sayi-29 - Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü

Transkript

sayi-29 - Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
Öğrenen ve sorgulayan bir habitat:
Üniversite!
Ö
ğrenci ve akademik personelinin kampüste
geçirdiği zamanın nicelik ve niteliğini her geçen
gün daha da artırma hedefinde olan Bülent Ecevit
Üniversitesi, 11 ayrı kampüsüyle ve bu kampüslerdeki
sosyal, kültürel, akademik faaliyetleriyle yaşayan,
capcanlı bir üniversitedir. Üniversitemiz, en öz
ifadesiyle bir öğrenme ve sorgulama habitatı olma
felsefesiyle çalışmalarına devam etmektedir.
Dergi formatındaki ikinci sayımızın dosya konusu:
Göç ve Entegrasyon! İnsanlığı ve medeniyetleri yeni
baştan sorgulatan, coğrafyaları ve demografik yapıları
yeniden şekillendiren göç olgusu sadece Türkiye’nin
değil artık tüm küresel dünyanın sorunları arasında ilk
sıralarda yer almaktadır. Röportajı yaptığımız sırada
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Uyum ve İletişim Dairesi
Başkanı olan ve sonrasında Antalya Milletvekili seçilen
Sn. Atay Uslu ile yaptığımız röportaj Türkiye’deki
Göç ve Entegrasyon politikaları konusunda nerede
olduğumuz ve neler yapmamız gerektiği konusunda
aydınlatıcı oldu. Yine Göç Dosyası içinde yer verdiğimiz
diğer yazılar da konunun ilgilisi için nitelikli bilgiler
içermektedir. Bunun dışında, akademik personelimizin
ulusal ve uluslararası başarıları, altyapı yatırımları,
sosyal-kültürel faaliyet haberleri ile dolu dolu bir sayıyı
daha ilginize sunmaktan mutluluk duyuyoruz.
Gelecek sayıda yeni bir dosya konusu ve
üniversitemizden güzel haberler ile karşınızda olmak
dileğiyle…
Kampüsün Sesi
1
2
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
İÇİNDEKİLER
5
Kültür Merkezinin İsmi “Sezai
Karakoç Kültür Merkezi” Oldu
7
Yeryüzünün Yaşayan En Büyük
Şairi: Sezai Karakoç
14
BEÜ’den Ünlü Sanatçı Hasan
Aycın’a Fahri Doktora Payesi
18
Bülent Ecevit Üniversitesi
Öğrenci Sayısı 30 Bin Sınırını Aşıyor
16
Bülent Ecevit Üniversitesi’nin
Mezun Sayısı ”46 Bin’e Yaklaştı
20
Bülent Ecevit Üniversitesi’nde
Doluluk Oranı %100’e Yaklaştı
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
3
BEÜ
Kampüsün Sesi
Sayı : 29 Yıl: 5
Eylül - Ekim 2015
Bülent Ecevit Üniversitesi
adına İmtiyaz Sahibi
BEÜ Rektörü
Prof. Dr. Mahmut Özer
Genel Yayın Yönetmeni
Femi Gür
Editör
Mustafa Çakıroğlu
Yazı İşleri Müdürü
Selvinaz Aydın
Grafik ve Görsel Tasarım
Oğuz Tunçel
23
Dosya:
Göç Çağında Entegrasyon
54
Voltran Yüzümüzü
Ağarttı
Halkla İlişkiler
Esra Hacıoğlu
Burcu Odabaş
Sosyal Medya
Turgay Öntaş
Fotoğraf
İ. Kerem Öztürk
Serkan Şeker
Birol Akbaba
Mutlu Kabuk
48
Üniversitemizin Kütüphaneleri
Zonguldaklıların Destekleri İle Büyüyor
56
Kdz. Ereğli Turizm
Fakültesi Kurulması
Kararlaştırıldı
Adres
Bülent Ecevit Üniversitesi
67100 Zonguldak
Telefon
0372 257 40 10
e-posta
[email protected]
www.beun.edu.tr
5.000 adet basılmıştır.
Turkuvaz Basım - İSTANBUL
(0216) 585 90 00
4
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer
Üniversitelerarası
Kurul Başkanı Oldu
S
ayın Rektörümüz Prof. Dr.
Mahmut Özer, akademik
bir organ olan ve 2547
Sayılı Yükseköğretim Kanununun
11.maddesi uyarınca kurulmuş olan
Üniversitelerarası Kurul’un başkanı
oldu.
Üniversite rektörleri, Genelkurmay
Başkanlığının Silahlı Kuvvetlerden
dört yıl için seçeceği bir profesör
ile her üniversite senatosunun
o üniversiteden dört yıl için
seçeceği bir profesörden oluşan
Üniversitelerarası Kurul (ÜAK)›un
başkanı olan Sayın Rektörümüzün
başkanlık görevi 1 Ağustos 2015
tarihinden itibaren başladığı
belirtildi.
Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer,
görevleri arasında yükseköğretim
planlaması çerçevesinde,
üniversitelerin eğitim-öğretim,
bilimsel araştırma ve yayım
faaliyetlerini koordine etme,
uygulamaları değerlendirme,
Yükseköğretim Kuruluna ve
üniversitelere önerilerde bulunma;
doktora ile ilgili esasları tespit etme
ve yurt dışında yapılan doktoraları,
doçentlik ve profesörlük unvanlarını
değerlendirme; doçentlik sınavlarını
düzenlemek ve ilgili yönetmelik
gereğince doçent adaylarının yayın ve
araştırmalarının değerlendirilmesi
ve doçentlik sınavı ile ilgili esasları
tespit etmek ve jürileri seçmek
bulunan ÜAK’a bir yıl boyunca
başkanlık edecek. Rektörümüz,
halen İslam Dünyası Kalite
Güvence Ajansları Birliği (AQAAIW)
Başkan Vekili ve Mesleki Yeterlilik
Kurumu (MYK) Yönetim Kurul Üyesi
görevlerini de yürütmektedir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
5
Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Yapılan Kültür Merkezinin İsmi
“Sezai Karakoç Kültür Merkezi” Oldu
B
Ergani’de bitirdi. Daha sonra Maraş Orta Okuluna parasız
yatılı olarak kayıt oldu. 1947’de burayı bitirerek Gaziantep’te
yine parasız yatılı lise öğrenimine başladı. Gaziantep
Lisesi’nden 1950’de mezun edildi. Felsefe okumak istediği
için İstanbul’a gitti. Babasının isteği İlahiyat
Fakültesiydi. Kendi parasıyla okuyamayacağını
Şair, yazar,
anlayınca, parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal
düşünür Sezai
Bilgiler Fakültesi sınavına girdi.
ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Farabi Kampüsü Kültür
Merkezinin, BEÜ 05.11.2015 tarih ve 2015/22 sayılı
Senato Kararı ile ismi “Sezai Karakoç Kültür Merkezi”
oldu.
8 bin 500 metrekare kapalı alana sahip
kültür merkezi içinde, fuaye alanı, modern
donanımlara sahip konferans salonu,
kafeterya, Etüt merkezi, Sağlık Kültür
Spor Daire Başkanlığına ait bürolar,
Medeniyet Araştırmaları ve Değerler
Eğitimi Uygulama Araştırma Merkezine ait
toplantı odaları yer alıyor.
Sezai Karakoç Kimdir?
Karakoç’un ismi,
Bülent Ecevit
Üniversitesi
(BEÜ) Kültür
Merkezi’ne
verildi.
1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde
dünyaya geldi. Babası Yasin Efendi’nin
koyduğu isim Muhammed Sezai’dir. Nüfus
kayıtlarında Ahmet Sezai olarak geçer.
Dedeleri, Ergani ve yöresinde oldukça etkin kişilerdendir.
Babasının babası Hüseyin Efendi, Plevne savaşına
katılmış; Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmıştır. Aile
Leventoğulları olarak anılır. Çocukluğu Ergani, Maden ve
Dicle ilçelerinde geçen Sezai Karakoç, ilkokulu 1944’te
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni
kazanarak başladığı yükseköğrenimini 1955’te
fakültenin mali şubesinden mezuniyetle
tamamladı. Mecburi hizmet sebebiyle Maliye
Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış
Tediyeler Muvazenesi Bölümüne atandı.
Daha sonra Maliye müfettişliği sınavına girer
ve kazanarak ve 11 Ocak 1956’da müfettiş
yardımcılığı görevine başlar. Görevi icabı
Anadolu’yu çok gezer ve birçok il, ilçeyi inceleme,
tanıma fırsatı bulur. 1960 - 1961 yıllarında yedek subay
olarak yaptığı askerlik görevinden sonra İstanbul’daki
görevine kaldığı yerden devam etti. 1965’ten 1973’e kadar
birçok kez istifa etti. 1973’ten bu yana da hiçbir resmi görev
almadı.
6
EYLÜL - EKİM 2015
Şair, yazar,
düşünür Sezai
Karakoç’un ismi,
Bülent Ecevit
Üniversitesi (BEÜ)
Kültür Merkezi’ne
verildi.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
İstanbul’da Diriliş Yayınları ve Diriliş
dergisini kurdu. 2006 yılında Kültür
Bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirildi.
Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür
sanat işlerine harcanmasını, diğer
kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese
yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı.
Karakoç, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı
Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü fakat
kendisine verilen plaket ve para ödülünü
reddederek bu ödülü almaya gitmedi.
Karakoç şiirle ilgili görüşlerini yazmaya
başladığı dönemlerden itibaren şiir
anlayışını da yazmıştır. Bu konudaki
düşüncelerini Edebiyat Yazıları adını
verdiği 3 kitapta toplayan Karakoç’un
şiirimizde son derece özgün bir yeri
vardır. Onun şiiri metafizik bir şiirdir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
Hayatı, Sanat Anlayışı ve Diriliş Paradigması
Arş. Gör. Mustafa Çakıroğlu
BEÜ, Basın Yayın Halkla İlş, Koord. Yrd.
[email protected]
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
7
8
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Yunus Emre, Şeyh Galip, Mehmet Akif Ersoy, Bediüzzaman
Said Nursî, Necip Fazıl Kısakürek gibi şahsiyetlerin ortaya
koyduğu dava geleneğinin bir devamı niteliğinde bir diriliş
diyalektiği ortaya koymuştur. Sezai Karakoç kendine has
üslubuyla güncele bulaşmadan, büyük bir istikrarla felsefî bir
yazın dili ortaya koymuştur.
S
Sezai Karakoç
ezai Karakoç öze, özülkeye (sürgün ülkeden başkentler
başkentine) bir özlemle Diriliş Meşalesini yakarak
“varoluş-culuk”[1] caddelerinde bir ibret levhası gibi
ömrünce yürümüş, müjdelemiş, muştulamıştır. Eşyanın
hakikatinden uzaklaşıp, manada yoksullaşan insana, diriliş
surunun üfürüleceğinin hak bir vaad olduğunu ısrarla ve inatla
çalışarak beyan etmiş, kalplere inşirah vermiştir.
Karakoç kasabalıdır. O’nun şahsiyetini irdelerken Anadolu
coğrafyasını ve Cumhuriyetin ilk yıllarını iyi anlamak gerekir.
Mizacında öne çıkan unsurlar şunlardır; onurlu ve ağırbaşlı
olmak, mevki makam peşinde olmamak, dünyevi hesaplar
yapmamak, dedikodu, polemik, çelişki ve çatışmaların,
güncel olanın uzağında kalmak. Mülkiyeden yakın arkadaşı
ve sonradan biçim yönünden aynı şiir akımının içinde
beraber yer alacakları Cemal Süreya’nın Sezai Karakoç
hakkında yazdıkları dikkate şayandır; “Bulgucu adam.
Belki de ülkemizdeki tek bulgucu. Çok daha yetenekli bir
Mehmet Akif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı bir Necip
Fazıl’ınkini iç içe geçirin, yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı
elde edebilirsiniz. Türkiye’de özellikle sağın, özellikle de
mukaddesatçı kesimin içinde yalnız, bir başına. Hiçbir
ortaklığa girmez. Dışarıda ve yukardadır. Düşüncesini de
öfkesini de hemen ortaya koyar. Yaşama konumu olarak
tek ve benzersiz”. Ece Ayhan da “Sezai Karakoç mülkiyeyi
bitirmiş ama mülkiyetle bir ilinti kuramamıştır. Karakoç’un
ıssızlığından ve yalnızlığından yakındığını bu güne dek
duymadım. Kiralık bir evi bile yoktur.” demiştir.
Diriliş Paradigması
Diriliş düşüncesi İslâm düşünce ve kültür geleneğinde var
olan ihya geleneğinin bir devamıdır. Bu açıdan bakıldığında
Sezai Karakoç, Muhyiddin İbn Arabi, İmam-ı Rabbani, İmam-ı
Gazali, Gavs-ul Azam Abdülkadir Geylanî(ks), Mevlana,
Karakoç’un diriliş paradigmasında tasavvufî terimler olan er,
eren, pir yaklaşımı vardır ve Sezai Karakoç kendini bir diriliş
eri olarak nitelendirir. Diriliş Medeniyetini kuracak olan diriliş
neslinin neşv-ü neması için yazdığı Diriliş Neslinin Amentüsü
adlı kitabında diriliş düşüncesinin ana hatlarını şöyle ortaya
koyar; “Vücudum ruhumun bayrağında olmalıdır. Ruhum da
mutlak aleme başını uzatmalı, oradan soluk almalı, oradan
göz ve gönül almalıdır. Ruh sürekli olarak, Allahı bilme, Allah
huzurunda olma savaşı içinde olacaktır. Buna engel olmaya
çalışan benlik içi veya ben ötesi bütün yâd varlıklarla sürekli
olarak ruh savaşacaktır. Diriliş, ruhun açtığı bu sürekli
savaşı sürdürme ve bu savaştan sürekli olarak başarılı çıkma
demektir. Ben insanın ruh, ruhun da bir tapınak olduğuna
inanıyorum. Bir başka deyişle, insan ruhunda bir tapınak,
insan ruhunun bir tapınak olduğuna inanıyorum. insan orda
kendi içine eğilir, o dupduru suda bulanıklığa ait ne varsa
temizlenmeli ve o mermersi geometride tek ışık ve tek aydınlık
yansımalıdır; Allah’a inanma ışığı ve O’na inanma aydınlığı.
Sesimi yükseltirsem bunun için yükseltirim. Yoksa bunun
dışında dünyada hiçbir şey ses yükseltmeye değmez.”
Dergicilik
Türk tefekkür tarihinde dergiciliğin yadsınamaz bir ağırlığı
vardır. Cemil Meriç “kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz,
dergi; hür tefekkürün kalesi” derken dergiciliğin bir toplumun
fikir, sanat ve siyasetinin gelişimi, yayılımı için kale
mesabesinde bir konumu olduğunu güzel bir şekilde ifade
etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nde özellikle Mehmed Akif’in
Sebilürreşad, Nurettin Topçu’nun Hareket, Necip Fazıl’ın
Büyük Doğu ve Sezai Karakoç’un Diriliş dergileri kendi
zamanlarının fikir akımlarının ve diriliş davasının kaleleri
olmuş, adeta bir mektep işlevi görmüşlerdir. Sezai Karakoç
diriliş medeniyetinin manifestosunu ortaya koyduğu Diriliş
Dergisi’ni 396 sayı çıkarmayı başarmıştır. Türk dergiciliğinde
önemli bir kilometre taşıdır. Diriliş dergisi mektebinde yetişen
bir çok yazar ve şair olmuştur. Cahit Zarifoğlu ve Erdem
Beyazıt bu isimlerin başta gelenlerindendir. Cahit Zarifoğlu
Sezai Karakoç’a ithafen yazdığı bir şiirde şöyle der: “şu
küçücük kalpte / (yaman halimiz helal ettiremezsek ) / nice
hakkın yüklü”
Aydın olmayı, seçilmişliği, egosunu şişirme, ego santrizmini
büyütme, topluma yabancılaşmasını artırma, toplumda ve
insanlıkta yaşayan evrensel gerçeği görmezlikten gelme
şeklinde anlayan ve yorumlayanlar sonunda topluma karşı
görevlerini unutur ve sorumsuzluk batağına düşerler, diyen
Karakoç düşünmenin hem korku, hem muştu dolu, hem tehlike
hem kurtuluşla çevrili sahasında diriliş düşüncesinin bir eri
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
9
olarak sorumluluk almış ve sorumluluk aşılamıştır. Güçlü
düşünürü tarif ettiği bir yazıda adeta Karakoç’un düşünce ve
ahlak anlayışını görürüz; “Düşünürün güçlüsü, moda akımların
peşinden sürükleneni değil, bir halkın ruhunda gizli olan
ve o ülkeye yeni bir hayat getirecek düşüncelerin sistemini
yakalama zahmetine katlananı ve bu düşünce uğrunda hayatını
bile ortaya koyanıdır.” Düşünce için düşünce üretmediğini ,
düşüncelerinin toplum sağlığını yakından ilgilendiren konuları
içerdiğini söyleyen Karakoç, diriliş düşüncesinin aksiyonu ve
devamı olarak Diriliş Partisi (1990)’ni kurmuş ve
“bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş,
bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir”
mottosuyla çıkan partinin yayın organı Diriliş Işığı’nda
yayınladığı Diriliş Bildirisi’nde büyük harflerle yazılan
bazı başlıklar parti tüzüğünü ele verir niteliktedir: “büyük
ülke, devlet, büyük devlet, diriliş, insan, toplum, diriliş
çığırı, diriliş nesli, yepyeni bir anayasa, sistem, başkanlık
sistemi, gerçek rejim, maneviyat ve ahlak atılımı, aile,
adalet sistemi, eğitim ve öğretim, aydın, medya, basın ve
yayın, edebiyat, sinema, ekonomi [2] , maliye sistemi, vergi
politikamız, yeni Ortadoğu siyaseti, büyük İslam ülkesi,
diriliş akımı ve tezi”.
Diriliş Bildirisi şöyle bir seslenişle biter;
“Haydin sahte hayattan gerçek hayata!
Program Diriliş, kadro Diriliş Nesli.
Geleceğe anılabilir bir geçmiş bırakmak için kolları sıva,
Allah yardımcın olsun büyük Milletim!”
Sezai Karakoç, diriliş düşüncesini besleyen Yunus Emre[3],
Mevlana[4], Mehmed Akif[5] hakkında da biyografik
çalışmalar yapmıştır.
Sanat Anlayışı
Sezai Karakoç ender verdiği röportajlarından birinde [6] sanat
tutumu hakkında şunları söyler: “Sanat tutumum, genel dünya
görüşümün bir bölümünden başka bir şey değildir. Onu bir
sesin, yeni bir sesin sırtına yüklemekten ibarettir. Benim şiirim,
aşk, hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi varolmanın dinamitlendiği
noktalardaki trajik espiriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış
MUTLAK’ı zapt etmektir… ses ve biçim, motifler ve imajlarda,
başlangıçta çok yakın olduğumuz şair arkadaşlardan gittikçe,
o biçimi dolduran ve o sesi fırlatan varoluşu idrak farkı
yüzünden ayrılıyorum. Kişilik farkından..” Sezai Karakoç’un
sanatı metafiziğe eğilmek üzerine kuruludur. Sanatın salt telkin
vasıtası olarak düşünülemeyeceğini, sanatı, bir takım duyguları
heykeltıraş gibi yontmaktan ibaret sayanlarla, sanatı sadece
doktrinlerin propaganda aleti sayanlardan ayrıldığını söyler
Karakoç. Zira gerçek sanat insanı, sanatkârı erişe götürür ve
erişle yan yana yürütür. “Anladım, sanat Allahı aramakmış”
diyen üstad Necip Fazıl gibi, Sezai Karakoç da gerçek sanat
tanrının sanatına götürecektir diyecektir; insan sanatı tanrının
sanatı önünde fazladan bir şey getirecek değildir. İnsanın bizzat
kendisi tanrının eşsiz sanatından bir örnektir. İnsan sanatı,
tanrının sanatının gönüle vuran yankılarından doğmakta, onun
tükenmez kaynağından beslenmektedir.
Sezai Karakoç’un “Sanat ve Eser”e ilişkin düşüncelerine
geçmeden önce, Varlık ve Zaman’ın ünlü yazarı Martin
Heidegger’in Sanat ve Eser [7] konusundaki görüşlerine yer
vermek istiyorum, zira Sezai Karakoç ve Heidegger’in Sanat
ve Eser yaklaşımları birbirlerini tamamlayıcı ve destekleyici
bir mahiyet taşımaktadır. Sanatı, hakikatin işe koyulması
olarak dillendiren Heidegger, hakikati de eserde işe koyulmuş
olarak görmek ister. Eserin gerçekliğinin, hakikatin eserde iş
başında olmasıyla ve hakikatin gerçekleşmesiyle belirleneceği
fikrini savunur. Eser bizi öteki ile karşılaştırır, başkayı
ifade eder. Yani alegori ve simgedir eser. Öteki var oluşla,
var-olanla ilgili bir şey olduğu sürece sanat eserleri de bir
nesnedir ve sanat tarihseldir, tarihsel olarak eserdeki hakikatin
yaratıcı korunumudur. Heidegger, sanat eserinin kökeni yani
yaratanların ve koruyanların kökenleri yani bir halkın tarihsel
orada oluşunun kökeni sanattır, sanat kendi varlığında bir
köken olduğu yani hakikat gibi harika bir tarzda var-olarak
yani tarihsel olduğu için bunun böyle olacağını, böyleliğini
ileri sürer. O’na göre son nesneler ölüm ve ahirettir. Hakikatin
mevcut bir durum olmadığını, hakikatin
bir gerçekleşim olduğunu söyleyen
Heidegger’e göre sanat hep güzel olan
ve güzellikle uğraşmıştır, oysa hakikat
ile uğraşmalıdır.
“bir insanı
öldüren bütün
insanlığı
öldürmüş,
Sezai Karakoç, nasıl ki diriliş mantığı
içerisinde, eşyayla hesaplaşmayı
diriliş ruhunun özü, motivasyonu
olarak konumlandırmışsa, sanat
anlayışında da sanatkârı kısa yoldan
“nesneyle hesaplaşan adam” olarak
tanımlayacaktır. Sanatçı nesneyi
yoracaktır. Bu meşakkatli yolculukta
nesne Musa, sanatkâr Hızırdır. Hızırla
Kırk Saat Cumhuriyet şiirinin bir yapı,
kaynak, poetika arayışı içinde olduğu bir dönemde (1967),
Karakoç’un Yenikapı’da deniz kenarındaki kahvelerde 40
gün boyunca yazdığı şiirlerin toplanmasıyla oluşmuştur.
bir insanı dirilten
bütün insanlığı
diriltmiş gibidir”
10
EYLÜL - EKİM 2015
Siyasi çalkantıların, toplumsal istikrarsızlığın hüküm sürdüğü
günlerde, söyleyiş ve bir tez ileri sürüşte Hızırla Kırk Saat
Sezai Karakoç’un hal tercümesini ve geleneğe yaslanan şifa ve
çözüm arayışının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır:
ey yeşil sarıklı ulu hocalar bana bunu öğretmediniz
bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
günlere geldim bana bunu öğretmediniz
hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
bana bunu söylemediniz (Hızırla Kırk Saat, s.9)
Şiirdeki Hızır simgesi Sezai Karakoç’un dünyasındaki deniz
fenerlerinden biridir. Şiirde yer yer Hızır konuşur. Karakoç
Kur’an’da anlatılan (Kehf / 59-81) Musa ve Hızır (as)
yolculuğunda Hızır (as)’ın bilgece, gaybî mana ve hikmetleri
karşısında Musa’nın her defasında fizikî, bilinen ve tecrübe
edilen dünya algısıyla soru sorması ve Hızır’ın bilgeliği
karşısında hayrete düşüşü gibi, gelenek ve geçmişinde
devrana girerek seyran eder ve hayretin kırk kapılı odalarında
Hızır’la yol arkadaşlığı yapar. ‘Kırk’ sayısının geleneğimizde
apayrı bir anlamı vardır, bu da unutulmamalıdır (kırk hadis,
kırklar, kırklara karışmak vd.). Bu şiir (Hızırla Kırk Saat)
aynı zamanda bir medeniyet manifestosunun kaynaklarındaki
alametlerin zuhur edişidir. Şiirin muhtelif yerlerinde değinilen
değer yargılarımızın kaynağı ve tasavvuratımızın sınırlarını
görmemizde ip uçları veren başlıklar şöyledir; Ashab-ı Kehf,
Mevlana ve Şems, Hallac-ı Mansur, Şakk’ul Kamer, Efendimiz
(as)’in Doğumu, Hicret ve Mehdi.
Hızırla Kırk Saat, Hızırla Musa’nın yolculuğundaki esas ve
araçların Sezai Karakoç sanat anlayışındaki sanatkâr sabrının
(Musa’dan beklenen sabır), sanatkâr çilesinin ( yolculuk
çilesi ) alegorik bir poetikasıdır. Karakoç’ta sanatçı sabrı,
görünmeden yavaş yavaş hücrelere işleyen nem gibi, vahşi
nesnenin direnişini kıran ilahi bir armağandır. Sanatçı sabrı,
sıkı duran eşyanın atom
bağlarını fark edilmeyen
dişlerle ve kemirmelerle
söker, sonunda nesne
sanatçıya teslim olur,
adeta yıkayıcısının
ellerine düşen ölü gibi.
Nesneyi nesnellikten
çıkaran sanatçı, bu kez
ona nesnelik onurunu
iade edecektir. Sanatın
ve sanatkârın varlığı için
çile elzemdir. Metafizik,
tasavvufî eğilmelere
dayanan Karakoç’un
sanat anlayışı, tarikata
giren müridin önce
çileyi (Mevlevilikte
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
1001 gün çilesi) doldurması ve ardından dergah-ı izzete kabul
edilmesi gibi sanatçı için de belli bir çile sürecini elzem görür.
Çilesini doldurmayan deha değildir. Deha yahut sanatkâr
nesne fobisi ya da nesne engelinden yola çıkar ilkin. (Zira o,
nesneyle hesaplaşan adamdır). Bu trajik bağ, sanatçının kendi
trajedisinden bir parçadır aslında. Nesneye kapılmıştır, ya da
ondan ürkmüştür. Eşyanın üzerine yürümek, bu kahramanca
tavır, asgari sanatçı cesaretidir. Bu kadarcık yiğitliği olmayan
sanatçı, çekicini kalemini, fırçasını ya da sazını kırıp yerinde
oturmalıdır Karakoç’a göre.
Sanat Eseri, Sanat ve Realizm
Sezai Karakoç’un sanat anlayışı ihya hermeneutiğinin en yoğun
ifade kazandığı bir alandır. Sezai Karakoç’a göre sanat eserinin
özellikleri şunlardır [8]:
1. İnsanı değiştirmeli, çarpıp büyülemeli.
2. Öz’de iç realiteye, sanatçının içinden kopup gelen
gerçekliğe, teferruatta da dış realiteye uymalıdır.
3. Dış dünyayı, yaşadığımız hayatı olduğu gibi
aktarmamalıdır.
4. Yaratılanın değil, yaratış’ın taklidi olmalıdır.
5. Ne hissin, ne de fikrin baskısı altında bulunmalıdır.
6. Ne toplum için ne de kendi için, gerçek bir sanatkâr
için ortaya konmalıdır.
7. Hakikat özü taşımalıdır.
8. İnsanın kalbiyle yakından ilgili olmalıdır.
9. İnsanın tarihi ve sosyal karakteriyle de ilgilenmelidir.
10. Fazlalık ve eksiklikten uzak bulunmalıdır.
11. Eleştiri sınavını başarıyla vermelidir.
12. Okuru, kendine baktırabilmelidir.
Bu anlayış Sezai Karakoç’un kendi ifadelerine dikkat çekici
üslubuyla yansımıştır;
• Sanat eseri zirvelere uçurum taşır. Bu yüzden de, insan çoğu
kez tam zirvede bir krater ağzına rastlar ve onun büyüsüne
kapılarak başı dönmüş bir vaziyette karanlığın kuyusuna
yuvarlanır.
• Gerçek sanat eseri, insanı değiştirmeli, çarpıp büyülemelidir.
• Sanat eseri öyle bir varlık ve yaratıktır ki bir açıdan insanı
metafiziğin yüksek fırınlarına sokup çıkarırken öte yandan tek
başına bulutsuz ve sakin, zeytin dalı, çam kokusu ve güvercin
dolu yaz göklerinde, yüksek heyecanlarla dolaştırır. Sanat
eserinde saf yaratış karşısında duyulan heyecan verici bir
çarpıcılık gizlidir
• Eser gündüzdür. Ama gündüzün doğması için sanatçı nice
kabuslu gecelerle boğuşmuştur.
• Sanat eseri, yaratışın taklididir, yaratılanın değil. Yapıt
yaratılanın taklidi oldukça değerden düşer. Yaratış’ın her yeni
kalışındaki, orijinal oluşundaki sırrı anladıkça yoğunlaşır.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
11
• Sanatçı da eserin etkisindedir.
• Eser, insanın ruhunu ta dibinden kazıyarak oluşuyor. Ruh
yaralanıyor, onu onarmak gerekiyor. Zaman içinde onarıyoruz
ruhumuzu. Bu onarım kimi zaman da kendi kendine oluyor.
• Sanat eserinde görülen teferruatlı dış dünya, sanatçının dışa
dönüklüğünden ziyade, iç güvenini gösterir. Dış dünya sanat
eserine kimlik değiştirerek, kimliğini yitirerek girer.
• Tabiatın eşyaya gördürdüğü işle sanatçının gördürdüğü iş
arasında bir mahiyet farkı vardır.
• Sanatçının iç realitesi dış realiteye ağır basar.
• Büyük sanat eserleri, büyük bir realist tutkusundadırlar, uç
(sürrealist, şuuraltı görünümlü) denemelere göre.
• Sanatçı, dış realite karşısında yıkıcı olduğu kadar yapıcı,
yorumlayıcı, yenileyicidir. Eşyaya, tabiata, insana ve topluma,
gerçekliğin hayallerine, yeni bir vaziyet alış verecektir, onlara
karşı vaziyet alırken. Evreni tazeleyendir o. Yeniden doğuşa
çağırıcı, gün ışığına çıkarıcı, eşyanın ve tarihin restorasyon
çığırını yoklayıcı dirilişe çekip götüren bir güç, yetki, yeti ve
ödevle donanmıştır.
• Tabiatla yalın ve çıplak bir karşılaşma halindedir sanatçı. Ses,
renk, biçim, hareket, irili ufaklı birlikler halinde sanatçıya her
an tabiatın açtığı bir şölen, ziyafet sofrasıdır.
• İkinci realite katı ise, tarihin toplum hazinesinde biriken
tabakadır. Din, felsefe, bilim, düşünce, ideolojiler, eylemler,
sanat eserleri tabakası. Yani, insanların ve toplumların, vahiy,
alınteri ve dehayla ortaya koydukları ve oluşturdukları, kimi
yerde birbiriyle iç içe geçmiş insanlık sevgisi.
• Saf halde dış realite ile, başkalarının dışlaşmış iç realiteleri,
sanatçının yaratışa özeniş yetisini kışkırtır, kamçılar, harekete
getirir. Onu eğitir, onu denetler, ona ölçü olur, onu korkutur,
ona güven verir.
• Sanatçının iç dünyasını yerinden oynatan, onu harekete
geçiren ilk manivela rolünü tabiat ve hayatın oluşları,
olgularıdır.
• Diğer bir realite olgu safhası ise; din, felsefe, bilim ve sanat
dünyasıdır. Bunlar sanatçıların iç dünyasını, eser vermek için
yerleşeceği alanı yani hazırlık ortamını oluştururlar.
• Sanat eseri; fizikten bir kurtuluş, fizikötesine bir çıkış noktası
ararken, ileri atılan bir köprü ucudur.
• Eser, realiteyi ezer, büzer, ondan yeni biçimler doğurmaya
çalışır. Onu yontar. Ona eklemelerde bulunur. Ya da ondan
çıkarmalar da yapar. Fakat, daha önemlisi, onu içten
değiştirişidir. Yani, adeta, ona fizik etkiden çok kimyasal bir
etkide bulunur yapıt. Eser, tabiata yeni bir maya kor. Onun
yönünü değiştirmeyi amaçlar. Daha doğrusu bunları yapan, bu
amaçla içten yönelmiş olan sanatçıdır.
• Sanatçının iç dünyasında mayalanan, kabaran ve estetik
coşku ve ahenkleri doğuran duygu ve düşünceler, yavaş yavaş
belirmeye başlayan eserin siluetine bitişeceklerdir. Sanatçı
artık son merhalesindedir. Eser verme
merhalesi. Teorik olarak ayırdığımız bu
merhaleler gerçekte birbirinden ayrılmaz
ve iç içedir. Tabiat ve tarih dokusu içinde
sanatçı bir yandan da sürekli olarak eserini
oluşturmaktadır. Adeta rahim hayatını
tamamladıktan sonra ortaya çıkacaktır.
Yüce misyon bir miktar baskısını
gevşetecektir. Artık realiteye bir ebedilik
malzemesi gözüyle bakmaktadır bir süre için.
“Sanatçı
nesneyle
hesaplaşan
adamdır!”
• Tarihin, insanlığın ördüğü eserler ağının üzerine eğilmeyi
terk eden sanatçı, dış realitenin katı kabuğunu kıramayacak,
fotoğrafçı veya röportajcı sınırının ötesine geçemeyecektir.
Kendi eserlerinin kurallarına fazla bağlı kalan sanatçı da
kozasının içinde hapsolan ipekböceği gibi kendi kendini
geçmişinin mezarına gömmüş olacaktır.
“Sanatçı nesneyle hesaplaşan adamdır!”
Edebiyat
Müslümanı her alanda düşüncesiyle hesaplaşmaya davet
eden Karakoç, edebiyatın insanı düşünceyle korkmadan
karşılaşabilecek hale getirdiği kanaatindedir; “edebiyat
düşünceyi daha yumuşatarak kabul ettirir.” Düşünür ve
yazar anlayışı Sezai Karakoç’un edebiyata ve edebiyatın
işlevine ilişkin en genel ifadelerini teşkil eder; “düşünür
ya da yazar, kişilerin amaçlarını yoklayan, bu yoklayışı
onlara sunan ve sonuçlara göre onlara amaçlarını gözden
geçirmeye çağıran, böylece toplumun elle tutulur, gözle
görülür amacının oluşmasına katkıda bulunan, topluma
adanmış bir kader görevlisidir.” Karakoç’ta edebiyat, insanın
özüyle ilgili, onun kişiliğine bir maya katan ilahi lütuflardır.
Yeter ki bu lütuflar kötüye kullanılmasın, edebiyat aşkından
(müteal olandan) koparılıp an’ın hazlarına kurban edilmesin.
“Hayatın her yönü, duyarlılığımızın her türlüsü, özlemlerimiz,
iç yaşayışlarımız bu edebiyatla canlanacak ve anıtlaşacaktır.
Geçmiş büyük edebiyatımızla da gelenek bağlantısını kurmayı
12
EYLÜL - EKİM 2015
unutmayacaktır elbet bu edebiyat..
edebiyattan halka, halktan edebiyata
gidip gelen ve her gidip gelişte bir kat
daha derinleşen, zenginleşen ve gelişen
bir estetik doğurganlık faktörü önemli
bir rol oynayacaktır. İçinde bulunduğu
İslam medeniyetinin sanat gücünden
yararlanmayan, geçmiş edebiyatımızı
inkar eden, yaşadığımız hayatla da
ilgilenmeyen bir edebiyatı gerçek bir
edebiyat olmasına imkan yoktur” diyen
Sezai Karakoç’un bu cümlelerinde
edebiyat anlayışının köklerini ve
hudutlarını görmek pekalâ mümkündür;
özlem – iç yaşayış – diriliş – gelenek
– kültür – halk – derinlik –estetik
doğurganlık (estetik ve ruhun dirilişi) –
İslam – medeniyet ve hayat.
Yine bu kavramların Sezai Karakoç düşüncesindeki ifadelerine
baktığımızda şunları görürüz:
“Edebiyat alanına bakıyorum, insan, bu edebiyatın, bu
toprakların edebiyatı olduğuna ne yapsa kendini inandıramaz.
Bu edebiyat 50 yıl önce bir imparatorluk kaybetmiş bir halkın
edebiyatına benziyor mu?”
“İnsanın derinliğinden gelen coşku ve ilhamlarla
beslenmeksizin temelli bir kültürden mahrum, sığ bir akım
olma özelliğini, bir türlü aşamayan Tanzimat edebiyatı bugün
bile hala içinde bulunduğumuz ve acısını bütün toplumca
ta içinden çektiğimiz edebiyat yoksunluğumuzun başlıca
sorumlusu bir çığırdır”
“Güzellik insanı ilk elde yücelten değerler planıdır. Ama ruhu
bütünüyle kaplarsa, insan plastiğin köpüğünde boğulabilir.
Estetik, ruhun kalp durağından öteye, bütünüyle değişme,
adeta kimyasal bir başkalaşıma uğramadan geçemez. Her
güzel çizginin ardında, erotizmin tuzağı kuruludur. İnsan
bu kamufle edilmiş çukurları aşmasını bilmezse, ruhun
ilerlemesini tamamlayamaz. Önce ruhla el ele, güle oynaya
giden güzellik, kıldan ince bir dar boğaz ya da kapıya
gelindiğinde, ya dışarıda kalır, ya da özündeki bütün libidal ve
narsist artıkları pul pul dökerek, saf bir şekilde ideal aleme ait
yanıyla ruhla birleşimini, kaynaşmasını yapar.”
“Destan: kader çizgilerinin altının iyice çizildiği, kahramanın
trajik serüvenlerinin kaderi eşya kabuğundan soyduğu bir
insanlık hamlesi ve kuruluş çerçevesi olarak büyük değişme ve
dönüşmelerde ortaya çıkar.”
“Dil: Dilciler dili o kadar ileri sürmüşlerdir ki, neredeyse bu,
kültür ve düşünce eşit dil iddiasına kadar varmıştır ve yeni
kuşakları dille uğraştırarak gerçek ve temelli bir kültürden
mahrum bırakmışlardır. Çünkü dil bir kültür gibi sunulmakta,
yalancı ve aldatıcı bir görüşle kültür ihtiyacı da karşılanmakta
ve böylece asıl kültür ve düşünce yoluna gidilmesi zahmetine
katlanmaktan yeni nesiller sözde kurtulmaktadır.”
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
“Tiyatro: hayat bir tiyatro, bir diyaloglar
yığınıdır. Diyalektik izlenimli diyaloglar
yığını. Tiyatronun o kadar önemli oluşu
belki bundan eski Yunan’da. Tiyatro bir nevi,
günlük hayatın içine sokulan bir tapınak gibi.
Tapınaksa daha uzakta duran tiyatroların
tiyatrosu gibi bir tiyatro.”
Cumhuriyet döneminde yeni yapılanma
ve dünyadaki siyasi akımlardan da
etkilenen edebiyatımızda sosyalist
yaklaşımlar görülmüştür: köy romanları.
Köy romanlarının toplumu derinliğine
ele alamayışı hakkında Karakoç şöyle
demektedir: “Bir kere bu romanlar..
sanat bakımından çok zayıf, derme çatma
eserlerdir. Bu eserlerden bilgisizlik ve
kaygısızlık akmaktadır. Ne insana, ne tabiata,
ne topluma, ne tarihe yeni bir sanatçının
orijinal bakış açısından bakabiliyor bu eserler. Bir insan
doğurulamıyor, bir tip yoğurulamıyor. Fikir de, insan hayatına
sindirilmeden, eserin dışında, tutmayan bir çimento gibi
kuruyup çatlayıp yere dökülüyor.”
Şair ve Şiir
Şair milletin sözcüsü, yorumcusu ve gerekirse yol gösterenidir.
Şair, milletinin kalbidir. Atan nabzı, çarpan yüreğidir. Şair,
milletine kafatasıyla, gönlüyle ve ruhuyla yapışıktır, diyen
Karakoç, bizce onun bir şair olarak, bir diriliş fikriyatının
kurucusu olarak hangi sorumluluk hissiyatı içinde olduğunu
en güzel şekilde bilgece ortaya koymaktadır. Yine O’nun
deyimiyle, bir milletin ihtişamını, duyarlığını, öfkesini,
mutluluğunu, inceliğini anlamak istiyorsanız şairlerine,
özellikle şairlerine bakılmalıdır. Zira o kelimelere ‘ruhunun
çekicini’ indirecek, her an olağanüstü duyarlıklı olacak,
kelimelere bu duyarlığı bütün şiddeti ve elektriğiyle
yükleyecektir. Veliliği , önderliği, kahramanlığı, savaşçılığı,
aşkı ve ölümü, milleti adına, insanlık adına, kelimeler için bir
kere daha yaşamak borcundadır. O insanlık tragedyasında,
soluk aldıran bir gedik açmak için kendi trajedisini unutmak
zorundadır. Karakoç poetikasında Şair çağdaş olmamalı, çağa
karşı direnmelidir. Uzlaşması ve diyaloğu kadar protestosu,
reddi ve boykotu da olmalıdır.
Karakoç, bir yazısında şairi tanımlarken pergünt üçgeninden
bahseder. Pergünt üçgeni’ne göre;
1. Şair, sürekli kendini yenileyerek kendisi olmalıdır. [9]
2. Şair, kendine yetmelidir. Fildişi kuleyle değil, realiteyle
ilgisini kurmalı, varlığa da dargın olmamalıdır. Şair
eşyanın kilit noktalarına mim koymalı, evrene bir disiplin
getirebilmelidir.
3. Şairde sağlam bir içgüven olmalıdır. Yaşama sevinci
taşımalıdır. Bu sevinç bedenden, neftsen gelen hazlar değil,
ruhun ışımasından doğan aydınlıktır.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
İslam toplumlarının her
medeniyet hamlesinde
ilham ve vahye dikkat
çeken Karakoç’un şiirin
ilke, ödev ve oluşumu
üzerine görüşleri günümüz
şiirinin içine düştüğü
durumda şifai özellikler
taşır. Şiirin visual bir
karakter taşıyor olmasına
gösteri sanatlarının bir
unsuru haline getirilmesine
Karakoç şöyle tepki verir:
“tv ekranları, tiyatro ve
sinema salonları, şiirin bir
kurban gibi boğazlandığı
sunaklar olmamalı.”
“Şiir vahy ve hikmetten
yanadır, şeytanın dil sürçmesi değildir” diyen Karakoç,
beyan etmenin sihir olduğu bir geleneğe ait bir şair olarak şiir
oluşumu ve şiirin misyonu hakkında şöyle der;
“Şair, kafasına üşüşen kelimeleri çarmıha gere ve
kendisi de o kelimelerle birlikte çarmıha gerile, doğum
acıları içinde kıvrana kıvrana şiirini biçimlendirir. Şiir
ebedi biçimini bulduğu an oluş bitmiştir, metamorfoz
tamamlanmıştır. Arı ve ipekböceği geride kalmıştır. Bal ve
ipek hazırdır. Şiir tamdır”.
Şiirin misyonu:
Karakoç anlayışında şiirin; eğitimdeki ruh ve zihin terbiyesinde
etkin olması, Promete sanatı denilen moral ödevi, yani
kötü iradelere karşı
başkaldırma aracı
“Şair, kafasına üşüşen
olması ve Pascal’ın
kelimeleri çarmıha
esprit de finesses
gere ve kendisi de o
dediği sezgici zekayı
geliştirmesi ve eğitmesi
kelimelerle birlikte
gibi misyonları vardır.
çarmıha gerile,
doğum acıları içinde
kıvrana kıvrana şiirini
biçimlendirir. Şiir ebedi
biçimini bulduğu an oluş
bitmiştir, metamorfoz
tamamlanmıştır. Arı
ve ipekböceği geride
kalmıştır. Bal ve ipek
hazırdır. Şiir tamdır”.
Şiir duymuş bir
yöneticinin kolay kolay
zalim olmayacağına
inanır Karakoç. Bu
inanışıyla şiir ve
medeniyet ilişkisine
önemli bir atıfta
bulunur.
Özet Yerine
Sezai Karakoç sanat,
edebiyat ve düşünce
yaklaşımlarında bir
antitezi, savunmacı
13
zihin işleyişini değil, yeni bir ruh olanağını, yeni bir diriliş
soluğunu ortaya koymuştur: DİRİLİŞ TEZİ. Fizikten
kopmadan, metafiziğe eğilmiş, fikrin incesinden gülün incesine
açılmıştır. Akif Emre bir röportajında “İslamcı aydın medyanın
diş geçiremediği kişidir” derken üstat Sezai Karakoç’tan
bahsediyordu. Medyaya, çağın bunaltıcı düşüncelerine, bay
yabancıya varoluşlarını kaptırmak istemeyenler, uyanık
olmak, dava sahibi olmak, aşkı, sevgiyi ve çileyi taşımak
gibi hasletlere talip olmak isteyenlerin SEZAİ KARAKOÇ
KÜLLİYATI’nı özümseyerek, hazmederek okuması ve bir
diriliş eri olarak aksiyon imkanlarını kurcalaması gerekir.
bu dünyada olup bitenlerin
olup bitmemiş olması için
NE YAPIYORSUN?
SK, [10]
Dipnotlar
[1]Sezai Karakoç yazılarında batı düşüncesiyle İslam düşüncesinin
ciddi bir münazarasını ortaya koymuştur diyebiliriz. Yoğun bir okuma
sürecinin içinden geçen Sezai Karakoç batı ve doğu düşüncesinin en
uç noktalardaki kaynaklarına ulaşmış, mukayese ve münazara etmiştir.
Sezai Karakoç’a göre Müslüman aydının üç görevi vardır: 1) Kendini
bilmek, 2) Doğuyu bilmek, 3) Batı düşünce ve edebiyatını güçlü ve
zayıf noktalarına varıncaya kadar bilmek. Sezai Karakoç’un okuma
yelpazesinden bazı isimlere örnek vermek gerekirse: Sartre, Camus,
Nietzsche, Marx, Kafka, Malraux, Dostoyevski, Tolstoy, Faulkner,
Saint-John Perse, İvo Andriç. Çağdaş batı düşüncesinden çevirileri;
T. Williams, Alain, Gabriel Marcel, Paul Claudel, Martin Heidegger,
Eugene İonesco. Yine Edebiyat Yazıları (Eğik Ehramlar)’ndaki
Dante ve İslam ile Rimbaud ve İslam başlıklı yazılar Sezai Karakoç
okumasının nerelere uzandığı hakkında bize fikir vermektedir.
[2] Sezai Karakoç’un ekonomiyle ilgili görüşlerini “İslam
Toplumunun Ekonomik Strüktürü” adlı kitabında görmekteyiz.
[3] 3.1 “Her gün yeniden doğarız / bizden kim usanası”
3.2 “Yunus öldü deyû sala verirler / ölen hayvandür aşıklar
ölmez”
[4] “Dünle beraber gitti cancağızım / Düne ait ne varsa / Bu gün yeni
şeyler söylemek lazım.”
[5] “Madem ki Hakk’ın bize va’dettiği haktır / Şark’ın ezeli fecri
yakındır, doğacaktır”
[6] Kent Gazetesi, Kilis / 1964
[7] Sanat Eserinin Kökeni, Martin Heidegger / Babil Yayınları
(Erzurum)
[8] Bkz. Doğu’nun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç, Turan Karataş / 1.
bsk. 1998
[9] “Aslında yeni olmak eskinin sırrını bulmaktır. Çünkü, o eski bir
nevi ölmezlik kazanmıştır. Şair de zaten o ölmezlik sırrının peşindedir.
Gelenek dünyası, çok boyutlu ve cepheli bir dünya olarak şairin
okuludur. Bu okuldan geçmek zorundadır. Aşkla, sevgiyle, çileyle...” SK
[10] Sessiz Müzik /sesler . s. 98
14
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosundan
Ünlü Sanatçı Hasan Aycın’a Fahri Doktora Payesi
Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosu, bu konuda son
derece hassasiyet gösteriyor. Sanat, düşünce ve bilim
insanlarına Üniversitemizin fahri doktora payesinin
tevcihi ile Bülent Ecevit Üniversitesi ailesine yeni ve
değerli bir üye daha kazandırıyoruz. Senatomuz son
toplantısında Ünlü sanatçımız Sayın Hasan Aycın’a fahri
doktora payesinin tevcihine oy birliği ile karar verdi.
Hasan Aycın’ın çizgileri, sanata bakışı ve felsefesi, milli
kültürümüzün gelenekselden evrensele uzanan zengin
ifadelerini içeriyor.
Hasan Aycın Kimdir?
B
ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Senatosu 5 Kasım
2015 tarihli toplantısında ünlü karikatür sanatçısı
Hasan Aycın’a fahri doktora payesinin tevcihine
karar verdi.
Senatonun oy birliği ile aldığı kararda “Geleneksel
sanatlarla modern bakışı yerlilikten evrenselliğe
uzanan bir inanç, tarih, ahlak, sanatsal biçim – özbilinci
zemininde birleştirmesi, formu ve teknik olanakları ile
karikatürü de içine alan ancak anlam dizgesi, felsefesi,
sembolizmi ve çağrışım düzeyleri itibariyle karikatürü
aşan ve dolayısıyla karikatürden daha genel olan ‘çizgi’
tanımını benimsemekle
kalmayıp ona aynı adla yerli
sanatta yepyeni bir alan açan
sanatsal yaklaşımları dolayısıyla
Hasan Aycın’a Üniversitenin
fahri doktora payesinin tevcihine
oy birliği ile karar verilmiştir”
ifadesine yer verildi.
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer,
BEÜ Senatosunun kararını
değerlendirdiği açıklamasında
şunları söyledi: “Üniversitelerin
bilimi, sanatı, edebiyatı,
düşünceyi başarılarıyla evrensel
boyuta taşıyan değerlerimiz olan
isimlere teşekkür borcunun en
güzel ifadesinin fahri doktora
payesinin tevcih etmeleri
olduğunu düşünüyorum.
Hasan Aycın, 1955’te Balıkesir’in Aslıhantepecik köyünde
doğdu. İlk öğrenimini köyünde, orta öğrenimini Balıkesir
imam-Hatip Okulu’nda, yüksek öğrenimini Bursa iktisadi
ve Ticari ilimler Akademisi’nde tamamladı. Bir fabrikada
grafikerlik ve bir süre pazarcılık yaptıktan sonra
İstanbul’a yerleşti, kendi grafik bürosunda çalışmasını
sürdürdü.
Hasan Aycın’ın ilk çizgisi 3 Şubat 1978 tarihli Yeni Devir
gazetesinde yayımlandı. Yeni Devir, Mavera, Aylık Dergi,
Gül Çocuk, İslam, Kadın ve Aile, Inquiry, Kardelen, Yedi
İklim, Milli Gazete, Zaman, Yeni Şafak, Kayıtlar ve Hece
dergilerinde yayımlanan çizgileri Bocurgat (Çıdam
Yayınları, 1989; Yedigecekitapları, 1994), Gece Yürüyüşü
(Yedigecekitapları, 1994), Âsâ (Yedigecekitapları, 1998),
Kulbar (Yedigecekitapları, 2003),
adlı albümlerde toplandı; çocuklukgençlik dönemi tanıklıklarıyla
söyleşileri de Müşâhedât (Hece,
2003) adıyla kitaplaştı.
Son iki yıldır Hamzanâmeler
ve masallar başta olmak üzere
geleneksel doğu anlatıları üstünde
çalışan Hasan Aycın’ın, telif
Keloğlan Masalları, ilkin beş küçük
kitap halinde (Semerkant, 2002) ve
son çalışması da Esrarnâme (on
bir masal) adıyla (Timaş Yayınları,
2003) okurla buluştu. Evli ve dört
çocuk babası olan Hasan Aycın,
halen İstanbul’da yaşıyor, çizgi ve
yazı çalışmalarını Kudüs, Yedi İklim,
Hece ile Hece Öykü dergilerinde
yayımlıyor.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
15
16
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi’nin
B
ülent Ecevit Üniversitesinin her geçen yıl
artan öğrenci sayısı ile birlikte ön lisans,
lisans ve lisansüstü programlarını
tamamlayan mezun sayısını da arttırıyor.
Üniversitenin mezun sayısı 46 bin düzeyine
yaklaştı. Üniversite, kuruluş yılı
Bülent Ecevit
olan 1992’den bu yana yurdun dört
bir yanında ve dünyanın çeşitli
Üniversitesi 1992
ülkelerinde mezunları ile temsil
yılından bu yana
ediliyor.
fakülte, enstitü,
yüksekokul,
konservatuvar
ve meslek
yüksekokullarında
öğrenim gören 45
bin 700 öğrencisini
mezun etti.
Bülent Ecevit Üniversitesi 1992
yılından bu yana fakülte, enstitü,
yüksekokul, konservatuvar ve
meslek yüksekokullarında öğrenim
gören 45 bin 700 öğrencisini
mezun etti. Üniversitenin farklı
alanlarda sürdürdüğü akademik
eğitimleri tamamlayan mezunların
25 bin 500’ü ön lisans, 18 bin 500’ü
lisans ve 1.700’ü ise lisansüstü
programları bitirdi.
Son verilere göre lisans düzeyinde eğitim
veren İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 5
bin 200, Ereğli Eğitim Fakültesi 4 bin 300,
Mühendislik Fakültesi 4 bin 200 mezunu ile en
çok mezun veren fakülteler.
Alaplı Meslek Yüksekokulu 8 bin 300,
Zonguldak Meslek Yüksekokulu 7 bin 650,
Çaycuma Meslek Yüksekokul 4 bin mezunu ile
en çok mezun veren ön lisans programlarının
başında geliyor.
Üniversitenin lisansüstü eğitim
programlarının yürütüldüğü Fen Bilimleri,
Sosyal Bilimler ve Sağlık Bilimleri
Enstitülerinde 1.550 öğrenci yüksek lisans,
150 öğrenci ise doktora öğrenimlerini
tamamladılar. Enstitülerden mezun olan
öğrenciler akademik kariyerlerinin ilk ve
en önemli basamaklarını Bülent Ecevit
Üniversitesinde aldıkları bu eğitimlerle
gerçekleştirdiler.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
Mezun Sayısı ”46 Bin”e Yaklaştı
Rektör Özer: “Üniversitemizin varlık sebebi
mevcut ve mezun öğrencilerimizdir.”
Üniversitenin mezunlarına yönelik yeni
projeler hazırladıklarını ve bu çalışmalar ile
ülkenin ve dünyanın farklı noktalarındaki
mezunları çeşitli platformlarda bir araya
getirmeyi planladıklarını belirten Rektör
Prof. Dr. Mahmut Özer, “Bülent Ecevit
Üniversitesi çok büyük bir aile. Bu ailenin
en önemli üyeleri de öğrencilerimiz ve
mezunlarımız. 30 bin öğrencimiz ve 46 bine
yakın mezunumuz var. Üniversitemizi bugün
bulunduğu noktaya taşınmasında mevcut
ve mezun öğrencilerimizin önemli katkıları
var. Mezunlarımızı farklı platformlarda bir
araya getirmeyi amaçlayan bir dizi çalışma
içerisindeyiz. Bilindiği gibi akademik eğitimde
kalite süreçlerini başlattık. Bu noktada da
mezunlarımız en önemli paydaşlarımızdan biri
oluyor. Nihai hedefimiz tüm mezunlarımıza
ulaşabilmek. Bununla ilgili Üniversitemizin
resmi internet sayfası üzerinde oluşturulan
Mezun Bilgi Sistemi aktif olarak çalışıyor.
Sosyal medya üzerindeki iletişim ağları
üzerinden de bir dizi çalışma yapıyoruz. İnsan
en güzel yıllarını üniversite eğitimi sırasında
geçen gençlik döneminde yaşıyor. O zaman
kurulan arkadaşlığın, dostluğun çok farklı
olduğuna inanıyorum. Çalışmalarımızla hem
mezunlarımızı bir araya getirmeyi hem de
üniversitemizin gelişimi ve başarılarından
duyduğumuz mutluluğu onlarla paylaşmayı
istiyoruz.” dedi.
17
18
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit
Üniversitesi
Öğrenci Sayısı
30 Bin
Sınırını Aşıyor
B
ülent Ecevit Üniversitesinin öğrenci sayısı 20152016 akademik yılında 30 bin sınırını aşacak.
BEÜ yeni açılan bölüm ve programlarla birlikte
yaklaşık 9 bin 200 yeni öğrenciye kapılarını açacak.
Özellikle son yıllarda tercih edilebilirliği ve yerleşme
oranı oldukça artan ve % 100’e yakın doluluk oranına
ulaşan üniversitede yeni kayıt olacak öğrencilerle BEÜ’de
öğrenci sayısının yaklaşık 32 bin olması bekleniyor.
Her geçen yıl bünyesine yeni fakülte, yüksekokul ve
meslek yüksekokulları açan ve buralarda açtığı yeni
bölümlerle öğrenci sayısını her yıl arttıran BEÜ’de yeni
eğitim ve öğretim yılında da önemli bir artış yaşanacak.
2010 yılında yaklaşık 16 bin öğrenci sayısının 5 yıl
içerisinde yaklaşık 2 kat artması ve 32 bine ulaşacak
olması ise BEÜ’de son yıllarda yaşanan olumlu
gelişmelerin en net göstergelerinden biri olarak ifade
ediliyor. BEÜ’de öğrenim görecek 32 bin öğrencinin
yaklaşık 16 bini Farabi ve İbn-i Sina Kampüslerindeki
fakülte, yüksekokul ve meslek yüksekokullarda öğrenim
görecekler.
Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Bülent Ecevit
Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Mahmut Özer;
“Her geçen gün büyüyen ve gelişen ülkemizin nitelikli
insan gücüne ihtiyacı artarken yükseköğretime olan
talebin de arttığı görülmektedir. Bu nedenle bir taraftan
büyüyen talebi arz oluşturarak karşılamak diğer taraftan
bu arzın niteliğini ve kalitesini artırmak ülkemizin
geleceği açısından büyük önem arzetmektedir. Bülent
Ecevit Üniversitesi olarak bu sorumluluğun bilincinde
hareket ediyor ve kendi ölçeğimizi, altyapımızı ve
imkanlarımızı da gözönüne alarak yükseköğretim
arzımızı büyütmeye çalışıyoruz. Bu çerçevede her yıl
öğrenci sayımızda önemli artışlar sağladık ve 4-5 yıl
gibi bir sürede öğrenci sayımızı yaklaşık 16 binlerden
32 binlere ulaştıracak olmaktan büyük bir memnuniyet
duymaktayız.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bu büyümeyi sağlarken eğitim-öğretimin kalitesine de
çok büyük önem veriyoruz. Son dört yılda tüm eğitim
birimlerinin altyapılarını, dersliklerini, kütüphaneleri,
spor alanlarını ve laboratuvar imkanlarını tamamen
elden geçirdik. Çok önemli miktarda yatırım yaptık.
Mevcut laboratuvarları güncelledik, yeni laboratuvarlar
yaptık. Aynı zamanda öğretim elemanı sayısında da
büyük artışlar sağladık. Diğer taraftan tüm eğitim
birimlerimizde kalite süreçlerini üç yıl önce başlattık,
ve her bir bölüm/programın akreditasyonu ile ilgili
çalışmaları da başlatmış olduk. Bu çalışmalar sonunda,
üniversitemizde Maden Mühendisliği Bölümümüzün
ardından Aralık 2014’de Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji
Bölümümüz akredite oldu. Çevre Mühendisliği ve
Geomatik Mühendisliği lisans programlarımız, 01 Mayıs
2015-30 Eylül 2020 tarihleri arasında geçerli olmak
üzere beş yıl süre ile MÜDEK ve ENAEE (European
Network for Accreditation of Engineering Education)
tarafından akredite edildi. ENAEE’den alınan uluslararası
akreditasyon eğitim programlarımızın Avrupa kalite
EYLÜL - EKİM 2015
yeterlilik standartlarına
uygunluğunu belgelemektedir.
ENAEE akreditasyonu ile aynı
zamanda EUR-ACE kalite
markasını kullanma hakkı
da kazanmış bulunuyoruz.
Önümüzdeki beş yıl içerisinde
tüm bölümlerimizin akredite
olmasını hedefliyoruz.
19
Rektör Özer:
“Bu büyümeyi
sağlarken
eğitim-öğretimin
kalitesine de
çok büyük önem
veriyoruz.”
Görüleceği üzere, göreve
geldiğimiz ilk günden itibaren
belirlediğimiz hedefler doğrultusunda atılan adımların
ve yapılan yatırımların meyvelerini alıyoruz. Ülkemiz
yükseköğretim sistemine böyle bir katkı yapmış olmaktan
büyük bir mutluluk duymaktayız. Gençlerimize kaliteli
eğitim ve öğretim imkânı sunabildiğimiz için mutluyuz.
Tüm bu sonuçların üniversitemize, Zonguldak’a ve
ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Bu süreçlerde emek
veren, katkıda bulunan tüm akademik ve idari çalışma
arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum” dedi.
20
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi’nde
Doluluk Oranı %100’e Yaklaştı
1
3-21 Haziran tarihleri arasında yapılan LYS
tercih sonuçları 23 Temmuz 2015 tarihinde
açıklandı. Sonuçlar Üniversitemizin Türkiye
genelinde yoğun ilgi ve talep gördüğünü ortaya
koyuyor. BEÜ’nün Türkiye genelindeki tüm
üniversiteler arasında lisans programlarındaki
doluluk oranı %99,1, ön lisans programlarındaki
doluluk oranı ise % 93.8 olarak gerçekleşti.
Lisans düzeyinde ülkemiz üniversitelerinin ortalama
doluluk oranı %94,9 iken Üniversitemiz %99,1
doluluk oranına ulaştı. Önlisans düzeyinde ise
ülkemiz üniversitelerin ortalama doluluk oranı %
92,8 iken Üniversitemiz % 93,8 doluluk oranı ile
önemli bir başarı yakaladı.
Son yıllarda akademik kadro, altyapı ve sosyal
donatı olanaklarını sürekli geliştiren üniversitemiz
Ülkemizin ihtiyaç duyduğu ve öğrencilerimizin
yoğun talep ettiği; Moleküler Biyoloji ve Genetik,
Biyomedikal Mühendisliği, Psikolojik Danışma ve
Rehberlik, Radyo Televizyon Programcılığı, Lojistik,
Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı, Bilgi Güvenliği
Teknolojileri gibi bölüm ve programları açmış ve bu
bölümler açıldığı günden itibaren tercih kılavuzunda
öğrenciler tarafından büyük bir ilgi gördü.
Bunun yanısıra ağırlıklı olarak İbni Sina
kampüsünde eğitim veren sağlık bilimleri
programlarında da yakalanan %100’lük doluluk
oranı memnuniyet yarattı.
Özellikle son yıllarda farklı alanlarda talep
2015 LYS sonuçlarına göre Tıp, Diş Hekimliği,
gören yeni meslek dallarına yönelik
Fen-Edebiyat, İlahiyat, Eğitim, İktisat
bölümleri bünyesine kazandıran
Fakülteleri ile Zonguldak Sağlık
Üniversitemizde farklı
Yüksekokulu ve Ahmet
alanlarda yeni bölüm ve
Erdoğan Sağlık Hizmetleri
programların açılması
Meslek Yüksekokulu,
BEÜ’nün
doluluk oranlarının her yıl
Karadeniz Ereğli Meslek
artmasına sebep oluyor.
Yüksekokulunda açılan
Türkiye genelindeki
Ayrıca geçtiğimiz
tüm kontenjanlar tam
tüm üniversiteler
yıllarda olduğu gibi bu
olarak doldu.
arasında lisans
yıl da katıldığı çeşitli
9461 Yeni Öğrenci
yurt içi ve yurt dışı
programlarındaki doluluk
Kayıt Yaptıracak
tanıtım fuarlarında
oranı
%99,1,
ön
lisans
Lisans ve önlisans
öğrencilerden
programlarındaki
bölümlerine yerleşen
yoğun ilgi gören
7196 öğrenciye ek
Üniversitemiz bugün
doluluk oranı ise
olarak önümüzdeki
ulaştığı doluluk oranları
% 93.8 olarak
günlerde uluslararası
ile elde ettiği başarının
gerçekleşti.
öğrenci, lisansüstü eğitim,
haklı gururunu yaşıyor.
özel yetenek sınavları,
Yeni Açılan Bölümlerde
yatay ve dikey geçiş ile 1985
ve Sağlık Bilimlerinde % 100
yeni öğrencinin yerleşmesi
Doluluk Oranına Ulaşıldı
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
daha bekleniyor. Bunun yanısıra üniversitelerin
boş kalan kontenjanlarına 2015 Ek Tercih ve
Yerleştirme sonuçlarının da açıklanması ile 280
kişilik boş kontenjanın da dolması ile tüm bölüm ve
programlarımızda yakalanan doluluk oranının daha
da artması ve üniversitemize yeni kayıt yaptıran
öğrenci sayısının ise 9 bin 461’e ulaşması bekleniyor.
EYLÜL - EKİM 2015
önemlisi ülkemizde çok az üniversitede bulunan ve
günümüzde yoğun talep gören mesleklere yönelik
bölüm ve programları açarak, hedefimizi doğru yöne
çevirdiğimize inanıyorum.
2015 LYS sonuçları ile ilgili bir değerlendirme yapan
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer “Öncelikle Bülent
Ecevit Üniversitesi ailesine katılan ve ülkemizin
geleceğinde söz sahibi olacak tüm öğrencilerimizi
tercihlerinden dolayı tebrik ediyor ve üniversitemize
hoşgeldiniz diyorum” dedi.
2015 - 2016 akademik yılına Üniversitemiz 9 bin
461 yeni öğrenci katılımı ile birlikte 32 bini bulan
öğrenci sayısı ile eğitim ve öğretime başlayacaktır.
Öğrenci sayımızdaki artışın yanısıra eğitimde kalite
standartlarımızı da her geçen gün arttırıyoruz.
Bu çerçevede ulusal ve uluslararası akreditasyon
kurum ve kuruluşları ile bölüm ve program bazında
gerekli adımları atıyor ve önemli gelişmeler
sağlıyoruz.
Sonuçların gerek Üniversite gerekse Zonguldak için
son derece mutluluk verici olduğunun altını çizen
Prof. Dr. Özer: “Üniversitemiz doluluk oranlarını
büyük bir memnuniyetle karşılıyor ve bu durumu
eğitim kalitemizde yakalanan başarı ivmesinin
doğal bir neticesi olarak değerlendiriyorum. En
Üniversitemize yerleşerek Bülent Ecevit Üniversitesi
öğrencisi olma hakkı kazanan öğrencilerimizi tebrik
ediyor, bu gelişmede emeği geçen ve katkısı olan
Bülent Ecevit Üniversitesi ailesi mensuplarına ve
tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyor, Üniversitemize
ve Zonguldak’a hayırlı olmasını diliyorum.”
21
22
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Prof. Dr. Mahmut Özer Yükseköğretimde Kalite
Güvence Sistemi Çalışmaları İçin Viyana’daydı
P
rof. Dr. Mahmut Özer, yükseköğretimde
kalite güvencesi çalışmalarını sürdürüyor.
Özer, Avusturya Kalite Güvencesi ve
Akreditasyon Ajansı (AQ)’nun çalışmalarını
yakından incelemek amacıyla Viyana’ya
bir ziyaret gerçekleştirdi. Özer ziyaretinde,
uygulamalı bilimler üniversiteleri, özel
üniversiteler ve devlet üniversitelerine yönelik
uygulanan dış kalite güvence prosedürlerindeki
farklılıklar hakkında ayrıntılı bilgi
aldı ve AQ yetkililerine Türkiye
Özer, Avusturya
Yükseköğretim Kalite Güvencesi
Kalite Güvencesi
Sistemi’ni anlattı.
ve Akreditasyon
Ajansı (AQ)’nun
çalışmalarını
yakından incelemek
amacıyla Viyana’ya
bir ziyaret
gerçekleştirdi.
Bir dizi görüşmelerde bulunmak
üzere Viyana’ya giden Bülent
Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Rektörü
ve Üniversitelerarası Kurul (ÜAK)
Başkanı Prof. Dr. Mahmut Özer,
görüşmeler kapsamında Avusturya
Kalite Güvencesi ve Akreditasyon
Ajansı (AQ)yu ziyaret etti. Ziyarette
Prof. Özer’e Avusturya’daki
yükseköğretim ve uygulanan dış
kalite güvence sistemleri hakkında
sunum yapıldı. Sunumda özellikle uygulamalı
bilimler üniversiteleri, özel üniversiteler ve
devlet üniversitelerine yönelik uygulanan dış
kalite güvence prosedürlerindeki farklılıklar
ayrıntılı olarak anlatıldı. Sunumda ayrıca AQ’nun
organizasyonu tanıtıldı. Görüşmenin sonunda
ayrıca kalite güvence sistemleri ile ilgili yaşanan
genel sorunlar da ele alındı.
Prof. Özer görüşmede Türkiye’de yükseköğretim
alanında son yıllarda yaşanan gelişmeler,
büyüme ve kalite güvence sistemi ile ilgili
gelinen son nokta hakkında bilgi aktardı.
Yükseköğretim Kurulu tarafından kalite
güvence sistemi ile ilgili atılan adımlar ve
yayımlanan yönetmelik hakkında da bilgi veren
Özer, AQ’nun deneyimlerinden yararlanmak
istediklerini belirtti. ÜAK olarak Ekim ayı
içerisinde kalite güvence sistemi ile ilgili bir
çalıştay düzenleyeceklerini belirten Rektör Özer,
Türkiye’de yükseköğretimin mevcut durumu ve
kalite güvence sisteminin kurulmasına yönelik
yaklaşımların ele alınacağı çalıştayda, bu
alanda başarılı ülkelerin deneyimlerine de yer
vereceklerini belirtti.
Prof. Dr. Özer AQ Başkanı ve ilgili alan
uzmanlarını bu çalıştayda görmekten
mutluluk duyacaklarını ifade etti. AQ Başkanı
ve uzmanların çalıştaya katılmalarının
kararlaştırıldığı görüşmenin sonunda Prof. Özer,
sunumu yapan AQ Başkan Yardımcısı Dr. Anita
Kruisz’e Bülent Ecevit Üniversitesinin çeşitli
hediyelerini takdim etti.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
DOSYA:
GÖÇ
ÇAĞINDA
ENTEGRASYON
Atay Uslu: “GÖÇ BAKANLIĞI KURULMALI!”
GÖÇ TERMİNOLOJİSİ
UYUM KONULU TEORİK TARTIŞMALAR
GÖÇ ve ZONGULDAK
REKTÖRÜN MESAJI
23
24
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
“Uyumun bir maliyeti
vardır ancak uyum
sağlayamamanın sosyal
maliyeti ve neden
olacağı ekonomik
maliyet çok daha
fazladır. Yalnızca
uyum faaliyetleri ile
göç bir kriz olmaktan
çıkartılıp, bir fırsata
dönüştürülebilir.”
Atay Uslu: “GÖÇ BAKANLIĞI KURULMALI!”
Kaymakamlık, Vali
Yardımcılığı, Deprem
Koordinasyon Merkezi
Yöneticiliği (Van) ve
İçişleri Bakanlığı
Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü’nde
Uyum ve İletişim
Daire Başkanlığı
görevlerinde bulunan
ve şimdilerde
milletvekilliği için
görevinden istifa eden
Sayın Atay Uslu ile
Göç ve Uyum konusu
üzerine Kampüsün
Sesi dergimiz
için bilgilendirici
bir röportaj
gerçekleştirdik.
S
ayın Uslu, Türkiye’de ilk defa göç konusuyla doğrudan ilgilenen ve kendine ait yasa ve yönetmeliği olan, il ve ilçelerde teşkilâtlanmasını hızla yapan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kuruluş kadrosundasınız, ve ilk Uyum ve İletişim Daire başkanısınız.
Göç ve Uyum konusuyla ilgili olarak neler söylemek
istersiniz? Bu konudaki temel sorunlar neler?
Röportaj:
Arş. Gör. Mustafa Çakıroğlu
BEÜ Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi ABD
20. yüzyılın ikinci yarısı adeta bir Göç Çağıdır. Göç çağında iki temel soru için çözümler aranmakta. Birinci
temel soru, sınır ötesi insan hareketliliği karşısında devletlerin göç yönetimini nasıl düzenleyeceği olmuştur. İkinci temel soru ise; göçmenlerin topluma ne şekilde entegre edileceği
ve hızlı göçün toplumlarda oluşturduğu dönüşümün geleceği nasıl etkileyeceği olmuştur.
Bugün ikinci soruya cevap bulmak üzere, kavramsal bazda bir çok terim tartışılıyor: Çok
kültürlülük, empati, kaynaşma, katılım, birlikte varolma, asimilasyon, absorbe etme, entegrasyon, uyum…
Bu kavramlarla beraber farklı paradigmalar da tartışılıyor: Göçmen ile uyum nasıl olacak?, bir çorba gibi yepyeni bir tat mı?, bir salata gibi herkesin tadı yerinde bir karışım mı?,
yoksa bir aşure gibi bazı tatlar baskın yeni bir tat mı olunacak veya mozaik gibi bileşim
mi?, yoksa şemsiye gibi kendini koruyuculuk baskın mı olunacak?..
Tüm bu tartışmalar bir yana entegrasyon kelimesi son yıllarda bu alandaki politik uygulamaların ana terimi olmuştur. Asimilasyoncu ve çok kültürcü politikaların adeta iflasa
uğraması sonucu entegrasyon kavramının reytingi yükselmiştir. Özellikle Avrupa’da “Göçmenlerin Entegrasyonu” kavramı artık evrensel düzeyde kabul görmektedir. Kavram birliği
oluşsa da uygulamalar ve politikalar ülkeden ülkeye değişim göstermektedir. Yani entegrasyon için üzerinde mutabık kalınan bir uygulama ve politika birliği yok.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Göçmenlerin entegrasyonunda çok yönlü parametreler var,
bundan dolayı da hem değişen, hem de ülkeden ülkeye hatta
bölgeden bölgeye ve hatta gruptan gruba farklılaşan politikalarla yürütülmesi gerekmektedir. Göçleri iten ve çeken
sebepler, göçmenlerin statüleri, geri dönüş süreçleri, kaynak ülkeyle bağlantıları, siyasi ve ekonomik gelişmeler gibi
dinamik ve her göçü diğerinden farklılaştıran süreçler de
göçmen entegrasyonunu zorlaştıran diğer unsurlardır.
Yine de tüm bu zorluklara rağmen sizce ideal bir entegrasyon neleri içermelidir?
İdeal entegrasyon sürecinde; toplumla göçmenin iki yönlü
karşılıklı etkileşimi, insanî değerlere saygılı, hak ve yükümlülüklerin bir arada sunulduğu yaklaşımın benimsenmesi,
göçmenin istihdama katılımının sağlanması, yaşanan ülkenin dili, tarihi, kültürü ve temel kurumları ile ilgili bilgi sahibi
olması, eğitimden eşit faydalanma, kamusal ve özel hizmetlere eşit erişimin sağlanması hususları ortak bir hukukî
çerçeve olarak kabul görmektedir.
Bununla birlikte, göçmenlerin sosyal hayata eşit bireyler
olarak katılmalarını içermesi, toplumda yükselen kimlik
kaygılarına karşı göçmenlerin toplumun kültürünü benimseyen, ona kendini bağlı hisseden bireyler olduğunu göstermesi ve göçmenlerin yeni bir kültürde yaşarken, kendi kültürel
kimliklerinden vazgeçmelerinin istenmemesi de ideal entegrasyon sürecinin siyasal çerçevesini oluşturmaktadır.
Sosyal entegrasyon, hukuksal entegrasyon, eğitim, ekonomi ve sağlık gibi alanlarda entegrasyon, işgücü piyasasına
EYLÜL - EKİM 2015
25
erişim, siyasal katılım ve vatandaşlığa kabul entegrasyonun
farklı basamakları olarak kabul edilmektedir.
Siz Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Uyum ve İletişim Dairesi
Başkanlığı yaptınız. Bildiğim kadarıyla uyum konusunda
Türkiye’ye özgü model önerileriniz var. Türkiye’deki göçmenlerin topluma uyumuyla ilgili hem yasal hem de sosyal
alanda şimdiye kadar neler yapıldı?
Türkiye’de entegrasyon, Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu (YUKK) ile 2011 yılında ilk defa hukukî ve yazılı bir
nitelik kazanmıştır. Kanunda entegrasyon kelimesinin yerine
uyum kelimesinin kullanılması ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce kanunun resmi olmayan ingilizce çevirisinde “harmonization” kelimesinin tercih edilmesi, yeni bir model ve
politika benimseme anlayışının tezahürü olarak anlaşılması
gerekiyor. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun
Uyum başlıklı 96. Maddesi entegrasyonu/uyumu düzenlemektedir. İlgili maddeyi aynen size okuyorum şimdi;
MADDE 96 – (1) Genel Müdürlük, ülkenin ekonomik ve mali
imkânları ölçüsünde, yabancı ile başvuru sahibinin veya
uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin ülkemizde
26
EYLÜL - EKİM 2015
toplumla olan karşılıklı uyumlarını kolaylaştırmak ve ülkemizde, yeniden yerleştirildikleri ülkede veya geri döndükleri
ülkelerinde sosyal hayatın tüm alanlarında üçüncü kişilerin
aracılığı olmadan bağımsız hareket edebilmelerini kolaylaştıracak bilgi ve beceriler kazandırmak amacıyla, kamu
kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ile uluslararası kuruluşların öneri ve
katkılarından da faydalanarak uyum faaliyetleri planlayabilir.
(2) Yabancılar, ülkenin siyasi yapısı, dili, hukuki sistemi,
kültürü ve tarihi ile hak ve yükümlülüklerinin temel düzeyde
anlatıldığı kurslara katılabilir.
(3) Kamusal ve özel mal ve hizmetlerden yararlanma, eğitime ve ekonomik faaliyetlere erişim, sosyal ve kültürel iletişim, temel sağlık hizmeti alma gibi konularda kurslar, uzaktan eğitim ve benzeri sistemlerle tanıtım ve bilgilendirme
etkinlikleri Genel Müdürlükçe kamu kurum ve kuruluşları
ile sivil toplum kuruluşlarıyla da iş birliği yapılarak yaygınlaştırılır.”
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
bir noktaya göçecek olsalar da, kalacak olsalar da uyum
kapsamına alınmıştır.
Kanunda “Sosyal hayatın tüm alanlarında üçüncü kişilerin
aracılığı olmadan bağımsız hareket edebilme” ifadesi ile
ideal entegrasyon süreçlerinde “kendi kendine yeterlilik”
olarak tanımlanan ilke açık olarak benimsenmiştir.
Yine kanunun ilgili maddesinde, uyum faaliyetlerinde kamu
kurum ve kuruluşlarıyla, yerel yönetimlerle, üniversitelerle,
STK’lar ile, uluslararası kuruluşlarla işbirliği içinde bir sürecin tavsiye edildiği görülmektedir.
Ülkenin siyasi yapısı, dili, hukuk sistemi, kültürü, tarihi, hak
ve yükümlülükleri, mal ve hizmetlerden yararlanma, eğitime
erişim, ekonomik faaliyetlere erişim, temel sağlık hizmetlerine erişim, sosyal ve kültürel iletişim konularında kurs,
tanıtım, bilgilendirme yapılabilmesi için tavsiye niteliğinde
ifade bulmaktadır. Kanunun ilgili fıkrasında geniş bir perspektifte düzenlenebilecek uyum kurslarına zorunlu katılım
yerine gönüllülük esasıyla katılım ilkesi benimsenmiştir.
Bu maddeyi biraz açabilir misiniz, buradan ne anlamalıyız?
Kanuna göre tüm bu faaliyetleri düzenleyecek olan kurum
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü mü?
Elbette. YUKK, yabancıyı, uluslararası koruma statüsü
sahibini, başvuru sahibini uyuma muhatap kitle kabul etmektedir. Madde 3’te, yabancı Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi olarak tanımlandığına
göre, kanun uyumu çok geniş bir kitle için, statüsü ne olursa olsun tüm yabancılar için öngörmektedir. Kanundaki sınır
göçmenin niteliğinden ve statüsünden öte ülkenin ekonomik
ve mali imkânlarıdır.
Uyum süreçlerine ilişkin iş ve işlemleri yürütmek kanunun
104. maddesinde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün görev ve
yetkileri içinde sayılmıştır, bununla birlikte Göç İdaresi Genel Müdürlüğü uyum politikalarını hazırlayıp siyasi iradeye
sunabilecek, ardından da Kabul edilen uyum politikalarını
uygulayabilecek kapasiteseye sahip şekilde teşkilatlanmaktadır.
Kanunda kullanılan “toplumla olan karşılıklı uyumlarını kolaylaştırmak” ifadesi ile karşılıklılık, iki taraflılık çok net
olarak tanımlanmaktadır.
“Ülkemizde, yeniden yerleştirildikleri ülkede veya geri döndüklerinde ülkelerinde bağımsız hareketi kolaylaştıracak
bilgi ve beceri kazanma” ifadesi ile yabancılar isterse başka
Kısacası YUKK’da Türkiye’deki uyum süreçleri, kültürel,
ekonomik, siyasal, sosyal hayat boyutu, yerel, ulusal, yeryüzü ölçeği içinde geniş ve genişletici ifadelerle ideal entegrasyon ilkelerine uygun bir çerçevede düzenlenmiştir.
YUKK’nun 96. maddesi adeta, Türkiye için bir perspektif ve
felsefe olarak “Uyum” olarak kavramsallaştırdığı yeni bir
entegrasyon modelinin çerçevesini çizmektedir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Burada benimsenen yaklaşımın Avrupa’daki yaklaşımdan
bir farkı var mı?
Avrupanın bir çok ülkesinde entegrasyon politikaları içerisinde zorunlu dil, bilgi ve kültür eğitimi ve son derece katı
ölçme, değerlendirme süreçlerinin de bulunması, entegrasyon kavramının da asimetrik bir yöne kaymasına ve yukarıda ifade etmeye çalıştığımız ideal entegrasyon sürecinden
sapmaya sebeb olduğu değerlendirildiğinde, “uyum” ve
“harmonization” terimlerinin kullanılması isabetli bir tercih
olmuştur.
Biraz da Entegrasyon Uygulamalarından ve göçmenlerin
kanunla düzenlenen statülerinden, haklarından bahsedebilir misiniz?
Yabancılar Türkiye’de düzenli göçmen, uluslararası koruma
ve geçici koruma gibi farklı statülerle kalmaktadır.
İlk grubu ikamet izni alarak kalan yabancılar oluşturmaktadır. Sayıları 400.000’i geçen düzenli göçmen diyebileceğimiz
bu gruptaki yabancıların uyum süreci diğer gruplara nispetle
daha kolay düzenlenebilir. İstihdam piyasasına, sağlık ve
eğitim hizmetlerine erişimleri, kültür, siyasal yapı ve hukuk
konusunda bilgi sahibi olmaları, dil öğrenmeleri gibi hususlarda çok spesifik çalışmalar yapılmasa da, halk eğitim
merkezlerinin bu konuda çalışma yapma görev ve kapasiteleri bulunmaktadır. Aynı konuda ve düzenli göçmen olarak
adlandırılan bu gruba yönelik belediyelerin de farklı faaliyetlerinin olduğu bilinmektedir.
Başvuru sahibi yada uluslararası koruma statüsü sahibi
ikinci grup yabancılar için YUKK ile ilköğretim ve ortaöğretim hizmetlerinden faydalanma, sağlık güvencesi ile sağlık
hizmetlerine erişim konularındaki hakları kanunî güvenceye
kavuşturulmuştur. Uyumun önemli bir şartı olan işgücü piyasasına erişim konusunda ise mülteciler ve ikincil koruma
sahibi kişiler için bürokratik bir mekanizma öngörülmeden
çalışabilme hakkı getirilmiştir. Ancak Türkiye’de bu gruba
dahil olan yabancı sayısı 1000’li rakamlarla ifade edile-
EYLÜL - EKİM 2015
27
cek kadar azdır. Şartlı mülteci veya başvuru sahibinin ise
100.000’den fazla olduğu bilinmektedir. YUKK göre, başvuru
sahibi veya şartlı mülteci, uluslararası koruma başvurusu
tarihinden 6 ay sonra çalışma izni almak için başvurabilir.
Şartlı mülteciler veya başvuru sahipleri için çalışabilme hakkının, mültecilerin aksine izin şartına bağlanılması, çalışma
izninin mesleki sınırlamalar dahilinde, özel şartlara sahip
olanlara verilebilmesi bu grubun ülkemizde yaşamasını ve
uyumunu zorlaştırmaktadır. Bu grubun hizmetlere erişimi
için sivil toplum, kamu kurumları ve yerel yönetimler farklı
uyum faaliyetleri planlamaktadır.
Suriye’li göçmenlerin entegrasyonu konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Suriye’li göçmenler Türkiye’de “Geçici Koruma” statüsü ile
kalmaktadırlar. Türkiye’de bugün Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre 2 milyona yakın biyometrik kaydı yapılan
Suriye vatandaşı bulunmaktadır. Cumhuriyet tarihi boyunca
Türkiye, ilk kez bu boyutta büyük bir kitlesel akına ev sahipliği yapıyor. Bundan önce Bulgaristan, Bosna gibi Balkan
ülkelerinden Türkiye’ye gelen göçmenler oldu. Ancak sayılarının az olması, ortak köken, çeşitli bölgelerde iskân ve
Türk vatandaşlığı hakkının kısa sürede verilmesi yoluyla
uyum süreçleri nispeten sorunsuz gerçekleştirildi.
Oysa Suriye’li göçmenlerin durumu tümüyle farklı dinamikleri içinde barındırıyor. Her şeyden önce, “misafir” tanımlaması ile göçen Suriye vatandaşları, artık geçici koruma
statüsü taşıyorlar. Ancak her ne kadar geçici olarak isimlendirilen bir statü ile kalıyor olsalar da, Suriyeli göçmenler
bu toplumda yaklaşık 4 yıldır yaşamaya devam ediyorlar ve
öyle görünüyor ki uzun bir süre burada bulunmaya devam
edecekler. Suriyeli göçmenlerin her geçen gün Türkiye’de
tutunma ve yerleşik hale gelme kapasiteleri güçleniyor.
Türkçe konuşma düzeylerinin yükselmesi kalıcı bir yaşama
geçmelerini kolaylaştırmakta. Ama bu durumun Türk toplumuna kısa bir sürede ve tam bir entegrasyonla sonuçlanacağını söylemek çok güç.
28
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Türkiye’nin yakın gelecekte Almanya’nın Türk göçmenlerde
yaşadığı deneyimin bir benzerini yaşaması muhtemeldir.
Bilindiği üzere, 1960’larda Türkiye’den Almanya’ya işçi
olarak çalışmaya giden ilk göçmenler “misafir işçi” olarak
tanımlanmıştı. Bu göçmenlerin bir süre sonra memleketlerine geri dönecekleri varsayılmıştı. Aynı şekilde Almanya’ya
göçen Türk işçilerde kendilerini geçici görüyorlardı. “Geçicicilik” durumu her iki taraf içinde ortak bir kabuldü. Ama
süreç beklenenin tersine ilerledi. Yetişen yeni kuşaklarla
birlikte Almanya’ya temelli yerleşme düşüncesi yaygınlık
kazandı. Bu gün Türkiye’den giden işçiler Almanya’da daimi
bir statü elde ettiler.
Başta yerel yönetimler olmak üzere kurum ve kuruluşların
uyum süreçlerine ait faaliyetleri belirlenecek politikalar
doğrultusunda sistematize edilmelidir. Yabancıların uyumu
modülü hazırlanarak hayat boyu öğrenme modülleri içerisine eklenmelidir. Yabancıların özellikle de sayıları 2 milyonu
aşan Suriyeli göçmenlerin akademik ve bireysel yetenekleri
iyi analiz edilmeli ve denklik, kualifikasyon artırma, mesleki
becerilerini geliştirme gibi destekleyici tedbirler uygulamaya konmalı ve işgücü piyasasına erişimini sağlayacak
hukuksal çerçeve bir an önce düzenlenmelidir. Toplumun
da yabancılara uyumunu hızlandırmak ve kolaylaştırmak için
“Göç” ünitesi ilk ve orta öğretim müfredatına eklenmelidir.
Suriyeliler farklı nedenlerle Türkiye’ye göç etseler de, aynı
sürecin Türkiye’deki Suriyeli göçmenler için de söz konusu olabileceği muhtemeldir. Dört yıllık süreçle beraber,
bundan sonra uzun yıllar devam etmesi muhtemel koruma
süreci artık geçici olmaktan çıkmıştır. Özellikle yeni bir Suriyeli çocuk ve genç kuşağının Türkiye’de yetişiyor olması bu
durumun kalıcılığını kuvvetlendirmektedir.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün göçmenlerin uyumuyla
ilgili yaptığı ve yapılması gereken çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Geçici Koruma statüsü ile Türkiye’de kalmaya devam eden
yabancılara yönelik usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca
çıkartılan “Geçici Koruma Yönetmeliği” ile düzenlenmiştir.
Ne bu yönetmelikte, ne de bu yönetmeliğe istinaden AFAD
başkanlığınca çıkartılmış genelgede uyum/entegrasyon terimleri geçmemektedir. Ancak sağlık hizmetlerine erişim,
eğitime erişim, iş piyasasına erişim, hak ve yükümlülüklerin
ifadesi gibi tam anlamıyla entegrasyon süreçlerine ilişkin
düzenlemeler her iki mevzuatta da bulunmaktadır. Öncelikle
yönetmeliğin 26/1 maddesinde sağlık, eğitim, iş piyasasına
erişim, sosyal yardım ve hizmetler ile tercümanlık ve benzeri
hizmetlerin sağlanabileceği ifade edilmiştir. Aynı maddenin
diğer fıkrasında AFAD’a kurumlar arası koordinasyon yetkisi
verilmiştir. AFAD başkanlığınca bu yetkiye istinaden geçici
barınma, eğitim, sağlık, iş piyasasına erişim, sosyal yardım
gibi hizmetlerin koordinasyonunda usul ve esasları belirleyen
uyum süreçlerini etkileyen ve hatta düzenleyen bir genelge
yayınlanmıştır. Genelge ile hiç uyum terimi kullanılmadan,
entegrasyonu/uyumu etkileyen ve belirleyen sağlık, eğitim,
işgücü piyasasına erişim gibi sosyal, kültürel faaliyetler ile
entegrasyonun ilk koşulu olan dil eğitimi gibi özel konuların
da koordinasyonunda AFAD yetkilendirilmiştir.
Suriyeliler için çalışma hayatına erişimin hala imkansız olması, eğitim süreçlerinin tanımlanamaması, dil ve kültür
kurslarının yeterli olmaması gibi nedenlerle uyum problemi
her geçen gün artmaktadır. Türk toplumu ile Suriyeli göçmenler arasında sosyal mesafe açılmaktadır. Ancak her
şeye rağmen ortada 2 milyon Suriye’liyi insanilik, komşuluk,
merhamet, sayıları değil içeriği esas alan sevgi bakışı gibi
farklı reflekslerle bağrına basmış bir toplumun olduğu gerçeği de yadsınamaz.
4 yıldır çok büyük ayrılıklar oluşmadan uyum içinde devam
eden bu süreç sürdürülebilir, yönetilebilir, hedef ve içeriği
belli bir politikaya dönüştürülmelidir. Suriyeli göçmenlerin
uyum süreci, YUKK’na uygun olarak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından koordine edilmelidir.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulup, koordine
edilen, İngilizce, Rusça, Arapça, Türkçe dillerinde 7 gün 24
saat esasıyla hizmet veren Yabancılar İletişim Merkezinin
(YİMER – ALO 157) örnek bir uyum çalışması olarak ifade
edebilirim.
Hem hedef hem de transit geçiş ülkesi haline gelmiş Türkiye’deki yabancıların ve özellikle Suriyeli göçmenlerin entegrasyonu konusu, ülkemizin diğer sorunları yanında ilk sırayı
almaya aday önemli bir konum arz etmekte. Bu entegrasyon
sürecinde Türkiye’nin en başta bir “göç ülkesi” olduğu fikrine alışması ve bu konuda yapacağı yapısal reformları şimdiden planlaması gerekmektedir. Misafir olmaktan çıkmış
yabancılarla ilgili yapısal ve mantalite değişimine Göç ve
Uyum Bakanlığı kurularak başlanılması da doğru bir hamle
olacaktır.
Sayın Uslu, son olarak bir ülkedeki göçmenlerin uyumundan
beklentiler ve kazanımlar nelerdir?
Uyum göç edenin de, geride kalanın da, göç edilenin de yararına bir faaliyettir. Uyumla desteklenen göç, hem toplum
için hem de göçmen için kazan-kazan (win-win) sürecidir.
Çünkü uyum ötekileştirmeyi, ayrımcılığı ve kırılganlığı azaltır; karşılıklı bağımlılığı ve ortak faydayı arttırır. Uyumun bir
maliyeti vardır ancak uyum sağlayamamanın sosyal maliyeti
ve neden olacağı ekonomik maliyet çok daha fazladır. Yalnızca uyum faaliyetleri ile göç bir kriz olmaktan çıkartılıp, bir
fırsata dönüştürülebilir.
Doğru uyum/entegrasyon süreçleri göçü, hoşgörü, karşılıklı anlayış, kalkınma, medeniyetler ittifakı için bir imkana,
toplumda, kültürde, ekonomide çeşitlilik için avantaja dönüştürülebilir. Göç hareketleri başarılı uyum/entegrasyon
politikaları ile herkesin yararına yönetilebilir.
Vakit ayırdığınız, değerli deneyim ve görüşlerinizi bizimle
paylaştığınız için Bülent Ecevit Üniversitesi adına sizlere teşekkür ediyorum.
Ben de bu konuya gösterdiğiniz ilgiden dolayı size ve derginize
teşekkür ediyorum. Umarım bu mülakat göçmenlerin uyumu
konusundaki kavramsal farkındanlığa bir kapı aralamıştır.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
29
GÖÇ
TERMİNOLOJİSİ
Göç: Kişilerin daimi olarak yerleşmek ya da belirli bir
süre yaşamak üzere menşe ülkelerinden veya mutad
olarak ikamet ettikleri ülkeden ayrılarak bir başka
ülkeye geçici ya da kalıcı olarak gitmeleri şeklinde
tanımlanabilir. Göç kavramı, süresi, yapısı ve nedeni
ne olursa olsun insanların yer değiştirmeleri sonucunu
doğuran nüfus hareketlerini ifade etmektedir. Yabancılar
ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda göç “yabancıların,
yasal yollarla Türkiye’ye girişini, Türkiye’de kalışını
ve Türkiye’den çıkışını ifade eden düzenli göç ile
yabancıların yasa dışı yollarla Türkiye’ye girişini,
Türkiye’de kalışını, Türkiye’den çıkışını ve
Türkiye’de izinsiz çalışmasını ifade
düzensiz göçü ve uluslararası
korumayı” içermektedir.
(Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu, Md. 3)
Göçmen: Uluslararası
ölçekte, evrensel olarak
kabul edilmiş bir “göçmen”
tanımı bulunmamaktadır.
Göçmen terimi genellikle,
bireyin göç etme kararını,
kendi özgür iradesiyle ve
“kişisel rahatlık” sebepleriyle
aldığı tüm durumları kapsar
şekilde anlaşılmıştır. Dolayısıyla
bu terim, maddi ve sosyal
koşullarını iyileştirmek ve kendileri ve
ailelerine ilişkin beklentilerini geliştirmek
amacıyla başka bir ülkeye veya bölgeye hareket
eden kişiler ve aile fertleri için geçerli kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler göçmeni, sebepleri, gönüllü olup
olmaması, göç yolları, düzenli veya düzensiz olması fark
etmeksizin yabancı bir ülkede bir yıldan fazla ikamet
eden bir birey olarak tanımlamaktadır.
Mülteci: 1951 Cenevre Sözleşmesine uygun olarak,
Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle;
ırkı, dini, tâbiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti
veya siyasî düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından
haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu
ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından
yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle
yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar
sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında
bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku
nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişi. (Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu, Md. 61)
Güvenli Bölge: “Yaralı ve hasta
muharipler veya muharip
olmayanlar” ile “savaşlarda yer
almayan sivillerin” savaşın
etkilerine karşı korunduğu
tarafsız bölgeler (Savaş
Zamanında Sivillerin
Korunmasına İlişkin Cenevre
Sözleşmesi, 1949, 15. Madde).
Şartlı Mülteci: Avrupa ülkeleri
dışında meydana gelen olaylar
sebebiyle; ırkı, dini, tâbiiyeti, belli
bir toplumsal gruba mensubiyeti
veya siyasî düşüncelerinden dolayı
zulme uğrayacağından haklı sebeplerle
korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin
dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından
yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle
yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar
sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında
bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku
nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişidir. Üçüncü
ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin
30
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Maddesi uyarınca sözleşmeye taraf devletlere tanınmış
bir haktır. Coğrafi kısıtlama, uluslararası koruma arayan
kişilere kalıcı çözümler sağlanmasının önünde bir
engel teşkil etmez. Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu uyarınca Avrupa ülkelerinden gelen mülteciler
veya Avrupa dışındaki ülkelerden gelen uluslararası
koruma başvuru ve statüsü sahipleri Türkiye’de
bulundukları süre boyunca aynı hak ve hizmetlerden
yararlanabilmektedirler.
Türkiye’de kalmasına izin verilir. (Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu, Md. 61)
Uluslararası Koruma: Mülteci, şartlı mülteci ve ikincil
koruma statülerini içermektedir.
Coğrafi Kısıtlama: Mülteci korumasının sadece
Avrupa’da (Avrupa Konseyi üyesi olan ülkeler ile
Bakanlar Kurulunca belirlenebilecek diğer ülkelerde)
meydana gelen olaylar nedeniyle iltica talep eden kişiler
açısından sağlanma yükümlülüğü altında olunmasına
işaret eder.
Ülkemizin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne uygulamakta
olduğu coğrafi kısıtlama, söz konusu sözleşmenin 1(B)
Uyum: Göçmenlerin hem birey hem de grup oalarak
toplumun bir parçası kabul edildiği süreci ifade
etmektedir. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
çerçevesinde uyum, toplumun ve göçmenin karşılıklı
ve aynı ölçüde çaba göstereceği iki yönlü dinamik
bir ilişki olarak ve göçmenlerin kendileriyle ilgili
konularda edilgen olmadığı aktif katılımcı bir süreç
olarak planlanmakta, uyum programları ise isteğe bağlı
faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. (Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu, Md. 96)
Vize: Türkiye’de en fazla doksan güne kadar kalma hakkı
tanıyan ya da transit geçişi sağlayan izni ifade eder.
Yabancı: Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı
bulunmayan kişidir.
Geçici Koruma: Kitlesel akın olaylarında acil çözümler
bulmak üzere geliştirilen bir koruma biçimidir. Geçici
koruma, devletlerin geri göndermeme yükümlülükleri
çerçevesinde kitleler halinde ülke sınırlarına ulaşan
kişilere belirli haklar sağlamayı hedefleyen pratik ve
tamamlayıcı bir çözüm yoludur. Geçici korumanın üç
temel unsuru, güvenli topraklara erişime izin verilmesi,
geri gönderme yasağının uygulanması, temel ve acil
insani ihtiyaçların karşılanmasıdır.
İkincil Koruma: Mülteci veya şartlı mülteci olarak
nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet
ülkesine geri döndüğü takdirde ölüm cezasına mahkum
olacak veya ölüm cezası infaz edilecek; işkenceye,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye
maruz kalacak; uluslararası veya ülke genelindeki
silahlı çatışma durumlarında ayrım gözetmeyen şiddet
hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle
karşılaşacak olması nedeniyle menşe ülkesinin veya
ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya
söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen
yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri
sonrasında verilen uluslararası koruma biçimidir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
31
Uyum
Konulu
Teorik
Tartışmalar
Uyum Toplantı Notları
Akademisyenler Yuvarlak Masa Toplantısı
18 Nisan 2014, Beyoğlu/İstanbul
Katılımcılar
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü
Atay Uslu, Uyum ve İletişim Daire Başkanı
Arş. Gör. Mustafa Çakıroğlu, Uyum ve İletişim Dairesi /
Proje Koordinatörü
Göç Uzmanları
IOM Temsilcisi
Meral Açıkgöz, Uluslararası Göç Örgütü / Göç Uzmanı
Akademisyenler
Prof. Dr. Ayhan Kaya (Moderatör) / Bilgi Üniversitesi
Prof. Dr. Canan Balkır / Dokuz Eylül Üniversitesi
Saime Özçürümez / Bilkent Üniversitesi
Seçil Paçacı Elitok / Sabancı Üniversitesi
Suna Gülfer, Ihlamur Öner / Marmara Üniversitesi
Ece Öztan / Yıldız Teknik Üniversitesi
İlkay Südaş / Ege Üniversitesi
Başak Kale / ODTÜ & Boğaziçi Üniversitesi
Kristin B. / Oxford Üniversitesi
Toplantı Notları
1. Entegrasyon tartışmaları Avrupa’da 90’lı yıllarda
başladı
2. Almanya’da 2000’li yılların başlarında
3. Entegrasyon tartışmaları Neoliberalizmle ve
Keynesyen politikalar bağlamında yapılmıştır.
4. Refah toplumu ve refah devleti anlayışı bağlamında
da Entegrasyon tartışmaları yapılmıştır. Batılı
devletler 1975’lerde refah toplumu anlayışından
uzaklaşmışlardır.
5.
Neoliberal devletler iki eksen üzerinde yürüyor;
a. Liberalizm (birey, bireysellik, dayanışmacı
anlayış yok)
b. Conservatism (cemaat, etnik, kültürel ve dinsel
topluluklar)
a+b = neoliberalizm
6. Chicago Okulu Entegrasyonu kültür üzerinden
tanımlar.
7. Fransız Cumhuriyetçi entegrasyon modeli, Hollanda
multikültürel model pratikte iflas etmiştir ama
teorik olarak hala geçerli olabilir, entegrasyon
tartışmalarına katkı sağlayabilir. Bu modeller farklı
saiklerle üretilmiş olsa da her ikisi de azınlıkları ve
göçmenleri yalnızlaştırmıştır.
8. Göç, doğal ve olması gereken, olmadığı zaman bir
problem vardır diyebileceğimiz bir olgudur.
9. Batıda Uyumda kilisenin önemli rolü olmuştur.
10. Toplumsal cinsiyet ve göç konusunda bir
parametredir.
32
EYLÜL - EKİM 2015
11. Entegrasyonda Avrupa ve Amerika iki ayrı modeli
teşkil eder.
12. Türkiye insan profili açısından göçle kurulan
bir ülke olduğu için Amerikaya (Kanada ve
Avustralya’ya da) benzetilebilir.
13. Göç ve göçmen ülkesi olduğumuzu yadsısak da bu
gerçek değişmiyor.
14. Osmanlı göç politikası çokkültürlülük üzerine
kuruludur. Osmanlı (millet esaslı bir toplum) millet
sistemi oluşturmaya çalışmıştır.
15. Türkiye 50 yıl sonrası için nasıl bir toplum-devlet
olmak istiyor? Buna karar verilmeli ve buna göre
göç ve uyum politikaları geliştirilmelidir.
16. Çok kültürlülüğü kabul edip buna göre çalışmak
gerekir.
17. Ulus devlet anlayışından çıkıp çok kültürlü bir yapıyı
kabullenmeliyiz. Gerçekçi, rasyonel göç ve uyum
politikaları geliştirmek ancak bu şekilde mümkün
olabilir.
18. Uyum politikaları (model) konusunda Salata, Çorba
ve Aşure anolojileri yapıldı ve farklılıklara değinildi.
19. Çokkültürlülük ekonomik katkıya nasıl
dönüştürülebilir?
20. Göç farklı fikirlerin kesişmesini sağlayarak sosyal
networkler oluşturur ve bu da inovasyonu arttırır.
Zengin coğrafyalara bakıldığında göçün etkisi bariz
olarak görülür.
21. “Ekonomik katkı” söylemi göçmenleri ‘iyi göçmen’
ve ‘kötü göçmen’ şeklinde hedefe koyabilir.
22. Suriyeli genç kızların ‘çocuk gelin’ olma tehlikesinn
önüne geçmek için cezalandırmayı yapılandırmak
gerekmektedir.
23. Transatlantik Akademi Raporu, Türkiye’deki yabancı
ve göçmen algısı konusunda çok iyimser değil.
24. ‘Algıyı’ ölçmek de değiştirmek de çok zor.
25. Algı değişimi için öneri: yurtdışından gelen
öğrencilerin Türk bir aile yanına yerleştirilmesi
projesi (host family).
26. Hak temelli politikalara ağırlık vermek lazım.
27. Yasadışı ekonomide yaptırım da teşvik de işe
yaramıyor.
28. Algıyı veri olarak almayı öğrenmeliyiz.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
29. Eviçi hizmet konusu istismara açık, kanunda yer
verilmemiş.
30. Uyum çalışmalarında “Doğal Süreçlere Müdahale”
kavramı da tartışılmalı, yapılandırılmalı.
31. Politika oluştururken Metodolojik Milliyetçilik
yapılmamalı.
32. Güvenlik ve Emniyet kavramlarının farklılığına
dikkat edilmeli.
33. Göç ve uyum konusu farklı düzeylerde ele alınmalı:
a. Yerel düzey (uygulamalar, hizmetler)
b. Ulusal düzey (kanun, yönetmelik)
c. Uluslarararası düzey (kriterler)
34. Kayıt dışı göçün-çalışmanın önüne neden
geçilemiyor?!
35. Misafirperverlik’ten Uyum’a geçmeliyiz. (Misafirlik
3 gündür!)
36. Kendi içimizde ‘öteki’yi nasıl yaratıyoruz?
37. Grup atıflarından kaçınılmalı (Almanlar şöyledir,
Hollandalılar böyledir.. vb).
38. Kavramlar dinamiktir, statik değil.
Kavramsallaştırmalar da güncel hayata ve
pratiklere uygun olmalıdır.
39. Çokkültürlü bir toplumda tek bir entegrasyon
modeli olamaz, olmamalı.
40. Göç konusu çok faktörlü, çok değişkenli bir
konudur.
41. Göçebe toplumlar göçü kabul etmede daha mı
eğilimlidir?
42. Göçler bireysel pratiklerdir. Her göç kişiseldir,
farklı motivasyonlara haizdir (path dependence).
43. Diversity (çeşitlilik) postmodernitenin dayattığı bir
kavramdır.
44. Diversity’de farklılıkların yüceltiliyor olması
benzerliklerin farkedilmesinde ve görülmesinde bir
engel olabilir.
45. Bazı entegrasyon kavramları: Inclusion, Absorbtion,
Cohesion...
46. Algılar ‘karşılaşmalarda’ oluşuyor. Karşılaşma
mekanlarını-fiziksel şartları, teknolojik altyapıyı
düzenlemek gerekiyor.
47. Yurtdışındaki karşılaşma örnekler incelenebilir.
48. Göç alanında Veri, İstatistik eksikliği var.
49. Re-entegrasyon bağlamında Almanyadan dönenler
incelebilir.
50. Şemsiye kavram: Bir arada yaşamak! (Diğerlerine
göre daha nötr bir kavram)
51. Göçmen kadınlara yönelik cinsel obje algısının
önüne geçilmeli.
52. Farklı grupların farklı ihtiyaçları vardır.
53. Göçle alakalı farklı konulardaki ipleri bırakmadan
uyuma çalışmak gerekir.
54. Uyum konusunda İyi kötü örnekler incelenmeli
(Good & Bad Practises)
55. Göç ve göçmen algısının pozitif olması için medya
nasıl kullanılabilir? Nasıl dahil edilebilir?
56. Göç muhabirliği gündeme alınabilir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
33
GÖÇ
ve
ZONGULDAK
Yrd. Doç. Dr. Hasan Sankır
BEÜ Sosyoloji Bölüm Başkanı
T
ürkiye’nin coğrafi ve stratejik
konumu, Avrupa ile yoksulluk,
işsizlik ve siyasal sorunların
yaşandığı Ortadoğu, Güney Asya
ve Doğu Afrika ülkeleri arasında
bulunması, son olarak da Orta
Doğudaki siyasi istikrarsızlık Türkiye’yi
göç rejimi bakımından kaynak ülke
olmasının yanı sıra transit ve hedef
ülke konumuna getirmiştir. Komşu
bölgelerdeki istikrarsızlık ortamları
Türkiye’yi ağırlaşan mülteci sorunları
yanında iltica-sığınma talebi ile gelen
yabancılar sorunu ile de karşı karşıya
bırakmıştır. Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)
2015 yılı Ağustos ayı istatistiklerine
bakıldığında Türkiye’deki kayıtlı mülteci
ve sığınmacıların sayısının 202.196’ya
ulaştığı görülmektedir. Ülkemizdeki
200 binin üzerindeki mültecilerin
yaklaşık 1000 kadarı ise Zonguldak’ta
bulunmaktadır. Bu istatistiklere
Suriyelilerin dâhil edilmediğini
hemen belirtelim çünkü Suriyeliler
Türk Hükümetinin tanıdığı geçici
koruma hakkıyla ülkemizde misafir
statüsü ile ikamet etmektedirler.
Yine BMMYK’nın 2015 yılı Ağustos
verilerine baktığımızda Türkiye’deki
kayıtlı Suriyelilerin sayısının 1.938.999’a
ulaştığı görülmektedir. Bu rakamlar
resmi rakamlardır ve ülkemize gayrı
resmi yollardan girmiş olanları da
hesap ettiğimizde bu sayının iki buçuk
milyonu geçtiği sanılmaktadır.
Zonguldak’ın iltica ve sığınma talebi
dolayısı ile ülkemize gelen yabancılarla
tanışması İçişleri Bakanlığının almış
olduğu karara dayanmaktadır (2015).
Buna göre İçişleri Bakanlığı emniyet
ve asayiş açısından sorun yaşanmayan
ve yabancıların kontrollerinin de zor
olmadığı 62 uydu il belirlemiştir.
Ülkemizden iltica-sığınma talebinde
bulunan yabancılar müracaatlarının
ardından Bakanlığın uygun gördüğü bu
illerde ikamete tabi tutulmaktadırlar.
Görüldüğü gibi Zonguldak’ın iltica ve
sığınma talebinde bulunan yabancılar
için bir ikametgâh yeri olması kent
için çok yeni bir durumdur. Bu arada
gelen göçmen gruplarına baktığımızda
çoğunluğunun Iraklılar olmak üzere
Afganistan, Türkmenistan, Özbekistan,
Filistin ve bazı Afrika ülkelerinden
oldukları görülmektedir.
Göç veren bir il
olarak Zonguldak’a
baktığımızda bunu
1990’lı yıllardan
itibaren ekonomik
olarak başlayan
gerileme ve
sanayisizleşme
süreciyle birlikte
ona eşlik eden
sosyal ve kültürel
alanlardaki
gerilemeye
bağlayabiliriz.
34
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
sosyal ve kültürel sebeplere
hemen çözüm bulunması ve
komşu ülkelerde yaşanan politik
istikrarsızlığın kısa dönemde
son bulması pek mümkün gibi
gözükmemektedir. Bundan dolayı
bu tür toplumsal problemlerin
çözümüne yönelik stratejilerin
oluşturulması/geliştirilmesi ile
farkındalık yaratılması için ihtiyaç
duyulan bilimsel verinin bir an
önce tamamlanması ve kentin
tüm paydaşlarıyla paylaşılması
gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Öte yandan göç veren bir il olarak Zonguldak’a
baktığımızda bunu 1990’lı yıllardan itibaren
ekonomik olarak başlayan gerileme ve
sanayisizleşme süreciyle birlikte ona eşlik
eden sosyal ve kültürel alanlardaki gerilemeye
bağlayabiliriz. Zaman içerisinde şehrin gelişimini
sağlayacak yatırımların yetersiz kalması ilk olarak
işsizlik problemini ve sonrasında da yoğun bir
şekilde göç sorununu da beraberinde getirmiştir.
Yukarıda kısaca özetlemiş olduğumuz gelişmeler
sonucunda Zonguldak hem içerden dışarıya yoğun
bir şekilde göç veren hem de iltica ve sığınma
talebinde bulunan yabancıların ikamete tabi
tutulduğu uydu illerden biri olma özelliğinden
dolayı göç alan bir şehir konumuna gelmiştir.
Bu durum kentin ekonomik, sosyal, kültürel
dinamikleri üzerinde farklı etkiler oluşturmaktadır.
Göç kavramı kentin sosyal değişim dinamiklerinden
biri haline gelmiştir. Zonguldak’ın başta işsizlik
olmak üzere göç vermesine sebep olan ekonomik,
Sanayisizleşme sürecinde
büyüme hızı göç nedeniyle
eksiye dönmüş olan kentte
göçün durdurulmasında pek çok kuruma olduğu
gibi Bülent Ecevit Üniversitesi’ne de büyük
sorumluluklar düşmektedir. Aslında üniversitenin
varlığı göçü durdurma adına başlı başına bir fayda
sağlamaktadır. Bülent Ecevit Üniversitesi yaklaşık
30 bin öğrencisi ile göçün olumsuz etkilerinin
hissedilmesinin önüne geçerek kente pek çok
farklı açıdan katkı sağlamaktadır. Bu anlamda
kentin ihtiyaçlarının belirlenmesi, sorunlarının
tespiti ve olası çözüm önerilerine yönelik bilimsel
çalışmaların yapılması sürecinde Bülent Ecevit
Üniversitesi şehrin lokomotiflerinden biri olarak
öne çıkmaktadır. Üniversite, Zonguldak’taki mevcut
sosyal yapının toplumsal değişme dinamikleri
bağlamında araştırılmasında, üniversite-şehir
etkileşimi ve şehrin üniversite algısına dair bir
dizi çalışma gerçekleştirmiş ve sonuçlarını şehrin
paydaşları yanı sıra tüm kamuoyuyla paylaşmıştır.
Bu bağlamda Bülent Ecevit Üniversitesi geçen
yıllarda yapmış olduğu ve bu yıl tekrarlanan
algı (BEÜ’nün Zonguldak’a Etkileri ve Şehrin
Üniversite Algısı), göç çalışması ( Zonguldak
İlinde Göçün Sosyo-Ekonomik Nedenleri ve
Alınabilecek Tedbirler) ve intihar davranışı
araştırması (Zonguldak İl Merkezinde İntihar
Davranışının Yaygınlığı) ile toplumsal sorunlara
duyarlılığını ortaya koymuş, yine aynı şekilde yayın
aşamasında olan “Zonguldak’taki Mülteciler:
Yaşam Deneyimleri, Sorunlar ve Öneriler”
çalışması da Bülent Ecevit Üniversitesi’nin hem
yerel hem ulusal hem de uluslararası alanda
çeşitli çalışmalarla sosyal problemlerin çözümüne
yönelik şehre katkı sunmaya devam etmektedir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
REKTÖRÜN
MESAJI
K
öklü bir geçmişe sahip, dinamik
yapısıyla kalitesini ve gücünü
arttıran ve bulunduğu bölgenin
güçlü bir yükseköğretim kurumu olan
Bülent Ecevit Üniversitesi, toplumsal
olaylara özellikle bulunduğu çevre
ve bölge kapsamında duyarlı olmaya
çalışan ve bu yönde çalışmalar
gerçekleştirmeye özen gösteren bir
üniversitedir. Üniversitemiz, Zonguldak’a
ve Zonguldak insanına karşı ödevlerini
yerine getirmenin, ülkemizin geneline
yönelik olan etkisinin de farkındadır.
Bu bağlamda Üniversitemiz, hem
Zonguldak’ın tarihi, kültürü ve sosyal
yapısı ile ilgili çalışmalar yapmakta,
hem de Zonguldak ilinin ve Zonguldak
halkının karşılaştığı veya karşılaşabileceği
sorunlara yönelik çözüm önerileri
üreten araştırmalar yapıp kamuoyu ile
paylaşmaktadır.
Zonguldak ilinin kentsel dinamiğini bir
süredir yakından etkileyen bir olgu olarak
karşımıza çıkan Zonguldak’taki mülteci
gruplar, kentimizde huzurlu bir ortak
yaşam standardının sağlanabilmesi için
üzerinde çalışılıp politika üretilmesi
gereken bir alan olmaya devam
etmektedir. Bu anlamda Üniversitemiz
de üzerine düşen sorumluluğu yerine
getirmek için çalışmalar yapmaktadır.
Bir süredir Zonguldak’ta yaşamlarını
sürdüren mültecilerin göç öncesi
ve göç sonrası süreçlerine ayrıntılı
şekilde değinen ve bu mültecilerin
yaşam deneyimlerine odaklanıp
yaşam standartlarının iyileştirilmesine
dair bilimsel veriler ortaya koyan
“Zonguldak’taki Mülteciler: Yaşam
Deneyimleri, Sorunlar ve Öneriler”
başlıklı bu çalışma, mültecilerin
Zonguldak iline dair algılarını göstermesi
açısından önem arz etmektedir. Öte
yandan Zonguldak halkının mültecilere
yönelik tutum ve davranışlarını gözler
önüne sermesi de bu projeyi değerli kılan
noktalardan birini oluşturmaktadır. Bu
verilerin ortaya konmasında özveriyle
çalışan öğretim üyelerimize, araştırma
ekibine ve öğrencilerimize teşekkür
ediyor, araştırma sonunda elde edilen
verilerin bu alandaki sorunların
çözümüne ve mevcut durumun daha da
iyileştirilmesine katkıda bulunmasını
temenni ediyorum.
Prof. Dr. Mahmut ÖZER
Rektör
35
36
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
BEÜ Yeni Akademik Yılda Rekor Sayıda
Uluslararası Öğrenci Kabul Etti
B
ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ),
uluslararasılaşma çalışmalarının önemli
bir paydaşı olan uluslararası öğrencilerinin
sayısında rekor düzeyde artış kaydetti.
Üniversite, 2015-2016 Akademik Yılında 284
uluslararası öğrenci kabul etti. Öğrenimlerine
devam eden 264 öğrenciyle birlikte BEÜ’deki
uluslararası öğrencilerin toplam sayısı 548’e
ulaştı.
Özer, Uluslararası
öğrencilerin
Üniversitemizde
önemli bir oranda
yer alıyor olması
beraberinde
kültürel zenginlik
ve tolerans ortamı
da sağlıyor.
BEÜ’de bu yıl ilk defa öğrenim
görecek Uluslararası öğrenci
sayısında çok önemli bir artış
yaşandı. 2015-2016 Akademik
Yılında ön lisans düzeyinde 26, lisans
düzeyinde 248, lisansüstü düzeyde
ise bu yıl ilk defa 10 uluslararası
öğrenci olmak üzere toplamda 284
kişi BEÜ’ye kayıt yaptırdı.
Üniversitenin uluslararasılaşma
çalışmalarının son yıllarda artan
bir ivmeyle yol aldığını belirten
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer,
“Uluslararası öğretim üyesi
sayılarındaki artışın yanı sıra
uluslararası işbirlikleri ve bilimsel
toplantılar dünya çapında tanınırlığımızı
arttırırken farklı ülkelerden öğrencilerin
Üniversitemizi tercih etmelerinde büyük pay
sahibi oluyor. Uluslararası fuarların bu noktadaki
katkısını da yadsıyamayız. Kurulduğu günden bu
yana başarıları ile adından söz ettiren Karaelmas
TÖMER’deki Türkçe eğitimi Türkiye’de eğitim
görmek isteyen öğrenciler için tercih edilen bir
merkez. Göreve geldiğimiz ilk günden itibaren
belirlediğimiz hedefler doğrultusunda atılan
adımların ve yapılan yatırımların meyvelerini
alıyoruz. Gençlerimize kaliteli eğitim ve öğretim
imkânı sunabildiğimiz için mutluyuz. 2014-2015
Akademik Yılı içinde 264 uluslararası öğrenci
Üniversitemizde okumaktaydı. 2015-2016
Akademik Yılında Üniversitemize beklenenin çok
üstünde bir başvuru yaşandı. Yoğun başvuruların
arasından Üniversitemize kabul ettiğimiz 284
öğrenci ile toplamda 548 uluslararası öğrencimiz
oldu. 2015-2016 Akademik Yılında ön lisans
düzeyinde 26, lisans düzeyinde 248, lisansüstü
düzeyde ise 10 uluslararası öğrencimiz öğrenim
görmeye başladı. Uluslararası öğrencilerin
Üniversitemizde önemli bir oranda yer alıyor
olması beraberinde kültürel zenginlik ve
tolerans ortamı da sağlıyor. Tüm bu sonuçların
Üniversitemize, Zonguldak’a ve ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum. Bu süreçlerde emek veren,
katkıda bulunan tüm akademik ve idari çalışma
arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum” dedi.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
37
Bülent Ecevit Üniversitesi
Mezunlarla İletişim Koordinatörlüğü Kuruldu
B
ülent Ecevit Üniversitesi, Mezunlarla İletişim
Koordinatörlüğünü bünyesine kattı. Üniversite
Yönetim Kurulunun 29 Eylül tarihli toplantısında
aldığı karar ile kuruluşu resmen onaylanan Mezunlarla
İletişim Koordinatörlüğü, Bülent Ecevit Üniversitesi
mezunlarına yönelik önemli çalışmalar gerçekleştirmeyi
hedefliyor.
ve akreditasyon çalışmaları açısından da ayrı önem
taşıyor. Mezun Kart adında bir kart oluşturuldu. Bu
kart, Üniversitemizin sosyal tesislerinden yararlanmak
istediklerinde mezunlarımıza avantaj sağlayacak. Yakında
açılacak olan yüzme havuzumuz ve spor tesislerimizden
öğrencilerimizin ve çalışanlarımızın yanı sıra Mezun Kart
sahibi mezunlarımız da yararlanabilecek.”
Önlisans, lisans, yüksek lisans ya da doktora
öğrenimlerini BEÜ’de tamamlayan mezunların kendi
aralarındaki ve Üniversite ile olan ilişkilerini geliştirmeyi
hedefleyen Koordinatörlük, Bülent Ecevit Üniversitesinin
marka değerini güçlendiren projeler yürütecek.
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, Üniversite olarak
mezunlarla iletişimin sürdürülebilirliğini sağlamak
amacıyla bir iletişim koordinatörlüğü oluşturduklarını
söyledi. Rektör Özer, “Bülent Ecevit Üniversitesi
sürekli büyüyen bir aile. Üniversitemizin mezun sayısı
46 bine ulaştı. Bu akademik yılsonunda mezun sayısı
50 bin düzeyine çıkacak. Ülkemizin ve dünyanın her
köşesinde mezunumuz var. Yeni kurduğumuz Mezunlarla
İletişim Koordinatörlüğü çalışmalarına başladı. Sağlıklı
bir iletişim oluşturabilmek için mezun bilgilerini
güncelliyoruz. Mezunlar Derneğimiz de çalışmalarımıza
destek verecek. Mezunlarımızla öğrencilerimizin
bir araya geldikleri çeşitli ortamlar oluşturacağız.
Mezunlarımızın, çalışanı, yöneticisi ya da sahibi oldukları
kurum, kuruluş ve şirketlerde, öğrencilerimize staj
ya da iş olanağı sağlamaları için gerekli girişimleri de
yapacağız. Bilindiği gibi Üniversitemiz sosyal sorumluluk
projelerine büyük önem veriyor. Mezunlarımızın
desteklerini bu projelerde de bekliyoruz. Sosyal
medya üzerinde Koordinatörlüğümüze ait platformları
güçlendireceğimiz gibi mezunlar tarafından oluşturulan
platformlara de destek vereceğiz. Mezunlarla İletişim
Koordinatörlüğünün tüm bu kapsamda farklı çalışmalara
imza atacağına inanıyorum.” dedi.
Mezunlarla İletişim Koordinatörü olarak atanan Esra
Hacıoğlu, Koordinatörlük tarafından yürütülmesi
planlanan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Hacıoğlu,
öncelikle Üniversitenin tüm mezunlarının güncel
ve sağlıklı iletişim bilgilerini içeren bir veri tabanı
oluşturmayı hedeflediklerini belirterek şunları söyledi:
“Hedefimiz meslek yüksekokullarımız, fakültelerimiz,
yüksekokullarımız, konservatuvarımız ve enstitülerimizde
akademik eğitimin ilk başladığı dönemden bu yana
öğrenim gören mezunlarımıza ulaşmak ve onlarla güçlü
bir iletişim ağı kurabilmek. Böylece mezunların kendi
aralarında ve Üniversite ile bağlantılarını sürdürmelerini
amaçlıyoruz. Üniversitemizin proje ve etkinliklerinden
mezunlarımızın da haberdar olmasını sağlayacağız.
Bu noktada mezunlarımızın Üniversitemizin web
sayfasında geliştirdiğimiz Mezun Bilgi Sistemindeki
formu doldurmaları bizim için çok önemli. Bu formun
içeriğinde yer alan bilgiler, Üniversitemizin kalite
38
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkan Vekilliğine
Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer Seçildi
olarak Doç. Dr. Mustafa Hilmi Çolakoğlu, Yükseköğretim
MYK Genel Kurul üyelerinin yer aldıkları Başkanlık Divanının
yönettiği Genel Kurulda, Kurumun 30.09.2014-30.09.2015
Kurulu Başkanlığı temsilcisi olarak Rektörümüz
Prof. Dr. Mahmut Özer, Türkiye Esnaf Ve Sanatkârları
dönemi Faaliyet Raporu, 2014 Mali Yılı Kesin Hesabı,
Konfederasyonu başkanı ve Kamu Kurumu
2015 yılı Çalışma Programı, 2015 yılı Personel
Niteliğindeki Meslek Kuruluşları temsilcisi
Planlaması ve 2016 Yılı Bütçesi Mesleki
Mesleki
olarak Bendevi Palandöken, İşçi Sendikaları
Yeterlilik Kurumu Başkanı Bayram Akbaş
Yeterlilik Kurumu
tarafından sunuldu. Gerçekleştirilen
Konfederasyonları temsilcisi olarak Dr.
(MYK) 10 uncu Olağan
Osman Yıldız ve İşveren Sendikaları
faaliyetler ve çalışma programı, görüş
Genel Kurulu, 15 Ekim 2015 Konfederasyonu temsilcisi olarak Celal
bildiren tüm Genel Kurul üyelerince
Perşembe günü Ankara’da
Koloğlu Yönetim Kurulu asıl üyeliklerine
takdirle karşılandı, sunulan raporlar ve
gerçekleştirildi.
Genel kurul
seçildi.
programlar Genel Kurulca kabul edildi.
toplantısında Rektörümüz
MYK oluşan yeni Yönetim Kurulu ilk
Genel Kurulun ikinci oturumunda
Prof. Dr. Mahmut Özer
toplantısını Başkan ve Başkan Vekili seçimi
gelecek üç yıllık dönemde görev yapacak
Mesleki Yeterlilik Kurumu gündemiyle gerçekleştirdi. Toplantıda
olan Mesleki Yeterlilik Kurumu Yönetim
Kurulu üyelikleri için seçim yapıldı. Çalışma
Yönetim Kurulu Başkanlığına Bayram Akbaş,
Başkan Vekilliğine
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcisi olarak
Yönetim
Kurulu Başkan Vekilliğine ise Prof. Dr.
seçildi.
Mahmut Özer seçildi.
Bayram Akbaş, Milli Eğitim Bakanlığı temsilcisi
40
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Öğretim Üyelerimiz
Uluslararası Alanda
Hız Kesmiyor
Ü
niversitemiz, son yıllarda artan başarı grafiği ile
adından sıkça söz ettiriyor. Ulusal ve uluslararası
ölçekte gerçekleştirilen araştırma çalışmalarımız,
kültürel, sosyal ve sportif faaliyetlerimiz, araştırmalarımızı
kamuoyu ile paylaştığımız yayınlar ve akademisyenlerimizin
başarıları, ülkemizdeki bilim, sanat, spor camialarında
büyük takdir görüyor ve aynı zamanda ulusal basının önde
gelen isimleri tarafından hazırlanan haber ve köşe yazılarına
da konu oluyor.
Her yıl artan öğrenci ve öğretim üyesi sayılarımız, yeni açılan
fakülte, yüksekokul, araştırma merkezleri ile bölüm ve
programlarımız, bu hızın önümüzdeki dönemlerde de artan
bir ivmeyle devam edeceğini gösteriyor. Üniversitemizin
bilimsel çevrelerdeki prestiji de bu başarılarla birlikte
hızla güçleniyor. Bilimsel ve teknik donanım ile
akademisyenlerimizin başarıları, artan prestijin en temel
dinamiklerini oluşturuyor.
Yrd. Doç. Dr. Ayar, Oftalmoloji Alanında
Uluslararası Yeterlilik Belgesi Kazandı
T
ıp Fakültesi Göz Hastalıkları
Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd.
Doç. Dr. Orhan AYAR, Fransa’da
düzenlenen European Board of
Ophthalmology (EBO, Avrupa Oftalmoloji
Kurulu) sınavında gösterdiği başarı
ile “Fellow of European Board of
Ophthalmology (FEBO, Avrupa Oftalmoloji
Kurulu Üyeliği)” diploması almaya hak
kazandı.
EBO sınavı, her yıl Fransa’nın başkenti
Paris’te İngilizce ve Fransızca olarak
gerçekleştiriliyor. Belçika ve İsviçre gibi
bazı ülkelerde uzmanlık şartı olarak kabul
edilen bu sınav diğer Avrupa ülkelerinde
Yrd. Doç. Uzun, “duygusal iletişim”
temalı filmi ile BEÜ’ye ödül getirdi
G
üzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç.
Çağlar Uzun’un sözel iletişimden arınmış tümüyle
duygusal iletişimi ön plana çıkaran sanatsal çalışması
“Chalking” ile Fransa’da düzenlenen “Prix VideoFormes 2015
Videoart” festivalinde mansiyon ödülü aldı.
Uzun’un bu çalışması dünyanın önde gelen
organizasyonlarından biri olan Festivalde, 52 ülkeden katılan
680 eser arasında sergilenmeye layık bulundu ve ayrıca
mansiyon ödülü kazandı.
ise bir yeterlilik sınavı olarak uygulanıyor.
Bu sınavla bölüm konusunda bilgiler,
yeterlilik ölçülerek başarılı olanlara
bir diploma veriliyor. Göz Hastalıkları
akademik camiasında da başarılı olan
akademisyenler “FEBOpth” unvanı alıyor.
Sınav bazı bölümlerde ise doçentlik
jürisinde board yeterlilik belgesini ön
koşul olarak kabul ediyor.
Yine BEÜ Tıp Fakültesinde aynı bölümde
görev yapan Yrd. Doç. Dr. M. Orçun
Akdemir de geçtiğimiz yıl düzenlenen
sınavda başarılı olmuş ve “Fellow of
European Board of Ophthalmology
(FEBO)” diploması almıştı.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
Prof. Dr. Jin, dünya çapında adından söz ettiriyor
Uluslararası akademik
camiada alanında dünyanın
önde gelen isimlerden biri
olan Geomatik Mühendisliği
Bölümü öğretim üyesi
Prof. Dr. Shuanggen Jin
başarılarını sürdürüyor.
Prof. Dr. Jin Rusya’nın
Kazan Üniversitesinde
düzenlenen The International
Association of Planetary
Sciences (Uluslararası
Gezegen Bilimleri Komisyonu)
toplantısının başkanlığını
gerçekleştirdi.
P
rof. Dr. Shuanggen Jin, National Aeronautics and Space
Administration (NASA, Amerika Ulusal Havacılık ve
Uzay Araştırmaları Merkezi) ve European Space Agency
(ESA, Avrupa Uzay Ajansı) gibi dünyanın en ileri araştırma
merkezlerinin yer aldığı örgütler olan International Union
of Geodesy and Geophysics (IUGG, Uluslararası Jeodezi ve
Jeofizik Birliği)nin Gezegen Bilimleri Komisyonu Başkanlığına
ve International Association of Geodesy (IAG, Uluslararası
Jeodezi Örgütü)’nün Geodinamik ve Yer Dönmesi Komisyonu
Başkan Yardımcılığına seçildi. Jin ayrıca son dönemde Türkiye
ve yurtdışındaki pek çok üniversitenin düzenlediği bilimsel
toplantılara konuşmacı olarak davet ediliyor.
Malzeme ve Metalurji Mühendisliği
Bölümü ALUEXPO 2015’e Davet Edildi
M
ühendislik Fakültemizin en genç bölümlerinden
olan Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü,
alanında Türkiye’de tek ve Avrasya’da ise en
büyük organizasyon olan ALUEXPO 2015 4. Uluslararası
Alüminyum Teknolojileri, Makina ve Ürünleri İhtisas
Fuarına davet edildi.
İstanbul Fuar Merkezi’nde 8-10 Ekim 2015 tarihleri
arasında gerçekleştirilecek olan organizasyon,
alüminyum ve ilgili sanayi dallarına geniş iş hacmi
sağlamanın yanı sıra üreticiler, ithalatçılar, ihracatçılar
ve alüminyum sektörüne her türlü makina, ekipman
ve malzeme sağlayan firmalar dâhil tüm sektör
paydaşlarının bir araya gelebildiği platform olması
özelliği taşıyor.
T.C. Ekonomi Bakanlığı ve KOSGEB tarafından da
desteklenen Fuarda 30’u aşkın ülkeden 350’nin
üzerinde katılımcı, 70 dolayında ülkeden 10 bini aşan
sektörel ziyaretçinin katılmasının beklendiği bildiriliyor.
Üniversite-sanayi işbirliklerinin geliştirilebileceği en
uygun platformlardan birisi olan bu organizasyon,
Mühendislik Fakültemiz ve Üniversitemizin tanıtımı
açısından da önem taşıyor.
41
42
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Ertuğrul Yıldırım’ın Büyük Başarısı
B
ülent Ecevit Üniversitesi
(BEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi İktisat Bölümü
öğretim üyesi Doç. Dr. Ertuğrul
Yıldırım, dünyanın en önemli akademik
indekslerinden biri olan RePEc’in
Türkiye sıralamasında “40 Yaş Altı 40
Yıldız Ekonomist” listesinin 2. sırasında
yer aldı.
RePEc tarafından düzenlenen en iyi
ekonomistler sıralaması yayınlandı.
Sıralamayı uluslararası nitelikte
araştırma yapmak, çalışmalarında
gerçek yaşamdan beslenmek ve
gerçekleştirdiği araştırmaların
sonuçlarını ekonomi çevreleri ile
paylaşmak gibi kriterler değerlendirme
sonuçları belirliyor. Türkiye’de 664
ekonomistin %25’inin sıralamasında
“40 yaşının altındaki 40 ekonomist”e de
yer verildi.
Lisans ve yüksek lisans öğrenimini
Bülent Ecevit Üniversitesinde
gerçekleştiren ve halen İİBF İktisat
Bölümünde öğretim üyesi olan Doç.
Dr. Ertuğrul Yıldırım, listenin ikinci
sırasında yer aldı. Yıldırım yaptığı
açıklamada şunları söyledi: “RePEc
bilindiği gibi önemli bir akademik
indeks, yapılan akademik çalışmaları
yakından izliyor. Ekonomi alanında
yayımlanan aktüel bir dergi de
RePEc’in kriterlerine göre Türkiye’de
40 yaşın altında 40 ekonomisti
belirledi. Yaptığım çalışmalardan
elde ettiğim puan ile ikinci sırada yer
aldım. Sıralamaya baktığımda beni en
çok mutlu eden, yurtdışında ekonomi
alanında akademik eğitim almış
ekonomistlerle aynı listede olabilmek.
Burada Üniversitemin çok büyük
önemi var. Sayın Rektörümüz Prof.
Dr. Mahmut Özer, çalışmalarımızı ve
projelerimizi her zaman destekliyor.
Dünyanın herhangi bir noktasındaki
bilgiye ulaşabilmemiz için her türlü
teknik donanım sağlanıyor. Dolayısıyla
Bülent Ecevit Üniversitesi dünya
standardında bir Üniversite olduğunu
bir kez daha göstermiş oluyoruz.
Bu sadece kişisel bir başarı değil,
Fakültemizin ve Üniversitemizin de
başarısı. Çalışmalarımıza destek veren
herkese teşekkür ediyorum.”
Elsevier Scopus, Sciencedirect, Mendeley
Akademik Veri Tabanları Eğitimi Gerçekleştirildi
K
ütüphane ve Dokümantasyon
Daire Başkanlığı tarafından
29 Eylül Salı günü akademik
personelin katılımı ile “Elsevier
Scopus, Sciencedirect, Mendeley
Akademik Veri Tabanları Eğitimi”
gerçekleştirildi.
Tahir Karauğuz Konferans
Salonu’nda düzenlenen eğitimde
Elsevier Scopus, Sciencedirect,
Mendeley adlı veri tabanlarının
kullanıcıları olan akademisyenler
için hazırlanan sunumunu özel bir
şirkette eğitim uzmanı olan Buğra Şengün yaptı.
Şengün sunumunda, kaliteli ve hakemli bilimsel bilgiye
en hızlı ve en etkin yoldan nasıl erişileceği hakkında bilgi
verirken, akademik araştırmalara nasıl hız kazandırılacağı,
araştırma hayatını kolaylaştıracak ve zaman kaybından
kurtaracak birçok yöntem uygulamalı olarak anlattı.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
Akademisyenlerimizin
Uluslararası Başarısı
F
en Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şevket Ata, 1015 Eylül 2015 tarihlerinde Bulgaristan’ın
Varna şehrinde gerçekleştirilen ve farklı
ülkelerden konusunda uzman bilim insanlarının
katıldığı 7th Black Sea Basın Conference
on Analytical Chemistry (7th BBCAC) adlı
uluslararası konferansa katıldı.
Yrd. Doç. Dr. Ata’nın konferansta sunduğu ve
yüksek lisans öğrencisi Merve Berber, Yrd. Doç.
Dr. Hasan Çabuk, Prof. Dr. Mehmet Akyüz ile
birlikte gerçekleştirdikleri
“Determination of
Antidepressants in
Biological Samples Using
Magnetic Solid Phase
Extraction Followed by
Liquid ChromatographyUltraviolet Detection”
isimli çalışma, “en iyi
poster ödülü”ne layık
görüldü.
Ü
niversitemiz ile işbirliği anlaşması
bulunan ABD’nin saygın
üniversitelerinden Lamar Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Birimi temsilcisi Michael
Jiang 31 Temmuz – 3 Ağustos tarihleri
arasında üniversitemizi ziyaret etti.
Üniversitemizin hem fiziksel hem de eğitim
kalitesi açısından öğrencilere sunduğu
hizmetin kalitesinin üst düzeyde olduğunu
ifade eden Jiang, BEÜ ile işbirliğinin
kapsamının genişletilerek devam edeceğini
ifade etti. 3 Ağustos günü Teras Kafe’de
öğretim üyeleri ile bir toplantı düzenleyen
Jiang, BEÜ ve Lamar Üniversitesi arasında
öğrenci ve öğretim üyesi hareketliliğinin
kolaylaştırılması amacıyla yapılan
çalışmalarla ilgili bilgi verdi.
Üniversitemiz Basın Yayın ve Halkla İlişkiler
Koordinatörlüğünü de ziyaret eden Jiang,
Kampüsün Sesi Bültenini de inceleme fırsatı
buldu ve Koordinatörlük personelini özverili
çalışmalarından dolayı tebrik etti.
Lamar Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Birimi
Temsilcisi Michael Jiang
BEÜ’deydi
43
44
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Akademisyenimizin
Uluslararası Başarısı
Ü
niversitemiz, akademisyenlerinin uluslararası alanda
sürdürdüğü başarılı çalışmalarla adını dünyaya
duyurmaya devam ediyor. Bir başarı haberi de
Devlet Konservatuvarımızdan geldi. Konservatuvarımızın
akademisyenlerinden Öğr. Gör. Rıza Yıldırımkaya’nın kendi
yaptığı kemanı, uluslararası bir yarışmada sergilenmeye
layık görüldü.
İtalya’nın Cremona şehrinde on dördüncüsü düzenlenen ve
“Keman Yapım Sanatının Olimpiyatları” olarak nitelendirilen,
Uluslararası Keman Yapım Yarışması “XIV Concorso
Triennale Internazionale di Liuteria Antonio Stradivari”, 4
Eylül 2015 tarihinde gerçekleşti.
Değeri milyon dolarlarla ölçülen kemanlarıyla ünlü Antonius
Stradivari, Amati, Guarneri gibi ünlü yapımcıların yaşadığı
Cremona’da gerçekleştirilen yarışma, her üç yılda bir
organize edilmektedir.
Sadece profesyonel
lutiyerlerin katılabildiği,
dünyanın en büyük ve
prestijli keman yapım
yarışması olarak kabul
edilen yarışmaya bu
yıl yaklaşık 40 ülkeden
334 yarışmacı ve 445
yaylı çalgı katılmış ve
jüri tarafından farklı
etaplarda incelenerek
değerlendirmeye alındı.
Üniversitemiz Devlet
Konservatuvarı Çalgı
Yapım Bölümü Yaylı
Çalgılar Yapımı Ana
Sanat Dalı Öğr. Gör. Rıza Yıldırımkaya’nın yapmış olduğu
keman, yaklaşık 40 ülkeden 334 yarışmacı ve 445 yaylı çalgı
arasından jüri değerlendiresi sonucunda “Museo del Violino”
müzesi sergi salonunda, 23 Eylül - 11 Ekim 2015 tarihleri
arasında sergilenmeye layık bulundu.
Öğr. Gör. Rıza Yıldırımkaya’nın yapmış olduğu bir diğer
keman da 2014 yılında, Almanya’nın Mittenwald şehrinde
düzenlenen, 155 yıl önce kurulan ve dünyada alanında en iyi
eğitim veren okullar arasında anılan “Mittenwald Keman
Yapım Okulu”nun düzenlediği “Uluslararası Mittenwald
Keman Yapım” yarışmasına katılmış ve 7-22 Haziran
tarihleri arasında 15 gün süre ile sergide kalmıştı.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
45
PRIDE: Drivers of Pontocaspian Biodiversity Rise
& Demise: An EU-Horizon 2020 Innovative Training
Network 2015-2019
E
U-Horizon 2020 Innovative
Training Network kapsamında
2015-2019 yılları arasında
yürütülecek olan “PRIDE (Drivers of
Pontocaspian Biodiversity Rise and
Demise) isimli program kapsamında
üniversitemiz partner kurum olarak yer
almakta olup, Mühendislik Fakültesi
Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim
üyelerinden Doç. Dr. Yeşim Büyükmeriç
program kapsamında danışman olarak
görev yapacaktır.
Programın amacı:
Genel olarak programın amacı son
iki milyon yıldan günümüze kadar
geçen sürede Karadeniz, Hazar Denizi
ve çevresindeki bölgelerde bulunan
biota ve göl sistemlerinin evrimi ve
yok oluş nedenlerini ortaya koyarak
araştırmaktır. Çalışma sırasında Batı
Anadolu’daki göl sistemleri ile Marmara
bölgesi de incelenecektir.
Pontokaspik bölge adı verilen bu
bölgedeki deniz ve göl havzaları tıpkı
günümüzdeki benzerlerinde olduğu gibi,
geçmişte ya izole olarak kalmışlar ya da
zaman zaman birbirleriyle ve denizlerle
bağlantılara sahne olmuşlardı. Bazen
de iklimsel soğuma nedeniyle donmuş
ya da aşırı sıcaklık ve kuraklık nedeniyle
kısmen veya tamamen kurumuşlardı.
Tüm bu olaylar göl havzalarının
ile biyotanın biyotanın evrimini de
doğrudan etkilemiştir. Geçmişten
günümüze iklimsel döngülerin ve
biyo-jeodinamik olayların doğal bir
sonucu olarak gerçekleşen çevresel ve
biyolojik tepkiler özellikle Pontokaspik
bölgede (Karadeniz – Hazar Denizi)
oldukça iyi gözlemlenebilmektedir.
Özellikle 1930’lardan beri, doğal gelişen
nedenlere insan faktörü (antropojenik
etki) de eklenmiştir. Bu sayede bölgede
son yıllarda daha çok dikkat çektiği
üzere, son derece hızlı ve şiddetli bir
biyoçeşitlilik krizi yaşanmaktadır.
Bölgeye özgü pontokaspik faunalar,
ortamsal kirlenme, bozulma ve istilacı
türler yüzünden neredeyse tümüyle yok
olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bugün süregelmekte olan biyoçeşitlilik
krizinin şiddetini, hızını, doğal veya
doğal olmayan süreçlerle nedensonuç ilişkilerini çok yönlü olarak
anlayabilmek için “geçmişten elde
edilecek bilgilerle günümüz için
dersler” çıkarmak gerekmektedir.
Bunun en iyi yolu da iklimsel, jeolojik
ve biyolojik olayları ve süreçleri her
yönüyle incelemektir.
Bu amaçla, konuyu geniş kapsamda
araştırmak üzere, Avrupa Birliği – ITN
(International Training Network)-Marie
Curie eğitim programı kapsamında
“PRIDE” (Drivers of the Pontocaspian
Remise and Demise) isimli dört yıllık
(2015-2019) bir eğitim ve araştırma
programı oluşturulmuştur. 15 genç
araştırmacının yetiştirileceği ve
15 farklı proje konusunu içeren
program kapsamında, araştırmacılar
doktora tezlerini yürütecekler ve ilgili
konulardaki danışmanlar tarafından
yönlendirileceklerdir.
PRIDE programı, üstün yetenekli bilim
adamlarının tamamlayıcı olarak dahil
olduğu bir akademi-sanayi eğitim
ağıdır. PRIDE programı üç farklı
Araştırma/Eğitim programı içerecektir:
(WP1 -göl sistemlerinin evrimi; WP2
-Kuvaterner biyoçeşitlilik değişimi,
WP3 –Anthroposen biyoçeşitlilik krizi).
Pontokaspik bölgedeki biyolojik kriz,
günümüzdeki küresel iklim değişikliği
nedeniyle ortaya çıkan karmaşık
küresel ekolojik ve biyolojik çeşitlilik
soruna bir ayna tutacaktır.
PRIDE eğitim programı Naturalis
Biodiversity Center (Leiden/
Hollanda)’teki program ekibi ile yine
aynı kurumdan Dr. Frank Wesselingh
(Senior researcher, Network Director
EU-Horizone 2020-ITN PRIDE)
tarafından yürütülecektedir.
PRIDE genel olarak 22 akademik kurum
(üniversiteler, araştırma enstitüleri
ve doğa tarihi müzeleri) ile iki şirketi
kapsamaktadır.
Partner kurumlar:
Bülent Ecevit University (Zonguldak, Turkey)
CASP (Cambridge, United Kingdom)
Delft Technical University (Delft, The
Netherlands)
GeoEcoMar (Bucharest, Romania)
Geological Institute of the Russian Academy
of Sciences (Moscow, Russia)
Institute of Geology and Geophysics (NAS,
Baku, Azerbaijan)
Lomonosov Moscow State University
(Moscow, Russia)
Museum für Naturkunde (Berlin, Germany)
Pamukkale University (Denizli, Turkey)
Schmalhausen Institute of Zoology NAS
(Kiev, Ukraine)
Senckenberg Research Institute and Natural
History Museum (Frankfurt am Main,
Germany)
Southern Research Center of the Russian
Academy of Sciences (Rostov-on-Don,
Russia)
Ev sahibi kurumlar:
Bristol University (Bristol, United Kingdom)
Brunel University (London, United Kingdom)
GiMaRIS (Leiden, The Netherlands)
Grigore Antipa Museum (Bucharest,
Romania)
Justus Liebig University (Giessen, Germany)
MARUM, University of Bremen (Bremen,
Germany)
Naturalis Biodiversity Center (Leiden, The
Netherlands)
University of Bucharest (Bucharest,
Romania)
University of Reading (Reading, United
Kingdom)
Utrecht University (Utrecht, The
Netherlands)
46
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Yabancı Diller Yüksekokulu
Öğretim Elemanları Sertifikalarını Aldı
BEÜ
Yabancı Diller Yüksekokulu öğretim
elemanları Oxford Teachers Academy
tarafından organize edilen ve 06-08 Mayıs 2015 tarihinde
Oxford University Teachers Academy deneyimli
eğitmenleri Elna Coetzer ve Nicola Salmon tarafından
İncirharmanı Kampüsü’nde yürütülen “Teaching to Adult
Learners” isimli etkinliği başarıyla tamamladılar.
Toplamda 9 farklı konudaki eğitime katılarak gerekli
etkinlikleri başarılı bir şekilde gerçekleştiren öğretim
elemanlarının eğitimle ilgili verdikleri yazılı dönütler
değerlendirilerek Oxford University Teachers Academy
UK Ofisi tarafından imzalanan sertifikalarını aldılar.
BEÜ
Yabancı Diller
Yüksekokulu
“Avrupa Dil
Portfolyosu”nu
Hayata Geçirdi
B
ülent Ecevit Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu,
2015-2016 Eğitim Öğretim Yılında Temel İngilizce
(Hazırlık) Bölümü’nde standart dil öğrenimi ve
öğretiminde kullanılan “Birey Merkezli” bir model olan
“Avrupa Dil Portfolyosu” –ADP” (The European Language
Portfolio - ELP)’’na dayalı eğitim uygulamalarını hayata
geçirdi. Bu model birey merkezli ve uluslararası tanınırlığı
olan bir öğrenim sistemidir. Avrupa Dilleri Portfolyosu Dil
Düzeyi Göstergeleri, Dinleme, Okuma, Üretimsel konuşma,
Karşılıklı konuşma ve Yazma becerilerine dayalı olarak
belirlenmiştir. Avrupa Dilleri Portfolyosundaki ölçütler,
ulaşılması planlanan bir amaçtır. Bu amaca ulaşmada,
öğretmenin yapması gereken, sınıfta “Öğrenen Özerkliği”
ve “Kendini Değerlendirme” uygulamalarını ön plana
çıkararak ve “Kültürel Çeşitlilik” gerçeğini de göz önünde
bulundurarak öğretme etkinliklerini gerçekleştirmektir.
Öğretmenin bunu yapmasını
sağlamak ve bir standart ölçüt
oluşturmak için hazırlanan Dil
Pasaportu, bireyin bildirimlerini
temel alarak dolduracak bilgileri
içermektedir. Böylece, bu pasaportta
bireyin ne derece dil bildiği, hangi dil
becerisinin belirlenen ölçütlere göre
hangi düzeyde olduğu bireyin kendisi
tarafından belirlenmektedir.
Yabancı Diller Yüksekokulu tarafından
İncirharmanı Kampüsü’nde
Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ndeki
Avrupa Dil Porfolyosu ülke
koordinatörü Prof. Dr. İsmail Hakkı
MİRİCİ’nin katılımıyla gerçekleşen
bilgilendirme toplantısında,
Prof. Dr. İsmail Hakkı MİRİCİ
öğretim elemanlarına Avrupa Dil
Portfolyosu’nun sınıflarda nasıl etkin
kullanılacağına dair bilgi verdi. Seminere bütün öğretim
elemanları yoğun ilgi gösterdi.
“Dil Pasaportu”nu kullanan birey Avrupa Konseyi’ne
üye herhangi bir ülkeye gittiğinde bu belgeyi kolaylıkla
kullanabilecek.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
47
İşaret Dili Eğitimi Alan Personelden
Rektör Özer’e Teşekkür Ziyareti
B
ülent Ecevit Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi
(BEÜSEM) ve Engelli Öğrenci Koordinatörlüğünün
işbirliği ile düzenlenen İşaret Dili Eğitimine katılan
akademik ve idari personel sertifikalarını aldı. Eğitimler,
Zonguldak Fatih Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat
Okulu Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildi.
Eğitimi düzenleyen birimlerin yöneticileri ile eğitimlere
katılan BEÜ çalışanları, Rektör Prof. Dr. Mahmut
Özer’i makamında ziyaret ettiler. Ziyarette BEÜSEM
Müdürü Doç. Dr. Kadir Demir, Engelsiz Öğrenci Birimi
Koordinatörü Uzm. Hakan Kalyon ve Fatih Halk Eğitim
Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdür Yardımcısı Celal
Yağız ile kursiyerlerin katıldığı ziyaret 5 Ekim Pazartesi
günü gerçekleştirildi.
Rektör Özer, işaret dilinin önemine değindiği
konuşmasında şunları söyledi: “İşaret dili işitme engelli
bireyi dünyaya bağlayan en önemli iletişim kanalıdır. Bu
konuda eğitim düzenleyen Sürekli Eğitim Merkezimizi,
destek veren Engelli Öğrenci Birimimizi ve eğitimleri
veren Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğümüze teşekkür
ediyorum. İşaret dili eğitimi alarak hem kendileri için
hem kurumumuz için fark yaratan akademik ve idari
çalışanlarımızı yürekten kutluyorum.”
Eğitimlere katılan akademik ve idari personel de Rektör
Özer’e işaret dili eğitimi olanağı sağladığı için teşekkür
ettiler
Ziyaretin sonunda Doç. Dr. Kadir Demir ile Celal Yağız’a
teşekkür belgesi takdim eden Rektör Özer, eğitime katılan
üniversite personelinin sertifikalarını verdi. 48
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Üniversitemizin Kütüphaneleri
Zonguldaklıların Destekleri İle Büyüyor
S
ahip olduğu basılı ve
elektronik kaynak
kapasitesi ile sadece
Zonguldak’ın değil bölgenin
önde gelen araştırma
ve bilgi merkezi olan
kütüphanelerimiz arşivlerini
her geçen gün geliştiriyor.
Son olarak Zonguldaklı
bürokrat ve eğitimci Ahmet
Gül, arşiv niteliği taşıyan
ve büyük bölümü babasına
ait Osmanlıca ve Arapça
eserlerin de yer aldığı
kitapları İlahiyat Fakültesi
Kütüphanesine bağışladı.
Ahmet Gül: “Babamın mirası
en doğru yerini buldu.”
Ahmet Gül, 29 Eylül Salı
günü makamında ziyaret
ettiği Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer’e Üniversite arşivine
katkıda bulunmaktan mutluluk duyduğunu belirterek
şunları söyledi: “Öncelikle kendi memleketimin
üniversitesine küçük de olsa bir katkı sağlamak mutluluk
vesilesi benim için. Kitaplar kişisel kütüphanelerimizde
olduğu sürece sadece biz dokunabiliyoruz. Ben bu
eserlere gençlerin dokunmasını ve okumasını istedim.
Bu kitapların önemli bir bölümü rahmetli babam
Abdülmuttalip Gül’e ait; onun mirası. O mirasın çok
doğru ve emin bir biçimde yerini bulduğuna inanıyorum.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Kitapları Bülent Ecevit Üniversitesine
armağan edeceğimi söylediğimde bir çok
arkadaşım da katkı sağlamak istediler. Ben
kitabı seven ve okuyan insanların sahip
oldukları eserleri paylaşma konusunda
da duyarlı olacaklarına inanıyorum.
Umarım bu girişimimiz örnek olur ve
kütüphanelerimizin arşivleri daha da
zenginleşir.”
Rektör Özer: “Sayın Ahmet Gül
kadirşinaslık gösterdi” EYLÜL - EKİM 2015
49
Ahmet Gül Kimdir?
Ahmet Gül, 1948 yılında doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini
Zonguldak’ta tamamladı. Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesinde; Osmanlı Müesseseler Tarihi alanındaki
yüksek lisans çalışmalarını ise “Cumhuriyet Döneminde Orta
Öğretimde Din Eğitimi” tezi ile Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümünde bitirdi. Malatya ve Ankara’da çeşitli
okullarda ve mezun olduğu Zonguldak Mehmet Çelikel Lisesi’nde
öğretmenlik yaptı.
1984 yılında atandığı Milli Eğitim Bakanlığı Merkez
teşkilatında Personel Şube Müdürlüğü, Personel
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer,
Rektör Prof.
Birim Müdürlüğü, Personel Daire Başkanlığı,
“Sayın Ahmet Gül’ün büyük
Dr. Mahmut Özer,
Personel Genel Müdür Yardımcılığı; ardından
kadirşinaslık göstererek
“Sayın Ahmet Gül’ün
Milli Eğitim Bakanlığında Müşavirlik ve Bakanlık
babasından kalan arşivinden
büyük kadirşinaslık
Yayımlar Dairesi Başkanlığı görevlerini yürüttü.
önemli eserleri Bülent
göstererek babasından kalan Başbakanlık onayı ile Diyanet İşleri Başkanlığı
Ecevit Üniversitesine
Yayınlar Dairesi Genel Müdürü olarak atandı.
arşivinden önemli eserleri
bağışlamasından dolayı
Bülent Ecevit Üniversitesine Talim ve Terbiye Kurulu Üyeliği, Kurulun
büyük mutluluk duyuyoruz.
Başkan Yardımcılığı, Aile Araştırma Kurumu
bağışlamasından dolayı
Özellikle Zonguldak’ın
Yönetim
Kurulu üyeliği ile Başbakanlık Muzır
büyük mutluluk
yetiştirdiği önemli bir insanın
Kurulu
Üyeliği
ve Başbakanlık Özürlüler İdaresi
duyuyoruz.
Üniversitemize destek vermesi
Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Milli Eğitim
de son derece önemli bizim için. Ben,
Bakanlığında 1993 yılında Din Öğretimi Genel Müdürü,
öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz
1999 yılında Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel
adına kendilerine teşekkür ediyorum.
Müdürü, 2000 yılında da Bakanlık Müşaviri görevlerine getirildi. Böyle eserlerin daha çok insana özellikle
Kurucu Üyesi olduğu İpekyolu Üniversitesi Vakfında bir dönem
gençlere ulaşması için Sayın Gül’ün örnek
Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı.
olması temennimiz. Arşivlerimize destek
Evli ve 4 çocuk babası olan Ahmet Gül, halen Türkiye genelinde
vermek isteyen herkese Bülent Ecevit
50 şubesi bulunan Türkiye Örgün ve Yaygın Eğitim Vakfının Genel
Üniversitesinin kapılarının her zaman açık
Başkanlığını yürütüyor.
olduğunu belirtmek istiyorum.” dedi.
50
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Geomatik Mühendisliği Bölümümüzün
Başarılı Çalışmaları Devam Ediyor
Fakültemiz Geomatik Mühendisliği Bölümünün bilimsel ve teknolojik alt yapı olanaklarının gelişimi
devam ediyor. Güçlü akademik ve teknik donanımı ile ulusal ve uluslararası başarılara imza atan
Bölümümüz tüm bu olanakları ile büyük projelerde de adını duyuruyor.
3 Boyutlu Modellemede Teknolojik
Gelişmeleri Yakından Takip Ediyor
B
ölüm bünyesindeki Araştırma
Laboratuvarında dünyadaki
en son teknolojik olanaklarla 3
Boyutlu Görüntüleme, Modelleme
ve Üretim uygulamaları
gerçekleştiriliyor. Laboratuvar
bünyesinde bulunan lazer
tarama cihazı kullanılarak yakın
mesafe fotogrametri tekniğiyle
toplanan verilerden objelerin 3
boyutlu görüntüsü oluşturuluyor.
Görüntüler 3 boyutlu yazıcıya
aktarılarak objelerin bire bir
aynı boyutta veya istenen ölçekte
baskısı yapılabiliyor. Bilindiği üzere
bu tür cihazlar, tasarım, mimari,
restorasyon, plastik cerrahi, diş
hekimliği gibi pek çok alanda
kullanılabiliyor.
BUSKİ Genel Müdürlüğü’nün BEÜ
Geomatik Mühendisliği Bölümü’nün Danışmanlığı’nda
Yürüttüğü “Türkiye’nin En Büyük Kentsel Haritalama
Projesi”nde İlk Haritaların Üretimine Başlandı
2014 yılı Haziran ayında imzalanan sözleşmeyle çalışmaları
başlayan ve BUSKİ M5 projesi olarak bilinen 12 000
km2’lik Bursa İli 1/1000 ve 1/5000 ölçekli ve Coğrafi Bilgi
Sistemi’ne esas sayısal fotogrametrik haritaların üretilmesi
projesinde ilk haritaların üretimine başlandı. Geçen 1 yıllık
süre içerisinde Fotogrametrik harita üretimi için gerekli
olan ve tüm Bursa’nın tamamına dağılmış 1500 adet yer
control noktası tesis edildi ve Küresel Konumlama Sistemi
ile konumlandırıldı; noktaların yükseklik bilgileri 771 km
nivelman ölçmeleri belirlendi. Bu çalışmaları müteaakip
2015 yılı içerisinde havadan uçakla görüntü alımı başlatıldı.
2015 yılı itibarıyla uçuşu ve görüntü alımı tamamlana 887
km2’lik alanine 3 boyutlu modellemesi tamamlanarak
haritaları üretilmiş durumda. 2017 yılı Haziran ayında
tamamlanması planlanan proje kapsamında 28.000 hava
fotoğrafı, 23.000 adet 1/1000 ölçekli ve 10 cm doğruluğunda
harita üretilmiş olacak.
MTA Genel Müdürlüğünün Ortak Çalışmaları Başladı
Üniversitemiz ile MTA Genel Müdürlüğü arasında Nisan
ayında imzalanan protokolle heyelan, tektonik ve benzeri
jeolojik hareketlerin tespiti ve izlenmesi konusunda ortak
çalışma yapılması ve MTA Genel Müdürlüğü’nün öngördüğü
alanlarda sürdürülen jeolojik ve jeofizik incelemeler
sırasında BEÜ Geomatik Mühendisliği Bölümünün de Uydu
Jeodezisi ve Uzaktan Algılama teknikleri ile bu çalışmaları
desteklemesi kararlaştırılmıştı. Bu kapsamda ilk çalışmalar
Karapınar yöresindeki obruk oluşumlarının izlenmesine
yönelik olarak başlatıldı.
En Son Uzay Teknolojisi ile Megakent İstanbul’daki Yüzey
Hareketlerini İzleniyor
Geomatik Mühendisliği Bölümü ile İtalya’nın Ulusal
Araştırma Enstitüsü (National Research Council of Italy
Institute for Electromagnetic Sensing of the EnvironmentIREA) ve Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği
Bölümünün ortaklığında ve Yrd. Doç. Dr. Saygın Abdikan
yürütücülüğünde gerçekleştirilen proje çalışmasında nüfusu
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
yaklaşık 15 milyon olan İstanbul ele alındı. Jeolojik afetler
bakımından yüksek risk altında olan metropol, geçmişte
Kuzey Anadolu Fay hattında meydana gelen deprem
sonucu pek çok kayıp vermişti. Nüfus yoğunluğunun
hızla artması ve yeraltı ulaşım ağlarının da bu doğrultuda
artması sonucunda pek çok metro hattı hizmete açıldı.
Ancak son uzay teknolojisi olan gelişmiş Direfansiyel SAR
İnterferometri (Differential SAR Interferometry-DInSAR)
yöntemi kullanılarak geniş alanlarda şehir merkezlerinde
meydana gelen yüzey çökmeleri tespit ve analiz edildi. Bu
bölgede maksimum deformasyon değeri yaklaşık olarak
-5 cm/yıl olarak ölçüldü.
Bu yöntem sayesinde uzun zaman aralığında meydana
gelen ve yavaş gelişen deformasyonun mekânsal gelişimi
gözlenebiliyor. Bu proje ile İstanbul megakentinin maruz
kaldığı jeolojik afetlerin konumlarının belirlenerek
risk yönetiminde önemli bir araç olması düşünülüyor.
Çalışmaya ait ilk sonuçlar, V. Uzaktan Algılama ve Coğrafi
Bilgi Sistemleri Sempozyumunda (UZAL-CBS 2014) en iyi
sözlü sunum ödülünü kazandı.
EYLÜL - EKİM 2015
Konu ile ilgili değerlendirme yapan Dekanımız Prof.
Dr. Orhan UZUN, “Alanlarında yetkin, genç ve dinamik
öğretim üyelerinden oluşan Geomatik Mühendisliği
Bölümümüz, dünyadaki gelişmeleri çok yakından takip
ediyor. Sayın Rektörümüzün büyük destek ve teşvikleri
ile son dönemde akademik kadrosunu uluslararası
öğretim üyeleri ile daha da güçlendiren bölümümüz,
gerek yurt içinde gerek yurt dışında önemli çalışmalara
ve işbirliklerine imza atmaktadır.” dedi. Rektör Prof.
Dr. Mahmut ÖZER, kalite, uluslararasılaşma ve sosyal
sorumluluk/topluma hizmet Üniversitemizin üç temel
önceliğidir. Yatırımların ve verilen desteklerin bu
önceliklere hizmet edecek şekilde olmasına özel bir
önem veriyoruz. Mühendislik Fakültemiz ve Geomatik
Mühendisliği Bölümümüz, yaptıkları çalışmalarla destek
mekanizmalarından etkili bir şekilde yararlanarak ulusal
ve uluslararası ölçekte görünürlüğü olan bir bölüm haline
geldiler. Bu çalışmaların bölgemize hizmet noktasında
artarak devam etmesi en büyük arzumuzdur. Fakülte
yönetimini ve bölümümüzün tüm çalışanlarını göstermiş
oldukları özverili çalışmalardan dolayı kutluyorum” dedi.
Rektör Prof. Dr. Özer’den Yeni Akredite Olan Çevre
ve Geomatik Mühendisliği Bölümlerine Teşekkür
R
ektör Prof. Dr. Mahmut Özer Mühendislik
Fakültesi yönetimi ile MÜDEK Akreditasyonu
alan Çevre ve Geomatik Mühendisliği
Bölümlerinin öğretim elemanlarını makamında
kabul etti.
MÜDEK Akreditasyon sürecinde gösterdikleri
üstün gayret ve çalışmalarından dolayı Dekan
13. Uluslararası
Türk Dünyası
Sosyal Bilimler
Kongresi
B
irbiri ardına önemli bilimsel toplantı ve organizasyonlara imza atan Üniversitemiz, 13. Uluslararası Türk
Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi’nin düzenleyici ortakları arasında yerini aldı.
Prof. Dr. Orhan Uzun ve Fakülte yönetimi ile Çevre
ve Geomatik Bölümlerinin öğretim elemanlarına
teşekkür belgesi veren Rektör Özer, Akreditasyon
çalışmalarının Üniversitemizdeki tüm bölümlere
yayılarak devam ettirilmesinin Bülent Ecevit
Üniversitesi adının ulusal ve uluslararası
tanınırlığına önemli katkı sağlayacağına inandığını
söyledi.
28-30 Ekim 2015 tarihleri arasında, Azerbaycan’ın başkenti Bakü şehrinde düzenlenecek 13. Uluslararası Türk
Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi’ne Azerbaycan Devlet
İktisat Üniversitesi ev sahipliği yapacak.
İki ayaklı şekilde gerçekleşecek olan kongrenin ikinci
ayağı 31 Ekim 2015 tarihinde Gürcistan’ın başkenti Tiflis
şehrinde gerçekleşecek. Kongrenin ardından Bakü’den
Tiflis’e hareket edecek olan bilim insanları burada Yöntembilim Çalıştayı’na katılacaklar.
Düzenleyici kuruluşlar arasında üniversitemizle birlikte Sakarya Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Gazi
Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi,
Nevşehir Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Azerbaycan
Devlet İktisat Üniversitesi, Kırgızistan İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Kazakistan Miras Üniversitesi, Kızılorda Korkut Ata Devlet Üniversitesi, Tiflis Üniversitesi ve
Uluslararası Vizyon Üniversitesi de bulunuyor.
51
52
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
R
ektör Prof. Dr. Mahmut Özer, Devrek ilçesinde
16 Temmuz tarihinde meydana gelen heyelan
bölgesinde Zonguldak Valiliğinin öncülüğünde
Üniversitemiz tarafından yürütülen çalışmalarda
görev alan akademisyenlere teşekkür belgesi verdi.
Rektörlük makamında Mühendislik Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Orhan Uzun ve çalışmalarda görev alan
Geomatik Mühendisliği ve İnşaat Mühendisliği
Bölümlerinin öğretim elemanları bir araya gelen
Rektör Özer, konuklarıyla bir süre sohbet etti.
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan
Uzun’un, zor ve yorucu bir çalışma ortamında
Bülent Ecevit Üniversitesi ekibinin üstüne
düşenden de fazlasını yaparak çalışmaları başarı ile
gerçekleştirdiklerini belirtti. Dekan Uzun, Rektör
Özer’e, çalışmanın her aşamasında önemli destekler
sağladığını vurgulayarak teşekkür etti.
Rektör Özer,
Heyelan Bölgesinde
Gerçekleştirilen
Çalışmalarda Görev Alan
Akademisyenlere
Teşekkür Etti
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, akademisyenlere
teşekkür ederek bölgeye yönelik bir çalışmada Bülent Ecevit Üniversitesi imzasının bulunmasının büyük önem
taşıdığını söyledi. Heyelan bölgesinde gerçekleştirilen çalışmada emeği geçen akademisyenlere teşekkür eden
Rektör Özer, “Zonguldak için projeler üretmeyi çok önemsiyoruz. Bu çalışmada da sizler çok zor şartlarda
günlerce yoğun bir çaba harcadınız. Yöre insanı için büyük vahamet arz eden bu olay bir yandan da bizler için
bilimsel anlamda önemli bir deneyim oluşturdu. Emekleriniz için teşekkür ediyorum. Ve başarılarınızın devamını
diliyorum.” dedi.
2015 Yılı
II. Dönem Proje
Çağrısı
B
ülent Ecevit Üniversitesi Bilimsel
ve Teknolojik Araştırma Projeleri
Koordinatörlüğü’nce 2015 yılında
Lisansüstü Öğrenim ve Bireysel
Araştırma Projelerine destek verilecektir.
Proje başvurusunda bulunmak
isteyen öğretim üyelerimiz II. Dönem
başvurularını 14/09/2015–14/10/2015
tarihleri arasında bağlı oldukları
birimlere yapacaklardır. İlgili birimlerin
proje başvurularını üç (3) uzman görüşü
ile birlikte 04/11/2015 tarihi mesai
bitimine kadar Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü’ne
teslim etmeleri gerekmektedir. Bu çağrı
kapsamında 2015 yılı için verilecek azami
destek miktarları Yüksek Lisans Projeleri
için 12.500 TL, Doktora Projeleri için
25.000 TL, Lisansüstü programı olmayan
birimlere yönelik Bağımsız Araştırma
Projeleri için ise 10.000 TL olarak
uygulanacaktır.
2015 yılı Uluslararası Toplantı Destek
Projeleri için Sözlü Sunumlara 4.000
TL, Poster Sunumlarına 1.000 TL;
Makale Basımı Destek Projeleri için
TÜBİTAK’ın desteklediği miktara
kadar destek verilecektir. Bu Destek
Projelerine başvurularda proje çağrı
dönemi bulunmamakta, öğretim
üyelerimiz tarafından yıl içinde başvuru
yapılabilmektedir.
Koordinatörlüğümüze yapılan proje
başvurularında Üniversitemizin
05/10/2012 tarih ve 2012/22-42 sayılı
Senato Kararı ile yürürlüğe giren
“BEÜ Bilimsel Araştırma Projeleri
Hazırlama ve Değerlendirme Yönergesi”
ne uyulması zorunludur. Söz konusu
yönergeye ve güncellenmiş başvuru
formlarına http://bap.beun.edu.tr/
gerekli_formlar.aspx?tur=1 internet
adresinden ulaşılabilir.
Bilimsel Araştırma Projeleri
sayfamızdaki BAP Otomasyon
Sistemi üzerinden de beun uzantılı
e-posta adresi ve şifresi ile başvurular
14/09/2015 – 14/10/2015 tarihleri
arasında kabul edilmektedir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
53
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ)
Öğretim Üyelerinden Bilime Büyük Katkı
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) araştırmacılarının da dahil olduğu uluslararası
araştırma ekibi uzay araçlarının yörüngelerinin ve Yeryuvarı Yönlendirme
Parametrelerinin daha hassas belirlenmesini sağlayan yeni bir yöntem geliştirdi.
S
on yıllarda Uluslararası
çalışmalarda
adından söz ettiren
BEÜ öğretim üyeleri uzay
çalışmalarında çok önemli
bir yöntem geliştirdi. BEÜ
Geomatik Mühendisliği
Bölümü’nden Prof. Dr.
Shuanggen Jin ve Prof. Dr.
Şenol Hakan Kutoğlu’nun
yanı sıra, Çin’in Wuhan
Üniversitesi, Çin Bilimler Akademisi,
Budapeşte Üniversitesi, Şangay Astronomi
Gözlemevi ve Avustralya’nın South Wales
Üniversitesi’nden araştırmacıların yer
aldığı ekip, mevcut yöntemin yerine Uydu
Bazlı VLBI yöntemi ile çok daha iyi sonuçlar
elde edilebileceğini ortaya koydular.
Yöntemle ilgili formüllerin ve sonuçların
yer aldığı çalışma “Aerospace Science and
Technology” isimli uluslararası dergide
yayınlandı.
Uzay çalışmalarında çığır açacak bir
çalışmanın başlangıcı niteliğinde olan
çalışma ile ilgili Prof. Dr. Şenol Hakan
Kutoğlu şunları söyledi:
“Uzay araçlarının görevlerini başarıyla
gerçekleştirebilmeleri için uzaydaki
konum ve yörüngelerinin, bunun yanı sıra
Yeryuvarı Yönlendirme Parametrelerinin
olabildiğince hassas belirlenebilmesi
gerekir. Günümüzde bu amaçla Çok Uzun
Bazlı Interferometri (VLBI) tekniğinden
yararlanılmaktadır. Biz mevcut yöntemin
yerine Uydu Bazlı VLBI yöntemi ile çok daha
iyi sonuçlar elde edilebileceğini ortaya
koyduk. Yaptığımız çalışmanın sonuçları
Aerospace Science and Technology
dergisinde yayınlandı. Üniversitemiz adına
böyle bir çalışmanın içinde olmak son
derece gurur verici.” dedi.
Üniversitelerinin teknik bir üniversite
olarak kurulduğunu hatırlatan BEÜ
Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer: “Değerli
akademisyenlerimizin ortaya koyduğu
bu çalışmayı kalite ve akreditasyon
çalışmalarının bir devamı olarak görüyoruz.
Altyapı ve akademik alanda yürütülen
kaliteye dayalı çalışmalarımızın bilimsel
çalışmalarla taçlandırılması bizleri mutlu
ediyor. Üniversitemiz özellikle teknik
alanlarda çok güçlü bir alt yapıya sahip.
Üniversitemizde çalışan uluslararası
akademisyenlerimiz güçlü alt yapıyı
uluslararası bilim çevrelerinde tanıtmada
önemli bir konumdalar. Bu başarılı
çalışmada Üniversitemizi temsil eden
Geomatik Mühendisliği Bölümü’nden Prof.
Dr. Shuanggen Jin ve Prof. Dr. Şenol Hakan
Kutoğlu’nu tebrik ediyorum.” dedi.
54
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
VOLTRAN
Yüzümüzü Ağarttı
TÜBİTAK
tarafından Kocaeli’de düzenlenen
Alternatif Enerji Araç Yarışları, 9
Ağustos Pazar günü gerçekleştirilen performans yarışı ile
sona erdi. Elektromobil Araç Yarışında Üniversitemiz Voltran
adlı aracı ile katıldı. BEÜ Elektromobil Takımı tarafından
üretilen Voltran, 24 üniversite takımının ürettiği aracı geride
bırakarak yarışı tamamlamayı başaranlar arasında yer aldı.
Yarışta Üniversitemizi Robot Kulübünden Can Ayberk Demir
(takım kaptanı), Ahmet Biber, Uğur Kelat, Erman Tunca;
Tasarım Uygulama ve Araştırma Kulübü (TUYAK)tan Emre
Kaya, Ozan Öztürk, Yusuf Çorbacı (pilot), Mehmet Faik Bilsel,
Erdal Demir adlı öğrencilerden oluşan BEÜ Elektromobil
Takımı temsil etti.
Tümüyle elektrik enerjisi ile çalışan elektromobil araçlarının,
belli bir zaman diliminde mümkün olan en az enerji ile en
uzun mesafeyi almaları hedefleniyor. Elektromobil araçların
bataryalarında 3 kW’lık enerjiyi depolanabiliyor. Yarış
sırasında harcanan enerji ise bataryalara yarış öncesinde
bağlanan joulemetre ile tespit ediliyor.
Üniversitemizin aracı Voltran, beklenenin üzerinde bir
performans sergileyerek yarış sürecinde herhangi bir sorun
yaşamadı. Üretiminin ardından ilk kez Körfez Pistinde
kullanılan Voltran, 64 dakikada 1600 Wh’lık enerji harcayarak
yarışı tamamladı. Voltran’ın bu performansı süresince
harcadığı elektrik enerjisi, 60-70 Kuruşluk bir tüketime denk
geliyor.
Yarışları Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile TÜBİTAK
Başkanı Prof. Dr. A. Arif Ergin de izledi. Bakan Işık ve Başkan
Prof. Dr. Ergin, yarış sonrasında Üniversitemize tahsis edilen
padoku ziyaret ederek takımımızı Voltran’ın performansı
dolayısıyla kutladılar.
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. A. Arif Ergin yaptığı ziyarette
“TÜBİTAK olarak düzenlediğimiz bu yarışlarla geleceğin
araçları olan elektromobillerin çeşitli donanımlarının
Üniversiteler tarafından geliştirilmesini ve geleceğin
teknolojilerini üretip kullanacak olan gençlerin üretkenliğini
arttırmayı hedefliyoruz. Bugün bizleri en çok mutlu eden
de verilen bu destekler ile gençlerin üretiyor olması. Hem
ürettiğiniz araç hem de ilk yarışta sergilediğiniz performans
dolayısıyla sizleri kutluyorum ve başarılar diliyorum.” dedi.
Bakan Fikri Işık ise Voltran hakkında Takım üyelerinden
bilgi aldı ve “Bülent Ecevit Üniversitesi en köklü
üniversitelerimizden bir tanesi. Bugün yarışlarda kendi
ürettiğiniz araçla burada olmanız bizler için büyük mutluluk
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
55
kaynağıdır. Sizleri kutluyorum.” dedi.
Bakan Işık, Voltran’ın üzerinde yazılı olan
Orhan Veli’nin ‘Siyah akar Zonguldak’ın
deresi / Yüzkarası değil kömür karası /
Böyle kazanılır ekmek parası’ mısralarını
ilgiyle okudu. Elektromobil Takımını,
geldikleri ilin değerlerine sahip çıkan
bu çalışma dolayısı ile de kutlayarak
şunları söyledi: “Bu çok önemli bir
sosyal sorumluluk örneği; Zonguldak’ın
bu değerini, Voltran’la birlikte daha
nice yarışlarda taşımanızı diliyorum.
Zonguldak’a ve Bülent Ecevit Üniversitesine
selamlarımızı gönderiyoruz.”.
Takımımızın akademik danışmanlığını
yürüten Elektrik Elektronik Mühendisliği
Bölümü öğretim üyesi ve Robot Kulübü
danışması Yrd. Doç. Dr. Rıfat Hacıoğlu,
Voltran’ın üretiminin hemen ardından
ilk pist tecrübesine çıktığı bu yarışı
sorunsuz tamamladığını vurgulayarak
şunları söyledi: “Bunu ilk deneyim olarak
başarılı buluyoruz. Kısa süre içerisinde elimizdeki olanaklar
çerçevesinde birden fazla kulübün birlikte çalışması
sonunda ortaya çıkan Voltran’ın gösterdiği performans bize
gelecek yarışlar için motivasyon sağladı. Bundan sonra
aracımızda düzenlemelerle eksiklerimizi tamamlamayı ve
önümüzdeki dönemdeki yarışlarda performansımızı arttırmayı
hedefliyoruz. Bu çalışmada öncelikle Rektörümüz Prof.
Dr. Mahmut Özer’e teşekkür ediyorum. Öğrencilerimize bu
projemizde de büyük destek verdi. Projenin tüm aşamalarında
öğrencilerimizin destekçisi olan Elektrik Elektronik
Bölümünden Öğr. Gör. Aytaç Altan’a teşekkür ediyorum. BEÜ
Elektromobil Takımımızı kutluyorum; gerçek bir ekip olmayı
başardılar, yarışın son anına kadar sinerjilerini kaybetmediler.
Destekleri ile bizlere güç veren tüm sponsorlarımıza da ayrıca
teşekkürlerimi sunuyorum”.
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, Voltran’ın yarıştaki
performansı dolayısı Elektromobil Takımını kutladı ve tümüyle
öğrencilerin emekleri ile üretilen aracın geliştirilebilmesi
amacıyla desteklerini sürdüreceklerini belirtti. Rektör Özer,
“İki farklı mühendislik disiplininden öğrencilerimizin birlikte
ürettiği Voltran’ın ilk performansı, verilen emeklerin boşa
çıkmadığını gösterdi. Üniversitemizin verdiği desteklerin
böyle güzel sonuçlar getirmesi bizleri de mutlu ediyor. Bu tür
projeleri önümüzdeki dönemlerde de desteklemeye devam
edeceğiz. Takımımızı kutluyor ve başarılarının devamını
diliyorum.” dedi.
56
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi Senatosundan Müjdeli Haber:
Kdz. Ereğli Turizm Fakültesi Kurulması Kararlaştırıldı
Bülent Ecevit
Üniversitesi (BEÜ)
Senatosu 12 Ekim
2015 Pazartesi günü
toplanarak BEÜ Kdz.
Ereğli’de Turizm
Fakültesi kurulmasına
karar verdi. BEÜ
Senatosunun aldığı
karar doğrultusunda
YÖK’e sunacağı
Turizm Fakültesinin
kurulması sürecinin
tamamlanmasıyla
Üniversitede bulunan
fakülte sayısı on
üçe Kdz. Ereğli’deki
fakülte sayısı ise üçe
çıkmış olacak.
K
dz. Ereğli’de 41 dönüm
arazide kurulu ve irili
ufaklı toplam 11 bloktan
oluşan 27 bin 600 metre kare
kapalı alana sahip eski Devlet
Hastanesi binasının Bülent
Ecevit Üniversitesi’ne (BEÜ)
devir edilmesiyle ilgili yasal
süreç tamamlanmış BEÜ’nün
yeni kampüs alanını nasıl
değerlendireceği merak konusu
olmuştu. BEÜ Senatosunun
aldığı kararla Eğitim Fakültesi,
Denizcilik Fakültesi, Kdz.
Ereğli Meslek Yüksekokulu’yla
faaliyetlerine devam eden Ereğli
Kampüslerinde yeni bir fakülte
daha kurulmuş olacak. Kurulan
Fakültenin Ereğli’nin turizm
potansiyeline çok önemli bir ivme
katacağı belirtildi.
Kdz. Ereğli’ye çok önem
verdiklerini ve Kdz. Ereğli’nin
Zonguldak için çok önemli bir
cazibe merkezi potansiyeli
olduğunu söyleyen BEÜ
Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer şunları söyledi: “Ereğli’de
Üniversitemizin kampüslerini büyütmek için uzun zamandır
çabalamaktaydık. Ereğli’de daha
önce Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi
Yüksekokulu ve Eğitim Fakültesi
hizmet vermekteydi. 2013 yılında
Denizcilik Fakültesi’ni kurduk. Yine
2013 yılında Kdz. Ereğli Meslek
Yüksekokulu’nu açtık. Eğitim
Fakültesi’nde ve diğer birimlerde
açtığımız yeni bölümlerle öğrenci,
akademik ve idari personel
sayısında önemli artışlar sağladık.
Ancak bu birimlerin Kepez ve
Doruk’daki, iki ayrı yerleşkede
hizmet vermesi bazı güçlükler
yaşanmasına sebep oluyordu.
En önemli sorunlardan biri de
mevcut yerleşke alanlarının ve bina
kapasitelerinin yetersiz kalmasıydı.
Özellikle Eğitim Fakültemiz tek bir
binaya sığmayıp her iki kampüste
de eğitim vermekte idi. Tüm bu
olumsuzluklara rağmen Ereğli
Kampüslerimizde öğrenim gören
öğrenci sayısı 2010 yılında 1679
iken bu sayıyı 2015’te iki kat artırarak 3458’e çıkardık.
Öğrenci, personel ve yeni birimlerdeki kapasite artış hızımız
göz önüne alındığında önümüzdeki yıl Doruk yerleşkesindeki
binanın ve alanın da yetersiz kalacağını öngörüyorduk.
Uzun zamandan beri eski hastane yerinin Üniversitemize
tahsisi ile ilgili taleplerimizi iletiyorduk. Bu yıl bu
teşebbüsümüz gerçekleşti. Yeni yerleşkenin öğrencilerimize
sunulacak olan eğitim ve sosyal hizmet imkânlarının niteliği
ile Kdz. Ereğli’de yükseköğretimin geleceği ve mevcutta
yaşanan bazı problemlerin çözümünde çok olumlu etkileri
olacaktır. Bizlerde Kdz. Ereğli’de yeni eğitim birimlerini
hizmete almayı ve Ereğli’de yükseköğretim kapasitesini
arttırmayı planlıyorduk. Bu çerçevede Turizm Fakültesinin
kurulma kararını aldık. Devri gerçekleşen kampüsün
eğitim amaçlı kullanılmak üzere projelendirilmesi sürecini
başlattık. En kısa sürede Kdz. Ereğli’ye yakışır tarzda
modern bir ‘Ereğli Kampüsü’ oluşturacağız. Kurulacak
yeni fakülteye alınacak öğrencilerle ve daha önce Kdz.
Ereğli’de faaliyet veren fakülte ve yüksekokullarımızda
oluşacak kapasite artırımıyla kısa sürede öğrenci sayımızı
önemli oranda arttırmak istiyoruz. Yeni Ereğli Kampüsünün
oluşması sürecinde destek veren Zonguldak Valisi Sayın Ali
Kaban’a, milletvekillerimize, özellikle son dönemde süreci
yakından takip eden Sayın Faruk Çaturoğlu’na, Kdz. Ereğli
Belediye Başkanı Sayın Hüseyin Uysal’a, Kdz. Ereğli TSO
Başkanı Yaşar Tetiker’e ve sürece destek veren herkese
teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
57
Bülent Ecevit Üniversitesi Kdz. Ereğli Meslek Yüksekokuluna
Grafik Tasarımı Bilgisayar Laboratuvarı Kuruluyor
Y
eni akademik yılda 40 öğrenci
normal öğrenim, 40 öğrenci II.
öğrenim olmak üzere toplam 80
öğrenci alarak bu yıl eğitim öğretim
vermeye başlayan Grafik Tasarımı
Programında 40 adet şövale ve 20
adet (40 kişilik) tasarım masasından
oluşan grafik tasarım atölyesinden
sonra, sektörün gerektirdiği modern
teknolojiye sahip laboratuvar için yapılan çalışmalara
hız verildi. Bahar dönemine yetiştirilmesi planlanan
laboratuvarda dijital ortamda yapılan tüm grafik tasarımı
çalışmalarına uygun bilgisayar, bilgisayar programları,
baskı makineleri ve diğer her türlü donanım bulunacak.
Laboratuvarın hizmete açılmasıyla birlikte Kdz. Ereğli
Meslek Yüksekokulu Grafik Tasarımı Programından mezun
olacak öğrencilerin sektörde aranılan ve tercih edilen
meslek elemanları olması hedefine çok büyük katkıda
bulunması hedefleniyor. Kurulacak Grafik
Tasarım Laboratuvarı yaklaşık 200 bin
TL’ye mal olacak.
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer,
akademik eğitimin gereği olan teknolojik
alt yapı çalışmalarda gelişmeleri
izlediklerini vurgulayarak; “Fakülte ve
yüksekokullarımızda öğrencilerimize
öğrenim gördükleri alanlara göre gerekli teknolojik alt
yapıyı sağlamak için azami gayret gösteriyoruz. Kdz.
Ereğli Meslek Yüksekokulumuzda bu yıl öğrenci kabul
eden Grafik Tasarımı Programı için de özel bilgisayarların
olduğu bir laboratuvar oluşturuyoruz. Bu bölümde öğrenim
gören öğrencilerimiz yeteneklerini akademik eğitimleri ile
geliştirerek hazırlayacakları tasarımları güncel teknolojinin
ürünü olan bilgisayarlarda çalışsınlar istiyoruz. Böylece
meslek yaşamlarında teknolojiyi kullanabilme becerilerinin
de gelişeceğine inanıyoruz.” dedi.
“KAZA GELİYORUM DER!”
K
dz. Ereğli Meslek Yüksekokulu, Deniz ve Liman
İşletmeciliği Programı son sınıf öğrencilerinin Sosyal
Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında düzenlemiş
olduğu etkinlik büyük ilgi gördü.
Kdz. Ereğli sahil bölgesinde yer alan amfi tiyatroda
gerçekleştirilen etkinlikle ülkemizde halen büyük bir
problem olarak etkisini hissettiren trafik kazalarına ve
nedenlerine dikkat çekmek isteyen öğrenciler muhtemel
bir trafik kazası sonrasında oluşan kaza sonrası ortamı
sergilediler. Senaryoya göre 3 otomobil ve 2 motosikletin
karıştığı kaza bölgesinde araçların, yaralı ve ölen kişilerin
durumu görsel ve ses efektleriyle canlandırıldı. Gün boyu
devam eden etkinlik katılımcılar tarafından meraklı gözlerle
izlendi. Öte yandan video gösterimleriyle trafik kazalarının
sebepleri ve çözüm önerilerine de dikkat çekildi. Amfi tiyatro
içerisindeki etkinlik alanına yönlendiren tabelalarda “alkollü
araç kullanırsan 50 m” , “emniyet kemeri takmazsan 40
m”, “hız limitini aşarsan 30 m”, “uykusuz yola çıkarsan 20
m”, “trafikte cep telefonuyla konuşursan 10 m” ifadeleri
görüldü. Ayrıca kaza yapan araçların yanında hangi
kurallara uymadığı konusunda açıklamaların bulunduğu
tabelalar konuldu.
Etkinliğin akşam bölümüne katılan Kdz. Ereğli Belediye
Başkanı Hüseyin Uysal; projeyi çok başarılı bulduğunu,
bu tip projelerin periyodik olarak tekrarlanmasının faydalı
olacağını ifade ederek projeyi gerçekleştiren öğrencileri
kutladı.
Projeyi düzenleyen Deniz ve Liman İşletmeciliği son sınıf
öğrencileri Sultan Öner, Hacı Arap Küçük, Burak Tek,
Mehmet Muhammet Irmak, Salih Tetik ve Anıl Yavuz
gördükleri ilgi karşısında projenin amacına ulaştığını
düşündüklerini ve projeye destek olan kamu ve özel
kuruluşlarına teşekkür ettiler.
58
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Prof. Dr. Ziya Selçuk, Bülent Ecevit Üniversitesi
Ereğli Kampüsü’nde Konferans Verdi
Prof. Dr. Ziya Selçuk, Rektör Özer’i
Ziyaret Etti
Öğretmenlikte İlk Ders ve Öğretmenlik
Mesleğinde Beceriler konferansıyla
Ereğli Eğitim Fakültesinde öğrenciler
ve akademisyenlerle buluşan Prof.
Dr. Ziya Selçuk, konferansın ardından
Zonguldak’a gelerek BEÜ Rektörü
Prof. Dr. Mahmut Özer›i ziyaret etti.
Selçuk, Rektörlük makamında
gerçekleşen ziyaretteki konuşmasında
2015-2016 Akademik Yılında Bülent
Ecevit Üniversitesinin tüm öğrencileri
ile akademik ve idari personeline
başarılar diledi. Özellikle Bülent Ecevit
Üniversitesi’nin nitelik konusuna
bu denli eğilmesinden duyduğu
memnuniyeti dile getirdi.
B
ülent Ecevit Üniversitesi’nin (BEÜ) Ereğli Eğitim
Fakültesi tarafından “Öğretmenlikte İlk Ders
ve Öğretmenlik Mesleğinde Beceriler” konulu
konferans düzenlendi. Ereğli Eğitim Fakültesi Kapalı
Spor Salonunda gerçekleşen konferansa Prof. Dr. Ziya
Selçuk konuşmacı olarak katıldı.
02.10.2015 tarihinde gerçekleşen konferansa Krd. Ereğli
Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Azar, Krd. Ereğli
Meslek Yüksekokulu Müdür Doç. Dr. İlhan Karataş,
dekan yardımcıları, akademik ve idari personel ve
öğrenciler katıldı.
Prof. Dr. Ziya Selçuk konferansta öğretmenlik
mesleğinin adanmışlık mesleği olduğunu ve bu
mesleği yapmaya hazırlanan öğretmen adaylarının
kendilerini öğrencileri için şimdiden donanımlı biçimde
hazırlamaları gerektiğini vurguladı. Bülent Ecevit
Üniversitesi’nin (BEÜ) çalışmalarına yönelikte gelecek
için oldukça umutlu olunan bir ortam bulunduğunu ve bu
ortamın oluşmasında katkı sunanlara teşekkür etti.
Konferansın ardından Krd. Ereğli Eğitim Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Ali Azar tarafından Prof. Dr. Ziya
Selçuk’a çiçek ve teşekkür plâketi takdim edildi.
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer,
ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile
getirerek “Üniversitelerin öncelikle bilimsel nitelik
konusuna önem vermeleri gerekiyor. Bu konuda topluma
örnek olmaları bekleniyor. Üniversitemize değişik
vesilelerle gelen konuklarımızın da katkısıyla her geçen
gün bu konuda daha fazla mesafe aldığımıza inanıyoruz.”
dedi.
Rektör Özer, Prof. Dr. Selçuk’a Üniversiteleri adına
çeşitli hediyeler takdim etti.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
Üniversitemiz
İskoçya’nın
Glasgow Şehrinde
Düzenlenen EAIE
Eğitim Fuarında
Temsil Edildi
Üniversitemiz Avrupa Uluslararası Eğitim
Derneği (EAIE)’nin İskoçya’nın Glasgow şehrinde
düzenlediği eğitim fuarında tanıtıldı. Dünyanın en
saygın ve geniş kapsamlı organizasyonu olan ve
bu yıl 27.’si düzenlenen fuar, 15 – 18 Eylül 2015
tarihleri arasında 90 ülkeden 5000’in üzerinde
katılımcı ile gerçekleştirildi.
EAIE fuarı, uluslararasılaşma konusundaki fikir
ve deneyimlerin katılımcılar arasında paylaşımına
olanak sağlıyor ve özellikle uluslararası eğitimle
ilgili konularda bir dizi çalıştayı da kapsıyor.
Bu yılki konferansın oturum ve çalıştaylarında
katılımcılara uluslararası eğitim alanındaki son
yönelim ve gelişmelerle ilgili genel bir bakış ve
güncel bilgiler sunuldu.
Fuarda Üniversitemizi Dış İlişkiler Genel
Koordinatörü Prof. Dr. Hakan Kutoğlu,
Uluslararası Öğrenci Koordinatörü Yrd. Doç.
Dr. Tevfik Cem Akalın ve Uluslararası İlişkiler
Koordinatörü Okt. Dinçer Biçer temsil etti.
Dünyanın pek çok ülkesindeki üniversitelerin
temsilcileriyle görüşmeler yapma fırsatı bulan
temsilcilerimiz, oldukça verimli geçen etkinliğin
BEÜ’nün uluslararasılaşma süreçlerine
büyük katkı sağlayacağını ve önümüzdeki
günlerde uluslararası işbirlikleri sayısında artış
yaşanacağını ifade ettiler.
59
60
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi
Tübitak-Uzay’a
Danışmanlık Yapacak
Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan KUTOĞLU’nun
Ülkemizin uzay teknolojileri konusunda gelişimini sağlamak,
şahsında Bölümün tüm akademik personeline ve son
uzay teknolojileri ile ilgili alanlarda güncel araştırma
protokol dolayısıyla Doç. Dr. Hüseyin TOPAN’a teşekkür
konuları ortaya koymak ve çözümlemek amacıyla kurulmuş
ediyorum.” Yaşanan gelişmeleri son yıllarda
olan TÜBİTAK-UZAY’la imzalanan sözleşme
yapılan yatırımların sonuçları olarak
kapsamında, Mühendislik Fakültesi Geomatik
gördüğünü belirten Prof. Dr. Uzun,
Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç.
Bülent Ecevit
desteğini daima yanımızda hissettiğimiz
Dr. Hüseyin TOPAN, bir yıl süre ile
Sayın Rektörümüze teşekkürü bir borç
bilimsel danışmanlık hizmeti verecek.
Üniversitesi ile TÜBİTAK
biliyorum.
Uzay Teknolojileri Araştırma
Mühendislik Fakültesi Dekan Prof.
Konu ile ilgili olarak açıklama
Dr. Orhan UZUN, danışmanlık
Enstitüsü (TÜBİTAK-UZAY)
yapan Rektör Prof. Dr. Mahmut
sözleşmesinin imzalanmasının
arasında
“Uydu
Görüntü
ÖZER, “Ülkemizin köklü kurumları
ardından yaptığı açıklamada şunları
İşleme
ve
Geoportal
ile imzalanan söz konusu
söyledi: “Geomatik Mühendisliği
protokolleri,
saygınlık göstergesi
Bölümümüz son dönemde yaptığı
Oluşturma Projesi”
olmalarının
ötesinde
köklü bir
çalışmalarla adından sıkça söz
kapsamında bir
geleneğe
sahip
olan
Bülent
Ecevit
ettirmektedir. Daha önce Harita
danışmanlık
sözleşmesi
Üniversitesinin
ulaştığı
iş
yapabilme
Genel Komutanlığı ve MTA gibi
kapasitesini göstermesi açısından da
kurumlarla da protokoller imzalayan
imzalandı.
önemli
buluyorum. Üç temel öncelik
Bölümümüz, bölgemizdeki kurum
olarak
belirlediğimiz
‘kalite, bölgemizle
ve kuruluşların ihtiyaç duyduğu pek çok
ilişkiler
ve
uluslararasılaşma’
bağlamında
alanda çözümler üretmektedir. Ülkemizin en
önemli
çalışmalara
imza
atan
Mühendislik
Fakültemizi
önemli bilimsel kurumlarından birisi olan TÜBİTAK ile
başarılarından
dolayı
tebrik
ediyorum.
Geomatik
yapılan protokol, bölümümüzün ‘konuma bağlı uzaktan
Mühendisliği Bölümümüzde yaşanan bu gelişmelerin diğer
algılama uygulamalar’ konusunda da önemli bir merkez
bölümlerimizde de artarak devam edeceğine inanıyor, emeği
haline geldiğini ortaya koymaktadır. Bugüne kadar
geçen herkese teşekkür ediyorum.” dedi.
gerçekleştirdikleri başarılı çalışmalar dolayısıyla Geomatik
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
61
Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Alanındaki
Çalışmalarını Uluslararası Alana Taşıyor
S
ağlık Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel
Müdürü Dr. Öner Güner ve Pencap Tıp Fakiltesi
(Pancab Medical College) Dekanı Prof. Dr. Zahid Yasin
Hasani, 9 Eylül Çarşamba günü, Bülent Ecevit Üniversitesi
(BEÜ) Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer’i makamında ziyaret
ettiler.
birlikte BEÜ’ye gelen Hasani ziyarette, Bülent Ecevit
Üniversitesinin Tıp alanında çok iyi bir konumda olduğunu
gördüğünü ve Pencap Tıp Fakültesi ile tecrübe ve diğer
alanlarda işbirliği olanaklarını geliştirmek için BEÜ’de
bulunduğunu belirtti. Hasani, BEÜ Rektörü Prof. Dr.
Mahmut Özer’e gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür etti.
Rektör Özer de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi
ve Bülent Ecevit Üniversitesinde önemli sayıda Pakistanlı
öğrenci bulunduğunu, Pencep Tıp Fakültesi ile işbirliği
yapılmasını önemsediklerini ve Sağlık Bakanlığı Dış İlişkiler
ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünün bu tür işbirliklerinin
geliştirilmesinde önemli görevler üstlendiğini belirtti.
Rektör Özer, Dekan Hasani’ye ve Genel Müdür Güner’e
Üniversitemizin anı tabağı ile çeşitli armağanlar verdi.
Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürü Dr. Öner Güner
görüşmede, Türkiye’nin sağlık alanında yaptığı reformlarla
dünyada saygın bir yere geldiğini, bu çerçevede pek çok
ülke ile sağlık alanında işbirliklerine gidildiğini, Prof. Dr.
Hasani’nin de bu çerçevede ülkemizde bulunduğunu belirtti.
Tıp alanında Bülent Ecevit Üniversitesi ile işbirliği
olanaklarını değerlendirmek üzere Genel Müdür Güner’le
62
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Türkçe Yaz Okulu İçin Farklı Ülkelerden Gelen
Öğrencilerle Tanışma Toplantısı Gerçekleşti
Ü
niversitemiz ve Yunus Emre Enstitüsü
arasında yapılan işbirliği çerçevesinde
Dünyanın farklı ülkelerinden gelen
öğrencilerle BEÜ Konukevinde 29.07.2015
tarihinde tanışma toplantısı gerçekleşti.
27 Temmuz-22 Ağustos tarihleri arasında
Türkçe Yaz Okulu için Yurtdışından
Üniversitemize gelen yabancı öğrencilerle
yapılan toplantının ardından 2014 yılında
ülkemize gelen yabancı öğrencilerin
resimlerinden oluşan sergi açılışına geçildi.
Açılışa BEÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet
Altın, Prof. Dr. Hale Sayan Özçakmak, Yunus
Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Ebubekir
Ceylan, TTK Genel Müdürü Burhan İnan, İl
Milli Eğitim Müdürü Turgut Özbek, Gençlik ve
Spor İl Müdürü Uğur Akdeniz, GİMİS Müdürü
Ahmet Demirci, Karaelmas TÖMER Müdürü Yrd.
Doç. Dr. Gülbanu Duman, davetliler ve yabancı
öğrenciler katıldı. Sergi açılışında bir konuşma
yapan Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet
Altın yabancı öğrencileri BEÜ’de ağırlamaktan
duyduğu memnuniyeti dile getirerek öğrencilere
her konuda yardımcı olacaklarını belirtti.
Yunus Emre Enstitüsü adına konuşma yapan
Enstitü Başkan Yardımcısı Ebubekir Ceylan,
Bülent Ecevit Üniversitesi’ne ülkemize gelen
yabancı öğrencilere sıcak ve samimi bir
ortamda ev sahipliği yaptığından dolayı teşekkür
etti. Sergi açılışının ardından açılış yemeğine
geçildi.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Yöneticilerimiz,
Yunus Emre Enstitüsü
Öğrencileriyle Sabah
Kahvaltısında
Biraraya Geldi
Ü
niversitemizin Yunus Emre Enstitüsü
işbirliği ile düzenlediği yaz okulu
programına katılan öğrenciler, Rektör
Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Altın, Genel Sekreter
Abdülkadir Açar, Genel Sekreter Yardımcısı Osman
Demir, TÖMER Müdürü Gül Banu Duman, Sağlık Kültür
Spor Daire Başkanı Feray Çiçek, TÖMER öğretim
elemanları ile 13 Ağustos Perşembe günü kahvaltıda bir
araya geldiler.
EYLÜL - EKİM 2015
63
64
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesinin Konuğu Olan Öğrenciler
Sanat Atölyesinde Hünerlerini Sergilediler
2015 Türkçe Yaz Okulu
Programı için dünyanın
farklı ülkelerinden
Zonguldak’a gelen
konuk öğrenciler bu
kez Bülent Ecevit
Üniversitesi Medeniyet
Araştırmaları ve
Değerler Eğitimi
Uygulama ve Araştırma
Merkezi Sanat
Atölyesinde Ebru
kursuna katıldılar.
B
ülent Ecevit Üniversitesi ve Yunus Emre Enstitüsü
arasında gerçekleşen iş birliği kapsamında
düzenlenen 2015 Türkçe Yaz Okulu Programı
için dünyanın farklı ülkelerinden Zonguldak’a gelen
öğrenciler değişik aktivitelere katlıyorlar. Son olarak
öğrenciler kısa adı
MEDEM olan Medeniyet
Araştırmaları ve
Değerler Eğitimi
Uygulama ve Araştırma
Merkezi’nde sanatçı
Yetkin Senemoğlu
gözetiminde Ebru
kursuna katılarak
hünerlerini sergilediler.
İki gurup halinde kursa
katılan öğrenciler kısa
zamanda ebru yapmanın
keyfine vardılar.
Polonya/Varşova’dan
Yaz Okuluna katılan Jerzy, -düzgün bir Türkçeyle- ebru
yapımının çok keyif verici olduğunu, Zonguldak’ta
olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi ve
Bülent Ecevit Üniversitesi çalışanlarına yardımlarından
dolayı teşekkür etti.
İki gün süren kursta 2015 Türkçe Yaz Okulu Programı’na
katılan tüm öğrenciler ebru yapma fırsatı buldular.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
65
BEÜ Türkçe Yaz Okulunun Misafir Öğrencileri
Amasra’ya Hayran Kaldı
B
ülent Ecevit Üniversitesi ve Yunus
Emre Enstitüsü arasında gerçekleşen
iş birliği kapsamında düzenlenen
2015 Türkçe Yaz Okulu Programı için
dünyanın farklı ülkelerinden Zonguldak’a
gelen konuk öğrenciler 1 Ağustos
Cumartesi günü Amasra’ya bir gezi
düzenlediler.
Türkçe Yaz Okulunun 4 haftalık bir
programı sürecinde BEÜ’de misafiri olacak
olan öğrenciler haftalık gezi yerlerinden
ilki olan Amasra gezisi, Karaelmas
TÖMER Müdürlüğünün organizasyonu ile
gerçekleştirildi. Geziye katılan öğrenciler
hem gün boyu doyasıya eğlenerek vakit
geçirdiler hem de halk ile içe içe olarak
Türkçe pratik yapma fırsatı buldular.
Heyecan verici bir tekne turu ile başlayan
gezide öğrenciler farklı ve keyifli anlar
yaşadılar. Amasra içerisinde şehir turu
yaptılar ve arkadaşları ile aileleri için çeşitli
hediyeler aldılar. Öğle yemeğinde ikram
edilen taze balıkları da büyük bir keyifle
yiyen misafir öğrenciler gün boyu birçok
noktada fotoğraf çektirdiler. Öğrenciler
dönüş yolunda ise bir köy evine kısa
süreliğine misafir oldular ve ev sahibinin
ikram ettiği soğuk ayranın tadına vardılar.
Grup İnteraktif Alaplı Meslek Yüksekokulundaydı
K
dz. Ereğli Meslek Yüksekokulu bünyesinde bulunan
İnteraktif Gençlik Kulübü tarafından Alaplı Meslek
Yüksekokulunda verilen konser büyük ilgi gördü.
Öğretim Görevlisi Yunus Pala koordinatörlüğünde
çalışmalarını yürüten ve son iki yılda çeşitli etkinliklerde
verdiği konserlerle sevilen bir topluluk haline gelen Grup
İnteraktif tarafından Alaplı Meslek Yüksekokulu Kapalı
Spor Salonunda gerçekleştirilen konserde farklı türlerden
oluşan repertuvar seslendirildi. Yaklaşan ara sınavlar
öncesinde öğrencilere moral ve motivasyon amacıyla
düzenlenen konserde bir dizi ışık gösterisi altında sahne
alan grup üyeleri tribünleri dolduran öğrencileri coşturdu.
Alaplı Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin yanısıra Kdz.
Ereğli Meslek Yüksekokulundan gelerek etkinliğe katılan
öğrencilerin şarkılara hep bir ağızdan eşlik ettikleri görüldü.
Öğretim Görevlisi Yunus Pala gördükleri ilgiden ve
misafirperverlikten çok mutlu olduklarını ve konserlerin
devam edeceğini ifade etti.
66
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Rektör Özer, Yapımına Devam Edilen
Merkezi Dersliklerde İncelemelerde Bulundu
F
arabi Kampüsü içinde yapımına devam edilen ve Mühendislik Fakültesinin kullanımına sunulacak olan Merkezi Dersliklerde Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer
10 Eylül Perşembe günü incelemelerde bulundu.
Üniversitemizde yapılan en önemli yatırımların başında
gelen Merkezi Derslik incelemelerinde yüklenici firma yetkililerinin yanı sıra BEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk
Güven, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Uzun,
Genel Sekreter Abdulkadir Açar, Genel Sekreter Yardımcıları Osman Demir, Ertuğrul Karalar ve Daire Başkanları hazır
bulundu.
Merkezi Dersliklerde 220 kişilik 3 adet amfi, 100 kişilik 10
adet derslik, 55 kişilik 10 adet derslik, 7 adet bilgisayar salonu, 67 adet öğretim üyesi odası, 4 adet toplantı ve seminer
salonu, teknik resim salonu, kütüphane, idari ofis odaları
bulunuyor. Kompleksin 2015-2016 eğitim-öğretim yılında
hizmet vermesi planlanıyor.
Beraberindekilerle Merkezi Dersliklerdeki tüm birimleri
tek tek gezen ve çalışmalar hakkında bilgi alan Rektörümüz
Prof. Dr. Özer çok güzel bir kompleksin yapılıyor olduğunu
görmekten mutluluk duyduğunu belirtti. İncelemeler sırasında değerlendirmelerde bulunan Özer şunları söyledi:
“Bir yandan akademik faaliyetlerimize devam ederken bir
yandan da günümüzün ve önümüzdeki yılların ihtiyaçlarına
cevap verecek yapılar inşa ettiriyoruz. Beş bloktan oluşacak
merkezi dersliklerden A, B ve C bloklarına ekim ayından
itibaren demirbaş malzemelerinin konmaya başlanacağını
söyleyebiliriz. Merkezi derslikler Farabi ve diğer kampüslerimiz içinde inşa edilmiş en modern ve işlevsel derslikler
olacak. Farabi Kampüsünde yapılan bu çalışmalar akademik
ve idari olarak diğer kampüsler için de örnek teşkil etmektedir. Merkezi dersliklerin bu anlamda iyi bir örnek olarak
yapılıyor olduğunu görmekten büyük mutluluk duyuyoruz.
İnşaatın en kısa zamanda tamamlanarak hizmete gireceğini
umut ediyor, bu vesileyle çalışmada emeği geçen yüklenici
firmaya, akademik ve idari olarak çalışmalarda faaliyet gösteren çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.”
Rektör Özer ve beraberindekiler incelemenin ardından hatıra fotoğrafı çektirdiler.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
67
68
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi
MEDEM Etkinliklerine Hızlı Başladı
Senai Demirci Enderun Buluşmalarına
katılarak öğrencilerlle sohbet etti.
Araştırma Merkezi, kadim medeniyetimizin tüm yönleriyle
ortaya konmasını sağlayacak çalışma ve araştırmalar
yürütecek bir platform oluşturmak amacıyla kuruldu. Bu
çerçevede yıl içinde çok önemli etkinlikler gerçekleştirmeyi
planlıyoruz.
BEÜ
Senatosunca
Medeniyet
Araştırmaları ve Değerler Eğitimi
Uygulama ve Araştırma Merkezi
kurulması kararlaştırılmış,
Merkez, yönetmeliğinin Resmi
Gazetede yayınlanmasının
ardından resmen faaliyetine
başlamıştı.
2015-2016 Akademik Yılı güz
döneminin başlamasıyla birlikte
planlanan çalışmalara hız
verdiklerini belirten Merkez
Müdürü Öğr. Gör. Femi Gür;
“Medeniyet Araştırmaları ve
Değerler Eğitimi Uygulama
İlk etapta Dil ve Edebiyat Araştırmaları, İktisat Araştırmaları,
Sanat ve Arkeoloji Araştırmaları, Siyaset Araştırmaları,
Tarih Araştırmaları, Toplum Araştırmaları alanlarında
çalışmalar yürüteceğiz. Yine Merkez bünyesinde farklı
alanlarda atölye çalışmaları yapacağız. 2015-2016 Akademik
Yılı içinde komşuluk atölyesi, yaşlılar
atölyesi, yetimlerle dayanışma
Bülent Ecevit Üniversitesi
atölyesini kurmayı hedefliyoruz.
Medeniyet Araştırmaları ve
Değerler Eğitimi Uygulama ve
Araştırma Merkezi Müdürlüğüne
(MEDEM) yönetici ataması
yapıldı. Aynı zamanda
Üniversitenin Basın Yayın ve
Halkla İlişkiler Koordinatörü
olarak görev yapan Öğr. Gör.
Femi Gür, Merkezin kurucu
müdürü olarak atandı.
Kadim medeniyetimizin en önemli
eserlerinden olan Mevlana Celaleddin
Rumi’nin yazdığı Mesnevî-i Manevî’yi
orijinal nüsha ile karşılaştırarak
okumalar gerçekleştireceğiz. Ayrıca
‘Çocuk Yazarlar’ın yetişmesi için
hazırladığımız çalışmaların sonuna
geldik. Çok yakında bu çalışmamız
hakkında kamuoyunu bilgilendireceğiz.
Bu vesileyle ilk çalışmamız olan
‘Enderun Buluşmaları’nın 12 Ekim
Pazartesi günü başlayacağının
müjdesini vermek isterim.”
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
BEÜ’de Başlatılan Ney Kursuna Büyük İlgi
B
“BEÜ İlahiyat Fakültesi Dini Musiki Araştırma
Görevlisi olarak Marmara’da yüksek lisans
yapıyorum. Dini musiki alanında ney bildiğimiz
gibi kamıştan yapılır. Türk musikimizin özellikle
dini musikimizin vazgeçilmez sazları arasındadır.
Mevlana hazretlerinin malum ilk mesnevisi neyle
başlar. Ney dersimizi BEÜ İlahiyat Fakültesi’nde
başlattık. Dört haftadır eğitim veriyoruz. Öğrenciler
tarafından oldukça yoğun katılım var. Bu da bizi
çok mutlu ediyor. Aramıza katılan akademiysen
arkadaşlarımız ve hocalarımız var. İnşallah elimizden
geldiğince dönem sonuna kadar devam edecek.”
ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ)İlahiyat Fakültesi
tarafından bu sene ilk defa öğretime başlanan
“Ney” kursu, öğrenciler tarafından büyük ilgi
görüyor.
BEÜ Abdülkadir Geylani Uygulama Merkezi
tarafından bu sene ilk defa öğretime başlanan “Ney”
kursu, Değerler Eğitim Kütüphanesi’nde devam
ediyor. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği kurs, dönem
sonuna kadar devam edecek. BEÜ İlahiyat Fakültesi
Dini Musiki Araştırma Görevlisi Metin Gündoğdu,
eğitimlere bu sene ilk defa başlandığını ifade ederek
şunları söyledi:
MEDEM Enderun Buluşmaları
G
eleneksel aile yapısından çekirdek aile yapısına
geçiş sürecinde ve diğer başka sebeplerden,
kuşaklar arası bilgi akışında aksamalar olmaktadır.
Kadim medeniyetimizde yer alan değerlerimizi yaş
gruplarına uygun olarak çocuklarımıza ve gençlerimize aktarmak istiyoruz. Grup ve aktivite çalışmalarımız Üniversite gibi seçkin bir kurum çatısı altında
yapıldığı için bu etkinliklere “Enderun Buluşmaları”
diyoruz.
Bu buluşmalarda grubun ilgi ve ihtiyaç duyduğu
alanlara göre Değer Eğitimi temalı konular çerçeve-
sinde, interaktif bir ortamda kaliteli zaman geçirmek
için çalışmalar yapılmaktadır. Şu an yaklaşık 100
öğrencinin devam ettiği Enderun Buluşmaları’nda
1. İlkokul grubu
2. Ortaokul grubu
3. Lise grubu
4. Üniversite grubu,
olmak üzere dört ayrı grup bulunmaktadır.
Ayrıntılı bilgi için: medem.beun.edu.tr
69
70
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
71
Bülent Ecevit Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama
ve Araştırma Merkezi Çalışmalarına Başlıyor
M
erkez, Üniversite bünyesinde ilgili
bölüm ve ana bilim dallarının yanı
sıra kadın sorunları konusunda
çalışmalar yapan kamu kurum ve kuruluşları,
diğer akademik kurumlar, yerel yönetimler
ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde
çalışmalar yürütecek.
BEÜ’nün akademik birimleri arasına yeni
katılan Kadın Çalışmaları Uygulama ve
Araştırma Merkezi, araştırma çalışmalarının
yanı sıra eğitim ve danışmanlık hizmetleri
vererek konferans, kongre, sempozyum, panel gibi
etkinlikler de düzenleyecek.
Merkez Müdürü olarak atanan Öğr. Gör. Selvinaz Aydın
çalışmalara başladıklarını belirterek şunları söyledi:
“Merkezimiz kadın temalı araştırmaların yürütüleceği
akademik bir birimdir. Üniversitemizin kadın ve toplumsal
cinsiyet konusunda araştırmalar yapan tüm birimleri ile
işbirliği içerisinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kadının
sosyal statüsünden ekonomideki yerine, kadın personel
istihdamından kız çocuklarının eğitimine pek çok konunun
disiplinler arası ve çok yöntemli yaklaşımlarla ele alındığı
akademik platformlar oluşturmayı hedefliyoruz. Kadınları
rol model olarak algıladıkları başarılı hemcinsleri ile
buluşturan eğitim çalışmaları; kadın sağlığı, beden
bakımı, annelik ve aile eğitimleri gibi toplumsal pratikleri
arttıracak etkinliklerle çalışmalarımızı zenginleştireceğiz.
Hedef kitlesini Zonguldak ve tüm Batı Karadeniz Bölgesi
olarak belirlediğimiz çalışmalarımızı yürütürken ulusal
ve uluslararası kuruluşlarla da iletişim içerisinde olmayı
planlıyoruz. Zonguldak çevresinde yaşayan kadınların
sosyoekonomik varlığını güçlendirmek, kişisel gelişimlerine
destek vermeyi öncelikli hedeflerimiz olarak belirledik.
Kadın araştırmaları yürüten kamu kurum ve kuruluşları,
farklı akademik kurumlar, belediyeler, gönüllü kuruluşlarla
ortak projelerin yürütülmesi de Merkezimizin hedefleri
arasında yer alıyor. Umarım Üniversitemiz ve Zonguldak için
önemli çalışmalara imza atarız.”
“Evimiz Engelimiz Olmasın”
Başlıklı EDES Projesinin
Eğitimlerinden Biri Daha
Tamamlandı
A
ile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının Engelliler
Destek Programı
kapsamında Zonguldak Valiliği
koordinasyonunda Bülent
Ecevit Üniversitesi yürütülen
“Evimiz Engelimiz Olmasın”
projesinin “Ev Kazalarının
Önlenmesi ve İlk Yardım”
konulu eğitimleri tamamlandı.
Eğitimler, Zonguldak Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik
Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Sevim Çelik, Yrd. Doç.
Dr. Nurten Taşdemir, Yrd. Doç. Dr.
Elif Dirimeşe ve Öğretmen Aslı Uğur
tarafından, 1 Haziran 2015- 27 Ağustos
2015 tarihleri arasında teorik ve
uygulamalı olarak, üç grup halinde
toplam 73 ebeveynin katılımı ile
Gökçebey Mithat Mehmet Çanakçı Meslek Yüksekokulu’nda
gerçekleştirildi. Eğitimleri tamamlayan ebeveynlere katılım
sertifikaları verildi.
72
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Üniversitemizde İki büyük EDES Projesi
Üniversitemiz EDES kapsamında iki proje hazırladı. Zonguldak Valiliğinin koordinasyonunda gerçekleştirdiği “Down
Sendromlu Çocukların Öz Bakım Becerilerinin Geliştirilmesine Yönelik Eğitsel Video ve Etkileşimli İçeriklerin Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesi” ile “Evimiz Engelimiz Olmasın” başlıklı projeler özellikle engelli bireylerin ve ailelerinin eğitimini hedefliyor.
EDES Nedir?
Üniversitemiz, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın
2011 yılından bu yana sürdürdüğü Engelliler Destek
Programı (EDES) kapsamında iki büyük proje hazırladı.
EDES Programı, engellilerin yaşamın içine dâhil olmalarını
ve toplumun genelinde engellilik konusunda duyarlılık
oluşturulmasını sağlayan projelerin gerçekleştirilmesini
hedefliyor. Üniversitemiz bu kapsamda hazırladığı projelerle
öncelikle engellilerin eğitilmeleri yönünde çalışmalar
gerçekleştiriyor.
Down Sendromlu çocuklara kişisel bakımlarını kendi
kendilerine gerçekleştirme becerisi kazandırmayı
hedefleyen ve 2014 yılının Ocak ayında başlatılan ilk proje
2015 yılı Mart ayında sonuçlandı. Zihinsel engelli çocukların
ev ortamında yaşayabilecekleri kazaları önleme ve kaza
anında oluşabilecek yaralanmalara müdahale edebilme
konusunda ebeveyn eğitimlerini içeren proje ise 2015
yılının Şubat ayında başlatıldı. Bu projenin ise Kasım ayında
sonuçlanması için çalışmalar hızla devam ediyor.
EDES Programı kapsamında oluşturulan projeler, illerde
Valilikler aracılığı ile koordine ediliyor. Engelli bireylerin
sosyal, psikolojik ve tıbbi rehabilitasyonuna ve engelliliğin
önlenmesine katkı sağlamayı, toplumda engellilere yönelik
bilinç ve duyarlılık yaratmayı ve tüm bunların neticesinde
engellileri bütünüyle toplumsal yaşamın gerçek bir üyesi
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
haline dönüştürmeyi hedefleyen projelerin desteklendiği
Program, projeyi gerçekleştiren kurumlara teşvik edici
maddi destek sağlıyor. Engellilik nedenlerinin tespit
edilmesi, koruyucu ve önleyici hizmetlerin geliştirilmesi,
engelli oranlarının azaltılması ve engeli yaratan etkenlerin
en aza indirilmesi de Program kapsamında sürdürülen
projelerin hedefleri arasında yer alıyor.
Down Sendromlu Çocukların Eğitimi İçin 42 Adet Eğitici
Video Geliştirildi ve Kitap Yazıldı
Kromozom sayısındaki değişiklik nedeni ile engelli
olarak dünyaya gelen Down Sendromlu çocukların
eğitimine yönelik proje Ereğli Eğitim Fakültesi, Kdz. Ereğli
Meslek Yüksekokulu ve Kdz. Ereğli’deki bir ilkokulun iş
birliğiyle gerçekleştirildi. Projede 28 adet etkileşimsiz,
14 adet etkileşimli eğitici video geliştirildi. Ereğli Eğitim
Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Gürkay Birinci’nin
yürütücüsü olduğu proje kapsamında Kdz. Ereğli Meslek
Yüksekokulunda 65 metrekare alanda uygulama ve
teknoloji sınıfları ile gözlem odası oluşturularak 4 ay
süresince ilkokul öğrencisi olan 3 Down Sendromlu
çocuğa eğitim verildi. Başarı ile sonuçlanan projede
ayrıca ebeveynlerin eğitimleri evde de sürdürebilmeleri
amacıyla zenginleştirilmiş kitap (z-kitap) hazırlandı. Eğitim
uygulamalarında dikkat edilmesi gereken önemli noktaları
da içeren z-kitabın dijital haline http://ozdestek.beun.edu.tr
adresinden ulaşılabiliyor.
Anneler Eğitiliyor, Zihinsel Engelli Çocuklar Evlerinde
Daha Güvenle Yaşıyor
Zonguldak Sağlık Yüksekokulu öğretim üyesi Doç. Dr. Sevim
Çelik’in yürütücülüğünde hazırlanan ve 7-14 yaş aralığında
zihinsel engelli çocuk sahip ailelerin eğitimini hedefleyen
“Evimiz Engelimiz Olmasın” başlıklı EDES projesi ise devam
ediyor. Zihinsel engelli çocukların ebeveynlerin bilgi ve
beceri kazanması, ayrıca bu konuda farkındalık yaratılması
projenin hedeflerini oluşturuyor.
EYLÜL - EKİM 2015
73
Devam eden bu proje kapsamında 13 bölümden oluşan “Ev
Kazalarının Önlenmesi ve İlk Yardım” başlıklı bir de kitap
hazırlandı. Annelere yönelik olarak hazırlanan eğitimler
babalar tarafından da büyük ilgi görünce proje ebeveyn
eğitimi haline dönüştü. Projede ebeveynler eğitimlerde
elde ettikleri bilgi ve kazanımları günlük yaşamlarında
da uygulamaları ayrıca teşvik ediliyor. Zonguldak Sağlık
Yüksekokulu’nun Gökçebey İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve
Özel Oktay Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi işbirliği
ve destekleri ile yürüttüğü “Evimiz Engelimiz Olmasın”
projesinde, her biri 25 kişiden oluşan üç grup teorik ve
uygulamalı eğitim alıyor. Eğitimler öncesinde ve sonrasında
ebeveynlere bilgi değerlendirme anketleri uygulanıyor. İlk
grubunun eğitimi Haziran ayında tamamlanan projede ikinci
ve üçüncü grupların eğitimleri ise devam ediyor. Projenin,
2015 yılının Kasım ayında sonuçlanması planlanıyor.
Rektör Özer: “EDES Projeleri ile Engellilerin Topluma
Kazandırılmasında Büyük Önem Taşıyor”
Üniversitemiz tarafından gerçekleştirilen EDES Projelerini
değerlendiren Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer, EDES
Projelerinin engelli bireylerin topluma kazandırılması
hedefinin büyük önem taşıdığını vurgulayarak şunları
söyledi: “Engelli bireylerin farklı sebeplerle sosyal
yaşamdan dışlanmaları ve özellikle eğitim olanaklarından
yararlanamamaları toplumun en ciddi sorunlarının başında
yer alıyor. Biz Üniversite olarak gerçekleştirdiğimiz
projelerle bu sorunları tespit ederek kalıcı çözümler
üretmeye devam ediyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı Yaşlı ve Engelli Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
hazırladığı EDES Programı kapsamında da 2014 ve
2015 yıllarında iki proje yürütüyoruz. Projelerimizden
biri tamamlandı diğeri ise tamamlanmak üzere. Her
iki proje için de engelli ebeveynlerinden çok olumlu
dönüşler alıyoruz. Bilindiği gibi EDES Projeleri Valilikler
koordinatörlüğünde sürdürülüyor. Zonguldak Valisi Sayın Ali
Kaban’a projelerimize destekleri dolayısıyla teşekkürlerimiz
sunuyorum.”
74
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi Anaokulunda Eğitim
Yaz Aylarında da Devam Etti
Standartların üzerinde düzenlenmiş bir anaokulu
İbn-i Sina Kampüsünde 2 bin 400 metrekare alan üzerinde
yerleştirilmiş 715 metrekarelik kullanım alanına sahip tek
katlı Anaokulu, okul öncesi eğitim kurumları standartlarına
uygun olarak inşa edildi. Anaokulunda dört sınıf, iki uyku
odası, spor, müzik, toplantı gibi faaliyetler için düzenlenmiş
olan çok amaçlı salon, sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve
öğleden sonra kahvaltıları için bir yemekhane bulunuyor.
Okulun bahçesinde yer alan oyun alanı ve hobi bahçeleri ise
çocukların en keyifli zaman geçirdikleri alanların başında
geliyor.
Sağlıklı çocuklar için: Önce hijyen ve temizlik
O
Sağlıkla ilgili birimlerin yer aldığı kampüsün avantajlarından
yararlanan Anaokulunda çocukların sağlığı ve bunun
temelini oluşturan hijyen kurallarına büyük önem veriliyor.
Çocuklara bireysel temizliğin önemi konusunda uygulanan
eğitimlerin yanı sıra, ağız ve diş sağlığı konusunda Diş
Hekimliği Fakültesi öğretim üyeleri tarafından kontrol ve
bilgilendirmeler sık aralıklarla tekrarlanıyor. Çocukların
genel sağlık kontrolleri ise Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları uzmanları tarafından düzenli olarak
gerçekleştiriliyor.
kulöncesi eğitimde de bölgenin gözde merkezlerden
biri olan Bülent Ecevit Üniversitesi bünyesindeki
Okul Öncesi Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi,
çocuklarının eğitimine önem veren ailelerin öncelikli
tercihi oldu. Üniversitenin İbn-i Sina Kampüsünde yer
alan Anaokulu kayıtları kısa sürede doldu. Okulda 3, 4 ve
Kendin yetiştir, kendin ye
5 yaş gruplarından oluşan sınıfların toplam
öğrenci sayısı, 23 yeni kayıt ile 60’a ulaştı.
Merkezde çocukların beslenmelerine
Başarılı eğitim çizgisiyle de fark
büyük önem veriliyor. Sağlıklı ve dengeli
Okulöncesi eğitimde
yaratan Anaokulunda çocukların
beslenmeleri için hazırlanan mönüler
de bölgenin gözde
bedensel ve ruhsal gelişiminde
öncelikle diyetisyenlerin onayından
aile-okul işbirliğine önem ve
geçiyor. Merkezin mutfağında
merkezlerden biri olan
öncelik veriliyor. Eğitim-öğretim
günlük ve taze pişirilen yemeklerde
Bülent Ecevit Üniversitesi
faaliyetlerini yaz aylarında da
verilen ekmekler de günlük olarak
bünyesindeki Okul Öncesi Eğitimi
yine aşçılar tarafından yapılıyor.
devam ettiren Anaokuluna,
Uygulama ve Araştırma Merkezi,
Mutfakta dönem dönem, hobi
Üniversite personelinin
bahçesinde çocuklar tarafından
çocuklarının yanı sıra anne ya
çocuklarının eğitimine önem veren
dikilip, yetiştirilen ve toplanan
da babası kamu personeli olan
ailelerin öncelikli tercihi oldu.
sebzelerden
de yemekler
çocuklar da kabul ediliyor.
Üniversitenin İbn-i Sina
pişiriliyor. Çocuklar böylece hem
Bülent Ecevit Üniversitesi
doğa ile barışık yaşama ve üretme
Kampüsünde yer alan
Hacı Mevlüt Hamzaoğlu – Hacı
bilinci
kazanıyorlar hem de sağlıklı ve
Anaokulu kayıtları kısa
Sabahat Hamzaoğlu Okul Öncesi
dengeli besleniyorlar.
sürede doldu.
Eğitimi Uygulama ve Araştırma
Eğlenerek öğreniyorlar
Merkezi, Üniversitenin okulöncesi
eğitimdeki farkını ortaya koyuyor. Bölgede
tam gün eğitim veren tek anaokulu olan Merkez,
eğitimli ve deneyimli kadroya sahip. Akademisyenlerden
oluşan 4 kişilik yönetim kadrosunun yanında Okul Öncesi
Öğretmenliği Bölümü mezunu 4 öğretmen, 4 sınıf ablası
ile idari işlerden sorumlu 2 memur, 2 aşçı ve 1 temizlik
görevlisi Merkezde görev yapıyor.
Merkezde eğitim ve öğretim, öğrenciler için
düzenlenen oryantasyon dönemi ile başlıyor. Okul
öncesi öğretim plan ve programlarına uygun olarak
hazırlanan derslerde öğrencilerin bedensel, sosyal,
kültürel, sanatsal yönden gelişimlerine yönelik aktiviteler
gerçekleştiriliyor. Özellikle önemli gün ve haftalarda
düzenlenen okul dışı gezi ve ziyaretlerde çocukların
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
75
farklı ortamlarda sosyal iletişimlerini güçlendirmeleri
hedefleniyor. Sanatın önemi konusunda bilinç oluşturmak
amacıyla tiyatro ve müzik çalışmaları, bedensel gelişimi
temel alan motor beceri geliştirme faaliyetlerinde spor
aktiviteleri, yabancı dil temelini hazırlayan İngilizce
dersleri anaokulunda eğitimin temel taşlarını oluşturuyor.
Öğrenciler ders ve faaliyetlerde öğrendikleri bilgi
ve kazandıkları becerileri, yılsonlarında düzenlenen
etkinliklerde ailelerine sunuyorlar. Müzik, dans, tiyatro,
jimnastik alanında gerçekleştirilen bu gösteriler çocukların
bireysel özgüvenlerini arttırıyor ve toplum önünde
kendilerini ifade etme yeteneklerini geliştiriyor.
Doç. Dr. Yurdakan, “Okulöncesi eğitiminde örnek bir
merkez olmayı hedefledik.”
Hacı Mevlüt Hamzaoğlu – Hacı Sabahat Hamzaoğlu
Okulöncesi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü
görevini yürüten Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr.
Gamze Yurdakan, Merkezin okulöncesi eğitimde doğru
uygulamaların yapıldığı örnek bir eğitim kurumu olmasını
hedeflediklerini belirterek şunları söyledi: “Bizim amacımız
çocukların öğrenim yaşamlarına doğru bir başlangıç
yapmalarını sağlamak. Çocuğun, eğitim ve öğretimin ne
olduğunu ve neden gerektiğini bilmesi, doğayı sevmesi,
üretmesi, ürettiğini sergilemesi, kişilik gelişiminde
özgüvenini kazanmasını önemsiyoruz. Bunun için aileler ile
sürekli iletişim halindeyiz. Beslenmesinden uyku düzenine,
sosyal yaşamından bedensel gelişimine aileler ile işbirliği
içerisinde gelişimlerini izliyoruz. Deneyimli bir kadromuz
var. Alanlarında uzman öğretmenlerimiz, deneyimli destek
personelimiz ile çocukların bir aile ortamında eğitim
alabilecekleri bir merkez oluşturduk. Uyguladığımız öğretim
plan ve programını eğitimli ve deneyimli öğretmenlerimiz
sayesinde oldukça verimli ve başarılı biçimde yürütüyoruz.
Sağlık birimlerinin bulunduğu kampüste yer almanın
avantajlarından yararlanarak doktor ve diş hekimi
arkadaşlarımızdan her zaman destek alıyoruz. Bizim
sunduğumuz bu olanaklar, ailelerin Merkezimizi öncelikli
tercih etmelerini de beraberinde getiriyor. Üniversitemizde
çalışan akademik ve idari personelimizin çocukları ile anne
ya da babası kamu personeli olan çocukları kabul ediyoruz.
Anaokulumuzda eğitim dönemini çalışan velilerimizi mağdur
etmemek için yaz aylarında da sürdürüyoruz.”
BEÜ’de Laboratuvar Atılımı
Ü
niversitemiz bünyesinde bulunan tüm eğitim ve
araştırma laboratuvarları güncellenerek web sayfaları
oluşturulmuştur. Bu çerçevede toplam 141 adet
laboratuvara ait cihaz envanteri çıkarılmıştır. Bu konudaki
temel hedefimiz tüm ön lisans, lisans ve yüksek lisans
programlarında laboratuvarları eksiksiz hale getirerek
üniversitemizin araştırma kapasitesini artırmaktır.
Bu amaç doğrultusunda üniversitemiz bünyesindeki
laboratuvarların makine ve teçhizat kapasitelerini artırmak
ve yenilemek amacıyla son üç yılda 69 adet alt yapı projesi
ile desteklenmiştir.
Ayrıntılı bilgi için: laboratuvar.beun.edu.tr
76
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ)
Sağlık Uygulama Ve Araştırma
Merkezinde Yeni Dijital Koroner
Anjiyografi Cihazı Hizmete Girdi
Bülent Ecevit Üniversitesi
(BEÜ) bölgede daha nitelikli
hizmet için yeni bir cihazı
daha Sağlık Uygulama ve
Araştırma Merkezi bünyesine
kattı. Alınan yeni Dijital
Koroner Anjiyografi Cihazıyla
üç boyutlu görüntüleme
gerçekleştiriliyor ve
Bilgisayarlı Tomografi, MR
görüntüleri ile kombinasyon
yapılarak hızlı ve doğru sonuç
elde edilebiliyor. Özellikle
kalp hastalıklarına bağlı
sağlık sorunlarının tetkik
ve tedavisinde kullanılan
anjiyografi cihazı hayati
öneme sahip.
G
elişmiş altyapı ve uzman ekibiyle sağlık hizmeti
sunmakta olan Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık
Uygulama ve Araştırma Merkezi, sağlık hizmetlerinde
çeşitliliği ve kapasitesini artırmanın yanında mevcut
teknolojisini de yenilemeye devam ediyor. Merkezin
Kardiyoloji Kliniğinde mevcut bulunan ve 10 yılı aşkın süredir
hizmet veren Dijital Anjiyografi cihazına ek olarak en güncel
görüntüleme teknolojisine sahip ikinci bir Monoplan Dijital
Anjiyografi cihazı hizmete girdi.
BEÜ Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Başhekimi Prof.
Dr. K. Varım Numanoğlu, yeni Dijital Anjiyografi cihazı ile
ilgili olarak “Çağımızın yaygın sağlık sorunları içinde en ön
sıralarda yer alan kalp hastalıklarının tanı ve tedavisinde
dijital anjiyografi sistemleri vazgeçilmez bir öneme
sahiptir. Kalp krizi şüphesi durumları, kalp şikayetleri
nedeniyle yapılan EKG, enzim yükseklikleri, efor testi,
talyum sintigrafisi, tomografik anjiyografi gibi tetkiklerde
sorun saptananlar, ya da daha önce anjiyoplasti ve stent
takılmış veya bypass ameliyatı olmuş hastalarda kalp
damarlarının (koroner) anatomisinin değerlendirilmesinin
yegane aracı Dijital Anjiyografi cihazıdır. Bu ileri düzey
görüntüleme sisteminin hizmete girmesi Merkezimizin
sağlık hizmet sunumunda bölgesel merkez olma vasfını
pekiştirmiştir. Merkezimize kazandırılan bu cihazın üç
boyutlu görüntüleme yapabilme ve Bilgisayarlı Tomografi
ve MR görüntüleri ile kombinasyon yapabilmek gibi oldukça
üstün özellikleri mevcuttur. Bu sayede daha hızlı ve doğru
sonuç elde etmenin yanı sıra tetkikin tekrarı veya başka
bir görüntüleme yöntemi ile teyit edilmesi gibi ihtiyaçlar
oldukça azalmış olacaktır. Kardiyovasküler işlemlerin
yanı sıra nörolojik, endokrin, gastrointestinal hastalıkların
değerlendirilmesinde de önemli katkılar sağlayacaktır.”
dedi. Rektör Özer: “Yatırımlarımızı bölgenin hem bu gününü hem
de geleceğini düşünerek yapıyoruz.”
BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezine
kazandırılan cihazlar ile ilgili bir açıklama yapan Bülent
Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer tüm
bu yatırımların bölgenin hem bu günü hem de geleceği
düşünülerek yapıldığını ifade ederek şunları söyledi:
“Üniversite olarak, Zonguldak’ta sağlık alanında orta
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
ve uzun vadeli projeksiyonlarımız
doğrultusunda gerekli adımları
atmaya devam ediyoruz. Son dönemde
arka arkaya hayata geçirilen sağlık
yatırımları ile üniversitemiz, bölgesel
ihtiyaçları önceleyen bir sağlık
politikasını kararlılıkla ve büyük bir
süratle hayata geçirmektedir. Bu
sayede Zonguldak halkının sağlık
sorunları ile ilgili tetkik ve tedaviler
başka büyük bir merkeze gitme
mecburiyeti doğmadan çözümlenirken,
diğer bölgelerde insanlarımızın sağlık
EYLÜL - EKİM 2015
77
hizmetini Zonguldak’ta almalarının
da önü açılmış olmaktadır. Bunun
yanı sıra sağlanan bu olanaklar
yetişmekte olan hekim adaylarımızın
ve tıpta uzmanlık öğrencilerimizin de
eğitimine katkıda bulunacaktır. Bu
bağlamda temin süreci tamamlanan ve
hizmete alınan yeni Dijital Anjiyografi
cihazının Zonguldak ve üniversitemize
hayırlı olmasını diliyor, sağlık alanında
fedakârca hizmet veren akademisyen
ve sağlık personeli ile tüm emeği
geçenlere teşekkür ediyorum.” dedi.
BEÜ Hastanesi Hemşireler İçin de Bir Eğitim Merkezi Oldu
BEÜ
Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Sağlık
Bakanlığı tarafından Türkiye’de “Yoğun Bakım
Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı” veren 24 uygulama
merkezinden biri olarak seçildi. Merkez Müdürlüğünün
başvurusunun ardından Kamu Hastaneleri Kurumu
tarafından yapılan incelemelerde Hastane bünyesindeki 74
yataklı III. Seviye Yoğun Bakım Ünitelerinin, yoğun bakım
hemşireliği eğitimi için gerekli fiziki altyapı, eğitmen ve
personel durumunun yeterli olduğu tespit edildi. Kurumun,
20 Temmuz 2015 tarihli duyurusu ile BEÜ Sağlık Uygulama
ve Araştırma Merkezi “Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikalı
Eğitim Uygulama Yetkisi Alan Eğitim Merkezi” olarak ilan
edildi.
Sertifikalı eğitim programı ile koruyucu, geliştirici ve
rehabilite edici girişimlerle bireyin fiziksel, psikolojik ve
sosyal olarak güçlenmesini sağlayan, hasta ve aileleri ile
terapötik iletişim kuran, sağlık bilimi ve teknolojisindeki
gelişmelere, yeni tedavi ve bakım yöntemlerine uyum
sağlayabilen, acil, kritik ve karmaşık hasta bakım
gereksinimlerini karşılayabilecek yetkinliğe sahip sorun
çözme becerisi gelişmiş yoğun bakım hemşireleri
yetiştirilmesi hedefleniyor.
BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Prof. Dr. K. Varım Numanoğlu konu ile ilgili yaptığı
açıklamada şunları söyledi: “Hastanelerde yoğun bakım
servis hizmetleri büyük önem taşıyor. Serviste görev
yapan tüm personelin eğitim ve deneyimi de bu önemi
oluşturan etkenlerden biri. Bu servislerde görev yapan
tüm personel gibi hemşirelerin de özel bir eğitim almaları
gerekiyor. Merkezimiz bu eğitimleri verecek tüm donanıma
sahip düzeyde. Bu amaçla Sağlık Bakanlığına yaptığımız
başvuru kabul edildi ve Merkezimiz Türkiye’deki 24 eğitim
noktasından biri oldu. Üniversite ve devlet hastaneleri ile
özel hastanelerin yoğun bakım servislerinde görev yapan
hemşirelerin alması gereken ve zorunlu olan 6 haftalık
bu eğitim farklı illerde gerçekleştiriliyordu. Zonguldak’ta
ilk olarak uygulanacak. İlimizde görev yapan hemşirelerin
farklı yerlerdeki eğitimlere katıldıklarında konaklama başta
olmak üzere pek çok sorun yaşıyorlardı. Merkezimizin bu
yetkiyi alması ile eğitimlerin Zonguldak’ta gerçekleştirilecek
olması bu açıdan önem taşıyor. Eğitimler Türkiye’nin tüm
hastanelerinde görev yapan hemşirelerin katılımına da açık
olacak.” dedi.
Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma
Merkezimizin, Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikalı Eğitim Programı
Uygulama Yetki Belgesi almak için yapmış olduğu başvuru
sonucunda Merkezimize “Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikalı
Eğitim Uygulama Yetkisi” verilmiştir.
Sağlık Uygulama ve
Araştırma Merkezi
Yoğun Bakım Hemşireliği
Sertifika Eğitimi Programı
78
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi
Tıp Fakültesi Öğrencilerinin
Eğitim Olanakları Artıyor
B
ülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrenci
sayısındaki artışa bağlı olarak eğitim-öğretim
alanındaki gereksinimlerini hızla tamamlıyor.
Fakültede derslikler, laboratuvar, kütüphane ve çalışma
odalarının kapasiteleri arttırılırken, eğitim bloğunda
genel düzenlemeler gerçekleştirildi.
Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesinde, 2010
yılında 436 olan öğrenci sayısı ve bu yıl 10 uluslararası
olmak üzere toplam 843‘e ulaştı. Fakültede, bu artışa
bağlı olarak eğitim-öğretim ortamlarının revizyonuna
yönelik düzenlemeler gerçekleştiriliyor. Dekanlığın da
bulunduğu eğitim bloğunda devam eden çalışmalarla
derslikler başta olmak üzere çalışma odaları ve
laboratuvarlar öğrenci sayılarına uygun hale getiriliyor.
Fakültede derslik ve amfilerin düzenlenmesi öğrenci
sayılarına göre gerçekleştirildi. Çalışmalar kapsamında
iki adet 300 kişilik amfinin düzenlenmesi devam ederken
bir adet 3, 3 adet 40, 2 adet 50 ve 3 adet 60 kişilik derslik
oluşturuldu. Ayrıca Zonguldak Sağlık Yüksekokulu
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü öğrencilerinin
kullanımına yönelik olarak 60 kişilik dersliğin
düzenlenmesi de bu kapsamda tamamlandı.
Multidisipliner laboratuvara büyük yatırım
Öğrencilerin pratik eğitimleri ve sınavlarında
kullanılan multidisipliner laboratuvarının kapasitesinin
geliştirilmesi amacıyla hazırlanan proje ile tinoküler
başlıklı binoküler ana mikroskop, yüksek çözünürlüklü
mikroskop kamerası, led monitör, kablo ve dağıtım
sistemi ve 100 adet ışıklı mikroskop, yeni akademik yılda
laboratuvar donanımına katılacak.
Kütüphane ve bilgisayar laboratuvarları ile toplantı
salonları yenilendi
Öğrencilerin sağlıklı ve düzenli bir ortamda ders
çalışmalarını sağlamak amacıyla eğitim bloğunun 1.
katında sadece okuma salonu olarak kullanılan alan,
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
79
kütüphane ve okuma
salonu olarak iki ayrı
bölümde hizmet vermeye
başladı. Dekanlık binasında
atıl bulunan bir salon da
intörn doktorlara özel
çalışma odası olarak
hazırlandı. Yetersiz olan
iki küçük bilgisayar
laboratuvarı birleştirilerek
öğrenci sayısına uygun
kapasiteye yükseltildi.
Fakültenin çevre
düzenlemesi, soğutma
sistemi, yangın tesisatı,
idari personel odaları,
yönlendirmeler, güvenlik
kamera sistemi gibi genel
hizmetlerinde de bakım,
onarım ve yenileme çalışmaları gerçekleştirildi.
Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Taner BAYRAKTAROĞLU,
Fakültedeki çalışmaların yeni akademik yılın başlangıcı
öncesinde tamamlanacağını belirterek “Fakültemizin
öğrenci sayısı her geçen gün büyüyor. Deneyimli
ve başarılı akademik kadromuz ile tercih edilen bir
fakülteyiz. Öğrenci sayımız arttıkça eğitim ortamlarının
kapasitesi ihtiyaca cevap veremez hale geliyor. Yeni
akademik yıl öncesinde Fakültemizde yeniden düzenleme
çalışmaları gerçekleştirdik. Derslik, laboratuvar,
kütüphane ve çalışma odası kapasitelerini yeniden
planladık ve düzenlemeleri gerçekleştirdik. Özellikle
multidisipliner laboratuvarının donanımını güçlendirmek
amacıyla bir proje hazırladık; projemiz Üniversitemizin
Bilimsel Araştırma Projeleri kapsamında değerlendirildi
ve destek gördü. Biliyorsunuz Tıp Fakültesi öğrencileri
zamanlarının çoğunu ders çalışarak geçiriyorlar.
Bu amaçla çalışma odalarını ve kütüphanelerini de
yeniledik. Laboratuvarımız gerek öğrenci kapasitesi
gerekse teknik olanakları ile günümüz koşullarına
yükseltildi. Fakültemizin genel bakımı açısından da
önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Çevre düzenlemesi,
koridor ve odaların bakımı, yangın söndürme, soğutma,
güvenlik gibi sistemler revize edildi. Fakültemiz yeni
akademik yıla büyük bir enerji ile hazırlandı. Destekleri
dolayısıyla Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mahmut ÖZER’e
teşekkür ediyoruz.” dedi.
80
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi
Tıbbi Patoloji Alanında da Fark Yaratıyor
B
ülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Uygulama ve Araştırma
Merkezi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı 2000 yılından
bu yana hizmet veriyor. Son yıllarda sağlanan büyük
yatırım destekleri sayesinde güçlenen donanımı ile hizmet
veren Bölümde, deneyimli bir akademik kadro görev
yapıyor. Tanısal Patoloji alanında III. basamak sağlık hizmeti
veren Bölüm, Zonguldak genelinin yanı sıra bölgedeki
hastanelerden gelen patolojik materyalleri inceleyerek
hastalıkların tanımlanması ve teşhis edilmesinde en
güvenilir merkez olarak hizmetlerini sürdürüyor. Özellikle
Anabilim Dalı bünyesinde yeni kurulan Sıvı Bazlı Sitoloji
ve Moleküler Patoloji Laboratuvarlarında, kanser tanı
ve tedavisinde önemli ölçüde yol gösterici sonuçlar elde
ediliyor. Patoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özdamar:
“Yeni laboratuvarlarımız ile gelişen
olanaklarımız sayesinde tanı hizmeti
verdiğimiz hasta sayısı da hızla artıyor.”
Tıp Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevini de yürüten
Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Oğuz
Özdamar, Anabilim Dalında son yıllarda artan hizmet
kapasitesini ve gelişen laboratuvar hizmetlerini anlattı:
“Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Laboratuvarlarında, 2014 yılında
yaklaşık 16 bin biyopsi ve sitoloji materyali (4 bin sıvı bazlı
sitoloji testi), 22 bin immünhistokimya, 4 bin 500 histokimya,
200 immünfloresans, 400 in-situ hizrodizasyon, 300
moleküler patoloji testi, 550 dondurulmuş kesit uygulaması,
700 konsültasyon materyali değerlendirildi. 2015 yılında bu
değerlerde büyük artış olduğunu şimdiden görebiliyoruz.
Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mahmut Özer’in destekleri ile
sağlanan yatırımlarla, son yıllarda laboratuvarlarımızda
ulusal ve uluslararası standartlarda alt yapı, tıbbi cihaz ve
donanım açısında güncellemeler gerçekleştirdik.
“Bizim temel ilkemiz ‘hızlı ve doğru
teşhis ile gecikmeden raporlama”
Biz ilkemizi “hızlı ve doğru teşhis”in yanında zamanlamanın
da önemine vurgu yapmak için “gecikmeden raporlama”
olarak belirledik. Laboratuvarlarda hizmet kalitesini
arttırmak amacıyla öncelikle Makroskopi birimini yeniden
yapılandırdık. Toksik madde ve biyozararlıların olumsuz
etkilerinin önlenmesi için özel havalandırmalı saklama
dolapları ile tam otomatik örnek alma konsolları, doku takip
cihazları, sıvı azot ve kriyotomi ekipmanlarını donanımımıza
kattık. Bazı önemli cihazların özel havalandırmalı kabinler
içine alınmalarını sağladık. Bu sistemler sayesinde toksik
etki ve biyozararlıların yaratması muhtemel sorunların
önüne geçilmiş oldu.
Laboratuvarlarımızda histokimya ve imminohistokimya
boyama teknikleri gerektiren çalışmalar 2012 yılına
dek manuel olarak başarı ile yürütülüyordu. Gelişen
teknolojinin ürünü olan boyama cihazlarını 2012 yılında
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
laboratuvarlarımızda kullanmaya başladık. Böylece daha
kısa sürede daha çok numune inceleme olanağına kavuştuk.
Sıvı bazlı sitoloji teknolojisi, 2014 yılında Sitoloji
Laboratuvarımızda kullanılmaya başlandı. Bu teknoloji pek
çok hastalığın teşhisinde geleneksel yöntemlere oranla daha
doğru ve hızlı sonuç vermekte. Dolayısıyla laboratuvarımızda
bu sisteme sahip olmamızın hizmet kalitesi açısından büyük
bir avantaj olduğunu düşünüyorum.
Kanser tedavisinde hastalığa değil
hastaya özel uygulama
Kanser tedavisinde hastaya doğrudan kemoterapi verilmesi
artık yavaş yavaş geride kalmakta. Hastanın yaşam kalitesini
yükseltmek amacıyla ilaçların toksik etkisini azaltmak ve
EYLÜL - EKİM 2015
81
yaşam sürelerini uzatmak için hastaya özel ilaç tedavisinde
yeni moleküler yöntemler geliştirilmekte. 2013 yılında
hazırlıkları başlayan ve içinde bulunduğumuz 2015 yılında
hizmete aldığımız Moleküler Patoloji Laboratuvarı, Kanser
Uygulama ve Araştırma Merkezi ile eşgüdümlü çalışarak
özellikle kanser hastalarına özel ve daha kaliteli hizmet
vermeyi hedefliyor. Kolon, meme, mide ve kadınlarda
görülen serviks kanseri gibi bazı kanser türlerinin
tedavisinde çeşitli moleküler tanı yöntemleri, hastaya
özel tedavi seçimlerinde değerli bilgiler sağlıyor. Yine bu
laboratuvarda bulunan Real-Time PCR cihazı ile kullanıcının
müdahalesi olmadan uluslararası standartlarda hızlı ve
güvenli genetik analizler yapılıyor. Tüm bunların yanı sıra
100 bin olgudan oluşan arşiv materyaline sahibiz ve bununla
gurur duyuyoruz.”
Bülent Ecevit Üniversitesi İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Kurumu
C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı 8. Dönem Eğitimlerine Başladı
Bülent Ecevit Üniversitesi İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Kurumu, 25 Temmuz 2013 tarihinde C Grubu İş
Güvenliği Uzmanlığı 8. dönem eğitimlerine 2 şube ve 23 katılımcıyla 29 Temmuz 2015 tarihinde başladı.
B
EÜ, Son yıllarda ülkemizde meydana gelen iş
kazalarıyla gündeme gelen İş sağlığı ve güvenliği
alanında önemli çalışmalar yürütüyor. Son olarak
kurum; “İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere
Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine
sahip, Bakanlık ve ilgili kuruluşlarında çalışma hayatını
denetleyen müfettişler ile mühendislik veya mimarlık
eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik elemanlar”
olarak tanımlanan iş güvenliği uzmanı yetiştirmek amacıyla,
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından
hazırlanan “İş Güvenliği Uzmanlığı Temel Eğitim Programı”
kapsamında eğitim vermektedir.
BEÜ İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Araştırma Merkezi Yrd.
Doç. Dr. Alaaddin ÇAKIR’ın verdiği bilgiye göre temel
eğitim programının amacı; iş güvenliği uzmanı olmak
isteyen mühendis, mimar veya teknik elemanlara mesleki
becerilerini işyerlerinde uygulayabilmeleri ve mevzuatta
öngörülen görevlerini yerine getirebilmeleri için iş sağlığı ve
güvenliği bilgisi kazandırmak. Bu temel amaç çerçevesinde,
iş güvenliği uzmanı olmak isteyen adaylara temel hukuk
ile iş sağlığı ve güvenliği bilgisi verilmekte, işyerlerinde
kullanılan araç, gereç ve ekipmandan kaynaklanan risklerin
ve bu risklerden korunma yöntemlerinin de eğitim programı
içerisinde yer alması amaçlanmaktadır. Katılımcıların iş
yerlerindeki her türlü tehlikeden kaynaklanan risklerin
yönetimi hakkında bilgi sahibi olunmasının esas alındığı
temel eğitim programı; 90 saati uzaktan eğitim, 90 saatlik
yüz yüze eğitim ve 40 saatlik uygulama eğitiminden
oluşmaktadır.
Türkiye’de son yıllarda kamuoyunun gündeminde olan en
önemli konuların başında iş kazalarının geldiğini hatırlatan
BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer verilen iş Güvenliği
Eğitimi ile ilgili şunları söyledi: “Üniversitemiz bünyesinde
faaliyette bulunan İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitim Kurumu,
eğitim-öğretim faaliyetlerine başladığı 29 Ağustos 2013
tarihinden bu yana 7. dönem eğitimlerini tamamlamış olup,
8. dönem eğitimlerine 2 şube ve 23 katılımcıyla birlikte
29 Temmuz 2015 tarihinde başlamış bulunmaktadır.
Başladığı tarihten bu yana 206 katılımcı Kurumumuzdan
mezun olmuş ve T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından açılan iş güvenliği uzmanlığı sınavlarında 70 ve
üzeri puan alarak C Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı olmaya hak
kazanmışlardır. Üniversitemizin yetkin ve deneyimli öğretim
üyelerinden oluşan güçlü eğitim kadrosu, Kurumumuz
için ayrı bir gurur kaynağıdır. Bülent Ecevit Üniversitesi
tarafından verilmekte olan İş Güvenliği Uzmanlığı
eğitimlerinin, bölgemizdeki sanayi tesislerinin çeşitliliği ve
yoğunluğu dikkate alındığında, günümüze ve önümüzdeki
yıllara yönelik İş Güvenliği Uzmanı ihtiyacının karşılanması
konusunda önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Bülent
Ecevit Üniversitesi olarak ülkemizde ve bölgemizde üzücü iş
kazalarının yaşanmaması ve önlenmesi için her türlü katkıyı
bundan sonrada vereceğimizi belirtmek isterim. Bu vesileyle
yeni dönem eğitimlerinin başarılı geçmesini diliyorum.”
Bir sonraki eğitim dönemi için talep toplamaya yönelik ön
başvurular kabul edilmekte olup, ayrıntılı bilgiye, “www.
beun.edu.tr” veya “http://isiguam.beun.edu.tr/” web
adreslerinden ulaşılabilir.
82
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Tıp Fakültesi TUS Kapsamında
Araştırma Görevlisi Sayısında Çok Önemli Bir Artış Sağladı
2015 yılı sonbahar döneminde Tıpta Uzmanlık Eğitimi kapsamında
Üniversitemize tahsis edilen Araştırma Görevlisi kadroları belirlendi. T.C.
Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından ilan edilen kontenjanlar
kapsamında Üniversitemiz Tıp Fakültesi için 27 Anabilim Dalı’nda
44’ü genel kontenjan ve 8’i yabancı uyruklu olmak üzere 52 Araştırma
Görevlisi kadrosu tahsis edildi. Geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında
Araştırma Görevlisi kadrolarındaki yaklaşık %100 lük bir artış
gerçekleşti. Sağlık hizmetlerinin sunumunda önemli bir rol üstlenen
Araştırma Görevlilerine yönelik kadrolarda yaşanan sıkıntılar dikkate
alındığında söz konusu artışın daha da anlamlı hale geldiği belirtildi.
Rektörü Özer:
“Sağlık hizmeti
üretimindeki tüm
zorluklara rağmen
vatandaşlarımıza
nitelikli ve kapsamlı
sağlık hizmeti
sunmayı hedeflemiş
olan üniversitemiz
özellikle son yıllarda
her geçen gün
kapasitesini artırarak
ve imkanlarını sürekli
iyileştirerek sadece
Zonguldak’ın değil
aynı zamanda Batı
Karadeniz Bölgesinin
de önemli bir sağlık
hizmeti sunucusu
haline gelmiştir.
K
onu ile ilgili bir açıklama yapan Tıp
Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Taner
Bayraktaroğlu “Daha önceki dönemlerde
Tıpta Uzmanlık Eğitimi kapsamında
Üniversitemize tahsis edilen kadrolar 2014
İlkbahar döneminde 27, 2014 Sonbahar
döneminde 28, 2015 İlkbahar döneminde 25
iken Eylül ayında gerçekleştirilecek olan Tıpta
Uzmanlık Sınavı kapsamında yaklaşık %100
lük bir artışla 52’ye yükselmiş olması bizleri
ziyadesiyle mutlu etti. Araştırma Görevlisi
kadroları ile ilgili taleplerimizi duyarlılıkla
ele alan ve kadro tahsis sürecini yakından
izleyerek bizlere destek olan Rektörümüz Prof.
Dr. Mahmut Özer’e çok teşekkür ediyorum.
Uzun zamandır böyle bir desteğe ihtiyacımız
vardı ve bunun sağlanmış olmasından büyük
memnuniyet duyuyoruz.” dedi.
Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Mahmut Özer ise değerlendirmesinde şunları
söyledi: “Sağlık hizmeti üretimindeki tüm
zorluklara rağmen vatandaşlarımıza nitelikli
ve kapsamlı sağlık hizmeti sunmayı hedeflemiş
olan üniversitemiz özellikle son yıllarda her
geçen gün kapasitesini artırarak ve imkanlarını
sürekli iyileştirerek sadece Zonguldak’ın değil
aynı zamanda Batı Karadeniz Bölgesinin de
önemli bir sağlık hizmeti sunucusu haline
gelmiştir. Bu bağlamda Tıpta Uzmanlık Eğitimi
hem kaliteli bir eğitim sunan Tıp Fakültemiz
aracılığıyla ülkemizin uzman ihtiyacını
karşılamada önemli bir işlev görürken hem de
Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezimizde
sunulan sağlık hizmetinin kalitesinde önemli
bir etkiye ve katkıya sahiptir. Son yıllarda
Tıp Fakültelerimizin asistan kadroları talebi
ile sunulan arz arasındaki uyumsuzluklar,
doğal olarak üniversite hastanelerinin sağlık
hizmeti üretimi ve niteliğini etkilemektedir.
Uzun zamandır Tıp Fakültesi Anabilim
Dallarımızın asistan ihtiyaçlarını karşılamak
için çabalıyorduk. Bu çerçevede Eylül ayında
gerçekleştirilecek olan Tıpta Uzmanlık
Sınavı (TUS) kapsamında tahsis edilen
araştırma görevlisi kadrolarında daha önceki
dönemlere göre yaklaşık %100 lük bir artışı
sağlamış olmaktan çok mutluyum. Bu süreçte
desteklerini esirmeyen Yükseköğretim
Kuruluna ve Sağlık Bakanlığına şükranlarımı
sunuyorum. Üniversitemizi tercih edecek
Araştırma Görevlisi arkadaşlarıma şimdiden
hoş geldiniz diyor, çalışmalarınızda başarılar
diliyorum” dedi.
84
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Bülent Ecevit Üniversitesi Roman Kültürü
Uygulama ve Araştırma Merkezi Kuruldu
Romanlar hakkında politik, ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel konularda teorik-uygulamalı
araştırma ve incelemeler yapmak üzere kurulan Bülent Ecevit Üniversitesi Roman Kültürü
Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulma kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
6
Temmuz 2015 tarih ve 29408 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan yönetmelikte, söz konusu merkezin amaç
ve faaliyet alanları şu şekilde belirleniyor: Romanlar
hakkında politik, ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel
konularda teorik-uygulamalı araştırma ve incelemeler
yapmak, kısa, orta ve uzun vadeli planlar çerçevesinde
Romanların yaşam kalitesinin artırılması için önerilerde
bulunmak, sosyal dışlanma ve sosyal içerme konularında
çalışmalar yapmak, sosyal-ekonomik-çevresel sorunlarını
tespit etmek, çözümler üretmek, insan hakları bilincinin
geliştirilmesi, kültür ve dil araştırmaları yapmak.
Merkez, Romanlar konusunda bilimsel araştırma,
incelemeler yapacak, bu nitelikteki çalışmaları koordine
edecek, teşvik ve desteklemek amacıyla ulusal, uluslararası
kurum ve kuruluşlarla ortak projeler üretecek; ayrıca,
Romanlar ile ilgili sektörler arası planlama, şehir, bölge
ve ülke düzeyinde ortaklık, toplum katılımı konularında
değerlendirmeler yapacak; eğitim ve danışmanlık hizmetleri
de verebilecektir.
Rektör Prof. Dr. Mahmut Özer kurulan Roman Kültürü
Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Zonguldak için çok
önemli olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Roman
Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulmasını
Üniversite olarak çok önemsiyorduk. Özellikle Zonguldak
Valisi Sayın Ali Kaban bu konuda bir araştırma merkezi
açmamızı teşvik etti. BEÜ olarak merkezin kurulmasını
beklemeden Mayıs ayı sonunda Zonguldak Valiliği ile işbirliği
içinde konunun uzmanlarını bir araya getirerek ‘Romanları
Anlamak’ başlıklı çok önemli bir çalıştayı gerçekleştirdik.
Oldukça geniş ve nitelikli bir katılım oldu. Çalıştayın sonuç
bildirgesini kamuoyuyla paylaştık. Çalıştaya katılmak üzere
üniversitemize gelen Azınlıklar ve Romanlardan Sorumlu
Makedonya Cumhuriyeti Devlet Bakanı Sayın Prof. Nezdet
Mustafa, hem çalıştayla ilgili memnuniyetini hem de
Üniversitemizle Balkanlardaki Romanlar ile ilgili çalışmalar
yapabileceğimizi ifade etmişti. Kurulan bu Merkez,
Türkiye’de bu alanda önemli bir referans merkezlerinden
biri oldu. Merkezimiz Zonguldak, Türkiye ve özellikle
Balkanlarda yaşayan Romanlarla ilgili önemli projeler
yürütecek. Üniversitemiz bünyesinde kurulan bu merkezin
toplumsal huzuru arttırıcı önemli çalışmalar yapacağına
da gönülden inanıyorum. Merkezin hayırlı olmasını diliyor,
kurulmasında destek ve katkıda bulunan Zonguldak
Valisi Sayın Ali Kaban’a, bu konuda büyük emek sarf eden
Danışmanım Sayın Dr. Mehmet Aysoy’a ve emeği geçen tüm
çalışma arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.”
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
85
86
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
BEÜ YAYINLARINDAN 4 YENİ KİTAP
2014 yılında çalışmalarına başlayan BEÜ Yayınları dört yeni kitapla bilgi toplumuna katkı sunmaya devam ediyor.
Kitap, 1
Kitap, 2
ZONGULDAK-BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
ETKİLEŞİMİ: ÜNİVERSİTENİN ŞEHRE ETKİLERİ
VE ŞEHRİN ÜNİVERSİTE ALGISI
ZONGULDAK’TAKİ MÜLTECİLER: YAŞAM
DENEYİMLERİ, SORUNLAR VE ÖNERİLER
Şehir ile üniversitenin karşılıklı etkileşimini Zonguldak ve
Bülent Ecevit Üniversitesi bazında ele alıp inceleyen bu
çalışma, Bülent Ecevit Üniversitesi’nin geleceğe yönelik
orta ve uzun vadede politika ve stratejilerinin geliştirilmesi
ve planlanmasında şehir ile bütünleşmesi için gereken
temel hususların neler olduğunu ortaya çıkarmak amacıyla
gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle hem Zonguldak halkı hem
de Zonguldak’ın ileri gelenleri, sanayi odaları, sivil toplum
ve basın yayın kuruluşları çalışmaya dâhil edilmiş ve bu
örneklem üzerinden veriler elde edilmiştir. Araştırmanın
bulguları Sosyodemografik Özellikler; Üniversite ile
İletişim, Etkileşim ve Ortaklık; Üniversitenin Zonguldak’a
Katkıları; Üniversite Etkinliklerine Katılım ve Üniversite
Olanaklarından Yararlanma; Üniversite Hastanesine
Yönelik Düşünceler; Zonguldak’ın En Acil Problemleri;
Üniversiteden Beklentiler ve Üniversiteye Yönelik Öneriler;
ve Üniversitenin Gelişmesine Yönelik Düşünceler başlıkları
altında ele alınmış ve yorumlanmıştır. Araştırmanın
sonucunda üniversiteye ve üniversite öğrencilerine yönelik
genel olarak olumlu bir algının olduğu, üniversitenin
büyümesinin kentin kalkınmasına etki ettiği, Bülent Ecevit
Üniversitesi’nin Zonguldak’a ekonomik, bilimsel, sosyal ve
kültürel alanlarda katkı sağladığı ve genel olarak Bülent
Ecevit Üniversitesi ile Zonguldak arasında gitgide güçlenen
İnsan hareketliliğinin pek çok etkene bağlı olarak arttığı
günümüz dünyasında sığınmacı ve mülteci göçünün
oldukça farklı bir noktada durduğu ve ülkemizin
mültecilere ve sığınmacılara kapısını açmasından sonra bu
grupların yaşadığı illerden birinin Zonguldak olmasından
hareketle yola çıkan bu çalışma, Zonguldak’ta yaşayan
mültecilerin demografik, sosyo-kültürel ve sosyoekonomik durumlarını analiz etmeyi ve mültecilerin göç
etme nedenlerinin, göç sürecindeki deneyimlerinin ve
yeni yaşam alanlarında karşılaştıkları sorunların tespit
edilmesini amaçlamıştır. Bu amaçla Zonguldak’taki toplam
mülteci sayısı olan araştırmanın evreninden (yaklaşık 900)
yola çıkılarak toplam 247 mülteciye ulaşılmış ve anket
çalışması gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bulguları
Sosyodemografik Özellikler; Türkiye’ye Göç Süreci; Yaşam
Koşulları ve Deneyimleri; ve Gelecek Planları başlıkları
altında ele alınıp incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda
Zonguldak’taki mültecilerin ekonomik olarak zor koşullar
altında yaşadığı ve beslenme, giyim, temizlik gibi temel
ihtiyaçlarının yeterince karşılanmadığını düşündükleri
görülmüştür. Öte yandan sağlık ve eğitim hizmetlerinden
yararlanabildikleri, Zonguldak halkı tarafından herhangi
bir dışlanma, ayrımcılık ya da kötü muameleye maruz
kalmadıkları, büyük çoğunluğunun ülkelerine geri dönmek
istemediği ve kadın ve çocuk mültecilerin özel bir sorun
bir etkileşimin olduğu ortaya çıkmıştır.
yaşamadığı gibi sonuçlar elde edilmiştir.
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
EYLÜL - EKİM 2015
Kitap, 3
Kitap, 4
I. ULUSLARARASI TÜRKLERDE TARİH BİLİNCİ
VE TARİH YAZICILIĞI SEMPOZYUMU
(23 -25 EKİM 2014 ZONGULDAK/TÜRKİYE)
BİLDİRİ KİTABI
İnsan, Kimlik, Mekan Bağlamında
ZONGULDAK SEMPOZYUMU
Bildirileri 16-18 Ekim 2014
Bülent Ecevit Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu iş
birliği ile 23-25 Ekim 2014 tarihinde Zonguldak ilinde
gerçekleştirilen uluslar arası sempozyumun bildirilerini
içermektedir. Üniversitemizin ev sahipliği yaptığı
sempozyum, Bülent Ecevit Üniversitesi Karadeniz Stratejik
Araştırmalar Merkezi (KARSAM) tarafından organize
edilmiştir. Sempozyumda değişik ülkelerden gelen bilim
insanlarının sunduğu 41 bildiri kitapta yer almıştır. Türkiye
Türkçesi dışında yazılan bildiriler Türkçeye aktarılmıştır.
Doç Dr Ahmet EFİLOĞLU
Yrd Doç Dr Nurettin HATUNOĞLU
Yrd Doç Dr Hasan ÖZER
Yrd Doç Dr Tayyar GÜRDAL
Yrd Doç Dr Hasan SANKIR
ZONGULDAK 2015
Kitabın editörlüğü sempozyum düzenleme kurulu
başkanları Nurettin HATUNOĞLU ve Canan KUŞ BÜYÜKTAŞ
tarafından yapılmıştır.
87
Editörler:
Bu kitap 16-18 Ekim 2014 tarihinde Bülent Ecevit
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih, Arkeoloji,
Sosyoloji, Edebiyat Bölümleri ve Karadeniz stratejik
Araştırmalar Merkezi (KARSAM) tarafından gerçekleştirilen
“İnsan, Kimlik, Mekan Bağlamında Zonguldak” başlıklı
sempozyumunda sunulan bildirilerden oluşmaktadır.
Hazırladığımız eserde sempozyumda sunulan bildirilerden
50 tanesi Zonguldak’ın arkeoloji, tarih-coğrafya, kültür
edebiyat başlıkları altında düzenlenmiştir. Her alanda şehir
ile bütünleşmeyi hedefleyen Bülent Ecevit Üniversitesi
Fen Edebiyat fakültesi bünyesinde yer alan sosyal bölümler
ve KARSAM iş birliği ile Zonguldak’ın tarihi, edebiyatı,
sosyolojisi ve arkeolojisi ile ilgili bilgileri, sorunlarını ve
çözümlerini bilimsel bir platformda ele almıştır. Bu bilgileri
bir kitap halinde yayınlayarak elde edilen bilgilerin şehrin
diğer paydaşlarına ve ilim camiasına ulaşmasını sağlamayı
hedeflemiştir.
88
EYLÜL - EKİM 2015
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
BEÜ Milli Judocuları Fransa’dan Madalyalarla Döndü
2015 Avrupa Üniversiteler Judo Şampiyonası (3’ European
Universities Judo Championship 2015 Reims France)
19 ülkeden, 88 üniversite ve 140 katılımcı ile 7-11 Ekim
2015 tarihleri arasında Fransa’nın Reims kentinde
gerçekleştirildi.
Şampiyonaya ülkemizi temsilen Bülent Ecevit Üniversitesi
(BEÜ) Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO)
öğrencilerinden Dilara Lokmanhekim (48 kg.), Büşra
Katipoğlu (63 KG), Nazlıcan Özerler (57 kg), Büşra Işık
(70 kg), Oğuzhan Efemgil (100 kg) ve Çağrı Yılmaz (66 kg)
olmak üzere 4 kadın 2 erkek sporcu katıldı.
Şampiyona sonunda sporcularımız büyük bir başarı
elde ettiler ve 48 kiloda Dilara Lokmanhekim Avrupa
şampiyonu, 63 kiloda Büşra Katipoğlu ve 100 kiloda
Oğuzhan Efemgil Avrupa ikincisi, 57 kiloda Nazlıcan
Özerler ise Avrupa üçüncüsü olmak üzere toplamda 1 altın,
2 gümüş ve 1 bronz olmak üzere 4 madalya kazandılar.
Ü
Şampiyonlarımız
Öğretmen Oluyor
niversitemiz bünyesinde
2010 yılında kurulan
Beden Eğitimi ve Spor
Yüksekokulu, Beden Eğitimi ve
Spor Öğretmenliği Bölümünün
ilk mezunlarını vermenin
gururunu yaşıyor. Beden Eğitimi
ve Spor Öğretmenliği, Spor Yöneticiliği, Antrenörlük ve
Rekreasyon Bölümü olmak üzere dört bölüm ve bu bölümlere
bağlı altı anabilim dalından oluşan Yüksekokulda 72 kız 114
erkek olmak üzere toplam 186 öğrencisi bulunuyor.
30 Milli Sporcusu ile Başarılara Doymuyor
Hokey, atletizm, taekwondo, boks, futbol, bocce, futsal ve judo
branşlarında toplam 30 Milli sporcu öğrencisi ile ulusal ve
uluslararası şampiyonalarda üniversitemizi ve ülkemizi temsil
eden Yüksekokul, Avrupa Şampiyonluğu dâhil olmak üzere
birçok turnuvada göğsümüzü kabartmaya devam ediyor.
4 Yılda Tercih Edilen Yüksekokullar Arasına Girmeyi Başardı
Özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul eden Yüksekokula, 4
yıl önce 420 aday başvuru yapmıştı. Bu sayı her geçen yıl
artarak son yılda 64 ilden 1.000 aday düzeyine ulaştı. Her
geçen yıl artan öğretim üyesi sayısı, açık ve kapalı alan
sportif tesislerinin yanı sıra modern Egzersiz Fizyolojisi
ve Performans Laboratuvarları ile imkânları güçlenen
Yüksekokul, Türkiye’de tercih edilen bir yüksekokula dönüştü.
Uluslararasılaşmaya Önem Veriyor
Eğitim-öğretim, araştırma ve uygulamalarıyla günümüz
koşullarına adapte olan Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenleri
ile her yaştan insanın hareket
gereksinimini bilimsel verilere
göre karşılayan, sportif beceriler
kazandıran, yetkin spor
eğitimcilerini yetiştirmeyi amaç
edinen Yüksekokul, kısa sürede
Mevlana ve Erasmus+ programları
kapsamında öğrenci değişimi gerçekleştirmeyi başardı.
4 Avrupa Birliği ülkesinde 5 üniversite ile yaptığı değişim
anlaşması kapsamında bir öğrencisini Polonya’ya gönderdi
ve Çek Cumhuriyetinden ise 1 öğrenciyi kabul etti. Yine bu
kapsamda 3 tane uluslararası öğrencisi bulunan Yüksekokul
yeni dönemde ise yurtdışından öğrenci kabulü için 10
kontenjan ayırdı.
Birçok Kurs ve Turnuvaya Ev Sahipliği Yaptı
Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu kısa bir sürede
uluslararası da olmak üzere birçok turnuvaya ilimizin ve
üniversitemizin ev sahipliği yapmasını sağladı. EUSA (Avrupa
Üniversite Sporları Federasyonu) kapsamında 12 ülkeden
28 Avrupa Üniversitesinin katıldığı Avrupa Üniversiteler
Masa Tenisi Şampiyonası ile birçok prestijli ve geniş
katılımlı Üniversiteler Türkiye Şampiyonaları’nın da ilimizde
yapılmasını sağladı. BEÜ, 21 branşta katıldığı yarışmalarda
TÜSF (Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu)nun madalya
sıralamasında 182 üniversite arasında 27.sırada yer almasına
katkı sağladı.
Yüksekokul Sürekli Eğitim Merkezi işbirliği ile her yaştan
sporseverlerin yoğun ilgi gösterdiği, çeşitli sportif etkinlikleri
ve kurslar (pilates, karate, zumba, paten, tenis, su altı dalışı,
cankurtaran eğitimi gibi) düzenlemektedir.

Benzer belgeler