Ussuz Sözlük (03.09.2009) - Ussuz Edebiyat, Düşün ve Sanat Seyri

Transkript

Ussuz Sözlük (03.09.2009) - Ussuz Edebiyat, Düşün ve Sanat Seyri
Sanatsal ve düşünsel yaratımların ayrıksı bir ortamı.
USSUZ
Ussuz Sözlük
Ussuz Facebook Grubu
Tersi ve Düzü
Edebiyat ve İktidar
Medya
Yazarlar:
Aziz Kemâl Hızıroğlu, Erdoğan Kul, Esen Yalım Karaduman, Hande Kuşuluoğlu, Hasan Ağan, Hüsniye
Sakar, İbrahim Azar, Janset Karavin, Metehan Karaduman, Mustafa Atiker, Nalân Karaduman, Ömer
Ediz Yoraz, Özgür Temiz, S. İclal Tiryaki, Selami Karabulut , Şerif Yıldırım Tatay, Serkan Engin, Yılmaz
Arslan, Zafer Yalçınpınar
İletişim: [email protected]
Acı
•
•
•
•
Tüm algıyı ve kavrayışı kendi kılan, benliği benlik dünyayı dünya olmaktan çıkaran yakıcı,
ölümcül sızı. (Esen Yalım)
Maddi ve görünür sebepler olmaksızın, yaratıcı veya yıkıcı olabilecek, ruh durumu. Vallejo,
"en dipten başlayarak acı çekiyorum, yalnızca acı çekiyorum bugün … benim acım … göçmen
kuşların bıraktığı tarafsız yumurtalardandır" diyerek acıyı tanımlamıştır. Elbette burada
yaratıcı acıdan söz ediyoruz, Camus’nun çektiği acı ile, Kafka’nın çektiği acının kendisidir bu,
yaratıcı acı, trajikomiktir. (Özgür Temiz)
Doğa koşul hariç, "birey öz" duyumsanmış olanın olumsuz sonuç bildirimi başka öz´lerce;
birimi, vicdanlı ve onurlu şair üzre her çağda baskın kalan. (İbrahim Azar)
Geldiğinden gideceğine çekil, -miş bir müddet; kendisinden kaçınıldığında, haps olduğu kişinin
Ölgün Zaman. (İbrahim Azar)
Açıklık-Kapalılık
Nedir bunun anlamı? Anlıyorsam açıktır, anlamıyorsam kapalı.
Benliğin inşa’sı dil’in ve mantık’ın temelinde aile ve toplum tarafından “eğitilme” ile “işleme”
ile tamamlanan ve ferdin çevresine uygunluğunu sağlayan medeni ve edilgin bir süreçtir.
Kapitalizm çağında ferdin “pazara çıkartılmaya hazır halde”-oluşu “bilinç”’tir, Şerifimizin
söylediği gibi. Benliğin inşa’sı tamamlanınca ferd için “Pazar”’da değerlenmeyenler muamma
haline dönüşür.
Kendilik benliğin örtüsü altında, benliğin karanlık toprağında gömülüdür. Arapça ifadesiyle
kâfir’dir. Kendilik ezeldedir ve ebeddedir. Kendilik “hikmet”’tir ve bu nedenle gayri
medenidir, bozguncudur, eş deyişle “karşı-bilinç”’tir, “gözübozuk kedinin fırsat bildiği”’dir,
Karavinimizin söylediği gibi. Muamma kendilik için mevsimsiz sıcaklık ve kara ışıktır.
Ferdin inşa edilmiş hali “ben” ile varoluş hali “kendi” arasındaki farklılık çatışır muamma
karşısında.
Olup biten her şey muammaya dahildir. Bir şeyin neliği, işaret ediliyor oluşu, anlamı. “Nedir
bunun anlamı?” sorusu anlaşılabilir bir değerler düzeninin kabulüyle sorar ve kördür. Akıl
yürütmenin üç adımı tökezlediğinde, tüm değerlerin yenilenmesi göze alınamayacağına göre,
açıklık kapalılık belirlenimi gerçekleşir. Muamma ile karşılaşan bilincin eylemini belirleyen
benliğin emniyeti ve kapitalizmin devamıdır. Barbarlar hendekleri, kale kapılarını ve
medeniyeti aşamazlar.
Kapitalizm iğreti universalizmdir. Her şeyi alır, kendine dahil eder, değerler; eylemi, aşkı,
şiiri…piyasa için dönüştürür, fakat Şerifimizin söylediği gibi “günün boşlukların”’da* ve
Karavinimizin söylediği gibi “ineklerin kara olduğu gece”’de** eksiktir. Kendilik sebebi
hikmetini bu aydınlık gecede ve kör günde bulup düşürür dildandaki nöbetçiyi, miftahı çalar.
Barbarlar içerdedir artık, kale yanmakta.
Şiir eğitilmiş, işlenmiş bilinçte en fazla incelmiş bir zevktir. Şair duygularını güzel bir söyleyişle
ifade eden zarif aşık. Hakikatte onlar için şair koyun sürülerine dalan kurttur, şiir vahşet.
Ecemiz de bir yerde muhakkak “üstü kalsın” demiştir. Neyin anlamı var? Açık olan ne, kapalı
olan ne? Şiir çetrefil muamma, şair kâfiri dünyanın.
* Şerifimiz, Şerif Yıldırım Tatay. Alıntılar, www.ussuz.com ‘da yayımladığı “Günün Boşlukları” şiiri ve ussuz
sözlükteki “Kapitalizm” maddesinden.
**Karavinimiz, Janset Karavin. Alıntılar, www.ussuz.com ‘da yayımladığı “üçiŞŞŞ” şiirinden. (Metehan
Karaduman, Nisan 2009)
Arkadaş
Akıl ve sevgi ile kendimize kattığımız ve koruduğumuz değerleri paylaşmak istediğimiz
insanlardır. (Serpil Güven)
Aşk
•
•
•
•
Sonsuz düz bir ovanın tanıdık gelen canlıları ve nesneleriyle seyredeninde yarattığı nefes
kesikliği. (Esen Yalım)
İç kapı gözüyle, dış kapı gözünün; bakışım esası: İnce. (İbrahim Azar)
Nesnesinden kurtulma ve nesnesini yok etme eğilimi taşıyan hedefsiz, yönsüz nadiren
karşılaşılan mevsimsiz duygu. (Esen Yalım)
Çoğunluk için sıradan şarkı sözleriyle beslenen geçici heves. (Esen Yalım)
Atalet
Varlıkların nesnelerine yönelik bilme elde etme kullanma arzusu tükendiğinden herhangi bir erime
güdülenemeyen, bu hal adına yaşamak da denilen süreçte ağır ağır ve kesintisiz biçimde kendiliği
kuşatarak ancak tükenişin sonlandığı anda fark edildiğinden herhangi bir çıkışa yönelme imkanı da
bulamayan kişinin, gündelik ve acımasız kamu bilincinin tembellik etkinsizlik işlemezlik gibi bir
eylemden kaçınma bir eylemin yokluğu kategorisine iterek cezalandırdığı ve bedenle kayıtlı bilincin
ontolojik çaresizliğinin inkar edilmesi suretiyle inşa edilen kendilikten uyanışı topluma karşı
müeyyidesi hor görme olan bir suça dönüştürdüğü, basit ve mutlak anlamda zaman-lı ve mekan-lı
oluşunun eylemine verilen isim, başka bir deyişle süre duran mutsuz bilincin ölmek eylemine doğru
tamamlanmakta olan eyleminin ya da can çekişen bedenlilik hal-eyleminin ismi. (Metehan
Karaduman)
Bach
Arp dizlerine düşüp saçlarının bağını çözdükten sonra
bir daha dokunmamıştır.Hiçbir şeye dokunmamanın,
hiç bir yerde kalmamanın müzik-oluş halinde, telaşında
sessizliğinin, bir daha dinlememiştir müziğini.
Sadece yazmıştır bir daha nefes alamayıncaya kadar.
Ne bir daha keman ne bir daha klavye.
Telleri koparana kadar "cromatic fantasy", çal bir daha. (Metehan Karaduman)
Charles Baudelaire
Tanrı´nın ölümüne ki, sebebiyet veren adam; ´´Melodram´da Flüt´´ duyabildiğim, ayrıca. (İbrahim
Azar)
Claude Esteban
“Sabahın Basamaklarında” şu iki dizeyle başlıyor (dizeler ilerlerken yavaş yavaş günün ucu ufuktan
kalkıyor):
“Sözcükler orada, büyük şeyler gibi
bellekte kımıltısız, ama yaralıyorlar hâlâ” (Nalân Karaduman)
Çılgın Nar Ağacı
Elitis şiiri. Materyalist olarak şiir dendiğinde, ruh, tanrı ve diğer madde dışına işaret eden vurguları
taşımaksızın duygu derinliğini görebileceğimiz inci tanesi, söz tasarrufu şiir. (Özgür Temiz)
Datça
Can Yücel hazretlerinin ebedi olarak bulunmakla şereflendirdiği güzel kıyı kasabası. Turist akınına
uğramış olmakla ünlense de sonsuza dek ilk anlamı dışında gerçek bir anlam aramaya ihtiyacı
olmayan bir yerdir. (Özgür Temiz)
Dil
İnsanların duygu, düşünce, dilek ve tasarımlarını anlatabilmek için kullandığı işaretler dizgesidir.
Toplumsal ve soyut bir dizgedir. (Erdoğan Kul)
Durugörü Cinneti
Etin et, kanın kan ve genel olarak maddenin madde, dışında bir şey olmadığının anlaşıldığı trajik
zamanda konumlu duraklama anında şairin durumu. Şair, en maddi ve en basit anlamında olguyu
görmesi sebebiyle imgeye yol alabilmektedir; bu durugörü olduğu gibi yazmaya dönüştüğü anda
olgusal anlamını dahi dışlayarak durugörü cinnetini ifade eder. çünkü yazmak başlıbaşına bir cinnet
halidir -karşılaştırınız, tecim-. (Özgür Temiz)
Ece Ayhan
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının "şair"i. (Erdoğan Kul)
Edip Cansever
Şiirin en sabırlı damarı olabilmiş şair. (Erdoğan Kul)
Etik
Şiir tarihimizde akla hemen Ece Ayhan’ı getiren sözcük. (Erdoğan Kul)
Faşizm
Faşizm insan davranışının öyle bir biçimidir ki, konuşmaya bir şekilde yetkisi olanın söz ve eylemleri,
her konuda, hakikatten boşaltılan yere yerleştirilir. Belirlenen herhangi bir şahsın histerisi, hem belirli
bir durumda hem de genel planda, insan yaşantısını düzenleyen kuralların yapı taşı kabul edilir. Faşzm
öyle bir kapristir ki, zaten zamana hapsolmak anlamına gelen bedenler, herhangi bir anda, geçmiş ya
da gelecek olarak ya da şimdi olarak belirlenecek kapalı bir zaman emrini, hep ondaymışçasına
benimseyip, ne zaman değiştirileceği belli olmayan bu emri, sonsuza dek böyle uygulanacakmış gibi,
kendilerine mal etmelidirler. Hakikat neyse, faşizm onun tersidir denebilir. Faşizm ile "bedenler"
kendilerini "ahlak"tan yoksun bir yaratıcıya teslim ederler. (bkz. medeniyet ve kapitalizm) (Şerif
Yıldırım Tatay)
Friedrich Nietzsche
Kendi dürüst, trajik yoluna saptırılamazcasına düşen, ‘hakikat’ın tadını gerçekten tadabilen, bu
yüzden de yaşamını acılaştırmayı asla kabul etmeyen Zerdüşttür o! (Fadime Kılıçoğlu)
Garip
•
•
Türk edebiyatında bir dönemi ifade eder. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde dilde arılık biçemde
sadelik olarak kendini göstermiştir. Bu sadelik ilk dönemlerinde şairane olana karşı bir tepki
olarak ortaya çıktığında verimli olmuştur. Türk şiirinin kendini bulması yolunda ikinci yeninin
doğuşuna hazırlık yapmıştır. Ancak, Türkiye’deki insanların yarısından fazlasının kendisini şair
ilan etmesi ile ilişkisi göz önüne alındığında, şiirin anlaşılması nın ve gerçek şiirin ortaya
çıkmasının önünde önemli bir direnç noktasıdır. Orjinal ve kendi içinde tutarlı verimli olan bu
akım bugün, alt alta yazılan duygulu ifadelerin şiir olarak adlandırılması hastalığının masum
taşıyıcısıdır. (Özgür Temiz)
"Gurbette olan kişi", "batıya gitmiş olan" anlamları yanında "acayip", "alışılmadık" anlamını
da vermektedir. Sözcüğün tüm anlamları şiiri çağrıştırmakta ve şairane olanı kendisinde
barındırmaktadır. 1 inci açıklama dikkate alındığında "Garip" adlı edebiyat akımının
anlaşılması kolaylaşacaktır. (Özgür Temiz)
Georges Simenon
Kederi adam gibi taşıyan Maigret mi, Simenon mu? Kim? (Nalân Karaduman)
Gösteri
Gösteriş için çıktığını her vesileyle belli eden sermaye dergilerinden biri. (Erdoğan Kul)
Göstergenin Nedensizliği
Gösterenle gösterilen arasındaki ilişkinin temel niteliğini açıklamak için kullanılır. Dil açısından
düşünürsek, sözcüğün kendisi ile işaret ettiği anlam/kavram arasında kurulu olan ilişkinin
kendiliğinden ve zorunlu değil, uzlaşımsal ve saymaca olduğu anlaşılır. Bir varlığa, bir kavrama belirli
bir sözcükle işaret etmemiz için o varlığın, o kavramın kendisinde bizi buna zorlayan bir durum, bir
neden yoktur. Eğer sözcükle anlam/kavram arasında zorunlu ve kendiliğinden bir ilişki olsa idi
dünyanın tüm dillerinde aynı varlıklara aynı adlar verilirdi. Oysa Türkçedeki “yaşam”, Arapçadaki
“hayat”, Almancadaki “das Leben”, Fransızcadaki “la vie”, Rusçadaki “ жизненный”, İtalyancadaki
“vita”, İngilizcedeki “life” sözcükleri aynı kavramı adlandırmak için kullanılan farklı farklı
göstergelerdir. Bu çeşitlilik ve farklılık, temeldeki “nedensizlik”le ilgilidir. (Erdoğan Kul)
Hayati Baki
İntihar eden şairler ve öldürülen şairler alt başlıklarıyla Şiirin Kesik Damarları adlı iki ciltlik dünyanın
tek örnek antoloji-kitabını yazmış, ancak ölmeden yağmalanamayacağı düşünüldüğünden edebiyat
otoritecikleri tarafından bir süre daha görmezden gelinmek üzere uzlaşılmış Türkiye’nin gerçek
anlamdaki tek nihilist şairi ve şiir kuramcısıdır. Şair ve Otorite, Şiir ve Yanılsama kitabı yanında, Türk
şiirinde yüz yıl daha anlaşılmaksızın gömülmek üzere sözleşilmiş Harfler Kitabı baş yapıtıdır. 4 yıl sonra
ilk defa bir dergide yayımladığı şiiri Cumhuriyet gazetesi tarafından ayın şiiri olarak
değerlendirilmiştir. Ancak bu metinde bile gazete adını geçirtmek zorunda kaldığından bu ünvana
şunu demek yakışıyor, "yine de şiir kazanmamıştır." (Özgür Temiz)
Hüzün
•
•
•
•
Var olmanın, ‘olmadı’ların ve aşkın her umutsuz biçiminin yarattığı, sebebini yok sayan,
giderilemez, dindirilemez duygu; incelip de kopamamanın insan hali. (Esen Yalım)
"Her şey, benimsediğin oranda gelişir"e en yakın-duran sonuç; acı. (İbrahim Azar)
"Şimdi" kılınmış an’dan içre, izlere taşınmak yâ´da; üzünç. (İbrahim Azar)
İç-dış yüze damılmış yaş tebessümlerini sevdiğimiz… (İbrahim Azar)
Issızlık
Bilinir biçimlerinde duymayı, görmeyi ve giderek yaşamayı engelleyen çınlama. (Esen Yalım)
İkinci Yeni
Türk şiirindeki tek gerçek açılım. (Erdoğan Kul)
İktidar
Toplumsal kişinin kendini yaratma biçimi. Toplumsal kişi yeni bir yaratılış talep etmez; kendini
yaratma usullerini içgüdüsel olarak bilmektedir. Toplumsal kişi için çalışmak kutsaldır ve her şeyin
üzerindedir; çünkü içinde kendi yaratılışını barındırır: sürekli, inançlı "iktidar mücadelesi". (Şerif
Yıldırım Tatay)
İlhami Çiçek
"Yalnız hüznü vardır kalbi olanın." 29 yaşında iken hayatta bulunmaktan vazgeçen, yanlış evrene
doğmuş, yanlış evrenden insanlık hallerini içine sindirememiş bir köy çocuğu. Acı katıksız bir biçimde
elmaslaşır şiirinde, ancak umudu yanlış yerde aramasının bedelini kendi eliyle ve hayatıyla ödedi.
Hepimizin yerine, hepimizin yerine. (Özgür Temiz)
İlhan Berk
Şairlerin en uzun boylularından. Gölgesi, su birikintilerinin dibinde gezinir. (Erdoğan Kul)
İmge
•
•
Şiirde, "anlamı kendisi" olan temel birim ya da temel kurucu öge. (Erdoğan Kul)
Şiir evreninin canlılarından en önemlisi. İmgenin hayata gelmesine aracı olan şairden ve içine
doğduğu şiirden ayrı bir hayatı olduğu gözden kaçmamalıdır. İmgeler, bir dilin ve o dili
konuşan insanların üzerinde yaşadığı zihinsel zemini de oluşturur bir yandan; milli şuurun
yapıtaşlarıdır. (Böylelikle kendi dilinin imgelerine en fazla hakim olanların "gerçek
milliyetçiler" olduğu da ileri sürülebilir.) (Şerif Yıldırım Tatay)
İnsan
Varoluşun sızı olarak duyumsandığı az bulunur vicdan. (Esen Yalım)
Kapitalizm
İnsanları birbirine yaklaştıran ne varsa ona bir pazar fiyatı belirlenerek, insanların arasına bir engel
olarak konmasıdır. Medeniyet ve halkikatin bu en büyük düşmanının en esaslı yardımcısı da faşizmdir.
Faşizm ile "kısır" zamansallığa hapsedilen bedenler, en uygun "zamana" geldiklerinde, en uygun
biçimde pazara çıkartılmaya hazır hale getirilir. (bk. medeniyet ve faşizm) (Şerif Yıldırım Tatay)
Madde ve Eylem
Maddenin doğası, varlık’taki yeri üstüne söylenmiş olanlara ek olarak;Şiirin maddesi "söz"dür. Söz
söylendikten sonra maddeleşir, ancak söylenmeden önce bu "olası madde" olarak adlandırılabilir.
Nerede madde varsa, orada eylem vardır; ya da eylemle karşılaştığımızda bunun maddenin bir ürünü
olduğunu tespit etmemiz gerekir. Söz dile geldiğinde maddenin bütün olanaklarını, eylem ve bir
eylem türü olan eylemsizliği beraberinde getirir. Söz, her ne kadar soyut bir alandan hareket ederse
etsin, sonunda madde olarak karşımıza çıkar. Onu anlamamızın biricik sebebi budur. (Özgür Temiz)
Kavram
Düşünmedeki hız ve keskinlik ölçüsünde yaratılabilir ya da yok edilebilir düşün aracı. (Esen Yalım)
Magda Szabô
Her gün yanı başında olduğunu sandığın kişi açtığında kapıyı, ardında ne var? Hiç bilemez insan.
(Nalân Karaduman)
Medeniyet
İnsanların birlikte yaşamaları eylemi. Bu eylemi destekleyen, insanların işini kolaylaştıran, onlara
"uyan" her insan eylemi ve düşüncesi "medeni" olarak tanımlanabilir. Örneğin üzerine oturmak için
yapılan hasırdan bir tabure, insanlar tarafından benimsendiyse, medeniyete katkı sayılır. Çünkü
insanları bir masanın etrafında oturarak çay içme eylemi esnasında "uygun" bir biçimde bir araya
getirir. İnsanların birbirlerine ve başka şeylere olan sevgi ve sakınmalarını destekleyen her şey,
medeniyeti de destekler ve besler. Birlikte yaşamanın "asgari" koşuludur medeniyet. Yani birileriyle
birlikte yaşıyorsan, onların işlerini kolaylaştıracak, birbirlerini ve şeyleri sevip sakınmalarını sağlayacak
biçimde düşünmeli ve eylemelisin. (bkz. faşizm ve kapitalizm) (Şerif Yıldırım Tatay)
Salvatore Quasimodo
Quasimodo, üzerinde bir şövalye zırhı parçasıyla… Kitabın kapağı yüzünden mi? Kopuk bacağı
parçalanmış II.Dünya Savaşında, görünmeyen öteki yarısı kırlarda elleri ceplerinde dolaşan.
“Uçsuz bucaksız toprak, yapayalnız adam
tepeden tırnağa güneş
ve birden akşam”
“Yaşamdan sökülmüş
ölümlü yüreğim ben,
kimsenin değilim.” (Nalân Karaduman)
Servet-i Fünun
Öykü ve romanın (yazarlarca) az buçuk anlaşılabilir/tanınabilir gibi olduğu Türk edebiyatı dönemi.
(Erdoğan Kul)
Sevgi
Yerçekimine karşı koyan tek güç. Sevgi bizi düştüğümüzde kaldırandır. (Serpil Güven)
Sevim Burak
"Algı ortalaması"nın egemen olduğu yakın dönem ve günümüz Türk edebiyatı yetkeleri ve izlerlerince
anlaşılamamış, anlaşılması da mümkün görünmeyen yazar. (Erdoğan Kul)
Söz
Dilin birey tarafından eylenmesidir. Dil toplumsal ve soyut bir dizge, söz bireysel ve somut bir
edimdir. (Erdoğan Kul)
Sözcük
Dilin anlamlı temel birimidir. Saydamdır. (Erdoğan Kul)
Simge
Şiirde, "yerini tutma" özelliğiyle kullanılan sözcük ya da söz öbeğidir. Örneğin, Ahmet Haşim’in
"Merdiven" şiirindeki "merdiven" sözcüğü "yaşam evrelerinin/basamaklarının" yerini tutar. Âşık
Veysel’in "İki kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece" dizelerindeki "iki kapılı han"dan kastın
"dünya" olması gibi. Divan şiirindeki "mazmun"lar, şiirde simgeyi açıklamak için en tipik örnekler
olarak gözden geçirilebilir ("yay"ın "kaş", "ok"un "kirpik" yerine kullanılması gibi). "Şair burada acaba
ne demek istemiş?" sorusu, şiirde simge arama ve o simgenin neyin yerini tuttuğunu bulabilme
amaçlıdır. (Erdoğan Kul)
Şair
Dilde kaybolma, yok olma olanağı. (Esen Yalım)
Şeyh Galip
Her yüzyılda "çağdaş" olabilen delikanlı şair. (Erdoğan Kul)
Şiir
Tanımından ziyâde önemli olan, ne olması gerektiğidir:
Mutlak, giyinik çıplaklığımız ´ı örten; sahi bir kumaş olmalıdır şiir: O ki, denize meta kalmak değil;
metaya, `yüzüters´ deniz durabilmektir! (İbrahim Azar)
Tanzimat
Türk tarihinin bir türlü kapanamayan/tamamlanamayan süreci. Günümüzün 170 küsur yıl önceki adı.
(Erdoğan Kul)
Thomas Bernhard
Sürdürülebilir bitmenin, tükenmenin tek gerçek yazarı. (Esen Yalım)
Turgut Uyar
Gecenin yarasını bir geyikte görerek şiirinin kimyasını değiştirebilmiş şair. (Erdoğan Kul)
Türk Dili ve Edebiyatı
Türkiye’deki üniversitelerin belki en önemli bölümlerinden biri; ama bir o kadar da geri, gerici,
geriletici… (Erdoğan Kul)
Uçurum
Doğruyu yanlışı düşünmeden insanın kendini bıraktığı tekin olmayan, belirsiz, imkansız ve anlamını
düşmede bulan her türlü durum. (Esen Yalım)
Uçurumdan Atlamak
Kimilerinin koşulsuz güvenme, sevme biçimi ve çoğunlukla zaaf olarak algılanan anlaşılması nerdeyse
imkansız saflık. (Esen Yalım)
Ussuz
Usunu yemiş, uslu olmayan, "usu yarık" kişi. (Esen Yalım)
Uyuyan Adam
Georges Perec’in muhteşem yapıtı. "Harbi edebiyat"ın anlaşılabilmesi için sırf ondan yola çıkmak bile
yeterli olabilir. "Eşsiz" olabilme özelliğini her zaman koruyacak bir roman. (Erdoğan Kul)
Varlık
•
•
Cumhuriyet dönemi edebiyatının en uzun ömürlü, aynı zamanda da en tutucu/muhafazakâr
ve kapalı devre iş yapan dergisi. (Erdoğan Kul)
Yokluğun evi. (Erdoğan Kul)
Yunus Emre
Türkçenin şiir hali ya da şiirin ve düşüncenin Türkçesi. (Erdoğan Kul)
Zafer Ekin Karabay
Şair. Bir gün "karşıdan karşıya geçerken eli bırakılan çocuklar"dan olduğunu bulunduğu hayata
yediremedi. Birilerinin elini tutar gibi yapmaktansa kendine yediremediği hayatın üstünü bahşiş
olarak bırakmayı tercih etti. (Özgür Temiz)
Zaman
Bilincimiz eşyaya çarpıyor; biz buna zaman diyoruz.. (Orhan Kandemir)