düştüm - Haber.dk

Transkript

düştüm - Haber.dk
Kültür &Yaşam
HABER
’
S
ARAYDAN
zindana
DÜŞTÜM’
Necati klarnet çaldı
Gürkan türkü söyledi
Nur Aysan, ’Kurtlar Vadisi Filistin’ filminin çekimlerinde
çok eğlendiklerini söylüyor. Necati Şaşmaz ile çok iyi
partner olduklarına değinen güzel oyuncu, »Adana’da
gerçekleşen çekimlerde çok yorulduk. Hatta ben sıcaklardan ve koşuşturmadan inanılmaz kilo verdim. Ama
çekim aralarında da acayip eğlendik. Necati ve Gürkan
klarnet çaldılar, türkü söylediler« diyor
Röportaj: OYA DOĞAN
bir göstergesi. Çünkü İsrailli
olmasına rağmen gördükleriyle
üzel, mütevazı, işi- bir drama şahit oluyor ve gerne âşık, öğrenmeye çekler yüzüne tokat gibi çarpıaç bir öğrenci gibi yor. Film şahane oldu. Galiba
Nur Aysan. İçinde amacımıza ulaşacağız.
coşkulu bir yaşam
sevinci var. Hani bazı insanlar Amacınız nedir?
gözleriyle konuşur derler ya, o
neşesini de hüznünü de yeşil
-Filistin’de yaşanan dramı bir
gözleriyle anlatıyor.
nebze de olsa insanlara gösteAysan bu günlerde altın devrebilmek. Bu filmle çok tepki
rini yaşıyor. Zira Kanuni Sulgöreceğiz ama orada Musevi
tan Süleyman’ın hayatını anla- olup da şiddete karşı olan çok
tan ‘Muhteşem Yüzyıl’da Mafazla insan var. Onlar da bize
hidevran Sultan’ı, Altın Portakal’da ‘En İyi İlk Film’ ödülünü kazanan ‘Gişe Memuru’nda
hayali kadını, geçtiğimiz ay
sonu vizyona giren ‘Kurtlar Vadisi Filistin’ filminde de Simone karakterini canlandırıyor.
Bir sabun markasının da reklam yüzü olan Aysan, “Bu yıl
benim için başlangıçların, fırsatların yılı olacak. İnşallah
bunu en iyi şekilde değerlendirebilirim. Kendimi daha fazla
dev ekranda görmek istiyorum”
diyor.
G
Geçtiğimiz ay sonu vizyona giren ‘Kurtlar Vadisi Filistin’
filminde Simone adında İsrail
asıllı Amerikalı bir tur rehberini canlandırıyorsunuz. Bu
filmle yollarınız nasıl kesişti?
- Pana Film, bana vazgeçemeyeceğim bir teklifle geldi. Ben
‘Kurtlar Vadisi Filistin’ filmini
bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyorum. Çünkü
film, dünyanın örtbas edip görmezden geldiği Filistin sorununa cesaret gösterip parmak
basıyor. Kendini bilen hiçbir
insan bu teklife “Hayır” demezdi. Ben de hemen kabul ettim
ve üç gün sonra kendimi sette
buldum. Benim canlandırdığım
Simone çok önemli bir karakter. Filistin’de yaşanan dramın
destek verecek.
‘Kurtlar Vadisi’ gibi erkek egemen bir ekibin içine girerken
tereddütleriniz var mıydı?
- Açıkçası yedi senedir beraber çalıştıkları için “Bana nasıl
davranacaklar, içlerine alırlar
mı?” diye korkularım vardı.
Ama korkulacak insanlar değillermiş. (Kahkahalar) Simone
karakterine çalışmak için çok
az sürem vardı. Yönetmenimiz
Zübeyr Şaşmaz benden deste-
Ben de gibi
M
HÜRRE ım
d de
n
a
r
v
a
d şem Yüzyıl dizisinn’ı Hürrem’e
eyma
Muhte
tan Sül
l
u
tan
S
i
n
iraf
ran Sul
v
Kanu
e
ysan it
id
A
h
a
r
u
M
N
n
’.
kaptıra
andıran nışları yanlış
l
n
a
c
i
a
rin
vr
karakte idevran’ın da
h
a
etti: ’M
Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Mahidevran Sultan
zindana girdi. Geçtiğimiz ay sonunda vizyona giren
‘Kurtlar Vadisi Filistin’ filminde Simone adlı İsrail
asıllı bir tur rehberini canlandıran Nur Aysan, “Bu
filmin aksiyon sahnelerinde zorlandım. Senelerce
yalılarda yaşadım, saraylara girdim. Sonra da
zindana düştüm” dedi
ğini hiç esirgemedi. Ben bu ekibin
dan da çocuğunu kaybediyor. Yeiçinde olduğum için çok mutluyum. niliyor... Bir de dönem dizilerinde
ufacık bir abartı o karakteri bamBugüne kadar iki sinema filminde başka bir yere götürebilir, dikkatrol aldınız. ‘Gişe Memuru’ sanat
li olmak zorundasınız. O nedenle
filmiydi, bu ise bir gişe filmi. Han- ekip olarak sık sık toplantılar, okuma provaları ve karakter analizleri
gisi daha keyifliydi?
yaptık. Bu bizi
- Bence ‘Kurtişe iyice hazırNebahat
lar Vadisi Filisladı.
tin’ bir sanat
Çehre’yle Aşk-ı
filmidir. ÇünMahidevran SulMemnu’dan sonra
kü onun da bir
tan, Hürrem sayine birlikte oynamak raya girdiği anderdi var, tıpkı
‘Gişe Memuru’
benim için konfor. Beni dan itibaren devgibi. Ama bu filrini kapatmış bir
me “propaganda eleştirmesinden rahatsız kadın. Kaybeden
filmi” diyenler
olmak nasıl bir
olmam. Çünkü onun
olacak. Fark ethis?
yanında çok
mez, ben sonurahatım.
na kadar işimin
- Hiçbir zaman
arkasındayım.
kaybetmek istemem. Çünkü
Peki, sizi bundan sonra hep mesaj benim mücadeleci bir yapım var.
kaygılı filmlerde mi izleyeceğiz?
Ama Mahidevran gibi olmazdım.
- Beni neler bekliyor bilmiyorum
ama mesaj kaygılı filmlerde, dizilerde oynamayı istiyorum. Toplumumuzda yaşanan bir olaya, drama açıklık getirebilecek durumdaysak ben sonuna kadar o projenin
içinde yer almak istiyorum.
Öğrenmeye aç birisiniz. Sinemada
olmak oyunculuğunuza ne kattı?
Peki, siz Mahidevran’ın yerinde olsanız ve Hürrem gibi bir kadınla
karşı karşıya kalsanız nasıl davranırdınız?
- Asla Mahidevran’ın yaptıklarını
yapmam. Sessiz kalır, uzaktan izlerim. Aşka dair ufacık bir umudum varsa sinsilikler yerine akılcı
hareketler yaparım. Hürrem kadar
sinsi olmam ama onun gibi davranırım. Eğer kaybettiğim belliyse de
mücadele etmem, çocuğumla ilgilenirim.
- İçime yolculuk etmeyi öğrendim.
Aksiyon sahnelerinin ne kadar zor
olduğunu anladım. Dövüş teknik(Gazete Habertürk)
leri ve vurulma sahnelerinde
vücut nasıl reaksiyon gösterir
onu öğrendim. Sen senelerce yalılarda yaşa, saraylara
gir. Sonra da gel zindana düş.
(Gülüyor) Oyunculuğuma
canlandırdığım bütün karakterler çok şey kattı. Peyker’de
naifliği, kırılganlığı öğrendim.
Mahidevran’la yenilgiye, iktidar mücadelesine şahit oluyorum. Simone’da ise dışavuKıvanç Tatlıtuğ,
rumu ve gerçeklerin insanın
Necati Şaşmaz ve Halit Ergenç
yüzüne nasıl tokat gibi çarpgibi Türkiye’nin üç önemli jönüyle
tığını anladım. Bunlar çok etkamera karşısına geçtiniz. Üçünü de
kileyici şeyler. Ama kendimi
tanımlasanız desem...
şanslı görüyorum. Hep birbiEvet,
üç büyük aktörle çalıştım.
rinden farklı karakterler canÜçüyle
çalışmak da çok keyifliydi.
landırdım.
,
Halit içten
Kıvanir ç
neşelid
‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinde
Kanuni Sultan Süleyman’ın
eşi Mahidevran Sultan’ı canlandırıyorsunuz. Bu rol hayallerinizden biri miydi?
- Dönem dizisinde oynamayı
çok istiyordum. Bana böyle bir şey sunduklarında çok
heyecanlandım. Çünkü Mahidevran hem çok önemli bir
karakter hem de acılarla dolu
bir kadın. Önce aşkını, ardın-
Halit Ergenç, çok içten, kendini bilen,
partnerine destek veren, düştüğün anda
seni yukarı kaldıran bir aktör. Necati
Şaşmaz samimi, sana her zaman destek
olan, mutsuz olduğunu hissettirdiğinde
bir hareketiyle seni hayata döndüren bir
oyuncu. Kıvanç Tatlıtuğ, sempatik,
enerjik, deli dolu eğlenceli
biri. Çok fazla karşılıklı
sahnemiz olmadı ama
çok iyi arkadaştır.
2
KÜLTÜR & YAŞAM
haber
Şubat/Februar 2011
Ozan
gençleri
coşturdu
Danimarkalılara
Türk müziği ziyafeti
Ünlü şarkıcı Ozan
Kopenhag’da
verdiği konserde
hayranlarıyla
buluştu
D
animarka’da Türk
müziği severlerin
yakından tanıdığı
bağlama üstadı Hüseyin
Özcan, ünlü Danimarkalı
müzisyenlerle Danimarkalılara Türk müziği ziyafeti
çekti.
Üçlünün başkent Kopenhag’daki Global müzikevinde verdiği konsere çok sayıda Danimarkalının gelmesi
dikkat çekti.
Eğe’den İç Anadolu’ya,
Akdeniz’e, Karadeniz’den
Trakya’ya kadar Anadolu’nun çeşitli yörelerinden
çalıp söylediği onlarca türküyle dinleyicilere keyifli
anlar yaşatan Hüseyin Özcan’a gecede ünlü Danimarkalı gitarist Christian
Sievert ve Danimarkalı perküsyonist Flemming Quist
Möller eşlik etti.
Danimarka’daki müzik yaşamı boyunca Türk müziğini
Danimarkalılara sevdirmeyi amaçladığını ifade eden
Hüseyin Özcan, Danimarkalı müzisyenlerle bu tür
küçük konserlerin devam
edeceğini söyledi. Danimarkalı müzikseverlerin iyi
bir dinleyici olduğuna da
dikkat çeken Özcan, “Çoğu
Danimarkalı artık Türkiye’yi, Türk müzik kültürünü az çok biliyor. Bana gecede eşlik eden arkadaşlarım gibi Danimarka’nın bir
çok önde gelen daha bir çok
müzisyeni Türk müziğine
büyük ilgi duyuyor” dedi.
(Haber)
������������
�����������������
����������
Mutluluklar...
D
animarka’daki saygın
Türk işadamlarımızdan Ramazan Bozkurt’un genç işadamı oğlu
Bulut Bozkurt, Ramazan,
Gülden Dinç ailesininin kızı
Ayşe Dinç ile nişanlandı.
Geçtiğimiz Ocak ayında
başkent Kopenhag’daki Ba-
şaksaray Düğünsalonları’nda
düzenlenen görkemli nişan
törenine yüzlerce davetli katıldı.
Nişanlanan genç çift Bulut Bozkurt ve Ayşe Dinç’e
biz de Haber gazetesi olarak
şimdiden ömür boyu mutluluklar diliyoruz.
Çeşitli markalarda
kaliteli bay ve
bayan saatleri
satılır.
Türk altınlarının
alım ve satışı yapılır
Burma veya düz bilezik,Trabzon altını
Alyans, İnci Kolye veya bileklik,
yüzük çeşitleri, Tektaş yüzükler
alınır ve satılır.
Zevkinize
ve ölçünüze
göre sadece
size özel
dikim
Dev gelinlik ve
gece kıyafetleri
kolleksiyonlarımızı
mutlaka görün.
Hayalinizdeki
elbiseyi dikiyoruz.
İsteyenler katalogdan da sipariş verebilirler
Erol Üçler
Buddinge Centret - Søborg Hovedgade 211
2860 Søborg - Tlf.: 3969 4228 - Mobil: 2742 3501
Rosenørns Alle 11, Frederiksberg
Tlf: 20 23 25 21 / 33 31 31 37
B
aşkent Kopenhag’daki
Başaksaray Düğünsalonları’nda geçtiğimiz
haftalarda verdiği konserde
“Yansın Dünya” diyen ünlü
şarkıcı Kopenhag’ı yaktı kavurdu.
Albümlerinden şarkılar
okuyan genç sanatçı hayranlarına keyifli anlar yaşattı.
Özellikle genç kızların büyük ilgi gösterdikleri gözlendiği konserde, gençler sanatçıya bir çok şarkısında eşlik
etti. Konser boyunca yerinde
duramayan gençler, bol bol
dans ettiler.
Danimarka’da gördüğü ilgiden çok memnun kaldığını
ifade eden ünlü sanatçı, “Kopenhag’daki konser izleyicisi
her sanatçıya nasip olmayacak kadar neşeli, canlı ve
cıvıl cıvıl. Umarım onlarla
yeniden bir araya gelirim.
Güzel bir salonda canlı ve
neşeli bir dinleyici kitlesi ile
karşılaştım” dedi.
Show TV’de yapılmakta
olan ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışma programında2. tura
kalan Kopenhag’da yaşayan
genç müzisyenlerden Gökhan Koç da gecede sahne
aldı. Ozan’dan önce sahneye
çıkan Koç, hareketli parçalar
seslendirerek gençleri coşturdu.
Konserin organizatörü DJ
Adem de konser öncesi çaldığı dönemin trend parçalarla
gençleri eğlendirdi.
Gençlerin konserlere gösterdiği ilgiden memnun kaldığını belirten DJ Adem,
konserlerin devam edeceğini ve önümüzdeki günlerde
yeni konserlerle izleyicilerin
karşısında olacağını söyledi.
Şubat/Februar 2011
HABER
haber
3
4
haber
KÜLTÜR & YAŞAM
Şubat/Februar 2011
Dünyayı dizilerle
fethediyoruz!
Yüzyıllar boyunca kılıç, top, tüfekle topraklarını genişleten
Türkler, artık milyonları televizyonlara kitleyen dizileri ihraç
ederek dünya çapında yeni bir kültürel devrime göz kırpıyor.
dar büyük bir orduya sahip olduğunuz
hiç önemli değil. Dizileriniz, ürünleriniz
ya da sporcularınız diğer ülkelerde rağbet
görüyorsa diğer ülkeyi içten fethetmeniz
için her türlü elverişli koşula sahipsiniz
demektir.
Türk dizilerinin Arap dünyası, Balkan
ve Kafkaslar’da bıraktığı sansasyonel etkiyi fark eden birçok AB ülkesi de Türkiye’deki dizi dağıtımcıları ile iletişime
geçerek, son dönemlere damgasını vuran
yapımları kanallarına katmak için uğraşıyorlar. Almanya ve Belçika’da büyük Türk
nüfusu göz önünde bulundurulduğunda
televizyon şirketlerinin takip ettiği bu politika akıllıca bir fikirmiş gibi geliyor kulağa.
KÜLTÜR & YAŞAM
Şubat/Februar 2011
haber
5
İki hafta dayanabildi… “Facebook profiliniz olsun”
AKDOĞAN’DAN GÖÇMEN KADINLARA SOSYAL MEDYA KURSU
Milyonları ekran başına toplayan müzik yarışma
programı X-factor’da yer alan Türk yarışmacı
Konyalı Ercan elendi.
Sosyal Demokrat Partili milletvekili ve partisinin bilişim sözcüsü
Yıldız Akdoğan göçmen kadınlara sosyal medya kursu verdi.
Latin Amerika’dan Türk Dizisi Siparişi
Bu taleplerin belki de en ilginci Türkiye’den 15 bin kilometre uzaklıktaki bir
Latin Amerika ülkesinden geldi. Türk dizi
fırtınası, Latin Amerika’da nüfusu 1,5 milyona yaklaşan Arap azınlığa sahip ülke
Arjantin’i de sardı. 1980’lerin başında bütün dünyaya pembe dizi ihracı yapan ülkelerin başında gelen Arjantin’den yakın zamanda Türk dizilerinin yayınlanması için
talepte bulunuldu.
[email protected]
S
osyal Demokrat
Parti’nin Türk kökenli milletvekili
ve partisinin bilişim sözcüsü Yıldız
Akdoğan, göçmen
kadınlara Facebook, Twitter ve
Linkedin gibi sosyal paylaşım siteleri üzerine bir kurs verdi.
Dünyada yarım milyardan fazla kullanıcısı olan
ve Danimarka’da her iki
kişiden birinin kullanıcı
olduğu Facebook’u ve diğer sosyal paylaşım siteleri
Twitter ile Linkedin konulu bir tanıtım kursu veren
Berk Çoker
T
ürkiye’de
2010
yılı itibarı
dizi film ihracatı 50
milyon dolara ulaşırken, bu diziler
Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, Kafkaslar’dan Kuzey Afrika’ya kadar büyük bir
yelpazede izleyiciye
ulaşıyor. Dünyanın 22
farklı ülkesindeki film
ve dizi dağıtımcıları,
yapımların konusu ile
yakından uzaktan ilgilenmezken, tek sordukları soru dizide kimlerin
oynadığı.
Çin’in doğusundan
Ezel
Amerika’ya kadar geniş bir ağa yayılmış olan
Türk uyduları aracılığı
ile birçok dublajlı Türk yayınına
ulaşma şansı bulan milyonlarca
seyirci, yaz tatillerinde de Türkiye’ye gelerek, Türk turizmine
tarihinde olmadığı kadar turist
ve para kazandırmaya devam
ediyor.
Deli Yürek ve Yabancı Damat’la başlayan dizi ihracatı!
Türk dizi tarihinin ilk yurtdışı deneyimi, 2001 yılında “Deli
Yürek” dizisine Kazakistan ve
Azerbaycan’dan gelen taleple
(Haber)
Erkan Washington yolcusu
dönemde
70’i bulurken, dizilerde
başlamış, oynayan yıldız oyuncular birçok
2004 yılında Yabancı
ülkede birer popüler ikon haliDamat dizisi ile ciddi boyutlarne geldi. 2005 yılından itibaren
da para kazandırmaya başlayan
iki sezon ekranda kalan Kıvanç
bir sektöre dönüşmüştü. Yunan
Tatlıtuğ’un başrollerini oynadığı
genci Niko ile Gaziantepli bir ai- “Gümüş” ve yine aynı dönemde
lenin kızı olan Nazlı’nın aşk hiTuba Büyüküstün’ün başrolkayesini anlatan dizi, Türkiye’de lerinde yer aldığı Türk drama
olduğu gibi Yunanistan’da yayın- televizyon dizisi “Ihlamurlar Allandığı üç sezon boyunca reyting tında” Ortadoğu’da en çok takip
rekorlarına imza attı.
edilenler oldu. Bunların dışında
Kurtlar Vadisi, Asi, Ezel, BinToplam 70’in üzerinde dizi
bir Gece, Kavak Yelleri ve Aşk-ı
yurtdışında yayımlanıyor!
Memnu en çok istenilen diziler
Yurtdışında reyting rekorları kı- listesinde başı çekiyor.
ran Türk dizi sayısı geçtiğimiz
Arap televizyon kanalları
dizi kapmak için birbiri ile
yarışıyor!
Ortadoğu ülkelerinde yabancı
programda Türk dizilerinin payı
evet yanlış duymadınız, yüzde
60. Yedi büyük medya kuruluşunun sahibi olduğu 300’den fazla
Arap televizyon kanalı Türk dizilerine müthiş bir ilgi gösteriyor
ve de Türkiye’deki dağıtımcı firmalar ile çok uzun süreli anlaşmalara imza atıyorlar.
Yaşadığımız dönemde ne kadar
geniş topraklara ya da ne ka-
Danimarka devlet televizyonu DR’nin başarılı spiker ve habercilerinden Erkan Özden Washington’da görev yapacak.
Asi
B
Binbir Gece
Dünyanın en kuvvetli silahı:
“Kültür İhracatı”
Yabancı Damat
Akdoğan, sosyal medyanın gücü hakkında bilgiler
verdi.
Özellikle göçmen kadınlar için hangi sosyal medyanın ilginç olabileceğini
anlatan Akdoğan, iş bulma, dernek faaliyetleri ve
kariyer yapma gibi bir çok
alanda göçmen kadınların
bu sitelerden yararlanabileceklerini söyledi.
Kursla ilgili olarak Haber’e yaptığı açıklamada Akdoğan, “Özellikle ülkede yaşayan
göçmen kadınlar
için bu tür sosyal
paylaşım siteleri
çok önemli, zira göçmen kadınlar kendi ülkelerinden uzakta oldukları
için sosyal çevreleri geniş
olmayabilir, bu siteler yalnızlığı önleyebilir, sosyal
ve profesyonel çevre oluşturma gibi çok önemli bir
yardım olabilir” dedi.
Aşk-ı Memnu
u yılki X- Factor
tam gaz devam
ediyor. Yarışmanın ikinci haftasında en az
sms oyu alan yarışmacılar
arasında yer alan Ercan yeterli oyu alamadı ve hakem
kararları ile sonucun belirleneceği son ikiye kaldı.
Hakemlerden Cutfather’in oyunu alan Ercan’ın
kaderi, Pernille Rosendahl’ın Patricia adlı yarışmacıyı tercih etmesi sonucu kendi çalıştırıcısı ve coach’u Blachman’ın vereceği
karara bağlıydı. Blachman
ise Patricia’nın yarışmada
kalması yönünde tercihini
kullanınca Ercan’ın X-Factor macerası da iki hafta
sürmüş oldu.
3 yıldır yayınlanmakta
olan X-factor programının
en gerilimlisi bu akşam
yaşandı. Özellikle hakem
Blachmann’ın bazen küfüre kadar varan negatif
yorumları sonucu çılgına
dönen hakemlerden sanat-
çı Pernille Rosendahl son
bölümde oldukça sinirlendi. Mikrofnunu da yolan
Pernille Rosendahl masaya
yumruğunu vurarak “Bu
gece burada bulunan genç
arkadaşlara çok çirkin şeyler söylendi, bu kadar gerilim istemiyorum” dedi.
raki ikinci performansında
oldukça göz doldurdu. Bu
farkı hakemler de yorumlarında dile getirdiler.
Gecenin yıldızı Blachmann’di
X-factor hakemlerinden
Thomas blachmann üç yıldır yayınlanmakta olan
Kuralların kurbanı oldu X-factoor yarışmasının en
Hakem Pernille Rosendah ilginç bölümlerinden birine
oyunu açıklarken yaptığı
damgasını vurdu. yarışmaaçıklamada tercihinin Ercılar hakkındaki yorumcan’dan yana olduğunu,
larında sınır tanımayan
ancak yazılı olmayan yarış- Blachmann, ”Çocukça”,
ma kuralları gereği Patri“boktan” gibi yorumları ile
cia’yı tercih etmek zorunda tepki toplarken en tuhaf
kaldığını söyledi. Pernille
yorumunu lezbiyen olduğuRosendahl temayüllere uy- nu açıklayan 15 yaşındaki
gun davranmayıp Ercan’ı
yarışmacı Saha hakkında
tercih etseydi Patricia yayaptı. Blachmann, siyah
rışma dışında kalacaktı.
taklım elbise ve kırmızı bir
Ercan yarışmanın bu hafkravatla sahneye çıkan Sataki bölümünde beatles
rah hakkında yorum yapartemasının işlenmesi nedeken onun cinsel tercihine
niyle ünlü grubun “Somet- atıfta bulunarak “Bir erkek
hing” adlı parçasını seslen- cinsel organın eksik” sözdirdi. İlk bölümde oldukça lerini sarfedince stüdyoda
heyecanlandığı gözlenen
buz gibi bir hava esti.
Ercan, verilen aradan son-
D
animarka Devlet
Televizyonu DR
haber spikerlerinden gazeteci
Erkan Özden Washington
temsilcisi oldu.
Halen Washington’da
görev yapmakta olan DR
muhabiri Claus Fahrendorff’un yerine göreve gelecek olan 33 yaşındaki
Özden, 2003 yılından beri
DR’de çalışıyor.
2003 yılında stajyer ola-
rak başladığı DR haber
programında hızla kariyerini geliştiren Erkan Özden, öncelikle dış haberler
alanına eğildi. Üç yıl süreyle DR2-Udland programında muhabirlik yaptı.
Savaş ve felaket bölgelerinden habercilik de yapan
Özden, Tsunami felaketinde Tayland’dan, büyük
depremde Pakistan’dan,
Irak, Afganistan, İsrail ve
Filistin özerk bölgesinden
yayınlar yaptı. DR2’de yapımcılık ve sunuculuk da
yapan Erkan Özden ayrıca ana haber bülteninde
de yayın sekreterliği ve
spikerlik görevlerinde bulundu.
Roskilde Üniversitesi İletişim fakültesinden mezun
olan Erkan Özden, öğrencilik döneminde Haber gazetesini konu alan tez de
hazırlamıştı.
(Haber)
HABER
6
haber
Yeni kitaplar...
Yeni kitaplar...
Türk Mektupları
K
olması. Melchior Lorch da Ogier Ghislain de Busbecq gibi, bir
raslantı eseri aynı yıllarda, yani
1570’li ve 1580’li yıllarda İstanbul’da yaşamış, Osmanlı toplumunun yaşamını tema alan ağaç
kakma resimler yapmıştı.
Son derece ayrıntılı bir anlatıma sahip olan metinler/
mektuplar sayesinde Osmanlılar’a o yıllarda Avrupa’dan nasıl bakıldığını görmek ve birçok
konuda bilgilenmek mümkün.
İlk kez 1588 yılında Latince
olarak basılan kitapta Busbecq, zamanın korkulan ama
saygı duyulan imparatorluğuna, özellikle Osmanlı ordusuna
hayranlığını açıkça ifade ediyor.
Günlük hayatın birçok ayrıntısına mektuplarında detaylı bir
şekilde yer veren yazar, haremden, hamamlardan, laleden,
Türk’lerin kaderci yaklaşımından, hatta Kanunî Sultan Süleyman’ın yüz ifadesinden bile
söz ediyor.
Hanedanın aile içi çatışmalarına da ışık tutan Busbecq, bu
özelliğiyle Batılı yazarlar arasında önemli bir yere sahip. Tarihî
açıdan oldukça önemli olan bu
yapıt, sıkılmadan okunabilecek
nitelikte.
GANDHI-(Biografi)
Yazar Zac O’Yeah. People’sPress Yayınevi. 250 sayfa. 349,- kr.
K
endime dair size söyleyebileceğim en ibretlik şey şudur: Ben
zihnimden geçenleri tanzim etmeyi,
mideme girenleri kontrolü öğrendikten sonra başardım. Ve hayatta 7
ölümcül günah biliyorum:
“
Busbecq’in mektupları Osmanlı
İmparatorluğu’nu
överken kendi toplumunu, başka bir deyişle o zamanın Avrupa
toplumlarını eleştiriyor.
Busbecq şu noktanın altını
özellikle çiziyor: ‘Onlarda (Osmanlılarda) güçlü bir imparatorluğun bütün kaynakları,
yıpranmamış bir güç, dövüşte
ustalık ve tecrübe, savaş görmüş askerler, zafere alışkanlık,
zorluklara tahammül, beraberlik, düzen, disiplin, kanaatkarlık ve tedbirlik var. Yoksulluk,
kişisel israf, zayıflık, maneviyat
bozukluğu, tahammülsüzlük,
eğitimsizlik ise bizde. Asker
itaatsiz. Subaylar para canlısı.
Disiplin küçümseniyor. Başıboşluk, umursamazlık, ayyaşlık ve
ahlaksızlık yaygın. En kötü olan
da şu: düşman zafere alışkın biz
ise yenilgiye.”
Moltke – Devletin en güçlü adamı
Moltke – Rigets mægtigste mand
Yazarlar Tarihçi Knud J. V. Jespersen, Carsten Porskrog Rasmussen, Hanne
Raabymagle ve Poul Holstein. Gads Forlag Yayınevi. 400 sayfa. 399,-kr.
S
on yıllarda, özellikle eski başbakan, şimdiki NATO genel sekreteri Anders Fog
Rasmussen başta olmak üzere bir çok parti lideri kendilerine akıl veren ‘spindoktor’
adıyla bilinen danışmanları kullanıyorlar.
Aslında son 10-15 yıldır Danimarka’da vazgeçilmez olan bu danışman kullanma durumu
çok yeni sayılmaz. 1700’lü yıllarda Danimarka’ya getirilen ve 1848 yılına kadar süren
mutlakiyet rejimi döneminde
kralların herzaman kendilerine akıl veren mabeyincileri
vardı. Griffenfeld, Struensee, Bernstorf ve Guldberg
bu danışmanlar arasında
tarihte yerini almış en önde
gelen isimler. Bu danışmanların kimi aşırı ihtirasları,
çevirdikleri entrikalar yada
başkaca nedenlerle kellelerini kaybetti. Kimisi de büyük
devlet adamı olarak tarihe
adlarını yazdırdı. İşte üstün
kişiliğiyle ve yetenekleriyle Danimarka tarihine adını
büyük harflerle yazdıran,
Danimarka tarihinde derin
izler bırakan unutulmaz bir baş mabeyinci/
danışman hatta devlet adamı var: Adam Gotlob Moltke.
”Moltke – Rigets mægtigste mand” kitabı,
önemli bir eğitimi olmayan, aslında Danimarkalı da olmayan, ancak akılcılığı ve üstün zekasıyla, tanrı korkusuyla, bitmek tükenmek
bilmeyen enejik çalışkanlığıyla, çevresinde
güven uyandıran kişiliğiyle, devletin en alt
kademelerinden başlayarak en üst görevlere
kadar tırmanabilen Moltke’yi (1710-1792)
anlatıyor.
Kuzey Almanya’da Mecklenburg’da, asil ol-
Şubat/Februar 2011
Sade bir isyancı: GANDHİ
Yazar Ogier Ghislain de Busbecq. Kakma ağaç resimler Melchior
Lorch. Latince’den çeviren Claus Asbjørn Andersen. Vandkunsten
Yayınevi. 19,8 x 32 cm. Boyutunda. 280 sayfa. 349,-kr.
anuni Sultan Süleyman döneminde yazılmış ve yayımlanmış olan bu kitap, o dönemde
bir Avrupalı diplomatın Osmanlı toplumuna dışarıdan nasıl bakıldığını ortaya koyuyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun
en görkemli döneminde, XVI.
yüzyılda yazılan ve “Türk Mektupları-Tyrkiske Breve” yapıtında yer alan, bu mektuplar Habsburglar’ın elçisi olarak Kanunî
Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının son döneminde iki defa
Avusturya elçisi olarak İstanbul’a gönderilen Ogier Ghislain de Busbecq’in kaleminden
çıkmış. Kitap, diplomatın Türkiye’deyken yazdığı üç ve Viyana’ya döndükten sonra kaleme
aldığı bir mektuptan, yani toplam dört mektuptan oluşuyor.
Flaman asıllı Avusturyalı diplomat ve yazar Ogier Ghislain de
Busbecq, bu görevleri sırasında
dostlarına gönderdiği dört uzun
mektupta Osmanlılar hakkında
edindiği izlenimleri kolay okunur bir üslupla dile getiriyor.
Bu yapıtı Danimarkalılar için
ilginç kılan noktalardan biri
de, Danimarka asıllı sanatçı ve
şair Melchior Lorch’un kakma
ağaç resimleri ile donatılmış
Yeni kitaplar...
masına rağmen geçimini zor sağlayan bir aileden gelen Moltke, Møn adasında oturmakta
olan amcasına evlatlık olarak veriliyor. Gençlik
yaşlarında 1722 yılında Kopenmhag’da kraliyet sarayına veliaht prens 7 yaşındaki 5. Frederik’e bakıcı olarak alınıyor. 1730 yılında Kral
5. Frederik’in baş hizmetçiliğine terfi ettiriliyor. O devrin ünlü hocaları tarafından saray ve
kraliyet gelenekleri ve görenekleri konusunda
eğitiliyor. Zaman içinde Moltke
o zamana kadar eşi görülmemiş
bir biçimde yavaş yavaş üst görevlere getiriliyor.
Veliaht prens 5. Frederik, kendinden 12 yaş büyük olan Moltke’ye hemen çok ısınıyor ve ona
sıkı bir şekilde bağlanıyor. Kral
6. Christian’ın ölmesiyle tahta
oturan, ancak zayıf kişiliği olan,
alkole düşkün 5. Frederik, doğal
olarak Moltke’yi sürekli yanında
tutuyor ve sürekli akıl alıyor. Ve
karşılıklı güvene, sadakate dayanan bu ilişkiler Kral 5. Frederik
1776’da ölümüne kadar devam
ediyor.
4 tarihçinin kaleme aldığı kitapta, Kralın sözünden çıkmadığı, Danimarka’da kralın mutlak hakimiyet döneminde
tek söz sahibi, bunun da ötesinde kraldan
daha güçlü konuma da gelen, üstün zekasıyla
ve çevresindeki herkesin güvenini kazanarak
her sorunu çözebilen Moltke ayrı ayrı yönleriyle anlatılıyor. Moltke’yi, Knud J. V. Jespersen,
kişi ve devlet adamı olarak, Karsten Porskrog,
malikane (çok sayıda) sahibi ve reformcu olarak, Hanne Raabyemagle, sanatın ve kültürün destekleyicisi olarak ve Poul Holstein de
Moltke’nin kendisinden öncesinin ve sonrasının sülalesini anlatıyorlar.
1.İlkesiz siyaset
2.Emeksiz zenginlik
3.Vicdansız haz
4.Niteliksiz bilgi
5.Ahlaksız ticaret
6.İnsaniyetsiz bilim
7.Özverisiz ibadet
8. sini bilmiyorum!…
(Mahatma Ghadhi)
Yukarıda okuduğunuz vecizenin sahibi
Mahatma Gandhi. Asıl
adı Mohandas Karamchand Gandhi. Hiç kuşkusuz, 20. yüzyılın en
karizmatik, en önemli
ve en dikkate değer kişiliklerinden biri. İngiliz sömürgesi
Hindistan’nın bağımsızlık mücadelesi için tüm Hindistan halkını sade
kişiliği etrafında toplayabilmeyi başarabilmiş, sonuçta Hindistan’ı sömürge olmaktan kurtaran ve Hindistan’ın
bağımsızlığını kazanmasını sağlayan
büyük devlet adamı. Hem de hiç bir
şekilde barut ve kurşun kullanmadan. Nitekim şu vecizesi ile Gandhi,
Dünya tarihine kendisini yazdırıyor
ve unutulamayacak devlet adamları
safına giriyor:
Uğruna ölmeye hazır olduğum pek
çok büyük dava var. Ancak hiç bir
dava, öldürmemi gerektirecek büyüklükte değildir.
Gandhi, daha önce örneği dünyada
görülmemiş bir politkacı: çok büyük
toprakları olan ve çok değişik halklardan, çok farklı sosyal sınıflardan oluşan Hindistan’da, belden aşağısını örten sade kıyafetiyle tüm ülke halkını
etrafında toplayabilen, silahlı şiddete
karşı silahsız ve şiddet kullanmadan
ahlaki değerlerle karşı koyan, kendi-
ni en zor yaşam koşullarının altına
atan, çok sade ve kanaatkar yaşayan
bir isyancı.
İşte Finlandiya’da doğan, İsveç’te
büyüyen ve yazar Anjum Hasan ile
evlenerek Güney Hindistan’a yerleşen Zac O’Yeah, ”Gandhi” adlı bu
kitabında
Mahatma
Gandhi’yi anlatıyor.
Yazar, Gandhi’yi doğumundan ölümüne
kadar 4 ana bölümde
daha doğrusu 4 ayrı
aşamada, (kitap birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü kitap diye
bölünüyor) anlatıyor.
Bu dört ayrı bölümde,
Gandhi’nin doğduğu
ve gençlik yaşına kadar avukat olması için
ailesi tarafından hukuk
eğitimine İngiltere’ye
gönderilmesi, İngiltere’den sonra
Güney Afrika’da bir çeşit sürgün yaşamı, burada siyah-beyaz gerçek ırk
ayırımcılığını yaşaması, Hintlilerin
beyaz rejimin haksız muamelelerine
karşı mücadelede silahsız mücadelenin temsilcilisi olması, daha sonra
Hindistan’ın bağımsızlığı ve İngiliz
sömürgeciliğine karşı mücadelesi,
Hindistan’ın bağımsızlığını kandığı
1947’den sonraki fakirlik, yokluk ve
diğer bir dizi ekonomik, sosyal, siyasi iç sorunlar ile Pakistan’ın 1948’de
kendi bağımsızlığına ayrılmasıyla sonuçlanan olaylar ve Gandhi’nin1948
yılında bir suikast sonucu öldürülmesine ilişkin yaşamının son dönemi ayrıntılarıyla okuyucuya sunuluyor.
Gandhi, müslümanların Hindistan’dan ayrılarak kendi devletini
kurmasını önlemek, müslümanlarla
barışçı bir diyalog kurmak için büyük çaba harcamış ancak bunda başarılı olamamıştı. Hintli bir milliyetçı
Gandhi’nin müslümanlarla barışçı bir
diyalog içinde olmasına tepki olarak
Gandhi’yi öldürmüştü.
De Bedste (bedste) Forældre
İyi bir Nine ve Dede Olmak
Yazarlar Sigrid Riiese ve Lyng
Hansen. Gads Forlag Yayınevi.
200 sayfa. 249,- kr.
İ
nsanların en önemli içgüdülerinden
biri hiç kuşkusuz çocuk sahibi olarak
nesillerini sürdürmektir. İnsanların bu
hedeflerine ulaştıktan sonra ki en büyük arzuları da çocuklarının kendi yuvalarını kurarak çoluk çocuklu bir aile
kurduklarını görmektir. Yani torun
sahibi olmaktır.
Sık sık söylenir: Torun sahibi olunca
yaşamınız tamamen yeni bir şekil alır
ve yaşamınız torunlarınıza endekslenir.
Başka bir deyişle kendi çocuklarınızı
unutursunuz ve kendinizi tamemen
torunlarınıza verirsiniz.
Ancak şunu da eklemek gerekir. Her
şey dede ve büyükannenin hayal ettikleri şekilde güllük gülistanlık değildir.
Özellikle de Türkiye dışında yaşandığı
düşünülürse.. Anne ve babalar (yani çocuklarınız) artık kendi yuvalarını kurmuşlardır. Kendi çocukları konusunda
çok duyarlıdırlar ve ninelerin, dedelerin
olur olmaz zamanda torunlarıyla kendi
bildikleri gibi ilgilenmelerini her zaman
uygun görmezler. Bu konuda kendi sınırlarını kendileri belirlemek ister-
ler. Bu ister istemez büyük anneler
ve dedelerde düş kırıklığı yaratabilir.
Halbuki büyük anneler ve dedeler çocuk yetiştirmişlerdir ve büyük tecrübe
(deneyim) sahibidirler. Ama artık kazın
ayağı öyle değildir ve bunlar zamane
çocuklarıdır.
Peki hem çocuklarla hem torunlarla
sıcak ve sağlıklı ilişkiler nasıl oluşturulur? Bu konuda yeni yazılmış bir kitabı, hem dedelerin ve büyükannelerin,
hem de yeni çocuk sahibi anne ve babaların şöyle bir gözden geçirmelerini
salık veririz.
Kitabın yazarları sağlık hemşireleri
Sigrid Riiese ve Helen Lyng Hansen,
yıllarca çalıştıkları işlerinden edindikleri gözlemlerine ve deneyimlerine
dayanarak hem annelere ve babalara
hem de büyükanne ve dedelere önemli
tavsiyelerde bulunuyorlar.
Okurlarımız belki bu kitabın yazarları
Danimarkalı diye düşünebilirler. Doğal
olarak çıkış noktaları Danimarka gelenekleri. Bizler ise başka bir kültürden
geliyoruz. Onlar bizi anlamazlar. Haklısınız. Ancak bu satırların yazarı da bu
şekilde düşünüyordu, ama torun sahibi
olunca her şeyin kendi düşündüğü gibi
olmadığını gördü! Bizden söylemesi.
KÜLTÜR & YAŞAM
Şubat/Februar 2011
haber
Danimarka’ya Altın Küre
Danimarkalı yönetmen Susanne Bier’in filmi ”Hævnen/ İntikam”
en iyi yabancı film dalında Altın Küre Ödülü’ne layık görüldü aynı
zamanda Oscar’a da en iyi yabancı film dalında aday gösterildi.
B
aşrollerini
Mikael Persbrandt, Trine
Dyrholm ve Ulrich Thomsen’in oynadığı Danimarkalı yönetmen Susanne Bier’in filmi ”Hævnen/ İntikam”
Amerikalı eleştirmenler
tarafından bu yılın en
iyi yabancı filmi seçildi.
Oscar ödüllerinin arka
bahçesi olarak görülen
Altın Küre Ödülü’nü
kazanan Bier’in Oscar’ı
kazanma şansının da
yüksek olduğu dile getiriliyor.
İntikam filmi, iki Danimarkalı ailenin hayatlarının kesiştiği bir
hikayeyi anlatıyor. Anton (Mikael Persbrandt)
bir Afrika’daki mülteci kampı ile Danimarka’daki evi arasında
mekik dokuyan bir doktordur. Kendisi ve ailesi
merhamet ile intikam
kıskacında tercihler
yapmaya zorlanırlar.
Boşanmanın eşiğine
gelen Anton ve eşi Marianne (Trine Dyrholm)
birbirlerinden uzak ve
hayat mücadelesi içinde
iki oğullarını büyütmektedirler. Büyük oğulları
Elias okulda dalga geçilen bir çocuktur, ta ki
Londra’dan babası Claus (Ulrich Thomsen) ile
Danimarka’ya taşınan
Christian ile tanışana
kadar. Christian ise annesinin ölümü ile yıpranmıştır. Christian ile
Elias arasında dostluk
’İNTİKAM’ OSCAR’A ADAY
BİER’in Oscar’a aday
olması Danimarka sinema camiasında sevinçle karşılandı.
Bu yıl da en
iyi film dalında
toplam 10 film
yarışacak. Zoraki Kral 12 dalda
aday olarak başı
çekiyor.
Oscar adaylıklarında başrolünde
Colin Firth’in oynadığı “King’s Speech” 12 dalda aday
olarak başı çekiyor.
Babasının katilin
peşine düşen, genç
bir kızın hikayesini anlatan Western
yeniden yapımı olan
Cohen Kardeşler’in
filmi “True Grit”,
10 adaylıkla
King’s Speech’i takip
etti.
Bilimkurgu-gerilim filmi Inception (Başlangıç) ve Facebook’un kuruluş
hikayesini anlatan David
Fincher filmi The Social
Network (Sosyal Ağ), ise sekiz kategoride aday gösterildi.
En İyi Erkek ve En İyi
Yardımcı Erkek oyuncu
adayları arasında Oscar
heykelciğine en yakın
isimler sırasıyla, bu
yıl Altın Küre alan
İngiliz aktör Colin
Firth ve ABD’li
aktör Christian Bale olarak gösteriliyor.
Kadın adaylardaysa En İyi Kadın ve
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisindeyse, her ikisi de
Altın Küre alan oyuncular The Kids Are All
Right’tan Annette Bening ve Black Swan’dan
(Siyah Kuğu) Natalie
Portman en güçlü isimler olarak gösteriliyor.
Bu yılki Altın Küre
ödüllerinde,
En İyi Yönetmen ödülünü
alan usta yönetmen David
Fincher’ın Akademi’den de zaferle ayrılacağı
konuşuluyor.
Sinema dünyasının en
prestijli ödülleri Oscar’ın
adayları açıklandı. Oscar töreni 27 Şubat’ta sahiplerini
bulacak.
başlar fakat Christian
Elias’ı trajik sonuçlar
doğuracak bir intikam
ortamının içine atar ve
hayatları tehlikeye girer. Empati, acı ve insan duygularının karmaşası içinde onların
yardımına koşan yine
aileleridir.
Yönetmen: Susanne Bier
Senaryo: Susanne Bier, Anders
Thomas Jensen. Oyuncular:
Mikael Persbrandt, Trine
Dyrholm and Ulrich Thomsen
Süre: 119 Dakika
İŞTE ADAYLAR
En İyi Film:
The Social Network
Black Swan
King Speech
The Fighter
Inception
The Kids are All Right
127 Hours
Toy Story 3
True Grit
Winter’s Bone
En İyi Yönetmen:
Darren Aronofsky
David O. Russell
Tom Hooper
David Fincher
Coen kardeşler
En İyi Kadın Oyuncu:
Annette Bening, “The Kids Are All Right”
Nicole Kidman, “Rabbit Hole”;
Jennifer Lawrence, “Winter’s Bone”
Natalie Portman, “Black Swan”;
Michelle Williams, “Blue Valentine.”
En İyi erkek Oyuncu:
Colin Firth, “The King’s Speech”
Jesse Eisenberg, “The Social Network”
James Franco, “127 Hours”
Javier Barden, “Biutiful”
Jeff Bridges, “True Grit.”
En İyi Orijinal Senaryo:
Another Year: Mike Leigh
The Fighter: Scott Silver, Paul Tamasy,
Eric Johnson
Inception: Christopher Nolan
The Kids Are All Right: Lisa Cholodenko,
Stuart Blumberg
The King’s Speech: David Seidler
KÜLTÜR -YORUM
Benny Andersen: Gülmece
ile insancıl düşüncenin ustası
Hüseyin Duygu
1
960, Danimarka’da lirik şiirin en yüksek noktaya vardığı yıldır. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaratılan Soğuk Savaş’tan etkilenen 1950’li yılların hüzünlü şairlerinden farklı
çizgi izleyen Benny Andersen,
Müzikal Yılanbalığı adlı bir şiir
kitabı yayımlayarak, gülmece
ile insancıl düşünceyi bir arada
sunuyor ve 1960’lı yıllara damgasını vuracak yeni lirik şiir anlaşının öncüsü oluyordu. Aslında bu kitap, Benny Andersen’in
çağdaş bir sanatçı olmaya karar
verdiğinin bir ifadesiydi de.
7 Kasım 1929’da Kopenhag
yakınlarındaki Söborg bölgesinde doğan Benny Andersen, bugünlerde Danimarka’da en çok
tanınan ve sevilen şair konumdadır. Dört çocuklu bir duvarcının oğlu olan ozan, aile ekonomisine katkıda bulunmak için
13 yaşında okulu bırakır. Oğlunun müziğe düşkünlüğünü
bilen baba, ona taksitle piyano
alır. Önce bir mandırada, sonra
da bir fabrikada çalışan ozan,
teyzesinden piyano öğrenmeye başlar. Bir yandan da akşam
kurslarına giderek, 1948’te liseyi dışardan bitirir.
Benny Andersen’in Müzikal
Yılanbalığı yapıtındaki şiirlerinden çoğu,
güncel sorunları ve insanın
hangi psikolojik toplumsal değişimlere
boyun eğdiğini dile getirir.
Ozana göre,
modern bir insanın yaşamı, olanaklarla olanaksızlıklar arasında bilinen ve güven veren şeyleri sürekli aramakla geçmektedir. İnsani durum ve görüşleri,
bir gölde yaşayan kurbağa, sürüngen ya da yılanbalığı ile birlikte bir masal gibi anlatır. Şiirler, damıtılmış bir psikoloji ve
çok iyi seçilmiş sözcüklerle örülür. Ozan, işinin ustasıdır. Sanatsallığa, bu santsallığın içinde gülmeceyle gerçeğin bir arada işlenmesine çok önem verdiği açıkça görülür.
Yemek Duası
Bugün de ver bana
Tereyağlı ekmeğimi.
Ellerinde buluşsun
Yumuşakla sert,
Baskın çıksın tereyağın sarısı
Ekmeğin karasından.
Bırak dokunsun ellerim bizi yaşatanlara,
Kahverengi ekmeğe, sapsarı tereyağa
Ve evrensel sevgiyle.
(Çeviri: Murat Alpar)
Benny Andersen’in şiirlerindeki büyüleyici mizah çarpıcıdır. Geleneksel doğa şiirlerinde
olduğu gibi, yüzlerdeki maskeleri düşürür. Belirsizliği ya da
güven vermeyen durumları dile
getirirken, demokrasi karşıtlarını, bataklığın kaynağında göstererek eleştirir. Ozanın çoğu
şiirlei, güncel sorunların canlı
tablolarını kendine özgü bir bir
biçimde çizer. İnsandaki zayıf
yanları, saldırgan ve küçümseyici bir tutuma düşmeden dile
getiren şiirlerinin belkemiğini
hoşgörü oluşturur.
Gülümseme
Cıyak cıyak ağlayarak geldim dünyaya
Ortalığı çınlattım vaftiz edilirken
Çığlıklar attım arı soktuğunda
Ulur gibi ağladım dayak yediğim zaman
Yavaş yavaş Danimarkalı oldum sonunda
Gülümsemeyi öğrendim dünyaya
Doktora
Fotoğrafçıya
Görevliye
Üçkağıtçıya
Gülümsemeyi öğrenince
Gülücükler ülkesinin yurttaşı oldum
Gülücük deyip geçme!......
Çeviri: Murat Alpar
Benny Andersen, hemen her
yıl yeni yapıtlarıyla kendini duyurur. 1985’te çıkan Zaman ve
Leylek kitabıyla sağlam bir kişilik ve sımsıcak bir yazarlık örneği sunmuştur. İnsanın insanı
sevmesi özendirir bu yapıtında.
Daha birkaç dizesini okur okumaz, kendinizi ozana çok yakın
hissedersiniz. Onun eşi, arkadaşı, oğlu ya da kızı olmak istersiniz. Halktan, sıradan insanlardan biri olma anlayışının bir örneği vardır karşınızda.
Zaman ve
Leylek, aynı
zamanda, şiir
ile düzyazının
birlikte işlev
görebileceğini gösteren bir
örnek yapıttır.
Bu kitapta bulunan ‘Gökyüzünün Neden
Çok Mavi Olduğunu Anlıyorum’ adlı şiiri ozan kendisi bestelemiştir.
Nitekim onun çok sayıda şiiri,
ünlü Danimarkalı şarkıcı Povl
Dissing tarafından bugün de
seslendirilmektedir.
Çok yönlü bir sanatçı olan
Benny Andersen’in sinema, tiyatro, radyo ve TV çalışmaları
olduğunu da belirtelim. Ozanın düzyazı biçimindeki yapıtları da geniş bir okur kitlesince
okunmaktadır. 1981’de kaleme
aldığı ‘Köprüde’ adlı romanı,
Nazilerin Danimarka’yı işgali
sırasında iki erkek çocuğun bir
köprüde geçen öyküsünü içerir.
Onun öykücülüğü, uzman bir
psikoloğun sanata dönüşmüş
yazılarını andırır.
Benny Andersen’nin gerek şiirleri gerek düzyazıları şu ahlak
felsefesini vurgular: Birey kendi yaşamı konusunda sorumluluk üstlenmelidir. Benny Andersen insanın, Dostoyevski’nin
yeraltı-insanı gibi, kendi cehennemini yarattığı, toplumdaki
değer yargılarının elinde oyuncak olduğu görüşündedir. Gülmece, alay, yergi aracılığıyla bu
felsefeyi savunurken, eleştiri de
saldırgan değildir. Yaklaşımı,
bir bilgenin yaklaşımını andırır.
[email protected]
7
mizah & Bulmaca
SUDOKU
Soldan sağa ve yukarıdan aşağı , 3X3’lük kutuları
1’den 9’a kadar olan rakamlarla, rakamları birer kez
yazmak suretiyle dolduracaksınız. SUDOKU’nun
sadece bir tek çözümü vardır. Kolay gelsin.
Götürür, Gösterir, Verir!
İ
nsanlar neden hep kendini veya bugünü
düşünür de yarını düşünmez
bilinmez. İsminizden ne
kadar memnunsunuz
bilmiyoruz fakat biraz sonra okuyacağınız Türk Telekom’un
kayıtlarında bulunan
garip isim ve soyisimleri duyduğunuz zaman
birkez daha düşünmenizi öneriyoruz. İşte sebze
ve meyveden oluşan ad ve
soyadların yanı sıra, kişiyi toplum içersinde
küçük düşürecek ya da rencide edici kelimelerden oluşan isimlerden bazıları:
Sevmek...
Hintli bir adam suda bata
çıka ilerlemeye çalışan bir
akrep görür.
Onu kurtarmaya... karar verir ve parmağını uzatır ama
akrep onu sokar.
Hintli tekrar akrebi sudan
kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar.
Yakınlardaki
başka birisi ona,
onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya
çalışmaktan vazgeçmesini söyler.
Ama Hintli adam söyle der:
“Sokmak akrebin doğasında vardır.
KARİKATÜR
Benim doğamda ise sevmek
var.
Neden sokmak akrebin doğasında var diye
kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?”
Sevmekten
vazgeçmeyin,
iyiliğinizden vazgeçmeyin;
etrafınızdaki akrepler sizi
soksalar da...
Çoşkun Aptal
Neolacak Kurtul
Kemal Götürür
İsmail Dümbelek
Mehmet Kıllıoğlu
Halil İbrahim Şebek
Özdemir Damızlık
Döngel Baştan
İncil Tevrat
Yağmur Sağnak
Nadir Verir
Gülfidan Gösterir
Huriye Delergeçer
Herkül Demirtaş
Sultan Kaltak
Aziz Çubuğuuzun
Selma Vergiveren
Kibar Deli
Muhlis Dünyadagülmez
Jandarma Kızkaçıran
Dünya Malıdüzdür
Muhterem Öğretmen
Avukat Güven Kurtul
Sadık Öküz
İsmail Donsuz
Döndü Yuvarlak
(Kopenhag Emniyet Müşaviri Sayın
Feyzullah Aslan’ın “Gül, Güldür,
Düşündür” kitabından alıntıdır)
ÖZLÜ SÖZLER...
»Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser
tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi
ise tünelle birlikte ışığı ve gelecek treni
de görür«
(J.Harris)