Kasım - Aralık 2010 Sayı:21

Transkript

Kasım - Aralık 2010 Sayı:21
MAKRO VİZYON l KASIM-ARALIK 2010 SAYI 21
MAKRO | Editör
Dünya bir tık uzağımızda...
2010 yılının son sayısıyla, sizlerle birlikteyiz. Bu
sayımızın kapak konusunu e-yaşam olarak belirledik.
Sanal ortamda yapabileceklerimizin sınırı, artık
neredeyse yok. İletişim kuruyoruz, gazete okuyoruz,
televizyon seyrediyoruz, alışveriş yapıyoruz… Ve daha
da önemlisi bunların hepsini, her an, her yerde
yapabiliyoruz. Otobüste, deniz kıyısında, piknikte…
İnternet ve teknolojik olanaklar sayesinde yaşadığımız
bu elektronik çağ ile dünya avucumuzun içinde…
Kıymetini bilerek yaşayalım!
Ulusal yas günümüz, 10 Kasım yaklaşıyor!
10 Kasım günü, çok yönlü ve üstün bir kişiliği olan
‘Ata’mızın hayata gözlerini yumduğu gün. Atatürk, 57
yaşındayken, bundan tam 72 yıl önce, saat 9’u beş geçe,
Dolmabahçe Sarayı’nda hayata veda etti. 10 Kasım
1938 günü ilan edilen ulusal yas, bugün hala
yüreklerimizde... Her 10 Kasım, ‘Ata’mızı derin bir
saygıyla anıyoruz ve O’nun bize bıraktığı emanetlere
sahip çıkacağımıza söz veriyoruz.
24 Kasım’ı coşkuyla karşılıyoruz
Ülkemizde, 1981 yılından beri kutlanan Öğretmenler
Günü, her yılın 24 Kasımında tüm okullarda büyük bir
coşkuya sahne oluyor. Öğretmenlere adanan 24 Kasım,
Millet Mektepleri’nin açıldığı ve Atatürk’ün
başöğretmenliği kabul ettiği gün olarak biliniyor.
Biz de buradan tüm öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü kutluyoruz ve bilgi kaynağımız
olan öğretmenlerimize sevgilerimizi sunuyoruz.
Kurban Bayramı’nız kutlu olsun!
Bu yıl 16 Kasım gününe denk gelen Kurban Bayramınızı
şimdiden kutluyorum. Bizi Allah’a yaklaştıran
vesilelerden biri olan kurban,
hepimiz için çok önemli bir yere
sahip. Ancak Kurban Bayramı
yaklaşınca hepimiz,
kurbanlıklarımızı nereden
alacağımızın stresini yaşıyoruz.
Bu sene bu derdinize, Makro Market
çözüm oluyor. Sizi, bayramın ilk
günü, modern ve hijyenik şartlarda
kesim yaptığımız ve son derece güzel
vakit geçireceğinizi temin ettiğimiz
Kurban Kesim Merkezimize
bekliyoruz. Kurbanınız son derece
hijyenik şartlarda kesilirken siz de
özel olarak hazırlanan alanımızda
kahvaltı etmenin keyfini
çıkaracaksınız. Kurban kesim
merkezimizle ilgili ayrıntılı bilgiyi
dergimizin sayfalarından ve
“makrokurban.makromarket.net”
adlı internet sitemizden
alabilirsiniz.
Hepinize mutlu bayramlar ve
keyifli okumalar diliyorum!
02 | K a s ı m - A ra l ı k
2010
MAKRO | İçindekiler
s
32
GÜNCEL 18
Makro Market’ten Ankara
halkının özlem duyduğu
modern kurban kesim merkezi
s
GÜNCEL 24
l İnsanlığın en eski tatlısı
AŞURE
l Kışa yenik düşmeyin!
s
RÖPORTAJ 36
Haluk Alpay
s
RÖPORTAJ 40
Uyku ve uyku
sorunları üzerine...
s
GÜZELLİK 50
5 bin yıllık bir hikaye
PARFÜM
s
HABERLER 6-17
l Makro Market’e Büyük Seğmen Ödülü
l Yılda 70 milyon kişiye hizmet veriyoruz!
l Dalin’den Makro Market müşterilerine
9 adet akülü araba
l Ariel ve Makro Market’ten çocuklara
tertemiz giysiler
l Sağlığa özen gösteren market, Makro Market
l Makro Market her gün kazandırıyor
l Makro Market Antalya’da yeni mağazalarıyla
büyümeye devam ediyor
04 | K a s ı m - A ra l ı k
2010
Bülent İnal
s
E-YAŞAM...
Dünya avucumuzun içinde!
s
s
KAPAK 32
KONUK 54
RÖPORTAJ 58
Aromel’den Tattoo...
s
GÜNDEM 60
Bireysel emeklilik nedir?
s
SAĞLIKLI BESLENME 64
5 önemli hastalık için
bilinçli beslenme önerileri
s
60
GÜZELLİK 70
Saçlarım neden dökülüyor?
s
64
CİLT SAĞLIĞI 74
Cilt diyetiyle cildinizi
içerden fethedin
s
SAĞLIK 78
Ülser ve gastrit nedir?
s
CİLT BAKIMI 82
Kış mevsiminde cilt bakımı
s
RÖPORTAJ 86
Nizam Aydınyer
s
SAĞLIK 88
Varis
s
DEKORASYON 92
Uzun ömürlü bir halının sırları
s
92
BESLENME 96
Çocuğunuz yemek mi seçiyor?
s
96
MAKRO VİZYON
KASIM-ARALIK 2010
SAYI: 21
Makro Market Adına Sahibi
Mustafa Songör
Genel Yayın Yönetmeni
Nuray Erdoğan
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu)
Hünkar Sibel Görel
[email protected]
Yazı İşleri
Bikem Öğünç
Özlem Bayrak
[email protected]
Grafik Tasarım
Murat Çakır
Reklam-PR
Nilgün Tüfekçioğlu
[email protected]
Reklam Tasarım
Zafer Mert
Coşkun Işıkgül
Cenk Atarer
Mücahit Aktaş
Fotoğraf
Salih Yılar
Yayına Hazırlık
YAŞAM 100
Bir şeyler bırakmak hayata...
s
ÇOCUK 102
Dino’nun
eğlence sayfaları
s
106 Lezzetli tarifler
s
110 Ödüllü bulmaca
Tel: (0212) 503 88 08
[email protected]
Renkayrım/Baskı ve Cilt
Arkadaş Basım San. Ltd. Şti.
Yayın Türü
Yerel Süreli
Yönetim Yeri
Makro Market A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No: 11
06980 Sarayköy - Kazan / Ankara
T: (0312) 815 47 05
www.makromarket.net
K a s ı m - A ra l ı k 2 0 1 0 | 05
MAKRO | Haberler
Makro Market’e Büyük Seğmen Ödülü
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği,
Ankara’nın başkent oluşunun 87. yıl kutlamaları bir
resepsiyonla son buldu. Resepsiyonda, “Ankara’nın
Marka Değerini Yükselten” kişi, kurum ve kuruluşlara
“Büyük Seğmen Ödülleri” verildi. Makro Market de
istihdam alanında ödül almaya hak kazandı.
06 | K a s ım -A ra lık
2010
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin
düzenlediği Ankara’nın başkent
oluşunun 87. yılı kutlamaları büyük
bir coşkuya sahne oldu. Kutlamaların
son gününde, Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek ve eşi Nevin
Gökçek’in ev sahipliğinde gerçekleşen
resepsiyona, Ankara Valisi Alaâddin
MAKRO | Haberler
Yüksel, İl Emniyet Müdürü
Zeki Çatalkaya, İl Milli Eğitim
Müdürü Kamil Aydoğan, çok
sayıda bürokrat ve davetli
katıldı.
Rixos Otel’de gerçekleşen
resepsiyonda ayrıca, eserleri,
hizmetleri ve girişimleriyle
Ankara’nın marka değerini yükselten
ve Ankara’ya değer katan kişi, kurum
ve kuruluşlara da “Büyük Seğmen
Ödülleri” dağıtıldı. Geceye Makro
Market adına Makro Market Yönetim
Kurulu Başkanı Şeref Songör de
katıldı.
Konuklarını kapıda karşılayan
Başkan Gökçek ve eşi Nevin Gökçek’in
seğmen kıyafetleriyle katıldığı ve
büyük ilgi gördüğü resepsiyonda
konuşan Başkan Gökçek, açılışta
yaptığı konuşmasına, “Ankara’mızın
başkent oluşunun 87. yıldönümüne
hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Sözlerimin başında Ankara’ya başkent
olma hakkını veren, bunu layık gören
Mustafa Kemal Atatürk’e, tüm
Ankaralılar adına şükranlarımızı,
teşekkürlerimizi sunuyorum” diyerek
başladı. Seğmen kıyafetleri içerisinde
tüm konuklara seslenen Gökçek,
“Ankaralı olmak gerçekten bir
ayrıcalık, seğmen olmak gerçekten bir
ayrıcalık. Onun için Ankara
Büyükşehir Belediye Meclisi
olarak bu sene ‘Büyük
Seğmen Ödülleri’ni
Ankara’ya katkısı bulunan
vatandaşlarımıza, değişik
branşlarda vermek için oy
birliği ile karar aldık” dedi.
Ankara için ne yapılsa az
geleceğini belirten Başkan
Gökçek, çok önemli bir yayın
organı sayılan CNBC-e Dergisi
tarafından, Ankara’nın son 2
yılda, arka arkaya “Türkiye’nin
en yaşanabilir kenti, bir
numaralı kenti” seçildiğini de
hatırlatarak, “Bunda
hepimizin gayreti var ve
bununla iftihar ediyoruz.
Ayrıca Avrupa’da, 8 yıl
içerisinde Ankara
Büyükşehir Belediyesi, 4
ödülü birden arka arkaya
alıyorsa ve en son Avrupa
Ödülü’nü alıyorsa, bunda
sizlerin gayreti son derece
önemli” dedi.
Büyük Seğmen
Ödülleri dağıtıldı
Ankara’nın başkent oluşunun 87.
yılı onuruna gerçekleştirilen
resepsiyonda konuşmaların ardından
Ankara’ya eserleri, hizmetleri ve
girişimleriyle değer katan, Ankara’nın
marka değerini yükselten kişi kurum
ve kuruluşlara da bu çabalarından
dolayı “Büyük Seğmen Ödülleri”
verildi.
Büyükşehir Belediye Meclisi’nde
geçen Ekim ayında alınan karar
doğrultusunda meclis üyeleri ve
belediye bürokratları tarafından
yapılan değerlendirme sonucu
Ankara’nın marka değerini yükselten,
Ankara’ya değer katan hayırsever,
şirket, kamu kurumu, Ankaralı
başarılı iş adamı, sanatçı, gazeteci,
sporcu ve bilim adamı gibi önde gelen
isimlerine tek tek ödüllerini veren
Başkan Gökçek, “Ankara’ya değer
katan, Başkentimizi güçlendiren,
destek veren ve bu konuda
gayretlerini esirgemeyen ödül alan
herkese teşekkür ediyorum” dedi.
Pek çok alanda dağıtılan Büyük
Seğmen Ödülleri, istihdam alanında
da Makro Market’e verildi. Ankara’nın
en büyük perakende zinciri olan
Makro Market adına ödülü Makro
Market A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
Şeref Songör, Melih Gökçek’in elinden
aldı.
K a s ı m - A ra l ı k 2010 | 07
MAKRO | Haberler
Yılda
70 milyon
kişiye
hizmet
veriyoruz!
Çağ değiştikçe insanların
alışkanlıkları da
değişiyor ve çeşitleniyor.
Modern insanın en temel
ihtiyaçlarını karşılamak
için alışveriş yapması
gerektiği de bir gerçek.
Hızla büyüyen organize
perakende sektörü,
insanların bu
ihtiyaçlarını tek bir
yerden sağladıkları göz
önüne alındığında, çok
önemli bir yerde
bulunuyor.
Yapılan pek çok araştırma
gösteriyor ki, evinin çevresinde
zincir market bulunan tüketicilerin
%70’i bu marketten alışveriş yapma
eğilimde. Ayrıca zincir marketlerden,
özellikle gıda, meşrubat, ev temizlik
ürünleri ve et ürünleri gibi ihtiyaçlar
yoğunluklu olarak karşılanıyor.
Yapılan başka bir araştırmanın
sonuçları ise şöyle: Türkiye metropol
illeri kent genelinde yaşayan
tüketicilerin yaklaşık %65’i,
çevrelerinde zincir mağaza olduğunu
ve alışverişlerinin büyük bir kısmını
bu satış noktalarından
gerçekleştirdiklerini ifade ediyorlar.
Yani modern insanın, özellikle
mutfak alışverişi yaparken ilk
tercihi, organize perakendeden yana.
Biz de Makro Market olarak, 20
yıllık tecrübemizle bugünlere geldik.
Müşterilerimizin eğilimlerini iyi
analiz ederek bugün Türkiye’nin 9
ayrı ilinde hizmet veriyoruz.
Mağazalarımızda her yıl 70 milyon
kişiyi ağırlıyoruz ve bu sayının her
geçen gün artmasıyla müşteri
memnuniyetini en üst seviyelere
çıkardığımızı kanıtlıyoruz. Ulusal
bazda, organize perakende
sektörünün 6. büyük oyuncusu
olmanın motivasyonuyla
yatırımlarımıza devam ediyoruz.
2010 yılını da hedeflerimizin
üzerinde bir büyümeyle
kapatacağımızı umuyoruz.
Alışverişte “Hep Ucuz Hep
Kaliteli” sloganını Anadolu’nun dört
bir tarafına yaymayı hedefleyen bir
marka olarak, bu amaçla
yatırımlarımızı sürdürüyoruz.
Samsun ve Ankara’dan sonra
MEHMET SONGÖR
08 | K a s ım -A ra lık
2010
MAKRO | Haberler
Antalya ilinde yeni açtığımız
mağazalarımızla Türkiye genelinde
hizmet ağımızı genişletmeye devam
ediyoruz.
Şu anda toplam 9 ilde, 4 bölge
müdürlüğümüzle hizmet veriyoruz
ve mağaza açılışlarının yanı sıra alt
yapı yatırımlarına da devam
ediyoruz. Ankara Genel Merkez
olmak üzere, Samsun, Kayseri ve
Konya bölge müdürlükleriyle lojistik
ağımızı ve depolama stratejilerimizi
geliştiriyoruz. Bu yatırımlarımıza
2011 yılında da devam edeceğiz.
Antalya Bölge Müdürlüğü’nün
ardından Mersin Bölge
Müdürlüğünü de hizmete açmayı
planlıyoruz. Yatırım ağımızı, sadece
mağaza açarak değil, teknik ve
lojistik alt yapımızı da
sağlamlaştırarak sürdürüyoruz.
Son dönemde müşterilerimizin
ihtiyaçlarını daha iyi analiz etmek ve
bulunmadığımız bölgelerde var
olmak için uygun stratejiler
belirledik ve organize perakendenin
milli gelir artışını tetikleyen
unsurlardan biri olduğu bilinciyle
hareket ediyoruz.
Yılda 70 milyon müşterimizin
bizi ziyaret ediyor olmasından dolayı
gurur duyuyoruz.
Hedefimizin çok daha yüksek
sayıda müşterimizi memnun etmek
olduğunun altını çizen Makro
Market Genel Müdürü Mehmet
Songör’ün konuyla ilgili görüşleri
şöyle: “20 yıla yaklaşan perakende
serüvenimizde, yıllık 70 milyon
müşteri sayısına ulaşmış olmak bizi
mutlu ederken, geleceğe dönük
olarak heyecanlandırıyor da.
Kayıtsız şartsız müşteri
memnuniyeti için gereken
hususlardan biri de kolay ulaşılabilir
olmaktır. Tüm Türk halkının Makro
Market müşterisi olma ayrıcalığını
yaşamaya hakkı olduğunu
düşünüyoruz. Bu düşünce de bize
daha hızlı büyüme ve tüm Türkiye’ye
yayılma misyonu yüklüyor.
Türkiye’nin yerli bir markası
olarak, yabancı devlerle mücadele
ediyoruz. Bu mücadelemizi çok daha
yaygınlaşarak sürdürme ve
halkımızın teveccühüne daha iyi ve
yaygın hizmet sunarak karşılık
verme gayretindeyiz. Hedefimiz, yılda 70 milyon
müşteriden, tüm ülkeye yayılıp 70
milyon nüfusa hizmet verebilir hale
gelmek.
Yapacak çok işimiz var, dolayısıyla
çok çalışmamız gerekiyor. Durma
lüksümüz olmadığından, yola devam
diyoruz.”
K a s ı m - A ra l ı k 2010 | 09
MAKRO | Haberler
Dalin’den Makro Market müşterilerine
9 tane akülü araba
26 Haziran-31 Ağustos tarihleri arasında Makro Kart Gold ile
her 15 TL’lik Dalin alışverişi yapan 9 kişi akülü araba kazanma
şansı elde etti. Katılım kuponunu kasalardan alan Makro Market
müşterileri, 4544’e kupondaki kodu mesaj atarak 9 akülü
arabadan birini kazanma şansını yakaladı.
Ariel ve Makro Market’ten
çocuklara tertemiz giysiler
Ariel, Kadın Emeğini Değerlendirme
Vakfı’nın (KEDV) da desteğiyle, Ağustos
ayı içerisinde, ‘Çocuklarımız İçin
Bayramda Tertemiz Giysiler’ adlı bir
kampanya gerçekleştirdi. Makro Market
olarak destek verdiğimiz bu
kampanyaya müşterilerimiz büyük ilgi
gösterdi.
Kampanya kapsamında ağustos ayı
boyunca Makro Marketlerde ve daha pek
çok noktada 0-13 yaş grubundaki
çocukların küçülen kıyafetleri toplandı. Bu
giysiler yaş ve cinsiyete göre ayrıştırıldıktan
sonra Ariel tarafından temizlenip, ütülendi.
Yeni gibi tertemiz şekilde hazırlanan
giysiler, daha sonra KEDV’in desteğiyle
İstanbul, Adapazarı, Mardin ve
Diyarbakır’daki ihtiyaç sahibi çocuklara
ulaştırıldı.
Kampanyayla Türkiye’deki toplumsal
dayanışma ve paylaşım geleneğine önemli
bir katkı sağlamayı hedeflediklerini
söyleyen P&G Türkiye Dış İlişkiler Direktörü
Hayrünnisa Aligil, “Türk aile geleneğinde
dayanışma çok önemlidir. Biz de süregelen
bu yardımlaşma ve geleneğe Ariel
markamızla destek olmak istedik” diye
konuştu. Abidinpaşa, İstanbul Yolu,
Eryaman, Çay Yolu 2, Keçiören ve Dikmen
mağazalarımızda kurulan stantlara Makro
Market müşterilerinin de ilgisi yoğun oldu.
Tüm müşterilerimize, diğer sosyal
sorumluk projelerinden farklı olan bu
projeye destek verdikleri için teşekkür
ediyoruz.
10 | K a s ım -A ra lık
2010
Çocuklar için oyun oynamak
adeta bir vazgeçilmezdir. Hele ki
oyuncakları akülü bir arabaysa…
Makro Market olarak Dalin’le,
çocukların yüzünü güldürmek
ve oyunlarının tadına tat
katmak için 9 adet akülü arabayı
Dalin sever çocuklara ulaştırdık.
Makro Marketlerden 15 TL’lik
Dalin alışverişi yapan 9 şanslı
müşterimiz, çocuklarına akülü araba armağan etti. Makro Market
mağazalarında kampanyaya özel kurulan Dalin stantları ve Dalin’in
sevimli civcivi yoğun ilgi gördü.
Sağlığa özen gösteren market, Makro Market
Grip, “influenza” virüsünün
solunum yoluyla insan vücuduna
girmesiyle oluşan ve salgınlara
yol açan bir enfeksiyon hastalığı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün
verilerine göre, grip her yıl
dünya nüfusunun yüzde 5’ini
etkiliyor. Bu önemli salgından
korunmak için tüm Makro
Market çalışanları Ekim ayı
içerisinde grip aşısı oldu.
Havaların soğumasıyla beraber grip
hastalığı da kol gezmeye başladı.
Gribin önüne geçmenin etkili
yollarından birinin grip aşısı
olduğunu belirten uzmanlar, “Bu
aylarda yapılacak grip aşısı ile kışı
daha rahat geçirebilirsiniz” diyor. Bu
gerçeğin bilinciyle hareket eden
Makro Market üst yönetimi tüm Makro Market Genel Merkez çalışanlarına
grip aşısı yaptırdı. Genel Merkez binasında aşı olunması için uygun şartların
hazırlandığı bir odada her çalışan aşısını oldu. Grip aşısının mutlaka salgın
başlamadan önce yapılması gerekiyor ve aşının etkisinin ortaya çıkması için
aşağı yukarı 2-3 haftalık bir süreye ihtiyaç duyuluyor. Grip aşısı olan Makro
Market çalışanları artık gripten korkmuyor.
MAKRO | Haberler
Makro Market her gün kazandırıyor!
Sürekli olarak düzenlediğimiz
kampanyalarımızla
müşterilerimizin yüzünü
güldürmeye devam ediyoruz.
Hem ucuz hem kaliteli
ürünlerimizi şık
mağazalarımızda Makro
Market müşterilerine
sunuyoruz. Amacımız,
müşterilerimize her zaman
avantajlı alışverişin kapılarını
açmak. Geçtiğimiz günler
boyunca sizler için
hazırladığımız kampanyalar
mağazalarımızdaydı.
Kampanyalarımızdan
haberdar olmak için bizi ziyaret
etmeye devam edin.
Makro Market’te
Doğuş Çay kazandırıyor
Makro Market’ten 3-30 Eylül tarihleri
arasında 8.90 TL’lik Doğuş çay
alışverişi yapan müşterilerimiz,
aldıkları kazı-kazan kartı sonucu pek
çok değişik hediyeden birini kazanma
şansı elde etti. Ayrıca Makro Kart
Gold ile, 2-10 Ekim tarihleri arasında,
30 TL’lik alışveriş yapan Makro
Market müşterileri, 512 gramlık
Doğuş Royal Breakfast demlik poşet
çayı, 8,60 TL yerine 4 TL’ye satın aldı.
Omo Total Sıvı
çok uygun fiyata
Mağazalarımızdan Makro Kart Gold
ile, 11-19 Eylül tarihleri arasında, 30
TL’lik alışveriş yapan tüm Makro
Market müşterileri, Omo Total Sıvı
deterjanı 12,90 TL yerine 4 TL
ödeyerek satın aldı. Makro Kart Gold,
puan kazandırmasının yanı sıra
indirimleriyle de dikkat çekiyor.
Makro Market
personelini de unutmadık!
Personelimize verdiğimiz değeri her
zaman, elimizden geldiğince
göstermeye çalışıyoruz. Bu bakımdan
onlar için de pek çok etkinlik
düzenliyoruz. Bu defa bununla
yetinmedik ve Makro Market
personeline özel bir sistemle, her
alışverişlerinde %3 değerinde Makro
Para Puan kazanmalarını sağladık. 13
Eylül tarihinden itibaren başlayan bu
kampanya personelimizden ilgi
görmeye devam ediyor.
Ariel ve Makro Market’ten
dikkat çekici kampanya
Makro Kart Gold ile 20-26 Eylül
tarihleri arasında, 30 TL ve katları
tutarında alışveriş yapan
müşterilerimiz, 1,5 kg’lık Ariel’i 6,95
TL yerine 2,50 TL’ye satın aldı.
12 | K a s ım -A ra lık
2010
MAKRO | Haberler
Geçmişin eskimeyen lezzeti,
en uygun fiyata
Pötibör şüphesiz pek çoğumuzun
vazgeçemediği bir lezzet. Makro Kart
Gold ile 25 Eylül-3 Ekim
tarihleri arasında 40 TL’lik
alışveriş yapan
müşterilerimiz, bu eşsiz
lezzeti, 5,15 TL yerine 2
TL’ye satın aldı.
Çocukların en sevdiği
kampanya
Kahvaltı kuşkusuz en
önemli öğün. Çocukların
kahvaltıda en sevdiği lezzet
ise Chokella. Makro Market
olarak çocukları çok sevindiren bir
kampanya gerçekleştirdik. 9-17 Ekim
tarihleri arasında, 20 TL ve katları
14 | K a s ım -A ra lık
2010
alışveriş yapan müşterilerimiz, Nestle
Chokella’yı 5,95 TL yerine 2,95 TL’ye
satın alarak çocuklarını sevindirdi.
Samsun
halkına
ayrıcalıklı
alışveriş
Makro Market,
Samsunlu
müşterileri için özel
bir indirime imza
attı. 29 Eylül-6
Ekim tarihleri
arasında, Makro
Kart Gold ile 30 TL
ve katlarında
alışveriş yapan müşterilerimiz, 24
cm’lik teflon tavayı 9,90 TL yerine 4
TL’ye satın alma şansı elde etti.
Papia’dan tertemiz
bir fırsat
Papia ve Makro Market tertemiz bir
kampanyaya imza attı. Makro Market
mağazalarından, 5-25 Ekim tarihleri
arasında, Papia 12’li havlu ve 32’li
tuvalet kağıdı ürünlerini beraber alan
müşterilerimize, Papia decor peçete
veya Papia peçete hediye ettik.
Superfresh’in hediyesi
Çamlıca Gazoz
Makro Kart Gold ile 4 Ekim-7 Kasım
tarihleri arasında, 10 TL’lik
Süperfresh alışverişi yapan
müşterilerimize, 2,5 litrelik Çamlıca
gazoz hediye ediyoruz. Afiyetle
yemeniz ve içmeniz dileğiyle…
MAKRO | Haberler
Makro Market Antalya’da
yeni mağazalarıyla
büyümeye devam ediyor...
2010 yılını,
gerçekleştirdiğimiz
yatırımlarla geçirdik, mağaza
sayımızı arttırmaya devam
ediyoruz. Türkiye genelindeki
yatırımlarımıza Ankara’dan
başladık ve büyük bir hızla
Anadolu’nun dört bir yanına
yayılıyoruz. Makro Market
olarak Antalya’da 2 mağaza
daha açarak mağaza sayımızı
4’e çıkardık.
Antalya ilinde daha önce biri
merkez biri de Alanya ilçesinde olmak
üzere 2 mağazamız bulunuyordu.
Makro Market olarak, 2 mağazamızın
daha açılışını yaparak Antalya’daki
mağaza sayımızı 4’e çıkardık.
Barınaklar ve Perge’de açılan Makro
Market mağazaları, bundan böyle
Antalya halkına hizmet verecek. 1200
metrekare satış alanına sahip olan
Barınaklar mağazasında, eğitimli 35
personel istihdam ediliyor. Perge
mağazası ise 1000 metrekare satış
alanı üzerinde 40 eğitimli ve güler
yüzlü Makro Market personeliyle
hizmet veriyor. 7 Ekim’de hizmete
açtığımız Antalya Perge Mağazasının
resmi açılışı 16 Ekim Cumartesi günü
yapıldı.
Yeni mağazalarla ilgili açıklama
yapan Makro Market Genel Müdürü
Mehmet Songör “Antalya’da hizmete
açtığımız Makro Market Barınaklar
mağazası, 1200 metrekare; Perge
16 | K a s ım -A ra lık
2010
mağazası ise 2051 metrekare satış
alanına sahip. Binlerce ürün çeşidinin
tüketiciyle buluştuğu bu
mağazalarımızda 75 eğitimli personel
hizmet veriyor” dedi. Barınaklar ve
Perge Mağazalarından sonra
Antalya’da yeni mağazalar açılacağını
da söyleyen Songör, 2010 yılı
içerisinde Konya, Mersin, Kırıkkale,
Samsun, Antalya ve Kayseri illerinde
de açılacak yeni mağazalarla
yatırımlarına devam edeceklerinin
müjdesini verdi.
MAKRO | Güncel
Makro Market’ten
Ankara halkının özlem duyduğu
modern kurban kesim merkezi
Dinimiz için
en kutsal
günlerden
biri olan
n
Kurbaınız Kurban
m
Bayramı
Bayra tlu
geldi çattı.
Ku !
n
u
Dinimizin
O ls
hali vakti
yerinde kabul
ettiği kişiler, kurban alma ve
daha sonra da kesmekle
yükümlü olduklarından herkesi
"Kurbanı nereden alacağız?"
endişesi sardı bile. Ama bu sene
Ankara halkı, modern bir
Kurban Kesim Merkezi'ne
kavuşuyor. Aylardır süren
çalışmalarımız tamamlandı ve
Makro Market Kurban Kesim
Merkezi bu yılki Kurban
Bayramı'nda hizmet vermeye
başlıyor. En modern ve hijyenik
koşulların sağlandığı
merkezimizde çile çekmeden
kurbanlıklarınız hazır olacak.
Siz ise ayrılan özel alanda
kesim randevunuzun olduğu
saate kadar çayınızı içip Makro
Market ikramlarının tadını
çıkaracaksınız.
Makro Market olarak bir süredir
fizibilite çalışmalarını yaptığımız bu
projeyi hayata geçirmenin
mutluluğunu yaşıyoruz. Çünkü Makro
Market'in kurban toplama, satış,
kesim merkeziyle beraber
müşterilerimiz Kurban Bayramlarını
çok daha rahat bir şekilde geçirecekler.
Kesim Merkezimiz, 20 dönümlük bir
arazi üzerinde kurulu, yüzlerce
büyükbaş ve yüzlerce küçükbaş
18 | K a s ım -A ra lık
2010
MAKRO | Güncel
hayvan kapasiteli olarak organize
edildi. Ayrıca küçükbaş kurbanlıklar
için 1500 adet/gün kapasiteli,
büyükbaş kurbanlıklar için ise 500
adet/gün kapasiteli ayrı ayrı iki adet
kesimevimiz bulunuyor. Kurban
Bayramı'ndan önce, insanların gelip
kurbanlık hayvanları görmesi için
padoklar oluşturduk. Müşterilerimiz
ve konuklarımız, bu padoklarda
kurbanlıklarını seçecekler,
işaretleyecekler, bayram günü
belirlenen randevu sisteminde buraya
gelip kesimlerini yaptıracaklar.
Kurban toplama, satış ve kesim
merkezimizin, Ankara'da bulunan özel
kesim ve toplama merkezleri
içerisinde modern ve hijyenik
yapısıyla müşterilerimizin beğenisini
kazanacağına inanıyoruz.
Kurban kesiminin hijyenik
koșullarda ve İslami șartlara
uygun olması için yaptığımız
çalıșmalar ve aldığımız
önlemler
Kurban Kesim Merkezimizle ilgili ayrıntılı
bilgiyi “makrokurban.makromarket.net” adlı
internet sitemizden alabilir, bu sitedeki sipariş
formunu doldurarak sizinle iletişime
geçmemizi sağlayabilirsiniz.
Hayvanların kesimi kesinlikle dini
vecibelere uygun, helal ritüellerle
yapılacak. Ayrıca sadece kesimde
değil, hayvanların başka diğer
özellikler olarak da İslami şartlara
uygun olmalarına çok dikkat ettik;
yaşı, sağlığı, cinsiyeti…
Müşterilerimiz unutmamalıdır ki
satışa sunulan her kurbanlık hayvan,
“kurban” değildir. Bundan sonraki
bakımlarını da o yolda devam
ettiriyoruz.
Tesislerimizin kurulmasında
müșterilerimizden gelen yoğun
talebi değerlendirdik
Et konusunda müşterilerimizin
Makro Market ismine duyduğu bir
güven söz konusu. Yıllardır Kurban
Bayramı döneminde,
müşterilerimizden bu tip bir merkez
kurmamız konusunda talepler
alıyorduk. Kurbanlıklarını Makro
Market'ten almak istediklerini
söylüyorlardı. Biz de bu yıl
20 | K a s ım -A ra lık
2010
müşterilerimizin taleplerini en iyi
şekilde anlayıp doğru bir yapılanma
ile yerine getirmeye çalıştık. Bu
çabalarımızın sonucunda modern bir
kurban toplama, satış ve kesim
merkezini oluşturduk. Bu yıl ve
bundan sonraki yıllarda,
tesislerimizde hizmet vermeye devam
edeceğiz. Müşterilerimize hijyenik ve
kaliteli bir tesiste kurban kesmenin
keyfini yaşatacağız.
Tesisimizde bayram namazınızı
kılabileceğiniz cami ve sabah çayı gibi
çeşitli ikramlarımız da bulunuyor.
Müşterilerimiz, yanı başımızda
bulunan yaklaşık 1200 kişi kapasiteli
nezih camimizde bayram namazlarını
eda ettikten sonra kurban toplama,
satış ve kesim merkezimiz içerisinde
hazırladığımız alanda sabah çaylarını
içebilecekler. Bunların yanı sıra başka
ikramlarımız da olacak.
MAKRO | Güncel
İnsanlığın en eski tatlısı
Aşure
İnsanlığın en eski
lezzetlerinden biri olan aşure,
her yıl Muharrem ayının 10.
günü mutfaklarımızda
pişiyor. Bu yıl Aşure günü 16
Aralık Perşembe gününe denk
geliyor. Toplumsal ilişkilerin
tatlı ve anlamlı bir yansıması
olan bu lezzet, aynı zamanda
kökeni inanç tarihinde
bulunan çok önemli bir
yemek.
Tarihi kaynaklara baktığımızda,
Muharrem ayının aşure gününün pek
çok millet tarafından kutsal kabul
edildiğini görürüz. Milattan önceki
Arap, Fars ve İsrail milletleri
tarafından bu gün, önemli bir
değerdir. 10 Muharremle tarihlenen
bazı inanışları şöyle sıralayabiliriz:
l Hz. Adem’in cennetten
kovulmasının ardından,
tövbesinin kabul
edildiği gün.
l Büyük
Tufanın
ardından, Nuh
Peygamberin
gemisinin
karayı
bulduğu gün.
l İbrahim
Peygamberin
Nemrut’un
ateşinden
kurtulduğu gün ve
ayrıca oğlu İsmail’i
kurban edecekken
Cebrail’in koç getirdiği gün.
24 | K a s ım -A ra lık
2010
l Musa
Peygamberin
kavmini firavunun
şerrinden kurtardığı gün.
l Yunus Peygamberin balığın
karnından kurtulduğu gün.
l Eyüp Peygamberin dertlerine şifa
bulduğu gün.
l Hz. Yakup’la Hz. Yusuf’un
buluştuğu gün.
Așure ve Nuh Tufanı
Nuh tufanına dayanan tarihinden
dolayı, aşureye en eski kutsal yemek
demek abartılı olmaz. Nuh’un
gemisinde tufanı atlatıp
tekrar karaya ayak
basanların,
karada yiyecek
bulamayınca,
gemide arta
kalan çeşitli
baklagilleri
pişirip bir
kutlama yaptıkları söylenir.
Ancak aşure geleneği nasıl ortaya
çıkmış olursa olsun bugün hala bizleri
birbirine bağladığı bir gerçek.
Apartman hayatlarının getirdiği
uzaklaşmayla, komşularımızı bile
tanımıyoruz. Ama aşure buna bir
vesile oluyor.
Bașlıca așure malzemeleri
Buğday, kuru fasulye, nohut, kuru
üzüm, kuru incir ve şeker başlıca
aşure malzemeleri olarak bilinir.
Ancak aşureyi bunların dışında
malzemeler katarak zenginleştirmek
de mümkün. Ceviz içi, fındık, çam
fıstığı, badem, kuru kayısı, kuş
üzümü, nar taneleri, karanfil ve
zencefil bunların arasında sayılabilir.
Ayrıca üzerine tarçın serpmek de
lezzete lezzet katar. En sadesi 7 çeşit
malzemeyle yapılabilen aşurenin, 40
çeşit malzemeyle, saray usulü süzme
yöntemiyle yapılanları bile var. Bu
nedenle, “bir kaşıkta kırk tane” olarak
da adlandırılan aşurede ölçü ve
oranlar ile pişirirken kıvamı
tutturmak çok büyük bir maharet işi.
MAKRO | Güncel
Grip ile baș edebilmek
için bol vitamin alın ve
mutlaka așı olun
Kışa yenik
düşmeyin!
Yaz mevsimini geride bıraktığımız ve sıcaklara veda
ettiğimiz bugünlerde kış, soğuk yüzünü yavaş yavaş
gösterirken, hastalıklara da davetiye çıkarıyor.
Öksürmeler, hapşırmalar, ses kısılmaları, burun akmaları,
sonbaharın, yapraklarını döken ağaçlardan sonra en tipik
özelliği. Gün geçtikçe iyice soğuyan havalar, vücut
direncimizin de baş düşmanı. Dış ortamla sürekli temas
halinde olduğu için dengesiz hava koşullarından en çok
solunum yollarımız etkileniyor ve hastalıklar kaçınılmaz
oluyor. Grip, soğuk algınlığı, sinüzit, bronşit, farenjit, bu
mevsimde pek çok kişide rastlanan hastalıklar arasında.
Mikroplar havada uçuşurken bile nefes almak zorunda
olduğumuza göre bu hastalıklara yakalanmamak için çok
dikkatli olmamız gerekiyor.
26 | K a s ım -A ra lık
2010
Güneş etkisini azaltırken, mevsime
uyum göstermeye çalışan vücudumuz
daha çok enerji harcıyor ve bu durum
da direnç kaybına yol açıyor. En tipik
solunum yolu hastalıklarından biri
olan grip, eğer iyi korunamazsak
yakamıza yapışıyor. Çok kolay
bulaşabilen grip, soğuk algınlığı ile
çok karıştırılan bir hastalık olmasına
rağmen belirtileri aynı değil. Hastalık,
hasta kişilerin öksürmesi ve
hapşırması sonucu havaya saçılan
damlacıkların havada asılı kalması ve
hasta kişilerin salgılarıyla kirlenmiş
ellerine ve eşyalarına direkt temas
yoluyla bulaşabiliyor. Boğazda
kuruluk, kaşıntı, burunda tıkanıklık
ve akıntı, halsizlik ve ani ateş
yükselmeleri, bu hastalığın en belirgin
özellikleri arasında yer alıyor.
Hastalığın çabuk atlatılabilmesi için
bol sıvı tüketmek, takviye olarak C ve
B vitamini almak ve sık sık elleri
yıkamak büyük önem taşıyor. Gribal
enfeksiyonda yatak istirahatının yanı
sıra, gerektiği durumlarda
yakınmaları hafifletmeye yönelik
tedaviler de uygulanabiliyor. Örneğin
ateş düşürücü ilaçlar, kas veya eklem
ağrılarını gidermek amacıyla ağrı
kesicilerden yararlanılabiliyor. Yeni
çıkan bazı ilaçlar da, ilk belirtilerin
başlamasından sonraki 24-48 saat
içerisinde alındığında, gribin daha
MAKRO | Güncel
kolay atlatılmasını sağlıyor. Bağışıklık
sistemi güçlü olan çoğu insan için 5-7
gün yatak istirahatı ve bol sıvı alımı
bile yeterli oluyor. Ancak ilaç alırken
mutlaka uzman bir doktora
danışmanız gerektiğini unutmayın!
Tedbir alınmadığında sinüzit ve
bronşit gibi çeşitli hastalıklara da yol
açabilen gripten korunmanın asıl yolu
ise, zamanını kaçırmadan ve hastalığa
yakalanmadan aşısını olmaktan
geçiyor. Grip aşısının mutlaka salgın
başlamadan önce yapılması gerekiyor.
Soğuk algınlığını griple
karıștırmayın
Soğuk algınlığı aslında bütün
mevsimlerde görülebilen bir hastalık,
ancak en çok sonbahar ve kış
aylarında etkili oluyor. Hapşırık ise bu
hastalığın tipik bir özelliği. Üşütme ve
nezle olarak da adlandırılan soğuk
Soğuktan ve
algınlığını gripten ayıran en önemli
rüzgardan korunun
fark ise, ani ateş yükselmesi olmaması
Genellikle üst solunum yolu
ve genel durum bozukluğunun
enfeksiyonları sonrasında oluşan
yaşanmaması. Burun tıkanıklığı,
“sinüzit” hastalığında, sürekli baş
burun akıntısı, boğazda yanma hissi
ağrısı, mevsimsel değişikliklere bağlı
ve öksürükle başlayan hastalık, halk
olarak görülen iki kaşın arasında,
arasında söylendiği gibi “ilaç ile bir
yanaklarda ve alın bölgesinde şiddetli
haftada, ilaçsız yedi günde” geçiyor.
ağrı, burundan gelen akıntı
Tokalaşma, öpüşme ve kalabalık
görülebiliyor. Ayrıca burun tıkanıklığı,
ortamlarda bulunma durumunda
burun akıntısı, koku duyusunda
kolayca bulaşabilen soğuk algınlığı,
azalma, geniz akıntısı, ateş,
belirtileri
çene ve dişlerde ağrı, ağız
başladıktan
kokusu, burun kanaması,
gınlığı
Grip ve soğuk al
sonra çoğu kez
göz kapakları ve yüzde
ndimizi
dinlenmeksizin
şişme gibi belirtiler
bu mevsimde ke
n ciddi
ke
re
ge
ız
am
ayakta
görülüyor. Hastayı en çok
m
koru
a
am
ar
kl
lı
geçirilebiliyor.
geniz akıntısı ve buna
ta
has
an
ıl
n
la
ka
ya
Ancak, araya
bağlı boğaz ağrısı ile
sonbaharda
la
ar
d
ka
başka hastalıklar
öksürük rahatsız ediyor.
bu
ar
kl
hastalı
i
iz
m
girdiği zaman
di
Sinüzite yakalanmamak
en
K
sınırlı değil.
e
d
ir
mutlaka
veya kolay atlatabilmek
kd
ta
korumadığımız
dinlenmek
için ise soğukta fazla
geçirilen gribal
ır
ağ
gerekiyor. Sıkı
kalmamak, ıslak saçla
soğuk
enfeksiyon veya
giyinerek vücudu
dışarı çıkamamak,
algınlığı bronşite
sıcak tutmak,
rüzgardan korunmak
ya
dönüşebiliyor ve
bolca vitamin
ve sigara içilen
t ile
almak da hastalığın
ardından sinüzi
ortamlarda fazla
arı
kl
lı
ta
as
h
bi
gi
t
atlatılmasına
bulunmamak
farenji
yardımcı oluyor.
gerekiyor.
getirebiliyor.
28 | K a s ım -A ra lık
2010
Tozlu ortamlardan kaçının
Kış aylarında sıklıkla karşılaşılan
“farenjit” ise boğazın arka duvarının
mikrobik olmasına veya ortamın
ısısına ve tozuna bağlı olarak
reaksiyon gösteriyor. Bazen de
midedeki fazla asit, farenjite sebep
olabiliyor. Ses kısıklığı, boğazda
kuruluk, yanma, yutkunma zorluğu
görülebiliyor. Boğaz kültürüyle
hastalığın mikrobik olup olmadığı
MAKRO | Güncel
balgamlı öksürüklere dönüşmesi.
Muhakkak ilaç tedavisi gerektiren
bronşit hastalığından korunmak için
kesinlikle sigara içilmeyen, nemli ve
sıcak ortamlarda yatarak istirahat
etmek gerekiyor. Balgam söktürücü
olması sebebiyle bolca ıhlamur içmek
de hastalığın tedavisinde son derece
etkili oluyor.
Ne yemeli?
anlaşılıyor. Sinüslerden geniz akıntısı
olması halinde de farenjit
görülebiliyor. Sonbaharda sıkça
görülen hastalıklardan biri olan
farenjitte çok sıcak ve çok soğuk
sıvılar tüketmemeye özen göstermek
gerekiyor.
Bol bol ıhlamur için
Her türlü mikrobun havada bolca
bulunduğu bu mevsimde en dikkat
30 | K a s ım -A ra lık
2010
edilmesi gereken hastalıklardan biri
ise şüphesiz ki “bronşit” hastalığı.
Hafife alınan bir soğuk algınlığı
sonrasında bile kendini gösterebilen
bronşit, uzun süre geçmediği gibi
kronik bir hastalığa da dönüşebiliyor.
Vücuttaki kırıklık ve ateş, bu
hastalığın en belirgin özellikleri
arasında yer alıyor. Bu hastalığı
tehlikeli yapan ise başlarda kuru
olarak başlayan öksürmelerin zamanla
Kış aylarında vücudumuzu en çok
destekleyen gıdalar, içerisinde
antioksidan ve vitamin barındıran
gıdalar. Gribal enfeksiyonlara karşı
bağışıklığı arttırmanın en doğal ve
basit yolu, içeriğinde C vitamini, E
vitamini, A vitamini, çinko ve
selenyum bulunan gıdalar tüketmek.
Limon, portakal, greyfurt, kivi, lahana
ve biber gibi besinler, C vitamini
yönünden çok zengin.
Ayrıca soğuk algınlığını hem önlemek
hem de tedavi etmek için çinkodan
faydalanabilirsiniz. Çinko, savunma
hücrelerini arttırmakla kalmıyor aynı
zamanda aktifleşmelerine de yardımcı
oluyor. Susam, peynir, sığır eti,
yumurta ve mısır tüketerek, günlük
15 mg olan çinko ihtiyacınızı
karşılayabilirsiniz. Grip ve soğuk
algınlığından korunmanın bir başka
yolu da şifalı çaylar içmek. Kuşburnu,
ıhlamur, rezene, zencefil gibi çaylar,
gayet etkilidir ancak günde 3
bardaktan fazla tüketmemeye özen
göstermelisiniz.
MAKRO | Kapak
Teknolojinin yaşamımızın içine
iyiden iyiye işlediğini düşünerek
şöyle bir geçmişe uzanın. Çok
eskiye gitmenize gerek yok.
Örneğin 15 yıl öncesine kadar
gidin ve o tarihten bugüne kadar
kaç kere internet üzerinden
araştırma yapmadan alışverişe
çıktığınızı, seyahate gittiğinizi,
elden fatura ödediğinizi, kitap
satın aldığınızı, gazeteleri
ellerinizde
E-YAŞAM...
n
u
z
u
m
u
c
u
v
a
a
y
Dün
içinde!
32 | K a s ım -A ra lık
2010
sayfaların izi kalarak
okuduğunuzu hatta yüz yüze
sohbet ettiğinizi düşünün.
Geçmişin ‘Uzay Yolu’
maceralarında hayalini bile
kuramadığımız detaylar,
şimdilerde hayatımızın
vazgeçilmez parçaları haline
geldi ve bize zaman
kazandırmaya başladı. Ancak
yaşamı kolaylaştırmada pek çok
faydası olan internetin bizi
yaşamdan uzaklaştırmasına izin
vermeyelim! Hayatımızın boyut
değiştirdiği bugünlerde,
internetin ve teknolojinin
olanaklarını doğru kullanarak
kendimize ve sevdiklerimize
daha çok zaman ayıralım.
İnternet ve teknolojik olanaklar
sayesinde yaşadığımız bu
elektronik çağ ile dünya
avucumuzun içinde… Kıymetini
bilerek yaşayalım!
MAKRO | Kapak
e-tüketiyoruz…
Zaman insanoğlu için bugün her
şeyden değerli. Yarış içinde yaşarken
24 saat pek çoğumuza işlerimizi
yetiştirmek için yetmiyor bile.
İmdadımıza yetişen teknoloji,
internet harikaları ile karşımıza
çıkıyor. İnternet üzerindeki
seçenekler artık sokak alışverişlerini
pek çok kişi için en aza indirmiş
durumda. Bir mağazanın internet
sitesini ziyaret ederek on-line alışveriş
yapabiliyor, bir restoranın internet
sitesinden sipariş verebiliyor ve
yemeğimizin nasıl pişirildiğini bile
yine on-line olarak izleyebiliyoruz.
İstediğimiz bir müziği önce
internetten dinleyebiliyor, yine
internet üzerinden o müzik albümünü
satın alabiliyoruz. Mutfak
alışverişimizi dahi süpermarketlerin
on-line çözümleri ile
gerçekleştirebiliyoruz.
e-geziyoruz…
Geçmişte büyük yol
haritalarıyla koyulurduk
yola. Nereye
gideceğimizi
bilmeden,
gittiğimiz yerde
neyle
karşılaşacağımızı
düşünmeden
çıkılan yollar en
güzel anılarla
yazılırdı kişisel
tarihimize. Küçük
notlar alır, yol üstü
lokantalarını keşfeder, en
taze balı, turfanda meyveyi
yine yol üstünde satın alır,
küçük pansiyonlarda tek
gecelik konaklamalar yapar
ama hayat boyu kopmayan
bağlar kurardık. Yurt
dışını ise gidenlerin
yolladığı
kartpostallardan görür
ya da televizyon
programlarıyla daha
fazla tanıma şansı
bulurduk. Gitme fırsatı
bulduğumuzda ise yine neler
yaşayacağımız şansa kalırdı. Şimdi
bugüne dönelim; gitmek istediğiniz
yeri yurt içi veya yurt dışı
fark etmeden internet
üzerinden detaylı
olarak
inceleyebiliyorsunuz.
Nerelerin gezilmesi
gerektiğini, en iyi restoran ve
otellerinin nerelerde
olduğunu ve bunların
isimlerini dahi
öğrenebiliyorsunuz. Fotoğraf ve
videolarıyla bilgilerinizi daha da
pekiştirebiliyor ve daha
gitmeden gitmiş kadar
olabiliyorsunuz. Sonrasında
uçak biletinizi de yine
on-line satın
alabiliyorsunuz.
Seyahate
arabanızla
gidecekseniz
navigasyon aletleri
yardımınıza koşuyor
bu defa. Uydu sistemiyle
kendinizi izlettiriyorsunuz ama ne
karmaşık yol haritalarıyla
uğraşıyorsunuz ne de kaybolma
riskini göze alıyorsunuz. Gitmek
istediğiniz noktaya tam planladığınız
saatte varıyorsunuz. Teknolojinin ve
internetin yaşamımıza kattığı bu
artıları kullanırken, unutmamamız
gereken, insanlarla kurduğumuz bağı
koparmamak olmalı.
e-okuyoruz…
Kütüphane kokusunu hatırlayan var
mı? Ya da daha yakın tarih için
soralım, sahaf kokusunu? Peki ya
kitapçılar… Evinizde kitaplığınız var
K a s ı m - A ra l ı k 2010 | 33
MAKRO | Kapak
Her ne kadar karşılıklı
yapılan sohbetlerin yerini
tutmasa da elektronik
olanaklar hasret gidermeyi
ve uzaklığa katlanmayı
daha kolay hale getiriyor.
Önemli olan nokta, tüm
arkadaşlık ilişkilerini sanal
hale getirmemek ve
karşılıklı yapılan
sohbetlerin tadını
unutmamak!
mı? Ya da daha kolay bir soru soralım;
kitap var mı? Her gün evinize kaç
gazete giriyor? Artık kitapları ve
gazeteleri internetten okur hale
geldik. Son dakika haberleri mail
adresimize ya da telefonumuza hemen
geliyor ve habersiz kalmak
imkansızlaşıyor. Çantanıza bir e-kitap
aleti atarak yüzlerce kitabı yanınızda
taşıyabiliyorsunuz. Daha da önemlisi
bu teknolojiler geliştikçe kağıda olan
ihtiyacımız azaldığından çevresel
olarak da fayda sağlanmış oluyor. En
yakın dostumuz olan kitaplar sürekli
34 | K a s ım -A ra lık
2010
yanımızda oluyor. Her ne kadar bazı
insanlar hala kitap ve kağıt
kokusundan vazgeçememiş olsa da ekitap ve e-gazete hayatımızı
kolaylaştırıyor ve bilgiye çok daha
zahmetsiz ulaşmamıza olanak tanıyor.
e-konușuyoruz…
Kimi uzmanlarca tehlikeli bir
bağımlılık olduğu savunulan
internetin yaşamı kolaylaştırdığı da
yadsınamaz. Haberleşmenin e-mail’ler
sayesinde çok hızlandığını hepimiz
görebiliyoruz. İş yaşamı için oldukça
verimli bir gelişme olan bu sistem,
anlık iletiler sayesinde de günlük
hayatın içine girdi. Arkadaşlarımızla
hem sosyal paylaşım siteleri hem de
anlık ileti programları sayesinde çok
daha sık görüşüyoruz. Ancak bu
durumun, çok fazla kullanılması
halinde bizi yalnızlaştırdığı da
yadsınamaz bir gerçek.
Eskiden sık sık düzenlediğiniz arkadaş
toplantılarını düşünün, bir araya gelip
oynadığınız oyunları, kahve
sohbetlerini hatırlayın. Beraber
gittiğiniz bir film üzerine yüz yüze
yaptığınız tartışmalar çok da uzak bir
tarihte değil… Aynı evin içinde
birbirini göremeyen çekirdek
ailelerde, birbirine ve dünyaya yabancı
bireyler yetişiyor dersek abartmış
olmayız. İnternette gerçekleşen sanal
sohbetler, gerçek kimliklerimizi geride
bırakmaya devam ediyor. Bu durumun
hem iyi hem de kötü tarafları olduğu
yadsınamaz. Ancak olması gereken, bu
tip iletişim olanaklarını kullanırken
sağduyulu olabilmek. Örneğin sizden
binlerce kilometre uzakta yaşayan bir
yakınınızla ya da en yakın
arkadaşınızla her gün telefonla
görüşemezsiniz belki ama internet
üzerinden görüntülü konuşma
olanakları genişliyor. Her ne kadar
karşılıklı yapılan sohbetlerin yerini
tutmasa da elektronik olanaklar
hasret gidermeyi ve uzaklığa
katlanmayı daha kolay hale getiriyor.
Önemli olan nokta, tüm arkadaşlık
ilişkilerini sanal hale getirmemek ve
karşılıklı yapılan sohbetlerin tadını
unutmamak!
MAKRO | Röportaj
Bu sistem, Makro’nun
yarını için kuruldu
HALUK ALPAY
MEHMET SONGÖR
Makro Market’in en önemli hedeflerinden biri, Türkiye’nin en büyük
perakendecisi olmak ve daha sonra da dünyaya açılmak. Bu hedefle
yatırımlarına devam eden ve büyüyen Makro Market, operasyonel
sisteminin alt yapısını da bu hedefi karşılayacak şekilde oluşturdu.
Mağazacılık Yönetim Sistemleri konusunda yazılım çözümleri üreten ve bu
çözümleri Makro Market’in tüm operasyonel sistemine uygulayan Obase’in
Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Alpay ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Operasyonel sistemde Makro
Market Obase’le çalışıyor. Bize
Makro Market ve Obase
işbirliğinden bahseder misiniz?
Makro Market Obase’le yaptığı bu
işbirliği sonucu sistem olarak
nerede?
Mağazacılık Yönetim Sistemleri
için yazılım çözümleri üreten Obase,
Makro’nun operasyonel süreçlerini
verimli olarak yönetebilmesi için
yazılım çözümlerini Makro bünyesine
uyguladı. Tüm süreçteki günlük veri
yönetimi optimum şekilde sağlanarak,
36 | K a s ım -A ra lık
2010
Makro için verinin bilgiye ve daha
sonra da karara dönüşmesine olanak
tanıyor. Oluşan bilgiler, B2B sistemi
vasıtasıyla tedrikçilerle paylaşılarak
verimliliğin arttırılmasına katkı
sağlıyor. CRM çözümü ile toplanan
müşteri verileri de çeşitli gruplar
altında analiz edilerek doğru
zamanda, doğru yerde, doğru ürünün
müşteriyle buluşmasını olanaklı hale
getiriyor.
Tabii bu yatırımlar, Makro’nun
ulusal çapta bir marka olması ve farklı
coğrafi yapılarda hızlı bir şekilde
büyümesine imkan verecek şekilde
tasarlandı. Bu çerçevede, gerek
donanım gerekse yazılım yatırımları
ve kullanılan çözümler, teknoloji
olarak dünyanın önde gelen
perakendecileri ile benzer seviyededir.
CRM günümüzde pek çok
kurum için çok önemli bir konu
ancak perakendeciler için çok ayrı
bir yeri var. Bu bakımdan Makro
Market CRM alt yapısına nasıl bir
yatırım yaptı? Şu anda bu
sistemin nimetlerinden
faydalanmaya başladı mı?
Günümüzde, gerçekleştirilen
kampanyalar, genelde fiyat bazlı…
Bununla da rekabet yapmak artık
demode hale geldi. Çağdaş perakende
yaklaşımında her müşteri grubuna
uygun ve ihtiyaca göre kampanya
yapmak, daha verimli sonuçlar
alınmasını sağlıyor.
Bu çerçevede Makromarket, CRM
uygulaması ile biriktirdiği müşteri
bilgileri üzerinde, segmentasyon
çalışmasını tamamladı. Müşterilerin
demografik bilgilerine göre, genel ve
tedarikçi bazında ciroları, alışveriş
sıklıkları ve alışveriş eksiklikleri
değerlerine göre segmentleri
belirlendi. Veri madenciliği teknikleri
uygulanarak yapılan çalışma
sonuçlarına göre müşteri verileri
analiz edilebiliyor ve segmentlerine
yönelik kapmanyalar yapılabiliyor.
B2B uygulaması anlamında
Makro Market’in alt yapısı ne
durumda? Tedarikçi tarafıyla ilgili
aktif çalışmalar başladı mı?
Perakendeci firmaların, sadece
kendi süreçlerini optimize ederek
yeterli verimliliğe sahip olması
mümkün değidir. Malın üretildiği
süreçten, mağazada tüketiciye
sunulduğu ana kadar geçen tüm süreç
burada önem taşıyor. Bu sebeple de bu
süreci tamamlayan perakende
kuruluşlarının dışında en önemli
paydaş, tedarikçilerdir.
MAKRO | Röportaj
Burada verimliliği arttıran en
önemli süreç, perakendeci ile
tedarikçinin bilgi paylaşımında
bulunmasıdır. Özellikle mağazalar
bazında, ürünler hakkında gerekli
bilgilerin tedarikçilerle paylaşılması
hedeflenmiştir
B2B uygulaması, 2 yıldır Makro
Market’te uygulanıyor. Bu süre
içerisinde hem B2B sistemine dahil
olan tedarikçi sayısı artıyor, hem de
B2B uygulaması içerisinde
tedarikçilerle paylaşılan bilgiler
zenginleştiriliyor.
Operasyonel sistem söz konusu
olduğunda sadece alt yapı yatırımı
yeterli olmuyor. Bu sistemi
uygulayan çalışanların vizyonu ve
bilgisi de çok önemli. Makro
Market çalışanları, kadro olarak
sisteme hakim mi?
En son teknolojiyi de alıp
getirseniz, en iyi yazılımları da
kullansanız, bunları kullanacak insan
kaynağını aynı vizyon çerevesinde e
eğitmezseniz başarılı sonuç üretmeniz
mümkün değildir.
Bu konuda Makro Market’te
yaptığımız eğitim çalışmaları,
yazılımın getirdiği disiplinle
birleştirilerek çok hızlı hayata
geçirildi. Bu arada, bir yandan da yeni
zincirlerin alındığı düşünülürse, böyle
bir yapıda son derece hızlı büyüyen
Makro Market, sistemin operasyonel
kısmını 6 ay gibi bir sürede hayata
geçirdi. Bu ölçekteki bir yapı için
neredeyse rekor sayılabilecek bir
süredir. Bu da, başta üst yönetimin
konuya inancı ve desteği, diğer
taraftan personelin disiplinli çalışması
ile sağlanmıştır.
Makro Market’in hedefi,
Türkiye’nin en büyük
perakendecisi olmak ve hatta
dünyaya açılmak. Makro
Market’in yaptığı bu alt yapı
yatırımları, bu büyük hedefi
karşılayabilecek nitelikte mi?
38 | K a s ım -A ra lık
2010
Makro Market’in Obase’le olan ișbirliğinin boyutlarını ve
4 yıldır yapılan bu ișbirliğinin durumunu ve sonuçlarını
Makro Market Genel Müdürü Mehmet Songör’den öğrendik.
Operasyonel sistem alt yapısı
konusunda Obase’i seçtiniz ve
çalıșıyorsunuz? Neden Obase?
Bilindiği gibi kurumlardaki en sıkıntılı
konu, sistemsel alt yapının kurgulanmasıdır.
Özellikle perakende gibi karmașık ve girift
yapılarda bu daha da sıkıntılı hale gelir. Bu
süreci iyi yönetmek için doğru tercihler
yapmalı, en iyi olanla yol almalısınız.
OBASE, bilișim alanında kendini ispat
etmiș, kurumsallığı ve profesyonel ekibiyle
bariz farkla öne çıkmayı bașarmıș bir yazılım
ve teknoloji șirketi. Belirli büyüklüklere
geldiğimizde yola Obase ile devam etmemiz
gerektiğine karar verdik. Operasyonel
sistemde, 2008 yılı bașından itibaren OBASE
ile çalıșıyoruz. Șu anda her konuda Obase’in
farkını ve avantajlarını yașamaktayız. Bu
süreçte, stoklarımızı optimal seviyeye
getirerek, hem karlılık hem de hizmet
açısından avantajlar sağladık. Artık, daha net
bilgiler ıșığında stratejiler olușturabiliyoruz.
Yaptığımız farklı raporlamalarla,
tedarikçilerimizi ve satın almamızı doğru
yönlendirerek isabetli uygulamalar
yapıyoruz. Doğru stok yönetimi
yapabiliyoruz. Mağazalarımızda sipariș
önerilerimiz otomatik olarak üretiliyor ve
otomatik olarak depolarımıza ve belli
tedarikçilerimize aktarılıyor. Depolar ve
tedarikçilerimizden de bu önerilere hızlı
cevap alabiliyoruz. Veri ambarı ve B2B ile
operasyonel verimliliğimiz arttı, stok
maliyetlerimiz düștü, ișimizi daha doğru
yönetebilir hale geldik. OBASE ile Analitik
CRM projesini de bu yıl içerisinde bașlatmıș
bulunuyoruz. Analitik CRM ile kișiye özel
kampanyalar tasarlayabilir duruma
geleceğiz. BT departmanımızın bașarılı
çalıșmalarıyla, ihtiyaç duyduğumuz bilgilere
en kısa zamanda ulașabiliyoruz. Düzgün ve doğru verilerle daha kolay
raporlama yapabiliyoruz ve doğru sonuçlar
alabiliyoruz. Altyapımız șu anda gayet
Daha önce de konuştuğumuz gibi,
kullanılan sistemlerin, çağdaş
perekendenin gerekleri düşünülerek
yatırımları yapılmıştır. Obase, zaten
buna benzer örnekleri senelerdir
gerçeleştiren, farklı büyüklükteki
perakendeciye gerek yurt içinde
gerekse yurt dışında birçok noktada
düzgün çalıșıyor ve karșılaștığımız sorunları
çözebileceğimiz ya da sorunlarla ilgili bilgi
alabileceğimiz bol miktarda kaynağa
erișimimiz bulunuyor.
Obase’le hangi alt konularda ortak
çalıșma yürütüyorsunuz?
Obase ile operasyonel sistem dıșında
veri madenciliği (Micro Strategy Raporlama)
yapıyoruz. Yani operasyonel sistemden,
ihtiyaç duyduğumuz verileri depolayıp ihtiyaç
duyduğumuzda doğru ve hızlı raporlamasını
yapıyoruz.
B2B sayesinde ise, tedarikçilerimizle
elektronik ortamda haberleșerek sipariș ve
raporlamalarını yapıyoruz. Tedarikçilerimiz
bize ihtiyaç duymadan mağazalarımızdaki
satıș ve stoklarını görerek nasıl bir
operasyon yapmaları gerektiğine karar
verebiliyorlar.
Müșteri ilișkileri yönetiminde, kișiye özel
kampanyalar yaparak etkileșimlerini ve
aktivite sonuçlarını raporlayabiliyoruz. Șimdiye kadar, yapılan bu
ișbirliğinden memnun kaldınız mı?
İstediğiniz sonuçları elde edebildiniz mi?
Bizim için istikrar ve satıș sonrası
hizmet, son derece önemli. Obase ile 4 yıldır
ișbirliği içindeyiz; bilgilerine güveniyoruz.
Yazılım taleplerimiz en kısa zamanda
karșılanıyor. Gerektiğinde uzaktan bağlantı
kurularak en kısa sürede çözülebiliyor.
Obase ile çalıșıyor olmak, bugünü iyi
yönettiğimiz gibi yarını planlarken güvenle
hareket etmemiz anlamına geliyor.
Makromarket’in bașarısında Obase’in çok
önemli bir paya sahip olduğunu belirtmek
isterim. Obase ile çalıșıyor olmaktan son
derece memnunuz. Bu vesileyle bugüne
kadar bize verdikleri hizmet ve değerli
katkılarından dolayı tüm Obase ailesine,
özellikle de Sayın Haluk Alpay’a șükranlarımı
sunmak isterim.
hizmet veriyor. Bu çerçevede, yatırımı
yapılan sistem, Makro’nun yarını için
kuruldu. Makro Market büyüdükçe,
buna göre ölçeklenebilecek; farklı
ülkelerde geliştikçe yerleşebilecek bir
altyapı sistemi, son derece verimli bir
şekilde çalışması için işler hale
getirildi.
MAKRO | Röportaj
Uyku ve
uyku sorunları
üzerine...
Ara sıra uykusuzluk çekmek normal ama
uykusuzluğunuz kronik bir hale geldiyse ya da horlama
sorunuyla karşı karşıyaysanız, mutlaka bu konuda
uzman bir doktora görünmeniz gerekiyor. Nasıl
uyuduğumuzu çok umursamıyoruz belki ama uyku
hastalıkları çok ciddi sorunları beraberinde
getirebiliyor. Biz de uyku hakkında daha ayrıntılı bilgi
almak için Uykum Uyku Bozuklukları Merkezi’nden Prof.
Dr. Hakan Kaynak ile uyku ve en önemli uyku
hastalıkları üzerine konuştuk. Tabi ki uyku hakkında
bilinmesi gerekenler bunlarla sınırlı değil. Bu yüzden,
Prof. Dr. Hakan Kaynak’ın “Uyku-Uyuyamamak mı?
Uyanamamak mı?” adlı kitabını edinmenizi ve
okumanızı tavsiye ediyoruz.
Uyku nedir?
Uyku, organizmanın çevreyle
iletişiminin, değişik şiddette
uyaranlarla geri döndürülebilir
biçimde, geçici, kısmi ve periyodik
olarak kaybolması durumu olarak
tanımlanabilir.
Ne kadar uykuya ihtiyacımız var?
Hayatımızın yaklaşık üçte birini
uyuyarak geçiriyoruz. Çevremizde
seyrek de olsa kısa süreli uykuyla
yetinen insanlara rastlıyoruz. Uyku
süresinin genetik etkenlerin etkisiyle
kişiden kişiye 4 ile 11 saat arasında
değiştiği biliniyor. Genetik olarak
belirlenen bu süreyi, belli sınırlar
dışında değiştirmek mümkün değil.
Uyku süresi kısaltılmak zorunda
kalındığında uyku yoksunluğunun yol
açtığı istenmeyen belirtilerle
karşılaşılır. Genetik geçişin varlığını
gösteren en iyi kanıt, tek yumurta
ikizlerinin uyku sürelerinin
tamamıyla aynı oluşudur.
Ülkemizde toplumun büyük bölümü,
7-8 saat süreyle uyuma alışkanlığına
sahip. Türkiye’de toplumun sadece
%10’unun 6 saatin altında bir uykuyla
hayatını sürdürdüğü biliniyor. 8
saatten daha uzun süre uyuyanların
oranı ise %15’e kadar yükseliyor.
Peki, uyku süremizi azaltmamız
mümkün mü?
Uyku süresi uzun, fakat çalışmak için
daha çok zamana ihtiyacı olanlar,
çoğunlukla uyku sürelerini kısaltma
isteği duyarlar. Ancak, uyku süresini
40 | K a s ım -A ra lık
2010
MAKRO | Röportaj
belli bir oranın ötesinde kısaltmak
mümkün değildir. Üniversite
öğrencileri arasında yapılan bir
çalışmada, uyku süresinin kısa bir
zaman diliminde kısaltılmasının
mümkün olmadığı, deneklerde ertesi
gün yorgunluk, konsantrasyon
güçlüğü ve hafıza bozukluğu gibi
şikayetler ortaya çıktığı saptandı.
Deneye katılanlar, uygunsuz
zamanlarda uyku ihtiyaçlarına yenilip
uyudular. Ancak başka bir çalışma,
uyku süresinin uzun bir zaman dilimi
içinde, 1-2 saati aşmamak şartıyla
azaltılmasının mümkün olduğunu ve
bu azaltmanın deneklerin
performansında bozukluğa yol
açmadığını gösterdi. Bu çalışmanın
sadece genç deneklerle yapıldığı
unutulmamalıdır. Çocuk ve yaşlılarda
uyku süresi azaltıldığında daha
değişik belirtilerle karşılaşılır.
Çocukların uyku süresi ne kadar
olmalı?
Yenidoğan, ilk 3 aylık dönemde,
günün yaklaşık 15-18 saatini uykuda
geçirir. Bebekler, gece ve gündüz eşit
sayıda olmak üzere birçok kez uyanır
ve tekrar uyurlar. Anne-babalar için
dayanılmaz derecede zor olan bu uyku
düzeni, ne mutlu ki çok uzun sürmez.
Üç aydan itibaren bebek daha az
uyumaya ve gece uykusundan daha
seyrek uyanmaya başlar. Altı aylık
olduğunda uyku ihtiyacı 12 saate iner,
gündüzleri daha uzun süre uyanık
kalır.
Okul öncesi dönemde ise, erişkin
dönemdekine yakın bir seyre girer ve
sadece bir kez öğleden sonra uyur. Bu
uyku düzeni, okul ve daha sonra da iş
hayatının getirdiği zorunluluklar
nedeniyle, 24 saatte bir kez uyunan
gece uykusuna dönüşür.
Yaşlandıkça uyku süresi azalır mı?
Yaşlıların sabah erken uyanmaları,
bazı araştırmacılar tarafından uyku
ihtiyaçlarının azalması biçiminde
yorumlanır. Ancak, sıklıkla
42 | K a s ım -A ra lık
2010
Sürelerine göre uykusuzluklar
Geçici uykusuzluklar
Genellikle iyi uyuyanlarda ve uykusuyla ilgili şikâyeti olmayanlarda bir veya
birkaç gece süreyle ortaya çıkar. En sık görülen uykusuzluk tipidir. Otel
odası, arkadaş evi gibi alışık olunmayan ortamlarda, imtihan, seçim, iş
görüşmesi gibi gerginlik yapan olaylar öncesinde veya geçici bir hastalığın
yol açtığı ağrı, kaşıntı gibi nedenlerle, genellikle geçici olarak ortaya çıkar.
Kısa süreli uykusuzluklar
1-4 hafta devam eden uykusuzluklar bu gruba girer. Geçici uykusuzluklarda
olduğu gibi gerginlik yaratan bir olay veya hastalık sonucunda ortaya çıkar.
Genellikle sebebin ortadan kalkmasıyla düzelir. Ancak bu tür hastalıklarda
uykusuzluğun uzun süreli hale dönüşme tehlikesi ihmal edilmemeli,
gerektiğinde aşırı kullanıma yol açmayacak şekilde uygun bir ilaç tedavisi
düzenlenmelidir.
Uzun süreli uykusuzluklar
Hastalık süresi bu grupta aylarla ifade edilir. Psikolojik, psikiyatrik,
organik, farmakolojik ve kronobiyolojik nedenlerle ortaya çıkar. Bazen bu
nedenlerden birkaçı birlikte görülebilir. Uyku ilaçlarıyla tedavi edilemeyen
bu tür uykusuzlukların mutlaka hekim tarafından değerlendirilmesi ve
tedavi edilmesi gereklidir.
gözlemlendiği gibi, yaşlılar gün
içerisinde aralıklı olarak uyudukları
veya uyuyakaldıklarından, gece
uykusundan sabah erken uyanarak
kısalttıkları uyku sürelerini gündüz
uykularıyla telafi ederler. Bilimsel
veriler de yaşlıların uyku sürelerinin
erişkin dönemdekinden çok farklı
olmadığını göstermektedir.
Uykunun organizmadaki rolü
nedir?
Uyku, büyüme sürecinde önemli rol
oynar. Ninnilerimizde geçen “Uyusun
da büyüsün” sözü, uykunun
büyümedeki rolünü anlatır. Yapılan
araştırmalarla derin ve yavaş uyku
döneminde salgılanan büyüme
hormonunun çocuğun gelişiminde
MAKRO | Röportaj
bulunuyor. Rüya dönemlerinin
araştırılması amacıyla yapılan bir
çalışmada, araştırmaya katılan gruplar
çeşitli uyku dönemlerinde uyandırıldı
ve REM döneminde uyandırılanların
%80’inin rüyalarını anlatabildiği
görüldü. Bu deneyler, gece içinde her
REM dönemine girildiğinde kural
olmamakla birlikte rüya görüldüğünü
gösteriyor. Kimse gece içinde 5-7 kez
rüya gördüğünü düşünmez. Ancak,
rüya görmenin ve rüyaları
hatırlamanın ayrı şeyler olduğu
düşünülmelidir. Rüyaların
hatırlanması için rüya görülen
dönemde uyanmak gerekir.
Rüya görmek sağlıklı bir uykunun
belirtisi mi?
Halk arasındaki “Çok sık rüya
görüyorum, öyleyse sağlıklı bir uykum
var” biçimindeki yanlış inanış, aslında
REM döneminden sık sık uyanmanın
veya REM dönemlerinin sık sık
uyanıklıklarla bölünmesinin
göstergesi ve kötü kalitede bir
uykunun belirtisidir.
önemli bir rol üstlendiği, herhangi bir
uyku problemi nedeniyle derin ve
yavaş uyku dönemi azalan çocukların
gelişiminin geciktiği saptandı.
Çocukluk çağında büyümeyi sağlayan
uyku, erişkin dönemde büyüme
durduğuna göre hangi işlevi yerine
getirir? Uyku, erişkin dönemde hücre
yenilenmesini hızlandırır,
organizmanın onarımına katkıda
bulunur. Onarım sürecinde uykunun
süresinden çok, kalitesi ve derin ve
yavaş uyku miktarı önemlidir.
Uykunun öğrenme sürecindeki rolü de
44 | K a s ım -A ra lık
2010
inkâr edilemez. Yoğun öğrenme
dönemlerinde, REM uykusu oranının
arttığı bilinen bir gerçektir. Öğrenme
döneminin ardından iyi bir uyku,
öğrenilenlerin unutulmasını da
engeller.
Her gece rüya görüyor muyuz?
Çeşitli uyku evreleri, gece boyunca
ortalama 90 dakikalık dönemlerle
tekrarlanır. Uykunun başlangıcından
her bir REM döneminin sonuna kadar
olan bölüme bir siklus denir. Gece
boyunca, uykuda 5-7 siklus
İyi bir uykunun kanıtı olabilecek
veriler nelerdir?
Uykularını almış olarak 4-5 saat
uyuyup uyananlara da çok daha uzun
süre uyuduğu halde dinlenmemiş,
uykusundan tatmin olmamış olarak
uyananlara da sıklıkla rastlanır.
Dolayısıyla iyi bir uyku ile uyku süresi
arasında bir doğru orantıdan söz
etmek mümkün değil.
Uykuya dalmak için geçen sürenin
uzunluğu ve bu sıradaki sıkıntının
düzeyi, uykudan memnun kalkmayı
etkileyen önemli etkenlerden biridir.
Uykudan dinlenmiş olarak uyanmayı
etkileyen ikinci etken ise gece içindeki
uyanma sayısıdır. Araştırmalarda
görülmüştür ki, kısa veya uzun süreli
uyanıklıklar, uykunun tatmin edici
olarak algılanmasını engeller.
Uykuya dalma süresi ve uykunun
devamlılığı ile ilgili veriler, uykunun
tatmin ediciliğiyle ilgili önemli
MAKRO | Röportaj
ölçütler ise de, iyi uyuduğumuzu
gösteren kesin ve tek bir ölçüt henüz
belirlenememiştir.
Sağlıklı bir uykunun kuralları
nelerdir?
l Uyku saatlerine ve süresine dikkat
edin.
l Uykunuza gündüzden hazırlanın.
l Yiyecek ve içeceklerinize dikkat
edin.
l Uyku ortamının fiziksel şartlarına
dikkat edin.
l Yatak odasını oturma odası gibi
kullanmayın.
Horlama oldukça sık rastlanan bir
sorun. Horlama hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
Horlama, genellikle nefes alma
sırasında yutak çevresindeki yumuşak
dokuların titreşmesi sonucu oluşan
sestir. Üst solunum yolunun genellikle
dil arkasındaki alanda daralmasıyla
orantılı olarak horlama artar. Daha
çok sırtüstü yatarken ortaya çıkan
horlama, yorgunlukla artan kesintisiz
bir gürültüdür.
Toplumda çok sık denebilecek oranda
görülen horlama, 100 kişiden 42’sinde
karşımıza çıkıyor. Yaşın artmasıyla
horlamanın görülme sıklığı da artıyor.
Bu oran, 60 yaşındaki erkeklerde
%60’a, kadınlarda ise %40’a ulaşır.
Kesintisiz, yani solunum
düzensizliğinin eşlik etmediği düzenli
horlamanın, uykuda bölünme
oluşturmuyorsa hastaya herhangi bir
zarar vermediği düşünülüyor. Bu tür
horlama sadece hastanın çevresini ve
eşini rahatsız eder.
Bazen horlama, düzensiz, zaman
46 | K a s ım -A ra lık
2010
zaman da solunum
yüzeysel bir uyku uyur.
Toplumda çok sık
güçlüğüyle birlikte olur.
Solunum durmaları, 10
denebilecek
Bu durumda hasta,
saniyeden 1-2 dakikaya
oranda görülen
solunum sırasında aşırı
kadar uzayabilir.
horlama, 100
güç harcar. Solunum
Gecede 15-20’den 400düzensizlikleri
500’e kadar değişen
kişiden 42’sinde
uyanıklıklara neden
karşımıza çıkıyor. sayıda olabilir. Saatte
oluyorsa, uyku kalitesi
60-70 kez tekrarlayan
Yaşın artmasıyla
de bozulur.
15-20 saniyelik
horlamanın
En çok üzerinde
solunum durmaları,
durulması gereken
görülme sıklığı da hastalığın ciddi
horlama biçimi,
anlamda ilerlemiş
artıyor.
sessizlik dönemleriyle
olduğunu gösterir.
kesintiye uğrayan
Kalp atımında
şiddetli horlamalardır.
düzensizlikler görülür.
Bu tür horlamalardaki sessizlik
Bu düzensizlikler ileri yaşlarda, ani
dönemleri, solunum durmalarına
kalp durmalarına yol açarak uykuda
karşılık düşer. Solunum durmaları ve
ölümlere neden olabilir. Hastalık
azalmaları, gece içinde yüzlerce defa
sonucunda hasta, gece boyunca daha
tekrarlanabilir ve bunların çok az bir
sık idrara çıkma ihtiyacı hisseder ve
kısmı hasta yakınları tarafından fark
çok terler. Kalktığında kendini yorgun
edilir. Horlamanın solunum
ve uykulu hisseder. Yorgunluk gün
durmalarıyla birlikte olduğu klinik
boyu devam eder.
tabloya obstrüktif uyku-apne
Obstrüktif uyku-apne sendromu,
sendromu denir.
uzun dönemde, yüksek tansiyon, kalp
Hasta, her solunum durmasında 5-10
krizi, beyin-damar tıkanıklığı sonucu
saniye süreyle uyanır daha doğrusu
felç gibi ciddi problemlere yol açabilir.
ancak uyanarak solunum durmasını
Bu ciddi sonuçlar nedeniyle, sürekli ve
sonlandırır. Ancak bu uyanıklıklar,
şiddetli horlaması olanlar, eğer
hasta tarafından hissedilmemesine
solunum durması da eşleri tarafından
rağmen, uykunun dinlendirici olan
fark edildiyse, mutlaka bir hekime
dönemlerine ulaşılmasını engeller.
başvurmalı ve en az bir gece uyku
Hasta farkında olmadan, kalitesiz ve
laboratuvarında incelenmelidir.
MAKRO | Güzellik
5 BİN YILLIK BİR HİKAYE
PARFÜM
Çiçek, baharat ve meyve dünyasının
birbirinden güzel kokuları küçücük şişelerde
buluşuyor ve parfüm haline geliyor. Tarihi yaklaşık 5
bin yıl öncesine dayanan parfümler günümüzde hala
cazibesini koruyor.
Koku alma duyumuzun diğer pek
çok duyumuzu da direkt olarak
tetiklediğini düşünürsek, güzel
kokuların hayatımızda ne kadar
önemli bir yeri olduğunuz anlarız.
Etrafımızdaki birçok maddeyi
kokularıyla ayırt ediyor ve çeşitli
durumlarda bu duyumuzu ön plana
çıkartıyoruz.
Latince “kokulu duman”
anlamında kullanılan “per fume”
kelimesinden pek çok dile geçmiş olan
parfümün tarihi yaklaşık 5 bin yıl
öncesine dayanıyor. Parfüm, kokuyu
uzun süre koruyan sabitleyici
maddelerle, baharat, çiçek, ot, yaprak
ve odun gibi güzel kokan maddelerin
esansiyel yağlarının bir birleşimi.
Mısırlılar, ölülerini kokulu yağlarla
mumyalıyor ve hatta mezarlara da
parfüm şişeleri ve kokulu kremler
bırakıyorlardı. Yapılan kazılarda,
Tutankamon’un mezarından parfüm
şişelerinin ve krem kavanozlarının
çıkarılması, Mısırlıların, binlerce yıl
önce bile kokuya düşkünlüğünü gözler
önüne seriyor. Mısır kraliçesi
Nefertiti’nin ise yasemin banyosu
yaptıktan sonra vücuduna çiçek özleri
sürdüğü biliniyor.
50 | K a s ım -A ra lık
2010
Modern parfümün tarihi ise,
bugün hala parfüm endüstrisinin
merkezi sayılan Fransa’da başladı. 16.
yüzyıl Fransa’sında, Paris’in
kanalizasyonları şehre döküldüğü için
sokaklar çok pis kokuyordu. Adalet
Sarayı ve opera gibi yapıların içinde
bile kokudan dolayı durulmuyordu.
İşte bu kokuları maskelemek için
Fransızlar, çok keskin parfümler
üretmeye ve kullanmaya başladılar.
Böylece parfüm sanayisi gün geçtikçe
gelişti. Temizlik koşullarının
iyileşmesiyle beraber, ağır kokular
yerini daha yumuşak ve taze kokulara
bıraktı.
Parfüm üretiminde en büyük
gelişme, kimyanın parfüm üretiminde
kullanılmasıyla başladı. 1860’lı
yıllarda, sentetik bazlı ilk parfümler
ortaya çıkmaya başladı. Kimya
alanında yaşanan gelişmeler, pahalı
doğal hammaddelerin yerine sentetik
maddelerin konulmasını giderek daha
olanaklı bir hale getirdi. 1888 yılında
artık sentetik kokular biliniyordu.
Parfümü alırken şişeden
koklamak yerine mutlaka
kolunuza sıkın. 10 dakika
bekledikten sonra koklayın ve
kararınızı verin.
Parfüm çeșitleri
Parfüm, içeriğinde yer alan
inceltici ve çözücü maddelerle, kokulu
yağın oranına göre çeşitleniyor ve
farklı isimler alıyor: Esans, eau de
parfum, eau de toilette, eau de
cologne. Eau de toilette’ler değişik
sentetik bileşenler veya yoğun
esanslar içeriyor. Eau de parfümler
ise, sentetik bileşenlere göre daha
yüksek oranlarda doğal malzemelere
sahip.
MAKRO | Güzellik
Parfüm alırken dikkat
edilmesi gerekenler
l Parfüm alacağınız
zaman, koku alma
duyularınızın hassaslaştığı
akşam saatlerini seçmeye
özen gösterin.
l Aynı günde 3’ten fazla parfüm
denemeyin. Ancak, her parfümün
ardından kahve çekirdekleri
koklayarak kokuları sıfırlayabilirsiniz.
l Parfümü alırken şişeden
koklamak yerine mutlaka kolunuza
sıkın. 10 dakika bekledikten sonra
koklayın ve kararınızı verin.
l Başkasının üzerinde koklayıp
beğendiğiniz bir parfümü denemeden
kesinlikle almayın. Parfümler, her cilt
tipinde farklı bir tepki gösterir.
Doğru bir parfüm seçmek kadar,
parfümü doğru noktalara uygulamak
da önemli. Parfümünüzü
kıyafetleriniz yerine, saçınızı
taramadan önce fırçanıza ve
nabzınızın attığı bölgelere (bilekler,
boyun, kulak arkası, dirsekler…)
Seçim yaparken…
Yapılan araştırmalar, parfümlerin
etkilerinin ten rengine göre
değiştiğini gösteriyor.
Esmer: Keskin kokuların daha çok
yakıştığı esmerler, bu tip parfümler
sayesinde, etkileyici bir ışık
saçabiliyor.
Sarışın: Taze kokuları tercih
edebilecek olan sarışınlara gülün
efsanevi kokusu çok yakışıyor.
Kumral: Kumrallar, çiçeklerin
aromatik kokuları sayesinde
hafızalarda iz bırakabilirler.
Ayrıca, parfümünüzü kişilik
Latince “kokulu duman”
anlamında kullanılan “per
fume” kelimesinden pek çok
dile geçmiş olan parfümün
tarihi yaklaşık 5 bin yıl
öncesine dayanıyor.
uygulamayı deneyebilirsiniz. Ayrıca,
yapılan araştırmalara göre, parfümler
kuru ve açık renkli ciltlerde daha az
kalıcı oluyor. Bu yüzden de daha sık
tazelenmesi gerekiyor.
52 | K a s ım -A ra lık
2010
özelliklerinize
göre de seçebilirsiniz.
Neşeli: Neşeli ve sevecen
biriyseniz, çiçek ve meyve
kokularını seçebilirsiniz.
Portakal çiçeği ve bergamot sizi
çok daha sempatik yapacak.
Sportif: Canlı, hareketli
ve sportif biriyseniz, ferah
kokuları tercih edebilirsiniz.
Okyanus ve deniz esintileri
tam size göre…
Hırslı ve atak:
Kendine güvenen, cesur ve
atak bir yapınız varsa,
zencefil ve sandal ağacı ile
derinleşen bir koku,
cesaretinizin ve
ataklığınızın altını
çizecektir.
Özverili: Evcimen,
özverili ve sakin
biriyseniz, beyaz
çiçekler ve vanilya
karışımından
oluşan bir koku
kişiliğinizi
vurgulayacaktır.
MAKRO | Konuk
Oyunculuk serüveniniz nasıl
başladı?
Benim oyunculuk serüvenim,
tiyatro kurslarıyla başladı. Ama 19-20
yaşıma kadar tiyatroya gitmişliğim de
yoktu, hayatımda öyle bir şey yoktu
yani.
İçine kapanık, sıkılgan bir çocuktum.
İzmir’de böyle aylak aylak gezerken,
bir afiş görüp büyük bir cesaretle
tiyatro kurslarına başlamamla
hayatım değişti. Tiyatroyla,
oyunculukla, sinema gibi şeylerle
tanışmam 20’li yaşlardan sonra oldu.
3 yıl sonra da konservatuvara girip
İstanbul’a geldim.
Neredeyse 10 yıldır bu işin
içindeyim. Tiyatroda bir kariyerim
olmadı, televizyonda ise ciddi bir
geçmişim var. Bir şekilde, kader beni
televizyona itti ve televizyondayım.
Çıkışımı sağlayan “Kurşun
Yarası”ndaki kaymakam ve
Bülent İnal:
TV beni çok yorarsa,
işin mutfağına
kayabilirim
9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü
Oyunculuk Ana Sanat Dalı mezunu olan Bülent İnal, yıllardır
televizyon ekranlarında gördüğümüz bir isim. Birbirinden çok farklı
rollerde karşımıza çıkan İnal, muhteşem oyunculuğuyla bizi hemen
oynadığı karaktere yakın hissettirmeyi başarıyor. Oynadığı kişi, bir
varoş delikanlısı da olsa, devrimci bir genç de, kendimizden birşeyler
buluyoruz. Bülent İnal, “Azad” dizisinde Urfa’lı Azad, “Kurşun
Yarası”nda işgal altındaki Ege’de mert bir kaymakam ve “Ihlamurlar
Altında”da varoş delikanlısı Yılmaz olarak karşımıza çıktı.
“Karayılan” adlı dizide de rol alan İnal daha sonra “Kalpsiz Adam”
dizisinde Oktay rolünü canlandırdı. 2009 yılında “Bu Kalp Seni
Unutur mu?” dizisinde Sinan isimli bir karakteri canlandıran Bülent
İnal, şimdilerde Bergüzar Korel ile “Bitmeyen Şarkı” adlı dizide
başrolü paylaşıyor.
54 | K a s ım -A ra lık
2010
“Ihlamurlar Altında”da oynadığım
Yılmaz karakteri oldu. Tabii para
kazanmak için içim kan ağlayarak
gittiğim setler de oldu. ‘Kurşun
Yarası’nda iyi oynadınız mı?’ diye
sorarsanız, evet iyi oynadım.
Günlük yaşantınız nasıldır?
Nelerle ilgilenirsiniz?
Ben çalıştığım zamanlarda
hayatım bitiyor, ortalama haftanın
altı ya da yedi günü sette oluyoruz.
Boş vakitlerimizde ancak uyuyoruz,
olabilirse arkadaşlarımız, ailemizle bir
MAKRO | Konuk
Diziler
• Bitmeyen Şarkı
(2010)
• Bu Kalp Seni Un
utur Mu? (2009)
• Kalpsiz Adam (2
008)
• Karayılan (2008)
• Ihlamurlar Altın
da (2005)
• Kurşun Yarası (2
003)
• Azad (2002)
• Aşk ve Gurur (2
002)
• Karanlıkta Koşa
nlar (2001)
• Cesur Kuşku (2
001)
• Dikkat Bebek Va
r (2000)
yemek yiyoruz. Herkesin farklı
hobileri var. Ben ya spora gitmeye ya
da aileme, arkadaşlarıma vakit
ayırmaya çalışıyorum. Bir şeyler
okuyorum, izlemediğim filmleri
izlemeye çalışıyorum.
Ben sıradan olmayı çok istiyorum
ve bunu kendime daha çok
yakıştırıyorum. Mesleğimi yaparken
de yapabildiğim kadar yapmaya
çalışıyorum. Mutlu da oluyorum. “En
çok ben konuşayım, daha büyük
olayım, en büyük oyuncu olayım” gibi
de bir derdim yok. Böyle yapmayanlar
çok para kazanmıyor olabilir ama ben
kendi kazandıklarımla ilgileniyorum.
Ben nasıl yetiştiysem, öyle
yaşamaya devam
Filmler
• Başka Semtin
Çocukları (2008)
• Cenneti
Beklerken (2005)
• Aşk Yolu (2005)
• Bir Aşk Hikayesi
(2004)
• Vizontele
Tuuba (2003)
• Hiçbiryerde (2001)
• Dar Alanda Kısa
Paslaşmalar (2001)
• Kayıkçı (1998)
56 | K a s ım -A ra lık
2010
ediyorum. Zaten eskiden de
magazinel yerlere gitmiyordum, şimdi
de gitmiyorum.
Çok sakin bir hayat sürdürüyorum.
Arkadaşlarımla sakin ortamlarda
olmayı tercih ediyorum. Nadir
çıkıyorum ve nezih, sohbet
edebileceğim yerleri tercih ediyorum.
Yani herkesin zıpladığı yerleri değil!
Öyle eğlence bana zevk vermiyor.
Bitmeyen Şarkı’da Bergüzar
Korel’le beraber oynuyorsunuz.
Aldığınız tepkiler nasıl?
Yaman’la Feraye’nin uyumu gayet
iyi. Seyirci uyumu sevmese, zaten
işimiz iyi olmaz, ama şimdiye kadar
aldığımız yorumlar, o uyumun
yakalandığını gösteriyor. Ekran için
doğru bir çift olduğumuz söyleniyor.
Neler izlersiniz, hangi
yönetmenleri seversiniz?
Sevdiğim pek çok yönetmen var. Ama
en çok Coppola’yı seviyorum. “Baba”,
benim en sevdiğim filmlerdendir,
oradaki oyuncular da…
Bir gün bu işler sizi yormaya
başlarsa, ne yapmak istersiniz?
Televizyon ekranı beni çok
yorarsa, işin mutfağına kayabilirim.
Gerçekleştirmek istediğim bazı
projeler var. Oyuncu, yönetmen ve
teknik grupların çalışmalar
yapabildiği stüdyoların olduğu bir
kurum düşünüyorum.
MAKRO | Röportaj
Aromel’den Tattoo…
Modern ve genç parfümler
Yenilikleri takip eden ve hedef kitlesini her geçen gün
genişleten Aromel, markalarına bir yenisini daha ekledi.
Tattoo Parfüm ve Deodorant serisi, genç tüketicilerle
buluşuyor. Pek çok yeniliği içinde barındıran Tattoo tam
bir genç kız markası… Pazarlama Müdürü Gonca
Kalkavan, Aromel ürün yelpazesini incelediklerinde
bütün dünyada yükselişte olan, süslü ve “kokoş” olarak
tabir edilen yaşayış tarzını içeren genç markalarının
olmadığını tespit ettiklerini ve böylece Tattoo
markasının doğduğunu dile getiriyor.
Tattoo’nun en önemli tasarımsal
özelliklerinden biri puf puflu pompalı
şişesi… Kalkavan, hep hayalini kurduğu
bir şişeyi kullanmanın heyecanını
yaşadığını söylüyor. Genç kızlar
hedeflendiği için serinin kutu
tasarımında pembe, mor, turuncu ve
turkuaz gibi genç ve dikkat çekici
renkler tercih edildi. Kutuların üstü
pırlanta taş görüntüsü verecek metalize
gofrajlarla süslendi. Her bir seriye,
rengine göre Passion, Charm, Star ve
Angel isimleri verildi. Bütün bunların
yanında kutu tasarımında kullanılan
kurdele ve görseller genç kızların
kalbini çalacak.
Yeni markanızda çok fazla yenilik
ve çekici yan var; yeni dört
ürününüzün özellikleriyle ve
ambalaj tasarım tercihlerinizle
ilgili detaylı bilgi verir misiniz?
Tasarımda hedef kitlenizin hangi
58 | K a s ım -A ra lık
2010
beklentilerine göre hareket ettiniz?
Kutu ve şişe tasarımları için marka fikri
doğduğundan bu yana tasarımda hangi
yöne gideceğimizi çok iyi belirlemiştik.
Kişisel olarak meslekteki en büyük
hayalim olan özel pufpuflu pompayı
kullanacağımız bir ürünü yaratmış
olmanın da ayrıca heyecanını
yaşıyorum. Parfüm denince akla ilk
gelen sembol puf puflu parfüm pompası
ve seneler içinde maliyetli de olduğu
için unutulmuş ve geride kalmış.
Türkiye’de bir eşi ve benzeri yok. Dünya
trendlerine baktığımızda ise son
döneme damgasını vuran pek çok
parfümde çok modernize ve genç bir
bakışla yeniden gündeme geldiğini
gördük. Bu hepimizi heyecanlandırdı ve
renkleri şık şişe tasarımını da
kurgulayarak ürünü bugünkü haline
getirdik.
Pembe tutku ve aşkın rengi olarak
passion adını ve kalp ikonunu; mor
cazibenin rengi olarak Charm adını ve
kelebek ikonunu; turuncu ışıltının,
güneşin rengi olarak Star adını ve yıldız
ikonunu; turkuaz da masumiyetin ve
duru güzelliğin rengi olarak Angel adını
ve melek ikonunu aldı. Kutu üstünde
“hediye” kavramını daha da
güçlendirecek şekilde bir kurdele
kullandık. Hem kutu tasarımına çok şık
bir katkı sağladı hem de kullanıcılarımız
atmayıp bileklik ya da saç tokası olarak
kenarda tutabilecekler.
Pompalı parfüm kullanmanın
diğerlerinden farklı bir kullanımı
var mıdır, paylaşabilir misiniz?
Pompalı parfümlerde mekanizmanın
çalışabilmesi için metal bölümde hava
almasını sağlayan bir küçük delik
kullanılıyor. Bu dünyaca ünlü Prada
pompalı parfümler için de geçerli bir
teknik detay. Dolayısıyla parfümün
kutuda ters dönüp bu delikten
akıtmaması için çevirmeli bir şık kapağı
oluyor; tüketici pompasını şişeye
takıyor ve tuvalet masasının en güzel
yerinde parfümünü konumlandırıyor.
Çantada taşımak isterse mutlaka
kapağını kapatmalı. Bu teknik bilgi
bütün kutularda çok görünür şekilde
tüketicimize ilettiğimiz bir detay.
Parfüm ve deodorantların kalıcılık
değerleriyle ilgili bilgi verir
misiniz?
Sekiz saatlik kalıcılıkları test edilmiş ve
onaylanmıştır.
MAKRO | Gündem
1. %100 güvenli bir sistem
Bireysel emeklilik sistemi çok
güvenli bir sistemdir çünkü sistemin
tüm unsurları denetim altında
tutulur. Bireysel emeklilik sisteminin
güvenirliğini sağlayabilmek için devlet
gerekli tüm düzenlemeleri yapmış
durumdadır. Emeklilik Gözetim
Merkezi, emeklilik şirketlerinin
faaliyetlerini günlük olarak gözetip
denetler. Ayrıca tüm sistem, Hazine
Müsteşarlığı ve Sermaye Piyasası
Kurulu tarafından da denetlenir.
2. Tamamen șeffaf bir sistem
Bireysel emeklilik hesaplarınız
Takasbank’ta tutulur. Bu hesaplardan
günlük olarak fon paylarınızı
izleyebilirsiniz. Yani sisteme
yatırdığınız payınızın durumunu
istediğiniz zaman görebilirsiniz.
Bireysel emeklilik nedir?
Bireysel emeklilik sistemini, tasarruf
imkanı bulunan insanları daha rahat
bir emeklilik dönemi için birikimde
bulunmaya teşvik eden, tasarrufları
katılımcının talepleri ve risk/getiri
özellikleri doğrultusunda
değerlendiren bir tasarruf
mekanizması olarak tanımlayabiliriz.
Yani bireysel emeklilik, mutlu bir
emeklilik dönemi için bugünden
birikim yapmanızı sağlayan, sosyal
güvenlik sisteminin tamamlayıcısı
olan ve devlet tarafından da vergi
avantajıyla desteklenen bir sistemdir.
Tasarruf için alınabilecek en iyi
tedbirlerden biri olan bu sistemi
sizler için araştırdık. İşte size,
bireysel emeklilik sistemine dahil
olmanız için 10 iyi neden…
60 | K a s ım -A ra lık
2010
3. Rahat bir emeklilik sağlar
Bireysel emeklilik sistemi, sosyal
güvenlik sisteminin tamamlayıcısıdır
ve amacı emeklilik döneminde size ek
bir gelir sağlayarak refah seviyenizi
arttırmaktır. Sistemde en az 10 yıl
kalarak ve 10 yıl süreyle katkı payı
ödemek koşuluyla 56 yaşını
tamamladıktan sonra emekli
olabilirsiniz. Emekliliğe hak
kazandığınızda, birikimlerinizi toplu
ya da bir program dahilinde kısmi
olarak alabileceğiniz gibi emeklilik
maaşı sağlayan yıllık gelir sigortası
sözleşmesi yaptırarak tercihleriniz
doğrultusunda değişecek emeklilik
maaşınızı almaya da hak
MAKRO | Gündem
kazanabilirsiniz. Bu bakımdan
bireysel emeklilik,
zaten sigortalı
Gelecekteki
olarak çalışmakta
birikiminizin
olanlara ikinci bir
ihtiyaçlarınızı
emekli maaşı ya da
karşılayabilmesi için
toplu para
aylık gelirinizin
sağladığı gibi, ev
%10’unu bireysel
hanımları gibi
emeklilik sistemine
sigortası olmayan
aktarmanızı tavsiye
kişilerin de yaşları
ederiz. Emekliliğe
ilerlediğinde maaş
hak kazandığınızda
almasına olanak
sağlar.
elde edeceğiniz
4. Vergi
avantajı da var
birikim tutarı,
sisteme giriş yaşınız
ve ödeme tutarınıza
bağlı olarak
değişkenlik gösterir.
Sisteme
ödediğiniz katkı
paylarınızı, brüt
asgari ücretin
yıllık tutarını ve ücretli iseniz brüt
maaşınızın, ücretli değilseniz beyan
ettiğiniz gelirin %10’unu aşmamak
kaydıyla vergi matrahınızdan
düşebilirsiniz. Böylece, ödediğiniz
katkı payının, bulunduğunuz vergi
dilimine göre değişecek bir
bölümünün maaşınıza, gelirinize
yansımış olduğunu ve aslında
cebinizden çıkan tutarın ödediğiniz
katkı payından daha az olduğunu
görebilirsiniz. Ayrıca, yatırım
aşamasında, emeklilik yatırım fonları
için stopaj ödemezsiniz.
5. Profesyonel fon yöneticileri
Bireysel emeklilik sistemine dahil
olduğunuz andan itibaren, tüm
birikiminiz emeklilik yatırım
fonlarında profesyonel fon
yöneticileri tarafından yönetilir.
6. Lisanslı bireysel
emeklilik aracıları
Bireysel emeklilik sisteminin
tanıtım ve satışı, mesleki yeterlilikleri
ölçülmüş, ilgili sınavda başarılı olmuş
bireysel emeklilik aracıları tarafından
yapılır
7. Planınızı değiștirebilirsiniz
Bireysel emeklilik temsilciniz
tarafından uygulanması zorunlu olan
risk getiri profili formu, yatırımcı
kişiliğinizi tanımanıza yardımcı olur.
Emeklilik planınızı yılda 4 defa;
yatırım yapmak istediğiniz fonu,
almak istediğiniz risk derecesine göre
seçme ve yılda 6 defa değiştirme
hakkınız var.
8. Bașka bir emeklilik
șirketine geçebilirsiniz
Mevcut şirketinizdeki emeklilik
sözleşmenizin yürürlük tarihinden
itibaren bir yıl sonra başka bir
emeklilik şirketine geçme, farklı
62 | K a s ım -A ra lık
2010
şirketlerdeki hesaplarınızı birleştirme
hakkınız var. Aynı şirkette bulunan
hesaplarınızı ise herhangi bir anda
birleştirebilirsiniz.
9. Ödemeye ara verebilirsiniz
Mali durumunuzda beklenmedik
gelişmeler olduğu dönemlerde katkı
ödemeye ara verebilirsiniz. Ara
verdiğiniz dönem, emeklilik hakkı
kazanmanız için gerekli 10 yıl
hesaplamasına, bu döneme karşılık
gelen asgari katkı payı tutarını
ödemeniz durumunda dahil edilir.
10. İșverenler için de faydalı
Eğer işverenseniz, çalışanlarınız
adına ödediğiniz katkı paylarını,
ücretle ilişkilendirmeksizin ticari
kazancınızın tespitinde gider olarak
indirebilirsiniz. Çalışanlarınız için
ödediğiniz katkı payları ve
getirilerinden oluşan birikimler için 5
yılı aşmamak kaydıyla, hak kazanma
süresi tespit edebilirsiniz. Bu şekilde
çalışanlarınız için motivasyon,
firmanız için çalışan sadakati sağlamış
olursunuz. MAKRO | Sağlıklı Beslenme
Ölümlerin birinci nedeni:
Kalp-damar hastalıkları
5 önemli hastalık için
bilinçli beslenme önerileri
Beslenme, yaşamımızın her döneminde sağlığımızın
temelini oluşturuyor. Sağlıklı bir yaşam sürmek için sağlıklı
ve dengeli beslenmemiz gerektiğini hepimiz biliyoruz.
Özellikle ilerleyen yaşlarda bunun önemi daha çok ortaya
çıkıyor. Öyle hastalıklar var ki, beslenme, hastalığın
meydana çıkmasını önleme ve tedavi sürecinde çok önemli
bir yere sahip. Sizin için bu 5 hastalığı bir araya getirdik ve
bilinçli beslenme ilkelerini araştırdık.
64 | K a s ım -A ra lık
2010
Kalp-damar hastalıkları, tüm
dünyadaki ölümlerin birinci derecede
nedeni olarak karşımıza çıkıyor.
Günümüzde dünya nüfusunun %25’i
kalp damar hastalıklarından
etkileniyor ve ülkemizde de önemli bir
sorun olan kalp-damar hastalıklarının
görülme durumu, 50 yaş üstündeki
yetişkinlerde %12-15 arasında
değişiyor. Kalp-damar hastalıkları,
sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı
değişikliğiyle önlenebilen veya
oluştuktan sonra tıbbi beslenme
tedavisi ve yaşam tarzı
değişiklikleriyle iyileştirilebilen bir
sağlık sorunu olduğundan
beslenmenin önemi çok fazla. Kalpdamar hastalıklarının risk
faktörlerinin iyileştirilmesinde,
doymuş yağların ve rafine
karbonhidratların tüketiminin
azaltılması, tekli doymamış yağ
asitlerinin ve posa içeriği yüksek
besinlerin tüketiminin arttırılması
öneriliyor.
l Yediğiniz tüm besinlerin yağ
miktarını dikkate alın. Çok fazla
yağ içermeyen sağlıklı bir diyeti
sebze ve meyveler, tahıllar, yağsız
kırmızı et, derisiz kanatlı hayvan
etleri, balık ve düşük yağlı
besinlerle oluşturabilirsiniz.
l Beslenmenizde balığa daha çok yer
verin. Haftada 2 kez, et yerine
deniz ürünlerini tercih ederseniz
yağ alımınızı azaltabilirsiniz.
l Günlük enerji gereksiniminizin
büyük bir kısmını karbonhidrattan
zengin besinlerden karşılarsanız
yağ alımınızı azaltmış olursunuz.
MAKRO | Sağlıklı Beslenme
Diyabette beslenme çok önemli
l
l
l
l
Ancak burada özellikle kompleks
karbonhidratları (kahvaltılık tahıl
ürünleri, kepekli, yulaflı
ekmekleri, bulgur, makarna, pirinç
gibi nişastalı besinler) tercih
etmeye çalışın. Yulaf gibi tahıllar
çözünür posa da içerdiği için kan
lipitlerini düşürücü etkisi vardır.
Yemek hazırlama yöntemlerinizi
değiştirerek lezzette herhangi bir
eksiklik olmaksızın
yemeklerinizdeki yağ miktarlarını
azaltabilirsiniz. Örneğin besinleri
kızartmak yerine, fırında
kızartma, haşlama, ızgara,
buharda veya mikrodalga fırında
pişirme yöntemlerini
kullanabilirsiniz.
Aşırı vücut yağı da kalp hastalığı
riskini arttırır. Vücutta fazla yağın
depolandığı bölgeye göre de kalp
sağlığı etkilenir. Karın bölgesinde
fazla yağ toplanması, kalça ve
uyluklarda toplanan yağa kıyasla
daha yüksek oranda kalple ilgili
risk oluşturur.
Bir öğünde çok yüklü yemek yerine
sık aralıklarla beslenmeye çalışmak
önemli.
Düzenli olarak spor yapılmalı.
Diyabet (şeker hastalığı), vücudumuzda bulunan pankreas adlı salgı
bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretmemesi ya da ürettiği
insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen
ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden
kana geçen şekeri yani glikozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir. Birçok
organın çalışmasını etkileyen bir hastalık olan diyabet, tıbbi bir beslenme
programı, ilaç, insülin ve egzersizle tedavi ediliyor.
Diyabet yaşamınızda, başta beslenme alışkanlıklarınız olmak üzere pek
çok değişiklik yapmanıza neden olan bir hastalık. Tüm yaşama yayılması
gereken bazı alışkanlıklarla, diyabet hastaları da sağlıklı bir hayat
sürebilirler. Ayrıca iyi bir kan şekeri kontrolü sağlamak, diyabet
tedavisinde öncelikli hedeftir. Kan şekerinin mümkün olduğunca normale
yakın düzeylerde olması, kalp hastalığı, inme, böbrek ve göz hastalığı, sinir
hasarı gibi diyabetle ilişkili sorunların gelişme riskini azaltılabilir. l Diyabette doğru beslenme 3 önemli unsurun üzerine oturtulmalıdır:
Sağlıklı besinler seçmek, gerekli miktarda besin almak ve uygun
zamanda yemek.
l Diyabet hastaları, kana hızlı karışma özelliği olan şeker, bal, pekmez,
tatlı gibi besinlerden ve her türlü basit şekerden kaçınmalıdır.
l Ayrıca karbonhidrat beslenme programında önemli bir yer tutar.
Karbonhidrat kaynağı olarak, daha çok tahıllar, kuru baklagiller ve
meyvelerin tercih edilmesi gerekiyor.
Karbonhidrat, kan şekeri üzerinde etkisi en fazla olan besin öğesidir.
Posa da bir karbonhidrattır ve yapılan çeşitli araştırmalar posanın kan
şekeri üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığını gösteriyor. Posanın kan
şekeri üzerine olumsuz etkisi yoktur, çünkü vücutta diğer karbonhidratlar
gibi parçalanmaz. Ayrıca, elma veya tam taneli tahıldan yapılmış ekmek
içindeki posanın kan şekerine etkisi yoktur, kalori vermez. Beslenme
planınızda posa içeriğini arttırmak için beyaz ekmek yerine kepekli ekmek
özellikle de çavdar veya yulaf ekmeği, pirinç yerine bulgur, meyve suyu
yerine meyve tüketebilirsiniz.
l Az ve sık aralıklarla günde 6 öğün beslenilmeli.
l Öğün zamanı, ilaç ve insülin saatlerine göre belirlenmeli.
l Düzenli egzersiz yaparak kan şekerinin yükselmesinin önüne geçilmeli.
Ayrıca ideal kilo korunmalı.
l İnsanlar çoğu zaman, vücutlarının ihtiyaç duyduğu miktardan
biraz daha fazla tuz yer. Bu
fazla tuz, bazı
insanlarda
tansiyonun
aşırı
yükselmesine
neden olabilir.
Diyabetlilerde tansiyonun
yüksek olma olasılığı,
diyabetli olmayanlardan çok
daha fazladır. Yüksek tansiyon
ve diyabet, tehlikeli bir ikilidir.
K a s ı m - A ra l ı k 2010 | 65
MAKRO | Sağlıklı Beslenme
Diyabette düzenli
egzersiz yaparak
kan şekerinin
yükselmesinin
önüne geçilmeli.
Ayrıca ideal kilo
korunmalı.
l
l
l
l
l
yemeklere ekstra tuz ilave
etmekten kaçınılmalıdır.
Asitli içecek ve yiyecekler mide asit
salgısını arttırdığından, kola,
gazoz, asitli meyve suları ve
meyveler tercih edilmemelidir.
Besinler az ve sık aralıkla alınarak
midenin boş kalması önlenmelidir
çünkü midede besin
bulunduğunda salgının etkisi
azalır.
Yemekler yavaş yavaş, normal
ısıda, iyi çiğnenerek yenmelidir.
Böylece diri besinin, birden bire
fazla alınan besinin, sıcak ve
soğuğun yarayı incitmesi önlenir.
Ülser tedavisinde kullanılan ilaçlar
kabızlığa neden olabileceğinden
günlük posa alım miktarı
arttırılmalıdır.
Sigara, mide hareketlerini
arttırıcı etkisi olduğundan
kesinlikle içilmemelidir.
Ülkemizde 30 bin kronik
böbrek hastası var
Vücutta bir çeşit süzgeç görevi
gören böbrekler, kanda bulunan
atıkların idrarla atılmasını sağlarken
aynı zamanda yaşam için önemli besin
öğelerini vücuda kazandırmak gibi
önemli rolleri olan organlarımızdır.
Özellikle kronik böbrek yetmezliği
gibi yaşamı tehdit eden, diyaliz
gerektiren türleri olduğu için böbrek
hastalıkları beslenme açısından çok
dikkatli olunması gereken bir hastalık
Büyük bir sorun: Ülser
Ülser, mide veya onikiparmak
bağırsağının, mide asidi ve sindirim
sıvıları tarafından hasara uğraması
sonucunda meydana gelen doku kaybı
ve yara olarak tanımlanabilir. Sinir
sistemi bozukluğu, midede asit
birikimi, zamanında ve iyi tedavi
edilmeyen gastrit, karaciğerin yetersiz
çalışması veya safra asidi azlığı,
koroner arter hastalıkları, sindirilmesi
zor olan yiyeceklerin aşırı derecede
66 | K a s ım -A ra lık
2010
tüketilmesi, sigara, gereğinden
fazla çay, kahve veya asitli
içeceklerden içmek ve alkol
kullanmak, mide ülserinin başlıca
sebepleri olarak sayılabilir.
l Acılı ve çok baharatlı besinlerin
tüketilmesi en aza
indirilmelidir. Tuzlanmış,
salamura besinler olumsuz
sonuçlar meydana
getireceğinden normal
oranlarda tüketilmeli,
MAKRO | Sağlıklı Beslenme
grubu olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkemizde yaklaşık 30 bin diyalize
bağımlı kronik böbrek yetmezliği
hastası olduğu biliniyor. Bu bakımdan
tedavi aşamasında diyaliz, tıbbi tedavi
ve beslenme önemli bir yer tutuyor.
l Böbrek hastalarının beslenme
planı, bir diyetisyen tarafından ve
kişiye özel olarak planlanmalı.
l Proteinli yiyeceklerin aşırı
tüketimi böbreklere fazla yük
olduğundan proteinli yiyecekler az
tüketilmeli ve alınması gereken
protein miktarları kişinin kilosuna
göre ayarlanmalı. Özellikle
hayvansal gıdalar çok fazla protein
içerdiğinden bu gıdaların tüketim
miktarları bir diyetisyen
tarafından belirlenmeli.
l Böbrekler kan-sodyum düzeyinin
düzenlenmesinde önemli görevi
olan organlardandır. Böbrek
yetmezliği, hipertansiyon ve
sodyum arasında yakın bir ilişki
söz konusudur. Böbrek
yetmezliğinde vücutta sodyum
birikir. Aşırı sodyum
hipertansiyona, su birikimine ve
kalp yetmezliğine yol açar. Bu
sebeple diyetle sodyum alımının
sınırlandırılması gerekebilir.
l Böbrekler hastalık durumunda,
kandaki fosfor düzeyini
68 | K a s ım -A ra lık
2010
ayarlayamaz. Bir süre sonra kanfosfor düzeyinde artış görülür.
Yüksek fosfor düzeyi, kemiklerde
kalsiyum kaybına, kemik
kırıklarına, kas güçsüzlüğü ve
eklem ağrılarına neden olabilir.
Fosforca zengin besinlerin
azaltılması, fosfor düzeyinin
indirilmesinde etkindir.
Proteinden zengin besinler,
fosforun en iyi kaynağıdır.
İleri yașların hastalığı,
osteoporoz
Kemik erimesi olarak da
adlandırılan ve metabolik bir kemik
hastalığı olan osteoporoz, kemiklerde
kalsiyum kaybının artması ve
kemikteki mineral yoğunluğunun
azalması sonucu oluşuyor. Tüm dünya
ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de
özellikle ileri yaşlarda karşılaşılan bu
hastalık, kronik sırt ve bel ağrıları,
boy kısalığı gibi klinik bulgular ve
oluşan kırıklar nedeniyle kişilerin
yaşam kalitesini olumsuz
yönde etkiliyor. Bu sağlık sorununa en
önemli yaklaşım, hastalıktan
korunma yani osteoporozun
önlenmesidir. Osteoporozun
önlenmesinde ve korunmasında amaç,
çocukluk ve ergenlik döneminde
kemik-mineral kütlesini maksimum
düzeylere çıkarmak ve korumak,
yaşamın ileriki dönemlerinde
meydana gelebilecek kemik kaybını
geciktirmek ve kayıp hızını
yavaşlatmaktır. Bu da doğru beslenme
ve düzenli egzersizle olur.
l Sağlıklı kemiklere sahip
olabilmemiz için en önemli
mineral kalsiyumdur. Bu nedenle
beslenmede kalsiyum en başta yer
alıyor. İskeletin gelişimi sırasında
yeterli kalsiyum alımı, kemik
kütlesini arttırmakta ve en üst
düzeylere çıkarmaktadır.
Kalsiyumun yeterli alınması,
kemiklerimizin korunması
açısından da önem taşımaktadır.
l Haftada en az iki kez balık yenmesi
öneriliyor. Balık, içeriğindeki
omega-3 yağ asitleri sayesinde
kemik sağlığını koruyor.
l Kalsiyum emilimini azalttığından
dolayı doymuş yağ oranı yüksek
gıdalar azaltılmalı.
l Kafein idrarla kalsiyum atımını
hızlandırdığı için, kafein alımı en
aza indirilmeli.
l Vücudunuza yeterli D vitamini
sağlamak, kemik yoğunluğunu
arttırdığı için çok önemli. Her gün
yaklaşık 15 dakika güneşe çıkarak
yeterli D vitamini alınmış olur.
MAKRO | Güzellik
Saçlarımız büyüme, gerileme,
dinlenme olarak üç fazdan oluşan bir
döngüde ömrünü sürdürür. Dinlenme
aşamasındaki saç dökülür ancak bu
kalıcı bir kayıp değildir. Bu dökülen saç
Saçlarım
neden
dökülüyor?
Saçlarımız, güzellik ve estetiğin sembolüdür.
Hatta seçtiğimiz renk ve stiliyle
kendi hakkımızda çok şeyi ifade eden
saçlarımız kaybı nedeniyle bizi telaşlandırır.
Saç kaybı doğal bir süreç olabileceği gibi,
stres kökenli veya altta yatan
başka bir hastalığın uyarıcısı
olarak da karşımıza çıkabilir. Dr. Ayfer Aydın
Amerikan Hastanesi Dermatoloji Bölümü
tekrar büyüme fazına girerek
büyümeye devam eder ve bu döngü
sürekli devam eder. 50-100 tele kadar
dökülmeyi doğal karşılıyoruz. Daha
yoğun kayıplar ise sorgulanmayı
gerektiriyor ve bir dizi analizle sebep
bulunup sebebe yönelik tedavi
yapılması gerekiyor. Saç dökülmesi nedeniyle gelen bir
hastaya önce çıplak göz ve elle rutin
muayenesi yapılır. Bir sonraki aşamada
ise eğer altta yatan bir hastalık
düşünülüyorsa çeşitli kan laboratuar
testleri, saçlı deri muayenesi ile gerek
görülürse deri biyopsisi, saç çekme testi
ile saç telinin yapısı mikroskop altında
incelenerek kesin sebep tespit edilir.
Saç dökülmesinin en sık
görülen nedenleri
Erkek tipi saç dökülmesi: En sık
görülen saç kaybı nedenidir. Genetik
özellikler ve erkeklik hormonu
nedeniyle görülen doğal bir durumdur.
Bir hastalık değildir. Çok sayıda
uygulanabilecek topikal tedaviler ve
ilaçlarla durdurulabilen ve bazı
durumlarda tedavi edilebilen bu
durum, radikal olarak saç ekim
yöntemiyle kesin olarak çözülebilir. Saçkıran (Alopesi Areata): Bu tip saç
kayıplarında düzgün yüzeyli, para
70 | K a s ım -A ra lık
2010
MAKRO | Güzellik
büyüklüğünde veya daha geniş,
yuvarlak yama tarzı kel alanlar oluşur.
Nadiren tüm saç ve vücut kıllarında
kayıp oluşabilir. Her yaşta görülebilir.
Daha çok sıkıntılar ve stres sebebiyle
oluşan bu durum, çocukluk yaşında
ortaya çıktığında otoimmün, yani
bağışıklık sistemini ilgilendiren
hastalıklarla da ilişkili olabilir. Çeşitli
topikal ve sistemik tedaviler ve yine
psikolojik destekle tedavisi mümkün
olan bir durumdur.
Kansızlık(Anemi): En sık demir
eksikliğine bağlı gelişen kansızlık
nedeniyle saçlar dökülür. B12 ve folik
asit eksiklikleri nedeniyle oluşan
anemilerde saç dökülmesi görülür.
Tespit edilen eksiklik yerine konulunca
saç dökülmesi de düzelir. Tiroid hastalıkları: Fazla
(hipertroidi) ve az çalışan tiroid
(hipotroidi), saç kaybına neden olabilir.
Tiroid hastalıkları laboratuar testleriyle
araştırılabilir. Hastalığın tedavisi ile saç
dökülmesi de düzelir. Saçlı deriyi tutan hastalıklar:
Mantar hastalıkları ve
likenpilanopilaris dediğimiz çeşitli saçlı
deriyi tutan hastalıklar, saçlarda
dökülmelere yol açabilir. Yüksek ateş, ağır enfeksiyon
hastalıkları: Saçların dinlenme fazına
girip dökülmesine neden olabilir. Kalıcı
72 | K a s ım -A ra lık
2010
bir kayıp yoktur; hastalık iyileştikten
bir süre sonra saçlar eski haline döner.
Doğum sonrası: Gebelik süresi
boyunca saçlar büyüme aşamasındadır;
dolayısıyla saçlarda dökülme durur,
saçlar gürleşir. Doğum sonrası saçlar
dinlenme fazına girer ve bu aşamada
saçlarda yoğun bir dökülme görülür. Bu
durum, doğum sonrası 8 ay ile 1 yıla
kadar devam eder ve tamamen doğal
bir süreçtir. Saçlar tekrar eski sağlığına
kavuşacaktır. Bu dönem, destek
tedavilerle çok daha sağlıklı bir şekilde
atlatılabilir.
Şok diyetler, hızlı kilo vermek,
proteinden fakir beslenme:
Saçlarımız köklerinden ve kan yoluyla
beslenir. Esas besini ise proteindir.
Özellikle yaz mevsimine girişte hızla
kilo verdiren diyet programları, tüm
vücut sağlığımız gibi saç sağlığımızı da
Saçlarımızla ilgili
bildiklerimiz doğru mu?
l Her gün saçların yıkanması,
saçların fazla dökülmesine yol
açmaz.
l Saçın kısa kesilmesinin ya da
kazıtılmasının saç dökülmesini
önleyici veya saçı gürleştirici
etkisi yoktur.
l Yıkama ve tarama esnasında
saçın dökülmesi normaldir.
Ancak durup dururken
dökülüyor veya elinizi
attığınızda tutam tutam
geliyorsa, doktora
başvurulmalıdır.
l Saç dökülmesinde hala ilk
başvurulan yerler, ne yazık ki
kuaför ve eczaneler. Oysa saç
dökülmesi bazen bize bir
hastalık tanısı koydurabilecek
kadar önemli olabilir.
Dolayısıyla bazı “saç
dökülmesine son” gibi ürün
satışı için yapılan sloganlara
kanmayıp eğer ciddi miktarda
saç dökülme probleminiz
varsa, bir dermatoloğa
başvurmanız en doğru yol
olacaktır. olumsuz yönde etkiler ve ciddi saç
kayıplarına yol açabilir. Proteinden
fakir beslenen veya anormal beslenme
alışkanlığına sahip kişilerde de benzer
şekilde saçlar dinlenme fazına takılır ve
dökülmeler görülebilir. Beslenme
alışkanlıkları değiştirilip proteinden
zengin diyet uygulandığında,
dökülmeler duracaktır.
İlaçlar: Bazı ilaçlar geçici bir süre saç
dökülmesine neden olabilir.
Romatizmal, gut, depresyon, kalp
hastalığı, yüksek tansiyon için reçete
edilen ilaçlar ve yüksek doz A vitamini,
sivilce ve sedef tedavisinde kullanılan
bazı ilaçlar da saç dökülmesi yapabilir.
Kanser tedavileri: Bazı kanser
tedavileri saç hücrelerinin bölünmesini
durdurabilir. Saçlar deriden çıkınca
zayıflar ve kırılır. Bu durum, terapiden
1-3 hafta sonra gerçekleşir ve hastalar
saçlarının %90'ını kaybeder, terapi
sona erdikten sonra saçlar tekrar
büyüme gösterir ve eski haline geri
döner.
Doğum kontrol hapları: Genetik
yatkınlıkla beraber doğum kontrol hapı
kullanımında saç dökülmesi görülebilir.
Saçlar dinlenme fazına takılır. İlaç
kullanımı bırakıldığında dökülme
durur. Saç koparma alışkanlığı
(Trikotillomani): Tamamen ruh
sağlığı ile ilgili bir durumdur. Tırnak
yeme alışkanlığı gibi, saçlar koparılır.
Psikolojik destek tedavisiyle düzelebilir.
MAKRO | Cilt Sağlığı
Giderek doğal olana yönelen
insanoğlu organik ürünler, bitki
çayları derken kozmetikte de doğal
olandan yana olmayı öğreniyor.
Uzmanların da üzerinde ısrarla
durduğu dengeli beslenme, en değerli
giysimiz olan cildimizi tüm ilaçlardan
çok daha iyi koruyor.
Peki, yalnızca zayıflamak için
diyet yapılmadığını,
cilt sağlığı için de özel diyetler
uygulandığı biliyor muydunuz? Size,
zaman zaman tükettiğiniz bazı
çerezlerin, aslında cildiniz için
yaşlandırıcı etkisi olan ürünler
olduğunu söylesek…
İşte sağlıklı ve güzel bir cilde giden
yolun beslenmeden geçen ince
detayları…
Çinko eksikliği
sivilceye yol açıyor
Cilt diyetiyle cildinizi
içeriden fethedin
Binlerce lira para yatırdığınız kozmetik ürünlerin
cildinizi bir süre sonra yıprattığını biliyor
musunuz? Sivilceleri kapatmak için fondöten,
gözaltı morluklarına karşı kapatıcı, kırışıklıklar
için yaşlanma karşıtı kremler derken ciltlerimiz
alarm vermeye başlıyor. Halbuki bu sorunları
doğru beslenerek çözmek mümkün. Yapmanız
gereken tek şey, cildinizi içeriden doğru beslemek
ve daha sonra en uygun ve doğal ürünlerle
güzelliğini korumak... Fazlasına gerek yok!
74 | K a s ım -A ra lık
2010
Cildinizdeki sivilce ve aknelerden
şikayetçiyseniz vücudunuzun daha
fazla çinkoya sahip olduğunu
bilmelisiniz. Yapılan araştırmalar,
akne şikayeti olan kişilerde çinko
eksikliğinin görüldüğünü ortaya
koyuyor.
Derideki yağ üretiminde ve aknelere
yol açan hormon bozukluklarında
çinkonun büyük rolü var. Bu eksikliği
gidermek içinse kabak çekirdeği,
yulaf, yumurta ve badem tüketilmesi
gerekiyor.
MAKRO | Cilt Sağlığı
En önemli öğün ‘kahvaltı’
Bunları mutlaka yiyin!
Sağlıklı bir yaşam sürmek için pek çok
açıdan faydalı bir öğün olan ve
uzmanların asla ihmal edilmemesi
gerektiğini vurguladığı kahvaltı,
burada da önemiyle karşımıza çıkıyor.
Sabahları yapılan güçlü bir kahvaltı,
güzel bir cilde giden en önemli adım.
Kahvaltıda, bal, çeşitli mevsim
meyveleri, taze meyve suları ve süt
kesinlikle eksik edilmemeli. Bu
besinler cildinizi gün boyu maruz
kalacağınız dış etkenlere karşı
güçlendiriyor ve nemlendiriyor.
Sabahları aç karna içilen su da cildin
nemlenmesi için son derece önemli.
Deri hücrelerinin genç kalması için
rafine olmuş şeker, şuruplu tatlılar,
beyaz ekmek ve hamur işi
yiyeceklerden uzak durmak ve tuzu
hayatımızdan çıkarmak gerekiyor.
Cilt güzelliği için doğru beslenmek ve
bunu elbette bir yaşam biçimine
dönüştürmek gerekiyor. Doğru
beslenmenin bir yaşam biçimine
dönüşmesi için de sıklıkla tüketilmesi
gereken besinler var.
Bunlar neler mi?
İşte cevabı...
Balık: Omega-3 yağ asitlerinden
zengin olan balık, cildin elastikiyetini
arttırarak yaşlanmayı geciktiriyor.
Kırmızı meyveler: Kırmızı üzüm,
kızılcık, çilek, kiraz, mürdüm eriği gibi
kırmızı meyvelerin hepsi, cilt için en
iyi antioksidan rolünü üstleniyor.
Çikolata: Fazla tüketmemek kaydıyla
siyah çikolata da ciltteki kan akışını
düzenleyen ve cildin güzel
görünmesine katkıda bulunan
besinlerden biri.
Yeşil çay: Cildi sıkılaştırıcı etkisi olan
76 | K a s ım -A ra lık
2010
yeşil çay, en zengin antioksidan
kaynağı olarak gösteriliyor ve aknenin
doğal tedavisinde kullanılıyor.
Nar: Mevsiminde tüketmek için
oldukça sınırlı bulunan nar, yüksek
antioksiden içeriği ile literatürde
‘süper besin’ olarak adlandırılıyor. Nar
ve nar suyu, genişlemiş damar
görünümü azaltıyor.
Ispanak: Alpha-lipoic asit ve
luteinden zengin olan ıspanak, iki
güçlü antioksidan bileşeni sayesinde
cildi yaşlanmaya karşı koruyor.
Domates: Çok güçlü bir antioksidan
olan likopenin birincil kaynağı olarak
bilinen domates, özellikle kuru cilt
üzerinde oldukça etkili.
Yumurta: Güzellik için çok önemli
olan biotin ve B12 vitaminlerini
içeriyor.
MAKRO | Sağlık
Ülser ve gastritin sebepleri
Ülser ve gastritin sebepleri
arasında helicobacter pylori
enfeksiyonu, ağrı kesiciler ve asprin,
otoimmun hastalıklar, safra ve
kimyasal irritanlar, aşırı alkol alımı,
asit salgılamasını arttıran hormonal
hastalıklar ve alerjik reaksiyonlar
bulunuyor. Son 20 yılda ülser ve
gastrit ile ilgili oldukça yol kat edildi.
Daha önceleri sebebi pek
anlaşılamayan bu hastalıklar, perhiz,
uzun süreli anti-asit kullanımı ve çoğu
Ülser ve gastrit nedir?
Hijyen koşulları ile buna
bağlı olarak ortaya çıkan
“helicobacter”
enfeksiyonunun
yaygınlığına göre görülme
sıklığı değişen ülserin,
gelişmiş ülkelerdeki görülme
riski, %10 iken, az gelişmiş
ülkelerde bu oran, çok daha
yüksek seviyelere çıkıyor.
Gelişmiş ülkelerdeki
“helicobacter” oranı %10-30
arasında değişirken; ülkemizdeki
bazı yörelerde bu oran, %90’lara
kadar ulaşıyor. Mide duvarlarında
yer alan enflamasyonlar “gastrit”
olarak adlandırılırken; bu enflamasyonların,
midenin en iç katmanlarındaki yara oluşumu da
“ülser”in gelişimine yol açıyor. Mide hastalıkları
erken dönemlerde mide ağrısı, şişkinlik,
hazımsızlık, erken doyma, bulantı, kusma, midede
kazınma hissi ile kendini belli etmekle birlikte; ağrı
genellikle karnın üst tarafında oluyor. Süt ve
antiasit yiyecek alımı ile asit nötralize olacağı için
mide ağrıları bir miktar azalabiliyor. Hastalığın
ilerleyen dönemlerinde kanama ve delinme gibi
yaşamı tehdit edecek komplikasyonların gelişimi
durumunda hastalık, endoskopik veya cerrahi
tedaviyi gerektirir.
78 | K a s ım -A ra lık
2010
kez ameliyatlarla tedavi edilirken,
Avustralyalı iki bilim adamının bu
hastalıkların pek çoğuna bir
enfeksiyonun yol açtığını bulması ile
ağırlıklı olarak antibiyotik tedavisine
yönelindi ve daha kalıcı etki alındı.
Ülser tanısı
Geçmişte ülser tanısı için
radyolojik incelemeler kullanılırken,
günümüzde endoskopik tekniğin
ilerlemesi sonucunda artık tamamen
bu yöntem tercih ediliyor. Endoskopi,
aynı zamanda olası diğer hastalıkların
tanımlanmasına, şüpheli durumlarda
biyopsi alınmasına, kanama gibi
komplikasyonların olması durumunda
müdahale edilmeye olanak tanıyor.
Karın içindeki diğer hastalıklar, mide
ülserleriyle kolaylıkla karışabiliyor. Bu
nedenle özellikle orta yaşın
üzerindeki kişilerin daha dikkatli
olması gerekiyor.
MAKRO | Sağlık
Ülserin tedavisi
Hemen inceleme gerektirecek
alarm bulgular nelerdir?
Gastrit ve ülserler genellikle uzun
süreli ve iyi huylu hastalıklar olmasına
rağmen, bazı şikayet ve bulgular daha
acil müdahale ve incelemeyi
gerektiriyor. Ülser vakaları ile ilgili
olarak, acil müdahale ve incelemeyi
gerektiren bulgular, kanlı ya da kahve
telvesi tarzda kusma, siyah renkli
dışkılama, istem dışı kilo kaybı,
kronik bulantı ve kusma hali, karında
ele kitle gelmesi ve sebebi
açıklanamayan demir eksikliği ve
kansızlık.
80 | K a s ım -A ra lık
2010
Ülser tedavisi, genellikle hastalığı
ortaya çıkaran sebebe bağlı olmakla
beraber, helicobakter enfeksiyonunun
bulunduğu durumlarda, antibiyotik
tedavisini gerektiriyor. 2 haftalık
antibiyotik tedavisi sonrasında
bakteri, genellikle temizleniyor.
Ülserin aspirin ve ağrı kesici ilaç
kullanımına bağlı olarak geliştiği
durumlarda ise aspirin dozunun
düşürülmesi, tedaviye yardımcı olur.
Ağrı kesicilerin mide üzerine etkileri
farklı olduğundan, bu ilaçların ya
direkt olarak
kesilmesi ya da
ağrı
kesicinin
mideye
en az
zarar
verecek
ilaçlarla
değiştirilmesi
gerekli. Bu
ilaçların
kullanımının
kesinlikle gerekli
olduğu durumlarda
ise, genellikle proton
pompa inhibitörü
denilen ve mideden asit
saldırısını engelleyici
ilaçlarla birlikte
kullanılıyor. Ülserler bazen
kendi kendilerine
iyileşebildiği gibi, bazen de
yaşamı tehdit edebilecek
komplikasyonlara da yol açar.
En sık görülen komplikasyon
kanamadır ve mide kanaması
kendini ya kanlı kusma ya da
siyah dışkı ile belli eder. Ani
kanamalarda, tansiyonun
düşmesine bağlı olarak bayılma,
halsizlik ve solgunluk
görülebilir. Bazen de ülserler
tüm mideyi geçip delik
oluşturabilecek kadar derin
yaralar haline gelebilir. Mide
kanaması ile bu derin yaralar,
acil müdahale ve ameliyatla tedavi
edilir. Bazen de iyileşen yaralar, mide
çıkışında darlıklara yol açar; bu
durumda cerrahi ya da endoskopik
müdahaleyi gerekir.
İçki ve sigaranın
ülser üzerindeki etkileri
Sigara kullanımı, hem ülser riskini
hem de buna bağlı olarak gelişen
komplikasyon riskini arttırıyor. Ülseri
olan kişilerin iyileşme süreci de
sigara kullanımı ile gecikiyor. Aşırı
miktarda alkol kullanımı ya da
alkolün yiyeceksiz olarak
tüketimi de gastrite yol
açıyor.
MAKRO | Cilt Bakımı
Cildimiz kıș mevsiminde
neden ekstra bakım ister?
Kış mevsiminde cildimize özen
gösterirken, açık havayı dikkate
aldığımız kadar, kapalı mekanları da
göz önünde bulundurmamız gerekir.
Çünkü soğuk hava cildimizin
kurumasına yol açarken, kapalı
mekânlardaki kirli hava ise cildimizin
gözeneklerini kapatarak, nefes
almasını engeller. Bunun sonucunda
da cildimiz, mat bir görünüm kazanır
ve olumsuz dış etkenlere karşı
mücadele edemez hale gelir. Bu
Kış mevsiminde
cilt bakımı
Bedenimizin en önemli koruyucu organı aynı zamanda da en
önemli giysisi olan cildimizin görünümü yaşımızı
değerlendirmede temel bir gösterge. Şüphesiz ki bedenimiz
için önemli olan cildimizin, her mevsim ve zamanda bakıma
ihtiyacı var. Fakat kış aylarında bedenimizin bakım ihtiyacı
diğer aylara göre daha fazla oluyor.
82 | K a s ım -A ra lık
2010
aylarda havadaki nem azalırken
kalorifer, soba ve klima gibi cihazlar
nem oranını daha da azaltır.
Havaların soğumasıyla cildimiz daha
da hassaslaşır ve ev içi sıcak ortamdan
dışarı çıktığımızda, özellikle dış
ortama açık olan yüz, boyun ve el
bölgesi soğuktan daha çok etkilenir.
Rüzgâr da, cildimizdeki nemi aniden
uzaklaştırarak cilt yüzeyinin aşırı
derecede soğumasına neden olur.
Nasıl ki yazın güneş faktörü en büyük
düşmanımızsa, kışın da soğuklardan
korunmamız gerekiyor.
MAKRO | Cilt Bakımı
Güneșten korunmak kıș
mevsimde de önemli
Peki, kıș mevsiminde
cildimizi nasıl koruyabiliriz?
Cilt bakımının temel kuralı olan,
temizlenmesi ve nemlendirilmesi, kış
aylarında cildin kuruması ve tahriş
olmasını engellemede de en gerekli ilk
adım olarak karşımıza çıkıyor. Kışın
cildimiz kuruduğundan, nemlendirme
ihtiyacı daha da artar. Bu nem
ihtiyacı, cildimizin yapısına uygun
nemlendiricilerin kullanımına özen
gösterilerek giderilebilir. Yüz ve vücut
deri tipine uygun nemlendiriciler, her
banyodan sonra cildiniz çok
kurumadan vücudunuzun her yerine
uygulanmalı ve kuruluğa engel olacak
sıklıklarda tekrarlanmalıdır.
Kullanılan nemlendiricilerin
etkilerinin görülebilmesi için uzun
süre kullanılması gerekir. Fakat uzun
El derisi yüz derisine
oranla daha kalın
olmasından dolayı el
temizliği için
kullanılan
temizleyicilerin, yüz
temizliği için
kullanılması son
derece yanlıştır.
84 | K a s ım -A ra lık
2010
süre kullanım ömür boyu kullanım
anlamına gelmez. Vücut her şeye
zamanla alışır ve tepkisini
yavaşlatabilir. Bu sebeple değişim, her
zaman daha uyarıcı olur. İstenilen etki
görülmemeye başladığında kullanılan
ürün değiştirilmelidir. Fakat sık sık
değil.
Cildimizin korunmasında
en önemli silahımız; SU
Kullanılan nemlendiricilerin yanı
sıra bol su tüketmek de azalan
nem oranını arttırmada
önemli rol oynar. Bol su
içmekle derinin hem nem
oranı artar hem de su
sayesinde çok sayıda
toksin vücuttan
atıldığından cildimiz
parlak, diri ve genç kalır.
Hücreleri temizlemek ve
dolgunlaştırmak, günde içilen
en az iki litre suyla mümkündür.
Ayda bir profesyonel cilt
bakımı ve temizliği yaptırın
Bol su tüketimi ve
nemlendiricilerin yanı sıra
profesyonel cilt bakımı da cildimizin
korunmasında başvurulacak
yollardandır. Bu nedenle yüzü tahriş
Bilinenin aksine güneş ışınlarına
kışın da maruz kalınır. Özellikle
kardan yansıyan ışınlar,
cildimizde hoşlanmayacağımız
sonuçlara neden olur. Bu nedenle
kış mevsiminde de, dışarı
çıkmadan yarım saat önce güneş
koruyucu sürmek, cildimiz için
faydalı olacaktır.
etmeyen, ölü derilerin atılmasına da
yardımcı peeling (soyucu) jeller
kullanılmalıdır. Peeling, cilt
üzerindeki çevresel kirlilikleri
temizler; ölü hücrelerin atılmasını ve
yeni, sağlıklı, genç hücrelerin
oluşumunu sağlar, dolaşımı
hızlandırır. Yoğun nem maskeleriyle
derin dokular neme doyar, cildiniz
sağlığına kavuşur.
Kıș mevsimini cildiniz için
avantajlı hale getirin
Birçok profesyonel bakım
yaz mevsimine oranla kış
mevsiminde daha güvenli ve
sorunsuz bir şekilde
uygulanabilir. Örneğin
kimyasal peeling
uygulamaları; gelişmiş peeling
sistemleri ile leke, akne tedavisi,
akne izleri, kırışıklıkların açılmasıantiaging uygulamaları çok başarılı
şekilde yapılıyor. Yine lazer ile vücut
gençleştirme, leke tedavisi gibi
uygulamalar, kış mevsimi için son
derece uygun uygulamalar olarak
karşımıza çıkıyor. Bu tür sorunların
giderilmesi için cilt bakımında kış
mevsimi biçilmiş kaftandır.
MAKRO | Röportaj
Her açılan Makro Market şubesi ile
biz de büyüyoruz
Hacı Mehmet Aydınyer tarafından kurulan Hacıoğulları Mandıra, Kars’ta faaliyet
gösteriyor ve 19 yıla yakın süredir Makro Market’e eski kaşar peyniri tedariği sağlıyor.
Bugün Nizam Aydınyer tarafından işletilen mandırada, günlük 10-12 ton arası süt
işleniyor. Tereyağ ve kaşar peyniri üretimi yapılan Hacıoğulları Mandıra’yla ilgili Nizam
Aydınyer’le bir röportaj gerçekleştirdik. Temel amaçlarının, tüketicinin yoğun talepleri göz
önünde bulundurularak, daha hijyenik ortamlarda ve standart kalitede üretim yapmak
olduğunu söyleyen Nizam Aydınyer, ülke ekonomisine katkıda bulunulması için istihdam
gibi konularda da topluma büyük ölçüde fayda sağlamak istediklerini vurguluyor.
Makro Market ile kaç yıldır
çalışıyorsunuz?
Hacıoğlu Mandırası, Hacı Mehmet
Aydınyer tarafından kuruldu.
Makro Market ile 19 yıla yakın bir
zamandır birlikte çalışıyoruz. Hacı
Mehmet Aydınyer’in başlatıp ilerlettiği
Hacıoğulları Mandıra, benim çabalarımla
kapasitesini arttırarak üretime devam
ediyor. Mandıramızın ürün çoğunluğunu
eski kaşar oluşturuyor. Çünkü en iddialı
olduğumuz ürünümüz, eski kaşar.
Makro Market’in büyüme süresinde
neler yaşadınız?
Hacıoğulları Mandıra’nın büyüme süreci,
Makro Market ile beraber başladı.
Hacıoğulları Mandıra olarak 1985 yılında,
küçük bir üretici olarak başladığımız kaşar
üretimine bugün hala üretimimizi
arttırarak devam ediyoruz. Makro
Market’le başladığımız ve sonrasında
Makro Market’le büyüdüğümüz, göz ardı
edilemeyecek bir gerçektir. Karşılıklı
NİZAM AYDINYER
güven duygusuyla, yıllar ilerledikçe oluşan
dostluğumuz, bizi bugünlere getirdi.
Makro Market’in şube sayısı arttıkça
bizim de üretim kapasitemiz arttı. Her
açılan Makro Market şubesi ile biz de
büyüyoruz.
İlerleyen yıllarda firmanızın
hedefleri nelerdir?
Hacıoğlu Mandıra olarak ilerleyen yıllarda,
üretim çeşitliliğimizi arttırıp tüketicinin
değişen ihtiyaçlarını, mükemmel lezzet
arayışı doğrultusunda kaliteli, lezzetli ve
sağlıklı ürünler sunarak karşılamaktır.
Kategorimizde en iyisini üreterek
insanımıza sunmak, başlıca hedefimizdir.
Türk halkının damak zevkine uygun
ürünleri, daha kaliteli üretimle üreterek
müşteri memnuniyetini en yüksek seviyeye
çıkarmak, bu lezzetleri tanıtmak ve
sevdirmek bizim için çok önemli.
Makro Market Yönetim Kurulu Başkanı
Şeref Songör, uzun yıllardır beraber
çalıştığı Mehmet Amca’yı evinde
ziyaret etti. Eskisi kadar çalışamayan
Mehmet Amca’yla, ziyarette hoş
sohbetler edildi ve eski günler hakkında
konuşuldu. Sohbetin devamında
Mehmet Amca, Şeref Songör’ü, 2011
yılında, Ali Ekber Dağları’na davet etti.
Hacı Mehmet Aydınyer kimdir?
Hacı Mehmet Aydınyer, 1920 yılında
Tiflis’te doğmuştur. Kars’a bağlı
Merkez Dikme Köyü’nde
oturmaktadır. 50 yılı aşkındır
mandıracılıkla uğraşmaktadır.
Özellikle eski kaşar peynir üretimi
yapmaktadır. Mehmet Aydınyer, en
iyi kaşar ustalarından biridir.
HACI MEHMET AYDINYER ve ȘEREF SONGÖR
86 | K a s ım -A ra lık
2010
MAKRO | Sağlık
Bacaklarınızdaki yeșil
büklümlere dikkat
Güzel bacakların en büyük düşmanı
Varis
Kadın olmak zor iş. Hem dışarıda çalışacaksın,
hem ev işlerini kusursuz yapacaksın hem de her
daim bakımlı görüneceksin. Bunlar da
yetmiyormuş gibi, yağlı yemekler, hava koşulları,
dış etkenler de kadına düşman. Bunlardan bir
tanesi de ne yazık ki pek çok kadında, özellikle
yaşın ilerlemesiyle de artan, varis sorunu...
Üstelik kozmetik sektörünün canla başla çözmeye
çalıştığı bu sorun, aslında önemli bir sağlık
sorunu…
88 | K a s ım -A ra lık
2010
Oldukça sık rastlanan
şikayetlerden biri olan varis, kılcal
damarların çatlamasıyla daha çok
bacaklarda ve özellikle kadınlarda
oluşan bir hastalık. Kanı kalbe taşıyan
toplardamarlar kan akışının kalbe
doğru tek yönlü olmasını sağlayan
kapakçıklar içeriyor. Ancak
toplardamarlarda oluşan tıkanıklık,
aşırı basınç yapıldığı için de
kapakların kapanmasına neden
oluyor. Bu da geriye doğru kalçalara ve
bacaklardaki toplardamarların
genişleyerek bükümlü, yeşil
görüntüler vermesine neden oluyor.
Peki, neden kadınlarda daha çok
rastlanıyor? Çünkü östrojen hormonu
ve gebelik dönemi, varis sorununu
tetikliyor. Erişkinlerin %20’sinde 50
yaşını geçen kişilerin de %50’sinde
oluşan varislere, en çok doğum
kontrol hapı kullanan kadınlarda
rastlanıyor.
Varis çorabı tek çözüm değil
Bir dolaşım bozukluğu sorunu
olan varis, tedavi edilmezse
bacaklarda ciddi yaralara neden
olabiliyor. Kalbe kanın dönüşü
azaldığı için orada temizlenemeyen
kan, yaralara ve ağır ağrılara yol
açıyor. Bilindiği gibi varis tedavisinde,
halk tarafından sıkça kullanılan varis
çorapları tercih ediliyor. Oysa varis
çorapları hastalığı tedavi etmiyor,
yalnızca ilerlemesine engel oluyor.
Varis tedavisi için daha etkin
yöntemlere ve uzman yardımına da
başvurmak gerekiyor.
MAKRO | Sağlık
Hareketsiz bir
yaşam, sürekli
ayakta kalma, sıkı
çoraplar ve
ayakkabılar giymek,
aşırı alkol ve sigara
tüketimi, varisin
oluşmasına neden
olan başlıca sebepler
arasında.
Yașamınızı hareketlendirin
Hareketsiz bir yaşam, sürekli
ayakta kalma, sıkı çoraplar ve
ayakkabılar giymek, aşırı alkol ve
sigara tüketimi, varisin oluşmasına
neden olan başlıca sebepler arasında.
Bu sorunlardan korunmak için neler
yapabileceğini bilmek, sorunla baş
etmek için iyi bir başlangıç. Örneğin,
çok yoğun bir yaşam temponuz varsa
bile mutlaka fırsat bulduğunuz her an
ayaklarınızı yukarı kaldırarak kan
dolaşımınızın hızlanmasını sağlayın.
Bunu yapamayacağınız
ortamlardaysanız, en azından
bacaklarınızı ileri-geri oynatarak
küçük egzersizlerle bacak kaslarınızı
hareket geçirin. Bunların yanı sıra
varislerden korunmak için kilonuza
daha çok dikkat etmeniz gerekiyor.
Uygun ve sabit kiloda kalmak, varis
tedavisinde büyük önem taşıyor.
Otururken bacak bacak üstüne
atmamaya, çok sıcak su ile duş
almamaya özen gösterin. Çok sıcak su
ile duş almak, varislerin hızlanmasına
neden oluyor. Her akşam yatmadan
önce bacaklara soğuk suyla yapılan
duş masajı ise bacaklarda rahatlık
sağlıyor ve varis ağrılarının
azalmasına yardımcı oluyor.
Varis için etkin
bitkisel yöntemler
Karakafes otu oturma
banyosu: 200 gram taze veya
kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki
yaprağını 5 litre soğuk suda 12 saat
90 | K a s ım -A ra lık
2010
beklettikten sonra süzün ve sıcak
banyo suyuna ekleyin. Küvetin içini
bel kısmınızı örtecek kadar suyla
doldurun. 20 dakika kadar sıcak
suyun içinde kaldıktan sonra
durulanmadan bornoz veya havluya
sarının ve sıcak bir ortamda bir süre
dinlenerek ter atın.
Koyun otu
merhemi: Bir tavada
250 gram tereyağını
erittikten sonra içine
ince kıyılmış bitki
yapraklarını ilave edin. Köpüklenmeye
başlayınca bir süre karıştırdıktan
sonra ertesi güne kadar serin bir yerde
bekletin. Ertesi gün hazırladığınız
yağı akışkan hale gelene kadar eritin.
Bir tülbentten geçirerek süzdükten
sonra da her gün düzenli olarak
varislerinize merhem şeklinde sürün.
Hazırladığınız merhemleri
küflenmemesi için mutlaka
buzdolabında saklayın.
MAKRO | Dekorasyon
Temiz halı, uzun ömürlü halıdır
Halınızın ömrünü uzatmanın
aslında tek yolu, halınızı temiz
tutmanız. Çünkü halıların en büyük
düşmanı tozlar ve kirlerdir. Minik
minik toz ve kir zerrecikleri, birer jilet
gibi halınızın liflerine büyük zarar
veriyor. Zarar vermesinin yanı sıra
halıların daha çabuk kir tutmasına
neden oluyor. Çünkü zarar görmüş
halılarda kirin temizlenmesi daha zor
hale geliyor. Bunun için halılarınızı sık
sık elektrik süpürgesi yardımıyla
tozlardan arındırın. Tozsuz ve temiz
halının ömrü uzar.
Lekelere savaș açın!
UZUN
ÖMÜRLÜ
BİR HALININ
SIRLARI
Evlerin bakımlı ve temiz görünmesi, evin içindeki
eşyalara ne kadar iyi bakıldığı ve temiz tutulduğuyla da
doğru orantılı elbette. Ne yaparsak yapalım, yine de
halılar her zaman evdeki diğer eşyalara oranla daha
çabuk eskiyor ve kirleniyor. Üstelik kirli ve kötü
görünmelerinin yanı sıra halılar, iyi bakılmaz ve
temizlenmezlerse eve giren bütün tozları tutarak
mikrop saçıyor. Ancak halınızı temizlerken de
yıpranmamasına dikkat etmeniz gerekiyor. Halınızın ilk
günkü görüntüsünü koruması ve uzun ömürlü olmasını
istiyorsanız önerilerimizi mutlaka dikkate alın.
92 | K a s ım -A ra lık
2010
Halınız herhangi bir nedenden
dolayı lekelendiyse, lekeyi çabuk ve
uygun yöntemle temizlemelisiniz.
Eğer leke ağırsa ve suyla beraber leke
çıkarıcı kullanmanız gerekiyorsa, leke
çıkarıcıyı lekeye direkt olarak
uygulamayın. Önce temiz bir beze leke
çıkarıcıyı dökün, ardından
yayılmamasına özen göstererek lekeyi
silmeye başlayın. Lekeyi olabildiğince
içten dışa doğru temizleyin. Leke
çıkarıcı uygulandıktan sonra halınızı
mutlaka suyla durulayın ve kurulayın.
Leke tamamen çıkana kadar bu
işlemlere devam edebilirsiniz. Ancak
işlemlerin sonunda, leke çıkarıcının
halınızdan tamamen
temizlendiğinden emin olun. Aksi
takdirde, halınız büyük zarar görür.
MAKRO | Dekorasyon
Büyük yardımcı:
Halı yıkama makinesi
Halıların en yakın dostu halı
yıkama makineleridir. Lekeleri
temizlemede çok yardımcı olan halı
yıkama makineleri yüksek emiş
güçleri sayesinde halınızı ve hatta
koltuklarınızı derinlemesine temizler
ve durular. Bir bez yardımıyla halınızı
silmek yerine halı yıkama makinesini
kullanmak, kesinlikle hem sizin hem
de halınız için daha faydalı. Çünkü
halı yıkama makineleri, deterjanları
sayesinde derinlemesine temizlik
sağlıyor. Ardından yapılan durulama
94 | K a s ım -A ra lık
2010
ve kurutma işlemleriyle halınız ilk
günkü kadar temiz görünüyor. Ancak
bu işlemleri yaparken yeterince sabırlı
olmanızı öneriyoruz.
Kilimler kurtarıcı olabilir
Kapı ve balkon girişlerinde kilim
kullanın. Bu kilimler evinize dışarıdan
gelecek olan kir ve tozları daha sıkı
tutar ve halılarınızın daha az
kirlenmesini sağlar. Bu da kir ve tozun
getirdiği hızlı yıpranmayı önler. Az
kirlenen halı, hem daha az süpürge
hem daha uzun ömürlü halı anlamına
gelir.
Profesyonel yardım
alabilirsiniz
Her ne kadar elinizden geleni
yapsanız da halınızı profesyonel bir
halı yıkama firması kadar özenli ve iyi
temizlemeniz pek mümkün değil.
Eğer evinizin eşyasına göre
seçtiğiniz çok sevdiğiniz halılarınızla
daha uzun yıllar birlikte yaşamak
istiyorsanız, halı yıkama firmalarını
tercih etmenizde ve halınızın
kirlenme oranına göre
yılda ortalama 1-2 defa bu işi
profesyonel ellere bırakmanızda
büyük yarar var.
MAKRO | Beslenme
Çocuklarda 0-7 yaş arası, kişiliğin
geliştiği, kendi kimliklerini
kazanmaya başladıkları dönemdir. Bu
yaşlardaki çocuklarda en belirgin
özellik, iştahsızlık ve yemek seçme
davranışıdır. Çocuklarda iştahsızlık
psikolojik nedenlerle ortaya çıkar.
Çünkü bu yaşlarda çocuğun anne ve
babaya karşı kullanabileceği en büyük
silah, yemek yememek veya önüne
gelen yemekleri beğenmeyerek yemeyi
reddetmektir. Çözüm için öncelikle
sebebi tespit etmelisiniz. Anne veya
babadan biri yemek seçiyorsa, çocuk
da onları örnek alacağı için yemek
seçecektir.
Çocuğum neden iștahsız?
Çocuğunuz
yemek mi seçiyor?
Çocukların yeni tatları kabullenmesi oldukça zordur. Bu
süreçte, bazı yiyeceklere karşı tepki oluşturdukları için
onları farklı yiyeceklerle tanıştırmak oldukça zor bir hal
alır. Ancak annelerin bu durumda unutmaması gereken bazı
püf noktaları var. Bunlardan en önemlileri, çocuğun
midesinin daha küçük olduğunu kabullenmek, beslenme
alışkanlıkları için iyi bir model olmak ve tabi ki çocuğu
zorlamamak. Çocuğunuz yemek seçtiği için ona yemek
yedirmek tam bir işkence halini alabilir ancak dünyada sizin
durumunuzda pek çok anne var. Peki, bu problemi çözmek
için neler yapabilirsiniz? İşte size farklı öneriler…
96 | K a s ım -A ra lık
2010
Çocuğa yemek yerken müdahale
etmek, arkadaşlarıyla kıyaslamak,
sürekli olumsuz mesajlar vermek,
yemek masasında ailesel tartışmalara
girmek, sofra kuralları konusunda yaş
becerisinden fazlasını istemek,
çocukta tedirginliğe, korkuya ve
kaçışa neden olur. Bu da sonuçta
iştahsızlığı beraberinde getirir.
Ailede düzensiz yemek saatleri,
hep beraber yenilmeyen yemekler,
çocuklarda başka bir iştahsızlık
sebebidir. Çocuklar kalabalık
ortamlarda yemek yemeyi severler.
Anne, baba ve aile bireylerinin hep
beraber yemek yediği kalabalık
masalar, çocuğun yemek yeme
davranışlarını olumlu etkiler.
Çocuklar sohbet içerisinde hem daha
fazla yemek yer, hem de aile
MAKRO | Beslenme
büyüklerinin yediği yemekleri örnek
alarak kendilerine has bir damak tadı
oluştururlar.
Aileler tarafından yapılan başka
bir yanlış da çocuğun kilosunu başka
çocuklarla kıyaslamak. Sizin
çocuğunuz zayıf olabilir veya başka
çocuklar kadar iştahlı olmayabilir. Bu
onun diğer çocuklara göre daha az
sağlıklı olduğu anlamına gelmez.
Önemli olan, çocuğun yararlı besin
maddelerini ne miktarda ve ne çeşitte
tükettiğidir. Sebze, meyve ve süt
ürünlerini yeterli miktarda tüketen
çocuk, zayıf olsa bile, abur cubur
yiyerek şişmanlayan çocuklara göre
çok daha sağlıklıdır.
Peki, ne yapmalısınız?
l Sebze ve meyveleri çocuğunuza
sevdirmeye çalışın. Bunun için
izlenecek en iyi yol, çocuğunuzla
birlikte sebze yetiştirmeniz. Bunu
bahçenizde yapabileceğiniz gibi
balkonunuzdaki bir saksıda bile
yapabilirsiniz. Sebzenin büyümesi
için emek harcayan ve büyümesini
aşama aşama izleyen çocuğunuz,
sebzelere artık daha sıcak
bakacaktır.
l Aileler, çocukların sevdiği yemekleri
fark ettiklerinde sürekli ondan
pişirirler ve çocuğun her gün onu
yiyebileceğini düşünürler. Böyle
düşünmek yanlış çünkü hem çocuk
her gün aynı şeyleri yemekten sıkılır
hem de bu tür bir beslenme sağlık
açısından doğru değildir.
l Çocuğun da bir birey olduğu
unutulmamalı. 0-7 yaş grubu
çocuklar genelde tutucu olurlar ve
98 | K a s ım -A ra lık
2010
Keyifli Öneriler
l Yemekten bir saat önce veya
yemek sırasında aşırı sıvı
tüketmek, çocuklarda
doygunluk hissi meydana
getireceğinden çocuğunuzun
yemek yemesini engeller. Süt,
kakao, meyve suları, çay, su
gibi sıvı içeceklerin tüketim
sıklığını ve miktarını
belirleyin.
l Yemek porsiyonlarını kendi
ölçülerinize göre değil,
çocuğunuzun yemek
gereksinimine göre belirleyin.
l Yemek saatlerinizi düzenleyin
ve yemek saatlerinde aile
bireylerinin hep bir arada
olmasını sağlayın. Kalabalık
ortamlarda çocukların iştahı
açılır.
l Çocuğunuzun yemek yeme
şekline müdahale etmeyin.
Bırakın çocuğunuz özgürce,
istediği şekilde yemek yesin.
l Çocuğunuz bir besini
sevmiyorsa, vitamin açısından
onun yerini alabilecek başka
bir besini deneyin.
l Son olarak çocuğunuzun
yemek tercihine özen gösterin.
Ona sevmediği besinleri zorla
yedirmeye çalışmak yerine
anlaşma yoluna gidin.
örnek aldıkları anne ve babası ile
yarış haline girerler. Onları kendi
akranları gibi görmeye başlarlar.
Kendilerini ispat edebilmek için
ellerinden geleni yaparlar. Çocuk,
doğduğu andan itibaren yemeiçme güdüsüne sahiptir ve onların
da damak tadı vardır. Onların
beğenileri göz ardı edilerek
beslenmeye kalkılması, yemek
yemesi için ardından koşulması,
ilgisi başka yere çekilerek ağzına
yemek tıkıştırılması doğal olarak
çocukta iştahsızlığa sebep olur. Bu
tarz davranışlar çocuk tarafından
işkence olarak algılanır; çocuğun
psikolojisine yansıyarak, kendine
olan güveni ve saygısını olumsuz
etkiler.
l Mutfak alışverişine çocuğunuzla
birlikte çıkın. Alışveriş esnasında
onun isteklerine kulak verin.
Sebze ve meyveleri onun seçerek
almasını sağlayın. Çocuğunuz
kendi seçip aldığı sebzeleri
tüketecektir.
l Yemekleri birlikte yapmayı
deneyin. Yemek yapmak,
çocuğunuz için hem bir eğlence
kaynağı olacak hem de çocuğunuz
yemek yapmanın ne büyük uğraş
gerektirdiğini anlayacaktır.
Dolayısıyla çocuğunuz, yapılırken
yardımcı olduğu yemekleri
seçmeyecek ve afiyetle yiyecektir.
l Çocuklar karışık yemeklerden
hoşlanmazlar. Karışık yemekler
yerine, onlara sebzelerin ayrı ayrı
pişirildiği yemekler hazırlayın.
l Sebze ve meyveleri sevdirmenin
başka bir yolu da, onlara şekil
vermek. Havuç ve salatalıkları
çubuk haline getirebilir, domates
ve patlıcanlardan gülen yüzler
yapabilirsiniz.
l Süt ve süt ürünleri çocukların
gelişimi için çok önemlidir. Süt
içmeye direnen çocuğunuza, sütü
daha çekici hale getirin. Bunun
için sütünün içine kakao, meyve
özleri karıştırabileceğiniz gibi,
bardağını kokteyl gibi
süsleyebilirsiniz. Yoğurtlarına
reçel karıştırarak tatlı hale
getirmek de başka bir yol.
MAKRO | Yaşam
Bir şeyler bırakmak hayata…
Bir şeyler
bırakmak
hayata,
kendinden söz
ettirebilmek
yaşamda…
Güzelliklerle
anılabilmek,
var olmaktır
yok olduğun
zamanda da…
Anne
DUDU ALTUNDAĞ
karnında bir
ceninken başlayan yaşamımız bir
mucizedir aslında. Doğduğumuz zaman
çaresiz, bakıma muhtacızdır. Minicik
eller ve ayaklar, yumuk yumuk gözlerle
hayata “merhaba” deriz, çevremizde bir
sevgi seli mevcuttur. Herkes bizi mutlu
etmeye çalışır, bir gülümsememize,
çıkaracağımız bir sese hasret bakarlar.
Paytak paytak yürüdüğümüz ilk anlar,
ayakta durma çabamızın ilk adımlarıdır
aslında. Dünya bizim etrafımızda döner
sanki. Çaresizizdir… En güvendiğimiz
şey, anne kokusudur.
Çocukluk dönemimiz, en güzel
anılarla doludur. İstediğin her şey, iki
edilmeden alınır. Oyuncaklarımız en
kıymetli şeyimizdir. İlk kıskandığımız
kişi, annemizdir. Babamız güç anlamına
gelir. Parkta kaydırağa binmek, en
eğlenceli anlarımızdır ve aslında öz
güven denen kelimenin anlamı, işte tek
başına o kaydırakla başlar. Başarma
duygusu, heyecanlandırır o zaman bile.
Dünya ekseninde biz varızdır!
Ve işte o zaman başlar,
şekillenmemiz...
Üç-beş yaş derken, yıllar geçer gider.
Genç bir kızken saçlarımızı özenle
tararız. Yakışıklı bir delikanlı olmak için
özen gösteririz. Gözler ışıl ışıldır,
yürekler kıpır kıpır… Vücudumuzun
gelişiminden bazen memnunuzdur,
bazen mutsuz. Keşke biraz uzun boylu
olsaydım, biraz zayıf ya da keşke esmer
ya da sarışın… Kendimizi kafamızdaki
bir beğeni şekline sokmaya çalışırız.
100 | K as ım -A ra lık
2010
Kötü söyleme,
kötü düşünme, kötü teşvik ve
telkinde bulunma; ancak o zaman
dünyadaki kötülüklerin sana
gelmesinden kurtulursun.
Mevlana
Çocukluğumuzun saf duyguları, biraz
daha sertleşir aslında, önemsediğimiz
şeyler daha az önemsenmeye başlar,
çevremizden daha çok etkilenir, daha
çok çevreye göre yaşamaya başlarız.
İsyanlarımız çoktur. En duygusal ve asi
olduğumuz dönemdir. Çocukken
çevremizde amade olan büyüklerimize,
gülücüklerimizi çıkarımıza göre
dağıtmaya başlarız. Aşık oluruz,
dünyanın en önemli şeyinin aşk
olduğunu düşünürüz. Bir şarkıya takılır,
saatlerce o şarkıyı dinler dururuz.
Bunun adına da ergenlik deyip arkasına
gizleniriz.
Zaman diyoruz ya… Geçmez
dediğimiz zaman, anlamadan geçer
gider ve daha gerçekçi sorumlulukları
olan insanlar haline dönüşürüz. Yüz
hatları oturmaya başlamıştır artık ve o
ışıl ışıl bakan gözler, daha endişeli
bakmaktadır hayata. Eller bir eli
sıkarken daha sert sıkar. Konuşurken
daha itinalı konuşmak gerekir; adına
genel olarak olgunluk denir. Bu
dönemlerde hayatımıza, yaşamak için
gereken şeyleri edinme gayreti girer,
hayat mesaisi içinde koşturur dururuz…
Vücudumuz yorulur gittikçe,
dinlenmek beyinde başlar ama hep bir
telaş içindeyizdir. Saçımızın
beyazlamasını boyalarla kapatır,
yüzümüzdeki kıvrım değişiklikleriyle
rahatsızlıklarımız başlar. Bununla
barışık olanlar, hayatın anlamını çoktan
çözmüş olanlardır zaten.
Ben, yedi-sekiz yaşlarında
anneanneme bakardım, elleri
buruşuktu, başörtüsünü geri çeker,
saçlarının iki renkli olmasına bakardım
ve şaşırırdım. Ellerimi yüzüne sürer,
“Anneanne, senin yüzün niye böyle?”
derdim. “Ben yaşlıyım” derdi. “Sen kaç
yaşındasın?” derdim. O da “65” derdi.
Parmağımla sayar sayar bitiremezdim.
“Ooo, sen çok büyüksün” derdim. Ben 7
yaşında bunu söylerken, şimdi 35
yaşındayım ve anneannemle sanki bu
konuşmaları dün yapmışım gibi geliyor.
Herkes için hayat geçer gider ama
önemli olan geçip giderken arada ne
yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımızdır.
Çocukluğumuzdan gençliğimize,
olgunluk dönemimize, bedenen ruhen
ve beynen değişimler ve gelişimler
yaşarız. Her dönemin ayrı bir hoşluğu,
ayrı bir güzelliği vardır. Sağlıklı
yaşamak, yaşamamızın her anında
manevi değerleri önemsemek, bize daha
sonra huzurlu bir yaşamda en büyük
yardımcı olacaktır.
Hayatta bazıları için, dostlar çoktur,
bazen tek gördüğümüz dostumuz
aynada gördüğümüzdür.
Bir bayram sabahında kapına gelen
ya çoktur ya da yoktur.
Çok paran vardır ama aslında hiç
yoktur. Az paran vardır ama her şeyin
çoktur.
Aslında her yolu biz seçeriz. İşimize
geldiği gibi yaşar, olumsuz sonuçlarda
da aslında ben böyle istememiştim
deriz.
İnsanoğlu doğar, büyür ve ölür…
Hayatın özeti bu olmamalıdır. Önemli
olan, arada yaşananlardır aslında. Yaşlı
ve tonton bir nine, dede olmak, hayata
o an bile renkli bakabilmek, kırlaşmış
saçlarının yumuşaklığını hissedebilmek,
yüzdeki kırışıkların tecrübesini
yetiştirdiğin nesillere aktarabilmek,
elindeki bastona mahkum olmamak ve
bir bitimin değil, gerçek yaşama geçişin
güzelliğini fark etmek, hakka
kavuşacağına ait o güzel duyguyu
hissetmek, önemlidir aslında.
Anne karnında ceninken başlayan
hayatımız bir mucizedir. Bir varoluşla
başlayan hayatının arkasında güzellikler
bırakanlar, bu mucizeyi doğru
kullananlardır. Bazıları ise, yokmuş
değil hiç olmamıştır.
MAKRO | Çocuk
102 | K as ım -A ra lık
2010
MAKRO | Çocuk
104 | K as ım -A ra lık
2010
MAKRO | Tarif
Patlıcan Sarma
Malzemeler
1 patlıcan, 2 çorba kaşığı margarin, 2
diş kıyılmış sarımsak, 2 adet küp
doğranmış domates, 100 gram beyaz
peynir, 2 yemek kaşığı un, maydanoz,
yeteri kadar tuz ve karabiber.
Piliç Güzeli
Malzemeler
4 adet tavuk göğsü, 2 adet yumurta, 100 gram kaşar peyniri, 1 su
bardağı un, 1 su bardağı galeta unu, 1 su bardağı ayçiçek yağı, 1 tutam
karabiber ve tuz.
Hazırlanışı
Tavuk göğsünü enlemesine, koparmadan bıçakla açıp döverek
incelttikten sonra tuz, karabiber ve rende kaşar koyarak tekrar
kapatıp önce çırpılmış yumurtaya ve una, daha sonra tekrar
yumurtaya ve galeta ununa batırarak kızgın sıvı yağda çevirerek
kızartın. Servis tabağına alıp arzunuza göre pilav ve kızarmış patates
ile servis edebilirsiniz. Servisten hemen önce, etin üzerine kabuğu
soyulmuş ince bir dilim limon, tereyağı ve siyah zeytin koyabilirsiniz.
106 | K as ım -A ra lık
2010
Hazırlanışı
Patlıcanı soymadan boyuna ince ince
dilimleyin ve tuzlu suda bekletin. 1
çorba kaşığı margarini tavada kızdırın
ve patlıcanların her iki yüzünü de
hafifçe kızartıp bir tabağa alın. Kalan
yağı ve domateslerin yarısını tavada
yumuşatın. Pişen domateslerin
üzerine unu serpin, kısık ateşte 1
dakika pişirip ateşten alın.
Ayrı bir kapta beyaz peynir,
maydanoz, sarımsak, tuz ve biberi
iyice karıştırın. Karışıma pişirdiğiniz
domatesleri ekleyin ve kızarmış
patlıcan dilimlerinin ortasına koyup
rulo yapın. Üzerine, ayırdığınız
domatesleri koyup fırında 200
derecede 10-15 dakika pişirin.
MAKRO | Tarif
Domates Çorbası
Malzemeler
1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 yemek
kaşığı un, yarım yemek kaşığı domates
salçası, 3 adet domates, 2,5 su
bardağı su ve tuz.
Hazırlanışı
Yağ ile unu kavurun. Salçayı ilave edip
kokusunun çıkmasını bekleyin.
Rendelenmiş domatesleri ekleyip bir
taşım kaynatın. Suyu ve tuzunu ilave
edip koyulaşana kadar ara ara
karıştırarak pişirin. İsteğe göre
üzerine kaşar rendesi serpebilirsiniz.
Çikolatalı Toplar
Malzemeler
1 buçuk paket pötibör bisküvisi, 2 yemek kaşığı tereyağı, 2 yemek
kaşığı kakao, 2 yemek kaşığı Hindistan cevizi, 2 yemek kaşığı mini
damla çikolata, 3 yemek kaşığı pudra şekeri, yarım su bardağı iri
kıyılmış ceviz veya fındık, 5-6 yemek kaşığı süt, yarım paket vanilya.
Üzeri için: Hindistan cevizi
Hazırlanışı
Bisküvileri mutfak robotundan geçirerek un haline getirin. Tereyağını,
kakao, pudra şekeri, Hindistan cevizi, damla çikolata, vanilya ve 2-3
yemek kaşığı sütü ekleyip tekrar makineyi çalıştırın. Azar azar süt
ilave ederek çok katı olmayan fakat ele yapışmadan şekil alabilecek
hale getirene kadar yoğurun. Buzdolabında biraz sertleşmesi için
bırakın. Cevizden küçük toplar yaparak Hindistan cevizine bulayın.
Servis yapılana kadar buzdolabında saklayın.
108 | K as ım -A ra lık
2010
MAKRO | Bulmaca
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
Soldan sağa:
1. Makro Market’in 4 tane şubesinin
bulunduğu, Akdeniz Bölgesi’nde bir
ilimiz - Bir parçanın sevimli ve cana
yakın bir biçimde çalınacağını anlatan
müzik terimi. 2. Alfabemizin yirmi
sekizinci harfinin okunuşu - Yarım
kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi Ermiş, eren. 3. Bir burç adı - Aynı
soydan olanlardan her biri - Belçika'nın
internet kodu. 4. Radon elementinin
simgesi - Bir katalizör yardımıyla
kimyasal tepkime yaparak üretim
elde edilen endüstri kuruluşu Ölüm cezası. 5. Faktör - Çarpma,
dövülme vb. sebeplerle vücutta oluşan
bere - Doğum işini yaptıran kadın.
6. '-den -e' kadar anlamında bir
kelime - Bir tür dans - Azman, iri.
7. Kan grubunda sabit işaret - Çayda
bulunan etkili madde - Bir nota Satrançta bir taş. 8. Dışarıdan gelen
bir ışığın etkisiyle geceleyin ışıklı
görünen reflektör - Sıkıntı,
çarpıntı. 9. İplik eğirmekte kullanılan
araç, eğirmen - Bir şeyin
gerçekleşmesini dileme - Yağ bezlerinin
deri üzerinde oluşturduğu iltihaplı
sivilce. 10. Kuramsal - Tasvirî.
110 | K as ım -A ra lık
2010
Yukarıdan aşağıya:
1. Altın, gümüş gibi madenlerden yapılmış
şeylerin saflık derecesi - Başta, başlangıçta.
2. Bireyin kişisel görüşünden
bağımsız olan, objektif - Geniş
toprakları olan, sözü geçen kimse.
3. Kovma, çıkarma. 4. Bir tehlikeyi
bildirmek için verilen işaret - Yanlış.
5. Değişmesi bir doğru ile gösterilebilen Parlaklık, aydınlık. 6. İterbiyum
elementinin simgesi - İnsan, hayvan
ve bitkilerin yapısını ve organlarının
birbiriyle olan ilgilerini inceleyen
bilim. 7. Fidan dikilen yer - Yağlı, mayalı
veya mayasız hamurdan yapılan çörek.
8. Bir günün, bir haftanın ardından
gelen - Niyobyum elementinin
simgesi. 9. Küçük kor parçası - Baharat
olarak kullanılan güzel kokulu bir bitki.
10. Gerçek ve karmaşık sayıların
dikdörtgen biçiminde tablosu - Birini
başkasına karşı kışkırtma. 11. Üye İnsan başı, ser. 12. Çörek, tatlı bir tür
ekmek - Sayıları gösteren işaretlerden
her biri. 13. Belirti, emare - Hazırlanan
çayın renk ve koku durumu - Dingil.
14. Babanın annesi. 15. Kimyasal
yöntemlerle ayrıştırılamayan madde - Bir
organımız.
Bulmacay›
do€ru çözüp
gönderen
30 flansl›
okuyucumuza
3 litrelik Persil
Jel sıvı çamaşır
deterjanı ve 45
adetlik kutuda
Pril 7 bulaşık makinesi tableti
armağan ediyoruz.
Ad, Soyad
Doğum Tarihi
Meslek
Adres
:
:
:
:
Telefon (cep) :
(iş)
(ev)
E-mail
:
POSTA ADRESİ:
Makro Market A.Ş.
Saray Mah. Gıdacılar Cad. No:11 PK: 06980
Kazan-Ankara / Tel: (0312) 815 47 05
MAKRO VİZYON l KASIM-ARALIK 2010 SAYI 21

Benzer belgeler

Mayıs - Haziran 2010 Sayı:18

Mayıs - Haziran 2010 Sayı:18 Makro Market Adına Sahibi Mustafa Songör Genel Yayın Yönetmeni Nuray Erdoğan Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Hünkar Sibel Görel [email protected]

Detaylı

Nisan - Mayıs - Haziran 2007 Sayı:2

Nisan - Mayıs - Haziran 2007 Sayı:2 Makro Market Adına Sahibi Mustafa Songör Genel Yayın Yönetmeni Nuray Erdoğan Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Hünkar Sibel Görel [email protected]

Detaylı

Eylül - Ekim 2010 Sayı:20

Eylül - Ekim 2010 Sayı:20 Makro Market Adına Sahibi Mustafa Songör Genel Yayın Yönetmeni Nuray Erdoğan Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Hünkar Sibel Görel [email protected]

Detaylı