kirlenen karanlık

Transkript

kirlenen karanlık
KİRLENEN KARANLIK
Yeryüzünün ışıkları bizi gece gökyüzünden koparıyor.
YAZI: ZEKİ ASLAN
FOTOĞRAFLAR: MURAT TÜREMİŞ
17 Ağustos 1999 depreminin ertesi günü İstanbul
ve Ankara’dan, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG)
ve üniversiteleri arayarak bir dizi soru yöneltti. Hepsi de aynı şeyi merak ediyordu:
“Gece neden bu kadar karanlık?”,
“Gökyüzü neden bu kadar güzel?”,
“Yıldız sayısı neden bu kadar çok?”.
Bu değişimin depremle ilgisinin olup olmadığını
öğrenmek istiyorlardı... Sanıldığı gibi gökyüzündeki
bu değişimin yeryüzü hareketleri ile bir ilgisi yoktu.
Ama depremin sonuçları yeryüzü gibi gökyüzünü
de etkilemişti: Şehir ışıkları söndüğü için gökyüzü
karanlıktı, yıldızlar bu nedenle parlak görünüyordu!
Çünkü pek çok insan geceleri gökyüzünün bu denli
parlak olabileceğini unutmuştu.
Yanlış yönlendirilmiş sokak ve cadde lambaları,
ilanlar, reklamlar, kule ya da gökdelen ışıklandırmaları... Hepsi bizi gece gökyüzüne bakmaktan
alıkoyuyor. Şehirlerde gelişigüzel konumlandırılan
yapay aydınlatma, en parlak birkaç yıldız ve gezegen dışında gökte bir şey görmeyi olanaksız kılıyor.
Gökyüzüne doğru yayılan yapay ışık, atmosferdeki
toz ve moleküller tarafından her yöne saçılıyor ve
gökyüzünün fon parlaklığını artırıyor ve gökyüzünün doğal güzelliği ve yıldızlar kayboluyor.
Aralık 2001’de İtalyan gök bilimci P. Cinzano ve
arkadaşları, DMSP (ABD Savunma Meteoroli Uyduları Projesi) uydu verilerinden, dış aydınlatmanın
neden olduğu “gece gökyüzü yapay parlaklığı” nı
veren bir Atlas yayımladı. Atlas’ta verilen değerlere
göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 70’i aysız bir gecede,
Ay’ın ilkdördün evresinde oluşan parlaklıktan daha
parlak gece gökyüzü altında yaşıyor. Nüfusun yüzde
25’i ise Samanyolu’nu hiç göremiyor.
Tatil sitelerinden, sokak lambalarından ya da
otellerden yayılan ışıklar, sadece insanları değil
diğer canlıları da etkiliyor. Işık kirliliği, 95 milyon
yıldır neslini sürdürebilen deniz kaplumbağalarının
500 national geo graphic
SIDEBAR_ISIK.indd 500-501
• kasım 20 0 8
sonunu getirebilir. Çünkü, kumsaldaki yumurtalarından çıkan yavrular milyonlarca yıldır sudan
yansıyan ışığı izleyerek denize ulaşıyor ve nesillerini
sürdürmelerini sağlayan bu doğal ışık, aydınlatma
sevdamız yüzünden yok olmak üzere... Artık yavru
kaplumbağaların birçoğu sahildeki bir evin, otelin
ya da gazinonun ışığı nedeniyle yolunu şaşırıp, ertesi gün kızgın güneş altında kuşlara yem olabiliyor.
Son yıllarda nesillerinin tükenmemesi için
Akdeniz’de yumurtladıkları kumsallardan bazıları koruma altına alınsa da yapay ışıklandırmalar
pek çok canlı türü için tehlikeli olmayı sürdürüyor.
Tropikal bölgelerdeki bazı mercan türlerinin, onlara
renklerini veren mikroskobik bitkiler ile arasındaki
(simbiotik ilişki) ortak yaşam, üzerlerine düşen aşırı
ultraviole ışık nedeniyle bozuluyor. Ya da gece uçan
bazı göçmen kuşlar, gökdelen, kule vb. yapılardan
yayılan ışık nedeniyle yollunu kaybedebiliyor.
Biz insanlar ise gökyüzünden giderek uzaklaşıyoruz. Artık yaşamımızda kayan yıldızlar yok;
çocuklar küçük ayı ile büyük ayının yerini bulma
oyunları oynamıyor... Milyonlarca yıl yolda olan
ışıklar, tam bize ulaşıp göz kırparken şehir ışıkları
onları yutuveriyor.
Oysa içinde yaşadığımız evrenin kökenini, yaşını ve yapısını anlamanın bir yolu da; gökyüzünün
derinliklerine bakmaktan, karanlık bir gecede, ışığının bize ulaşması milyarlarca yıl alan galaksilere
göz atmaktan geçiyor...
Büyük şehirlerin üstünde uçaktan gece aşağı bakıldığında, savurgan aydınlatma kolayca görülebiliyor: Uçaktan görünen ışık denizi –yerden yansıyan
değil– çoğunlukla doğrudan yukarı yönlendirilmiş
olan ışık. Yani savrulmuş ışık... boşa giden enerji...
boşa giden yakıt kaynakları... boşa giden para ve
boşa giden gökyüzü...
Geceleri uzaya kaçan ışık miktarı ışık kirliliğinin
ve dolayısıyla boşa giden enerjinin iyi bir ölçüsü
olarak değerlendirilebilir. Türkiye’de cadde ve sokak
aydınlatmalarından 1997 yılında uzaya kaçan ışık
nedeniyle kişi başına boşa giden elektrik enerjisi
yılda yaklaşık 2 kilovatsaat kadardı. Bunun parasal
karşılığı –Eylül 2008 itibariyle– yılda yaklaşık 22
milyon yeni lira. (Bu enerji kaybı, DMSP ile elde
edilen verilerinden hesaplanmıştır.) 1997 yılından
bu yana yerleşim alanlarında ve şehirlerarası yollarda dış aydınlatma daha da arttı ve yaygınlaştığı için
bugün ışık kirliliğine harcanan bu para bu rakamın
çok üstünde.
Türkiye’de ışık kirliliğini önleme girişimleri
1990’larda başladı. TUG’un girişimi ile, TUG, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı Elektrik İşleri Etüt İdaresi, TEDAŞ, TSE, Karayolları Genel Müdürlüğü elemanlarından oluşan bir ekip, konu hakkında toplumu
bilgilendirmek, dış aydınlatma ve armatürler için
standart geliştirmek ve teknik şartnamelerin ve yönetmeliklerin gelişen teknolojiye uygun hale getirilmesini sağlamak amacıyla bir “Işık Kirliliği Çalışma
BOĞAZIN IŞIKLARI
İstanbul, ışık kirliliğinin yoğun olduğu
kentler arasında yer alıyor. Sokak
lambaları, köprüler, kule ya da gökdelen
ışıklandırmaları ve reklam panoları;
hepsi kentte yaşayanları gökyüzündeki
yıldızları görmekten alıkoyuyor.
En çok beyaz ve mavi ışık olmak
üzere gökyüzüne giden her türlü
ışık –köprü ışıklandırması dahil– kirlilik
yaratıyor. Uzmanlara göre, sokak
aydınlatmaları için tercih edilmesi
gereken ışık –gökyüzüne yönlendirilmemiş– sarı ışık (sodyum lambası).
türkİYE’DE IŞIK 501
10/21/08 5:21:57 PM
Grubu” oluşturdu. TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji
Politikaları Dairesi’nin eşgüdümü ile, 2001 yılına
kadar yapılan çalışmalar sonucunda “Elektrik Dış
Aydınlatma Yönetmeliği” taslağı hazırlandı ve 2001
yılında Enerji Bakanlığı’na sunuldu. Mayıs 2007’de
çıkan Enerji Verimliliği Kanunu’nda dış aydınlatma konusuna da yer verildi. Ancak yeni kanunun
uygulanabilmesi için bu konuda yönetmeliklerin yürürlüğe girmesi gerek. Her ne kadar Eenrji
Bakanlığı’na sunulan Dış Aydınlatma Yönetmeliği
taslağının üzerinden yedi yıl geçmiş olsa da, yeni
kanuna bağlı olarak hazırlanmakta olan yönetmelikte, eski taslaktan da yararlanılıyor.
Bu arada ışık kirliliğine dikkat çeken uzmanların önerileri de bazı kurumlar tarafından dikkate
alınmaya başladı. Örneğin, dış aydınlatma hataları
ve doğru dış aydınlatmaya ilişkin raporlar, Antalya
Kaleiçi’nin dış aydınlatmasında ve Akdeniz Üniversitesi Yerleşkesi içinde yeni bina ve yol aydınlatmalarında sunulan önerilerin dikkate alınmasına
neden oldu.
Ancak ülkelerin yarattığı ışık kirliliğinin sadece
yayıldığı toprakları değil, bütün insanlığı ilgilendiren bir boyutu var. BM Uzay Sözleşmesi, uzayı
“tüm insanlığın ortak alanı” olarak tanımlıyor.
IAU Uluslararası Astronomi Birliği (IAU), 1999’da
BM’nin Viyana’daki Bölgesel Merkezi’nde düzenlenen “Astronomi Gökyüzünün Korunması” konulu
toplantıda BM’ye üye ülkelerin –hem bilimin yararına hem de enerji tasarrufu, doğal çevre, gece
güvenliği ve rahatlığı ile ulusal ekonomi yararına–
gökyüzünün ışık ve diğer nedenlerle kirlenmesini
denetim altına almak için harekete geçmesi gerektiğine karar verildi.
Ancak günümüzde ışık kirliliğini önlemede ne
geçmişte sunulan taslak yeterli ne de alınan kararlar... Çünkü artık Türkiye’nin bir yönetmelikten çok
daha fazlasına ihtiyacı var: TUG’un karanlık gökyüzünü koruma altına alması ve olası astronomi
gözlemevi yerlerini ışık kirliğine karşı koruyacak
kurallar getirilmesi gerekiyor.
Eğer bu tip kuralların yer alacağı bir “Dış Aydınlatma Yasası” Türkiye’de de uygulamaya konulursa,
yılda 20 milyon yeni liranın üstünde elektrik enerjisi tasarrufu sağlamak ve yıldızlı gecelerimizi koruma altına almak mümkün. Belki o zaman kaybolan
yıldızlarımızı da görebiliriz... N
502 national geo graphic
SIDEBAR_ISIK.indd 502-503
• kasım 20 0 8
TÜRKİYE’NİN IŞIĞI
İstanbul
Şubat 1997’de Türkiye’den
uzaya kaçan ışık (elektrik
Bursa
enerjisi) mavi renkten kırmızı
Ankara
renge doğru artıyor (sağda).
Şehrin ışıkları geceleri parlak
İzmir
yıldızlı gökyüzünü, biz farkında
Kayseri
Konya
olmadan sarımsı bir aydınlığa
boyuyor (altta).
Antakya
Adana
Uzaya
kaçan
ışık
artıyor.
HARİTA: Z. ASLAN, S.ISOBE,
3. AYDINLATMA KONGRESİ,
TAŞKIŞLA, İSTANBUL, 2000,
BİLDİRİ KİTABI. S.106
CUTTING THE GLARE
A globe-shaped fixture in Toronto’s financial district (below)
wastes much of its wattage over pedestrians’ heads. Covered
streetlamps in Harmony, Florida (right), spare the dark sky
and save energy with their “full cutoff” design, which illuminates
just the ground below. Bulbs are high-pressure sodium, giving
a soft yellow glow. Porch lights tucked into ceilings keep light
confined. “We see darkness as a natural resource that needs
protection,” says Greg Golgowski, conservation director of the
Harmony Development Company. Others agree: Hundreds of
U.S. communities now have ordinances requiring covered fixtures,
light-density restrictions, and energy-saving light curfews.
türkİYE’DE IŞIK 503
10/21/08 5:22:03 PM

Benzer belgeler

Zeki Aslan - Işık Kirliliği

Zeki Aslan - Işık Kirliliği Đstanbul Ankara Đzmir Antalya Adana Kayseri Konya

Detaylı

Işık Kirliliği - Bolu Bilimle Buluşuyor

Işık Kirliliği - Bolu Bilimle Buluşuyor nedeniyle kişi başına boşa giden elektrik enerjisi yılda yaklaşık 2 kilovatsaat kadardı. Bunun parasal karşılığı –Eylül 2008 itibariyle– yılda yaklaşık 22 milyon yeni lira. (Bu enerji kaybı, DMSP i...

Detaylı