Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı

Transkript

Dergi Sayı No - Yıldız Teknik Üniversitesi Vakfı
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ YIL:01
SAYI:3 / TEMMUZ 2009
Dergimiz, Kültür ve Turizm
Bakanımız Ertuğrul
Günay’ın konuğu oldu
Yıldız Teknik Üniversitesi
2009 Elazığ Sosyal
Sorumluluk Projesi
Mezunlarımızı
Ülkemizin geleceğine
uğurladık
PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK
Merhaba,
[
[
rektörden
2008-2009 eğitim-öğretim yılını mezuniyet törenlerimizle sonlandırdık. Mezun olan öğrencilerimizi Ülkemizin geleceğine uğurladık ve şimdi dört gözle yeni gelecek öğrencilerimizi bekliyoruz. Üniversitemizin eğitim, yönetim ve araştırma faaliyetlerinin sorunsuz
bir şekilde sürdürülmesinde emeği geçen öğretim elemanlarıma ve idari personelime
teşekkür ederken, öğrencilerimi başarılarından dolayı kutlar ve sevgiyle kucaklarım.
Üniversiteler, ülkenin toplumsal, yerküremizin yaşamsal sorunlarına bilimin ışığını yansıtarak çözümler sunmaya çalışan öncü misyon yapılarıdır. Üniversite yönetimleri attığı
tüm adımlarda bu ana fikir doğrultusunda toplumsal gelişmeyi ivmelendirecek, kültürel
ve ekonomik yapıya katma değer üretecek araştırmaları ortaya koymaya ve araştırmacıları yetiştirmeye çalışır. Biz de YTÜ olarak, yüz yıla yaklaşan geçmişimizle bu misyonu
en iyi biçimde yerine getirme sorumluluğunu taşıyoruz. Bu sorumluluğun yansımaları
olarak küresel bilim çevreleri ve dinamikleri güçlü üniversitelerle daha yakın ilişkiler ve
işbirlikleri tesis etmek, endüstrimizin gelişmesi, güçlenmesi için endüstri ile somut işbirlikleri, müşterek çalışmalar ortaya koyabilmek; önem verdiğimiz önceliklerimiz arasındadır.
Üniversite-Sanayi işbirliğinin en başarılı modeli olarak kabul edilen Teknoparklar, ileri
teknoloji ve inovasyonu bilim ve endüstri dünyası birlikteliğinde geliştiren, dolayısıyla
eşzamanlı olarak pazara sunulmasına olanak veren oluşumlardır. Yıldız Teknik Üniversitesi de 21.yüzyılın girişimci üniversite modeli doğrultusunda 1 milyon m2’lik Davutpaşa
Yerleşkesinin 104.000 m2’sini Türkiye’nin en gözde teknoloji geliştirme merkezi olmasını hedeflediği Teknopark’ına ayırdı.
Teknoparkımızda öngörülen temel Ar-Ge birimleri; Bilgisayar Yazılımları Geliştirme
(Yazılımpark), Endüstriyel Robot-Otomasyon Geliştirme (Robopark), Bio Teknoloji Geliştirme (Biopark) olup, çağımızın ve geleceğin öncelikli ihtiyaçları doğrultusunda; temiz
enerjiler, yeşil tasarım (yeşil binalar ve uygulama parametreleri), nano teknolojiler ve
Türkiye’nin stratejik madenleri (Bor, toryum, krom gibi) konuları da hedeflenenler arasındadır. Teknopark oluşumu için şu anda iki büyük firmayla anlaşmamızı imzaladık ve
yer talebinde bulunan 50 firmanın da sözleşme taslakları üzerinde çalışıyoruz. Bu yılın
Ağustos veya Eylül ayında hazırlıkların tamamlanmasını öngörüyoruz. Ayrıca, bir sanayi
kuruluşunun ve kooperatifin desteği ile birlikte 10.000 m2’lik bir laboratuar kompleksinin yer alacağı Tuzla’da da bir teknopark projesi üzerinde çalışıyoruz.
Türkiye’de pek çok kurum ve organizasyonun ihtiyaç duyduğu ama yeterli alt yapının
bulunmadığı laboratuar donanımlarını ve ortamlarını “Merkezi Laboratuar” projemiz
aracılığıyla tesis etmek istiyoruz. Her bir birimin aynı yatırımı yaparak gereksiz kaynak
israfına yol açmasını önlemek için tam teşekküllü yetkin bir merkez yaratmayı ve testlerin bu laboratuarda yapılmasını teşvik edeceğiz. Bu merkezi laboratuar projesi, hem
sanayiciyi, hem TSE’yi rahatlatacak, hem de üniversite için geliştirici olacak ve kaynak
israfının önüne geçecektir.
Üzerinde çalıştığımız bir diğer proje de; öğretim üyesi yetiştirme programıdır. Anadolu’da
yeni birçok üniversite açıldığından dolayı Ülkemizde öğretim üyesi alanında da sıkıntılar
yaşanıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi, kurulan pek çok üniversite ve yüksek okula öğretim
üyesi desteği verdi. Şimdi bunu “sürdürülebilir” kılmak ve ülkemizin yetkin üniversite
öğretim üyesi ihtiyacına destek olmak için bu programı başlattık.
“Aklın ve bilimin egemen olduğu bilim insanları ve aydın kuşaklar yetiştirme”ye inancı
doğrultusunda yapacağımız bu çalışmaların ne sınırlara ne de kesintilere tahammülü
olmayacaktır.
Sevgilerim ve Saygılarımla
32
yildizlar
TEMMUZ 2009
içindekiler
Temmuz 2009 Yıl 1 Sayı 3
[email protected]
Yıldız Teknik Üniversitesi Adına
İmtiyaz Sahibi
Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek
Genel Yayın Koordinatörü
Prof. Dr. Tamer Yılmaz
Yayın Yönetmeni
Halkla İlişkiler Koordinatörü
Yrd. Doç. Dr. Hayri Baraçlı
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Öğr. Gör. Hakan Karataş
26
20
1
36
83
4
Leeds Metropolitan Üniversitesi arasında
işbirliği
10 yaşında
REKTÖR’DEN Prof. Dr. İsmail Yüksek
SPOT
11
EDİTÖR’DEN Öğr. Gör. Hakan Karataş
12
RÖPORTAJ Kültür ve Turizm Bakanı Sayın
ERTUĞRUL GÜNAY’n konuğu olduk
20
MEZUNİYET Mezunlarımızi Ülkemizin
geleceğine uğurladık
22
BAŞARI Yıldızlılar Amerika’da da gözde
26 GÜNCEL Yıldız Teknik Üniversitesi 2009
Elazığ Sosyal Sorumluluk Projesi
32
GÜNCEL Berlin Teknik Üniversitesi
Rektörü Yıldız‘da
34
ETKİNLİK YTÜ 13. Bahar şenliği coşkuyla
kutlandı
GÜNCEL Yıldız Teknik Üniversitesi ve
38
ETKİNLİK ‘Planlama ve Mimarlık Alanının
Son On Yılı’ sempozyumu
40
TANITIM YTÜ İnşaat Fakültesi
72
ĞRENCİ KÜRSÜSÜ Hayat seçimlerden
Ö
ibarettir
74
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Bir başka İstanbul
78
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Radyoaktif etki (!)
Tuğçe Uzun
ETKİNLİK Türkay 2009 Katı Atık Yönetimi
Sempozyumu yapıldı
62
90
GÜNCEL Yıldızlı Projeler Yarışması’nın
ödülleri sahiplerini buldu
94
Görsel Yönetmen
Sema Türk
[email protected]
86
Yıldız’da buluştu
22
Yazı İşleri
Sare Kuş
Nazan Nalbantoğlu
Reklam
Melike Emek Bircan
GÜNCEL Üniversitemizin Braunschweig
Teknik Üniversitesi ile işbirliği ilk meyvesini
verdi
ETKİNLİK Geleceğin bilim adamları
Editör
Özlem Şahin Ekinci
Fotoğraf
Mine Atacan
84
89
RÖPORTAJ Sevgi, hoşgörü ve armoni
36
ETKİNLİK YTÜ Uluslararası Gitar Günleri
50
MEZUNLARIMIZ Meclis’teki Yıldızlılar
YAPIM / YAYIN YÖNETİMİ
12
Ajansfa İletişim Bilgileri:
Gülbahar Mh. Esentepe Cd.
No.6/6 (Bozkır İşhanı)
Mecidiyeköy/İSTANBUL
Tel: 0 212 272 61 06
Faks: 0 212 272 61 07
www.ajansfa.com
[email protected]
Baskı:
C&B Basımevi
2. Mat. Sit. No:ZA16
Topkapı/İSTANBUL
Tel: 0 212 612 65 22
Ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.
Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir.
Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir.
Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.
SANAT GÜNDEMİ
95
KİTAP
96
DVD
80
BAŞARI L’oréal de Yıldızlı seçti
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 3
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
CAMPUS BIKE öğrencilerin gözdesi oldu
Üniversitemiz bisiklet kullanımını teşvik
etmek amacıyla, Davutpaşa Yerleşkesi’nde yeni bir
bisikletli ulaşım sistemini uygulamaya koydu. Hizmete
sunulan 100 bisiklet ve durakları ile bisiklet kullanma
geleneği öğrencilere tekrar hatırlatılmaya çalışılıyor.
Yerleşke içinde geniş bir alana yayılan fakültelere ulaşımı kolaylaştıran sistem, aynı zamanda öğrencilerin ve
personelin neşe kaynağı olmuş durumda. Farklı yerlere
kurulan bisiklet duraklarıyla üniversite birimleri arasında ulaşımı hızlandıran sistem, öğrencilere spor yapma
imkanı da sağlıyor. Depozito karşılığı alınan jetonlarla
binilen bisikletler, herhangi bir durağa bırakıp kilitlendiğinde jetonlar geri alınabiliyor. Üniversite yönetimi,
henüz çok yeni olmasına rağmen ilgi çeken uygulama
4 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
için, önümüzdeki yıl bisiklet sayısını arttırmanın planlarını yapıyor. Bisikletler aracığıyla öğrenciler, yerleşke
içinde özgürce dolaşıp yeni yerler keşfetmenin keyfini
çıkarıyor.
Bisiklet, görüntü ve işlev olarak çekici bir ulaşım ve
keyif aracı olma özelliğini uzun zamandır kaybetmedi.
BBC’nin yaptığı “Son 200 senedir insanlığın icat ettiği
en güzel şey nedir?” anketinde birinci sırada %50 gibi
bir oranla bisiklet geliyor. Ülkemizde spor ya da sivil
bisiklet kullanımı henüz gelişmemiş olmasına rağmen,
dünyada birçok ülkesinde en gözde ulaşım araçları
arasında yer alıyor.
Üniversitemizin başlattığı bu uygulamanın diğer üniversitelere de örnek olması dileğiyle! II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 5
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Yıldız Teknik Üniversitesi
Bowling, Badminton ve Korfbol
takımlarının başarısı
Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu
tarafından 09-10 Nisan 2009 tarihleri arasında Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’nin ev sahipliğinde
düzenlenen Türkiye Bowling Birinciliği yarışmasında,
üniversitemizin erkek Bowling takımı, unvanını koruyarak
tekrar Türkiye Şampiyonu oldu. Beden Eğitimi Okutmanı
Çetin Erdem SONAL eşliğinde Emre KUMRU, Emir AKTAY,
Murat EKİNCİ, Levent ELİBOL, Mustafa Ersin ÖNER ve Fatih
EGBATAN’dan oluşan takımımız, Üniversitemizi en iyi şekilde temsil etti. Ayrıca erkekler ferdi dalda, erkek Bowling
takım kaptanımız Emre KUMRU Türkiye 2.si, kız Bowling
takımımız ise Türkiye 5.si oldu.
Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından 04-08
Mayıs 2009 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi’nde
düzenlenen Korfbol Türkiye Birinciliği yarışmasına;
Üniversitemiz Korfbol takımı, TÜRKİYE Dördüncüsü oldu.
Yarışmaya, Okutman Gülsüm SONAL ile Okutman Çetin
Erdem SONAL eşliğinde Gamze ÇEVİRGEN, Gizem SAVAŞ,
Eda ÖZ, Hatice KORKULU, Elçin TOPAL, Pınar KAMİT, Barbaros Hayrettin ÇAĞLAR, İsmail KART, Ömer Emrah GAZİOĞLU, Alper Çağkan KILIÇ, Ufuk İbrahim ALTOP ile Erdem
ÇAĞLAYAN’dan oluşan öğrenci sporcularımız katılmıştı.
Üniversitemizin Badminton Kız ve Erkek takımı, Türkiye
Üniversite Sporları Federasyonu tarafından 12-15 Mart
2009 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi’nde düzenlenen Badminton B Kategorisi Türkiye Birinciliği yarışmasında ikinci olarak A Kategorisine yükseldi. Beden Eğitimi
Okutmanı Çetin Erdem SONAL ve Okutman Gülsüm SONAL eşliğinde; Ahmet ŞENOCAK, Göker İNEL, Özgün BALCI,
Merve GÜNEY, Esin ÖZDEMİR, Deniz AVŞAR ve Melda
ÇALIŞKAN’dan oluşan takımımız, gelecek sene Süper Lig’de
mücadele edecek. II
6 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TOK’09 Otomatik Kontrol
Türk Milli Komitesi
Otomatik Kontrol Ulusal
Toplantısı 2009
Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi Oto-
matik Kontrol Ulusal Toplantısı 2009 (TOK’09) 13-16
Ekim tarihleri arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Merkez
Yerleşkesi’nde gerçekleşecektir.
TOK’09 Ulusal toplantısının amacı, Ülkemizde otomatik
kontrol, otomasyon, akıllı kontrol ve kumanda sistemleri,
mekatronik ve robot sistemler alanında gerek kuramsal,
gerek uygulamalı çalışmalar yapan bilim adamı, mühendis
ve uygulamacıları bir araya getirmek, en son kuramsal ve
teknolojik gelişmelerin tartışılabileceği ve fikir alışverişinin
yapılabileceği bir ortam yaratmaktır. Özgün araştırma
bildirilerinin sunulacağı bu toplantının dili Türkçe olacaktır. Bildiriler, toplantı sırasında dağıtılacak bildiri özetleri
kitabında ve bildiriler CD’sinde, seçilecek belirli sayıdaki
makale indekse girmiş dergilerde yayınlanacaktır.
Seçilecek yüksek puan almış bildiriler, yeniden hakem
değerlendirmesinden sonra SCI-Expanded kapsamındaki
1) TÜBİTAK – Electrical Engineering and Computer Sciences ve 2) Transactions of Institute of Measurement and
Control adlı dergilerde yayınlanacaktır.
Konferans ile ilgili detaylı bilgiye www.tok09.yildiz.edu.tr
adresinden ulaşılabilir. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 7
SPOT
Wayne State Üniversitesi
Akademisyenleri Yıldız’ı
ziyaret etti
Amerika Birleşik Devletleri,
Wayne State Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı, aynı
zamanda Yapı İşletmesi Anabilim Dalı Başkanı ve araştırmalardan sorumlu Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mümtaz
Usmen, Wayne State Üniversitesi’nde Türkiye ile ilgili bir
ders vermektedir. Söz konusu derste; Türk tarihi, kültürü,
yaşamı, Türkiye’deki yüksek eğitim ve öğretimle ilgilenilmektedir. Prof. Dr. Mümtaz Usmen dersin bir uzantısı
olarak, Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin desteğiyle; öğrencilerin ve çeşitli alanlardan akademisyenlerin katıldığı bir Türkiye gezisi düzenlemiştir. Bu bağlamda, 28
Mayıs 2009 Perşembe günü Yıldız Teknik Üniversitesi’ni
ziyaret eden misafirlerimiz, Yıldız Yerleşkesi’ndeki tarihi
mekanları gezmişler; Rektörlük Senato Salonu’nda dört
kişilik bir öğrenci grubumuz tarafından sunulan geleneksel Türk müziği ziyafetini izlemişler ve Üniversitemizin
çeşitli bölümlerinden öğretim üyeleriyle Türk tarihi,
kültürü, yaşamı, Türkiye’deki yüksek eğitim ve öğretimle
ilgili görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Misafirlerimiz,
ilgili ziyaretten büyük memnunluk duymuşlar ve üniversiteler arasında her türlü işbirliğine açık olduklarını
beyan etmişlerdir. II
İzocam 9. Üniversitelerarası
Yalıtım Yarışması
“Ilgaz Dağları’nda Bir Butik Otel
Tasarımı”
İZOCAM Üniversitelerarası
Yalıtım
Yarışması’nda Üniversitemizi temsil eden ekibimiz, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü öğrencilerinden Sezgin
BİLGİN, Makine Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü
öğrencilerinden Onur POYRAZ ve Bersan ÖZBIÇAK, Mimarlık Bölümü öğretim görevlisi Sayın Yrd. Doç. Dr. S. Müjdem
VURAL danışmanlığında hazırladıkları proje ile İkincilik
ödülünü almaya hak kazandılar.
2000 yılından bu yana her sene, mimarlık ve mühendislik
eğitimi alan üniversite öğrencilerine, yalıtım olgusunu
yakından tanıtmak ve bu sektörde uzmanlaşmalarını
sağlamak amacıyla düzenlenen İZOCAM Üniversitelerarası
Yalıtım Yarışması’nın bu yılki konu başlığı “Dağ Otellerinde Etkin Enerji Kullanımı ve Yalıtım”’dı.
Yarışmanın daha önceki yıllarda uygulanan formatı, mevcut bir yapı için uygun yalıtım sistemleri ve hesaplamalarının yapıldığı konsept bu sene değiştirilmiş; mevcut bir
yapı yerine, yarışmacı ekiplere verilen Ilgaz Dağları’ndaki
bir tasarım alanına ve önerilen yapı programına uygun bir
mimari proje yapılması ve daha sonra bu yapıya uygun
alternatif enerji sistemlerinin geliştirilmesi, gerekli tüm
yalıtım değerlerinin (ısı, nem, akustik) hesaplanması, geri
dönüşüm sürelerinin hesaplanması istenmiştir.
Temelinde ekolojiklik ve enerji etkinliğinin hedeflendiği
ikincilik ödülünü alan projemizde, Üniversitemiz başarıyla
temsil edilmiştir. II
8 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 9
Almanya Ankara Büyükelçisi
Eckart Cuntz Üniversitemizi
ziyaret etti
Akademik Teşvik Ödülleri
sahiplerini buldu
Üniversitemizin uzun zamandır uyguladığı
akademik çalışmalara teşvik ödülleri, Rektörlük Senato
Salonunda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Yıldız
adresli 8 uluslararası yayın yapan akademisyenlere verilen
ödüle hak kazanan akademisyenlere, üniversite yönetimi
tarafından notebook bilgisayar hediye edildi. Törende
konuşma yapan Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek, yaptığı
bilimsel çalışmalarla Üniversitemize değer katan akademisyenlere teşekkür etti. Rektör Yüksek, akademik teşvik
ödülü ölçütlerinin tekrar gözden geçirileceğini ve alanlar
arasındaki dengenin sağlanması konusunda yeni bir düzenlemeye gidileceğini belirtti.
Akademik Teşvik Ödülü Almaya Hak Kazanan Öğretim
Elemanları:
Almanya Ankara Büyükelçisi
Eckart
Cuntz, Üniversitemize yaptığı ziyarette, Almanya üniversiteleri ile işbirliğini başlatan Rektörümüz Prof. Dr. İsmail
Yüksek’e teşekkür ederken, işbirliği çemberinin genişlemesine ilişkin arzusunu ifade etti. Rektör Yüksek, Mart ayında
Berlin, Magdeburg, Braunschweig ve Dresden üniversitelerine gerçekleştirdiği ziyaretler ve işbirliği çalışmalarına
ilişkin Büyükelçiyi bilgilendirdi. Görüşmede ayrıca, yeni
kurulacak ve 2010 yılında eğitime başlaması planlanan
Türk-Alman Üniversitesine ilişkin görüş alışverişinde bulunuldu. Büyükelçi Cuntz, Üniversitemizin yeni kurulacak
üniversitenin oluşumunda öncü rol alması gerektiği konusunda temennilerini belirtti. Rektör Yüksek, Türk-Alman
Üniversitesi’nin kuruluşunda gereken her türlü desteği
vermeye hazır olduklarını ve gerekirse bu oluşumda etkin
rol almaya hazır olduklarını ifade etti. Görüşme sonrasında Üniversitemizdeki tarihi yapılarımızı gezen Büyükelçi,
hayranlığını dile getirdi. II
Yrd. Doç. Dr. Emine Karakuş (Fen-Edebiyat Fakültesi – Kimya Bölümü)
Yrd. Doç. Dr. Yaşar Avşar (İnşaat Fakültesi – Çevre Mühendisliği Bölümü)
Yrd. Doç. Dr. Uğur Kurt (İnşaat Fakültesi – Çevre Mühendisliği Bölümü)
Yrd. Doç. Dr. Eyüp Debik (İnşaat Fakültesi – Çevre Mühendisliği Bölümü)
Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin Erdem (Makine Fakültesi – Makine Mühendisliği Bölümü)
Arş. Gör. Ali Volkan Akkaya (Makine Fakültesi – Makine Mühendisliği Bölümü)
Arş. Gör. Demet Karaca Balta
(Fen-Edebiyat Fakültesi – Kimya Bölümü)
Arş. Gör. Fatih Çakar (Fen-Edebiyat Fakültesi – Kimya Bölümü)
[
editörden
ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
Değerli okuyucular,
[
SPOT
HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR
Yıldızlar Yaşam Kültürü Dergisi’nin yeni sayısını, sizlerin bilgisine ve beğenisine sunuyoruz. Yoğun bir eğitim-öğretim yılının ardından, dolu gündemimiz ve
güzel haberlerimizle sizleri biraz olsun rahatlatmaya çalışacağız. Dergi olarak,
mezun olan tüm arkadaşlarımızı kutlar, yeni hayatlarında başarılar dileriz.
Dergimizin bu sayısında, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY ile yaptığımız samimi röportajı, Elazığ’da gerçekleştirdiğimiz sosyal sorumluluk projesine ilişkin ayrıntıları, İnşaat Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Demir’in fakülte tanıtımını, Mimarlık Fakültesi’ne uzun yıllardır büyük emek vermiş değerli
hocalarımızın Yıldız sevgilerini, yurt içi ve yurt dışında ödül kazanmış öğretim
elemanlarımızın başarı hikâyelerini, yurt dışı üniversitelerle artan işbirliği çalışmalarımızı, Meclis’te Yıldızı temsil eden milletvekillerinin tanıtımını, başarılarıyla Üniversitemize ödül kazandıran öğrencilerimizin haberlerini, mezuniyet
ve şenlik etkinliklerimizi, öğrenci kulüplerimizin düzenlediği etkinlikleri, öğrenci
yazılarımızı ve Üniversitemizden haberleri bulacaksınız.
Röportaj talebimize çok kısa sürede olumlu cevap veren, Ülkemizin kültürel gelişimi ve tarihi değerlerini koruma konusunda düşüncelerini, hedeflerini ve projelerini bizlerle içtenlikle paylaşan ve dergimize destek veren Kültür ve Turizm
Bakanımız Sayın Ertuğrul GÜNAY’a teşekkürlerimizi sunarız.
Dergimizin her sayısında, farklı alanlarda Ülkemizin gündemini belirleyerek geleceğine yön veren kişilere ulaşmaya ve görüşlerini sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz. Böylelikle, Üniversitemizin gelecek vaat eden projelerinden en yetkin kişilere
bahsederek destek bulmaya ve etkin bir şekilde tanıtımını yapmaya gayret ediyoruz. Bu konuda dergimize destek vermenizi bekliyoruz.
Üniversitemizin en önemli paydaşı tartışmasız öğrencilerimizdir. Bu yüzden
öğrencilerimizin, Üniversitemizin her türlü projesinde yer almaları ya da destek
vermeleri bize güç katacaktır. Önümüzdeki dönemde dergimizin oluşumunda
öğrencilerimizin görev alması ve dergimizi sahiplenmeleri en büyük dileğimiz
olacak. İlgilenen bütün arkadaşlarımızın bizlere ulaşmalarını ve dergimizin yeni
sayılarının hazırlanmasında bizlerle beraber çalışmalarını umut ediyoruz.
Üniversitemizin tanıtımına katkısı olacak, biriminizle ilgili dergimizde yayınlanmasını istediğiniz etkinlikler, haberler, projeler ve duyurmak istediğiniz çalışmalarınız için [email protected] adresinden bize ulaşmanızı bekliyoruz. Dergimizin Ekim sayısında, tatil sonrası dinlenmiş ve enerji dolu olarak sizlerle buluşmak
dileğiyle...
Herkese iyi tatiller!
10 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
RÖPORTAJ
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI SAYIN
ERTUĞRUL GÜNAY’IN
KONUĞU OLDUK
Türkiye; kuzeyi, güneyi, doğusu ve
batısıyla müthiş doğal ve tarihsel
bir zenginliğe sahip bir açık hava
müzesi gibi.
R
röportaj, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek ve Yıldızlar Yaşam Kültürü dergisi olarak, Sayın Bakanımızı ziyaret
ettik. Bakanlığın projelerinden İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti organizasyonuna, Yıldız ve Davutpaşa Yerleşkesi’nden Tarihi Yarımada’ya kadar birçok
konuda koyu bir sohbet oldu. Bazen biz bazen de
Bakanımız sorular sordu. Bakanımızın özellikle Yıldız
Yerleşkesi’nde bulunan tarihi mekanlara karşı olan
ilgisi, hassasiyeti ve bu mekanları bir Yıldızlı gibi sahiplenmesi bizi çok etkiledi. Şimdi sohbet havasında
geçen bu özel röportajı, olduğu gibi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ertuğrul Günay: Öncelikle hoş geldiniz. İlk olarak ben size bazı şeyler sormak istiyorum. Yıldız
Yerleşkesi’ndeki tarihi binalarda hangi birimler var?
İsmail Yüksek: Yıldız Yerleşkesi’nde; Rektörlük, idari
birimler, 5 fakülte ve 2 enstitümüz var.
Ertuğrul Günay: Bildiğim kadarıyla Davutpaşa Kışlası
da size verilmiş durumda. Yıldız Yerleşkesi ile ilgili yeni
planlarınız var mı? Rektörlük dışında sembolik bir fakülte ve lisansüstü düzeyde tarihi binaların önemi konusunda daha bilinçli öğrencilerin geldiği birimlerin
orada kalmasının daha iyi olacağını düşünüyorum.
12 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
İsmail Yüksek: Sayın Bakanım, düşünceleriniz de çok
haklısınız. Bizim de Yıldız Yerleşkesi’ndeki öğrenci yoğunluğunu azaltmakla ilgili düşüncelerimiz var. Tarihi mekanlarımızın olduğu alanları mümkün olduğu
kadar uygun kullanmak ve zarar görmesini engellemek için insan yoğunluğunu azaltmamız gerekiyor.
Bu sebeple, idari binaların yanı sıra sembolik olarak
bir ya da iki fakülte, lisansüstü çalışmaların yapıldığı
enstitüler ve kültür- sosyal amaçlı faaliyetlerin düzenlendiği yeni planlamalar yapmayı düşünüyoruz.
Kongre, seminer ve sempozyumların organize edildiği, lisansüstü çalışmalar ve sertifika programlarının düzenlendiği ve 5.000 kişiyi geçmeyecek öğrenci
yoğunluğunun olduğu bir düzenlemeyi hedefliyoruz.
Bu amaçla, yeni inşa etmeyi düşündüğümüz kongre
merkezimiz için proje yarışması düzenledik.
Ertuğrul Günay: Yıldız Yerleşkesi, çok geniş tarihi ve
yeşil bir alana sahip. Ancak maalesef öğrenciler, nerede yaşadıklarının pek farkında değiller. Bu değerlerin
farkında olabilecek öğrenci grubunu ve rektörlük gibi
idari binaları orada bulundurmak ve sizin de ifade
ettiğiniz gibi kültürel etkinliklerin yapıldığı binalar
olarak yerleşkeyi yeniden ele alarak düzenlemek en
doğru çözüm olacak gibi duruyor. Kesinlikle yeni bina
yapılmaması ve hatta eski yapılarla bağdaşmayan binaların da yıkılması gerekiyor. Böylelikle, tarihi mekan
mümkün olduğu kadar ortaya çıkmış olur.
İsmail Yüksek: Memnuniyetle. Aynı doğrultuda düşündüğümüze çok sevindim.
Hakan Karataş: Sayın Bakanım, öncelikle bu kadar
kısa sürede röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok
teşekkür ederim. Bu röportajı planlarken eğitim, kültür ve üniversite birlikteliğinin Ülkemiz için önemi konusunda sizin değerli görüşlerinizi okuyucularımızla
paylaşmayı hedeflemiştik. Öncelikle kısaca özgeçmişinizden bahsedebilir misiniz?
Ertuğrul Günay: 1948’de Ordu’da doğdum. İlk, orta
ve lise öğrenimimi Ordu’da yaptıktan sonra İstanbul
Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesini bitirdim. Erken
yaşta siyasetle ilgilenmeye başladım. 1977 seçimlerinde yaşımı da büyüterek milletvekili oldum. Hukuk ve
siyaset, hayatımda hep iç içe oldu. Oldukça fırtınalı ve
inişli çıkışlı bir siyaset dönemi geçirdim. 2004-2007
yılları arasında hiçbir siyasi partiyle bağım kalmadığı
bir dönemde, Ak Parti yeni bir siyasi hareket olarak ortaya çıkmıştı. Sayın Başbakan, birlikte siyaset yapmayı
önerdi ve tekrar İstanbul milletvekili oldum. Eskiden
beri tarih, arkeoloji ve turizm benim ilgi alanlarım
içindeydi. Sahip olduğum bu birikimin, şimdi yaptığım bu görevde faydasını görüyorum. Türkiye’de
görev yaptığım bu alanda, karşılanması gereken çok
ihtiyaç var. Bundan dolayı hem heyecan hem sevinç
ve ayrıca yapacağımız işlere zamanımız ve imkanımız
yetmediği için de üzüntü duyuyorum.
Hakan Karataş: Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Medeniyetler için kültür ve bu kültürün getirdiği değerler çok önem taşımakta. Kültürel değerler, gelişimin
ya da popüler eğilimlerin sonucunda değişmekte. Siz,
Ülkemizin kültürel profilini hem Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak hem de bu işin en tepe noktasındaki
sorumlu kişi olarak görme şansınız oldu. Kültür ve Turizm Bakanı olarak farklı bir açıdan baktığınızda Ülkemizin kültürel profilini nasıl görüyorsunuz?
Ertuğrul Günay: Türkiye; üç kıtanın arasında, eski dünya ile yeni dünyanın, Hıristiyanlık ile Müslümanlığın,
eski ve yeni inançların harmanlandığı inanılmaz bir
coğrafyada bulunuyor. Yaşadığımız bu coğrafyada,
bütün geçmişten günümüze gelen kültürlerin ayak
izleri var. Türkiye kuzeyi, güneyi, doğusu ve batısıyla
müthiş doğal ve tarihsel bir zenginliğe sahip bir açık
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 13
Hakan Karataş: Geçmiş dönem Meclis Başkanımızın
Meslek Yüksekokulumuz öğrencileri için güzel bir tespiti vardı. Restorasyon çerçevesinde yapılacak o kadar
çok iş var ki; Milli Saraylar ve Tarihi Yapılar Meslek
Yüksekokulu’ndan mezun olacak öğrencilerimiz, bu
işlerden kolaylıkla emekli olur diye görüş belirtmişti.
Sayın Bakanım, Ülkemizin kültürel değerlerinin korunması ve gelişiminin devamı için Bakanlığınızın
üzerinde çalıştığı çok sıcak projeler var mı?
>> Proje üretme
konusunda
üniversitelerimizle
işbirliği yapabilirsek çok
sevinirim.
hava müzesi gibi. Ben geçmişte yaşamış olan hiçbir
uygarlığın ve kültürün kaybolduğuna inanmıyorum.
Bir biçimde, kılık değiştirmiş olarak ya da yenisiyle
bütünleşmiş olarak bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu
yüzden inançlarımızda ve davranışlarımızda, binlerce
yıldır bu topraklarda yaşamış olan insanların izi var.
İnanılmaz bir zenginliğin üzerinde yaşadığımıza inandığımız, bunu içselleştirdiğimiz, bu değere sahip çıktığımız ve bütün bu tarihsel köklere sahip bir milletin
geleceğe yürüyüşünün ne kadar önemli olduğunu bilen bir anlayış içinde bunu dünyaya sunduğumuz zaman; Türkiye’nin yerinin ve saygınlığının artacağına
inanıyorum. Şu anda bu bakış açısıyla görev yapmaya
çalışıyorum.
Hakan Karataş: Biraz önce çok güzel ifade ettiğiniz ve
Ülkemiz için önemli olan bu kültürel değerlerin korunması ve devamının sağlanmasında eğitimin katkısı nedir?
Ertuğrul Günay: Eğitim, her alanda olduğu gibi bu
alanda da son derece önemlidir. Bilgi sahibi olmadan
fikir sahibi olmak ne kadar tehlikeli ise bu alanlarda
temel bir eğitim olmaksızın gayret etmek, bazen bizi
telafisi olmayan yanlışlara sürükleyebilir. Bu nedenle,
kültürleri devam ettirme ve uygarlıkların izlerini yeniden ortaya çıkarma konusunda özel bir eğitimin çok
yararlı olacağına inanıyorum. Bu çerçevede, kültür
alanında çalışanların bütün eğitim kurumlarıyla ve
özellikle üniversitelerle işbirliği yapması son derece
önem taşımaktadır. Biz tarihe sahip çıkmaya çalışırken, çeşitli uzmanlık alanlarına ihtiyacımız oluyor.
Geleneksel sanatların devam etmesi ya da eski bir
yapının ayağa kaldırılması, başlı başına uzmanlık gerektiren durumlardır. Bu alanlarda yetişmiş, geçmişin
özelliklerini bilen ve onları geleceğe taşıma konusunda derin bir uzmanlığı edinmiş insanlara ihtiyacımız
var. Ben üniversite yöneticisi arkadaşlarımdan, bu
alanlarda bizi takviye edecek elemanlara ulaşma ko-
14 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
nusunda zaman zaman taleplerde bulunuyorum. Sağ
olsun üniversiteler ilgileniyorlar. Ancak Türkiye’nin
kültür izlerinin ortaya çıkarılması ve geleceğe taşınmasında, daha büyük bir işbirliğine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Anadolu’da üniversitelerin açılması bir anlamda işimizi kolaylaştırıyor. Çünkü herkes
bulunduğu coğrafyanın özelliklerine sahip çıkmaya
çalışıyor. Bu durum, İstanbul’dan ya da Ankara’dan
üniversitelerin Anadolu’ya sahip çıkmasından bir anlamda daha kolay bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.
Eğitim alanındaki bu işbirliği, bizim için büyük önem
taşımakta.
İsmail Yüksek: Bu tespitiniz gerçekten çok önemli. Bizim de 3 yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisi ile imzaladığımız protokol sonucu Milli Saraylar ve Tarihi
Yapılar Meslek Yüksekokulu’nu kurduk. Bina Koruma
ve Yenileme ve İç Mekan Koruma ve Yenileme olmak
üzere iki bölümden oluşmaktadır. Okulumuz, bu yıl ilk
mezunlarını vermeye başladı. Sizin vurguladığınız, üniversitelerle işbirliği hedefine hizmet eden iyi bir model
oldu. Bölümlerini çeşitlendirmeyi de düşünüyoruz.
>> Ankara’da
Hipodrom’da 40.000
m2’ye ulaşan bir alanda,
yeni bir müze projesinin
bilimsel çalışması
safhasındayız.
Ertuğrul Günay: Bu çok güzel bir haber. Bizim restorasyon konusunda uzmanlara ihtiyacımız var. Hat,
tespih ve minyatür gibi Türkiye’nin geleneksel sanatlarının yenisinin üretilmesinin yanı sıra; eskisinin
bakımının yapılması ve geleceğe taşınması için bu
alanları bilen insanlara ihtiyacımız var. Bu geleneksel
sanatların kaybolmaması için biz de Bakanlık olarak
uğraşıyoruz. Ama üniversitelerin bunu kendisine iş
edinmesi, bu konuda bir bölüm açması ve eleman yetiştirerek bu alanı takviye etmesi son derece sevindirici bir durumdur.
Ertuğrul Günay: Arkeoloji, restorasyon, müzeler gibi
çok somut alanlarda yürüttüğümüz projelerimiz var.
Bunun yanında, kültür sadece gözle görülen elle tutulan şeylerden ibaret değil. Damak tadından, türkülerimizden davranış tarzımıza kadar farklı konuları
kapsıyor. Somut olmayan kültürel miras dediğimiz bu
tür alanlarda da, projelerimiz ve çalışmalarımız var.
Son yıllarda UNESCO ile de işbirliği içerisinde hızlı bir
kaynak araştırması ve bunun sonucu elde ettiğimiz
bulguların yazılı hale getirilmesi ile ilgili çalışmalar
yapıyoruz. Türkiye’de somut olmayan bazı kültür alanlarımızın UNESCO’da tescil edilmesi ve dünya miras
listesine alınması için çalışmalar yapıyoruz. Diğer yandan dünya miras listesine girmiş 9 alanımız var. Tarihi
yarımadadan Troya’ya, Divriği’den başlayıp Nemrut
kadar uzanan bu dokuz alana yenilerini katmaya çalışıyoruz. Alanya’yı bir Selçuklu merkezi olarak, Edirne’yi
bir Osmanlı-Roma izleri taşıyan önemli bir yerleşim
merkezi olarak ve Efes’i bir Roma yerleşim merkezi
olarak; farklı dönemlerden üç alanı dünya tarihi miras
listesine aldırmak için çalışmalarımız var. Türkiye’nin
bütün bu tarihsel zenginliğinin dünya tarafından bilinir hale gelmesi için projelerimiz var. Kazılara genel
bütçeden ne yazık ki fazla para ayıramıyoruz; ama biz
geçen yıl 500.000 TL ayrılmış olmasına rağmen 20
milyon TL ek kazı kaynağı yarattık. Aynı şekilde bu yıl
da, kazılara büyük önem veriyoruz. Türkiye’de yapılan
yerli-yabancı kazıların gelişen bir şekilde sürmesini
sağlamaya çalışıyoruz. Müze olarak şu anda çalışmasını yaptığımız birkaç müze var, ancak yeterli değil. Ne
yazık ki, Türkiye barındırdığı tarihsel değerlere uygun
bir müze alt yapısına sahip durumda değil. Örneğin,
Ayasofya ve Topkapı gibi İstanbul’da bazı yapılarımız
anıtsal olarak müze durumundadır. Müze olarak kurulmuş tek yapımız İstanbul Arkeoloji Müzesi’dir. Ancak, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Topkapı’nın depoları
tıka basa dolu. Yeni teşhir alanları açarak bu tarihsel
değerlerimizi sergilememiz ve geleceğe taşınır hale
getirmemiz gerekiyor. Bugünkü depo koşullarında,
bazı objeler ve eserlerimiz envanterden düşülür hale
gelmeye başladı. Bu duruma çözüm bulmaya çalışıyoruz. İstanbul’da yeni bir depo müze çalışmamız var.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 15
Arkeoloji Müzesini Darphane’yle birleştirerek büyütmeyi düşünüyoruz. Türkiye çapında her bölgeye yeni
depo müze yaparak hem restorasyon merkezi hem
laboratuar hem de teşhir merkezi olarak kullanmayı
amaçlıyoruz. Ankara’da, Türkiye’nin tam ortasında
ve bütün bu saydığımız uygarlıkların ve kültürlerin
buluşma noktasında büyük bir müze hayalimiz var.
Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi adında çok
güzel, önemli, eşsiz ancak çok küçük bir müzemiz var.
Ankara’ya tartışmasız belki de Anadolu Medeniyetleri
Müzesi’nin yüz katı büyüklüğünde bir müze yapmak
gerekiyor. Ankara’da Hipodrom’da 40.000 m2’ye ulaşan bir alanda, yeni bir müze projesinin bilimsel çalışması safhasındayız. Önümüzdeki günlerde bunu somut duruma getireceğimizi umuyorum. Gaziantep’te
belediye ile işbirliği içinde, çok büyük bir müze yapıyoruz. Anadolu’daki müzeleri elden geçirmeye çalışı-
yoruz. Somut olanından olmayanına kadar bütün bu
kültürel mirası sahiplenmeye ve gelecek yüzyıllara
aktarmaya çalışıyoruz.
Hakan Karataş: Bu güzel çalışmalarınız için çok teşekkür ederiz. Bu değerli projeleriniz ile ilgili müzecilik
alanında uzman yeni elemanlara ihtiyacınız olacak
gibi görünüyor. Üniversitemizde Sosyal Bilimler Enstitüsü çatısı altında Müzecilik yüksek lisans programı
var. Üniversite olarak bu konuda gerekli katkıyı vermeye hazırız.
Ertuğrul Günay: Çok memnun olurum. Klasik olanın
dışına çıkarak, dünyada ne olup bittiğini yakından takip etmemiz gerekiyor. Üniversite eğitimi bu açıdan
bizim için çok önemli. Biz kendi elemanımızı yetiştirmeye çalışıyoruz. Ama üniversitelerin dünyayı izlemesini ve son gelişmeleri bizlere aktarmasını son dere-
>> Bütün kalbimle inanıyorum ki; İstanbul dünya
çapında çok önemli bir mekan, ancak maalesef çok
hor kullanılmış.
>>Türkiye’de somut olmayan bazı kültür
alanlarımızın UNESCO’da tescil edilmesi ve dünya
miras listesine alınması için çalışmalar yapıyoruz.
ce önemli buluyorum. Ben de yurt dışına çıktığımda
fırsat buldukça yeni bir müze ziyaretinde bulunup;
eserleri görmeye, fotoğraflamaya ve katalogları toplamaya çalışıyorum. Bu alanda üniversitelerle işbirliğine hazırız.
İsmail Yüksek: Biraz önceki açıklamanızda, İstanbul
Tarihi Yarımada’nın da dünya miras listesinde olduğunu ifade ettiniz. Bizim de üniversite olarak Tarihi
Yarımada ile ilgili bir projemiz var. Tarihi Yarımada
Enstitüsü kurmak için çalışıyoruz. Tarih, Kültür, Mimari, Eğitim, Sanat, Ekonomi gibi birçok disiplinin bir
arada olduğu bir Enstitü kurma konusunda komitemiz çalışmalarına devam ediyor.
Ertuğrul Günay: Bu çok iyi bir haber. İstanbul’da Yıldız
Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve
İstanbul Üniversitesi gibi kurumlaşmış büyük üniversiteler ve arkadan gelen Koç ve Sabancı gibi imkanları
fazla olan üniversiteleri var. Bu üniversitelerle çok sayıda işbirliğine ihtiyacımız var. Bazı üniversiteler çeşitli kültürel etkinlikler, toplantılar, seminerler ve sempozyumlar yapıyorlar. Bunlar bizim için çok önemli,
ancak proje üretmede büyük sıkıntılarımız var. Tarihi
Yarımada’da sokaktan başlayarak konuta ya da tarihsel anıtlara ve yapılara kadar çok sayıda obje ve proje
konusu var. Ancak bazen bunlar için bütçe buluyoruz;
ama proje olmadığı için bir sonraki adımı atamıyoruz.
Proje üretme konusunda üniversitelerimizle işbirliği
yapabilirsek çok sevinirim. Proje üretmenin dışında
bazı mekanları birlikte tasarlayıp uygulama çalışmalarını da beraber yapabiliriz. İstanbul ile ilgili ortak
çalışmalara ihtiyacımız var. Bütün kalbimle inanıyorum ki; İstanbul dünya çapında çok önemli bir mekan,
ancak maalesef çok hor kullanılmış. İstanbul’a yapılan
en büyük haksızlık, bir dönem sanayi kentine dönüştürülmesidir. Gecekondulaşma, çarpık yapılaşma, nüfus yoğunlaşması İstanbul’u tahrip etmiş. İstanbul’da
küçük bir külliyenin, camiinin, medresenin, kilisenin
ya da bir Roma kalıntısının çevresi, barakalarla ve
çirkin yapılarla inanılmaz bir biçimde tahrip edilmiş
durumda. Artık dünyada bunlar kalmadı. Bizim de
acil olarak İstanbul’u bu duruma getirmemiz gerekiyor. Tarihi Yarımada bütün bu mücevherin en önemli
parçasıdır.
Hakan Karataş: Sayın Bakanım, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları nasıl gidiyor, hedefine
ulaşacak mı?
16 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Ertuğrul Günay: İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
projesi, bizi bir takvime bağlamak açısından son derece
yararlı oldu. Böylece bir şeyi daha kanıtlamış olduk. Biz
ülke olarak takvim kullanmayı başaramıyoruz. Bu projenin başlangıcında İstanbul 2010 sayesinde en azından takvim kullanmayı, zamanla yarışmayı ve zamanı
iyi kullanmayı öğreneceğimizi düşünmüştüm. Fakat bir
projeyle zamanı iyi kullanmayı öğrenemediğimiz ortaya çıktı. Ne yazık ki, proje istediğimiz hızda gitmiyor. Bu
proje kapsamında yapacağımız iki şey vardı. Birincisi,
somut olarak alanda iyileştirme çalışmaları yapmaktı. Projeler gecikti, uygulama gecikiyor. Örneğin, ben
Atatürk Kültür Merkezi’ni biran önce içine girilsin ve
yenileştirme çalışmaları başlasın diye, geçen yıl Haziran ayında boşaltarak ajansa temsil ettim. Tam 1 yıldır
mekanın içine girip yenileştirme çalışmaları başlayamadı. 6 ay sonra ise 2010 geliyor. Buna benzer zamanın
gerisinde kalan birçok proje var. İkincisi ise, bazı sanat
etkinliklerinin İstanbul’a taşınmasıdır. Benim hayalim;
İstanbul 2010’da İstanbul’da yapılacak 4-5 sanat etkinliğinin öyle özel olması ki; sadece İstanbul’da değil New
York’da, Moskova’da ya da Tokyo’da da haber olsun.
Dünya çapında sanat etkinliklerini hayal ettim. Geçen
gün bu özlemimi ajansın yönetim kuruluna da anlattım. İstanbul Ajansı ile ilgili kamuoyunda bir yanılsama
da oldu. Projeler için büyük bir kaynak ayrıldığına ilişkin
bir haber çıktı. Sonuç olarak, bütün Türkiye bu kaynağı
duyunca neredeyse insan sayısı kadar proje yapıldı ve
ajansa gönderildi. Bu durum da ajansı biraz tıkadı ve
gerçekten iyi projeleri ayırt etmek zorlaştı. 2010’da yine
de iyi şeyler olacağına inancımı kaybetmedim. Bakan
arkadaşlardan oluşan koordinasyon kurulu, kaynakların %70’nin tarihi mekanların iyileştirilmesine ayrılması konusunda bir karar aldı.
İsmail Yüksek: 2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığı,
Uluslararası Ajans ve Yıldız Teknik Üniversitesi organizasyonunda yaklaşık 1500 kişinin katılacağı 5. Dünya Gençlik Kongresi Davutpaşa Yerleşkesi’nde düzenlenecek. Bu organizasyonu da İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti kapsamına aldırmaya çalışıyoruz.
Hakan Karataş: Bugün gündeme getirdiğiniz bu güzel
projelerin önemini kişilerin anlayabilmesi için, belli bir
kültür bilincinin gelişmiş olması gerekli. Bu da vatandaşlık eğitimini ön plana çıkarıyor. Bu konuyla ilgili
Milli Eğitim Bakanlığı ilk ve ortaöğretim müfredatını
hazırlarken Bakanlığınızdan destek alıyor mu?
Ertuğrul Günay: Ben geçen yıl göreve başlarken vatandaşlık bilinci çerçevesinde yaşadığımız kenti, bölgeyi ve
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 17
Ülkemizi tanıma konusunda turizm ve kültür alt yapısı olacak bir dersi müfredata koymayı önerdim. Bu tür
derslerin olduğunu söylediler, ancak pratikte çok iyi
işlediğini tahmin etmiyorum. Henüz çok fazla işbirliği
gerçekleştiremedik. Bu konuda bir gözlemimi sizinle
paylaşmak istiyorum. Anadolu’dan herhangi bir ilden
İstanbul’a gelen öğrenci okulda okuyor, yurdu varsa
kalıyor, hemşeri muhitlerinde gezip hemşeri kahvelerine gidiyor. Yıldız’da okuyorsa Arkeoloji Müzesi’ni
görmeden, İstanbul Üniversitesi’nde okuyorsa Yıldız
Parkı’nı görmeden ya da Teknik Üniversite’de okuyorsa Karya Müzesi’ni görmeden Anadolu’ya dönüyor.
Böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bulunduğu bölgeyi sadece kitapta gösterecek değil, yaşatacak
bir uygulamalı dersi mutlaka gündeme getirmemiz
gerekiyor. İnsan tarihini öğrenirse ve bilirse ona sahip
çıkar ve korur. Geçen yıl Haziran’da, Türk vatandaşları için müze kart uygulaması başlattık. 20 TL verilip
müze kart alındığında, Türkiye’deki Bakanlığımıza
bağlı yaklaşık 300 müze ve ören yerlerine giriş, ekstra
bir ödeme yapılmaksızın mümkün oluyor. Öğrenciler
için 10 TL ve ilköğretim son sınıfa kadar ise ücretsizdir. Müze kart ile ilgili tanıtım toplantısını, Arkeoloji
Müzesi’nin bahçesinde yaptık. Arkeoloji Müzesi, dünyada özel olarak müze diye yapılmış ender binalardan
birisidir. İlk bakışta British Museum’u çağrıştıran ve
aynı konseptte yapılmış bir yerdir. Büyük bir basın organında çalışan ve çok entelektüel bir arkadaşım dostluğuma güvenerek, oraya ilk defa geldiğini itiraf etti.
O akşam o mekanda bulunup oraya ilk defa geldiğini
itiraf etmeyen bir çok kişi olduğunu zannediyorum.
Bu bizim eğitim sistemimizin bir eksikliğidir, çünkü
Arkeoloji Müzesi’nin gezilmesi gerektiğini öğretmemiştir. Dünyanın en önemli objeleri oradadır. Arkeoloji Müzesi’nin bir salonunda sergilenen eserlerle farklı
ülkelerde bir katın donatıldığını gördüm. Büyük bir
proje başlattık ve Arkeoloji Müzesi’ni mekan olarak iki
katına çıkarıyoruz.
18 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Hakan Karataş: Bizim öğrencilerimizin şanslı olduğu
bir nokta var. Yıldız ve Davutpaşa Yerleşkesi’nde eğitimine devam eden öğrencilerimiz, tarihi yapılarla iç
içeler. Bu doğrultuda, üniversitemizin sloganı da “Tarihi Mekanlarda Çağdaş Eğitim” olarak dile getirilmektedir. Öğrencilerimize ne mesaj vermek isterseniz?
Ertuğrul Günay: Öncelikle bu tarihi yapıların değerini bilsinler. Yıldız, Topkapı’dan sonra Dolmabahçe
ile birlikte Osmanlı’nın yaşadığı ikinci alan. Üniversitenizin hem Yıldız’daki hem de Davutpaşa’daki
tarihi mekanları bize emanettir. Çok prestijli tarihi
mekanların, insanların kişiliğinin gelişmesi üzerinde
olumlu etkisi olduğunu düşünüyorum. Bunun farkına
vardıracak bir eğitim sistemimizin olması gerekiyor.
Öğrenci arkadaşlarımız da sadece İstanbul için değil,
Türkiye için de çok prestijli yapıları kullandıklarının
bilincinde olsunlar ve tarihi mekanlara sahip çıkıp
korusunlar. Ayrıca, tarihi mekanları gezince insanlar
bazı kalıplaşmış bilgilerin ne kadar yanlış olduğunu
daha iyi anlıyor. Sultan Abdulhamit ile ilgili yaratılmış
bir imaj var. Ancak, Yıldız’ı gezerken ağaç merakı olan,
bir bitki müzesi şeklinde koleksiyonu olan, el sanatları
ile uğraşan, batı klasiklerini, operayı dinleyen ve dünyayı takip eden çağdaş bir yönetici kimliğinin farkına
varıyorsunuz. Bize anlatılanla gerçek tarihin ne kadar
farklı olduğu konusunda, tarihi mekan bizi doğrudan
bilgi sahibi yapıyor. Önümüzdeki dönemde tarihi mekanlar konusunda Meclis, Bakanlığımız ve üniversiteniz ortak işbirliği içinde tarihi mekanların iyileştirme
çalışmalarını yapılması gerekiyor. En kısa zamanda
ziyaretinize gelip, Yıldız ve Davutpaşa Yerleşkelerini
gezerek birlikte neler yapabileceğimizi konuşmak istiyorum.
Hakan Karataş: Sayın Bakanım, değerli görüşlerinizi
bizim aracılığımızla Yıldızlılar ve kamuoyu ile paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Yürüttüğünüz bütün
projelerde başarılar diliyoruz. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 19
MEZUNİYET
MEZUNLARIMIZI
ÜLKEMİZİN GELECEĞİNE
UĞURLADIK
Prof. Dr. İsmail Yüksek:
Üniversitemizin yıldızları olarak sizleri, Ülkemizin
geleceğine uğurluyoruz. Işığınızla toplumunuzu
ve ülkenizi aydınlatacak, aydınlattıkça büyüyecek,
büyüdükçe çoğalacaksınız.
haber, MİNE ULUTAŞ
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi 2008-2009 eğitim-öğretim
yılı mezuniyet törenleri, 15-19 Haziran haftası Kiler-i
Hümayun alanında, Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü
ve fakültelerin ortak organizasyonuyla gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile
başlayan törenler, öğrenci ve öğretim üyelerinin açılış
konuşmaları, sembolik diploma töreni, öğrenci andının okunması ve keplerin fırlatılmasıyla tamamlandı.
Ailelerin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen törenlerde,
duygu dolu anlar yaşandı.
Rektör İsmail Yüksek, mezuniyet törenlerinde yaptığı
konuşmasında, üniversite yıllarının insanları birbirine
yakınlaştıran ve güçlü arkadaşlıkların yaşandığı unutulmayacak bir dönem olduğunu ifade etti. Mezuniyet
günlerinin ise hiç kuşkusuz; ailelerin, öğretmenlerin
ve öğrencilerin fedakarlık ve emeklerinin ödüllendirildiği bir gün olduğunu vurguladı. Rektör Yüksek,
“Yaşamınızın en güzel yıllarını acısıyla, tatlısıyla Yıldız
Teknik Üniversitesi’nde yaşadınız. Ömür boyu sürecek
arkadaşlıklar kazandınız. Bölümlerinizde yaptığınız
çalışmalar ve derslerinizde elde ettiğiniz başarılarla,
bizlerin ve ailelerinizin gururu oldunuz. Bugün, yaptığınız çalışmaların karşılığı olan hak ettiğiniz diplomalarınızı almak için, tatlı bir coşku ve sevinç içindesiniz.
Biraz sonra sizler keplerinizi coşkuyla gökyüzüne fırlatacaksınız. Bizler de üniversitemizin yıldızları olarak
sizleri, ülkemizin geleceğine uğurlayacağız. Işığınızla
toplumunuzu ve ülkenizi aydınlatacak, aydınlattıkça büyüyecek, büyüdükçe çoğalacaksınız. Bir Yıldızlı
olarak; ülkenize, üniversitenize ve geleceğinize olan
inancınızı ve kendinize olan güveninizi kaybetmeyiniz. Aklın ve bilimin egemen olduğu, bilim insanı ve
aydın kuşaklar yetiştirerek, gençlerimizi her yönden
yaşama hazırlayan Yıldız Teknik Üniversitesi’nden
mezun olmanın gücünü, ayrıcalığını ve mutluluğunu
kalbinizden eksik etmeyiniz” dedi.
Anne ve babalara hitaben yaptığı konuşmasında ise
Rektör Yüksek, “Üzülerek de olsa, dört yıl önce bizlere bıraktığınız emanetleri size teslim etme zamanı
geldi. Sizlerden, çocuklarınızın öğrenim hayatlarına
başladıkları günü hatırlamanızı rica ediyorum. O günden bugüne, çocuklarınız için verdiğiniz emekler, yaşadığınız üzüntüler, çektiğiniz sıkıntılar ve onlar için
döktüğünüz gözyaşları bugün anlam ve değer kazanacak. Ben, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü olarak,
öğrencilerimizin alacağı diplomaların gerçek sahipleri
olan değerli anne ve babaların önünde saygıyla eğiliyorum” diyerek duygularını dile getirdi.
Mezuniyet törenlerinin düzenlenmesinde emeği geçen akademik-idari personele ve YTÜ Vakfı’na teşekkür eden Yüksek, konuşmasını “Sevgili Öğrencilerim,
Allah; yolunuzu aydınlık, gönlünüzü açık, başarılarınızı daim etsin” diyerek tamamladı. II
20 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 21
BAŞARI
>> Ömer Çağlar Onar’a
2008 Eylül ayında da,
IEEE Vehicular
Technology Society
tarafından her iki
senede bir, dünya
çapında sadece
bir kişiye verilen
Transportation
Electronics Ödülü
verilmişti.
YILDIZLILAR
AMERİKA’DA DA GÖZDE
Arş. Gör. Ömer Çağlar Onar, ‘IEEE Power Electronics’
topluluğu tarafından dünyada yılda sadece bir
öğrenciye verilen 15.000 $’lık ödülü kazandı.
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
22 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
L
Lisans ve Lisansüstü eğitimini YTÜ’de tamamlayarak üniversitemizin YÖK burslu öğrencisi olarak IIT
Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam eden Elektrik Mühendisliği Elektrik Tesisleri öğretim elemanlarımızdan Arş. Gör. Ömer Çağlar Onar, ‘IEEE Power
Electronics’ topluluğu tarafından dünyada yılda sadece bir öğrenciye verilen 15.000 $’lık ödülü kazandı.
Amerika’da Üniversitemizi başarıyla temsil eden öğretim elemanımız Ömer Çağlar Onar’ın çalışmalarına
ve başarısına bir göz atalım.
Başarı Ödülü
IEEE Vehicular Technology Society tarafından her iki
senede bir, dünya çapında sadece bir kişiye Transportation Electronics Ödülü verilmektedir. 10000$’lik bu
prestijli ödül, 2008-2009 için Ömer Çağlar Onar’a verilmişti. Transportation Electronics ödülünde adaylar;
taşıt elektroniği, elektrik ve hibrid elektrikli taşıtlar
konusunda önemli bilimsel katkılarda bulunabilecek
potansiyeldeki kişiler arasından seçilmektedir. Ödül,
taşıt elektroniğinin ve taşıtlar için alternatif enerji
sistemi arayışlarının gün geçtikçe önem kazanması
nedeniyle, Vehicular Technology Society tarafından
verilmeye başlanmıştır. Güç elektroniğini taşıt sistemlerine uygulayabilme, elektrik ve hibrid elektrikli
araçlar için yüksek verimlilikli güç aktarım sistemleri
tasarlayabilme, yakıt ekonomisini iyileştirme, performans artırımı ve frenleme enerjisinin geri kazanılması gibi konularda yaptığı çalışmalar ve gelecek
vaad eden potansiyeli nedeniyle Ömer Çağlar Onar
bu ödüle layık görülmüştür. Onar’ın, elektrikli taşıtlar
için batarya ömrünü ve performansı arttırıcı, batarya boyutlarını ve fiyatını azaltmaya yönelik batarya/
ultra-kapasitor hibridleştirmesi ve ilgili güç elektroniği devrelerinin tasarlanması gibi konularda çok sayıda
uluslararası konferans yayınları bulunmaktadır.
Illinois Institute of Technology’deki Electric Power
and Power Electronics Merkezi’nin olağanüstü üyesi
Ömer Çağlar Onar, otomotiv elektroniği konusunda
yaptığı akademik yayın çalışmalarının hem sayı hem
de kalite bakımından diğer lisansüstü araştırmacılardan daha nitelikli olması nedeniyle bu ödüle, laboratuar direktörü ve doktora tez danışmanı Prof. A. Khaligh tarafından aday gösterilmiştir.
Ömer Çağlar Onar, aynı zamanda IEEE Power Electronics Society tarafından her sene dünya çapında sadece bir kişiye verilen J. Suozzi INTELEC® Fellowship in
Power Electronics Ödülü’nü de 2009 yılı için almıştır.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 23
Ömer Çağlar Onar
( Özgeçmiş)
Ömer Çağlar Onar, Eylül 1982’de Ankara’da doğmuştur. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi,
Elektrik-Elektronik Fakültesi, Elektrik Mühendisliği
Bölümü’nde 2004 yılında tamamladı. Aralık 2006’da
yüksek lisans tezini vererek Elektrik Yüksek Mühendisi oldu. Lisans ve yüksek lisans tezlerini Yıldız Teknik
Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü ögretim
üyelerinden Doç. Dr. Mehmet Uzunoğlu danışmanlığında tamamladı. Ağustos 2005 – Ağustos 2006
tarihleri arasında, Amerika Birleşik Devletleri Enerji
Bakanlığı’na bağlı bir proje kapsamında, University
of South Alamaba’da Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde araştırmacı olarak bulundu. Yakıt
hücreli (hidrojen enerjili) güç sistemleri uygulamaları
için akıllı enerji yönetimi ve kontrol sistemleri üzerine
burada bilimsel araştırmalar yaptı. Ömer Çağlar Onar,
halen Illinois Institute of Technology’de Elektrik ve
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde doktora eğitimine devam etmektedir. İlgili bölüme bağlı Elektrik Güç
Sistemleri ve Güç Elektroniği Merkezi’ndeki (Electric
Power and Power Electronics Center) Enerji Hasadı ve
Yenilenebilir Enerjiler Laboratuarı’nda (Energy Harvesting and Renewable Energies Laboratory) çalışan
Ömer Çağlar Onar’ın toplam olarak 10 adet uluslararası makalesi, 16 adet ulusal ve uluslararası bilimsel toplantılarda sunulmuş konferans yayını ve ikisi
uluslararası ve birisi bölüm yazarlığı olmak üzere toplam 4 kitap yazarlığı bulunmaktadır.
15000$ ödüllü burs, Ömer Çağlar Onar’a “Telekomunikasyon Üniteleri için Yeni Bir Güç Sistemi” çalışmasından dolayı verilmiştir. Geçtiğimiz yıl San Diego’da
düzenlenen ve bu yıl Kore’de gerçekleştirilecek olan
Uluslararası Telekomunikasyon Enerji Konferansı’nda
(INTELEC, International Telecommunications Energy
Conference) birer makalesi kabul edilen Ömer Çağlar
Onar’ın tasarladığı çalışmada, geleceğin telekomunikasyon istasyonlarının güç ihtiyaçlarının karşılanması
için yenilikler öneriliyor. Klasik telekom istasyonları
için dizel jenerator ve bataryalar kullanılırken, mevcut çalışma yüksek verimlilikli ve güvenilirlikli, düşük emisyonlu mikro-türbinler ve yakıt hücreli güç
santrallerinin telekom sistemleri için kullanılmasını
öngörüyor. Bunun yanında; bu güç kaynaklarının
operasyonu için çoklu girişlere sahip yepyeni bir güç
elektroniği dönüştürücü devresi ve kontrol sistemi de
IIT Laboratuarları’nda tasarlanmış bulunuyor. II
24 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
*
Elektrik güç sistemleri, güç elektroniği, enerji hasadı, yenilenebilir enerjiler (güneş, rüzgar, ve okyanus
enerjileri), elektrikli ve hibrid elektrikli taşıt teknolojileri ile telekomunikasyon güç sistemleri Ömer Çağlar
Onar’ın araştırma ve ilgi alanlarıdır. Son hazırladığı
kitap, Enerji Hasadı: Güneş, Rüzgar ve Okyanus Enerji
Dönüşüm Sistemleri (Energy Harvesting: Solar, Wind,
and Ocean Energy Conversion Systems) adı altında
Taylor&Francis Group, CRC Press tarafından Kasım
2009’da Amerika ve dünyada piyasaya çıkacaktır. Bunun yanında, Florida Üniversitesi’nde görevli ve güç
elektroniği konusunda dünyaca ünlü Prof. M. Rachid
tarafından hazırlanan Handbook of Power Electronics kitabında Enerji Kaynakları bölüm yazarlığında
bulunmuştur.
Ömer Çağlar Onar, Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü’ne (Institute of Electric
and Electronics Engineers, IEEE) 2006 yılında üye
olmuştur. IEEE’ye bağlı Güç ve Enerji Topluluğu
(Power&Energy Society) Güç Elektroniği Topluluğu
(Power Electronics Society), Taşıt Teknolojileri Topluluğu (Vehicular Technology Society) ve Endüstriyel
Elektronik Topluluğu (Industrial Electronics Society)
gibi bilimsel toplulukların aktif üyesidir.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 25
GÜNCEL
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
2009
ELAZIĞ SOSYAL
SORUMLULUK PROJESİ
Her yıl bir okul, her yıl bir bölge!
haber, ÖĞR. GÖR. SEYHAN HAYDAR / HALKLA İLİŞKİLER KOORDİNATÖRLÜĞÜ
G
Görece akışı hızlanan, bizi sürekli bir telaş içinde yaşatan ve kendimizden başka kimseyle ilgilenmeye
olanak tanımayan bu vurdumduymazlık çağında,
Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinden örnek bir
sosyal sorumluluk projesi daha uygulanmaya başlandı. 2008’de Mardin’in Derik İlçesi Tepebağ İlköğretim
Okulu’nda fiziksel iyileştirme yapmak için düzenlenen
ilk sosyal sorumluluk projesinin ardından, bu defa hedef okul Doğu Anadolu’nun çağdaşlık ve geleneği bir
arada yaşatan büyüleyici kenti Elazığ’ın Maden ilçesine bağlı Kavak-Hazar İlköğretim Okulu’ydu.
Sloganı “Her yıl bir okul, her yıl bir bölge” olan YTÜ Sosyal Sorumluluk Projeleri, Hazar İlköğretim Okulu’na
yapılan geniş kapsamlı yardımla birlikte yeni bir YTÜ
geleneği haline dönüştü. Amaç, tespit edilen yardıma
muhtaç ilköğretim okulunun fiziki şartlarını iyileştirmek, öğrencilerin giyim, kitap ve diğer kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamak ve üniversiteli öğrencilerle yöre
halkını kaynaştıracak etkinlikler düzenlemekti. Bu proje aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi’nin temel
hedeflerinden biri olan “ulusal ve uluslararası işbirliği
ve dayanışma anlayışıyla toplumun kalkınmasına ve
yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar
düzenlemek” ilkesini de hayata geçirmiş oldu.
Kardeş okulumuz hakkında
YTÜ Kulüpler Birliği’nin Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında yardım yapılacak okul olarak seçtikleri Hazar
İlköğretim Okulu, birinci ve ikinci basamağın yanı sıra
anaokulu eğitimi de sağlayan bir ilköğretim okuludur.
Okulda 14 öğretmen görev alıyor ve 222 öğrenciye eğitim öğretim sağlanıyor. Öğrencilere taşıma ve yemek
hizmeti okul tarafından sunuluyor.
Öğrenci velilerinin yanı sıra, öğrencilerin de birçoğu
hayvancılıkla uğraşıyor; böylelikle ailenin geçimine
katkıda bulunuyorlar. Bazı öğrenciler, ekonomik sebeplerle eğitime birkaç yıl ara verdiklerinden, belli bir
sınıftaki öğrencilerin arasındaki yaş farkı 1-5 gibi bir
aralıkta değişim gösteriyor.
Hazar İlköğretim Okulu, eğitimin pek sağlıklı olmayan
koşullarda yapıldığı, olanakları kısıtlı bir köy okuluydu. Ana binanın sol tarafına sonradan yapılan ek binanın ön kısmı kütüphane olarak kullanılmaktaydı.
Kütüphanede kullanılır halde birkaç kitaplık vardı;
ancak içlerinde öğrencilerin faydalanabilecekleri nitelikli kitaplar bulunmamaktaydı. Ek binanın arka
girişi misafirhane olarak düşünülmüş ancak kullanılmamıştı. Ana bina, biri bodrum kat olmak üzere
3 katlıydı. Okulda birkaç bilgisayarın ve bir yansıtım
aracının bulunduğu bir bilgisayar odası, bir laboratuar, atıl durumda iki yemekhane odası, yine yemekha-
26 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 27
>> Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek :
Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında her yıl bir
ilde bir okulun bakım ve onarımını yapıyoruz.
Bu yıl da Elazığ’ın Maden ilçesinin Kavak köyünde
Hazar İlköğretim Okulu’nu seçtik.
ne olarak kullanılan çok amaçlı bir salon ve kömürlük
yer almaktaydı. Sınıflardaki yeşil tahtalar ve panolar
çok eski ve işlevselliğini kaybetmiş durumdaydı. 3’ü
yemekhane olarak kullanılan bodrum kat odaları ise
nem aldığından sıvası küflenmiş ve dökülmüş haldeydi. Yemekhanelerde masa ve sandalye yerine bitişik
düzende yerleştirilen ikişer kişilik eski öğrenci sıraları
kullanılmaktaydı.
Bahçede yeni bir çeşme, kalplerde taze umutlar
Hazar İ.Ö.O, fiziki koşullar bakımından çok kötü durumda olmamasına karşın, elden geçirilmesi gereken
birçok sınıf ve odaya sahipti. Özellikle yemekhane
olarak kullanılan odalar bodrum kattaydı ve öğrenciler sağlığa uygun olmayan koşullarda yemek yemek
zorunda kalıyorlardı. Bodrum kattaki bu odalar, yapılacak küçük değişikliklerle farklı amaçlar için kullanabilirdi. Bu düşünceyle, çeşitli kulüplerden ve Mimarlık
Bölümünden öğrencilerimiz, öncelikle ek binadaki
kütüphaneyi yemekhane olarak kullanılan odalardan
birine taşıdılar. Yemekhane odası iyice temizlenerek
kitaplıklar ana binaya taşındı. Ardından kitaplar tasnif edilerek raflara yerleştirildi. Boş kalan ek bina ise
boyanıp temizlenerek yemekhane binası olarak düzenlendi. Böylelikle öğrencilerin sağlıklı bir ortamda
yemek yemeleri sağlandı. Önceden kullanılmayan çok
amaçlı salon temizlenerek, üniversitemiz tarafından
bağışlanan kolçaklı sandalyeler boş alana yerleştirildi. Sahne temizlenerek ortaya bir yansıtma perdesi,
kenarlara da ses sistemi uygun bir şekilde yerleştirildi. Sahnenin hemen altına da bilgisayar ve yansıtma
aracı yerleştirildi. Böylelikle çok amaçlı salon gösterilerde ya da toplantılarda rahatlıkla kullanılır hale
geldi. Okul panoları cam panolarla değiştirildi, zemin
katın boyanması için boyalar okul yönetimine teslim
edildi. Okul lavaboları ve eskimiş olan sınıf tahtaları
yenilendi.
Okulun içinde olduğu kadar dışında da yenilenmesi ve düzenlenmesi gereken alanlar vardı. Özellikle
okul bahçesindeki çeşme hem görüntü hem kullanım
açısından kötü durumdaydı. YTÜ Mimarlık Bölümü
öğrencileri, çeşme ve etrafı için tasarladıkları projeyi hayata geçirerek çeşmeyi kullanılır hale getirdiler.
28 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Çeşmenin muslukları akar hale getirildi. Çeşmenin
sağ tarafındaki duvar eğimli şekilde kırılarak sol tarafına da ona paralel bir duvar örüldü. Üzerindeki
çardak ve etrafındaki demir sütunlar önce antipasla
daha sonra da renkli boyalarla boyandı. Böylelikle öğrencilere hem eğlenceli hem kullanışlı bir çeşme kazandırıldı. Çeşmenin iki yanındaki ahşap çitler sökülerek, aynı yere yapılan oturma banklarının üst kısmına
yerleştirildi. Böylelikle okul bahçesinde ve oyun sahasında oynayan öğrencilere bahçede oturabilecekleri
bir yer kazandırıldı. Okulun bahçe duvarı, öğrencilerin
güvenliğini sağlamak için tel örgü ile çevrildi. Ayrıca
Atatürk Büstü’nün onarımı yapıldı. Bunların dışında,
Maden ilçe kütüphanesine bir fotokopi makinesi bağışlandı ve kütüphaneye çok amaçlı bir salon kazandırıldı. Üniversitemiz tarafından bağışlanan kolçaklı
sandalyeler ve yansıtım aracı ve okuma masaları ile
yeni çok amaçlı bir salon düzenlendi. Ayrıca Üniversitemiz tarafından düzenlenecek olan kitap kampanyası ile kütüphaneye yeni kitaplar kazandırılacak.
YTÜ Sosyal Sorumluluk Projesi’nin kapsamında, okulun fiziksel yapısını iyileştirmek olduğu kadar öğrencilerle birlikte zaman geçirerek onların da görev
alacağı bazı etkinlikler gerçekleştirmek de vardı. Bu
etkinliklerle amaçlanan, YTÜ öğrencileri ile Hazar
İ.Ö.O öğrencileri arasında bir bağ oluşturarak kültür aktarımını sağlamak, öğrencilere bildikleri ama
uygulama fırsatı bulamadıkları ya da daha önce hiç
bilmedikleri bazı etkinliklerde yer alma olanağı sunmaktı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
da okul öğrencilerinin bu etkinlikleri arkadaşlarıyla
ve öğretmenleriyle paylaşmaları için güzel bir fırsat
olacaktı. YTÜ Öğrenci Kulüp Üyeleri, Hazar İlköğretim
Okulu’nda geçirecekleri 4 gün boyunca öğrencilerin
hepsine ulaşmayı ve tüm öğrencileri etkinliklere dahil
etmeyi amaçladıklarından, öğrencileri sınıflarına göre
aralarında paylaşarak öğrencilerin bütün etkinliklere
katılma fırsatı sundular.
Dramalar, film çekimleri, şarkılar, ebru sergisi,
röportajlar, fotoğraf sergisi...
Tiyatro kulübü öğrencileri, öğrencilere yaş gruplarına
göre etkinlikler yaptırdı. 5-9 yaş gurubuna oyunlar
oynatırken, 10 yaş ve üstüne drama eğitimi vererek
küçük dramalar yaptırdılar. Öğrencileri birbiriyle kaynaşmaya ve topluluk önünde konuşmaya teşvik etmek için, onları birer birer çemberin ortasına alarak
küçük konuşmalar yaptırdılar.
Sinema kulübünün öncelikli hedefi, öğrencilere sinemayı sevdirmek ve sinemanın farklı yönlerini onlara
tanıtmaktı. Bu düşünceyle, ilk gün öğrencilere animasyon film gösterimi yapıldı. Daha sonraki günlerde
öğrencilere küçük hikayeler yazdırılarak bu hikayeler senaryolaştırıldı. Okul çevresinde uygun bir alan
>> YTÜ Mimarlık Bölümü
öğrencileri, çeşme ve
etrafı için tasarladıkları
projeyi hayata geçirerek,
çeşmeyi kullanılır hale
getirdiler.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 29
>> Bu proje YTÜ’nün temel hedeflerinden biri
olan “Ulusal ve uluslararası işbirliği ve dayanışma
anlayışıyla toplumun kalkınmasına ve yaşam
kalitesinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar
düzenlemek” ilkesini hayata geçirmiş oldu.
seçilerek öğrencilerle birlikte bu senaryoya film çekildi. Böylelikle, amatör de olsa, bir filmde rol almış oldular. Bunun dışında bir de greenbox uygulaması yapıldı. Okul bahçesine açılan yeşil bir perde üzerinde bazı
figürler yapan çocuklar kameraya alındı. Daha sonra
arka plana belli sahneler, örneğin Mars Gezegeni’nin
yüzeyi ya da ince bir ip görüntüsü eklenerek oluşturulan videolar, öğrencilere izletildi. Öğrenciler, doğal
ortamda çekilmesi mümkün olmayan sahnelerde rol
aldıkları için çok mutlu oldular.
Müzik kulübü öğrencilerinin ilk etkinliği, akustik gitar
eşliğinde verilen konser oldu. Büyük ilgi gören konserden sonra gönüllü öğrencilerin isimleri alınarak
söylemek istedikleri şarkıların listesi oluşturuldu. Bu
öğrencilerden oluşturulan koro, 23 Nisan’a kadar hazırlanarak bayram günü şarkılarını söyledi.
Plastik sanatlar kulübü, bu sosyal sorumluluk projesinde özellikle ebru sanatını öğrencilere tanıtmayı
hedeflediği için bu yönde etkinlikler gerçekleştirdi.
Okuldaki laboratuarda bir ebru teknesi hazırlandı ve
öğrenciler sınıf sınıf laboratuara alınarak onlara ebru
yaptırıldı. Böylelikle yeteneklerini keşfeden öğrenciler,
aynı zamanda bu sanatın tarihçesini ve tekniklerini de
öğrenme fırsatı buldular. 23 Nisan günü, öğrencilerin
yaptıkları ebrular okul binasında sergilendi.
Basın yayın kulübü öğrencileri, çektikleri fotoğraflar
ve öğrencilerle yaptıkları görüşmelerden oluşan bir
dergi çıkarmayı hedeflemekteydi. Öğrencilere yaptırdıkları etkinlik ise, aile bireyleriyle röportaj yaptırmak
ve öğrencilerin yazılarından oluşan bir dergi çıkarmaktı. Öğrenciler aile bireyleriyle röportaj yaparak evdeki yaşantılarını anlatan birer yazı hazırladılar.
YTÜ Fotoğrafçılık kulübü öğrencileri, okuldaki öğrencilerin, okul ve etrafının fotoğraflarını çekmenin yanı
sıra, öğrencilere verdikleri çek-at fotoğraf makineleriyle öğrencilere de çevrelerini görüntüleme fırsatı
sunarak çevrelerine farklı bir gözle bakmalarını sağladılar. Daha sonra bu fotoğrafların banyosunu Hazar
İ.Ö.O öğrencileriyle birlikte yaparak 23 Nisan’da fotoğraf sergisi açtılar.
Yeni Köprüler Kuruluyor
YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, öğrencilerimizin
düzenledikleri bu sosyal sorumluluk projesine tam
destek verdi. Elazığ’a öğrencilerden iki gün önce gelen rektör ve heyeti vali Muammer Erol, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Maden İlçe Kaymakamı
Önder Bozkurt, Sivrice Kaymakamı Suat Yıldız, Keban
Kaymakamı Hüseyin Çakırtaş ve Fırat Üniversitesi öğ-
30 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
retim üyeleriyle yaptıkları resmi görüşmelerin yanı
sıra, kapalı çarşı esnafıyla ve Maden Köyü sakinleriyle
de sohbet ederek şehri ve halkı daha yakından tanımaya çalıştılar. Ayrıca, Rektörümüz Prof. Dr. İsmail
Yüksek ve Vali Vali Muammer Erol, Maden Halk Eğitim Merkezi’nce Durmuştepe İlköğretim Okulu’nda
hazırlanan elişi sergisinin açılışını gerçekleştirdi. Elişi
sergisi gezilip Elazığ’a özgü çalışmalar incelendikten
sonra, YTÜ Sosyal Sorumluluk Projesi’yle yardım gerçekleştirilecek olan Hazar İlköğretim Okulu ziyaret
edildi. Okul incelenip fiziksel ve eğitimsel şartları hakkında bilgi alındı ve Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek basın açıklaması yaptı.
Rektör Yüksek yapmış olduğu açıklamada; “Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında her yıl bir ilde bir okulun bakım ve onarımını yapıyoruz. Bu yıl da Elazığ’ın
Maden ilçesinin Kavak köyünde Hazar İlköğretim
Okulu’nu seçtik. Bu gün okulun eksiklikleri ile bakım
ve onarım için yapılması gerekenleri tespit ettik. Ayrıca Üniversitemizin kulüpler birliği başkanı ve ekibi
buraya gelerek bir hafta boyunca çalışmalarını sürdürecekler. Ülkemizin her köşesi bizim köşemizdir.” diyerek mesafelerin Doğu-Batı kaynaşmasında önemsiz olduğunu, iyi niyetli girişimlerle bu kaynaşma ve
bütünleşmenin sağlanabileceğini belirtmiştir.
Bu görüşmeler şüphesiz ki; iki şehir arasında kültürel ve akademik köprülerin kurulması yönünde çok
önemli bir adım oldu. Özellikle Maden Kaymakamı ile
birlikte imzalanan “YTÜ-Hazar İlköğretim Okulu Kardeş Okul Protokolü”, bu iletişimin gelip geçici olmadığının ve sürdürüleceğinin bir akdi gibiydi. Ayrıca, Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek ve Endüstri Mühendisliği
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayri Baraçlı’nın
Fırat Üniversitesi’nde katıldıkları “Üniversite-Sanayi
İşbirliği” konulu panel de Fırat Üniversitesi öğrencileri ve öğretim elemanları tarafından büyük ilgi gördü.
YÖK’ün Farabi Değişim Programı ile ilgili görüş alışverişinde bulunan iki üniversite temsilcileri, ilerleyen
günlerde bu program kapsamında yeni bir işbirliğinin
sinyallerini verdiler.
Mamurat-ül Aziz: Bereket Şehri
Tarihi M.Ö 3000 yılına dayanan Elazığ, Harput kalesi etrafına, tepenin eteklerine kurulmuş olan, 1834
yılında ovaya kaydırılmış planlı bir şehirdir. Deniz
seviyesinden 1.000 metre yüksektedir ve yüzölçümü
yaklaşık 9000 km’dir. Elazığ’a komşu iller Malatya,
Bingöl, Tunceli, Erzincan ve Diyarbakır’dır. Sultan
Abdülaziz’in tahta çıkışının 5. yılında buraya tayin
edilen Vali İsmail Paşa’nın teklifi ile şehre 1867 yılında Mamurat-ül Aziz adı verilmiştir. Mamurat-ül Aziz,
söyleyişi güç olduğundan halk arasında kısaca El Aziz
olarak söylenegelmiştir. Atatürk’ün 1937 yılındaki ziyareti sırasında, şehre Azık İli anlamına gelen Elazık
adı verilmiş, bu isim daha sonra Elazığ’a dönüşmüştür. Elazığ - Harput, hem stratejik hem de doğal kaynakları nedeniyle Paleolitik dönemden beri yerleşime
sahne olmuştur. Türk hâkimiyetine kadar eski kavimler yörede önemli devletler ve uygarlıklar kurmuşlardır. 1085 yılından sonra Türkler, Harput ve civarını kale
ve askeri şehir konumundan çıkartmaya başlamış;
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise kültür, sanat
ve ticaret merkezi haline getirerek, Harput’a Türk
damgası vurmuşlardır. Dünün Kalesiyle, mektep ve
medreseleriyle, camiileri, hanları hamamları, çarşıları
âlim ve sanatkârları ile ünlü Harput’u, aynı özelliklerini zaman içerisinde geliştirerek bugünün önemli bir
merkezi haline gelmekte olan üniversite şehri Elazığ’ı
ortaya çıkarmıştır. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 31
Y
GÜNCEL
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Galip
Cansever, Mekatronik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ahmet
Koyun, Yrd. Doç. Dr. Sabiha Yıldız, Öğretim Görevlisi
Hakan Karataş ve Makine Fakültesi emekli öğretim
üyelerimizden Prof. Dr. Doğan Özgür’den oluşan ekip;
15-20 Mart tarihlerinde Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi, Magdeburg Üniversitesi, Braunschweig Teknik Üniversitesi ve Dresden Teknik Üniversitesi ile temaslarda bulunarak, akademik işbirliği ve ortak proje
geliştirmek amacıyla ziyaretler gerçekleştirmişlerdi.
BERLİN TEKNİK
ÜNİVERSİTESİ
REKTÖRÜ
YILDIZ‘DA
Berlin Teknik
Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Kurt KUTZLER
ve beraberindeki
heyet, 15-16 Haziran
2009 tarihlerinde
Üniversitemizi
ziyaret etti.
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
32 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Berlin Teknik Üniversitesi ile başlatılan temasların
ve öğrenci-öğretim üyesi değişimi, ortak proje çalışmaları, ortak sempozyum, konferans ve seminerler
düzenleme konularına ilişkin imzalanan protokolün
sonucu olarak; Berlin Teknik Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Kurt KUTZLER ve beraberindeki heyet, 15-16 Haziran 2009 tarihlerinde Üniversitemizi ziyaret etti.
15 Haziran 2009 tarihinde, Prof. Dr. Christian BOIT
(Chair Semiconductor Devices, Dean of Faculty IV,
School of Computer Science and Electrical Engineering), Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Galip CANSEVER ile görüşmesinin ardından, Rektörlük Hünkar Dairesi’nde, konu ile ilgili öğretim üyelerinin katılımıyla, “Physical techniques for electronic
devices-functional verification for ICs on silicon level
and various other devices” konulu bir seminer verdi. Aynı gün Elektrik-Elektronik Fakültesi’nin bölüm
başkanlarıyla toplantılar gerçekleştirildi ve TÜBİTAK
Marmara Araştırma Merkezi Laboratuarları’na bir
gezi düzenlendi.
16 Haziran 2009 tarihinde, Prof. Dr. Kurt KUTZLER
(Rektör), Prof. Dr. Christian BOIT (Dean of Faculty IV,
School of Computer Science and Electrical Engineering), Prof. Dr. Jörg KRUGER (Industrial Automation
Technology/Robotics), Prof. Dr. Paul Uwe THAMSEN
(Wind Energy/Fluid Systems Dynamics/Aerodynamic,
Machines/ Mechanical Engineering), Prof. Dr. Christian THOMSEN (Physics/Nanotechnology/Nanotubes),
Harald ERMEL (Director of Foreign Relations)’dan oluşan Berlin Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri; Rektörümüz Prof. Dr. İsmail YÜKSEK’e ziyarette bulundular.
Görüşme sonrasında, Prof. Dr. Jörg KRUGER, Prof. Dr.
Paul Uwe THAMSEN, Prof. Dr. Christian THOMSEN;
Rektörlük Senato Salonunda bilimsel çalışmalarına
ilişkin bir sunum yaptılar. Sunumda geçen araştırma
konuları ile ilgili çalışmalar yapan öğretim üyelerinin
de katıldığı toplantıda, karşılıklı görüş alışverişinde
bulunuldu. Öğretim üyelerimiz, önümüzdeki dönemde, ikili temaslarda bulunmak ve ortak araştırma
konularını detaylandırmak üzere, adı geçen öğretim
üyelerine ziyarette bulunacaklar. II
İ
>> Öğretim üyelerimiz,
ikili temaslarda
bulunmak ve ortak
araştırma konularını
detaylandırmak
üzere, Berlin Teknik
Üniversitesi’ne ziyarette
bulunacaklar.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 33
ETKİNLİK
YTÜ 13. BAHAR ŞENLİĞİ
COŞKUYLA KUTLANDI
Prof. Dr. İsmail Yüksek:
Şenliğimizin amacı, öğrencilerimize çeşitli
becerilerini sergileme olanağı sağlamak,
birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek ve
pekiştirmektir.
haber, MİNE ULUTAŞ
>> Her akşam yaklaşık 10.000 kişilik katılımın
olduğu Nekropsi, Erkin Koray, Pinhani, Zaga Band,
Çilekeş, Kurban, Native Project, Dolapdere Biggang,
Yasemin Mori, Bedük konserleri öğrencilere neşe ve
coşku dolu saatler yaşattı.
Y
Yıldız Teknik Üniversitesi 13. Bahar Şenliği, 25-29 Mayıs 2009 tarihleri arasında öğrencilerin yoğun ilgi
ve katılımıyla gerçekleştirildi. Üniversitemiz Halkla
İlişkiler Koordinatörlüğü, Sağlık Kültür ve Spor Daire
Başkanlığı ve Kulüpler Birliği tarafından organize edilen şenlik; final sınavları öncesinde öğrencilere büyük
moral verdi. Yoğun geçen eğitim-öğretim yılının yorgunluğunu atmaya çalışan öğrencilere akademik ve
idari personel de eşlik etti ve şenlik süresince neşeli
saatler yaşandı.
Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden biri olan
Yıldız Teknik Üniversitesi, bilgi çağının gerektirdiği bilim dallarında çalışmalarını yoğunlaştırarak, Ülkemize verdiği hizmetlere yenilerini eklemeye çalışırken,
öğrencilerinin mesleki ve meslek dışı bilimsel birikimlerinin arttırılmasına çalışmaktadır. Üniversitemiz,
gençlerin sosyal, kültürel, bedensel ve düşünsel alanlarda gelişmelerine ve çağdaş, analitik düşünme alışkanlığı kazanmalarına yönelik tüm ders dışı sosyal
faaliyetlerini de desteklemekte ve yerleşke yaşamı
içinde her zaman bunlara yer vermektedir.
Aktiviteler, partiler, konserler, gösteriler...
Her yıl düzenlen Yıldız Teknik Üniversitesi bahar şenlikleri, tarihi mekânlarıyla İstanbul’un en gözde yerleşkelerinden biri olan Yıldız Yerleşkesi’nin çiçek açtığı, insanların çimenlere yayıldığı ve coşkunun doruğa
çıktığı anlara denk gelir. Öğrencilerinin kültürel ve
sosyal alanda ihtiyaçlarının karşılanmasını, öğrenciler arasında dayanışma ve işbirliğinin geliştirilmesini
ve etkili bir iletişim kurulmasını sağlamak amacıyla
düzenlenen şenlik aracılığıyla, gündüz çeşitli sosyal
ve spor aktiviteleriyle hareketlenen Yıldız Yerleşkesi,
akşam saatlerinde çok renkli konserlere sahne oldu. 5
gün süren şenlik boyunca, her akşam yaklaşık 10.000
kişilik katılımın olduğu Nekropsi, Erkin Koray, Pinhani,
Zaga Band, Çilekeş, Kurban, Native Project, Dolapdere
Biggang, Yasemin Mori, Bedük konserleri öğrencilere
neşe ve coşku dolu saatler yaşattı.
13. YTÜ Bahar Şenliği’nin açılışı olan 25 Mayıs Pazartesi günü programında sırasıyla; Modern Sirk Gösterisi,
Tiyatro Gösterimi, Dans Gösterisi, Ateş Gösterileri,
Konserler (Kuanta-NEKROPSİ-ERKİN KORAY) ve Sine-
34 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
ma Gösterimi yer almıştır. 26 Mayıs Salı günü gündüz
saatlerinde sokak sanatçıları yer alırken; ana sahnede
sırasıyla Kinda Blue, Sunburst, Negatif, YORA ve PİNHANİ konserleri sonrasında 80’ler Partisi ile eğlence
devam etmiştir. 27 Mayıs Çarşamba günü Kırmızı,
Silent Disaster, ZAGA Band, ÇİLEKEŞ ve KURBAN konserleri öğrencilere neşeli saatler yaşatmıştır. 28 Mayıs
Perşembe günü Eva, Ayade-i Lüpriz, NATIVE PROJECT,
DOLAPDERE BIGGANG konserlerini 90’lar Partisi takip
etmiştir. 29 Mayıs Cuma günü Woo Hoo, YASEMİN
MORİ, BEDÜK program akışıyla gerçekleşen konserler
sonrasında Kapanış Partisi ile şenlik son bulmuştur.
Rektör İsmail Yüksek, şenliğin açılış töreninde yaptığı
konuşmada, “Üniversitemizin geleneksel hale dönüşen 13. Bahar Şenliği’ni başlatmaktan büyük mutluluk
duyuyorum. Üniversitelerde düzenlenen şenlikler,
öğrencilerin enerjilerini üst seviyeye çıkaran ve üniversiteleriyle kaynaşıp bütünleşmelerini sağlayan etkinliklerdir. Şenliğimizin amacı, öğrencilerimize çeşitli
becerilerini sergileme olanağı sağlamak, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek ve pekiştirmektir. Çeşitli
sosyal, kültürel ve spor faaliyetlerinin yer aldığı şenliğimizde, öğrencilerimizle beraber yapıcılık, dinamizm,
güzel şeyler üretme coşkusunu ve duygusunu paylaşmak en büyük dileğimizdir. Yoğun bir dönemi daha
tamamlarken, final sınavlarınız başlamadan önce size
biraz olsun nefes aldıracak ve moralinizi arttıracak
şenliğimizin keyfini çıkarın. Şenliğimizin gerçekleşmesinde emeği geçen personelimiz ve öğrencilerimize, çabalarından dolayı çok teşekkür eder, şenliğimizin
herkes için eğlenceli geçmesini dilerim” dedi. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 35
GÜNCEL
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
ve LEEDS METROPOLITAN
ÜNİVERSİTESİ
ARASINDA İŞBİRLİĞİ
Üniversitemiz ile İngiltere’nin Leeds Metropolitan
Üniversitesi arasında imzalanan işbirliği protokolü
ile Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerine İngiltere
yolu açıldı.
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
G
Geçtiğimiz günlerde, Üniversitemiz ile İngiliz “Leeds
Metropolitan Üniversitesi” arasında Lisans ve Lisansüstü eğitim programlarında işbirliğini öngören bir
protokol imzalandı. Protokol imza töreni 23 Haziran
2009 Salı günü, saat 11.00’de Rektörlük Şömineli
Salon’da gerçekleştirildi.
Protokol ile Üniversitemizin İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi İşletme Bölümü öğrencileri 3. yıllarını, Sosyal
Bilimler Enstitüsü İşletme Yüksek Lisans Programı öğrencileri ise 2. yıllarını, istedikleri takdirde İngiltere’nin
Leeds Metropolitan Üniversitesi’nde sürdürebilecekler. Böylece, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri
İngiltere’de öğrenim görme şansını yakalayarak, her
iki üniversitenin de diplomasını alma hakkını kazanacaklar. Protokol imza töreninde, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Eğitim-Öğretim Rektör
Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Güner, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Güler Aras, İşletme Bölümü
Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kırcaova ve İşletme Bölümü
öğretim üyelerinden Doç. Dr. Yonca Gürol’da yer aldı.
İmza töreni sonrasında konu ile ilgili bilgi veren Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Güner, gerçekleştirmeyi düşündükleri eğitim reformu çerçevesinde, Mart
ayında Almanya’da başlattıkları uluslararası üniversitelerle ilişkilerin meyvelerini vermeye başladığını ve
bu işbirliği çalışmalarının Üniversitemizin gelişimine
katkı sağlayacağını ifade etti. Leeds Metropolitan
Üniversitesi İşletme ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Brian Whittington, Yıldız Teknik Üniversitesi ile
çift diploma programını başlatmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Leeds Metropolitan Üniversitesi’nin
50 binin üzerinde öğrencisi bulunduğunu ve bunların
büyük kısmının Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkelerden
gelen uluslararası öğrenciler olduğunu belirten Prof.
Dr. Whittington, şimdilik iki programla başlayacak
çift diploma eğitiminin yakında daha farklı alanlarda
da yaygınlaşması için çalışmalar yürüteceklerini ifade etti. II
>> Prof. Dr. Brian
Whittington, Yıldız
Teknik Üniversitesi ile
çift diploma programını
başlatmaktan mutluluk
duyduğunu söyledi.
36 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 37
Y
ETKİNLİK
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafından düzenlenen “Planlama ve Mimarlık Alanının Son
On Yılı” başlıklı ve Türkiye’deki şehircilik ve mimarlık
alanındaki son 10 yıla ait gelişmelerin tartışıldığı sempozyum, 11-12 Haziran 2009 tarihlerinde Oditoryum
Salonunda gerçekleştirildi.
‘PLANLAMA VE
MİMARLIK
ALANININ
SON ON YILI’
SEMPOZYUMU
Kentler bir taraftan
özelleştirme, yerellik
gibi yeni kamu
politikalarının
egemenliği altına
girerken, yeni bir
mimarlık dili de bu
sürece eşlik etmektedir.
haber, BURCU POLAT /
HALKLA İLİŞKİLER KOORDİNATÖRLÜĞÜ
2000 yılı Türkiye için, 80’lerle birlikte benimsenen
neo-liberal politikaların ve buna eşlik eden teknoloji alanındaki gelişmelerin etkisinin, toplumun tüm
alanlarında görünür hale geldiği bir dönemin başlangıcı oldu. Uluslararası sermaye hareketlerine açık
ve gelişmiş ülkelerin politikalarını işlevselleştiren bir
çevre ülke olarak Türkiye; günümüzde dünya ve ülkedeki ekonomik, siyasi ve toplumsal krizlerden hızla
etkilenmekte ve bu durumu aşmak için her alanda
yeniden yapılanma arayışı içine girmektedir. Gelişmiş
ülkeler de dâhil olmak üzere tüm dünya ülkelerinin
yaşamakta olduğu bu krizlerin, çelişkilerin, ikilemlerin
derinleşmesine karşı çözüm arama gayreti, her bilim
ve meslek alanı için temel konu olarak karşımızda durmaktadır. Bu bağlamda krizler derinleştikçe, çelişkiler
ve ikilemler çeşitlenip çoğaldıkça, kentsel mekânın
da tartışma öznesi olma özelliği etkinleşmekte; toplumun politik ve kültürel, güç ilişkileri somut olarak
kent mekânında deşifre olmaktadır. Bu nedenle mimarlık ve planlama alanları toplum nezdinde daha
gözle görülür, tartışılır, eleştirilir hale gelmektedir.
Sermayenin, yeni ideolojilerin ve kültürel kodların
akışkanlığının her geçen gün hızlanması kentleri
biçimlendiren faktörleri çeşitlendirmekte ve çok boyutlu hale getirmektedir. Bir taraftan toplumun üst
ve orta-üst kesimlerine sunulan yeni yaşam ve yapı
formatları, yeni malzeme ve teknolojiler kullanılarak
üretilmekte iken diğer taraftan orta ve orta alt kesimler, kendi politika ve kültürlerine kentte yer açmaya
devam etmektedirler. Kentler bir taraftan özelleştirme, yerellik gibi yeni kamu politikalarının egemenliği
altına girerken, yeni bir mimarlık dili de bu sürece eşlik etmektedir.
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafından düzenlenen bu sempozyum aracılığıyla, kent
mekânını biçimlendiren mimarlık ve planlama alanlarında son 10 yıldır yaşanmakta olan değişimin ve
bu değişimin arkasında yatan dinamiklerin çözümlenmesi, tartışılması, yeni bilgilerin ve bakış açılarının
paylaşılması amaçlanmıştır.
Sempozyumda konuşma yapan Mimarlık Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Zekai Görgülü “Kentsel alanlarda;
nüfus yığılmaları ve gelir dağılımı dengesizliğinin sonucu oluşan fakirlik ve bağlamında toplumsal sınıflar
arasındaki sosyal, kültürel, fiziksel iletişimsizlik, artık
gündemimizin ön sıralarına taşınmıştır. Bunların yanı
sıra; gerek yerleşik, gerekse gelişme alanlarındaki sı-
38 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
nırsız, denetimsiz yapılaşma, bu yapılaşmanın kentsel
topraklarla birlikte tarihi ve doğal değerler açısından
neden olduğu geri dönülmez yitikler, bir diğer başat
sorun durumundadır. Hemen arkasından, spekülatif
arsa-arazi pazarını, yönetim yetersizliklerini, plansızlığı ya da hedeflerine ulaşmayan planları sıralayabiliriz. Dış dünyaya eklemlenme arayışındaki yanlışlar,
bunun devamı olan yabancılaşma, hukuk alanındaki
çelişkiler ve informal (marjinal) yapı bu özelliklerimiz
ile birleştiğinde, bize ve benzer diğer ülkelere özgü bir
kentleşme sürecini açıklamaktadır” dedi.
Prof. Görgülü “Bu bağlamda, sorunun ya da hala çok
özel bulsak da, direniyor desek de öncelikle İstanbul
ile özdeşleşen bu “dram”ın, artık seyircisi olmamak
zorundayız. Neden ve ne yapılmalı sorularının yanıtı
ise kentleşme süreci ve planlamanın geçmişten günümüze nesnel bir muhasebesinin yapılması, belki de
-kısa vade için umut taşıyacağımız göstergeler olmasa
da- yönetimler ve ilgili her kurum ve kişinin içinde olacağı bir hesaplaşma ile verilebilecektir. Cumhuriyetin
ilanından günümüze kadar olan dönemde, hepimizin
sıkça dile getirdiği gibi, Türkiye’nin siyasal tercihleri
ve ekonomik sistem seçmeleri adına iki temel kırılma
noktası olan 1950 ve 1980 tarihleri ile bir yeni dönem
olarak da belki 2003 sonrasını konuşacağız. Bunların
tanımladığı üç farklı dönemi görmekteyiz. Ancak, artık 3. dönemi 1980-2000’li yılları başları olarak sonlandırıp, 2000 ve sonrasını, ne zaman biteceğini günümüzde tam olarak kestiremesek de bir dördüncü
dönem olarak değerlendireceğiz. İşte bu sempozyum
da gerek planlama, gerekse mimarlık alanında son 10
yılda olup bitenleri kuramsal, kavramsal ve yasal tabandan pratiğe kadar irdelemeyi, muhasebe yapmayı
belki bir hesaplaşmaya giderek, bu doğrultuda ilgili
tüm kesimler açısından değerlendirilip kullanılabile-
cek ipuçları vermeyi amaçlamaktadır” diyerek konuşmasına tamamladı.
OTURUMLAR
*
* “Mimarlık ve Planlama Alanının Son On Yılı”,
* “Küresel ve Yerel Politikaların
Planlama ve Mimarlık Alanına
Etkileri”,
* “Planlama Alanında Karar Süreçlerinin ve Kamunun Düzenleyici Rolünün Değişimi”,
* “Yaşam
Kültürünün Değişimi
ve Konut, Merkez İşlevlerinin
Tasarımına Yansıması”,
* “Culture, Space & Revitalizati-
on APS - CSBE Network Toplantılar Serisi - Sempozya:1 Tarihi
Çevrede Yenileme ve Kentsel
Dönüşüm Tartışmaları”
* “Küresel ve Yerel Etkilerin Değiştirdiği Kentler ve Mimarlığın Dili”
Bilim Kurulu tarafından sempozyumda sunulmak
üzere seçilen bildirilerin tümü “Bildiriler Kitabı”nda
yayımlanacaktır. Ayrıca, Bilim Kurulu’nun seçeceği bildiriler YTÜ Mimarlık Fakültesi’nin ulusal hakemli e-dergisi olan ve Art& Architecture Complete
ile Ulakbim Sosyal Bilimler veritabanında yer alan
MEGARON’da yayımlanacaktır. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 39
TANITIM
Ü
Üniversitelerin önemi ve ülkenin gelişimindeki rolü
Üniversiteler; yalnızca meslek edindiren kuruluşlar
değil aynı zamanda bilgi ve teknoloji üreten, kamu
ve özel sektörün araştırmaya yönelik problemlerine
çözüm arayan kurumlarımızdır. Üniversiteler, bilgi
çağındaki dünyamızda, ülkelerin uygarlık yarışındaki
itici gücü, lokomotifleridir. Üniversiteler, bünyesinde
yer alan bilim insanlarının, ortaya çıkan sorunlara
evrensel düşünce yapılarıyla yaklaşımları ile topluma
yön veren kurumlardır.
YTÜ
İNŞAAT
FAKÜLTESİ
Bizler, öğrencilerimizin
umutlarını;
öğrencilerimiz ise
Ülkemizin umutlarını
inşa ediyor.
yazı, PROF. DR. AHMET DEMİR /
İNŞAAT FAKÜLTESİ DEKANI
Özellikle Üniversitemiz gibi; bilim ve matematiksel
prensipleri, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak
insana faydalı ürünler ortaya koyan mühendisleri yetiştiren kurumların, ülkenin kalkınması yolunda çok
önemli payı bulunmaktadır.
Fakülte ve bölümler
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin kurucu fakültelerinden
biri olan İnşaat Fakültesi bünyesinde, İnşaat Mühendisliği, Harita Mühendisliği ile Çevre Mühendisliği Bölümlerimiz bulunmaktadır.
2008-2009 Eğitim-Öğretim yılı itibarı ile İnşaat Fakültemiz Yıldız Yerleşkesi’ndeki hizmet alanlarının
yaklaşık üç katına varan büyüklükteki Davutpaşa
Yerleşkesi’nde bulunan yeni hizmet binalarına taşınarak, faaliyetlerini burada sürdürmeye başlamıştır.
Üniversitemizin en kalabalık öğrenci sayısına sahip
olan fakültemizde, 2008 yılı sonu itibarı ile 3.013 lisans ve 406 lisansüstü öğrencisi olmak üzere toplam
3.419 öğrenciyle, eğitim-öğretim ve araştırma çalışmaları sürdürülmektedir.
Fakültemiz eğitim-öğretim faaliyetlerinin yanı sıra,
araştırma çalışmalarında da Üniversitemizin ön sıralarında yer almaktadır. Bunlara ilaveten, Döner Sermaye İşletmesi kanalı ile özel ve kamu sektörlerine
önemli ölçüde teknik destek vermektedir.
İnşaat Mühendisliği Bölümü
İnşaat Mühendisliği Bölümümüz, Türkiye’nin en eski
ikinci inşaat mühendisliği bölümüdür ve tarihi üniversitenin tarihi ile özdeştir. YTÜ; eğitime 1911 yılında
“Kondüktör Mektabi Alisi” adı altında başlamış, kuru-
40 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
>> Üniversitemiz gibi; bilim ve matematiksel
prensipleri, tecrübe, karar ve ortak fikirleri
kullanarak insana faydalı ürünler ortaya koyan
mühendisleri yetiştiren kurumların, Ülkemizin
kalkınması yolunda çok önemli payı bulunmaktadır.
luşu 1923’ten sonra “Nafia Fen Mektebi” adı altında
devam etmiş ve adı 1937’de İstanbul Teknik Okulu’na,
1969’da İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık
Akademisi’ne, 1982’de Yıldız Üniversitesi’ne ve son
olarak 1992’de Yıldız Teknik Üniversitesi’ne değiştirilmiştir.
YTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümümüz yedi Anabilim
Dalı ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunlar; Geoteknik, Hidrolik, Mekanik, Ulaştırma, Yapı, Yapı İşletmesi
ve Yapı Malzemeleri Anabilim Dallarıdır. Bölüm, Fen
Bilimleri Enstitüsü ile birlikte, Geoteknik, Hidrolik, Kıyı
ve Liman Mühendisliği, Mekanik, Ulaştırma ve Yapı
Mühendisliği alanlarında Yüksek lisans ve Doktora
programları yürütmektedir.
Bölüm öğrencilerinin eğitimine katkı sağlayan, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin deneysel çalış-
malarını yürüttükleri ve aynı zamanda çeşitli araştır-
ma projelerinin yürütüldüğü çalışır durumda 6 adet
laboratuar mevcuttur. Bunlar; Zemin Mekaniği Labo-
ratuarı, Hidrolik ve Kıyı Liman Müh. Laboratuarı, Yapı
Laboratuarı, Yapı Malzemeleri Laboratuarı, Ulaştırma
Laboratuarı ve Jeoloji Laboratuarı’dır.
Harita Mühendisliği Bölümü
Üniversitemizdeki Harita Mühendisliği Bölümü, Ülkemizde konusunda ilk kurulan bölüm olma özelliğini
taşımaktadır. Harita Mühendisliği Bölümü 1949 yı-
lında lisans öğretimine başlamış olup, bölümümüzde
1959 yılında lisansüstü programı açılmıştır. 1982 yılında yürürlüğe giren YÖK Yasası ile bölümümüzün adı
Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği olmuş, 2009’da
ise Harita Mühendisliği olarak değiştirilmiştir.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 41
>> Bilgi çağındaki
dünyamızda; Ülkemizi
layık olduğu yerlerde
görmenin, bilimsel
donanımı güçlü
iyi eğitim almış
mühendislerimizle
gerçekleşeceğine
inanıyorum.
Harita Mühendisliği Bölümü, 5 anabilim dalı ile faaliyetini sürdürmektedir. Bunlar; Jeodezi, Fotogrametri,
Ölçme Tekniği, Kartografya ve Kamu Ölçmeleri Anabilim Dallarıdır.
Çevre Mühendisliği Bölümü
PROF. DR. AHMET DEMİR (Özgeçmiş)
Ahmet Demir, 17.07.1959 yılında Uşak Ulubey’de
doğdu. İlkokulu Ulubey’ de bitirdi. Devlet Parasız Yatılı öğrencisi olarak Afyon Lisesi’nden 1976 yılında
mezun oldu. Üniversite eğitimini, 1981 yılında İ.T.Ü.
İnşaat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı.
Askerlik görevini Yedek Subay olarak tamamladıktan sonra; akademik hayata 1983 yılında Yıldız
Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Hidrolik Anabilim Dalı’nda Araştırma
Görevlisi olarak başladı. Lisansüstü eğitimini; YTÜ
Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat-Çevre Programı’nda
1985 senesinde Yüksek Mühendis, aynı programda
1990’da Dr. Mühendis unvanları alarak tamamladı.
1988 - 1989 yılları arasında Hollanda’nın Delft şehrinde I.H.E.-MS. Sanitary Engineering kursuna katıldı.
1989 yılında YTÜ’de Çevre Mühendisliği Bölümünün
kurulması ile akademik hayata bu bölümdeki Çevre
Teknolojisi Ana Bilim Dalı’nda devam etti. Bu Anabilim dalında; 1991’de Yardımcı Doçent, 1995’de Doçent,
2002’de Profesör oldu. Çevre Mühendisliği Bölümünde; 2000 - 2006 yılları arasında Bölüm Başkan Yardımcısı, 2006-2008 yılları arasında Bölüm Başkanı
olarak görev yaptı.
Prof. Dr. Ahmet Demir, 15 Eylül 2008 tarihinden günümüze kadar, İnşaat Fakültesi Dekanı olarak görev
yapmaktadır.
42 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Çevre Mühendisliği Bölümü 1989 yılında İnşaat Fakültesi bünyesinde kurulmuş olup; 4 Profesör, 12
Yardımcı Doçent, 15 Araştırma Görevlisi, 1 Teknisyen
ve 2 İdari Personel olmak üzere 34 kişilik bir kadro ile
Davutpaşa Yerleşkesi’nde eğitim-öğretim faaliyetini
yürütmektedir.
Bölüm, hem sahip olduğu imkânlar hem de akademik
kadrosu ile ülkemizin Çevre Mühendisliği Bölümleri
arasında ön sıralarda yer almaktadır.
Çevre Mühendisliği Bölümümüz iki Ana Bilim Dalından oluşmaktadır. Bunlar; Çevre Bilimleri Ana Bilim
Dalı, Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalıdır.
Fakülte hedefleri
Fakültemizin kuruluş misyon ve vizyonunda belirttiğimiz gibi hedefimiz; uluslararası düzeyde tanınmış
nitelikte eğitim-öğretim yürütülen, akademik olarak
güçlü ve toplumsal kalkınmada etkili bir fakülte olmaktır.
Kendi alanında temel mesleki formasyona sahip, evrensel değerleri ilke edinen, problemlerin çözümünde
bilim ve teknolojiden yararlanan ve onların gelişimine katkıda bulunan, mesleki etik kurallarına saygılı
olarak uluslararası düzeyde başarılı, uygulamalarda
sorgulayıcı, girişimci, ortak çalışmaya yatkın ve lider
özellikleri ile öne çıkan bireyler yetiştirmek istiyoruz.
Toplumda bilimsel düşüncenin ve çevre bilincinin
yaygınlaştırılmasına, toplumsal işbirliği ve dayanışma kültürünün geliştirilmesine, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına, böylece toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Sektörlerinde; kalitenin uluslararası düzeyde arttırılmasına, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine öncelik
kazandırılmasına, standart ve yönetmelik bilincinin
yerleştirilmesine öncülük etmek istiyoruz.
Fakülte çerçevesinde yürütülen ulusal ve
uluslararası projeler
Fakültemiz bünyesinde yer alan İnşaat Mühendisliği,
Harita Mühendisliği ile Çevre Mühendisliği Bölümlerimizin öğretim üyeleri ve yardımcıları tarafından, çok
sayıda araştırma ve uygulama projeleri tamamlanmış
ve önemli bir kısmı da devam etmektedir.
Son birkaç yıl içerisinde gerçekleştirilen projelerden
bazıları :
*
“Yangına Maruz Kalan Yapılarda Beton Basınç Dayanımı - Renk Değişimi İlişkisinin Araştırılması”,
TÜBİTAK Projesi, IÇTAG-1682.
*
“İstanbul Boğazı Hidrodinamiğinin Su Kalitesine
Etkisinin Modellenmesi”, YTÜ Araştırma Fonu, 2505-01-02.
*
“Gerçek Zamanlı Kinematik DGPS Yöntemiyle
Uzun Periyodlu Yapıların Dinamik Davranışlarının
İncelenmesi”, TUBİTAK Destekli Proje.
*
“Yapı Malzemelerindeki Boşluk Yapısının Malzemenin Mekanik ve Fiziksel Özelliklerine Etkisi”,
YTÜ Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü (26-0501-03).
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 43
>> Yorgunluğumuz, öğrencilerimizin yurt dışındaki
üniversitelerin lisansüstü eğitimi için kabul
edildiklerini öğrendiğimizde mutluluğa dönüşüyor.
*
“Seramiklerin Şekillendirilmesinde Kullanılan Kalıp
Alçısı Özelliklerinin İyileştirilmesi”, TÜBİTAK Proje-
*
si, Proje No: 107M214.
*
“Otoyol Katılım Kontrolünde Etkili Parametrelerin
Araştırılması: Saha ve Simülasyon Çalışması”, YTÜ
*
Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü, Proje
No: 26-05-01-02 .
*
“Demiryolu işletimindeki Hız Farklılıklarının Ve
Gecikme Yayılmasının Hat Kapasitesi Kullanım
Düzeyine Etkilerinin Araştırılması”, YTÜ Bilimsel
*
“Havayolu Taşımacılığında Optimizasyon: Atatürk
Havalimanı Kapı Ataması Simülasyonu”, BAP Ko-
ordinatörlüğü Yıldız Teknik Üniversitesi Proje No:
27-05-01-06 Destekli Proje.
44 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
“Asfalt Kaplamalarda Sinerjik Fayda Kavramının
Anlaşılması, Mekaniksel Performans Deneyleri Ve
Bilgisayarlı Tomografi Görüntüleri Yardımıyla Deformasyon Ve Çatlama Problemlerinin Değerlendirilmesi”, TUBITAK Proje No: 106M495.
*
“Raylı Sistem Titreşimlerinin Yolcu ve Çevre Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi”, TÜBİTAK Mühendislik Araştırma Grubu, Proje No: 106M443.
*
“Kohezyonlu Malzeme Yataklı Kanallara Yerleştirilen Yan Savakların Etrafındaki Oyulma Derinliklerinin Deneysel İncelenmesi”, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü
Projesi, Proje No: 27-05-01-01.
Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü, Proje No: 26-
05-01-01.
“Merkezi İş Alanlarında Tıkanıklık Fiyatlandırması:
Kadıköy MİA Örneği”, YTÜ BAPK tarafından desteklenmekte olan araştırma projesi, Proje No: 2705-01-02.
*
“Hidrolik Sıçramaya Etkitilen Su Jetinin Havalandırma Verimine Etkisinin Araştırılması”, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Projesi, Proje No: 27-05-01-03.
*
“Tetrapod Dalgakıranların Düzensiz Dalga Şartlarında Stabilitelerinin İncelenmesi”, YTÜ Bilimsel
Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Projesi, Proje
No: 27-05-01-04.
*
“Düzensiz Dalga Şartlarında Perforje Kıyı Duvarlarının Hidrolik Performansının Araştırılması”, YTÜ
Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Projesi, Proje No: 27-05-01-05.
*
“Şehiriçi Şantiyeciliği için Koordinasyon ve Çevre
Güvenliği Sisteminin Oluşturulması”, Araştırma
Projesi, Projem İstanbul 2007/2, Sıra No:43, İstanbul Büyükşehir Belediyesi.
*
“Yeryüzünün Yapısal Özelliklerinin Belirlenmesinde CBS ve Uydu Görüntülerinin Kullanım Olanaklarının Güney Marmara Örneğinde Araştırılması”,
YTÜ-BAPK.
*
“Üç Boyutlu Mekansal Nesnelerin Topolojik İlişkilerinin ve Uygulama Olanaklarının İrdelenmesi”, İBB
Akademik Araştırma Projesi.
*
“ Alaçatı Örneğinde Sürdürülebilir Kıyı Alanı İzleme
Modeli “
*
“Katı Atık Depo Sahalarının Geçirimsiz Taban Sistemlerinden Kirletici Geçişinin İncelenmesi ve Taban Sistemlerinin Rehabilitasyonu”, TÜBİTAK, Kod
No: ÇAYDAG-105Y334.
*
“Katı Atıkların Aerobik Ayrışması Sırasında Gerekli
Olan Optimum Hava Miktarının Belirlenmesi”, Yıldız Teknik Üniversitesi, Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü, Kod No: 27-05-02-01.
*
“Sızıntı Sularının Elektrokoagülasyon Yöntemiyle
Arıtılması, Yıldız Teknik Üniversitesi”, Araştırma
Projeleri Koordinatörlüğü Kod No: 106Y083.
MÜDEK çalışmaları
Fakültemizdeki MÜDEK ile ilgili çalışmalara büyük
önem vermekte ve yoğun bir şekilde bölümlerimize
ait lisans programlarının akreditasyon çalışmalarına
devam etmekteyiz. Fakültemizin 2008-2009 değerlendirme döneminde, MÜDEK Mühendislik Eğitim
Programları Akreditasyon Kurulu (MAK) tarafından ilk
kez genel değerlendirmesi yapılan Çevre Mühendisliği lisans programı, ara rapor değerlendirmesi yapılan
İnşaat Mühendisliği Normal ve İkinci Öğretim lisans
programları ile, ara ziyaret değerlendirmesi yapılan
Harita Mühendisliği Normal ve İkinci Öğretim lisans
programları ile ilgili akreditasyon kararlarına göre;
*
İlk kez genel değerlendirmesi yapılan Çevre Mühendisliği lisans programına 30 Eylül 2009 tariTEMMUZ / 09
Yıldızlar 45
hinden itibaren 30 Eylül 2011 tarihine kadar geçerli
olmak üzere, 2 yıl süreli Ara Ziyaret (AZ) koşullu akreditasyon verilmiştir. Bu programa ayrıca 30 Eylül
2009 tarihinden itibaren 30 Eylül 2011 tarihine kadar geçerli olmak üzere, 2 yıl süreli EUR-ACE Etiketi
verilmiştir.
*
“Ara Rapor” değerlendirmesi yapılan İnşaat Mühendisliği (Normal Öğretim) ve İnşaat Mühendisliği (İkinci Öğretim) lisans programları için daha
önce 30 Eylül 2009 tarihine kadar 2 yıl süre ile
verilmiş olan akreditasyonlar, bir sonraki genel
değerlendirme tarihi olan 30 Eylül 2013 tarihine
kadar dört yıl süreyle uzatılmıştır. Bu iki programa
ayrıca 30 Eylül 2009 tarihinden itibaren 30 Eylül
2013 tarihine kadar geçerli olmak üzere, 4 yıl süreli
EUR-ACE Etiketi verilmiştir.
*
mühendislik hizmetleri vereceğine inanıyor; onlara
bu eğitimi ve ruhu veren öğretim elamanlarımıza teşekkür ediyorum.
“Ara Ziyaret” değerlendirmesi, yapılan Harita
Mühendisliği (Normal Öğretim) ve Harita Mühendisliği (İkinci Öğretim) lisans programları için
daha önce 30 Eylül 2009 tarihine kadar 2 yıl süre
ile verilmiş olan akreditasyonlar, bir sonraki genel
değerlendirme tarihi olan 30 Eylül 2013 tarihine
kadar dört yıl süreyle uzatılmıştır. Bu iki programa
ayrıca 30 Eylül 2009 tarihinden itibaren 30 Eylül
2013 tarihine kadar geçerli olmak üzere, 4 yıl süreli
EUR-ACE Etiketi verilmiştir.
Öğretim elemanları ve öğrencilere mesaj
YTÜ İnşaat Fakültesi olarak Fakültemiz, kuruluşundan
bugüne kadar yetiştirdiği mezunları ile Ülkemizin
imarında ve gelişmesinde çok önemli bir fonksiyon
icra etmiş ve etmektedir. Gerek özel sektörde, gerekse
kamu kurum ve kuruluşlarında çok önemli katkıları
bulunan mühendislerimiz, tercih edilme yönünde hep
ön sıralarda olmuşlardır. Hızla artan nüfus ve buna
YTÜ’nün anlamı
>> Fakültemizin hedefi;
kendi alanında temel
mesleki formasyona
sahip, evrensel değerleri
ilke edinen, problemlerin
çözümünde bilim ve
teknolojiden yararlanan
ve onların gelişimine
katkıda bulunan bireyler
yetiştirmektir.
bağlı olarak artan ihtiyaçların karşılanabilmesi, mühendislerimizin teknolojiyle olan yakın ilişkileri ile bu
da eğitimin beşikten mezara kadar olan bir süreç olduğunun idraki ile mümkün olabilecektir. Her sahada
olduğu gibi; fakültemiz bünyesindeki bölümlerimizin
ilgi alanındaki konularda da, önemli teknolojik gelişmeler süreklilik göstermektedir. Öncelikle bu gelişmeleri öğrencilerine aktaracak öğretim üyelerimizin,
her zaman olduğu gibi bu değişimleri yakından takip
etmeleri, bunun yanı sıra öğrencilerimizin mezun olduktan sonra, gerek literatür takibi gerekse meslek içi
kurslarla bilgilerini güncellemeleri ve üniversiteleri ile
bağlarını koparmadan bilgi akışının devamını sağlamaları çok önemlidir.
Bilgi çağındaki dünyamızda; Ülkemizi layık olduğu
yerlerde görmenin, bilimsel donamı güçlü iyi eğitim
almış mühendislerimizle gerçekleşeceğine inanıyorum. Öğrencilerimizin dört yıllık eğitim- öğretim süresi içerisinde artan zamanlarında, kendilerini meslek
hayatına hazırlayacak donanımları kazanmaları için
gayret sarf etmelerini temenni ederim. Genç, dinamik, teşebbüs ruhu kuvvetli mühendis adaylarımızın,
gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde çok başarılı
46 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Ömrümün yarıdan fazlasını geçirdiğim bu camia,
benim için elbette çok anlam ifade ediyor. Günlük
hayatta da zamanımızın çoğununu bu çatı altında
geçiyoruz. Elbette bazen üzüldüğümüz zamanlar da
olmuyor değil. Ancak bunlar, daha iyiye ulaşmak için
gösterilen gayretlerin karşılığını hemen görmediğimiz durumlardaki beklentilerin bir sonucu olarak da
yorumlanabilir. Yorgunluğumuz, bir mezunumuzun
başarısını duyduğumuzda, bir akademisyenimizin
başarılı bir çalışmasının ödüllendirilmesinde, laboratuarlarımızın alınan projelerle zenginleşmesinde,
öğrencilerimizin yurt dışındaki üniversitelerin lisansüstü eğitimi için kabul edildiklerini öğrendiğimizde
mutluluğa dönüşüyor.
YTÜ; Ülkemizde teknik üniversite adını almış dört
üniversiteden birisi. Üniversitemiz; gerek tarihi, gerek konumu ve sahip olduğu alt yapısı, gerek öğretim
elemanı kadrosu, gerekse mezunlarıyla oluşturduğu
camiası ile çok önemli bir konumdadır.
YTÜ çatısı altında olan bizlerin bütün çabası; Ülkemizin gelişmişlik düzeyini daha ileriye taşınması ve
bilime olan katkıların sürdürülerek etkinleştirilmesi
yolundadır.
Son mesaj
Köklü bir geleneğe ve Ülkemizde dallarındaki ilk bölümlere sahip olan fakültemiz, Davutpaşa’daki yeni
yerleşkesinde başarılı faaliyetlerine devam etmektedir. Kadrosu, alt yapısı ve birikimi ile eğitim-öğretimin
yanı sıra; araştırma ve bilimsel çalışmalarda ön sıralarda yer alan fakültemiz, Ülkemizin hak ettiği yere
gelmesinde, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra
da özveri ile gayret gösterecektir. Öğrencilerimizin
üniversite hayatını en verimli şekilde geçirerek meslek hayatına atılmaları ve başarıları olmalarını temenni ederken, sözlerimi UNESCO tarafından 2007 yılında
800.doğum yılı kutlanan Mevlânâ’nın sözleri ile bitiriyorum;
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,
Hoşgörürlükte deniz gibi ol,
Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 47
48 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar49
MEZUNLARIMIZ
OSMAN ERTUĞRUL - AKSARAY
Osman Ertuğrul, 20 Mart 1956’da Aksaray’da doğdu. İnşaat Mühendisi olan Ertuğrul, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat
Fakültesi’ni bitirdi. Kültür Bakanlığı İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nde mühendis olarak görev yaptı. Aksaray Köy
Hizmetleri Yol Şube’de mühendis ve şube müdürlüğü görevlerinde bulundu. Aksaray Belediye Başkanlığı görevini yürüttü.
Serbest İnşaat Mühendisi olarak çalıştı.
METİN ARİFAĞAOĞLU - ARTVİN
İ
K
E
T
’
S
İ
L
MEC
R
A
L
I
L
Z
I
YI L D
arasında,
i
r
le
il
k
e
tv
le
Mil
k mümkün.
si 23. Dönem
a
li
c
m
e
ş
a
M
ıl
t
ş
r
le
a
il
k
ük M
lı ile
ve
Türkiye Büy
birçok Yıldız
n
e
d
e
e görev alan
d
il
s
in
c
m
e
r
te
ü
i
s
iz
m
elişim
Üniversite
amaçlarına
ılanma ve g
e
p
v
a
y
e
n
in
r
e
le
id
r
n
e
e
değ
Ülkemizin y
nin varoluş
lis’in karar
i’
c
s
e
e
it
M
s
e
r
e
d
i
iv
d
n
Ü
, şim
Yıldız Teknik
en Yıldızlılar
lt
e
c
ü
y
r. Dergimizin
ı
la
ın
r
d
o
a
iy
k
n
e
e
r
e
tl
s
d
leri
ler ü
hizmet e
dızlılarla siz
nemli görev
ıl
ö
Y
a
ız
d
ın
ım
r
ğ
la
a
a
c
nıta
mekanizm
ha detaylı ta
a
d
a
d
ın
r
a
ıl
sonraki say
.
tanıştıralım
N KARATAŞ
Metin Arifağaoğlu, 1 Ocak 1946’da Artvin Borçka’da doğdu. İnşaat Mühendisi ve iş adamı olan Ariağaoğlu, Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü’nü bitirdi. Karadeniz Bakır İşletmeleri A.Ş. Murgul İşletme Müdürlüğü’nde
İnşaat Başmühendisi olarak çalıştı. Borçka Belediye Meclisi
Başkanlığı görevinde bulundu. Ankara’da faaliyet gösteren
Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğini yürüttü. 20. dönem Artvin Milletvekili olarak da Meclis’te görev
yaptı.
R. HAKA
yazı, ÖĞR. GÖ
50 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 51
MEHMET ERDEM - AYDIN
Mehmet Erdem, 5 Eylül 1966’da Aydın’da doğdu. Elektrik Mühendisi olan Erdem, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Serbest ticaretle uğraştı. Erdemoğlu
Halı Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni kurdu. TEK-DER Aydın
Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği, AY-DER Kültür ve Dayanışma
Derneği Üyeliği ve Ticaret Odası Üyeliği görevlerinde bulundu.
AHMET EDİP UĞUR - BALIKESİR
A. Edip Uğur, 7 Nisan 1950’de Balıkesir’de doğdu. Kimya Mühendisi ve Sanayici olan Uğur, İstanbul Devlet Mühendislik ve
Mimarlık Akademisi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi.
Balıkesir Ticaret Odası Başkanlığı, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Balıkesir Şube Başkanlığı’nı yürüttü. Bitkisel Yağ
Sanayicileri Derneği Başkanı, 18. ve 22. dönem Balıkesir Milletvekili olarak Meclis’te görev yaptı.
MEHMET ALP - BURDUR
Mehmet Alp, 30 Ekim 1953’te Burdur Bucak’ta doğdu. Makine
Mühendisi ve iş adamı olan Alp, İstanbul Devlet Mühendislik
ve Mimarlık Akademisi Işık Mühendislik Yüksek Okulu (İstanbul
Yıldız Teknik Üniversitesi) Makine Mühendisliği Bölümü’nden
mezun oldu. Bucak ve Antalya’da akaryakıt istasyonu İşletmeciliği, nakliyat ve oto lastik bayiliği yapmaktadır. Bucak Belediye
Meclis Üyeliği ve Belediye Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Çeşitli dernek, oda ve vakıflarda yönetim kurulu üyeliği
ve başkanlığı yaptı. Bucak Eğitim, Kalkınma ve Araştırma Vakfı
(BEKAV) kurucusudur. 22. dönem Burdur Milletvekili olarak da
Meclis’te yer aldı.
FARUK ÇELİK - BURSA
Faruk Çelik, 17 Ocak 1956’da Artvin Yusufeli’nde doğdu. Eğitimci olan Çelik, Bursa Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdi. Yıldız
Üniversitesi’ne bağlı Kocaeli İşletme Enstitüsü’nde iki yıl işletme eğitimi gördü. Lise öğretmenliği yaptı. Serbest ticaretle uğraştı. Yerel bir gazetenin sahipliğini ve köşe yazarlığını
yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucular Kurulu Üyesi oldu.
21. ve 22. dönem Bursa Milletvekili olarak görev yaptı ve 60.
Hükümet’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak atandı.
MEHMET YILMAZ HELVACIOĞLU - SİİRT
M. Yılmaz Helvacıoğlu, 28 Mart 1949’da Siirt Merkez’de doğdu.
Mimar olan Helvacıoğlu, İstanbul Işık Mimarlık Mühendislik
Yüksek Okulu Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. 1973 Bitlis YSE Müdürü, 1974-1977 Van YSE 14. Bölge Müdürü olarak görev yaptı.
1978 yılında Ankara’da kendi inşaat firmasını kurarak bu sektörde mesleği olan mimarlık, inşaat, taahhüt, müşavirlik hizmetlerini yürüttü. 1995’de Ankara Siirtliler Dayanışma Derneği
Başkanlığı görevini yapan Helvacıoğlu, 1996 yılından beri Ankara Siirtliler Dayanışma Vakfı Kurucu Başkanlık görevini yürütmektedir. Siirt Üniversitesi Yaşatma, Kurma ve Geliştirme
Vakfı Kurucu Üyesidir.
52 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
MÜJDAT KUŞKU - ÇANAKKALE
Müjdat Kuşku, 20 Kasım 1958’de Çanakkale Çan’da doğdu.
İnşaat Mühendisi olan Kuşku, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü’nü bitirdi. İller
Bankası’nda Kontrol Mühendisliği yaptı. Serbest Müteahhit
olarak çalıştı.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 53
AHMET KÜÇÜK - ÇANAKKALE
Ahmet Küçük, 28 Ağustos 1958’de Çanakkale Çakırlı Köyü’nde
doğdu. İnşaat Mühendisi olan Küçük, İstanbul Yıldız Teknik
Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Serbest İnşaat Mühendisi olarak çalıştı. Biga Belediye Meclis Üyeliği görevinde bulundu. 20. ve 22. dönem Çanakkale Milletvekili olarak Meclis’te yer
aldı. 22. dönemde TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyesi olarak
görev yaptı. 23. dönemde, Başkanlık Divanı İdare Amiri oldu.
İBRAHİM HALİL MAZICIOĞLU - GAZİANTEP
İ. Halil Mazıcıoğlu, 4 Kasım 1960’ta Gaziantep’te doğdu. Makine Yüksek Mühendisi olan Mazıcıoğlu, Yıldız Üniversitesi Makine Mühendisliğini (Isı proses) bitirdi. Serbest Mühendis ve İnşaat Müteahhidi olarak çalıştı. Gaziantep Şahinbey Belediyesi
Belediye Başkan Danışmanı, Gaziantep Koleji Mezunları Derneği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Makina Mühendisleri Odası, Türk Tesisat Mühendisleri Derneği
(TTMD), Fahri Trafik Müfettişliği, Gaziantep Ticaret Odası, Gaziantep Polis Teşkilatını Güçlendirme Derneği Yönetim Kurulu
Üyesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Alt Yapı
ve Ulaşım Komisyonu Kent Konseyi Üyesi, Fatih İlim Araştırma
Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu.
MUSTAFA ÖZTÜRK - HATAY
Mustafa Öztürk, 9 Ağustos 1953’te Hatay Dörtyol’da doğdu.
Kimya Yüksek Mühendisi ve Öğretim Üyesi olan Öztürk, İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’ni bitirdi. Doktorasını İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nde yardımcı doçent olarak
göreve başladı. 1995’te profesör oldu. YTÜ Çevre Mühendisliği
Bölümü’nde Çevre Anabilim Dalı Başkanlığı ve Çevre Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Geliştirme Daire Başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gayri Sıhhi Müesseseler
Kurulu Başkanlığı yaptı. Çevre ve Orman Bakanlığı’nda Çevreden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı oldu ve AB izleme çalışmalarında odak noktası olan projelerin kıdemli yürütücülüğünü
üstlendi. Çevre konusunda uluslararası ve ulusal dergilerde
yayınlanmış 50’nin üzerinde makalesi, bildirisi ve 5 adet kitabı bulunmaktadır. 23. dönemde Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu Üyesi oldu.
54 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
ABDURRAHMAN KURT - DİYARBAKIR
Abdurrahman Kurt, 27 Haziran 1968’de Diyarbakır’da doğdu.
Yüksek İnşaat Mühendisi olan Kurt, Yıldız Teknik Üniversitesi
İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Eyüp Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi ve İSKİ’de görev yaptı. Gönül Köprüsü
Derneği Kurucu Başkanlığı yaptı. Diyarbakır Tarih, Kültür ve
Turizm Derneği ile Diyarbakır Turizm Derneği Kurucu Üyeliklerinde bulundu. 23. dönemde Parlamentolar Arası Birlik (PAB)
Türk Grubu Üyesi oldu.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 55
İDRİS GÜLLÜCE - İSTANBUL
MERAL AKŞENER - İSTANBUL
Meral Akşener, 18 Temmuz 1956’da İzmit Gündoğdu’da doğdu. Öğretim Üyesi olan Akşener, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. Doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. Yıldız, Kocaeli ve Marmara Üniversitelerinde öğretim üyesi olarak ders
verdi. Kocaeli Üniversitesi’nde İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı
görevinde bulundu. Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Vakfı’nın kuruluşunu gerçekleştirdi. 20. dönem İstanbul ve 21. dönem Kocaeli Milletvekili olarak Meclis’te çalıştı. 54. Hükümet’te İçişleri
Bakanı olarak görev yaptı. 23. dönemde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekilliği görevine seçildi.
İdris Güllüce, 11 Şubat 1950’de Erzurum Hasankale’de doğdu.
İnşaat Mühendisi olan Güllüce, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını Gebze Yüksek Teknoloji
Üniversitesi’nde Yönetim Organizasyon alanında tamamladı.
Libya’da mühendis ve yönetici olarak çalıştı. Özel sektörde bir
sanayi kuruluşunun hissedarı oldu ve Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Kartal Belediye Meclis Üyesi, 3. dönem Tuzla
Belediye Başkanı, Üsküdar Belediye Meclis Üyesi ve İstanbul
Büyükşehir Belediye Meclis Başkanvekili olarak görev yaptı.
“Yerel Yönetimlerin Sorunları ve Çözüm Önerileri” adlı bir kitabı yayınlandı.
ALGAN HACALOĞLU - İSTANBUL
NUSRET BAYRAKTAR - İSTANBUL
Nusret Bayraktar, 1 Ocak 1951’de Rize Ardeşen’de doğdu. Makine Mühendisi, sanayici ve iş adamı olan Bayraktar, Yıldız Üniversitesi Makine Fakültesi’ni bitirdi. Serbest Makine Mühendisi
olarak çalıştı. Özel bir şirketin genel müdürü olarak görev yaptı.
Bademlik İlim ve Hizmet Vakfı Kurucu Üyesi ve Başkanı oldu.
İstanbul İl Genel Meclis Üyeliği, Mahalli İdareler Derneği ve
Mahalli İdareler Enstitüsü Kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu. Beyoğlu Belediye Başkanlığı görevini yürüttü.
22. dönem İstanbul Milletvekili olarak da Meclis’te yer aldı.
56 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Algan Hacaloğlu, 10 Nisan 1940’ta Rize Fındıklı’da doğdu. İnşaat Yüksek Mühendisi, Planlamacı ve Ekonomist olan Hacaloğlu, Robert Koleji ve Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Yüksek Lisansını inşaat mühendisliği
alanında ABD Carnegie-Mellon Üniversitesi’nde, işletme ekonomisi alanında da Pittsburgh Üniversitesi’nde tamamladı.
DPT’de İktisadi Planlama Uzmanı, Daire Başkanı, Müsteşarlık
Müşaviri ve Yüksek Planlama Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde özel sektörde “Yurtdışı
İşler Genel Koordinatörü” olarak çalıştı. SHP’nin kurucu üyesi
oldu. Türk Tarih Kurumu ile Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) kurucu üyeliklerinde bulundu.
19, 20 ve 22. dönemde İstanbul Milletvekili, 50. Hükümet’te
Devlet Bakanlığı yaptı. 20 ve 22. dönemde AGİT Parlamentosu, Türkiye-AB KPK’nın üyesi oldu. 23. dönemde Türkiye-AB KPK
üyeliğine yeniden seçildi.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 57
HASAN KEMAL YARDIMCI - İSTANBUL
ÜNAL KACIR - İSTANBUL
Ünal Kacır, 13 Ocak 1953’te Giresun Şebinkarahisar’da doğdu.
Makine Mühendisi olan Kacır, İstanbul Devlet Mühendislik
Mimarlık Akademisi Vatan Mühendislik Yüksek Okulu’nu bitirdi. Çalışma Bakanlığı’nda İş Güvenliği Müfettişi olarak görev
yaptı. İstanbul İl Genel Meclisi Üyeliği görevinde bulundu. 22.
Dönem İstanbul Milletvekili olarak da Meclis’te görev yaptı. 23.
dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Başkanı oldu.
58 Yıldızlar
H. Kemal Yardımcı, 27 Nisan 1950’de Rize’de doğdu. İnşaat
Mühendisi, Sanayici ve Armatör olan Yardımcı, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Vatan Mühendislik
Yüksek Okulu’nu bitirdi. Yardımcılar Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. Rizespor Kulübü profesyonel
futbol takımı Genel Kaptanlığı ve Yönetim Kurulu Başkanlığı,
Fenerbahçe Spor Kulübü Kongre Üyeliği, Rize Çocuk Esirgeme
Kurumu, Türk Armatörler Birliği ve Türk Gemi İnşa Sanayicileri
Birliği Yönetim Kurulu Üyeliklerinde bulundu. İstanbul Deniz
Ticaret Odası Meclis Üyesi ve Rize Sosyal Yardımlaşma Vakfı
Kurucu Üyesi oldu. Bahama Devleti’nin İstanbul Fahri Başkonsolosu olarak görev yürütmektedir. 23. dönemde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Milli Savunma Komisyonu Başkanı oldu.
RECEP KORAL - İSTANBUL
MEHMET CEYLAN - KARABÜK
Recep Koral, 15 Temmuz 1948’de Niğde Koyunlu köyünde doğdu. İnşaat Mühendisi olan Koral, İstanbul Devlet Mühendislik
Mimarlık Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi.
Serbest şantiye mühendisliği, Belediye’de İmar, Ruhsat Denetim ve Fen İşleri Müdürlüğü, Belediye Teknik Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Gaziosmanpaşa ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi oldu. İki Dönem İstanbul
Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı görevini yürüttü. İstanbul
Mahalli İdareler Enstitüsü Kurucu Üyesi ve Yöneticisi, İstanbul
Amatör Spor Komitesi Üyesi, Gaziosmanpaşa Güreş İhtisas Kulübü Kurucusu olarak görev yaptı. 22. dönem İstanbul Milletvekili olarak Meclis’te yer aldı.
Mehmet Ceylan, 18 Nisan 1958’de Karabük Safranbolu’da
doğdu. Makine Yüksek Mühendisi, Ekonomist ve Planlama
Uzmanı olan Ceylan, Konya Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ile ODTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu’nu
bitirdi. İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi ile
ABD Western Illinois University’de ekonomi alanında yüksek
lisans yaptı. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi ve Orta Doğu
Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Başbakanlık Devlet
Planlama Teşkilatı’nda planlama uzmanı olarak çalıştı. Safranbolu Belediye Başkanlığı görevinde bulundu. 22. dönemde
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Başkan Yardımcılığı
ve Türkiye-Suudi Arabistan Dostluk Grubu Başkanlığı görevlerinde bulundu. 23. dönemde ise NATO Parlamenter Asamblesi
Türk Grubu Üyesi oldu.
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 59
SERACETTİN KARAYAĞIZ - MUŞ
MEHMET SERDAROĞLU - KASTAMONU
Mehmet Serdaroğlu, 1 Temmuz 1947’de Kastamonu Taşköprü’de doğdu. İnşaat Mühendisi olan Serdaroğlu, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Mühendisliği
Bölümü’nü bitirdi. Taşköprü Belediye Başkanlığı görevine seçildi ve iki dönem bu görevi yürüttü. Serbest inşaat mühendisliği ve müteahhitliği yaptı. 21. dönem Kastamonu Milletvekili
olarak Meclis’te yer aldı.
Seracettin Karayağız, 2 Şubat 1955’te Muş Düzkışla’da doğdu.
Makine Mühendisi olan Karayağız, Yıldız Teknik Üniversitesi
Makine Fakültesi’ni bitirdi. Serbest piyasada ambalaj sanayi,
taahhüt ve dış ticaret işiyle uğraştı. Sosyal ve kültürel alanda
birçok vakıf ve derneğin kurucusu oldu. MÜSİAD’da Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genç İşadamları Vakfı’nda Genel Başkanlık görevlerinde bulundu. Birçok ülkede incelemeleri
oldu. Siyasi ve ekonomik konularda konferans ve seminerler
verdi. 22. dönemde Muş Milletvekili olarak görev yaptı.
MEHMET HALİT DEMİR - MARDİN
RECEP YILDIRIM - SAKARYA
Recep Yıldırım, 1 Ocak 1949’da Sakarya Akyazı’da doğdu. Makine Yüksek Mühendisi olan Yıldırım, İstanbul Yıldız Teknik
Üniversitesi Vatan Mühendislik Fakültesi Makine Bölümü’nü
bitirdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İstanbul Sanayi Bölge
Müdürlüğü’nde Uzman Makine Mühendisi olarak görev yaptı.
Akyazı İmam Hatip Lisesi’nde Matematik ve İngilizce öğretmenliği yaptı. Sanayi Bakanlığı Sanayi Dairesi Otomotiv Şubesi’nde
mühendis olarak çalıştı. Özel sektörde Adapazarı CERSAN A.Ş. de
vinç fabrikasında mühendislik yaptı ve Serbest Mühendislik ve
Mimarlık Bürosu açarak ticarete başladı. Akyazı (1989-2002)
Belediye Başkanlığı görevine seçilerek üç dönem bu görevi yürüttü. Sakarya Sağlık Vakfı ve Sakaryaspor A.Ş. Kurucu Üyeliği,
Amatör Spor Kulüp Başkanlığı, Akyazı Sanayi ve Ticaret Odası
Yönetim Kurulu Üyeliği ve İlim Yayma Cemiyeti Akyazı Şube
Başkanlığı görevlerinde bulundu. 22. dönem Sakarya Milletvekili olarak Meclis’te yer aldı.
60Yıldızlar
TEMMUZ / 09
M. Halit Demir, 15 Haziran 1970’de Mardin Kızıltepe’de doğdu.
Harita Kadastro Mühendisi olan Demir, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. İSRA Mühendislik Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalıştı. Harita Kadastro Mühendisleri Odası Temsilci Yardımcılığı ve Kent Konseyi (Yerel Gündem
21) Komisyon Başkanlığı görevlerinde bulundu.
İLHAN EVCİN - YALOVA
İlhan Evcin, 27 Temmuz 1962’de Yalova’da doğdu. İnşaat Yüksek Mühendisi olan Evcin, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat
Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını Yıldız Teknik Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Su-Çevre dalında yaptı. Serbest
olarak mühendislik ve müteahhitlik işleriyle uğraştı. Belediye
Meclis Üyeliği ve İl Genel Meclis Başkanlığı görevlerinde bulundu.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 61
RÖPORTAJ
SEVGİ, HOŞGÖRÜ ve
ARMONİ
40 yılı aşkın bir süredir Üniversitemizin bütün
değişim ve gelişimine tanıklık etmiş ve katkıda
bulunmuş olan değerli hocalarımızın hala ilk
günkü heyecanı taşıyor olmaları, gerçekten bizleri
çok etkiledi.
D
röportaj, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
Dergimizin bundan önceki sayılarında Üniversitemizi
daha iyi anlamaya ve okurlarımıza daha iyi anlatmaya
çalışmak için, Üniversitemizin her aşamasına tanıklık
eden hocalarımızın görüşlerine ve anılarına başvuracağımızı ifade etmiştik. İnşaat Fakültemizden Prof. Dr.
Ömer Aydın ile başladığımız yolculuğumuza, bu sayımızda Mimarlık Fakültesi ile devam edeceğiz. Üniversitemize uzun yıllar hizmet eden Mimarlık Fakültemizin değerli öğretim üyeleri Prof. Dr. Müjgan SÖZEN
(Mimarlık Bölümü - Yapı Bilgisi / 1961-62 girişli), Prof.
Dr. M. Emre AYSU (Şehir Bölge Planlama - Şehircilik
/ 1962-63 girişli) ve Prof. Dr. Ali DÜZGÜN (Mimarlık
Bölümü - Bina Bilgisi / 1963-64 girişli) ile çok samimi bir röportaj gerçekleştirdik. 40 yılı aşkın bir süredir
Üniversitemizin bütün değişim ve gelişimine tanıklık
etmiş ve katkıda bulunmuş olan değerli hocalarımızın, hala ilk günkü heyecanı taşıyor olmaları gerçekten bizleri çok etkiledi. Şimdi, hepimizin ders alması
gereken bu keyifli sohbetimizi sizlerle paylaşıyoruz.
Hakan KARATAŞ: Değerli hocalarım, öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Dergimiz aracılığıyla, üniversitemizde ve görev yaptığı
fakültede ki değişim ve gelişime çok yakından tanıklık
etmiş olan hocalarımızla görüşmeler yapıyoruz. Sizlerle kıyaslandığımızda, Üniversitemizde daha emek-
62 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
veri kaynaklarısınız. İlk olarak, Yıldız Teknik Üniversi-
Akademiye geçiş dönemi bu kurumun tarihinde önemli bir süreç. Fakültelerin oluşumu, eğitim konusunda
yeni model arayışları, yoğun çalışmalar, tartışmalar
çok renkli olduğu kadar yorucu bir dönemdi. Çünkü
yeni bir yapılanma dönemi başlamış, akademik ortam
gündeme gelmişti. Kürsüler bu dönemde kuruldu,
yeni lisansüstü eğitim programları oluşturuldu.
Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Öğrenciliğimden bu
yana toplam 48 yıl, yani yaşamımın büyük bir bölümü
Yıldız’da geçti. Üniversiteme ayırdığım zamanı düşündükçe zaten geriye pek bir şey kalmıyor. Tabii bu
bir yaşam biçimi, bunun da sevgi ile olduğunu düşünüyorum. Biz, Teknik Okul döneminden bugüne olan
süreçte bütün değişimleri yaşadık. Teknik Okul’da
öğrencilik döneminde Akademi olma isteğiyle yapılan
boykotlara bile katıldık. Ben, 1965 yılında lisans, 1966
yılında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Yurt dışına gitme hazırlıkları yapıyordum, ama o yıllarda okul
müdürü olan Sayın Adnan Ergeneli okulda asistan olmamı önerdi. Daha önce bunu pek düşünmemiştim.
İhtisas sınıfında Akustik dersinde başarılı olmam,
okul birinciliğim, Hocam Şazi Sirel ile Tefken Aydınlatma Enstitüsü kuruluşu sırasında birlikte çalışmam
Yapı Fiziği konularına olan ilgimi arttırdı ve akademik
yaşamım bu alanda çalışmak üzere başlamış oldu. Bu
durum, Mimarlık Bölümünde bilimsel açıdan belli bir
uzmanlık alanında çalışacak ilk asistan olma özelliğini
de getirdi sayılır.
Yapı Fiziği Kürsüsünün kurulması, laboratuar kurma
çalışmaları, Yapı Fiziği Lisansüstü Programının oluşturulması hep bu dönemde başladı. Bu arada Fakülte’de
asistan temsilciliği oluşturduk. Asistanlara değişik
yönlerden pek çok olanak sağladık. Benim yönetimle
ilgili ilk yoğun çalışmalarım ve çabalarım bu alanda
başlamıştır: Asistanların öğrencilik hakları, doktora
yaptırılması için yönetmelik hazırlanması, belli sürelerde yurt dışına gönderilmelerinin sağlanması gibi.
Doktora yönetmeliği hazırlanmadığı için o sırada Kürsü Başkanı olan Süha hocanın isteği ile Senato’da benim için alınan doktora kararı yeterliğe dönüştürüldü.
Yeterlik çalışması yaparak 1972 yılında yeterlikli asistan oldum. Yaptığım çalışmayı da bir kitap olarak bastırdım. Böylece fakültemizde bir asistana ait yayınlanmış ilk kitap oldu. 1975 yılında ise doçent oldum. Yapı
Fiziği alanında hocamla birlikte iki kişiydik. Doğrusu,
Yapı Fiziği Kürsüsünün, laboratuarının kurulması, lisansüstü programın açılması, derslerin oluşturulması, tezlerin yaptırılması gibi pek çok konuda inanılmaz
çaba harcadık, emek verdik. Zamanla, kadromuz artmaya başladı ve giderek elemanların çoğu Yapı Fiziği
lisansüstünde yetişen öğrencilerimiz oldu.
leme dönemini yaşayan bizler için sizler çok önemli
tesi ile ilgili geçmişinizden bahseder misiniz?
1982’de tüm yüksek öğretimin tek bir yasa altında
toplanmasıyla, üniversite dönemi başladı. Bu dönemde de, lisans ve lisansüstü eğitim programlarında birçok kez değişiklikler yapıldı. Ayrıca, akademik aşamalara da değişiklikler getirildi. Doçentlik tezi kaldırıldı.
Bence bu olumsuz oldu.
Hocalarımın ısrarı ile 1984 yılında profesörlüğe başvurdum. 1985 yılında senatoda onaylandı. Ancak, başka üniversiteye gitme koşulu getirildiği için yürürlüğe
girmedi. Ben, profesörlük için başka bir üniversiteye
hatta bize bağlı Kadıköy’deki fakülteye gitmediğim
gibi, yurt içinde ve yurt dışında önerilen önemli çalışma ortamlarını kabul etmedim. Daha sonra değişen
yeni kararlarla, 1988 yılında iki ayrı yasadan, yani üç
kez profesör oldum.
Bu dönemde fakülte kurulu, yönetim kurulu üyelikleri ana bilim dalı, bilim dalı, bölüm başkanlıkları, dört
dönem senato üyeliği, lisansüstü program yürütücülüğü gibi pek çok eğitim ve yönetim alanlarında
görev yüklendim. Tüm bu görevlerde de fakültemde
hatta üniversitemde, bu kurumdan yetişmiş ilk bayan
akademisyen olma niteliğine de sahip oldum. Bu ilkleri yaşamak, beni her zaman mutlu kıldı. Geçmişten
bugüne olan süreci düşündüğümde bunun çok dolu,
verimli ve olumlu geçtiğini özellikle vurgulamak isterim. Üniversitedeki görevlerimin yanında, aydınlatma
ve akustik konularında ulusal ve uluslararası düzeydeki çalışmalara olan katkılarım, Yapı Fiziği alanındaki
uygulamalarımın da bu süreçte yer alması benim için
ayrı bir değer taşıyor.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 63
>> Prof. Dr. Ali Düzgün:
Diğer üniversitelerin Mimarlık Fakültesi hocası olan
arkadaşlarım, kendi özel bürolarında çalıştırmak
için benden Yıldız Mezunu Mimar ya da Yıldız
öğrencisi istiyorlar.
>> Prof. Dr. Müjgan
Şerefhanoğlu Sözen:
Son yıllarda, fakültemizi
ön sıralarda tercih
ederek gelen öğrenci
sayısında artış olduğu;
ayrıca, öğrencilerin orta
öğretim açısından da
oldukça iyi okullardan
geldikleri görülüyor.
64 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Emre AYSU: 1962 yılında Yıldız’a girdiğimde okulumuz
iki kaynaktan öğrenci alıyordu. O günün sanat okulları mezunları (%70), lise mezunları (%30) kontenjan
dahilinde özel sınavla istedikleri şubeye girebiliyorlardı. O yıllarda İstanbul Teknik Okulu beş şubeden
oluşmaktaydı ve iki kademeli eğitim-öğretim yapan
bir kurumdu. Yıldız’da alt sınıflara yardımcı olan üst
sınıflardan ağabeylerimiz ve ablalarımıza her konuda
danışmamız gelenek haline gelmişti. Bunun yanında
gerçekten hiyerarşiden daha fazla büyük bir dayanışma hakimdi. Öyle bir dayanışma vardı ki; eğitimde
ağabey-abla-kardeş ilişkisinin dışında; en önemlisi,
evde kalan öğrencilerden, yurtta kalan öğrencilere
yiyecek gelir ve bu yiyecekler yurtta kalan arkadaşlar
arasında paylaşılırdı. Kimi öğrencinin parası biter, diğerleri büyük bir dayanışma içerisinde onu desteklerdi. İşte böyle bir dönemde, ben lise mezunu olarak mimar olmak için bu kuruma girdim. Yıldız’ı kazanınca,
doğrusu iyi yaptığımı şimdi daha iyi görüyorum. Kendimi sıcak bir aile ortamında buldum. Çünkü gerçekten değişik bir ortamı var bu kurumun. Ara sıra bazı
kesintiler ve dışsal etkilenmeler olsa da bu ortam hala
sürdürülmekte. 4 yılda Mimarlık (lisans) Şubesini bitirdim (1966), 1 yılda da Mimarlık İhtisas Şubesi’ndeki
eğitimimi tamamladım (1967) ve İzmirli olduğum için
İzmir’e döndüm. O dönemlerde Türkiye’de ilk Ege Özel
Mimarlık Mühendislik Yüksek Okulu İzmir Buca’da kurulmuştu. Rahmetle ve sevgi ile andığım Süha Toner
ve İrfan Bayhan hocalarım, beni bu kuruma asistan
olarak aldılar. Akademisyenlik gibi bir düşüncem olmamasına rağmen, 3 yıl asistanlık yaptım. Daha sonra
1970 yılında beni o kurumdan Yıldız’a transfer ettiler.
Benim akademik hayata girişim 1967’de başlıyor ve 42
yıllık bir akademik geçmişim olmuş. Öğrenciliğimiz
hep mücadele içinde geçti. O zamanlar ülkenin ekonomik durumu çok iyi değildi. Öğrenciliğimizde hem
çalıştık hem de okulumuza devam ettik. O zamanlar
Yıldız, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı iki kademeli eğitim öğretim yapan (4+1 yıl) İstanbul Teknik Okulu (İTO)
idi. Bizim kuşak, Yıldız’ın üniversiter yapıya kavuşabilmesi için hep boykot yapmıştır. Bizim boykotlar bugünkü boykotlara hiç benzemiyordu. Çok ilginçtir; öğrenciler olarak Yıldız akademi olsun ya da üniversiter
bir yapıya kavuşsun diye giriştiğimiz bu mücadeleden,
kurum adına başarılı çıktık. 1969 yılında bir yasayla bu
kurum, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi olarak üniversiter bir yapıya kavuştu. Benim
bir tek Teknik Okul öncesi diplomam eksik. Teknik
Okul (mimar), Yüksek Teknik Okul (Y.Mimar), Akademi
(Dr.), Üniversite (Doç) ve Teknik Üniversite(Prof.)’nin
bütün diploma ve belgeleri müze gibi ben de mevcut. Bu belgelerin dışında asistan temsilciliği, bölüm
başkanlığı, dekanlık, rektör yardımcılığı gibi görevlerle
de kurumun evrimleşmesi ve gelişmesindeki bütün
aşamaları aşağı yukarı biz hepimiz yaşadık. Bütün
aşamalardaki zorlukları da bizler yaşadık. Lütfen yanlış anlamayın ama, kurumumuzun ve özellikle fakültemizin bu noktaya gelmesindeki temel taşları, biraz
önce sözünü ettiğim kurumun gelişmesinin her aşamasında mücadele eden, bizim kuşağın oluşturduğuna inanıyorum. Bütün bu yaşanmışlıklar daha önce
bahsettiğim o dayanışma ve mücadelenin ürünüdür.
Bu yüzden heyecanımızı kaybetmedik. Ben 66 yaşıma
basmak üzereyim ve bir yıl sonra üniversiteden, bu yuvadan ayrılmak zorundayım. Bu durum bizler için çok
zor. Benim iki tane çocuğum var ama bizler Üniversitemizi büyütmekten, çocuklarımızın büyüme aşamalarının içinde olamadık. Bu açığımızı torunumuzla
gidermeye çalışıyoruz. Burası gerçekten çocuğumuz
gibi ve bu sevgi ve bağlılığın bizden sonraki kuşaklarca da içselleştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Umarım Üniversitemizdeki yeni kuşaklar
da bu heyecanı hisseder ve asla kaybetmezler. Yıldız
100. Yılına doğru gidiyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar ve Teknik Üniversite, bizim kurumumuzdan daha
önce kurulmuş ve birçok aşamadan geçerek bugünkü
düzeylerine ulaşmış olmalarına rağmen, özellikle 67.
yılını idrak eden, Ülkemizin ikinci mimarlık okulu olan
(1942) fakültemizin hızlı gelişme ivmesi, kurumumuzu
bu kurumlarla yarışır hale getirdi. Hem ulusal ölçekte,
hem de uluslararası ölçekte ciddi bir düzeye ulaştık.
Ali DÜZGÜN: Ben bu kurumda sevgili arkadaşlarımdan
daha gencim. O dönemler, 3. yedekten giremediğim ve
kazanıp da kaydını yaptıramadığım Teknik Üniversite
Mimarlık Fakültesi’nden dolayı, aklımda hep Mimarlık
eğitimimi yapmak kalmıştı. Yıldız’a gelişim şöyle oldu.
Adını rahmetle anacağım ve biz eğer Yıldız’ın temel
direği isek o Yıldız’ın temeli ve aynı zamanda mezunu
olan ve Yıldız’a çok emek vermiş olan Selahattin Çakal
hocam ile kayıt esnasında tanıştık. “Ben İç Mimarım
dedim” ve Yıldız’da Mimarlığı nasıl hallederim diye
sordum kendisine. “Siz gelin bankonun arkasına” dedi
ve bana kahve yaptırdı ve beni mimar olarak almaya
karar verdi. Babamdan dolayı mobilya sektöründeki
iyi bir geleceği teperek, Yıldız’a Mimarlık Bölümüne
yeniden öğrenci olarak girdim. Aynı dönemde be-
nim konservatuar eğitimim de devam ediyordu. 8
yıl konservatuarın gündüzlü kısmında eğitim aldım.
Öğrenciliğim bitip 5 yılı tamamladıktan sonra, yüksek
mimar olup büromu da açtığımda hem baba sektörü
mobilya, hem mimarlık ve hem de iç mimarlık olmak
üzere üçlü kombinasyonda çalıştım. Bu dönemde, İsmet Ağar Yılmaz denen hoca beni yolda yakalayıp “Ya-
rın Ankara’ya gidiyoruz” diyerek beni Selahattin Çakal
hocanın grubuna dahil etmesiyle bu sevda başladı.
Başladığı andan itibaren müzisyenliği bıraktım, bir yıl
sonra büromu kapattım ve dört yıl sonra da mobilya
sektöründen kendimi çektim. 44 yıl bu kurumun için-
de bulundum. Bu sürede içinde bulunduğum kuruma
ve öğrencilerime verdiğim emeklerimi ve katkılarımı
helal ediyorum. Öğrencilerimiz hayata atıldığında,
bizimle kurdukları ilişkiler doğru şeyler yaptığımızı
gösteriyor. Biz bu üç hoca, dünyanın en zengin insan-
larıyız. Niye zenginiz biliyor musunuz? Her öğrencinin
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 65
>>Prof. Dr. M. Emre Aysu:
Osmanlı toplumundaki o çok dinli ve çok kültürlü
yapı gibi, fakültemizde de değişik kaynaklardan
gelen çok farklı bir yapı var.
hayatta yaşarken “Allah razı olsun” dediği üç hocadan
biri olmanın onurunu ve gururunu yaşıyoruz. Hizmet
ettiğimize inandığımız öğrencilerimiz, bizlerin en büyük servetidir.
Hakan KARATAŞ: Bu röportaj dergimizde yayınlandıktan sonra umarım bütün genç akademisyenlerimiz
bu röportajı çok dikkatli okurlar. Ben, sanki bu kuruma çok uzun süredir emek vermiş insanlarla değil de
görevinin daha başında, çok hedefleri ve planları olan
insanlarla görüşüyor gibiyim. Enerjiniz bana da geçti
ve umarım uzun yıllar Yıldız’a hizmet etmek bizlere de
nasip olur. Çok teşekkür ederim. Gördüğüm kadarıyla
Yıldız’ı iş olarak değil de yuva olarak görüyorsunuz ve
bu yuvanızdaki size ait özel odanız da Mimarlık Fakültesi olmuş. Diğer üniversitelerin Mimarlık Fakülteleri
ile kıyasladığınızda fakültenizin ön plana çıktığı konuları bizlerle paylaşabilir misiniz?
Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Öteki üniversitelerle karşılaştırdığımızda, 70 yıllık köklü bir geçmişi olan
fakültemizin gerek devlet gerekse özel ve / ya da vakıf
üniversiteleri içinde çok ağırlıklı bir yeri olduğu yadsınamaz. Planlama ve Mimarlık olarak iki temel bölümü
olan fakültemiz, alt yapısı, yetişmiş öğretim kadrosu,
öğrenci kapasitesi, gelen ve mezun olan öğrenci niteliği, uluslararası ve ulusal düzeydeki ilişkileri yönünden Mimarlık lisans ve lisansüstü eğitimde ağırlıklı
yerini korumaktadır. Örnek verecek olursak, özellikle
Yapı Fiziği alanında yürütülen lisansüstü programı, 30
yıllık geçmişi, yetişmiş kadrosu ve çeşitli etkinlikleriyle öteki üniversitelerden farklılık göstermekte. Bunun
gibi iki bölümde önemli ayrıcalıkları olan başka bilim
dalları da var. Tüm dünyada her alanda gelişmelerin
sürdüğü düşünülürse, fakültemizde de bunun sürdürülmesi ve kimi alanlarda olan eksikliklerin giderilmesi de kaçınılmazdır.
Bu arada, son yıllarda yetişmiş öğretim elemanlarının
özel üniversitelere gitmesiyle, kuşkusuz kan kaybı oluyor. Bu konuda, bizden de eski iki kuruluş olan İTÜ ve
MSGSÜ Mimarlık Fakülteleri’nde de aynı durum söz
konusu. Ama bu kurumların yaşaması için de, öğretim elemanına duyulan gereksinim de bir gerçek. Yenilerin yaşaması, eskilerin ise düzeylerinin korunması
açısından, bu sorunun iyi bir planlama ile çözülmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Emre AYSU: 1942 yılında Mimarlık Şubesinin İnşaat
Mühendisliği Şubesinden ayrılması, bu alan için en
66 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
önemli başlangıç noktasını oluşturmuştur. Bizim bölümümüzün en önemli özelliği, kurucularından başlayarak tüm hocalarımızın yurt dışı, yurt içi kurumlardan mezun olmuş kendi hocalarımız olmasıdır.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Teknik
Üniversitedeki Mimarlık Bölümlerinin gelişimlerinde, yabancı hocaların da payı bulunmaktadır. Bizim
bölümümüzde ise tamamen kendi yapımıza uygun
yetişmiş ve kendi eğitim felsefesini oluşturmuş hocaların payı büyüktür. Bizim fakültemizin öğretim kadro
yapısı katı anlamda bir okulculuğa dayanmamakta,
çok değişik kurumlardan mezun ve fakat uyumlu, uygulama ile ilişkileri olan elemanlardan oluşmaktaydı.
Okulumuzu ve Üniversitemizi seviyoruz ama böyle
bir hassasiyetimiz yok. Osmanlı toplumundaki o çok
dinli ve çok kültürlü yapı gibi, fakültemizde de değişik
kaynaklardan gelen çok farklı bir yapı var. Bir anımı
sizinle paylaşmak istiyorum. Ben liseden mezun olduğum zaman mimar olmayı kafama koymuştum. O
dönemde Teknik Üniversite, ODTÜ ve Güzel Sanatlar
Akademisi’nin Mimarlık Bölümlerinin varlığından haberim vardı. Yıldız’ı (İstanbul Teknik Okulu’nu), benden bir yıl önce Yıldız’a giren kolejden bir arkadaşımdan öğrendim. Çünkü o dönemde Yıldız ağırlıklı olarak
Sanat Okulu mezunlarını aldığı için, lise mezunları
arasında varlığından haberdar olan yok gibiydi. Diğer
üniversiteler gibi, 4 yıllık eğitim yapıyordu ama üniversite adı yoktu. Ben 4 okulun da sınavına girdim. Diğerlerinde matematik ve benzeri sınavlara girerken,
buranın sınavları farklıydı. Burada lise mezunu olarak
yapı bilgisi, teknik resim ve duvar örme olmak üzere
3 farklı sınava giriyorduk. Mimar olmayı hedefleyen
biri olarak, bana son derece cazip geldi. Ben bu sınavları öğrenince, İzmir’de mimari bir büroya girdim
ve teknik resim öğrenmeye çalıştım. Arkadaşımdan
yapı bilgisi notlarını aldım. Zincirlikuyu’daki Yapı Sanat Okulu’nda okuyan öğrencilerden, bir hafta duvar
örme kursu aldım. Bu kuruma bu koşullarda girdiğimi hatırladıkça, yarışmacı hırsımızın ve mücadele
gücümüzün belki de buradan kaynaklandığını düşünüyorum. Bizim kuşağımızın mücadelesi hiç bitmedi.
Akademi olduğumuzda, o günkü yönetim doktora
yönetmeliğini bir türlü çıkarmak istemedi. Doktora
yapmak istiyordum. Rahmetli doktora hocam İrfan
Bayhan ile yönetime karşı büyük bir mücadele verdik. O mücadelenin de lideri benim herhalde, çünkü o
dönemde Akademide yapılan ilk doktora benimkiydi.
Bu mücadele nedeni ile doktora yapabilmek, benim 11
yılıma mal oldu. Gerçekten o dönemki mücadelenin
en çok içinde olan da Mimarlık Fakültesiydi. Yazacak
ve söyleyecek daha çok şeyimiz var. Fırsat bulup da o
dönemi yaşayan ve bugüne ulaşmış az sayıda hoca
arkadaşımızın bir araya gelerek Mimarlık Fakültesinin
bilinmeyen bu tür anılarını kaleme almasının gerekli
olduğunu düşünüyorum.
Ali DÜZGÜN: Türkiye’de yüksek okulların kapatıldığı
dönemde kapatılan yüksek okulların büyük bir kısmı,
öğrencileri ve bütün yükleriyle birlikte, o günkü adıyla
İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi
olan Yıldız’a devredildi. Yüksekokullar bize devredildikten sonra, 50 kişilik sınıflarımız bir anda 100’e
150’ye çıktı. Hatta Mimarlık Bölümümüz 250 kişilik
sınıflara ulaştı. Uygulamalı ve devamlı masa başında
çizim, etüt, araştırma yapılan ve pratiğin de beraber
gitmesi gereken bir meslek 250 kişilik sınıflarda gerçekleştirilmeye çalışıldı. Karaelmas Üniversitesi’nin
Zonguldak Mühendislik ve Mimarlık Yüksekokulu
açıldığında ve Edirne Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi kurulduğunda, sekreter masalarını
omuzlarımızda taşıdığımızı biliyor musunuz? O dönemdeki arkadaşlarımın, bu kurumların kurulmasına
büyük katkıları oldu. Ben öğrenci olduğumda bir tek
Mimarlık Bölümü vardı. 10.000 kişi müracaat eder,
>> Prof. Dr. M. Emre Aysu:
Avrupa Birliği üç
mesleğin insanlığın
sağlığı, mutluluğu için
çok önemli olduğunu
ve belirli ölçütlere
bağlı olarak eğitiminin
gerçekleştirilmesini kabul
etmiş durumdadır. Bunlar
Tıp, Mimarlık ve Hukuk’tur.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 67
>> Prof. Dr. Ali Düzgün:
İyi bir mimarın, birçok mesleğin bilgi birikimine
sahip olması gerekmektedir.
yorum. Son yıllarda, fakültemizi ön sıralarda yazarak
istekli gelen öğrenci sayısında artış olduğu; ayrıca,
öğrencilerin orta öğretim açısından da oldukça iyi
okullardan geldikleri görülüyor. Bu arada kız öğrenci sayısı da çok arttı. Hatta erkek öğrencilerden daha
fazla. Bu durum, öteki mimarlık bölümlerinde de hatta yurtdışında da benzer nitelik gösteriyor. Bütün bu
gelişmeler olumlu.
ancak 50 kişi seçilirdi. Seçilen öğrencilerin kalitesini
siz düşünün. O dönemde 11 dersten vizelerini geçip
de 12. dersten kalan öğrencinin bütün vizeleri yanardı.
Bu insanlar şimdi piyasadaki önemli işletmelerin başındalar. Jürilerde beraber olduğumuz diğer üniversitelerin Mimarlık Fakültesi hocası olan arkadaşlarım,
hala kendi özel bürolarında çalıştırmak için benden
Yıldız Mezunu Mimar ya da Yıldız öğrencisi istemekte
ve nasıl bu kadar iyi yetiştiriyorsunuz diye sormaktalar. Sanırım bu durum biz Yıldızlı hocalar için en büyük mutluluk kaynağıdır.
Hakan KARATAŞ: Teknik Okul döneminden günümüze kadar, öğrenci profilinde sizin gördüğünüz olumlu
ya da olumsuz en büyük değişiklik nedir?
Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Biraz önce, Emre
Hoca’nın da sözünü ettiği, duvar örme sınavıyla bu
okula girmek benim için de ilginç bir anı, bir anekdot
gibi. Buna değinmeden geçmek istemiyorum. Sınavda ben bir baca örmeye çalışıyordum. Tek elle dolu bir
tuğlayı kavrayıp yerine koymak, benim için çok zor bir
işti. Zamana karşı da yarışıyorduk. Hiç unutmuyorum,
yanımdaki erkek öğrenci 6-7 sıra tuğla örmüşken ben
hala üçüncü sırada, elimde bir bezle, yerleştirdiğim
tuğlalardan dökülen harçları temizliyordum. Tam
o sırada, Selahattin Çakal Hoca beni gördü ve öteki
68 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
hocaları da çağırdı. Yanıma geldiler ve halimi görün-
ce “Allah aşkına böyle sınav olur mu? Kız öğrencilere
pasta yaptırmak lazım.” dediler. Aslında çok düzgün
ve temiz örmüştüm, bunun yeterli olduğunu ve bırakmamı söylediler. Bu benim için unutulmaz güzel bir
anı olarak kaldı.
Teknik Okul döneminde yüksek eğitim kurumları sınavlarını kendileri yapıyor, aldıkları öğrencilerin altyapılarını belirliyorlardı. Akademi döneminde de öyle
oldu. Teknik Okul döneminde lise ve enstitü girişli
öğrencilere ayrı sınav yapılırdı. Öğrencilerin büyük
bölümü, Anadolu kökenliydi. Kız öğrenciler parmakla
sayılacak kadar azdı. Ayrı sınavlar olduğu için genelde istekli olan öğrenciler başvuruyor ve seçim bunların arasından yapılıyordu. Sonraları merkezi sistemden öğrenci alınmaya başlayınca, öğrencilerin kendi
istekleri dışında puan sırasına göre üniversitelere girişleri gündeme geldi. Bu sistemin, her alan için özellikle de mimarlık için uygun olduğunu düşünmüyorum. Mimarlık eğitiminde öğrencinin, öncelikli olarak
bu mesleği çok isteyerek seçmesi önemlidir. Doğal
olarak, belli bir altyapısının olması da gerekiyor. Bu
nedenle, merkezi sınavda belli düzeyde başarılı olan
öğrencilerin, mimarlık eğitimi için ayrıca özel bir sınavdan geçmesinin daha uygun olduğunu düşünü-
Ali DÜZGÜN: Mimarlık, herkesin her istediği zaman
yapabileceği bir meslek değil. Sadece teorik bilgi ile
yapılacak bir iş değil. Teknoloji, hayat ve ülke gerçeklerinin hızla değişimi, tıp dışında dünyada ikinci meslek olarak kabul edilen mimarlık alanında da değişimi
ve gelişimi gerektirmektedir. Tıp ve sağlık insan yaşamı için ne kadar önemli ise mimarlığın da insan yaşamına, sağlığına ve geleceğine etkisi aynı orandadır.
İyi bir mimarın, birçok mesleğin bilgi birikimine sahip
olması gerekmektedir. En azından, insanın yaşadığı
alanları geliştirebilmek için pedagoji bilimine hakim
olması beklenir. Üniversite sınavlarında tıp, hukuk
gibi alanları isteyen ve örnek olarak 15. tercihinde
Mimarlık Bölümünü kazanan ve konu ile ilgili hiçbir
bilgisi ve ilgisi olmayan bir öğrenciden ne bekleyebilirsiniz? Sadece mezun olduğu zaman alacağı diploma kartonunu hedefleyen ve istemeden mimar olan
öğrenciden fazla bir şey beklemek haksızlık olur. Bu
durumun düzeltilmesi gerekir. Bazı alanlar için bazı
özel seçimlerin yapılması iyi bir çözüm olabilir. Bildiğiniz gibi üniversitemize ERASMUS kanalı ile öğrenciler
geliyor. Maalesef birçok dersine girdiğim ERASMUS
öğrencilerinden, benim öğrencilerime göre çok daha
iyi sonuç alıyorum. Sebep; her biri harika resim yapıyor, hepsinin el becerileri çok iyi. Üniversitemizde ve
ülkemizde mimarlık okuyan öğrencilerin profilinin
böyle olması lazım. Sanat Tasarım Fakültelerini seçen öğrenciler gibi, aynı heves ve beceriyle Mimarlık
Fakültelerine müracaat etmeleri arzu edilir. Sadece
bilgisayar da bu mesleğe hakim olmaya yetmez. Bilgisayar konusunda ne kadar uzman olursanız olun,
eğer alan için gerekli becerileriniz yoksa bilgisayar da
çaresiz kalır.
Emre AYSU: Teknik Okul döneminde Mimarlık Şubesi olsun Makine ya da Elektrik Şubeleri olsun, bütün
hocalarımız ve hatta öğrencilerimiz uygulamayla
doğrudan ilişkiliydi. Bu tarihlerde kurumumuzda,
Sanat Okulu mezunlarından her isteyeni Mimarlık
Bölümüne almazlardı. Örnek olarak, torna ve tesviye
gibi bölümlerden mezun olanlar Mimarlık Şubesine
giremezdi. Mimarlığa hangi meslek grupları yatkınsa
onlar gelebiliyordu. Hatta onların arasından da Sanat
Okullarında ön seçme yapılıyordu. Bu özellikleri günümüzde değerlendirdiğimizde, işin özü şu; ortaöğretimde gençler meslek seçimini kendi niteliklerine,
becerilerine, yeteneklerine ve kültürel düzeylerine
göre bilinçli bir şekilde yaparlarsa ortada hiçbir sorun
olmaz. Benim dönemimde mimar unvanı ile mezun
olanlar, uygulamaya ilişkin bilgilerle de donatılabildikleri için topluma hizmet sunacak hazır elemanlar
olarak hayata atılıyorlardı. Çünkü mimar olmak isteği ile ön donatılarla geliyorlardı. Geldiğimiz noktada
ana sorun şudur; bana göre Türkiye’de ortaöğretimde
eğitim-öğretim düzeyi, bu bağlamda tercih yapabilecek öğrenci yetiştirebilme niteliğini kaybetmiştir. İkinci olarak, küreselleşme bağlamındaki dayatmalarla, bir
kültür erozyonu yaşanmaktadır. Maalesef genellikle
ortaöğretimdeki gencin kafasına “Hangi meslek daha
çok para yapar?” ya da “Hangi meslekle en kısa sürede
köşeyi dönerim.” gibi son derece anlamsız ve sağlıksız
bir düşünce yerleşmiştir. Severek, isteyerek bilinçli bir
seçimle meslek edinmek yerine, en kısa sürede en fazla parayı kazanmak amaç haline getirilmiştir. Böyle
bir mantıkla merkezi sisteme girdiği zaman gençler,
abuk sabuk sıralamalar yapar hale getirildiler. Bilinçli
olanları da var, ancak çoğunluğunda durum sözünü
ettiğimiz şekilde gerçekleşmektedir. Örnek olarak;
gençler, Tıp’tan başlıyor Mimarlığa kadar birbirleriyle hiçbir ilgisi olmayan bölümleri sıralıyor. Sanıyorum
24 bölüm sıralama hakları var. Üçüncü tehlike ise ailelerin körüklediği, “Üniversiteye gir de hangi bölüm
olursa olsun.” mantığıdır. Üç faktörü de bir araya getirdiğinizde, gençler tercih yaparken önce en çok para
kazandıracak bölümü yazıyor, daha sonra ise kendini
garantiye alacak bölümlere doğru sıralama yapıyor.
Bizim fakültemizden bir örnek vermek gerekirse, hiç
bu mesleği benimsememiş olduğunu bildiğimiz öğrencilerin 10. ya da 11. tercih sırasından bölüme girdiklerini görüyoruz ve de öğretim kadrosu olarak da bu
öğrencileri mimarlık mesleğini uygulayacak meslek
elemanları olarak yetiştirmeye çalışıyoruz. O zaman
yapılan eğitim-öğretimde, öğretim kadrosu ve öğrenci zorlanıyor ve sonuçta mutlu olmayan küskün insanlar üretiyoruz. Bunun çözümü için, Mimarlık Bölümüne girecek olan öğrencilere ayrı bir sınav yapılması
için YÖK’e diğer mimarlık bölümleri ile birlikte başvurduğumuzu anımsıyorum, ancak sonuç alamadığımızı
da burada belirtmek isterim. Üniversite sınavı iki kademe de yapılabilir. İlk aşamada üniversitelerde yer
TEMMUZ / 09
Yıldızlar69
alabilecek öğrenciler belirlenebilir ve ikinci aşamada
ise Temel Alanlar koşulu ve sınırlaması konabilir ve
öğrenciler ona göre tercihlerini ve sıralamalarını yaparlar. Avrupa Birliği üç mesleğin insanlığın sağlığı,
mutluluğu için çok önemli olduğunu ve belirli ölçütlere bağlı olarak eğitiminin gerçekleştirilmesini kabul
etmiş durumdadır. Bunlar Tıp, Mimarlık ve Hukuk’tur.
İnsan yaşamını doğrudan etkileyen üç temel meslek
alanı. Bu kadar yaşamsal olan üç meslekte, tesadüfi
olarak girmiş ve mezun olmuş bir kişinin mutlu etmesi ve mutlu olması olanaksız görünmektedir. 1996
yılında rektör yardımcısı olarak yönetimde görev aldığımda, Üniversitemizdeki eğitim-öğretim ile ilgili
reformist-çağdaş yeni kararlar alındı. Analitik düşünceye sahip öğrenciler yetiştirebilmek için yeni bir
eğitim profiline gereksinme olduğuna karar verildi.
Bunun için de tamamı olmasa da yabancı dil destekli eğitim-öğretim modeli hayata geçirildi ve Yabancı
Diller Yüksek Okulu açılarak bir yıl zorunlu yabancı
dil öğretimi yapıldı. 8 yıllık rektör yardımcılığım döneminde, her yıl gelen öğrencilere anket uyguladık.
Üniversitemize gelen öğrenci profilinin değiştiğini
gördük. Kolejlerden ve Fen Liselerinden gelen öğrenci
sayısı artmaya başladı. Çok önemli gibi görülmeyen
bir değişiklikle, nitelikli öğrencileri üniversitemize
yönlendirmeye başladık.
Hakan KARATAŞ: Değerli görüşlerinizden benim anladığım Mimarlık okumak isteyen öğrenciler alan ile
ilgili bilgi, beceri ve istek açısından hazır gelmek zorundalar. Uzun yıllar bu kuruma hizmet etmiş değerli
hocalarımız olarak sizlerin biraz önce bahsettiğiniz
mücadeleler sonucu oluşturduğu bir Yıldızlı kültürü
ve felsefesi var. Yıldız kültürüne sahip çıkmak ve korumak adına daha yolun başlangıcında olan genç akademisyenlere ne tavsiye edersiniz?
Emre AYSU: Yalnız şunu belirtmek isterim. Değerler
sistemi deyince, bizler Yıldız’a özel bir değer ya da
kültür geliştirmedik. Bizler Cumhuriyet çocuklarının
70 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
çocuklarıyız. İlkokuldan başlayarak zaten Cumhuriyet
ilkelerine bağlı belli değerlere sahip bireyler olarak
yetiştirildik ve bu değerleri Üniversitemize taşıdık.
Bizim genç akademisyenlere öğütleyeceğimiz değerlerle, bugünkü küresel dünyanın ön plana çıkardığı
sermaye odaklı her şeyi tüketmeye dayalı değerler
arasında büyük bir fark var. O yüzden, dinlenmeyeceğini bile bile öğüt veren yaşlılara benzemek istemiyoruz. Biz onların yanında biraz romantik kalırız. Ancak
şunu söyleyebilirim; çalışmak, çalışmak ve çalışmak.
Kavga etmeden, paylaşarak, hep beraber hareket ederek çalışacaklar. Bizler tek başımıza bir şey olmadık,
beraber hareket ederek bir yere geldik. Şimdi bireyler,
ben odaklı anlamsız bir yarışma içindeler, bu beni kurumun geleceği için korkutuyor. Önemli olan takım
çalışması içerisinde hep beraber aynı yöne hareket
etmektir. Böyle davranırlarsa hepsi beraber değer
olurlar. Önemli olan takımın yıldız oyunculara sahip
olması değil, takımın yıldız olmasıdır.
Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Bizim felsefemiz
hep bir şeyler oluşturmak ve gerçekleştirmekti. Emre
hocanın dediği gibi sürekli çalıştık, fakültemizin gelişmesine dolayısıyla kurumumuzun ulusal ve uluslararası düzeyde belli bir yere taşınmasında hep katkıda
bulunduk. İyi bir altyapı oluşturduk. Kurumu çok sevdik ve sahiplendik. Bu sahiplenme duygusu daha da
çok sevgiyi ve özverili çalışmaları getirdi. Üniversitelerin gelişmesinde, tanınmasında pek çok etkenin yanında akademisyenlerin nitelikleri ön planda gelmektedir. Bir başka deyişle, kişilikli, donanımlı, üretken,
çağdaş, kurumunu özümseyen, ona sahip çıkan akademisyenlerin yetişmesi, o kurumların yücelmesinde
temel etkendir. Ben, genç akademisyenlerin bu düşünceler doğrultusunda yaşamlarını sürdürmelerini
ve kuruma, işlerine, öğrencilerine, arkadaşlarına karşı
sevgi yüklü olmalarını öneriyor ve böyle olduğuna da
inanıyorum.
Ali DÜZGÜN: Emre hocanın dediği gibi takımda yıldızlar varsa bu yıldızların seçimi de Yıldız tarafından
yapılmalıdır. İnsanın Yıldız konusunda biraz fanatik
olması gerekir.
Hakan KARATAŞ: Son olarak Yıldız Teknik Üniversitesi’ni sizin için anlamını tek bir kelimeyle tanımlayabilir misiniz?
Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: SEVGİ.
Emre AYSU: SEVGİ ve HOŞGÖRÜ.
Ali DÜZGÜN: SEVGİ ve ARMONİ.
Hakan KARATAŞ: Değerli hocalarım hepinize çok teşekkür ederim. Sizin gözünüzle Yıldız’a bakmak ve anlamaya çalışmak, benim için büyük bir deneyim oldu.
Umarım sizin sürdürdüğünüz mücadeleye bizler de
genç nesil olarak destek verebiliriz. Sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 71
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ
HAYAT
SEÇİMLERDEN İBARETTİR
DEMET ERÇELİKCAN / İSTATİSTİK BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek
olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri
çıldırtırdı bile. Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser
olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep...
“Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu...
Yanında çalışanlardan biri o gün kötü bir günündeyse
Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını
anlatırdı.
Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün
Jerry’ye gittim. Anlayamıyorum dedim. Nasıl olur da,
her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun. Nasıl başarıyorsun bunu?
Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry bugün iki
seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü derim.
Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda yine iki seçimim var: Kurban olmak, ya da
ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders
almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, yine iki seçimim var. Şikayetini kabul etmek
ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben
72 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
hayatın olumlu yanlarını seçerim. Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? Evet, kolay dedi Jerry.
Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim
vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin.
Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini
seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını
seçersin... Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını
seçersin!
Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar
görmedim ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu
hatırladım. Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir
şey geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp,
Jerry’yi delik deşik etmişler. Ameliyatı 18 saat sürmüş,
haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.
Ben yaşamayı seçtim
Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. Nasılsın? diye
sorduğumda, bomba gibiyim dedi bomba gibi. Olay
sırasında neler hissettin Jerry dedim. Yerde yatar-
ken, iki seçimim var diye düşündüm.
Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü. Ben yaşamayı seçtim. Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi! Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana
hep iyileşeceksin merak etme dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk
defa korktum. Bu gözler bana; “adam ölmüş” diyordu.
Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten. Ne yaptın? diye merakla sordum.
Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak
herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. Evet
diye yanıt verdim. Var.. Doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var!
Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım. Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil. Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu
tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana ders
oldu. Her gün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme
şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim ve
her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu.
Peki, neden böyle bir hikayeyle başladım?
Görüyoruz ki; ekonomik kriz tüm dünyayı etkisi altına
aldı. Görüyoruz ki; kardeşim, hemşerim dediğimiz insanlar, bir parça çıkar uğruna bizi kandırıyor, bizden
çalıyor. Görüyoruz ki; kendimiz seçip rahatlıkla bizi
temsil eder, hakkımızı savunur dediğimiz insanlar,
politik kavga ve gerginlik telaşı içinde bizi unutmuşlar. Görüyoruz ki; komşu ülke dediğimiz ya da destek
beklediğimiz ya da sırt dayadığımız ülkeler, iki parça
çıkar uğruna birbirlerini yakıp yıkabiliyor. Görüyoruz
ki; mutluluğu paraya, huzuru toprağa tercih eden
insanların sayısı çöldeki su birikintisi kadar az ve
yine görüyoruz ki; bunun en büyük sonucu ve yükü
biz gençlerin omuzları üzerinde. Peki, ne yapmalıyız?
Önümüzde iki seçenek var: Vazgeçmek ya da
değiştirebilmek için mücadele etmek ve böylece
ümitlerin ümitsizliğe, hayallerin, planların kâbuslara
dönüşmediği bir dünya yaratmak. Cevabı size bırakıyorum.. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 73
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ
BİR BAŞKA İSTANBUL
OSMAN YALÇINKAYA / MATEMATİK BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ
Kim bilir bundan önce kaç dergide, kaç kitapta, hangi
TV programında anlatıldı İstanbul, daha doğrusu anlatılmaya çalışıldı. Önceleri yaşanabilecek elverişli bir
yer olarak görüldü, yerleşildi. Sonra, belki daha “stratejik” kelimesi yokken bu sıfat yakıştırıldı ve içine sığınıldı şehirlerde. Bu sıfat çok değerlendi ki; devletler “başşehir” yaptılar İstanbul’u. Yaşandıkça bu şehrin içinde
imar edildi, imar edildikçe daha da değerlendi. Yıllar
geçti yetmedi tüm yapılanlar, kalmamıştı İstanbul
için yapılabilecekler diye düşünülürken uğruna savaşlar yapıldı. Farklı devletler istiyordu, herkes İstanbul’u
ister oldu, çünkü herkes en güzeli isterdi! Zaman geçti, insanlar geçti, yaşamlar değişti; bu sefer efsaneler
çıktı ortaya, ne de olsa asırlardır yaşanıyordu burada.
Zaman geçtikçe hayatın çok farklı noktalarında yer aldı İstanbul, kimi zaman mizah konusu
oldu, kimi zaman romanlara ev sahipliği yaptı,
sanki üzerinde yaşayan gerçek insanlar yetmiyormuş gibi bir de roman karakterleri sahiplendi burayı. Savaşlarda yaralar aldı, aldığı yaraları farklı
eserlerle tedavi etti. Üzerinde filmler çekildi, hava kirliliğinden de bahsedildi ne kadar zengin olduğunda
da. Fotoğrafçılar onu çok fotojenik buldu, iş adamları
çok değerli, yazarlar çok cömert, devletler stratejik.
İçinde yaşayan kimileri yaşanmaz burada dedi, kimileri ise bir ömre bedel buldu. Denizinden balık tutarak
geçimimizi de sağlattı bize; plajlarında ılık sularıyla
keyif de sürdürttü; yeri geldi çilesiyle canımıza da
okudu. Sanırım başta söylediğim bu anlatma isteği
bu yüzdendir, çok malzemesi var çünkü bize vereceği İstanbul’un. Biz de onu isimleriyle, romantizmiyle,
muzipliğiyle bir kez daha hatırlayalım bu satırlarda;
74 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
üzerinde her geçen şeyle, olayla beraber yeni ufuklar
açan bu şehirden, kendisine yeni ufuklar açmasını isteyerek.
Burada Necip Fazıl’ın İstanbul’u diyerek onun
“İstanbul’a Hasret” kitabından hareketle, biraz romantizm yapıyoruz. Onun kitabındaki bazı noktalardan hareketle, biraz etraftan derlediğimiz romantizmi sunduktan sonra halkın içinden birisi olan Sami
Bey ile konuşmamızı sunuyoruz. İyi eğlenceler.
dan. Ama İstanbul’un martıları paylaşmayı severler
ve simitlerini insanlarla paylaşırlar. Biz sanırız ki insanlar besler martıları; yesinler ki yaşasınlar, yaşasınlar ki uçuşsunlar Şirket-i Hayriye’nin arkasından.
Onlar da bizi besler ki binelim o vapurlara. Bu böyle
kısır döngüdür, ama burada karlı çıkan hep İstanbul
olur. Unutmadan, simit yerler dedik değil mi? Hatırlatmakta fayda var, martılar etçil hayvanlardır; ama
onlar da alışmışlar artık insanların yediğine, etçil yaşamdan simitçil yaşama adapte olmuşlar.
Gördünüz mü? Simitleri bile söz etmeye değer
İstanbul’un. Hele ki taş fırından yeni çıkmış çıtır çı-
tır ve sıcacık bir simite, yanında sıcacık çayla beraber
kim hayır diyebilir soğuk karlı bir günde? Gerçi çok
kar yağmaz İstanbul’a, ama bir kar yağmaya görsün,
o zaman da esaslı yağar. Doyulmaz da tadına! Bembeyaz bir örtü oluverir koca şehrin üzerinde. Ortada
bir mavi şerit eğri büğrü ve yer yer demiryolu keser
siyah, tahta traversleriyle bu örtüyü. Bir annenin
örtüyü açık yer kalmasın diye çekiştirmesi gibi,
kar yağarak oraları kapatmaya, örtmeye çalışır,
ama ne deniz izin verir mavisinin engellenmesine, ne de kara dumanlı kara tenli şimendiferler,
sim vardır, çocuklar! Alarak altlarına annelerinin rengarenk çamaşır leğenlerini, kayarlar yokuşlardan hep
beraber çığlık çığlığa. Tabi ki bu da eski de kaldı, şimdi
kaymaya kalksan yokuş sonu araba altında kalırsın,
aman dikkat!
Şu beyaz güvercinlerin semasında uçuştuğu ilahi şehri görüyor musunuz? İşte burası! Bu ne kadar çok güvercin diye sakın hayrete düşmeyin. Burası güvercin
mahşeridir ve orada insan cemaat, nebat her
şey güvercinleşmiştir. Martıların hakkını biraz önce
verdik alınmak yok. Bak sokaklarda gezinen insanlara!
Kadın erkek herkesin bir güvercin gibi süt beyaz sakalı
var. Paris’in tahta, Berlin’in asfalt kaldırımları olabilir
fakat dikkat et masallarda bile İstanbul’un sokak-
ları kadar beyaz, yumuşak, ipek kaldırımlar duyulmamıştır. Şu gördüğün beyaz mabetlerin beyaz
kubbeleri, Kağıthane deresinin getirdiği, platinden
daha kıymetli ve daha beyaz bir madenle kaplı. Ah
Boğaziçi ahh.. Bak, iki tarafında bembeyaz vapurlar işlemekte. Siyahlık namına yalnız bu vapurların dumanı
göze çarpıyor.
aralıksız sefer yaparak Anadolu ile İstanbul arasında.
Bu tatlı çekişmenin arasında ise hep eğlenen bir ke-
Necip Fazıl’ın İstanbul’u
Necip Fazıl, bizim, “Eski İstanbul” dediğimiz İstanbul’u
anlatıyor “İstanbul’a Hasret” isimli kitabında. Bizim
“Eski İstanbul” dediğimiz İstanbul, 1940’lar ve sonrasına denk geliyor. Hani babalarımız hatırlar, plajlarında eğlenirdik, sahillerinde balık tutardık diye, sonra
dedelerimiz devreye girer. Onların daha da çoktur hatıraları, babalarımızı bastırırlar. Ama “İstanbul’a Hasret” kitabında ise dedelerimizin de anlattığı İstanbul
bir kenara, daha da gerilere gidilmiş.
İstanbul’da Eyüp Camiindeki martıyı anlatıyor Necip Fazıl, o martı ki tüm şehirce tanınan
martı, yani anlayacağınız tüm şehrin arkadaşı
o. Düşünebiliyor musunuz, şehri arkadaş edinmiş
bir martı ve bir yazar kendisinden bahsediyor. İnsanlardan daha çok tanıdığı var. Ama hakkı da var
buna, çünkü İstanbul martıların şehridir, kimse
martıları İstanbul’dan alamaz, martıları da onu
bırakmaz. Her gün martılar o kadar çok simit yer ki,
fırınlar simit çıkarmaya yetişemezler ateşli ocakların-
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 75
Bu sırada Mimar Koca Sinan’ın ruhu yükseklerden
sesleniyor:
Pabuç eskisi dolu antikacı vitrinleri kadar boş
kafalı kâfirler! İstanbul’u, karın imar ettiği kadar ben bile imar edemedim. Ama hele güneş
çıksın da görüşürüz...
Yalnız Şirket-i Hayriye çileden çıkarır insanı çağ dışı
kararlarıyla. O laf edilemeyecek yandan çarklı dumanlı vapurları yok mu, onları neden Avrupa yakasında
son tiyatronun saatinden önce kaldırırlar ki? Tiyatroyu izlesen, evine dönemeyeceksin. Vapur sefamızı da
alıyorlar elimizden, tiyatromuzu da. Bir de vapurların kaptanlarıyla ahbaplığımızı. Eskiden kaptanlar
yalıların balkonlarında beyefendilere selam
verirlerdi, şimdi iskeleden iki kelamı bir araya getiremez olduk. Ah şu zamane gençleri yok
mu, çalıyorlar Avrupai gürültüleri, kafamız Alman
şimendiferlerin kazanına dönüyor.
Hep vapur mu vardır sanırsınız İstanbul’da. Martıların vapurlara konması ne kadar doğal geliyorsa, insanların da tramvaylara asılması o kadar
olağandır burada. Tabi bazen uyarı gecikmez;
“Asılmayın beyler depoya gider!”. İstanbul’un
vapur güzergâhına, vapurlara eşlik eder gibidir; bu tramvaylar da, sararlar dört bir yanını
İstanbul’un. Bunlardan bir Suadiye tramvayı vardır ki tam evlere şenlik. Arkadan düdüğünü
öttürmeden bir gelir, korkudan dizleriniz
kesilir vallahi. O tramvay, dünyanın en illet
şeyidir zaten. İçine tüm İstanbul’u doldursanız,
o kadar kalabalık olmayacağına inanmanız için
ne yapayım? Biletçi efendi o kalabalıkta biletlere bakayım diye önden başlar, insanları yara
yara arkadan bir çıkar ki sormayın...
Sami Bey’in İstanbul’u..
Sami Bey, tam eski İstanbul beyefendilerinden. En güzel zamanlarını yaşamış
İstanbul’un. Anlatırken gözlerinin dol-
duğunu sanırken, bir bakarsınız meğer
kendisi Suadiye plajında yüzüyordur;
gözlerindeki nem o yüzden. Plajdan çı-
para vermezdik” diyor, para kıymetliymiş tabi. 1. Mevki 5 kuruş, 2. Mevki 3 kuruş olurmuş onlar da 2 kuruşu
biriktirirlermiş.” Şimdi ki gibi zenginlik yok hesabımızı bilirdik” diyor. Hafta sonları, pantolonlarını evde
kendileri ütüler ve biriktirdikleri paralarla Beyoğlu’na
inerlermiş. “Zaten bizim okul da yakındı oraya, Saint
Benoit’dan yürü Karaköy’e, oradan binersin tünele,
işte sana Beyoğlu. Hani dünyanın kalbi neresidir
desen orayı gösterirler sana hiç tereddütsüz.”
Sami Bey anlatırken eski İstanbul’u, hem kendi gençliğini hatırladığından hem de şimdi o güzellikleri
yaşayamadığından doluyor gözleri. “Eskiden iş dönüşü binerdim vapura, herkes beyefendi, herkes hanımefendi. Herkesin vapurda oturduğu yer bellidir.
Kimse farklı yere oturmaz, ahbaplarıyla sohbet eder.
Vapurlar edebiyatın da can damarıdır, orada konuşurduk köşe yazarlarıyla, günlük olayları takip eder,
kitap tartışmaları yapardık. Sabahleyin aldığın gazetedeki yazıları vapurda tartışırsın yazarlarıyla, var mı
bundan güzeli... Evine gelir TRT radyosunda çalan
sanat müziği alır götürür seni, ya babanı hatırlarsın şimdi elini öpemediğin, ya eşini çağırırsın
yanına; hanım kahveyi boş ver, gel hele yüzünü
görelim.”
“Hafta sonu olsun da gezelim diye beklemezsin.
Alırdım bazen iş dönüşü 10 beygirlik Johnson’u omzuma, o zamanlar öyle herkeste 10 beygirlik deniz
motoru nerede tabi, lükstü, baban da sandalı çözerdi. Babaannen semaveri taşır. Kıyıdan açılıverirdik
İstanbul’un gece bile mavi olan denizine. Sen bilmezsin, Küçükyalı’da Çamlık gazinosu vardı, oradan hoş
müzikler dinlerdik, bir elimizde çay bardağı, diğer
elimizde misina... Ucuna balık gelse ne olur gelmese
ne olur... Ama gelince de hiç fena olmaz hani... Cumartesi sabahları da çıkardık yine sandalımızla. Öyle
açılmaya gerek yok denizin dibini görürdük zaten. Al-
tımızda kovalamaca oynayan istavritleri, şimdi
saatlerce bekleyip tutamayacağımızı bilseydik
o zaman, misinayla değil elimiz uzatıp tutardık. Ama misina da daha bi keyifli be evlat. Motoru
dönüşte İdealtepe’ye kadar omzumda götürür, Nejat
amcanlara bırakırdım.. Vay be gençmişiz o zamanlar!
Altıntepe’den İdealtepe’ye kadar omzumda, o koskoca motoru nasıl taşırmışım?“
O sıralarda birkaç damla yaş süzülüyor Sami Bey’in
gözünden, hem gençliğini hatırlıyor şimdi bardağı zor
tutan bir zamanlar koca deniz motorunu taşıyan ellerine bakarak, hem o günleri özlüyor... Sonra birden
en üst katta olmasına rağmen, sadece birkaç santimetresini gören balkonundan seyrettiği denizden
alıyor gözlerini ve “eskiden bu balkondan kıyıda
bizim sandalda çay içen aileleri görürdük, şimdi
ne mümkün” diyor. Başımla hayretler içinde oradan
görülemeyecek sandalları tasdik ederken gülüyor ve
masal anlattım sana masal diyor. Hani masal hayal
ürünüdür ya gerçek değildir, bunlar da masal diyor.
Yine başımla onaylıyorum, çünkü o günleri gözümün
önüne getirmeye çalışırken birden acı bir korna sesi
karışıyor köşedeki gavur kahvehanesinden gelen zıpır müziğe ve yine gözümün önüne getiremiyorum
o günleri... Evet masalmış dedeciğim diyorum ve çay
bardaklarını mutfağa götürüyorum, dedemi denizi
görmeye çalışırken gözleri yaşlı bırakarak... II
kınca aldığımız simitlerden şu an bir tane
kalsa o günlerden, müzayede de satılır diyor. Ne değerli simit ki bu diye sorunca da
anlatıyor, öyle bir anlatıyor ki susamların
simit üzerindeki dizilişlerini sanki daha
dün yemiş gibi, içiniz gidiyor, canınız çekiyor. Bir an içiniz burkuluyor ben simit
yememişim diye...
10 kuruşa aldıkları aylık tramvay biletlerinden bahsediyor. 2. mevki de giderlermiş okullarına Beyoğlu tramvayıyla. “1.
mevki daha pahalı olurdu, o yüzden ona
76 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 77
ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ
Şiddet vakaları ne yazık ki hane içi ile de sınırlı değil.
“İş yerinde psikolojik taciz” olarak tanımlanan Mobbing kavramı için Google’da her gün daha çok “görüntülenen sonuç” çıkıyor. İronik şekilde, eğitim düzeyi
veya kariyer basamakları arttıkça karşılaşılma
sıklığı da artıyor. Ortam dışlamaları, iş baskıları, iş
RADYOAKTİF ETKİ (!)
engellemeleri ve hatta iş tuzakları, işten ayrılma gibi
oldukça olumsuz ve geri dönülmesi oldukça güç olan
sinir sistemi deformasyonları gibi kritik sonuçları beraberinde getiriyor. Mobbing ile en çok kim karşı
karşıya geliyor dersiniz?
Buraya kadar ağırlıklı olarak bayanların maruz kaldığı
(fiziksel ya da psikolojik) şiddet üzerine idi yazı ve yine
genel itibari ile beyleri “tahrip gücü yüksek radyoak-
tif etki” kılığına soktu. Fakat kadının
erkeğe uyguladığı psikolojik şiddet de, hepimizin malumu.
Bununla birlikte, kadının erkeğe uyguladığı fiziksel
kuvvet -bu sayı da sandığımız kadar az değil- olayın
medyatik boyutu ele alınarak haber yapıldığında,
uyandıracağı etki klişeleşen “adam köpeği ısırdı” başlığı ile yapılan haberden pek de farklı olmazdı. II
ASLIGÜL TOPUZ / İŞLETME BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ
Şiddet, sözlük bir fizik terimi olarak hareketin, kuvvetin ya da gücün derecesi, yeğinlik anlamına geliyor.
Ancak günlük yaşantımızda iletişimimizi sağladığımız
konuşma dilinde sözlük kullanmadığımız için, toplumlarda şiddetin çağrıştırdığı ilk anlam, kaba kuvvet
olarak da tabir edilen ve maalesef “aile içi” kavramı ile
özdeşleşmiş fiziksel güç olarak tanımlanıyor.
Çoğunlukla gelişmemiş toplumlarda karşılaşıldığı sanılan şiddet; aksine, gelişmiş ülkelerde de
düşünüldüğünden oldukça sık karşılaşılan bir
davranış biçimi. Somutlaştırmak gerekirse; Avrupa,
Amerika ve Asya’nın bazı belirgin ülkelerini kapsayan
bir araştırma sonucu, bu araştırmanın yapıldığı tüm
ülkelerde bayanların maruz kaldığı şiddet oranının en
az %12 ile Norveç’te olduğunu gösteriyor ki; bu sonuç
toplumda yaşayan tüm kadın nüfusuna oranlandığında ortaya çıkan sayı hiç de az değil. Bunun yanı
sıra, toplumlarda yine en çok bayanların maruz kaldığı psikolojik şiddet, yani baskı, fiziksel şiddetten daha
yıkıcı ve rakamlara dökülemeyecek, oranlanamayacak
kadar sıradanlaşmış.
Üzerlerindeki ek sorumluluklar nedeniyle çoğunlukla
erkeklerin yaşadıkları düşünülen bir dışavurum olan
fiziksel ve psikolojik şiddet, bireyin toplumun çeşitli
yer ve kademelerindeki hoşnutsuzluğunun ileri dereceli bir yansıması ve mutasyona uğramış bir zincirin
halkası. Birçok psikolog ve sosyoloğun da ifade ettiği
gibi birey, içinde yaşadığı ortamı bilinçaltına işliyor; maruz kaldığı, yazının başından beri anlata geldiğimiz muhtemel şiddet ve psikolojik çöküntüler de
karakter ve davranış haline dönüşüp, kişiyi yaralı bir
zincir olarak toplum zincirinin diğer halkalarını yaralamaya adeta mahkûm ediyor.
78 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 79
BAŞARI
L’ORÉAL DE
YILDIZLI SEÇTİ
Dünyanın bilime,
bilimin kadınlara ve Yıldızlılara ihtiyacı var.
T
haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ
Türkiye’nin en saygın bilim kuruluşlarından olan Türkiye Bilimler Akademisi tarafından desteklenen ve
L’Oréal Türkiye tarafından düzenlenen “Genç Bilim
Kadınları Destek Bursları” ödülleri, düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Bu yıl Üniversitemizden Doç.
Dr. Serap Güneş “ Kimyasal Katkı Maddelerinin Politiyofen Bazlı Organik Güneş Pillerinin Verimine Etkileri”
başlıklı projesiyle ödüle layık görüldü.
1998 yılında başlayan L’Oreal-Unesco For Women in
Science uluslararası programının bir uzantısı olan
“Genç Bilim Kadınları Destek Bursları”, bilimin yaygınlaşmasını ve bilimsel alandaki çalışmaları teşvik
etmeyi amaçlıyor. Türkiye’de ise Genç Bilim Kadınlarına Destek Bursları ile bugüne kadar 40 araştırmacının
projesi desteklendi.
Türkiye’de, Genç Bilim Kadınları Destek Bursları programında bu yıl, doku mühendisliği, enfeksiyon, kolestrol, kanser, şeker ve verimli güneş pili üretimi konularında, geleceğin buluşu olmaya aday 6 araştırma
ödüle değer görüldü.
Yaşam Bilimleri alanında Prof. Aslı Tolun, Malzeme Bilimleri alanında ise Prof. Ayşe Erzan’ın başkanlık ettiği
komite tarafından seçilen 6 araştırmanın sahibi genç
bilim kadını, L’Oreal Türkiye’den 12 bin dolar değerinde bir yıllık burs kazandı. Değerlendirmede, araştırmaların bilimsel yeniliği ve bilime sağlayacakları katkı
ölçüt alındı. Doktora yapan ve doktora sonrasında
çalışmaları devam eden araştırmaları destekleyen
programa, doktora derecesi almış, 40 yaşını aşmamış
adaylar katılabiliyor.
BU YIL BURS ALMAYA DEĞER GÖRÜLEN BİLİM KADINLARI VE PROJELERİ:
BİLİM KADINLARI
OKULU
PROJESİ
>> Doç. Dr. Serap Güneş “Kimyasal Katkı
Maddelerinin Politiyofen Bazlı Organik Güneş
Pillerinin Verimine Etkileri” başlıklı projesiyle ödüle
layık görüldü.
L’Oréal’in 43 ülkede yapılan ve her yıl artarak devam
eden ulusal “burs programı” ile 500’e yakın genç ka-
dın araştırmacı desteklendi. Programın başlamasından bu yana geçen 11 yılda “ödül” kazanan 57 bilim
kadını ise aynı tutkuyu paylaşıyor. “Gelecek kuşaklara
rol modeli olmak ve daha fazla genç kadının, bilimi
kariyer olarak seçmelerine teşvik etmek.”
Doç. Dr. Serap Güneş’in, proje konusu ve proje ile ilgili hedefleri
Doç. Dr. Serap Güneş
Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat
Fakültesi Fizik Bölüm
”Düşük maliyetli güneş pili
üretilmesi” Projesi
Doç. Dr. Pelin Kelicen
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık
Fakültesi, Farmakoloji Bilim Dalı
“Kolesterolün beyin hastalıkları
üzerindeki etkileri” Projesi
Doç. Dr. Esra Erdal
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Tıbbi Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı
“Karaciğer kanserinde yeni tedavi
yöntemleri” Projesi
Yard. Doc. Dr.Dilek Çökeliler
Başkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Biyomedikal Mühendisliği Bölümü
“Enfeksiyon riskinin azaltılmasında
yeni yaklaşımlar” Projesi
Yard. Doç. Dr. Hilal Türkoğlu
Şaşmazel
Atılım Üniversitesi Malzeme
Mühendisliği Bölümü
“Doğal doku oluşturulması” Projesi
çıkılamayacaktır. Yenilenebilir enerji, adından da anla-
Yard. Doçent Dr. Seda Kızılel
Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji
Mühendisliği Bölümü
“Şeker hastalığında daha az hücre ile
tedavi sağlayacak teknikler” Projesi
elde edilen veya herhangi bir nedenle tükenmeyen
80 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
“Günümüzde küresel ısınma dünyayı tehdit eden en
önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Meydana
gelen çevresel felaketler ve ani iklim değişimleri bunun en önemli kanıtlarındandır. Küresel ısınmanın
en önemli nedenlerinden ve tetikleyicilerinden biri de
enerji üretiminden kaynaklanan kirliliktir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmedikçe, bu sorunla başa
şılabileceği gibi kendisini yenileyebilen kaynaklardan
enerji kaynakları demektir. Dünyanın enerji çerçevesi
açısından bakıldığında, yenilenebilir enerji kaynakları
büyük öneme sahiptir. Güneş enerjisi, yenilenebilir
enerji kaynakları arasında sıralanabilir. Güneşin, temiz, çevre dostu ve bedava olduğu göz önüne alındığında, dünya üzerinde her zaman en güçlü enerji
kaynağı güneş olmuştur. Güneş ışığı, güneş pilleri kullanılarak elektriğe dönüştürülebilir. Güneş pilleri başlıca hesap makineleri, güneş lambaları, uzay araçları
ve uydularda uygulama alanı bulmuştur. İnorganik
malzemeler (silikon vb. gibi) kullanılarak hazırlanan
geleneksel güneş pillerinin verimi % 24’ler civarındadır. Bununla birlikte, bu tür geleneksel güneş pillerinin üretim süreci oldukça pahalı işlem teknikleri gerektirmektedir. Bu da ev tipi kullanım sürecine geçişi
geciktirmektedir. Enerji için ödenmesi gereken ücret
arttıkça; araştırmacılar, daha ucuza imal edilebilecek
yöntemlerin arayışına girmişlerdir. İnorganik yarıiletkenler kullanılarak üretilen geleneksel güneş pilleri
yerine, polimer güneş pilleri düşük maliyetli alternatifler olarak değerlendirilip araştırılmaktadır. Organik
yarıiletken araştırmaları, Alan Heeger, Alan MacDiarmid ve Hideki Shirakawa’nın Nobel Kimya Ödülü’nü
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 81
ETKİNLİK
>> Türkiye’de, Genç Bilim Kadınlarına Destek
Bursları ile bugüne kadar 40 araştırmacının projesi
desteklendi.
almalarını sağlayan ilk iletken polimer poliasetileni
keşfetmelerinden sonra, büyük bir hız kazanmıştır.
Organik yarıiletkenlerin en büyük avantajları, fiziksel
özelliklerinin ihtiyaca göre tasarlanabilir olmasıdır.
Bu da organik yarıiletken endüstrisine dayalı devrelerin kolayca üretilebilmesi ve üretim teknikleri yüksek vakum, yüksek sıcaklık ve temiz odalar gerektiren
silikon bazlı devrelere kıyasla çok daha ucuza imal
edilebilmesi açısından önemli bir yol açmaktadır. Organik yarıiletkenlerin diğer bir avantajı ise esnek ve
ışığı geçiren (transparan) altlıklar üzerine imal edilebilir olmalarıdır. Polimerik yarıiletkenler kullanılarak
hazırlanan güneş pillerinin verimleri, şu anda % 5.21
(Konarka tarafından 20.11.2006’da NREL tarafından
1.024 cm2’lik aktif alana sahip örnek üzerinde tescil
ettirilmiş verim değeri)’dir. Bu da inorganik güneş pillerine kıyasla daha düşüktür. Verimin nasıl iyileştirilebileceği konusunda yapılan teorik çalışmalar, fiziksel
ve kimyasal özellikleri öngörülmüş yeni malzemelere
veya yeni yöntemlere işaret etmektedir. Yeni malzemelerin ne zaman ve nerede ortaya çıkacağı belli olmadığı için, bunu beklemek vakit kaybettirici olabilir
ve bir fizikçi olarak hedefim, elimizde olan malzemelerle farklı üretim teknikleri ve yöntemler kullanarak,
şu anda var olan inorganik teknolojisinden daha ucuza güneş enerjisinden elektrik elde etmektir.
Proje ödüle layık görüldükten sonra, insanların konuya ve güneş pillerine olan ilgileri beni oldukça mutlu
ediyor. Yalnız, şunu belirtmek isterim: Bir yıllık bir proje sonunda en az inorganik güneş pilleri kadar verimli
pil elde etme beklentisi içerisine girmek, pek doğru bir
yaklaşım olmayacaktır. Bu, biraz daha uzun bir süreci kapsayacaktır. Yıllardır birçok araştırmacının emek
verip teknolojiye kazandırmaya çalıştığı bir ürünü, bir
82 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
yıllık bir proje ile Serap Güneş olarak ben yaparım demem çok iddialı ve bencilce olur. Bu, zaman gerektirecek bir süreçtir ama, soruna sistematik yöntemlerle
çözüm üretmeye çalışmak ve bunları bilimsel dergilerde yayımlamak, yeni araştırma konularına ilham olması açısından özellikle bu yeni teknolojinin ülkemizde gelişmesi açısından önemlidir. Üniversite-Sanayi
İşbirliğine girerek, sadece bilimsel yayınlar çerçevesiyle sınırlı kalmadan teknolojiye yönelik başlangıç için
küçük çaplı çözümler üretmek, bir diğer hedefimiz
olacaktır. Yeni güneş pili teknolojileri araştırmalarının
ülkemizde geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla, bu
alanlarda faaliyet gösterecek şirketlerin artması, yeni
iş ve iş gücünün ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Zira araştırma alt yapısı için gerekli sarf malzemeler
(polimer, ITO kaplı camlar vs.) çoğunlukla yurt dışından temin edilmektedir.
Bu tür araştırma konuları, fizik, kimya ve mühendislik
konularında pek çok farklı disiplinler arası çalışmayı
gerektirmektedir. Bu araştırma alanlarının gelişmesiyle, farklı disiplinler arasındaki iletişim gelişerek,
genç araştırmacılar için farklı ve güncel araştırma konuları ortaya çıkabilmektedir. Ülkemizde bu konuda
çalışan araştırmacılarımız, her yıl yüklü miktarlarda
ücretler ödeyerek araştırma yapmak için Avrupa ülkelerine veya Amerika’ya gitmektedir. Genç araştırmacıların yurt dışına gidip araştırma yapmasının teşvik
edilmesi gerektiğine inanıyorum. Fakat yeni güneş
pili teknolojilerinde ülkemizde uzmanlaşan birimlerin
sayısı arttıkça, sadece ülkemiz araştırmacılarının yurt
dışına gitmeleri yanında, yurt dışındaki araştırmacılar
da ülkemize gelerek var olan araştırma birikimimizden faydalanabileceklerdir. Bu, kendi prestijimiz açısından da son derece önemlidir.” II
YTÜ ULUSLARARASI
GİTAR GÜNLERİ 10 YAŞINDA
haber, ÖĞR. GÖR. BÜLENT ERGÜDEN / SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ
Türkiye’nin en uzun soluklu müzik festivallerinden olan YTÜ Gitar Günleri,
bu yıl 04-08 Mayıs tarihlerinde düzenlendi. Lorenzo Micheli ve David Martinez gibi gitar ustalarının verdiği konserlerin yanı sıra, gitar beste yarışması
da gerçekleştirildi. Gitar Günleri’nde usta gitaristlerle genç yetenekler, her
yıl olduğu gibi bir araya geldiler.
04 Mayıs açılış konserinde Yıldız Gitar Duo ve cazın usta ismi Neşet Ruacan
bir caz gitar resitaliyle sahne aldı. 05 Mayıs Genç Yetenekler’ konserleri bağlamında YTÜ Gitar öğrencileri ve ardından Alkan Akıncı konseri ile 2. günde tamamlandı. 3. gün ise otuzuncu yıllarına ulaşarak bir rekora imza atan
İstanbul Gitar Trio bir konser verdi. Konserin arkasından üçlüye, 30. yılları
dolayısıyla bir de onur ödülü verildi. Ödül töreninin ardından, uluslararası
alanda büyük başarıları bulunan Terci-Korad ikilisi sahne aldı. İkili gitarın
klasik repertuarının yanı sıra, Türk bestecilerinin eserlerine de yer verdi.
Terci-Korad ikilisi, YTÜ Uluslararası 10. Gitar Günleri ‘Yılın Gitaristi’ ödülünü aldı. 07 Mayıs tarihinde, albümleri Naxos’dan yayımlanan genç gitarist
David Martinez sahne aldı. Sanatçı konserinde Albeniz, Chopin, Tarrega gibi
İspanyol bestecilerin yanı sıra, ünlü Flâmenko gitaristi Paco de Lucia’yı da
yorumladı. Festivalin kapanış gecesinde ise saat 19.00’da ‘YTÜ 2. Ulusal Beste Yarışması’nın sonuçları açıklandı ve ödül töreni gerçekleştirildi. Törenin
ardından, bir önceki konserindeki şaşırtıcı performansıyla gitar severleri büyüleyen İtalyan gitarist Lorenzo Micheli konseri ile festival sonlandı. II
Yarışmada Ödül Alan Besteciler ve Eserleri;
Birincilik Ödülü
Ceyhun ŞAKLAR
(Tepegöz Suiti)
İkincilik Ödülü
Eray DÜZGÜNSOY
(Darfur Fragments)
Üçüncülük Ödülü
Can Bekir BİLİR
(Korkunç İvan)
Birinci Mansiyon Ödülü
Tülinay Engin YILDIRIM
(Beş Taş)
İkinci Mansiyon Ödülü
Sinan ŞEŞEN
(Sisler ve Gölgeler)
NİSAN / 09
Yıldızlar 83
GÜNCEL
ÜNİVERSİTEMİZİN
BRAUNSCHWEIG TEKNİK
ÜNİVERSİTESİ İLE İŞBİRLİĞİ İLK
MEYVESİNİ VERDİ
Braunschweig Teknik Üniversitesi, Üniversitemizin
stratejik ortağı olduğu “Diyalog Yoluyla
Mükemmellik - Gelişen Ülkelerde Sürdürülebilir Su
Yönetimi” konulu projesiyle, gelişim işbirliği için
liyakat merkezi seçildi.
R
haber, ÖĞR. GÖR. NİHAL YURTSEVEN / HALKLA İLİŞKİLER KOORDİNATÖRLÜĞÜ
Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek’in Braunschweig Teknik Üniversitesi’ne yaptığı ziyaret sırasında gündeme gelen projeye, Üniversitemizin Mayıs ayında yaptığı stratejik
ortaklık başvurusu kabul edildi. İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eyüp Debik’in
Üniversitemizi temsil ettiği proje, 09 Haziran 2009 tarihinde yapılan törende beş yıl içerisinde toplam 25 milyon Euro
destek alacak beş üniversiteden biri olarak seçildi.
Yüksek Öğretim Mükemmeliyetinde Gelişim Ortaklığı (Higher Education Excellence in Development Co-operation)
programı, gelişmekte olan ülkelerdeki ortaklarıyla Alman
Yüksek Öğretim Enstitülerini desteklemeyi amaçlar. Destek, Milenyum Gelişim Amaçları’na (Millennium Development Goals (MDGs) ve diğer işbirliği politikalarının gelişimine katkıda bulunanlara verilir. Amaç; eğitim, araştırma
ve danışmanlık alanlarında Yüksek Öğretim Mükemmeliyetinde Gelişim Ortaklığı’nı güçlendirmektir.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanı Heidemarie
Wieczorek-Zeul, Berlin’de gerçekleştirilen ödül töreninde 5 üniversiteyi onurlandırdı. 5 adet merkez, 1 Temmuz
2009’dan itibaren 1 milyon Euro’dan başlayarak, 5 yıllık sü-
84 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
recin sonunda 25 milyon Euro’luk bir fon alacak. Braunschweıg Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve
Teknoloji Transferinden sorumlu Rektör Yardımcısı
Prof. Dr. Mult ve Dr. h.c. Müfit Bahadır, Braunschweig Teknik Üniversitesi ve gelişmekte olan 23 ortak
üniversite tarafından uygulanan “Diyalog Yoluyla
Mükemmellik- Gelişen Ülkelerde Sürdürülebilir Su
Yönetimi” (Exellence Through Dialogue - Sustainable
Water Management in Developing countries) projesi
için ödül aldılar.
Su konusu, hiç şüphesiz ki çevre koruma ve sürdürülebilirlik alanında, milenyum hedeflerinin merkezinde
bulunmaktadır. 1.2 milyar insan, içme suyundan mahrum ve 3 milyar insanın hijyenik olanakları ya da atık
su giderim imkanı bulunmamakta ve suyun sürdürülebilir kullanımı, işbirliği geliştirme konusunda hayati
bir önem taşımaktadır. Bu konu şimdiye kadar sadece
gelişmekte olan ülkeler için çok büyük önem taşıdıysa
da, son zamanlarda sanayileşmiş ülkeler için de artan
bir hızla önem kazanmaya başlamıştır.
Özel çalışma programları ve araştırma profilleriyle,
Braunschweig Teknik Üniversitesi, “Gelişen Ülkelerde
Sürdürülebilir Su Yönetimi” (Sustainable Water Management in Developing Countries) konusunda sıra
dışı bir uzmanlık sunmaktadır.
Gelişmekte olan Latin Amerika, Afrika, Orta Asya ve
Asya ülkelerinden stratejik ortaklarla, öncü araştırmalar ve akademik işbirliği projeleri geliştirildi. Bu
projelerdeki temel odak noktası, her bir ülkenin suya
ilişkin birincil meselelerine sürdürülebilir ve transfer
edilebilir çözümler bulmaktır.
Sürdürülebilir su yönetimi alanında dünya çağında 24
ortağı bulunan “Diyalog Yoluyla Mükemmellik- Gelişen Ülkelerde Sürdürülebilir Su Yönetimi” (Excellence
Through Dialogue - Sustainable Water Management
in Developing Countries) projesi, gelişmekte olan ülkelerde ve Almanya’da, eğitim ve ağ iletişimi yoluyla,
kapasiteyi geliştirmektir. İşbirliği ünitesi, Braunschweig Teknik Üniversitesi’ne yerleştirilecek ve Jordan
Karak’taki Mutah Üniversitesi’nde, Meksika’daki Guadalajara Üniversitesi’nde ve Vietnam Hanoi’de Su
Kaynakları Üniversitesi’nde 3 uydu merkezi kurulacak.
Gelişim işbirliğinin tüm aktörleri beyin takımından
yararlanabilecektir. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 85
ETKİNLİK
Ü
Üniversitemiz İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği tarafından 2007 yılında birincisi düzenlenen Türkiye’de
Katı Atık Yönetimi Sempozyumu’nun (TÜRKAY 2009)
ikincisi 15-17 Haziran tarihleri arasında Oditoryum ve
Sergi Salonunda düzenlendi.
TÜRKAY 2009
KATI ATIK
YÖNETİMİ
SEMPOZYUMU
YAPILDI
Sempozyumda,
Türkiye’de atık
yönetiminde meydana
gelen sorunlara
çözümler sunulması
amaçlanmıştır.
haber, MİNE ULUTAŞ
Türkiye’de Katı Atık Yönetimi Sempozyumu TÜRKAY
2009, atık yönetimindeki tüm tarafları; üniversiteler,
endüstri kuruluşları, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ve kanun koyucuları bir araya getirerek
bilgi alışveriş ve paylaşımı ile ortak bir bilgi birikimi
vücuda getirmeyi, Türkiye’de atık yönetiminde meydana gelen sorunlara çözümler sunarak bu çözümlerin hayata geçirilmesini teşvik etmeyi ve konuya olan
ilgiyi hep canlı tutmayı amaçlamıştır.
Çevre ve Orman Bakanlığı İstanbul İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre
Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme Sanayi ve
Ticaret A.Ş. (İSTAÇ A.Ş.) tarafından desteklenen sempozyumda; Katı Atık Mevzuatı ve Avrupa Birliğine
Uyum Sürecinde Katı Atık Yönetimi, Katı Atık Yönetim Stratejileri, Katı Atıkların Toplanması ve Transferi,
Atık Minimizasyonu ve Madde Geri Kazanımı, Düzenli
Depolama Sahaları Yönetimi, Atık Bertarafında Biyolojik Yöntemler, Atık Bertarafında Termal Teknolojiler,
Tehlikeli Atık Yönetimi, Tıbbi Atık Yönetimi, Sızıntı
Suyu Yönetimi, Depo Gazı Yönetimi, İnşaat ve Yıkıntı
Atıkları Yönetimi ve Vahşi Depo Sahalarının Rehabilitasyonu konularında 33 farklı kurum tarafından yüze
yakın sözlü ve poster bildiri sunumu gerçekleştirilmiştir. Sempozyum hakkında ayrıntılı bilgiye http://
www.turkay2009.com adresinden ulaşılabilir.
Açılış
Sempozyumun ilk gününde açılış ve protokol konuşmaları YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail YÜKSEK, T.C. Çevre
ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü
Prof. Dr. Lütfi AKÇA, İSTAÇ A.Ş. Genel Müdürü Sn. Osman AKGÜL, YTÜ İnşaat Fakültesi Dekanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet DEMİR ve YTÜ Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Ferruh ERTÜRK tarafından yapılmıştır.
Programın açılış panelinde “Türkiye’de Katı Atık
Yönetimi’nin dünü, bugünü ve yarını” konusu, T.C.
Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Lütfi AKÇA, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Atık Yönetimi Daire Başkanı Sn. A. Mahir ERDEM,
İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürü Doç. Dr. M. Emin
BİRPINAR, İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Doç. Dr. İbrahim DEMİR ve Fatih Üniversitesi Çevre
86 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet BORAT tarafından geçmişte yaşanan çarpıcı olaylar ve izlenimler dile getirilerek aktarılmıştır.
Oturumlar
3 gün süren sempozyumda, “Katı Atık Yönetimi,
Tıbbî Atık Yönetimi, Katı Atık Bertarafında Biyolojik
Yöntemler, Atık Değerlendirme ve Geri Kazanımı, Sızıntı Suyu Yönetimi, Arıtma Çamurlarının Yönetimi,
Düzenli Depolama, Özel ve Tehlikeli Atık Yönetimi”
başlıklı oturumlara, toplam 303 kişi katılmıştır. Sempozyuma, 29 farklı üniversite ve araştırma kurumundan 133 bilim insanının yanında, İstanbul İl Çevre ve
Orman Müdürlüğü ve İBB’ye bağlı ilçe belediyeleri ve
ilgili kurumlarıyla birlikte Antalya, Gaziantep, Kocaeli,
Bursa, Kırıkkale, Konya, Karaman, Kahramanmaraş ve
Şanlıurfa Belediyelerinden yöneticiler katılmıştır. T.C.
Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri, üniversiteler, TÜBİTAK MAM ve özel sektör temsilcilerinin katıldıkları
17 oturumda toplam 68 adet sözlü ve 19 adet poster
bildiri sunulmuştur.
Sempozyum İstanbul İl Çevre Orman Müdürlüğü, İSTAÇ A.Ş., Ezici Bioelektrik, RAST Mühendislik Hizmetleri Ltd. Şti., Derya Mühendislik, Müşavirlik İnş. Sanayi
ve Tic. A.Ş., TETRA Teknolojik Sistemler Ltd. Şti., Çevre Norm Şirketler Grubu, Doğa Sektörel Yayın Grubu
(dsyg) ve Enerji Dergisi tarafından da desteklenmiştir.
Sempozyuma karar verici ve uygulayıcı kurum ve ku-
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 87
ETKİNLİK
>> Sempozyuma karar verici ve uygulayıcı kurum ve
kuruluşlardan katılımın yüksekliği, ilerde yapılacak
bu tür çalışmaların geleneksel hale gelmesi
bakımından ümit verici olmuştur.
ruluşlardan katılımının yüksekliği, ilerde yapılacak bu
tür çalışmaların geleneksel hale gelmesi bakımından
ümit verici olmuştur.
Sempozyumda ortaya çıkan bilimsel ve uygulamaya dönük sonuçlar
*
*
Katı atık yönetiminde gelinen nokta ile her türlü
atığın yönetiminde kaynakta kontrol ve atık minimizasyonuna önem verilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Bu bakımdan, evsel katı atıkların bir atık
olarak değil, değerli bir hammadde ve enerji kaynağı olarak değerlendirilmesi teşvik edilmelidir.
AB uyum sürecindeki çalışmalar kapsamında
Katı Atık, Ambalaj Atıkları, Kentsel Atıklar, Tehlikeli Atıklar, Tıbbî Atıklar, Maden Atıkları ve Özel
Atıkların Yönetimi konularında Çevre ve Orman
Bakanlığı’nın çalışmaları ivme kazanmıştır. Ülkemizin yerel şartları göz önüne alınarak, bu çalışmaların sürekliliği sağlanmalıdır.
*
Katı atıkların karakterizasyonun, yaşanılan bölge
ve mevsime bağlı olarak önemli değişiklikler gösterdiği belirtilmiştir. Katı atık yönetiminin planlanması sırasında, atık karakterizasyonunun doğru
şekilde tespiti gerçekleştirilmelidir.
*
Hâlihazırda ülkemizde vahşi depolama amaçlı kullanılan alanların çokluğu dile getirilmiştir. Vahşi
depolama sahaları biran önce rehabilite edilerek,
AB mevzuatına uygun düzenli depolama sahalarının sayısı artırılmalıdır.
*
Mevcut düzenli depolama sahalarında gözlenen
işletme problemleri vurgulanmıştır. Mevcut düzenli depo sahalarının da AB mevzuatına uygun
işletilmesi sağlanmalıdır.
*
Son yıllarda düzenli depolama sahası ihtiyacı, katı
atıkların bertarafında farklı tekniklerin uygulanmasının gerekliliğini doğurmuştur. Bu bakımdan
katı atık bertarafında biyolojik ve termal yöntemler üzerindeki çalışma ve araştırmalara önem verilmelidir.
*
Ülkemizde AB’ye uyum çerçevesinde önümüzdeki
10-15 yıllık dönemde, kompostlaştırma biyometanizasyon, yakma gibi teknolojilerin uygulanması
88 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
söz konusudur. Bu teknolojilerin seçiminde, ülkemizde geçmişte yaşanan olumsuz tecrübeler de
dikkate alınarak ekonomik, sürdürülebilir ve uygulanabilir alternatiflerin değerlendirilmesi önem
taşımaktadır.
*
*
Tıbbî atıkların yönetimi hususunda hâlâ istenen
düzeye ulaşılamadığı ve belediyelerin tıbbi atık yönetim planı oluşturma bakımından yetersizliği dile
getirilmiştir. Tıbbi atıkların kaynağında doğru bir
şekilde ayrıştırılması, uygun araçlarla taşınması ve
bertarafı konusunda belediyeler, mutlaka eğitim
ve finans bakımından desteklenmeli ve denetlenmelidir.
Tehlikeli atık konusundaki gelişmeler memnuniyetle izlenmektedir. Ancak istenen düzeye ulaşılabilmesi bakımından atık üreticisi, belediyeler ve
Çevre ve Orman Bakanlığı’na büyük görevler düşmektedir. Tehlikeli atık envanterinin çıkarılması
çalışmalarına, sanayici desteği artırılmalıdır.
*
Arıtma çamurlarının bertaraf ve yönetimi konusundaki mevcut mevzuat ve uygulamalar irdelenerek konunun önemi vurgulanmıştır. Arıtma
çamurlarının bertarafı konusundaki çalışmaların
artırılması ve desteklenmesi gerekmektedir.
*
Ülkemizde artan düzenli depolama sahalarına
paralel olarak, bu sahalardan kaynaklanan sızıntı
sularının arıtımı ciddi problem teşkil etmektedir.
Dolayısıyla sızıntı sularının arıtımı için uygun arıtma tekniklerinin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.
*
Belediyelerin bütçe kısıtlamalarının çevre sorunlarının çözümüne yönelik çalışmaları kısıtladığı ileri
sürülmüştür. Diğer yandan belediye kadrolarında
katı atık konusunu bilen teknik elemanların çalıştırılmamasının, özellikle çevre mühendislerinin
istihdam edilmemesinin katı atık yönetiminde
hatalı kararlara ve uygulamalara sebep olduğu
vurgulanmıştır. Belediyelerin bu konularda da desteklenmesi gerekmektedir.
*
Maden ocaklarının oluşturduğu çevre kirlenmesinin envantere alınması ve değerlendirme çalışmalarına başlanması ise ilgi ve memnuniyet ile karşılanmıştır. II
GELECEĞİN BİLİM ADAMLARI
YILDIZ’DA BULUŞTU
Sizleri, Ülkemizin gelişmişliğine önemli ölçüde
katkıda bulunacak bu yarışmaya gönül vererek
katılmanızdan dolayı tebrik ederim.
T
yazı, PROF. DR. ULVİ AVCIATA
FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANI - TÜBİTAK İSTANBUL AVRUPA BÖLGESİ KOORDİNATÖRÜ
TÜBİTAK, 1969 yılından günümüze, geleceğin bilim
adamlarını keşfetmek ve yetiştirmek için çeşitli etkinlikler ve yarışmalar düzenlemektedir. Ortaöğretime
devam etmekte olan öğrencileri, temel ve uygulamalı
bilimlerde çalışmalar yapmaya teşvik etmek, çalışmalarını yönlendirmek ve bilimsel gelişmelerine katkıda
bulunmak amacıyla TÜBİTAK-Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı’nca (BİDEB) 2008-2009 öğretim
yılında da Bilgisayar, Biyoloji, Fizik, Kimya, Matematik,
Sosyoloji, Tarih ve Yer Bilimi dallarında Ortaöğretim
Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması düzenlemiştir.
Seçmeler, proje rehberine uygun olarak hazırlanmış
olduğu belirlenen projelerin, 12 ayrı bölgede ve her
dal için ayrı ayrı oluşturulan jürilerce, “Proje Raporu”
üzerinden değerlendirilerek yapılmaktadır. Değerlendirmede, Özgünlük ve Yaratıcılık, Kullanılan Bilimsel
Yöntem, Tutarlılık ve Katkı, Yararlılık (Ekonomik, Sosyal vb.), Uygulanabilirlik ve Kullanışlılık, Kaynak Taraması, Özümseme ve Hakimiyet, Sonuç ve Açıklık gibi
kıstaslar göz önüne alınmıştır.
İstanbul-Avrupa Bölgesi; Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve
İstanbul-Avrupa yakasındaki tüm ortaöğretim okullarını kapsamaktadır. Bölgemizde yarışmaya toplam
327 proje başvurusu olmuş, bunlardan 80 tanesi deği-
şik üniversitelerden bilim dallarına göre oluşturulan
jüriler tarafından yukarıda belirtilen kıstaslar çerçevesinde incelenip değerlendirilerek, 07-09 Nisan 2009
tarihleri arasında yapılacak sergiye davet edilmişlerdir. Sergimiz, YTÜ Davutpaşa Yerleşkesi Menza binası
giriş salonunda tüm okulların ziyaretine açık tutulmuştur. Finalist projeler 10 Nisan 2009 günü törenle
ilan edilmiş ve Bölge Yarışması tamamlanmıştır.
Geleceğin bilim adamı olmaya aday gençler, bilim ve
teknolojik gelişmelere olan ilgilerini böyle bir yarışmaya katılarak gösterdiler. Ülkemizin genç bilim insanları olarak adlarını yazdırdılar. Ülkemizin gelişmişliğine
önemli ölçüde katkıda bulunacak bu yarışmaya gönül
vererek katılımlarından dolayı gençlerimizi tebrik
eder, finalist olarak seçilen öğrencilerimize başarılar
dilerim. Bu çalışmalarla bundan sonra hazırlayacakları önemli projelerin ilk adımını atmış bulunuyorlar.
Eminim ki gençlerimizin bundan sonra da yapacağı
çalışmalar Ülkemize ve insanlığa bilim ve teknoloji
alanında katkılarda bulunacak ve büyük hamlelere
yol açacaktır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Dünyada
her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en
gerçek yol gösterici ilimdir, fendir” sözünü gençlerimizin kılavuz edinmesini temenni eder başarılarının
devamını dilerim. II
NİSAN / 09
Yıldızlar89
GÜNCEL
YILDIZLI PROJELER
YARIŞMASI’NIN ÖDÜLLERİ
SAHİPLERİNİ BULDU
Sanayinin yıldızları parlıyor!
haber, ARŞ. GÖR. ENGİN AYÇİÇEK / ELEKTRİK-ELEKTRONİK FAKÜLTESİ
ALPER COPLUGİL / ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ
G
Göster Enerjini sloganı ile bu yıl ilki gerçekleştirilen ve
Üniversite-Sanayi İşbirliğinin pekiştirilmesinde önemli
bir rol üstlenen “Yıldızlı Projeler Yarışması” tamamlandı. Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü’nün,
İstanbul Sanayi Odası ana sponsorluğunda düzenlediği Yıldızlı Projeler Yarışması’nın Ödül Töreni, 23 Haziran Salı günü Y.T.Ü. Oditoryumu’nda gerçekleştirildi.
Yarışmanın Altın Sponsorluğunu; Bopa Elektrik, Gümüş sponsorluğunu; Amper Elektrik, Doruk Elektrik,
Gersan Elektrik ve Sanel Endüstriyel Tesisler; Ödül
Sponsorluğunu Crea Bilişim Teknolojileri, Basın Sponsorluğunu elektrikport.com; İletişim Sponsorluğunu
shiftdelete.net, üniaktivite, Techno-Labs, mühendissohbetleri.com, Destek Sponsorluğunu kariyergenc.
com ve Ürün Sponsorluğunu Freşa üstlenmiştir.
Yarışmaya Türkiye genelinde 28 üniversiteden, 27
farklı bilim dalından ve 193 öğrenciden toplam 143
proje ile başvuru yapılmıştır. Tüm başvurular arasından seçilen 20 projenin sahibi, Proje Sergisi’nde çalışmalarını sanayicilere ve akademisyenlere tanıtma
fırsatı bulmuştur.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikte finale kalan 20 proje, Y.T.Ü. Sergi
90Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Salonu’nda, Y.T.Ü. Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek
ve Y.T.Ü Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanı Galip
Cansever’in yaptığı açılışın ardından öğrenci, akademisyen ve İstanbul Sanayi Odası üyeleri ile sanayici ve
işveren derneklerinden oluşan katılımcılara sunuldu.
Proje Sergisi ile ülkemizde kendi alanında en geniş katılımı almış bu proje yarışmasında, akademisyenler,
araştırmacılar, iş adamları ve bilimin vazgeçilmez unsuru olan üniversite öğrencileri bir araya getirilmiştir. Yarışmayla, üniversitelerde ve endüstride yapılan
çalışmaları tartışmak, yapılması gerekenleri tespit
etmek ve kamuoyuna duyurmak, bilimin yayılmasına
katkıda bulunmak, kurumların bilgi birikimini uygulayıcılar ve bilimsel çevreler ile paylaşmak ve proje sahibi öğrencileri sanayicilerle ve sektör temsilcileri ile
buluşturmak amaçlanmıştır.
Üniversite - Sanayi İşbirliği: Modeller ve Öneriler konulu panel düzenlendi
Ödül töreni öncesinde düzenlenen Üniversite - Sanayi
İşbirliği: Modeller ve Öneriler konulu panele, İstanbul
Sanayi Odası KOBİ Hizmetleri Şubesi Müdürü Burçin
Değirmencioğlu, YTÜ Endüstriyel İlişkiler Uygulama
ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Topuz,
>> Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik
Fakültesi, Elektrik Mühendisliği Bölümü
öğrencilerinden Can Yiğit, Mihraç Özden ve Erdal
Alpaslan tarafından hazırlanan “PLC Kontrollü Uçan
Makas Uygulaması” projesi, Üçüncülük Ödülüne
layık görüldü.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 91
>> Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü,
enerjisini gösterdi.
TEGEV Eğitim Danışmanı Dr. Hayrettin Karcı, TTGV
İstanbul Direktörü Refik Üreyen, konuşmacı olarak
katıldı. Panelde uzun yıllardan beri dünyada ve Ülkemizde akademik dünya ile sanayinin ortak problem
alanı olarak işbirliği konusu tartışılmıştır. Bu alanda
gelişmiş veya endüstrileşmiş ülkelerde iyi bir noktaya
varılmasına rağmen, ülkemiz açısından istenilen seviyeye ulaşılamamasının nedenleri ve çözüm önerileri
üzerinde durulmuştur. Ortak görüş, Ülkemizde sanayi
ile üniversiteler arasında işbirliği ve dayanışma istenen seviyelerde olmadığı gibi sanayinin üniversiteyle,
üniversitenin de sanayi ile bütünleşmesi arzu edilen
ölçülerin çok altında gerçekleştiğidir.
Panelistlerin öne çıkardığı konu başlıkları ve
öneriler
*
Bitirme tezleri ve lisansüstü tezlerinin endüstri
problemlerine yönelik olarak düzenlenmesi ve desteklenmesi, üniversite öğrencilerinin ortak sıkıntısı
olan amacına uygun staj yapabilme olanaklarının
firmalar tarafından sağlanması gerekliliği,
*
Üniversite-Sanayi İşbirliği kapsamında yürütülecek projelere yurt içi ve yurt dışından destek sağlanması,
*
Faydalı model ve patent haklarının Üniversiteye,
Öğretim Elemanına ve öğrenciye kazandırılması
*
Yurt içi ve yurt dışındaki kurumların Üniversite ve
sanayi işbirliği doğrultusunda Ar-Ge desteği ala-
92 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
bilmek için hazırlanacak projelere danışmanlık yapılması
Ödül alan projeler
*
Birincilik Ödülü, Gazi Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Hidayet Tunç ve Volkan
Koçak tarafından hazırlanan “Bimus Uzaktan Tanı”
adlı projeye verildi.
*
İkincilik Ödülü, Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Hüsnü Avşar
Gürdal, Burak Çeliktaş ve Seçil Yüksel tarafından
hazırlanan “Volan Teker” adlı projeye verildi.
*
Üçüncülük Ödülü, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik - Elektronik Fakültesi, Elektrik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Can Yiğit, Mihraç Özden ve
Erdal Alpaslan tarafından hazırlanan “PLC Kontrollü Uçan Makas Uygulaması” adlı projeye verildi.
*
Uygulanabilirlik Ödülü, Kadir Has Üniversitesi,
Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden
Ender Piyale, Ahmet Ardal ve Çağrı İlban tarafından hazırlanan “Surfingfish” adlı projeleye verildi.
*
Yenilikçilik Ödülü, Sabancı Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği ve Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Eren Canarslan ve Eren Pek
tarafından hazırlanan “Robotraktör” adlı projeye
verildi. II
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 93
SANAT GÜNDEMİ
KİTAP
Limon Ağacı
İSTANBUL
DANS 12.08.2009
08.08.2009
Sandy Tolan - Yayınevi: Pegasus Yayınları - Sayfa: 400
TİYATRO
02. 08. 2009
1967 yılının yaz aylarında, genç bir Filistinli adam ve iki
arkadaşı İsrail’in Ramla kasabasına giderler. Yaklaşık
yirmi yıl önce ailelerinin terk etmek zorunda kaldığı,
çocukluklarının geçtiği evi görmek istediklerinde; birinin yüzüne kapı kapanır, birinin evi okula dönüştürülmüştür fakat diğer genç; Bashir, kendisini içeri davet
eden Dalia tarafından karşılanır.
Bir Delinin Hatıra Defteri
Bu karşılanış bir Arap ve Yahudi ailesinin ilişkilerinin
başlangıç noktası olur. Bashir babasının dikmiş olduğu limon ağacını görünce kendisini sahipsiz hisseder.
1948 yılında küçük bir çocuk iken Bulgaristan’da soykırımdan kaçak olarak gelmiş olan Dalia’ya da umut
ışığı doğar. Onlar, kendi iradelerinin dışında yazgılarını
Anadolu Ateşi
Mekan: Turkcell Kuruçeşme Arena
Bilgi İçin: www.biletix.com
29.07.2009
Çıplak Ayaklar Kumpanyası: Engin-ar
Ajda Pekkan
Saat: 21.00
Mekan: Turkcell Kuruçeşme Arena
Bilgi İçin: www.biletix.com
31.07.2009 Sıla
Saat: 21.00
Mekan: Enka Açıkhava Tiyatrosu
Bilgi İçin: www.biletix.com
Mekan: Kulis Oda Sahnesi Caddebostan
Bilgi İçin: www.biletix.com
02.08. 2009 Taş Duvar Açık
Pencere
Ayşe Kulin, Rita Rosen
Yayınevi: Everest
Yayınları
Sayfa: 70
Mekan: Enka Açıkhava Tiyatrosu
Bilgi İçin: www.biletix.com
KONSER
01.08.2009
Karım Şov Yapıyor!
Mekan: Kulis Oda Sahnesi Caddebostan
Bilgi İçin: www.biletix.com
18.08.2009 30.08. 2009 Volkan Konak
Saat: 21.00
Mekan: Ataköy Open Air Show Center
Bilgi İçin: www.biletix.com
Tarkan
Mekan: Cemil Topuzlu Açıkhava
Sahnesi
Saat: 21.00
Bilgi İçin: www.biletix.com
94 Yıldızlar
TEMMUZ / 09
Arkadaşım Kadın Oldu
Mekan: Kulis Oda Sahnesi Caddebostan
Bilgi İçin: www.biletix.com
Biri Alman diğeri Türk, iki kadın
yazar, Rita Rosen ve Ayşe Kulin,
günlerden bir gün Frankfurt
Kitap Fuarı’nda karşılaşıp kadın
yazarların durumu hakkındaki
deneyimlerini, düşüncelerini
birbirleriyle paylaştılar. Her iki
ülkenin kadın yazarlarını okurlara daha iyi tanıtmaya ve diğer
kadın yazarları da işbirliğine
ikna ederek, olan yapıtlarına ışık
tutabilecek bir küçük antoloji
hazırlamaya karar verdiler.
İlk defa bu kitapta Türk ve Alman
kadın yazarlarının öyküleri bir
arada yayımlanıyor. Böylelikle
okurlar, yazarların yazma süreçleri hakkında bilgi sahibi olurken,
yazarların hangi konuları ele
aldıklarını, nasıl bir stil geliştirdiklerini, hangi ifade biçimlerini
tercih ettiklerini anlayabilecekler.
Bu arada, iki ülkenin kadınlarının
günlük hayatlarından kesitler de
gün ışığına çıkmış olacak.
Açlık Oyunları
yaşamışlardır ve bu İsrail-Filistin tarihinin bir küçük evrenini oluşturmaktadır.
İki genç insanın başlattığı diyalog bölgenin barış umudunu ortaya koymaktadır. Limon ağacı simgesel olarak
bölgede huzurun mümkün olduğunu anlatmaktadır.
“Bu büyüleyici kitap bir ülkede bitip tükenmeyen merhamet, ıstırap ve umudun resim gibi dokunmuş halidir.
Bugüne kadar dünyada en acımasızca tartışılan ve en
yoğun irdelenen İsrail-Filistin anlaşmazlığının insani
boyutlarını çok az kitap bu kadar dürüst ve detaylı bir
şekilde ortaya koymuştur. Bu acı verecek kadar güzel
öykü, kitap bittikten sonra bile insanın aklında kalmaya devam ediyor.” Elif Şafak
Katre-i Matem
Suzanne Collins
İskender Pala
Yayınevi: Pegasus
Yayıncılık
Yayınevi: Kapı
Yayınları
Sayfa: 385
“Bu kitaba o kadar bağımlı
kaldım ki, yemeğe çıktığımda
bile kitabı yanımda taşıdım
ve masanın altında okumaya
devam ettim. Hikâyesi beni
birçok gece uykusuz bıraktı
çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam
ettim. Açlık Oyunları kesinlikle
büyüleyici.” Stephenie Meyer
“Elimden bir türlü bırakamadım… Bağımlısı oldum.” Stephen King
Kazanmak ün ve talih, kaybetmek ise kesin ölüm anlamına
gelir. Bu oyunun galibinin
karnı doyacak, kaybeden ise
ölümle tanışacak… Açlık oyunları başlasın.
Sayfa: 480
İskender Pala, Katre-i
Matem’de usta kalemiyle
lalelere bezediği İstanbul’da
kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların
elemli ve Osmanlı hallerini de
tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk
gecesinde kaybeden Şahin’in
macerasını anlatan roman, bu
kaybın ardındaki esrarı çözmek
için külhanlara, tomruklara,
lalezarlara ve hatta Osmanlı
sarayına kadar gidiyor. İşte bu
yolculuk, okuru hiç ummadığı
yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor.
Çingene
Ahmet Mithat
Efendi
Yayınevi: Sel
Yayıncılık
Sayfa: 104
Yaşadığı dönemde, kıvrak
edebi üslubu kadar toplumsal
sorunlara eğilmesi ve halkı bilinçlendirme amacında olmasıyla da tanınan Ahmet Mithat
Efendi, Çingene romanında
ayrımcılığı eleştiriyor. Tesadüfen tanıştığı Çingene kızı
Ziba’ya âşık olan Şems Hikmet
Bey, çevresinin tüm itirazlarına
rağmen ondan uzak durmayı
başaramaz. Kızın eğitimiyle
yakından ilgilenmek isteyen
Şems Hikmet Bey, Ziba’yı bir
tanıdığının konağına yerleştirir.
Ahmet Mithat Efendi’nin 122
yıl önce büyük bir ustalıkla
kaleme aldığı Çingene, muhteşem bir Kâğıthane betimlemesiyle açılıyor. O günlerin
İstanbul’unda dolaşmak ve o
zamanın insanını tanımak için
Çingene bulunmaz bir fırsat.
TEMMUZ / 09
Yıldızlar 95
DVD
Orjinallik krizi
Kara
Şövalye
***
yorum, NURULLAH EKİNCİ
Yönetmen: Christopher Nolan
Oyuncular: Christian Bale, Michael
Caine, Heath Ledger, Gary Oldman,
Maggie Gyllenhaal, Aaron Eckhart,
Morgan Freeman, Eric Roberts
Tür: Aksiyon, Dram, Gerilim, Gizem,
Macera, Suç
Süre: 153 dakika.
DVD Özelikleri:
Orjinal Dil: İngilizce
İzlenebilecek Dil: Türkçe, İngilizce
Altyazı: İngilizce, Türkçe ve Diğer Avrupa
Dilleri
Nolan’ın ikinci, Batman serisinin bilmem kaçıncı Batman filmi bu Kara
Şövalye. Hollywood’un da, tıpkı Amerika da yaşanan finansal kriz gibi bir
orijinallik krizi içinde olduğunun en bariz göstergesi değil mi bu durum?
Ya çizgi roman kahramanlarıyla, ya da yeniden çevrimlerle sarıldı etrafımız. Bu filmi, Batman’ın karakaşı ve kanatları için izlemediğimi belirtmek istiyorum. Memento yönetmeni, bu sefer ne cinlikler yapmış acaba
merakı içinde izledim.
Kötü adam kahramanı geçiyor
Öncelikle, bizi çizgi roman dünyasından çıkarıp, gerçek dünyaya getirdiği için yönetmene teşekkür etmeliyim. Batman hayranları kusura bakmasın, ama hiç çizgi roman kültürü olmayan biri konuşuyor. Nolan’ın
mahareti, Gotham’ı herhangi bir Amerikan metropolüne çevirmesi değil; sadece kahramanlarına da derinlik katmasında. Batman bir kenarda
dursun, öyle bir Joker yorumu var ki; takdir etmemek elde değil. Zaten
diğer süper kahraman filmlerinde de rastladığımız, kahramanın zaafları üzerinden meramını anlatma olayının, burada bir adım daha ileri
götürüldüğüne şahit oluyoruz. Karizması çizilmiş bir Batman ile kadraja
girdiği her anda enerjisi seyirciye geçen Joker (özellikle filmin açılışındaki banka soygunu sekansına dikkat) arasındaki düello, filmi götüren
başlıca unsur.
Aksiyon sahneleri, film senaryosu içine iyi yedirilmiş. Bu durum, filmin
temposunu olumlu etkiliyor ve sürükleyicilik sağlıyor. Oyunculuklar dört
başı mamur. Christian Bale’in performansı iyi ama maskeliyken ‘Dart
Vader’ gibi ses çıkarmasına anlam veremedim. Joker’i oynayan Heath
Ledger, tam anlamıyla döktürmüş. Adam öldüğü için söylemiyorum,
gerçekten iyi oynamış. Jack Nicholsan’ın Jokeri’ni bile geçiyor ve bence
sinema tarihinde kült bir iz bırakacak bu Joker. Kötü adamın esas kahramanı geçerek, filme damga vurduğunu söylemek mümkün.
Özgürlükten taviz verilebilir mi?
Filmin alt metinlerine baktığımızda ise şunlarla karşılaşıyoruz:11 Eylül
sonrası oluşan güvenlik-özgürlük dengesinden bahisle, filmde sanki özgürlükten taviz verilebilirmiş gibi bir anlam çıkıyor. Özel hayata müdahale belli sınırlar içerisinde meşrulaştırılınca, bu sınırın nerede biteceği
soru işareti olarak kalıyor. Yönetmeni bu anlamda tasvip etmediğimi belirtiyor ve bağımsız yönetmen kimliğinden taviz verdiğini düşünüyorum.
Amerika’da şimdilerde yaygın olan, baskın politik atmosferin etkisi altında kalmış anlaşılan. Bazıları göz ardı edebilir, ama bu düşünce bence Ebu
Gureyb’i veya Guantanamo’yu meşru göstermeye kadar varabilir.
Kötülüğün kaynağı nedir?
Bir diğer soru ise kötülük ve kötülüğün kaynağının ne olacağı konusu ki;
tahmin ettiğiniz üzere bu sorular Joker üzerinden soruluyor ve belki de
isteyerek sorunun cevabı muallâkta bırakılıyor. En son, “İhtiyarlara Yer
Yok” filminin kötü adamında rastlamıştık nedensiz kötülüğe. Hâlbuki bizim filmlerde ki Erol Taş kompozisyonu incelense, sorunun cevabı kolaylıkla verilebilir. Hayvani dürtüler engellenemeyince, insani zaaflar ortaya
çıkıyor doğal olarak.
İlk Batman filminde yaptığı gibi burada da Kara film gramerini kullanıyor yönetmen. Batman’in içine düştüğü handikap, idealleri uğruna karakterinden ödün verip veremeyeceği sorusudur. Burada yine akıl hocası
Alfred’in dediği çıkacak: Batman, azılı düşmanı Joker’in karşısında, büyük bir bedel ödemek zorunda kalacaktır. II
96 Yıldızlar
TEMMUZ / 09

Benzer belgeler