Message Part2

Transkript

Message Part2
İkinci Kitap
UZAYLILAR
BENI
DUNYALARINA
GOTURDULER
81
ÖNSÖZ
Ben bu ikinci kitabı yazmaya başladığım zaman, basitcesi, 13 Aralık
1973’te yer alan şahane buluşmadan önceki hayatımı anlatmak
istemiştim, ve birçok insanların sorduğu soruları cevaplandırabilmek ve
de eğer çocukluk çağımda bana olağan üstü olayların yer alıp
almadığını ortaya çıkarmak istemiştim.
Hatıralarımı araştırırken birçok olayalar yüzeye çıktı ve kendimi de
süpriz ettim çünkü, bu olayalar bir araya getirildiğinde, bir bütün
oluşturdu. Ve bu da bana gösterdi ki, hayatım gerçekten, ne
olduğumu ve 13 Aralık 1973 kendimi o yerde bulabilmem
sağlanabilmek için yön verilmişti.
Bütün bunları hemen yazmayı bitirdiğim zaman, ikinci buluşma yer
aldı. Ve ben, ikinci mesaja daha fazla yer verebilmek ve bütün olayı
olduğu gibi anlatabilmek için bunları özetledim, ki ikinci buluşma
birincisinden daha şahanedir.
82
BİRİNCİ BULUŞMADAN ÖNCEKİ HAYATIM
İKİ SENE GEÇTİ
İki sene! Benim için devamlı olarak, çok büyük görünen bu gerçeği iki
seneye yakın, yaymaya çalıştım.Zaman geçiyor ve hiçbirşey
gidemediğini hissediyordum. Yine de, yavaş yavaş, etrafımda bir gurup
insan oluştu ki “Doğruyu Söyleyen Kitab’ın*” doğrudan başka birşey
söylemediğini anladım.
Bu yazıları yazarken, şu andaki sayıları yediyüze vardı ve ayni anda
bu sayının hem az hem de çok olduğunu anlamaktayım. Dünyanın 4
milyar nüfusunu göz önünde tutarak çok az ve de İki bin yıl önce, eşit
derecede ağır, hazırlanma yükünün yanında, kendi çağının ilkel
insanlarını da hazırlamaya çalışan (Hz İsa’nın) bir araya getirebildiği
insanlar sayısı karşısında, çok fazla.
Kimdir bu yediyüz kişi? Herşeye kolayca inanmayı seven ve herşeyi
kolayca yutmaya hazır, basit insanlar mı? Hayır effendim. Bazıları
üniversite mezzunu, yada filosofide doktoraları vardır, bazıları psikoloji,
teoloji, sosyoloji, tıp, fizik ve kimya mezunu.
Ayni derecede hayranlığım o kişilere gider ki, hiç okula gitmemelerine
rağmen, yaşayan madde ve bizim gibi insanlarınbilimsel yöntemle
yaratılma bilgisini okumakla öğrenmediler fakat, bunu, maddenin
ustası olma kabiliyetindeki insanlar ve de parçası oldukları evren ile
kendilerini uyumlu kılabilmekte ve içgüdüleriyle hissedebilmektedirler.
Söylemem gerekir ki, bütün olarak iyimserim ve de inanırım ki, şu
ana kadar, bana güvenilen görevi doğru yol üzerinde tuttum. Bana her
ne olsa da* MADECH hareket halinde ve onu hiçbirşey durdurmaya
imkan olmayacaktır.
İki sene içinde kırka yakın konferans verdim ve o zamandan beri bazı
sorular devamlı olarak ortaya çıktı. Zannederim, Mesajın bazı
bölümleri açıklanmak istiyor. Ve de bunu bu bölümde yaşamaya
çalışacağım.
İlk olarak, 13 Aralık 1973 den önce, ne çeşit bi hayat/yaşam
geçirmekteydim?
Kabul etmem gerekir ki, hayatıma geri bakıp, şu ana kadar benim için
hakikatten nasıl bir şekilde rehber edildiğimi ve psikolojik, ruhani ve de
duygulu yönden hazırlandığımı ancak birkaç gün önce yapmıştım.
Çocukluğumdaki bazı olayların, kendi başlarına bakıldığı/görüldüğü
zaman hiçbir anlam etmediler fakat yan yana koyuldukları zaman,
ettiler.
Bana şimdi herşey çok temiz görünmektedir ve bazı olayları
hatırladığım zaman, yer aldıkları sıralar önem göstermemelerine
rağmen, şimdi beni etkilerler.
Hayat hikayemi öyle bir şekilde söyleyerek her olayın kendi başına
istina olduğunu ima etmeye hiç niyetim yoktur, fakat görülüyor ki
birçok insanlar, daha önceki hayatımın nasıl geçtiğini bilmek istiyorlar
83
ve de “duymayan uyduranlara” bırakacağıma, kendim anlatmaya tercih
ederim.
ÇOCUKLUĞUM: AMBERT ÜZERİNDE UFO
Babası bilinmeyen bir çocuk olarak, tipik bir çocukluk geçirdiğimi
söyleyemem.
Ben “doğal” bir çocuk olduğumu söylediler, sanki de öteki çocuklar
“yapay”dı.
Doğumum bir kazaymış – en azından bu küçük Ambert kasabası
için, ki vakfedici derecede katolik’ti, ve de ‘Gülcülüğün’ merkezi olarak
biliniyordu. Ayrıca bilinmeyen baba, tamamıyle bilinmez değildi. Bir
Yahudi/Musevi göçmeniymiş, ne dinsizlik ya!!
Doğuşum, ele gelene kadar saklanmıştı. Bir mağara içinde değil,
yakındaki Vichy (Vişi) köyündeki klinikte doğmuştum. 30 Eylül 1945’de
ve de sabahleyin iki civarında yer aldı. Zor bir doğumdu. Fakat önemli
olan, ben 25 Aralık 1945’de (conceive) edilmiştim.
“Concetion” bir canlının gerçekten varoluşunun başlangıcı, anasının
rahminde oluşup, gelişmeye başladığı an, her varlık için gerçek doğum
günüdür. 25 Aralık, iki bin seneye yakın, çok önemli bir tarih olmuştur.
Tessadüfe inananlar için benim hayatım bir tesadüfle başlamıştı.
Ambert’e geri döndükten sonra fukara anam, beni, uzun zamana kadar
“bir süre için baktığı arkadaşının oğlu” olduğumu geçirdi.
Babasının kaldığı ayni çatı altında kalıyorduk. Gerçeği öğrendikten
sonra, anneme karşı tutmuş olsaydı, onu bildiğim bu kısa süre içinde,
bana karşı dedelerin en iyisiydi. Maalesef
Ben hala daha çocukken o rahmetlenmişti. Annem bana, daha sonra
anlattı ki, Dedem, bir gün meyva ağaçlarını kırpalarken/tertiplerken,
ben onu görüp elime bir çift makas geçirip, marıllarını keseceğimi
görünce, epeyce gülmüştü.
Ben, nenem ve teyzemle yetiştirilmiştim. O zaman olduğu gibi hala
daha beraber kalıyorlar. Bana, okumayı ve hatta ilk adımımı atmamı
öğrettiler ki çok iyi bir şekilde hatırlamaktayım. En ilk hatıralarım
olmasıdır bunlar.
Çok geçenlerde değildi ki bana nenem, 1947’de Ambert üzerinde,
esrarengiz, alçak ve sessiz uçan bir (uçan daire) gördüğünü anlattı
(söyledi). Hayal gördüğüne dair, suçlanmaktan korktuğu için, bu olayı
hiç kimseye bahsetmemişti. Ancak kitabımı okuduktan sonra bana
söylemeye karar geçmişti... ve de ayni zamanda MADECH’e katılmaya
karar geçmişti. Hakikatte, Nenemin kuruluşuma katılması, elde
edebileceğim en önemli cesaretlerden biriydi.
84
DRUİD’LERİN PAPASI
Ambert’te büyüklerin alay ettiği ve de çocukların korktuğu yaşlı bir
adam vardı. Ona Hz İsa (Jesus Christ) lakabını vermişlerdi, çünkü
toplak halinde sarılmış çok uzun saçı ve muhteşem sakalı vardı. Daima,
ayak bileklerine kadar inen uzun bir elbise giyiyodu.
Annemin küçük bir apartman bulduğu yerden yüz metre ötede
kalıyordu.
İlk okulun önünde bulunan çok küçücük evde kalıyordu ve de
insanlar, hiçbir iş yapmadığından nasıl geçindiğini bilmiyorlardı.
Çocuklar büyüdükçe, ondan duydukları korkuyu attılar ve tıpkı ataları
gibi, onu takip edip yüz yaparak alaya aldılar. Şahsen, ötekilerle
oynamayı hoşlanmıyordum. Bunun yerine, karınca gibi küçük varlıkları
seyretmeyi ve kitaplara bakmayı tercih ediyordum.
Yoldan geçerken, o adamla devamlı olarak karşılaştım ve yüzündeki
aydınlık, iyilik saçması ve bana baktığında (yüzünde) oluşan bir çeşit
(aldatıcı) gülümsemesi beni süpriz etmişti. Nerdendir bilmem fakat
beni korkutmuyordu ve onun üzerinde gülünecek birşey
görmediğimden, öteki çocukların onu niye alaya alaya aldıklarına bir
türlü anlayamadım.
Bir akşam üzeri, onun nereye gittiğini öğrenmek için onu takip ettim.
Ve küçük evine girdiğini gördüm. Küçük ve çok karanlık mutfağının
kapısını açık bırakmıştı. Yaklaştığımda, onun (yüksek) bir kütük
üzerinde oturduğunu ve sanki beni beklermiş gibi bir (incidici)
gülümsemeyle karşıladı.
Daha yakına gitmemi işaret etti. Evin içine girip ona doğru yürüdüm.
Elini, başımın üzerine koydu ve (acaip) bir duygu hissettim ve ayni
zamanda gök yüzüne doğru bakıp anlamadığım bazı sözler/şeyler
söyledi. Bir iki dakika sonra hiçbirşey söylemeden ve ayni
gülümsemeyle beni bırakıp gittim.
Bütün bunlar beni, o sıralar oldukça başımı kurcaladı, fakat o olayı
kolayca unutuverdim. Ancak 1974 yazında annemin bana verdiği ve
“Auvergne” esrarengiz olaylarından bahseden kitapta öğrendim ki
“Dissard” Baba, bahsedilen yaşlı adam son “Dissard” idi. Diğer bir
deyimle “Druid” lerin hala daha yaşayan son papası, bir iki yıl önce
ölmüştü. Daha sonra, çocukluğumda geçen olayları hatırlayarak, her
karşılaştığımız zaman, yaşlı adamın bana verdiği esrarengiz
gülümsemesini düşündüm. Ki komuşu olduğumuzdan, her gün onunla
karşılaşıyordum. Şimdi kesin olarak, gökyüzüne doğru bakarak, bu
esrarengiz kelimeleri söyleyerek kiminle konuştuğunu biliyorum, tıpkı,
nenemin gördüğü parlak ve sessiz (uçan) dairenin ne olduğunu
bildiğim gibi. Aklıma birşey daha geldi. Dissard Babanın evinde
olaydan beri, her gece yattığımda birden dokuza kadar sayarak
uyukuya dalıyordum. Bana verilen tıpkı bir şifre gibi bu numara,
devamlı olarak hayatım boyunca gelip geçti. Ansızın oluşan bu tabiyet,
85
bu güne kadar hala daha açıklayamadım. Dokuzdan daha ileriye
saymayı öğrendiğim zamandan çok daha sonra yer aldığından, ezbere
öğrenmesi değildi. Bu olay yer aldığında, ben yedi yaşında idim.
ŞİİRLİK
O sıralar beni çok ilgilendiren şey, hayvanlardı. Sümüklü böcü yarışı
hazırlamadığım diğer zamanlar, bütün gün hayvanların çizimlerini
yapıyordum. Hayvanların yaşayışına merak düştüğümden, esrarengiz
bakire ormanın göbeğine daha yakın olabilmek için, keşifci olduğumu
devamlı olarak rüya görüyordum. Fakat dokuz yaşında – yine dokuz –
herşey değişti. İlk olarak; hakiki merağımın ne olduğunu
keşfediyordum – hız (sürat) motorlu veya motorsuz tekerlekler
üzerinde sürat. Sürat ve özellikle denge. Hareket halinde olma hissi ve
kendiliğine karşı duyduğun uğraşma, ve de reflekslerine karşı
duyduğun uğraşma. Basitcesi, vücudun (bedenin) beyin (akıl)
tarafından mükemmel idaresi.
İlk olarak küçük ve hemen hemen istopsuz bisiklet üzerinde aşağıya
doğru vahşi koşularla başlamıştı. Ve niye, bir defa olsun bile
düşmediğime hala daha merak ediyorum. Yaptığımı daha da
heyecanlandırmak (zorlaştırmak) için, kendimi bir tepenin üzerine
yerleştirip çok hızlı bir arabanın geçmesini beklerdim. Daha sonra,
kendimi baş döndürücü bir hızla tepeden aşağıya koyuverip, hızlı
arabayı da geçip, şöferi süpriz içinde bırakıyordum. Tepenin en altına
vardıktan sonra, bisikletimi tekrardan yukarıya yitip başka bir arabanın
geçmesini bekliyordum.
Birkaç ay sonra, Fransa Turu’na böyle rastgele gittim. Araba
yarışlarını gördüğüm zaman hemen aşka düştüm. Süratın zevkini alıp
tepenin üzerine kadar çıkmanın gerekmediğini bilmek ve de bir kimse
bunu meslek olarak yapması, beni yerden göğe kadar sevindirdi.
Dokuz yaşında, birinin karar verdiği şekilde, ben de kararımı
vermiştim: Yarış arabası sürücüsü olmak.
O günden beri, hayatım, araba yarışlarının etrafında
merkezlenmişti. Beni artık, başka hiçbirşey ilgilendirmiyordu, ve de
yarış araba sürücüsü olacağımdan, bana okulda öğretilenleri
öğrenmemin hiçbir gereği olmadığını hissettim. Çok komik dergilerin
(Tomiks, Teksas)yerini, oldukça ciddi otomobil (araba) dergileri alıp,
hemenden beni ve sürüş ehliyetimi alabileceğim çağı ayıran seneleri
sabırsız bir şekilde saymaya başladım.
Yatılı okula gönderildiğim zaman da dokuz yaşımda idim. Annem bu
sıralar çaresizlik içindeydi çünkü, okulda, hiçbirşey yapmak
istemiyordum ve de ona, yarış arabası sürücülerin bu çeşit bilgilerin
öğrenmeleri yararsız birşey olduğunu söyleyincem, beni Puy-enVelay’deki Fransanın Notre-Dame yatılı okula göndermeyi karar
86
geçirdi. Bu yönle annem ümit etti ki, yarış araba dergileri olmadan,
belki de kendimi ders ve çalışmalarıma verebilirim. Bir yönden bu
nokta üzerinde fazla yanlış değildi, fakat o ilk yatılı okuldan kötü
hatıralarım vardı. Belki de, o yere kaydedildiğimde ço küçük olduğum
içindi. O kocaman doğuşta, aşladığım birçok geceleri hatırlamaktayım
ki en çok özlediğim, yalnız başıma kalıp meditasyon yapabileceğim
anlardı.
Bu benim, duygusal ve gerekli sevgi ihtiyacımın yanında, bütün gece
ağlamama yol açtı ve oldukça büyük hassasiyetimi daha da
derinleştirdi.
Daha sonra şiirliği keşfettim. Matematikten fazla, Fransızca dersini
(edebiyatı) daha çok hoşlanmıştım, fakat ilgili pasif okuyucu olarak.
Daha sonra yazma arzusu geldi, imkan olduğunca cümle/satır halinde.
Matematiğe ilgim olmamasına rağmen, diğer derslerde olduğu gibi
bununla da ortalama geçiyordum. Yalnız Fransızca dersinde, konu beni
ilgilendikçe devamlı birinci geliyordum. Bir miktar şiir yazıp, bir şiir
yarışmasında birinci ödülü kazanmıştım.
En ilginç şey şudur ki, baptiz olmama rağmen, katolik rahiplerin
yürüttüğü (idare ettiği) yatılı okulda (koğuşta) kalıyordum. Böyle bir
yerde ki, yemek yemeden, yatağa girmeden, sabahleyin kalktığımızda
ve derse başlamadan önce, dua etmemiz gerekiyordu. Ne zaman ki,
altı aydan sonra, benim baptiz olmadığımı kardeşler farkettiler, yüzleri
oldukça dehşetle dolmuştu. Fakat bana bu durum çok komik gelmişti;
gerçekte, en çok hoşuma giden buydu, beleş ekmek
lokmalarını/parçalarını lezzetlemekti.
Ergenlik çağıma yine de dokuz yaşımda varmıştım. Bundan çok zevk
almıştım. Ve de yatakhanedeki öteki 9 yaşındakilerin keşfettiğim bu
gizli zevklerden hiç haberleri bile olmamaları, yapayalnız ıssızlığım
içinde beni bir dereceye kadar teselli etmişti. Son olarak, ilk defa (bir
kıza doğru) aşık olduğumda 9 yaşımda idim. Ve de o çağdaki
çocukların hissedikleri şiddetli derecede bir aşktı.
Sınıfımdaki dereceleri ilerlettiğim için, annem beni yatılı okula tekrar
geri göndermemeyi kabul etmişti ve kendimi, Ambert’deki (municipal
grammer-?) ilk okulun 4’üncü sınıfında bulmuştum. Ordaydı bu dokuz
yaşındaki kız (veya hemen hemen dokuz yaşında) ve ismi (Brigitte)
Brijit’ti. Utangaç olduğumdan, yüzüm, gülünç bir derecede kızarmıştı.
Ertesi sene, kendimi ayni okulun beşinci sınıfında buldum. Konuşmaya
bile cesaret bulmadığım ilk aşkım da ayni sınıfta idi. Yine de okul yılının
ilk başında, ondan bir sıra önünde oturmayı başararak ve zaman
zaman başımı döndürüp çok güzel yüzünü hayranlıkla seyrederdim. On
yaşımda ve de onu herzaman düşünüyordum. Ayni sınıfta onun
yanında oturabilmek, ve de benim ayni seneyi tekrarlamamak için
daha ağır çalışmama yol açtı. Böylelikle, derslerime hiç bir ilgim bile
olmadan 6’ıncı sınıfa geçtim.
Fakat maalesef, devamlı olarak, bir sınıf ve öğretmen yerine, şimdi,
devamlı değiştirme oluyordu. Bunun sonucu da, hemen hemen her
zaman birbirimizden ayrı olduğumuzdan, derslerime hiç ilgi
gösteremiyordum. İlgisizliğim öyle bir dereceye varmıştı ki, kendimi
87
Ambert’ten 30 kilometre uzaklıkta bulunan küçük ‘Cunlhat’
kasabasındaki yatılı okulda bulmuştum.
Puy-en-velay’ dan daha fena bir yerdi burası. Küçücük bir
yatakhanede, hepimiz epeyce sıkışık, ısıntısız bu yerin en kötü şeyi de
disiplinin eksik oluşuydu. Bunun yanında, en uzun boylu ve kuvvetli
oğlanlar/gençler, kendi kurallarını ötekiler üzerine zorladılar.
Şiddet/zorbalık karşısına, oluşturduğum nefret, zannedersem burda
başlamıştı.
Bir gün, onlara karşı disiplin verilmeyen zorba oğlanlar tarafından
devamlı olarak rahatsız edildiğim için ben, ayak üzeri yolu tutmuştum.
Analık evimden beni ayrı tutan otuz kilometrelik yolu katetmeye karar
geçmiştim. Hiçkimse, ayrıldığımı farketmemişti ve de okul müdürü
arabasıyle bana eriştiği zaman, ben hemen hemen 10 kilometre
yürümüştüm. Ertesi günü, okuldan atılışım beni çok sevindirmişti
Ambert’teki katolik ‘kardeşlerin’ yanına okulun sene ortasında gündüz
oğlam olarak tekrar gönderilmiştim. İçim neşe ile dolmuştu. Brijit ile
yolda yine karşılaşıyordum. Şimdi 12 yaşında ve göğüsü de lezzetli bir
şekilde büyüyüyordu ve de bana göre her günden daha da güzeldi.
Gittikçe derslerim üzerinde ilgim azalıp okuldan eksik olmanın zevkini
yaşıyordum. En büyük sebebi, kendimi, hemen baptis edilmemi
anneme öğütleyen papazlar arasında bulmayı hoş etmemiştim. Eyi ki
annem, herşeyi daha iyi anlayabileceğim yaşa varmamı bekleyerek
benim fikrimi öğrenmeye tercih etmişti.
O zaman, garaj makinecisi olmayı çok istiyordum, çünkü bu, yarış
araba sürücülerine çok gerekli bir yeteneğin olacağını öğrenmiştim.
Mühendis olmamı ümit eden annem, garajda çırak olacağımı
korktuğundan herşeye karşın okuluma devam etmemi istemişti.
Yeni de başlayan okuldaki zorbalıklar, beni tekrardan şiir yazma
arzusuna itti ve elimde şiir defterim, sınıfımdan kaçıp yolları gezmeye
tuttum.
On dört yaşımda, bir defa daha, tekrar kendimi yatılı okulda buldum.
Bu sefer, Mont-Dore’daki orta okulda. Ki burda, öteki okulların
istemediği öğrencilierle kendimi, oldukça ilginç kolleksiyondan oluşan
zor kafalar arasında buldum. İşte bu sırada, kendi kendini çok
beğenen tipik bir şahısla buluştum. İsmi Jak (Jacques) olan bu kişi, 10
sene sonraki hayatımın yeni bir yöntem olmasına sebep olacaktı. Jak
elektrik gitarını çaldığı zaman beni çok ilgilendirmişti. Krismas tatili
geldiği zaman, nenemin bana çok muhteşem bir elektrik gitarı almasını
sağladım. Jak ban birçok kord öğretmişti. Daha sonra şiirlerimi müziğe
uydurup, dinleyenlerin de hoşafına gittiğini öğrendim. Yaz tatile hemen
geldiği zaman, Radyo şarkı yarışmalarına katılıp, her seferinde de
kazamama çok az kalıyordu. Bedensel aşkı, bu yaz tatili sırasında
keşfetmiştim. Şarkılarım altında büyülenmiş bir hızmetçisi ile. Yirmi bir
yaşındaki bu kız, bana, gitarın kadınlar üzerinde etkisinden başka
birşey öğretmemişti.
Ertesi sene, 15 yaşına basmıştım, ve dünden daha fazla hayatımı
yaşamayı istemiştim.
88
Bir gün, koltuğumun altına gitarımı alıp, ve de küçük bir valizle, ilgisiz
dersleriyle yatılık okula ısmarlayarak Parise otostop yaptım. Cebimde
eski iki bin Frank yüreğim de ümitle doluydu. En sonunda, kendi
hayatımı kazanacağım paralar ile yaşayabileceğimi öğrendim.
Yeterli para da biriktirip, sürüş sınavımı alıp 18 yaşımda yarış araba
sürücüsü olacaktım.
Bir şans rastgelip, beni, basit görünen arabası altında epeyce, güçlü bir
motorun saklı olduğu biri tarafından alınmıştım. Bana ismini söyleyip
yarış arabası sürücüsü olduğunu açıkladığı zaman, onun hangi
arabaları sürdüğünü ve de hangi ödülleri kazandığını söyledim. Az
bilinmesine karşılık, bütün başarılarını bilen genç bir oğlanla tanışmak
onu iltifat edip yüzü süprizle dolmuştu.
Bir zamanlar palyaço olduğunu, ve de şimdi güney batıda garajı
olduğunu söyledi. Parise vardığımızda, beni yemeğe davet etti ve de
kaldığı hotelde, kalmam için bir de oda önerdi
(teklif etti). Günlük işlerini bitiren, ve bar hostezleri olarak çalışan iki
genç kadınla salonda biraz konuştuk. Ben (gitarımla) bir iki şarkı
söyledkten sonra, her birimiz, bu güzel kız arkadaşlarla odalarımıza
çıktık. Burda, fiziksel/bedensel aşk yapmanın başlangıcına gerçekten
varmıştım. Ertesi sabah, sakin bir şekilde ayrılıp, kendime bir oda, bir
de şarkılarımdan ilgi görecek kabareler bulmak istiyordum. Bunların
hiçbirini bulamadığımdan, ertesi gecemi Paris metrosu altında Kozlarla
(trumps) geçirmiştim. Ertesi sabah, bir kuruşum bile olmadığından
karnım açlıktan ‘davul çalıyordu’.
Bütün günümü, ümitsizlik içinde dolaşıp, bir iş bulmadan geçirdim.
Fakat akşam üzeri, kafe köşesinde akordiyon çalıp insanlar ona para
atan bir adam gördüm.
Ayni şeyi ben de denemeyi karar geçirdikten hemen sonra, başarılı
olmuştum. Kurtulmuştum. Üç sene, böyle yaşayıp geçinmemi
sevmiştim. Zaman zaman sandüvüç yeyip nerde olursa yatıyordum.
Fakat büyük bir ilerleme kaydetmiştim. Bir gün (nehirin)
Sol tarafındaki küçük kabare tarafından kiralanıp, her gece 10 Frank
kazanmıştım. Küçücük odada kaldığım yere gitmek için de
“Montmartre” de, 15 Frank araba/otobüs kirası/hücresi istiyordum.
Küçücük olmasına rağmen ismim, poster üzerinde yazılıydı.
Her geze ki başarılarımı gördükçe, ismimi, büyük harflerle posterlerin
en üzerinde görmeyi hayal etmeye başlamıştım. Bir gün, Jean-Pierre
Darras isimli aktörle buluşup, sahne görünüşümü daha da düzeltmek
için aktörlük dersleri almamı tercih etmişti. Maddi yönden, benim böyle
bir imkanım olmadığından, Paris Milli Tiyatrosunda beleş olarak kursa
katılmamı, çok iyilik olarak sağladı. Tiyatroya ilgim olmadığından,
“Dullin” kursuna üç ay katıldıktan sonra bıraktım.
O zamanlar, kendimi, Claude Celler olarak tanıştırıyordum, ki bu
ismi, kayakçı ve yarış araba şampiyonu Tony Sailer’e bir haraç olarak
seçmiştim.
Birçok, radyo yarışmalarını kazanmaya başlamıştım. Ayrıca, bazı
kabarelerde şarkı söyleyip iyi bir şekilde yaşamaya başlamıştım ve de
en önemlisi, yeterli miktarda para biriktirip (tasarruf edip) planladığım
89
gibi, 18 yaşımda, sürüş sınavımı alabilmekti. Fakat, bütün bunlar
yarışcı olmaya yeterli değildi. İlk olarak, büyük bir kumpanya
tarafından kefil edilmek ümidi ile kendime isim yapmam gerekiyordu.
Ve bunun için, yarışma arabam olamsı lazımdı. Bağımsız olarak,
yarışlara katılıp ve de bunları mümkün olursa kazanmam gerekiyordu.
Yarış arabası çok pahalıdır ve de böyle bir arabayı elde etmek için
tasarruf etmeme devam etmem gerekirdi.
Şarkı söylememe devam ettim ve de yana biraz para koymayı
çalıştım. Birçok besteci arkadaşlar plak kaydetiklerinden epeyce para
kazanıyorlardı. Çantamın içinde yüzelli şarkıdan fazla bulunup, ben de
bunu denemeye karar geçmiştim. Yaklaştığım ilk kaydetme firması
bana üç senelik kntrat teklif edince imzaladım. Firmanın direktörü
Lucien Morisse idi ve de radyo istasyonu “Avrupa No:1”inde. Bu
istasyon, birçok ünlü şarkıcıların yükselmelerinde sebep olmuştu.
Benim ilk rekordum/kaydetmem, az çok başarılı idi, ikincisi de “Le Miel
et la Canelle” “Bal ve bahar” şarkısı daha da popüler idi. Radyo onu
devamlı olarak çalıyordu.
BAL VE BAHAR
Bal ve bahar tütünüyorum
Vanilya ve aşk tütünüyorum
Bal ve bahar tütünüyorum
Kızlara herzaman tapıyorum
Birincisi kahverengi saçlı, Margot idi onu ismi
Ay geceyi aydınlatırken, Pipoyu çaldık biz
Yolu gözlerine alıp
Saçlarına kadar takip ettim
İkincisi sarı saçlı, ismi Marielle idi
Vücudunun dönemeçlerini çok iyi hatırlarım
Yolu gözlerine alıp
Saçlarına kadar takip ettim
Üçüncüsü, kırmızı saçlı, Marion idi onun adı
Küçücük sevimli yüzü ve kabarık dudakları
Yolu gözlerine alıp
Saçlarına kadar takip ettim
Ağlama arkadaşım, ki yarın ilk bahar olacaktır
Onlar çok güzel ve sevimlidir ve sen yirmi yaşında bile değildin.
Yolu gözlerine alıp
Ve sen de saçlarına giden yolu
Seyahat edebilirsin.
Birçok gösteri verip, belli yerlerde de şarkı/müzik söylüyordum. Herşey
epeyce iyi gidiyordu ve hatta, “Antibes”te yer alan “Altın Gül”
yarışmasına katılmam için bile davet edilmiştim. Fakat, yol gösterenler,
benim, çok ünlü bir şarkıcı olmamı istemediler. Hayatımın bu bölümü,
hassasiyetimin geliştirilmesi ve de kendimi halk arasında (ekspres)
90
Yapabilmem için planlanmıştı. Bundan başka birşey değildi. “Altın Gül”
yarışmasına katılacak yarışmacılar arasında olmama rağmen, ki
hersabah radyoda yaygın edildi, Lucien Morrise, bana gelip, beni
yarışmadan çıkıracağını söyledi. O an başka birşey söyleyemeyeceğini
açıklamasıyla, sebebini daha sonra anlayacağımı bildirdi.
Ve sonunda “Altın Gül” yarışmasına katılmayıp hayatımı, şarkı
söyleyerek kazanmaya devam etmek ve de yeterli para biriktirmek,
araba satın almakla yarışlara girmeme imkan olacağını anladım. Bu
yüzden, yaygımı yaptığım şirket, bana temsilcisi olmamı teklif ettiği
zaman, birkaç ay içinde, bir araba için yeterli para biriktireceğime
inandığım için hemen kabul ettim.
Kendimi Bordo’da (Bordeaux) 15 bölgenin ticari acentası olarak
buldum. Orda, bir sene kalıp, en sonunda kendime bir yarış arabası
alabilip, para biriktirdiğim zaman ayrıldım.
Hemmen da ki arabamı yarışlara başlattım, bir arkadaş kazada onu
metal yığınına döndürdü. Herneyse, Bordo’da kaldığım sıralar yeni
şarkılar besleyip, zengin bir arkadaş beni, kendisainin maliye
ettiği/edeceği yeni bir pilak kaydetmeme ısrar etti.
Şiirliğimin getirdiği parayla bir sene daha geşirirken, sanki de yaşayış
şeklimi tamamıyle değiştirmeme mecbur edecek çok ciddi bir araba
kazasına uğradım. Çok yorgun bir tur sırasında dümen üzerine uykuya
düşüp 60 mil saatte (100km) dosdoğru bir duvar üzerine çarptım. On
kişiden fazla, insan ölmüştü bu noktada. Birçok kırıklara rağmen, yine
de bu olaydan sağ çıkmıştım. Üç aydan fazla, (yalçı içinde) hareketsiz
kalmıştım ve de param tamamıle bitmişti. Hala da yarışmıyordum. 18
yaşında başlayacağıma rüya eden ben, 22 yaşında, hala daha tek bir
yarışa bile giremedim/katılamadım. Yarış pistlerine, çok defa seyirci
olarak gittiğimde, gençlerin bu sporla ne kadar derinden ilgilendiklerini
ve de nerden başlamalarını bilmemelerine rağmen, birçok oğlanların
yarış sürücüsü olmak istemelerini gözledim. Onlardan fazla bilgim
yoktu, ve kendime dedim ki, yarışma alanına en kolay bir şekilde
girmek, bu gençlerin heveslerinden avantaj alacak bir iş bulmaktı.
Yazmayı bildiğim için, çözüm/solüsyon belliydi.
Yarış araba
magazinine muhabir olacaktım. Birçok belli magazinlerele temasa
geçtim, fakat maalesef, ayni fikre benden önce çok daha fazlaları
gelmişti. Bir gün, “L’Equip” dergisinin motor bölümünde küçük bir
ilan/reklam gördüm, birisi, fotoğrafçı muhabir arıyordu, tecrübe
gerekmiyordu.
O ilana yazıp, dilekçemin göz önünde tutacağına bir cevap aldım.
Ama idare için 150 Franks göndermem gerekiyordu. Bunun karşılığına,
bana bir filim gönderip, istediğim konuda, deney olarak, bir haber
yazacaktım. Parayı gönderip, filmi aldım, riportu yazdım-tabii ki
motorlar üzerine – ve hemen de belli edilen adrese gönderdim/
yolladım.
Çok kısa bir zaman sonra, bir mektup alıp, Dijon’daki bir bir telefon
numarayı çalmamı istedi(istiyordu). Telefon numarası bu firmanın
91
merkez bürosuna aitti ve de direktörü 30 yaşında bir adam, Amerikada
fotoğrafçılık ile çok para kazandığını iddia eden biriydi.
Yarış araba sürücüleri olma ümidi eden gençler için sport mağazinin
yaratılma fikrime çok ilgi göstererek, birkaç ay içinde
basılacak(yayınlanacak) gazetenin/derginin baş editörü olarak iş teklif
etti. Bana satın alacağı fabrikayı gösterip basın bürosu kuracağını
söyledi.
Dijon’da kiraladığı basım direktörüyle beni tanıştırdı, ve de büroma çok
yakın olan, karımla kalabileceğim evi gösterdi. Yarışları riport
yapmaktan başka, onlara katılmam mümkün olduğu sürece, teklifini
kabul edeceğimi bildirdim.
O da bana, yarışma kısımı için de birini
aradığını ve yeni gazetesini/dergisini yayımlamasıyla, kendi renkleriyle
boyatılmış arabaları da yarış edeceğimi söyledi. Bu benim, haraketin
yer aldığı merkeze koyacağından, bu kumpanyanın yarışma şübesinin
direktörü olmayı kabul ettim.
Bir hafta sonra, karım Marie-Paul ile Paristen Dijon’a taşındım. Üç
aydan beri evli olup hanımım, kızımızın doğumunu bekliyordu. Marie
Paul’la haziran ayında buluşup, tanıştığımız günden beri, birbirimizden
bir gün bile ayrılmadık. Üç ay sonra evlendik çünkü, dinli bir şekilde
evlenme arzumuzun olmadığını öğrendikleri zaman şok olmuşlardı.
Ailesi, eski fikirli olup onlarla da yemekten önce dua etmiştim.
Her ne şekilde, Dijon’da kalışım yalnız iki ay sürüp, hiçbir maaş da
almamıştım. Daha sonra öğrendik ki, bu “zengin Amerikalı” ki gazete
basmak istemişti, hakikatte, mapıstan yenile çıkıp cebinde de dir
Frank/kuruş bile yoktu. Benim gibi yarış araba sürücüsü veya
fotoğrafçı reportaj olmayı hayal eden 500’den fazla gençlerden 150
veya 300 Franka kadar dolandırıldı.
Ücretsiz, iki aya kadar çalışıp, kendimi kuruşsuz fakat birçok fikirlerle
dolu buldum.
Bu sefer, kendi başıma büyük yayın alanında bir başlangıç yapmayı
karar geçtim. Clermont Ferrand’a annemin yanına taşınıp, çok yakında
nene olmayı dört bir gözle bekliyordu. Kendi arzuma göre, dergi
basmak için basın evimi kurdum. Yarış arabalarını seven bir
basımcının sayesinde, derginin ilk kopyaları satışa koyulmuştu.
Kendine verecek hiçbirşeyim olmamasına ve de hiçbir garanti
veremeceğime rağmen, bana kredi vermeyi kabul etti.
Magazin, çok kısa bir sürede başarı gösterip o alandaki dergilerin
liderlerinden biri oldu.
En ilginç görevi de kendime (ihtiyat ettim) sakladım. ‘Creuse’deki ‘Masdu-clos’ muhteşem sörkıtında ve yolda yeni modelleri test etmekti.
Bu yöntemle, bana ödünçlenen arabalarla yarış dünyası içine
girebildim. Sonunda, rüyam (hayal ettiğim) gerçekleşiyordu ve de
kendimin yetenekli bir yarışcı olduğumu keşfettim.
Bana yabancı olan arabalarla birçok zefer kazanmıştım. Üç şahane
yıl, böyle yaşadım, ve her zaman sürüş ‘tekniğim’ ile devamlı ilerleme
yapıp yüz derece sevdiğim alanda – yarış arabalarıyle – konsantre
yapmıştım. Söylemem gerekir ki, sınırlarımı ileriye yitip,
92
reyaksiyonlarımı ve reflekslerimi devamlı olarak düzeltmek, bana çok
zevk vermişti.
Ne arabaların sesleri ne de yanık petrol kokuları omuruma
gitmekteydi. Bir gün gelip de, yarış araba imalatçılarının, kokusuz ve
sessiz araba imal etmeleri gerektiğini hayal edip durmuştum. İşte,
yalnız o zaman, hallis bir şekilde sürme heyecanından tamamıyle zevk
almak mümkün olacaktır.
Fakat bütün bunlar, 1973’ün sonuna doğru baş aşa(ğıya) döndü.
KARŞILAŞMAK
O doğanüstü günde –13 Aralık 1973’te- kendimi Puy-de-Lassolas daki
(sönmüş) Auvergne yanardağ kraterinin içinde buldum. Orda,
anlattığım gibi, ilk defa olarak, bir uzaylı adamla, daha doğrusu Eloha
ile Elohim’in tekili- ayni yerde devamlı olarak altı gün ve her seferinde
bir saat kadar buluşup, bana, bu mesajın ilk bölümündeki fevkalade
açıklamayı/ifşayı (nakdir etmişti) anlatmıştı.
İtiraf etmem gerekir ki, bu olay yer almaya başladığı bir iki gün
içinde, birine söylemeyi cesaret edip edemeyeceğimi merak ettim. İlk
yaptığım şey, elimden geldiği kadar, tertipli bir şekilde, bana konuşan
ziyaretçimin sözlerini temize geçirmeye uğraştım.
Bu is de bittiği zaman, orijinal yazıyı, ciddi bir basımcıya gönderdim ki,
bildiğim kadarıyle ne esoterik ne de bilimsel hikaye bastırmaktaydı.
İnsanoğlu için çok büyük bir önem taşıyan bu Mesajın, esrarengiz
macera kolleksiyonlar ve değişik fenlerle ilgi gösteren insanlara
ihtiyacını doğuran kitaplar arasında (veya ‘occult’ kitaplar)
kaybolmasını istemiyordum. Basım evini idare eden Marcel Jullian,
beni Parise davet edip, yazının şahane birşey olduğunu söyledi. Fakat,
Mesajdan önce kendi hayat hikayemi söylemem gerektiğini ve de
“birçok küçük değişikliğin yapılması gerektiğini” söyledi.
Bütün bunlar tamamıyle sorun dışıydı. Yüzlerce sayfa alıp, kendi
hayat hikayemi anlatmakla, insanoğlu için önemli olan bu mesajı
geriye yitmeyi istemiyordum. Mesajın basılmasını istiyordum, yalnız
mesaj, basımcıyı ilgilendirmeyen kalın bir kitap olmasa bile.
Ve efendi Jullian’a yazılarımı geriye göndermesini söyledim. Bana
verdiği cevabında, kendisinde olmadığını ve birinin onu ödünç olarak
aldığını ve de geriye gönderildiği zaman bana postalayacağını söyledi.
Clermont-Ferrand’a hemmen döndüğüm zaman bir telgıraf alıp,
Paristeki satranç ustası Jacques Chancel’in sunduğu televizyon
proğramına katılmam için davet ediliyordum.
Bu şahıs, yazımı gönderdiğim basın evindeki serilerin direktörü idi.
Bunu okuyup, inandığına göre, başkalarının buna inanıp inanmasalarda
çok fevkalade birşey olduğunu söyledi. Televizyon proğramına
katıldıktan sonra bana gönderilen binlerce mektupların bazıları
söylediklerime güldüler, fakat birçoğu beni ciddiye alıp bana yardım
etmeyi istemişlerdi.
93
Fakat günler geçip yazım gönderilmedi. Yayıncıya, taahütlü bir
mektup yolladıktan sonra bana gönderdikleri cevapta, yazımın
yollanacağını fakat hala daha bulamadıklarını söylüyorlardı. On gün
sonra Parise gidip, kendimin birşey yapabileceğimi öğrenmek istedim
çünkü her zaman telefon açtığımda, hiçkimse sorularıma cevap vermek
istemiyordu.
Televizyon proğramından sonra ilgi gösterip benimle temasa geçen
ünlü ressam Courreges, yazımın nereye gittiğini bulmak için benimle
gelmeyi kabul etmişti.
Marcel Julian, bir okuyucu, yazımı kendisiyle alıp tatile gittiğini, onun
nerede olduğunu bilmediklerinden, onunla nasıl temasa geçeceklerini
bilmediğini söyledi. Durum gittikçe acayipe dönüyordu. Sonunda efendi
Courreges, yazımı ele geçirip, kendisi gelip geri verdi. Hala daha,
gerçekten kaybolmuşmuydu diye durup merak ediyorum, yoksa
yayımlanmasına engel olmak için bir köşeye koyulmuştu.
Gerçekten, basım evi, yazımı böyle, kolay bir şekilde kaybettiyse,
öteki yazarların, orijinal yazıların buraya göndermemelerine öğüt
ederim. Bu aksiliğin yarattığı tehlike hissinden ve de mesajı oluşturan
kitabın hazır olup basıldığı zaman, ilgilenmiş kişilerin satın almak
isteyen mektuplar yığılmaya başlayınca, Marie-Paul bana, bu fevkalade
yazıların, basım ve dağıtılışı için nöslük işini bırakmayı teklif etti. Kabul
ettim çünkü, bu yazıları ne şekilde hazırlanıp sunulacağını yalnız bu
şekilde idare edebilecektim.
Bana verilen görevin ciddiyetiyle uygunsuz olan mesleğimi, sport
magazininde çalışmayı hemen bırakmıştım, ve 1974’ün sonbaharında
(kitabım) basım makinesinden çıkmaya başlamıştı.
Hayatımdaki tahmin edilmeyen karışıkların sonucu ve sinir
sistemime şok gelmesi, midemin ağrımasına yol açmıştı ve az kaldı,
ülser de verdi. Bütün kış, “gastiritis”dan ciddi bir şekilde cefa
çekmiştim. Hiçbir ilaç etki göstermiyordu, ve ne zaman ki herşeyi
yavaş alıp mediytasyon yapmaya başlayıp nefes alma hareketine
geçtiğim zaman, ağrılarım, sanki sihirli bir şekilde (gözden) kayboldu.
Haziran (ayında) Philippe Bouvard’ın sunduğu televizyon proğramına
çıkmıştım. Proğramın ismi “Cumartesi Akşamı” idi ve her zamanki gibi
başkalarını küçülseyen/alaya alan proğramıyle, efendi Bouvard, öteki
proğram misafirini pembe antenli ve yeşil giyimi ile ‘Mars’lı olarak
kıyafet değişimine koyduktan sonra, buluştuğum uzaylı insana
benzeyip benzemediğini sordu.
Fakat birçok mişiler, çok az söyleyebildiklerimle ilgilenerek, Philippe
Bouvard’a yazıp, ciddiliğinin eksikliği üzerine onu ayıpladılar. Aldığı,
binlerce mektup karşısında, biraz daha fazla konuşma imkanım
olabilecek başka bir proğramına (daha) davet etmeyi karar geçti.
Yeterli derecede konuşmama imkan verilmeyeceğine ikna olduğum
(inandığım) için, televizyon proğramından hemen sonra ‘Pleyel’
salonunda bir tarih (günü) için kiralayıp, orda bir iki gün içinde
konuşma vereceğimi, televizyon proğram seyircilerine bildirmeyi karar
geçmiştim.(500 oturak seçme tercihi ile)150 oturaklı/sandalyeli salonu
94
kiraladım. Çünkü, kaç kişinin, beni dinlemek için zahmet edeceğini
bilmiyordum.
Sonunda, 3000 kişi geldi. Belki olduğu gibi, kiraladığım salona en fazla
500 kişi sığdırabildik ve de bu oturaklar dolduğu zaman, ötekilere, bir
iki gün içinde, 2000 kişilik büyük salonda bir konuşma daha vereceğimi
söyledim. Birçok insanların ordan ayrılmaya memnun olmadıkları
apaçıktı çünkü bazıları, yüzlerce kilometre seyahat ederek gelmişti.
Herşey iyi gitmişti ve beni destekleyip, yardım etmeye hazır olan
büyük sayıda insanlar bulmuştum. Üstünkörlük meziyetleri ile de, diğer
insanları küçümser gören şahısların sordukları sorularının ne kadar
gülünç olduğunu göstermiştim. Feci şekilde, sahane korkum olmasına
rağmen, şarkı söylediğim sıralardan daha fazla, hiçbir aksilik çıkmadan
herşey iyi geçti ve de en zor soruların cevapları, sanki de dudaklarıma
kendi başlarına geliyorlardı. Gerçekten bana yukardan yardım geldiğini
hissetim, tıpkı Elohim’in bana söz verdiği gibi. Yalnız başıma
düşünmeme imkan olamayan cevapları verirken, sanki de kendimi
dinler izinde idim. İkinci konuşmam (konferansım), bir kaç gün sonra
yer almıştı.
İlk verdiğim konuşma salonuna giremeyen kişilerin, geriye
gelmeyeceğinden korkuyordum, çünkü 4 de 3’ü boş çok pahalı salonla
yapışık kalacaktım.
Televizyon proğramından veri hakkında hiçbir ilan olmamıştı, yalnız,
çok kısa, üç sıralı paragraf “France Soir” gazetesinde çıkmıştı, ki ikinci
konuşmamı ilan/reklam etmeye kabul eden yalnız gazete idi.
Olayın yer aldığı gün, iki bin’den fazla kişi geldiği için hol/salon
dolmuştu. Bu büyük bir zaferdi/başarıydı. Bu zamandan ileri, bana
verilen görevin başarısı hakkında artık hiçbir şüphem kalmamıştı.
HALK KONUŞMALARI
1974 Eylül ayından beri, 40 konferans süresinde, En fazla sorulan
soruları görebilmiştim.
MADECH’in üyeliği de devamlı olarak arttığını/çoğaldığını ve Fransanın
her büyük şehir/kasabasindave de en dinamik (ve hareketli) kişilerin
etrafında bölgesel bürolar kurulmuştu.
Bazı muhabir/röpörtajların da mesleklerini dürüstlü/namuslu bir
şekilde sürdürdüklerini, halkı bildirerek, duydukları ve okuduklarını
olduğu gibi yazdıkları ve söylediklerini gözledim. Maalesef bazı
muhabirler, “Le Point” gazetesindekiler gibi yalan yazdılar.
Hatta, yanlış yazdıklarını düzeltmek için, taahütlü mektup gönderip ve
cevap verme hakkına uymaları gerektiğini hatırlatmamıza rağmen,
doğru bir şekilde cevap vermediler.
Ötekiler, “La Montagne” gazetesindekiler gibi, Clermont-Ferrand’da
konuşma/konferans vereceği okuyucularına bildirmeyi basit bir şekilde
reddetti ve de o bölgede yalnız gazete oldukları için bu durumu
çıkarlarına kullandılar(istismar ettiler). Hakikatte, onların haber
direktörü ile buluşup, ben(im) veya faaliyetlerim hiçbirzaman
95
gazetesinde bahsedilmeyeceğini söyledi. Bütün bunların sebebi, ilk
olarak televizyona çıktığım ve önemli Fransız yayım organizayonuna
konuşmadan önce, onlarla konuşmadığımı (danışmadığımı)
beğenmemişlerdi. Üzgün bir olay ve de konuşma hürriyetinin nefis bir
örneği. Konferansımı haber eden ödemeli reklamımı da reddettiler.
Bunun yanında, ayni gazetede, sex filimlerini reklam eden büyük
sayfalı ilanlar vardı.
Le Point, gazetesine gelince, basit bir şekilde Madech üyelerini,
buluşmanın yer aldığı yere götüren seyahatı, Elohim ile kırılmış bir
rendevu’ya döndürmüşlerdi.
Bu hileler/hünerler, kalkınmaya çalışan bir organizasyonu/kuruluşu
gülünç duruma düşürmek için oynanmaktaydı. Geniş okurluğu olan
gazetenin, 2000 yıllık tarihi olan kilse yerine, MADECH gibi yeni
kuruluşa, bunu yapmayı daha kolay ve az tehlikeli olduğu aşikardır
/bellidir.
Fakat o gün gelecek ki, gerçeği saklayıp veya bükmeyi uğraşanlar,
hatalarına pişman olacaklar.
2
İKİNCİ BULUŞMA(KARŞILAŞMA)
1975, 31 TEMMUZ’UN GÖRÜNÜŞLERİ
MADECH’in başkanı olarak istifa etmeyi, 1975 Haziran ayı sırasında
karar geçmiştim.
İlk olarak, bu kuruluş kendi başına, bensiz, devam edebileceğini, ve
ikinci olarak da, kuruluşu, 1901 kanununa göre oluşturmakla hata
ettiğimi düşündüm çünkü, insanoğlu için bu derece önem taşıyan bu
organizasyon, ‘Petanque’ kulübü veya emekli askeri derneklerine
benzetiliyordu. Elohim’in bana verdiği/yaydığı mesaj ile, daha uyumlu
bir hareket kurmanın gerekli olduğunu düşünmüştüm. Bu,
yaratıcılarımızın verdiği öğütlerin son harfine kadar saygı gösteren bir
kuruluş olması gerekiyordu. Söz konusu, Geniokrasi, humanitarianizim
ve de “deistic” allahsızlık din tatbikatlardan ferakat (vazgeçmek) etmek
gerekmektedir.
1901 kanununa uygun herhangi bir kuruluş, Elohim’in mesajının
anlamına (böyle kurduğumuz gibi) zıt gitmekteydi.
96
Böyle bir birliğin, bütün üyeleri, oy verebildiği için, Geniokrasinin
prensiplerine saygı göstermiyorduk. Ki (Geniokrasiye göre) yalnız en
zeki insanlar karar vermeye katılabilirler. Böylece, bu asli (bellibaşlı)
hatayı doğrultmam gerekiyordu. Bunu, MADECH’I yok etmekle değil,
değiştirmekle daha etkili değişimi de beklenmekle.
Bu, 1901 kanununun nizamına karşı gitmiyordu. Bu yöntemle, en açık
zihinli üyeleri ile kuracağım, gerçek hareketi destekleyecekti. Daha
açıkcası, MADECH üyelerinin bir araya toplanışı. Bu yeni birlik,
Elohim’in mesajında istenenleri titiz bir şekilde yerine getirmek ve
diğer (ilgili) insanların zihnini, sonsuzluğa ve edebiyete açmayı ve de
insanlığa rehber olmayı dileyen kişilerden oluşacaktır. Topluluk içinde,
insanların zihnini her yöntemle allahlı dinlerle, uyutucu eğitimle,
düşüncesiz televizyon proğramları ile ve adi politik kavgalar kapatmayı
çalışırken ben, (hazır olan) insanların zihnini açmak için dünyaya
yayılmaya hazır olanları eğitecektim. Böylece MADECH, destek
kuruluşu (organizasyounu) olarak, önemliğini, Elohim’in mesajını keşif
edenlere (bir) ilk buluşma noktası olarak, koruyacaktı. (Mesajı)
uygulayan üyelerden oluşan, cemaat rehberler, (mesajı) uygulayan
üyelere yol gösterici kişilerden/eğiticilerden oluşacaktı.
MADECH üyeleri arasında, organizasyonu idare edebilecek yetenekli
kişilerin olduğunu biliyordum ve idare mescilinin seçimi sırasında,
bunun tesdiğini almıştım. Başkan olarak yerimi alan, Kristiyan,
geleceği çok parlak bir fizikçiydi, ve mescil’in (geriye kalan) diğer
üyeleri de eşit derecede yetenekli kişilerdi. Yine, Haziran ayındaydı ki,
François (Fansvua) MADECH’in en adamakıllı kişilerinden ve en açık
zihinlilerinden biri, beni, Clermont-Ferrand’a görmek için gelmişti.
Biraz dinlenmek için, ve 13 Aralık 1973’den önce bana bütün olanları,
başkalarının, geçmişim hakkında saçmalık yazmadan önce sakin bir
şekilde kitab olarak yazabilmek için ona, inzivah bir yerde, bir kır evi
bulmaya arzu ettiğimi söyledim. Perigord bölgesinde, (ulaşılması yakın
olmayan) bir yerde çiftliği olduğunu, ve o bölge hoşuma gidiyorsa
(giderse) orda bir iki ay geçirebileceğimi ve hatta arzu ettiğim kadar
çünkü hiçbiri orda kalmıyordu.
O yeri ziyaret etmek için, hemen oraya (arabayı) sürdük. Orada
bulduğum ve beni ilham eden sakinlik ve uyumluluk nedeniyle iki ay
kalmayı karar geçirdim. İki hafta sonra bu yeri o kadar sevmiştim ki,
burda daha sürekli olarak kalmayı, ciddi bir şekilde düşündüm.
Frasnçois, bize katılmak için temmuzun sonunda geldi, ve 6 Ağustoz
Clermont-Ferrand’da yer alan buluşma kutlayışından bir gün sonra,
taşınmayı planlamama başlamıştık. Hala daha emin bir şekilde karar
geçirmemiştim çünkü, şahane buluşmanın yer aldığı yerden hareket
edersem, görevimde başarısızlığa uğramaktan korkuyordum.
Her ne şekilde, 31 Temmuzda, karım Marie-Paul’la ve François ile
temiz hava alma yürüyüşünde iken, sallantılı hareketli, kocaman bir
uçan dairenin sessiz bir şekilde evin hemen hemen üzerinden geçtiğini
gördük/gözledik.
Zaman zaman, hayal edilmez derecede hızlı bir şekilde uçtu, fakat
birkaç defa ansızın da durup, bizden 500 metre uzaklıkta zigzag
97
şekilde yine harekete geçti. Diğer insanların bu olaya benimle
tanık/şehit oldukları için çok sevinmiştim. Üzerime anlatılmaz derecede
büyük bir mutluluk hissi gelmişti. François bana, (üzerine geldiği)
duyduğu heyecandan, saçları başının üzerinde durduğunu söyledi. (Bu
olay) Bu yere taşındığıma, Elohim’den razı olduğunu gösteren belli bir
işaret idi.
Ertesi sabah, kolumun biri üzerinde dirseğime yakın acaip işaretin
oluştuğunu farkettim. İlk olarak, bir gün önceki görüntülü olay ile
bağlantı yapmamıştım, fakat (daha sonra) birçok insanlar, bu işaretin,
yanız Elohim tarafından yapılabileceğini söylediler. Üç santimetre
çapında bir kırmızı dair/halka, çevresi beş santimetre kalın ve içinde üç
tane küçükce halkalar vardı. Bu işaret, ayni şekilde iki hafta
dayandı(kaldı). (Daha) sonra ortadaki üç halkalar, birbirleriyle iç içe iki
halka olarak birleştiler.
Bir iki hafta sonra da, iki halkalar tamamıyle kayboldular, ve yerine
beyaz bir marka kalmıştı. Ve bu marka hala da vardır. Bir gerçeği
belirtmek isterim ki bu işaretten hiçbir cefa çekmedim (zarar
görmedim). Bütün zaman sırasında, en az bir kaşınma bile
hissetmemiştim. İşareti gösterdiğim bazı açık zihinli bilim adamlar, bir
örnek alınırken, mükemmel edilmiş bie laser ile yapılabildiğine
(tahmin) istif ettiler.
6 Ağustoz (kutlayış) buluşması, planlandığı gibi Puy-de-lassolas’daki
kraterde yer aldı.
Clermont-Ferrand’a yakın ve bu buluşmada mükemmel bir kardeşlik ve
uyumluluk hissi hüküm sürmüştü.
Bu tarihte, MADECH üyeleriyle bu buluşmayı sağlama kararına
neden geçtiğimi gerçekten bilmiyordum, fakat Elohim bana
kılavuzluk/rehberlik etmişti, çünkü, buluşma yönünde, Hiroşima atom
patlamsının 13’üncü yıldönümü olduğunu bazı üyeler bana hatırlatmıştı
ve ayrıca Kristiyan dini tatili “Tranfiguration” (görünüşü değiştirmek)
olduğunu da. Deliler bunun, tessadüf olduğunu söyleyecekler.
O buluşmadan sonra, bazı MADECH üyeleri taşınmama yardım ettiler
ve Prigord bölgesinde yaşamak için yerleştim.
MESAJ : BÖLÜM İKİ
7 Ekim, gece onbir sıralarında, dışarıya çıkıp gökyüzüne bakmak için
ansızın bir istek/heyecan duydum. Dışarısı oldukça soğuk olduğu için,
iyi/sıcak bir şekilde giyinip karanlık içinde yürüyüşe çıkmıştım. Bilinçli
olmadan belli bir yöne doğru gidiyordum, ve yaz sırasında François’in
bana gösterdiği, iki çayın arasında ve ormanın sardığı yapayalnız bir
yere gitmek için ansızın bir ihtiyaç duydum. Bu yerin ismi Roc Plat idi.
Gece yarısına yaklaşık o yere vardım ve orada ne aradığımı/yaptığımı
yarım düşünüp durdum. Telepati yöntemiyle yol gösterilebileceğimi
söylendiğim için içgüdümü takip ettim. Gökyüzü muhteşem ve yıldızlar
her yerde parlıyordu, hiçbir yerde bir bulut bile görünemiyordu. Durup
98
kayan yıldızları seyredirken, bütün etraflık/kırlık ansızdan aydınlandı ve
bazı çalıların arkasında kocoman bir ateş topu (gibi bir şeyin) ortaya
çıktığını gördüm. Ateş topunun ortaya çıktığı yere doğru hareket ettim,
kocaman bir coşkuyla dolup, (orda) ne bulacağıma hemen hemen
emindim.
1973 Aralık ayında, altı defa/kere/olay gördüğüm ayni (uçan) vasıta,
orda önümde bulunmaktaydı, ve iki yıl önce buluştuğum ayni şahıs,
bana doğru, nezaket dolu gülümsemeyle yürüdü/geldi. Hemmenden
bir bir değişiklik farkettim. İlk defa buluştuğumuz zaman, yüzü
etrafında hale yapan uzay elbisesini giymiyordu. Gerçekten doğruyu
söylediğimi Dünyanın anlaması için harcadığım bütün zamandan sonra,
hayatımın altüst edilmesine sorumlu olan Şahısı bir daha gördüğüm
için olağanüstü / fevkadale derecede sevinmiştim. Karşısında eğildim
ve o konuştu.
“Ayağa kalk ve beni takip et” diye söyledi. “Bizler, senden ve geçmiş
iki sene içinde yaptığın herşeyden çok memnunuz. Şimdi ikinci
dereceye geçmenin zamanı geldi, ki bizler sana güvenebileceğimizi
ispatladın.
Bu geçen iki sene, hakikatte bir denemeydi. Bugün görebiliyorsun ki
yüzümün etrafında bir (herhangi bir) koruyucu yoktur, ve vasıtam
sana, flaşlı işıklar olmadan, ansızın sana göründü. Bütün bunlar, sana
güvenlik vermek içindi, ki uzay seyahatçıları (uzaylılar) hakkında
oluşturduğun genel imaja uysun.Şimdi ki yeterli derecede geliştiğin için
ve böyle şeylerden korkmadığından, o çeşit yaklaşım tekniklerini artık
kullanmıyoruz.”
Onu vasıtasının içine takip edip, ilk buluşmamız sırasında gördüğüm, iç
görüntüsüne çok benziyordu, duvarlar dışarısı gibi ayni metalik/madeni
yapıdan, ne bir idare edilen düğme ne de dümen, ne (dışarıyı görmek
için) yuvarlak pencere. Yer üzerinde bulunan iki koltuk yarı saydam
mavi bir maddeden yapılmıştı. Bu koltuklar, havayla doldurulabilen
küçük plastik oturakları hatırlatmaktaydı, fakat rahatsızlık hissi
vermeden.
Oturmam için beni davet etti, kendisi de ötekine yerleşti ve
kımıldamamı söyledi. Anlaşılmayacak bir lisanla birkaç kelime söyledi
ve vasıtanın hafif bir sallantı ettiğini duydum (hissettim) ve ansızın,
şiddetli bir soğukluk hissettim, sanki de bütün vücudum bir buz
parçasına, veya oldukça sanki de binlerce buz kristalleri, derimin bütün
(delilerini) gezeneklerimi nüfuz ediyordu ve kemiklerimin iliklerine
kadar. Bu çok kısa bir zaman almıştı, belki de birkaç saniye, ve ondan
sonra hiçbir rahatsızlık hissetmedim.
Rehberim ayağa kalkıp konuştu: “Gelebilirsin, vardık.” Küçük
merdivenden aşağıya onu takip ettim. Onbeş metre çapında ve on
metre yükseklikte metalik görünümünde olan dairevi bir oda içinde
vasıta hareketsiz durdu. Bir kapı açıldı ve rehberim içeriye girip
elbiselerimi tamamıyle çıkarmamı söyledi. Daha sonra diğer
talimatların verileceğini bildirdi. En hafif bir köşesi bile olamayan ve
99
dört metre çapında olması gereken bu yeni dairevi odaya girdim.
Soyundum ve bir ses bana, önümdeki odaya girmemi söyledi. O an bir
kapı açıldı ve elbiselerimi bıraktığım diğer odaya benzeyen odaya
girdim fakat uzun, ve koridora benziyordu. Koridorun uzunluğu
sırasında sıralı değişik renkli ışıklar altında geçtim. Ses bana, yerdeki
ok işaretlerini takip edersem, beni bekleyen bir banyonun bulunduğu
diğer bir odaya varacağımı söyledi. Bu öteki odada gerçekten, gömülü
(şekilde) bir banyo bulmuştum. Su ılık sıcaklıkta ve tam iyi ve de
ihtiyatlı bir şekilde de parfümlenmişti. Ses, kişisel ihtiyaçlarımı yerine
getirmemi tercih etti, ve bunu yaptıktan sonra da metalik duvarın
yanındaki rafın üzerinde bulunan kadefin içindeki içkiyi içmemi söyledi.
Beyaz sıvılı ve pademlerle tatlandırılmış çok lezzetli ve de çok soğuk
(bir içkiydi). Ondan sonra, bana yumuşak (kumaştan) pijama gibi ve
ipeği andıran elbiseler sunuldu. Bunlar beyaz ve çok kuytu giyimli ve
de raf üzerine hazırlı olarak benim için serilmişti/koyulmuştu. En
sonunda, son bir kapı açılıp rehberimi yine (karşımda) buldum.
Görünüşte ayni fakat değişik özellikleri olan iki kişi (de) yanında
bulunmaktaydı, ve onlar da (ayni derecede) misafirperver idiler.
Onlara katılıp kocaman bir salona/hole girdik ki her yerde
harikalar buluyordum.
Bu yer, birçok seviyede yapılıp, 100 metre çapında olması gerekirdi.
(Yukarısı) Tamamıyle saydam bir kubbeyle kaplanmıştı, o kadar
saydam dı ki, ilk bakışta, kubbe olduğu hiç belli değildi. Binlerce
yıldızlar gökyüzünü kaplıyordu, ve yine de bütün hol/salon, sanki de
öğlenmiş gibi, doğal ve yumuşak bir ışınla aydınlatılmıştı. Yer,
büyüleyici ve şaşırtıcı renkli (parçalı/yünlü) halılarla ve kürklerle
kaplıydı. Çok hayran edilebilecek sanat işleri her tarafta vardı. Her biri
ötekinden daha güzzel, ve bazıları animasyon edip renkleri de
değişmekteydi. Diğer yerlerde, birçok metre yükseklikte, ve bazıları
parlak kırmızı diğerleri de mavi renkli, tıpkı çok güzel tropik balıkları
gibi bitkiler vardı. Arka plan müziği çalarken, (“uzuv”a) ve müziksel
testereye benz’yordu, bir de, arada sırada koro ve bass sesleri olağan
üstü titreşim yaratıyordu.
Bu müzik, çiçeklerin eğilmesine ve ritmikle sallanmasına sebep
oluyordu ve her müzik çeşitinden/biçiminden renkleri değişiyordu.
Her vakit, biri konuştuğunda, zorluk çekmeden birbirimizi duyabilmek
ve sesimizi yükseltmeye gerek olmadan, müziğin seviyesi azalıyordu.
Hava binlerce kokuyla parfümlenip, oda içindeki durumumuza ve
müziğe göre tütüler/kokular değişiyordu. Bütün yer/alan ortalama, on
açılı köşelerle tasarlanmıştı, ki, değişik seviyede ayırlanıp, her köşenin
belli bir karakteri vardı. Küçük bir dere, bütün bunların ortasında
/arasında akıyordu.
Rehberimin arkadaşları, ona karşı büyük bir saygı gösteriyorlardı ve
bana söylediği ikinci şey: “Beni takip et. Kendimizi rahat edelim de
sana çok söyleyeceklerim vardır.”
Onu, siyah kürkten yapılı sofa ve bir gurup koltukların bulunduğu
yere takip ettim ve hep dördümüz oturduk. Burda, rehberim yine
konuştu:
100
“Bugün sana, 1973 Aralığında verdiğim mesajı tamamlıyacak ikinci bir
mesaj vereceğim. Not alabilmen için hiçbirşeyin yoktur, fakat
üzülme/merak etme/tasalanma, Sana söyleyeceğim herşey aklına
oyulacak, çünkü burda duyduğun herşeyi hatırlamana imkan eden bir
tekniğimiz vardır.
İlk olarak, iki sene içinde bütün yaptıkların için, seni tebrik etmeyi
dileriz, fakat seni uyarmak istiyoruz ki, geriye kalan görevin daha da
zor olabilir. Fakat ümidini hiçbir halde kırma, çünkü çabaların için şimdi
ne olup kalırsa da mükafat edileceksin.
Başlayış olarak, sana verdiğimiz ilk mesajın bir bölümünü
doğrultmamız lazımdır, çünkü İnsanlığı yok etmek için harekete
geçeceğimizi ilgilendiren bölümü yanlış olarak geçirmişsin. Kesin bir
şekilde belirtmemiz gerekir ki bizler karışmayacağız. İnsanoğlu, tarih
içinde şimdi bir dönüş noktasına varıyor, ve geleceği/istikbali kendisine
bağlıdır. Çevrenize ve birbirinize karşı saldırınızı kontrol edebilirseniz,
gezegenler/yıldızlar arası uygarlığın yer aldığı altın çağa varacaksınız,
ki orda, evrensel mutluluk ve ifalık gerçekleşecektir. Fakat, öteki
taraftan, uygarlığınız zorbalığa/şiddetliğe yol alırsa, doğrudan veya
dalaylı olarak bunların arasında kendiliğini yok edecektir. İnsan dahiliği
hakimiyette oldukça, ona, hiçbir tekniksel veya bilimsel problem engel
olamaz(gelemez).
Fakat, nasıl bir dahinin Dünyaya mutluluk getirebilir, eksik akıllı birinin
de bütün dünya barışını tehlikeye koyabilir. En erken bir zamanda
Dahikrasiyi kurabilirseniz, geri kafalı insanlarınfelaket yaratma
imkanını, o derecede/en kısa zamanda yok edeceksiniz. İnsanoğlunu
yok edebilecek felaket durumunda/kaşısında, yanız seni takip edenler
kurtulacaktır ve (Hz) Nuh’un zamanında olduğu gibi, tahrip edilmiş
dünyanızdaki tehlike dağıtıldıktan sonra tekrar nüfuslandırılacaktır.”
BUDİZİM
Rehberim kısa bir an için duraklayıp, devam etti:
“Budizim açıklıyor ki, ölüm sırasında, ölü kişinin ruhu, birçok
şeytanlardan kurtulabilmesi için, uyanık olması gerekir, aksi takdirde
yeniden/tekrardan reinkarnosyan edilip devire tekrar katılacaktır. Diğer
taraftan, bu ünlü şeytanlardan kurtulmayı başarırsa, devreden kurtulup
(awakening) uyanıklık olayı ile saadet elde edecektir.
Hakikatte, bir kişiye değil, bütün insanlığa uygulanan çok iyi bir
açıklamadır. (İnsanoğlu) her zaman seçme durumuna geldiğinde, geri
devire düşmesine sebep olan şeytanları direnmelidir. Bu “Şeytanlar”
doğaya veya (yoldaş) insanlara karşı gösterilen zorbalık/zalimlik’tir ve
de “uyanıklık olayı ile saadet hali” altın çağlı bir uygarlıktır (medeniyet)
ki Bilim, insanlığa hızmetkardır, böylece bilim yardımı ile körlerin
101
gördüğü ve sağırların duyduğu, dünyasal bir cennetin
oluşumudur/kuruluşudur.
Eğer insanoğlu, yeterli derecede, bu şeytanlardan dikkatlı olmazsa,
reinkarnasyon devrine yine düşecektir ve ilkel olarak, ta başından
tekrardan başlaması gerekir ve yavaşca, zorlu dünya içinde ve ezginlik
altında, daha gelişmiş bir uygarlığa ermeye çalışacaktır.
Bu yüzdendir ki sembolümüzde svastika vardır, birçok eski yazılarda
olduğu gibi, bu deviri sembol eder. Barışcı bilimin kullanışıyla elde
edilen cennet arasıyla ve de ilkel duruma düşmenin cehennemi ki,
insanlık (doğanın esiri olur) doğayı idare edip ondan faydalanacağı
yerine onun esiri olur, seçimidir.
Bir deyime göre bu, gezegenlerinden ayrılabilme yetenekleri olan
cinslerin kosmik derecede doğal seçimidir. Yalnız (onlar ki)
vahşiliklerini/zorbalıklarını mükemmel bir şekilde kontrol edebilenler,
bu seviyeye varacaktır. Ötekiler, ne zaman ki bilimsel ve teknolojik
seviyeleri, şiddetli/kuvvetli keşfetmelerine imkan kıldığı zaman kendi
kendilerini yok edecekler.
Bu yüzdendir ki, bizimle temas etmek için başka yerden/gezegenden
gelenleri korkmuyoruz. Binlerce temas, bu evren kanununu
onaylamaktadır. Gezegen sistemlerinden ayrılmaya başaran insanlar,
her zaman barışcıdır.
Ne zaman ki bir cins, kendi güneş sisteminden ayrılma kapasitesine
gelir, bu demektir ki, “gelişme-tahribat” devrinden kurtulmuşlardır.
Bu durum, saldırıcı eğilimlerini idare altında tutmalarının eksikliğinden
gerçekleşebilir. Ne zaman sizler, şiddetli enerji kaynağı keşfedersiniz,
ki kendi güneş sisteminizden ayrılmaya imkan eder, ters edilmesi
imkansız derecede kuvvetli ve tahrip edici saldırı silahlarını yaratma
imkanına da varacaksınız.
Dünyada, bulunduğunuz bölgede, Fransa, Avrupayı birleştirmek için
doğru yoldadır ve ilk askersiz ülke olmalıdır. Böylece, Fransa, bütün
Dünyaya örnek olacak. Askeri personeli de barışı tutan Avrupa
askerinin temelini atacaklardır/kuracaklardır. Sonunda da dünya barış
askerlerine döndürüleceklerdir. Savaşın koruyucuları yerine, askerlik,
barışın koruyucuları olacaklardır. Sonsuz derecede saygı hak eden bir
ünvan.
Önemli bir ülkenin ötekilere yol göstermesi gerekli bir şeydir ve
Fransa’nın komuşu ülkeleri, Avrupayı kurmak için, askeri personelini
Avrupanın hızmetine koyup, mecbur askerliği yok ettiği için, onu istila
etmeyecekler.
Tam aksine, ülkenizin aldığı bu yöntem, öteki ülkelerin hızlı bir
şekilde takip etmelerine yol açacaktır. Askeri şekilde Avrupa birleştiği
zaman, ekonmisi de tek bir Avrupa dövüzünün yaratılmasıyla
birleşecektir. Daha sonra, ayni yöntem, bütün Dünya çapında
uygulanabilir, ve ilk Mesajda sana söylediğimiz gibi, tek bir dünya
dilinin katılmasıyla, her okulda mecburi olacaktır. Bir ülke yolu
göstermesi gerekiyorsa, Bu ülke Fransa’dır.
Kendi tahribatımızın silahlarını, “deterrant gücünü” avukatlık ettiğimiz
için toplamaktayız.
102
Her ülke, öteki ülkeyi “deter”/engellemek etmeyi arzu ederken, ve
gerçekte hangisinin olacağını bilemediğinden, aksi bir hareket de bu
“deterrant gücü”nü işgal/müdahale gücüne döndürme tehlikesine
girecektir ki bu durum, bütün dünyaya öldürücü olabilir.
İnsanoğlu, geleceği geçmişle görüyor. Bu bir hatadır. Bunun yerine
geçmişten tenkitci olup, bugünü gelecek için kurmalıyız.
Anlamalısın(ız) ki, şimdiki ilerlemiş ülkelerin insanları, 30 yıl önce, hala
daha ilkel idiler. Sizler, bu karanlıktan ancak çıkıyorsunuz.
Dünya üzerinde, hala daha milyonlarca ilkel insanlar vardır ki,
gökyüzünde birşey görüp Ulu/ilahi’den başka birşey olmadığından
inanmak yetenekleri yoktur. Daha da bildiğin gibi, ekonomik yönden
az gelişmiş ülkelerde allahlı dinler hala daha kuvvetlidir.
İnsanlara, yaşlı oldukları için değil, zeki oldukları için hürmet
etmelisin(iz) ve ayni sırada, yaşlı insanların rahat bir hayat
geçirmelerine sağlamalısınız. Bizim uzak atalarımız, saygı
gösterilmemelidir, ayrıca, kendilerini evrene açma imkanları olmayan
fakir, yeteneksiz/sınırlı ilkel insanlar örneği olarak görülmelidirler ve de
nesilden nesile değerli hiçbirşey taşıma yetenekleri de yoktu.
NE ALLAH NE DE RUH
Rehberim konuşmaya devam edip:
“Bir sosyete ne kadar ilkel ise, içinde o derecede allahlı dinler
çoğalacaktır. Bu dinler, hakikatte, diğer gezegenlerden gelen
ziyaretçiler tarafından yaratılıp, zorbalıklarını yok etmeye başaramayan
dünyaları, daha çeşit barışcıl bir yöntemle ziyaret etme olanakları
olmadığı için.
İlkel dünyalara, gelişmiş/ilerlemiş ziyaretçiler olarak varırsanız, böyle
bir sistemi uygulamaya mecbur kalacaksınız, ve hakikatte çok
eğlendirici birşey olmakla, onların gözleri önünde kendinizi Tanrılar
olarak geçirirsiniz. Gerçekte, bu oldukça kolay birşeydir, çünkü,
gökyüzünden geliyorsan, ilkel insanlara göre ancak ulu olabilirsin.
Ve tabi ki, hoş bir şekilde kabul edilip ve saygı gösterilmek istiyorsanız
abartmalısınız. Ki hiçbir zararı yoktur.
Bizler, devamlı olarak, bu yöntemin hala daha işlediğini görmek için,
görüntü yapmaktayız. Halkın, hükümetin ve basının tepkisini görmek
için Devamlı olarak, kendimizi epeyce eğlendiriyoruz.
Sana, birinci mesajda açıkladığımız gibi, Allah diye birşey yoktur ve
aşikar olduğu gibi, ne de Ruh. Ölümden sonra hiçbirşey yoktur, ancak
103
bilim kullanılıp birşey yaratılır. Bildiğin gibi, ölü bir yartığı/organizimi,
bir hücresinden yeniden yaratmak mümkün birşeydir, ki entellektüel ve
fiziksel (mavi-haritasını) taşımaktadır.
Gözledik ki, bir organizim öldükten hemen sonra birkaç gram kaybeder
– hakikatte bu, bütün canlı varlıkların sahip olduğu enerjidir, ki ölüm
süresinde varlıktan ayrılır. Bildiğin gibi, madde gibi enerjinin (de)
ağırlığı vardır. Ayrıca bilirsin ki, zeki ve organize hayatın sonsuzca
küçük seviyede (maddede) var olduğunu keşfettik. Eminiz ki, bizim gibi
ilerlemiş ve de kıyaslanacak derededirler.
Bunu kanıtlamayı/ispat etmeyi başardık. Buradan, keşfettik ki,
yıldızlar ve gezegenler kocaman bir varlığın bir atomunun parçasıdır, ki
kesinlikle, (bu yaratık) diğer yıldızları seyredip merak etmektedir.
Ayrıca, sonsuzca büyük kişinin, sonsuzca küçük seviyesinde var olan
insanlar, maddesiz “Allaha” inandıkları zamanın var olduğuna da
mümkündür.
Tamamıyle anlamalısın ki, herşey, herşeyin içindedir. Şu anda,
kolunun içindeki bir atomda milyonlarca dünyalar doğup diğerleri
ölüyor. Allah ve ruha inanıp inanmayarak.
Ve ne zaman ki sana göre bir çağ (millennium) geçti, Güneş, küçük bir
atomunu oluşturan, kocaman kişi, ancak bir adım atmaya vakit buldu.
Hakikatte zaman, büyüklüğe göre, ters nispetlidir, ya da, hayatın
seviyesine göre. Fakat evrendeki herşey, canlı ve sonsuzca büyük ve
sonsuzca küçük herşeyle uyumludur.
Bütün gezegenler gibi Dünya da canlıdır ve üzerindeki, insanlık olarak
bilinen küçücük yaşantının bunu farketmesi zordur, çünkü, büyüklüğün
yarattığı zaman değişikliği çarpıntısını farketmek imkan olmuyor. Ne de
bir kırmızı kan hücreniz, ve daha iyisi, vücudumuzu oluşturan
atomlardan biri, diğer atom arkadaşlarıyle, bir yaratığı oluşturduklarını
düşünmektedirler (hayal etmektedirler).
Son olarak, her bir kişiye ne olup kalırsa, evrensel denge daimi
kalmaktadır. Fakat, kendi seviyemizde mutlu olmak istiyorsak,
sonsuzca büyük, sonsuzca küçük ve yoldaş insanlarla uyumlu/ahenkli
olarak yaşamalıyız.
Evrenin sonsuzluğuna, ne derece az bir bakış atsak bile, Allah veya
Ruh’un var olduğunu, hiçbir tartışma destekleyemez. Hiçbir yerde bile
cennet var olamaz. Çünkü evren, sonsuz olduğu için bir merkezi
olamaz. Buna ilaveten (buna ek olarak) ve açıkladığım gibi, sonsuzca
büyük ve sonsuzca küçük varlıklar arasında bir haberleşme bağlantısı
olamaz, çünkü kümelerindeki değişiklik çok büyüktür. Böylece, eşit
zaman akışında bir değişiklik yaratmaktadır. Son olarak, bir kişi,
ölümsüz bir ruhun, bir vücudun ölümünden sonra kaçtığını hayal etse
bile böyle bir düşünce ilkel insanların aklından çıktığı için çocuksal ve
şiirciliktir, daha ca, böyle bir ruhun, sonsuz evrenin neresine
gidebileceğini hayal edemez.
Ölüm sırasında uçup kaçan enerji miktarı, rastgele bir şekilde dağınır
ve çevrede bulunan diğer enerjilerle karışıp bütün hüvüyetini kayıp
eder. Bu hüvüyetlik bellidir ki yalnız düzenli madde içinde oyulmuştur.
104
Ölmüş bir kişinin hücreleri gibi. Bu madde, döllenme sırasında oluşan
ilk hücre, erkek ve kadın genlerinin ‘mavi planına’ göre oluşma gelir.
Hayatın Dünya üzerinde başlangıcı hakkında, bazı insanlar şunu
söyleyebilir “Senin açıklaman hiçbirşeyi değiştirmez çünkü, ilk başında
ne/neyin olduğunu söyleyemezsin”.
Bu akılsız bir yorumdur çünkü bunu söyleyen kişi, zaman ve
uzaydaki sonsuzluktan hiçbir haberdarlığı yoktur. Ve söylendiğini
duyduğun gibi, bir maddeye, ne başlangıç ne de sonluk vardır, herşey
değişim olur. Maddenin oluşumun değişmesi, yalnız bunu yerine
getirme yetenekleri olan ve bilimsel seviyeye ulaşmış insanların
arzularına göre değişebilir/değiştirilebilir.
Bu, sonsuz seviyedeki hayat için de aynidir. Amblemimizin ikinci
bölümü bunu temsil etmektedir. Davudun yıldızı ki, iki üçgenin
birbiriyle işlemli gibi karışıktır, “Yukarıdaki gibi aşağıda da” anlamına
gelir. Altı, sivri uçlu yıldızın ortasındaki gamalı haç ki herşeyin değişimli
olduğunu anlamını verir (anlamına gelir) ve amblemimizi alırsın
(görürsün) ki Dünyadaki bütün akılı ihtiva etmektedir. Bu iki sembolü
beraber olarak, çok eski kitaplarda/yazılarda da bulabilirsin, örnek
olarak, Bardo Thodol veya “Tibet’in ölüm kitabı” ve diğer yazılarda da.
Anlaşıldığı gibi, sınırlı insan beyninin, sonsuzdan şuurlu/bilinçli olması
çok zordur.
Birçok veya bir allaha inanıp ve herşey için sorumlu tutup, evreni
uzay ve zamanda sınırlamak ihtiyacını duymayı açıklamaktadır.
Gerçekten, onlar ki, yeterli derecede evrene doğru insanlık anlayışına
varamazlar, sonsuzluğu kavramaktan çok zorluk çekerler ki insanlığı
istisna/ayrılık etmiyor, fakat yalnızca, sonsuz evrenin belli zaman ve
yerinde insanlar bulunmaktadır.
Açık olduğu gibi, insanlar, kendi akıllarına göre herşeyi belli
çerçevelenmiş açık olarak tarif etmeyi bir deyime göre sınırlı tercih
ederler.
Diğer gezegenlerde hayat olma/bulunma imkanı sorusunu, kendi
kendilerine soranlar, sınırlı zihine ait olanların en güzel örneğidirler ve
verdiğin bir konuşma sırasında, yaptığın kıyaslamayı çok çok sevdik,
böyle kişileri, kendi havuzlarının dibinde, diğer havuzlarda hayat olup
olmadığını düşünen kurbağalara benzettiğindir.”
DÜNYADA CENNET
“Çok kısa bir zamanda, sizlerde, hakiki dünyasal bir cennette
yaşayabilirsiniz, ancak insanlığın elindeki teknolojiyi kişisel kâr veya
zorbalık, ya da askerlik için kullanmak yerine, insanlık iyiliği, hızmeti
için kullanırsanız.
Bilim ve teknoloji, insanlığı, yalnızca dünyadaki açsızlıktan değil,
yaşamak için işleme mecburiyetinden tamamıyle kurtarabilir ki,
otomasyon sağolsun, makineler, çok kolayca günlük işleri yerine
getirebilirler.
105
Halihazırda, sizin en modernize bazı fabrikalarınızda, eskiden bir
arabayı yapmak için yüzlerce insana ihtiyaç vardı, fakat şimdi, bir
arabayı yapmak görevlerini verecek bilgisayara yalnız bir kişiye ihtiyaç
vardır. Gelecekte, bu kişiye de gerek olmayacak. İşçiler birliği, bundan
memnun değildir çünkü, fabrikalar gittikçe daha az personele ihtiyaç
durup daha çok işçilerin gitmelerini sağlıyorlar. Böylelikle, işçiler birliği
yanlıştırlar – 500 kişinin işini yapan bu fevkalade makineler, yalnız bir
kişiyi zengin edeceğine, patronu, bu 500 kişinin yaşamasına imkan
olmalıdır.
Hiç kimse, başkasının hızmetinde olmamalıdır, ne de para için
başkasına çalışmalıdır. Makineler ev işlerini kolayca yapabilirler ve
diğer işleri de yerine getirebilirler ve yaratıldıkları şeyler için kendilerini
adayabilsinler-düşünmek, yaratmak ve gelişmek.
Bizim dünyamızda herşey böyledir.
Artık çocuklarınız, iş, aile, ülke gibi ilkel kurallara göre
yetiştirilmemelidir. Tam aksine, onlar, gelişime hürriyet ve evrensel
kardeşlik ilkeleriyle yetiştirilmelidirler.
Ancak yeterli miktarda para kazanıp ezgin ve ağrı bir hayat
yaşayabilme ihtiyacı sebebinden “İş” artık kutsal değildir.
Bir kimse, bir (lokum) yiyebilmek için, makinelerin yapabileceği işleri
yapıp kendisini hayatını satmak, müthiç bir derecede alçatıcıdır.
“Aile” köleliğin, eski ve yeni destekleyicilerinin kullandığı bir
yöntemdir ve bu, insanların, daha fazla ve hayali ideal için
çalışmalarına zorlamaktadır.
Son olarak, “yurtseverlilik” hala daha, insanlar arası, ekleyici bir
yöntemle yarışma yaratıp, her gün ve gittikçe milletci kutsal görev için
daha fazla çalışıp, yerine getirmeleri ikna edilmektedir.
Daha da vardır ki, bu üç kavram – iş, aile, yurt – her zaman ilkel
dinler tarafından desteklenmiştir. Fakat şimdi, hala daha ilkel insan
değilsiniz. Eski tozlu prensipleri sallayıp atınız, bilimin cennete
döndürebileceği dünyanızdaki hayattan en çok şekilde faydalanınız.
Olabilecek düşmanlardan konuşanlar tarafından aldanmayınız. Az
ücretli işçilerin tahrip edici silahlar yapmalarına mecbur kılıp büyük
endüstriyelistlere büyük kar getirsin.
Düşen doğum oranından dehşetli bir şekilde konuşanlardan
aldanmayınızö çünkü genç insanlar biliyor ki, çok çocuk etmelerine
ihtiyaç yoktur ve de daha mutlu olabilmeleri, daha az çocuk etmelerine
bağlı olduğunu bildikleri için.
“Komşu ülkeler çoğalıyor ve bize karşı tehlike olabilir(ler)” gibi
burnunuz altında mülahaza edenler tarafından aldanmayınız.
Bu kişiler, (deterrant) engelleyici bahanesi altında nükleer bombaların
yığınmasını destekleyen ayni kişilerdir.
Son olarak, askerlik görevin, silah kullanmanı öğretip “her zaman
kullanışlı olabilir” diyenlere de inanma, çünkü ayni zamada nükleer
bombaların yığılmasına devam ederler.
Sana şiddetlik, zorbalık öğretmek istiyorlar. Senin gibi birinin, değişik
üniforma giydiği bahanesiyle onu öldürmeden korkmamanı öğretmek
106
istiyorlar ve seni, eğitim hedeflerine karşı makine gibi refleksin olana
kadar eğitmek istiyorlar.
Ülken için savaşman gerektiğini söyleyenleri de ciddiyete almayın.
Hiçbir ülke (ölmeye) layık değildir. Sana “Düşmanlar ülkemizi istila
ederse, kendimizi savunmak etmeyecekmiyiz?” diyenler tarafından da
etkilenmeyiniz. Onlara, barişcılığın, savaşçılıktan daha etkili olduğunu
söyle.
Fransa için ölenlerin, saldırıcıların ne kadar şiddetli/zorbalı olsa bile,
doğru olduğu ispatlanmadı. İndiya’daki Gandi’nin zeferine bakın. Böyle
insanlar, özgürlüğün için savaşman gerektiğini söyleyecekler, fakat
Gaul’ların Romalılara karşı savaşı kaybettiğini unuttular ve de
Fransızlar, fethedicilerden faydalanıp, fethedilenlerden geldiklerinden
daha kötü durumda değildirler. Dar kafalı, zorba kişileri dinleyeceğine,
hürriyet, sevgi (aşk) ve ifa içinde yaşayınız.
Uzun ve dayanıklı bir barışa varabilmeniz için Televizyon en önemli
bir cihaz/alet’dir.
Hakiki dünyasal haberdarlığın (awarenes) menşesi/kaynağı, her gün
dünya çapında ne olup kaldığını görmenin mümkün olduğu ve de
sınırın öteki tarafında bulunan “barbarların” da sizin gibi sevinçleri,
ayni kaderleri ve ayni problemleri/sorunları olduğunu öğrenirsiniz. En
son sanaat, şaheserlerin ve bilimsel gelişimini de kaydetmektedir.
Tabii ki bu fevkalade haber dağıtılma/haberleşme aletin verevli
(ön yargılı) haber verip halkları şartlaştırmak isteyen insanların ellerine
düşmemesi çok önemlidir. Gerçekten, televizyonun, insanlığın sinir
(nervous) sistemi olarak görebilirsiniz ki, her kişi, diğer insanların var
olup nasıl yaşadıklarını da görebilmektedir.
Bu, yabancılardan korkma yaratılması ve onlar hakkında yanlış
fikirlerin dağıtılmasını önlemektedir. Çok eski zamanlarda, komşu
kabilelerden korkuluyordu, daha sonra, komşu köyden, komşu ilden
(ilayetten) ve de komşu devletten.
Şu anda komşu ırk’dan korku duyulmaktadır, ve bu artık olmasaydı,
başka gezegenlerden gelebilecek saldırıcılardan korkulacaktı.
Bu tavırı (tutumu) değiştirmek (tersine çevirmek) ve dışardan gelen
herşeye açık zihinli olmak gerekir, çünkü yabancılara karşı duyulan
bütün korkular, ilkel uygarlığın var olduğuna bir isbattır.
Bu anlamda, televizyonun yerini hiçbirşey alamaz, ve her bir
uygarlığın en önemli bir gelişmesidir çünkü, radyo gibi, tecrit edilmiş
(ayrılmış) insanlık hücrelerini ki insanlardır, ötekilerin her zaman ne
yaptıklarından haber etmektedir.
Az önce söylediğim gibi, canlı bir varlığın, tıpkı sinir sistemi gibi ayni
şekilde çalışmaktadır” .
ÖTEKİ DÜNYA
“Nerede olduğunu merak ediyorsun” diye rehberim konuştu.
107
“Gerçekte şu anda, Dünyaya yakın bir derecede bulunan bir üs’desin.
İlk mesajda, bizlerin, ışık hızından yedi kere daha fazla seyahat
ettiğimizi not etmiştin. Bu, Dünyaya, 25.000 yıl önce vardığımızda
doğruydu. O zamandan beri, daha fazla ilerleme ettik ve şimdi uzyda
çok daha fazla seyahat edebiliyoruz. O zamanlarda iki bir aya kadar
vakit olan bu seyahat şimdi bir iki an alıyor ve de (bilimde) ilerlemeye
devam ediyoruz. Beni şimdi takip edersen, beraber kısa bir yolculuk
edeceğiz.”
Kalkıp, üç rehberlerimi takip ettim. Bir hava çemberinden geçip
kocaman bir odaya vardık. (Burda) Beni Dünyadan (buraya) getiren
uçan dairtenin benzerini farkettim fakat oldukça daha büyüktü.
Dışarısı, 12 metre çapında olması lazımdı ve içeride iki koltuk değil dört
koltuk/oturak vardı.
Evvelki gibi oturduk, ve yine ayni şiddetli derecede soğukluk hissettim
fakat bu sefer daha uzun dayanmıştı – 10 dakikaya kadar. Bundan
sonra uçan daire, hafif bir şekilde sarsalandı ve bizler, altındaki açılan
merdivenden dışarıya çıktık. Karşımda cennet gibi bir manzara açıldı,
bir ötekinden daha güzel kocaman çiçekler ve aralarında yürüyen,
hayal edilemeyecek görüntüde hayvanlar vardı ve hakikatte zevkimi
anlatacak kelimeler de bulamıyordum.
Çok (değişik) renkli tüylü kuşlar vardı ve koskocaman çiçek ve
meyve veren ağaçların dalları içinde tırmanan ayı yavrusu başlı/kafalı
mavi ve pembe sincaplar vardı.
Uçan daireden otuz metre uzaklıkta, küçük bir Elohim
gurubu bizi bekliyordu ve ağaçların arkasında, bitkilerle tamamıyle
ahenklenmiş ve parlak renkli (deniz kabuklarına) benzeyen bir gurup
binalar görebiliyordum. Hava sıcaklığı çok ılık ve yabancı çiçeklerin
sayısız kokuları havayı tütürtüyordu. Hepimiz tepenin üzerine doğru
doğru yürüdük ve mucizeli (mucize dolu) panorama (manzara)
görünmeye başladı. Yemyeşil bitkiler arasında sayısız derecede küçük
dereler sarılıp akıyor ve uzakta mavi deniz, güneş altında parlıyordu.
Açıklığa vardığım zaman, büyük hayranlık içinde, benim gibi bir
gurup insan keşfettim, bununla demek isterim ki, Elohim’e değil
dünyada yaşayan insanlar benzerinde. Birçoğu çıplaktı veya birçok
renkli ipekten yapılı hafif (ince) elbise giyiyorlardı. Üç rehberim önünde
saygılı bir şekilde eğildiler ve hepimiz oturduk. Oturduğumuz
koltuklar, kaya içinde oyulduğunu gözledim ve kalın kürklerle örtülüp
sıcaklığa rağmen serin ve rahat idiler. Yanımızdaki küçük
mağaralardan bazı insanlar çıkıp bize doğru yürüdüler, taşıdıkları
tepsiler ızgara et ve meyvelerle yığılıydı ve çok fevkalade salçalarla
unutulmayacak lezzetli içkiler de eşlik etti. Her misafirin arkasında,
tepsileri taşıyan ve yemek yiyenlerin en hafif arzusunu yerine
getirmeye hazır olan iki kişi/adam diz çöküyordu. Bunlar, yüzlerine bile
bakmadan, oturanlara ne arzu ettiklerini soruyorlardı.
Yemek sırasında nereden geldiğini bilemediğim şahane bir müzik
çalmaya başlamıştı, ve genç çıplak kadınlar, vücutları hızmetkar
adamlar gibi heykelce güzel, yakındaki yeşillik üzerinde emsalsiz
zariflikle dans etmeye başlamışlardı.
108
Benim üç rehberime ilave, (oturduğumuz yerde) dünyadaki
insanlara benzeyen kırka yakın misafir olması gerekiyordu. İbranice
diline benzeyen fakat anlayamadığım bir dili konuşan adam ve
kadınlar, beyaz, sarı ve siyah ırkdan geliyorlardı.
İki sene önce buluştuğum Eloha’nın sağ tarafında ve öteki iki
Elehim’lerin de sol tarafında oturuyordum. Tam karşımda, genç,
sakallı, çok yakışıklı narin bir adam oturuyordu (yüzünde) esrarengiz
bir gülümseme ve kardeşlik duygusu ile doluydu. Onun sağ tarafında,
çok uzun ve siyah sakallı adam soylu yüzlüydü. Sol tarafında, yüzü
asyalı, şişmanca bir adam vardı. Kafası kel gibi tıraşlıydı.
ÇOK ESKİ PEYGAMBERLERLE BULUŞMA
Yemeğimin sonuna doğru rehberim yine konuştu.
“İlk mesajımda, bizim dünyamızda bulunan ikametgahın/konutun
bulunduğunu ve bir hücre üzerine bağlı bilimsel sırrı sağolsun, burda,
Dünyanızdaki insanlar yaşamaya devam etmektedirler. Bu insanlar
arasında İsa, Musa, Eljah vs vs. Hakikatte bu konut çok büyüktür.
Bürtüm dünyayı kaplıyor ve ölümsüzler meclisi üyeleri de burada
yaşamaktadır. Benim ismim Yahweh’dir ve de ölümsüzler meclis
başkanıyım. Şu anda, bulunduğumuz bu yerde, Dünyanızdan 8400
insan vardır. Bu insanlar, yaşamları sırasında, sonsuza doğru yeterli
derecede açık zihine vardılar, veya keşifleri sayesinde, yazılarıyla,
toplumu organize etme yöntemleriyle, kardeşlik muhafiyet
hareketleriyle aşk/sevgi veya kendi kendilerini düşünmediler.
Aralarında/yanlarında, ölümsüz mescil üyeleri, 700 Elohim de
yaşamaktadır.
Görevinin sonucu ne olursa, bilim sağolsun, mutlu ve sonsuz olarak
yaşadığımız ve herşeyin kolay olduğu ve de doğru bir şekilde
isimlendirilen bu küçük cennette senin yerin ayrılmıştır. Gerçekten
sonsuzca diyebilirim ki, Dünyanızda olduğu gibi, burdaki bütün hayatı
yarattık ve sonsuzca büyük hayatı mükemmel bir şekilde anlamaya
başladık. Söz konusu olan gezegenler/dünyalardır ve güneş
sistemlerindeki yaşlılığı sezip gözleyebiliyoruz. Bu ön uyarma
yeteneğimiz sayesinde, dayanıklığından endişeli olur olmaz burdan
ayrılıp, başka bir yerde/gezegende, burda olduğu gibi başka bir cennet
kurabiliriz.
Az önce gördüğün yemekleri taşıyan hızmetçiler ve de dansözler,
yalnızca biyolojik robot’durlar. Tamamıyle bilimsel yöntemle
yarattığımız Dünyadaki insanlar gibi, onları da ayni prensiple yarattık.
Onlar kendi seçenekleriyle sınırlıdırlar ve bize tamamıyle
hızmetkardırlar (bağımlıdırlar). Bizlerden emir almadan harekete
geçemezler ve de oldukça (alanlarında) uzmandırlar. Kendilerinin
arzuları ve zevk ihtiyaçları yoktur, yalnız onlar ki uzmanlıkları
gerektirir. Bizler gibi yaşlanıp ölürler fakat onları yapan makineler,
109
ihtiyacımızdan çok fazla yapabilir. Duygu ve ezgi çekme yetenekleri
yoktur ve de kendi başlarına (çiftleşip) çoğalamazlar.
(Onların) Ömür boyları, ize yakındır-küçük bir ameliyat yöntemiyle
700 yıla kadar yaşarlar. Yaşlandığı için, birinin yok edilmesi
gerektiğinde onları yapan/yaratan makine ihtiyacımıza göre bir veya
birkaç tane daha yapabilir.
Makineden çıktıkları zaman, normal yükseklikte ve çalışmaya
hazırdırlar. Bunların ne çocuklukları ne de büyülemeleri vardır. Onlar,
tek yalnız birşey yapmayı bilirler: Dünya insanlarına ve Elohim itaat
etmek ve en küçücük bir vahşiliğe bile yetenekleri yoktur. Hepsi de, kız
ve erkek, iki gözlerinin ortasında bulunan küçük mavi bir taşla
tanınırlar. Onlar, bütün kirli ve ilginçsiz işleri yaparlar. Onlar yapılır,
bakılır ve yer altında yok edilirler. Ve hakikatte bütün bu işler de, böyle
bu çeşit robotlar ve koskocaman bilgisayarlar tarafından yerine getirilir
ki bu kompüterler, enerji, ham madde ve yiyecek gibi malzemelerin
sağlanmasında yararlı olurlar. Her birimiz, ortalama olarak
hızmetimizde on taneye yakın robot tutmaktayız, ve bizler –Dünya
insanları ve Elohim- 9000’den biraz daha fazla olduğumuzdan, tam ve
devamlı olarak 90.000 erkek ve kadın robot bulunmaktadır.
Elohim’in Ölümsüzler Meclis üyeleri gibi, Dünyalı ölümsüzler de
çocuk etmelerine izin verilmez. Küçük bir ameliyat edilmelerine kabul
ederler ki, kendilerini kısır (semeresiz) kılmaktadır/etmektedir, fakat
bu kısırlık kolayca değiştirilebilir. Bu tedbirin/önlemin amacı, hak
etmeyen varlıkların bu muhteşem dünyada bize katılmalarını
önlemektir. Her ne şekilde, erkek ve kadın ölümsüzler istedikleri gibi
sevişebilirler ve bütün kıskanlık da yok edilmiştir.
Buna ilaven, ölümsüz erkek ve kadın arasında var olan beraber
eşitliğin dışında bir veya birkaç kızlarla işkide olmak isteyen erkekler
veya, bir kadınla eşit bir şekilde yaşamak istemediğinden, kendileri için
tamayıyle bağımlı ve de arzu ettikleri benzeyişte biyolojik robot
kadınlar.kızlar alabilirler.
Ayni şey kızlar/kadınlar için de geçer, ki onlar da, arzu ettikleri bir
veya birçok, tamamıyle bağımlı biyolojik robot adam/erkek alabilirler.
Robotları yapan makine, yaratılana arzu edilen her çeşit görünüş ve
özelliği verir.
Görünüş ve yapılış oranına göre, birkaç çeşit ideal adam ve kadın
vardır, fakat yükseklik, ölçülük, yüz şekli vs arzu edildiği gibi
değiştirilebilir. Örnek olarak, biri özellikle hayran ettiği ve sebvdiği
birinin fotoğrafını sunup makine de apayni kopyasını yapabilir.
Böylece ölümsüzlerin her iki cinsi aralarındaki ilişki daha çok saygılı ve
dardeşcili olur ve de cinsel ilişkileri muhteşem bir şekilde yüce ve
saf’tır.
Buraya kabul edilen kişilerin olağanüstü açık zihinliklerinden dolayı
aralarında hiçbir zaman problem/sorun olmaz/çıkmaz.
110
Çoğun kişiler, zamanlarını, meditasyon ederek, bilimsel araştırma
yaparak, icatlar ederek, sanaat kompozisyonluğu ve her çeşit şeyler
yaratarak geçirmektedirler.
Bizler, değişik şehirlerde, çeşitli mimarlık modasında ve oldukça değişik
yerlerde ve isteğimize göre kolayca değiştirebileceğimiz yerlerde
yaşayabilmekteyiz. İnsanlar istedikleri gibi kendilerini ifa etmektedirler
ve yalnız istediklerini yaparak.
Bazıları bilimsel deneme yapmada, diğerleri müzik çalmada, diğerleri
oldukça daha(şaşırtıcı) şahane hayvanlar yaratmakla zevk
almaktadırlar. Ve de başka ötekiler meditasyon yapmada veya aşk
etmekten başka birşey yapmayıp cennetli çevrelerinde bulunan birçok
zevkli şeylerden, sonsuz (derecede) miktardaki çağlardan içip, her
zaman ve her bir tarafta yatişen lezzetli meyvelerden yemektedirler.
Burada kış mevsimi yoktur.
Sizin ekvator bölgeniz gibi, bizler böyle sıcak bir yerde
kalmaktayız/yaşamaktayız. Fakat iklimi bilimsel yönden kontrol
edebildiğimiz için, çok sıcak olmayıp, her zaman güzel bir iklimde
yaşayabilmekteyiz.
Nereye ve ne zaman istediğimizde geceleyin yağmur yağmasını
sağlamaktayız. Bütün bunlar he hemenden anlayamacağın diğer bazı
şeyler, bu dünyayı hakikatte bir cennet etmektedir. Burada, herkes
serbest ve tamayıyle emniyettedirler, çünkü herkes bu özgürlüğü hak
etmiştir.
Zevk veren herhangi birşey olumludur (çok iyidir) yalnızca, bu zevk,
herhangi birine hiçbir şekilde zarar vermemekle. Bunun içindir ki bütün
(şehvetli) zevkler çok iyidir.
Şehvetlik, dış dünyaya her zaman bir açıklıktır (açık kapıdır) ve böyle
bütün açıklık iyidir. Dünyanızda sex’in ve çıplaklığın kötü olduğunu
deyimseyen ilkel dugulardan hemmen de çıkıyorsunuz ve hakikatte,
bundan daha saflık olamaz.
Yaratıcılarınıza, çıplağın kötü birşey olduğunu söyleyenleri duymaktan,
başka birşey hayal kırıklığı veremez. Çıplaklık yarattığımızın imajıdır.
Gördüğün gibi hemen hemen herşey burda çıplaktır; ve onlar ki elbise
giyiyorlar, ya diğer ölümsüzler tarafından verilen bir sanat işi/parçası
olarak ki kendi elleriyle yapıldı, ya da güzellik süslenmek için.
Ne zaman ki dünya insanları, ölümsüzlerin dünyasına kabul edilirler,
kimyasal eğitim almakla başlarlar ki hiçbirşey onları şaşırtmasın (süpriz
etmesin) ve niçin ve de nerde olduklarına iyi bir anlaşmaları olur.”
Benim rehberim Yaweh bir aralık durakladıktan sonra yine konuştu.
“ Şu anda tam karşında oturan adam 2000 sene önce, ilk olarak İsrail
insanlarına bıraktığımız mesajı daha geniş bir şekilde yayıp bir haraket
111
kurma sorumluluğu verilmişti ve bu mesaj şimdi anlaşılmana imkan
olmaktır.”
Karşımda oturan yakışık ve sakallı genç adam bana kardeşlik dolu bir
gülümseme verdi.
Sağ tarafında Musa, solunda Eliya ve de Eliya’nın sol tarafında
Dünyanızda Buda olarak bilinen kişi oturmaktadır. Daha ileri de de
Muhammedi görebilmektesin ki, onun yazılarında ben Allah olarak
isimlendirilmiştim, çünkü saygı dolayısıyla bana ismimle çığırmayı cüret
etmediler. Bu yemekte bulunan kırk adam ve kadının Dünya üzerinde
buluşmamızdan sonra yaratılan dinlerin temsilcileridirler”
Orda mevcut olan herkes bana, yüzleri arkadaş ve eğlenceli ifadeyle
baktılar, çünkü, onlar da buraya vardıkları zaman uğradıkları süprizi
hatırlıyorlardı.
Rehberim devam etti: “ Şimdi sana, bazı konutlarımızı göstereceğim.”
Ve rehberim kalkıp ben de onu takip ettim. Büyük bir tokası olan geniş
bir kolanı giymemi davet etti.
Kendisi ve iki arkadaşı da ayni kolanları koydular. Hemmenden
kendimin yerden kaldırıldığını ve yerden yirmi metre yükseklikte
taşındığımı hissettim. Ağaçların hemen üst tepeleri yüksekliğinde, çok
hızlı bir süratte, belki de 60 mil saatte.
Havada üç arkadaşlarım/rehberlerim benimleydi. Yahweh önümde ve
iki arkadaşkarı da arkamda. Birçok şeylerden başka, çok ilginç olsan
şey, rüzgarın yüzüme vuruşunu hiç hissetmemiştim.
Küçük bir mağranın girişi/ağzı önünde bulunan küçük bir açıklığa indik.
Hakikatte, hala daha kolanlarımızla taşınmaktaydık fakat yerden bir
metre yükseklikte. Maden duvarlı galerileri geçtikten sonra çok büyük
bir hole vardık. Ki merkezinde koskocaman bir makine ve alınlarındaki
taşla tanılabilen on tane robotlarla etrafı sarılmıştı. Orada yere konup
kolanlarımızı çıkarttık.
Ve Yahweh konuştu: “İşte burda, biyolojik robotları yapan makine.
Birini senin için yaratacağız.”
Makinenin yanında bulunan robotlardan birine işaret verdi, ve robot da
bazı yerlerine dokundu. İki metre ve bir metre büyüklüğünde bir
pencereye yaklaşmamı işaret etti. Mavi bir sıvı içinde insan iskeletinin
belli belirsiz bir şekilde oluştuğunu gördüm. Şekili gittikçe iyi bir
şekilde oluştu ve en sonunda gerçek bir iskelet oluştu. Daha sonra
kemikler üzerine sinirler oluşmaya başladı ve daha sonra pazılar ve son
olarak deri ve saç
Yahweh yine konuştu: “Eski kitaptaki Ezeykelin 37inci bölümünde bunu
hatırla,
“İnsan oğlu, bu kemikler yaşayabilirmi?… Bir ses duyuldu ve de bir
sarsıntı, ve kemikler bir araya geldi, kemik kemik üzerine. Ve ne
zaman hayranla baktım, sinirler ve et üzerlerine geldi ve deri üzerlerini
112
kapladı…ve nefes vücutlarına girdi, ve canlandılar, ve ayak üzerlerine
durdular, ve çok yüce bir ordu.”
Bunun için vereceğin açıklama, gerçekten Ezeykelin verdiği
açıklamaya çok benzeyecektir, tabi ki sesden başka, ki yok etmeyi
başardık.”
Gerçekten, gördüklerim, Ezeykelin açıklamalarına mükemmel bir
şekilde benziyordu.
Buna tabiken, bitkin vücut sol taraftan kayıp, görüntüden tamamıyle
kayboldu. Bundan sonra kapalı bir kapı açılıp, hızlı yaratılışına şahit
olduğum yaratık, beyaz bir uruba üzerinde yatıyordu.
Bu şahıs hala daha hareketsiz idi, fakat ansızdan gözlerini açtı, bizim
seviyeden yüksek bir iki basamaktan inip ve diğer robotla bir iki söz
attıktan (konuştuktan)sonra bana doğru yürüyüp geldi. Bana elini
uzatınca el salladık ve derisinin sıcak ve yumuşak olduğunu hissettim.
“Üzerinde, sevdiğin birinin fotoğrafı varmıdır?” diye Yahweh sordu.
“Evet” diyerek “elbiselerimde bıraktığım cüzdanımın içinde annemin
fotoğrafı vardır” dedim. Onu bana gösterip, doğru fotoğraf olup
olmadığını sordu. Doğru olduğunu kabul edince, onu robotların birine
verdi. Robot fotoğrafı makinenin içine koyup bazı yerlerine dokundu.
Pencerede, yine daha bir canlının yaratılışına şahit oldum. Ne zaman ki
deri eti kaplamaya başladı, ne oluştuğunu farkettim. Sunduğum
foroğraftan, annemin ayni kopyasını yapıyorlardı. Ve gerçekten bir iki
an sonra, annemi öpebildim, daha doğrusu on sene önceki annemin
imajını, ki verdiğim fotoğraf on sene önce çekilmişti.
Yahweh bana konuşup: “Bize izin ver ki küçük bir delik açıp alnından
bir hücre alalım”
Robotların biri bana doğru geldi ve şırıngaya benzeyen küçük bir aletle
alnımı öyle hafif bir şekilde iğneledi ki hemen hemen hiç birşey
hissetmedim.
Ondan sonra, şırıngayı koskocaman makinenin içine koyup değişik
yerlerine dokundu. Yine, gözlerimin önünde bir varlık oluştu. Deri, eti
kapladığı zaman, azacık azacık, bir daha “ben”im oluştuğunu gördüm.
Ve gerçekten, makineden çıkan kişi apayni kopyam idi.
“Gördüğün gibi” Yahweh bana dedi, “Bu diğer ‘sen’ alnında, robotların
karakteristiği olan ve de annenin kopyasında bulunan küçük taşı
giymiyor.
Fotoğraftan, psikolojik kişiliği olmadan yalnızca bedeni vücudunun
kopyasını yapabiliriz, halbuki, iki gözünün arasından aldığımız gibi,
113
örnek hücreden, hücresini aldığımız şahısın tamamen kopyasını
yaratabiliriz ve de bütün hatırasıyla, karakterik ve kişiliğiyle.
Diğer seni şimdi geri Dünyaya göndersek insanlar hiçbir değişiklik
farketmeyecekler.
Fakat biz, bu kopyayı hemenden yok edeceğiz çünkü bize hiçbir yararı
yoktur.
Şu anda, beni dinleyen iki sen vardır ve bu iki kişinin hareketleri
değişik olmaya başladı, çünkü sen yaşayacağını ve o da yok edileceğini
bilmektedir. Fakat bu onu hiç (omur-etmemektedir) etkilememektedir.
Eğer delil gerekiyorsa, bu daha da delildir ki ruhun var omadığını-veya
bazı ilkel insanların inandığı her kişiye özel ruhani bir varlığın
olduğunu”.
Ondan sonra, kocaman makinenin bulunduğu odadan çıkıp, diğer
teçhizatların bulunduğu odaya, koridorlardan geçip girdik.
Diğer makineye yaklaştık.
“Bu makine içinde, kötü insanların hücreleri korunmaktadır ve zaman
geldiğinde tekrardan yaratılıp yargıya çekileceklerdir. Onlar, Dünya
üzerinde, kötülük, zorbalık, şiddetlik, saldırıcılık ve karartıcılık
edenlerin hücreleridir. Nerden geldiklerini anlayabilecek elemanlara
sahip olmalarına rağmen, bu insanlar, doğruya (tanımaya istekleri
yoktu) gözlerini kapadılar. Ezgi edilenler veya ataları ya da çocukları
tarafından sorguya çekildikten sonra hak ettikleri cezaları alabilmek
için tekrardan yaratılacaklardır.
Şimdi sen tamamıyle dinlenmeye hak ettin. Bu robot senin rehberin
olacak ve yarın sabaha kadar arzu ettiğin her şeyi sana tedarik
edecektir. Ondan sonra da sana söyleyecek birçok sözüm daha
olacaktır ve daha sonra da Dünyaya geri sana arkadaşlık edeceğiz.
O zaman ve bu zaman arası içinde de Dünya üzerinde görevin
tamamlandığı zaman seni beklenenlerin ilk tadını alacaksın”.
CENNETİN İLK TADI
Robot bana, odamı görmek isteyip istemediğimi sordu ve kabul ettiğim
zaman seyahat için kullanılan kolanlardan birini bana verdi. Yine
kendimi yer üzerinde taşındığımı buldum ve bir daha (yere) konduğum
zaman kendimi konuttan başka, bir çeşit (scallop) deniz kabuğuna
benzeyen bir ev önünde durdum. İçerisi, tamamıyle (shaggy) kürklerle
halılanmış(tı), ve dünyadaki yataklardan en az dört kere daha büyük
ve sanki de yere batılmış kocaman bir yatak vardı.
114
Üzerini kaplayan değişik renkli kürklerden tanınabilmekteydi
/farkedilebilmekteydi.
Kocaman bu odanın bir köşesinde, yere batılı koskocaman bir banyo
vardı. Yüzme havuzu kadar büyük ve şahane renkli ve şekli(etrafı)
bitkilerle sarılıydı.
Robot bana “Birkaç kız arkadaş istermisin?” diye sordu.
“Gel, kendi seçimini yapabilirsin”
Kolanımı yine takıp, kendimi robotları yapan makinenin önünde
buldum. Önümde, aydınlanmış bir küp oluştu. Küpün önünde bulunan
koltuğa buyur edilip (başıma koymak için) bir miğfer verildi.
Koltuğa oturup yerleştikten sonra, aydınlı küp içerisinde üçboyutlu kahverengi saçlı muhteşem genç bir kız ve şahane ahenkli
ölçüde vücuduyla ortaya çıktı.
Kendisini reklam edici şekilde göstermek için hareket etti, ve yer
üzerinde bir metre yükseklikte bulunan küp içinde olmasaydı, onun
hakiki olduğuna ınanacaktım.
Robotum bana, gördüğüm kızın beni memnun edip etmediğini ve
vücudunun şeklini veya yüzünü değiştirme arzusu olup olmadığını
sordu. Onu mukemmel bulduğumu söyledim.
“Estetikli konuşursak” diyerek robotum devam etti, o ideal kadın
olduğunu söyledi ve daha doğrusu, bu Dünya üzerindeki çoğul halkın
ve bilgisayarın açıklamasına göre üç çeşit ideal kadınların biri olduğunu
fakat arzu ettiğim herhangi bir şeyi değiştirebileceğimi söyledi.
Bu şahane yaratığın hiçbir özelliğini değiştirmeyi istemediğim zaman
ikinci bir kadın, sarışın ve cezbetli, aydınlı küp içinde oluştu. (Bu kadın)
birinci kadar mükemmel fakat değişikti. Bunun da hiçbir özelliğini
değiştirmek istemedim. Son olarak, üçüncü genç bir kız, kırmızı saçlı
ve ilk ikisinden daha şehvetli garip küpün içinde oluştu.
Robot bana, diğer modelleri de görmek isteyip istemediğimi veya kendi
ırkımın bu üç ideal kadınları bana yeterli olup olmadığını sordu. Doğal
bir şekilde, bu üç kişinin olağanüstü olduklarını belittim (söyledim).
O an içinde, küpün içinde muhteşem siyah bir kadın(kız) oluştu ve de
çok güzel narin Çinli bir kız ve son olarak şehvani genç bir Asyalı
kız(kadın).
Robot, bana hangisinin arkadaşlık etmesini arzu ettiğimi sordu.
Hepsinin de beni memnun ettiğini söylediğim için, robot yapan
makineye doğru yürüyüp, bir anlık, diğer robot arkadaşlarıyla konuştu.
Ve de makine işletildiği zaman ne yer alacağını anladım.
115
Birkaç dakika sonra, altı kumpanyamla/arkadaşımla kendi konutumda
buldum. Orda, bu güzel robotların arkadaşlıklarıyla bütün arzularıma
tamamıyle teslim hiç unutulmayacak bir banyo aldım.
Daha sonra, robot rehberim, müzik yapmaya arzum olup olmadığını
sordu.
“Evet” dediğim zaman robot kız modellerin projeksiyon sırasında
koyduğum/giydiğim miğferin benzerini çıkardı.
“Şimdi, duymak istediğin bir müziği düşün/tahayyül et” dedi.
Hemmenden, apayni düşündüğüm müzik gibi bir ses duyuldu ve
aklımda melodiler kurmaya başladığım anda, şimdiye kadar duyduğum
seslerden daha fevkalade hassas ve şahane derecede sesler
/melodiler/müzikler duydum.
Bütün bestecilerin rüyaları gerçekleşmişti. Yazma ve orkestra etme gibi
zahmetli işleri etmek ve direk olarak kolayca müzik besteleme
kabiliyeti. Ve benim çok sevilecek altı arkadaşlarım, büyüleyici ve
şehvani bir şekilde müziğime göre dans etmeye başladılar.
Epey zaman sonra, robotum imaj kompozisyonu etmeye arzum ulup
olmadığını sordu.
Bana başka bir miğfer daha verilip yarı-çevreli perde önünde oturdum.
Bazı belli olayları düşünmeye/hayal etmeye başladım ve hemenden bu
düşündüğüm olaylar, perde üzerinde görünmeye başladılar . Bana
gelen bütün düşüncelerin hemenden görünüşe dönüştüğünü
görmekteydim. Nenemi düşünmeye başlamıştım ve o, perde üzerinde
göründü. Bir demet çiçeği düşündüm ve perdede göründüler, ve yeşil
noktalı/lekeli bir gül düşündüm ve o da göründü. Açıklamaya
gerekmeden, bu alet/makine/cihaz hemen düşündüklerini görüntüye
dönüştürmeye mümkün kılmaktaydı. Ne mücizelik!
“Eğitimle bir kimse, hikaye yaratıp (bu cihaz dolayısıyle)
oynatabilmektedir” diye robotum konuştum. Bu çeşit birçok temsiller,
direkt yaratılış temsilleri, burada yer almaktadır (gösterilmektedir).
Son olarak, epey zaman sonra, yatağa gidip, şahane kız arkadaşlarımla
hayatımın en ifratlı gecesini geçirmiştim.
Ertesi gün kalkıp tütülü bir banyo daha aldım ve daha sonra robot bize
şahane bir kahvaltı sundu. Ondan sonra, Yahweh’nin beni
beklediğinden onu takip etmemi istedi. Seyahat kolanını yine giyip kısa
bir zaman içinde kendimi, acaip bir makinenin önünde buldum.
Sonsuzlar meclisi başkanı beni bekliyordu.
Robotları yaratan makine kadar büyük olmamasına rağmen, yine de
büyüktü. İyi büyüklükte bir koltuk merkezinde gömülüydü.
Yahweh bana, hoş bir gece geçirip geçirmediğimi sordu ve bana
açıkladı: “Bu makine, uyku halindeki bazı fakültelerini uyandıracaktır.
116
Beynin, bütün kapasitesini kullanma derecesine varacaktır. Otur
buraya.”
Bana gösterdiği koltuğa oturdum ve deniz kabuğuna benzer bir miğfer
kafatasımı kapladı. Bir an sanki de şuurumu kaybedeceğimi hissettim
ve sonra da sanki kafam patlayacağını hissettim. Gözlerimin önünde
birçok renkli ışıklar geçti. Son olarak herşey durdu ve robot koltuktan
kalmama yardım etti.
Müthiş bir şekilde değişik hissettim.
Herşeyin basit ve kolay olduğu izlemini duydum.
Yahweh yine konuştu: “Şu andan sonra, gözlerinle göreceğiz
kulaklarınla duyacağız, ve ağzınla konuşacağız. Lourdes’de ve
dünyanın birçok yerlerinde ettiğimiz gibi, ellerinle de iyileştirebileceğiz.
Bazı hasta insanların, yardımımıza hak ettiklerine hüküm ediyoruz
çünkü, sana verdiğimiz mesajı etraflarına yayma gayretleri/çabaları ve
de kendilerini sonsuza açmakla, evrencil bir zihşn elde etmektedirler.
Bizler herkesi gözlemekteyiz. Kocaman bilgisayarlar Dünyada
yaşayan bütün insanların devamlı gözlemlemelerini sağlamaktadır.
Herekese, hayatları boyunca yaşadıkları davranışlara göre puan
verilmektedir. Sevgi aşk ve doğruya göre veya nefret, engelleme ve
kötülüğe göre.
Değerlendirme zamanı geldiğinde, onlar ki doğru yolda yürüdüler, bu
cennet gibi Dünyamızda ölümsüz/ebedi bir hayatı hak edecekler, onlar
ki olumlu hiçbirşey başaramadılar, tekrardan yaratılmayacaklar ve
onların ki hareketleri özellikle kötü/negativ idi, vücütlarından bir hücre
muhafaza edilip, zaman geldiğinde onları tekrardan yaratıp, yargıç
ettikten sonra hak ettikleri cezaları almaları sağlanacaktır.
Sizler ki bu mesajı okuyorsunuz, açıkca bir şekilde anlayınız ki, bu
cennet ve bu şahane dünyaya girebilirsiniz. Sizleri hoşla buyuracağız.
Elçimiz Claude Rael’i evrensel aşk/sevgi ve evrensel ahenk yolunda
takip eden sizler, onun, istediğimiz şeyleri yerine getirmesi için yardım
edeceksiniz-çünkü onun gözleriyle görüp, kulaklarıyla duyup, ağzıyla
konuşacağız.
Senin, insanlık için rehberler cemaatı kurmak fikri, çok güzeldir. Fakat
onları seçerken çok titiz ol ki mesajımız eğriltilip ihanet edilmesin.
Zihnimizi açmak için Meditasyon, çok zaruri/gerekli birşeydir, fakat
[asceticism] yararsızdır. Hayatı, beş duyularının bütün gücüyle zevk
almalısın çünkü duyguların/duyuların uyanılması zihnin uyanılmasıyla
beraber gider.
Zamanın varsa ve istiyorsan sporlara katıl, bütün sporlar ve oyunlar,
çok iyidir çünkü pazıların gelistirilmesine ve daha iyisi, motosiklet ve
araba yarışların sunduğu kişisel idare.”
117
“Kendisini yalnız hisseden herkimse/bir kişi, bizimle herzaman
telepatik yoluyla haberleşmeye çalışabilir ve ayni sırada, sonsuzla
ahenk içinde olmaya çalışırken, (kendisini) çok güzel/yüce bir duygu
hissedecektir. Pazar sabahı saat onbir sıralarında, her bölgede bize
inanan insanların bir arada toplanmasına ilgili verdiğin öğüt çok iyidir.
Bazı üyeler bunu şu anda yapmaktadırlar.”
“[Medium]lar yararlıdır ve onları ara, fakat onları dengele çünkü
onların ‘Medium’ kabiliyetleri ki yalnız telepatik kabiliyetidir, onları
dengesiz edebilir, çünkü sihire ve oldukça ahmak şeylere ve de eterial
vücuda ve diğer olağan üstü şeylere inanmaya başlarlar ki varlığı
olmayan ruha inanmanın yeni bir yöntemidir bunlar.
Ve hakikatte, yaptıkları şey, birkaç asır önce yaşayan ve cennet gibi
dünyamızda tekrardan yaratılan insanlatla temasa geçmektedirler.
Şimdi, yapabileceğin önemli bir açıklama/ifşa vardır. Musevi
halkı/insanları Dünya üzerinde bizim direkt nesilimizdir. Bunun içindir
ki onlara özel bir gelecek hazırlanmıştır. “Başlangıçta” bahsedilen
“Elohim’in oğulları ve insanın kızları”’nın nesilidir onlar.
Onların orijinal hataları bilimsel yaratıklarıyla cinsel ilişkiye
girmeleriydi. Bunun içindir ki uzun zamandan beri cefa
çektiler/çekmektedirler.”
“Fakat onlar için affedilme zamanı geldi, ve şimdi tekrar elde ettikleri
ülkelerinde barış içinde yaşayabilecekler, ancak elçimiz olduğunu
tanımama hatasını tekrardan yapmazlarsa. Elçiliğimizin, hükümetin
vereceği bir toprak parçası üzerinde İsrailde yapılmasını arzu ederiz,
kabul etmezlerse (seni reddederlerse) başka yere (ülkeye) kurabilirsin
(inşaat edebilirsin) ve İsrail, elçimizi tanımadığı için yeni bir cezaya
verilecektir.
Kendini görevine tamamıyle vermelisin. Tasalanma, aileni
destekleyebileceksin. Sana ve de bize inanan insanlar sana yardım
etmelidirler. Sen bizim büyük elçimiz, peygamberimizsin ve her ne
olursa senin yerin aramızda ve diğer peygamberlerle muhafaza
edilmiştir (yerin ayrılmıştır.)
Bütün dinler arasında insanları bir araya toplayacak olan sensin.
Kurduğun hareket için, Raelian hareketi, dinlerin dini olmalıdır. Ve din
olmasını hakikatten ısrar ederim. Her ne kadar ise de, halıhazırda
anladığın gibi allahsız bir din.
Sana yardım edenleri unutmayacağız, ve sana dert/bozukluk verenleri
de unutmayacağız. Hiçbirşeyden ve kimseden korkma ve de ne olursa,
senin aramızda yerin vardır. Ve onlar ki güvençlerini kaybederler salla
onları biraz.
118
İki bin sene önce, temsilcimiz/mesajcımız (Hz) İsa’ya inananları
arslanların kefeslerine atmışlardı. Bugün neyi riziko edersin? Delilerin
alayını mı?
Hiçbirşey anlamayan ve kendi ilkel inançlarına yapışanların alayımı?
Bütün bunlar nedir, arslan kafeine kıyaslarsan. Bütün bunlar nedir,
seni takip edenleri bekleyenler karşısında. Gerçekten, kendi iç
güdümüzü takip etmek eski zamanlardan çok daha kolaydır.
Kur’an’da, aramızda bulunan (Hz) Muhammed, peygamberler üzerinde
halıhazırda şunları söylemiştir:
Adamın/İnsanoğlunun hesap verme zamanı yaklaşıyor; ve yine
de umarsamazlık davranışlarıyle (Yaratıcılarıdan) geriye
dönmektedirler.
Yaratıcılarından hiç yeni bir tehlike uyarması gelmez ki ona
gülüp umarsamazlık ederler.
Ve yürekleri onun dolayısıyle eğlenceye katıldı.
Kötülük edenler, kendilerini şunları söyleyerek sırlı bir şekilde
tesselli ederler:
Bizim gibi ölümlü değilmidir bu adam?
Karmaşık birçok rüyalar. Kendisi uydurdu bunları. O bir şairdir.
Fakat, eski zamanlarda gönderilen gibiler gibi bırak mucize
yaratsın.
Kur’an, Süre 21:1-5
Muhammed de bazıların alayına katlandı, İsa da cefa çekti. Haç
üzerindeyken bazıları şunu söyledi: “Gerçekten Allahın(Rabbin)
oğluysan, haçtan in” Matta 27.40
Ve yine de gördüğün gibi, İsa şahane bir şekildedir ve de sonsuza
kadar yaşayacaktır ve Muhammed’de ve onu takip edip ona inananlar
da.
Diğer taraftan, onları eleştirenler de cezalarını almaları için tekrardan
yaratılacaklardır.
Mesajdan hiçbir haberleri olmayan insanları gözlem eden bilgisayarlar,
bir sisteme bağlıdırlar ki, ölüm sırasında ve uzaktan, otomatik olarak
bir hücre örneği alınıp hak ettikleri zaman tekrardan yaratılacaklardır.
Elçiliğimizi kurmayı beklerken, kaldığı yere yakın, Raeliyan hareketinin
rehberleri için seminarlık kur. Sen ki rehberlerin rehberi bizim
peygamberimizsin, burada, Mesajı bütün Dünyaya yaymaya sorumlu
olanları eğitebileceksin.”
119
YENİ EMİRLİKLER
YAHWEH devam etti:
“Seni takip etmeyi arzu edenler, sana vereceğim kuralları/kanunları
uygulayacaklardır
Haytın boyunca en az bir defa olarak Rehberler Rehberi önüne
çıkıp, el kontağı ile hücre planını transmit etmek için veya
eğitilmiş rehberler tarafından hücre planını son duruşma
saatında/zamanında göz önünde bulundurabilmek için
bilgisayara gönderebilsin/transmit yapabilsin.
En az günde bir defa olsun Elohim’i Yaratıcılarınızı
düşüneceksin.
Herhangi olumlu bir yöntemle, Elohim’in Mesajını etrafına
yaymaya çalışacaksın.
Yılda en az bir defa olarak, Rehberler rehberine, Dünyanın her
tarafına seyahat edip Mesajı yayabilmesi için ve de kendisini
görevine tamamıyle verebilmesi için, yıllık kazanışının yüzde
birini ona bağışlayacaksın.
En az senede bir, bulunduğun bölgenin Rehberini evine davet
edip ve onu dinlemeye ilginç olanları da bir araya getirip, onun
mesajı, bütün boyutuyla açıklamasını dinleyebilsinler.
Eğer Rehberler Rehberi, ortadan kaybolursa, yeni Rehberler Rehberi
önceki Rehberler Rehberi tarafından seçilmiş olacaktır. Rehberler
Rehberi, Elohim’in Dünya üzerindeki elçiliğinin gardiyanı olacaktır ve
orada ailesiyle ve seçtiği şahıslarla/kişilerle kalabilecektir.
Sen Claude Rael, Dünya üzerinde elçimizsin ve sana inanan insanlar,
görevini tamamlayabilmek için sana gerekli bir şekilde tedarik
etmelidirler.
Sen ahinet gününden önce peygamberlerin sonusun. Sen, dinlerin dini
peygamberisin, esrarengizleştirmeyi yok edensin ve çobanların
çobanısın. Bütün dinlerin peygamberleri tarafından, gelişini haber
edilen sensin, bizim temsilcimiz.
Su taşmadan, çobanları geri getirecek olan sensin.
120
Yaratıcılarına yarattıklarını geri getirecek olan. Kulakları oan
duyabilecek, gözleri olan görebilecek. Gözleri açık olanlar
görebileceklerdir ki, bilimsel yönden gelişmiş kişiler tarafından
anlaşılabilecek ilk peygambersin.
Bütün söylediklerin(konuştukların) ilkel insanlar tarafından
anlaşılmamaktadır.
Gözleri açık olanlar tarafından farkedilecek işaret budur.
İfşanın/açıklamanın işareti-Apokalips-.”
İSRAİL HALKINA (İNSANLARINA)
YAHWEH bir sonuca doğru hareket edip şunları söyledi:
İsrail hükümeti, Kudüse yakın bir yere, Rehberler Rehberine Elohim’in
elçiliğini oraya kurabilmesi için ona bir parça alan vermelidir.
İsrail İnsanları, önceden bilindiği gibi, yeni Kudüsü kurmak için zaman
geldi.
Önceden haber edilen Peygamber Claude Rael’dir. Yazılarınızı
tekrardan okuyun ve gözlerinizi açın.
Elçiliğimizi, nesillerimiz arasında olmasını arzu ederiz. Ve İsrail
insanları, Elohim oğulları ve insanın kızları arasındaki ilişkiden doğan
çocuklardan yetişmektedirler/gelişmektedirler.
İsrail insanları, Mısırlıların pençesinden kurtardık sizleri ve kendinizi,
gösterdiğimiz güvenliğe kendinizi hak ettirmediniz. Bütün insanlığa
yayılması için mesajımısı size güven ettik fakat kıskançlık bir şekilde
bunu kendinize sakladınız.
Hatalarınızı ödemek için uzun zamandan beri ceza çektiniz fakat
affetmek zamanı geldi, ve önceden bilindiği/görüldüğü gibi biz
söyledik: “Kuzeyden onları bırakın ve güneyden onları geriye tutmayın”
oğullarını ve kızlarını “Dünyanın son köşelerinden topladım” İsaiah’da
yazıldığı gibi, ve ülkenizi tekrardan bulabildiniz. Peygamberlerin
sonunu dinlerseniz, orada barış içinde yaşayabileceksiniz. Sizlere
önceden söylenen kişi ve ondan istediğimiz görevi yerine getirmek için
ona yardımcı olursanız.
Bu sizin son şansınızdır, aksi taktirde, başka bir ülke Rehberler
Rehberini hoş buyurup toprakları üzerinde elçiliğimizi kuracaktır.
121
Ve o ülke sizinkine yakın olacaktır. Orda mutluluk hüküm sürüp,
korunacaktır. Ve de İsrail ülkesi bir defa daha yok edilecektir.
Sizler, atalarınızın topraklarına hala daha dönmeyen İsrail çocukları,
geriye dönmeden önce, hükümetin orada, elçiliğimizin kurulmasına
kabul edip etmeyeceğini bekleyin. Kabul etmezlerse, dönmeyin ve
tahribattan kurtulmuş olanlardan birisi olacaksınız ve yine zaman
geldiğinde nesillerimiz, vaat edilen toprakları birgün tekrardan
bulabileceklerdir.
İsrail İnsanları, size önceden haber edileni tanıyınız, Elçiliğimizi kurmak
için ona toprak alanını veriniz ve kuramasına yardımcı olunuz. Aksi
takdirde, 2000 sene önce olduğu gibi, başka bir yerde kurulacaktır ve
başka bir yere kurulursa bir defa daha dağıtılacaksınız. Eğer 2000 sene
önce (Hz) İsa’nın gerçekten temsilcimiz olduğunu kabul etseydiniz
bütün Dünyadaki Kristiyanlar, Kristiyan değil Musevi olacaklardı.
Problemleriniz olmayıp hala daha büyük elçimiz kalacaktınız.
Fakat bunun yerine, bu görev, Romayı merkezleri olarak seçen
insanlara verilmişti.
İki bin sene çnce habercimizi tanımadınız, ve bu nedenle Kudüs yerine
Roma parladı. Şimdi, tekrardan Kudüsün olması için yeni bir şansınız
vardır. Bu fırsatı kapmazsanız elçiliğimizi başka bir ülke koruyacaktır
ve sizin için seçtiğimiz toprağa artık hükümlüğünüz kalmayacaktır.
İşte, söyleyeceklerimi bitirdim. Dünyaya döndükten sonra bütün
bunları kendi başına yazabileceksin. Şimdi bu cennetten biraz daha
zevk al ve görevini tamamlaman için seni geriye götüreceğiz. Bize
edebiyen dönmeden önce.”
Orda birkaç saat daha kalıp, o dünyanın birçok zevklerinden hoşlandım
(zevk aldım).
Birçok çeşmeler/çağlar arasında dolanıp bir gün önce meditasyon
sırasında tanıştığım yüce peygamberlerle arkadaşlık ettim.
Ve bir önceki gün gibi kişilerle son bir yemekten sonra, kendimi büyük
vasıta içinde buldum, ki beni gözlem istasyonunda bıraktı.(İstasyonuna
taşıdı)
Ordan, bir önceki günlük izimi takip edip, kendimi elbiselerimle Roc
Plat’da beni alan küçük vasıtada (uçan dairede) bulup beni tekrardan
oraya indirmişti.
Saatıma baktım. Gece yarısı idi.
Evime gidip, hemmenden bana bütün anlatılanları yazmaya başladım.
Herşey zihnimde billur gibi temizdi ve herşeyi bir harekette yazdığıma
süpriz olmuştum, duyduğum cümleleri duraksamadan hatırlıyordum.
Bana başlangıçta söylediği gibi, sözler, sanki de zihnimde oyulmuş
gibiydi.
122
Yer olan olayları yazmayı bitirdiğim zaman çok kesin bir şekilde,
içerime birşeyin serbest edildiğini hissettim.
Bu daha önce hiç olmamıştı.
Tekrardan yazmaya başlamıştım, ve ayni zamanda dikkatli bir şekilde
yazdıklarımı gözlüyordum (ki/çünkü) sanki de ayni sırada okuyucu
olarak yazdıklarımı keşfediyordum.
Yazıyordum, fakat bu sefer kağıt üzerinde oluşanların yazarı olduğumu
hissetmiyordum.
Elohim, ağzımla konuşmaya başlamıştı ve daha doğrusu elimle
yazmaya başlamıştı.
Gözlerimin önünde yazılanlar, bir kimsenin hayatı boyunca karşılaştığı
sorunları ve nasıl bir şekilde davranacağından bahsetmektedir.
Hakikatte bir hayat şifresiydi, hayat olayları karşısında, yeni bir şekilde
davranma, yetişkin bir kişi gibi davranmaktır. Daha bir deyimle,
gelişmiş bir yaratık/kişi gibi, ve böylece kendi zihnini sonsuzluğa
açmakla ve onunla uyumlu olmakla (her yöntemle) çabalamaktır.
Yaratıcılarımız Elohim tarafından verilen bu yüce kurallar “Babamız ki
cennettedir” diyerek anlamını anlamadan söyleyen atalarımız, bütün
tamamıyle takip eden sayfalarda verilmiştir
ANAHTARLAR
Başlangıç
Binlerce seneden beri, yeniliğe ve aydınlığa karşı olanlar etkili bir
şekilde zihnimizi ‘delilerin gömleği’ içinde hapsettiler. Bu yazılar, her ne
şekilde kendimizi serbest etmek için kullanacağımız anahtarlardır.
İnsan aklının kapısı birçok kilitlerle kapalıdır/kilitlidir ve bir kimse
sonsuzluğa yaklaşmak istiyorsa, hepsinin de ayni sırada açılması
gerekir. Yalnız bir anahtar kullanılırsa diğer kilitler kapalı kalacaklar ve
eğer, hepsi de ayni sırada açık tutulmazsa, ve ne zaman ikinci kilit
açılırken birincisi tekrardan kapanacaktır.
İnsanlık topluluğu bilmediklerinden korkmaktadır ve böylece kapının
arkasında olanlardan korkuyor ve eğer doğrunun bilgisinden elde
edilen mutluluk olsa bile. Böylece, ku kapının yarım bile açılmasını
önlemek için baskınlık kullanılmaktadır
çünkü sosyete talihsizlik ve cehaletlik (cahillik) içinde kalmasını tercih
etmektedir.
123
Kapı yolunun eşitliğinde bulunan bu bir daha engelliktir ki akıl/zihin
kendisini hürriyet etmek istiyorsa bu engeli de geçmesi gerekir. Fakat
Gandi’nin söylediği gibi: “Hiçkimsenin doğruyu görmediğinden değildir
ki hataya döner” Böylece bu kapıyı açmaya çalışırsan, hiçbirşey
görmeyenlerin alaylarını aldırma ve onlar ki gördüler, görmediklerini
etmektedirler çünkü bilinmeyenden duydukları korku için.
Ayrıca, bu kapının açılmasında sana zorunluk geliyorsa/görünüyorsa,
bir rehberden yardım iste, çünkü onlar kendi akıllarının kapısını
açmışlardır ve var olan zorlukları bilmiktedirler. Kendi kapını senin için
açmayacaklardır fakat, başarıya uluşman için kullanacağın değişik
teknikleri açıklayabileceklerdir.
Bunun yanında, onlar, kapıyı açmakla elde edilebilecek mutluluğun
yaşayan/canlı şahitleridirler ve kapının diğer tarafında bulunanlardan
korkanların yanlış olduklarını ispat etmektedirler (ederler).
İNSANLIK
Bizler, ta başından her şeyi dört seviye önünde göz tutmalıyız.
Sonsuzluğa olan ilişkisiyle
Yaratıcılarımız, atalarımız Elohim’le olan ilişkisiyle
İnsan toplumuna olan ilişkisiyle ve son olarak
Kişiye olan ilişkisiyle.
En önemli seviye, sonsuzluğa olan ilişkidir çünkü bu seviyeye olan
ilişkiyle herşey göz önüne alınmalıdır fakat devamlı var olan bir
elemanla: Sevgi
Bu demektir ki, sevgi verilmesi gereken şeyleri/kişileri göz önünde
tutmaktır, çünkü bizler sonsuzlukla uygu/ahenk içinde olmalıyız ve
bunu yerine getirmek için diğerleriyle ahenk içinde yaşamalıyız çünkü
onlar da sonsuzluğun bir parçasıdır.
Ve bize, yaratıcılarımız, Elohim tarafından verilen öğütü göz önünde
tutup böyle bir şekilde davranmalıyız ki insan toplumu, kendisini
yaratanların öğütünü dinleyebilsinler.
Ve toplumu göz önünde tutmalıyız ki kişiye, doğruluk yolunda imkan
kılmaktadır.
Fakat, topluluk göz önünde tutulmasına rağmen, takip edilmemelidir.
Tam aksine, toplum, ilkel ve bozuk durumdan kurtulmansı için
alışkanlıklarını ve geleneklerini devamlı olarak soruşturmakla ve
bunlar, kanunla desteklerse bile, yardım edilmemelidir çünkü kanunlar,
engelleyici kösteklerle zihnimizi hapıs/mapus edebilirler.
124
Son olarak, kişinin ifa edilişi göz önünde alınmalıdır. Bu olmazsa akıl
tam kapasitesine erişemez ve kendini sonsuzla ahenk etmek ve yeni
bir kişi olamk imkansız olur.
DOĞUM
Sen, hiçbir zaman bir çocuğa herhangi bir dini zorlaştırmayacaksın
çünkü o, kendisine anlamayabilecek bir larva gibidir. Böylece çocukları
ne baptiz ne de sünnet edeceksin ve ne de, kendilerinin kabul etmediği
herhangi bir harekete de katılmamalıdırlar. Onların, anlama ve seçim
çağına/yaşına varmalarını beklemeniz gerekir ve o sırada her hangi bir
din onlara ilginç geliyorsa, o dini kucaklamada serbest olmalıdırlar.
Bir doğum, mutlu bir olay olmalıdır çünkü, Elohim bizi kendi
imajlarında yaratıp kendiliğimizden üretebilmemizdir. Canli bir varlık
yaratmakla, keni cinsimizi koruyup yaratıcılarımızın işine saygı
göstermekteyiz.
Bir doğum, bir sevgi davranışı da olmalıdır. Ahenk içinde yerine
getirilmiş sesler, renkler ve sıcaklığın ilgilendiği ve de hayata varmış
olan insanın, ahenk içinde olma alışkanlığı geliştirir.
Çocuklarınızın, hemmenden diğerlerinin özgürlüklerine saygı
göstermelerinde alışkanlık etmelerini sağlamalısın ve geceleyin
ağladıkları zaman, onlara ihtiyatlı bir şekilde git ki, ağlama, onların
yanına gitme ferahlığını konforluğunu getirdiği anlama farkına
varmasınlar. Tamaksine, onlar ses çıkarmadıkları zaman, yanlarına
gidip onlara bakmalısın. Ağladıkları zaman onlara gitme-en azından
farkında olmadıkları zaman. Böylelikle, çevreleriyle ahenkli oldukları
zaman her şeyin iyi olduğunu alışırlar.
“Keni kendine yardımedenler, ona Allah da yardım eder”.
Ve hakikatte, çocuğun ana ve babası anlamalıdır ki, çocuk doğar
doğmaz, ilk olarak bir kişidir/bireydir ve hiç bir kişi bir çocukmuş gibi
tedavi edilmemelidir.
Yaratıcılarımız, bizi çocukmuşuz gibi değil, bir birey olarak muammele
ediyorlar. Bunun içindir ki, problemlerimizi çözmek için, direkt olarak
müdahale etmiyorlar, fakat karşımıza çıkan engelleri, sorumlu kişiler
olarak kendi başımıza çözme imkanını sağlarlar.
EĞİTİM
125
Küçük yaratık ki hala daha insanın bir larvasıdır, çocukluğu sırasında,
diğerlerinin özgürlüklerine ve sakinliklerine saygı göstermeye
alışmalıdırlar.
Küçük çocuklar, anlamaktan ve muhakeme etmekten çok genç
oldukları için, onları yetiştiren kişi tarafından bedeni cezalandırma
şiddetli bir şekilde kullanılmalıdır ki saygısızlık gösterdikleri için,
başkalarını rahatsız edip cefa çektirdikleri zaman, onlar da cefa
çeksinler.
Bu bedeni cezalandırma, yalnız çok genç çocuklara verilmelidir, ve her
zaman, çocuğun gelişim ve akıl anlayışına göre dengelenmelidir. Yavaş
yavaş kullanılması azaltılmalı ve sonuçta tamamıyle durdurulmalıdır.
Yedi yaşından sonra, bedeni cezalandırma istisna bir olay olmalıdır ve
ondört yaşından sonra, hiçbir zaman uygulanmamalıdır
(başvurulmamalıdır).
Bedeni cezalandırılmayı yalnız, senin veya diğerlerinin sakinliğini ve
özgürlüklerine saygı göstermedikeri zaman uygulamalısındır. Çocuğuna
(her alanda) gelişmesini öğreteceksin ve ona, her zaman toplumun ve
okulların mecburen öğretmeye uğraştıkları her şeye karşın soru sorma
tutumuyla/ tavırıyle büyümesini öğreteceksin.
Faydası olamayn şeyleri öğrenmesi için çocuğunu zorlamayacaksın, ve
onun (kız veya erkek) arzu ettiği yolda yürümesini bırakacaksın çünkü
unutma ki en önemli olan şey onun ifa edilişidir. (Gelişimidir)
Çocuğuna her zaman her şeyi doğru bir sıra şeklinde, sonsuzluğa,
yaratıcılarımıza, topluma ve kişiye göre eleştirmesini öğretmelisin.
Çocuğuna her hangi bir dini zorlamayacaksın, fakat bunun yerine
bütün dünyada var olan birçok dinlerden tarafsız bir şekilde öğretmen
iyi olacaktır.
Veya en önemlilerini hadis cetveli sırasına göre: Musevi dini, Kristiyan
dini ve Müslüman dini.
Doğul dinlerin esas eğilimlerini öğrenmeye çalışacaksın, ve onları
çocuğuna açıklayabilmek için bunlar hakkında yeterli bilgi edinmen
gerkmektedir.
Son olarak, Elohim’in son peygambere verdiği mesajın ana noktalarını
ona açıklayacaksın.
Herşeyden önce, üzerinde yaşadığı bu Dünyayı sevmesini öğretmelisin
ve de bu dünya sayesinde, Yaratıcılarımızı da.
Yaratıcılarımız, Elohim’in yaptıkları mucizevi işleri çocuğuna
öğreteceksin. Ve devamlı olarak insanlık için yer/yöntem ara ki bir gün
yaratıcılarımızın yaptıkları gibi bilimsel yönden, başka yerlerde, değişik
126
insanlıklar yaratmalarını çocuğuna, sonsuzluğun bir ğarçası olduğunu
göz önünde tutmasını (düşünmesini) öğretmelisin. Ayni zamanda hem
yüce hem de küçücük “Tozdan yapılmışsın, toza döneceksin”.
Çocuğuna öğreteceksin ki, başkalarına edilen yanlışlık/kötülük,
edildikten sonra itiraf veya beraet kararı ile olduğu gibi tekrardan
yerine getirilemez/koyulamaz ve de ölüm yaklaştığı zaman, Elohim’e
veya başka bir tanrıya inanmakla ölümsüz hayatı hak ettiğini de
düşünmemelidirler.
Çocuğuna öğreteceksin ki, bizler hayatımız boyunca yaptıklarımızla
yargıç edilmekteyiz, ve akıla/bilgiye giden yol uzundur ve de
hakikatten bunu yeterli bir derecede öğrenmek (ustası olabilmek) için
bütün hayat boyu alır. Bir kimse, bütün hayatı boyunca doğru bir yolda
cve ansızdan, geç olarak, doğru yola yön değiştirmekle sonsuzların
dünyasında bilimsel yöntemle tekrardan hayata getirilme hakkını
kazanamaz.
Eğer ki, o kişinin pişmanlığı gerçekten hakikidir ve o şahıs samimi
olarak / içtenlikle davranıp kaybolan zamanı yapıp, ezgi edilenler
tarafından affedilmek için çaba gösterip, ve onlara sevgi ve mutluluk
getirmak için bütün çabasını adamakla (vakfetmekle).
Diğer insanların ezgi çekmesine sebep olan bu kişi için bütün bunlar
yeterli olmayacak ve eğer bu kişi, ezgi edilenler tarafından affedilip,
onlara sevgi gösterir/verir, hatalar silinse bile olumlu hiçbirşey elde
edilmeyecektir.
Bu şahıs, tekraren yeniden başlayıp, tanışmadığı ve bilmediği yeni
insanlara mutluluk getirmek için çalışmalıdır ve doğruyu yayan
Rehberlere yardım etmekle.
Fakat ölüm sırasında veya az önce, esfi/teessüfü olan için çok geç
olacaktır. Bu kişi affedilmeyecektir.
ŞEHVANİ EĞİTİM
Şehvani eğitim çok önemli şeylerden biridir ve yine de yok olduğu
kadar az bir şekilde var olmaktadır.
Çocuğunun zihni uyandıracaksın fakat onun vücudunu/bedenini de
uyandıracaksın çünkü vücudu/bedeni uyandırmak zihni uyandırmakla
bağlıdır. Vücudu uyuşturmaya çalışanlar zihni de uyuşturmaktadırlar.
Yaratıcılarımız, duyularımızı kullanmamız için vermiştir. Burun,
tütlenmek için, gözler görmek için, kulaklar duymak için, ağız
tatlanmak için ve parmaklar dokunmak içindir. Bütün bunlardan daha
127
fazla zevk alabilmek için, duygularımızı geliştirmemiz gerekir. Ki
Yaratıcılarımız, kullanmamız için buraya koymuştur
Şehvani bir kimsenin sonsuzlukla uyumlu olması daha fazladır. Çünkü
böyle bir kimse onu meditasyon etmeden veya hakkında düşünmeden
hissedebilmektedir.
Herşekilde, meditasyon ve yansıtma bu uyumluluğu daha iyi
anlamasını ve öğütmekle etrafına yaymasını sağlamaktadır.
Şehvani/şehvetli olmak, çevrenin sana zevk vermesine müsade
etmektir. Seksüel (cinsi) eğitim de çok önemlidir, fakat yalnız olarak
bu organların (tekniksel olarak) nasıl çalıştığını öğretmektedir. Diğer
taraftan, şehvani eğitim, zevk hatırı için organlarımızda nasıl zevk
almayı öğretmektedir. Faydacı sebepleri için kullanmayı araştırma
gerekmektedir.
Seksüel organları hakkında çocuğunuza hiçbirşey söylememek
yanlıştır, ve ne için olduklarını açıklamak daha iyi olmasına rağmen,
yeterli değildir.
Bunlardan nasıl zevk almalarını onlara açıklamalısın.
Yalnız fonksiyonlarını açıklamak, müziğin marş etmek için olduğunu
söylemektir ve yazmayı bilmek yalnız şikayet mektuplarını kaleme
geçirmekle fayda olduğunu söylemektir veya filimler, görüş ve sesli
eğitim vermek gibi diğer saçmalık.
Talihen, sanatkarlara/ressamlara teşşekürler olsun ve duyularımızın
uyaklanması sayesinde, dinlemekten, okumaktan veya sanaat
işlerine/resimlere ki zevk vermekten başka bir nedenle yapılmadılar,
bakmaktan zevk alabilmekteyiz.
Ayni sey seksüel organlara gitmektedir/uygulanmaktadır. Onlara yalnız
doğal ihtiyaçlarını yerine getirmek veya üretme için değildir fakat
ayrıca kendimize ve başkalarına zevk vermek içindir. Bilim sağolsun,
bizler sonunda o günlerden çıktık ki, vücudumuzu göstermek günah
birşeydi ve cinsel ilişki çocuk etmek gibi kendi cezasını getirmekteydi.
Şimdi kontraseptive teknikleri sağolsun,belli bir emanetlik olmadan
cinsel ilişki serbest bir şekilde mümkün olmaktadır.
Bütün bunları, çocuğuna ayıplık olmadan fakat tam aksine sevgiyle
öğreteceksin ve açık bir şekilde anlatıp/açıklayıp, onun mutlu olmak ve
bütün güçleriyle ve duygularıyla hayattan zevk almaö (çiçek gibi)
dolguca açılması için yaratıldığını söylemelisin.
Vücudundan veya çıplaklığından hiçbir zaman ayıplık duymayacaksın,
ki onlara verilen görünçten utanç duyanlardan yaratıcılarımızı daha
hiçbirşey gücendiremez.
Çocuklarına, vücutlarını ve Elohim’in yarattığı her parçasını sevmelerini
öğreteceksin. Çünkü yarattıklarını sevmekle onları da sevmekteyiz.
128
Her ve bütün organlarımız atalarımız Elohim tarafından yaratılmıştı. Ve
de onları utanç duymadan kullanalım, fakat yaratıldığı sebebi için
kullanmakla mutluluk duymaktır. Eğer, herhangi bir organımızı
kullanmakla bize zevk getirir demektir ki, yaratıcılarımız o zevki
almamızı arzu ederler.
Her kişi, işlenmekten bırakılmaması gereken bir bahçedir. Zevksiz bir
hayat işlenmemiş bir bahçedir. Zevk, akılı/zihini açan bir gübre gibidir.
(Asceticism) cinsel ilişki orucuna tutulmak yararsızdır, ancak geçici bir
süre için akılın vücuda hakim olması için eğitim olarak kullanılmasıyla
çetin bir tecrübedir.
Fakat ne zaman, kendimize verdiğimiz çetin tecrübeden başarıya
erişiriz – ki her zaman kısa bir süre için uygulanmalıdır ve yineden
hayatın kıvançlarından zevk almalıyız.
Cinsiyet orucu, bahçenin dinlenme yılı olarak kabul edilebilir, daha bir
deyimle bir kişinin zevk aramada kısa bir duraklama göstermesidir ve
bu nedenle bundan daha sonra daha fazla zevk alabilmesi sağlanır.
Çocuklarınızı herzaman bir birey olarak muammele edeceksiniz ki
gittikçe hürriyetlik kazanmalarına çalışsınlar. Onların da sana ayni
şekilde saygı göstermelerini istediğin gibi, zevklerine ve eğilimlerine
saygı göster. Emin ol ki, çocuğun, kız veya erkek olsun, ne olduklarını
kabul edip onları başka birşeye dönüştüremeyeceğini anlamalısın, tıpkı
onların seni başka birşeye dönüştüremeyecekleri gibi. Çocuğuna saygı
göster ki o da sana saygı göstersin, ve de zevklerine saygı göster ki
onlar da seninkilerine saygı göstersin.
İFA ETMEK
Kişisel ifalık, bir kişinin zevkine ve arzusuna göre aranmalıdır, tabii ki
hiçkimseye zararlık gelmeden.
Birşey yapmayı canın çekerse, ilk olarak, hiçkimseye zarar
getirmeyeceğinden emin ol, ve bunu, başkalarının ne düşüneceğinden
üzülmeden (merak etmeden) yap. Biriyle veya birkaç kişiyle ne
cinsiyette olursa olsunlar, şehvani veya cinsi deneyim etme arzusunu
duyarsan, ötekiler razı ettikçe, istediğin gibi davranabilirsin. Vücudunu
ve böylece zihnini uyandırmak yolunda herşeye izin verilmektedir.
129
Kadınların, toplum tarafından yalnızca üretme aleti olarak göründüğü
ilkel çağlardan yavaş yavaş çıkıyoruz. Bilim sağolsun, kadınlar şimdi
hamilelik cezasından korkmadan kendilerini şehvani yönde ifa
edebilmektedirler.
En sonunda, kadın(kız) gerçekten adamın(erkeğin) eşitidir ki giriştiği
ilişkiden arzu edilmeyen sonuçlarını korku içinde yaşamadan
vücudundan zevk alabilmektedir.
Bir çocukla hamile kalmanın şansa bırakmaktan çok daha önemli bir
olay olduğunu bil. Böylece bunu yapmayı seçtiğin için ve olgunca
düşündükten sonra, şahane bir sevgi davranışı içinde yap (yerine
getir).Tamamıyle yaptığının bilincinde olmakla ve gerçekten onu arzu
ettiğinden emin olmakla.
Böyle ki, döllenme sırasında gerçekten arzu edilmediyse hayatta
başarılı bir kişi olamaz.
Döllenme sırası çok önemlidir çünkü, o an sırasındadır ki ilk hücre ve
böylece kişinin planı (karara geçirilmiştir)
Onun için bu an arzu edilmelidir ki, ilk hücre mükemmel bir
uyum/ahenk içinde yaratılsın. Ana ve Babanın ortaya getirdikleri
(concieve) insan varlığını kuvvetl ve şuurlu bir şekilde düşünerek. Bu,
yeni kişinin, sırlarından biridir.
Eğer yalnız vücudunun ifasını arıyorsan ve de zihninin, bilimin önüne
koyduğu vasıtaları kullan, doğum kontrolüyle başlayarak.
Sen, yalnız ifaye eriştiğin zaman çocuk ettir ve böylece ortay getirdiğin
yeni hayat iki ifalı kişinin meyvesi olsun.
İfaya erişmek için, bilimin tedarik ettiği vasıtayı (riziko) almadan
vücudunu zevke uyandırmak için kullan.
Zevk ve üredtim, iki değişik şeylerdir ve hiçbir zaman
karıştırılmamalıdır. Birincisi kişi için, ikincisi de cinsler içindir. Bir kişi
ifaya vardığı zamandır ki ifalanmış insan varlığı yaratabilir.
Bir çocuğu arzu etmeden yanlışlıkla gebe kalırsan, bilimin tedarik
ettiğivasıtayı kullan- düşürt.
Bir çocuk, sevişme sırasında arzu edilmediyse, uygunluk içerisinde
yaratılmadığından, tamamıyle olgun bir kişiye erişemeyecek.
Çocuk düşürmenin başlatacağı bedensel ve özellikle ahlak ve terbiye
kurallarıyla seni korkutmaya çalışanları dinleme. Tecrübeli/yetenekli
doktorlar tarafından tedavi edilirsen hiçbir tehlikesi yoktur.
130
Ama, arzu edilmeyen çocuğu tutarsan, seni ahlaki ve bedensel
karışıklık (rahatsızlık) içinde bırakacak ve bu da çocuğa nakledilip,
dünyaya getirdiğin çocuğu da ezdirecektir.
Çocuğun varsa, demek değildir ki evlisin veya bir adamla yaşıyorsun.
Halıhazırda birçok kadın, evlenmeden veya adamla yaşamadan bir
veya birkaç çocukları olmasına karar geçmişlerdir. Çocuğun eğitimi, ki
doğduğu andan bir bireydir /kişidir, anne ve babası tarafından
verilmesine bir mecburiyet yoktur.
Gerçekten, çocukların ifası(geliştirilmesi) için, onların eğitimi
uzmanlaşmış insanlara güvenilmekle, birçok ebeveylerden çok daha
fazla katkıda bulunacaklarından genellikle tercih edilmektedir.
Bir adamla beraber yaşamadan çocuk etmek istiyorsan, arzu ettiğin
gibi yap. İstediğin gibi başkalarının ne düşündüğünden maraz etmeden
kendini ifa et.
Bunu yapmayı seçersen, yalnız başına kaldığına mahkum edildiğini
düşünme. Hoşuna gittiğin erkeği/adamı davet et ve onlar çocuklarına
müzekker (erkek cinsi) modeli olacaklar.
Bir gün bir adamla yaşamayı bile karar geçirebilirsin – bu çocuğuna
hiçbir sorun çıkarmayacaktır. Tam aksine, onun daha iyi bir şekilde
yetişmesine katkıda bulunacaktır. Etraf değişikliği, çocuğa herzaman
faydalıdır.
Toplum kendisini organize edip (düzenleyip) ana ve babanınarzularına
göre kısımca veya tamamen çocukların eğitimini ele almalıdır. İşlemeyi
tercih eden ebeveyinler, çocuklarını yetenekli kişilerin gözlemleri
altında bırakabilmelidirler.
Ve onlar ki, çocuklarının eğitimini böyle kişiler tarafından verilmesini
isterler, bu maksatla/niyetle yaratılmış müesseselere çocuklarını
emanet edebilmelidirler.
Bu şekilde, arzu ettiğin çocuğa doğum verirsen, fakat daha sonra
eşinden ayrılırsın, veya herhangi başka bir sebep yönden çocuğa arzu
etmiyorsun, onu topluma emanet edebilirsin, ki onun ifasına gerekli
uyumlu yetişmesi için etrafı /çevresi ahenkle sarılmalıdır. Gerçekten ve
hakikatten istenmeyen çevrede büyüyen çocuk tamamıyle açılıp
gelişemez (ifa edemez).
Çocuğu yetiştirmek, hem ana-baba hem de evlat için ortakça faydalı
olması gerekir. Eğer bir çocuk, ne kadar az, bir bela olursa, bunun
farkına varır ve gelişmesi etkilenir. Bu nedenle, bir çocuğun varlığı
yalnız yetiştirici olduğu zaman yanında tutmalısın.
Aksi taktirde, toplumun kurması gerektiği ve gelişmenin teşvik
edilmesi için kuruluşlara verilmelidir (koyulmalıdır) ve de onu buraya
koymaktan hiçbir teesüf duymamakla.
131
Tam aksine, ebeveyinler derin bir sevinç duymalıdırlar çünkü,
çocuklarının gelişimi kendilerinden daha yetenekli kişilere güven
edildiler.
Hatta, çocuk arzu ederse ki bu çok önemlidir (onları kabul etmek için)
devamlı ziyaretler de yer alabilir. Çocukların eğitimiyle mesul olan
kişiler, ebeveyinlerin çok istisna kişiler olduklarını anlatmalıdırlar ki
kendi bencil zevkleri için onu kendileri yetiştirmek yerine, çocuklarının
yetişmesine çok daha önem verdiler.
Çocuklara söylenmelidir ki kendilerinden daha yetenekli kişilere güven
etmek istedikleri için.
Bir eş arzu edersen, onu serbest bir şekilde seç. Gerek dini gerekse
sivil evlilik yararsızdır. Yaşayan kişileri, ki yaşadıkları için devamlı
değişebilirler, kontrat imzalayıp birleştiremezsin.
Evliliği reddet ki, bir kişiye sahip olmanın halk tarafından bir ilan
edilişidir. Adam veya kadın, hiçbir kimsenin malı olamaz. Herhangi bir
kontrat, iki kişi arasındaki uyumluluğu yok etmekten başka birşey
olamaz.
Sevildiğimiz zaman, sevmekten hür olduğumuzu hissetmekteyiz, fakat
kontrat imza ettiğimiz zaman, bir birimizi sevmek için mecbur kalan bir
esir gibi hissederiz ve kısa bir zaman içinde birbirimizden nefret
duymayı başlarız.
Ve seçtiğin kişiyle mutlu kaldığın sürece beraber yaşamalısın.
Ne zaman ki, birbirinizle iyi geçinemiyorsunuz, bir birinizle beraber
kalmayın çünkü birleşmeniz cehenneme dönecektir.
Bütün canlılar gelişir ve değişir ve haklı olarak da. Her iki kişinin,
kişisel evrimi ayniyse, birleşme dayanır, fakat gelişmeleri değişikse,
birleşme artık mümkün olamaz. Bir zaman hoşlandığın kişiyi artık
hoşlanmıyorsun çünkü ikinizden biri değişti. Birliğinizin mutlu hatıraları
hala daha beraberinizdeyken ve düşmanlığa yer açan yararsız
tartışmalar bozmadan birbirinizden ayrılmalısınız.
Bir çocuk, kendisine uyan elbiseleri seçer, ve ne zaman bu elbiseler
çocuk büyüklüğü için, ona uymaz, değişik elbiselerle değiştirilmelidir,
aksi taktirde param parça olacaklardır.
Herşeyden evvel, çocuğunuz hakkında maraz etmeyin. Kendisi için bir
aile üyesi ile uyumlu kalmak, iki aile üyesi ile anlaşmazlık içinde
kalmaktan veya mükemmel ahenkin eksikliğinden daha iyidir.
Hiç unutma ki, herşeyden önce, çocuklar bir bireydirler.
Toplum tamamıyle emin etmelidir ki yaşlı insanlar maddi yönden
marazları olmadan mutlu hayatları olsun. Fakat yaşlılara saygı
132
göstermemize ve onları mutlu etmek için (elimizden geleni) herşeyi
yapmamıza rağmen kıdemli oldukları için onları dinlememeliyiz.
Zeki bir kimse, herhangi bir yaşta iyi bir öğüt verebilir, fakat ahmak
biri, yüz yaşında bile olsa, bir saniye bile dinlenmeye hak etmez. Ve
dahaca böyle bir insanın uyanabilmesi için bütün hayatı boyu olmasına
rağmen mazareti olamaz.
Hala daha genç ve ahmaklar için ümit vardır fakat yine de ahmak yaşlı
kişi, rahatlı bir şekilde yaşayabilmelidir. Bu toplumun görevidir.
Ölüm, üzgüntülü toplanmaların sebebi olmamalıdır; tam aksine,
coşkunca bir kutlanma zamanı olmalıdır çünkü belki de sevdiğimiz aile
üyesi, Yaratıcılarımız Elohim ‘in arkadaşlığı arasında ölümsüzlerin
cennetine ulaşma zamanıdır.
Böylece, dini bir şekilde gömülmeyi istemeyeceksin, fakat vücudunu
bilime bağışlayacaksın veya vücudun, elden geldiği kadar ihtiyatlı bir
şekilde yok edilmelidir, ayrıca yalnız alın kemiği daha açık bir şekilde,
burunun başladığı yerden 33 milimetre yukarıda, iki gözbebeğini
birleştiren orta eksenin üzerinde. En azından bu kemiğin bir kare
santimetre büyüklüğü (0ç4 kare inç) Dünyadaki elçiliğimizde muhafaza
edilmesi için Rehberler rehberine gönderilmelidir.
Herkesin haraketleri bilgisayarlar tarafından kaydedilmektedir ve
ömürleri (hayatları) sonunda bunları bir toplama ulaştırır. Fakat
Claude Rael’in naklettiği bu mesajdan haberi olan kişiler büyük
elçimizle bıraktıkları hücreleriyle tekrardan yaratılacaklardır.
Onların hakkında, tekrardan yaratılma, vücutlarının gerçekten
parçasını, ölümden sonra, Rehberler Rehberine gönderdikleri zaman
yer alacaktır.
Kişilerin yargısı için kullanılacak bilgiyi kaydeten bilgisayar içerisindeki
mekanizma, (kişiler) mesajı duyduktan sonra işlem içinde kalır, fakat
ölüm sırasında, otomatik olarak hücre nümünesi alan mekanizmanın
bağlantısı kesilir. Ve de (onlar ki) mesajı duyduktan sonra istenilenlerin
apaynisini yerine getirenler tekrardan yaratılacaklardır.
Emin et ki en azından, dir defa olsun rehberler Rehberi önüne çıkasın
ve onun yetki verdiği (başka) bir rehber tarafından hücre planını
Elohim’e geçirsin (yaysın)
Ve de onlar aklını uyandırıp, uyanık kalmana da yardım etsinler
(olsunlar).
Bu mesajın (önceki bölümlerinde yazıldığı gibi) mirasını çocuklarına
bırakmayacaksın, yalnızca aile evi veya apartmanını. Geriye kalanını,
Rehberler Rehberine bırakacaksın, ve eğer evlatların son miras
vasiyatnamene saygı göstermeyip mallarını mahkeme yönüyle elde
etmeye kalkışabileceklerinden hala daha hayattayken onu(onları)
133
Rehberler Rehberine hediye edeceksin ki o da, yaratıcılarımızın
mesajını Dünya üzerinde yaymasında yardımcı olsun.
Sizler ki, sevdikleriniz ölüp geride kalırsanız, üzülüp yas tutmayınız.
Bunun yerine, hala daha hayattayken sevdiklerinize sevgi gösterin,
çünkü onlar öldükten sonra, sizleri mutsuz eden düşünce belki de
onları yeteri derecede sevmediğinizden ve de şimdi artık geç
olduğundan.
Hayatları boyu diğerlerine iyilik eden herhangi bir kimse, Elohimin
bahçesinde sonsuza kadar yaşama hakları vardır ve mutluluğu
bileceklerdir. İyilik etmeyen
diğer kişiler de özlenmeye hakları olmayacaktır.
Fakat eğer bir şahıs, tekrardan yaratılacaklar arasında değilse, o kişi,
hakikatten yok olamaz. Ölüm, önemli birşey değildir, ve bundan
korkmamalıyız. Tıpkı uyukuya düşme gibi birşeydir, yalnız sonsuz bir
uyku. Ve bizler, sonsuzun bir parçası olduğumuz için, oluştuğumuz
madde yok olamaz. Toprakta, bitkilerde ve hatta hayvanlarda var
olmaya devam eder fakat insancılığını ve hüviyetini tamamıyle
kaybeder.Yaratıcılarımız tarafından kesin bir yapıya göre organize
edilen bu sonsuzluk parçası, sonsuzluğa tekrar dönüp, canlı olan ve
Dünya olarak bilinen küçük bir topun parçası olmaya devam eder.
Herkesin, yaşama, sevmeye ve ölüme hakkı vardır. Herkes kendi
hayatının ve ölümünün direktörüdür. Ölüm hiçbirşey değildir fakat cefa
çekmek müthiş (derecede yazık)birşeydir, ve bunu yok etmek için elde
gelen herşey yapılmalıdır. Çok acı çeken bir kimse intiham etme hakkı
vardır. Eğer bu kişinin hayatı boyunca yaptıkları iyi ve olumluysa,
Ölümsüzler dünyasına kabul edilecektir.
Eğer sevdiğiniz bir kimse çok acı çekip ölmek istiyorsa, fakat intihar
etmek gücü yoksa, kendi hayatlarını almaya (onlara) yardım et.
Ne zaman ki bir gün, bilim, cefalığı yok etmekle ilerleme kaydeder,
kendinize, intihar etmemenin doğru birşey olup olmadığını
sorabilirsiniz.
TOPLUM VE HÜKÜMET
Tıpkı insan varlığının beyini olduğu gibi, toplumun, karar geçirmesi için
hükümeti olması çok gereklidir. Ve böylece, zekiliği başa koyan
‘Dahikrasi’yi uygulayan bir hükümetin kurulması için elinden her geleni
yapmalısın.
Dahikrasi ve insancılığı savunan dünyasal politika partisi
kuruluş/yartılışında iştirak edeceksin. Elohim’in verdiği mesajın ilk
bölümünde anlatıldığı gibi ve adaylarını da destekleyeceksin. Yalnız
Dahikrasi yöntemiyle insanoğlu tamamıyle altın çağına girebilecektir.
134
Toplam Demokrasi iyi değildir. Bütün hücrelerin emir verdiği bir vücut
uzun yaşayamaz. Yalnız zeki/akıllı insanlar, insanlığı ilgilendiren
kararlar geçirmekte izin verilmelidir. Böylelikle oy vermeyi
reddedeceksin, ancak, Dahikrasi ve insancılığı savunan bir aday
seçilmek için durmaktadır.
Ne evrensel oy ne de halkın oy fikirleri, dünyayı yönetmek için yeterli
yöntemlerdir. Yönetmek, koyun gibi halkın tepki ve davranışlarını takip
etmek değil önceden görebilmektir. Ki aralarında yalnız küçük bir
miktardaki kişiler insanlığa yol gösterecek derecede yeterince
uyanıktır. Çok az uyanık insan var olduğu için, kararları, evrensel oy
üzerine veya fikir oylarına göre alınırsa, kararlar çoğulun tercihi
olacaktır. Ve böylece uyanık olmayanların böyle insanları, en yakın
memnuniyet ilgilerine yanıtlarlar veya içgüdü tepkilerin sonucu, ki
engelleyici şartlandırma maphıs gömleğinin şuuraltı hapsi içndedirler.
Yalnız Dahikrasi ki seçkili demakrasidir, değerdir.
Elohim’in mesajının ilk bölümünde bahsedildiği gibi zalnız zeka
dereceleri ortalama dereceden yüzde elli derece üstün olanlar seçime
adaylıklarını koyabilirler ve yalnız onlar ki zeka dereceleri ortalamadan
yüzde onderece üstün olanlar oylarını verebilsinler. Net zekalığı ölçmek
için, bilim adamları halıhazırda tekniker geliştirmektedirler.
Onların öğütlerini (takip edip) dinleyip ve öyle bir şekilde hareket
ediniz ki, insanlığın en değerli madeni (elması) üstün derecede
yetenekli çocuklar- dahiliklerine uygun eğitim alsınlar, çünkü normal
eğitim yalnız ortalama zekalı çocuklar için kurulmuştur.
Birkimsenin zekiliği, elde ettiği birçok diplomalarla ölçülemez ve de
bu, yalnız hatıranın oldukça ilginçsiz fakültesine dayanır ki bilgisayarlar
bunun yerini alabilir.
Zekalık, çığ/ham vaziyetinde bir kalitedir ki, işci veya köylüleri,
mühendisler ve profesörlerden daha zekalı göstermektedir. Bu bir
sağduyu ve de yaratıklı dahi olarak bahsedilmektedir. Çünkü birçok
icatlar sağduyudan başka birşey değildirler.
Halıhazırda bahsedilği gibi, yönetmek, önceden sezebilmektedir ve
insanlığın karşısında bulunan bütün büyük/yüce problemler geçmiş ve
yeteneksiz hükümetlerin basiretleri/ihtiyatları olmadığını ispat eder.
Problem, yöneten insanların değil, onları seçmkte kullanılan tekniktir:
Bizleri yönetenleri seçtiğimiz yöntem problemdir. Basit demokrasi,
seçkili demokrasiyle yerleştirilmelidir- Bu Dahikrasidir, ki zeki insanları
başa koyar.
İnsan kanunları zaruridir ve onlara saygı gösterirken haksız ve eski
olanları da değiştirilmesinde katkıda olmalısın. Her neyse,
Yaratıcılarımızın kanunlarını insan kanunları üzerine seçmekten
135
çekilmeyin çünkü bir gün gelip insan hakemleri yaratıcılarımız
tarafından yargıya çekileceklerdir.
Zorbalığı/şiddetliği yok edip cürüm sayılanları veya sosyalsız ani
arzularıyla diğerlerinin hürriyetlerine engel olanlara engel olabilmek
için tıbbi yöntemin keşfine kadar, polis gerekli olacaktır.
Askerlerin aksine ki savaşın muhafazcılarıdırlar, polis ofiserleri barışın
muhafazcılarıdırlar ve bilim bu problemi çözene kadar onlar zaruri
olacaklar.
Askerliğin mecburi olan ülkelerde, askerliğe katılmayı kabul
etmeyeceksin. Bunun yerine vicdanlı (dürüst) itirazcı (durumun)
verilmesine arzu edeceksin ki, senin silah kullanılmayan/taşınmayan
bölümünde hızmet etmene sağlanacaktır ve de dini ve filizofik
inançların yoldaş/arkadaş insanları öldürmene yasak ettiğinden
hakkındır.
Bu durum, yaratıcılarımız Elohim’e inananlar ve Raelian hareketinin
Rehberler Rehberinin talimatını takip etmek isteyenler içindir.
Birçok gençlerin düşüncesine aksin, vicdani retçiler hapse atılmazlar
fakat sivil görev olarak silah kullanılmayan bölgelerde çifte zaman
olarak görev etmektedirler.
Bir sene yoldaş insanları öldürme tekniklerini öğrenme yarine iki sene
yazıhanede çalışmak daha iyidir.
Dünyanın bütün ülkelerinde askeri görevler hemmenden yok
edilmelidir. Bütün profesyonel askerler Dünyanın barışını
koruyucularına hürriyetlik ve insan hakları için görevli olanlara
dönüştürülmelidirler.
Değerli tek bir hükümet sistemi, Dahikrasiyi uygulayan ınsancılıktır.
Kapitalizim yanlıştır çünkü insanları paraya esir etmektedir ve
diğerlerinin arkasından az kişilerin faydalanmasına (zengin olmasına)
yol açmaktadır. Komunizim de yanlıştır çünkü özgürlük yerine eşitliğe
çok fazla önem vermektedir.
Başlangıçtan, doğumdan beri eşitlik olması lazımdır, daha sonra değil.
Herkesin, yeterli bir şekilde doğru bir hayat yaşamaya hakları var
olmasına rağmen, onlar ki yoldaş insanlara daha fazla hızmet verir
toplum için hiçbirşey etmeyenlerden daha fazla kazanmaya hakkı
vardır.
Bu, can sıkıcı/ağır işleri robotların yapabileceği zamana kadar geçici bir
durum olduğu (zamana kadar olacaktır) bellidir. Ve parayı tamamıyle
yürürlükten kaldırdıktan sonra, bütün insanlar kendilerinin gelişmeleri
için faaliyetlere katıla- bileceklerdir. Ayni zamanda bazı insanlar
açlıktan ölürlerken diğer insanlar yiyeceklerin fiyatlarını yüksek
136
tutabilmek için çöpe atarlar. Bu yiyeceği çöpe atmak yerine, yemek
için hiçbirşeyleri olmayanlara dağıtılmalıdır (verilmelidir).
İş, kutsal bir şeydir diye düşünülmemelidir. Herkes, işlemeseler bile,
rahat bir şekilde yaşama hakları vardır- ve kendilerini geliştirip ifa
etmek için hangi alanda ilgileri varsa o yönde çaba göstermelidirler.
İnsanlar organize olurlarsa, bütün zaruri işleri otomatik makineler
tarafından yerine getirebilmelerine çok zaman olmayacaktır. Ve
böylece herkes serbestce gelişip (büyüyüp) ifa başarılığı hissine
varacaklardır.
Eğer bütün insanlar zihinlerine koyarlarsa, yalnız birkaç sene içinde,
işleme ihtiyacından kurtulabilirler. Bunu, yerine getirebilmek için,
muhteşem bir heves, heyecanlık ve beraberlikle insanlığı maddi
sıkıntıdan özgürlüğe çıkarabilecek.
İnsanlığın bütün teknolojik ve bilimsel kaynakları bir araya getirilip ve
de bu alanlarda çalışan bütün kişiler özel ilgiler yerine bütün toplumun
iyiliği için zihinlerini/başlarını bir araya toplayarak çalışmalıdırlar.
Bütün kaynakları kullanın, ki şu anda askeri ve nükleer bombaların
geliştirilmesi ve hatta uzaya uçuşlar üzerine harcanmaktadır. Ne
zaman ki insanlık maddi sıkıntıdan serbestir böyle şeyler daha iyi
planlanıp daha kolay bir şekilde yerine getirilebilir.
Sizlerin, insan gücünü daha iyi bir şekilde yerleştirecek elektronik
malzeme ve bilgisayarlarınız vardır, bütün bunları işe koyun ki bu
teknoloji insanlara hızmet etsin. Bir iki sene içinde tamamıyle değişik
bir dünya kurabileceksiniz/ yapabileceksiniz. Altın çağa
uğradınız/vardınız.
Kendinizi, bütün sıkıntılı/ağır işlerden kurtarıp, gelişip ifa edebilmek
için biyolojik robotları yaratabilmek için elinizden gelen herşeyi yapın.
Şehir kuruluş ve gelişimi, Elohim’in ilk mesajında açıklandığı gibi
tekrardan göz önünde tutulmalıdır/alınmalıdır.
Bireysel (kişisel) evlerin doğayı yutmaması için, açık kır içerisinde, çok
yüksek toplum binaları kurmalısınız. Hiçbirzaman unutma ki, eğer her
kimse küçük bahçeli bir evi olursa, kırlıklar tamamıyle kaybolurlar. Bu
toplum binaları, insanların her istedikleriyle teçhiz edilmiş şehirler
olmalıdırlar ve her biri 50.000 kişiyi
barındırabilmelidir/yerleştirebilmelidir.
Sizler de bir gün yaratıcı olup onu tekrardan yaratabilirsiniz
(bileceksiniz) doğaya saygı göstermeniz lazımdır.
Doğaya saygı göstermekle, onu yaratanlara, yaratıcı atalarımız
Elehim’e saygı gösterirsiniz.
137
Hayvanlara hiçbir zaman ezgilik etmeyeceksiniz. Etlerini yemek için
onları kesebilirsin fakat onlara hiçbir ezgilik vermeden. Halıhazırde
belirtildiği gibi, ölüm hiçbirşey değildir, ezgi çekmek kötü ve iğrenç
birşeydir ve hayvanlara ezgi vermekten uzak durmalısın. İnsanların da
ezgi çekmelerinden engel olmalısın.
Bununla birlikte, çok fazla et yeme ki daha iyi hissedebilesin. Toprağın
tedarik ettiği her şeyden yaşayabilirsin/geçinebilirsin. Herhangi özel bir
rejimi takip etmen gerekmez: et, sebzeler, meyvalar ve diğer bitkileri
yeyebilirsin fakat, diğer canlı hayvanların etlerini yeyip üzerlerinde
yaşamak istemez bahanesi altında vecetaryan rejimi takip etmek
deliliktir. Senin gibi bitkiler de canlıdır, ve senin gibi cefa çekerler ve
bunun için bitkilere cefalık ettirmeyeceksin.
Alkollü içkilerle kendini sarhoş etmeyeceksin. Yemek yerken birazcık
şarap içebilirsin, ki toprağın bir ürünüdür. Fakat hiçbir zaman kendini
sarhoş ettirme. Alkollü içkileri istisnalı zamanlarda/durumlarda
içmelisin, fakat çok az ölçüde ve sağlam bir yemekle beraber ki
böylece sarhoş olmayasın.
Sarhoş olan herhangi bir kimse, sonsuzlukla ahenkli olma imkanı
yoktur ve ne de kendisini idare edebilir. Yaratıcılarımızın gözleri
önünde bu korkunç birşeydir.
Sigara içmeyeceksin, çünkü insan vücudu içerisine duman çekmek için
yaratılmadı. Bu vücut üzerine korkunç derecede etkisi olmaktadır ve
sonsuzlukla ahenk olmakla tamam bir şekilde (hayattan) ifa etmeyi
engel olmaktadır.
Uyuşturucu madde almayacaksın, hiçbir şekilde kendini
uyuşturmayacaksın, çünkü uyanan akıl, sonsuzluğa varmak için,
dışarıdan hiçbirşeye ihtiyacı yoktur.
Kendi kendini ilerletebilmek için uyuşturucu madde almaları gerektiğini
düşünen insanlar, yaratıcılarımızın gözleri önünde iğrenç olarak
görünmektedirler. İnsanlar kendilerini geliştirmeye ihtiyaçları yoktur
çünkü herşey mükemmeldir, yaratıcılarımızın imajında yapıldığımız
için.
İnsanın kusurlu olduğunu söylemek ve bizleri kendi imajlarında
yaratan yaratıcılarımıza hakaret etmektir. Fakat, mükemmel olmamıza
rağmen, kusurelu olduğumuzu düşündükçe ve böyle düşüncelere esir
oldukça kusurlu kalacağız.
Elohim’in bizi yarattığı gibi mükemmel kalmayı istiyorsak günün her
anında kendimizi uyanık bir vaziyette tutmamız için gayret
göstermemiz lazımdır (gerekir).
138
MEDİTASYON VE DUA
Sen, günde en az bir defa, kendini sonsuza uygulu, Elohim’e uygulu,
topluma ve kendine olarak yerleştirip meditasyon etmelisin.
(Sabahleyin) uyandığın/kalktığın zaman meditasyon etmelisin ki bütün
varlığın tamamıyle sonsuzluktan şuurlu
(bilinçli) olsun ve bütün fakültelerinin tamamen sahibi olabilesin.
Her yemekten önce meditasyon et ki vücudunun her bölümü sen
yerken yiyebilsin ve gıdalanırken ne yaptığını düşün.
Meditasyonun kuru bir meditasyon olmayacaktır, tam aksine, şehvani
bir meditasyon olacaktır. Kıvançlı zevk oluşana kadar, sükünet ve
ahenkle sarılmanızı sağlayacaksınız. Meditasyonunuz zorlu ağır bir iş
değil zevkli bir şey olmalıdır. İstemeden meditasyon etmek yerine,
etmemek daha iyidir.
Ailene ve çocuklarına meditasyon etmelerini zorlama. Fakat bunun
yerine onlara verdiği iyilik ve getirdiği zevkten bahset ve (bu sebepten)
meditasyon etmek isterlerse, bildiklerini onlara öğretmeyi çalış.
En az günde bir, Yartatıcılarımız, Elohim’i güçlü(şiddetli) bir şekilde
düşün ve onlara telepatik yönüyle temasa geçmeye (haberleşmeye)
çalış.
Bu yöntemle, duanın orijinal anlamını tekrardan keşfedeceksin. Nasıl
başlayacağını bilmezsen, Tanrı duasından ilhamlık alabilirsin, ki(bu dua
sırasında) söylenen sözler Yaratıcılarımızla haberleşmek/temasa
geçmek için tamamen uygundur.
Yaşadığın bölgede, onlara inanan diğer insanlarla yan yana haftada en
az bir defa Elohim’le gurup telepatik temasına geçmeye çalış. Ve de
mümkünse beraberinizde bir de rehber olsun.
Elinden geldiği kadar yılda bir, son Peyganbere verdikleri Mesaja ve
Elehim’e inanan bütün kişilerle toplantıya katılmayı çalış.
ELOHİM’LE TELEPATİK TEMAS EDEBİLMEK İÇİN TEKNİK
Burada, gökyüzüne doğru bakarak söyleyebileceğiniz örnek sözler ve
bunları söylerken (anlamlarını) güçlü bir şekilde düşün.
139
Elohim, sen orda yıldızlar arasındasın.
Elohim, sen ordasın ve bizleri gözlediğini biliyorum.
Elohim, sen ordasın ve seninle buluşmayı çok severim.
Elohim, sen ordasın, ve temasınızı hak etmeye ümit eden kimim
ben?
Elohim, sizleri Yaratıcılarımız olarak tanırım, ve kendimi
emriniz altına alçak gönüllülükle yerleştiririm.
Elohim, Claude Rael’i senin mesajcın ve benim Rehberim olarak
tanırım ve de ona verdiğin mesaja inanırım.
Elohim, çevremde bulunanlara elimden geldiği kadar Mesajdan
haberdar olmalarına çalışacağım çünkü yeteri derecede çaba
etmediğimi biliyorum.
Elohim, bütün insanları kardeş ve kızkardeşlerim gibi severim
çünkü onlar senin imajında yapıldılar.
Elohim, zihinlerini sonsuza açarak onlara mutluluk vermeye
çalışıyorum ve de bana ifşa edenleri onlara ifşa ederek.
Elohim, bütün varlığımı, parçası olduğum insanlık hızmetine
sunarak /koyarak onların cefalarını durdurmaya çalışıyorum.
Elohim, insanlığın karanlık ve cefalıktan kurtulması için bana
verdiğin akılın en üstünlüğünü kullanacağım.
Elohim, ömrümün sonunda, az yaptıklarımı yeterli bulup
zekilerin Dünyasında bana ebedi bir hayat bağışlamanızı ümit
ederim.
Sizleri/seni severim, insanları sevmiş olman gerekir ki em
iyilerini sonsuzlar arasında kabul ettiniz.
SANAATLAR
Elinden geldiği kadar sanatkarları teşvik et ve çocukların sanaatlara ilgi
gösterirlerse, onlara yardım et. Sanaat sonsuzlukla uyumlanabilmene
yardım eden iyi şeylerden biridir. Her değal şeyi bir sanaat olarak diye
140
düşün. Ve her sanaatı da doğal bir şey olarak düşün. Çevreni sanat
ürünleriyle kuşat. Bunlar ya kulaklarına, ya gözlerine, ya tütleme,
tatlama ya da dokunma hislerine cezbederler.
Duyulara cazibe eden her şey sanatkarlıktır. Müzikten, Resimden,
heykelden ve her çeşit resmi olarak tanımlanan sanatlardan daha fazla
(bölümler) vardır.
Yemek bişirip hazırlama da bir sanaattır ve parfüm yapılışı da ki ikisi de
duyulara cazibe eder. Hereşeyden en üstün duran, sevgi/aşk bir
sanaattır.
Bütün sanatlar ahenk (ve uyumluluktan faydalanır ve kullanır). Böylece
kıymetini bilen herkesi uyumlu birşey gelip sarar. Sonuç olarak bu, bir
kimse kendisini sonsuzlukla uyumlu bir şekilde yerleştirmesi durumunu
yaratır.
Edebiyat özellikle önemlidir çünkü, insanların akıllarını zihinlerini açıp
yeni ufuklar göstermekle katkıda bulunur. Fakat edebiyat, Edebiyat için
bir yaygaradır. Güzel cümleler yazmak değil, okumakla diğerlerine yeni
fikirlerin nakledilmesi önem taşımaktadır.
Audio vizual yöntemi daha da önemlidir, çünkü bu görme ve duyma
duyularımıza ayni anda cezbetmektedir. Bunlar edebiyatın yerini daha
tamam olduğu için alabilirler.
Bu arada edebiyat yararlıdır.
ŞEHVANİ MEDİTASYON (Tefekkür)
Sonsuzlukla, yüksek bir ahenke/uyumluluğa varmak istiyorsan kendine
şehvani meditaston içi bir yer hazırla. İçine sanaat işleri, resimler,
reprodüksüyonlar, iğneyle işlenmiş resimler, posterler, heykeller,
çizimler, fotoğraflar veya sevgiyi (aşkı) temsil etmeye niyetlenen
herhangi birşeyle.
Sonsuzluk ve şehvaniyetlik gözlerinin zevki için kendine (örnek
olarak) yastık üzerine oturabileceğin bir yerde yere yakın bir köşe
hazırla veya koltuk üzerine (ya da kür) yat, ellerinle dokunma zevki
için. Burnunu hoşlandırmak için güzel tütülü yağlar yak/buhurlandır.
Kulaklarının zevki için de kasete güzel hoşuna giden müzik koy.
Ağzının zevki için hoşuna giden meyve dolu tepsiler, içki dolu şişeler
(bulundur) koy. Ve zevklerini paylaşan ve onlarla uyumlu hissettiğin ve
sevdiğin bir veya birkaç kişileri davet et, ve böylece duyularınızı
beraber yedirin ve de aşk ve sevgiyle zihinlerinizi açabilmek için
vücutlarınızı açın.
Eğer sana biri bedensel olarak cezbediyor ve duygunun karşılıklı
olduğunu hissedersin, bu kimseyi bu hazırladığın yere davet et.
Beraber, yüce bir uyumluluğa/ ahenke varabilirsiniz ve beş duyularınızı
141
tatmin ederek sonsuzluğa yanaşmaya yardım edecektir. Bu duruma,
bütün zevklerin sentezi ilave edilecektir. İki kişinin tam uyumluluk
içinde bedensel birleşimi(cinsel ilişkisi) ve de sevişmenin
ışınlanması/parlanması.
Belli ki ruhani yönden uyumluluk var olması gerekir. Daha bir deyimle,
bir birlerine yaklaşıp saygı gösterirken akılları ve vücutları arasında
ortak çekicilik olması gerekir. Fakat ruhani aşk(sevgi), ifalanmış
bedensel aşkı tarafından herzaman yüce edilmektedir. Sevmek,
karşılığında birşey beklemeden vermektir. Birini seversen, o kişi arzu
ederse kendini tamamıyle bu kişiye vermelisin.
Hiçbir zaman kıskanç olma, çünkü kıskançlık aşkın/sevginin tam aksi
hissidir. Birini sevdiğin zaman, ilk önce herşeyden evvel ve her yönden
onun mutluluğunu aramalısın.
Sevmek, diğerlerinin mutluluğunu aramaktır(istemektir), kendi
mutluluğunu değil.
Eğer sevdiğin kişi başkasını beğenirse kıskanç olma; tam aksine,
sevdiğin kişiye mutluluk getirmek istediği için o kişiyi de sev ve
dolayısıyle senin gibi amacı olduğunda (için). Kıskançlık, sevdiğin
kişiyi başkası, senden daha fazla mutlu edebilme korkusudur. Ve de
sevdiğini kaybedeceğini.
Fakat kıskançlık duyacak yerine, elimizden geldiği kadar sevdiğimiz
kişiyi mutlu etmeye çalışmalıyız ve eğer başkası bu durumda daha
fazla başarılık gösterir, mutlu olmamız gerekir.
Sayılan, candan sevdiğimiz bizim için değil de, basit bir şekilde onlar
mutludurlar, mutluluklarından herhangi bir kimse sorumluysa.
Ve, sevdiğin kişi başkalarıyle mutlu ise, bu mutluluk içinde neşeli ol.
Seni seven kişiyi, başkasıyle mutlu olmadan karşı olmadığından
tanıyacaksın.
Seni bu kadar seven bu kişiyi, sevmek görevin olmalıdır. Ve ona
mutluluğunu ayni şekilde sen de vermelisin. O yönde, evrensel
aşk/sevgi yatmaktadır/bulunmaktadır/var olmaktadır.
Seni mutlu etmek isteyeni reddetme, ki onu kabul etmekle onu mutlu
edersin, ve bu bir aşk davranışındır. Diğerlerinin mutluluğu için neşeli
ve seveinçli ol ki onlar da senin mutluluğuna sevinsinler.
İNSAN ADALETİ
İnsan Kuralları/kanunları, daha önce belirtildiği gibi gereklidirler fakat
düzeltilmeleri gerekir çünkü onlar, yeterli derecede insanlık ve sevgiye
yeterli derecede göz önünde olmazlar.
142
Ölüm cezası yürürlükten kaldırılması lazımdır çünkü hiç kimsenin
diğerini, böyle daha önceden hazırlanmış soğuk bir şekilde öldürmeye
hakkı yoktur.
Ta ki böyle bir zaman gelir, bilimsel yöntemle, bazı insanlarda oluşan
şiddetlik, toplum tarafından idare altına alınıp (bu) hastalıklarını
iyileştirebilsinler, (onları) cürümleri toplumdan ayrı tutacaksın. Ve
onlara eksik oldukları şeyi verin, sevgi.
Ve de ayni sırada, dehşet verici hareketlerini anlamalarını sağla.
Onlara, kendilerini kurtarma arzusunu da verin.
Belli önemsiz kabahat işleyen insanlar ile bulaşıcı hastalık çeken
ağırlanmış cürümleri karıştırmayın. Böylelikle, hafif kabahatlı olanları
bulaştırmaktan önleyeceksiniz.
Hiçbir zaman unutma ki bütün
cürümler hastadırlar ve onları böyle görün. Bir zamanlar, sinir
bozukluğu çekenleri yataklar arasında boğduğumuzu hatırladığımız
zaman biz şok oluyoruz.
Bir gün gelip de (bu kişileri) iyileştirebilir ve daha önemlisi
suçluluk/cürümlük hastalığının oluşmasına engel olabiliriz, Bizler geriye
baktığımız zaman, cürümleri/suçluları nasıl cezalandırdığımızdan şok
alacağız.
Sana, istemeden zarar getirenleri affet ve bilerek zarar getirenlere
garaz (hınç) duyma. Onlar hastadır çünkü komşusuna zarar getiren,
hasta olamsı lazımdır. (Bunun yanında/buna ilaven) diğerlere zarar
getiren bu kişilerin ne kadar şansız olduğunu düşün, çünkü Elohim’in
Bahçesinde sonsuz hayata hakları olmayacaktır.
Fakat herhangi biri, sana veya sevdiklerine zarar getirmeye çalışırsa
onu zaptet.
Eğer bunu yapamazsan, kendinin ve sevdiklerinin hayatını korumak
için kendini savunmaya hakkın vardır.
Her ne kadarsa meşru/yasal savunma sırasında bile hiçbirzaman
öldürmek için vurma. Örnek olarak, bu şahısı zararsız kılmak için onu
bayıltmaya çalış. Eğer vuruşun öldürücüye dönerse, öldürmek amacın
olmadığı sıraca kendini hiçbirşeyle suçlamayacaksın.
Şiddetli insanları zorla zaptedeceksin ve de gerekirse direkt hareketle.
Şiddetli davranış çekinilmezdir ve bunu tahammül etmeyeceksin, zorla
zapdetmek
mecburluğunda
kalsan
bile.
Fakat
her
zaman
zorbasız/dehşetsiz güç kullan, diğer bir deyimle dengeli gücün, kötü
niyetsiz kullanışı, zarar vermeye çalışanları yenmek için ancak yeterli.
Herhangi bir zorbalık/şiddetlik tehditi, hakiki yapılmış zorbalık olarak
ciddi bir şekilde muammele edilmelidir. Zobalığı tehdit etmek, mümkün
olabileceğini düşünmektir ve bir kimse amacını yerine getirebilmesi için
143
kabul edilici bir yöntem olarak görüşüdür. Diğerini zorbalıkla korkutan
bir kimse, zorbalığı yerine getirmiş olan bir kişi gibi/kadar tehlikelidir.
Böyle zorbalıkları tehdit edenlere Tıbbi tedavi bulunana kadar, bu
kişiler toplum dışarısında tutulmalıdırlar ve davranışlarının kötü
olduğunu anlamalarını sağlamalıyız.
Diğer insanları rahine alan kişilerle ilgilenirken, ilk olarak,
rahinecilerin elinde bulunmayan masum insanları düşün.
Diğer insanları rahine alan kişiler hastadırlar ve istediklerini yerine
getirmemeniz gerekir. Ve gerçekte toplum, istediklerini hiçbir zaman
yerine getirmemelidirler çünkü ederlerse, diğer cürümleri/canileri de
böyle hareketleri kopya etmelerini teşvik edip tehditlerine haklılık
verirler.
Bütün insanlar, ne çeşit ırkdan gelirlerse bile, doğum sırasında eşit hak
ve fırsatları olmalıdır. Her nasılsa, ne renkte olurlarsa delilere karşın
ayırtmalık et.
Dünyayı nüfuslandıran bütün ırklar, Elohim tarafından
yaratılmışlardı ve eşit derecede saygı verilmelidirler. Bu mesajın ilk
bölümünde yazıldığı gibi, bütün insanlık bir dünya hükümeti kurmak
için birleşmelidir. Esperanto vardır ve eğer başka biri daha iyi birşey
teklif edemezse, Esperantoyu seç.
Parayı yürürlükten kaldırma imkanı olana kadar, milli parayı
yerleştirmek için yeni bir dünya parası/dövizi yaratın. Bunun içinde,
parasal krizlerin çözümü yatmaktadır. Hiçkimse daha iyi birşey teklif
edemezse, federalist sistemini kullanın. Bütün dünya ülkelerinden bir
federasyon kurun/yaratın.
O bölgelere bağımsızlık veriniz ki istedikleri gibi kendilerini
idare(organize) edebilsinler.
Dünya, ne zaman ki ayrı ülkelerden değil, federasyonluk altında
birleşmiş bölgelerden oluştuğu zaman Dünyanın geleceğine hüküm
olup ahenk/uyumlu içinde yaşayacaktır.
BİLİM
Bilim insanlık için en önemli birşeydir. Bilim adamlarının kaydettikleri
ilerlemelerden kendini uyarı tutacaksın, çünkü onlar, sizin bütün
problemlerinizi çözebilirler. Bilimsel icatların(keşiflerin) yalnız kar
yapmayı düşünenlerin eline düşmesini bırakmayın ne de askeri eline ki
onlar bazı icatları hayalsal düşmanlar üzerine sözde üstünlük
koruyabilmek için sırlı saklamaktadırlar.
Senin dinin bilim olmalıdır, ki Elohim seni bilimsel yöntemle yaratmıştı.
144
Bilimsel olmakla, yaratıcılarınızı memnun etmektesiniz. Çünkü sen de
onlar gibi davranmaktasın ve onlara, onların imajında yapıldığını
anladığını göstermektesin. Ve içerinde bulunan bütün mevcut
gücünden yararlılık etmekten hevesli olduğunu göstermektesin. Bilim,
insanlığı yok edip yabancılaştırmakla değil koyuverip hızmet etmekle
kullanılmalıdır.
Sizler, yalnız mali ilgiler altında çalışmayan bilim
adamlarına/kadınlarına güveniniz. (Güvenebileceğiniz bilim adamları
mali ilgiler altında çalışmayanlardır)
Sporlara katılabilirsiniz ki onlar, sizin denge ve
sağlığınız/uyumlulu[unuz için çok iyidir. Özellikle bireysel kontrolü
geliştiren sporlar. Toplum, şiddetli ve hatta çok şiddetli sporların yer
almasına izin vermelidir. Bunlar emniyet (valves)?TR?
Gelişmiş ve barışcıl bir toplum şiddetli oyunları olması lazımdır ki
şiddetliğin görünüşünü muhafaza etsin, ve arzu eden gençler, ayni şeyi
arzu eden diğerleriyle şiddetli olabilsinler. Bu, ötekilerinin de bu çeşit
sergiyi/gösteriyi seyredip kendi şiddetli hislerini serbest bırakabilsinler.
Düşünce ve kafa kullanışı gerektiren oyunlara da katılabilirsiniz. Fakat
para yürürlükten kaldırılmadığı sürece, para kazanmak için oyun
oynamayın; daha iyisi kendi zihninizin çalışma zevki için oynayın.
Claude Rael’den sonra yazılarınızı, 1946’nın “sene bir” olarak
tarihleyeceksiniz. Böylece, 1976 Claude Rael’den sonra yıl 31 veya
Kova çağının 31’inci yılı veya açıklama/ifşa çağının 31’inci yılı veya
Altın çağının 31’inci yılı.
İNSAN BEYİNİ
İnsan beyninin potansiyelini (mevcut gücünü) anlamaya daha çok uzun
yolumuz (zamanımız) vardır. Örnek olarak, altıncı duyu, direkt sezgi,
genç çocuklarda geliştirilmelidir. Telepati dediğimiz budur. Telepati,
yaratıcılarımız ELOHİM’le direkt olarak haberleşmemize imkan eder.
Birçok (Medium)lar bana gelip ne yapsınlar diye sordular çünkü “öteki
taraftan” isimdirdikleri yerden mesajlar alıp bana yardım etmek için
benimle temasa geçmelerini söyleyip ve kendi sırama göre onların
ışıklarını getirmeye.
(Medium)lar çok önemli insanlardır çünkü ortalamadan dah üstün
telepatik yetenekleri ve zihinleri uyanık durumun yolundadır.
Potansiyellerini tamamıyle öğrenmek için meditasyon etmeye
çalışmalıdırlar.
145
Ben Claude Rael, bütün bu (Medium)lar ki böyle mesajlar aldılar,
benimle temasa geçip, devamlı toplantı organize edebilmemiz için
gayretle bekliyorum. Haber edilmeyi arayan hakiki mediyumların hepsi
talimat alacaklardır. Bir beyinin gücü büyüktür/yücedir fakat birçok
beyinlerin gücü sonsuzdur.
Bırakın, kulakları olan duysunlar.
Anlamadığın ve bilim adamlarının açıklayamadığı bu şeyleri hiçbir
zaman unutmayın çünkü bunlar da Elohim tarafından yaratılmıştır.
Saat mühendisi, yaptığı saatın bütün parçalarını bilir.
APOKALİPS - AÇIKLAMA
Unutmayın ki ‘Apokalips’ hakikatte “Açıklama çağı” önceden haber
edildiği gibi (kahanette bulunduğu gibi) geldi. Söylenmiştir ki, zaman
geldiğinde birçok sahte peygamberler ortaya çıkacaktır. Bu zamanın
gerçekten geldiğini görmek için yalnızca etrafına bakman gerekir.
Sahte peygamberler, burçları yazan yazarlardır ki gazeteler bunlarla
doludur, ve Elohim’in eski zamanların ilkel insanlarına verdiği eski
yazıların her sözüne yapışıp bilimin faydalığını reddeden birçok kişiler
de vardır.
Böyle sahte peygamberler, çok eski zamanda, gökten geldikleri için,
onları Tanrı olarak gören ilkel dar kafalı insanların onları dinlerken
korku içinde kopya ettikleri yazılara inanmaya tercih ederler. Bunu
yerine, gökyüzünden gelen herşey önünde artık ahmakca dizlenmeyip
– şimdi insanlara verilen Elohim’in mesajlarına inanmaları bakarsan
gerekir.
Bu sonraki insanlar, Evreni anlamaya çalışırlar ve onlara yetişkin
olarak bahsedilirler.
Fakat etrafına bakarsan, mutaassip/yobaz kalabalıklarını ve engelleyici
dini tarikatlarını göreceksin ki doğruya susuz olan genç ve izlenimci
insanları çeker/cezbeder.
Bir filozof bir zaman dedi ki, “Hz İsa gelip insanlara takip etmeleri için
yolu gösterdi fakat herkes parmaklarına dik dik baktılar”. Bu cümle
üzerine meditasyon et. Önemli olan mesajcı değil, mesajı gönderen ve
mesajdır.
146
Doğu tarikatların arasında yoldan çıkmayın. Gerçek, Himalaya
dağlarının üstünde ne de Peru dağlarında bulunur. Bunu, kendi
içerinde bulacaksın.
Fakat eğer seyahat etmeyi ve yabancı ülkeleri seversin, bütün bu uzak
ülkelere git. O zaman anlayacaksın ki vaktini boşa harcadın ve
aradığın, bütün bu zaman içinde içerindeydi.
Kendi içerinde seyahat et, aksi takdirde, sen yalnız bir turist olursun.
Yoldan geçip kendi içerilerini arayanları seyrederek gerçeği bulacağını
zannedeceksin. Onlar belki de bulacaklar, fakat onları seyredenler
elbette bulamayacaklar. Kendi içerinde seyahat etmek için uçağa
girmen gerekmez.
Akıl veya akılı uyandırmak hakkında, Doğu, Batıya öğretecek hiçbirşeyi
yoktur. Aslında tam aksi doğrudur.
Kutsal ineklerin geçişini syrederken açlıktan ölen insanlar arasında akılı
nasıl bulacaksın?
Tam aksine, öldürücü ve ilkel inançlarıyla yıllarca zincirlendirilmiş
insanların yardımına zeka ve bilimiyle yardıma gelen Batıdır. Şansla
değildir ki batı ülkeleri üçüncü dünya ülkelerinin çektiği ayni
problemleri geçirmiyorlar/çekniyorlar. Kafanın hüküm ettiği yerde
vücut açlıktan ölmez. Nerede engelleyicilik hüküm edere orada vücut
yaşayamaz. Açlıktan ölenlere yiyecek verip Dünyadaki kıtlık/açlık
problemlerini ilkel insanlar çözebilirmi? Onlar, kendilerini yedirmekte
yeterli derecede zorluk çekmektedirler ve sen orda akıl bulmayı mı
umuyorsun?
Başlangıçta, Dünyanın bütün insanları ayni şansları olmuştu. Bazıları
problemlerini ve hatta ihtiyaçlarından fazla imal ve yiyecekleri vardır
ve ayni sırada, diğerleri hayatta kalabilecek kadar yeterli yiyecekleri
bile yoktur. Kendi fikrine göre, ötekilerine hangileri yardım edebilir?
Açık zihinlik yolunda, Batı insanlarının kaydedecekleri yol epeyce
uzundur fakat Doğu insanları, Batı insanlarının başardıklarının onda
birini bile elde edemediler.
TELEPATİK HABERLEŞME (KOMİNİKASYON)
“AKIL ve madde sonsuza kadar ayni şeydir” diye belirtilmiştir Bardo
Thodol’da Tibet’in “ölüm kitabı”ında ve bu iktibas bu bölüme uygun bir
tanıtmadır.
Eğer, üstün kaliteli telepatik haberleşme yapmak istiyorsan saç ve
sakalını kesme. Bazı insanlar, başları (yılbır gibi) tırşlamış olsa bile,
yeterli derecede gelişmiş telepatik uzuv’ları vardır. Fakat en iyi sonucu
147
elde etmek istiyorsan, yaratıcıların yüzünde ve başında büyümesi için
yaptıklarını kesmeyin. Eğer büyürse, sebebi vardır, çünkü hiçbir bedeni
özelliklerin (karakteristiklerin) sana sebepsiz verilmemiştir. Yaratığa
saygı göstermekle yaratıcıya saygılı olursun.
Yaratıcılarınla temasa geçebilmek için en iyi zaman, uyanırkendir.
Çünkü vücudun uykudan çıkarken aklın da tekrardan uyanıyor.
Mekanizma o andar başlar, ve bu mekanizmayı (belirli bir şekilde)
çalıştırmaya başlamalısın, zihnini (bilerek/isteyerek) çevrendeki
herşeye ve sonsuzluğa imkan olduğu kadar açmalısın. Bu işlemi
durdurmamak için elinden geldiğini yap.
Ayaklarını çarpıp, yere otur, daha iyisi, arka üzerine yere yat.
Mümkünse, kendini açık havada ve gökyüzüne bakabilir birşekilde
koydur.
Akıl/Zihin bir gül gibidir. Sabahleyin, açılmaya başlar, fakat hala daha
bir budayken genellikle onu sen budalarsın. Eğer birazcık beklersen
gül açılacaktır. Bedensel zindelik etmek iyidir, fakat akıl zindeliği etmek
çok daha iyidir.
Ve de ilk çabalamanda bir sonuç elde etmezsen, sabırsızlık gösterme.
Ne zaman ki bir organ kullanılmaz, gıdasızlıktan zayıflar. Ne zaman ki
bacağın uzun bir zaman alçı içerisinde kalır normal hareket ve
kullanışını tekrardan kazanmak için çok bedeni tedavi istersin.
Gökyüzüne bakıp, çevrende bulunan herşeyi ve bulunduğun yeri
düşün. (içinde yaşadığın) evin içinde kendini göz önünde tut, taş
duvarlar arasında kaybolmuş küçük bir nokta. Senin gibi ayni anda
uyanan/kalkan insanlara göre kendini göz önünde tut, ve Dünyanın
diğer bölümlerinde yatağa giren insanlara göre. O anda doğanları
düşün, birbirleriyle cinsi yönden birleşenleri, ezgi ve acılık çekenleri ve
o anda işleyen veya ölenleri düşün. Herkesi düşün ve kendini ona ve
kendi seviye varlığına göre yerleştir.
Sonsuzca büyüğe göre de kendini yerleştir. Bulunduğun kasabayı,
şehiri düşün, ülke olan manzara içinde kaybolmuş küçücük bir nokta
gibi. Ve uçak içindeymiş gibi, aklında, yerden oldukça yükseklere uç.
Ta ki, şehir ve kıta harita üzerinde, küçük bir noktadan fazla birşey
değildir.
Dünya üzerinde bulunuş gerçeğinin farkında (bilincinde) ol, insanlığın
parazitten başka birşey olmadığı küçük bir top. Farkına olmamanıza
rağmen, devamlı olarak dönüyor. Ona göre, kendinizi yerleştirin ve aya
göre, ki dünya etrafında dönüyor ve de güneş etrafında ve buna eklen,
Güneşiniz galaksimizin merkezi etrafında.
148
Yıldızların hussusuna göre kendini yerleştir ki onlar da güneş olup
etraflarında gezegenler dönmektedir. Bu gezegenlerde de sonsuz
sayıda diğer varlıklar, yaratıklar yaşar. (Bu gezegenler arasında)
yaratıcılarımız Elohim’in Dünyası ve de Edebilerin Gezegeni. Belki bir
gün buraya sonsuzluğa kadar kabul edileceksin.
Diğer canlıların yaşadığı dünyaların hussusuna göre kendini yerleştirbazıları bizden daha ileri bazıları da bizden daha geri ve evrenin
merkezi etrafında dönen galaksilerin hussusuna göre. Son olarak,
kendini bütün evrenimizin hussusuna göre yerleştir ki
kendisi(evrenimiz) bir atomun atomu içinde ve molekülün ve belki de
diğer dünyalarda hayat olup olmadığını merak eden bir kişinin kolu
üzerinde olmaktadır...
Bu sonsuzca büyüğün hussusuna göredir.
Ve vücudunun bütün önemli organlarına ve de diğer bölümlerinin
hussusuna göre de kendini yerleştir. Şu anda, çalıştıklarından farkında
olmadığın bütün organlarını düşün.
Sen ona sormadan çalışan kalbini düşün, kanını, beynini ve bütün
vücudunu dolaşıp (sulayarak) canlı tutan ve de bütün bunların farkında
olmanı sağlamaktadır. Kanını oluşturan ve vücudun içinde doğan
hücreleri düşün, onlar ki çoğalırken zevk alıyorlar ve senin farkında
olmadan ölenleri ve belki de varlık kişi olmana yardım ettiklerinden
şuurlu olmak.
Bu hücreleri oluşturan molekülleri düşün, ve bu molekülleri oluşturan
atomları, galaksilerin merkezi etrafında güneşler gibi dönen ve bu
atomları oluşturan zerreler ve diğer gezegenlerde hayat olup
olmadığını soran hayatın bulunduğu zerrelerin zerrelerini...
Bu sonsuzca küçüğün hussusuna göredir.
Kendini, aşağıda ve yukarıda olanlara sevgi ışındırmakla ve sonsuzun
bir parçası olduğunun şuuruyla, sonsuzca büyük ve sonsuzca küçükler
hussusuna göre ahenkli bir şekilde yerleştir.Ve Yaratıcılarımız Elohim’e
doğru sevgi mesajını (hakkında) güçlü(şiddetli) bir şekilde düşün,
onları görme arzunu, birgün onlara katılmanı, seçilmiş olanlar arasında
olabilmek mükafatını kazanmak gücü olabilmeni onlara doğru
yollamaya çalış. Ve sonsuzlukla uyumlu olabileceğin için, bütün gün
bütün gücünle etrafında iyilik etme hazırlığında ve hafif hissedeceğini
duyacaksın (hissedeceksin).
Yalnız veya diğerleriyle bu idmanı meditasyon odasında gündüzün de
yapabilirsin/edebilirsin.
Fakat, mükemmel uyumluluk anı, birleşmeniz sırasında kendinizi
beraberce sonsuzla ahenkleştirmek, sevdiğin biriyle bedensel
yönden/olarak birleşmeniz sırasında olacaktır.
149
Akşam üzeri, gökyüzü yıldızlarla dolu iken ve hava sıcaklığı hafifdir,
yere yat. Göklere (yıldızlara doğru) bakıp, Elohim’i güçlü bir şekilde
düşün, bir gün onlar arasında olma hakkını arzu et, ve sana yapman
için, arzu edeceklerini / isteyecekleri niye istediklerini açık bir şekilde
anlamamana rağmen tamamıyle yapmana hazır olduğunu kuvvetli bir
şekilde düşün. Yeterli bir derecede hazırsan, belki de bir işaret
göreceksin.
Böyle, yerde arka üzerinde yatırken, duyu organlarının ne kadar sınırlı
olduğunun farkında ol, ki sonsuzluğu (idrak/algı) tasavvur etmene
çektiğin zorluğu açıklar. Bir güç seni yere çivilemektedir çünkü bir
hareketle yıldızlara uçamazsın, buna rağmen, seni yere bağlayan bir ip
göremezsin.
Milyonlarca insanlar binlerce binlerce radyo istasyonları dinliyorlar ve
atmosferde yayın edilen yüzlerce televizyon proğramları seyrediyorlar
ve yine de bu, ses ve görüntü dalgalarını ne görüp ne de
duyabilmektesin. Pusulalar hep kuzeyi göstermektedirler ve yine de bu
harakete sorumlu olan gücü ne görüp ne de duyabilmektesiniz.
Ve tekrarlarım ki, sizlerin duyu organlarınız çok sınırlıdır, ve evren gibi,
enerjiler sonsuzdur. Kendini ve içindeki organları uyandır ki şüphe
etmediğin fakat algı etmediğin dalgaları almana imkan olacaktır. Basit
güvercinler kuzeyi bulabilmektedirler ve sen, bir insan, bulamazsın. Bir
an için bunu düşün.
Daha ileri , orgabları gelişen çocuklarınıza bütün bunları öğretin. İşte
“Yeni İnsanlık” böyle doğacaktır, ve yetenekleri, şu andaki insanlarda
sonsuz derecede daha üstün olacaktır.
Büyümesi sona erdiği zaman, yürümeyi öğrenmeyen bir adam daha
sonra öğretilmesine rağmen her zaman sakat kalacaktır.
Böylece, çocuklarınızın zihinlerinin gelişmeleri sırasında açmalısın
ki bütün fakülteleri (çiçek gibi) açılsın ve onlar, bizimle fakir, dar-kafalı
ilkel insanlar hişbir orta ilişkimiz olamayan kişilere dönecekler.
MÜKAFAT
Yaratıcılarımız Elohim’i tanıyıp sevenlere bu kitap bir rehber olsun.
Onlara inananları ve onlarla telepatik yönden duanın orijinal anlamını
tekrardan keşfetmek, haberleşmeyi yoldaş insanlara iyilik edenlere
rehber olsun.
Bana ifşa edilenlere ve benden önce açıklananlara inananlara ve
bilimsel olarak tekrardan hayata gelişin bir gerçek olduğunu inananlara
rehberlik olsun.
150
Böyle bütün insanlar, hayatta rehber ve amaçları vardır ve
mutludurlar. Uyanık olmayanlara Elohim’in Mesajından konuşmak
boşadır / yararsızdır.
Uykuda olan duyamaz ve şuursuz bir akıl bir iki dakika içinde uyanmaz
– özellikle uyuyan kişi uykusunu çok rahatlı bulursa.
Yoldaş insanlara iyilik edenlere ve etrafınıza bu mesajı yayın. Özellikle,
toplumu yiyecek kıtlığı korkusundan, hastalık ve günlük iş ezgisinden
kurtaranlar arasında yayın. Bunu, kendilerine ifşa etmekle açılıp
gelişmek için diğerlerine zaman vererek yaparlar ve bu gibi kişileredir
ki sonsuzlar gezegenindeki ırmaklı bahçeler ayrılmıştır.
Diğerlerine sadece zarar vermekten kaçınmak, iyilik etmeden, yeterli
değildir.
Herhangi birinin hayatı bağımsızdı, bağımsızlığı hak edecektir. Bu
demektir ki, bu kimse tekrardan yaratılmayacaktır. Ne, edilmeyen
kötülüklerin cezasını ödemek ne de edilmeyen iyiliklerin
ödülünü/mükafatını kazanmak/lamak için.
Herhangi bir kimse, hayatlarının bazı sırasında birçok insanlara ezgilik
eder ve onlara doğru ezgilik kadar iyilik eder, onun durumu da
bağımsız olacaktır. Edebiler(sonsuzlar) gezegeninde bilimsel olarak
tekrardan yaratılmak hakkını kazanmak, hayatı sonunda belirli bir
şekilde positiv değerlendirmelidirler.
(değerlinme etmelidirler)
Küçük çapta, etrafında iyilik etmekle tatmin olmak, üstün zekalı ve
zengin olmayan bir kişi için yeterlidir fakat çok zeki veya zengin olan
bir kişi için yeterli değildir.
Çok zeki bir kimse, Elohim’in verdiği akılı kullanıp yaşayış durumlarını
iyileştirmek için yeni teknikler icat etmekle diğerlerine mutluluk
getirmek görevi vardır.
Edebilerin dünyasında tekrardan yaratılma hakkını kazanacak olanlar,
en hafif bir gayret bile göstermeden onlara yemek getirilecek bir
dünyada yaşayacaklar ve onların zevklerini doyurmak için bilimsel
olarak yaratılan şahane güzellikte kız ve erkek eşler bulunacaktır.
Onlar orda sonsuza kadar yaşayacaklardır, kendilerini ifşa etmek için
arzu ettikleri herşeyi yapacaklardır. Ve ötekilere ezgi gösterenler de,
tekrardan yaratılıp çekecekleri ezgi ve acılar, ölümsüzlerin zevklerine
eşit olacaktır.
Bütün bunlara nasıl da inanmıyorsun, şimdi ki eski dinler ve bilim,
mükemmel bir şekilde bir araya geliyor. Sen maddeden başka birşey
değildin, toz gibi, ve yine de Elohim seni, kendi imajlarında, maddeye
hakim olabilecek canlı varlığa (varlıklara) dönüştürdü. Daha sonra,
tekrardan madde ve toza döneceksin ve bilimsel olarak seni yarattıkları
gibi bir daha yaşamanı sağlayacaklardır.
151
Elohim, ilk insanları, onlara yapılanları yaptıklarını bilmeden
yaratmışlardı. Onlar, ufak bir bilimsel deney ettiklerini zannetmişlerdi
ve bunun içindir ki, bütün insanlığı ilk defa da az kalsın yok etmişlerdi.
Fakat, ne zaman ki bizim gibi yaratıldıklarını anladılar, kendi çocukları
gibi bizi sevmeye başladılar, ve tekrardan bizi yok etmeye yemin
ettiler, kendi dehşetliğimizi kendimizin çözmesine bıraktılar.
Elohim, bütün insanlığa doğru veya karşı yönden araya girmemelerine
rağmen, (her ne kadar sa da) yaptıklarıyla Elohim’i memnun edip veya
etmeyenleri etkilemek için çaba ederler.
Eğer doğru deyilse, Elohim’le buluştuklarını iddia edenlere veya
onlardan mesaj alanlara dert olsun. Onların (bu kişilerin) hayatları
cehenneme dönecektir, ve başlarına gelecek dertleri eziyetlerle
karşılaştıkları zaman yalanlarından pişmanlık duyacaklardır.
Ve ayrıca, onlar ki Rehberler Rehberine karşı davranış ederler ve
görevini devam etmekten önlemeye ‘çalışırlar’ veya onunla seyahat
edip, onu takip edenler arasında kavga çıkarmaya çalışanlar, onlar da
hayatlarının cehenneme döneceğini görecekler.
Yukarıdan belirli bir etki gelmeden ve sonsuz cezalanmalarını
beklerken, hastalık, aile ve iş zorlukları, duygusal dertler ve diğer
problemlerin dünyasal hayatlarını niye işgal ettiğini anlayacaklardır.
Sizler ki bu yazıları okurken gülüyorsun, zamanında yaşamış olsaydın
(Hz) İsa’yı çarmıha gerecek olanlardan biri olacaktın. Hala şimdi de
onun kukla modeli altında aile üyelerinin doğup, evlenip ve ölmelerini
görmek istersin, çünkü bu, gelenek ve göreneklerimizin bir parçası
olmuştur. İlk Kristiyanların arslanlar tarafından yutulduğunu
seyretmeye gidenler gibi davranıyorsun ve bu yazılara inananlara
doğru da alaylı (istihzalı) gülümseme atarak tımarhanede bazı zaman
geçirmelerini öğüt ediyorsun. Bu günlerde, ne zaman ki bir rahatsız
edici fikirleri olur, çarmıha gerip veya vahşi hayvanlara yedirilmezler,
(hayır) bu oldukça vahşi barbarlıktır. Bunu yerine, böyle kişiler
tımarhaneye gönderilirler. Böyle müesseseler iki bin yıl önce var olmuş
olsalardı, İsayı ve ona inananlar böyle bir yere hapsedileceklerdi. Ebedi
hayata inananlara gelince, sevdikleri birini kaybettikleri zaman niye
ağladıklarını sor.
İnsanlık, Elohim’in işini (ürününü) bilimsel yönden anlamadığı sürece,
elle tutulmayan, gözle görülmeyen “Allaha” inanmak doğal birşeydi.
Fakat şimdi, Bilim sağolsun, sen anlıyorsun ki madde hem sonsuzca
büyük hem de sonsuzca küçüktür ve artık ilkel atalarınızın inandığı gibi
“Allaha” inanma bahaneniz (mazaretiniz) yoktur. Bizim Yaratıcılarımız,
Elohim, eski yazılarla gerekli karşılaştırmayı yapabilip ve hayatın nasıl
152
yaratılabileceğini anlayabilme yetenekleri olan insanlar tarafından
tanınmaya niyetleri vardır. Bu insanlar sonsuz yaşama hak
kazanacaklardır.
Kristiyanlar! Yüzlerce okudunuz ki İsa tekrardan gelecek ve yine de, o,
yarın gelirse onu tımarhaneye atacaksınız. Gelin gözlerinizi açın.
İsrailin oğulları, Mışayınızı (Peygamberinizi) hala daha bekliyorsunuz ve yine de kapınızı açmıyorsunuz.
Budistler! Yazılarımız açıklıyor ki yeni Buda batıda doğacaktır. Beklenen
işaretleri tanıyınız.
Müslümanlar! Peygamberleri öldürmekle Yahudilerin hata ettiğini Hz
Muhammed size hatırlatmıştı, ve Kristiyanlar da onu gönderenden fazla
hatalı bir şekilde taparcasına sevdiler peygamberlerini.
Ve (son Peygamberi) Peygamberlerin sonuncusunu hoş buyurun ve
onu gönderenleri sevin.
Elohim’i Yaratıcılarınız olarak tanırsanız, ve onları sevip hoş buyurmayı
arzu edersin, bütün yeteneklerini kullanarak diğer insanlara elinden
geldiği kadar iyilik etmeye çalışırsan, yaratıcılarınızı devamlı olarak
düşünüp, telepati yönüyle onları sevdiğini göstermeye çalışırsan,
görevini tamamlamak için Rehberler Rehberine yardım edersen, sen,
hiç şüphesiz olarak sonsuzların dünyasında bilimsel olarak tekrardan
yaratılma hakkını kazanacaksın(ız).
Ne zaman ki insanoğlu, Aya seyahat etmek için yeterli derecede enerji
keşfetti, ayni sırada/zamanda Dünya üzerindeki bütün hayatı yok
edebilecek yeterli enerjiye de sahip oldu.
“Saat yakına yanaştı, ay da yerinden parçalandı” Kur’an’da diye
söylüyor Süre 54 (Verse) 1de.
Böylece, insanoğlu kendiliğini herhangi bir gün içinde yok edebilir.
Yalnız son peygamberi takip edenler tahrip edilmekten
kurtarılacaklardır.
Eski zaman önce tahripten kurunmak için hazırlık yaparken insanlar
(Hz) Nuh’a inanmayıp ona güldüler. Fakat son gülme onların değildi.
Ne zaman ki Elohim, Sodom ve Gomorrah halkına geriye bakmadan
şehiri terketmelerini söyledi, bazı insanlar bu uyarıya kulak vermeyip
maalesef yok oldular. Şimdi ki insanoğlu, kendisini ve dünya
üzerindeki bütün hayatı tamamıyle yok edebilecek seviyeye vardılar,
yalnız yaratıcıları olarak Elohim’i tanıyanlar bu tahripten kurtulacaktır.
153
Sen hala daha bunların hiçbirine inanmayabilirsin, fakat zaman
geldiğinde bu satırları tekrardan hatırlayacaksın ve o zaman da çok geç
olacaktır.
Ne zaman ki felaket yer alır ve insanların şu andaki davranışlarını göz
önünde tutarsak, çok yakın bir zaman içinde yer alma şansı vardır - iki
çeşit insanlar olacaktır: Yaratıcılarını tanımayıp son peygamberi takip
etmeyenler, ve çok eski zamandan beri açıklananlara göz ve kulaklarını
açıp bunları tanıyanlar olacaktır.
İlk çeşit insanlar, son ateşli fırında yanıp ezgiyle tahrip olacaklar, son
çeşit insanlar da Sonsuzlar Dünyasında Rehberler Rehberiyle alınıp
götürülmekle kurtulacaklardır. Orda, eski çağların bilgili insanlarıyla
zevk dolu ifşalı bir hayat yaşayacaklardır.
Güzel oluşmuş vücutlarıyla muhteşem atletler tarafından arzularına
tamamıyle uygulu eşitsiz güzellik ve cazibelikleriyle kız(kadın) ve erkek
arkadaşlar (eşler) yanında onlara lezzetli yemekler getirilip beklenecek
olanlar bunlardır.
Altın ve mücevherlerle işli koltuk üzerinde oturmuş,
Birbirleriyle karşı rahatlıca oturup,
Orda onlara yaşlanmayan gençler tarafından beklenecekler,
Akan pınarlardan dolmuş ibrik ve kadehler taşıyarak,
Ne sarhoş ne de baş ağrıları olacak
Ve seçtikleri meyvaları taşıyarak
Ve arzu ederlerse kuş etleri,
Ve güzel ve geniş gözlü
sarışın genç kızlar
yaptıklarına bir ödül için
muhafaza ettiğimiz inciler gibi
mükafat olacaktır.
Kur’an, Süre 56, verses 15-24
Sizler ki bütün burada yazılanlara inanıyorsunuz, Ne zaman ki
rehberler Rehberi sizi bir yere çağırıyor, her tuttuğunuzu bırakın çünkü
Dünyanın sonu hakkında haber aldığı içindir. O anda yanında olursan,
cefalıktan uzak, onunla birlikte alınıp kurtarılacaksın.
Sizler ki inanırsınız, Elohim’in sözlerine ve hareketlerine yargılık
etmeyin.
Yaratılan, yaratanı(nı) yargıça çekmeye hakkı yoktur. Peygamberimize
saygı gösterip sözlerine ve yaptıklarına karşı hükümlük etmeyin, çünkü
onun kulaklarıyla duyarız, gözleriyle görürüz, ve ağzıyla konuşuruz.
Peygambere saygısızlık gösterirseniz onu gönderenlere Yaratıcılarımıza
saygısızlık etmiş olursunuz.
154
Asırlar sırasınca, Elohim’in verdiği ilk mesajlara tamamıyle bağlı olan
bütün insanlar doğruydular. Fakat bu mesajlar üzerine kurulan ve
onlara duygu duyanları engelleyici sistemler kullananlar yanlıştırlar.
Kilse kaybolma işlemindedir ve kaybolmayı hak etmiştir.
Kilsenin adam ve kadınlarına gelince, gözleri açık olanlar, son
peygamberle birleşip ona verilen mesajı bütün Dünyaya yaymasında
yardımcı olsunlar. Peygamber onları açık kucakla karşılayacak ve
onların tamamıyle gelişip ifşa olamalarını sağlayacaktır ve ayni sırada
her zaman inandıkları (Yaratıcının) mesajcısı kalacaklardır. Fakat bu
sefer, insanlığı yarattıkları ve İsa’yı gönderdikleri zaman Elohim’in
görevinin ne olduğunu gerçekten anlayacaklar.
Binlerce senelik suçlarla ve suçlu engizisyonlarla kabuklaşıp fosilleşen
kilsenin kısıtlamasından serbestleşip kendilerini gerçekten ifşa
edebileceklerdir.
Yapmaları gereken şeyleri yapabileceklerdir-Yaratıcıların onlara verdiği
organları kullanmaları, çünkü Yatıcılarımız bize verdikleri organları
kullanma başarısızlığımızdan hoş değildirler.
Kilsenin erkek ve kadını beş duyularından zevk alıp sonsuza kadar
veya suçlu hissetmeden, arzu ettikleri herhangi biriyle mutluluk dolu
bir an olarak cinsel yönden birleşebileceklerdir. Onlar şimdi Yaratıcıları
tarafından (onlara) verilen herşeyi kullanmadıkları için suçlu
hissetmelidirler. Fakat eski sınırlıklarından kurtulup, onları uykuya
koymak yerine gerçekten insanların zihinlerini açacaklardır.
Papazların eğitildiği Roman Katolik seminarlarda şu sıralarda çok az
öğrenci katılmaktadır. Fakat bazı mutsuz insanlar vardır ki insanların
zihinlerini açıp etraflarına sevgi yaymak görevleri olduğunu
hissetmektedirler. 50 sene önce, seminara katılanlar 50.000’e yakın bir
sayıda idiler fakat şimdi yalnızca 500 kişi vardır.
Bu demek olur ki, en az 49.500 mutsuz kişi vardır. Karanlık ve
suçluklarla örtülü kilseye çekilmeyen fakat içerlerine Yaratıcılarımız
tarafından gerçek ve ahenki yayma potansiyeli yerleştiren kişiler var
olmaktadır.
Sizler ki bu 49.500 kişi arasındasınız, yoldaş insanlara iyilik edip
gerçeği yayma hissini duyarsını, sizler ki İsa’ya ve Yaratıcılarınıza
sadık/bağlı kalmak istiyorsunuz, ki size birbirlerinizi sevmekle
yaratıcılarınıza “Cenneteki Baba” ya saygı göstermenizi söyledi.
Sizler ki bu mesajın doğru olduğunu hissediyorsunuz, bizimle gelin ve
rehber olun.
Hz Musa, Eliya ve İsa’nın geleneğinde, gelip kendinizi Elohime
(vakfedin) normal hayat yaşarken Mesajlarını yayıp gerçekten kendinizi
ifşa edip, Yaratıcılarınızın verdiği her duyudan zevk alasınız.
155
Sizler ki şu anda kilsenin üyelerisiniz, rengi gibi marazlı olan urubaları
çıkarın, yürürlükleri sırasında altında işlenen suçların rengi. Bizimle
gelin ve evrensel barış ve sevgi yolunda insanlığa rehber olun.
İlkel insanların yaptığı anıtlardan başka birşey olmayan maden ve
tahta gibi değersiz şeylerin tapıldığı kilseleri bırakın.
Elohim, sevindiğini hissetmek için her şehirde tapınağa ihtiyacı
yoktur. İnsanların onlarla telepatik yönle temasa geçmeye çalışmaları
Elohi için yeterlidir. Ve böylece, duanın orijinal anlamını tekrardan
keşfedip, esrarlı mistik kuytu taş binalar içinde kapatmaları yerine
kendilerini sonsuza da açabilsinler.
İki yüzlülük ve mistikasyonluk uzun dereceye kadar gitti. Kuruluşlar,
doğru mesajların temelini kullanarak onlar üzerine kurulup
şişmanlaşarak, yersiz lüks hayat yaşayarak kendi amaçlarını elde
etmek için (diğer) insanların korkularını kullandılar. Bu mesajları
yayma bahanesi altında savaşlar bile başlatılmıştı.
Utanç! (yazık/ayıp)
Fakirlerin parasını kullanarak maddi kuvvet üssü kuruldu.
Utanç!
Elde silahlarla komşuyu sevme vaazı edildi.
Utanç!
Diktatörlükleri desteklerken insan eşitliği vaaz edildi.
Utanç!
Kendilerini bölücü savaşlar içine atmak için insanlara, “Allah bizimledir”
diye teşvik ettiler.
Utanç!
Birçok defalar İncil-İ şeriften şu parçalar (bölümler) alıntı yapıldı:“Ve
sen, Dünya üzerinde hiçbir adamın sana baba olarak çağırmasını
istemeyeceksin çünkü senin yalnız bir baban vardır ve o da
cennettedir” Matta 23:9
Ve yine de kilse içinde, kendilerine devamlı olarak “Baba” “Monsignor”
ve (Tanrım) Lordum olarak çağırılmalarına emin ederler.
Utanç!
Devamlı olarak onunan diğer yazılar bunu da söylüyor: “Hiçbir altın
almayı, ne gümüş ne de bakır cüzdanlarınız içinde. Seyahatın için
hiçbir çanta (alma) hatta yedek çift bir ayakkabı bile, ne de ceket veya
değnek” Matta 10:9-10
Yine de Vatikanın lüks’ü içinde yuvarlanıyorlardı.
156
Utanç!
Talihsiz insanlara yardım etmek için, Papaz Vatikanın bütün mallarını
satmazsa, edebilerin dünyasına dürüst insanlarla beraber kabul
edilmeyecektir.
Doğru mesajları kullanarak insanların doğumlarını, evlenmelerini ve
ölümlerini çıkarlarına kullanarak ve fakirlerin ensesinden elde edilen
zenginliklerin lüksü içinde yüzmek utançtır.
Bütün bunlar değişirse, ve hatalarını anlamadan bu canavvar
kuruluşun üyesi olan insanlar, bunu terkedip yaptıkları hatalardan
pişmanlık duyarlarsa onlar affedilip sonsuzluğa hak kazanacaklardır.
Çünkü Yaratıcılarımız Elohim bizi, onların çocukları, seviyorlar ve
hatalarından gerçekten pişmanlık duyanları da affederler.
Kilsenin var oluşuna artık hiç bir sebep kalmadı, (Apokalips) İfşa çağı
gelişi beklenirken Hz İsa’nın mesajını yaymaya güvenilmişti, ve bu çağ
şimdi geldi.
Ayrıca, kilse, görevini yerine getirmesine rağmen işlediği suçlardan
sorguya çekilecektir. Ve onlar ki hala daha kanlı-urubalarını giyiyorlar,
suçlular arasında olacaklardır.
Uykudan uyanın uyuşuklar! Bu hayal edilmiş bir hikaye değildir.
Eski zaman peygamberlerin yazılarını tekrardan okuyun, en son
bilimsel keşiflerden kendinizi haberdar ediniz-özellikle biyolojide-ve
gökyüzüne bakınız.
Beklenen işaretler burdadır. UFO’lar Benliği bilinmeyen cisimler.
İnsanoğlunun namladığı “uçan tabaklar” her gün görünüş ediyorlar.
“Gökyüzünde işaretler olacaktır” Bunlar çok eskiden beri yazılmıştı.
Bütün bunlardan kendinizi haberdar ettiğiniz zaman, hepsini aklınızda
birleştirin ve uyanın. Claude Rael var olmaktadır, o gerçekten
hayattadır ve o, Musanın, Ezeykelin, Eliyanın İsanın, Budanın ve
diğerlerinin yazdıklarını yazmadı.
O biyolog değildir fakat o peygamberler sırasının en sonudur.
Peygamber’i ifşanın – ki her şeyin anlaşıldığı zaman.
O, şu anda aranızda yaşamaktadır ; çağdaşı olacak kadar şanslısınız,
ve verdiği eğitimi alabilirsiniz. Uyan!
Kendini bir araya topla ve yola çık. Onu görmeye ve ona yardım etmek
için git. Onun sana ihtiyacı vardır. Son dinin ilk öncülerinden biri
olacaksın, dinlerin dini, ve ne olursa, dürüstler arasında sonsuzluğa
kadar burda yerin olacaktır.
Edebilerin dünyasındaki lezzetlerin tadını alacaksın.
Bütün arzularını yerine getirmeye hazır olan harikulade şirin varlıkların
eşliğinde.
157
REHBERLER
Sizler rehberler Rehberini takip edeceksiniz, ki o Yaratıcılarımız
Elohim’in “Babalarımız ki cennettedir” büyük elçisidir. Bu kitap
içerisinde verilen her öğütü takip edeceksiniz çünkü Yaratıcılarınızın
verdiği öğütdür. Claude Rael tarafından iletilen, peygamberlerin en
sonu, çobanların çobanı, ve sizler onun dinlerin dinini kurmasına
yardımcı olacaksın.
Museviler, Kristiyanlar, Müslümanlar, Budistler ve de diğer dinleri olan
hepiniz, gözlerinizi ve kulaklarınızı açınız, Kutsal
yazılarınızı/kitaplarınızı tekrardan okuyun ve anlayacaksınız ki bu kitap
en sonucusudur. Kendi peygamberlerinizin ön gördükleri kişi.
Yaratıcılarımızın gelişini hazırlamamızda bize katılın.
Rehberler Rehberine yazın ve o, sizler gibi diğer Raelian insanlarla
temasa geçirecek. Raelian demekdir ki, Claude Rael’in ilettiği mesajı
anlayan insanlardır.
Bütün Dünyada bilinmesi ve harekete geçip bu mesajı yaymak için ve
de devamlı olarak meditasyon etmeniz için yaşadığınız bölgedeki
Rehberle, sizi temasa geçirecektir.
Sen ki bu Mesajı okuyorsun, bilincinde olun ki sen imtiyazlı bie kişisin
ve bu Mesajda hiçbir haberleri olamayn diğer insanları düşünün.
Elinden geldiği kadar gayret et ki bu şahane
Mesajlardan/açıklamalardan hiçkimse habersiz olmasın ve konuştuğun
kimselere ikna etmeye çalışmadan. Bu Mesajı dikkatlarına getirin ve
onlar hazır iseler, kendi başlarına açılacaklardır.
Gandi’nin bu cümlesini kendinize devamlı olarak tekrarla söyleyin.
“Hiçkimse doğruyu görmediği için değildir ki hataya döner.”
Sizler ki bu Mesajı okumakla o kadar mutluluk duyuyorsun, ve bu
gerçeği etrafınıza neşir edip ışınlandırmayı arzu edersiniz. Sizler ki
kendinizi tamamıyle Yaratıcılarımıza (ibadet/hizmet)
adamak/vakfetmek istiyorsunuz ve onların istediklerini titiz bir şekilde
yerine getirmekle ergileşme ve olgulaşma yolunda insanlığı yetiştirmek
için eğitilmek istiyorsunuz, ve de bunu tamamıyle yerine getirmek
istiyorsan, rehber olmalısın.
Claude Rael’e, rehberler Rehberine yazın, ve o seni buyur edecektir ve
bu gerçeği neşir etmek/Işıldamak için (Initiation) hazırlayacaktır.
Ancak kendi zihnin açık olursa, diğerlerinin zihnini de açabileceksin.
158
Yaratıcıların, yarattıklarına olan sevgisi uçsuz bucaksızdır ve bu sevgiyi
onlara sizler de vermelisiniz.
Seni sevdikleri gibi onları sevmelisin ve büyük elçilerine ve
yardımcılarına yardım etmekle bunu ispatla. Yaratıcılarımızı buyurmak
için, Elçiliği kurabirmeleri, Dünyanın her köşesine seyahat edip (bu
Mesajı) yayabilmeleri için bütün imkan, araç ve kuvvetini hızmetlerine
sunmalısın.
Elohim’in tesbit ettiği hedefleri gerçekleştirebilmede yardımcı olmak
istiyorsanız bana yazın.
Sn: Rael
The International Raelian Movement
P.O. Box 225
CH-1211 Geneva 8
Switzerland
E-mail: [email protected]
Ayrıca unutmayın ki, Son Mesaja inananların mahalli toplantıları her
yıl, Nisan’ın ilk Pazar günü, Ağustozun 6’sı, Ekimin 7’si ve de Aralığın
13’ünde olur.
Bu toplantıların yer alacağı yerler yaşadığın ülkenin Raelian Hareketinin
dağıtacağı aylık bültenlerde bildirilecektir. Ve temasa geçebilmeniz için
de bu kitabın sonunda adresler bulunmaktadır.
YAZARIN İLAVİ NOTU 1997
Amerikada, İngilterede ve İngiliz milletler topluluğu olarak, ilk basımı
oluşturan iki kitabı yazdığımdan beri birçok şeyler yer aldı. Orijinal
olarak “Doğruyu söyleyen kitab”I kendi dilimde 1974’de özel/kişisel
olarak yayımladım (neşrettim) ve de 1976 da “Uzaylılar beni kendi
gezegenlerine götürdüler” kitabıyla devam ettim.
Bu iki orijinal yazılara, şu ana kadar hiçbirşey eklememiştim. Bu
sırada da bunlar, gönüllü Raelian destekleyicileri tarafından 25 dile
çevirilip milyondan fazla (kitaplarımın) kopyaları Dünyaca satılmıştır.
Şu ana kadar, kitabın bütün ingilizce basınları, Uluslararası Raelian
Hareketi tarafından ilk olarak Kanada’dan ve daha sonra Japonya’dan
basılıp dağıtılmıştı.
Bu özellikle, tekrardan tercüme edilen cilti, Dünyanın herhangi bir
yerinde yazılarımın tamamıyle ticari olarak basımıdır. Ve iyi eminim ki
bu kitapların muhafaza ettikleri anlayışı daha da geniş okuyuculara
ulaştıracaktır.
159
Varoluşunun ilk yirmidört yılı içerisinde/sırasında, Uluslararası Raelian
Hareketi metin bir şekilde büyüyüp bütün Dünya çapında URH’nin milli
şübeleri şimdi 84 ülkede kurulmuştur. Ve Elohim’in fevkalade Son
Mesajının daha fazla bilinmesi/ duyulması için insanlar/şahıslar öne
geliyorlar.
Bu yazı sırasında hala daha, birçok iyi insanlar istenmektedir. Hareker,
Fransada, Kanadada ve Japonyada çok güçlüdür. Ayrıca, kuvvetli bir
şekilde Amerikada, Avusturalyada, Güney doğu Asyada, Latin
Amerikada, Afrikada ve İngilterede ve de Avrupanın birçok diğer
ülkelerinde gelişmektedir.
Daha yakınlarda (geçenlerde) Hareketim yeni milli şübeleri, Havai’de
Çinde ve güney Afrikada bulunmuştur.
1970’in sonu ve 1980’in başlangıcı sıralarında, bu cilteki bilgiyi daha da
geliştirmeye katkıda bulunarak birçok kitap daha yazıp bastırmıştım.
İngilizce
tercümelerinde
bunlar,
“Atalarımızı
buyuralım(1979)” ve “Şehvani Meditasyon(1980)”.
uzaydan
hoş
Bu zamandan beri, her kıtada yer alan seminarlarda, bu kitaplarda yer
verdiğim Elohim’in öğretimleri URH’nin kıdemli üyeleri ve benim
taraftan, herçeşit yaşlarda birçok binlerce insanlara Dünyanın her
yerinde iletilmiştir.
Hareket senede dört kere bir de Uluslararası Apokalips dergisi de
basım ediyor Ki içerisinde ben ve diğer öncü Raelianlar yazı yazarlar.
Bu basım, Elohim’in anlayış ve Filozofisinin yayılmasında yardımcı
olmaktadır.
Elohim’in arzu ettiği emniyetli Elçiliğinin inşaatı/kuruluşu için hazırlıklar
güzel bir şekilde ilerlemektedir.
Elçilik ve ikametgah, diğer normal diplomatik görevler gibi özel-yer
hakkı ile korunması lazımdır ve Elohim’in kesin/özel talimatına göre,
Raelian Mimarlar komisyon edilen çizimleri yapılacak inşaat için
tamamlamışlardır. Dünya ülke başkanları ile tarihin çok dramatik ve
olağan üstü toplantısı yer alacaktır.
Mimarların çizimlerine dayanarak Elçiliğin maketi yapılır yapılmaz,
İngiltere’nin buğday tarlalarında oluşan yuvarlaklı şekillerin biri çok
hayran edici benzerliği vardı. Konsolosluğun yapımı için yedi milyon
dolara kadar para toplandı ve daha da para bağışlanması devam
etmektedir.
160
Fakat söylemem gerekir ki, bu projenin bitmesi için en büyük engel
para değildir. Politik ve diplomatik problemler daha dikenli olup ve de
bunların hakkından gelebilmek için sabır ve sebat etmek gerekir.
Bu itibarda, URH, 1991’den beri, birçok kere, İsrail hükümetine ve
Kudüsdeki baş Haham’lara temsil edip, Elohim’in ilk insanı yarattığı ve
Kudüse yakın bir yerde, Elçiliğin kurulması için bağımsız bir alan
verilmesi için arzu edilmişti. İbrani dininin ilk tapınağı hakikatte bir
önceki elçilik idi ki çok eski şehirin etrafında kurulmuştu.
Yeni elçilik için, üçüncü tapınak İsrail hükümetinin böyle bağımsız
bir alanın vermelerini Elohim şimdi beklemektedir. Fakat hala daha,
İsrail’den olumlu hiçbir yanıt alınmadı.
İlk yaklaşma 8 Kasım 1991’de İbrani Yeni Yılında ve birkaç ay sonra bir
resmi istek de İsrailin başkan Hahamına edilmişti. İstek tanınıp (tastik
edilip) dilekçenin incelenmesi başlamıştı. 1993’ün yazı sırasında, İsrail
hükümet komisyonu, Raelian Hareketinin barışcıl olup İsrail emniyetine
hiçbir tehlike olmadığının sonucuna
vardılar. İki Hahamlar
raporlarında:
“Rael’in
gerçekten
beklenen
peygamberin
olabileceğinden, ona karşı birşey yapmamanın daha iyi olabileceğinin
sonucuna vardılar.
1993’ün kasım ayında İsrail Başkanı Yitzak Rabine Montreal Yahudi
topluluğuna katılırken direk olarak bir defa daha arzu edildi. Fakat bir
ay sonra, Yitzak Rabin, bir büro temsilcisiyle arzumuzu yerine
getiremeyeceğini belirtti.
Eğer İsrail en sonunda, bağımsız bir yer alanı vermekten çekinirse,
daha önce belirtildiği gibi Elçiliği, Filistin veya Mısır toprakları veya
başka komşu ülke üzerinde kuracağız. Hakikatte Sina dağının alt
yamaçları mükemmel bir alternatif seçeneği olur ki burda Elohim’in
önderi/lideri Yahweh Hz Musa’ya ilk olarak görünmüştü.
Buna rağmen, Elohim, İsrail’e bu arzunun kabul edilme fırsatını
vermeyi tercih eder çünkü, İsrail ülkesinin bütün varoluş amacı budur.
Halıhazır 1990’da, İsrail insanlarına karşı özel duygularının işareti
olarak, kendi orijinal sonsuzluk sembolünü benim teklifim sonunda batı
ülkelerindeki Raelian hareketi tarafından kullanıldığı zaman değişiklik
etmeyi kabul ettiler.
Sembolün ortasındaki gamalı haç ki Sanskrit dilinde “bedensel İyilik
hissetme ” anlamına gelir ve zamanda sonsuzluğu temsil eder, galaksi
şeklindeki bir girdapla değiştirilmişti.
Bu değişiklik, Elohim’in elçiliğinin İsrailde kurulma anlaşmalarına
yardımcı olması
(için) ve de ikinci Dünya savaşı sırasında Nazilerin gamalı haç altında
ezgi çekip ölenlere karşı olan saygı dolayısıyle edilmişti. Asyada, birçok
161
Budist tapınaklatda bulunan gamalı haç ve zamanda sonsuzluğu temsil
eder, orijinal sembolün kullanışı bir sorun değildir.
URH sembol değişikliği batı (ülkeler için) memnunlukla yapılmıştı ve
şimdi geriye bakıp 1973’den beri gelişmemeize göz gezdirirsek,
herşeyin plana göre gittiğini görmekteyim. Elohim’in tanzim/tespit
ettiği bütün hedefleri benim iştirakım olur veya olmazsa bile URH bir
gün yerine getirecektir.
Birçok şeylerin hala daha yerine getirilmesi var olmaktadır ve en
sonunda ne zaman ki yüce gün doğar ve Elohim açık ve resmi olarak
uluslararası televizyon kameraları, Dünya ülkeler başkanları ve haber
ajans temsilcileri önünde kondukları zaman bazı kuşkucular Dünyamız
üzerinde, yapay olarak bu üstün uygarlıklı insanların bütün hayatı
gerçekten yarattıklarına şüphe etmeye devam edeceklerdir. Ben ve
URH’in ilerici üyeleri bu durumdan haberimiz vardır. Fakat bu bizi
yormuyor/etkilemiyor, tam aksine.
1973’den beri bilimsel araştırmalar, Elohim’in verdiği bilgilerin esansını
onaylamaktadır/tasdik etmektedir. Çok tanımlı olarak, (bu sene)
İngilterede, İskoçyalı bilim adamları bir koyunu klonlama başarıları
haber edilmişti. İnsanlığın bilimsel tarihindeki bu önemli olay, çok
yakında İnsanların da Klonlanması mümkün olacaktır. Elohim’in
dünyasında olduğu gibi, insanların da ölümsüzlüğü elde etme bir
vasıtası olacaktır. Bunu yerine getirmek isteyen insanları, Dünyadaki
hiçbir ahlak kuruluş veya komite engel olamayacaktır.
Gerekli olan daha sonraki adım, yaşlı bir kişiden zihinsel bilginin,
hatıraların ve karakterliğin bedensel genç klona nakletmektir.
Hatıranın, bu şekilde direk olarak genç bir kişiye (vücuda) nakledilişi
demek olur ki, ayni kişi etkili bir şekilde sonsuza kadar yaşayabilir.
İnsan konunları değişen kültürümüze göre ve teknolojilerimize göre
ayarlanmalıdır ve “Clonaid”i yarattığıma çom mağrurum, ilk klonlanma
kumpanyası ki internetteki adresinde www.clonaid.com temasa
geçirilebilir.
Bu konular hakkında bunlar hala daha ilk günlerdir fakat bu
teknolojiden kimlerin faydalanabileceği unsurlu yeni kanunlar
geçirilmelidir. Elohim’in dünyasında olduğu gibi, burda da klonların
sayısı (had eden) her şahısa bir taneye sınırlanmalıdır ve yalnız
ölümden sonra.
Elohim, çok uzak bir gelecekte olmayan bir zaman içinde buraya
Dünyaya konmaları/gelmeleri 38 seneden daha fazla olmayacak ve de
daha kısa bir zamanda da olabilir. Eğer bu kitap içinde anlattığım
gerçek dünya etrafında daha hızlı yayılırsa, Elohim beraberlerinde, eski
162
çağların yüce peygamberlerini getireceklerdir, aralarında (Hz) Musa,
Eliyah, Buda, İsa ve Muhammed.
Bu, çoktan beri beklenen olay, İnsanlık tarihinin en çok muhteşem bir
günü olacaktır. Elçiliklerine kondukları zaman ümit ederim sizler de
orda bulunacaksınız ve bu şahane maceranın bir parçası olam bilincinin
zevkini paylaşacaksınız. Ve de maddi yönden kuruluşunda katkıda
olmuşsunz.
Elçiliğin kurulacağı yer, gelecek (Millennium) için Dünyanın ruhi bir
merkezi olacaktır. Dünyanın her ülkesinden insanlar gelip bu kutsal
yere hacılık edecekler. Hakiki elçiliğin yanında bir kopyası yapılıp halka
açılacaktır ki içerisinin nasıl olduğunu görebilsinler.
Fakat, yaratıcılarımızın gelişiyle, Raelian hareketinin görevi sona mı
erecektir?
Hayır, tam aksine, görevimizin hakiki başlangıcı olacaktır. Bütün ilkel
dinlerin kayıbıyle oluşacak olan boşluk yeni bir ruhanilikle
doldurulacaktır – daha gelecek olan teknolojik devrimle temasta olan
bir ruhanilik.
Bizler şu anda, (geleceğin) yarının teknolojisini kullanan ve dünün
düşüncesiyle ve diniyle bugünün insanlarıyız.
Elohim sağolsun, onların sayesinde, (onların) dinini, sembollerinin
temsil ettiği sonsuzluğu kucaklamakla (‘atheist’ bir din) yeni bir ruhani
seviyeye uluşacağız.
Raelian Hareketinin Rehberleri, yeni dinin hocaları/papazları
olacaklardır. bizlerin yıldızlar tozu ve sonsuza kadar enerji olduğumuzu
ve insanların sonsuz küçüklükle ve sonsuz büyüklükle ahenkli
hissetmelerini sağlayacaklardır. Elçiliğe yakın Üniversiteler ve
laboratuvarlar kurulup ve orda Elohim’in rehberliği altında, Dünya bilim
adamları bilgilerini daha da ilerletebileceklerdir. Bu yöntemle, Elohim’in
bilimsel seviyesine yanaşabilieceğiz. Bu bizim, diğer gezegenlere
gidip, hayat yaratıp, ve böylelikle yarattıklarımıza Elohim olmamızı
sağlayacaktır.
Geçmişimizi (perili) eden ilkel korkulardan (en sonunda) hür olarak
bilim ve ruhanilik beraber çalışacaktır. Bu, çok eskiden, eski yazılarda
yazıldığı gibi bizlerin de “Tanrı/Allah” olmamızı sağlayacaktır.
Fakat ilk olarak, Elçiliği kurmalıyız.
Rael
Quebec Kanada
1997’nin yaz mevsimi
163
Adresler:
Uluslararası baş merkezi
Raelian Movement
P.O. Box 225
CH-1211 Geneva 8
Switzerland
E-mail: [email protected]
Basım: +1-514-366-3734
clonaid: + 1-702-497-9186
Ülkeniz aşağıda görülmüyorsa, lütfen uluslararası baş merkezine başvurun.
ABD:
United States Raelian Movement
P.O.Box 630368,
North Miami Beach, FL 33163
Tel Toll Free : 1.866.895.4202
E-mail: [email protected]
Almanya:
Deutsche Rael-Bewegung
Postfach 1252
D-79372 Muellheim
Deutschland
Tel : 49 (0)7631-16489
Fax : 49 (0)7631-16489
E-mail: [email protected]
164
Arjantina:
Movimiento Raeliano de la Argentina
Avenida J.C. Lamon 27
6620 Chivilcoy
Provincia de Buenos Aires
Rep. de Argentina
Tel : 02346-15684387
Tel : 02346-425429
E-mail: [email protected]
Avusturalya:
Australian Raelian Movement
G.P.O. Box 2397
Sydney NSW 2001
Australia
Tel : (02) 66 295 388
Fax : (02) 66 295 388
E-mail: [email protected]
Belçika:
Belgische Raëliaanse Beweging /
Mouvement Raëlien Belge
P.O. Box 2065
B-2600 Antwerpen
Berchem
Belgie
Tél: 0499/22.82.42
E-mail: [email protected]
Benin:
Mouvement Raëlien du Benin
02 BP 1179 Cotonou,
Benin
Tel : (229) 30.52.82
Fax :(229) 32.34.18
E-mail: [email protected]
Brazilya:
Movimento Raeliano Brasil
Caixa Postal 9044
CEP 22272-970
Rio de Janeiro RJ
Brasil
E-mail: [email protected]
165
Burkina Faso:
Mouvement Raëlien du Burkina Faso
B.P. 833
Bobo Dioulasso
Burkina Faso
ou 04 B.P. 8224 Ouagadougou 04,
Burkina Faso
Tél : (226) 98.07.02
Fax :(226) 98.07.02
E-mail: [email protected]
ou E-mail: [email protected]
Çile:
Movimiento Raeliano de Chile
Casilla 390
Centro Casillas,
Santiago de Chile
Chile
E-mail: [email protected]
Çin:
China Raelian Movement
c/o Japanese Raelian Movement
Tokyo-To,
Shibuya-Ku
Shibuya 2-12-12
Miki Biru 401
Japan 150-0002
Tel : (+81)3-3498-0098
Fax: (+81)3-3486-9354
Email: [email protected]
Çad :
Mouvement Raëlien du Tchad
Asecna BP 5629
N'Djamena,
Tchad
E-mail : [email protected] (Message)
Tél : (235) 52.55.26 bur
Fax : (235) 52.62.31 bur
Fildişi Boğazı:
Mouvement Raëlien de Côte d'Ivoire
05 BP 1444
Abidjan 05
Cote d'Ivoire
Tél :(225) 20.37.03.32 dom
E-mail: [email protected]
166
Filipin:
Philippines Raelian Movement
UPPO Box 279
University of the Philippines
Diliman, Quezon City
Philippines 1101
E-mail: [email protected]
Fransa:
Religion Raëlienne de France
Guadeloupe
P.B.26
Martinique
F-75 660 Paris Cedex 14
Polynésie Française
France
Réunion (Ile de la)
Tél : +33 (0)6 16 45 42 85
E-mail: [email protected]
Fransız Polinezya :
Mouvement Raëlien de la Polynesie Francaise
Emilie BALDASSARE
B.P. 543 MAHAREPA
98728 MOOREA
Polynesie Francaise
E-mail: [email protected]
Gabon :
Mouvement Raëlien du Gabon
B.P. 22171
Libreville
Gabon
Tél : (241) 58.16.00 dom
Fax :(241) 58.14.47
E-mail: [email protected]
Guadelup :
Mouvement Raëlien de Guadeloupe
BP 04 Gosier 97190
Guadeloupe
E-mail: [email protected]
Güney Afrika :
South African Raelian Movement
P.O. Box 1572
167
Boksburg 1460
Republic of South Africa
Havaii :
Hawaiian Raelian Movement
P.O. Box 278
Kailua, HI 96734
USA
E-mail: [email protected]
Hong Kong:
Hong Kong Raelian Movement
c/o Japanese Raelian Movement
Tokyo-To,
Shibuya-Ku
Shibuya 2-12-12
Miki Biru 401
Japan 150-0002
Tel : (+81)3-3498-0098
Fax : (+81)3-3486-9354
E-mail: [email protected]
İndiya:
Indian Raelian Movement
152 (Ground floor), Kailash Hills,
East of Kailash,
New Delhi, PIN Code # 110 065,
National Capital Territory (NCT)
Tel. # +91-11- 692 0152
India
E-mail: [email protected]
İndonesya:
Indonesian Raelian Movement
E-mail: [email protected]
İngiltere:
British Raelian Movement
BCM Minstrel
London WC1N 3XX
England
Tel :+44 (0)20 8387 9273
E-mail: [email protected]
İran:
Iranian Raelian Community
c/o Raelian Religion
P.O. Box 56, Station D, Toronto ON M6P 3J5
168
Canada
Tel : 416-225-1853
Fax : 416-225-2744
E-mail: [email protected]
İrlanda:
Irish Raelian Movement
P.O Box 2680
Dublin 7
Ireland
Tel : 087 2966913
E-mail: [email protected]
İsrail:
Israeli Raelian Movement
P.O. Box 27244
Tel-Aviv Jaffa 61272
Israel
Tel : +972 (0)3 699 9869
Fax : +972 (0)3 699 3941
E-mail: [email protected]
İsveç:
Svenska Raeliska Rörelsen
Box 3238
103 64 Stockholm
SWEDEN
Tel : +46 (0)70 604 04 14
E-mail: [email protected]
İsviçre:
Mouvement Raëlien Suisse
Case Postale 176
CH-1926 Fully
Suisse
Tél : + 41 (0)79 690 68 41
E-mail: [email protected]
İtalya:
Religione Raeliana
C.P. 202
I-33170 Pordenone
169
Italia
E-mail: [email protected]
İspanya :
Aptdo de Correos 19113
08080 Barcelona
Espana
Tel : +(33) 623 46 25 39
E-mail: [email protected]
Hollanda :
Nederlandse Raeliaanse Beweging
Postbus 10662
2501 HR. Den Haag
Nederland
Tel : +31 (0)20-6686512
Fax : +31 (0)20-6686512
E-mail: [email protected]
Nepal:
Nepalese Raelian Movement
GPO Box 10857
Kathmandu
Nepal
E-mail: [email protected]
Japonya :
Japanese Raelian Movement
Tokyo-To,
Shibuya-Ku
Shibuya 2-12-12
Miki Biru 401
Japan 150-0002
Tel : (+81)3-3498-0098
Fax : (+81)3-3486-9354
E-mail: [email protected]
170
Kanada:
Canadian Raelian Movement
C.P. 86, Succursale, Youville
Montreal (QC) H2P 2V2
Canada
E-mail English and French: [email protected]
E-mail spanish: [email protected]
Kolombiya:
Movimiento Raeliano de Columbia
Transv. 39B# 70-83
Medellin
Colombia
E-mail: [email protected]
Kongo:
Mouvement Raëlien du Congo
BP 2872, Brazzaville
Congo Brazza
Tél : (242) 51.03.07
Fax :(242) 81.34.64
Koreya(Güney)
Korean Raelian Movement
K.P.O. Box 399
Seoul 110-603
South Korea
Tel : +82-2-536-3176
Fax : +82-2-594-3363
E-mail : [email protected]
Martinik:
Mouvement Raëlien Martiniquais
B.P. 4058 TSV
97254 Fort-de-France Cedex
Martinique
Maritanya:
Mauritius Raelian Movement
4, Robinson Lane
Phoenix
Ile Maurice
Tél : (230) 627.4251
171
Fax : (230)627.4251 s/c Dantel Service
E-mail: [email protected]
Meksika:
Movimiento Raeliano de Mexico
Apartado Postal #57-002
Mexico 06500 D.F.
Mexico
Tel : (522) 607 1137.
E-mail: [email protected]
Panama:
Movimiento Raeliano de Panama
Aeropuerto Internacional de Panama
Zona #14
Panama
E-mail: [email protected]
Pakistan:
Pakistan Raelian Movement
contact person IJAZ ULLAH
E-mail: [email protected]
Peru:
Movimiento Raeliano del Peru
Avenida Benavides 955 14/A
Miraflores, Lima
Peru
E-mail: [email protected]
Polonya:
Polski Ruch Raelianski
c/o Iwona Adamczak
po. box. 555
00-950 Warszawa 1
Polska
Tel : +48 (0)604 860 722
E-mail: [email protected]
172
Portekiz:
Movimento Raeliano Português
Apartado 2715
1118 001 Lisboa
Portugal
E-mail: [email protected]
Reunion(lle):
Association Raëlienne de la Réunion
4, Robinson Lane, Phoenix
Ile Maurice
Tél : (262)44.59.86
Fax : (262)44.59.89
E-mail: [email protected]
Rusya:
Russian Raelian Movement
109391, a/ya 61
Moscow
Russia
Tel :+41 79 212 50 05
Fax :+41 22 343 06 56
E-mail: [email protected]
Singapur:
Singapore Raelian Movement
E-mail: [email protected]
Slovakya:
Raelianske Hnutie na Slovensku
P.O. Box 117
820 05 Bratislava 25
Slovakia
Tel : +421 (0)905 184 684
E-mail: [email protected]
Slovenya:
Raeljansko Gibanje Slovenije
Vojkovo nab.23
6000 Koper
173
Slovenia
E-mail: [email protected]
Şri Lanka:
Sri Lanka Raelian Movement
E-mail: [email protected]
Tailand :
Thai Raelian Movement
P.O.Box 1556
Bangkok Post Office 10500
FAX: 66-2-225-9953
Thailand
E-mail: [email protected]
Taivan :
Taiwan Raelian Movement
P.O. Box 84-686
Taipei
Taiwan
Tel : +86 2 22344938
Fax : +86 2 22344938
E-mail: [email protected]
Türkiye :
(çok yakında eklenecek)
Togo:
Mouvement Raëlien du Togo
B.P. 1476
Lomé
Togo
Tél : (228) 22.12.00 dom
Fax : (228) 21.73.50
Venezuella :
Movimiento Raeliano de Venezuela
Segunda Sabana Urb. El Rincon
2nda Calle # 71
174
Bocono Edo. Trujillo
Venezuela
Fax : +58 72 521 621
E-mail: [email protected]
Yeni Zeland:
New Zealand Raelian Movement
P.O. Box 1744
Shortland Street, Auckland
New Zealand
Tel : (07) 856 1666
Fax : (07) 856 4666
E-mail: [email protected]
Yünanistan:
Greek Raelian Movement c/o IRR
P.O. Box 225
CH-1211 Geneva 8
Switzerland
Tel : +41 79 212 50 05
Fax : +41 79 0212 50 05
E-mail: [email protected]
Zimbabve:
Zimbabwe Raelian Movement
P.O. Box 666
Zengeza, Chitungwiza
Zimbabwe
Tel : (263) 702.21.21 dom
Fax : (263) 702.22.27
175