Artvin - İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı

Transkript

Artvin - İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı
Kentlerin Yeni Buluşma Noktası
Türkiye’yi
Ayağınıza
Getiriyoruz
T
arih boyunca medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan ve bünyesinde çeşitli
kültürleri barındıran ülkemizin, günümüzde de tarihi dokularını ve kültürel mirasını
gerektiği şekilde tanıtılması için en iyi mekanlardan birinde hedef kitleyi sizinle buluşturuyoruz.
Bu Sayıdaki
Kentlerimiz
Artvin
Sayfa 4
Burhaniye
Sayfa 8
Doğubeyazıt
Sayfa 12
Ayda 1.000.000
yolcu
Sanat gösterileri
ve sergiler
İstanbul 2010 Kültür
Başkenti bünyesinde
"Sanatın Anadolu
Aydınlanması" grubunun
çeşitli etkinlikleri
1 ay süresince
tanıtım hizmeti
Giresun
Sayfa 16
Haymana
Sayfa 20
Yurtdışı Uçuşlar
Karaman
Sayfa 24
Niksar
Sayfa 28
Mersin
Sayfa 34
YURTİÇİ UÇUŞ NOKTALARIMIZ
ISG KENTLER SERGİSİ
AMACI
T
arih boyunca bir çok
medeniyete ev sahipliği yapan eşsiz kültürel ve
tarihi dokusuyla bir turizm
cenneti olan ülkemizin özel
kentlerinin ve yörelerinin
bu zenginliklerinin, görsel
efektlerle, tanıtım broşür ve
afişleriyle ve yörelerine has
özellikleri ile yurdumuzdaki
en önemli bağlantı noktalarından birisi olan havaalanımızda sergilenmesi;
Bu amaçla standlar kurulması, bu standlarda yöresel aktivitelere yer verilmesi ve ilgili yöreler hakkında
tarafımızdan hazırlanacak
olan Kent Bültenlerinin dağıtımı.
ISG BAŞARI VE ÖDÜLERİ
Dünyanın En İyi Havalimanı
İstanbul Sabiha Gökçen
Uluslararası
Havalimanı, Dünya Düşük Maliyetli Havayolları Kongresi (World Low Cost Airlines Congress) Tarafından
‘‘Dünyanın En İyi Havalimanı’ Seçildi.
8. Altın Örümcek “Turizm/Seyahat
Kategorisi”nde Halkın Favorisi
ISG KENTLER SERGİSİ
İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası HaÖZELLİKLER
valimanı kurumsal web sitesi “www.sabihagokcen.aero” 8. Altın Örümcek web ödül01 Aralık 2010 tarihin- standtlarda, tanıtım ve su- lerinde Halk Oylamasında, Turizm/Seyaden itibaren, İstanbul Sabi- numlar görevli hosteslerce hat Kategorisinde Halkın Favorisi olarak
seçildi.
ha Gökçen Uluslararası Ha- yerine getirilecektir.
Ayrıca hem standlarda
valimanında “ ISG KENTTürkiye’nin En Başarılı Turizm
LER SERGİSİ” açılacaktır. hem de havalimanı içindeki
Yatırımları 2010
Ayda ortalama 1 milyon uygun noktalarda kentler taİstanbul Sabiha Gökçen
yolcunun geçiş yaptığı ISG rafından hazırlanan tanıtım
Uluslararası
HavalimaHavalimanında, İllerin Ta- bültenleri yolculara ücretsiz
nı,
Eurobank
Tekfen
ile
rihi, Kültürel ve Folklorik olarak dağıtılacaktır.
saygın ekonomi dergileözelliklerinin sergileneceri Capital ve Ekonomist’in
ği organizasyonda her ile 8
ortaklaşa
düzenlediği
veya 14 m2 stand tahsis edi‘Türkiye’nin
En
Başarılecek ve 1 ay süre ile stand
lı Turizm Yatırımları 2010’
ziyarete açık kalacaktır.
araştırmasında,
tüm
kategorilerin en önemISG KENTLER SERli ödülü olan ‘En Büyük Turizm Yatırımları’
GİSİ organizasyonu kapkategorisinde birinciliğe layık görüldü.
samında hazırlanacak olan
ISG KENTLER SERGİSİ
Routes-Europe
İstanbul Sabiha Gökçen
Uluslararası Havalimanı
Dünya havacılık sektörünün en önemli aktörlerini
biraraya getiren 16. Dünya Güzergâh Geliştirme
Forumu’nda (Routes),
coğrafi kategoriye göre
belirlenen adaylar içerisinde, Güney Avrupa kategorisinde “Yüksek Övgüye Değer Ödülü”ne layık görüldü.
EuroAnnies
İstanbul Sabiha Gökçen
Uluslararası Havalimanı,
dünyanın önemli havacılık haber ve analiz sitesi
“anna.aero” tarafından,
Avrupa’da yolcu trafiğini
en fazla artıran havalimanı seçildi. “Airport Traffic
Growth Awards” ödülleri kapsamında, 5-10 milyon yolcu kapasiteli havalimanları arasında Sabiha
Gökçen birinci oldu.
3
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
artvin
Zengin folkloru, insanı büyüleyen doğal güzellikleri, kafkasör boğa güreşleri, kıvrım kıvrım virajlı yolları, yemyeşil
ormanları, zengin florası, karlı dağları, karagölleri, alabalıklı dereleri, yöresel yemekleri, eşsiz güzellikteki köyleri ve
yaylaları, yeşille mavinin birleştiği kıyıları, sevecen konuksever insanları ve bizi geçmişe götüren tarihi eserleri ile bir başkadır Artvin...
Mustafa YEMLİHALIOĞLU
Artvin Valisi
ARTVİN
K
aradeniz Bölgesi’nin
Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer alan Artvin’in;
doğu ve güneydoğusunda
Ardahan, güneyinde Erzurum, batısında Rize, kuzeyinde Gürcistan Cumhuriyeti bulunmaktadır. Dorukları karlarla kaplı dağları, ilgi çekici ahşap mimari
yapı tarzıyla yeşil yaylaları,
anıt ağaçları ile bozulmamış
doğal yaşlı ormanları, yüksek dağlarının doruklarında
krater gölleri, Çoruh Vadisi
ve kanyonları gibi çok çeşitli doğal değerleri içinde barındıran Artvin, doğa turizmi zenginliği ile önem taşımaktadır. Kaçkar ve Karçal
Dağları’nda yapılan dağ tırmanışları, bölgenin değişik
yörelerinde doğal güzellikler içinde bulunan trekking
parkurlarında yapılan doğa
yürüyüşleri, Çoruh Nehri ve Barhal Çayı’nda yapılmakta olan rafting ve kano
gibi akarsu sporları yörenin
turizm potansiyelini de açığa çıkarmaktadır. Artvin ve
çevresinde çok sayıda festival ve şenlik düzenlenmektedir. Yörenin kültürel zenginliğini yansıtan bu etkinliklerle Artvin’in doğal güzellikleri, tarihi eserleri, alternatif turizm çeşitliliği
gibi değerleri tanıtılmaktadır. Artvin ahşap ve taş mimarinin en güzel örneklerine rastlanan, yöresel müzik
ve danslarının izleyen, dinleyen herkesçe beğenildiği,
mutfak kültürü zengin olan,
ahşap işleri başta olmak
üzere el sanatlarının ileri örneklerinin üretildiği yörelerden biridir.
Alternatif turizmde alternatifsiz il olan, Artvin’in
son yıllarda turizm konusundaki önemi giderek artmaktadır. Yörede, yaşamış
geçmiş medeniyetlerin izleri olan manastırlar, kiliseler,
kaleler, camiler, köprüler,
konaklar olmak üzere çok
sayıda tarihi eser bulunmaktadır. Günümüzde de bütün
görkemiyle ayakta duran bu
tarihi eserler, ülke ve dünya
turizmi için önem taşımaktadır.
ARTVİN (LİVANE) KALESİ
A
rtvin ve çevresinin tarihi hakkındaki bilgilerimiz antik dönemlere kadar
inmektedir. Orta Asya’dan
gelen ve Asyanik kavimlerden Huriler, Sakalar Çoruh Vadisi’ni yurt edinmişlerdir. Bu nedenle Artvin ve çevresi devamlı olarak çeşitli kavimlerin istilasına uğramıştır. Bölge, Kanuni Sultan Süleyman ta-
ARTVİN KÜLTÜREVİ
PORTA MANASTIRI
İ
kinci katın ortasındaki
ocak üzerinde bulunan
kitabesine göre yapı; Hicri
1215 (Miladi 1801) yılında
inşa edilmiştir. Kırma çatı
alaturka kiremite sahiptir.
İkinci kattaki odalarda ve
balkondaki tavan süslemeleri ile balkonundaki ağaç oymacılığı ile dikkat çekmektedir. Yapı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kamulaştırılarak 2004 yılında restore
edilmiş, 2008 yılında çevre
4
BERTA
KÖPRÜSÜ
E
düzenlemesi tamamlanmıştır. 2009 yılında; etnografik
eserlerin sergilendiği ve yöresel yemeklerin ikram edildiği bir mekân olarak kiraya
verilmiştir.
rafından 1551’de Osmanlı
hâkimiyetine girmiştir.
Artvin Köprübaşı Mevkii’nde bulunan Kale’nin
10. yy.’da inşa edildiği tahmin edilmektedir. 16. yy.
Osmanlı Dönemi’nde tekrar onarım görmüştür. İçinde su deposu (sarnıç) ve küçük kilise (şapel) bulunmaktadır.
ski
Ardanuç-Şavşat
yolu ayrımında bulunmaktadır. Osmanlılar tarafından yaptırılmış olup
uzunluğu 64 m’dir.Üçgözlü
ve yolun düz olduğu köprüler sınıfındandır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.
A
rtvin Merkez İlçe’ye
bağlı Pırnallı Köyü’nün
Bağlık Mevkii’nde bulunmaktadır. Kral 1. Aşot’un
torunu Prens Khaouli tarafından 896-918 tarihleri arasında yapılmıştır. Kral Gürgen (918-941)’in saltanat yıllarında son şeklini almış olduğu kabul edilmektedir.
Bir çan kulesi, bir şapel ve
bir çeşmeden oluşmaktadır.
Manastır’ın yerleşim planına bakıldığında, Tao Klarj-
heti Bölgesi’nin o dönemlerindeki en önemli kültür ve
din merkezi olduğu anlaşılmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
artvin
İSKENDERPAŞA CAMİ VE
TÜRBELERİ
GEVHERNİK KALESİ
A
A
rdanuç ilçesi, Adakale mevkisinde yer almaktadır. Kale’nin ilk yapılaşması M.Ö. dönemlerde
başlamıştır. Bagratlı Krallığı, Çıldır Atabekleri ve
Osmanlılar’ın yönetim yeri
olarak kullanılmıştır. Yöredeki en önemli kalelerden
birisi olup, iç kalesi ve etrafı surlarla çevrili şehir yapısı
ile tek örnektir. Geçmiş dönemlere ait çeşitli kalıntıların yanısıra Kanuni Sultan
Süleyman’a ait kitabesi ile de
dikkat çekmektedir.
Ardanuç Adakale Mevkii,
Gevhernik Kalesi, İskenderpaşa Cami ve Türbeleri
ile tarihi bir mekândır.
MURATLI
CAMİSİ
ORTACALAR
ÇİFTE
KÖPRÜLERİ
B
orçka İlçesi’ne bağlı
Muratlı Köyü’nde bulunan yapı, 1846 yılında Reşit oğlu Ahmet Usta tarafından inşa edilmiştir. Tümüyle
ahşap olan yapının kapıları
ve mimberi çeşitli motiflerden oluşan ağaç oyma tekniğindeki süslemelere sahiptir.
RABAT
KİLİSESİ
TİBETİ
KİLİSESİ
Ş
A
rhavi İlçesine bağlı,
Ortacalar Köyü’ne 2,5
km kala Arılı ve Küçükköy
yol ayrımında birbirine dik
gelecek şekilde planlanmış
iki köprüden oluşmaktadır.Birbirine benzeyen köprüler tek gözlü ve yolunun
eğimli olduğu taş köprüler
grubundandır. Muhtemelen
XVII. yüzyılda inşa edilmişlerdir.
rdanuç İlçesi’ne bağlı 17 km.mesafedeki
Bulanık Köyü, Çamlık (Rabat) Mahallesi’nde bulunmaktadır. Yapı, yöresindeki kiliselerle benzerlik göstermektedir. Ortaçağ döneminde bölgeye hâkim olan
Bagratlı Krallığı’nca yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
Ortaçağ mimarisinde özellikle içteki planı dışa yansıtan üçgen nişler kullanılmıştır. Üçgen nişler bölge mimarisinde çok ender olarak
kubbe kasnağında kullanılır.
Nişlerin sayılarının pencere
açıklarından fazla olmasına
bu kilisede rastlanır. Her iki
cephesinde kabartma bitki motifi bezeli kesme taşlar
bulunmaktadır.
avşat İlçesi Cevizli
Köyü’nde olup ilçe merkezine 14 km. uzaklıktadır.
Yazılı kaynaklara göre yapı,
899-914 yılları arasında bölgede hakim olan Bagratlı
Prensleri’nden Aşot Koukhi
Dönemi’nde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yontma taştan yapılmış dört yüzeyden
ibaret olan çatısının her yüzeyinde koç heykeli bulunmaktadır. İç mekanda havari figürleri mevcuttur. Düzgün taş işçiliği ve bitkisel
plastik süslemeleri ile dikkat
çekmektedir.
ŞAVŞAT
KALESİ
rdanuç İlçesi, Adakale Mevkii’nde bulunmaktadır. İlk yapımına Hz.
Osman Dönemi’nde başlanmış, 1553 yılında tamir
edilerek tekrar ibadete açılmıştır. Yanında Osmanlı
Dönemi’ne ait Hatice Hanım, Ali Paşa ve Süleyman
Paşa’ya ait Türbeler bulunmaktadır. Yörenin ilk camisi
olması açısından önem taşımakta olup günümüze sağlam olarak gelmiştir.
İŞHAN KİLİSESİ
Y
usufeli İlçesi’ne bağlı
İşhan Köyü içerisindedir. Kiliseye Oltu güzergahı
üzerinden Artvin-Erzurum
bağlantılı Devlet Karayolunun 92. km.sinden kuzey yönüne ayrılan 7 km.lik
yol ile gidilmektedir. 951 tarihli el yazmasına göre Kilise; Rahip Khandzda’nın
(759-861) yeğeni ve öğrencisi Rahip Seba tarafından,
Kral Andernese’nin deste-
ği ve maddi katkısı ile yaptırılmıştır.
Kilisenin yapımına 955
yılında Gürcü Kralı David
zamanında başlanmış, 1027
yılında Bagratlı Kralı Magistros tarafından bitirilmiştir. Güneybatıda Meryem
Ana fiapeli bulunmaktadır.
35 m. uzunluğunda 20,75
m. genişliğinde olan yapı,
kubbeli bazilikal plan tipindedir.
BARHAL
KİLİSESİ
Y
A
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
usufeli İlçesi, Sarıgöl
Bucağı
Altıparmak
Köyü’ndedir. Kilise, 9. yy.’da
Kral David Magistros zamanında yapılarak Vaftizci Yahya’ya adandığı yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır. 1677 yılında Hacı Şerif Efendi tarafından onartılarak camiye çevrilmiştir.
Kilise, yontma taş ve kesme
taştan yapılan kiremitlerden çatısı bağlanmış, harçsız, bir zemine dayanmadan
“Lambali” denilen planda yapılmıştır. Yapı, dıştan
28.40x18.65 cm. boyutlarında, üç nefli bazilikaldir. Gri
renkli düzgün kesilmiş taşlarla örtülmüş cepheler güney ve kuzeyde eş boyutlu,
doğu ve batıda ortadan yanlara doğru açılan köre kemerlerle hareketlendirilmiştir. Pencere üstündeki alçak
kabartma tekniğinde yapılmış bitkisel figürlü süslemeler iyi durumdadır. Yusufeli İlçesi’nden 30 km.lik yolla gidilmektedir.
ISG KENTLER SERGİSİ
Ş
avşat İlçesi Söğütlü
Mahallesi’nde bulunmaktadır. IX. yy.’da Bagratlı Krallığı’nca inşa edilmiş
olup, Osmanlılar tarafından
da kullanılmıştır. Günümüzde terkedilmiş olan kalenin
sur duvarlarının büyük bir
bölümü ayaktadır.
DÖRTKİLİSE
Y
usufeli İlçesi’nin 4 km.
güneybatısında Tekkale Köyü’nde olup köyden 7
km. sonra mezra yolu üzerinde bulunmaktadır. Manastırın 9. yy.’da Gürcü Kralı David tarafından yaptırıldığı, yapı topluluğuna bırakıldığında bir Rahibe Okulu
olduğu anlaşılmaktadır. Manastır; çan kulesi, yemekhane, seminer odası ve şapelden oluşmaktadır. Kilise, plan açısından Barhal
Kilisesi’ne benzemektedir.
Yöredeki ortaçağ dönemi
manastır oluşumunu en iyi
bir biçimde yansıtmaktadır.
5
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
artvin
KAFKASÖR KÜLTÜR VE
SANAT FESTİVALİ
H
er yıl temmuz ayının ilk haftası boyunca geleneksel olarak düzenlenen festivalin ilgi çeken
yanı boğa güreşleridir. İlin
her yanından getirilen boğalar boyun kalınlığına göre sınıflandırılıp güreştirilir. Güreşlerin yapıldığı tarihten itibaren boğaların zarar görmemesi ve herhangi bir şekilde eziyete uğramamaları
için dikkat edilmekte ve belirli kurallar uygulanmaktadır. Güreş sırasında güçsüz
görülen boğanın arenadan
çekilmesi halinde yenik kabul edilir, güreş meydanında
ayrılan bölümden ilgililerce
uzaklaştırılır. Böylece Kafkasör Boğa Güreşleri, kendi
kuralları içinde güç gösterisi
olarak bir spor ve şenlik ortamına dönüşür.
Artvin yöresinin sosyokültürel yapısının özetlendiği ve ülkemizdeki tek “Boğa
Güreşi Arenası’nda” yapılan boğa güreşlerinin dünyada bir eşi daha bulunmamaktadır.
YAYLA
TURİZMİ
HALK DANSLARI
A
rtvin’de, doğa ile girişilen mücadelede her zaman için zorluklar olmuştur.
Bu nedenle yöre insanı mücadeleci, çevik, çalışkan bir
karakter taşır. Bununla birlikte Artvin, coğrafi konumu itibari ile de kültürler
arası etkileşimin yaşandığı
bir ildir. Artvin yöresi halk
oyunları; Karadeniz, Kafkas ve Doğu Anadolu’ya
has oyun karakteri göstermektedir. Genellikle erkek
oyunlarında sertlik, savaşçı-
EL SANATLARI
A
rtvin’in
ormanlarla
kaplı olması, ağaç işçiliğine dayalı el sanatlarının
gelişmesinde en büyük etken olmuştur. Tarımdan dokumaya, kızaktan masa ve
beşiğe kadar her alanda yapılan ağaç işleri, yörede kullanıldığı gibi çevre illere de
satılmaktadır. Bu alanda
sele, sepet, çatal, gidela, gel-
beri, kalbur, şedre, taş güzen gibi ağaç işleri bölgede
önemli yer tutar.
Ancak, hayvan sırtında
kullanılan semer, eyer, heybe; tarım alanında ise çift,
çubuk ve boyunduruk yapımı gibi el sanatları mevcuttur. Yöremizde hasat alımında yine ağaç işi olarak yaba,
tırmık, el değirmeni, çıkrık
6
ve günlük kullanım için çatal, kaşık, kepçe, kevgir, külek, kolopa, ağaçtan yapılan el sanatlarımızdır. Çömlekçilik; çanak, çömlek, küp,
güveç ve pileki gibi eşyalar
yapılmakta olup, yine “kuy”
denilen yerli tezgahlarda
dokunan çeşitli yün giysiler, kumaş, kilim, halı, seccade, aba, sako, çorap, toz-
A
denilen sanatkârlar tarafından dokunur. Sergiler, çadırcılıkta kullanılmakta ve
çok sağlam olması ile dikkat
çekmektedir.
Bölgede eskiden yaygın
olarak kullanılan çapula, yemeni, körüklü çizme dikilmesine rağmen, günümüzde
pek az kullanılmakta ve rastlanmaktadır. Ehram, Yusufeli İlçesi’nde dokunmaktaydı. Çok önceleri dokunmasına rağmen, günümüzde kırk-elli yaş grubu kadınların sandıklarında bir veya
iki adet bulunmaktadır. Yörede “Hanımeliçar” olarak
bilinmektedir. Genelde kadınlar tarafından, özel günlerde örtü olarak kullanıldığından örtünün özelliği; örtünen insana bir statü ve de
saygınlık sağlamakta, bu da
luk, papak, kaşkol, eldiven işçiliğinin daha bir itinalı olkeçe ve cecimler, el tezgah- masını gerektirmektedir.
larında dokunup yöre özelliğini taşımaktadır. Eskilerden günümüze kadar gelen,
tamamen kökten elde edilen
boyalar ise el tezgahlarından
dokunan kumaşlarımızda
halen kullanılmaktadır. Kıldan dokunan ip (urgan), çuval ve sergiler de “Maznam”
lık, gurur gözle görülür temalardır. Oyunların sertlik
ve çabukluk biçiminde oynanması yörenin coğrafi konumu ile bağdaşlaşır. Kadın
oyunlarında ise genellikle
bolluk, bereket, zarafet, nezaket ve beceri temaları işlenir.
rtvin halk kültüründe, yaylacılığın önemli bir yeri vardır. Ülkemizde
yeni gelişmekte olan bu turizm çeşidi için ilimizin değişik yörelerinde uygun yaylalar mevcuttur. Artvin Yaylaları ilgi çekici ahşap yapıları ile yayla turizmine uygun olanlardır. Bu yaylalarda, haziran–eylül ayları arasında yöre halkı tarafından
geleneksel yaylacılık devam
etmektedir.
YÖRESEL
MUTFAK
Artvin Yaylaları ormanlarla kaplı dağlar üzerinde,
gür su kaynaklarına sahip,
yemyeşil düzlüklere yayılmıştır. Bu yaylaların tümünde çadır/kamp imkânları
rtvin yöresinde yemek mevcut iken bazılarında da
kültürü zengindir. Çor- pansiyonlar bulunmaktadır.
balar, süt ürünleri, hamur işleri, tatlılar, et ve et yemekKAMP VE
lerinin yanında; her çeşit
KARAVAN
sebzenin ve bazı türleri enTURİZMİ
demik olan kır otlarının yetiştiği bir yöre olan Artvin
limiz sahil şeridinde bu“vejeteryan mutfağı” açısınlunan plajlarda, orman
da da gelişmiştir.
içi dinlenme yerlerinde, milli parklarda kamp ve karavan turizmi için uygun alanlar mevcuttur. Bu kamp yerlerinin çoğunda alt yapı sorunları yoktur. Ayrıca Yusufeli İlçesi Çevreli Köyü’nde
Rafting Kamp Alanı bulunmaktadır.
Kamp ve Karavan Turizmi için uygun yerler; Kemalpaşa Plajı ve Çevresi,
Kafkasör Orman İçi Dinlenme Yeri, Borçka Karagöl, Şavşat Karagöl, Hatila Vadisi, Sahara Yaylası,
Çuruspil Yaylası, Kılıçkaya
Aros Yaylası, Yusufeli Kaçkar Turizm Merkezi ve Yusufeli Çevreli Köyü Rafting
Kamp Merkezidir.
A
İ
ISG KENTLER SERGİSİ
artvin
AKARSU SPORLARI
DAĞ VE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ
D
B
oğu
Karadeniz
Bölgesi’nin en yüksek
dağlarından olan Kaçkar ve
Karçal dağlarında haziranekim ayları arasında dağ yürüyüşleri ayrıca her mevsimde İlin değişik yörelerinde
doğa yürüyüşleri yapılabilecek uygun trekking parkurları bulunmaktadır.
JİP SAFARİ
TURİZMİ
BOTANİK VE
BİTKİ İNCELEME
TURİZMİ
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
üyük bir bölümü ilimiz sınırları içinde bulunan Çoruh Nehri ve Barhal Çayı’nda, haziran – ekim
ayları arasında rafting, katamara ve kano gibi su sporları yapma imkanı bulunmaktadır. Çoruh Nehri dünyanın en hızlı akan nehirlerinden biridir. Yöre her
yıl dünyanın değişik yerle-
rinden gelen rafting, kano
ve nehir kayağı gibi akarsu sporlarını yapan yerli ve
yabancı turistleri ağırlamaktadır. İl genelinde yer alan
akarsu ve göllerde özellikle Çoruh Nehri’nde, Barhal
Çayı’nda ve yüksek kesimlerde yer alan göllerde olta
balıkçılığı yapılmaktadır.
ARSİYAN YAYLASI
VE GÖLLERİ
G
öze/Genciyan
Dağı’nın (3167 m)
eteklerinde yer alır. Yaylaya
iki farklı yolla ulaşım sağlanmaktadır. Arsiyan Yaylası,
Kız Gölü, Boğa Gölü, Çimli Göl, Davar Gölü, Kulaklı
Göl gibi adlarla adlandırılan
göllerle çevrili olduğundan
“göl manzaralı yayla” özelliğindedir.
A
rtvin İli doğal yapısı
nedeniyle endemik bitki topluluklarının da bulunduğu bir bölgedir.
E
ARDANUÇ CEHENNEM
DERESİ KANYONU
şsiz doğal güzellikleri ile Artvin jip safari
meraklıları için uygun alan
ve parkurlara sahiptir.
A
KARÇAL DAĞLARI
T
ürkiye ile Gürcistan
arasında yer alan bu
dağlar, kuşlarının göç yolları üzerinde bulunması, endemik bitki çeşitliliği ve uygun trekking parkurları ile
ilimizdeki görülecek yerlerdendir.
ARTVİN HATİLA VADİSİ
MİLLİ PARKI
rtvin
topraklarındaki akarsular, geçtikleri
yerlerde dar ve derin vadiler
oluşturmuşlardır. Artvin’de
bulunan vadilerin en önemlisi Çoruh Vadisi’dir. Genellikle dar ve derin boğazlar halinde ilerleyen bu vadinin Artvin İli sınırları içe-
risindeki uzunluğu yaklaşık 150 km’dir. Çoruh Vadisi, Artvin İl sınırları içinde,
Yusufeli İlçesi’nden başlar,
Merkez İlçe’den ve Borçka
İlçesi’nden geçerek Gürcistan sınırlarında, Muratlı Bucağı yakınında son bulur.
BARHAL ÇAYI
A
rtvin’deki en büyük akarsu Çoruh
Irmağı’dır. İl topraklarında
irili ufaklı çok sayıda dere ve
çay da bulunmaktadır. Üzerinde 7 büyük baraj projesi
uygulanan Çoruh Nehri dı-
şında İl’in başlıca akarsuları ise; Murgul Deresi, İçkale Deresi, Deviskel Deresi,
Ardanuç Deresi, Berta Deresi, Klaskur Deresi ve Barhal Çayı’dır.
ISG KENTLER SERGİSİ
illi Park, Çoruh
Nehri’nin ana kollarından birisi olan Hatila Vadisi ve birçok yan derelerini içermektedir. Hatila Vadisi’nin genel karakteri; V tipi, dar tabanlı, genç
vadi özelliğindedir. Vadi boyunca litolik farklılıklardan
kaynaklanan eğim kırıkları ortaya çıkmıştır. Bu eğim
kırıkları, akarsuda şelalelerin
oluşumunu sağlamıştır. Vadi
yatağının derine aşınmasının, yana doğru açılımından daha kuvvetli olmasından dolayı vadi yamaçlarının
eğimi % 80 hatta bazı kesimlerde % 100’e ulaşmıştır. Yamaçların gerek fiziksel parçalanma ve kütle hareketleri gerekse de yan dere
ve heyelanlarla işlenmesi sonucu vadide, çok haşin bir
topoğrafya ortaya çıkmıştır.
Bu topoğrafya, vadinin orta
kesimlerinde kanyon ve boğaz oluşumunu sağlamıştır.
Vadi’nin orta ve yukarı ağzında çok zengin ve yoğun
olan vejetatif örtü; bünye-
D
oğayla iç içe bir yerleşim örneği sunan
Meydancık Yöresi’nde özellikle Maden Köyü’nün muhteşem doğal güzellikleri ve
otantik ahşap evleri görülmeye değer özelliktedir.
Belde, özgün ahşap mimari ve yerel kültürü ile dikkati
çekmektedir.
ARTVİN’DE
M
VADİLER
A
rtvin-Ardanuç karayolunun 30.km’sinde yer
alan Ardanuç Kanyonu, ilgi
çekici doğal yapısı ile ilimizdeki görülmeye değer yerlerdendir.
MADEN
KÖYÜ
sinde çok çeşitli bitki türlerini barındırmaktadır. Bu
türler içerisinde dikkati çeken belirgin özellik bitki örtüsü aşağı vadide genel olarak Akdeniz iklim karakterini yansıtmasıdır.
ŞAVŞAT
KARAGÖL
Ş
avşat İlçesi’ne 25 km.
uzaklıkta olup Sahara
Karagöl Milli Parkı içindedir. Kamp ve karavan turizmi için ilimizdeki en uygun
yerlerdendir. Göl kenarında
özel sektör tarafından işletilen 20 kişilik konaklama tesisi bulunmaktadır.
YAPMAYIN
• Artvin civarına üç günden
az zaman ayırmak
• Şavşat-Ardahan yolunu
kışın geçmek
• Yusufeli’nde rafting ya da
trekking yapmak için deneyimin şart olduğunu sanmak
• Kilometreye göre yolculuğunuzun kaç saat süreceğini tahmin etmeye çalışmak
YAPIN
• Kafkasör Kültür, Sanat ve Turizm Festivali’nde
Artvin’de olmak
• Saf Kafkas arısının yaptığı meşhur Macahel balını
tatmak
• Kilometrelerce yürüyen
yöre halkını aracınıza almak
• Atabarı seyretmek ve dansa katılmak
•Şavşat’ın Arsiyan Yaylası’nda göllere yürümek
7
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
burhaniye
BAŞKANDAN ÇAĞRI
Burhaniye’den Sevgilerle
Burhaniye uygarlıklar beşiği Anadolu’nun kuzey
Ege kıyısında antik kent Adramyttion’ la (Ören) tarih
sahnesine çıktı. Daha sonra bu topraklarda egemenlik
kuran Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılarla varlığını sürdürdü. Son olarak da 88 yıllık Cumhuriyet
Türkiye’sinde onurla yerini aldı.
Bugünün Burhaniye’si zeytin ağaçlarının mavi
Ege ile kucaklaştığı bir sevgi, barış ve aydınlanma
kentidir. Burhaniye doğa, tarih, kültür ve insan kaynaklarının zenginliği, dostluk ve hümanizması ile
gerçekten yaşanmaya değerdir. Bu kente bulunduğunuz sürece ona olan ilginiz mutlaka artacak ve ilgi
duydukça yeni güzellikler keşfedeceksiniz.
3500 yıllık bir uygarlık maratoncusu bu güzel
yurt köşesinden sizleri Burhaniye’ye çağırıyoruz. Yürek dolusu bir seslenişle “ Burhaniye’den sevgilerle ”
diyoruz.
Fikret AKOVA
Burhaniye Belediye ve
Körfez Belediyeler Birliği Başkanı
KUZEY EGE’NİN İNCİSİ:
BURHANİYE
Balıkesir’in doğası ve tarihi değerleriyle eşsiz Yarımadası yavaş yavaş kabuğunu
kırıyor, kapılarını dünyaya açıyor.
ADRAMYTTEİON
B
urhaniye’nin ünlü turistik mahallesi Ören’ in antik çağdaki adıdır. Bu ad
Lidya Kralı ünlü KRAZÜS’ ün
kardeşi ADRAMYS’ den kaynaklanır. Tarih boyunca halk dilinde değişerek bütün körfez bölgesinin adı olan Edremit’e dönüşmüştür. Adramyttion Lidyalılardan sonra Perslerin, Makedonların daha sonrada Romalıların
egemenliğine girdi. Bu dönemde imparatorluğun adalet örgütünün merkezi oldu. Romanın bölünmesinden sonra Bizans sınırları içersinde kalan kent yaklaşık
200 yüzyıl bu egemenlik altında
kaldı. 1076 da Anadolu Selçuklularının egemenliğine girdi. Adramytteion çok değerli bir tarihe sahiptir. Truva, Assos, Sardes,
Pergamon ve Ephesus ile birlikte o çağların en önemli kentlerin-
8
dendir. Antik Adramyttion kenti kalıntılarının bulunduğu Ören’
de 2000 yılının temmuz ayında
yasal onay ve izni alındıktan sonra arkeolojik kazılara başlamıştır. Bu kazılarda çok değerli tarihi eserler gün ışığına çıkmaya
başlamıştır.
ANAHOR (PİDAUS)
B
urhaniye ve körfez bölgesinin bilinen ilk insan yerleşimidir. Bu günkü İskele mahallesinde, MÖ 1443 yılında
MYSİA halkı tarafından kurulmuş
ve antik çağda ADRAMYTTEİON’ a bağlı olarak varlığını sürdürmüştür.
ISG KENTLER SERGİSİ
burhaniye
K E N T L E R I N Y E N İ B U L ULŞUMŞ AM A
N ONKOTKATSAI S I
COĞRAFİ KONUM
BURHANİYE’DE İLK
KUVA-YI MİLLİYE ATEŞİ
B
urhaniye kuzey Ege bölgesinde, Balıkesir ili sınırları içersindedir. Batısında Ege denizi, kuzeyinde Edremit, doğusunda Havran, güneyinde Gömeç ve Ayvalık
ve güney doğusunda Bergama ile
komşudur. Kuzeyinde yer alan Kaz
dağları ( Mitolojik adı İda ) doğu
ve güney doğusunda yer alan Madra dağları arasındaki düz ve verim-
li topraklardan oluşan ova üstünde
kurulmuştur. İlçe merkezi denizden 4 km. içerdedir. Denizden ortalama yüksekliği (Rakım) 10 metredir. İlçenin Ege denizine 17 km
uzunluğunda kıyı bandı vardır. Bu
kıyı bandında kilometrelerce uzunluğunda ince ve temiz kumlu doğal
plajlar yer almaktadır.
DEVE GÜREŞLERİ
B
irinci dünya savaşından yenik
çıkan Osmanlı İmparatorluğunun imzaladığı Sevr Antlaşmasına dayanan Yunan ordusu, 1919
yılının 15 Mayıs’ında İzmir’de Emperyalist işgale başladı. O gün, albay Fethi Bey düşman ordusunu selamlamayı reddettiği için şehit oldu.
Aynı gün İzmir Sarıkışla’daki silahsız onlarca Türk askeri kalleşçe katledildi. İşgalin bu daha ilk gününde
ve yalnızca İzmir’de, farklı tahminlere göre sivil halktan 300-400 kadar Türk öldürüldü., yaralandı, taciz ve tecavüze uğradı.
15 Mayıs’tan itibaren düşman ordusu İzmir’e yakın Urla, Çeşme,
Seferihisar, Söke, Menemen ve
Torbalı’dan başlayarak Ege’de işgali sürdürdü. 29 Mayıs’ta Ayvalığı ve 13 Haziranda Dikili’yi de işgal
ederek bölgemize kadar ilerledi. Bu
arada da Burhaniye Kuva-yı Milliye örgütlenmesi tamamlanarak mücadeleyi başlattı. Derken Yunanlılar
30 Haziran 1920’de Burhaniye’yi
de işgal ettiler. Burhaniye bu tarihten itibaren 8 Eylül 1922 ye kadar
796 gün tutsaklığı yaşadı. Acı, ateş
ve ihaneti gördü. Burhaniye halkı ve efeleri düşmana karşı yiğitçe
direndi ve kurtuluşa kadar kahramanca mücadele etti. İnsanlık taribu destan Burhaniye’de bu topraklara yazıldı. Ulusal bilinç ve direncin ta kendisi olan “Kuva-yı Milliye” adı ilk kez bu topraklarda dillendirildi.
İşte dünden bugüne kuşaklar boyu
taşınan bu büyük destanımızın
aziz anısı, bundan sonra Burhaniye Kuva-yı Milliye Anıtı ile sonsuza
dek yaşayacaktır.
CAMİLER
G
eleneksel deve güreşleri,
her yılın kış mevsiminde,
aralık yada ocak ayları içersinde gerçekleştirilir. Ege bölgesinin en namlı develeri bu güreşlerde, Burhaniye’de güreş tutarlar. Bölgesel folklorik değer ve
kültürümüzün özgün bir parçası
olan deve güreşlerini Burhaniye
halkı ve konuklar büyük bir coşku ile izlerler.
KUVA-YI MİLLİYE KÜLTÜR MÜZESİ
K
uva-yı Milliye Kültür Müzesi
Binasının ilk olarak 18. yüzyılda kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. İlk olarak iki farklı fonksiyonla hizmet görmüştür. Binanın alt kat
bölümü Camlı Kahve diğer bir bölümünde de Hırdavatçı Dükkanı vardır. Üst kat bölümü ise Şehir Oteli
olarak hizmete girmiştir.
Kurtuluş Savaşı esnasında Kuvayi Milliye Hareketinin karargah yeri
olarak görev yapmıştır. Daha sonra
ise Türk Ocağı olarak hizmet görmüştür.
1930 ‘lu yıllarda Halkevlerinin
açılması ile birlikte bina Halkevi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Halkevlerinin kapatılmasından sonra ise
Askeri Mahfel olmuştur. Bu dönem-
de alt kat gazino, üst katta ise berber
ve terzi çalışmıştır.
Bina uzun süre yıkık ve harap
bir haldeyken Belediye Başkanı Sayın Fikret AKOVA’nın uzun çaba
ve girişimleri sonucunda Askeriyeden devralınmıştır. 3 yıl kadar restorasyonu sürmüş, 6 aylık süre zarfında da dekorasyonu tamamlanmıştır.
DOĞAL ÇEVRE DEĞERLERİ
B
B
urhaniye’de tarihi önem ve
değer taşıyan yapılar, tarih sıralamasına göre şunlardır; Mehmedemin Ağa Camii (Memiş) 1743, Hanay Camii-1750, Hasanağa Cami-1756, Hacıahmet Camii-1798, Koca Camii- 1890
ISG KENTLER SERGİSİ
urhaniye’de altı tür zeytin
ağacı yanında en yaygın ağaç
çam ve meşe türleridir. Sahil ve
fıstık çamı çoğunluktadır. Ören’
de Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun tescil edip korumaya aldığı 1620 adet palamut
meşesi vardır. Ayrıca kavak, akasya, çınar, okaliptüs, sedir, mimoza, iğde, akça ağaç ve ıhlamur gibi
ağaçlarda bölgeye iyi uyum sağlar.
Bahçelerde badem, ceviz, şeftali,
kayısı ve narenciye çeşitlerine bolca rastlanır. Zakkum, ılgın, süpürgelik otu, ve hayıt, dere ve yol kenarlarında doğal olarak gelişmiştir. Yörede yabani olarak kereviz,
maydanoz, havuç, pazı türleri yanında bademcik, kaşıklık, sığır dili,
toklu başı, gelincik, turp otu, türüt,
hardal, balotu, çıtırgı, arapsaçı, ısırgan ve hindibağ gibi zeytinyağlı olarak yemeği de yapılabilen çok çeşitli otları vardır. İlk ve sonbaharda çıkan ve bilen kişilerce toplanan sarı,
mor, ak melki, kuzu göbeği, kulak
ve evlek gibi mantar türleri de çok
lezzetlidir.Bu çeşitli ot ve mantarlar
pazartesi günleri kurulan Burhaniye pazarında özellikle köylü kadınlar tarafından satılır. Bu bol çeşitlilik ve güzellikteki bitki dokusu içinde doğaldır ki yaban kedisi, sansar, porsuk, tilki, here, sincap, ge-
lincik, yılan, ve tavşan ile birlikte
tarla kuşu ( kıpırdak ), serçe kumru, saka, bülbül, çulluk, sığırcık, tepeli, papağan, kırlangıç, leylek, atmaca gibi uçan yaban hayvanlarda doğal yaşamı daha da zenginleştirmektedir.
9
NTTLLEERRIIN
N YYEEN
Nİİ BBU
ULLU
UŞŞM
MAA N
NO
OKK TTAASSII
KKEEN
burhaniye
GEZİ VE MESİRE
YERLERİ
EĞLENCE OLANAKLARI
Ö
r e n : B ü t ü n
Türkiye’de tanınan,
Burhaniye’nin ünlü dinlence ve eğlence merkezidir. İlçenin
gezilmeye görülmeye ve yaşanmaya değer en gözde yeridir.
İskele : Körfez bölgesinin
en büyük yat limanının bulunduğu İskele mahallesi
güzel bir balıkçı köyü görünümündedir. Kıyıdaki balık
lokantaları ve çay bahçeleri
ile ayrı bir özelliğe sahiptir.
Öğretmenler Mahallesi :
Otel, motel ve pansiyonları ile turistik konaklama eğlence, alışveriş olanaklarının yanı sıra temiz ve bir
doğal plaja da sahiptir.
Seklik Tepe Çamlığı:
İlçe merkezine 3 km. uzaklıktaki Seklik çamlığı temiz
havası, çam ve zeytin ağaçları ile kaplı doğası ve bol
su kaynakları ile huzurlu bir
mesire yeridir.
Ayaklı kır bahçesi : Ören
tepe arkasında , Ören- Akçay sahil yolu üzerindeki Ayaklı kır bahçesi modern düzenlemesi ile ke-
Taylıeli Köyü : İlçe merkezine 7 km. İskele Mahallesine 1.5 km. uzaklıktaki köy, Burhaniye’nin tarihindeki öneminin yanı sıra
körfez bölgesinin büyük bir
bölümünü kapsayan panoramik manzarası ile görülmeye değerdir. Çam ve zeytin ağaçları ile kaplı doğası
ve bol suyu ile ideal bir mesire yeridir.
Murat Çeşme: İskele mahallesinin 2 km. kadar güneyinde deniz kıyısında temiz denizi , suyu ve güzel
dır.
10
Ö
ULAŞIM
C
rak Çanakkale, Balıkesir ve İzmir üçgeni içinde yer alan Burhaniye’den
bu üç ilimize ve bu illerden
Burhaniye’ye her günün
her saatinde otobüs bulunabilmektedir. Ayrıca Ankara, Bursa ve İstanbul gibi
diğer büyük illerimize sıklıkla otobüs seferleri vardır.
ren, İskele, Bahçelievler ve Öğretmenevleri gibi kıyı kesiminde
ki mahallelerde çay bahçesi, cafe-bar, restaurant-
lar, gazino ve bar gibi çeşitli eğlence mekanları vardır.
Bu mekanlarda müzik eşliğinde çeşitli eğlenceler düzenlenmektedir.
Diğer bir ulaşım olanağı da
hava yoludur. Burhaniye’ye
5 km mesafede E-87 (Balıkesir, Çanakkale, İzmir)
karayolu üzerinde Balıkesir Körfez Havaalanı yeni
terminal binasıyla hizmete
girmiş, Türkiye’nin her yerinden direk veya bağlantılı uçuş seferlerimiz başlamıştır.
KAMP OLANAKLARI
B
urhaniye’nin bir çok
yeri doğal kamp alanıdır.Bunun yanı sıra Ören
İğderunun da turizm işletme belgeli 1.sınıf bir kara-
van ve kamping işletmesi
bulunmaktadır.Ayrıca
Ören’in hemen girişinde de
çadır bungolow evleri için
bir kamping alanı vardır.
KAPLICA VE İÇMELER
P
elitköy Zeytin pınarı
içmesi: Burhaniye’ye
12 km., Pelitköy’ e ise 2
km. uzaklıktadır. Ortalama 20 derece sıcaklığındaki su, safra yolu hastalıkları
ile karaciğer ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Burada Pelitköy belediyesine ait 20 yataklı bir pansiyon vardır. Yaz aylarında
Pelitköy’ den otobüs seferleri düzenlenmektedir.
Dutluca köyü içmeleri ve Damlarca suyu:
Burhaniye’ye 12 km. uzaklıkta Dutluca köyündeki
içme suyu ortalama 16 derece sıcaklıktadır. İdrar yolları ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Bu
köyde ayrıca Damlarca yıkanma suyu da bulunmakta ve cilt hastalıkları için yararlı olmaktadır. Ulaşım köy
minibüsü ile sağlanmakta
ve günü birlik gidilip gelinebilmektedir.
MAVİ BAYRAK
B
urhaniye-Ören, Avrupa Çevre Eğitim Kuruluşu (FEEE) koordinasyonu ile uygulanan, çevre
eğitimi ve turizm konusunda uluslar arası bir kriter
olan Mavi Bayrak ödülünü,
2000 yılında almaya hak kazanmış ve 6 yıldır mavi bayraklar plajlarımızda dalgalanmaktadır. Önümüzdeki
yıllarda da bu ödüle sahip
olmak için gerekli girişim
ve çalışmalar yapılmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
burhaniye
K E N T L E R I N Y E N İ B U L UUŞŞMMAA NNOOKKTTAASSI I
ÖREN
A
PLAJLAR
E
ge denizine 17 km
uzunluğunda
kıyısı
bulunan Burhaniye’de büyüklü, küçüklü bir çok doğal plaj bulunmaktadır. Temiz kumu, suyu ve çevresi nedeniyle bu plajların tümünde iç rahatlığıyla denize girilebilir. İçersinde
duş, büfe, kano, plaj şemsiye ve şezlongları gibi olanakları ile en donanımlı ve
büyük olanlar Ören, Öğretmenevleri, Denetko ve
Orjan plajlarıdır. Yine bu
plajlar içersinde Ören plajı 2009 ve 2010 yıllarında
Mavi Bayrak çevre ödülü
almıştır.
SEYAHAT
ACENTALARI
İ
lçede dört A sınıfı seyahat acentesi bulunuyor:
Genius Tur / A sınıfı
Tel : 0266.416 39 91
Er-Mu-Ya Turizm /
A sınıfı
Tel: 0299.412 92 22
Marda Turizm/ A sınıfı
Tel: 0266.422 37 27
/ A sınıfı
Tel: 0266. 412 52 05
TURİZM
DANIŞMA
B
urhaniye İlçe Turizm
Müdürlüğü Danışma
Bürosu Ören’ deki merkezinde ilçemize gelen turistlere her konuda gerekli bilgileri vererek yardımcı olmaktadır. Tel: 0 266 416
35 00 - Ören’ de bulunan
Burhaniye Belediyesi Zabıta Danışma Bürosu da turizm danışma hizmeti vermektedir.
dı Burhaniye ile özdeşleşmiş olan Ören,
Türkiye’nin en seçkin ve
özgün turistik merkezlerinden birisidir. Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından, tarihi Adramyttion nedeniyle an-
tik ve 150 yaşını aşkın palamut meşesi ağaçları nedeni ile de doğal sit alanı olarak koruma altına alınmıştır. 1956 yılındaki, planlı kuruluş ve yapılaşması ile
bu konuda Türkiye’nin ilk
ve örnek tatil beldelerinden birisidir. Tarih ve doğanın böylesi bir buluşmasına mekan olan Ören
Türkiye’nin en prestijli ve
güzel turistik merkezlerinden biri olarak gerçekten
görülmeye değer.
FESTİVAL
ORGANİZASYONU
B
elediyenin düzenlediği ilçemizin ve bütün
körfez bölgesinin en büyük ve kapsamlı kültür ve
sanat organizasyonu olan
“Burhaniye-Ören Turizm,
Kültür ve Sanat Festivali 21. kez gerçekleştirilmiştir. Her yıl genellikle Temmuz ayı içersinde gerçekleşen ve üç-beş gün süren organizasyonda, Türkiye’nin
bir çok ünlü yazar, şair, ressam, tiyatro ve ses sanatçısı da yer almaktadır.Ayrıca ilçemizde kış aylarında
2. festivalimiz olan “Burhaniye
Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Festivali” 6.kez gerçekleştirilmiştir. Bu festival
kapsamında da yöremizin
ürünlerini tanıtmak, geleneksel hale gelen deve güreşlerini düzenleyerek ilçemizin tanıtımına katkı sağlanmaktadır.
TARIM
B
urhaniye’nin en
önemli tarım ürünü
zeytin ve zeytinyağıdır. Bunun dışında orta turfanda,
yaş sebze ve meyve üreticiliği de ilçe ekonomisinde
önemli bir yer tutar. Gıda
endüstrisi niteliğindeki zeytin yağı fabrikalarının yanı
sıra ilçemizde ikide salça ve
konserve fabrikası bulunmaktadır. Ürünlerini yurt
dışına da ihraç eden bu fabrikalar, Burhaniye’nin gıda
ISG KENTLER SERGİSİ
sanayi konusundaki potansiyellerinin de bir göstergesidir. Narenciye üretiminin de ilçe tarımında önemli bir yeri vardır. 1970 li yıllarda kurulmaya başlayan
mandalina bahçeleri geniş
alanlara yayılmaktadır. Ayrıca çok olmamakla birlikte
pamuk, incir ve daha iç kesimlerde üzümde yetiştirilir.
Ormancılık ve arıcılıkta oldukça önemlidir.
ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI
Z
eytin ve zeytin yağı
Burhaniye için bir yaşam tarzının ifadesi ve en
vazgeçilmez
ürünlerdir.
Burhaniye’yi bir dünya kenti yapan en büyük özelliği,
dünyanın en kaliteli ve nefasetli zeytin yağının burada üretilmesidir. Mikroklimatik özelliğinden dolayı kandillerde is çıkartmadan yandığı için yüz yıllarca Avrupa saray ve kiliselerinde Burhaniye zeytin yağı
kullanılmıştır. Burhaniye’de
altı tür zeytin ağacına rastlamak mümkündür. Türkiye zeytin üretiminin yaklaşık üçte birini karşılayan
Balıkesir ilindeki 7 milyon
zeytin ağacının 3 milyonu
Burhaniye’dedir. Burhaniye
Türkiye zeytin üretiminin
yaklaşık yedide birini karşılar. Zeytinyağı rekoltesi konusunda da Türkiye ve hatta dünyanın en önde merkezlerinden biri olan Burhaniye bu anlamda bir dünya kenti olmayı gerçekten
hak etmiştir. Bir doğa mucizesi olan zeytinyağı konusunda herkese yararlı olabilecek bazı bilgileri sizlere
sunuyoruz.
• Zeytinyağının beslenme değeri ve sağlığa yararlı yönleri:
• Zeytinyağı A, D, E ve K
vitaminlerini bolca içerir.
• İnek sütüne karıştırıldığında ana sütüne en yakın
bir besin niteliği taşır.
• + 170 dereceye kadar ısıtılsa dahi içindeki vitamin
ve mineralleri koruyabilen
tek yağdır.
• Kızartmalarda 10 kez
kaybetmez.
• Kollestrole neden olma-
dığı için kalp ve damar rahatsızlıklarına karşı en güvenilir yağdır.
• Mide, ince bağırsak ve
safra kesesi hastalıklarının
önlenmesinde en etkili doğal ilaçtır.
• Sürekli kabızlık çekenler
içinde tedaviye büyük katkı sağlar.
• Yaşlılık rahatsızlıkları,
deri bozuklukları, saç dökülmesi, kepek sorunu diş
eti şikayeti olanlara ve daha
bir çok hastalıkların tedavisinde yararı vardır.
• Üretim teknikleri :
Natürel zeytinyağı : Geleneksel sıcak sulu baskı
( pres ) yöntemi ile elde edilir.
Kontinü : Yüksek devirde
yüksek ısı yöntemi ile üretilir.
Riviera : Yüksek asitli yağnı düşürülüp içine % 10-15
kadar yemeklik yağ ilavesi ile elde edilir. Renk ve tat
yönünden ayçiçeği yağına
benzemesi nedeniyle bazı
tüketiciler tarafından tercih
edilebilir. Natürel değildir.
• Zeytinyağı çeşitleri :
0.3-1 Asit: Sızma , 1-1.5
Asit: Extra Extra , 1.5-2.5
Asit : Extra, 2.5- 3.5 Asit:
Yemeklik
• Zeytinyağının kontrolü :
Zeytinyağını niteliği laboratuar analizleri ile ortaya çıkar. Ancak pratik olarak da
gerçek ve doğal olduğunu
anlamak, buzdolabında kısa
bir süre tutmakla mümkündür. Gerçek zeytinyağı donar. İçinde katkı maddesi
varsa donmadan sıvı halde
kalır.
11
KKEENNTTLLEERRI INN YYE N İ B U L U Ş M A N O K T A S I
doğubeyazıt
DOĞUBEYAZIT
Tarih yeni bir çizik attığında dünya şafağına, gözler yeniden güneşin büyülü pırıltısına bakar…
Diller, bir efsaneyi fısıldar… Güneşin doğduğu zirveden, güneşi kaybetmeyen zirveye…
Ve yaşam bir kez daha Ağrı Dağı’nda başlar…
G
eçmişten günümüze
çeşitli uygarlıklara beşiklik etmiş, güneşin ilk doğuşuna şahit olan güzel İlçemiz Doğubayazıt, aynı
zamanda uygarlıkların geçiş
noktası olması ile de önemli bir konuma sahiptir.
5165 metre yüksekliği
ile gerek profesyonel dağcılara, gerekse amatör dağcılara mekan olan Ağrı Dağı;
inanç turizminin merkezi olabilecek nitelikteki Nuh’un Gemisi’nin izi,
dünyanın ikinci büyük çukuru unvanı taşıyan Meteor
Çukuru, Ülkemizin en büyük rakımlı gölü Balık Gölü
ve Türkler’in Anadolu’daki
en büyük mühürü sayılan
İshak Paşa Sarayı ile ülke
turizmine büyük katkı sağlayan bir ilimizdir.
Büyük bir tarihi mirasa sahip olan Doğubayazıt
bunca potansiyele rağmen,
turizm boyutuyla hakettiği ilgiyi alamamıştır. Bunun
için bizler bu tarihi mirası ve bu doğal güzelliklerin
merkezi olan şirin ilçemizi
12
AĞRI DAĞI
(5137m)
T
bir dizi çalışma ile tanıtma
gayretine girdik. Elimizdeki bu bülten böylesi bir çalışmanın ürünü olarak günceleştirildi. Yaptığımız çalışma İlçemizin sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklerin bir kısmının size gösterilmesidir.
Türkiye’nin doğusunda
bu doğal güzelliklerin yanı
sıra, tarihi mirasımızı görmeye davet ediyoruz. Tırmanışında keyif alacağınız
dağımız, izlediğinizde sizi
kendisine hayran bıraktıracak muhteşem sarayımız,
2250 rakımda dudak uçuklatacak güzellikteki gölümüz ve Nuh’un Gemisi’nin
izi sizleri büğülü bir dünyaya götürecektir.
arih yeni bir çizik
attığında dünya şafağına, gözler yeniden güneşin büyülü pırıltısına bakar… Diller, bir efsaneyi
fısıldar…Güneşin doğduğu zirveden, güneşi kaybetmeyen zirveye…Ve yaşam
bir kez daha Ağrı Dağı’nda
başlar…
Ağrı Dağı, Anadolu Yarımadası ve Avrupa’nın en
yüksek doruğudur. 4000
metreye kadar bazalt, daha
sonraki yükseklikte Andezit Lavları’ndan oluşan volkanik bir dağ özelliği gösterir.
Dağın doruğunda bir
örtü buzulu vardır. Doğu
yüzeyinde Serdar Bulak
Yaylası ve 3896 m. yükseklikteki Küçük Ağrı Dağı
yer alır. Ağrı Dağı yüksekliği, buzulları, insanları, değişik yapısal görünümleri, kar sınırına kadar kaplı otlukları, çeşitli ve rengarenk olan çiçekli çayırları, dağ çayırları ile ilginç ve
çekici bir görünüme sahiptir. Ağrı Dağı, bir doğa harikası olarak, jeolojik konumunun yanı sıra, kutsal kitaplarda yer alan Tufan’dan
sonra Nuh’un Gemisi’ne
ev sahipliği yaptığı inanışı dolayısıyla efsanevi kimliğiyle de ön plana çıkan
bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen bu dağ, birçok dilde farklı adlarda anılmaktadır. Bunların başlıcaları, Ararat, Kuh-i Nuh, Cebel el Haris’tir.
Marco Polo’nun yazılarında, “Hiçbir zaman çıkılamayacak dağ” diye söz
ettiği bu görkemli dağa ilk
tırmanış, kayıtlara göre 9
Ekim 1829 yılında Prof.
Frederik Von Parat tarafından gerçekleştirildi. Türk
dağcıların dağa ilk kış tırmanışı ise çok daha geç
tarihte, 21 Şubat 1970’de
Dağcılık Federasyonunun
eski başkanlarından Dr.
Bozkurt ERGÖR tarafından gerçekleştirildi. Bilindiği kadarıyla kalabalık bir
ekip halinde denenen tırmanışta yalnızca Dr. Bozkurt ERGÖR zirveye ulaşmayı başardı. İzleyen yıllarda özellikle de 1980’li yılların ikinci yarısında başarılı
kış tırmanışları gerçekleştirildi. Kış koşulları çok fazla dağcının zirveye ulaşmasına izin vermese de 1980’li
yılların yaz aylarında binlerle ifade edilebilecek sayıda
yabancı dağcı bu dağı ziyaret etti.
Gerek yerli gerekse yabancı tüm dağcılar arasında Ağrı Dağı’na solo çıkı-
ISG KENTLER SERGİSİ
doğubeyazıt
şı, dağcılar için büyük adrenalin kaynağı ve başarı sebebi olarak kabul görmeknedeniyle çok sert fırtınalara hedef olması ve hızla değişebilen hava koşulları nedeniyle, kış aylarında yapılacak bir solo tırmanış ha-
N YY EE N
N İİ BB U
U LLU
U ŞŞ M
MA
A N
NO
O KK TTA
A SS II
K E N T LL EE RR II N
len dağcıların önünde bir
hedef olarak durmaktadır.
Günümüzde Ağrı Dağı’na
tırmanışlara Mount Ararat ve Doğubayazıt Arama
Kurtarma Teşkilatı (DAKUT) rehberlik hizmeti
yapmaktadır.
İSHAKPAŞA SARAYI
NUH’UN GEMİSİ
İ
shak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı’ndan
sonra son devirde yapılmış
sarayların en ünlüsüdür.
Doğubayazıt’ ın 7 km güneydoğusunda, Eski Doğubayazıt’ ın kayalıkları üzerindedir. Yapılan araştırmalarda sarayın hamisi olan
paşanın yada paşaların kimliği konusunda tek kaynağa bağlı kalınmıştır. Bu kaynak, bugün yapı üzerinde
bulunan bir kitabedir. Gerçekte bugün ikinci avluya bakan Harem girişi üzerinde bulunan sekiz satırlık
bu uzun kitabenin orta kısmında yer alan bir mısrada,
Osmanlı Türkçesi ile;
“Bin yüz ile doksan dokuz
oldu buna tarih,
İshâka merâm üzere kerem
kıl dü cihânü”
İfadesinden sarayın Hicri 1199 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bu tarih
Miladi 1784 yılının karşılığıdır. Burada adı geçen İshak Paşa’nın söz konusu tarihte, bölgenin sorumlusu
II. İshak Paşa olduğu konusunda tereddüt yoktur.
Özellikle Sicill-i Osmanî’de
de yer alan ve soy kütüğü
de verilen II. İshak Paşa ve
külliyenin yapım tarihi konusunda ki bu bilgiler, yapı
üzerinde araştırma yapanların hareket noktası olmuştur. Ancak yapının tamamlanış tarihi olduğu anlaşılan
Miladi 1784 yılı ve II. İshak
Paşa’nın bu yapı ile ilgili iki
önemli ip ucu olmalarından
başka, inşaatın uzun sürdüğü ve yaklaşık 100 yıllık
(1680 – 1784) bir süre içerisinde tamamlanarak, II. İshak Paşa’nın kendi adını taşıyan kitabeyi Harem girişi üzerine koydurduğu kanaatini taşımaktayız.
Sarayın yapımında kullanılan
taşların Ağrı merkez ilçesine bağlı Ağadeve Köyü’nde
ki ocaklardan çıkarıldıkları ve yaklaşık 110 km. uzaklıktaki Bayazıt’a görülünceye kadar kaybolmamaları ve
uygun yerlere yerleştirilmeleri için numaralandıkları
da kaynaklarda yer almaktadır. Yine bazı kaynaklarda sarayın mimarlıklarının
“Ahıskalı” oldukları belirtiliyorsa da bunların kimlikleri ve sarayları konusunda
fazla bilgiye sahip değiliz.
Ancak, sarayın çeşitli bölümlerindeki taşlar üzerinde, burada çalışan ustaların
çok sayıda sembol ve işaretlerine rastlanmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
N
uh’un Gemisi, Ağrı
Dağı’nın güney karşısındaki Telçeker ile Üzengili köyleri arasında doğal
bir anıttır. Aslında bu anıt,
gemi biçiminde bir şekil,
iz (siluet) dir. Kalıntı, Türkiye – İran Transit Yoluna 3,5 km. mesafededir.
Nuh Tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı öne sürülmektedir. Buranın halk arasındaki
adı, Cudi Dağı’dır. 1983 yılından itibaren kutsal geminin kalıntılarını burada arama çalışmaları hızlanmıştır. Başta James İrwin olmak üzere Amerikalı araştırmacılar burayı çok yönlü incelemişlerdir. Türk bilim adamları (Atatürk Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, MTA Enstitüsü elemanları) da bu oluşumu bilimsel yönden incelemişlerdir. Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Taşınmaz Kültür
ve Tabiat Varlıkları Yüksek
Kurulu 17 Eylül 1987 tarih
ve 3657 sayılı kararı ile gemi
kütlesinin “Korunması gerekli Taşınmaz Kültür ve
Tabiat Varlığı” özelliği gös-
terdiğini belirttiğinden, burası doğal sit alanı ve açık
hava müzesi olarak koruma
altına alınmıştır. Geminin
kalıntısını kuş bakışı görecek bir yere turistlik nitelikli bir kafeterya yapılmıştır.
11 Eylül 1959 günü Harita Yüzbaşısı İhsan DURUPINAR, doğu bölgesinin havadan çekilmiş fotometrik haritalarını tetkik ederken ilginç bir resmi
buldu. Resim bütün dünyayı ilgilendiriyordu.
Bunun Nuh’un Gemisi
olma ihtimali vardı. Bu tarihten sonra Ağrı Dağı ve
Telçeker Köyü üstündeki heyelan bölgesinde gemi
aramaları hızlandı. Heyelan bölgesi, Ağrı Dağı’nın
tam güney karşısında, Doğubayazıt – Gürbulak yolunun güneyinde, Telçeker ve
Üzengili köylerinin yamaçlarındadır. Burada gemi biçimli bir şekil vardır ki, Harita Yüzbaşısının üzerinde
durduğu toprak şekil budur. İlk bakışta gerçekten
gemiye benzeyen bu yapının heyelanın etkisiyle mi,
yoksa Nuh’un Gemisinin
karaya oturduğu yer mi olduğu henüz tartışma konusudur. Şekil Nuh’un Gemisi olması kadar ilginç olmakla beraber, doğal anıt
niteliğindedir. Yerkabuğunun bir oyunu sonucunda
oluşsa dahi şekil yer bilimleri açısından da ilginçtir.
13
K EE N
N TT LL EE R
R II N
N Y
Y EE N
N İİ B
BU
U LL U
U ŞŞ M
MA
A N
NO
OK
K TT A
A SS II
K
doğubeyazıt
ESKİ BAYAZIT CAMİİ
(SELİM CAMİİ)
BAYAZIT KALESİ
(DOĞUBAYAZIT KALESİ)
D
D
oğubayazıt, 1514 Çaldıran
Savaşı’ndan
sonra I. Selim zamanında
Osmanlı topraklarına katılmış, Doğubayazıt Kalesinin hemen yanında, merkezi kubbeli ve tek minareli Selim Camii de o dönemde yapılmıştır. Caminin yer
aldığı yamaç düzeltildikten
sonra, duvar örülmek suretiyle düz bir teras oluşturulmuş ve üzerinde bu camii inşa edilmiştir. Kesme taştan yapılan bu camii, 15 – 20 m.x 15 -20 m.
boyutlarında, kara planlı ve
tek kubbelidir. Sonradan yıkılan beş gözlü son cemaat yeri ile bir minaresi vardı. Yapıda kahverengi tuğla kırmızısı, sarı ve beyaz
renkte taşlar karışık bir biçimde kullanılmıştır. Tarihi caminin giriş kapısı, beden duvarları, mihrabı, son
cemaat yeri, mihrabiyeleri,
duvar payeleri, kubbeye geçiş sistemleri, duvarlardaki
kemerler, pencereler ve minarenin yapımında bir sadelik göze çarpar. Bayazıt Camii kubbesinin çökme tehlikesi ile karşı karşıya olmasından dolayı, camii şuanda ziyaret ve ibadete kapalıdır. Ayrıca Eski Bayazıt’ta
bulunan Ahmed-i Hani
Türbesi ve Kerem ile Aslı
hikâyelerine konu olan Keşiş Bahçesi’ de önemli turistik çekim merkezlerindendir.
oğubayazıt şehrinin 7
km. güneydoğusunda Belleburç denilen bir
konumda, sarp bir kayalık
üzerinde kurulmuş olan ve
günümüzde harabe bir durumda bulunan kalenin ilk
olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak kaledeki Urartu Kaya Mezarları ve antik
çağlara ait kalıntılar, buranın antik bir yerleşme olduğu izlenimini vermektedir.
konumu nedeniyle, kale tarih boyunca önemli görevler üstlenmiştir.
Kalenin güneydoğusunda da Urartu Dönemi’nden
kaldığı sanılan bir yerleşim alanının izleri vardır. D
Huff tarafından kapsamlı
bir şekilde araştırılan buradaki kaya mezarı M.Ö 13 ile
9.yy arası olarak tarihlendirilmiş ve Urartu döneminde kalenin adının Daryunk
olduğunu belirtilmiştir. Doğubayazıt’ tan geçen İpek
Yolu’nun çok eski çağla-
ra uzandığı düşünülürse,
ilk yerleşimin Urartular’dan
önce kurulduğu düşünülebilir. Doğal bir kale konumunda olan Karaburun tepelerinin sarp kayaları, düzgün taş duvarlarla örülerek
muhkem bir kale inşa edilmiştir.
Kalenin temelinde bulunan taşların cins ve kesme tekniğinden de, ilk kalenin Urartular tarafından
yapıldığı, daha sonraki yıllarda kalenin Selçuklular ve
Osmanlılar tarafından onarıldığı anlaşılıyor. Doğubayazıt ve çevresi, 1064 yılında Büyük Selçukluların hakimiyetine geçmişti. Büyük
Selçukluların da Urartu yerleşim alanını kullandıkları, hatta güneybatıya doğru
genişledikleri, mevcut Selçuklu mezar kalıntılarından
anlaşılmaktadır.
Bölge halkı arasında Doğubayazıt Kalesine,
Ceneviz Kalesi diyenlerde bulunmaktadır. Ortaçağın başında Karadeniz kıyısında bulunan limanlardan Asya’ya ticaret yapan
Cenevizli tüccarlar, Doğubayazıt’ tan geçen transit
yolu kullanmışlardır. “Bugün Bayburt, Erzurum, Diyadin, Doğubayazıt üzerinden geçen transit yolu, es-
Çevresi ağaçsızdır. Güney
kenarındaki küçük şeritler
halinde düzlüklerde iyi çayır olur.
Çok dik olan batı kıyısı
oldukça verimlidir. Buralar
orman kalıntılarıdır. Balık
Gölü ilkbahar ve yaz mevsimlerinde doyumsuz bir
güzelliğe kavuşur. Kış mevsiminde gölün üzeri tamamen donar. Kalınlığı 20 cm
olan buzların üzerinde hayvanlar, arabalar bile geçer,
burası buz üzerinde yapılan kış sporları için elverişlidir. Gölün güney kısmında plaj sitesi ve turistik tesisler vardır.
Balık Gölü’ne Taşlıçay
merkezden, Doğubayazıt,
Suluçem, Musul ayrımı yol-
ları üzerinden gidilmektedir. Yazları günübirlik geziler için ideal bir mekandır.
Tüm gürültülerden uzak
bir hafta sonu için; soğuk
pınarları ve leziz Alabalımektedir. Doğubayazıt’ ta
ki Balık Gölünde araştırma
yapan Avusturyalılar göldeki alabalığı ilk kez burada gördüklerinden “Bu endemik bir Alabalık alt türü”
sonucuna varmışlar, aslında bu göldeki Alabalık ile
Abant Alası aynı türdendir diye bir sonuç çıkararak, Diagnostik (pul sayıları, solungaç dikenleri, omur
sayıları) ve morfoljik yapıları Abant Alası ile neredeyse
aynı ve onun gibi siyah benekli ve aynı desenli olduğu
sonucunu çıkarmışlardır.
Daha fazla araştırma yapıldığında büyük olasılıkla iki göldeki alabalıkların
aynı olduğu, Abant Alasının endemik olmadığı anlaşılacaktır.
BALIK GÖLÜ
A
ğrı – Kars – Iğdır
arasında Aras güneyi sıra dağları (Sinek Yaylası) üzerinde volkanik bir
arazide lav setti gölüdür.
Taşlıçay’a 28 ve Doğubayazıt’ a 60 km uzaklıkta (Taşlıçay, Doğubayazıt ilçe sınırları arasında) ve yüz ölçümü 34 km2 olan gölün derinliği 100 metreden
fazladır. Deniz seviyesinden 2250 metre yüksekliği
ile Türkiye’nin en yüksekte
oluşmuş tek gölüdür.
Göl yatağındaki kaynaklar ve çevreden inen çay ve
pınarlarla beslenir. Gölün
suyu tatlı ve temizdir. Fazla sular güneydoğu ucundan Gürgüre adıyla Doğubayazıt ovasına akar. Doğubayazıt ilçesinin içme suyu
da bu gölden sağlanmaktadır. Sazan balığı ve ünlü
14
kırmızı pullu (Kızıl Alabalık) Alabalığı vardır. Göldeki kızıl pullu balıklar kırık, çıkık gibi ortopedik tedavilerinde ilaç olarak kullanılınır. Gölün çevresinde yazın karpuz çatlatan
buz gibi pınarlar vardır. Balık Gölü’nün etrafını çevreleyen buz gibi kaynaklar,
Anadolu’nun en güzel sularıdır.
Göl, doğal ve sade bir
güzelliğe sahiptir. Doğu
Anadolu’nun Abant’ı sayılmaktadır. Gölün kuzey tarafında üzerinde tarihi kalıntılar bulunan 4 dekar genişliğinde küçük bir
ada vardır. Adaya motorlu ve kürekli kayıklarla gitmek mümkündür. Gölün
kuzeydoğusunda 4 dekarlık
tarihi yapı kalıntılarının bulunduğu bir adacık vardır.
kiden kervanlarında kullandığı şüphe götürmez bir
gerçektir.” diyen W. Heyd,
J.Brant’ın seyahatnamesine
dayanarak Bayburt, Erzurum, Hasankale ve Doğubayazıt’ ta kervanların korunması için Cenevizlilerin
kaleler yaptıklarını belirtmektedir.
Daryunk adı Doğubayazıt ve çevresinin Celayirliler
(1358 – 1382) tarafından
fethine kadar kullanılmıştır.
Celayir Devleti’nin iki kardeş arasında bölünmesinden sonra, Doğubayazıt yöresi Sultan Bayezid’e verilmişti. Sultan Bayezid, Bayram Hoca’nın saldırılarına
karşı koyabilmek için 1374
yılında Doğubayazıt Kalesini restore ettirmiştir.
Halk tarafından çok sevilen Sultan Bayezid’in ölümünden sonra, halk onun
anısına şehrin adını değiştirerek Daryunk yerine ilk
defa Bayezid adını vermiştir. Eski kalenin adı da Bayazıd Kalesi olarak değişmiştir.
METEOR
ÇUKURU
D
oğubayazıt’ ın 35 km
doğusunda, İran İslam Cumhuriyeti sınırına 2 km uzaklıkta, Gürbulak Sınır Kapısı ile Sarı Çavuş (Gülveren) Köyü arasındadır. Alaska’da ki Meteor Çukuru’ndan sonra dünyanın en geniş gök taşı çukurudur. Meteor Çukuru
1913 yılında düşen bir göktaşı sonucunda oluşmuştur. Genişliği 35m, derinliği 60m’dir. Toprağa gömülü bulunan gök taşının üzeri bir toprak tabakasıyla örtülüdür.
ISG KENTLER SERGİSİ
doğubeyazıt
MAA NNOOKKTTAASSI I
KKEENNTTLLEERRI INN YYEENNİ İ BBUULLUUŞŞM
KEŞİŞ BAHÇESİ
E
ski Doğubayazıt’ ın
hemen altında adeta bir vaha görünümünde, yemyeşil büyük bir bahçedir. 16. Yüzyılda ortaya çıktığı sanılan ve asırlarca Anadolu’da dilden
dile anlatılan, “Kerem ile
Aslı” hikâyesinin bu bahçede geçtiği söylenir. Kerem,
Ağrı Dağı’nı aşarak buraya
gelir ve Aslı ile burada buluşur. Hikaye ayrı dinlerden
BUZ MAĞARASI
K
üçük Ağrı Dağı’nın
güney eteğinde Hallaç
Köyünün yaklaşık 3 km kuzeydoğusunda, Meteor Çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerinde bulunan doğal
bir anıt mağarasıdır. Mağara, uzun eksenli, elips biçiminde, yaklaşık 100m
uzunluğunda, 50m genişliğinde, 8m derinliğinde elips
biçimli bir çukurdur.
Mağaranın ağzı esas çukura göre biraz yukarıda kalmaktadır. İçinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların
üzerinde saf ve temiz suların donmasıyla oluşmuş buz
tabakalarını görmek mümkündür. Kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve
dikitleri olan buz mağarası
mevsimlere göre değişken
bir havaya sahiptir.
Kışın soğuk olmayan
buz mağarası, hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir. Doğubayazıt ilçesinin
en sıcak bölgesinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki zıtlık gösteren buzdan sarkıt ve dikitler, insanı şaşırtacak şekildedir. Mağaranın ağzından süzülen,
güneş ışığı, mağara içindeki
buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır. Doğubayazıt ovasında çok sayıdaki bataklıktan anlaşılacağı
üzere yer altı suyu tabakası
çok yüksektir. Bu durumda
hava akımının mağaraya yakın yerlerden kaynaklandığı
düşünülmektedir.
Aşağı sinek köyünden
başlayıp mağaraya doğru
uzanan lav aracılığıyla mağaranın dip kısmından ge-
lip, mağaranın iç kısmını
soğutan ve mağara tavanı
üzerindeki kaya kesimlerinden süzülerek damlayan suyun donmasına yol açan bu
soğuk havanın özel bir bileşimi olduğu sanılmaktadır. Mağara içinde kuşların
yuva yapması, şimdiye kadar mağara içinde kimsenin
etkilenmemesi ve devamlı
buzlu su alınması, hava bileşiminin zehirsiz olduğunu
göstermektedir.
Yöre halkının Buzluk
olarak adlandırdığı bu mağara, çevresindeki yerleşimlerin su ihtiyacını karşılamaktadır. Işık tutulduğunda kristal gibi parlayan
ve renkten renge giren buz
parçaları insanları hayretler içinde bırakır. Mağaranın en önemli özelliklerinden biride yazın soğuk, kışın sıcak olmasıdır. Kapısında sürekli sıcak ve soğuk
hava akımı bulunur.
FİLOZOF AHMED-İ HANİ TÜRBESİ
A
hmed-i Hani, Hicri 1061 (M.S. 1651) tarihinde doğmuştur. Babası İlyas, dedesi Eyaz, büyük
dedesi Rüstem’dir. Babası oğluna Ahmed adını verdi. Hani onun soyadı gibidir.
Hani, biri yerleşim alanı bağımlılığı, diğeri de mensup
olduğu aşirettir. Hani aşiretine mensup olan Ahmed’in
şöhreti oluşunca, Hani soyadıyla anıldı. Doğum tarihini ve ömrünce yazıp emek
verdiğini bildiren Hani’nin,
doğum yerini bilerek belirtmediği düşünülmektedir. Kendi kalemiyle doğum tarihi Hicri 1061 (Mi-
ladi 1651)’dir. Mem û Zîn’in
bitişinin 1695, yaşının 44 olduğunu ve yazı alanına 14
yaşında başlayıp 30 yıl uğraştığını detaylarıyla anlatıyor. Ahmed- Hani, ilk okumaya aile içinde başlamıştır. Daha sonra önce Ahlat
ve Bitlis medreselerinde öğrenim gördü, sonra Botan
ve Mezopotamya’da devam
etti. Bağdat, Şam, Halep ve
İran medreselerinde uzunca yıllar öğrencilik hayatı yaşadı. Kabe’yi tavaf ettiği,
Mısır’a gittiği yazdığı eserlerin içeriğinde açıkça görülmektedir. Bilhassa Suriye
medreselerinde antik Yunan
ISG KENTLER SERGİSİ
Felsefesini, Mezopotamya
ve İran medreselerinde de
tasavvufu (İslam Felsefesi),
astronomi, şiir ve sanat tekniğini öğrendiğine karar vermekte zor değildir.
Emin BOZARSLAN,
Mem û Zîn’in Türkçe çevirisinde doğum yeri hakkındaki savları aktarmıştır.
Ahmed-i Hani’nin ailesinin
1592’de Beyazıt’a gelip yerleştiğidir. Buna göre Hani,
Beyazıt yöresinde doğmuştur. Soyadını da Hakkari yöresine göç eden, Haniyan
Aşiretinin adından almıştır.
Yazar Dr. İzzettin Mustafa Resul’a göre doğum yeri
Hakkari yöresidir. Yazar Sadık Bahattin Amedi’nin ifadesine göre ise Hakkari’nin
Hana Sêgundan köyüdür. Bu ana kadar Ahmed-i
Hani’nin, beşeri kimliği belirtilirken, ortak nokta babasının İlyas, dedesinin Eyaz
olduğu, vefatının Beyazıt’ta
gerçekleştiği, aşiretinin Hani
veya Haniyan olduğudur.
Babasının adı ve aşiretiyle
vefat yerinin tespitinde bir
kesinlik vardır. Neden doğum yeri belirsizdir? Çünkü
Ahmed-i Hani’nin ilmi kişiliği gibi doğuş yeride sabah
karanlığındadır.
Ahmed-i Hani, Doğubayazıt’ ta doğmuştur. Oralı olduğu içinde “Ben Doğubayazıt’ ta doğdum.” İfadesini kullanmadığını düşünebiliriz. Babası İlyas, Kızıldize (Kırmızı Kale, bugünkü ismi Ortadirek) köyünde Kadılık görevinde bulunmuştur. Kızıldize tarihi kervan yolunun İran’a açılan
son kapısıdır. Bu aradan geçen kervanlardan alına bac
(Haraç, Gümrük Harcı) ile
İshak Paşa Sarayı’nın inşaBugün Kızıldize’nin temelleri harabe şeklindedir. Köyün eski mezarlığına Hani
mezarlığı denmektedir. Civar köylerde Pınıyaşiler mükimdir.
Ahmed-i Hani’nin babasının ismi İlyas, dedesi Eyaz, büyük dedesi ise
Rüstem’dir. Ahmed-i Hani
İshak Paşa Sarayı’nın temeli atılırken (1674) dua okumuştur. Beyazıt Beyi Mir
Muhammed’dir. Daha sonra
Çolak Abdi Paşa soyu hükmetmiştir. Soyca Sılıvi’dirler.
oldukları için evlenemeyen
iki gencin acı sonla biten
aşklarını anlatır. Günümüzde Keşiş Bahçesi açık hava
kafeteryası olarak hizmet
vermektedir
Gençlik çağında Botan Beyinin meclislerinde uzun süre
bulunduğu, diğer mirliklerin tümüyle de yakın ilişkileri olduğu açıktır. Beyazıt’ta
Muradiye Camisinde imamlık yapmış, Beyazıt Miri Mir
Muhammed’e divan katipliğinde bulunmuştur. Onunla
yakınlığını, ona sevgisini bir
şiirde ifade etmiş, ölümüne
üzüntüsünü belgelemiştir.
Mir adına İran Sınır Serdarı
ile alınan karara imza atmıştır. Mirliği temsilen Osmanlı başkenti İstanbul’a gidip
geldiği rivayet edilmektedir.
Önce Nûbara Biçûkan’i
(Çocukların Taze Baharı-(1683), gençlik çağında
Aqideya İmane’yi (İmamın
Akideleri-(1687) ve 1695’te
Mem û Zîn’i (Onlar Destanı) bitirmiştir. Bu eserin dışında 74 şiiri tespitlidir.
DOĞU
BAYAZIT’DA
YAPMAYIN
• Ağrı Dağı’na, kaçak rehberle, bir günde çıkmaya
kalkışmak
• Askeri kontrol noktalarında fotoğraf çekmek
• Nuh’un Gemisi’ni merak
etmemek
• Buz Mağarası’na köyden
birini almadan gitmek
YAPIN
• Van’a giderken, uçağın
solunda, en ön ya da arkada oturup, Nemrut Krateri
manzarasını kaçırmamak
• Doğu’da araba kullanırken köpek, tilki, inek, bütün
hayvanlara dikkat etmek
• Benzin istasyonlarından
yerli akaryakıt istemek
• Bir kasetçiye girip, yöresel müzik tavsiyesinde bulunmasını istemek.
15
KKEENNTTLLEERRIINN Y E N İ B U L U Ş M A N O K T A S I
giresun
Köklü tarihiyle, zengin kültürüyle, yeşilin
bin bir tonunu barındıran doğasıyla, masmavi
ve tertemiz deniziyle binlerce yıllık bir geçmişi koynunda saklar Giresun. Doğu Karadeniz’in
inci taneleri gibi yan yana dizilmiş şirin kentlerinden olan Giresun, önemli bir liman kenti olmasının da etkisiyle çağlar boyunca ticari açıdan hep hareketli bir yapıya sahip olmuştur.
Roma, Bizans ve Osmanlı izlerinin yoğun
olarak görüldüğü Giresun, tarihi görüntüsünün
yanında doğal yapısıyla da her zaman dikkat
çeken bir şehir olmuştur.
Dört mevsim boyunca insana bambaşka heyecanlar sunar bu yeşil şehir. Yaz başlarında
yaylalara göçler başlar, yayla şenlikleri yapılır.
Mavi bayraklı kumsallarıyla denizin tadı çıkarılır. Fındık hasadı zamanıdır aynı zamanda. Sonbahar sarı yapraklarını dökmeye başladığında dağlar renkten renge girerek tüm güzelliğiyle ortaya çıkar. Bembeyaz rengiyle bir örtü
gibi şehri ve dağları kaplayan kar, kış mevsiminin habercisidir. İlkbaharda ise doğa canlanır,
dereler coşar yeşil daha bir yeşil olur. Fındık denildi mi akla ilk Giresun gelir. Her daim yeşil
kalan fındık bahçeleri dünyanın en kaliteli fındığını verir insanlara. Tabii ki Giresun şehrinin isim kaynaklarından biri olan kirazı unutmamak lazımdır. İşte bu sebeplerden Giresun
“Fındığın Başkenti ve Kirazın Anavatanıdır”.
“Giresun Tez Zamanda Göresin” diyorum
Mustafa YAMAN
Fındığın Başkenti ve Kirazın Anavatanı
Giresun Valisi
GİRESUN
G
iresun Anadolu’nun
Kuzey
doğusunda
Karadeniz Bölgesinin Ankara- Trabzon kara yolu
üzerinde 6934 km 2 ‘lik yüzölçümü ile yeşilin her tonunu sinesinde barındıran ülkemizin ve bölgemizin inci kentlerinden birisidir. Şehir denize doğru uzanan Giresun Kalesi ‘ni çevreleyen yarım adanın üzerinde yer almakta olup yarım adanın karşısında Karadeniz’ in tek adası olan Giresun Adası (Aretias) kentin bir gölgesi gibi durmaktadır. Giresun ormanlar-
16
la kaplı yaylaların ve doğal
plajların bulunduğu 122 km
lik kıyı şeridine sahip sınırsız doğal güzellikler ile birçok tarihi eseri bağrında barındıran bir müze görünümündedir.
İlin büyük bölümünü
kaplayan Karadeniz’e bakan kısmı ılık ve yağışlı iklim özellikleri gösterirken;
Kelkit Havzasına giren bölümü kara iklimi özellikleri
göstermektedir.
İlde, iklim ve doğal yapı
gereği, tarımsal üretim ve
buna bağlı olarak oluşan
tarıma dayalı imalat sana-
yi üzerine bir ticari yapı kurulmuştur. Dünyaca kalitesi
bilinen Giresun fındığı halkın temel geçim kaynağını oluşturmaktadır. Fındık
önceki yıllarda işlenmeden
ihraç edilirken günümüzde, tesislerde işlenerek kavrulmuş, kırılmış, beyazlatılmış, un ve püre haline getirilmiş şekilleriyle de ihraç
edilmektedir.
TARİHÇE
Ş
ehrin kuruluş tarihini
MÖ. 350 yıllarına dayandıran kaynaklar vardır.
Yine bu bölgede Türk varlığının MÖ 2000 yıllarından
beri yaşadığı bilinmektedir.
Giresun
Türklerden önceki dönemlerde
Miletoslu’lar, Pontuslu’lar,
Romalı’lar
ve
ardından Bizanslılar’ın denetimine girmiştir. 1244’de
Trabzon‘a bağlı bulunan
Giresun ve çevresi Moğol
nüfuzu altına girmiştir. İşte
bu sırada, Oğuzların Üçok
koluna mensup boylardan
biri olan Çepniler; Ordu,
Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye
başlamışlardır. Giresun’un
Türkleşmesi 1397’de Bayramlu Çepni Türkmen
Beyi Emir Süleyman Bey’in
Giresun’u
fethetmesiyle
gerçekleşmiştir.
Osman Ağa, Eylül
1920’de Giresun gençlerinden oluşan 42. ve 47. alaylarını oluşturmuştur. Mustafa Kemal önderliğinde
devam eden Kurtuluş Savaşına 2 milis alayla birlikte
tüm cephelere katılan Giresunlular bu dönemde Topal
Osman Ağanın yoğun gayretleri neticesinde hem bölgelerini tehlikeden korumuşlar hem de zaferin kısa
dönemde kazanılmasında
etkili olmuşlardır.
GİRESUN
ADASI
K
ıyıdan 1 mil kadar
açıkta, 39 dönüm büyüklüğünde, yeşillik bir Ada
olan Giresun Adası Doğu
Karadeniz kıyılarının insan
yaşamaya elverişli tek adasıdır. “Aretia” , ”Aretias”,
”Area”, ”Areos” ve “Chalceritis” adları ile mitolojiye
geçmiştir.
Adada tarihle doğa iç
içedir. Kalıntılardan çepeçevre surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Surların
yapımındaki taş işçiliği Giresun Kalesi ile aynı tekniği
taşımaktadır. Pontus’lular
ISG KENTLER SERGİSİ
giresun
dönemine ait olduğu en
gerçekçi ihtimaldir. Tarihi
kalıntılardan iki büyük şarap fıçısı, bir mabet harabesi, tapınak yeri, ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze çarpanlarıdır.
Doğu ucundaki “Hamza
Taşı “ antik çağlardan kalma bir dikittir. Çağlar boyunca yöre insanları için
mistik bir güç kaynağı olmuştur.
Giresun Adası ünlü kadın savaşçılar Amazonların
adası olarak bilinir. Adada
Bizans döneminden kalma
Ayias Fakas’ın adıyla anılan
manastırın (Mars Tapınağı)
kalıntıları görülür.
Ada birinci derece doğal
ve arkeolojik sit alanı ilan
edilerek koruma altına alınmıştır.
GİRESUN KALESİ
ZEYTİNLİK
MAHALLESİ
K
alenin Güneydoğusunda yer alan ve Zeytinlik Mahallesi adını alan
semt eski tarihi Giresun
Evlerinden oluşur. Kentsel sit alanı olarak koruma
altındır. Kentin geçmişteki dokusunu yansıtan gezilip görülecek müstesna bir
semttir.
TARİHİ
YERLER
KATOLİK KİLİSESİ
(ÇOCUK KÜTÜPHANESİ)
G
iresun Kalesi kenti
ikiye bölen yarımadanın ucundaki tepe üzerinde inşa edilmiştir. Kalenin
M.Ö.183 yılında Sinop ve
Ordu’dan sonra Giresun’u
da ele geçiren Pontus Kralı I. Pharnakes tarafından
yaptırıldığı kabul edilir.
Kalenin altında ve denize bakan liman kısmında,
içinde sığınak olarak kullanıldığı düşünülen mağaralar
vardır. Bunlardan birisi oldukça büyüktür. Kaleyi deniz kıyısına bağladığı söylenen bir yer altı yolu bugün
çökme sonucu kapanmıştır.
Kale, günümüzde piknik ve
mesire yeri, günübirlik kullanım alanı olarak hizmet
vermektedir.
Osman Ağa Mezarı:
Kalenin en yüksek yerinde Kurtuluş Savaşı Gazilerinden Giresun 47.Alay
Komutanı Topal Osman
Ağa’nın mezarı bulunmaktadır. Kurtuluş Savaşı’nda
büyük yararlılıklar gösteren
ve Atatürk’ün koruma komutanlığını yapan Gazi Topal Osman Ağa için yaptırılmış bir anıt mezardır.
GİRESUN MÜZESİ
(GOGORA KİLİSESİ)
H
acı Hüseyin mahallesinde bulunan ve
XVIII. yy’dan kalma bir
Rum Kilisesi olan Gogora
Kilisesi özgün mimarisi ile
dikkat çekmektedir. 1988
yılında Müze olarak açılmaya uygun görülmüştür.
18. yüzyılın ortalarında,
o zaman bölgede yaşayan
yerli Rumlarca kilise olarak
yapılan müze binası bölgeye has yerli sarı siyah kesme taştan yapılmıştır. Yapının üzerindeki tek merkezi kubbeyi ve çatıyı içeriden dört sütun, iki paye
taşımaktadır. Tek salondan oluşan iç mekan oldukça yüksek ve geniştir. Doğusunda üç ana apsis ile iç
mekanda haç planı uygulanmıştır.
528 Arkeolojik eser, 881
Sikke, 1 adet mühür olmak
üzere toplam 9031 adet tarihi eser bulunmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
XVIII.Y.Y.da yapıldığı
sanılan kilise 1967 yılında
Çocuk Kütüphanesi olarak
hizmet vermeye başladı.
Dikdörtgen planlı yapının ana cephesi üçgen alınlıkla belirlenmiş olup, köşelerde taştan yivli köşe kolonları bulunmaktadır. Girişte dört köşeli sütunla taşınan kırma çatılı bir narteks kısmı vardır. Cephelerde sivri kemerli sütuncelerle bölünmüş dörtlü pencere sistemi görülmektedir.
Pencerelerin üzerinde üçgen alınlığa uygun olarak
ri vardır. Ahşap kırma çatı
alafranga kremitle kaplıdır.
SEYYİD VAKKAS
TÜRBESİ
Şehrin Kapukahve mahallesindeki Türbe Peygamber soyundan olduğu sanılan Fatih Sultan Mehmet
zamanında ve Giresun’un
alınması sırasında büyük
yararlılıklar göstermiş ve
şehit düşmüş bir uç beyi
olan Seyyid Vakkas’a aittir.(M.S.XV.Y.Y.) Türbe ise
XVIII.Y.Y.da yaptırılmıştır.
MİLLET BAHÇESİ
KAPISI
Hükümet Konağı’nın
önünde bulunan ve Millet
Bahçesi olarak anılan parkın yontma taştan yapılmış kemerli bir kapısı vardır. Kemerin üst ve iki yan
tabeden, parkın “Memleket
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
Bahçesi “ namı altında ve
1900 (h.1318)yılında zamanın kaymakamı Münir Ziya
ve Belediye Başkanı Kaptan Yorgi Paşa tarafından
eski valilerden Kadri Bey
ve Sırrı Paşa’nın anılarına
yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
TİCARET LİSESİ
BİNASI VE KAPISI
1904-1906 yıllarında yapıldığı sanılan Ticaret Lisesi
Binası ve Kapısı Dorkoriniİyon tarzında olup, Yunan
mimarisi özelliklerini taşımaktadır. Cumhuriyet’in
ilanından sonra askeri kışla
olarak kullanılan bina 19451946 yılından itibaren Ticaret Lisesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
KUFA KUYUSU SUYU
Şifalı bir suyu olduğu için Pontus devrinde
ziyaretgâh olarak kullanıldığı söylenen ve dibinde bir
mağara bulunan Kufa Kuyusu Kalenin kuzeye bakan
cephesinin eteklerindedir.
Kuyu’nun ağız kısmı 2 metre uzunluğunda ve 80 santimetre genişliğinde kesme
taşlardan örülmüştür.
M. AKİF ERSOY
ORTAOKULU
Kale Mahallesi Şehitler Caddesindeki bu yapı
18.yüzyılda Sübyan Mektebi olarak inşa edilmiş olup,
günümüzde
İlköğretim
Okulu olarak kullanılmaktadır.
DOĞAL
GÜZELLİKLER
GEDİKKAYA
Kale’den başka mesire yeri olarak kullanılan
bir diğer yükselti de,kentin
doğu kesiminde kartal gagasını andıran görünümü ile hemen dikkati çeken Gedikkaya’dır. Giresun
Kalesi’ni doğudan sınırlayan küçük vadilerle Boğacık Vadisi arasında yükselen bu tepe manzara bakımından kente egemen bir
konumdadır.
ŞAHİNKAYASI
Giresun İli, Keşap İlçesi, Karabulduk Beldesine bağlı Armutdüzü Köyü
sınırları içersinde bulunan
Şahin Kayalığı adıyla bilinen ve üzerinde biten ağaç
ve bitkilerinde oluşuyla doğal Türkiye Haritasının bulunduğu kayalık dik ve sarp
bir kayalık şeklindedir. Tamamen tesadüfen oluştuğu
anlaşılan ve Türkiye haritası
ölçülerine birebir uyan bu
kayalık alan 1. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilerek
koruma altına alınmıştır.
GÖLYANI OBASI
Yağlıdere İlçesi, Sınır
Köyü sınırlarında kalan ve
İlçeye 51 km uzaklıkta etrafı tamamen doğal yöreye
özgü Hartama denilen ahşapla yapılmış 23 ev ile kenarları çam ağaçları ile çevrili adeta çanak şeklinde
3000 m2’lik bir alanı kaplayan doğal bir gölü de içinde
barındıran Gölyanı Obası
III. Derece Doğal Sit alanı
olarak ilan edilmiştir.
TEPESİDELİK
OBRUĞU
Alucra İlçesi, Çakmak
Köyünde bulunan ve halk
arasında Tepesidelik Mağara olarak bilinen obruk
1991 tarihinde tabiat varlığı
olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Alucra merkez yerleşmeye yaklaşık 15 km uzaklıkta bulunan obruğa bir yol ile inilmektedir. Obruğun dibinde küçük bir göl ve suyun
içinde de sütun şeklinde iki
adet taş bulunmaktadır. Bu
doğal oluşum yöre halkı tarafından ziyaret edilerek
rekreasyon amacıyla kullanılmaktadır.
SİS DAĞI
Giresun İli Görele İlçesinin sahile 40 km içeri mesafedeki en büyük dağı olan Aladağın en yüksek tepesi Alimeydan (Sis Dağı) 2182m
17
K
K EE N
N TT LL EE R
R II N
N Y
Y EE N
N İİ B U L U Ş M A N O K T A S I
yüksekliktedir. Trabzon ve
Giresun İlleri sınır bölgesinde yer alan bu yörede
temmuz başına kadar karlar erimez. Her yıl Temmuz
ayının 3. Cumartesi günü
yapılan “Sis Dağı Şenlikleri” yöredeki köy ve obadan gelenlerin katılımlarıyla
kutlanır. Sis Dağı “C Statüsündeki Milli Park” olarak
korunmaya alınmıştır. Kış
Turizm Merkezi ilan edilmesi için çalışmalar devam
etmektedir.
KARAGÖLLER
Giresun’un en yüksek
ikinci dağı olana Karagöl
Dağlarında birçok oba bulunmaktadır. Dereli ilçesinin
güneybatısında
GiresunOrdu-Sivas illerinin birleşme noktasına yakın bir konumdaki 3107 m.
Zirveli Karagöl Dağında bulunan Karagöl krater
gölü ve çevresindeki çayırlarla kaplı alanlar,yörenin
en ünlü yaylalarından birini
oluştururlar.
Yaz aylarında Karagöl Dağlarında rehber eşliğinde
trekking yapılabilir.
YENİKÖY
MAĞARASI
Espiye İlçesi’nin 33 km güneyinde, avluca ve Yeniköy
Köyleri arasında yer alan ve
içinden çıkan suyun yedi
adet değirmen çalıştırdığı kaynağın, aslında bir mağara olduğu anlaşılmıştır.
Yöre halkınca Patlaksu olarak adlandırılmaktadır. Mağaranın belli kesimlerinde,
değişik damlataş oluşumları gelişmiştir.
YAYLALAR
KÜMBET YAYLASI
VE ŞENLİKLERİ
Giresun’a yaklaşık 60
km. mesafede bulunan
Kümbet Yaylası,çevredeki
bazı yaylalar ve Aymaç
Mevkiinden oluşmaktadır.
Merkeze adını veren Küm18
giresun
bet Yaylası Turizm Merkezi
olup, Giresun’un en popüler
yaylalarındandır.
Kümbet Yayla Şenliklerinin kutlandığı bu mevkii
doğal güzellikler bakımından zengin çevre manzarasına hakim bir tepedir.
Aymaç Mevkii: Aymaç
mevkii Kümbet Yayla Merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Her sene
temmuz ayının ikinci Pazar
gününe rastlayan Kümbet
Yayla Şenliklerinin kutlandığı Aymaç mevkii doğal güzellikler yönünden zengin,
çevre manzarasına hakim
bir tepedir. Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süsleyerek güzel bir
peyzaj oluşturmaktadır.
Salon Çayırı Piknik Alanı: Giresun’dan Kümbet
Yaylasına gelişte ,yayla merkezine yaklaşık 1 km. mesafede Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş olan
Salon Çayırı Piknik Alanına ulaşılır. Sık orman dokusu içinde günübirlik kullanım talebine hizmet verecek şekilde düzenli ve techizatlıdır. Su, WC gibi altyapının yanısıra piknik masaları,
et pişirme ocakları, yağmur
barınakları ve her biri 5’er
yataklı 3 adet dinlenme evi
bulunmaktadır.
Koçkayası
Ormaniçi
Dinlenme Tesisleri: Kümbet Yayla Merkezine 5 km.
mesafede bulunan Koçkayası ladin ağaçları, orman
gülleri ve yemyeşil çayırlarla çevrelenmiş bir konumdadır. Yapımına 2001 yılında başlanmış olan 32 bungalow, 54 yataklı otel, 250
kişi kapasiteli restoran, kafeterya, oyun ve TV salonu
alışveriş merkezi, türk hamamı, bar, diskotek, kameriyeler ve spor tesislerinden
oluşan Koçkayası Ormaniçi
Dinlenme Tesislerikonaklamaya ve günübirlik kullanıma hizmet verecek şekilde
planlanmıştır.
BEKTAŞ YAYLASI
VE ŞENLİKLERİ
Giresun
merkezinden Evrenköy - ErimezYavuzkemal
üzerinden
gidildiğinde
yaklaşık 56 km. uzaklıkta bulunan Bektaş Turizm
Merkezi,çevresindeki Kulakkaya Yaylası, Melikli Obası Yaylası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Ormaniçi Piknik Alanı ile
bir bütün teşkil etmektedir. Bektaş Yaylasına yukarıda belirtilen güzergahtan başka 3 değişik şekilde ulaşmak mümkündür.
Bunlar:
Giresun-DereliYavuzkemal,
GiresunBatlama Deresi-İnişdibi ve
Giresun-Bulancak üzerinden gidilen yollardır.
YAVUZKEMAL
(KULAKKAYA)
YAYLASI:
Giresun’a yaklaşık 45
km. mesafede bulunan yayla, 1500 rakımında ve ilginç doğa güzelliklerine sahip, Giresun’un eskiden
beri en bilinen ve gidilen yaylasıdır. Yol üzerinde
bulunan Desput Kayası ve
suyu, doğal güzelliklere sahip Erimez Mevkii, Gelinkayası ayrı birer ilgi odağıdır. Alçakbel Ormaniçi piknik alanında günübirlik rekreasyon imkanı, hemen yanındaki Yavuzkemal Beldesinde her türlü alışveriş imkanı bulunmaktadır.
KARAGÖL
DAĞLARI VE
YAYLALARI:
Giresun’un en yüksek ikinci dağı olana Karagöl Dağlarında birçok
oba bulunmaktadır. Dereli ilçesinin güneybatısında Giresun-Ordu-Sivas illerinin birleşme noktasına
yakın bir konumdaki 3107
m. Zirveli Karagöl Dağında bulunan Karagöl krater
gölü ve çevresindeki çayırlarla kaplı alanlar,yörenin
en ünlü yaylalarından birini
oluştururlar. Karagöl Dağlarının en büyük gölü olan
Karagöl Gölü’nün haricinde Aygır Gölü, Bağırsak
Gölü, Sağrak Göl, Camlı Gölün de bulunduğu Karagöl Dağları’ nda yaz aylarında bile kar ve buz görülmektedir. Sağrak Gölü’nün
alt tarafındaki vadide ise
Kanlı Ağıl, Avşar, Yukarı
Belen ve Aşağı Belen Obaları yer alır.
Yaz aylarında Karagöl
Dağlarında rehber eşliğinde
trekking yapılabilir.
SİS DAĞI YAYLASI
PAŞAKONAĞI YAYLASI: Denizden 1450 m
yüksekliktedir. Bulancak İlçesi, Kovanlık beldesinden
ulaşılan Paşakonağı Yaylası,
orman gülleri, derin vadileri ve bu vadilerdeki şelalele-
Giresun İli Görele İlçesinin sahile 40 km içeri mesafedeki en büyük dağı olan
Aladağın en yüksek tepesi
Alimeydan (Sis Dağı) 2182
m yüksekliktedir. Trabzon
ve Giresun İlleri sınır bölgesinde yer alan bu yörede
temmuz başına kadar karlar erimez. Bu gruba dahil Sis Pazarı Yaylası Erikbeli Mevkiinin 25 km kadar
kuzeybatısında yer alır. Sis
Dağına Eynesil yakınlarında sahilden içeri giren yaklaşık 40 km’lik köy yoluyla
ulaşılabilir.
Her yıl Temmuz ayının
3. Cumartesi günü yapılan
“Sis Dağı Şenlikleri” yöredeki köy ve obadan gelenlerin katılımlarıyla kutlanır. Sis Dağı “C Statüsündeki Milli Park” olarak korunmaya alınmıştır. Kış Turizm Merkezi ilan edilmesi için çalışmalar devam etmektedir.
ÇAKRAK YAYLASI
ri ile ünlüdür. Yaylaya 5 km.
uzaklıktaki Sarıalan Mevkiinde Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş olan
konaklama tesislerinden yararlanılabilir. Karasay Şelalesi, Geçilmez Vadisi, Çiğseli Gölü ve Kızılot Çayırı
çevrede gezilip görülmeye
değer yerlerdir.
DİĞER YAYLALAR
Dereli İlçesi; Tamdere,
Çağman ve Isırganlı
Alucra İlçesi; Anastos,
Güllüce, Tohumluk, Seydişıh, Aydın, Çamlı, Akyatak,
Ağaçlıkkıranı
Eynesil İlçesi; Panayır,
Kanatdüzü
Tirebolu İlçesi; Kavraz, Ağaçbaşı
Doğankent İlçesi; Kazıkbeli, Kavraz, Ağaçbaşı
Espiye İlçesi; Çalal,
Günlük, Karadoğa, Karaovacık
Şebinkarahisar Yaylası; Tamzara, Kınık, Eğribel, Tutak, Başyayla yaylarlı
mevcuttur.
SAĞLIK
TURİZMİ
Giresun’a yaklaşık 80
km. uzaklıktaki Çakrak Yaylasına Yağlıdere ve Kümbet Yaylası üzerinden ulaşmak mümkündür. Çakrak
merkezinde üç tarihi kemer
köprü iki tarihi kilise kalıntısı, Çakrak yakınlarındaki
Kırkharman Obasında bir
kilise ile beş değirmen kalıntısı, ayrıca Çıkrıkkapı’da
7 km. uzunluğundaki tarihi Hacı Abdullah Duvarı
ile gezilmeye ve görülmeye
değer bir yayladır
ALUCRA AKTEPE
KÖYÜ HAYRAN
KAPLICASI
Giresun İli, Alucra İlçesi,
Aktepe Köyü sınırları içerisindeki Belen Çayırı bölgesinde bulunan Hayran sıcak
su kaynağının yanı sıra iki
adet de içme suyu kaynağı bulunan ve güneyinden
geçen Hayranlı Deresi Mağaraları, kuzeyinde ormanlık bölge ve temiz havasıyla
nadide bir dinlenme ve mesire yeridir.
ISG KENTLER SERGİSİ
giresun
CAMİLER
TÜRBELER
G
iresun ilinde tarihi bilinen en eski Türk yapısı
Şebinkarahisar’daki
Behramşah Camisi’dir.
G
Avutmuş Mahallesi’nde
bulunan cami, kaynaklara
göre Mengücek Beyi Muzafferüddin Muhammed
tarafından yaptırılmıştır.
Yağlıdere’nin Tekke Köyünde bulunan Hacı Abdullah Halife Camisi’nin
arşiv kayıtlarına göre 148090’lı yıllarda yapıldığını anlıyoruz.
Giresun il merkezinde
yapılan ilk cami olan Hüdavendigar Camisi maalesef yüzyılın başlarında yıkılmıştır.
Giresun Merkez Hacı
Mikdat Mahallesi’nde bulunan Hacı Mikdat (Şiş)
Camisi, doğu cephesindeki giriş kapısı üzerinde bulunan 1661 tarihli kitabeye
göre Hacı Mikdat Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Giresun Merkezde, Kapukahve Mahallesinde yer
alan Kapu Camisi, ilk olarak 1593’te yapılmış, 1896
yılında da Karamustafaoğlu Mahmut Esat tarafından
yenilenmiştir.
Giresun Merkez Kale
Mahallesi’nde,
bulunan
Kale Camisi, giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre,
cami H. 1246 / M. 1830 tarihinde Dizdarzade Emetullah Hanım tarafından
yaptırılmıştır.
iresun Merkez Fevzi Paşa Caddesi Seyyid Vakkas Sokakta, bulunan Seyyid Vakkas Türbesi, II. Mehmet zamanında Giresun’un alınması esnasında şehit düştüğü söylenen uç beyi Seyyid Vakkas adına, 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiştir. Giresun Merkeze 10 km uzaklıktaki Boztekke köyü mezarlığının doğusunda bulunan Şeyh Keramettin
Türbesi’nin inşa tarihi belli değildir. Giresun Merkez
Tekke Köyü Mezarlığının
kuzeyinde bulunan Şeyh
Yakup Halife Türbesi, kesme taştan inşa edilmiş sekizgen planlı bir yapı olup,
üzeri kubbe ile örtülüdür.
Şeyh Yakup Halifenin Çepni Beyi Süleyman Bey döneminde bölgeye geldiği
ve zaviyesini kurduğu ifade
edilmektedir. II. Beyazit’in
(1481–1512) 1494 tarihinde Şeyh Yakup Hazretlerinin zaviyesine vakf etmiş
olduğu arazilere ait bir ferman sureti bulunmaktadır.
Bu ferman suretinde Çatak,
Iklıkçı, Çukur, İlyas, Arpa,
Zemir, ve Sarban Köylerinin vakıf edildiği görülmektedir. Keşap ilçesi Cingeren köyü sınırları içerisinde bulunan Şeyh Aziz Hüseyin Gökçe Türbesi, şey-
hin ölümünden bir süre
sonra oğlu Ahmet Gökçe
(Şentürk) ve arkadaşları tarafından yaptırılmıştır. Yağlıdere İlçesinden yaklaşık
20 km yukarıda Tuğlacık
köyünde büyük bir mezarlığın ortasında bulunan Hacı
Abdullah Halife Türbesi,
1535-1540 yılları arasında
inşa edilmiştir. Piraziz İlçesi, Gökçeali köyünde bulunan Şeyh İdris Türbesi’nin
inşa tarihi bilinmemektedir.
ŞENLİK TÖRELERİ
Uluslararası Karadeniz
Giresun Aksu Festivali
(20–23 Mayıs):
H
er yıl Mayıs ayının 20
‘sinde, Aksu deresinin denize döküldüğü yerde, Mitolojik kökenli bir ta-
ISG KENTLER SERGİSİ
kım geleneksel törenler yapılır. Karagöl Dağlarından
doğan Aksu Deresi ağzı ile
tam karşısındaki Giresun
Adası (Aretia) ve yöresi, tören geleneklerinin yerine
getirildiği mitolojik alandır.
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
GİRESUN YEMEKLERİ
Yöre Mutfağı
Giresun
yemeklerinin malzemeleri insanı etkileyen bir doğallığa , tazeliğe ve güzelliğe sahiptir. Bu malzemelerin başında yemeklik olarak kullanılan Karalahana, Isırgan,
Pezik, Madımak, Galdirik,
Mantar, Sakarca, Çileklik,
Mendek, Merulcan, Marul,
Maydanoz gelir. Hayvansal
besinlerden süt, yoğurt, yumurta, tereyağı, süzme, bal,
peynir, çökelek en yaygın
olarak kullanılan malzemelerdir.
Bunların yanında mutfaklarda, kilerlerde ve serentilerde saklanarak yerine
göre kullanılan malzemelerde mevcuttur. Bu malzemeler şunlardır :
Kuruluklar: Fırın Fasulyesi, Fırın Darısı ve unları,
Soğan, Sarımsak ve Tahıllar, Yufka, Kadayıf, Patates.
Pekmezler:
zi, Üzüm Pekmezi, Armut,
Elma Pekmezi, Töngel
(Döngel-Muşmula) Pekmezi.
Reçeller: İncir, Üzüm, Kiraz, Ayva, Vişne, Kızılcık,
Şeftali, Elma Reçeli
Turşular: Fasulye, Salatalık, Yeşil Domates, Biber,
Beyaz Lahana Turşusu
Tuzlular: Fasulye, Mantar,
Yeşil Domates, Hamsi Tuzlusu
Salçalar: Biber, Domates
Salçası.
Baharatlar:
Karabiber,
Kırmızı Biber, Nane, Anuk,
Kekik, Reyhan.
Çerezler : Fındık, Ceviz, Kestane, Pestil, Çedene, Pıtlak (Patlamış) Mısırı, Dut Kurusu ve Kuru
Üzüm
Sıcak içecekler: Çay, Ihlamur, Nane, Kekik, Kuşburnu, Papatya.
GİRESUN’DA
NELER YAPMALI
• Fındığı, çotanağıyla birlikte dalından koparmalı
• Zeytinlik mahallesinin
anekdotlarını yazar Erden
Menteşeoğlu’ndan dinlemeli
• Şebinkarahisar
Kalesi’nden vadiyi seyretmeli
• Tamdere yaylasında altı
kızkardeşin lokantasında
yemek yemeli
• Çarıkçı Otel’in lobisindeki eski Giresun fotoğraflarına bakmalı
• Millet Bahçesi’nde çay
içmeli
• Giresun’un yaylalarına
çıkmalı
• Yayla pidesi ve fındık
helvası alıp Tamzara kahvesinde oturmalı
19
KKEENNTTLLEERRIIN Y E N İ B U L U Ş M A N O K T A S I
haymana
Hacı AYSU
Haymana Beyediye Başkanı
Havası sert, suyu sıcak, insanı mert.
HAYMANA
İ
lçe, Ankara’nın güneybatısında yeralır. Haymana,
Ankara
Kent
Merkezi’ne 74, Polatlı’ya
42, Gölbaşı’na 55 kilometre uzaklıktadır. İlçenin doğusunda Bala ve Gölbaşı,
güneyinde Kulu ve Cihanbeyli, batısında Polatlı ve
kuzeyinde Gölbaşı İlçe’leri
yer alır. İlçe topraklarının
2/3’ünü Haymana Platosu
oluşturur.
Haymana İlçesi, ismini o
yıllarda yaşayan Hayme Ana
adlı kişiden almıştır. Cefakar, fedakar Türk Anası’nın
en büyük timsalidir. O’nun
tarih içinde gördüğü fonksiyon pek az anneye nasip olmuştur. Hayme Ana,
Kutlu Kayı Boyu’nun lideri, komutanı, derleyicisi, devlet kurucusu gibi pek
çok özelliği şanlı kişiliği ile
birleştirmiştir. Kocası Gündüz Alp’in vefatından sonra dağılma noktasına gelen
Kayı Boyu’nu, Aşağı Sakarya Vadisi’ne daha sonra da
Domaniç Çarşamba’ya selametle getirerek, cihanın
en büyük devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nun
20
CİMCİME
SULTAN
İ
temelini atmıştır. Oğlu Ertuğrul Gazi’yi hep büyük
olma, cihana hükmetme kişiliğiyle yetiştirmiş, torunu Osman Gazi’nin elinden tutarak geleceğin devletinin nasıl kurulacağını,
nasıl olması gerektiğini hayal etmiştir. Hayme Ana,
Kayı Boyu’nun diğer anaları gibi koyundan süt sağmış, yoğurt, peynir yapmış, ipi eğmiş, aba dokumuş, asla bir aristokrat gibi
davranmamıştır. Obanın
erkekleri onu ana bilmiş,
her sözünü emir belleyerek saygıda kusur etmemişlerdir. Bu davranışlar 13. yy.
dünyası için nadir görülen
vaka’lardandır. Ama Türk
Milleti’nin asli özelliği olan
bu davranışlar tarih boyunca hep görülmüştür. Çünkü, Türk Kadını tarih boyunca erkeğin omuzdaşı olmuştur, işi beraber görüp,
birbirlerine üstünlük taslamamışlardır. Hayme Ana,
önce Kayı Boyu’nun aşiret anası, sonra da bütün
Türklüğün kutlu anası olarak tavsif edilmiştir. Ağaçların sardığı, çimenlerin kuruduğu, pınarların çekildiği güz mevsiminde Hayme
Ana’nın ölümü, bütün obayı yasa boğmuştur. O günlerin hatırası olarak Hayme
Ana’nın halk dilindeki söyleyişi olan Haymana adı bir
yerleşim yerine verilmiştir.
lçe merkezinde türbesi bulunan, gelen yerli ve yabancı turistlerin ruhuna Fatiha okuduğu ve
şifa bulabilmesi için dilekte bulunduğu Cimcime
Sultan, mensup olduğu saraydan alınan bir çocuktur.
Cimcime Sultan’ın öyküsünü rahmetli Tacettin Yener
Usta’nın annesi olan Hacı
Saraylı
HanımTeyze’nin
bizzat ağzından sizlere aktarılmaktadır. Anlatıldığına
göre; çocuğu olmayan bir
aile Cimcime Sultan’ı evlatlık ( Saraydan evladı maneviyi ) olarak alıp, büyütmeye başlamış ve Cimcime
Sultan gün geçtikçe gelişip
büyümüştür. Aile, öz evlatları gibi sevmiş, bağırlarına
basmıştır. Bir müddet sonra ailenin de bir kız çocukları dünyaya gelmiştir. Biri
saraydan aldıkları evlatlık,
diğeri de öz kızları ile birlikte büyütmüşlerdir. Ailenin
öz kızı ‘’evladı maneviye’’
olan Cimcime Sultan’ ı kıs-
kanmaya başlamıştır. Annesiyle birlikte bu duyguya
kapılarak Cimcime Sultan’ı
evden uzaklaştırmaya karar vermişlerdir. Evde huzuru bozulan baba, bizar
kalarak evlatlık olan Cimcime Sultan’ ı uzaklaştırmayı kabul etmiştir.Cimcime
Sultan’ı bir gece evden çıkarıp, bugünkü kaplıcanın
sık ormanlık ve ağaçlıktan
ibaret olan sıcak suyun kaynağı bulunan yere getirerek
oyalamış, uyutmuş ve sonra
hemen ortadan kaybolmuştur. Korku içinde uyanan
Cimcime Sultan’ ı bir sıkıntı ve üzüntü almıştır. Bu durumda Cimcime Sultan’ın
bütün vücudunu sivilceler kaplamış, kabuklu yaralar oluşmuştur. Vücudunda
oluşan sivilce ve yaraların
ağrı ve sızılarına dayanamayan Cimcime Sultan, yakınındaki bir yerde sıcak suda
yıkanmaya karar vermiştir.
ISG KENTLER SERGİSİ
haymana
Birkaç defa yıkanınca sızılarının ve ağrılarının geçtiğini görmüştür. Yıkanmaya devam ettikçe yara, sızı
ve sivilcelerin kaybolduğunu farkeden Cimcime Sultan, suyun yararına ve şifasına inanmış ve suyu sahiplenmiştir. Etrafına çok yararlı ve şifalı su olduğunu
duyurmuştur. Babalığı olan
kişi, bir müddet sonra Cimcime Sultan’ı merak etmeye
başlamış, bıraktığı yere gelerek Cimcime Sultan’ı görmüş ve hayretler içinde kalmıştır. Evladının daha da
serpilmiş, eli yüzü nur için-
de olduğunu görünce şaşırmıştır. “Kızım sana ne
olduki değişiverdin?”diye
sorduğunda; ‘’Uyandığım
zaman her tarafımda ağrı
ve sızılar vardı ve çok rahatsız olup yaralandım. Şu
kaynayan suda yıkandım,
iyileştim. Baba, ben öldüğüm zaman beni buraya
gömün, bana bir türbe yaptırın, adını da Cimcime Sultan koyun.”der.
O gün bugündür suyun
şifa kaynağı olduğu bilinmiş
ve binlerce hastaya deva olmuştur.
HAYMANA KAPLICALARININ
TARİHÇESİ
Ş
ifalı suların insanlar tarafından
kullanılması insanlık tarihiyle başlar.
Anadolu’ daki şifalı kaynakları ilk kullanan kavmin
Eti’ler olduğu sanılmaktadır. Yıllar önce Haymana
Kaplıcası’nın olduğu yerde yapılan kazılardan çıkan
havuz parçalarının, Dereköy yakınındaki Eti Mabedi olduğu kesinlik kazanan
Gavur Kalesi taşlarıyla aynı
menşeli olduğu uzmanlarca
tespit edilmiştir.
Tarihi Kral Yolu güzergahında bulunan Haymana
Kaplıcaları’nın daha birçok
kavim tarafından kullanıldığı sanılmaktadır. Galatların bu bölgeye GALATİA
SALUTARİS yani sıcak su
membası adı vermesi tesadüf değildir. Etiler ve Galatlardan başka Romalıların bu kaplıcayı geliştirdiği
sanılmaktadır. Romalıların
Etiler tarafından Horasan’
da yapılmış bir galeri içinde
toplanan membadan, taksim yerine kadar olan galeriler bozulmuş ve adi toprak kanaldan düzenlenmiştir. Haymana müstantiklerinden olan Halaşlı Mehmet Ağa’nın ailesi bir zat
kendileri tarafından gözden
geçirilmiştir. Kaplıca ilk büyük tamiratı, 1929 yılında
Belediye Başkanı olan Bekir Fahri Daldaloğlu zamanında görmüştür. 1990 öncesinde bir adet olan kaplıca sayısı Belediye Başka-
nı Mustafa NAMAL döneminde üç yıldızlı, 60 oda
120 yatak kapasiteli Termal Otel hizmete girmiştir. Aynı dönemde Haymana’ ya kaplıcalar için gelen
yerli turistlere, tek hat üzerinden yapılan otobüs seferleri, Belediye’ ye ait otobüs işletmesinin açılmasıyye yükselmiş ve kaplıcalarımıza daha fazla turistin gelmesi sağlanmıştır. Haymana Kaplıcaları bikarbonat
bakımından zengin, çok sıcak (44 C) bir sudur. İçerisinde az miktarda da olsa
çeşitli maden ve tuzlar (Oligometalik maden suyu grubuna girer ) vardır. Bu madenler içindeki radyoaktif
zenginlik nedeniyle özellikle eklem ve kas hastalıklarında, sinir sisteminde, kalp
- donanım sistemi hastalıkları ve kadın hastalıklarında
yararlıdır. Haymana Kaplıcaları, kalevi 44 C olan 21
metre derinlikte toplam 59
litre kaplıca suyudur. Medrese, Seyran, Merkez Kaplıca ve Termal Otel ve Özel
Kabinlerde banyo ve kür
tedavisinde kullanılmakta,
kış aylarında altı adet cami
sıcak su ile ısıtılmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
A SS II
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O KK TTA
HAYMANA KAPLICALARINDA
TEDAVİSİ OLAN HASTALIKLAR
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
Romatizmal hastalıklar ve kireçlenmeler,
Müzmin, mafsal, yıpranma, aproz, siyatik,
Beyin, omurilik, çocuk felci gibi hastalıklar,
Romantiod, atrid ve solunum yolu hastalıkları,
Bel ve boyun fıtıkları, deri - cilt hastalıkları,
Damar sertlikleri, bronşit, astım hastalıkları,
Böbrek ve safra kesesi, kum taşlarının dökülmesi,
Norove jeatik, sinir sistemi bozuklukları,
Yüksek tansiyon ve kalp yetmezliği,
Kadın hastalıkları.
KAPLICA TEDAVİ TEKNİKLERİ
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
Kaplıca kürü en az 15, en fazla 21 kürdür,
Günde en çok iki banyo alınmalıdır,
Banyo süresi 5-15 dk. arasında olmalıdır,
Banyodan sonra istirahat edilmelidir,
Kür boyunca meyve ve sebze yenmelidir,
Boş zamanlarda yürüyüş ve egzersiz yapılmalıdır,
Gerekli ilaçlar alınmalı ve diyetler uygulanmalıdır,
Psikoterapiye önem verilmelidir.
Tedavi bittikten sonra en az 20 gün istirahat
edilmelidir.
HAYMANA İLÇESİNİN
EKONOMİK YAPISI
H
aymana’ da esas geçim kaynağı tarıma dayanmaktadır. Önceleri ilkel metotlarla yapılan tarım, günümüzde modern yöntemlerle yapılmaktadır. Ekip-biçme şeklindeki tarımsal faaliyetler ticari amaçla yapılır. Ülkemizin
belli başlı yerleri içerisinde
yer alan Haymana, verimli tarım alanlarının yanısıra,
geniş doğal meralarıyla tarla ziraati ve hayvancılık için
elverişli özelliklere sahiptir.
İç Anadolu Bölgesi’ nin karasal ikliminin hüküm sürdüğü ilçe, 1,251 m. rakıma
sahiptir. Ormanlık alanların
az olması nedeniyle, yıllık
yağış miktarı oldukça düşüktür (443.6 mm. ) Bu nedenle kuru tarım ağırlıklı ziraat yaygındır.
Kuru tarım yapılan alanlarda bir yıl hububat, bir yıl
nadas yada bir yıl hububat
bir yıl kimyon yada baklagillerden birinin yetiştiriciliği yapılarak, münavebe
(nöbetleşe ekim) uygulanmaktadır. Yaklaşık olarak
268.000 hektarlık tarım alanının 196.000 hektarı tarla
arazisi yanı ekilen alandır.
Ekilen arazinin toplam alan
içerisindeki oranı %73’ tür.
Sulanabilen arazinin top-
lam alan içerisindeki oranı ise % 1.8 (4.800 Ha)’ dir.
Toplam nadasa bırakılan tarım alanı ise 45.000 Ha. civarındadır. Kış süresinin
nispeten uzun ve soğuk
geçmesi yetiştirilen ürün
çeşitlerini kısıtlamaktadır.
Yağışların bitki gelişim devresi içersinde yetersiz olması, nadas-hububat sisteminin uygulanmasını zorunlu
bırakmaktadır. Günümüze
kadar Haymana’ nın tarımsal yapısında kısmî bazı değişiklikler olmuştur. Tarımdaki modernleşmeye, gübrelemeye, ilaçlamaya ve sulamaya paralel olarak üretimde artma kaydedilmiştir.
Sulanabilen sahalarda genelde şekerpancarı, sebze
ve meyve yetiştirilmektedir.
Tarım ürünleri arasında genellikle hububatın yeri büyüktür. Haymana’ da tarım
genellikle hububat yetiştiriciliğine dayanmaktadır.
Fazla arızalı ve sürüme uygun olmayan kesimler hariç, arazilerin büyük çoğunluğu işlenmektedir.
Arazinin çok parçalı olması, teknik bilgi yetersizliği ve ekonomik fakirlik modern tarım metodunun uygulanmasını engellemektedir. Ekonomik sorunlar
çiftçinin uzun vadeli yatırım yapmasına engel olmaktadır. İlçede tarım eskiye göre oldukça modern
yöntemlerle yapılır. Özellikli tarımda traktörlerden
epeyce faydalanılan İlçe
Merkezi’nde 1998 yılı verilerine göre; 90 adet traktör,
köylerde ise 2900 adet traktör mevcuttur.
Tarım Bakanlığı İlçe
Müdürlüğü aracılığıyla, hayvanların ıslah çalışmaları ve
hastalıkları ile ilgili mücadele programları yürütülmektedir. Bölge şartlarına uygun olan yeni tarımsal ürünlerin tanıtımı ve demonstrasyon çalışmaları yapılmakta olup, ilerleyen teknolojiye uygun tarım teknikleri çiftçilerimize gösterilmektedir. Ürün hastalıkları ile mücadele programı ve arıcılık, traktör bakımı ve kullanımı, hayvan bakımı ve beslenmesi,halıcılık
kurs programları da yine
Tarım Bakanlığı İlçe Tarım
Müdürlüğü’nce
yürütülmektedir.Toplam üye sayısı 4.500’ü bulan 2 adet Taİlçemiz üreticilerine destek
sağlamaktadır.Tarım
Bakanlığı İlçe Müdürlüğü
ve Tarım Kredi Kooperadestek olan bir kuruluş da
T.C. Ziraat Bankası’dır.Tarım üretiminin ,tarım ürünlerinin, sürüm ve satışının,
tarım ve sanayi kuruluşla-
21
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
rının gereksinim duyduğu
kredilerin düzenlenmesi ve
dağıtımı amacı ile kurulan
banka, her türlü bankacılık hizmetlerini de yapmaktadır. Banka, Tarım Kredi ve Tarım Satış Koopesinimlerini karşılamak üzere, kısa ve uzun vadeli krediler tahsis ederek üreticilerin toprak ürünlerinin gerçek değerinden yararlanmasını hedef almaktadır. Ayrı-
haymana
ca krediyle de tarımsal yatıkıda bulunmaktadır. 1996
yılı verilerine göre; İlçede
lığıyla da 381.000.000.000
TL olmak üzere, toplam
793.700.000.000 TL kredi
kullandırılmıştır. Bu rakamlar T.C Ziraat Bankası’nın
Haymana’ da çiftçi ve tarım üzerinde ne kadar etkili ve önemli olduğunu açıkça göstermektedir.
HAYVANCILIK
H
aymana’ nın kuruluşundan günümüze kadarki en önemli geçim kaynaklarından birisi de hayvancılıktır. Hemen
hemen tarımla uğraşan her
kesimin çoğunluğu aynı zamanda hayvancılıkla da uğraşmaktadır. Çünkü, salt tarımla uğraşarak geçimini
sağlayacak verim ve gelire
sahip değildir. Özellikle tarımsal girdilerin diğer girdilere göre daha ucuza satılması tarım çiftçisini başka
gelir kaynaklarına yönlendirmektedir.
Saman ve yemin çiftçilerin kendileri tarafından üretiliyor olması, hayvancılığın
yaygınlaşmasında en önemli faktör sayılabilir. Ayrıca
İlçe çevresinin yayla özelliği göstermesi de diğer etkendir. Ankara’ nın en iyi
koyunu olan Ak Karaman
cinsinin en iyileri Haymana’ da yetişmektedir.Merinos yetiştiriciliği de oldukça önemli olup, koyunların meralarda ve tarım arazilerinde otlatılması esastır.İlçe sınırları dahilinde
85.600 adet Karaman koyunu, 21.300 adet Merinos
koyunu olmak üzere toplam 106.900 adet koyun
mevcuttur.
Eskilerde olduğu gibi,
günümüzde de koyunculuk
İlçede çevre ağıllarda yapılmaktadır. Sürüler 9-10 ay
meralarda ve tarım arazilerinde otlatılmakta, kış mev22
siminde ise; koyunlar ağılda
saman, keşif yem ve kaba
yem yedirilerek beslenmektedir. Günümüze kadar gelen ve hala kendisini hissettiren en önemli hayvancılık
sorunu; koyun sürülerinin
tarım mahsullerine zarar
ve ziyan vermesidir. Tarım
ürünlerinin olgunlaşmasını beklemeden sürü sahipleri, düşüncesizce bu mahsullerden faydalanma yoluna gidebilmektedirler. Dolayısıyla çiftçiler de kendi
kapıp-kaçma yoluyla hasat
etme kaygısı vardır.
İlçe
sınırları
dahilinde 20.500 adet, İlçe
Merkezi’nde de 244 adet
büyükbaş hayvan bulunmaktadır. Haymana’ da hayvancılık ticari amaçla yapılır. İlçe Merkezi ve civarında geniş çayır, mera ve otlak alanlarının varlığı bölge
hayvancılığının gelişmesini
sağlamıştır. Eskiden daha
fazla olan büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı günümüzde oldukça düşmüştür.
Bunun başka sebepleri, ortak mera alanlarının giderındaki artış ve köyden kente olan göçlerdir.. Haymana’ da hayvanlardan elde
edilen ürünlerin değerlendirilebileceği tesisler mevcut değildir.
İlçemiz tarım ve hayvancılık bölgesi olmasına rağmen, İlçe Tarım Müdürlüğü bina ve personel yönünden oldukça yetersizdir.
SANAYİ
H
aymana İlçe Merkezi’nde sanayi gelişmemiştir. Bu da bölgeyi
kötü yönde etkilemiş, İlçe
ekonomisinin zayıf olmasına sebep olmuştur. İlçede
sanayi faaliyetleri, yerel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılandırılmış küçük işletmelerden meydana gelmektedir. Burada son yıllarda yapılan iki un fabrikası dışında fabrikaya rastlanmaz. Bazı küçük sanayi birimleri, atölye tipi küçük işletmeler ile küçük sanayi sitesi ve diğer sanayi tesislerini oluşturmaktadır.
Un fabrikalarından birincisi 24 ton/gün ve 60 işçi kapasiteli olup, yurtdışı ortaklığıyla kurulmuştur. İkincisi
ise; şahıslara ait un fabrikasıdır. 150 ton/gün ve 80 işçi
kapasitelidir. Ayrıca Oyaca,
İkizce ve Dumlupınar Köylerinde bulunan 3 un fabrikası dışında önemli sayılabilecek büyük kuruluş yoktur.
İlçede bulunan küçük esnaf
ve sanatkarların işyeri sorununa çözüm getireceği düşünülerek, yapılan 100 işyeri kapasiteli Haymana Küçük Sanayi Sitesi faaliyettedir. Halen sitede küçük çapta esnaf ve sanatkarların yanında, İlçe Merkezine yönelik kağıt ve büro mobilyaları
sektöründe çalışan iki kuruluş vardır.
Haymana Küçük Sanayi Sitesi, 1984 yılında Belediyemizce temin edilen 98
dönüm arazi üzerine kurulmuş, 1992 yılında %80’
i Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ nın desteği ile bitirilmiş-
tir. Yapılan 100 iş yerinden
46’ sı dolu olup, bu işyerlerinde 153 kişi ,15 meslek dalında çalışmaktadırlar. 54 işyeri boştur ve buna ilaveten
idare binası, kafeterya, yedek parça dükkanı, banka,
postane ve karakol binası
mevcuttur. Ayrıca yine aynı
sanayi sitesinde, ülkemizin
önde gelen kuruluşlarından
masının da bir imalathanesi
bulunmaktadır. Türkiye genelinde de yayılmış bu bü-
yatından etkilendiği izlenimi
vermektedir. Günümüzde
ise; İlçede ticari fonksiyonlar gelişmemiştir. Haymana’ da ticari faaliyetlerin gelişmemiş olması, esasen bölgenin ekonomik potansiyeli
ile ilgilidir. Çünkü olumsuz
doğal çevre nedeniyle tarımsal çeşitliliğin azaldığı bölgede sınırlı sayıda tarım ürünü (buğday, arpa, yulaf, nohut, mercimek, pancar, kimyon v.b. ) ticarete konu olmaktadır. Bu durum, halkın
imalathanesi, Haymana’ da
bulunmaktadır.
Atölye tipi işletmeler küçük çapta imalat ve onarım
işleriyle uğraşan işletmeler
şeklindedir. Bunlardan sayıca fazla olanları küçük sanayi sitesindeki kaportacı,
marangoz, kaynakçı, demir
doğrama, tornacı, oto tamir
ve mermer atölyeleri gibi sanat alanları vardır.
Haymana’ da ticari yaşam
tarihin derinliklerine uzanmakta dır. Tarihi Kral Yolu
üzerinde bulunması, Haymana’ nın o çağın ticaret ha-
bölgede ticaret hayatı canlılık kazanmamaktadır. İlçede, ticari faaliyetler sanayide olduğu gibi genellikle yerel ihtiyaçların karşılanması amacıyla, perakende ticaret şeklinde bir gelişme göstermiştir.İlçede üretilen tarım ürünleri buğday, arpa,
nohut, kimyon v.s. genellikle tüccarlar t arafından alınarak çeşitli şehirlere satılırlar.
Farklı olarak tüccarlar tarafından satın alınan kimyon,
İzmir Limanı’ndan yurtdışına ihraç edilmektedir.
ISG KENTLER SERGİSİ
haymana
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
HAYMANA’DAN
GÖRÜNTÜLER
TURİZM
H
aymana’da
Kaplıca Turizminin gelişmesi, yatak kapasitesinin ve yatak kalitesinin artması için, Belediye Başkanı
Hacı AYSU tarafından yoğun bir çalışma yürütülmektedir. Haymana İlçesi’nin ve
Kaplıcaların hak ettiği değeri alabilmesi için, 2009 yı-
lında göreve gelen Belediye
Başkan’ı tarafından özel yatırımcılara, yatırım yapmaları şartıyla yer ve sıcak su tahsisinde bulunulmaktadır.
İlk olarak 1972 yılında
hizmete giren Merkez Kaplıca ve diğer kaplıcalar 2010
yılı içerisinde tamir ve bakıma alınmıştır. Kaplıcalar içerisinde umumi termal
havuzun yanı sıra, özel kabinler, jakuzi ve buhar odası hizmete sunulmuştur. Yıkama kurutma sistemi kurularak kaplıcada kullanılan
havlu, peştamal, vb. gereçler daha hijyen hale getirilmiştir. Belediye’nin en eski
oteli olan 60 yatak kapasiteli
olan Cimcime Otel, özel işletmeciden uygun şartlarda
alınmıştır, iç ve dış restorasyonu tamamen yenilenerek
Haymana Turizmine kazandırılmıştır.
Bununla beraber devre mülk tesisleri inşa edilerek, yaşama geçirilmesi için
Belediye tarafından her türlü kolaylık sağlanmıştır. Yeni
yatırımlar için, ilgili alanlarda
imar çalışması yapılarak yatırımcılara sunulmuştur. İlçemizin Türkiye’de termal turizm konusunda ilk sıralarda
yer alması, yönetim anlayışı içerisinde yer almaktadır.
Bu doğrultuda termal turizm amaçlı yılda 3.000.000
turistin İlçemize gelmesi heyeni sondaj çalışması yapılarak 35 lt/sn. sıcak su kaynağı bulunmuştur. Yatırımların ekonomik hayata geçmesi ile birlikte su tahsisi yapılacaktır.
İlçemizde turizm ve konaklama amaçlı birçok otel
bulunmaktadır. Bunlardan
belli başlı olanları şunlar-
dır: Doktor’un Yaşam Oteli, Haymana Resort Hotel, Haymana Termal Otel,
Cimcime Oteli, Saraçoğlu
Termal Resort Hotel ve Çağ
Devre Mülk Tesisleri’dir.
Ayrıca ev pansiyonculuğunun geliştirilmesi için, eğitim ve denetimler düzenli
olarak yapılmaktadır.
Yaz sezonunda kaplıcalar
ISG KENTLER SERGİSİ
için gelen turistler de kaldıkları süre içerisinde, ilçede
ticari bir hareketlilik meydana getirmektedirler.Her sezon ortalama 1.000.000 kişinin geldiği tahmin edilmektedir. Kışın kapalı bulunan bir çok lokanta, pastane, dükkan, ve parklar bu
dönemde tekrar açılırlar.
Ayrıca İlçe’de termal turizmin gelişmesine paralel olarak otel ve ev pansiyonculuğu oldukça geliştiği için, yerli halk bu işten büyük gelirler elde etmektedir.
İlçe’nin ve turizmin
gelişmesi için, Ankara
Üniversitesi’ne bağlı Haymana Meslek Yüksekokul’u
davi rehabilitasyon ve 112
hızır acil servisi) yer tahsisi ve restorasyonu Belediyemiz tarafından yapılmak
kaydı şartı ile İlçe’mize kazandırılmıştır.
İlçe’nin güney kısmında orman alanının yanında
özel yatırımcılara tahsis edilen bölgenin yanı başında
gölet inşaatı bitirilerek, etrafında rekreasyon çalışmaları
devam ettirilmektedir. Hacettepe Üniversitesi Çevre
Topluluğu ile işbirliği yapılarak ‘’Hatıra Ormanı’’ oluşturulmuştur.
İlçe’nin her mahallesine
çocuk parkları ve çevre düzenlenmesi yapılmıştır.
23
KE
EN
NT
T LL E
ER
R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
K
karaman
“ Kent merkezi ovada kurulmuştur
Hemen güneyde Toroslar’ın uzantıları yer
almaktadır Kentin ilk kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber yapılan arkeolojik kazılar neticesinde, 4500 yıl öncesine ait önemli bir yerleşim bölgesi, ticaret ve kültür merkezi olduğuna dair belgeler
bulunmuştur.
İnsanlığın Anadolu’daki ilk yerleşim yerleri olan
Pınarbaşı ve Canhasan’ın yanı sıra, Hristiyanyanlığın Anadolu’da ilk yayıldığı, kabul gördüğü ve ilk kiliselerden birini kuran Havarilerden Aziz Poulos’un
kucakladığı DERBE’ de buradadır. İnsanlığa ışık
olan Hz. Mevlana Karaman’da yetişmiştir. Yunus
Emre’nin Karaman’da yaşadığı bir çok belge ile sabittir.
Aslında Kapadokya’nın başlangıcı da bu şehirdedir diyebiliriz. Taşkale Tahıl Ambarları, Manazan
Mağaraları, İncesu Mağarası buna örnektir. Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı mimarisinin en güzel
örneklerini, bir arada burada fotoğraflayabilirsiniz.”
Süleyman Kahraman
Karaman Valisi
KARAMAN
Rüzgar kanatlarımın altında...
Sırtınızı Karadağ’a verip, uçsuz bucaksız uzanıp giden o çömert ovaya bakınca, Karaman’ı
görürsünüz. Karadağ’ın eteklerinde ise, koca bir tarihin gizemi vardır.
İ
ç Anadolu Bölgesinin
gerdanına takılmış bir
inci misali, Konya, Antal ya ve Mersin İlleri ile çevrili bir ildir Karaman. Köklü
tarihi geçmişi olan, ilim ve
kültür merkezliği yapmış, 15
Haziran 1989 tarihinde çıkarılan 3578 sayılı Kanun ile
Türkiye’nin 70. ili olmuştur.
Karamanlı şair Bekir
Sıtkı Erdoğan’ın mısralarında anlattığı gibi yazıla
yazıla,gezile gezile bitmeyen
bir şarkıdır Karaman...
Bozkırın yaylayla kesiştiği; Yörük kültürünün Türkmen kültürüyle harman olduğu yerdir. Toroslar’ın avucundaymış gibi görünen,
belki de Toroslar’ın yüreğidir Karaman. Hangi mevsim olursa olsun O’nda bir
güzellik bulursunuz...Güzel
olmasa Anadolu’nun Gönül Erenleri bu şehre uğrar
mıydı?
Kimi istersiniz? şehrin ortasından bir zamanlar
akan Porsuk Çayı’nın kenarında gönül dizelerini 700
yıl sonrasına gönderen Yunus Emre’yi mi?
24
Belh’ten
kalkıp
Karaman’da
soluklanan,
kendisini yetiştiren; orada annesi Mü’mine Hatun
ve kardeşlerini ebediyete
uğurlayıp Gönüller Sultanı
ünvanını taşıyan Mevlana’yı
mı?
Osmanlı’nın
kuruluşunun manevi mimarı
Şeyh Edebali’yi mi? Dursun Fakıh’ı mı? Türkçe’nin
1277’de yeniden devlet dili
oluşunu ünlü fermanıyla tarihe kazıyan Karamanoğlu
Mehmet Bey’i mi?
Akdeniz’i Türk suları
yapan Piri Reis’i mi? Daha
kimleri istersiniz?
Bizim saymadığımız, sizin aklınızda yer tutan bir
tarihi şahsiyetin izlerini burada bulmak;onların teneffüs ettiği havayı koklamak
mümkündür bu şehirde.
Tabiat güzelliği mi dediniz?
Bozkır da burada, yayla da... Hele Şehrin koruyucusu gibi duran Karadağ’da
mevsim yaz veya güzse güneşin doğuşu ile batışını seyretmeye; tarihi kente
Karadağ’ın omuzları üzerinden bakmaya ne dersiniz? Yabani at sürüleriyle
yarışmaya, yaban koyunlarının kuzularını sevmeye hazır mısınız?
“Tarih” dediğinizi duyar
gibiyiz. Anadolu’da köklü
medeniyetlerden hangisine
meraklısınız? Hepsine mi?
O halde gelin Karaman’a..
İnsanlığın
Anadolu’daki
ilk yerleşim yerleri olan Pınarbaşı ve Canhasan da
burada...Hiristiyanlığın
Anadolu’da ilk yayıldığı, kabul gördüğü, Havariler’den
Aziz Poulos’un kucaklandı-
ğı DERBE’de burada. Merak etmeyin Kapadokya’nın
başlangıcı da bu şehirde.
Taşkale Tahıl Ambarları,
Manazan Mağaraları, İncesu Mağarası...Kapadokya buradan başlar aslında..
Selçuklu,
Karamanoğlu,
Osmanlı mimarisinin güzel
örneklerini, bir arada buraBakın, Bahar Mevsimi
başlıyor...Toroslar’dan çan
sesleri duyulmaya başladı.
Yörükler göç kaldırdı. Yörük obası develeriyle göçe
düzüldü. Toroslardan geçip
Seydişehir’e kadar gidecekler. Sonbahar’da aynı yoldan tekrar Toroslar’a... Gelin birlikte seyredelim Yörük göçünü Karaman’da.
Göksu,Torosların kenarından Akdeniz’e doğru
kıvrım kıvrım; bazı yerlerde şelaleler oluşturarak akmakta. En güzel çiçekler,
en güzel bitkileri Göksu kenarlarında bulabilirsiniz.
“Bunaldık”diyorsanız.
Tabiiliği arıyorsanız.. Ekmeğiyle, etiyle, sütüyle, sebzesiyle, meyvesiyle tabiiliği... Gelin sizinle
Ermenek’e gidelim. Dört
yıldızlı oteliyle, doyumsuz
manzarasıyla Ermenek istediklerinizi versin.
Çadır mı kuracaksınız?
Çam ağaçlarının altında kekik kokularıyla gecelemeyi istemez misiniz? Nerede
isterseniz, hepsi hazır. Mis
gibi de yayık ayranı...
Velhasılı bir destandır
Karaman....
ISG KENTLER SERGİSİ
karaman
YAMAÇ PARAŞÜTÜ
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
CAMİ VE TÜRBELER
K
K
aradağ geçtiğimiz günlerde “Karaman 1. Yamaç Paraşütü Dünya Şampiyonasına” ev sahipliği
yaptı. Dünyanın dört bir tarafından gelen paraşütçüler Karadağın yamacından
kuşlar gibi havalanıp uçsuz bucaksız ovanın üzerinden uçtular. Yamaç Paraşütü Dünya Şampiyonasında İki kez Türkiye rekoru kırıldı. Aşağıdan gökyüzüne doğru bakıldığında görülmeye değer bir manzara vardı. Rengârenk paraşüt-
ler gökyüzünü şenlendirdiler. Karadağ uygun uçuş pozisyonu sebebi ile kısa sürede yamaç paraşütünün dünyada önemli merkezlerinden
biri olacağa benziyor.
Eğer bir gün kanatlarınızın altına rüzgârı alıp özgürce uçmak istiyorsanız
Karaman’a
gelmelisiniz.
Mayıs ayında açılması planlanan yamaç paraşütü kurslarına katılıp, dünyadaki en
uzun mesafeli uçuşlardan
birisini tecrübe edebilirsiz.
araman’a geldiğiniz zaman ziyaret etmeniz
gereken yerlerden birisidir
İbrahim Bey imareti. İbrahim Bey İmaretinin kapısında Karamanılının kültürünü anlatan bir yazı vardır.
İmaretin kapısında “Girene
Kapımız Açık, Yiyene Lokmamız Helal” yazmaktadır.
İmaretin üzerindeki kuş yuvası her yıl uzun yollardan
sadakat ile gelen leylekleri
heyecanla ağırlar.
İbrahim Bey İmaretinin hemen yakınında, Hz.
Mevlana’nın annesi Mümine Hatunun içinde dinlendiği Aktekke Camiini görürsünüz. Karaman’da Mümine Hatun, Yunus Emre, Siyahser (Karabaş Veli), Piri
Reis, Karamanoğlu Mehmet
Bey, Şeyh Edebali, Dursun
Fakih ve niceleri Karamanda dinlenmektedirler.
Aktekke Camiini ziyaret etmeyi, caminin avlusundaki ulu çınarın gölgesinde soluklanmayı ve ora-
daki hediyelik eşya satan
küçük dükkânlara uğramayı unutmayın. Belki de avluda ki o ulu çınarı Hz. Mevlana dikmiştir. Dünyaya yayılacak olan iyilik, insanlık ateşini Hz. Yunus ile birlikte bu avluda yakmışlardır. Şehrin içinde size kucak
TÜRK DİL BAYRAMI VE
KARAMAN
K
araman aklın ve emeğin de iklimidir. İlk
yerleşilen, ilk hasat yapılan
coğrafya
birikimlerinden
günümüze zengin bir tarımsal üretim ve güçlü bir sanayi üretimi ile katılır Karaman. Özcesi Karaman; bozkırlardan dağlara, topraktan meyveye, tarihten bugüne, göçerlerden konana, gelişerek akan güçlü bir uygarlık ilidir.
Karaman
Türkçedir.
Türkçe devlet ve edebiyat
dili olmaktan kovulduğu zaman Karamanoğlu Mehmet
Bey 1277 yılında yayınladığı
fermanı ile Türkçeyi geri çağırıp yeniden devlete, şiire,
halka, tarihe kazandırmıştır.
Her yıl 13 Mayısta Karaman Türk Dil Bayramı-
nı kutlayarak; Karamanoğlu Mehmet Bey’i anmakta
ve Konferanslar, sempozyumlar ile Türkçe için çalışmaktadır. 2010 yılı etkinliklerinde Karaman Belediyesi
Türkoloji Merkezi, Türkçe
Bilim Kütüphanesinin açılışı yapıldı. Henüz çok genç
olan bu kütüphane gelecekte Türkçe ile ilgili ilk müracaat edilen merkezlerden birisi olacaktır.
ISG KENTLER SERGİSİ
açan birçok durak bulabilirsiniz. Bunlardan birisi de
yürüyüş mesafesinde olan
Hz. Yunus’un, Yunus Emre
Camiinde bulunan türbesidir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki Yavuz Sultan Selim döneminde yapılan Konya il yazımına ilişkin
tahrir defterinde ve birçok
belgede Yunus Emre’nin ve
bağlı bulunduğu İsmail Hacı
cemaatinin
Horasan’dan
Karaman’a gelerek yerleştikleri ve Karaman’ı yurt
edindikleri belirtilmektedir.
Aynı belgeler ışığında Yunus Emre’nin Karaman’da
vefat ettiği ve türbesinin
kendi adıyla anılan caminin
içinde olduğu bilinmektedir.
TARİHİ MEKANLAR
K
aramanda, Kışın Ermenek Dumlu Gözede kardelen çiçeklerini görebilir, bin yıllık Zeyve Pazarında alışveriş yapabilir, Atatürk’ün baba yurdu
Taşkale’de binlerce yıllık kayalara oyulmuş depoları gezebilir, baharda tarlalardaki kırmızı gelincikleri, her
mevsim keşfedilmeyi bekleyen mağaraları ziyaret edebilirsiniz.
Karamanda tadabileceğiniz bir çok lezzet, görebileceğiniz bir çok tarihi mekân
var, Çeşmeli Kilise, Tartan
Evi bunlardan sadece bir
kaçı.
Masalları bilirsiniz; Padişahın güzeller güzeli kızı
-
se Sultan’ın evliliği tarihteki
pek çok prenses gibi, sultan
1. Murad ve Karamanoğlu Alâeddin Bey’in antlaşma
masasında gerçekleşmişti.
Hatuniye Medresesi’de
Mümine Hatun Tarafından
1382 yılında yaptırıldı. Medgeleneksel Karaman lezzetlerinden ikram ediyor.
25
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
karaman
BİNBİR KİLİSE
KARAMAN’IN EKONOMİSİ
K
K
aradağ’a uzanmadan
anlayamazsınız bu
şehri.
Peki, Karaman’a doğru ilk uçmaya başladığınız
Karadağ’ın içinde sakladığı,
tarihi mekanları biliyor musunuz? Haydi, özgür atların koştuğu Karadağ’a doğru çırpalım kanatlarımızı. Karadağ’daki bir bölgeye kilise kalıntılarının çokluğu nedeniyle ‘’Binbir Kilise’’ adı verilmiştir. Madenşehir, Yukarı Ören ve Değle Köyleri’nde yoğunlaşan
kalıntıların tümü, ‘’Binbir
Kilise ‘’olarak adlandırılır.
Hitit Dönemi’nde de kutsal bir bölge olduğu bilinen
BinbirKilise`ye,
4.yy`dan
sonra çok sayıda kilise ve
manastır inşa edilmiş ve
önemli bir dini merkez olmuştur.
Derbe Antik Kenti’nde,
Aziz Pavlos’ un, Barabbas’ın
ayak izlerine rastlayabilirsiniz. Birçok Hıristiyan, hacı
olmak için bölgeyi ziyaret
etmektedir. Karaman Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bu bölgedeki inanç
turizmini geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır. Eğer
doğanın içinde saklı kalmış
tarihi mekanları gezmekten hoşlanıyorsanız, Binbir
Kilise’yi görmelisiniz.
araman Organize Sanayi Bölgesinde ki fabrikalarda çiftçinin alın teri
lezzete dönüşür. Oradan
da dünyanın dört bir tarafına; yüzden fazla ülkeye gönderiliyor. Karamanda üretilen bisküviler, kekler, çikolatalar, krakerler kimi zaman Afrikada sevimli zenci
bir çocuğun heyecanı, mutluluğu oluyorlar. Ülkenin elmasının % 20 sini üreten bu
şehirden ovadan dağlara kadar her yer alın teri ve bereket akar.
Karaman organize sanayi 500 Milyon Doların üzerinde ihracat yaparak ülke
ekonomisine ciddi bir kazanç sağlıyor. Yeni yatırım
yapacak sanayiciler için küçük bir sır verelim, eğer yatırım yapmak için uygun bir
yer arıyorsanız, birçok ünlü
gıda markasınında da tercihi olan Karaman size özel
fırsatlar sunuyor. Bu konuda Karaman’ın üst yönetimi
tam uyum içinde çalışıyor.
Karaman’ın rüzgâr potansiyeli ve güneş verimliliği
de doğal kaynaklardan ener-
ji üreten birçok dünya devinin ilgisini çekiyor. Bölgede
enerji yatırımları başlamış
durumda.
Karamanda
işsizlik yok denecek kadar az,
Karaman’a çevre illerden çalışmak için gelen birçok insana rastlarsınız. Karaman
da ki fabrikalarda yaklaşık
13.000 insan istihdam ediliyor.
Karaman hem göç alan
bir şehir hemde göç veren
bir şehir, yurt dışında yaşayan ve çalışan 300.000 Karamanlının olduğu biliniyor.
Neredeyse Kentteki her evden birileri Avrupada çalışıyor. Avrupa’daki Kara-
manlılar yaz aylarında göçmen kuşlar misali Karamana doğru kanat çırpıyorlar.
Yazın Karamanda araç plakaları dâhil birçok şey renkleniyor. Nufus neredeyse iki
katına çıkıyor. Sokakta hayat
hareketleniyor, kaynaşma
geceleri ve konserleri düzenleniyor.
Yaz ayları uzun bir festival havasında geçiyor. Şimdilerde Karamanda modern
bir hayat var, yaşam konforu hızla gelişiyor. Geleneksel hayat, Karaman kültürü ve modern hayat rekabet içerisinde denge kurmaya çalışıyor.
ARABAŞI ÇORBASI VE CALLA
Karamanda en çok beğenilen geleneksel lezzetler
arasında arabaşı çorbası ve
calla başı çekiyor. Arabaşı
çorbası un kavurması ile yapılan bir çeşit tavuk çorbası
26
olarak biliniyor, fakat tavşan
ve hindi etinden yapılanı tercih ediliyor. Toprak tencerelerde kuzu etinden yapılan
Calla ise çok sevilen yemeklerindendir.
TAHIL AMBARLARI (TAŞKALE)
K
asabanın kuzeyinde
yaklaşık 40 m. yüksekliğinde 251 adet ambar mevcuttur. Genellikle iki bölmeli ambarlar, arpa, buğday ve
bakliyat saklamak üzere kullanılır. Ambarlar 50-60 ton
dolayında hububat depolanabilir. Her mevsimde hava sirkülasyonu sağlayan, killi kireç
taşından oluşmuş ambarlara
“tutamak” yerlerinden çıkılır,
makara sistemi ile de ambarlara ürün çıkarılır ve indirilir.
Erken Hristiyanlık döneminden bu yana kullanıldığı kabul
edilen taş ambarlardan biri-
ni kilise olduğu ve camiye dönüştürüldüğü çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir.
ISG KENTLER SERGİSİ
karaman
MAĞARALAR VE OBRUKLAR
YAYLALAR
K
araman’daki yaylalar,
genellikle ilkbaharda
köylülerin hayvanlarını otlatmak amacıyla kullanılır.
Yaylalar, genellikle Ayrancı,
Sarıveliler, Başyayla ve Ermenek ilçelerinde yoğunlaşmıştır. Karaman’da, özellikle Toros Dağları çevresindeki köylerde, yaz aylarında,
hayvanları otlatmak için yaylalara çıkmak yöre halkının
gelenekleri arasındadır. Karaman yaylaları, orman içinde, güzel ve tatlı suyu, temiz
havası, yeşilliği, hayvanları otlatmaya elverişli olması
ve Akdeniz’e bir geçiş bölgesi olması nedeniyle günübirlik olarak yerli ve yabancı turistlerin özellikle Er-
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
MERASPOLİS
MAĞARASI
Meraspolis mağarası Ermenek kentinin kuzeyindeki dağların kaya bloklarının
altında suların kireçli kayaları oyması ile meydana gelmiş çok büyük bir mağaradır. Mağara dünyanın en büyük yeraltı suyunu bünyesinde taşımaktadır.
menek bölgesindeki yaylaları trekking yapmaya elverişlidir. Yeme içme ve doğal
suyu ile etkin yöreler olduklarından piknik amacı ile de
tercih edilmektedir. Bu alanlarda konaklama tesislerinin
yapılması yayla turizmine
daha uygun bir zemin oluşturacaktır.
Son yıllarda Türkiye’de
dağ ve doğa yürüyüşü
önemli gelişmeler göstermektedir. Karaman’ın güneyindeki Toroslar’ın uzantılarında, Bolkar Dağlar’ında,
batısındaki Akçaalan Bağdat
Yaylası’nda, Yellibel, Barçın
yaylalarında, Göksu Vadisi
ve Ilısu Şelalesi’nde dağ ve
doğa yürüyüşü yapılabilir.
İNCESU MAĞARASI
Taşkale kasabasının 9
Km. güneyinde İncesu
Deresi’nin dağlık yamacında bulunan mağara tümüyle
yatay gelişmiş, kuru bir fosil
mağarasıdır. Uzunluğu 1356
m.dir.
AŞARİNİ MAĞARASI
İncesu Mağarasının 350
m. güneyinde bulunan Aşarini Mağarası 750 m. uzunluğundadır ve iki koldan
oluşmaktadır. Mağara, birinci derece doğal sit alanıdır.
DİVLE OBRUĞU
Ayrancı ilçesi, Divle (Üçharman) köyündedir. Bu
obruk, yurt çapında tanınmaktadır. Obruk, dağın 36
m. derinliğindedir. Obruğa
tulum peyniri konmakta ve
tulumlar bir makara ile sarkıtılmaktadır. Obruk, yazın
donduracak kadar serin, kışın da ılıktır.
HIŞLAYIK MAĞARASI
Karaman, Ayrancı İlçesindedir. Mağaraya 26 m.lik
dikey bir bacadan iniş yapılarak yeraltı nehrine ulaşılmaktadır. Hala devam eden
mağara bir çok sifon geçilmektedir.
GÖDET MAĞARASI
Karaman’a 45 km. uzaklıkta, Gökçe köyünde bulunmaktadır. Kayan Ernek
mevkiinden sonra mağaralar
başlamaktadır. Büyük mağaraların önü yıkıldığı için katları dışarıdan görülür. 7 - 8
kat halindeki büyük mağaranın iki yanındaki oyuklar
2 - 3 kat olarak uzanır.
MANAZAN
MAĞARALARI
Manazan
Mağaraları Karaman’ın doğusunda
(Karaman’a 40 km.) Yeşildere ile Taşkale Kasabaları arasındaki vadinin kuzey
yamaçlarında; Bizans döneminde yapılmış; killi kireç
taşı içine oyulmuş, beş katlı
toplu meskenler halindedir.
Sabit ısı tutmasından ve
hava içerisinde nem olmadığından, organik maddeler
uzun süre bozulmadan kalabilmektedir.
GÖVES KÖYÜ
MAĞARALARI:
Göves Köyü Paşabağı
mevkiinde bulunan mağaralar, Manazan Mağaraları gibi
mesken olarak kullanılmıştır İniş, çıkış için bacalara sahiptir.
NEDEN KARAMAN?
KARAMAN’A ULAŞIM
Karaman ve çevresi uygun ulaşım ve lojistik destek
imkanları ile çevrilmiş özel bir konumuna sahiptir.
Hava Limanları:
Konya 100 Km. /
Esenboğa Uluslar Arası Hava Limanı / Ankara 350 Km.
Adana Uluslar Arası Hava Limanı / 350. Km
Antalya Uluslar Arası Hava Limanı 450 Km.
(Kuzucu’ya hava alanı yapılınca 50km)
Limanlar Karaman’a çok yakın mesafede...
Deniz Limanları:
Taşucu / Silifke yolu 150. Km.
(Yeni Erdemli açıldığında denize 1saat mesafede)
Mersin Limanı 230 Km.
Antalya Limanı 450 Km.
Yeni açılmakta olan asfalt yol ile Karaman - Ayrancı Erdemli üzerinden denize ulaşım 131km’ye , 1 saate
kısalmıştır.
YER KABUĞU
HAREKETLERİ
Karaman’da güvendesiniz...
Karaman depremin dışındadır. Türkiye (tektonik) yer
kabuğu hareketleri açısından riskli bir ülkedir.Karaman
bu riskin dışında olan Türkiye’deki
TEK MERKEZDİR. Karaman güvenlidir.
KARAMAN’DA YATIRIM
Karaman’da herkes yatırımcıya yardımcıdır.
Arsa tahsisi
Yatırımcılara karaman organize sanayi bölgesinde,
Alt yapısı hazır arsalar tahsis edilmektedir. Arsalarda doğalgaz hattı ve elektrik enerjisi bağlantısı hemen yapılabilmektedir.
Stopaj desteği
Tüm sektörlerde en az 10 ilâve istihdam sağlayan yatırımcılara asgari ücret üzerinden hesaplanan gelir vergisi kadar (Ortalama kişi başı 73 tl) gelir vergisi teşviki uygulanmaktadır.
Sigorta prim desteği
Karaman organize sanayi bölgesinde sigorta işveren payının %100’ü devlet tarafından ödenmektedir. Organize sanayi bölgesinin dışındaki alanlarda
bu destek %80 ile sınırlıdır.
Gümrük işlemleri
Gümrük ile ilgili işlemler osb’de bulunan gümrük
Müdürlüğü tarafından kısa sürede ve kolaylıkla sonuçlandırılabilmektedir. Ayrıca “serbest lojistik alan” oluşturulması için çalışmalara başlanmıştır.
NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ
Karaman’da nitelikli işgücü potansiyeli çok yüksektir.
Üniversite ve Meslek Yüksek Okulundan başka Endüstri
Meslek Lisesi ve Mesleki Eğitim Merkezi mezunlarının
temini gayet kolaydır. Hem kaliteli, hem ekonomik insan
gücünün olması elbette yatırımcılariçin de caziptir.
YAN SANAYİ
Hızlı Tren çok yakında...
Hızlı Tren: Konya Hızlı Tren İstasyonu / Konya 100 Km.*
ISG KENTLER SERGİSİ
Küçük Sanayi ve Yan Sanayi mevcut olup, bir hayli
gelişmiş durumdadır. Bu konuda gerektiğinde çevre
illerden destek alınabilmektedir.
27
KKEENNTTLLEERRIINN YYEENNİİ BBUULLUUŞŞM
MAA NNOOKKTTAASSII
niksar
Tarih, Tabiat, Kültür ve
Turizm Kenti…
Şehirler kendi içinde yaşayan, tabiat değerlerini, kültürel ve ekonomik hayatı dünden bugüne ve yarına taşıyan, o şehre değişik özelliklerini veren ve bütün insanları bağırlarına basan
medeniyet beldeleridir.
Atalarımız da 11.Yüzyılda Anadolu’ya yerleşirken ilk kez üs kurdukları şehirler içinde Niksar gibi güzel bir yerleşim bölgesini seçmişlerdir. Bu, tesadüfî olmayan dünden bugüne ulaşan çok önemli tarihi, coğrafi ve stratejik bir olgudur
Danişmentli Türk Devleti ile birlikte Tacettin Oğulları Beyliği’nin başkentliğini yapmış, asırlardır Türk bayrağının dalgalandığı,
Anadolu’da ilmin ilk ışıklarının yayıldığı Nizamettin Yağ-ı basan Medresesi’nin bulunduğu bu
şehrin kalesinden tarihle birlikte tabiatın cömertçe sunduğu, kimi zaman nazlı kimi zaman
delicesine akan Kelkit Nehrini ve Canik Dağlarına yaslanan zümrüt bir gerdanlığın altındaki
Niksar Ovasını seyre dalmak kadar haz alınacak duygu zor yaşanılır.
Türkiye’de ender rastlanır bir şekilde on dakikada ülkemizin en bol oksijenini sizler için depolayan Çamiçi Yaylasında serinliğe kavuşmak;
asırlardır insanlara şifa dağıtan Ayvaz suyundan içmek, arzuladığınızda kendinizi bir saatte Karadeniz sahillerinde bulmak istiyorsanız; Erzurumlu Emrah misali “Tarih, Tabiat ve
Kültür Kenti” olan Niksar Şehrimiz kucağını,
kollarını açmış sizleri beklemektedir.
Turizmin parlayan yıldızı
NİKSAR
T
arih, tabiat, kültür ve turizm kenti Niksar, Orta
Karadeniz’in iç kısımda
Kelkit vadisi üzerinde Tokat İli’ne bağlı bir kenttir.
Yüzölçümü 955 kilometrekare, ortalama rakımı
350 mt olan Niksar, Canik
Dağlar’ının Kelkit Vadisi’ne
inen eteklerinde kurulan
ve Kelkit Irmağı’nın geçtiği vadi boyunca uzanan tabii güzelliklerin şehridir. İklim olarak Orta Karadeniz
iklimi ile İç Anadolu iklimi arasında bir geçiş iklimi bölgesidir. Kışlar ılık ve
yağışlı yazlar ise sıcak geçmektedir.
Yıllık yağış ortalaması 500
mm, yıllık sıcaklık ortalaması ise 15 derecedir. Tarım arazisi bakımından elverişli bir ovaya sahiptir.
Yetiştirilen ürün çeşiti olarak zengin bir yapıya sahip
Niksar ovası yılda birden
fazla ürün vermektedir.
Danişmentli, Selçuklu
v e O s manlı zamanları
nın Türk İslam Kültürü’nü
yansıtan eserlerle donatılan
şehir, tarihin izlerini bütün
ihtişamıyla yaşatan zengin
bir açık hava müzesi görünümündedir.
Niksar, Danişmentliler
Devleti Kurucusu olan Me-
lik Danişment, Gümüştekin Ahmet Gazi tarafından
fethedilmiş, Niksar’ı Sahil
Rumları’na karşı mücadelede kendisine hem bir üs
hem de bu devletin başkenti olarak seçmiştir. Bu dönemde Niksar ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir.
Tarihi ipek yolunda
olan Niksar, Osmanlı
Padişahları’ndan Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan
Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi büyük padişahlara ev sahipliği yapmıştır.
Kentimizde birçok tarihi
eser bulunmaktadır.
LEYLEKLİ
KÖPRÜ
ÇÖREĞİ BÜYÜKCAMİİ
N
iksar’da İlhanlılar’dan
kalan en önemli eserlerden birisidir. Hicri 13.
yüzyılda tekke ve zaviye
olarak inşa edilmiştir. Kare
planlı yapıdır. Adını kapının
sağ ve sol yanlarında bulunan çöreğe benzer iki büyük diskten almıştır. Caminin en ilginç yanı portakal
stalaktitlerinin (Omurgalılarda, denge ve yönelimle olan ilgileri bakımından
işitme taşlarına verilen ad)
orta yerinde bulunan çö-
28
melmiş geyik ya da ceylan
Duran YADİGAR
Niksar Belediye Başkanı
NİKSAR KALESİ
D
iyarbakır kalesinden
sonra
Türkiye’nin
ikinci büyük kalesi olan
Niksar Kalesi, altı köşeli eski bir kale olup üç tane
kapısı vardır. Kale’nin içinde Bizans dönemine ait bir
kilise, hamam, ambarlar,
zindanlar ve Anadolu’nun
ilk tıp eğitiminin verildiği
ve 1158 yılında Nizamettin
Yağıbasan tarafından yapılan tromplu (Binanın bir
bölümünü tutmaya yarayan
köşe kubbesi), açık kubbeli olan medrese 1939 depreminde hasar görmüş, VaBelediyemiz’in katkılarıyla
restore çalışmalarının büyük bir kısmı tamamlanmıştır. Niksar Kalesi’nde
restorasyon çalışmaları ise;
Kültür Bakanlığı ve Belediyemiz işbirliği ile sürdürmekte olup %40’lık aşaması çok kısa bir sürede tamamlanmış ve 2011 yılı yatırım programlarına alınması için gerekli çalışmalar başlatılmıştır. En kısa
zamanda Niksar Belediyesi tarafından yapılan rekreasyon çalışmaları sonrası Niksar Kalesinde Niksar
Kent Müzesi ve açık havada Anadolu Medeniyetleri Taş Eserleri Müzesi açılacak olup aynı zamanda
Niksar Kalesi doğal bir gezi
alanı içerisinde insanların
gezilebileceği, dinlenebileceği ve müthiş bir manzarada çay ve kahvelerini içebileceği bir yere dönüşecektir.
L
eylekli Köprü (Yılanlı
Köprü): Kentimiz içinden geçen Çanakçı Deresi
üzerinde Arasta Camii yanındadır. Tek kemer gözlü,
yarım daire şeklindedir. Kemer kilit taşının üzerindeki
taşta ağzında yılan tutan bir
ISG KENTLER SERGİSİ
niksar
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
TAŞMEKTEP
ULU CAMİİ
(Prof. Dr. Metin SÖZEN
Kültür Evi)
1145
yılında yapılan
camii dikdörtgen planlıdır. Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini taşımaktadır. Anadolu’nun en
eski ve en yüksek tuğla minaresine sahip olan, bu minare depremden sonra yıkılmıştır. Yerine daha kısa
blok tuğladan bir minare yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferine giderken Ramazan Ayı’na denk
geldiğinden Ramazan Ayı’nı
YAĞIBASAN MEDRESESİ
ve Bayramı’nı Niksar’da Ulu
Camii’nde geçirdikten sonra
sefere çıkmıştır.
A
nadolu’da günümüze kadar gelebilen
ilk ve en eski medreselerdendir. 1158 yılında Niksar Kalesi’nde inşa edilmiştir. Kapalı avlulu, iki eyvanlı ve revaksız bir medresedir. Anadolu’da tıp eğitimi verilen ilk medreseler-
den biri olarak bilinir. 1939
ve 1942 depremlerinde büyük bir kısmı çöken yapının
restorasyon çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmıştır. Belediye olarak Yağıbasan Medresesi’nde fotoğraf
sergisi ve çeşitli kültürel etkinlikler düzenlemekteyiz.
LÜLECİZADE KARDEŞLER
ÇEŞMESİ
B
ugün Çöreği Büyük Camii’nin yanına alınan çeşme, Roma
Dönemi’ne ait lahit taşlardan inşa edilmiştir. 1921 yılında Lülecizade Kardeşler tarafından yaptırılmıştır.
Çeşme’nin üzerine konulan lahit kapağının doğu köşesinde kabartma tekniği ile
sürüsünü otlatan bir çoban,
batı köşesinde bir hayvan
sağan kadın tasvir edilmiştir.
KIRKIZLAR KÜMBETİ
12.
Yüzyılın ilk çeyreğinde yapılan bu
kümbet sekizgen planlı, piramit külahlı tuğla malzeme
ile örülmüş anıtsal bir kümbet görünümündedir. Tuğla
yapının pencere ve kapı üstlerinde turkuvaz renkli çini
mozaikler vardır. Adı konusunda halk arasında yaygınlaşan değişik öyküler bulunmaktadır. Öykünün birinde zalim kralın kızı olan kırk
kız arkadaşın, zalim hüküm-
darın zorla topladığı vergileri hazineden bir türlü çıkarıp yoksul halka geri dağıttığı fark edildiklerinde ise;
hepsinin öldürülüp şimdiki
türbenin olduğu yere defnedildikleri; daha sonra da Selçuklular döneminde kırkızlara hürmeten bu türbenin
yaptırıldığı anlatılmaktadır.
nel Müdürlüğü tarafından
yapılmıştır.
TALAZAN KÖPRÜSÜ
HÜKÜMET KONAĞI
N
S
ultan II. Abdülhamit
devrinde 1905–1907 yılrından Hacı Abdurrahman
Efendi tarafından yaptırılmıştır. Uzun yıllar Hükümet
Konağı olarak hizmet veren
yapı, bir dönem Niksar Halk
Kütüphanesi olarak da kullanılmıştır. 2007 yılında restorasyona alınan binanın çalışmaları tamamlanmak üzere olup, tamamlandığında
Belediye Başkanlığı ve Kültür Merkezi olarak kullanılması planlanmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
iksar - Erbaa yolu
üzerinde yer alır. Yedi
sivri kemer gözlüdür. Bunlardan ortadaki en büyük kemer yıkılmış, aradaki boşluk
düz bir demir köprüyle birleştirilmiştir. Kemer örgüleri
kesme taşlarla diğer kısımlar
ise moloz taşlarla örülmüştür. XIII. yy’ın ilk çeyreğinde yapıldığı sanılan köprü,
1390 yılında “PALAZAN”
adıyla bilinmektedir. Köprü
10 mt genişliğinde, 9 mt yüksekliğinde ve 147 mt uzunluğundadır. Çevresindeki kalıntılar köprünün bir zamanlar önemli bir geçiş noktası
olduğuna işaret etmektedir.
Talazan Köprüsü’nün res-
E
ski Hükümet Konağı yanında yer alan
ve kitabesi bulunmayan yapının kesin inşa tarihi bilinmemektedir. İnşa tekniği ve mimari özelliklerine göre 19. yy’a tarihlenebilmektedir. Eğimli bir arazide kurulmuş yapı enlemesine dikdörtgen planlıdır. Kare planlı yan yana
iki mekândan oluşmaktadır.
Yapının önünde, dört sütun
üzerine oturan dört bölümlü revak düzenlemesi yer almaktadır.
ERZURUMLU
EMRAH VE
CAHİT KÜLEBİ
ANIT MEZARLARI
E
rzurum’un
Tanbura Köy’ünde doğan
Şair’in doğum tarihi bilinmiyor. Erzurum’da medrese eğitimi ve Anadolu’nun
çeşitli bölgelerinde saz çalıp şiirler okuyan ve en
son Niksar’a gelip yerleşerek hayatının geri kalanını
Niksar’da geçirdi. 1986 yılında mezarı, Anıt Mezar
haline dönüştürüldü
20 Aralık 1917’de
Tokat’ın Zile ilçesinde doğdu, 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara’da öldü. İstanbul Yüksek Öğretmenlik Okulu Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 25 Haziran 2010 tarihinde Niksar Belediyesi ve Ali
KÜLEBİ’ nin girişimleriyle
bir anıt mezar yapılarak ziyarete açıldı
Genel Müdürlüğü Tarafından başlatılmış olup, aslına
uygun olarak çok kısa bir zamanda tamamlanması planlanmaktadır.
29
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
niksar
SUNGURİYE
TÜRBESİ
EFKERİT VADİSİ
LUVİ TAPINAĞI
D
anişmentliler dönemine ait olduğu bilinmekle beraber, yaptıran
kişi ve yapım tarihi bilinmemektedir. Türbede yatanın Danişment Ahmet
Melik Gazi’nin oğlu İsmail
Sungur olduğu rivayet edil-
MELİKGAZİ TÜRBESİ
N
iksar Kent merkezine 10 km uzaklıkta bulunan Efkerit mevkiinde mağaralar, irili ufaklı tümülüsler, mezar kalıntıları ve Luviler’e ait bir tapınaktan oluşan bir kanyonda
yer almaktadır. Anadolu’da
yaşayan ilk ırklardan olan
Luviler, M.Ö. 3000 yılla-
rında gerçekleştiği düşünülen Nuh Tufanı’ndan kaçarak bu mağara ve tapınakları inşa ettiği genel kanaattir.
Daha sonra bu mağara Nizamettin Yağıbasan tarafından askeri üs olarak kullanıldığı çeşitli kaynaklarda yer
almaktadır.
N
iksar Fatihi Melik
Ahmet Gazi’nin yattığı türbedir. Tipik Selçuklu
mimarisine göre ve mescite
benzer şekilde inşa edilmiştir. 1942 depreminde büyük hasar gören türbe 1990’
lı yıllarda restore edilmiştir.
Müdürlüğü’nce restorasyonu tamamlanmıştır.
Halen bulunduğu mekânda
dikkat çeken bir yapıdır.
Türbenin çevresi Niksar’ın
çeşitli yerlerinden getirilen
mezar taşları ve kitabelerle
düzenlenmiş bir açık hava
müzesi görünümdedir
KOLAG KÜMBETİ
(ARSLAN DOĞMUŞ)
CİN CAMİİ
DOĞAN ŞAH ALP
TÜRBESİ
T
aşmektep Mahallesi’nde bulunan yapının 1160 da Danişmentliler zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Doğu- batı
doğrultusunda moloz taştan dikdörtgen planlı olarak
inşa edilmiştir.
AKYAPI
KÜMBETİ
K
are mekân üzerine
tromplu bir kubbe
oturtulmuştur. Moloz taştan yapılmış ve kesme taş
kaplanmıştır. Kitabesi olmayan tipik bir Selçuklu
Eseri olan Türbe’nin XIII.
yy’da Selçuklular döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir.
1
182 -1183 yıllarında Bedrettin Ebu Atabek Mansur Şahin Şah Bin Arslan
Doğmuş tarafından yapılmış olup, Selçuklu eseridir.
Bir eyvan ve iki yanında tonozlu mekânlar günümüze ulaşmıştır. Sivri beşik tonozla örtülü eyvanın kemeri
güneye bakmaktadır. Bugün
için eyvan, içine yerleştirilmiş üç mezarla türbe fonksiyonu kazanmıştır.
A
tabey Şahin Şah’ın
(1182-1183)
babası
Arslan Doğmuş’un yattığı
tekke; Selçuklu yapı geleneğine uygun moloz taş üzerine kesme taş kaplanmış sekizgen planlı ve kubbelidir. XII. yy’da yapılan küm-
Müdürlüğü’ne ait olan eser
2008 yılında restore edilerek
hizmete sunulmuştur.
rı olan iki mezar bulunuyor.
Her kenarda kemerli pencereler yer almakta olup; lentolu kapının üzerindeki kitabede mealen: “Büyük Hacip; Esedüd – Din Arslan
Doğmuş Bin Abdullah.
‘’Allah ona rahmet eylesin”
yazmaktadır.
HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ
N
Yapının üst örtüsü kurşunla kaplanmıştır.Türbe etrafında çevre düzenlenme-
30
M
HACI ÇIKRIK
TÜRBESİ
iksar’ a 7 km uzaklıktaki Hüseyin Gazi
Köy’ünde yüksek bir kayalığın üzerindedir. O dönemdeki Türk büyüklerinin
mezarları gibi büyük taşlarla çevrilmiştir. Eni 2,5 mt,
boyu 7,5 mt olan mezardaki
şahsın Melik Ahmet Danişment Gazi’nin Niksar’daki
ilk beylerinden Hüseyin
Gazi olduğu bilinmektedir.
elikgazi Mezarlığı girişinde yer alan Türbe; dikdörtgen planlı, moloz
taşla inşa edilen yapının kitabesinde “Bu murabut, müeiibit, Büyük Emir İsfehsalar
Siracüddin Alp Bin Savcı.
‘’Allah ona rahmet eylesin”
yazmaktadır. Hemen karşısındaki yapıda; Seyyid Nurettin Alp Arslan’a ve kardeşi Rufai-zade Alaaddin Savcı
Bey’e ait kabirler vardır.
MÜHÜRKESEN
TÜRBESİ
N
iksar’a 15 km uzaklıkta Efkerit Köyü
sınırları içinde halk arasında ‘’Mühürkesen’’ diye bilinen 4 tarafı taş kitabelerle
yazılı bir mezardır. Tam olarak okunamayan kitabelerde Aye’tel Kürsi yer almaktadır. Çevresinde ise değişik
taşlar bulunmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
niksar
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
ROMA DÖNEMİ ARSENALİ
N
iksar kent merkezinde, İsmet Paşa
Mahallesi’ndeki yapı kalıntısı, aynı alanda bulunan
tek katlı evin altında yer almaktadır. Birbirine paralel
uzanan iki galeriden oluşan yapının yan galerisine, ana galeriden bir açıklıkla geçilmektedir. Yapı üç
ayrı mekandan oluşmuştur.
Ortadaki dörtgen planlı giriş mekânının kuzey ve güney cephelerinde birer giriş kapısı bulunur. Girişler yekpare iri taş sövelerle oluşturulmuştur. Kuzey
girişi ile güney girişleri tahrip edilmiş durumdadır. Bu
orta mekâna açılan doğu
tarafta 11 adet tonoz orta
odada yer alır. Batı yönde
ise dörtgen planlı uzun bir
mekan yer alır. Bu mekân
ÇAMİÇİ YAYLASI
girişi ortada olup giriş salonuna açılır ve giriş yan söve
taşlar ile eşik ve tavan taşı
tek blok kullanılarak inşa
edilmiştir.
Tüm mekânlar erozyonla taş, kum dolguludur. Yapıda tüm mekânlara gömü
yapılmıştır. Çok sayıda iskelet taban seviyesinde yer
alır. Mimari doku konak
tarzı, M.Ö.2–3. yy. karakteri olduğunu gösterir.
Bu tarihi eserlerin yanında ayrıca Taşbina, Çoroğlu Konağı, Softoğlu Konağı, Gümüşler Konağı, Mukayitler Konağı, Çavuşoğlu
Konağı, Mahfel, Roma Hamamı, Çavuş Hamamı, Seğmenli Köprü, Roma Dönemi Tarihi Cer (Kireç Köprü) Köprüsü gibi birçok tarihi eser bulunmaktadır.
AYVAZ PARKI VE AYVAZ
KENT ORMANI
N
iksar’da bulunan birçok park arasında
ayrı bir öneme sahiptir Ayvaz Parkı. Dünyaca Ünlü
Ayvaz Suyu’nun çıktığı alanın hemen yanında bulunan, çam ağaçlarıyla kaplı,
içinde köprülü havuzu, büfeleri, pide ve kebap salonları, çocuk oyun alanları ve
dinlenme alanlarından oluşmaktadır.
KONAKLAMA
K
ent merkezinde iki
adet üç yıldızlı ve iki
adet iki yıldızlı otel, öğretmenevi, tarihi konak tarzında butik otel olmak üzere
300 yatak kapasitesi bulunmaktadır
D
eniz
seviyesinden
yaklaşık 1350 m. yüksekte bulunan Çamiçi, kente 17 km. uzaklıkta olup,
Niksar; Ünye yolu üzerindedir. Kentin kuzeyine düşer.Tamamen çam ağaçlarıyla kaplı, tabiat harikası
bir yayladır. Çamiçi Yaylası;
Orta Anadolu’dan ve Akdeniz Bölgesi’nden, Karadeniz
ULAŞIM
İ
ç ve Doğu Anadolu ile
Karadeniz Bölgeleri arasında bir geçit niteliği taşıyan
Niksar, bu bölgeleri birbirine bağlayan yolların kavşak
noktasında yer alır. Niksar,
Tokat Havaalanı’na 60 km,
Çarşamba Havaalanı’na 154
km, Merzifon Havaalanı’na
166 km, Sivas Havaalanı’na
ise 160 km uzaklıktadır. Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Samsun gibi
Büyükşehir’lerden her gün
Niksar’a karayoluyla ulaşım
sağlanmaktadır.
Bölgesi’ne giden en kısa yoldur. Çamiçi Yaylası’nda piknik, doğa yürüyüşü ve kamp
yapılabilmektedir. Nem oranının sıfıra yakın olması astım ve şeker hastaları için
önemli bir tercih sebebidir.
Çamiçi Yaylası Turistik Yaylalar kapsamına alınma çalışmaları sürmektedir.
NİKSAR MUTFAĞI
G
eleneksel Tokat - Niksar evlerinin en önemli özelliği, evin en büyük
odasından birinin mutfak
olarak kullanılmasıdır. Mutfağa halk ağzıyla “Aşevi” ya
da “Aşgana” denilir. Son derece zengin bir mutfağa sahip olan yöremizin başlıca
yemeklerini şöyle sıralayabiliriz.
Çorbalar: Tarhana, bacaklı çorba, helle çorbası, gendirme toygası, mısır toygası,
katıklı(ayranlı) düğün çorbası, zoğall (kızılcıklı) ve erikli çorba, tutmaç çorbası, köy
toyga çorbası
sarması, kabak kabuğu kavurması, madımak, yer pancarı, patlıcan kebabı, pehli
Hamur İşleri: Çökelikli,
katmer, cızlak, yufka böreği,
cevizli çörek, bişi, leylek giliği, muhacir böreği, çarşaf
böreği
Pilavlar: Mercimekli ve fasulyeli bulgur pilavı, keşkek
Tatlılar: Yufka tatlısı, kalburabastı, cevizli baklava,
revani, lokma tatlısı, kuşburnu reçeli, dut pekmezi, sütlaç, irmik tatlısı...
Yemekler: Tokat Kebabı
(yöreye has bu kebap özellikle Niksar Yaylaları’nda otlayan kuzu etinden yapılmaktadır.), yaprak sarması, cevizli bat, baklalı yaprak
ISG KENTLER SERGİSİ
31
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
niksar
komşu cennetler
ATAKÖY BARAJ GÖLÜ
T
BORABAY GÖLÜ
A
masya’nın Taşova ilçesine 15 km, Niksar’a
ise 75 km uzaklıktadır. Doğal bir heyelan gölüdür. Denizden 1000 m. yüksekte
bulunan gölün, en derin yeri
30 metredir. Bir doğa harikası olan Borabay Gölü,
doğa yürüyüşü, piknik ve
okat İl’inde, Almus
İlçesi’ne 10 km, Niksar İlçesi’ne 25 km mesafededir. Yeşilırmak üzerinde,
hidroelektrik enerji üretimi
amacı ile kurulmuş bir baraj
gölüdür. 500 hektar büyüklüğündeki gölalanı Harami
Vadisi ile bütünleşik bir ekosistem oluşturmuştur. Göl
ve vadisi eşsiz doğa güzelleri sergilemektedir. Doğa yürüyüşü, piknik ve kamp için
son derece uygunluk arzetmektedir.
kamp için son derece uygunluk arz etmektedir. Bakanlar Kurulu’nca Turizm
Merkezi olarak ilan edilmiş
bulunan Borabay Gölü’nde
9 adet bungalov ev, gazino, kamp ve piknik alanları,
doğa yürüyüşü parkuru ve
dinlenme imkanları vardır.
ALMUS BARAJ GÖLÜ VE
ORMAN EVLERİ
ZİNAV GÖLÜ VE
KANYONU
A
Z
inav Gölü, Tokat ili
Reşadiye ilçesinin kuzeybatısında bulunmaktadır. İlçe merkezine uzaklığı 17,4 km, Niksar’a ise
55 km mesafede bir heyelan seddi gölüdür.Rakımı
950 m olan gölün yüzölçümü 318 000 m2 dir. Doğa
32
koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bağlı mesire yeri, Göl’ü besleyen Zinav Çayı, ismini verdiği 7-8
km’lik kanyonu ile dikkati
çekmektedir. Gölde her türlü su sporları ve sportif balıkçılık yapılabilir
lmus Baraj Gölü,
Tokat (il)’inde, Almus
İlçesi’ne kenarında, Niksar
İlçesi’ne 30 km mesafededir.
Yeşilırmak’ın üst kısmında
kurulmuş bir baraj gölüdür.
3500 hektar büyüklüğündeki gölalanı etrafındaki Tozanlı Vadisi ile bütünleşip
bir ekosistem oluşturmuştur. Göl ve vadisi essiz doğa
güzelleri
sergilemektedir.
Çevresi ormanlık olan gölün bitki ve hayvan çeşitliliği
oldukça yüksektir. Doğa yürüyüşü, piknik ve kamp için
son derece uygunluk arzetmektedir.
ISG KENTLER SERGİSİ
niksar
komşu cennetler
TİFİ VADİSİ-BOĞAZKESEN VE
H.UĞURLU BARAJ GÖLÜ
AVLUNLAR YAYLA
GÖLLERİ
T
okat, Avlunlar Kasabasına 5 km, Niksar
İlçesi’ne 25 km mesafededir.
Etrafı ormanlarla kaplı üç
adet dağ gölü; olağan üstü
bir manzara oluşturmaktadır. Her türlü doğa sporu
ve dinlenmeye müsait olan
göl ve çevresi sakin ortamda kamp yapmak isteyen ve
köy doğal ürünlerinden tatmak isteyenlere büyük imkanlar sunmaktadır. Özellikle çevre köylerde yapılan
manda yoğurdunun lezzeti
unutulmazdır.
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
O
rdu ve Tokat İlleri arasındaki sınır boyunca yaklaşık 100 km akan;
2000 metrelerden doğup,
100 metre rakımlarda Hasan Uğurlu Barajı’na boşaduğu Vadi; doğa tutkunlarına her türlü fırsatı sunmaktadır. Eşşiz güzellikleri, balta
girmemiş ormanları ve yaban hayati ile dünya miras
listesine girmeye aday olan
bölge eko turizm ve av turizmi için bulunmaz değer-
dedir. Bölgede eşsiz güzellikte Düden Gölü ve Sedir
Vadisi Tokat-Samsun-Ordu
İlleri üçgeninde sularını Hasan Uğurlu Baraj Gölü ile
birleştirerek olağan üstü
manzaraların
oluşumuna
fırsat vermiştir. Aynı Kelkit
ve Yeşilırmağı’ın kuçaklaştığı Boğazkesen Mevkii’nde
sergilenen eşsiz güzellikler gibi. Boğazkesen Mevkii
ise 25 km civarındadır.
DİYORLAR BİZDE
(ŞİİR)
KELKİT HAVZASI
K
üresel iklim değişiminde ülkemiz için
bir vaha bir kale olacak olan
bölge, eko tarımın merkezi olmaya adaydır. 350 km
uzunluğu ile ekolojik yapısı halen canlı olan nehir beş
ilin ekolojik ve ekonomik
omurgasını oluşturmaktadır. Mistik ve tarihi nehir
Kelkit ve Vadisi Tanrı Vergisi her türlü güzelliği kucağına hapsetmiştir. 7000 yıllık tarihi yerleşimler ve medeniyet izleri bölgenin eşsiz
değerinin kanıtlarıdır. Havza ve alt havzaları eko- tarım
ve eko- turizm için ülkemize
öne çıkan fırsatlar sunmaktadır. Kelkit Havzası’nın doğal başkenti, medeniyetlere
başkentlik yapmış olan Niksar İlçesi; Kelkit Havzası’nın
türel merkezidir. Kelkit
Irmağı,Niksar İlçesi’nin 3
km güneyinden menderesler çizerek eşsiz güzellikler
ve ismine uygun ışık oyunları yaparak (Lykos:ışıltı nehri) ilçe sınırlarını terk eder,
Yeşilırmak’la
birleşerek
Karadeniz’le kucaklaşır.
NİKSAR DAN GÖRÜNTÜLER
Düzgün, mısmıldır; başörtüsü, bürük
Lahana, kelem; dağ armudu, çördük.
İştaha, mada; azıcığa, eccük,
Alkışa da çepik diyorlar bizde.
Merdiven, badaldır; sebze de, zavzu,
İğneye biz derler, dibeğe, sohu.
Sitil, kovadır; ceket ise saku,
Sedire de mahat diyorlar bizde.
Behni, yem yeridir; arazi, yazu,
Göcek köşedir; yumruk ise muşmu,
Balçığa lığırt, ev duvarına çandu,
Civcive de cücük diyorlar bizde.
Banyo yapmak yunmak, bol ise foltah,
Hindi, culuhtur; sac ekmeği cızlah.
Patates gostil, sahiye essah,
Kızılcığa zoğal diyorlar bizde.
Takunya, nalindir; çok fazla zebil,
İçi boş küfüktür; katmerse, hetil,
Şubata gücük, yatağa da mitil,
Belkiye ellağam diyorlar bizde.
Biber, issottur; sırık ise herek,
Fasülye çiğit; raf ise terek,
Muşmulaya döngel diyorlar bizde.
Salon, hayattır; sürekliyse fasa,
Keh, uçurumdur; sığ yer ise yoha,
Aşgana, mutfak; işteyse deydaha,
Çınara kavlağan diyorlar bizde.
Ağleş, dur demek; yazma ise çember,
Ahacuk iştedir; bakır kap lenger.
Yufkaya işkefe, salçaya pelver,
Mandaya da kömüş diyorlar bizde.
Azıcık, bidıhım; tatsızsa sarsuh,
Boduç, su kabıdır; ayran da gatıh.
İşkembeye mimbar; çiviye de mıh,
Bileziğe golbağı diyorlar bizde.
Şip, çabuk demek; rezil de ilezir,
Foroz, horozdur; kevgir de ilistir.
Kaynağa göze, peçeteye peşkir,
Geçen yıla bıldır diyorlar bizde.
Keçi, eliktir; kedi yavrusu, enük,
Piliç, feriktir; böcek ise böcük.
Fareye sıçan, eşeğe de kölük,
Kaplumbağaya tosbağa diyorlar bizde.
Kızılcık, kirendir; sincap ise calit,
Pancar, pazudur; meşe ise pelit.
Cevize, koz; yemek suyuna tirit,
Karpuza da bostan diyorlar bizde.
Kısa yol kesedir; köşe de çene,
Üzüm dalı, tevek; tane de dene,
Salatalık, hıyar; yineye gene,
Kahveye de gayfe diyorlar bizde.
Orak, galuçtur; un kabı da tirki,
Mandal, kıskaçtır; kova ise helki.
Ayrana, ağartu; ekşiye eşgi,
Kompostoya hoşaf diyorlar bizde.
Deriye gön, virane yere peğ,
Yabaya dirgen, büyük sepete heğ,
Sırığa taya, lavobaya cağ,
Yağ kabına şapşal diyorlar bizde.
Çit, fıraktudur; kümes ise pinnik.
Köşeye göcek, sıraya ise keşik,
Kilime de cecim diyorlar bizde.
Kürek, güdeldir; zehir ise ağu,
Sert yitidir; damat ise güyoğu.
Sıkıya kip, büyük fareye geloğu,
Çapaya da meğel diyorlar bizde.
Ham karpuz, şalak; ibrik ise ırbıh
Yatak döşek; küçük baraçsa cındıh.
Şala atgu küçük sepete gıdıh,
Çamaşıra esvap diyorlar bizde
Ezgi, gaydadır; saklambaç sinnenbit,
Patırtı velvele; çekirdek çiğit.
Tepsiye sini, araca vesayit,
Makarnaya erüşte diyorlar bizde.
Tekme tepiktir; tırmıksa gelberi,
Cımbız, mangaçtır; elbise entari.
Nisana abrul, ocağa zemheri,
Aralığa garagış diyorlar bizde
M. Necati GÜNEŞ / Tarih Öğretmeni
ISG KENTLER SERGİSİ
33
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
mersin
MERSİN
M
ersin 608 km. lik kara
sınırına, 321 km.lik
deniz sınırına sahip; ılıman
iklimi ve coğrafi konumu
nedeniyle tarihin her döneminde cazibe merkezi olmuş ve çeşitli uygarlıklara
ev sahipliği yapmış bir kenttir.
Okuma yazma oranı %
99 olup, iş ve çalışma hayatı
daha çok tarım, sanayi, hizmet sektörü ve inşaat alanlarında yoğunlaşmıştır.
Tarım arazilerinin oldukça verimli olması, dolayısıyla elde edilen ürünün değer
ve kalitesinin yüksek olması
nedeniyle, tarıma dayalı sanayi gelişme göstermeye devam etmektedir. Mersin Limanı ve Serbest Bölge ekonomik gelişmede önemli yer
tutmaktadır. Bunun dışında
tekstil, gıda, gübre, otomotiv yan sanayi, Petrokimya
ve ormancılık gibi alanlarda
da ciddi bir istihdam söz konusudur.
İl yüz ölçümünün %
26’sında tarımsal faaliyet ya-
34
pılmakta olup, Türkiye’deki
tarım alanlarının %2’si
Mersin’de bulunmaktadır.
Tarım sektöründe faaliyet
gösteren işletme sayısı ile
Türkiye’de 10. sırada yer alan
ilimizde istihdamın %57’lik
önemli bir kısmı tarım sektöründedir. İlimiz, Türkiye genelinde %4’lük tarımsal üretim miktarı ile dördüncü, %5’lik tarımsal üretim değeri ile ikinci sıradadır. Mersin, Türkiye içindeki
%11’lik meyve üretimi payı
ile 1.sırada, %7’lik sebze üretimi payı ile 4.sırada, %16’lık
örtü altı üretim payı ile 2.sıradadır. Narenciye üretiminde ilimiz meyve üretiminin %52’sini, Türkiye’nin ise
üçte birini oluşturmaktadır.
İlimiz Türkiye limon üretiminin %70’ini, muz üretiminin %71’ini, çilek üretiminin yarısını karşılamakta olup, söz konusu meyve türlerinde iller içerisinde
ilk sırada gelmektedir. Türkiye yaş meyve ve sebze ihracatının %17’si, narenciye-
nin %32’si, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ihracatının %49’u Mersin’den yapılmaktadır. Mersin; yılda yaklaşık 1.000.000 ton narenciye, 1.700.000 ton sebze ve
900.000 ton meyve üretmekte ve bu üretimin büyük bölümünü dış ülkelere ihraç etmektedir.
Türkiye’nin ilk ve en büyük Serbest Bölgesi olma
özelliğini taşıyan Mersin
Serbest Bölgesi’nde toplam 398 firma faaliyet göstermekte olup 6.824 kişi istihdam edilmektedir. Serbest Bölgede 2008 yılında 2.647.859.900 $’lık,
2009 yılında 1.918.637.131
$’lık ticaret gerçekleştirilmiştir. Mersin Limanında da 2009 yılı itibariyle 7.211.381.154 $’lık itha-
lat ve 3.931.000.614 $’lık
ihracat yapılmıştır. Ulaştırma Bakanlığı, Demiryolları, Limanlar ve Hava
Meydanları İnşaat Genel
Müdürlüğü’nün (DLH) öncelikli yatırım programında
yer alan “Konteyner Aktarma Merkezi-Hub Port”
projesinin, ön fizibilite çalışmalarının yanı sıra AB
normlarına göre detay fi-
ISG KENTLER SERGİSİ
mersin
zibilite ve ÇED çalışmaları
AB fonları çerçevesinde tamamlandı. İmar planı ile ilgili işlemler ise Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı nezdinde devam ediyor. Mersin’in
geçmişten
gelen deneyimi ve mevcut
altyapısı nedeniyle; lojistik
merkez olmaya en uygun
aday illerden biri olduğu
görülmüş ve “Mersin Lojistik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi”nin kurulması öngörülerek, kuruluş
başvurusu yapılmış olup;
ayrıca Tarım Gıda Teknoparkı kurulması ile ilgili çalışmalar da devam etmektedir.
yaret edilmektedir. İl genelinde Mavi Bayrak almış
toplam 7 tesis ve yatırım
tahsisleri yapılmış 8 turizm
bölgesi bulunmaktadır.
Tarım ve sanayinin hızla gelişmesi, büyük sanayi tesisleri ile Serbest Bölge
ve ülkenin ikinci büyük limanının bu bölgede bulunması ayrıca sahil şeridi boyunca yer alan tarihi ve turistik yerler olması, yoğun
bir trafik akışının yaşandığı Mersin-Antalya yolunun önemini arttırması nedeniyle, uygulamaya konulan Mersin-Antalya Sahil
Tarsus Kargılı bölgesin- bancı turistlerce sıklıkla ziYolu projesinde çalışmalar
de yapılacak olan Çukuro- yaret edilmektedir.
devam etmekte olup; prova Bölgesel Havaalanı; bölMersin; Cennet Çöküğü jenin tamamlanmasıyla Kagenin gelişimine önemli kat- ve Cehennem Çukuru, Asrayolları 5. Bölge sınırlarına
kı sağlayacaktır.
tım Mağarası, Kelendiris,
2008 yılının Saint Paul Kızkalesi, Ayaş, Yumukteyılı ilan edilmesi nedeniy- pe, Soli-Pompeiopolis, Anele; ilimizde bulunan İnanç murium tarihi kalıntıları,
Turizm Merkezleri ola- Kleopatra Kapısı, Kanlı Dirak; Saint Paul Kuyusu ve vane, Aya Tekla gibi turizmAnıt Müzesi, Eshab-ı Kehf, de ilgi çekici mekanlara da
Makam-ı Şerif Camii ve ev sahipliği yapmaktadır.
Danyal Peygamber Kabri,
Mersin kıyılarının yaklaUlu Camii, Meryemlik “Aya şık 108 km.lik kısmını doTekla” Kilisesi, Cennet Ob- ğal kumsallar oluşturmakruğu Meryem Ana kilise- ta, Anamur, Kızkalesi, Susasi, Zeus (Olbios) Tapınağı noğlu, Tisan, Taşucu, Narve Kilisesi Alahan Manastırı lıkuyu ve Dana Adası gibi
gibi tüm dinlerde önem arz bölgeler yerli ve yabancı tueden mekanlar yerli ve ya- ristler tarafından sıklıkla zi-
ZEUS
TAPINAĞI
Z
eus Tapınağı’nın yapımına M.S. 2 nci yy.’ın
2 nci çeyreğinde başlanmıştır. Tapınağın ön galerisinin (Pronaos) kuzey tarafındaki yazıtta İmparator
Hadrian ile kent arasındaki yazışmalar yer almaktadır. Aynı duvarın dış tarafında ki yazıtlarda ise M. Apuleius Eurykles’ten söz edilmektedir. Yazıt, M. Apuleius Eurykles’in erdemlerinden ve kent için yaptığı işlerden övgü ile bahsetmektedir.
K
dahil olan 264 km.lik yol 37
km. kısalarak 227 km.ye düşecektir.
2016 Akdeniz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmaya aday olan Mersin’de;
Mersin Uluslararası Müzik
Festivali, Turunçgil Festivali gibi birçok önemli etkinliklere imza atan ilimizde Yamaç Paraşütü ve Doğa
Sporları Festivalleri de düzenlenmektedir.
Akdeniz Bölgesinin lider
kentlerinden biri olan Mersin, yabancı otoritelerce yatırımcılar için Türkiye’de en
önemli 7 ilden biri olarak
gösterilmektedir. Tarihi değerleri, turizm, tarım, sanayi
ve lojistik imkanlarıyla Mersin sizleri beklemektedir.
ST. PAUL KİLİSESİ
Ç
arşıbaşındaki Kilisenin
1102 yılında St. Paul
Katedrali olarak yapıldığı
söylenmektedir. Roma sitilinde kalın ve yüksekduvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan
tarafı dar, derin pencereleri
ve kalın sütunları ile dikkat
çekicidir. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevTapınağın
yazıtlarının yy.’da tapınağın etrafında- rilmiştir. . Bazı kaynaklarda
ve kesme taşlarının üzerin- ki surlarda korunak arayan Ortaçağın başlarına ait bir
Ayasofya Kilisesinden söz
de savaş sahnelerini, atlılaÇavdarların
yaşamlarından
edilir ve Papa’nın elçisi Marı ve atları gösteren çizimler
inz Piskoposu Konrad Von
vardır. Bu çizimler, 13 ncü sahneleri göstermektedir.
KLEOPATRA KAPISI
(DENİZ KAPISI)
leopatra
Kapısı,
Tarsus’un girişindedir.
Bizans Döneminde inşaedilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus’u anlatırken bu
kapı için İskele kapısı ismini
takmıştır. Kapının yapımında Horasan harcı kullanıl-
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
mıştır. Kapının kenarı at nalı
şeklinde ve yerden yüksekliği 6.17 m, derinliği ise 6.18
m. dir. Tarsus’un 18. Yüzyıl
sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece
iki ayak üzerinde tek kemerli
deniz kapısı kalmıştır.
ISG KENTLER SERGİSİ
Wittelsbach’ın 6 Ocak
1198’de burada, Ruppenlerden l.Leon’u Ermeni Kralı
olarak tanıdığı ve taç giydirmiş olduğu anlatılır.1704’de
Tarsus’a gelen P. Lucas’da
burada bir Grek ve bir Ermeni Kilisesi’nden söz ederek Ermeni Kilisesi’nin,
Paulus’un kendisi tarafından inşaa edildiğini belirtir.
1851 yılında Tarsus’a gelen
V. Langlois de bu kiliseyi ziyaret etmiştir. Roma stilinde
kalın ve yüksek duvarları, iç
kısmı geniş, dışa bakan tarafı
dar, derin pencereleri ve kalın sütunları dikkat çekicidir.
35
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
mersin
JUSTİNİAUS KÖPRÜSÜ
(BAÇ KÖPRÜSÜ)
M
odern Tarsus Kentinin doğusunda bulunan Justiniaus Köprüsü’ne
halk tarafından, eskiden
şehre girişte alınan Bac Vergisinden dolayı Bac Köprüsü denilmektedir.
Adana-Ankara karayolunun Tarsus girişinde ve
kuzeyindedir. Berdan (Tarsus) Çayı üzerindeki köprü, M.Ö.VI. yüzyılda Bizans İmparatoru Justiniaus
(M.Ö.527-566) tarafından
yaptırılmıştır.
Birkaç kez ve en son olarak 1978 yılında restore edilmiştir.
TARSUS ŞELALESİ
VE ROMA MEZARLARI
T
arsus İlçe Merkezinin kuzeyinde Berdan
(Kydnos) Çay’ı üzerindedir.
Berdan Nehrinin bu bölümünde nehir suyu 4-5 metrelik bir yükseklikten dökülerek şelale meydana getirmektedir. Romalılar döneminde şelalenin bulundu-
ğu alan nekropol (mezarlık)
olarak kullanılmıştır.
Şelalenin
bulunduğu
alanda konalemera yapıya
sahip kayalara oyularak yapılmış mezarlar nehrin akış
yükseltisi altında ortaya çıkmasından sonra oldukça
tahrip olmuş durumdadır.
KIZ KALESİ
K
ızkalesi, Erdemli’ye 23,
Mersin’e 60 km mesafededir. Özellikle yaz aylarında büyük bir canlılığın yaşandığı kasabaya, ulaşım minibüslerle sağlanmaktadır. Buranın tarihi adı
Korykos’tur.
Kızkalesi, tarih içinde Selevkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Ermeniler,
Fransızların, Karamanlılar
ve Osmanlılar’ın hakimiyetinde kalmış önemli bir yerleşim bölgesidir. Yapılan ilk
kazılarda buraya ilk yerleşimin MÖ. 4. yüzyıla ait oldu-
36
ğunu gösteriyor.
Milattan sonra 72 yılında Roma hakimiyetine giren Kızkalesi, 450 yıl
Roma yönetimine bağlı kalmıştır. Daha sonra
Selçuklular’ın ve Kilikya Ermeni Krallığı’nın eline geçmiştir. Ermeniler’in 14. yüzyılda artan Karamanoğlu
saldırıları nedeniyle Kıbrıs
Krallığı’na sattığı ve önemli bir ticaret limanı olan Kızkalesi, 1448 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından ele geçirilmiş ve yeniden imar edilmiştir.
TİTİOPOLİS
A
namur’un
batısında
Ovabaşı Köyü yolu
üzerinde 5. km’de sağda, köy
içinde ve kuzeyindeki hakim
tepeler üzerinde çok geniş
bir alana yayılan Kalınören
Köyü kalıntılarının bulunduğu yere gelinir. George
Evart Bean ve Terence Bruce Mitford 1964-1968 yılları
arasında Kilikya’da yaptıkları incelemeleri sonucunda
hazırladıkları Batı Kilikya’da
bulunan antik yerleri gösteren haritaların da bugünkü
Kalınören Köyünün yeri-
ni TITIOPOLIS olarak işaretlemişlerdir. Ören yerinde Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerini içine alan
kalıntılar yer alır. Titiopolis
antik çağlarda Anemurium’a
bağlı olmayan bir site konumunda idi. Antik kentte bugün görülmeyen bouleuterion, ninfeum, odeon, tiyatro
gibi yapılar büyük bir olasılıkla köy yerleşiminin altında kalmıştır.
Kenti düzenli olarak çeviren sur duvarları kabaca yontulmuş irili ufaklı çok
köşeli taşlardan yapılmıştır.
Köy girişinde solda bahçeler içerisinde sert gri renkli
taştan burmalı sütunun çok
önemli bir yapıya ait olduğunu göstermektedir. Bahçeler içerisindeki mozaik tabanlı mekanların işlevlerinin ne olduğu dahi anlaşılmamaktadır. Tepelere doğru çıkıldıkça ilk önümüze
çıkan hamam yapısı büyük
bir olasılıkla bir gimnazyum
yapısı olmalıdır.
ESKİ ANAMUR
(ANEMURİUM)
A
namur İlçe merkezinin 6 km. güneybatısındadır. Kentin ne zaman
kurulduğuna dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı gibi, Roma İmparatorluk
Çağı öncesine giden kalıntılara da bu güne kadar henüz rastlanmamıştır. Kentin
adı sadece bir liman listesinde geçtiği için, M.Ö. 4.y.y.da
var olduğu bilinmektedir.
Anemurium’un adının “rüzgarlı yer” anlamında kullanıldığı da antik kaynaklarca ifade edilir. 1.yüzyılda
kentin çevresine ilk surların yapıldığı, bir süre Kommagene Kralı Antiochus’un
(38-72) yönetimine bırakıldığı tarihi bilgiler arasındadır.
Kıbrıs’a yakın olması nedeniyle, özellikle Romalılar
zamanında bir ara istasyon
konumunda olan Anemurium; aynı zamanda kara yoluyla Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri
olan Germanskopolis ile
bağlantılıydı. Böylece böl-
gedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştur. Anemurium, 260’ da Sasaniler tarafından ele geçirilmiş 4 . ve 5.
yüzyıllarda Toroslar’dan gelen korsanlar tarafınden sık
sık tahrip edilmişti.
650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent, bu tarihten sonra terk edilir. 12.ve
13. yüzyıllarda Anadolu Selçuklularının Mamure Kalesini ele geçirmelerinden
sonra, bölge Türk egemenliğine geçer. Anemurium
kenti yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölüme ayrılır. En göz alıcı yapıları; surlar, 3 adet hamam, tiyatro,
odeon (konser salonu) ve palestra aşağı kenttedir. Liman
Caddesi’nin her iki yanındaki kaldırımların belirli bölümlerinde yer yer zemin mozaikleri bulunmuş olup, bunların her kısmı müzede sergilenmektedir. Tonozlu Mezarların tek ve iki katlı örneklerinin tek katlı ve iki katlı bir kısmının duvarlarında freskler
ve mozaikler bulunmaktadır.
Kentin surları dışında kalan
mezarlığı, Anadolu’nun en
iyi korunmuş örneklerinden
biridir. Kentin içme suyunu
sağlayan su kenarları dışında
erken Hıristyanlık dönemine ait kilise kalıntıları bulunmaktadır.
ISG KENTLER SERGİSİ
mersin
NE
ALINIR?
NE YENİR?
K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I
YAPMADAN DÖNME
Silifke’de Astım Mağa- Göksu’da rafting, Bolkar’da
rasına inmeden, Cennet- trekking, koylarında diving
Cehennem
Mağaralarını yapmadan,
görmeden,
Çamlıyayla, Gözne, Fındıkpınarı, Abanoz, Arslanköy
yaylalarını görmeden,
Kızkalesi, Kapızlı, Anemurium ve diğer Plajlarında denize girmeden,
M
ersin ili alışveriş merkezleri açısından son
derece zengindir. Mersin’in
ve ilçelerinin yöresel özelliklerini yansıtan çeşitli hediyelik eşya ve tatlı çeşitleri alınabilir. El sanatlarına ait güzel örnekleri halılarda, kilim
çeşitlerinde ve rengârenk
yazmalarda görmek mümkündür.
M
ersin Akdeniz’in verdiği balık ve diğer deniz ürünleri ile ovadan dağlara doğru değişken bir iklimin çeşitlenen tarım ürünlerine sahip. Bu zengin fauna ve flora ortaya büyük bir
mutfak çıkarıyor.
Mersin ve çevre turizm
merkezlerinin tümünde yerel mutfağın ürünleri bulunabiliyor. Kebap çeşitleri mutfağın esasını oluşturuyor. Kebap çeşitlerinden bazıları sabah kahvaltısı ya da
ara zamanlarda “atıştırmalık” olarak da yeniyor. En
yaygın olanı, kebapçıların
yanında neredeyse her sokak başında bulunanı Tantuni. Küçük parçalara ayrılmış biftekten yapılıyor. Kebabın çeşidini ise saymak
mümkün değil, onlarca çeşidi var. Ancak Çukurova ve Güneydoğu’da ortak
özellikler gösteren mutfağın Mersin’e özel yanları da
var. Fırında veya kızartılarak
yapılan içli köfte Mersin’de
haşlanarak yapılıyor ve daha
hafif oluyor.
Deniz ürünlerine gelince; “Jumbo” denilen iri karidesler, doğu Akdeniz’in en
beğenilen balığı lagos, çipura, kalamar, akya, ahtapot,
kalamar, subye diye sıralanıyor.
İçeceklerin popüler olanları şalgam suyu, yazın me-
yan şerbeti ve yemeklerden
sonra Mersin usulü Tarsusî
kahve. Tarsusî aslında bildiğimiz Türk kahvesi ama küçük fincanda değil de çay
bardağında geliyor.
Tatlı çeşidi de zengindir
ve en özgün tatlı havuçtan
yapılan cezeryedir. Her yerde bulunuyor, Kadayıfın salamura yapılmamış taze peynirli olanı diye tarif edebileceğimiz künefe de çok ünlü.
Bir başka tatlı ise Kerebiç,
Ramazan’da çokca tüketilen bir tatlıdır. Beyaz bir köpüğün içinde yatan, içi Antepfıstığı ya da cevizle dolu
olan, irmikten yapılmış, içli
köfteye benzeyen bir tatlıdır.
Yapımında kullanılan beyaz köpüğü oluşturan Çöven kökü nedeniyle, kerebiç
alışılmışın dışında bir lezzete sahiptir.
Son zamanlarda yeni icat
olan bir tatlı daha çıktı. Bu
tatlı Mersin tarımının yeni
ürünü avokado, tahin, dövülmüş ceviz ve balla yapılıyor. Mersinlilerin yeni gözdesi olmaya aday.
ISG KENTLER SERGİSİ
NASIL
GİDİLİR?
Karayolu Ulaşımı
Mersin’e karayolu ile
Türkiye’nin her bölgesinden
ulaşım kolaylıkla sağlanmaktadır.
Havayolu Ulaşımı
Mersin’e 67 km. mesafede olan Adana Şakirpaşa Havaalanından sağlanmaktadır.
Ankara, İstanbul ve Kıbrıs’a
düzenli seferler yapılmakta
olup, diğer illere de seferler
vardır.
Deniz Ulaşımı
Deniz ulaşımı K.K.T.C.
ile sağlanmaktadır. Mersin ve
Taşucu’ndan K.K.T.C.ye düzenli seferler yapılmaktadır.
Demiryolu Ulaşımı
Adana’ya saatte bir karşılıklı tren seferi yapılmaktadır. Ulaşım süresi yaklaşık 60
dakikadır. Ankara, İstanbul,
Kayseri, Elazığ ve Malatya’ya
her gün tren seferi vardır.
İlin meşhur tatlısı cezerye
ve kerebici, özel kebap çeşidi tantuniyi tatmadan, şalgam içmeden,
Tarsus Şelalesinde saç kavurma ve fındık lahmacun,
Tarsus’ta St. Paul Kuyusu,
Eshab-ı Kefh, Kırkkaşık
Bedesteni, Makam Camii ve
diğer tarihi eserleri görmeden,
Mersin Yat Baseni, Narlıkuyu ve Boğsakda balık yemeden,
Anamur ve Bozyazı’dan
Muz, Gülnar’dan Pekmez,
Anamur’da
Anemurium Elma, Mut’tan Kayısı, ZeyHarabeleri ve Mamure Ka- tin, Silifke’den Çilek, Nar,
lesi, Mut’ta Alahan Manas- Çamlıyayla’dan Üzüm Sucutırını,
ğu, Tarsus’tan Üzüm almadan dönmeyin.
Silifke’de
Uzuncaburc’u,
Erdemli’de
ElauissaSebaste (Ayaş) Örenyerini
ve Kızkalesi’ni gezmeden,
37
Kısa kısa...
ARTVİN CAMİLİ BÖLGESİ
(MACAHEL)
A
rtvin Camili bölgesi
(MACAHEL) ülkemizde bulunan ve küresel miras
olarak ayrılan 4 önemli korunan alandan biridir. Kafkasya Karışık Ilıman Yağmur Ormanı ve Yüksek Alpin Çayırlarından oluşan
bölge biyogenetik bir rezerv alanıdır. Tabiatı Koruma Alanı olarak ilan edilmiş bölge, UNESCO tarafından “Dünya Biosphere
Reservi” olarak belirlenmiş-
tir. Bu bölgede yaşayan halk
geçimlerini temin etmek
amacıyla çevresindeki doğal kaynakları kullanmakta
ve yer yer zarar verebilmektedir. Bu kullanımdan dolayı olası zararları azaltmak
ve bu önemli küresel mirası korumak amacıyla TEMA
vakfı bölgede 14 yıl önce bir
çalışma başlatmış, doğayla dost üretim ve faaliyetlerin öncülüğünü yapmıştır:
bu çalışmalara paralel olarak
Orman Bakanlığı tarafından
da bölgede başlatılan GEF
II TEMA Vakfı da bölgede
bu çalışmalara katkı koymak
amacıyla projesi ile Camili Doğal Varlıkları Koruma
Projesini başlatmıştır.
Yapılan ön çalışmalar
neticesinde, TEMA Vakfının ve bilhassa A. Nihat
Gökyiğit’in ısrarlı çaba ve
destekleriyle, Camili bölgesinde, ülkemizde ırkının tükendiği sayılan, saf Kafkas
arı ırkının (Apis melifera caucasica) melezlenmeden kalabildiği tek yer olduğu tespit edilmiş, bölgenin yeryüzü şekilleri, zengin florası ve
kültürü ile ekoturizm için
önemli fırsatlar barındırdığı
görülmüştür.
Proje kapsamında yerel
halka alternatif gelir kaynaklarını ve içerisinde yaşadıkları zenginliği tanıtarak
koruma bilinci oluşturmak
amacıyla eğitim çalışmala-
KESTANE ve YAYLA BALI
T
38
azeyken buruk ve acımsı tattadır.
Nişasta, protein, kalsiyum, fosfor
ve A vitamini zenginidir. Enerji verici
özelliği nedeniyle sporculara ve büyüme
çağındaki çocuklara önerilir. Koyu kahve
renkli, buruk, biraz acı, kestaneye özgü
tadı vardır. Antiseptik özelliği en kuvvetli
olan bal çeşidimizdir. Kasları kuvvetlendirici, kan dolaşımını düzenleyici, mide
ve karaciğer yorgunluğunu giderici, bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapar.
Özellikle mevsim değişikliklerinde bol
miktarda kestane balı tüketilmelidir.
• İştah açmaya,
• Kabızlığın iyileştirilmesine,
• Kalp çarpıntısını gidermeye,
• Kanın temizlenmesine,
• Kemiklerin kuvvetlenmesine,
• Nezle ve grip hastalığının tedavisine,
• Öksürüğün, nefes darlığının, astım
hastalığının tedavisine,
• Romatizma ve siyatiğin tedavisine,
• Sarılık hastalığının iyileştirilmesine,
• Sedef hastalığının giderilmesine
Kestane Balı ayrıca;
• Adale ağrıları, titremesi, uyuşmasının
giderilmesine,
• Ağrı ve sancıların giderilmesine,
• Ağız yaralarının iyileştirilmesine,
• Akciğer hastalıklarının iyileştirilmesine,
• Bademcik iltihabının yok edilmesine,
• Bağırsak gazının, iltihabının giderilmesine,
• Baş, göğüs, karın ağrılarının giderilmesine,
• Baş dönmesinin giderilmesine,
• Beyin hastalıklarının iyileşmesine, felç ve
sinir hastalıklarını gidermede,
• Cilt bozukluğunu, lekelerini gidermeye,
• Cinsel gücü artırmaya,
• Damar sertliğine, damar tıkanıklığını yok
etmeye,
• Gözleri güçlendirmeye,
• Halsizliğin giderilmesine,
• Hazmı kolaylaştırmaya,
• Hafızayı güçlendirmeye,
Yayla Balı : Açık kehribar renkte hoş
bir rahiya ve keskin tadı vardır. Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu yaylalarında
yetişen zengin florasından toplanmıştır.
Bu balda ağırlıkla çay olarak içilen adaçayı, yabani fiy ve üçgül nektarı da bulunmaktadır. Çok değerli ve besleyici bir
bal çeşididir. Vücudun direncini arttırarak, bağışıklık sistemini güçlendirir. Öksürüğü keser. İştah açar. Yaraların iyileştirilmesine yardımcı olur.
yardımcı olur.
rı yapılmış, saf Kafkas ana
arı üretimi yaptırılarak kurulan Macahel Arıcılık A.Ş.
aracılığıyla ana arı pazarlamasına başlanmıştır. Projenin göze çarpan ilk faydası,
verimli Ana (Kraliçe) Arı temini yoluyla kovan veriminin arttırılarak arıcıya daha
fazla gelir elde etme imkanı yaratılması görünse bile,
bundan daha büyük hedefi,
melezlenmiş arı ırkının islahı ve arının döllenme/tozlaştırmadaki vazgeçilmezliğini göz önüne alarak, Türk
tarımının verimin artmasını
sağlamaktır.
Sözleşmeli üreticilerden
temin edilen ballar ve önceleri TEMA Vakfı iktisadi işletmeleri tarafından pazarlanan bu ürünler, TEMA
hedef ve faaliyetlerine gönül veren bazı işadamlarımızın oluşturdukları TEMARI A.Ş. tarafından satın alınarak organik sertifikala-
ma ve ambalajlama süreçleri yine TEMARI A.Ş. tarafından yürütülmüş ve piyasaya sunulmuştur. Bu projede TEMA Vakfı ile proje ortaklığı yapan TEMARI
A.Ş. arıcıları bilimsel olarak
ve sahada eğitmekte, ürün
hasadına kadar her türlü ihtiyaçları temin etmekte, gözetmek ve yönlendirmektedir. Elde edilen bu ürünler
TÜBİTAK ve IMO laboratuarlarında kapsamlı bir şekilde test edildikten sonra,
tüm ulusal zincirlerin yanı
sıra seçkin şarküterilerde ve
SAKLICENNET markası işletmeye açtığı mağazalarında proje ürünlerinin satış
ve pazarlamasını yapmaktadır. TEMARI satış gelirlerinin belirli bir oranını Kırsal
Kalkınma Projelerinde kullanılmak üzere, TEMA’ya
devretmektedir.
GEZİCİ FESTİVAL YOLA
ÇIKMAYA HAZIR
Ankara Sinema Derneği tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Artvin Valiliği, Artvin Belediyesi ve Ordu
Valiliği’nin katkılarıyla düzenlenecek olan
16. Gezici Festival,
3-19 Aralık tarihleri arasında sırasıyla
Ankara (3-9 Aralık),
Artvin (10-16 Aralık) ve
Ordu (17-19 Aralık) illerinde konaklayacak.
Festival’in bu yılki teması ise “Darbe!”
Uygunadım Hayatlar!
12 Eylül askeri darbesinin 30. yıldönümünde Gezici Festival, “Darbe!” temasıyla yola çıkıyor. Yalnızca Türkiye’de değil Portekiz’den Şili’ye, Arjantin’den
Brezilya ve Yunanistan’a askeri darbelerin birçok ülkenin geleceğini nasıl kararttığını ve insan hayatlarını yok ettiğini anlatan filmlerden oluşan “Uygunadım Hayatlar!” bölümünde; Costa Gavras’ın 1973’te Pinochet diktatörlüğü
yönetimi altındaki Şili’de gözaltına alındıktan sonra “kaybolan” gazeteci oğlunu arayan Amerikalı babanın hikâyesini anlatan 1982 tarihli klasiği Kayıp
(Missing), siyasi suçlu olarak aranan anne ve babası tarafından dedesine bırakılan 10 yaşındaki Mauro’nun gözünden 1970 Brezilyasını sunan Annemler Tatilde (The Year My Parents Went On Vacation, 2006) gibi kurmaca uzun
filmlerin yanı sıra, Susana Sousa Dias’ın Portekiz’de 48 yıl sürmüş askeri rejim
döneminin siyasi mahkûmlarıyla yapılmış görüşmeleri kendine özgü ve yenilikçi bir sinema dili kullanarak çektiği 48 (48, 2009), Elizabeth Farnsworth ve
Patricio Lanfranco’nun birlikte yönettikleri, 1988 yılına kadar Pinochet yanlısı olan Şilili yargıç Juan Guzmán’ın diktatör Pinochet’nin adalet karşısına çıkması için verdiği mücadeleyi anlatan Yargıç ve General (The Judge and the
General, 2008) adlı belgeselleri gösterilecek.
ISG KENTLER SERGİSİ
E¤itim Sigortas› ile
çocugunuzun gelecegini
saglama al›n!
Çocu¤unuzun e¤itim hayat›n› Halkbank ve Birlik Hayat Sigorta A.fi. iflbirli¤i ürünü olan
E¤itim Sigortas› ile güvence alt›na al›n, onun gelece¤ini flansa b›rakmay›n.
www.birlikhayatsigorta.com.tr / www.halkbank.com.tr
macahel 11/22/10 4:19 PM Page 1
C
M
Y
CM
MY
CY CMY
K

Benzer belgeler