bölgesel coğrafya - Balıkesir Üniversitesi, Coğrafya Bölümü

Transkript

bölgesel coğrafya - Balıkesir Üniversitesi, Coğrafya Bölümü
1
BÖLGESEL COĞRAFYA
Yrd. Doç. Dr. Süleyman SÖNMEZ
BALIKESĠR
2015
2
BÖLGESEL COĞRAFYA
Ġçindekiler
I. BÖLÜM
BÖLGESEL COĞRAFYA KAVRAMI VE BÖLGESEL COĞRAFYADA METOD
I. I. Bölge Kavramı ……………………………………………………….
I. II. Bölgesel Coğrafyada Metod…………………………………………
II. BÖLÜM
KITALAR VE DOĞAL BÖLGELERĠ
II. I.
II. I. 1
II. I. II.
II. I. III
II. I. III.1
II. I. III. 1.1
II. I. III. 1.1.1
II. I. III. 1.1.2
II. I. III. 1. 2
II. I. III. 2
II. I. III. 3
II. I. III. 4
II. I. III. 5
II. I. III. 6
II. I .III. 7
III. I.
III. I. I.
III. I. I. a
III. I. I. b
IV.
Güney Amerika Kıtası Ve Doğal Bölgeleri…………………………….
Kıtanın Coğrafi Konumu…………………………………………….
Güney Amerika Kıtasının Sınırları……………………………………
Güney Amerika Kıtasının Doğal Bölgeleri………………………..
Andlar (And Dağları)…………………………………………….
Tropikal Andlar……………………………………………………..
Kurak Andlar………………………………………………………..
Nemli Andlar………………………………………………………….
Orta KuĢak Andları………………………………………………….
Amazon Havzası…………………………………………………………
Venezuela -Guyana Platoları…………………………………………
Brezilya Platosu (Mato Grosso)………………………………………..
Gran Chaco……………………………………………………………
Pampa……………………………………………………………………..
Patagonya……………………………………………………………..
Orta Amerika ve Doğal Bölgeleri………………………………………..
Orta Amerika kıstağı …………………………………………………….
Yucatan alt bölgesi………………………………………………………..
Orta Amerika Dağları………………………………………………….
Kuzey Amerika………………………………………………………
3
I. BÖLÜM
BÖLGESEL COĞRAFYA KAVRAMI VE BÖLGESEL COĞRAFYADA METOD
I.1.Bölge Kavramı
Coğrafya bilimi yeryüzünün (dünyanın) fiziki ve beşeri özelliklerini inceleyen ve
açıklayan bir bilimdir. Fiziki özelliklerin ele alınarak incelenmesi “fiziki coğrafyadır”. Mesela
yeryüzü şekilleri fiziki bir özelliktir. Şayet biz bir yeryüzü parçasının jeomorfolojik özelliklerini
incelersek fiziki coğrafya yapmış oluruz. Veya yeryüzündeki (dünyadaki) bir beşeri olayı
inceleyecek olursak “beĢeri coğrafya” yapmış oluruz. Mesela Marmara denizinde balıkçılık
faaliyetlerini inceleyen bir coğrafyacı bir beşeri coğrafya çalışması yapmış olur. Coğrafi bir olayın
ele alınarak incelenmesine coğrafya biliminde analitik metod denir.
Bilindiği gibi coğrafi olaylar bir mekan parçası üzerinde birlikte var olan ve etkileşim içinde
birlikte çalışan olaylardır. Şayet biz bir mekan parçasını bütünüyle ele alır ve üzerindeki tüm
coğrafi olayları karşılıklı ilişkiler çerçevesinde inceleyecek olursak, coğrafya bilimine göre
sentetik bir metod uygulamış ve bir bölgesel coğrafya çalışması yapmış oluruz. Görülüyor ki
bölgesel coğrafya adıyla tanımlanan çalışma aslında bir metottur. Bu coğrafya metodunda ön
plana çıkan “bölge” kavramıdır. Bölge bir yeryüzü parçasıdır. Harita üzerinde ayırt edilir ve
sınırları vardır. Bu sebeple bölgesel coğrafyanın temellerinin , özellikler farklılığına, harita ve
sınırlara istinad etmekte olduğu gerçeği ortaya çıkar. Dünyada gerçekten bölgeler varmıdır, bunlar
hangileridir ve neye göre birbirlerinden ayırt edilirler sorusu aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.
Dünya yüzeyi monoton (tekdüze) görünüşe ve özelliklere sahip bir oluşum değildir. Bir
Dünya haritasını incelendiğinde bu yüzeyin kıta (kontinent) ve okyanus (ozean) adı verilen
bir birinden tamamıyla farklı devasa ünitelerden oluşmuş olduğunu görürüz. Bu doğal ünitelerin
her biri aslında bölge olarak kabul edilebilir. Bölge kavramının temeli bu doğal oluşumlara
dayanmaktadır. Kısacası her bir kıta ve her bir okyanus doğal olarak oluşmuş en büyük
bölgelerdir. Çünkü hem birbirlerinden doğal fiziki engellerle ayrılmışlardır ve hem de birbirlerine
göre farklı özelliklere sahiptirler.
Kıtalar 5, okyanuslar ise 4 ayrı ünite halinde bulunmaktadırlar. Kıtaların her birinin
büyüklükleri, şekilleri ve diğer fiziki coğrafya özellikleri birbirinden farklıdır. En büyük kıtasal
ünite yaklaşık 55 milyon km² yüzölçümündeki Avrupa +Asyadır. Bu kara parçası tek bir bütün
olarak algılandığında “Avrasya” adıyla anılır. Batı yarımkürede, okyanus ötesinde bulunan ve
göreceli ince bir kara kordonuyla birbirine bağlı durumda olan, kütlevi iki parçadan oluşmuş
kıtaya “Amerika” denir. Yüzölçümü 42 milyon km² dir. . Ancak Amerika kıtasını oluşturan
kütlevi parçaların her biri coğrafi özellikleri bakımından birbirinden farklı olmalarından dolayı
iki ayrı kıta olarak kabul edilmişlerdir. Kuzeyde yeralan ve yaklaşık 24 milyon km² yüzölçüüne
sahip olan parçaya “Kuzey Amerika” , güneyde bulunan ve 18 milyon km² yüzölçümüne sahip
olana ise “Güney Amerika” denir. Diğer bir kıta Asyanın güneybatısına düşen ve ona zayıf bir
şekilde bağlı durumda olan Afrika‟dır.. Bu kütlevi kıta yaklaşık 30 milyon km²
yüzölçümündedir. Asyanın güneydoğusunda diğer kıtalara göre çok daha küçük ve ada görünüşlü
4
yaklaşık 9 milyon km² yüzölçümündeki “Avustralya” kıtası bulunur. Etrafındaki adalarla
birlikte bu kıtaya Okyanusya denir. Güney kutbu bölgesinde yaklaşık 14 milyon
km²
yüzölçümündeki ve yaklaşık 2 km kalınlığında bir buzul örtüsü ile kaplı olan karasal ünite,
“Antarktika” kıtasıdır. Antarktika adının kaynağı Arktik kelimesidir. Bilindiği gibi Arktik kuzey
kutbu çevresindeki bölge demektir. Güney kutbunda bölgesi ise Artkik bölgen,n tam karşıtı olan
bir bölgede bulunduğundan ona da antiarktik bölge denilmiştir. Daha sonra söylene söylene
kelimedeki i harfi düşerek kelime Antarktika halini almıştırç.
Böylece dünyada, büyüklük bakımından birbirinden farklı ve sayıları 5-6 olan devasa
kara kütlelerinin yeralmakta olduğu gerçeği ortaya çıkar ki bu durum bölgesel coğrafyanın
dayandığı temel mantığı oluşturur. Bu nedenle birbirinden farklı coğrafi özelliklere sahip ve
kıta adı verilen bu doğal üniteleri en büyük bölgeler (veya bölgeler kompleksi, birleĢik
bölgeler) olarak kabul etmekte bilimsel bir sakınca yoktur.
Yukarda da belirtilmiş olduğu gibi dünyada okyanus adı verilen ve kıtaları birbirinden
ayıran 3 devasa su ünitesi vardır. Bunlardan biri Amerika kıtaları ile Asya kıtası arasında yer
tutmuş olan Büyük Okyanus (Pasifik Okyanusu) dur. Pasifik, 180 milyon km² lik
yüzölçümüyle tüm kıtaların alanından daha büyük alana sahip bir Okyanustur. Amerika
kıtalarının doğusunda yeralan Atlas okyanusu veya Atlantik Okyanusu 106, 2 milyon km² lik
bir yüzölçümüne sahiptir. Atlantik okyanusu kuzey ve güney olmak üzere iki üniteden oluşur.
Afrika kıtasının doğusu ile Asya kıtasının güneyinde yeralmakta bulunan diğer bir okyanus 74.9
milyon km² yüzölçümüne sahip Hint Okyanusudur. Kuzey yarı kürede kutup bölgesinde yeralan
ve belirli bir kısmı daima donmuş durumda bulunan 14 09 milyon km² yüzölçümündeki Kuzey
Buz Denizi bazı coğrafyacılara göre bir okyanus özelliğine sahiptir (Arktik Okyanus). Bazı
coğrafyacılar da 60 º güney paralelinin güneyinde ve Antarktika kıtası etrafında 20 327 km² lik
başka bir okyanusun varlığından söz ederler ki bu okyanus Güney Okyanusudur. Böylece
okyanusların sayısı 5 e erişmiş olur.
Kıtaların her birini ele alıp incelenecek olursa kendi içinde de coğrafi farklılıklara sahip
olduğu görülür. Mesela Asya kıtasının kuzeyi ile güneyi, iç kısmı ile doğusu, coğrafi özellikler
itibariyle birbirinden çok farklı mekânlardır. Hatta bu mekânlar birbirlerinden birer doğal sınır
olan fiziki coğrafya engelleriyle ayrılmışlardır. Yani bu kıta doğal olarak kendi içinde bir takım
bölgelere ayrılmış durumdadır. Mesela Himalaya dağları adı verilen yüksek sıradağlar Asyanın
güneyini diğer kısmından ayıran bir doğal sınırdır. Bu sınırın güneyinde yeralan ve coğrafi
özellikleri bakımından kıtanın diğer kısımlarından farklı olan doğal üniteye “Güney Asya” adı
verilir. Diğer kıtalarda benzer durumlara sahiptir. Kısacası kıtalar kendi içlerinde doğal bir takım
üniteler ayrılırlar ki bunların da her biri birer bölgedir. Veya başka bir söyleyişle ."kıtalar
birbirine benzemeyen farklı bölgelerden oluĢmuĢtur.” Bu konuyla ilgili olarak açıklanması
gereken husus, kıtaların bölgelere ayrılması insanın müdahalesi veya katkısı ile olmamıştır Bu
farklılık ve ayırım, kıtanın tabiatı (doğası) gereği vardır. Kıta içi bölgeler tamamıyla doğal
oluşumlardır ve sanal değil objektif birer gerçektirler. Bölgesel coğrafyada ve bölge kavramında
insanın bir katkısı olmadan doğal olarak birbirinden farklı olan ve yine doğal sınırlarla
birbirinden ayrılmış yeryüzü parçalarına doğal (tabii) bölge denir.
Su kütleleri olmakla beraber okyanuslar da kendi içlerinde birbirine göre farklı özelliklere
sahip bölgelere ayrılırlar ki bunlara deniz adı verilir. Her bir deniz ayrı bir doğal bölge olarak
kabul edilebilir.
Bölgesel coğrafyada dikkat edilecek bir nokta da , bölge ve sınırların haritaya
dayanmak suretiyle saptanabilmekte oluşudur. Gerçekte yeryüzü birbirine benzemeyen
5
mekanlardan oluşmuş olmakla birlikte insanın bu mekanları topluca ve kuşbakışı olarak
görebilmesi inceleyebilmesi ve değerlendirebilmesi ancak haritalara dayanmak suretiyle
olmaktadır. Mesela Türkiyenin Karadeniz kıyılarından güneye doğru yolculuk yapan bir yolcu
dağ sıralarını ve ormanları aşarak düz ve bitki örtüsü zayıf kurak ve diğerinden çok farklı bir
yeryüzü parçasına gelmiş olduğunu anlar. Ancak bu farklı mekanların nereleri kapsadığını ve
onların birbirinden nasıl ve ne şekilde ayırt edebileceğini bir haritaya başvurmadan saptamak
imkanına sahip değildir... Bu sebeple bölgesel coğrafya mekanların birbirine göre olan farklılığına
dayanmakla birlikte, bölgeleri ve onları birbirlerinden ayıran sınırları harita üzerinde saptadığı
için zihinsel veya sanal olmak özelliğine sahiptir. Aslında bölgeler vardır fakat onları birbirinden
ayırt eden coğrafi engeller olmuş olsa bile sınırları zihinsel olarak saptayan insanoğludur.
Bölge kavramı sınır kavramını da beraberinde getirir. Bölgeler birbirlerinden sınırlarla
ayrılır. Sınırların bazılarını fiziki coğrafya unsurları oluşturur. Bunlara doğal veya tabii sınır
denir. Akarsular, sıradağlar, denizler, göller , okyanuslar, büyük çöller doğal sınırların en
önemlilerindendir. Bir kısım sınırlar ise fiziki unsurlara dayanmayıp çeşitli sebeplerle insanlar
tarafından tespit edilmişlerdir. Bunlara suni sınırlar demek yerinde olur. Mesela Avrupa kıtası
bölgesel coğrafya bakış açısıyla incelenecek olursa büyük yarımadaların her biri, bir doğal bölge
olarak ortaya çıkar. Kıtanın güneybatı uzantısı olan Ġber yarımadası buna bir örnek olarak
gösterilebilir.Bu yarımada Avrupanın ana gövdesinden Pirene dağları (pireneler) adı verilen
doğal bir sınır vasıtasıyla ayrılmıştır. Apenin yarımadası Alp dağları, Balkan yarımadası Tuna
nehri vasıtasıyla, Ġskandinavya yarımadası da Batlık denizi çukur bir alan ile Avrupanın ana
gövdesinden ayrılmıştır.
Asya kıtası gibi bazı kıtalarda da iç kısımlar farklı özellikleriyle kıtanın diğer
kısımlarından ayrılırlar ve farklı bir bölge olarak ortaya çıkarlar. "Merkezi Asya" veya "Orta
Asya gibi doğal bir bölgenin varlığı tüm coğrafyacılar tarafından kabul edilmiş olan bir gerçektir.
Bölgesel coğrafyada, birbirinden farklı olan mekanların saptanması için kullanılan parametrelerin
(iklim, yüzey şekilleri, bitki örtüsü vs.) sayısı arttıkça bölge olarak kabul edilen mekanların
boyutları küçülecek ve nicelik olarak da artacaktır. nihayet öyle bir ölçeğe ineceğiz ki bu ölçekte
mikro bölgeler denilen çok küçük bölgelerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Aslında bu
durum yapay bir durum değildir. Çünkü herkes tarafından bilinir ki yeryüzünün hiç bir noktası
tıpatıp birbirine benzemez. O halde yeryüzünde bölge saptaması yaparken makul bir ölçekte
durmak gerekmektedir. Bölgesel coğrafya üzerine çalışmış olan coğrafyacılar, Bölge, alt bölge,
bölüm, alt bölüm, yöre, alt yöre gibi büyükten küçüğe doğru sıralanan terimleri kullanmışlardır.
Fakat bölgenin üst sınırı nedir ? Bölge ayırımında standart nedir ? Bu hususta bir fikir birliği
yoktur. Aksine bölge kelimesi veya terimi her zaman her ortamda üzerinde fazla düşünülmeden
gelişigüzel kullanılagelen sıradan bir kelime derekesine inmiştir. Yukarda verilen sistematiğe
göre bölge en büyük mekan birimidir. Bazı durumlarda yüzölçümü birkaç milyon
kilometrekareye erişebilir. Alt sınır olarak da ellibin kilometre karenin altına inilmemesi yerinde
olur.
Sadece fiziki coğrafya unsurları göz önüne alınarak ayırt edilmiş olan bölgelere tabii
bölgeler denir. Beşeri unsurlar da (mesken tipleri, zirai ürünler, kültürel unsurlar) kullanılarak
ayırt edilen bölgeler ise coğrafi bölgeler denir. Haziran 1941 tarihinde toplanan Türk
Coğrafya Kongresi Türkiyenin Coğrafi bölgelerini hem fiziki ve hem de beşeri unsurları göz
önüne alarak saptamış ve harita üzerinde bölgelerin sınırlarını çizmiştir. Küçük bir misâl
verilecek olursa batı Anadoluda Ege bölgesi ve Marmara bölgesini ayıran sınır çizilirken maki
elemanlarına , zeytin ziraatine ve jeomorfolojik unsurlara dikkat edilmiştir. Kongre bu bölgeleri
6
bir alt birim olarak bölümlere (21 veya 22 bölüm) de ayırmıştır. Fakat yöre ayrımına
gidilememiştir. Bu iş için ayrıntılı coğrafi bilgilere ihtiyaç duyulduğundan ilerdeki çalışmalara
bırakılmıştır. Darkot, Marmara ve Ege Bölgeleri coğrafyası üzerine yazmış olduğu eserlerinde
bölümleri yörelere ayırmıştır. Mesela Marmara bölgesinin güney Marmara bölümünde Karesi
Yöresi, Dursunbey yöresi ve Edremit yöresi ayırt edilmiştir.
Coğrafi bölgelerin saptanması bilhassa coğrafi öğretimine bir metod, prensip ve sistematik
sağlaması bakımından gereklidir. Her bir ülke kendi coğrafyacılarına ülkelerinin coğrafi
bölgelerini tesbit ettirmiştir.
Tablo 1. Türkiyenin Coğrafi Bölgeleri.
sıra
adı
yüzölçümü
1
Akdeniz Bölgesi
170 000 km²
2
Doğu Anadolu
154 000 km²
3
İç Anadolu
145 000 km²
4
Karadeniz
136 000 km²
5
Ege
75 000 km²
6
Marmara
65 000 km²
7
Güneydoğu Anadolu 55 000 km²
Toplam
800 000 km²
Sadece beşeri unsurların göz önüne alınarak ayırt edildiği bölgelere beĢeri bölgeler denir.
Mesela insan ırklarının yayılışlarına göre saptanmış olan ırk bölgeleri veya antropolojik bölgeler
birer beşeri bölgedir. Bu durumda Afrika siyah ırkın, Avrupa ise beyaz ırkın dominant olduğu
bölgeler olarak ortaya çıkar. Beşeri unsurlardan din unsuru esas alınarak din bölgeler, dil esas
alınarak da dil bölgeleri ayırt edilebilir. Bazı durumlarda siyasal ve askeri organizasyonlar esas
alınarak siyasal bölgeler ayırt edilir. Günümüzde Avrupa Birliği (AB, EU) ile NATO, Bağımsız
Devletler Topluluğu siyasal bölgelere örnek olarak gösterilebilir.
Siyasal Haritalarda yer alan ülkeler de bölge olarak kabul edilebilirler. Ülkeler sınırları
insanlar tarafından saptanmış olan siyasal mekân üniteleridir. Ülkelerin sınırları kısmen doğal,
kısmen de sunidir. Mesela İspanyanın Fransa ile olan sınırını doğal bir engel olan Pirene dağları
teşkil eder. Halbuki aynı ülkenin komşusu Portekiz ile olan sınırı bu kadar kesin coğrafi engellere
dayanmaz. Ülke sınırları bakımından en çarpıcı misâller Ortadoğu ülkelerinden verilebilir.
Mesela Ürdünün Irak ve Suudi Arabistan ile olan sınırları adeta cetvelle çizilmiş gibidir.
Gerçekten de bu sınırlar. I.Dünya savaşının sonunda bu bölgenin Osmanlılardan İngiliz ve
Fransızlara geçmesinden sonra, askeri yetkililer tarafından hiçbir coğrafi özellik dikkate
alınmadan çizilmiştir.
İdari üniteler de bölge kavramı kapsamındadır. Dünya üzerinde her bir ülkenin kendine
göre idari ünitelere ayrılmıştır. İdari ünitelerin başında ülke yönetimi tarafından görevlendirilmiş
olan yetkililer bulunurlar ve bunlar o idari üniteyi yönetirler. Mesela Türkiyenin Komşularından
Bulgaristan 28 oblasta (il) sahiptir. Türkiyenin ise günümüz itibariyle 81 ili (vilayet) vardır.
Türkiye idare tarzında iller bir alt yönetim birimi olan ilçeler (kaza) bölünmüştür. İlçeler ise
bucaklara (nahiyelere) ayrılmıştır. Bucakların alt birimi ise köylerdir. Köyler Türkiye idare
7
tarzında en küçük idari ünitelerdir. Tüm bu idari üniteler bölgeler coğrafya yaklaşım tarzıyla idari
bölgeler olarak düşünülebilirler.
Netice olarak bölge kavramı içinde;
1-tabii bölgeler,
2-coğrafi bölgeler,
3-beĢeri bölgeler,
4-siyasi bölgeler
5-idari bölgeler
yeralır.
I.II. Bölgesel Coğrafyada Metod
Bölgesel coğrafya bir mekanın üzerinde var olan bütün coğrafi unsurları ele alan bir
coğrafya olmak özelliğine sahiptir. Yani aslında bir sentezdir. Bu nedenle bölgesel coğrafyacı
hem fiziki hem de beşeri coğrafyaya hakim olan ve bu unsurlar arasındaki ilişkileri yakalayabilen,
açıklayabilen ve sentezler yapabilme yeteneğine sahip olan kişidir.
-Bölgesel coğrafyada dört yaklaşım tarzı vardır.
I-Tabii bir bölgenin esas alınmasıdır. (mesela Sibirya, güney Asya, Ortadoğu gibi veya
Amazon havzası, İç Anadolu gibi)
Bu sırada yapılması gereken ilk iş, çalışılacak bölgenin sınırlarının saptanmasıdır. Bilhassa
doğal bölgelerin ayırt edilmesi sırasında sınırların doğal unsurlara dayandırılması büyük önem
taşır. Mesela bir coğrafyacı Susurluk havzasını çalışıyorsa (1/ 100 000 ölçekli bir topoğrafya)
harita üzerinde su bölümünü dikkate alarak havzanın sınırlarını çizmelidir.
Çalışma alanının saptanması aşamasından sonra yapılacak iş mekan üzerindeki fiziki coğrafya
unsurlarının ele alınmasıdır. Bu aşamaya çalışma sahasının (bölge, bölüm veya yöre) fiziki
coğrafyasının yapılması denir. Bu çerçevede
1-sahanın jeoloji ve jeomorfolojisi açıklanır.
2- Sahanın iklimi ele alınır
3-Sahanın toprak özellikleri üzerinde durulur.
4- Sahanın bitki örtüsü mümkünse biyocoğrafyası yazılır.
5- Sahanın hidroğrafyası incelenir.
Tüm bu çalışmalar sahanın fiziki coğrafyası kapsamında yapılması gerekli olan çalışmalardır.
Bölgesel coğrafyada ikinci çalıĢma aĢaması beĢeri coğrafya kapsamındaki
çalıĢmalardır. Bununla ilgili olarak sırasıyla şu işler yapılır:
1-Sahanın nüfus durumu ele alınır.
2- Sahadaki yerleşmeler gözden geçirilir.
3-Sahadaki ekonomik faaliyetler üzerine eğilinir yani ziraat, hayvancılık, balıkçılık,ormancılık,
madencilik ve sanayi faaliyetleri ayrı ayrı ele alınır.
4- Sahanın yolları ve ulaşım durumu gözden geçirilir.
5- Sahanın turizm potansiyeli üzerinde durulur.
Böylece çalışma sahasının tüm fiziki ve beşeri coğrafyası karşılıklı ilişkiler çerçevesinde
incelenerek bölgesel coğrafya çalışması gerçekleştirilmiş olur. Bu takdirde yazılan veya ortaya
konulan çalışmanın adına “Susurluk Havzasının Coğrafyası” diyebiliriz.
8
II- Siyasi veya idari bir ünitenin esas alınarak incelenmesidir. (ülke, il, ilçe, köy gibi
siyasi ve idari bölünmelere dayanan üniteler ile Avrupa Birliği, İslam Ülkeleri Kalkınma
Teşkilatı gibi international organizasyonlara dayanan bölgeler ). Bu yaklaşım tarzında da
yukarıda belirtilen metod uygulanır. Mesela Bulgaristanın siyasal sınırları dahilinde ülkenin tüm
fiziki ve beşeri coğrafya özelliklerinin ele alınarak işlenmesi neticesinde ortaya çıkan
“Bulgaristan Coğrafyası” ülkeler coğrafyası kapsamında ortaya çıkan bir bölgesel coğrafya
çalışmasıdır.
Ülkeler coğrafyası günümüzde çok popüler olmuş bir bölgesel coğrafya tarzıdır. İlk ve
Orta öğretimin coğrafya müfredat programlarında ülkeler coğrafyası her zaman önemli bir yer
işgal etmiştir. Çünkü, ülkeler coğrafyası sadece jeomorfoloji, iklim, biyocoğrafya gibi fiziki
özellikleriyle değil dil, din, yaşam tarzı gibi kültürel unsurları ve tarihi ve turistik zenginlikleriyle
tüm dünya ülkelerinin gözden geçirilmesini ve mukayese edilmesini bu sayede de dünyanın fiziki
ve beşeri özellikleriyle daha detaylı olarak kavranılmasını ve öğrenilmesini sağlayarak düşünce ve
görüş zenginliği kazandırır.
Aynı metodu kullanarak idari üniteler olan il coğrafyalarını yazmak da mümkündür.
Mesela sınırları dahilinde Balıkesir İlinin fiziki ve beşeri coğrafya özelliklerinin incelenmesi,
açıklanması “Balıkesir İlinin Coğrafyası” adlı bir çalışmayla sonuçlanır. Burada dikkat edilmesi
gereken nokta ilin tüm fiziki ve beşeri varlığının bir envanter olarak ortaya konulmasının
coğrafya olmadığıdır. Bir bölgesel coğrafya çalışmasında veya eserinde karşılıklı ilişkiler
üzerinde durulur, açıklamalar ve yorumlar yapılır. Bu tarz yaklaşımların olmadığı sadece materyal
yığını şeklindeki derlemeler coğrafya değildir. Mesela Çevre ve Orman Bakanlığının hazırlamış
olduğu “İl Envanter Etüdleri” coğrafi malzemenin zengin olduğu fakat coğrafi metodla
işlenmemiş derlemelerdir.
Bölgesel Coğrafya kapsamında diğer idari üniteler olan ilçe bucak ve köylerin de
coğrafyaları ortaya konulabilir. Mesela Balıkesirin ilçelerinden biri olan Edremit ilçesinin coğrafi
özellikleri ilçe sınırları dahilinde ele alınarak “Edremit İlçesinin Coğrafyası” yazılabilir. Küçük
idari üniteler bazında yapılacak bölgesel coğrafya çalışmaları bölgelerin ve yörelerin daha detaylı
ve derli toplu tanınmasını sağlar. Bazı Üniversitelerin coğrafya bölümlerinde bitirme çalışmaları
veya bitirme tezleri kapsamında köy coğrafyaları verilmektedir. Bunlar mesela “Atköyün
Monografyası” gibi adlar altında çalışılmaktadır. Bu tarz çalışmalarda, idari sınırları dahilinde,
köyün tüm coğrafi özellikleri tek bir eser halinde ortaya konulmaktadır.
III. Coğrafi bir olayın global ölçekte veya bölge bazında esas alınması. (iklim
bölgeleri, bitki bölgeleri, zoocoğrafya bölgeleri, dil bölgeleri, din bölgeleri, kültür bölgeleri gibi).
Bu takdirde ele alınan olay global ölçekte veya bölge bazında incelenir. Mesela beşeri coğrafya
unsuru olan din ele alınırsa tüm dünyadaki dinlerin dağılışının incelenmesi gerekir. Şayet Rusya
Federasyonunun Din coğrafyası diyecek olursak bölge bazında dinlerin dağılışı anlaşılır. Aslında
Üçüncü tarzda, coğrafi bir olayın bölge temelli incelenmesi ele alınan konuya göre ya fiziki veya
beşeri coğrafya olarak kabul edilebilir. Mesela Çinde nüfus dağılışının incelenmesi bölgesel
coğrafya temelli bir beşeri coğrafya çalışmasıdır. Bunun gibi Yunanistanın iklimi hem bir
bölgesel hem de bir fiziki coğrafya çalışmasıdır. Çünkü olay sadece sınırları belirli bir coğrafya
parçası üzerinde incelenmektedir. Fakat iklim konusu fiziki coğrafya kapsamı içinde
yeraldığından bu çalışma aynı zamanda bir fiziki coğrafya çalışması olarak da kabul edilebilir.
9
IV. Coğrafi Bir olayın esas alınarak mekan üzerindeki yayılıĢ ve dağılıĢının
saptanması
Bu metotda belli bir mekan üzerindeki coğrafi bir olay ele alınarak bu olayın yayılış ve dağılış
sınırları saptanmaya çalışılır. Mesela Türkiyenin orman bölgelerinin ayırt edilmesinde böyle bir
metod uygulanır. Türkiyenin kendisi sınırları belli bir ülke, bir mekan parçasıdır. Fakat bu mekan
parçası üzerinde nasıl bir bitki örtüsü bulunduğu ve bunun ne şekilde yayılış gösterdiğinin
saptanması ve sınırlarının belirlenmesi, bir bölge içinde yapılan ikincil bir bölgesel coğrafya
çalışması olarak algılanabilir. Bu takdirde bitki örtüsü önce orman çalılık ve meralar olmak üzere
üç kategori halinde düşünülüp bunların her birinin mekan üzerindeki yayılış sınırlarının
çizilmesine çalışılır. Böylece bu toplulukların yayılışlarını gösteren bir harita oluşturulur. Yani
“bitki bölgeleri” saptanmış olur. Daha sonra bu dağılışın açıklanmasına çalışılır. Bunun gibi
Türkiyenin volkanik bölgeleri, Türkiye havzalar, Türkiyede sanayi bölgeleri, Türkiyenin zirai
bölgeleri, Türkiyede sağlık problemlerinin yayılış alanları gibi konularda hazırlanan haritalar ve
bu coğrafi olayların yayılışının açıklanması bir nevi bölgesel olarak düşünülebilir.
II. BÖLÜM
KITALAR VE DOĞAL BÖLGELERĠ
II. I-GÜNEY AMERĠKA KITASI VE DOĞAL BÖLGELERĠ
II.I.1-Kıtanın Coğrafi Konumu
Güney Amerika kıtasının kara kütlesi olarak en kuzey noktası, Kolombiyanın Guajira
yarımadasındaki Gallinas burnudur (13° N ). En doğu noktası Brezilyadaki Branco burnu
( 35 ° W), en güney noktası Froward burnudur ( 53° 56 ' S) (Şili, Punta Arenas eyaleti,
Brunswick yarımadasında). Güney Amerika kıtasının en güney kesiminde yeralan Tiera del
Fuego bölgesi (Islas Grande ve ondan Beagle kanalı ile ayrılmış Hoste ve Navarino adaları)
bir adalar grupudur ve ana kara kütlesinden Magellan boğazı ile ayrılmıştır. Ada halinde olsalar
da Tierra Del Fuego bölgesinin Güney Amerikanın ayrılmaz bir parçası olduğu tartışma
götürmez. Islas Grandenin güney kenarındaki Cabo San Pio’ nun enlemi 55° 03‟ S dir. Güney
Amerikanın en güney ucu kabul edilen Horn burnu (Cabo de Hornos) ise biraz daha güneyde
bulunan Horn (Isla Hornos). adasındadır . Bu adanın güney kenarında bulunan Horn burnundan
55° 58‟ 47‟‟ Senlemi geçer. Aslında biraz daha güneyde ve kıtanın şelfi üzerinde yeralan Diego
Ramirez adası (Isla Diego Ramirez) Güney Amerika kıtası ile ilgili en güney noktadır (56 ° 32‟
02 „‟ s).
En batı noktası ise Perudaki Parinas burnudur (81° W) . Bu koordinatların ne anlama
geldiği araştırıldığı zaman şu önemli noktaların ön plana çıktığı görülür. Güney Amerika kıtası
her iki yarı kürede de yer tutan bir kıta özelliğine sahiptir. Ancak, güney yarımküredeki
10
kısmın kuzeydeki kısmına nazaran alanı daha büyüktür. Şöyle diyebiliriz: Kıtanın ancak 1/6 i
kuzey yarı kürededir. Bu sonuç bize bu kıtanın bir güney yarıküre kıtası olduğunu açıklar.
Güney Amerika kıtası sıcaklık kuşakları göz önüne alınarak incelenecek olursa ,4/6 ünün
(% 70) sıcak kuşakta yeralmakta bulunduğu gerçeği ortaya çıkar.Bilindiği gibi 30° N ve 30° S
paralellerinin arasında kalan kuşak sıcak kuşak olarak kabul edilmektedir.Buna göre Güney
Amerika kıtasında sıcak kuĢak kıtası olma özelliği ağırbasar.Ancak bu sıcak kuşak kıtası olma
özelliği kuzey yarı küredeki kısmının tamamını kapsarken,güney yarı kürede kalan kısmının 3 / 4
ünü ( % 75 ) kapsar.
Güney Amerika kıtasının güney yarı kürede kalan kesiminde subtropikal ve alanlar da
mevcuttur. Bu kıtada 30 ' S ile 40 ' S enlemleri arasında kalan kesim,subtropikal kuĢağa aittir.
Kıtadanın güney yarı kürede kalan kesiminde esas orta kuĢağa ait bir bölüm de bulunmaktadır ki
burası 40 ' S paralelinin güneyinde kalan alandır.
Subtropikal ve esas orta kuşağın alanı birlikte ,kıta yüzölçümünün ancak 1/ 6 sı kadardır (% 33).
Orta kuşağın payı 1/6 in ancak yarısını kapsar (% 15) .
Güney Amerika kıtasında teorik olarak soğuk kuşağın olmadığı varsayılır .Çünkü soğuk
kuşağın güney yarı küre için sınırının 60 ' S paraleli olduğu kabul edilir. . Fakat kıtanın en güney
ucundaki fiziksel şartlar soğuk kuşak şartlarını anımsatmaktadır. Güney Amerika kıtası
meridyonel olarak tamamen batı yarı küresinde bulunmaktadır
.
II.I.II-Güney Amerika Kıtasının Sınırları
Kuzey Amerika kıtasına ince bir kara kordonuyla bağlanmış olan bu kıta tamamen
okyanuslarla çevrelenmiştir.Kıtayı, kuzeyden, doğudan Atlas okyanusu çevreler. Batıdan,
tamamiyle Pasifik okyanusu ile çevrelenmiştir. Kıtanın güney ucunda Atlas ve Pasifik
okyanusları birleşir. Kıtanın kuzey-kuzeybatısında, Atlas okyanusuna bağlı bir deniz olan
Karayib (Karaip) denizi (Karibisches Meer) bulunur ve bu deniz kıtayı yakından ilgilendirir
(2 754 000 km²), en derin noktası 7680 m, Jamaikanın kuzeybatısında)
Güney Amerika kıtasını dar bir kara parçasının kuzey Amerikaya bağlamakta olduğu yukarda
belirtilmişti.Bu dar kara parçasına geniş anlamıyla orta Amerika kıstağı (berzahı) denir.Bu
berzahta, Güney Amerika kıtasının sınırı acaba nereden geçmektedir gibi bir soruyla karşı karşıya
kalıyoruz.Kuzey Amerika kıtasıyla Güney Amerika kıtası arasında yeralan ve onları birbirine
bağlayan bu dar ve uzun kara parçasının ne olduğu,hangi kıtaya ait olduğu,yoksa ayrı bir kıta mı
sayılması gerektiği gibi hususlar coğrafyacılar tarafından sürekli olarak tartışılmış ve hala da
tartışılmakta olan konular olup , ortak kabul gören bir sonuca ulaşılamamıştır.Bütün bunlara
rağmen,net sınırlarla ortaya çıkmış bulunan güney Amerika kıtasının kordondaki sınırını
Panama ve Darien körfezleri arasında çekilecek bir hat olarak kabul edebiliriz.(Ayrıntılı
haritalarda ,iki okyanusun burada birbirine çok yaklaştığı ( 60 km ) görülmektedir. Bu kordonda
,Kolombiya Panama devlet sınırını kıtanın da sınırı olarak ele almada bilimsel bir sakınca
yoktur. Bilakis tüm güney Amerikanın siyasal coğrafyasına da uygun düşmektedir. Güney
Amerika kıtasının kuzey kıyısına çok yakın durumda bulunan bazı adaların ve küçük Antil
adalarının durumunu açıklanması gerekli bir problem olarak ortaya çıkıyor.1
Venezuela kıyılarına yakın konumda bulunan Aruba, Curaçao ve Bonaire gibi adalar
(Rüzgâraltı adaları) kıtanın şelfi üzerinde bulunduğu için kesinlikle güney Amerikanın birer
parçası durumundadırlar. Margarita, Trinidad ve Tobago adaları için de aynı hüküm geçerlidir.
11
Bir yay gibi dizilmiş olan çok sayıdaki Küçük Antil adaları (Rüzgârüstü adaları) ,Güney
Amerika kıtasının şelfi ile ilgili olmayıp,volkanik oluşumlardır (Martinique) ve okyanus
tabanındaki rift hatları ile ilgilidirler.Bu sebeple Küçük Antilerin, şelf dışındakilerini Güney
Amerika kıtasının fiziki sınırları içinde saymıyoruz.Fakat her şeye rağmen gerek Orta Amerika
kıstağı ve gerekse Küçük ve büyük Antiler Güney Amerikayı ,kuzey Amerikaya bağlayan doğal
köprüler konumundadırlar.Adalar köprüsünü ,Küçük Antiler, Büyük Antiler, Bahamalar
(batı hint adaları) Ģeklinde Florida yarımadası yakınlarına kadar takibediyoruz. Bu durumda
Meksika körfezi ve Karayib denizi ,Güney Amerika ve Kuzey Amerika kıtaları arasında kalan
büyük bir iç deniz (amerikan akdenizi) olarak ortaya çıkıyor.
Kuzey ve Güney Amerika kıtalarını birbirine bağlayan dar kara parçasının (kıstak,berzah)
durumu coğrafyacılar arasında hala tartışılagelen bir konudur.Önceden de belirtildiği gibi şayet
1) Aslında Küçük Antil adı verilen adalar Venezuela kıyıları önündeki Margarita adasından başlayıp Porto Riko adası yakınlarına kadar uzanan
çok sayıdaki adalar grupudur.
güney Amerikanın buradaki sınırını Panama ve Darien körfezleri arasında çekilecek hat olarak
kabul edecek olursak ,bu takdirde kıstak bölgesinin tümü Kuzey Amerika kıtasının bir uzantısı
durumuna gelir. Bazı coğrafyacılar kıstak bölgesinin ,Kuzey Amerika kıtasının bir devamı
olduğunu kabul etmemektedirler.Onlara göre Kuzey Amerika kıtası Tehuantepec kıstağında
(berzahında) sona erer.Buradan itibaren Kolombiya sınırına yani Güney Amerikaya kadar olan
bölge Orta Amerikadır.Doğal olarak bu durumda Büyük Antiler ve Küçük Antilerde Orta
Amerikaya dahil edilmektedirler.Böylece Orta Amerika denilince hem bu kıstak bölgesi,hem
Büyük ve Küçük Antil Adaları ve aralarında yeralan Karayib denizi anlaşılır.
Kanada, ABD ve Meksika ,kuzey Amerika kıtasının devletleri sayılırlar.Bu duruma göre
Meksikanın kıstak bölgesindeki siyasal sınırını, kuzey Amerika kıtasının bu bölgedeki sınırı
olarak kabul etmek gerekir.
Kuzey ve Güney Amerika kıtalarıyla ilgili daha değişik bir yorum olarak ,Latin Amerika
terimine de bir açıklık getirmek gerekmektedir. Meksikadan başlamak üzere tüm kıstak bölgesi,
Antiler ve Güney Amerika kıtası Latin Amerika teriminin kapsamı içindedir. Bu terim Güney
Amerika ile Orta Amerikayı birleştirdiği gibi, kuzey Amerika kıtasının küçük bir bölümünü de
kapsamı içine almaktadır. Sadece Kanada ve ABD.beşeri ve kültürel coğrafya açısından ayrı bir
bölge, ayrı bir alem ,ayrı bir dünya olarak ortaya çıkarlar ki; bu jeokültürel bölgeyi bir çok
coğrafyacı Anglo Amerika olarak vasıflandırmaktadırlar.Latin Amerikanın tamamında kültür dili
Latince grupunda İspanyolca iken (sadece Brezilyada Portekizce) Anglo Amerika da kültür dili
İngilizcedir.2
Güney Amerika kıtasının güney ucunda sınır bakımından pek bir problem yok gibi
görünse de yakından yapılacak bir inceleme bazı hususlara açıklık getirilmesini lüzumlu kılar.
Kıtanın coğrafi konumu gözden geçirilirken, Tierra Del Fuego bölgesinin aslında bir adalar grupu
olduğu ve ana kara kütlesinden Magellan kanalı adı verilen dar ve uzun bir boğaz tarafından
ayrılmış olduğuna dikkat çekilmişti. Bu duruma rağmen jeomorfolojik ve jeolojik özellikleri
itibariyle Tierra Del Fuego bölgesinin Güney Amerika kıtasının ayrılmaz bir parçası olduğuna
işaret edilmişti.
Güney Amerika kıtasının güney ucunda en dikkat çekici durumlardan bir de doğuya doğru
olan kıvrılmadır. Aslında bu kıvrılma And dağlarının tektoniği ile ilgili olan bir durumdur. Çünkü
And dağları jeolojik ve jeomorfolojik olarak kıtanın bu doğuya doğru kıvrık olan ucuna kadar
(Cabo San Diego ) ve hatta deniz altındaki sırtlar ve adalar halindeki yükseltiler şeklinde daha
12
da doğuya doğru 3000 km daha devam eder. Daha sonra aynı orojenik kuşağın bir yay çizerek
Antarktikadaki Graham arazisine bağlandığı görülür. Bu oluşum levha tektoniği ile alakalı bir
durum olup, burada Atlantik ve Antarktika levhaları Pasifik levhasının doğuya doğru uzanan
parçasının (scotia plate) altına dalmaktadır. Yani dalma –batma zonlardır ve bu nedenle de Los
Estados, Falkland, Güney Carolina, Güney Sandviç, Güney Orkney adaları volkanik kökenli
adalardır.
Cabo San Diego açıklarında ki Los Estados adası Güney Amerika kıtasının şelfi üzerinde
yeralan ve Arjantine ait olan bir adadır (Karaya 24 km uzaklıkta ve 534 km²). Bu ada ile anakara
arasında 25 km kadar genişliğinde olan boğaza Le Maire boğazı denir. Pasifik okyanusuna
geçmek için Magellan
boğazını
kullanmayan deniz vasıtaları bu boğazı kullanmak
durumundadırlar.
2) Anglo Amerika, Erol Tümertekin.
Güney Amerikanın güney ucuna yakın sayılabilecek bir konumda bulunan (600 km)
Falkland (Malvines) adaları Güney Amerikanın şelfi üzerinde yeraldığı için fiziki olarak bu
kıtaya ait
sayılır.Ancak bu adalar siyasal olarak İngilterenin yönetimindedir. 1982 yılında İngiltere ve
Arjantinin bu adalar üzerindeki hakimiyet tartışması iki devleti kısa bir savaşa sürüklemişti. Doğu
ve Batı Falkland olmak üzere başlıca 2 önemli adadan oluşan bu adaların yüzölçümü 12 173 km²
kadardır. Falkland adaları stratejik bir mevkide bulunmaktadır. Çünkü hem Güney Amerikanın
güneyindeki boğazları (Magellan , Beagle kanalı, Le Maire , Drake boğazları). Ve dolayısıyla
Pasifik okyanusuna geçişleri kontrol etmekte ve ayrıca Antarktika ile ilgili her türlü etkinliklerde
bir üs işlevi görmektedir. Drake Boğazı Güney Amerikanın ucu ile Antarktika arasında bulunan
bir geçit olup yaklaşık 1700 km genişliğindedir.
II.I.III-Güney Amerika Kıtasının Doğal Bölgeleri
Güney Amerika kıtasında başlıca şu doğal bölgeler ayırt edilebilir:
1-Andlar (Cordilleras de los Andes, Anden)
2-Amazon havzası
3-Venezuela -Guyana platoları
4-Brezilya platosu
5-Gran Chago
6-Pampa
7-Patagonya
II.I.III.1- Andlar (And Dağları, Cordilleras de los Andes))
Güney Amerika kıtasına ait bir fiziki haritada ,ilk göze çarpan unsur, kıtanın batı kenarı
boyunca uzanan yüksek bir dağ silsilesidir. Karayib denizi kıyılarından başlayıp kıtanın en güney
ucuna kadar yaklaşık 8800 km kadar devam eden bu sıradağlara And dağları veya Andlar
denilir.
Andların en yüksek zirvesi Şili-Arjantin sınırında yeralan Aconcagua‟dır (6958 m). Jeolojik
olarak Pasifik levhasının güney Amerika levhasının altına dalması sırasında oluşmuş volkanik
dağlardır. Üzerlerinde çok sayıda aktif ve sönmüş volkanlar yeralır (Chimborozo 6272 m,
13
Cotopaxi 5911 m, Ekvador). Andların en yüksek zirvesi olan Aconcagua da sönmüş bir
volkandır. Andezit ismi verilen mağmatik kayaç, adını bu dağlardan almıştır. Andların genişliği
Bolivya yaylalarında 700 km yi bulur (Atlaslarda 7040 m olarak geçen Titicaca gölünün doğu
kenarındaki Ancohuma 2005 yılında yapılan ekspedisyonda 6425 olarak ölçülmüştür).
Andları ;
1-Tropikal Andlar
2-Orta kuşak Andları olarak iki bölüm halinde ele almak mümkündür.
II. I. III. 1. 1 Tropikal Andlar
10 ° N enlemi ile 30 ° S enlemleri arasında kalan kısımdır. Tropikal Andlar Venezuela,
Kolombiya, Ekvador, Peru, Bolivya, kısmen de Şili ve Arjantinde yeralırlar. Tropikal Andlar
tekdüze dağlar değildir. Pasifik kıyılarından birdenbire dik bir duvar gibi aniden yükselmeleri ve
doğuda Amazon havzasını kuşstmaları ile dikkat çekerler.
Tropikal Andları da nemli Andlar ve kurak Andlar olarak kendi içinde tekrar ikiye ayırmak
mümkündür.
II. I. III. 1. 1. 1-Kurak Andlar
Peru ve Şilide oğlak dönencesi civarında Pasifik okyanusuna bakan kesimlerdir. Bu
bölgeler subtropikal yüksek basınç alanlarına tekabül ederler. Dolayısıyle ekvatoral alçak basınç
alanlarına ve subpolar alçak basınç alanlarına (60° S ) doğru sürekli rüzgarlar gönderirler. Bu
rüzgarlar ekvatora doğru SE alizeleri , 60° S paraleline doğru NW rüzgarları halinde eserler.
SE alizeleri olarak esenler bu bölgede karadan denize doğru eser konumda olduklarından nemli
havayı okyanusa doğru sürerler. Alizelerin bütün yıl esen bir mekanizmaları olduğundan Tropikal
Andların Pasifike bakan yüzlerinde kurak şartların hatta çöllerin oluşmasına neden olurlar (Peru
ve Atacama çölleri (105 000 km²).3
Tropikal Andların kıyı kesimindeki iklim hakkında bir fikir vermek üzere Lima istasyonunun
Verilerinden faydalanılmıştır.
Tablo 2. Lima (12º S, 78° W, 5 m)
aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Sıcaklık 22.6 23.5 23.1 21.2 18.9 17.0 16.2 16.1 16.3 17.2
°C
Yağış
0
0
1
1
2
6
9
10
10
5
mm
Kaynak : Räume und Probleme, Band 2, s. 63, 1980.
11
12
yıllık
18.7 20.9 19.3
3
1
48
Gerek yıllık ortalama sıcaklık değeri ve gerekse aylık sıcaklık ortalamaları Limanın tropikal
kuşakta olduğunu göstermektedir. Güneşin oğlak dönencesi civarında bulunduğu şubat ayı en
sıcak ay olarak ortaya çıkarken, güneşin Yengeç dönencesi civarında bulunduğu Ağustos ayı en
az sıcak ay olarak belirmektedir. Fakat Lima istasyonunda bir kış mevsiminin bulunmamakta
olduğu aylık sıcaklık değerlerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Tropikal kuşak içinde
bulunduğundan bu durum gayet normaldir. Sıcaklık değerlerinde dikkati çeken diğer bir durum,
değerlerin, bulunulan enleme göre biraz düşük oluşudur. Bu durumun sebebini Peru veya
Humboldt soğuk su akıntısının etkisine bağlamak mümkündür.
14
Limanın 48 mm kadar olan yıllık yağış miktarı bölgede çöl şartlarının egemen olduğunu
göstermektedir. Genelde çöl iklimi için yağış kriteri 200 mm olarak kabul edilmektedir. Daha
önceki açıklamalarımızda bölgede hüküm süren antisiklonal şartlar nedeniyle bölgenin yağış
alamadığı açıklanmıştı. Netice olarak Limanın bulunduğu bölgede sıcak ve kurak şartlarla
karakterize edilen tropikal bir çöl ikliminin egemen olduğunu söylemek mümkündür.
3) Peru ve Atacama çölünün oluşumları hatalı olarak soğuk su akıntılarının mevcudiyetleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu kıyılarda
humboldt (Peru ) soğuk deniz akıntısı mevcut olmakla birlikte bu akıntı çölün sebebi değil tam tersine ,SE Alizelerinin burada
karadan denize doğru esmelerinin bir sonucudur.Akıntının gidiş yönü bize bunu kanıtlar.
Bütün bu şartlara rağmen soğuk deniz akıntısı burada özel şartlar oluşturmuştur. Tropikal kuşak olması nedeniyle buharlaşmanın
şiddeti yüksektir ve oluşan su buharının dikey istikamette yükselmesi veya herhangi bir nedenle nadiren karaya doğru yönelmesi
durumunda yağış değil sis oluşur.Çünkü yeterli soğuma olamaz.Dikey istikametli yükselme sırasında havanın üst kesimleri 1000
m ye kadar alt kesimlerine göre daha sıcak olma durumunu korur (inversiyon ). Diyelimki soğuk akıntının yüzeyinde sıcaklık 10 °
C , 500 m yükseltide ise 15 ° C dir ,1000 m yükseltide 10 ° C ve altına iner. Bu takdirde su buharı yoğuşur ve yağış halinde
düşer.Bu sebeple Tropikal Andların kıyı kesimi tam anlamıyla 1000 m yükseltiye kadar bir çöldür.
Şayet herhangi bir nedenle soğuk akıntının üzerinde teşekkül eden sis kara üzerine sürüklenecek olursa yine aynı mekanizma ve
aynı oluşumla karşılaşılır.
Perunun başkenti Lima yaklaşık 8 milyon nüfuslu bir megalopolistir. Mutlak çöl bölgesi içinde yeralan bu şehrin içme ve
kullanma suyunun temini büyük bir problem oluşturmaktadır. Şehir merkezinden geçen Rio Limac (170 km, 40 m3 /sn) bu
ihtiyacı kısmen karşılamactadır. Bu nehir And dağlarında 5508 m yükseklikte bulunan buzullardan doğmaktadır. Baraj nehrin
yukarı havzasında bulunmaktadır. Su buradan boru hatları ile kıyıdaki Lima şehrine sevkedilmektedir. Günümüzde şehrin su
ihtiyacını /snsağlamak için kuzey kenardaki Chillon ile güney kenardaki Lurin akarsularından da istifade edilmektedir.
ġekil: Humboldt soğuk akıntısı, harita ve kesit. (kaynak: www. Klett.de). Açıklamalar; südostpassat: güneydoğu
alizeleri, warme und trockene Luftmassen: sıcak ve kuru hava kütlesi, kalte und feuchte Luftmassen: soğuk ve
nemli hava kütlesi, inversionsschicht: inversiyon zonu, Nebel: sis, Temperaturkurve: sıcaklık eğrisi, H: antisiklon,
T: siklon, kaltes, aufsteigendes Tiefenwasser: yükselen soğuk karakterli derin sular, Meeresströmung: deniz
akıntısı, İm Sommer: yazın, im Winter: kışın
15
Peru ve Şili kıyılarında 1000 m ye kadar etkili olan çöl şartları bu yükseltiden itibaren
ortadan kalkar ve yerini dikenli çalılardan ve sert otlardan müteşekkil yarı kurakçıl bir bitki
örtüsüne bırakır. Bu örtüye Puna adı verilir.Puna katı 4500 m ye kadar devam eder.Bu yükseltide
daimi kar sınırına ulaşılır ve bu örtü dağların zirveleri de dahil olmak üzere her yeri örter.
II. I. III. 1. 1. 2-Nemli Andlar
Tropikal Andların Ekvador ve Kolombiya kıyılarında olumsuz şartlar ortadan kalkar.Dikkat
edilirse bu kıyıların yaklaşık olarak 10 ° N ve 10 ° S enlemleri arasında yeralmakta olduğu
görülür. Burada alizelerin etkisi söz konusu değildir. Çünkü buralarda intertropikal konverjans
şartları egemendir. Bu sebeple konveksiyonel yağış mekanizmaları geçerlidir.Yağış miktarları en
asgari olarak 1000 mm civarındadır.Tabii ki daha yüksek yağış değerleri de söz
konusudur.Burada vurgulanması gerekli nokta sıcaklık şartlarıdır.Tropikal şartlar nedeniyle
yüksek sıcaklık ortalamaları tüm doğal ve beşeri hayatı etkiler.Ancak sıcaklık değerleri dağlarda
yükseldikçe düşer.Bu sebeple Tropikal Andlarda ,değişen sıcaklık şartlarına göre kıyıdan dağların
doruklarına doğru klimatik yükselti basamakları (höhenstufen)ve buna bağlı olarak
vejetasyon katları oluşmuştur. Bu katlar coğrafyacılar tarafından özel adlar konularak
betimlenmiştir.
Andlarda klimatik yükselti basamakları
16
Kıyıdan itibaren 1000m yükseltiye kadar olan kademede yüksek sıcaklıklar ve bol yağışlar
egemendir (nemli tropikal ).Yani bütün yıl sıcak ve bütün yıl nemlidir. Bu kademeye veya kata
Tierra Caliente adı verilir. Bitki örtüsü olarak tropikal yağmur ormanlarının egemen olduğu
bu kademede tüm tropikal tarım ürünleri (kakao, kahve, tütün, muz, şekerkamışı, mısır)
yetiştirilir. Bu katın iklim özelliklerini ortaya koyabilmek amacıyla Kolombiyadan bir istasyonun
meteorolojik verileri gözden geçirilecektir.
Tablo 3. Andagoya (Kolombiya, 5° N, 77 ° W, 76 m rakım )
Aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Sıcaklık 27.8 27.7 27.8 28.0 27.7 27.6 27.4 27.4 27.5 27.6
°C
Yağış
601 553 470 671 606 647 589 643 667 540
mm
Kaynak :Räume und Probleme b.2,s.17.
11
12
yıllık
27.2 27.2 27.6
595
512
7094
Tablonun incelenmesi bize bütün yıl devam eden yüksek bir sıcaklığı vurguluyor.Sıcaklar
,değer ve rejim itibariyle tropikal şartları açık bir şekilde yansıtmaktadır. Bütün yıla dağılmış çok
yüksek yağış değerleri nemlilik şartlarının ne kadar etkili olduğunun açık bir göstergesi oluyor.
Bu şartlar bize Tierra Calienta katında tamamen nemli tropikal şartların egemen olduğunu
gösteriyor.
1000 m den itibaren sıcaklık şartları azalma şeklinde değişir .Yağışlar yine boldur. Bu
kata Tierra templada denir. Bu kat 2000 m ye kadar devam eder.Tierra Templada katında
tropikal kültür bitkileri yetiştirilmeye devam eder. .Bu katta palmiye tipli ağaçlar ortadan
kaybolur ve yerini geniş yapraklı ağaç türlerinin hakim olduğu tropikal dağ ormanlarına
(Tropischebergwald) bırakır
2000 m den sonra başka bir kat, Tierra Fria (serin tropikal) katı başlar. 3200 m lere
kadar yükselir. Sıcaklıklar azalmaya devam eder.Yağışlar da biraz azalır..Çünkü hava kütleleri
nemlerinin çoğunu alt katlarda bırakmışlardır. Bu kattaki klimatik şartları yansıtmak amacıyla
Ekvatorda Quito istasyonunun verileri gözden geçirilecektir.
Sıcaklık verilerinin incelenmesi bize, değerleri düşmekle beraber tropikal sıcaklık
rejiminin bu katta da egemen olduğunu göstermektedir. Yağışlar ise biraz azalmakla beraber
yüksekliğini yine korumaktadır. Kuraklık ve kurak bir mevsim mevcut değildir.Yani bu katta
sıcaklık ve yağış rejimi itibariyle serin tropikal şartlar söz konusu olmaktadır.
Tablo 4. Quito, (Ekvador , 2° S, 78 ° W, 2850 m rakım )
Aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Sıcaklık 12.6 12.5 12.5 12.5 12.6 12.6 12.5 12.6 12.7 12.6
°C
Yağış
106 109 132 188 127 39
22
38
76
93
mm
Kaynak : Räume und Probleme ,b.2,s.17.
11
12
yıllık
12.5 12.6 12.6
96
97
1123
Tiera Fria katında sıcaklık yetersizliği nedeniyle tropikal kültür bitkileri yetişmez olur. Onların
yerini mısır buğday, patates ve arpa gibi bitkiler alır. Sığır beslenir. Yapraklı ağaçların ortadan
17
çekildiği bu katta, sıcaklık ihtiyaçları fazla olmayan boyları 1-2 m lik endemik topluluklar görülür
(Puya toplulukları, Bromeliaceae, Puya raimondi, 8 m, kserofit, çok yıllık bitki. )
Andlarda “puya” katı
3200 m den 4500 m ler arasında bulunan ve sıcaklıkların daha da azaldığı ve miktarca
fazla olmayan yağışların zaman zaman kar halinde düştüğü kata Tierra Helada (soğuk tropikal)
kat denir. Ekonomik faaliyet olarak hayvancılık yapılır ve güney Amerika kıtasına özgü evcil bir
hayvan türü olan lama yetiştirilir. Bu katın doğal bitki örtüsü Puna adı verilen ot ve bodur çalı
topluluklarıdır.
4500 m nin üzerinde yeralan en üst kat ise Tierra Nevada olarak isimlendirilir ki daimi
kar ve buzullarla örtülüdür. Bazı kaya yüzeylerinde yosun ve likenler görülür.
Tropikal Andların Amazon havzasına bakan yüzlerinde de nemli şartlar geçerlidir.Burada
da yükseklikle beraber klimatik katlar oluşmaktadır.Ancak Pasifik yüzüne göre tek farkı ,yükselti
katlarının alt ve üst sınırlarının aynı olmamasıdır.Amazon havzası tarafında 1500 m yükseltiye
kadar nemli-tropikal şartlar egemendir.Yağmur ormanları (Tropische Regenwald, Tropical Rain
Forest) her yeri yoğun bir şekilde örtmektedir.Bu şartlar altında insanlar alt kademeye
yerleşememişlerdir.Ancak nehir kenarlarında bazı küçük gruplara rastlanır.1500-3500 m katında
şartlar biraz iyileştiği için yerleşmelere daha sık rastlanmaktadır. Çünkü bu katta yüksek
sıcaklıklar ortadan kalkmakta ve bitki örtüsü de yoğunluğunu kaybetmektedir.
18
Tropikal Andların otantik halkı olan Ġnkaların yerleşmeleri (şehirleri) ve ekonomik
faaliyetleri hep bu kata inhisar etmiş ve Ġnkalar kendilerine has medeniyetlerini bu katta
geliştirmişlerdir. Ayrıca Andların yüksek kesimleri plato düzlükleri halinde olduğundan
yerleşmeyi daha da kolaylaştırmıştır. Andlerın otokton halkı İnkalar bu yüksek yaylalarda (Cuzco
3496 m ) mısır (Zea mays) ve patates (Solanum tuberosum) tarımı yapmışlar ve bu yöreye
mahsus lama, alpaka ve guanoko, vikunya gibi hayvanları evcilleştirerek beslemişlerdir.Bunların
et ,süt deri ve yünlerinden faydalanmışlardır.
Kolomb öncesi İnkalarının başlıca evcil hayvanı “Lama”
XVI .yy. başlarında bu bölgeye İspanyollar (1531-1533 Francisco Pizarro Gonzales,
Conquistador ) gelerek bu medeniyeti yıkmışlar ve kendi medeniyetlerini getirmişlerdir. Bu
arada bir çok yeni ziraat bitkisi gelmiş ve Andlarda bazı yeni yerleşmeler kurulmuştur. Buğday
(Triticum sativum), pamuk (Gossypium hirsitum), şekerkamışı (Saccharum officinarum), kahve
(Coffea arabica), kakao (Theobroma cacao ), muz (Musa paradisiaca), tütün (Nicotiana
tabacum) bölgeye gelen yeni tarım bitkileri olmuştur.Bunlar tropikal Andların elverişli
kuşaklarında yetiştirilmeye başlanmıştır.
Gelen İspanyollar İnkalarla karışarak melez bir ırk oluşmuştur (mestizo). Böylece nüfus
inka, İspanyol ve melez olmak üzere en az üç grupa ayrılmıştır. İspanyol ve inka kültürü karışarak
yeni bir kültür ve yeni bir halk bu bölgede ortaya çıkmıştır. Peru ve Bolivya bütün bu özellikleri
kendinde toplayan And ülkeleri olarak ön plana çıkarlar. .
II.I.III. 1.2-Orta KuĢak Andları
And dağlarının 30 ° S paralelinden ,güneye doğru uzanan kesimidir. Bunlar kıtanın en
güney noktası olan Horn burnunda son bulurlar (56 ° S). Böylece uzanışlarında 26 enlem
derecelik bir farklılık gözlenir. Andlar bu kesimde de yükseltilerini korumaları ile dikkat
çekerler. Gerçekten de Andların en yüksek zirvesi olan Aconcagua (6958 m) bu kesimde yeralır.
Andlar güneye doğru genişliklerinden kaybetmekle beraber, yükseklikleri hiçbir zama 2000 m nin
altına düşmez.
Andların bu kesiminde vertikal (dikey ) istikametteki iklimsel kuşaklanmalar önemini
kaybetmiştir. Sadece yükseldikçe vejetasyon kademelerinin değişmesi söz konusudur.Andların bu
19
kesiminde yükselti zonlarındaki en belirgin özellik ağaç sınırının üstünde yeralan alpin çayırlar
katı ve bu katın üzerinde yeralan daimi kar ve buzullar katıdır. Daimi kar sınır 3000 m lerden
itibaren başlar
Orta Kuşak Andlarında esas kuşaklanma horizontal (ufki ) istikamette kutuba doğru
yaklaştıkça görülür.Mesela 30°-40 ° paralelleri arasında kurak subtropikal bir kuşak ,bunun
güneyinde40 °-60 ° ler arasında ise ılıman nemli (okyanusal) bir kuşak yeralamaktadır (Bu
kuşağın 50°- 60 ° ler arasında kalan kesimi teoriken olmasa bile filen soğuk kuşaktır).
Güney Andlarda 30°-40 ° paralelleri arasında ,güney yarı kürenin kıĢ mevsiminde
(haziran-temmuz), batı ve güneybatıdan okyanus üzerinden gelen rüzgarlara bağlı olarak
yağışlar düşer. Buna mukabil güney yarı kürenin yaz mevsiminde (aralık ,ocak ) ,subtropikal
yüksek basınç bölgeyi işgal eder ve yağışlar kesilir. Bu şartlar altında güney Andların 30° -40 °
paralelleri arasındaki kesiminde kışları yağışlı, yazları kurak bir subtropikal iklim yani
Akdeniz iklimine benzer bir iklim oluşmuştur. Bu sebeple Akdeniz ikliminde yetiştirilen tüm
kültür bitkileri(üzüm bağları ), Andların bu kesiminde de yetiştirilebilir.
40 °- 60 ° paralaelleri arasında bütün yıl batı ve kuzeybatıdan esen (batı rüzgarları )
etkisi vardır. Bunlar okyanus üzerinden geldiklerinden bol yağış bırakırlar.Bu iklimde kışlar fazla
soğuk olmadığı gibi yazlar da fazla sıcak değildir. Bitki örtüsü alt kademede yaprak döken
ormanlar ,üst kademede ise iğne yapraklı ormanlardır. Daha yukarda yeralan alpin çayırlar
kademesi önemli büyükbaş hayvancılık bölgesidir. 40 ° güney paraleli civarında daimi kar sınırı
1800 m ye iner. Ormanlar 1400 m ye kadar yükselir. Aradaki kat alpin çayırlar kuşağıdır. 50 °
güney paralelinde daimi kar sınırının 500 m ye indiği görülür. Orman buralarda 400 m ye kadar
yükselir Ara katta alpin kattır. Fakat bu enlemde bazı yerlerde vadileri dolduran buzul dillerinin
denize kadar indikleri de görülür. Tam bir glasye topoğrafyası manzaraya hakimdir. Fakat 3000
m den yukarısında (hatta daha güneyde 50 ° pacivarında daimi kar sınırı 500 m ye, 2500 m ye
ve daha da güneyde deniz seviyesine ye hatta daha da aşağılara iner).
20
Orta kuşak Andları. Şilide Osorno yanardağı, 41°06’ N, rakım 2652 m. Eteklerdeki yayvan yapraklı
ormanın üst sınırı, alpin çayırlar ve nival kat dikkati çekiyor.
ormanlar,
50 ° S paralelilden güneyinde yeralan Tierra Del Fuego (AteĢ ülkesi) adı verilen bölge
tamamiyle dağlık ve fiilen soğuk iklim şartları altında bulunan bir bölgedir. Yukardaki satırlarda
da belirtildiği üzere Andlar bu kesimde de devam ederek Cabo San Diego burnunda son
bulurlar. Dağların yüksekliği 2500 m ye yaklaşır. Darwin dağları üzerindeki Mont Darwin 2488
m yüksekliğindedir. Tierra Del Fuego bölgesi aslında adalardan oluşmuştur. Güney Amerikanın
ana kütlesinden Magellan Boğazı ile ayrılmıştır. Tierra Del Fuego bölgesi içindeki en büyük ada
Isla Grande adasıdır. Isla Grande adasının güneyinde Beagle kanalı adı verilen dar derin ve
uzun bir boğaz yeralır. Bu kanalın güneyinde büyücek iki ada olan Hoste ve Navarin adaları
bulunur. Çok girntili çıkıntılı olan kıyılar fjord tipidir. Çünkü buzul topoğrafyası hakimdir.
Orman 400 m ye kadar yükselir. 500 m dem itibaren nival kat başlar. Dağlar vadi buzulları ve sir
buzulları ile kaplıdır. Kıyılarda dar ve uzun körfezler iç kısımlarda buzulların oyduğu çanaklarda
bazı göller bulunur. Kanalların körfezlein ve kıyı çizgisinin bazı kesimlerinin düz hatlar halinde
uzuanması buzul vadilerinin fay hatlarına intibak etmiş olduğunu gösterir.
Tierra Del Fuego bölgesi 75 000 km² olmasına rağmen nüfusu 250 000 kişi kadardır. En
önemli yerleşme merkezi kıyıda yeralan Ushuaia dır. Ekonomik faaliyet olarak hayvancılık yapılı.
500 m nin altındaki kademede çayır karakterinde otlaklar hakimdri ve buralarda birkaç milyon
baş koyun yetiştirilir. Tierra del Fuego bölgesinin doğusu Arjantine batısı ise Şiliye aittir.
Ushuaia kenti Arjantin kesiminde yeralır.
21
İnsanlık bu bölgede yerleşmeye MÖ 7000 yıllarında yerleşmeye başlamasına rağmen
,dünyanın bir köşesinde kalması yüzünden çok az nüfuslanmış ,tenha kalmış ve bir medeniyet
geliştirememiştir (Şilinin yerli halkı Mapuçe‟ler) 4. Magellan bu bölgeden geçerken yerli halkın
kıyıda ateşler yakarak onlara yol gösterdiği söylenir. Bu yerli halka AteĢadalılar ismi verilmiştir.
Günümüzde güney Andlar, su bölümünden geçirilen sınır çizgisi ile Şili ve Arjantin arasında
bölüşülmüştür.
4) Sabrina Bussani; Der bürokratische Völkermord ,Mapuche (Chile). 2003
Şilinin yerli halkı “Mapuçe” ler.
II.I.III.2--Amazon Havzası
Güney Amerika kıtasında ,3 ° N ve 5 ° S enlemleri arasında ,batıdan And dağları, doğudan
Atlas Okyanusu, kuzeydan Venezuele -Guyana platoları, güneyden Brezilya platosu ile
çevrelenmiş olan, içine aynı adla anılan bir akarsuyun yerleşmiş olduğu, kabaca doğu batı eksenli
çukur alana “Amazon Havzası “ adı verilir ( 3 000 000 km ² ).
22
Bu havzanın batısı, doğusundan daha geniştir. Bunun sebebi kayaçların litolojik
özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü Amazon nehri doğuda “Brezilya Masifi “ adı verilen
eski ve rijit bir kütleyi yarmaktadır. Batıdaki volkanik kökenli kayaçlar (andezit) daha dayanıksız
olduklarından akarsu burada havzasını rahatlıkla genişletmek imkanını bulmuştur.
Biraz önce belirtilen enlemlerin yorumlanmasından anlaşılacağı üzere havza tamamen
tropikal kuşakta bulunmakta olup nemli tropikal iklim Ģartlarının hüküm sürdüğü bir alandır.
Bu iklimin özellikleri hakkında ,havzanın batı ucunda bulunan Ġquitos istasyonunun meteorolojik
parametreleri bir fikir verebilir.
Tablo 5. İquitos (Peru) ( 3 ° S, 74 ºW, 117 m)
Aylar
1
2
3
4
5
6
Sıcaklık 26
26
26
25
26
25
°C
Yağış
251 383 455 294 271 163
mm
7
25
8
25
9
26
10
27
11
27
12
27
yıllık
26
141
200
177
214
220
190
2959
Verilerin dikkatli bir şekilde incelenmesi yıl boyunca hüküm süren yüksek ve
monoton bir sıcaklığın ve yine yüksek yağış değerleri yıl boyunca devam eden nemliliğin
varlığını gösterir. Bu iklimde tek bir mevsim (bizim yaz olarak niteleyebileceğimiz)
sözkonusudur. Kuraklık ve kurak devre yoktur.Yüksek sıcaklığın nedeni güneş ışınlarının
bölgeye dik ve dike yakın açılarla gelmesidir.Yağışların nedeni ise sürekli ısınan ve yükselen
hava hareketlerinin oluşturduğu konveksiyonel yağıĢlardır. Sürekli yüksek sıcaklık ve bol nem,
bitkilerin büyüyüp gelişmeleri için optimum Ģartları içerdiğinden bölgenin doğal bitki örtüsünü
orman oluşturur. Bu Bölgede vejetasyon devresi söz edilen şartlar dolayısıyla kesintiye
uğramadığından bitkiler bütün yıl faaliyetlerine devam ederler. Ağaçlar çok yüksek boylu (60
m) ve daima yapraklıdır. Orman sık ve türce çok zengindir. Bu ormana tropikal yağmur ormanı
adı verilir (Tropikal yağmur ormanı,Tropische Regenwald,Tropical Rain Forest). Tropikal
yağmur ormanına bu bölgede Selva denir.Ormanı teşkil eden ağaçlar hem geniş yapraklı ve geniş
taçlı hem de palmiye tipli ağaçlardır. Bu ormanın ağaçları sert elyaflı ağaçlar olduklarından
işlenmeleri zordur. Ayrıca orman floristik bakımdan heterojendir. Mesela orta kuşaktaki bir kayın
ormanı hemen hemen tamamen kayınlardan oluşan saf bir birlik (homojen) iken bu bölge ormanı
yüzlerce çeşit ağacın yan yana gelmesinden oluşmuş heterojen bir ormandır. Bu sebeple
ormanda mevcut bir ağaç türünün ikinci ferdini bulabilmek için uzun zaman aramak gerekir.
Mesela kauçuk adıyla bilinen Hevea brasiliensis bu ormanın otokton ağacıdır. Fakat tek tük
olarak geniş bir sahaya yayılmıştır. Bu durumda orman, ekonomik bir kauçuk ormanı olarak
sayılamıyacağı için bu ağaç türünden, özel emekle oluşturulmuş alanlar tesis edilmesi
gerekmiştir. İşte, nemli tropikal bölgelerde ,ekonomik olan ağaç türlerinden oluşturulmuş olan ve
işletilebilen ağaç topluluklarına plantasyon adı verilir (bazen ağaç olmayan fakat ekonomik olan
bitki türlerinin yetiştirildiği ziraat alanları için de kullanılır. Ananas, şekerkamışı plantasyonları
gibi).
23
Amazon havzası ,yerli ağaç türü olan kauçuğun plantasyonlarının geliştiği bir yer değil
,Afrika kökenli bir ağaç türü olan kahve (Coffea arabica) plantasyonlarının tesis edildiği bir
alandır Kıta Avrupalılarca keşfedilmeden önce ,Amazon havzasında yaşayan insan toplulukları
mevcuttu. Bugün Brezilya sınırları içinde yaşamakta olan Matuktireler ile Venezuelada
yaşamakta olan Yanomamalar gibi. Bunlar kabileler halinde bulunuyorlar ,basit kulübeler
halindeki evlerde yaşıyorlardı. Avcılık ve toplayıcılık yapıyorlar ve bazı kök bitkilerini
(manyoka, manyok =Manihot utulissima, tatlı patates =İpomea batatas) yetiştiriyorlardı.
Dokuma bilmediklerinden giysisiz dolaşıyorlardı. Aile hayatları ve inançları vardı. Kabile
hayatları belirli kurallara göre yürüyordu.
.
Amazon havzası yerlilerinden biri.
Havzaya XVI.y.yıldan itibaren Avrupalılar ayakbasmaya başladı. Bunlar batıdan doğuya
doğru akış yönünde Amazon ırmağını takiben içerlere sokuldular ve ırmak boyunca bazı
yerleşmeler kurdular. (Ġquitos 106 m ; Manaus 28 m )
XIX.y.yıldan itibaren havzanın doğal kaynaklarından çok hızlı şekilde faydalanılmaya
başlandı (Brezilya devleti kurulduktan sonra). Tropikal ağaçlar kerestesi için bilinçsizce kesildi.
Zeminde kıymetli taşlar arandı. Doğal hayvanlar (bilhassa kuşlar, papağan, muhabbet kuşu)
bilinçsizce yakalandı ve XX. y.yıl başlarında plantasyon tarımına başlandı. Bilhassa Afrikadan
getirilen kahve fidanları yetiştirildi. Buranın doğal bitki türü olan kauçuk ise Endonezya
adalarına götürüldü. XX.y.yıl ortalarında bölgeyi doğudan batıya kateden “transamazon yolu”
yapıldı . Tropikal ormanlar daha çok tahrip edildi.Tarım alanları elde edilmek için yakıldı.
Neticede Amazon havzasında doğal denge bozuldu.Toprak erozyonu korkunç boyutlara ulaştı.
Doğal bitki ve hayvan türlerinin pek çoğu yokoldu. Amazon nehri tarımsal ilâçlarla kirlendi.
Yerliler arasında salgın hastalıklar başgösterdi. Amazon yerlileri medeni hayata geçmekte
zorlandılar .Geçenler de bölge devletlerinin (Brezilya, Venezuela) üçüncü sınıf ve gelir düzeyi
çok düşük sefil insanları olarak kaldılar.
II.I.III.3--Venezuela -Guyana Platoları
Güneyden Amazon çanağı, batıdan Orinoko nehri, kuzey ve doğudan Atlas Okyanusu ile
çevrelenmiş yüksek düzlüklerden oluşan bir alandır (platodur). Jeolojik olarak prekambriyen bir
çekirdektir. Fakat üzeri yer yer daha genç sedimanlarla örtülmüştür. Bazı kesimlerde granitler,
bazı kesimlerde metamorfik şistler, yeşil kayaçlar (ofiyolitik) ve bazı kesimlerde de volkanik
kayaçlar aflöre etmiştir. Bir aşınım platosu olan bu platoda , bazı volkanik kesimlerde yükselti
3000 m ye yaklaşır (Roraima 2810 m, tabla veya masa şekilli üstü düz bir dağ. Bu şekil özelliği
24
yapıdan kaynaklanan bir durum. Burada sert ve yumuşak tabakaların ardalandığı yatay bir yapı
bu manzarayı oluşturmuş. Roraimanın zirvesinden Brezilya, Venezuela ve İngiliz guyanasının
sınırı geçiyor. Zirve 5º 12’ N, 60º 45’ W koordinatlarının kesiştiği noktada, biraz daha kuzey
doğuda 2994 m yükseltisindeki Pico da Neblina zirvesi yeralmaktadır. Burası Breziyanın en
yüksek zirvesidir. 2004 yılında keşfedilmiştir). Platoların doğu bölümünü oluşturan Sierra
Acarai ve Sierra Tumucumaque (Tumuc Humac) sıradağları mesozoik katmanlardan
oluşmuştur.
Venezuela –Guyana platoları Orinoko ve Amazon nehrinin kolları tarafından derin
vadilerle yarılmıştır. Ekvator ile 10 ° N enlemleri arasında yeralan bu platoda iklim nemli
tropikaldir. Bitki örtüsü ise tropikal yağmur ormanlarıdır. Ancak platoların 1000 m nin
üstünde kalan kademesinde sıcaklığın azalmasına bağlı olarak Tierra Templada katı ortaya
çıkarsa da ,bu alan fazla geniş değildir. Bu platoların batısında ,Amazon ve Orinoko nehirlerinin
birbirine bağlı fakat ayrı ayrı yönlere akıyor olması ilginçtir. Amazonun Rio Negro kolu Orinoko
nehrinin kaynak bölümüne bağlıdır (Casiquiare ).Yağmurların durumuna göre Orinokonun
yukarı havzası bazen Rio Negroya akar.
Roraima dağı (2810 m).
Bu platoların orman örtüsü Amazon havzasındaki kadar yoğundur. Ayrıca vadilerle derin
bir şekilde yarılmış olması da bu bölgeye ikinci bir olumsuzluk kazandırmıştır. Bu sebeple bu
plato Amazon havzası kadar ıssızdır. Fakat buna rağmen bazı ilkel kabileler yaşamaktadırlar.
Bunlardan biri 1980 lerde ilk kez keşfedilen Yanomamalardır. Bu kabilenin paleolitik dönemin
hayat seviyesinde bulunduğu hayretle gözlenmiştir.
Günümüzde bu platolarda nüfus hala tenhadır.Tierra templada katına bir miktar beyaz
nüfus yerleşmiş ve bu kademeyi büyükbaş hayvancılık faaliyetlerine açmıştır.Venezuele –Guyana
platolarının günümüzdeki ekonomik önemi maden yataklarının zenginliğinden ileri gelir.Bu
25
precambriyen masif ve üstündeki alt paleozoik kumtaşları altın, elmas, nikel, krom, manganez ve
demir yatakları bakımından çok zengin olduğu için buralara bazı küçük madenci yerleşmeleri
kurulmuştur. Bu durum doğanın yer yer tahribatına neden oluyorsa da bölge bakir tabiatını halen
korumakta olup son yıllarda ekoturizme açılmaya çalışılmaktadır. Bilhassa dünyanın en yüksek
şelâlesi (çavlan) olan Angel Ģelâlesinin (Salto Angel, Orinokonun kolu Caroni üzerinde, 800 m
düşüş yapar) bu bölgede bulunmakta olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
ġekil: Salto Angel Şelâlesi. Dünyanın en yüksek şelâlelerinden biridir. Masa şekilli bir dağın üzerinden akarak
gelen Caroni ırmağının yatağı bir fay ile kesildiği için sular 800 m lik bir düşüş yapmaktadır.
Bu doğal bölge bugün 5 devlet arasında bölüşülmüştür. En büyük bölümü Venezuela ait
olup doğuya doğru sırasıyla bu plato üzerinde İngiliz Guyanası (Guyana), Surinam (Hollanda
Guyanası ) ve Fransız Guyanası devletleri vardır. Platonun güney kenarından bir kesim ise
Brezilyaya aittir (Rio Branco havzası).
II.I.III.4-Brezilya Platosu (Mato Grosso, sık orman ), Planalto Brasiliero
Meridyonal Platolar, Merkezi Platolar ve Atlantic Platoları olmak üzere üçe ayrılır.
Kuzeyden Amazon havzası ve Atlas okyanusu, doğudan Atlas okyanusu, günetden La
Plata körfezi, batıdan Gran Chaco depresyonu ile sınırlandırılmış olan bölgeye Brezilya platosu
26
adı verilir.Burası Antekambrien veya Kambrien yaşında çekirdek bir masiftir.Guyana platoları ile
birlikte, güney Amerika kıtasının jeolojik bakımdan en eski kütlesidir.Buraya Brezilya masifi adı
da verilir ve kayaçların cinsi mağmatik (granit) ve metamorfiktir.Jeomorfolojik olarak bir aşınım
platosu olan masif, Amazon, Parana ve San Francisco nehirlerinin kollları tarafından derince
yarılmıştır. Masif, güneydoğusunda 2821 m lik en yüksek noktasına erişir (Serra da
Mantiqueria dağları, Ġtatiaya (Serro do Ġtatiaia, (Agulhas Negras, 2787m, 2798 pedra de
mina ). Bölge 5º S ve 35º S enlemleri arasında yeralır. Buna göre bölge, anahatlarıyla tropikal
kuşağın, nemli ve kurak tropikal alt kuşağı içindedir. Burada yılın bir bölümü nemli, bir bölümü
kurak geçer. (intertropikal konverjansın güneye hareketi). Bu bölgenin iklimi hakkında bir fikir
sahibi olabilmek için,Brasilia istasyonunun verilerinden faydalanılmıştır.
Tablo 6. Brasilia, 1158 m, 15º 47‟ S, 47º 56‟ W
Aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10 11 12 yıllık
Sıcaklık ºC 21.5 21.3 21.5 20.9 19.8 18.8 18.5 20.5 21.7 21.4 21.3 21.0 20.7
Yağış mm 242 212 188 121 45 8
12 15 56 172 238 246 1555
Tablonun tetkikinden yıl içinde sıcaklıkların yüksek olduğu ve monoton bir seyir
takibettiği anlaşılmaktadır (Tropikal kuşak termik rejiminin özellikleri). 20.7º C olan yıllık
ortalama sıcaklık, Brasilianın tropikal kuşak içinde bulunduğunu kanıtlamaktadır (Bilindiği
gibi,Tropikal kuşak 20 ºC izotermleri arasında kalan saha olarak tanımlanmaktadır).
Yağışlarda dikkati çeken durumlardan biri , yıllık yağış miktarıdır. 1.5 m nin üzerine
çıkan bu miktar, istasyonun bol yağış aldığını bize göstermektedir. Fakat asıl önemli olan
yağışların yıl içindeki dağılışıdır. Biz burada yılın nemli ve kurak devre olarak ikiye ayrılmış
olduğunu görmekteyiz. Tablodan anladığımıza göre, mayıstan başlamak üzere eylül ayını da
kapsayan 5 aylık bir yarı kurak ve kurak devre sözkonusudur. Kalan 7 ay ise bol yağışlıdır. Bu
yağış düzeni, nemli ve kurak tropikal bölgelerin yağış rejim özelliğini yansıtmaktadır. Yağışların
azaldığı dönem, güneşin kuzey yarımkürede bulunduğu zamanlara rastgelmektedir. Yağışlı
dönemler ise güneşin güney yarımkürede bulunduğu ve başucu noktasından geçtiği dönemlerdir.
Bu klimatik şartlar sahada kurakçıl karakterde bir bitki örtüsünün oluşumuna imkan
vermiştir. Bunlar kurakçıl ağaçlar, kurakçıl çalılar ve yağışlarla yeşillenen gür bir ot örtüsüdür.
Brezilyada ot örtüsüyle kaplı alanlara Campo Cerrado (çalılık ovalar) , dikenli çalılara da
Caatinga denir (kaktüsler de dahil)..
Avrupalılar gelmeden önce bu bölgede otokton kabileler yaşıyorlar ve bunlar avcılık ve
toplayıcılıkla geçiniyorlardı. Avrupalılar bu kıtaya gelince platonun kıyı kesimlerine ve yüksek
kesimlerine yerleşmişlerdir. Çünkü hayati faaliyetlere en elverişli kesim buralardı. (Sürekli olarak
esen güneydoğu alizeleri Rio dağlarına yağış bırakır):
Yerfıstığı (Arachis hypogaea) gibi bir kültür bitkisinin anavatanı olan Campolar,
Avrupalılarca otlaklar ve ziraat alanlarına dönüştürülmüştür. 1000 m nin üstündeki yükseltilerde
sığır beslenir. Bol yağışlı kıyılarda kahve plantasyonları vardır. Pamuk, kahve ve sisal keneviri
(Agave sisalana) gibi tropikal ürünler yetiştirilir. Yerli bitkiler olarak mate çayı (Ilex
paraguayensis) ve manyok (Manihot utulissima) önemlidir.
27
Manyok bitkisi. Bol miktarda nişasta ihtiva eden kökleri yerlilerce gıda maddesi olarak kullanılır.
Brezilyanın ilk başkenti Rio de Janeiro ve önemli şehirlerinden Sao Paulo bu kıyılarda
kurulmuştur. Platonun eski kayaçları altın, kıymetli taşlar ve metalik madenlerce zengindir.
Platonun hemen hemen tamamı Brezilyaya aittir.
II.I.III.5- Gran Chaco
Güney Amerika kıtasında, yaklaşık olarak 18° - 31º güney enlemleri arasında kalan,
batıdan And dağları, doğudan Brezilya masifi tarafından sınırlandırılmış olan kabaca kuzey –
güney doğrultusunda uzanan ova karakterinde ve yaklaşık 1 milyon km ² yüzölçümündeki
bölgeye Gran Chaco adı verilir. Burası jeolojik olarak Tersiyer (Neojen) ve Kuaterner
çökelleriyle dolarak düzleşmiş bir depresyondur. Bu depresyonun tabanı o kadar düzdür ki en
kuzey ucunda yüksekliği ancak 100 m kadardır. 2500 km güneyde deniz seviyesine iner.
Matematik iklim kuşakları bakımından Gran Chaco, 18° S-31° güney enlemleri
arasındadır. Teorik olarak tropikal kuşağın, kurak-tropikal alt kuşağındadır. Bölgede hüküm
süren iklimin özelliklerini ortaya koyabilmek amacıyla Asuncion istasyonunun verilerinden
faydalanılacaktır.
Burada yıllık yağışlar genelde 1 m civarındadır . Fakat bu değerler bölgenin
kuzeydoğusundan güneybatısına gidildikçe azalır ve 500 mm nin altına düşer. Bunun sebebi bu
28
bölgeyi bütün yıl etkisi altına alan güneydoğu alizeleridir. Bunlar 35° S paralelinden ekvatora
doğru, yani Atlas okyanusundan karalara, soğuk denizden sıcak karaya doğru eserler, gittikçe
ısınırlar. Bu sebeple yağış getirmezler. Sadece güney Brezilya dağlarına çarparak bir miktar
orografik yağış bırakırlar. Gran Chaco yağış gölgesinde kaldığı için az yağışlıdır ve batıya doğru
yağışlar daha da azalır
(Asuncionun bol yağışlı devresi muhtemelen bu mevsimde güneybatıdan kuzeydoğuya
doğru esen Pamperonun getirdiği soğuk ve kuru hava kütlesi ile alizelerin getirdiği sıcak ve
nemli hava kütlesinin yaptığı cephe ile ilgili olmalıdır)
Tablo 7. Asuncion, 101 m, 26° 16‟ S, 57° 38‟ W
aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Sıcaklık 27.7 27.3 26.0 22.9 20.2 17.8 18.1 19.0 20.8 23.6
°C
Yağış
154 141 145 163 105 69
44
69
71
118
mm
11
12
yıllık
25.3 27.1 23.0
154
134
1367
Asuncionun sıcaklık verilerini ,incelediğimizde ilk olarak göze çarpan özellik 23 ° C olan
yıllık sıcaklık ortalamasıdır. Bu değer bize bu istasyonun tropikal kuĢak içinde bulunduğunu
kanıtlar. Bilindiği gibi, Tropikal kuşak yıllık ortalama sıcaklığın 20 ° C ve üzerinde bulunduğu
bölgeleri kapsar. Asuncionun sıcaklık rejimi bakımından dikkati çeken diğer nokta, sıcaklıkların
nemli tropiklerdeki gibi monoton olarak seyretmeyişidir. Burada en sıcak ve en soğuk ay
arasında 10º C kadar bir fark bulunmaktadır. En soğuk ayın ortalaması 17.8 º C dir. Yani sıcaklık
değerleri bu ayda tropikal değerler olan 20 º C nin altına düşmüştür. Fakat bu durumu sadece üç
aylık bir sürecte görmek mümkündür. Geri kalan 9 ayda tropikal sıcaklık şartları hakimdir. Fiziki
olarak kış mevsiminin bulunmadığı bu sıcaklık rejimi tropikal iklimlerin sıcaklık rejimidir. En
sıcak ve en soğuk aylar arasındaki 10º C lik farkın sebebi ise yıl içinde güneş ışınlarının en
yüksek açılarla gelme durumundan kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi güney yarımkürede 21
Aralıkta güneş ışınları oğlak dönencesine 90º lik bir açıyla gelir. Asuncionda Ocak ayının en
sıcak ay olmasının nedeni güneş ışınlarının bu ayda 90 ° ye yakın açılarla gelmekte oluşudur.
Yağışların durumu ele alındığında ilk dikkati çeken yıllık yağış miktarıdır (1367 mm). Bu
değer bol bir yağışa işaret eder. Yağışların yıl içine dağılışında bir eşitlik görülmez. Bol yağışlı
aylar ile az yağışlı aylar söz konusudur. Hatta şu şekilde bir ifade de kullanabiliriz. Yıl bol yağışlı
ve az yağışlı olmak üzere adeta iki mevsime ayrılmıştır. Fakat şiddetli bir kurak dönemin söz
konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Yağışların mekanizması alize rüzgârları ile ilgilidir. Güney
yarım kürenin yaz ve sonbahar aylarında (aralık, ocak, şubat, mart, nisan, mayıs) subtropikal
yüksek basınç alanı 40° güney paraleli civarına yerleşmiş durumdadır. Bu sebeple Atlas okyanusu
üzerinden gelen güneydoğu alizeleri Chaco‟nun doğu kesimlerine bol yağış bırakır. Fakat batı
kesimine nemlerini bırakmış olarak geldiklerinden yağışlar yarı yarıya azalır (500 mm den az).
Kışın subtropikal yüksek basınç 30° S paraleli civarına yerleşir ve bu kuşak daimi yüksek basınç
alanı olur. Bu sebeple burada alizeler etkilerini büyük ölçüde kaybederler ve yağışlar azalır.
Netice olarak Asuncionun iklimi bütün yıl sıcaklığını sürdüren, fakat yağışlar bakımından
yılın az ve çok yağışlı olmak üzere iki mevsime ayrıldığı devri (değiĢken) bir tropikal iklimdir.
Gran Chaco bölgesinin kendine özgü bir özelliği daha vardır. Bu özellik Gran Chacoda
fiziki coğrafya şartlarının doğu-batı doğrultusunda değişmekte oluşudur. Bu değişimi her şeyden
29
önce klimatik şartlarda fark etmek mümkündür. Gerçektende yıllık yağış miktarının batıya doğru
azaldığı ve kuraklık şartlarının şiddetlendiği görülür. Bunun sebebi iç kesimlere doğru gidildikçe
okyanus etkisinin azalmakta oluşu ile ilgilidir. Bu durum temel alınarak Chaco bölgesi, nemli
Chaco ve kurak Chaco olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Nemli Chaco doğu, kurak Chaco ise
batı bölümdür.
Chaco bölgesinin bitki örtüsü de doğudan batıya doğru değişir. Doğuda aralarına palmiye
türlerinin de karıştığı “park ormanları” yeralır. Batıya doğru yağışların azalmasına ve kuraklığın
etkili olmasına paralel olarak kseromorf (kurakçıl) karakterli ağaç ve çalılar sahaya hakim olur.
Fakat Paraguay-Parana ırmağının kıyıları boyunca çok gür galeri ormanları uzanır. Quebracho
ağacı (Aspidosperma quebracho blanco-Apocynaceae) Gran Chaconun en tanınmış ağaç
türüdür. Ekonomik kıymeti olan bu ağacın kabuğu sanayide (sepicilikte, derileri tabaklamakta)
kullanılır. Odununun özgül ağırlığı 1.49 gr/cm3. Aynı zamanda Tıbbi değeri de olan bir ağaç
türüdür. Mate çayı bitkisi (Ilex paraguayensis) bu bölgede de önemlidir. Çalı ve ağaççık
formunda olan bu bitkinin kurutulan yaprakları ince ince kıyılarak demlenir ve çay gibi içilir. Bu
Paraguay, Uruguay ve Arjantin de milli bir içeçektir.
Mate çayını yudumlayan bir GoĢo.
Gran Chaco doğal hayat bakımından zengin bir faunaya sahiptir. Fakat en karakteristik
hayvanları arasında tapir (tapiridae) denilen yabandomuzuna benzer bir hayvan ile kedigillerden
puma (Panthera concolor) dır.
Gran Chaco bölgesine beyazlar XVI.yüzyıldan itibaren gelmeye başlamışlardır. Beyazların
gelişi ya Peru ve Bolivya üzerinden veya Atlas okyanusu kıyılarında iç kısımlara sokulmalar
şeklinde olmuştur. Beyazlardan önce bu bölgede yerli bir halk yaşıyordu. Bunlar kabileler halinde
idiler. Park ormanlarında toplayıcılık ve avcılık, büyük akarsu ve bataklıklarda balıkçılık
yapıyorlardı. Bu kabileler halkına genel bir adla Guarani‟ler denilir. Günümüzde bu yerliler
Paraguay nüfus yapısının en önemli bir bölümünü oluşturur. XVI. yüzyıldan itibaren buralara
sokulan Cizvit rahipleri bu kabileleri hristiyanlaştırmışlardır. Bunlar kısmen beyazlarla karışmış
(melezler) ve dillerini de unutarak İspanyolca konuşmaya başlamışlardır. Günümüzde bu geniş
arazide nüfus sıklığı düşüktür. Bölge tenhadır. Bölgenin bazı kısımları doğallığını korumakla
birlikte büyük kısmı tarıma açılmış ve hayvancılık yapılmaktadır. İspanyol kökenlilerin bu
arazilerde kurdukları, sığır yetiştirilen ve soya (Soja hispida), (Glycine soja)ekilen çok geniş
arazileri kaplayan çiftliklerine “estancia” adı verilir. Chaconun kurak bölümünde ise keçi
beslenmektedir. Bu evcil hayvanı bu bölgeye beyazlar getirmişlerdir.
Gran Chaco bölgesinin batısında And dağları eteklerinde yakın yıllarda önemli petrol ve
doğalgaz yatakları keşfedilmiş olup işletilmektedir.
30
Günümüzde Gran Chaco bölgesinin büyük bölümü Arjantine ait olmakla birlikte Paraguay
Bolivya ve çok az da Brezilyanın toprakları vardır. 1935 yılında Bolivya ve Paraguay arasında
Gran Chaco bölgesi için savaş çıkmış ve Paraguay kazanmıştır.
II. I. III. 6-Pampa
Güney Amerikada 30º-40º S paralelleri arasında yeralan ve tamamen Arjantin sınırları
içersinde bulunan steplerle örtülü dalgalı düzlüklere pampa adı verilir. Pampa sözlüğü güney
Amerikanın yerli dillerinden olan quechua dilinden alınmış bir kelimedir. “Otlarla kaplı
düzlükler” anlamına gelir. Pampa batıda And dağları, doğuda ise Atlas Okyanusu ile sınırlanır.
Kuzeyde Salado (Juramento) ırmağı ve Büyük Tuzlalar (Salinas Grandes) , güneyde Rio Negro,
Pampanın sınırlarını oluşturur. Bu sınırlar dahilinde pampanın yüzölçümü 600 000 km² kadar bir
yer tutar.
Jeolojik özellikleri itibariye pampa Kuaterner oluşumlarıyla örtülü bir düzlüktür. Ancak
bu depoların altında batıda, tersiyer oluşukları ve kretase formasyonları aflöre eder. Doğu
pampanın güney kesimlerinde granitik temelin yüksek tepeler halinde topoğrafya yüzeyinde
belirginleştiği görülür. Bunlar Sierra Tandilia dağları ile Sierra Ventana dağlarıdır.
Pampa göz alabildiğine uzanan, deniz seviyesine göre fazla yüksek olmayan düzlüklerdir.
Pampa batıya doğru gidildikçe yavaş yavaş yükselir ve And dağlarının eteklerindeki tepeliklere
kadar devam eder. Atlas okyanusu kıyılarında 10-15 m yükseltide olan pampa orta kesimlerde
100 m ye And dağlarının eteklerinde ise 500 m ye kadar yükselir. Böylece doğuya meyilli
düzlükler hüviyetini kazanır.
Pampalarda Quaterner yaşlı taşınmış depoları üzerinde gelişmiş olan Azonal topraklar
hakimdir. Bunlar alüvyal topraklar ve lös toprakları karakterine sahiptirler. Pampa topraklarının
bir kısmı yıkanmamış ve organik maddeler bakımından zengin olan topraklardır. Pampalar
alanında hüküm süren iklimi tanımlayabilmek için biri doğu pampada diğeri de batı pampada
olmak üzere iki istasyonun meteorolojik verilerinin incelenmesine ihtiyaç vardır. Bu istasyonlar
Buenos Aires ve batıda And dağlarının eteklerindeki San Rafael‟dir.
Tablo 8. Buenos Aires 25m,
Aylar
1
2
3
Sıcaklık 24.5 23.3 21.2
Cº
Yağış
118 117 142
mm
34º 35‟ S, 58º 29‟ W
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Yıllık
17.6 14.4 11.2 11.1 12.2 14.3 17.2 20.4 22.8 17.5
104
80
61
68
68
75
119
117
104
1173
Doğu veya nemli pampayı (Pampa humeda) temsil eden Buenos Airesin sıcaklık
rejiminde göze çarpan özellik yaz mevsimin sıcak, kış mevsiminin ise ılıman geçmekte oluşudur.
Yağışlar bakımından dikkati çeken ilk özellik yıllık ortalama değerinin 1 m yi aşmakta oluşudur
ki bu durum yağış miktarının az olmadığını gösterir. Yağışların mevsimlere dağılışı bakımından
yani yağış rejimi itibariyle doğu pampada kurak mevsim bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak yaz
en yağışlı mevsim, kış ise en az yağışlı mevsim olarak belirmektedir. (yaz yağışları muhtemelen
pampero rüzgarının getirdiği soğuk hava kütlesi ile alizelerin getirdiği nemli ve sıcak hava
31
kütlelerine bağlı olarak teşekkül eden cepheyle ilgilidir). ***Netice olarak sıcak yazları, ılıman
kışları ile her mevsimi yağışlı ve kuraklığın önemli olmadığı bir iklim karşımıza çıkmaktadır.
Doğu Pampada hüküm süren bu iklimi kısaca”nemli subtropikal iklim” olarak vasıflandırmak
mümkündür.
Doğu pampadaki yağış ve sıcaklık şartları ağaçların yetişmesine ve ormanların
gelişmesine uygun gibi görünmektedir. Fakat doğu pampanın doğal bitki örtüsü nemli stepler
veya çayırlardır. Elverişli iklim şartlarına rağmen doğal bitki örtüsünün ormanlar olmaması
çözülmesi gereken bir problemdir.İspanyol kaşifler doğu pampaya ilk ayak bastıklarında bu
bölgeyi bir “ot denizi” olarak tanımlamışlardır. Pampanın başlıca ot türleri buğdaygillerdendir.
Sembolik bitkisi pampa otu adı verilen (Cortaderia selloana) dır. Doğu pampanın ağaçsızlığı
veya ormansızlığının ilk etapta antropogen faktörlerle ilgili olabileceği akla gelmektedir.
Yukarda da işaret edilmiş olduğu gibi İspanyol kaşifler bölgeyi ilk olarak ot toplulukları ile örtülü
durumda gördüklerini ifade etmektedirler. Bu takdirde antropojenik faktörlerin İspanyol öncesi
devrede söz konusu olması gerekir ki, pampalarda orman örtüsünü tamamen yokedecek derecede
kalabalık ve etkin bir yerli nüfusun mevcudiyetine pek ihtimal verilmemektedir. Doğu pampanın
ağaçsızlığını açıklamak konusunda ikinci bir fikir olarak edafik koşulların elverişsizliği
düşünülebilir ki bunlar toprak özellikleri ve yer altı sularının durumudur. Pampa toprakları
organik maddece zengin tahıl ziraatine elverişli derin topraklardır. Bu nedenlerle ağaçların
fizyonomik ve fizyolojik gelişmelerine uygun olmadıkları söylenemez. Fakat doğu pampanın göz
alabildiğine uzanan düz rölyefi ve yağışlı iklimi, pampayı yer altı suları bakımından fevkalade
zengin bir duruma getirirken bazı yüzeysel drenaj problemlerine de yol açmaktadır. Nemli
pampanın ağaçsızlığı muhtemelen yüzeye yakın olan yer altı su seviyesinin ağaç gelişmesini
engellemesine bağlayabiliriz.
Pampalar bölgesinde batıya doğru gidildikçe klimatik şartların değiştiği anlaşılmaktadır.
Batı pampa veya “kurak pampa” (Pampa seca) adı verilen bu bölümün iklimini ortaya
koyabilmek için San Rafael istasyonunun meteorolojik verileri incelenecektir.
Tablo 9. San Rafael, 745 m, 34º 58‟ S, 68º 40‟ W
aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
yıllık
Sıcaklık
23.2 21.9 18.7 14.8 11.0 7.6 7.4 9.2 12.0 16.1 19.3 22.2 15.3
Cº
Yağış
56.3 43.0 41.1 18.4 9.2 12.8 10.7 12.9 27.6 24.0 44.5 49.6 347.2
(mm)
Bu istasyonun bulunduğu bölgede kontinentalitenin ve yükseltinin etkisiyle kış
mevsiminin daha da belirginleştiği fakat ılıman olma karakterini koruduğu anlaşılmaktadır.
Yazlar ise sıcak geçmekte ilkbahar ve sonbahar mevsimleri de bulunmaktadır.
Yağışlar bakımından yaz mevsiminin yağışlı bir mevsim olma özelliğinin devam ettiğini,
kış mevsiminde ise kuraklığın iyice belirgin hale geldiğini görüyoruz. Ayrıca yıllık yağış
miktarının çok azalarak 350 mm civarına indiğini saptıyoruz. Yani kısaca batı pampa iklim olarak
yine subtropikal bir iklimdir fakat artık kurak bir subtropikal iklim olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu iklimin Akdeniz iklimine göre en önemli farkı soğuk mevsimin kurak bir mevsim sıcak
mevsimin ise yağışlı bir mevsim olmasıdır. Yani mekanizma olarak Akdeniz ikliminin tam tersi
bir iklim bölgede hüküm sürmektedir.
32
Batı pampada klimatik şartlar ancak ot örtüsünün teşekkülüne elverişlidir. Bundan dolayı batı
pampa doğal kurak stepler alanıdır.
II.I.III.7-Patagonya
Güney Amerikanın güney kesiminde konum olarak doğudan Atlas okyanusu, batıdan
Andlar, kuzeyden Rio Negro, güneyden ise Magellan boğazı ile sınırlanmış olan bölgedir. Tierra
del Fuego bölgesi Andlar bölgesine ait olarak kabul edilmiş ve ilgili bölümde işlenmiştir.
Patagonya40° S- 53° S güney enlemleri arasında yeralır.
Patagonya yaklaşık olarak kuzeyden güneye 1500 km, batıdan doğuya en geniş kısmında
600 km kadardır. Yaklaşık yüzölçümü ise 450 000 km ² dir. Patagonyanın genel jeolojik
durumundaki en karakteristik özelliklerinden biri eski temele ait kristalen şistler ile bunları örten
mesozoik yaşlı volkano- sedimanter serilerdir. Bunların üzerine de tersiyer yaşlı seriler gelmiştir.
Tümü de yatay durumda olan ve geniş alanlara yayılmış bulunan bu seriler “Patagonya
platformunu” oluştururlar. Bölgenin kuzeyinde Rio Negro ve Cubut akarsuları arasında kalan
sahada eski temel üzerine yerleşmiş bulunan yatay durumdaki bu seri tipik bir “meseta” rölyefi
manzarasıyla göze çarpar.
Patagonya jeomorfolojik olarak doğudan batıya doğru yükselen bir rölyefe sahiptir. Kıyı
düzlükleri halinde başlayan arazi batıya doğru bir plato manzarası kazanarak en nihayet And
dağlarına intikal eder. And dağları Patagonyanın batı sınırıdır.
Patagonyanın rölyefinde kuzeyden güneye doğru da bir çeşitlilik görülür. Platolar ve
bunları ayıran havzalar birbirini takibeder. Rio Negro ırmağı ile Chubut ırmağı arasındaki yüksek
üniteye geniş anlamda “Meseta de Somuncara” adı verilir. Bu platonun üzerinde yer yer şahit
tepelere rastlanır. Bunlardan biri de yükseltisi 1900 m ye erişen “Cerro Corona” dır. Somuncara
platosu batıya gidildikçe yavaş yavaş and dağlarına intikal eder.
33
Meseta de Somuncara platolarındaki en yüksek zirve Cerro Corona (1900 m). (Patagonya).
Somuncara platolarının güneyinde büyük bir havza yeralır. Bu havzaya Chubut, onun
kolu Chico ile Deseado ırmakları yerleşmiştir. Burası tersiyer ve kuaterner sedimanları ile
dolmuş jeolojik bir havzadır. Düzlükler halinde ve eğim değerlerinin düşük olduğu bu arazide bir
çok göl yeralır (Musters gölü, Colhue Huapi gölü 803 km², yüzeyi 258 m ). Bunlardan bazıları
kapalı havzalar halindedir (Gran Laguna Salada, Rio Chubut ile Rio Chico arasında).
Deseado ırmağının güneyinde ikinci bir plato ünitesi yükselir. Buraya genel olarak
“Meseta El Pedrero” denir. Üzerindeki zirvelerden en yükseği 1335 m dir (Cerro Cojudo
Blanco). El Pedrero platolarının güney sınırını (Rio- Chico-Santa Cruz) ırmağı çizer. Bu
akarsuyun güneyinde kalan arazi üzerinde yer yer masavari tepelerin yükseldiği çok geniş ve 350400 m seviyesindeki düzlükler halindedir. Ancak batıya doğru yine yavaş yavaş yükselerek And
dağlarına intikal eder. Burası da tersiyer ve kuvaterner oluşuklarıyla dolmuş bir havza
görünümündedir. Ancak Andların doğu eteklerinde moren depolarına rastlanır. Güneyde
Magellean Boğazında Patagonya bölgesi son bulur.
Patagonya bölgesinin kıyıları jeomorfolojik açıdan bazı özelliklere sahiptir. Kuzeyden
güneye doğru gidildiğinde geniş körfezlerin ve yarımada şeklinde bazı çıkıntıların varlığı dikkat
çeker. Bölgenin kuzeyinde Rio Negro ırmağının deltasının güneyinde San Matias Körfezi
yeralır. Valdes Yarımadası bu körfezin güney kenarını teşkil eder. Dar bir berzahla (tombolo,
Istmus) anakaraya bağlanmış bir yarımadadır. Bu yarımada 3625 km ² yüzölçümünde olup doğal
bir limandır. Tombolo bir birikinti ile meydana gelmemiştir. Anakayadan oluşmuştur. Tabakalar
yataydır. Yaımadanın kütlevi kısmı da düzdür. Yüksekliği maksimum 110 m yi bulur (Cerro
Piaggio). Yarımada da bir de depresyon vardır. Bu 35 km ² yüzölçümünde tuzlu bir göldür.
34
(Salina Chica). Gölün yüzeyi deniz seviyesinden 42 m daha aşağıdadır. Yarımadanın kuzey
kenarında tali bir körfez olan Golfo San Jose, güney kıyısında ise yine bir tali körfez olan Golfo
Nuevo bulunur. Valdez yarımadasını çevreleyen deniz alanı fauna bakımından çok zengindir.
Bilhassa deniz memelilerinden foklar ve balinalar yarımadanın kıyılarında konaklarlar.
Valdez yarımadasının güneyinde geniş bir körfez olan San Jorge Körfezi yeralır. Bu
körfez Deseado havzasının denizel alana doğru adeta bir devamı gibidir. Körfezin kıyı çizgisi
genelde düzdür, alçak ve plajlı kıyılar şeklindedir. Körfezin en önemli şehri Comodoro
Rivadavia‟dır.
Patagonya bölgesini ilgilendiren son büyük körfez Bahia Grande’ dir. Bahia kelimesi
İspanyolcada kıyı anlamına gelir. Grande ise “büyük” demektir. Bahia Grande de karasal bir
havzanın denizel alandaki devamı şeklindedir. Yalnız Bahia Grande de körfez karakteri biraz
zayıftır. Daha çok açık kıyılara andırır. Bahia Grande alçak ve düz bir kıyı çizgisine sahiptir. Rio
Chico, Rio Santa cruz ve Rio Coig, Rio Gallegos akarsuları bu kıyıda denize dökülür. Kıyının en
önemli kenti Rio Gallegos’tur.
Patagonyanın iklim özelliklerini yansıtabilmek amacıyla bu bölgenin Atlas okyanusu
kıyısındaki bir şehri olan
Comodore Rivadavianın meteorolojik rasat sonuçlarından
faydalanılacaktır.
Tablo 10. Comodoro Rivadavia 46 m, 45° 47‟ S, 67° 30‟ W
Aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Yıllık
Sıcaklık 19.2 18.3 16.1 12.9 9.6 6.6 6.5 7.7 9.9 12.5 15.9 18.0 12.8
Cº
Yağış
16
15
23
24
32
25
27
23
12
15
11
12
235
mm
İstasyon güney yarı kürede yeraldığı için aralık, ocak ve şubat, yaz mevsimi aylarıdır. Bu
nedenle en sıcak ay Ocak, en soğuk ay ise Temmuzdur. Enlem derecesi dikkate alındığında bu
istasyonun ılıman kuşak içinde bulunduğu anlaşılır. Sıcaklık rejimi bakımından yazlar serin kışlar
ise ılıman olarak nitelenebilir. Bu özellikler oseanik sıcaklık rejimine ait özelliklerdir.
Yağışlar bakımından yıllık yağış miktarı dikkati çeker. Comodoro Rivadavianın yıllık
yağış miktarı bu istasyonun çöl iklimi sınırları üzerinde bulunduğunu gösterir. Çünkü genel
teamül olarak 250 mm yıllık yağışın altında yağış alan istasyonların çöl iklimi kapsamı içinde
bulunduğu kabul edilir. Patagonyada yağış azlığının sebebi atmosferin genel sirkülasyonu ile
ilgilidir. Bilindiği gibi güney yarı kürede 30-35° paralelleri arasında daimi bir yüksek basınç
kuşağı vardır. Bu yüksek basınç kuşağından 60° enlemleri civarındaki alçak basınç alanına doğru
daimi rüzgârlar eser. Bunlara batı rüzgârları denir. Patagonyanın coğrafi konumuna göre bu
rüzgârlar kuzeybatıdan güneydoğuya yani karadan denize doğru eser. Bu nedenle de Patagonyaya
yağış getirmezler. Halbuki aynı enlemdeki şili kıyıları bu rüzgârlar sayesinde bol bol yağış alır ( 2
m den fazla).
Patagonyanın iklimi üzerinde Falkland soğuk okyanus akıntısı (hızı 2 km/h) da
etkilidir. Falkland soğuk akıntısı batı rüzgârlarının etkisyle oluşmuş bir akıntıdır. Batı rüzgârları
Antarktika etrafında sirkümpolar bir akıntı oluştururlar. Falkland akıntısı bu akıntının Falkland
boğazına doğru sapan bir koludur. Falkland akıntısının yüzey sularının sıcaklığı 6°C -12°C
arasında değişir. Kuzeye doğru gidildikçe ısınır ve La plata körfezi açıklarında Kuzeyden gelen
Brezilya sıcak akıntısı (22°C) ile karşılaşır. Falkland soğuk akıntısı Patagonyada hava sıcaklı
üzerinde frenleyici bir role sahiptir. Sıcaklıkların aşırı yükselmesi ve düşmesine mani olarak
35
oseanik bir etki meydana getirir. Halbuki aynı enlemlerdeki kontinental bölgelerde sıcaklıklar
yazın 30 °C ler, kışın ise 0°C ler civarındadır. Falkland soğuk akıntısı sürekli olarak karadan
denize doğru esen nem bakımından fakir ve akıntı sularından sıcaklık bakımından daha yüksek
olan hava kütlelerinin soğumasını sağlayarak içlerindeki nemin yoğuşmasına yol açar. Bu
nedenlerle Patagonya iklimi cüzi olsa da bütün yıl boyunca yağışlıdır. Netice olarak sıcaklık ve
yağış özellikleri dikkate alındığında Patagonyada hüküm süren iklimi “Oseanik kurak iklim”
(serin-ılıman ve kurak) veya “oseanik çöl iklimi” olarak vasıflandırmak mümkündür.
Patagonya akarsular bakımından zengin bir bölgedir çünkü And dağlarının yüksek
kesimlerinden kaynaklarını alan bir çok akarsu Patagonyayı batı-doğrultusunda katederek Atlas
okyanusuna dökülür. Bu akarsular kuzeyden güneye doğru sırasıyla Rio Negro( 980 km) ,
Chubut-Chico , Deseado, Chico-Santa Cruz, Coig veya (Coyle, 250 km), Gallegos‟tur.
Patagonya akarsuları kar ve buzul suları ile beslendiklerinden tüm yıl su taşıyan
akarsulardır. Atlantik okyanusunun güneyinde etkili olan med-cezir hadiseleri dolayısı ile
ağızlarında haliçler oluşmuştur. Bu nedenle de tüm akarsuların ağız kesimlerinde liman karakterli
bir takım yerleşmeler kurulmuştur.
Rio Negro ağzında Viedma şehri bulunur. Fakat nehrin ağız kısmı düzenlenmediğinden
burası bir liman şehri değildir. Nehirden ancak şehir içi su yolu ulaşımında faydalanılır. Chubut
nehrinin ağzında Rawson şehri yeralır. Şehir kıyıdan 3 km içerde nehir kıyısındadır. Fakat
nehirde düzenleme çalışmaları yapılmadığından bir liman değildir. Nehrin tam denize açıldığı
kısımda Puerto Rawson adlı bir balıkçı köyü ve barınağı mevcuttur. Yine ağız kısmına yakın
Playa Union kasabası ise bir plaj şehridir. Deseado ırmağının ağız kısmında Puerto Deseado
kasabası yeralır. Burası küçük çaplı (10 000 nüfuslu) bir balıkçı yerleşmesidir. Akarsuyun haliç
şeklindeki ağız kısmı doğal bir limandır.
Chico ve Santa Cruz ırmakları aynı halice dökülürler. Bu halicin kenarındaki küçük
Puerto Santa Cruz kasabasının bir liman fonksiyonu yoktur. Coig akarsuyunun ağzındaki haliçte
ise önemli bir yerleşme bulunmamaktadır. Fakat daha güneyde Gallegos akarsuyunun ağzındaki
haliçte (Ria Gallegos) Patagonyanın önemli bir limanı olan Rio Gallegos ( 51 ° S, 80 000 nüfus)
şehri bulunur.
Patagonya göl bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Patagonya göllerinden bir kısmı
And dağlarındaki buzullarla ilgili olarak, bir kısmı da kapalı havzalarda suların birikmesi ile
teşekkül etmiştir. Bu göller arasında en önemlisi Arjantin gölüdür (Lago Argentino, 1490 km ²),
). Bu göl Patagonyanın batısında, And sıralarının doğu eteklerinde 50°S enlemi üzerinde yeralır.
Bir buzul vadisinin içinde oluşmuştur. Perito Moreno glasyesi gölün batı kenarına kadar iner.
Deniz seviyesinden 187 m yüksekte bulunan gölün en derin noktası 500 m dir. Bu verilere göre
bir kriptodepresyon olan göl çanağının tabanı deniz seviyesinin altında -313 m dedir. Suyu tatlı
olan gölden Santa Cruz ırmağı doğar.
Bu gölün biraz kuzeyinde yine buzul menşeyli Viedma gölü (Lago Viedma, 1500 km ²)
yeralır. Diğer bir buzul gölü Buenos Aires gölüdür ( 46 ° S, 1850 km ², en derin yeri 590 m,
deniz seviyesinden yüksekliği 217 m). Deseado ırmağının kaynaklarını aldığı güzel manzaralı bu
göl Viedma gölünün kuzeyindedir.
Patagonyanın orta kesimlerinde de birkaç göl yeralır. Bunlardan ikisi Musters gölü (Lago
Musters, 450 km ²)) ile Colhue Huapi (810 km ²) gölleridir. Bu iki göülün birbiri ile bağlantısı
vardır. Musters gölü Colhue Huapi gölünün batısındadır. Colhue Huapi gölünün ayağı Coig
akarsuyunu teşkil eder. Bu akarsu da daha doğuda Chubut akarsuyu ile birleşir.
36
Patagonya Andları buzullar bakımından zengin dağlardır. 3000 m yi aşkın bir çok zirveye
sahip olan bu dağlar 45° S enleminin güneyinde kaldıkları ve batıdan Pasifik üzerinden gelen
nemli ve yağış getiren hava kütlelerine maruz oldukları için yüksek kesimlerinde buzullar
teşekkül etmiştir. Hatta bu buzullar kıtanın en güneyindeki Tierra Del Fuego alt bölgesinde
denize kadar uzanırlar. Patagonya buzulları genelde vadi buzulları, sirk buzulları ve takke
buzulları karakterine sahiptir. Patagonyada dağların doğuya bakan yüksek kesimlerinde bir çok
buzul bulunmakla beraber bunların içinde en ünlüleri Arjantin gölüne kadar inen Perito Moreno
glasyesi (35 km uzunluk, 4 km genişlik) ile, Viedma gölüne kadar inen Viedma glasyesidir (20
km uzunlukta).
Patagonyada Perito Moreno glasyesi ve Argentino gölü (Lago Argentino). Göle kadar inen buzul dili dikkat çekiyor.
Patagonyanın biyocoğrafyası ilginç ve zengindir. İklimin serin ve kurak oluşu bu bölgede
orman vejetasyonunun gelişmesini engellemiştir. Fakat ormansızlığın esas nedeni sıcaklık
yetersizliğinden daha çok yıllık yağış miktarının azlığıdır (200-250 mm civarında). Bu şartlar
sebebiyle Patagonyanın bitki örtüsünü kurakçıl ot formasyonları ve aralarına karışan kurakçıl
çalılar teşkil eder. Graminelerden (buğdaygillerden) Festuca argentina, Stipa chrysophylla ve
Poa türleri ot topluluklarının başlıca unsurlarını teşkil eder. Ayrıca araya (papatyagillerden,
compositae veya asteraceae) Senecio gibi bazı çiçekli ot türleri de katılır. Patagonyanın step
formasyonuna kseromorf karakterli kısa boylu çalı türleri karışır. Bunlardan biri papatyagiller
(compositae) familyasından Chuquiraga sp. adlı tür‟dür. Diğeri de yine dikenli ve boyu en fazla
2 m ye ulaşan (solanaceae familyasından) bir çalı olan Lycium chilense ‟dir.
Patagonyanın zengin bir faunası vardır. Bunların bir kısmı kara memelileri, bir kısmı da
deniz memelileridir. Ayrıca kuş türleri bakımından da zengindir. Patagonyanın kara memelileri
37
Patagonya steplerinde Guanako’lar.
arasındaki en önemli tür lama grupundan bir hayvan olan “Guanako” (Lama guanicae) dur.
Guanakolar patagonya steplerinde otla beslenen hayvanlardır. Küçük sürüler halinde yaşarlar.
Tavşangillerden mahalli adı Maras olan (Dolichotis patagonum) patagonya steplerinde yaşayan
endemik bir canlı türüdür. Patagonya deniz memelileri bakımından da zengindir.
Bölgenin kıyıları boyunca deniz memelilerinden denizfillerine (Mirounga leonina) sık
rastlanılır. Ayrıca bilhassa Valdez yarımadası kıyıları bazı balina türlerinin (Eubalaena australis)
uğrak yeridir.
Kuşlar grupundan bir cins devekuşu türü olan Nandu (Rhea americana) patagonyanın
yerli kuş türlerindendir. Deniz kuşlarından magellan pengueni (Spheniscus magellanicus)
patagonya kıyılarınında sık görülen deniz kuşlarındandır.
Patagonyada nüfus çok seyrektir. Bu durum büyük ölçüde iklim şartlarının
elverişsizliğinden kaynaklanır. Bunda kısmen de bu bölgede koloni iskânının nispeten yeni
olmasının rölü vardır (iskân bu bölgede XVI. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Fakat yerli
halklardan olan Mapucheler (Araukan‟lar veya Tehuelche‟ler) bu bölgede 9000 yıldan beri
yaşamaktaydılar.
38
Tierra Del Fuego yerlileri.
Magellan dünya turu yaptığı sırada 1520 yılında buradan sonradan kendi adının verildiği
kanaldan geçerken kıyıda iri yapılı bir takım insanlar gördü. Bu bölgenin yerli halkı olan bu
insanlara patagon adını verdi. Kelime ispanyolcada (koca ayaklı, büyük ayaklı ) anlamına
geliyordu.
Patagonyanın en önemli yerleşmelerinden biri Comodoro Rivadavia‟dır. (137 000). Bu
yerleşme Atlantik kıyısında bulunan önemli bir liman şehridir. Bölgenin en güney kısmına yakın
bir konumda bulunan Rio Gallegos (79.000) halicin kenarında kurulmuş bir liman şehridir. Rio
Negro nehrinin ağız kısmı yakınlarında kurulmuş olan Viedma yerleşmesi de kuzey Patagonyanın
önemli bir şehridir (nehrin karşı kıyısındaki Carmen de Patagonia ile birlikte nüfusu 77 000) dir.
Kuzey Patagonyanın diğer önemli şehri bölgenin kuzeyinde, iç kısımlarda Rio Negro kıyısında
bulunan Neuquen şehridir (203 000). Bu şehirde sanayi faaliyetleri önemlidir. Valdez
yarımadasının güneyindeki küçük bir körfezin (Golfo Nuevo) kıyısında kurulmuş olan Puerto
Madryn (58 000) liman şehrinden daha çok bir deniz turizmi kentidir.
Patagonyada başlıca ekonomik faaliyet hayvancılıktır. Geniş step alanları doğal otlaklar
olarak kullanılmaktadır. Büyük mülk sahiplerinin “estancia” adı verilen çiftlikleri vardır. Binlece
hatta onbinlerce dönüm arazilerde koyun beslenir. Koyun besiciliği daha çok yün elde edilmesi
amacıyla yapılmaktadır.Bu sürüleri “Gaucho” adı verilen atlı çobanlar çobanlar güder.
Patagonyanın iklimi ziraate pek elverişli değildir zira yağışlar yeterli değildir. Ayrıca batı
rüzgârlarının bütün yıl etkili olduğu bir alandır. Ancak bazı korunaklı vadilerde (Rio Negro, Rio
Chubut) sulama imkânlarını da kullanarak meyvacılık yapılır (elma, armut, erik, kayısı, kiraz,
şeftali).
Patagonyanın en önemli yer altı zenginliği petrol yataklarıdır. Petrol Patagonyada
Kuzeyden güneye kadar Atlantik kıyı şeridindeki kretase ve tersiyer katmanları arasında bulunur.
Rio Gallegos Comodore Rivadavia ve kuzeyde Neuquen yörelerinde önemli petrol
yatakları mevcuttur Bölgenin günetinde And dağlarının eteklerinde bulunan El Turbio kasabası
yakınlarında ise taşkömür çıkarılır.
Patagonyanın ekonomisinde turizm faaliyetleri önemlidir. Her sene 50 000 i aşkın insan
Patagonyayı gezip görmeğe gelir. Bilhassa buzul topoğrafyasına ait şekiller ve manzaralar çok
turist çeker. Andların doğu yüzünde “perito Moreno buzulunun olduğu kesim milli park haline
39
getirilmiştir (Buzullar Milli parkı, Nationalparks Los Glaciers). Burada vadi buzulları Alplere
benzer ve sivri doruklardan oluşmuş manzaralar mavi, berrak ve temiz alpin göller insanları
celbeder. Ayrıca Valdez yarımadası kıyılarında sık sık görülen balinalar, denizfilleri ve
penguenler diğer turizm öğeleridir. Bundan başka kilometrelerce uzanan boş ve kumsal sahiller
bazı kesimlerde deniz turizmini teşvik etmiştir. Ve nihayet gözalabildiğine uzanan boş ve ıssız
patagonya kırları buralarda beslenen koyun sürüleri ve çiftlikler patagonyada ekoturizmi teşvik
eden görsel unsurlardır.
Patagonyada ana eksen halinde kuzeyden güneye doğru iki karayolu güzergahı vardır.
Bunlardan biri Atlas okyanusu kıyılarına paralel uzanır. Diğeride güneye doğru And dağlarının
eteklerini takibeder. Her iki yol Güneyde Rio Gallegos kentinde birleşir. Patagonyayı baştan başa
kateden bir demiryolu hattı yoktur. Deniz yollarında yolcudan ziyade çok yük taşınır. Buna
karşılık Rio Gallegos ve Comodoro Rivadavia‟kentlerine havayolu ulaşımı vardır.
III.1. Orta Amerika ve Doğal Bölgeleri
Orta Amerika coğrafi olarak batıda Meksikadaki Tehuantepec kıstağı (95 ° W) ile doğuda
Panama Kolombiya sınırındaki Darien dağları (82° W) arasında kalan bölge ile Antil adaları
grupunu (büyük ve küçük Antiler) ve aradaki Karayip denizini kapsayan bölgedir. Orta
Amerikanın karasal kesiminin en kuzey noktası Yucatan yarımadasınındaki Catoche burnudur
(21° 30‟ N) (Cabo Catoche). En güney noktası ise Panamada Azuero yarımadasındaki Mariato
burnudur (Punta Mariato, 7° 12‟ N). Pasifikteki Cocos adasının Orta Amerikaya ait olduğu
kabul edilecek olursa bu takdirde bölge 5° 31‟N enlemine kadar iner. Adalar bakımından
bölgenin kuzey sınırı Kübanın kuzey kıyılarından geçer (Archipielego de Sabana, 23° 162 N).
Büyük Antilerin kuzeyinde bulunan Bahama adaları Orta Amerikayı kuzey Amerikaya bağlayan
bir köprü konumundadır. Bahama adaları kuzey Amerikaya ait sayılır Adalar esas alındığı
takdirde Orta Amerika doğua doğru biraz daha genişler. Küçük Antil adalarında grenada
üzerinden Orta Amerikanın en doğu sınırı geçer (61 ° W). Tüm bu veriler Orta Amerika
tamamiyle kuzey yarımkürede ve tropikal kuĢağın ekvatoral alt kuĢağında (ve kısmen de
nemli ve kurak tropikal) yeralan bir bölge olduğunu gösterir. Orta Amerika meridyonel olarak da
batı yarıküresinde bulunur.
Orta Amerika bir taraftan Kuzey Amerika kıtasının güneydoğuya doğru incelerek devam
eden bir parçası gibi görünürken diğer taraftan da Güney Amerika kıtasına fiziki olarak bağlı
olmasıyla dikkat çeker. Bu sebeple orta Amerikanın gerçekten hangi kıtaya ait olduğunu
söylemek zordur. Dağların uzanış istikametlerine veya jeomorfolojik çizgilere bakılırsa, Kuzey
Amerikanın batısında olduğu gibi bu bölgede de dağların kuzeybatı-güneydoğu istikametinde
uzandıkları görülür. Halbuki Güney Amerika kıtasının And silsislesinin uzanış istikameti
anahatlarıyla kuzey-güneydir. Halbuki iklim şartları itibariyle Güney Amerika kıtasına daha çok
benzer. Çünkü Orta Amerikada, güney Amerikada olduğu gibi tropikal iklim şartları egemendir.
Beşeri bakımdan orta Amerika, güney Amerikaya daha yakın gibi görünür. Çünkü kolomb
öncesi Amerika medeniyetlerinden Aztek ve Maya medeniyetleri orta amerikayı ilgilendirmekte
ve benzer bir medeniyet olan İnka medeniyeti de Güney Amerikada yeralmaktadır. Halbuki kuzey
Amerikada (Meksika hariç) bu seviyede bir otokton medeniyet gelişmediği görülür. Günümüzde
de Orta Amerika dil, din ve etnik bakımdan güney Amerikaya daha çok benzer durumdadır.
İspanyolca egemen dil olup halkın çoğunluğu hristiyanlığın Katolik mezhebindendir. Halbuki
kuzey Amerikada bir Anglo-Sakson dili olan İngilizce yaygındır. Halk çoğunlukla Hristiyanlığın
40
Protestan mezhebindendir. Bu farklılıklar göz önüne alınarak Orta Amerika Latin dünyasına
dahil edilmiş ve Latin Amerikanın bir parçası sayılmıştır. Halbuki fiziki ve beşeri şartları
itibariyle kuzey ve güney Amerikadan çok farklı olan bu mekan bir alt kıta olarak kabul
edilebilecek derecede coğrafi bir şahsiyete sahiptir.
Kendi içindeki farklılıklar nedeniyle Orta Amerika iki bölge ve birkaç alt bölge halinde
ele alınabilir. Bunlar sırasıyla şunlardır
III.I.1-Orta Amerika Kıstağı
III.1.1.a. Tehuantepec kıstağı
III. 1.1.b. Yucatan alt bölgesi
III.1.1.c. Orta Amerika dağları
III.1.1.d.-Panama alt bölgesi
III.1.2-Antil Adaları
III.1.2.1-Büyük Antiler
III.1.2.2.-Küçük Antiler
III. I. I-Orta Amerika Kıstağı
Bu alt bölge, Tehuantepec kıstağından doğuda Panama-Kolombiya sınırındaki Darien
dağlarına kadar uzanır. Orta Amerikanın karasal kesimi bütünüyle bir kıstak özelliğine sahip
olmakla beraber bünyesinde birkaç tali kıstak (berzah) barındırır. Bunlardan biri Tehuantepec
kıstağı diğeri de Panama kıstağıdır.
III. I. I. a. Tehuantepec Kıstağı
Tehuantepec kıstağı Meksika platosunu Orta Amerika dağlarından ayırır. Tehuantepec
kıstağı, Atlas Okyanusuna bağlı Meksika körfezinin tali kolu olan Campeche körfezi ile Pasifik
Okyanusuna bağlı, kendi adıyla anılan (Tehuantepec), körfez arasında kalan kara parçasıdır.
Jeolojik olarak bir külminasyon (kıvrım eksenlerinin alçaldığı nokta) noktası olan bu kıstak en
dar noktasında kuş uçuşu 200 km genişliğindedir. Kıstak bu en dar yerinde batı ve doğusundaki
yüksek dağlar arasında kuzeyden güneye doğru adeta bir koridor veya doğal bir yol gibi uzanır.
Bu kıstak aynı zamanda Pasifik ve Atlas okyanusları üzerinden gelen hava kütlelerinin geçiş
yaptığı bir oluktur. Pasifikten gelen hava kütleleri bu oluğu takibederek Atlas okyanusuna geçer.
Bazen de tam aksi durum gerçekleşir. Hava kütleleri bu koridordan geçiş yaparken kısmen
sıkıştığı için bu koridor aynı zamanda rüzgarların etkili olduğu bir alandır.
Beşeri açıdan Tehuantepec kıstak bölgesindeki Graben özelliği gösteren bu koridoru takib
etmek suretiyle eski Amerika yerlileri rahatlıkla Atlantik okyanusundan Pasifik okyanusuna
ulaşmışlardır. Kıstağın en yüksek noktası deniz seviyesinden 250 m yüksekliktedir. Bunlar batıdoğu doğrultusunda uzanan ve su bölümü olan alçak sırtlardır. Kuzeye doğru akan
Coatzocoalcho ırmağı ile güneye doğru akan Rio Espiritu Santo ırmağı kaynaklarını bu
tepelerden alır. Her iki akarsuyun ağızlarında bulunan bazı bataklıklar ve tropikal yağmur
ormanları ulaşımda güçlükler çıkarmışlardır. Mesela Kıstağın güney kıyısında Rio Espirito Santo
ırmağının döküldüğü birleşik bir lagün mevcuttur (Lagune Superior ve Lagune Ġnferior, 5726
km²).
Tehuantepec kıstağı Kolomb öncesi dönemde Meksikanın önemli bir yol kavşağı
konumunda ve Olmec medeniyetinin merkezi idi. Minatitlan kentinde düğümlenen yollar sadece
41
Pasifik ve Atlas okyanusunu birbirine bağlamakla kalmaz batıya Meksika yaylasına doğru
uzanarak Aztek medeniyetinin başkenti Mexicoya (Teotihuacan) giderdi. Doğuya doğru ise
Gauatemala yaylalarında bulunan Maya medeniyetinin başkentine (Yaxchilan). ulaşırdı.
İspanyollar da 1519 yılında bu bölgede (Coatzacoalcho) karaya ayakbasmışlar ve batıya doğru
giderek günümüzdeki Meksiko şehri yakınlarında bulunan Azteklerin başkentine varmışlardır.
1800 lü yılların ikinci yarısında Meksika hükumeti Atlas okyanusu kıyılarını Pasifik
kıyılarına bağlayan bir demiryolu inşa etmiştir. (Puerto Meksiko (Coatzacoalcho) ile Salina Cruz
arasına).
Günümüzde Tehuantepec kıstağında Atlas okyanusunu Pasifik okyanusuna bağlayan bir
kanal açılması projesi vardır. Panama kanalının alternatifi olarak düşünülen bu kanalın, arazinin
deniz seviyesine kadar kazılmasıyla gerçekleştirilmesi düşünülmektedir. Bilindiği gibi panama
kanalı havuzlama sistemiyle çalışmaktadır.
III. I. I. b-Yucatan alt bölgesi
Yucatan, batısından Campeche doğusundan Honduras körfezleri ile sınırlanmış olan
büyük bir yarımadadır. Güney sınırını Usumacinta akarsuyu oluşturur. Bu sınırlar dahilinde
yüzölçümü yaklaşık 200 000 km². Yucatan yarımadası konum olarak Meksika körfezi ile Karayib
denizini ayırır. Aynı zamanda Büyük Antil adalarından Kübaya yakındır. İkisi arasında Yucatan
boğazı (kanalı)adı verilen denizyolu geçidi yeralır (217 km). Kolomb sonrası dönemde
İspanyollar önce Kübayı kolonize etmişler daha sonra bu boğazı aşarak Yucatan yarımadası
kıyılarına ayak basmışlardır (1517).
Yucatan yarımadasında arazi güneye ve güneydoğuya doğru yükselir. Fakat yarımada
genel karakter olarak düzlüklerden oluşmuştur. Yarımadanın merkezi kısmında yükselti 350 m yi
bile bulmaz. Güneydoğudaki Maya veya Belize dağlarında yükselti 1122 m ye kadar erişir.
Yucatan yarımadası kretase kalkerlerinden oluşmuş yapısal bir düzlüktür. Kuzey kesimde bazı
ilginç karstik şekillere rastlanır. Dairevi, içi su dolu derin kuyular şeklinde olan ve obruğu andıran
bu karstik çukurlara ispanyolcada “cenote” adı verilir.
Ortalarından 18 °N enleminin geçtiği Yucatan yarımadasında tropikal şartlar hakimdir.
Buranın iklimi hakkında bir fikir vermek için Merida istasyonunun verilerinden faydalanılacaktır.
Tablo 11. Merida, 9 m, 20° 59‟ N, 89° 39‟W
aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
yıllık
Sıcaklık
22.8 23.7 25.9 27.3 28.8 28.1 27.5 27.4 27.0 26.5 24.4 23.3 26.0
(C°)
Yağış
30
27
16
26
66
149 172 162 169 97
42
32
988
(mm)
Merida istasyonunda Sıcaklıklar bakımından ilk dikkati çeken durum, yüksek sıcaklık
değerleri ve sıcaklık rejimidir. Sıcaklık değerleri ve bunların bütün yıl yüksekliklerini koruması
bize tropikal bir sıcaklık rejiminin hakim olduğunu açıklamaktadır.
Yağış değerlerinin ve yağış rejiminin tetkiki bize yılın az yağışlı ve çok yağışlı olarak iki
devreye ayrıldığını göstermektedir. Yağışların güneşin zenitte (başucu noktası) olduğu aylarda
arttığı dikkati çekmektedir. Güneş ışınlarının bölgeye dik ve dike yakın açılarla geldiği bu aylarda
konveksiyon mekanizmasına bağlı yağışlar meydana gelmektedir.
42
Netice olarak veriler bize bölgede yılın sıcak-kurak ve sıcak-nemli olmak üzere iki
devreye ayrıldığı tropikal bir iklimin hüküm sürdüğünü göstermektedir. Klimatoloji
terminolojisinde bu iklime “Nemli ve kurak tropikal iklim” adı verilmektedir. Ancak
yarımadanın güneyinde kuraklık şartlarının zayıfladığını ve nemli tropikal iklim şartlarına
geçildiğini hatırlatmakta fayda vardır. Yucatan yarımadası Meksika körfezi menşeyli bir tropikal
siklon olan Hurrican‟ların sık sık görüldüğü bir bölgedir.
Yucatan yarımadasının bitki örtüsü kuzey ve güneyinde farklılık gösterir. Kuzey kesimde
başlıca unsurlarını akasya türlerinin (Acacia gaumeri, Acacia dolichostachya) meydana getirdiği
yaprak döken kurak orman hakimdir. Ancak kuraklığın daha şiddetlendiği bazı kesimlerde kaktüs
türlerinin (Acanthocereus pentagonus) ve agavların (agave) ağır bastığı kserofit çalı toplulukları
görülür. Güney kesimde ise yaprak döken ve daima yapraklı türler ile palmiye tipi ağaçların
karışık olduğu yağmur ormanları ortaya çıkar (Swietenia macrophylla, Ceiba schottii, Orbignia
cohune). Güneydoğudaki Belize dağları tamamen Tropikal yağmur ormanları ile örtülüdür.
Yağmur ormanlarının alt florasında siofit karakterli çalı formunda bitkiler yeralır (Helicteres
baruensis, Bunchosia swartziana). Yucatan yarımadasının kıyıları boyunca özel bir ekosistem
karakterine sahip mangrov ormanları (başlıca türleri Rhizophora ve Avicennia) yayılış gösterir.
Yucatan yarımadası kedigillerinden jaguar (Panthera onca)
Yucatan yarımadası zengin bir faunaya sahiptir. Memelilerden jaguar (Panthera
onca),karaca (Odocoileus virginianus), karıncayiyen (Tamandua mexicana), bazı maymun türleri
(ateles), armadillo (Dasypus novemcinthus), kuşlardan yabani hindi (Agriocharis ocellata),
papağan, tukan (Rhamphastos sulfuratus),, flamingo, sürüngenlerden krokodil (timsah), iguana,
mercan yılanı ve bazı yılan türleri, çeşitli kelebekler ve böcek türleri bu zengin faunanın başlıca
türleridir.
Yucatan yarımadasında akarsular genelde güneyde yeralırlar. Bu durumun sebebi hem
iklim hem de jeolojik şartlardır. Kuzeyde yağışlar azalır ve kurak bir periyod ortaya çıkar. Buna
ilaveten arazi kireçtaşlarından oluştuğu için karstik süreçler hakimdir. Sızma oranının yüksekliği
sebebiyle akarsu şebekesi gelişememiştir.
43
Yucatan yarımadasının en önemli akarsuyu Usumacinta ırmağıdır (1000 km).
Guatemala ve Belize dağlarından beslenen (Lacantun, Chixoy ve Rio Pasion kolları ile) ve bol su
taşıyan (yıl. Ort. Akım 900 m³/sn) bu akarsu kuzeybatıya doğru akar ve bir delta yaparak ve
Grijalva akarsuyu ile birleşerek Meksika körfezine bağlı Campeche körfezine dökülür.
Üzerinde küçük ölçüde nakliyat yapılan bu akarsu Yucatan yarımadasının güney sınırını
oluşturur.
Yarımadanın iç kısımlarında bazı göller mevcuttur. Bunlardan biri Peten Ġtza gölüdür
(yz. 120 km², en derin yeri 110 m, yüzeyi deniz seviyesinden 160 m yüksekte, suları tatlı). Bu
gölün önemli bir özelliği de içindeki küçük bir ada üzerinde Flores (Tayasal) adlı bir şehrin
bulunmasıdır. Eski bir Maya şehri olan Floresin bulunduğu adacık bir tombolo ile karaya bağlıdır.
Yarımadanın kıyılarında da bir çok lagün yeralmaktadır. Bunlardan bir batıda Meksika körfezine
bağlı Campeche körfezi kıyılarında bulunan Laguna de Terminos‟tur. Bu lagün yaklaşık 2500
km² yüzölçümündedir. En derin yeri 4.7 m dir.Lagünün ağzını 35 km uzunluğunda Isla del
Carmen adası kısmen kapatır. Gerek bu ada ve gerekse Terminos lagünü karstik oluşumlu
çanakların deniz istilasına uğramasıyla oluşmuştur. Zira arazi kalkerlerden oluşmuş durumdadır.
Bu adanın güneybatı ucunda Ciudad del Carmen şehri yeralır (140 000). Şehir anakaraya bir
köprü ile bağlıdır (Zakatal köprüsü, Puente El Zakatal, uzunluğu 3861 m ). Terminos lagünü
biyolojik hayat bakımından çok zengin olduğu için Ramsar sözleşmesi kapsamına alınmıştır. Bu
tropikal lagün, mangrov ormanlarının yaygın olduğu bir alan olmasının yanı sıra özel bir
ekosistem olarak fauna bakımından büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Lagünde 30 u endemik olmak
üzere 1468 fauna türü saptanmıştır. Bunların 134 ü memeli, 279 u kuş, 367 si balık, 109 u
sürüngendir. Krokodil (Crocodylus acutus) ve kayman (Caiman crocodylus fuscus) cinsinden
timsahlar Terminos lagününün önemli bir ilginçliğini oluşturur.
Yucatan yarımadasının doğu kıyısındaki en önemli lagün Bacalar lagünüdür (Lagune de
Bacalar). Bahia de Chetumal tali körfezinin batı kenarı yakınlarında bulunan bu lagün 40 km
uzunluğunda 2 km genişliğinde olup karstik oluşumludur.
Yucatan yarımadası jeolojik olarak mesozoik (kretase) ve neojen kalkerleri serisinden
oluşmuş bir yarımada olduğu için yer altı sularınca zengindir. Bilhassa bir nevi obruk olan
“cenote” adlı oluşumlar başlıca tatlı su kaynaklarıdır. Yarımadada karstik yer altı suyu galeri ve
mağara gibi yer altı boşluklarını doldurmuş vaziyette sirküle etmektedir.
Yucatan yarımadası kıyıları küçük ölçekli haritalarda düz kıyılar şeklinde bir intiba
vermekle birlikte, ayrıntıya inildiğinde gerçek durumun böyle olmadığı anlaşılır. Batıdan
Campeche körfezi, kuzeyden yucatan boğazı ve doğudan Karayib denizine bağlı Honduras
körfezi ile çevrelenmiş bu yarımadanın kıyı şekilleri üzerinde jeolojik yapı ve yükselti etkili
olmuştur. Yucatan yarımadası kıyıları genelde düz ve alçak kıyılardır. Kıyıda yeralan lagün ve
küçük körfezlerin hepsi de karstik morfolojinin izlerini taşır. Yucatan platformu adı verilen yatay
kireç taşı tabakalrından oluşmuş ve üzerinde karst şekillerinin gelişmiş olduğu düzlükler, son
transgresyona bağlı olarak deniz suları altında kalınca eski karstik çanaklar lagünler körfez ve
koylar haline döüşmüşlerdir. Batı kıyıda bulunan “Laguna deTerminos” böyle bir oluşumdur.
Yarımadanın kuzeydoğu ucu Cabo Catoche burnudur. Doğu kıyıda Cozumel adası ile Bahia de
la Ascension ve Bahia del Espirutu Santo tali körfezleri yeralır. Ayrıca Bahia de Chetumal ve
Ambergris ve Turneffe adaları doğu kıyıyı ilgilendiren başlıca oluşumlardır. Doğu kıyı
Honduras körfezine bağlı Bahia de Amatique tali körfezi ile son bulur. Lago de Izabal gölü ise
sanki bu tali körfezin kara içine doğru bir devamı gibidir.
44
Yukatan yarımadasının obruğa benzer karstik oluşumlardan bir “cenote”
Tarihi maya yurdu Yucatan yarımadasında günümüzde Campeche , Merida, Valladolid ve
Belize şehirleri başlıca yerleşmelerdir. Bunlardan Campeche kenti (211 000) yarımadanın
batısında kendi adıyla anılan körfezin kıyısındadır. İspanyollar tarafında kurulmuş olan bu şehrin
tarihi bir kalesi vardır. Açık bir kıyıda kurulmuştur. Doğal bir limana sahip değildir. XVIII.
Yüzyılda Campecheden dışarıya, menekşe rengi veren bir bitkisel boya ihraç ediliyordu (Palo de
Tinte). Bu boya Campeche ilinde yetişen (Haematoxylum campechianum) ağacının odunundan
elde ediliyordu.
Yarımadanın kuzey kıyılarına yakın fakat denizden 20 km kadar içerde kurulmuş olan
diğer önemli şehir. Merida‟dır (734 000). Bu şehir eski bir maya şehrinin kalıntıları üzerinde
İspanyollar tarafından 1542 yılında kurulmuştur. Yucatanın kolomb sonrası tarihi merkezi
konumunda olan bir şehridir. Kıyı kenti Progreso Meridanın limanıdır. Doğal limanlardan
mahrum düz, alçak ve sığ kıyıda kurulmuş olan Progresonun 4.5 km uzunluğundaki iskelesi,
dünyanın en uzun iskelesidir.
45
Merida şehrinin limanı, Yucatan yarımadasının kuzey kıyısındaki Progreso.
İç kısımdaki önemli yerleşmelerden biri olan Valladolid kenti yarımadanın doğu
kesiminde bulunur (Nüfusu 40 000). Bu kent de 1543 yılında İspanyollar tarafından eski bir maya
kentinin yakınlarında kurulmuştur.
Yarımadanın kuzeydoğu ucunda bulunan Cancun şehri günümüzde Yucatanın en
kalabalık şehri haline gelmiştir. 1950 aynı adlı eski bir maya şehrinin yanında bir balıkçı köyü
olan Cancun 70 li yıllardan itibaren sahanın turizme açılmasıyla hızla büyümüş ve nüfusu 800
000 e ulaşmıştır. Lagünlü ve geniş kumsallı uzun bir kıyı şeridi, sakin ve sığ denizi, maya
medeniyetine ait kalıntılar turizm faaliyetlerini birden bire canlandırmıştır ve Cancun‟u bir turizm
ve sayfiye merkezi haline getirmiştir.
Doğu kıyıda bulunan diğer bir şehir olan Belize, eski adı İngiliz Hondurası olan Belizenin
şehridir (nüfusu 70 000). Belize, küçük bir yarımadada ve aynı adla anılan akarsuyun halicinin
etrafında kurulmuştur. Doğal liman olma özelliği güçlüdür. Şehir 1650 lerde İngiltereden
buralara gelen odun işçileri tarafından kurulmuştur.
Yucatan yarımadası bütünüyle Orta Amerikanın otokton milletlerinden olan Maya‟ların
yurdudur. M.Ö. 7000 yıllarında Orta Amerikada kabileler halinde yaşayan avcı ve toplayıcı
halklar vardı. Bunlar M.Ö 3000 yıllarında bir Orta Amerika Medeniyeti meydana getirmeyi
başardılar. Orta Amerika Medeniyetinin Meksika yaylasında gelişme gösteren koluna Aztek
Medeniyeti, Yucatan yarımadası ve çevresinde gelişme göstermiş olan koluna da Maya
Medeniyeti denir. Her iki medeniyetin kökenleri Tehuantepec kıstak bölgesinde gelişme
göstermiş olan Olmec medeniyetine dayanır. Olmecler M.Ö 1800-M.Ö. 500 yılları arasında
hüküm sürmüşlerdir. Kıstak bölgesinde Olmeclerden kalan bir çok arkeolojik kalıntılar
keşfedilmiştir. En ilgi çekenler ise dev insan başı heykelleri olmuştur.
46
Tehuantepec kıstağında Olmec medeniyetinden kalma dev heykeller (M.Ö. 1150, 3 m, 20 ton)
Bunlar Tehuentepec kıstağı bölgesinde bir çok mevkide bulunmuştur (San Lorenzo Tenochtitlan,
La Venta). Boyları bazen 3 m ağırlıkları da 50 tona kadar çıkabilen 20 kadar dev insan başı
heykelleri bulunmuştur. Heykellerin temsil ettiği insan tipleri kuzey ve orta Amerikanın
Kızılderili kökenli insanlarına pek benzememektedir. Bu medeniyeti kuranların M.Ö 2000
yıllarında Afrika kıtasından deniz yoluyla geldiğini düşünen bilim adamları vardır. Coğrafi bir
gerçek olarak kuzeydoğu alizeleri, Güney Avrupadan ve Batı Afrikadan başlayacak bir deniz
yolculuğunda gemilerin Orta Amerikaya ulaşmasını sağlayabilmektedir. Olmec medeniyeti ile
kayıp kıta Atlantis, efsanesi arasında ilgi kuran bazı düşüncelere de rastlanmaktadır. M.Ö. 500
yıllarında Olmec medeniyeti ortadan kalkmış fakat mirasları üzerinde Aztek ve Maya
medeniyetleri yükselmiştir.
Maya medeniyeti Yucatan yarımadası ve çevresinde yayılmış olan bir medeniyettir. Maya
medeniyeti M.S. 250-M.S. 1000 yılları arasında doruk noktasına ulaşmıştır. İspanyolların 1517 de
bölgeye gelmesi ise Maya uygarlığı sönmeye yüz tutmuş ve 1697 de son maya şehrinin de
(Tayasal veya Flores, Guatemala, Peten ili, Peten Itza gölü) alınmasını takiben bu uygarlık
ortadan kalkmıştır.
Yucatan yarımadasında mayalardan kalan yüzlerce şehir kalıntısı vardır (Palenque,
Tikal, Chichen Itza v.d) . Yucatan yarımadasının jeolojik yapısını oluşturan kalkerleri
kullanarak çok sağlam, estetik ve mimari değeri olan çok sağlam yapılar yapmışlardır. Bu yapılar
basamaklı piramitler veya Mezopotamyadaki zigguratlar biçiminde anıtsal yapılardı. Bu yapılar
dini ayinler ile astronomik gözlemlerde kullanılırdı. Bu mabedlerde daima gökyüzünü gözleyen
ve gökcisimlerinin hareketlerinden anlamlar ve haberler çıkaran kâhin din adamları vardı.
47
Tikal şehrinin (Guatemala, Peten İli) Mabedi. Yükseklik 64 m.
Günümüzde Guatemalada Peten Itza Gölü yakınlarında bulunan Tikal şehri harabeleri
içinde yeralan bir mabed kireçtaşı kullanılarak yapılmış eşsiz güzellikte bir yapı olup 64 m
yüksekliğe sahiptir (yapılış tarihi M.S. 764). Yucatan yarımadasının iç kısmının güney kesiminde
yeralan diğer bir harabe şehir Calakmul’dur (Campeche şehrinin 300 km kadar
güneydoğusunda). Günümüzde tropikal ormanlar tarafından istila edilmiş olan bu şehirde
yüksekliği 45 m ye erişen basamaklı piramit şeklinde bir mabed kalıntısı vardır. Diğer bir maya
şehri de Yarımadanın doğu kıyılarında yeralan Tulum kenti idi. Bu şehrin deniz ulaşımı
fonksiyonlu ve deniz sınırını koruma amaçlı bir yerleşme olduğu sanılmaktadır. Kent deniz
seviyesinden 12 m kadar yüksekte bir kıyı düzlüğünde ve denize cephe verecek şekilde XIII.
Yüzyılda kurulmuştur. Cozumel adasının 50 km kadar güneyinde bulunmaktadır.
Maya medeniyeti ziraat yapmasını, şehirler kurmasını beceren, takvimi, sayıları ve resim
yazıyı (hiyeroglif) bilen bir medeniyetti. Dinsel törenlerinde insan kurban etmeleri Mayaların en
önemli özelliklerinden biri idi.
Kolomb öncesi mayaları yucatan yarımadasında mısır (Zea mays) yetiştiriyorlar ve kakao
(Theobroma cacao) ağacının meyvalarından istifade ediyorlardı. Ormanlarda yaşıyan arılardan
elde ettikleri bal, dağlardan çıkardıkları tuz, kıymetli bir taş olarak kullandıkları obsidyen ve
yeşim taşı (jade, nephrit) mayaların başlıca ekonomik ürünleriydi.
Yucatan yarımadasında günümüzde de mayaların soyundan gelen insanlar yaşamakta ve
maya dili konuşmaktadır. Yucatan yarımadası mayaların anayurdudur. Yarımadada bulunan üç
Meksika eyaleti (Campeche, Yucatan ve Quintana Roo), Guatemalanın Peten ili ve Belize (İngiliz
Hondurası) devletinin tamamı mayaların hakim olduğu idari ünitelerdir.
48
Günümüzde Yucatan yarımadasında başta gelen ekonomik faaliyet ziraattır. Kolomb
sonrası dönemde İspanyollar yucatanda “Hacienda” adı verilen büyük çiftlikler tesis etmişler ve
buralarda yucatanın yerli halkını köle olarak çalıştırmışlardır. O dönemde haciendalarda
yetiştirilen başlıca ürün mahalli olarak henequen adı verilen sisalkeneviri (Agave fourcroydes)
idi.
Yucatanda sisal keneviri (henequen) plantasyonu.
Bu tarım bitkisi yarımadada halen plantasyon tarzında yetiştirilmektedir. Ayrıca tropikal
bir ağaç türü olan Manilkara zapote ağacının gövdesinden “chicle” denilen bir nevi sakız elde
ediliyordu. Bunun için ağacın gövdesi bıçaklarla çiziliyor ve sütü (beyaz ve kıvamlı salgısı)
alınıyordu. Ayrıca bu ağacın meyvaları da yenilebiliyordu ve meyvasına sapodilla deniyordu.
Günümüzde yucatan yarımadasında mısır üretimi geri plana düşmüştür. Şekerkamışı, tütün,
pamuk, kahve yetiştirilen diğer tropikal ürünlerdir. Kıymetli kerestelik ağaçlarla dolu olan Orta ve
güney yucatan ormanlarından bilhassa maun ağacından (Swietenia mahogani) kereste elde
edilir.
Günümüzde Yucatan yarımadasının ekonomisi neredeyse tamamen turizme yönelmiştir.
Tarih ve tabiat bu turizm faaliyetinin alt yapısını oluşturmuştur. Maya medeniyeti ve kültürüne ait
objeler bölgeye çok sayıda ziyaretçi çekmektedir. Ayrıca “maya riviyerası” adı verilen geniş
kumsallı lagünlü sahiller ayrı bir çekiciliğe sahiptir. Yarımadanın kuzeydoğu ve doğu kıyıları tam
anlamiyle bir turizm cennetidir. Cancun şehri ile tarihi Tikal harabeleri her bakımdan bir turizm
destinasyonu oluşturur.
Yucatan yarımasının mesozoik kalkerleri petrol yatakları bakımından zengindir. Bilhassa
Campeche körfezinden deniz tabanı yataklarından petrol üretilir.Yucatan yarımadası günümüzde
siyasal olarak Meksika, Guatemala ve İngiliz Hondurası (Belize) arasında taksimedilmiştir.
49
III. I. I. c- Orta Amerika Dağları (Guatemala ve Nikaragua dağları)
Bu bölge Tehuantepec kıstağından başlar Nikaragua gölünün güneydoğu ucuna kadar
devam eder. Kuzeyden Yucatan yarımadası ve Karayip denizi, güneyden Pasifik okyanusu bu
bölgeyi sınırlar. Aktif fay hatlarıyla bir çok parçalara bölünmüş ve aktif volkanizma hadiselerinin
görüldüğü bu dağların karmaşık bir tektoniği ve jeomorfolojisi vardır. Burası üç plakanın
(Cocos, Karayip, Kuzey Amerika plakaları) birbiri ile sınır olduğu bir bölgedir. Plaka tektoniğine
göre Pasifik tabanının Orta Amerika levhasını altına daldığı bölgede gelişmiş mağmatik orijinli
dağlardır. Ana doğrultuları kuzeybatı-güneydoğu olmuş olsa da Bu doğrultuya dik uzanan yatay
atımlı faylarla bloklara ayrılmışlardır.
Orta Amerika dağları Tehuantepec kıstağından itibaren başlar ve yüksek sıralar halinde
güneydoğuya ve doğuya doğru devam eder. Pasifik kıyısına paralel olarak uzanan ilk sıraya
Chiapas Sierra Madreleri denir. Bunlar Pasifik kıyılarına doğru dik yamaçlarla inen dağlardır.
Aynı zamanda Atlantik okyanusu ile Pasifik okyanusu arasında su bölümünü teşkil ederler.
Önlerinde dar ve uzun bir kıyı ovası yeralır (Llanura Costera) . Aslında bu kıyı ovası
Tehuantepec kıstağından başlar ve Fonseca körfezine kadar devam eder. Paleozoik yaşlı
mağmatik ve metamorfik serilerden meydana gelmiş kütlelerdir. Yukarıda da belirtilmiş olduğu
gibi son tektonik hareketlerden etkilenerek uzanış eksenlerine dik olan faylarla katedilmişlerdir.
Bu faylara bağlı olarak da genç bir volkanizma teşekkül etmiştir. Chiapas Sierra Madrelerinin en
yüksek noktası Guatemala sınırları içinde bulunan ve Orta Amerikanın en yüksek zirvesi
durumundaki Tajumulco volkanıdır(4220 m).
İç kısımlarda Chiapas Sierra madrelerinin ikinci sırası yeralır. Birinci ve ikinci sırayı
birbirinden Ciapa (Grijalva) akarsuyunun yerleştiği depresyon ayırır (Chiapas depresyonu).
İkinci sıralar birinciler kadar yüksek değillerdir. Ayrıca jeolojik olarak da Mesozoik
katmanlarından (kalker) teşekkül etmişlerdir. Sierra Madre Chiapas dağları doğuya doğru iyice
yükselirler ve sıkışırlar. Kuzeydoğu ve kuzey yüzleri Atlantik okyanusu yönüne doğru az eğimli
fakat akarsularla derin şekilde parçalanmış engebeli plato özelliğine sahiptir (Guatemala platosu).
Guatemala yaylası tektonik bir düğüm noktasıdır. Burada mesozoik kıvrımlarla paleozoik kütle
yan yana gelmiş durumdadır. Mesozoik kıvrımlardan oluşmuş sıralar bariz bir şekilde kuzeydoğu
istikametini kazanmışlardır (Sierra de Las Minas, en yüksek zirvesi 3140 m). Platonun Pasifiğe
bakan kenarında sayıları 30 u geçen bir çok aktif volkanın sıralandığı görülür. Daha önce de
belirtilmiş olduğu gibi platonun güney kenarını oluşturan paleozoik çekirdek kuzey –güney
doğrultulu genç faylarla parçalanmış ve bu fay hatlarından mağma aktivasyonları başlamıştır.
Sıkışma bölgesindeki bu volkanlar dizisi Tacana (4054 m ) ile başlar ve Tajumulco (4220 m) ile
doğuya doğru devam eder.
Santa Ana volkanı (El Salvador, 2365 m), San Cristobal (Nikaragua, 1745 m),
Miravalles (Kostarika, 2028 m), Baru (Panama, 3475 m). Evvelce de belirtilmiş olduğu gibi
tüm bu volkanlar Pasifik levhasının Karayip levhası altına daldığı zonda gelişmişlerdir.
Orta Amerika dağlarının Atlas okyanusu tarafındaki kesimleri tamamen paleozoik yaşlı
katmanlardan ve aralarına enjekte olmuş mağmatiklerden teşekkül etmişlerdir. Atlas okyanusuna
komşu olan platolar ve ovalar için de aynı özellikler geçerlidir. Guatemaladaki Sierra de Las
Minas genelde paleozoik kireçtaşları ve ofiyolitik serilerden teşekkül etmiş bir dağdır (3140 m).
50
Orta Amerikanın en yüksek zirvesi olan Tajumulco volkanı 4220 m,Guatemala Sierra Madre’leri
Bu dağların güneyinde ve onlara paralel olarak uzanan önemli bir fay hattı bulunur. Bu fay
hattı neredeyse Orta Amerika kıstak alanını ikiye böler ve kabaca doğu-batı doğrultusunda uzanır.
Adı Motaqua olan bu akarsu yanal atımlı (transform) bir fay hattına yerleşmiştir.Bu fay hattı
boyunca kuzey Amerika levhası ile Karayib levhası yan yana gelmiş durumdadır. Kuzey Amerika
levhası batıya, Karayip levhası ise doğuya doğru hareket etmektedir. Motaqua transform fayı
adını alan bu fay hattı orta Amerikanın en aktif fay hatlarından biri olup Honduras körfezinden
Pasifik kıyılarına kadar uzanır. Bu sebeple orta Amerika dünyanın en şiddetli ve en sık sarsılan
bölgelerinden biridir.
Genelde mesozoik yaşlı kireçtaşlarından oluşmuş bulunan Honduras dağları da kuzeydoğu
güneybatı istikametli faylarla bloklara ayrılmıştır. Honduras dağlarının Pasifike yakın olan sıraları
volkanik kökenlidir. Bunlardan biri olan Celaque dağlarında (Montana de Celaque) yükselti
2870 m ye erişir (bir volkan konisi olan Cerro Las Minas).
Pasifiğe paralel uzanan volkanik dağlar Kostarika ve Nikaragua ve Panamada da devam
eder. Dalma batma zonuyla ilgili olarak oluşmuş bulunan bu kıyı sıraları üzerinde aktivitesini
koruyan bir çok volkan sıralanır.
51
Nikaragua gölündeki Ometepe adasında bulunan Conception Volkanı (1610 m).
Nikaragua dağları da Guatemala dağları gibi iki ayrı tektonik istikamet gösterir.
Kuzeydoğu-güneybatı istikametliler mesozoik yaşlı dağlardır. Aşınmaya uğradıkları için
metamorfik çekirdekleri açığa çıkmıştır. Cordillera Ġsabelia (2100 m) bu sistemin başlıca
dağlarındandır. Kuzeybatı-güneydoğu istikametli olanlar ise dalma –batma zonuna bağlı olarak
gelişmiş daha genç volkanik sıralardır. Kostarikadaki volkanlar Nikaraguada da Volkan
Momotombo (1280 m) ve Volcan Conception (1610 m) adları altında devam eder. Bunlardan
ilki Managua gölünün kuzey kıyısında ikincisi ise Nicaragua gölündeki Ometepe adasındadır
(Isla de Ometepe). Nikaragua ve kısmen de Hondurasın Karayip denizi kıyıları temelinde
mesozoik katmanlarının bulunduğu, üzeri kuvaterner yaşlı çökellerle doldurulmuş yapısal
düzlükler halindedir (Mosquitia veya Costa de Miskitos).
Orta Amerikanın kıstak bölgesinde klimatik şartlar doğudan batıya, kıyı düzlüklerinden
dağların yüksek kesimlerine doğru değişmeler gösterir. Yani Atlantik ve Pasifik okyanusunun
özel şartları ve orografi bu bölgedeki iklim farklılıklarının alt yapısını hazırlamıştır. Bununla
beraber bölgede hakim olan klimatik şartlar Tegucigalpa istasyonunun meteorolojik verilerinden
faydalanılarak ortaya konulabilir.
Tablo 12. Tegucigalpa, 1007 m, 14° 03‟ N,
aylar
1
2
3
4
5
Sıcaklık
19.6 20.3 21.9 23.1 23.4
(C°)
Yağış
7
5
11
39
145
(mm)
87° 13‟W
6
7
8
9
10
11
12
yıllık
22.6 22.1 22.4 22.2 21.5 20.3 19.6 21.5
160
76
86
183
125
43
8
887
52
İstasyonun tropikal kuşak içinde yeralmakta olduğu enlem derecesinden anlaşılmaktadır.
Sıcaklıklar yıl boyunca yüksekliğini korumaktadır. En az sıcak ayın ortalaması dahi 19.6 °C dir.
Aralık ve Ocak en az sıcak aylardır. Güneş bu sırada güney yarıkürede oğlak dönencesi
civarındadır. En sıcak ay olan Mayısda güneş ışınları bölgeye dik ve dike yakın açılarla
gelmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık değeri 21.5 °C dir. Bu değer istasyonun tropikal kuşak
içinde bulunduğunu doğrulamaktadır. Bir çok coğrafyacı tropikal kuşağı, 20 °C yıllık ortalama
izotermi içinde kalan saha olarak tanımlamaktadır.
Tablonun incelenmesi bize yağışlar bakımından yılın, kurak ve nemli olarak iki periyoda
ayrıldığını göstermektedir. Yağışlar güneş ışınlarının kuzey yarı küreye dik ve dike yakın açılarla
geldiği dönemlerde düşmektedir. Buna karşılık Güneşin güney yarı kürede bulunduğu dönemde
yağışlar çok azalmaktadır. Tropikal kuşak yağışlarının mekanizmasısını oluşturan konveksiyonal
hava hareketleri bu bölge için de söz konusudur.
Netice olarak Orta Amerika kıstağının dağlık kesiminde yılın sıcak, fakat nemlilik şartları
bakımından kurak bir devrenin ortaya çıktığı bir iklimin egemen olduğu anlaşılmaktadır. Tropikal
kuşağın bu iklim tipi, coğrafi literatürde “nemli ve kurak tropikal iklim” olarak adlandırılır.
Klimatik şartlar orta Amerika dağlık bölgesinin bitki örtüsünün ormanladan oluşmuş olduğunu
ortaya koyar. Bu orman dikey doğrultuda 1200 m ye kadar çıkan tropikal bir ormandır. Genelde
kurak periyoda dayanıklı ve yaprak döken ağaç türlerinin hakim olduğu bir ormandır
(Laubabwerfende tropische Wälder). Cedrella, Ceiba ve Bombax gibi cinsler bu ormanı
oluşturan ağaçlardan bazılarıdır.
Orta Amerika dağlık bölgesinde kıyılarda ve akarsu ağızlarında mangrov ormanları
görülür. Buralar med-cezir hareketleri sırasında zaman zaman deniz istilasına uğrayan alanlardır.
Bu nedenle mangrov ormanlarını oluşturan başlıca ağaç cinsleri olan Avicennia ve Rhizophora
halofit (tuzcul) özelliğe sahip bitkilerdir.
Yer altı suyu seviyesinin yüksek olduğu kıyı ovalarında ormanlar tipik bir tropikal
yağmur ormanı karakteri kazanır. 2000 m ile 3000 m arasındaki yükselti basamağında (Tierra
fria) çam ve meşe türleri görülür. Yağışların 600 mm civarında olduğu bazı kesimlerde ise uzun
kurak periyoda bağlı olarak savan toplulukları ortama hakim olur.
Orta Amerikanın yaprak döken tropikal ormanlarında yaygın olan ağaç türlerinden
Ceiba speciosa’nın meyva, çiçek ve yaprakları
53
***
Orta Amerika dağlık bölgesi ekolojik ortam çeşitliliğine paralel olarak zengin bir faunaya
sahiptir.Bu fauna karasal, akvatik ve denizel ortam şartlarında yaşayan omurgalı ve omurgasız
türlerden oluşur.
Coğrafya bakımından en ilgi çekenler memeliler grupu içindekilerdir. Kedigillerden jaguar
(Panthera onca) Orta Amerika ormanları içinde sık rastlanan carnivor bir memeli hayvandır.
Kedigillerden diğer bir carnivor memeli de puma‟dır (Puma concolor). Ozelot (Leopardus
pardalis) adıyla tanınan diğer bir kedigil de bu bölgede yayılış gösteren türlerdendir.
Maymungiller Orta Amerikanın tropikal ormanlarında sık rastlanan bir hayvan grupudur. Bunlar
arasında kurukafamaymun (Saimiri sciureus sciureus) adı verilen bir tür karakteristiktir.
Bölge sürüngen türleri için ideal bir ekolojik ortamıdır. Yüksek sıcaklıklar yıl boyu devam
ettiğinden bilhassa yılan türleri çeşitlenmiş ve gelişmiştir. Kralboa (Boa constrictor) bunlar
arasında en tanınmış olanıdır. Sürüngenler sınıfından krokodil ve kayman türü timsahlara
(Crocodylus acutus,Caiman crocodylus, ) göller, akarsular ve lagüner ortamlarda hatta kıyı
sularında dahi rastlanılır. Orta Amerikanın tropikal ormanları ve sulak alanları kuş türleri
bakımından da çok zengindir. Bilhassa görüntü bakımından rengarenk tüyleriyle dikkati çeken
kuşlardan papağanlar (Amazona albifrons), tukanlar (Ramphastos swainsonii), ve kolibriler
(Eugenes fulgens) söz edilmesi gereken türlerdir.
Orta Amerika ormanlarında yaşayan kuş türlerinden tukan (Ramphastos swainsonii)
54
Guardabarranco adı verilen (Eumomota superciliosa) göz alıcı bir kuş türü Nikaraguanın sembolü
olarak kabul edilir. Bölgenin sulak alanlarında ise Jabiru (Jabiru mycteria) gibi bazı özgün kuş
türler yaşar.
Orta Amerika dağları genelde yağışların bol olduğu bir bölge olması dolayısıyla yüzeysel sular
(akarsular, göller) bakımından zengindir. Fakat jeomorfolojik darlığı nedeniyle akarsuların
boyları kısadır. Bunlar Atlantik havzasına dökülenler ve Pasifik havzasına dökülenler olmak
üzere iki grupta toplanabilirler. Pasifik havzası akarsuları Jeomorfolojik sebeplerden dolayı dar
havzalı, kısa boylu akarsulardır. Yatakları çok eğimlidir. Bol su taşıyan güçlü ve aşındırıcı
akarsulardır.
Kuzeybatıtan güneydoğuya doğru bunların başlıcaları Suchiate (161 km, Meksika), Rio Samala
(145km, Guatemala), Rio Lempa (422 km, El Salvador), Rio Choluteca (210 km, Honduras) ve
Rio Estero Real‟dir(137 km, Nikaragua).
Jeomorfolojik alt yapı Atlantike dökülen akarsuların havzalarının daha geniş ve boylarının da
daha uzun olmasını sağlamıştır. Bu nedenle bu akarsuların debileri daha yüksek ve suları daha
boldur. Bütün yıl boyunca akış gösterirler.
Atlantike dökülen akarsular arasında en önemlisi Usumacinta ırmağıdır (1000 km). Bu akarsu
Guatemela Sierra Madrelerinden ve Belize dağlarından gelen iki önemli kolun birleşmesinden
oluşur. Sierra Madrelerden gelenin adı Rio Chixoy‟dur (diğer adları Rio Negre, Rio Salinas).
Belize dağlarından kaynaklarını alanın adı Rio de La Pasion’dur. Her ikisi birleşerek
Usumacinta ırmağını oluştururlar. Usumacinta, Meksika körfezinin Campeche körfezi bölümünde
Atlas Okyanusuna dökülmeden önce Grijalva akarsuyu ile birleşir. Ağız kısmında her iki
akarsuyun oluşturduğu birleşik bir delta vardır. Usumacinta, bazı bölümlerinde (GuatemalaMeksika sınırını) üzerinde ulaşım yapılan bir akarsudur. Guatemala sınırları içinde, Rio Chixoy
kolu üzerinde 1984 yılında hidroelektrik amaçlı bir baraj hizmete girmiştir.
Bölgenin Atlas okyanusuna dökülen ikinci önemli akarsuyu Rio Grijalva’dır (diğer adı Rio
Chiapa, uzunluğu 766 km). Guatemala Sierra Madrelerinden doğan bu akarsu kuzeybatıya doğru
bir müddet aktıktan sonra derin bir boğazla Chiapas platosunu derin bir boğazla yararak kıyı
ovalarına açılır, Usumacinta ırmağı ile birleşik bir delta yaparak Meksika körfezine dökülür
(Pantanos de Centla). Grijalva ırmağının üzerinde hidroelektrik amaçlı üç önemli baraj yeralır.
Bunlardan biri yukarı havzada bulunan “Presa de La Angostrura” (hizmete giriş tarihi 1974),
diğerleri orta havzada inşa edilmiş olan “Presa Netzahualcoyotl” (diğer adı Malpaso barajı,
hizmete girişi 1966) ile Chicoasen (hizmete giriş tarihi 1980) barajlarıdır. Rio Grijalvanın
Chiapas platosunu derin bir boğazla yardığı alanda oluşmuş bulunan Sumidero kanyonu (Canon
del Sumidero) görsel güzelliğe sahip bir mekan olduğundan milli park haline getirilmiştir.
Orta Amerika dağlık bölgesinin Atlas Okyanusuna dökülen diğer akarsuları, Guatemaladaki
Izabal gölünü (Lago de Izabal) besleyen Polochic suyu (240 km) , yine Guatemala Sierra
Madrelerinden doğarak Honduras körfezine dökülen Motagua (400 km), Honduras sınırları
içindeki Rio Ulua (358 km), Rio Aguan (395 km) , Rio Patuca (320 km) ve Rio Coco’dur (680
km). Bunlardan Rio Ulua, denize dökülmeden önce batıdan gelen Chamalecon ırmağı ile birleşir.
Rio Uluanın doğudan gelen kolu Humuya (veya Comayagua) üzerinde hidroelektrik amaçlı “El
Cayon” barajı yeralır (hizmete giriş tarihi 1985). Rio Patuca ile Rio Coconun ağızları arasında
geniş bir lagün alanı bulunur (Laguna de Caratasca). Tropikal yağmur ormanlarıyla kaplı bu
kıyı bölgesinin coğrafi adı Mosquitia‟dır.
Ayrıca Nikakagua sınırları içindeki dağlardan doğarak Karayib denizine dökülen Rio Grande de
Matagalpa (430 km) ile Rio San Juan (200 km) Orta Amerika ölçeğinde önemli akarsulardır.
55
Her iki akarsuyun ağız kısımlarında lagünler yeralır. Tropikal yağmur ormnalarıyla kaplı bu alçak
kıyı bölgesine Miskitos kıyısı (Costa de Miskitos) adı verilir. Matagalpa akarsuyunun aşağı
çığırında küçük kayıklarla ulaşım yapılır. San juan ırmağı ise büyük bir hidrografik sistemin en
son parçasıdır. Bu sistemin içinde Managua ve Nikaragua gölleri de vardır. San juan, Nikaragua
gölünün sularını okyanusa ulaştıran bir göl ayağı konumundadır. Bu akarsu, üzerinde orta
büyüklükteki teknelerin dolaştığı bir ulaşım ekseni konumundadır.
Orta Amerika dağlık bölgesi göl bakımından zengindir. Bu göllerin bir kısmı iç kesimlerde
yeralırken bir kısmı da kıyı gölleri konumundadır.
Guatemala Sierra Madreleri üzerinde bulunan Atitlan gölü bir kaldera gölüdür (130 km ²,
derinliği 340 m, yüksekliği 1562 m). Bu gölün güneyinde yüksek zirveler halinde, San Pedro
(2995 m), Toliman (3158 m) ve Atitlan (3537m) gibi aktif volkan konileri sıralanır. Coğrafi
bakımdan ilginç ve güzel manzaralı olan Atitlan gölü ve yakın çevresi milli park haline
getirilmiştir.
İç kesimdeki göllerden Managua ve Nikaragua gölleri tektonik menşeyli göllerdir. Her ikisi de
Levha hareketlerine bağlı olarak gelişmiş kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu büyük bir depresyonda
(graben) yeralmaktadırlar. Göllerin bulunduğu bölgenin tektoniği Pasifik (cocos) levhasının orta
Amerika levhası (karayib) altına dalma hareketine bağlı olarak gelişmiştir . Yapılan araştırmalar
cocos levhasının kuzeydoğuya doğru dalma hareketinin 6 cm/yıl olduğunu göstermektedir. Bu
hareketin bir neticesi olarak eğim atımlı ve doğrultu atımlı faylar, grabenler, seizma ve
volkanizma bakımından çok aktif bir bölge ortaya çıkmıştır.
Managua gölü 1053 km² yüzölçümünde, 30 m rakımda, bir tatlı su gölüdür. Güneybatı
çevresinde ve iç kısmında bazı aktif volkanlar bulunur. Gölün kuzey kenarındaki Momotombo
(1280 m) ve Momotombito adası (Isla Momotombito) bunların başlıcalarıdır. Gölün
maksimum derinliği 20 m kadardır. Managua gölü hidrografik bir sistemin üyesidir. Gölü
besleyen Vieja (veya Grande), gölden çıkan ise Tipitapadır. Bu akarsu Nikaragua gölüne
dökülür. Managua gölünün kıyısında aynı adla anılan Managua şehri bulunur. Bu şehrin ve diğer
küçük yerleşmelerin atık suları deşarj edildiği için, bu güzel manzaralı tatlı su gölü gün geçtikçe
kirlenmektedir
Nikaragua gölü ve içindeki başlıca adalar.
56
Nikaragua gölü de Managua gölünün yeraldığı tektonik çukurluğun güneydoğu devamında
bulunur. Dünyanın sayılı tatlısu göllerinden olan Nikaragua gölü 8175 km² yüzölçümündedir.
Yüzeyi deniz seviyesinde 34 m kadar yüksekte olan gölün maksimum derinliğ 45 m kadardır.
Kırık hatlarına bağlı olarak oluşmuş bulunan birkaç volkan konisi adalar halinde gölün içinde
yeralır (İrili ufaklı 400 kadar adanın bulunduğu Nicaraguagölünün başlıca adaları Isla Zapatera,
Isla de Ometepe ve Solentiname takımadalarıdır.) Managua gölünden gelen Tipitapa suyunu
alan Nikaragua gölü Rio San Juan ayağı ile sularını Atlas Okyanusunun Mosquitos körfezine
boşaltır.
Gölün kuzeybatı kenarı yakınlarında Masaya ( 635 m ) ve Mombacho (1345 m) volkanları
vardır. Concepcion ve Maderas volkanları ise Ometepe adasındadır..
Gölün batı kıyılarına yakın olan Zapatera adası (Isla Zapatera) 52 km² kadar bir yüzölçümüne
sahiptir. Volkanik oluşumludur. En yüksek zirvesi 620 m dir. Adanın önemi üzerinde bulunan
arkeolojik kalıntılardan ileri gelir. Bunlar eski Orta Amerika uygarlıklarına ait MÖ 500-MS 1350
arasına tarihlenen bir takım kaya resimleri ve bazı taş heykellerdir.
Ometepe adası gölün içindeki en büyük adadır (276 km²). Bu ada iki volkan konisinden
oluşmuştur. Batıdaki Concepcion volkanıdır (1610 m). Doğudaki koninin adı ise Maderas‟tır
(Volcan Maderas, 1340 m).
Gölün güneydoğusunda ise Solentiname adaları yeralır (Archipelago Solentiname). Bu
takımada 36 kadar irli ufaklı parçadan meydana gelmiş olup volkanik kökenlidir. Toplam
yüzölçümü yaklaşık 40 km² dir. En yüksek noktası 257 m ye erişen Solentiname takımadalarının
ekoturizm veya geoturizm bakımından önemi vardır.
Nikaragua gölünün balık faunası çok ilginçtir. Zira bu tatlı su gölünde Atlantik okyanusunda
yaşayan bazı deniz balıkları yaşar. Bunlar arasında harhariyas (Carcharhinus leucas) cinsi
köpekbalığı üzerinde önemle durlması gereken bir türdür. Bu tür tüm dünya okyanuslarının
tropikal kıyı sularında yaşayan ve akarsu ağızları boyunca içerlere sokulabilen ve tatlı sulara da
adapte olabilen tehlikeli bir köpekbalığı türüdür. Balığın San juan ırmağı yoluyla göle geldiği
düşünülmektedir. Bazı bilim adamlarına göre de bu balık, Nikaragua gölünün kökeni olan eski
körfezin faunasından geriye kalan relikt bir canlıdır ve göle adapte olmuştur. Göl faunasının diğer
ilginç bir ferdi de testere balığıdır (Pristis pectinada). Bu balık türünün yayılış alanı aslında
Dünya okyanus ve denizlerinin tropikal ve subtropikal kesimlerinin litoral zonudur. Tatlısuya
toleransı olan bu iri balık akarsu ağızlarında da görülmektedir. Tahminen San Juan ırmağı yoluyla
göle gelmiş olabilir. Gölün diğer iri balık türü yine bir Atlantik ferdi olan tarpon balığıdır
(Megalops atlanticus). Atlantikin tropikal kesimlerinin litoral zonunda yaşayan bu balık,
tatlısuya toleranslı olup akarsu ağızlarında da bulunmaktadır. Boyu zaman zaman 2 m yi aşabilir.
Nikaragua gölüne San juan akarsuyu yoluyla geldiği sanılmaktadır.
Orta Amerika kıyı gölleri bakımından da çok zengindir. Daha önceki sayfalarda Kıstak ve
Yucatan bölgesindeki kıyı gölleri açıklanmıştı. Kıyı gölleri Pasifik kıyısı gölleri ve Atlantik kıyısı
gölleri halinde ikiye ayrılarak incelenecektir.
Orta Amerikanın dağlık bölgesi Pasifik tarafında Tehuantepec kıstağından Fonseca körfezine
kadar olan kesiminde fazla geniş olmayan bir şerit halinde bir kıyı ovasına sahiptir (Llanura
Costera). Çok düz olan bu ovanın kıyısı bataklıklar ve lagünler ile kaplanmıştır. Tehuantepec
kıstagındaki Laguna Superior ile başlayan bu kıyı göleri doğuya doğru Mar Muerto ve La Joya
57
(Laguna La Joya) lagünleri ile devam eder. Lagünler yüksek dağlardan inen ve bol malzeme
taşıyan güçlü akarsuların kıyıyı doldurmalarının bir sonucu olarak teşekkül etmiştir.
Meksika sınırları içinde yeralan Mar Muerto lagünü 1119 km² yüzölçümündede olup önemli bir
balıkçılık alanıdır. La Joya lagünü ise daha doğudadır. Bu gölün yüzölçümü ise 121 km ²
kadardır. Mangrov ormanları ile kaplı bu lagün balıkçılık bakımından önemlidir. Guatemala
kıyılarında da daha küçük alanlı lagünler mevcuttur. Daha doğuda El Salvador kıyılarında
Fonseca körfezine doğru olan kesimlerde “La Bahia de Jiquilisco” adıyla ifade edilen önemli bir
lâgün sistemi vardır. Gerek jeomorfolojik ve gerekse biyocoğrafik özellikleri bakımından ilgi
çekici olan bu lagün sistemi (635 km²), 2005 yılında “Ramsar Sözleşmesi” kapsamına dahil
edilmiştir.
Orta Amerikanın Atlantik kıyısındaki lagünlerinden Yucatan bölgesi lagünleri daha önce
incelenmişti. Burada Guatemala, Honduras ve Nikaragua kıyılarıyla ilgili olan bazı lagünler ele
alınarak incelenecektir.
Bu konuda ele alınacak ilk lagün İzabal Gölüdür (Lago de Ġzabal). Guatemala devletinin
arazisinde yeralan İzabal Gölü,batıdan gelen Rio Polochic suyu tarafından beslenir. Geniş bir
ırmağı andıran bir ayakla (Rio Dulce) Honduras körfezinin Bahia de Amatique kıyılarına açılır.
İzabal gölü. Gölden kuzeydoğuya doğru uzanan kısım Rio Dulce’dir.
Yüzölçümü 590 km² olan İzabal Gölünün su yüzeyi deniz seviyesinden 88 m yüksektir. Tektonik
bir depresyonu işgal eden gölün en derin yeri 18 m dir. Jeomorfolojik ve Biyocoğrafik
bakımlardan ilginçlikler sunan gölün zengin faunası arasında denizineğigillerden manat adı
verilen bir memeli türü (Trichechus manatus) ile bitkilerden bir çeşit su sümbülü olan Eichhornia
crassipes zikredilmeğe değer bir canlıdır.
58
İzabal gölü balıkçılık açısından önemli bir göldür. Rio Dulce ağzındaki Livingston şehri ile göl
kıyısındaki El Estor yerleşmesi arasındaki su ulaşımı önemlidir.
İzabal gölü özgün florasından görkemli çiçeklere sahip su sümbülü (Eichhornia crassipes).
Honduras sahilinde Rio Ulua ırmağının oluşturduğu deltanın doğu kesiminde yeralan Laguna de
Los Micos‟un yüzölçümüm 42 km² kadardır. Burası balıkçılık bakımından önemli, aynı zamanda
zengin bir fauna ve floraya sahip bir göldür. Biraz daha doğuda Brus lagünü yeralır (Brus
Laguna, 116 km²).Burası da balıkçılık bakımından önemli bir kıyı gölüdür. Nikaragua sınırı
yakınlarındaki Caratasca lagünü (Laguna de Caratasca) diğerlerinden daha geniş bir
59
yüzölçümüne sahiptir (545 km²). Balıkçılık bakımından önemli ve su kuşları faunası bakımından
zengin olan bu göl, kendisiyle zayıf irtibatta olan Warunta, Tansin,Kohunta ve Laguntara
lagünleriyle hidrografik bir sistem teşkil eder. Bu kıyı gölleri sisteminin yakın batısında ise Rio
Patuca suyu Karayip denizine dökülür. Brus ve Caratasca lagünleri Hondurasın Mosquitia adı
verilen kıyı bölgesinin önemli coğrafi objelerini teşkil ederler.
Brus Lagününde balık avlamaya çıkan Miskitolar (Honduras).
Hondurasın doğusunda kıyı çizgisi, Gracias a Dios burnundan itibaren güneye yönelir veyüzlerce
kilometre bu istikamette devam eder. Kıyıda Mangrov ormanlarıyla ve iç kısımlarda da tropikal
yağmur ormanlarıyla örtülü bu kıyılara Nikaraguada Miskitos kıyısı (Costa de Miskitos) adı
verilir. Jeomorfolojik olaeak alçak kıyı özelliğine sahip bu bölgede bir çok kıyı gölü mevcuttur.
Bunlar arasında en önemlileri Laguna Bismuna ve Lagune de Perlas‟tır.
Bismuna Lagünü (veya Wani Lagünü) Gracias a Dios burnunun biraz güneyinde bulunmakta olup
174 km² kadar bir yüzölçümüne sahiptir. Balıkçılık faaliyetleri bakımından önemli olan bu göl
tropikal yağmur ormanları arasındadır. Edtrafında, balıkçılık faaliyetleri ile uğraşan Miskito
köyleri yeralır. Nikaraguanın doğu kıyılarında Rio Grande de Matagalpa ırmağı ağzının biraz
güneyinde Perlas Lagünü (Laguna de Perlas) yer alır. Yüzölçümü 532 km² kadar olan bu lagün
de balıkçılık faaliyetleri bakımından önemlidir.
Orta Amerika dağlık bölgesinin Pasifik kıyıları genelde düz bir hat şeklinde uzanır. Girinti ve
çıkntıları azdır. Bunun sebebi dağların kıyı çizgisine paralel olarak uzanmasıdır. Dağlar denize
yakın olduğu için kıyı çizgisi ile dağ sıralarının önünde dar bir kıyı ovası vardır (Llanura costera
60
del Pasifico). Kıyının bu özellğini Fonseca körfezi bozar. Doğal bir liman durumundaki
Fonseca körfezi, El Salvador, Honduras ve Nikaragua arasında bölüşülmüştür. Fonseca körfezi
doğuya doğru Nikaragua ve Managua göllerini ile takibedilen çöküntünün denizle işgal edilmiş
bir parçasıdır.
Körfezin ağız kısmının doğu kesimini meydana getiren tali yarımadada (Cosigüina
yarımadası) zirve kesimi bir krater gölüyle işgal edilmiş bir volkan mevcuttur (Cosigüina
volkanı, 872 m). Ayrıca körfezin içindeki adlardan bazıları da volkaniktir (Tigre adası, 783 m).
****
Orta Amerika tektoniğini ilgilendiren levhalar ve hareketleri
Fonseca körfezi (2015 km2) kendi içinde dört tali körfeze ayrılmıştır. Bunlardan en batıdakinin
adı Bahia de La Union‟dur. Onun doğusunda Bahia Chismuyo, ortada Bahia San Lorenzo ve en
doğuda Bahia de Chismuyo yeralır. Burada dikkat edilirse aynı adı taşıyan iki körfez vardır.
Birincisi tamamen Hondurasa ait olduğu halde ikincisi Honduras ve Nikaragua devletleri arasında
bölüşülmüştür. Estero Real nehri ikinci Chismuyu körfezine dökülür. Daha öncede belirtilmiş
olduğu gibi bu körfez tektonik bir çöküntü alanıdır. Bu nedenle fay hatları ve kırıklar aktiftir. Bu
kırık hatlarından yüzeye çıkan mağma bir çok volkanın oluşumuna sebebiyet vermiştir. Fonseca
körfezindeki adaların en büyüklerinden olan Tigre adası ve Zacate Grande adası (Isla Zacate
Grande, zirvesi 640 m) birer volkan konisidir. Ana Körfezin girişinde batıda Chochagua doğuda
ise Cosuguina volkanları adeta birer deniz feneri gibi dururlar. Körfezin içinde daha küçük
adalar da vardır. Bunlardan biri Meanguera diğeri de Conghaquita adasıdır. Ayrıca 5 ada daha
61
mevcuttur. Bilindiği gibi bu körfez Pasifik levhasının Orta Amerika levhası altına daldığı bir
bölgede bulunmaktadır. Volkanların bu kadar çok olmasının sebebi budur.
Fonseca körfezi ve bölümleri
Fonseca körfezi üç devlet arasında pay edilmiştir. Bunlar El Salvador, Honduras ve
Nikaraguadır. Körfezin batı kesimi Salvadora aittir. Ayrıca Meanguera ve Concaquita adaları
da bu ülkenindir. Salvadora ait La union şehri de bu kıyıda yeralır. Körfezin kuzey kıyıları
Honduras devletine aittir. San Lorenzo kenti aynı adla anılan tali körfezin kıyısındadır. Doğuda
Nicaraguaya ait Potosi yerleşmesi Chismuyo tali körfezi kıyısındadır. Goascaran, Nacaome,
Choluteca, Rio Negro ve Estero Real Fonseca körfezine dökülen başlıca akarsulardır. Goascaran
Salvador ile Honduras arasında sınır çizer, Estero Real Nicaraguaya ait bir akarsudur. Diğerleri
Hondurasındır.
Fonseca körfezi bölgesi yaklaşık 13 ° N enlemi üzerinde bulunduğundan tropikal iklim
şartlarının etkisindedir. Bol yağış aldığından yoğun ormanlarla örtülüdür. Med-cezir etisindeki
kıyı şeridi mangrov ormanlarıyla (Rhizophora, Avicennia gibi ağaç türlerinden oluşmuş olan )
kaplı yarı bataklık alanlardır. Fakat diğer alanlardaki ormanlar pek çoğu ortadan kaldırılarak
tarım alanlarına dönüştürülmüştür. Buralarda kahve ve ĢekerkamıĢı gibi tropikla ürünler
yetiştirilir. Körfezin bizzat kendisi önemli bir balıkçılık alanıdır. Fakat yakın bir dönemde bölge
ekoturizme açılmıştır. İkisi adlarda olmak üzere dört önemli aktif volkan çok ilgi çekmektedir.
Ayrıca başta kuşlar olmak üzere zengin bir fauna ile etkileyici bir peyzaj ekoturizm
faaliyetlerinin başlıca alt yapısını oluşturur. Otantik kültür ögeleri de bunlara eklenebilir.
62
Fonseca körfezi ve volkanik Tigre adası
Pasifik kıyısı volkanik dağ zinciri Nikaragua kıyılarında da devam eder. Daha öncede
belirtildiği gibi bu bölgejeolojik olarak pasifik levhasının orta Amerika levhası altına daldığı bir
bölgedir. Fonseca körfezi doğusundaki Cosigüina volkanı ile başlayan zincir (859 m), El
Chonco (1165 m), San Cristobal (1745 m), Telica (1060 m), Cerro Negro (675 m), El Hoyo
(1088 m), Masaya (635 m.), Mombacho (1345 m) volkanları ile devam eder. Bu volkanlar
çıkardıkları malzemelerle büyük ve eski bir körfezin denizle irtibatını keserek ve daha sonra da
ikiye ayrılmasına sebep olarak Managua ve Nikaragua göllerinin oluşumuna yol açmışlardır.
Gerçekten de Pasifik ile Nikaragua gölü arasındaki dolgu alanında mesafe en dar yerinde 20
km ye kadar inmektedir. Bu kesimde yükselti de çok az olup 120 m yi bile bulmamaktadır.
Pasifik kıyısında, Fonseca körfezi doğu kenarındaki Cosigüina volkanı (859 m, Nikaragua)
63
Nicaragua pasifik kıyısı volkanik sıradağlarının Fonseka körfezi ile Managua gölü
arasında kalan kısmına Cordillera de Los Maribios adı verilir. Bu volkanik zincirin bir üyesi
olan San Cristobal dağı 1745 m ye erişir. Sistemin Managua ve Nikaragua göllerinin arasında
yeralan volkanik platoya ise Meseta de Los Pueblos denir. Nasyonal volkan (635 m), buradadır.
Kıyı çizgisi düzdür ve gerideki dağlardan kaynaklanan bol debili akarsuların ağızlarında
bazı lagünler mevcuttur. Bunlar içinde en önemlisi Estero Padre Ramos‟tur. Lagünlerin
çevresinde yoğun mangrove ormanları görülür. Tarıma açılmayan alanlarda da tropikal ormanları
vardır. Bu ormanları sürüngenler, kuşlar ve memeliler grupundan zengin bir faunası vardır. Bu
bölümün en önemli Şehri Leon’dur (145 000). Corinto şehri ise bu kıylardaki başlıca limandır
ve bir lagünün dış krnarında kurulmuştur
Ekonomik faaliyet olarak, ormandan açılarak tarım arazileri haline getirilen alanlarda
yetiştirilen en önemli ürün kahvedir. Kahve plantasyonları çok yaygındır. Diğer ürünler
şekerkamışı, muz, yerfıstığı , pamuk , darı (sorghum sp.) gibi ürünlerdir. Sığır beslenir.
Lagünlerde ve açık denizlerde balıkçılık yapılır. Honduras ve Kostarika ile bağlantılı bir karayolu
bölgeyi boydan boya kateder. Ekoturizm faaliyetleri de çok önemlidir. Volkanları ve volkanik
arazileri görmek ve güzel manzaralı kıyılarda tatil yapmak için çok sayıda turist gelir.
III.1.1.d-Panama alt bölgesi
Bu alt bölge Kostarika ve Panama dağlık kesimlerini kapsamaktadır. Bu bölge
jeomorfolojik hatları itibariyle Orta Amerikanın dağlarının (orta Amerika kordilleraları) And
sistemine bağlandığı bir alandır. Nicaragua gölünün doğusundan başlayan bölge dar uzun ve
zikzaklı bir şerit halinde Kolombiyaya kadar devam eder.
Panama alt Bölgesi, Kostarika ve Panama dağları, Atlantik kıyıları ve Pasifik kıyıları olarak üç
bölüm halinde incelenecektir.
Orta Amerikada levha hareketleri ve volkanların oluşumu
64
Kostarika ve Panama dağları:
Kostarika sıradağları (Cordillera Costa Rica) ana hatları ile kuzeybatı-güneydoğu
doğrultusunda uzanan dağlardır. Pasifik levhasının orta Amerika levhası altına daldığı, dalmabatma zonunda gelişmiş genellikler volkanik ve yüksek dağlardır. dağlardır. Bunlar Cordillere de
Guanacaste dağları ile başlarlar. Cordillere de Tilaran, Cordillere de Volkanic Central ve
Cordillere de Talamanca dağları ile devam ederler. Kostarika dağlarının en yüksek zirvesi
Cerro Chirripo’dur (3820 m). Talamanca dağları üzerinde bulunur.
Cordillera de Guanacaste dağları Nicaragua sınırından başlar. Tamamiyle
volkaniktirler. Üzerlerinde aktif volkan Rincon de La Vieja (1895 m) yeralır. Bu volkan en son
1996 da püskürmüştür. Biraz daha doğudaki Cordillere de Tilaran dağları da tamamen
volkaniktir. Kostarikanın en tanınmış aktif volkanı Arenal (1670 m). bu dağlardadır. En son 24
mayıs 2010 tarihinde püskürmüştür
Kostarikada Cordillera de Tilaran dağlarında yeralan Arenal volkanı aktif halde iken.
.
Kostarika sıradağlarının orta kesimlerinde Cordillera de Volkanik Central dağları
yeralır. Adından anlaşılacağı gibi bu dağlar da tamamiyle volkaniktir. Aktif volkanların pek çoğu
bu dağ grupu içinde yeralır. Poas (2708 m), Irazu (3432 m) ve Turrialba (3325 m). Bunlardan
Irazu volkanı staratovolkan tipinde olup, andezit lavları ve kül çıkarmaktadır. En son püskürmesi
1994 yılında olmuştur. Halen kalderası içinde bir asit gölü mevcuttur.
Kostarika sıradağlarının en doğu bölümünü Cordillera de Talamanca sıraları meydana
getirir. Bu dağlar Panama sınırları içinde de devam eder. Talamanca dağları plütonik kayaçlardan
oluşmuştur. Tersiyer yaşlıdır. Kostarika dağlarının en yüksek zirvesi bu dağlar üzerinde yeralır
(Cerro Chirripo, 3820 m).
Kostarika dağları 9 ° N-11° N enlemleri arasında uzuanan dağlardır. Dolayısı ile nemli
tropikal iklim kuşağı içinde yeralırlar. En yüksek zirvenin 4000 m civarında olduğu göz önüne
alınırsa bu dağlarda Tierra Nevada katı dışındaki diğer katların bulunduğu anlaşılır. Dağlık
65
bölgenin iklimi hakkında bir fikir sahibi olmak için Başkent San Jose meteoroloji istasyonunun
sıcaklık ve yağış rasatları sonuçlarından faydalanılacaktır.
Tablo. San Jose 1120 m, 9° 58 N, 84° 05’ W
aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
yıllık
Sıcaklık
19.2 19.4 20.4 21.1 21.4 20.4 20.7 21.0 21.0 20.7 20.1 19.7 20.4
°C
Yağış
11
4
13
44
221 269 213 240 325 332 149 46
1867
(mm)
Yıllık ortalama sıcaklık değeri bize San Josenin tropikal kuşak kuşak içinde olduğunu
kanıtlamaktadır. Yüksek sıcaklık değerlerinin aylık gidişi de bize ekvatoral sıcaklık rejiminin
hüküm sürdüğünü göstermektedir. Yıllık yağış miktarı bakımından , San Josenin bol yağışlı
olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu miktar yıla eşit olarak dağılmamıştır. Yılın 5 ayı kurak 7 ayı
bol yağışlıdır. Bu bize yılın nemli ve kurak devre olarak ikiye ayrıldığını gösterir.
Yağışların en çoğu güneşin kuzey yarımkürede olduğu ve yengeç dönencesine dik ve dike
yakın açılarla geldiği döneme rastlamaktadır. Bu sırada intertropikal konverjans sahası kostarika
üzerinde bulunmaktadır. Bu sebeple okyanus üzerinden gelen kuzeydoğu ve güneybatı alizeleri
kostarika dağlarının bol yağış almasını sağlamaktadır.
Güneş ışınları güney yarı kürede oğlak dönencesine dik geldiği sırada inter tropikal
konverjans sahası daha güneye kaydığından alizelerin kostarika üzerindeki etkisinin azalmasına
bağlı olarak da yağışlar azalmaktadır. Bütün bu sonuçlara göre Kostarikanın orta bölgelerinde
hüküm süren iklimi nemli ve kurak tropikal iklim olarak tanımlayabiliriz.
Kostarikanın karayip denizi kıyıları ile Pasifik kıyılarında hüküm süren iklimler
birbirlerinden farklı karaktere sahiptir. Karayip kıyıları denizden karaya doğru esen alizeler
sebebiyle bütün yıl bol yağış alır. Pasifik tarafında ise yılın bir dönemi bol yağışlı bir dönemi ise
kuraktır. İntertropikal konverjans sahası ekvatorun güneyine çekilince Kostarikanın pasifik
kıyılarında kurak dönem başlar. Çünkü alizeler karadan denize doğru eser konuma gelir. Yağışlar
kesilir veya çok azalır. Kostarikanın Atlantik kıyılarındaki iklim tipinin özelliklerini ortaya
koymak amacıyla Puerto Limon şehrinin meteorolojik verileri gözden geçirilecektir.
Tablo. Puerto Limon, 10° N, 83°W, rakım 5m
aylar
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
yıllık
Sıcaklık
24.3 24.6 25.1 25.6 26.1 26.0 25.2 25.7 25.9 25.7 25.1 24.5 25.3
(°C)
Yağış
317 216 203 275 287 288 435 297 143 206 396 455 3518
(mm)
Coğrafi konumu bu şehrin tropikal kuşakta olduğunu belirtmektedir. Puerto Limon şehri
Tropikal kuşağın nemli tropikal (ekvatoral) alt kuşağındadır. Bu nedenle tüm yıl yüksek sıcaklık
şartları egemendir. Aynı zamanda bütün yıl yağışlıdır. Kuraklık söz konusu değildir. Yıllık yağış
miktarı 3518 mm gibi yüksek bir değere sahiptir. Puerto Limon‟da bütün yıl sıcak ve bütün yıl
nemli şartlar hüküm sürdüğünden buradaki iklimi nemli tropikal iklim olarak vasıflandırıyoruz.
Güneş ışınlar dik ve dike yakın açılarla geldiğinden bütün yıl bol enerji almakta ve iyi
ısınmaktadır. Yine tüm yıl boyunca kuzeydoğudan güneybatıya doğru esen alizeler deniz
66
üzerinden geldiklerinden nemli yüklüdürler ve Kostarika dağlarına çarparak bol yağış bırakırlar
(orografik yağışlar). Fakat Puerto Limon‟da güneş ışınlarının dik gelmesi sebebiyle aşırı
ısınmadan oluşam konveksiyonel yağışlar da oluşur. İki mekanizmanında etkili olduğu aylar daha
yağışlıdır.
Kostarika dağları tropikal yağmur ormanları ile örtülüdür. Orman üst seviyelerde daha gür
ve sık hale gelir. Bunun sebebi nemlilik şartlarının daha da kuvvetlenmesidir. Yükseldikçe gerek
yağışların artması ve gerekse sis oluşumlarının ortamın nemliliğini daha da arttırmıştır. Bu içine
girilemez nemli ormana tropikal dağ ormanları veya sis ormanları (nebelwald) adı verilir.
Bazı coğrafyacılar da bu ormana cengel (Dschungel, Jungle) adını vermişlerdir.
Kostarika dağları Panama sınırları içinde Cordillere Central adı altında devam ederler.
Bunlar da yüksek dağlardır. En yüksek zirvesi volkanik bir dağ pşan Baru’dur (3475 m). Daha
sonra Gatun gölü kıstağına doğru yavaş yavaş alçalarak tepelikler haline gelirler. Gatun gölü
kıstağının doğusunda dağlar yine belirir. Fakat yükseltileri 2000 m ye bile erişmez. Bunlar kıyıya
paralel iki sıra halinde uzanırlar. İki sırasında içine vadi ve göllerin yerleştiği bir depresyon
yeralır. Karayip denizi kıyılarına paralel olan sıralar Serrania de San Blas ile Serrania del
Darien dağlarıdır (Cerro Tacarcuna 1875 m). Pasifiğe paralae olan sıralar ise Serrania de
Maje (1439 m), Serrania del Sapo ve Serrania de Pirre‟dir.
Çok dar bir kıstak halinde olan Panama hem iki okyanusun sağladığı nemlilik şartları ve
hem de alçak enlemlerde bulunuşu ( 9 °N) nedeniyle sıcak venemli bir iklime (nemli tropikal)
sahiptir. Bu nedenle de bitki örtüsü çok gür ve hayvan ve bitki türleri bakımından çok zengindir.
3000 m yi aşan dağlarda klimatik yükselti basamakları da meydana gelmiştir.
Kostarika ve Panamanın Karayip kıyıları fazla girintili çıkıntılı olmayıp genelde düzdür.
Kısmen sedimanter ve kısmende volkanik kayaçlardan oluşmuş olan bu kıyılar iki geniş yay
çizerek Güney Amerika kıtasına bağlanır. Bu yaylardan iç bükey olanı Mosquitos körfezini
(Golfo de Los Mosquitos) teşkil eder. Bu körfez Punta Grande burnuna kadar uzanır. Buradan
itibaren kıyı çizgisi Darien körfezi sonuna kadar dış bükey özelliğini korur. Karayip denizi kıyı
şeridi nemli tropikal yağmur ormanları ile örülüdür.
Kostarika-Panama alt bölgesinin karayip kıyılarında lagün karakterli bazı oluşumlara ve
küçük bazı körfezlere de rastlanır. Bunlardan biri Laguna de Chiriqui‟dir. Bu lagün Panama
sınırları içinde yeralır. Chrique lagünü iki üniteden oluşur. Kuzeybatıdaki parçaya Almirante
koyu (Bahia Almirante) adı verilir. Chirique adını taşıyan doğudaki ünite 900 km² kadardır.
Bahia Almirante ise yaklaşık 450 km² kadardır. Lagünlerin en derin yeri 50 m yi geçmez. Bir
adalar grupu (Archipielago de Bocas del Toro) bu lagünlerin ağzını kapatır. Bu adalardan Isla
Colon kıyısında Bocas del Toro kasabası yeralır. En büyüğü olan Isla Bastimentos üzerinde
çevresinde ise bir deniz milli parkı olan (Parque Nacional Marino Isla Bastimentos) bulunur.
Cordillera de Central dağları, Panama.
67
Bahia Almirante lagünü ve Bocas Del Toro adaları ile Bastimentos Adası Deniz Milli Parkı (Panama, Karayip denizi kıyısı).
Karayip denizi kıyıları düz, alçak ve kumsallı kıyılardır. Tarıma açılan kesimlerini muz
plantasyonları işgal eder. Kostarika ve Panamanın ekonomisinde muz ihracatı çok önemlidir.
68
Kostarica ve Panamanın Karayip denizi kıyı bölgesindeki ekonomik faaliyetlerde muz ziraati çok önemlidir.
(Fotoğrafta Panamanın Bocas del Toro ilindeki muz plantasyonlarından biri görülmektedir).
Bahia Almirante lagünündeki Colon adası kıyısında bulunan Bocas del Toro kasabası.
Kostarikanın ve Panamanın Karayip denizi kıyı şeridinde yerli bir halk grupu yaşar. Bunlar
Kostarika ve Panama Kızılderilileridir. Başlıca kabileleri Guaymi’ler ve Ngebe‟lerdir. Kendi
dillerini konuşurlar. Hayat tarzları pek az değişmiştir. Sayıları 300 000 kadardır.
69
Panamanın Karayip denizi kıyı bölgesinde yaşayan (Bocas del Toro ili) kızılderililerden bir kız.
Karayip kıyıları biyocoğrafik bakımdan çok zengin bir ortama sahiptir. Gerek bitki
toplulukları ve türleri ve gerekse fauna bakımından büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Med-cezir
etkisinde kıyılarda mangrov ormanları yeralır. Biraz içerde ise tropikal yağmur ormanları. Bu
ormanlar ağaç ve ot türleri bakımından çok zengin olan çok gür ormanlardır. Bilhassa, boyu 40 m
ye erişebilen Cecropia cinsine ait ağaç türleri bu ormanların karakteristik bitkilerinden biridir.
Karayip kıyılarının Kostarika ve Panamadaki tropika yağmur ormanının faunası arasında
memelilerden bazı maymun türleri (Cebus capucinus) ,tukan, papağan, muhabbetkuşu gibi
renkli ve ilginç kuş türleri ve sürüngenler (yılan, timsah) önemlidir. Omurgasız türleri ise
(böcekler ve kelebekler) çok daha zenginlik arzeder.
70
Kostarikanin ve Panamanın Karayip denizi kıyı bölgesindeki tropikal yağmur ormanlarında yaşayan maymun
türlerinden (Cebus capucinus)
Kostarika ve Panamanın Karayip kıyı bölgesindeki tropikal yağmur ormanlarında yaşayan kuş türlerinden bir
papağan (Ara ararauna).
Bölgenin çok zengin olan deniz faunası arasında bilhassa deniz kaplumbağaları en dikkat
çekenler arasındadır. Hatta Kostarikada Tortuguero Milli Parkı, bu canlıları korumak amacıyla
tesis edilmiştir. Milli park bir kaç akarsuyun birleştiği bir ağız kesimidir. Taşınan alüvyonlar
71
denizin etkisiyle kıyı kordonları oluşturmuş ve akarsuların ağızları by nedenle doğal kanallar
halini almıştır. Kıyı düz ve kumsaldır. Fakat saha çok yoğun yağmur ormanları ile örtülüdür.
Deniz kaplumbağalar (Chelonia midas) bu kıyıya yumurtlamak için gelirler. Bu park sınırları
içinde yaşayan timsah (Caiman) ve bir deniz memelisi olan Manat‟da bu milli parkın diğer
önemli canlılarıdır. Tropikal yağmur ormanını burada tüm özellikleri ile gözlemek mümkündür.
Orta Amerikanın en dar yeri Colon ve Panama şehirleri arasına rastlayan kesimdir. Kuş uçuşu
Mesafe 56 km kadardır. Kıstağın Güney kesiminde 107 m yüksekliğinde olan ve Atlantik ile
Pasifik havzalarının su bölümü teşkil eden bir sırt vardır.
Amerika kıtası keşfedildikten ve Avrupalılarca iskȃn edildikten sonra yeni şehirler ve yeni
devletler kuruldu. Bilhassa hem Atlantikte hem de Pasifikte kıyısı olan devletler deniz ulaşımında
güçlüklerle karşılaştılar. Mesela Newyorktan hareket eden bir gemi San Fransiskoya gidebilmek
için güney Amerikanın güney ucunda bulunan Magellan boğazını kullanmak zorunda idi. Çünkü
başka geçiş yolu yoktu. Bu yol çok uzun ve çok zahmetli bir yol idi. Aynı şekilde İtalyanın Napoli
limanından Şiliye gitmek isteyen bir gemi de Yine Magellan Boğazını kullanmak zorundaydı.
Magellan Boğazı uzun, dar ve fırtınali bir boğazdı. Bu durumda Orta Amerikanın en dar ve
müsait yerinden Atlantik ve Pasifiği birbirine bağlayacak bir kanal açılması düşüncesi yaygınlaştı.
Dört alternatif güzergȃh üzerinde duruldu. Bunlardan biri Tehuentepec kıstağı idi. İkinci güzergȃh
San Juan nehri vadisi ve Nikaragua gölü üzerinden geçen hat idi. Üçüncüsü Darien Körfezi ile
San Miguel körfezi arasındaki güzergahtı. Dördüncüsü de Orta Amerikanın en dar ve alçak yeri
olan Chagres vadisi idi. Bu dört alternatif güzergȃhtan en sonuncusu seçilerek burada bir kanal
inşa edilmesine karar verildi.
Panama kanalının alt yapısını oluşturan bazı eomorfolojik özellikler vardı. Bunlar Liman
koyu, Chagres nehri vadisi, ile Rio Grande vadisi idi. Bunlardan Chagres Atlantike, Grande ise
Pasifike dökülüyordu. Bu iki vadi güzergȃh seçildi. Ayrıca topoğrafyanın fazla arızalı ve çok
yüksek olmaması (güzergȃh hattı üzerinde en yüksek nokta 107 m kadar) ile kayaçların hafriyata
elverişli oluşu (Tersiyer sedimanterleri ve çok dar alandaa bazaltlar) , bu hattın seçilmesinde
başlıca rolü oynadı. Fakat Arazi çok yoğun tropikal yağmur ormanları ile örtülü idi. Önce
ormanlar ortadan kaldırıldı. Sonra Pasifik tarafında bir kanal kazılarak okyanus ie bağlantı
sağlandı.
Kanal inşaatı başlamadan önce Amerikalılar tarafından Chagres vadisini takibeden bir
demiryolu inşa edilmişti (1850-1855, Atlantik kıyısındaki Colondan Pasifik kıyısındaki Panama
City‟ye). Kanal inşaatına Fransızlar başladılar. Süveyş kanalını yapan Fransız mühendis Fedinand
de Lesseps Panama kanalını da inşa etmek istiyordu. Fakat çeşitli nedenlerle, inşaat işleri
yürümedi. (1880-1904). Bu dönemde Kanal bölgesi Kolombiya devletine aiitti. ABD Bölge
halkını destekleyerek Kolombiyadan ayrılmasını ve Panama adlı bir devletin bağımsız olmasını
sağladı ve bu devlette Panama kanalı ve kanal bölgesinin kendisine verilmesi hususunda anlaştı.
Daha sonra kanalı devralan Amerikalılar 1904 yılında işe başladılar. İlk olarak 10 km kadar bir
uzunlukta olan Culebra kanalını (veya Gaillard) inşa ettiler. Bu kanal Atlantik ev Pasifik
havzalarını ayıran su bölümünü katediyordu. Kanal hattı üzerinde maksimum yükselti 107 m
kadardır. 10 m seviyesine kadar kazı yapıldı. Böylece en yüksek noktadan 97 m aşağıya inilmiş
oldu. Culebra kanalı açılırken aynı zaman dilimi içinde Chagres nehrş üzerinde Gatun barajı,
Grande nehri üzerinde de Miraflores barajları inşa edildi. Gatun barajı tamamlandığında
meydan gelen baraj gölünün yüzeyi 26 m seviyesinde oldu. Culebra kanalı Gatun gölünü
Miraflores gölüne bağladı. Ancak bu barajın göl güzeyi 16 m de olduğu için araya Pedro Miguel
72
(intikal, geçiş) havuzu yapıldı. Miraflores barajından da Pasifiğe doğru iki havuz daha (Miraflores
havuzları) inşa edilerek bağlantı sağlanmış oldu.
Panama kıstağı ve Panama kanalı. Haritada Gatun ve Miraflores gölleri ile Gaillard kanalı görünmektedir.
Kanal inşaatı başlamadan önce Amerikalılar tarafından Chagres vadisini takibeden bir
demiryolu inşa edilmişti (1850-1855, Atlantik kıyısındaki Colondan Pasifik kıyısındaki Panama
City‟ye). Kanal inşaatına Fransızlar başladılar. Süveyş kanalını yapan Fransız mühendis Fedinand
de Lesseps Panama kanalını da inşa etmek istiyordu. Fakat çeşitli nedenlerle, inşaat işleri
yürümedi. (1880-1904). Bu dönemde Kanal bölgesi Kolombiya devletine aiitti. ABD Bölge
halkını destekleyerek Kolombiyadan ayrılmasını ve Panama adlı bir devletin bağımsız olmasını
sağladı ve bu devlette Panama kanalı ve kanal bölgesinin kendisine verilmesi hususunda anlaştı.
Daha sonra kanalı devralan Amerikalılar 1904 yılında işe başladılar. İlk olarak 10 km kadar bir
uzunlukta olan Culebra kanalını (veya Gaillard) inşa ettiler. Bu kanal Atlantik ev Pasifik
havzalarını ayıran su bölümünü katediyordu. Kanal hattı üzerinde maksimum yükselti 107 m
kadardır. 10 m seviyesine kadar kazı yapıldı. Böylece en yüksek noktadan 97 m aşağıya inilmiş
oldu. Culebra kanalı açılırken aynı zaman dilimi içinde Chagres nehrş üzerinde Gatun barajı,
Grande nehri üzerinde de Miraflores barajları inşa edildi. Gatun barajı tamamlandığında
meydan gelen baraj gölünün yüzeyi 26 m seviyesinde oldu. Culebra kanalı Gatun gölünü
Miraflores gölüne bağladı. Ancak bu barajın göl güzeyi 16 m de olduğu için araya Pedro Miguel
(intikal, geçiş) havuzu yapıldı. Miraflores barajından da Pasifiğe doğru iki havuz daha (Miraflores
havuzları) inşa edilerek bağlantı sağlanmış oldu.
73
Panama kanalının şematik kesiti. Baraj gölleri ve havuz sistemleri dikkati çekmektedir.
Gatun gölü ile Atlantik geçişi ise Gatun havuzları adı verilen üç havuzla sağlandı. Kanal 1914
yılında hizmete açıldı. Kanalın ve havuzların derinliği ve genişliği, büyük ticaret ve savaş
gemilerinin geçişine elverişli idi.
Panama kanalı 80 km kadar uzunluktadır. En sığ yeri 12 kadardır. Atlantikten Pasifike
doğru Gatun havuzları (3 adet), Gatun baraj gölü, Culebra kanalı, Pedro Miguel havuzları,
Miraflores baraj gölü ve Miraflores havuzları (2 adet) kanalın başlıca ünitelerini oluşturur.
Gatun baraj gölü oluştuktan sonra Panama eski demiryolu sular altında kaldı. Kanal sona
erince yeni demiryolu hattı inşa edildi ve baraj geçisi uzun asma köprülerle sağlandı. Kanalın
Pasifik tarafında da Panamerika karayolu biir köprü ile kanalı aşmaktadır.
Panama kanalından yılda 14 000 kadar gemi geçmekte olup, 2000 yılına kadar ABD
tarafından yönetilmekte idi. Bu yıldan itibaren otonom bir yönetime sahip oldu. Yönetim amiri
Panama tarafından atanacaktı.
Günümüzde kanal trafiği çok yoğunlaşmıştır. Aynı zamanda gemilerin tonaj ve boyutları
da büyümüştür. Bu nedenle kanal ihtiyaca kafi gelmemekte ve genişletilmesi yönündeki
düşünceler giderek güçlenmektedir.
74
Culebra (Gaillard) kanalından geçen ve Gatun gölüne doğru gitmekte olan bir gemi. Foto Pasifiğe doğru alınmıştır.
****
KUZEY AMERĠKA
75
I- Kuzey Amerikanın sınırları ve Coğrafi Konumu
.
Kuzey Amerika kıtasının yüzölçümü 24 milyon kilometrekaredir 1. Asya kıtasından
Bering boğazı (genişliği 92 km kadar olan boğazın 40-60 m gibi önemsiz bir derinliği vardır.) ile
ayrılan kuzey Amerika kıtasının en batı noktası, Alaskanın Seward yarımadasındaki (cape)
Prince of Wales burnudur (168 °4‟ W meridyeni) 2.
Bering boğazının batı kıyısında Chukotsky yarımadasına (poluostrov) ait Dejneva burnu
bulunur. Bering boğazının orta kesimde iki küçük adacık halinde olan Diomedes adaları yeralır.
(Diomedes adaları, Büyük Atlas sh.73).
Bering boğazı, Arktik okyanusuna ait (kuzey Buz denizi) Çukçi denizi ile Bering denizini
birbirine bağlar. Kuzeyde Çukçi denizinde Rusyaya ait Vrangel adası, güneyde Bering denizinde
ABD ye ait St. Lawrence adası boğaz deniz trafiğini kontrol eder konumdadırlar. Boğazın aşağı
yukarı ortasından Rusya ve ABD leri siyasal sınırı geçmektedir. .Diomedes adaları da
bölüşülmüştür. Küçük Diomedes adası ABD ye aittir. Büyük Diomedes adası Rusyanındır.
Bering Boğazı
1) Erich Obst, Allgemeine Wirtschafts und Verkehrsgeographie. Berlin 1965, s.2
2) H.İnandık, Deniz ve Kıyı Coğrafyası. İst.Üniv. Coğr. Enst. Yay. No.42, İstanbul 1967, s.117
76
Aleut adaları ile bunun batıya doğru devamı olan Komandor adaları adeta Asya ile kuzey
Amerikayı bağlayan tabii bir köprü gibidir (170 °E boylamında tarih değiştirme çizgisi Aleut ve
komandor adaları arasından geçiyor. Doğudan batıya geçilince ileriye alınıyor. Doğuda 5 nisan
Pazar ise batıya geçince 6 nisan pazartesi oluyor). Bunlar Kamçatka yarımadasından Kuzey
amerikadaki Alaska yarımadasına doğru uzanıyorlar.
Asyadan Kuzey Amerikaya olan insan göçleri Bering boğazı ve Aleut adaları üzerinden
olmuştur. 27 000 yıl önce son buzul devrinde (würm) deniz seviyesi bugüne göre 60-70 m daha
alçaktı. (nat. Geo sept, 1979).
Kuzey Amerika kıtasını batıdan Pasifik okyanusu sınırlandırır. Bu okyanus eski çağlarda
aşılması güç bir engel olarak iki kıta arasında binlerce km uzanır. Kıtanın batı kıyıları açıklarında
yeralan Guadelup (Meksika), Revilla Gigedo (Mexica) ve Clipperton (Fransa) ve Cocos
(kostarika) adaları kuzey Amerika kıtasına ait sayılır.
Pasifik okyanusunun orta kesimlerini aşarak Asya kıtasının doğu kıyıları ile kuzey
Amerika kıtasının batı kıyıları arasında tarihin ilk çağlarında ilişkiler kurulması pek olası
görülmüyor. Yani Japonya ve Çin kıyılarından Pasifiğe açılarak kuzey Amerikanın batı kıyılarına
ulaşmak ilim alemi tarafından pek kabul görmüyor. Ancak, Büyük okyanusun ortasında, Asyadan
6400 km uzaklıktaki Hawai adalarının bile çok eski bir iskana sahip olduğu göz önüne alınırsa,
bu adalar ile kuzey Amerika arasındaki 3200 km uzaklığın da Hawai adalılar tarafından
katedilerek Kuzey Amerika kıtasına ulaşabilecekleri düşünülebilir (800 yıl önce Hawaililer kürek
ve yelkenli kanoları ile 3000 mil güneydeki Tahiti adalarına gidip gelmişlerdir). (Nat. Geog. Apri
1976).
Ayrıca Japonyanın doğu kıyılarından geçen ve kuzeydoğuya doğru giden Kuro Şiyo sıcak
akıntısının insanları Kanada kıyılarına sürükleyebileceğini dikkate almak gerekir. 2012 yılındaki
bir depremden sonra meydana gelen tsunami neticesinde sürüklenen bir japon balıkçı gemisi
aylarca sonra Kanada kıyılarında boş olarak bulunmuştu.
Kuzey Amerika kıtasının güney sınırı Panama-Kolombiya devletleri arasındaki sınır olarak kabul
edilebilir (iki devlet arasındaki sınır su bölümüne tekabül ediyor)3. Kuzey ve güney Amerika
kıtaları birbirlerine dar bir kara parçasıyla bağlıdırlar. (Bu dar kara parçasına geniş anlamda Orta
Amerika Kıstağı adı verilebilir). Kuzey Amerika kıtasını Güney Amerika kıtasından ayıran kesin
bir coğrafi sınır yoktur. Ancak kıtanın güneye doğru daraldığı ve kütlevi kısmının Meksikadaki
Tehuantepec kıstağında sona erdiği göz önüne alınırsa, kıtanın burada sona erdiği düşünülebilir.
Bu taktirde söz konusu kıstakla, Panama-Kolombiya devlet sınırının geçtiği su bölümü arasındaki
parçayı ayrı bir ünite veya kuzey ve güney Amerikalar arasında bir geçiş bölgesi olarak düşünmek
gerekir. Bu üniteye Antil adaları da dahil edilerek, bazı bilim adamlarınca “Orta Amerika” adı
verilmiştir. Kıtanın sınırı Tehuantepec kıstağı olarak Kabul edilirse en güney noktası Punta
Cometa (15° 39‟ N) (Tehuantepec-Pasifik kıyıs) olur.
Antil adaları, Bahama adaları yoluyla Kuzey Amerikaya, Küçük Antiler (Barbados,
Grenada vs.) yolu ile de Güney Amerika kıtasına bağlanır.
Kuzey Amerika kıtası, kuzeyden Kuzey Buz Denizi veya Arktik okyanusu ile
çevrelenmiştir. Kıta üzerindeki en kuzey nokta Boothia yarımadasındaki Murchinson burnudur
(73°N). Ancak kıtanın kuzeyindeki Arktik adalar göz önüne alınırsa Ellesmere adasında 83°
10.‟N enlemine ulaşılır. (Cap Colombia)
77
3) En güney noktası panama cumhuriyetindeki Mariato burnu, 7° 12‟ N, Tümertekin Anglo-Amerika, sh. 1, İstanbul 1970.
Grönland adası fiziki bakımdan kuzey Amerikaya ait sayıldığından bu adanın en kuzey
noktası olan Peary arazisindeki Kap Morris Jesup (83 37‟ N) enleminde bulunmaktadır. Bu
burnun kuzeyinde yeralan Oodaq adası (8 m x15 m) dünyanın en kuzeyde bulunan karasıdır
(83°40‟N).
Grönland adasının doğusunda yeralan Ġslanda adası eski çağlarda Avrupa ile Kuzey
Amerika arasında bağlantılar kurulmasında bir atlama taşı işlevi görmüştür. Kolombdan önce
İskandinavyalı Vikinglerin islanda adasına ulaştıkları, buradan Grönlandın güneyine geldikleri ve
buradan da Kuzey Amerika kıtasının Labrador ve Newfoundland adası kıyılarına çıktıkları
anlaşılmıştır.
Kıtanın en doğu noktası Labradordaki St. Charles burnudur (55° 37‟ W boylamı).
Newfoundlanddaki Race burnu ise 53°W boylamındadır. (newfoundland yeni bulunan ülke
anlamına gelir, el ülke , yer, toprak, arazi demektir.
Kıtanın doğu kıyıları açıklarındaki Bermuda adaları da kuzey Amerikaya aittir. Kuzey
Amerika kıtasının Avrupa kıtası ile olan bağlantısı muhtemelen Kolomb öncesinde de mevcuttu.
İslanda adası Avrupa kıtasının kuzey Amerika kıtasına en yakın noktasıdır (Burası kuzey
Amerikaya 3200 km uzaklıktadır. Britanya adalarından İrlandanın kuzey Amerikaya uzaklığı ise
3600 km dir. )
Ayrıca Kolomb öncesinde Portekiz açıklarındaki Asor adaları kıtaya ulaşmakta bir atlama taşı
olarak düşünülebilir. Kuzey Amerika kıtasına ulaşmakta kuzeydoğudan güneybatıya doğru bütün
yıl esen Alize rüzgarları çok yardımcı olmuştur. Bu şekilde Asorlardan kıta yakınlarındaki
Bermuda adalarına ve oradan da kıta kıyılarına ulaşmak mümkündü.
Amerika kıtasını bazı coğrafyacılar beşeri özelliklerine göre ikiye ayırmışlardır.Anglosakson kültürünün etkisindeki Kanada ve ABD yi bir bütün kabul ederek kıtanın bu kısmına
Anglo-Amerika adını vermişlerdir. Buna karşılık kuzey Amerika kıtasında bulunan Meksikayı ve
kıstak devletleri ile tüm Güney Amerikayı, Latin kültürü hakim olduğu için Latin Amerika adı
altında toplamışlardır. Bazen de Latin Amerikayı (Meksika-ABD sınırından Panama-Kolombiya
sınırına kadar) orta Amerika ve güney Anerika olarak iki kısma ayırmışlardır.
II-Kuzey Amerika kıtasının jeolojij yapısı ve Jeomorfolojisi
Kıta rölyefinin ana çizgileri meridyonel istikamettedir. Gerçekten de belli başlı jeomorfolojik
birimler olan Appalaş, Rocky, Cascad, Sierra Nevada ve Sierra Madre gibi dağ sıraları
meridyonel istikamette uzanırlar. Appalaşlar ile Rocky dağları arasında yeralan büyük ovalar
(great plains) bölgesi de bu uzanışa uygunluk gösterir.
Kıta bütünüyle göz önüne alındığında kenar dağlar ve iç ovalar (interior lowland) şeklinde bir
manzarayla karşılaşılır
Kıtanın doğu kenarı boyunca (1400 km yi biraz geçer) uzanan AppalaĢ dağları anahatlarıyla
I.zaman (paleozoik) ortalarında teşekkül etmiş olan kıvrımlı dağlardır. (Bu dağlar Kanada
kalkanının güney-güneydoğusunda yeralan bir jeosenklinalde, kalkanın güneye doğru olan
hareketi sonucunda oluşmuşlardır 4.
Dağların üzerindeki en yüksek zirve güneyde bulunan Mitchell dağıdır (2045 m). Appalaşlar
teşekkül ettikten sonra aşınma geçirerek düzleşmiş ve daha sonrada Alpin orojenezi sırasında
tekrar yükselmiş dağlardır. Appalaş dağlarının katmanları Atlas okyanusuna doğru yataya yakın
tabakalar halinde uzanarak yapısal bir düzlük oluşturur. Buna Coastal plain denir.
78
4) Kanada ve lewis kalkanı arasında buluna jeosenklinalde appalaşlar teşekkül etmiştir. Kanada kalkanının hareketi güney-güneydoğuya
doğrudur.
1. Yaklaşma hareketi kaledoniyen ve hersinien, 2. Yaklaşma hareketi alpin.
Kuzey Amerikanın Atlantik kıyıları boyunca uzanan Appalachian dağları
Kıtanın batısında, bütününe Cordilleras adı verilen dağ silsilesi yeralır. Bunlar
mesozoik ve tersiyerdeki alp orojenezi ile teşekkül etmiş dağ sistemleridir. Birbirine paralel
birkaç sıra halinde uzanırlar. Aralarında eski bloklardan oluşan ve onlara kalıp vazifesi görmüş
olan depresyonlar yeralır.
Kordilleraların en doğu sırasını Rocky Mountain (Kayalık dağları) teşkil eder. Bunlar
kuzeyde Brooks dağları (Mount Chamberlin 2749 m) adı ile başlar. Kanada kayalık dağları
(Mount Robson 3954 m) ve ABD kayalık dağları adı altında yükseltileri artarak ( en yüksek
zirve Monte Elbert, 4401 m, Sawach dağları, Colorado) güneydoğuya doğru devam ederler.
Yükseltisi alçalarak meksikada doğu Sierra madrelere (Cerro Potosi 3713 m) bağlanırlar.
79
Kuzey Amerika Kordillerlarının en yüksek zirvesi Mckinley (6193 m, Alaska)
İkinci sıra Alaska dağları ile başlar (Mc Kinley 6193 m, sönmüş volkan konisi, kuzey
Amerika batı cordilleralarının en yüksek zirvesi) . Kanada Kıyı dağları adıyla güneydoğuya
doğru devam ederler. Bunlar ABD de Kaskad (Çavlan, ġelale) dağları adını alırlar (en yüksek
zirvesi 4392 m, Rainier) . Kaskad dağları Pasifik levhasının kuzey Amerika levhası altına
dalması sonucunda oluşmuş volkanik kökenli dağlardır. En yüksek zirvesi olan Rainier sönmüş
bir volkan konisidir. Daha güneyde bu dağlar Sierra Nevada dağları ve Batı Sierra Madre
olarak devam ederler.
Sierra Nevadalar daha da yüksek dağlardır. En yüksek zirvesi 4418 m ye erişen Mount
Whitney’dir. Sierra nevadaların yapısında da volkanik kayaçlar ve volkanik dağlar önemli bir yer
tutar. Fakat bunlar çoğunlukla sönmüş volkanlardır.
Sierra Nevada Dağlarının en yüksek zirvesi, Mount Whitney (4418 m, Kaliforniya)
Batı Sierra madreler de oluşum bakımından kaskad sistemine benzer. Bunlar meksikanın
batısında kıyıya paralel uzanırlar. En yüksek zirvesi Cerro Mohinora’dır, 3300 m). Rocky
Dağları ile Sierra Nevada dağları arasında çok geniş bir depresyon olan (yaklaşık 700 000 km²)
Büyük Havza (Great Basen) yeralır. Burası aynı zamanda bir kapalı havzadır. Kuzey
Amerikanın çölleri bu bölgededir.
80
Büyük Havza Bölgesinde yeralan çöllerden biri olan Death Valley’den bir manzara.
Havzanın kuzeyinde yerlan Colombia platosu ve güneyinde yeralan Colorado platosu,
Kaskad-Sierra Nevada silsilesini Rocky Mountaine bağlar. Meksikada da Batı ve doğu Sierra
Madreler arasında Meksika platosu bulunur.
Colorado platosu (yatay yapı).
Kordilleraların üçüncü sırasını pasifik kıyısının hemen gerisinde ve ona paralel olarak
uzanan kıyı dağları (Coast Ranges) teşkil eder. Bu dağlar aslında Alaskadan başlar (St. Elias
dağı, Alexander takım adaları) , Kanada (Kıraliçe Charlotte ve Vancouver adası) ABD (kıyı
dağları) ve Meksika sınırları içinde (Kaliforniya yarımadası, Sierra Madre del Sur) kıyıya yakın
ve ona paralel olarak uzanırlar. Bunlar levha tektoniğine göre volkanik ada yayları şeklinde
oluşmuştur. Daha sonraki dönemde bunlarla ikinci sıralar arasındaki deniz alanlarından bir kısmı
taşınan materyallerle doldurularak karalaşmıştır. Mesela ABD Coast Rangeleri ile Sierra
Nevadalar arasındaki çukur alan (Central Valley) derin bir depresyon halindedir. Tabanı en
alçak yerinde deniz seviyesinden 2 m yüksekte olan bu depresyonun uzunluğu 700 km , genişliği
de 80 km kadardır. Bu depresyonu Sacramento nehri akaçlar. Bu nehrin güneyden gelen koluna
San Joaquin‟dir. Depresyonun tabanında aktif bir fay hattı vardır. Bu doğrultu atımlı fay sık sık
81
önemli depremlere yol açar. Bunlardan bir 1906 San fransisko depremidir. Çok büyük hasara yol
açan bu depremde resmi kayıtlara göre 3000 kişi hayatını kaybetmiştir. 1989 da ve 2009
yıllarında da can kaybına yol açan depremler olmuştur.
Kuzey Amerika Kordilleralarından W-E doğrultulu profil. Sol taraf Pasifik.
Meksikada Kaliforniya yarımadası ile Batı Sierra Madreler arasında yeralan Kaliforniya körfezi
de volkanik yaylar ile kara arasında kalan deniz alanına tekabül eder.
Kuzey Amerikanın iç kısımlarında (Rocky ile Appalaşlar arasında) alçak alanlar yeralır
(interior lowlands). Bunlar genelde ova ve kısmen de Rocky ve Appalaş eteklerine doğru plato
karakteri taşımakla beraber oluşum bakımından ikiye ayrılabilirler.
Kuzeyde Hudson körfezi etrafında eski bir kıta çekirdeği olan precambrien yaşlı Kanada
kalkanı yeralır. Güneyde ise Büyük göllerden Meksika körfezine kadar olan alanda geniş bir
çanaklaşma sahası olan merkezi ovalar bölgesi uzanır. Temeli II. zaman tabakaları olan bu
ovaların üst kısımlarında tersiyer katmanları ve kuvaterner depoları yeralır. Katmanlar güneye
doğru eğimli olduğundan, Meksika körfezi kıyılarında alçak kıyı ovaları haline dönüşür (coastal
plains). İç ovalar doğuya Rocky eteklerine doğru alçak tepelikler halini alırlar. Bunlara Great
plains adı verilir.
Kanada kalkanı IV. Zaman başlarında örtü buzullarının (inlandsis) istilasına uğramıştır.
Bu sırada buzullar Büyük Göllerin güneyine kadar inmiştir.Son glasyeli takiben buzullar ortadan
kalkınca geride buzul aşındırmasıyla işlenmiş bir topoğrafya kalmıştır. Hörgüç kayalar, moren
yığınları ve buzulların oyması ile meydana gelmiş çanaklar manzaraya hakim olmuştur. Bu
çanaklar daha sonra sularla dolarak Büyük Gölleri oluşturmuş ve Kanada kalkanının yüzeyinin
göller bakımından son derece zengin bir bölge olmasına yol açmıştır.
82
Büyük Göller
2-Kuzey Amerika kıtasının iklim Özellikleri
Kıta 15°N ile 84°N enlemleri arasında yeraldığından matematiksel olarak sıcak, orta ve
soğuk kuşak iklimlerinin yeralacağı anlaşılır. Tropikal kuĢak, kıtanın 15°N-30°N paralelleri
arasında görülür. Buralar Meksikanın tamamı ve ABD nin Florida yarımadası ve Bahama
adalarıdır. 30°N ile 66°N paralelleri arası orta kuĢaktır. Kıtanın büyük bir kısmı bu kuşaktadır.
ABD nin neredeyse tamamı, Kanadanın büyük kısmı orta kuşak içinde yeralmaktadır. 66°N-84°N
enlemleri arası soğuk kuĢaktır.Kanadanın kuzeyi, Alaskanın kuzeyi Arktik adalar ve Grönland
adası bu kuşak içinde bulunur.
2.a Tropikal kuĢak
Kuzey Amerikada yeralan Tropikal kuĢak (küçük bir kısım dışında) genellikle 15°N30°N enlemleri arasında kalan kesim olduğundan burası Tropikal kuşağın “kurak tropikal” alt
kuşağıdır. Bilindiği gibi Tropikal kuşak 30°S-30°N paralelleri arasında kalan bölgedir. Tropikal
kuşak kendi içinde üç alt kuşağa ayrılmaktadır.
0°(ekvator) ile 10° paralelleri arası, nemli tropikal veya ekvatoral alt kuşak
10°paralelleri ile 20° paralelleri arası nemli ve kurak tropikal alt kuşak
20° paralelleri ile 30° paralelleri arası kurak tropikal alt kuşak
Ancak Kuzey Amerika kıtasında kurak tropical şartları Kaliforniya yarımadasında ve
Meksika yaylalarında görebiliriz. Florida yarımadasında şartlar değişiktir.
Meksika küçük bir kısım dışında kurak tropikal kuşak içinde yeralır. Bu nedenle kurak
ve sıcaktır. Kaliforniya yarımadasında tamamen çöl iklimi hakimdir. Yarı çöller ve çöller
83
mevcuttur. ABD nin Meksika sınırına yakın bölgeleri de kurak tropikal çöllerin yayılış gösterdiği
alanlardır. Yalnız dağlık kesimler biraz yağış alır ve çöl iklimi dışında kalır.
Meksika körfezinin kıyıları ve Florida yarımadası Alizelerin etkisiyle bol yağış alır.
Mesela New Orleans‟ın yıllık yağış miktarı 1572 mm dir. Alizeler Florida yarımadasına
kuzeydoğudan geldiklerinden bıl yağış getirirler. Bu nedenle Meksika körfezi kıyıları ve Florida
yarımadasında (Miami çevresi dışında) nemli bir yarı tropikal iklim egemen olur. Bu iklim nemli
subtropikal iklim olarak nitelenebilir.
Orta iklim kuĢağı da üç alt kuşağa ayrılır. Bunlar:
30°N-40°N paralelleri arası Subtropikal alt kuşak
40°N-55°N esas orta kuşak
55°N-66°N paralelleri arası soğuk orta kuşak
Bu duruma göre ABD nin güney kesimleri subtropikal kuşak içinde kalmaktadır. Ancak,
denizlerin, rüzgarların ve yeryüzü şekillerinin etkisiyle bu kuşakta bir tek iklim tipi görülmez.
Atlantik kıyıları, Pasifik kıyıları ve iç kesimler olmak üzere subtropikal kuşakta üç ana iklim tipi
oluşur.
Atlantik kıyılarının nemli subtropikal iklimi
Her mevsimi yağışlı kuraklığın etkili olmadığı kışları ılıman ve yazları sıcak bir iklim
tipidir. Mesela 32°54‟N, 80°02‟W koordinatları üzerinde buluna ve rakımı 18 m olan
Charleston şehrinin yıllık yağışı 1311 mm dir. Bu istasyona ait en soğuk ay ortalaması (ocak
8.4°C), en sıcak ay ortalaması (Temmuz 27.3°C) dir. Bu değerler bu istasyonda kışların ılıman
geçtiğini yazların ise sıcak olduğunu bize ispat eder.
84
Atlantik kıyısındaki liman şehri Charleston’un genel görünüşü (Güney Carolina)
-Pasifik kıyılarının kurak subtropikal iklimi (Akdeniz iklimi)
Pasifik kıyılarındaki subtropikal iklim ise daha değişiktir. Bu kıyılarda söz konusu
enlemler arasında yağış ve sıcaklık rejimleri bakımından Akdeniz iklimini andıran bir iklim
egemendir (Kurak subtropikal iklim). San Fransisco istasyonunun verileri bu iklime örnek
gösterilebilir. Bu istasyon 37°37‟N, 122°23‟W koordinatları üzerinde olup rakımı 5 m dir. Yıllık
yağış miktarı 500 mm dir. Kışlar yağışlı yazlar kurak geçer. En soğuk ay olan ocak ayı ortalaması
9.2°C dir. En sıcak ay olan Ağustos ayı ortalaması 17.2°C dir. Kışlar ılıman fakat yazlar fazla
sıcak değilidr. Bunun sebebi Kaliforniya soğuk su akıntısının etkisidir. Yazın subtropikal yüksek
basıncın etkisinde kaldığından kurak geçer. Kışın ise yüksek basıncın etkisi azalır ve okyanus
üzerinden yağış getiren rüzgarlar gelir. San Fransiskonun iklimi yazların pek sıcak geçmemesi
bakımından Akdeniz ikliminde biraz farklıdır. Fakat yine de bir kurak subtropikal iklimdir.
Ġç kesimler (subtropikal yarı kurak iklimler ve subtropikal çöller)
Subtropikal kuşağın iç kesimlerinde yükselti ve diğer jeomorfolojik faktörelerin etkisiyle
değişik bir iklim oluşur. Bu kesimlere Atlantik ve Pasifiğin etkileri pek ulaşamaz. Karasalllık ve
kuraklık ön plana çıkar. Bu bölgerin iklimi subtropikal çöl iklimidir. Nevadada bulunan Las
Vegas şehrinin verileri bu iklimin özelliklerini tanıtır. Las Vegas 36 °06‟ N, 115° 10‟ W
koordinatları üzerindedir. Rakımı 664 m dir. Yıllık ortalama sıcaklığı 18.°C, ….en soğuk ay
ortalaması 7.3°C, en sıcak ay ortalaması 32.4°C dir. Yıllık yağış miktarı ise 109 mm dir. Bu
85
verilere gore kışlar ılıman yazlar çok sıcak geçer. Yani subtropikal sıcaklık rejimi hakimdir.
Yağış miktarı bölgenin çöl olduğunu kanıtlar. Büyük Havza (Great Basen) ve İç ovaların (interior
Lowland) güney kısmı subtropikal çöller ile yarı kurak bölgeleri temsil eder. Oklahoma City’nin
(35° 29‟ N, 97° 32‟ W, 382 m) yıllık ortalama sıcaklığı 14.9°C dir. En soğuk ay 2°C ile ocak, en
sıcak ay 27° ile Temmuzdur. Yıllık yağış miktarı ise 789 mm dir. Yani şehrin bulunduğu bölgede
kışlar soğuk yazlar sıcak geçer. İlkbahar ve yaz yağışlı mevsim kış en az yağış alan mevsimdir.
Sonuç olarak burada subtropikal bir karasal iklim hakimdir.
***

Benzer belgeler