Şirket Krizleri

Transkript

Şirket Krizleri
KALDER’DEN
YIL: 20 • SAYI: 151 • 6,50 TL • MART-NİSAN 2011
Ferhan Güzey:
DEĞİŞEN DÜNYA
DÜZENİNDE
RİSK YÖNETİMİ
Şirket Krizleri
RİSK YÖNETİMİ
Mehmet Nane:
KURULUŞLAR
MÜKEMMELİK
PEŞİNDE
9.Kalite ve Başarı
Sempozyumu
“Yenileşim ve Gelecek”
15-16 Nisan 2011
Almira Otel/Bursa
İş dünyasının en prestijli ödülü “Ulusal Kalite Ödülü”
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 3
4 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
KALDER’DEN
KalDer’DEN
A. Hamdi Doğan
KalDer Yönetim Kurulu Başkanı
İş dünyasının en prestijli ödülü
“Ulusal Kalite Ödülü”
C
Dünyanın pek çok
ülkesinde ödüller
verilir. Ödüllerin amacı
özünde kuruluşları
değerlendirmektir.
Başarılı bir çalışmanın
güzel bir çabanın
geliştirilmiş bir
ürün veya hizmetin
yükselen bir
performansın
tanınması ve
ödüllendirilmesi
anlamlıdır. Yüz
yıllardır süregelen
ödül süreçlerinin iki
ana oyuncusu vardır.
Ödülü verenler ve
ödülü alanlar. Aslında
farkı yaratan alanlar
verenler platformunda
üçgeni tamamlayan ve
boyuta derinlik katan
üçüncü bir unsur
vardır .
O da ödülün kendisidir.
6 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
apital Dergisi
Mart sayısı
“AWARDS” özel ekinde “ Ödüller ve Şirketlere Etkisi “ adlı bir
araştırmayı yayınladı.Türk iş dünyasının
en prestijli 20 ödülü arasında KalDer
“Ulusal Kalite Ödülü” listenin başında yer
aldı. İş dünyasına değerlendirmeleri için
teşekkür ediyoruz. Elbette ki bu süreci
yıllardır başarı ile yürüten tüm değerlendiricilerimize, eğitmenlerimize, KÖYK ve
KalDer Yönetimlerine minnettarız. Ödül
kazanan kuruluşları istikrarlı çizgilerini
korudukları için bir kez daha kutluyorum.
KalDer Ulusal Kalite Ödülü 18 yıldır
veriliyor. 1990 yılında kurulan KalDer tarafından bugüne kadar 24 Büyük Ödül,
36 Başarı, 3 Mükemmellikte Süreklilik
Ödülü olmak üzere toplam 63 ödül verilmiştir. Sayının azlığı dikkat çekicidir.
Az olan kıymetli olur anlamında değil,
ancak KalDer ödül sürecinin özelliği açısından dikkat çekicidir.
Ulusal Kalite Ödülleri Avrupa Kalite
Yönetim Vakfı (EFQM) tarafından geliştirilen Mükemmellik Modeli’nin Türk
kuruluşları tarafından etkili kullanımını
sağlamak ve başarılı uygulamaları özendirmektir.
Yürüttüğümüz Ulusal Kalite Ödülü
ilk olarak TÜSİAD işbirliği ile 1993 yılında verildi. İlk yıllarda işletmeleri kapsayan ödül programında, zaman içerisin-
de kamu kuruluşları ve STK kategorileri
oluşturuldu. Mükemmellikte Süreklilik
Ödülü 2007 yılında daha önce büyük
ödül kazanan kuruluşlarımız için uygulanmaya başlandı.
Ulusal Kalite Ödüllerimizin Avrupa
Kalite Ödülleri değerlendirme sürecine
paralel bir değerlendirme süreci vardır.
Süreç bağımsız bir organ olan Kalite
Ödülü Yürütme Kurulu (KÖYK) tarafından yönetilmektedir.
Ulusal Kalite Ödülü değerlendirme süreci yaklaşık 10 ay sürmektedir.
Başvuran kuruluşlar, Avrupa Kalite Yönetim Vakfı’nın (EFQM) Mükemmellik
Modeli’nin 32 kriterine göre sistemlerini
ve performans sonuçlarını açıklayan bir
başvuru dokümanı hazırlamaktadırlar.
Bu dokümanların her biri 6-8 kişiden
oluşan değerlendirme ekibi üyeleri tarafından bireysel olarak değerlendirilmekte
ve bireysel değerlendirmelerin sonunda,
ekip iki tam gün boyunca uzlaşım toplantısı yaparak masa başı değerlendirme aşamasını tamamlamış olmaktadır.
Masa başı değerlendirmesi sonunda
belirlenen puan seviyesini aşan kuruluşlar finalist olmaya hak kazanmaktadırlar.
Finalist olan kuruluşlara, değerlendirme
ekibi tarafından kurumun büyüklüğü ile
uygun süreli saha ziyareti yapılmakta.
Saha ziyareti ile başvuru dokümanında
yazılan bilgiler doğrulanmaktadır. Ardından değerlendirmeler ve ödül kararı için
sonuçlar jüriye sunulmakta, jüri de Ulusal Kalite Ödülü’nü almaya hak kazanan
kuruluşları belirlemektedir.
Ulusal Kalite Ödülü bir kurumun faaliyetlerini ve performansı olarak değerlendirilebilecek çok sayıda iş sonuçlarını
EFQM Mükemmellik Modeli çerçevesinde değerlendiren ve sürdürülebilirlik gibi
geleceğe yönelik verileri de dikkate alarak yenilikçilik boyutunu da yorumlayan
bir ödüldür. Diğer ödüllerden farklılığı da
budur. Bir sonucu belli bir zaman kesitinde değerlemenin ötesinde bir içeriğe
sahiptir. KalDer ödül sürecinde başarı
sağlayan işletmelerimizin EFQM Avrupa
Kalite Ödüllerinde kazandıkları 7 büyük
ödül ile Avrupa’da ikinci sırada yer almaları ülkemizin uluslararası performansı
açısından da bizi gururlandırmaktadır.
İş dünyası için anlamı büyüktür. Rekabette öncelik almaktan, itibar kazanmaya, tanınırlılığı arttırmaktan, satışları arttırmaya, performansı yükseltmeye kadar
pek çok alanda katkı sağladığı biliniyor.
EFQM Avrupa Kalite Ödülü’nü kazanan
işletmeler nezdinde yapılan araştırmada
hisse senetleri değerlerindeki artış, işletme gelirleri ve satışlardaki artışlar ve toplam varlıklardaki gelişmede önemli farklar
yarattığını ortaya çıkartmıştır.
2000 yılında Dr.Vinod Singhal (Georgia Teknoloji Üniversitesi) ve Dr.Kevin
Hendricks (Batı Ontario Üniversitesi)
Kalite Ödülü kazanmış kuruluşlarda yürüttükleri araştırmada önemli bulgulara
erişmişlerdir.
Kalite Ödülü kazanmış 600 kuruluşta, 5 yıl süren çalışma bütünüyle, bu kuruluşların hisse değeri, işletme gelirleri,
satışları ve satış karlılıklarında, istihdamda ve aktiflerinin büyümesinde anlamlı
iyileştirmeler göstermiştir.(1)
KalDer’in ödül süreçlerine katılan ve
ödül ile noktalayan pek çok kuruluş yöneticisi ödülün bir amaç değil, bir araç
olduğunu ifade etmişlerdir. Bu süreci her kulvarda yaşamış bir kişi olarak
(2002’de Ulusal Kalite Büyük Ödülü,
2004 de EFQM Avrupa Kalite Büyük
Ödülü, 2007 de KalDer Mükemmellikte
Süreklilik Ödülü) ister amaç, ister araç
olarak alınsın başarının gururu insanı
mutlu eden ve kanatlandıran bir duygu
zenginliği yaşadığımı ve yaşadığımızı
anımsıyorum.
Ödül süreci kişilerin; özgüvenini bulmaları, içerisinde yetkinlik ve değerleri
ifade edebilmeleri açısından, kurumların
ise kimliklerini bulmaları ve bir takım ruhu
içerisinde başarıya odaklanabilmeleri açısından çok etkili bir rol oynamaktadır.
KalDer yıllarca bu değeri arttırarak yaşatacak kararlılıktadır. Her yıl özel sektör
ve kamuda yeni heyecanlar yaşanmaya
devam edecektir.
(1) 600 kuruluşun finansal sonuçları,
benzer boyutta ve aynı endüstriyel kesimden belirlenen bir kontrol grubu ile karşılaştırıldığında elde edilen sonuçlara ve araştırmanın tamamını, www.efqm.org adreslerinden temin edilebilir ve Dr.Singhal’e [email protected] adresinden
ulaşılabilir. ■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 7
30
İÇİNDEKİLER
İş dünyasının
en prestijli ödülü
“Ulusal Kalite
Ödülü”
8
Yeni Medya
Dünyasında
Şirket Krizleri
Sahibi KalDer Adına
A.Hamdi DOĞAN
4
Genel Yayın Yönetmeni ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Neslihan CİNGİ
[email protected]
Yayın Kurulu
A.Hamdi DOĞAN, Prof. Dr. Ali Rıza
KAYLAN
Alp Halil YÖRÜK, Cem KÜTÜK
Erdal ELBAY, Dr. Habibe AKŞİT, İrfan
ONAY Özlem YÜZAK, Dr. Ümit ÖZEN
İdare Merkezi
Türkiye Kalite Derneği
(KalDer)
Centrum İş Merkezi, Aydınevler
Sanayi Cad. No:3 Küçükyalı
34584 İstanbul
Tel: 0216 518 42 84
Faks: 0216 518 42 68
www.kalder.org
e-posta:[email protected]
Önce Kalite Dergisi, Türkiye Kalite
Derneği tarafından ayda bir
yayınlanır.
Ulusal-Türkçe-Aylık
ISSN: 1301-4978
Önce Kalite Dergisi’ndeki yazı
ve resimler kaynak gösterilerek
kullanılabilir.
KalDer üyelerine
özel davet
KalDer Olağan Genel Kurul Toplantısı
İrfan Onay: Kriz Yerine
Riskleri Yönetmek
18
29 Nisan 2011 Saat: 14:00-18:00
Centrum İş Merkezi, Küçükyalı/İstanbul
8 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
14
Ferhan Güzey:
Değişen Dünya
Dr. Ümit Özen
Kamu kurumlarında Düzeninde
Risk Yönetimi
“İç Kontrol ve
Risk Yönetimi”
28
24
32
Hamdi
Doğan:
KalDer
KOBİ’leri
dünyayla
rekabete
hazırlayacak
34
12
Yapım
Kripto İletişim Danışmanlığı
Rumeli Cad No: 5/7 Nişantaşı
Tel: 0212 219 98 13
Baskı
İDL-TR GROUP
Reklam ve Matbacılık
Giyim Sanatkarları San. Sit. 3 Ada
A Blok No:212 Başakşehir
Tel: 0212 671 41 42
www.idl-tr.com
Mehmet
T. Nane
Mükemmellik
peşinde
Ali Kamil Uzun:
Kurumsal Risk
Yönetimi ve
İç Denetim
Orhan Özer:
Kalite, işgüvenliği
ve verimlilik:
TOYOTA
Yalçın Sönmez:
KOBİ’lerin
sorunları
masaya yatırıldı
40
Neslihan
Yeşilyurt:
Toplam Kalite
Yönetim
Felsefesi ve
EFQM Modeli
42
Dr. Bahadır
Kaleağası
AB Hedefi
İçin Ne Yapmalı?
44
Evyap Kalite
Sistemleri
Müdürü Şule
Küçükoğlu
48
Nuri Kaya:
Kalite
anlayışını
geliştirmek
BU
KALDER’DEN
SAYIMIZDA
C
apital Dergisince her yıl Türk İş Dünyası
tarafından verilen 50’ye yakın ödül arasından 20 ödül, istikrarları ve objektif
olmaları bakımından bir adım öne çıkmaktadır.
KalDer tarafından yürütülen “Ulusal Kalite
Ödülü” ise en prestijli ödül olarak ilk sırada yer
almıştır. Bu güzel haberi öncelikli olarak siz değerli
okuyucularımız ile paylaşmak istedik.
Yönetim Kurulu Başkanımız A.Hamdi Doğan
“Ulusal Kalite Ödülü” yazısı ile ödülün önemini,
amacını ve sürecin kişilerin özgüvenini bulmaları,
içlerindeki yetkinlik ve değerleri ifade edebilmeleri
açısından, kurumların ise kimliklerini bulmaları ve
bir takım ruhu içerisinde başarıya odaklanabilmeleri açısından çok önemli bir rol oynayacağının
mesajını verdi.
Neslihan Cingi
[email protected]
“Risk Yönetimi” dosya konumuzla ilgili bizimle değerli görüşlerini paylaşan
İrfan Onay, Ferhan Güzey, Dr.Ümit Özen, Ali Kamil Uzun, Mehmet Nane ve
BSI’ın yazılarını keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Toyota Otomotiv San.Türkiye A.Ş Genel Müdür ve CEO’su Orhan Özer’in
“Kalite, işgüvenliği ve verimlilik” ile ilgili görüşleri yanında KOBİ zirvesini aktaran TOSYÖV Başkanı Yalçın Sönmez, Ulusal Kalite Ödülü ve Avrupa Kalite
Ödülü deneyimlerini paylaşan EMAR A.Ş Genel Müdürü Neslihan Yeşilyurt,
ve AB hedefi için neler yapılmalı konusuna değinen TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Dr.Bahadır Kaleağası’nın değerli yazılarını da içeriki sayfalarda sizlerle paylaşıyoruz.
“Ulusal Kalite Hareketi” köşemizde Beşsan Makarna A.Ş Fabrika Müdürü Nuri Kaya’yı, “Üye” köşemizde Evyap Kalite Sistemleri Müdürü Şule
Küçükoğlu’nu konuk ettik.
Bu yıl yeni ajansımız ile dergimizi hazırlıyor ve sizlere ulaştırıyor olacağız.
Zamanında daha etkin ve verimli bir dergi çıkartabilmek adına Mart-Nisan
sayılarımızı birleştirdik. Bu vesile ile Mavi Tanıtım’a teşekkür ediyor, yeni ajansımız Kripto İletişim’e başarılar diliyoruz.
Son olarak, değerli KalDer üyelerini 29 Nisan 2011’de gerçekleşecek “KalDer Olağan Genel Kurul Toplantısı’na” davet etmek istiyoruz.
Saygı ve sevgiler...
KalDer Kurumsal Sponsorları
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 9
RİSK YÖNETİMİ
Yeni Medya Dünyasında
Şirket Krizleri
Levick Stratejik İletişim Levick
Strategic Communications)
şirketinin CEO’su olan Richard
Levick, kurumlara kriz yönetimi
ve itibar yönetimi konularında
yardımcı olmaktadır. Aynı
zamanda Dünya Ekonomik
Forumu’nda görev almış ve son
iki yıldır da National Association
of Corporate Directors (NACD)
Directorship Dergisi’nin Yönetim
Kurullarındaki En Önemli 100
İnsan Listesi’nde yer almıştır.
Eylül 2010 yılında bu konularla
ilgili olarak İletişimciler:
Kriz Çağında Liderlik
(Communicators: Leadership
in the Age of Crisis) adlı kitabı
yayımlanmıştır.
10 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
Bu ropörtaj Risk Management Dergisi tarafından Nisan 2011’de gerçekleştirilmiştir. Risk Management Magazine’ izniyle yayımlanmıştır. Copyright 2011 Risk and Insurance Management Society, Inc. Tüm hakları saklıdır.
“Reprinted with permission from Risk Management Magazine. Copyright 2011 Risk and Insurance Management
Society, Inc. All rights reserved.” and cite the author and
the date of publication.
Richard Levick ile şirketlerin 2011
yılında kriz durumlarında ne yapması
gerektiklerine dair konuştuk.
Risk Management Kriz durumlarını
yönetebilen bir şirketle bu durumlardan
ağır hasar gören şirketlerin arasındaki
farklar nelerdir?
Richard Levick: Şirketlerin kriz durumlarında neden başarılı ya da başarısız
olduğuna dair ortak faktörler vardır. İlki
korkudur. Şirketler kapitalizimin öncüsü olmaya alışıktırlar: istihdam yaratırlar,
topluma ve ekonomiye katkıda bulunurlar. Fakat aniden kendilerini bir anda Shakespeare trajedilerindeki kötü adamlar
gibi muamele görürken bulurlar. Burdaki
duygusal sorunlar insanların genelde anladığından çok daha büyüktür. CEO’lar
ve yönetim kurulları kendilerini bu negatif spot ışığının altında bulunca genelde
paralize olurlar ve bunların gerçekleştiği
ilk 24,48 ve 72 saat durumun gidişatını
belirlemek için kritik saatlerdir. Korku, şirketlerin birşey yapamayacaklarını düşünmelerine ve işleri oluruna bırakmalarına
yol açan büyük bir faktördür. Şirketlerin
genel olarak “normal vakitlerde ne yaptıysak onu yapalım ve umarız bu durumu
atlatırız şeklindeki yaklaşımlardır.
Buna en iyi örneklerden biri Martha Stewart’ın şirketidir. Markalaşmasını
agresif ve kendi işini kendi bildiği gibi
yaparak gerçekleştirdi. Normal zamanlar için çok iyi bir strateji, ama bu ona
Borsa ve Sermaye Piyasaları Denetleme
Kurumu ile olan ilişkilerinde yardımcı olmadı. Savunma avukatı Bob Morvillo’ya
kesin “Amerikan Hükümeti ile anlaşma
yapmayacağım çünkü ben zaten masumum” demiştir. Maalesef algılananlar
her zaman için gerçeklerin önüne geçer.
Eskiden yaptıklarınız sizi amacınıza ulaştırmaya yetmez.
Üçüncü faktör ise “bunu yapamayız”
düşüncesidir. Kriz durumlarında akıllı
CEO’lar aralarında avukatlar, finans ve
insan kaynakları, kurumsal iletişim ve
kamu ilişkileri bölümlerinden uzmanların
olduğu bir kriz kurulu kurarlar ve onlara
“ne yapmamız gerekiyor?” diye sorarlar.
Ve ne zaman biri bir cevap önerse aynı
gruptan bir başkası neden bunu yapamayacaklarını açıklayan bir sebep gösterir.
Avukatlar kanuni sebeplerden “bunu
yapamayız” derler; finans uzmanları mali
sebeplerden “bunu yapamayız” derler;
insan kaynakları düşünülen prosedürün
şirket içinde uygulanması neredeyse
imkansız oldugu için “bunu yapamayız”
derler. Hiç kimse “kurban” vermek istemez. Ama bir kriz durumunda, özellikle
de krizin hükümet ile alakası var ise, hükümet daima bir kurban ister. Bu yüzden
şirketler neyin kurban edileceğine karar
KALDER’DEN
“
Birçok şirketin
yaptığı bir ortak
hata varsa o da
sadece bir kriz
planı oluşturup ona
bağlı kalmaktır.
Bu 1 Ocak’ta spor
salonuna gidip yılın
364 günü hiç bir
egzersiz yapmamaya
benzer. Halbuki
kriz olasılığını her
anınızın bir parçası
yapmanız lazım.
“
vermek zorundadırlar. Bir ürün mü kurban edilecek yoksa bir marka mı? Eğer
kurban verirseniz şirketiniz hakkındaki
kötü yorumlar azalır.
Bu konuda iyi bir örnek, Cumhuriyetçi Parti’den Amerika Temsilciler
Meclisi Başkanı olan John Boehner’in
Milletvekili Chris Lee’nin skandalından
sonra yaptığıdır. Boehner’in görüşüne
göre marka Cumhuriyetçi Partisidir ve
vergi düzenlemeleri, sağlık hizmetleri
kanunları görüşülürken Lee’nin skandallarının bunlara gölge düşürmemelidir. Bu durumda Boehner akıllı ve çevik
davrandı ve kurbanını verdi, Lee’yi görevden aldı ve partiden uzaklaştırdı. En
akıllı hareketi yaptı.
Ama daha önce de belirttiğim gibi
kriz dönemlerinde herkes “bunu yapamayız” der. “Bunu yapamayız” çünkü
bu adamın kariyeri; “bunu yapamayız”
çünkü adam adil olarak seçildi; birsürü
sebepten dolayı “bunu yapamayız.” Ama
çevik olmanız, hızlı hareket etmeniz la-
ile yanlış adım atmadan hızlı hareket
etme ihtiyacı nasıl dengelenir?
zım.
Risk Management Çoğu zaman değişik faktörlerin göz önünde bulundurulması lazımdır. Bu durumlarda “bunu
yapamayız” diyen tarafların kaygıları
Richard Levick Bu dengelemeyi
yapmak hakikaten zor bir iş, ama bu
konuda faydalı bir örnek olarak Johson & Johnson’ın 1980’lerin başında
gerçekleşen Tylenol krizini nasıl idare
ettiğini gösterebiliriz. O zamanki CEO
Jim Burke bu kriz karşısında “Yiyecek
ve İlaç Komisyonu bizim zorunlu olarak müdahelede bulunmamızı gerekli
kılmadan harekete geçmeliyiz” dedi, ve
sırf Tylenol’u değil, şirketin ürettiği tüm
ağrı kesicileri geçici olarak raflardan
kaldırdı. Bu sayede Johnson & Johnson müşterilerine kendileri için önemli
olanın kardan ziyade müşterileri olduğuna dair gayet açık bir mesaj verdiler.
Kriz sırasında şirket gelirlerinden verdikleri bu kısa dönemli “kurban” sayesinde Tylenol markası hem müşteri sadakati
ve memnuniyetinde, hem de pazar payında neredeyse 30 yıldır segment liderliMART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 11
RİSK YÖNETİMİ
ğini başka bir markaya kaptırmadı. Bence Tylenol örneği kriz durumunda verilen
kısa süreli bir “kurban’ın” gelecek için bir
yatırım ve avantaja dönüştürülmesindeki
en etkileyici örneğidir.
Risk Management Hataları kabullenmek ve tüketicilere karşı dürüst ve
net olmak kötü ürün üretmeyen kusursuz bir şirket olmaya çalışmaktan daha
mı önemlidir?
Richard Levick Kesinlikle. Bakın insanlar hataları affeder, ama eylemsizliği
asla etmezler. Eğer büyük ürün geri çağırmalarına bakarsanız, ürün ne olursa olsun kritik aksiyonlar uygulandıktan sonra
hepsi yeniden pazarlanabilir. Amerika’da
ıspanak, evcil hayvan yemleri ve oyuncaklar geri çağırmalardan sonra rekor
derecede satışlar gördü.
Esas sorun hatalar için başkalarını
suçlamaya başladığınızda boy gösterir.
Örnek olarak Ford ve Firestone fiyaskosuna bakabiliriz: iki dev kuruluş yapılan
hatalar için suçu devamlı birbirlerinin üstüne yıktı. Bu aynen iki çocuk arasındaki
kavgaya benzer, Johnny hatanın Suzy’de
12 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
olduğunu söyler, Suzy’de Johnny’de olduğunu. Bu durumda siz ne dersiniz?
“Kimin ne yaptığı umurumda değil, ikiniz
de odanıza gidin.” Kriz durumu da aynen
buna benzer. Bu tür davranışta bulunarak yapılan tek şey her iki şirketin de kendi markalarını baltalamasıdır.
Risk Management Sosyal ve Online medyanın yükselmesi ile şirketlerin
kendilerinini bir krizin içinde bulmaları
daha da kolay bir hale geldi. Bu yeni
gelişim karşısında şirketler kendilerini
krizlere nasıl daha iyi hazırlarlar?
Richard Levick Söylenecekleri kontrol etmek gerekir. Bakın denetleyiciler,
STK’lar ve şikayetçiler şirketlere oranla
bir internet nesili daha ilerdeler. Özellikle
gıdalarla ilgili bir kriz olduğunda, ya da
toplu dava durumlarında ilgili şirketlerden
şikayetçi olanların internet üstünde baskın taraf olduğunu gözlemekteyiz.
Bunun sebebi bu kişilerin ve kuruluşların bu tip olayların olma ihtimalini önceden kabul edip bu konuda kriz öncesi
arama motoru optimizasyonu ve arama
motoru pazarlaması gibi çalışmalarda
bulunmasıdır. Fakat bu tedbirleri alan
şirketlerin sayısı parmakla bile gösterilemez. Halbuki bu alanda kendi çalışmalarını yapsalar ve ürettikleri ürünler
hakkında hangi STK’ların ve denetçilerin
araştırmalar yaptıklarını belirleseler, üstüne düşülmesi gereken alanlarda hazırlık
yapabilirler.
Risk Management Sizce rehavet bu
problemin bir parçası olabilir mi? Şirketler kriz durumunda yerel gazete ve
haberler dışında başka kuruluşların da
haklarında haber yapacağının farkında
olmayabilirler mi?
KALDER’DEN
Richard Levick Bunun rehavetten
kaynaklandığını zannetmiyorum. Bence
sorun bu kavramların yeniliğinden kaynaklanıyor. Sayısal ortamda marka korunumu ile ilgili bir genel müdür yardımcısı
olan bir şirket olduğunu zannetmiyorum.
Marka yönetimi departmanının sahip olduğu deneyim ürünlerin pazarlanması ve
satışında çok yararlı olsa da kriz yönetimi
gerektiğinde pek de işe yaramaz.
Şirketler basın ve medya şirketleri
ile olan ilişkileri sayesinde gündemi belirlemeye ve kontrol etmeye alışıklardı.
Temasta bulundukları insan sayısı daha
azdı. Fakat artık herhangi bir kişi, internet sayesinde analistler ya da medya
şirketleri kadar etkiye sahip olabilir; biz
Mısır’da demokrasi konusunda çok za-
man harcıyoruz. Ancak Wallstreet ya
da hiper demokrasinin oluştuğu internet
çağındaki demokrasiden konuşmaktan
hoşlanmıyoruz.
Risk Management Kriz iletişimi konularında geride kalmış ya da durumlarını iyileştirmek isteyen şirketler için
sizce ilk adım ne olmalıdır?
Richard Levick Birçok şirketin yaptığı
bir ortak hata varsa o da sadece bir kriz
planı oluşturup ona bağlı kalmaktır. Bu
1 Ocak’ta spor salonuna gidip yılın 364
günü egzersiz yapmamaya benzer. Halbuki kriz olasılığını her anınızın bir parçası
yapmanız lazım.
Kriz takımınızda kimler var? Bu insanların birbirleriyle iletişimi nasıl? Birbirleri-
ne güvenmek ve beraberce hızlı ve etkili
olarak çalışmak zorundalar. Krizin ne zaman geleceği belli olmaz. Gece yarısı da
gelebilir iş ortasında da. Hızlı bir şekilde
ve elinizde durum hakkında çok bilginiz
olmadan hareket etmek zorundasınız. Takımınızın bu şartlarda birbirleriyle hızlı hareket edecek kadar iyi bir iletişime, güven
duygusuna ve pratiğe ihtiyaçları vardır.
Bunu gerçekleştirmek için her sene
birkaç defa kriz tatbikatı yapılması çok
faydalıdır. Amerikan Hava Kuvvetleri ne
kadar iyi eğitilseler de pilotların çarpışma
ortamında IQ’larının % 50’sini yitirdiklerini
bilinir. Ne kadar alıştırma yaparsanız gerçek kriz kapıyı çaldığında o kadar hazırlıklı
ve etkin olursunuz. ■
Çeviren: Umut Doğan
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 13
RİSK YÖNETİMİ
İrfan Onay
Y2M Danışmanlık
[email protected]
Kriz Yerine
Riskleri Yönetmek
EFQM Risk Yönetim Çerçevesi
U
luslar arası ekonominin 2001 ve
2009 yılındaki krizlerinin etkilerinin
ve olası geri dönüş senaryolarının
tartışmaları sürerken, Tunus’tan başlayarak Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerini
etkileyen kitlesel ayaklanmalar hükümetlerin yanında iş dünyasını da etkilemekte.
Küreselleşme, bilişim ve iletişim teknolojilerinin sağladığı olanaklar ve serbest
ticaretin özendirilmesi geçtiğimiz 10-20
yıl içinde ekonomilerin büyümesini sağlasa da refahın
adil paylaşılmaması, kaynakların kullanımındaki hoyratlık,
yaşlanan nüfus tüm Dünya
için yeni tehditlerin öne çıkmasına neden oldu. Dünya Ekonomik Forumu’nun
2011 zirvesinin en önemli
temalarından birisi de Küresel Risk Raporu’nda ayrıntılı
biçimde değerlendirilen riskler ve bunlara karşı geliştirilebilecek stratejilerdi. (www.
riskreport.weforum.org)
Mükemmellik yolundaki
kuruluşlar farklı ölçeklerde
de olsa bu risklerden etkileniyorlar. Ayrıca kendi pazarları, ürünleri ve işletmelerine
özel birçok belirsizliğin yarattığı riskler, giderek karmaşıklaşan iş ortamı da risklerin
14 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
öncelikle bir yönetim/yönetişim sorunu
olarak ele alınmasını gerektiriyor. FRAME
(Avrupa Risk Yönetim Dernekleri Federasyonu) nu 2010 (5.ci Rapor) kıyaslama
çalışması [1] bu alanda önemli ipuçları
veriyor: artık risk yönetimi (RY) yönetimlerin gündeminde en üst sıralarda yer alıyor,
AB 8.ci Direktifi ve ISO 31000 Standardı(
belgelendirme amacı olmasa da) yaygınlaşıyor, daha tutarlı uygulamalar ve araç-
lar kullanma eğilimi gözleniyor, iç iletişim
yöntemleri olgunlaşıyor, ve firmaların RY
uygulamalarının gelişmişliği, iş ortamlarının
karmaşıklığına göre değişiyor.
EFQM RY Çerçevesi:
Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM)
mükemmellik peşindeki kurumlara RY
alanında da ışık tutabilmek için DNV ( Det
Norske Veritas) Danışmanlık ile birlikte
bilinen iyi uygulamalardan yararlanarak,
EFQM Mükemmellik Modeli yapı
ve yaklaşımı ile uyumlu, bütünsel
bir “çerçeve” sunmaktadır. [2].
Kitapçık 9 ana kriter temelinde ilgili alanları ayrıntıları ile
açıklayarak
özdeğerlendirme
yolu ile iyileştirilecek alanların
belirlenmesini, ortak bir RY dili
ve kültürü yaratılmasını, ve RY
yetkinliğinin geliştirilmesini hedeflemektedir.
Kitapçığın bence asıl katkısı
RY alanında temel yaklaşımları
irdelerken kurumsal bir sistemin
oluşturulmasının da ipuçlarını
vermesinde. Çerçeve’nin kimi
başlıklarından örnekler:
Tanımlar ve kategoriler:
Risk ISO/IEC Guide 73 teki
gibi”.. bir olayın olma olasılığı
ve sonuçlarının bileşimi olarak
tanımlanıyor, böylece “olaylar”
kayıpları yanında olası kazanım-
KALDER’DEN
Risk algılaması:
• Tanıtım
• Çerçeve
Önceliklendirme:
• Analiz
• Değerlendirme
Yönetim:
• Kararlar
• Uygulamalar
GÖZETİM VE GÖZDEN GEÇİRME
Şekil 1. RY Temel Süreci
Önleme İzleme Denetim Öteleme Toparlama
Şekil 2. Riskle baş etme hiyerarşisi
lar açısından da sistemli biçimde gözlenip
etkileri paydaşlar ve kuruluşun beklentileri
doğrultusunda yönetilebilir. Riskler finansal, altyapı, itibar ve Pazar riskleri olarak
gruplandırılabilir.
Etkili RY: Etkili bir RY sistemi ; bütünsel, kuruluşun tamamını kapsayan, iş süreçlerinin ayrılmaz bir parçası ve kuruluş
stratejileri ile uyumlu olmalı.
Risk güvencesi yönetim sistemi ve
RY süreci: Kitapçıkta önerilen yalın bir
süreç şekil 1 de görülmektedir.
Algılama ve önceliklendirme sonrasında
riskleri yönetirken psikolojik önyargılar, ve
toplumsal baskılardan olabildiğince sıyrılıp nesnel davranabilmeliyiz. Karar alma
konusundaki modeller bu alanda bizlere
yardım edebilir. Örneğin şekil 2. Görülen
hiyerarşik yaklaşım kabul edemeyeceğimiz
risklerle nasıl baş edeceğimiz konusunda
tercihlerimize yön verebililir;
Şekilde soldan sağa tercih önceliklerimiz gösterilmektedir; önleme kayıpları en
aza indirebileceğimiz tercih olup, önleyemediğimiz durumlarda riski kontrol etme,
en sonunda da istemediğimiz durumdan
en az zararla toparlanma için planlar yapılması öngörülmektedir.
RY Liderliği:
Liderlerin yönetişim , hesap verebilirlik
alanlarındaki en önemli sorumluluklarından
birisi de paydaşların beklentilerini hem fırsatları değerlendirirken, hem de karmaşık
durumlarda kayıplardan korurken güvenilir
bir RY sistemi oluşturmak. Bu doğrultuda
RY kültürü geliştirilmesi, karar süreçlerinin
RY açısından iyileştirilmesi, değişimi yönetirken RY mekanizmalarının gözetilmesi
liderlerin temel sorumlulukları olmalı.
Sonuç olarak riskleri yönetirken Toplam Kalite Yönetim yaklaşımlarının önleyici
olmak, sorunların kök nedenlerini araştırmak, çalışanların yeteneklerini katılımcı
uygulamalarla değerlendirmek gibi deneyip, başarılı sonuçlarını aldığımız uygulamalarından yararlanabiliriz. EFQM Risk
Yönetim Çerçevesi’nin sunduğu bakış
açısı bize yol gösterici olacaktır. Kuramsal olarak %100 güvenilirlikte fiziksel sistemlerin olamayacağını biliyoruz, ancak
etkilerini en aza indirmenin yöntemlerini
öğrenebilir ve geliştirebiliriz.
[1]http://www.ey.com/Publication/
vwLUAssets/FERMA_risk_management_benchmarking_survey_2010_5th_
Edition/$File/EY_FERMA_risk_management_benchmark_2010.pdf
[2] EFQM Framework for Risk Management – “Driving Excellence in Risk Management”
EFQM yayınları, ©EFQM – DNV 2005 ■
RY PERFORMANSI
SONUÇ KRİTERLERİ
• RY Çerçevesi temel performans
sonuçları yanında, müşteriler,
çalışanlar ve toplum
için sonuçları iki açıdan
değerlendirmektedir ;
1- Paydaşların ve işletmenin
hedefleri ne kadar iyi
destekleniyor ? Paydaşların
amaçları anlaşılmalı, RY
yaklaşımlarının başarısı
işletmeden beklenen
çıktılar dikkate alınarak
değerlendirilmeli.
2- Paydaşlar ve işletme ne kadar
iyi korunuyor ? ”Girdilerin”
nasıl korunduğu ve geliştirildiği
sorgulanmalı ve işletme hedefleri
gerçekleştirme kapasitesinin
nasıl güvence altına alındığı
değerlendirilmelidir.
RY sisteminin başarısını
değerlendirmede en önemli
zorluklardan biri olayların
rastgele doğasından dolayı risk
durumunun RY sisteminden
dolayı mı, yoksa tamamen
rastgele etmenlerden dolayı mı
oluştuğunun anlaşılabilmesidir.
Bu nedenle ölçüt ve göstergeler
belirlenirken bilinmeyen
etmenlerin etkisinin en aza
indirilmesi önerilmekte.
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 15
RİSK YÖNETİMİ
Ferhan Güzey
Borusan Holding
Kurumsal Risk Yönetimi Müdürü
[email protected]
Değişen Dünya Düzeninde
Risk Yönetimi
P
ek çok şirket tarafından örnek alınan Borusan’ın risk komitesinin
mimarısınız. Risk yönetimine ilk
kez sigortalanabilir risklerde sağladığınız iyileştirmelerle başladınız, bu süreci
aktarabilir misiniz ?
1980’li yılların ortalarına kadar dünyada sigortalanabilir risklerin yönetiminde
klasik Risk Yönetimi uygulanıyordu: yani
riskleri mümkün olduğunca sigorta poliçesi
ile teminat altına almak ve hasar tahsilatı
yapmak. Fakat daha sonra bu
yaklaşım yerini öncelikle risklerin
iyileştirilmesi yoluyla kontrol altına
alınmaya çalışıldığı, sigorta dışında farklı risk transfer tekniklerininyüksek muafiyetler, bilanço üzerinde yönetim, “Captive” Sigorta
şirket uygulamaları gibi- benimsendiği, iş sürekliliği planlarının
oluşturulmaya başlandığı, risk
yönetimi konusunda eğitim ve
bilinçlendirmenin öneminin arttığı
bir çalışma düzenine bıraktı. Nihai hedefin TCOR’u (Total Cost
of Risk ) yani toplam risk maliyetini ölçümleyip iyileştirme üzerine
kurulduğu bir model. TCOR’un
bileşkelerine bakacak olursak
sigorta primleri + üzerimizde
tuttuğumuz riskin maliyeti + risk
mühendisliği anlamında yapılan
harcamalar kapsanmakta.
16 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
Aslında 99’da Borusan’da başlayan
sürecin arkasındaki motiflerde yukarıda saydıklarımdan çok farklı değil. Bir de
Lokal sektörün kısıtlayıcı şartları, riskini iyi
yönetenle yönetemeyeni ayrıştıramaması,
bazı branşlarda (deprem, terör gibi) dayatılan tarifeler ve maliyetleri bu farklı risk
yönetimi modeline geçişte ivmeyi daha da
artırdı.
Maliyetler kadar teminat kapsam ve
şartları gibi konularda da çok hassas ol-
duğumuz için o yıllarda risklerini daha iyi
teminat ve fiyatlarla yurtdışı piyasalara aktaran öncü şirketlerdeniz. Grup için daha
kapsamlı ve verimli bir risk yönetimi programına sahip olmak, yurtdışı piyasalara
kolaylıkla ulaşabilmek ve Gruptaki Risk
Yönetimi bilincini artırabilmek amacıyla
tüm sigorta faaliyetlerini yeni risk çözümleri ve hizmet kanalları sağlayabilecek uluslararası bir aracı kuruma devretme radikal
kararını alan şirketler arasında da öncüyüz.
2004 yılında bir Türk şirketinin
Londra Sigorta pazarına gerçekleştirdiği ilk resmi roadshow’un
ardından halen ziyaretlerimizi sürdürüyoruz. Risk Yönetimi
kavramının Türkiye’de çok yeni
olmasına rağmen Borusan’da
önemli ve geliştirilmek istenen
bir kavram ve çalışma düzeni (
risk analizleri, risk teftişleri, deprem modellemeleri ) olduğunu
anlatmaya yönelik başladığımız
bu ziyaretlerle uluslara arası iyi
bir takdir ve tanınma aldığımıza
inanıyorum. Bu seneki hedefimiz
ise çıtayı biraz daha yükselterek
kendi “Captive” sigorta şirketimizi kurmak. Eğer sabit kıymet ve
operasyonel risklerimizi iyileştirip,
kontrol edebiliyor isek o riskleri
de kendimiz sigortalayıp yönetebiliriz. Bu konuda da Türkiye’de
KALDER’DEN
bir ilk olacağız.
Şirketler kurumsal riskler için neler
yapmalı? Siz neler önerirsiniz?
Risk, iş hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. Sürmekte olan hiçbir işi riskten uzak
tutamayız. Ayrıca büyümek, kar etmek
istiyorsanız riskte almak zorundasınız. Dolayısı ile hayatın ve her türlü faaliyetin vazgeçilmez bir parçası olan riske hükmetmeli
ya da merhametine sığınmalıyız.
Günümüz iş dünyasının sürekli değişen, çeşitlenen rekabet ortamına, artan
verimlilik ve maliyet düşürme beklentilerine, çoğalan ve derinleşen yasal düzenlemelere , hızlı teknolojik gelişimlere ayak
uydurabilmek ve tüm bu zorlayıcı ortamda
“ sürdürülebilir büyüme “ hedefini gerçekleştirebilmek için kurumlar, faaliyet göstermekte oldukları tüm iş kollarında karşı karşıya oldukları riskleri ve fırsatları doğru bir
şekilde tespit etmek ve yönetmek zorundadırlar. Çünkü bu zorlu ortamlarda riskkazanç dengesini iyi kuramazsanız oyundan çıkmak zorunda kalırsınız. Buna dair
pek çok olumsuz örnekler bulunmakta.
Sadece finansal riskler gibi alışılmış
alanlara odaklanan klasik risk yönetim
anlayışının da ihtiyaçlara cevap vermekte yetersiz kaldığı operasyonel ve stratejik risklerin de en az finansal riskler kadar
önem taşıdığı yaşanan gelişmelerle net bir
şekilde görülmüştür.
Özellikle bünyesinde farklı sektörlerde
faaliyet gösteren şirketleri ve/veya farklı
iş birimlerini barındıran kurumlarda risklerin daha etkin bir şekilde yönetilmesi bir
gereklilik haline gelmiştir. Kurumsal Risk
Yönetimi şirketlerin birbirlerinden bağımsız bloklar halinde yönettiği tüm risklerinin
bütünsel, sistematik ve proaktif bir şekilde
yönetilmesidir.
Başlangıç noktası şirketin hedefleri ve
bu hedeflere nasıl ulaşacağını tanımlayan
şirket strateji ve politikası olmalıdır. Stratejiler kadar önemli bir diğer unsur ise kurumsal risk alma profilidir. Bu profil bize kurum
hissedarlarının hangi riskleri ne ölçüde almak istediğine cevap verir. Kurumsal Risk
Yönetimi’nin temel amacı tüm faaliyetlerde
karar alıcıların ve uygulayıcıların hedefleri
yolunda karşılaşacağı riskleri bu sistematik dahilinde ve kurumun risk alma profiline
uygun bir şekilde dikkate almalarını sağlamaktır. KRY yöntemi, kurumların ihtiyaç,
ürün ve servis çeşitliliğine, iş süreçlerine
göre farklılık gösterse de temel unsurları
risklerin tanımlanması, risklerin analiz edilerek (mevcut kontroller, ihtimal ve etkiler
) ölçülmesi, önceliklendirilmesi, kritik / öncelikli risklere uygun çözümlerin belirlen-
mesi, sürecin sürekli izlenmesi ve gözden geçirilmesine dayanmaktadır. KRY
sistemi kurumun fonksiyonları içerisinde bulunması gereken ancak merkezi
olarak koordine edilmesi gereken bir
platform olarak değerlendirilmelidir.
Özellikle strateji belirlenmesi ve
uygulamasında etkin bir KRY sisteminin varlığı büyük önem taşımaktadır.
Şirketlerin ellerinde bulunan kaynakları beklenen getiri ve bu getirinin gerçekleşmesini engelleyebilecek riskleri
dikkate alarak farklı iş alternatifleri
arasında en uygun şekilde dağıtmaları
gerekmektedir. Bu iki unsuru bir arada
değerlendirmeden yapılacak her türlü
analizin sağlıklı ve istikrarlı bir sonuç
üretebilmesi hemen hemen imkansızdır. Bu nedenle KRY uygulamaları olası
kayıpları önlemeye yönelik bir sistem
olduğu kadar, şirketlerin gelirlerini maksimize etmeye yönelik de bir sistem
olarak değerlendirilmeli ve strateji geliştirme çabalarının önemli bir parçası
olarak kabul edilmelidir.
Öte yandan TBMM gündeminde
bulunan yeni Türk Ticaret Kanunun tasarısındaki hükümlerin kesinleşmesiyle
reel sektör firmalarını risk yönetimi ile
ilgili çok önemli değişiklikler bekliyor. Bu
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 17
RİSK YÖNETİMİ
İŞ YAŞAMI VE
EKONOMİDEKİ
TEMEL RİSKLER
firmalarda risk yönetimi konusunda uzman
bir komite kurma zorunluluğu yeni ticaret
kanunu ile getirilmektedir (Tasarı Md. 378).
Halka açık şirketlerde kesinlikle zorunlu olacak, açık olmayanlarda ise denetim firmasının yazılı talebi olduğu halde hemen kurulması gerekecek. Belki ülkemizde kanun
gücü ile hayatımıza girecek ama bu bile hiç
olmamasından iyidir diye düşünüyorum.
Bir sistem kurmanın, oyuncuları işe
katmanın iş mükemmelliği sürecinde
gelişimi nasıl olmalı ?
Değişim ve Gelişimin temeli insanoğlunda var olan daha iyiyi arama dürtüsüdür. Dün “ mükemmel “ bulduğumuz bir
ürün veya hizmeti, ona alışılınca “ normal”,
daha iyisini bulunca da “yetersiz “ olarak
tanımlarız kolaylıkla. Dolayısıyla insanların sürekli olarak yükselen beklentilerine
cevap verebilmek, fark yaratıp farklı olabilmek için kurumların da sürekli olarak
kendilerini yenilemeleri, iyi yönde değiştirmeleri gerekiyor.
Her şeyden önce değişim ihtiyacını
herkesten önce ve doğru tahmin edip,
doğru zamanda ve doğru kaynaklarla ( insan, bilgi ) organize olmak ve buna uygun
sistemler geliştirmek gerekir. Değişim yönetimini başarı ile uygulayabilmek için ise
değişimin gerekçesi ve yapısını açıklanmalı, değişim için etkileyici bir vizyon tanımlamalı, değişimin dinamizmi hissettiril18 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
meli, gelişmeler, yaratılan katma değer her
safhada ilgili taraflarla paylaşılmalı, eğitime
önem verilmeli ve iç ve dış etkin iletişim kanalları hep açık tutulmalıdır. Mutlaka direnç
gösterenler olacaktır, bu dirençte yok sayılmayıp yönetilmelidir.
Belirsizliğin hüküm sürdüğü ortamlarda faaliyet gösteren kurumlara belirsizlik
ve beraberinde gelen risk ve fırsatlarını
yönetmenin “ sürdürülebilir büyüme “ hedefini yakalamak için olmazsa olmaz bir
unsur olduğunu anlatabilmek önemli liderlik ve yöneticilik yetkinliklerini de gerektirmektedir. Kabullenmeyi ve içselleştirmeyi,
insanlara değişimi gerekçe ve faydaları ile
anlatıp, onları ikna edip yine onları işin içine
dahil edemezseniz şık, teorik ama nefes
almayan, kıpırdayamayan hantal bir süreç
yaratmış olursunuz günün sonunda.
KRY özelinde tüm bu süreç uzun bir
yolculuk. Bizim hedefimiz de çok büyük.
Çünkü biz Türkiye’de Risk Yönetimi mükemmeliyeti anlamında en iyi şirket olmayı hedefliyoruz. Bu hedefe de zaten
DNA’mızda olan risk yönetimi bilincini artırıp, her tür işimizde refleks haline getirdiğimiz anda en çok yaklaşabileceğiz.
Ve unutmamak gerekir ki Risk yönetimi
sistemi de diğer tüm sistemler gibi sürekli
değişen bir kurumun bir parçası olarak sürekli gelişmek ve kendisini yenilemek zorunda olan bir sistemdir. ■
• Türkiye ekonomisinin
istikrarlı büyüme trendine
güvenmekle birlikte dünyadaki
istikrarsızlıkların yaratacağı
dış şokların etkilerini
önemli bir risk alanı olarak
görüyorum. Bu durumda
Türkiye’deki büyümenin
dış sermayenin yardımıyla
gerçekleştiği gerçeğini dikkate
aldığımızda cari açık tehlikesini
yadsıyamayız.
• Yine Türkiye’de her dönemde
görmeye alıştığımız ‘ seçim
ekonomisi’ uygulamaları belki
bir oranda yavaşlamaya yol
açacaktır ancak geçmişte
olduğu gibi ekonomi seçimlere
aşırı tepki vermeyecektir
inancındayım.
• Japonya’da meydana gelen
felaketten herkes ders almaya
başlamalı. Doğa bize verilmiş
bir emanet. Bir yandan ona iyi
bakmalı öte yandan da gelecek
nesilleri tehdit edecek her türlü
faaliyeti yeniden hep birlikte
gözden geçirmeliyiz.
• Borusan’ın önümüzdeki
dönemlerde odaklanacağı
alanları vergisel, rekabet ve
diğer yasal düzenlemelerle
uyumlu yeni bir hayat biçimi
oluşturmak, artan sosyal ve
çevresel beklentileri dikkate
alarak uzun vadede kalıcılığımızı
ve rekabet gücümüzü garanti
altına almak, gittikçe farklılaşan
ve artan risk ve fon yaratma
ihtiyaçlarına sürdürülebilir ve
yaratıcı çözümler bulmak olarak
özetleyebilirim.
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 19
RİSK YÖNETİMİ
İ
Kamu Kurumlarında
“İç Kontrol ve
Risk Yönetimi”
ş dünyası sürekli değişmekte ve gelişmektedir. İşin dinamiklerini ve etkileşimlerini kolay tahmin edebilmek artık eskisi
kadar kolay değildir. Rakipler çoğalmaktadır. Yeni buluşlar evrensel hale gelmektedir. Bilgi bunaltmakta ve hızla eskimektedir. Başarılı kabul edilen bütün kuruluşlar
kendilerini başarıya götüren faktörleri zaman içinde sürekli değişiklik gösteren iç ve
dış faktörlere gerekli şekilde uyumlu hale
getirmemeleri durumunda ya faaliyetlerine
son vermek zorunda kalmakta veya başka
kurum veya şirketler tarafından yönetilmeye mecbur olmaktadır. Artık müşterisinin
sesine kulak veren, süreçlerini daha hızlı,
daha az kaynakla ve hatasız yapabilen kurumlar, müşteri gözünde farklı ve başarılı
olabilmektedir. İş başarısı girişimci olmayı, değişimi yönetmeyi, riskleri yönetmeyi,
stratejiyi yenilemeyi ve esnek olabilmeyi
gerektirmektedir.
Risk, hedeflerin gerçekleştirilmesine
etki edecek herhangi bir olayın meydana
gelme olasılığıdır. Potansiyel risklerin tehlikeye dönüşmeden, sistematik olarak, olası zararların etkisini azaltıcı yönde ve verilere dayalı şekilde yönetilmesi gerekir. Risk
yönetimini tarifleyen bu yaklaşım şirkete
değer yaratmalı ve korumalıdır.
Risk yönetimi, kurumların iş süreçlerinin
ve karar alma mekanizmasının bir parçası olmalı, bilinmezliği bilinir hale getirmeli,
sistematik ve planlı yapılmalı, eldeki bilgiye dayanarak organizasyona uyarlanmalı,
insan ve kültür faktörünü dikkate almalı,
açık, kapsamlı, dinamik, sürekli gözden
geçirilen ve değişime açık olarak sürekli
gelişimi kolaylaştırmalıdır. ISO 31000 Risk
Yönetimi standardının ilkelerini oluşturan bu gerekçeler, kurumların risk yönetiminde dikkat etmeleri gereken konuları
işaret etmektedir.
Kamu kurumlarının uymakla zorunlu
oldukları 5018 nolu kanunun ilgili maddelerinde risk yönetimine aşağıdaki gibi göndermeler yapılmıştır:
MADDE 63: İç Denetim faaliyetleri, ida-
20 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
relerin yönetim ve kontrol yapıları ile mali
işlemlerinin risk yönetimi, yönetim ve kontrol süreçlerinin etkinliğini değerlendirmek
ve geliştirmek yönünde sistematik, sürekli
ve disiplinli bir yaklaşımla ve genel kabul
görmüş standartlara uygun olarak gerçekleştirilir.
MADDE 64: Kamu idarelerinin yıllık iç
denetim programı üst yöneticinin önerileri
de dikkate alınarak iç denetçiler tarafından
hazırlanır ve üst yönetici tarafından onaylanır. İç denetçi, aşağıda belirtilen görevleri yerine getirir: a) Nesnel risk analizlerine
dayanarak kamu idarelerinin yönetim ve
kontrol yapılarını değerlendirmek.
MADDE 67: İç Denetim Koordinasyon Kurulu, kamu idarelerinin iç denetim
sistemlerini izlemek, bağımsız ve tarafsız bir organ olarak hizmet vermek üzere
aşağıdaki görevleri yürütür: b) Uluslararası uygulamalar ve denetim standartlarıyla
uyumlu risk değerlendirme yöntemlerini
geliştirmek. e) Risk içeren alanlarda iç denetçilere program dışı özel denetim yaptırılması için kamu idarelerine önerilerde
bulunmak.
Risk yönetimi ile ilgili bu maddeleri
özetlemek gerekirse: kamu kuruluşlarının
yönetim, kontrol ve mali yapılarında risk
yönetimi olmalıdır. Sistematik, sürekli ve
disiplinli bir yaklaşım sergilenmelidir. Herkes tarafından gözlemlenebilir ve doğrulanabilir risk analizleri yapılarak, yönetim ve
kontrol yapıları değerlendirilmelidir. Uluslararası ISO 31000 Standardı ile uyumlu “Risk Değerlendirme Yöntemleri”
geliştirilmelidir. Risk içeren alanlarda özel
denetimler, iç denetçiler tarafından yapılmalıdır.
ISO 31000 Risk Yönetimi standardına
(Bkz Şekil 1) göre, risk yönetimi sürecinin
her aşamasında iç ve dış paydaşlarla yapılan iletişimin arttırılması amaçlanır. Paydaşlar, riskle ilgili kararlarını riski algıladıkları ölçüde verirler. Bu nedenle risk yönetimi
süreci boyunca paydaşlarla iletişimde bulunmak ve onlara danışmak çok önemlidir.
Dr. Ümit Özen
INFOMAN Eğitim ve Yönetim Danışmanlığı
Eğitmen ve Yönetim Danışmanı
[email protected]
Risk kriterleri organizasyonun değerlerini,
hedeflerini ve kaynaklarını yansıtmalı, yasal
gereksinimleri göz önünde bulundurmalıdır. Organizasyonun başarısını yaratan,
arttıran, engelleyen, azaltan, hızlandıran
veya geciktiren olaylara dayalı geniş bir
risk listesinin oluşturulması gerekir.
Riskler, aksiyon alıp almamaya karar
verecek seviyede anlamak için analiz edilmelidir. Analizler: sayısal, niteliksel veya bu
iki yöntemin kombinasyonu olabilir. Risk
analizi sonuçlarına göre, risk seviyelerini karşılaştırarak riskleri önceliklendirmek
gerekir. Riskler, etki ve olasılıklarına göre
önce puanlandırılarak ve ardından çarpılarak, riskleri önceliklendirme matrisi (Bkz
Şekil 2) oluşturulur. Bu matriste yer alan
çok yüksek öncelikli risklerle ilgili aksiyonlar kurumun üst yönetimi tarafından alınmalı, alınan aksiyonların durumu düzenli
izlenmeli ve periyodik gözden geçirmelerle
değerlendirilmelidir. Risklerle ilgili alınan
önlemlerin farklı riskleri ortaya çıkarabileceği veya mevcut riskleri tetikleyebileceği
unutulmamalıdır.
Gelecekte karşılaşılabilecek zor durumları öngörebilmek ve riskler ortaya çıkmadan önlem almak olası kayıpları en aza
indirecektir. Bu nedenle riskler makul seviyelerde tutulmaya çalışılmalıdır. Çünkü,
kurumsal risk yönetimi iş sürekliliğinin esasıdır.
Kamu kuruluşları 5018 nolu kanunun
gerekliliklerini yerine getirmek amacıyla
başlattıkları kurumsal risk yönetimi çalışmalarında risklerin belirlenmesi, modellenmesi ve yönetilmesi konusunda çalışmalara başlamışlardır. Eti Maden İşletmeleri
RİSK YÖNETİMİ
Genel Müdürlüğü ve Tarsus Belediyesi, ISO 31000 Risk Yönetimi konusunda
eğitim verdiğimiz, kuruma özel hazırlanan
uygulamalı çalıştaylar sonrasında kurumsal risk yönetimini modellemeye ve uygulamaya başlamış, bu işe önem veren
kurumlarımızdır. Bu kurumların üst yöneticileri risk yönetimi yaklaşımlarını, planlarını,
izledikleri yöntemleri ve yaptıklarını şu şekilde ifade etmektedirler;
E
konomik, sosyal ve teknolojik
alanda
köklü
değişimlerin yaşandığı ve pazarların küreselleştiği bir dünyada
yaşamaktayız. Küresel olguların etkisi ile
başta, bilgi ve iletişim
teknolojileri
olmak
üzere pek çok alanda
yaşanan
gelişmeler
rekabetin yapısını da
değiştirmiştir.
Orhan Ylmaz
Eti Maden, uluslaYönetim Kurulu Başkanı
rarası rekabetin yoğun
ve Genel Müdür
olduğu, sınırlı ve dinaEti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğü
mik bir pazar yapısına
sahip olan bor sektöründe faaliyetlerini yürütmektedir.
Eti Maden’in yarattığı değer zinciri: üretim, satınalma, yatırım, finansman, lojistik,
insan kaynakları yönetimi ve Ar-Ge faaliyetleri gibi birbiri ile etkileşen pek çok süreçlerden oluşmaktadır. Müşteri memnuniyeti,
müşterinin isteklerine uygun nitelikte malı
üretip, zamanında teslim etmeyi gerektirir.
Müşteri memnuniyetini karşılamak, aynı
zamanda yukarıda sayılan pek çok işin koordinasyonunu gerektirir. Bu işlere, kontrol
edilmesi güç dış faktörler de eklendiğinde
süreç büsbütün karmaşıklaşmaktadır. Belirsizlik ve zaman baskısı kendi içinde riskleri barındırmaktadır.
Bilindiği üzere, bir risk belirlenip tanımlandıktan sonra yönetilebilir olur ve yönetim
problemi haline gelir. Bu nedenle hedeflerimize ulaşmak için muhtemel risklerin öngörülebilir ve yönetilebilir hale getirilmesi
için Genel Müdürlüğümüzce risk yönetimi
çalışmaları başlatılmıştır. Köklü bir kuruluş
olan Eti Maden İşletmeleri süregelen faaliyetlerinde risk yönetimi ilkelerini uygulamaktadır. Ancak, riskin tanımlanmasından
sınıflandırılması ve analiz edilmesine kadar
sürecin daha açık ve bilimsel yöntemlerle
yapılması gerektiği bir döneme girmiş bulunmaktayız. Bu çerçevede risk yönetimi
bilincinin kurumsallaşması açısından ulusal
Şekil 1: ISO 31000 Risk Yönetimi Süreci
Risk
Seviye
0-5
Düşük
6 - 10
Orta
12 - 16
Yüksek
20 - 25 Çok Yüksek
Şekil 2: Riskleri
Önceliklendirme
Matrisi
düzeyde makro düzenlemeler yapılmaktadır. Aşağıda verilen mevzuat düzenlemeleri,
kuruluşların risk yönetimi konusunu sistematik bir yaklaşımla ele almalarını zorunlu
hale getirmektedir.
27/12/2007 tarihli ve 26738 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Kamu İç Kontrol Standartları Tebliği", idarelerin iç kontrol
sistemlerinin oluşturulmasında, izlenmesinde ve değerlendirilmesinde dikkate almaları
gereken temel yönetim kurallarını gösteren
ve tüm kamu idarelerinde tutarlı, kapsamlı
ve standart bir kontrol sisteminin kurulmasını ve uygulanmasını amaçlamaktadır.
Eti Maden, 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi olmamakla
birlikte Bakanlar Kurulunun 12/10/2009
tarihli ve 2009/15514 sayılı kararıyla kabul
edilen ve 7/10/2009 tarihli ve 27379 sayılı mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan
"Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Bağlı Ortaklıklarının, 2010 Yılına Ait Genel Yatırım ve
Finansman Programının 26 ncı maddesinin
birinci fıkrasında, “Kamu teşebbüsleri; kuruluş amaçlarına, belirlenmiş politikalara ve
mevzuata uygun olarak faaliyetlerinin etkili,
ekonomik ve verimli bir şekilde yürütülmesini, varlık ve kaynaklarının korunmasını,
muhasebe kayıtlarının doğru ve tam olarak
tutulmasını, karar oluşturmak ve izlemek
için gerekli bilgilerin düzenli, zamanında ve
güvenilir olarak üretilmesini sağlayacak bir
iç kontrol sisteminin kurulması” gerektiği
belirtilerek KİT’lerin de İç Kontrol sistemi
kurmalarını hükme bağlamıştır.
Beş bileşenden oluşan İç Kontrol standartlarının 2. bileşeni Risk Yönetimi bileşenidir ve iç kontrol faaliyetinin risk esaslı
olarak gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
İç Kontrol standartlarına uyum kapsamında Teşekkülümüzce, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Kamu İç Kontrol Standartlarına Uyum Eylem Planı hazırlanmış ve
sözkonusu planın Risk Yönetimi standardı
ile ilgili olarak çalışma programı hazırlanarak
gerekli faaliyetlere başlanmıştır.
Risk Yönetimi Çalışma Programı;
• Üst düzey yönetici ve ana risk grubu
personelinin Risk Yönetimi konusunda eğitim alması,
• Birim risk gruplarının oluşturulması ve
Birim risklerinin ve eylemlerinin tespit edilmesi,
• Kurum ana risk gruplarının belirlenmesi,
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 21
RİSK YÖNETİMİ
• Risk Yönetim Planı kapsamında, Muh
temel Riskler Önleyici Eylem Planı ve
Risklerle Orantılı İç Kontrol Stratejisinin
Belirlenmesi çalışmalarının yapılması,
• Birim risk gruplarının katılımı ile Kurum
bünyesinde Risk Analizi Çalıştayları düzenlenerek kurum risklerinin, tanımlanması, sınıflandırılması ve önlemlerinin
belirlenmesi çalışmaları yapılarak Kurum
Risk Yönetim Planının hazırlanması faaliyetlerini kapsamaktadır.
İlk olarak, çeşitli birimlerde çalışan personelimizin risk yönetimi ile bilgi edinmesi
için 23-24 Aralık 2010 tarihleri arasında
Ankara’da Dr. Ümit Özen’in katıldığı “İç
Kontrol ve Kurumsal Risk Yönetimi
Paneli” ve düzenlediği “Kurumsal Risk
Karnesinin Yapılandırılması ve Yönetimi Çalıştayı” na katılımları sağlanmıştır.
Ayrıca, yine 1 Mart 2011 tarihinde Teşekkülümüz üst düzey yönetici personeline Dr.
Ümit Özen tarafından aynı eğitim ve çalıştay
tekrar verilmiştir. Bu eğitimlerle ISO 31000
Risk Yönetimi Standardının gereklilikleri anlaşılmış, ardından çalıştayda yapılan örnek
bir vaka çalışması üzerinden risklerin nasıl
belirlenmesi gerektiği, analizi ve risk karnesinin modellenmesi öğrenilmiştir.
Kurumumuzda, süreç içerisinde dinamik
risk yönetimi yöntem ve araçları konusunda çalışmalar yapılarak, Kurumsal Kaynak
Planlaması içerisinde bir risk yönetimi
modülü oluşturulması hedeflenmektedir.
B
elediye Başkanlığı görevimde 18.
Yıla geçtiğimiz günlerde girmiş bulunmaktayım. Bu süre
içinde
Tarsus’ta
önce altyapı (yağmur suyu drenajı,
kanalizasyon
ve
atıksu arıtma tesisini) çalışmalarını,
ardından kentimizin
temel ihtiyaçlarına
yönelik hizmetleri
vatandaşlarımızın
sürekli kullanımlarına sunduk. TarBurhanettin Kocamaz
sus ilçe nüfusu
Tarsus Belediye Başkanı
300.000’e ulaşmış,
Türkiye’nin 81 ili arasında nüfus sıralamasında 27. sırada yer alan, tarihi ve kültürel
zenginliklerin merkezidir. Özellikle son 10
yılda ilçemizde çok büyük değişimler yaşanmıştır. Hemen hemen tüm çalışmalarımızı yaparken risklerle karşılaştık, bu risk22 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
lerin kimisinde tedbirli, kimisinde tedbirsiz
yakalandık. 2004 yılından bu yana yürüttüğümüz kalite çalışmaları ve 2008 yılından
bu yana uygulamaya çalıştığımız EFQM
Mükemmellik yolculuğu bizlere birçok değerler katmıştır. Önemine çok inandığımız
ve son zamanlarda kuruluşların yoğun bir
şekilde uygulamaya başladıkları Kurumsal
Risk Yönetimini belediyemizde de başarılı
ve etkin bir şekilde uygulamayı bu yılki hedeflerimiz içine koyduk.
Dünyamızın her geçen gün daha yoğun
bir fırsatlar evrenine dönüşmesi ve buna
bağlı olarak daha fazla tehdit unsuru içermesi, Risk kavramı ile günlük hayatımızda
daha sık karşılaşmamıza neden olmaktadır. Risk kavramının, “gelecekte ortaya
çıkması muhtemel fırsatlar ve tehditler”
şeklindeki tanımı, bu gerçeğe işaret etmektedir.
Bir fırsatı değerlendirme tercihimiz, aynı
anda bu konuyla ilgili tehditleri de hesaba
katmamızı zorunlu kılmaktadır. Bununla
birlikte, tercihlerimizi yaparken, karşılaşabileceğimiz tehditler karşısında çaresiz
bir durumda olmadığımızı bilmek, yaptığımız işte başarılı bir sonuç alma yolunda
kararlılıkla ilerlememize destek olacaktır.
Risk yönetimi anlayışı, fırsatlardan azami
ölçüde istifade etmek ve tehditleri en aza
indirmek, yani risklere karşı yapabileceklerimizin mantığını ve yöntemlerini bize
sunmaktadır. Bireysel veya ortaklaşa bir
varlığın olduğu her durumda, ister eylem,
isterse eylemsizlik halinde olsun mutlaka
risk veya riskler vardır. Kurumsal anlamda bakıldığında, tüm kurumlar amaç ve
hedeflerini gerçekleştirme yolunda her an
risklerle karşı karşıyadır. Amaçlarını en iyi
şekilde gerçekleştirebilmesi, kurumun karşı karşıya olduğu riskleri bilmesi ve onlara
en uygun karşılıklar üretebilmesine bağlıdır.
Modern kamu yönetimi anlayışında
yöneticiler, “iyi yönetim” olarak kavramlaştırılan yeni yönetim teorisinin ilkelerine
uygun bir yönetim gerçekleştirmekle sorumlu tutulmaktadırlar. Risk yönetiminin
iyi yönetimin vazgeçilmez bir unsuru olduğu anlayışı, başta gelişmiş ülkeler olmak
üzere giderek tüm dünyada genel kabul
görmektedir. Gelişmiş ülkelerin yüksek denetim kurumları da risk yönetimini başarılı
bir yönetimin asli unsuru olarak görmektedirler.
26 Aralık 2007 tarihli ve 26738 sayılı
Resmi Gazete’de yayınlanan 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu,
mali saydamlık, hesap verilebilirlik, kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımı gibi iyi mali yönetim ilkelerini
esas almaktadır. Bu Kanunla, kamu idare
bütçeleri uluslararası tanımlamalara uygun
olarak yeniden sınıflandırılmış, bütçenin
kapsamı genişletilerek kamuda muhasebe
birliği sağlanmıştır. Bu kanunun 55, 56 ve
57. Maddeleri gereğince Maliye Bakanlığınca çıkarılan Kamu İç Kontrol Standartları
Tebliğinde; Kontrol Ortamı, Risk Değerlendirme, Kontrol Faaliyetleri, Bilgi ve
İletişim ile İzleme adı altında 5 ana başlık
belirlenmiştir. Beş ana başlığın altında 18
standart ve 18 standardın altında sorgulanması gereken toplam 79 madde belirlenmiştir. Kamu İç Kontrol Sistemi’nin (KİKS)
ikinci ana maddesi olan Risk Değerlendirmenin alt standart maddelerinde kamu
kurumlarında Risk Yönetiminin bilinmesi ve
uygulanması ile ilgili gereklilik yer almaktadır. Bu konuda yapılan çalışmaları, 6 ayda
bir yaptığımız değerlendirme anketi ile sorgulamaktayız.
Yeni mali yönetim ve kontrol sistemi yönetim sorumluluğu esas alınarak kurulmuş
olup, üst yöneticilere sistemin kurulması,
izlenmesi, geliştirilmesi ve değerlendirilmesi
hususlarında önemli görev ve sorumluluklar
yüklenmiştir.
Risk Yönetimi konusunda yaptığımız
çalışmalardan bahsetmek gerekirse, Acil
Eylem Planımızda Risk Yönetimi konusunda gerekli eğitimin alınması yer almaktaydı.
Kurumumuzda potansiyel risklerin belirlenerek, tehlikeye dönüşmeden, sistematik olarak, olası zararların etkisini azaltıcı
yönde, verilere dayalı şekilde yönetilmesini
sağlamak amacıyla ve hizmet kalitemizin
arttırılması hedefi ile benim, belediye başkan yardımcılarının, tüm daire müdürü ve
birim yöneticisi arkadaşlarımızın katıldığı,
belediye uygulamalarıyla özel hazırlanmış
“Kurumsal Risk Yönetimi ve Analizi Eğitimi”
ni Dr. Ümit Özen’in etkin sunumu ile bu yılın
Ocak ayı sonunda aldık. Eğitim sonrasında
kazandığımız bilgi donanımı ile Tarsus Belediyesi hizmet birimlerinde bugün itibariyle
karşılaşılması muhtemel potansiyel risklerimizi belirledik. Belirlenen potansiyel riskleri
ele alıp, aksiyon alıp almamaya karar verecek seviyede analizlerini yaptık. Risk analizi
sonuçlarına göre, risk seviyelerini karşılaştırarak riskleri etki ve olasılık ihtimaline göre
önceliklendirdik.
Tüm bu çalışmalar sonucunda tüm riskler
ele alınarak; risklere karşı en uygun yöntemin seçilmesi; seçilen yöntemin uygulanması sonucu elde edilecek avantaj ile maliyet
ve iş gücü arasında denge kurma yönünde
çalışmalar yapılacaktır. Riskler ile ilgili gerekirse paydaşların fikirleri alınacak, risklerin
öncelikleri net olarak belirlenecektir.■
RİSK YÖNETİMİ
Risk ve Ödül
N
eden günümüzde büyük ya da
küçük pek çok işletme kendilerini
tehdit eden riskleri azaltmaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmaz?
İş dünyasında risk bir kuraldır. Herhangi
bir kriz durumunda bunu atlatmaya yönelik oluşturulmuş bir risk yönetimi yönetim
kurulunun ajandasında daha öncelikli sıralarda yer almalıdır. Ancak pek çok işletme
nedense bunu göz ardı eder.
Richard Taylor, BSI Risk yönetimi ürün
müdürü, “Birçok işletme kriz yönetimine
gereken önemi vermiyor” diyor ve ekliyor
“Çoğu kuruluş benim başıma bunlar gelmez, neden buna vakit ayırayım ki” diye
düşünüyor.
Doğru yaklaşım
Risk yönetimi karmaşık bir model ya da
olasılık teorisi değildir. Bir işletmede riskler; beyin fırtınası, web-tabanlı araştırmalar
bütünü veya bir anket sonucu belirlenebilir.
BSI tarafından son yıllarda yapılan çalışmalar risklerini bir kez belirleyebilen kuruluşların
bu risklerle başa çıkabilmenin pek çok yolunu bulabildiklerini gösteriyor. Birincisi, riskin
varolduğunu kabullenmek, risk hakkında
bilgi sahibi olmak, hazırlıklı olmak ki bu aynı
zamanda riski engellemek olarak da bilinir.
İkincisi ise riskin gerçekleşmesi durumunda
prosedürler oluşturmaktır, bu da olası hasarları azaltmak anlamına gelir. En sık tercih
edilen çözüm de riski bir başkasına transfer
etmektir. Örneğin fabrika yandığında hasarı
karşılayan sigorta poliçesidir.
Bir diğer seçenek de bir risk senaryosu oluşturmaktır. Örneğin pazarda ciddi bir
rakibi olan bir ürünün üretim hattında yapılacak dengeli bir üretim stok fazlası ile
yaşanacak olası kayıplara ilişkin bir tedbir
sağlayacaktır.
Tüm bunların dışında yadsınamaz bir
gerçek de zaman içinde her organizasyonun riskle karşı karşıya gelebilecek olmasıdır. İyi bir örnek yeni bir ürün gelişiminde
meydana gelebilecek olan risktir: yeni ürün
pazara sunmak hem etkili bir rekabet aracıdır hem de bir miktar risk taşır. Bazı organizasyonlar yüksek riskleri ve para kayıplarını
sonradan getirisi yüksek olacağını düşünerek göze alırlar.
Mesajı yönetmek
BSI’ın bir diğer risk ürün müdürü Julian
Thrussell “Herşey hakkında endişelenemezsiniz. Riskleri belirleyip önem sırasına
koyabilirsiniz böylece önceden aksiyona
geçebilirsiniz.” diyor. “Örneğin yerel riskler kurumsal risklerden daha farklıdır. Bir
departman için çok önemli olan bir risk
unsuru, işletmenin diğer bölümleri için o
kadar önemli bir tehdit olmayabilir. İyi bir
risk yönetimi yapmak; kararları ve kaynakları ihtiyaçlar ile orantılı bir biçimde dağıtıp
kullanmak demektir. Bazen ufak görünen
riskler göz ardı edilebilir, ancak kimsenin ilgi
göstermediği bu riskler zaman içinde ciddi
bir tehdit haline gelebilir.
Genellikle bizler büyük resmi görürüz,
bu sebeple kaynaklar ve para doğru adreslere gitmeyebilir.” Thrussell, kurumlardaki
iletişim eksikliğinin de önemli bir risk unsuru
olduğunu belirtiyor ve Lehman Brothers örneğini veriyor. “Raporlara göre önemli riskler bir çok departman tarafından biliniyordu, ancak üst yönetim bilgilendirilmemişti.
Bazı önemli pozisyonların çalışanları firmanın karşılaştığı sorunların farkındaydı, fakat
bu konularda sessiz kalmayı tercih ettiler.
Bütün bunlar firmanın öncesinde ve hızla sonunu getirdi. Risklerin küresel olarak
duyulması elbette organizasyonun itibarını
da kötü yönde etkiliyor. Artan medya ilgisi,
insanların ne olduğu hakkında daha çabuk
bilgi sahibi olması riskin itibarla doğrudan
ilgili olduğunu gösteriyor.”
“En ideali bir işletmede herkesin riskleri
aynı şekilde tanımlayabilmesi ve riskler konusunda sorumlu olmasıdır.” diyor Thrussell. Bu çalışmaların bir parçası olan yeni
standart- BS 31100- risk yönetimine pozitif
bir katkıda bulunuyor ve işletmelerin performansını artırıyor. Benzer standartlara bakılırsa BS 31100 iş kesintileriyle ilgili değildir,
bu standart işletmelerde risk yönetimini
sağlayarak karlılıklarını artırmaya yardımcı
olmaktadır. ■
“BSI Türkiye ofisi ISO 31000 Risk yönetimi
konusunda eğitimler vermeye başlamıştır.
Bilgi için bize ulaşın: www.bsi-turkey.com”
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 23
RİSK YÖNETİMİ
Ali Kamil Uzun
DELOITTE Türkiye
Yönetim Kurulu Danışmanı
[email protected]
Kurumsal Risk Yönetimi
ve İç Denetim
Risk nedir ?
Risk, bir şirketin hedeflerine ulaşmasını
olumsuz etkileyebilen bir olayın veya olaylar dizisinin neden olduğu olası kayıplardır.
Bu tanımı ile riskin, hem şirketin mevcut
varlıklarını, hem de gelecekteki büyüme
fırsatlarının geliştirilmesini içerdiğini ifade
edebiliriz. Risk Yönetimi sadece olumsuzluklardan kaçınmayı değil, aynı zamanda
olumlu bir şeyler elde etmeyi de hedeflemektedir. Diğer bir ifade ile olumsuzluklara
karşı savunmanın yanı sıra fırsatlara
karşı hazır olmayı da risk yönetimi
ile sağlamak mümkündür.
Kurumsal risk yönetimi nedir? Bir şirkete sağladığı faydalar nelerdir?
İş dünyasında sıkça kullanılmasına karşın “Kurumsal Risk Yönetimi” ile ilgili standart bir tanım
bulunmamaktadır. TÜSİAD Risk
Yönetimi Çalışma Grubu tarafından
hazırlanan Kurumsal Risk Yönetimi
Rehberinde yer alan tanımına göre
Kurumsal Risk Yönetimi; şirketi
etkileyebilecek potansiyel olayları
tanımlamak, riskleri şirketin kurumsal risk alma profiline uygun olarak
26 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
yönetmek ve şirketin hedeflerine ulaşması
ile ilgili olarak makul bir derecede güvence
sağlamak amacı ile oluşturulmuş; şirketin
yönetim kurulu, üst yönetimi ve tüm diğer
çalışanları tarafından etkilenen ve stratejilerin belirlenmesinde kullanılan, kurumun
tümünde uygulanan sistematik bir süreçtir.
Kurumsal Risk Yönetiminin bir şirkete
sağladığı başlıca faydalar ; Sürdürülebilir karlılık ve büyümenin sağlanması, gelir
dalgalanmalarının minimize edilmesi, risk
kararlarının daha sağlıklı alınması, sürprizlere hazırlıklı olunması, stratejilerin ve alınan risklerin uyumlu olması, fırsatların ve
tehditlerin daha iyi tespit edilmesi, rekabet
gücünün arttırılması, etkili kaynak kullanımı, yasa ve düzenlemelere uyum, itibar
ve güvenin korunması, kurumsal yönetim
kalitesinin sürekliliği, şirket değerinin yükselmesidir.
Kurumsal risk yönetiminde iç denetimin rol ve sorumlulukları
nedir?
Küreselleşme ile artan rekabet, değişen ekonomik ve teknolojik koşullar, şirketlerin hedeflerine ulaşmasında riskleri
etkilemekte, yeni risk faktörleri
ortaya koymakta veya mevcut
riskleri değiştirmektedir. Küresel rekabet içinde sürekli
büyüme ve gelişmeyi hedefleyen şirketlerin, kurumsal risk
yönetimine öncelik verdiği görülmektedir. Hem mevcut varlıklarına, hem de gelecekteki
büyümelerine yönelik riskleri en
etkili ve verimli şekilde yönetmek, uzun vadede yüksek per-
KALDER’DEN
formans sergilemek şirketlerin önceliğini
oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, riskin kaçınılması değil yönetilmesi gereken bir konu
olduğunu göstermektedir. Riskin etkisini
azaltmak, şirket yönetimini sürprizlerden
korumak için kontroller geliştirilmesi ve bu
kontrollerin iş süreçlerine yerleştirilmesi
gerekir. Bu gereklilik ile, iç denetimden üst
yönetime risklerin yönetimi ve iç kontrollerin etkinliği konularında yardımcı olması,
kontrolleri sürekli izlemesi, yeni kontroller
önermesi beklenmektedir. Çünkü, iç denetim; muhasebe ve mali raporlama sisteminin işlerliği, güvenilirliği, iç kontrollerin
yerindeliği, risk yönetiminin etkinliği konularında yönetim kuruluna gerekli güvenceyi
sağlayabilecek etkili araçlardan biridir. Bu
nedenle, şirket yönetim kurulu’nun pay ve
menfaat sahiplerine karşı sorumluluklarını
etkin bir biçimde yerine getirebilmesi için,
şirketlerde mutlaka iç denetim faaliyetine
ihtiyaç olmaktadır.
Öte yandan iç denetim, yalnızca olağan koşulları değil, olağan üstü koşulları da kapsayıcı niteliktedir. İç denetim bir
kurumun risk yönetim, kontrol, kurumsal
bir parçası olarak önleyici niteliğinin yanısıra, kriz dönemlerinde kriz yönetimi ve krizden çıkış için de iç denetimin önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Kriz dönemleri,
iç denetim faaliyetinin önemini daha da
arttıran dönemler olarak nitelendirilmektedir. Çünkü kriz dönemlerinde şirketlerin
karşı karşıya kaldığı riskler önemli oranda
artmaktadır. Bu risklerin bilinebilmesi ve
olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılabilmesi
veya azaltılabilmesi için iç denetim büyük
önem arzetmektedir. Bu özellikleri ile şirketlerimiz için vazgeçilmez bir olgu olan
kurumsal risk yönetimin etkililiğinde iç denetimin de önemli bir rolü bulunmaktadır.
yönetim süreçlerinin etkinliğini değerlendirmek suretiyle olağanüstü koşulların ifadesi olan kriz dönemlerinde de, şirket yönetimlerince krizin yönetilmesinde önemli
bir fonksiyon olarak görülmektedir. Şirket
yönetimlerinin kurum içinde bağımsız ve
etkili bir şekilde kullanabileceği bir yönetim
yaklaşımıdır.
İç denetimin özellikle risk yönetiminin
Ülkemizde risk yönetimini ön plana
çıkaran gelişmeler nelerdir ?
Yasalaşan yeni Türk Ticaret Kanununda, pay senetleri borsada işlem gören
şirketlerin “Risklerin erken saptanması ve
yönetimi” için uzman bir komite kurması
zorunluluğu getirilmektedir. Bu düzenleme
ile şirketin varlığı, gelişmesi ve devamlılığının teminat altına alınması hedeflenmekte,
yönetim kurullarına bu amaçla konunun
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 27
RİSK YÖNETİMİ
KURUMSAL RİSK
YÖNETİMİNDE
KRİTİK BAŞARI
FAKTÖRLERİ
uzmanı kişilerden komite kurulması, erken
teşhis sistemi oluşturulması ve bu sisteme işlerlik kazandırılması sorumlulukları
getirilmektedir. Yeni kanununa göre diğer
şirketler için ise denetçinin gerekli görmesi
halinde bu komitenin kurulması öngörülmektedir.
SPK düzenlemeleri ile ülkemizde ilk
uygulaması hisse senetleri borsada işlem
gören ortaklıklarda başlayan ve daha sonra yapılan Bankacılık Kanunu ve BDDK
düzenlemeleri ile bankacılık alanında da
zorunlu hale gelen denetim komitesi uygulaması da risk yönetimi konusunda
yönetim kurullarına sorumluluklar getirmektedir. Pay ve menfaat sahiplerinin mali
durum, maruz kaldıkları riskler hakkında
yeterli, doğru ve zamanında bilgi alma
beklentilerinin karşılanabilmesi için denetim komitelerinin yönetim kurulu adına
mali raporlama, denetim ve risk yönetimi
süreçlerinin gözetimine ilişkin rol ve sorumluluğu bulunmaktadır.
Bir şirketin risk yönetimi sürecinde denetim komitesi yönetim kurulu adına gözetim, iç denetim ise denetleyen bir rol
üstlenmektedir. Yeni Türk Ticaret Kanunu
ile birlikte; pay senetleri borsada işlem gören şirketlerde, yönetim kurulu, şirketlerin
28 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
varlığını, gelişmesini ve devamını tehlikeye
düşüren sebeplerin erken teşhisi, bunun
için gerekli önlemler ile çarelerin uygulanması ve riskin yönetilmesi amacıyla,
uzman bir komite kurmak, sistemi çalıştırmak ve geliştirmekle yükümlü olacaktır. Diğer şirketlerde ise, bu komite şirket
denetçisinin gerekli görüp bunu yönetim
kuruluna yazılı olarak bildirmesi hâlinde
kurulacaktır. Şirket Denetçisi, yönetim kurulu tarafından, finansal tabloların, gerçek
resmi, dürüstçe göstermemesi dolayısıyla tehdit eden veya edebilecek nitelikteki
riskleri zamanında belirlemeye uygun bir
sistem kurulup kurulmadığını, kurulmuşsa bu sistemin yapısını ve uygulamalarını
açıklayan ayrı bir rapor düzenleyerek, denetim raporuyla birlikte yönetim kuruluna
sunacaktır.
Yönetim Kurulu’nun şirket denetçisine,
pay ve menfaat sahiplerine karşı sorumluluklarını etkin bir biçimde yerine getirebilmesi için, şirketlerde mutlaka iç denetim
faaliyetine ihtiyaç olacaktır. İç denetim;
muhasebe ve mali raporlama sisteminin
işlerliği, güvenilirliği, iç kontrollerin yerindeliği, risk yönetiminin etkinliği konularında
yönetim kuruluna gerekli güvenceyi sağlayabilecek etkili araçlardan biri olacaktır. ■
• Risk Yönetimi uygulamalarının
tüm şirket genelini kapsaması,
tüm süreçleri içermesi, risk
yönetiminin şirkette çalışan
herkesin işi olarak görülmesi,
tüm riskleri dikkate alan,
birbirlerini nasıl etkileyeceğini
irdeleyen senaryoları, risk
yönetim strateji ve politikalarının
mevcut olması, sadece riskten
kaçınmaya odaklanmamış,
şirkete değer yaratan riskleri
doğru zamanlarda fırsat olarak
değerlendirebilen risk yönetim
anlayışına sahip bulunulmasını
kritik başarı faktörleri olarak
belirtebiliriz.
• Şirketlerin kurumsal
sürdürülebilirliğinin bir gereği
olan bu anlayış yönetim
kurullarının öncelikli rol ve
sorumlulukları arasına risk
yönetimi ve gözetiminin
dahil edilmesini kaçınılmaz
kılmaktadır.
• Bu süreçte; iç denetim, risk
yönetiminin etkinliği konularında
yönetim kuruluna gerekli
güvenceyi sağlayabilecek etkili
araçlardan biri olacaktır.
VERİMLİLİK
TOYOTA OTOMOTİV SANAYİ TÜRKİYE A.Ş.
GENEL MÜDÜR VE CEO’SU ORHAN ÖZER:
Kalite, işgüvenliği
ve verimlilik:
TOYOTA
Adapazarı Toyota Fabrikası verimlilik ve kalite çalışmaları konusunda kısa
bir bilgi verebilir misiniz?
Kalite, işgüvenliği ve verimlilik şirketimiz
için birincil öncelikli konulardır. Toyota Türkiye olarak 2010 yılı başından itibaren, değerlerimizi ve öncelikli alanlarımızı daha da
güçlendirecek faaliyetlere yöneldik. Başta
bu üç alan olmak üzere, temellerimizi güçlendirmeyi öncelikli hedefimiz olarak belirledik.
İşçilik verimliliği ve mevcut proseslerin
verimliliği konularında şirketimizde ilgili birimler çalışmaktadırlar. Ayrıca, ofis işgücü
verimliliği konusunda da son iki yıldır sistematik olarak bir çalışma yürütülmektedir.
Bunların dışında enerji verimliliğinin arttırılması için de ilgili bölümün liderliğinde tüm
bölümler ve hatta her kademeden tüm çalışanlarımız, nasıl daha verimli oluruz noktasında çaba içerisindedirler. Tüm bunların
dışında “kaizen” yani sürekli iyileştirme felsefesi içinde pek çok konu gibi verimlilikle
ilgili olarak ta pek çok öneri çalışanlarımız
tarafından üretilmekte ve bunların büyük
bir kısmı da hayata geçirilmektedir. Son
birkaç yıldır arttırdığımız tasarruf önlemlerimiz, artık rutin şirket uygulamalarımız
haline gelmiştir.
Kalite ise, bilindiği üzere Toyota’nın en
belirgin karakteristik özelliğidir. Özellikle
‘’Yerinde Kalite’’, yani potansiyel hataların
oluşma olasılığı olan yerde etkin bir şekilde
yönetilmesi, böylelikle bir sonraki prosese hatalı ürün verilmemesinin başarılması
Toyota Üretim Sistemi dahilinde dünyaca
bilinir hale gelmiş bir kavramdır. Toyota,
müşteri memnuniyetini korumak için, her
koşulda kaliteye yatırım yapmaktadır. Biz
de Toyota Türkiye olarak, üretime başladığımız ilk günden bu yana daima kaliteli
30 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
üretim ile kaliteli araçlar üretmeyi kendimize amaç edindik. Üretimimizin %95 gibi
büyük bir kısmını başta Avrupa ülkeleri
olmak üzere ihraç etmekteyiz. Bu, kendi
ülkemizde olduğu kadar diğer ülkelerdeki
müşterilerimizin de kalitemize olan güvenlerinin en büyük göstergesidir.
Toyota Türkiye’de Toyota Üretim
Sistemi nasil uygulaniyor? Bu konuda
tedarikçi firmalariniza neler öneriyorsunuz?
Toyota
Üretim
Sistemi,
Toyota
Türkiye’de üretimin her alanında daha ilk
günden itibaren uygulanmaktadır. Sakarya
fabrikası, Japonya’dakilerden sonra sistemin en iyi uygulandığı fabrikalardan biridir.
Bu elbetteki çalışanlarımızın üstün gayretleri ile başarılmıştır. Üretime başlamadan
önceki hazırlık döneminde Türk çalışanlarımız sistemi yerinde gidip, öğrenerek fabrikamızda en iyi şekilde uyguladılar. Halen
en ideal ve etkin şekilde uygulanmaya devam edilmektedir. Toyota Üretim Sistemi,
temel taşları olan just-in-time (tam zamanında üretim) ve jidoka (akıllı otomasyon)
temel olmak üzere, diğer tüm kavramları
ile fabrikamızda sürekli bir gelişim içerisinde uygulanmaktadır.
Bugün Türkiye’de 83 parça tedarikçisiyle çalışıyoruz. Kaliteli üretimin ancak
kaliteli yan sanayi üretimi ile sağlanabileceğine olan inancımız nedeniyle, tedarikçilerimizi de sürece dahil ediyoruz. Eğitimlerle, çeşitli uygulamalarla tedarikçilerimizi
de geliştiriyoruz. Kalite problemi olan parçaların üretim hattına gelmeden tedarikçi
firma proseslerinde yakalanması ve daha
ileri seviyede de problemlerin oluşumunu önleyecek yeterlilikte proses ve saha
yönetim sistemleri geliştirmesi bizim için
anahtar konulardır. Toyota Türkiye olarak
bu konularda ki saha yönetimi tecrübelerimizi firmalarla paylaşarak sürekli gelişim
sürecini sürdürülebilir kılmaya çalışıyoruz.
Bugün ulaştığımız yüksek kalite seviyesi
bu çabaların karşılığını aldığımızı kanıtlıyor.
Ana ve yan sanayi arasındaki verimli ilişki ve iş birliği her zaman olumlu sonuçlar
alınmasını sağlayan bir faktördür. Tedarikçi
firmalara önerim, üretim ve lojistik süreçlerini saha düzeyinde yakından gözlemleyerek desteklemeleri ve paralelinde global
gelişmeleri yakından takip etmeleri, iş kültürlerini geliştirecek şekilde öğrenen organizasyonlar oluşturmaya öncelik vermeleri,
orta ve uzun vadeli stratejiler belirleyip,
planlarını bu stratejiler üzerine kurmaları ve
kurumsallaşmaya daha fazla ağırlık vermeleridir.
Ülkemizde otomotiv endüstrisini
nasil degerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de otomotiv sanayi 1960’lı yıllardan önce tarım araçları ağırlıklı olarak
KALDER’DEN
varlığını sürdürüp,10 binli rakamlarla ifade
edilirken, bugün toplam üretim 1 milyon
adete ulaştı.
Bu gelişim dönemi içerisinde otomotivde kapasitelerin artması ile birlikte sadece otomotiv ana sanayinde değil, yan
sanayisinde de önemli gelişmeler sağladı.
Bugün dünyanın önde gelen firmaları tarafından Türkiye bir üretim üssü olarak seçiliyor, tüm dünyaya kaliteli araçlar sunuluyor.
Önemli bir üretim üssü haline gelen Türkiye, gelecek günlerde bir Ar-Ge üssü olarak
da anılmalıdır.
Toyota Türkiye’de Ar-Ge ve yenilesim çalismalari hakkinda bilgiler verebilir misiniz?
Toyota, Ar-Ge konusunda dünyada
en fazla yatırım yapan şirketlerin başında
gelmektedir. 2009 yılında 9 Milyar Dolar’lık
Ar-Ge yatırımı ile Toyota listede birinci sırada yer aldı. Ar-Ge çalışmalarını fabrikaları
bünyesinde değil, dünyanın çeşitli yerlerinde faaliyette bulunan ilgili merkezleri ile
yürütmektedir.
Dolayısıyla, bizim kendi bünyemizde ayrı bir Ar-Ge departmanımız bulunmamaktadır. Fakat sürekli iyileştirme,
Toyota’nın temel değerlerinden biri olarak, şirketimizin de en önemli unsurlarındandır. Bugün geldiği noktada Toyota’nın
tüm çalışanları ile birlikte ele aldığı sürekli
iyileştirme olgusu, şirketi sürekli daha iyiye
götürmektedir. Çalışanlarımız ergonomi,
maliyet, işgüvenliği,verimlilik gibi pek çok
konuda çeşitli öneriler vermektedirler. Her
bir öneri bizim için çok kıymetlidir.
Yeni araç proje ve hedefleriniz neler?
Üretim artışı ve yatırım kararları, pazar koşulları ve yeni planları doğrultusunda Brüksel Merkez’den ve Japonya’dan
gelir. Bizler bu kararları en iyi şekilde uygularız. Şu anda net olarak ifade edebileceğimiz bir yeni yatırım kararı yok fakat
yeni yatırımlar konusunda yoğun bir çaba
içindeyiz.■
TOYOTA
FABRİKALARININ
ÜÇÜNCÜ DEVİ:
TÜRKİYE TOYOTA
• Toyota, Avrupa’ın 7 ülkesinde 9
fabrikada üretim yapmaktadır.
Türkiye’deki fabrikamız üretim
kapasitesi olarak üçüncü büyük
fabrikadır. Verimlilik, kalite
ve diğer bir çok parametreler
açısından Avrupa’nın öncüsüdür.
• Aslında dünyanın çeşitli
yerlerinde faaliyette olan tüm
Toyota fabrikaları benzer
standartlarda faaliyetlerini
sürdürüyorlar. Toyota Türkiye
olarak biz kalite açısından
en başarılı sonuçlar alan
fabrikalardan biriyiz. Toyota
merkezi de Toyota Türkiye’nin
güçlü yönlerinin farkındadır
ve Türkiye fabrikasını büyüme
adaylarının başında görmektedir.
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 31
GÖRÜŞ
Mehmet T. Nane
Teknosa
Genel Müdür
Mükemmellik peşinde
“
M
Yönetim gurusu Peter F.
Drucker’a göre dünyayı
değiştirmenin iki yolu vardır:
Kalemle (fikirleri kullanarak)
ve kılıçla (güç kullanarak). O,
kalemi seçti ve kılıç taşıyan
binlerce kişinin düşünme
tarzını değiştirdi.
Drucker bir söyleşide
kendisine sorulan “yirmi
altı kitabınızdan en
çok hangisiyle gurur
duyuyorsunuz?” sorusuna,
“bir sonrakiyle” diye
cevap vermiştir. Sürekli
mükemmele ulaşmak
amacıyla düşünür, sorunlara
bu perspektiften bakardı.
Bu düşünce tarzı Drucker’ın
en önemli öğretilerinden
birini ortaya çıkardı: “O
sizden hep kaçsa da işinizde
mükemmelliği kovalamayı
sürdürün. İşinizi sadece
insanların değil, tanrının
bile dikkatini çekecek kadar
mükemmel yapın.”
“
32 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
ükemmel kuruluşlar, paydaşları
için olağanüstü sonuçlar yaratma
ve bunları sürdürme becerisine sahip olanlardır.
Tüm kuruluşlar başarılı olma çabası
içindedir. Ancak bazıları başarılı olur, bazıları belli dönemler boyunca başarı elde etmesine karşın sonunda gözden kaybolur.
Az sayıda kuruluş ise sürdürülebilir başarı
elde eder ve kendi varlığını devam ettirir.
Kurum veya kuruluşların olağanüstü sonuçlar elde etmesi yeterince zordur.
Giderek artan küresel rekabetin, hızlı teknolojik gelişmelerin, durmadan değişen iş
süreçlerinin, ekonomik ve sosyal ortamlardaki ve müşteri kitlelerindeki hızlı değişimlerin söz konusu olduğu günümüz koşullarında, bu başarılı sonuçları sürdürebilmenin
çok daha zor olduğunu görülmektedir. Bu
noktadaki tespitimiz ise sektör, büyüklük,
yapı ya da gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak, her kuruluşun başarılı olabilmek
adına uygun bir yönetim yaklaşımı oluşturması gerektiği yönündedir. Bu konuda rehber olabilecek modeller diye baktığımızda
“EFQM Mükemmellik Modeli”nin, bize ışık
tuttuğunu, yol gösterdiğini görmekteyiz.
Bir arada kullandığımız çok sayıda yönetim araç ve tekniği bulunmakla birlikte
bu model, mevcut ve planladığımız girişimlerimizin bütünleşik olması, tekrarların
önlenmesi ve yapılması gerekenlerin belirlenmesi açısından da bize kılavuz olmaktadır.
Geleceğe yönelik senaryoları anlamak
ve fırsatları iyi değerlendirmek, mükemmel
kuruluşların paydaşlarına karşı ana sorum-
lulukları arasındadır. Karşımıza çıkan her
fırsat beraberinde riskleri de getirmektedir.
Şirketlerin varlığının ve/veya operasyonlarının kesintisiz devam etmesi için sürprizlerin en aza indirgenmesi, varolan veya olası
kayıpların maliyetlerinin azaltılması, ciro ve
karlılık istikrarı, sürdürülebilir büyüme, sosyal sorumlulukların yerine getirilmesi, yasal
düzenlemelere uyum sağlanması, kısaca
söylemek gerekirse “Paydaşlarına mümkün olabilen en yüksek değeri yaratabilmesi”, karşı karşıya olduğu her türlü riskin
doğru bir şekilde yönetilmesi ile mümkün
olabilecektir. Mükemmel kuruluşlarda,
stratejileri ve hedefleri gerçekleştirirken
karşılaşılabilecek riskler tanımlanmakta ve
bunlara yönelik tedbirler de ortaya konmaktadır.
Risk Yönetimi, şirketi etkileyebilecek
potansiyel olayları tanımlamak, riskleri şirketin kurumsal risk alma profiline uygun
olarak yönetmek ve şirketin hedeflerine
ulaşması ile ilgili olarak makul bir derecede
güvence sağlamak amacı ile oluşturulmuş,
şirketin yönetim kurulu, üst yönetimi ve
tüm diğer çalışanları tarafından etkilenen
ve stratejilerin belirlenmesinde kullanılan,
kurumun tümünde uygulanan sistematik
bir süreçtir.
Kurum ve kuruluşların faaliyetleri sırasında risk yönetimi prensiplerine uygun
olarak hareket etmeleri, tüm fonksiyon yöneticileri ve çalışanlardan beklenen önemli
bir performans ölçütü olmalıdır. Risklerin
etkin bir şekilde yönetilmesi ile ilgili olarak,
alınması gerekli tüm aksiyonlar belirlenmeli, uygulanmalı ve sonuçlarından, ilgili iş
KALDER’DEN
birimlerinin yöneticileri sorumlu olmalı, bu
sorumluluğun hiçbir şekilde delege edilemez ve paylaşılamaz olduğu gerçeği ile
hareket edilmelidir.
Risk yönetimi, aynı zamanda şirketin
tüm kritik süreçlerini kapsadığından, yönetime işlerin yapış şeklini değerlendirmek
için de oldukça iyi bir fırsat sunmaktadır.
Fırsatların ve tehditlerin daha iyi tespit
edilmesi, belirsizlikten ve değişkenlikten
değer yaratılması, reaktif yönetim yerine
proaktif yönetim yapılabilmesi, kaynakların daha etkin tahsisi ve kullanımı, olayların
daha iyi yönetilmesi ve zararlarının azaltılması, dolayısıyla riskin maliyetinin azaltılması, çıkar sahiplerinin güveninin ve itimadının geliştirilmesi, kanun ve mevzuatlara
uygunluğun sürekliliğinin sağlanması ve
şirket kurumsal yönetiminin iyileştirilmesi
gibi hedeflere ulaşmak amacıyla da bir risk
yönetimi yaklaşımı oluşturmalı ve uygulamalıdır.
Kuruluşların günlük hayatına bakıldığında, risk yönetimi bütün kurum ve kuruluşlarda süregelen bir süreçtir. Risk yönetimi, kontrol fonksiyonudur, icranın parçasıdır, stratejik karar almanın ilk adımıdır,
kültür değişimidir, aynı zamanda bir fırsat
yönetimidir.
Nihai hedef, kuruluşların risklerini en
etkin şekilde yönetebilmesine yardımcı
olacak ve böylelikle “sürdürülebilirlik” hedefine ulaşılmasını garanti altına alacak bir
risk yönetimi geliştirmek ve uygulamaktır.
Teknosa olarak kurumsal mükemmelliğe gidilecek yolda nerede olduğumuzu
değerlendirmek, iyi olduğumuz konularda
sürdürülebilir başarılar elde etmek, iyileştirmeye açık olduğunu gördüğümüz konularda da bunları kendimiz için bir fırsata
dönüştürmek adına bu süreçte büyük
kazanımlar elde ettik ve etmeye devam
ediyoruz.
Faaliyetlerimiz sırasında pek çok yönetim araç ve tekniğini kullanıyoruz ve
mükemmellik modelinin bütünsel bir bakış
açısı sağlayarak bütün bunları uyum içinde kullanmak konusunda bize yardımcı
olduğunu görüyoruz.
“Herkes için teknoloji” dedik, sürdürülebilir bir kurumsal mükemmellik doğrultusunda bir kültür oluşturmaya niyetlendik,
gidilecek daha çok yolumuz, ulaşılacak
pek çok hedefimiz olduğunu biliyoruz. ■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 33
İYİ UYGULAMALAR
KalDer KOBİ’leri
dünyayla rekabete
hazırlayacak
Ekonomik krizler nedeniyle rekabet gücü azalan KOBİ’lere bir destek de KalDer’den
geldi. Yıl sonuna kadar Kayseri, Antalya, Konya, Denizli ve Gaziantep’te temsilcilik
açacak olan KalDer, KOBİ’leri dünya ile rekabete hazırlayacak.
S
on yıllarda Türkiye’de ve dünyada
yaşanan ekonomik krizler KOBİ’lerin rekabet gücünü azaltırken,
küçük ve orta ölçekteki işletmelere bir
destek de Türkiye Kalite Derneği’nden
(KalDer) geldi. İlki Kayseri’de olmak
üzere yıl sonuna kadar Antalya, Konya, Denizli ve Gaziantep’te temsilcilik
açacak olan KalDer, verilecek eğitim
ve ekipman desteği ile KOBİ’leri ulusal
ve uluslar arası pazarlarda kalite odaklı
rekabete hazırlayacak. KalDer Yönetim
Kurulu Başkanı Hamdi Doğan, krizler ile
birlikte rekabetin yerel düzeye indiğine
dikkat çekerek, “Anadolu’daki KOBİ’lerimiz önce ulusal sonra küresel düzeyde
rekabete geçmek zorunda. Artık kalite
ve modern yönetim rekabetin vazgeçilmez birer olgusu haline geldi” dedi.
Küresel rekabet KOBİ’ler
arasında da yaşanıyor
KalDer’in Kayseri Ticaret ve Sanayi
Odası’nın ev sahipliğinde gerçekleştirdiği “Mükemmellik Platformu – Yerel
Kalkınma ve Mükemmellik Yolculuğu”
toplantısında KOBİ’lerin sorunları ve
çözüm önerileri tartışıldı. Toplantıda konuşan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı
Hamdi Doğan, 2008 yılında yaşanan
küresel kriz sonrasında rekabetin sade-
34 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
ce otomobil ve beyaz eşya gibi büyük
sektörlerde değil KOBİ’ler arasında da
yaşanmaya başladığına dikkat çekti. Bu
süreçte KOBİ’lerin rekabet güçlerini yitirmeye başladıklarını vurgulayan
Hamdi Doğan, “KOBİ’ler
bugün dünyayla entegre olup küresel pazarlara ulaşıp mal
satabiliyor. Ancak
kalite ve modern
yönetim konusunda sıkıntı yaşıyorlar. KalDer
KOBİ’leri Kalite
Yönetimi’ne uygun bir model ile
modern bir yönetim
yapısına kavuşturarak, onların küresel rekabete hazır hale gelmeleri
için eğitim ve ekipman desteği
vererek yardımcı olacak” diye konuştu.
5 ilde temsilcilik açacak
İlleri sanayi ve üniversite yapılanmasına göre belirlediklerini söyleyen Hamdi Doğan, Kayseri’den sonra Antalya,
Konya, Denizli, Gaziantep’te yıl sonuna
kadar toplam 5 KalDer Temsilciliği açmayı planladıklarını belirtti. “Artık bütün
dünya bizim pazarımız ve rakibimiz.
Bunu fırsata çevirmek bizim elimizde”
diyen Hamdi Doğan, “Kurumsallaşmayı
ve sürdürülebilir başarıyı sağlayan mükemmellik modeli bütün dünyada
uygulanan bir sistem. KalDer
bu yönetim modelinin Türkiye’deki tek uygulayıcısı. Anadolu’ya ve
KOBİ’lere bu yöndeki
açılımlarımız devam
edecek” dedi.
‘Uluslararası
Rekabet’te
Türkiye 61’inci
sırada
Hamdi
Doğan,
Türkiye’nin 2023 yılında
500 milyar dolarlık bir ihracat hedefi olduğunu, ancak
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim
Endeksi’nde 126’ncı sırada, Uluslararası Rekabet Endeksi’nde ise 61’inci
sırada bulunduklarını ifade etti. Hamdi
Doğan, ‘’Bu tabloyu düzeltmemiz için
önce işletmelerimizi düzeltmemiz lazım.
Böylesi büyük hedeflere ulaşabilmek
için ekonomik ve sosyal göstergelerin
elekten geçirilmesi ve sorunlu olanlara öncelik verilmesi gerekiyor ‘’ dedi.
KALDER’DEN
Türkiye’nin yenileşim sıralamasında ise
69’uncu sırada yer aldığına dikkat çeken Hamdi Doğan, ‘’Verimlilik ve yenileşim arası bir geçiş sürecinde yaşıyoruz.
Türk ekonomisi ve işletmeler, katma
değeri yüksek ürün ve hizmetleri geliştirmek durumdalar’’ dedi.
Toplantı
sonrasında
düzenlenen
ve oturum başkanlığını Prof.Dr.Kenan
Mortan’ın yaptığı Kalkınma ve Rekabet
konulu panelde ise, İstikbal Mobilya A.Ş
Genel Müdürü Mesut Yiğit, LRQA Türkiye, Operasyon Müdürü Neli Adoni, Viko
Elektrik Teknik Direktörü Orhan Ünal ve
Hugo Boss Tekstil Genel Müdür Yardımcısı Kazım Saver’de deneyimlerini paylaştılar. ■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 35
KOBİ ZİRVESİ
KOBİ’lerin sorunları
masaya yatırıldı
Ülkemizin en önemli
organizasyonlarından
biri olan 7. KOBİ
zirvesi üretim,
ticaret ve hizmet
alanlarında KOBİ’lerin
yaşadığı sorunları
masaya yatırdı.
Yalçın Sönmez
TOSYÖV Başkanı
[email protected]
16
-17 Mart 2011 tarihlerinde
İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu’nda, “KOBİ’ler
için Rekabetçi Stratejiler ve Uluslararası İşbirliği İmkanları“ ana teması
altında, Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları
ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB),
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ve İstanbul Ticaret
Odası (İTO), işbirliği içinde ve geniş bir temsili kurumsal katılımla
gerçekleştirilen 7. KOBİ Zirvesi
gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen
toplantıda KOBi’lerin üretimin, ticaretin ve
hizmetin tüm alanlarında yaşadığı sorunlara çözüm için yol haritası çizildi. Zirvede,
Dünya Ekonomisi, Avrupa Birliğine uyum,
Ar-Ge, Dış Ticaret ve Teşvik gibi konuların
üzerinde durularak şu kararlar alındı:
DÜNYA EKONOMİSİNDE
DEĞİŞİM VE KOBİLER
• Küresel krizden sonra dünya ekonomisinin, klasik algıları değiştiren ve geleneksel stratejileri geçersiz kılan bir kökten
değişim sürecine girdiği noktasında herkes hem fikirdir. Buna bağlı olarak bütün
ülkelerde ve Türkiye’de KOBİ algısı da değişmektedir. Bu tespitten hareketle
7. KOBİ Zirvesi, KOBİ’lerimizi değiştirecek, güçlendirecek küresel değişimin bir
parçası haline getirmek suretiyle dayanıklı
kılacak yaklaşımlara yoğunlaşmıştır. Ayrıca, Türkiye’de değişimin ancak kendini
değiştiren KOBİ’ler temelinde süreklilik
kazanabileceğini, bu nedenle ülke genelinde “Lider ülke Türkiye” olarak tanımla36 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
nan 2023 yılı hedeflerine, KOBİ’lere dönük
stratejik bir eylem planı gerekliliği hususunda uzlaşmaya varıldı.
• 7. KOBİ Zirvesi’nde, açıklanmış bulunan Sanayi Strateji Belgesi, KOBİ’lerin
kurumsallaşmasında önemli rol oynayacak
Yeni Türk Ticaret Kanunu, Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması, izlenen mali
politikalar ve elde edilen makro ekonomik
sonuçlar “uygun iklim” olarak değerlendirilmiştir. Ancak, dünyanın 17. büyük ekonomisi olmasına ve makro düzeyde elde
edilen iyi sonuçlara rağmen Türkiye’nin
hala Uluslararası Rekabet Endeksinde 61.
İnovasyonda 67. sırada olmasından hareketle, KOBİ’lerin değişime ayak uydurmada önemli güçlüklerle karşılaşıyor
• Dünyadaki değişimin eksenine Ar-Ge
ve İnovasyon; Bilgi ve İletişim Teknolojileri; kaliteli, hızlı ve düşük maliyetle üretim;
girişimcilik gibi temel unsurlar yerleşmiştir.
Dünya üretim ve ticaretinde özellikle rekabetçilik ekseninde oluşan yeni denge ve
ağırlıklar; KOBİ’lerimizi güçlü ve dayanıklı
kılacak kapsamlı ve kalıcı politikaların ge-
rekli olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
ARGE, İNOVASYON, TELİF
HAKLARI VE KOBİLER
• Türkiye’de KOBİ’lerin değişme
ve küresel rekabette etkin olma istek
ve iradeleri canlanmıştır. KOBİ’ler
artan oranda yenilikçi ve yaratıcı faaliyetlere yönelmişlerdir. Toplam patent başvuruları 2010’da yüzde 16
artarken yerli patent başvurularının
yüzde 26 artmasında, Türkiye’nin
buluş yapısının Faydalı Model’den
Patent’e kayarak değişmesinde ifadesini bulan bu gelişme, Ar-Ge ve
İnovasyon’a dönük yeni ve güçlü
bir eylem planı ihtiyacına işarettir.
Ancak aynı zamanda, KOBİ’lerde
patent ön araştırması yapılmamakta, zaman ve kaynak israf edilmektedir. Keza, yönetime yansıtılmadığı
ve kayıt sistemine intikal ettirilmediği
için patent değeri olan yenilikçi pek
çok buluş KOBİ’lerde kaybolup gitmektedir. Çarpıcı, marifetli ve sıradışı, rasyonel fiyatlarda marka ürün
geliştirmenin şartı olan tasarım kültürü
KOBİ’lerde eksiktir. Bütün bu nedenlerle
rekabetçi olabilmenin de olmazsa olmazı
olan yaratıcı ve yenilikçi faaliyete dönük
tüm yasal ve idari düzenlemeler ile teşvik
ve desteklerin KOBİ’lere öncelik veren yeni
bir yaklaşımla ele alınması istenmektedir.
DIŞ TİCARET - YENİ PAZARLAR
VE KOBİLER
• Küresel Rekabet aynı zamanda
KOBİ’ler arası rekabet biçiminde gerçekleştiği için, KOBİ’lerimizin kalıcı bir güç
olmasının yolunun küresel rekabeti hem
iç, hem de dış pazarlarda kazanmalarından geçtiği açıktır. Krizden sonraki dünya
ekonomisinde yeni eğilimler yeni pazarları
yükseltmiş, bu bağlamda KOBİ’lerimizin alternatif dış pazarlara yönlendirilmesi
büyük önem kazanmıştır. 7. KOBİ Zirvesi, Türk KOBİ’leri için Avrasya, Afrika ve
Asya pazarlarını stratejik pazarlar olarak
tanımlamış, bu noktada Pazar Araştırmasının önemini vurgulamıştır. Etkin bir orga-
KALDER’DEN
AB VİZYONUMUZ
VE KOBİLER
nizasyon yapısı içinde gerçekleştirilmesi
gereken yaşamsal bir faaliyet, mevcut
durumda bazen çantasını alanın yurtdışına gitmesi, başarının bireysel beceriye indirgenmesi ve şansa bırakılması şeklinde
gerçekleşmektedir. Bu nedenle KOBİ’lerin
yeni pazarlara açılmalarına, küçük olmanın avantajlarını kullanırken aynı zamanda
birleşerek ölçek güç yaratmalarına yönelik
yeni politikaların geliştirilmesi önem arz etmektedir.
KOBİ’LERDE GİRİŞİMCİLİĞİN
GELİŞTİRİLMESİ
• Türkiye’nin değişim, gelişim ve çok
yönlü kalkınmada temel dayanağı, dış
basınç ve saptırmalardan korunduğunda
muhteşem atılımlar yapabileceği defalarca
kanıtlanmış olan, beşeri sermayesinin girişimci özelliğidir. Türkiye’nin bu girişimci
potansiyelinin kaynağı, eğitimli genç nüfusu ile birlikte, çalışanları ve sahipleriyle
sayıları milyonu aşan KOBİ’leridir. Bu yüksek girişimci potansiyelini en üst düzeylere
çıkarmak suretiyle Türkiye’nin ufkunu açmak için her tür düzenleme ve politikanın
acilen geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu nedenle, girişimciliğimizin iktisadi, siyasi, ve
mali ikliminin oluşturulması başta olmak
üzere, girişimci yetiştirmek, başlangıç sermayesi dahil girişimci desteklerini bir akıl
zinciri içinde zenginleştirmek ve derinleştirmek, kamunun ve özel kesimin boynunun borcu haline gelmiş bulunmaktadır.
KOSGEB’in bu konuda geliştirdiği yeni
yaklaşım ve uyguladığı girişimci destek
programları ile YÖK’ün girişimci eğitimini
tüm üniversitelerimizde yaygınlaştıracak
olması ve TOBB’un Genç ve Kadın Girişimciler Kurulları vasıtasıyla gerçekleştirmiş olduğu çalışmalar 7. KOBİ Zirvesi ta-
rafından takdire değer bulunmuş, aynı ruh
ve heyecanı iş aleminin bütün kurumlarının
da duyumsaması ve uygulamaya aktarması önerilmiştir.
TEŞVİK SİSTEMİ VE YENİ
TEŞVİK UNSURLARI
• 7. KOBİ Zirvesi’nin dikkat çektiği ihtiyaçlardan biri de, uygulamadaki teşvik
sisteminin aksayan yönlerinin giderilmesi
olmuştur. Sistem, özellikle ve yatırımlar
yönünden belli bir KOBİ perspektifi içermemektedir. Mevcut teşvik sisteminde yer
alan asgari yatırım tutarları ve kapasiteleri
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin boyutlarını aşmaktadır. Sistemde bölgesel teşviklerin sektörel yapısı ile sektörlerin bölgedeki durumu tam manası ile örtüşmediği
gibi, iller ile bölgeler arasında da uyumsuzluklar bulunmaktadır. Bu nedenlerle 7.
KOBİ Zirvesi, sistemin yeni düzenlemelerle
güçlendirilmesi ihtiyacına, bütün destek ve
teşvik kriterlerinin KOBİ ölçeğine göre yenilenmesine, Ar-Ge, İnovasyon önceliğinin
sisteme konmasına dikkat çekmiştir.
KOBİLER VE FİNANSMANA ERİŞİM
• KOBİ’lerdeki değişimin çapını ve hızını, uygun finansa erişim belirliyor; aksi,
değişimi güçleştiriyor. Bu çerçevede,
• KOBİ’lerimizin hem klasik, hem de alternatif finans kaynaklarına uzak olması,
• Kısa ve orta vade yapılı banka kredilerine
mahkum kalması,
• Teminat sorunlarının çözülememiş olması,
• Her ne kadar başlamış ve görece gelişmiş olsa bile kurumsallaşmış bir KOBİ
bankacılığımızın bulunmaması,
• Uzun vadeli ve düşük faizli kredi olanaklarının sistemdeki marjinalliği, çözümü ge-
• KOBİ’lere yaklaşımda Türkiye’nin
temel doğrultusunun her
durumda, AB Küçük İşletmeler
Yasası’na (SBA Small Business
Act) paralellik arzetmesi
beklenmektedir.
Bu bağlamda 7. KOBİ Zirvesi,
Türkiye’nin;
• Girişimciliği ve KOBİ ölçeğini
zenginleştiren ortamı yaratmak,
• Dürüst girişimcilere sıkıntıya
düştükleri zaman özel destekler
vermek,
• Düzenlemede ve uygulamada
“önce küçük olanı düşünmek”,
• Kamu idaresinde KOBİ
departmanlarını birleştirerek,
güçlendirmek,
• Kamu politika araçlarını KOBİ
ihtiyaçlarına adapte etmek,
• KOBİ’lerin kamu alımlarındaki
ağırlığını arttırmak,
• KOBİ’lerin finansmana
erişimlerini kolaylaştırmak,
• Ticari ödeme işlemlerinde
KOBİ’leri öne almak,
• KOBİ’leri küresel pazara
yakınlaştırmak,
• KOBİ’lerde yaratıcılık ve
yenilikçiliği yükseltmek,
ilke ve prensiplerinden hareketle
stratejik yürüyüşünü daha da
güçlendirmesini beklemektedir.
rekli finansal sorunlar olarak varlığını sürdürmektedir.
• Ayrıca mevcut Bankacılık anlayışı ile
KOBİ’ler arasında belli bir iletişim sorunu
yaşanmaktadır. Bankaların KOBİ’lere yaklaşımında kriterler standartlaşmamıştır.
• 7. KOBİ Zirvesi bu somut durumdan
hareketle, KOBİ’lerin kaliteli finansmana
erişim ihtiyacının altını çizmiş, kredi pastasındaki KOBİ dilimini yüzde 30’ların üstüne
çıkarmayı tüm finans kurumlarına düşen
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 37
KOBİ ZİRVE
PLANLI VE
PLANSIZ KOBİ
EĞİTİMİ
önemli bir görev olarak saptamıştır. Bu
bağlamda KOBİ’leri bir an önce kurumsallaşmaya, kayıtlılığa ve şeffaflığa çağırmış;
• Kredi Garanti Fonu’nun teminat kapasite
ve vasfının yükseltilerek işlevli kılınması ve
KOBİ’lerin hizmetine sunulmasını,
• Halkbank, Vakıfbank, Türkiye Kalkınma
Bankası ve Ziraat Bankası’nın, sektörel
ihtisaslaşma temelinde ve KOBİ bankacılığını içerecek biçimde yeniden yapılandırılmasını,
• KOBİ’lerimizin iç ve dış kaynaklı çeşitli fonlara ulaşımının ihtisaslaşmış temas
noktaları ile kolaylaştırılmasını,
Yeni kredi sigorta sistemlerinin yaratılmasını ve;
•Bölgesel Kalkınma Ajans’larına merkezi
bütçeden daha fazla kaynak aktarılmasını
alınacak acil tedbirler olarak sıralamıştır.
BÖLGESEL KALKINMA VE KOBİ’LER
*KOBİ’lere dayalı yeni bir stratejik kalkınma hamlesinin araçlarından birini, Bölgesel Kalkınma Ajansları oluşturmaktadır.
Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın mümkün
olduğunca özerkleştirilmesi ve yerel dinamiklere bağlanması, bölgesel gelişme ve
kalkınma planlarının KOBİ temelli bir stratejiye oturtulması hedeflenmelidir.
KOSGEB-KOBİLER VE TEK HİZMET
ÇATISI
*Kriz döneminde ve krizden sonraki son
bir yılda KOSGEB,
hem kredi faiz desteği, hem de proje
bazlı destekleriyle KOBİ’lere kısmen nefes
aldırdığı gibi, gelinen son aşamada girişimci yetiştirme ve girişimciye sağladığı Başlangıç Sermayesi destekleri ile dikkat çekmiştir. Hedef kitlesine ulaşmak için aldığı
prensip kararları çerçevesinde KOSGEB’e
sahip çıkılmasını 7. KOBİ Zirvesi bir kere
daha telaffuz etmeyi uygun görmüş, perspektif olarak da KOSGEB’in “Tek Hizmet
Noktası” olarak yeniden yapılandırılmasını,
38 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
katılımcı bir temelde KOBİ’lerle ilgili çalışmalar yapan, politika üreten, karar alan,
destek sağlayan ve izleyen tek bir çatı olmasını, önermiştir.
Bunun yanında Türkiye’nin KOBİ’lerle
ilgili bilgi ve uygulama tecrübesinin en ileri
kurumsal ifadesi olan KOSGEB’in hedef
kitlesi imalat sanayinden tüm sektörlere
genişleyerek milyonu aşmış bulunduğu
hususu dikkate alınarak kuruma personel, donanım ve teçhizat açısından gerekli
takviyelerin yapılması ve kaynaklarının artırılması, hareket serbestisini sağlayacak
mevzuat değişikliklerinin yapılması gerekli
görülmektedir
AYRICA;
• KOBİ’lerin profesyonel yönetim sistemleri çerçevesinde kurumsallaşmasına
dönük programların geliştirilmesi, yaygınlaştırılması,
• KOBİ’lerimizin en az yararlandıkları
ama derin ihtiyaç duydukları Danışmanlık
Hizmetlerinin belli bir akreditasyon sistemine kavuşturulması,
• KOBİ’ler lehine kabul edilebilir kapsamda yeni bir vergi düzenlemesi, KOBİ’lerin yenileştirici makine-teçhizat ve
donanım yatırımlarına KDV istisnası getirilmesi
• Üretim zincirinin daha geniş bir bölümünü ülke içerisinde tutacak ve KOBİ’leri
öne çıkaracak tedbirlerin alınması,
• Offset anlaşmalarla yabancı yatırımlarda yerli alım oranlarının KOBİ’ler adına
yükseltilmesi,
• KOBİ alacaklarına öncelik tanıyan yasal düzenlemelerin titizlikle uygulanması,
takibi ve bir ticaret kültürü haline getirilmesi,
• Kamu alımlarında KOBİ’lerin ağırlının,
şeffaf bir sistemle desteklenerek artırılması,
• İhracata dönük yerel kaynakları harekete geçiren KOBİ’lerin ödüllendirilmesi,
• KOBİ’lerin rekabetçi bir güç
kazanmaları, eğitimin üretici bir
güç olarak organizasyonunu ve
kullanılmasını, KOBİ kurumu içinde
yer alan çalışanlarla yönetenlerin
ortak bir sistem dahilinde
eğitilmesini ve ara eleman
ihtiyacı açısından da Mesleki
Eğitim’in güçlendirilmesini
zorunlu kılmaktadır. Orta ve
uzun dönemli bir eğitim stratejisi
kapsamında özel sektör, devlet
ve üniversitenin bir araya geldiği,
mesleki eğitimin istihdam
garantileriyle desteklendiği, somut
ihtiyaçlar temelinde planlanmış
bir mesleki eğitim seferberliğinin
başlatılmasını, bu seferberliğin
OSB’ler, KSS’ler ve münferit sanayi
bölgelerinden oluşan birleştirilmiş
Bölge Meslek Okulları temelinde
yürütülmesini öneren 7. KOBİ
Zirvesi, işsizliğin Ülkemizde
büyük ölçüde “mesleksizlik”
olduğu gerçeğine de işaret
etmiştir. Ayrıca, bu çerçevede
yürütülen UMEM Beceri’10
“Meslek Edindirme Seferberliği”
Projesi’nin önemine vurgu yaparak
tüm taraflarca desteklenmesi
gerektiğini ifade etmiştir.
• İhracatçıya verilen desteklerin aynı zamanda üretici olan KOBİ’lere kaydırılması,
• Rekabet Hukukunun KOBİ’lerin mağduriyetine yol açan eksikliklerinin giderilmesi, hakim durumdaki işletmelerin bu
durumlarını kötüye kullanmalarının engellenmesi,
• Birleşme ve devralmaların sıkı denetimi,
• Kalkınma planlarının, KOBİ’leri daha
çok dikkate alan revizyonlarla tazelenmesi,
• AVM raflarında yerli KOBİ ürünlerinin
artan oranda yer alabilmesini sağlayacak
düzenlemelerin yapılması.
Bu konuların hazırlanacak bir KOBİ eylem planında dikkate alınması gerekliliği
üzerinde uzlaşılmıştır. ■
KALDER’DEN
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 39
GÖRÜŞ
Toplam Kalite Yönetim
Felsefesi ve EFQM Modeli
Neslihan Yeşilyurt
ECA/EMAR
Satış Sonrası Müşteri Hizmetleri ve Tic AŞ.
Genel Müdür
Hem Ulusal, hem Avrupa kalite ödülü
sürecini yaşamış bir kuruluşun temsilcisi olarak EFQM modeli ve her iki ödül
ve süreci hakkında bilgilendirme yapabilir misiniz?
Sürece yeni adım atmış veya atacak
kurum ve kuruluşlara bu konudaki bilgilendirmeyi memnuniyetle yapmak isterim.
Avrupa’nın Kurumsal Mükemmellik konusunda en saygın ödülü olan;
Avrupa Kalite Ödülleri; 1988 yılında
“Avrupa’da sürdürülebilir mükemmelliğin
itici gücü olma” Misyonu ve “Avrupalı kuruluşların mükemmelliğe eriştikleri bir dünya”
Vizyonu ile kurulmuş olan EFQM; European
Foundation For Quality Management (Avrupa Kalite Yönetim Vakfı) tarafından veriliyor.
Bilindiği üzere EFQM’ın 38 Avrupa ülkesinde 800’den fazla üyesi bulunmaktadır.
EFQM Kalite Ödülü her yıl EFQM “Mükemmellik Modeli” esas alınarak, örnek teşkil
eden kuruluşlara verilmektedir.
Türkiye’de faaliyet gösteren kurum ve
kuruluşlar 1996 yılından beri “Avrupa Kalite
Ödülü”ne yoğun başvuruda bulunmaktadır.
Bu kurum ve kuruluşlardan günümüze kadar, 7’si Büyük ödül ve 11’i Başarı Ödülü
olmak üzere toplam 18 kurum ve kuruluşumuz “Avrupa Kalite Ödülü’ne layık görülmüşlerdir.
Ulusal Kalite Ödülü; Kurum ve kuruluşların yönetsel yeterlilikleri ile ürün ve
hizmetlerini sunmada ulaştıkları kalite ve
mükemmellik düzeyini ölçen, kalite kültürünün bir yaşam biçimi olarak yaygınlaşmasına önemli katkı sağlayan, mükemmelliğe
özendiren ve ödüllendiren süreçlerin bütünü
olarak ifade edebiliriz.
Ülkemizde Ulusal Kalite Ödülü 1993 yılından beri 18 yıldır verilmekte olup, kalite
kültürünün artmasında ve toplam kalite yönetim felsefesinin yaygınlaştırılmasında Ulu42 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
sal Kalite Ödülleri önemli rol oynamıştır.
Kalite Ödülleri’nin önemini, kriterlerine ve
işleyişine baktığımızda daha iyi anlayabiliriz.
Kalite ödülleri kuruluşları sadece ciro, verimlilik, maliyet göstergeleri gibi tek boyutlu
parametrelere göre değil, bütün süreçleri
hedefleri ve küresel rekabet ortamındaki
konumuna göre ele alarak değerlendirdiği
ve kuruluşların yönetim sistemini bütünsel
ölçümlediği için, Mükemmelliği işaret eder
hale gelmiştir.
Kuruluşlarda Mükemmelliği özendiren
bu model, ödül için başvuran kuruluşların
bu kapsamdaki performansının değerlendirilmesinde kullanılmaktadır.
Ulusal Kalite Ödülü’nün en önemli amaçlarını şu şekilde vurgulayabilirim;
• Ülkemizde kalite bilincinin yükseltilmesi
ve yaygınlaştırılması,
• Kuruluşlarımızın kaliteye dönük çabalarının özendirilmesi,
• Başarılı kalite uygulamalarının tüm ülke
yararına sunulması,
• Kalite düzeyimizin uluslar arası ortamda saygınlık kazanması,
• Toplam Kalite Yönetimi sistemlerini
kurmuş olan kuruluşları gündeme çıkara-
rak, Toplam Kalite Yönetimi’ne olan talebin
arttırılması,
Ulusal ve Avrupa kalite ödülü sürecinde neler yaşadınız? Ödül sonrasında
kuruluşunuzda nasıl gelişmeler oldu?
Çalıştığım kuruluş Elginkan Topluluğu’na
bağlı 1974 yılında kurulmuş bir kuruluş,
Türkiye’de satış sonrası hizmet alanında
ayrı bir kuruluş hüvetiyle faaliyet gösteren 2
kuruluştan birisiyiz. Ulusal Kalite Ödülü’ne
başvuruda bulunma kararı 1996 yılı stratejik
planlama döneminde çalışanlarımızla birlikte
verildi. Başvurumuzu bir proje ekibi gibi ele
aldık. Şirketimizde bu amaç doğrultusunda
bir ekip oluşturduk. Ekibin içinde ben de aktif olarak yer aldım. Tecrübeli, ödül sürecinde
deneyimli olan ve KalDer bünyesinde ödül
değerlendiriciliği yapan çalışanları bir araya
getirdik. Uzun vadeli çalışma planlarımızı
birlikte belirledik. Hazırlık sürecinde KalDer
bünyesindeki temel eğitimler çalışanlarımıza
aldırıldı, aynı zamanda “Kuruluş içi Eğitimci”
lisansını EFQM’den alarak modelin felsefesinin kuruluşumuzda yerleşmesinin temelini sağlamlaştırdık. Şirketimizde kurulduğu
günden bu yana en iyiye ulaşmayı hedefleyen bir “Kurum Kültürü” ödül süreçlerinde
bizler için çok önemli kaldıraç görevini yaptı.
Tüm düzeydeki çalışanların kararlılığı ve
bağlılığı sayesinde bu felsefeyi faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda ve tüm paydaşlarımızda hayata geçirdik. Aslında bu kültürün
yerleşmesi kararının başlangıcında “Biz ödül
alacağız” amacıyla başlangıç yapmamıştık
Modelin kuruluşumuzda başarıyla uygulanması temel amacımızdı. Hizmette kaliteyi bir
standart haline getirdikçe özgüvenimizde
belirgin artış sonucunda ödül sürecine giriş
kararını verdik.
Aydınlanmanın büyük filozofu Emmanuel Kant “Gücün bilgide” olduğunu söylemişti. Bir şeyi çok iyi yapabilmek, o şeyi
EKİP RUHU VE EĞİTİM
• Ödüle başvurmak isteyen
kuruluşlar için nasıl bir yol
haritası çizersiniz?
Günümüzde Kuruluşlar için
Toplam Kalite Yönetimi Felsefesi,
EFQM Mükemmellik Modeline
geçiş ve Toplam Kalite Ödülü’ne
başvuru amacının kanımca en
önemli yöntemlerinden birisi
“Ulusal Kalite Hareketi” olarak
ifade edebilirim. Bilindiği üzere
Ulusal Kalite Hareketi, KalDer
tarafından Türkiye’de Toplam
Kalite Yönetiminin yaygın ve etkin
kullanımını sağlamak ve kalite
seviyelerini arttırmak amacıyla
başlattığı bir yol haritası ve
hareket. Bu harekete katılan tüm
kuruluşlarda liderliği üst yönetim
üstleniyor ve onların yönlendirmesi,
mesajları sürecin sağlıklı işlemesini
destekliyor. Ulusal kalite hareketi
ile ödül sürecine geçiş yapan
kuruluşların elde ettiği sonuçlara
bakıldığında başarılı performansı
ve uygulamaların ülke düzeyinde
yansımaları gözlemlenmektedir.
• Kuruluşlara diğer bir önerimde bu
Kuvvetli yönlerimiz olarak ifade edebileceğim birkaç temel yaklaşımımızı şöyle ifade edebilirim;
• Çekirdek ekibin doğru seçilmesi sonucu sıçramalı gelişmelerin hızı, çalışanların
yaş ortalamalarının 25-40 yaş aralığında olması,
• Motivasyonun belirgin başarısı (Tüm
ekip belirli bir süre sonra tek bir ruhla adım
atmaya başladı),
• EFQM İş Mükemmelliği Modeli’nin
Topluluğumuzun başarılı kurum kültürüyle
bütünleşmesi,
• Kurum içi eğitim faaliyetlerindeki faal
yaklaşım,
• Sektörde en önemli farkımız bağımsız
ve öncü uygulamalarımız.
Şirketimizde bulunan kuvvetli yönlerimiz
sonucunda bazı iş sonuçlarını da sizlerle
paylaşmak isterim.
Başarılı uygulamalar sonucunda son
beş yılda %30’larla ifade edilen verimlilik artışları, ciddi oranlarda maliyet düşüşleri, pazar payımızda sıçramalı iyileşme (günümüzde Topluluk dışı hizmet satışlarında %25’e
varan pazar payı), müşteri memnuniyeti en-
süreçte Özgünlüklerini modelle
bütünleştirmek. Kurum felsefelerinin
kuruluşta olumlu yönlerini
çalışanlarına yaygınlaştırmaları,
Ekip ruhunun sistematik ve temel
eğitimlerle güçlendirmeleri ve
eğitimleri aksatmamalıdırlar.
• Bizim kuruluşta ilk yapılan
Özdeğerlendirme sonrasında
yazının başında da ifade
etmiştim doğru çekirdek bir ekip
oluşturarak (içinde yer aldım)
yönümüzün temelini doğru atmıştık.
(Değerlendiricilik, Kuruluş içi
eğitimci lisansı, Benchmarking
uygulamaları, danışmanlık
hizmetlerinden eğitimci olarak
yararlanmak vb.)
• Aslında Ödüle de hiçbir zaman
amaç olarak bakmadık. EFQM
Modelinin Şirketimize sağladığı
gelişmeleri, çalışanlarımızın bizzat
yaşayarak gördükçe özgüvenlerinde
müthiş iyileşmeler sağlandı. Bugün
Şirketimiz Elginkan Topluluğu’nda
çalışan memnuniyeti ve kıdem
konusunda en yüksek performansa
sahip kuruluşlardan bir tanesi.
deksinde %93’ler seviyesindeki olumlu
performans, Çalışan Memnuniyeti ve
Müşteri Memnuniyeti kategorisinde
Avrupa’da belirli bir yıl (2004) rol model
seçilmesi, Süreç Yönetimi Yaklaşımı kategorisinde KalDer tarafından ülkemizde
rol model seçilmesi, markamızın güçlendirilmesi konusunda başarılı ölçüm
sonuçları, personel rasyosunda son 5
yılda %70’lere varan iyileşme örneklerden bazılarıdır.
Son olarak; Kuruluşların mükemmellik yolculuğunda performans iyileştirme
stratejisi olarak EFQM (Avrupa Kalite
Yönetim Vakfı) Mükemmellik Modeli’ni
esas alan Özdeğerlendirme yöntemleri
ile güçlü ve iyileştirmeye açık alanlarını düzenli aralıklarla belirleyip, bulgular
doğrultusunda sürekli iyileştirme planlamaları ve hayata geçirmeleri bunun
felsefe olarak devamlılığını sağlamalarını
gönülden diliyorum.
Bana bu bilgileri paylaşmak fırsatını
verdiği için KalDer’e ve ekibine ayrıca
teşekkür ediyorum. ■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 43
GÖRÜŞ
önceden insanın kafasında yaratmasına
bağlı olduğuna, bu yaratma süreci ne denli
başarılı olursa, yapılan işin kalitesinin de o
derece artacağına inanıyorum. Çok iyi bir iş
yapmanın en iyi yolunun, çok iyi iş yapan insan/kuruluşların yaşam ve faaliyetlerini okumak, bilmek ve öğrenmekten geçtiğini ödül
sürecinde bizzat yaşayarak öğrendik. Ödüle
başvurana kadar öğrenme sürecinin (temel eğitimler, özdeğerlendirme, kıyaslama
çalışmaları, ödül kazanmış firma deneyimi
ve paylaşımları) uzun süre tutulmasını proje ekibimizce belirlemiştik. Başvuru süreci
her kuruluşun yaşaması gereken önemli ve
öğreticiliği oldukça yüksek bir süreç Şirketimizde Ödül’ün, yönetim ve çalışanların yüksek kalitede ve sürdürülebilir mükemmellik
konusundaki kararlılığının göstergesi olduğuna inanıyorum. Emeği geçen herkese
tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Ödül süreçlerinde yaşanan sıkıntılar size göre nelerdi? Bu sıkıntıları nasıl
aştınız?
Ödül sürecinde en önemli sıkıntı olarak
ifade edeceğim konu, iyi uygulamaların öğrenilmesinde ve kıyaslama çalışmalarında
aynı yapıda kuruluş bulunmasında yaşandı.
Faaliyetlerinizi sınıfında, en iyi veya sektörünüzde başarılı kuruluş deneyim paylaşımlarında EFQM’den destek istedik. Günümüzde bu süreçte yer alacak kuruluşlar için bileşim sektörünün gelişimi, ödül sürecindeki
başarılı kuruluşların sayısının artışı, KalDer’in
eğitim, dış değerlendirme ve Ulusal Kalite Hareketi faaliyetlerinin önemli öğrenme
kaynakları olduğu düşünüyorum. Paylaşım
ve öğrenme ortamları oldukça zenginleşti.
Aynı zamanda ülkemizde deneyimli danışmanların sayısındaki artışta kuruluşlarda
(eğitim amaçlı) deneyim kazanımı için yararlı
olmuştur.
Ödüllerle iş mükemmelliğinizi nasıl
geliştirdiniz? Geriye dönüp baktığınızda
kuvvetli ve zayıf neleri görüyorsunuz?
Aslında süreci bir bütün olarak gözlemlediğimde başlangıçta iyileştirilmesi gereken
yönlerimiz olarak KOBİ kategorisinde faaliyet
göstermemiz nedeniyle çalışan sayısında kısıtlılığımız bazı faaliyetlerimizde sıkıntı doğurdu. Hizmet sektöründe çalışılması nedeniyle
en önemli hammaddemiz insan, Eğitim ve
Kıyaslama faaliyetlerimizde yöntem bulmada (aynı sektörde modeli uygulayan kuruluş
yoktu, bizim sektörde bu kadar gelişmemişti.) yaşanan problemler, ekibimizde klasik yönetim sistemini uygulamakta direnen
belirli bir yaşın üstündeki birkaç yönetici ve
Türkiye coğrafyasında çok yaygın olmamız (
tüm illerde 240 servis ve 800’e yakın çalışan)
diğer sayacağımız hususlardır. Belirli bir süre
sonrasında ve sistematik yaklaşımlar sonucunda tüm bu handikapları aştık.
GÖRÜŞ
Dr. Bahadır Kaleağası
TÜSİAD
Uluslararası Koordinatörü
[email protected]
AB Hedefi İçin Ne Yapmalı?
G20 gezegeni
şekilleniyor. Batı
dünyası gücünü
giderek daha fazla
yeniden doğan Asya
ile paylaşıyor. Halk
ayaklanmaları dalgaları
otoriter rejimleri
sarsıyor. İklim ısınıyor.
Küresel internet
toplumu serpiliyor. Yeni
teknolojik atılımlar,
devrimler geliyor.
44 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
B
u arada Türkiye’nin AB işi çok
uzadı. Herkes hoşnutsuz bu durumdan. Türkiye ve AB’de üyelik dışında arayışlar çoğalmakta. Kimi
bu üyeliğe zaten karşı olduğu için, kimi
umutsuzluktan, kimi de değişen dünyada yeni fırsatlar arayışı içinde.
AB ile müzakere süreçlerinde bu
tür mesaj dalgalanmaları olabilir. Fakat
Türkiye’nin AB sürecinden mevcut uluslararası ortamda vazgeçmesi ulusal çıkarlarımızın aleyhine olur. Zaten bu yönde bir resmi tutum da söz konusu değil.
AB sürecinden kopan bir Türkiye kobiler
için çok olumsuz etkiler yaratır. Bu çerçevede siyasetçiler şu noktalarda tüm
girişimcilere ve de genelde kamuoyuna
karşı açık ve dürüst olmalılar:
1.AB Türkiye’nin en önemli ticaret,
yatırım, sermaye, turist ve teknoloji ortağıdır. Son yıllarda gelişen dünya ekonominse paralel olarak Türkiye’nin de dış
ilişkileri çeşitlendi. Bu son derece doğal
ve yararlı bir gelişme. Bizi AB gözünde
güçlendiriyor. Dış dünyanın gözünde ise,
AB ile üyelik sürecimiz Türkiye’nin çekim
gücünü arttırıyor.
2.Türk ekonomisinin tabi olduğu
mevzuat ve politikaların karar odağı artan bir oranda AB’dir. Bu oran AB üyesi ülkeler için yüzde 80 civarında. Türk
ekonomik yaşamı için de % 50’yi geçtiği
tahmin edilmekte. Bunun nedeni gümrük birliği, mevzuat uyum süreci ve uluslararası ekonomik gerçekler.
3.Bu bir ulusal egemenlik ve demokratik meşruiyet sorunudur. AB politikaları
genelde toplumun yaşam standartlarını
yukarı çeken ve kobileri dünya ölçeğinde
rekabet açısından güçlendiren uygulamalar. Bu politikaların karar odağı Brüksel’deki Bakanlar Konseyi ve Avrupa
Parlamentosu. Türkiye bu sistemde AB
üyesi olarak yer almalı. AB üyeliğinden
vazgeçilse, geri plana atılsa, ötelense
veya tam üyelik dışında geçici bir statü
fiilen kabul edilse dahi, bu sorun uzun bir
süre değişmeyecek. Çünkü Türkiye’nin
ekonomik profili ve demokratik niteliği
AB dayanışma sistemine işaret ediyor.
4. Çözüm hızla AB üyeliği için bir tarih belirlemek ve bu yönde çalışmaktır.
Zaman ve küresel gelişmeler Türkiye’nin
lehine hızla işleyebilir.
5. Bunu yaparken, değişen Dünya koşullarında AB’nin siyasal birliğinin
gevşemesi veya farklı entegrasyon çemberlerinin ortaya çıkması olasılığı dikkate
alınmalı. Bu tür bir gelişme karşısında
Türkiye için en güçlü konum, AB üyeliğine hazır ve uluslararası ekonomik açılımları çok başarılı bir ülke olmaktır.
Kaçan fırsatlar galerisinden
Türkiye 1995’de imzalanan gümrük
GÖRÜŞ
birliği anlaşması sonrasında temel demokratik reformları ve mevzuat uyumunu hızla gerçekleştirerek AB’nin bir önceki genişleme dalgalarına katılabilirdi.
Bu dönemde:
• Paris ve Berlin kaynaklı bir muhalefet zayıftı.
• Küresel ekonomik konjonktür uygundu.
• Jeo-stratejik
değerlendirmeler
olumluydu.
• Kıbrıs sorunu ise, böylesine bir
demokratik ve hukuksal uyum dinamiği
içinde, Annan Planı çerçevesinde Papadopulos iktidara gelmeden çözülürdü.
Gümrük birliği kararı döneminden itibaren akademi, özel sektör ve sivil toplumdan gelen her biri tarihe kaydolmuş
açık uyarılara rağmen, siyaset dünyası
hızla bir avuç demokratik reformu ve
mevzuat uyumu seferberliğini başlatamadı. Türkiye birçok sosyo-ekonomik
sorununa rağmen AB’ye bugün üye
olmuş olabilirdi. Çünkü eğilimleri hızla
büyüyen bir ekonomi yönünde. Ayrıca
11 Eylül sonrası dünyada jeo-stratejik
önemi arttı. Üstelik AB için reformlarını
başaran bir Türkiye’ye “ hayır” demenin
bedeli çok ağır olurdu.
Fakat Türkiye son onbeş yılda bu
süreci yeterince hızlı yönetemedi. İnişli
çıkışlı reform performansı sergiledi. Ulusal çıkar muhasebesi şaştı. Bu arada
Avrupa ve Dünya değişti. Türkiye de çok
değişti.
Önemli riskler var: çözüm ve eylem
Dünya ve Avrupa’daki gelişmeler
Türkiye açısından çok önemli bir “ulusal
egemenlik” ve “demokratik meşruiyet”
sorunu yaratıyor. Bunun da sonucunda
meclis, hükümet ve bürokrasiden oluşan siyasal alanda ciddi bir boşluk oluşuyor. Ülkenin seçmenleri ve vergi mükelleflerinin demokratik muhatabı olan
Ankara’nın siyasal karar alanı Brüksel’e,
Türkiye’nin içinde yer alamadığı AB kurumlarına kayıyor.
Kısır döngüleri aşmak için AB üyeliği
hedef tarihi Türkiye tarafından belirlenmeli ve tarihe saygınlık kazandırmak için
gerekli değişim ve düzenlemeler yapılmalı.
AB içinden kaynaklanan engelleri bir
süre dikkate almadan, Türkiye hızla demokratik reform, sosyo-ekonomik atılım
ve mevzuat uyumu yönünde ilerlemeli.
Uluslararası ortamda gelişmeler ve zaman Türkiye lehine işlemektedir. Yeter ki
Türkiye AB sürecinde zaman kaybetmesin.
Daha aktif dış politika ve dış ekonomik ilişkiler hem küresel rekabet gücü
hem de AB süreci açısından son derece
gerekli. Fakat ulusal egemenlik açısından, AB karar sistemi dışında kalmaktan
kaynaklanan sorunlar ancak AB üyeliği
ile çözülür. Bu arada değişen Dünya
koşullarında belki AB’nin siyasal birliğinin gevşeyebilir veya farklı entegrasyon
çemberleri tesis etmek zorunda kalabilir.
Bu senaryo karşısında Türkiye için en
güçlü konum, AB üyeliğine hazır ve uluslararası ekonomik açılımları çok başarılı
bir ülke olmak.Öneriler:
1. Yeni bir anayasa için geniş bir
toplumsal kurultay çalışmalara başlamalı. Hedef Avrupa için de örnek olacak,
yaratıcı, yalın bir 21. yüzyıl anayasası
olmalı.
2. AB sürecinin genel yönetimi siyaset üstü bir platforma taşınmalı. Son zamanlarda iktidar ve muhalefet arasında
AB konusunda uzlaşma zemini güçlendi. Ayrıca ülke meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidiyor. Bu dönemde AB
konusunda geçici siyasal kutuplaşmalardan asgari etkilenecek bir kurumsal
yapı tasarlanmalı. İktidar ve muhalefet
temsilcileri ve AB nezdinde önemli kurumlara üye olan sosyo-ekonomik örgüt temsilcilerinden oluşan bir kurul AB
sürecini izleyen, denetleyen ve topluma
karşı saydam kılan bir görev üstlenmeli.
Mümkünse en fazla 15 üyeden oluşacak
bu kurulun başkanlığı üç ayda bir dönüşümlü işlemeli.
3. Siyaset üstü bu kurula bağlı olarak, TBMM, akademi ve medyadan
daha geniş bir katılımla iç ve dış iletişim kurulları oluşturulmalı. En büyük on
medya kuruluşunun genel yayın yönetmeni bu kurulların üyesi olmalı. İletişim
çalışmaları da partizan siyaset çemberi
dışında ilerlemeli.
4. Eşzamanlı olarak, değişen Dünya
koşullarında AB’nin evrimi dikkate alınmalı. Orta vadede Türkiye için en güçlü
konum, AB üyeliğine hazır ve uluslararası ekonomik açılımları çok eksenli,
başarılı bir küresel ülke olmaktır. Zaman
Türkiye’nin lehine hızla işleyebilir. Bu
çerçevede AB ile ikili ilişkiler mantığının
ötesine geçilerek Avrupa’nın enerji politikaları, sosyal modeli, dijital ajanda, iklim
değişikliği ve güvenlik gibi ortak konularında fikir ve siyaset üreten bir ülke profili
geliştirilmeli.
5. AB hedefi mevzuat uyumunun
yanı sıra bir dizi alanda da somut hedeflerle desteklenmeli. Örneğin yenilenebilir
enerji oranı, kadınların iş yaşamına katılımı, köklü bir eğitim reformu, ar-ge, hızlı
internet kullanımı, kobilerin istihdam yaratma gücü, yatırım ortamı, …
Yukarıdaki özet öneriler bir önem sıralaması içinde değiller.
Öyle olsaydı, en sonuncusundan
başlamak doğru olurdu.■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 45
ÜYELERİMİZDEN
Evyap Kalite Sistemleri
Müdürü Şule Küçükoğlu:
KalDer’in Kalite
bilincini yayma
çabalarını takdir
ile izliyorum
Evyap’ı kısaca tanıtır mısınız?
Firmamızın 1927 yılında Erzurum’da
sabun üretimiyle başlayan öyküsü bugün
sabundan duş jeline, şampuandan tıraş
ürünlerine, cilt bakım kremlerinden kokulu
kozmetiğe, bebek bezinden diş macununa kadar birçok kategoriyle 100’ü aşkın
ülkede devam etmektedir.
Firmamız bugün, dünyanın önde gelen
sabun ve kişisel bakım ürünleri üreticilerinden biridir. Türkiye sabun ve kişisel bakım ürünleri ihracatının önemli bir kısmını
gerçekleştiren Evyap, ilk 100 Türk sanayi
şirketi arasında yer almakta, 2500’ü aşan
çalışanı ile gün geçtikçe büyümektedir.
Evyap’ın Türkiye’deki tesislerinin yanı sıra
2002 yılında Mısır’da faaliyete geçen üretim tesisi bulunmaktadır.
Evyap; Duru, Arko Men, Arko Nem,
Evy Baby, Evy Lady, Gibbs, Fax ve Activex
gibi önemli markaları ile aşağıdaki kategorilerde geniş bir ürün yelpazesine sahiptir:
Kişisel Temizlik Ürünleri
Katı ve sıvı sabunlar, duş jelleri, el temizleme jelleri
Kişisel Bakım Ürünleri
Cilt bakım ürünleri, saç bakım, güneş
bakım, erkek bakım ürünleri
Hijyenik Ürünler
Bebek bezi, hijyenik ped, ıslak mendil
Kuruluşunuzdaki kalite çalışmalarından söz edebilir misiniz?
Süreçlerimiz Toplam Kalite Yönetimi
bilinciyle, etkin ve verimli bir şekilde yöne46 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
tilmekte olup. Toplam Kalite Yönetimi çerçevesinde insana öncelik verilerek eğitimli
ve yetkin çalışanlarının bağlılığı, kalite ve
verimlilik faaliyetlerine katkısı sağlanmaktadır. Kalitenin sürekli geliştirilmesine gösterilen hassasiyet ile yüksek kaliteli ürün ve
hizmetler düşük maliyetle ve kısa teslim
süreleri ile üretilerek iç ve dış pazara hızlı
cevap verebilmek öncelikli hedefimizidir
Bu bağlamda ambalaj ve hammadde girdi
kontrollerinden başlayarak, üretim, proses
kontrol, depolama, lojistik ve ürünlerimizin
müşterilerimize ulaşmasına değin uzanan
zincirin her aşamasında kaliteden ödün
vermeyen anlayışımız ile sektörde faaliyet
göstermekteyiz.
Firmamızda, ürünün girdi kalitesinin de
önemine inançla, tedarikçiler ile güvene
dayalı işbirliği içinde, girdilerin en kaliteli, en ekonomik ve en hızlı şekilde temin
edilmesi amaçlanmaktadır. Uzun yıllardır
devam eden kalite anlayışımız 1995 yılında
TSE de aldığımız ISO 9001:2000 belgesi
ile taçlandırılmış, akabinde yine TSE den
alınan TS EN ISO 14001 Çevre Yönetim
Sistemleri ve OHSAS 18001 belgeleri ile
kalite anlayışımıza yeni bir renk gelmiştir.
Firmamızda TS EN ISO 9001 standar-
dı gereği, kalite yönetim sistemi kurulmuş
olup, senede bir kez Y.G.G. (Yönetimin
Gözden Geçirme) toplantıları yapılmaktadır. Firmamız çalışanlarının görev tanımları
ve sorumlulukları tanımlanmış olup, Kalite
Politikası oluşturulmuştur. Bunların yanında, ürün gerçekleştirme, iç tetkik, ölçme
değerlendirme, uygun olmayan ürün kontrolü ve sürekli iyileştirme çalışmaları yapılmaktadır.
Evyap’da Kalite Grubu; Kalite Güvence
ve Kalite Kontrol olmak üzere 2’ ye ayrılmıştır.
Kalite Güvence bölümünde uzman denetçiler çalışmakta olup, Evyap‘a tedarik
malzeme sağlayan firmalarda uzman kişiler tarafından denetlenmekte, iç ve dış
denetlemeler sürekli olarak yapılmaktadır.
Mevcut kalite anlayışımız çerçevesinde, tedarikçilerimizden temin edilen
ve firmamıza girişi olan tüm ambalaj ve
hammadde malzemeleri mevcut spesifikasyonlarımız ışığında titizlikle kontrol
edilmekte, yapılan bu kontroller sonrasında Evyap Kalite Kontrol birimi tarafından
onaylanan malzemelerin üretim aşamalarında kullanılmasına izin verilmektedir.
Üretim çeşitlerine göre Evyap bünye-
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 47
ÜYELERİMİZDEN
sinde 4 farklı Kalite Kontrol Laboratuarı
bulunmaktadır.
Bunlar ;
• Kozmetik Üretim Kimya ve Mikrobiyoloji Laboratuarı
• Hijyenik Üretim Laboratuarı
• Sabun Üretim Laboratuarı
• Ambalaj Laboratuarı
Her Laboratuarda uzman kimya
mühendisleri ve kimyagerler çalışmakta olup, Kalite Kontrol testlerinde Türk
Standartları Enstitüsü ( TSE ) standartları
ile Avrupa Farmakopisi ( EP ) Amerikan
Farmakopisi ( USP) , İngiliz Pharmakopisi (
EP ) gibi uluslararası standartlar takip edilmekte ve uygulanmaktadır Laboratuarlarda kullanılan cihazlar son teknolojiye sahip
olup, dünya standartları çerçevesindedir.
Kalite anlayışımız üretimin her aşamasında da ve istatistiki verilere dayalı proses
kontrol çalışmaları ile devam etmekte, üretilen her ürünün şarj bazında fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlerinin tatbiki
ile en kaliteli ve hatasız ürünlerin müşterilerimiz ile buluşması için azami özen gösterilmektedir.
Kozmetik, Sabun ve Hijyenik ürünler
birbirinden farklı olduğundan kontrol parametreleri de doğal olarak kendi içlerinde
farklılıklar göstermektedir. Bununla birlikte
kontrol sistemi aynı olup, aynı süreçler ile
ürün kontrolü yapılmaktadır.
Kozmetik ürünlerde, dolum yapılan
ürünlere, yapısına bağlı olarak pH, Viskozite, Özgül Ağırlık , Anyonik ve Nonyonik Aktif Madde, Tuz, Yağ Asitleri, Su tayini gibi
analizler tatbik edilir. Tüm kozmetik ürünler
için mikrobiyoloji testleri zorunlu olup, yine
şarj bazında üretilen tüm ürünlerden şahit numune olarak 5 yıl boyunca saklama
odalarında numune saklanmaktadır.
Hijyenik ürünlerde ise kimyasal kontrol
olmamakla birlikte bunun yerine performans kontrolleri, laboratuarımızda yapılmaktadır. Çocuk bezleri ve hijyenik pedlerde saat başı emicilik, kapasite, sap,
selüloz miktarı, kuruluk ve sızdırmazlık gibi
testler yapılmaktadır.
Sabun ürünlerinde ise toplam yağ asitleri, sabunlaşmamış ve sabunlaşamayan
maddeler, serbest alkali, alkolde çözünmeyen maddeler, gliserin, nem tayini gibi
kimyasal analizler ile kumluluk ve çatlama
gibi fiziksel analizler yapılmaktadır.
Müşterilerimizden gelen her türlü memnuniyet, öneri ve şikayetler mevcut kalite
anlayışımız içerisinde titizlikle değerlendirilmekte, bu kapsamda gelen bu bilgiler ve
dökümantasyonlar için özel bir kalite programı (QDMS) uygulanmaktadır. Prosedür
48 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
‘KALİTE OKULLARDA DERS OLMALI’
• KalDer’den beklentileriniz
nelerdir?
Öncelikle 1991 yılı Kasım ayından
beri ülkemizde faaliyet gösteren
KalDer 20. kuruluş yıldönümünü
kutluyor, geçen bu 20 yıl içerisinde
Kalite bilincinin 7 den 77 ye ülkenin
her yerine yayılması için bitmeyen
enerjiniz ile gösterdiğiniz çabayı
takdir ile izlediğimi sizler ile
paylaşmak isterim.
KalDer’in geçen bu 20 yıl içinde
düzenlediği eğitimler, kalite
bilincinin daha da ileri taşınması
için düzenlediği kongreler ve verdiği
ödüller ile firmalar arasında kaliteye
dayalı rekabetin en üst noktalara
taşınması adına oldukça önemli
işlere imza attığı kanısındayım.Bu
çalışmaların önümüzdeki dönemlerde
artarak devam etmesi, sektör ile el
ele vererek özellikle kalite konusunda
daha sık eğitimler vermesi ve bu
eğitimlerin toplumun her bireyine
yaygın bir şekilde ulaştırılması
KalDer’den beklentimizdir.
Tabiki KalDer ile birlikte kamu ve
özel sektöründe bu çalışmalara
gereken ilgiyi azami şekilde
göstermesi, rekabetin kaliteyi
getireceği bilincini kendine rehber
ve Talimatlar online olarak tüm çalışanlar
ile paylaşılmakta ve mail üzerinden değişiklik bilgilendirmesi yapılmaktadır. Mevcut
sistem, firmamız bünyesinde tüm süreçler
için kullanılan SAP sistemi ile birlikte çalışmaktadır, müşterilerimizden gelen tüm bildirimler ile ilgili yapılan değerlendirmelerin
sonuçları mümkün olan en kısa zamanda
kendileri ile paylaşılmaktadır.
Kuruluşunuzda kalite çalışmalarından söz eder misiniz?
Küreselleşen dünyada gelişen teknolojiye bağlı olarak sektörümüzde günden
güne artan ürün yelpazesi ve geniş pazar
payı ile geniş kitlelere ulaşma hedefi ve bu
hedefe ulaşmada kalitenin önemli bir yer
tutması, ülkemizde kalite çalışmalarını da
eskiye nazaran önemli bir noktaya getirdiği
kanısındayım. Bu bağlamda faaliyet gösteren gerek resmi ve gerekse özel kurum ve
derneklerin faaliyetleri kalite çalışmalarına
büyük bir ışık tutmaktadır. Kalite anlayışının her firmada yaygınlaştırılması, küçük
alması KalDer’in çalışmalarını çok
daha kolaylaştıracaktır. Bu bağlamda
kamu ve özel sektör her türlü desteği
vermeli kendini bu işin bir parçası
olarak görmelidir.
Böylece kalite toplumun çok daha
vazgeçilmez, hayatının her anında
yaşamına pozitif katkıları olacak bir
unsuru olacaktır. Bugün kalitenin bir
ders olarak eğitim kurumlarımızda
yer alması gelinen nokta açısından
önemli olduğu kanaatindeyim. KalDer
gibi kuruluşlarında gerek devlet,
gerekse sanayiden alacakları destek
ile bu bilince daha çok ışık tutmaları
beklentilerimiz içindedir.
Ayrıca ,
• KalDer işbirliği ile EFQM ( Avrupa
Kalite Yönetim Vakfı ) mükemmellik
modelini temel alarak firmamızı
geliştirmek,
• KalDer eğitimlerinden faydalanmak,
• Kalite konusunda iyileştirme
faaliyetlerine katılmak,
• Kalite dergisi paylaşımı ve KalDer
yayınlarından faydalanmak,
• KalDer bünyesinde mükemmellik
guruplarında rol almak,
Evyap olarak beklentilerimiz
arasındadır.
ölçekli firmalardan, büyük ölçekli firmalara uzanan zincirde bu kalite anlayışının
eksiksiz uygulanması inanıyorum ki beraberinde iş mükemmelliğinin kuruluşlara
büyük başarılar getirmesini sağlayacaktır.
Kalite çalışmaları kapsamında resmi kurum ve kuruluşlar ile özel sektörün bir araya gelip en iyiye , en güzele nasıl ulaşılır
sorusuna cevap aramaları için yapılacak ,
konferans ,ve seminerler ve tüm bu çalışmaların sponsorlar tarafından da gereken
desteği görmesi kalite bilincinin ülkemizde
çok daha gelişmesinde sonsuz faydaları
olacaktır. Bu bağlamda kalite kongresi ile
kalite çalışması gün geçtikçe yayılmaktadır. Bunun en büyük öncüsünün Kalder
olduğunu düşünüyorum.
Bu kongrede yapılan çalıştaylar ve
kalite konulu sunuşlar, iş mükemmelliğini
arttırmaktadır. Özellikle son yıllarda çevre konusu oldukça önemli hale gelmiş ve
tüm firmalar tarafından bu konuya gerekli
önem verilmeye başlanmıştır. ■
KALDER’DEN
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 49
ULUSAL KALİTE HAREKETİ
Nuri Kaya
BEŞSAN Makarna A.Ş.
Fabrika Müdürü
[email protected]
Kalite anlayışını geliştirmek
Günümüzde özel
sektörün Toplam
Kalite Yönetimine
giderek daha fazla
ilgi gösterdiğini
gözlemliyoruz. Özellikle
kamu kurumlarımızın
da konuya ilgi
göstermelerinin,
ülkemizin daha iyi
yönetilebilmesi adına
olumlu bir gelişme
olacaktır.
Kalite faaliyetlerinizden bahseder
misiniz?
BEŞSAN Makarna AŞ kurulmuş olduğu 2004 yılından bu yana ISO standartlarını temel alan bir yaklaşımla kalite
yönetim sistemlerini kurarak gerek yönetim gerekse ürün kalitesini artırma çabalarına başlamıştır.Bu alanda öncelikle ISO
9001:2000 Kalite Yönetim sistemini uygulamaya başlayan firmamız daha sonra
ISO 22000:2005 Gıda Güvenliği Yönetim
Sistemini kurarak ürün güvenliği konusunda önemli bir adım atmıştır.2007 yılından
itibaren ulusal ve uluslar arası zincir marketlere ürünlerini pazarlayan BEŞSAN AŞ
BRC Standardını da uygulayarak gıda
güvenliği çıtasını daha yukarıya çekmiştir.
Çevreye ve İş Sağlığı ve Güvenliğine de
gereken duyarlılığı gösteren firmamız bu
konuda da çalışmalara başlamış
ISO 14001 ve ISO 18001 standartlarına
uygun olarak mevcut sisteme entegrasyon
yapılarak uygulamaya konulmuştur.
Ulusal Kalite Hareketine katılma fikri
nasıl doğdu?
Uygulanmakta olan kalite yönetim sistemleri ve yenilikçi yaklaşımımız firmamıza
kuşkusuz çok büyük katkılar sağlamasına
karşın biz yöneticiler yine de bir şeylerin
eksik kaldığını düşünüyor ve daha kapsamlı bir sistematik çalışmanın yapılması
gerektiğinin farkındaydık.Çeşitli iyileştirme
yöntem ve tekniklerini bu dönemde inceledik. Bu arayış bizim KalDer’le ve EFQM
50 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
Mükemmellik Modeliyle tanışmamızı sağladı.Bu tanışmadan sonra EFQM Modelinin bizi ileriye kurumsallaşarak taşıyacak
ve somut katkıları olabilecek bir araç ve
yönetim modeli olduğu kanaatine ulaştık
ve üst yönetimle görüşerek katılma kararı
verdik.Bu karar sadece firmamız için değil Gaziantep ve Güneydoğu Bölgesinde
yapılan ilk Mükemmellik modeli çalışması
olması dolayısı ile ayrıca büyük bir değer
taşımaktadır.
Kalite yolculuğunda geçirdiğiniz evreleri ve kaydedilen aşamaları anlatır
mısınız?
Alt yapısını kalite yönetim sistemleri ile
oluşturduğumuz temel üzerine öncelikle
KalDer Eğitmenlerinden Özdeğerlendirme konusunda eğitim aldık.Firmamızın öz
değerlendirmesini gerçekleştirdik.İyileştirilmeye açık alanlar belirlendikten sonra
bunlara ilişkin İyileştirme Planlarını hazırladık.Bu kapsamda firma içinde bir biri ardı
sıra çeşitli iyileştirmeler gerçekleştirildi.
Gerek sosyal gerek bireysel bazda çalışan
tedarikçi ve müşteri memnuniyetini artıracak yeni uygulamalara başlandı.Tabi ki
yapılan tüm bu yeni uygulamalar tüm paydaşarımız tarafından çok olumlu algılandı.
Onlardan da beklentilerimiz değişti.Eğitim
sürekli hale geldi.Tüm çalışanlar kendilerini ilgilendiren konularda sürekli eğitimden
geçiriliyor.Çalışanlar toplam kalite uygulamalarının getirilerineden dolayı hoşnut oldular.Tüm bu özetlemeye çalıştığım işlerin
KALDER’DEN
sonucunda Ulusal Kalite Ödülüne başvuru
kararı aldık.Yapılan değerlendirme sonucunda firmamız 4 Yıldızlı Yetkinlik derecesi
ile Ödüllendirildi.
KalDer’in çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Türkiye Kalite Derneği’nin; Ülkemizde
Toplam Kalite Yönetimi anlayışının uygulanması ve yaygınlaştırılmasında önemli
rolü bulunmaktadır. Rekabetin giderek
arttığı küresel pazarlarda başarılı olabilmek
için; ürün kalitesi kadar yönetim kalitesine de önem vermek gerekmektedir. Salt
ürün kalitesine odaklanan firmalar, zaman
zaman yönetim kalitesini gözden kaçırabilmektedir. Ancak kalite anlayışının sürekli
olarak hakim kılınabilmesi için mutlaka yönetim kalitesinin iyileştirilmesi, paydaşların
yönetime etkin biçimde katılımlarının sağlanması şarttır. Toplam Kalite Yönetiminin
ve KalDer’in ülkemizde yürüttüğü çalışmaların önemi burada ortaya çıkmaktadır. KalDer’in yaygınlaştırılmasına öncülük
ettiği EFQM Mükemmellik Modeli, şirketimiz de dahil olmak üzere birçok firmanın
etkin yönetişim ilkeleri ışığında kurumsallaşma çabalarına büyük destek vermiştir.
Ayrıca organize ettiği seminerler, eğitimler,
kongreler de KalDer’in ülkemizde gerçekleştirdiği en önemli kalite organizasyonları
haline gelmiştir.
Ülkemizde kalite anlayışının gelişmesi için vereceğiniz tavsiyeler var mı?
Günümüzde özel sektörün Toplam
Kalite Yönetimine giderek daha fazla ilgi
gösterdiğini gözlemliyoruz. Özellikle kamu
kurumlarımızın da konuya ilgi göstermelerinin, ülkemizin daha iyi yönetilebilmesi
adına olumlu bir gelişme olacağını düşünüyoruz.
Sektörünüzde kalite anlayışının
gelişmesi için neler yapılmalı?
Kalite anlayışının sektörel bazda gelişimi birden çok çabanın sistematik ve
koordineli bir biçimde uygulanmasıyla
gerçekleşebilir. Tek başına bir makarna
üreticisinin çabaları maalesef yeterli olamaz. Bu kapsamda neler yapılabilir diye
düşünüldüğünde, bizce ilk akla gelenler
aşağıdaki gibi sıralanabilir:
• Öncelikle tüketicinin bilinçlendirilmesi
için Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği
önderliğinde, kaliteli makarna ile kalitesiz
makarnanın tanımlarının yapılması konusunda yeterli çalışmaların gerçekleştiril-
mesi.
• Bu çalışmalar sonucunda makarna
konusunda “iyi” ve “kötü”, “kaliteli” ya da
“kalitesiz” kavramları konusunda “FARKINDALIĞIN” geliştirilmesi. Tüketicilerin bu
konuda halkla ilişkiler ve reklam kampanyaları aracılığıyla bilgilendirilmeleri.
• Makarnanın hammaddesi olan Durum
Buğdayını (Makarnalık sert buğday) yetiştiren üreticilerin kalite ve verimlilik konularında bilinçlendirilmesi için ilgili kamu kurumları, üniversiteler, oda ve borsalar ve tüzel
kişiliklerin katılımıyla organize bir çabanın,
bir seferberlik anlayışıyla başlatılarak hayata geçirilmesi.
• Makarna kalitesi ile oynayarak haksız
fiyat avantajı sağlayan üreticilerin ilgili gıda
mevzuatı çerçevesinde daha sık denetlenmesi.
• Üretimden sevkiyata kadar makarna
üretiminin her aşamasında görev alan personelin daha kaliteli üretim için eğitilmesi,
bilinçlendirilmesi ve araştırma-geliştirme
faaliyetlerinin desteklenmesi, bu yöndeki
olumlu çabaların ödüllendirilmesi.
• Üretim bazında uygulanan proseslerin
iyileştirilmesi konusunda Üretim-Ar-Ge ve
müşteri üçgeninde yeterli çalışmaların yapılması. ■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 51
KalDer’DEN HABERLER
T
VI. Dönem Sertifika Töreni yapıldı.
örende konuşan TOBB Başkanı M.
Rifat Hisarcıklıoğlu, akreditasyon çalışmaları ile temel amacın oda ve borsalarca verilen hizmetin kalitesini en yükseğe çıkarmak olduğunu vurguladı.
TOBB’un odalara yardımı konusunda iki yeni kriter getireceklerini açıklayan
Hisarcıklıoğlu,
ISO
9001 ve akreditasyon
belgeleri olan odaların
daha fazla yardım alacağını ifade etti.
Türk
sanayicisinin
artık sadece kendi ilindeki, ülkemizdeki firmalarla değil, dünyanın
dört bir yanındaki ülkelerin firmaları ile rekabet
ettiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu şunları söyledi: “Sadece kendi ilimizin, ülkemizin pazarına değil, tüm dünyaya mal satmak mümkün. Demek ki ortada hem tehdit var, hem
de fırsat var.
Kendini dünya ile rekabete hazırlayan firmalarımızın önünde müthiş imkânlar olacak. Firmalarımız değişsin, küresel rekabete
uyum sağlasın derken, onların asli temsil
mekanizması olan odalarımız ve borsalarımız aynı kalamaz. Bizler de değişmek ve
kendimizi geliştirmek zorundayız. Aksi halde
temsil kabiliyetimiz zarar görür.”
52 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
Rekabet gücü artacak
Ticaret ve sanayi erbabının rekabet gücünü artırmak için, odalardan aldıkları hizmetlerin, rakiplerinin aldıkları ile aynı standartta
olması gerektiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu,
“Akreditasyon Projesini, işte bu tespitin ışığında hayata geçirdik. Bu projeyle, ülkemizde
reel sektörün asli temsil
mekanizmaları olan oda
ve borsalarımızın hizmet
kalitesi ve kurumsal kapasitesinin, Avrupa ülkelerindeki emsallerinin
seviyelerine çıkarılmasını
amaçladık” dedi. Türkiye
Kalite Derneği Başkanı
Hamdi Doğan da konuşmasında, kalite ve
akreditasyon kültürünün ana temasının sürekli iyileştirme olduğuna işaret etti. Doğan,
ürün kalitesinden başlayan çalışmaların sırasıyla hizmet, süreç, yönetim ve düşünce
kalitesine uzandığını, hepsinin üzerinde asıl
amacın yaşam kalitesi olduğunu bildirdi.
TOBB Oda/Borsa Akreditasyon Sistemi,
2002 yılından itibaren uygulanmaktadır.
2002 yılından itibaren 68 oda, 2008 yılından itibaren de 17 borsa sisteme dahil
olmuştur. Halen, başvuruları 2010 yılında
kabul edilen VII. Dönem 17 oda/borsaların
akreditasyon süreci devam etmektedir. ■
Odaların
% 23’ü
akredite oldu
VI. Dönemde akredite olan
oda ve borsalar şöyle:
Aydın TB, Bandırma TO,
Biga TB, Çanakkale TSO,
Erzincan TSO, Ereğli-Konya
TB, Eskişehir TB, Fethiye TSO,
Giresun TB, Isparta TB, İzmir
TB, Karacabey TB, Karaman
TB, Karapınar TB, Kuşadası TO,
Mersin DTO, Tokat TSO.
IV. Dönemde akredite olup
belgeleri yenilenen odave
borsalar ise şunlar:
Adana SO, Antakya TSO, Aydın
TO, Balıkesir TO, Bodrum TO,
Çorum TSO, Düzce TSO, Edirne
TSO, Isparta TSO, Kocaeli TO,
Kayseri TO, Malatya TSO, Ordu
TSO, Salihli TSO, Van TSO
KALDER’DEN
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 53
KalDer’DEN HABERLER
KalDer Kaliteyi Akdeniz’e İndirecek
A
kdeniz Üniversitesinin, Türk
Standartları Enstitüsü (TSE) ve
Türkiye Kalite Derneği (KalDer)
ile birlikte düzenlediği 1. Akdeniz Kalite
Sempozyumu’nda konuşan KalDer
Başkanı Hamdi Doğan, Türkiye’nin
2023 yılı için dünyanın en büyük 10
ekonomisi arasına girmek hedefini
de hatırlatarak, “Bunu yapabilmek
için büyüme hedeflerimizi artırmamız,
yenilikçilik anlayışı geliştirmemiz gerekiyor” dedi. Her yıl düzenli olarak
gerçekleştirilmesi planlanan sempozyumun kalite konusunda yerel, ulusal
ve uluslararası alanda yaşanan gelişmeleri, geliştirilen yeni yöntem ve teknikleri, başarılı uygulamaları bölgeye
aktaracak bir bilgi paylaşım platformu
olması hedefleniyor.
Akdeniz
Üniversitesi
Atatürk
Konferans Salonu’nda düzenlenen 1.
Akdeniz Kalite Sempozyumu’nda konuşan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı
Hamdi Doğan, sempozyumun “Kalite
Felsefesi” başlıklı oturumunda yaptığı konuşmada, Dünya Ekonomik
Forumu’nun 2010-2011 rekabet verilerinde Türkiye’nin 61. sırada olduğunu
hatırlattı. Doğan, bu sıralamada ülkelerin temel gereklilikler, kurumsal yapı,
Akdeniz Üniversitesi’nin,
Türk Standartları
Enstitüsü (TSE) ve
Türkiye Kalite Derneği
(KalDer) ile birlikte
düzenlediği 1. Akdeniz
Kalite Sempozyumu
ile kalite konusunda
yeni teknik ve
yöntemlerin bölgedeki
firmalara ulaştırılması
hedefleniyor.
54 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
makroekonomik istikrar gibi kriterlere göre
değerlendirildiğine işaret etti. Bu kriterler
arasında Türkiye’nin en iyi olduğu alanın
pazar büyüklüğü olduğuna işaret eden
Hamdi Doğan, “Bu da zaten Türkiye’yi
krizlerden koruyan bir şey. 70 milyonluk bir
iç pazarımız var. 2008 yılındaki krizin etkilerinin az olmasında bu büyüklüğün önemli
rol oynadığı söyleniyor” dedi.
Türkiye yenileşim odaklı ekonomiye geçiyor
Hamdi Doğan, son yıllarda gelişmiş, az
gelişmiş, gelişmekte olan ülkeler ifadelerinin üretim faktörüne odaklı ülkeler,
verimlilik odaklı ülkeler ile yenileşim ve
çeşitlilik faktörleri odaklı ülkeler şeklinde
değerlendirilmeye başlandığını kaydetti.
Türkiye’nin yenileşim odaklı ekonomiye
geçiş aralığında olduğuna dikkati çeken
Hamdi Doğan, Türkçeye “yenileşim” olarak
çevrilen “inovasyon” kavramının artık herkes
tarafından uygulanması gerektiğini söyledi.
Doğan, Türkiye’nin 2023 yılı için dünyanın
en büyük 10 ekonomisi arasına girmek
hedefini de hatırlatarak, “Sürekli bir iyileştirme içine giremezsek, zaman daralıyor,
bunları başarmamızın imkanı olmaz. Bunu
yapabilmek için büyüme hedeflerimizi artırmamız, yenilikçilik anlayışı geliştirmemiz
gerekiyor” diye konuştu.
Her ülkenin kendi değerlerine
göre uygulamaları olmalı
TSE Başkanı Hulusi Şentürk, ise kalite
sisteminin küresel düzeyde ortak doğruları
olduğunu, ancak her ülkenin kendi içindeki uygulamalar ve değerlerin de hesaba
katılması gerektiğini söyledi. Japonya’nın
kalite çalışmalarının “efsane gibi” anlatıldığına dikkati çeken Şentürk, şöyle konuştu:
“Ancak onları efsaneleştiren bu çalışmanın ilk ortaya çıktığı yer Japonya değildir,
Batı’da çıkmıştır, ABD’de çıkmıştır, ama
o anlayış Amerikan kültürüyle özdeşleşemediği için uygulanamamış, Japon kültürüyle özdeşleştiği için başarıyı yakalamıştır.
Amerikan kültüründeki her şey maddiyata
dayayan bir anlayış, kalite çemberlerinin
karşılığı olamayacağı için başarılı olamazken, ödülü kendisiyle ilgili onur ve haysiyet
olarak algılayan Japonya’ya gidildiğinde
kalite çemberleri inanılmaz boyutlarda uygulama sahası bulmuştur. Bu da bize göstermektedir ki, uygulamaya gidildiğinde o
ülkenin, o milletin, o coğrafyanın şartlarını
değerlerini dikkate almak mecburiyetindesiniz. Yurt dışında gelişen yöntemleri olduğu gibi alıp kullanmak yarar getirmiyor.
Bu sistemlerin Türk insanının değerleri ve
sektörün niteliklerine göre harmanlanması
gerekiyor.”
Sempozyumun ilk oturumunun ardından
Rektör Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe ve KalDer
Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Doğan arasında, Akdeniz Üniversitesi’nin KalDer ve
Ulusal Kalite Hareketi’ne üye olmasından
dolayı, “İyi niyet bildirgesi” imzalandı. ■
KalDer’DEN HABERLER
Düzce Üniversitesi’nde 5. yıl coşkusu
2
006 yılında Abant İzzet Baysal
Üniversitesi’nden ayrılarak kurulan
Düzce Üniversitesi kuruluşunun 5.
Yılını kutladı. Programda kuruluş
sürecinde emeği geçenler hatırlanırken, Rektör Prof.Dr. Funda Sivrikaya
Şerifoğlu, bürokrat ve işadamlarına
katkılarından dolayı plaket takdim
etti ve gelecek hedeflerini ifade etti.
Prof. Dr. Funda Sivrikaya yaptığı
konuşmada “5 yıllık genç bir üniversite olduklarını, deneyimlerinin 70’li
yıllara dayandığını ve Avrupa Girişimcilik
Ödüllerine ilk kez Türkiye’den Düzce
Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme
ve Uygulama Merkezinin ‘Birlikte Daha
Fazlasını Yapabiliriz, Arıcılık Bal Üretim
Ormanları ve Sürdürülebilir Kalkınma
Projesi’ ile aday olduklarını ve 29 ülkeden gelen 399 proje içinde ilk 3’e girmeyi
başardıklarını ifade etti..
8 Fakülte, 3 enstitüye sahip olduklarını belirten Prof.Dr. Funda Sivrikaya
Şerifoğlu, öğrenci sayısının da 4 bin
500’e ulaştığını açıkladı.
Şerifoğlu, üniversite ile ilgili büyük
hedeflerinin
arasında;
Konuralp’te
Üniversite
mahallesi
oluşturmak,
Uluslararasılaşmak, Düzce Teknopark
yönetici şirketinin kurulması, girişimcilik,
56 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
eğiticinin eğitiminin verilmesi gibi projelerden örnekler verdi.
Düzce Üniversitesi’nin Rektörlüğe Bağlı
İdari Birimlerinin KalDer tarafından Mükemmellik Modeli
çerçevesinde yapılan değerlendirmenin
sonucunda, Avrupa Kalite Yönetim
Vakfı’nın
Mükemmellik
Aşamaları programının yetkinlikte 3 yıldız aşamasında oldukları tespit edildi.
Avrupa Kalite Yönetim Vakfı ve KalDer
işbirliği ile verilen 3 Yıldız Yetkinlik
Belgesini, KalDer adına Yönetim Kurulu
Üyesi Önder Kıratlılar, Rektör Prof. Dr.
Funda Sivrikaya’ya takdim etti. Düzce
Üniversitesi’ne Mükemmellik Yolunda
başarılar diliyoruz… ■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 57
KalDer’DEN HABERLER
KalDer’de “paylaşım toplantısı”
“
A
KalDer’in çalışma
gruplarından
olan Eğitimde
Uzmanlık Grubunun
düzenlediği “İyi
Uygulamalar
Paylaşım Toplantısı”
15 Ocak 2011
Cumartesi günü Ziya
Kalkavan Denizcilik
Anadolu Teknik
Lisesinde eğitimde
kaliteyi süreklilik
haline getirme çabası
içerisinde bulunan
okulların katılımıyla
gerçekleştirildi.
“
58 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
çılış konuşmasını yapan Türkiye
Kalite Derneği Yönetim Kurulu
Başkanı A. Hamdi DOĞAN “Kalite
gönüllülerinin arasında yer almanın bir
ayrıcalık olduğuna yürekten inanıyorum.
KalDer bünyesinde uzun süre yönetim
kurulu üyesi olarak hizmet verdim. Türk iş
dünyasının kalite alanında kaydettiği ulusal
ve uluslararası başarılara tanıklık etmiş ve
katkı sağlamış biri olarak, KalDer’in bu süreç içindeki başarılarını daha ileri bir noktaya taşımayı hedefliyoruz. Üyelerimizin,
ülkemizin beklenti ve gereksinimleri doğrultusunda kamuda, sivil toplum örgütlerinde, KOBİ’lerde çalışmalarımızı yoğunlaştırarak, Anadolu’ya açılım konusunda
önceliklerimiz bulunuyor. Mükemmellik
yolculuğunun geliştirilerek yaygınlaşması,
Türkiye’nin kurum ve kuruluşları ile rekabetçi ve sürdürülebilir çağdaş değerleri
yakalama hedefi önemli ve öncelikli bir
hedeftir.” olduğunu söyledi.
Eğitim kurumlarımız kalite çalışmaları
kapsamında elde ettikleri kazanımlarını
paylaştı.
KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Önder
KIRATLILAR yaptığı konuşmada “Kalite
bir yaşam biçimidir. Kesinlikle tüm çalışanlara yayılması ve içselleştirilmesi gerekmektedir. Herkes kendisinin de bir müşteri olduğunu düşünerek çalışır ve ürün
veya hizmet sunarken empati yapar(yani
karşısındakinin yerine kendini koyarak
düşünürse) ise işini mükemmel olarak
yapabileceğini bilmedir. Bir kuruluşta en
önemli şeylerden biri liderliktir. Liderlik
öğrenilebilir. Ancak liderliğin ne olduğunu
en iyi liderin kendisi anlatabilir. Biz ancak
onların ne yaptıklarına bakarak liderliği
tarif edebiliriz. Liderliğin en iyi örneği Ulu
Önder M.K. ATATÜRK’tür. Vizyon sahibi,
değişime açık, birlikte başarmaya inanmış ve etrafındakileri inandırmış, adil, bilgili, sabırlı, örnek alınacak bir lidere sahip
kurumlar ve ülkeler daima başarıyı elde
etmişlerdir.”diye ifade etti.
Erenköy İlköğretim Okulu Müdür
Yardımcısı Nursel OKTAY ile Bilişim
Teknolojileri Formatör Öğretmeni Vedat
ŞAHİN okullarındaki Mükemmellik Modeli
Uygulamalarına ilişkin örnekler verdiler.
Kadıköy
Anadolu
Lisesi
Müdür
Başyardımcısı Demet KIR Kadıköy
Anadolu lisesindeki kalite yolculuğunu anlattı. Sancaktepe Cengiz Topel İ.O Müdürü
Sabahattin DEMİR İlköğretim Okullarında
Liderlik uygulamalarını ve bu uygulamalarda karşılaşılan sıkıntıları dile getirdi.
Bursa Tophane Anadolu Teknik Lise
ve Endüstri Meslek Lisesinden Müdür
Yardımcıları Metin SEZER ve Güray
KÖKEN Meslek liselerinde Mükemmellik
Modeli Uygulaması ile ilgili deneyimlerini
paylaştılar.
KalDer Ulusal Kalite Hareketi sorumlusu
Sabri BÜLBÜL Ulusal Kalite Hareketi ve
Mükemmellik Modeli 2010 modeline ilişkin açıklamalarda bulundu. ■
Ulusal Kalite Ödülü
İ
mza töreninde konuşma yapan ASO sunda duyarlılıklarını artırmak olduğunu
Başkanı Nurettin Özdebir, ASO’nun da belirten Özdebir, ASO’nun kuruluşukamu kuruluşu ninun 50. yılını 2,5
teliğinde bir meslek
yıl sonra kutlayaAnkara Sanayi Odası (ASO)
kuruluşu
olduğunu,
caklarını ve 50.
“Ulusal Kalite Hareketi
yılda Ulusal Kalite
Başkanı Nurettin Özdebir ile
İyi Niyet Bildirgesi”ni
almaTürkiye Kalite Derneği (KalDer) Ödülünü
imzalayarak,
diğer
yı hedeflediklerini
Anadolu’daki
oda- Başkanı Hamdi Doğan arasında söyledi. Bunun için
“Ulusal Kalite Hareketi İyi Niyet gerekli talimatları
lar ve üyelerine örnek
oluşturmak istedikleverdiğini
belirten
Bildirgesi” imzalandı.
rini kaydetti. Özdebir,
Özdebir, arkadaşhedeflerinden bir dilarının bu hedef
ğerinin ise Ankara sanayinde bir kalite doğrultusunda çalışmaya başladıklarını
hareketi başlatmak olduğunu kaydetti. söyledi. Özdebir, hedeflerinden bir diÖzdebir, odanın kuruluşunun 50. yılında ğerinin ise Ankara sanayisinde bir kalite
Ulusal Kalite Ödülünü almayı hedefledik- hareketi başlatmak olduğunu kaydetti.
lerini söyledi.
ASO Başkanı, odanın kuruluşunun 50.
Gerekli çalışmaları başlattık
Yılında Ulusal Kalite Ödülünü almayı heAmaçlarının ASO üyelerinin kalite konu- deflediklerini söyledi. ■
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 59
KalDer’DEN HABERLER
ASO’nun 50’inci Yıl Hedefi;
KalDer’DEN HABERLER
gazetesi
haberi
gazetesi haberi
gazetesi haberi
gazetesi haberi
gazetesi haberi
gazetesi
haberi
gazetesi haberi
60 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
KALDER’DEN
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 61
ŞUBELERDEN HABERLER-BURSA
KalDer Bursa Şubesi Olağan Mali
Genel Kurul Toplantısı Yapıldı
Türkiye Kalite Derneği (KalDer)
Bursa Şubesi Olağan Mali Genel
Kurul Toplantısı 12 Şubat 2011
Cumartesi günü saat 10:30’da
BUSİAD Toplantı Salonu’nda
yapıldı. Toplantıya KalDer Üyeleri,
Bursa’daki çeşitli özel, kamu
kuruluşlarının ve STK’ların
temsilcileri katıldı. Genel Kurul
Divan başkanlığına Sami Erol, katip
üyeliklere Gonca Tıknaz ve Atilla
Yılmaz oybirliği ile seçildi.
Emin Direkçi
62 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
Toplantının açılışında konuşan KalDer
Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Emin Direkçi “Geçen yıl yine Şubat ayında
gerçekleşen Olağan Genel Kurulumuzda
oybirliği ile seçilen 2010-2012 yılı yönetim
kurulumuz görevine başlamıştı. Görevi devralan yönetim kurulu üyelerimizle geçmişte
olduğu gibi bu dönemde de kalite gönüllülerimizden aldığımız güçle, misyon ve vizyonumuz doğrultusunda ülkemizi çağdaş
yaşam düzeyine ulaştırma çabası ile faaliyetlerimizi yürütüyoruz. KalDer Bursa Şubesi
olarak çağdaş yaşam kalitesinin kentimizde yaygınlaşmasını ve uluslararası alanda
ülkemiz adına bir kültür olarak yerleşmesini
hedefliyoruz. Ne mutlu ki Bursa köklü tarihi
Aykan Kurkur
ile sanayisinden tarımına, turizminden kültürel özelliklerine, doğal zenginliklerine kadar
sahip olduğu değerlerle geçmişten günümüze her zaman bu özelliğini korumuş ve
yeniliklere daima açık olmuş bir kent. Her
geçen gün aramıza katılan yeni kurumlarla
bunu bir kez daha görüyoruz. KalDer Bursa
Şubesi olarak sivil toplum kültür ve bilincine sahip, misyonunun gerektirdiği sorumluluğun farkında olan kalite gönüllüleriyle,
aydınlık ve mutlu bir Türkiye’nin geleceğini
şekillendirilmesine Yönetim Kurulu üyelerimiz, uzmanlık gruplarımız, kurullarımız ve
profesyonel çalışanlarımızla katkı sağlayarak
Çağdaş Yaşam Kalitesine ulaşmak bundan
sonraki yıllarda da hedefimiz olmaya devam
edecektir.” şeklinde konuştu. Açılış konuşmalarının ardından KalDer Bursa Şubesi
Genel Sekreteri Aykan Kurkur katılımcılara
2010 yılında gerçekleştirilen faaliyetler ve bu
faaliyetlerin Bursa’daki kurumlara sağladığı katkılar üzerine bir sunum gerçekleştirdi.
Daha sonra 2010 yılı gelir gider tablolarının
okunması, denetim kurulu denetim raporunun okunması, 2011 yılı bütçesinin okunması, görüşülmesi ve onaylanması gerçekleşti.
Genel Kurulun sonunda yeni üyeler; AKP
Otomotiv’den Fatma Oğur, Bilen Paten’ten
Erdem Kaya, Bursa Ecza Koop’tan Soner
Aşcı, Gemport’dan Özcan Erdem, Karsan
Otomotiv’den Hakkı Murat Demirkol ve
Gökhan Çelikliay, Sgn Kimya’dan Sudan
Kurtoğlu, Standard Profil’den Ercan Dilek,
Tofaş’tan Erhan Küçüksüleymanoğlu’na
üyelik rozetleri takıldı. ■
Bursa Kalite Ödülü’nde Finalistler
Matay Otomotiv ve Tübitak Butal
9
. Kalite ve Başarı Sempozyumu 15
Mart Salı günü yapılan basın toplantısı ile kamuoyuna tanıtılırken, Bursa
Kalite Ödülü’nde finale kalan kurumlar da
açıklandı. KalDer Bursa Şubesi ve BUSİAD
işbirliğinde, T.C. Bursa Valiliği, Uludağ
Üniversitesi, Uludağ İhracatçı Birlikleri ve
AIESEC destekleriyle düzenlenen Kalite ve
Başarı Sempozyumu 9. kez “Yenileşim ve
Gelecek” temasıyla 15-16 Nisan 2011 tarihlerinde Bursa’da katılımcılarıyla buluşacak.
Gelecek “Yenileşim” ile şekilleniyor. Özel
sektör, kamu, sivil toplum kuruluşları,
medya yenileşimi benimsemenin fırsatları
ve zorlukları için sempozyumda buluşacak. Yenileşimin bir yaşam tarzı olarak benimsenebilmesi için, eğitim sistemimiz ve
KOBİ’ler öncelikli tüm kurum ve kuruluşlarımızın yaratıcılığı ve yenilikçiliği desteklemek
üzere yeniden yapılandırılması; katılımlarının
sağlanması; devlet teşviklerinin etkinleştirilmesi; uygun ve yeterli finansal kurumlar ve
destek mekanizmalarının geliştirilmesi sempozyumda tartışmaya açılacak.
Zengin ve sürekli yenilenen organizasyon
yapısıyla her yıl katılımcı sayısı artan sempozyuma son olarak 2010 yılında 3285 kişi
katıldı. Bu yıl da yine Bursa ve çevresindeki
özel ve kamu kuruluşlarından 3000’e yakın
kişinin sempozyuma katılması bekleniyor.
Katılımcılar Sempozyum süresince 1 ana
oturum, 7 alt oturum, Yaşam Kalitesi Paneli,
Bursa Kalite Ödül Töreni, 9.Kalite ve Başarı
Fuarı, fotoğraf sergisi, perküsyon gösterisi,
kitap imza saatleri gibi farklı etkinliklere katılabilecek. ■
2010 Bursa Kalite Ödülü
sürecinde değerlendiricilerin bireysel değerlendirmelerinin ardından uzlaşım
toplantıları sonrası Bursa
Kalite Ödülü sürecinde saha
ziyaretine kalan kurumlar
belli oldu. Bu kurumlar;
•MATAY OTOMOTİV
• TÜBİTAK BUTAL
Sempozyum Etkinlikleri
• 14 Nisan 2011 Çalıştaylar
• 15 Nisan 2011–16 Nisan 2011
9. Kalite ve Başarı Fuarı
• 15 Nisan 2011–16 Nisan 2011
“Randy Olson’dan Azalan Dünya
Kaynakları” Fotoğraf Sergisi
• 16 Nisan 2011
Bursa Kalite Ödül Töreni
• 16 Nisan 2011
Ritm Gösterisi
• 16 Nisan 20011
Yaşam Kalitesi Paneli
Kitap imza günleri
• 15 Nisan 2011
Gazeteci-Yazar Şafak Altun
• 16 Nisan 2011
Porof Zihni Sinir’in Yaratıcısı
İrfan Sayar
• 16 Nisan 2011
Sanatçı Rasim Öztekin
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 63
ŞUBELERDENDEN HABERLER-BURSA
Kalite Başarı Sempozyumu 15-16 Nisan’da Bursa’da
ŞUBELERDEN HABERLER-ANKARA
12. Kamu Kalite Sempozyumu
“Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması: Neredeyiz?”
17 Mayıs 2011 TOBB İkizleri Sosyal Tesisleri, Ankara
K
amu kurumlarında yönetim kalitesinin arttırılması için, her yıl bilgilerin ve
deneyimlerin paylaşıldığı Kamu Kalite Sempozyumu ve Kamu Kategorisi’nde
Ulusal Kalite Ödülü Töreni gerçekleştirilmektedir. Sempozyum, 2003 yılından bu yana
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirilmekte ve önemli sayı ve nitelikte katılımcı
tarafından izlenmektedir.
Bu yıl onikincisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) işbirliği ile gerçekleştirilecek
Kamu Kalite Sempozyumu, 17 Mayıs 2011
tarihinde Ankara’da TOBB İkizleri Sosyal
Tesisleri’nde gerçekleştirilecektir.
Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması: Neredeyiz?
Sempozyumun ana teması pek çok bürokratımızın katılımıyla “Kamu Yönetiminin
Yeniden Yapılandırılması: Neredeyiz?” olarak belirlenmiştir. Türkiye gelişme sürecinde daha yüksek bir küresel rekabet gücü
düzeyine yöneldikçe kamu yönetimi alanındaki kapasitenin güçlü olması, gerek ekonomik gerekse sosyal gelişme açısından daha
büyük bir önem kazanmaktadır. Bu nedenle
yüzyılın ikinci on yılına girerken 2000’li yıllarda kamu yönetiminin yeniden yapılanması alanında atılan önemli adımların, bugün
hangi aşamaya ulaştığı, hangi alanlarda nasıl sonuç verdiği ve ne ölçüde etkili olduğu
Sempozyumda tartışılacaktır. Buna ek olarak
yeniden yapılanmanın günümüz dünyasında
Türkiye’nin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşıladığı
ve bu sürecin yenilenme mekanizmalarının
neler olduğu konuları da uzmanlar tarafından
Sempozyum kapsamında aktarılacaktır.
Kamu Yönetimine Yön Veren Konu Başlıkları
Sempozyum öncesi ve sonrası 4 farklı
konu başlığında 2 gün boyunca çalıştaylar
düzenlenecektir. İlk gün çalıştayların ardından 17 Mayıs günü tüm gün gerçekleştirilecek Sempozyum ilk bölümü, genel katılıma
açık olarak düzenlenecektir. Uzman ve orta
düzey kamu yöneticilerinden yaklaşık 200 kişilik katılım olması planlanan sempozyumun
bu bölümünde, “Türkiye’de ve Dünya’da
Kamu Reformlarının Değerlendirilmesi”,
“Merkezi ve Yerinden Yönetim Dengesi” ve
“Kamu Çalışan ve Yöneticilerinin Performans
Yönetimi” başlıklarıyla kamu yönetimimin yeniden yapılandırılması süreci Türkiye’nin konumu tartışılacaktır.
Kamu Liderleri Zirvesi
Sempozyumun Öğleden sonraki bölümü
ayrı bir olarak Kamu Liderleri Zirvesi şeklinde
üst düzey kamu yöneticilerine yönelik kapalı
toplantı olarak gerçekleştirilecektir. Davete
tabii ve sınırlı kontenjan ile gerçekleştirilecek
toplantıda “Kamu Yönetiminde Sürdürülebilir
Değişim” ve “Kamuda Eşgüdüm ve İşbirliği”
başlıkları çerçevesinde bürokratlarla kamu
yönetiminin yeniden yapılandırılması tartışılacaktır.
Ulusal Kalite Ödülü
Sempozyum, Ulusal Kalite Ödülü, Kamu
Kategorisi Ödül töreni ile son bulacaktır.
2001 yılından bu yana Ulusal Kalite Ödülü ‘Kamu Sektörü Kategorisi’ ödül sürecini
yürütülmektedir. Ulusal Kalite Ödülü değerlendirmeleri, Avrupa Kalite Ödülü’nde de
kullanılan EFQM Mükemmellik Modeli esas
alınarak yapılmaktadır. Ödül değerlendirme
sürecinde özel yetiştirilmiş değerlendiricilerden oluşan ekipler görev almaktadır. Ankara Şubesi - Mart Ayında Gerçekleşen Eğitimler
Medicana International Ankara Hastanesi / UKH Eğitimleri
Ulusal Kalite Hareketine katılan Medicana International Ankara Hastanesi’nin Şubat ayında başlayan eğitimleri Mart ayında
da devam etti. EFQM Mükemmellik Modeli
eğitiminin ikinci kısmını da tamamlayan
Medicana International Ankara Hastanesi,
mükemmellik yolculuğundaki kararlılığını
göstermiş oldu.
Türk Traktör ve Ziraat Makineleri /
Entegre Yönetim Sistemi Kuruluş
İçi Denetçisi Eğitimi
Uyguladıkları yönetim sistemlerini
bir birine entegre ederek daha aktif
ve verimli bir hale getirmek isteyen
Türk Traktör fabrikasına, Entegre Yönetim Sistemi Kuruluş İçi Denetçisi Eğitimi verildi.
64 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
T.C. Merkez Bankası / Süreç Yönetimi
ve İyileştirmesi Eğitimi
Kurumdaki Süreç Yönetimini daha etkin
bir hale getirerek gri alanları ortadan kaldırmak isteyen T.C. Merkez Bankası, Süreç
Yönetimi ve İyileştirmesi eğitimi aldı.
Ankara Sanayi Odası / UKH Eğitimleri
Geçtiğimiz ay imzaladığı Ulusal Kalite
Hareketi İyi Niyet Bildirgesiyle mükemmellik yolculuğuna çıkmayı hedefleyen Ankara
Sanayi Odası (ASO), ilk kısım eğitimlerini
tamamladı. Verilecek 3 haftalık aranın ardından tekrar eğitimlere başlayacak olan
ASO, kuruluşunun 50. yılında Ulusal
Kalite Ödülünü almayı hedefliyor.
Genel Katılıma Açık 6 Sigma
Farkındalık Eğitimi
Veriye dayalı üretim ve hizmeti çalıştıkları kuruma uygulamak
isteyen Yakupoğlu, Türkiye Petrolleri ve Gazi Üniversitesinden
katılımcılar Yalın 6 Sigma eğitimi
alarak süreçleri nasıl yalınlaştıracaklarını öğrendiler.
KALDER’DEN
19. DÜNYA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
KONGRE FUARI
11 - 15 Eylül 2011
Haliç Kongre Merkezi, İstanbul
SAĞLIKLI VE GÜVENLİ BİR GELECEK İÇİN
KÜRESEL GÜVENLİK KÜLTÜRÜ OLUŞTURALIM
¬ 5 Gün
¬ 10.000 m Fuar Alanı
¬ 120 Ülke
¬ 250 Fuar Katılımcısı
¬ 20.000 Ziyaretçi
2
¬ 36 Genel, Teknik Oturum ve Sempozyum
¬ Poster Sunumları
¬¬ Uluslararası Film ve Multimedya Festivali
http://exhibition.safety2011turkey.org/
DÜZENLEYENLER
Uluslararası Çalışma Örgütü
Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
DESTEKLEYENLER
GÜMÜŞ SPONSOR
FUAR
ORGANİZATÖRÜ
www.ikonevents.com
Bu Fuar 5174 sayılı kanun gereğince Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) izni ile düzenlenmektedir.
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 65
EĞİTİM TAKVİMİ
KalDer, TÜRKİYE KALİTE DERNEĞİ OCAK-HAZİRAN 2011
GENEL KATILIMA AÇIK ANKARA EĞİTİM PROGRAMI
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
KalDer - ANKARA - 2011 / 1
2010 EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ
3/23-24
ÜYELER
ÜCRET - TL (%18 KDV HARİÇ)
650 +200
Doküman Bedeli
ÜYE OLMAYANLAR
ÜCRET – TL
(%18 KDV HARİÇ)
800 +200
Doküman Bedeli
2010 EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ : TANITIM 260
6S İLE KAYIP GİDERME
200
250
490
600
1
EĞİTİCİNİN EĞİTİMİ
ENTEGRE YÖNETİM SİSTEMİ
2-3-4
5-6
320
380
480
490
600
380
480
380
480
9-10
260
320
ISO 9000 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEM REVİZYONU
22
65
80
ISO 9000 : 2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 23-24-25
490
600
1-2
380
480
28-29
380
480
ENTEGRE YÖNETİM SİSTEMİ KURULUŞ İÇİ DENETÇİSİ
ISO 14001 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ
7-8
ISO 14001 KURULUŞ İÇİ ÇEVRE DENETÇİSİ
ISO 9000 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ
İSTATİSTİKSEL PROSES KONTROL
KALİTE ÇEMBERLERİ
2-3-4
5-6
21-22
MÜŞTERİ İLİŞKİLERİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ VE CRM İÇİN UYGUN İŞ MODELİNİN OLUŞTURULMASI
8-9
27-28
380
480
MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ İŞ SÜREÇLERİ İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ
1-2
380
480
OHSAS 18001 ÇALIŞAN SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ
380
480
ÖZDEĞERLENDİRME
380
480
PROBLEM ÇÖZME TEKNİKLERİ
380
480
14-15
STRATEJİK PLANLARIN BİREYSEL HEDEFLERE İNDİRGENMESİ VE ÇALIŞANLARIN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ ÇALIŞTAYI
STRATEJİK YÖNETİM
SÜREÇ YÖNETİMİ ve İYİLEŞTİRİLMESİ
TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ
14
28-29
YALIN 6 SİGMA
66 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
16-17
9 10
380
480
200
250
380
480
150
180
200
250
25-26
380
480
20-21
380
480
ISO 2200:2005 GIDA GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ KAMU KURUMLARI İÇİN MÜKEMMELLİK KÜLTÜRÜNDE STRATEJİK İNSAN KAYNAKLARI BİLİNÇ GELİŞTİRME EĞİTİMİ 8-9
EĞİTİMLER GÜN SAYISI
NİSAN
MAYIS
ÜYELER İÇİN ÜCRET - TL
(+ %18 KDV)
ÜYE OLMAYANLAR
İÇİN ÜCRET -TL
(+ %18 KDV)
540
650
360 DERECE LİDERLİK 2
6S İLE KAYIP GİDERME 1 200
250
BALANCED SCORECARD TANITIMI VE UYGULAMA ÖRNEKLERİ 2 380 480
EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ 3
5-6 May 850 1000
EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ : TANITIM 1 26 260 320
EĞİTİCİNİN EĞİTİMİ 3 12-13-14 490 600
ETKİN EKİP ÇALIŞMASI 2
380 480
İSTATİSTİKSEL PROSES KONTROL 2
17-18 380 480
İŞ ETİĞİ 1 13 200 250
KALİTE BİLİNCİ ARTTIRMA EĞİTİMİ (MAVİ YAKALILAR İÇİN) 1
200 250
KIYASLAMA 2
LA SALLE MATRİS DÜŞÜNME 1
MAKİ GAMİ MOTİVASYON KİMYASI MÜKEMMEL YÖNETİM: LİDERLİK 2 MÜŞTERİ İLİŞKİLERİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ VE CRM İÇİN UYGUN İŞ MODELİNİN OLUŞTURULMASI MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ VE İŞ SÜREÇLERİYLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ 8 Nis 11-12 13-14 26 17-18 380 480
22
260 + 75 Dok. Bed. 320 + 75 Dok. Bed.
1
8 200 250
1
26 200
250
380 480
2 380 480
2 20-21 380 480
PERFORMANS SONUÇLARININ ÜCRETE YANSITILMASI 1 7
200 250
SÜREÇ YÖNETİMİ VE İYİLEŞTİRİLMESİ
2 13-14 380 480
STRATEJİK PLANLARIN BİREYSEL HEDEFLERE İNDİRGENMESİ VE ÇALIŞANLARIN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ
2 380 480
STRATEJİK İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ VE KARLILIK 1 200 250
ŞİKAYET YÖNETİMİ 2
16-17 380 480
ŞİRKET KÜLTÜRÜ 1
19 200 250
ŞİRKETLERİN YAPISI İLE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN SAĞLANMASI VE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN YAPILANDIRILMASI 2 380 480
TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ 1
5
150 180
TOPLAM ÜRETKEN YÖNETİM - 1. KADEME 1
5 200 250
TOPLAM ÜRETKEN YÖNETİM - 2. KADEME 2
26 200 250
ISO 9001:2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ 2
6-7 5-6 260 320
ISO 9001:2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 3
28-29-30 26-27-28 400 600
OHSAS 18001:2007 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ
2 6-7
380 480
ISO 14001 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ
2 6-7
380 480
ISO 14001 KURULUŞ İÇİ ÇEVRE DENETÇİSİ 3
14-15-
16 400 600
ISO 31000 İLE KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ VE SİSTEM KURULUŞU 2
15-16 380 480
6-7 SEKTÖREL EĞİTİMLER
ORGANİK TARIM UYGULAMALARI (KALİTE SİSTEM LABORATUVARLARI İŞBİRLİĞİYLE DÜZENLENMEKTEDİR.) 1 200 250
GMP - İYİ YÖNETİM UYGULAMALARI ((KALİTE SİSTEM LABORATUVARLARI İŞBİRLİĞİYLE DÜZENLENMEKTEDİR.) 1
200 250
IFS - LOJİSTİK (KALİTE SİSTEM LABORATUVARLARI İŞBİRLİĞİYLE DÜZENLENMEKTEDİR.) 1
19 200 250
Genel Bilgiler:
• Aynı kuruluştan 3-4 kişinin katılımında %10 indirim uygulanmaktadır. (TKY ve ISO 9001:2008 KYS eğitimleri için geçerli değildir.)
• Aynı kuruluştan 5 kişi ve üstü katılımlarda %20 indirim uygulanmaktadır.(TKY ve ISO 9001:2008 KYS eğitimleri için geçerli değildir.)
• Kobilere %20 , Kamu Kuruluşlarına ve STK'larına ve öğrencilere %25 indirim uygulanmaktadır.
(TKY ve ISO 9001:2008 KYS eğitimleri için geçerli değildir.)
• Katılımcılara ancak bir indirim uygulanmaktadır.
• Ücretlere %18 KDV ilave edilecektir.
• Eğitimlere katılmak için lütfen web sayfamızdaki başvuru formunu doldurunuz.
BURSA TAKVİM 2011/1. YARI YIL GENEL KATILIMA AÇIK EĞİTİM PLANI NO
GÜN
TARİH
ÜYE OLMAYAN ÜCRET (TL)
9
FMEA
EĞİTİM ADI
1
30 Nisan 11
250
ÜYE OLAN ÜCRET (TL)
200
10
Yalın Üretim Simülasyonu
1
7 Mayıs 11
250
200
11
Stok Yönetimi
1
14 Mayıs 11
250
200
12
Ekipman Yönetimi
ve Bakım Süreçleri
1
28 Mayıs 11
250
200
1
13
Lojistik Yönetimi
3 Haziran 11
250
200
14
Zor İnsanların Yönetimi ve
1
10 Haziran 11
Negatif Duygularla Başetme Çalıştayı
250
200
Belirtilen ücretlere %18 KDV ilave edilecektir.
16 İZMİR TAKVİM
12. MÜKEMMELLİĞİ ARAYIŞ SEMPOZYUMU ÇALIŞTAYLARI
24 MAYIS 2011
KAYA İZMİR THERMAL CONVENTION CENTER
ÜCRETLER:
KalDer Üyeleri için: 100 TL + KDV
Üye Harici: 150 TL + KDV
Çalıştaylar yarım günlüktür.
Kabiliyet Yönetimi
Dolaşarak Yönetim ‘Management By Walking Around’
Yöneticiler İçin Satış Stratejileri Geliştirme Atölyesi
Örnek Projeler ve Pratik ipuçları ile Ar-Ge Hibeleri ve
Teşvikleri Nasıl Alınır
Yönetimin Geleceği ve Yeni Trendler
Kızılderili Toplumunda Yaşam ve Büyük Şefler
Y Kuşağını Yönetmek
İnsan Sermayesinin Sayısallaştırılması ‘Human Capital Metrics’
8D Sorun Çözme Yöntemi
Müşteri Odaklı İnovasyon Stratejileri Geliştirme
Kayıt için [email protected] adresinden ya da 0 232 482 30 70
nolu telefondan Berfin CANLI ile irtibata geçmeniz rica olunur.
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 67
EĞİTİM TAKVİMİ
KalDer MERKEZ NİSAN-MAYIS 2011 GENEL KATILIMA AÇIK EĞİTİM PROGRAMI
KÜLTÜR SANAT
Bir Kitap Neleri Saklar?
Marjinal yaşantısıyla bir pop ikonu Andy Warhol; kıpkısa öyküleriyle
Murathan Mungan ve Orpheus mitinin günümüze çağırılan
kahramanları... Bir metaforun içinde sancılı üç insan... Birbirinden
uzakta aynı öykünün kahramanları... Sayfalar arasında insan suretleri...
Andy Warhol Felsefesi
1928’de Pittsburg’da iki odalı bir evde
doğdu. Rus göçmeni Andrej ve Julia
Warhola’nın üç oğlunun en küçüğü idi.
İlkokul üçüncü sınıfta iken sinir sistemini etkileyen St. Vitus hastalığı onu yatağa bağladığında çizimler yapan, radyo
dinleyen ve film yıldızlarının posterlerini
biriktiren Warhol için bu dönem kişiliğinin gelişmesinde
oldukça önemli olacaktı. Liseden mezun olduğu 1945’de
sanata olan tutkusunu keşfeden sanatçı 1949 yılında Pittsburgh’daki Carnegie Mellon
Üniversitesi’nde sanat eğitimi
aldı. New York’a taşındığında
ilk önce illüstratör olarak ve
daha sonra reklam alanında
çalışmaya başladı. Sade mürekkep çizimleriyle sanat dünyasında kısa zamanda tanındı. Warhol, her zaman bir fabrika gibi çalışmak ve alabildiğine üretmek
istediğini söyler. Sanata ticari bir anlam
katmayı sevdiğini de hiçbir zaman inkâr
etmez. Pop Art’ın en önemli tekniği haline gelen baskılama tekniği ile yapılan en
ünlü tablosu herkesin bildiği gibi Marilyn
Monroe’dur. Amerikan popüler kültürünü
de çalışmalarında yansıtmayı seven Warhol en çok kullandığı ayakkabı, yiyecek,
para, ünlüler ve gazete küpürlerinden
vazgeçmemiştir. Sanatın “pop art” prensi
iyisiyle kötüsüyle yer aldığı her sanat dalında ciddi anlamda faaliyet göstermiş ve
belki de “pop kültürü”n en önemli temsilcilerinden biri haline gelmiştir.
Warhol aşk, seks, yemek, güzellik, sanat, şöhret, çalışma,
para, başarı ve New York,
sanat sosyetesi üzerine samimi ve muzip yorumlarından
oluşan felsefesini açıkladığı kitabında sanatın “ikon”larından
biri halini aldığı Amerikan taşrasında geçen çocukluk günlerinden Liz Taylor, Rolling
Stones günlerine uzanır.
“Bu da sanat mı şimdi” sorusunun en
önemli muhataplarından, “aykırı insan”
etiketinin en çok yakıştığı sanatçılardan
biri Andy Warhol...
Ne diyelim;
“HER ŞEY POPTUR,
POP HER ŞEYDİR”
Andy Warhol
Çev: Elif Gökteke Sel Yayınları
Benim Adım
İstanbul
Rushdie’den
yeni bir masal
Hayatın anlamı
ve “Sufle”
Buket Uzuner’in “Benim
Adım İstanbul” kitabı bir şehir
monografisi... İstanbul’un kişileştiği kitapta şehir kendini
anlatıyor. “İstanbul’um ben.
Tarihin, padişahların, levantenlerin şehriyim. İlk zamanlar Byzantium’du adım daha
sonra
Konstantinopolis...
Başka adlarım da oldu. Devlet Kapısı, Dersaadet...Ben
ki şehirler şehriyim. Bana bir
bakanlar bir daha dönüp bakar.”
Buket Uzuner
Everest
Salman
Rushdie
Hindistan’da
başlayan,
New York’a uzanan bir aşk
hikâyesini anlatıyor Ormus
sevgisini “Ayaklarının Altındaki Toprak” (olmak istiyorum) şarkısıyla dile getirecek
kadar âşıktır Vina’ya. Vina
da olağanüstü güzel sesli
bir şarkıcıdır. Bu büyük aşkı
bize aktaran Rai ise, Vina’ya
âşık olan ikinci erkek olarak
romanı tamamlar.
Salman Rushdie
Çev: Kerem Işık
Can Yayınları
2005’de “Başkalarının Kokusu”, 2009’da “Cellat Mezarlığı” ile karşımıza çıkan Aslı E.
Perker’in son romanı “Sufle”.
Yemek yaparak hayata tutunmaya çalışan insanları
anlattığı kitabın kahramanları
yalnızca üç kişi. Ve öyküleri
aynı kitaptan aldıkları sufle tarifi ile kesişiyor.Paris’te
yaşayan Marc, New York’ta
yaşayan Lilia ve İstanbul’da
yaşayan Ferda’nın öyküsü…
Aslı E. Perker
Doğan Kitap
68 ÖNCE KALİTE MART - NİSAN 2011
Vasati Kıpkısa
Mungan öyküleri
Kendi içimizde yaşayabilmenin bir
ipucu “kıpkısa” öyküler… Kimsenin
olmak istemediği, bilmek istemediği
bir ben vardır muhakkak. Hep başka
hayatlarda okuyup da hayran olduğu fakat aslında okuduğunun kendi
hayatından başkaca bir hayat olmadığı cümleler kurulmuştur. Bana öyle
geliyor ki “Kibrit Çöpleri” de kendi
kendimize itiraf edemediğimiz ama
uzaktan da olsa varlığını hissettiğimiz, sarıp sarmalandığımız öykücükler. Okuyucunun belleğinde ani
dokunuşlarla ilerleyen öykü-
lerde bir sıradanlık varmış hissine
kapılsanız da bu sıradanlığın insanın
haleti ruhiyesinde bıraktığı derin yaralar
da cabası… İlk kez
“ani darbe lerin” açtığı bir yolda yürürken sonsuzluk içinde
yakalanmış sonsuz
sayıdaki
anlardan
sadece birkaçı anlaşılabilir kılıyor anları.
Kimi zaman “tüm hayatımızı belirler” ömürlere dönüşüyor. “Azalmış
sözün duruluğu” bir doruk noktasına çıkarıyor bizi. Ardından da derin
uçurumların başında düşmemek için
çabalıyoruz. Birden bir ürperti yayılıyor vücudumuza. Adım adım ilerliyor
öyküler. Bir öykünün başlangıcı bir
başka öykünün sonucunu oluşturuyormuş hissine kapılsanız da aslında
her biri kendi içinde bir bütün. Dışa
dönük değil. Yaratılan karaterlerin
“an”lık yaşantıları ve “o an”larıyla
var oluyorsunuz. Her türlü süsten
uzak yalınlıkta ısrarcı ama çok güçlü
öykücükler.
“Takribi ve vasati kıpkısa öyküler’”
Kısaca Murathan Mungan…
Şimdi elimde bir kibrit çöpü…
Kısa çöp kimin elinde kalır?
Kim kaybeder? Kim kazanır?
Murathan Mungan
Metis Yayınları
KALDER’DEN
ÝNOVA Yazýlým Ltd. Þti.
ODTÜ Teknokent, Silikon Blok, Bodrum Kat, No: 3-1 (06531) Çankaya / ANKARA
Tel: (0312) 210 13 44 • Faks: (0312) 210 19 15
www.inovasoft.com.tr • [email protected]
MART - NİSAN 2011 ÖNCE KALİTE 69
www.inovasoft.com.tr
24-26 Mayıs 2011
Kaya İzmir Thermal & Convention Center
Ege Bölgesi’nin en büyük sempozyumu yine konu ve konuklarıyla göz dolduruyor.
Yaşamda Kalite
Sunay AKIN
Yazar, Şair
24 Mayıs 2011 - Çalıştaylar
•Kabiliyet Yönetimi
•Dolaşarak Yönetim 'Management By Walking Around'
•Yöneticiler İçin Satış Stratejileri Geliştirme Atölyesi
•Örnek Projeler ve Pratik ipuçları ile Ar-Ge Hibeleri ve Teşvikleri Nasıl Alınır
•Yönetimin Geleceği ve Yeni Trendler
•Kızılderili Toplumunda Yaşam ve Büyük Şefler
•İnsan Sermayesinin Sayısallaştırılması 'Human Capital Metrics'
•Y Kuşağını Yönetmek
•8 D Sorun Çözme Yöntemi
25-26 Mayıs 2011 – Sempozyum Oturumları
12. Mükemmelliği Arayış Sempozyumu’nda
yeni yerimizde mükemmelliğe dokunuyoruz.
Patron da İnsan! : Patron Psikolojisi
•Faruk ECZACIBAŞI / Eczacıbaşı Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
•Prof. Dr. Turgay BİÇER / Mentor, Eğitmen, Danışman, Yazar
Yeni Tüketici Beklentileri, Yeni İş Yapma Yöntemleri
•Prof. Dr. Ömer Baybars TEK / Yaşar Üni.Uluslararası Lojistik Yön.Bölüm Başkanı
•Mert BAŞAR / Turkcell Kurumsal Müşteriler Bölüm Başkanı
Yeni Çağın Yönetici Modeli
•Murat IHLAMUR/ Netsis A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
•José Juan BERRUGA / Lesaffre Orta Asya ve Orta Doğu Bölge Müdürü
Aile Şirketlerinde Başarının Anahtarı
•Ender YORGANCILAR / EBSO Yönetim Kurulu Başkanı
•Emir KUNT / YKM Yönetim Kurulu Üyesi
Birlikte Çalışıyoruz. Peki Konuşuyor muyuz?
•Ahmet Şerif İZGÖREN / İzgören Eğitim ve Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı
Yenilikçi Uygulamalar
•Gülçin ERTORUN / Bosch San. ve Tic. A.Ş İş Mükemmelliği Müdürü
•Ata SELÇUK / Eczacıbaşı Holding İnovasyon Koordinatörü
% 20 Erken Kayıt indiriminden faydalanın.
Erken kayıt için Son Tarih 02 Mayıs 2011
Erken Kayıt indirimi Sempozyum katılımları için geçerlidir!
12. MAS KATILIM ÜCRETLERİ (25-26 Mayıs 2011)
2 Mayıs'a Kadar
2 Mayıs'dan Sonra
Genel Katılım
280 TL
350 TL
KalDer Üye
200 TL
250 TL
Kamu
240 TL
300 TL
Kamu KalDer Üye
160 TL
200 TL
Öğrenci
120 TL
150 TL
Öğrenci KalDer Üye
80 TL
100 TL
•Fiyatlara % 18 KDV eklenecektir.
•Toplu Katılımlar : 5 kişi ve üstü % 10 indirim -10 kişi ve üstü % 20 indirim
•Fiyatlara 2 gün öğle yemeği, kahve araları ve sempozyum çantası dahildir.
•Öğrenci katılımlarında 26 yaş sınırı aranmaktadır.
ÇALIŞTAY KATILIM ÜCRETLERİ (24 Mayıs 2011)
Genel Katılım
150 TL
KalDer Üye
100 TL
•Fiyatlara % 18 KDV eklenecektir.
•Çalıştaylar yarım günlüktür.
•Katılım çalıştay başına 20 kişi ile sınırlıdır. Talepler başvuru sırasına göre değerlendirilecektir.
•Katılımın yeterli olmaması durumunda program iptal edilebilir.
•Fiyatlara kahve araları dahil, öğle yemeği hariçtir.
E Ticarete Yön Verecek Trendler
•Emre EKMEKÇİ/ Groupon Türkiye Genel Müdürü
•Melih ÖDEMİŞ/ Yemeksepeti.com Teknoloji Direktörü ve Kurucu Ortak
Kârlılığı Düşen Ne Yapmalı?
•Cem SEZGİN / Deloitte Türkiye Danışmanlık Bölümü Ortağı
•Erhan BAŞ / Bilim İlaç A.Ş. Genel Müdürü
Performansı mı yönetelim? Potansiyeli mi?
•Prof. Dr. Bengi SEMERCİ / Bengi Semerci Enstitüsü Başkanı
•Ali Rıza ERSOY / Siemens A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı
Kazandıran Ekip Uygulamaları
•Yılın Başarılı Ekibi Ödülü’ne Katılan Ekip Sunumları
Yaşamda Kalite
•Sunay AKIN / Yazar, Şair
KalDer Üye
400 TL
•Fiyatlara % 18 KDV eklenecektir.
•STANT KİRALAYAN KURUM / KURULUŞ’ a 12.Mükemmelliği Arayış Sempozyumu katılım ücretleri üzerinden %10 indirim uygulanır.
26 Mayıs 2011 – Yerel Kalite Ödülleri Töreni
Ayrıntılı Bilgi ve Başvuru için:
KalDer İzmir Şubesi 0 232 482 30 70 – [email protected]
Oturum
Sponsorları
500 TL
Hizmet
Sponsorları
STAND ALANI ÜCRETLERİ (25-26 Mayıs 2011)
Genel Katılım
Ana Sponsorlar
Sıra Dışı Olmak!
•Timur TİRYAKİ / Başarı Akademisi Kurucu Ortak, Eğitmen, Yazar
•Yusuf ÖZER /Turkcell İç İletişim Bölüm Başkanı