Bu kolonya hepimizin

Transkript

Bu kolonya hepimizin
Bu kolonya hepimizin
Diş Hekimi Fırat Budacı
[email protected]
Bizim evde televizyonun altındaki dolapta her
da bu bulanık şahsiyetin hastalığından uzun
zaman iki üç şişe kolonya olurdu. Hastalık za-
uzun bahsetmek üzerine kurulu bir sistem bu.
manlarında komşuların getirdiği kolonyalardan
oluşan bu kreasyon, annem tarafından başkalarının hastalığında kullanılmak üzere stoklanırdı. Ev hanımları tarihinde, bu kurnaz düşünce
yüzünden (biri hasta olsa da götürsek) binlerce
Tariş kolonyası hiç açılmadan ev ev dolaşmıştır.
Firmanın bu kısır döngüden haberi olduğunu
sanmıyorum. Aynı ‘anne tipi kurnazlık’ yüzünden
insan bedeni görmeden yıllarını geçiren nevresim takımları olduğunu da biliyoruz. Babamın
mide kanaması geçirdiği günlerde bize gelen
gül desenli bir nevresim takımı, bizden çıktıktan
yaklaşık bir yıl sonra yine babamın yaşadığı bir
kalp spazmı sonrası (uzaklara bırakılan bir kedi
gibi) tekrar eve döndüğünde annem, “A-aaa! E
bunu ben vermiştim, çok ayıp!” demişti. Aslında
bir karşı kapı komşumuz vardı, hatırlıyo musun
sen onu?” dediğinde, eski komşumuzun iç organlarından birine doktorların açıp baktığını anlamam zor olmadı. “Yok, hatırlamıyorum” dedim.
Hatırlamıyor olmamı pek ciddiye almadı ve direk
kadının içine daldı: “Kadıncağızın safra kesesini
almışlar.” (Kadıncağız: Ameliyat sonrası hacmen
azalan kadınlara verilen isim) “Öyle mi?” dedim.
“İstanbul’da olmuş ameliyatı,” deyince bunun
memleketten yayılan ve telefonu kapatır kapatmaz unutulmaya müsait bir haber olmadığını hissettim. Yanılmamışım, “Git bizim namımıza da bir
ziyaret et,” dedi. (Namımız çok önemlidir bizim:
“Budacılar, safra kesenizin alınması hususunda
çok üzgünler. Ve onları temsilen ben küçük oğul
bu bir milat olabilirdi. ‘Güllü Nevresim Vakası’yla
buradayım. Namımız yürüdüğü için biz iyiyiz. Ya
bilinçlenip olay protesto edilerek (Dolaşan Nev-
siz?”) Gitmemin gereksiz olduğunu, safra kesesi-
resimlere Hayır!) bu döngü kırılabilirdi. Fakat
nin tıpkı bademcikler ve 20 yaş dişleri gibi patır
annem sanki şaşıran kendisi değilmiş gibi, güllü
patır alındığını, bu organların zaten alınmak için
nevresim takımını Sema Teyze’nin o yıllar ço-
var olduğunu bir türlü anlatamadım. Tartışmamız
cuklara söylenmesi ayıp kabul edilen ameliyatı
uzayınca en büyük silahını çıkararak, ‘vicdan!’
(Sema’nın gizemi) için kullandı. Birilerinin hasta-
diye ateşledi: “Onlar zamanında sana çok baktı
lığı durumunda ülkemiz anneleri ortak bir bilinçle
ama!” Resmen orantısız güç uyguluyordu. Daha
aynı davranış kalıplarını tekrar ediyordu: Tele-
fazla direnmenin anlamı yoktu. Durduramaya-
fonla haberi al / haberi verene “A-aaa!” de / aldı-
caktım. Namımız yürüyecekti.
ğın haberi en az üç kişiye yay, onlar da “ A-aaa!”
desin / bütün A-aaa’lar ziyaret günü ve saati için
anlaşsın / ziyaret sırasında çok üzül / kolonyaları
ve nevresimleri teslim et / eve dön / akşam evde
kocana hasta arkadaşını anlatarak, “Çok çökmüş
zavallı!” de / kocan “Kim çökmüş?” desin / kocanı
ilgisizlikle suçla ve yat...
98 dergi eylül/ekim 2011
Annem telefonda, “Hani İncesaray apartmanında
Çantamda hediye paketi yapılmış bir şişe kolonya var. Niyetim çiçek almaktı, ama annem telefonda safra kesesinden açılan boşluğa törenle
kolonya yerleştirmem konusunda ısrar etti (çiçekler solar ama kolonyalar yıllarca dolaşır). Çaresiz kabul ettim. Hastaneye giderken nevresim
takımı ve kolonyanın sihrini düşündüm. Taksinin
Annem, yıllar içinde, kötü haberleri vermek için
camına vuran yağmurdan olacak, nevresim takı-
kendine has bir ses tonu geliştirdi. Daha kelime-
mı ve kolonyanın hastalıklarda neden tercih edil-
ler haberi oluşturmadan ses tonundan memle-
diğiyle ilgili tespitim mısralar halinde düştü aklı-
ketteki boşanma, kavga, bahtsız evlilik, kanser,
ma: Hastasın sen, bak bu nevresim takımı, açar
felç, ameliyat gibi gelişmelerle karşı karşıya ol-
yatarsın / Hastasın sen, bak bu kolonya, sürer
duğumu anlayabiliyorum. Önce birini zorla hatır-
ferahlarsın / Safra kesenin yokluğunda umarım
latıp hayal meyal bir görüntü oluşturmak, sonra
çok zorlanmazsın...
Hastane odasının kapısından içeri baktım, “Du-
medim. Yaklaşık beş dakika sonra odaya giren
yunca hemmen apar topar geldik,” diyordu bir
bir adam (kocasıymış), kim olduğumu öğrenir
kadın. Sonra küçükken benle ilgilendiği iddia
öğrenmez, “Hay maşallah ne kadar büyümüş-
edilen Safra Kesesiz’i gördüm. Tanıyamadım.
sün, sen bizim elimizde büyüdün sayılır” deyin-
“Nasıl üzüldük, nasıl üzüldük...” deyip kafasını
ce, “Ulan annem nerdeydi benim?” diye düşün-
salladı bir başka kadın. Bir diğeri, “Maşallah iyi
mek zorunda kaldım. (O yıllar çok hastalık vardı
gördüm ama seni” dedi. Onları da tanımıyor-
yavrum, annen tüm sene ev ev dolaşıp kolonya
dum ama bu lafları, hareketlerini, yüzlerine ta-
dağıtmak zorunda kaldı. O yüzden seni biz bü-
kındıkları ifadeyi çocukluğumdan beri çok iyi ta-
yüttük. İyi bir çocuktun sen, taa o zamandan
nıyordum. İçerde sahte duyarlılık
belliydi safra kesem alındığında
terörü esiyordu. Sadece ziyaret
beni ziyarete geleceğin.) süresi boyunca üzülen bu kadın-
Odaya yeni gelen insan Safra
ların gitmesini beklemeye karar
Kesesiz’in kardeşi. Onu da hatır-
verdiğim an beni gördüler. Derhal
lamıyorum. Ama tanıtımım yapı-
üzülerek içeri girdim. Ziyaretçi
lır yapılmaz, ne dediğini tahmin
kadınların üzüntüsü tepeden tır-
edersiniz: “Aaa bu o Fırat mı?
nağa beni süzerken bir anda kay-
Vallahi tanıyamadım, sen bizim
boldu. Özellikle bir tanesi, ayak
elimizde büyüdün sayılır.” Durum
ucumla kafamın tepesi arasında
4-5 kere gidip geldi. Bakmaların
iyice
ardı arkası kesilmiyordu, sanırım
Hiçbirini hatırlamıyordum. Kimdi
Safra Kesesiz de beni tanımamış-
bunlar? Kaç kişinin elinde büyü-
tı. Köklerimi açıklamak zorunda
müştüm? Gerçek ailem bunlar
kaldım. Safra Kesesiz kim oldu-
mıydı? Ben namı yürüyen bir Bu-
ğumu öğrenince beni büyük bir
dacı değil miydim? Annem ellerin-
hararetle karşıladı, ne kadar de-
de büyümem için bu kadar insanı
ğişmiş olduğumu üst üste tekrar
neden seferber etmişti? (Annen
ederek elini öptürdü. Sonra, “Be-
sen küçükken deri pantolonunu
nim elimde büyüdü bu” diyerek
giyip bir Chopper’ın arkasına atla-
ziyaretçi kadınları beni yeniden
dı ve gitti. Tam bir yıl geri dönme-
süzmeye davet etti. Bugünkü yaz-
di yavrum, o yüzden seni biz bü-
ma becerimle, 4 adet orta yaşlı
yüttük. İyi bir çocuktun sen, taa o
kadın tarafından yakın mesafeden
zamandan belliydi bana kolonya
nin içeri girmesi büyük bir şanstır. Kadınlar, süzme alanlarına giren bu yeni canlıyla ilgilenmeye
başlayınca beni bıraktılar. Kısa bir süre sonra da
yıllanmış kolonyalarını bırakıp gittiler. Konuşacak hiçbir şey bulamadım. Safra Kesesiz, bütün
boşlukları onun elinde büyüdüğümü iddia ederek doldurdu. “Ben sizi hatırlayamadım,” diye-
başlamıştı.
getireceğin.) Bir tür kimlik buna-
süzülmenin zorluğunu sizlere anlatmam mümkün değil. Tam o sırada hemşire-
garipleşmeye
lımıyla çıktım odadan.
Hastanenin dış kapısından çıktığımda kolonyayı
bırakmayı unuttuğumu fark ettim. Yeni ailemin
yanına dönmeyi canım istemedi. Ellerinde büyüdüğüm bir kişiyle daha tanışmak istemiyordum.
Kolonyayı açıp yüzüme sürdüm. Kimlik bunalımı
yaşıyordum ve biraz ferahlamaya ihtiyacım vardı. n
dergi eylül/ekim 2011 99

Benzer belgeler