OSAS`ta en önemli risk faktörü obezite

Transkript

OSAS`ta en önemli risk faktörü obezite
ISSN1307-2269
Sağlık mensuplarına özel gazetedir.
www.medical-tribune.com.tr
TÜRKİYE
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Ekzantem tedavisi
KOAH ve bisiklet
Metabolik sendrom
Monoklonal antikor cetuxima-
Aralarında kardiyovasküler has-
Kaskaybınakarşıkuvvetveda-
binmetastazlıbağırsakkanserindeki
talıklarındabulunduğubirçokhas-
yanıklılıkantrenmanbaşlatmalı,te-
olumluetkisininbedeligenel-
talığınhazırlayıcısı,ateroskle-
daviprogramınaharekettera-
likleciltekzantemlerioluyor.
4
rozsürecindehızlandırıcı.
6
pisinindeeklenmesigerekli.
10
Üç kritik bulgu: Horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku hali
Dünyada
ilk kez
ANKARA- Uluslararası Farmakoekonomi Derneği’nin(ISPOR)düzenlediği, farmakoekonomi ve
akılcıilaçkullanımıbirinci uluslararası yaz okulu
16-20Nisantarihleriarasında Antalya’da yapılacak. Sağlık Bakanlığı ve
Sosyal Güvenlik Kurumu
yetkililerinindekatılacağı
yaz okulunda çok sayıda
yerliveyabancıkonuşmacı yer alacak. Klinik FarmakolojiDerneğiBaşkanı
Prof.Dr.CankatTulunay
bu alanda dünyada ilk
kez bu alanda bir yaz
okulunun gerçekleştirileceğinibelirtti.
Akut kalp
yetersizliği
UludağÜniversitesiTıp
Fakültesi’nce gerçekleştirilen4.İçHastalıklarıKış
Kongresi’nde konuşan
Doç.Dr.Mehdi Zoghi,
“akut kalp yetersizliğinin
topluma maliyeti
daha da artacak”
dedi.
6
OSAS’ta en önemli
risk faktörü obezite
BURSA-UludağÜniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs
Hastalıkları Anabilim Dalı,
sonyıllardaObstrüktifUyku
ApneSendromu(OSAS)alanındakipekçokaraştırmaya
imza attı. Prof. Dr. Mehmet
Karadağ, “Bu hastalıkta en
Geride kalanlar
Baki Hoca’yı anlattı
Kocaeli Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu,
23 Ocak’ta kaybettiğimiz
Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nunhemeşi,hemmeslektaşı,hemdetakımarkadaşı.
Tam35yıllıkhayatarkadaşProf. Dr. Baki
lığındatıpeğitimi,kardiyoloKomsuoğlu
ji,nörolojiveUmuttepe’yihep
bir arada yürütmüşler.
Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu,
BakiHoca’yıMedicalTribune’eanlattı.
20
önemli risk faktörü obezitedir. Öyle ki; ilk tanı konduğunda hastaların büyük bir
çoğunluğuobezdir.Öteyandan,obezitedeIGF-1(insülin
benzeribüyümefaktörü)düzeylerinin düşmesinden yola
çıkarak yaptığımız bir çalış-
mada, apneli hastalarda
kontrollere göre IGF-1 düzeylerininanlamlıbirşekilde
düşük olduğunu ve apne-hipopne indeksi ile de bu düzeylerin bağıntılı olduğunu gösterdik”
dedi.
12
Kuşların göç mevsimi
yine korkutucu olacak
BURSA-İ.Ü.TıpFakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik
Mikrobiyoloji
AD’ndan Prof. Dr. Haluk
Eraksoy, etken virüsler ve
hastalıkla ilgili bilgi verdi:
“İnfluenza virüslerinin en
korkulanı pandemiler yapabilen A tipidir. İnfluenza A
virüsleri iki yüzey glikoproteiniyle alt tiplere ayrılır: he-
maglütinin (H1-H16) ve nöraminidaz (N1-N9). İnsanda
yalnız H1 ila H3 ve N1 ve
N2infeksiyonanedenolabilmektedir. Oysa kuşları virüsün tüm alt tipleri infekte
edebiliyor. Bu nedenle virüsüngerçekrezervuarıkuşlardır.İnfektekuşlarınhepside
hastalanıpölmüyor;özellikle
göçmen kuşlarda subklinik
düzeyde bir hastalık tablosu
ortayaçıkabiliyor.Bunedenledehastalığındünyaüzerinde yayılması büyük ölçüde
kuşlar yoluyla olmaktadır.
İnsanlarıinfekteedebilenH1
ve H3 tipleri domuzlarda da
hastalığa neden olabildiğindendomuzunvirüsün
gelişim ve evriminde
özelbiryerivardır.”
13
2
SerbestKürsü
Tıp
İçindekiler
Tıp1
Damarların rengi neden
bu kadar açık?
Bu gözlerden yağ akıyor!. . . . 5
Tip 2 diyabet tedavisinde
bazal insülinlerin rolü
En önemlisi kan şekerinin
sorunsuz regülasyonu . . . . . . 7
FDA’nın kararları borsaları
etkiliyor!
Avastine meme kanseri için
onay verildi . . . . . . . . . . . . . 8
“Türkiye’de bilimin seviyesini
gösterme fırsatı”
EAS 2008 İstanbul’da . . . . . 11
Diastolik kalp yetersizliği
tanı ve tedavisinde
temel sorunlar
Ekokardiyografinin
yaygınlaşması tanıyı
kolaylaştıracak . . . . . . . . . . . 14
Kontrolsüz ilaç kullanımı
ülser kanamalarının
artmasına neden oluyor
Riskli ilaçlar ülserin
başlıca nedeni . . . . . . . . . . . 16
Perspektif17
Tıp Bayramı’nda eylemle şenlik
bir arada . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Değerli
Hekim Dostumuz,
Bir 14 Mart’ta daha
birlikteyiz. Dün olduğu
gibi yarınlarda da sizin
bayramınız bizim, sizin
kederiniz ve sorununuz
yine bizim olacak…
Yayın çizgimizde
“hekimden hekime”
ilkesinden
şaşmayacağız.
Üstteki fotoğrafta
hep bir arada
gördüğünüz Medical
Tribune ekibi olarak,
14 Mart Tıp
Bayramınızı içtenlikle
kutluyor, sağlık ve
esenlik diliyoruz.
Fotoğrafta yer almayan
çizerlerimiz İshak
Öztürk ve Gülşah
Bademci de kutlamaya
çizgileriyle katıldılar...
Medical Tribune
MEDİ KATÜR
Doç. Dr. Gülşah Bademci
[email protected]
Sağlık sorunlarının çözümü
Tam Gün’e mi kaldı? . . . . . . 18
Türkiyem Farket kampanyası
başladı
Hedef, on milyon
hipertansiyon hastası . . . . . . 19
Endüstriden transplantasyon
eğitimine destek
Organ nakli bursunun ikinci
dönemi başladı . . . . . . . . . . 22
Lütfen
görüşlerinizi
bize yazın…
İmtiyazSahibi:MedicalTribuneYayıncılıkLtd.Şti.adınaHuriyeTibet GenelYayınYönetmeni(Sorumlu):Füsun
Medical Tribune Yay›nc›l›k
Rumeli Cad. No: 84/12
Osmanbey 34260 ‹stanbul
İkikardeş Medikal Yayın Yönetmeni: Dr. Rıfat Yücel Medikal Editör: Dr. Alp Aker Haber Editörü : Hüseyin
Kandemir, Zuhal Demirarslan Çizer : İshak Öztürk, Gülşah Bademci Satış ve Pazarlama Direktörü: Huriye Tibet
ReklamMüdürü:GönülMorgül Dağıtım/Abone:ArzuÇakar Adres:RumeliCad.No:84/12Osmanbey34360İstanbul Tel: (0212) 231 99 90 (pbx) (0212) 231 46 87 Faks: (0212) 231 08 80 e-posta: info@medical-tribu-
@
[email protected]
[email protected]
ne.com.trSayfatasarım:MelihYıldırımBaskı:PromatBasımYayınSan.veTic.AŞ.Esenyurt-İstanbul Tel:(0212)
6906363ISSN1307-2269Süreliyayın•20sayı/yıl
4
Güncel
Tıp
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Rektum kanseri kontrol altında,
ama yüzde kızarıklık var
Ekzantem
nasıl tedavi edilmeli?
MÜNİH - Monoklonal antikor
cetuximabın metastazlı bağırsak kanserindeki olumlu etkisinin bedeli genellikle ağır
cilt ekzantemleri oluyor.
Ancak Münihli dermatoloji
uzmanları tartışmalı bir tedavi yöntemi olarak görülen retinoid tedavisiyle bu alanda
başarılı sonuçlar aldılar.
59yaşındakirektumkanseri rezidifi olan erkek hastaya
operasyon sonrası cetuximab
veirinotecaniçerenkemoterapirejimiveradyoterapiuygulandı.Tedavininhenüzbirinci
haftasında hastanın yüzü ve
bedeninin üst kısmını sivilce
veçıbanlarsardı.Ciltteşiddetlikızarıklık,kaşıntıvegerginlikvardı.Aylarsürenvesonuç
vermeyentedavigirişimlerinin
sonucundaretinoidtemellibir
tedavi yöntemiyle başarı sağlandı.Hastayasistemikolarak
günde 20 mg isotretinoin verildi. Topikal tedavide de nadifloxacin ve prednikarbat
dermatopkremkullanıldı.Bir
haftaiçindecildindurumudüzeldi ve tedavinin üçüncü
ayından sonra aşamalı olarak
retinoid dozunu düşürmek
mümkün oldu. Kolon kanseri
vekaraciğermetastazıolan62
yaşındaki bir hastadaysa oral
yoldan retinoid verilmesiyle
cetuximab ekzantemi birkaç
güniçindeiyileşti.
Akne benzeri ekzantem
Münih’de bulunan Eyalet
Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr.
AndreasWollenbergvearkadaşları, “Der Hautarzt” Der-
Hastanın uvulası HIT saldırısının kurbanı
olmuştu ve göğüs kafesindeki nekrotik ülserler 55 yaşındaki bu hastanın şiddetli
ağrılar çekmesine neden oluyordu.
Ürkütücü ve ağrılı nekrozlar
Heparin tedavisi
ülserasyona yol açtı
ESSEN - Hastada aniden ortaya çıkan ağrılı, nekrotik cilt ve
mukoza ülserasyonu gözlenirse; hastaya yakın zamanlarda heparin verilip verilmediği sorgulanmalıdır.
Tümörlü hastanın ağzının etrafında ciddi yoğunlukta sivilce oluşumu gözleniyor. Isotretinoin tedavisiyle egzama dört hafta içinde ortadan kaldırıldı.
gisi’ndeyayınlananmakalelerinde özellikle tedaviden
sonuçalınanmonoklonalantikortedavisigörenhastaların
yaklaşık %80’inde tedavinin
ilk haftalarında akne benzeri
ekzantem oluşumunun gözlendiğinibelirtiyorlar.Ancak,
kseroz veya ekzantem oluşumunayolaçabileceğigerekçesiyle,buyanetkiyekarşıretinoidlerinkullanılmasınakarşı
çıkan uzmanlar da bulunu-
yor. Öte yandan, Münih’teki
kanser hastalarında sağlanan
başarıfazlatartışmayayerbırakmıyor. Prof. Dr. Wollenbergveekibi;görülenyanetkilerin dudak ve mukozada
kurulukla sınırlı kaldığını ve
kolayca kontrol altına alınabildiğinibelirtiyorlar.
Kaynak: Andreas Wollenberg et al.,
Hautarzt2007:58:615–618
MedicalTribune,Avusturya
55yaşındabirerkekhastada
birkaçsaatiçindegövde,aksilla,
sol ayak ve ağız mukozasında
ülserasyonlaroluştuğugörüldü.
Ciltteki oluşumlar ilk olarak,
hastayaiskemikkolitnedeniyle
uygulanan hemikolektominin
gerçekleştirildiğihastanedefark
edildi. Perioperatif profilaksi
için hastaya 13 gün boyunca
enoxaparinverilmişti.
Manyetik rezonans anjiyografide;A.superficialisvesolA.
poplitea’da tromboembolik tıkanma ve şüpheli görünen bir
portaldamartrombozusaptandı.EKG,hastadageçirilmişbir
sessiz miyokard infarktüsünü
gösterdi. Essen Üniversitesi’ndenDr.DorisHelbigvearkadaşları, çoklu arteryel ve
venöz damar tıkanıklığının nedeninin heparin kullanımının
tetiklediğibir“TipIITrombositopeni” (HIT-II) olduğunu düşünüyorlardı. Heparin Platelet
Faktör-4 kompleksine karşı
oluşan antikorlarla tanı kesinleştirildi.
Dr.Helbigveekibi;Hautarzt
Dergisi’ndekimakalelerinde,heparin tedavisi gören hastaların
%0.1-2’sindeHITIIgelişimigö-
rüldüğünü bildiriyor. Heparin
PF4 kompleksine karşı antikor
oluşturulması,trombositlerinve
endotel hücrelerinin aktivasyonunayolaçıyor.İlkheparindozunun verilmesinden 10-14 gün
sonra trombositopeni oluşabiliyor. Hasta yeniden ilaca maruz
kaldığında, süreç daha da hızlı
işlemeye başlıyor. Mortalite
%18-36 arasında değişiyor.
Hastalarakciğerembolisi,inme,
MIveuzuvlardaiskemisonucu
kaybedilebiliyorlar. En sık rastlanan sorun, venöz trombozlar
olmuş. HIT-II’ye bağlı olarak
cilt ve mukozada ülserasyonlar
isenadirentanımlanmış.
Bu hastada tedavi ekibi, damarları yeniden kanalize etmiş
görünüyor. HIT durumunda
uygulanmasında sakınca olmayan heparinoidlerden olan danaparoid, alprostadil ve asetilsalisilikasitkullanımıiçerenbir
reolojik çözüme başvurulmuş
veantienflamatuartedaviuygulanmıştır. Bu şekilde ülser oluşumunun ilerlemesini önlemek
demümkünolmuştur.
Kaynak: Helbig D et al., Hautarzt
2007; 58: 774–780, Medical Tribune-İsviçre
Çocuklar artık kanamadan ölmesin
Büyük tonsillaları almak mı,
küçültmek mi?
NEURUPPİN - Ruppiner
Klinikleri’nden Dr. Achim M.
Franzen’ın belirttiğine göre, on
yıllardan beri KBB uzmanı hekimler,aşağıyukarıbütünmüdahalelerdetonsillektomiuygulamasını, yani kapsüller de
dahilolmaküzeretonsillerintümünü almayı seçiyor. Almanya’da her yıl yaklaşık 80.000
tonsillektomi gerçekleştiriliyor
vebunlarınçoğuçocukhastalara uygulanıyor. Tonsillektomininkaçınılmazyanetkilerinden
biri de, bazı durumlarda nere-
deyse 2 hafta boyunca tedavi
gerektiren ağrılar. Pek çok
çocuk,operasyonsonrasıçektiği bu ağrılardan dolayı yemek
yemiyorvekilokaybediyor.Üstelik uygulamaya bağlı, ciddi
birkanamavekanamayabağlı
ölüm riski de söz konusu. Bu
kanamariskindendolayıhastalar5-7günlüğünehastanedetutulmaktadır.
Oysadahaazinvazifbirmüdahale biçimi olan tonsillotomidekapsülleralınmıyorvesadece interkapsüler kısımlar çı-
karılıyor.Sonyıllardatonsillotomiye rağbetin artması, bu
yöntemde operasyon sonrası
ağrıların belirgin şekilde daha
hafif olmasına ve çoğu hastanın müdahaleyi takip eden
ikinci günden itibaren ağrılarından kurtulmasına bağlanıyor.Üsteliktonsillotomidemüdahale sonrası kanamalara da
çok nadir rastlanıyor. Bu yüzdenbumüdahale,çoğuvakada
yataklı tedavi kapsamına bile
alınmıyor ve hasta operasyon
sonrası evine gönderilebiliyor.
Tipik tonsillotomi endikasyonu: Bir çocuk hastada bademcik hiperplazisi (soldaki
resim). Tonsillotomi sonrası nefes yolu yeniden açılmış (sağdaki resim).
Ne var ki; tonsillotomi sadece
bademciklerinde hiperplazi
olan ve buna bağlı işlevsel sorunlaryaşayan,6-8yaşarasındaki çocuklarda bir seçenek.
Buçocuklarınüstsolunumyollarındaoluşanengel,burundan
nefesalmalarınızorlaştırıyorve
çocuklardasıklıklarinit,bronşit, tubal ventilasyon bozukluklarıveuykusorunlarıgörü-
lüyor. Antibiyotik kullanımı
gerektiren tonsillit durumlarının sık yaşandığı ya da apse
gibi komplikasyonların görüldüğü vakalardaysa tonsillotomikontrendike.Buhastalarda
tonsillektomiyle alınan sonuçlardahaiyi.
Kaynak:AchimM.Franzen,BrandenburgischesÄrzteblatt2007;17:358359,
MedicalTribune-Almanya
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Güncel
Tıp
Trigliserid değerleri neredeyse 12.000
mg/dl’ye ulaşınca, retinadaki damarların görüntüsü süt kıvamına geldi.
Damarların rengi neden bu kadar açık?
Bu gözlerden yağ akıyor!
UIJEONGBU - Genç Tip 1 diyabet hastası, hekime başvurduğunda, trigliserid değerlerinin 11.929 mg/dl gibi aşırı yüksek
noktalarda olduğu tespit edildi. Genç adamın ksantom sorunu
yoktu, ama retina deyim yerindeyse yağ içinde yüzüyordu.
26 yaşındaki hastanın
görme yetisi gözlerdeki damarlarda dolaşan kanın süt
kıvamına gelmiş olmasından
etkilenmemişti. Peki, ama
lipid değerlerinin bu kadar
yüksek olmasının nedeni
neydi?Üsteliktotalkolesterol
değeride1000mg/dl’ninüzerindeydi.GüneyKore’dekiUijeongbu’da bulunan St.
Mary’s Hastanesi’ndeki hekimlersorununkökenindediyabetik ketoasidozun olduğu-
nusaptadılar.Buaradaşüphe
uyandıracak düzeyde kilo
kaybına uğramış olan genç
adamınaçlıkkanşekerideğerleri261mg/dlidi.
Yoğunbirinsülintedavisiyleglikozdeğerlerikabuledilebilir sınırlara düşürüldü ve
lipid profili de düzelme gösterdi. Trigliserid değerleri bir
hafta içinde 114 mg/dl’ye
kadar düştü. Böylece retina-
Rotavirüs enfeksiyonları
ve korunma
BURSA - Dördüncü Uludağ Pediatri Kış Kongresi, 17-20 Şubat
2008 tarihlerinde yapıldı. Kongrenin oturumlarından biri de,
kış aylarında sık görülmesi nedeniyle önceleri “winter vomiting disease” (kış aylarının kusma hastalığı) olarak adlandırılan, günümüzde etkeni izole edilmiş ve hatta 2007 itibariyle
ülkemizde de aşısının uygulamaya girmiş olduğu “Rotavirüs
Enfeksiyonları ve Korunma” başlıklı toplantıydı. Oturumu
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz AD öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu
sundu.
taneye
yatırılmaktadır.
Bütün dünyada yaklaşık
500.000 çocuk rotavirüs enfeksiyonu nedeniyle kaybedilmektedir.
Elektron mikroskobundakigörüntüsütekerlekşeklinde olduğundan Rotavirüs
adınıalanbuvirüslerinenaz
6 farklı serotipi insanda enfeksiyonyapmaktadır.Ensık
görüleniserotip1’dir.
Serotipebakılmaksızın,iki
doğal enfeksiyonun geçirilmesi,kişiyiortaveyaağırishale karşı % 100 korumaktadır. Aşı çalışmalarında da
amaçlanan, orta veya ağır
hastalığa karşı korunmak,
hastaneye yatışı ve ölüm
oranlarınıazaltmaktır.
Şimdi elimizde olan ve ülkemizde de kullanılmaya başlanan 2 rotavirüs aşısı vardır.
Rotavirüsler, bütün dünyada çocukluk çağı ishallerinin en önemli etkenlerinden
biridir. Sosyoekonomik durumunabakılmaksızınbütün
çocuklar 5 yaşına kadar virüsle enfekte olmaktadırlar.
Ülkemizde yapılan çalışmalarda, sıklığı bölgesel farklar
göstermekle birlikte, ishallerinortalama%16.6sınınetkenidir.Rotavirüsçoğunluklaateş,kusmavebolsuluishale neden olarak vücudun
susuz kalmasına yol açtığından, çocuklarda hastane yatışlarının önemli bir nedenidir. Hasta olan çocukların
yaklaşık 6’da biri hastaneye
başvurmakta, 45’te biri has-
Rotavirüs aşıları
İnsanda enfeksiyon yapan
rotavirüslerinhücrekültürlerinde üretimi güçtür, bu nedenle aynı hücre kültürüne
konan hayvan ve insan kaynaklı rotavirüslerin aralarında gen transferi yapmasıyla
elde edilen ’reassortant’ aşılar kullanılmıştır. İlk olarak,
FDA tarafından onaylanıp
1998 yılında ABD’de rutin
uygulanmaya konan rhesus
(maymun)reassortantrotavirüs aşısı, aşıdan sonraki 1-2
haftaiçindebarsaktıkanıklığı (invaginasyon) vakalarında olası bir artış gözlenmesi
üzerine,1999yılındapiyasadan çekilmiştir. Barsak tıkanıklığı, aşılanan 1.5 milyon
çocuktan 21 tanesinde gözlemlenmişolupburiskin,ilk
aşı dozunun 3. aydan büyük
bebeklereyapıldığındagörüldüğüsaptanmıştır.
Şimdielimizdeolanveülkemizde de kullanılmaya
başlanan 2 rotavirüs aşısı
vardır. Bunlardan biri bovine (sığır) reassortant rotavirüs aşısı olup sık görülen 5
serotipi içermektedir (G1,
G2, G3, G4 ve P8). Aşı, ilk
dozu6-12.haftalararasında
olmak üzere, 4-10 hafta
aralarla toplam 3 doz olarak, ağızdan verilmektedir.
Yapılançalışmalardainvaginasyon açısından güvenli
bulunmuştur. Ağır ishale
karşı%94koruyuculuksaptanmıştır.
Aşının diğer aşılarla aynı
zamanda yapılmasında bir
sakınca saptanmamıştır. Aşı
2006 yılında FDA’dan onay
almış olup ABD’de rutin uygulanmayabaşlamıştır.
Diğerbiraşıiseinsanrotavirüs suşu bulunan monovalan (G1P8) aşıdır. Aşının
çapraz reaksiyonla diğer serotiplere karşı da koruyuculuk sağladığı bildirilmiştir.
Aşı, ilk dozu bebeğin ilk 3
ayında olmak üzere, 4-10
hafta aralarla toplam 2 doz
olarakağızdanverilmektedir.
Yapılan çalışmalarda invaginasyonaçısındangüvenlibulunmuş olup diğer aşılarla
aynı zamanda yapılmasında
bir sakınca görülmemiştir.
Aşı, ağır ishale karşı % 93
koruyucudur.Buaşı2004yılında Meksika’da olmak
üzere,35’tenfazlaülkedeve
Avrupa Birliği’nde lisans almıştır.
Sonuç olarak, rotavirüs
bütün dünyada önemli bir
ishal sebebi, gelişmekte olan
ülkelerde ise ishale bağlı
çocukölümlerininönemlibir
nedenidir. Rotavirüse karşı
etkinaşılarınyaygınkullanımı ile en az 500.000 çocuk
ölümüönlenebilecektir.
5
daki damarlar da kısa süre
içindeyenidennormalbirgörünüm kazandı. Bu arada belirtmedengeçmeyelim,ilkbaşlardabuhastadadagözlemlenebilen lipemia retinalis,
ancak trigliserid değerleri
2500 mg/dl sınırına ulaştığı
zamanortayaçıkıyor.
Kaynak:Young-HoonParketal.,N
Engl J Med 2007; 357: e11, Medical
Tribune-Avusturya
6
İçHastalıkları
Tıp
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Metabolik sendrom ve ateroskleroz ilişkisinde temel belirteçler neler?
Aterosklerozun biyokimyasına
yeni bulgular ekleniyor
BURSA- Artan obezite sıklığıyla birlikte günümüzde en sık sözü edilen, en çok korkulan ve en
yaygın görülen klinik tablolardan biri de metabolik sendrom. İnsülin direnci ve hiperinsülineminin aralarında kardiyovasküler hastalıkların da bulunduğu birçok hastalığın hazırlayıcısı olduğu biliniyor. Bir başka deyişle ateroskleroz sürecinde metabolik sendromun önemli bir hızlandırıcı olduğu giderek daha iyi anlaşılıyor.
İnsülin direnci metabolik
sendroma neden olan temel
sorun olarak kabul ediliyor.
İnsülininperiferikdokularda
etkigösterememesiyleortaya
çıkan insülin direncinin, genetikolmaktançoksedanter
yaşam, kilo artışı ve yaşlanma gibi çevresel faktörlere
bağlı olduğu düşünülüyor.
Uludağ Üniversitesi Tıp FakültesiEndokrinolojiveMetabolizma BD öğretim üyesi
Doç.Dr.CananErsoy,metabolik sendromda kardiyovaskülerriskintemelbelirleyicilerinin,insülindirencive
hiperinsülinemiye bağlı endotel fonksiyon bozukluğu,
dislipidemi, koagülasyona
eğilim ve inflamasyon olduğunusöyledi.
Endotel fonksiyon
bozukluğu, ateroskleroz
gelişiminde temel unsur
olarak kabul edilmekte ve
yalnızca insülin direnci
bile endotel fonksiyon
bozukluğu gelişimi için
yeterli olabilmektedir.
İnsülin direncinin insülininnitrikoksitaracılıvazodilatör etkisini ortadan kaldırdığını belirten Doç. Dr.
Ersoy, şu bilgileri verdi:
“Öteyandan,hücreproliferasyonu, ekstraselüler matriks protein sentezi ve koagülan bir faktör olan plazminojenaktivatörinhibitör1 (PAI-1) sentezi devam etmektedir. Hiperinsülinemi,
tek başına, damar duvarında çeşitli değişiklikler oluşturabilirken,ayrıcavasküler
bağdokususentezi,lipidbirikimivedüzkashücrelerinde ve makrofajlarda LDL
reseptöraktivitesiartmaktadır.Dislipideminindebusürecekatkısıvardır.Özellikle
yoğun LDL artışı ve HDL2
azalmasıilekarakterizeaterojenik dislipidemi görülmektedir.ÖteyandanTEKHARF (*) çalışmasında insülinin iki kat artmasının
HDL’yi%20azalttığıgösterilmiştir. Hiperinsülinemide
pıhtılaşmanın artmasından
ise PAI-1 artışı sorumludur.
PAI-1, ayrıca, TNF-α gibi
inflamatuvar belirteçlerin
yapımını
uyarmaktadır.
Fare çalışmalarında, PAI-1
eksikliğinin insülin direncine karşı koruyucu olduğu
gösterilmiş ve insanlarda
PAI-1’inmetaboliksendrom
ve kardiyovasküler hastalık
gelişimi açısından büyük
önem taşıdığı belirlenmiştir.”
İnsülin direnciyle birlikte
inflamasyonla ilgili pek çok
belirteç düzeyinin yükseldiğini hatırlatan Doç. Dr.
Ersoy, bunlardan en çok çalışılanlarının ve en önemlilerinin CRP, TNF-α ve IL-6
olduğunuifadeetti.Doç.Dr.
Ersoy; CRP, TNF-α ve IL6’nın inflamasyon yoluyla
aterosklerozu şiddetlendirdiğini, adiponektinin ise tersine koruyucu özelliklere
sahip olduğunu bildirdi.
Doç. Dr. Ersoy’un verdiği
bilgileregöre;kardiyovasküler olay riskini göstermede
CRP, total kolesterol/HDL
oranı ve bu ikisinin birlikteliği önem taşıyor. Öte yandan, metabolik sendrom bileşenlerinin sayısı arttığında
CRP düzeylerinin yükseldiği
ve kardiyovasküler riskin,
CRP 1’den küçükse düşük,
1-3arasındaysaortave3’ten
büyükse yüksek olduğu saptanmış. Doç. Dr. Ersoy,
TNF-α’nın ise insülin direncini ve CRP’yi artırdığını,
adiponektin yapımını inhibe
ettiğiniifadeetti.TNF-α,lipoprotein lipaz aktivitesini
azaltarak aterojenik lipid
profili oluşmasına katkıda
bulunduğu gibi vazodilatasyonu da engelliyor. İnterlökin-6 ise hem bir prokoagülan,hemdeCRP’ninplazma
konsantrasyonunuartırıyor.
Doç. Dr. Canan Ersoy,
inflamasyon belirteçlerinin
konsantrasyonlarının ateroskleroz gelişiminden önceki yıllarda değişiklik gösterdiğinivebunlarınherbirinin ateroskleroz gelişmesi
veilerlemesindekatkılarının
bulunduğunu belirtti. Doç.
Dr. Ersoy,“Metabolik sendromdaki insülin direnciyle
ilgili pek çok faktör aterosklerozgelişiminekatkıda
bulunmaktadır. Bu faktörlerarasındaoldukçakarmaşık bir etkileşim mevcuttur.
Metabolik sendrom görülme sıklığının azaltılması,
kardiyovaskülerhastalıkge-
lişimini ve buna bağlı morbidite ve mortaliteyi de
azaltacaktır”dedi.
(*) Türk Erişkinlerde Kalp HastalığıveRiskFaktörleriAraştırması
Uludağ Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Endokrinoloji ve
Metabolizma BD
öğretim üyesi
Doç. Dr. Canan Ersoy
Akut kalp yetersizliğinin
topluma maliyeti daha da artacak
BURSA - Kardiyak fonksiyon bozukluğuna bağlı belirtilerin aniden başlaması olarak tarif
edilen akut kalp yetersizliğinin sıklığı tüm dünyada artıyor. Bu ise 3M olarak kısaltılabilecek morbidite, mortalite ve maliyette büyük artışlara neden oluyor.
Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Kardiyoloji AD
öğretim üyesi
Doç. Dr.
Mehdi Zoghi
Dördüncü Uludağ İç Hastalıkları Kongresi’nde konuşan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD öğretim üyesi Doç. Dr. Mehdi
Zoghi, akut kalp yetersizliği
sıklığındakiartışınönünegeçmenin iki nedenle pek kolay
olmadığını söylüyor. Bu nedenler; nüfusun giderek yaşlanmasıveilerleyenyaşlabirliktekalpyetersizliğigörülme
riskininartmasıveMIsonrasısağkalımoranlarınıngiderek artması. Pek çok hastada
kalp yetersizliğinin akut MI
sonrası geliştiği düşünülürse
sıklıktaki artış da kolaylıkla
açıklanabiliyor.
Doç. Dr. Zoghi, ABD’de
kalp yetersizlikli hasta sayısının 2050 yılında 8 milyon
olacağının tahmin edildiğini,
Avrupa’daki hasta sayısının
ise 6.5 milyon olduğunu ve
ortalama olarak bir ülke nüfusunun yaklaşık %2’sinde
kalp yetersizliği olduğunu
söyledi. Buna göre Türkiye’deki tahmini hasta sayısı
ise1.4milyon.Akutkalpyetersizliği nedeniyle hastaneye
yatırılan hastaların yaklaşık
%45’inin 1 yıl içinde tekrar
hastaneye yattığını söyleyen
Doç.Dr.Zoghi,bugrupiçinde kötü prognozlu olanlarda
1 yıl içindeki mortalitenin
%50 olduğunu ve hastalığın
yıllık maliyetinin ABD’de
yaklaşık20milyardolarıbulduğunu sözlerine ekledi. Sistolik fonksiyon bozukluğu,
kapakçık hastalıkları ve aritmiler gibi pek çok hastalığın
da akut kalp yetersizliğinin
ortayaçıkmasınanedenolabileceğini hatırlatan Doç. Dr.
Zoghi,ancakensıkrastlanan
nedenin,yaklaşıküçteikivakada koroner arter hastalığı
olduğunu söyledi. Doç. Dr.
Zoghi’ye göre tanı açısından
bir diğer önemli konu, vakaların üçte ikisinde daha önce
kronik bir hastalık olması ve
bunlarınakutbiralevlenmeyle acil servise başvuruyor olmaları. İlk görülen hastaların
%70’indedahaöncekalpyetersizliğininmevcutolduğunu
kaydeden Doç. Dr. Zoghi
şunları söyledi: “Kalp yetersizliğinin alevlenmesinin nedeni olarak; pulmoner hipertansiyon ve pulmoner emboli
gibi kalbin ard yükünü artırandurumlaryadatirotoksikoz,anemiveinfeksiyongibi
kalbin ön yükünü artıran
hacim değişikliklerinin akla
gelmesigerekiyor.”
Akut kalp yetersizliğinde
hatalı tanı oranı: %20
Akut kalp yetersizliğinde
hatalıtanıoranının%20gibi
kabul edilemez derecede çok
yüksek bir oran olduğunu
söyleyen Doç. Dr. Zoghi, bu
durumunmorbidite,mortalite
ve maliyette artış anlamına
geldiğini ekledi. Doç. Dr.
Zoghi, hatalı tanıda kalp yetersizliği tanısı için yalnızca
semptom ve bulgulara daya-
nan majör ve minör kriterlerinkullanılmasınınrolüolduğunuifadeetti.
Doç.Dr.Zoghi’ninverdiği
bilgileregöre;kalpyetersizliği
tanısında kullanılan ortopne,
paroksismal noktürnal dispne, jugüler venöz dolgunluk,
gallop ritmi gibi bulguların
duyarlılıkları genellikle %20
civarında.Yineçoğuzaman,
semptomlar hastalığın şiddetiylekorelasyongöstermiyor.
Doç.Dr.Zoghi,buhatalarınönünegeçmekiçinsonkılavuzlarda,tanıiçinöncekalp
yetersizliğisemptomlarınınve
bulguların değerlendirilmesi,
ardından kardiyak fonksiyon
bozukluğunu gösteren EKG,
akciğer grafisi, biyokimyasal
testler ve gerekirse ekokardiyografigibiobjektifbirkanıtınbulunmasışartınınarandığınısöyledi.
Erken tanı ve tedavi
mortaliteyi anlamlı oranda
düşürüyor
Son zamanlarda tanıda
BNP(BrainNatriureticPeptide) üzerinde durulduğunu
söyleyen Doç. Dr. Zoghi,
BNP’nin ventriküllerde artan
basınçvehacimyükünekarşı
salındığınıvekalpyetersizliği
için yüksek duyarlılık ve özgüllüğesahipolduğunubelirtti.Doç.Dr.Zoghi,ekokardiyografinin de kardiyak fonksiyonlarıveyapısaldeğişiklikleri değerlendirmede çok yardımcı olduğunu ekledi. Doç.
Dr.Zoghi’ninverdiğibilgilere
göreakutkalpyetersizliğinde
tanıengeç2saatiçindekonmalı ve bu sürenin sonunda
IV ilaç uygulamasına başlanmışolmalı.
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
İçHastalıkları
Tıp
Tip 2 diyabet tedavisinde bazal insülinler olmazsa olmaz
En önemlisi kan şekerinin
sorunsuz regülasyonu
BURSA - Dünyada 246 milyon diyabet hastası var. Bu sayının
2025’de %55 artarak 380 milyona çıkacağı tahmin ediliyor.
Diyabet, bir yandan da mortaliteye en fazla yol açan nedenler
arasında beşinci sırada yer alıyor. Hastalığın komplikasyonlarından kaçınabilmek için uygun ve yeterli tedavi verilmesi
büyük önem taşıyor. Günümüzde bazal insülinler tip 2 diyabet
tedavisinde vazgeçilmez hale gelmiş durumdalar
Türkiye’de,TURDEPÇalışması’nda*, toplumda diyabet görülme sıklığının
%7.2 olarak bulunduğunu
söyleyenUludağÜniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları BD öğretim üyesi
Prof.Dr.ErcanTuncel,glukoztoleransbozukluğusıklığının da yaklaşık %7 olduğunu belirtti. Prof. Dr.
Tuncel’in verdiği bilgilere
göre,tip2diyabettanısıöncesinde, en iyi ihtimalle 6
yıl, metabolik sendrom
denen insülin direncine
adaptasyon dönemi var.
Aşikâr diyabet döneminde,
monoveyakombineoraltedavilerle kan şekeri regüle
edilmeye çalışılıyor. Son
evre diyabet ise, “eskiden”
insüline başlama dönemi
olarak bilinen dönem. Tanı
konulduğunda beta hücre
yetersizliğinin başlamış olduğunu söyleyen Prof. Dr.
Tuncel, hücre yetersizliğini
yavaşlatmanın en iyi yönteminin glisemik kontrolün
sağlanmasıolduğunubelirtti. Diyabetteki üç mekanizma bozukluğunu; insülin
sekresyonunda azalma, hepatik glukoz üretiminde
artış ve kas-yağ dokularındaglukozalımınınazalması
olaraksayanProf.Dr.Tuncel,tedavilerinbuüçmekanizmaya birden yoğunlaş-
masıgerektiğinisöyledi.
Tip 2 diyabette HbA1c
düzeyinde %1’lik bir azalmanın
mikrovasküler
komplikasyonlarda %37’ye
kadar bir düşüş sağladığını
belirten Prof. Dr. Tuncel,
ancakmonoterapininhiçbir
zaman yeterli olmadığını
ekledi.Prof.Dr.Tuncel,yapılması gerekenin; farklı
mekanizmaları içeren ilaçlarla kombinasyon olduğunu, ancak kombinasyon tedavisine rağmen tanıdan 3
yıl
sonra
hastaların
%50’sinde ve 9 yıl sonra
%75’inde HbA1c’nin yüksek düzeyde kaldığını ve
mutlakainsülinkullanılmasıgerektiğinibelirtti.
ABD’de
hastaların
%63’ünde HbA1c hedefine
ulaşılamadığını söyleyen
Prof.Dr.Tuncel,bunedenle tip 2 diyabette glisemik
kontrolün daha agresif bir
şekilde sağlanması gerektiğini vurguladı ve sözlerine
şöyledevametti:
“Tedavinin
başarısı
önünde en büyük engeller
normal HbA1c değeri üzerinde bir uzlaşmaya varılmamış olması, geç tanı ve
tedavi, yeterli yaşam tarzı
değişikliği yapılamaması,
antihiperglisemik tedavinin
yan etkileri ve tedaviye
hasta uyumudur. Tip 2 diyabettebazalinsülintedavi-
Tip 2 diyabet tedavisinde
neden bazal analog
insülin analogları?
24saatboyuncagörecelisabitvepikyapmayankonsantrasyonvezamanprofilinesahiptirler
Fizyolojikinsülinsalınımınıtaklitederler
Hipoglisemiinsidansıdahadüşüktür
İyiglisemikkontrolsağlarlar
Dahaazkiloartışınanedenolurlar
Güveniliryanetkiprofilinesahiptirler
Öngörülebiliretkileresahiptirler
Kullanımlarıkolaydır
Tedaviyehastauyumuyüksektir
sine er ya da geç başlamak
gerekmektedir. Açlık kan
şekerinininsülinledüşürülerekbetahücreleriüzerindekistresinazaltılması,postprandial kan şekeri artışını
da düşürmektedir. Geceki
hepatik glukoz üretimini
baskılayan en önemli parametredebazalinsülindüzeyidir. Fizyolojik insülin düzeyine ancak bazal insülin
analoglarıinsülinglarjinya
dadetemirleulaşmakmümkündür.Sonuçolarak,tip2
diyabet tedavisinde bazal
insülinler önemli bir yere
sahiptir.”
Bazal insülinlerin en
önemliözelliğininpiklerinin
olmamasıveetkilerininyaklaşık 24 saat sürmesi olduğunubelirtenProf.Dr.Tuncel, bazal insülinlerin diğer
özelliklerini yavaş ve sabit
emilim, uzamış etkinlik ve
etkinlikte bireysel farklılıkların düşük olması olarak
saydı. Prof. Dr. Tuncel sözlerineşöyledevametti:
“Kısa etkili insülinlerle
hipoglisemi hızlı oluşur ve
hasta farkında olmadan hipoglisemiye girer. Oysa,
bazal insülinlerle hipoglisemi riski düşüktür, oluşursa
da yavaş oluşur ve hasta
bunu hissederek önlemini
alabilir.Hipoglisemiisevücudun alarma geçmesine
nedenolmakta,hastadamiyokard infarktüsü ve serebrovaskülerolaygörülmeriskini artırmaktadır. Bu nedenle, tip 2 diyabetli hastalarda hipoglisemiye en az
neden olabilecek tedavinin
verilmesigerekmektedir.”
Prof. Dr. Tuncel, insülin
glarjininNPHinsülinegöre
hipoglisemi görülme sıklığında %48’e varan oranda
bir azalma sağladığını,
yaşam kalitesi ve hasta
memnuniyetindeki artış yönünden NPH’den anlamlı
şekilde üstün bulunduğunu
bildirdi. Prof. Dr. Ercan
Tuncel, bütün bu özellikleriylebazalinsülinlerin,tip2
diyabette neredeyse vazgeçilmez bir tedavi olarak
önemkazandığınısöyledive
ekledi“İnsülintedavisievliliğebenzervekusuraranırsayürümez.Bazalinsülinler
deelbettekusursuzdeğiller,
amagünümüzdetercihedilmesigerekeninsülinlerbunlardır.”
*TURDEP:TheTurkishDiabetes
EpidemiologyStudy
Uludağ Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Endokrinoloji ve
Metabolizma
Hastalıkları BD
öğretim üyesi
Prof.Dr.
Ercan Tuncel
7
8
İlaç
Tıp
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
FDA’nın kararları borsaları etkiliyor!
Avastine meme kanseri için
onay verildi
NEVYORK - ABD ilaç ruhsatlandırma makamları, Genentech’in ürünü olan avastinin meme
kanserine karşı kullanımına onay vererek, bu ilaç açısından yeni bir pazarın açılmasını sağlamış oldu.
Endüstri gözlemcilerinin
çoğukararınertelenmesiniya
da ilaca bu kullanım alanı
için onay verilmemesini beklerken, çıkan onayla beraber
Genentech hisselerinin değeri
neredeyse%9arttı.
Daha önce kolon ve akciğer kanserinde kullanımı
onaylananavastin,WallStreet analizcileri tarafından Genentech’in en önemli ilacı
olarak
değerlendiriliyor.
2007yılındaABD’deilaç2.7
milyardolaraulaşanbirsatış
hacmineulaştıvebiranalizcinin tahminlerine göre ilacın
meme kanseri için de kullanılmasıyla bu miktara yaklaşık 500 milyon dolar daha
eklenebilir.
FDA’nın kararı, geçen
haftailaçfirmasınınavastinle
yapılan bir araştırmada bu
ilaçvekemoterapikombinasyonuylamemekanserihastalarındaprogresyonsuzsağkalım sürelerinin anlamlı şekilde uzadığını açıklamasını takibengeldi.
Aralık ayında FDA Danışmanlar Kurulu küçük bir oy
farkıylaavastininmemekanserine karşı kullanımının
onaylanmamasınıönermeka-
rarı almış, bu kararın nedeni
olarak da daha önceki bir
araştırmayla toplanan verilerinbuhastapopülasyonunda
ilacın faydalarının toksisite
risklerine göre daha fazla olduğunu kanıtlamak için yeterliolmamasınıönesürmüştü.
AnalizcilerRoche’unsponsorluğunda sürdürülen bir
araştırmasonucundasunulan
yeni verileri incelemek üzere
FDA’nınkararıerteleyeceğini
düşünüyordu. Roche Holding, Genentech hisselerinin
büyük kısmını elinde bulunduruyor ve ABD dışında
avastinin satışını üstlenmiş
durumda.
RBC Capital Markets Kuruluşundan analizci Jason
Kantor, “sonuç pazarın beklediğinden çok daha olumlu
oldu”dediveekledi:“Danışmanlar Kurulu’nun toplantısındansonra,herkesbuendikasyonda avastinin kullanılması konusuna oldukça şüpheliyaklaşıyordu”.
Kantor geçen hafta, ilacın
meme kanserine karşı kullanımıonaylanırsa,2009yılında firmanın değerinin 480
milyondolardahaartacağını
belirtmişti. Geçen hafta yeni
olumlu veriler açıklandığında; Kantor, ilacın onay sürecinin Mayıs ayına kadar tamamlanamayacağından yola
çıkarak,2008yılındaavastin
satışlarının 92 milyon dolar
dahaartacağıtahminindebulunmuştu.Kantor,ilaçonayınınbeklediğindendahaerken
verilmesi dolayısıyla, 2008’e
ilişkin bu tahminindeki miktarıartıracağınısöyledi.
İlaç,ilerievrememekanseri olmasına rağmen kemoterapi görmemiş hastaların tedavisinde, paclitaxel kemoterapisiyle kombinasyon halinde kullanılmak üzere onay
aldı. Roche araştırmasında
avastin bir diğer kemoterapi
ajanıyla kombinasyon halindetestedildi.
Avastinin meme kanserine
karşıkullanımınailişkinöncü
nitelikteki araştırmalardan
birinin yöneticisi olan Dr.
Kathy Miller yaptığı açıklamada, “Avastin ve paclitaxel
tedavisiyle kadınlarda kanserinkontrolaltınaalınabildiği
süreyi uzatabiliyor ve daha
önce sadece kemoterapiden
faydalanabilen kadınlara biyolojik bir seçenek sunabili-
Multipl Skleroz gelişimini
yavaşlatan kanser ilacı
BOSTON – Yeni bir araştırma; iki hafta arayla yapılan rituximab infuzyonunun multipl skleroz
(MS) gelişimini neredeyse bir yıllığına yavaşlattığını ortaya koydu. Araştırmacılar, rituximabın
hastalığın nüks oranını ancak üçte bir düzeyinde azaltan birinci grup multipl skleroz ilaçlarından daha etkili olduğunu belirttiler.
New England Journal of
Medicine Dergisi’nde yayınlananaraştırmayıgerçekleştiren
ekipiçindeyeralan,SanFransisko Kaliforniya Üniversitesi’nden Dr. Stephen Hauser,
“Tek bir tedavi yöntemi izleyerek ulaştığımız etkinin 48
haftaboyuncasürmesigerçekten etkileyici oldu. Rituximabın MS’de inflamasyon üzerine olan etkisi son derece hızlıydı”dedi.
Bütün dünyada 2 milyon,
sadece ABD’de 350.000 kişi,
multipl sklerozdan muzdarip.
Hastalığın nedeni olarak; bağışıklıksistemininanlaşılama-
yan bir nedenle, beyin ve
omuriliği çevreleyen yalıtıma
saldırmasıveparçalamasıgösteriliyor. Hastalığın belirtileri
arasında bulanık görme,
denge kaybı, koordinasyon
becerilerindesorun,aşırıderecedeyorgunluk,felçvekörlük
sayılıyor. Hastalığın kesin tedavisiyseşimdilikyok.
Henüzbirebirkarşılaştırma
deneyleri yapılmış olmasa da,
Dr.Hauser,rituximabınmevcuttedavilerdendahaetkiliolduğunusöyledi.Dr.Hauserve
ekibi araştırmalarını hastalığın nükseden – remisyona
giren türünden muzdarip has-
talarlagerçekleştirdiler.MS’in
bu türünde hastalık belirtileri
uzun yıllar boyunca ortadan
kalkıp, kendini göstermeyebiliyorvebunedenlebellibirtedavinin gerçekten işe yarayıp
yaramadığınıbelirlemekzorlaşıyor. Bu hasta grubu toplam
MS hastalarının yarısını oluşturuyor.Araştırmacılarrituximabtedavisininbaşarıdüzeyini saptayabilmek için manyetikrezonansgörüntülemetekniğiyle taramalar yaparak
sinir sistemindeki hasar durumunu saptadılar. Dr. Hauser,
“özellikleşaşırtıcıolannokta,
MSodaklıinflamatuarbozuk-
Roche Holding,
Genentech hisselerinin büyük
kısmını elinde
bulunduruyor
ve ABD dışında
avastinin satışını üstlenmiş
durumda.
yoruz”dedi.
Kantor onay haberinin
tüm biyoteknoloji sektörünü
sevindireceğini düşündüğünü
belirtti.
Yatırımcılar, genelde daha
tutucu davranan FDA’nın
herhangi bir kanser tedavisineonayvermedenöncegenel
sağ kalım verilerini talep etmesinden bezmeye başlamış-
tı.Zirabuyaklaşımprogresyonsuz sağ kalım sürelerinin
saptanmasınagöreçıtayıçok
dahafazlayükseltiyor.
Merkezi Güney San Fransisko’dabulunanşirketinhisselerinin değeri, New York
Borsası kapanırken %8,9 artarak, 71.59 dolardan 77.99
dolarafırladı.
luklar üstündeki etkinin son
derece hızlı olmasıydı” dedi.
Uzmanlar iki enjeksiyondan
sonra saptanabilir lezyonların
sayısının hemen azaldığını
gözlediler.
12 hafta içinde, neredeyse
hastaların tüm eski lezyonları
iyileşmişveyenilezyonoluşumudaortadankalkmıştı.Öte
yandan, plasebo enjeksiyon
verilengönüllüdeneklerdelezyon sayısı aynı kalmış ya da
sayıca artış göstermişti.
Ancak,uzmanlarilacınnüksü
önlemedeaynıbaşarıyıgöstermediğini belirtiyorlar. 48 haftanın sonunda rituximab alan
hastaların %20’sinde hastalık
nüksetmişti. Yine de bu oran
plaseboenjeksiyonyapılan35
hastadaki%40’lıkoranagöre
dahaiyi.
romatoidartritekarşıkullanımı onaylanmış durumda. Dr.
Hauser,buyenisonuçlaradayanarak hekimlerin ilacı MS
hastaları üstünde kullanmaya
başlamasından endişe ettiğini,
çünkühenüzilacınbuamaçla
kullanımı için onay alınmadığını söyledi. Araştırmacılar,
“bu araştırma ilacın uzun vadeli güvenilirliğini belirlemek
yadasıkgörülmeyenyanetkilerisaptamakiçintasarlanmamıştır” diye ekliyorlar. Dr.
Hauser de, “bu ilacı kullanmaması gereken bir hastada
oluşan yan etkiler dolayısıyla
ilaçtan faydalanılamazsa, çok
yazık olacak” diyerek endişelerinidilegetirdi.
Dr.Hauser’agöre;buaraştırmayla hekimler MS’e neyin
neden olduğu konusunda
daha iyi fikir edinebildi. Dr.
Hauser “bu araştırma bize
multipl sklerozda inflamatuar
atakgelişimiaçısındanBhücrelerinin oynadığı belirleyici
rolügösterdi”dedi.
Endişeler var
Rituximab, araştırmanın
sponsorluğunu da üstlenen
GenentechInc.veBiogenIdec
Inc.isimlibiyoteknolojişirketleri tarafından üretiliyor. Bu
ilacınnonhodgkinlenfomave
Kaynak:ReutersHealth
Kaynak:Reuters-Health
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
İlaç
Recentin akciğer kanseri
araştırmasından geçemedi
LONDRA – Recentin, akciğer kanserine karşı değerlendirildiği
bir orta evre araştırmasından geçer not alamadı ve firma ilacının klinik araştırmasını yarıda kesti. Ancak ilacın kolorektal
kansere karşı kullanımına yönelik araştırmalar sürdürülecek.
İngiliz-İsveç kökenli ilaç şirketinin
yaptığı açıklamaya göre;
recentinin akciğer kanserinde
etkili olduğuna dair
klinik kanıtlara ulaşıldı, ancak faz II/III
çalışmasından faz III’e geçilemedi.
Tablet formuyla sunulan
recentin, Roche ve Genentech’in enjeksiyonla verilen
ilacı avastine rakip olarak
üretilmişti. İlaç, en yaygın
görülen akciğer kanseri türü
olan küçük hücreli olmayan
akciğer kanserine karşı kullanılmak amacıyla test ediliyordu.
İlaçşirketininyaptığıaçıklamayagöre;recentininakciğerkanserindeetkiliolduğuna dair klinik kanıtlara ulaşıldı,ancakfazII/IIIçalışma-
sından, faz III’e geçilemedi,
çünkü ilacın verildiği hastalar arasında “toksisite açısından dengesizlik” gözlendi. Şirketin ürün geliştirmeden sorumlu genel müdürü
John Patterson, AstraZeneca’nın bu başarısızlığa rağmen recentinin akciğer kanserine karşı kullanım potansiyelini araştırmaya devam
etmektekararlıolduğunubelirtti. AstraZeneca aynı zamanda, bir son evre faz III
klinik çalışmasıyla kolorek-
talkanserderecentinvekemoterapi seçeneğini, avastin
artı kemoterapi seçeneğiyle
kıyaslamayadevamediyor.
Collins Stewart’ın farmasötik pazar analizcilerinden
Navid Malik, kolorektal
kanserderakipilaçsayısıoldukça yüksek olduğundan,
recentin açısından akciğer
kanserinin en önemli ticari
fırsat potansiyelini oluşturmuşolduğunusöyledi.
Malik,“Recentinpotansiyel olarak 1 milyar dolarlık
bir üründü. Bu yüzden sonuçlar AstraZeneca’yı ciddi
şekilde hayal kırıklığına uğratacak” dedi ve ekledi:
“Şimdi AstraZeneca’ya ilaç
boru hattından iyi haberler
gelmesilazım.”
Firmanın ayrıca, akciğer
kanserinekarşıhenüzgeliştirilmeaşamasındaolanvedeneyleri sürdürülen zctima
adıverilenbirilacıdahavar.
Bu ürünün klinik araştırma
sonuçlarının önümüzdeki
aylardaaçıklanmasıbekleniyor.
Kaynak:ReutersHealth
Tıp
9
Meme kanserinde kalp ve damar hastalığı
riskini hangi grup daha fazla artırıyor?
Aromataz inhibitörleri mi,
tamoxifen mi?
NEVYORK - Yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre,
operasyon sonrası meme kanseri nüksünü önlemek için
kullanılanilaçlarsınıfınagirenaromatazinhibitörleri,tamoxifen terapisine kıyasla kardiyovasküler bozukluk riskinidüşükorandadahafazlaartırıyor.
Cancer Dergisi’nde yayınlanan makalelerinde, araştırmacılar bazı durumlarda aromataz inhibitörlerinin tamoxifene üstünlük sağladığını belirtiyorlar. Oysa daha önce
yapılanaraştırmalarda,aromatazinhibitörleriylekardiyak
olayoranındaartışarasındabirparalellikkurulmuştu.
Konuyuincelemeküzere,Roma’dakiReginaElenaUlusalKanserEnstitüsü’ndenDr.FedericaCupponevearkadaşları erken aşama meme kanseri hastası olan ve menapozsonrasıdevredebulunanyaklaşık20.000kadınınverilerinianalizettiler.2-5yıllıktakiparalıklarındansonra,
tamoxifen tedavisine kıyasla aromataz inhibitörü tedavisinde kardiyovasküler yan etkilerde %31’lik görece bir
artışgözlendi.
Öteyandanaraştırmacılartamoxifenverilenkadınlarda
trombüs ve inme gibi yan etkilerin toplamda biraz daha
yüksekorandagörüldüğünedikkatçekiyorlar.Ekibinvardığı sonuca göre aromataz inhibitörleriyle kardiyak olay
riskiartsada,buorandahaönceşüphelenildiğikadaryüksekdeğil.
Özetle, araştırmacılar bu riskin trombüs ve belki inme
riskinde azalmayla kıyaslanması ve aromataz inhibitörleriyle sağlanan meme kanserinde nüks olmadan sağ kalım
oranındaiyileşmenindehesabakatılmasıgerektiğinibelirtiyorlar.
Kaynak:ReutersHealth
10
KOAH
Tıp
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
KOAH hastalarını
koltuklarından kaldırın
bisiklete bindirin!
MONCHENGLADBACH - Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olan hastaların fiziksel
faaliyeti televizyon koltuğundan, yatağa kadar yürümekle sınırlı kalmamalı. Kas yapısının giderek zayıflamasını önlemek için dayanıklılık ve kuvvet antrenmanları gerekiyor. Mönchengladbach Mariahilf Kliniği’nden Yard. Doç. Dr. Andreas Meyer, KOAH sorunu olan hastalarda en
geç zorlanma esnasında nefes darlığı, yüklenme yetisinde azalma ya da günlük yaşamda hastalığa bağlı kısıtlamalara bağlı şikayetler görülmeye başlandığında, tedavi programına hareket
terapisinin de dahil edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Hareket ve koordinasyon
becerilerinin de
geliştirilmesi gerekiyor
Hemen bütün KOAH hastalarında özellikle vücudun
alt kısmındaki uzuvlarda kas
kütlesizayıflar.Çevrekaslardagiderekartanbuatrofive
güçkaybınınenönemlinedeni zamanla hastanın daha az
fiziksel faaliyette bulunmaya
başlamasıdır. Hareket eksikliğinin yanı sıra hipoksemi,
steroid tedavisi ve oksidatif
stres de kas fonksiyonlarını
olumsuzetkileyebilir.Burada
birkısırdöngüoluşmaktadır.
Yüklenme esnasında nefes
darlığıoluşması,hastanınbe-
densel zorlanmadan uzak
durmaya çalışmasına yol
açar. Bu yüzden kondisyonu
zayıflarvebudafizikselfaaliyet esnasında nefes darlığınınartmasınanedenolur.
Nasıl bir egzersiz programı?
KOAH hastalarına nasıl
birhareketterapisiuygulanabilir?Buradaenuygunkombinasyon; bisiklet ergometresiyle dayanıklılık antrenmanı
ve kuvvet antrenmanları olacaktır.Pekçokhastadaciddi
eksiklikler görüleceğinden,
hareket ve koordinasyon becerilerini geliştirecek alıştırmalarındaprogramaalınmasıgerekir.Örneğinhedefeyö-
nelik dönme ve esneme
alıştırmalarıyla omurga ve
omuz kemerinin hareket becerisi geliştirilebilir. Dengede
durmaalıştırmalarıyladakoordinasyon becerileri desteklenir. Solunum terapisinden
öğelerindehareketterapisine
entegreedilmesişarttır.Özellikle dudakları kullanarak
hava alış-verişinin kontrol
edilmesi,dinamikhiperinflasyonuönleyecektir.
Haftada bir kez akciğer
sporu şart
Dayanıklılık antrenmanı:
Bisiklet antrenmanı birim
başına otuz dakikadan uzun
Yüklenme esnasında nefes darlığı çekiliyorsa… En geç bu noktada KOAH olan hastanızı
kas kaybına karşı kuvvet ve dayanıklılık antrenmanlara başlatmalısınız.
sürmeli ve azami performansın%60-80’ineulaşılacakbir
yüklenmesağlanmalıdır.Ağır
KOAHhastasıolankişilerbu
aşamaya ulaşmakta zorlanıyorlarsa interval antrenman
uygulanabilir.
Kuvvet antrenmanı: Burada hedef; alt uzuvlardaki
kasların güçlendirilmesi olmalıdır.İdealolan,6-12tekrardanoluşandörtsetyapılmasıdır. Genellikle bu çalışmalardanefesdarlığıdaha
az ortaya çıktığından hastalar daha az zorlanırlar. Ör-
neğin pnömolojik rehabilitasyon esnasında başlanan
bir hareket terapisini mümkünse haftalar boyunca
devam ettirmek doğru olacaktır. Hastalar haftada en
az 3-4 kez antrenman yapmalıdır.Dahasonra,örneğin
bir akciğer sporu grubuyla,
hasta uzman gözetiminde
haftada60dakikaidmanyapabilir.
Kaynak:AndreasMeyeretal.,“Deutsche Zeitschrift für Sportmedizin”
2007; 58 (Nr. 10): 351-356, Medical
Tribune–Almanya
İlk başta kimsenin aklına gelmemişti!
İnmede kök hücre tedavisi
Kafa, boyun ve kollardaki
deney hayvanlarında işe yaradı kaşıntının nedeni
VAŞİNGTON – İnme sonrasında deney hayvanlarının beyinlerinde oluşan hasarı insan embriyosundan alınan kök hücrelerle gidermeyi başaran araştırmacılar, 5 yıl içinde aynı yöntemi insanlar üstünde de denemeyi umuyorlar.
Yeni yayımlanan bir araştırmayagöre;Kaliforniya’daki Stanford Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden araştırmacılar
insan embriyosundan alınan
kök hücrelerin bu alanda bir
çözümolanağısunabileceğini
bildirdiler.
Embriyonik kök hücreler;
vücuttakiherhücrevedokununkökeninioluşturan,farklılaşmamış hücrelerdir. Araştırmacı ekip; bu yöntemle
felcebağlıbeyinhasarıgörülen sıçanlara, kaybettikleri
uzuv kontrolü işlevlerini yeniden kazandırabildiklerini
açıkladı. Araştırmacılar embriyonikkökhücresini,nöral
kök hücrelere dönüşecek şekilde manipüle ettiler ve sıçanlaraaktarılanbuhücreler,
gerçekten de nöronlara ve
diğerikiönemlibeyinhücresi
türünedönüştü.Araştırmacılar bu yöntemi beş yıl içinde
inme geçirmiş insanlarla yapılacak çalışmalarda kullanmayıumuyorlar.
AraştırmanınyöneticilerindenDr.GarySteinberg,“elimizde bu tür bir rejeneratif
kök hücre tedavisinin hastalarda, özellikle felç geçirmiş
hastalardakullanılabileceğine
dair çok sayıda kanıt var”
dedi.
PLoS One Dergisi’ndeki
makalelerinde, Dr. Steinberg
veekibi10sıçandainmesonrasında hayvanların beyinlerine nöral kök hücre naklettiklerini açıklıyor. Makalede
verilen bilgiye göre; hücreler
beyninhasargörenbölgelerineulaşıyorlarveetraflarındaki beyin dokusuna entegre
oluyorlar. Araştırmacılar;
hücrelerin hiçbirinin laboratuvarortamındayadadeney
hayvanlarında kontrolsüzce,
tümörümsü bir büyüme göstermediğini
belirtiyorlar.
Araştırma sonuçlarına göre;
sıçanlara nakledilen hücreler
inmesonucuoluşanhasarıgidermeye katkıda bulundu ve
hayvanların inme dolayısıyla
zayıf düşen ön bacaklarının
yeniden işlev kazanmasını
sağladı.
Dr. Steinberg, “felçli hayvanlar tamamen normale
dönmüşdeğildi,amaenazındansıçanlardagayetetkileyicibirşekilde,durumnormale
oldukça yakın bir aşamaya
ulaşıyor”dedi.Dr.Steinberg,
sonuçları şu cümlelerle özetledi: “Ancak burada bir insandan değil, bir sıçandan
bahsettiğimizi unutmamalıyız. Henüz bu adımı atabilmişdeğiliz.Fakatbukapsamda bir iyileşmeyi insanlarda
da başarabilirsek, büyük bir
tedavi olanağına kavuşmuş
olacağız”.
Araştırmalarda kullanılan
hücre stoğunun oluşturulması için insan embriyolarına
zarar verildiğinden, etik nedenlerle insan embriyonik
kökhücrelerindenfaydalanılmasınakarşıçıkangruplarda
bulunuyor.
Kaynak:ReutersHealth
bir omurilik tümörüydü
GRAZ – 36 yaşındaki hasta, üç aydan beri kafa, boyun ve
kollarındaki cilt lezyonlarından ve şiddetli kaşıntıdan yakınıyordu. Sorunun nedenini omurilikte aramak ilk başlarda
kimsenin aklına gelmedi.
Dermatoloji uzmanı hekimler, kaşıntıların tedavisinde
oralantihistaminiklervetopikalsteroidlerkullandı,amatedavibaşarısızoldu.Şikayetleriağırlaşmayabaşlayan36yaşındaki hasta, sonunda Graz’daki üniversite kliniğine başvurdu.Kliniktekiuzmanlarhastanınboyun,omuzvekollarındakikızarmışbölgeleriveyassı,kısmenkaşıntıdantahriş
olmuş çıbanları incelediler. Laboratuvar incelemelerinde
hiçbirpatolojikbulguyaulaşılamadı,ancaknörolojikaraştırmaylahipestezi,paresteziveherikikoldakaszayıflığıtespitedildi.SiniraktarımhızıaraştırmalarıveEMGsonuçları beşinci ve altıncı servikal sinir kökü arasında aksonal
hasarolduğunugösteriyordu.
Manyetikrezonansincelemesindebirinciservikalvertebradan yedinci servikal vertebraya kadar uzanan neredeyse
bütün omurilik bölgesini kaplayan bir tümör oluşumu görüldü. Laminektomi yapılarak, tümörü bölgeden temizlemekmümkünoldu.Histopatolojikaraştırma;tümörünbir
ependimom olduğunu ortaya koydu. Operasyondan iki ay
sonrahastanındurumuiyiydi,kaslardakikuvvetvekoordinasyonbecerisitamamengeridönmüştü.Ancak,dahasonra
gelişen ve cilt tabakasına kadar ulaşan bir omurilik fistülü
yüzünden hastada beyin-omurilik sıvısı kaybı yaşandı. Nihayetindefistülünçevresindekiyapılarinfekteolarak,nörolojikhasarayolaçtı.
Kaynak: Thomas Wiesner et al., Lancet 2007; 370: 290, Medical Tribune/Almanya
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Kongre
Tıp
11
“Türkiye’de bilimin seviyesini gösterme fırsatı”
EAS 2008 İstanbul’da
ANKARA- Avrupa Ateroskleroz Derneği’nin 2008 Kongresi 26-29 Nisan 2008 tarihleri arasında
İstanbul’da gerçekleştirilecek. Kongre başkanlığını yürüten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
öğretim üyesi Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu ile konuştuk. Prof. Dr. Tokgözoğlu “İstanbul, Hamburg ve Dublin’le yarıştı. Ülkemizi tanıtma için olağanüstü bir fırsat olacak” dedi.
I KongreninTürkiye’degerçekleştirilmesürecihakkında
bilgiverirmisiniz?
2005yılındanberiAvrupa
Ateroskleroz Derneği’nin
(EAS)genelsekreterliğiniyürütüyorum.Busüreiçerisinde
yönetimkurulundakongrelerinnasılveneşartlardayapıldığını gözlemleme şansım
oldu.Baştanberikongreyiülkemizealmayıhedefliyordum
ve buna yönelik bir uğraşı
içinde oldum. Bu amaçla
2005 yılında 2008 yılı için
Türkiye’de kongreyi yapmak
vekongrebaşkanıolmakiçin
adayoldum.Bununbelliprosedürlerivardı.Adayolanşehirlerbirkurultarafındanyerinde inceleme yapılarak değerlendiriliyor ve ikna olurlarsa o ülkeye kongreyi veriyorlardı. Rakibimiz olan
HamburgveDublinyerineİstanbulbaşarılıbir“sitevisit”
sonundakabuledildi.
I KongreninTürkiye’yeve
Türktıbbınanegibikatkıları
olacak?
Daha önce Türkiye’ye gelmemiş ve ülkemizdeki bilim
düzeyikonusundayeterlibilgisi olmayan büyük bir grup
insanın gelmesi Türkiye’de
bilimin düzeyinin gösterilmesiaçısından büyükbiravantaj olacak. Türkiye’den çok
sayıdabildiribilimselprograma girme başarısını gösterdi.
Bu sayede yabancı katılımcılaraTürkiye’deüretilençalışmaları gösterme fırsatı doğacak. Bunun dışında kendi
alanlarında dünyada bir numaraolan92yabancıkonuşmacıbilimselprogramınparçası olarak gelecek. Bu bilim
adamlarının görüşlerini hekimlerimiz interaktif toplantılarda birinci elden alacaklar. Bu bilim adamları da
Türkiye hakkında ülkelerine
iyiizlenimlergötürecekler.İstanbul’a gelip de tarihi ve
kültürel dokudan etkilenmemenin mümkün olmadığını
düşünüyorum. Ayrıca kongreyesunulacakbildirilerimpakt değeri çok yüksek olan
“Atherosclerosis”
Dergisi’ndeyayınlanacak.Birdiğer
önemli olay da genç araştırmacı ödüllerinin sunulması
olacak.BirTürkhekimdebu
yarışmadailk10kişiarasına
girdi. Bu, ülkemizin genç
bilimadamlarınaayrıbirheyecan verecektir düşüncesindeyim.
Temel tıptan klinik
kardiyolojiye
I Kongreninözelbirteması
varmı?Hangikonularön
planaçıkacak?
Temel tıptan klinik kardiyolojiyekadarbualandakien
son yenilikler kongre sırasında tartışılacak. Hatta American College of Cardiology
Kongresi’nde (ACC) açıklanacakbazıçalışmalarilkkez
Avrupa’daaçıklanabilsindiye
ACC programından çekilip
bizim kongremiz kapsamına
alındı. Dolayısıyla bazı çalışmalar dünyaya bu kongrede
ülkemizden ilk kez açıklanacak.Bununiçindebüyükbir
basın toplantısı düzenlenecek.
Elbette her kongrenin bir
temasıoluyor.GeçenyılHelsinki’deyapılankongredediyabetik aterosklerotik kalp
hastalığıönplandaydı.Kongretemasınıntayininde kongre başkanları belirleyici oluyor.Bendebukongredeklinik kardiyolojide günlük uygulamada önemli olan konuları konusunda yetkin bilim
adamlarınca yapılacak tartışmalı oturumları ön plana çıkarmayıdüşünüyorum.
I Toplantılarınbiçimve
içeriğinasıltasarlandı?
Kongredegeneldesabahüç
büyük oturum ve öğleden
sonra dört workshop’a ayrılım söz konusu olacak. İşlenecekkonulararasındagenetikvemolekülerbiyolojigibi
temeltıpbilimleri,kılavuzlar
ve günlük uygulamalar, kök
hücretedavisi,adipotoksisite,
inflamasyonvekalpgibiçok
güncelkonularvar.
Aterosklerotik damar hastalığının görüntülenmesinden
kliniğine kadar geniş bir
spektrumdabilgilerverilecek.
Dolayısıyla multidisipliner
olarak, her açıdan aterosklerotik damar hastalığına bakmayı düşünüyoruz. Konular
zaten kendi alanında en yetkinkişilercesunulacak.
I Ulusaldernekleruydutoplantılardüzenleyecek
Türkiyedeki ateroskleroz
ve kardiyoloji ile ilgilenen
bütün derneklerin desteğini
aldık. Türk Kardiyoloji Derneği başta olmak üzere, Metabolik Sendrom, Vasküler
Biyoloji,Ateroskleroz,Hipertansiyon ve Ateroskleroz
Dernekleri ile Diyabet Vakfı
da kongreye destek veriyor.
Bu derneklerden bazıları
kongre öncesi ve sonrasında
küçükuydutoplantılaryapacaklar. Bunlardan bir tanesi
Metabolik Sendrom ve Vasküler Biyoloji Derneklerinin
ortaklaşa çalışmasıyla İzmir’de olacak. Konu olarak
kardiyometabolikriskvemetabolik sendrom işlenecek.
Ateroskleroz Derneği ise
kongreöncesinde,SaitHalim
Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi
öğretim üyesi
Prof. Dr.
Lale Tokgözoğlu
Paşa Yalısında bir günlük
LDLötesiriskfaktörleriileilgilibirtoplantıdüzenleyecek.
Kongre bittikten sonra Diyabet Vakfının Bodrum’da
diyabetik
aterosklerotik
damar hastalığıyla ilgili bir
uydu toplantısı olacak. Böy-
lece yabancıların İstanbul dışındaki güzel yörelerimizi de
görmesi sağlanacağı gibi ülkemizdekiderneklerledeilişkileri kuvvetlenecek. Bu bağlamdabanadestekverentüm
derneklereteşekküretmekistiyorum.
12
Tıp
GöğüsHastalıkları
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
OSAS’a hekimlerin daha fazla önem vermesi gerekiyor
Üç kritik bulgu: Horlama,
tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku hali
BURSA - Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS), göğüs hastalıkları kliniklerinin önemli araştırma konuları arasına girdi. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi son yıllarda bu alandaki pek çok
araştırmaya imza attı. Fakülte’nin Göğüs Hastalıkları AD öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Karadağ, konuyu Medical Tribune’e değerlendirdi.
MT:Uykukonusundaneler
söylenebilir?
İnsanömrününüçtebiriuykudageçmektedirvesağlıklıbir
uyku sağlıklı bir yaşam için
vazgeçilmezdir.Uyku,mitolojideölümtanrısıTanatos’unkardeşiHipnosolarakyerinialmıştır ve Hipokrat’tan bu yana
üzerine çok şey söylenmiştir.
Sağlıklı bir kişi, gece boyunca
her biri 90-120 dakikalık 4-6
uyku siklusu yaşamaktadır ve
REMfazıbunun%25’inioluşturur.Gençlerdegeceninilkyarısındaderinuykudahafazlayken yaşlılıkta derin uykunun
süresiazalır.Uykubozukluklarının en önemli nedenlerinden
birisiuykuapnesendromudur.
MT:Obstrüktifuykuapne
sendromu(OSAS)hakkında
bilgiverirmisiniz?
Uyku apne sendromu uyku
sırasında tekrarlayan üst solunum yolu obstrüksiyonu epizotları ve sıklıkla oksijen satürasyonundaazalmailekarakterizebirsendromdur.Santralve
obstrüktif olarak ikiye ayrılmaktadır. En sık görülen obstrüktifuykuapnesendromudur
ve vakaların %95’inde saptanır.Apnelerdevücutpozisyonu
çokönemlidir.Horlamaveapneler birçok kişide, özellikle
sırtüstüpozisyondaoluşmaktadır.Uykuapnesendromutanısında polisomnografi kullanılmaktadır.Polisomnografi,gece
boyuncauykudakibirçokparametrenin eşzamanlı olarak
kaydı, analizi ve yorumlanmasınısağlar.Tümvakalarmültidisipliner yaklaşımla değerlendirilmelidir.
MT:ToplumdaOSASgörülmesıklığınedir?
Tanı için polisomnografinin
yaygın olarak kullanımı mümkün olmadığından hastalığın
görülme sıklığı tam bilinmemektedir.Ancakortalama%15 olduğu tahmin edilmektedir.
Erişkinlerde bu sıklık %4-8
arasındadır. Dünyada tanı almayan hastaların oranı çok
yüksektir. OSAS’lı kadınların
Apne nedir?
Apne,10saniyeveüzerindebirsüreağızyadaburundan
havaakımıolmamasıolaraktarifedilmektedir.Havaakımı
tamkesilmezde%50’likbirazalmaolursavebudaoksijen
satürasyonunda düşmeye neden olursa buna da hipopne
denmektedir.Desatürasyonolmadannefesalıpvermedeyüzeyselleşmeylebirliktederinbiruykudanyüzeyelbiruykuya
yadauyanıklıkfazınageçişoluyorsabuna“arousal”denmektedir. Gece boyu oluşan apne ve hipopneler sayılarak
saatcinsindenuykusüresinebölünür.Ortalamasaatbaşına
düşenapne-hipopnesayısınaapne-hipopneindeksidenirve
hastalığınşiddetinibelirlemedeyardımcıdır.Saatteortalama
5’denfazlaapnegeçirenhastalar“OSAS”olarakdeğerlendirilmektedir.Ayrıcaapnelerinkişiyinekadarsüredesatürasyonamaruzbıraktığıdaönemlidir.
%93’ü ve erkeklerin %82’si
tanı almamaktadır. Bunun en
önemli nedeni hekimlerin bu
hastalığıyeterincebilmemesiya
daönemsememesidir.
MT:OSASiçinriskfaktörleri
neler?
Buhastalıktaenönemlirisk
faktörü obezitedir. Öyle ki; ilk
tanı konduğunda hastaların
büyük bir çoğunluğu obezdir.
Öte yandan, obezitede IGF-1
(insülin benzeri büyüme faktörü) düzeylerinin düşmesinden
yolaçıkarakyaptığımızbirçalışmada, apneli hastalarda
kontrolleregöreIGF-1düzeylerininanlamlıbirşekildedüşük
olduğunu ve apne-hipopne indeksi ile de bu düzeylerin bağıntılı olduğunu gösterdik.
Buna göre, apneli hastalarda
IGF-1düzeyininobezitedenbağımsız bir risk faktörü olduğu
anlaşılmıştır.
Hekimler hasta öyküsünde
nelere dikkat etmeli?
Hekim olarak anamnezde
dikkat edilmesi gereken üç
majörbulguvardır.Bunlarhorlama, tanıklı apne ve gündüz
aşırı uyku halidir. Habitüel
horlamayaşamkalitesiniolum-
Her horlayanda apne yoktur,
ancak horlama apnenin
başlangıcında mutlaka
vardır. Obstrüktif apnelerde
uyku sırasında kişi solunum
için çaba sarf etmektedir.
Ancak toraks içinde oluşan
negatif basınç yumuşak
dokuların neden olduğu
tıkanıklığın açılarak atmosfer
havasının akciğere dolması
için yeterli olmamaktadır.
Pozisyonel apnede, yan
yatan hasta sırtüstü
döndüğünde apnesi
başlamaktadır. Apneyle
birlikte oksijen satürasyonu
düşer, hasta bir süre apnede
kaldıktan sonra hipoksemiyle
birlikte hiperkapni gelişir ve
beyinden gelen nefes alma
emrine bağlı olarak hasta
daha güçlü bir şekilde
horlamaya başlar.
suzetkilemektedir.Horlamasırasında çıkan yüksek gürültü;
horlayankişideveeşindeişitme
kayıplarınabileyolaçabilmektedir. Bu kişiler sabah yorgun
olarak kalkmaktadır. Yaptığımızbirçalışmadagündüzaşırı
uyku hali ile bir nöropeptit
olan substans P düzeyi arasındaki ilişkiyi gösterdik. Apneli
hastalarda substans P düzeyini
anlamlıderecededüşükveapne
şiddetiylebağıntılıbulduk.
MT:Hastalığınbaşkanegibi
semptomvebulgularıvar?
OSAS’ın klinik belirtileri
arasında
kardiyopulmoner
semptomlar çok önemlidir.
Bunlar arasında kalp hızında
değişiklikler,aritmilerveuykudaboğulmahissideyeralmaktadır.Bilindiğigibihipoksi,inflamatuvar aracıları uyararak
aterogenezi hızlandırmaktadır.
Apnelilerde, lökositlerin inflamasyon sırasında damar endoteline yapışmasından sorumlu
ICAM ve VCAM düzeylerinin
anlamlı şekilde yükseldiğini
saptadık.Bunlarınartmasıaterosklerozunvekardiyovasküler
risklerin artmasına neden olmaktadır.
Apneli hastalarda kısa ve
uzun dönemde yaşam
kalitesi olumsuz etkilenir
OSAS,
nöropsikiyatrik
semptomlara, özellikle sabah
başağrılarına,kararvermeyeteneğinde azalmaya, kişilik değişikliklerine de yol açmaktadır.Buhastalardaağzıaçıkyatmayabağlıolarakağızkuruluğu oluşmakta, gece terlemeleri
ve noktürnal enürez, cinsel isteksizlikvehattagüçsüzlükgörülmektedir. Ayrıca torakstaki
aşırı negatif basınç sonucu tedaviye dirençli gastroözofageal
reflü oluşmaktadır. Yine
OSAS’lıhastalarda,oksijendesatürasyonununböbreklerüzerindekiolumsuzetkisisonucunda mikroalbüminüri oluştuğunu da göstermiş durumdayız.
Hipoksiye bağlı olarak hipertansiyonatakları,inmeleroluşmakta, beyinde anevrizması
olanlarda gece hipoksileri sırasında kanama gelişebilmektedir.Koronerkalphastalıklarında infarktüse bağlı ölümlerin
sıklıklagecesaat2.00-5.00arasındaolduğueskidenberibilinmektedir. Apneler iş ve trafik
kazalarına yol açarak sakatlık
veölümleredeyolaçmaktadır.
Türkiye’de2006yılındanitibaren sürücü belgesi almak için
başvuran kişilere uyku apnesi
hastası olup olmadıkları sorulmaya başlanmıştır. Riski olan
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs
Hastalıkları AD öğretim üyesi Prof. Dr.
Mehmet Karadağ
kişilerdenpolisomnografiistenmektedir.
MT:Uykuapnesendromu
nasıltedaviediliyor?
Tedavide alkol ve sigaranın
kısıtlanması, kilo verme, ağız
anatomisi bozukluklarının
mümkünse düzeltilmesi, ağız
içiaraçkullanımıyeralmaktadır.Bütünbunlararağmendüzelmeyen,apne-hipopneindeksi yüksek, ek kardiyovasküler
riski olan ve cerrahi tedaviden
sonuç alınamayan hastalarda
tedavide CPAP (sürekli pozitif
hava yolu basıncı) kullanılmaktadır. CPAP’da bir maske
Polisomnografide yer
alan ölçümler: EEG,
EOG (elektrookülografi),
EMG, EKG,
toraks hareketleri,
abdominal hareketler,
vücut pozisyonu, puls
oksimetre
aracılığıylahastayaodahavası
yüksek basınçla verilmektedir.
Herhastadatıkanıklığıaçacak
basınç düzeyi farklılık göstermektedir. CPAP uygulanan
hastalardaapne-hipopnelerortadan kalkmakta, desatürasyonlaroluşmamakta,uykudevamlılığı
sağlanmaktadır.
CPAP tedavisi sonrası dikkat
deartmaktadır.Ancakbutedaviye bir göğüs hastalıkları uzmanı denetiminde başlanması
vehastaiçinuyguncihazınseçilmesibüyükönemtaşımaktadır.Solunumkaslarızayıfhastalarda sürekli pozitif basınç
uygulamasıyla hasta aldığı havayı ekspirasyonda geri verememektedir.Buhastalardainspirasyonda yüksek, ekspirasyonda düşük basınç uygulamakgerekmektedir.
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
İnfeksiyon
Tıp
Bahar geldi: Kuş gribi pandemisi tehlikesi büyüyor
Kuşların göç mevsimi
gene korkutucu olacak
BURSA - Göçmen kuşlardan kümes hayvanlarına ve onlardan da insanlara bulaştığı düşünülen
kuş gribi ülkemizde son olarak Samsun, Sakarya ve Zonguldak’ta kümes hayvanlarında görüldü. Kuşların göç mevsimi yaklaştıkça hastalığın yeniden ortaya çıkmasından endişe ediliyor.
Kuş gribinden korunmak için şüpheli hayvanlarla temasın mutlaka önlenmesi gerekiyor
Kuş gribinin dünya gündemindeuzunbirsürediryeraldığını söyleyen İ.Ü. İstanbul
Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik MikrobiyolojiADöğretimüyesiProf.Dr.
Haluk Eraksoy, etken virüsler
ve hastalıkla ilgili şu bilgileri
verdi: “İnfluenza virüslerinin
enkorkulanıpandemileryapabilenAtipidir.İnfluenzaAvirüsleri iki yüzey glikoproteiniylealttiplereayrılır:hemaglütinin(H1-H16)venöraminidaz (N1-N9). İnsanda yalnız
H1ilaH3veN1veN2infeksiyona neden olabilmektedir.
Oysa kuşları virüsün tüm alt
tipleri infekte edebiliyor. Bu
nedenle virüsün gerçek rezervuarı kuşlardır. İnfekte kuşların hepsi de hastalanıp ölmüyor;özelliklegöçmenkuşlarda
subklinik düzeyde bir hastalık
tablosu ortaya çıkabiliyor. Bu
nedenle de hastalığın dünya
üzerinde yayılması büyük ölçüde kuşlar yoluyla olmaktadır. İnsanları infekte edebilen
H1 ve H3 tipleri domuzlarda
dahastalığanedenolabildiğinden domuzun virüsün gelişim
veevrimindeözelbiryerivardır.Hastalıkdiğermemelilerde
degörülebilmektedir.”
Dünya Sağlık Örgütü’ne
göre interpandemik dönem
geçildi ve pandemik alarm
dönemine girildi. Çünkü
insanda yeni bir virüs
(H5N1) infeksiyon
oluşturmayı başarmıştır.
Pandemik dönem çok yakın
Prof.Dr.Eraksoy’unverdiği
bilgilere göre virüs, genellikle
yabanılkuşlardan,özelliklede
yeşilbaşördeklerdenevcilkuşlara geçiyor. Virüs, infekte
kuşlar arasında salya, burun
salgısı, ama en önemlisi dışkı
yoluyla bulaşıyor. H5N1 sindirimsistemindedebulunuyor
ve 1 g infekte dışkı 1 milyon
kuşu infekte edebiliyor. Prof.
Dr.Eraksoy,virüsünH5N1tipinin kuşlarda sürekli mevcut
olduğunu ve bu nedenle pandemininherhangibirzamanda
çıkabileceğinden büyük endişe
duyulduğunu
kaydetti.
H5N1’ininsanazorbulaştığını
hatırlatan Prof. Dr. Eraksoy,
ancak virüsün doğasında değişkenlik bulunduğunu ve insandan insana bulaşma özelliğine sahip bir alt tipin her an
ortaya çıkabileceğini söyledi.
Prof.Dr.Eraksoy’agörebu;ya
H5N1’nin infekte kişide, insandanormaldegörülenbirinfluenza virüsüyle genetik olarak yeniden eşleşmeye girmesi
veyadahadüşükbirolasılıkla
kendiliğinden mutasyona uğrayıp bulaşıcı hastalık yapabilir hale gelmesiyle gerçekleşecek.
Prof. Dr. Haluk Eraksoy;
bütünolgularanalizedildiğinde başlıca risk faktörünün;
hastalığın ortaya çıkmasından
önceki 1 hafta içinde hasta
veya ölü kümes hayvanlarına
dokunmak olduğunu söyledi.
Az sayıda olguda kümes hayvanına dokunma öyküsü bulunmadığınısöyleyenProf.Dr.
Eraksoy, ancak bunların da
çoğundacanlıhayvanpazarlarına girip çıkma öyküsünün
mevcut olduğunu bildirdi.
Prof.Dr.Eraksoy,kuşgribinin
kuluçka süresinin 7 günden
dahakısaolduğunu,başlangıç
belirti ve bulgularının büyük
ölçüde gribe benzediğini,
ancak tablonun daha şiddetli
olduğunu ifade etti. Hastalığa
damgasınıvuranenönemlikliniközelliği,ilk5güniçindeortayaçıkanveciddisolunumsıkıntısına yol açan fulminan
viralpnömoniolaraktanımlayanProf.Dr.Eraksoy,vakaların hızla kötüleştiğini ve pnömonidışında,böbrekyetmezliği ve kalp yetmezliği dahil
çoklu organ yetmezliği geliştiğini ve Akut respiratuvar distres sendromu (ARDS) tablosuylahastalarıngenellikle9-10
güniçindekaybedildiğiniekledi.
Prof. Dr. Eraksoy, antiviral
tedavide oseltamivir ve zanamavir kullanılmasına rağmen
bu konuda yeterli deneyimin
bulunmadığınıbelirtti.Tedaviye hemen başlanmasının son
dereceönemliolduğununaltını
çizenProf.Dr.Eraksoy;kişisel
korunmanınönemliolduğunu,
bununiçinhastaveyaölühayvanlara dokunulmaması, şüp-
DSÖ’ye göre 2008 Şubat ayı itibariyle
dünyada kuş gribi vakaları:
-Hastalık,aralarındaTürkiye’nindeyeraldığı14ülkede
insanlardagörüldü.
- Dünyada toplam vaka sayısı 366. Vakaların ortalama
yaşı18.Toplam232kişiöldü.Olgufatalitehızı%63
-Türkiye’dekitoplamvakasayısı12.Buvakalardan4’ü
hayatınıkaybetti.
-2008’deVietnamveÇin’deyenivakalargörüldü.
Antiviral profilaksi önerilen
korumasız riskli temaslı kişiler:
Son 10 gün içinde:
a) Hasta ve ölü kanatlı hayvanların
- Tüyüne dokunmak veya yolmak (virüs dokunmayla
değil, dokunma sonrası el yıkanmadan burna sürülmesiyle bulaşır)
- Çıkartılarına veya bu çıkartılarla kirlenmiş yüzey ve eşyalara dokunmak
- Kesmek ve pişirmek için hazırlamak
- Bulunduğu kapalı ortamda en az 1 saat bulunmak
b) H5N1 pozitif olduğu kesinleşmiş veya şüphelenilen
hasta insanlarla yakın temasta bulunmak, çıkartılarına
maruz kalmak veya bu çıkartılarla kirlenmiş yüzey ve
eşyalara dokunmak
c) Sağlık ve veteriner teşkilatında laboratuvarda görev
alanların infekte materyallerle herhangi bir şekilde temas
etmiş olması
heli hastaların solunum salgılarıyla temas edilmemesi ve
maskekullanılmasıgerektiğini
söyledi. Prof. Dr. Eraksoy,
13
İ.Ü. İstanbul
Tıp Fakültesi
İnfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji
AD öğretim üyesi
Prof. Dr.
Haluk Eraksoy
oseltamivirle antiviral profilaksinin yalnızca korumasız
riskli teması olanlarda önerildiğinidesözlerineekledi.
14
Güncel
Tıp
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Diastolik kalp yetersizliği tanı ve tedavisinde temel sorunlar
Ekokardiyografinin yaygınlaşması
tanıyı kolaylaştıracak
İZMİR – Kalp yetersizliklerine bağlı hastane yatışlarının yarısının diastolik kalp yetmezliğinden
kaynaklandığını belirten İzmir Özel Ege Sağlık Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr.
Ozan Kınay, diastolik disfonksiyonun öneminin giderek daha fazla fark edilmeye başlandığını
söyledi. Doç. Dr. Kınay, “Diastolik disfonksiyon sorunu olan hastalara bakıldığında kalp genellikle sorunsuz gibi görünür. Ancak bu hastaların ölüm nedenleri arasında inme ve infaktüs
yoğun olarak görülebilir. Diastolik disfonksiyonu olan hastalar sistolik disfonksiyonu olan hastalar kadar risk altındadırlar” dedi.
Diastolik disfonksiyonun
kalbin gevşeme fonksiyonlarındakisorunlardandolayımeydana geldiğini dile getiren Doç.
Dr. Kınay, “Bunun sonucunda
sol ventrikül diastolik dolma
basıncıartarvekalpyetersizliği-
ne neden olan patoloji gelişir.
Diastolikdisfonksiyonkliniğindekalpyetersizliğininsemptom
ve bulguları olmasına karşın,
kalbinkasılmafonksiyonlarının
normal olması halinde teşhis
edilir.Ancaktanıyadahaayrın-
tılı olarak, ekokardiyografide
kalbindiastolikdoluşparametrelerinin incelenmesiyle varılır.
Rutinklinikpratikte,ekokardiyografininyaygınlaşmasıtanıda
karşılaşılansorunlarıazaltacaktır. Diastolik disfonksiyonun
hafifformları,yaşlanmasürecine bağlı olarak görülebileceği
gibi,klinikönemehaizdiastolik
disfonksiyonun ortaya çıkmasındaenönemlinedenler;koronerdamarhastalığıvebaştahipertansiyon olmak üzere sol
ventrikülhipertrofisiyapanpatolojilerdir. Yapılan araştırmalar, diastolik disfonksiyona
bağlı kalp yetersizliği olan bireylerin prognozunun, sistolik
disfonksiyonu olanlar kadar
kötüolduğunugöstermektedir”
diyekonuştu.
Sonuçlar göz önüne alındığında, sorunun öneminin daha
iyi anlaşılabileceğini belirten
Doç. Dr. Kınay, sözlerini şöyle
sürdürdü:“Kalpyetersizliklerin
bağlı hastane yatışlarının yarısı
diastolik kalp yetmezliğinden
kaynaklanıyor. Hastanın ilk
fizik muayenesinde elde edilen
bulgular sorunun sistolik kalp
yetmezliğine benzediğini gösterir. Bu hastalarda periferik
ödemolabiliyor.Hipertansiyon
dahasık,miyokardinfaktüsüve
koroner arter hastalığı öyküsü
dahaazsıklıktavar.İskemi,koronerarterhastalığıyadageçirilmiş miyokard infaktüsüne
bağlı olarak gelişen skar dokusu, miyokardın elastik yapısını
bozar.Budayasolventikülün
aktif gevşemesinde gecikmeye
nedenoluryadasolventikülün
faaliyetleri bozulur. Diastolik
disfonksiyonlukalp,esnekliğini
yitirmiş içerisine az miktarda
kan aldığı zaman yüksek basınçların oluşmasına neden
olan, fakat kasılma faaliyetleri
bozukolmayankalptir.”
Belirgin farklar
Sistolik disfonksiyonu olan
hastalarladiastolikdisfonksiyonu olan hastalar arasında en
önemli farklardan birisinin yaş
olduğunu söyleyen Doç. Dr.
Kınay, “Diastolik disfonksiyonuolanhastalargeneldesistolik
disfonksiyonu olanlara göre
daha yaşlıdırlar. Çünkü yaşla
beraber hastanın ilave hiç bir
sorunuolmasabilesolventikül
elastikiyeti ve gevşeme yeteneğinde azalma olmaktadır. Kişiler yaşlandıkça gevşeme gecikmesinebağlıolarak,diastolsüresinin ortalarına geldiğinde
bile hâlâ ventrikülün dolmaya
devam etmeye çalıştığını görüyoruz. Diastolün son evresinde
atrium kasılarak içinde kalan
kanı sol ve sağ ventriküle göndermeye çalışır. Yaşlı insanlar
diastolik disfonksiyon nedeniyle atrial sekmeye muhtaç durumdadırlar.Dolayısıylabutür
hastalardaatrialfibrilasyongeliştiği zaman şikayetler artıyor.
İzmir Özel Ege Sağlık Hastanesi
Kardiyoloji Bölümü’nden
Doç. Dr. Ozan Kınay
Ayrıca diastolik disfonksiyonu
olan kişilerde obezite, sistolik
disfonksiyonu olanlara göre
daha sıktır ve hipertansiyon
dahayaygındır”dedi.
Hasta akut ya da kronik
nedenlerle hastaneye gelmez
Genelolarakikigrubunsıklığının birbirine yakın olduğunu
dile getiren Doç. Dr. Kınay,
“Kısa dönemdeki mortalite ve
problemler sistolik disfonksiyonda daha kötüdür. Fakat
uzun vadeli baktığımız zaman,
hastalıkların eşit derecede kötü
süreçler olduğunu görüyoruz.
Kalbi iyi kasılan birinin neden
kasılmayanbirikadarsıköldüğünüaraştırdığımızda;diastolik
disfonksiyonu olan hastalarda
sıklıkla başka problemlerin de
tabloya eşlik ettiğini görürüz.
Örneğinhipertansiyon,koroner
arterhastalığıgibibirçokbaşka
hastalık da sürece eşlik edebilmektedir. Diastolik disfonksiyon kötüye gidişatın göstergesi
vehabercisidurumundadır.Diastolikkalpyetmezliğiolanhastalarhekimeakutyadakronik
nedenlerden dolayı gitmez.
Daha önceden kalp yetmezliği
tanısıalmamışkişiler,acilservisegeliyorlarsabunlardasıklıkla
iskeminin tetiklediği diastolik
disfonksiyona bağlı flash akciğerödemigelişmesiyüksekolasılıktır”şeklindekonuştu.
Tedavide temel ilkeler
Diastolik disfonksiyonun
spesifik bir tedavisi olmadığını
ifadeedenDoç.Dr.Kınay,“Bununla birlikte, konjestif yakınmalarınönplandaolmasıdurumundadiüretiklerdenfaydalanılabilir. Ancak bunları dikkatli
kullanmak gerekir, çünkü sertleşmişbirventikülündolmabasıncını çok düşürürseniz bu kez
ventikülü hiç dolduramayabilirsiniz. Diastolik disfonksiyonun
ortayaçıkmasınanedenolanasıl
patolojinin tedavisi hedef seçilmelidir. Sıklıkla hipertansiyondanoluşanbudurumnedeniyle
kanbasıncınınçoksıkıbirşekildekontroledilmesigerekmektedir. Gene sıklıkla atrial fibrilasyondiastolikdisfonksiyonmevcudiyetinde varsa, diastol süresi
kısalacağından kalp gevşeyemediğiiçinciddisorunlaroluşmaktadır”dedi.
16
Tıp
Gastroenteroloji
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Kontrolsüz ilaç kullanımı ülser kanamalarının artmasına neden oluyor
Riskli ilaçlar ülserin başlıca nedeni
BURSA - Sık kullanılan ağrı kesiciler ve antiromatizmal ilaçların ülser oluşumunu kolaylaştırdığını söyleyen Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji BD Başkanı Prof. Dr. Macit
Gülten, helicobacter pylori eradikasyonuyla peptik ülser sıklığı azalırken riskli ilaçların kontrolsüz kullanımına bağlı ülser kanamalarının giderek arttığını kaydetti. Bunun sonucunda da;
peptik ülserlere bağlı kanama veya perforasyonlar ölüm riskini artırıyor.
Mideveduodenumunnormaldeasidekarşıdirençliolduğunu,ancakaspirinveantiromatizmal ilaçların iç yüzeyin mide asidine karşı direncini bozarak ülser gelişimine katkı sağladığını belirten Prof. Dr. Gülten, ülserli
hastaların önlem alınmadan
builaçlaramaruzbırakılması
durumunda ise tablonun
dahadaağırlaşabileceğiuyarısında bulundu. Prof. Dr.
MacitGülten,“midedüşmanı”ilaçlarhakkındaMedical
Tribune’ün sorularını yanıtladı.
MT:Ülserenedenolabilen
ilaçlararasındaenyaygın
kullanılanlarıhangileridir?
Özellikle orta ve ileri yaş
gruplarında serebrovasküler
ve kardiyovasküler hastalıkların tedavisinde kullanılan
antitrombotik ve antiagregan özellikli ilaçlar aynı zamanda analjezik ve anti inflamatuvar özellikleri nedeniylehekimvehastalartarafından tercih edilmektedir.
Ayrıca günümüzde pek çok
kişihekimebiledanışmadan
“kardiyovasküler hastalık
riskine karşı korunma” gerekçesiyle aspirin ve benzeri
ilaçları düzenli olarak kullanmaktadır.Nonsteroidantienflamatuvar
ilaçlar
(NSAID) olarak bilinen ve
sıklıklareçeteedilenilaçların
da peptik ülser, gastrit ve
gastrointestinal kanama gibi
riskleri günümüzde önem
kazanmıştır.
20yılöncesindepeptikülserin oluşumunda H. pylori’nin öneminin anlaşılması
ve eradikasyonuyla günü-
müzde karşılaştığımız ülser
ve kanama nedenlerinin başında artık ilaç kullanımları
gelmektedir.
MT:Builaçlarmideyihangi
mekanizmaylaetkiliyor?
Aspirin benzeri ve NSAID
ilaçlardoğrudanmidemukozasıüzerineetkiedebildikleri
gibihematojenyollaprostoglandin sentezini inhibe ederekdeetkigöstermektedirler.
Özellikle COX1 inhibisyonu
gösteren ilaçlarda gastrointestinal yan etkiler daha fazladır. COX2 selektif NSAID
ilaçlarla gastrointestinal yan
etkilerin azalması beklenirken, ortaya çıkan kardiyak
komplikasyonlar nedeniyle
kısasüredeABDveülkemizde piyasadan kaldırılmışlardır.GünümüzdeCOX2 inhibisyonu özelliğinin güçlü,
COX1 inhibisyonunun ise
zayıf olduğu NSAID ilaçlar
piyasadakullanılmaklaberaberbunlarındagastrointestinal komplikasyon riskleri
yüksektir.
MT:Butürilaçlarnasıl
yanetkigösteriyor?
AspirinveNSAIDkullanımına bağlı oluşan gastrointestinal komplikasyonların
bazılarıasemptomatikolabilmektedir. Bu nedenle hastanelere müracaatlardan çok
dahafazlasayıdakomplikasyongeliştiğitahminedilmektedir. İki aydan fazla sürede
aspirin ve nonsteroid ilaç
kullananların
yaklaşık
%20’sinde ülser oluştuğu
gösterilmiştir. Ülseri olanlardaisebutipilaçkullanımlarında kanama ve ölüm riski
artmaktadır.
Özellikle
aspirin
ve
NSAID grubu ilaçların “ağrı
kesici” özellikleri nedeniyle
başağrısıgibisadeceağrıkesiciolarakkullanılmalarıçok
yanlıştır. Bu durumda; analjezik etkili, ancak gastrointestinalyanetkileriçokdaha
azolanilaçlarınkullanılması
gerekmektedir.
Bunların
çoğubilinçsizolarakhastaların kullanmasından kaynaklanıyor.Ancakbazendemeslektaşlarımızın bu ilaçları
analjezik amaçlı reçete ettiklerinigörüyoruz.
Peptik ülserlerin önemli
birkısmıasemptomatikveya
hafifsemptomluolabilir.Ülseri olduğu bilinen insanlarda aspirin ve NSAID kullanılması risklidir ve ölümcül
sonuçlar verebilir. Mutlaka
kullanılması
gerekiyorsa
ülsertedavisinedebaşlanmalı,H.pylorieradikasyonuyapılmalıvemideasidininetkileriazaltılmalıdır.Buamaçla
günümüzde proton pompası
inhibitörleri, H2 reseptör
blokerleri ve misoprostol
kullanılmaktadır.
Ülserteşhisialmışhastanın
tedavisinde H. pylori eradikasyonumutlakasağlanmalıdır.Özelliklemideülseriteşhisedilmişvakalardabiyopsi
sonuçlarının yanı sıra ülser
iyileşmesindenmutlakaemin
olunmalıdır. Bunun için de
endoskopik kontrol şarttır.
Ülseri olan hastalarda antiagreganveantitrombotikilaç
kullanımı varsa veya gerekiyorsadozvesüreazaltılmaya
çalışılmalıdır.Beraberindede
gastrik proteksiyon mutlaka
Aspirin benzeri ve
NSAID ilaçlar doğrudan
mide mukozası üzerine
etki edebildikleri gibi
hematojen yolla
prostoglandin sentezini
inhibe ederek de etki
göstermektedirler.
sağlanmalıdır.
MT:Hekimlerinelinde
hangialternatiflervar?
Özellikle 70 yaş ve üzeri
grupta, birden fazla çeşitte
aspirin ve NSAID ilaç kullanımı,antitrombotikveyaantiagreganilaçkullanımı,peptik ülser öyküsü veya peptik
ülser varlığı olanlarda ve ek
bir hastalığı bulunanlarda;
gastrointestinal komplikasyon riskinin çok yükseldiği
tüm hekim ve hastalar tarafından bilinmelidir. Tedavi
verilirken hastaların bu ve
benzeri ilaçları hekime sormadan kullanabilecekleri
dikkatealınarakhastalarbilgilendirilmelidir.
Daima amaçlanan tedavi
içinendüşükdozvesürenin
seçilmesi ilk dikkat edilmesi
gereken husustur. COX2 se-
lektifözelliğidahafazlaolan
ilaçlarıntercihedilmesi,uzun
sürelikullanımveriskhalinde H. pylori eradikasyonunun yapılması riski azaltabilir. Ülser ve kanama gelişimi
gibi risklerin azaltılmasında
mevcuttedaviyeprotonpompası inhibitörlerinin eklenmesi riskleri azaltacaktır.
Özellikle aspirin ve NSAID
kullanımınabaşlananilkhaftalarda
gastrointestinal
komplikasyon riski daha da
fazladır. Misoprostol birkaç
haftalık tedavilerde profilaksi için etkin bir tedavi şeklidir.H2 reseptörblokerlerinin
de etkinliği bilinmektedir.
Ancak proton pompası inhibitörlerinin profilaksi ve riskin azaltılmasında H2 reseptörblokerlerindendahaetkiliolduklarıdikkatealınmalıdır.
Perspektif
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Tıp Bayramı’nda
eylemle şenlik bir arada
İSTANBUL - 14 Mart Tıp Bayramı bu yıl da çok sayıda etkinlik ve eylemle kutlanacak. Tıp bayramı için kapsamlı bir programı hazırlayan Türk Tabipleri Birliği bir yandan çok sayıda panel,
kutlama ve tören düzenlerken diğer yandan da hükümetin sağlık programına eylemlerle yanıt
verecek.
SağlıkHaftasıdolayısıylayapılan eylemler serisinde imza
kampanyaları, basın açıklamaları,referandum,kitleselmiting
ve‘BeyazDuruş’eylemiyeralacak. Türk Tabipleri Birliği, bu
kapsamda 3-8 Mart arasında
hekimlerinkaygılarınıvetalepleriniyansıtanonbinlerceimza
topladı. Türk Tabipleri Birliği’nden yapılan açıklamada şu
bilgilerverildi:
“9 Mart Pazar günü saat
12.00’de Ankara’da Sağlık Bakanlığıönündetabipodalarının
temsilcileriyle basın açıklaması
yaparak‘KaranlığaKarşıBeyaz
Duruş’eylemiyapılacak.Ayrıca
14MartCumagünütümillerde
devlet hastaneleri, sağlık ocakları, üniversite hastaneleri ve
özelsağlıkkurumlarındayarım
gün boyunca hizmet sunulmamasıkararıalınmıştır.Bukarar
doğrultusunda “hizmet sunamama eylemi” boyunca başta
aciller olmak üzere kadındoğum kliniklerine başvuran
hastaların ve çocuk hastaların
mağduredilmemesineözengösterilecek. Kamu ve özelde çalışan hekimler taleplerimizi seslendirmekve‘Beyazyürüyüşetkinliklerini’ gerçekleştirmek
üzereyollardaolacak.”
Etkinlikler
TTB’nin 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında düzenleyeceği sosyal etkinliklerin
bazıları şöyle: “Tenis Turnuvası, Satranç Turnuvası,
Halı Saha Turnuvası, Basketbol Turnuvası, Anadolu
Ateşi Gösterisi, 1938,
1948, 1958, 1968 ve
1983 Mezunları Hizmet
Plaket Töreni, Fotoğraf
Yarışması, Basın Sağlık
Ödülleri, Tıp Bilim ve Tıp
Hizmet Ödülleri, Resim
Yarışması, 20-22 Mart 1.
Kadın Sağlığı Kongresi,
29-30 Mart Eğitim Hastaneleri Kurultayı, Tıp Etiği
Çalıştayı, Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitiminde Akreditasyon Paneli, Uzmanlık
Eğitiminin Temel Sorunları Paneli ve Organ Aktarımı ve Tıp Etiği Paneli.”
17
18
Sağlık
Perspektif
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Sağlık sorunlarının çözümü
Tam Gün’e mi kaldı?
İSTANBUL- “Biz Tıpta
Uzmanlık Dernekleri olarak
sonzamanlardagündemegetirilen Hekimlerin Tam Gün
Çalışmasıileilgiliyasanınülkemizdeki sağlık sorunlarına
birçözümgetirmeyeceğinive
tamtesinebelirtilensorunlarayolaçacağınıdüşünmekteyiz.” Bu giriş, 29 uzmanlık
derneği adına 3 Mart 2008
günüyapılanbasınaçıklamasının giriş cümlesiydi. Basın
toplantısındakonuşmacıolarak yer alan temsilciler arasında Türk Oftalmoloji DerneğiBaşkanıNevbaharTam-
çelik, Türk Jinekoloji ve
ObstetrikDerneğiGenelBaşkanı Prof. Dr. Bülent Tıraş,
TürkİçHastalıklarıYönetim
Kurulu üyesi Prof. Dr.
Ahmet Demirkazık, Türk
Üroloji Derneği Başkanı
Prof. Dr. Tarık Esen, Türk
Nöroloji Derneği Başkanı
Prof.Dr.AkselSılaveYönetim Kurulu üyesi Prof. Dr.
KubilayVarlıyeraldı.Ortak
basın açıklamasında “tam
gün yasası” özetle şu gerekçelereleştirildi:
Öğretim üyeleri tıp fakültelerinden ayrılacak, eğitim
aksayacak.
Tam gün çalışmaya geçen
doktorlar,sadece1saatfazla
çalışmışolacaklar.
Doğu ve Güneydoğu’da
mevcuthekimaçığıartacak.
Yaklaşık100binsağlıkçalışanıişsizkalacak.
Devlet, muayenehane ve
sağlık kuruluşlarından sağladığıKDV,stopajvegelirvergisindenmahrumkalacak.
Muayenehanelerin kapanmasıyla tıbbi cihaz çöplüğü
ortayaçıkacak.
Hekimlik, giderek tercih
edilmeyen bir meslek haline
29 uzmanlık derneğinin temsilcileri yaptıkları ortak basın toplantısında, yeni yönetmelik
ve yasa tasarılarından duydukları endişeyi dile getirdiler.
getirilecek.
“Hekimlerin rencide edildiği hiçbir sağlık politikası
uzun vadede başarıya ulaş-
mamıştır” hatırlatmasıyla
son bulan bildiri, hükümeti
hekimleri dinleme çağrısıyla
noktalandı.
Prof. Dr. Ahmet Demirkazık
Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği YK üyesi ve Tıbbi Onkoloji Derneği 2. Bşk.
Hekimlik giderek tercih edilmeyen bir meslek haline gelecek gibi görünüyor. “Hekimlere
mecburi hizmet”, “hekimlere mecburi şu”, “hekimlere mecburi bu” derken sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak mümkün değil. Özendirme ve geçiş olması sağlanmalı.
Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı
Tam Gün Yasa tasarısıyla hekimlerin özlük hakları zarar görecektir. Hastalar ise, hekimleri değil kurumları seçecek ve istedikleri hekimi seçme hakkı ortadan kalkacaktır. Hekim
açığı ortaya çıkacak, halk sağlığı zarar görecektir. Üniversite ve eğitim hastanelerinde alt
yapı, bu kadar hekimi kaldırmaya uygun değildir. Önce altyapıyı düzelteceksiniz, ondan
sonra tam gün yasasını çıkartacaksınız. Hekimin işgücünden istifade etmeyi kısıtlıyoruz.
Kabul etmemiz mümkün değil.
Prof. Dr. Tarık Esen, Türk Üroloji Derneği Başkanı
Sadece tam gün yasası konuşmadığımız ortada. Sağlıkta Dönüşüm adıyla tartışılan ve
birçok ögesi olan bir projeyi konuşuyoruz aslında. Hekimlik mesleğinde muazzam bir belirsizlik, mutsuzluk, geleceğini planlayamama hissi hakim. Birdenbire size “şuradaki
muayenehaneni kapatıp bir başka sokakta muayenehane açamayacaksın” ya da “şu
hastanede çalışman izne tabii olacak” deniyor. Önünüze getirilen tercih sadece kamu ile
özel sektör tercihi değil, özel sektörde de muazzam bir kısıtlama var.
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Güncel
Perspektif
19
Türkiyem Farket kampanyası başladı
Hedef, on milyon
hipertansiyon hastası
İSTANBUL – Türkiye’de 15 milyon hipertansiyon hastasının 10 milyonu hasta olduğunun farkında değil. Tedavi olan beş hastadan ise sadece birinin kan basıncı kontrol altında. Hastaları
sadece hipertansiyon değil; metabolik sendrom ve mikroalbüminüri de vuruyor. Metabolik
Sendrom Derneği ile Hipertansiyon ve Ateroskleroz Derneği’nin birlikte ülke genelinde başlattığı kampanya ile yüksek tansiyon problemi ve eşlik eden risk faktörlerin farkındalığına dikkat
çekilecek.
Türkiyem Farket kampanyasını 3 uzman hekim başlattı. Prof. Dr. Aytekin Og
̆uz,
Prof. Dr. Serap Erdine ve Prof. Dr. Tevfik Ecder
Metabolik Sendrom Derneği ile Hipertansiyon ve
Ateroskleroz Derneği’nin
birliktebaşlattığı,Abbotfirmasının koşulsuz desteğiyle
yürüyecek olan “Türkiyem
Fark et!” kampanyası ülke
genelinde yüksek tansiyon
farkındalığı için harekete
geçti. Kampanya çerçevesinde vatandaşlar, hipertansiyontedavisindekiüçanarisk
pertansiyon ve bel kalınlığı,
şekeryüksekliği,kanyağları
bozukluğuileseyredenmetabolik sendrom problemi yaşıyor. Her dört erişkinden
birinde ise böbrek hasarının
ilk göstergesi olan ve kalpdamarhastalıklarınıarttıran
mikroalbüminürigörülüyor.
Yüksekkanbasıncıdeğerlerivekontrolyöntemleriile
ilgiliolarakTürkiyegenelin-
olan; kan basıncı kontrolü,
metabolik sendrom ve mikroalbüminüri varlığı konusunda
bilinçlendirilecek.
Kampanya, hekimlere de tedaviyi risklere göre yönlendirme,dünyagenelindegüncellenentıpkılavuzlarıkonusundabilinçlendirmehizmeti
sunacak.
Türkiye’de 45 yaş üzerindeyüksektansiyonungörül-
me oranı % 40’lara çıkıyor.
Hipertansiyonu olanların
ancak % 14’ü bunu kontrol
altında tutabiliyor. Pek çok
belirleyeni bulunan yüksek
tansiyona büyük şehirlerde
daha fazla rastlanıyor. Bel
çevresiölçümrakamları,kan
basıncının böbreklere etkisi,
tuz tüketimi gibi faktörler
rakamları etkiliyor. Türkiye’de iki erişkinden biri hi-
Bebeklerde beslenme
ve beyin gelişiminde
kritik dönem ilk 18 ay
İSTANBUL – Bebeklerde beynin gelişmesinde beslenmenin çok önemli bir yer sahip olduğunu
dile getiren Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Mete Akısü, bebeğin daha anne karnında iken annenin kötü beslenme koşullarından doğrudan etkilendiğini söyledi. Prof. Dr. Akısü, “Beynin büyüme ve gelişmesini arttıran, zeka gelişimi üzerine yoğun etkisi bulunan besinler arasında; omega-3 yağ asitleri, kolin,
demir, çinko, iyot, folik asit ve antioksidan maddeler bulunmaktadır” dedi.
Bebekleriçinenhassasdönemin anne karnındaki dönemle başlayıp ilk 18 aya
kadarsürenzamandilimiolduğunu belirten Prof. Dr.
Akısü, “Hamilelik döneminde anne adaylarının beslenmelerinde öncelikle tükettikleri cıva miktarına dikkat etmesigerekir.Bazıbalıklarda,
kalamarvemidyedebulunan
cıvabeyingelişimindeoldukça zararlı bir maddedir. Ağır
metalolancıvayakarşıgebelercıvaiçermediğineinanılan
organikvetemizbesinlereyönelmelidirler. Bebek ilk 6
aylıkdönemindesadeceanne
sütü ile beslenilmeli ve anneninbeyindiyetiaçısındangerekli besin öğelerini eksiksiz
alması,bebeğe6.aydanitibarengerekeneserelementlerin
sağlanması gerekir. Yapılan
çalışmalarannesütüilebeslenen çocuklarda şişmanlık,
koroner kalp hastalıklarının
gelişmesinin önlenebildiğini
destekler niteliktedir. Anne
sütü ile beslenen çocuklarda
konuşma
problemlerinin
dahaazizlendiğivematematik problemi çözme zeka puanlarının (IQ), daha yüksek
olduğuaraştırmalardaortaya
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Mete Akısü,
bebeklerde beslenme ve beyin
gelişimi ilişkisinde kritik
dönemin ilk 18 ay
olduğunu söyledi.
konmuştur. Araştırmalar 2
yaşındansonraçocuklarınIQ
puanlarının mama ile beslenenlerden 8 puan daha yüksek olduğunu göstermiştir”
şeklindekonuştu.
Zeka gelişim sürecinde genetik faktörlerin yanı sıra çocuğundoğrubeslenmesininde
önemli bir faktör olduğunu
söyleyen Prof. Dr. Akısü, şu
bilgileri verdi: “Beyin büyümesininenhızlıolduğuvedolayısıyla toksinlere en duyarlı
olduğudönemannekarnındaki dönemdir. Doğumla beraber bebeğin 18 ay boyunca
beyni hızla gelişir ve her ay
de yüzlerce hekimle görüşülecek,bilgilendirmetoplantıları düzenlenecek. 20 ayrı
noktadatoplantılarındüzenleneceği“TürkiyemFarket!”
kampanyası boyunca vatandaşlara da bilgi sunulacak.
Ekim2008’ekadar,8ayboyunca sürmesi beklenen
kampanyanınfikirönderliğiniikiderneğinyetkilileriyürütüyor.
Pfizer Onkoloji Formu bu yıl
çok sayıda kanser uzmanını
ağırladı
GİRNE–OnkolojialanındadünyadakiengüncelkonularınpaylaşılmasıamacıilePfizerTürkiyetarafındanüçüncüsü
düzenlenen Onkoloji Forumu, geçen ay Kıbrıs Mercure
Otel’degerçekleştirildi.PfizerOnkoloji’nindesteğiylegerçekleştirilen toplantıda, dünyadan ve ülkemizden kanser konusunda uzman hekimler renal hücreli kanser, gastrointestinal
stromal tümör ve meme kanserlerindeki son gelişmeleri ele
aldı.PfizerOnkolojiSatışvePazarlamaMüdürüRenanÖzyerli,“PfizerTürkiyeolarak,akademikvebilimselçevrelerile
işbirliğiiçindetoplumsağlığınahizmetediyoruz.BuçerçevedeTıbbiOnkolojiDerneğiveHarvardÜniversitesiDanaFarber Kanser Enstitüsü işbirliğinde desteklenen Harvard UluslararasıEğitimPogramıveTıbbiOnkolojiDerneğisponsorluğundagerçekleştirilenTürkiye’ninOnkolojiTarihiBelgeseli, www.pfizeronkoloji.com, www.birlikteyeneceğiz.com
hastavehekimwebsayfalarıgibipekçokeğitselvebilimsel
projeyihayatageçiriyoruz”dedi.
Pfizer Sutent®’i
Türkiye’ye sundu
baş çevresi yaklaşık 1 cm
büyür. Eğer bebek o ay hiç
kilo almadı ise baş çevresinin
0,5cmaltındabüyüdüğüveya
hiçartmadığıgözlenir.
Doğumda ortalama 34-35
santimetre olan baş çevresi
18 aylık bebekte 46 -47.5
santime ulaşır ve 18’inci
aydansonraaylarcabaşçevresiölçüsüdeğişmez.Dolayısıyla beyin gelişimi ve büyümesiiçinannekarnındakiilk
dönemden sonra en kritik
ikincidönemilk18aylıkdönemdir.Beyinbüyümevegelişimi 5 yaşına gelmeden tamamlanır.”
İSTANBUL- Pfizer Onkoloji Takımı tarafından geliştirilenSutent®(sunitinibmalat)adlıürünpiyasaya28kapsül
içerenşişelerde12.5mgKapsülve25mgkapsülformlarındasunuldu.Yenibirtedavisınıfınınüyesiolan,çokluhedefeyönelikoraltirozinkinazinhibitörüsunitinib’ın,anti-anjiyogenikvedirektantitümöretkiyesahipolduğusavunuluyor.Sutent®;Avrupaülkeleri,ABD,Kanada,İsrailveÇin
gibiülkelerikapsayan100’üaşkınülkederuhsatlandırılmış
durumdavebugünekadarklinikaraştırmalardaSutent®ile
33 binden fazla hasta tedavi edildiği belirtiliyor. Sunitinib
tümörhücrelerininPDGFveKITreseptörleriniinhibeederek direkt anti-proliferatif etki gösteriyor; perisitlerdeki
PDGF reseptörleri ve endotelyal hücrelerdeki VEGF reseptörlerini inhibe ederek ise anti-anjiyogenik etki gösteriyor.
Sutent®;imatinibmesilattedavisiyeterlidozvesüredeuygulanmış ve kitle lezyonları ve/veya organ metastazları
halendevamedendirençlibulunmuşanrezektablmetastatik
gastrointestinal stromal tümörlerin (GİST) tedavisinde ve
ilerlemişve/veyametastatikrenalhücrelikarsinom(mRCC)
tedavisindeendike.
20
Perspektif
Portre
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
‘Sakin, çok çalışkan, iyi bir devlet
adamı ve iyi bir tıp hekimiydi’
KOCAELİ- Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu, 23 Ocak’ta kaybettiğimiz
Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun hem eşi, hem meslektaşı, hem de takım arkadaşı. Tam 35 yıllık
hayat arkadaşlığında tıp eğitimi, kardiyoloji, nöroloji ve Umuttepe’yi hep bir arada yürütmüşler. Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu, Baki Hoca’yı Medical Tribune’e anlattı.
“Baki’ninbaşlıcaözelliklerini tanımla” deseler, sakin,
çok çalışkan ve iyi bir devlet
adamı, iyi bir tıp hekimiydi
diye özetlerim. Olaylara hep
sakinyaklaşmış,hepproblem
çözücü olmuştur. Bazı insanlar problem yaratır, bazıları
çözerya,oçözerdi.“Bazıları
tozudumanakatarlarbazılaAile hayatımız son derece
rı tozu dumanı yutar” denir
düzgün bir aileyiz. Ama eve
ya, o tozu dumanı sakinlikle
hiç iş taşımaz diye bir şey hiç yutanlardandı.
Birözelliğideprojeüzerinolmadı! Hayatımız boyunca
den giderdi. Proje kavramı,
evde iş konuştuk. Ev ve işi
Türkiye’ye sonradan yerleşmişbirkavram,ama35yıllık
her zaman birlikte yürüttük.
beraberliğimizde Baki hep
Ayrı bir ev hayatı
projelerüzerindengider,ileridüşünmedik, hayatımızın
ye dönük ve geniş kapsamlı
tümü iş konuşarak geçti. Bu, projeler planlardı. Projelerini
bazen kardiyoloji oldu, bazen bana ilk anlattığında uygulaması zor, içinde hayali fazla
nöroloji, bazen üniversite
gibi gelirdi, Ama birkaç sene
ama hep iş oldu. Son 10 yıldır sonra uygulandığını görürdük.Meselaekokardiyografida Umuttepe konuşuldu. İş,
yi ilk çalışmaya başlamıştı,
aile hayatımızın içindeydi ve
“bukonudakitapeksiğivar.
bundan mutluyduk.
Mutlakabuuygulamaylailgili bir kitap yazmak gerekir”
Prof. Dr. Baki Komsuoğlu
demiştiveTürkiye’deilkekokardiyografi kitabını çıkartmıştır.
Diğer bir özelliği yazmasıdır.Bizimülkemizdeinsanlar
yazmaktan çok anlatmayı,
sözü severler ve yazmaktan
imtina ederler. Ama Baki,
hem bilimsel makalelerini
hem de kendi düşüncelerini
hepyazarakpaylaşmıştır.
Nasıl bir liderlik?
17 Ağustos 1999 Kardiyoloji Bölümü bu hale gelmişti (üstte). Prof. Dr. Baki Komsuoğlu,
dirayetli ve sakin çalışma tarzı ve olağan üstü gayretle fakültenin ve üniversitenin kuruluşuna önderlik etti.
Sadece 5 yıl sonra, 2004 yılında Umuttepe’de 6000 dönüm üzerinde Kocaeli Üniversitesi
hizmete girdi. Türkiye’nin belli başlı kardiyoloji bölümlerinden birine sahip.
Tesadüflerle demeyelim,
çünkü iyi şeyler yaparsanız
hayatsizimutlakabiryerlere
getiriyor. Bir şeye emek verirseniz, size mutlaka döner.
Ekmeğe emek verirseniz illa
size ekmek olarak dönmeyebiliramabelkisuolarakdönebilir.Emeklerinaslaziyan
olmadığını
düşünürüm.
Nasıl ki dünyada hiçbir
maddeziyanolmaz,Baki’nin
de emekleri ziyan olmamıştır. “Ben lider olacağım”
diye yola çıkmadı ama hep
iyi şeyler yapmak istemiştir.
Mesela yıllar önce, Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeyken, kardiyoloji ulusalkongrelerdenbiriniorada
düzenledi. O kadar beğenilmişti ki, “en iyi düzenenen
kongre” diye bir ödül vermişlerdi. 1985’li yıllarda
KTÜ’de Türkiye’nin en iyi
kardiyoloji ünitelerinden birinikurmuştu.Yanineyapıyorsa iyisini yapmak için
gayretediyordu.
Umuttepe için güven
temelinde finans sağlandı
Burada yapılan şu oldu:
İyi bir şey yapılmaya karar
verilmişti. İyi bir üniversite,
iyibirtıpfakültesi.Depremde Kocaeli, ulusal ve uluslararası alanda çok büyük
yardım gördü. Üniversite,
bu yardımları en iyi değerlendirenveyardımgüvenini
kazanan bir kurum oldu.
Yardım alabilmeniz için
güven kazanmanız gerekiyor. İnsanlar ne yaptığınızı
görmek istiyorlar. Biz yardım aldığımız kuruluşlara
bu güveni verdik. Baki, ben
veodönemkiçalışmaarkadaşları bir ekip olarak birlikteçalıştık.Bugüven,bizi
çokileriyerleregötürdü.Birileri, buraya verilen paranın iyi bir yerlere gittiğini
görünce, icra olduğunu görünce de öbürü de buraya
yatırmak istedi. Mesela
Sayın Asım Kocabıyık,
SayınHüsnüÖzyeğin,Sayın
Gazanfer Bilge, Sabah
grubu vb. sayılamayacak
kadar çok isimden büyük
destek aldık. Tıp Fakültesi
için bir komite kuruldu,
Suudikredisialındı.İnşaatçı
firma hemen hemen hiç kâr
elde etmeden kuruldu. Türkiye’dekieniyilerindenbiridir.18.sıradanöğrencialıp
5. sıradan TUS’a öğrenci
verir. Bunda iyi yapmaya
inancın rolü, ikincisi de
güven sağlanmasıdır. Para-
Prof. Dr.
Sezer
Komsuoğlu
ları verenler, boşa gitmediğini gördüler. Üçüncüsü de
takip edilmesidir. Yapılıp
bırakılmadı, işler hale getirildi. Bu takip, inşaattan
bahçeye dikilen güle kadar
sürdü. Dolayısıyla detaylarla uğraşıldı. Halen kredimizden arta kalan miktarı
aletedevatolarakdönüştürmeyi sürdürüyoruz ve bize
verilenherbirkuruşparaişlevsel olarak devam etmektedir.Hiçbirşeyhebaolmamıştır. Bizim inanmamız ve
inandığımızıkarşıtarafaanlatmamız ve karşı tarafın
bize güvenmesi diye özetleyebiliriz. Bir de tabii çok
çalışıldı!
Baki, bana günde ortalama170km.yaptığınısöylüyordu.
Sağlık sistemi
70 milyonluk, dünyanın
enbüyükülkelerindenbiriyiz, gelişmekte olan bir ülkeyiz. Avrupa’ya bakınca
gelişmemiz kısıtlı ama Avrupa’nınendinamikülkelerindenbiriyiz.ABbizialsın
ya da almasın ama dinamizmimizbakımındandünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğumuzu düşünüyorum. Bir doğu ülkesiyiz ama doğunun en batısındakiülkeyizveyüzümüz
batıya doğru dönmüş! Bu
kim ne derse desin, değişmeyecektir. Birey olarak
değil, Türkiye’nin yetiştirdiği insanların görüşü böyledir. Bir meslek grubunun
elindeki hakları almak
kolay değil. Sağlık da bir
kamuhizmetidirveeniyisi
kamuda verilmelidir. Özel
kurumlar olmamalıdır anlamındadeğil,amaeniyisini en doğrusunu kamu kurumlarında vermeye devam
etmeliyiz. Üniversite hastaneleri de kamu kurumlarınınenüstdüzeyindekihastanelerdir. Siz bunu ne
kadar yasalarla değiştirmeye çalışsanız da varolan
gerçeklerdeğişmez.Gerçeklerin bir uygulama alanı
var:Birüniversitehastanesi
sonbasamakhastanesidir.
www.medical-tribune.com.tr
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Portre
Perspektif
21
“Ondan hayallerin peşinden
koşmayı öğrendim”
KOCAELİ- Prof. Dr. Dilek Ural, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ihtisasını tamamladıktan
sonra, 1996 yılında Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’yla çalışmaya başlamış. Baki Hoca’yı şöyle anlatıyor: Bana “Baki Hoca’dan ne öğrendin?” denirse, hayal kurmayı ve hayallerin peşinden koşmayı öğrendim.
1996 yılı sonunda Komsuoğlu’yla çalışacağımı öğreninceçoksevinmiştim,çünkübilgisayarın, internetin olmadığı
oyıllardaçokfazlasayıdayabancıyayınıolanbirhocaydı.
Devamlıiyidergilerdeyabancı
yayın üretiyordu. Buraya geldiğimdekurucudekandıveişlerisondereceyoğundu.Bana
“her şey sende” dedi ve
1998’de rektör olduktan
sonraişleridahadayoğunlaştı, ama hastaneye gelmeyi hiç
bırakmadı. Kardiyolojiye disiplinli olarak geliyordu. Ne
zaman biz Hoca’yı pek göremezolduk?Depremdensonra!
O zamanlarda üniversitenin
esasyapılacağıyer,Değirmendere’yeyakın,karşıtaraftaydı.
Tek bir zemin üzerinde 3
mono blok yükselecek şekilde
bir proje vardı. Deprem anında birinci zemin kat bitmişti
ve mono blokun parçaları da
kısmenyükselmeyebaşlamıştı.
Depremde, bilebildiğim kadarıylazeminintemeliçatladıve
katlarıçöktü.Yanideprembir
yılsonraolsa,sizoradakihastaların hallerini düşünebiliyor
musunuz?
Umuttepe seçilirken…
Burası için çok uzak gibi
eleştiriler çok oldu. Oysa
Baki Hoca, burayı bulmak
için öyle çok uğraşmış ki…
Prof. Dr. Dilek Ural hatırlıyor: “Arabasının arkasında
resmi görüşmelerde giymek
üzere bir çift şık ayakkabı,
çokayaktadurduğuvedolaştığıiçinrahatbirçiftayakkabıveçokçamurdolaştığıiçin
bir çift dağ ayakkabısı… O
dönemdedağtepedolaştı,yer
aradı. Üç kriteri vardı: Bir,
ormana yakın olacak ama
ağaç kesilmeyecek. İki, şehre
kısmen yakın olacak ve en
önemlisi zemin sağlam olacak.Üçaykarışkarışçevreyi
“Depremden sonra
3 ayda eğitimi başlattı”
KOCAELİ-Yard.Doç.Dr.
Teoman Kılıç, 16 Ağustos
1999gecesiKOÜKardiyoloji
Bölümü’nde nöbetçiydi. O
dönemiveBakiHoca’yışöyle
anlatıyor:
“Türkiye’de bu vizyonda
bir öğretim üyesi çok kolay
yetişmiyor.Bizimdepremdöneminde Derince’de tek bir
büyük hastanemiz vardı, şu
anda da SSK binası oldu.
Depremde hiç kullanılmayacak bir hale gelmişti. Onun
haricinde, eğitimin gerçekleştirilebileceği üniversitenin
tümbinalarıyerlebirolmuştu! Ama üç ay gibi çok kısa
bir sürede, o kadar kişinin
hayatını kaybettiği o ağır
depreminardından,öğrencileri hiç mağdur etmeden öğrenime tekrar başlandı. Baki
Hoca, o dönemde insanüstü
Baki Hoca’nın katkısı
kardiyolojiyle sınırlı değil
Türkiye’de tek üniversitede bulunan Kök Hücre ve Gen
TedavileriMerkezi’nikurdu.Geleceğintedavisiolacak,ileridedokunaklibileyapılabilecek.Embriyolojikyadakemik
iliği kökenli hücreden kalp kası hücresine dönüşebilecek
hücrelerüretilecek.
Ayrıca genetikle ilgili yepyeni bir laboratuvar kuruldu.
Hipertansiyonungenetiğiyleilgiliçalışmalarıvardı,sonuçlarınıbekliyordu.
KlinikAraştırmalarBirimimizvar.Tıpkıyurtdışındagördüğümüz büyük çaplı ilaç araştırmalarının yapıldığı “research center”lar gibi olacaktı, hatta olmaya başladı bile. O
vizyonla bakılırsa, belki ileride yutdışından bilim insanları
gelipbumerkezdeçalışacak.SadeceKocaeli’ndedeğil,Türkiye’de,dünyadadaçokönemlibirmerkezhalinegelebilir.
Dünya ölçeğinde yarışabilecek, o konumda olabilecek düzeydeolmasıiçinbuüniversiteburalaragetirildi.YaniBaki
Hocatohumlarınıekti,fidanlarveağaçlarolacak,meyveler
verecek.
bir gayretle, gece gündüz
uyumayarak bunu gerçekleştirdi. Her gün, herhangi bir
krizortayaçıktığızamanbizzatkendisigelirdi.
Kardiyoloji kliniği ilk kurulduğuzaman,1994yılında
4 yataklı bir kroner bakım
ünitemizvardı,SSKHastanesiyle aynı binada yer alıyorduk. Serviste de 8 yatağımız
vesadeceekokardiyograficihazıvardı.1999yılındadeprem olduğunda, hastane binasındançadırlara,sonrayemekhane binasına, daha
sonra da prefabrik binalara
geçtik.
Çadırlarda yataklı servis
hizmeti verdik. Yemekhane
binasında, gelen acil hastalara, infarktüs geçiren hastalaratrombolitiktedaviuygula-
gezmesi sonucunda burayı
buldu. Burada zeminin sağlamolduğunuAlmanyaveJaponya’ya onaylatı. Gözle görülür kaya zemin olduğu
halde o yine de belgelerini
aldı. Dağı indirmiştik, ama
inşaatdurdurulduvedeprem
yastığıyapıldı.Şimdiöğrenciler arasında şaka konusu
oldu: Depremde güvenli
bölgeolarakburayagireriz.”
Birleştirici
Prof. Dr. Dilek Ural, Baki
Hoca’nın çevresinde çok sevilmesini ise şöyle açıklıyor:
“Kişiliğindendekaynaklanan
birşeyvar:Herkestarafından
çok sevilirdi. Kendi düşüncesinden ödün vermezdi, ama
farklı görüşlere saygı duyardı. Onun için esas önemli
olan üretimdi. Siyasi görüşü
ne olursa olsun, kiminle birlikte çalışıyorsa kendi görüşünden ödün vermeden o kişiyleçalışırdı.Zorbirözelliktir,çoğukişiödünvermekzorundakalıryadavazgeçmek
zorunda kalır. Fikirler farklı
olsa da birleştirici bir kişiliği
vardı.Başarıyıdabugetirdi.”
Yard. Doç. Dr. Teoman Kılıç.
“Mesleğe başlarken ettiğimiz
Hipokrat yemininde ‘… Bu sanatta
hocamı babam gibi tanıyacağım’
demiştik. Kardiyoloji kliniğine
girdiğim ilk andan itibaren hem
öğrenmeye çalıştığım sanat
alanında hem de sosyal-bilimsel
hayatın ilerleyişinde bana hep
destek olan ve babamdan farksız
olarak gördüğüm Prof. Dr. Baki
Komsuoğlu’yla çalışma fırsatı
buldum. Bize hayatın sadece
durağan olamayacağını,
insanoğlunun hayatın bir
evresinde yıkıntılarla da
karşılabileceğini, ama nice
depremler olsa da her çöküşten
nasıl zaferle çıkılacağını gösterdi.”
dık.Asistanlığımınilk3
ayıydı, ben ve diğer asistan
arkadaşlarımtekraruzmanlık
eğitimi sınavına girebilirdik.
Fakat gitmedik, kaldık, hastalarımızı takip ettik. Hocamızbizeçokumutverdi,her
şeyimizolacağınınaltınıçizdi
ve çok kısa bir sürede bizim
her şeyimiz oldu. 2004’de
rektörlük binası yapıldı,
2005yılındataşınıldı.
Çalışma ve bilgi tutkunu
İnsan ışığını kaybettiği
zaman yalpalayabilir, Hoca
bizim için hep bir ışıktı.
Ama bizlere bıraktığı bir
miras var… Klinikte
olduğumuz sürece o
mirası, bıraktığı vizyonu
devam ettirmeye
çalışacağız.
KOÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD Sorumlusu Prof. Dr. Dilek Ural.
“Geleceği görmenin ne demek olduğunu
Baki Hoca’yla çalıştıktan sonra anladık. Bir
sürü sınavları aşmış gelmiş insanlarız ama
o vizyona sahip olmak herkesin harcı
değil.”
Hocamızın bilimselyönünden de bahsetmek isterim.
Uluslararası dergilerde yayımlanan çalışmaları: 56
adet, kongre bildirileri: 29
adet, dergilerde yayımlanan
çalışmaları: 157 adet, ulusal
kongrelerde, konferansları,
bilimselyayınlar,atıftabulunan yayınlar, basılmış kitap
adetleri…Yaptıklarısaymaklabitmiyor.
Ben aynı zamanda TKD
bursuyla Harvard Üniversitesi’nde 1 aylık eğitim gördüm, 3 aya uzattım. Sürekli
inceledim ve şunu gördüm:
Baki Hoca, 4 yıl içerisinde
oradaki sistemi, kütüphanecilik ve dökümantasyondan
tutun da bilimsel yayınlara
nasılulaşılır,projehizmetleri nasıl devreye girer, gibi
konularda daha iyi bir sistem oturtmayı hayal ediyordu.Dahaiyibirsistemoturttuğunadainanıyorum.Elektronik kütüphane bölümümüzdeon-lineolarakveritabanlarına,bilimselyayınlara
ulaşabiliyoruz. Hoca, her
zaman bilimsel veriler doğrultusunda hareket ederdi,
ufku çok geniş, üretken bir
insandı.Okumaktanhiçvazgeçmedi.Sadecehastalığıdöneminde çıkarttığı 3 kitap
var.
www.medical-tribune.com.tr
22
OrganNakli
Perspektif
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Endüstriden transplantasyon eğitimine destek
Organ nakli bursunun
ikinci dönemi başladı
İSTANBUL - Karaciğer Nakli Derneği, Wyeth firmasının desteğiyle geçen yıl başlattığı bir projeyle üç uzman hekimi organ nakli konusunda uzmanlık eğitimlerini geliştirmek amacıyla yurtdışına gönderdi. Başvuru süresi Mart sonunda bitecek olan projeyle bu yıl dört hekim daha
yurtdışına gönderilecek. Karaciğer Nakli Derneği Başkanı Prof. Dr. Yaman Tokat projenin hedeflerini ve kapsamını Medical Tribune’e değerlendirdi.
Kadavradan nakiller
yetersiz
Türkiye’nin organ nakli
konusunda bölgenin en birikimli ülkesi olduğunu belirten Prof. Dr. Tokat, amaçlarının bu alandaki uzmanlık
düzeyini olabildiğince geliştirmek olduğunu söyledi.
Geçten yıl başlattıkları projeyle transplantasyon alanındauzmanlıklarınıgeliştirmek
amacıyla üç hekimi yurtdışınagönderdiklerinidilege-
tirenProf.Dr.Tokat,“Buyıl
küçük değişiklikler yaparak
projemizi devam ettireceğiz.
Gençhekimarkadaşlarımızın
yurtdışı deneyimi kazanarak
bu alandaki çalışmaları geliştirmelerini arzuluyoruz.
Özellikle canlıdan organ
naklikonusundaiyibiryerde
olsakdakadavradannakiller
konusunda gerideyiz. Bu
programla hekimlerimiz gelişmeleri yakından takip ederek benzer çalışmaları ülkemizdeyapmaolanağınasahip
olacaklar. Projeyi geçen yıl
Wyeth ilaç firmasının desteğiylebaşlattık”dedi.
Geçen yıldan farklı olarak
bu yıl karaciğer ve böbrek
nakline ağırlık vererek dört
hekimi dörder aylığına göndermeyihedeflediklerinisöyleyenProf.Dr.Tokat,şubilgileri verdi: “Geçen sene üç
kişilik kontenjana 88 başvuruoldu.Aynıyoğunilgiyibu
yıl da bekliyoruz. Oldukça
kapsamlıbirbursvererekhekimlerimizinbütünihtiyaçla-
Prof. Dr. Yaman Tokat, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Transplantasyon
Bölümü ve Florance Nightingale Hastanesi Organ Nakli Merkezi Sorumlusu.
rınıkarşılamayıhedefliyoruz.
Bununkarşılığındahekimarkadaşlarımızdan beklentimiz, zamanı kendileri ve ülkemiziçiniyideğerlendirmeleridir. Hekimlerimizin yurtdışındaoldukçazorşartlarda
eğitim gördüğünü bildiğimiz
için onlara yeni olanaklar
sağlayarakdahakapsamlıbir
eğitim alıp bunu ülkeye
taşımalarını arzuluyoruz.
Proje kapsamında hekimlerimizin döndüklerinde eğitimlerini
kullanabilecekleri
uygun yerlerde çalışmalarını
dahedefliyoruz.Bursiçinbu
yılki son başvuru tarihi 31
Mart. Kazananlar Nisan ayı
içindeaçıklanarakyazdönemindegönderilecekler.”
Resmi üst lisans eğitimi yok
Organnakillerikonusunda
yaşanılan bir başka sorunun
da resmi prosedürlerdeki eksiklik olduğunu dile getiren
Prof. Dr. Tokat, “En önemli
sorunlardan birisi organ
naklikonusundaresmiüstihtisaseğitimiolmamasıdır.Bu
eğitimi almak isteyen kişiler
kendi kurumlarından ayrılarakeğitimgörmeyeçalışıyorlar.Genelcerrahidalındaüst
ihtisas neredeyse yok gibi.
Türkiye’de üniversite hastanelerindeyandalihtisasıyok.
Bu nedenle aday hekimler
yan dal programını yürüten
bir uzmanın yanına giderek
usta-çırakilişkisiyleeğitimalmayaçalışıyorlar”dedi.
Karaciğer nakilleri artacak
Türkiye’de böbrek nakli yapabilecek hekim sıkıntısı yaşanmadığını, ancak karaciğer naklinde son yıllarda rekor
düzeyde artış yaşandığı için yeterli uzman bulunmadığını
söyleyen Prof. Dr. Yaman Tokat, “Karaciğer nakillerinde
artış devam edecek. Bu nedenle bu alanda nitelikli uzman
hekimaçığınıkapatmamızgerekiyor.Karaciğernakliameliyatınıyakınkomşularımıziçindegerçekleştirebilentekülke
biziz. Bölgede bir eğitim üssü durumuna gelebiliriz. Türkiye’dekaraciğernakliningelişimaşamasıaslındaçokönemlidir.Sonüçyıldırnakilsayısıkatlanarakartıyor.Ancaksayılarhâlâistediğimizinçokaltında.Geçenyıl350karaciğer
nakliyapıldı.Buyıl500’eyakınnakilyapmayıhedefliyoruz.
Böbreknaklindegeçenyıl1000nakilgerçekleştirildi.Hedefimizkısadönemde700’ünüzerindekaraciğernaklive2000
civarındadaböbreknakliyapmak.Buradaönceliklihedef;
karaciğernakliyletedavininmümkünolduğunutoplumaaktarabilmemizdir”diyekonuştu.
İnsanKaynakları
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Klinik araştırmalarda yıldızı parlıyor
Türkiye 28 Ar-ge merkezi
arasında
İSTANBUL - Türkiye’de
kendi alanında bir ilk olan ve
araştırmacı hekimleri bilgilendirmeyi amaçlayan Akademika
programının 15’incisi Sabancı
Üniversitesi’ndeyapıldı.Programı yürüten Sanofi-Aventis firmasının Klinik Operasyonlar
Müdürü Nurşah Ömeroğlu,
“Sanofi-Avantis
dünyada
100’den fazla ülkede faaliyettedir ve bunların sadece 28’inde
araştırma-geliştirme çalışmaları
yürütülmektedir.Türkiye,bu28
ülke arasındadır” dedi. Ömeroğlu,programhakkındaözetle
şubilgileriverdi:
“Akademika, Sanofi-Aventis’in desteği ile gerçekleştirilen
Klinik Araştırmalarda Doğru
Uygulama Esasları Paylaşım
Programı’nın kısaltılmış adıdır.
Buprogram,“İyiKlinikUygulamalar” alanında evrensel ölçütlerleuyumlubiraltyapınınülkemizde oluşturulmasına katkıda
bulunmakamacıylabaşlatılmıştır ve Türkiye’de klinik araştırmalara katılan veya katılacak
araştırmacı hekimleri ve diğer
sağlıkprofesyonellerinibilgilendirmeyeyönelikbilimselbireğitim programıdır. İki ya da üç
Sanofi-Aventis
Klinik
Operasyonlar
Müdürü
Nurşah
Ömeroğlu
gün süren program, 2003 yılındabaşlatıldıveyılda3keztekrarlanmaktadır. Şimdiye kadar
600katılımcıyaulaşıldı.Katılım
gönüllülük temelinde olup ücretsizdir.Hedefkitlesiysearaştırıcı hekimler, etik kurul üyeleri
veyardımcıaraştırmapersonelidir.Enönemliözelliğiuzunsolukluolmasıdır.Akademika’nın
günümüzdeiyiklinikuygulamalar alanında referans olarak
kabul edilmesi çok önemli bir
gelişmedir. Eğitim programında
Sanofi-Aventis’inçalışmalarında
rol alacak kişilere öncelik verilmektedir.Başvurulardawebsitesinden (www.akademika.org)
yapılabilmektedir.”
Perspektif
23
24
Hukuk
Perspektif
MedicalTribune·Yıl2·Sayı4·6Mart2008
Tıp ve Biohukuk uzmanı Prof. Rosenau:
Kusursuz sorumluluk hekimleri
savunmacı tıbba yöneltir
ANKARA- Türkiye Barolar Birliği’nin düzenlediği Türk-Alman Tıp Ceza Hukukunda Güncel Sorunlar Sempozyumu’na katılan Ceza Hukuku, Tıp ve Biohukuk uzmanı Prof. Dr. Henning Rosenau, Medical Tribune Ankara temsilcisi ve hukuk danışmanı Av. Erkin Göçmen ile Türk ve
Alman hukukunda hekimin ceza sorumluluğu üzerine konuştu. Hekimlerin her davranışından
dolayı sorumlu olmasını savunan görüşleri doğru bulmadığını ifade eden Prof. Dr. Rosenau,
bu tür yaklaşımların hekimleri savunmacı tıbba yönelteceğini söyledi.
Alman,AvrupaveUluslararasıCezaHukuku,TıpHukuku ve Biohukuk uzmanı
olanProfDr.HenningRosenau,aynızamandaAugsburg
Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dekanlığı, Augsburg Ceza
Hukuku Enstitüsü ve Augsburg Tıp Hukuku Araştırmaları Merkezi Müdürlüğü
görevlerini de yürütüyor.
Söyleşininçevirisindeyardımlarını esirgemeyen Prof. Dr.
Hakan Hakeri’ye teşekkür
ederiz.
I SayınRosenau,
tahminlerimizegöre
Türkiye’desağlıkçalışanları
aleyhineyıldayaklaşık
300cezadavasıaçılıyor.
ÖncelikleAlmanya’dasağlık
çalışanlarıaleyhineaçılan
cezadavalarındadurum
nasıl?
Almanya’da, tam rakamı
bilmemeklebirliktesağlıkçalışanları aleyhine çok sayıda
şikayet olduğunu biliyoruz.
Bu sayı gittikçe de artıyor.
Ancak bunların önemli bir
kısmında nedensellik ve benzeridiğerunsurlarınispatısorunlarından dolayı dava açılamıyor. Kimilerinde de
kusur çok yoğun olmadığı
için sorunun basit bir idari
cezayla kapatılması da söz
konusuolabiliyor.
Bilinçli taksir
ve olası kastın
hekimlik pratiğine etkisi
I Eskicezakanunumuzda
kusurunkasıtvetaksirolmak
üzeresadeceikibiçimi
tanımlanmıştı.Yeniceza
kanunumuzdaisebilinçli
taksirveolasıkasıtgibi
kusurlulukbiçimleride
tanımlandı.Buyenidurum
özelliklehekimlerinmesleki
kusurlarınailişkinceza
davalarındanetürsonuçlar
doğurabilir?
Bukavramlarbizdedevar.
Ancak kast açısından hiç
önemli olmadı çünkü olaylarınçoğundahekimlertaksirle
hareketediyorlar.Allahtanki
hekimler aleyhine nadiren
kasttan dolayı dava açılıyor.
Ayrıca bildiğim kadarıyla bilinçlitaksirveolasıkasıtkavramlarızatenTürkhukukunda mevcuttu, Yeni Ceza Kanunu’nda sadece tanımlandı.Bubakımdaneskiyenazaranbirfarklılıkolacağınısanmıyorum.
I FakatTürkiye’dehekimler
tehlikelisonuçları
öngördüğümüziçinhep
bilinçlitaksirdenmi
cezalandırılacağızdiyeendişe
ediyorlar?
Olsun ne fark eder ki. Bu
zatendoğru.
Prof. Dr. Henning Rosenau, Medical Tribune Ankara temsilcisi ve hukuk danışmanı
Av. Erkin Göçmen ile birlikte.
Almanya’da özel bir
bilirkişilik kurumu yok
I Hekimlerinmeslekikusurlarınailişkincezadavalarında
bilirkişiliksorununasılçözülüyor?Butürhizmetler
Türkiye’dekigibikurumsalyapılarcamıveriliyor?
Bu konuda kurumsal bir yapı yok. Basit olaylarda ilgili
mahkeme bir bilim adamını bilirkişi olarak atıyor. Biraz
daha karmaşık olaylarda iki bilirkişi atanabiliyor. Bazen
hekimveyahastanındadosyayadışardanmütalaasunduğu
oluyor.Butürdurumlardabirüçüncükişidahabilirkişiolarakatanabiliyor.
I Ancakbizdebilinçli
taksirdecezalarartıyor.
Hekimlerinhapisyatması
mümkünolabilir…
Evet, bu sorun olabilir.
Ancak Almanya’da taksir bilinçlibileolsaidariparacezasıyla durum kapatılabiliyor.
Hekimlerin hapis yatması elbettekikötübirdurum.
I Bildiğimizkadarıyla
Türkiye’dehekiminmesleki
kusuruylahapisyattığıtekbir
örnekvar.Buolaydahekim
yasalsınırınüzerindebir
gebede kürtajuygulamışve
gebehayatınıkaybetmişti.
Almanya’dahekimlerin
hapisyattığıbutürörnekler
varmı?
Bu konuda yaşanmış bir
olay var mı bilmiyorum.
Ancak çok net olmamakla
beraber şunu ifade edebilirim, bazı estetik cerrahların
karıştığı şaibeli işlerde mah-
Ceza Hukuku, Tıp ve Biohukuk uzmanı Prof. Dr. Henning Rosenau.
Tıp hukuku müstakil
bir alandır
I TıphukukuTürkhukukbilimisistematiğiiçindebir
resmiuzmanlıkalanıolarakkabuledilmiyor.Almanya’da
durumnasılvesizcebizdenasılbirseyirizlenecek?
Tıp hukuku Almanya’da tanınmış bir müstakil alandır.
Türkiye’dede bugerekliliktirve bunoktayageleceğikesindir. Almanya’da bunu önce özel hukukçular başlattı.
Şimdikamuhukukçularınınkurduğutıphukukuenstitüleri
devar.AyrıcaAlmanya’dauzmanavukatlarvar.Tıphukukuuzmanlarıdabunlarınarasında.Halenülkemizde6-7civarındatıphukukuenstitüsüvar.
kemelerincezayıteciletmediğibirikiolayolabilir.
çünkü hiç kimse bu alanda
uzmanlıkyapmakistemiyor.
ABD’de kadın doğum
uzmanı eksikliği baş
gösterdi
Sadece kasıttan sorumluluk
doğru değil!
I Hekimlerinkusursuz
sorumluluğununolması
gerektiğinisavunangörüşler
yanındayinehekimlerin
sadecekastlarındandolayı
sorumluolmasınısavunan
görüşlerdevar.Bukonuda
nedüşünüyorsunuz.?
Kusursuz sorumluluk ceza
hukukunda olmaz zaten. Sadece özel hukukta olabilir.
Hekimlerin her davranışından dolayı sorumlu olmasını
savunan görüşleri doğru bulmuyorum. Çünkü hekim
insan vücudu üzerinde çalışanbirkişidirveinsanvücudununnasılbirtepkivereceği
her zaman öngörülemez.
Bunun dogmatik olarak
kabul edilmeyeceğini savunmak bir yana bu tür yaklaşımlar pratikte hekimleri savunmacı tıbba yöneltir.
Bugün çok yüksek tazminat
ödemek zorunda kalmaları
sebebiyle ABD’de kadın
doğum uzmanı eksikliği var,
I Hekiminsadecekastından
dolayısorumluolması
gerektiğinisavunangörüşler
devar?
Bu da çok iyi bir görüş
olmaz. Çünkü hekimlerin
insan hayatını önemsemeyen,
çok ağır taksirli davranışları
olabiliyorkibutürdurumlardahekiminkesinliklesorumlu
olmasıgerekir.Ancakcezahukuku alanında ağır yaptırımlar öngörüldüğü için basit
taksirdehekimincezaisorumluluğu olmasın denebilir.
Ancak basit kusurda yine de
tazminatsorumluluğuolur.
Burada tazminat sorumluluğu alanında İskandinav
modelinden bahsedilebilir ki
iyibirmodeldir.Buülkelerde
Almanya’dakinin aksine zorunlu olarak bütün hekimlerinmeslekisorumluluksigortasıvarvehastatazminatdavasınıdoğrudansigortaşirketine açıyor. Bu sebeple hekimle hasta hiç karşı karşıya
gelmiyor.Budabiravantaj.

Benzer belgeler