Artvin - İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı
Transkript
Artvin - İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı
Kentlerin Yeni Buluşma Noktası Türkiye’yi Ayağınıza Getiriyoruz T arih boyunca medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan ve bünyesinde çeşitli kültürleri barındıran ülkemizin, günümüzde de tarihi dokularını ve kültürel mirasını gerektiği şekilde tanıtılması için en iyi mekanlardan birinde hedef kitleyi sizinle buluşturuyoruz. Bu Sayıdaki Kentlerimiz Artvin Sayfa 4 Burhaniye Sayfa 8 Doğubeyazıt Sayfa 12 Ayda 1.000.000 yolcu Sanat gösterileri ve sergiler İstanbul 2010 Kültür Başkenti bünyesinde "Sanatın Anadolu Aydınlanması" grubunun çeşitli etkinlikleri 1 ay süresince tanıtım hizmeti Giresun Sayfa 16 Haymana Sayfa 20 Yurtdışı Uçuşlar Karaman Sayfa 24 Niksar Sayfa 28 Mersin Sayfa 34 YURTİÇİ UÇUŞ NOKTALARIMIZ ISG KENTLER SERGİSİ AMACI T arih boyunca bir çok medeniyete ev sahipliği yapan eşsiz kültürel ve tarihi dokusuyla bir turizm cenneti olan ülkemizin özel kentlerinin ve yörelerinin bu zenginliklerinin, görsel efektlerle, tanıtım broşür ve afişleriyle ve yörelerine has özellikleri ile yurdumuzdaki en önemli bağlantı noktalarından birisi olan havaalanımızda sergilenmesi; Bu amaçla standlar kurulması, bu standlarda yöresel aktivitelere yer verilmesi ve ilgili yöreler hakkında tarafımızdan hazırlanacak olan Kent Bültenlerinin dağıtımı. ISG BAŞARI VE ÖDÜLERİ Dünyanın En İyi Havalimanı İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı, Dünya Düşük Maliyetli Havayolları Kongresi (World Low Cost Airlines Congress) Tarafından ‘‘Dünyanın En İyi Havalimanı’ Seçildi. 8. Altın Örümcek “Turizm/Seyahat Kategorisi”nde Halkın Favorisi ISG KENTLER SERGİSİ İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası HaÖZELLİKLER valimanı kurumsal web sitesi “www.sabihagokcen.aero” 8. Altın Örümcek web ödül01 Aralık 2010 tarihin- standtlarda, tanıtım ve su- lerinde Halk Oylamasında, Turizm/Seyaden itibaren, İstanbul Sabi- numlar görevli hosteslerce hat Kategorisinde Halkın Favorisi olarak seçildi. ha Gökçen Uluslararası Ha- yerine getirilecektir. Ayrıca hem standlarda valimanında “ ISG KENTTürkiye’nin En Başarılı Turizm LER SERGİSİ” açılacaktır. hem de havalimanı içindeki Yatırımları 2010 Ayda ortalama 1 milyon uygun noktalarda kentler taİstanbul Sabiha Gökçen yolcunun geçiş yaptığı ISG rafından hazırlanan tanıtım Uluslararası HavalimaHavalimanında, İllerin Ta- bültenleri yolculara ücretsiz nı, Eurobank Tekfen ile rihi, Kültürel ve Folklorik olarak dağıtılacaktır. saygın ekonomi dergileözelliklerinin sergileneceri Capital ve Ekonomist’in ği organizasyonda her ile 8 ortaklaşa düzenlediği veya 14 m2 stand tahsis edi‘Türkiye’nin En Başarılecek ve 1 ay süre ile stand lı Turizm Yatırımları 2010’ ziyarete açık kalacaktır. araştırmasında, tüm kategorilerin en önemISG KENTLER SERli ödülü olan ‘En Büyük Turizm Yatırımları’ GİSİ organizasyonu kapkategorisinde birinciliğe layık görüldü. samında hazırlanacak olan ISG KENTLER SERGİSİ Routes-Europe İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Dünya havacılık sektörünün en önemli aktörlerini biraraya getiren 16. Dünya Güzergâh Geliştirme Forumu’nda (Routes), coğrafi kategoriye göre belirlenen adaylar içerisinde, Güney Avrupa kategorisinde “Yüksek Övgüye Değer Ödülü”ne layık görüldü. EuroAnnies İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı, dünyanın önemli havacılık haber ve analiz sitesi “anna.aero” tarafından, Avrupa’da yolcu trafiğini en fazla artıran havalimanı seçildi. “Airport Traffic Growth Awards” ödülleri kapsamında, 5-10 milyon yolcu kapasiteli havalimanları arasında Sabiha Gökçen birinci oldu. 3 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I artvin Zengin folkloru, insanı büyüleyen doğal güzellikleri, kafkasör boğa güreşleri, kıvrım kıvrım virajlı yolları, yemyeşil ormanları, zengin florası, karlı dağları, karagölleri, alabalıklı dereleri, yöresel yemekleri, eşsiz güzellikteki köyleri ve yaylaları, yeşille mavinin birleştiği kıyıları, sevecen konuksever insanları ve bizi geçmişe götüren tarihi eserleri ile bir başkadır Artvin... Mustafa YEMLİHALIOĞLU Artvin Valisi ARTVİN K aradeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer alan Artvin’in; doğu ve güneydoğusunda Ardahan, güneyinde Erzurum, batısında Rize, kuzeyinde Gürcistan Cumhuriyeti bulunmaktadır. Dorukları karlarla kaplı dağları, ilgi çekici ahşap mimari yapı tarzıyla yeşil yaylaları, anıt ağaçları ile bozulmamış doğal yaşlı ormanları, yüksek dağlarının doruklarında krater gölleri, Çoruh Vadisi ve kanyonları gibi çok çeşitli doğal değerleri içinde barındıran Artvin, doğa turizmi zenginliği ile önem taşımaktadır. Kaçkar ve Karçal Dağları’nda yapılan dağ tırmanışları, bölgenin değişik yörelerinde doğal güzellikler içinde bulunan trekking parkurlarında yapılan doğa yürüyüşleri, Çoruh Nehri ve Barhal Çayı’nda yapılmakta olan rafting ve kano gibi akarsu sporları yörenin turizm potansiyelini de açığa çıkarmaktadır. Artvin ve çevresinde çok sayıda festival ve şenlik düzenlenmektedir. Yörenin kültürel zenginliğini yansıtan bu etkinliklerle Artvin’in doğal güzellikleri, tarihi eserleri, alternatif turizm çeşitliliği gibi değerleri tanıtılmaktadır. Artvin ahşap ve taş mimarinin en güzel örneklerine rastlanan, yöresel müzik ve danslarının izleyen, dinleyen herkesçe beğenildiği, mutfak kültürü zengin olan, ahşap işleri başta olmak üzere el sanatlarının ileri örneklerinin üretildiği yörelerden biridir. Alternatif turizmde alternatifsiz il olan, Artvin’in son yıllarda turizm konusundaki önemi giderek artmaktadır. Yörede, yaşamış geçmiş medeniyetlerin izleri olan manastırlar, kiliseler, kaleler, camiler, köprüler, konaklar olmak üzere çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır. Günümüzde de bütün görkemiyle ayakta duran bu tarihi eserler, ülke ve dünya turizmi için önem taşımaktadır. ARTVİN (LİVANE) KALESİ A rtvin ve çevresinin tarihi hakkındaki bilgilerimiz antik dönemlere kadar inmektedir. Orta Asya’dan gelen ve Asyanik kavimlerden Huriler, Sakalar Çoruh Vadisi’ni yurt edinmişlerdir. Bu nedenle Artvin ve çevresi devamlı olarak çeşitli kavimlerin istilasına uğramıştır. Bölge, Kanuni Sultan Süleyman ta- ARTVİN KÜLTÜREVİ PORTA MANASTIRI İ kinci katın ortasındaki ocak üzerinde bulunan kitabesine göre yapı; Hicri 1215 (Miladi 1801) yılında inşa edilmiştir. Kırma çatı alaturka kiremite sahiptir. İkinci kattaki odalarda ve balkondaki tavan süslemeleri ile balkonundaki ağaç oymacılığı ile dikkat çekmektedir. Yapı Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kamulaştırılarak 2004 yılında restore edilmiş, 2008 yılında çevre 4 BERTA KÖPRÜSÜ E düzenlemesi tamamlanmıştır. 2009 yılında; etnografik eserlerin sergilendiği ve yöresel yemeklerin ikram edildiği bir mekân olarak kiraya verilmiştir. rafından 1551’de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Artvin Köprübaşı Mevkii’nde bulunan Kale’nin 10. yy.’da inşa edildiği tahmin edilmektedir. 16. yy. Osmanlı Dönemi’nde tekrar onarım görmüştür. İçinde su deposu (sarnıç) ve küçük kilise (şapel) bulunmaktadır. ski Ardanuç-Şavşat yolu ayrımında bulunmaktadır. Osmanlılar tarafından yaptırılmış olup uzunluğu 64 m’dir.Üçgözlü ve yolun düz olduğu köprüler sınıfındandır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. A rtvin Merkez İlçe’ye bağlı Pırnallı Köyü’nün Bağlık Mevkii’nde bulunmaktadır. Kral 1. Aşot’un torunu Prens Khaouli tarafından 896-918 tarihleri arasında yapılmıştır. Kral Gürgen (918-941)’in saltanat yıllarında son şeklini almış olduğu kabul edilmektedir. Bir çan kulesi, bir şapel ve bir çeşmeden oluşmaktadır. Manastır’ın yerleşim planına bakıldığında, Tao Klarj- heti Bölgesi’nin o dönemlerindeki en önemli kültür ve din merkezi olduğu anlaşılmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ artvin İSKENDERPAŞA CAMİ VE TÜRBELERİ GEVHERNİK KALESİ A A rdanuç ilçesi, Adakale mevkisinde yer almaktadır. Kale’nin ilk yapılaşması M.Ö. dönemlerde başlamıştır. Bagratlı Krallığı, Çıldır Atabekleri ve Osmanlılar’ın yönetim yeri olarak kullanılmıştır. Yöredeki en önemli kalelerden birisi olup, iç kalesi ve etrafı surlarla çevrili şehir yapısı ile tek örnektir. Geçmiş dönemlere ait çeşitli kalıntıların yanısıra Kanuni Sultan Süleyman’a ait kitabesi ile de dikkat çekmektedir. Ardanuç Adakale Mevkii, Gevhernik Kalesi, İskenderpaşa Cami ve Türbeleri ile tarihi bir mekândır. MURATLI CAMİSİ ORTACALAR ÇİFTE KÖPRÜLERİ B orçka İlçesi’ne bağlı Muratlı Köyü’nde bulunan yapı, 1846 yılında Reşit oğlu Ahmet Usta tarafından inşa edilmiştir. Tümüyle ahşap olan yapının kapıları ve mimberi çeşitli motiflerden oluşan ağaç oyma tekniğindeki süslemelere sahiptir. RABAT KİLİSESİ TİBETİ KİLİSESİ Ş A rhavi İlçesine bağlı, Ortacalar Köyü’ne 2,5 km kala Arılı ve Küçükköy yol ayrımında birbirine dik gelecek şekilde planlanmış iki köprüden oluşmaktadır.Birbirine benzeyen köprüler tek gözlü ve yolunun eğimli olduğu taş köprüler grubundandır. Muhtemelen XVII. yüzyılda inşa edilmişlerdir. rdanuç İlçesi’ne bağlı 17 km.mesafedeki Bulanık Köyü, Çamlık (Rabat) Mahallesi’nde bulunmaktadır. Yapı, yöresindeki kiliselerle benzerlik göstermektedir. Ortaçağ döneminde bölgeye hâkim olan Bagratlı Krallığı’nca yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Ortaçağ mimarisinde özellikle içteki planı dışa yansıtan üçgen nişler kullanılmıştır. Üçgen nişler bölge mimarisinde çok ender olarak kubbe kasnağında kullanılır. Nişlerin sayılarının pencere açıklarından fazla olmasına bu kilisede rastlanır. Her iki cephesinde kabartma bitki motifi bezeli kesme taşlar bulunmaktadır. avşat İlçesi Cevizli Köyü’nde olup ilçe merkezine 14 km. uzaklıktadır. Yazılı kaynaklara göre yapı, 899-914 yılları arasında bölgede hakim olan Bagratlı Prensleri’nden Aşot Koukhi Dönemi’nde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yontma taştan yapılmış dört yüzeyden ibaret olan çatısının her yüzeyinde koç heykeli bulunmaktadır. İç mekanda havari figürleri mevcuttur. Düzgün taş işçiliği ve bitkisel plastik süslemeleri ile dikkat çekmektedir. ŞAVŞAT KALESİ rdanuç İlçesi, Adakale Mevkii’nde bulunmaktadır. İlk yapımına Hz. Osman Dönemi’nde başlanmış, 1553 yılında tamir edilerek tekrar ibadete açılmıştır. Yanında Osmanlı Dönemi’ne ait Hatice Hanım, Ali Paşa ve Süleyman Paşa’ya ait Türbeler bulunmaktadır. Yörenin ilk camisi olması açısından önem taşımakta olup günümüze sağlam olarak gelmiştir. İŞHAN KİLİSESİ Y usufeli İlçesi’ne bağlı İşhan Köyü içerisindedir. Kiliseye Oltu güzergahı üzerinden Artvin-Erzurum bağlantılı Devlet Karayolunun 92. km.sinden kuzey yönüne ayrılan 7 km.lik yol ile gidilmektedir. 951 tarihli el yazmasına göre Kilise; Rahip Khandzda’nın (759-861) yeğeni ve öğrencisi Rahip Seba tarafından, Kral Andernese’nin deste- ği ve maddi katkısı ile yaptırılmıştır. Kilisenin yapımına 955 yılında Gürcü Kralı David zamanında başlanmış, 1027 yılında Bagratlı Kralı Magistros tarafından bitirilmiştir. Güneybatıda Meryem Ana fiapeli bulunmaktadır. 35 m. uzunluğunda 20,75 m. genişliğinde olan yapı, kubbeli bazilikal plan tipindedir. BARHAL KİLİSESİ Y A K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I usufeli İlçesi, Sarıgöl Bucağı Altıparmak Köyü’ndedir. Kilise, 9. yy.’da Kral David Magistros zamanında yapılarak Vaftizci Yahya’ya adandığı yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır. 1677 yılında Hacı Şerif Efendi tarafından onartılarak camiye çevrilmiştir. Kilise, yontma taş ve kesme taştan yapılan kiremitlerden çatısı bağlanmış, harçsız, bir zemine dayanmadan “Lambali” denilen planda yapılmıştır. Yapı, dıştan 28.40x18.65 cm. boyutlarında, üç nefli bazilikaldir. Gri renkli düzgün kesilmiş taşlarla örtülmüş cepheler güney ve kuzeyde eş boyutlu, doğu ve batıda ortadan yanlara doğru açılan köre kemerlerle hareketlendirilmiştir. Pencere üstündeki alçak kabartma tekniğinde yapılmış bitkisel figürlü süslemeler iyi durumdadır. Yusufeli İlçesi’nden 30 km.lik yolla gidilmektedir. ISG KENTLER SERGİSİ Ş avşat İlçesi Söğütlü Mahallesi’nde bulunmaktadır. IX. yy.’da Bagratlı Krallığı’nca inşa edilmiş olup, Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır. Günümüzde terkedilmiş olan kalenin sur duvarlarının büyük bir bölümü ayaktadır. DÖRTKİLİSE Y usufeli İlçesi’nin 4 km. güneybatısında Tekkale Köyü’nde olup köyden 7 km. sonra mezra yolu üzerinde bulunmaktadır. Manastırın 9. yy.’da Gürcü Kralı David tarafından yaptırıldığı, yapı topluluğuna bırakıldığında bir Rahibe Okulu olduğu anlaşılmaktadır. Manastır; çan kulesi, yemekhane, seminer odası ve şapelden oluşmaktadır. Kilise, plan açısından Barhal Kilisesi’ne benzemektedir. Yöredeki ortaçağ dönemi manastır oluşumunu en iyi bir biçimde yansıtmaktadır. 5 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I artvin KAFKASÖR KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ H er yıl temmuz ayının ilk haftası boyunca geleneksel olarak düzenlenen festivalin ilgi çeken yanı boğa güreşleridir. İlin her yanından getirilen boğalar boyun kalınlığına göre sınıflandırılıp güreştirilir. Güreşlerin yapıldığı tarihten itibaren boğaların zarar görmemesi ve herhangi bir şekilde eziyete uğramamaları için dikkat edilmekte ve belirli kurallar uygulanmaktadır. Güreş sırasında güçsüz görülen boğanın arenadan çekilmesi halinde yenik kabul edilir, güreş meydanında ayrılan bölümden ilgililerce uzaklaştırılır. Böylece Kafkasör Boğa Güreşleri, kendi kuralları içinde güç gösterisi olarak bir spor ve şenlik ortamına dönüşür. Artvin yöresinin sosyokültürel yapısının özetlendiği ve ülkemizdeki tek “Boğa Güreşi Arenası’nda” yapılan boğa güreşlerinin dünyada bir eşi daha bulunmamaktadır. YAYLA TURİZMİ HALK DANSLARI A rtvin’de, doğa ile girişilen mücadelede her zaman için zorluklar olmuştur. Bu nedenle yöre insanı mücadeleci, çevik, çalışkan bir karakter taşır. Bununla birlikte Artvin, coğrafi konumu itibari ile de kültürler arası etkileşimin yaşandığı bir ildir. Artvin yöresi halk oyunları; Karadeniz, Kafkas ve Doğu Anadolu’ya has oyun karakteri göstermektedir. Genellikle erkek oyunlarında sertlik, savaşçı- EL SANATLARI A rtvin’in ormanlarla kaplı olması, ağaç işçiliğine dayalı el sanatlarının gelişmesinde en büyük etken olmuştur. Tarımdan dokumaya, kızaktan masa ve beşiğe kadar her alanda yapılan ağaç işleri, yörede kullanıldığı gibi çevre illere de satılmaktadır. Bu alanda sele, sepet, çatal, gidela, gel- beri, kalbur, şedre, taş güzen gibi ağaç işleri bölgede önemli yer tutar. Ancak, hayvan sırtında kullanılan semer, eyer, heybe; tarım alanında ise çift, çubuk ve boyunduruk yapımı gibi el sanatları mevcuttur. Yöremizde hasat alımında yine ağaç işi olarak yaba, tırmık, el değirmeni, çıkrık 6 ve günlük kullanım için çatal, kaşık, kepçe, kevgir, külek, kolopa, ağaçtan yapılan el sanatlarımızdır. Çömlekçilik; çanak, çömlek, küp, güveç ve pileki gibi eşyalar yapılmakta olup, yine “kuy” denilen yerli tezgahlarda dokunan çeşitli yün giysiler, kumaş, kilim, halı, seccade, aba, sako, çorap, toz- A denilen sanatkârlar tarafından dokunur. Sergiler, çadırcılıkta kullanılmakta ve çok sağlam olması ile dikkat çekmektedir. Bölgede eskiden yaygın olarak kullanılan çapula, yemeni, körüklü çizme dikilmesine rağmen, günümüzde pek az kullanılmakta ve rastlanmaktadır. Ehram, Yusufeli İlçesi’nde dokunmaktaydı. Çok önceleri dokunmasına rağmen, günümüzde kırk-elli yaş grubu kadınların sandıklarında bir veya iki adet bulunmaktadır. Yörede “Hanımeliçar” olarak bilinmektedir. Genelde kadınlar tarafından, özel günlerde örtü olarak kullanıldığından örtünün özelliği; örtünen insana bir statü ve de saygınlık sağlamakta, bu da luk, papak, kaşkol, eldiven işçiliğinin daha bir itinalı olkeçe ve cecimler, el tezgah- masını gerektirmektedir. larında dokunup yöre özelliğini taşımaktadır. Eskilerden günümüze kadar gelen, tamamen kökten elde edilen boyalar ise el tezgahlarından dokunan kumaşlarımızda halen kullanılmaktadır. Kıldan dokunan ip (urgan), çuval ve sergiler de “Maznam” lık, gurur gözle görülür temalardır. Oyunların sertlik ve çabukluk biçiminde oynanması yörenin coğrafi konumu ile bağdaşlaşır. Kadın oyunlarında ise genellikle bolluk, bereket, zarafet, nezaket ve beceri temaları işlenir. rtvin halk kültüründe, yaylacılığın önemli bir yeri vardır. Ülkemizde yeni gelişmekte olan bu turizm çeşidi için ilimizin değişik yörelerinde uygun yaylalar mevcuttur. Artvin Yaylaları ilgi çekici ahşap yapıları ile yayla turizmine uygun olanlardır. Bu yaylalarda, haziran–eylül ayları arasında yöre halkı tarafından geleneksel yaylacılık devam etmektedir. YÖRESEL MUTFAK Artvin Yaylaları ormanlarla kaplı dağlar üzerinde, gür su kaynaklarına sahip, yemyeşil düzlüklere yayılmıştır. Bu yaylaların tümünde çadır/kamp imkânları rtvin yöresinde yemek mevcut iken bazılarında da kültürü zengindir. Çor- pansiyonlar bulunmaktadır. balar, süt ürünleri, hamur işleri, tatlılar, et ve et yemekKAMP VE lerinin yanında; her çeşit KARAVAN sebzenin ve bazı türleri enTURİZMİ demik olan kır otlarının yetiştiği bir yöre olan Artvin limiz sahil şeridinde bu“vejeteryan mutfağı” açısınlunan plajlarda, orman da da gelişmiştir. içi dinlenme yerlerinde, milli parklarda kamp ve karavan turizmi için uygun alanlar mevcuttur. Bu kamp yerlerinin çoğunda alt yapı sorunları yoktur. Ayrıca Yusufeli İlçesi Çevreli Köyü’nde Rafting Kamp Alanı bulunmaktadır. Kamp ve Karavan Turizmi için uygun yerler; Kemalpaşa Plajı ve Çevresi, Kafkasör Orman İçi Dinlenme Yeri, Borçka Karagöl, Şavşat Karagöl, Hatila Vadisi, Sahara Yaylası, Çuruspil Yaylası, Kılıçkaya Aros Yaylası, Yusufeli Kaçkar Turizm Merkezi ve Yusufeli Çevreli Köyü Rafting Kamp Merkezidir. A İ ISG KENTLER SERGİSİ artvin AKARSU SPORLARI DAĞ VE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ D B oğu Karadeniz Bölgesi’nin en yüksek dağlarından olan Kaçkar ve Karçal dağlarında haziranekim ayları arasında dağ yürüyüşleri ayrıca her mevsimde İlin değişik yörelerinde doğa yürüyüşleri yapılabilecek uygun trekking parkurları bulunmaktadır. JİP SAFARİ TURİZMİ BOTANİK VE BİTKİ İNCELEME TURİZMİ K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I üyük bir bölümü ilimiz sınırları içinde bulunan Çoruh Nehri ve Barhal Çayı’nda, haziran – ekim ayları arasında rafting, katamara ve kano gibi su sporları yapma imkanı bulunmaktadır. Çoruh Nehri dünyanın en hızlı akan nehirlerinden biridir. Yöre her yıl dünyanın değişik yerle- rinden gelen rafting, kano ve nehir kayağı gibi akarsu sporlarını yapan yerli ve yabancı turistleri ağırlamaktadır. İl genelinde yer alan akarsu ve göllerde özellikle Çoruh Nehri’nde, Barhal Çayı’nda ve yüksek kesimlerde yer alan göllerde olta balıkçılığı yapılmaktadır. ARSİYAN YAYLASI VE GÖLLERİ G öze/Genciyan Dağı’nın (3167 m) eteklerinde yer alır. Yaylaya iki farklı yolla ulaşım sağlanmaktadır. Arsiyan Yaylası, Kız Gölü, Boğa Gölü, Çimli Göl, Davar Gölü, Kulaklı Göl gibi adlarla adlandırılan göllerle çevrili olduğundan “göl manzaralı yayla” özelliğindedir. A rtvin İli doğal yapısı nedeniyle endemik bitki topluluklarının da bulunduğu bir bölgedir. E ARDANUÇ CEHENNEM DERESİ KANYONU şsiz doğal güzellikleri ile Artvin jip safari meraklıları için uygun alan ve parkurlara sahiptir. A KARÇAL DAĞLARI T ürkiye ile Gürcistan arasında yer alan bu dağlar, kuşlarının göç yolları üzerinde bulunması, endemik bitki çeşitliliği ve uygun trekking parkurları ile ilimizdeki görülecek yerlerdendir. ARTVİN HATİLA VADİSİ MİLLİ PARKI rtvin topraklarındaki akarsular, geçtikleri yerlerde dar ve derin vadiler oluşturmuşlardır. Artvin’de bulunan vadilerin en önemlisi Çoruh Vadisi’dir. Genellikle dar ve derin boğazlar halinde ilerleyen bu vadinin Artvin İli sınırları içe- risindeki uzunluğu yaklaşık 150 km’dir. Çoruh Vadisi, Artvin İl sınırları içinde, Yusufeli İlçesi’nden başlar, Merkez İlçe’den ve Borçka İlçesi’nden geçerek Gürcistan sınırlarında, Muratlı Bucağı yakınında son bulur. BARHAL ÇAYI A rtvin’deki en büyük akarsu Çoruh Irmağı’dır. İl topraklarında irili ufaklı çok sayıda dere ve çay da bulunmaktadır. Üzerinde 7 büyük baraj projesi uygulanan Çoruh Nehri dı- şında İl’in başlıca akarsuları ise; Murgul Deresi, İçkale Deresi, Deviskel Deresi, Ardanuç Deresi, Berta Deresi, Klaskur Deresi ve Barhal Çayı’dır. ISG KENTLER SERGİSİ illi Park, Çoruh Nehri’nin ana kollarından birisi olan Hatila Vadisi ve birçok yan derelerini içermektedir. Hatila Vadisi’nin genel karakteri; V tipi, dar tabanlı, genç vadi özelliğindedir. Vadi boyunca litolik farklılıklardan kaynaklanan eğim kırıkları ortaya çıkmıştır. Bu eğim kırıkları, akarsuda şelalelerin oluşumunu sağlamıştır. Vadi yatağının derine aşınmasının, yana doğru açılımından daha kuvvetli olmasından dolayı vadi yamaçlarının eğimi % 80 hatta bazı kesimlerde % 100’e ulaşmıştır. Yamaçların gerek fiziksel parçalanma ve kütle hareketleri gerekse de yan dere ve heyelanlarla işlenmesi sonucu vadide, çok haşin bir topoğrafya ortaya çıkmıştır. Bu topoğrafya, vadinin orta kesimlerinde kanyon ve boğaz oluşumunu sağlamıştır. Vadi’nin orta ve yukarı ağzında çok zengin ve yoğun olan vejetatif örtü; bünye- D oğayla iç içe bir yerleşim örneği sunan Meydancık Yöresi’nde özellikle Maden Köyü’nün muhteşem doğal güzellikleri ve otantik ahşap evleri görülmeye değer özelliktedir. Belde, özgün ahşap mimari ve yerel kültürü ile dikkati çekmektedir. ARTVİN’DE M VADİLER A rtvin-Ardanuç karayolunun 30.km’sinde yer alan Ardanuç Kanyonu, ilgi çekici doğal yapısı ile ilimizdeki görülmeye değer yerlerdendir. MADEN KÖYÜ sinde çok çeşitli bitki türlerini barındırmaktadır. Bu türler içerisinde dikkati çeken belirgin özellik bitki örtüsü aşağı vadide genel olarak Akdeniz iklim karakterini yansıtmasıdır. ŞAVŞAT KARAGÖL Ş avşat İlçesi’ne 25 km. uzaklıkta olup Sahara Karagöl Milli Parkı içindedir. Kamp ve karavan turizmi için ilimizdeki en uygun yerlerdendir. Göl kenarında özel sektör tarafından işletilen 20 kişilik konaklama tesisi bulunmaktadır. YAPMAYIN • Artvin civarına üç günden az zaman ayırmak • Şavşat-Ardahan yolunu kışın geçmek • Yusufeli’nde rafting ya da trekking yapmak için deneyimin şart olduğunu sanmak • Kilometreye göre yolculuğunuzun kaç saat süreceğini tahmin etmeye çalışmak YAPIN • Kafkasör Kültür, Sanat ve Turizm Festivali’nde Artvin’de olmak • Saf Kafkas arısının yaptığı meşhur Macahel balını tatmak • Kilometrelerce yürüyen yöre halkını aracınıza almak • Atabarı seyretmek ve dansa katılmak •Şavşat’ın Arsiyan Yaylası’nda göllere yürümek 7 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I burhaniye BAŞKANDAN ÇAĞRI Burhaniye’den Sevgilerle Burhaniye uygarlıklar beşiği Anadolu’nun kuzey Ege kıyısında antik kent Adramyttion’ la (Ören) tarih sahnesine çıktı. Daha sonra bu topraklarda egemenlik kuran Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılarla varlığını sürdürdü. Son olarak da 88 yıllık Cumhuriyet Türkiye’sinde onurla yerini aldı. Bugünün Burhaniye’si zeytin ağaçlarının mavi Ege ile kucaklaştığı bir sevgi, barış ve aydınlanma kentidir. Burhaniye doğa, tarih, kültür ve insan kaynaklarının zenginliği, dostluk ve hümanizması ile gerçekten yaşanmaya değerdir. Bu kente bulunduğunuz sürece ona olan ilginiz mutlaka artacak ve ilgi duydukça yeni güzellikler keşfedeceksiniz. 3500 yıllık bir uygarlık maratoncusu bu güzel yurt köşesinden sizleri Burhaniye’ye çağırıyoruz. Yürek dolusu bir seslenişle “ Burhaniye’den sevgilerle ” diyoruz. Fikret AKOVA Burhaniye Belediye ve Körfez Belediyeler Birliği Başkanı KUZEY EGE’NİN İNCİSİ: BURHANİYE Balıkesir’in doğası ve tarihi değerleriyle eşsiz Yarımadası yavaş yavaş kabuğunu kırıyor, kapılarını dünyaya açıyor. ADRAMYTTEİON B urhaniye’nin ünlü turistik mahallesi Ören’ in antik çağdaki adıdır. Bu ad Lidya Kralı ünlü KRAZÜS’ ün kardeşi ADRAMYS’ den kaynaklanır. Tarih boyunca halk dilinde değişerek bütün körfez bölgesinin adı olan Edremit’e dönüşmüştür. Adramyttion Lidyalılardan sonra Perslerin, Makedonların daha sonrada Romalıların egemenliğine girdi. Bu dönemde imparatorluğun adalet örgütünün merkezi oldu. Romanın bölünmesinden sonra Bizans sınırları içersinde kalan kent yaklaşık 200 yüzyıl bu egemenlik altında kaldı. 1076 da Anadolu Selçuklularının egemenliğine girdi. Adramytteion çok değerli bir tarihe sahiptir. Truva, Assos, Sardes, Pergamon ve Ephesus ile birlikte o çağların en önemli kentlerin- 8 dendir. Antik Adramyttion kenti kalıntılarının bulunduğu Ören’ de 2000 yılının temmuz ayında yasal onay ve izni alındıktan sonra arkeolojik kazılara başlamıştır. Bu kazılarda çok değerli tarihi eserler gün ışığına çıkmaya başlamıştır. ANAHOR (PİDAUS) B urhaniye ve körfez bölgesinin bilinen ilk insan yerleşimidir. Bu günkü İskele mahallesinde, MÖ 1443 yılında MYSİA halkı tarafından kurulmuş ve antik çağda ADRAMYTTEİON’ a bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. ISG KENTLER SERGİSİ burhaniye K E N T L E R I N Y E N İ B U L ULŞUMŞ AM A N ONKOTKATSAI S I COĞRAFİ KONUM BURHANİYE’DE İLK KUVA-YI MİLLİYE ATEŞİ B urhaniye kuzey Ege bölgesinde, Balıkesir ili sınırları içersindedir. Batısında Ege denizi, kuzeyinde Edremit, doğusunda Havran, güneyinde Gömeç ve Ayvalık ve güney doğusunda Bergama ile komşudur. Kuzeyinde yer alan Kaz dağları ( Mitolojik adı İda ) doğu ve güney doğusunda yer alan Madra dağları arasındaki düz ve verim- li topraklardan oluşan ova üstünde kurulmuştur. İlçe merkezi denizden 4 km. içerdedir. Denizden ortalama yüksekliği (Rakım) 10 metredir. İlçenin Ege denizine 17 km uzunluğunda kıyı bandı vardır. Bu kıyı bandında kilometrelerce uzunluğunda ince ve temiz kumlu doğal plajlar yer almaktadır. DEVE GÜREŞLERİ B irinci dünya savaşından yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğunun imzaladığı Sevr Antlaşmasına dayanan Yunan ordusu, 1919 yılının 15 Mayıs’ında İzmir’de Emperyalist işgale başladı. O gün, albay Fethi Bey düşman ordusunu selamlamayı reddettiği için şehit oldu. Aynı gün İzmir Sarıkışla’daki silahsız onlarca Türk askeri kalleşçe katledildi. İşgalin bu daha ilk gününde ve yalnızca İzmir’de, farklı tahminlere göre sivil halktan 300-400 kadar Türk öldürüldü., yaralandı, taciz ve tecavüze uğradı. 15 Mayıs’tan itibaren düşman ordusu İzmir’e yakın Urla, Çeşme, Seferihisar, Söke, Menemen ve Torbalı’dan başlayarak Ege’de işgali sürdürdü. 29 Mayıs’ta Ayvalığı ve 13 Haziranda Dikili’yi de işgal ederek bölgemize kadar ilerledi. Bu arada da Burhaniye Kuva-yı Milliye örgütlenmesi tamamlanarak mücadeleyi başlattı. Derken Yunanlılar 30 Haziran 1920’de Burhaniye’yi de işgal ettiler. Burhaniye bu tarihten itibaren 8 Eylül 1922 ye kadar 796 gün tutsaklığı yaşadı. Acı, ateş ve ihaneti gördü. Burhaniye halkı ve efeleri düşmana karşı yiğitçe direndi ve kurtuluşa kadar kahramanca mücadele etti. İnsanlık taribu destan Burhaniye’de bu topraklara yazıldı. Ulusal bilinç ve direncin ta kendisi olan “Kuva-yı Milliye” adı ilk kez bu topraklarda dillendirildi. İşte dünden bugüne kuşaklar boyu taşınan bu büyük destanımızın aziz anısı, bundan sonra Burhaniye Kuva-yı Milliye Anıtı ile sonsuza dek yaşayacaktır. CAMİLER G eleneksel deve güreşleri, her yılın kış mevsiminde, aralık yada ocak ayları içersinde gerçekleştirilir. Ege bölgesinin en namlı develeri bu güreşlerde, Burhaniye’de güreş tutarlar. Bölgesel folklorik değer ve kültürümüzün özgün bir parçası olan deve güreşlerini Burhaniye halkı ve konuklar büyük bir coşku ile izlerler. KUVA-YI MİLLİYE KÜLTÜR MÜZESİ K uva-yı Milliye Kültür Müzesi Binasının ilk olarak 18. yüzyılda kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. İlk olarak iki farklı fonksiyonla hizmet görmüştür. Binanın alt kat bölümü Camlı Kahve diğer bir bölümünde de Hırdavatçı Dükkanı vardır. Üst kat bölümü ise Şehir Oteli olarak hizmete girmiştir. Kurtuluş Savaşı esnasında Kuvayi Milliye Hareketinin karargah yeri olarak görev yapmıştır. Daha sonra ise Türk Ocağı olarak hizmet görmüştür. 1930 ‘lu yıllarda Halkevlerinin açılması ile birlikte bina Halkevi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Halkevlerinin kapatılmasından sonra ise Askeri Mahfel olmuştur. Bu dönem- de alt kat gazino, üst katta ise berber ve terzi çalışmıştır. Bina uzun süre yıkık ve harap bir haldeyken Belediye Başkanı Sayın Fikret AKOVA’nın uzun çaba ve girişimleri sonucunda Askeriyeden devralınmıştır. 3 yıl kadar restorasyonu sürmüş, 6 aylık süre zarfında da dekorasyonu tamamlanmıştır. DOĞAL ÇEVRE DEĞERLERİ B B urhaniye’de tarihi önem ve değer taşıyan yapılar, tarih sıralamasına göre şunlardır; Mehmedemin Ağa Camii (Memiş) 1743, Hanay Camii-1750, Hasanağa Cami-1756, Hacıahmet Camii-1798, Koca Camii- 1890 ISG KENTLER SERGİSİ urhaniye’de altı tür zeytin ağacı yanında en yaygın ağaç çam ve meşe türleridir. Sahil ve fıstık çamı çoğunluktadır. Ören’ de Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun tescil edip korumaya aldığı 1620 adet palamut meşesi vardır. Ayrıca kavak, akasya, çınar, okaliptüs, sedir, mimoza, iğde, akça ağaç ve ıhlamur gibi ağaçlarda bölgeye iyi uyum sağlar. Bahçelerde badem, ceviz, şeftali, kayısı ve narenciye çeşitlerine bolca rastlanır. Zakkum, ılgın, süpürgelik otu, ve hayıt, dere ve yol kenarlarında doğal olarak gelişmiştir. Yörede yabani olarak kereviz, maydanoz, havuç, pazı türleri yanında bademcik, kaşıklık, sığır dili, toklu başı, gelincik, turp otu, türüt, hardal, balotu, çıtırgı, arapsaçı, ısırgan ve hindibağ gibi zeytinyağlı olarak yemeği de yapılabilen çok çeşitli otları vardır. İlk ve sonbaharda çıkan ve bilen kişilerce toplanan sarı, mor, ak melki, kuzu göbeği, kulak ve evlek gibi mantar türleri de çok lezzetlidir.Bu çeşitli ot ve mantarlar pazartesi günleri kurulan Burhaniye pazarında özellikle köylü kadınlar tarafından satılır. Bu bol çeşitlilik ve güzellikteki bitki dokusu içinde doğaldır ki yaban kedisi, sansar, porsuk, tilki, here, sincap, ge- lincik, yılan, ve tavşan ile birlikte tarla kuşu ( kıpırdak ), serçe kumru, saka, bülbül, çulluk, sığırcık, tepeli, papağan, kırlangıç, leylek, atmaca gibi uçan yaban hayvanlarda doğal yaşamı daha da zenginleştirmektedir. 9 NTTLLEERRIIN N YYEEN Nİİ BBU ULLU UŞŞM MAA N NO OKK TTAASSII KKEEN burhaniye GEZİ VE MESİRE YERLERİ EĞLENCE OLANAKLARI Ö r e n : B ü t ü n Türkiye’de tanınan, Burhaniye’nin ünlü dinlence ve eğlence merkezidir. İlçenin gezilmeye görülmeye ve yaşanmaya değer en gözde yeridir. İskele : Körfez bölgesinin en büyük yat limanının bulunduğu İskele mahallesi güzel bir balıkçı köyü görünümündedir. Kıyıdaki balık lokantaları ve çay bahçeleri ile ayrı bir özelliğe sahiptir. Öğretmenler Mahallesi : Otel, motel ve pansiyonları ile turistik konaklama eğlence, alışveriş olanaklarının yanı sıra temiz ve bir doğal plaja da sahiptir. Seklik Tepe Çamlığı: İlçe merkezine 3 km. uzaklıktaki Seklik çamlığı temiz havası, çam ve zeytin ağaçları ile kaplı doğası ve bol su kaynakları ile huzurlu bir mesire yeridir. Ayaklı kır bahçesi : Ören tepe arkasında , Ören- Akçay sahil yolu üzerindeki Ayaklı kır bahçesi modern düzenlemesi ile ke- Taylıeli Köyü : İlçe merkezine 7 km. İskele Mahallesine 1.5 km. uzaklıktaki köy, Burhaniye’nin tarihindeki öneminin yanı sıra körfez bölgesinin büyük bir bölümünü kapsayan panoramik manzarası ile görülmeye değerdir. Çam ve zeytin ağaçları ile kaplı doğası ve bol suyu ile ideal bir mesire yeridir. Murat Çeşme: İskele mahallesinin 2 km. kadar güneyinde deniz kıyısında temiz denizi , suyu ve güzel dır. 10 Ö ULAŞIM C rak Çanakkale, Balıkesir ve İzmir üçgeni içinde yer alan Burhaniye’den bu üç ilimize ve bu illerden Burhaniye’ye her günün her saatinde otobüs bulunabilmektedir. Ayrıca Ankara, Bursa ve İstanbul gibi diğer büyük illerimize sıklıkla otobüs seferleri vardır. ren, İskele, Bahçelievler ve Öğretmenevleri gibi kıyı kesiminde ki mahallelerde çay bahçesi, cafe-bar, restaurant- lar, gazino ve bar gibi çeşitli eğlence mekanları vardır. Bu mekanlarda müzik eşliğinde çeşitli eğlenceler düzenlenmektedir. Diğer bir ulaşım olanağı da hava yoludur. Burhaniye’ye 5 km mesafede E-87 (Balıkesir, Çanakkale, İzmir) karayolu üzerinde Balıkesir Körfez Havaalanı yeni terminal binasıyla hizmete girmiş, Türkiye’nin her yerinden direk veya bağlantılı uçuş seferlerimiz başlamıştır. KAMP OLANAKLARI B urhaniye’nin bir çok yeri doğal kamp alanıdır.Bunun yanı sıra Ören İğderunun da turizm işletme belgeli 1.sınıf bir kara- van ve kamping işletmesi bulunmaktadır.Ayrıca Ören’in hemen girişinde de çadır bungolow evleri için bir kamping alanı vardır. KAPLICA VE İÇMELER P elitköy Zeytin pınarı içmesi: Burhaniye’ye 12 km., Pelitköy’ e ise 2 km. uzaklıktadır. Ortalama 20 derece sıcaklığındaki su, safra yolu hastalıkları ile karaciğer ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Burada Pelitköy belediyesine ait 20 yataklı bir pansiyon vardır. Yaz aylarında Pelitköy’ den otobüs seferleri düzenlenmektedir. Dutluca köyü içmeleri ve Damlarca suyu: Burhaniye’ye 12 km. uzaklıkta Dutluca köyündeki içme suyu ortalama 16 derece sıcaklıktadır. İdrar yolları ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Bu köyde ayrıca Damlarca yıkanma suyu da bulunmakta ve cilt hastalıkları için yararlı olmaktadır. Ulaşım köy minibüsü ile sağlanmakta ve günü birlik gidilip gelinebilmektedir. MAVİ BAYRAK B urhaniye-Ören, Avrupa Çevre Eğitim Kuruluşu (FEEE) koordinasyonu ile uygulanan, çevre eğitimi ve turizm konusunda uluslar arası bir kriter olan Mavi Bayrak ödülünü, 2000 yılında almaya hak kazanmış ve 6 yıldır mavi bayraklar plajlarımızda dalgalanmaktadır. Önümüzdeki yıllarda da bu ödüle sahip olmak için gerekli girişim ve çalışmalar yapılmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ burhaniye K E N T L E R I N Y E N İ B U L UUŞŞMMAA NNOOKKTTAASSI I ÖREN A PLAJLAR E ge denizine 17 km uzunluğunda kıyısı bulunan Burhaniye’de büyüklü, küçüklü bir çok doğal plaj bulunmaktadır. Temiz kumu, suyu ve çevresi nedeniyle bu plajların tümünde iç rahatlığıyla denize girilebilir. İçersinde duş, büfe, kano, plaj şemsiye ve şezlongları gibi olanakları ile en donanımlı ve büyük olanlar Ören, Öğretmenevleri, Denetko ve Orjan plajlarıdır. Yine bu plajlar içersinde Ören plajı 2009 ve 2010 yıllarında Mavi Bayrak çevre ödülü almıştır. SEYAHAT ACENTALARI İ lçede dört A sınıfı seyahat acentesi bulunuyor: Genius Tur / A sınıfı Tel : 0266.416 39 91 Er-Mu-Ya Turizm / A sınıfı Tel: 0299.412 92 22 Marda Turizm/ A sınıfı Tel: 0266.422 37 27 / A sınıfı Tel: 0266. 412 52 05 TURİZM DANIŞMA B urhaniye İlçe Turizm Müdürlüğü Danışma Bürosu Ören’ deki merkezinde ilçemize gelen turistlere her konuda gerekli bilgileri vererek yardımcı olmaktadır. Tel: 0 266 416 35 00 - Ören’ de bulunan Burhaniye Belediyesi Zabıta Danışma Bürosu da turizm danışma hizmeti vermektedir. dı Burhaniye ile özdeşleşmiş olan Ören, Türkiye’nin en seçkin ve özgün turistik merkezlerinden birisidir. Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından, tarihi Adramyttion nedeniyle an- tik ve 150 yaşını aşkın palamut meşesi ağaçları nedeni ile de doğal sit alanı olarak koruma altına alınmıştır. 1956 yılındaki, planlı kuruluş ve yapılaşması ile bu konuda Türkiye’nin ilk ve örnek tatil beldelerinden birisidir. Tarih ve doğanın böylesi bir buluşmasına mekan olan Ören Türkiye’nin en prestijli ve güzel turistik merkezlerinden biri olarak gerçekten görülmeye değer. FESTİVAL ORGANİZASYONU B elediyenin düzenlediği ilçemizin ve bütün körfez bölgesinin en büyük ve kapsamlı kültür ve sanat organizasyonu olan “Burhaniye-Ören Turizm, Kültür ve Sanat Festivali 21. kez gerçekleştirilmiştir. Her yıl genellikle Temmuz ayı içersinde gerçekleşen ve üç-beş gün süren organizasyonda, Türkiye’nin bir çok ünlü yazar, şair, ressam, tiyatro ve ses sanatçısı da yer almaktadır.Ayrıca ilçemizde kış aylarında 2. festivalimiz olan “Burhaniye Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Festivali” 6.kez gerçekleştirilmiştir. Bu festival kapsamında da yöremizin ürünlerini tanıtmak, geleneksel hale gelen deve güreşlerini düzenleyerek ilçemizin tanıtımına katkı sağlanmaktadır. TARIM B urhaniye’nin en önemli tarım ürünü zeytin ve zeytinyağıdır. Bunun dışında orta turfanda, yaş sebze ve meyve üreticiliği de ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutar. Gıda endüstrisi niteliğindeki zeytin yağı fabrikalarının yanı sıra ilçemizde ikide salça ve konserve fabrikası bulunmaktadır. Ürünlerini yurt dışına da ihraç eden bu fabrikalar, Burhaniye’nin gıda ISG KENTLER SERGİSİ sanayi konusundaki potansiyellerinin de bir göstergesidir. Narenciye üretiminin de ilçe tarımında önemli bir yeri vardır. 1970 li yıllarda kurulmaya başlayan mandalina bahçeleri geniş alanlara yayılmaktadır. Ayrıca çok olmamakla birlikte pamuk, incir ve daha iç kesimlerde üzümde yetiştirilir. Ormancılık ve arıcılıkta oldukça önemlidir. ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI Z eytin ve zeytin yağı Burhaniye için bir yaşam tarzının ifadesi ve en vazgeçilmez ürünlerdir. Burhaniye’yi bir dünya kenti yapan en büyük özelliği, dünyanın en kaliteli ve nefasetli zeytin yağının burada üretilmesidir. Mikroklimatik özelliğinden dolayı kandillerde is çıkartmadan yandığı için yüz yıllarca Avrupa saray ve kiliselerinde Burhaniye zeytin yağı kullanılmıştır. Burhaniye’de altı tür zeytin ağacına rastlamak mümkündür. Türkiye zeytin üretiminin yaklaşık üçte birini karşılayan Balıkesir ilindeki 7 milyon zeytin ağacının 3 milyonu Burhaniye’dedir. Burhaniye Türkiye zeytin üretiminin yaklaşık yedide birini karşılar. Zeytinyağı rekoltesi konusunda da Türkiye ve hatta dünyanın en önde merkezlerinden biri olan Burhaniye bu anlamda bir dünya kenti olmayı gerçekten hak etmiştir. Bir doğa mucizesi olan zeytinyağı konusunda herkese yararlı olabilecek bazı bilgileri sizlere sunuyoruz. • Zeytinyağının beslenme değeri ve sağlığa yararlı yönleri: • Zeytinyağı A, D, E ve K vitaminlerini bolca içerir. • İnek sütüne karıştırıldığında ana sütüne en yakın bir besin niteliği taşır. • + 170 dereceye kadar ısıtılsa dahi içindeki vitamin ve mineralleri koruyabilen tek yağdır. • Kızartmalarda 10 kez kaybetmez. • Kollestrole neden olma- dığı için kalp ve damar rahatsızlıklarına karşı en güvenilir yağdır. • Mide, ince bağırsak ve safra kesesi hastalıklarının önlenmesinde en etkili doğal ilaçtır. • Sürekli kabızlık çekenler içinde tedaviye büyük katkı sağlar. • Yaşlılık rahatsızlıkları, deri bozuklukları, saç dökülmesi, kepek sorunu diş eti şikayeti olanlara ve daha bir çok hastalıkların tedavisinde yararı vardır. • Üretim teknikleri : Natürel zeytinyağı : Geleneksel sıcak sulu baskı ( pres ) yöntemi ile elde edilir. Kontinü : Yüksek devirde yüksek ısı yöntemi ile üretilir. Riviera : Yüksek asitli yağnı düşürülüp içine % 10-15 kadar yemeklik yağ ilavesi ile elde edilir. Renk ve tat yönünden ayçiçeği yağına benzemesi nedeniyle bazı tüketiciler tarafından tercih edilebilir. Natürel değildir. • Zeytinyağı çeşitleri : 0.3-1 Asit: Sızma , 1-1.5 Asit: Extra Extra , 1.5-2.5 Asit : Extra, 2.5- 3.5 Asit: Yemeklik • Zeytinyağının kontrolü : Zeytinyağını niteliği laboratuar analizleri ile ortaya çıkar. Ancak pratik olarak da gerçek ve doğal olduğunu anlamak, buzdolabında kısa bir süre tutmakla mümkündür. Gerçek zeytinyağı donar. İçinde katkı maddesi varsa donmadan sıvı halde kalır. 11 KKEENNTTLLEERRI INN YYE N İ B U L U Ş M A N O K T A S I doğubeyazıt DOĞUBEYAZIT Tarih yeni bir çizik attığında dünya şafağına, gözler yeniden güneşin büyülü pırıltısına bakar… Diller, bir efsaneyi fısıldar… Güneşin doğduğu zirveden, güneşi kaybetmeyen zirveye… Ve yaşam bir kez daha Ağrı Dağı’nda başlar… G eçmişten günümüze çeşitli uygarlıklara beşiklik etmiş, güneşin ilk doğuşuna şahit olan güzel İlçemiz Doğubayazıt, aynı zamanda uygarlıkların geçiş noktası olması ile de önemli bir konuma sahiptir. 5165 metre yüksekliği ile gerek profesyonel dağcılara, gerekse amatör dağcılara mekan olan Ağrı Dağı; inanç turizminin merkezi olabilecek nitelikteki Nuh’un Gemisi’nin izi, dünyanın ikinci büyük çukuru unvanı taşıyan Meteor Çukuru, Ülkemizin en büyük rakımlı gölü Balık Gölü ve Türkler’in Anadolu’daki en büyük mühürü sayılan İshak Paşa Sarayı ile ülke turizmine büyük katkı sağlayan bir ilimizdir. Büyük bir tarihi mirasa sahip olan Doğubayazıt bunca potansiyele rağmen, turizm boyutuyla hakettiği ilgiyi alamamıştır. Bunun için bizler bu tarihi mirası ve bu doğal güzelliklerin merkezi olan şirin ilçemizi 12 AĞRI DAĞI (5137m) T bir dizi çalışma ile tanıtma gayretine girdik. Elimizdeki bu bülten böylesi bir çalışmanın ürünü olarak günceleştirildi. Yaptığımız çalışma İlçemizin sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklerin bir kısmının size gösterilmesidir. Türkiye’nin doğusunda bu doğal güzelliklerin yanı sıra, tarihi mirasımızı görmeye davet ediyoruz. Tırmanışında keyif alacağınız dağımız, izlediğinizde sizi kendisine hayran bıraktıracak muhteşem sarayımız, 2250 rakımda dudak uçuklatacak güzellikteki gölümüz ve Nuh’un Gemisi’nin izi sizleri büğülü bir dünyaya götürecektir. arih yeni bir çizik attığında dünya şafağına, gözler yeniden güneşin büyülü pırıltısına bakar… Diller, bir efsaneyi fısıldar…Güneşin doğduğu zirveden, güneşi kaybetmeyen zirveye…Ve yaşam bir kez daha Ağrı Dağı’nda başlar… Ağrı Dağı, Anadolu Yarımadası ve Avrupa’nın en yüksek doruğudur. 4000 metreye kadar bazalt, daha sonraki yükseklikte Andezit Lavları’ndan oluşan volkanik bir dağ özelliği gösterir. Dağın doruğunda bir örtü buzulu vardır. Doğu yüzeyinde Serdar Bulak Yaylası ve 3896 m. yükseklikteki Küçük Ağrı Dağı yer alır. Ağrı Dağı yüksekliği, buzulları, insanları, değişik yapısal görünümleri, kar sınırına kadar kaplı otlukları, çeşitli ve rengarenk olan çiçekli çayırları, dağ çayırları ile ilginç ve çekici bir görünüme sahiptir. Ağrı Dağı, bir doğa harikası olarak, jeolojik konumunun yanı sıra, kutsal kitaplarda yer alan Tufan’dan sonra Nuh’un Gemisi’ne ev sahipliği yaptığı inanışı dolayısıyla efsanevi kimliğiyle de ön plana çıkan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen bu dağ, birçok dilde farklı adlarda anılmaktadır. Bunların başlıcaları, Ararat, Kuh-i Nuh, Cebel el Haris’tir. Marco Polo’nun yazılarında, “Hiçbir zaman çıkılamayacak dağ” diye söz ettiği bu görkemli dağa ilk tırmanış, kayıtlara göre 9 Ekim 1829 yılında Prof. Frederik Von Parat tarafından gerçekleştirildi. Türk dağcıların dağa ilk kış tırmanışı ise çok daha geç tarihte, 21 Şubat 1970’de Dağcılık Federasyonunun eski başkanlarından Dr. Bozkurt ERGÖR tarafından gerçekleştirildi. Bilindiği kadarıyla kalabalık bir ekip halinde denenen tırmanışta yalnızca Dr. Bozkurt ERGÖR zirveye ulaşmayı başardı. İzleyen yıllarda özellikle de 1980’li yılların ikinci yarısında başarılı kış tırmanışları gerçekleştirildi. Kış koşulları çok fazla dağcının zirveye ulaşmasına izin vermese de 1980’li yılların yaz aylarında binlerle ifade edilebilecek sayıda yabancı dağcı bu dağı ziyaret etti. Gerek yerli gerekse yabancı tüm dağcılar arasında Ağrı Dağı’na solo çıkı- ISG KENTLER SERGİSİ doğubeyazıt şı, dağcılar için büyük adrenalin kaynağı ve başarı sebebi olarak kabul görmeknedeniyle çok sert fırtınalara hedef olması ve hızla değişebilen hava koşulları nedeniyle, kış aylarında yapılacak bir solo tırmanış ha- N YY EE N N İİ BB U U LLU U ŞŞ M MA A N NO O KK TTA A SS II K E N T LL EE RR II N len dağcıların önünde bir hedef olarak durmaktadır. Günümüzde Ağrı Dağı’na tırmanışlara Mount Ararat ve Doğubayazıt Arama Kurtarma Teşkilatı (DAKUT) rehberlik hizmeti yapmaktadır. İSHAKPAŞA SARAYI NUH’UN GEMİSİ İ shak Paşa Sarayı, saraydan öte bir külliyedir. İstanbul Topkapı Sarayı’ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Doğubayazıt’ ın 7 km güneydoğusunda, Eski Doğubayazıt’ ın kayalıkları üzerindedir. Yapılan araştırmalarda sarayın hamisi olan paşanın yada paşaların kimliği konusunda tek kaynağa bağlı kalınmıştır. Bu kaynak, bugün yapı üzerinde bulunan bir kitabedir. Gerçekte bugün ikinci avluya bakan Harem girişi üzerinde bulunan sekiz satırlık bu uzun kitabenin orta kısmında yer alan bir mısrada, Osmanlı Türkçesi ile; “Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih, İshâka merâm üzere kerem kıl dü cihânü” İfadesinden sarayın Hicri 1199 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bu tarih Miladi 1784 yılının karşılığıdır. Burada adı geçen İshak Paşa’nın söz konusu tarihte, bölgenin sorumlusu II. İshak Paşa olduğu konusunda tereddüt yoktur. Özellikle Sicill-i Osmanî’de de yer alan ve soy kütüğü de verilen II. İshak Paşa ve külliyenin yapım tarihi konusunda ki bu bilgiler, yapı üzerinde araştırma yapanların hareket noktası olmuştur. Ancak yapının tamamlanış tarihi olduğu anlaşılan Miladi 1784 yılı ve II. İshak Paşa’nın bu yapı ile ilgili iki önemli ip ucu olmalarından başka, inşaatın uzun sürdüğü ve yaklaşık 100 yıllık (1680 – 1784) bir süre içerisinde tamamlanarak, II. İshak Paşa’nın kendi adını taşıyan kitabeyi Harem girişi üzerine koydurduğu kanaatini taşımaktayız. Sarayın yapımında kullanılan taşların Ağrı merkez ilçesine bağlı Ağadeve Köyü’nde ki ocaklardan çıkarıldıkları ve yaklaşık 110 km. uzaklıktaki Bayazıt’a görülünceye kadar kaybolmamaları ve uygun yerlere yerleştirilmeleri için numaralandıkları da kaynaklarda yer almaktadır. Yine bazı kaynaklarda sarayın mimarlıklarının “Ahıskalı” oldukları belirtiliyorsa da bunların kimlikleri ve sarayları konusunda fazla bilgiye sahip değiliz. Ancak, sarayın çeşitli bölümlerindeki taşlar üzerinde, burada çalışan ustaların çok sayıda sembol ve işaretlerine rastlanmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ N uh’un Gemisi, Ağrı Dağı’nın güney karşısındaki Telçeker ile Üzengili köyleri arasında doğal bir anıttır. Aslında bu anıt, gemi biçiminde bir şekil, iz (siluet) dir. Kalıntı, Türkiye – İran Transit Yoluna 3,5 km. mesafededir. Nuh Tufanı sonucunda karaya oturan geminin burada kaldığı öne sürülmektedir. Buranın halk arasındaki adı, Cudi Dağı’dır. 1983 yılından itibaren kutsal geminin kalıntılarını burada arama çalışmaları hızlanmıştır. Başta James İrwin olmak üzere Amerikalı araştırmacılar burayı çok yönlü incelemişlerdir. Türk bilim adamları (Atatürk Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, MTA Enstitüsü elemanları) da bu oluşumu bilimsel yönden incelemişlerdir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu 17 Eylül 1987 tarih ve 3657 sayılı kararı ile gemi kütlesinin “Korunması gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlığı” özelliği gös- terdiğini belirttiğinden, burası doğal sit alanı ve açık hava müzesi olarak koruma altına alınmıştır. Geminin kalıntısını kuş bakışı görecek bir yere turistlik nitelikli bir kafeterya yapılmıştır. 11 Eylül 1959 günü Harita Yüzbaşısı İhsan DURUPINAR, doğu bölgesinin havadan çekilmiş fotometrik haritalarını tetkik ederken ilginç bir resmi buldu. Resim bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Bunun Nuh’un Gemisi olma ihtimali vardı. Bu tarihten sonra Ağrı Dağı ve Telçeker Köyü üstündeki heyelan bölgesinde gemi aramaları hızlandı. Heyelan bölgesi, Ağrı Dağı’nın tam güney karşısında, Doğubayazıt – Gürbulak yolunun güneyinde, Telçeker ve Üzengili köylerinin yamaçlarındadır. Burada gemi biçimli bir şekil vardır ki, Harita Yüzbaşısının üzerinde durduğu toprak şekil budur. İlk bakışta gerçekten gemiye benzeyen bu yapının heyelanın etkisiyle mi, yoksa Nuh’un Gemisinin karaya oturduğu yer mi olduğu henüz tartışma konusudur. Şekil Nuh’un Gemisi olması kadar ilginç olmakla beraber, doğal anıt niteliğindedir. Yerkabuğunun bir oyunu sonucunda oluşsa dahi şekil yer bilimleri açısından da ilginçtir. 13 K EE N N TT LL EE R R II N N Y Y EE N N İİ B BU U LL U U ŞŞ M MA A N NO OK K TT A A SS II K doğubeyazıt ESKİ BAYAZIT CAMİİ (SELİM CAMİİ) BAYAZIT KALESİ (DOĞUBAYAZIT KALESİ) D D oğubayazıt, 1514 Çaldıran Savaşı’ndan sonra I. Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılmış, Doğubayazıt Kalesinin hemen yanında, merkezi kubbeli ve tek minareli Selim Camii de o dönemde yapılmıştır. Caminin yer aldığı yamaç düzeltildikten sonra, duvar örülmek suretiyle düz bir teras oluşturulmuş ve üzerinde bu camii inşa edilmiştir. Kesme taştan yapılan bu camii, 15 – 20 m.x 15 -20 m. boyutlarında, kara planlı ve tek kubbelidir. Sonradan yıkılan beş gözlü son cemaat yeri ile bir minaresi vardı. Yapıda kahverengi tuğla kırmızısı, sarı ve beyaz renkte taşlar karışık bir biçimde kullanılmıştır. Tarihi caminin giriş kapısı, beden duvarları, mihrabı, son cemaat yeri, mihrabiyeleri, duvar payeleri, kubbeye geçiş sistemleri, duvarlardaki kemerler, pencereler ve minarenin yapımında bir sadelik göze çarpar. Bayazıt Camii kubbesinin çökme tehlikesi ile karşı karşıya olmasından dolayı, camii şuanda ziyaret ve ibadete kapalıdır. Ayrıca Eski Bayazıt’ta bulunan Ahmed-i Hani Türbesi ve Kerem ile Aslı hikâyelerine konu olan Keşiş Bahçesi’ de önemli turistik çekim merkezlerindendir. oğubayazıt şehrinin 7 km. güneydoğusunda Belleburç denilen bir konumda, sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş olan ve günümüzde harabe bir durumda bulunan kalenin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak kaledeki Urartu Kaya Mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar, buranın antik bir yerleşme olduğu izlenimini vermektedir. konumu nedeniyle, kale tarih boyunca önemli görevler üstlenmiştir. Kalenin güneydoğusunda da Urartu Dönemi’nden kaldığı sanılan bir yerleşim alanının izleri vardır. D Huff tarafından kapsamlı bir şekilde araştırılan buradaki kaya mezarı M.Ö 13 ile 9.yy arası olarak tarihlendirilmiş ve Urartu döneminde kalenin adının Daryunk olduğunu belirtilmiştir. Doğubayazıt’ tan geçen İpek Yolu’nun çok eski çağla- ra uzandığı düşünülürse, ilk yerleşimin Urartular’dan önce kurulduğu düşünülebilir. Doğal bir kale konumunda olan Karaburun tepelerinin sarp kayaları, düzgün taş duvarlarla örülerek muhkem bir kale inşa edilmiştir. Kalenin temelinde bulunan taşların cins ve kesme tekniğinden de, ilk kalenin Urartular tarafından yapıldığı, daha sonraki yıllarda kalenin Selçuklular ve Osmanlılar tarafından onarıldığı anlaşılıyor. Doğubayazıt ve çevresi, 1064 yılında Büyük Selçukluların hakimiyetine geçmişti. Büyük Selçukluların da Urartu yerleşim alanını kullandıkları, hatta güneybatıya doğru genişledikleri, mevcut Selçuklu mezar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Bölge halkı arasında Doğubayazıt Kalesine, Ceneviz Kalesi diyenlerde bulunmaktadır. Ortaçağın başında Karadeniz kıyısında bulunan limanlardan Asya’ya ticaret yapan Cenevizli tüccarlar, Doğubayazıt’ tan geçen transit yolu kullanmışlardır. “Bugün Bayburt, Erzurum, Diyadin, Doğubayazıt üzerinden geçen transit yolu, es- Çevresi ağaçsızdır. Güney kenarındaki küçük şeritler halinde düzlüklerde iyi çayır olur. Çok dik olan batı kıyısı oldukça verimlidir. Buralar orman kalıntılarıdır. Balık Gölü ilkbahar ve yaz mevsimlerinde doyumsuz bir güzelliğe kavuşur. Kış mevsiminde gölün üzeri tamamen donar. Kalınlığı 20 cm olan buzların üzerinde hayvanlar, arabalar bile geçer, burası buz üzerinde yapılan kış sporları için elverişlidir. Gölün güney kısmında plaj sitesi ve turistik tesisler vardır. Balık Gölü’ne Taşlıçay merkezden, Doğubayazıt, Suluçem, Musul ayrımı yol- ları üzerinden gidilmektedir. Yazları günübirlik geziler için ideal bir mekandır. Tüm gürültülerden uzak bir hafta sonu için; soğuk pınarları ve leziz Alabalımektedir. Doğubayazıt’ ta ki Balık Gölünde araştırma yapan Avusturyalılar göldeki alabalığı ilk kez burada gördüklerinden “Bu endemik bir Alabalık alt türü” sonucuna varmışlar, aslında bu göldeki Alabalık ile Abant Alası aynı türdendir diye bir sonuç çıkararak, Diagnostik (pul sayıları, solungaç dikenleri, omur sayıları) ve morfoljik yapıları Abant Alası ile neredeyse aynı ve onun gibi siyah benekli ve aynı desenli olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Daha fazla araştırma yapıldığında büyük olasılıkla iki göldeki alabalıkların aynı olduğu, Abant Alasının endemik olmadığı anlaşılacaktır. BALIK GÖLÜ A ğrı – Kars – Iğdır arasında Aras güneyi sıra dağları (Sinek Yaylası) üzerinde volkanik bir arazide lav setti gölüdür. Taşlıçay’a 28 ve Doğubayazıt’ a 60 km uzaklıkta (Taşlıçay, Doğubayazıt ilçe sınırları arasında) ve yüz ölçümü 34 km2 olan gölün derinliği 100 metreden fazladır. Deniz seviyesinden 2250 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksekte oluşmuş tek gölüdür. Göl yatağındaki kaynaklar ve çevreden inen çay ve pınarlarla beslenir. Gölün suyu tatlı ve temizdir. Fazla sular güneydoğu ucundan Gürgüre adıyla Doğubayazıt ovasına akar. Doğubayazıt ilçesinin içme suyu da bu gölden sağlanmaktadır. Sazan balığı ve ünlü 14 kırmızı pullu (Kızıl Alabalık) Alabalığı vardır. Göldeki kızıl pullu balıklar kırık, çıkık gibi ortopedik tedavilerinde ilaç olarak kullanılınır. Gölün çevresinde yazın karpuz çatlatan buz gibi pınarlar vardır. Balık Gölü’nün etrafını çevreleyen buz gibi kaynaklar, Anadolu’nun en güzel sularıdır. Göl, doğal ve sade bir güzelliğe sahiptir. Doğu Anadolu’nun Abant’ı sayılmaktadır. Gölün kuzey tarafında üzerinde tarihi kalıntılar bulunan 4 dekar genişliğinde küçük bir ada vardır. Adaya motorlu ve kürekli kayıklarla gitmek mümkündür. Gölün kuzeydoğusunda 4 dekarlık tarihi yapı kalıntılarının bulunduğu bir adacık vardır. kiden kervanlarında kullandığı şüphe götürmez bir gerçektir.” diyen W. Heyd, J.Brant’ın seyahatnamesine dayanarak Bayburt, Erzurum, Hasankale ve Doğubayazıt’ ta kervanların korunması için Cenevizlilerin kaleler yaptıklarını belirtmektedir. Daryunk adı Doğubayazıt ve çevresinin Celayirliler (1358 – 1382) tarafından fethine kadar kullanılmıştır. Celayir Devleti’nin iki kardeş arasında bölünmesinden sonra, Doğubayazıt yöresi Sultan Bayezid’e verilmişti. Sultan Bayezid, Bayram Hoca’nın saldırılarına karşı koyabilmek için 1374 yılında Doğubayazıt Kalesini restore ettirmiştir. Halk tarafından çok sevilen Sultan Bayezid’in ölümünden sonra, halk onun anısına şehrin adını değiştirerek Daryunk yerine ilk defa Bayezid adını vermiştir. Eski kalenin adı da Bayazıd Kalesi olarak değişmiştir. METEOR ÇUKURU D oğubayazıt’ ın 35 km doğusunda, İran İslam Cumhuriyeti sınırına 2 km uzaklıkta, Gürbulak Sınır Kapısı ile Sarı Çavuş (Gülveren) Köyü arasındadır. Alaska’da ki Meteor Çukuru’ndan sonra dünyanın en geniş gök taşı çukurudur. Meteor Çukuru 1913 yılında düşen bir göktaşı sonucunda oluşmuştur. Genişliği 35m, derinliği 60m’dir. Toprağa gömülü bulunan gök taşının üzeri bir toprak tabakasıyla örtülüdür. ISG KENTLER SERGİSİ doğubeyazıt MAA NNOOKKTTAASSI I KKEENNTTLLEERRI INN YYEENNİ İ BBUULLUUŞŞM KEŞİŞ BAHÇESİ E ski Doğubayazıt’ ın hemen altında adeta bir vaha görünümünde, yemyeşil büyük bir bahçedir. 16. Yüzyılda ortaya çıktığı sanılan ve asırlarca Anadolu’da dilden dile anlatılan, “Kerem ile Aslı” hikâyesinin bu bahçede geçtiği söylenir. Kerem, Ağrı Dağı’nı aşarak buraya gelir ve Aslı ile burada buluşur. Hikaye ayrı dinlerden BUZ MAĞARASI K üçük Ağrı Dağı’nın güney eteğinde Hallaç Köyünün yaklaşık 3 km kuzeydoğusunda, Meteor Çukuru ile aynı lav tüneli sistemi üzerinde bulunan doğal bir anıt mağarasıdır. Mağara, uzun eksenli, elips biçiminde, yaklaşık 100m uzunluğunda, 50m genişliğinde, 8m derinliğinde elips biçimli bir çukurdur. Mağaranın ağzı esas çukura göre biraz yukarıda kalmaktadır. İçinde bazalt lavlar, kayalar ve bu kayaların üzerinde saf ve temiz suların donmasıyla oluşmuş buz tabakalarını görmek mümkündür. Kayaların üzerinde renk renk görünen temiz buz tabakaları, sarkıt ve dikitleri olan buz mağarası mevsimlere göre değişken bir havaya sahiptir. Kışın soğuk olmayan buz mağarası, hava akımının etkisiyle yukarıdan damlayan suları dondurarak buza çevirmektedir. Doğubayazıt ilçesinin en sıcak bölgesinde böylesine geniş bir çukurda dışarıdaki zıtlık gösteren buzdan sarkıt ve dikitler, insanı şaşırtacak şekildedir. Mağaranın ağzından süzülen, güneş ışığı, mağara içindeki buzlar üzerinde ışık oyunları yapmaktadır. Doğubayazıt ovasında çok sayıdaki bataklıktan anlaşılacağı üzere yer altı suyu tabakası çok yüksektir. Bu durumda hava akımının mağaraya yakın yerlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Aşağı sinek köyünden başlayıp mağaraya doğru uzanan lav aracılığıyla mağaranın dip kısmından ge- lip, mağaranın iç kısmını soğutan ve mağara tavanı üzerindeki kaya kesimlerinden süzülerek damlayan suyun donmasına yol açan bu soğuk havanın özel bir bileşimi olduğu sanılmaktadır. Mağara içinde kuşların yuva yapması, şimdiye kadar mağara içinde kimsenin etkilenmemesi ve devamlı buzlu su alınması, hava bileşiminin zehirsiz olduğunu göstermektedir. Yöre halkının Buzluk olarak adlandırdığı bu mağara, çevresindeki yerleşimlerin su ihtiyacını karşılamaktadır. Işık tutulduğunda kristal gibi parlayan ve renkten renge giren buz parçaları insanları hayretler içinde bırakır. Mağaranın en önemli özelliklerinden biride yazın soğuk, kışın sıcak olmasıdır. Kapısında sürekli sıcak ve soğuk hava akımı bulunur. FİLOZOF AHMED-İ HANİ TÜRBESİ A hmed-i Hani, Hicri 1061 (M.S. 1651) tarihinde doğmuştur. Babası İlyas, dedesi Eyaz, büyük dedesi Rüstem’dir. Babası oğluna Ahmed adını verdi. Hani onun soyadı gibidir. Hani, biri yerleşim alanı bağımlılığı, diğeri de mensup olduğu aşirettir. Hani aşiretine mensup olan Ahmed’in şöhreti oluşunca, Hani soyadıyla anıldı. Doğum tarihini ve ömrünce yazıp emek verdiğini bildiren Hani’nin, doğum yerini bilerek belirtmediği düşünülmektedir. Kendi kalemiyle doğum tarihi Hicri 1061 (Mi- ladi 1651)’dir. Mem û Zîn’in bitişinin 1695, yaşının 44 olduğunu ve yazı alanına 14 yaşında başlayıp 30 yıl uğraştığını detaylarıyla anlatıyor. Ahmed- Hani, ilk okumaya aile içinde başlamıştır. Daha sonra önce Ahlat ve Bitlis medreselerinde öğrenim gördü, sonra Botan ve Mezopotamya’da devam etti. Bağdat, Şam, Halep ve İran medreselerinde uzunca yıllar öğrencilik hayatı yaşadı. Kabe’yi tavaf ettiği, Mısır’a gittiği yazdığı eserlerin içeriğinde açıkça görülmektedir. Bilhassa Suriye medreselerinde antik Yunan ISG KENTLER SERGİSİ Felsefesini, Mezopotamya ve İran medreselerinde de tasavvufu (İslam Felsefesi), astronomi, şiir ve sanat tekniğini öğrendiğine karar vermekte zor değildir. Emin BOZARSLAN, Mem û Zîn’in Türkçe çevirisinde doğum yeri hakkındaki savları aktarmıştır. Ahmed-i Hani’nin ailesinin 1592’de Beyazıt’a gelip yerleştiğidir. Buna göre Hani, Beyazıt yöresinde doğmuştur. Soyadını da Hakkari yöresine göç eden, Haniyan Aşiretinin adından almıştır. Yazar Dr. İzzettin Mustafa Resul’a göre doğum yeri Hakkari yöresidir. Yazar Sadık Bahattin Amedi’nin ifadesine göre ise Hakkari’nin Hana Sêgundan köyüdür. Bu ana kadar Ahmed-i Hani’nin, beşeri kimliği belirtilirken, ortak nokta babasının İlyas, dedesinin Eyaz olduğu, vefatının Beyazıt’ta gerçekleştiği, aşiretinin Hani veya Haniyan olduğudur. Babasının adı ve aşiretiyle vefat yerinin tespitinde bir kesinlik vardır. Neden doğum yeri belirsizdir? Çünkü Ahmed-i Hani’nin ilmi kişiliği gibi doğuş yeride sabah karanlığındadır. Ahmed-i Hani, Doğubayazıt’ ta doğmuştur. Oralı olduğu içinde “Ben Doğubayazıt’ ta doğdum.” İfadesini kullanmadığını düşünebiliriz. Babası İlyas, Kızıldize (Kırmızı Kale, bugünkü ismi Ortadirek) köyünde Kadılık görevinde bulunmuştur. Kızıldize tarihi kervan yolunun İran’a açılan son kapısıdır. Bu aradan geçen kervanlardan alına bac (Haraç, Gümrük Harcı) ile İshak Paşa Sarayı’nın inşaBugün Kızıldize’nin temelleri harabe şeklindedir. Köyün eski mezarlığına Hani mezarlığı denmektedir. Civar köylerde Pınıyaşiler mükimdir. Ahmed-i Hani’nin babasının ismi İlyas, dedesi Eyaz, büyük dedesi ise Rüstem’dir. Ahmed-i Hani İshak Paşa Sarayı’nın temeli atılırken (1674) dua okumuştur. Beyazıt Beyi Mir Muhammed’dir. Daha sonra Çolak Abdi Paşa soyu hükmetmiştir. Soyca Sılıvi’dirler. oldukları için evlenemeyen iki gencin acı sonla biten aşklarını anlatır. Günümüzde Keşiş Bahçesi açık hava kafeteryası olarak hizmet vermektedir Gençlik çağında Botan Beyinin meclislerinde uzun süre bulunduğu, diğer mirliklerin tümüyle de yakın ilişkileri olduğu açıktır. Beyazıt’ta Muradiye Camisinde imamlık yapmış, Beyazıt Miri Mir Muhammed’e divan katipliğinde bulunmuştur. Onunla yakınlığını, ona sevgisini bir şiirde ifade etmiş, ölümüne üzüntüsünü belgelemiştir. Mir adına İran Sınır Serdarı ile alınan karara imza atmıştır. Mirliği temsilen Osmanlı başkenti İstanbul’a gidip geldiği rivayet edilmektedir. Önce Nûbara Biçûkan’i (Çocukların Taze Baharı-(1683), gençlik çağında Aqideya İmane’yi (İmamın Akideleri-(1687) ve 1695’te Mem û Zîn’i (Onlar Destanı) bitirmiştir. Bu eserin dışında 74 şiiri tespitlidir. DOĞU BAYAZIT’DA YAPMAYIN • Ağrı Dağı’na, kaçak rehberle, bir günde çıkmaya kalkışmak • Askeri kontrol noktalarında fotoğraf çekmek • Nuh’un Gemisi’ni merak etmemek • Buz Mağarası’na köyden birini almadan gitmek YAPIN • Van’a giderken, uçağın solunda, en ön ya da arkada oturup, Nemrut Krateri manzarasını kaçırmamak • Doğu’da araba kullanırken köpek, tilki, inek, bütün hayvanlara dikkat etmek • Benzin istasyonlarından yerli akaryakıt istemek • Bir kasetçiye girip, yöresel müzik tavsiyesinde bulunmasını istemek. 15 KKEENNTTLLEERRIINN Y E N İ B U L U Ş M A N O K T A S I giresun Köklü tarihiyle, zengin kültürüyle, yeşilin bin bir tonunu barındıran doğasıyla, masmavi ve tertemiz deniziyle binlerce yıllık bir geçmişi koynunda saklar Giresun. Doğu Karadeniz’in inci taneleri gibi yan yana dizilmiş şirin kentlerinden olan Giresun, önemli bir liman kenti olmasının da etkisiyle çağlar boyunca ticari açıdan hep hareketli bir yapıya sahip olmuştur. Roma, Bizans ve Osmanlı izlerinin yoğun olarak görüldüğü Giresun, tarihi görüntüsünün yanında doğal yapısıyla da her zaman dikkat çeken bir şehir olmuştur. Dört mevsim boyunca insana bambaşka heyecanlar sunar bu yeşil şehir. Yaz başlarında yaylalara göçler başlar, yayla şenlikleri yapılır. Mavi bayraklı kumsallarıyla denizin tadı çıkarılır. Fındık hasadı zamanıdır aynı zamanda. Sonbahar sarı yapraklarını dökmeye başladığında dağlar renkten renge girerek tüm güzelliğiyle ortaya çıkar. Bembeyaz rengiyle bir örtü gibi şehri ve dağları kaplayan kar, kış mevsiminin habercisidir. İlkbaharda ise doğa canlanır, dereler coşar yeşil daha bir yeşil olur. Fındık denildi mi akla ilk Giresun gelir. Her daim yeşil kalan fındık bahçeleri dünyanın en kaliteli fındığını verir insanlara. Tabii ki Giresun şehrinin isim kaynaklarından biri olan kirazı unutmamak lazımdır. İşte bu sebeplerden Giresun “Fındığın Başkenti ve Kirazın Anavatanıdır”. “Giresun Tez Zamanda Göresin” diyorum Mustafa YAMAN Fındığın Başkenti ve Kirazın Anavatanı Giresun Valisi GİRESUN G iresun Anadolu’nun Kuzey doğusunda Karadeniz Bölgesinin Ankara- Trabzon kara yolu üzerinde 6934 km 2 ‘lik yüzölçümü ile yeşilin her tonunu sinesinde barındıran ülkemizin ve bölgemizin inci kentlerinden birisidir. Şehir denize doğru uzanan Giresun Kalesi ‘ni çevreleyen yarım adanın üzerinde yer almakta olup yarım adanın karşısında Karadeniz’ in tek adası olan Giresun Adası (Aretias) kentin bir gölgesi gibi durmaktadır. Giresun ormanlar- 16 la kaplı yaylaların ve doğal plajların bulunduğu 122 km lik kıyı şeridine sahip sınırsız doğal güzellikler ile birçok tarihi eseri bağrında barındıran bir müze görünümündedir. İlin büyük bölümünü kaplayan Karadeniz’e bakan kısmı ılık ve yağışlı iklim özellikleri gösterirken; Kelkit Havzasına giren bölümü kara iklimi özellikleri göstermektedir. İlde, iklim ve doğal yapı gereği, tarımsal üretim ve buna bağlı olarak oluşan tarıma dayalı imalat sana- yi üzerine bir ticari yapı kurulmuştur. Dünyaca kalitesi bilinen Giresun fındığı halkın temel geçim kaynağını oluşturmaktadır. Fındık önceki yıllarda işlenmeden ihraç edilirken günümüzde, tesislerde işlenerek kavrulmuş, kırılmış, beyazlatılmış, un ve püre haline getirilmiş şekilleriyle de ihraç edilmektedir. TARİHÇE Ş ehrin kuruluş tarihini MÖ. 350 yıllarına dayandıran kaynaklar vardır. Yine bu bölgede Türk varlığının MÖ 2000 yıllarından beri yaşadığı bilinmektedir. Giresun Türklerden önceki dönemlerde Miletoslu’lar, Pontuslu’lar, Romalı’lar ve ardından Bizanslılar’ın denetimine girmiştir. 1244’de Trabzon‘a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır. Giresun’un Türkleşmesi 1397’de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Bey’in Giresun’u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Osman Ağa, Eylül 1920’de Giresun gençlerinden oluşan 42. ve 47. alaylarını oluşturmuştur. Mustafa Kemal önderliğinde devam eden Kurtuluş Savaşına 2 milis alayla birlikte tüm cephelere katılan Giresunlular bu dönemde Topal Osman Ağanın yoğun gayretleri neticesinde hem bölgelerini tehlikeden korumuşlar hem de zaferin kısa dönemde kazanılmasında etkili olmuşlardır. GİRESUN ADASI K ıyıdan 1 mil kadar açıkta, 39 dönüm büyüklüğünde, yeşillik bir Ada olan Giresun Adası Doğu Karadeniz kıyılarının insan yaşamaya elverişli tek adasıdır. “Aretia” , ”Aretias”, ”Area”, ”Areos” ve “Chalceritis” adları ile mitolojiye geçmiştir. Adada tarihle doğa iç içedir. Kalıntılardan çepeçevre surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Surların yapımındaki taş işçiliği Giresun Kalesi ile aynı tekniği taşımaktadır. Pontus’lular ISG KENTLER SERGİSİ giresun dönemine ait olduğu en gerçekçi ihtimaldir. Tarihi kalıntılardan iki büyük şarap fıçısı, bir mabet harabesi, tapınak yeri, ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze çarpanlarıdır. Doğu ucundaki “Hamza Taşı “ antik çağlardan kalma bir dikittir. Çağlar boyunca yöre insanları için mistik bir güç kaynağı olmuştur. Giresun Adası ünlü kadın savaşçılar Amazonların adası olarak bilinir. Adada Bizans döneminden kalma Ayias Fakas’ın adıyla anılan manastırın (Mars Tapınağı) kalıntıları görülür. Ada birinci derece doğal ve arkeolojik sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. GİRESUN KALESİ ZEYTİNLİK MAHALLESİ K alenin Güneydoğusunda yer alan ve Zeytinlik Mahallesi adını alan semt eski tarihi Giresun Evlerinden oluşur. Kentsel sit alanı olarak koruma altındır. Kentin geçmişteki dokusunu yansıtan gezilip görülecek müstesna bir semttir. TARİHİ YERLER KATOLİK KİLİSESİ (ÇOCUK KÜTÜPHANESİ) G iresun Kalesi kenti ikiye bölen yarımadanın ucundaki tepe üzerinde inşa edilmiştir. Kalenin M.Ö.183 yılında Sinop ve Ordu’dan sonra Giresun’u da ele geçiren Pontus Kralı I. Pharnakes tarafından yaptırıldığı kabul edilir. Kalenin altında ve denize bakan liman kısmında, içinde sığınak olarak kullanıldığı düşünülen mağaralar vardır. Bunlardan birisi oldukça büyüktür. Kaleyi deniz kıyısına bağladığı söylenen bir yer altı yolu bugün çökme sonucu kapanmıştır. Kale, günümüzde piknik ve mesire yeri, günübirlik kullanım alanı olarak hizmet vermektedir. Osman Ağa Mezarı: Kalenin en yüksek yerinde Kurtuluş Savaşı Gazilerinden Giresun 47.Alay Komutanı Topal Osman Ağa’nın mezarı bulunmaktadır. Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıklar gösteren ve Atatürk’ün koruma komutanlığını yapan Gazi Topal Osman Ağa için yaptırılmış bir anıt mezardır. GİRESUN MÜZESİ (GOGORA KİLİSESİ) H acı Hüseyin mahallesinde bulunan ve XVIII. yy’dan kalma bir Rum Kilisesi olan Gogora Kilisesi özgün mimarisi ile dikkat çekmektedir. 1988 yılında Müze olarak açılmaya uygun görülmüştür. 18. yüzyılın ortalarında, o zaman bölgede yaşayan yerli Rumlarca kilise olarak yapılan müze binası bölgeye has yerli sarı siyah kesme taştan yapılmıştır. Yapının üzerindeki tek merkezi kubbeyi ve çatıyı içeriden dört sütun, iki paye taşımaktadır. Tek salondan oluşan iç mekan oldukça yüksek ve geniştir. Doğusunda üç ana apsis ile iç mekanda haç planı uygulanmıştır. 528 Arkeolojik eser, 881 Sikke, 1 adet mühür olmak üzere toplam 9031 adet tarihi eser bulunmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ XVIII.Y.Y.da yapıldığı sanılan kilise 1967 yılında Çocuk Kütüphanesi olarak hizmet vermeye başladı. Dikdörtgen planlı yapının ana cephesi üçgen alınlıkla belirlenmiş olup, köşelerde taştan yivli köşe kolonları bulunmaktadır. Girişte dört köşeli sütunla taşınan kırma çatılı bir narteks kısmı vardır. Cephelerde sivri kemerli sütuncelerle bölünmüş dörtlü pencere sistemi görülmektedir. Pencerelerin üzerinde üçgen alınlığa uygun olarak ri vardır. Ahşap kırma çatı alafranga kremitle kaplıdır. SEYYİD VAKKAS TÜRBESİ Şehrin Kapukahve mahallesindeki Türbe Peygamber soyundan olduğu sanılan Fatih Sultan Mehmet zamanında ve Giresun’un alınması sırasında büyük yararlılıklar göstermiş ve şehit düşmüş bir uç beyi olan Seyyid Vakkas’a aittir.(M.S.XV.Y.Y.) Türbe ise XVIII.Y.Y.da yaptırılmıştır. MİLLET BAHÇESİ KAPISI Hükümet Konağı’nın önünde bulunan ve Millet Bahçesi olarak anılan parkın yontma taştan yapılmış kemerli bir kapısı vardır. Kemerin üst ve iki yan tabeden, parkın “Memleket K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I Bahçesi “ namı altında ve 1900 (h.1318)yılında zamanın kaymakamı Münir Ziya ve Belediye Başkanı Kaptan Yorgi Paşa tarafından eski valilerden Kadri Bey ve Sırrı Paşa’nın anılarına yaptırıldığı anlaşılmaktadır. TİCARET LİSESİ BİNASI VE KAPISI 1904-1906 yıllarında yapıldığı sanılan Ticaret Lisesi Binası ve Kapısı Dorkoriniİyon tarzında olup, Yunan mimarisi özelliklerini taşımaktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra askeri kışla olarak kullanılan bina 19451946 yılından itibaren Ticaret Lisesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. KUFA KUYUSU SUYU Şifalı bir suyu olduğu için Pontus devrinde ziyaretgâh olarak kullanıldığı söylenen ve dibinde bir mağara bulunan Kufa Kuyusu Kalenin kuzeye bakan cephesinin eteklerindedir. Kuyu’nun ağız kısmı 2 metre uzunluğunda ve 80 santimetre genişliğinde kesme taşlardan örülmüştür. M. AKİF ERSOY ORTAOKULU Kale Mahallesi Şehitler Caddesindeki bu yapı 18.yüzyılda Sübyan Mektebi olarak inşa edilmiş olup, günümüzde İlköğretim Okulu olarak kullanılmaktadır. DOĞAL GÜZELLİKLER GEDİKKAYA Kale’den başka mesire yeri olarak kullanılan bir diğer yükselti de,kentin doğu kesiminde kartal gagasını andıran görünümü ile hemen dikkati çeken Gedikkaya’dır. Giresun Kalesi’ni doğudan sınırlayan küçük vadilerle Boğacık Vadisi arasında yükselen bu tepe manzara bakımından kente egemen bir konumdadır. ŞAHİNKAYASI Giresun İli, Keşap İlçesi, Karabulduk Beldesine bağlı Armutdüzü Köyü sınırları içersinde bulunan Şahin Kayalığı adıyla bilinen ve üzerinde biten ağaç ve bitkilerinde oluşuyla doğal Türkiye Haritasının bulunduğu kayalık dik ve sarp bir kayalık şeklindedir. Tamamen tesadüfen oluştuğu anlaşılan ve Türkiye haritası ölçülerine birebir uyan bu kayalık alan 1. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. GÖLYANI OBASI Yağlıdere İlçesi, Sınır Köyü sınırlarında kalan ve İlçeye 51 km uzaklıkta etrafı tamamen doğal yöreye özgü Hartama denilen ahşapla yapılmış 23 ev ile kenarları çam ağaçları ile çevrili adeta çanak şeklinde 3000 m2’lik bir alanı kaplayan doğal bir gölü de içinde barındıran Gölyanı Obası III. Derece Doğal Sit alanı olarak ilan edilmiştir. TEPESİDELİK OBRUĞU Alucra İlçesi, Çakmak Köyünde bulunan ve halk arasında Tepesidelik Mağara olarak bilinen obruk 1991 tarihinde tabiat varlığı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Alucra merkez yerleşmeye yaklaşık 15 km uzaklıkta bulunan obruğa bir yol ile inilmektedir. Obruğun dibinde küçük bir göl ve suyun içinde de sütun şeklinde iki adet taş bulunmaktadır. Bu doğal oluşum yöre halkı tarafından ziyaret edilerek rekreasyon amacıyla kullanılmaktadır. SİS DAĞI Giresun İli Görele İlçesinin sahile 40 km içeri mesafedeki en büyük dağı olan Aladağın en yüksek tepesi Alimeydan (Sis Dağı) 2182m 17 K K EE N N TT LL EE R R II N N Y Y EE N N İİ B U L U Ş M A N O K T A S I yüksekliktedir. Trabzon ve Giresun İlleri sınır bölgesinde yer alan bu yörede temmuz başına kadar karlar erimez. Her yıl Temmuz ayının 3. Cumartesi günü yapılan “Sis Dağı Şenlikleri” yöredeki köy ve obadan gelenlerin katılımlarıyla kutlanır. Sis Dağı “C Statüsündeki Milli Park” olarak korunmaya alınmıştır. Kış Turizm Merkezi ilan edilmesi için çalışmalar devam etmektedir. KARAGÖLLER Giresun’un en yüksek ikinci dağı olana Karagöl Dağlarında birçok oba bulunmaktadır. Dereli ilçesinin güneybatısında GiresunOrdu-Sivas illerinin birleşme noktasına yakın bir konumdaki 3107 m. Zirveli Karagöl Dağında bulunan Karagöl krater gölü ve çevresindeki çayırlarla kaplı alanlar,yörenin en ünlü yaylalarından birini oluştururlar. Yaz aylarında Karagöl Dağlarında rehber eşliğinde trekking yapılabilir. YENİKÖY MAĞARASI Espiye İlçesi’nin 33 km güneyinde, avluca ve Yeniköy Köyleri arasında yer alan ve içinden çıkan suyun yedi adet değirmen çalıştırdığı kaynağın, aslında bir mağara olduğu anlaşılmıştır. Yöre halkınca Patlaksu olarak adlandırılmaktadır. Mağaranın belli kesimlerinde, değişik damlataş oluşumları gelişmiştir. YAYLALAR KÜMBET YAYLASI VE ŞENLİKLERİ Giresun’a yaklaşık 60 km. mesafede bulunan Kümbet Yaylası,çevredeki bazı yaylalar ve Aymaç Mevkiinden oluşmaktadır. Merkeze adını veren Küm18 giresun bet Yaylası Turizm Merkezi olup, Giresun’un en popüler yaylalarındandır. Kümbet Yayla Şenliklerinin kutlandığı bu mevkii doğal güzellikler bakımından zengin çevre manzarasına hakim bir tepedir. Aymaç Mevkii: Aymaç mevkii Kümbet Yayla Merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Her sene temmuz ayının ikinci Pazar gününe rastlayan Kümbet Yayla Şenliklerinin kutlandığı Aymaç mevkii doğal güzellikler yönünden zengin, çevre manzarasına hakim bir tepedir. Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süsleyerek güzel bir peyzaj oluşturmaktadır. Salon Çayırı Piknik Alanı: Giresun’dan Kümbet Yaylasına gelişte ,yayla merkezine yaklaşık 1 km. mesafede Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş olan Salon Çayırı Piknik Alanına ulaşılır. Sık orman dokusu içinde günübirlik kullanım talebine hizmet verecek şekilde düzenli ve techizatlıdır. Su, WC gibi altyapının yanısıra piknik masaları, et pişirme ocakları, yağmur barınakları ve her biri 5’er yataklı 3 adet dinlenme evi bulunmaktadır. Koçkayası Ormaniçi Dinlenme Tesisleri: Kümbet Yayla Merkezine 5 km. mesafede bulunan Koçkayası ladin ağaçları, orman gülleri ve yemyeşil çayırlarla çevrelenmiş bir konumdadır. Yapımına 2001 yılında başlanmış olan 32 bungalow, 54 yataklı otel, 250 kişi kapasiteli restoran, kafeterya, oyun ve TV salonu alışveriş merkezi, türk hamamı, bar, diskotek, kameriyeler ve spor tesislerinden oluşan Koçkayası Ormaniçi Dinlenme Tesislerikonaklamaya ve günübirlik kullanıma hizmet verecek şekilde planlanmıştır. BEKTAŞ YAYLASI VE ŞENLİKLERİ Giresun merkezinden Evrenköy - ErimezYavuzkemal üzerinden gidildiğinde yaklaşık 56 km. uzaklıkta bulunan Bektaş Turizm Merkezi,çevresindeki Kulakkaya Yaylası, Melikli Obası Yaylası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Ormaniçi Piknik Alanı ile bir bütün teşkil etmektedir. Bektaş Yaylasına yukarıda belirtilen güzergahtan başka 3 değişik şekilde ulaşmak mümkündür. Bunlar: Giresun-DereliYavuzkemal, GiresunBatlama Deresi-İnişdibi ve Giresun-Bulancak üzerinden gidilen yollardır. YAVUZKEMAL (KULAKKAYA) YAYLASI: Giresun’a yaklaşık 45 km. mesafede bulunan yayla, 1500 rakımında ve ilginç doğa güzelliklerine sahip, Giresun’un eskiden beri en bilinen ve gidilen yaylasıdır. Yol üzerinde bulunan Desput Kayası ve suyu, doğal güzelliklere sahip Erimez Mevkii, Gelinkayası ayrı birer ilgi odağıdır. Alçakbel Ormaniçi piknik alanında günübirlik rekreasyon imkanı, hemen yanındaki Yavuzkemal Beldesinde her türlü alışveriş imkanı bulunmaktadır. KARAGÖL DAĞLARI VE YAYLALARI: Giresun’un en yüksek ikinci dağı olana Karagöl Dağlarında birçok oba bulunmaktadır. Dereli ilçesinin güneybatısında Giresun-Ordu-Sivas illerinin birleşme noktasına yakın bir konumdaki 3107 m. Zirveli Karagöl Dağında bulunan Karagöl krater gölü ve çevresindeki çayırlarla kaplı alanlar,yörenin en ünlü yaylalarından birini oluştururlar. Karagöl Dağlarının en büyük gölü olan Karagöl Gölü’nün haricinde Aygır Gölü, Bağırsak Gölü, Sağrak Göl, Camlı Gölün de bulunduğu Karagöl Dağları’ nda yaz aylarında bile kar ve buz görülmektedir. Sağrak Gölü’nün alt tarafındaki vadide ise Kanlı Ağıl, Avşar, Yukarı Belen ve Aşağı Belen Obaları yer alır. Yaz aylarında Karagöl Dağlarında rehber eşliğinde trekking yapılabilir. SİS DAĞI YAYLASI PAŞAKONAĞI YAYLASI: Denizden 1450 m yüksekliktedir. Bulancak İlçesi, Kovanlık beldesinden ulaşılan Paşakonağı Yaylası, orman gülleri, derin vadileri ve bu vadilerdeki şelalele- Giresun İli Görele İlçesinin sahile 40 km içeri mesafedeki en büyük dağı olan Aladağın en yüksek tepesi Alimeydan (Sis Dağı) 2182 m yüksekliktedir. Trabzon ve Giresun İlleri sınır bölgesinde yer alan bu yörede temmuz başına kadar karlar erimez. Bu gruba dahil Sis Pazarı Yaylası Erikbeli Mevkiinin 25 km kadar kuzeybatısında yer alır. Sis Dağına Eynesil yakınlarında sahilden içeri giren yaklaşık 40 km’lik köy yoluyla ulaşılabilir. Her yıl Temmuz ayının 3. Cumartesi günü yapılan “Sis Dağı Şenlikleri” yöredeki köy ve obadan gelenlerin katılımlarıyla kutlanır. Sis Dağı “C Statüsündeki Milli Park” olarak korunmaya alınmıştır. Kış Turizm Merkezi ilan edilmesi için çalışmalar devam etmektedir. ÇAKRAK YAYLASI ri ile ünlüdür. Yaylaya 5 km. uzaklıktaki Sarıalan Mevkiinde Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş olan konaklama tesislerinden yararlanılabilir. Karasay Şelalesi, Geçilmez Vadisi, Çiğseli Gölü ve Kızılot Çayırı çevrede gezilip görülmeye değer yerlerdir. DİĞER YAYLALAR Dereli İlçesi; Tamdere, Çağman ve Isırganlı Alucra İlçesi; Anastos, Güllüce, Tohumluk, Seydişıh, Aydın, Çamlı, Akyatak, Ağaçlıkkıranı Eynesil İlçesi; Panayır, Kanatdüzü Tirebolu İlçesi; Kavraz, Ağaçbaşı Doğankent İlçesi; Kazıkbeli, Kavraz, Ağaçbaşı Espiye İlçesi; Çalal, Günlük, Karadoğa, Karaovacık Şebinkarahisar Yaylası; Tamzara, Kınık, Eğribel, Tutak, Başyayla yaylarlı mevcuttur. SAĞLIK TURİZMİ Giresun’a yaklaşık 80 km. uzaklıktaki Çakrak Yaylasına Yağlıdere ve Kümbet Yaylası üzerinden ulaşmak mümkündür. Çakrak merkezinde üç tarihi kemer köprü iki tarihi kilise kalıntısı, Çakrak yakınlarındaki Kırkharman Obasında bir kilise ile beş değirmen kalıntısı, ayrıca Çıkrıkkapı’da 7 km. uzunluğundaki tarihi Hacı Abdullah Duvarı ile gezilmeye ve görülmeye değer bir yayladır ALUCRA AKTEPE KÖYÜ HAYRAN KAPLICASI Giresun İli, Alucra İlçesi, Aktepe Köyü sınırları içerisindeki Belen Çayırı bölgesinde bulunan Hayran sıcak su kaynağının yanı sıra iki adet de içme suyu kaynağı bulunan ve güneyinden geçen Hayranlı Deresi Mağaraları, kuzeyinde ormanlık bölge ve temiz havasıyla nadide bir dinlenme ve mesire yeridir. ISG KENTLER SERGİSİ giresun CAMİLER TÜRBELER G iresun ilinde tarihi bilinen en eski Türk yapısı Şebinkarahisar’daki Behramşah Camisi’dir. G Avutmuş Mahallesi’nde bulunan cami, kaynaklara göre Mengücek Beyi Muzafferüddin Muhammed tarafından yaptırılmıştır. Yağlıdere’nin Tekke Köyünde bulunan Hacı Abdullah Halife Camisi’nin arşiv kayıtlarına göre 148090’lı yıllarda yapıldığını anlıyoruz. Giresun il merkezinde yapılan ilk cami olan Hüdavendigar Camisi maalesef yüzyılın başlarında yıkılmıştır. Giresun Merkez Hacı Mikdat Mahallesi’nde bulunan Hacı Mikdat (Şiş) Camisi, doğu cephesindeki giriş kapısı üzerinde bulunan 1661 tarihli kitabeye göre Hacı Mikdat Ağa tarafından yaptırılmıştır. Giresun Merkezde, Kapukahve Mahallesinde yer alan Kapu Camisi, ilk olarak 1593’te yapılmış, 1896 yılında da Karamustafaoğlu Mahmut Esat tarafından yenilenmiştir. Giresun Merkez Kale Mahallesi’nde, bulunan Kale Camisi, giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre, cami H. 1246 / M. 1830 tarihinde Dizdarzade Emetullah Hanım tarafından yaptırılmıştır. iresun Merkez Fevzi Paşa Caddesi Seyyid Vakkas Sokakta, bulunan Seyyid Vakkas Türbesi, II. Mehmet zamanında Giresun’un alınması esnasında şehit düştüğü söylenen uç beyi Seyyid Vakkas adına, 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiştir. Giresun Merkeze 10 km uzaklıktaki Boztekke köyü mezarlığının doğusunda bulunan Şeyh Keramettin Türbesi’nin inşa tarihi belli değildir. Giresun Merkez Tekke Köyü Mezarlığının kuzeyinde bulunan Şeyh Yakup Halife Türbesi, kesme taştan inşa edilmiş sekizgen planlı bir yapı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Şeyh Yakup Halifenin Çepni Beyi Süleyman Bey döneminde bölgeye geldiği ve zaviyesini kurduğu ifade edilmektedir. II. Beyazit’in (1481–1512) 1494 tarihinde Şeyh Yakup Hazretlerinin zaviyesine vakf etmiş olduğu arazilere ait bir ferman sureti bulunmaktadır. Bu ferman suretinde Çatak, Iklıkçı, Çukur, İlyas, Arpa, Zemir, ve Sarban Köylerinin vakıf edildiği görülmektedir. Keşap ilçesi Cingeren köyü sınırları içerisinde bulunan Şeyh Aziz Hüseyin Gökçe Türbesi, şey- hin ölümünden bir süre sonra oğlu Ahmet Gökçe (Şentürk) ve arkadaşları tarafından yaptırılmıştır. Yağlıdere İlçesinden yaklaşık 20 km yukarıda Tuğlacık köyünde büyük bir mezarlığın ortasında bulunan Hacı Abdullah Halife Türbesi, 1535-1540 yılları arasında inşa edilmiştir. Piraziz İlçesi, Gökçeali köyünde bulunan Şeyh İdris Türbesi’nin inşa tarihi bilinmemektedir. ŞENLİK TÖRELERİ Uluslararası Karadeniz Giresun Aksu Festivali (20–23 Mayıs): H er yıl Mayıs ayının 20 ‘sinde, Aksu deresinin denize döküldüğü yerde, Mitolojik kökenli bir ta- ISG KENTLER SERGİSİ kım geleneksel törenler yapılır. Karagöl Dağlarından doğan Aksu Deresi ağzı ile tam karşısındaki Giresun Adası (Aretia) ve yöresi, tören geleneklerinin yerine getirildiği mitolojik alandır. K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I GİRESUN YEMEKLERİ Yöre Mutfağı Giresun yemeklerinin malzemeleri insanı etkileyen bir doğallığa , tazeliğe ve güzelliğe sahiptir. Bu malzemelerin başında yemeklik olarak kullanılan Karalahana, Isırgan, Pezik, Madımak, Galdirik, Mantar, Sakarca, Çileklik, Mendek, Merulcan, Marul, Maydanoz gelir. Hayvansal besinlerden süt, yoğurt, yumurta, tereyağı, süzme, bal, peynir, çökelek en yaygın olarak kullanılan malzemelerdir. Bunların yanında mutfaklarda, kilerlerde ve serentilerde saklanarak yerine göre kullanılan malzemelerde mevcuttur. Bu malzemeler şunlardır : Kuruluklar: Fırın Fasulyesi, Fırın Darısı ve unları, Soğan, Sarımsak ve Tahıllar, Yufka, Kadayıf, Patates. Pekmezler: zi, Üzüm Pekmezi, Armut, Elma Pekmezi, Töngel (Döngel-Muşmula) Pekmezi. Reçeller: İncir, Üzüm, Kiraz, Ayva, Vişne, Kızılcık, Şeftali, Elma Reçeli Turşular: Fasulye, Salatalık, Yeşil Domates, Biber, Beyaz Lahana Turşusu Tuzlular: Fasulye, Mantar, Yeşil Domates, Hamsi Tuzlusu Salçalar: Biber, Domates Salçası. Baharatlar: Karabiber, Kırmızı Biber, Nane, Anuk, Kekik, Reyhan. Çerezler : Fındık, Ceviz, Kestane, Pestil, Çedene, Pıtlak (Patlamış) Mısırı, Dut Kurusu ve Kuru Üzüm Sıcak içecekler: Çay, Ihlamur, Nane, Kekik, Kuşburnu, Papatya. GİRESUN’DA NELER YAPMALI • Fındığı, çotanağıyla birlikte dalından koparmalı • Zeytinlik mahallesinin anekdotlarını yazar Erden Menteşeoğlu’ndan dinlemeli • Şebinkarahisar Kalesi’nden vadiyi seyretmeli • Tamdere yaylasında altı kızkardeşin lokantasında yemek yemeli • Çarıkçı Otel’in lobisindeki eski Giresun fotoğraflarına bakmalı • Millet Bahçesi’nde çay içmeli • Giresun’un yaylalarına çıkmalı • Yayla pidesi ve fındık helvası alıp Tamzara kahvesinde oturmalı 19 KKEENNTTLLEERRIIN Y E N İ B U L U Ş M A N O K T A S I haymana Hacı AYSU Haymana Beyediye Başkanı Havası sert, suyu sıcak, insanı mert. HAYMANA İ lçe, Ankara’nın güneybatısında yeralır. Haymana, Ankara Kent Merkezi’ne 74, Polatlı’ya 42, Gölbaşı’na 55 kilometre uzaklıktadır. İlçenin doğusunda Bala ve Gölbaşı, güneyinde Kulu ve Cihanbeyli, batısında Polatlı ve kuzeyinde Gölbaşı İlçe’leri yer alır. İlçe topraklarının 2/3’ünü Haymana Platosu oluşturur. Haymana İlçesi, ismini o yıllarda yaşayan Hayme Ana adlı kişiden almıştır. Cefakar, fedakar Türk Anası’nın en büyük timsalidir. O’nun tarih içinde gördüğü fonksiyon pek az anneye nasip olmuştur. Hayme Ana, Kutlu Kayı Boyu’nun lideri, komutanı, derleyicisi, devlet kurucusu gibi pek çok özelliği şanlı kişiliği ile birleştirmiştir. Kocası Gündüz Alp’in vefatından sonra dağılma noktasına gelen Kayı Boyu’nu, Aşağı Sakarya Vadisi’ne daha sonra da Domaniç Çarşamba’ya selametle getirerek, cihanın en büyük devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nun 20 CİMCİME SULTAN İ temelini atmıştır. Oğlu Ertuğrul Gazi’yi hep büyük olma, cihana hükmetme kişiliğiyle yetiştirmiş, torunu Osman Gazi’nin elinden tutarak geleceğin devletinin nasıl kurulacağını, nasıl olması gerektiğini hayal etmiştir. Hayme Ana, Kayı Boyu’nun diğer anaları gibi koyundan süt sağmış, yoğurt, peynir yapmış, ipi eğmiş, aba dokumuş, asla bir aristokrat gibi davranmamıştır. Obanın erkekleri onu ana bilmiş, her sözünü emir belleyerek saygıda kusur etmemişlerdir. Bu davranışlar 13. yy. dünyası için nadir görülen vaka’lardandır. Ama Türk Milleti’nin asli özelliği olan bu davranışlar tarih boyunca hep görülmüştür. Çünkü, Türk Kadını tarih boyunca erkeğin omuzdaşı olmuştur, işi beraber görüp, birbirlerine üstünlük taslamamışlardır. Hayme Ana, önce Kayı Boyu’nun aşiret anası, sonra da bütün Türklüğün kutlu anası olarak tavsif edilmiştir. Ağaçların sardığı, çimenlerin kuruduğu, pınarların çekildiği güz mevsiminde Hayme Ana’nın ölümü, bütün obayı yasa boğmuştur. O günlerin hatırası olarak Hayme Ana’nın halk dilindeki söyleyişi olan Haymana adı bir yerleşim yerine verilmiştir. lçe merkezinde türbesi bulunan, gelen yerli ve yabancı turistlerin ruhuna Fatiha okuduğu ve şifa bulabilmesi için dilekte bulunduğu Cimcime Sultan, mensup olduğu saraydan alınan bir çocuktur. Cimcime Sultan’ın öyküsünü rahmetli Tacettin Yener Usta’nın annesi olan Hacı Saraylı HanımTeyze’nin bizzat ağzından sizlere aktarılmaktadır. Anlatıldığına göre; çocuğu olmayan bir aile Cimcime Sultan’ı evlatlık ( Saraydan evladı maneviyi ) olarak alıp, büyütmeye başlamış ve Cimcime Sultan gün geçtikçe gelişip büyümüştür. Aile, öz evlatları gibi sevmiş, bağırlarına basmıştır. Bir müddet sonra ailenin de bir kız çocukları dünyaya gelmiştir. Biri saraydan aldıkları evlatlık, diğeri de öz kızları ile birlikte büyütmüşlerdir. Ailenin öz kızı ‘’evladı maneviye’’ olan Cimcime Sultan’ ı kıs- kanmaya başlamıştır. Annesiyle birlikte bu duyguya kapılarak Cimcime Sultan’ı evden uzaklaştırmaya karar vermişlerdir. Evde huzuru bozulan baba, bizar kalarak evlatlık olan Cimcime Sultan’ ı uzaklaştırmayı kabul etmiştir.Cimcime Sultan’ı bir gece evden çıkarıp, bugünkü kaplıcanın sık ormanlık ve ağaçlıktan ibaret olan sıcak suyun kaynağı bulunan yere getirerek oyalamış, uyutmuş ve sonra hemen ortadan kaybolmuştur. Korku içinde uyanan Cimcime Sultan’ ı bir sıkıntı ve üzüntü almıştır. Bu durumda Cimcime Sultan’ın bütün vücudunu sivilceler kaplamış, kabuklu yaralar oluşmuştur. Vücudunda oluşan sivilce ve yaraların ağrı ve sızılarına dayanamayan Cimcime Sultan, yakınındaki bir yerde sıcak suda yıkanmaya karar vermiştir. ISG KENTLER SERGİSİ haymana Birkaç defa yıkanınca sızılarının ve ağrılarının geçtiğini görmüştür. Yıkanmaya devam ettikçe yara, sızı ve sivilcelerin kaybolduğunu farkeden Cimcime Sultan, suyun yararına ve şifasına inanmış ve suyu sahiplenmiştir. Etrafına çok yararlı ve şifalı su olduğunu duyurmuştur. Babalığı olan kişi, bir müddet sonra Cimcime Sultan’ı merak etmeye başlamış, bıraktığı yere gelerek Cimcime Sultan’ı görmüş ve hayretler içinde kalmıştır. Evladının daha da serpilmiş, eli yüzü nur için- de olduğunu görünce şaşırmıştır. “Kızım sana ne olduki değişiverdin?”diye sorduğunda; ‘’Uyandığım zaman her tarafımda ağrı ve sızılar vardı ve çok rahatsız olup yaralandım. Şu kaynayan suda yıkandım, iyileştim. Baba, ben öldüğüm zaman beni buraya gömün, bana bir türbe yaptırın, adını da Cimcime Sultan koyun.”der. O gün bugündür suyun şifa kaynağı olduğu bilinmiş ve binlerce hastaya deva olmuştur. HAYMANA KAPLICALARININ TARİHÇESİ Ş ifalı suların insanlar tarafından kullanılması insanlık tarihiyle başlar. Anadolu’ daki şifalı kaynakları ilk kullanan kavmin Eti’ler olduğu sanılmaktadır. Yıllar önce Haymana Kaplıcası’nın olduğu yerde yapılan kazılardan çıkan havuz parçalarının, Dereköy yakınındaki Eti Mabedi olduğu kesinlik kazanan Gavur Kalesi taşlarıyla aynı menşeli olduğu uzmanlarca tespit edilmiştir. Tarihi Kral Yolu güzergahında bulunan Haymana Kaplıcaları’nın daha birçok kavim tarafından kullanıldığı sanılmaktadır. Galatların bu bölgeye GALATİA SALUTARİS yani sıcak su membası adı vermesi tesadüf değildir. Etiler ve Galatlardan başka Romalıların bu kaplıcayı geliştirdiği sanılmaktadır. Romalıların Etiler tarafından Horasan’ da yapılmış bir galeri içinde toplanan membadan, taksim yerine kadar olan galeriler bozulmuş ve adi toprak kanaldan düzenlenmiştir. Haymana müstantiklerinden olan Halaşlı Mehmet Ağa’nın ailesi bir zat kendileri tarafından gözden geçirilmiştir. Kaplıca ilk büyük tamiratı, 1929 yılında Belediye Başkanı olan Bekir Fahri Daldaloğlu zamanında görmüştür. 1990 öncesinde bir adet olan kaplıca sayısı Belediye Başka- nı Mustafa NAMAL döneminde üç yıldızlı, 60 oda 120 yatak kapasiteli Termal Otel hizmete girmiştir. Aynı dönemde Haymana’ ya kaplıcalar için gelen yerli turistlere, tek hat üzerinden yapılan otobüs seferleri, Belediye’ ye ait otobüs işletmesinin açılmasıyye yükselmiş ve kaplıcalarımıza daha fazla turistin gelmesi sağlanmıştır. Haymana Kaplıcaları bikarbonat bakımından zengin, çok sıcak (44 C) bir sudur. İçerisinde az miktarda da olsa çeşitli maden ve tuzlar (Oligometalik maden suyu grubuna girer ) vardır. Bu madenler içindeki radyoaktif zenginlik nedeniyle özellikle eklem ve kas hastalıklarında, sinir sisteminde, kalp - donanım sistemi hastalıkları ve kadın hastalıklarında yararlıdır. Haymana Kaplıcaları, kalevi 44 C olan 21 metre derinlikte toplam 59 litre kaplıca suyudur. Medrese, Seyran, Merkez Kaplıca ve Termal Otel ve Özel Kabinlerde banyo ve kür tedavisinde kullanılmakta, kış aylarında altı adet cami sıcak su ile ısıtılmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ A SS II K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O KK TTA HAYMANA KAPLICALARINDA TEDAVİSİ OLAN HASTALIKLAR * * * * * * * * * * Romatizmal hastalıklar ve kireçlenmeler, Müzmin, mafsal, yıpranma, aproz, siyatik, Beyin, omurilik, çocuk felci gibi hastalıklar, Romantiod, atrid ve solunum yolu hastalıkları, Bel ve boyun fıtıkları, deri - cilt hastalıkları, Damar sertlikleri, bronşit, astım hastalıkları, Böbrek ve safra kesesi, kum taşlarının dökülmesi, Norove jeatik, sinir sistemi bozuklukları, Yüksek tansiyon ve kalp yetmezliği, Kadın hastalıkları. KAPLICA TEDAVİ TEKNİKLERİ * * * * * * * * * * Kaplıca kürü en az 15, en fazla 21 kürdür, Günde en çok iki banyo alınmalıdır, Banyo süresi 5-15 dk. arasında olmalıdır, Banyodan sonra istirahat edilmelidir, Kür boyunca meyve ve sebze yenmelidir, Boş zamanlarda yürüyüş ve egzersiz yapılmalıdır, Gerekli ilaçlar alınmalı ve diyetler uygulanmalıdır, Psikoterapiye önem verilmelidir. Tedavi bittikten sonra en az 20 gün istirahat edilmelidir. HAYMANA İLÇESİNİN EKONOMİK YAPISI H aymana’ da esas geçim kaynağı tarıma dayanmaktadır. Önceleri ilkel metotlarla yapılan tarım, günümüzde modern yöntemlerle yapılmaktadır. Ekip-biçme şeklindeki tarımsal faaliyetler ticari amaçla yapılır. Ülkemizin belli başlı yerleri içerisinde yer alan Haymana, verimli tarım alanlarının yanısıra, geniş doğal meralarıyla tarla ziraati ve hayvancılık için elverişli özelliklere sahiptir. İç Anadolu Bölgesi’ nin karasal ikliminin hüküm sürdüğü ilçe, 1,251 m. rakıma sahiptir. Ormanlık alanların az olması nedeniyle, yıllık yağış miktarı oldukça düşüktür (443.6 mm. ) Bu nedenle kuru tarım ağırlıklı ziraat yaygındır. Kuru tarım yapılan alanlarda bir yıl hububat, bir yıl nadas yada bir yıl hububat bir yıl kimyon yada baklagillerden birinin yetiştiriciliği yapılarak, münavebe (nöbetleşe ekim) uygulanmaktadır. Yaklaşık olarak 268.000 hektarlık tarım alanının 196.000 hektarı tarla arazisi yanı ekilen alandır. Ekilen arazinin toplam alan içerisindeki oranı %73’ tür. Sulanabilen arazinin top- lam alan içerisindeki oranı ise % 1.8 (4.800 Ha)’ dir. Toplam nadasa bırakılan tarım alanı ise 45.000 Ha. civarındadır. Kış süresinin nispeten uzun ve soğuk geçmesi yetiştirilen ürün çeşitlerini kısıtlamaktadır. Yağışların bitki gelişim devresi içersinde yetersiz olması, nadas-hububat sisteminin uygulanmasını zorunlu bırakmaktadır. Günümüze kadar Haymana’ nın tarımsal yapısında kısmî bazı değişiklikler olmuştur. Tarımdaki modernleşmeye, gübrelemeye, ilaçlamaya ve sulamaya paralel olarak üretimde artma kaydedilmiştir. Sulanabilen sahalarda genelde şekerpancarı, sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Tarım ürünleri arasında genellikle hububatın yeri büyüktür. Haymana’ da tarım genellikle hububat yetiştiriciliğine dayanmaktadır. Fazla arızalı ve sürüme uygun olmayan kesimler hariç, arazilerin büyük çoğunluğu işlenmektedir. Arazinin çok parçalı olması, teknik bilgi yetersizliği ve ekonomik fakirlik modern tarım metodunun uygulanmasını engellemektedir. Ekonomik sorunlar çiftçinin uzun vadeli yatırım yapmasına engel olmaktadır. İlçede tarım eskiye göre oldukça modern yöntemlerle yapılır. Özellikli tarımda traktörlerden epeyce faydalanılan İlçe Merkezi’nde 1998 yılı verilerine göre; 90 adet traktör, köylerde ise 2900 adet traktör mevcuttur. Tarım Bakanlığı İlçe Müdürlüğü aracılığıyla, hayvanların ıslah çalışmaları ve hastalıkları ile ilgili mücadele programları yürütülmektedir. Bölge şartlarına uygun olan yeni tarımsal ürünlerin tanıtımı ve demonstrasyon çalışmaları yapılmakta olup, ilerleyen teknolojiye uygun tarım teknikleri çiftçilerimize gösterilmektedir. Ürün hastalıkları ile mücadele programı ve arıcılık, traktör bakımı ve kullanımı, hayvan bakımı ve beslenmesi,halıcılık kurs programları da yine Tarım Bakanlığı İlçe Tarım Müdürlüğü’nce yürütülmektedir.Toplam üye sayısı 4.500’ü bulan 2 adet Taİlçemiz üreticilerine destek sağlamaktadır.Tarım Bakanlığı İlçe Müdürlüğü ve Tarım Kredi Kooperadestek olan bir kuruluş da T.C. Ziraat Bankası’dır.Tarım üretiminin ,tarım ürünlerinin, sürüm ve satışının, tarım ve sanayi kuruluşla- 21 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I rının gereksinim duyduğu kredilerin düzenlenmesi ve dağıtımı amacı ile kurulan banka, her türlü bankacılık hizmetlerini de yapmaktadır. Banka, Tarım Kredi ve Tarım Satış Koopesinimlerini karşılamak üzere, kısa ve uzun vadeli krediler tahsis ederek üreticilerin toprak ürünlerinin gerçek değerinden yararlanmasını hedef almaktadır. Ayrı- haymana ca krediyle de tarımsal yatıkıda bulunmaktadır. 1996 yılı verilerine göre; İlçede lığıyla da 381.000.000.000 TL olmak üzere, toplam 793.700.000.000 TL kredi kullandırılmıştır. Bu rakamlar T.C Ziraat Bankası’nın Haymana’ da çiftçi ve tarım üzerinde ne kadar etkili ve önemli olduğunu açıkça göstermektedir. HAYVANCILIK H aymana’ nın kuruluşundan günümüze kadarki en önemli geçim kaynaklarından birisi de hayvancılıktır. Hemen hemen tarımla uğraşan her kesimin çoğunluğu aynı zamanda hayvancılıkla da uğraşmaktadır. Çünkü, salt tarımla uğraşarak geçimini sağlayacak verim ve gelire sahip değildir. Özellikle tarımsal girdilerin diğer girdilere göre daha ucuza satılması tarım çiftçisini başka gelir kaynaklarına yönlendirmektedir. Saman ve yemin çiftçilerin kendileri tarafından üretiliyor olması, hayvancılığın yaygınlaşmasında en önemli faktör sayılabilir. Ayrıca İlçe çevresinin yayla özelliği göstermesi de diğer etkendir. Ankara’ nın en iyi koyunu olan Ak Karaman cinsinin en iyileri Haymana’ da yetişmektedir.Merinos yetiştiriciliği de oldukça önemli olup, koyunların meralarda ve tarım arazilerinde otlatılması esastır.İlçe sınırları dahilinde 85.600 adet Karaman koyunu, 21.300 adet Merinos koyunu olmak üzere toplam 106.900 adet koyun mevcuttur. Eskilerde olduğu gibi, günümüzde de koyunculuk İlçede çevre ağıllarda yapılmaktadır. Sürüler 9-10 ay meralarda ve tarım arazilerinde otlatılmakta, kış mev22 siminde ise; koyunlar ağılda saman, keşif yem ve kaba yem yedirilerek beslenmektedir. Günümüze kadar gelen ve hala kendisini hissettiren en önemli hayvancılık sorunu; koyun sürülerinin tarım mahsullerine zarar ve ziyan vermesidir. Tarım ürünlerinin olgunlaşmasını beklemeden sürü sahipleri, düşüncesizce bu mahsullerden faydalanma yoluna gidebilmektedirler. Dolayısıyla çiftçiler de kendi kapıp-kaçma yoluyla hasat etme kaygısı vardır. İlçe sınırları dahilinde 20.500 adet, İlçe Merkezi’nde de 244 adet büyükbaş hayvan bulunmaktadır. Haymana’ da hayvancılık ticari amaçla yapılır. İlçe Merkezi ve civarında geniş çayır, mera ve otlak alanlarının varlığı bölge hayvancılığının gelişmesini sağlamıştır. Eskiden daha fazla olan büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı günümüzde oldukça düşmüştür. Bunun başka sebepleri, ortak mera alanlarının giderındaki artış ve köyden kente olan göçlerdir.. Haymana’ da hayvanlardan elde edilen ürünlerin değerlendirilebileceği tesisler mevcut değildir. İlçemiz tarım ve hayvancılık bölgesi olmasına rağmen, İlçe Tarım Müdürlüğü bina ve personel yönünden oldukça yetersizdir. SANAYİ H aymana İlçe Merkezi’nde sanayi gelişmemiştir. Bu da bölgeyi kötü yönde etkilemiş, İlçe ekonomisinin zayıf olmasına sebep olmuştur. İlçede sanayi faaliyetleri, yerel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılandırılmış küçük işletmelerden meydana gelmektedir. Burada son yıllarda yapılan iki un fabrikası dışında fabrikaya rastlanmaz. Bazı küçük sanayi birimleri, atölye tipi küçük işletmeler ile küçük sanayi sitesi ve diğer sanayi tesislerini oluşturmaktadır. Un fabrikalarından birincisi 24 ton/gün ve 60 işçi kapasiteli olup, yurtdışı ortaklığıyla kurulmuştur. İkincisi ise; şahıslara ait un fabrikasıdır. 150 ton/gün ve 80 işçi kapasitelidir. Ayrıca Oyaca, İkizce ve Dumlupınar Köylerinde bulunan 3 un fabrikası dışında önemli sayılabilecek büyük kuruluş yoktur. İlçede bulunan küçük esnaf ve sanatkarların işyeri sorununa çözüm getireceği düşünülerek, yapılan 100 işyeri kapasiteli Haymana Küçük Sanayi Sitesi faaliyettedir. Halen sitede küçük çapta esnaf ve sanatkarların yanında, İlçe Merkezine yönelik kağıt ve büro mobilyaları sektöründe çalışan iki kuruluş vardır. Haymana Küçük Sanayi Sitesi, 1984 yılında Belediyemizce temin edilen 98 dönüm arazi üzerine kurulmuş, 1992 yılında %80’ i Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ nın desteği ile bitirilmiş- tir. Yapılan 100 iş yerinden 46’ sı dolu olup, bu işyerlerinde 153 kişi ,15 meslek dalında çalışmaktadırlar. 54 işyeri boştur ve buna ilaveten idare binası, kafeterya, yedek parça dükkanı, banka, postane ve karakol binası mevcuttur. Ayrıca yine aynı sanayi sitesinde, ülkemizin önde gelen kuruluşlarından masının da bir imalathanesi bulunmaktadır. Türkiye genelinde de yayılmış bu bü- yatından etkilendiği izlenimi vermektedir. Günümüzde ise; İlçede ticari fonksiyonlar gelişmemiştir. Haymana’ da ticari faaliyetlerin gelişmemiş olması, esasen bölgenin ekonomik potansiyeli ile ilgilidir. Çünkü olumsuz doğal çevre nedeniyle tarımsal çeşitliliğin azaldığı bölgede sınırlı sayıda tarım ürünü (buğday, arpa, yulaf, nohut, mercimek, pancar, kimyon v.b. ) ticarete konu olmaktadır. Bu durum, halkın imalathanesi, Haymana’ da bulunmaktadır. Atölye tipi işletmeler küçük çapta imalat ve onarım işleriyle uğraşan işletmeler şeklindedir. Bunlardan sayıca fazla olanları küçük sanayi sitesindeki kaportacı, marangoz, kaynakçı, demir doğrama, tornacı, oto tamir ve mermer atölyeleri gibi sanat alanları vardır. Haymana’ da ticari yaşam tarihin derinliklerine uzanmakta dır. Tarihi Kral Yolu üzerinde bulunması, Haymana’ nın o çağın ticaret ha- bölgede ticaret hayatı canlılık kazanmamaktadır. İlçede, ticari faaliyetler sanayide olduğu gibi genellikle yerel ihtiyaçların karşılanması amacıyla, perakende ticaret şeklinde bir gelişme göstermiştir.İlçede üretilen tarım ürünleri buğday, arpa, nohut, kimyon v.s. genellikle tüccarlar t arafından alınarak çeşitli şehirlere satılırlar. Farklı olarak tüccarlar tarafından satın alınan kimyon, İzmir Limanı’ndan yurtdışına ihraç edilmektedir. ISG KENTLER SERGİSİ haymana K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I HAYMANA’DAN GÖRÜNTÜLER TURİZM H aymana’da Kaplıca Turizminin gelişmesi, yatak kapasitesinin ve yatak kalitesinin artması için, Belediye Başkanı Hacı AYSU tarafından yoğun bir çalışma yürütülmektedir. Haymana İlçesi’nin ve Kaplıcaların hak ettiği değeri alabilmesi için, 2009 yı- lında göreve gelen Belediye Başkan’ı tarafından özel yatırımcılara, yatırım yapmaları şartıyla yer ve sıcak su tahsisinde bulunulmaktadır. İlk olarak 1972 yılında hizmete giren Merkez Kaplıca ve diğer kaplıcalar 2010 yılı içerisinde tamir ve bakıma alınmıştır. Kaplıcalar içerisinde umumi termal havuzun yanı sıra, özel kabinler, jakuzi ve buhar odası hizmete sunulmuştur. Yıkama kurutma sistemi kurularak kaplıcada kullanılan havlu, peştamal, vb. gereçler daha hijyen hale getirilmiştir. Belediye’nin en eski oteli olan 60 yatak kapasiteli olan Cimcime Otel, özel işletmeciden uygun şartlarda alınmıştır, iç ve dış restorasyonu tamamen yenilenerek Haymana Turizmine kazandırılmıştır. Bununla beraber devre mülk tesisleri inşa edilerek, yaşama geçirilmesi için Belediye tarafından her türlü kolaylık sağlanmıştır. Yeni yatırımlar için, ilgili alanlarda imar çalışması yapılarak yatırımcılara sunulmuştur. İlçemizin Türkiye’de termal turizm konusunda ilk sıralarda yer alması, yönetim anlayışı içerisinde yer almaktadır. Bu doğrultuda termal turizm amaçlı yılda 3.000.000 turistin İlçemize gelmesi heyeni sondaj çalışması yapılarak 35 lt/sn. sıcak su kaynağı bulunmuştur. Yatırımların ekonomik hayata geçmesi ile birlikte su tahsisi yapılacaktır. İlçemizde turizm ve konaklama amaçlı birçok otel bulunmaktadır. Bunlardan belli başlı olanları şunlar- dır: Doktor’un Yaşam Oteli, Haymana Resort Hotel, Haymana Termal Otel, Cimcime Oteli, Saraçoğlu Termal Resort Hotel ve Çağ Devre Mülk Tesisleri’dir. Ayrıca ev pansiyonculuğunun geliştirilmesi için, eğitim ve denetimler düzenli olarak yapılmaktadır. Yaz sezonunda kaplıcalar ISG KENTLER SERGİSİ için gelen turistler de kaldıkları süre içerisinde, ilçede ticari bir hareketlilik meydana getirmektedirler.Her sezon ortalama 1.000.000 kişinin geldiği tahmin edilmektedir. Kışın kapalı bulunan bir çok lokanta, pastane, dükkan, ve parklar bu dönemde tekrar açılırlar. Ayrıca İlçe’de termal turizmin gelişmesine paralel olarak otel ve ev pansiyonculuğu oldukça geliştiği için, yerli halk bu işten büyük gelirler elde etmektedir. İlçe’nin ve turizmin gelişmesi için, Ankara Üniversitesi’ne bağlı Haymana Meslek Yüksekokul’u davi rehabilitasyon ve 112 hızır acil servisi) yer tahsisi ve restorasyonu Belediyemiz tarafından yapılmak kaydı şartı ile İlçe’mize kazandırılmıştır. İlçe’nin güney kısmında orman alanının yanında özel yatırımcılara tahsis edilen bölgenin yanı başında gölet inşaatı bitirilerek, etrafında rekreasyon çalışmaları devam ettirilmektedir. Hacettepe Üniversitesi Çevre Topluluğu ile işbirliği yapılarak ‘’Hatıra Ormanı’’ oluşturulmuştur. İlçe’nin her mahallesine çocuk parkları ve çevre düzenlenmesi yapılmıştır. 23 KE EN NT T LL E ER R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I K karaman “ Kent merkezi ovada kurulmuştur Hemen güneyde Toroslar’ın uzantıları yer almaktadır Kentin ilk kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber yapılan arkeolojik kazılar neticesinde, 4500 yıl öncesine ait önemli bir yerleşim bölgesi, ticaret ve kültür merkezi olduğuna dair belgeler bulunmuştur. İnsanlığın Anadolu’daki ilk yerleşim yerleri olan Pınarbaşı ve Canhasan’ın yanı sıra, Hristiyanyanlığın Anadolu’da ilk yayıldığı, kabul gördüğü ve ilk kiliselerden birini kuran Havarilerden Aziz Poulos’un kucakladığı DERBE’ de buradadır. İnsanlığa ışık olan Hz. Mevlana Karaman’da yetişmiştir. Yunus Emre’nin Karaman’da yaşadığı bir çok belge ile sabittir. Aslında Kapadokya’nın başlangıcı da bu şehirdedir diyebiliriz. Taşkale Tahıl Ambarları, Manazan Mağaraları, İncesu Mağarası buna örnektir. Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini, bir arada burada fotoğraflayabilirsiniz.” Süleyman Kahraman Karaman Valisi KARAMAN Rüzgar kanatlarımın altında... Sırtınızı Karadağ’a verip, uçsuz bucaksız uzanıp giden o çömert ovaya bakınca, Karaman’ı görürsünüz. Karadağ’ın eteklerinde ise, koca bir tarihin gizemi vardır. İ ç Anadolu Bölgesinin gerdanına takılmış bir inci misali, Konya, Antal ya ve Mersin İlleri ile çevrili bir ildir Karaman. Köklü tarihi geçmişi olan, ilim ve kültür merkezliği yapmış, 15 Haziran 1989 tarihinde çıkarılan 3578 sayılı Kanun ile Türkiye’nin 70. ili olmuştur. Karamanlı şair Bekir Sıtkı Erdoğan’ın mısralarında anlattığı gibi yazıla yazıla,gezile gezile bitmeyen bir şarkıdır Karaman... Bozkırın yaylayla kesiştiği; Yörük kültürünün Türkmen kültürüyle harman olduğu yerdir. Toroslar’ın avucundaymış gibi görünen, belki de Toroslar’ın yüreğidir Karaman. Hangi mevsim olursa olsun O’nda bir güzellik bulursunuz...Güzel olmasa Anadolu’nun Gönül Erenleri bu şehre uğrar mıydı? Kimi istersiniz? şehrin ortasından bir zamanlar akan Porsuk Çayı’nın kenarında gönül dizelerini 700 yıl sonrasına gönderen Yunus Emre’yi mi? 24 Belh’ten kalkıp Karaman’da soluklanan, kendisini yetiştiren; orada annesi Mü’mine Hatun ve kardeşlerini ebediyete uğurlayıp Gönüller Sultanı ünvanını taşıyan Mevlana’yı mı? Osmanlı’nın kuruluşunun manevi mimarı Şeyh Edebali’yi mi? Dursun Fakıh’ı mı? Türkçe’nin 1277’de yeniden devlet dili oluşunu ünlü fermanıyla tarihe kazıyan Karamanoğlu Mehmet Bey’i mi? Akdeniz’i Türk suları yapan Piri Reis’i mi? Daha kimleri istersiniz? Bizim saymadığımız, sizin aklınızda yer tutan bir tarihi şahsiyetin izlerini burada bulmak;onların teneffüs ettiği havayı koklamak mümkündür bu şehirde. Tabiat güzelliği mi dediniz? Bozkır da burada, yayla da... Hele Şehrin koruyucusu gibi duran Karadağ’da mevsim yaz veya güzse güneşin doğuşu ile batışını seyretmeye; tarihi kente Karadağ’ın omuzları üzerinden bakmaya ne dersiniz? Yabani at sürüleriyle yarışmaya, yaban koyunlarının kuzularını sevmeye hazır mısınız? “Tarih” dediğinizi duyar gibiyiz. Anadolu’da köklü medeniyetlerden hangisine meraklısınız? Hepsine mi? O halde gelin Karaman’a.. İnsanlığın Anadolu’daki ilk yerleşim yerleri olan Pınarbaşı ve Canhasan da burada...Hiristiyanlığın Anadolu’da ilk yayıldığı, kabul gördüğü, Havariler’den Aziz Poulos’un kucaklandı- ğı DERBE’de burada. Merak etmeyin Kapadokya’nın başlangıcı da bu şehirde. Taşkale Tahıl Ambarları, Manazan Mağaraları, İncesu Mağarası...Kapadokya buradan başlar aslında.. Selçuklu, Karamanoğlu, Osmanlı mimarisinin güzel örneklerini, bir arada buraBakın, Bahar Mevsimi başlıyor...Toroslar’dan çan sesleri duyulmaya başladı. Yörükler göç kaldırdı. Yörük obası develeriyle göçe düzüldü. Toroslardan geçip Seydişehir’e kadar gidecekler. Sonbahar’da aynı yoldan tekrar Toroslar’a... Gelin birlikte seyredelim Yörük göçünü Karaman’da. Göksu,Torosların kenarından Akdeniz’e doğru kıvrım kıvrım; bazı yerlerde şelaleler oluşturarak akmakta. En güzel çiçekler, en güzel bitkileri Göksu kenarlarında bulabilirsiniz. “Bunaldık”diyorsanız. Tabiiliği arıyorsanız.. Ekmeğiyle, etiyle, sütüyle, sebzesiyle, meyvesiyle tabiiliği... Gelin sizinle Ermenek’e gidelim. Dört yıldızlı oteliyle, doyumsuz manzarasıyla Ermenek istediklerinizi versin. Çadır mı kuracaksınız? Çam ağaçlarının altında kekik kokularıyla gecelemeyi istemez misiniz? Nerede isterseniz, hepsi hazır. Mis gibi de yayık ayranı... Velhasılı bir destandır Karaman.... ISG KENTLER SERGİSİ karaman YAMAÇ PARAŞÜTÜ K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I CAMİ VE TÜRBELER K K aradağ geçtiğimiz günlerde “Karaman 1. Yamaç Paraşütü Dünya Şampiyonasına” ev sahipliği yaptı. Dünyanın dört bir tarafından gelen paraşütçüler Karadağın yamacından kuşlar gibi havalanıp uçsuz bucaksız ovanın üzerinden uçtular. Yamaç Paraşütü Dünya Şampiyonasında İki kez Türkiye rekoru kırıldı. Aşağıdan gökyüzüne doğru bakıldığında görülmeye değer bir manzara vardı. Rengârenk paraşüt- ler gökyüzünü şenlendirdiler. Karadağ uygun uçuş pozisyonu sebebi ile kısa sürede yamaç paraşütünün dünyada önemli merkezlerinden biri olacağa benziyor. Eğer bir gün kanatlarınızın altına rüzgârı alıp özgürce uçmak istiyorsanız Karaman’a gelmelisiniz. Mayıs ayında açılması planlanan yamaç paraşütü kurslarına katılıp, dünyadaki en uzun mesafeli uçuşlardan birisini tecrübe edebilirsiz. araman’a geldiğiniz zaman ziyaret etmeniz gereken yerlerden birisidir İbrahim Bey imareti. İbrahim Bey İmaretinin kapısında Karamanılının kültürünü anlatan bir yazı vardır. İmaretin kapısında “Girene Kapımız Açık, Yiyene Lokmamız Helal” yazmaktadır. İmaretin üzerindeki kuş yuvası her yıl uzun yollardan sadakat ile gelen leylekleri heyecanla ağırlar. İbrahim Bey İmaretinin hemen yakınında, Hz. Mevlana’nın annesi Mümine Hatunun içinde dinlendiği Aktekke Camiini görürsünüz. Karaman’da Mümine Hatun, Yunus Emre, Siyahser (Karabaş Veli), Piri Reis, Karamanoğlu Mehmet Bey, Şeyh Edebali, Dursun Fakih ve niceleri Karamanda dinlenmektedirler. Aktekke Camiini ziyaret etmeyi, caminin avlusundaki ulu çınarın gölgesinde soluklanmayı ve ora- daki hediyelik eşya satan küçük dükkânlara uğramayı unutmayın. Belki de avluda ki o ulu çınarı Hz. Mevlana dikmiştir. Dünyaya yayılacak olan iyilik, insanlık ateşini Hz. Yunus ile birlikte bu avluda yakmışlardır. Şehrin içinde size kucak TÜRK DİL BAYRAMI VE KARAMAN K araman aklın ve emeğin de iklimidir. İlk yerleşilen, ilk hasat yapılan coğrafya birikimlerinden günümüze zengin bir tarımsal üretim ve güçlü bir sanayi üretimi ile katılır Karaman. Özcesi Karaman; bozkırlardan dağlara, topraktan meyveye, tarihten bugüne, göçerlerden konana, gelişerek akan güçlü bir uygarlık ilidir. Karaman Türkçedir. Türkçe devlet ve edebiyat dili olmaktan kovulduğu zaman Karamanoğlu Mehmet Bey 1277 yılında yayınladığı fermanı ile Türkçeyi geri çağırıp yeniden devlete, şiire, halka, tarihe kazandırmıştır. Her yıl 13 Mayısta Karaman Türk Dil Bayramı- nı kutlayarak; Karamanoğlu Mehmet Bey’i anmakta ve Konferanslar, sempozyumlar ile Türkçe için çalışmaktadır. 2010 yılı etkinliklerinde Karaman Belediyesi Türkoloji Merkezi, Türkçe Bilim Kütüphanesinin açılışı yapıldı. Henüz çok genç olan bu kütüphane gelecekte Türkçe ile ilgili ilk müracaat edilen merkezlerden birisi olacaktır. ISG KENTLER SERGİSİ açan birçok durak bulabilirsiniz. Bunlardan birisi de yürüyüş mesafesinde olan Hz. Yunus’un, Yunus Emre Camiinde bulunan türbesidir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki Yavuz Sultan Selim döneminde yapılan Konya il yazımına ilişkin tahrir defterinde ve birçok belgede Yunus Emre’nin ve bağlı bulunduğu İsmail Hacı cemaatinin Horasan’dan Karaman’a gelerek yerleştikleri ve Karaman’ı yurt edindikleri belirtilmektedir. Aynı belgeler ışığında Yunus Emre’nin Karaman’da vefat ettiği ve türbesinin kendi adıyla anılan caminin içinde olduğu bilinmektedir. TARİHİ MEKANLAR K aramanda, Kışın Ermenek Dumlu Gözede kardelen çiçeklerini görebilir, bin yıllık Zeyve Pazarında alışveriş yapabilir, Atatürk’ün baba yurdu Taşkale’de binlerce yıllık kayalara oyulmuş depoları gezebilir, baharda tarlalardaki kırmızı gelincikleri, her mevsim keşfedilmeyi bekleyen mağaraları ziyaret edebilirsiniz. Karamanda tadabileceğiniz bir çok lezzet, görebileceğiniz bir çok tarihi mekân var, Çeşmeli Kilise, Tartan Evi bunlardan sadece bir kaçı. Masalları bilirsiniz; Padişahın güzeller güzeli kızı - se Sultan’ın evliliği tarihteki pek çok prenses gibi, sultan 1. Murad ve Karamanoğlu Alâeddin Bey’in antlaşma masasında gerçekleşmişti. Hatuniye Medresesi’de Mümine Hatun Tarafından 1382 yılında yaptırıldı. Medgeleneksel Karaman lezzetlerinden ikram ediyor. 25 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I karaman BİNBİR KİLİSE KARAMAN’IN EKONOMİSİ K K aradağ’a uzanmadan anlayamazsınız bu şehri. Peki, Karaman’a doğru ilk uçmaya başladığınız Karadağ’ın içinde sakladığı, tarihi mekanları biliyor musunuz? Haydi, özgür atların koştuğu Karadağ’a doğru çırpalım kanatlarımızı. Karadağ’daki bir bölgeye kilise kalıntılarının çokluğu nedeniyle ‘’Binbir Kilise’’ adı verilmiştir. Madenşehir, Yukarı Ören ve Değle Köyleri’nde yoğunlaşan kalıntıların tümü, ‘’Binbir Kilise ‘’olarak adlandırılır. Hitit Dönemi’nde de kutsal bir bölge olduğu bilinen BinbirKilise`ye, 4.yy`dan sonra çok sayıda kilise ve manastır inşa edilmiş ve önemli bir dini merkez olmuştur. Derbe Antik Kenti’nde, Aziz Pavlos’ un, Barabbas’ın ayak izlerine rastlayabilirsiniz. Birçok Hıristiyan, hacı olmak için bölgeyi ziyaret etmektedir. Karaman Valiliği, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bu bölgedeki inanç turizmini geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır. Eğer doğanın içinde saklı kalmış tarihi mekanları gezmekten hoşlanıyorsanız, Binbir Kilise’yi görmelisiniz. araman Organize Sanayi Bölgesinde ki fabrikalarda çiftçinin alın teri lezzete dönüşür. Oradan da dünyanın dört bir tarafına; yüzden fazla ülkeye gönderiliyor. Karamanda üretilen bisküviler, kekler, çikolatalar, krakerler kimi zaman Afrikada sevimli zenci bir çocuğun heyecanı, mutluluğu oluyorlar. Ülkenin elmasının % 20 sini üreten bu şehirden ovadan dağlara kadar her yer alın teri ve bereket akar. Karaman organize sanayi 500 Milyon Doların üzerinde ihracat yaparak ülke ekonomisine ciddi bir kazanç sağlıyor. Yeni yatırım yapacak sanayiciler için küçük bir sır verelim, eğer yatırım yapmak için uygun bir yer arıyorsanız, birçok ünlü gıda markasınında da tercihi olan Karaman size özel fırsatlar sunuyor. Bu konuda Karaman’ın üst yönetimi tam uyum içinde çalışıyor. Karaman’ın rüzgâr potansiyeli ve güneş verimliliği de doğal kaynaklardan ener- ji üreten birçok dünya devinin ilgisini çekiyor. Bölgede enerji yatırımları başlamış durumda. Karamanda işsizlik yok denecek kadar az, Karaman’a çevre illerden çalışmak için gelen birçok insana rastlarsınız. Karaman da ki fabrikalarda yaklaşık 13.000 insan istihdam ediliyor. Karaman hem göç alan bir şehir hemde göç veren bir şehir, yurt dışında yaşayan ve çalışan 300.000 Karamanlının olduğu biliniyor. Neredeyse Kentteki her evden birileri Avrupada çalışıyor. Avrupa’daki Kara- manlılar yaz aylarında göçmen kuşlar misali Karamana doğru kanat çırpıyorlar. Yazın Karamanda araç plakaları dâhil birçok şey renkleniyor. Nufus neredeyse iki katına çıkıyor. Sokakta hayat hareketleniyor, kaynaşma geceleri ve konserleri düzenleniyor. Yaz ayları uzun bir festival havasında geçiyor. Şimdilerde Karamanda modern bir hayat var, yaşam konforu hızla gelişiyor. Geleneksel hayat, Karaman kültürü ve modern hayat rekabet içerisinde denge kurmaya çalışıyor. ARABAŞI ÇORBASI VE CALLA Karamanda en çok beğenilen geleneksel lezzetler arasında arabaşı çorbası ve calla başı çekiyor. Arabaşı çorbası un kavurması ile yapılan bir çeşit tavuk çorbası 26 olarak biliniyor, fakat tavşan ve hindi etinden yapılanı tercih ediliyor. Toprak tencerelerde kuzu etinden yapılan Calla ise çok sevilen yemeklerindendir. TAHIL AMBARLARI (TAŞKALE) K asabanın kuzeyinde yaklaşık 40 m. yüksekliğinde 251 adet ambar mevcuttur. Genellikle iki bölmeli ambarlar, arpa, buğday ve bakliyat saklamak üzere kullanılır. Ambarlar 50-60 ton dolayında hububat depolanabilir. Her mevsimde hava sirkülasyonu sağlayan, killi kireç taşından oluşmuş ambarlara “tutamak” yerlerinden çıkılır, makara sistemi ile de ambarlara ürün çıkarılır ve indirilir. Erken Hristiyanlık döneminden bu yana kullanıldığı kabul edilen taş ambarlardan biri- ni kilise olduğu ve camiye dönüştürüldüğü çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. ISG KENTLER SERGİSİ karaman MAĞARALAR VE OBRUKLAR YAYLALAR K araman’daki yaylalar, genellikle ilkbaharda köylülerin hayvanlarını otlatmak amacıyla kullanılır. Yaylalar, genellikle Ayrancı, Sarıveliler, Başyayla ve Ermenek ilçelerinde yoğunlaşmıştır. Karaman’da, özellikle Toros Dağları çevresindeki köylerde, yaz aylarında, hayvanları otlatmak için yaylalara çıkmak yöre halkının gelenekleri arasındadır. Karaman yaylaları, orman içinde, güzel ve tatlı suyu, temiz havası, yeşilliği, hayvanları otlatmaya elverişli olması ve Akdeniz’e bir geçiş bölgesi olması nedeniyle günübirlik olarak yerli ve yabancı turistlerin özellikle Er- K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I MERASPOLİS MAĞARASI Meraspolis mağarası Ermenek kentinin kuzeyindeki dağların kaya bloklarının altında suların kireçli kayaları oyması ile meydana gelmiş çok büyük bir mağaradır. Mağara dünyanın en büyük yeraltı suyunu bünyesinde taşımaktadır. menek bölgesindeki yaylaları trekking yapmaya elverişlidir. Yeme içme ve doğal suyu ile etkin yöreler olduklarından piknik amacı ile de tercih edilmektedir. Bu alanlarda konaklama tesislerinin yapılması yayla turizmine daha uygun bir zemin oluşturacaktır. Son yıllarda Türkiye’de dağ ve doğa yürüyüşü önemli gelişmeler göstermektedir. Karaman’ın güneyindeki Toroslar’ın uzantılarında, Bolkar Dağlar’ında, batısındaki Akçaalan Bağdat Yaylası’nda, Yellibel, Barçın yaylalarında, Göksu Vadisi ve Ilısu Şelalesi’nde dağ ve doğa yürüyüşü yapılabilir. İNCESU MAĞARASI Taşkale kasabasının 9 Km. güneyinde İncesu Deresi’nin dağlık yamacında bulunan mağara tümüyle yatay gelişmiş, kuru bir fosil mağarasıdır. Uzunluğu 1356 m.dir. AŞARİNİ MAĞARASI İncesu Mağarasının 350 m. güneyinde bulunan Aşarini Mağarası 750 m. uzunluğundadır ve iki koldan oluşmaktadır. Mağara, birinci derece doğal sit alanıdır. DİVLE OBRUĞU Ayrancı ilçesi, Divle (Üçharman) köyündedir. Bu obruk, yurt çapında tanınmaktadır. Obruk, dağın 36 m. derinliğindedir. Obruğa tulum peyniri konmakta ve tulumlar bir makara ile sarkıtılmaktadır. Obruk, yazın donduracak kadar serin, kışın da ılıktır. HIŞLAYIK MAĞARASI Karaman, Ayrancı İlçesindedir. Mağaraya 26 m.lik dikey bir bacadan iniş yapılarak yeraltı nehrine ulaşılmaktadır. Hala devam eden mağara bir çok sifon geçilmektedir. GÖDET MAĞARASI Karaman’a 45 km. uzaklıkta, Gökçe köyünde bulunmaktadır. Kayan Ernek mevkiinden sonra mağaralar başlamaktadır. Büyük mağaraların önü yıkıldığı için katları dışarıdan görülür. 7 - 8 kat halindeki büyük mağaranın iki yanındaki oyuklar 2 - 3 kat olarak uzanır. MANAZAN MAĞARALARI Manazan Mağaraları Karaman’ın doğusunda (Karaman’a 40 km.) Yeşildere ile Taşkale Kasabaları arasındaki vadinin kuzey yamaçlarında; Bizans döneminde yapılmış; killi kireç taşı içine oyulmuş, beş katlı toplu meskenler halindedir. Sabit ısı tutmasından ve hava içerisinde nem olmadığından, organik maddeler uzun süre bozulmadan kalabilmektedir. GÖVES KÖYÜ MAĞARALARI: Göves Köyü Paşabağı mevkiinde bulunan mağaralar, Manazan Mağaraları gibi mesken olarak kullanılmıştır İniş, çıkış için bacalara sahiptir. NEDEN KARAMAN? KARAMAN’A ULAŞIM Karaman ve çevresi uygun ulaşım ve lojistik destek imkanları ile çevrilmiş özel bir konumuna sahiptir. Hava Limanları: Konya 100 Km. / Esenboğa Uluslar Arası Hava Limanı / Ankara 350 Km. Adana Uluslar Arası Hava Limanı / 350. Km Antalya Uluslar Arası Hava Limanı 450 Km. (Kuzucu’ya hava alanı yapılınca 50km) Limanlar Karaman’a çok yakın mesafede... Deniz Limanları: Taşucu / Silifke yolu 150. Km. (Yeni Erdemli açıldığında denize 1saat mesafede) Mersin Limanı 230 Km. Antalya Limanı 450 Km. Yeni açılmakta olan asfalt yol ile Karaman - Ayrancı Erdemli üzerinden denize ulaşım 131km’ye , 1 saate kısalmıştır. YER KABUĞU HAREKETLERİ Karaman’da güvendesiniz... Karaman depremin dışındadır. Türkiye (tektonik) yer kabuğu hareketleri açısından riskli bir ülkedir.Karaman bu riskin dışında olan Türkiye’deki TEK MERKEZDİR. Karaman güvenlidir. KARAMAN’DA YATIRIM Karaman’da herkes yatırımcıya yardımcıdır. Arsa tahsisi Yatırımcılara karaman organize sanayi bölgesinde, Alt yapısı hazır arsalar tahsis edilmektedir. Arsalarda doğalgaz hattı ve elektrik enerjisi bağlantısı hemen yapılabilmektedir. Stopaj desteği Tüm sektörlerde en az 10 ilâve istihdam sağlayan yatırımcılara asgari ücret üzerinden hesaplanan gelir vergisi kadar (Ortalama kişi başı 73 tl) gelir vergisi teşviki uygulanmaktadır. Sigorta prim desteği Karaman organize sanayi bölgesinde sigorta işveren payının %100’ü devlet tarafından ödenmektedir. Organize sanayi bölgesinin dışındaki alanlarda bu destek %80 ile sınırlıdır. Gümrük işlemleri Gümrük ile ilgili işlemler osb’de bulunan gümrük Müdürlüğü tarafından kısa sürede ve kolaylıkla sonuçlandırılabilmektedir. Ayrıca “serbest lojistik alan” oluşturulması için çalışmalara başlanmıştır. NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ Karaman’da nitelikli işgücü potansiyeli çok yüksektir. Üniversite ve Meslek Yüksek Okulundan başka Endüstri Meslek Lisesi ve Mesleki Eğitim Merkezi mezunlarının temini gayet kolaydır. Hem kaliteli, hem ekonomik insan gücünün olması elbette yatırımcılariçin de caziptir. YAN SANAYİ Hızlı Tren çok yakında... Hızlı Tren: Konya Hızlı Tren İstasyonu / Konya 100 Km.* ISG KENTLER SERGİSİ Küçük Sanayi ve Yan Sanayi mevcut olup, bir hayli gelişmiş durumdadır. Bu konuda gerektiğinde çevre illerden destek alınabilmektedir. 27 KKEENNTTLLEERRIINN YYEENNİİ BBUULLUUŞŞM MAA NNOOKKTTAASSII niksar Tarih, Tabiat, Kültür ve Turizm Kenti… Şehirler kendi içinde yaşayan, tabiat değerlerini, kültürel ve ekonomik hayatı dünden bugüne ve yarına taşıyan, o şehre değişik özelliklerini veren ve bütün insanları bağırlarına basan medeniyet beldeleridir. Atalarımız da 11.Yüzyılda Anadolu’ya yerleşirken ilk kez üs kurdukları şehirler içinde Niksar gibi güzel bir yerleşim bölgesini seçmişlerdir. Bu, tesadüfî olmayan dünden bugüne ulaşan çok önemli tarihi, coğrafi ve stratejik bir olgudur Danişmentli Türk Devleti ile birlikte Tacettin Oğulları Beyliği’nin başkentliğini yapmış, asırlardır Türk bayrağının dalgalandığı, Anadolu’da ilmin ilk ışıklarının yayıldığı Nizamettin Yağ-ı basan Medresesi’nin bulunduğu bu şehrin kalesinden tarihle birlikte tabiatın cömertçe sunduğu, kimi zaman nazlı kimi zaman delicesine akan Kelkit Nehrini ve Canik Dağlarına yaslanan zümrüt bir gerdanlığın altındaki Niksar Ovasını seyre dalmak kadar haz alınacak duygu zor yaşanılır. Türkiye’de ender rastlanır bir şekilde on dakikada ülkemizin en bol oksijenini sizler için depolayan Çamiçi Yaylasında serinliğe kavuşmak; asırlardır insanlara şifa dağıtan Ayvaz suyundan içmek, arzuladığınızda kendinizi bir saatte Karadeniz sahillerinde bulmak istiyorsanız; Erzurumlu Emrah misali “Tarih, Tabiat ve Kültür Kenti” olan Niksar Şehrimiz kucağını, kollarını açmış sizleri beklemektedir. Turizmin parlayan yıldızı NİKSAR T arih, tabiat, kültür ve turizm kenti Niksar, Orta Karadeniz’in iç kısımda Kelkit vadisi üzerinde Tokat İli’ne bağlı bir kenttir. Yüzölçümü 955 kilometrekare, ortalama rakımı 350 mt olan Niksar, Canik Dağlar’ının Kelkit Vadisi’ne inen eteklerinde kurulan ve Kelkit Irmağı’nın geçtiği vadi boyunca uzanan tabii güzelliklerin şehridir. İklim olarak Orta Karadeniz iklimi ile İç Anadolu iklimi arasında bir geçiş iklimi bölgesidir. Kışlar ılık ve yağışlı yazlar ise sıcak geçmektedir. Yıllık yağış ortalaması 500 mm, yıllık sıcaklık ortalaması ise 15 derecedir. Tarım arazisi bakımından elverişli bir ovaya sahiptir. Yetiştirilen ürün çeşiti olarak zengin bir yapıya sahip Niksar ovası yılda birden fazla ürün vermektedir. Danişmentli, Selçuklu v e O s manlı zamanları nın Türk İslam Kültürü’nü yansıtan eserlerle donatılan şehir, tarihin izlerini bütün ihtişamıyla yaşatan zengin bir açık hava müzesi görünümündedir. Niksar, Danişmentliler Devleti Kurucusu olan Me- lik Danişment, Gümüştekin Ahmet Gazi tarafından fethedilmiş, Niksar’ı Sahil Rumları’na karşı mücadelede kendisine hem bir üs hem de bu devletin başkenti olarak seçmiştir. Bu dönemde Niksar ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir. Tarihi ipek yolunda olan Niksar, Osmanlı Padişahları’ndan Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi büyük padişahlara ev sahipliği yapmıştır. Kentimizde birçok tarihi eser bulunmaktadır. LEYLEKLİ KÖPRÜ ÇÖREĞİ BÜYÜKCAMİİ N iksar’da İlhanlılar’dan kalan en önemli eserlerden birisidir. Hicri 13. yüzyılda tekke ve zaviye olarak inşa edilmiştir. Kare planlı yapıdır. Adını kapının sağ ve sol yanlarında bulunan çöreğe benzer iki büyük diskten almıştır. Caminin en ilginç yanı portakal stalaktitlerinin (Omurgalılarda, denge ve yönelimle olan ilgileri bakımından işitme taşlarına verilen ad) orta yerinde bulunan çö- 28 melmiş geyik ya da ceylan Duran YADİGAR Niksar Belediye Başkanı NİKSAR KALESİ D iyarbakır kalesinden sonra Türkiye’nin ikinci büyük kalesi olan Niksar Kalesi, altı köşeli eski bir kale olup üç tane kapısı vardır. Kale’nin içinde Bizans dönemine ait bir kilise, hamam, ambarlar, zindanlar ve Anadolu’nun ilk tıp eğitiminin verildiği ve 1158 yılında Nizamettin Yağıbasan tarafından yapılan tromplu (Binanın bir bölümünü tutmaya yarayan köşe kubbesi), açık kubbeli olan medrese 1939 depreminde hasar görmüş, VaBelediyemiz’in katkılarıyla restore çalışmalarının büyük bir kısmı tamamlanmıştır. Niksar Kalesi’nde restorasyon çalışmaları ise; Kültür Bakanlığı ve Belediyemiz işbirliği ile sürdürmekte olup %40’lık aşaması çok kısa bir sürede tamamlanmış ve 2011 yılı yatırım programlarına alınması için gerekli çalışmalar başlatılmıştır. En kısa zamanda Niksar Belediyesi tarafından yapılan rekreasyon çalışmaları sonrası Niksar Kalesinde Niksar Kent Müzesi ve açık havada Anadolu Medeniyetleri Taş Eserleri Müzesi açılacak olup aynı zamanda Niksar Kalesi doğal bir gezi alanı içerisinde insanların gezilebileceği, dinlenebileceği ve müthiş bir manzarada çay ve kahvelerini içebileceği bir yere dönüşecektir. L eylekli Köprü (Yılanlı Köprü): Kentimiz içinden geçen Çanakçı Deresi üzerinde Arasta Camii yanındadır. Tek kemer gözlü, yarım daire şeklindedir. Kemer kilit taşının üzerindeki taşta ağzında yılan tutan bir ISG KENTLER SERGİSİ niksar K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I TAŞMEKTEP ULU CAMİİ (Prof. Dr. Metin SÖZEN Kültür Evi) 1145 yılında yapılan camii dikdörtgen planlıdır. Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini taşımaktadır. Anadolu’nun en eski ve en yüksek tuğla minaresine sahip olan, bu minare depremden sonra yıkılmıştır. Yerine daha kısa blok tuğladan bir minare yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Trabzon seferine giderken Ramazan Ayı’na denk geldiğinden Ramazan Ayı’nı YAĞIBASAN MEDRESESİ ve Bayramı’nı Niksar’da Ulu Camii’nde geçirdikten sonra sefere çıkmıştır. A nadolu’da günümüze kadar gelebilen ilk ve en eski medreselerdendir. 1158 yılında Niksar Kalesi’nde inşa edilmiştir. Kapalı avlulu, iki eyvanlı ve revaksız bir medresedir. Anadolu’da tıp eğitimi verilen ilk medreseler- den biri olarak bilinir. 1939 ve 1942 depremlerinde büyük bir kısmı çöken yapının restorasyon çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmıştır. Belediye olarak Yağıbasan Medresesi’nde fotoğraf sergisi ve çeşitli kültürel etkinlikler düzenlemekteyiz. LÜLECİZADE KARDEŞLER ÇEŞMESİ B ugün Çöreği Büyük Camii’nin yanına alınan çeşme, Roma Dönemi’ne ait lahit taşlardan inşa edilmiştir. 1921 yılında Lülecizade Kardeşler tarafından yaptırılmıştır. Çeşme’nin üzerine konulan lahit kapağının doğu köşesinde kabartma tekniği ile sürüsünü otlatan bir çoban, batı köşesinde bir hayvan sağan kadın tasvir edilmiştir. KIRKIZLAR KÜMBETİ 12. Yüzyılın ilk çeyreğinde yapılan bu kümbet sekizgen planlı, piramit külahlı tuğla malzeme ile örülmüş anıtsal bir kümbet görünümündedir. Tuğla yapının pencere ve kapı üstlerinde turkuvaz renkli çini mozaikler vardır. Adı konusunda halk arasında yaygınlaşan değişik öyküler bulunmaktadır. Öykünün birinde zalim kralın kızı olan kırk kız arkadaşın, zalim hüküm- darın zorla topladığı vergileri hazineden bir türlü çıkarıp yoksul halka geri dağıttığı fark edildiklerinde ise; hepsinin öldürülüp şimdiki türbenin olduğu yere defnedildikleri; daha sonra da Selçuklular döneminde kırkızlara hürmeten bu türbenin yaptırıldığı anlatılmaktadır. nel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. TALAZAN KÖPRÜSÜ HÜKÜMET KONAĞI N S ultan II. Abdülhamit devrinde 1905–1907 yılrından Hacı Abdurrahman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Uzun yıllar Hükümet Konağı olarak hizmet veren yapı, bir dönem Niksar Halk Kütüphanesi olarak da kullanılmıştır. 2007 yılında restorasyona alınan binanın çalışmaları tamamlanmak üzere olup, tamamlandığında Belediye Başkanlığı ve Kültür Merkezi olarak kullanılması planlanmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ iksar - Erbaa yolu üzerinde yer alır. Yedi sivri kemer gözlüdür. Bunlardan ortadaki en büyük kemer yıkılmış, aradaki boşluk düz bir demir köprüyle birleştirilmiştir. Kemer örgüleri kesme taşlarla diğer kısımlar ise moloz taşlarla örülmüştür. XIII. yy’ın ilk çeyreğinde yapıldığı sanılan köprü, 1390 yılında “PALAZAN” adıyla bilinmektedir. Köprü 10 mt genişliğinde, 9 mt yüksekliğinde ve 147 mt uzunluğundadır. Çevresindeki kalıntılar köprünün bir zamanlar önemli bir geçiş noktası olduğuna işaret etmektedir. Talazan Köprüsü’nün res- E ski Hükümet Konağı yanında yer alan ve kitabesi bulunmayan yapının kesin inşa tarihi bilinmemektedir. İnşa tekniği ve mimari özelliklerine göre 19. yy’a tarihlenebilmektedir. Eğimli bir arazide kurulmuş yapı enlemesine dikdörtgen planlıdır. Kare planlı yan yana iki mekândan oluşmaktadır. Yapının önünde, dört sütun üzerine oturan dört bölümlü revak düzenlemesi yer almaktadır. ERZURUMLU EMRAH VE CAHİT KÜLEBİ ANIT MEZARLARI E rzurum’un Tanbura Köy’ünde doğan Şair’in doğum tarihi bilinmiyor. Erzurum’da medrese eğitimi ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde saz çalıp şiirler okuyan ve en son Niksar’a gelip yerleşerek hayatının geri kalanını Niksar’da geçirdi. 1986 yılında mezarı, Anıt Mezar haline dönüştürüldü 20 Aralık 1917’de Tokat’ın Zile ilçesinde doğdu, 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara’da öldü. İstanbul Yüksek Öğretmenlik Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 25 Haziran 2010 tarihinde Niksar Belediyesi ve Ali KÜLEBİ’ nin girişimleriyle bir anıt mezar yapılarak ziyarete açıldı Genel Müdürlüğü Tarafından başlatılmış olup, aslına uygun olarak çok kısa bir zamanda tamamlanması planlanmaktadır. 29 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I niksar SUNGURİYE TÜRBESİ EFKERİT VADİSİ LUVİ TAPINAĞI D anişmentliler dönemine ait olduğu bilinmekle beraber, yaptıran kişi ve yapım tarihi bilinmemektedir. Türbede yatanın Danişment Ahmet Melik Gazi’nin oğlu İsmail Sungur olduğu rivayet edil- MELİKGAZİ TÜRBESİ N iksar Kent merkezine 10 km uzaklıkta bulunan Efkerit mevkiinde mağaralar, irili ufaklı tümülüsler, mezar kalıntıları ve Luviler’e ait bir tapınaktan oluşan bir kanyonda yer almaktadır. Anadolu’da yaşayan ilk ırklardan olan Luviler, M.Ö. 3000 yılla- rında gerçekleştiği düşünülen Nuh Tufanı’ndan kaçarak bu mağara ve tapınakları inşa ettiği genel kanaattir. Daha sonra bu mağara Nizamettin Yağıbasan tarafından askeri üs olarak kullanıldığı çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. N iksar Fatihi Melik Ahmet Gazi’nin yattığı türbedir. Tipik Selçuklu mimarisine göre ve mescite benzer şekilde inşa edilmiştir. 1942 depreminde büyük hasar gören türbe 1990’ lı yıllarda restore edilmiştir. Müdürlüğü’nce restorasyonu tamamlanmıştır. Halen bulunduğu mekânda dikkat çeken bir yapıdır. Türbenin çevresi Niksar’ın çeşitli yerlerinden getirilen mezar taşları ve kitabelerle düzenlenmiş bir açık hava müzesi görünümdedir KOLAG KÜMBETİ (ARSLAN DOĞMUŞ) CİN CAMİİ DOĞAN ŞAH ALP TÜRBESİ T aşmektep Mahallesi’nde bulunan yapının 1160 da Danişmentliler zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Doğu- batı doğrultusunda moloz taştan dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir. AKYAPI KÜMBETİ K are mekân üzerine tromplu bir kubbe oturtulmuştur. Moloz taştan yapılmış ve kesme taş kaplanmıştır. Kitabesi olmayan tipik bir Selçuklu Eseri olan Türbe’nin XIII. yy’da Selçuklular döneminde inşa edildiği tahmin edilmektedir. 1 182 -1183 yıllarında Bedrettin Ebu Atabek Mansur Şahin Şah Bin Arslan Doğmuş tarafından yapılmış olup, Selçuklu eseridir. Bir eyvan ve iki yanında tonozlu mekânlar günümüze ulaşmıştır. Sivri beşik tonozla örtülü eyvanın kemeri güneye bakmaktadır. Bugün için eyvan, içine yerleştirilmiş üç mezarla türbe fonksiyonu kazanmıştır. A tabey Şahin Şah’ın (1182-1183) babası Arslan Doğmuş’un yattığı tekke; Selçuklu yapı geleneğine uygun moloz taş üzerine kesme taş kaplanmış sekizgen planlı ve kubbelidir. XII. yy’da yapılan küm- Müdürlüğü’ne ait olan eser 2008 yılında restore edilerek hizmete sunulmuştur. rı olan iki mezar bulunuyor. Her kenarda kemerli pencereler yer almakta olup; lentolu kapının üzerindeki kitabede mealen: “Büyük Hacip; Esedüd – Din Arslan Doğmuş Bin Abdullah. ‘’Allah ona rahmet eylesin” yazmaktadır. HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ N Yapının üst örtüsü kurşunla kaplanmıştır.Türbe etrafında çevre düzenlenme- 30 M HACI ÇIKRIK TÜRBESİ iksar’ a 7 km uzaklıktaki Hüseyin Gazi Köy’ünde yüksek bir kayalığın üzerindedir. O dönemdeki Türk büyüklerinin mezarları gibi büyük taşlarla çevrilmiştir. Eni 2,5 mt, boyu 7,5 mt olan mezardaki şahsın Melik Ahmet Danişment Gazi’nin Niksar’daki ilk beylerinden Hüseyin Gazi olduğu bilinmektedir. elikgazi Mezarlığı girişinde yer alan Türbe; dikdörtgen planlı, moloz taşla inşa edilen yapının kitabesinde “Bu murabut, müeiibit, Büyük Emir İsfehsalar Siracüddin Alp Bin Savcı. ‘’Allah ona rahmet eylesin” yazmaktadır. Hemen karşısındaki yapıda; Seyyid Nurettin Alp Arslan’a ve kardeşi Rufai-zade Alaaddin Savcı Bey’e ait kabirler vardır. MÜHÜRKESEN TÜRBESİ N iksar’a 15 km uzaklıkta Efkerit Köyü sınırları içinde halk arasında ‘’Mühürkesen’’ diye bilinen 4 tarafı taş kitabelerle yazılı bir mezardır. Tam olarak okunamayan kitabelerde Aye’tel Kürsi yer almaktadır. Çevresinde ise değişik taşlar bulunmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ niksar K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I ROMA DÖNEMİ ARSENALİ N iksar kent merkezinde, İsmet Paşa Mahallesi’ndeki yapı kalıntısı, aynı alanda bulunan tek katlı evin altında yer almaktadır. Birbirine paralel uzanan iki galeriden oluşan yapının yan galerisine, ana galeriden bir açıklıkla geçilmektedir. Yapı üç ayrı mekandan oluşmuştur. Ortadaki dörtgen planlı giriş mekânının kuzey ve güney cephelerinde birer giriş kapısı bulunur. Girişler yekpare iri taş sövelerle oluşturulmuştur. Kuzey girişi ile güney girişleri tahrip edilmiş durumdadır. Bu orta mekâna açılan doğu tarafta 11 adet tonoz orta odada yer alır. Batı yönde ise dörtgen planlı uzun bir mekan yer alır. Bu mekân ÇAMİÇİ YAYLASI girişi ortada olup giriş salonuna açılır ve giriş yan söve taşlar ile eşik ve tavan taşı tek blok kullanılarak inşa edilmiştir. Tüm mekânlar erozyonla taş, kum dolguludur. Yapıda tüm mekânlara gömü yapılmıştır. Çok sayıda iskelet taban seviyesinde yer alır. Mimari doku konak tarzı, M.Ö.2–3. yy. karakteri olduğunu gösterir. Bu tarihi eserlerin yanında ayrıca Taşbina, Çoroğlu Konağı, Softoğlu Konağı, Gümüşler Konağı, Mukayitler Konağı, Çavuşoğlu Konağı, Mahfel, Roma Hamamı, Çavuş Hamamı, Seğmenli Köprü, Roma Dönemi Tarihi Cer (Kireç Köprü) Köprüsü gibi birçok tarihi eser bulunmaktadır. AYVAZ PARKI VE AYVAZ KENT ORMANI N iksar’da bulunan birçok park arasında ayrı bir öneme sahiptir Ayvaz Parkı. Dünyaca Ünlü Ayvaz Suyu’nun çıktığı alanın hemen yanında bulunan, çam ağaçlarıyla kaplı, içinde köprülü havuzu, büfeleri, pide ve kebap salonları, çocuk oyun alanları ve dinlenme alanlarından oluşmaktadır. KONAKLAMA K ent merkezinde iki adet üç yıldızlı ve iki adet iki yıldızlı otel, öğretmenevi, tarihi konak tarzında butik otel olmak üzere 300 yatak kapasitesi bulunmaktadır D eniz seviyesinden yaklaşık 1350 m. yüksekte bulunan Çamiçi, kente 17 km. uzaklıkta olup, Niksar; Ünye yolu üzerindedir. Kentin kuzeyine düşer.Tamamen çam ağaçlarıyla kaplı, tabiat harikası bir yayladır. Çamiçi Yaylası; Orta Anadolu’dan ve Akdeniz Bölgesi’nden, Karadeniz ULAŞIM İ ç ve Doğu Anadolu ile Karadeniz Bölgeleri arasında bir geçit niteliği taşıyan Niksar, bu bölgeleri birbirine bağlayan yolların kavşak noktasında yer alır. Niksar, Tokat Havaalanı’na 60 km, Çarşamba Havaalanı’na 154 km, Merzifon Havaalanı’na 166 km, Sivas Havaalanı’na ise 160 km uzaklıktadır. Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Samsun gibi Büyükşehir’lerden her gün Niksar’a karayoluyla ulaşım sağlanmaktadır. Bölgesi’ne giden en kısa yoldur. Çamiçi Yaylası’nda piknik, doğa yürüyüşü ve kamp yapılabilmektedir. Nem oranının sıfıra yakın olması astım ve şeker hastaları için önemli bir tercih sebebidir. Çamiçi Yaylası Turistik Yaylalar kapsamına alınma çalışmaları sürmektedir. NİKSAR MUTFAĞI G eleneksel Tokat - Niksar evlerinin en önemli özelliği, evin en büyük odasından birinin mutfak olarak kullanılmasıdır. Mutfağa halk ağzıyla “Aşevi” ya da “Aşgana” denilir. Son derece zengin bir mutfağa sahip olan yöremizin başlıca yemeklerini şöyle sıralayabiliriz. Çorbalar: Tarhana, bacaklı çorba, helle çorbası, gendirme toygası, mısır toygası, katıklı(ayranlı) düğün çorbası, zoğall (kızılcıklı) ve erikli çorba, tutmaç çorbası, köy toyga çorbası sarması, kabak kabuğu kavurması, madımak, yer pancarı, patlıcan kebabı, pehli Hamur İşleri: Çökelikli, katmer, cızlak, yufka böreği, cevizli çörek, bişi, leylek giliği, muhacir böreği, çarşaf böreği Pilavlar: Mercimekli ve fasulyeli bulgur pilavı, keşkek Tatlılar: Yufka tatlısı, kalburabastı, cevizli baklava, revani, lokma tatlısı, kuşburnu reçeli, dut pekmezi, sütlaç, irmik tatlısı... Yemekler: Tokat Kebabı (yöreye has bu kebap özellikle Niksar Yaylaları’nda otlayan kuzu etinden yapılmaktadır.), yaprak sarması, cevizli bat, baklalı yaprak ISG KENTLER SERGİSİ 31 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I niksar komşu cennetler ATAKÖY BARAJ GÖLÜ T BORABAY GÖLÜ A masya’nın Taşova ilçesine 15 km, Niksar’a ise 75 km uzaklıktadır. Doğal bir heyelan gölüdür. Denizden 1000 m. yüksekte bulunan gölün, en derin yeri 30 metredir. Bir doğa harikası olan Borabay Gölü, doğa yürüyüşü, piknik ve okat İl’inde, Almus İlçesi’ne 10 km, Niksar İlçesi’ne 25 km mesafededir. Yeşilırmak üzerinde, hidroelektrik enerji üretimi amacı ile kurulmuş bir baraj gölüdür. 500 hektar büyüklüğündeki gölalanı Harami Vadisi ile bütünleşik bir ekosistem oluşturmuştur. Göl ve vadisi eşsiz doğa güzelleri sergilemektedir. Doğa yürüyüşü, piknik ve kamp için son derece uygunluk arzetmektedir. kamp için son derece uygunluk arz etmektedir. Bakanlar Kurulu’nca Turizm Merkezi olarak ilan edilmiş bulunan Borabay Gölü’nde 9 adet bungalov ev, gazino, kamp ve piknik alanları, doğa yürüyüşü parkuru ve dinlenme imkanları vardır. ALMUS BARAJ GÖLÜ VE ORMAN EVLERİ ZİNAV GÖLÜ VE KANYONU A Z inav Gölü, Tokat ili Reşadiye ilçesinin kuzeybatısında bulunmaktadır. İlçe merkezine uzaklığı 17,4 km, Niksar’a ise 55 km mesafede bir heyelan seddi gölüdür.Rakımı 950 m olan gölün yüzölçümü 318 000 m2 dir. Doğa 32 koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bağlı mesire yeri, Göl’ü besleyen Zinav Çayı, ismini verdiği 7-8 km’lik kanyonu ile dikkati çekmektedir. Gölde her türlü su sporları ve sportif balıkçılık yapılabilir lmus Baraj Gölü, Tokat (il)’inde, Almus İlçesi’ne kenarında, Niksar İlçesi’ne 30 km mesafededir. Yeşilırmak’ın üst kısmında kurulmuş bir baraj gölüdür. 3500 hektar büyüklüğündeki gölalanı etrafındaki Tozanlı Vadisi ile bütünleşip bir ekosistem oluşturmuştur. Göl ve vadisi essiz doğa güzelleri sergilemektedir. Çevresi ormanlık olan gölün bitki ve hayvan çeşitliliği oldukça yüksektir. Doğa yürüyüşü, piknik ve kamp için son derece uygunluk arzetmektedir. ISG KENTLER SERGİSİ niksar komşu cennetler TİFİ VADİSİ-BOĞAZKESEN VE H.UĞURLU BARAJ GÖLÜ AVLUNLAR YAYLA GÖLLERİ T okat, Avlunlar Kasabasına 5 km, Niksar İlçesi’ne 25 km mesafededir. Etrafı ormanlarla kaplı üç adet dağ gölü; olağan üstü bir manzara oluşturmaktadır. Her türlü doğa sporu ve dinlenmeye müsait olan göl ve çevresi sakin ortamda kamp yapmak isteyen ve köy doğal ürünlerinden tatmak isteyenlere büyük imkanlar sunmaktadır. Özellikle çevre köylerde yapılan manda yoğurdunun lezzeti unutulmazdır. K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I O rdu ve Tokat İlleri arasındaki sınır boyunca yaklaşık 100 km akan; 2000 metrelerden doğup, 100 metre rakımlarda Hasan Uğurlu Barajı’na boşaduğu Vadi; doğa tutkunlarına her türlü fırsatı sunmaktadır. Eşşiz güzellikleri, balta girmemiş ormanları ve yaban hayati ile dünya miras listesine girmeye aday olan bölge eko turizm ve av turizmi için bulunmaz değer- dedir. Bölgede eşsiz güzellikte Düden Gölü ve Sedir Vadisi Tokat-Samsun-Ordu İlleri üçgeninde sularını Hasan Uğurlu Baraj Gölü ile birleştirerek olağan üstü manzaraların oluşumuna fırsat vermiştir. Aynı Kelkit ve Yeşilırmağı’ın kuçaklaştığı Boğazkesen Mevkii’nde sergilenen eşsiz güzellikler gibi. Boğazkesen Mevkii ise 25 km civarındadır. DİYORLAR BİZDE (ŞİİR) KELKİT HAVZASI K üresel iklim değişiminde ülkemiz için bir vaha bir kale olacak olan bölge, eko tarımın merkezi olmaya adaydır. 350 km uzunluğu ile ekolojik yapısı halen canlı olan nehir beş ilin ekolojik ve ekonomik omurgasını oluşturmaktadır. Mistik ve tarihi nehir Kelkit ve Vadisi Tanrı Vergisi her türlü güzelliği kucağına hapsetmiştir. 7000 yıllık tarihi yerleşimler ve medeniyet izleri bölgenin eşsiz değerinin kanıtlarıdır. Havza ve alt havzaları eko- tarım ve eko- turizm için ülkemize öne çıkan fırsatlar sunmaktadır. Kelkit Havzası’nın doğal başkenti, medeniyetlere başkentlik yapmış olan Niksar İlçesi; Kelkit Havzası’nın türel merkezidir. Kelkit Irmağı,Niksar İlçesi’nin 3 km güneyinden menderesler çizerek eşsiz güzellikler ve ismine uygun ışık oyunları yaparak (Lykos:ışıltı nehri) ilçe sınırlarını terk eder, Yeşilırmak’la birleşerek Karadeniz’le kucaklaşır. NİKSAR DAN GÖRÜNTÜLER Düzgün, mısmıldır; başörtüsü, bürük Lahana, kelem; dağ armudu, çördük. İştaha, mada; azıcığa, eccük, Alkışa da çepik diyorlar bizde. Merdiven, badaldır; sebze de, zavzu, İğneye biz derler, dibeğe, sohu. Sitil, kovadır; ceket ise saku, Sedire de mahat diyorlar bizde. Behni, yem yeridir; arazi, yazu, Göcek köşedir; yumruk ise muşmu, Balçığa lığırt, ev duvarına çandu, Civcive de cücük diyorlar bizde. Banyo yapmak yunmak, bol ise foltah, Hindi, culuhtur; sac ekmeği cızlah. Patates gostil, sahiye essah, Kızılcığa zoğal diyorlar bizde. Takunya, nalindir; çok fazla zebil, İçi boş küfüktür; katmerse, hetil, Şubata gücük, yatağa da mitil, Belkiye ellağam diyorlar bizde. Biber, issottur; sırık ise herek, Fasülye çiğit; raf ise terek, Muşmulaya döngel diyorlar bizde. Salon, hayattır; sürekliyse fasa, Keh, uçurumdur; sığ yer ise yoha, Aşgana, mutfak; işteyse deydaha, Çınara kavlağan diyorlar bizde. Ağleş, dur demek; yazma ise çember, Ahacuk iştedir; bakır kap lenger. Yufkaya işkefe, salçaya pelver, Mandaya da kömüş diyorlar bizde. Azıcık, bidıhım; tatsızsa sarsuh, Boduç, su kabıdır; ayran da gatıh. İşkembeye mimbar; çiviye de mıh, Bileziğe golbağı diyorlar bizde. Şip, çabuk demek; rezil de ilezir, Foroz, horozdur; kevgir de ilistir. Kaynağa göze, peçeteye peşkir, Geçen yıla bıldır diyorlar bizde. Keçi, eliktir; kedi yavrusu, enük, Piliç, feriktir; böcek ise böcük. Fareye sıçan, eşeğe de kölük, Kaplumbağaya tosbağa diyorlar bizde. Kızılcık, kirendir; sincap ise calit, Pancar, pazudur; meşe ise pelit. Cevize, koz; yemek suyuna tirit, Karpuza da bostan diyorlar bizde. Kısa yol kesedir; köşe de çene, Üzüm dalı, tevek; tane de dene, Salatalık, hıyar; yineye gene, Kahveye de gayfe diyorlar bizde. Orak, galuçtur; un kabı da tirki, Mandal, kıskaçtır; kova ise helki. Ayrana, ağartu; ekşiye eşgi, Kompostoya hoşaf diyorlar bizde. Deriye gön, virane yere peğ, Yabaya dirgen, büyük sepete heğ, Sırığa taya, lavobaya cağ, Yağ kabına şapşal diyorlar bizde. Çit, fıraktudur; kümes ise pinnik. Köşeye göcek, sıraya ise keşik, Kilime de cecim diyorlar bizde. Kürek, güdeldir; zehir ise ağu, Sert yitidir; damat ise güyoğu. Sıkıya kip, büyük fareye geloğu, Çapaya da meğel diyorlar bizde. Ham karpuz, şalak; ibrik ise ırbıh Yatak döşek; küçük baraçsa cındıh. Şala atgu küçük sepete gıdıh, Çamaşıra esvap diyorlar bizde Ezgi, gaydadır; saklambaç sinnenbit, Patırtı velvele; çekirdek çiğit. Tepsiye sini, araca vesayit, Makarnaya erüşte diyorlar bizde. Tekme tepiktir; tırmıksa gelberi, Cımbız, mangaçtır; elbise entari. Nisana abrul, ocağa zemheri, Aralığa garagış diyorlar bizde M. Necati GÜNEŞ / Tarih Öğretmeni ISG KENTLER SERGİSİ 33 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I mersin MERSİN M ersin 608 km. lik kara sınırına, 321 km.lik deniz sınırına sahip; ılıman iklimi ve coğrafi konumu nedeniyle tarihin her döneminde cazibe merkezi olmuş ve çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir kenttir. Okuma yazma oranı % 99 olup, iş ve çalışma hayatı daha çok tarım, sanayi, hizmet sektörü ve inşaat alanlarında yoğunlaşmıştır. Tarım arazilerinin oldukça verimli olması, dolayısıyla elde edilen ürünün değer ve kalitesinin yüksek olması nedeniyle, tarıma dayalı sanayi gelişme göstermeye devam etmektedir. Mersin Limanı ve Serbest Bölge ekonomik gelişmede önemli yer tutmaktadır. Bunun dışında tekstil, gıda, gübre, otomotiv yan sanayi, Petrokimya ve ormancılık gibi alanlarda da ciddi bir istihdam söz konusudur. İl yüz ölçümünün % 26’sında tarımsal faaliyet ya- 34 pılmakta olup, Türkiye’deki tarım alanlarının %2’si Mersin’de bulunmaktadır. Tarım sektöründe faaliyet gösteren işletme sayısı ile Türkiye’de 10. sırada yer alan ilimizde istihdamın %57’lik önemli bir kısmı tarım sektöründedir. İlimiz, Türkiye genelinde %4’lük tarımsal üretim miktarı ile dördüncü, %5’lik tarımsal üretim değeri ile ikinci sıradadır. Mersin, Türkiye içindeki %11’lik meyve üretimi payı ile 1.sırada, %7’lik sebze üretimi payı ile 4.sırada, %16’lık örtü altı üretim payı ile 2.sıradadır. Narenciye üretiminde ilimiz meyve üretiminin %52’sini, Türkiye’nin ise üçte birini oluşturmaktadır. İlimiz Türkiye limon üretiminin %70’ini, muz üretiminin %71’ini, çilek üretiminin yarısını karşılamakta olup, söz konusu meyve türlerinde iller içerisinde ilk sırada gelmektedir. Türkiye yaş meyve ve sebze ihracatının %17’si, narenciye- nin %32’si, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ihracatının %49’u Mersin’den yapılmaktadır. Mersin; yılda yaklaşık 1.000.000 ton narenciye, 1.700.000 ton sebze ve 900.000 ton meyve üretmekte ve bu üretimin büyük bölümünü dış ülkelere ihraç etmektedir. Türkiye’nin ilk ve en büyük Serbest Bölgesi olma özelliğini taşıyan Mersin Serbest Bölgesi’nde toplam 398 firma faaliyet göstermekte olup 6.824 kişi istihdam edilmektedir. Serbest Bölgede 2008 yılında 2.647.859.900 $’lık, 2009 yılında 1.918.637.131 $’lık ticaret gerçekleştirilmiştir. Mersin Limanında da 2009 yılı itibariyle 7.211.381.154 $’lık itha- lat ve 3.931.000.614 $’lık ihracat yapılmıştır. Ulaştırma Bakanlığı, Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaat Genel Müdürlüğü’nün (DLH) öncelikli yatırım programında yer alan “Konteyner Aktarma Merkezi-Hub Port” projesinin, ön fizibilite çalışmalarının yanı sıra AB normlarına göre detay fi- ISG KENTLER SERGİSİ mersin zibilite ve ÇED çalışmaları AB fonları çerçevesinde tamamlandı. İmar planı ile ilgili işlemler ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı nezdinde devam ediyor. Mersin’in geçmişten gelen deneyimi ve mevcut altyapısı nedeniyle; lojistik merkez olmaya en uygun aday illerden biri olduğu görülmüş ve “Mersin Lojistik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi”nin kurulması öngörülerek, kuruluş başvurusu yapılmış olup; ayrıca Tarım Gıda Teknoparkı kurulması ile ilgili çalışmalar da devam etmektedir. yaret edilmektedir. İl genelinde Mavi Bayrak almış toplam 7 tesis ve yatırım tahsisleri yapılmış 8 turizm bölgesi bulunmaktadır. Tarım ve sanayinin hızla gelişmesi, büyük sanayi tesisleri ile Serbest Bölge ve ülkenin ikinci büyük limanının bu bölgede bulunması ayrıca sahil şeridi boyunca yer alan tarihi ve turistik yerler olması, yoğun bir trafik akışının yaşandığı Mersin-Antalya yolunun önemini arttırması nedeniyle, uygulamaya konulan Mersin-Antalya Sahil Tarsus Kargılı bölgesin- bancı turistlerce sıklıkla ziYolu projesinde çalışmalar de yapılacak olan Çukuro- yaret edilmektedir. devam etmekte olup; prova Bölgesel Havaalanı; bölMersin; Cennet Çöküğü jenin tamamlanmasıyla Kagenin gelişimine önemli kat- ve Cehennem Çukuru, Asrayolları 5. Bölge sınırlarına kı sağlayacaktır. tım Mağarası, Kelendiris, 2008 yılının Saint Paul Kızkalesi, Ayaş, Yumukteyılı ilan edilmesi nedeniy- pe, Soli-Pompeiopolis, Anele; ilimizde bulunan İnanç murium tarihi kalıntıları, Turizm Merkezleri ola- Kleopatra Kapısı, Kanlı Dirak; Saint Paul Kuyusu ve vane, Aya Tekla gibi turizmAnıt Müzesi, Eshab-ı Kehf, de ilgi çekici mekanlara da Makam-ı Şerif Camii ve ev sahipliği yapmaktadır. Danyal Peygamber Kabri, Mersin kıyılarının yaklaUlu Camii, Meryemlik “Aya şık 108 km.lik kısmını doTekla” Kilisesi, Cennet Ob- ğal kumsallar oluşturmakruğu Meryem Ana kilise- ta, Anamur, Kızkalesi, Susasi, Zeus (Olbios) Tapınağı noğlu, Tisan, Taşucu, Narve Kilisesi Alahan Manastırı lıkuyu ve Dana Adası gibi gibi tüm dinlerde önem arz bölgeler yerli ve yabancı tueden mekanlar yerli ve ya- ristler tarafından sıklıkla zi- ZEUS TAPINAĞI Z eus Tapınağı’nın yapımına M.S. 2 nci yy.’ın 2 nci çeyreğinde başlanmıştır. Tapınağın ön galerisinin (Pronaos) kuzey tarafındaki yazıtta İmparator Hadrian ile kent arasındaki yazışmalar yer almaktadır. Aynı duvarın dış tarafında ki yazıtlarda ise M. Apuleius Eurykles’ten söz edilmektedir. Yazıt, M. Apuleius Eurykles’in erdemlerinden ve kent için yaptığı işlerden övgü ile bahsetmektedir. K dahil olan 264 km.lik yol 37 km. kısalarak 227 km.ye düşecektir. 2016 Akdeniz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmaya aday olan Mersin’de; Mersin Uluslararası Müzik Festivali, Turunçgil Festivali gibi birçok önemli etkinliklere imza atan ilimizde Yamaç Paraşütü ve Doğa Sporları Festivalleri de düzenlenmektedir. Akdeniz Bölgesinin lider kentlerinden biri olan Mersin, yabancı otoritelerce yatırımcılar için Türkiye’de en önemli 7 ilden biri olarak gösterilmektedir. Tarihi değerleri, turizm, tarım, sanayi ve lojistik imkanlarıyla Mersin sizleri beklemektedir. ST. PAUL KİLİSESİ Ç arşıbaşındaki Kilisenin 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenmektedir. Roma sitilinde kalın ve yüksekduvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları ile dikkat çekicidir. 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevTapınağın yazıtlarının yy.’da tapınağın etrafında- rilmiştir. . Bazı kaynaklarda ve kesme taşlarının üzerin- ki surlarda korunak arayan Ortaçağın başlarına ait bir Ayasofya Kilisesinden söz de savaş sahnelerini, atlılaÇavdarların yaşamlarından edilir ve Papa’nın elçisi Marı ve atları gösteren çizimler inz Piskoposu Konrad Von vardır. Bu çizimler, 13 ncü sahneleri göstermektedir. KLEOPATRA KAPISI (DENİZ KAPISI) leopatra Kapısı, Tarsus’un girişindedir. Bizans Döneminde inşaedilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus’u anlatırken bu kapı için İskele kapısı ismini takmıştır. Kapının yapımında Horasan harcı kullanıl- K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I mıştır. Kapının kenarı at nalı şeklinde ve yerden yüksekliği 6.17 m, derinliği ise 6.18 m. dir. Tarsus’un 18. Yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli deniz kapısı kalmıştır. ISG KENTLER SERGİSİ Wittelsbach’ın 6 Ocak 1198’de burada, Ruppenlerden l.Leon’u Ermeni Kralı olarak tanıdığı ve taç giydirmiş olduğu anlatılır.1704’de Tarsus’a gelen P. Lucas’da burada bir Grek ve bir Ermeni Kilisesi’nden söz ederek Ermeni Kilisesi’nin, Paulus’un kendisi tarafından inşaa edildiğini belirtir. 1851 yılında Tarsus’a gelen V. Langlois de bu kiliseyi ziyaret etmiştir. Roma stilinde kalın ve yüksek duvarları, iç kısmı geniş, dışa bakan tarafı dar, derin pencereleri ve kalın sütunları dikkat çekicidir. 35 K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I mersin JUSTİNİAUS KÖPRÜSÜ (BAÇ KÖPRÜSÜ) M odern Tarsus Kentinin doğusunda bulunan Justiniaus Köprüsü’ne halk tarafından, eskiden şehre girişte alınan Bac Vergisinden dolayı Bac Köprüsü denilmektedir. Adana-Ankara karayolunun Tarsus girişinde ve kuzeyindedir. Berdan (Tarsus) Çayı üzerindeki köprü, M.Ö.VI. yüzyılda Bizans İmparatoru Justiniaus (M.Ö.527-566) tarafından yaptırılmıştır. Birkaç kez ve en son olarak 1978 yılında restore edilmiştir. TARSUS ŞELALESİ VE ROMA MEZARLARI T arsus İlçe Merkezinin kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çay’ı üzerindedir. Berdan Nehrinin bu bölümünde nehir suyu 4-5 metrelik bir yükseklikten dökülerek şelale meydana getirmektedir. Romalılar döneminde şelalenin bulundu- ğu alan nekropol (mezarlık) olarak kullanılmıştır. Şelalenin bulunduğu alanda konalemera yapıya sahip kayalara oyularak yapılmış mezarlar nehrin akış yükseltisi altında ortaya çıkmasından sonra oldukça tahrip olmuş durumdadır. KIZ KALESİ K ızkalesi, Erdemli’ye 23, Mersin’e 60 km mesafededir. Özellikle yaz aylarında büyük bir canlılığın yaşandığı kasabaya, ulaşım minibüslerle sağlanmaktadır. Buranın tarihi adı Korykos’tur. Kızkalesi, tarih içinde Selevkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Ermeniler, Fransızların, Karamanlılar ve Osmanlılar’ın hakimiyetinde kalmış önemli bir yerleşim bölgesidir. Yapılan ilk kazılarda buraya ilk yerleşimin MÖ. 4. yüzyıla ait oldu- 36 ğunu gösteriyor. Milattan sonra 72 yılında Roma hakimiyetine giren Kızkalesi, 450 yıl Roma yönetimine bağlı kalmıştır. Daha sonra Selçuklular’ın ve Kilikya Ermeni Krallığı’nın eline geçmiştir. Ermeniler’in 14. yüzyılda artan Karamanoğlu saldırıları nedeniyle Kıbrıs Krallığı’na sattığı ve önemli bir ticaret limanı olan Kızkalesi, 1448 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından ele geçirilmiş ve yeniden imar edilmiştir. TİTİOPOLİS A namur’un batısında Ovabaşı Köyü yolu üzerinde 5. km’de sağda, köy içinde ve kuzeyindeki hakim tepeler üzerinde çok geniş bir alana yayılan Kalınören Köyü kalıntılarının bulunduğu yere gelinir. George Evart Bean ve Terence Bruce Mitford 1964-1968 yılları arasında Kilikya’da yaptıkları incelemeleri sonucunda hazırladıkları Batı Kilikya’da bulunan antik yerleri gösteren haritaların da bugünkü Kalınören Köyünün yeri- ni TITIOPOLIS olarak işaretlemişlerdir. Ören yerinde Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerini içine alan kalıntılar yer alır. Titiopolis antik çağlarda Anemurium’a bağlı olmayan bir site konumunda idi. Antik kentte bugün görülmeyen bouleuterion, ninfeum, odeon, tiyatro gibi yapılar büyük bir olasılıkla köy yerleşiminin altında kalmıştır. Kenti düzenli olarak çeviren sur duvarları kabaca yontulmuş irili ufaklı çok köşeli taşlardan yapılmıştır. Köy girişinde solda bahçeler içerisinde sert gri renkli taştan burmalı sütunun çok önemli bir yapıya ait olduğunu göstermektedir. Bahçeler içerisindeki mozaik tabanlı mekanların işlevlerinin ne olduğu dahi anlaşılmamaktadır. Tepelere doğru çıkıldıkça ilk önümüze çıkan hamam yapısı büyük bir olasılıkla bir gimnazyum yapısı olmalıdır. ESKİ ANAMUR (ANEMURİUM) A namur İlçe merkezinin 6 km. güneybatısındadır. Kentin ne zaman kurulduğuna dair herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı gibi, Roma İmparatorluk Çağı öncesine giden kalıntılara da bu güne kadar henüz rastlanmamıştır. Kentin adı sadece bir liman listesinde geçtiği için, M.Ö. 4.y.y.da var olduğu bilinmektedir. Anemurium’un adının “rüzgarlı yer” anlamında kullanıldığı da antik kaynaklarca ifade edilir. 1.yüzyılda kentin çevresine ilk surların yapıldığı, bir süre Kommagene Kralı Antiochus’un (38-72) yönetimine bırakıldığı tarihi bilgiler arasındadır. Kıbrıs’a yakın olması nedeniyle, özellikle Romalılar zamanında bir ara istasyon konumunda olan Anemurium; aynı zamanda kara yoluyla Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germanskopolis ile bağlantılıydı. Böylece böl- gedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuştur. Anemurium, 260’ da Sasaniler tarafından ele geçirilmiş 4 . ve 5. yüzyıllarda Toroslar’dan gelen korsanlar tarafınden sık sık tahrip edilmişti. 650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent, bu tarihten sonra terk edilir. 12.ve 13. yüzyıllarda Anadolu Selçuklularının Mamure Kalesini ele geçirmelerinden sonra, bölge Türk egemenliğine geçer. Anemurium kenti yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölüme ayrılır. En göz alıcı yapıları; surlar, 3 adet hamam, tiyatro, odeon (konser salonu) ve palestra aşağı kenttedir. Liman Caddesi’nin her iki yanındaki kaldırımların belirli bölümlerinde yer yer zemin mozaikleri bulunmuş olup, bunların her kısmı müzede sergilenmektedir. Tonozlu Mezarların tek ve iki katlı örneklerinin tek katlı ve iki katlı bir kısmının duvarlarında freskler ve mozaikler bulunmaktadır. Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu’nun en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Kentin içme suyunu sağlayan su kenarları dışında erken Hıristyanlık dönemine ait kilise kalıntıları bulunmaktadır. ISG KENTLER SERGİSİ mersin NE ALINIR? NE YENİR? K E N T L E R I N Y E N İ B U L U Ş M A N O K TA S I YAPMADAN DÖNME Silifke’de Astım Mağa- Göksu’da rafting, Bolkar’da rasına inmeden, Cennet- trekking, koylarında diving Cehennem Mağaralarını yapmadan, görmeden, Çamlıyayla, Gözne, Fındıkpınarı, Abanoz, Arslanköy yaylalarını görmeden, Kızkalesi, Kapızlı, Anemurium ve diğer Plajlarında denize girmeden, M ersin ili alışveriş merkezleri açısından son derece zengindir. Mersin’in ve ilçelerinin yöresel özelliklerini yansıtan çeşitli hediyelik eşya ve tatlı çeşitleri alınabilir. El sanatlarına ait güzel örnekleri halılarda, kilim çeşitlerinde ve rengârenk yazmalarda görmek mümkündür. M ersin Akdeniz’in verdiği balık ve diğer deniz ürünleri ile ovadan dağlara doğru değişken bir iklimin çeşitlenen tarım ürünlerine sahip. Bu zengin fauna ve flora ortaya büyük bir mutfak çıkarıyor. Mersin ve çevre turizm merkezlerinin tümünde yerel mutfağın ürünleri bulunabiliyor. Kebap çeşitleri mutfağın esasını oluşturuyor. Kebap çeşitlerinden bazıları sabah kahvaltısı ya da ara zamanlarda “atıştırmalık” olarak da yeniyor. En yaygın olanı, kebapçıların yanında neredeyse her sokak başında bulunanı Tantuni. Küçük parçalara ayrılmış biftekten yapılıyor. Kebabın çeşidini ise saymak mümkün değil, onlarca çeşidi var. Ancak Çukurova ve Güneydoğu’da ortak özellikler gösteren mutfağın Mersin’e özel yanları da var. Fırında veya kızartılarak yapılan içli köfte Mersin’de haşlanarak yapılıyor ve daha hafif oluyor. Deniz ürünlerine gelince; “Jumbo” denilen iri karidesler, doğu Akdeniz’in en beğenilen balığı lagos, çipura, kalamar, akya, ahtapot, kalamar, subye diye sıralanıyor. İçeceklerin popüler olanları şalgam suyu, yazın me- yan şerbeti ve yemeklerden sonra Mersin usulü Tarsusî kahve. Tarsusî aslında bildiğimiz Türk kahvesi ama küçük fincanda değil de çay bardağında geliyor. Tatlı çeşidi de zengindir ve en özgün tatlı havuçtan yapılan cezeryedir. Her yerde bulunuyor, Kadayıfın salamura yapılmamış taze peynirli olanı diye tarif edebileceğimiz künefe de çok ünlü. Bir başka tatlı ise Kerebiç, Ramazan’da çokca tüketilen bir tatlıdır. Beyaz bir köpüğün içinde yatan, içi Antepfıstığı ya da cevizle dolu olan, irmikten yapılmış, içli köfteye benzeyen bir tatlıdır. Yapımında kullanılan beyaz köpüğü oluşturan Çöven kökü nedeniyle, kerebiç alışılmışın dışında bir lezzete sahiptir. Son zamanlarda yeni icat olan bir tatlı daha çıktı. Bu tatlı Mersin tarımının yeni ürünü avokado, tahin, dövülmüş ceviz ve balla yapılıyor. Mersinlilerin yeni gözdesi olmaya aday. ISG KENTLER SERGİSİ NASIL GİDİLİR? Karayolu Ulaşımı Mersin’e karayolu ile Türkiye’nin her bölgesinden ulaşım kolaylıkla sağlanmaktadır. Havayolu Ulaşımı Mersin’e 67 km. mesafede olan Adana Şakirpaşa Havaalanından sağlanmaktadır. Ankara, İstanbul ve Kıbrıs’a düzenli seferler yapılmakta olup, diğer illere de seferler vardır. Deniz Ulaşımı Deniz ulaşımı K.K.T.C. ile sağlanmaktadır. Mersin ve Taşucu’ndan K.K.T.C.ye düzenli seferler yapılmaktadır. Demiryolu Ulaşımı Adana’ya saatte bir karşılıklı tren seferi yapılmaktadır. Ulaşım süresi yaklaşık 60 dakikadır. Ankara, İstanbul, Kayseri, Elazığ ve Malatya’ya her gün tren seferi vardır. İlin meşhur tatlısı cezerye ve kerebici, özel kebap çeşidi tantuniyi tatmadan, şalgam içmeden, Tarsus Şelalesinde saç kavurma ve fındık lahmacun, Tarsus’ta St. Paul Kuyusu, Eshab-ı Kefh, Kırkkaşık Bedesteni, Makam Camii ve diğer tarihi eserleri görmeden, Mersin Yat Baseni, Narlıkuyu ve Boğsakda balık yemeden, Anamur ve Bozyazı’dan Muz, Gülnar’dan Pekmez, Anamur’da Anemurium Elma, Mut’tan Kayısı, ZeyHarabeleri ve Mamure Ka- tin, Silifke’den Çilek, Nar, lesi, Mut’ta Alahan Manas- Çamlıyayla’dan Üzüm Sucutırını, ğu, Tarsus’tan Üzüm almadan dönmeyin. Silifke’de Uzuncaburc’u, Erdemli’de ElauissaSebaste (Ayaş) Örenyerini ve Kızkalesi’ni gezmeden, 37 Kısa kısa... ARTVİN CAMİLİ BÖLGESİ (MACAHEL) A rtvin Camili bölgesi (MACAHEL) ülkemizde bulunan ve küresel miras olarak ayrılan 4 önemli korunan alandan biridir. Kafkasya Karışık Ilıman Yağmur Ormanı ve Yüksek Alpin Çayırlarından oluşan bölge biyogenetik bir rezerv alanıdır. Tabiatı Koruma Alanı olarak ilan edilmiş bölge, UNESCO tarafından “Dünya Biosphere Reservi” olarak belirlenmiş- tir. Bu bölgede yaşayan halk geçimlerini temin etmek amacıyla çevresindeki doğal kaynakları kullanmakta ve yer yer zarar verebilmektedir. Bu kullanımdan dolayı olası zararları azaltmak ve bu önemli küresel mirası korumak amacıyla TEMA vakfı bölgede 14 yıl önce bir çalışma başlatmış, doğayla dost üretim ve faaliyetlerin öncülüğünü yapmıştır: bu çalışmalara paralel olarak Orman Bakanlığı tarafından da bölgede başlatılan GEF II TEMA Vakfı da bölgede bu çalışmalara katkı koymak amacıyla projesi ile Camili Doğal Varlıkları Koruma Projesini başlatmıştır. Yapılan ön çalışmalar neticesinde, TEMA Vakfının ve bilhassa A. Nihat Gökyiğit’in ısrarlı çaba ve destekleriyle, Camili bölgesinde, ülkemizde ırkının tükendiği sayılan, saf Kafkas arı ırkının (Apis melifera caucasica) melezlenmeden kalabildiği tek yer olduğu tespit edilmiş, bölgenin yeryüzü şekilleri, zengin florası ve kültürü ile ekoturizm için önemli fırsatlar barındırdığı görülmüştür. Proje kapsamında yerel halka alternatif gelir kaynaklarını ve içerisinde yaşadıkları zenginliği tanıtarak koruma bilinci oluşturmak amacıyla eğitim çalışmala- KESTANE ve YAYLA BALI T 38 azeyken buruk ve acımsı tattadır. Nişasta, protein, kalsiyum, fosfor ve A vitamini zenginidir. Enerji verici özelliği nedeniyle sporculara ve büyüme çağındaki çocuklara önerilir. Koyu kahve renkli, buruk, biraz acı, kestaneye özgü tadı vardır. Antiseptik özelliği en kuvvetli olan bal çeşidimizdir. Kasları kuvvetlendirici, kan dolaşımını düzenleyici, mide ve karaciğer yorgunluğunu giderici, bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapar. Özellikle mevsim değişikliklerinde bol miktarda kestane balı tüketilmelidir. • İştah açmaya, • Kabızlığın iyileştirilmesine, • Kalp çarpıntısını gidermeye, • Kanın temizlenmesine, • Kemiklerin kuvvetlenmesine, • Nezle ve grip hastalığının tedavisine, • Öksürüğün, nefes darlığının, astım hastalığının tedavisine, • Romatizma ve siyatiğin tedavisine, • Sarılık hastalığının iyileştirilmesine, • Sedef hastalığının giderilmesine Kestane Balı ayrıca; • Adale ağrıları, titremesi, uyuşmasının giderilmesine, • Ağrı ve sancıların giderilmesine, • Ağız yaralarının iyileştirilmesine, • Akciğer hastalıklarının iyileştirilmesine, • Bademcik iltihabının yok edilmesine, • Bağırsak gazının, iltihabının giderilmesine, • Baş, göğüs, karın ağrılarının giderilmesine, • Baş dönmesinin giderilmesine, • Beyin hastalıklarının iyileşmesine, felç ve sinir hastalıklarını gidermede, • Cilt bozukluğunu, lekelerini gidermeye, • Cinsel gücü artırmaya, • Damar sertliğine, damar tıkanıklığını yok etmeye, • Gözleri güçlendirmeye, • Halsizliğin giderilmesine, • Hazmı kolaylaştırmaya, • Hafızayı güçlendirmeye, Yayla Balı : Açık kehribar renkte hoş bir rahiya ve keskin tadı vardır. Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu yaylalarında yetişen zengin florasından toplanmıştır. Bu balda ağırlıkla çay olarak içilen adaçayı, yabani fiy ve üçgül nektarı da bulunmaktadır. Çok değerli ve besleyici bir bal çeşididir. Vücudun direncini arttırarak, bağışıklık sistemini güçlendirir. Öksürüğü keser. İştah açar. Yaraların iyileştirilmesine yardımcı olur. yardımcı olur. rı yapılmış, saf Kafkas ana arı üretimi yaptırılarak kurulan Macahel Arıcılık A.Ş. aracılığıyla ana arı pazarlamasına başlanmıştır. Projenin göze çarpan ilk faydası, verimli Ana (Kraliçe) Arı temini yoluyla kovan veriminin arttırılarak arıcıya daha fazla gelir elde etme imkanı yaratılması görünse bile, bundan daha büyük hedefi, melezlenmiş arı ırkının islahı ve arının döllenme/tozlaştırmadaki vazgeçilmezliğini göz önüne alarak, Türk tarımının verimin artmasını sağlamaktır. Sözleşmeli üreticilerden temin edilen ballar ve önceleri TEMA Vakfı iktisadi işletmeleri tarafından pazarlanan bu ürünler, TEMA hedef ve faaliyetlerine gönül veren bazı işadamlarımızın oluşturdukları TEMARI A.Ş. tarafından satın alınarak organik sertifikala- ma ve ambalajlama süreçleri yine TEMARI A.Ş. tarafından yürütülmüş ve piyasaya sunulmuştur. Bu projede TEMA Vakfı ile proje ortaklığı yapan TEMARI A.Ş. arıcıları bilimsel olarak ve sahada eğitmekte, ürün hasadına kadar her türlü ihtiyaçları temin etmekte, gözetmek ve yönlendirmektedir. Elde edilen bu ürünler TÜBİTAK ve IMO laboratuarlarında kapsamlı bir şekilde test edildikten sonra, tüm ulusal zincirlerin yanı sıra seçkin şarküterilerde ve SAKLICENNET markası işletmeye açtığı mağazalarında proje ürünlerinin satış ve pazarlamasını yapmaktadır. TEMARI satış gelirlerinin belirli bir oranını Kırsal Kalkınma Projelerinde kullanılmak üzere, TEMA’ya devretmektedir. GEZİCİ FESTİVAL YOLA ÇIKMAYA HAZIR Ankara Sinema Derneği tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Artvin Valiliği, Artvin Belediyesi ve Ordu Valiliği’nin katkılarıyla düzenlenecek olan 16. Gezici Festival, 3-19 Aralık tarihleri arasında sırasıyla Ankara (3-9 Aralık), Artvin (10-16 Aralık) ve Ordu (17-19 Aralık) illerinde konaklayacak. Festival’in bu yılki teması ise “Darbe!” Uygunadım Hayatlar! 12 Eylül askeri darbesinin 30. yıldönümünde Gezici Festival, “Darbe!” temasıyla yola çıkıyor. Yalnızca Türkiye’de değil Portekiz’den Şili’ye, Arjantin’den Brezilya ve Yunanistan’a askeri darbelerin birçok ülkenin geleceğini nasıl kararttığını ve insan hayatlarını yok ettiğini anlatan filmlerden oluşan “Uygunadım Hayatlar!” bölümünde; Costa Gavras’ın 1973’te Pinochet diktatörlüğü yönetimi altındaki Şili’de gözaltına alındıktan sonra “kaybolan” gazeteci oğlunu arayan Amerikalı babanın hikâyesini anlatan 1982 tarihli klasiği Kayıp (Missing), siyasi suçlu olarak aranan anne ve babası tarafından dedesine bırakılan 10 yaşındaki Mauro’nun gözünden 1970 Brezilyasını sunan Annemler Tatilde (The Year My Parents Went On Vacation, 2006) gibi kurmaca uzun filmlerin yanı sıra, Susana Sousa Dias’ın Portekiz’de 48 yıl sürmüş askeri rejim döneminin siyasi mahkûmlarıyla yapılmış görüşmeleri kendine özgü ve yenilikçi bir sinema dili kullanarak çektiği 48 (48, 2009), Elizabeth Farnsworth ve Patricio Lanfranco’nun birlikte yönettikleri, 1988 yılına kadar Pinochet yanlısı olan Şilili yargıç Juan Guzmán’ın diktatör Pinochet’nin adalet karşısına çıkması için verdiği mücadeleyi anlatan Yargıç ve General (The Judge and the General, 2008) adlı belgeselleri gösterilecek. ISG KENTLER SERGİSİ E¤itim Sigortas› ile çocugunuzun gelecegini saglama al›n! Çocu¤unuzun e¤itim hayat›n› Halkbank ve Birlik Hayat Sigorta A.fi. iflbirli¤i ürünü olan E¤itim Sigortas› ile güvence alt›na al›n, onun gelece¤ini flansa b›rakmay›n. www.birlikhayatsigorta.com.tr / www.halkbank.com.tr macahel 11/22/10 4:19 PM Page 1 C M Y CM MY CY CMY K