İncele

Transkript

İncele
MART 2012
YIL: 13 SAYI: 134
ISSN 1303-2526
İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR
RÖPORTAJ
İŞLETME HABERİ
İÇDAŞ’a,
“İnsana Saygı
Ödülü”
Melike Argiş Şehirli
Türkiye İşitme ve Konuşma
Rehabilitasyon Vakfı (TİV)
Genel Koordinatörü
Sayfa 6
Sayfa 8
Ekonominin
Türkiye ekonomisi 2011 yılını
birçok ülkeye göre başarılı geçirdi.
Ancak 2011’in sonlarına doğru ekonominin aşırı ısındığı yorumları artmaya başladı. Bazı kuruluş ve ekonomistlere göre ekonomi kontrolsüz
ve riskli büyüdü. Buna karşı tedbir
olarak birçok önlem hayata geçirildi.
Fakat risk hala devam ediyor.
Avrupa’daki kriz
bize de yansıyabilir
Buna yönelik son değerlendirme The Economist dergisi tarafından yayımlandı. Dergi, Avrupa ve
Amerika’daki sorunların faturasının
gelişmekte olan ülkelere yüklendiğini belirtiyor. Hatta Avrupa’daki kriz
derinleşirse gelişmekte olan ülkelerin durumu daha da zorlaşacak.
Değerlendirmede, gelişmekte olan
ülkelerin durumu için bir endeks yer
alıyor. Endeks, ülkelerin krize karşı
müdahale güçlerini karşılaştırıyor.
Bunun için de “manevra alanı” terimini kullanıyor. Bazı ülkelerin krize
karşı manevra alanı genişken, bazılarının ise çok az alanı var.
Araştırmada gelişmekte olan 27
ülke yer alıyor. Her ülkeyi değerlendirmek için 5 kriter kullanılıyor.
Birincisi enflasyon, ikincisi kredilerdeki artış oranı, üçüncüsü reel faiz
oranı, dördüncüsü ülke parasının
dolar karşısındaki değeri ve sonuncusu da cari açık.
Enflasyon konusunda Türkiye,
27 ülke arasında pek iyi durumda
değil. Enflasyonu en yüksek olan
dördüncü ülke. Türkiye’nin üzerinde sadece Venezuela, Arjantin ve
Vietnam bulunuyor. Türkiye kredi
artış oranı açısından ise alarm veren
4 ülke arasında yer alıyor. Bunlar
Arjantin, Brezilya, Hong Kong ve
Türkiye. Ülke parası dolar karşısında
yüzde 10’dan fazla değer kaybeden
9 ülke bulunuyor. Türkiye de bunlardan birisi. Cari açık konusunda
da en büyük riski Türkiye taşıyor.
Türkiye’nin cari açığının, gelirine
oranının 2012’de yüzde 9 olacağı
tahmin ediliyor. Bu oran en yakın
takipçimizin bile neredeyse iki katına eşit.
yeri dar
Sonuç olarak Türkiye, toplam 5
kriterin 4’ünde riski yüksek ülkeler
arasında yer alıyor. 2012’de ekonomimiz hassas bir rotada seyredecek.
Üstüne manevra alanımızın da dar
olması eklenince... Harcama yaparken tedbiri elden bırakmamakta
fayda var.
Manevra Alanı Endeksi
(0=geniş manevra alanı; 100=dar manevra alanı)
Kaynak: The Economist
Türkiye’nin
hareket alanı dar
Bu kriterlerin ortalaması, hükümetlerin yeni bir krizde ekonomiyi canlandırma kabiliyetlerinin ne
kadar olduğunu gösteriyor. Yeşil ile
gösterilenler, ihtiyaç anında gaza
basabilecek ülkelerden oluşuyor.
Kırmızı ile gösterilenlerin ise gaza
basma şansları yok.
GÜNDEM
17. Kadın İşçiler
Büyük Kurultayı
Sayfa 4
18 Mart
Çanakkale
Zaferi ve
Şehitler Günü
Sayfa 5
Türkiye’de
bir ilk:
Yüz nakli
Sayfa 8
Genel Sağlık
Sigortası ve
gelir testi
uygulaması
Sayfa 9
Kira
beyannamelerinde
yeni düzenleme
Sayfa 9
TL’nin
yeni simgesi
Sayfa 12
2
Mart 2012
DÜ
TU⁄RUL
KUDATGOB‹L‹K
MESS YÖNET‹M KURULU BAŞKANI
Kadın İşgücü
Ülkemizde kadın işgücünün
istihdama katılımını; eğitim, teknolojik gelişmeler, mesleki eğitim,
ekonomi ve sosyo-kültürel faktörler
etkiler.
Kadınların, eğitim imkânlarından daha fazla yararlanmaları gerekir. Bu amaçla mesleki eğitimleri
ve bilgi teknolojilerine erişimleri
kolaylaştırılmalıdır. Kadın erkek
eşitliğine ve kadınların korunmasına ilişkin sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılmalı, erkekler
bilinçlendirilmelidir. Kadın girişimciliği desteklenmeli, kadınların
istihdama kazandırılması için yerel, kamu ve özel kesimin işbirliği
ile kadınlarımıza yönelik projeler
oluşturulmalıdır.
Büyük Önder Atatürk’ün işaret
ettiği çağdaş uygarlık sürecinde ve
AB yolunda başarılı olabilmemiz
için kadınların ekonomide, siyasette ve sosyal hayatta daha aktif yer
alması gerektiği unutulmamalıdır.
Sevgi ve saygılarımla
BUGÜ
N
E
D
N
NE
Hasan Altıntaş
Yüzey İşlemler
Formeni
Aygersan A.Ş.
Geleceğimizi
yaratmak elimizde
Dünden Bugüne köşemize bu
ay Aygersan A.Ş.’de Yüzey İşlemler
Formeni olarak görev yapan Hasan
Altıntaş konuk oluyor. 1992 yılında
Aygersan’da işe başlayan Hasan Bey
o günkü duygularını paylaştı: “Kimya Meslek Lisesi mezunuyum. Bu
nedenle branşım ile ilgili bir görevde
çalışacak olmama çok sevinmiştim.
Gençliğimin verdiği heyecan ve istek
ile yeni bir şeyler öğrenme duygularım ön plana çıkmıştı. Bu istek ve
arzular ile uzun yıllar başarılı olmayı
hedeflediğim bir fabrikaya adım atmıştım. Çalıştığım 20 yıl boyunca,
teknolojik gelişmelere uyum sağladığımızı görmek ve devamlılığını yaşamak apayrı bir duygu.
Sürekli iyileştirme çalışmaları, Kalite Yönetim Sistemleri uygulamaları
ve bunlara bağlı olarak öneri sistemi
işyerimizde uygulanıyor. Görüşlerimiz alınarak iyileştirmelerin devamlılığı sağlanıyor. Bu şekilde üretim
yapmak, takım ruhumuzun oluşma-
sına yarar sağlıyor. Bizleri bireysellikten uzaklaştırıyor.”
Hasan Bey, uzun yıllar çalışıyor olmanın sağladığı katkılardan bahsetti:
“Yıllar geçtikçe yaşanan problemlerin
çözümüne olan katkım artmakta ve
problem çözme teknikleri konusunda daha başarılı olmaktayım. Çünkü
daha önce karşılaşılan problemlerin
tekrarlanması halinde, izlenecek çözümün neler olacağını biliyorum.
Ona göre hareket ederek kısa zamanda çözüme ulaşılabiliyorum.
Takım ruhunun olması ve “ben”
mantığı yerine “biz” mantığının
oluşması için de uzun yıllar çalışmak
gerekiyor. Bu süre içerisinde zorluklara göğüs germeyi, sabretmeyi, hedeflerden çabuk vazgeçmemeyi öğrendim. Öğrenme isteği ve arzumu
sürekli geliştiriyorum. Beklentilerimde gerçekçi olup geleceğimi kendim
yaratıyorum.”
Hasan Bey, kendisini motive eden
bir anısını bizlerle paylaştı: “2000 yılı
Nisan ayında hizmet belgesi töreni
yapıldı. Tüm personel alana toplandık
ve büyük bir heyecanla bu belgeleri ve
ödülleri kimlerin alacağını merakla
bekledik. Kıdeme göre 10, 15 ve 20 yılın üzerinde çalışanlara plaket verilecekti. 10 yıla yakalaşan hizmetim nedeni ile “Acaba ben de plaket alacak
mıyım?” diye düşünmekten kendimi
alıkoyamıyordum. Topluluk karşısında isminin okunması, alana davet
edilmek ve hizmet yılının söylenmesi
çalışanları motive eden bir uygulama.
Birden yanımdaki arkadaşım “Duyuyor musun? Seni davet ediyorlar”
diye beni uyardı. Orada birkaç cümle
ile çalışma arkadaşlarıma seslenmek
ve teşekkür etmek çok hoş bir şeydi.
Bu tür uygulamalar biz çalışanların
işini sevmesi, işine bağlanması, aidiyet duygusunun artması ve devam
eden yıllarda daha da istek ve arzu ile
çalıştığı yere katkıda bulunabilmesini
sağlayan en önemli etkenlerdendir.”
Ayın SORUSU
İş yaşamında kadın çalışanın
önemi nedir?
Günümüz iş dünyasını artık kadınlar olmadan düşünmek mümkün
değil. Geçmişten farklı olarak günümüzde kadınlar artan bir hızla
iş hayatına katılıyorlar. Üniversitelerde eğitim görenler arasında da kadınların oranı erkeklerinkine yaklaşıyor. Çoğu
durumda erkeklerden daha başarılı sonuçlar
elde eden kadınların iş hayatındaki rolünün
gelecekte daha da artacağı görünüyor.
Özlem Balcı
Kübra Filiz
Autoliv
MAN Türkiye
Operatör
Kadınların iş hayatındaki yeri ve önemi azımsanmayacak kadar büyüktür. Kadının çalışması, para kazanması özgürlüğünün ilk adımıdır. Çalışma hayatı,
kadınların bağımsız bir kişilik ve sosyal
çevre edinmelerini, geleceklerini güvence
altında tutmalarını sağlar.
Operatör
Kadının çalışma yaşamına katılması,
toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik
gelişimine büyük katkı sağlar. İşyerlerinde erkeklerin kesin, somut ve yüzeysel
yaklaşımlarının yanında, kadınların ayrıntılı, yorumsal ve pratik çözümlerine de
ihtiyaç vardır.
3
Mart 2012
Güvenlik,
ilk önceliğimiz
Hayati Koçyiğit
Pres Ayar ve Üretim İşçiliği-B
Bu ayki konuğumuz Anadolu
Isuzu Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de 12 yıldır çalışan Hayati Koçyiğit. Hayati Bey, Metal
Sanayii İş Gruplandırma Sistemi
(MİDS)’ne göre 6. İş Grubunda yer
alan Pres Ayar ve Üretim İşçiliği-B
unvanıyla görev yapıyor.
Hayati Bey mesleğine dair detayları paylaştı: “Pres ayar ve üretim işçiliğinde çalışan kişi, üretim
programına göre uygun kalıbı
prese bağlayarak ayarlamayı yapar. Deneme üretimi yaparak iş
parçasının uygunluğunu kontrol
eder. Hata var ise düzelterek presi seri üretime geçirir. Pres, kalıp
ve kullanılan alet ve donanımın
günlük bakım ve temizliğini yapar. Bölümdeki tüm iyileştirme
faaliyetlerinde öncülük yapar.
3000 ton kapasiteli hidrolik preste, uzun ve ağır kalıpların montajı
yapıldığından iş sağlığı ve güvenliği her zaman ilk önceliktir. Kalıp
montajı, alıştırması ve pres ayarı,
dikkat isteyen en zor işlemlerdir.
Üretimini yaptığımız, hafif kamyon, kamyonet ve küçük otobüslerin şaselerinin istenilen özellikte olması, presten yapılan tüm
operasyonlara bağlıdır. Operasyon esnasında yapılan herhangi
bir eksiklik ya da hata, üretimin
diğer kademelerinde de aksaklık
yaşanmasına, hatta üretimin durmasına neden olabilir.”
kalıp, alet, donanım her geçen
gün farklılaşır. Bu nedenle pres
ayar ve üretim işçiliğini yapan
kişilerin tüm bu gelişme ve farklılıklara ayak uydurmaları için;
sac-metal kalıpçılığı, hidrolik pres
kullanımı ve temel hidrolik bilgisi, iş sağlığı ve güvenliği ve teknik
resim ile ilgili eğitimlerinin belli
aralıklarla yapılması gerekir.
• Endüstri Meslek Lisesi kalıp,
torna tesviye veya metal işleri
bölümünden mezun,
Anadolu Isuzu, preshane bölümüne personel seçerken aşağıdaki kriterleri göz önünde bulundurur:
• Teknik resim okuma bilgisi
olan ve ölçme aletlerini aktif
kullanabilen,
• Sac-metal kalıpçılığı konusunda tecrübeli,
• Kalıp montajı ve alıştırmalarına hâkim,
• Üretimde yaşanan kalıp arızalarına müdahale edebilecek,
• Ekip çalışmasına yatkın.
Sac-metal kalıpçılığı, teknolojideki ilerlemelere paralel olarak
gelişir. Kullanılan malzeme, pres,
Pres Ayar ve Üretim İşçiliği-B
Kısmi nezaret altında yapılan çalışmalarda verilen programa uygun kalıbı prese bağlayarak ayarlamak ve seri
üretime geçmek. Basit kalıpları sac kalınlığına, parça
şekline, kalıp ve presin özelliklerine göre kalıp ve pres
ayarlarını gerektiğinde danışarak yapmak. Deneme baskısı yaparak iş parçasının ölçülerine uygunluğunu kontrol
etmek. Uygunsuzluk varsa gidermek veya danışıp düzelterek presi seri üretime geçirmek. Gerektiğinde malzeme akışını sağlayarak
parçaları basmak ve üretim için çalışmak. İş parçalarının resim veya krokiye
uygunluğunu belirli zaman aralıkları ile kontrol ederek öngörülen zaman,
kalite ve miktarda parçaların basılmasını sağlamak.
Anadolu Isuzu Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. Anadolu Grubu, Isuzu Motors
Limited ve Itochu ortaklığında halka açık bir anonim şirkettir. Ana faaliyet alanı
ise hafif kamyon, kamyonet, küçük otobüs ve pick-up gibi ticari araçların üretimi
ve pazarlanmasıdır. Anadolu Isuzu’nun deneyimi ve birikimi 1965 yılında kamyonet ve motosiklet üretimine başlayan Çelik Montaj’a dayanıyor. 1986 yılına
dek Skoda komyonet üretimini sürdüren şirket, 1983’te Isuzu ile lisans anlaşması yaparak Temmuz 1984’te İstanbul Kartal’daki fabrikasında Isuzu araçlarının
üretimine başladı. 1999’dan beri de Gebze Şekerpınar’daki yeni fabrikasında
üretime devam ediyor.
4
Mart 2012
Kadın emekçiler Ankara’da buluştu
Türk Metal Sendikası tarafından bu yıl 17’ncisi düzenlenen
Kadın İşçiler Büyük Kurultayı
8-9 Mart 2012 tarihlerinde Ankara’da
Büyük Anadolu Oteli’nde yapıldı.
Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’na bu yıl yerli ve yabancı 700 kadın delege katıldı.
Açılış sırasında çok sayıda işçi, sendikacı, işveren ve politikacı hazır bulundu. Açılış
konuşmasını Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul
Kavlak’ın yaptığı ve Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay, Koop-İş Sendikası Genel
Başkanı Eyüp Alemdar, Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Hasan Öztürk, Hür-İş
Federasyonu Genel Başkanı Yakup Ömer Latifoğlu, MESS’i Temsilen Genel Sekreter
Av. İsmet Sipahi ve MESS Hukuk ve Toplu Sözleşme Hukuk Müşaviri Av. Erten Cılga’nın
da katıldığı Kurultay’da; Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, TİSK ve MESS Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, ILO Türkiye Direktörü Ümit Efendioğlu,
CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, AK Parti İzmir Milletvekili İlknur Denizli
de birer konuşma gerçekleştirdi.
Pevrul Kavlak
Türk-İş Genel Sekreteri
ve Türk Metal Sendikası
Genel Başkanı
“Üretirken kadını erkekle eşit sayacaksın,
ama sıra ücret vermeye geldiğinde eşit olmayacak. Alınteri dökerken erkekle eşitsin diyeceksin, ama sıra sosyal haklara gelince farklı olacak.
Tezgâh başında, çalışma saatlerinde, performans
ölçümlerinde “aynısınız” diyeceksin ama sıra
yükselmeye, daha üst görevlere atamaya gelince dur diyeceksin. İşte düzen bu. “Böyle gelmiş
böyle gider” diyenler olabilir. Böyle gelmiş ama
böyle gitmeyecek”.
Tuğrul
Kudatgobilik
TİSK ve MESS
Yönetim Kurulu Başkanı
“Çağdaş uygarlık sürecinde ilerlemek için
kadınlarımızın bilim, siyaset, ekonomi, eğitim,
sağlık ve sosyal yaşamın her alanında daha fazla
katılımını sağlamaya mecburuz. Kadın nüfusunun istihdama katılmasının, ekonomik büyümeyi artırabileceğini, fakirliği azaltabileceğini,
tüm ülkelerde sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına yararlı olacağını ve bunların sonucunda toplumsal refahın da artabileceğini unutmamalıyız.”
Pevrul Kavlak tarafından konuşmacılara
plaket takdim edildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer,
ILO Türkiye Direktörü Ümit Efendioğlu,
TİSK ve MESS Yönetim Kurulu Başkanı
Tuğrul Kudatgobilik,
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu,
Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası
Genel Başkanı Pevrul Kavlak,
AK Parti İzmir Milletvekili İlknur Denizli
(Soldan sağa)
Av. Erten Cılga
MESS Hukuk ve Toplu
Sözleşme Hukuk
Müşaviri
Kurultay’ın ikinci günü yapılan “Günümüz
Kadınının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu Panele moderatör olarak katılan
Cılga, Panelin açış konuşmasında, istihdam
içinde yer almayan kadınların ekonomik özgürlüğünün olamayacağını, bu durumun ise Türkiye’deki kadınların fırsat eşitliğinin olmamasının, kadına karşı ayrımcılığın ve kadına karşı
gittikçe artan şiddetin temelini oluşturduğunu
ifade etti.
5
Mart 2012
18 Mart Çanakkale Zaferi
ve Şehitler Günü
Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY
Mustafa Kemal’in Çanakkale Zaferi’nde göstermiş
olduğu kahramanlık,
ordu içinde olduğu
kadar halk tarafından da tanınmasına
ve daha sonra Milli
Mücadele’de bir lider
olarak kabul edilmesine
vesile olan pek çok sebepten biri oldu.
Kalbine isabet eden bir
şarapnel parçasından göğüs cebinde taşıdığı saati sayesinde kurtulan
Atatürk, o günleri şu
sözlerle anlatmaktadır:
Çanakkale Savaşları, 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren,
Türk’ün gücünü dünyaya bir
daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran
büyük bir destandır. Çanakkale
Savaşı yalnız bizim tarihimizin
değil yakın dünya tarihinin en
önemli savaşlarından biridir.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Çanakkale boğazını aşarak,
İstanbul’a ulaşmak ve Rusya ile
itilaf devletleri arasında bağlantı sağlayabilmek itilaf devletleri
için önemli bir amaç olmuştu. Bu
amaca ulaşmak için Churchill’in
önerisi ile İngiliz Savaş Komitesi
28 Ocak 1915’te toplanarak Çanakkale Boğazı’na 19 Şubat’ta
saldırma kararı aldı. Bu tarihten
itibaren itilaf devletlerinin donanması boğazı geçmek için defalarca çeşitli saldırılarda bulunsa
da başarısız oldu. Boğazı geçmek
için en ağır saldırı 18 Mart’ta yapıldı.
İtilaf donanması 18 savaş gemisinden oluşan filosuyla saat
10:00’da
boğazı yarıp geçmek
üzere harekâta başladı. Nusret mayın gemisinin bir gece önce gizlice
döşemiş olduğu mayınlar ve Türk
topçularının yoğun baskısıyla itilaf
devletleri 6 saat içerisinde 3 büyük
zırhlısını kaybetti ve bir o kadarı
da ağır hasar gördü. Bunun üzerine
kalanları kurtarabilmek için çekilme emri verildi.
Deniz yoluyla boğazı fethedemeyeceğini anlayan itilaf devletleri 25 Nisan ve 6 Ağustos
1915 tarihleri arasında Gelibolu
Yarımadası’na çıkartma yaptı.
Türk tarafı Gelibolu’yu savunmak üzere 5. Ordu’yu kurdu. Yarımada kıyıları dikenli tellerle
çevrildi. Birlikler önemli yerlere
yerleştirildi. Düşmanın her hareketi yarımadadan gözetleniyordu. İtilaf güçlerinin çıkarmasını
bekleyen bir başka komutan da
19. İhtiyat Tümeni’nin başında bulunan Mustafa Kemal idi.
İstanbul 2003, C. 3, s. 37)
3 Kasım 1914 ve 18 Mart
1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden bir
seri deniz savaşlarıyla Gelibolu
Yarımadası’nda 25 Nisan 1915
ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasında
yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanı ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilk kalp atışlarıdır.
Çanakkale Zaferi ile birlikte,
Şehitler Günü olarak da kutladığımız bu anlamlı zafer gününde,
kutsal vatan topraklarını canları
pahasına koruyarak şehitlik onuruna erişen aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla hatırlıyoruz. Aziz
şehitlerimizin temiz kanlarının
döküldüğü kutsal vatan toprakları, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en kutsal emanet
olarak muhafaza edilecektir.
“Karşılıklı siperler
arasındaki mesafemiz
sekiz metre yani ölüm
muhakkak.
Birinci
siperdekiler, hiçbiri
kurtulmamacasına
bütünüyle
düşüyor. İkincidekiler de
BİR YOLCUYA
onların
yerine
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
gidiBu toprak, bir devrin battığı yerdir.
y o r ,
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
f a k a t
ne kadar imrenilecek bir
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz! Öleni
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
görüyor, üç dakikaya kadar
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
öleceğini biliyor, hiç ufak
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
bir fütur bile göstermiyor;
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Kerim, cennete girmeye
hazırlanıyorlar. BilmeyenSon vatan parçası geçerken ele,
ler kelime-i şahadet çekeMehmed’in düşmanı boğduğu sele,
rek yürüyorlar. Bu Türk
Mübarek kanını kattığı yerdir.
askerindeki ruh kuvvetini
gösteren hayret ve tebrike
Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin
değer bir misaldir. Emin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
olmalısınız ki, Çanakkale
Muharebesi’ni kazandıran
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
bu yüksek ruhtur.” (Ruşen
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Eşref, “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile MüNecmettin Halil ONAN
lakat”, Çanakkale Hatıraları,
6
Mart 2012
Sessizliğimize kulak verin
Bu ayki röportaj konuğumuz Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı (TİV)
Genel Koordinatörü Melike Argiş Şehirli. Melike Hanım, yurt içi ve yurt dışında bulunan
kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalarda bulunarak işitme engellilerin her alanda yaşam
kalitelerinin iyileştirilmesini sağlıyor. Özgüvenini kazanmış, mutlu ve üretken bireyler olarak
yaşamı paylaşmaları için çeşitli projeler yürütüyor.
TİV hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı, 1973
yılında kuruldu. İşitme engellilere yönelik yürüttüğü çalışmaları bugün de aynı inanç ve kararlılıkla sürdürüyor.
2008 yılında İstanbul’un Ataşehir ilçesinde hayata geçirdiğimiz, 0-6 Yaş İşitme Engelli Çocuk ve Aile Eğitim
Merkezi’miz işitme engelli çocuklar ve onların ailelerine
hizmet veriyor.
Peyzaj çalışması
Okul öncesi eğitim
Vakfın amacı nedir?
İşitme engelli çocuklara; okul öncesi ve erken bebeklik dönemine yönelik rehabilitasyon ve anaokulu eğitimini bir arada vererek, onların kendi yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini sağlamak; gelecekte, bağımsız,
eğitimli bireyler olmalarına yardım etmek ve onları sosyal hayata kazandırmaktır. Vakfımız tarafından düzenli
olarak gerçekleştirilen Aile Eğitimi Seminerleri ile ailelere, engelli çocuklarının eğitim süreçlerinde nasıl aktif
rol alabileceklerine dair güncel bilgiler sunulur. Ailelere,
çocuklarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri konusunda
destek verilir.
TİV Genel Koordinatörü Melike Argiş Şehirli ve
MESS Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Uzmanı Çisem Kılıç
Yıl sonu etkinliği
Faaliyetleriniz nelerdir?
Uçurtma şenliği
Anneler için işaret dili eğitimi
Erken çocukluk ve okul öncesi dönemde, işitme engelli
çocuklara yönelik olarak Avrupa Birliği Hibe Programı tarafından desteklenen çalısma kapsamında Hollanda Kentalis International Group ile ortaklaşa oluşturduğumuz
eğitim programımız, Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşır.
İşitme engelli olan herkes eğitim alabilir, eğitimlerimiz ücretsiz olarak gerçekleştirilir. Çocukların işitme kayıplarına
yönelik özel olarak tasarlanmış bu ayrıcalıklı eğitimleri
hayata geçirmiş olmaktan dolayı gurur duyuyoruz. Merkezimiz tarafından verilen eğitimler ve sosyal faaliyetler
arasında, bireysel, grup, aile, okul öncesi, erken çocukluk,
dil ve konuşma bozuklukları, ailelere ve çocuklara işaret
dili eğitimleri yer alıyor. Ayrıca psikolojik danışmanlık
hizmetimiz, okul çocukları için etüt saatlerimiz, sanatsal
etkinlikler ve yaz kamplarımız var. Çocuklarımızın; resim,
müzik, dans, tiyatro, drama, el sanatları gibi alanlardaki
gelişmelerine ve kendilerini ifade etmeleri için yeni yollar
keşfetmelerine katkıda bulunuyoruz.
Detaylı bilgiye www.tiv.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
Bireysel eğitim
İşaret dili eğitimi
7
Mart 2012
Ben böyle DÜŞÜNÜYORUM
Bakıyor musunuz yoksa görüyor musunuz ya da
baktıklarınızı görebiliyor musunuz?
Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğunu kendi
kendine sormaya başlamış. Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş. Ama aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat
mutlaka bir cevabı olmalı demiş. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy, kasaba, ülke dolaşmış; bu arada zaman da durmuyor tabi ki. Tam
umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona “Şu karşıki dağları
görüyor musun? Orada yaşlı bir bilge yaşar. İstersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir” demişler.
Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye “Hayatın anlamının ne olduğunu” sormuş. Bilge
sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş.
Adam kabul etmiş. Bilge, bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içine de silme
bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya
gel. Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin, eğer bir damla eksilirse
kaybedersin. Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış
evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın bir şekilde “Ama demiş ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki.” Şimdi tekrar
bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel demiş
bilge. Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş, muhteşem
bir bahçedeymiş çünkü. Geri geldiğinde bilge, adama bahçe nasıldı diye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış. Bilge gülümsemiş, “Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış” demiş ve eklemiş “Hayat senin
bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider
sen farkına varmazsın ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında
hayatı yaşarsın. Akıp giden zamanın anlam kazanır. Hayatının anlamı senin
bakışlarında gizlidir.”
Oktay Kocaman
Bakmak sadece gözle olur. Görmek
ise akıl, kalp ve gözün devreye girBorusan
mesiyle olur. Bakınca kenardan tutaMannesmann
rız, görünce iki elle sarılmaz mıyız?
Bakalım ama görelim de. Görmenin
arkasında, değişimin, kalitenin, sıfır
iş kazasının, fedakârlığın, cesaretin ve gayretin olduğunu unutmayalım.
İş hayatımda başarımın sırrı, sosyal hayatımda da mutluluğumun kaynağı
bu olsa gerek; görmek için bakmak. Görmeye çalışalım ne dersiniz? Böylesi daha güzel olmaz mı?
Elektrik Teknikeri
İbrahim Uzuner
Bakmak sade bir göz hareketinden
ibarettir. Görmek ise bir şuur faaliyetidir. Bakışta geçicilik, görüşte seZF Sachs
çicilik ve ayrıntı mevcuttur. Bakmak
limiti olmayan göz hareketi iken,
görmek aslında hayatın kendisi, yaşamın bir parçasıdır. Anlayabilmek, hükme varabilmek, yorum yapabilmek, hayran olabilmek ve hissedebilmektir. Bakmak bir fotoğrafçının
deklanşöre basması gibidir. Bazen bir anlık bazen de bir ömürdür. Akıl,
kalp ve beynimizi devreye sokabilirsek o zaman görebiliriz. Sonuç olarak
bakmak mı, görmek mi dersek, görebilmektir aslında hayat. Gördüğümüz yer mi yoksa durduğumuz yer mi önemli? Bir başka deyişle gördüğümüz şey hissettiklerimizdir.
Mil Üretim Bölümü
Ustabaşı
8
Mart 2012
İÇDAŞ’a, “İnsana
Sorun
SÖYLEYELİM
Saygı Ödülü”
Kariyer.net’in 11. kez düzenlediği
“İnsana Saygı Ödülleri” sahiplerini
buldu. İÇDAŞ Çelik Enerji Tersane
ve Ulaşım Sanayi A.Ş., 4. defa aldığı ödülle insan kaynaklarına verdiği
önemi bir kez daha tescilledi.
İÇDAŞ İnsan Kaynakları Müdürü Hatice Ümit Aksoy, günümüzde
bilgi ekonomisinde rakiplerine fark
yaratmak isteyen birçok şirketin “İnsan Yönetimi” konusunu gündemlerinin üst sıralarına yerleştirdiklerini
vurguladı. “İÇDAŞ olarak en değerli
varlığımız olan çalışanlarımızın firmamızın başarısında önemli role
sahip olduğunun farkındayız. Şirke-
timize başvuruda bulunmuş herkese hak ettikleri değeri göstermek ve
taleplerine en kısa sürede yanıt vermek asli görevimizdir.
İnsan Kaynakları ekibi
olarak “İnsana Saygı
Ödülü”nü çabamızın
karşılığı ve insana verdiğimiz değerin bir
sonucu olarak görüyoruz. Bu ödül ile heyecanımız bir kat daha
artıyor ve mükemmele ulaşma yolunda bir
adım daha atıyoruz”
şeklinde konuştu.
İÇDAŞ İK Müdürü Hatice Ümit Aksoy,
ödülü Kariyer.net Satış Grup Müdürü
Kahraman Er’in elinden aldı.
Türkiye’de bir ilk:
Yüz nakli
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi, geçtiğimiz günlerde yüz nakli ameliyatını
başarıyla gerçekleştirerek büyük bir başarıya imza attı.
Beyin ölümü gerçekleşen 45
yaşındaki tekstil işçisi Ahmet
Kaya’nın ailesi doktorlarla görüşerek Kaya’nın tüm organlarını bağışlama kararı aldı. Bunun üzerine
Ahmet Kaya’nın göz korneaları ile
birlikte iki kolu, bir bacağı ve yüzü
nakil için alındı. Ahmet Kaya’dan
alınan yüz, uzun süredir yüz nakli
olmayı bekleyen mermer işçisi 19
yaşındaki Uğur Acar’a nakledildi.
Uğur Acar’ın yüzü henüz 40 günlük bebekken çıkan yangında yüzde 90 oranında yanmıştı.
Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif
Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen yüz nakli ameliyatına Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi
12:30’da bitirdi. Ekip, yüz nakli
Cerrahi ve Estetik Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlık etti. Özkan ve ekibi
saat 03:15’te ameliyata başladı ve
ameliyatı ile aynı anda 34 yaşındaki Kepez Belediyesi’nde işçi olarak
çalışan Atilla Kavdır’a iki kol ve bir
bacak nakli gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Ömer Özkan ve ekibi
daha önce de Türkiye’nin ilk çift
kol naklini ve dünyada kadavradan
ilk rahim naklini gerçekleştirmişti.
Daha önce birçok ülke doktorlarının canlı vericiden denediği fakat
başarılı olamadığı rahim naklini
kadavradan alarak yapan ekip, tıp
literatürüne geçti. Türk doktorlar
böylece Atatürk’ün hasta yatağında söylediği “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünü bir kez
daha haklı çıkardı.
Ben 20 yaşında bir üniversite
öğrencisiyim. Ailemle birlikte
yaşıyorum ve aile bütçesine katkıda bulunmak istiyorum. Bu sebeple
okul dışında kalan zamanımda kısmi süreli (part-time) olarak cüzi bir
ücretle çalışmaya başladım. Ancak,
gazete haberlerinden anladığım
kadarıyla Genel Sağlık Sigortası
(GSS) primi sebebiyle, aile bütçesine katkıda bulunmak şöyle dursun,
daha da zarar verme riskiyle karşı
karşıyayım. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
MESS: 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 2008 yılında yürürlüğe girmişti. Ancak
Kanun’un bazı hükümlerinin
uygulaması ertelenmişti. 1
Ocak 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe giren düzenlemelere
göre, herkesin zorunlu olarak
genel sağlık sigortalısı olması
gerekmektedir. Bu kapsamda
üniversite öğrencileri, 25 yaşını dolduruncaya kadar annebabaları üzerinden sağlık yardımı alabiliyorlar. Kısmi süreli
veya çağrı üzerine çalışanlar
ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılar için ise eksik günlerine
ait genel sağlık sigortası primlerinin 30 güne tamamlanması zorunluluğu bulunuyor.
Bu doğrultuda şayet herhangi bir işte çalışmazsanız
ailenizin sağlık sigortasından
ücretsiz
yararlanacaksınız.
Öte yandan tam zamanlı olarak bir işte çalışsaydınız da,
yine kendi sigortalılığınız sebebiyle GSS’den de yararlanabilirdiniz. Ancak part time
çalışmanız durumunda çalışmadığınız günler için gelir
testi yaptırmanız gerekecektir.
Ailenizle birlikte yaşadığınız
için de ailenizin gelirine göre
bir değerlendirme yapılacaktır. Bu gelir testinin sonucuna
göre GSS primi ödemeniz gerekecektir. Şayet gelir testi yaptırmazsanız her ay için aylık
213 TL borçlandırılacaksınız.
Kısacası, gerçekten de aldığınız ücretin miktarına göre, bu
çalışmanızın ailenizin toplam
bütçesinde olumsuz bir etki
yaratması ihtimal dahilindedir.
9
Mart 2012
Genel Sağlık Sigortası ve
gelir testi uygulaması
2006 yılında 5510 sayılı “Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu” ile Genel Sağlık Sigortası
(GSS) uygulamaya konuldu. Ancak
2012 yılına kadar yeşil kartlılar ve
Kişi Başına
Aylık Gelir Durumu
Brüt asgari ücretin
üçte birinin altında
kayıt dışı kesim kapsam dışı bırakıldı. GSS 01.01.2012 tarihinden
itibaren kapsam dışı bırakılan kişiler içinde de zorunlu olarak uygulanmaya başladı. Yeni uygulamaya
Gelir Aralığı
(TL)
0 – 295,5
Ödenecek Prim
Durumu ve Miktarı
Primi devlet tarafından
ödenecektir.
Brüt asgari ücretin üçte
biri ile asgari ücret arasında
295,5 – 886,5
Primini kişi ödeyecek.
Prim tutarı:
295,50 x %12= 35,46 TL
Brüt asgari ücret ile asgari
ücretin iki katı arasında
886,5 – 1773
Primini kişi ödeyecek.
Prim tutarı:
886,50 x %12= 106,38 TL
Brüt asgari ücretin
iki katından fazla
1773 ve üzeri
Primini kişi ödeyecek.
Prim tutarı:
1. 773 x %12= 212,76 TL
göre, Türkiye’de yaşayan herkes GSS
kapsamında olacak. 2012 yılbaşı ile
yeşil kart uygulaması sona ererken,
yeşil kart vizesi dolanlar ve herhangi bir sağlık güvencesi bulunmayanların ikamet ettikleri il/ilçenin
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı’nda gelir testi yaptırması gerekiyor.
GSS ve gelir testi süreçleri
Yeni sistemin temel amacı toplumun tamamını sağlık güvencesi
altına alabilmek ve ayrıca gelir- gider dengesinin gözetilmesi. Yeni
uygulama ile Türkiye’de yaklaşık 59
milyon kişinin GSS kapsamında olacağı tahmin ediliyor. Bu kişiler, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’na tabi
çalışanlar, emekliler veya bunların
bakmakla yükümlü olduğu kişilerin
toplamından oluşuyor.
Sosyal güvencesi bulunanlar ve
bu kişilerin bakmakla yükümlü olduğu yakınları için gelir testi uygulaması yapılmıyor. Yarı zamanlı
çalışanlar ve sosyal güvencesi bulunmayanlar ise SGK’nın belirlediği
şekilde gelir testi yaptırmak zorunda.
Gelir testi sonucunda; 2012 yılında, aile içindeki kişi başına geliri 295,5 TL’den düşük olarak tespit edilen kişilerin primleri devlet
tarafından ödenecek ve bu kişiler
sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam edecekler. Aile içindeki kişi başına geliri; 295,5 TL
ile 886,5 TL arasında olanlar 35
TL; 886,5 TL ile 1.773 TL arasında olanlar 106 TL, 1.773 TL’nin
üzerinde olanlar da 212 TL prim
ödeyerek sağlık hizmetlerinden
yararlanmaya devam edecek. Brüt
asgari ücrete endekslenen primler,
asgari ücret arttıkça yükselecek.
Kira beyannamelerinde
yeni düzenleme
Maliye Bakanlığı gerçekleştirdiği yeni düzenleme ile kira geliri olanlara “Önceden Hazırlanmış Kira Beyannamesi”
gönderecek.
18 Şubat 2012 tarihli Resmi
Gazete’de yayımlanan 414 numaralı Vergi Usul Kanunu Tebliği ile
kira beyannamelerinde yeni bir
düzenlemeye gidiliyor. Yeni düzenlemeye göre Maliye Bakanlığı,
kira geliri olanlara önceden hazırlanmış kira beyannamesi sunacak.
Yeni sistem ile vergi kaçaklarının
önüne geçmek, beyannamelerin
resmi kurumlara ulaşmasını sağlamak, hataların asgariye indirgenmesi ve vergi daireleri ve vergi mükelleflerinin iş yükünü azaltmak
hedefleniyor.
Yeni sistem nasıl
çalışacak?
Tapu kayıtları, İç İşleri Bakanlığı Adres Bilgi Sistemi, banka ve
sigorta kayıtları ve PTT kayıtları
gibi çeşitli kaynaklar kullanılarak
toplanan bilgiler doğrultusunda
kira beyannameleri Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından doldu-
rulacak. Önceden doldurularak
hazırlanmış
kira
beyannamesi
www.gib.gov.tr internet adresinde
mükellefin onayına sunulacak. Bu
internet adresindeki bilgilere İnter-
net Vergi Dairesi şifresi veya kişiye
özel güvenlik soruları yanıtlanarak
ulaşılabilecek. İnternet kullanma
imkânınız yoksa sisteme vergi dairelerinden de ulaşabileceksiniz.
Yeni sistemi kullanma zorunluluğu bulunmuyor. Ancak işlemlerin kolay, hızlı ve hatasız yürütülmesine olanak sağlayacağı için
tavsiye ediliyor. Ayrıca vergi mükelleflerinin önceden doldurulmuş beyannamede bulunan bilgilere itiraz etme hakları bulunuyor.
Sistemde eksik veya hatalı bir bilgi
bulunması ve vergi mükellefinin
itiraz etmesi durumunda; vergi
mükellefinin beyan ettiği bilgi esas
kabul edilerek işlem yapılacak. Sistem kullanılarak kira beyannameleri 1-25 Mart tarihleri arasında
verilebilir.
10
Mart 2012
Kadınlar, çalışma hayatında
yeterince yer almıyor
Uluslararası araştırmalara göre, Türkiye’de kadınların çalışma hayatında aldıkları pay, dünya
ortalamasının çok gerisinde.
Bir ülkenin ilerlemesi ve çağdaşlaşması için temel şartlardan
biri kadın-erkek eşitliğidir. Ancak Türkiye’de özellikle de çalışma hayatında bu eşitlikten söz
etmek mümkün değil. Türkiye,
kabul ettiği uluslararası sözleşmeler ve ulusal yasalar ile kadın
haklarını düzenledi. Ama kadınların toplumdaki temel rolünün
anne, eş ve ev kadını olarak belirlenmesi, kadının çalışma yaşamında yer almasını olumsuz
etkiliyor. Bu nedenle de çalışma
hayatında ve günlük hayatta
eşitsizlik sorunları devam ediyor.
Türkiye 54. sırada
yer alıyor
Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) tarafından
yayımlanan Dünya Rekabet Yıllığı 2011 araştırmasında yer alan
verilere göre Türkiye, kadın istihdamı alanında dünyanın en
geri ülkelerinden birisi. Araştırma verilerine göre Türkiye’de
kadınların toplam işgücü içindeki oranı sadece yüzde 28,8.
Bu oranla Türkiye araştırmaya
katılan 59 ülke içinde ancak 54.
sırada yer alabildi. Yüzde 10’luk
kadın yönetici ve yüzde 9,1’lik
kadın parlamenter oranı ile
Türkiye dünya sıralamasının da
sonlarında yer alıyor.
Kadın İşgücünün Toplam İşgücü İçindeki Oranı (%)
28,8
Kadın Yöneticilerin Toplam Üst Düzey Yöneticiler İçindeki Oranı (%)
55
1. Filipinler
2. ABD
3. Litvanya
3. Yeni Zelanda
5. Fransa
51. TÜRKİYE
43
40
40
39
10
Kadın Parlamenterlerin Toplam Parlamenterlerin İçindeki Oranı (%)
45
44,5
42,9
40,7
40
1. İsveç
2. Güney Afrika
3. İzlanda
4. Hollanda
5.Finlandiya
54. TÜRKİYE
Çalışma yaşamına dâhil olmayan kadınlar ekonomi için
kaybedilmiş birer kaynaktır. Kadınların potansiyelinden yararlanmak hem ekonomik hem de
kültürel gelişimi sağlamak için
çok önemlidir.
Türkiye’nin
50,29
50,25
49,42
49,17
48,18
1. Litvanya
2. Estonya
3. Rusya
4. Kazakistan
5. Finlandiya
54. TÜRKİYE
9,1
Kaynak: Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) Dünya Rekabet Yıllığı 2011
Not: Soldaki rakamlar araştırmaya katılan 59 ülke içindeki sıralamayı gösteriyor.
dilek haritası
Ağacı” uygulaması için 90 bin metre kurdele
kullanıldı. Tüm Türkiye genelinde toplam 512
Edirne
Türkiye’nin dilek haritası çıkarıldı. “Dilek
Kırklareli
Bartın
Tekirdağ
Kocaeli
AdapazarıDüzce
Yalova
Bolu
bin dilek bağlandı ve sonunda Türkiye’nin dilek haritası ortaya çıktı. Dilek Ağacı’nda orta-
Çanakkale
dileyen şehir oldu. Van, Hakkâri, Şırnak, Bitlis,
Batman, Diyarbakır, Elazığ ve Manisa ise “ba-
Çankırı
Eskişehir
Ankara
Çorum
Kırıkkale
Ordu
Amasya
Tokat
Yozgat
Nevşehir
Tunceli
Kayseri
Isparta
Denizli
Konya
Malatya
Burdur
Muğla
Kahr
Adana
Antalya
rış” diledi. Türkiye genelinde yüzde 29 oranla
Karaman
Osmaniye
Kars
Erzurum
Iğdır
Ağrı
Bingöl
Muş
Elazığ
Bitlis
Diyarbakır
raş
nma
ama
Niğde
Ardahan
Rize
Erzincan
Sivas
Aksaray
Aydın
Trabzon
Giresun
ane
h
üş Bayburt
Güm
Kırşehir
Afyon
Uşak
Artvin
Samsun
Bilecik
Manisa
İzmir
Sinop
Kastamonu
Kütahya
en kalabalık şehri İstanbul, en çok “aşk” dileAntalya’da “aşk” dilerken, İzmir en çok “para”
Bursa
Balıkesir
ya çıkan ilgi çekici sonuçlara göre, Türkiye’nin
yen il oldu. Ankara, Bursa, Eskişehir, Adana ve
Zonguldak
Karabük
İstanbul
Batman
Adıyaman
Gaziantep
Şanlıurfa
Mardin
Van
Siirt
Şırnak
Hakkari
Kilis
Mersin
Hatay
en çok “aşk” dilendi. Yüzde 27 ile “para” aşkı
takip ederken, yüzde 21 ile “sağlık” 3. sırada
yer aldı. Yüzde 9,5 oranla “eğitim” 4., yüzde
8,5 ile “iş” 5. ve son olarak yüzde 5 oranla
“barış” dilendi.
Sağlık
Aşk
Para
İş
Eğitim
Barış
Kaynak: Milliyet
11
Mart 2012
Doktorluğumun
Mehmet Emin Özkarabacak
Valf Sanayii A.Ş.
İşyeri Hekimi
ilk günü
Silinmeyen
ANILAR
Yıl 1977. Aylardan Ekim. Gri
takım elbisemi giydim, bordo kravatımı bağladım, ayakkabılarımı
akşamdan kendi ellerimle boyadım. Yaş 25, aynanın karşısında
uzun uzun baktım kendime. Saçlarımı düzeltim, yanaklarıma şap şap
birazda limon kolonyası, tamam
oldu bu iş. Dolu dolu altı sene geçmiş sonunda başarmıştım, doktor
oluyordum artık. O gün Hipokrat
yeminimizi edip diplomamızı alacağımız gündü.
Doktor olma isteğim ortaokul
yıllarında başlamıştı. Ortaokul son
sınıfta bronşite yakalanmıştım. O
zaman beni tedavi eden Dr. Mehmet Bey’den çok etkilenmiştim.
Kafaya koydum, kendi kendime
söz verdim. Kendime bir yol haritası çizmiştim o günden. Yolun sonu
olan o gün geldi çattı. İçim içime
sığmıyor. Ne ideallerim var Tanrım!
Elimde
diplomam,
trenle
Manisa’dan Ankara’ya gidiyorum.
Sağlık Bakanlığı’nın merdivenlerini ikişer üçer çıkıyorum. Yetkililere; “Ben geldim, tayin olmak istiyorum” dedim. Önüme büyük bir
Türkiye haritası açtılar. İşte beğen,
hilal işareti olan yerler tayin olabileceğin yerler dediler. Nasıl oldu
bilmiyorum, gözüme sınıf arkadaşım Mehmet Aksu’nun ismi çarptı.
Trabzon-Of-Taşhan. Hiç düşünmeden “Buraya yakın neresi var” dedim. “Çaykara olabilir mi?” dediler. Postaneden telefonla, daha iki
aylık evli olduğum eşimi arayarak
müjde verdim. “Canım, tayinimiz
oldu, Trabzon-Çaykara.” Kısa bir
sessizlik, küçük bir hıçkırık, çok zayıf bir ses. “Çok uzak değil mi?”
Aralık ayının son günü. Minübüsün ön koltuğunda karı koca iki
genç çift. Kadın öğretmen, adam
doktor. Dere ile parelel giden şose
yolun her kıvrımında, aşılan her
tepenin ardında yürekleri daha bir
fazla çarpıyor, daha çok heyecanlanıyorlar. Yol boyunca erkek, eşinin
elini sıkıca tutmuş. Karadenizin
eşsiz güzelliklerini parmağı ile işaret ederek onu sakinleştirmeye çalışıyor. Of-Çaykara arası 23 km. İki
saatlik bir yolculuktan sonra jest
olarak şoför bey bizi lojmana kadar
getirdi. Köy tipi bir sağlık ocağı ve
yanında lojmanı. Taştan yapılmış
kepenkleri var, ahşaptan ama uzun
yıllardır tamir görmemiş, boyalarından belli. Personelden lojmanda
kalanlar hemen yardıma koştular.
Oldukça sıcak bir karşılama. Eşim
biraz rahatladı, yüzüme baktı hafiften gülümsedi.
Çaykara iki dağ arasında, vadinin içinde. Ortasından geniş bir yatağı olan dere akıyor. İkindi olunca
hava kararmaya başlıyor, çünkü
güneş dağların arkasına erken geçiyor. Hava yine erkenden kararmaya
başladı. Müthiş bir rüzgâr çıktı ve
tahta kepenkler birbirine vurmaya
başladı. Şiddetli bir yağmur ve fırtına var. Lojmana girdik hemen, eşyalar yerleşmemiş daha, her yer dağınık. Ama olsun, Panosonic marka
kendinden antenli siyah beyaz 31
ekran televizyonumuzu açtık, sobamız yanıyor. Dere oldukça kabardı
herhalde, sesi o kadar kokutucu ki,
sanki evin içinden geçiyor. Elektrikler bir iki kere gitti geldi. Pat!
Her yer karanlık. Eşim iyice yanıma
sokuldu korku dolu gözlerle bakarak “Ne olursun gidelim buradan”
diyebildi titreyerek. Çaykara da geçirdiğimiz ilk yılbaşı gecesinde Karadeniz kendince bize hoş geldiniz
diyor herhalde.
Yeni yılın ilk sabahı, ortalık
daha alaca karanlık. Güneş hala tepelerin arkasında. Rüzgar susmuş,
yağmur durmuş, hava sanki geceden çok yorulmuşta şimdi dinleniyor gibi. Uzakta havlayan bir kaç
köpek sesi sessizliği bozuyor. Sessizliği bozan bir şey daha var. Lojman
kapısının zili. Uzun uzun çalıyor
hiç durmadan aralıksız. Acele kapıyı açtım. Kapının önünde hala motoru çalışan eski model kapısı açık
bir kamyonet ve içinde kucağında
tahminen 6-7 yaşlarında burnunu
kapattığı bezden belli ki burnu kanayan bir erkek çocuğunu tutan bir
kadın oturuyor. Adam “Doktor siz
misunuz?” dedi ve benim cevabımı
beklemeden “Uşşağım akşam bah-
çede rüzgârdan yere düşti da, burninin ucu yaruldi, köyden ancak
gelebildik da.” İlk hastamdı da. Uy
bana da ne oliyi. Hemen sağlık ocağına koştum, dolabı açtım cerrahi
seti aradım. Yok yok. Hemşireyi
uyandırdım, koştu geldi. “Hemşire hanım cerrahi setimiz yok mu?
Var, var da doktor bey içinde malzeme yok”. Aman Allahım bir şeyler yapmalıyım. Eve koştum, o gürültüde eşimde uyanmıştı. Dağınık
eşyaların arasında dikiş iğnesi ve
İŞCAN
bizden biri
bir makara buldum. Hemen sağlık
ocağına koşup steril yapabildiğim
kadar malzemeleri steril yaptım.
Çocuğun burnuna lokal anestezi
yapıp, dikiş iğnesi ve iplikle çocuğun burnuna çok güzel bir sütür attım. Gazlı bezle kapatıp, burnunu
bir güzel bantladım. Reçetesini yazıp her gün pansumana geleceğini
söyleyip çocuğu evine gönderdim.
Ne yılbaşıydı ama. Çocuğun
burnu mu ne oldi? Tutti tutti, hemide hokka cibi da.
12
Mart 2012
Lütfen DİKKAT
Acele etmeyin ve
kurallara uyun!
• Unutmayın, işyerlerinde en
sık rastlanan kaza nedeni
düşmeler ve kaymalardır.
• Merdivenleri kullanırken
görüşün açık olmasına dikkat edin, büyük hacimli
malzeme taşımayın.
• Daima tırabzanları kullanın.
• Merdivenlerin iyi aydınlatılmış olduğundan emin
olun.
TL’nin
yeni simgesi
Merkez Bankası tarafından düzenlenen “TL Simge
Yarışması”nın sonuçları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı
Erdem Başçı’nın katıldığı toplantıda açıklandı.
yada bilinirliğinin artırılması amacıyla, Türk Lirası’nı
anlaşılabilir, özgün, estetik, elle yazımı kolay ve akılda
kalıcı şekilde temsil edebilecek bir simge belirlemek üzere “TL Simge Yarışması” düzenlendiği ifade edildi.
TL simge yarışması fikri 2011-2015 planında TL’nin tanıtılması amacıyla yapıldı. Yarışma takvimi içinde 8362 adet
başvuru yapıldı. Finale kalan 7 simge arasından Tülay Lale’ye
ait tasarım birinci seçildi. Simge, TL’nin güvenli liman haline
geldiğini gösteriyor. Türk Lirası’nın yeni simgesi altın oran
uyumuna dikkat edilerek tasarlandı.
TL simgesi için “ALTGR+T”
Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, banka tarafından Türk Lirası’na kazandırılan itibarın perçinlenmesi ve dün-
Hazırlanan özel programla TL’nin simgesi bilgisayarda
AltGr+T tuşlarına basıldığında çıkacak. TL simgesini içeren
yazı tipini bilgisayarınıza kurmak için Merkez Bankası’nın
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/
TLSimge/kurulum.html sitesinden kuruluma erişebilirsiniz.
Seçtiklerim Aytül ANLAR
Çay
Çayın alt demliği
“KAYNANA”dır.
Sürekli kaynar durur. Hatta dikkat
edilmezse taşabilir de.
Üst demlik “GELİN”dir. Alt demlik kaynadıkça onun da harareti artar. Ama aynı zamanda
olgunlaşır ve demlenir.
Çayın demine, suyuna karışmaz bir kenarda otu-
“GELİNİN KOCASI” ise bardaktır. Her iki
demlikten de nasibini alır. Biraz kaynana doldurur onu, biraz da gelin. Bu nedenle bir denge unsurudur. Açık ya da demli çayın hoşa gitmemesi
bundandır.
rur. Sadece dökülenleri toplar ve çevreye zarar ver-
“ÇOCUKLAR” çayın şekeridir, tat verir. Çok
şeker çayın lezzetini bozar. Şekersiz çaya alışanlara ise bir tanesi bile fazla gelir.
“GÖRÜMCE” çay kaşığıdır. Arada bir gelir
karıştırıp gider.
KAYINPEDERE gelince; o da çay tabağıdır.
mesini engeller. Ancak ara sıra boşaltılması gerekir, yoksa taşıp her şeyi berbat edebilir.
“ÇAY SÜZGECİ” ailenin sahip olduğu değerlerdir. Aileyi dış etkenlerden korur. Delikler büyük
olursa çayın tadı kaçar.
Suyu ısıtan “ATEŞ” ise hoşgörüdür. O olmadan çay da olmaz.
“KISACASI BİR BARDAK ÇAY” ailedir ve
ağız tadıyla içilen bir bardak çayın üstüne yoktur.
13
Mart 2012
Meslek sevgisi
olan insanlar
Uzman
GÖZÜYLE
Şener Muter
CMS Jant ve Makina Sanayii A.Ş.
Yönetim Kurulu Üyesi
Her insanın gönlünde yatan bir meslek vardır.
Öyle ki, sevdiği bir meslekte çalışanlar daha
başarılı olmaktadır. Sevdiği meslekte çalışma fırsatı
bulamayan ve mesleğini gönlünde yaşayamayan
insanlar iş hayatında zorluk çekmektedir.
Ülkemizde bir kimsenin sevdiği bir meslekte eğitim
görebilmesi ve eğitimin sonrasında dilediği gibi bir
iş bulabilmesi pek kolay değildir. Yine de çalışan
bireylerden işlerine ilgi göstermeleri ve sorumluluk
duygusu içinde görev yapmaları beklenmektedir.
Mesleki yeterlilik
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe
sözlüğünde “meslek” sözcüğü bir
kimsenin geçimini sağlamak için
yaptığı sürekli iş olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma bakıldığında
bir uğraşın meslek olabilmesi için o
mesleği sürdüren bireylerin eğitim
durumu, kazandığı deneyimler, sahip olduğu etik değerler, uygulama
standartları ve kalite düzeyi büyük
bir önem taşımaktadır.
Eğitim gören gençlerin meslek
seçimi de önemli bir konu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Her anne ve
baba başarılı, iyi bir eğitim görmüş,
sevdiği işi yapan ve iyi para kazanan
çocuklar yetiştirmek istemektedir.
Öte yandan her gencin hayalinde
ise sevdiği bir işte çalışma, başarılı ve mutlu olabileceği bir meslek
edinme isteği bulunmaktadır.
Adanmışlık duygusu
Anne ve babalar çoğu zaman koruma içgüdüsüyle ve farkında olmadan gençleri kendi yeteneklerinden
farklı mesleklere yönlendirmektedir. İlk bakışta tutarlı görünen bu
yaklaşım, gençlerin yetenekleriyle
uyuşmayan durumlar oluştuğunda
çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Böyle bir olumsuzlukla karşılaşmamak
için gençleri bir mesleğe yönlendirmek yerine kendi seçimlerini yapmalarına fırsat tanımak daha doğru
olmaktadır. Başkaları örnek alınarak ya da başkalarının etkisi altında
meslek seçimi yapılmamalıdır.
Bir ülkede çalışan bireylerin mesleki yeterlilik düzeyi yükseldikçe verimlilikleri artmakta ve buna bağlı
olarak ulusal ekonomi güçlenmektedir. Mesleki yeterliliğe sahip olan
ve mesleğine gönül veren insanlar
bir ülkenin entelektüel sermayesini
oluşturmaktadır. Bu nedenle ülkemizde mesleki yeterlilik konusuna
özen gösterilmesi ve mesleki yeterlilik bilincinin geliştirilmesi büyük
bir önem taşımaktadır.
Meslek bilincini ve meslek sevgisini artırma konusunda meslek
örgütlerine önemli görevler düşmektedir. Meslek örgütleri mesleğin tanıtılmasına, meslektaşların
gelişimine katkı sağlanmasına ve
çalışanların saygınlıklarının artırılmasına yönelik çalışmalar yap-
makla görevlidir. Çalışan bireylerin
kendi mesleklerini gönül gözüyle
görebilmeleri onların mutluluğunu
ve çalışma isteğini artırmaktadır. Bu
beklentilerin karşılanma düzeyi de
bize meslek örgütlerinin etkinliğini
göstermektedir.
Özveri sahibi ve gönüllü adanmışlığı olan kimseler kendi mesleklerinde örnek bireyler olabilmektedir. Meslek örgütleri de katılımcı,
araştırmacı, yenilikçi ve kendilerini sürekli geliştirebilen bireylerden
meydana geliyorsa topluma olumlu
katkılar sağlayabilmektedir. Ülkemizde bilgi ve deneyimlerini gönüllü adanmışlık duygusuyla paylaşacak ve sürekli değer yaratacak
yetenekli genç kuşaklara ihtiyaç duyulmaktadır.
MESS ADINA SAH‹B‹: Tuğrul KUDATGOBİLİK, MESS Yönetim Kurulu Başkan› F YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ: Av. İsmet SİPAHİ, MESS Genel Sekreteri F YAYIN YÖNETMEN‹: Aytül ANLAR
F YAYIN KURULU: Dr. Aykut ENG‹N, Altan ÇETİNKAL, Av. Şeyda AKTEKİN, Av. Na€me HOZAR, Serra DEM‹R, Ezgi İÇLİ, Çisem KILIÇ, Yenal BOZTEPE, A. Afşın CIBIROĞLU,
Yaz› ve resimler kaynak gösterilmek
suretiyle kullan›labilir.
MESS’in Ayl›k Yay›n Organ›d›r.
ISSN 1303-2526
Av. Murat BATUR, Av. Vahap ÜNLÜ, Av. Selçuk KOCABIYIK, Av. Uygar BOSTANCI
YAZIŞMA ADRES‹: MESS-Türkiye Metal Sanayicileri Sendikas›, Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2, 34381 Şişli/İSTANBUL F Tel: (0212) 232 01 04 F Faks: (0212) 241 76 19 - (0212) 232 21 96 F E-posta: [email protected]
Biz Bize internette: www.mess.org.tr F YAYIN TÜRÜ: Yerel süreli yay›n. MESS’in ayl›k yay›n organ›d›r. BASKI: HANLAR Matbaac›l›k San. ve Tic. Ltd. Şti., Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No: 16 Ka€›thane - ‹STANBUL
BASKI TAR‹H‹: 14 Mart 2012 Biz Bize gazetesinin bas›m›nda geri dönüşümlü ka€›t kullan›lmaktad›r.
14
Mart 2012
Bunu biliyor muydunuz?
Vatandaş Mülayim’in yeğeni nişanlanmış ve evlilik için bir çok
masraf yapmış. Ancak evlilik
gerçekleşmeden, nişanlısı tarafından hiçbir sebep gösterilmeksizin, nişan bozulmuş. Vatandaş
Mülayim, yeğeninin durumuna
çok üzülüyor ancak yapacak bir
şey olmadığını düşünüyormuş.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
uyarınca, nişanın haklı bir neden olmaksızın bozulması halinde, kusursuz olan taraf, uygun bir maddi ve
manevi tazminat talep edebilmektedir. Kanun’un maddi tazminatı
düzenleyen 120. maddesi; “Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan
taraflardan birine yükletilebilen
bir sebeple bozulduğu takdirde; kusurlu olan taraf, diğerine dürüstlük
kuralları çerçevesinde ve evlenme
amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakarlıklar karşılı-
Ödüllü
ğında uygun bir tazminat vermekle
yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır” hükmünü içermektedir. Maddeden
de anlaşılacağı üzere, maddi
tazminat ancak nişanın haklı
bir sebep olmaksızın veya diğer nişanlıya yükletilebilen bir sebeple bozulması
halinde istenebilecektir. Nişanın hiçbir sebep
gösterilmeksizin bozulması, “haklı bir
sebep olmaksızın
nişanın bozulması” şeklinde değerlendirilebilecek
olmakla birlikte,
nişanın bozulmasını gerektiren sebebin
haklı olup olmadığını her somut olayda hakim takdir edecektir.
Maddi tazminat davası ile istenebilecek zararlar, kusursuz nişanlının, nişanın hüküm
ifade ettiğine inanmasından
dolayı
uğradığı zararlar,
yani; nişanlanmamış olsaydı
uğramamış
olacağı parasal zararlardır.
Maddi tazminat davası ile sadece nişanlının,
ana ve babasının veya bu hususta onlar gibi
davranan diğer
kimselerin
dürüstlük kuralları
çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptıkları
harcamalar ve katlandıkları maddi
fedakarlıkların karşılığının ödenmesi istenebilmektedir. Yapılan
harcamalara örnek olarak, daire kiralanması, mobilya satın alınması,
davetiye bastırılması gibi masraflar
girmektedir.
Kanun’un, manevi tazminatı
düzenleyen 121. maddesi ise; “Nişanın bozulması yüzünden kişilik
hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi
tazminat olarak uygun miktarda
bir para ödenmesini isteyebilir”
hükmünü içermektedir. Maddeden de anlaşılacağı üzere, manevi
tazminat istenebilmesi için; “nişanı bozan tarafın kusurlu olması”, “tazminat isteyen nişanlının
kusursuz olması” ve “kusursuz
nişanlının kişilik haklarının ihlal
edilmiş olması” gerekmektedir.
Vatandaş Mülayim bunları biliyor
olsaydı, en azından uğramış olduğu zararın tazminine yönelik dava
açabileceğini ifade ederek yeğenini
yönlendirebilirdi.
ÇENGEL BULMACA
1 kişiye nevresim takımı hediye ediyoruz.
Gazetemizin Şubat 2012 sayısının
talihlisi Tofaş Türk Otomobil Fabrikası
A.Ş.’den Hasan Gündoğdu oldu.
Şubat ayı çözümü
Okurlar›m›z›n dikkatine:
“Ödüllü Çengel Bulmaca”
çekilişimize kat›labilmeniz için,
bulmacan›n tam çözümünü,
ad›n›z›, görevinizi ve işyerinizin unvan›n› belirterek, en geç
6 Nisan 2012 tarihine kadar
MESS’e göndermeniz veya
0212 232 21 96 numaral› faksa
iletmeniz gerekmektedir.
ŞUBAT ayına ait Anahtar Sözcük: SEVGİLİ
ANAHTAR
SÖZCÜK:
1
2
3
4
5
6
7
İletişim Adresi: Merkez Mahallesi Geçit Sokak No: 2, 34381 Şişli/İSTANBUL
15
Mart 2012
Akıl Alanlar..!
İzmirli Atatürk Facebook’ta Fenomen Oldu
İzmir’de yaşayan Mesut Yontan, Atatürk’e benzerliği ile herkesin dikkatini çekiyor. Metroda çekilen bir
fotoğrafının Facebook’a konmasıyla bir anda ünü artan
Yontan’ın büyükannesi de Atatürk gibi Selanikli. Kaşları,
geniş alnı, saçları ve mavi gözleriyle Atatürk’e benzetilmekten çok mutlu olduğunu söyleyen 60 yaşındaki Yontan “Facebook’taki hesabımı benim adıma oğlum açtı. Yorumları okuyorum, çok mutlu oluyorum” dedi.
Akılda Kalanlar..?
Çocuğuna Temel İsmini Koy Altını Kap
Trabzon Arsin Belediye Başkanı Erdem Şen, Doğu Karadeniz bölgesinde önceki yıllarda sıkça kullanılan Temel, Dursun, İdris ve Fadime gibi simge haline gelmiş
adların artık unutulmaya yüz tuttuğunu hatırlattı. Bu nedenle Belediye Başkanı, Arsin’de ikamet eden ve dünyaya
gelen çocuklarına Temel, Dursun, İdris ve Fadime adını
veren ailelere birer cumhuriyet altını hediye edeceğini söyledi.
KAYNAK: GÜNEŞ
KAYNAK: MİLLİYET
Poşetini Getirene İndirimli Ekmek
Yaş 64, Doğum Tarihi 2018!
Eskişehir’de bir ekmek fırını geri dönüşümlü kağıda
dikkat çekmek amacıyla poşetini yanında getiren müşterilerine ekmeği indirimli veriyor. Fırının sahibi Mehmet Akbal “Poşet israfının doğaya kötü etkisi bende rahatsızlık oluşturdu. Ekmek almaya gelirken aynı poşeti
4-5 kez getiren müşterilerimiz bizi mutlu ediyor. Hatta
bir vatandaş poşet kullanmak yerine eşine bir file ördürmüş. Ekmek almaya bu fileyle geliyor. Bu da mesajımızın yerine ulaştığının göstergesidir.” diye konuştu.
Van’ın Çaldıran ilçesinde yaşayan 64 yaşındaki
Halime Sökmen, ilaçlarını almak için gittiği eczanede 2018 doğumlu olduğunu öğrenince şoke oldu.
Bu nedenle ilaç alamayan tansiyon ve şeker hastası
Sökmen, 20 gündür mağdur. Ailenin en büyük çocuğu Mehmet Sökmen, hatanın yeşil kartlıların Genel
Sağlık Sigortası’na geçirilişi sırasında yapılmış olabileceğini belirtti.
“Önce bize kamera şakası yapılıyor sandık” diyen Mehmet Sökmen,
“Lütfen biri bu yanlışlığı düzeltsin.” dedi.
KAYNAK: MİLLİYET
Batmanlı Ernosto Che Guevara!
Ölmüş Haberi Yok
Batman’da yaşayan bir aile dünyaya gelen erkek çocuğuna 1 Eylül 2011 tarihinde doğması nedeniyle, “Ernesto Che Guevara” adını verdi. Çocuğun babası Nihat
Turgut, “Ernesto Che Guevara’nın tüm yaşamı ile ilgili
kitapları okudum. Ona hayran kaldım. Yaşam mücadelesi ve felsefesi beni çok etkiledi. Dünya Barış Günü’ne
denk gelen 1 Eylül’de bir erkek çocuğum oldu. Adını da Ernesto Che
Guevara koydum” dedi.
Mersin’de iki yıldır yatalak durumda olan epilepsi hastası 56 yaşındaki İbrahim Şen, Mersin Devlet
Hastanesi’nde geçen Aralık ayında 17 gün tedavi gördü.
Taburcu olduktan sonra kayıtlara ‘öldü’ olarak girildi.
Bir süre sonra ilaçlarını almak için hastaneye giden İbrahim Şen’e “Ölü gözüküyorsun, ilaç veremeyiz” denildi.
Ölü gözüktüğü için dava açan İbrahim Şen, dava sonuçlana kadar maaşını da alamayacak.
KAYNAK: MİLLİ GAZETE
KAYNAK: MİLLİYET
Bulgar Günnaz’ın Resmine ‘Çarpıldı’
İstanbul’da demir ustası Bekir Yıldırım’ı cep telefonundan arayan bir kadın, “Evli misin?” diye sordu. Yıldırım “Bekârım” deyince, kadın tanışmak istediğini söyledi.
Yıldırım daha sonra cep telefonundan kendisini arayıp,
fotoğraflarını gönderen kadına âşık oldu. İstanbul’a gelmek için sürekli para isteyen kadına, yaklaşık 1000 Euro
gönderdi. “Sınır kapısındayım, biraz para gönder” isteğinden kuşkulanan
Yıldırım, dolandırıldığını anlayınca soluğu savcılıkta aldı.
KAYNAK: POSTA
Gaziye Bu Yapılır mı?
Konyalı 40 yaşındaki Hasan Ata, 1993’te vatani görevini
yaptığı sırada cinnet geçiren bir askerin ateş etmesi sonucu yaralandı. O tarihteki sosyal güvenlik mevzuatına göre
elektronik protez bacak taktırdı. Ancak 1999’da yapılan
bir mevzuat değişikliği ile terör gazisi ile malul gazi ayrımı
getirildiği için SGK şimdi faiziyle birlikte 74 bin TL’yi geri
ödemesini istiyor.
KAYNAK: GÜNEŞ
KAYNAK: VATAN
Ayıları Kaçırmak için Robot Yaptı
Erzurum’un Uzundere ilçesinde 30 yıllık elektronikçi
Mustafa Karasungur, yabani hayvanların bahçe ve tarlalara girmesini önlemek için yaptığı “ayısavar” robotuna
patent aldı. Karasungur, “Robot, güneş enerjisiyle çalışıyor. Bir gün aldığı enerjiyi 10 gün kullanıyor. Arazide
herhangi bir canlı hissettiği anda ileri geri hareket ediyor.
Daha sonra kafası sağa sola dönüyor ve gözlerinin içindeki lambalar yanıyor. Elindeki tabancadan da sesler çıkıyor. Böylece canlı korkup kaçıyor.”
diyerek robotu anlattı.
KAYNAK: MİLLİYET
Alınan Kitle Kayboldu
Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir kadın hastanın göğsünden alınan kitle, pataloji laboratuvarına gönderilemeden ameliyathanede kayboldu.
İki çocuk annesi 30 yaşındaki Serda Ardıç “Şüpheli
olduğu için alınan kitlenin kanser olup olmadığını
şimdi nasıl öğreneceğim, bunun cevabını nasıl alacağım? Hastalık var ve yayılırsa, tedavi için geç kalmış olmaz mıyım?”
diyerek şikayet dilekçesinde bulundu.
KAYNAK: HABERTÜRK
i ile
nın bilgis
Başkaları bile ancak
ak
bilgin ols
kıllı
klımızla a
a
i
d
n
ke
olabiliriz.
MART 2012
İŞÇİ VE İŞVERENİN İLETİŞİM ARACIDIR
ne
Montaig
Ürettikçe
Bu ay; Necdet Bey, eşi
Gülcan Hanım ve kızları
Belizsena ve Mina’nın
evine konuk olduk.
mutlu
oluyorum
Çat KAPI
Bu ayki konuğumuz 14 yıldır
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları
T.A.Ş.’de Yardımcı İşletmeler ve Çevre Yönetim Müdürlüğü’nde
Bakım Başmühendisliği personeli olarak
çalışan Necdet Karaahmetoğlu.
35 yaşındaki Necdet Bey, işe ilk
olarak 1998 yılının Mart ayında
ERDEMİR’de müteahhit personeli olarak oksijen fabrikalarında başladı. Burada iki sene kadar
yardımcı ekipman operatörü olarak çalıştıktan sonra 2000 yılında
ERDEMİR personeli oldu. Almış
olduğu ünite içi eğitimler doğrultusunda hidrojen operatörü ve
ekipman operatörü olarak görev
yaptı. Halen Su Tesisleri İşletme
Başmühendisliği’ne bağlı tesislerin elektrik arıza, bakım ve iyileştirilmesinden sorumlu elektrik
bakım formenliğinde elektrik bakımcı olarak görev yapıyor.
Necdet Bey, unvanında yer
alan görev tanımları haricinde,
ünite sağlık güvenlik
işçi
temsilcisi
seçildi. Görev kapsamında
fabrikadaki toplam 21
sağlık ve güvenlik işçi
temsilcisinin temsilcisi olarak şirketin İş Sağlığı ve Güvenliği Üst
Kurulu Üyeliği görevini de 5 yıldır
yürütüyor. Ayrıca gönüllü olarak
ERDEMİR Doğal Afet Arama Kurtarma (ERDAK) ekip üyesi, Bakım
Başmühendisliği 5S Denetçisi,
DS44 İSG süreç üyeliği görevlerini
de sürdürüyor. Bu görev değişikliği ve çeşitliliği sayesinde katılmaya imkân bulduğu kişisel gelişim
ve mesleki eğitimlerin (Sertifikalı
İlk Yardımcı Eğitimi, Word 2010,
Excel, Anlatım Teknikleri, Empati
ve Yangında İlk Müdahale gibi.)
katkısıyla iş yerinde daha çok sorumluluk alabilen, aktif, dinamik,
çözüm üretebilen biri. Ayrıca ta-
kım ruhuyla çalışabilen sosyal bir
eleman.
Hedef odaklıyım
Necdet Bey, işyerinde verimliliği nasıl artırabileceğimiz konusunda düşüncelerini paylaştı:
“İşimizi kaliteli, hızlı yapmamız,
kullandığımız ekipman ve aletleri
korumamız ve onlara iyi bakmamız çok önemlidir. Enerjiden sarf
malzemelerine kadar her şeyin
maliyetini göz önünde bulundurup, tasarruflu kullanarak çalışmalıyız. İşimizle ilgili yenilikleri
takip etmek ve kendimizi sürekli
geliştirmek işimize katkı sağlayacaktır. Daha ucuza daha uzun
ömürlü çözümleri öğrenmemize
ve uygulamamıza imkân verecektir. ERDEMİR’de başarı ile uyguladığımız 5S çalışmaları da işyerimizin tertip ve düzenine katkı
sağlarken, hijyenik ve huzurlu
bir çalışma ortamında olmamızı
temin eder. Ayrıca ERDEMİR, sosyal ve spor tesisleri ile de örnek
bir kuruluştur. Kuruluş yıl dönümü etkinliklerimiz, üniteler arası
futbol turnuvaları, plaj tesislerimizdeki aktivitelerimiz, Beko
Basketbol Ligi’nde mücadele eden
ERDEMİRSPOR Kulübü Erkek Basketbol takımımızın maçları, kültür merkezimizde gerçekleştirilen
aktiviteler, çalışanların aralarında
düzenledikleri voleybol ve tenis
turnuvaları, restoranlarımız, sosyal hayatımızın yanı sıra verimliliği artırmaya da katkı sağlar.
Bu vesile ile yöneticilerimize,
her fırsatta bize hem kendimizin
hem de şirketimizin başarılarındaki katkılarımızın değerli olduğunu hissettiren yaklaşımları için
saygılarımı ve şükranlarımı sunarım.”
Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş., yassı çelik üreticisi olarak sanayimizin gelişmesine hizmet ediyor.