ve Üretim İşçiliği-B Bu ayki konuğumuz Anadolu Isuzu Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de 12 yıldır çalışan Hayati Koçyiğit. Hayati Bey, Metal Sanayii İş Gruplandırma Sistemi (MİDS)’ne göre 6. İş Grubunda yer alan Pres Ayar ve Üretim İşçiliği-B unvanıyla görev yapıyor. Hayati Bey mesleğine dair detayları paylaştı: “Pres ayar ve üretim işçiliğinde çalışan kişi, üretim programına göre uygun kalıbı prese bağlayarak ayarlamayı yapar. Deneme üretimi yaparak iş parçasının uygunluğunu kontrol eder. Hata var ise düzelterek presi seri üretime geçirir. Pres, kalıp ve kullanılan alet ve donanımın günlük bakım ve temizliğini yapar. Bölümdeki tüm iyileştirme faaliyetlerinde öncülük yapar. 3000 ton kapasiteli hidrolik preste, uzun ve ağır kalıpların montajı yapıldığından iş sağlığı ve güvenliği her zaman ilk önceliktir. Kalıp montajı, alıştırması ve pres ayarı, dikkat isteyen en zor işlemlerdir. Üretimini yaptığımız, hafif kamyon, kamyonet ve küçük otobüslerin şaselerinin istenilen özellikte olması, presten yapılan tüm operasyonlara bağlıdır. Operasyon esnasında yapılan herhangi bir eksiklik ya da hata, üretimin diğer kademelerinde de aksaklık yaşanmasına, hatta üretimin durmasına neden olabilir.” kalıp, alet, donanım her geçen gün farklılaşır. Bu nedenle pres ayar ve üretim işçiliğini yapan kişilerin tüm bu gelişme ve farklılıklara ayak uydurmaları için; sac-metal kalıpçılığı, hidrolik pres kullanımı ve temel hidrolik bilgisi, iş sağlığı ve güvenliği ve teknik resim ile ilgili eğitimlerinin belli aralıklarla yapılması gerekir. • Endüstri Meslek Lisesi kalıp, torna tesviye veya metal işleri bölümünden mezun, Anadolu Isuzu, preshane bölümüne personel seçerken aşağıdaki kriterleri göz önünde bulundurur: • Teknik resim okuma bilgisi olan ve ölçme aletlerini aktif kullanabilen, • Sac-metal kalıpçılığı konusunda tecrübeli, • Kalıp montajı ve alıştırmalarına hâkim, • Üretimde yaşanan kalıp arızalarına müdahale edebilecek, • Ekip çalışmasına yatkın. Sac-metal kalıpçılığı, teknolojideki ilerlemelere paralel olarak gelişir. Kullanılan malzeme, pres, Pres Ayar ve Üretim İşçiliği-B Kısmi nezaret altında yapılan çalışmalarda verilen programa uygun kalıbı prese bağlayarak ayarlamak ve seri üretime geçmek. Basit kalıpları sac kalınlığına, parça şekline, kalıp ve presin özelliklerine göre kalıp ve pres ayarlarını gerektiğinde danışarak yapmak. Deneme baskısı yaparak iş parçasının ölçülerine uygunluğunu kontrol etmek. Uygunsuzluk varsa gidermek veya danışıp düzelterek presi seri üretime geçirmek. Gerektiğinde malzeme akışını sağlayarak parçaları basmak ve üretim için çalışmak. İş parçalarının resim veya krokiye uygunluğunu belirli zaman aralıkları ile kontrol ederek öngörülen zaman, kalite ve miktarda parçaların basılmasını sağlamak. Anadolu Isuzu Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. Anadolu Grubu, Isuzu Motors Limited ve Itochu ortaklığında halka açık bir anonim şirkettir. Ana faaliyet alanı ise hafif kamyon, kamyonet, küçük otobüs ve pick-up gibi ticari araçların üretimi ve pazarlanmasıdır. Anadolu Isuzu’nun deneyimi ve birikimi 1965 yılında kamyonet ve motosiklet üretimine başlayan Çelik Montaj’a dayanıyor. 1986 yılına dek Skoda komyonet üretimini sürdüren şirket, 1983’te Isuzu ile lisans anlaşması yaparak Temmuz 1984’te İstanbul Kartal’daki fabrikasında Isuzu araçlarının üretimine başladı. 1999’dan beri de Gebze Şekerpınar’daki yeni fabrikasında üretime devam ediyor. 4 Mart 2012 Kadın emekçiler Ankara’da buluştu Türk Metal Sendikası tarafından bu yıl 17’ncisi düzenlenen Kadın İşçiler Büyük Kurultayı 8-9 Mart 2012 tarihlerinde Ankara’da Büyük Anadolu Oteli’nde yapıldı. Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’na bu yıl yerli ve yabancı 700 kadın delege katıldı. Açılış sırasında çok sayıda işçi, sendikacı, işveren ve politikacı hazır bulundu. Açılış konuşmasını Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın yaptığı ve Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay, Koop-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alemdar, Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Hasan Öztürk, Hür-İş Federasyonu Genel Başkanı Yakup Ömer Latifoğlu, MESS’i Temsilen Genel Sekreter Av. İsmet Sipahi ve MESS Hukuk ve Toplu Sözleşme Hukuk Müşaviri Av. Erten Cılga’nın da katıldığı Kurultay’da; Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, TİSK ve MESS Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, ILO Türkiye Direktörü Ümit Efendioğlu, CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, AK Parti İzmir Milletvekili İlknur Denizli de birer konuşma gerçekleştirdi. Pevrul Kavlak Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı “Üretirken kadını erkekle eşit sayacaksın, ama sıra ücret vermeye geldiğinde eşit olmayacak. Alınteri dökerken erkekle eşitsin diyeceksin, ama sıra sosyal haklara gelince farklı olacak. Tezgâh başında, çalışma saatlerinde, performans ölçümlerinde “aynısınız” diyeceksin ama sıra yükselmeye, daha üst görevlere atamaya gelince dur diyeceksin. İşte düzen bu. “Böyle gelmiş böyle gider” diyenler olabilir. Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek”. Tuğrul Kudatgobilik TİSK ve MESS Yönetim Kurulu Başkanı “Çağdaş uygarlık sürecinde ilerlemek için kadınlarımızın bilim, siyaset, ekonomi, eğitim, sağlık ve sosyal yaşamın her alanında daha fazla katılımını sağlamaya mecburuz. Kadın nüfusunun istihdama katılmasının, ekonomik büyümeyi artırabileceğini, fakirliği azaltabileceğini, tüm ülkelerde sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına yararlı olacağını ve bunların sonucunda toplumsal refahın da artabileceğini unutmamalıyız.” Pevrul Kavlak tarafından konuşmacılara plaket takdim edildi. CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, ILO Türkiye Direktörü Ümit Efendioğlu, TİSK ve MESS Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, AK Parti İzmir Milletvekili İlknur Denizli (Soldan sağa) Av. Erten Cılga MESS Hukuk ve Toplu Sözleşme Hukuk Müşaviri Kurultay’ın ikinci günü yapılan “Günümüz Kadınının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu Panele moderatör olarak katılan Cılga, Panelin açış konuşmasında, istihdam içinde yer almayan kadınların ekonomik özgürlüğünün olamayacağını, bu durumun ise Türkiye’deki kadınların fırsat eşitliğinin olmamasının, kadına karşı ayrımcılığın ve kadına karşı gittikçe artan şiddetin temelini oluşturduğunu ifade etti. 5 Mart 2012 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın. Mehmet Akif ERSOY Mustafa Kemal’in Çanakkale Zaferi’nde göstermiş olduğu kahramanlık, ordu içinde olduğu kadar halk tarafından da tanınmasına ve daha sonra Milli Mücadele’de bir lider olarak kabul edilmesine vesile olan pek çok sebepten biri oldu. Kalbine isabet eden bir şarapnel parçasından göğüs cebinde taşıdığı saati sayesinde kurtulan Atatürk, o günleri şu sözlerle anlatmaktadır: Çanakkale Savaşları, 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren, Türk’ün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır. Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Çanakkale boğazını aşarak, İstanbul’a ulaşmak ve Rusya ile itilaf devletleri arasında bağlantı sağlayabilmek itilaf devletleri için önemli bir amaç olmuştu. Bu amaca ulaşmak için Churchill’in önerisi ile İngiliz Savaş Komitesi 28 Ocak 1915’te toplanarak Çanakkale Boğazı’na 19 Şubat’ta saldırma kararı aldı. Bu tarihten itibaren itilaf devletlerinin donanması boğazı geçmek için defalarca çeşitli saldırılarda bulunsa da başarısız oldu. Boğazı geçmek için en ağır saldırı 18 Mart’ta yapıldı. İtilaf donanması 18 savaş gemisinden oluşan filosuyla saat 10:00’da boğazı yarıp geçmek üzere harekâta başladı. Nusret mayın gemisinin bir gece önce gizlice döşemiş olduğu mayınlar ve Türk topçularının yoğun baskısıyla itilaf devletleri 6 saat içerisinde 3 büyük zırhlısını kaybetti ve bir o kadarı da ağır hasar gördü. Bunun üzerine kalanları kurtarabilmek için çekilme emri verildi. Deniz yoluyla boğazı fethedemeyeceğini anlayan itilaf devletleri 25 Nisan ve 6 Ağustos 1915 tarihleri arasında Gelibolu Yarımadası’na çıkartma yaptı. Türk tarafı Gelibolu’yu savunmak üzere 5. Ordu’yu kurdu. Yarımada kıyıları dikenli tellerle çevrildi. Birlikler önemli yerlere yerleştirildi. Düşmanın her hareketi yarımadadan gözetleniyordu. İtilaf güçlerinin çıkarmasını bekleyen bir başka komutan da 19. İhtiyat Tümeni’nin başında bulunan Mustafa Kemal idi. İstanbul 2003, C. 3, s. 37) 3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası’nda 25 Nisan 1915 ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kalp atışlarıdır. Çanakkale Zaferi ile birlikte, Şehitler Günü olarak da kutladığımız bu anlamlı zafer gününde, kutsal vatan topraklarını canları pahasına koruyarak şehitlik onuruna erişen aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla hatırlıyoruz. Aziz şehitlerimizin temiz kanlarının döküldüğü kutsal vatan toprakları, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en kutsal emanet olarak muhafaza edilecektir. “Karşılıklı siperler arasındaki mesafemiz sekiz metre yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına bütünüyle düşüyor. İkincidekiler de BİR YOLCUYA onların yerine Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın, gidiBu toprak, bir devrin battığı yerdir. y o r , Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, f a k a t ne kadar imrenilecek bir Bir vatan kalbinin attığı yerdir. soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz! Öleni Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda, görüyor, üç dakikaya kadar Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda, öleceğini biliyor, hiç ufak İstiklal uğrunda, namus yolunda, bir fütur bile göstermiyor; Can veren Mehmed’in yattığı yerdir. sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Bu tümsek, koparken büyük zelzele, Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. BilmeyenSon vatan parçası geçerken ele, ler kelime-i şahadet çekeMehmed’in düşmanı boğduğu sele, rek yürüyorlar. Bu Türk Mübarek kanını kattığı yerdir. askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrike Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin değer bir misaldir. Emin Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin, olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi’ni kazandıran Bir harbin sonunda, bütün milletin, bu yüksek ruhtur.” (Ruşen Hürriyet zevkini tattığı yerdir. Eşref, “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile MüNecmettin Halil ONAN lakat”, Çanakkale Hatıraları, 6 Mart 2012 Sessizliğimize kulak verin Bu ayki röportaj konuğumuz Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı (TİV) Genel Koordinatörü Melike Argiş Şehirli. Melike Hanım, yurt içi ve yurt dışında bulunan kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalarda bulunarak işitme engellilerin her alanda yaşam kalitelerinin iyileştirilmesini sağlıyor. Özgüvenini kazanmış, mutlu ve üretken bireyler olarak yaşamı paylaşmaları için çeşitli projeler yürütüyor. TİV hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı, 1973 yılında kuruldu. İşitme engellilere yönelik yürüttüğü çalışmaları bugün de aynı inanç ve kararlılıkla sürdürüyor. 2008 yılında İstanbul’un Ataşehir ilçesinde hayata geçirdiğimiz, 0-6 Yaş İşitme Engelli Çocuk ve Aile Eğitim Merkezi’miz işitme engelli çocuklar ve onların ailelerine hizmet veriyor. Peyzaj çalışması Okul öncesi eğitim Vakfın amacı nedir? İşitme engelli çocuklara; okul öncesi ve erken bebeklik dönemine yönelik rehabilitasyon ve anaokulu eğitimini bir arada vererek, onların kendi yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini sağlamak; gelecekte, bağımsız, eğitimli bireyler olmalarına yardım etmek ve onları sosyal hayata kazandırmaktır. Vakfımız tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen Aile Eğitimi Seminerleri ile ailelere, engelli çocuklarının eğitim süreçlerinde nasıl aktif rol alabileceklerine dair güncel bilgiler sunulur. Ailelere, çocuklarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri konusunda destek verilir. TİV Genel Koordinatörü Melike Argiş Şehirli ve MESS Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Uzmanı Çisem Kılıç Yıl sonu etkinliği Faaliyetleriniz nelerdir? Uçurtma şenliği Anneler için işaret dili eğitimi Erken çocukluk ve okul öncesi dönemde, işitme engelli çocuklara yönelik olarak Avrupa Birliği Hibe Programı tarafından desteklenen çalısma kapsamında Hollanda Kentalis International Group ile ortaklaşa oluşturduğumuz eğitim programımız, Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşır. İşitme engelli olan herkes eğitim alabilir, eğitimlerimiz ücretsiz olarak gerçekleştirilir. Çocukların işitme kayıplarına yönelik özel olarak tasarlanmış bu ayrıcalıklı eğitimleri hayata geçirmiş olmaktan dolayı gurur duyuyoruz. Merkezimiz tarafından verilen eğitimler ve sosyal faaliyetler arasında, bireysel, grup, aile, okul öncesi, erken çocukluk, dil ve konuşma bozuklukları, ailelere ve çocuklara işaret dili eğitimleri yer alıyor. Ayrıca psikolojik danışmanlık hizmetimiz, okul çocukları için etüt saatlerimiz, sanatsal etkinlikler ve yaz kamplarımız var. Çocuklarımızın; resim, müzik, dans, tiyatro, drama, el sanatları gibi alanlardaki gelişmelerine ve kendilerini ifade etmeleri için yeni yollar keşfetmelerine katkıda bulunuyoruz. Detaylı bilgiye www.tiv.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz. Bireysel eğitim İşaret dili eğitimi 7 Mart 2012 Ben böyle DÜŞÜNÜYORUM Bakıyor musunuz yoksa görüyor musunuz ya da baktıklarınızı görebiliyor musunuz? Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğunu kendi kendine sormaya başlamış. Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş. Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olmalı demiş. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy, kasaba, ülke dolaşmış; bu arada zaman da durmuyor tabi ki. Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona “Şu karşıki dağları görüyor musun? Orada yaşlı bir bilge yaşar. İstersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir” demişler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye “Hayatın anlamının ne olduğunu” sormuş. Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş. Adam kabul etmiş. Bilge, bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin. Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın bir şekilde “Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.” Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel demiş bilge. Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü. Geri geldiğinde bilge, adama bahçe nasıldı diye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş, “Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş “Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın. Akıp giden zamanın anlam kazanır. Hayatının anlamı senin bakışlarında gizlidir.” Oktay Kocaman Bakmak sadece gözle olur. Görmek ise akıl, kalp ve gözün devreye girBorusan mesiyle olur. Bakınca kenardan tutaMannesmann rız, görünce iki elle sarılmaz mıyız? Bakalım ama görelim de. Görmenin arkasında, değişimin, kalitenin, sıfır iş kazasının, fedakârlığın, cesaretin ve gayretin olduğunu unutmayalım. İş hayatımda başarımın sırrı, sosyal hayatımda da mutluluğumun kaynağı bu olsa gerek; görmek için bakmak. Görmeye çalışalım ne dersiniz? Böylesi daha güzel olmaz mı? Elektrik Teknikeri İbrahim Uzuner Bakmak sade bir göz hareketinden ibarettir. Görmek ise bir şuur faaliyetidir. Bakışta geçicilik, görüşte seZF Sachs çicilik ve ayrıntı mevcuttur. Bakmak limiti olmayan göz hareketi iken, görmek aslında hayatın kendisi, yaşamın bir parçasıdır. Anlayabilmek, hükme varabilmek, yorum yapabilmek, hayran olabilmek ve hissedebilmektir. Bakmak bir fotoğrafçının deklanşöre basması gibidir. Bazen bir anlık bazen de bir ömürdür. Akıl, kalp ve beynimizi devreye sokabilirsek o zaman görebiliriz. Sonuç olarak bakmak mı, görmek mi dersek, görebilmektir aslında hayat. Gördüğümüz yer mi yoksa durduğumuz yer mi önemli? Bir başka deyişle gördüğümüz şey hissettiklerimizdir. Mil Üretim Bölümü Ustabaşı 8 Mart 2012 İÇDAŞ’a, “İnsana Sorun SÖYLEYELİM Saygı Ödülü” Kariyer.net’in 11. kez düzenlediği “İnsana Saygı Ödülleri” sahiplerini buldu. İÇDAŞ Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım Sanayi A.Ş., 4. defa aldığı ödülle insan kaynaklarına verdiği önemi bir kez daha tescilledi. İÇDAŞ İnsan Kaynakları Müdürü Hatice Ümit Aksoy, günümüzde bilgi ekonomisinde rakiplerine fark yaratmak isteyen birçok şirketin “İnsan Yönetimi” konusunu gündemlerinin üst sıralarına yerleştirdiklerini vurguladı. “İÇDAŞ olarak en değerli varlığımız olan çalışanlarımızın firmamızın başarısında önemli role sahip olduğunun farkındayız. Şirke- timize başvuruda bulunmuş herkese hak ettikleri değeri göstermek ve taleplerine en kısa sürede yanıt vermek asli görevimizdir. İnsan Kaynakları ekibi olarak “İnsana Saygı Ödülü”nü çabamızın karşılığı ve insana verdiğimiz değerin bir sonucu olarak görüyoruz. Bu ödül ile heyecanımız bir kat daha artıyor ve mükemmele ulaşma yolunda bir adım daha atıyoruz” şeklinde konuştu. İÇDAŞ İK Müdürü Hatice Ümit Aksoy, ödülü Kariyer.net Satış Grup Müdürü Kahraman Er’in elinden aldı. Türkiye’de bir ilk: Yüz nakli Akdeniz Üniversitesi Hastanesi, geçtiğimiz günlerde yüz nakli ameliyatını başarıyla gerçekleştirerek büyük bir başarıya imza attı. Beyin ölümü gerçekleşen 45 yaşındaki tekstil işçisi Ahmet Kaya’nın ailesi doktorlarla görüşerek Kaya’nın tüm organlarını bağışlama kararı aldı. Bunun üzerine Ahmet Kaya’nın göz korneaları ile birlikte iki kolu, bir bacağı ve yüzü nakil için alındı. Ahmet Kaya’dan alınan yüz, uzun süredir yüz nakli olmayı bekleyen mermer işçisi 19 yaşındaki Uğur Acar’a nakledildi. Uğur Acar’ın yüzü henüz 40 günlük bebekken çıkan yangında yüzde 90 oranında yanmıştı. Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen yüz nakli ameliyatına Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi 12:30’da bitirdi. Ekip, yüz nakli Cerrahi ve Estetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlık etti. Özkan ve ekibi saat 03:15’te ameliyata başladı ve ameliyatı ile aynı anda 34 yaşındaki Kepez Belediyesi’nde işçi olarak çalışan Atilla Kavdır’a iki kol ve bir bacak nakli gerçekleştirdi. Prof. Dr. Ömer Özkan ve ekibi daha önce de Türkiye’nin ilk çift kol naklini ve dünyada kadavradan ilk rahim naklini gerçekleştirmişti. Daha önce birçok ülke doktorlarının canlı vericiden denediği fakat başarılı olamadığı rahim naklini kadavradan alarak yapan ekip, tıp literatürüne geçti. Türk doktorlar böylece Atatürk’ün hasta yatağında söylediği “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünü bir kez daha haklı çıkardı. Ben 20 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Ailemle birlikte yaşıyorum ve aile bütçesine katkıda bulunmak istiyorum. Bu sebeple okul dışında kalan zamanımda kısmi süreli (part-time) olarak cüzi bir ücretle çalışmaya başladım. Ancak, gazete haberlerinden anladığım kadarıyla Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi sebebiyle, aile bütçesine katkıda bulunmak şöyle dursun, daha da zarar verme riskiyle karşı karşıyayım. Bu konuda bilgi verebilir misiniz? MESS: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 2008 yılında yürürlüğe girmişti. Ancak Kanun’un bazı hükümlerinin uygulaması ertelenmişti. 1 Ocak 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe giren düzenlemelere göre, herkesin zorunlu olarak genel sağlık sigortalısı olması gerekmektedir. Bu kapsamda üniversite öğrencileri, 25 yaşını dolduruncaya kadar annebabaları üzerinden sağlık yardımı alabiliyorlar. Kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılar için ise eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin 30 güne tamamlanması zorunluluğu bulunuyor. Bu doğrultuda şayet herhangi bir işte çalışmazsanız ailenizin sağlık sigortasından ücretsiz yararlanacaksınız. Öte yandan tam zamanlı olarak bir işte çalışsaydınız da, yine kendi sigortalılığınız sebebiyle GSS’den de yararlanabilirdiniz. Ancak part time çalışmanız durumunda çalışmadığınız günler için gelir testi yaptırmanız gerekecektir. Ailenizle birlikte yaşadığınız için de ailenizin gelirine göre bir değerlendirme yapılacaktır. Bu gelir testinin sonucuna göre GSS primi ödemeniz gerekecektir. Şayet gelir testi yaptırmazsanız her ay için aylık 213 TL borçlandırılacaksınız. Kısacası, gerçekten de aldığınız ücretin miktarına göre, bu çalışmanızın ailenizin toplam bütçesinde olumsuz bir etki yaratması ihtimal dahilindedir. 9 Mart 2012 Genel Sağlık Sigortası ve gelir testi uygulaması 2006 yılında 5510 sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu” ile Genel Sağlık Sigortası (GSS) uygulamaya konuldu. Ancak 2012 yılına kadar yeşil kartlılar ve Kişi Başına Aylık Gelir Durumu Brüt asgari ücretin üçte birinin altında kayıt dışı kesim kapsam dışı bırakıldı. GSS 01.01.2012 tarihinden itibaren kapsam dışı bırakılan kişiler içinde de zorunlu olarak uygulanmaya başladı. Yeni uygulamaya Gelir Aralığı (TL) 0 – 295,5 Ödenecek Prim Durumu ve Miktarı Primi devlet tarafından ödenecektir. Brüt asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında 295,5 – 886,5 Primini kişi ödeyecek. Prim tutarı: 295,50 x %12= 35,46 TL Brüt asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında 886,5 – 1773 Primini kişi ödeyecek. Prim tutarı: 886,50 x %12= 106,38 TL Brüt asgari ücretin iki katından fazla 1773 ve üzeri Primini kişi ödeyecek. Prim tutarı: 1. 773 x %12= 212,76 TL göre, Türkiye’de yaşayan herkes GSS kapsamında olacak. 2012 yılbaşı ile yeşil kart uygulaması sona ererken, yeşil kart vizesi dolanlar ve herhangi bir sağlık güvencesi bulunmayanların ikamet ettikleri il/ilçenin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nda gelir testi yaptırması gerekiyor. GSS ve gelir testi süreçleri Yeni sistemin temel amacı toplumun tamamını sağlık güvencesi altına alabilmek ve ayrıca gelir- gider dengesinin gözetilmesi. Yeni uygulama ile Türkiye’de yaklaşık 59 milyon kişinin GSS kapsamında olacağı tahmin ediliyor. Bu kişiler, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’na tabi çalışanlar, emekliler veya bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin toplamından oluşuyor. Sosyal güvencesi bulunanlar ve bu kişilerin bakmakla yükümlü olduğu yakınları için gelir testi uygulaması yapılmıyor. Yarı zamanlı çalışanlar ve sosyal güvencesi bulunmayanlar ise SGK’nın belirlediği şekilde gelir testi yaptırmak zorunda. Gelir testi sonucunda; 2012 yılında, aile içindeki kişi başına geliri 295,5 TL’den düşük olarak tespit edilen kişilerin primleri devlet tarafından ödenecek ve bu kişiler sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam edecekler. Aile içindeki kişi başına geliri; 295,5 TL ile 886,5 TL arasında olanlar 35 TL; 886,5 TL ile 1.773 TL arasında olanlar 106 TL, 1.773 TL’nin üzerinde olanlar da 212 TL prim ödeyerek sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam edecek. Brüt asgari ücrete endekslenen primler, asgari ücret arttıkça yükselecek. Kira beyannamelerinde yeni düzenleme Maliye Bakanlığı gerçekleştirdiği yeni düzenleme ile kira geliri olanlara “Önceden Hazırlanmış Kira Beyannamesi” gönderecek. 18 Şubat 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 414 numaralı Vergi Usul Kanunu Tebliği ile kira beyannamelerinde yeni bir düzenlemeye gidiliyor. Yeni düzenlemeye göre Maliye Bakanlığı, kira geliri olanlara önceden hazırlanmış kira beyannamesi sunacak. Yeni sistem ile vergi kaçaklarının önüne geçmek, beyannamelerin resmi kurumlara ulaşmasını sağlamak, hataların asgariye indirgenmesi ve vergi daireleri ve vergi mükelleflerinin iş yükünü azaltmak hedefleniyor. Yeni sistem nasıl çalışacak? Tapu kayıtları, İç İşleri Bakanlığı Adres Bilgi Sistemi, banka ve sigorta kayıtları ve PTT kayıtları gibi çeşitli kaynaklar kullanılarak toplanan bilgiler doğrultusunda kira beyannameleri Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından doldu- rulacak. Önceden doldurularak hazırlanmış kira beyannamesi www.gib.gov.tr internet adresinde mükellefin onayına sunulacak. Bu internet adresindeki bilgilere İnter- net Vergi Dairesi şifresi veya kişiye özel güvenlik soruları yanıtlanarak ulaşılabilecek. İnternet kullanma imkânınız yoksa sisteme vergi dairelerinden de ulaşabileceksiniz. Yeni sistemi kullanma zorunluluğu bulunmuyor. Ancak işlemlerin kolay, hızlı ve hatasız yürütülmesine olanak sağlayacağı için tavsiye ediliyor. Ayrıca vergi mükelleflerinin önceden doldurulmuş beyannamede bulunan bilgilere itiraz etme hakları bulunuyor. Sistemde eksik veya hatalı bir bilgi bulunması ve vergi mükellefinin itiraz etmesi durumunda; vergi mükellefinin beyan ettiği bilgi esas kabul edilerek işlem yapılacak. Sistem kullanılarak kira beyannameleri 1-25 Mart tarihleri arasında verilebilir. 10 Mart 2012 Kadınlar, çalışma hayatında yeterince yer almıyor Uluslararası araştırmalara göre, Türkiye’de kadınların çalışma hayatında aldıkları pay, dünya ortalamasının çok gerisinde. Bir ülkenin ilerlemesi ve çağdaşlaşması için temel şartlardan biri kadın-erkek eşitliğidir. Ancak Türkiye’de özellikle de çalışma hayatında bu eşitlikten söz etmek mümkün değil. Türkiye, kabul ettiği uluslararası sözleşmeler ve ulusal yasalar ile kadın haklarını düzenledi. Ama kadınların toplumdaki temel rolünün anne, eş ve ev kadını olarak belirlenmesi, kadının çalışma yaşamında yer almasını olumsuz etkiliyor. Bu nedenle de çalışma hayatında ve günlük hayatta eşitsizlik sorunları devam ediyor. Türkiye 54. sırada yer alıyor Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) tarafından yayımlanan Dünya Rekabet Yıllığı 2011 araştırmasında yer alan verilere göre Türkiye, kadın istihdamı alanında dünyanın en geri ülkelerinden birisi. Araştırma verilerine göre Türkiye’de kadınların toplam işgücü içindeki oranı sadece yüzde 28,8. Bu oranla Türkiye araştırmaya katılan 59 ülke içinde ancak 54. sırada yer alabildi. Yüzde 10’luk kadın yönetici ve yüzde 9,1’lik kadın parlamenter oranı ile Türkiye dünya sıralamasının da sonlarında yer alıyor. Kadın İşgücünün Toplam İşgücü İçindeki Oranı (%) 28,8 Kadın Yöneticilerin Toplam Üst Düzey Yöneticiler İçindeki Oranı (%) 55 1. Filipinler 2. ABD 3. Litvanya 3. Yeni Zelanda 5. Fransa 51. TÜRKİYE 43 40 40 39 10 Kadın Parlamenterlerin Toplam Parlamenterlerin İçindeki Oranı (%) 45 44,5 42,9 40,7 40 1. İsveç 2. Güney Afrika 3. İzlanda 4. Hollanda 5.Finlandiya 54. TÜRKİYE Çalışma yaşamına dâhil olmayan kadınlar ekonomi için kaybedilmiş birer kaynaktır. Kadınların potansiyelinden yararlanmak hem ekonomik hem de kültürel gelişimi sağlamak için çok önemlidir. Türkiye’nin 50,29 50,25 49,42 49,17 48,18 1. Litvanya 2. Estonya 3. Rusya 4. Kazakistan 5. Finlandiya 54. TÜRKİYE 9,1 Kaynak: Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) Dünya Rekabet Yıllığı 2011 Not: Soldaki rakamlar araştırmaya katılan 59 ülke içindeki sıralamayı gösteriyor. dilek haritası Ağacı” uygulaması için 90 bin metre kurdele kullanıldı. Tüm Türkiye genelinde toplam 512 Edirne Türkiye’nin dilek haritası çıkarıldı. “Dilek Kırklareli Bartın Tekirdağ Kocaeli AdapazarıDüzce Yalova Bolu bin dilek bağlandı ve sonunda Türkiye’nin dilek haritası ortaya çıktı. Dilek Ağacı’nda orta- Çanakkale dileyen şehir oldu. Van, Hakkâri, Şırnak, Bitlis, Batman, Diyarbakır, Elazığ ve Manisa ise “ba- Çankırı Eskişehir Ankara Çorum Kırıkkale Ordu Amasya Tokat Yozgat Nevşehir Tunceli Kayseri Isparta Denizli Konya Malatya Burdur Muğla Kahr Adana Antalya rış” diledi. Türkiye genelinde yüzde 29 oranla Karaman Osmaniye Kars Erzurum Iğdır Ağrı Bingöl Muş Elazığ Bitlis Diyarbakır raş nma ama Niğde Ardahan Rize Erzincan Sivas Aksaray Aydın Trabzon Giresun ane h üş Bayburt Güm Kırşehir Afyon Uşak Artvin Samsun Bilecik Manisa İzmir Sinop Kastamonu Kütahya en kalabalık şehri İstanbul, en çok “aşk” dileAntalya’da “aşk” dilerken, İzmir en çok “para” Bursa Balıkesir ya çıkan ilgi çekici sonuçlara göre, Türkiye’nin yen il oldu. Ankara, Bursa, Eskişehir, Adana ve Zonguldak Karabük İstanbul Batman Adıyaman Gaziantep Şanlıurfa Mardin Van Siirt Şırnak Hakkari Kilis Mersin Hatay en çok “aşk” dilendi. Yüzde 27 ile “para” aşkı takip ederken, yüzde 21 ile “sağlık” 3. sırada yer aldı. Yüzde 9,5 oranla “eğitim” 4., yüzde 8,5 ile “iş” 5. ve son olarak yüzde 5 oranla “barış” dilendi. Sağlık Aşk Para İş Eğitim Barış Kaynak: Milliyet 11 Mart 2012 Doktorluğumun Mehmet Emin Özkarabacak Valf Sanayii A.Ş. İşyeri Hekimi ilk günü Silinmeyen ANILAR Yıl 1977. Aylardan Ekim. Gri takım elbisemi giydim, bordo kravatımı bağladım, ayakkabılarımı akşamdan kendi ellerimle boyadım. Yaş 25, aynanın karşısında uzun uzun baktım kendime. Saçlarımı düzeltim, yanaklarıma şap şap birazda limon kolonyası, tamam oldu bu iş. Dolu dolu altı sene geçmiş sonunda başarmıştım, doktor oluyordum artık. O gün Hipokrat yeminimizi edip diplomamızı alacağımız gündü. Doktor olma isteğim ortaokul yıllarında başlamıştı. Ortaokul son sınıfta bronşite yakalanmıştım. O zaman beni tedavi eden Dr. Mehmet Bey’den çok etkilenmiştim. Kafaya koydum, kendi kendime söz verdim. Kendime bir yol haritası çizmiştim o günden. Yolun sonu olan o gün geldi çattı. İçim içime sığmıyor. Ne ideallerim var Tanrım! Elimde diplomam, trenle Manisa’dan Ankara’ya gidiyorum. Sağlık Bakanlığı’nın merdivenlerini ikişer üçer çıkıyorum. Yetkililere; “Ben geldim, tayin olmak istiyorum” dedim. Önüme büyük bir Türkiye haritası açtılar. İşte beğen, hilal işareti olan yerler tayin olabileceğin yerler dediler. Nasıl oldu bilmiyorum, gözüme sınıf arkadaşım Mehmet Aksu’nun ismi çarptı. Trabzon-Of-Taşhan. Hiç düşünmeden “Buraya yakın neresi var” dedim. “Çaykara olabilir mi?” dediler. Postaneden telefonla, daha iki aylık evli olduğum eşimi arayarak müjde verdim. “Canım, tayinimiz oldu, Trabzon-Çaykara.” Kısa bir sessizlik, küçük bir hıçkırık, çok zayıf bir ses. “Çok uzak değil mi?” Aralık ayının son günü. Minübüsün ön koltuğunda karı koca iki genç çift. Kadın öğretmen, adam doktor. Dere ile parelel giden şose yolun her kıvrımında, aşılan her tepenin ardında yürekleri daha bir fazla çarpıyor, daha çok heyecanlanıyorlar. Yol boyunca erkek, eşinin elini sıkıca tutmuş. Karadenizin eşsiz güzelliklerini parmağı ile işaret ederek onu sakinleştirmeye çalışıyor. Of-Çaykara arası 23 km. İki saatlik bir yolculuktan sonra jest olarak şoför bey bizi lojmana kadar getirdi. Köy tipi bir sağlık ocağı ve yanında lojmanı. Taştan yapılmış kepenkleri var, ahşaptan ama uzun yıllardır tamir görmemiş, boyalarından belli. Personelden lojmanda kalanlar hemen yardıma koştular. Oldukça sıcak bir karşılama. Eşim biraz rahatladı, yüzüme baktı hafiften gülümsedi. Çaykara iki dağ arasında, vadinin içinde. Ortasından geniş bir yatağı olan dere akıyor. İkindi olunca hava kararmaya başlıyor, çünkü güneş dağların arkasına erken geçiyor. Hava yine erkenden kararmaya başladı. Müthiş bir rüzgâr çıktı ve tahta kepenkler birbirine vurmaya başladı. Şiddetli bir yağmur ve fırtına var. Lojmana girdik hemen, eşyalar yerleşmemiş daha, her yer dağınık. Ama olsun, Panosonic marka kendinden antenli siyah beyaz 31 ekran televizyonumuzu açtık, sobamız yanıyor. Dere oldukça kabardı herhalde, sesi o kadar kokutucu ki, sanki evin içinden geçiyor. Elektrikler bir iki kere gitti geldi. Pat! Her yer karanlık. Eşim iyice yanıma sokuldu korku dolu gözlerle bakarak “Ne olursun gidelim buradan” diyebildi titreyerek. Çaykara da geçirdiğimiz ilk yılbaşı gecesinde Karadeniz kendince bize hoş geldiniz diyor herhalde. Yeni yılın ilk sabahı, ortalık daha alaca karanlık. Güneş hala tepelerin arkasında. Rüzgar susmuş, yağmur durmuş, hava sanki geceden çok yorulmuşta şimdi dinleniyor gibi. Uzakta havlayan bir kaç köpek sesi sessizliği bozuyor. Sessizliği bozan bir şey daha var. Lojman kapısının zili. Uzun uzun çalıyor hiç durmadan aralıksız. Acele kapıyı açtım. Kapının önünde hala motoru çalışan eski model kapısı açık bir kamyonet ve içinde kucağında tahminen 6-7 yaşlarında burnunu kapattığı bezden belli ki burnu kanayan bir erkek çocuğunu tutan bir kadın oturuyor. Adam “Doktor siz misunuz?” dedi ve benim cevabımı beklemeden “Uşşağım akşam bah- çede rüzgârdan yere düşti da, burninin ucu yaruldi, köyden ancak gelebildik da.” İlk hastamdı da. Uy bana da ne oliyi. Hemen sağlık ocağına koştum, dolabı açtım cerrahi seti aradım. Yok yok. Hemşireyi uyandırdım, koştu geldi. “Hemşire hanım cerrahi setimiz yok mu? Var, var da doktor bey içinde malzeme yok”. Aman Allahım bir şeyler yapmalıyım. Eve koştum, o gürültüde eşimde uyanmıştı. Dağınık eşyaların arasında dikiş iğnesi ve İŞCAN bizden biri bir makara buldum. Hemen sağlık ocağına koşup steril yapabildiğim kadar malzemeleri steril yaptım. Çocuğun burnuna lokal anestezi yapıp, dikiş iğnesi ve iplikle çocuğun burnuna çok güzel bir sütür attım. Gazlı bezle kapatıp, burnunu bir güzel bantladım. Reçetesini yazıp her gün pansumana geleceğini söyleyip çocuğu evine gönderdim. Ne yılbaşıydı ama. Çocuğun burnu mu ne oldi? Tutti tutti, hemide hokka cibi da. 12 Mart 2012 Lütfen DİKKAT Acele etmeyin ve kurallara uyun! • Unutmayın, işyerlerinde en sık rastlanan kaza nedeni düşmeler ve kaymalardır. • Merdivenleri kullanırken görüşün açık olmasına dikkat edin, büyük hacimli malzeme taşımayın. • Daima tırabzanları kullanın. • Merdivenlerin iyi aydınlatılmış olduğundan emin olun. TL’nin yeni simgesi Merkez Bankası tarafından düzenlenen “TL Simge Yarışması”nın sonuçları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın katıldığı toplantıda açıklandı. yada bilinirliğinin artırılması amacıyla, Türk Lirası’nı anlaşılabilir, özgün, estetik, elle yazımı kolay ve akılda kalıcı şekilde temsil edebilecek bir simge belirlemek üzere “TL Simge Yarışması” düzenlendiği ifade edildi. TL simge yarışması fikri 2011-2015 planında TL’nin tanıtılması amacıyla yapıldı. Yarışma takvimi içinde 8362 adet başvuru yapıldı. Finale kalan 7 simge arasından Tülay Lale’ye ait tasarım birinci seçildi. Simge, TL’nin güvenli liman haline geldiğini gösteriyor. Türk Lirası’nın yeni simgesi altın oran uyumuna dikkat edilerek tasarlandı. TL simgesi için “ALTGR+T” Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, banka tarafından Türk Lirası’na kazandırılan itibarın perçinlenmesi ve dün- Hazırlanan özel programla TL’nin simgesi bilgisayarda AltGr+T tuşlarına basıldığında çıkacak. TL simgesini içeren yazı tipini bilgisayarınıza kurmak için Merkez Bankası’nın http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/ TLSimge/kurulum.html sitesinden kuruluma erişebilirsiniz. Seçtiklerim Aytül ANLAR Çay Çayın alt demliği “KAYNANA”dır. Sürekli kaynar durur. Hatta dikkat edilmezse taşabilir de. Üst demlik “GELİN”dir. Alt demlik kaynadıkça onun da harareti artar. Ama aynı zamanda olgunlaşır ve demlenir. Çayın demine, suyuna karışmaz bir kenarda otu- “GELİNİN KOCASI” ise bardaktır. Her iki demlikten de nasibini alır. Biraz kaynana doldurur onu, biraz da gelin. Bu nedenle bir denge unsurudur. Açık ya da demli çayın hoşa gitmemesi bundandır. rur. Sadece dökülenleri toplar ve çevreye zarar ver- “ÇOCUKLAR” çayın şekeridir, tat verir. Çok şeker çayın lezzetini bozar. Şekersiz çaya alışanlara ise bir tanesi bile fazla gelir. “GÖRÜMCE” çay kaşığıdır. Arada bir gelir karıştırıp gider. KAYINPEDERE gelince; o da çay tabağıdır. mesini engeller. Ancak ara sıra boşaltılması gerekir, yoksa taşıp her şeyi berbat edebilir. “ÇAY SÜZGECİ” ailenin sahip olduğu değerlerdir. Aileyi dış etkenlerden korur. Delikler büyük olursa çayın tadı kaçar. Suyu ısıtan “ATEŞ” ise hoşgörüdür. O olmadan çay da olmaz. “KISACASI BİR BARDAK ÇAY” ailedir ve ağız tadıyla içilen bir bardak çayın üstüne yoktur. 13 Mart 2012 Meslek sevgisi olan insanlar Uzman GÖZÜYLE Şener Muter CMS Jant ve Makina Sanayii A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Her insanın gönlünde yatan bir meslek vardır. Öyle ki, sevdiği bir meslekte çalışanlar daha başarılı olmaktadır. Sevdiği meslekte çalışma fırsatı bulamayan ve mesleğini gönlünde yaşayamayan insanlar iş hayatında zorluk çekmektedir. Ülkemizde bir kimsenin sevdiği bir meslekte eğitim görebilmesi ve eğitimin sonrasında dilediği gibi bir iş bulabilmesi pek kolay değildir. Yine de çalışan bireylerden işlerine ilgi göstermeleri ve sorumluluk duygusu içinde görev yapmaları beklenmektedir. Mesleki yeterlilik Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde “meslek” sözcüğü bir kimsenin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma bakıldığında bir uğraşın meslek olabilmesi için o mesleği sürdüren bireylerin eğitim durumu, kazandığı deneyimler, sahip olduğu etik değerler, uygulama standartları ve kalite düzeyi büyük bir önem taşımaktadır. Eğitim gören gençlerin meslek seçimi de önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Her anne ve baba başarılı, iyi bir eğitim görmüş, sevdiği işi yapan ve iyi para kazanan çocuklar yetiştirmek istemektedir. Öte yandan her gencin hayalinde ise sevdiği bir işte çalışma, başarılı ve mutlu olabileceği bir meslek edinme isteği bulunmaktadır. Adanmışlık duygusu Anne ve babalar çoğu zaman koruma içgüdüsüyle ve farkında olmadan gençleri kendi yeteneklerinden farklı mesleklere yönlendirmektedir. İlk bakışta tutarlı görünen bu yaklaşım, gençlerin yetenekleriyle uyuşmayan durumlar oluştuğunda çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Böyle bir olumsuzlukla karşılaşmamak için gençleri bir mesleğe yönlendirmek yerine kendi seçimlerini yapmalarına fırsat tanımak daha doğru olmaktadır. Başkaları örnek alınarak ya da başkalarının etkisi altında meslek seçimi yapılmamalıdır. Bir ülkede çalışan bireylerin mesleki yeterlilik düzeyi yükseldikçe verimlilikleri artmakta ve buna bağlı olarak ulusal ekonomi güçlenmektedir. Mesleki yeterliliğe sahip olan ve mesleğine gönül veren insanlar bir ülkenin entelektüel sermayesini oluşturmaktadır. Bu nedenle ülkemizde mesleki yeterlilik konusuna özen gösterilmesi ve mesleki yeterlilik bilincinin geliştirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Meslek bilincini ve meslek sevgisini artırma konusunda meslek örgütlerine önemli görevler düşmektedir. Meslek örgütleri mesleğin tanıtılmasına, meslektaşların gelişimine katkı sağlanmasına ve çalışanların saygınlıklarının artırılmasına yönelik çalışmalar yap- makla görevlidir. Çalışan bireylerin kendi mesleklerini gönül gözüyle görebilmeleri onların mutluluğunu ve çalışma isteğini artırmaktadır. Bu beklentilerin karşılanma düzeyi de bize meslek örgütlerinin etkinliğini göstermektedir. Özveri sahibi ve gönüllü adanmışlığı olan kimseler kendi mesleklerinde örnek bireyler olabilmektedir. Meslek örgütleri de katılımcı, araştırmacı, yenilikçi ve kendilerini sürekli geliştirebilen bireylerden meydana geliyorsa topluma olumlu katkılar sağlayabilmektedir. Ülkemizde bilgi ve deneyimlerini gönüllü adanmışlık duygusuyla paylaşacak ve sürekli değer yaratacak yetenekli genç kuşaklara ihtiyaç duyulmaktadır. MESS ADINA SAH‹B‹: Tuğrul KUDATGOBİLİK, MESS Yönetim Kurulu Başkan› F YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ: Av. İsmet SİPAHİ, MESS Genel Sekreteri F YAYIN YÖNETMEN‹: Aytül ANLAR F YAYIN KURULU: Dr. Aykut ENG‹N, Altan ÇETİNKAL, Av. Şeyda AKTEKİN, Av. Na€me HOZAR, Serra DEM‹R, Ezgi İÇLİ, Çisem KILIÇ, Yenal BOZTEPE, A. Afşın CIBIROĞLU, Yaz› ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle kullan›labilir. MESS’in Ayl›k Yay›n Organ›d›r. ISSN 1303-2526 Av. Murat BATUR, Av. Vahap ÜNLÜ, Av. Selçuk KOCABIYIK, Av. Uygar BOSTANCI YAZIŞMA ADRES‹: MESS-Türkiye Metal Sanayicileri Sendikas›, Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2, 34381 Şişli/İSTANBUL F Tel: (0212) 232 01 04 F Faks: (0212) 241 76 19 - (0212) 232 21 96 F E-posta: [email protected] Biz Bize internette: www.mess.org.tr F YAYIN TÜRÜ: Yerel süreli yay›n. MESS’in ayl›k yay›n organ›d›r. BASKI: HANLAR Matbaac›l›k San. ve Tic. Ltd. Şti., Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No: 16 Ka€›thane - ‹STANBUL BASKI TAR‹H‹: 14 Mart 2012 Biz Bize gazetesinin bas›m›nda geri dönüşümlü ka€›t kullan›lmaktad›r. 14 Mart 2012 Bunu biliyor muydunuz? Vatandaş Mülayim’in yeğeni nişanlanmış ve evlilik için bir çok masraf yapmış. Ancak evlilik gerçekleşmeden, nişanlısı tarafından hiçbir sebep gösterilmeksizin, nişan bozulmuş. Vatandaş Mülayim, yeğeninin durumuna çok üzülüyor ancak yapacak bir şey olmadığını düşünüyormuş. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca, nişanın haklı bir neden olmaksızın bozulması halinde, kusursuz olan taraf, uygun bir maddi ve manevi tazminat talep edebilmektedir. Kanun’un maddi tazminatı düzenleyen 120. maddesi; “Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusurlu olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakarlıklar karşılı- Ödüllü ğında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır” hükmünü içermektedir. Maddeden de anlaşılacağı üzere, maddi tazminat ancak nişanın haklı bir sebep olmaksızın veya diğer nişanlıya yükletilebilen bir sebeple bozulması halinde istenebilecektir. Nişanın hiçbir sebep gösterilmeksizin bozulması, “haklı bir sebep olmaksızın nişanın bozulması” şeklinde değerlendirilebilecek olmakla birlikte, nişanın bozulmasını gerektiren sebebin haklı olup olmadığını her somut olayda hakim takdir edecektir. Maddi tazminat davası ile istenebilecek zararlar, kusursuz nişanlının, nişanın hüküm ifade ettiğine inanmasından dolayı uğradığı zararlar, yani; nişanlanmamış olsaydı uğramamış olacağı parasal zararlardır. Maddi tazminat davası ile sadece nişanlının, ana ve babasının veya bu hususta onlar gibi davranan diğer kimselerin dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptıkları harcamalar ve katlandıkları maddi fedakarlıkların karşılığının ödenmesi istenebilmektedir. Yapılan harcamalara örnek olarak, daire kiralanması, mobilya satın alınması, davetiye bastırılması gibi masraflar girmektedir. Kanun’un, manevi tazminatı düzenleyen 121. maddesi ise; “Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir” hükmünü içermektedir. Maddeden de anlaşılacağı üzere, manevi tazminat istenebilmesi için; “nişanı bozan tarafın kusurlu olması”, “tazminat isteyen nişanlının kusursuz olması” ve “kusursuz nişanlının kişilik haklarının ihlal edilmiş olması” gerekmektedir. Vatandaş Mülayim bunları biliyor olsaydı, en azından uğramış olduğu zararın tazminine yönelik dava açabileceğini ifade ederek yeğenini yönlendirebilirdi. ÇENGEL BULMACA 1 kişiye nevresim takımı hediye ediyoruz. Gazetemizin Şubat 2012 sayısının talihlisi Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş.’den Hasan Gündoğdu oldu. Şubat ayı çözümü Okurlar›m›z›n dikkatine: “Ödüllü Çengel Bulmaca” çekilişimize kat›labilmeniz için, bulmacan›n tam çözümünü, ad›n›z›, görevinizi ve işyerinizin unvan›n› belirterek, en geç 6 Nisan 2012 tarihine kadar MESS’e göndermeniz veya 0212 232 21 96 numaral› faksa iletmeniz gerekmektedir. ŞUBAT ayına ait Anahtar Sözcük: SEVGİLİ ANAHTAR SÖZCÜK: 1 2 3 4 5 6 7 İletişim Adresi: Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2, 34381 Şişli/İSTANBUL 15 Mart 2012 Akıl Alanlar..! İzmirli Atatürk Facebook’ta Fenomen Oldu İzmir’de yaşayan Mesut Yontan, Atatürk’e benzerliği ile herkesin dikkatini çekiyor. Metroda çekilen bir fotoğrafının Facebook’a konmasıyla bir anda ünü artan Yontan’ın büyükannesi de Atatürk gibi Selanikli. Kaşları, geniş alnı, saçları ve mavi gözleriyle Atatürk’e benzetilmekten çok mutlu olduğunu söyleyen 60 yaşındaki Yontan “Facebook’taki hesabımı benim adıma oğlum açtı. Yorumları okuyorum, çok mutlu oluyorum” dedi. Akılda Kalanlar..? Çocuğuna Temel İsmini Koy Altını Kap Trabzon Arsin Belediye Başkanı Erdem Şen, Doğu Karadeniz bölgesinde önceki yıllarda sıkça kullanılan Temel, Dursun, İdris ve Fadime gibi simge haline gelmiş adların artık unutulmaya yüz tuttuğunu hatırlattı. Bu nedenle Belediye Başkanı, Arsin’de ikamet eden ve dünyaya gelen çocuklarına Temel, Dursun, İdris ve Fadime adını veren ailelere birer cumhuriyet altını hediye edeceğini söyledi. KAYNAK: GÜNEŞ KAYNAK: MİLLİYET Poşetini Getirene İndirimli Ekmek Yaş 64, Doğum Tarihi 2018! Eskişehir’de bir ekmek fırını geri dönüşümlü kağıda dikkat çekmek amacıyla poşetini yanında getiren müşterilerine ekmeği indirimli veriyor. Fırının sahibi Mehmet Akbal “Poşet israfının doğaya kötü etkisi bende rahatsızlık oluşturdu. Ekmek almaya gelirken aynı poşeti 4-5 kez getiren müşterilerimiz bizi mutlu ediyor. Hatta bir vatandaş poşet kullanmak yerine eşine bir file ördürmüş. Ekmek almaya bu fileyle geliyor. Bu da mesajımızın yerine ulaştığının göstergesidir.” diye konuştu. Van’ın Çaldıran ilçesinde yaşayan 64 yaşındaki Halime Sökmen, ilaçlarını almak için gittiği eczanede 2018 doğumlu olduğunu öğrenince şoke oldu. Bu nedenle ilaç alamayan tansiyon ve şeker hastası Sökmen, 20 gündür mağdur. Ailenin en büyük çocuğu Mehmet Sökmen, hatanın yeşil kartlıların Genel Sağlık Sigortası’na geçirilişi sırasında yapılmış olabileceğini belirtti. “Önce bize kamera şakası yapılıyor sandık” diyen Mehmet Sökmen, “Lütfen biri bu yanlışlığı düzeltsin.” dedi. KAYNAK: MİLLİYET Batmanlı Ernosto Che Guevara! Ölmüş Haberi Yok Batman’da yaşayan bir aile dünyaya gelen erkek çocuğuna 1 Eylül 2011 tarihinde doğması nedeniyle, “Ernesto Che Guevara” adını verdi. Çocuğun babası Nihat Turgut, “Ernesto Che Guevara’nın tüm yaşamı ile ilgili kitapları okudum. Ona hayran kaldım. Yaşam mücadelesi ve felsefesi beni çok etkiledi. Dünya Barış Günü’ne denk gelen 1 Eylül’de bir erkek çocuğum oldu. Adını da Ernesto Che Guevara koydum” dedi. Mersin’de iki yıldır yatalak durumda olan epilepsi hastası 56 yaşındaki İbrahim Şen, Mersin Devlet Hastanesi’nde geçen Aralık ayında 17 gün tedavi gördü. Taburcu olduktan sonra kayıtlara ‘öldü’ olarak girildi. Bir süre sonra ilaçlarını almak için hastaneye giden İbrahim Şen’e “Ölü gözüküyorsun, ilaç veremeyiz” denildi. Ölü gözüktüğü için dava açan İbrahim Şen, dava sonuçlana kadar maaşını da alamayacak. KAYNAK: MİLLİ GAZETE KAYNAK: MİLLİYET Bulgar Günnaz’ın Resmine ‘Çarpıldı’ İstanbul’da demir ustası Bekir Yıldırım’ı cep telefonundan arayan bir kadın, “Evli misin?” diye sordu. Yıldırım “Bekârım” deyince, kadın tanışmak istediğini söyledi. Yıldırım daha sonra cep telefonundan kendisini arayıp, fotoğraflarını gönderen kadına âşık oldu. İstanbul’a gelmek için sürekli para isteyen kadına, yaklaşık 1000 Euro gönderdi. “Sınır kapısındayım, biraz para gönder” isteğinden kuşkulanan Yıldırım, dolandırıldığını anlayınca soluğu savcılıkta aldı. KAYNAK: POSTA Gaziye Bu Yapılır mı? Konyalı 40 yaşındaki Hasan Ata, 1993’te vatani görevini yaptığı sırada cinnet geçiren bir askerin ateş etmesi sonucu yaralandı. O tarihteki sosyal güvenlik mevzuatına göre elektronik protez bacak taktırdı. Ancak 1999’da yapılan bir mevzuat değişikliği ile terör gazisi ile malul gazi ayrımı getirildiği için SGK şimdi faiziyle birlikte 74 bin TL’yi geri ödemesini istiyor. KAYNAK: GÜNEŞ KAYNAK: VATAN Ayıları Kaçırmak için Robot Yaptı Erzurum’un Uzundere ilçesinde 30 yıllık elektronikçi Mustafa Karasungur, yabani hayvanların bahçe ve tarlalara girmesini önlemek için yaptığı “ayısavar” robotuna patent aldı. Karasungur, “Robot, güneş enerjisiyle çalışıyor. Bir gün aldığı enerjiyi 10 gün kullanıyor. Arazide herhangi bir canlı hissettiği anda ileri geri hareket ediyor. Daha sonra kafası sağa sola dönüyor ve gözlerinin içindeki lambalar yanıyor. Elindeki tabancadan da sesler çıkıyor. Böylece canlı korkup kaçıyor.” diyerek robotu anlattı. KAYNAK: MİLLİYET Alınan Kitle Kayboldu Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir kadın hastanın göğsünden alınan kitle, pataloji laboratuvarına gönderilemeden ameliyathanede kayboldu. İki çocuk annesi 30 yaşındaki Serda Ardıç “Şüpheli olduğu için alınan kitlenin kanser olup olmadığını şimdi nasıl öğreneceğim, bunun cevabını nasıl alacağım? Hastalık var ve yayılırsa, tedavi için geç kalmış olmaz mıyım?” diyerek şikayet dilekçesinde bulundu. KAYNAK: HABERTÜRK i ile nın bilgis Başkaları bile ancak ak bilgin ols kıllı klımızla a a i d n ke olabiliriz. MART 2012 İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR ne Montaig Ürettikçe Bu ay; Necdet Bey, eşi Gülcan Hanım ve kızları Belizsena ve Mina’nın evine konuk olduk. mutlu oluyorum Çat KAPI Bu ayki konuğumuz 14 yıldır Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş.’de Yardımcı İşletmeler ve Çevre Yönetim Müdürlüğü’nde Bakım Başmühendisliği personeli olarak çalışan Necdet Karaahmetoğlu. 35 yaşındaki Necdet Bey, işe ilk olarak 1998 yılının Mart ayında ERDEMİR’de müteahhit personeli olarak oksijen fabrikalarında başladı. Burada iki sene kadar yardımcı ekipman operatörü olarak çalıştıktan sonra 2000 yılında ERDEMİR personeli oldu. Almış olduğu ünite içi eğitimler doğrultusunda hidrojen operatörü ve ekipman operatörü olarak görev yaptı. Halen Su Tesisleri İşletme Başmühendisliği’ne bağlı tesislerin elektrik arıza, bakım ve iyileştirilmesinden sorumlu elektrik bakım formenliğinde elektrik bakımcı olarak görev yapıyor. Necdet Bey, unvanında yer alan görev tanımları haricinde, ünite sağlık güvenlik işçi temsilcisi seçildi. Görev kapsamında fabrikadaki toplam 21 sağlık ve güvenlik işçi temsilcisinin temsilcisi olarak şirketin İş Sağlığı ve Güvenliği Üst Kurulu Üyeliği görevini de 5 yıldır yürütüyor. Ayrıca gönüllü olarak ERDEMİR Doğal Afet Arama Kurtarma (ERDAK) ekip üyesi, Bakım Başmühendisliği 5S Denetçisi, DS44 İSG süreç üyeliği görevlerini de sürdürüyor. Bu görev değişikliği ve çeşitliliği sayesinde katılmaya imkân bulduğu kişisel gelişim ve mesleki eğitimlerin (Sertifikalı İlk Yardımcı Eğitimi, Word 2010, Excel, Anlatım Teknikleri, Empati ve Yangında İlk Müdahale gibi.) katkısıyla iş yerinde daha çok sorumluluk alabilen, aktif, dinamik, çözüm üretebilen biri. Ayrıca ta- kım ruhuyla çalışabilen sosyal bir eleman. Hedef odaklıyım Necdet Bey, işyerinde verimliliği nasıl artırabileceğimiz konusunda düşüncelerini paylaştı: “İşimizi kaliteli, hızlı yapmamız, kullandığımız ekipman ve aletleri korumamız ve onlara iyi bakmamız çok önemlidir. Enerjiden sarf malzemelerine kadar her şeyin maliyetini göz önünde bulundurup, tasarruflu kullanarak çalışmalıyız. İşimizle ilgili yenilikleri takip etmek ve kendimizi sürekli geliştirmek işimize katkı sağlayacaktır. Daha ucuza daha uzun ömürlü çözümleri öğrenmemize ve uygulamamıza imkân verecektir. ERDEMİR’de başarı ile uyguladığımız 5S çalışmaları da işyerimizin tertip ve düzenine katkı sağlarken, hijyenik ve huzurlu bir çalışma ortamında olmamızı temin eder. Ayrıca ERDEMİR, sosyal ve spor tesisleri ile de örnek bir kuruluştur. Kuruluş yıl dönümü etkinliklerimiz, üniteler arası futbol turnuvaları, plaj tesislerimizdeki aktivitelerimiz, Beko Basketbol Ligi’nde mücadele eden ERDEMİRSPOR Kulübü Erkek Basketbol takımımızın maçları, kültür merkezimizde gerçekleştirilen aktiviteler, çalışanların aralarında düzenledikleri voleybol ve tenis turnuvaları, restoranlarımız, sosyal hayatımızın yanı sıra verimliliği artırmaya da katkı sağlar. Bu vesile ile yöneticilerimize, her fırsatta bize hem kendimizin hem de şirketimizin başarılarındaki katkılarımızın değerli olduğunu hissettiren yaklaşımları için saygılarımı ve şükranlarımı sunarım.” Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş., yassı çelik üreticisi olarak sanayimizin gelişmesine hizmet ediyor.