18 bir edebiyat emekçisi mehmet yardımcı
Transkript
18 bir edebiyat emekçisi mehmet yardımcı
BİR EDEBİYAT EMEKÇİSİ MEHMET YARDIMCI Yrd. Doç. Dr. Ramazan ÇİFTLİKÇİ* 1945 yılında Zile’de doğan Mehmet Yardımcı, 1962’den itibaren edebiyat dünyasına girmiş ve günümüze kadar edebiyat ve eğitim alanında çalışmalarına devam ederek hakkıyla hizmetini vermiştir. Önceleri Cahit Külebi’nin yönlendirmesiyle şiire başlayan Yardımcı, içinde yaşadığı ortamın etkisiyle halk bilimi ve halk edebiyatı alanına yönelmiş bu konularda yaptığı çalışmalarla ve yayımladığı kaynak eserlerle kendisini tanıtmış ve kabul ettirmiştir. Yardımcı ile Malatya İnönü Üniversitesinde göreve başladığı yıllardan beri (19851986) tanışıyoruz. Daha önce bir süre Doğanşehir ilçemizde öğretmenlik yaptığı dönemde kendisiyle tanışmamıştık. Gazi İlköğretim Okulunun karşısında hizmet veren öğretmenevinin bahçesinde eşi Mediha Hanım ile birlikte tanıştığımız günde başlayan ve kesintisiz olarak süregelen çeyrek yüzyıllık bir dostluğumuz vardır. Hoca, dönemin rektörü tarafından Genel Sekreter Yardımcılığı ve Personel Daire Başkanlığı göreviyle ilimizdeki görevine başlamış, yönetim değişikliğinin ardından o yıllarda henüz oluşum aşamasındaki Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne öğretim görevlisi olarak atanmıştır. Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümünde görevlendirilen Yardımcı, ilimizden ayrılıp Dokuz Eylül Üniversitesine geçtiği döneme kadar halk edebiyatı derslerini yürütmüştür. Derslerdeki sevecen ve hoşgörülü tavrı öğrenciler tarafından da takdir edilen Yardımcı, Malatya’da bulunduğu sürece yöremizin folklor ve halk edebiyatı ile ilgili onlarca mezuniyet tezi hazırlatarak arşive kazandırmıştır. İlimizde ilk kez gerçekleştirilen Battalgazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu’nun 1986, 1987 ve 1988 yıllarında düzenlenmesinde etkin bir rol üstlenmiştir. Bu sempozyumlarda sunulan bildirileri Tahir Kutsi Makal ile birlikte üç cilt halinde kültürümüze kazandırmıştır. 1989 yılında ise Tahir Kutsi ile Eflatun Cem Güney’i Anma Toplantısı düzenleyerek bu etkinlikteki konuşma ve araştırmaların aynı yıl Tarla dergisinde yayımını sağlamıştır. Malatya’dan ayrıldığı döneme kadar önce lisansını tamamlayan Yardımcı, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu’nun danışmanlığında Yaşayan Malatya Masalları konulu eseriyle yüksek lisansını; Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde ise Prof. Dr. Ali Berat Alptekin ve Saim Sakaoğlu’nun danışmanlığında hazırladığı Malatya Çevresinde Aşıklık Geleneği ve Aşık Esiri adlı çalışmasıyla da doktora tezini tamamlamıştır. Efsane ve Masal derleme yarışmalarının düzenlenmesinde büyük emek harcamıştır. Yine bu yıllardan başlayarak bazıları uluslar arası olmak üzere düzenlenmiş bilimsel kongre ve sempozyumlara bildiriyle katılmak suretiyle adını bütün yurtta duyurmuştur. Bazılarına birlikte katıldığımız bu tür etkinliklere katılmamızı teşvik etmiştir. Bölümümüzde görev yaptığı dönemde çalışkanlığı, üreticiliği ve ciddiyetiyle örnek olmuştur. Sayısı kırkı aşan kitaplarının bir kısmı da bu yıllarda hazırlanıp yayımlanmıştır. Yardımcı, anonim halk edebiyatı ürünleri olan masallar, efsaneler, destanlar, halk hikayeleri, fıkralar, türküler, maniler ve bilmecelerden başlayarak halk şiiri ve âşıklık geleneğine doğru genişleyen araştırmalarıyla ülkemizde referans olmuş bir bilim insanıdır. İyi niyetle gerçekleştirdiği bu alandaki çalışmaları folklor ve halk edebiyatımız için bir kazanç olmuştur. Bu yıllarda başladığı 5000 Türk Halk Bilmecesi adlı bir çalışmayı yıllarca devam ettirmiştir. Ahşap bir dolapta alfabe kutularının içine bulduğu ve derlediği bilmeceleri topluyordu. Nefis bir külliyatın alt yapısını hazırlıyordu. Yayımlanmış kaynaklardaki bilmeceleri de bunlara ekleyerek tam bir korpus hazırlamayı düşünüyordu. Malatya’dan kendi * İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi. derlediğimiz bilmeceleri de bu külliyata dahil ettik. Sıra bu malzemenin nasıl değerlendirileceğine gelmişti. O yıllarda bu alanda İlhan Başgöz ve Şükrü Elçin hocalarımız da aynı konuda çalışmalar yayımlamıştı. Yapılacak çalışmanın bunlardan daha geri olmaması ve bilim dünyasını tatmin etmesini umuyordum. Hoca’ya, “Bilmecelerde Türk Halkının Yaşamı ve Dünya Görüşü” konulu bir çalışma yapmasını tavsiye etmiştim. Geçen zaman içinde bu malzemenin akıbetini öğrenemedim. Yardımcı ve eşini 1988’de yeni evlendiğimiz dönemde Kernek’teki evimizde konuk etmiştik. Yardımcı, eve gelince doğru öğretmen olan eşimle birlikte oluşturduğumuz kitaplığa yöneldi ve “Her ikinizi de tebrik ederim, öğretmenlik yapan ailelerin evinde mutlaka zengin bir kitaplık olmalı. Bizim de yıllardan beri kurduğumuz bir kitaplığımız var.” diyerek bizleri onurlandırmıştı. Evden ayrılırken Yardımcı’ya yaşamının belki de en önemli sürprizlerinden birini yaptım. On yıldır derlediğim Malatya Halk Kültürü Arşivi’ni çalışmalarında kullanması için büyük bir koli içerisinde kendisine takdim ettim. Daha sonraki dönemde Eğitim Fakültesi dekanlığını yürüten Prof. Dr. Osman Kazancı ile birlikte Malatya Halk Kültürü konulu bir projeye başladılar. Hoca, bu projeye beni de dâhil etmek istemişti. Doktora tezimi hazırladığım günlerde çok istediğim hâlde bu projede aktif olarak yer alamadım. Arşiv, dizgi aşamasından geçerek oluşmaya başladı. Malzemenin önemli bir bölümünü benden sağladığı için bir kopyasının bana verilmesi isteğimi anlayışla karşıladı. Malatya’dan ayrılmadan önce bu arşivin elimizde mevcut bulunan tek kopyasını bana bıraktı. Ne kadar isabetli davrandığını şimdi daha iyi takdir ettiğim bu davranışını unutamam. Şu anda kendisinde metni bulunmayan, rektörlük bünyesinde kim bilir hangi yana bırakılmış olan ve araştırmalarımız sırasında başvurduğumuz bu çalışma özel arşivimizdedir. Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Hasan Kavruk ve Yardımcı ile birlikte 1990’lı yıllarda hocanın balköpüğü rengindeki özel otomobili ile çok soğuk ve karlı geçen bir kışın Şubat ayında Bünyan üzerinden Malatya’dan Kayseri’ye yaptığımız maceralarla dolu yolculuk hâlâ hafızalarımızdadır. Bünyan’dan aldığımız ünlü halıları hala kullanıyoruz ve bu yolculuk sırasında yaşadıklarımız tatlı birer anı olarak duruyor. Kendisine daima usta veya patron diye hitap ettiğim canım ağabeyim Yardımcı, bana soyadımdan dolayı “Çiftlikağası” diye mukabele etmiştir. Bazen de “Sen bizim ağamızsın ister çiftlik ağası ol, ister şehir ağası.” diyerek takılır. Ben de doğaçlama olarak söylediğim: Çiftlikçi’yim amma çiftliğim yoktur, Benim sizler gibi zalım dostlarım çoktur. diye başlayan dizeleri arka arkaya sıralayarak kendisine ilişince Malatya’nın eski lisanıyla “Niye ne zalımlığımızı gördün?” diye cevap verir ve böylelikle birbirimizle samimi bir havada şakalaşırdık.