otorite, meşruluk ve siyasal sistem

Transkript

otorite, meşruluk ve siyasal sistem
OTORİTE, MEŞRULUK VE SİYASAL SİSTEM
 Weber, devlet belirli sınırlar içerisinde, yani ülkesinde yaşayan bireyler ve




mülk üzerinde egemen otoriteye sahip olan kurumdur.
Otoriteyi sadece devleti temsil eden kişilere mi atfediyoruz?
Din adamının, çete reisinin, öğretmenin, hocanın, baba, anne, vb. otoritesini nasıl
anlayacağız?
Devlet başkanı ile çete reisinin otoritesi arasındaki fark ve benzerlikler neler?
NEDİR OTORİTE?
 “Bize gel deniliyor geliyoruz git deniliyor gidiyoruz. Vergi memuruna, polise,
idareciye vb. itaat ediyoruz. Bunların şahıslarına boyun eğmiyoruz kuşkusuz Hatta
onları kişisel olarak hor gördüğümüz niyetleri hakkında kuşku duyduğumuzda
oluyor ama nasıl oluyor da onlar bizi harekete geçiriyor”
 Çünkü bu insanlar bizim nezdimizde kamu gücünü temsil ediyorlar ve bu
sıfatlarıyla biz onların belirli bir otoriteye sahip olduklarını düşünüyor ve itaat
etmek zorunda hissediyoruz.
 Demek ki OTORİTE = GÖNÜLLÜ İTAAT olduğunu anlıyoruz. Otorite
içerisinde itaati barındırıyor
 Otorite sahibi olmak için illaki iktidarda olmaya gerek yok. Örneğin İran Şahı Rıza
Pehlevi ülkede yönetici ve Humeyni sürgünde iken İran halkının üzerinde hemen
hemen aynı oranda otorite sahibiydiler. Birincisi yasal yaptırımlarla ikincisi rızaya
dayalı bir itaatle. Birincisine yasal iktidar diyeceksek ikincisine rızaya dayalı meşru
otorite diyebiliriz.
 O. Kircheimer hukukilik ve meşruluk arasındaki ayrıma dikkat çekerken “Muzaffer
bir general, en iyi şekilde davransa da otoritesi olmayabilir, oysa ki, meşru bir
kralın sürgünde de olsa hatta cezaevinde de yatsa her zaman bir otoritesi vardır.”
Dolayısıyla OTORİTE = MEŞRU İKTİDAR diyebiliriz.
 “İktidar meşrudur, çünkü……….” cümlesini düşünün.
 Meşruiyet iktidar ve birey arasındaki ilişkinin prensibini gösterir.
MEŞRULUK VE KONSENSÜS
 Otoritenin meşruluk olgusuna dayanması bizi ister istemez meşruluğun önemli bir
boyutunu hatırlatıyor, konsensüs yani rıza birliği.
 Comte ve Durkheime göre konsensüs belirli bir toplumda var olan duyguların,
çıkarların ve inançların birliğini ifade ediyor.
 Böyle bir rızanın oluşması için bireyin toplumun ürettiği değer ve normları
içselleştirmiş ve böylece kolektif bilince ermiş olmaları gerekiyor.Yani
sosyalleşme.
 Bir diktatör elindeki iktidara rağmen etrafında bu kolektif birliği sağlayamadığı
durumda meşruluktan yoksun kalmış iktidar olmuş ancak otorite
olamamıştır.
MEŞRULUK VE KONSENSÜS
Siyaset Sadece bir çatışma değil, aynı zamanda biz uzlaşmadır
o Siyasal kararların uzlaşma içinde alınması
o Bir tanım: “Belli bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların
uzlaştırılması faaliyeti”
o Siyasal kararların iktidarları etkileme gücü daha fazla olanların
isteklerini/beklentilerini daha çok yansıtması
o Çoğulcu toplumların toplumdaki tüm grupların çıkarlarını
dikkate alma ilkesi
Rousseau “Sosyal Sözleşme”
 “En güçlü, gücünü bir hak ve bu güce itaati bir ödev haline getirmediği
sürece asla iktidarını kalıcı hale getiremez”
 Meşruiyeti olmayan bir iktidar sadece korkuya, şiddete ve entrikaya
dayanır. İşte bu yüzden siyasi iktidar kendisine itaati, gönüllü bir boyun
eğme olarak temin etmek için toplum tarafından benimsenen ortak
değerlere veya prensiplere dayanmak zorundadır
 Otorite ve iktidar aynı anlamda kullanılması yanlıştır. Otorite (Lat. Auctoritas)
toplumu ya da halkın güvenine mazhar olanlar için, İktidar (Lat. Potestas) ise
sadece yasal olan siyasal iktidarı tanımlamak için kullanılmıştır. Ör. Roma da bazı
hükümdarlar sadece potestas ı temsil ederken bazılarının hem auctoritas ve
potestası beraberinde taşıdığı görülmüştür.
 Otorite ve otoriter kelimelerini aynı anlamda kullanmak da yanlıştır. Otoriter
(örn. Otoriter kişilik) kişinin iradesinin başkalarına rızalarına rağmen dayatması
anlamında kullanılmaktadır.
 Meşruluk sağlarsa otoriter rejim aynı zamanda otorite sahibi de olabilir.
YASALLIK VE MEŞRULUK
 Meşruluk kelime kökeni itibariyle Arapça ‘şer’ den türemiş olduğundan kanunilik ve






yasallık olarak kullanılabiliyor.
Kamuoyunda yasal şartları yerine getirerek bir makama gelen kişilerle ilgili meşruluk
tartışmalarının yapıldığını hatırlayın.
Yasal olan meşru mudur???
Yasal bir yönetim meşru bir yönetim anlamını taşır mı??? Bir diktatörü düşünün
Bir rejimin meşru sayılması için onun altında yaşayan halkın o rejimi benimsemesi,
meşru addetmesi gerekir.
Meşruluk, belirli bir rejimle o rejime muhatap olan bireyler arasındaki ilişkiye ve bu
ilişkinini algılanışına bağlıdır.
Siyasal iktidara itaat onun doğruluğu ve haklılığı (meşruluğu) hakkında beslenen inançla
orantılıdır
 Atasözünü biraz modifiye edersek “şeyhin kerameti kendinden menkul olmasından
değil müritlerinin onu uçurup keramet atfetmesinden gelir”.
 Meşruluk, yönetilenler tarafından yönetene ve onun iş, eylem ve politikalara
atfedilen bir niteliktir.Yönetimini kendisini değerlendirmesinden çok yönettiği
toplumun onu değerlendirmesidir meşruluk.
 J. Locke ‘sivil yönetim üzerine bir deneme’ adlı eserinde meşru yönetimin
unsurlarını anlatırken halkın onayını en önemli ön koşul olarak savunmuş ve
rızadan/konsensüsten yoksun bir yönetimin hiçbir otoritesini olmayacağını
ileri sürmüştür.
GÜNÜMÜZDE MEŞRULUĞUN KAYNAĞI??
 Demokratik meşruluk hukukun üstünlüğü ilkesi yönüyle objektif, toplumsal
algılar yönüyle de sübjektiflik arz eden bir boyutta bulunuyor.
 Diğer bir ifadeyle Hukukun üstünlüğü niteliği gereğince yönetimi de yöneten
hükümete de hükmeden hukukun ta kendisidir. Hukuk herkesi kapsamaktadır.
Bu nedenle Hukuk Devleti yönetenleri, bürokrasiyi, yargıçları ve vatandaşları da
bağlayan temel konsensüs kaynağı ve meşruluğun teminatıdır (bu objektif
tarafı).
 Ama aynı zamanda bu meşruluğun oluşması için toplumun da hukukun üstünlüğü
ilkesine belirli bir değer vermesi gerekmektedir (bu da sübjektif tarafı)
GÜNÜMÜZDE MEŞRULUĞUN KAYNAĞI??
 Günümüzde siyaseti ‘seküler bir din’ olarak tanımlayanlar vardır. Bu durumda hukukun
üstünlüğü ilkesine adeta bir kutsallık atfedilmiştir. Ör. ABD’de kurucu babaların
(Hamilton, Madison, Jefferson vb.) yazıları ve anayasa bir tür kutsal metin gibi kabul
edilmektedir.
 Tabi bu kutsal metinin koruyucuları da vardır: Yüksek Mahkemenin Yargıçları. Bu yargıçlar
ABD toplumunda adeta bir amentü niteliği taşıyan hukukun üstünlüğü ilkesine ve hukuk
devletine inancın koruyucuları olarak görülmektedirler. (Ör: 2000 yılı Başkanlık
seçimlerinde son sözü bu mahkeme verdi ve kimse hem müdahale etmedi hem de itiraz
etmedi.) Aynı şeyi AYM için söyleyebilir miyiz? Veya bu kapsamda Berlin’de hakimler var
sözünü hatırlayın.
 Dolayısıyla demokratik meşruluk hukukun üstünlüğü ilkesinden güç alır. Bu
inancın yitirilmesi meşruiyet krizine yol açar.
HABERMAS VE MEŞRUİYET KRİZİ KAVRAMI
 J.Habermas’a göre modern toplumlarda görülen meşruiyet krizlerini ‘işlem
görmüş ve bastırılmış sistem krizleri’ olarak görmüştür.Yani gerçekte ekonomi
kaynaklı bir kriz zamanla siyasal ve kültürel sistemlere kaymıştır.
 Kriz ortaya çıktığında bir sistem krizi olarak algılanmayıp kınama ve şikayetler
problemin esas kaynağı olan ve yönetim niteliğini yitiren sistem yerine
politikacıları hedef alıyor. «Sistem iyi ya da en azından iyi kötü işliyor politikacılar
kötü ve ekonominin halinden sorumlular» algısı.
 Bu neye yol açıyor gelecek seçimde politikacıları değiştirirsek problem çözülür
anlayışına. Bu nedenle kriz gerçek anlamda çözülemiyor sadece bastırılıyor.
HABERMAS VE MEŞRUİYET KRİZİ KAVRAMI
 Bastırılmış Meşruiyet Krizinin göstergeleri:
 1-Çalışmaya karşı isteksizlik
 2- İş ahlakının bozulması
 3- Bireyin giderek artan bir psikolojik bunalıma girmesi sonucunda meydana çıkan
genel bir motivasyon krizi
 Bu koşullar altında sistem neden çökmüyor genel olarak ‘kitlelerin sadakati’ ama bu
da yeterli değil siyasal sistemin belirli normlara dayanmış olması gerekiyor.?????
HABERMAS VE MEŞRUİYET KRİZİ KAVRAMI
 Habermas demokrasileri üçee ayırmaktadır:
 1- Liberal demokrasi
 2- Cumhuriyetçi demokrasi
 3- Müzakereci demokrasi (diğerlerine daha üstün)
 Hukuk sistemi vatandaşın üstünde kendini konumlandırıp ben bilirimci bir yaklaşımla
kurulduğu takdirde ürettiği normların meşruluğu her zaman tartışmaya açık olacak ve
meşruiyet krizine yol açacaktır.
 Habermas yasallığın meşru bir yasallık olması için hukukun koyduğu normların ‘kamusal
alanda’ oluşmasının ve demokratik kurumlar vasıtasıyla tesis olmasının zorunlu olduğunu
ileri sürüyor.
 Meşruiyet ancak halkın yönetim ve karar alma mekanizmalarına katılımıyla sağlanabilir.
T. PARSONS SİSTEM ANALİZİ
 1- Toplum birbiriyle etkileşim halinde olan ve birbirine bağımlı öğelerden oluşan
bir sistemdir ve sistemin özelliklerini gösterir. Bu sistemin alt yapılarından birisi
olan ‘siyaset sistemi’nin içerisinde de birbiriyle bağımlılık ilişkileri olan (kurumlar,
aktörler vb.) vardır.
 Hemen her ülkede aynı öğeler var olabilir ama önemli olan bu öğeler arasındaki
ilişkidir. Bu ilişkiler her toplumda var olan siyasal sistemi farklılaştırmaktadır
 2- Sistem hem sistem dışı etkenlerle hem de sistem içi öğelerin tepkileriyle
değişime uğramaktadır.
David Easton: Genel Sistem Teorisi
 Siyasal sistem,aralarında karşılıklı ilişki bulunan çok sayıda unsurdan meydana gelmiş
karmaşık bir “bütün”ü ifade eder
 Bu bütün (sistem), toplumdan gelen “istekler” ve “destekler”den oluşan “girdi”ler
(inputs) ile onların işlenmesi sonucunda ortaya çıkan “çıktılar” (outputs) yoluyla
devamlı faaliyet halinde
 Easton’a göre meşruiyetin kaynakları:
 İdeoloji: Amaçların, değerlerin, inançların desteklenmesi
 Yapısal destek: Hukuki, ekonomik, bürokratik ve siyasal normların desteklenmesi
 Liderin kişisel özellikleri:Lidere/liderlere olan destek sisteme olan desteğe
yönelecektir.
D. EASTON SİYASAL SİSTEM ANALİZİ
DESTE
K
YASALAR
SİYASAL SİSTEM
KARARLAR
TALEPLER
ÇEVRE (DİĞER TOPLUMSAL, EKONOMİK SİSTEMLER VE ULUSLAR
ARASI SİSTEM
D. EASTON SİYASAL SİSTEM ANALİZİ
 Sistem Tıkanması
 Taleplerin fazlalığı
 Taleplerin içeriği
 Taleplerin uzun süreli ve çok boyutlu olması
 Uls.arası çevreden gelen taleplerin çatışma yaratması
 Negatif çıktı (sistemin karar çıkaramaması aynı zamanda bir girdi oluşturur)
 Bu sistemde sonuçta sistem yanıt üretemezse, değişim ve taleplere ayak
uyduramazsa kendini idame edemez ve çöker. Ör: Osmanlı siyasal sistemi- iç
talepler, dış talepler.
 Sistemin çöküşünde dış talepler içe göre daha etkilidirler.
D. EASTON SİYASAL SİSTEM ANALİZİ
 Taleplerin yanı sıra diğer girdi olan ‘destekler’de önemlidir.
 Destekler kabaca toplumun siyasal sistemi desteklemesi ve yaşanan problemleri tolere





etmesi olarak tanımlanabilir.
Ör: Sistemin çözüm üretememesi durumunda başkaldırmama. Genelde Türk toplumunda
başkaldırı kültürü olmadığından bu esasında siyasal sisteme örtülü bir destek olarak
değerlendirilebilir.
Fakat bu desteğin arkasında temel olarak sistemin meşru olarak algılanması yatmaktadır.
Easton hükümetlere verilen bu desteğin duygusal ve/veya fayda beklentisiyle verildiğini
savunmaktadır.
Duygusal destek, toplumun sistemin iyilik ve güvenilirliğine ilişkin ideolojik veya kültürel
bir inanca sahip olmalarından kaynaklanmaktadır.
Fayda beklentisi, bireylerin siyasal sistemden ne kadar faydalandığı veya nemalanacağıyla
ilgilidir.
D. EASTON SİYASAL SİSTEM ANALİZİ
 Türkiye kuruluşundan buya en ciddi değişimi 1945 yılında çok partili sisteme geçişle yaşamıştır. Ondan bu





yana ufak tefek rötuşlarla idare edilmiştir. En kapsamlı değişim 12 Eylül 2010 referandumu olmuştur.
Siyasal sistem içeriden ve dışarıdan gelen taleplerle sık sık tıkanmakta ve krizler yaşamaktadır (seçim
sistemi, partiler, anayasa vb. değişim talepleri). Sistem çevreden gelen taleplere karşı yetersiz kalmaktadır.
Diğer taraftan AB talepleri
Taleplerin yoğunluğu ve sistemin tıkanması Entropi riski taşımaktadır.
Baskıların yanı sıra terör olayları, toplumsal olaylar vb. sıra dışı olaylar siyasal sistemde ağırlığı askere doğru
kaydırmıştır. MGK ve Gen. Kurmayın ağırlığı artmış. Son zamanlarda sivilleşmeyle azalmış olsa da halen
ağılığını korumaktadır.
Toplumsal destek önemli bir avantaj.
 Kimileri siyasetçileri suçlamaktadır
 Kimileri de sistemin değişmesinin bireysel çıkarlarıyla çelişeceğine inanmaktadır.
 Yoğun ve yaygın destek ayrımı

D. EASTON SİYASAL SİSTEM ANALİZİ
Verilen destek savaş, dış politika yenilgileri, ekonomik kriz gibi önemli olaylarda ya
zayıflar ya da yön değiştirir başka yönlere kayar. Sonuç:
 Sokak hareketleri artar
 Toplumsal muhalefet meclisten çekilir, radikalleşerek yeni alanlara kayabilir
 Yöneticilere olan güven azalır
 Sistemin meşruluğu sorgulanmaya başlar
 Halkta siyasete ilgisizlik başlar
 Siyasal tercihler değişir
 Demokratik olmayan toplumlarda sistem dağılıp çöker
 Demokratik toplumlarda yöneticilerin değiştirilmesi gibi çözümlerle çöküş geciktirilir
fakat kendini değiştiremeyen bu sistem de sonunda tıkanır.
WEBER MEŞRUİYET TİPLERİ
 Karizmatik otorite: Yöneticinin istisnai, olağandışı, olağanüstü yetenekler
taşıdığı ve onun kutsal bir kişiliğe sahip bir kahraman olduğu inancına dayanır. Ör:
Onun Tanrı tarafından gönderilmiş, seçilmiş belirli bir misyonu olan kişi.
(Toplumsal algı hatırla!!!)
 Genelde önemli tarihsel dönüşüm noktalarında ortaya çıkar
 Karizmatik liderin oluşturduğu değişim dalgasının yönetilenleri tatmin etmeye,
heyecanı devamı diri tutmaya ihtiyacı vardır karizmanın devam edebilmesi için.
 ‘Karizmanın rutinleşmesi’ bu tür yönetim tarzında en önemli risk. Karizmatik otorite
kısa süreli bir otorite tipidir. Zamanla karizmatik yönetim yerini geleneksel yönetime
bırakır
WEBER MEŞRUİYET TİPLERİ
 Geleneksel otorite: Atalardan kalma asırlık geleneklerden kaynaklanır.
Karizmatik otorite bir değişimden dönüşümden sonra çıkmışken geleneksel
otorite uzun süren bir durağanlığı anlatır. Ör: Patrimonyal otorite tipi. Bu tip bir
devletin tebaası onun evlatları gibi yeri geldiğinde cezalandırır yeri geldiğinde
ödüllendirir ‘Devlet baba’ yaklaşımı??? Aşiret reisleri, krallar, sultanlar, ağalık
müessesesi vb.
 Sınırsız bir otorite değildir. Meşruluğu yitirmemek için liderin örf ve geleneğin
kendine çizdiği sınır içerisinde kalması zorunludur (Şeyh-ül İslam onayı). Ancak
lider zamanla kendisi yeni gelenekler ‘icat edebilir’. Bu yeni icat edilen geleneğin
benimsenmesi de yine otoriteyle donanmış bir yapıyla mümkündür. Aksi takdir de
dirençle karşılaşılabilir.
Gelenek İcadı ve Tanzimat Reformları
 Osmanlı padişahlarının sahip oldukları güç ve meşruiyet tümüyle geleneksel
yaklaşımdan kaynaklanıyordu. İki yaklaşım ön plana çıkıyordu:
 Şer’i kanunlar
 Örf: Nizam-ı alemin sağlanması için şeriatın düzenlemediği alanlarda padişahın kanun
koyması ama konulan bu kanunların şeriata aykırı olmaması ve bu kanunların İslam
Cemaatinin hayrı ve huzuru için olması gerekiyordu.
 ‘Askeri olmayan hükümdar iktidar olamaz, parası olmayan hükümdarın askeri olamaz,
tebaanın huzuru olmadan parası olamaz, adaleti tesis etmeden de tebaanın huzuru
olamaz’ Kutadgu Bilik
 II. Mahmud’tan itibaren başlayan ıslahat hareketleri ve Sultan Abdülmecid
zamanında ilan edilen yenilikler (1839 Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı
Hümayunu) padişahın bu örfe dayalı yaptığı düzenlemelere örneklerdir.
WEBER MEŞRUİYET TİPLERİ
 Yasal-Ussal Otorite: Toplum içerisinde geleneklerin değil aklın ürünü olarak
geliştirilen kanunlardan kaynaklanan meşruiyet. Modern devletin bir zorunluluğu
olarak görülen Bürokrasi en önemli örneği.
 İktidarı elinde tutan kişinin otoritesi onu kişiliğinden değil herkes için aynı ölçüde
geçerli olan ve herkesi bağlayan kanundan kaynaklanmaktadır. İtaat edenler şahsına
değil kanun ve yönetmeliklere itaat ediyorlar
 Bulunduğu makama liyakati ve ilgili mevzuat gereğince yükselerek gelen bir
yöneticinin astlarının gözünde bir otoritesi olacaktır (atamada ve yükselmede
Nepotizm önlenmeli ama realite nedir????).
 Kendi koyduğu yasalara uymayan yöneticilerinde toplum nezdinde otoritesi
yıpranmaya başlayacaktır.
WEBER MEŞRUİYET TİPLERİ
 Siyasal düzenin istikrarlı olabilmesi için iktidarın meşru olarak algılanmasına dikkat
çeken Weber’e göre meşru bir iktidar o düzende yaşayanlarca meşru sayılan
düzendir.
 Önemli olan o düzende yaşayanların siteme karşı ne hissettikleridir.
 Weber, yöneticinin toplumu nasıl idare ettiği ile ilgilenmiyor (Etik boyut) ona göre
toplum istikrarlı oluşu o toplumdaki iktidarın meşruluğunun bir göstergesidir.
 Metodolojik yaklaşımdan kaynaklanan bu bakış açısı sonraki düşünürler tarafından
(Ör. Habermas) Weber’in eleştirilmesine yol açmıştır.
WEBER MEŞRUİYET TİPLERİ
Tip
İşleyişi
Örnek
Geleneksel
Gelenek ve
Alışkanlıklar (Yapı)
Monarşi
Karizmatik
Lidere kayıtsız
bağlılık (birey)
Devrimci lider
Hukuki Rasyonel
Kurallar ve normlar
(Yapı+birey)
Bürokrasi
Tartışma Soruları
1. Siyasal iktidarın meşruluğunun tartışılır olması hangi sonuçları doğurabilir?
2. Siyasal mücadelenin uzlaşma kültürü içinde devam etmesi rekabet eden çıkarların
serbestçe ifade ve temsil edebilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Neden?
3- Günümüzde meşru yönetim dendiğinde ne anlıyorsunuz?