Türkiye üç sektörle devasa büyür

Transkript

Türkiye üç sektörle devasa büyür
SÖYLEŞİ / KAVEH TAGHİZADEH
Kaveh Taghizadeh:
Türkiye
üç sektörle
devasa büyür
Kendini yetiştirmiş genç beyinlerle Türkiye’nin
her alanda gelişeceğini söyleyen KPMG Türkiye
Yönetim Danışmanlığı Hizmetleri Başkanı
Kaveh Taghizadeh, bilgi teknolojileri, enerji
ve savunma sanayi teknolojisi ile ekonomide
patlama yaşanabileceğine dikkat çekiyor.
K
Melike KOÇAK
[email protected]
112 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
ısa süre önce KPMG Türkiye ekibine katılan Kaveh
Taghizadeh, KPMG Türkiye’nin yeni hizmet alanı
olan yönetim danışmanlığının büyümesinden sorumlu.
Taghizadeh, daha önceleri KPMG global bünyesinde
Latin Amerika, Japonya, Çin, Avrupa gibi farklı pek çok bölgede
görev aldı. Birçok uluslararası şirkete danışmanlık hizmeti veren
Taghizadeh, dünya ekonomilerindeki değişimi yakından takip eden
bir isim. Türkiye’nin son 15 yılda birçok alanda önemli bir gelişim
kaydettiğini söyleyen Taghizadeh, “Türkiye’de bilgi teknolojileri,
enerji ve savunma sanayi sektörleri gelişime çok açık. Bu konuda
doğru adımlar atılırsa devasa, patlayıcı bir büyüme yaşanır” diyor.
Türkiye’ye getirdikleri uluslararası deneyimin altını çizen Taghizadeh, “Yönetim danışmanlığı alanında Türkiye, bölgede bir merkez
ve güç olacak” diye konuşuyor. Kaveh Taghizadeh ile Türkiye
ekonomisi, markalaşma ve KPMG Türkiye’de yeni açılan yönetim
danışmanlığı bölümü ile ilgili gelecek hedefleri üzerine konuştuk.
Kaveh Taghizadeh,
KPMG Türkiye’nin yeni
hizmet alanı olan
yönetim danışmanlığının
büyümesinden sorumlu.
Taghizadeh, daha
önceleri KPMG global
bünyesinde Latin
Amerika, Japonya, Çin,
Avrupa gibi farklı pek
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 113
çok bölgede görev aldı.
SÖYLEŞİ / KAVEH TAGHİZADEH
DÜNYA MARKALARI
TÜRKİYE’Yİ SEVDİ
Türkiye’de son 10 yılda özellikle ekonomide önemli
bir gelişim gerçekleşti. Dolayısıyla bu durum
yabancı yatırımcıların da ilgisini çekti.
on 10 yılda uluslararası
şirketlerin Türkiye’ye ilgisinin arttığını görüyoruz.
Bu gelişme Türk markalarını
nasıl etkiliyor?
Türkiye’nin son dönemlerde
yatırımcıların ilgisini çektiği doğru. 15-20 yıl önce Almanya’da
Türkiye denince sadece turizm
akla geliyordu. Şimdi ise Türkiye
ekonominin her alanında adından söz ettiriyor.
20 sene önce Türkiye’de sektörler gelişime açıktı ancak bu
gelişimlerini tamamlamamıştı.
Türkiye, dünya dinamiklerinden
S
114 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
bağımsızdı. Ekonomisi dünya
arenasında rekabet gücüne
sahip değildi. Dünyanın önde
gelen şirketlerinin ilk tercihleri
arasında Türkiye yoktu. Ama
son 10 yılda özellikle ekonomide
önemli bir gelişim gerçekleşti.
Dolayısıyla bu durum yabancı
yatırımcıların da ilgisini çekti.
Ancak bunun markalar üzerinde,
özellikle de tüketici ürünleri alanında doğrudan etkisi olduğunu
düşünmüyorum. Bunun dışındaki alanlarda ise şirketler ve karar
vericiler artık Türkiye’yi ciddiye
alıyorlar. İş toplulukları arasın-
da Türk ekonomisi tanınıyor ve
adından söz ettiriyor. Bu bilinirlik Türk ekonomisine prestij
kazandırıyor.
n Türk markalarının markalaşma sürecindeki en önemli
eksiklik nedir?
Markalaşmak zor bir süreçtir.
Dolayısıyla bu süreçte birtakım
eksikliklerin yaşanması da doğaldır. Türk markalarını başarılı
buluyorum. Tabii önemli eksiklikler de gözden kaçmıyor değil.
Öncelikle, olumlu noktalardan
bahsedelim. Türkiye’nin önemli
Türkiye’nin önemli dünya
markaları var. Favorim
Türk Hava Yolları. Bir
havayolu şirketi olmasına
rağmen hayat tarzı haline
geldi. THY’nin bugün
geldiği noktayı tebrik
etmek gerekiyor.
dünya markaları var. Sayıca çok
olmasa da iyi örnekler var. Benim favorim Türk Hava Yolları.
Reklam yüzü olarak Kevin Costner’ı seçtikleri dönemleri hatırlıyorum. THY, bugüne oranla
daha az tanınıyordu. Kendim
adına konuşmam gerekirse şöyle
bir örnek verebilirim; zorunda
olmadığım durumlarda THY’yle
uçmazdım. Ama zamanla dengeler değişmeye başladı. THY’nin
reklam stratejisi doğru yönde
gelişti. Özellikle Barselona hamlesi çok başarılıydı ve farkındalık
yarattı. Profesyonelliği ön plana
çıkardılar; Messi ve Kobe gibi
yıldız isimlerin rol aldığı reklam
filmleriyle yapılan kampanyalar
ses getirdi. THY, bir havayolu
şirketi olmasına rağmen, bir hayat tarzı haline geldi. Bu açıdan
THY’nin bugün geldiği noktayı
tebrik etmek gerekiyor.
Eksikliklere gelince… Türk
firmaları her şeyden önce uluslararası alanlardaki etkinliğini
artırmalı. Mevcut durumu yeterli
görmüyorum. Markalaşmadan
bahsedeceksek, yerel değil dünya çapında düşünmek gerekiyor. Sadece iç pazarlarla sınırlı
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 115
SÖYLEŞİ / KAVEH TAGHİZADEH
kalırsanız olmaz. Yani bugün
Çin’de birisi sizin ürettiğiniz bir
ürünü alamıyorsa, orada satış
yapamıyorsanız markalaşmanın
ne anlamı olabilir ki? Bu sebeple
öncelikle şirketinizi uluslararası
boyuta taşımanız ve ürünlerinizin birçok farklı ülkede erişilebilir olması gerekiyor.
İkinci yapılması gereken profesyonel bir pazarlama stratejisi
geliştirmek ve gerilla pazarlama
stratejileri kullanmak. Türkiye’de bunun örneklerini göremiyorum ama Ikea bunu çok iyi
yapıyor mesela. Türk firmaları
ise ağırlıkla reklama odaklanıyorlar. Öncelikle iyi bir marka
yaratmak ve bu markayı uluslararası hale getirmek gerekiyor.
Sonrasında da global ölçekli ve
uzun vadeli, farklı ve bir yaşam
tarzı tanımlayacak bir ürün pazarlama stratejisi geliştirilmeli.
THY bunu iyi başardı.
n 30 yıl önce Güney Kore ile
aynı seviyede olan Türkiye’nin
dünya markalarının yeterli
sayıda olmadığını görüyoruz. Bu
durumu neye bağlıyorsunuz?
Güney Korelilere “Asya’nın
Almanları” derler. Güney Korelileri iyi tanırım, birlikte uzun
116 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
zaman iş yaptık. Almanlara çok
benziyorlar. Kalite konusunda
fanatiktirler. Bunu fark edince oldukça şaşırmıştım. Hatta
‘onlar da Alman, sadece farklı
görünüyorlar” diye düşündüğüm
bile oldu.
Türkiye ile kıyaslarsak öncelikle kültürel olarak bakıyorum,
Koreliler çok farklılar, bunu kabul etmeliyiz. Kültürel farklılık iş
disiplinlerine de yansıyor. Çalışmaya çok önem veren ve sürekli
gelişen bir ülke. Türkiye ile çok
benzer yanları da var. Mesela
her iki ülkede de aile şirketleri
var. Güney Kore’ye bakıyorsunuz mesela Samsung, aile şirketi.
Güney Kore, bu markayı çok iyi
yönetti. Doğru sistemle son 30
yılda akıllı yatırımlar yaptılar
ve her şeyden önce iş disiplinini
kuşaklar arasında iyi aktardılar.
Güney Kore’nin bugün geldiği
noktayı buna bağlıyorum.
Bununla birlikte, Türkiye’nin
geleceğini parlak görüyorum.
Çünkü Güney Kore’nin ekonomik düzeyine ulaşmak adına
birçok adım atıldı ve atılıyor.
Türkiye bunun meyvelerini toplayacak. Aradaki farkın temelde
kültürden ve çevresel etkenlerden
kaynaklandığını düşünüyorum.
n Markalaşmak uzun soluklu bir yolculuk. Coca Cola,
Apple, Samsung gibi markalar
nasıl dünya markası oldu? Bunu
nasıl başardılar?
Coca Cola tüketici odaklı bir
Türk firmaları ağırlıkla reklama
odaklanıyorlar, ama daha farklı
gerilla pazarlama stratejileri
geliştirmeliler.
ürün ve bir yaşam tarzı markası. Markalaşması ve pazarlama
tekniği oldukça başarılı. Bunları
yönetmede de oldukça iyi. Beğeni anlamında da çok başarılılar,
kendine özel bir bilinirlik yakaladılar. Pazarlama bütçeleri devasa
rakamlardan oluşuyor. Coca
Cola’nın yetkilileriyle görüşme
fırsatım olmuştu. Pazarlama
başarıları hakkında konuşmuştuk. Gerçekten inanılmaz bir
şevkle çalışıyorlar. ‘Tamam oldu,
yeterince başarı elde ettik’ deyip
durmuyorlar. Ekip olarak hep,
‘daha iyi neler yapabiliriz?’ diye
fikir yürütüyorlar. Bakıyorsunuz bugün reklamları her yerde
yayınlanıyor, ‘markayı bilmeyen
kalmamış’ diyorsunuz. Ama
onlara göre yeterli değil. Her
gün binlerce insan doğuyor ve
onlar da Coca Cola’yı bilmeli!
Bu çok azimli bir pazarlama örneği ve çok profesyonel bir bakış
açısı. Bir şey yapıyorsanız onu
iyi yapın. İyi yapıyorsanız daha
fazla yapın, yapmayı sürdürün ve
hiçbir zaman durmayın.
Apple ve Samsung ise farklı
bir hikaye… İkisi için de şunu
söyleyebilirim ki; her iki marka da harika ürünler ortaya
koyuyor. Başarı burada markalaşmada değil. Steve Jobs’un
“iPhone’umu üretince nasıl bir
markam olmalı?” diye düşünerek yola çıktığını sanmıyorum.
Hayır, Jobs sadece çok iyi bir
ürün ortaya koymak istedi. Bu
markalaşmadan çok mühendislikle alakalı bir durum. Yani iyi
bir ürünü ortaya koyacak kaliteli
bir mühendislik anlayışı birinci
basamak, markalaşmak ise ikinci
basamak… Birinci basamağı
atlayarak ikinciye çıkarsanız,
sektördeki serüveninizin uzun
soluk olması mümkün değil.
Önce birinci basamağı halletmelisiniz.
Endüstriyel ürünlerden
bahsedersek, öncelikle yüksek
teknolojiye, inovasyona ihtiyacınız var. Bunlar yoksa markalaştıracak bir şeyiniz olmaz. Hem
Apple hem de Samsung işin bu
boyutunu profesyonelce yaptı.
Ardından pazarlama bütçelerini
konuşturdular. Dünyanın her yerini Apple ve Samsung posterleriyle doldurdular, billboardlar bu
iki markanın reklamlarıyla donatıldı. Hem kaliteli ve yenilikçi
bir ürün ortaya koydular hem de
pazarlamalarına devasa bütçeler
ayırarak markalarının global
anlamda prestijini arttırdılar.
Türk markaları da bu konuya
maliyet olarak değil bir yatırım
olarak bakmalı. Eğer uluslararası
arenada isim yapmak istiyorlarsa
üç altın kuralı uygulamalılar;
mükemmel ürün ve simülasyon,
iyi bir reklam bütçesi ve doğru
bir pazarlama stratejisi...
EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 117
SÖYLEŞİ / KAVEH TAGHİZADEH
Bilgi teknolojileri,
enerji ve savunma...
Türkiye gelecekte
bu üç sektöre
odaklanmalı. O
zaman Türkiye’de
patlayıcı, devasa bir
büyüme yaşanır.
OĞLUNUZ
GEZEGENDEKİ EN İYİ
ÇALIŞAN MIDIR?
Kurumsal firmalarda, “Bu işi en
iyi oğlum yapar, torunum yapar”
anlayışı yok. ‘Gezegende bu işi en
iyi yapabilecek kişi kimse bu işi
o yapacak’ anlayışı var. Kurumsal
şirketlerin başarısı burada saklı.
A
ile şirketlerinin kurumsallaşma sürecinde
yaşadıkları en önemli sorun nedir? Kurumsallaşamayan firmaları bekleyen tehlikeler
nelerdir?
Ayrı ayrı ele almak gerekirse, aile şirketleri ve kurumsal şirketler birbirinden gerçekten farklı. Çünkü
gücü aldıkları, beslendikleri kaynak farklı. Aile şirketlerine bakıyorsunuz… Nesilden nesile aktarım söz
konusu. Şirketin geleceği tamamen jenerasyon odaklı
bir anlayışa teslim edilmiş, profesyonellik ikinci planda kalıyor. Karar mekanizmalarına gelince, burada
da aynı şey söz konusu. Ailenin en büyüğü söz sahibi
oluyor ve iyi de olsa kötü de olsa, kararları o veriyor.
Karar alma kriterlerinde aile bireyleri arasındaki
duygular işin içine giriyor. Oysa kurumsal şirketlerde
bu olmaz. Kararlar sadece ekonomik düşünce kriteri
ile alınır. Net bir kurumsal yönetim devrededir,
güvenilirdir, kuralları bilirsiniz. Bu nedenle kurumsal
yönetim en önemli sorunlardan biri.
118 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
İkinci sorun ise 3. nesil ve şirketin sonraki nesle
devri konusu. Şirketin sizden sonra yönetimini kim
devralacak? Çocuğunuz bu görevi istemezse ne
olacak? İşletmenizin geleceğiyle ilgili bir sorun bu.
Kimi şirketler bu nedenle yabancılara satılıyor. Bu
sorun Almanya’da oldukça yaygın ve Türkiye için de
yakında gündeme gelecek.
Temel sorun şu ki insanlar “söz konusu benim
ailemden biriyse iyidir” diye düşünüyor. Bu doğru
olmayabilir. Bu durumda önce şu soruyu sormanız
lazım: “Bu iş için dünya üzerindeki en iyi kişi benim
oğlum mu?” Bir ihtimal bu sorunun
yanıtı evet olabilir. Belki oğlunuz ya
da torununuz o işin hakkını verebilecek kabiliyettedir. Ama bu ihtimal
zayıftır. İşte aile şirketlerinin en büyük
problemi de bu; duygusal kararlar alıyorlar. Kurumsal firmalara bakıyorsunuz; iş anlayışı
kesinlikle profesyonel bir şekilde ele alınıyor. Tüm
kadrolara getirilen isimler, yeteneklerine göre
seçiliyor. ‘Gezegende bu işi en iyi yapabilecek kişi
kimse bu işi o yapacak’ anlayışı var. Kurumsal
şirketlerin başarılı olmasının sırrı burada saklı. ‘En
iyisi’ anlayışı var. Zamanında Bangladeşli bir CEO
ile çalışmıştık. Adam bir dâhiydi; şirket 5 yılda
kazancını 200 milyon dolardan 2.5 milyar dolara
çıkardı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ailelerin
yapması gereken, yönetimi profesyonel bir kadroya
devretmek ve onların şirketi gerçekten yönetmesine
izin vermek. Çok önemli stratejik kararlarda tabii
ki onlar da devreye girecekler, ama bunun dışında
profesyonel yönetim karar verici olmalıdır.
Mesela BMW buna çok iyi bir örnek… Quandt
Ailesi, BMW’nin yüzde 40 civarında hissesine sahip.
Ama son derece profesyonel bir yönetim vardır,
Quandt Ailesi hakkında bir şey duyamazsınız.
Türkiye’deki şirketlerin de bu doğrultuda ilerlemesi gerekiyor. Exxon Mobile, General Electric
ya da Siemens gibi kurumsal şirketlerin işleyişi baz
alınmalı. Aile şirketi de değil aslında. Bir aile şirketi
olabilirsiniz, ama yönetiminiz kurumsal anlayışta
olmalı. Siemens buna en iyi örnektir. İş iştir, işe asla
duygu katmazlar. Duygusal karar diye bir şey yoktur, her adım profesyonelce atılır. Ve en önemlisi
‘planlama’dır. Burada girişimcilikle plansızlığın birbiriyle karıştırılmaması gerektiğini de eklemek isityorum. Planlama mekanizmanızın iyi işlemesi karar
alma sürecinizi hızlandırır, hızlı ve mantıkla alınmış
kararlarla da gelecekte atacağınız adımları güvence
altına almış olursunuz.
Kurumsal yaklaşım
bunu gerektirir.
n İyi yönetilen şirket
aynı zamanda karlı şirkettir
diyebilir miyiz?
Karlıysanız, büyük ihtimalle iyi
yönetiliyorsunuzdur. Ama bunu sadece karlılığa bağlamak yanlış olur.
Çünkü kar, sene sonunda gördüğünüz şeydir. Ama nakit yönetimine
bakarsanız, genellikle şirketlerin
batmasının en önemli sebebinin
kar yapamamak değil, nakit akışını
iyi yönetememek olduğunu görürsünüz. Burada ihtiyacınız olan şey iyi nakit akışı yönetimi, nakit akışı tahmini ve planlaması
için iyi yönetim. Tabii genel anlamda şirket büyümenizi sorgulayacaksanız da, kar marjınız size doğru
cevabı verir. Mesela yüzde 2 oranında bir karlılığınız
varsa, bu rakam sizi tatmin etmeyecektir ama yüzde
25, yüzde 30 oranında bir kar payınız varsa gerçekten profesyonelce yönetilmişsiniz demektir.
n Türkiye’de hangi sektörler gelişime açık?
Yakın gelecekte hangi sektörler revaçta olacak?
Her ne kadar geleceğe yönelik tahminler yapmak zor olsa da, bilgi teknolojilerinin (BT) teknolojisinin Türkiye’nin yönelmesi gereken bir alan
olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda doğru adımlar
atılırsa devasa, patlayıcı bir büyüme yaşanır. Sadece
turizm yaparak gelirinizi artıramazsınız. Ama harika
ürünler üretebilirseniz ve bu ürünleri 4.5 milyar
insana satabilirsiniz. Önemli olan bu. Bence iletişim
teknolojisi gelişmeye devam etmeli, edecek de…
Türkiye’ de bu alanda iyi işaretler var, ama henüz
yeterli değil.
Bununla birlikte enerji de oldukça önü açık bir
sektör… Türkiye’nin bulunduğu konum dolayısıyla
enerji konusunda çok şanslı. Türkiye gerçekten çok
iyi bir coğrafi pozisyonda yer alıyor. Türkiye’nin
çevresinde yaşananlara rağmen Türkiye en güvenli
bölgelerden biri. Enerji sektörü boru hatlarının
yönetiminin ötesinde değer zincirinde daha fazla
yer alacak doğru hamlelerle gelecek vaat eden bir
sektöre dönüşebilir. Bir de savunma teknolojisi var.
Türkiye bulunduğu bölge gereği, mecburi olarak bu
alanda kendini geliştirmek zorunda. Her an her şeEKOVİTRİN HAZİRAN 2015 119
SÖYLEŞİ / KAVEH TAGHİZADEH
yin olabileceği, dengelerin çok sık
değiştiği bu coğrafyada savunma
sanayii her zaman önü açık bir
sektör olacak. Burada da gelişme
yaşanacağını bekleyebiliriz.
n Genç bir nüfus, iyi bir yönetim şekli, güçlü bir ordu, güçlü
bir ekonomi ya da global bir
marka… Bir ülkeyi güçlü kılan
unsurlar nelerdir?
Bir ülkenin gücünü genç
neslin potansiyeli ortaya koyar.
Ülkenizde eğer iyi bir jenerasyon
yetişiyorsa bu her alanda ülkeye
olumlu katkı sağlar. Global
markalar, gelişmiş bir ekonomi,
güçlü bir ordu ve iyi bir yönetim… Tüm bu kriterleri sağlayacak olan yeni jenerasyondur.
Tümevarım yaparsak; kalifiye
elemanlarınız varsa ülkenizi tüm
alanda güçlü kılmanız mümkün
olur. Türkiye adına konuşacak
olursam; iyi yetiştirilmiş bireyler
Türkiye’nin geleceğinin anahtarıdır. Ve şu anda da görüyorum
ki gerçekten yeni jenerasyonunuz
inanılmaz yetenekli ve başarılı.
Ben, işim gereği genç beyinlerin
peşindeyim. KPMG için dünya
çapında kalifiye eleman arıyorum. Bunun için Meksika’da,
ABD’de, Japonya’da, Güney
Kore’de, İsviçre’de, Ortadoğu’da,
kısaca dünyanın her yerinden
genç beyinler arıyoruz. Üç dil
bilen, kavrama yeteneği üst
seviye olan ve gerçekten çalışkan
gençleri seçiyoruz ve onları en
verimli şekilde yetiştiriyoruz.
Yetenekli gençleri keşfetmede
belirli bir tecrübem var. Son
10-15 yılda Türkiye seviye atladı.
Eğitimde, siyasette ve ekonomik
alanda kendini yetiştirmiş genç
beyinlerle Türkiye her alanda
gelişecek.
n Türkiye’ de çalışmanın kolaylıkları ve zorlukları nelerdir?
Burada kendimi evimde
gibi hissediyorum. İstanbul’da
olmaktan memnuniyet duymadığım tek bir an bile olmadı. Bunu
bugüne dek yaşadığım bütün
yerleri karşılaştırarak söyleyebilirim ki; İstanbul favori şehrim.
Öyle yerlerde yaşadım ki ‘Burada
uzun süre yapamam’ dedim ama
Türkiye, özellikle de İstanbul son
10 senedir çok gelişme kat etti ve
şu an burada yaşamayı gerçekten çok seviyorum. İstanbul’u;
Buenos Aires’le, Tokyo’yla,
Tahran’la, Şikago’yla karşılaştırıyorum ve diyorum ki; ‘Gerçekten
en iyisi İstanbul’.
HAKKINDA
D
ünya genelinde 155 ülkede 155 bin uzmanla hizmet veren KPMG;
denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sunan üye firmalar ağı olarak
faaliyet gösteriyor KPMG Türkiye; denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri
sunuyor. 1982 yılında kurulan şirket, Türkiye’de yerel ve uluslararası
kuruluşlara profesyonel hizmet sunan öncü firmalardan biri.
KPMG Türkiye, bugün İstanbul (Merkez Ofis), Ankara ve İzmir’de faaliyet
gösteren 900 çalışanıyla; finansal hizmetler, tüketici ürünleri ve endüstriyel
sektörler, gıda ve perakende, enerji, telekomünikasyon, kimya ve daha birçok
sektörde faaliyet gösteren bin 500’ün üzerindeki müşterisine, profesyonel
hizmetler sunuyor.
120 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015
Kaveh Taghizadeh
kimdir?
Alman vatandaşı olan Kaveh
Taghizadeh, lisans ve yüksek
lisans eğitimini Almanya’nın
Münih Uygulamalı Bilimler
Üniversitesi’nde Elektrik ve
Telekomünikasyon Mühendisliği
dalında tamamladı. Mezun
olduktan sonra General
Electric’te görev yaptı ve bu
süre içerisinde küresel bir
yönetici yetiştirme programı
olan GE Liderlik Programı’na
katıldı. Sonrasında IBM,
BrainNet ve Booz&Company’de
yönetim danışmanlığı alanında
çalışmaları sırasında dünyanın
birçok ülkesinde görev yaptı ve
projeler yürüttü. 2012 yılında
Almanya’da KPMG ailesine
katıldı ve 2014 yılının sonunda
ekibi ile birlikte KPMG Türkiye
ofisine transfer oldu. Özellikle
tedarik zinciri, operasyonel
mükemmellik ile transformasyon
konularında uzman olan ve
Avrupa, Ortadoğu, Amerika ve
Asya gibi dünyanın pek çok
yerinde çalışmış olan Kaveh
Taghizadeh’nin kariyer geçmişi
küresel ve çok boyutlu bir
nitelik taşıyor. Son 5 yılda
KPMG Ortadoğu ve Afrika
bölgesinde başarılı bir Yönetim
Danışmanlığı hizmeti kurmuş
olan Taghizadeh’nin, başta
enerji ve otomotiv olmak üzere
ileri teknoloji, çelik ve finansal
hizmetler sektörü ile özel
sermaye şirketleri özelinde
uzmanlığı bulunuyor.

Benzer belgeler