PDF SAYI 5 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 5 - Hayat Online
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 1
İnsan olarak birbirimizi anlamanın birbirimizi sevmenin yolu
DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog
l
ı
s
a
DİYALOG...
AMA NASIL
Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG
Dosya
DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog
Yola koyulduk,
diyaloğa girmek
uğruna!
n
a
?
Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG
DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog
Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG
m
a
DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog
Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG
DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog
Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG
DIYALOG diyalog Diyalog DIYALOG DIYALOG diyalog
İnsanlar konuşa
konuşa anlaşır
BİR SEN GEL,
İKİ DE BEN...
İZİN ÖNCESİ
ÖNEMLİ UYARILAR!
Helal Olursa
Pahalı mı Olur?
Ali
KIZILKAYA
Mahmut
AŞKAR
Asım
TOZOĞLU
Rüstem
ALTINKÜPE
Dosya
Dosya
Sayfa 25’te Dosya
Sayfa 13’te Dosya
Sayfa 11’de
Trafik Cezaları
Kataloğu
Dr. Yusuf IŞIK
Sayfa 9’da
Petra KUNIK
Dosya
Sayfa 6’da
DİYALOG VE
ÖNEMİ
Abdurrahman
DİZMAN
Dosya
Sayfa 5’de
Giessen Hıristiyan-İslam
Birliği (CIG in Giessen
e.V.) niçin kuruldu?
Martin
BRANER
Dosya
Sayfa 12’de
İMAM-HATİPLERMESLEK LİSELERİ
MESELESİ...
Ekrem KIZILTAŞ
Dosya
Sayfa 15’te
PİKNİK’TEN; SOĞAN
TARLASINDAN
GELEMEDİK Kİ
MEŞHUR FETVAYA..!
Mustafa
KASALAK
Özel Köşe
Sayfa 18’de
İbrahimi
Diyaloglar
Jürgen
MICKSCH
Sayfa 22’de Uzmanından Bilgiler Sayfa 17’de Dosya
İhsan GÜLER
Sayfa 21’de
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 2
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 3
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
DOSYA
Diyalog ve Önemi
Abdurrahman Dizman ....................... 5
DOSYA
Yola koyulduk, diyalo¤a girmek u¤runa!
Petra Kunik ....................................... 6
ÖZEL KÖfiE
Hayata Düflülen Notlar...
Ayd›n Ersoy....................................... 7
DOSYA
Avrupal› Müslümanlar›n Örnek Olmas›
‹brahim Gümüflo¤lu .......................... 8
DOSYA
Diyalog... Ama Nas›l
Dr. Yusuf Ifl›k ..................................... 9
B‹LG‹LEND‹RME
‹zin Öncesi Önemli Uyar›lar
As›m Tozo¤lu.................................... 11
DOSYA
Giessen H›ristiyan-‹slam Birli¤i
(CIG in Giessen e.V.) niçin kuruldu?................ 12
DOSYA
B‹R SEN GEL, ‹K‹ DE BEN
Mahmut Aflkar................................... 13
DOSYA
‹MAM-HAT‹PLERMESLEK L‹SELER‹ MESELES‹...
Ekrem K›z›ltafl................................... 15
Uzman›ndan Bilgiler
Trafik Cezalar› Katalo¤u
‹hsan Güler ........................................ 17
ÖZEL KÖfiE
P‹KN‹K’TEN; SO⁄AN
TARLASINDAN GELEMED‹K K‹
MEfiHUR FETVAYA..!
Mustafa Kasalak............................. 18
Ç‹ZG‹N‹N D‹L‹ ............................... 19
DOSYA
‹brahimi Diyaloglar
Jürgen Micksch ................................ 21
ÖZEL KÖfiE
Helal Olursa Pahal› m› Olur?
Rüstem Alt›nküpe............................. 22
DOSYA
Diyalog mu, sa¤›rlar diyalo¤u mu ya da!
A.Furkan Erdem .......................... 23-24
DOSYA
‹nsanlar Konufla Konufla Anlafl›r
Ali K›z›lkaya .................................... 25
ÖZEL KÖfiE
Sosyal iliflkilerde
konumumuz ne olmal›?
Muhammed Nebi Çelik.................... 26
SA⁄LIK
Konuflma Problemleri ...................... 27
B‹L‹fi‹M............................................ 28
KOMED‹-M‹ZAH SAYFASI ......
3
İÇİNDEKİLER
HESSEN
29
EDİTÖR`DEN
Önce İnsan...
Sevgili dostlar!
Bu say›m›zda ça¤›m›z›n en
önemli eksikliklerinden iletiflimsizli¤i yani diyalog eksikli¤ini inceledik.
Geçen say›m›zdaki inceledi¤imiz konu siz okuyucular›m›z taraf›ndan oldukça be¤enildi. Bunu sizlerden gelen tepkilerden anlamak
mümkün. Özellikle insanl›¤›n flu an
içinde yaflad›¤› travmay› gözönüne
ald›¤›m›zda Hz. Peygambere olan
sevginin bu s›k›nt›lar› gidermede ne
kadar önemli oldu¤unu görüyoruz.
Gelelim bu ayki kapak konumuza. Malumunuz “insanlar konufla konufla, hayvanlar koklafla koklafla anlafl›r” demifl atalar›m›z. ‹flte bizler de hem kendi aram›zda ve hem de Almanya`da bulunmam›z hasebiyle
komflular›m›z ile aram›zdaki iletiflim eksikli¤inin s›k›nt›lar›n› zaman zaman yafl›yoruz. Yani diyalog eksikli¤ini.
Özellikle 11 Eylül olaylar›ndan sonra dünyada zaten insanl›k içerisinde olan hoflgörüsüzlük hat safhaya
ç›kt›. Bu hoflgörüsüzlük acaba insanlar›n birbirlerine
olan tahammülsüzlü¤ünden mi yoksa özellikle birilerinin kamuoyuna pompalamak istemesinden mi kaynaklan›yor; iflte bunu irdelemeye çal›flt›k.
Genel konu olarak diyalog meselesini incelemeye
ald›¤›m›zda sevinerek gördük ki; medyada yans›t›lmak istendi¤i gibi kesinlikle insanlar aras›nda bir sorun yok. ‹nsanlar özellikle son 15 y›l içerisinde dünyada yaflanan olaylar›n ço¤unu tasvip etmiyorlar. Özellikle 11 Eylül sonras›nda yap›lan sözde demokrasi götürme harekatlar›n› kesinlikle tasvip etmiyorlar. Son
dönemde hepimizin insanl›¤›ndan utan›rcas›na flahit
oldu¤u Irak`ta yaflananlar bu düflüncelerin daha da
sesli olarak ortaya ç›kmas›n› sa¤lad›.
Bizler; diyalog eksikli¤i giderildi¤i taktirde insanl›¤›n birbirine karfl› tahammül s›n›rlar›n› kesinlikle
zorlamayaca¤› kanaatindeyiz.
Bu düflünceye; diyalogla alakal› herbiri de¤iflik kesimden yazarlar›n yaz›lar›n› inceledi¤imizde sahip olduk. Her yazar›n farkl› bir pencereden bu meseleye
bakarken asl›nda belki de fark›nda olmadan pek çok
ortak noktada bulufltuklar›n› gördük. Gazetemizin sayfalar›n› inceledi¤inizde bu söylediklerimize sizler de
flahit olacaks›n›z.
Yunus Emre`nin “Yarad›lan› hofl
gör Yaratan`dan ötürü” özdeyifli ile
meselelere bakt›¤›m›zda halledilemeyecek mesele olmad›¤›n› görece¤iz.
Bizler buradan flu ça¤r›da bulunmak istiyoruz. Lütfen her ne düflünceye sahip olursa olsun karfl›m›zdakine önce insan oldu¤undan hareketle bakal›m. Daha sonra di¤er kriterleri devreye sokal›m. Yani Müslüman, Hristiyan, Musevi vs. dinine
mensup kim olursa olsun önce insan olman›n güzelliklerini düflünmeliyiz. Tabii bunu söylerken flunu da akl›m›zdan ç›karmayal›m: her fley karfl›l›kl› olursa güzel
olur. Yani eflitlik ilkesinin geçerlili¤i oldu¤u müddetçe hiç bir sorun yaflanmaz.
Son zamanlarda gündemde olan “Dinleraras› Diyalog” çal›flmalar›n› samimi bulmad›¤›m›z› buradan belirtmek isteriz. Çünkü hem bu çal›flmalar gündemde
tutulurken; hem de yap›lan uygulamalar kesinlikle birbiri ile ba¤daflmamaktad›r.
Hessen Eyaletinde baflörtüsü ile ilgili al›nan karar
buna örnek teflkil etmektedir.
Say›n Hessen Eyalet Hükümet yetkilileri hoflgörü
ve diyalogdan dem vururken yapt›klar› uygulamalarla
ilk önce kendileriyle çeliflkiye düflmekteler. Acaba
toplumu gerdiklerinin fark›na ne zaman varacaklar.
Yoksa seçim dönemi geçene kadar mesele gündemde
tutulup, seçim sonras›nda küllenmeye mi b›rak›lacak?
Bizim siyasilerden iste¤imiz; politik h›rs yüzünden
toplumda mayas› tutmufl olan diyalog ortam›na zarar
vermemeleridir. Bu yapt›klar› belki de gelecekte kendilerine de zarar verebilir.
Bizler tüm farkl›l›klar›m›zla insan›z ve birbirimize
hoflgörü ile bakmal›y›z. O zaman insan oldu¤umuzun
fark›na varabiliriz.
Dini, dili, rengi, tabiyeti ne olursa olsun herkes insand›r. Ve insanl›¤›n ortak de¤erleri yafland›¤›, kabul
gördü¤ü müddetçe hiç bir s›k›nt› yaflanmaz. Biz bunu
bilir bunu söyleriz.
Bu vesile ile Cenab-› Allah çal›flmalar›m›z› bereketlendirsin, fluurland›rs›n. Çal›flmak bizden, baflar›
Allah`tand›r. Allah`a emanet olun.
Hessen Hayat Ayl›k Ücretsiz Gazete
Haziran/Juni 2004 Cemaziyelevvel 1425
Sahibi ve Genel Yay›n Yönetmeni: Sinan AKTÜRK
LEZZET KÖfiES‹............................. 30
Yay›n Kurulu: Dr. Yusuf Ifl›k, ‹brahim Gümüflo¤lu, Sinan Aktürk, Ayd›n Ersoy,
SPOR
Bir Sezon Böyle Geçti...................... 33
‹hsan Güler, Rüstem Alt›nküpe, Saim Ayas, Mustafa Kasalak
KOMED‹-FIKRA SAYFASI .......
34
BULMACA..................................... 35
Merkez: Königsbergerstr. 16 · D-61169 Friedberg · Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644
Bas›ld›¤› Yer: SM Druckhaus Otto-Hahn Str. 44 a · D-63303 Dreieich Tel: 06103-93 61 38
Gezetemizde ç›kan yaz›lar›n ve reklamlar›n içeri¤inden sorumlu de¤iliz.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 4
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 5
5
DOSYA
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
DYALOG VE ÖNEM
BRLKTE BARI ÇNDE YAAMANIN FORMULÜ: KARILIKLI SAYGI
zleri itibarı ile ilahî dinlerin tamamı insanlara, barıfl halinde
nasıl yaflanabilece¤inin yollarını
göstermifltir. Din, insanla olan iliflkisini
inceledi¤imizde görülecektir ki, dinler
insana kurtulufla ermenin ve hakikati
bulmanın yollarını göstermektedir. Bununla birlikte dinin en temel hedeflerinden biri de, insanın huzur ve mutluluea
ulaflmanın yollarını göstermektir. O halde, adalet, do¤ruluk, baäkasının ırzını ve
canını kendi ırzı ve canı bilen bir anlayıfl
sahibi olunmasını emreden; güven, itimat, yardımlaflma, kötülüklerden uzak
durma, sevgi ve saygı gibi erdemlerin
insan hayatında egemen olmasını isteyen
dinlerin mensupları, insanların huzurunu
ve gelece¤ini tehdit eden olumsuzluklara
karflı durmak; bunun için de diyaloga
önem vermek mecburiyetindedirler. Bunu olmazsa olmaz artı, din mensuplarının bir birlerinin inançlarına saygı göstermektir. Örne¤in, ‹slam bütün insanların insanlıkta, insanlık fleref ve haysiyetini taflımada, evrensel haysiyet ve onur
sahibi olduklarını sarih olarak vurgulamıfltır. Yüce Yaratıcımız Allah-u Teala
bu konuya iliflkin olmak üzere Hucurât
Sûresinin 13. âyetinde; "Sizi bir erkek ve
bir difliden yarattık, birbirinizi tanıyasınız diye sizi kabilelere ayırdık" buyurmufltur. Bu âyette birlikte yaflamanın
inanç ve düflünce bazındaki alt yapısı ortaya konulmaktadır. Bu âyetten anlaflılmaktadır ki, insanların farklılıkları korunacak ve bunlar ihtilaf ve kavga sebebi
sayılmayacaktır.
“Dinler arası diyalog” ifadesinden
daha ziyade “Din mensupları arası diyalog” do¤ru bir ifadesinin kullanılmasının
daha kapsayıcı oldu¤unu düflünüyorum.
Özleri itibarı ile semavi dinler ilahi kaynaklı oldu¤u için, aslında, kendi aralarında bir çeliflki yoktur. Çeliflki biz insanlardadır. ‹nsanlar çeliflkilerini ortadan
kaldırmak için, farklı din mensupları ile,
hatta hiç bir dine inanmayan insanlarla
dahi insan olma temelinde karflılıklı saygı temeline dayanan iyi iliflkiler, güzel
diyaloglar gelifltirmek zorundadırlar.
Yani, diyalogdan anladı¤ımız, bir kültürün di¤er kültürü yutması, yok etmesi
de¤ildir; kültürel farklılıkların bir zenginlik kayna¤ı oldu¤unun ortaya konulmasıdır.
Ça¤ımız insanının en temel sorunu,
hoflgörüsüzlük, baflkasına saygı duymamak ve diyalogsuzluktur. Etrafımızda
her gün bir çok insanla çeflitli birlikteli¤imiz oluyor. Onlarla sadece "iyi günler", "merhaba", "selamunaleyküm" de-
Ö
rini koruyayarak ve özgürce yaflayarak
yüzyıllar boyunca barıfl ve huzur içinde
ile yaflamıfl; yüzyıllar boyunca cami, kilise ve havra barıfl içinde yanyana olmufltur. Anadolu bu hususa bafllı baflına
örnek teflkil etmektedir. ‹nsanlı¤ın bir
çok tecrübesi Anadolu topraklarında
yaflanmıfltır. Bu tecrübeler, birlikte
yaflama gelene¤ini, farklı de¤er yargılarını ve anlayıfllarını gelifltirmifltir.
Gelin görün ki, bu iliflkilere kimi
konjektürel sebeblerle, taassup, önyargı
ve ba¤nazlık damgasını vurmufl ve tarihî
süreçte bu iliflkiler genellikle istenilen
düzeyde yürütülememifltir. Tarihte din
mensupları arası kavga ve savaflların vuku buldu¤u hususu gerçek oldu¤u gibi,
hatta aynı dinin müntesipleri arasında
bile kavgalar, sıkıntılar ve rahatsızlıklar
oldu¤u da bir gerçektir. Ancak aradaki
kavgalara sebep olan ve insanları birbirleriyle düflmanlı¤a sürükleyen dinler
de¤il; kendi dinlerini do¤ru anlamayan,
gönlünü taassuba kaptıran veya çıkarları
için dinlerini alet eden insanlardır.
Dünya 11 Eylül’de ABD’de gerçeklefltirilen terör saldırısıyla yeni bir evreye girdi. Tarihten ders çıkarılmamıfl olacak ki, ‹slam ve terör birlikte dillendirildi, diyalog yolları kapanmaya yüz tuttu.
Tabiidir ki, bu durum ırkçılık damarlarını kabarttı, yabancı düflmanlı¤ını arttırdı
ve bu vesile ile siyasal hedeflerine
ulaflmak isteyenleri tahrik etti; yabancılar tedirginlik içine itildi. Yafladı¤ımız
Avrupa ülkelerinde bunun sıkıntılarını
en çok biz müslümanlar hissetmekteyiz.
Örne¤in: ‹ngiltere'de Runnymede Trust
adlı ırkçılık karflıtı vakfın yaptı¤ı arafltırma, ülkede ‹slam korkusunun giderek
arttı¤ını ve bunun kötü sonuçlar do¤urabilece¤ini ortaya koydu. Ülkede sürekli
ve önüne geçilemeyen bir ''‹slam korkusu'' oldu¤unu ve bunun bir ''saatli bombaya dönüflme e¤ilimi'' bulundu¤unu belirten arafltırmacılar, ''Bunun sonucunda
bazı tepkilerin geliflmesi ve taraflar ara-
KÜLTÜR fiÖLEN‹NE DAVET
Abdurrahman DZMAN
mek suretiyle dostlukların gelifltirilmeyece¤ini bilmemiz lazımdır. Hangi ortamda yaflanırsa yaflansın, o toplumun
fertleri, bir birleriyle sevinçte ortak,
dertte de derttafl olmak durumundadır.
Bilhassa müslümanlar, "Yaratılanı severiz, yaratandan dolayı" öz deyifli icabı
canlı cansız varlıkları sevmenin gere¤ini
ifade eden bir kültürel anlayıflın insanıdırlar. ‹slamın tarifini yapan ehl-i hikmet
‹slam büyükleri flu sözde ittifak halindedirler: "‹slam: Halık’ı ta’zim (Allah’a
kulluk); bütün mahlukata flefkattir (yaratılan canlı-cansız her fleye saygıdır)"
De¤il, yaratılmıflların en güzeli olarak yaratılan insana saygı göstermeyi,
tüm varlıklara haksızlık etmemeyi öngören bir dinin mensuplarının çevresine
duyarsız kalması, etrafına huzursuzluk
unsuru olabilmesi mümkün müdür? Bilindi¤i üzere ‹slam'ın gayri müslimlerle
tarihteki teması eski ve köklüdür; bunun
öncesi Hz. Peygamber dönemine dayanır. Dinimiz ‹slam, ba¤lılarına bunun ne
flekilde olması icab etti¤ini Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın sözleri
ile ve fiili uygulamaları göstermifltir: Örne¤in Peygamberimizin gayr-i müslim
komfluları ile son derece iyi komfluluk
iliflkileri gelifltirmifl ve bunun ile ilgili
olarak Efendimiz, "Bana Cebrail bir kaç
defa geldi ve ‘Sana komflunu tavsiye ediyorum’ dedi. Ben nerede ise komflunun
komfluya varis olaca¤ını zannettim"; bir
di¤er hadisinde de "Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa komflusuna ikram etsin" buyurmufltur. Bir di¤erinde
ise, "Toplumla kaynaflan ve kendisiyle
kaynaflılan kimse hayırlıdır, kaynaflmayan ve kendisiyle de kaynaflılmayanda
ise hayır yoktur" buyurmufltur. Bu hadislerde dikkat edilecek olursa Peygamberimiz, müslim / gayr-i müslim ayırımı
söz konusu etmemifltir.
‹nsan haklarının korunması hususunda ‹slami bir belge olarak bize kadar
ulaflan, Peygamber Efendimizin vefatından bir kaç ay öncesinde verdi¤i veda
hutbesinde flöyle diyor: "Rabbiniz bir,
Atanızda birdir. Hepiniz ademdensiniz,
ademde topraktandır. Allah indinde en
üstün olanınız O’ndan en fazla korkanınızdır. arabın aceme, acemin de araba
bir üstünlü¤ü olmadı¤ı gibi, beyazın siyah ırka siyahında beyaz ırka bir üstünlü¤ü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir."
Efendimiz s.a.v. dualarında hep flunu
tekrarlardı: "Allahım ben flehadet ediyorum ki Senden baflka ilah yoktur. Ve kullarının hepsi kardefltir." Farklı dil, din,
ırk ve renklerine ra¤men insano¤lu Allah’ın korumasındadır."Ey iman edenler!
Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle
flahitlik eden kimseler olun. Bir toplulu¤a duydu¤unuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adeletli olun, bu Allah
korkusuna yakıflan bir tavırdır."(Maide:8) Allah’ın yarattıklarına saygı ve
ihtiram, ‹slam’ın özünde var olan bir
gerçektir.
Müslümanların yafladı¤ı co¤rafyaya
ve bu ba¤lamda bizim geldi¤imiz Anadolu’ya bakılacak olursa sayısı oldukça
çok olan ayrı etnik ve kültürel farklılıklara haiz insan toplulu¤u; kendi kültürle-
sındaki gerginli¤in artması kaçınılmaz
hale gelebilir'' uyarısında bulundu. Raporda, 11 Eylül'deki terörist saldırılarının ‹ngiltere'deki Müslümanların
yaflamını daha da zorlafltırdı¤ına dikkat
çekilirken, kamu kuruluflları da giderek
artan sistematik ‹slam korkusu konusunda uyarıda bulunmamakla suçlandı.
Özellikle okullar ve hastanelerin, dini
ayrımcılı¤ın merkezleri haline gelme
e¤ilimi taflıdı¤ına da dikkat çekilen raporda, 1997 yılında da benzeri bir rapor
yayımlandı¤ı ve 60 öneride bulunuldu¤u
belirtildi. Bu raporda hükümete ve toplumlara, Müslümanların ‹ngiltere'deki
konumunun korunması için yapılan önerilerin uygulanmasının da tavsiye edildi¤i hatırlatıldı. Raporda, ''Ancak bu
önemli öneriler kulak arkası edildi, hiçbiri uygulanmadı ve toplumdaki gerginlik arttı'' denildi. Vakıf raporunda 11 Eylül'den bu yana ‹slam toplumunun bireylerine ve camilerine yapılan saldırıların
arttı¤ına da dikkat çekilirken, özellikle
ırkçılık karflıtı organizasyonların Müslümanlara karflı geliflen nefretin azaltılması için yeterince çaba göstermedi¤i ileri
sürüldü.
Bütün bunlar diyaloga nedenli önem
vermemiz icab etti¤ini gösteriyor. Bu da
ancak iyi iliflkilerin gelifltirilmesi ve güzel bir tanıtımla mümkündür. Önyargıların ortadan kaldırılabilmesi için ilk flart,
karflılıklı saygı ve samimimiyet içinde
olamaktır. Bu sa¤landıktan sonra güven
kendili¤inden oluflur. Güvenin süreklili¤ini sa¤lamak için de; insanlık tarihinin ortak de¤erleri olan dinlerin özünü
oluflturan güzel ahlak korunmalı, insanlar, erdemli bir hayat yaflamaları istikametinde teflvik edilmelidir. En önemlisi,
diyalog ve farklılara ra¤men birlikte
yaflama iradesi hükümetlerce desteklenmeli, dini kurulufllar baflta olmak üzere,
partiler ve di¤er sivil toplum kuruluflları
tarafından gündemde tutulmalıdır.
HESSEN BÖLGES WETZLAR FATH CAM
19 Haziran 2004 Saat: 18.00
KONUfiMACILAR
✓
fieref MALKOÇ
✓
Mehmet ATEfi
Saadet Partisi Genel Baflkan Yard›mc›s›
IGMG Hessen Bölge Baflkan›
PROGRAM
✓ Kur`an-› Kerim Tilaveti ✓ Wetzlar Gençlik Ba¤lama (Saz) Ekibi
✓ ‹lahiler ✓ Piyes (Belkaya ‹mam› 3 Perde)
✓ Sema Gösterisi ✓ Türk Mutfa¤›n›n Özel Nefis Yemekleri
Yer: Müncholzhausen Bürgerhaus ) Wetzlar Müncholzhausen
Yol Tarifi: A45`den Wetzlar Süd Çıkıı Müncholzhausen Takip
rtibat Tel: 06441-382585
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 6
DOSYA
6
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Yola koyulduk, diyaloa girmek uruna!
Petra KUNIK
Wir haben uns auf den Weg gemacht, Dialog zu tun!
Tun ist Arbeit. Als Schauspielerin
und Schriftstellerin kenne ich die Arbeit mit Inhalten und den Kampf um
Wortbedeutungen. Meine, die jüdische
Religion, ist die Religion des Buches
und der Geschichten, der schriftlichen
und der mündlichen Überlieferungen.
Aus meiner Familiegeschichte habe
ich gelernt:
Juden dürfen nie wieder hingeschlachtet werden.
Und ich will nicht untätig zuschauen wenn Menschen menschenverachtend behandelt werden.
Mein Herz schlägt für Europa und
eine europäische Solidargemeinschaft.
Unserer pluralistischen Gesellschaft
beinhaltet die Kontinentale Chance der
Begegnungen verschiedener Kulturen,
Traditionen und Religionen.
Mit meiner Arbeit als Schriftstellerin will ich mit ‚jüdischem Leben heute’ bekannt machen, mit kulturellen
und religiösen Werten des Judentums.
Als Vorsitzende der Gesellschaft
für Christlich-Jüdische Zusammenarbeit Frankfurt am Main will ich den deutsch-jüdischen Diskurs fördern.
In Abrahmischen- und Interreligiösen Teams will ich das Interesse, die
Achtung und Anerkennung für die
fremden Anderen wecken.
1999 lud mich die 2. Interreligiöse
Sommeruniversität der 'Evangelische
Akademie Loccum’ zum erstenmal als
jüdische Referentin ein.
Das Programm, die Diskussionen
und der ehrliche von Respekt getragene
Umgang zwischen den jüdischen,
christlichen und moslemischen Referenten/innen oder Teilnehmer/innen, ließen mich schnell in der Akademie heimisch werden.
In Loccum lernte ich auch Dr. Jürgen Micksch, Interkultureller Beauftragter, der EKHN kennen.
Daraus ergab sich eine produktive
Zusammenarbeit im interreligiösen Dialog.
Nach den verheerenden Anschlägen
vom 11. September 2001 erhielt der Interreligiöse Dialog und die Fragen: Wie
können Juden, Christen und Muslime
in einem friedlichen Miteinander leben
und wie kann das Miteinander gestärkt
werden, drängende Präsenz.
Schon im Okt. 2001 hatten sich
Graf und Gräfin von Groeben, Vertreter des Interkulturellen-Rats, die Her-
ir ifle kalk›flmak emektir. Bir
oyuncu ve yazar olarak kelime
anlamlar› etraf›nda verilen kavgay› içeren eme¤i bilirim. Benim dinim, Yahudilik, kitap ve tarih dinidir,
sözlü ve yaz›l› rivayetler dinidir.
Aile tarihimde flunu ö¤rendim:
Yahudiler bir kez daha katledilmemelidirler.
Ve ben insanlara insanl›kd›fl› yollarla muamele edildi¤inde hareketsiz
kalmayaca¤›m.
Kalbim Avrupa için ve avrupai dayan›flma toplulu¤u için at›yor.
Bizim k›ta Avrupas›ndaki ço¤ulcu
toplumumuz farkl› kültürlerin, geleneklerin ve dinlerin karfl›laflmas› f›rsat›n› yaflat›yor.
Yazar etkinli¤imle‚ bugünki Yahudi hayat›’n› Yahudili¤in kültürel ve dini de¤erleriyle tan›tmak isterim.
Frankfurt H›ristiyan-Yahudi ‹flbirli¤i Derne¤i’nin Baflkan› olarak Alman-Yahudi sohbetlerini gelifltirmek
istiyorum.
‹brahimi ve dinleraras› çal›flma
gruplar›nda yabanc› di¤erlerine karfl›
ilgi, sayg› ve tan›may› ortaya ç›karmak istiyorum.
1999 y›l›nda‚ Evangelische Akademie Loccum‘ beni 2. Dinleraras› Yaz
Üniversitesi’ne ilk defa Yahudi konuflmac› olarak davet etti.
Program, tart›flmalar ve Yahudi,
H›ristiyan ve Müslüman konuflmac›lar
ve kat›l›mc›lar aras›ndaki dürüst geçinme benim bu akademide kendimi
evimde hissetmemi sa¤lad›.
Loccum’da Dr. Jürgen Miksch’i de
tan›d›m, EKHN’in kültürleraras› çal›flmalar görevlisi.
Bu tan›fl›kl›ktan dinleraras› diyalogta üretken bir iflbirli¤i do¤du.
B
11 Eylül 2001‘deki y›k›c› sald›r›lardan sonra Dinleraras› Diyalog ve flu
sorular büyük önem kazand›: Yahudiler, H›ristiyanlar ve Müslümanlar nas›l
bar›fl içinde birarada yaflarlar ve bu
birliktelik nas›l güçlendirilir.
Ekim 2001‘de kültürleraras› konseyin temsilcileri Graf von Groeben ve
efli, Herbert-Quandt-Stiftung ve Freudenberg Stiftung ve dinlerden baz›
kifliler dinleraras› çal›flma gruplar›n›n
flekillendirilmesi ve finanse edilmesi
hakk›nda tart›flt›lar. 5 Kas›m 2001‘de
kültürleraras› konseyin benim de üyesi
oldu¤um‚ ‹brahimi Forum‘u‚ ‹brahimi
Çal›flma Gruplar›"n› bafllatt›m.
Son y›llarda say›s›z podyum görüflmesine kat›ld›m.
Mesela okullarda, otel personeli
meslek lisesinde 4 gün, Alman ordusunda ve çok say›da meslek e¤itim
kurslar›nda: papazlar için, ö¤retmenler
için, sosyal hizmet çal›flanlar› için.
Bu gibi yerlerde Yahudi, H›ritiyan
ve Müslüman konuflmac›lar birbirimiz
hakk›nda de¤il, birbirimizle konuflmam›z gerekti¤ini ve konuflabilece¤imizi
kan›tlad›lar.
Ancak ve ancak‚ ‘di¤eri‘ hakk›nda
sahip olaca¤›m›z bilgi zemini felç
eden korkular›, düflmanl›klar› yok eder
ve yak›nl›k duygular›n› gelifltirir.
Mesela „Kültürlerin Savafl›" kelimesinde kendini bulan topyekun düflman resmi sayg› içindeki aç›k sohbetlerle, mesela dini ya da kültürel geleneklerin ba¤lay›c› gücü üzerinden y›k›labilir.
Evrensel ahlaki standartlar hakk›ndaki fikirlerin al›flverifli, kutsal kitaplardan metinlerin ortaklafla yorumlanmas› birbirimizi tan›ma f›rsatlar› içerir.
Bu güven oluflturucu diyalog ortam› sert, elefltirel sorulardan beri durmamal›d›r, ne de olsa ancak fleffafl›k
güven oluflturur.
Bu ba¤lamda Almanya/Avrupa’da
camilerde ve Kuran okullar›nda neler
ö¤retildi¤inin ayd›nlat›lmas› konusu
önemlidir.
Birbirimizi tan›d›¤›m›zda, birbirimizi yarg›lama becerisini kazand›¤›m›zda, düflmanl›k do¤uran korkular›
yok etme f›rsat›n› yakalar›z.
Talmud’da (Talmud, Tora’n›n yan›nda Yahudili¤in en önemli dini eseridir ve çok say›da yüksek e¤itimli
Rabbi’nin yorumlar›n› içerir. Babil
Talmud’u sözlü rivayetlerden sonra
yaklafl›k ‹.Ö. 500 y›l›nda yaz›l› hale
getirildi) flu ilahi emri okuruz:
Evdeki huzur herfleyin üstündedir...
‘Diyalo¤a girmek’le kastetti¤im
flu: Benim evim‚ Almanya‘ -‘Avrupa’da bar›fl ve komfluluk duygular›
içinde– eflit haklara sahip bir ortak
olarak kendi gelene¤imde yaflamak istiyorum.
Herkes di¤erlerine kendi tercihlerine göre, yani kendi anlay›fl›na göre yaflama f›rsat›n› vermelidir.
Bizim çokkültürlü toplumumuz
canl› renklerle ayakta durmak istiyor
ve biz bu renklilik için, tanr›yla insan
aras›ndaki ilk ba¤lant› olan gökkufla¤›
gibi sevinmeliyiz...
Al›flveriflte bulunmak için ve tan›flmak için birbirimizi karfl›l›kl› ziyaret
etmeliyiz. Mekana ihtiyac›m›z var...
Belki de bu sayede hoflgörü yoluna
koyuluruz (Orta Ça¤ Almancas›nda
hoflgörü kelimesi tahammül kökünden
gelir, yabanc› di¤erlerine tahammül
gösterilmesi), yabanc› di¤erinin tan›nmas› ve kabulü yoluna.
bert-Quandt- und die Freudenberg Stiftung, sowie Persönlichkeiten aus den
Religionen über Gestaltung und Finanzierung interreligiöser Teams beraten.
Am 5. November 2001 brachte das
Gremium 'Abrahamisches Forum' des
interkulturellen Rats, dem ich angehöre, 'Abrahamische Teams' auf den Weg.
Ich habe in den letzten Jahren an
zahllosen Podiengesprächen teilgenommen.
Unter anderem in Schulen, z.b. 4
Tage in Berlin an einer Berufsschule
für Hotelfachkräfte, sowie bei der Bundeswehr oder zahlreichen Multiplikatoren-Veranstaltungen z.b. für Pfarrer/innen, Lehrer/innen, Sozialarbeiter/innen.
Hier haben die jüdischen, christlichen und muslimischen Referenten/innen bewiesen, dass wir nicht übereinander, sondern miteinander sprechen
müssen und können.
Nur auf der Basis Wissen über den
‚Anderen’, können lähmende Ängste,
Feindseligkeiten abgebaut und Empathiefähigkeit ausgebildet werden.
Das pauschale Feindbild, das im
Begriff „Kampf der Kulturen" eine Redefigur gefunden hat, kann über einen
respektvollen offenen Austausch, zum
Beispiel über die Bindekraft religiöser
und kultureller Traditionen abgebaut
werden.
Gedankenaustausch über universelle ethische Standards,
gemeinsame Exegesen von Texten
aus den heiligen Büchern,
beinhalten Chancen sich kennen zu
lernen.
Der vertrauensbildende Dialog darf
harte, kritische Fragen nicht aussparen,
denn
nur Transparenz kann Vertrauen
herstellen.
Dazu gehört auch Aufklärung was
in den Deutschland/Europa in den
Moscheen und Koranschulen gelehrt
wird.
Wenn wir einander kennen lernen,
wenn wir befähigt werden, uns zu beurteilen, besteht die Chance feindstiftende Ängste auszumustern.
Im Talmud (Talmud, neben der
Tora wichtigste religiöse Schrift des
Judentums mit Erläuterungen zahlreicher hochgelehrter Rabbinern. Babylonischen Talmud, nach mündlicher
Überlieferung zirka 500 n. Chr. schrift-
lich festgehalten.) lesen wir das Gebot:
Der Frieden im Haus steht über allem...
Mit meinem 'Dialog tun' will ich
klarmachen: In meinem Haus 'Deutschland' – 'Europa' will ich friedlich, nachbarschaftlich – als gleichberechtigte
Partnerin, in meiner Tradition, leben.
Jeder - Jede soll dem Anderen die
Chance geben, nach seiner Prägung, also nach seiner Fasson leben zu können.
Unsere multikulturelle Gesellschaft
will frischfarbig bestehen und wir sollen uns an der Buntheit erfreuen, wie
an einem Regenbogen, dem ersten
Bund zwischen Gott und den Menschen...
Wir müssen uns gegenseitig besuchen, um uns auszutauschen, um uns
kennen zulernen! Wir brauchen Raum...
So schlagen wir vielleicht den Weg
von der Toleranz,
(in mittelhochdeutsch bedeutet Toleranz nicht mehr als dulden
also dulden des fremden Anderen)
zur Anerkennung des fremden Anderen
ein.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Seite 7
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Hayata Düülen notlar…
AYDIN ERSOY
[email protected]
ürk ve Japon takımları arasında bir kürek yarıflı düzenlenmesine karar verildi. Her
iki takım da performanslarının en
üst düzeyine varabilmek için uzun
ve zorlu bir hazırlık devresinden
geçti. Büyük gün geldi¤inde, iki taraf da kendini hazır hissediyordu.
Japonlar yarıflı 1 kilometre farkla
kazandılar.
Türk takımı çok sarsılmıfltı.
Türk takımı yönetimi yarıflın açık
farkla kaybedilmesinin nedeninin
bulunmasına karar verdi. Sorunu
arafltırarak, çözüm yollarını önermesi için Mc Kinsey ve Arthur An-
T
7
ÖZEL KÖE
HESSEN
ELEMAN
dersen ve bir dizi di¤er yabancı danıflmanlık flirketiyle anlaflıldı.
Bir yıl süren ve milyonlarca dolara mal olan çalıflmalar, analizler,
arafltırmalar sonucu; yabancı danıflmanlık flirketleri hatayı buldu ve çözüm önerisi getirdi:
Japonlar'ın takımında sekiz kifli
kürek çekiyor, bir kifli dümencilik
yapıyordu... Türk takımında ise bir
kifli kürek çekiyor, sekiz kifli dümeni kullanıyordu..
YOLDAN GÜZEL
GEÇMEK
Bir kral halk› için genifl bir yol yapt›rmaya karar verdi.
Yap›m› tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yar›flma düzenlemeye karar
verdi.
‹steyenin bu yar›flmaya kat›labilece¤ini
ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek
kifliyi belirleyece¤ini söyledi.
Yar›flma günü, insanlar ak›n ettiler. Baz›lar› en güzel arabalar›n›, bazıları en güzel
elbiselerini getirmiflti. Kad›nlardan kimileri
saçlar›n› en güzel biçimde yapt›rm›flt›, kimi
de yanlar›nda en güzel yiyecekleri getirmiflti. Gençlerden baz›lar› spor k›yafetler içinde
yol boyunca koflmaya haz›rlan›yordu.
Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kral›n yan›na
döndüklerinde hepsi ayn› flikayette bulundu:
- Yolun bir yerinde büyükçe bir tafl ve
moloz y›¤›n› vard› ve bu moloz y›¤›n› yolculu¤u zorlaflt›r›yordu.
Günün sonunda yaln›z bir yolcu da bitifl
çizgisine yorgun arg›n ulaflt›. Üstü bafl› toz
toprak içindeydi, ama krala büyük bir sayg›yla yönelerek elindeki alt›n kesesini uzatt›:
- "Yolculu¤um s›ras›nda, yolu t›kayan
tafl ve moloz y›¤›n›n› kald›rmak için durmufltum. Bu alt›n kesesini onun alt›nda buldum. Bu alt›nlar size ait olmal›."
Kral gülümseyerek cevap verdi:
- "O alt›nlar sana ait delikanl›."
- "Hay›r, benim de¤il. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmad›."
- "Evet"
dedi kral.
- "Bu alt›nlar› sen kazand›n, zira yar›flman›n galibi sensin. Yoldan en güzel geçen
kifli sensin. Çünkü, yoldan en güzel geçen
kifli, ard›ndan gelenler için yoldaki engelleri
kald›ran kiflidir!"
Böylece 9 Kiflilik Türk Takımı
Japonlarla bir yarıfl daha yapmak
üzere yeniden yapılandı.
Yeni yapıda: 2 Dümen Müdürü,
2 Dümen Müdür Yardımcısı, 2 Bölgesel Dümen Müdürü, 2 Bölgesel
Dümen Müdür Yardımcısı ve bir de
Kürek Çekme Elemanı bulunuyordu.
‹kinci yarıflı Japonlar 2 km.
arayla kazandılar. Tepesi atan Türk
Takımı Yönetim Kurulu hemen karar aldı: Yarıflın kaybedilmesinden
sorumlu tutulan Kürekçi kovuldu ve
Müdürlere sorunun çözümüne olan
katkılarından ötürü ikramiye verildi.
Padiah ve ihtiyar
Çok so¤uk bir kıfl günü padiflah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar
vermifl. Yanına baflvezirini alıp
yola çıkmıfl. Bir dere kenarında
çalıflan yafllı bir adam görmüfller.
Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormufl. Padiflah, ihtiyarı selamlamıfl.
“Selamun aleyküm ey piri fani...”
“Aleyküm selam ey serdar-ı
cihan...”
Padiflah sormufl:
“Altılarda ne yaptın?”
"Altıya altı katmayınca, otuz
ikiye yetmiyor..."
Padiflah tekrar sormufl:
"Geceleri kalkmadın mı?"
"Kalktık, lakin ellere yaradı..."
Padiflah gülmüfl ve tekrar sormufl:
"Bir kaz göndersem yolar mısın?
"Hem de cıyaklatmadan yolarım"
Padiflahla baflveziri adamın
yanından ayrılıp yola koyulmufllar. Padiflah baflvezire dönmüfl;
"Söyle bakalım ne konufltu¤umuzu anladın mı?"
"Hayır padiflahım..."
Padiflah sinirlenmifl.
"Bu akflama kadar ne konufltu¤umuzu anlamazsan kelleni alırım"
Korkuya kapılan baflvezir, padiflahı saraya bıraktıktan sonra telaflla dere kenarına dönmüfl. Bak-
mıfl adam hala orada çalıflıyor.
Adama yaklaflmıfl ve sormufl:
"Ne konufltunuz siz padiflahla?" Adam veziri süzmüfl ve demifl
ki:
"Kusura bakma. Bedava söylemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."
Baflvezir yüz altın vermifl ve
sormufl:
" Sen padiflahı serdar-ı cihan
diye selamladın, nerden anladın
padiflah oldu¤unu?"
"Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padiflahtan baflkası giyemezdi." Vezir kafasını kaflımıfl.
"Peki altılara altı katmayınca
otuz ikiye yetmiyor ne demek?"
Adam bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almıfl.
"Padiflah, altı aylık yaz döneminde çalıflmadın mı ki, kıfl günü
çalıflıyorsun, diye sordu. Ben de
yalnızca altı ay yaz de¤il, altı ay
da kıfl çalıflmazsak, yemek bulamıyoruz dedim"
Vezir bir soru daha sormufl...
"Geceleri kalkmadın mı ne
demek?" Adam bir yüz altın daha
almıfl.
"Çocukların yok mu diye sordu. Var ama hepsi kız. Evlendiler,
baflkalarına yaradılar, dedim.
Vezir gene kafasını sallamıfl.
"Bir de kaz gönderirsem dedi,
o ne demek?" Adam gülmüfl.
"Onu da sen bul!"
HATALAR
- E¤er bir berber bir hata yaparsa, bu yeni bir tarzdır...
- E¤er bir floför bir hata yaparsa, bu bir kazadır...
- E¤er bir doktor bir hata yaparsa, bu bir müdahaledir...
- E¤er bir mühendis bir hata yaparsa, bu yeni bir atılımdır...
- E¤er ebeveynler bir hata yaparsa, bu yeni bir kuflaktır...
- E¤er bir politikacı bir hata yaparsa, bu yeni bir hukuk kuralıdır...
- E¤er bir bilim adamı bir hata yaparsa, bu yeni bir kefliftir...
- E¤er bir terzi bir hata yaparsa, bu yeni bir modadır...
- E¤er bir ö¤retmen bir hata yaparsa, bu yeni bir teoridir...
- E¤er bir patron bir hata yaparsa, bu bizim hatamızdır...
- E¤er bir personel bir hata yaparsa, bu bir "HATA" dır
Eer bir maniniz yoksa
akam size geleceiz…
Dümdüz bir soru size: Akflamları evde ne
yapıyorsunuz?
Koltu¤a uzanıp, hiç tanımadı¤ınız Amerikalı
dedektiflerle hiç tanımadı¤ınız Amerikalı haydutlarımı kovalıyorsunuz, yoksa yerli dizilere
kaptırıp hiçbilmedi¤iniz konaklarda, vadilerde,
mahallelerde, metropollerde, yaflanan hayatları
mı seyrediyoruz? Yapılan bir arafltırmada dört
saat televizyon seyretmenin sekiz saat çalıflmak
kadar beyni yordu¤u açıklandı…
Aslında iki türlü hayat var:
1. Yaflanan hayat,
2. Seyredilen hayat,
Akflamlarımız televizyona kilitliyse, bilinki,
hayatı sadece seyrediyoruz…
Akflamları evde ne yapıyorsunuz?
Akflamlarınızı nasıl geçiriyorsunuz?
Ne çare ki sadece bir hayatımız var. Bu da
maalesef, çok kısa. Ortalama altmıfl yılın yirmi
yılı uykuda geçiyor. Kalan kırk yılın yirmi yılı
çocukluk, e¤itim, vesaire... Son yirmi yılı da ziyan edersek, bize yaflanacak bir fley kalmıyor.
Akflamlarınızı sadece televizyona veriyorsanız,
sayılı nefeslerinizden bir bölümünü çöpe atıyorsunuz demektir! Çünkü televizyon izleyen kifli
hayatta de¤ildir, zira hiçbir fley yapmamakta,
hiçbir de¤er üretmemektedir; bu da bir anlamda
yaflamamak sayılır. Özelliklede Türk kanallarının yapmıfl oldukları sorumsuz ve toplumumuzun yapısını ve genlerini bozmaya ve bizi biz
yapan aile kurumumuzu yıpratmaya yönelik yayınlara sözüm… Hobbala Star yarıflmaları, boflanmıfl veya boflanmak üzere olan ailelerin konu
edildi¤i diziler," Muhteflem’’ Türk kahramanlarının hayatlarının anlatıldı¤ı ve toplumumuza
empoze edilmeye çalıflılan magazin pro¤ramları...
Dünyada ABD’den sonra en çok televizyon
izleyen ülkenin Türkiye oldu¤u yapılan istatistiklerle kanıtlandı. Ekran baflında en çok zaman
geçiren grubu ise çocuklar ve gençler oluflturuyormufl.
Yapılan yayınların ne kadar e¤itici ve ö¤retici oldu¤u da yıllardır tartıflılagelen konuların baflında geliyor; fakat tartıflmaların ötesine geçip
özellikle çocuklara yönelik e¤itici program alternatifleri üretilmedi.
Akflamları evlerimize kimleri misafir ediyoruz, bizim onları etkileme flansımız yok, ama
onlar bizi ve düflüncelerimizi ne kadar etkiliyor
ve yönlendiriyor...
Yaflıyor musunuz, yoksa seyrediyor musunuz?...
FELSEFE
enkli kiflili¤i ve düflük not vermesi ile
ö¤rencileri arasında özel bir üne sahip
olan felsefe ö¤retmeni, sınav yapaca¤ı
gün ö¤rencilere, önce kâ¤ıt ve kalemlerini hazırlamalarını söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp masanın üzerine koydu.
Sonra:
"Sınav sorumu soruyorum" dedi. "Bu sandalyenin var olmadı¤ını kanıtlayınız."
Sıfırcı felsefe ö¤retmeni, sınav kâ¤ıtlarını
okuduktan sonra, bu konudaki ününe gölge düflürece¤ini bilmesine ra¤men, hayatında ilk kez
bir ö¤rencisine yüz üzerinden yüz vermek zorunda kaldı.
Ö¤rencinin sınav kâ¤ıdında yalnızca flu iki
sözcük yer alıyordu:
"Hangi sandalyenin?"
R
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 8
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
DOSYA
8
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Avrupalı Müslümanların örnek olması
Biz de yaflam›fl oldu¤umuz toplumda o kadar güzel fleyler yapabiliriz ki; örne¤in yaflam›fl oldu¤umuz ülke nüfus olarak yafllan›yor ve
yafll› insanlar ilgi bekliyor. Bu ilgiyi gösterecek maalesef Almanya
ve Avrupa`daki nüfus içerisinden yetiflmiyor. Bir çok yafll› kendi
bafl›na yaflamak zorunda kal›yor. Bunlara; komflumuzsa, selam verip hal ve hat›r›n› sorabiliriz. Al›fl-verifllerini yapmalar›nda yard›m
edebiliriz. Mutfa¤›m›zda piflenlerden ikramda bulunabiliriz.
İbrahim Gümüşoğlu
De¤erli okurlar›m
Hessen Hayat gazetemiz bu say›s›n› “Diyalog”a ay›rd›. Bu asl›nda,
karfl›l›k bulursa çok önemli bir ad›m. Avrupa`daki
24 y›ll›k hayat›m› gözönüne getirdim de; bu zaman
içinde hep güzel at›l›mlar,
örnek davran›fllar bu toplumda bizlerden beklendi.
‹flte Hessen Hayat`ta
yay›n hayat›n›n ilk günlerinde bu beklentiye cevap
verme gayreti içerisinde
oldu. Temennim odur ki
inflaallah bu gayret karfl›l›k
bulur, belli bir zeminde iyi
fleyler olur.
Biz Avrupa`da yaflayan
müslümanlar ve yabanc›lar olarak, yaflam›fl oldu¤umuz ülkenin kanun, nizam ve yasalar›na uymak
mecburiyetindeyiz. T›pk›
bu ülkenin insanlar› gibi.
Geldi¤imiz ülkelerden getirdi¤imiz güzellikleri de
paylaflmal›y›z. Örne¤in
yard›m severli¤imizi, güzel ahlak›m›z›, Anadolu`nun temiz ve leziz mutfa¤›n›, insanlara s›rf insan
olduklar› için güzel davranmay›. Bu konuda Allah`›n elçisi Hz. Muhammed (SAV) flöyle buyurur:
“‹nsanlar›n en hay›rl›s›,
insanlara en çok faydas›
dokunand›r”.
Biz de yaflam›fl oldu¤umuz toplumda o kadar güzel fleyler yapabiliriz ki;
örne¤in yaflam›fl oldu¤umuz ülke nüfus olarak
yafllan›yor ve yafll› insanlar ilgi bekliyor. Bu ilgiyi
gösterecek maalesef Almanya ve Avrupa`daki nüfus içerisinden yetiflmiyor.
Bir çok yafll› kendi bafl›na
yaflamak zorunda kal›yor.
Bunlara; komflumuzsa, selam verip hal ve hat›r›n›
sorabiliriz. Al›fl-verifllerini
yapmalar›nda yard›m edebiliriz. Mutfa¤›m›zda piflenlerden ikramda bulunabiliriz. Bizler bunlar› yaparken de o insanlar›n yak›nlar›ndan görmedi¤i bu
ilgiyi bizden görünce her
has›l› biz yabanc› ve müslümanlar›n insani de¤er ve
k›ymeti bir noktada anlafl›l›r.
Yaflad›¤›m›z toplumun
yanl›fl kültürlerinden etkilenmemeyi kendimize fliar
edinmeliyiz. Aile hayat›m›z› bir disiplin ve düzen
içinde yürütmeliyiz. K›saca çok iyi bir aile düzenimiz olmal›, çevremize örnek olmal›y›z. Bu haslet
ve güzelliklerimiz maalesef bu toplumun kültüründen de etkilenerek korkunç kay›plar veriyor. Bizlerin ‹slami ahlak anlay›fl›m›zda toplumun en küçük
birimi ailedir. Aileler ne
kadar sa¤lam olursa, toplumda o ölçüde sa¤lam
olur. Bu güzelli¤ini kaybeden çok aile tan›r›m ve bu
ailelerin büyüklerini dinledikçe üzülürüm.
Sevgili genç kardefllerimin bu konulara dikkat etmesini arzu ederim.
E¤er yaflad›¤›n›z hayattan mutlu iseniz, bu mutluluklar›n›z› paylafl›n. Bilindi¤i gibi mutluluklar paylafl›ld›kça ço¤al›r.
Tüm mutluluklar›n sizinle olmas›n› temenni
eder; sayg›lar sunar›m.
Genç
Kızlara
Selam
ÅDe¤erli Okuyucularım.
Geçen sayımızda sizlerle
“Cahiliyye hayatındaki kız çocukların›n durumu ve ‹slamiyetin geliflinden sonraki kız çocuklarının durumunu” paylaflmıfltım.
Bu sefer sizlerle yafladı¤ımız
bu toplum içinde, kız çocuklarını ve genç hanımları bekleyen
tekditlerden birisini paylaflmak
istiyorum.
K›ymetli okuyucularım bildi¤iniz gibi Avrupa toplumunda
kızlar ve genç hanımlar özgürlük altında kölelefltiriliyorlar.
Moda bunlardan biridir. Moda,
dört mevsime göre de¤iflebilmektedir. Giyimden tutun, ev
eflyalarına kadar, hayat tarzına
etki eden herfleyde meydana gelen sık de¤iflikliklere "moda"
deniyor.
De¤erli okuyucularım günümüzdeki gençlerimiz modanın
esiri edilmifllerdir. Senede bir
kere de¤ifliklik yapan oldu¤u gibi, bir dü¤ünde giydi¤ini bir daha giymeyenlere de rastlıyoruz.
Hikmet ve güzellik dini olan
‹slamda bu manada bir moda
anlayıflı yoktur. De¤iflime ve yenilenmeye yer vard›r aflırısına
gidilmedi¤i sürece.
‹slam; dünyevi ve nefsi isteklerden kaynaklanan modaya
niçin karflıdır diye sorucaks›n›z!
De¤erli okuyucularım nedeni, modanın temeli sık ve sürekli de¤iflimdir, bu da biz insanları
israfa götürdü¤ü içindir. Dinimiz de israfin her türlüsünü yasaklamıflt›r. Yüce Rabbimiz
Kur´an-ı Kerim’de, A´raf Suresi 31 ayeti kerimesinde flöyle
buyuruyor. "Yiyiniz içiniz, israf
etmeyiniz. Muhakkak ki Allah,
müsrifleri sevmez."
Biz inanan insanlar olarak
dünya hayatını ölçülü kullanmaya, yemede, içmede, giyinmede
ve hayatımızın bütün alanlarında Allah Rasulünün koydu¤u ölçülerle hareket etmeliyiz. Ben
böyle düflünüyorum.
Selam ve Dualar›mla….
Hatice Gümüflo¤lu
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 9
9
DOSYA
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
DİYALOG... AMA NASIL
Dr. Yusuf IŞIK
İlahiyatçı-Eğitimci
ünyada savafllar, darbeler, çat›flmalar, bo¤uflmalar, vuruflmalar, çarp›flmalar alabildi¤ine, olanca h›z›yla devam etmektedir.
Açl›k, k›tl›k, yokluk, fakirlik ve çaresizlik içerisinde k›vranan dünya nüfusunun k›smi küllisi, bir ç›k›fl yolu bulamaman›n ›zd›rab› içerisinde k›vranmaktad›r.
Dünya ülkelerinin gelirlerinin yüzde sekseni, dünya nüfusunun sadece
yüzde yirmisini oluflturan mutlu az›nl›k
taraf›ndan haks›zca gaspedilmekte ve
yine dünya nüfusunun geriye kalan
yüzde sekseni ise, tüm gelirlerin yüzde
yirmisini kendi aralar›nda paylaflmaktad›rlar.
Dünyadaki bu ekonomik dengesizlik halklar› birbirine düflürmekte, zengin ve fakir ay›r›m› hergeçen gün derinleflmektedir.
Geçen ay do¤umunun 100. y›l›n›
idrak etti¤imiz Üstad Necip Faz›l K›sakürek bu durumu analiz eden m›sras›nda flöyle der;
“Bu taksimi kurt yapmaz
Kuzulara fiah olsa”
Dünyada mevcut ekonomik dengesizlik ister istemez sosyal dengesizli¤i
meydana getirmekte, sosyal dengesizlik ise siyasi istikrar› ve düzeni bozmaktad›r. Bunun do¤al sonucu olarak
da bir kaos ortam› meydana gelmektedir.
“Gücü yeten yetene” deyimi ne kadar do¤ru. Kim gücü elinde bulunduruyorsa hakl› oldu¤unu iddia ediyor ve
neticede zay›f› ezerek, hak ve adaleti
katlediyor.
Hak ve adalet üzerine kurulmayan
bu ceberrut güç sahiplerinin sistemleri,
tüm etik de¤erleri, ahlaki k›staslar› ve
insani vas›flar› saymaktad›rlar. ‹flte
dünyada, tüm kamuoyunun önünde cereyan eden ve medyada genifl yanki bulan bu davran›fl biçimleri ve tersine iflleyen çark adeta kamuoyunu karamsarl›¤a ve ümitsizli¤e itmektedir.
Bunun çaresi vard›r. Çare tek kutuplu dünya yap›s›ndan kurtulmak ve
alternatif kutuplar meydana getirmektir. Bu ifl evvel emirde devletlerin iflidir, ama bu konuda kamuoyu oluflturmak da halklar›n iflidir.
Bir çok yönden elefltirilse bile, küresel oluflum karfl›tlar› ve globalizasyo-
D
na karfl› ç›kanlar bu iflin adeta öncüleri
olmufllard›r.
Ne ac›d›r ki, küreselleflme, ve globalizasyon ad› alt›nda oluflturulan tek
kutuplu, daha aç›k ifadeyle Amerika
merkezli dünya düzeni, proje olmaktan
ç›km›fl ve fiiliyata girmifltir.
Normlar›n› Amerikan›n koydu¤u
“yeni dünya düzeni” ad› alt›ndaki düzenin amac›, tüm dünya kamuoyunu
kendisine ba¤lamak, kendisi gibi düflünmeye zorlamak ve kendi ç›karlar›
yönünde çaba sarfetmeye mecbur b›rakmaktad›r. Bir bak›ma Amerika merkezli “dünya vatandafl›” yapmakt›r.
Bu ba¤lamda, ekonomik, siyasal,
kültürel, sosyal ve hukuksal bir sürü
düzenlemeler yap›lmaktad›r. Buna direnç gösterenlere ise aba alt›ndan sopa
gösterilmektedir. Bununla da yetinmeyip “kadife devrim”lerle Gürcistan`da
oldu¤u gibi iktidarlar Amerikan›n lehine ve onun deste¤iyle el de¤ifltirmektedir. Bazan da “kadife devrimle” netice
elde edemezlerse, silahl› sald›r›larla, iç
kar›fl›kl›klar ç›kartarak ve savafl açarak
ülkeler boyun e¤dirilmektedir. Irak ve
Afganistan`da oldu¤u gibi.
Tolerans ve hoflgörü ortam› meydana getirmek, kamuoyunun direncini
k›rmak, öfkesini ve heyecan›n› sürdürmek için ortaya at›lan bir çok tezler
vard›r.
Mesela; “Uluslararas› hoflgörü konferanslar›”, “Milletleraras› bar›fl platformu”, “Dünya kardeflli¤i için elele”
konferanslar› ve “Dinleraras› diyalog”
çal›flmalar›...
Bu çal›flmalar veya buna benzer çal›flmalar dünyan›n çeflitli ülkelerinde
yap›lmaktad›r.
‹lk bak›flta, isimlerinden de anlafl›labilece¤i gibi bu çal›flmalar son derece
faydal› gibi görünmektedir. Ama maksat gerçekten bar›fl, kardefllik ve hoflgörü ortam› meydana getirmekse...
Bu teze inanmak için beyninizi ne
kadar zorlarsan›z zorlay›n, pozitif bir
netice elde edemeyece¤inize inan›rs›n›z. Çünkü lafla peynir gemisi yürümemektedir.
Üç semavi din mensuplar›n›n yaflad›¤› ve bir çok Peygamberin ç›kt›¤› Ortado¤u co¤rafyas›nda henüz bir bar›fl
ortam› tesis edilememifltir. B›rak›n bar›fl ortam›n›, atefli söndürmek için benzin s›k›lmaktad›r.
Bu kaos ortam›ndan kurtulmak
için, veya kaos ortam›n› bar›fl, kardefllik ve birlikte yaflama ortam›na çevirmek için taraflar aras›nda gerçeklefltirilmesi gereken bir dizi çal›flmalar›n
varl›¤›n›n zaruretini hiç kimse inkar
edemez. Bu çal›flmalardan bir tanesi de
“Diyalog” çal›flmalar›d›r.
Diyalog; sözlüklerde flöyle tarif
edilmektedir:
- ‹ki kisinin konuflmas›,
- Karfl›l›kl› konuflma,
- Karfl›l›kl› konuflmaya dayanan
eser
- Taraflar›n biraraya gelerek belirli
konular üzerinde konuflmas›...
Demekki, Yunanca bir kelime olan
diyalog, karfl›l›kl› konuflma, belirli konular üzerinde taraflar›n biraraya gelerek konuflmas› demektir.
Bu tariften yola ç›karak çeflitli
problemlerin halli konusunda devlet
yetkililerinin biraraya gelerek konuflmalar› ve diyalog yapmalar› son derece
faydal›d›r.
Bunun d›fl›nda ekonomik dengesizliklerin ortadan kald›r›lmas› için yap›lan diyaloglarda faydadan hali de¤ildir,
netice al›nmasa bile.
Sosyal dengesizliklerin ortadan kald›r›lmas› veya aza indirgenmesi konusunda entellektüellerin diyalog çal›flmalar› desteklenmelidir. Kültürleraras›
diyalog platformlar› faydal› olur. Nitekim Allah, Kur`an-› Kerim`in Hücurat
suresinde bize flöyle buyurmaktad›r:
“Ey ‹nsanlar! Do¤rusu biz sizi bir
erkekle bir difliden yaratt›k. Ve birbirinizle tan›flman›z için sizi kavimlere
ve kabilelere ay›rd›k. Muhakkak ki
Allah yan›nda en de¤erli olan›n›z,
O`ndan en çok korkan›n›zd›r. fiüphesiz Allah bilendir, her fleyden haberdard›r”
Bu ayette, Hz. Adem ve Havva`dan
ço¤alan insanlar, yeryüzünde çeflitli
renk ve dilde küçüklü büyüklü topluluklar oluflturmufllard›r. Küçükten büyü¤e, kabileden milletlere var›ncaya
kadar farkl›l›k gösteren bu oluflumun,
temel sebebinin kitlelerin birbirini tan›y›p, anlaflmak ve kaynaflmak oldu¤u
anlafl›lmaktad›r. Yani soy-sopla ö¤ünmek yerine, birleflip bütünleflmek öngörülmüfltür.
fiimdi bu vahye dayal› gerçekten
yola ç›karak denilebilirki diyalog bu
iflin temelidir. El-hak do¤rudur.
Bizim burada söyleyecek bir sözümüz yoktur. Ancak, diyalog ortam›n›
meydana getirmek gerekir. Ve bu ortamda da “muadelet” ve “mütekabiliyet” unsuru oluflturulmal›d›r. Muadelet
ve mütekabiliyet unsurunun oluflturulmad›¤› ortamlarda gerçeklefltirilen “diyalog”, tarifteki diyalog olmaz. Böyle
bir diyalog, dayatma ve bask› ortam›n›
meydana getirir.
Diyalog`dan bahsederken, özellikle
son y›llarda moda olan ve yapay bir ortamda, samimiyyettten, muadeletten ve
mütekabiliyetten yoksun olarak yap›lan
“Dinler aras› diyalog” konusunu da ayd›nlatmakta fayda var.
Üç semavi dinden birisi ve sonuncusu olan “‹slam Dini” Allah`›n insanlara gönderdi¤i en son dindir. Do¤rudur... Onlar istemeseler ve kabullenmeselerde. Durum böyle olunca, hak olan
ve geçerlili¤ini devam ettiren ve k›yamete kadar da devam ettirecek olan ‹slam`la hiç bir din mukayese edilemez.
Dolay›s›yla di¤er dinlerle eflit platformda yanyana getirilemez. Yanl›fl
olur. Bu noktadan hareketle dinler aras›
diyalog çerçevesinde biraraya gelmeler
ve platformlar oluflturmalar beyhude-
dir. Bu çal›flmalar, müslümanlar› i¤difllefltirme ve ‹slam› bulundu¤u seviyeden afla¤›ya çekme anlam› tafl›d›¤› gibi,
müslümanlar› di¤er dinlere entegre etme planlar›n›n bir parças›d›r.
Bu demek de¤ildir ki, Müslümanlar, Hiristiyanlar, Museviler, Hindular,
Budistler ve benzeri semavi ve befleri
dinlere mensup insanlar diyalog yapmas›nlar. Tam tersine diyalog yapmal›d›rlar. Ama diyalogun ad›n› iyi koymak gerekir. “Dinler aras› diyalog” de¤il, “Dindarlar aras› diyalog” denilebilir. Bunda bir sak›nca yoktur ve de çok
faydal›d›r.
Müsamaha ve hoflgörü ortam›n›
meydana getirmek kaç›n›lmaz bir gerçektir. Bunun yolu da eflitlik esas›na ve
mütekabiliyet prensibine dayal› diyalogdan geçer.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 10
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Seite 11
BİLGİLENDİRME
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
11
İZİN ÖNCESİ ÖNEMLİ UYARILAR!
ASIM TOZOĞLU
Bu say›m›zda, çok sayıda okuyucumuzun bize sık sık yönelttikleri sorulara cevap verece¤im ve bilhassa yaklaflan izin dönemi dolay›s›yle okurlarımızın haklarının yanmaması için almaları gereken önlemlerden söz edece¤im:
Bazı okurlarımız, bilhassa yakın akrabalarımıza yaptı¤ımız bakım yardımları konusunda sorular yöneltiyorlar ve
diyorlar ki, ‘geçen yıllarda Türkiye de
yaflayan akrabalarımıza bakım yapıyorduk ve kifli baflına yaklaflık 2400 Euro
gönderiyorduk. 2004 yılından itibaren
bakımların kifli baflına 3800 Euro oldu¤unu gazatenizden okuduk. Bu kadar
çok parayı nasıl gönderelim? Sene
baflında da göndersek olur mu?’’.
Önce flu hususu bilhassa vurgulamak istiyorum: Federal Almanya’da
yaflayan çok sayıda okurumuz, vergi
denklefltirme konusunda önemli bir
aflamada bilgilendiriliyorlar ve birçok
kifli gerekeni, eski yıllara kıyasla, çok
daha iyi yerine getirmektedir.
Yukar›daki veya benzeri soruların
yöneltilmesi bunu bize kanıtlamaktadır.
Bizim amacımız, hukuki çerçeveler
içinde haklarımızı en iyi flekilde
ö¤renmek ve görevlerimiyi yerine getirirken de aynı hassasiyeti göstermektir.
Vergi denklefltirme yoluyla biz devletten ne bir yardım ne de sadaka almaktayız. Tam aksine flu veya bu nedenden dolayı fazla kesilen vergilerden
gerekli belgeleri ibraz ederek, bir miktar parayı geri almaktayız.
En çok sorulan sorulardan bakım
konusuna tekrar dönüp, kısaca özetlemek istiyorum. Böylelikle, daha önce
herhangi bir nedenden dolayı duymayanlar ö¤renmifl olacaklar bilenler de
bilgilerini pekifltireceklerdir.
a) Federal Almanyadaki yakın akrabalarımıza, yani anne, babalarımıza ve
hatta dede ve nenelerimize bakım yapabiliriz. Önemli olan konu, bu kimselerin emekli veya iflsiz olmaları ve yeteri kadar gelirleri olmamasıdır. 2004
yılından itibaren kifli baflına en az 7644
euro bir kiflinin yaflaması için devletçe
belirlenen asgari gelir miktarıdır. Birçok gurbetçimizden bilhassa ilk nesil
insanlarımızın genellikle birinin çalıflıp, di¤erinin mesela ev hanımı oldu¤unu görüyoruz. Böylelikle bir kimsenin örne¤in aylık 700 euro emeklilik
gelirinin olması halinde, bu ailenin yıllık sadece 8400 euro gelirinin iki
kiflilik bir aileye yetmeyece¤i ortadadır. Oysa, kanunen iki kifli için belirlenen asgari miktar 15288 Eurodur.
(Emekli veya iflsiz kimselerin örne¤in
Merkez Bankasında paraları varsa, bu
gelirleri de nazarı itibara alınmak zorundadır.) Federal Almanya’da yaflayan
bu emekli çiftin çocukları, maddi destek sa¤lıyarak, maliyeden para alabilirler:
1) Aynı evde oturan kimseler için
hiçbir sorun yoktur. Vergi denklefltirme
ifllemleri yapılırken gerekli emeklilik
belgelkeri ve anne ve babanın imzalayacakları ‘Almanya bakım belgesi’ yeterli olacaktır.
2) Aynı evde oturmayan anne ve
babanın Konto hesabına mutlaka para
havalesi yapılmalıdır. Ço¤u okuyucularımızın da bildi¤i gibi, ‘Kontoauszug’
göstererek gerekli ifllemlerin yapılması
bu yıldan itibaren geçerli de¤ildir. O
halde derhal anne ve babanızın hesap
numarasına para havale ifllemini yapınız ki, hakkınız kaybolmasın...
b) Bakım yapılan kimseler Türkiye’de yaflıyorlarsa, yılbaflından itibaren
paraların mümkünse tüm aylara bölünerek gönderilmesi tavsiye ediliyor. Ne
var ki, örne¤in 2004 yılı baflında toplu
para gönderme ifllemi yapılmıflsa, maliye bakımları kabul etmek zorundadır.
Bugüne kadar az veya hiç havale yapmayan okuyucularımızın hemen mümkün oldu¤u kadar çok para havale etmelerini salık veririm. Gönderilen paraların Türkiye’deki bankadan alındı¤ına dair ‘Empfangsbestitigung’ mutlaka saklanmalıdır. Bakım yapılan kimseler için vali veya kaymakamlıktan
alınacak bakım belge örnekleri baflkonsolosluklarımızda, vergi bürolarında ve
Türkiye’de kırtasiyecilerde mevcuttur.
Türkiye’de yaflayan bakıma muhtaç
kifli baflına yapılacak bakım miktarı
2004 yılından itibaren geçerli olmak
kaydıyla 3822 eurodur. Bazı okurlarımız haklı olarak bir soru yönelterek, bu
kadar parayı herkes gönderemez demektedirler. Biz de Almanca deyimle
‘Opfergrenze’ kanununu öneriyoruz aslında…
Yani herkes aya¤ını yorganına göre
uzatsın ama haklarını da hediye etmesin…
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 12
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
DOSYA
12
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Giessen Hıristiyan-slam Birlii (CIG in Giessen e.V.) niçin kuruldu?
Martin Braner
68 yaında, CIG Giessen e.V.‘nin
onursal bakanı
ostum Ramazan bana “Martin, bizim
CIG hakk›nda bir Türk gazetesi (Hessen Hayat) için makale yazar m›s›n?"
sordu ve ekledi: “Derne¤imizin onursal ba#kanî
olman uygundur.” Bununla beni ikna etti.
Ramazan’› Giessen’deki Justus Liebig Üniversitesi’nde Alman Dili ve Edebiyat› okudu¤unda tan›d›m. Bugün anadil dersleri ö¤retmeni
ve Hessen ‹slam Din Cemaat›’n›n genel baflkan›d›r.
D
Ben 15 y›l önce Hessen ve Nassau Protestan Kilisesi’ne (EKHN) ba¤l› olarak Yukar›
Hessen Bölgesi Din E¤itimi Dairesi’nin (RPA)
yöneticisiydim ve okullarda din dersleri veren
ö¤retmenleri desteklemekle ve papaz olmak
üzere bulunanlar› okullardaki din derslerine haz›rlamakla görevliydim.
Protestan din derslerinin konular›ndan “‹slam” d›r.
Ramazan’›n flahs›nda sa¤lam ve diyalo¤a
yatk›n bir müslüman keflfettim ve kendisini e¤itim seminerlerinde referent olarak kazanabildim. Çünkü bir müslüman›n kendi inanc› hakk›nda yorum yapabilmesine izin vermek iyidir,
onun genelgeçer ‹slam hakk›nda konuflamayaca¤›n›, nas›l ki benim de genelgeçer H›ristiyanlîk hakk›nda konuflamayaca¤›m gibi, bildi¤im
halde.
‹kinci bir neden benim 25 y›l önce ‹slam’a
gösterilen bir ilgisizli¤i ve müslümanlara gösterilen k›smi böbürlenmeyi engelleyebildim. Bu-
günse hep daha güçlenen bir yabanc› düflmanl›¤›n›n müslümanlar ve yabanc›lar› toplumun hep
daha uza¤›na iteliyor.
Bu gibi tutumlar, tanr›ya olan sevginin kendini yekdi¤erine gösterilen sevgi olarak gerçeklefltirdi¤i benim H›ristiyan inanc›mla ba¤daflmaz.
Ramazanla arkadafll›¤›mda birbirimizden
ne kadar çok fleyler ö¤renebildi¤imizi keflfettim.
Ayn› zamanda her bir din cemaat›nda koflulsuz
diyalog karfl›s›nda önyarg›lar oldu¤unu da keflfettik. Hem H›ristiyanlar ve hem de Müslümanlar diyalo¤u temelinden reddedip engellenebilir.
Bu itibarla kiliselerden ve müslüman derneklerinden ba¤›ms›z bir oluflum üzerinde anlaflmaya
vard›k. Biz ilk planda diyalo¤u desteklemek istiyoruz. Ancak, yürütülen diyalog, diyalog taraflar›n›n kendilerini Almanya’da eflit haklara
sahip yurttafllar gibi hissettiklerinde inand›r›c›
olur. Mesele eflit haklard›r.
Bu konuda yap›lmas› gerekenlerin aras›nda
okullarda ‹slam din derslerinin kiliselerde oldu¤u gibi bafllat›lmas› gelir. Yap›lmas› gerekenlerin aras›nda kiflinin kendi öz kararlar›na uyabilmesidir, mesela baflörtüsünü tafl›mak. Yap›lmas›
gerekenlerin aras›nda beslenme ilkelerine uyabilmektir, mesela kurban bo¤azlayabilmek.
Herkesin bildi¤i gibi bu haklar farkl› ç›karlardan hareketle yo¤un olarak tart›fl›l›yor ve engelleniyor.
Bütün bu nedenlerden anlafl›labilece¤i gibi,
biz uydurulmay› de¤il uyumu (entegrasyon)
destekledi¤imiz için bu derne¤i kurduk. Özellikle Protestan ve Katolik Kiliselerinden papazlar ve ö¤retmenler H›ristiyan olarak derne¤imize kat›ld›, müslümanlar aras›ndaysa özellikle
ö¤renciler kat›ld›. Özellikle müslüman ev kad›nlar›n›n ve bir H›ristiyan polisin aram›zda bulunmas›ndan gurur duyuyoruz.
Bu gibi bir derne¤e niçin birlik dedik?
Biz bu kavramla bilinçli olarak Yahudi-H›ristiyan ‹flbirliµi Toplumunun çal›flmas›na eflit
bir durum var etmek istedik. Bu toplum Almanya’da çok yayg›n olan antisemitizm nedeniyle
ancak nasyonalsosyalist devletin y›k›lmas›ndan
sonra kurulabildi.
Almanya’da müslümanlar›n tarihi Yahudilerinkinden farkl›d›r. Bununla birlikte yabanc›
düflmanl›¤› ve ‹slam karfl›tl›¤›na karfl› ve anlaflabilmeyi destekleyici yönde çal›flmay› gerekli
Wozu eine christlich – islamische Gesellschaft in Gießen (CIG in Gießen e.V.)?
„ Martin, kannst du einen Artikel für eine türkische Zeitung in Deutschland
über unsere CIG schreiben?" fragt mich mein Freund Ramazan. Und er setzt nach
„ Als Ehrenvorsitzender unserer Gesellschaft wäre das doch passend". Damit hat
er mich überredet.
Ramazan habe ich kennen gelernt, als er an der Justus Liebig Universität in
Gießen Germanistik studierte. Inzwischen ist er Lehrer für muttersprachlichen
Unterricht und Vorsitzender der Islamischen Religionsgemeinschaft Hessen.
Ich war vor 15 Jahren Leiter des Religionspädagogischen Amtes (RPA) der
Propstei Oberhessen der Evangelischen Kirche in Hessen und Nassau (EKHN) in
Gießen und dazu da, Religionslehrerinnen und Religionslehrern an den Schulen
zu unterstützen sowie angehende Pfarrer/innen für den Religionsunterricht an
Schulen mit auszubilden.
Ein Thema des evangelischen Religionsunterrichts ist „Islam".
In Ramazan hatte ich einen überzeugten und dialogfähigen Muslim
gefunden, den ich zu Fortbildungsseminaren als Referenten gewinnen konnte.
Denn ich war und bin überzeugt davon, dass es gut ist, wenn man einen Muslim
seinen Glauben interpretieren lässt, auch wenn ich weiß, dass er nicht für den
Islam sprechen kann, genauso wenig wie ich für das Christentum sprechen, aber
sehr wohl meinen eigenen Glauben interpretieren kann.
Ein zweiter Grund war, dass ich vor 25 Jahren einem Desinteresse am
Islam und teilweise auch mancher Überheblichkeit gegenüber Muslimen
entgegenwirken wollte. Inzwischen fürchte ich, dass eine zunehmende
Fremdenfeindlichkeit Muslime und Ausländer aus der Gesellschaft weiter
ausgrenzt.
Diese Haltungen vertragen sich nicht mit meinem christlichen Glauben, in
dem sich Liebe zu Gott als Nächstenliebe bewahrheitet.
In der Freundschaft mit Ramazan habe ich entdeckt, wie viel wir
voneinander im Gespräch lernen. Wir haben auch gemerkt, dass es innerhalb der
jeweiligen religiösen Gemeinschaften Vorbehalte gegen einen bedingungslosen
Dialog gibt. Sowohl von Christen wie auch von Muslimen kann der Dialog
grundsätzlich abgelehnt und behindert werden. Deswegen haben wir uns für eine
von Kirchen wie auch muslimischen Verbänden unabhängige Vereinigung
entschlossen. Wir wollen in erster Linie den Dialog fördern. Dialog ist allerdings
erst glaubwürdig, wenn sich die Dialogpartner als gleichberechtigte Bürger in
Deutschland verstehen können. Es geht um gleiche Rechte.
Dazu gehört z.B. die Einrichtung Islamischen Religionsunterrichtes an
Schulen entsprechend dem der Kirchen. Dazu gehört das Recht, seinen religiösen
Entscheidungen folgen zu können, z.B. das Kopftuch zu tragen. Dazu gehört es,
die Speisegebote einhalten zu können, was das Schächten bedingt. Wie jeder
weiß, werden diese Rechte aus ganz verschiedenen Interessen heraus bestritten
und behindert.
Weil wir also für Integration und nicht für Anpassung eintreten, haben wir
unsere Vereinigung gegründet. Vor allem Lehrer/innen und Pfarrer/innen aus der
görüyoruz. Bu durum derne¤imizin kurulufl aflamas›nda da görüldü. Bana “Say›n Papaz, ‹slam’›n 5. Ordusunu Almanya’da kurmaya m›
niyetlendiniz?" dediler. 5. Ordu yabanc› güçlerin sald›rgan iktidar› anlafl›l›r...
Ayn› kurulufl aflamas›nda Alman mahkemelerinin önünde anayasaya göre karar verildi¤ini
de gördüm. Ad›m›za dernek (toplum) diyebilecektik.
Sevgili okur, neler yapt›¤›m›z› ö¤renmek
istedi¤inizi umar›m.
Bir örnek:
Birkaç y›ldan beri Giessen’de dinleraras›
hafta düzenliyoruz. Bunun özünde bizim kiliselerde, camilerde ve k›smen de sinagoglarda karfl›l›kl› ziyaret etti¤imiz yatar. Temas korkular›
bu yolla engellenir. Di¤erleriyle konuflanlar onlar› ilgilendiren fleyleri ve onlar› Müslüman,
Yahudi ya da H›ristiyan yapan fleyleri keflfeder.
Ona sayg› duymay› ö¤renir. Hatta herkes kendi
diniyle ilgili sorulara muhatap oldu¤u için onu
daha yak›ndan tan›maya ve kendi dini kökeni
hakk›nda düflünceler üretmeye bafllar.
Bunlar›n yan›s›ra güncel siyasi konular›
gündeme al›yoruz. Siz sevgili okurlar›m›z› bu
13 ile 20 Haziran aras›nda düzenlenen Dinleraras› Haftaya kat›lmaya davet ediyoruz. Anakent
Belediye Baflkan› hangi partiden olursa olsun
y›llard›r organizatör s›fat›n› tafl›r.
Pazar, 13 Haziran
Saat 10:00 H›ristiyan olmayanlar H›ristiyanlar› ziyaret ediyor – Haftan›n Protestan
Pankratius Cemaat›’nde Pazar ayiniyle aç›lmas›, Pankratiuskapelle, Georg-Schlosser-Str.5
(Kiliseler meydan›nda), Giessen
Saat 11:30 Bisiklet Turu gril flenli¤ine –
hareket noktas› Giessen Kiliseler Meydan›
Saat 12:30 Gril flenli¤i Lützellinden gril
meydan›nda (kasaba giriflinde tabela var)
Pazartesi, 14 Haziran
Saat 19:30 “fieriat ve Anayasa"
Konferans ve Tart›flma Prof. Dr. Muhammad Kalisch (Münster Üniversitesi), Alter
Schlosss, Netanya Salonu, Brandplatz 2, Giessen
Sal›, 15 Haziran
Saat 19:00-22:00
Konferans ve workshop
Ö¤renim yetkilisi Karin-Frindte-Baumann
(Frankfurt EKHN’den RPA):
„Ço¤unluk ve Az›nl›k – Baflörtüsü Kavga-
evangelischen und katholischen Kirche sind als Christen beigetreten, unter
Muslimen sind es besonders Studierende. Wir sind besonders stolz darauf, dass
zu uns muslimische Hausfrauen und ein christlicher Polizist gehören.
Wozu aber eine so geartete Vereinigung Gesellschaft nennen?
Wir wollten bewusst mit diesem Bergriff eine Gleichberechtigung zur
Arbeit der Gesellschaft für jüdisch- christliche Zusammenarbeit herstellen. Diese
ist auf Grund des verheerenden Antisemitismus in Deutschland leider erst nach
dem nationalsozialistischen Staat in Deutschland gegründet worden.
Die Geschichte der Muslime in Deutschland ist eine andere als die der
Juden. Aber wir sehen die Notwendigkeit, gegen Fremdenfeindlichkeit und
Antiislamismus und für Verständigung zu arbeiten. Das hat sich für mich auch in
der Gründungsphase der Gesellschaft bestätigt. „Herr Pfarrer, wollen sie die 5.
Kolonne des Islam in Deutschland aufbauen?" wurde mir entgegengehalten.
Unter 5. Kolonne versteht man eine subversive
Macht eines feindlichen Auslandes...
Ich habe aber auch in der Gründungsphase schätzen gelernt, dass vor
deutschen Gerichten nach dem Grundgesetz entschieden wird. Wir dürfen uns
Gesellschaft nennen.
Ich hoffe, liebe Leserin und Leser, Sie wollen wissen, wie wir arbeiten.
Ein Beispiel:
Seit einigen Jahren schon veranstalten wir in Gießen eine Interreligiöse
Woche. Kernpunkt ist, dass wir uns in Kirchen, Moscheen und teilweise auch in
der Synagoge gegenseitig besuchen. Berührungsängste können mit diesen
kleinen Schritten überwunden werden. Wer miteinander redet, kann entdecken,
was den anderen beschäftigt und Muslim oder Christ oder Jude sein lässt. Er
kann ihn respektieren lernen. Oft lernt man sogar seine eigene Religion wieder
genauer kennen, weil man nach ihr befragt wird und neu über die eigene religiöse
Herkunft nachdenkt.
Daneben sprechen wir aktuelle politische Themen an. Ich lade Sie, liebe
Leserinnen und Leser ein, an den Veranstaltungen dieser Interreligiösen Woche
vom 13. bis zum 20. Juni teilzunehmen. Die Stadt Gießen begrüßt diese
Aktivität. Der Oberbürgermeister hat seit Jahren die Schirmherrschaft, egal
welcher Partei er angehört.
Sonntag, 13. Juni
10:00 Uhr Nichtchristen besuchen Christen – Eröffnung der Woche im
Gottesdienst der Evangelischen Pankratiusgemeinde, Pankratiuskapelle, GeorgSchlosser-Str. 5 (am Kirchenplatz) in Gießen
11:30 Uhr Fahrradtour zum Grillfest – ab Kirchenplatz Gießen
12:30 Uhr Grillfest am Grillplatz in Lützellinden (Hinweis am Ortseingang)
Montag, 14, Juni
19:30 Uhr „Scharia und Grundgesetz"
Vortrag und Diskussion mit Prof. Dr. Muhammad Kalisch (Universität
Münster) im Alten Schloß, Netanya-Saal, Brandplatz 2, Gießen
Dienstag, 15. Juni
lar›nda Gözlemler"
ve
Prof. Dr. Klaus F.Geiger (GHK Kassel):
“‹nsan Haklar› – Anayasa – Yabanc› Düflmanl›¤›. Almanya’da Müslümanlar›n uyumunu destekleyen ve engeleyen nedir"
Protestan Luther Cemaati, Lutherberg 1,
Giessen
Cuma, 18 Haziran
Saat 12:00 Müslüman Olmayanlar Müslümanlar› ziyaret ediyor – Giessen Meslek Yüksekokulunun Kafeteryas›nda ortak ö¤le yeme¤i,
Wiesenstr.4
Saat 13:15 Cuma namaz›
Meslek Yüksekokulunun Dua Odas›nda
(Bina I, Oda 103)
Cumartesi, 19 Haziran
Saat 19:30
„Minare ve Kilise Kulesi"
CIG-Stuttgart’›n kabare program›
Protestan Luther Cemaat› Salonunda, Lutherberg 1, Giessen (girifl ücreti 5,- _/3 _)
Pazar, 20 Haziran
Saat 11:30 H›ristiyan Olmayanlar H›ristiyanlar› ziyaret ediyor – Katolik Üniversite ayini, Katolik St.Bonifatius Kilisesi, Liebigstr.28,
Giessen
Bugüne kadar olan dinleraras› haftan›n en
de¤erli meyvelerinden biri kilise ve camilerdeki
büyük flenliklerde karfl›l›kl› ziyaretlerdir.
Müslümanlar Noel’deki Heilig Abend’de
Luther Cemaatine selamlama sözleri yönelttiler.
Ayn› flekilde Protestan ve Katolik Kiliseleri iki
cami cemaatine Kurban Bayram› nedeniyle selamlama aktard›lar. Bu ad›m kamuoyunda destek gördü, ancak bunu k›nayanlar da oldu.
Bu deneyimler kendimizi aç›mlamam›z›
sa¤lad›. 13 gruptan biri olarak H›ristiyan-‹slam
Diyalo¤u Birliklerinin Koordinasyon Konseyine dahildir. Tüzü¤ün önsözünde flöyle denir:
Ayn› yarat›c›m›za olan inanc›m›zla... Dünyan›n heryerinde ve özellikle Almanya’da farkl›
dinlerden insanlar komfludur, sohbet arkadafl›,
bir toplulu¤un üyeleridir ve bir ülkenin yurttafllar›d›r. Bu arada say›ca en kalabal›k iki din grubunu kapsayan ve bundan öte birbirine çok yak›n bulunan H›ristiyanl›k ve ‹slam’a özel bir
görev ve f›rsat düflüyor.
Bu durumda siyasi kamuoyunun bize sadece bölgesel düzeyde kulak vermeyece¤ini umar›z.
19:00-22:00 Uhr
Vortrag und Workshop
mit Studienleiterin Karin Frindte-Baumann (RPA der EKHN in Frankfurt):
„Mehrheit und Minderheit – Beobachtungen zum Kopftuchstreit"
und mit
Prof. Dr. Klaus F. Geiger (GHK Kassel): „Menschenrechte-GrundgesetzFremdenfeindlichkeit. Was behindert und was fördert die Integration von
Muslimen in Deutschland"
In der Ev. Luthergemeinde, Lutherberg 1, Gießen
Freitag, 18. Juni
12:00 Uhr Nichtmuslime besuchen Muslime – Gemeinsames Mittagessen in
der Mensa der Fachhochschule Gießen, Wiesenstr. 4,
13:15 Uhr Freitagsgebet
im Andachtsraum der Fachhochschule (Gebäude I, Raum 103)
Samstag, 19. Juni
19:30 Uhr
„Minarett und Kirchturm"
ein Kabarett- Programm der CIG-Stuttgart
im Saal der Ev. Luthergemeinde, Lutherberg 1, Gießen (Eintritt: 5,- _/3,- _)
Sonntag, 20. Juni
11:30 Uhr Nichtchristen besuchen Christen – Katholischer HochschulGottesdienst in der Katholischen St. Bonifatius Kirche, Liebigstraße 28, Gießen
Eine besondere Frucht der bisherigen interreligiösen Wochen ist für mich
das gegenseitige offizielle Besuchen anlässlich der großen Feste in Kirche und
Moschee.
Zum Heiligen Abend haben Muslime im Gottesdienst an die versammelte
Gemeinde in der Luthergemeinde Grußworte gerichtet. Ebenso haben der
evangelische und der katholische Dekan in zwei Giessener Moscheegemeinden
anlässlich des Opferfestes Grußworte überbracht. Das ist mit großer Zustimmung
in der Öfentlichkeit beachtet worden, aber auch auf heftige Ablehnung gestoßen.
Diese Erfahrungen lassen uns über unseren Tellerrand schauen. So gehören
wir als eine von 13 Gruppen dem Koordinierungsrat der Vereinigungen des
christlich-islamischen Dialoges in Deutschland e.V. an. In deren Präambel heißt
es u.a.:
Im Glauben an unseren gemeinsamen Schöpfer... Weltweit und gerade auch
in Deutschland sind Menschen verschiedener Religionen Nachbarn,
Gesprächspartner, Bürgerinnen und Bürger einer Gemeinde und eines Landes.
Dem Christentum und dem Islam als den beiden zahlenmäßig größten
Weltreligionen, die zudem noch eng miteinander verwandt sind, kommt dabei
eine besondere Verantwortung und auch Chance zu.
Wir hoffen, dass wir in der politischen Öffentlichkeit dadurch nicht nur
regional gehört werden.
Martin Braner
68 Jahre, Ehrenvorsitzender der CIG in Gießen e.V.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 13
13
DOSYA
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
BR SEN GEL, K DE BEN...
Bizden yaklaflım, diyalog için adım atmamızı bekleyenler, bizi (dinimizi)
tanımak, ikna olmak, "biz de hıristiyanlar olarak flurada hata yaptık" türünden samimi bir itirafta bulunmak gibi bir niyetleri yoktur. Tam tersine,
kendilerinin haklı olduklarını bize teyid ettirip, bizim de kendi yanlıflımızı
yine kendi a¤zımızdan itiraf ettirerek, bizi istedikleri kalıba oturtmaktır.
Çünkü, baflta söyledi¤imiz gibi, senaryoyu yazan onlar, kimlerin hangi rolü oynayaca¤ına da daha önceden zaten kararı vermifllerdir. Bizim bu karara itirazımız olsa da, de¤ifltirme flansına sahip de¤iliz.
Mahmut AKAR
ATB Genel Sekreteri
nadolu’da bir söz vardır: "Büyük küçü¤ün aya¤ına gitmez!". Peki, o "büyük" fakir,
"küçük" de zengin ise?... Hele hele bu
devirde zengin (yaflça küçük olsa da),
fakir büyü¤ün aya¤ına gider mi?.. Gitmez!
Biz de öyle yapmıflız: Medeniyetlerin befli¤i co¤rafyamızın bir parçası
olan Anadolu topraklarından bin yıllık
Türk-‹slâm Medeniyeti’nin mirascıları; yine o topraklar üzerinde kurdu¤umuz iki büyük imparatorlu¤un eli nasırlı torunları olarak zenginlerin aya¤ına gelmifliz. Anavatan kahır ekseriyetle Batılı olurken, Batı’daki bizler,
yine aynı oranda "öz"e dönmüflüz. Bu,
fluuraltına yerleflmifl olan "Üstün Batı"
akımının teslimiyetci temsilcilerine
karflı; sosyolojik bir tepki harekatı
olan, "Bir zamanlar biz de millet, hem
öyle bir milletmifliz /Gelmifliz dünyaya medeniyet nedir ö¤retmifliz." noktasından hareketle, hep ‘bir zamanlar’a
takılıp kaldık. Batı’nın bugünkü üstünlü¤ü karflısında, ‘dün’ü savunmaktan ve ‘dün’e sarılmaktan, ‘bugün’ü
tahlil ve takip edemedik.
Bugün’ü kaçırırken, günlük geliflme ve de¤iflmeleri de beraberinde kaçırdık: ‹lmî geliflmelere paralel olarak
teknolojik, sosyal ve siyasi yenilenme
ve yapılanmaları, "Yeni Dünya Düzeni"nin toplumlara sunulufl flekillerini
de günübirlik takip edemedik. E¤er
hazırlanan senaryoların farkında olabilseydik, bize biçilen rolün de farkında olur, ona göre ya tedbirimizi alır,
veya hikâyesi (senaryo) ve yönetmenli¤i tarafımızdan hazırlanan oyunun
aktörleriyle beraber rollerini kendimiz
tayin ederdik.
Kendimizden kaçıfl:
Batı, ‹slam’ı ve müslümanları iyi
derecede tahlil etti¤i için aynı derecede de tanıyor. Fakat biz Hıristiyan Batı’yı tahlil (inceleme) de¤il, taklit etti¤imiz için tanıyamadık. Avrupa’da ve
Amerika’da onlarca fiarkiyat kürsülerine karflı bizde bunun karflılı¤ı kaç tane var? Bizde tabu olan birçok dinî
konu ve kaynak Batılı arafltırmacıların
emrine sunulmufltur. Hatta kendi tarihimizle ilgili bilgilerin ço¤unu Batılı
tarihçilerden ö¤rendi¤imiz de herkesin
A
malumudur.
Kendisinden bihaber olanların baflkalarını tanıması ve hele kendisini tanıtması ne kadar olursa, biz de o kadarını yapmıflız demektir. Aynı ülkenin
insanları birbiriyle selamı-sabahı kesmifl, felancı, filancı olarak hudutlarını
kalın çizgilerle çizmiflse, aynı co¤rafyayı, tarihi ve dini paylaflanlar birbirini düflman olarak görmüflse, bu manzaradan ne beklersiniz? E¤er bu tablodan di¤er kültürler/medeniyetler/dinlerle barıfla uzanan el, diyalog bekliyorsanız, yanılırsınız. Yanılırsınız
çünkü, bu gerçekçi bir de¤erlendirme
olmaz! Ancak, bir arzu, istek, olması
gereken, olabilir.
fiehrinize üst seviyede bir devlet
veya hükümet temsilcisi gelse, onunla
tanıflmak, kendisini ona tanıtmak için
insanların nasıl kuyru¤a girip, sıra
beklediklerini bilirsiniz. O herkes tarafından tanınan insanla tanıflmaktan bir
beklentisi olanlar, sıraya girip bekleme
külfetini de göze alırlar. Çünkü, onunla gerçekleflecek tanıflıklıktan çıkar hesapları yapılmaktadır. Devletler, milletler ve dinlerarası tanıflmalar, dostluk
kurma çabaları da aynı menfaat temelleri üzerine kuruludur. Bazen dünyevi,
bazen de uhrevi beklentiler ön planda
olabilir. Dinlerarası samiyet, dostluk
köprülerin kurulması, her iki tarafın da
huzur ve barıfltan yana menfaatleri
olaca¤ının göstergesidir.
Azgeliflmifllik eziklik:
Yazımızın baflındaki sözü tekrarlıyalım: Büyükler küçüklerin aya¤ına
gitmez! Tıpkı, her ülkeden hükümet
veya devlet baflkanının "Beyaz Saray"a gitmesi gibi. Batı her ne kadar
"dinlerarası diyalog" dese de, bundan
kasteddi¤i; müslümanların adım atması, yaklaflmasıdır. Biz iki adım atarken, onların –en azından- bir adım atmasını beklemek en tabii hakkımızdır,
fakat yapmazlar! Yapar gibi görünseler de yapmazlar! Çünkü, (kendisine
göre) buna ihtiyacı yoktur. Üstünlük
psikolojisinin verdi¤i "büyüklük" buna
engeldir. Bendeniz de AT‹B’i temsilen
dinlerarası diyalog türünden platformlara katılıyorum. Bir ucundan di¤er
ucuna kadar ne kadar müslüman kökenli kurulufllar varsa oralara davet
edilirler. Bunların yanısıra Alman kiliselerine ba¤lı kuruluflların temsilcileriyle bol miktarda Almanya ‹çiflleri
Bakanlı¤ı’na ba¤lı "görevliler" de top-
lantıları pür dikkat takip ederler. Bolca
bizi konuflturur ve dinlerler. Ezile büzüle kendimizi anlatır, sıkıfltı¤ımızda
hadisler ve Kuran’dan ayetlerle dinimizin ne kadar demokrat, hoflgörü, barıfltan yana, kadın haklarını savunan
bir din oldu¤unu izaha çalıflırız.
Baflkalarını –bu gidifl, bu zihniyetle- zaten ikna edemiyoruz, bari kendimizi kandırmayalım:
Bizden yaklaflım, diyalog için
adım atmamızı bekleyenler, bizi (dinimizi) tanımak, ikna olmak, "biz de hıristiyanlar olarak flurada hata yaptık"
türünden samimi bir itirafta bulunmak
gibi bir niyetleri yoktur. Tam tersine,
kendilerinin haklı olduklarını bize teyid ettirip, bizim de kendi yanlıflımızı
yine kendi a¤zımızdan itiraf ettirerek,
bizi istedikleri kalıba oturtmaktır.
Çünkü, baflta söyledi¤imiz gibi, senaryoyu yazan onlar, kimlerin hangi rolü
oynayaca¤ına da daha önceden zaten
kararı vermifllerdir. Bizim bu karara
itirazımız olsa da, de¤ifltirme flansına
sahip de¤iliz.
Batı’nın gündeminde ‹slamiyet’le
barıflmak gibi bir konusu yoktur! Batı’nın niyeti, ‹slamiyet’i, buna ba¤lı
olarak da müslümanları, kendisinin tasarladı¤ı bir kalıba oturtmaktır. Bunun
benzerini, ABD’nin "Büyük Ortado¤u
Projesi"nde ve AB’nin, Türkiye’nin
Tam Üyelik sürecinde güttü¤ü siyasette de görmek mümkündür. Bunu, ömrünün 32 senesini buralarda geçirirken, geliflim ve de¤iflimleri kendi çapında takip etme¤e gayret eden bir insan olarak iddia ediyorum. Bu iddiamız, bazılarına "radikal", "uzlaflmasız
tavır" olarak gelebilir. Müslümanların
(eksi¤i ve noksanıyla beraber) bütün
iyi niyetli gayretlerine ra¤men, kıta
Avrupa’sında ve dünyanın de¤iflik
yerlerinde müslümanlar aleyhine geliflmeler maalesef bizi do¤ruluyor.
Yapılması gereken ne?
Kendisiyle barıflık olmayan, kendisini (hiç olmazsa Batı’nın tanıdı¤ı kadar veya Batı’yı tanıdı¤ı kadar da kendisinden olanı) tanımayan müslümanları, dünya konjüktüründen kaynaklanan, bir dayatmayla karflı karflıya getirerek, "hadi Hıristiyan Batı’yla barıflın!" demek, gerçekçi bir yaklaflım olmaz, çünkü: Gönlünü, kafasını, yurdunu onyıllardan beri Batı’ya ve Batılı
olan herfleye açmıfl olan müslümanları
hayal kırıklı¤ına u¤ratan, döven, hor
ve hakir gören, hatta evini-barkını baflına yıkarak onları kendi evlerinden
kovan yine Hıristiyan Batı’dır. ‹limde,
teknolojide ve iktisatta ileriye giderek
büyük, hatta süper büyük olanlardan,
adil ve mütevazi olmayı beklerdik.
Yaptıklarından ötürü özür dileyerek,
gelin barıflalım, demelerini beklerdik.
Bütün bunlardan ba¤ımsız olarak,
günümüz müslümanlarının baflka dinler ve kültürlerle diyalog çerçevesinde
çok büyük eksiklik ve yanlıfllıkları
vardır. Yukarıda izahına çalıfltı¤ım
hal-i periflanımızdan kaynaklanan sebepler önümüzdeki en büyük engelimizdir. fiu anda hakim Batı Medeniyeti’nin müslümanlara tepeden bakması
bir bahane de¤il, vakıadır. Aynı flekilde; kendi içine kapanık, kendisi ve
kendisinden olanla cedelleflen bir ‹slam Dünyası da bir baflka vakıadır.
Kırk seneyi aflkın bir mazisi olan
Batı Avrupa Müslümanları’nın içinde
bulundu¤u ruh hali ise; kelimenin tam
manasıyla trajedidir: Avrupa’nın göbe¤inde kendi küçük dünyasına kapanarak, kapısının önünde olan bitenden
habersiz, günlük hayatın gerçeklerinden uzak, tamamıyle basmakalıp-beylik nutuklarla hadiselere (yönlendirilerek) yaklaflan hakim bir zihniyetin bizi
getirdi¤i nokta, olmamız gereken yerden çok uzaklardaki bölük-pörçük halimizden baflka birfley de¤ildir.
Biz kendimizi takdim etmek, anlatmak gibi bir meseleyi gündemimize
taflımadı¤ımız için, baflkaları ifline geldi¤i flekilde bizi tarif/izah etmifl, biz
de; "bu haksızlık, iftiradır, bu anlatılan
ben dei¤ilim" desek de, ifl iflten geçmifl
ve o malûm tarif flekli sokaktaki Batı
insanın kafasında normlaflmıfltır.
"Önce ben, müslüman olarak üzerime düfleni yaptıktan sonra, baflkalarının benim hakkımda verdi¤i karara
bakmalıyım." prensibinden hareket
edecek olursak, herfleyden önce taflıdı¤ımız de¤erleri hakkıyla temsil edebilme noktasında kendimizi tartmalı ve
sorgulamalıyız.
Kanaatimizce bugünün müslümanın en büyük sıkıntısı, temsil yetene¤inden uzak bir noktada olmasından
kaynaklanıyor. ‹slam’ın tanıtılmaya,
anlatılmaya ihtiyacından ziyade ehil
temsilcilere ihtiyacı vardır. Dinlerarası
diyalo¤un tılsımlı sözcü¤ü de, hakkıyle "temsil"dir.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 14
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
DOSYA
14
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
BATI ve SLAM DYALOU
ünümüz dünyasında insanlar,
toplumlar, kültürler ve uygarlıklar-arası iliflkilerde yeni bir
temel, yeni bir bakıfl açısı ve yeni bir
perspektif arayıflında olması oldukça
anlamlı ve zorunlu gözükmektedir. Zira, insanlı¤ın, kültürün ve uygarlı¤ın
çatıflmasını isteyen "flom" a¤ızların
yüksek perdeden savafl ve çatıflma ça¤rıları yaptı¤ı bir zaman diliminde insanların, kültürlerin ve medeniyetlerin
yeni iliflkiler ve yeni temel arayıfllarında bulunmak makalenin ba¤lı¤ında ifade edilen Batının ve ‹slamın bilgi nesnesinin ötesinde konuflma, tanıflma ve
ortak irade ile insanlık için ortak barıfl
gösterme çabası için kaçınılmaz gözükmektedir...
Her ne kadar "güçlü" olan diyalog
ve tartıflma istemese de, bizler inadına
Dünyanın gerçeklerini tanımak, Avrupa’nın batı yakasında yaflayanlar olarak do¤u ve batı dünyasına yeni anlayıfllar kazandırmak için medeniyetler
ve kültürler arası gerçek bir diyalogun
kaçınılmaz oldu¤unu savunuyoruz. Yine bizler biliyoruz ki, özellikle göç etmifl oldu¤umuz ‹slam cografyasın atefller altında, her gün çı¤lıklar duyuyoruz
mazlumlar diyarından, evleri yıkılıyor
Holokosları hatırlatan uygulamaların
modern versiyonunu görüyoruz.. Ülkeler iflgal ediliyor, iflkence, katliam ve
bir insanlık dramı arefesinde inadına
diyalog, inadına esenlik ve inadına kardefllik ritmimizi tekrarlıyoruz... Diyalog anlayıflımız "safdilli¤imizden" de¤il kuflkusuz.. Diyalogla yeni kapılar
açılmasını sa¤layarak "yeni" dönem insan-insan iliflkisine, insan-medeniyet
inflaasına katkı sa¤lanaca¤ına inanıyoruz..
G
Mehmet DOAN
Göç etmifl bir toplulu¤un Mustezafları, dıfllanmıflları, horgörülenleri olarak diyalog ve tartıflmadan yana olmalıyız! Tartıflaca¤ımız ve uzlaflaca¤ımız
ortak konular flu bafllıklar etrafında olmalıdır:
‹nsan, bilgi ve özgürlük...
Bunlar insanlı¤ın üzerinde ittifak
etti¤i ortak de¤erlerdir.
Baflkaları ile iliflkilerimiz, eflitlik,
sosyal adalet ve özgürlük üzerinde durulması kaçınılmaz gözükmektedir.. fiu
kadarını söylemek gerekir ki; Özgürlük, eflitlik ve sosyal adalet sadece Avrupa veya Asya co¤rafyasının sınırları
içerisinde savunulmamalıdır!
Savaflların, kıyımların, göz yafllarının, çı¤lıkların, feryatların, göç ve geçebeliklerin, açlı¤ın ve susuzlu¤un, insanın ve neslinin, kültürün ve uygarlı¤ın "futursuzca" katledildi¤i bir yeryüzü gerçe¤ini bilerek savafl yerine barıflın tesisi için Batı ve ‹slam Diyalogunun yılmaz savunucusu olmak zorundayız...
Evrensel adalet ve insanlı¤ın esenlik arayıflına efllik ederek katkı sa¤lamak istiyorsak diyalogtan yana "tavır"
almalıyız ve "taraf" olmalıyız..
Bizler di¤er insanları "mutlak baflka" olarak görüp ve onları maddi nesneler olarak de¤erlendirdi¤imiz sürece,
gerçek insani bir idraka ve diyaloga
ulaflamayız.. ‹nsanın etkisinden, aklından ve onun iradesinden çıkan insani
eylemler, kurumlar, görenekler, uygarlıklar ve kültürler, önemli unsurlardır..
Bunun için "di¤erleri", di¤er kültürler,
uygarlıklar ve görenekler mutlak "baflka" olumsuz ve maddi nesneler de¤il-
dirler..
Avrupa’nın batı yakasında yaflayan
Müslümanlar olarak evrensel adalete
ulaflma ve onu yaflatma çabalarının bitimsiz oldu¤u gerçe¤inden yola çıkarak
Batı ve ‹slam Diyalogunu ısrarla öneriyorum!
Yine Avrupa’nın batı yakasında yaflayan Müslümanlar, Diyalog için ortak
bir manzaramız, iflitmek için ortak bir
yerimiz ve konuflmak için ortak bir dilimizin oldu¤unun altını özellikle kalın
hatlarla çiziyorum..
Düfller ülkesi ve vizesiz bir memleket olmasını istedi¤imiz dünyamız’da
farklılıklarımızla birlikte niçin, barıflı
ve hukukun üstünlü¤ünü, adaleti ve özgürlü¤ü talep etmeyelim ki!? ‹flte kurulacak diyaloglar bu amaç için olmalıdır. Bu amaç ise ulvi ve insanlı¤ın selameti anlamına gelmektedir.
Do¤ulu ve Batılı kökenimiz temelinde; ortak bir manzarayı, iflitmek için
ortak bir mekanı ve konuflmak için ortak bir dili, dar çerçeveli lisanla, çifte
standart-laflmıfl önyargılarımızla, tabaka-laflmıfl guruplarımızla, konum-laflmıfl tek merkezli ve kendisini kural vazedici konumda görerek, elbette gerçeklefltiremeyiz..
‹nsanın ortak ve dünya çapında düflünsel geliflimi ve maddi yükselifl çabasıyla batı-do¤u arasındaki anla(fl)mama ön yargısı ancak diyalogla saydamlaflabilece¤ini asla unutmamalıyız. Ve
bunun için her fleyimizi saydamlafltırarak birbirlerimizin aynaları olmalıyız..
Kuflkusuz Batı ‹slam diyalogu, kültürlerin asimilasyonu, kimlikleri inkar
ve onların çeflitliliklerinin ve farklılık-
larının ortadan kaldırılması anlamını
içermemelidir.. Batı ve ‹slamın insanları kültürlerinin paraleli¤ine ra¤men,
birbirlerini tamamlayan ve derin bir bilinçle kendilerini, köklerinin oldu¤u
vatanlarına ba¤lı hissederek, yeni vatanlarında/cografyalarında farklılıklarını korumalıdırlar..
Do¤u ve Batı sadece birer co¤rafik
bölge de¤il, keza dünya görüflü ve varolufl tarzlarıdır. Gerçek bir diyalogla
bu potansiyeller, kimlikler ve tutumlar
do¤u ve batı’daki tarafların gereken ilgileri sayesinde tanınıp kabul edilebilir, gerçek insani de¤erler ortaya çıkarılabilir ve de¤iflim halindeki dünyamız
için hiç olmazsa fiziki-duygusal- insancıl ortak birliktelik özeti aranabilir.
Diyaloglar ve bu sayede kurulacak
iliflkiler, hayatın zaruretleri ve maddi
ihtiyaçlarının oluflturdu¤u ekonomik
ve ticari iliflkilerden daha da önemli ve
daha öte bir boyutu vardır..
Kültürler arası diyalog için alim,
düflünür ve yöneticilerin etkili rol oynayaca¤ından kuflku yoktur. Bilimadamları, sanatçılar, düflünürler, politikacılar halkın duyan kulakları, gören
gözleri ve toplumun düflünsel hayatlarının temsilcileridir..
‹flte onlar do¤u batı arasındaki diyaloglarda yeni ufuklar açabilirler.. Bu
diyalogların öncülü¤ünü herkesten önce birarada yaflayan insanların gerçeklefltirmesi gerekir..
Bizlere deneyimleriyle yol gösterecek, diyalog ve anlaflma arayan, uluslararası diyalog ve iliflkileri önemseyen
ve fliddetten arınmıfl, ayrımcılıktan, tahakkümden uzak bir dünyanın oluflturulmasına katkıda bulunacak örgütlere,
aktivistlere, ilahiyatçılara, düflünür ve
politikacılara ihtiyaç vardır.
16. ATB KURULTAYI’NDAN NOTLAR
vrupa’nın birçok ülkesinden gelen AT‹B’liler, AT‹B dostları ve
protokol misafirleri ve sazıyla,
sözüyle Ozanlar, Türk Halk
Müzi¤i’nin de¤erli sanatçıları...
Nihayet Kuran-ı Kerim ve
arkasından ‹stiklal Marflı ile
bafllayan program. NRW Bölgesi Baflkanı ve Genel Baflkan
Yardımcısı Mehmet Çubukçu’nun ev sahibi sıfatıyla yaptı¤ı selamlama konuflmasının
ardından kısa bir müzik programı..
Kurultay boyunca Harun
Kılıç ve Aslıhan Aksoy’un baflarılı ile icra ettikleri sunuculuk üslubuyla mikrofana davet
edilen AT‹B Genel Baflkanı
Fikret Ekin’in mesaj, uyarı ve
tesbitlerle dopdolu kurultay
konuflması: Terör, Baflörtüsü,
Uyum ve Göç Yasası, E¤itim
ve Türkiye’nin AB Üyeli¤i konularındaki AT‹B görüflü, tavrı
ve yol göstericili¤ini salonunu
dolduran insanlar dikkatle din-
A
AT‹B Genel Baflkan›
Fikret Ekin
lediler.
Castrop-Rauxel Belediye
Baflkan Yardımcısı Gerhard
Hölter’in konuflmasından önce
Türk Bayra¤ı karflısında saygı
duruflunda bulunması, salondakiler tarafından alkıfllarla karflılık gördü.
Gerek FDP’nin NRW Milletvekili ve gerekse CDU’nun
yine aynı eyaletten Milletvekili
olan Thomas Kufen’in, Türkleri yeterince tanımadıkları itirafında bulunmalarının yanısıra,
sıcak mesajlar vermeleri taktirle karflılandı.
T‹DAF Genel Baflkanı ve
AT‹B kurucu üyelerinden ‹hsan Öner’in, vatandafllarımızın
Avrupa’daki siyasi hayata mutlaka yaklaflmaları, gerekirse
partilerde aktif görev almaları
do¤rultusundaki teklif ve uyarıları da dikkatle dinlenen konuflmalardan birisiydi.
AT‹B Hagen ve Hannover
teflkilatları bünyesindeki gençlerden oluflan ilahi grupları da
kurultay gecesine ayrı bir renk
katıyordu.
Gerek geleneksel "Kurultay
fiiiri"ni programın baflında
okuyan ve daha sonraki programlarda sahneye gelen Ozan
Yusuf Polato¤lu, vefakâr Ozan
Fedai ve yılların eskitemedi¤i
Ozan Hilmi fiahballı da bu kurultayda AT‹B’lilerle beraberdiler. Türk Halk Müzi¤i’ni yıllardır baflarıyla icra eden Ahmet Baydaro¤lu ise, dikkat çekiyordu.
Kurultayın yıldız sanatçılarından birisi, hiç flüphesiz, Esat
Kabaklı’ydı. Tok sesiyle kendi
bestelerinden örnekler sunarken, salondakiler de türkülere
efllik ediyor, çocuklar ise bayraklarla sanatçının etrafında bir
halka oluflturuyorlardı.
AT‹B fieref Baflkanı M.
Serdar Çelebi’nin hedef tayin
edici ve ufuk açıcı konuflmasında temas etti¤i konular, Avrupa Türkleri’ni yakından ilgilendirdi¤i kadar, Türkiye ve
dünya Türklü¤ünü de alakadar
eden meselelerdi: "Avrupa’da
yaflayan insanımızın ortak ülküsü; milli kimli¤ine ve eflit
haklara sahip, güçlü bir Türk
Toplumu oluflturmak olmalıdır" fleklindeki tesbiti, esas meselelerimizin anahtarı gibiydi.
Bir milli bayram, flölen,
hasret giderme, bilgi-heyecan
tazeleme, durufl sergileme olarak da de¤erlendiren bir AT‹B
Kurultayı daha sona ermifl oldu.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
Seite 15
15
DOSYA
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
MAM-HATPLER-MESLEK LSELER MESELES...
ürkiye’de E¤itim ve Ö¤retim tümüyle bak›ld›¤›nda asl›nda içinden
ç›k›lmaz bir haldedir. ‹lkokuldan
bafllay›p üniversitenin sonuna kadar düzelmesi gereken birçok konu vard›r ve bunlar›n k›sa zamanda yap›labilmesi zaten
mümkün de¤ildir.
Meslek Liseleri ve bunlar›n içinde
‹mam-Hatip Liseleri meselesi ise konunun
bir baflka yan›n› oluflturmaktad›r ve flu anki durum itibariyle vahimdir. Vahimdir
çünkü bu okullarla ilgili olarak var olan
kanunlara ra¤men, baflka baz› konularda
oldu¤u gibi bask›ya dayanan bir mant›kla
hukuk-d›fl› ifller yap›lmaktad›r.
1983 tarihli ilgili kanuna göre “Meslek
Liseleri ve tabii ki bu arada ‹mam Hatip
liseleri hem mesle¤e ve hem de genel yüksek ö¤retime talebe yetifltiren ö¤renim kurumlar›d›r.”.. Geçerli mevzuat bu temel
esas sonras› bu okullarla ilgili düzenlemeleri yapma yetkisini devletin çeflitli kurumlar›na vermifltir. Ama bilinmesi gereken temel esas fludur ki, bu kurumlar›n düzenlemeleri kanuna ayk›r› olmamal›d›r.
Ancak YÖK, 28 fiubat post-modern
müdahelesinin yap›lmas›ndan sonra, 1999
y›l›nda yapt›¤› bir yönetmelik de¤iflikli¤i
ile meslek liselerinin üniversiteye girifline
engeller getirdi. Üniversite imtihan›na giren talebelerin ald›klar› puan› çeflitli say›larla çarpmay› öngören ve bu arada meslek liselerinin puanlar›n› lise mezunlar›na
nazaran oldukça düflük say›larla çarpmay›
öngören bu yönetmelik de¤iflikli¤i, Türkiye’de meslek liselerinin ve ‹mam hatiple-
T
rin üniversiteye giriflinin sonu manas›na geliyordu.
3 Kas›m 2002 seçimlerinden sonra iktidara gelen AKP, o günden bugüne, sözkonusu
yönetmeli¤in do¤urdu¤u haks›zl›klar› giderme
yönünde baz› ad›mlar
atmaya çal›flt› ve nedense her defas›nda geri
ad›m atmak durumunda
kald›. Hatta bu konunun
ve bunun da ötesinde
YÖK
konusunun
AKP’nin ilk Milli E¤itim
Bakan› olan Erkan Mumcu’nun bu bakanl›ktan kayd›r›lmas›na sebep oldu¤unu söylemek de mümkün.
Son olarak YÖK’te baz› acil düzenlemeler yapan ve bu arada katsay› konusundaki haks›zl›kta k›smen de olsa düzeltmeler öngören bir kanun büyük gürültüler
aras›nda TBMM’de kabul edildi. Öyle ki
K›br›s’ta verilen tavizler, Milli Güvenlik
Kurulu’nun yetkilerinin budanmas›, askeri
harcamalar›n Say›fltay denetimine tabi tutulmas› gibi konularda bile susan Genelkurmay bu kanunla ilgili nedense “laiklik”
vurgusunun bol oldu¤u bir aç›klama yapma ihtiyac› hissetti.
Cumhurbaflkan› Sezer, beklendi¤i gibi
ve bu arada AKP iktidar›n›n muhtemelen
bilerek yapt›¤› bir hata sebebiyle de mecburen tabii yine bol miktarda laiklik vur-
gusuyla iade etti. Kanunun Cumhurbaflkanl›¤›na sevki s›ras›nda
Köflk’te onaylanmay›
bekleyen Anayasa de¤iflikli¤i paketinde Genelkurmay›n YÖK’e verdi¤i üyenin iptali sözkonusuydu ve onaya ya da
redde üç gün vard›. Haz›rlanan yasada ise Genelkurmay’›n YÖK’e
üye vermesi ile ilgili
madde vard›. Anayasa
de¤iflikli¤i onaylan›p
yürürlü¤e girince bu defa YÖK yasas› Anayasa’ya ayk›r› hale gelmifl oluyordu.
Cumhurbaflkan›’n›n kanunu iadesi
sonras› bilhassa meslekliseliler nefeslerini
tutmufl bir halde AKP’den gelecek aç›klamay› beklediler. ‹lk gün ümit var gibi idi
ancak ikinci gün bizzat Baflbakan Erdo¤an’›n a¤z›ndan bu meselenin donmaya
b›rak›laca¤› aç›klamas› geldi. Baflbakan’›n
aç›klamas› partisinin grup toplant›s›ndayd›
ve konuflman›n bafllang›c› ve devam›ndaki
sert vurgu, insanlar› yine ümitlendirmiflti.
Erdo¤an, yapt›klar›n›n do¤rulu¤unu,
karfl› ç›kanlar›n yanl›fll›¤›n› ciddi delillerle
dile getiriyor ve konuyla alakal› yanl›fl de¤erlendirmeler yapanlar› ve bu arada veto
eden Cumhurbaflkan› Sezer’i vatandafla flikayet ediyordu. Üslubuna bak›ld›¤›nda
herhalde bu kanunun arkas›nda durduklar›n› aç›klayacak beklentisi veren oldukça
Ekrem KIZILTA
sert bu konuflman›n sonunda ise bu konunun üzerine gitmeyeceklerini aç›kl›yordu.
Anayasa de¤iflikli¤inin neticesini beklemeden, kanuna bu de¤ifliklik sonras›
Anayasa’ya ayk›r›l›k tafl›yan bir madde
konulmas› ve böylelikle vetonun bir tür
garantiye al›nmas›, veto sonras› kanunun
üzerine gidilmeyece¤i aç›klamas›
AKP’nin bu iflte samimi olup olmad›¤›n›n
sorgulanmas›na yol açt›.
AKP iktidar›n›n bilhassa 28 Mart seçimleri öncesi s›kl›kla vurgusunu yapt›¤›
bu konuda geri ad›m atmas›, y›llard›r
ümitle haks›zl›klar›n giderilmesini bekleyen kesimler üzerinde elbette so¤uk bir
dufl etkisi yapt›.
Anayasa’y› de¤ifltirebilecek bir koltuk
say›s›yla iktidar yapt›klar› baflbakan›n, vaadetti¤inin ard›nda durmas› yerine, bask›lara boyun e¤en bir tutum tak›nmas› ve ard›ndan da bask› yapanlar› kendisine flikayet etmesi ise Milletimizin ciddi flekilde
flafl›rmas›na sebep oldu. Bu flaflk›nl›¤›n ilk
tepkisi ise geçti¤imiz hafta mahalli seçimlerin iptal edildi¤i ilçe ve beldelerde yap›lan mahalli seçimde kendini belli etti.
AKP, büyük ümitlerle girdi bu seçimden
elindeki 3 belediyeyi kaybederek ç›kt›.
Meslek liseliler ve ‹mam-Hatipliler
flimdi gelecek seneye ümit ba¤l›yorlar.
Kanuna ra¤men, yönetmelik de¤iflikli¤i ile
yap›lan haks›zl›¤›n giderilece¤i ümidi ile.
Tabii kanunlarda yasak olmamas›na ra¤men baflörtüsü konusunda estirilen rüzgar›n nas›l etkili oldu¤unun da fark›nda olduklar›ndan, buruk bir bekleyifl bu.
Milyonlar Muhammed'e karı!
Almanya'da yay›mlanan Welt Am Sonntag gazetesi, 'Milyonlar Muhammed'e Karfl›' manfletiyle yay›nlad›¤› bir raporda, Vatikan'›n, ‹slam'›n yay›lmas›n› engellemek ve Hz. Muhammed'i karalamak için Katolik Kilisesi'ne ba¤l›
gizli bir misyonerlik örgütüne milyar dolarl›k fon tahsis etti¤ini yazd›.
lmanya'da yay›mlanan Welt Am
Sonntag gazetesi, 'Milyonlar Muhammed'e Karfl›' manfletiyle yay›nlad›¤› bir raporda, Vatikan'›n, ‹slam'›n yay›lmas›n› engellemek ve Hz. Muhammed'i
karalamak için Katolik Kilisesi'ne ba¤l›
gizli bir misyonerlik örgütüne milyar dolarl›k fon tahsis etti¤ini yazd›.
Almanya'da ç›kan Welt Am Sonntag
gazetesi, Vatikan'›n "Milyonlar Muhammed'e Karfl›" ad›n› tafl›yan raporunu yay›nlad›. Gazete, Vatikan'›n Katolik Kilsesi'ne
ba¤l›, dünyan›n dört bir yan›nda flubeleri
olan ve gizli misyonerlik faaliyeti yürüten
bir kuruma, ‹slam'›n yay›lmas›n› engellemek için büyük bir fon tahsis etti¤i belirtildi. Haberi, "Milyonlar Muhammed'e Karfl›" manfletiyle okuyucular›na duyuran Alman Welt am Sonntag gazetesi, 30 May›s
2004 tarihli nüshas›nda, Vatikan'›n büyük
bir mebla¤dan oluflan bir fonu, gizli
"Congregation for the Evangelization of
Peoples (‹nsanlar› Evangelist Yapma Cemaati)"in kullan›m›na verdi¤ini yazd›.
Vatikan'›n ‹slam'›n yay›lmas›n› engelleme raporunu Welt Am Sonntag gazetesinde yay›nlayan Andreas Englisch, cemaatin öncelikli hedefinin Hz. Muhammed'in
insanl›¤›n gözündeki imaj›n› zedelemek
yoluyla ‹slam'›n yay›lmas›n› frenlemek ve
insanlar›n ‹slam dinine gösterdi¤i ilgiyi
azaltmak oldu¤unu ifade etti. Merkezi Roma'da olan cemaatin ilgi alan›n›n daha çok
Hristiyanl›k ile ‹slam aras›ndaki hassas
noktalarda yo¤unlaflmak oldu¤u belirtilen
A
raporda, cemaatin bu konudaki kötü flöhretine özellikle vurgu yap›l›yor. Raporda, cemaatin H›ristiyanl›k ve ‹slamiyet aras›ndaki gergin noktalar› körükleyen tek uluslararas› kurum oldu¤u da kaydediliyor.
Müslüman-Hristiyan diyalo¤u
Raporda, H›ristiyanlaflt›rma Cemaati'nin bir- çok hükümetten de sosyal, kültürel ve ekonomik yard›m gördü¤ü belirtilerek, birçok hükümet yetkilisi ve diplomat›n cemaatten Katolik inanc›n yayg›nlaflmas› için ellerinden gelen hiç bir deste¤i esirgemedikleri ve ‹slam ile H›ristiyanl›¤›n dünya üzerinde yay›lmas›n› karfl›laflt›ran sosyal, demografik gibi istatisti¤i bilgileri bu cemaatin kullan›m›na sunduklar›
vurgulan›yor. Raporda, Papa'n›n ›nsanlar›
H›ristiyanlaflt›rma Cemaati'ne verdi¤i aç›k
deste¤in alt› çizilerek, Papa'n›n Katolik
inanc›n yeryüzünde yayg›nlaflt›r›lmas› için
gereken tüm yeni metod, yol ve yöntemlerin kullan›lmas› yönünde talimatlar›n›n titizlikle uyguland›¤› belirtildi.
Fakir ülkelerdeki Müslümanlara bedava sa¤l›k hizmetleri verilerek H›ristiyanlaflt›r›lmas›, di¤er bölgelerde ise, H›ristiyan-Müslüman diyalo¤unun desteklenmesi
ad› alt›nda çal›flmalar sürdürülmesi tavsiye
edilen raporda, Müslüman ülkelerde yürütülen bu çal›flmalar›n kesinlikle gizli tutulmas› isteniyor.
Cemaat, kat› askeri
disiplinle idare ediliyor
‹nsanlar› H›ristiyanlaflt›rma Cemaati'nin kat› ve ac›mas›z kurallarla yönetil-
di¤ini belirten Welt am Sonntag gazetesi,
buna örnek olarak, cemaatin idarecilerinden Kardinal Crescenzio Sepe'nin, cemaat
çal›flanlar›n› "askerlerim" diye ça¤›rmas›n›
gösterdi. Gazetedeki raporda, cemaate
ba¤l› bin 81 kiflinin, H›ristiyanl›¤› yayman›n yasakland›¤› dünyan›n de¤iflik ülkelerinde gizli misyonerlik faaliyeti yürüttü¤ü
belirtildi.
Misyonerli¤in resmen yasakland›¤› Suudi Arabistan, Yemen, Çin, Vietnam ve
Kamboçya gibi ülkelerde misyonerlik çal›flmalar›n›n bu cemaat üyeleri taraf›ndan
titizlikle yürütüldü¤ü ve bu çal›flmalar›n
H›ristiyan dünyas›ndan da siyasi ve ekonomik destek gördü¤ü kaydedilen raporda,
dünyan›n de¤iflik ülkelerinden 85 bin papaz ve piskopos ile 450 bin misyonerin
deste¤ini gören cemaatin, geçen y›l dünyan›n farkl› bölgelerinde yürütülen 280 ayr›
proje kapsam›nda 65 bin papaz› görevlen-
!
dirdi¤i belirtildi.
1 milyon kifli görevli
Cemaat bünyesinde papaz ve yönetici
ordusundan ayr› olarak misyonerlik faaliyeti yürüten 1 milyon insan›n daha çal›flt›¤› belirtilen raporda, ayl›k 30 dolar maaflla
çal›flan bu misyonerlerin, yaz-k›fl, uzak-yak›n, güvenli-tehlikeli ay›r›m› gözetmeden
bütün bölgelere giderek maddi s›k›nt› içindeki insanlara H›ristiyanl›¤› afl›lamaya çal›flt›klar› belirtiliyor. Cemaatin sa¤l›k ve
e¤itim kurumlar› bak›m›ndan büyük ve
güçlü bir alt yap›ya sahip oldu¤u belirtilen
raporda, cemaate ba¤l› 42 bin okul, bin
600 hastane, 6 bin ilk yard›m klini¤i, 780
AIDS yard›m ve tedavi merkezi ile 12 bin
ofis bulundu¤u ve tüm bu kurumlar›n ihtiyaç sahipleri ile fakirlere hizmet ad› alt›nda asl›nda H›ristiyanl›k propagandas› yapt›¤› kaydedildi.
Yeni fiafak Gazetesinden al›nm›flt›r.
Misyonerlerden yakınmak, kiliseye karflı çıkmak
yerine biz kendi dinimizi tebli¤ için neler yaptık,
hangi bütçeyi tahsis ettik onu düflünsek daha do¤ru olmaz mı? Misyonerler görevini yapıyor; sızlanmak yerine harekete geçmemiz gerekmez mi?
Yeryüzünde adalet ve barıflı temin etme noktasında peygamberlerin varisleri sayılan barıfl erleri,
bizler! Kendi görevimizi müdrik miyiz acaba?
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
16
Seite 16
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
SEYAHAT-HATIRAT
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
EHL- BEYT KURULTAYI’NA YOLCULUK
. Evrensel Dünya Ehl-i Beyt Kurultayı’na katılmak üzere, AT‹B’i
temsilen apar-topar Türkiye’ye
gitmek üzere yola çıkıyorum. Düsseldorf havaalanında aynı uçakla ‹stanbul’a yolculuk yapaca¤ımız bir ifl adamımızla tanıflıyoruz. Murat Bey Almanya’daki bir fuar ziyaretinden dönüyor. Daha uça¤a binmeden (sevmedi¤im) bir soruyla muhatap oluyorum:
“Hemflehrim memleket nere?”. Soruların ardı arkası kesilmeden uça¤a binene
kadar devam ediyor. Uçakta yanyana
oturuyoruz. Murat Bey, AT‹B’in Genel
Sekreteri de oldu¤umu ö¤rendikten
sonra, Türkiye’ye gidifl sebebini soruyor. Ehl-i Beyt Vakfı’nın kurultayına
ifltirak etmek için gidiyorum, dedikten
sonra mera¤ı biraz daha artıyor. Türkiye’de olmasına ra¤men Almanya’ya ifl
icabı sık sık gidip geldi¤ini ve AT‹B’i
de tanıdı¤ını söyleyen bu dindar görünümlü vatandafl, “hangi mezheptensiniz?” fleklinde bir soruyu bana yöneltiyor. Tek kelimelik bir cevap veriyorum:
Müslümanım!...
Murat Bey’in kafası karıflırırken,
mera¤ının biraz daha arttı¤ını hissediyorum. Dakikalarca bana din propagandası yaptıktan sonra, sabrım tükenme
noktasına geliyor:
Bütün bunları bana niçin anlatıyorsunuz, varmak istedi¤iniz hedef nedir?
Murat Bey:
E¤er rahatsız oluyorsanız...
Ben de, rahatsızlık duymadı¤ımı
(kerhen de olsa) ifade ettikten sonra;
bildi¤imiz konuları birbirimize empoze
etme¤e çalıflmanın gere¤i olmadı¤ı, türünde cevap verip, konuyu noktalamak
isterken, Murat Bey kendisine göre beni
çözebilmek için “anahtar soru”sunu
patlatıyor:
‹ran’a hiç gittiniz mi?
Bu soruyu yöneltiflindeki gaye; biraz önce sordu¤u, “hangi mezheptensiniz” sorusuna cevap alabilmek veya kafasındaki mevcut bölge, kabile gibi flablonların yanısıra, mezhep flablonlarından birine beni oturtmak içindi. Kafasından geçenleri okur gibiydim:
AT‹B, “ehl-i sünnet” cemaatin oluflturdu¤u bir kurulufl ve bu adam (bendeniz) “Ehl-i Beyt-Alevi” toplantısına
(kuruluflu temsilen) davetli olarak giderken, acaba hangi mezhep veya tarikattan, “alevi” mi, yoksa “sünni” miydim?
Bir daha her önüne gelene, “hangi
mezheptensiniz” sorusunu kolay kolay
sormayaca¤ını ümit etti¤im Murat
Bey’e müslümanlar adına sitemli bir
cevap verdim:
Niçin benim meselâ, Amerika’ya,
Arabistan’a veya bir baflka ülkeye gidip
gitmedi¤im de¤il de, illa da ‹ran’a gidip
gitmedi¤im sizi ilgilendiriyor? Galiba,
benimle ilgili resim, kafanızda henüz
daha netlik kazanmadı. ‹ftiharla, “Müslümanım” demem sizi tatmin etmedi.
21. asır, bilgi ça¤ıdır. Bu asrın müslümanının baflka müslümana, hangi mezhepten oldu¤unu ısrarla sormak kadar
daha abes bir soru göremiyorum. Çünkü “sizden” olursam, herfleyime (bütün
7
menfiliklerime) ra¤men “bizden”, flayet
de¤ilsem, herfleyime (bütün müsbetliklerime) ra¤men “bizden de¤il” kalıbına
oturtulaca¤ım.
Burat Bey’le ‹stanbul’a inene kadar
devam eden sohbetimizin gerisini çok
önemli görmedi¤im için burada noktalıyorum.
Ve “7. Evrensel Dünya Ehl-i Beyt
Kurultayı” bafllıyor:
‹stanbul’un meflhur otellerinin birisinin konferans salonunda bafllayacak
olan kurultay toplantısına girerken, kapıda baflkan Fermani Altun Bey’le karflılaflıyor ve kendimi taktim ediyorum.
Gösterilen yere oturduktan sonra, seçkin bir davetli toplulu¤u dikkatimi çekiyor:
Hükümeti temsilen bir bakan, çok
sayıda milletvekili, ‹stanbul Büyükflehir
eski ve yeni Belediye baflkanları, Saadet Partisi Genel Baflkanı Recai Kutan,
MHP Genel Sekreteri Prof. Abdurrahman Küçük, MHP eski milletvekili Abbas Bozyel, Pakistan, Yemen, Irak,
‹ran, ‹ngiltere, Azerbaycan, Bulgaristan, Makedonya, Bosna ve Arnavutluk’tan gelen temsilciler. Birçok din alimi ve bürokratın yanısıra, Anadolu’nun
de¤iflik bölgelerinden katılan “Ehl-i
Beyt Alevi”, “Bektafli Alevi”, “fiii-Caferi”lerin temsilcileri, Avrupa Ehl-i
Beyt Alevi Fedrasyonu Baflkanı Fuat
Mansuro¤lu, Diyanet ‹flleri Eski Baflkanı Mehmet Nuri Yılmaz ve salondakilerin ilgi oda¤ı haline gelen Prof. Yaflar
Nuri Öztürk.
Birbirinin benzeri konuflmalar...
Ehl-i Beyt Vakfı Baflkanı Fermani
Altun’un açılıfl konuflmasından önce
Kuran-ı Kerimle bafllangıç ve ardından
‹stiklal Marflı ve saygı duruflu (kimin ve
ne için anlayamadım), misafirlerin takdimi ve birbirinin kopyası olan “selamlama konuflmaları”: Genellikle birlikberaberlik mesajları ve (samimiyet derecesini bir kenara bırakacak olursak)
hemen hemen herkesin “Ehl-i Beyt”
dostu oluflu, dikkatimi çekti.
....yanlız bir farkla: Yaflar Nuri Öztürk!
Kanaatimce, en do¤ru ve kaydade¤er tesbit, teflhis ve yorumlar Yaflar Nuri Öztürk’ten geldi. Salondakilerin ilgi
ve alakası da zaten bu tesbitimizi teyid
eder mahiyetteydi. Prof. Y. N. Öztürk’ün konuflmasından not aldı¤ım birkaç cümleyi sizlerle paylaflmaya de¤er
görüyorum:
“Ehl-i Beyt tabirini Alevi tabirinden
daha önemli buluyorum. Ehl-i Beyt,
Kur’anî bir tabirdir. Ehl-i Beyt, birlik
unsurudur. Ehl-i Beyt’e ba¤lılık, bir
mezhep meselesi de¤ildir. Böyle yaparsanız rahatsızlıklar çıkar. Ehl-i Beyt,
romantik sevgi meselesi de¤ildir. EhliBeyt’e yapılan zulümler yeniden tahlil
edilmesi lazım. “‹slam Fıkhı” fliddet
üreten bir fıkıhtır. Bu, Peygamber’den
sonra ‹slam’ı ideolojilefltiren Emevi
zihniyetidir. Din ideolojirse, rahmet olmaktan çıkar. Emevi zihniyeti dine kan
sokmufltur. Bu deflifre edilmelidir.
Hz. Hüseyin’in Kerbela olayı, kiflilerden ilkelere geçifltir. ‹lkeler ise, kifli-
lerin üzerine çıkmalıdır.”
Ve birkaç cümleyle AT‹B Genel
Sekreteri:
Ö¤len yeme¤inden sonra misafirlerin selamlama konuflmalarının devam
eden ikinci kısmında aniden “AT‹B Genel Sekreteri Mahmut Aflkar” olarak
kürsüye davet ediliyoruz. fieref Baflkanımız M.Serdar Çelebi ve Genel Baflkan Fikret Ekin Bey’in selamlarını ileterek, baflarılar temennisinde bulunduktan sonra; yolculuk esnasında Murat
Bey’le aramızda geçen ve sizlere de aktadı¤ım sohbetimizi mikrofondan naklederek devam ettim. Bir azgeliflmifllik
özelli¤i olan alt kimli¤in üst kimli¤imiz
yerine geçti¤i müddetçe, bugünkü hal-i
periflanımızdan müslümanlar olarak
kurtulmamız mümkün olmayacaktır,
mealinde bir ifade kullandım.
Ehl-i Beyt Kurultayı’nın ikinci gününde “sonuç bildirgesi için teklifler”
isteniyordu. Dikkate alınması gereken
tekliflerin yanısıra, gereksiz, hedefsiz
ve temelsiz teklifler de konuflmak için
konuflanlar tarafından dile getirilirken,
“ya Rabbi biraz daha sabır!” diyerek
kendime niyazda bulunuyordum. Biriki dakikalık söz istedim ve nihayet sıra
bize geldi:
“fieref Baflkanımız Serdar Çele-
bi’nin, “Batı Avrupa ve Balkanlardaki
müslümanlarla ilgili her türlü hizmete
hazırız.” mesajını sizlere tekrar ilettikten sonra; AT‹B olarak, Avrupa cephesinde Ehl-i Beyt Vakfı’yla her türlü dayanıflma ve hizmete hazır oldu¤umuzu
huzurunuzda vurgulamak istiyorum. ‹ki
günden beri dikkat ve sabırla kurultayınızı takip ederken, tipik bir flark zihniyeti dikkatimi çekti: Herkes birbirine,
Ehl-i Beyt propagandası yapma yarıflına
girmiflti sanki. Halbuki, müslümanlar
arasındaki bu kopuklu¤u, önyargıyı ortadan kaldıracak çalıflmalar, plan-projeler ortaya konulmalı, yapılması gerekenler üzerinde durulmalıdır. Hz.
Ali’yi, Hz. Hüseyin’i sevenler mersiyeler okudular, a¤ladılar ve a¤lattılar, fakat ne a¤latanlar ve ne de a¤layanlar
Hz. Ali’nin ve Kerbela fiehidi Hz. Hüseyin’in davasını anlayamadıkları-anlatamadıkları gibi, Hz. Peygamber için
mevlüt okuyanlar ve dinleyenler de
O’nun davasını anlatamadı ve anlayamadılar.”
Biraz sitemkâr çıkıflımız, salondakilerin birço¤una tercümanlık yapmıflım
intibasını bırakır gibi bir ortam oluflturdu ve bunun tesiriyle olsa gerek, bazı
kurulufllardan “beraber çalıflma” sözü
alarak ayrıldık. ‹nflallah lafta kalmaz.
SECCADEM
M. Ekrem
N
efsimden huzur-u ‹lahi'ye
kaç›fl yerimdir. E¤ilmez
kibirimi rükûda büktü¤üm, k›r›lmaz gururumu secdede
sürttü¤üm yerin ad›d›r. R›zk istedi¤im, ilim talep etti¤im, af diledi¤im, yalandan, haramdan, görünmez kazadan ve belâdan, iftiradan, cehennemin nar›ndan, kabir azab›ndan O'na s›¤›nd›¤›m
yerdir.
Zalimden, zulümden, cehaletten, ihanetten kaçarken çalaca¤›m kap›n›n efli¤i, beni benden
kurtaracak tek Kurtar›c›'n›n merhamet makam›na iltica dilekçemin kabul yeridir o.
‹çi baflka, d›fl› baflkalardan,
dili baflka, kalbi baflkalardan, akl›yla gönlü aras›nda köprü kuramayanlardan, hem kendini hem
de baflkalar›n› kand›ranlardan,
zararla oturup zararla kalkt›klar› halde kârl› olduklar›n› zannedenlerin zann›ndan O'na s›¤›nd›¤›m yerdir; seccade!..
"Var"da imtihan›m›n fl›mar›kl›¤›ndan, "yok"ta imtihan›m›n t›kan›kl›¤›ndan, zaafiyetimden, zavall›l›¤›mdan, el aç›p boyun büktü¤üm, diz vurup al›n
sürdü¤üm, Miraç'a "start!" yeridir; seccadem!
Nemrut'tan Hz. ‹brahim'e, Firavun'dan Hz. Musa'ya, ‹srailo¤ullar›'ndan
Hz. ‹sa'ya, Ebu Cehil'lerden Habibullah'a dönüfl yeri, küfürden imana geçifl
yeri, karanl›ktan ziyaya var›fl yeri, putlardan Allah'a tap›fl yeridir, seccadem!
fiükür yeri, , zikir yeri, fikir-tefekkür yeri, madde ile mânây›, dünya ile
ahireti ayarlama yeri, insan-› kâmil olma yeridir.
Ruhumun, bedenimin huzur buldu¤u, Yaradan'›ma sevgimin, muhabbetimin, ba¤l›l›¤›m›n, ibadetimin; kullu¤umun ifadesidir, seccadem!
Necaset dolu dünyamda seccade kadar pak bir mekân›m, ahirete; seccade
kadar, seccade gibi, götürebilece¤im bir "ahiret sermayem" olsun inflallah!
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 17
17
UZMANINDAN BLGLER
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Trafik Cezaları Katalou
hsan GÜLER
Sürücü Kursu Öretmeni
[email protected]
Çok de¤erli okuyucular›m›z
Geçen ayki yaz›m›zda belirti¤imiz
gibi bu yaz›m›zda sizleri Trafik Cezalar› hakk›nda bilgilendirece¤iz.
Di¤er ifllerde oldu¤u gibi bu hususda da yani Ehliyet alma da sadece bir
fleyi ezberlemek veya ö¤renmek yetmiyor.
Önce Trafik kurallar›n› ve Trafik
Ahlak›n› ö¤renmek gerekiyor sonra
ö¤rendi¤ini prati¤e dökmesi gerekiyor
daha sonra Trafi¤e uygun flekilde yapmas› için nefis terbiyesinden geçmesi
gerekiyor.
Ehliyeti ald›ktan sonra halen uslanmam›flsa cezalarla nefsi terbiye edilir.
Halen uslanmam›flsa ehliyeti al›narak nefsi terbiye edilir. Onunla da uslanmad›ysa MPU yani psikolojik terapiden geçerek terbiye edilir.
Nefsi hiç terbiye edilemeyenler ise
veya bu ifli yapamaz diye durum tespiti yap›lm›fl ise hiç bir zaman ehliyet
verilmez.
De¤erli okuyucular
Trafik kurallar› insanlar›n faydas›
için ve rahatl›kla araç kullanabilmek
için kazalar› ve tehlikeleri en aza çekmek için denemelerle ve insanlar›n
daha önceki yapt›¤› hatalardan edinilen tecrübelerden tesbit edilmifl ve tasarlanm›fl kurallard›r. Bu trafik kurallar›na uymamak büyük vebaldir, hatta
insan haklar› ihlali oldu¤undan ve insanlara zarar verme durumu oldu¤undan dolay› günah t›r.
Dolay›s› ile sizler sorumluluklar›n›
bilen insanlars›n›z bu sorumlulu¤un
her zaman arabaya bindi¤imiz zaman
zihnimizde tekrarlamam›z hata yapmamaya yard›mc› olacakt›r.
Yine de bizler insan›z hata yapar›z
bilmeden, geç gördü¤ümüzden, veya
dikkatsizli¤imizden dolay› cezalar yiyebiliriz.
fiimdi sizlere cezalarla ilgili bilgileri bir bölümünü flimdi ve di¤er bir bölümünü ise bir dahaki say›m›zda sizlere yazaca¤›m.
Sizinde bildi¤iniz gibi Flensburg’da
Trafik Sicil Merkezi vard›r.
Puan alan tüm floförlerin bilgileri
kulland›klar› araçlar›n yani o anda
sürdükleri araçlar›n bilgileri Trafik Sicil Merkezine kay›t edilir.
40 Euro’dan az olan ihlallere uyar›
paras› denir. Bu uyar› paras› için puan
ifllenmez,
40 Euro’dan fazla olan para cezalar›nda Trafik Sicil Merkezine para cezas›n›n yüksekli¤ine göre puan ifllenir
ve 40 Euro’dan fazla gelen para cezalar›na 18.12 Euro da ifllem paras› gelir.
Bir floför 40 Euro’dan fazla para cezas› ald›¤›nda ayn› zamanda Trafik
Sicil Merkezinde kendisine Puan kontosu aç›l›r her iflledi¤i puan o kontoya
ifllenir.
Flensburg’daki Trafik Sicil Merkezine ifllenen puanlardan dolay› baflka
ifllenen suçlar›n cezas› artabilir.
Baz› ifllenen suçlar kasten ifllenmifl
derecesine konabilir: Örne¤in sürat
tahdidinin afl›r› yüksek olmas›ndan
dolay› "farkinda olmadan" ihlal edilmifl say›lmayacak kadar yüksekse
bundan dolay› da cezalar artar.
Bu ifllenen Puanlar 2 y›l sonra silinir. Ancak Straftat yani Adi suçlar
kapsam›na girerse 5 y›l sonra silinir.
Verjährung: Zamanafl›m›
Verfolgungsverjährungsfrist: Zamanafl›m› müddetinin takibi
Bir suçun zamanafl›m› takibini bir
çok trafik kurallar› ihlalinde (StVG)
Strassenverkehrsgesetz in § 26. paragrafi 3. f›kras› düzenler.
Trafik kurallar›n›n ihlali durumunda
zamanafl›m› müddeti trafik nizam› ihlal Kanunun §24. paragraf›na göre 3
ayd›r. Ancak bu süre içerisinde suç iflleyen flahsa "Bussgeldbescheid" yani
ceza veya mahkemede suç duyurusu
olmamas› laz›m. fiayet varsa zamanafl›m› müddeti 6 aya ç›kar.
Ancak bu 3 ayl›k müddet StVG kanunun § 24. paragraf›n›n a f›kras›nda
0,5 promille alkol s›n›r› için geçerli
de¤ildir. Bu durumlar için OwiG kanunun § 31. paragraf› 2. f›kras› 3 numaras›na göre kasten yap›lan ifllerde
zamanafl›m› müddeti 1 y›ld›r.
Dikkatsizlikten ve hafife almaktan
dolay› ifllenen suçlarda 0,5 promille
alkol s›n›r› ihlal edilirse zamanafl›m›
Müddeti 6 ayd›r.
Zamanafl›m› süresi ihlalin ifllendi¤i
günden itibaren bafllar.
Pkw ile Sürat tahditlerinin
afl›lmas› durumunda
fiehir içerisinde (30 km-Zone içinde
de geçerlidir)
Sürat a kadar / Euro Ceza
10 km/h
15,- EUR
11-15 km/h
16-20 km/h
21-25 km/h
25,- EUR
35,- EUR
50,- EUR,
1 Punkt
26-30 km/h
60,- EUR,
3 Punkte
31-40 km/h
100,- EUR,
3 Punkte, 1 Ay Sürme yasa¤›
41-50 km/h
125,- EUR,
4 Punkte, 1 Ay sürme yasa¤›
51-60 km/h
175,- EUR,
4 Punkte, 2 Ay Sürme yasa¤›
61-70 km/h
300,- EUR,
4 Punkte, 3 Ay Sürme yasa¤›
über 70 km/h 425,- EUR, 4 Punkte,
3 Ay Sürme yasa¤›
fiehir D›fl›nda
(Mesela flehirleraras›, otoban)
Sürat a kadar / Euro Ceza
10 km/h
10,- EUR
11-15 km/h
20,- EUR
16-20 km/h
30,- EUR
21-25 km/h
40,- EUR,
1 Punkt
26-30 km/h
50,- EUR,
3 Punkte
31-40 km/h
75,- EUR,
3 Punkte
41-50 km/h
100,- EUR,
3 Punkte, 1 Ay Sürme yasa¤›
51-60 km/h
150,- EUR,
4 Punkte, 1 Ay Sürme yasa¤›
61-70 km/h
275,- EUR,
4 Punkte, 2 Ay Sürme yasa¤›
über 70 km/h 375,- EUR,
4 Punkte, 3 Ay Sürme yasa¤›
Dikkat, 1y›l içerisinde 25 km h’dan
fazla 2 defa sürat tahdidi ihlal edilirse
sürme yasa¤› verilebilir.
Toleranz, Ölçülen de¤erlerden genelde 3 km/h daha az olur. Sürat 100
km/h az olursa 3% olur.
Mesafe
Önde giden tafl›ta öngörülen
mesafenin tutulmamas›
durumunda
bei einer Geschwindigkeit bis 80
km/h Sürata kadar tutulan az mesafe
için, 25 Eur, Tehlikeye düflürüldü¤ünde 30 Euro, Zarar verildi¤inde 35 Euro’dur.
80 Km/h den fazla Süratlerde ise
bei einer Geschwindigkeit von
mehr als 80 km/h
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 5/10 alt›nda olmas› halinde 40 Euro ve 1 Puan
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 4/10 alt›nda olmas› halinde 50 Euro ve 2 Puan
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 3/10 alt›nda olmas› halinde 75 Euro ve 3 Puan
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 2/10 alt›nda olmas› halinde 100 Euro ve 4
Puan (100 km/h sürat dan fazla olursa
+ 1 ay sürme yasa¤› verilir.
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 1/10 alt›nda olmas› halinde 125 Euro ve 4
Puan (100 km/h sürat dan fazla olursa
+ 1 ay sürme yasa¤› verilir.)
Yap›lan süratin 130 km/h fazla olmas› halinde
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 5/10 alt›nda olmas› halinde 50 Euro ve 2 Puan
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 4/10 alt›nda olmas› halinde 75 Euro ve 3 Puan
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 3/10 alt›nda olmas› halinde 100 Euro ve 4
Puan
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 2/10 alt›nda olmas› halinde 125 Euro ve 4
Puan 1 ay sürme yasa¤›.
- Tako de¤erinin yar›s›n›n 1/10 alt›nda olmas› halinde 150 Euro ve 4
Puan 1 ay sürme yasa¤›
Sollama esnas›nda
yap›lan ihlaller.
Sollama yasa¤›n› gösteren iflaretin
oldu¤u yerde sollamak 40 Euro 1 Puan
Sollamadan dolay› kimse tehlikeye
düflürülürse veya kimseye zarar verilirse 125 Eur 4 Puan ve 1 ay sürme
yasa¤›.
Sollanan tafl›t›n süratindan sollayan›n sürati çok fazla olmaz ise 30 Euro,
zarar verildi¤i takdirde 35 EUR.
Sollama an›nda di¤er tafl›tlara tutulan yan mesafenin az olmas› halinde
30 Eur zarar verilmesi halinde 35 Eur.
Sollad›ktan sonra mümkün olunca
sa¤a geçmemek 10,- EUR
Sollad›ktan sonra tekrar önüne geçerken sollanan tafl›t› engellemek 20
Eur.
Önde giden tafl›t sola dönmek için
sinyal verirken onu sollamak 25 EUR
zarar verilirse 30 Eur
Sinyali do¤ru kullanmamak 10 Eur
fiehir d›fl›nda sa¤dan sollamak 50,EUR, 3 Puan
Trafi¤in durumunun belli olmad›¤›
taktirde sollamak veya iyi görülmeyen
yerde sollamak 50,- EUR, 3 Puan
Sollama yasa¤› iflaretinin oldu¤u
yerde ve kesiksiz çizgi veya yoldaki
yön gösteren iflaretlerin bulundu¤u
yerde sollamak 75,- EUR, 4 Puan
Tehlikeye düflürmek veya zarar vermek 125,- EUR, 4 Puan, 1 Ay sürme
yasa¤›
Çok sevgili okuyucular›m›z ilginize
çok teflekkür ediyor sizlerin kazas›z
ve cezas›z olarak araç kullanman›z›
temenni ediyor ve Allah’a emanet
olunuz diyorum. Bir dahaki yaz›m›zda
buluflmak ümidi ile.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
18
Seite 18
ÖZEL KÖE
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
PKNK’TEN; SOAN TARLASINDAN
GELEMEDK K MEHUR FETVAYA..!
Mustafa KASALAK
Sevgili okurlar›m, tekrar sizlerin karfl›s›nday›m.
En son yaz›mda da belirtti¤im gibi,
yaz›lar›m› bizzat yaflanan veya flahit oldu¤um olaylar› kendi tarz ve üslubumla sizlere taktim etmenin do¤ru oldu¤una inan›yorum... En iyisi bu diye iddia etmiyorum. Bu benim flahsi tercihim. Ben sadece
do¤al olarak aktar›lmas›na itina gösteriyorum o kadar. Tercih ve takdir tabiki siz
de¤erli okuyucular›m›z›n.
Çizgimiz genel kanaat ekseninde belirleniyor. Malum yaflam çok s›k›nt›l›. Bu
ortamda biz biraz mizah´a kay›yoruz,
hepsi bu!
P‹KN‹K
Geçenlerde arkadafllarla piknikteyiz,
flimdi gril partisi filan diyorlar. Piknik deyince akl›ma geldi, sahi piknik nedir? Bak›n anlatay›m. Türkiye’de bir zamanlar
kentlerde bir piknik olay› alm›fl bafl›n› gidiyor. Hava güzel ise, evden ve manavdan
biraz erzak temin eden, mangal› kapan
kendini piknikte buluyor. Tabi kentlerde
olan bir olay köylere de belirli bir zaman
sonra mutlaka s›çrar. Y›llar önce benimde
ad› üstünde “Kireli” olan flirin do¤up büyüd¤üm beldede Hac› Hasan ile Halil ‹brahim diye köyümüzün meflhur iki kardefl
yap› ustas› vard›. (Vefat ettiler, Allah rahmet eylesin). Çok mukallit, bir o kadar da
çal›flkanlard›. Köyümüzün bilumum kerpiç evlerini bu ikili kardefl yapt›lar. Tabii
olarak bizim evleri de onlar yapt›lar. Bunlar çal›fl›rken, köyün ö¤retmeni ile postac›s› sokakta piknike gitme karar› alm›fllar
ve uzaklaflm›fllar. Küçük olan usta Hac›
Hasan agas›na seslenir, "Aga", der. Agas›
Halil ‹brahim "Ne var len" der. "Aga, piknik ne dimek Allah aflk›na?", diye sorar.
Agas› Halil ‹brahim bir fleyi bilmenin
farkl› memnuniyeti ile cevap verir: "Ulen
o¤lum, hani g›rda su sulay›p, çapa yap›p
yorulduktan sonra bir a¤ac›n alt›na oturur,
bohçay› aç›p ekmek yer, üstüne bir de çay
içer, keyif ederiz ya. ‹flte ona piknik diyorlar," der. (A¤z›na sa¤l›k, nas›l da tarif
etmifl Rahmetli) .
Hac› Hasan:" Ulen Aga, ben de birfley
sanm›flt›m. Biz o piknik denen fleyi hergün yap›yoruz be", der.
‹flte piknik demek, flehir ve metropol
de oturanlar›n özene bezene gitmek için
haz›rl›klar›n yap›ld›¤›, yap›ld›ktan sonra
da balland›ra, balland›ra ertesi gün ifl yerinde övünüldü¤ü bir olay.
Köylülerin günlük yaflant›s›nda tarlada, harmanda, bazen tulumba bafl›, bazen
bir kuyu kenar›nda veya bir sö¤üt a¤ac›
alt›nda yenen basit bir yemekten ibaretmifl.
SO⁄AN TARLASI
Tamam, pikni¤i anlad›k. Yaz›n›n bafl›nda piknikteydik demifl idim. Eskiflehirli
bizim Mevlüt Taflyürek abi sessiz, ama
bir o kadarda espirili. Çok okur, az konuflur. Benim tam z›dd›m. Bir vakiay› nakletti.
Belçika, Brüksel de bir vatandafl›m›z
çok odal› bir evde kal›yormufl. Vatan ve
memleket hasreti günün önünde ö1üyor.
Hele anas›n›n taze yufkas› ve yeflil so¤anl› dürümüne dayanamaz hale gelmifl. Düflünmüfl, düflünmüfl ak›ll›l›k yapm›fl, bofl
odan›n birine toprak tafl›m›fl. Dikmifl so¤an›, vermifl suyu, bir ay içinde oda olmufl bir so¤an tarlas›. Bakt›kça keyfe gelmifl. "‹flte memleket buraya geldi!" demifl.
Han›m›na "Yap g›z bir yufka" der. Han›m› da yufkay› yapm›fl. So¤an tarlas› odan›n tam ortas›na oturmufl, yufkayla so¤an›
dürüm yapm›fl, ye babam ye, ye babam
ye... taki alt kattaki ...v.s.
Olay devam edip gidiyor. ‹flte Mevlüt
abi bu olay› yazmam› rica etti. K›ramad›m. O da bu olay› bir dergi veya gazeteden okumufl. ‹ktibas etmemi, yaz›y› temin
edebilece¤ini söyledi. Olay müthifl güzel
ve mizahi. Lakin bir olay ille orjinal anlat›m ve izah›nda do¤all›¤›n› korur ve anlam kazan›r. E¤er yay›nlanmam›fl olsayd›
mutlaka daha etrafl› aktarmaya gayret
ederdim.
Mevlüt abi inflallah k›r›lmam›flt›r. Dahas› zaten yar›dan fazlas›n› da aktarm›fl
olduk. Gerisini siz merak edin.
SAB‹N‹N HACCI
Sevgili okurlar. fiimdi gelelim kendi
konumuza. Her inanç sahibi insan gibi,
bizde güzel dinimizin en önemli ibadetlerinden biri olan HAC farizas›n› ifa etmek
için han›mla niyetlendik. Büyüklerimizin
tecrübelerine istinaden genç yaflta o mübarek yerlere gitmenin daha güzel ve isabetli olaca¤›na karar k›ld›k. Bir gurup arkadafl ayn› anda bismillah dedik.
Y›l 1998. O esnalarda küçük kardeflim
Ça¤lar ifli icab› Köln´e gitmifl. Orada hem
köylümüz, hem yak›n akrabam›z, babamdan yaflça da büyük Allah Selamet versin
bir fiABAN amcam›z var. Onlar› da bir
ziyaret edeyim, bir çaylar›n› içeyim diye
u¤ram›fl. Hoç güzel bir düflünce. Memnun
olmufllar. Oradan buradan konuflmufllar.
fiaban amcam›z Hacca niyetlendiklerini
söylemifl. Kardeflim sevinmifl, Allah hay›rl› etsin temennisinde bulunmufl. Ve
kendilerine bizlerin de nasibse gidece¤imizi söylemifl. "‹sterseniz beraber yaz›l›n.
Size çok yard›mc› olur. Hem çevresi var,
hem de gençlerle gidiyorlar" demifl.
fiaban amcam›z flaflk›n, bir o kadar da
merakla bakm›fl. "Ulen o¤lum, senin abin
daha bir Sabi. Onun ne günah› olacak da,
çocuk yaflta gidiyor", diye hayretini gizleyememifl.
Kardeflim olay› gelince nakletti. Baya¤› enteresan bulduk ve epey güldük.
Kendisine helalleflmek için telefon etti¤imde, hacca gidebilmem için gerekli
olan günah›n miktar›n›n ne kadar olmas›n›n ölçüsünü sordum. fiaban amcam›z›n
cevab› daha enteresan:
"Ne bilem o¤lum. Sen daha benim o¤lumdan da küçüksün", dedi.
Cevab›na teflekkür edip hay›rl› yolculuklar diledim. Hacda beraberdik.
MEfiHUR FETVA
Mübarek gün geldi çatt›. Frankfurt
Gurbetcinin
çilek zevki
rankurtlu gurbetçilerimiz
havalar›n güzel gitti¤i bu
günlerde, Frankfurt’un
hemen k›y›s›nda bulunan çilek
tarlalar›na ak›n ediyorlar adeta.
Hem dal›ndan çilek yeme zevkini tadmak ve çocuklar›na tatt›rmak istediler gurbetçilerimiz,
hem de birazc›k al›n teriyle kazanmay› çocuklar›na ö¤rettiler
ve anavatanda geçen eski günlerini, babalar›n›, dedelerini hat›rlad›lar…
Frankfurtlu gurbetçilerimizden Kemal Aksoy, çocuklar› ve
onlar›n arkadafllar› da bunlardan sadece birisiydi.
F
Havaliman› ana baba günü, efl, dost, akraba iyal dolu. Anam ikide bir "Aman o¤lum, sab›r, sab›r. Seni bilirim..."der. Tek
temennisi sab›r oldu. Dualarla havaland›k.
O an› ve duyguyu tarif edemeyece¤im,
yaflayan bilir. Yaflamayan da bir an önce
yaflas›n.
Salimen Medine’ye indik. Otele geldik, bizim ekip beraber bir odaya yerlefltik. Ekipte kimler var: Bal›kesirli Süleyman Emir, Çorumlu Hulusi Çak›r, Sivasl›
Mehmet Y›lmaz, Marafll› Selman Haskaya, Ardahanl› Y›lmaz Yavuz, Samsunlu
fieref Aygün ve bendeniz Konyal› Mustafa Kasalak. Hepsi can dostum, p›r›l p›r›l
insanlar. Allah hepsine uzun ömür versin.
‹lk icraat olarak Ekip Agas›n› seçtik. fiükür Allah’a rakipsiz olarak bizi layik gördüler. Aram›zda görev taksimi yapt›k.
Oda düzeninden, al›flverifllerden, gelen
misafirlerden tutun da özel gezi ve ihtiyaçlara kadar her fleyi planlad›k. Odam›z
övünmek gibi olmas›n ama parmakla gösterilirdi her yönü ile. Y›llarca baflkanl›k
yapt›m. Kendi çap›m›zda iyi kötü günlerimiz oldu. Ama o mübarek yerdeki bir ayl›k oda agal›¤›n›n tad›n› ömrümde hiç yaflamad›m. Sa¤olsun kardefllerim oldukça
iyi davrand›lar. Bana lay›k olmad›¤›m itina ve titizli¤i gösterdiler. Allah hepsinden
raz› olsun.
Akflam yeme¤i için otelin en alt kat›na Restaurant´a indik. Yeme¤imizi hep
beraber yedik. Arkadafllar´a "Eh, aga olarak bir sigara tüttüreyim" dedim. Dedimde, ne oldu ise bu sözden sonra oldu.
Piknik, so¤an tarlas› derken ana konumuz olan meflhur fetva inflallah bir sonraki yaz›ya kald›...
Merak edenler için gelecek yaz›y›
bekleyin derim.
Sevgi ve muhabbetlerimle...
TAZ‹YE
Sevgili dostum ve arkadafl›m, Konya
Büyükflehir eski belediye baflkan› Mustafa
Özkafa beyin muhterem babalar› de¤erli
hocam Süleyman Özkafa´n›n vefat›n› teessürle ö¤renmifl bulunuyorum. Allah’tan
geride kalanlara sab›r dilerim.
Kasalak ailesi ad›na
Mustafa Kasalak
5. sayi sayfalar
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 19
ÇZGNN DL
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
19
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 20
20
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
ETKİNLİK-YARIŞMA
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Geleceğin Hatipleri yarıştı
lzenau cemiyetinde yap›lan yar›flmaya Hessen`deki cemiyetlerden 10 tanesi kat›ld›. Yar›flmac›lar›n haricinde veliler ve hocaefendilerin kat›l›m›yla gerçekleflen yar›flma oldukça heyecanl› ve bir
o kadar da güzel geçti. Program Bölge Küçükler Kur`an-› Kerim birincisi ‹smail Yavuz`un Kur`an-› Kerim
okumas›yla bafllad›. Aschaffenburg ‹mam-Hatibi Muzaffer Kurnaz Hocaefendinin girifl vaaz›ndan sonra s›ra
yar›flmac›lara geldi. Jüri ad›na Murat Kalkan yar›flman›n kurallar›n› hat›rlatarak baz› uyar›larda bulundu.
Yar›flmac›lar s›rayla hutbelerini irad ettiler.
Dört katagoriye göre yap›lan puanlama sonucunda
Wiesbaden cemiyetinden Adem Solak 1340 puanla birinci, Hanau Cemiyetinden ‹brahim Yavuz 1319 puanla
A
ikinci, Gelnhausen Cemiyetinden Talha Kasalak 1300
puanla üçüncü oldu.
Yar›flma sonunda yap›lan ödül töreninde dereceye
girenlere multimedia cd`lerinden oluflan setler arma¤an
edildi. Yar›flmaya kat›lanlara da de¤iflik kitaplar hediye
edildi. Program toplu fotograf çekimi ve Kur`an-› kerim okunmas›yla sona erdi.
TÖRE Büyük Alkış Aldı
Turgut Özakman’ın kaleme aldı¤ı ve Kamil Kellecio¤lu tarafından yönetilen TÖRE
oyunu, sanatsever gurbetçilerımizin büyük ilgisini topladı.
urgut Özakman’ın kaleme aldı¤ı ve Kamil Kellecio¤lu tarafından yönetilen TÖRE oyunu, sanatsever gurbetçilerımizin büyük ilgisini topladı.
Dietzenbach Stadthalle’de oldukça kalabalık bir seyirciye gösteriye sunulan oyunda, sevginin her türlü engeli aflmaya kadir oldu¤u dile getirilirken, beklenilenin
tam tersine, bazı insanların hala töre u¤runa intikam
peflinde olması nedeniyle sevenlerin kavuflamaması ve
büyük facia ile oyun noktalanıyor.
Mehtap Çiçek, Nevzat A¤ca, Seval Ekfli, Zadigar
Celep, Selvican Uçar, Duygu Külahçı, Burhan Döndü,
Semse Altunda¤, Filiz Duygulu ve Yasin Döndü’nün
T
oynadı¤ı TÖRE’de Hülya Demir tarafından ustalıkla
hazırlanan yöre kıyafetleri dikkatlerden kaçmadı. Burhan Döndü’nün hazırladı¤ı sahne dekoru da seyirciye
memleketimizi yadettirmeye yetti.
Töre oyununu seyreden gurbetçilerimiz, bu gibi
oyunların sık sık oynanmasını istediler ve bilhassa
buradaki genç nesilin bir yandan tiyatrocu olarak yetifltirilmesi konusunda büyük gayret gösteren Kamil Kellecio¤lu’na teflekkür ettiler diger yandan da yurdumuzun kültürü ile ilgili eserlerin sahneye konması sayesinde Vatan hasretinin giderildi¤ini ve Anayurttan kopulmayaca¤ını dile getirdiler.
Oyunda gösteriye katılan genç oyuncuların anne ve
babalarını oyun esnasındaki heyecanlı bakıflları da görmeye de¤erdi.
Oyundan sonra konufltu¤umuz yönetmen Kamil
Kellecio¤lu, bilhassa basının deste¤inden dolayı teflekkürlerini belirttikten sonra, yakında baflka bir oyunla
genç tiyatrocularla seyirciyi buluflturaca¤ını dile getirdi.
Tiyatroya gelen seyircilerse, Töre oyunu bir daha
oynansa yine seve seve seyrederiz dediler.
Haber/Foto: Asım Tozo¤lu
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Seite 21
21
DOSYA
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
İbrahimi Diyaloglar
Jürgen Micksch
1 Eylül 2001‘den sonra birçok kereler ‹slam hakk›nda konferanslar
vermem istendi. Hanau’daki Katolik Okulu’ndan bir bayan ö¤retmen
beni aram›flt› ve böyle bir konferans
vermemi istemiflti. Ben de böyle bir
konferansa seve seve bir ‹slam ilahiyatç›s› ayarlayaca¤›m› söylemifltim. Ö¤retmen flafl›rm›flt›: “Çocuklar›m›z savafltan ve müslümanlardan korkuyorlar.” Uzun süren telefon görüflmesinin
sonunda bir Yahudi ve bir de Müslüman kifliyle benim de Protestan ‹lahiyatç› olarak kat›lmamla okulda ortak
bir toplant› önerdim. Ö¤retmen bu öneriyi ebeveynlerle ve meslektafllar›yla
konuflacakt›, sonra ise ondan hiç bir fley
duymad›m. Bu olayda "‹brahimi Çal›flma Grubu" fikri ortaya ç›kt›; kalifiye
Yahudi, H›ristiyan ve Müslüman insanlar bu ba¤lamda ortaklafla toplant›lara
kat›l›r, dinleri hakk›nda konuflur ve
sonra aç›k ve kritik bir diyalo¤a girerler.
Groeben-Stiftung, Avrupa Komisyonu, merkez hükümet ve baflkalar›n›n
destekleriyle May›s 2004‘e kadar ‹brahimi Çal›flma Grubu kapsam›nda 100
kadar organizasyon tertip edilebildi.
Almanya genelinde 50 kadar Yahudi,
H›ristiyan ve Müslüman kifli bu gibi organizasyonlara kat›lmaya ilgi beyan etti. Interkultureller Rat in Deutschland
bu gibi organizasyonlar› mali aç›dan
destekledi. Öte yandan, özellikle kad›n-
1
Abrahamische Dialoge
Nach dem 11. September 2001 erhielt ich häufig Anfragen zu Vorträgen
über den Islam. So hat mich eine Lehrerin einer katholischen Schule in Hanau angerufen und um solch einen
Vortrag gebeten. Ich habe ihr gesagt,
dass ich gern einen islamischen Theologen für diesen Vortrag vermitteln
würde. Die Lehrerin war damals
schockiert: „Unsere Kinder haben
Angst vor einem Krieg und vor Muslimen". Nach einem langen Telefongespräch habe ich ihr angeboten, dass
wir eine gemeinsame Veranstaltung
mit einer jüdischen und einer muslimischen Persönlichkeit und mit mir
als evangelischem Theologen an ihrer
Schule durchzuführen. Sie wollte das
mit den Eltern und dem Lehrpersonal
besprechen. Von dieser Lehrerin habe
ich nichts mehr gehört. Aber die Idee
von „Abrahamischen Teams" war geboren, bei denen qualifizierte jüdische,
christliche und muslimische Menschen
gemeinsam auf Veranstaltungen gehen, über ihre Religion sprechen, um
danach in einen offenen und kritischen
Dialog einzutreten.
Dank der Förderung durch die
Groeben-Stiftung, die Europäische
Kommission, die Bundesregierung
und andere ist es möglich gewesen, bis
zum Mai 2004 über 100 Veranstaltungen mit Abrahamischen Teams durchzuführen. Bundesweit haben sich über
50 jüdische, christliche und muslimische Persönlichkeiten bereit erklärt,
bei solchen Veranstaltungen mitzuwirken. Der Interkulturelle Rat in Deutschland hat solche Veranstaltungen
finanziell unterstützt. Besonders gefördert werden auch abrahamische Dialoge von Frauen.
Unterschiede zwischen Judentum,
Christentum und Islam sind seit Jahrhunderten betont und ausgearbeitet
worden. Sie haben zu Konflikten und
Kriegen geführt. Im 21. Jahrhundert
sollten wir uns stärker darauf konzentrieren, Gemeinsamkeiten herauszuarbeiten. Eine grundlegende Gemeinsamkeit für Juden, Christen und Muslime ist Abraham, der Glaubensvater
dieser drei Religionen. Er soll zum Segen für alle Menschen auf Erden werden. Es ist möglich und nötig, eine abrahamische Ökumene zu entwickeln.
Europa ist von diesen Religionen geprägt worden und kann sich deshalb als
abrahamisches Europa verstehen lernen. Den Menschen in Europa sind die
christlichen Prägungen und die jüdischen Wurzeln bewusst. Nur wenige
nehmen wahr, dass in der Europäischen Gemeinschaft auch über 20 Milli-
onen Muslime leben und zur Geschichte Europas gehören.
Die auf Abraham bezogenen Religionen haben zahlreiche gemeinsame
inhaltliche Aussagen: Das Engagement für Gerechtigkeit, für Frieden,
für die Erhaltung und Bewahrung der
Schöpfung Gottes, für Gastfreundlichkeit und gegen Fremdenfeindlichkeit
und Rassismus. Wo solche Werte das
Leben bestimmen, da hat ein „Kampf
der Kulturen" keinen Platz. Es gibt
auch eine abrahamische Spiritualität
durch gemeinsame Gebete wie die
Psalmen oder die Verehrung der Propheten. Daraus können sich Rituale entwickeln wie gemeinsame Feiern anlässlich des Sukkot-Festes, der Advents-Zeit oder des Ramadan.
Bisherige Erfahrungen haben gezeigt, dass besonders auch junge Menschen von den Abrahamischen Dialogen
begeistert sind. Für sie ist bedeutsam,
wie Menschen unterschiedlicher Religionen miteinander umgehen. Für die
Mitarbeitenden bei den Teams ist es
eine entscheidende Erfahrung, dass
Freundschaften entstanden sind, die
vorher kaum vorstellbar waren. Sie
tragen dazu bei, den Frieden zwischen
Menschen unterschiedlicher Religionen zu stärken.
Jürgen Micksch
lar›n ibrahimi diyaloglar› da destekleniyor.
Yahudilik, H›ristiyanl›k ve ‹slam
aras›ndaki farklar yüzy›llard›r vurguland› ve belgelendi. Bu farklar çat›flmalar ve savafllara yol açt›. 21. yüzy›lda
ortak yanlar› a盤a ç›karmak üzerinde
yo¤unlaflmal›y›z. Yahudilerin, H›ristiyanlar›n ve Müslümanlar›n temel ortak
yan› ‹brahim’dir bu üç dinin ortak kökeni. ‹brahim yeryüzündeki bütün insanlara flefaat getirebilir. ‹brahimi evrensel cemaat gelifltirmek mümkün ve
gereklidir. Avrupa bu dinlerin etkisinde
kald› ve bu aç›dan kendini bir ‹brahimi
Avrupa olarak görebilir. Avrupa insan›
H›ristiyan etkilerin ve ‹brani köklerin
fark›nda. Ancak, çok az kifli Avrupa
Toplulu¤unda 20 Milyondan fazla
müslüman›n yaflad›¤›n›n ve Avrupa tarihinin bir parças› olduklar›n›n fark›nda.
‹brahim’i sayan dinler çok say›da
ortak mesaj sahibi: adalet, bar›fl, tanr›n›n mahlukat›n›n yaflat›lmas› ve korunmas›, misafirperverlik u¤runa ve yabanc› düflmanl›¤›na ve ›rkç›l›¤a karfl›
gayret göstermek. Bu gibi de¤erlerin
hayat› belirledi¤i yerlerde "kültürler savafl›"n›n yeri yoktur. Ortak dualar›n ve
peygamberlerin say›lmas› sayesinde ‹brahimi ruhaniyet de vard›r. Bu zeminde
Sukkot-Bayram›, Noel Tatili ve Ramazan Bayram› gibi ortak flenlikler var.
Bugüne kadar yaflananlar özellikle
genç insanlar›n ‹brahimi Diyaloglar›
çok be¤endi¤ini gösterdi. Bu gençler
farkl› dinlerden insanlar›n birbiriyle nas›l geçindi¤ine önem verir. Çal›flma
Grubunda bulunanlar, eskiden düflünülmesi bile mümkün olmayan dostluklar›n kuruldu¤unu gördüler. Bu dostluklar farkl› dinlerden insanlar aras›nda
bar›fl›n güçlendirilmesine yarar.
Jürgen Miksch
ÖZEL EL YAPIMI BOYAMA HED‹YEL‹K TEPS‹LER
‹ster evinizin duvar›na as›n, ister masan›z›n üzerine koyun, ister sevdiklerinize hediye olarak
götürün. Tamam› el yap›m› boyama olan bu tepsiler 3 de¤iflik boy olarak yap›lm›flt›r.
Siparifl ‹çin Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 22
ÖZEL KÖE
22
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Helal Olursa Pahalı mı Olur?
Rüstem ALTINKÜPE
u yazımızda ‹slami Usüllere
göre kesilen ve yapılan Et Mamüllerinin bazı kafalarda oluflturmufl oldu¤u niçin pahalı oldu¤u sorusunun cevabını arayaca¤ız.
Bir ifl yapılmadan önce, o iflin kalitesi, sa¤lamlı¤ı ve de uzun ömürlü olması herkesin arzu etti¤i ve de çok
haklı oldu¤u noktasıdır.
Öncelikle Alman Mezbahanesinde
kesilen bir hayvanın maliyeti ile Türk
Mezbahanesinde kesilen hayvanların
maliyetleri hakkında sizlere bir örnekle
izah etmeye çalıflaca¤ım.
‹zahtan önce bir hususu size hatırlatmak istiyorum. Alman Mezbahanelerindeki kesimin resmi olarak ‹slami
kurallara uygun olmadı¤ını yani floksuz kesim yapılmadı¤ını bilmemiz gerekir.
Bu yapaca¤ım izahı da daha iyi anlayabilmek için Büyük Alman kesimhanelerindeki hayvan kesimini görme
imkanınız varsa mutlaka görmenizi
B
llah (cc)`›n en son din olarak
göndermifl oldu¤u yüce ‹slam Dini ile müflerref olmufl fierefli
Müslümanlar. Yarat›lm›fllar içerisinde insano¤lu eflref-i mahlûkat (en flerefli yarat›k) olarak yaratan sonra da bizlere ‹slam
Dini gibi bir din gönderen yüce Rabbimiz
ve O`nun son Peygamberi Habib-i Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.v.)`yi sevmekten, onlara afl›k olmaktan daha güzel
ne olabilir? Elbetteki Onlar› sevmek, Onlara tabi olmak demektir. Allah`› ve Resülü’nü herfleyden fazla sevmek en büyük
bir görev, hatta bir ibadettir. Konu ile ilgili yüce Kitab›m›z Kur`an-› Kerim`den
birkaç Ayet`i Kerime misal verelim.
Tegabun Suresi, Ayet 8: "O halde
Allah`a ve O`nun Peygamberine ve indirdi¤imiz O nura (Kur`an`a) iman edin. Allah ne yaparsan›z hakk›yla haberdard›r."
Nur Suresi, Ayet 52: "Allah ve Peygamberine itaat edenler, Allah`tan korkan
ve O`ndan sak›nan kimseler; iflte onlar
kurtulanlard›r."
Enfal Suresi, Ayet 2: "Gerçek mü`minler, yaln›z o kimselerdir ki, Allah
an›ld›¤› zaman kalbleri korkarak ürperir,
onlara ayetleri okundu¤u zaman imanlar›n› art›r›r ve onlar yaln›z Rablerine tevek-
A
tavsiye ederim, çünkü bu anlatacaklarımı daha iyi anlayacaksınız.
fiimdi size bir büyük Alman kesimhanesindeki kesimin nasıl yapıldı¤ını
anlataca¤ım.
Alman kesimhanelerine gelen hayvanlar bir tırla ba¤sız olarak geliyor
yani ipe ba¤lanmadan yükleniyor. Bir
t›r ortalama 25 ile 30 büyükbafl hayvan
alıyor, bunların yüklenmesi ve indirilmesi kısa bir zamanda gerçeklefliyor.
Hayvanların hepsi demir parmaklıklarla çevrilmifl olan ahırlara indiriliyor.
Buralardan tek sıra halinde o demir
parmaklıklardan yapılmıfl olan ahırlardan kesimhaneye tek sıra halinde kesim kafesine giriyor. Orada bir kasap
hayvanın kafasına bir kurflun sıkarak,
beynini parçalıyor, hayvanın ölümünü
kolaylafltırmak amacı ile bunu yapıyorlar. Zaten o darbeyi almıfl hayvanın bir
ölüden hiç farkı yoktur. Hayvan yere
yı¤ılıp kaldı¤ında di¤er bir kasap hayvanın arka aya¤ından zincirle banda
asıyor. Hayvan asılı ve de ölü bir flekilde di¤er bir kasaba kadar bandda gidiyor. Oradaki kasapta havada asılı olarak gelen hayvanın bo¤azında bir delik
açarak kanın akmasını sa¤lıyor ve bu
flekilde hayvanın ölmesini sa¤lamıfl
oluyor.
Bu anlattıklarımın hepsi bir ile iki
dakika arasında oluyor. Yani her iki
dakikada en az bir hayvan kesilmifl
oluyor.
Bunları niye anlattım, flimdi de bizim gibi küçük bir kesimhanede ‹slami
usüllere göre kesim yapan bir mezbahaneyi anlataca¤ım ve bunların arasındaki farklılıkları görerek fiyatların arasındaki farkı bulaca¤ız.
Almanya’da ‹slami Usüllere göre,
yani floksuz kesim yapan büyük mez-
bahane olmadı¤ından sadece kendi küçük mezbahanemde kesimin nasıl yapıldı¤ını anlataca¤ım.
Di¤er Mezbahanelerde oldu¤u gibi
bize de büyük bafl hayvanlar kamyonla
geliyor, tabiki bizim gibi küçük kesimhanelerin kapasite ve de tüketimi az oldu¤undan, bizlere en fazla 3 veya 5
hayvan bir arada geliyor. Bu hayvanlar
genelde yüklenirken ba¤sız yüklendi¤i
için, kesimhaneye indirilmeden önce
kamyonda iken iple tek tek ba¤lanıyorlar. Bir hayvanın ba¤lanıp kamyondan
afla¤ı indirilmesi ve de kesim makinasına ba¤lanarak, floksuz kesilecek hale
gelmesi ortalama en az 30 dakikamızı
alıyor. Hayvanın kesilip içerisindeki
kanın tamamen akması ve de canının
çıkması takriben 5 dakikamızı alıyor.
Can çıktıktan sonra kesim masasından
indirilerek özel bir araba ile derisinin
yüzülece¤i yere getiriliyor. Hayvanın
derisinin yüzülüp so_uk hava deposuna
girmesi ortalama 45 dakikamızı alıyor.
fiimdi bir karflılafltırma yapacak
olursak, Alman kesimhanesinde hayvanın kamyondan inmesi ile kesilip so¤uk hava deposuna girmesi ortalama
en fazla 5 dakika sürüyor. Bizde ise
yukarıdaki dakikaları toplarsak ortalama 80 dakika sürüyor.
fiimdi gelelim aradaki farklar bize
neler getiriyor.
1. Daha hayvan kamyona binmeden
hayvan tüccarı aynen flunu söylüyor.
Ben bir tır malı Alman mezbahanesine
götürüyorum. 30 tane büyük bafl hayvan 1 saat içerisinde kesilip paramı alıyorum, sizde ise 1 saatte bir hayvan
kesiliyor bu arada benim kaybetti¤im
zamanı kim ödeyecek, onun için siz
bana Alman kezbahanelerinden kiloda
0,30 Cent fazla verirseniz size mal ge-
ALLAH VE PEYGAMBER SEVGS
kül ederler."
Bakara Suresi, Ayet 165: "‹nsanlardan baz›lar› da Allah`› b›rakarak bir tak›m putlara taparlar. Onlara Allah`› sevdikleri severler. Ama iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. E¤er zulm
edenler ilerde görecekleri azab›, bütün
kuvvet ve kudretin Allah`›n oldu¤unu ve
azab›n fliddetini bir bilselerdi. (Allah`› b›rak›p putlara tapmazlard›)"
Al-i ‹mran Suresi, Ayet 31-32:
"Derki: E¤er siz Allah`› seviyorsan›z hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve
günahlar›n›z› ba¤›fllas›n. Allah çok ba¤›fllay›c› çok merhametlidir. Deki:" Allah`a
ve Peygambere itaat edin. E¤er yüz çevirirlerse iyi bilsinler ki, Allah kafirleri sevmez.
"Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)`in konu ile ilgili bir kaç Hadis-i fierifi`ne gözatal›m.
Tirmizi`nin ‹bn-i Abbas`tan rivayet
ettiyi bir Hadis-i Serif`te sevgili Peygamberimiz flöyle buyuruyor: "Allah`›n size
verdi¤i say›s›z nimetler için O`nu seviniz.
Beni de Allah`› da sevdi¤iniz için seviniz."
Köylünün biri Resül-ü Ekrem (s.a.v.)
efendimize gelerek k›yametin ne zaman
kopaca¤›n› sorar. Sevgili Peygamberimiz
de;
K›yamet için ne haz›rlad›n, diye sorar.
Adam: “Öyle, fazla namaz k›lm›fl ve
oruç tutmufl de¤ilim. Ancak Allah`› ve
Resülünü severim, der. Bunun üzerine
sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ‘Kisi sevdigi ile beraberdir’, buyurmufltur.
Yukaridaki Ayet-i Kerimeler ve Hadis-i fierifler Allah ve Peygamber sevgisinin ne kadar önemli oldu¤unu aç›kça ortaya koymaktad›r. Allah sevgisi, Peygamber sevgisi ile dopdolu olan insanlar›n
hiçbir zaman ruhi bunal›mlara, psikolojik
rahats›zl›klara yakalanmazlar. Allah ve
Resülünü sevenler, O`nun emir ve yasaklar›na rivayet ettikleri için devaml› yanlar›nda hissederler. Allah’›n Resülünü sevenler hiçbir zaman ümitsizli¤e düflmezler.
De¤erli okuyucular, Allah ve Resülünü sevmek konusunda Sümeyra Hatun`u
hiçbir zaman unutmamak gerekir. Bir savafl esnas›nda Peygamberimizin öldü¤ü
haberi Medine`de yay›l›r. Sümeyra Hatun
tiririm.
2. Alman mezbahanelerinde kesilen
hayvanlarla sizin burada kesilen hayvanlarda ortalama 20 ile 30 kg eksik
geliyor, nedenini sordu¤umuzda, siz
floksuz kesti¤inizden hayvanda hiç kan
kalmıyor onun için bu farkıda öderseniz size mal getirebiliriz.
Bunlar sadece bir iki örnektir. Helal kesimin pahalı olmasının sebeblerini sizler de çözmüflsünüzdür.
1. Daha malı alırken farklı ödeme
yapmak zorundayız.
2. Kesimlerin az olması sebebi ile
kesim masraflarımızın yüksek olması.
3. Kesimlerin uzun zaman kaybından dolayı iflçi masraflarının yüksek
olması.
4. Müslüman olarak ‹slami Usüllere göre kesilen etleri Müslümanlardan
baflkasına satamayıflımız. (Resmi makamlarca Müslümandan baflkasına
satamazsınız yasak. fioksuz kesme
müsadesini alırken bunu resmi makamlara yazılı ibraz ediyorsunuz.)
5. Etlerinizi herkese satamadı¤ınız
için sadece Müslümanlara kesim yaptı¤ınızdan dolayı de¤erli etleri pazarlama imkanınız yok.
6. Müslümanlar azınlıkta oldu¤u
için kapasiteniz çok düflük, bir Alman
kesimhanesi ile rekabet gücünüz yok.
7. En önemlisi Almanların helal haram dertleri yok.
Bunları daha çok sıralamak mümkün.
Yukarıdaki sorunun cevabını da siz
okuyuculara bırakıyorum.
Bir fleyin hem Helal, Kaliteli, Temiz ve Ucuz olması mümkün de¤il.
E¤er de¤erli bir fley alacaksanız mutlaka onunda fiyatı de¤erlidir.
do¤ruca savafl alan›na gider. Giderken
yolda kendisine rastgelenlere, Muhammed nerede, Resulullah nerede, diye sorar. Onlar`da ey Sümeyra Hatun. B›rak
Resulullah`› sen kendi evlatlar›na bak.
Bak biricik evlad›n flurada flehit olmufl.
Sümeyra Hatun Resulullah nerede diye
sormaya devam eder. Az ilerde kendisine
rastgelenler, bak kocan flehit olmufl. flurada yat›yor. Resulullah nerede diye sorar
ve yoluna devem eder. Az, ileride, bak
Sümeyra Hatun baban flurada flehit olmufl.
Sümeyra Hatun`un gözü hep Allah`›n Resülünü aramaktad›r. Nihayet savafl alan›na gelir. Sevgili Peygamberimizin sa¤ oldu¤unu görür. “Ey Allah`›n resülünü
anam, babam, evlatlar›m hepsi sana feda
olsun. Yeterki sana hiçbirfley olmas›n”,
diyerek Resulullah’a olan sevgisini ifade
eder. Sonra flehit olan çocuklar›n›, kocas›n› ve babas›n› bir devenin üzerine atarak
Medine’ye döner.
Sonuç olarak Allah ve Resülünü sevmek onlara itaat etmek demektir. Allah ve
Rasülü yoluna can›m›z› ve mal›m›z› feda
etmek demektir. ‹slamiyeti öyle yafl›yal›m
ki bizi öldürmeye gelen kimse bizde hayat bulsun yolumuz Kur`an, önderimiz
Hz. Muhammed (s.a.v.) olsun.
Murat Kalkan
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 23
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
BZM PENCEREDEN
23
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Diyalog mu, saırlar diyalou mu ya da!
azımızın bafllı¤ında ifadesini bulan bir modaya, ‘diyalog’, ‘evrensel kardefllik ve barıfl
hareketleri’ ve bu ba¤lamda bakıfl açısım›za
gelelim. Bu diyalog olayı öyle bir olay ki, karmaflık, komplike ve çok yönlü... Hani klasik bir Nasreddin Hoca hikayesi var ya, onun gibi bir fley!
‹ki kifli aralarında anlaflamazlar ve Hoca’yı hakem tayin ederler ve bafllarlar anlatmaya... Birincisi
derdini anlatır, hoca dinler ve ‘Haklısın’ der. ‹kincisi de canhırafl bir flekilde kendisinin düflüncelerini
anlatır, aldı¤ı cevap farklı de¤ildir: Haklısın!’ Sivil
mahkeme tarzında giden hofl yargılamayı(!) kenardan seyreden hocaefendinin efli dayanamaz ve Hocaya sorar: ’Hocaefendi, bu nasıl fley, biri anlattı
haklısın dedin, öteki meramını ifade etti onu da
haklı buldun. Hoca çetrefil tartıflma konusuna her
zamanki nüktedanlı¤ı ile son noktayı koyar: ”Ne diyeyim hanım, aslına bakarsan sen de haklısın!.” Bizim bu diyalog ifli böyle bir karmafla içinde ve kim
ne derse mutlaka bir haklılık payı var. Nasıl mı?
Diyalog, evrensel barıfl, dinler arasında hoflgörü ve
birlikte yaflama olgusu... Bu kelime ve kavramlara
kim karflı çıkabilir? Ya da hele hele çok kültürlü,
çok toplumlu co¤rafyalarda bunların hayatiyet kazanmasını kim istemez?
Ama -maalesef- bazı kimseler istemeyebiliyor,
karflı çıkıyor. Bunların baflında da bizim üstad M.
fievket Eygi geliyor. Eygi deyince orada durmak lazım. Önce onu iyi tanımak lazım. Eygi bir Galatasaraylıdır.Ve Eygi’nin kendine has, cemaatler ve
partiler üstü kendi do¤ruları vardır. ‹yi bir Fransız
hayranıdır mesela... So¤uk savafl yıllarında sürgün
hayatı yafladı¤ı Avrupa ülkelerinin demokrasi, laiklik gibi anlayıfllarından hep sitayiflle söz eder. Oysa
onun bıraktı¤ı Avrupa flimdi çok de¤iflti. Örnek
gösterdi¤i Fransa o çok övünülen de¤erlerini bir kenara atarak yasakçı bir zihniyetin bayraktarlı¤ını
yapmakta... Almanya deseniz o da eski Almanya
de¤il. Eminiz, üstad bilhassa 11 Eylül terör saldırısından sonra yaflanan geliflmeleri yerinde izleme
fırsatı bulsa görüfllerini de¤ifltirir. Herkes Milli Görüfl’ü ‘niyet kapsamında’ yargılarken sadece ve
sadece Eygi’nin özgün görüfllerini referans alır ama
kazın aya¤ı hiç de öyle de¤il. Eygi’nin Milli Görüflçü olmak, Milli Görüfl’ü savunmak gibi bir derdi
yoktur. Hatta daha ileri giderek ‘cemaatlere ve
derneklere zekat verilmez’ gibisinden fetvalar
irad eder; oysa Milli Görüfl kendine has yöntemleri
ile toplanan fitre, zekat ve teberruları gerek Avrupa’da gerekse dünyanın dört bir yanında ihtiyaç sahiplerini bulup gözeterek -bilse- Eygi’nin de takdir
edece¤i ‘evrensel’ dayanıflmayı, mazlum ve ma¤durları sahipleniyor. Arada bu kadar açı farkı varken Eygi’den yola çıkıp Milli Görüfl’e hiç de
haketmedi¤i etmedi¤i suçlamalar yöneltmek akıl
kârı de¤ildir.
Belirtelim, bu görüfller Milli Görüfl’e ait de¤ildir. Bizim penceremizden bakıldı¤ında olay nasıl
görülüyor sorusu etrafında bir fikir egzersizidir.
IGMG’nin yetkili kurulları, görüfl oluflturan masaları, birimleri ve organları vardır. Dolayısıyla elmaları ve armutları karıfltırarak bundan siyasi rant elde
etmek buna yeltenmek do¤ru de¤ildir. Her gazetede
farklı düflünen, farklı argümanları olan, farklı hassasiyetleri taflıyan, farklı öngörüleri, farklı fantezileri olan yazarlar vardır. Herkesi tek düflünce tarzına zorlamak bugünün dünyasında geçerli olamaz.
Bir Hürriyet gazetesini ele alalım. Oktay Ekfli ve
Emin Çölaflan gibi statüko yazarlarının yanında,
Hadi gibi, Cüneyt Ülsever gibi nalına da mıhına da
vuran ‘liberal-entel’ isimlere ilaveten patronun sevk
Y
A. Furkan ERDEM
ve idaresinde ‘iktidar sahipleri’ ile kapsamlı paslaflmalar yapan, zaman zaman fırdöndü olabilen Ertu¤rul Özkök ve Fatih Altaylı gibi zat-ı flahaneler
var. Çölaflan’ın yerden yere vurdu¤u M. Ali Birand
bir arka sayfasında pembe diziler yazar ama kimse
bu çeliflkilerden tek bir düflünce üretmez. Tek sesli
dünya çok gerilerde kaldı çünkü...Zaman, Çok sesli
düflünme zamanıdır. Çölaflan’a okkalı bir flut çekenler, sonradan tırsıp geri getirdiler. ‹ktidarın serzeniflleri bile kimi insanların tard edilmesi, devre dıflı
bırakılması hususunda yeterli gelmiyor, iliflkiler,
çeliflkiler farklılıkları tekrar biraraya getiriyor. Eygi
bizim gibi düflünmeyen, düflünmez zorunda olmayan bir tarih, bir birikim.. Söylediklerinin tamamına
katılmasak da, fes giyerek vatan kurtulamayaca¤ının idrakinde isek de, estetik anlayıflı ve din baronları gibi terminolojimize kazandırdı¤ı bir çok kavram ve de¤erlendirmeyi gözardı edemeyiz.
Eksileri ve artıları ile bir bütün olarak ele almalı, onun diyalog karflıtı sözlerini abartarak ele alırken, o’nun fransız tipi laiklik, Almanya tipi demokrasi, ‹ngiltere tipi özgürlükler ve Osmanlı tipi ‘kilise-cami-havra’ üçlemindeki beraber yaflama örneklemesini görmezlikten gelemeyiz. Biz burada Eygi’yi savunmak gibi bir saplantı içinde de¤iliz. Daha da ileri giderek, onun örnek ve model aldı¤ı Avrupa’da ifllerin sanıldı¤ı gibi selamette gitmedi¤ini
düflünüyoruz. Farklı dinlerin birarada yaflayabilece¤i tezine katılmakla beraber, ‘Dinler arası diyalog
bir tuzaktır. Zinhar uzak duralım’ ya da ‘Misyonerler memleketi yıkacak, kilise açtırmayalım’
gibi görüfllerinin180 derece tersini düflündü¤ümüzü
de beyan ediyoruz. Diyalog deyince akla gelen nedir? Herkesin kendine göre bir diyalog anlayıflı
olursa, diyalogdan murad edilen maksat hasıl olur
mu? Diyalog tek baflına sorunların aflılması için yeterli mi? Bu soruları derinlemesine inceledi¤imizde
iflimizin o kadar da kolay olmadı¤ını görmekteyiz.
Diyalog, birden fazla kifli ya da kesimlerin, devletlerin, co¤rafyaların gelifltirdi¤i iletiflim mekanizması olarak algılanırsa, bizim flimdilerde Avrupa ölçe¤inde yaptıklarımız tamamıyla diyalog sayılabilir
mi? Nasıl edelim de, diyalog ‘fleyettirelim?’. Ne yazık ki bu soruya evet cevabını vermek zor. Bir ‹çiflleri Bakanı kalkıp da Berlin’de düzenlenen Türk
Günü’den bile nem kaparak bizi marizlemesi, daha
da ötesi ‘Madem burada yaflıyorsunuz Alman
gazetesi okuyun’ diye diretmesi ve dayatması diyalog ve hoflgörünün neresi ile ba¤daflır. Sınırdıflı
edilecekler için güya referandum yaparak ‘kim
gitsin’ yarıflmaları(!) düzenleyen Danimarka ile
diyalog nasıl ve nice olur? Vatandafllı¤a
alınacakları halkoyuna sunarak insanları yasalardan
do¤an haklarına göre de¤erlendirecek yerde rencide
eden ‹sviçre kantonlarına ne demeli? Yine Kudret
Erdem’e mektup yazıp ‘Ben müslüman oldu¤um
halde iflsizlik parası verirken kilise vergisi
kesiyorlar, bu a¤ırıma gidiyor diyen iflçimizin
meramını kim anlayacaktır? Avrupa’da bize böyle
bakıyorlar, böyle görüyorlar...
Güç ve iktidar sahipleri azınlık psikozu ile gördü¤ü toplumlara dayatmalarda bulunup bir fleyleri
empoze etmeye devam eder ve ısrarla bunu sürdürmek isterse ve biz bunu alık alık dinlersek bunun
adı ‘diyalog’ mu olacaktır? Bu olsa olsa ‘monolog’tur. Ve bu monologda bir sa¤ırlar diyalo¤undan
söz ediliyorsa do¤rudur; ‘Almanya Almanlarındır’
tezini ça¤rıfltırırcasına, üstelik sosyaldemokrat bir
titre sahip insanlar tarafından estirilen bu hava ve
bizlerden istenen tavizlerin evrensel barıfl, dinlerin
kardeflli¤i ve ‹brahim’in evlatları insano¤lunun huzur ve refah›na hangi katkıları sa¤ladı¤ı merakımızı
celbetmektedir. Bofluna de¤il, CDU’lular iktidardaki bu sol gösterip sa¤ vurmadan bir hayli memnunlar ve her konuda uzlaflmaya hazırlar ‘tam istedi¤imiz fleyleri söylüyor’ diye seviniyorlar. Diyalo¤un
tam ve kamil manada olabilmesi ve oluflturulabilmesi için tarafların eflit kabul edilmesi gerekir. Oysa realite böyle mi? Uluslararası arenada birileri
hep üstün, birileri hep daha eflit, birileri ise hep tafleron ve alt kültür olarak görülürse bu diyalog nasıl
bir diyalog olur?
Bir BM’yi ele alalım, onca ülkeyi sürü gibi görüp alınan kararları 5 ülkenin inisiyatifine bırakarak
veto hakkı getirilmesi hangi eflitli¤e uygun düfler?
Bizim Avrupa’da yafladı¤ımız sıkıntıların temelinde de bu yatıyor. Entegrasyon deyince asimilasyonu, diyalog deyince dayatmayı, demokrasi deyince
azınlı¤a baskıyı kasdeden zihniyetle hatalarından
vazgeçmedi¤i sürece, sa¤lıklı bir diyalo¤un gelifltirilmesi mümkün görülmüyor. Biz bir süreç yaflıyoruz ve bu süreçte bu tartıflmalar daha uzun süre devam edecektir. Biz yıllarca kalıcı mı, gidici mi oldu¤umuzu tartıfltık ve kalıcı oldu¤umuzu neden
sonra kabullenerek ‘gurbetçilikten’ ‘Avrupa
Türkleri’ kimli¤ine geçifl yaptık. fiimdi can alıcı
soru flu: Biz Avrupa Türkleri olarak kendi kültürümüzü, örfümüzü, adetlerimizi, anadilimizi, de¤erlerimizi, dinimizi muhafaza ederek mi, yoksa egemen
iradesinin buyrukları do¤rultusunda bu de¤erlerimizi askıya alarak, bir kenara iterek sı¤ıntı ve parya
görüntüsü ile egemen ve dominant görülmek istenen kültürlere mi kulaç ataca¤ız? Uçtan uca istenen
tavizlere bakıldı¤ında AB sürecinde yaflanan etkileflimden de esinlenerek öz kültürümüzün ve de¤erlerimizin ön plana çıkarılması pek tasvip edilmiyor
gibi geliyor bize...AB Parlamentosu için hatırısayılır miktarda adayla seçimlere katılıyoruz ama bu ülkenin müstakbel iktidar alternatifi muhalefet, içten
içe Türkiye kimli¤ine karflı amansız bir karflı çıkıflla
yüz yüzeyiz. Son canlı tanık Vural Öger. Baflına
gelen piflmifl tavu¤un baflına gelmedi.
Öger bir Almanla evli ve Almandan daha Alman düflünceleri ile öteden beri makbul sayılan ifladamlarımızdan biri... O bile yaptı¤ı ufak bir flaka ile
fincancı katırlarını ürkütmeye yetti. Fetih ve cihad
ruhu gibi, Öger’in aklının ucundan bile geçmeyen
kavramlarla, Bild’en tutun da tüm medya organlarında gündemin bafl sırasına oturtuluverdi. Hofl,
‘tedbir’ babında bizler, Anzaklardan daha geri düflerek coflkuyla bir Çanakkale zaferi kutlaması, bir
‹stanbul’un fethini doyasıya kutlayamıyoruz ama
elin o¤lu beyninde hazır tuttu¤u önyargılarla bizim
verdi¤imiz onca tavize ra¤men, Öger gibi tam da
istedikleri bir insan tipini bile ‘Öger raus’ sloganları ile tu kaka edebiliyor. Geçmifl suya yazılan yazıya hiç benzemiyor, tarih iniflli çıkıfllı olayları ile
bugüne ıflık tutuyor ve tarihteki talihsizliklerin bir
daha tekerrür etmemesi, Mölln’lerin Solingen’lerin
bir daha olmaması için daha dikkatli olmak ve tarihten ders çıkarmak gerekiyor. Ama bunu yaparken de bofl hayallere kapılıp, bir diyalog yapalım
memleket kurtulsun kuruntularına düçar olmamak
lazım. Tarafların iyi niyetle yaklaflması halinde pekala her kesimle, herkesle diyalog yapılabilir, lakin
diyalo¤un sözde kalmaması için de içinin mutlaka
doldurulması, kendi kurum ve kurulufllarımızın,
inanç de¤erlerimizin içini boflaltmak ve müslümanlar madem potansiyel terörist görülüyor, flunlardan
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 24
24
flunlardan uzak duralım gibi kel alaka korku ve vehimleri belirleyici olmaktan çıkarmak lazım.
Kendi adıma diyalogsuzlu¤un sonuçlarını yafladım. Alt kattaki Alman komflumuzla, uzun bir izin
sezonunun ardından Almanya’ya dönüflümüzün ardından, do¤umdu, hastaneydi gaile ve meflgaleler
sonrasında bir süre görüflmedik. Sonra A. hanımı
efliyle de¤il de annesiyle kapıdan girerken gördüm.
Hayırdır, bey nerde diye sordu¤umda ”Bey sizlere
ömür, 6 ay oldu vefat edeli, kalp krizi...’ deyiverdi.
O an elde olmayan sebeple de olsa bir fleyleri kaçırmıfl olmanın üzüntüsünü bizzat yafladım. Komflu
komflunun sadece külüne de¤il, diyalo¤una ve de
muhabbetine de ihtiyaç duyar. Bu iflin olumsuz örne¤i.. Bir de Kindergarten’de ö¤retmenler ve idarecilerle uzun süren diyalo¤umuz sonucunda çocuklarımıza kendi dinimize göre muamele etmelerini
sa¤lamamız söz konusu oldu. Bayan S, bu diyalog
sayesindedir ki, çocuklarımıza bırakın domuz eti
vermeyi, helal kesim hassasiyetimiz bildi¤inden hiç
bir zaman ‘etli yemek’ yapmadı, müteflekkiriz. Yine anaokulu yöneticileri, kiliseye ba¤lı bir okul olmasına karflın din dersleri ve kilise ziyaretlerinden
yavrularımızı muaf tutarak farklı dinlere saygının
gere¤ini yerine getirdiler, binlerce teflekkürler. Di¤er okullarda da aynı müsbet yaklaflım... Özel günlerde alınan hediyelerinde jelatinsiz olsun için Zeil’deki o ekstra flekerlemecinin yolunu tutan ö¤retmenlerin bu ilgi ve yaklaflımını nasıl unutabilir,
karflılıksız bırakabilirim? Tabi biz de aynıyla mukabele ediyoruz. Demem o ki, diyalog konusunda tabanda, halklar, insanlar, farklı dinlerin mensupları
arasında bir sorun, bir uyuflmazlık yok. Herkes di¤erinin kutsallarını önemsiyor ve ona saygı duyuyor. Zaten diyalogdan maksat bu de¤il mi? Demek
ki sorun yukarılarda, tepede bir fleyler ters gidiyor,
oyun içinde oyun sergileniyor. Buna ra¤men bizler
üzerimize düfleni yapmalı, bizden birfleylerden mutlaka vazgeçmemizi isteyenlere karflı ‘kendi medeniyet projemizi’ sunarak, anlatarak, ama onların
medeniyetini asla küçümsemeden, ayaklar altına almadan, hakaret etmeden sonuca birlikte gitmemiz
gerekiyor. Vazgeçilmezlerimiz arasında Kur’an’ın
emir ve yasakları baflta geliyor. Bekir Hoca ile bir
dökümünü yaptık; her ayetin, her surenin içinde barındırdı¤ı derya niteli¤inde hayatımıza yön verecek
de¤erler silsilesi var ve hepsi de bir birinden ayrılamaz, birbirinin tamamlayıcısı, insan merkezli bir
mutluluk reçetesi ve bu reçete tüm insanlı¤a gelmifl
bir reçete... ‹ncil’i, Tevrat’ı, Kitab ehlini çokça zikreden bir kitab.
O kitab ki, Hz. Muhammed’in tüm dinleri tamamlayıcısı olarak gönderilmesinin yanında herkesin kendinden bir fleyler bulabilece¤i, dertlerine deva, hastalarına flifa, bir yaflam biçimi anlayaca¤ınız... Bunun neresinden vazgeçelim, bizden ne isteniyor ki? Ama üzülerek ifade edelim, bir takım tavizler de verilmiyor de¤il. Mesela D‹B Fetva Kurulu üyesi iken ‘Baflörtüsü Allah’ın emridir’ fetvasını, Nur ve Ahzab surelerinden delil getirerek tarihe mal eden heyette yer alan bir isim, uzun zaman
sonra ortaya çıkıp din dersleri verme hakkının kendilerine verilmesini talep ettikten sonra ‘Baflörtüsü
‹slamın tümünü temsil etmez’ gibi ne anlama geldi¤ini pek çözemedi¤imiz laflar edebildi. Baflka bir
hocaefendinin, teferruat diye kestirip attı¤ı gibi!..
Yine baflka sivil toplum örgütlerinde puslu havanın
etkisiyle acayip tavırlar içine girildi. Öyle ki, bu
tavır belli kesimlerden alkıfl da alıyor ‘Ne iyi oldu,
siyasi hareketin gölgesinden kurtulduk” diyenler
bile var iyi mi... ‹slamfobia olarak formüle edilen
anlamsız bir korku teorisinin karflısına istihbaratfobia çıkarıldı ve aynıyla anlamsız bir panikleme
halet-i ruhiyesine girildi. Bunun da yersizli¤i zamanla anlaflılacak, biz bir fley biliyorsak söyleriz;
BZM PENCEREDEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
ortada Hakkı Keskin, Faruk fien, Ozan Ceyhun gibi
çokca örnek var. Onların yanlıfllarını biz on sene
önce yazdık. ‹ri gazeteler daha yeni yeni keflfediyorlar bu adamları... Üstelik uzman sıfatıyla yıllarca köflebafllarında ahkam kestirdikleri bu insanlar
ne oldu da Hakkı Keskin flimdi istenmeyen adamlardan oluverdi? On sene geriden geliyorlar, biz gerici sayılıyoruz, onlar ilerici... Hay senin gibi... Kurum ve kurulufllara flaflı bakıfl açısı bu nedenle yanlıfl. Bize vaktiyle basının karflısına çıkıp ‘fiu okullar
olmasa ben Maarifi bir güzel idare ederim’ diyen
bakanı ve yakın geçmiflte, ihtilal için ‘flartların olgunlafltırılması’ aflamasında içiflleri bakanı bir zatın, oluk oluk kan aktı¤ı, sokakların kan revan oldu¤u dönemde, okulların tatil oldu¤u bir zamanı(ara
tatil-15 tatili) fırsat bilip ekranlara koflarak ”Bakın
anarfliyi bir güzel durdurduk. Bugün sadece üç eylem ve iki ölümüz var’ diye övünmesini ça¤rıfltıran
bu komediye bir son verilmelidir. fiartlar olgunlafltı¤ında, olacaklar ve oldurulacaklar olur. Ne kadar
tedbiri elden bırakmasak da ‘gözün kaflının üstünde niye de¤il’ diye sormaya cesaret edebilecek birileri oldu¤u sürece, bazı sıkıntılar olacaktır ve dava
adamı iseniz bazı bedelleri ödemek bazen mukadder olabilir. A¤zınızla kufl tutsanız da, sizin tüm
iyiniyetiniz bazen ifle yaramayabilir. De¤il mi ki,
orada, Balgat’da da¤ gibi bir lider, 4 kez partisi kapatılmıfl, ömür boyu siyaset yasa¤ını gö¤üsleyebilmifl bir lider var; korkuya ve endifleye mahal yok.
fiayet tavizle ifller götürülmesi gerekseydi, o
kısa yoldan tavizi verir ve istenilen ‘sıradan’ iktidarlarda gününü gün ederdi. Hiç mi ders almıyoruz, hiç mi Mandela’yı, Theresa’yı, Aliya’yı,
Erbakan’ı okumuyoruz? Okuyoruz da tersinden
mi okuyoruz?
Kimli¤imizden vazgeçeceksek bunca çile niçin
çekilsin di, uzlaflır, iflbirlikçili¤e yönelir ve ifli kotarırdık. Bugün AKP’nin kudretli(!) iktidarına ra¤men ona bel ba¤layanların ‘de¤er miydi’ diye hayıflandıklarını görüyoruz.
Yarınlarda aynı hayalkırıklı¤ını yaflamamak istiyorsak, biraz daha olayları salim kafa de¤erlendirmeli; yafladı¤ımız gerçekli¤in temellerinde so¤uk
savafl sonrası kırmızı düflmanın tarih arenasından
çekilmesinin ardından bafllayan düflman arayıflları
ve dönemin NATO Genel Sekreteri Willy Claes’in
a¤zından dökülen ‘bize yeni bir tehdit (düflman) lazımdı, bu neden ‹slam olmasın’ anlamına gelebilecek sözlerine kadar dayandı¤ını, 11 Eylül’ün bir
milat, El-Kaide’nin tafleron, BOP’un 50 yıllık bir
programla emperyalizmin Ortado¤uyu topyekün iflgali hedefinde bir dayatma oldu¤unu asla akıldan
çıkarmayalım. Daha dün Bosna’da yüzbinlerce insan katledildi kimsenin kılı kıpırdamadı, katliam bitince ancak müdahale edenler ve olmayan kimyasal
silahları bahane ederek Irak’ı iflgal eden Amerikan
emperyalizminin yayılmacı siyasetine karflı Almanya ve Fransa dıflında pek bir tepkinin olmaması da
dikkate de¤er.
Diyaloga her flartta hazır olalım ama ‹slam adına terör estiren ve hiç bir Müslüman kifli ve grup
tarafından tasvip edilmeyen kimi terör örgütlerinin
hesabını tüm mülümanlardan sormaya kalkıflanlara,
ilk önce dinler arası diyalog taraftarlarının gerekli
cevabı vermelerini istiyoruz. Adının baflına ‘entegrasyon’ ‘Uyum’ koyarak bir dizi baraka dernekler
ve vakıflar olarak faaliyet gösteren ancak amacı dıflında görevlere soyunan, bu ba¤lamda ‘Hak Geldi
Batıl zail oldu’ ayetini bile tahrif ederek ‘hak’tan
kasıt Milli Görüfl, batıl da batıdır, dolayısıyla bunlar varya bunlar, Avrupa’yı fethedecekler’ diye uydurma istihbarat raporları düzenleyen sözde ilahiyatçıların bu diyalogda ne gibi roller üstlendi¤ini de
ö¤renmek istiyoruz. Galiba bu cahil güruh, tercüme
hatası ile izah edilemeyecek kadar azılı bir diyalog
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
düflmanı ve farklı dinleri birbirinden uzaklafltırmak
için bir manevra alanıdır. Maafllı, sivil toplum adı
altında belli merkezlerden beslenen oluflumların en
çarpıcı örne¤ini Kıbrıs’ta yafladık. Parayla pulla
seçim atmosferi yönlendirildi ve bugünlere gelindi.
fieyh efendi bile o kesimle sarmafl dolafltı hatırlayınız. Papaya gidip elini öpmek bir diyalog de¤il,
sadece ziyaret ve seromonidir. Diyalog, herkesin
ortak düflünce alanları oluflturabilece¤i, ortak
kazanımların belirlendi¤i bir yapıya kavuflturulmadan gerçek anlamını bulamaz. Görüyorsunuz,
bizler evvel emirde diyalo¤u önceler ama elefltiri
hakkını da saklı tutar›z. At gözlü¤ü ile olaylara tek
taraflı bakmay›z. Unutmadan söyleyelim; Eygi ve
onun gibi düflünenlerin Türkiye’de normal zamanlarda hiç bir arada bulunması mümkün olmayan
kesimlerle ittifak halinde olmaları ve bu ba¤lamda
‘Misyoner faaliyetleri’ne karflı ‘cansiperane (!)’
görüfller ileri sürdüklerini görüyoruz. Vural
Savafl’ın bir dönem ‘habis ur’ diye yaftaladı¤ı ve
partisini kapattırdı¤ı Erbakan ve hareketini ‘tek antiemperyalist kadro’ olarak tesbitini bir itiraf bir
dönüflüm olarak mı algılamalı yoksa günah çıkarma
mı?
Ve yine oldum olası Türkiye’de müslümanların
din e¤itimi almalarına karflı çıkan, olanların da ‘irtica’ ‘Laiklik elden gidiyor’ teranesi ile susturulması için kamuoyu oluflturanların, flimdilerde misyonerli¤e karflı çıkmak adına Müslüman kesimlerin
söylemlerini kullanmaları enteresan. Bütün bu anlattıklarımız, olaya nereden ve nasıl baktı¤ınızla ilgili bir durum tesbiti. Soka¤a çıkıp AKP nedir, AB
nedir, diyalog nedir diye insanlara sorsanız, her
kafadan ayrı bir ses çıkar, herkes farklı telden çalar.
Onun için tekdüzeli¤i bırakmalı, kilise açmak isteyenlere devlet deste¤i bile gerekiyorsa yapılmalı,
inançların yaflanması noktasında açılımlar gösterilmeli. Aksi halde, kiliseye karflı çıkarak harcadı¤ınız
zaman, sizin öz yurdunuzda ‹slami e¤itim almanızın da engellendi¤ini unutturur, gerçekleri bir
türlü göremezsiniz. Biz kendi adımıza 40 yıldan
fazla göç sürecinde bir çok deneyimler kazandık,
kiliseye karflı çıkmanın öncelikle insan hakları ve
inanç özgürlü¤üne bir darbe olaca¤ının bilincindeyiz, aksi düflünmenin darbeci kafalarla paralellik
arzedece¤ini idrak ediyoruz. Kiliseye karflı çıkarak
Avrupa’dan camilere özen göstermesini bekleyemezsiniz. Bir siyasi yetkilinin ‘ülkemizde kilise
istemiyoruz’ demecini bu nedenle bile isteye sansürledik, zira yanlıfl kere yanlıfltı! Bu düflünceler,
Frankfurt’ta yapılan ve Roland Koch hükümetinin
baflörtüsüne getirmek istedi¤i yasa¤ı protesto etmek
üzere toplanan analar ve kızları, bebekleri kenardan
izlerken beynimi zonklatan ‘Hangi diyalog’
sorusuna cevap olarak tarihe dönük yaptı¤ım beyin
fırtınasının bir özetidir. Yani sonuçta diyalog elzem
bir ihtiyaçtır; hele hele yasakçılı¤ın kapımıza, Avrupa içlerine kadar dayandı¤ı bir ortamda vazgeçilmez bir gerekliliktir. Ve bu kafaların hatalarını anlaması için daha fazla diyalo¤a, daha fazla kiliseye,
daha fazla imama, daha fazla siyasiye, daha fazla
papaza, daha fazla dürüst ilahiyatçıya, daha fazla
bakana, daha fazla milletvekiline, daha fazla partiye ihtiyaç var. Geçenlerde papazın tv’lerde hutbe
okunması istemi yüre¤imi kıpır kıpır etmiflti, baflörtüsüne yönelik kısıtlamalar ümidimi söndürdü.
Korku ve ümit arasında med-cezir manzaralarımız
bakalım bizi nereye götürecek. Madalyon öyle ki
dört tane yüzü var. Hocanın hikayesindeki gibi flimdi bana ‘sen de haklısın’ diyeceksiniz, ama bu
çeliflkiler yuma¤ında neyi de¤ifltirir ki? Biz
diyalo¤un neresindeyiz sorusunu soranlara tek
cümle ile cevap veriyorum:’Tam ortasında, sonuna
kadar ve herkesle!..”
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 25
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
25
DOSYA
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
nsanlar konua konua anlaır
Ali KIZILKAYA
lmanya’da üç milyondan fazla
Müslüman yaflamaktad›r. Ancak
yaklafl›k 45 y›ld›r bu ülkede yaflamam›za ra¤men ‹slam’›n ve Müslümanlar›n yeterince tan›nd›¤›ndan bahis
edilemez. Dolay›s› ile Müslümanlara
karfl› önyarg›lar›n maalesef hala yo¤un
oldu¤u bir ortamda yafl›yoruz.
Oysa 45 y›lda iki toplulu¤un birbirlerini tan›m›fl olmalar› beklenebilirdi.
Tan›flmak ise konuflmaktan geçer. Konuflmam›z gerkiyor ve tan›flmam›z gerekiyor. Çünkü içinde yaflad›¤›m›z toplum
ile bir kader birli¤i içindeyiz. Bir ço¤umuz bir ömür burada geçirmifltir. Yine
bir ço¤umuz bu ülkenin vatandafl› olmufluz.
Bu güne kadar yap›lan diyaloglar
yeterince tan›flmay› beraberinde getirmemifltir. Bugün Müslümanlar hakk›nda söylenenler ve yaz›lanlar gösteriyor
ki Müslümanlar bu toplumda hala tan›nm›yor ve yeterince bilinmiyor.
Bu durumu de¤ifltirmek Müslüman-
A
Konuflmal›y›z ve tan›flmal›y›z. Bunun yolu da Diyalogdan geçiyor. Diyalog
ile karfl›l›kl› güven ortam›n› vard›¤›m›z zaman önemli bir merhale katedilmifl
olur. Diyalog sorunlar›
çözmeyecektir. Ama Diyalog birbirimizi anlamay› ve
oldu¤umuz gibi kabulenmeyi sa¤layabilir.
lar›n görevi.
Diyalog tan›flmaktan öteye gitmeli.
Diyalogdan ne anlamay›z ve ne beklemeliyiz.
Dialog, iki birbirini yeterince tan›mayan taraf için cok önemli ve lüzumludur. Çünkü münasebetlerimizi birbirimiz hakk›nda bildiklerimiz etkilemektedir. Bilgilerimizi ikinci kaynak ve üçüncü flah›slardan edinmek yerine direkt
kayna¤›ndan alamak zorunday›z.
Diyalog yaln›zca tan›flmak ve anlamak maksatl› olmal›. ‹nsanlar farkl›l›klar›n› koruyarak ve karfl›ndakine sayg›
duyarak yaflaman›n sa¤lanmas› için birbirleri ile tan›flmal›d›r.
Kurumsal Diyalogun yan›nda bireysel diyalog da toplumdaki bilinci etkilemektedir.
Diyalogun gayesi karfl›l›kl› hoflgörü
ortam› oluflturmak olmal›. ‹deal anlam-
da ise Diyalog, tolerans´tan (yani birbirine katlanmaktan) öteye gitmeli ve insanlar›n ve toplumlar›n birbirine sayg›
duyarak farkl›l›klar› bir zenginlik olarak
kabul edebilmesini sa¤lamal›.
Yani kimse kimseyi bir tehdit olarak
görmemeli ve bir zenginlik olarak kabul
etmeli. Çünkü insanlar tan›mad›klar›na
en az›ndan kuflkuyla bakmaktad›rlar.
Oysa birbirimize verebilece¤imiz birçok
güzelliler var. Ortak noktalar var. Diyalog bunlar› tespitte ve tespitin ötesinde
tan›makta bir araçt›r.
Diyalog insanlar›n birbirine karfl›
güveni art›ran bir yol olmal›d›r.
Bu anlamda müslümanlar olarak eksiklerimiz olmufltur. Karfl› taraf›n da
yanl›fllar› ve ihmallikleri olmufltur. Bunlar›n sebepleri muhteliftir.
Baflta “Gastarbeiter” (yani saade misafir) anlay›fl›ndan kurtulmak gerekiyordu, ki bu anlay›fl uzun zaman Almanca
Lisan hakimiyetine gerekli ehemmiyet
vermeye mani olmufltur. Oysa bir türlü
iletiflim olan Diyalogun anahtar›d›r, lisan. Almanca´ya yeterince hakim olamamak adeta bir engel idi. Fakat bu art›k bugün yeterli bir mazeret olarak görülemez. Ama Dialogdaki problemlerin
ana kayna¤› sadece bizlerin yaflad›¤›m›z
ülkenin diline hakim olmad›¤›m›z de¤il.
Karfl› taraf da dürüst ve iyiniyetli olmal›. Karfl›l›kl› güven için gerekli olan budur.
‹çinde yaflad›¤›m›z ülkede ortak gelece¤imiz için, bar›fla katk› ve sayg› ortam› oluflturmak için yapmam›z gerekmektedir.
Elbette Diyalog tek tarafl› bir olay
de¤il. Aksi takdirde bir monolog olurdu. Yani Diyalog için iki taraf gerekiyor. ‹ki taraf›n gayreti ve daha da önemlisi iyiniyeti gerekmektedir.
fiimdiye kadar yap›lan, en az›ndan
kurumsal Diyaloglar beklenen neticeyi
getirmemifltir. Herfleye ra¤men Diyalog
gerekli ve devam etmeli.
Bugüne kadar yap›lan Diyalog yeterli olmam›flt›r. Kesinlikle daha yo¤unlaflt›r›lmal› ve kalite kazanmal›.
Özellikle son tart›flmalar üzücü bir
manzara daha ortaya koymufltur. Özellikle “Baflörtüsü tart›flmalar›” toplumun
‹slama´a ve müslümanlara bak›fl› konusunda üzücü bir manzara ortaya koymufltur. Yani toplum müslümanlar› tan›mad›¤›n› ortaya koydu. Tabiiki bu ayn› zaman da yeni bir flans olarak da görülebilir. Konumuzu ve çal›flmalar›m›z›
gözden geçirerek daha faydal› ve daha
nitelikli bir gayret ile topluma kendimizi anlatmal›y›z.
Konuflmal›y›z ve tan›flmal›y›z. Bunun yolu da Diyalogdan geçiyor. Diyalog ile karfl›l›kl› güven ortam›n› vard›¤›m›z zaman önemli bir merhale katedilmifl olur. Diyalog sorunlar› çözmeyecektir. Ama Diyalog birbirimizi anlamay› ve oldu¤umuz gibi kabulenmeyi sa¤layabilir.
Diyalogda ön flart ise eflitlik olmal›.
Müslümalar olarak özgüven ile toplumdaki yerimizi almal›y›z. Ve toplumun
bir parças› olarak di¤er parçalar› ile iletiflimimizi sürdürmeliyiz.
Çünkü, insanlar konufla konufla anlafl›rlar…
ALLAH ÇN BU DUAYA AMN DEYN!
y alemlerin Rabbi! Bütün varlıkların yaratıcısı, insin ve cinnin ilahı,
yerdekilerin ve göktekilerin
sahibi, onsekizbin alemin
Rabbi, Rahman ve Rahim
olan, Cebbar ve Kahhar olan
Allahım! Ey zalimlerden intikam alanların en hayırlısı, zifiri karanlıkta yürüyen siyah karıncanın ayak seslerini ifliten,
yeryüzünde fitne ve fesat çıkaranlara haddini bildiren, ‹slam
ve müslümanlar üzerine tuzaklar kuranların tuzaklarını ve planlarını gören Allahım “Dua
edin kabul edeyim.” davetine
uyup sana yöneliyor ve arzu
halde bulunuyoruz. Rasulün
Hz. Muhammed Mustafamızın
“Dua ibadetin özüdür” sözlerini kendimize kaynak edinip
dua kapına dayanıyor, “Müminin di¤er bir mümin kardefli
için gıyabında yaptı¤ı dua kabuldür” hadisi flerifini kendimize destur ediniyor “Niamelmevla veniamennasir” sıfatına
sı¤ınıyoruz. Ya Rabbi! Mümin
kulların için seçti¤in bütün
E
de¤erler hiçe sayılıyor. Sana
kullukta sadakat gösteren erkeklerin onurlarıyla oynanıyor, en i¤renç iflkencelere tabi
tutuluyorlar. Mümine kadınlar
dul kalıyor, artık ona çoktan
razılar ancak, namus ve insanlık düflmanlarının tecavüzlerine u¤ruyorlar karınlarında insanlıktan zerre nasibini almamıfl olan zalimlerin …lerini
taflıyorlar. Çocuklar yetim kalıyor, evleri bafllarına yıkılıyor, toprakları iflkal ediliyor
ve yafllı çocuk, kadın erkek
demeden vahflet uygulanıyor
ve bütün dünya bunu izliyor,
izlemekle de kalmayıp tek
millet haline gelmifl vaziyette
bu vahflete ortak oluyorlar ve
ümmetin bir de¤il kaç tane
parçası göz göre göre kaybolup gidiyor. Müslüman ülkelerin idarecilerinden yi¤it bir ses
çıkmıyor, ses çıkaranlarda sadece göstermelik kınamalardan öte gitmiyorlar, istisnalar
ise yok denecek kadar az durumda, duyarlı kulların çaresiz, ellerinden bir fley gelmiyor veya engelleri aflamıyorlar
ve Sen herfleyden haberdarsın
Allahım, Sen ilmiyle herfleyi
kuflatansın. Olanları senin elKahhar sıfatına havale ediyoruz.
Ya Rabbelalemin! Nuh
(as)ın kavmi için semaya ve
arza emri sen verdin, onlara
hakettikleriyle muamele ettin,
Salih (as)ın, Lut (as)ın kavimlerine akibetlerini gösterdin.Ya Rabbelalemin! ‹nsanlık, tarihinde ne zalimler gördü, hepsinin sonununda nasıl
oldu¤una flahid oldu, Senin
gücün bütün güçlerin üzerindedir, Sen istersen Nemrutları
bir sivri sinekle helak edersin.
Firavunları da layık oldukları
cezalarla cezalandırdın. E¤er
Sen istersen Ebreheleri ordusuyla ve filleriyle birlikte ebabillerinle yerle bir edersin. Ya
Rabbelalemin! Ça¤dafl Nemrutlar, Firavunlar ve Ebreheler
geçmiflteki meslektafllarına tafl
çıkartırcasına zulme, vahflete,
kana, gözyaflına, tecavüze,
iflgale ve sömürüye doymuyorlar. Ey Yüce Rabbimiz! Bu
haddi fazlasıyla aflanlara:
Nemrut ve avanelerine, Firavun ve yandafllarına, Ebrehe
ve ordusuna verdi¤in akibebeti
ver. Müslüman kardefllerimizin imdadına yardımını gönder, ümmeti Muhammedi: Zalimlerin zulmünden, canilerin,
iflgalcilerin, iflkencecilerin, namus-iffet tanımayanların, dini
de¤er ve insan onuru diye
birfley bilmeyenlerin, zulümde, tecavüzde ve iflkencede sınır tanımayan bu insanlıktan
nasibini alamamıfl vahfli canavarların flerlerinden koru.
Ruhsuz ve duyarsız bir
flekilde müslüman kardefllerinin baflına gelenleri dizi seyreder gibi seyreden müslümanla-
ra ve idarecilerinede fluur nasib eyle. Amin. Müslümanlar
olarak iflimiz duayamı kaldı
demeyin! Elbette fiiliyatsız
dua bir fley ifade etmez. Ancak, ümmetin derdini dert edinerek, ümmetin baflına gelenleri aynen yaflıyormuflcasına
kalbinde hissederek, gücümüzün ve imkanımızın yetmedi¤i
yerde hiç olmazsa dua gücümüzü kullanalım.
Bütün güçlerin üstünde
olan güce, Allah’ın gücüne
bafl vuralım. Geçenlerde üniversiteli kızlarımızın ilan panolarında okudum, bu gece saat üçbuçukta dua pro¤ramına
bütün arkadafllar davetlidir yazıyordu. Çok manidar buldum.
Allah (cc) onlara da, yeryüzündeki bütün müslümamlara
da inandıkları gibi yaflayabilecekleri bir dünya nasip eylesin. Allah için bu duaları dilinizden ve gönlünüzden eksik
etmeyin. Zira O (cc) “Siz bana dua edin, Ben kabul edeyim” buyuruyor.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 26
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
ÖZEL KÖE
26
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Sosyal ilikilerde konumumuz ne olmalı?
Muhammet Nebi Çelik
Eitimci-Psk. Danıman
[email protected]
endimize, yak›n çevremize, içinde yaflad›¤›m›z topluma ait baz›
de¤er yarg›lar›na ulaflabilmek
için birtak›m gözlemler yapmak faydal›
olacakt›r. Günlük iliflkilerimizde hepimiz, bir merdivene t›rmanmaya, ya da
koltu¤un üzerine ç›kmaya çal›flan çocuk
görmüflüzdür. Hemen bütün gayretini
sarfederek, zorlanarak da olsa üç befl dakikal›k bir u¤rafl sonucu koltu¤un üzerine ç›kan çocu¤un yapm›fl oldu¤u iflten
ne büyük bir sevinç duydu¤unu yüzündeki nefleli ifadeden anlamak mümkün.
Kendilerince çok büyük bir ifl baflarm›fllard›r ve flöyle aya¤a dikilip bir flef gibi
sa¤a sola bakarlar. Acaba toplumda kaç›m›z böyle bir durumda yard›m etmeden dururuz? Parmakla gösterilecek kadar az vatandafl›m›z ve çok büyük oranda bat›l›n›n böyle bir durumda sadece
seyirci kald›¤› bir gerçek. Bu tür anlay›fla sahip insanlar›n cevrelerine verdikleri
mesaj “çocu¤um bunu baflarabilir, kendisi ç›kmal›.”d›r. Karfl› gruptakiler ise
tam tersine çocu¤un bunu yapabilecek
kapasiteye ve güce sahip olmad›¤›na
inanmaktad›rlar. Çocuklar›na merdiven
ç›karken, bisiklet sürmesini ö¤renirken
veya koltu¤a t›rman›rken kar›flmayan
K
tipler muhtemelen çocu¤un kendisine
olan güvenini artt›rmay› hedeflemektedirler. Yard›mc› olanlar ise tek bafl›na
beceremeyece¤i düflüncesinden hareketle yanlar›nda durarak elinden, s›rt›ndan
tutarak çocu¤a yard›mc› olduklar›n› zannederler. Asl›nda bu tür tutumlar yanl›flt›r ve çocu¤u ö¤renilmifl çaresizlik düflüncesine itmektedir. Çocuk yaflta biryerlere t›rmanmas›na, okul ça¤›nda ev
ödevlerine, yemek yemesine, gençlik ça¤›nda k›yafet ve meslek seçimine, yüksek ö¤renimde gitmesi gerekti¤i üniversiteyi seçmesine, mezuniyetten sonra
hangi ifli ve evlenece¤i k›z› seçmesine
ve daha da ileri giderek ne zaman çocuk
sahibi olmas› gerekti¤ine onlar›n yerine
karar vermeyi kendilerine hak gören anne-babalar tamamen ba¤›ml› evlatlar yetifltirdiklerinin acaba fark›ndalar m›? Peki bu durum da ne yapmal›? Çocuklar›m›z› ne bat›l› anne-baba tavr›na göre yetifltirelim ne de onlara karfl› afl›r› kar›flan
bir tav›r tak›nal›m. Örne¤in, çocuk yeni
yeni bisiklet sürmesini ö¤renirken onu
tutmaktan ziyade düflebilece¤ini varsayarak bir iki ad›m arkadan takip edelim.
Böylece genel anlamda sürmesine kar›flmam›fl olmakla birlikte düflece¤i zaman
yard›m›m›z›n onun yan›nda oldu¤unu
ona hissettirmifl oluruz. Bizde adettir
hasta komfluya hürmet etmek ihtiyaclar›n› karfl›lamak. fiüphesiz ‹slam’›nda çok
önemsedi¤i bir husus. Fakat öyle bir durumla karfl› karfl›yay›z ki, komflular günün her saatinde birbirlerinin evlerine
izinsiz gidip gelebiliyor, daha da ileri giderek duygusal anlamda birbirlerinin ailevi meselelerine müdahale edebiliyorlar. Komflunun içifllerine kar›flabilecek
kadar ileri gidebilecek tutumun oluflmas›nda süphesiz ailelerin s›n›rlar›n›n ya
çok geçirgen olmas› ya da hiç olmamas›
etken. Tabiiki tam tersini savunmam›zda
mümkün de¤il. Yani apartman daireleri-
ne kapan›p çevrede olan bitenden bihaber yaflamak da do¤ru de¤il. Bu tür durumda da insanlar yaln›z kalabilirler. Bu
durumda hem komflularla iliflkilerimizi
sürdürmeli hem de kiflisel s›n›rlar›m›z›
iyi korumal›y›z. Yeri gelmiflken birkaç
kelamla misafirlere bak›fl aç›m›z› de¤erlendirelim. Misafir içeri girer girmez bir
koltuktan di¤erine oturtulur. Rahat etmesi için beline yast›k, minderler konulur
ve ikram bafllar. Misafirin doydum demesi ev sahibi için bir fley ifade etmez.
Çay üstüne çay doldurulur, börek çörek
derken çeflit çeflit tatl›dan yemesi için ›srar edilir. Bu durum bize sunu anlatmaktad›r. Ev sahibi misafire sen nerede, nas›l oturaca¤›n› bilemezsin, utan›r, çekinirsin birfley yiyemezsin, demektedir.
fiüphesiz misafire ikramda bulunmak
ayn› zamanda bir dini vecibedir. Fakat
bunu ifrat derecesine vard›rmak, misafire bir çocuk muamelesi yapmak çok
yanl›flt›r. Herkes kabul eder ki misafirler
ilgiden, hürmetten memnunluk duyar fakat bu tür zorlamalardan hofllanmazlar.
Keza bütün bunlar› çocuklar aç›s›ndan
düflündü¤ümüzde karfl›m›za ayn› tablo
ç›kmaktad›r. Çocuklar› sevmek, onlara
ilgi göstermek geliflimleri aç›s›ndan gereklidir. Fakat sevgi ad›na onlar› koruman›n ayar›n› iyi belirleyemezsek fark›nda olmadan geliflimlerini engellemifl
oluruz. Çocuklar tabiatlar› gere¤i etraf›ndaki nesneleri tan›mak, bilmek ister
bunun için de önce dinler sonra dokunmak isterler. Bütün anne-babalar çocuklar›n›n hemen herfleyi ›s›rmaya çal›flt›¤›n› müflahade etmifltir. Özellikle yürümeye bafllad›ktan sonra anne-babalar için
adeta bir iflkence bafllar. Çünkü çocuk
çevresindekileri keflfetmek istemekte bunun içinde her tarafa el uzatmaktad›r.
Masan›n örtüsünü afla¤› çeker, kitapl›ktaki kitaplar› yere döker. Tabiiki bu durum zamanla anne-babay› yeni yeni ön-
Sevdiini göster
ok sevdi¤iniz birini göz önüne getirin. Onun
için neler hissediyorsunuz? ‹çinizde ona karfl›
besledi¤iniz duygular ne durumda? O kifli sizin
için çok de¤erli. Bu kifli dedeniz, nineniz, ana-baban›z,
kardefliniz, efliniz, çocu¤unuz, komflunuz, ö¤retmeniniz, beraber büyüdü¤ünüz arkadafl›n›z olabilir. Sizin
için çok özel biri. Ona sevginizi nas›l yans›t›yorsunuz?
Gözlerinin içine bakarak, içten "Seni çok seviyorum"
diye hissettiriyor musunuz? Ona sar›l›p" ‹yiki vars›n!"
diyor musunuz? Ona yak›n olmak için -iflleriniz sizi
beklesede- yan›na oturup, onu izliyor musunuz?Duygular›n› gösteremeyenler, sevdi¤inize küçük, fakat anlaml› bir hediye veriyor musunz? Sevilmek için sevmek gerekir! Siz sevmesseniz, karfl›n›zdaki sizi nas›l
sevecek? Siz sevginizi nas›l gösterirseniz, gösterin,
"Her insan ölümü tadacakt›r" diye bir ayet var. Bu bir
gerçek! Bu demektir ki, hem biz, hem de sevdi¤imiz
insan birgün elbette gerçek aleme göç edecektir. Birgün elbette hayat oyununun son perdesi kapanacakt›r.
Gerçek aleme uçan uçak ne zaman kalkar bilinemez,
onu s›rf uça¤›n pilotu bilir. Yolculara düflen tek vazife
haz›r olup beklemektir. Uça¤›n kalkaca¤› kesindir. Son
kez sevdi¤inize- sevdiklerinize veda etmek istemez misiniz? Doya doya sar›l›p, kokusunu içinize sindirmek
istemez misiniz? Hadi uçak kalkar da, siz veda edemeden giderseniz? Unutmay›n, sevdi¤inizi hiç bir zaman
Ç
göremeyeceksiniz! Belki ona son kez bakmak istersiniz! Belki size karfl› bulundu¤u bir iyilik veya yard›mdan dolay› teflekkür etmek gelir içinizden. Belkide ona
bir emanet b›rakmak istersiniz. Veda an› her insanda
farkl›d›r. Ama her insan birgün "elveda" demek mecburiyetindedir. Mademki bu veda bilinmeyen bir vakit
gösterecek kendini, mademki ölüm heran ay›rabilir bizi
sevdi¤imizden, neden sevgimizi göstermiyoruz? Neden
içten, "Seni Allah’›n kulu oldu¤un için çok seviyorum"
demiyoruz? Niçin uzaklardaki yak›nlar›m›za uzaklarda
de¤il, gönüllerimizde olduklar›n› belirtmiyoruz? Unutmamal›y›z, bir daha görüflmemek var. Zaman›n k›t
kaynaklardan oldu¤unu akl›m›zda tutmal›y›z. Ne demifller "Bir fleyi sevmenin yolu, onun kaybolabilece¤ini bilmektir." "F›rsatlar bulutlar gibidir, gelir ve
geçer." fiunu da bilmeliyiz, alemde her dakika bir f›rsatt›r. Birgün sevdi¤imizi kaybedece¤imizi bilmiyormuyuz? Biliyoruz! Peki o zaman neden f›rsatlar› kaç›rmadan sevdiklerimize sahip ç›km›yoruz? Veda an›n›
m› bekliyoruz acaba? Hadi veda an›nda birimizden biri
orada bulunamazsa? Hadi herfley bitmifl, ifl iflten geçmifl ise? Farzedinki dostunuzu çok seviyorsunuz.
Onunla zaman›n›z› çokça geçiriyor, havadan sudan
bahsediyor, fakat ona de¤er verdi¤inizi hiç göstermiyorsunuz. "O zaten biliyor!", diye düflünüyorsunuz. Ya
bilmiyor ise! Günün birinden ona yine telefon aç›yor,
lemler almaya iter. Bafllangݍta yapma,
elleme, dokunmalar yerini ba¤›rmalara
hatta ceza vermelere b›rak›r. Asl›nda anne-baban›n kafas›nda ellenmemesi gereken birçok eflya vard›r. Bu yüzden çocuklar›n bunlara dokunmalar› yasakt›r.
‹¤neler, vazolar, b›çaklar, televizyon,
hamur, kedi, köpek, firin, danteller, sokakta çamur, hatta burnuna dokunmak
bile yasak listesinin içindedir. Genel anlamda ebeveynler bunlar› çocuklar›n›n
iyili¤i için yapt›klar›n› düflünebilirler.
Fakat bir noktay› aç›k yüreklilikle ifade
edelim. Çocuklu¤unda dokunma direktiflerine muhatap olan bir çocuk muhtemelen okula giderken de kitaplar›na dokunmayacakt›r. Elbetteki onlar› tehlikeli
fleylerden korumal›y›z. Fakat ellenmemesi gereken fleylerin say›s› s›n›rl› olmal›d›r. E¤er anne mutfakta hamur ifliyle
meflgul ise çocu¤un da hamurla oynamas›na izin vermelidir. Evdeki k›r›lacak veya çocu¤u yaralayabilecek türden cam
eflyalar, i¤neler çocu¤un uzanamayabilece¤i bir yere saklanmal›d›r. Çocuklar›m›z› koruman›n dozaj›n› iyi ayarlamal›,
ruh sa¤l›klar›na gereken özeni göstermeliyiz. Bütün bu anlat›lanlarla vurgulanmak istenen fludur: Toplumda yaflayan
her bireyin bir bireysel s›n›r› olmal›d›r.
Bu s›n›r çok kal›n ise birey içinde yaflad›¤› toplumda yaln›z kalacak, çok saydam olursa da kendi benli¤ini yaflama
f›rsat› bulamayacak, çevre bask›s›na fliddetle maruz kalacakt›r. Herkese düflen
en büyük görev baflkalar›n›n kiflisel s›n›rlar›n› iyi tan›mak, o s›n›rlar› aflmamak
ve kendisinin de sahip oldu¤u s›n›rlar›
ne çok geçirgen ne de çok kal›n tutmakt›r. Baflkalar›n›n sahip oldu¤u fikirlere,
önem verdikleri hissiyatlar›na, de¤erlerine azami derecede dikkat etmeli, büyük
küçük herkese sayg›l› davranmal›y›z.
Sayg›n›n olmad›¤› bir yerde sevgiyi bulmak imkans›zd›r.
fakat ona ulaflam›yorsunuz. Günlerce ar›yor, onunla
konuflam›yorsunuz. Merak edip evine bakmaya gidince, a¤lamalar duyuyorsunuz. ‹çinizde hem rahatl›k,
hem de ürperti var. Arkadafl›n›za yaklaflt›¤›n›z› düflünüp rahatl›yorsunuz. (Halbuki ondan uzaklafl›yorsunuz.
Bunu nereden bilebilirsinizki?) Duydu¤unuz a¤lamalardan dolay› ürpertici bir atmosfer yafl›yorsunuz. O da
ne? Arkadafl›n›z hayata "Elveda" demifl!!! Sizden
uzaklaflm›fl, Size "elveda" demeden. Bir daha gelmemek üzeri gitmifl. Bofl bir gidifl. Arkaya bak›lmadan gidilen bir gidifl. Size bir sorum olacak? Bu duruma üzülüyor musunuz? Ben flahsen çok üzülüyorum.
Mevlana "neden okflamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla eriflmeyi tercih edesin?
diye soruyor insano¤luna. Neden sevgi ile yaflamak dururken, öylesine yaflamak, içinde besledi¤i sevgiyi göstermeden yaflamak secilsin ki? Sevgide niye cimrilik
ediyoruz? Unutmayal›m, kim önce terkeder bu alemi,
bilemeyiz. Üç ihtimal var: Ya ben, ya O ya da ikimiz
ayn› anda. Bilemeyiz! Bildi¤imizt tek fley gidece¤imiz!
Asl›han diyor ki "Geç olmadan gösterelim insanlara
sevgimizi!". Kaybedece¤imiz yok, kazanaca¤›m›z ise
çok! Düflünün bir; kime en son sar›ld›n›z? Kime içinizden geldi¤i için sar›ld›n›z? Kime "‹yiki Rabbim seninle tan›flmay› nasip etti." dediniz? fiimdi yak›n›n›zda
olan en çok sevdi¤iniz insan› ve kendinizi mutlu edin;
ona sevginizden bahsedin. Size göstermesede, belki biraz flafl›racak -daha önce bu an› hiç yaflamad›¤› için ama içinden çok mutlu olacakt›r.
Günefl ve bahar birlik olup, diledi¤iniz her güzelli¤i
kap›n›za getirsin!
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 27
SALIK SAYFASI
27
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Konuma Problemleri
Çocuklarda ve yetiflkinlerde çeflitli sebeplere ba¤lı geliflen konuflma ve lisan bozuklu¤u...
YET‹fiK‹NLERDE ‹LET‹fi‹M
PROBLEMLER‹
Ço¤u yetiflkin bütün bir ömür boyu iletiflim kabiliyetini korur. Kimileri çocukluktan kalma bazı geliflimsel
iletiflim problemlerini yetiflkinlikte de
yaflamaya devam etse de, genelde yetiflkinlikte görülen iletiflim bozukluklarının ço¤u sonradan meydana gelen
olaylardır.
Afazi
Afazi, genelde beynin sol tarafında meydana gelen bir hasar sonucu
kis¸inin konuflma, konuflulanı anlama, okuma veya yazma gibi lisan kabiliyetlerini kaybetmesidir. Afaziye
yol açan bafllıca nedenler arasında
beyin kanamaları, vurma, çarpma gibi beyne yönelik travmalar veya lokalize beyin tümörleri gibi hastalıklar
gelir. Arazlar kiflilerde kendini
de¤iflik flekillerde gösterir ve daha
önce bahsedilen konuflma, konuflulanı
anlama, okuma ve yazma gibi modaliteler de¤iflik biçimlerde etkilenir.
Konuflma ve Lisan Patolojisi açısından rehabilitasyon hasta medikal açıdan stabile hale geldi¤i anda bafllamalıdır ve ço¤u zaman hasta hastaneden taburcu olduktan sonra da devam
eder.
Dizarti
Dizarti, konuflma mekanizmasını
kontrol eden kaslardaki bozukluktan
do¤an konuflma problemidir. Beyne
yönelik bir hasardan kaynaklanan bu
konuflma probleminde hasta do¤ru
sesi çıkartmakta zorlanır. Konuflması
akıcı ve anlaflılır olmaz. Travma,
çeflitli hastalıklar, toksinler ve
do¤umda anlaflılan bir takım beyin
hastalıkları dizartiye yol açabilecek
çeflitli sebeplerdir.
Bu tip olaylarda Konuflma ve Lisan Patolo¤unun görevi dizartinin
hastanın konuflmasını nasıl etkiledi¤ini bulmak ve rehabilitasyonu
bunları gelifltirmeye odaklamaktır.
Ses Hastalıkları
Yetiflkinlerde en çok görülen iletiflim problemlerinden biri de ses hastalıklarıdır. Bu hastalık kiflilerin seslerini do¤ru kullanmamalarından
kaynaklanaca¤ı gibi nörolojik problemlerden veya a¤ız, burun ya da larenks yapısındaki bozukluklardan da
kaynaklanabilir. Kiflilerin nefes kontrolünü, ses perdesini veya ses kalitesini do¤ru ayarlayamamalarından
kaynaklanan durumlar genelde “ses
hastalıkları” bafllı¤ı altına alınmaz.
Bu gibi durumlar direk vokal terapiyle kiflilere seslerini nasıl daha do¤ru
kullanacakları ö¤retilerek düzeltilebilir. Ses telleri veya a¤ız, burun yapısından kaynaklanan di¤er ses hastalıklarında ise hasta önce bir Kulak
Burun Bo¤az uzmanı tarafından
de¤erlendirilmelidir. Onun önerileri
do¤rultusunda Konuflma ve Lisan Patolo¤u vokal rehabilitasyona bafllar.
Larenjektomi
fiüphesis en dramatik ses problemlerinin baflında ses tellerinin cerrahi bir operasyonla alınması gelir.
Bu, hastanın gırtlaktan gelen ses kayna¤ını kaybetmesi demektir. Bu tip
hastalar kendilerini sözel olarak ifade
edebilmek için yeni bir ses kayna¤ı
gelifltirmek zorundadırlar. Konuflma
ve lisan patalogları tarafından yapılan
larenjektomi rehabilitasyonu, protez
veya elektronik cihazların kullanımı
ve özefagus konuflması denilen yemek borusunun yardımıyla konuflma
gibi bir takım yöntemleri de¤erlendirir.
Disfaji
Disfaji en basit anlatımıyla yutma
bozuklu¤udur. Normal yutkunma,
hassas kas kontrolü gerektiren karmaflık bir hareket çizgisini içerir. Bu
hareketler çok seri bir flekilde yiyecek veya içeceklerin 2-3 saniye içerisinde a¤ızdan mideye geçmesini
sa¤lar. Beyin kanaması, kafa travması gibi ani geliflen nörolojik hastalıklar veya bafl-boyun tümörleri gibi durumlar sonucunda normal yutkunma
fizyolojisinde bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Hasta yutarken hava yolunu
koruyamayabilir ve bunun sonucunda
fliddetli öksürük veya bazı akci¤er
problemleri ortaya çıkabilir. Yutkunma problemi olan hastaların yutkunmaları Konuflma ve Lisan Patolojisi
tarafından klinik ve gerekiyorsa floroskopik muayene ile de¤erlendirilir.
Disfaji rehabilitasyonunda amaç yutma mekanizmasındaki bozuklu¤u
azaltacak bir takım teknikler ve yiyecek içeceklerde yapılan kıvam ayarlarıyla kiflinin hava yolunu koruyarak
a¤ızdan beslenebilmesini sa¤lamaktır.
Kafa Travmaları
Kafa travmaları beynin do¤rudan
hasar gördü¤ü veya hasra u¤rama riski olan durumlardır. Örne¤in, kafaya
isabet eden kurflun yaraları beyne
do¤rudan hasra verirken, çarpma,
vurma gibi olaylar hasar riski taflır.
Kafa travması geçiren hastaların
yafladı¤ı belli bafllı sorunlar arasında
konsantrasyon ve hafıza problemleri,
ö¤renme bozuklukları ve üst düzey
düflünce ile ilgili problemler gelir. Bu
kognitif problemlerin yanında kiflilik
de¤iflikliklerine de sıkça rastlanır.
Konuflma ve L‹SAN Patolojisinin rolü bu tip travmalar sonucu ortaya çıkabilecek problemlerin rehabilitasyonunu üstlenmektir.
ÇOCUKLARDA ‹LET‹fi‹M
BOZUKLUKLARI
I. Çocuklarda Duyma Bozukları:
Duyma ve konuflma insanların ana
iletiflim yollarıdır. Bu nedenle iflitmede meydana gelen en ufak bir kayıp
kiflinin lisan kullanma yetene¤ine tesir edebilir. Çocuklarda olabilecek
hafif derecede duyma bozuklukları
bile lisan geliflimi ve okul baflarısını
etkiler. Çocuklarda en sık rastlanan
iflitme kaybı orta kulak iltihaplanmasıyla ilgilidir. Bu enfeksiyonlar
flaflılacak bir hızla kendini gösterip
yok oldu¤u için kimi zaman aileler
farkına bile varmayabilirler. Hangi
nedenle olursa olsun, iflitme kaybı
olan çocukların sosyal, kognitif ve lisan geliflimi açısından özel e¤itime
ihtiyaçları vardır.
II. Çocuklarda Lisan Bozuklukları: Çocuklarda lisan bozuklukları veya lisan gelifliminin gecikmesi çok
çeflitli nedenlerden dolayı olabilir. Bu
bozukluk veya gecikme zihinsel engel veya otizm gibi geliflimsel bir
problemin habercisi olabilece¤i gibi
kalıtsal de olabilir. E¤er lisan geliflimi bir süre normal seyrini takip
edip sonra bir duraklama dönemine
girdiyse bu beyne gelen bir darbeden
kaynaklanıyor olabilir. Bazı bebekler
problemli bir do¤umdan sonra uzun
süre yo¤un bakımda kalmaktan dolayı kendileriyle konuflan insanlarla sınırlı bir iletiflim içinde olmaktan dolayı çevrelerinden yeterli stimulasyon
alamayıp lisan geliflimini zamanında
tamamlamakta zorlanabilirler. Bazı
çocuklar da kognitif eksikliklerinden
dolayı çevreden gelen uyarıları gerekti¤i gibi de¤erlendiremeyerek lisan problemleri yaflarlar. Bütün bunlardan ayrı bir grup olarak, kimi çocuklarda görülen lisan bozuklukları
duygusal, motor, kognitif veya geliflimsel problemlere ba¤lı olarak
açıklanamaz. Görülen bozukluk sadece lisan alanında kendini gösterir ve 2
veya 3. yaflgünü civarı ortaya çıkar.
Lisan haricinde fiziksel ve kogntif
geliflmeleri yafla uygun seyreden çocuklarda, bu tip problemlere “spesifik
lisan bozuklukları” adı verilir. Çocuklardaki lisan bozuklukları veya
geliflim gerilikleri bu çocukları normal geliflen yaflıtlarıyla karflılafltırılarak kararlafltırılır ve uzmanların belirleyece¤i amaçlar do¤rultusunda terapiye bafllanır.
III. Çocuklarda Artikülasyon Bozuklukları: Konuflmaya bafllamak bir
çocu¤un hayatının en önemli adımlarından biridir. Yapılan arafltırmalar
belli seslerin do¤ru telaffuzunun belli
yafllarda ortaya çıktı¤ını göstermifltir.
30 – 36 ay p,b,m
36 – 54 ay n,y,t,d,k,g
54 – 66 ay f,v,y,ı
66 – 78 aydan sonra r,s,z,ç,c,fl,j
Çocuklarda görülen artikülasyon
problemlerinin çok çeflitli sebepleri
olabilir. ‹flitme kaybı, a¤ız-yüz anomalileri, damak-dudak yarıkları veya
merkezi sinir sistemi kaynaklı problemler artikülasyon bozuklu¤una yol
açabilecek durumlardan bir kaçıdır.
Çocuklar herhangi bir sesi çıkaramadıklarında bunun neden kaynaklandı¤ını izole etmek nasıl bir terapi izlenece¤i açısından önemlidir.
IV. Çocuklarda Ses Hastalıkları:
Çocukların yaflamlarının ilk 5 senesi
içinde çıkardıkları sesler genelde dinleyenler tarafından normal olarak algılanır. Ancak kimi zaman de¤ifliklikler farkedilebilir. Örne¤in bir bebe¤in a¤lama sesi normalden alçak
bir perdeden ve hipernazal olabilir.
Sesin kalitesinde, perdesinde veya rezonansındaki herhangi bir de¤iflme
bir hava yolu veya gırtlak hastalı¤ının ön habercisi olabilir. Bu nedenle okul öncesi veya okul ça¤ındaki çocukların seslerini kullanmalarında herhangi bir de¤ifliklik farkedildi¤inde, bir uzmana danıflılması flarttır. Çocuklarda meydana gelebilecek
ses problemlerinin kayna¤ı ses telleriyle ilgili bir patoloji, allerji, enfeksiyon veya normalden büyük bademciklerden olabilir. Ayrıca okul ça¤ındaki çocukların devamlı ba¤ırarak
seslerini düzenli bir flekilde yanlıfl
kullanmaları da ses tellerinde problemlere yol açabilir. Çocuklarda zamanında ve do¤ru teflhis edilen ses
hastalıklarının tedavisi çabuk ve etkili olur.
V. Çocuklarda Kekemelik: Kekemelik, seslerin ve hecelerin tekrarlanması veya uzatılması kaydıyla konuflmayı tamamlamak için yaflanan
mücadeledir. Ancak ifadenin akıcılı¤ında yaflanan her problem kekemelik de¤ildir. Do¤ru teflhis ve rehabilitasyon için bu ayrımın yapılması çok
önemlidir. Konuflma ve lisan patolojisi alanında klinik açıdan en fazla
karasızlık yaflanan konulardan biri de
kekemelik ve bunun sebepleridir. Günümüze de¤in ortaya atılan birçok teori ve buna ba¤lı pek çok terapi yöntemi gelifltirilmifltir. Ancak kekemeli¤in neden kaynaklandı¤ı konusunda
yaflanan çeliflkiler tedavi konusunda
da yaflanmaktadır. Yapılan arafltırmalarda okul ça¤ında kekeleyen çocukların büyük bir bölümünün lise
ça¤ına geldiklerinde konuflmalarında
bir pürüz kalmadı¤ı görülmüfltür. Kekemeli¤i devam eden çocuklarda ise,
terapi için en uygun ve gerçekçi amaç
kekemeli¤i “geçirmek” veya “yok etmek” yerine, akıcı konuflma anlarını
ço¤altmaktır.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 28
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
BLM
28
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
nternette balama göre bilgi tasnifi
‹nternetin kitlelere yayılmasını sa¤layan World Wide Web’in mucidi ‹ngiliz
bilim adamı Tim Berners-Lee, webdeki bilgilerin tümünü tasnifleyerek bir
mecrada toplayacak dev bir veritabanı oluflturulmasını önerdi.
nternetin kitlelere yayılmasını sa¤layan World Wide Web’in mucidi
‹ngiliz bilim adamı Tim BernersLee, webdeki bilgilerin tümünü tasnifleyerek bir mecrada toplayacak dev bir
veritabanı oluflturulmasını önerdi.
‹ngiliz bilim adamı tarafından gelifltirilen Semantik Web Projesi’nin
amacı, internetteki milyonlarca bilgiyi
ba¤lamlarına göre sınıflandırmak. Veri
tabanının hayata geçmesi durumunda
internet üzerinde yapılan ifllemlerin sorgulanmasında devrimsel de¤ifliklikler
yaflanacak.
Proje için iki standart oluflturuldu;
Resource Description Framework (RDF
- Kaynak Tanım Çerçevesi) ve Web
Ontology Language (OWL - Ontolojik
Web Dili). Bu yıl 13’üncüsü yapılan
yıllık World Wide Web Konferansında
konuflan Tim Berners-Lee, bu proje
üzerinde 6 yıldır u¤rafltı¤ını ve kendisinin de kurucusu oldu¤u World Wide
Web Consortium (W3C) bünyesine ça-
‹
lıflmaların devam etti¤ini belirtti.
Semantik Web Projesinin amacı, internetteki milyonlarca bilgiyi tasniflemek. Sistem, bilgileri ba¤lamlarına göre algılayarak, aranan bilgiyi bulundu¤u
ham ba¤lam ile iliflkilendiriyor. Sistemde, semantik (anlambilim) metodları
kullanılarak veriler birbirleri ile de¤iflik
ba¤lamlarda sayısız kereler yeniden tasnifleniyor. ‹nternetteki milyonlarca veri
birbirleriyle o ya da bu flekilde ilintilendirilebilir; tek bir bilgi birden fazla ba¤lama dahil olabilir. Elbette, kimi zaman
veriler birbirleri ile daha az ilgili olurken, kimi zamansa ba¤lamın çapı geniflletilerek veri sayısı yükseltilebilir.
TÜM S‹PAR‹fiLER
TEK SAYFADA
Kategorik olarak yapılan tasnife göre, örne¤in, kullanıcı internetten yaptı¤ı
tüm sipariflleri, satın aldı¤ı web sitesi
farketmeksizin tek sayfada kategorize
bir flekilde bulabiliyor. Aynı sistem, bir
kullanıcının belli bir konu üzerinde
yaptı¤ı tüm e-posta yazıflmalarının da
dökümünü çıkarabiliyor.
Örnek olarak, internetten yapılan
tüm siparifller, sadece kitap ya da CD
siparifli olarak farklı ba¤lamlara konabilir. ‹nternetin ve e-ticaretin bu yüzyıl
içinde katedece¤i yolu göz önüne alırsak, ilk kitap sipariflini 18 yaflında yapan bir kifli, 50 yıl sonra 68 yaflında
geldi¤inde internetten yaptı¤ı tüm siparifllerin dökümünü alabilir, bunları ürün
tipi veya satıcı bazında tasnifleyebilir.
SEMANT‹K TEKNOLOJ‹LER
ARAfiTIRMA AfiAMASINDA
Semantik teknolojiler dünyada çeflitli kurulufllarda halen arafltırma aflamasında. ABD’li uçak flirketi Boeing de
karflılıklı uyuflum ve veri entegrasyon
sistemleri için semantik uygulamalar
üzerinde çalıflıyor. Adobe’nin çıkardı¤ı
Adobe Extensible Metadata Platform
(XMP) ürünü de ba¤lamsal bilgilerin
tasnifi yapıyor.
Dünya çapında hacker operasyonu
‹nternet servis sa¤layıcısı Earthlink üzeriden çaldı¤ı kullanıcı kimlikleriyle 850
milyon spam posta yolladı¤ı saptanan bir hacker 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Kanada ve Tayvan’da da iki ayrı hacker tutuklandı.
nternet servis sa¤layıcısı Earthlink
üzeriden çaldı¤ı kullanıcı kimlikleriyle 850 milyon spam posta yolladı¤ı saptanan bir hacker 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kanada ve Tayvan’da da
iki ayrı hacker tutuklandı.
Earthlink, Howard Carmack adlı hacker aleyhine 16.4 milyon dolarlık tazminat davası açtı. Earthlink yetkilisi Karen
Casion, bu dava ile tüm spam posta göndericilerine caydırıcı bir mesaj vermek
istediklerini söyledi. Carmack, kimlik
hırsızlı¤ı da dahil olmak üzere birden
fazla siber suçtan hüküm giydi. Carmack, 2002 ve 2003 yılları arasında 343
çalıntı e-posta kimli¤i üzerinden 850
milyon spam posta göndermiflti.
Kanada ve Tayvan polisi tarafından
düzenlenen baskınlarda da, siber suç olayına karıfltıkları tespit edilen iki hacker
yakalandı.
ÇOCUK MAHKEMES‹NDE
YARGILANACAK
Kanada’nın Mississauga kentinde 16
yaflında bir genç, Randex bilgisayar virüsünü programlamak suçundan 3 Haziran’da çocuk mahkemesine çıkacak.
Microsoft Windows iflletim sistemindeki
açıklardan yararlanan Randex virüsü, geçen yıl Haziran ayında yayılmaya bafllamıfltı. Bilgisayara bulafltı¤ında flifreyi çözerek Windows ayarlarını bozan virüs,
uzaktan ele geçirdi¤i bilgisayarlar üzerinden yayılıyordu.
PEEP.EXE’N‹N PROGRAMCISI
Tayvan polisi ise 30 yaflında bir bilgisayar programcısını, Peep.exe adlı Truva
Atı programını yazmak suçundan tutukladı. Çince yazılan ve PeepBrowser.exe
olarak da bilinen Peep.exe programı,
Çinli hackerlar tarafından Tayvan’a saldırı amaçıyla kullanılıyordu.
Linux 9.1 piyasada
programlarının demo sürümleri bulunuyor. SUSE 9.1 Pro, beraberinde toplam 2 bin 500 program içeriyor.
‘SUSE Linux 9.1 Professional’,
standart 32 bit PC ifllemcinin yanı sıra
AMD Athlon 64 ve Inter Extended
Memory 64 teknolojilerini de destekliyor. ‘SUSE Linux 9.1 Personal’, otomatik çalıflan Linux LiveCD özelli¤i
sunuyor. Notebook kullanıcıları ise,
gelifltirilmifl ACPI fonksiyonlarından
ve bunun için SUSE’nin hazırladı¤ı
konfigürasyon aracından faydalanabilecekler.
‹
çık kaynak iflletim sistemi Linux’un 2.6 çekirdek tabanlı,
ilk ticari masaüstü paketleri
Novell ‘SUSE Linux 9.1 Personal’ ve
‘SUSE Linux 9.1 Professional’ ürünleri satıfla çıktı.
Son güncelleme SUSE Linux 9.1,
tüm dünyada yerini aldı. ‘Personal’ ve
‘Professional’ olmak üzere iki sürüm
halinde sunulan Novell SUSE Linux
9.1, iflletim sisteminin son çıkan 2.6
A
çekirde¤ini temel alıyor. Novell ‘SUSE Linux 9.1 Professional’ sürümü 90
dolar, ‘Personal’ sürümü ise 30 dolardan satıfla çıktı.
Novell SUSE Linux 9.1, hem 32 ve
64 bit platformlarda çalıflıyor. SUSE
Linux 9.1 grafik kullanıcı arayüzü olarak hem KDE 3.2.1 hem de Gnome
2.4.2 paketlerini sunuyor. Paket içerisinde ayrıca, OpenOffice 1.1, Samba
3, gcc 3.3 ve Textmaker ile Planmaker
Dell yazıcı pazarında
HP’ye rakip
iflisel bilgisayarlar alanında
yıllarca süren savafltan sonra, Hewlett-Packard ve Dell
flimdi de yazıcı pazarında sıkı bir rekabete girdi.
Dell geçen aylarda, büyük indirimler sunan yeni yazıcılarla HP’nin lider oldu¤u pazara girdi. Uzmanlar,
yıllardır HP’nin en karlı bölümü olan
yazıcı pazarına düflük fiyat stratejisi
güden Dell’in dahil olmasının, sıkı
bir yarıfl bafllataca¤ını düflünüyorlar.
Dell’in pazara yeni girmesi nedeniyle, ürünlerini HP fiyatlarının yüzde 30 ila 50’sine sataca¤ını vurgulayan analistler, HP’nin kemikleflmifl
bir müflteri portföyü oldu¤una dikkat
çekiyorlar. Kartuj satıfllarının bafllı
baflına bir gelir kayna¤ı oldu¤unun
altını çizen Standard and Poor’s analisti Megan Graham-Hackatt, kartuj
satıfl gelirlerinin HP’nin tüm yaz›cı
gelirlerinin yüzde 30’una tekabül etti¤ini belirtti. Graham-Hackatt, kartuj satıfllarındaki gerilemenin bu nedenle HP için “tehlike arz edebilece¤ini” söyledi.
DELL’‹N ‹fi‹ ZOR
Dell, tafleron firmalar tarafından
üretilen ürünlere kendi markasını basarak, bilgisayar dükkanları dıflında,
süpermarketlerde dahi bilgisayar
ürünlerini pazarlayarak genifl kitlelere ulaflıyor. Pazarda Canon ve Epson
gibi firmaların da bulundu¤unun altını çizen analistler, Dell’in uzun vadede HP’ye bir rakip olsa da, yazıcı
pazarında hakimiyet kurmasının zor
oldu¤u görüflünü paylaflıyorlar.
K
5. sayi sayfalar
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 29
KOMED-MZAH
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
29
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 30
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
LEZZET KÖŞESİ
30
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
TATLILAR
ÖRGÜLÜ TATLI
HAMUR İŞLERİ
Yapılışı
Gerekli Malzeme
✺ 1/2 su barda¤› erimifl margarin
veya tereya¤›
✺ 1/2 su barda¤› s›v›ya¤
✺ 1/2 su barda¤› ›l›k süt
Hamur yo¤uraca¤›m›z kaba, eritip
›l›tt›¤›m›z margarini, s›v›ya¤›,
›l›k sütü ve kabartma tozunu
ekleyerek ç›rpma teliyle kar›flt›ral›m. Elenmifl unu ekleyerek özlü bir hamur yo¤ural›m. Hamurdan yumurta büyüklü¤ünde parçalar koparal›m. Hamuru elimizde önce
yuvarlay›p sonra yass›ltarak
elips bir flekil verelim. Hamurun orta k›sm›na uzunca iri dövülmüfl ceviz koyal›m. Hamur
kenarlar›na b›çak yard›m›yla 3`er4`er kesik yapal›m. Hamur kanatlar›n› birbirinin üzerine çapraz flekilde
birlefltirerek kapatal›m. Hamurlar› 190º ›s›l›
f›r›nda altlar› ve üstleri pembeleflene dek piflirelim. Tatl›lar› f›r›ndan al›r almaz üzerine önceden haz›rlan›p so¤uttu¤umuz flerbeti gezdirelim. Tatl›lar flerbetini emince servis taba¤›na alal›m. fierbeti için, flekeri, suyu, limon suyunu 5 dk. kaynat›p ateflten alarak iyice so¤utal›m.
Yapılışı
Elenmifl unun ortas›n› havuz gibi
açal›m. ‹çine eritip ilitti¤imiz
margarini, limon suyunu, kabartma tozunu, yo¤urdu, yumurta ak›n› ekleyip özlü bir hamur yo¤ural›m. Ezilmifl peyniri, k›y›lm›fl maydanozu ekleyerek bir kez daha yo¤ural›m. HaGerekli Malzeme
murdan ceviz irili¤inde parçalar
✺ 1 yumurta (ak›, sar›s› ayr›l›r)
kopar›p yuvarlak flekiller vere✺ 1/2 paket margarin ✺ 3 kahve
rek margarinle ya¤lanm›fl f›r›n
fincan› yo¤urt ✺ 1/2 limon suyu
kab›na dizelim. Üzerlerine yu✺ 100gr. beyazpeynir veya
murta sar›s› sürerek önceden
lorpeyniri
✺ 1 paket kabartma tozu
›s›t›lm›fl 190º ›s›l› f›r›nda ha✺ 4 su barda¤› un
murlar›n altlar› üstleri pembele✺ 1/2 demet dereotu
flene dek piflirelim.
✺ tuz,
ÇORBALAR
✺ 3,5 su barda¤› un
✺ 100gr. ceviz (iri dövülmüfl)
Serbeti İçin
✺ 3,5 su barda¤› fleker
✺ 3 su barda¤› su
SEBZE YEMEKLERİ
Gerekli Malzeme
ŞAKŞUKA
Yapılışı
Gerekli Malzeme
✺ 3 orta boy patl›can ✺ 2-3 sivribiber
✺ 2 orta boy domates ✺ 3-4 difl sarm›sak
✺ 3 çorba kafl›¤› s›v› ya¤ ✺ 1/2 demet
maydanoz ✺ 1/2 çorba kafl›¤› seker
✺ 1 su barda¤› s›v›ya¤ (patl›canlar› k›zartmak
için) ✺ 250 gr. süzme yo¤urt, ✺ tuz,
Patl›canlar› alaca soyup küçük kuflbafl› irili¤inde do¤rayal›m. Tuzlu suda yar›m
saat beklettikten sonra y›kay›p kurulayal›m. Patl›canlar› k›zg›n s›v› ya¤da
k›zart›p delikli kepçe ile
ya¤lar›n› süzerek bir kaba alal›m ve üzerine flekerin yar›s›n› serpip bekletelim. Bir tavada s›v› ya¤› al›p do¤ranm›fl sivri biberleri ekleyerek yar›m dk.
kavural›m. Tavla zar› irili¤inde do¤ranm›fl domatesleri
ekleyip suyu çekilene dek
kavurmaya devam edelim.
Tuz ve kalan flekeri ekleyerek sosu ateflten al›p so¤utal›m. Servis taba¤›na önce
süzme yo¤urdu yayal›m.
Üzerine patl›canlar› yerlefltirelim. Patl›canlar›n üzerine
domates sosunu gezdirip
maydanoz yapraklar› serperek servis yapal›m.
TOPALAK
ÇORBASI
Yapılışı
✺ 1 paket kabartma tozu
✺ 1/2 tatl› kafl›¤› limon suyu
LİMONLU PEYNİRLİ
ÇÖREK
✺ 1 orta boy so¤an
✺ 250 gr. k›yma (ya¤s›z)
✺ 1 çay barda¤› ince bulgur
✺ 1 su barda¤› nohut (hafllanm›fl)
✺ 1 yumurta ak›
✺ 1 çorba kafl›¤› un (tepeleme)
✺ 1 çorba kafl›¤› salça
✺ 2 çorba kafl›¤› tereya¤› veya margarin (40gr.)
✺ 5-6 su barda¤› et suyu veya su
✺ 1/4 limon suyu
✺ tuz, karabiber, kimyon
ET YEMEKLERİ
Bir kab›n içine k›ymay›, ince
bulguru, tuzu, baharat›, unu,
yumurta ak›n› al›p iyice yo¤ural›m. Elimizi hafifçe ›slatarak
bilye irili¤inde köfteler haz›rlayal›m. Köfteleri hafifçe un
serpilmifl bir tepsiye alal›m.
Sa¤a sola sallayarak köftelerin
unlanmas›n› sa¤layal›m. Tencereye s›v› ya¤› alal›m. Küp
do¤ranm›fl so¤an› ekleyerek, 1
dakika daha kavurarak suyu
ekleyelim. Tuzunu ayarlayal›m. Çorban›n suyu kaynad›¤›nda içine hafllanm›fl nohutlar› ve köfteleri ekleyelim. Çorbay› a¤›r ateflte köfteler yumuflayana dek piflirerek üzerine
limon suyu gezdirip servis
yapal›m.
İMAM YAHNİSİ
Yapılışı
Gerekli Malzeme
✺ 350 gr. kuflbafl› dana eti
✺ 4 orta boy patates
✺ 2 çorba kafl›¤› tereya¤›
veya margarin (40 gr)
✺ 1/2 su barda¤› s›v› ya¤
✺ 2 orta boy so¤an
✺ 6-7 difl sarm›sak
✺ tuz, karabiber
Tencereye tereya¤› al›p eritelim. Etleri ekleyelim ve
suyunu b›rak›p çekene
dek kavural›m. Küp do¤ranm›fl so¤anlar› ve sarm›sak difllerini ekleyip
pembeleflene dek kavurmaya devam edelim. Etlerin üzerini 2 parmak aflacak
kadar s›cak suyu, tuzu ve karabiberi ekleyip a¤›r ateflte
etler yumusflayana dek piflirelim. Bu arada patatesleri soyup küp do¤rayal›m. K›zd›r›lm›fl s›v› ya¤da hafifçe renk
alana dek k›zart›p delikli
kepçe ile alal›m. Yahniyi
ateflten almadan 5 dk. önce
patatesleri ekleyelim. Il›tarak
servis yapal›m.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 31
Arac›n›z›n bak›m›n› zaman›nda yap›yor musunuz?
‹ndirimlerimizden Yararlan›n!...
Sommer Reifen
ab 29¢
z.b.185/60 HR14 TL 82H
Fulda Stück 39¢
CUMARTESİ DAHİL
HERGÜN TÜV VE AU
YAPILIR
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 32
Reyhani
l e b e n s m i t t e l
&
g r o
ß
h
a
n
d
e
l
Sipariflleriniz ‹çin
Murat KOÇBAY
0176-60007817
0179-9058444 / 0178-5858013
Bismarckstr. 163 · 64293 DARMSTADT
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 33
Hayat
33
SPOR
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Bir sezon böyle geçti
utbolda 34 haftalık 2003-2004 sezonu Birinci Süper Lig maratonu, 15
Mayıs tarihinde yapılan karflılaflmalarla tamamlanırken, son maçında evinde
Malatyaspor´a 4-2 yenilen Fenerbahçe, 76
puanla lig tarihindeki 15. fiampiyonlu¤unu kazandı ve Galatasaray’dan sonra 3.
yıldızı takmaya hak kazanan ikinci takım
oldu.
Fenerbahçe´nin 4 puan gerisinde 72
puanla Trabzonspor, 62 puanla ilk yarının
lideri Befliktafl, 57 puanla Gaziantepspor,
55 puanla Denizlispor ve 54 puanla da bu
sezon büyük bir düflüfl yaflayan Galatasaray sıralandı.
Süper Lig’in son haftasına girilirken
küme düflme potasında bulunan takımlar
sezonun son 90 dakikasını kayıpsız geçince, 5 takımın 2. lige düfltü¤ü 19891990’dan sonra ilk kez 40 puanlı bir takım
2. lige düflmüfl oldu. Ligin 34. haftasına
girilirken 39 puanlı A.Sebatspor’la Ç.Rizespor, 38 puanlı ‹stanbulspor ve 37 puanlı Bursaspor 2. lige düflen son takım olmamak için mücadele ediyorlardı. 4 takım da
son 90 dakikayı galibiyetle kapayınca, Fenerbahçe, Galatasaray, Befliktafl ve Trabzonspor’dan sonra lig tarihinde küme düflmeyen tek takım unvanına sahip olan 40
puanlı Bursaspor Adanaspor ve Elazıgspor’un ardından ligden düflen üçüncü takım oldu.
‹kinci Futbol Ligi (A) Kategorisi`nde
2003-2004 sezonuda tamamlandı. ‹flte Süper Lig`e çıkanlar ve 2. Lig`de küme düflenler...
Ligi fiampiyon olarak tamamlayan Sakaryaspor ile takipçileri Kayseri Erciyesspor ve Büyükflehir Belediyesi Ankaraspor,
gelecek sezon Birinci Süper Lig`de mücadele etme hakkı kazanırken, Adana Demirspor, Göztepe ve ‹zmirspor, ‹kinci Lig
(B) Kategorisi`ne düfltü.
903 gol atıldı
Süper Ligde bu sezonu son 3 sırada
kapayan 40 puanlı Bursaspor ile 22´fler
puanla Adanaspor ve Elazı¤spor, lige veda
ettiler. Lige yükseldi¤i 1967-68 sezonundan bu yana ligde bulunan Bursaspor,
böylece 36 yıl sonra lige veda etmifl oldu.
34 hafta boyunca yapılan 306 maçta, toplam 903 gol atılırken, maç baflına düflen
gol sayısı 2.95 olarak gerçekleflti. 40 golle
8. haftasında bu sezonun en yüksek gol rakamına ulaflılan ligde, sezonun en farklı
skorlu galibiyetlerini, kendi sahalarında,
3. haftada Fenerbahçe, Elazı¤spor´u 7-1,
8. haftada Gençlerbirli¤i, Adanaspor´u,
11. haftada da Bursaspor, Adanaspor´u
aynı skorla 6-0 yenerek elde etti.
Ligin 20. haftasında ise futbolseverler
yalnızca 16 gol izleyebildi. Ligin 23. haftasındaki 5-4´lük Çaykur Rizespor-Elazı¤spor karflılaflması, 9 golle bu sezon en
çok gol atılan karflılaflmaydı. Bu sezon en
fazla liderlik koltu¤unda oturan takım, ilk
yarıyı lider kapamasına karflın kabus gibi
bir ikinci yarı yaflayan ve ancak 3. sırada
yer bulabilen Befliktafl´tı.
Tam 18 hafta zirveyi bırakmayan siyah-beyazlı ekibin yanısıra, fiampiyon Fenerbahçe 12, ‹stanbulspor da 3 hafta zirve
keyfini yaflarken, 1 hafta da puan ve gol
averajları aynı olan ‹stanbulspor ve Befliktafl, liderlik koltu¤unu paylafltı. Ligde gol
krallı¤ını, 25 golle Konyasporlu Zafer Biryol kazandı. Zafer Biryol´u Fenerbahçe´nin Hollandalı yıldızı Van Hooijdonk 24,
F
Murat ERBAY
Samsunsporlu Serkan Aykut 20, Fenerbahçeli Tuncay 19, Gençlerbirli¤i´nden
Youla ve Elazı¤sporlu Yunus da 16´flar
golle izledi.
Penaltılar
306 maçta hakemler, 5. ve 32. hafta
dıflında her hafta penaltı noktasını gösterirken, bu sezon verilen 95 penaltının 70´i
golle sonuçlandı. Bu sezon penaltı kullanmayan ve penaltıdan gol kazanamayan takım olmazken, 25. hafta da 7 penaltıyla,
hakemlerin en çok beyaz yuvarla¤ı gösterdi¤i haftaydı. 10 vuruflla en fazla penaltı
atıfl hakkı kazanan takım olan Befliktafl´ın
yanı sıra, 8 atıfl hakkı elde eden Diyarbakırspor da 7´fler gole ulaflarak penaltıdan
en fazla golü olan takımlar unvanını elde
ettiler. Takımına 7 vuruflta 6 penaltı golü
kazandıran Samsunsporlu Serkan Aykut,
en fazla penaltı golü olan futbolcu olarak
kayıtlara geçti.
En'ler
En Fazla Galip Gelen Takım: Fenerbahçe (23)
En Az Galip Gelen Takım: Elazı¤ (5)
En Fazla Berabere Kalan Takım: Konyaspor (14)
En Az Berabere Kalan Takımlar: Gaziantepspor, Çaykur Rizespor (3)
En Fazla Yenilen Takım: Adanaspor
(24)
En Az Yenilen Takım: Fenerbahçe (4)
En Fazla Gol Atan Takım: Fenerbahçe
(82)
En Az Gol Atan Takımlar: Çaykur Rizespor, Elazı¤spor (37)
En Fazla Gol Yiyen Takım: Elazı¤spor (79)
En Az Gol Yiyen Takım: Trabzonspor
(38)
Futbolcuları En Fazla Sarı Kart Gören
Takım: Befliktafl (93)
Futbolcuları En Az Sarı Kart Gören
Takım: Akçaabat Sebatspor (50)
Kendi Sahasında En Baflarılı Takım:
Fenerbahçe (17 maçta 12 galibiyet, 3 beraberlik, 2 yenilgi: 39 puan)
Kendi Sahasında En Baflarısız Takım:
Adanaspor (17 maçta, 3 galibiyet, 3 beraberlik, 11 yenilgi: 12 puan)
Deplasmanda En Baflarılı Takımlar:
Fenerbahçe, Trabzonspor (17 maçta 11
galibiyet, 4 beraberlik, 2 yenilgi: 37 puan)
Deplasmanda En Baflarısız Takım:
Elazı¤spor (17 maçta 2 galibiyet, 1 beraberlik, 14 yenilgi: 7 puan)
Kendi Sahasında En Fazla Galip Gelen Takım: Fenerbahçe (12)
Kendi Sahasında En Az Galip Gelen
Takımlar: Adanaspor, Elazı¤spor (3)
Toptancı golcüler
Birinci Süper Futbol Ligi´nde geride
kalan 2003-2004 sezonunda bir maçta en
fazla golü Fenerbahçeli Tuncay fianlı,
Gençlerbirli¤i´nden Veysel Cihan ile Konyaspor´un ´´Gol Kralı´´ unvanını alan futbolcusu Zafer Biryol attı.
Ligin 3. haftasında Elazı¤spor´u Kadıköy´de 7-1 yenen Fenerbahçe´de Tuncay,
4 gol birden kaydetti. 8. haftada ise Gençlerbirli¤i, Ankara´da Adanaspor´u 6-0 yenerken, gollerinden 4´ünü Veysel kaydetti.
Üstelik Veysel, bu golleri 2. yarının baflında oyuna girerek, 45 dakikaya sı¤dırdı.
´´Gol Kralı´´ Zafer Biryol ise, takımının
26. haftada Adanaspor´u 4-1 yendi¤i maçta bütün gollere imza koydu.
En hızlı gol
Birinci Süper Futbol Ligi´nde geride
kalan 2003-2004 sezonunun en hızlı golcüsü unvanını Akçaabat Sebatspor´dan
Muzaffer Bilazer aldı. Muzaffer, takımının ‹stanbul´da Fenerbahçe ile yaptı¤ı 28.
hafta maçında 50. saniyede attı¤ı golle sezonun en erken golünü kaydetti.
35 Teknik adam görev yaptı
Birinci Süper Futbol Ligi´nin 20032004 sezonunda, 18 takımda, 6´sı yabancı
toplam 35 teknik adam görev yaptı. Sezon
boyunca fiampiyon Fenerbahçe´nin yanı
sıra, 3. Befliktafl, Denizlispor, Diyarbakırspor, Gaziantepspor ve Gençlerbirli¤i, sezona baflladıkları teknik adamlarla yılı tamamladı. Di¤er 12 takımda ise daha çok
ligdeki baflarısızlık nedeniyle teknik adam
de¤iflikli¤ine gidildi.
Birinci Süper Futbol Ligi´nde bu sezon görev yapan teknik adar ve görev aldıkları hafta sayıları flöyle:
Adanaspor: Yılmaz Vural (17), Ahmet
Ziya Yüce (17)
Akçaabat Sebatspor: Ekrem Al (9),
Olkan Yavruo¤lu (1), Mehmet Birinci
(24)
Ankaragücü: Tevfik Lav (12), Rıza
Çalımbay (21), Mustafa Kaplan (1)
Befliktafl: Mircea Lucescu (34)
Bursaspor: Gheorghe Hagi (12), Ümit
Kayıhan (11), Nejat Biyediç (11)
Çaykur Rizespor: Hikmet Karaman
(19), Yılmaz Vural (12), Erdo¤an Yılmaz
(3)
Denizlispor: Giray Bulak (34)
Diyarbakırspor: Sakıp Özberk (34)
Elazı¤spor: Ümit Turmufl (4), Milorad
Mitroviç (5), Faruk Gökçe (1), Güvenç
Kurtar (21), Alaattin Tutafl (3)
Fenerbahçe: Christoph Daum (34)
Galatasaray: Fatih Terim (26), Gheorghe Hagi (8)
Gaziantepspor: Nurullah Sa¤lam (34)
Gençlerbirli¤i: Ersun Yanal (34)
‹stanbulspor: Aykut Kocaman (32),
Fahrettin Ömerli (2)
Konyaspor: Hüsnü Özkara (6), Mehmet Yıldırım (1), Tevfik Lav (11), Kemal
Özdefl (6)
Malatyaspor: Ziya Do¤an (17), Mehmet Özdilek (17)
Samsunspor: Gigi Multescu (6), Erdo¤an Arıca (28)
Trabzonspor: Samet Aybaba (14),
Turgay Semercio¤lu (5), Ziya Do¤an(15).
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 34
‹
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
GEYK AVI
ki Türk Fransa'ya geyik avına
gitmifl. Av da av yani... Deniz
uça¤ıyla bir krater gölüne inecekler, da¤larda avlanacaklar sonra dönecekler... fiimdi onlara katılalım...
Pilot: Beyler göle indik, size
iyi avlar. Bir hafta sonra tekrar bu
göle sizi almak üzere iniyorum.
Ancak flunu peflin peflin söyleyeyim, adam baflı bir geyik taflıma
hakkınız var. Deniz uça¤ı daha
fazlasını kaldırmıyor.
Bizimkiler: Tamam, biz zaten
seri avı düflünüyor de¤iliz, asıl
kafamız da¤ılsın diye buradayız.
Pilot: Harika, iyi avlar. Rastgele!
***
Bir hafta sonra deniz uça¤ı
göle iner... Pilot bir bakar ki... Bizimkilerin yanında, adam baflı iki
geyik!
Pilot: Bravo da, adam baflı tek
geyik demifltik. Bu uçak, bu a¤ırlı¤ı taflımaz.
Bizimkiler: Ta¤ır ta¤ır.
Pilot: Ta¤ımaz.
Bizimkiler: Ta¤ır ta¤ır.
Pilot: Beyler bakın! Burası
Avrupa Birli¤i, her fleyin bir kuralı var. Nizam var intizam var!
Dört geyikle binerseniz bu uçak
havalanamaz.
Bizimkiler: Havalanır havalanır.
Pilot: Olmaz!
Bizimkiler: Geçen yılki pilot
havalandı ama...
Pilot: Havalandı mı? Dört geyikle mi? Buradan mı?
Bizimkiler: Evet tastamam
öyle. Geçen yılki pilot, dört geyikle havalandı!
Pilot: Madem o pilot yaptı,
ben de yaparım. Hayatımda ilk
defa böyle bir fley yapıyor olaca¤ım ama kanıma girdiniz. Hadi
yükleyin geyikleri, binin, ba¤layın kemerlerinizi, kalkalım.
***
Pilot gazı verir... Deniz uça¤ı
göl üzerinde süratlenir... Süratlenir... Kızaklar sudan kesilir ama
uçak bir türlü a¤ırlı¤ı kaldırıp
yükselemez.... Ve sonuçta burun
üstü ormanın içine çakılır, bin
parçaya ayrılır. fians eseri kimsenin burnu kanamadan herkes kurtulur. Ormanda, yarı baygın, paramparça olmufl uça¤ın yanında,
bizim avcılardan biri kendine gelir, kafayı kaldırır... Arkadaflı da
gözlerini açmıfltır...
Gözlerini açan sorar:
- Len Ahmet, neredeyiz biz?
Bizimki flöyle bir etrafa bakar...
- Hemen hemen.... Geçen yıl
düfltü¤ümüz yerin 200 metre kadar gerisinde!
Hayat
KOMED-FIKRA
34
EVDEK KUZU
Bir inflaata amele alınacaktır. Alınacak elemanları kalfa Cemal'in seçmesi istenir. Adaylar kalabalıktır. Bu
durumda Cemal sınav yapmaya karar
verir.
- Pize 1 kifli lazımdur. Pu nedenle
sizu imtihan edece¤um. Bir ara gözü
Temel'e iliflir. Burnundan tanımıfltır.
Hemflehrisini ifle almak ister. Önce
Temeli sınava alır ve sorar.
- Hemflerum söyle baa bakalum..
Sana 3 kuzu verdum, sonra 2 kuzu daört kiflilik avc› grubu,
tecrübeli avc› Temel'in önderli¤inde
ilerlemektedir.
Karfl›lar›na küçük bir delik ç›kar.
Temel: -yat›n yere, tavflan deli¤i!
Bütün avc›lar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet
sonra delikten tavflan ç›kar.
Avc›lar hemen vururlar. Tekrar yürümeye bafllarlar.
Bir süre sonra büyükçe
D
ha verdum kaç kuzu oldi?
- 6 tane oldi. Cemal biraz bozulur
ama çaktırmaz.
- Tabi bu soru biraz zor oldu piraz
taha kolay›n› sorayum.
- Sana 2 kuzu verdum, sonra 1 tane taha verdum kaç kuzi oldi?
- Tört kuzi oldi. Cemal sinirlenir,
Ama hemsehrisinide ifle almak ister.
- Peçi 1 kuzi verdim, sonra bir kuzi taha verdum kaç etti?
- Üç etti. Bunun üzerine Cemal iki
AVCI
bir delik ç›kar.
Temel: -Yat›n yere, tilki
deli¤i!
Yatarlar. Biraz sonra tilki
ç›kar, onu da vururlar. Tekrar
yola düflerler. Bu defa daha
büyük bir delik ç›kar.
Temel: -Yat›n yere, ay›
ini!
Yere yatarlar ve ç›kan
ay›y› vururlar. ‹yice keyifle-
ÖNCE SEN BALATTIN
Adam›n biri iflbaflvurusunda bulunmufl. Görüflmeye ça¤›rm›fllar; görüflme sonuna do¤ru ortalama bir tip olan adama yöneticisi sormufl;
-Peki beklentilerin ne? seni ne tatmin eder?
Arkadafl saymaya bafllam›fl;
-Öncelikli olarak bir araba istiyorum, ayr›ca
flu anda bulundu¤um dairenin kiras› biraz fazla
onu da flirketin karfl›lamas› iyi olur, maafl olarak
da 3000$ dan afla¤› çal›flmam. fiirket yöneticisi,
dinler ve;
-Biz sana son model bir Cherokee ve Tarabya'da bir villa verece¤iz, ayr›ca bizim bu pozisyonumuz için planlad›¤›m›z maafl 6000$'d›, demifl.
Bizim eleman›n gözleri f›rlam›fl;
-fiaka yap›yorsunuz, demifl. fiirket Yöneticisi
yap›flt›rm›fl;
-Önce siz bafllatt›n›z...
KAÇ ETSN
Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı ifle bafl vururlar.
Görüflmeci matematikçiye sorar:
- "iki kere iki kaç eder?".
Matematikçi cevap verir:
- "Dört!".
Görüflmeci sorar:
- "Kesin dört mü?
ir liman bar›nda bir
denizci ve bir korsan
sohbet etmekte ve
karfl›l›kl› maceralar›n› anlatmaktad›rlar.
Korsan›n tahta baca¤›n›,
elindeki kancay› ve bir gözünü kapatan band› farkeden
denizci sorar:
"Eee, baca¤›n› nas›l kaybettin?"
Korsan anlat›r:
"Denizin ortas›nda f›rt›naya yakalanm›flt›k. Dev bir
dalga beni güverteden ald›
götürdü. Adamlar›m beni ge-
B
tokat çakar ve tekrar sorar.
- Pir kuzi verdum, kaç kuzin oldi?
- ‹çi tane. Cemal iyice sinirlenir ve
Temeli iyice döver.
- Ulan hemfleru teyup ifle almak istedum, sende tam salakmiflsun. Ula
sa¤a pir kuzi vermiflsem pir kuzin
olur anladun mi?
- Olir mi, der Temel.
- Penum evde bir kuzi de kendumin var.
nen avc›lar yürümeye devam
ederler.
K›sa bir zaman sonra kocaman bir deli¤in bafl›nda
dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakar.
Temel: -Uflaklar ne ç›kaca¤›n› bilmiyorum. Ama yat›n yere, ne ç›karsa baht›m›za!
Ertesi gün gazetelerde:
"Dört avc› tren alt›nda
can verdi..."
Matematikçi kendinden emin cevaplar:
- "Evet, kesin dört!"
Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer.
Bu sefer görüflmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:
- "Ortalama dört eder, yüzde 10 afla¤›ya veya
yukari oynayabilir, ama ortalama dört eder!".
Ekonomistte de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
Muhasebeci aya¤a kalkar, kapıyı kilitler,
panjurları indirir ve görüflmeciye yaklaflarak
sorar:
- "Kaç etsin istersiniz?
LAZ KOMANDOLAR
Ço¤unlu¤unu lazlar›n teflkil etti¤i komando
bölü¤ü 10 gündür ormanda, çamurda, aç susuz
pislik içinde e¤itim yapmaktad›r.
11.nci gün komutan çavufl Dursun'u ça¤›rd›
"çavufl,10 gündür bölük gayet iyi bir performans
gösterdi bizde onlar› ödüllendirelim, bugün
çamafl›r de¤ifltirebilirler art›k.."
"Baflüstüne Komitanum."
Dursun çavufl bir heves koflarak bölü¤ü
toplar "sizlere çok sevinece¤unuz bir haber
çetirdum.. komitan izin verdi bugün erat çamafl›r
de¤ifltirecek, s›raya geçin de¤ifltirun.
Temel sen ‹drisle.....‹smail sen Kemalla....
Sad›k sen Cemalla
KANCA
miye çekerken bir grup köpek bal›¤› ortaya ç›kt› ve aralar›ndan biri baca¤›m› kopar›verdi.."
"Korkunç..."
diye s›zland› denizci.
"Peki o kanca nedir?"
"Aaa...,"
diye devam etti korsan,
"bir ticaret gemisine borda etmifltik, tabancalar patl›yordu, k›l›çlar flak›rd›yordu.
O kargaflada elim koptu gitti... Kimin yapt›¤›n› göreme-
dim bile.."
"Aman Tanr›m.. Dehflet
verici bir fley bu.... Peki gözünün üstündeki bant nedir?"
"Bir mart› geldi ve gözümün üstüne pisledi..."
diye cevap verir korsan.
"Yani gözünü bir kufl pisli¤i mi kör etti?"
diye merakla sorar denizci..
"Ama nas›l olur?"
Korsan gayet sakin anlat›r:
"Kancay› takt›klar› ilk
gündü, tamam m›?"
KAYSERL
Taksinin yokusta frenleri patlam›fl, müthifl bir h›zla afla¤› iniyor.
Kayseri'li müflteri ba¤›rm›fl..
- "Durdur flu arabay›.."
fiöfor panik içinde hayk›rm›fl..
- "Durduram›yorum!.."
- "O zaman taksimetreyi durdur hiç degilse" demifl, Kayserili.
EEK BORSASI
izim koylu Ahmet efle¤ini
satmaya karar vermifl.
K›ymeti tafl çatlasa 50
milyon lira eden eflek için pazarl›k pay›n› da ekleyerek 100 milyon lira fiyat koymufl. Komflu
köyden acilen efle¤e ihtiyac› olan
Mehmet 100 milyon ödeyip almaya raz› olmufl. Köylü Ahmet
efle¤ini satm›fl ama akflam da uykusu kaçm›fl. Düflünüp durmufl,
- "Mehmet 50 milyon liral›k
efle¤e niye 100 milyon lira verdi?" diye. ‹çi rahat etmeyince ertesi gün efle¤ini geri almaya karar
vermifl. Pazara gitti¤inde Mehmet'in efle¤i 200 milyon liradan
sat›fla ç›kard›¤›n› görmüfl. Sonunda 200 milyon liraya almak zorunda kalm›fl. Ayn› olay bu kez
Mehmet'in bafl›na gelmifl.
O da ertesi gün efle¤i geri almaya karar vermifl. Bu al›flverifl
hergün fiyat arta arta devam etmifl. Birkaç gün sonra pazara bir
baflka köyden Hüseyin gelmifl.
Hüseyin pazardaki kalabal›¤›n
aras›na dal›nca bir de ne görsün:
- "Al, al, al, sat, sat, sat" ba¤r›flmalar› aras›nda bir yafll› eflek
ve bu efle¤in 1 milyar liral›k sat›fl
fiyat›....!
Yan›ndakine sormufl
- "Hemflerim, bu yafll› esek 1
milyar lira eder mi yahu?"
Adam hemen yan›tlam›fl;
- "Valla grafikler ortada. Bu
efle¤in fiyat› 50 milyon liradan
bafllad›, 950 milyon liraya geldi.
fiöyle bir tekni¤ine bakarsan görürsün. Efle¤in fiyati 1 milyardaki
direncini k›rarsa, 1.5 milyara kadar yolu var."
B
5. sayi sayfalar
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 35
BULMACA
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
35
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
36
Seite 36
SEÇME YAZILAR
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Mesnevî’den Hikâyeler
Çölde Bir Bedevi ve Karısının Hikayesi
Mevlana diyor ki:
O¤lum, sen bütün dünyay› a¤z›na
kadar ilimle, güzellikle dolu bir testi
bil. O testideki su Allah`›n
güzelli¤inden bir damlad›r. fian›
yüce olan Allah güzelli¤inden,
büyüklü¤ünden ötürü gayb
perdesini y›rtt›. Kara topraktan olan
flu dünyay› say›s›z varl›klarla,
güzelliklerle ve nimetlerle doldurdu.
ölde yaflayan bir bedevi kar›s›yla birlikte çad›r›nda oturuyordu. Bir gece
kar›s› uzun uzad›ya söylendikten son-
Ç
ra:
- Bu kadar yoksullu¤u, eziyeti çekiyoruz. Herkes hofl, rahat bir ömür sürmekte;
biz ise fakirlik içinde yafl›yoruz. Ekme¤imiz
yok, kat›¤›m›z üzüntü. Testimiz yok, suyumuz ise gözyafl›d›r. Gündüz elbisemiz günefl, geceleyin yorgan›m›z, döfle¤imiz ay›fl›¤›d›r. Dolunay› ekmek zannedip elimizi gökyüzüne uzat›yoruz; onu almak için. Bizim
halimizden yoksullar bile utan›yor. Aç kalma korkusundan gündüzlerimiz gece olmufl-
tur. Ne olacak bizim halimiz böyle? diye
dert yand›.
Kocas› dedi ki:
- Be kad›n daha ne zamana kadar dünya
mal›n› arzu edeceksin. Zaten ömrümüzden
geriye ne kald›. Ak›ll› insan Allah`›n verdi¤inin az›na ço¤una bakmaz. Çünkü ikisi de
gelip geçicidir; sel gibi akar gider. Gençli¤inde daha kanaatkard›n, alt›n gibi de¤erli
ve sevimli idin. Yafllan›nca alt›n olmay› terk
ettin, alt›n biriktirme iste¤ine düfltün.
Sen benim eflimsin. Efl olan kiflinin, eflinin huyu ile huylanmas› gerek ki ifller yolunda gitsin. Efllerin birbirine benzemesi gerek.
Ayakkab› gibi çift olan fleylere bak da anla.
Ayakkab›n›n bir teki aya¤a dar gelince ne
olur? Öbürü de bir ifle yaramaz hale gelir.
Kad›n kocas›na:
- Ey namustan baflka bir fleyi olmayan
adam. Art›k senin güzel, büyüleyici sözlerine kanmam. Halimizi gör de utan. Bana kanaattan bahsediyorsun. Bu zamana kadar kanaattan eline ne geçti. Bu flatafatl› sözlerle,
bu yapmac›k ifller ne zamana kadar sürecek.
Sen bana eflim deme, bana biraz destek ol.
Ben insaf›n efliyim, hilenin de¤il.
Kad›n, kocas›na böyle birçok sert ve ac›
sözler söyledi.
Adam kar›s›na:
- Han›m! Sen kad›n m›s›n, yoksa keder
misin? Ben yoksullukla övünürüm. Yoksulluk benim bafl›m›n tac›d›r. Onu bafl›ma kakma. Mal, mülk, alt›n bafla giyilen külaha
benzer. Ancak kel olan bir bafla külah tak›l›r.
Yoksullu¤a hor bakma. Ey kad›n! Kavgay›,
benimle u¤raflmay› b›rak. ‹yi ile de, kötü ile
de kavga edecek, didiflecek halim yok. Susacaksan sus, yoksa kalkar flimdi evi terkederim.
Kad›n kocas›n›n öfkelendi¤ini, sinirlendi¤ini anlay›nca a¤lamaya bafllad›.
- Ben senden bunu beklemezdim. Senden baflka fleyler umard›m, dedi. Ben senin
sadece han›m›n de¤il, aya¤›n›n topra¤›y›m.
Bedenim de can›m da, var›m da yo¤um da
senindir. Ne arzu edersen o olur. Yoksullu¤a
sabr›m kalmad› ise de, bu da kendim için de¤il senin içindir. Sen dertli zamanlarda bana
deva oldun. Bu yüzden senin yoksul kalman›
istemiyorum. Yemin ederim ki bu a¤lay›fl ve
s›zlay›fllar›m kendim için de¤ildir, senin
içindir. Fakat sen bana karfl› bu çeflit bir zanna düflünce, ben candan da tenden de vazgeçtim. Art›k senin kölen olurum.
Bedevi kar›s›n›n bu a¤lay›fl›, s›zlay›fl›
karfl›s›nda söylediklerine piflman oldu. “Nas›l oldu da can›m›n can›na düflmanl›k ettim,
can›m›n can›n›n bafl›na tekmeler vurdum”
diye düflündü.
Sonra:
- Han›m, söylediklerime piflman oldum.
Sana karfl› haks›zl›k ettim. Art›k aksilik yapmaktan vazgeçtim, sen ne dersen onu yapaca¤›m. Dedi¤in ister iyi ister kötü olsun, ona
uyaca¤›m. Çünkü sana afl›¤›m. Seni seviyorum. Sevgi insan› kör, sa¤›r eder.
Kad›n arad›¤› f›rsat› yakalam›flt›:
- Gerçekten beni seviyor musun? Yoksa
seviyor gibi görünerek hileyle beni oyalamak m› istiyorsun.
Kocas›:
- Allah`a yemin ederim ki seni seviyorum. Bu söylediklerim de gönlümden akan
düflünceler ve sözlerdir.
- O halde senden bir iste¤im var. Ba¤dat`ta Allah`›n halifesi oturmaktad›r. Ba¤dat
flehri onun yüzünden bahar gibidir. O padiflaha gidip kap›s›n› çalarsan, sen de padiflah
olursun. Ne zaman kadar de¤ersiz insanlar›n
kap›s›n› çalacaks›n.
Kocas›:
- Ben padiflah›n huzuruna nas›l ç›kabilirim? Bir bahane bulmadan onunla nas›l görüflebilirim? Sebebsiz ziyaret olur mu?
Kad›n kocas›na bir ak›l verdi:
- Bu testide ya¤mur suyu var. Bu senin
mal›n, mülkün, sermayen, ziyaret sebebindir.
Bu su testisini al, yola düfl. Ba¤dat`a padiflahlar padiflah›na onu arma¤an olarak götür.
Onun huzuruna ç›k. De ki: Bizim bundan
baflka hiç bir seyimiz yok. Çölde de bundan
daha iyi su bulunmaz. Padiflah›m›z›n çok de¤erli hazineleri varsa da bunun gibi suyu
yoktur. Bu su az bulunur.
Bedevi kad›n, bak›p bak›p böbürleniyor;
”Kimin böyle bir testisi var. Öyle büyük bir
padiflaha gerçekten de çok de¤erli bir arma¤an. Ancak ona lay›k" diye düflünüyordu.
Zavall› kad›n bilmiyordu ki padiflah›n
bulundu¤u Ba¤dat`›n ortas›ndan, fleker gibi
tatl› Dicle nehri ak›yordu.
Kocas› da bu övgüye kat›lm›fl:
- Kimin böyle bir arma¤an› olabilir. Gerçekten de bizim bir testi ar›-duru ya¤mur suyumuz, ancak padiflahlara lay›k, diyordu.
Bedevi testisinin a¤z›n› iyice kapatt›, bir
keçeye sard›. Testiyle Ba¤dat`a do¤ru yola
düfltü. Testi k›r›lmas›n, ona zarar gelmesin
diye üzerine titriyordu.
Bedevi, testiyi yol kesicilere kapt›rmadan, tafllara çarpmadan, sa¤lam ve ya¤mur
suyu dolu olarak Ba¤dat flehrine vard›.
Padiflah›n saray›n› aray›p bulunca kap›s›na dayand›. Saray muhaf›zlar› onu karfl›lad›lar. Bedevi bir fley söylemeden diledi¤ini anlad›lar.
Ona:
- Ey arkadafl! Nerelisin? Nas›ls›n? Yollarda çok yoruldun mu?
Bedevi:
- Ey dünyaya güzellikle bakan ulu kifliler! Ben garibim, padiflah›n lütfunu umarak,
çölleri aflt›m da buraya geldim. Bu arma¤an›
padiflaha götürün. Padiflahtan iyilik dileyen
benim gibi bir fakiri yoksulluktan kurtar›n.
Getirdi¤im bu, lezzetli ve tatl›d›r. Testi de
yenidir. ‹çindeki ar› duru ya¤mur suyudur.
Bedevi`nin bu söyledikleri saray muhaf›zlar›n› neredeyse güldürecekti. Ama gülmediler. Testiyi ald›lar. Çünkü saray muhaf›zlar› güzel insanlard›. Bedevi`yi mahçup
etmediler.
Halife, Bedevi`nin arma¤an›n› görüp bafl›ndan geçenleri iflitince o testiyi alt›nla doldurdu, ona türlü arma¤anlar verdi. Böylece
Bedeviyi yoksulluktan kurtard›.
O güzel padiflah saray muhaf›zlar›na:
- fiu alt›nla testiyi eline verin. Memleketine giderken onu Dicle`nin k›y›s›ndan geçirin, diye emir verdi. O kara yolundan çölleri
aflarak gelmifl. Halbuki Dicle`nin yolu memleketine daha yak›n, daha kestirmedir, dedi.
Bedevi, padiflah›n arma¤anlar›n› alarak,
memleketine dönmek üzere gemiye binince
Dicle`yi gördü; utanc›ndan yere kapand›.
- Ben bu cömert padiflah›n arma¤anlar›na flafl›rd›m kald›m. Ama as›l flaflt›¤›m fley,
onun benim getirdi¤im bu de¤ersiz suyu kabul etmesidir, dedi.
Allah`a flükrederek yoluna devam etti.
brahim Ethem’in Oluna Öütleri
- ‹brahim Ethem ‹slam mutasavv›flar›ndand›r. Do¤um tarihi hakk›nda kesin
bir bilgi yoktur.
Sekizinci yüzy›lda yaflad›¤› ve Belh sultan› iken, dünya ifllerinden el çekerek tasavvufa yöneldi¤i bilinmektedir. Mekke`de
ünlü sufilerle görüfltükten sonra fiam`a
yerleflti ve orada çileli bir hayat yaflad›.
‹brahim Ethem, Allah yolunda dünya
nimetlerini bir yana b›rakman›n, nefsini
yenmenin ve aza kanaat etmenin simgesi
olarak tan›n›r.
Ey o¤ul!
Bu dünya, imtihan ve iptila mahallidir. Onun yüzü yald›zla ve çeflitli süslerle
tezyin edilmifltir.
Sureti nak›fll›d›r, çirkin bir kad›n gibi... Kafl çekilmifl, yanaklar boyanm›flt›r.
‹lk nazarda tatl› gelir; göze tazelik ve canl›l›k hayali verir. Lakin hakikatte o, üzerine koku at›lm›fl cifeye benzer. Sineklerin
ve kurtlar›n içine doldu¤u bir çöplük gibidir. Su gibi görünür; bir serapt›r. fieker
suretinde, zehirdir. Onun içi harap ve pek
kötüdür. O, bu boyay›, süsü, hayas›zl›¤›
ile, söylenenlerin ve anlat›lanlar›n tümünden flerlidir. Onun aflk› sefih ve büyülüdür. Fitneye düflmüfl, ç›ld›rm›fl ve aldat›lm›flt›r. Her kim onun zahirine aldan›rsa
ebedi kay›p zehiri ile zehirlenmifl olur.
Her kim onun tazeli¤ine ve tad›na bakarsa, onun nasibi sonsuzlu¤a kadar piflmanl›k olur.
Ey o¤ul!
As›l önemle üzerinde durulmas› gereken ifl, mubah fleylerin fuzuli k›sm›n› terk
etmek ve onlar›n zaruri olan miktar› ile
yetinmektir. Bu zaruri miktar dahi, ibadet
vazifelerinde toplu olmak ve kuvvet bul-
mak niyetiyle al›nmal›d›r. fiöyle ki:
Yenen yemekten maksat, taatin yerine
getirilmesi için kuvvet kazanmak olmal›d›r.
Elbise giymekten maksat, avret mahallini kapatmak, s›caktan ve so¤uktan
korunmakt›r. Bu k›yas, di¤er zaruri mubah ifllerde dahi devam ettirilmelidir.
Amel iflleme vakti gençliktir. Ak›ll›
olan bu vakti kaç›rmaz, f›rsat› ganimet bilir. Zira ifl belirsizdir. ‹nsan yafll›l›k zaman›na kalmayabilir. Kald›¤›n› farz edelim,
derlenip toparlanmak müyesser olmayabilir. Böyle bir derlenip toparlanman›n oldu¤unu farz edelim; bir amel ifllemeye
güç yetmez. Zira o zaman, zaaf›n ve aczin
bast›rd›¤› zamand›r.
Ey o¤ul!
Vakitlerin en flereflisi olan gençlik ça¤›n›, amellerin en faziletlisi olanlar için
harcamal›d›r. ‹flbu ameller, mukaddes yüce Hakk`›n ibadet ve taat›d›r.
Gençlik ça¤›, ‘nefs-i emmare`nin hükümran olma, fleytan›n kahramanl›k ça¤›d›r. Bu esnada yap›lan az bir amele çok
büyük ecir verilir.
Sen, fakirlerle sohbetten b›kt›n, zen-
ginlerle sohbeti seçtin. Bu yapt›¤›n ne kadar kötü. Bugün gözün kapal› ise, yar›n
aç›lacakt›r. Ama piflmanl›ktan baflka fayda olmayacak. Haberleflmek flartt›r.
Ey muhib!
Zaman kesici k›l›çt›r. Yar›n f›rsat ele
geçer mi, geçmez mi bilinmez. En önemli
olan› öne almak laz›md›r. Ehemmiyetsizi
de yar›na b›rakmal›d›r. Akl›n hükmü ve
gere¤i budur.
Müminin niflan› budur ki: Ömrü boyunca durdu¤u fikir tek ola, bakt›¤› ibret
ola, yürüttü¤ü taat ola.
Üç perdeyi adam gönlünden gidermeyince ona devlet kap›s› aç›lmaz:
- Bütün dünya kendisine verseler sevinmeye. E¤er sevinirse haristir; haris ise
dirlikte huzurdan mahrumdur.
- Bütün dünya kendisinin olsa da geri
alsalar yerinmeye.
- Kiflinin kendini överlerse sevinmeye, söverlerse yerinmeye...
Her kim veliler mertebesine ermek isterse helal lokma yiye. Dünya ve ahirete
düflkün olmaya. Allah`tan baflkas›na bel
ba¤lamaya. ❏
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın çinde Gizlidir
HESSEN
Seite 37
37
TANITIM
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Sürgünde Mırıldanmak
Hüseyin HASKAYA
..1964 - .. (Pazarc›k)
‹.Ü. Hukuk Fakültesi ile Zürich Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde e¤itim görmüfltür. ‹stanbul ve Gaziantep Barolar›na ba¤l› olarak avukatl›k yapm›flt›r. Sosyal alanlarda, akademik e¤itim ve araflt›rma çal›flmalar›na devam eden yazar, ayn› zamanda ‹sviçre Gazeteciler Cemiyeti ve Dünya Gazeteciler Federasyonu üyesidir. Haskaya halen ‹sviçre'nin Aarau flehrinde yaflamakta ve Hukuk Dan›flman› olarak çal›flmaktad›r.
Eserleri Ve Faaliyetleri:
✓ Sessiz Ç›¤l›k/ Lautloses Geschrei – fiiir Kitab› Ülkem Produktion (Aargauer Kuratorium Jüri Edebiyat Ödülünü 1999)
✓ Kula¤›m Radyoda – Müzik Albümü Panorama Müzik Yap›m
✓ Çeflitli Gazete Ve Dergilerde Yay›nlanm›fl fiiirler Ve Deneme Yaz›lar›
✓ Çeflitli Sanatç›lar Taraf›ndan Seslendirilmifl Bir Çok Beste Ve fiark› Sözü
✓ Çeflitli Sanatç›lar için Aranjörlük ve Müzik Yönetmenli¤i
Hüseyin Haskaya bize Hüseyin
Haskaya’y› anlatabilir mi?
Hüseyin Haskaya:
1964 Pazarc›k do¤umluyum. ‹lk, Orta
ve Liseyi Pazarc›k’ta okudum. Daha sonra
‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirip, ‹stanbul ve Gaziantep’te avukatl›k yapt›m. Daha sonra ‹sviçre’de Zürich Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde e¤itim ald›m. ‹sviçre’de Hukuk Dan›flman› ve Çevirmen
olarak çal›fl›yorum. fiu an da halen Sosyal
Dan›flmanl›k alan›nda Hochschule für Soziale Arbeit Zürich isimli okula devam ediyorum. Yani sürekli bir kendini yenileme ve
gelifltirme süreci yafl›yorum. Evliyim ve
eflim Elif Haskaya’da Biyoloji araflt›rmac›s›
olarak bir özel kurumda çal›flmaktad›r. K›zlar›m Elif Ülkem ve Ecem Su ise benim en
büyük nefle ve mutluluk kaynaklar›m.
Neden fiiir ve neden
"Sürgünde M›r›ldanmak"?
Hüseyin Haskaya:
fiiir; çok fleyi belirli formlar dahilinde,
az sözle ve okuyucuda bir etki b›rakarak,
anlatma sanat›d›r diye düflünüyorum. Y›llard›r bu alanda çeflitli gazete ve dergilerde fliirlerim ve yaz›lar›m yay›nlanmakta idi. Yani
fliir yazmak yeni de¤il benim için. Ancak fliirlerin kitaba dönüflmesi yeni bir süreç oldu.
1999 y›l›nda Almanca ve Türkçe fliirlerim
Aargauer Kuratorium taraf›ndan Jüri Edebiyat ödülüne lay›k görüldü. Bu ödül fliirlerin
kitaba dönüflmesini sa¤lad› ve Sessiz Ç›¤l›k/
Lautloses Geschrei isimli kitap ortaya ç›kt›.
Yani ödül, kitaplaflma yolunda, bir nevi itici
güç oldu. Aargauer Kuratorium ve Caritas
Aargau bu kitab›n yay›nlanmas›n› ortaklafla
olarak üstlendiler. Kitapta Ülkem Produktion taraf›ndan ve Caritas yönetiminde 2000
y›l›nda yay›nland›. Kitap ‹sviçre dahilinde
çok baflar›l› oldu. Sürekli dinleti ve konser
çal›flmalar› ile çok genifl bir kitleye ulaflt› fliirler. Hal böyle olunca fliir çal›flmalar› devam etti. Yap›lan çal›flmalar bu kez 2004 y›l›nda Chivi Yaz›lar›/ Fidenti Kitapl›¤› Yay›nc›l›k taraf›ndan " Sürgünde M›r›ldan-
mak" ad›yla yay›nland›.
Kitab›n Haz›rlan›fl Süreci
nas›l olufltu?
Hüseyin Haskaya:
fiiir yazmak, sürekli bir u¤rafl› halinde
oldu¤undan, tüm çal›flma süreci, devaml›
akan su gibiydi. Çal›flmalar› masaya yat›r›p
içlerinden modern ile gelenekseli, deneme
nitelikli ile klasik yap›l› olanlar› harmanlama çabas›na girdik. Kitab›n önsözü niteli¤inde bir cümle var: “Ben, fliir tad›nda türküler söyleyip, türkü tad›nda fliirler yazman›n derdindeyim”. ‹flte kitab›n a¤›rl›kl› esprisi bu temel üzerine kurulu. Yani istedim ki
türkü format›nda fliirler ile fliir tad›n türküler
bu kitapta yer als›n. Bu yüzden çok u¤raflmak gerekti. Çünkü sadece fliirlerin ve yaz›lar›n bitmesi yetmiyordu. Ayr›ca müzikal
anlamda bir uygunluk tafl›y›p tafl›mad›klar›n› belirlemek durumunday›m. Ve hemen hemen fliirlerin tamam›na yak›n›n› zaman zaman ba¤lama ile ve zaman zaman piyano ile
besteleme süreci yaflad›m. Yani müzikal anlamda uygunluklar›n› bizzat yaflayarak test
etmek istedim. Biraz sanc›l› da olsa sonuçta
kitab›n do¤umu gerçekleflti ve tüm Türkiye’de ve dünyada kitab› temin etmek mümkündür. Hatta ‹nternet üzerinden arama motorlar›ndan kolayl›kla kitaba ulafl›labiliniyor.
Gönüllü Sürgünlük ile
Zorunlu Sürgünlük ayr›m›n›
nas›l yapmaktas›n›z?
Hüseyin Haskaya:
Sürgün kavram› bir çok de¤iflik boyutta
ele al›nabilinir. Nesne anlam›nda sürgünlük,
duygu anlam›nda sürgünlük, mekan ve yer
anlam›nda sürgünlük, ve bu liste uzay›p gider. ‹nsanlarIn istedikleri bir ortama, mekana yada duygu dünyasIna s›¤›nmalar› bana
göre gönüllü sürgünlük olarak addedilebilinir. Ancak baflkalar›n›n bask› ve zorlamas›
sonucu bir yerlere gitmek, bir yerlerde yaflamak zorunda kalmak, istenmeyen duygular›
yaflamak ise zorunlu bir sürgünlüktür. Ben
gönüllü bir nevi dervifl misali inzivaya çekilmeye benzetiyorum ve herkesin bir gönüllü sürgünlük yaflad›¤›na inan›yorum. Ancak zorunlu sürgünlü¤ün her türlüsüne hay›r
diyorum.
Kütahya`dan sofranıza,
TÜRK-PA farkıyla...
Kütahya’nın verimli topraı, teknolojinin en son
olanaklarıyla ekillenip, usta ellerde nakı nakı ilenip
kalıcı güzellie kavuarak yeniden hayat buluyor.
TÜRK-PA, kalitesi TSE ve ISO 9001 Kalite Güvence
Standard› ile tescillenmi dünya çapında bir markayı,
GÜRAL PORSELEN sizlerle buluturuyor.
Bizimle Çal›flmak
‹ster misiniz?
‹rtibat ‹çin
➔
➔
➔
Mehmet BALBAL
0172-6157090
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 38
ETKİNLİK HABER
38
Haziran-Juni 2004 / Rebiülahir/Cemaziyelevvel 1425
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
HESSEN
IGMG AİLELER GÜNÜ PROGRAMI MUHTEŞEMDİ
slam Toplumu Millî Görüfl’ün düzenledi¤i ve iki gün süren “Aileler
Günü” program› tamamland›. 29-30
May›s tarihlerinde teflkilat›n Kerpen’deki Genel Merkezi’nin genifl alan›nda
gerçeklefltirilen “Aileler Günü” bir bayram ve flenlik havas›nda geçti.
Çoluk çocuk, genç-ihtiyar, kad›n-erkek binlerce insan›m›za hepsine hitap
eden program, çocuklar için özel gösteri
ve e¤lence programlar› yer al›rken, okuyucular›n tamam›n›n bayanlardan olufltu¤u Kur’an-› Kerim ziyafeti ile bafllad›.
"Biz Bir Aileyiz” slogan›yla Kerpen’deki 20 bin metrekarelik Genel
Merkez alan›nda yap›lan Aieler Günü
program›nda özellikle Ailenin öneminin
gündeme getirildi¤i “Aile ve Önemi” paneli büyük ilgi gördü. Ana-baba ve çocuklararas› iletiflimde dikkat edilecek
hususlar, kuflaklar aras› çat›flma, ‹slam’›n aileye verdi¤i önem gibi ara bafll›klarla devam eden paneli IGMG Kad›n
Kollar› E¤itim Baflkan› Tünay Ermifl
sundu. Panele konuflmac› olarak, Dr.
Seyhan Büyükcoflkun ile Sosyal Pedagok. Do¤an Gürer ve E¤itimci Hasan
Koç kat›ld›lar.
Aileler Günü’nde Konya’dan gelen
Sema ekibinin gösterisi izleyicileri büyülerken, geleneksel el becerileri de sergilendi. Bu sergiler aras›nda, Ebru, Hat,
Ahflap üzerine hat, kordelalarla çiçek,
‹
yün e¤irme, kilim dokuma, kumafl boyama, batik, Antep ifli el ifllemesi yer ald›.
Öte yandan otantik ve nostaljik flark ve
cehiz köfleleri ile, Anadolu’dan yöresel
yemekler de izleyicilerin be¤enisini kazand›.
Aileler Günü program› çerçevesinde,
“Veda hutbesi ve Hz. Muhammed
(sav)’in vefat›” Hasan Koç’un etkileyici
hitab› ile anlat›ld›. Sinema ve tiyatro kültürünün bir arada sunuldu¤u Cine-Tiyatro program›nda konu “Son Durak” idi.
Gençlik Kollar›’n›n
düzenledi¤i
programda ise, Bilgi Yar›flmas› Avrupa
Finali ve Ödül Töreni gerçeklefltirildi.
Doç. Numan Kurtulmufl’un konuflmac›
olarak kat›ld›¤› “Globalleflen Dünya ve
Gençlik” semineri ile Sosyal Pedagok
Do¤an Gürer’in verdi¤i “Gençlik ve
Uyuflturucu” semineri büyük ilgi gördü.
Aileler Günü program›n›n ikinci günü paneli ise “Avrupa ve ‹slam” paneli
oldu. ‹lhan Bilgü’nun sundu¤u panelde,
Avrupa’da müslümanlar ve sorunlar›,
Avrupa’da geliflen Islamophobia ve Almanya, Fransa, Hollanda özelinde ve
Avrupa genelinde son geliflmeler konular›, IGMG Genel Sekereti O¤uz Üçüncü, Sosyalog Dr. Ahmet Bakcan ve Sosyolog Dr. Hasan Yar taraf›ndan müzakere edildi.
Program dolay›s›yla ‹slam Toplumu
Millî Görüfl Genel Baflkan› Yavuz Çelik
Karahan bir teflekkür konuflmas› yaparken, Genel Sekreter O¤uz Üçüncü de
IGMG’nin bir y›l boyunca yapm›fl oldu¤u faaliyet ve hizmetleri sundu.
‹kinci gün ö¤leden sonra program›nda, Ömer Karao¤lu, Hakan Aykut ve
Bestami Korkmaz’›n ezgilerini müteakiben de, dünyaca ünlü okuyuculardan
Kur’an ziyafeti yer ald›. Programda, Endonezya’l› Kari Muammer Zeynel Abidin ile, Güney Afrika’l› Kariler Abdurrahman Sadien ile ‹smail Londt ve
‹ran’l› Kari Kerim Mansurî hem okuyufl
ve hem de sesleri ile büyüleyici ve etkileyici bir Kur’an ziyafeti sundular.
Ayr›ca Türkçe ve Almanca kitaplar›n
yer ald›¤› kitap sergisinin bulundu¤u
programda, dinî, ailevî, gençlik ve e¤itim sorunlar› ile ilgili olarak kifli veya ailelerin özel problemleri ile ilgili bir dan›flmanl›k hizmeti de sunuldu.
IGMG Çocuk Kulübü de Aileler Günü boyunce çeflitli etkinlikler sundu.
Ömer At›f ve grubu sundu¤u müzik ve
çeflitli oyunlar›n yan› s›ra, Nasreddin
Hoca ve Kelo¤lan tiplemeleri, Palyaço,
Sihirbaz, dönme dolap, çarp›flan arabalar, z›plama kuleleri, Midilli atlar›
(Pony), yüz boyama ve çeflitli oyunlar
Çocuk Kulübü’nün etkinlikleri aras›nda
yer ald›.
IGMG Aileler Günü program›n› 15
bin kifli izledi.
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 39
5. sayi sayfalar
03.05.2009
16:34 Uhr
Seite 40
Almanya’da
fioksuz Helal Kesimde
Tek Marka
AK-SA Mamüllerinin Özellikleri
1. fioksuz Helal Kesim
2. Kaliteli S›¤›r Eti
3. Sadece S›¤›r Eti ve Koyun Etinden
‹mal Edilmesi
4. Kullan›lan Ya¤lar Kendi Etlerimizden
5. Hiçbir Baflka Et Kar›fl›m› Yoktur
6. fiüphe Duymadan Yiyebilece¤iniz
Tek Marka AK-SA Mamülleri
Gerçek Şoksuz Helal Kesim
Yaptığımızı ve Yapabileceğimizi
7 yıllık Bir Mücadele Sonucu
Anayasa Mahkemesinde Kanıtladık!
Et ve Et Mamüllerimizle
ve 15 Yıllık Tecrübemizle
Her Zaman Hizmetinizdeyiz!!!
AK-SA Türk Mezbahanesi · Haupt Str. 15 · 35614 Aßlar-Werdorf · Tel: 06443-2519 · Fax: 06443-5790 · E-mail: [email protected]

Benzer belgeler