AYDAŞ, AYDAŞLIK VE AYDAŞ OLMAK ÜZERİNE On Aydas

Transkript

AYDAŞ, AYDAŞLIK VE AYDAŞ OLMAK ÜZERİNE On Aydas
AYDAù, AYDAùLIK VE AYDAù OLMAK ÜZERøNE
(On Aydaú, Aydaúlık and to be Aydaú)
Yakup KARASOY*
Öz: Türkler, tarih sahnesine çıktıkları günden bugüne geniú bir
co÷rafyada, birçok inanç sistemi ile karúılaúmıúlar ve bu inanç
sistemlerinden etkilenmiúlerdir. XI. yüzyıldan itibaren Azerbaycan ve
Anadolu’yu yurt edinen O÷uz boyu, øslâmı kabul etmekle birlikte
ùamanlıktan gelen bazı inançlarını da muhafaza etmiútir. O÷uz
Türklerinde yüzyıllarca varlı÷ını koruyan bu ùamanlık izlerini birçok
yerde görmemiz mümkündür. Bu çalıúmada, bugün kullandı÷ımız belli
baúlı Türkçe sözlüklerde yer almayan ve eski Türk inançlarından
kaldı÷ını düúündü÷ümüz aydaúlık terimi ve çeúitli yörelerdeki aydaúlık
inancı üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Aydaú, aydaúlık, aydaú olmak, ùamanlık, eski
Türk inanç sistemi
Abstract: Turks have encountered with a lot of belief systems in a wide
geographical area throughout Turkish history and have been affected
by the belief systems. The Oghuz who started to settle in Azerbaijan
and Anatolia in the beginning of the 11th century have trusted Islam
and at the same time conserved some belief of Shamanism. In many
fields, it is possible to see traces of Shamanism which was practised by
Oghuz Turks for centuries. This study will focus on the term aydaúlık,
which in not found in contemporary dictionaries today but is believed
to exist in ancient belief of Turks and aydaúlık belief in various regions.
Key Words: Aydaú, aydaúlık, to be aydaú, Shamanism, ancient Turk
belief system
Giriú
Türkler Ötüken’den bugünkü orta Avrupa’ya kadar uzanan úeritte 2300
yıllık bir yazılı tarihe sahiptir. øúte bu uzun süreçte birçok inanç sistemini de
tanımak, yaymak ve hatta baúkalarına tanıtmak durumu ile karúılaúırız. Geniú
bir co÷rafyaya yayılan Türklerin O÷uz boyu XI. yüzyıldan itibaren
*
Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araútırmaları Enstitüsü Ö÷retim Üyesi,
[email protected]
75
Azerbaycan ve Anadolu’yu yurt edinmiútir. Anadolu’yu yurt edinmeden
önce Müslüman olan O÷uzlar, önceki inanç sistemleri olan ùamanlıkla
beraber yeni girdikleri øslâmlı÷ı da bu co÷rafyaya getirmiúler ve güçlü bir
medeniyetin temelini atmıúlardır. Di÷er taraftan Türkler, øslâmı kabul
etmekle birlikte bazı eski inançlarını muhafaza etmiúlerdir. Bazen de
medeniyetler beúi÷i olarak adlandırılan Anadolu’da buldukları farklı
inançların etkisi altında kalmıúlardır (Aydın 1992: 38). Anadolu’da Türkleri
Hıristiyanlık-Nesturîlik gibi baúka inançlar da karúılamıútır. ølk øslâmî
eserlerin yanı sıra Dede Korkut Kitabı gibi eserlerde gördü÷ümüz ùamanlık
izleri bu uzun tarihî süreçte kaybolmamıú ve XX. yüzyıla kadar varlı÷ını
koruyabilmiútir (ønan 1972: 204-207). Bu özellikleri bazen halk
hekimli÷inde bazen törelerimizde hatta bazen de inanç ve tarikatlarda
görmemiz mümkündür.
Bu çalıúmamızda eski Türk inançlarından kaldı÷ını düúündü÷ümüz
aydaúlık terimi ve anlamları hakkında bilgi vermeye çalıúaca÷ız. Öncelikle
úunu belirtmek gerekir ki Anadolu’da yaúayan bazı hastalık adları Türkçedir:
Albasması, kırk basması, kırk bastı (Kalafat 2005: 154), kırkları karıúmıú
olmak, ince hastalık, ısıtma, kurdeúen, kızılyel (Acıpayamlı 1969: 4), sarılık,
baú a÷rısı, çarpılma, inme, sökel vb...
Aydaú kelimesi bugün kullandı÷ımız belli baúlı Türkçe sözlüklerde
bulunmamaktadır. Atatürk döneminin bize önemli bir yadigârı olan ve
önceleri “Halk A÷zından Söz Derleme Dergisi” iken sonradan 12 ciltlik
“Derleme Sözlü÷ü” adıyla Türklük biliminin hizmetine sunulan eserde aydaú
kelimesi “aydaú, aydaúık, aydeú, aydaú aúı, aydaú olmak” úekillerinde madde
baúı olarak yer almaktadır. Aydaú kelimesinin Derleme Sözlü÷ündeki
anlamları ise úöyledir: “Zayıf, cılız, bacakları çarpık, yaúına girmemiú çocuk,
aynı ay içinde do÷an çocuklar, anormal do÷an çocuk, úaúı”. Aydaú aúı ise
“cılız, geliúemeyen çocukları iyileútirmek için yapılan ilaç, yemek”
úekillerinde manalandırılmıútır. Aydaúık için “zayıf, cılız, beceriksiz, aciz”;
aydaú olmak için “bebe÷in çok zayıflaması”; aydeú için de “zayıf, cılız,
çirkin, vücudu uygun olmayan, akúama kadar durmadan koúup oynayan
çocuk; i÷diú” anlamları verilmiútir. Aydaú kelimesinin kullanıldı÷ı yerler ise
il (vilayet) olarak; Isparta, Burdur, Denizli, Manisa, Çanakkale, Bursa,
Eskiúehir, Kastamonu, Çorum, Sinop, Samsun, Yozgat, Ankara, Kayseri,
Ni÷de, Karaman, Konya, Mersin, Adana, Antalya, Mu÷la, Edirne, Tekirda÷,
Balıkesir, Kırklareli, øzmir, Uúak, Maraú úeklinde sıralanmıútır (DS I, 1963:
410− 411).
Görüldü÷ü gibi saydı÷ımız iller Anadolu’da, son zamanlara kadar hâlâ
yaylacılık gelene÷i olan Yörük-Türkmenlerin iskân alanlarıdır.
76
Aydaú kelimesine ikinci olarak Andreas Tietze’nin “Tarihî ve Etimolojik
Türkiye Türkçesi Lugatı” adlı eserinde “AD, aydaú/aydaúık/aydeú” zayıf,
cılız; anormal do÷an çocuk, beceriksiz, i÷diú’<i÷diú ‘enenmiú at’<ET. igdiú
‘melez’ Clauson 1972 s.103” úeklinde görüyoruz (Tietze I 2002: 236).
Buradaki AD kısaltmasının açılımı Anadolu Türk diyalektleridir.
Ça÷daú Türk lehçelerinden Hakas Türkçesinde de aydaú kelimesine
“aydas” úeklinde rastlıyoruz. Kelime burada úimdiye kadar verdi÷imiz
anlamlarının tam aksine “güçlü, kuvvetli, dayanıklı, sa÷lıklı, sıhhatli”
anlamlarında geçmekte, ayrıca “aydas pol-: sa÷lı÷ına kavuúmak” úeklinde
açıklanmaktadır (Arıko÷lu 2005: 57). Burada úunu da belirtmeliyiz ki
Hakaslar, Hıristiyanlaútırılmıútırlar ama hâlen ùaman âdet ve geleneklerini
devam ettirmektedirler.
Yukarıdaki anlamlardan da çıkarılaca÷ı üzere aydaú kelimesi,
Anadolu’da geliúimi normal olmayan, zayıf, çelimsiz çocuklar için
kullanılmakta, ancak yukarıda da belirtti÷imiz gibi bazı ça÷daú lehçelerde bu
anlamların tam aksine ‘sa÷lıklı, sıhhatli’ manalarını barındırmaktadır.
Bu hastalı÷ın tıp literatüründeki adı “malnutrition”dur. Malnutrition,
Utkan Kocatürk’ün hazırlamıú oldu÷u Tıp Terimleri Sözlü÷ü’nde, “vücuda
gerekli maddelerden mahrum gıda giriúi, istenilen nitelikte olmayan fakir
gıda ile beslenme, yetersiz beslenme, dengesiz beslenme, fena beslenme,
malnutrisyon, yetersiz veya fena beslenme sonucu ortaya çıkan klinik tablo”
olarak açıklanmaktadır (Kocatürk 1984: 448).
Aydaú kelimesi yapı olarak ‘ay’ ismine ‘+daú’ ekinin getirilmesiyle
oluúturulmuútur. Buradaki ‘ay’ kelimesi “otuz günlük süreyi” ifade
etmektedir. Anlatmalarda da görülece÷i üzere bu otuz günlük süre bazen
kırka çıkmakta ve çocu÷un ilk kırk günlük süresini belirtmektedir.
Dolayısıyla da anlatmalarda aydaúı zaman zaman kırk karıúması, kırk
basması gibi adlarla ifade edilirken görmekteyiz. Buradaki ‘+daú’ eki ise
Türkçede eskiden beri kullanılan bir ektir. Yoldaú, sırdaú, ça÷daú, kandaú,
soydaú, ırkdaú, vatandaú, ülküdaú kelimelerinde gördü÷ümüz gibi Türkiye
Türkçesinde “ortaklık, eúitlik” ifade eden isimden isim yapma eki olarak
kullanılmaktadır. Bu ek isimden isim ve sıfat yapar (Zülfikar 1991: 79).
Türkçede eskiden beri kullanılan, sahası çok geniú olmamakla beraber bir tip
isim yapmakta iúlekli÷ini daima muhafaza eden ve örnekleri son zamanlarda
artmıú bulunan bir yapım eki durumundadır. Baúlıca iúlevleri eúlik, ortaklık,
mensubiyet ve ba÷lılık ifade eden isimler yapmaktır (Ergin 1983: 167). Ek,
addan “ortaklık, beraberlik” bildiren ad ve sıfatlar da türetir (Korkmaz 2003:
46).
Anlamı ve yapısı hakkında verdi÷imiz bilgilerden sonra aydaúlıkla ilgili
77
birkaç anlatmaya de÷inmek istiyoruz. Bunlardan ilki Antalya’nın
Gündo÷muú ilçesindeki aydaúlık inancıyla ilgili olarak bilinen, ama bugün
unutulmaya yüz tutan ananedir. Gündo÷muú ve yöresinde aydaú olmak;
“çocu÷un do÷du÷u andan itibaren kırk gün içinde, aynı çocukla beraber
do÷an herhangi bir hayvan veya insan yavrusunun birinin di÷erinden
bedenen zayıf kalması” úeklinde yaúayan bir inanmadır. Aydaú olan çocuk
ne kadar iyi beslense de bedenen geliúemez, yedikleri içtikleri çocu÷a
yaramaz. Hiçbir fiziksel tedavi aydaú olan çocu÷a fayda vermez.
Yeni do÷an çocuklar aydaú olur. Geleneksel tedavi yöntemi
uygulanmazsa çocu÷un aydaúlık süresi dört beú yaúına kadar sürer. Bir
çocuk, aynı ay içerisinde do÷an baúka bir çocukla oldu÷u gibi, bir yılanla, bir
kaplumba÷a ile, bir köpek veya kedi ile de aydaú olabilir.
Çocuk di÷er (üstüne do÷an) bir çocukla aydaú olmuú ise iki çocu÷un da
anneleri beraberlerinde getirdikleri yiyecekleri bir ö÷ün birlikte yerler. E÷er
aydaú olan çocuk, bu çocu÷un aydaúı olmuú ise iyileúir. Çocuk iyileúmez ise
bir ibrikte su ısıtılır, içine kırk adet çakıl konur, üç kadından ikisi çocu÷u
yıkar, üçüncü kadın tahranın1 sapındaki oluklu delikten ibrikteki suyu
dökerek üç yolun kavúa÷ında (yol ayrımında) çocu÷u yıkarlar. E÷er çocuk
hayvan ile aydaú olmuú ise o hayvanın yavrusunun üstünde çocuk, altında
hayvan yavrusu olmak üzere yine üç kadınla üç yol kavúa÷ında aynı yıkama
iúlemi tekrar edilir. Aydaú olmaması için çocu÷un do÷du÷u gün ile kırk gün
içinde bir insanın yıkandı÷ı sudan bir úiúe su alınır ve çocuk bu su ile evde
yıkanır. Ayrıca Gündo÷muú’ta aynı gün içinde üç dört dü÷ün olursa,
evlenenlerden birisinin çocu÷unun olmayaca÷ı inancı da vardır. Çocu÷u
olmayan geline aydaú muamelesi yapılır.
Aydaú inancı, 1967 yılına kadar Beyúehir’e ba÷lı bir kasaba iken 1988
yılında ilçe olan Konya’ya ba÷lı Derebucak’ta ise úöyledir: Aydaú, kırkı
karıúmıú (en çok kırk gün ara ile do÷an çocuklara kırkı karıúmıú denir.) olan
çocuklardan zayıf veya hastalıklı olan çocu÷un ebeveyninin, çocu÷unu
sırtına alıp, kırkı karıúmıú olan bir di÷er çocu÷un bulundu÷u evi kötü niyetle
tam olarak dolanması sonucunda, evi dolanılan çocu÷un gürbüzlü÷ünün
dolanana geçti÷ine, ondaki hastalık ve marazın da evi dolanılan çocu÷a
geçti÷ine dair bir inançtır. Bir çocuk, oldukça zayıflayıp sürekli a÷lıyorsa ve
kafasında yarıklar oluúmuúsa o çocuk evrasalı2 bir ebeye3 gösterilir ve o ebe
teúhis koyar.
1
tahra: ‘Ucu e÷ri, sapı delikli budama aleti’.
‘Elinde úifa ve güç oldu÷una inanılan insan’.
3
‘Koca karı’ manasında.
2
78
Derebucak’ta Aydaúlık ile ølgili ønanıúlar
Derebucak’ta aydaúlık inancı iki türlüdür:
1. ønsanların sebep oldu÷una inanılan aydaúlık
2. Hayvanların sebep oldu÷una inanılan aydaúlık.
ønsanların sebep oldu÷una inanılan aydaúlı÷ın iki úekilde oldu÷una
inanılır:
a) Ev dolanılarak yapılan aydaú:
Kırkı karıúmıú olan çocuklardan hasta olan çocu÷un ebeveyninin,
çocu÷unu sırtına alıp, kırkı karıúmıú olan di÷er sa÷lıklı çocu÷un bulundu÷u
evi niyetini bozup tam olarak dolanması ile yapılır. Kırkı karıúık çocuklardan
biri o÷lan, biri kız olursa aydaúlı÷ın daha iyi tutaca÷ına inanılır.
b) Ölü aydaúı: Bir çocuk kırkı çıktıktan sonra giderek kötüleúiyorsa ve
bunun görünür bir sebebi yoksa o zaman çocu÷un kırkı içinde köyden
ölenler soruúturulur ve o dönemde ölen kiúi tespit edilir. Çünkü ölen kiúinin,
çocu÷un da ölümüne sebep olaca÷ına inanılır.
Hayvanların sebep oldu÷una inanılan aydaúlı÷ın en bilineni ve tehlikeli
olanı yılan aydaúıdır. Derebucak’ta yeni do÷um yapan bir kadın (özellikle
kırk içinde) da÷a gitti÷inde, çocu÷unun oralarda yılanlar tarafından etrafının
tam olarak dönülmesi ile aydaú oldu÷una inanılır.
Derebucak’ta aydaúlıkla ilgili tedavi yöntemi beú çeúittir.
1. Kiminle aydaú oldu÷u biliniyorsa – belki de tahminî olarak - bu
durumda yapılan tedavi úöyledir:
Aydaúlı÷a sebep olan insan ise ve bu insan biliniyorsa çocuklar
de÷iútirilerek emzirilir, gümüú arılık4 veya ekmek de÷iútirilir. Bu úekilde úifa
bulunaca÷ına inanılır. Ancak aydaúa neden oldu÷u düúünülen insan, bu
ayinler tamamlanıp çocuk iyileútikten sonra gözetim altına alınır ve evin
çevresinde görülürse hemen önlem alma yoluna gidilir.
Sebep olan kiúi bilinmesine ra÷men yukarıda belirtilen tedaviye
yanaúmazsa, üç yol ayrımında aydaú piúirme ayini uygulanır.
2. Kiminle aydaú oldu÷u bilinmiyorsa bu durumda yapılan tedavi de
úöyledir:
Aydaú oldu÷u düúünülen ama kiminle aydaú oldu÷unun bilinmedi÷i
durumlarda ise köy mezarlı÷ı tamamen dolandırılır ve mezarlıktaki gövdesi
4
‘Eskiden kadınların baúlarındaki gümüú paralara verilen isim’
79
delik olan ardıç a÷acından çocuk üç defa geçirilerek oraya arılık5 atılır.
Mezarlıkta bulunan baúka bir a÷aca çocu÷un bezinden bir parça yırtılarak
ba÷lanır. Bu iúleme baúlamadan önce evden çıkmadan niyet alır, hiç
kimseyle konuúmadan ve hiç arkaya bakmadan bu ayin tamamlanır.
Aydaú oldu÷u düúünülen ama kiminle oldu÷unun bilinmedi÷i
durumlarda uygulanan bir baúka tedavi ise her tarafı siyah bir kedi, geniúçe
bir le÷ene konulur, kedinin üzerine kalbur konulur, kalburun üzerinde çocuk
kan ba÷ı olmayan biri tarafından yıkanır. Çocu÷un yıkandı÷ı su insan
aya÷ının de÷meyece÷i bir meyve a÷acının dibine dökülür.
3. E÷er çocuk ölü ile aydaú olmuúsa yapılan tedavi úu úekildedir:
Bir çocuk kırkı çıktıktan sonra giderek kötüleúiyorsa ve bunun da
görünür bir sebebi yoksa o zaman çocu÷un kırkı içinde köyden ölenler
soruúturulur ve o dönemde ölen kiúi tespit edilir. Ölen kiúinin evine niyet
alınıp gidilir, evinden ekmek yenir; su içilir. Sonra ölünün mezarına
gidilerek mezardan toprak alınıp hasta çocu÷un beúi÷ine konur. Bunun
sonucunda çocu÷un iyileúece÷ine inanılır.
4.Aydaú oca÷ında yapılan tedavi:
Yukarıda anlattı÷ımız di÷er üç tedaviye çocuk cevap vermedi÷i takdirde,
son çare olarak, aydaú oldu÷u düúünülen çocuk, aydaú oca÷ına götürülür.
Tedavinin uygulanaca÷ı odanın ortasına sayacak6, onun üzerine kalbur
konur. Kalburun içine büyükçe ve yayvan bir kap konur. Kabın içine bir
parça ekmek, bir bakır bardak su, ateúi sönmüú üç kor parçası, bir so÷an
kabu÷u, hastanın ayakkabısının sa÷ teki konulur ve hasta çocuk −bunların
yanına −kabın içine oturtulur. Ebe ve yardımcısı (ebenin yardımcısı, çocukla
kan ba÷ı olan biriyse beline −kuúa÷ının arasına −bir demir parçası sokar)
çocu÷un etrafına oturur. Ebenin yardımcısı ile ebe arasında úu konuúma
geçer:
− Yardımcı: (Çocu÷un etrafında dolanarak) Selamünaleyküm. Ne
piúirirsin.
− Ebe: (Çocu÷un yanı baúında oturur) Aleykümselam. Aydaú
piúiririm.
− Yardımcı: Neden piúirirsin?
− Ebe: Etine dolsun, dili dursun, çocu÷un demirtaú gibi kalsın,
uykuya kansın diye piúiririm. (Bu ayin bir seansta üç kez olmak üzere
5
6
Burada ‘madenî para’ manasındadır.
sayacak: ‘Sacayak’ (DS XII, 1978: 3558).
80
birbirini takip eden üç gün boyunca tekrar edilir. Uygulama sonlarında ebe
çocu÷a okur, üfler ve su içirir).
Aydaú piúirilen çocuk evin yukarı kapısından alınır, evin aúa÷ı
kapısından çıkarılır. Ebeye her uygulama sonunda arılık7 verilir.
5. Çocukta aydaúlı÷a sebep olan yılansa, onun tedavi yöntemi de
úöyledir:
Yılan aydaúı oldu÷una inanılan çocuk, bir le÷ene konulan yılanın üzerine
kalbur konularak, çocukla kan ba÷ı olmayan biri tarafından yıkanır. Çocu÷un
yıkandı÷ı su insan aya÷ının de÷meyece÷i bir meyve a÷acının dibine dökülür.
Yılan da insan aya÷ının de÷medi÷i bir yere bırakılır. Yılanı bırakanlar yılanı
takip eder. ùayet yılan ölürse çocu÷un kurtulaca÷ına inanılır.
Bozkır’da Aydaúlık ile ølgili ønanıúlar
Konya’nın ilçesi Bozkır’da da aydaú inancına rastlamaktayız.
Bozkır’da kırkı basan çocu÷un bahtı açık olsun diye kendi ayarıyla
elbisesi de÷iútirilir. Çocu÷a aydaú olmaması için nazarlık takılır. Bu
nazarlıklar da at nalı, hurma çekirde÷i ve benzeridir. Yine aydaúlı÷ın gitmesi
için çocu÷un yanında köpek kafası yıkanır. Yıkayana da mükafat olarak bir
úeyler verilir. Ayrıca çocuk aydaú ocaklarına götürülür. Bu aydaú ocakları;
“Irbıkkıran ve Dolap De÷irmeni” gibi halk arasında bilinen yerlerdir.
Çocu÷un belindeki kuúak de÷irmeninin suyuna atılır. Aydaú olan çocuklar
Göksu nehrinin kolu olan Gökdere Çayı’nda yıkanır. Buradan kaba
doldurulan suyla, çocu÷un bir hafta yıkandı÷ı takdirde iyi olaca÷ına inanılır.
Gerek doktora götürülerek gerekse daha önce saydı÷ımız yöntemler
denenerek düzelemeyen çocuk Aydaú oca÷ı dedikleri evlerden birinde
yıkattırılır ve iyileúir. Bu iú úöyle yapılır: Aydaú oca÷ına varılır. Aydaúı
kesecek kiúi (kadın ve erkek olabilir) eline bir makas veya bıçak alır. Makas
veya bıça÷ın üzerinden dökülen su ile çocuk yıkanmaya baúlanır. Çocu÷un
annesi ile aydaúı kesecek kiúi arasında úu konuúmalar geçer:
-Nereden geldin? (Anne)
-Kaf da÷ının ardından (Aydaúçı)
-Neye geldin? (Çocu÷un adı söylenerek)
– (...) Aydaúını, huyunu, hünerini kesmeye geldim.
-Kesme, kesme...
7
‘Bozuk para’.
81
-Kestim ha, kestim. Bir benden, sebep Allah’tan.
Diyerek çocu÷un yıkanma iúi biter ve ocaktan çocu÷un eline bir ekmek
verilir. Annesi de oca÷a bir a÷ırlık (arılık) yani hak kalmasın diye ücret
verir” (www.bozkir.net, 16.04.2007).
Konya’da Aydaúlık ile ølgili ønanıúlar
Konya il merkezi de aydaúlıkla ilgili gelene÷i canlı bir úekilde
yaúatmaktadır. Konya’da aydaú, kırkı çıkmamıú olan çocukların kırkının
karıúmasıdır. Kırk basması, dil aydaúı, aydaú olarak bilinir.
Aydaú olan bir çocuk, yatsı ezanından sabah ezanına kadar ba÷ırır, çocuk
yemeden içmeden kesilir, zayıflar. Verilen ilaçlar fayda etmez. Aydaú olan
çocuk tıbbî tedavi yöntemine cevap vermez.
Konya’daki Aydaú Çeúitleri ve Önlemleri:
1. ønsanların sebep oldu÷u aydaú:
Kırkı çıkmamıú bir çocuk, kırkı çıkmamıú baúka bir çocu÷un evine
girerse kırkı birbirine karıúır (kırk basar). Çocukların kırkının birbirine
karıúmaması için lohusa anneler yakalarındaki i÷neleri de÷iútirirler.
Lohusa bir kadın veya âdetli bir kadın, temizlenmeden, kırkı çıkmamıú
çocu÷un evine gitmemelidir. Lohusa anne kırk basmasını önlemek için
çocu÷un ilk yaptı÷ı çaralı bezi (ilk kaka) paspasın altına koyar, bu bez
burada kırk gün kalır. Kırk gün sonunda bez topra÷a gömülür. Lohusa
kadına kırk basmasın diye baú ucuna Kurân-ı Kerim, yastı÷ın altına makas,
bıçak, demir, kapının arkasına da ot süpürge konulur.
Çocu÷un aydaú olmasının bir baúka nedeni de ölüyle kırkının
karıúmasıdır. Cenaze evine kırkı çıkmamıú kadın veya çocuk giderse ya da
cenaze evine gidenler, cenaze evinden çıkıp do÷ruca lohusa evine giderse
ölüyle çocu÷un kırkı karıúır. Bunu önlemek için cenaze evine gidenler,
lohusa evine gelmeden önce baúka bir eve gidip ordan lohusa evine girer.
Kırkı çıkmamıú bir çocu÷un, aydaú olmasının di÷er bir nedeni de kötü
niyetli bir kadının yeni do÷muú gürbüz çocu÷a nazar etmesidir.
2. Hayvanların sebep oldu÷u aydaú: Konya’da hayvanların da aydaúa
sebep oldu÷una inanılır. Yeni kesilmiú hayvanın eti kırklı çocu÷un üstüne
getirilirse çocuk aydaú olur. Bunu önlemek için kırklı çocu÷u etin üstüne
götürmek gerekir. Et çocu÷un üstüne getirilirse, çocu÷a kırk basar. Bir
hayvanın yeni do÷an yavrusu (özellikle kedi-köpek yavrusu) lohusa evine
girerse bu hayvanla, kırkı çıkmamıú çocu÷un kırkı birbirine karıúır. Bu
nedenle, lohusa evine hayvan sokulmaması gerekti÷ine inanılır.
82
Konya’da Aydaúın Geleneksel Tedavi Yöntemi:
Konya il merkezinde bulunan tekkeler hastalıkları kendi aralarında
paylaúmıú gibidirler. Meselâ Efekon (Afakan) Dede Tekkesi yürek
çarpmasıyla ilgili; Yılancık Tekkesi Yılancık hastalı÷ıyla ilgili; ùeyh
Sadreddin Konevî Türbesi kekeme ve altını ıslatan çocuklarla ilgili tedavi
usullerinin yapıldı÷ına inanılan yerlerdir.
Aydaúlıkla ilgili olarak ise Pirebi Dede Tekkesi ön plândadır. Konya’da
aydaú olan çocuklar, Muhacir Pazarının arkasındaki Pirebi Dede Tekkesine
götürülür. Çocu÷a birtakım ayinler uygulanır. Bu tekkede Pirebi Dede adlı
bir yatır vardır. Aydaú olan çocuk bu yatırın mezarı üstüne yatırılır, dua
okunur. Yatırın üstüne yatırılan çocuk a÷larsa, bu durum hastanın
iyileúece÷ini gösterir; e÷er a÷lamazsa onun iyileúmeyece÷ine inanılır.
A÷layan çocuk yatırın üzerinden alınır, sonra buradaki caminin avlusundan
su alınır, arkaya bakmadan ebeveynler eve gelir ve bu suyla çocu÷u yıkarlar.
Çocu÷un yıkandı÷ı su bir a÷acın dibine dökülür.
Aydaú olan çocu÷un iyileúmesi için di÷er bir geleneksel yöntem de
úudur: Aydaú tekkesindeki hoca, aydaúlı çocu÷un boynuna ip ba÷layıp daha
sonra keser. Bundan sonra “çocu÷un aydaúı kesildi” denilir.
Kastamonu’da Aydaúlık ile ølgili ønanıúlar
Kırkı karıúanlar ilk kırk günde bir araya getirilmez, getirilirse bunlardan
yıldızı düúük olanın aydaú olup zayıflayaca÷ına, hatta ölece÷ine inanılır. Bu
durumda oldu÷una inanılan çocuklar, köpek kafası iskeleti ile yıkanır. Bu
inanıúla ba÷lantılı olarak bölgede zayıf, miskin, güçsüz, elinden iú gelmeyen
kiúilere de hakaret yollu aydaú denilir (Yıldız 2002: 558).
Kıbrıs’ta Aydaúlık ile ølgili ønanıúlar
Kıbrıs’ta aydaú, kırk karıúması olarak bilinir. Aynı zamanda do÷um
yapan iki kadından birinin kırkları çıkmadan di÷erini ziyaret etmesi
sonucunda bebeklerin ve lohusaların kırkları karıúır. Bir bebek di÷erine
“bekle ben büyüyeyim” der. Biri büyürken di÷eri zayıf kalır. Do÷um yapan
di÷er kadını ziyaret eden lohusa, henüz temizlenmemiú oldu÷undan
(kanaması devam etti÷inden) di÷er kadın (yatan kadın) hasta olur. O zaman
da lohusaların kırkları karıútı denir.
Muú’ta Aydaúlık ile ølgili ønanıúlar
Yazımızın baúında da belirtti÷imiz gibi aydaúlık Anadolu’da farklı
adlarla anılmaktadır. Hastalı÷ın Muú’ta da kırk bastı olarak ifade edildi÷ini
görüyoruz. “Çocuk, Muú’ta kırkı çıkmadan dıúarı çıkarılmaz. Kırkı dolunca,
ebesi gelir ve onu usulünce yıkar. Ondan sonra soka÷a çıkarır. Aksi hâlde,
83
çocu÷un baúına bir felaket gelece÷ine inanılır. Kırkı çıkmamıú bir çocukla
kırklı bir çocuk karúılaúırsa, kırk bastı diye inanılır. Böyle çocukları, kırk
bastıdan hemen kurtarmak için, iki anne birbirine i÷ne verir. Böylece
çocukların kötü akibetlerden kurtarıldı÷ına inanırlar (Kalafat 2005: 154).
Adana’da Aydaúlık ile ølgili ønanıúlar
“Do÷umdan sonra bir türlü geliúemeyen, cılız ve hastalıklı çocu÷a
‘aydaú çocuk’ denir. Aydaú çocu÷un tedavisinde ocaklı birinden veya
çocuklu÷unda aydaú olup daha sonra sa÷lıklı olan kiúilerden yararlanılır.
Aydaú çocuk yaúlı bir a÷acın arasından geçirilir, üç hafta tuz ile tartılır. Kurt
a÷zının iskeletinden geçirilir. Dört yol a÷zına kazan kurulur, sembolik bir aú
olan ‘aydaú aúı’ piúirilir. Çocuk mezarlı÷a götürülür, orada ocaklı birinin
koynundan geçirilir. Mezarlı÷a gelenlerin beraberinde getirdi÷i bulgurla eve
dönünce
pilav
piúirilir
ve
topluca
yenilir”
(Baúçetinçelik,
http://turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA /makaleler/28.php 16.04.2007).
Orhan Acıpayamlı halk hekimli÷i üzerine kaleme aldı÷ı bir makalesinde
aydaúlı÷ı cılızlık olarak alır ve geleneksel tedavi yöntemini úu úekilde anlatır:
“Bütün tedavilere ra÷men iyi olmayan çocuklar son çare olmak üzere delikli
taútan geçirilir. Bu tedavi perúembe veya cumartesi günleri yapılır. Cılız
çocuk iki kadın tarafından, alt kısmında yarım metre kadar delik bulunan
kendisinde büyük bir kudret oldu÷una inanılan delikli taú adındaki dik bir
kaya parçasının yanına götürülür. Kadınlar, karúılıklı olarak, deli÷in iki
tarafına geçerler. Kadınlardan biri, çocu÷u deli÷in içinden geçirerek öbür
kadına verirken,
- Al çürü÷ü, ver sa÷ı... der.
Di÷er kadın da aynı hareketi yapar. Bu hareketler üç veya yedi defa
tekrarlanır.
Bundan sonra, kadınlar çocu÷u alıp, arkalarına hiçbir úekilde bakmadan
evlerine dönerler” (Acıpayamlı, 1969: 6).
Ali Rıza Yalman’ın çalıúmasında da, aydaú kelimesi yerine kırk basması
ifadesini görüyoruz. “Bir hafta içinde bir köyde, iki evde çocuk do÷arsa bu
çocukların anaları kırkıncı gün karúı karúıya gelerek bir demir parçası veya
bir i÷ne de÷iú tokuú ederler. Bu iú çocuklardan birine kırk basmaması
içindir” (Yalman 2000: 65).
Aydaúla ilgili, bazı yörelerimizin tanıtımı amacıyla oluúturulmuú internet
sitelerinde de halk inanıúları çerçevesinde çeúitli anlatmalara rastlamaktayız.
84
Sonuç
Buraya kadar verdi÷imiz bütün bilgilerden ve aktardıklarımızdan
anlaúılıyor ki Anadolu’da, bilhassa yaylacılık gelene÷i olan yörelerimizde,
aydaúlık inancı canlı bir úekilde yaúamaktadır.
Derlemelerimiz ve úimdiye kadar yapılan bazı yayınlarda aydaúlık
gelene÷i ile ilgili olarak tespit etti÷imiz ortak ve farklı motifler
görülmektedir. Söz konusu bu motifleri úöyle sıralamak mümkündür:
1.Bütün metinlerde süre olarak “kırk” rakamı asıl unsurdur.
2.a. Hayvan motifi olarak yılan, kaplumba÷a, kedi ve köpek ile
karúılaúmaktayız.
b. Aydaúın aynı ayda do÷an baúka bir bebekle olması inancı yanında
aynı ayda do÷an hayvandan da olabilece÷i inancı vardır.
3. Bu ananenin önemli bir motifi olarak “delik” karúımıza çıkar. Bu
delik bazen tahranın sapındaki delik, bazen delikli kaya, bazen de gövdesi
delik olan ardıç a÷acı oldu÷u gibi bazen de evin giriú ve çıkıú kapılarıdır.
4. Eski Türk inancında önemli bir yeri olan “maden” motifine tahra,
makas, bıçak, madeni para (arılık), demir parçası ve i÷ne úekillerinde
rastlamaktayız.
5. Yıkanan aydaú çocu÷un yıkandı÷ı suyun kimsenin ayak basmadı÷ı bir
meyve a÷acının dibine döküldü÷ünü görürüz.
6. Aydaú ayininin üç yol bazen de dört yol kavúa÷ında yapıldı÷ı
görülmektedir. Eski Türk inancında musiki motifiyle sık sık karúılaúıyoruz.
Muhtemeldir ki üç yol a÷zında, dört yol ayrımında aydaúlık ayini yapıldı÷ı
zaman ayini yöneten kadın elinde def ile musiki oluúturuyordu.
7. Bu gelene÷in bir baúka unsuru da aydaú tedavisinde önemli bir husus
arzeden aydaú oca÷ında, birlikte aydaú aúı yenmesidir.
8. Bazı yörelerimizde çocukların aydaú olmaması için lohusa kadınların
ziyaret edilmeleri kurala ba÷lanmıútır.
9. Bir baúka aydaú olma sebebinin de çocu÷un do÷du÷u ayda ölen
birilerinin olmasıdır. Bunlara ek olarak;
10. Tedavi için tekke ve yatırların ziyaret edilmesi ve mezarlıktan toprak
alınması,
11. Ayin merasiminde görev alan hanımların tören sonuna kadar
kimseyle konuúmamaları ve arkalarına bakmamaları,
85
12. Tedavide ayini yöneten ile yardımcılarının aydaúın iyileúmesi
amacıyla karúılıklı konuúmaları,
13. Sadece Derebucak’ta aydaú olan çocu÷un annesiyle gürbüz çocu÷un
annesinin çocukları de÷iúerek emzirmeleri,
14. Konya merkezinde yapılan ayinde çocu÷un boynuna ba÷lanan ipin
kesilmesi,
15. Çocu÷un yaptı÷ı ilk kakanın aydaú olmasın diye evin giriúindeki
paspasın altına konması ve “kırk gün” sonra gömülmesi de aydaúlı÷ın di÷er
motifleri arasında yer almaktadır.
Bütün bunlardan anlaúılıyor ki Türk inancında aydaúlık ve kırkları
karıúmak, kırk basması vb. adlarıyla hâlâ yaúayan bir gelenek vardır. Biz bu
kısa çalıúmamızda gelene÷in yaúadı÷ını vurgulamak ve dikkati çekmek
amacıyla yüzeysel bir araútırma yaptık. Gördük ki aydaúlık, aydaú ve bu
hastalı÷ın tedavi yöntemleri sıradan ve basit bir olgu de÷ildir. Biz bu konuda
Türkiye’de, Balkanlarda ve Türk dünyasının tamamında ayrıntılı ve
kapsamlı araútırmaların yapılması gerekti÷i kanaatindeyiz.
Kaynaklar
ACIPAYAMLI, Orhan (1969), “Türkiye Folklorunda Halk Hekimli÷i ve
Özellikleri”, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Co÷rafya Fakültesi Dergisi,
C. XXVI, Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, s. 1-21.
ARIKOöLU, Ekrem (2005), Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük, Ankara: Akça÷
Yayınları.
AYDIN, Mehmet (1992), “Mut Bölgesinde Yaúayan Halk ønançları”, IV.
Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, C. IV, Ankara: Kültür
Bakanlı÷ı Yayınları, s. 29-41.
Derleme Sözlü÷ü [DS] (1963/1978), C. I/ XII, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
ERGøN, Muharrem (1983), Türk Dil Bilgisi, østanbul: Bo÷aziçi Yayınları.
øNAN, Abdülkadir (1972), Tarihte ve Bugün ùamanizm, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Yayınları.
KALAFAT, Yaúar (2005), Do÷u Anadolu’da Eski Türk ønançlarının øzleri, Ankara:
Babil Yayıncılık.
KOCATÜRK, Utkan (1984), Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlü÷ü (øngilizce, Lâtince,
Grekçe Tıp Terimlerinin Dilimizdeki Açıklamalı Karúılıkları), Ankara:
Ankara Üniversitesi Yayınları.
KORKMAZ, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (ùekil Bilgisi), Ankara:
Türk Dil Kurumu Yayınları.
TIETZE, Andreas (2002), Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı C. I A-E,
østanbul-Viyana: Simurg Yayınları.
YALMAN, Ali Rıza (2000), Cenupta Türkmen Oymakları I, Ankara: Kültür
86
Bakanlı÷ı Yayınları.
YILDIZ, Naciye (2002), “Kastamonu’nun ølçesi Abana’da Halk Kültürü”, Erdem,
Türk Halk Kültürü Özel Sayısı-III, C. 13, S. 39, s. 551-569.
ZÜLFøKAR, Hamza (1991), Terim Sorunları ve Terim Yapma Yolları, Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları.
Kaynak ùahıslar:
1-Hatice Karasoy (81) Gündo÷muú/Antalya
2-Abdullah Kıldan (83) Gündo÷muú/Antalya
3-Nazife Kıldan (83) Gündo÷muú/Antalya
4-Fatma Direkçi (65) Derebucak/Konya
5-Fatma Özkan (75) Derebucak/Konya
6-Umahan Kaya (57) Kalavaç Köyü, Lefkoúa/Kıbrıs
7-Hasibe Cavlazo÷lu (50) Merkez/Konya
8-Aliye Mutluay (65) Merkez/Konya
ønternet Adresleri:
BAùÇETøNÇELøK, Ayúe, “Adana ve Çevresinde Gelenek ve Görenekler”,
http://turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/makaleler/28.php (16.04.2007).
www.bozkir.net (16.04.2007).
87

Benzer belgeler