xıı. dönem çalışma raporu - TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul
Transkript
xıı. dönem çalışma raporu - TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI İSTANBUL ŞUBESİ XII. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU ŞUBAT 2012 - ŞUBAT 2014 ŞUBAT 2014 XIII. OLAĞAN GENEL KURUL GÜNDEMİ 1.Gün (15 Şubat 2014) Açılış Saygı Duruşu Başkanlık Divan Seçimi Yönetim Kurulu Başkanının Konuşması Konukların Konuşması Çalışma Raporunun Sunulması Dilek ve Öneriler Oda Yönetim Kurulu Adaylarının Belirlenmesi 2.Gün (16 Şubat 2014) Yönetim Kurulu Seçimi 1 Sunarken… Değerli Meslektaşlarımız, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi olarak 2012-2014 yıllarını kapsayan 12. çalışma dönemini tamamlamış bulunmaktayız. Bu dönem içinde İstanbul Şube olarak gerçekleştirilen çalışmaları, etkinlikleri ve takip ettiğimiz yasal süreçleri 12. Dönem Çalışma Raporu aracılığıyla siz değerli üyelerimizle paylaşmayı ümit etmekteyiz. Bu dönem de TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın 44 yıllık geçmişinde olduğu gibi, meslek alanımıza dair sözümüz iki yıl boyunca çekinmeden söylenerek Şube Genel Kurul’a taşınmıştır. Bugün, yeni bir dönem için meslek alanımızda ve kentlerimizde her geçen gün katlanarak artan sorunlarımıza karşı sözümüzü daha gür bir sesle söylemeye hazırlanmaktayız. Kent dinamizminin en yoğun yaşandığı bölgede görev üstlenen TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi olarak, bir yandan kurumsal anlamda meslek alanının düzenlenmesi ve denetlenmesi adına görevlerimiz bir yandan da yetki alanımız içerisinde yürütülen planlama çalışmalarına müdahil olma sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalıştık. Bu kapsamda başta büyük projelere ilişkin olmak üzere; “Riskli Alan” ilan edilerek kentsel dönüşüm projeleri hazırlanan konut alanlarından ülke çapında yankı uyandıran “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi”ne kadar çok sayıda imar planı ve koruma amaçlı imar planı çalışmasına dair görüşlerimiz her platformda paylaşılmıştır. Görüşlerimizin yazılı, sözlü ve gerektiğinde hukuki yollara başvurarak paylaşımında imar planlarının şehircilik ilkeleri ve kamu yararına uygunluğunun sağlanması, hedeflerin başında yer almıştır. İstanbul kentinde planlama çalışmalarının meslek ilkeleri ve bilimsel yaklaşımlardan uzaklaştırılarak siyaset çıkarlarının rehberliğinde yerine getirilmesine yönelik girişimler karşısında Odamızın kamu yararını savunan duruşu bu dönemde de sürdürülmüştür. Ancak bunun caydırıcı olabilmesi ilgili kurum ve kuruluşlarda yer alan bütün meslektaşlarımızın paralel olarak benzer bir yaklaşımı benimsemesiyle de yakından ilintili olup meslektaşlarımızın bu yöndeki iyi niyetli çabalarını hatırlatmak yerinde olacaktır. Söz konusu yaklaşım ve çabaların devamı olarak geride bıraktığımız 12. Çalışma Dönemi’nde çeşitli planlama konuları Şubemizce yargı denetimine taşınmış; 2012-2014 yıllarında 42 yeni dava gündemimize alınmış, 55 imar planı ve/veya değişikliği ise itiraz konusu edilmiştir. Her yıl ortalama 1000’den fazla imar planı değişikliğinin onaylandığı İstanbul kentinde dava konusu edilen sınırlı sayıdaki plan kararlarının tespitinde, benzer uygulamalara emsal teşkil edebilecek özellikte olması, planlama mesleğinin evrensel ilkelerine açıkça aykırılık taşıması, kamu yararını gözetmemesi, vb. unsurlar kadar, Odamızın mali durumu da dikkate alınmıştır. İstanbul Şubesi olarak 12. Çalışma Dönemi başında hedeflerimiz arasında yer alan maddelerin gerçekleştirilmesi üzere yoğun emek sarf edilmiştir. Bu kapsamda meslek alanımızdaki sayılı örneklerinden, Odamızın ise süreli tek yayını olan “Planlama Dergisi” hakemli yayına dönüştürülmüş, indeksli yayın olması için ise gereken çalışmalara devam edilmiştir. Odamız yayınlarına bir yenisi eklenmiş, bir yıl içinde kent gündemine dair yaşananları kamuoyu ve meslektaşlarımız ile paylaşmak üzere hazırlanan İstanbul Kent Almanağı, ilki 2012, ikincisi ise 2013 yılına istinaden olmak üzere yayımlanmıştır. Tüm bunların yanı sıra daha insanca, güvenceli, onurlu bir meslek hayatına sahip olunabilmesi ve meslektaşlarımız arasında bilgi paylaşımı ve dayanışmacı pratikler geliştirme amacıyla Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonumuz tarafından meslek hakları ve bunların kullanımına dair bir kitapçık da yayımlanmıştır. 3 Şube olarak temel alınan yaklaşımlardan biri de planlama eğitimine gösterdiğimiz geleneksel ilginin devam ettirilmesi olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul Şubemizin öncülüğünde kurulan Türkiye Planlama Okulları Birliği’nin (TUPOB) dönem başkanlığının Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bulunduğu 2012-2013 eğitim yılında, sekretarya görevi Şubemiz tarafından yerine getirilmiş ve TUPOB’un kurumsallaşmasına yönelik çabalar yoğunlaştırılmıştır. Her geçen yıl yeni bölümlerin açılmasıyla büyüyen planlama eğitiminin temel ilkeleri ile denetim ölçütlerinin TUPOB çatısı altında belirlenmesine yönelik Şubemizce ortaya konulan çabanın önümüzdeki yıllarda sonuç vermesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Planlama eğitiminin kendi iç denetimini sağlayamadığı ve bölüm sayılarının hızla arttığı bir ortamda şehir plancılarının işsizlik sorununun katlanacağı bilinen bir gerçektir. Şubemizin, üniversitelerin şehir ve bölge planlama bölümleri ile var olan ortak çalışma anlayışı 12. dönemde de yoğun bir şekilde sürdürülmüştür. Bu kapsamda, 2012 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde “Afet ve Dönüşüm Kıskacında: İstanbul ve Planlama”; 2013 yılında ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde “Altüst İstanbul” temalı İstanbul Buluşmaları gerçekleştirilmiştir. Bunların yanı sıra, yine üniversitelerle işbirliği içinde, çeşitli panel ve söyleşiler de hayata geçirilmiştir. 12. Çalışma Dönemi’nin ikinci yarısına denk gelen, 2012 yılının Şubat ayında imar planlarının ilan edilmesi ile Taksim Yayalaştırma Projesi Şube gündemimizde en üst sıradan yerini almıştır. Planların iptali ve Gezi Parkı’nın korunması ise 2013 yılında Türkiye’nin gündemine damgasını vurmuştur. Başlattığımız süreç, kamu kurumu yetkililerince Yönetim Kurulu üyelerimizin işten çıkartılması, geçici süre ile sürgün edilmesi ve hukuksuz gözaltılar ile bastırılmaya çalışılmış ancak haklılığımız yargı kararı ile kanıtlanmıştır. Gelecek Şube yönetimlerimiz için onurlu, kamu yararından ödün vermeyen, meslek ahlakını bireysel çıkarların önünde tutan, somut ve bilimsel gerçeklerden şaşmayarak akıl ve bilimin ışığında yürüyen, günlük ve kısa vadeli politikalar yerine uzun vadeli politikaları benimseyen, paylaşımcı bir yönetim mirası bıraktığımıza inanıyor ve bu mirasın geliştirilerek sürdürülmesini diliyoruz. Bizden önce açılan ve bizim devam ettiğimiz yolda, mesleğimizde mücadele ateşinin güçlenerek taşınmasını, her alanda uygulanan açık ve şeffaf bir meslek odası yönetim anlayışımızın ve her alanda savunduğumuz meslek ilkelerimizin gelişerek sürdürülmesini, her şehir plancısının bulunduğu alanda Şehir Plancıları Odası’nın temsiliyetinin devam ettirilmesi idealimizin gerçekleşmesini arzu ediyoruz. Mesleki mücadelemizde akıl, bilgi, birikim, emek ve katkılarıyla yanımızda olan, bizlere güç veren ve yolumuza emin adımlarla devam etmemizi sağlayan, başta siz değerli meslektaşlarımız ve Şehir ve Bölge Planlama Bölümlerinde görev yapan öğretim üyeleri olmak üzere herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz. Yine Şubemize emekleriyle büyük katkılar sunan, Şubemiz Ofisinde görev alarak Yönetim Kurulumuzun başarılı bir dönem geçirmesini sağlayan Alev Karadeniz, Caner Murat Doğançayır, Ece Özden Pak, Sezi Toprakçı’ya ve Hatice Aşkın’a sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Sevgi ve Saygılarımızla…. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul ŞubesiXII. Dönem Yönetim Kurulu 4 XII. ÇALIŞMA DÖNEMİ İSTANBUL ŞUBESİ YÖNETİM KURULU Başkan: Tayfun KAHRAMAN II.Başkan: Mehmet Murat ÇALIK Sekreter: Akif Burak ATLAR Sayman: Zeynep ARMAN AKYÜREK Üye: Öznur AKALIN Üye: Tuba İNAL ÇEKİÇ Üye: Gürkan AKGÜN Üye: Nazan ÖZBAYDAR Üye: Çare Olgun ÇALIŞKAN Üye: Kıvanç KUTLUCA Üye: Süleyman BALYEMEZ Üye: Müge YORGANCI Üye: Aysun KOCA Üye: Kumru ÇILGIN XII. ÇALIŞMA DÖNEMİ SÜRESİNCE GÖREV ALAN ODA ÇALIŞANLARI Şube Sekreteri Akif Burak Atlar Şube Sekreter Yardımcıları Alev Karadeniz (11 Nisan 2011 – 01 Nisan 2013) Sezi TOPRAKÇI (01 Şubat 2012 tarihinden itibaren) Ece Özden PAK (20 Şubat 2012 tarihinden itibaren) Caner Murat Doğançayır (06 Mayıs 2013 – 31 Aralık 2013) Büro Görevlileri Hatice Aşkın (17 Haziran 2011 tarihinden itibaren) 5 6 İÇİNDEKİLER 1. ÖRGÜTSEL ÇALIŞMALAR 1 1.1. XII. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU VE TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ 1 1.2. YÖNETİM VE DANIŞMA KURULU TOPLANTILARI 3 1.3. ŞUBE KOMİSYONLARI VE ÇALIŞMA GRUPLARI 3 1.4. EĞİTİM FAALİYETLERİ 6 1.5. PLAN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI 6 1.6. MESLEKTAŞLARIMIZ İLE YAPILAN BULUŞMALAR 7 1.7. ÜNİVERSİTELERİN ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMLERİNE ZİYARETLER 8 1.8. SOSYAL ORGANİZASYONLAR 8 2. ETKİNLİKLER 9 2.1. ÖZEL ÇALIŞMA ALANLARI 9 2.2. ŞEHİRCİLİK KONGRESİ VE İSTANBUL BULUŞMALARI 15 2.3. TMMOB BİRİMLERİ BÜNYESİNDE YAPILAN ETKİNLİKLER 17 2.4. KATILDIĞIMIZ SEMPOZYUM, PANEL VE ÇALIŞTAYLAR 23 2.5. KATILDIĞIMIZ ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER 31 2.6. DİĞER ETKİNLİKLERİMİZ 33 3. YAYINLAR 40 4. BASINDA ŞUBEMİZ 40 4.1. İSTANBUL PLANLAMA GÜNDEMİ 40 4.2. MESLEK ALANI VE MESLEK ODAMIZA İLİŞKİN YASAL GÜNDEM 113 4.3. GENEL HABERLER 122 5. BASIN AÇIKLAMALARI VE PLAN İTİRAZLARI 123 5.1. BASIN AÇIKLAMALARI 123 5.2. PLAN İTİRAZLARI 143 6. DAVALAR 187 1. ÖRGÜTSEL ÇALIŞMALAR 1.1. XII. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU VE TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ Şubemiz XII. Olağan Genel Kurulu’nun Ardından XII. Dönem Yönetim Kurulu Görev Dağılımını Gerçekleştirerek Çalışmalarına Başladı TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi XII. Olağan Genel Kurulu 04–05 Şubat 2012 tarihlerinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. 1. Gün: Saygı duruşu ile başlayan XII. Şube Olağan Genel Kurulu, Başkanlık Divan Üyelerinin seçimi ile açıldı. XI. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Kahraman, Oda Genel Başkanı Necati Uyar ve Divan Başkanı Ahmet Turgut tarafından yapılan açılış konuşmalarını, XI. Dönem İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar’ın gerçekleştirdiği XI. Dönem Çalışma Raporu’nun sunumu ve katılımcıların konuşmaları izledi. XI. Dönem Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan ve aşağıdaki şekilde özetlenmiş önergeler oylamaya sunuldu. 1- İmar Planı Yapımı Yeterlilik Belgesi sistemine ilişkin sorunları tespit ederek, bu konuda çözüm önerilerinin ve gerekli yönetmelik değişikliklerinin belirlenmesi ve meslektaşlarımızın faaliyet alanlarının genişletilmesi için girişimlerde bulunulması amacıyla bir komisyon kurulması ve bir komisyon raporu hazırlanarak Oda Genel Kurulu’na sunulması, 2- Şehir Plancıları Odası üyelerinin özlük hakları ve çalışma koşullarını düzenleyen bir yönerge hazırlanması, 3- Şube yetki alanlarında etkinliğin arttırılması amacı ile “özerk bütçe” yapısının oluşturulmasına yönelik çalışmaların yapılarak Oda Genel Kurulu’na sunulması, 4- Planlama Dergisi’nin uluslararası bilinirliğe 1 kavuşturulması konusunda Oda Genel Merkezi ile birlikte çalışma yapmak üzere Şube Yönetim Kurulu’na yetki verilmesi ve Şube Yayın Kurulu’nun yeniden hayata geçirilmesi. Önergelere ilişkin lehte ve aleyhte görüşlerin alınmasının ardından söz konusu her bir önerge oybirliği ile kabul edildi. XI. Dönem içerisinde Şubemize maddi-manevi destek veren üyelerimize yönelik düzenlenen ödül töreni ve Şube Yönetim Kurulu adayları ile Oda Genel Kurulu delege adayları belirlenmesi ile Şube Genel Kurulu kapatıldı. 2. Gün: Şube yönetim kurulu seçimlerine tek liste ile aday olan Demokratik Katılım grubu, XII. Çalışma Dönemi için üyelerimizin oyları ile yeniden görevlendirildi. Yönetim Kurulu Üye seçimlerinin yanı sıra, 134 asil-134 yedek ismin de yer aldığı Oda Genel Kurulu delege listesi seçimi de gerçekleştirildi. XII. Dönem Yönetim Kurulu görev dağılımları şu şekilde belirlendi: Başkan: Tayfun KAHRAMAN II. Başkan: Mehmet Murat ÇALIK Sekreter: Akif Burak ATLAR Sayman: Zeynep ARMAN AKYÜREK Üye: Öznur AKALIN Üye: Tuba İNAL ÇEKİÇ Üye: Gürkan AKGÜN Üye: Nazan ÖZBAYDAR Üye: Çare Olgun ÇALIŞKAN Üye: Kıvanç KUTLUCA Üye: Süleyman BALYEMEZ Üye: Müge YORGANCI Üye: Aysun Koca Üye: Kumru ÇILGIN XII. Dönem Şube Yönetim Kurulumuz; 10 Şubat 2012 tarihinde üyelerimize, örgütlülüğümüze, basına ve kamuoyuna yapmış olduğu aşağıda yer alan açıklama ile faaliyetlerine başlamıştır. “Meslek alanımıza ve kentlerimize karşı özellikle son dönemde ciddi bir artış gösteren müdahalelerin, saldırıların karşısında tekniğin ve bilimin izinde, tehdit ve baskılardan kaçmadan, kentliden ve kamu yararından yana mücadele etmek üzere yeniden görevlendirilmiş bulunmaktayız. Kamu yararından ve toplumdan uzak yaklaşımlarla, planlama mesleğini hiçe sayarak yok edilen tarihi değerlerimiz ve doğal kaynaklarımız için mücadelenin zorunluluk haline geldiği şartlarda üstlendiğimiz bu zorlu görevi ilkelerimizden, meslektaşlarımızdan ve kamuoyundan aldığımız güçle sürdürmek istiyoruz. Kent topraklarının parsel parsel satıldığı, keyfi uygulamalarla barınma hakkının hiçe sayıldığı ve yaşam alanlarımızın giderek sağlıksızlaştırıldığı bir kent gerçeğinde Meslek Odası kimliğimizle ve Mesleğimiz ışığında çalışmalarımızı sürdüreceğimizin ve doğruları söylemeye devam edeceğimizin bilinmesini isteriz. Başta 3. Köprü projesi olmak üzere İstanbul’un geleceğini tehdit eden tüm konuları kamu adına ve toplum yararına takip edeceğimizi, hazırlayacağımız rapor ve düzenleyeceğimiz etkinliklerle toplumu ve karar mekanizmalarını bilgilendireceğimizi, daha sağlıklı bir kent bilinci oluşması sürecine katkıda bulunacağımızı belirtir, haklı ve meslek bilimine uygun projeleri destekleyeceğimizi, Odamızı yanlış ve taraflı önyargılardan arındıracak daha etkileşimli ve yapıcı bir süreç oluşturacağımızı, kamuoyunun bilgisine sunarız.” Odamızın 27. Olağan Genel Kurul’una Katıldık 31 Mart 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen 27. Olağan Genel Kurulu’na yaklaşık 50 delegemizle katılarak Şubemiz’i temsil ettik. Şubemiz Genel Kurulunda oy birliği ile kabul edilmiş olan; düzenlenmesine ilişkin yönerge hazırlanması ve - Oda Genel Merkezi tarafından hazırlanan Planlama Dergisi’nin hakemli ve endeksli bir yayına dönüştürülmesi konusunda bir komisyon kurulmasına ilişkin önergeler, Oda Genel Kurulu’nda da tüm Oda delegelerine sunulmuş ve kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra; “özerk bütçe” yapısının oluşturulması ve ‘Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik Taslağı’na ilişkin çalışmaların yeni dönem içerisinde yürütülmesi hususundaki önerilerimiz de Oda delegeleri tarafından kabul görmüştür. İl Temsilcilik Seçimleri Gerçekleştirildi Şubemiz faaliyet alanı içerisindeki tüm üyelerimizle etkin iletişimin sağlanması amacı ile belirlenen il temsilciliklerine yönelik seçimler gerçekleştirildi. Mayıs ayı içerisinde gerçekleştirilen seçimler sonucunda; Şubemiz 12. Dönem Tekirdağ temsilcisi İbrahim Özbay, Kocaeli temsilci Rahmi Erdal Tümpalay ve Sakarya temsilcisi Oya Arapoğlu olarak belirlendi. Tekirdağ İl Temsilcilik Seçimi Örgüt Toplantısı’na Katıldık 23 Şubat tarihinde tüm şube ve temsilciliklerin katılımıyla gerçekleştirilen ŞPO Örgüt Toplantısı’na Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün katılmıştır. Şubemiz tarafından yürütülen çalışmalar ve takip edilen davalar hakkında bilgilendirilme yapılmış, diğer şubeler ile bilgi-alışverişi gerçekleştirilmiştir. - Serbest şehircilik bürolarında çalışan şehir plancılarının çalışma koşulları ve özlük haklarının 2 1.2. YÖNETİM VE DANIŞMA KURULU TOPLANTILARI Genel Merkez ve İstanbul Şube Yönetim Kurulu Toplantısı Gerçekleştirildi 5 Mayıs 2012 tarihinde şubemizde Genel Merkez’den Necati Uyar, Orhan Sarıaltun ve Hüseyin Çankaya’nın katılımı ile Yönetim Kurulu Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda, Planlama Dergisi’nin planlama meslek alanında ulusal ve uluslararası bilinir bir yayın haline gelmesi için yapılan çalışmalar ile derginin hakemli ve indeksli bir yayına dönüştürülmesi sürecinde Genel Merkez’e nasıl katkı sağlanabileceği hakkında görüşülmüştür. Kurulacak hakem kurulu ve editör grubunun geniş olmasının altı çizilmiştir. Şube Danışma Kurulu Toplantısı Yapıldı İlki 21 Nisan 2012 tarihinde Ankara Genel Merkez’de gerçekleşen Danışma Kurulu Toplantısı’nın ikincisi, 5 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Şube’de gerçekleştirildi. Genel Merkez ile yapılan Yönetim Kurulu toplantısı ardından üyelerimizin geniş katılımıyla, Genel Merkez ile İstanbul Şube tarafından hazırlanan; “Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik” ve “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik” taslakları görüşüldü. II. Danışma Kurulu Toplantısı 09 Nisan tarihinde, Yönetim Kurulumuzun geçmiş 1 yıllık görev süresinin değerlendirildiği ve Odamız 27. Olağan Genel Kurulunda kabul edilen “Geçiş Dönemi Mesleki Etik, Kural ve İlkeleri”ne ilişkin üyelerimizin değerlendirme ve önerilerinin alındığı XII. Dönem II. Danışma Kurulu Toplantısı üyelerimizin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından Şubemiz tarafından gerçekleştirilen etkinlikler, açılan davalar ve yapılan itirazlar hakkında bir sunum gerçekleştirilmiştir. 27. Dönem 6. Danışma Kurulu Toplantısındaydık 30 Kasım tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen 27. Dönem 6. Danışma Kurulu Toplantısı’na Şubemiz adına Akif Burak Atlar katılım göstermiştir. Danışma Kurulu Toplantısı 10 Aralık tarihinde XII. Dönem IV. Danışma Kurulu Toplantısı Şubemizde gerçekleştirilmiştir. Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından katılımcılara dönem içerisinde Şubemiz tarafından gerçekleştirilen etkinlikler, basılan yayınlar ve takip edilen yargı süreçleri hakkında bilgilendirme yapılmıştır. 1.3. ŞUBE KOMİSYONLARI VE ÇALIŞMA GRUPLARI Bütçe Komisyonu Faaliyetleri Şubemiz Genel Kurulu’nda; Şube yetki alanlarında etkinliğin arttırılması amacı ile “özerk bütçe” yapısının oluşturulması şeklinde sunulan önerge çerçevesinde bir komisyon oluşturulmuş ve komisyon üyeleri 21 Şubat 2012 tarihinde bir araya gelerek çalışmalarına başlamıştır. Gerçekleştirilen toplantıda, şubelerin üye sayıları, iş hacimleri ve bütçe koşulları çerçevesinde özerk bütçe yapısına ilişkin farklı modeller değerlendirilmiş ve öneriler geliştirilmiştir. Komisyon üyeleri tarafından benimsenen önerilere ilişkin hazırlanacak yönetmelik taslağının, Oda 3 Genel Kurulu’nda sunulması kararlaştırılmıştır. Şube Yayın Komisyonu Faaliyetleri Oda Genel Merkezi tarafından yayına hazırlanan Planlama Dergisi’nin, planlama meslek alanında ulusal ve uluslararası bilinir bir yayına dönüşmesi ve bu süreçte Şubemiz üyelerinin katkılarının arttırılması yönündeki önerge kapsamında, 21 Şubat 2012 tarihinde bir toplantı düzenlendi. Söz konusu toplantıda Planlama Dergisi’nin geçirdiği geçmiş süreçler ve mevcut durumu irdelenirken, derginin hakemli ve indeksli bir yayına dönüştürülmesi hususunda Şubemiz’in sağlayabileceği katkılar değerlendirildi. Ayrıca Şubemiz etki alanı içerisinde yaşanan hızlı gelişmelerin izlenebileceği ve etkilerinin değerlendirilebileceği bilimsel yayınların oluşturulmasının İstanbul Şube için bir ihtiyaç haline geldiği ve bu konuda oluşturulacak bir yayın komisyonu ile çalışmalara başlanması gerekliliği görüşüldü. Toplantıda ülke gündeminde önemli bir yer tutan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı” da değerlendirilirken, bu konuda hazırlanacak yayınların da temeli atılmış oldu. ve Özlük Hakları Komisyonu üyeleri tarafından ziyaret edilmiştir. Seslerini duyurmak için çaba sarf eden akademisyen meslektaşlarımızın yer aldığı grup ile görüşen komisyon üyelerimiz, süreci yakından takip ettiklerini dile getirmiştir. Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonu Faaliyetleri Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonu, XII. Dönem’in ilk toplantısını 22 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştirdi. Üyelerimizin meslek alanımızda yaşadıkları problemlerin engellenmesi ve meslek örgütümüzün bu konularda düzenleyici bir görev üstlenmesi amacıyla Şube Genel Kurulu’nda sunulan önerge doğrultusunda bir araya gelen komisyon, çalışma koşullarını ve özlük haklarını düzenleyen bir yönergenin hazırlanmasına yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonu ardı ardına gerçekleştirdiği toplantılarla; üye profili anketi, özlük haklarına dair bilgilendirme kitapçığı ve çalışma koşulları ile ilgili hukuksal danışmanlık konularında çalışmalarını sürdürmektedir. TMMOB tarafından belirlenen ve SGK ile yapılan sözleşme gereği 01 Ocak itibariyle yürürlüğe girecek olan Mimar, Mühendis, Şehir Plancısı asgari ücretleri hakkında değerlendirme ve bilgilendirme çalışmalarının ön hazırlıklarına devam edilmektedir. Şubemiz Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonu Ocak-Şubat aylarında da yoğun bir gündem ile çalışmalarına devam etmiştir. Komisyon faaliyetlerinden hukuksal danışma sistemi uygulamaya geçmiş olup, üyelerimizden gönüllü avukatlarımızın desteği hakkında olumlu geri dönüşler alınmaya başlanmıştır, üye profil anketi ile özlük hakları kitapçığı konularında uygulamaya yönelik hazırlıklar ise devam etmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) 50D maddesi uyarınca görev yapan asistanların çalışma haklarını savunmak üzere Maslak Kampüsü’nde kurdukları çadır, Şubemiz Çalışma İTÜ 50D Çadırı Şubemiz Çalışma ve Özlük Hakları Komisyonu çalışmalarına devam etmekte olup; “Çalışma Yaşamı Kitapçığı” basım hazırlık sürecine geçilmiş, üyelere sunulmak üzere dijital anket denemeleri tamamlanmıştır. Şehir Plancıları ve Çalışma Yaşamı Paneli 27 Nisan Cumartesi günü saat 13.00’da Şubemizde, “Şehir Plancıları ve Çalışma Yaşamı” başlıklı panel gerçekleştirilmiştir. Emek süreçlerindeki dönüşüm ile meslek alanımızda artan işsizlik, güvencesizlik ve geleceksizlik sorunlarını katılımcılarla tartışmak ve katılımcıları bilgilendirmek ile Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu (Marmara Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi), Av. Ali Oktay Coşgun (Şubemiz, Hukuk Danışma Birimi) ve Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün sunum yapmıştır. Plan İnceleme Komisyonu Faaliyetleri Plan İnceleme Komisyonumuz XII. Dönemde de faaliyetlerini sürdürmekte olup, kentimizin yoğun plan gündemini yakından takip etmektedir. Mart ayı içerisinde iki kez bir araya gelen komisyon üyeleri, bu dönem içerisinde yürürlüğe girmiş plan ve plan değişikliklerini değerlendirmiş olup, özellikle kent gündeminde önemli bir yer edinmiş olan Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 4 Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planları hakkında görüş oluşturarak Şube çalışmalarına destek vermişlerdir. Şubemiz tarafından takip edilen imar planı ve değişikliklerinin değerlendirildiği Plan İnceleme Komisyonumuz, 31 Mayıs 2012 tarihinde bir araya gelerek Arnavutköy, Şile, Bahçelievler ve Şişli bölgelerine yönelik nazım imar planlarını inceledi. Komisyon üyelerimiz arasında yapılan görevlendirme ile söz konusu planlara yönelik detaylı değerlendirmeler Yönetim Kurulu ile paylaşıldı. 1 Ekim tarihinde Şubemiz Plan İnceleme Komisyonu toplanmış ve İstanbul kent gündemini etkileyen Üskürdar Harem Bölgesi ile Haydarpaşa Liman Geri Sahası, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi ve Okmeydanı 1/5000 Ölçekli Tarihi Sit Alanları Koruma Amaçlı ve Etkileşim Geçiş Sahası Nazım İmar Planı değerlendirilmiştir. Bir sonraki toplantın Kasım ayı içerisinde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. 7 Şubat tarihinde gerçekleştirilen Plan İnceleme Komisyonu Toplantısı’nda; Beykoz O-2 Kavacık Kavşağı, Silivri Merkez Sahil Bölgesi, Büyükçekmece Tem Bağlantı Yolu ve Kartaltepe, Şile Merkez Etkilenme Bölgesi Nazım İmar Planları görüşülmüş, söz konusu planlar toplantı ardından komisyon üyeleri tarafından bölüşülerek detaylı olarak incelenmiş ve Şubemizin bilgilendirilerek yapılması gerekenler konusunda karara varmıştır. Afet ve Kentsel Dönüşüm Komisyonu Faaliyetleri Komisyon XII. dönemde, “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Hakkındaki Kanun Tasarısı”na karşı halkı bilinçlendirme amaçlı faaliyetler geliştirmek üzere kurulmuş ve Nisan ayı içerisinde ilk 3 toplantısını gerçekleştirmiştir. Mayıs ayında mahallelerde bilgilendirme toplantıları yapmak üzere çalışmalarına devam etmektedir. İlk sunum Okmeydanı’nda 2 Mayıs Çarşamba günü, CHP yetkilileri, Sulukule ve Tarlabaşı temsilcilerinin de katılımıyla gerçekleşecektir. Bunun yanı sıra kentsel dönüşüm alanları hakkında, Odamız bünyesinde bir arşiv oluşturma faaliyetine yönelik olarak Oda üyelerimize görsel ve yazılı katkılarının beklediğine dair duyuru da yapılmıştır. 5 21 Şubat tarihinde gerçekleştirilen Afet Yönetimi, Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonu toplantısına Yönetim Kurulu üyelerimizin yanı sıra İclal Dinçer ve Zeynep Enlil katılım göstermiştir. Toplantıda, Şubemizce hazırlanması öngörülen Afet Yasası’na dair bilgilendirme amaçlı yayın görüşülmüştür. Öğrenci Komisyonu Faaliyetleri 10 Ekim tarihinde Şubemizde Öğrenci Komisyonu Toplantısı gerçekleştirilmiş olup, toplantıya Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç, Kumru Çılgın ve Sezi Toprakçı katılmıştır. Odanın işleyişi hakkında katılan öğrenciler bilgilendirildikten sonra öğrencilerin beklentileri dinlenmiştir. Katılımcıların sorumluluk almak ve Şube ile ilişkilerini canlı tutmak konusunda istekli oldukları gözlemlenmiş. Kasım ayı itibari ile toplantılar serisinin takvimlendirilmesine karar verilmiştir. 25 Nisan tarihinde Şubemizde, 1 Mayıs gündemi ile ŞPO Öğrenci Komisyonu Toplantısı gerçekleştirilmiş, TMMOB Öğrenci Komisyonu’nun TMMOB kortejine katılmasına karar verilmiştir. Toplantıda öğrenci üyelerimizin Mühendislik ve Şehircilik Günleri etkinliğine dair memnuniyetleri ile buna benzer her yıl Şubemiz bünyesinde Şehircilik Günleri etkinliği ile ŞBP öğrencileri Mayıs ayı pikniğinin gerçekleştirilmesi konuları görüşülmüştür. 25 Mayıs tarihinde Şubemiz Öğrenci Komisyonu, İstanbul’daki Şehir Planlama Bölümü öğrencilerinin birbiriyle tanışması ve okul haricinde de bir araya gelebilmesini sağlamak amacıyla Heybeliada’da piknik düzenlemiştir. 13 Aralık tarihinde Şubemiz Öğrenci Komisyonu tarafından organize edilen ve yoğun ilgi gören etkinlikte Kuzey Ormanları konuşulmuş, Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan tarafından katılımcı öğrencilere 3. Köprü hakkında bilgilendirme gerçekleştirilmiştir. 1.4. EĞİTİM FAALİYETLERİ 2012 Kamulaştırma Bilirkişiliği Eğitimi Yapıldı Odamız tarafından her yıl düzenli olarak tekrar edilen Kamulaştırma Bilirkişiliği Eğitimi bu yıl da 06-07 Ekim tarihlerinde düzenlenmiş olup, tam başarıyla tamamlanmıştır. Netcad Eğitimi Gerçekleştirildi GIS Tabanlı Kent Planlama Uygulamaları ve Kent Bilgi Sistemleri Projelendirme Sertifika Eğitim Programı kapsamında kent planlama sürecinde gerekli olan analiz, sentez süreçlerini plan aşamalarının İmar Mevzuatına ve ilgili diğer mevzuat ile yönetmeliklere uygun olarak oluşturulması, GIS tabanlı yönetimlerinin gerçekleştirilmesi, 2 ve 3 boyutlu olarak sunulması süreçlerini içeren ‘Netcad Eğitimi’ 17 üyemizin katılımı ile 15-18 Kasım tarihleri arasında Şubemizde gerçekleştirilmiştir. 21 Kasım Çarşamba akşamı da Şubemizde Netcad 6.0 GIS programının yeniliklerine ilişkin teknik bilgileri kapsayan tanıtım amaçlı ücretsiz bir toplantı gerçekleştirilmiştir. 1.5. PLAN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI Fatih Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Bilgilendirme Toplantısına Katıldık 30.12.2012 tarihinde onanarak yürürlüğe giren Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı doğrultusunda çalışmalarına başlanılan Fatih 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı bilgilendirme toplantılarının ikincisi, 05.03.2012 tarihinde düzenlenmiştir. Plan İnceleme Komisyonu üyemiz Ali Rıza Nurhan’ın Şubemizi temsilen katıldığı toplantıda, planlama süreci değerlendirilmiş ve Odamızın görüşleri ilgili kurum ve kişilerle paylaşılmıştır. Beykoz Çavuşbaşı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Bilgilendirme Toplantısına Katıldık İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından çalışmaları sürdürülen Beykoz Çavuşbaşı 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı 2. Bilgilendirme Toplantısı 03 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirilmiş olup, Şube Sekreter Yardımcımız Alev Karadeniz söz konusu toplantıda Şubemizi temsil etmiştir. 15.06.2009 onanlı 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı kararları ve İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda belirlenen plan ilkelerinin mekana yansımalarının değerlendirildiği toplantıda, orman alanları ve içme suyu havzaları ile sahip olduğu değer bakımından Beykoz İlçesi’ndeki korumakullanma dengesinin önemi vurgulanmıştır. Adalar Planı Toplantısındaydık 03 Ağustos günü İBB Planlama Müdürlüğü’nde gerçekleştirilen Adalar İmar Planları’nda önerilen değişiklikler hakkında toplantıya Şubemizi temsilen katılan Akif Burak Atlar, 1/5000 plan kararlarının korunması yönünde görüş bildirmiştir. Koruma Kurulu Toplantılarını Yakından Takip Ediyoruz Şubemiz tarafından takip edilen, II No.lu Koruma Kurulu gündeminde yer alan; Salıpazarı Limanı Bölgesi (Galataport) KANİP ve KAUİP ile Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi hakkında Şubemiz görüşleri Akif Burak Atlar ve Tuba İnal Çekiç’in katılımıyla bildirilmiştir. İstanbul Turizm Ana Planı, Mekansal Stratejiler Çalıştayı’ndaydık Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) tarafından hazırlanmakta olan “İstanbul Turizm Ana Planı” kapsamında 13 Eylül tarihinde YTÜ’de gerçekleştirilen İstanbul Turizm Ana Planı Mekansal Stratejiler Çalıştayı’na Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman ve Tuba İnal Çekiç katılmıştır. 6 10. Kalkınma Planı Kentsel Dönüşüm Özel İhtisas Komisyonu Toplantısı’ndaydık İstanbul Kıyı Alanları Planları Değerlendirme Toplantısı Gerçekleştirildi 02 Ekim’de Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirilen Komisyon çalışması ile 10. Kalkınma Planı döneminde “yaşanabilirlik” ve “yaşanabilir kent” kavramları ile “kentsel dönüşüm” kavramının ilişkisi ortaya konularak, kentsel dönüşümün politika ve uygulama araçları tartışılmıştır. Şubemizi temsilen Başkanımız Tayfun Kahraman katılım göstermiştir. 28 Ocak tarihinde Şubemiz Büyük Projeler ve Ulaşım Komisyonu tarafından “İstanbul Kıyı Alanları Planları Değerlendirme Toplantısı” 19 üyemizin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan toplantıda Yönetim Kurulu üyelerimizden Kumru Çılgın Yenikapı dolgu meydan alanı, Tuba İnal Çekiç Galataport projesi, Akif Burak Atlar ise Haydarpaşa planları ile ilgili sunum gerçekleştirmiştir. Mekansal Gelişme ve Mekansal Planlama Çalıştayı’ndaydık Doğu Marmara Kalkınma Ajansı 3 Ekim tarihinde, Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi Çalışma Toplantısı (BGUS) ve 10. Kalkınma Planı hazırlık çalışmaları kapsamında Mekansal Gelişme ve Mekansal Planlama Çalıştayı gerçekleştirilmiş, Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman ve Müge Yorgancı katılmıştır. Kalkınma Planı içerisinde planlama, kentsel tasarım ve mimari başlıkları içerisinde yer alması gereken konulara dair Odamız görüşü verilmiştir. Okmeydanı Nazım İmar Planı Bilgilendirme Toplantısındaydık 04 Kasım tarihinde gerçekleştirilen Okmeydanı Tarihi Sit Alanı Etkileşim Geçiş Bölgesi 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı bilgilendirme toplantısına Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve plan müelliflerinin katılmış, Okmeydanı halkı hazırlanan dönüşüm planları hakkında bilgilendirilmiştir. 03 Nisan tarihinde Yalova Kaymakamlığı tarafından gerçekleştirilen Doğu Marmara Kalkınma Ajansı “2014-2023 Bölge Planı Çalışma Toplantısı”na Şubemizi temsilen Müge Yorgancı katılmıştır. “Çevre ve Kentlileşme” başlıklı tematik masasında yer alan Müge Yorgancı, ilgili çalışmada Şube görüşlerimizi paylaşmıştır. Maltepe Gülsuyu Plan Toplantısındaydık 13 Aralık tarihinde gerçekleştirilen Maltepe (Gülsuyu-Gülensu)1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı ilk ve ikinci toplantılarına Şubemizi temsilen Tuba İnal Çekiç, katılım göstermiş olup sonradan Gürkan Akgün de eşlik etmiştir. Söz konusu planlar hakkında Şube görüşümüz belirtilmiş, yapılması gereken düzenlemeler hakkında çalışmalara şerh düşülmesi sağlanmıştır. 1.6. MESLEKTAŞLARIMIZ İLE YAPILAN BULUŞMALAR Serbest Çalışan Şehir Plancıları Toplantısı Gerçekleştirildi Şubemiz XII. Olağan Genel Kurulu’nda karar önergesi olarak sunularak oy birliği ile kabul edilen Serbest Çalışan Şehir Plancıları Komisyonu, Mart ayı içerisinde bir araya gelerek önceki toplantılarımızın da gündeminde yer alan “Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik” hakkında 7 değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu yönetmeliğin mesleğimizin uygulanmasında engel teşkil etmeyecek şekilde revize edilmesi ilkesinden yola çıkılarak meslektaşlarımızın katkılarıyla oluşturulan yeni yönetmelik taslağı, 31.03.2012 tarihinde gerçekleştirilen Oda Genel Kurulu’nda üyelerimizin dikkatine sunulmuş ve oy birliği ile bu husustaki çalışmaların sürdürülmesine karar verilmiştir. 1.7. ÜNİVERSİTELERİN ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMLERİNE ZİYARETLER Şubemiz XII. Dönem Yönetim Kuru- MSGSÜ-ŞBPB Başkanlığı’nı Ziyaret lu, Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Ettik 2013 yılında 7.si gerçekleştirilecek olan İstanbul Başkanlarını Ziyaret Etti Şubemiz XII. Dönem Yönetim Kurulu; 14 Mart 2012 tarihinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 21 Mart 2012 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi, 27 Mart 2012 tarihinde ise Yıldız Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanlıkları’na ziyaret gerçekleştirmiştir. YTÜ Mezuniyet Töreni’ndeydik 21 Haziran Perşembe günü gerçekleştirilen Yıldız Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezuniyet törenine; davet üzere Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katıldı. İTÜ Mezuniyet Töreni’ndeydik 29 Haziran Cuma günü gerçekleştirilen İstanbul Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezuniyet törenine; davet üzerine Odamızı temsilen Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katıldı. Tören sırasında Odamız adına, tüm mezunlar için hazırlanan ‘Mesleğe Hoş Geldiniz’ sertifikaları verilirken, dereceye giren öğrencilere ise Oda yayınları ile birlikte çeşitli hediyelerinin yer aldığı çantalar verildi. Buluşmaları’na MSGSÜ tarafından ev sahipliği yapılacak olup, hazırlıklar için görüşmeler başlamıştır. 20 Şubat tarihinde Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Kumru Çılgın tarafından MSGSÜ ŞBPB Başkanı Gülşen Özaydın’a yapılan ziyaret sonrasında Düzenleme Kurulu Toplantısı gerçekleştirilmesine karar verilmiş ve konuya ilişkin İTÜ, YTÜ ve MSGSÜ’ye toplantı çağrısı yapılmıştır. Şubemiz İTÜ Şehir Planlama Öğrencilerini Ziyaret Etti 07 Mart tarihinde Şubemiz İTÜ ŞPB öğrencilerini ziyaret etmiş, ziyarete Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç, Çare Olgun Çalışkan ve Sezi Toprakçı katılmıştır. Ziyarete öğrencilerin ilgisi yoğun olup, Şubemiz temsilcileri tarafından öğrenciler İstanbul Şube Öğrenci Komisyonu ile Şubemizin öğrencilere yönelik etkinlikleri hakkında bilgilendirilmiştir. 1.8. SOSYAL ORGANİZASYONLAR Üyelerimizle İftar Yemeğindeydik 15 Ağustos Çarşamba günü organize edilen iftar yemeği Yıldız Çatı Restoran’da gerçekleştirilmiştir. Geçtiğimiz yıl bir araya gelinen yemek ardından bu yıl ikincisi düzenlenen yemekte genç üyelerin yoğunluklu katılımı, Şube ile kurulan ilişkiler açısından memnuniyet yaratmıştır. 8 2. ETKINLIKLER 2.1. ÖZEL ÇALIŞMA ALANLARI 2.1.1. 3. Köprü Projesine Karşı Yapılan Çalışmalar 20 Nisan 2012 tarihinde ise Ankara Karayolları 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu Genel Müdürlüğü’nde 3. Boğaz Köprüsü’nün ihalesi Etkinlikleri Devam Ediyor Sekretaryası Şubemiz tarafından yürütülmekte olan 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu, 20 Nisan 2012 tarihinde yapılacak 3. Köprü Projesi ihalesi öncesinde 2 Mart ve 9 Mart 2012 tarihlerinde şubemizde iki ayrı toplantı gerçekleştirmiştir. 10 Ocak 2012 tarihinde yapılan ihalenin hiçbir firma tarafından teklif verilmemesi nedeniyle iptal edilmesi ve projenin 20 Nisan tarihinde yeniden ihaleye çıkması kararı nedeniyle bir araya gelen platform bileşenleri; 19 Mart 2012 tarihinde Şubemizde, İstanbul’un tamamının sermayenin şantiyesi haline getirilmeye çalışıldığını vurgulayarak “Cinayetlerin değil insanca yaşamanın, sermayenin değil, bilimin ve emeğin İstanbul’u için 3. Rant Köprüsüne karşı Ankara’dayız” başlığı ile bir basın açıklaması yaptı. 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu’ndan Suç Duyurusu Sekretaryasını yürütmekte olduğumuz 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu, 3. Köprü yağmasına “DUR” demek için tüm yaşam savunucuları ile birlikte etkinliklerine devam etmekte. 05 Nisan ve 12 Nisan tarihlerinde bir araya gelen platform bileşenleri, 18 Nisan 2012 tarihinde İstanbul Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaparak 3. Köprü için suç duyurusunda bulunmuştur. gerçekleştirilmiştir. “Yaşam ihaleye çıkarılamaz” pankartı açan platform üyeleri “Köprü değil insanca yaşam”, “Ormanıma, suyuma, mahalleme dokunma” vb. sloganlarla Yüksel Caddesi’nden Karayolları Genel Müdürlüğü’ne kadar yürümüş,. Karayolları Genel Müdürlüğü önüne gelindiğinde Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından İstanbul’a yapılacak her türlü saldırıya karşı direneceklerini belirten bir basın açıklaması okunmuştur. 3. Köprü Toplantısı’na Katıldık 29 Ağustos’ta Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nde gerçekleştirilen, 1/25.000 Ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu (3. Köprü) Nazım İmar Planı Değişiklikleri hakkında yapılan toplantıya Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Çare Olgun Çalışkan katılmıştır. Söz konusu toplantıda, 3. Köprü imar planlarına dava açan tüm meslek odalarının NİP değişikliklerine ortak dava açmasına dair karar alınmıştır. 3. Köprü Basın Toplantısı’ndaydık 14 Kasım tarihinde Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde “Kuzey Marmara Otoyolu” projesinin bağlantı yollarını kapsayan Sakarya ve Kocaeli etaplarına ilişkin 9 ayrı Odanın dava konusu ettiği imar planları hakkında basın toplantısı düzenlenmiş olup, Şubemizi temsilen Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katılım göstermiştir. Toplantıda dava konusunun gerekçeleri ile Oda temsilcilerinin konu hakkında görüşleri paylaşılmış, Çare Olgun Çalışkan’ın hazırladığı sunum ile Şubemiz katkısı konulmuştur. Riva Kuzey Ormanları Savunması Kampı’ndaydık 07-08 Eylül tarihlerinde Riva’da gerçekleştirilen Kuzey Ormanları Savunması Kampı’na Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan ve sekretaryamızdan Sezi Toprakçı katılmış olup Çare Olgun Çalışkan tarafından 3. Köprü hakkında 9 sunum yapılmış ve 3. Havalimanı için hazırlanan broşürlerin dağıtımı gerçekleştirilmiştir. Kuzey Ormanları Savunması Sarıyer Eylemi Ormanları Savunması tarafından 3. Köprü’ye itiraz etmek için Sarıyer’de gerçekleştirile eyleme Şubemizi temsilen Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katılım göstermiştir. 01 Aralık tarihinde bileşeni olduğumuz Kuzey 2.1.2. Haydarpaşa Dayanışması “Haydarpaşa için Yürüyoruz” Etkinliğine Katıldık Bileşenleri arasında yer aldığımız Haydarpaşa Dayanışması’nın, 7 Mart 2012 tarihinde düzenlemiş olduğu yürüyüşe Şube olarak katılım gösterdik. Kadıköy İskele Meydanı’nda başlayarak Haydarpaşa Garı’nda son bulan yürüyüşte, “Haydarpaşa Garı, Kıyı ve Liman Alanı, dolgu alanları ilavesiyle birlikte aynı zamanda ‘Kentsel ve Tarihsel Sit Alanı’ olan bu kamusal bölge üzerinde; 2004 yılından beri hukuk açıkça çiğnenerek ‘ticaret ve turizm merkezi alanı’na dönüştürülmek amacıyla ısrarlı çabalar sürdürülmektedir. Üstelik bu ‘tarih, doğa ve emek yağması’ niteliğindeki dönüşüm kararı ‘Marmaray Projesi ile Haydarpaşa Garı zaten işlevsiz kalacak’ şeklindeki söylemler ile toplum yanıltılarak, yapılmak istenen proje meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır” şeklinde başlayan basın açıklamasının ardından Bandista Grubu sahne aldı. Ataol Behramoğlu ve Haluk Çetin’in konuşmalarının ardından saat 20.00’de Algo-Ritmo Perküsyon Grubu ve Okay Temiz Ritm Atölyesi sahne aldı. Katılımın sayıca yüksek olduğu etkinlik, Bulutsuzluk Özlemi’nin konseriyle son buldu. Haydarpaşa Dayanışması Bileşenleri Toplantısına Katıldık Bileşenleri arasında olduğumuz Haydarpaşa Dayanışması’nın 6 Nisan tarihli toplantısına Şubemiz adına Müge Yorgancı katılmıştır. Haydarpaşa eylemlerinin değerlendirilmesi yapılan toplantıda, ileride yapılacak eylemlerin programlanması ve konuşmacıların önceden belirlenmesi, belli aralıklarla daha büyük etkinlikler organize edilmesi ve bu organizasyonların halka duyurulması yönünde görüşler belirtilmiştir. Ayrıca Haydarpaşa eylemlerini her hafta bir dayanışma bileşeninin organize etmesi, 22 Nisan 2012 tarihinde kapsamlı bir etkinlik gerçekleştirilmesi ve karara bağlanamayan konular ile ilgili hafta içi tekrar toplanılması üzerine karar alınmıştır. 6 Mayıs’ta Haydarpaşa Nöbetindeydik Haydarpaşa Garı ve yakın çevresinin sermaye odaklı bir proje tehdidi ile karşı karşıya bırakılması ve ticari çıkarlar amacı ile toplumsal belleğimizden koparılmak istenmesine karşı bir araya gelen ve Şubemizin de bileşeni olduğu “Toplum Kent ve Çevre için Haydarpaşa Dayanışması” tarafından her Pazar düzenlenen Haydarpaşa nöbeti 6 Mayıs Pazar günü Şubemiz çağırıcılığı ile gerçekleştirildi. 6 Mayıs Haydarpaşa Nöbeti 10 Sahip olduğu kültürel ve simgesel değerleriyle İstanbul’un en önemli kimlik öğelerinden biri olan Haydarpaşa Garı önünde; “Haydarpaşa’ya Dokunma”, “Ulaşım Haktır Engellenemez”, “Haydarpaşa Halkındır Satılamaz” sloganlarıyla bu saldırıya izin verilmeyeceği dile getirildi. Haydarpaşa Dayanışması Meşaleli Yürüyüşü Yapıldı 05 Ekim tarihinde bileşeni olduğumuz Haydarpaşa Dayanışması tarafından meşaleli yürüyüş, ardından da müzik dinletisi gerçekleştirilmiştir. Kadıköy’de Karaköy İskelesi’nin önünden başlayıp Haydarpaşa Garı’nda sona eren yürüyüşte farklı meslek dallarından birçok katılımcı yer almış olup, herkes Haydarpaşa Port Projesine karşı bir kez daha bir araya gelmiştir. Haydarpaşa Meşaleli Yürüyüşü Haydarpaşa Meşaleli Yürüyüşü’ne Katıldık Şubemizi temsilen üyemiz Ayşe Özyetkin Altun’un katılım gösterdiği 20 Ocak tarihli Haydarpaşa Bileşenleri Danışma Kurulu Toplantısı’nda verilen karar doğrultusunda 20 Şubat tarihinde Meşaleli Yürüyüş gerçekleştirilmiştir. Şubemizden Akif Burak Atlar ile Aysun Koca’nın katıldığı yürüyüşe 500’den fazla katılımcı olmuştur. 2.1.3. Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi ve Taksim Gezi Parkı’nda Topçu Kışlasının İhyası Projelerine Karşı Yapılan Çalışmalar Taksim Dayanışması ile Tünel Meydanı’ndan yürüdük Taksim Meydanı için öngörülen yayalaştırma ve Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın ihyası projelerinin uygulanmasının Taksim’in kimliğine zarar vereceği konusunda fikir ortağı olan meslek odaları, sendikalar ve siyasi partilerin bir araya gelmesinden oluşan ve Şubemizin sekretaryasını üstlendiği Taksim Platformu bileşenleri 17 Mart’ta Tünel Meydanı’nda bir araya geldi. Sloganlarla Taksim Meydanı’na gelen grubun yaptığı basın açıklamasıyla birlikte etkinlik sonlandı. Odamızı temsilen Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Yönetim Kurulu Üyemiz Gürkan Akgün ve Tuba İnal Çekiç katılım göstermiştir. “Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir” Piknikli Sokak Galası`na katıldık Bileşeni olduğumuz ve Mimarlar Odası ile birlikte sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması 11 tarafından düzenlenen “Ekümenopolis Piknikli Sokak Galası”, 29 Nisan’da Gezi Parkı’nda gerçekleşmiştir. Etkinlik kapsamında verilen konser ardından belgeselin gala gösterimi yapılmıştır. Organizasyona Şube Başkanımız Tayfun Kahraman konuşmacı olarak yer alırken, Yönetim Kurulu Üyelerimizden Gürkan Akgün, Şube sekretaryamızdan Sezi Toprakçı ve Ece Özden Pak da katılarak etkinliğe destek vermişlerdir. Taksim Yayalaştırma Projesi için Toplantılar ve Eylemler Devam Ediyor Sekretaryasını Mimarlar Odası ile Şubemizin üstlendiği ‘Taksim Dayanışması’ toplantılarında alınan kararlar sonrasında 6 Haziran’da ve ihale öncesi 27 Haziran’da olmak üzere iki adet basın açıklaması gerçekleştirildi. 28 Haziran’da gerçekleşmesi planlanan ihale öncesinde, basının ve halkın geniş katılımıyla yapılan açıklamayı, Taksim Dayanışması adına Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar okudu. Açıklama sonrasında serbest kürsüde diğer STK’lardan katılımcılar söz hakkını kullandı. Eyleme katılanlar; ‘Taksim hepimizin’, ‘Daha fazla çılgın proje istemiyoruz’ dedikten sonra, temsili Taksim Meydanı tapuları katılımcılara Taksim Dayanışması tarafından dağıtıldı. Taksim Gezi Parkı Yaşıyor, Taksim Dayanışması Sürüyor Sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması’nın bir yandan olağan bilgilendirme toplantılarına katılımımız devam ederken bir yandan da kamuoyu bilincini arttırmak üzere farklı etkinliklerle desteklenen bir dizi basın açıklaması gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra yoğun emekle yürütülen Gezi Parkı’nın korunması için Taksim Meydanı’nda imza toplama sürecinin sonuna gelinmiştir. Taksim Dayanışması Gezi Parkı için toplanan imzaların teslimi – Koruma Kurulu 07 Aralık tarihinde İnci Pastanesi’nin zorla tahliye edilmesinin üzerine 08 Aralık tarihinde gerçekleştirilen basın açıklaması İnci Pastanesi’nin de hizmet verdiği tarihi Cercle d’orient (Serkildoryan) Binası önünden Gezi Parkı’nda gerçekleştirilen yürüyüşle başlamış ve Taksim Dayanışması’nın yapılan haksızlığa sessiz kalmadığı gösterilmiştir. 18 Aralık tarihinde; 31 gün boyunca Topçu Kışlası’nın inşasına karşı Taksim Meydanı’nda toplanan 46.500 ıslak imza Taksim Dayanışması’nı temsil eden heyet tarafından 2 No.lu Koruma Kurulu’na teslim edilmiş ve akabinde konu hakkında bir basın açıklaması yapılarak kamuoyu bilgilendirilmiştir. Taksim Dayanışması Eylemi - İnci Pastanesi 12 Taksim Dayanışması Eylemlerine 13 Nisan tarihinde Taksim Gezi Parkı’nı Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği tarafından, Devam Ediyor Olağan haftalık toplantılarına devam eden, Sekretaryasını MO ile yürüttüğümüz Taksim Dayanışması, ortak görüş sonucunda Taksim Nöbetleri’ne devam etmesine bunun yanı sıra; Topçu Kışlası’nın inşasına karşı imza toplamak amacıyla yeni bir bildiri metni hazırlanmasına karar verilmiştir. 25 Ocak tarihinde gerçekleştirilen Taksim Nöbeti’nde yapılan basın açıklaması Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından okunmuştur. 25 Ocak Taskim Dayanışması Basın Açıklaması Taksim Meydanı Bilirkişi İncelemesi Yapıldı Şubemiz tarafından Taksim Meydanı’na yaya olarak erişimi sınırlandıracak ve Gezi Parkı’nda kamusal kullanımını ortadan kaldıracak mekansal müdahaleleri içermesi sebebiyle dava konusu edilen Taksim Meydan Düzenleme Projesi’nin Bilirkişi İncelemesi 8 Şubat tarihinde gerçekleştirilmiş, keşfe Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Tuba İnal Çekiç katılmıştır. Taksim Dayanışması Toplantılarına Katılımımız Devam Ediyor Sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması toplantıları devam etmekte olup, Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar katılım göstermektedir. Dayanışma bileşenleri temsilcilerinin katılım gösterdiği toplantılarda Yüksek Koruma Kurulu’nun Topçu Kışlasına dair vermiş olduğu kararın dava edilmesi ile 13 Nisan’da Gezi Parkı Festivali’nin gerçekleştirilmesi konuları görüşülmüştür. Taksim Gezi Parkı Festival 13 Taksim Dayanışması’nın da desteği ile organize edilen “Ayağa Kalk” kampanyası kapsamında gerçekleştirilen festivale Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ile Şube üyelerimizin büyük bir bölümü katılım göstermiştir. Yoğun ilgi gören festival; polis kayıtlarına göre 25 bin, Taksim Dayanışması’nın kayıtlarına göre 40 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Taksim Dayanışması Sürüyor Taksim Yayalaştırma projesinin dava süreci devam etmesine rağmen başlamasının ardından hem hukuki yollarla hem de toplumsal muhalefet kanalları ile sürdürülen Taksim Meydanı’ndaki dönüşüme karşı hareket Taksim Dayanışması’nın eylemliliği ile devam etmiştir. 14 Mayıs tarihinde Beyoğlu Semt Dernekleri Platformundan Cem Tüzün Şubemizi ziyaret etmiş ve Akif Burak Atlar ile toplantı gerçekleştirmiştir. Dayanışmanın bileşenlerinden Taksim Platformu Ekim ayında Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası’nın da katkılarıyla organize edilecek 3-5 günlük bir etkinlik yapılmasını önerisinde bulunmuştur. 15 Mayıs tarihinde gerçekleştirilen Taksim Dayanışması toplantısına Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar katılmıştır. Toplantıda DİSK, KESK, TMMOB, TTB çağırıcılığında tüm Taksim Dayanışması bileşenlerinin destekleyeceği kitlesel bir eylem düzenlenmesine, yeniden imzaya açılmak üzere yeni bir ortak deklarasyon metni hazırlanmasına, dayanışma sekretaryasının genişletilmesine ve sekretaryada görev alacak bileşenlerin bir sonraki toplantıda belirlenmesine, Haziran ayı sonunda gerçekleşecek Onur Yürüyüşü’ne destek verilmesine karar verilmiştir. Akabindeki Taksim Gezi Parkı için başlatılan nöbet ve direniş sonucunda 22 Mayıs tarihinde Taksim Dayanışma Toplantısı’na şubemizden Akif Burak Atlar katılmıştır. Bileşeni olduğumuz Taksim Dayanışması’nı temsilen TC Başbakan vekili ile görüşmeye Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katılmıştır. Taksim Dayanışması Toplantılarına Katılımımız sürüyor Her hafta Çarşamba günü gerçekleştirilen Taksim Dayanışması toplantılarına Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman ve Akif Burak Atlar tarafından katılım devam etmektedir. Eylül ayında yasal süreci takip etmek üzere Taksim Dayanışması bünyesinde Hukuk Komisyonu kurulmasına karar verilmiştir. Taksim Dayanışması Toplantılarına Katılımımız Devam Etmekte Şubemizin Mimarlar Odası ile sekretaryasını üstlendiği Taksim Dayanışması rutin toplantılarına devam etmektedir. Kasım ayı toplantılarına Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar, Aralık ayı toplantılarına ise Tayfun Kahraman ve Gürkan Akgün katılım göstermiştir. Bileşenlerin talebi doğrultusunda Dayanışma’nın 7 talebi arasında yer alan “sorumluların görevlerinden alınması ya da istifa etmesi” yönünde isteğinin tekrardan bir eylem ile hatırlatılması üzere 27 Aralık gününe çağrı yapılmasına karar verilmiştir. 2.1.4. Afet Riski Altındaki Alanlarının Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna Karşı Yapılan Çalışmalar Afet Yasası ve Kentsel Dönüşüm Forumu Düzenlendi İstanbul Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ile Odamız tarafından 12 Mayıs 2012 Cumartesi günü “Afet Yasası ve Kentsel Dönüşüm” konulu bir forum düzenlendi. Akademisyenler, hukukçular, şehir plancıları, mimarlar, mühendisler, yerel yöneticiler, meslek odaları, semt dernek ve platformları, kent hareketleri ve AKUT’un katılımı ile gerçekleştirilen forumda açılış konuşmaları Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve İstanbul Barosu Başkanı Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından forum konusuna yönelik bilgilendirme sunumlarında, Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün yer aldı. “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” tasarısının yasalaşması öncesinde düzenlenen ve farklı platformlarda görev yapmakta olan katılımcıların konuya ilişkin bildirilerinin sunulduğu forum yoğun ilgi gördü. CHP Beyoğlu İlçe Toplantısına Katıldık derneklerinden temsilcilerin de bulunacağı toplantıya katılmak üzere karar verilmiştir. CHP İl Başkanlığı ile Toplantılar Sonuçlanmak Üzere CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından “50 Soruda Afet Yasası” adlı bilgilendirme kitapçığına yönelik Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Süleyman Balyemez’in de katkı koyduğu çalışmalar sonuçlanmak üzere. Temmuz ve Ağustos ayları boyunca konusunda uzman akademisyenler ve parti üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıların amacı, Afet Yasası ve yürürlüğe giren yönetmeliği hakkında kamuoyunu bilgilendirmek üzere bir kitapçık hazırlanması olmuştur. Teşkilatı 19 Nisan Perşembe günü, CHP’nin Beyoğlu Teşkilatı’nda gerçekleşen, Afet-Dönüşüm konulu toplantıya, yapılan davet üzerine Yönetim Kurulu Üyemiz Gürkan Akgün katılmıştır. Toplantıda gerçekleştirilen fikir alışverişi sonrasında karşılıklı ilişkileri devam ettirme kararının ilk adımı olarak 2 Mayıs Çarşamba günü Okmeydanı’nda mahalle 14 2.2. ŞEHİRCİLİK KONGRESİ VE İSTANBUL BULUŞMALARI 7–8–9 Kasım Dünya Şehircilik Günü 36. Kolokyumu Ankara’da Gerçekleştirildi 7-8-9 Kasım 2012 tarihlerinde Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ev sahipliğinde Mekansal Değişim ve Dönüşüm teması ile 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 36. Kolokyumu Ankara`da gerçekleştirilmiştir. Özellikle Mayıs ayında yasalaşan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” sonrasında ülkemiz gündeminde giderek daha çok yer tutmaya başlayan ve tartışılan “Kentsel Dönüşüm Projeleri” konusunda TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından belirlenen “Kentsel Dönüşümün Temel İlkeleri” sunulmuş, “Dünya Şehircilik Günü Bildirgesi” ile birlikte kamuoyu ile paylaşılmıştır. 2012 yılının ülkemizin ilk ve en önemli şehircilerinden biri olan Kemal Ahmet Aru’nun 100. doğum yılı olması ve bu yılın UNESCO tarafından “Kemal Ahmet Aru Anma Yılı” ilan edilmiş olması nedeniyle, bu yıl Kemal Ahmet Aru anısına Kolokyumun ilk gününde “Kemal Ahmet Aru’nun Şehirciliği” isimli bir sergi ile “Doğumunun 100. Yılında Kemal Ahmet Aru’nun Şehirciliği” başlığıyla özel bir oturum gerçekleştirilmiştir. Her yıl 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü kapsamında “Yaptıkları haber ve yayınlarla kent kültürüne ve kentlilik bilincine katkı yapan, kentsel sorunları gündeme taşıyıp izleyen, kent ve bölge planlama bilimi ile şehir planlama mesleğinin bilimsel ve teknik görüşlerine duyarlılık gösteren” basın mensuplarına mesleki teşekkür amacıyla verilen Kent Planlama Basın Ödülü bu sene İhsan Aydın’a verilmiştir. Akademi ve Yükseliş salonlarında paralel oturumların gerçekleştirildiği Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu’na Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman ve Akif Burak Atlar katılmıştır. Beşiktaş Belediyesi tarafından sağlanan araçlarla İstanbul’dan 41 Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde okuyan öğrencinin de kolokyuma katılımı sağlanmıştır. 15 VI. İstanbul Buluşmaları Hazırlıklar Başladı İçin Eylül ayında gerçekleştirilmek üzere İstanbul Buluşmaları hazırlık komitesi Odamızda bir araya geldi. 2012 etkinliği Yıldız Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilmesi öngörülen etkinliğin teması afet ve kentsel dönüşüm olarak belirlenmiştir. Özellikle yeni yasal düzenlemeler çerçevesinde konunun ulusal ve uluslararası farklı disiplinlerden bakış açıları ile irdelenmesini sağlamak üzere etkinlik detayları üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. İstanbul Buluşmaları Toplantıları Devam Ediyor Hazırlık Şubemiz tarafından düzenlenen Geleneksel İstanbul Buluşmaları’nın 7.si’nin; 16-17 Ekim tarihleri arasında YTÜ’de gerçekleşmesi için hazırlık toplantıları devam ediyor. İTÜ, MSGSÜ, YTÜ ve İstanbul Şube temsilcileriyle yapılan toplantılarda verilen karar doğrultusunda 2012 yılının konusu ‘Afet ve Kentsel Dönüşüm Kıskacında, İstanbul ve Planlama’ olarak belirlendi. İstanbul Buluşmaları Hazırlıkları Devam Etmekte Bu sene 7. düzenlenecek İstanbul Buluşmaları’na Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ev sahipliği yapacak olup etkinlik teması “altüst” olarak belirlenmiştir. Etkinlik hazırlıkları devam ederken Düzenleme Kurulu toplantıları da devam etmektedir. 6. İstanbul Buluşmaları Gerçekleşti TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGGSÜ) Şehir ve Bölge Planlama Bölümlerinin işbirliğiyle her yıl Ekim ayı içerisinde gerçekleştirilen “İstanbul Buluşmaları”nın 6.sı başarıyla gerçekleştirildi. “Afet ve Dönüşüm Kıskacında: İstanbul ve Planlama” başlığı ile 16-17 Ekim 2012 tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda tüm aktörlerin geniş katılımıyla gerçekleştirilen ve başta İstanbul olmak üzere kentlerimizdeki yapılaşmış alanların büyük bir kısmının afet riski altında olması durumunun ve yeni yasal düzenlemelerin toplumun ilgili kesimleri tarafından tartışılarak tüm boyutuyla ele alındığı etkinlikte, katılımcı sayısının her sene artarak çoğaldığı gözlemlenmiştir. İstanbul Buluşmaları Düzenleme Kurulu Toplantıları Devam Etmekte Bu sene MSGSÜ’de gerçekleştirilecek İstanbul Buluşmaları etkinliğinin yedincisi için hazırlıklar devam etmekte olup İTÜ ve YTÜ’nün de katılımıyla Düzenleme Kurulu toplantıları gerçekleştirilmektedir. Önceki İstanbul Buluşmaları’ndan farklı olarak bu sene etkinlik öncesinde her kurumun kendi bünyesinde çalıştay yapmasına karar verilmiştir. Geziden Sonra Taksim – İstanbul Buluşmaları MSGSÜ Hazırlık Atölyesi 03-04 Ekim tarihlerinde “Geziden Sonra Taksim” isimli İstanbul Buluşmaları MSGSÜ Hazırlık Atölyesi gerçekleştirilmiş; Şubemizi temsilen Yönetim Kurulumuzdan Akif Burak ATLAR, Tuba İnal ÇEKİÇ, Gürkan AKGÜN, Ahmet Kıvanç KUTLUCA katılım göstermiştir. 6. İstanbul Buluşmaları İstanbul Buluşmaları Düzenleme Kurulu Toplantıları Başladı 2013 yılında 7.si düzenlenecek olan İstanbul Buluşmaları’na ev sahipliğini Mimar Sinan Üniversitesi yapacak olup; İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Şubemiz katkılarıyla hazırlık toplantıları başlamıştır. Bu yılki etkinlik başlığının “İstanbul: Alt-Üst” olmasına karar verilirken, etkinlik öncesinde bir çalıştay gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. İstanbul Başladı Buluşmaları Hazırlıkları Tarihi Yarımada - İstanbul Buluşmaları ŞPO Atölyesi 05 Ekim tarihlerinde “Tarihi Yarımada” konulu İstanbul Buluşmaları’nın Şubemiz Hazırlık Atölyesi gerçekleştirilmiştir; Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Prof. Dr. İclal Dinçer, Yedikule Bostanları İnisiyatifinden Alexander Shopov, İstanbul S.O.S’den Hande Akarca, FenerBalat Derneğinden Çiğdem Şahin, Bisikletliler Derneğinden Murat Suyabatmaz ve Ayhan Han’ın katılımıyla Tarihi Yarımada’daki güncel durum görüşülmüş, dinleyicilere bilgilendirme yapılmıştır. Doğal Alanlar – İstanbul BuluşmaEkim ayında düzenlenecek İstanbul Buluşmaları’nın ları İTÜ Hazırlık Atölyesi hazırlıkları kapsamında Şubemizde moderatörlerin ve seçilmiş kurum temsilcilerinin katılımıyla İstanbul Buluşmaları Düzenleme Kurulu toplantıları gerçekleştirilmektedir. Önceki yıllarda gerçekleştirilen etkinliklerden farklı olarak üniversiteler ve Şubemiz tarafından her biri ayrı olmak üzere etkinlik öncesinde ön çalıştaylar düzenlemesine karar verilmiştir. Eylül ve Ekim aylarında gerçekleştirilecek çalıştaylardan elde edilecek sonuçlar ise oturumların sonunda katılımcılarla paylaşılacaktır. 11 Ekim tarihinde İstanbul Buluşmaları’nın “Doğal Alanlar” konulu İTÜ Hazırlık Atölyesi gerçekleştirilmiştir, sınırlı ve davetli katılımcı ile İstanbul’un kuzeyini ilgilendiren büyük ölçekli projeler tartışılmıştır. 7. İstanbul Buluşmaları “Altüst İstanbul” teması ile 21-22 Ekim tarihinde 7. İstanbul Buluşmaları MSGSÜ’de gerçekleştirilmiş, 2 gün süren etkinliklere yaklaşık 350 dinleyici katılım göstermiş, etkinliğin twitter hesabından ise an be atılan tweetler ile ortalama 1500 kişiye erişilmiştir. 16 2.3. TMMOB BİRİMLERİ BÜNYESİNDE YAPILAN ETKİNLİKLER 2.3.1. TMMOB İKK Bünyesinde Yapılan Etkinlikler İstanbul İKK Öğrenci Komisyonu TMMOB Yasa tasarısı konularında çalışmalar Toplantısı’nda Şubemizi Temsil Ettik yürütmeyi planlayan komisyon 05 Ocak 2013 TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından 12 Nisan 2012 tarihinde düzenlenen ve 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü etkinliklerinin görüşüldüğü Öğrenci Komisyonu Toplantısı’na Yıldız Teknik Üniversitesi ŞBP öğrencisi Zehra Güngördü katılmış ve Şubemizi temsil etmiştir. tarihinde Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde tekrar toplanacaktır. İKK Öğrenci Komisyonu Toplantılarına Katılımımız Devam Ediyor İKK Öğrenci Komisyonu toplantıları İstanbul İl Koordinasyon Kurulu devam etmekte olup, Şubemiz öğrenci Öğrenci Komisyonu Toplantıları De- üyesi MSGSÜ’lü Bilge Martan aktif katılım göstermekte ve takip etmektedir. Martvam Ediyor 22 Kasım 2012, 05 Aralık 2012 ve 10 Aralık 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen TMMOB İKK öğrenci komisyonu toplantılarına Şubemizi temsilen öğrenci üyelerimizden Bilge Martan ve Damla Baytekin katılmıştır. Yeni YÖK yasası ve 17 Nisan aylarında gerçekleştirilen toplantılar sonucunda TMMOB Öğrenci Kortejinin oluşturulmasına karar verilmiş ve Bilge Martan öncülüğünde afiş hazırlanarak üniversitelere duyuru gerçekleştirilmiştir. İKK Şube Yönetim Kurulları Ortak İKK Toplantılarına Katılımımız DeToplantısı Gerçekleşti vam Etmekte 23 Temmuz tarihinde İKK Şube Yönetim Kurulları Ortak Toplantısı’na Şubemizi temsilen Aysun Koca katılmıştır. İKK sekretaryasının gönüllülük esasına dayalı yürütülmesi kararının alındığı toplantıda, çalışmalara devam etmek üzere Ölçü Dergisi yayın kurulunun da toplanması için gerekli hazırlıkların yapılması yönünde şubeler görevlendirilmiştir. Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aysun Koca ile üyemiz Engin Bozkurt tarafından temsiliyetimizin sağlandığı Ocak-Şubat ayı İKK toplantılarında; İKK tarafından gelecek aylarda gerçekleştirilecek etkinlikler ve İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği’ne dair odalar tarafından yapılması öngörülen ortak basın açıklaması konularında görüşülmüştür. İKK Toplantıları Devam Ediyor TMMOB İKK Toplantılarına Katılımımız Devam Ediyor 24 Eylül tarihinde, Kimya Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirilen İKK toplantısına Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katılmıştır. Toplantıda görüşülen konular arasında Ölçü Dergisi’nde yeni yayın döneminde yer alacak konular ve İKK komisyonlarına yenilerinin (İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği, Öğrenci, Kadın vb.) eklenmesinin yanı sıra İKK bünyesinde yer alan Odaların içerisinde yer aldığı veyahut da desteklediği platform ve dayanışma grupları ile ilişkilerin kuvvetlendirilmesi yönünde görüş bildirilmiş, bir sonraki toplantı tarihi 8 Ekim olarak belirlenmiş ve Şubemiz temsilen Aysun Koca katılmıştır. Bir önceki toplantının devamı olarak İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği Komisyonu hakkında detaylı biçimde görüşülmüştür. Bunun yanı sıra İKK koordinasyonunda hazırlanan Ölçü Dergisi’nin toplantılarına Şubemiz adına Gökçen Taşkın katılmakta olup, Aralık sayısının konusu “Kentsel Dönüşüm” olarak belirlenmiştir. Gökçen Taşkın dosya editörü olarak görev alırken, derginin “Kentimizden” bölümü konusunda da kendisi görevlendirilmiştir. İKK Toplantısı Gerçekleştirildi Şubemizde 17 Aralık tarihinde gerçekleştirilen İKK toplantısına Şubemiz ev sahipliği yapmıştır. Diğer Odaların İstanbul Şube temsilcilerinin katılım gösterdiği toplantıda, TMMOB Yasa değişikliğine karşı stand kurularak imza toplanmasına karar verilmiş ve Şubelerin faaliyet gösterdiği ilçelere göre görev dağılımı yapılmıştır. TMMOB İKK bünyesinde oluşturulan İstanbul Kent Sempozyumu Etkinlik Komisyonu, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Komisyonu, Kadın Komisyonu ve Öğrenci Komisyonlarında Şubemizi temsil edecek üyelerimiz belirlenmiş ve komisyon toplantılarında Şubemiz katılımı sağlanmıştır. TMMOB İKK komisyon çalışmalarına paralel olarak Ölçü Dergisi çalışmaları yürütülmekte olup kentsel dönüşüm konulu yazılarla dergiye Şubemiz katkısı sağlanmıştır. İKK Toplantılarına Katılımımız Devam Ediyor İstanbul İKK olağan toplantıları devam etmekte olup, Şubemiz toplantılarda temsil edilmeye devam etmekte olup, Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aysun Koca ile Engin Bozkurt’un toplantılara katılım göstermektedir. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Toplantılarına Katılımımız Devam Ediyor TMMOB İl Koordinasyon Kurulu (İKK) toplantılarına Şubemizin katılımı devam etmiştir. 08 Mayıs tarihinde Makina Müh. Odası İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen İKK toplantısına Şubemizi temsilen Engin Bozkurt katılmıştır. 20 Mayıs tarihinde İKK Bileşenleri Yönetim Kurulları ortak toplantısına Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar katılmıştır. TMMOB İstanbul İKK Toplantılarına Katılımımız Devam Etmekte Düzenli olarak gerçekleştirilen TMMOB İstanbul İKK toplantılarına Şubemizi temsilen Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aysun Koca ile Çare Olgun Çalışkan’la birlikte Engin Bozkurt dönüşümlü olarak katılım göstermektedir. 18 TMMOB İKK Toplantılarına İKK Kadın Komisyonu Toplantıları Katılımımız Devam Etmekte Gerçekleştirildi TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu toplantılarına katılımımız devam etmek olup Şubemizi temsilen Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aysun Koca Kasım-Aralık aylarında toplantılara katılım göstermiştir. Ölçü Dergisi Kentsel Dönüşüm Sayısı Toplantısındaydık Ölçü Dergisi temsilcilerimiz Gökçen Taşkın ve Çare Olgun Çalışkan yayın editörleri olarak toplantılara aktif katılım göstermiş olup, Afet Yasası ve kentsel dönüşüm konu başlığının derlenme görevini üstlenmiş ve ilgili yazıların teminini sağlamıştır. Ölçü Dergisi Çalışmalarımız Devam Etmekte Belli aralıklarla gerçekleştirilen Ölçü Dergisi hazırlık toplantılarına Şubemiz adına Çare Olgu ÇALIŞKAN katılım göstermekte olup basılacak yeni sayının gündemi kentsel dönüşüm olarak belirlenmiştir. TMMOB İKK İSİG Çalışmalarına Katılımımız Devam Ediyor TMMOB İKK bünyesinde kurulan İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenli Komisyonu’na Şubemizi temsil etmek üzere Kumru Çılgın ve Özgür Yayla seçilmiş olup, toplantılara katılımları devam etmektedir. Mimar, mühendis ve şehir plancılarını iş kazaları, iş hastalıkları ve hukuksal haklar hakkında bilinçlendirmek üzere İSİG çalışmaları devam etmekte olup, İSİG çağrısıyla ‘Sağlıklı ve Güvenli Çalışmak İstiyoruz’ başlığıyla 9 Aralık tarihinde geniş katılımlı bir panel düzenlenmiştir. İKK Mesleki Denetim Toplantısına Katıldık 28 Kasım 2012 tarihinde Makine Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirilen Mesleki Denetim toplantısına Şubemizi temsilen Sezi Toprakçı katılım göstermiş olup, 2013 yılında mesleki denetim hizmetinin nasıl verileceği konusunun görüşüldüğü toplantıda TMMOB yasa tasarısı ve müşavirlik sistemi değerlendirilmiştir. Toplantı sonucunda Yönetim Kurulumuz tarafından Şubemize yetki alanında kalan tüm belediye ve belde belediyelerine konu hususunda yazı gönderilmesi kararı alınmıştır. 19 TMMOB İKK bünyesinde Türkiye‘de Siyasi iktidarların ideolojik eğilimlerinin cinsiyet ayrımcılığı bağlamında kadınlar üzerinde olumsuz etkilerinin irdelenmesi, meslektaş bilinçlendirmesi ile meslektaş dayanışmasının sağlanması için gerekli farkındalığın yaratılması amacıyla oluşturulan Kadın Komisyonu’nun 12 Kasım ve 10 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen toplantılarına Şubemizi temsilen Hilal Yaman Özpınar ve Aslı Aygün Öztürk katlım göstermişlerdir. Yapılan toplantılar sonucunda Ankara’da gerçekleştirilmesine karar verilen 3. Kadın Kurultayı’nda yapılacak önerilerin görüşüleceği bir TMMOB Kadın Üye Toplantısı yapılmasına karar verilmiştir. Karar üzerine 22 Aralık tarihinde TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Karaköy Binası’nda 4. Kadın Üye Toplantısı gerçekleştirilmiştir. Karşılaşmalar Tiyatro Gösterisi 08 Nisan tarihinde Garaj İstanbul’da gösterimi gerçekleşen Boğaziçi Gösteri sanatları Topluluğu’nun “Karşılaşmalar” adlı tiyatro oyununu birlikte izlemek amacı ile bilet satışları İstanbul İKK tarafından organize edilmiş, Şubemizi temsilen oyunu izlemeye Çare Olgun Çalışkan ve Gürkan Akgün katılım göstermiştir. TMMOB İstanbul İKK 3. Havalimanı Teknik Gezisine Katıldık 26 Temmuz tarihinde TMMOB İstanbul İKK tarafından düzenlenen 3. Havalimanı teknik gezisine Şube Yönetim Kurulumuzdan Çare Olgun Çalışkan ve Süleyman Balyemez ile Odamız üyesi Dr. Erhan Kurtarır katılmıştır. Köprü güzergahını gezen ekip, çalışmaları yerinde incelemiştir. Yaşanabilir Bir Kent ve Demokrasi Şenliği’ndeydik 5 Mayıs günü TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından Kadıköy Selamiçeşme Özgürlük Parkı’nda kentlilik bilincini artırmak amacıyla gerçekleştirilen “Yaşanabilir Bir Kent ve Demokrasi Şenliği’ne Ahmet Kıvanç Kutluca, Aysun Koca ve Sezi Toprakçı katılmıştır. TMMOB Bursa İKK Etkinliğindeydik 21 Aralık tarihinde Bursa Şubesi tarafından gerçekleştirilen “Gezi’den Sonra” konulu etkinliğe Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Gürkan Akgün katılım göstermiştir. Çalışma alanı olarak belirlenen Sarıyer-Derbent yerleşmesi etkinliğin ilk gününde ziyaret edilerek kent dokusu incelenmiş, 2. ve 3. günlerde aktörlerin kimliklerine bürünerek planlama sürecinin deneyimlendiği bir çalıştay gerçekleştirilmiştir. Etkinliğin başarısı dolayısıyla eğitim yılı bitmeden evvel Şube Öğrenci Komisyonu olarak bir etkinlik daha gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. TMMOB Yasa Tasarısı Bilgilendirme Toplantısındaydık 4. Mühendislik ve Şehircilik Günleri Etkinliği Gerçekleştirildi Şubemizin aktif öğrenci üyeleri; İTÜ’den Oktay Kargül, MSGSÜ’den Bilge Martan ve YTÜ’den Damla Baytekin’in yoğun emek verdiği, Yönetim Kurulu üyelerimiz Çare Olgun Çalışkan ve Kumru Çılgın’ın da katkıda bulunduğu Öğrenci Komisyonumuz, 4. Mühendislik ve Şehircilik Günleri Etkinliği’ni 20-21-22 Şubat tarihlerinde beklenenin üzerinde katılım ile gerçekleştirilmiştir. 10 Aralık tarihinde MMO İstanbul Şubesinde 6235 sayılı TMMOB Yasasının değiştirilmesi hakkında TMMOB Şube Başkanlarının katılımıyla olağanüstü İKK toplantısı gerçekleştirilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın katılım gösterdiği toplantı sonucunda Bakanlık’tan 23 Odanın imzasıyla randevu talep edilmesi konusunda görüş birliği sağlanmıştır. 2.3.2. TMMOB’A Bağlı Odalarla Yapılan Etkinlikler Şube Başkanımız Tayfun Kahra- yeşilden uzak olması nedeni ile psikolojik ve sosyal man “Yeni Yasa ve Orman Paneli”ne anlamda etkilenebileceğini ifade etti. Yapılacak yeni düzenlemenin, 2B arazilerinin satışına yönelik Katıldı Orman Mühendisleri Odası tarafından 17 Mart 2012 tarihinde düzenlenen “Yeni Yasa ve Orman Paneli”nde katılan panelistlerin, orman ve doğal varlıklara yönelik Anayasa’da bulunması gereken hususları ele alan konuşmalarının yanı sıra, son günlerde kamuoyunu yakından ilgilendiren orman sınırları dışına çıkarılan arazilerin (2B) değerlendirilmesi yolları ve halen meclis gündeminde bulunan 2B Kanun Tasarısı da tartışılmıştır. Panele konuşmacı olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, oluşacak yeni 2B Yasası ile kentlerdeki yeşil alanların azalacağını, özellikle büyük kentlerde yaşayanların yasal altyapının oluşturulması yönelik olduğunu savunan Kahraman, bu düzenlemenin orman alanlarının yağmasına yol açacağını belirterek konuya gösterilen hassasiyetin artması dileğinde bulundu. 20 Odası ortak çağrısıyla tüm meslektaşlarımıza ve meslektaş adaylarımıza ücretsiz olarak gösterimi gerçekleştirildi. 04 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul ve Ankara’da gösterime giren film, üyelerimizden yoğun ilgi gördü. Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Seminerindeydik 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle TMMOB Gebze Makine Mühendisleri Odası tarafından organize edilen seminere Şube Başkanımız Tayfun Kahraman konuşmacı olarak katılmıştır. Seminer öncesinde Can Dündar’ın ‘O Gün’ adlı filmi gösterilmiş, katılımcılar deprem ve kentsel alanlar üzerine bilgilendirilmiştir. TMMOB Üyelerine Yasa Tasarısı Bilgilendirme Toplantısı Gerçekleştirildi Riskli Alanları Dönüştürme Yasa15 Aralık tarihinde 6235 sayılı TMMOB Yasasının değiştirilmesi ile TMMOB örgütlülüğü ve mühendis, sı’nın Kendisi Risk mi? Toplantısınmimar, şehir plancılığı meslek örgütlerinin tasfiye daydık edilmek istenmesine karşı TMMOB üyelerinin bilgilendirilmesi amacıyla TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Karaköy Binası`nda gerçekleştirilen panele Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aysun Koca katılmıştır. TMMOB Üye Bilgilendirme Toplantısı – Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yasal Düzenlemeler ve Torba Yasa hakkında toplantı 11 Eylül tarihinde Makina Mühendisleri Odasında gerçekleştirilen Yasal Düzenlemeler ve Torba Yasa Hakkında toplantıya Şubemizi temsilen Sezi Toprakçı katılım göstermiştir. EKÜMENOPOLİS: Ucu Şehir Film Gösterimi Olmayan İstanbul’un mekansal ve toplumsal değişiminin konu edildiği ödüllü “Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir” belgesel filminin, 16 Mayıs 2012 tarihinde TMMOB Şehir Plancıları Odası ve TMMOB Mimarlar 21 Ekim ayının sonunda Kocaeli Mimarlar Odası Tarihi Binası’nda Şube Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca’nın konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, Afet Yasası ve Kocaeli İli’nin kentsel dönüşüm alanları konuşulmuştur. Dinleyicilerin büyük bir kısmını oluşturan hukuk fakültesi öğrencilerinin olduğu toplantıdan memnun kalınmasıyla birlikte, aynı gündemle toplantılar serisinin düzenlenmesine karar verilmiştir. Toplantıların her hafta Pazartesi günü saat 18.00’da Kocaeli Mimarlar Odası Tarihi Binası’nda yapılmasına karar verilmiştir. 12 Kasım tarihinde, kentsel dönüşüm hakkında bilgilendirme amaçlı toplantılar serisinin ilki Şube Yönetim Kurulu üyemiz Dr. Ahmet Kıvanç Kutluca’nın katılımı ile Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi Tarihi Bina’da gerçekleştirilmiştir. Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi ile Odamız tarafından yapılan etkinliğe katılımın yoğun olması sebebiyle etkinliğin her hafta tekrar edilecek uzun soluklu bir paneller dizisine dönüştürülme kararı alınmış ve Aralık ayı bitimine kadar her birinde farklı uzmanların katılım gösterdiği 4 toplantı daha gerçekleştirilmiştir. Arazi Yönetim Günleri’ne Katıldık 15-16-17 Kasım tarihlerinde, Harita Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından kentsel dönüşüm, 2B ve orman kadastrosu, yabancılara mülk satışı ve arsa düzenlemeleri hakkında tartışma ortamı oluşturmak üzere düzenlenen etkinliğe konuşmacı olarak Şubemiz Yönetim Kurulu üyeleri Ahmet Kıvanç Kutluca ve Süleyman Balyemez davet edilmiştir. Petrol-İş Sendikası’nda gerçekleştirilen etkinliğin meslek örgütlerinden oluşan ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın yürütücülüğünü üstlendiği oturumunda, Şubemiz ‘Afet Yönetimi, Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonu’nu temsilen Ahmet Kıvanç Kutluca katılım göstermiştir. almak üzere Şube Yönetim Kurulu üyelerimiz Süleyman Balyemez, Ahmet Kıvanç Kutluca ile değerli akademisyenlerimiz Cenk Yaşar Şahin, Fuat Ercan, Hatice Kurtuluş, Pelin Pınar Özden, Sırma Turgut, Şükrü Aslan önerilmiş ve kabul edilmiştir. Etkinliğin 2013 yılı teması “Yaşanabilirlik” olarak belirlenmiş, sempozyum öncesinde “Yaşanabilir Bir İstanbul” teması kapsamında her biri farklı meslek odaları tarafından üstlenilen ve buna bağlı olarak farklı tartışma konularının geliştirileceği etkinlikler dizisi düzenlenmesine karar verilmiştir. Bu bağlamda ilk etkinlik “Kentsel Dönüşüm ve İmar Sorunları” başlığı ile 18 Nisan tarihinde Esenyurt’ta gerçekleştirilmiştir. TMMOB İstanbul İKK III. Kent Sempozyumu Hazırlıkları Devam Ediyor Arazi Yönetim Günleri – Petrol-İş Sendikası TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından yerel seçimler öncesinde 22-23-24 Kasım 2013 tarihlerinde düzenlenecek İstanbul Kent Sempozyumu’nun hazırlıkları Şubemizin de katkılarıyla sürmektedir. 11 Mayıs tarihinde İstanbul İKK III. Kent Sempozyumu hazırlığı kapsamında Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Kent Kültürü ve Kamu Bilinci” Paneline Şubemizi temsilen Erhan Kurtarır katılmış, dinleyicilere bilgilendirme yapmıştır. TMMOB III. İstanbul Kent Sempozyumu Düzenleme Kurulu 3. Kent Sempozyumu Hazırlık ToToplantıları Devam Etmekte plantıları Devam Etmekte Sekretaryası Şubemiz tarafından yürütülen 25 Ocak tarihinde ilki gerçekleştirilen 3. Kent Sempozyumu Düzenleme Kurulu toplantıları devam etmekte olup, Şubemizi Gürkan Akgün temsil etmektedir. 2013 yılında etkinlik sekretaryasının İKK ile Şubemiz işbirliğinde yürütülmesine karar verilmiş, sempozyum tarihi olarak Kasım ayının ikinci yarısı üzerine yoğunlaşılmış, konu başlığı olarak da “Nasıl bir İstanbul istiyoruz?” üzerinde durulmuştur. TMMOB III. İstanbul Kent Sempozyumu Düzenleme Kurulu toplantıları Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün tarafından organize edilmekte olup hazırlık çalışmalarına devam edilmektedir. Bu kapsamda 25 Temmuz tarihinde etkinliğin amacını paylaşmak ve katılımı arttırmak üzere Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinde basın tanıtım toplantısı gerçekleştirilmiştir. III. Kent Sempozyumu Hazırlık Toplantıları Devam Ediyor Sekretaryasını İstanbul İKK ile Şubemizin yürüttüğü III. Kent Sempozyumu hazırlık toplantıları devam etmekte olup, Şubemizi temsilen Gürkan Akgün katılım göstermektedir. Danışma Kurulu’nda yer 22 Ahşap Tarihi Eserlerin Korunması Etkinliği’ndeydik Burak Atlar katılım göstermiştir. İstanbul ve kentsel dönüşüm üzerinden bilgilendirme yapılmıştır. 18 Nisan tarihinde Orman Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilen Ahşap Tarihi Eserlerin Korunması konulu panele Şube Sekreterimiz Akif 2.4. KATILDIĞIMIZ SEMPOZYUM, PANEL VE ÇALIŞTAYLAR 2.4.1. Yerel Yönetimler, Kamu Kurumları ve Planlama Birimleri ile Yapılan Etkinlikler İstanbul Kıyı Alanları Toplantısına Katıldık İBB, YTÜ ve BİMTAŞ Boğaziçi İnşaat Müşavirlik AŞ. tarafından yürütülen “İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın Kıyı Alanlarına İlişkin Yaklaşımının Mekana Yansıtılmasına Yönelik Araştırma Değerlendirme ve Model Geliştirme İşi”nin SentezEşgüdüm toplantısı, 15.03.2012 tarihinde YTÜ Oditoryumu’nda gerçekleştirilmiştir. Toplantı kapsamında yapılan çalışmaların kısa bir özetini takiben, detaylı bir şekilde yürütülen sentez çalışmaları aktarılmıştır. SWOT analizinin yanı sıra, alanın Çevre Düzeni Planı ile ilişkileri de yorumlanmış ve toplantı katılımcılarından olumlu eleştiriler almıştır. ŞPO İstanbul Şube temsilcisi olarak katılan Yönetim Kurulu Üyemiz Tuba İNAL ÇEKİÇ, planlama aşamasında yapılan mekansal önerilerin 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planının bütünlüğü açısından değerlendirmelerle birlikte verilmesi yönündeki Oda görüşlerini yazılı olarak iletmiştir. İstanbul Kıyı Alanları Toplantısına Katıldık Kentsel Dönüşümde Sürdürülebilir Yaşam Kalitesi İçin Farkındalık Araştırması Semineri’ndeydik 25 Eylül tarihinde, İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen “Kentsel Dönüşümde Sürdürülebilir Yaşam Kalitesi İçin Farkındalık Araştırması” Sunu ve Semineri’ne Şubemizi temsilen Tuba İnal Çekiç, Gürkan Akgün ve Ahmet Kıvanç Kutluca katılmıştır. Farklı kurumlardan katılan konuşmacılar deprem riski altındaki İstanbul’un kentsel dönüşüm gündemi hakkında görüşlerini paylaşmıştır. Eşgüdüm 21 Mayıs 2012 tarihinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşen İstanbul Kıyı Alanları Projesi Eşgüdüm Toplantısı’na şubemiz adına Yönetim Kurulu üyemiz Tuba İnal Çekiç katılım gösterdi. Kapsamlı sentez çalışmasının gösterildiği toplantıda, İstanbul’un turizm açısından güçlüzayıf yönlerinin vurgulandığı SWOT analizi sunumu yapıldıktan sonra, planlama yaklaşımları tartışıldı. Kalkınma Planı Hazırlık Toplantısına Katıldık İstanbul Kalkınma Ajansı’nın çağrıcılığında, 24 Mayıs Perşembe günü gerçekleşen kentsel dönüşüme dair Kalkınma Planı Hazırlık Toplantısı’na, 23 Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katıldı. Yapılan toplantıda kentsel dönüşüm konusuna dair bir yol haritasının hazırlanması ve kalkınma planı çalışması çerçevesinde alt sektörlerin belirlenmesi hakkındaki görüşler paylaşıldı. Farkındalık Araştırması Semineri İstanbul Turizm Ana Planı Arama Konferansı’na Katıldık İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Sapanca’da gerçekleştirilen İstanbul Turizm Ana Planı Arama Konferansı’na Şube Yönetim Kurulu Üyelerimizden Tuba İnal Çekiç ve Ahmet Kıvanç Kutluca katıldı. Planlama vizyonu, temel ilkeler ve temaların geliştirildiği 2 günlük toplantıda eylem planlarının ana hatları ve uygulama araçları ile ilgili kararlar tartışıldı. 2009 yılından bu yana hukuki yollar üzerinden söz konusu alanda AVM yapımına ilişkin kararlara karşı çıkılmakta olup, aynı kararların tekrardan gündeme geldiği toplantıya Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar katılmış ve konu hakkında Şubemiz görüşlerini paylaşmıştır. v D-100 Karayolu Cephe Rehabilitasyonu Tasarım Rehberi Ortak Akıl Konferansı 15-17 Mart tarihlerinde İstanbul Büyükşehir Ulusal Ulaşım Sistemleri Strateji Belediyesi tarafından gerçekleştirilen “D-100 Belgesi ve Eki Eylem Planı Karayolu Cephe Rehabilitasyonu Tasarım Rehberi Ortak Akıl Konferansı”na Şubemizi temsilen Nuray Toplantısı’na Katıldık 16 Ocak tarihinde Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü’nde gerçekleştirilen Ulusal Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi ve Eki Eylem Planı Toplantısı’na Şubemizi temsilen, YTÜ ŞPB Öğretim Görevlisi Senay Oğuztimur katılım göstermiş ve toplantı ardından konu hakkında bir görüş yazısı hazırlanarak ilgili kuruma iletilmiştir. Beşiktaş Kent Konseyi Meclislerine Katıldık 22 Ocak tarihinde farklı saatlerde gerçekleştirilen Beşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi ile Engelli Meclisi’ne Şubemizi temsilen Sezi Toprakçı ile Akif Burak Atlar katılmış, her iki toplantıda da meclislerin yapmış olduğu ve yapmayı planladığı etkinlikler hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Kuşdili Çayırı Plan Toplantısı’na Katıldık Kadıköy İlçesi’nde yer alan, halihazırda daimi otopark ve haftanın belirli günlerinde de açık pazar alanı olarak kullanılan, yerel halk tarafından “Salı Pazarı” olarak bilinen Kuşdili Çayırı’na ait planlar İBB tarafından tamamlanmış ve Şubat ayı içerisinde Kadıköy Belediyesi’nde görüş toplantıları gerçekleştirilmiştir. Şubemiz tarafından Çolak katılım göstermiştir. D-100 Karayolu’na cephesi olan binalara yönelik kentsel tasarım rehberi oluşturmak üzere çalıştay gerçekleştirilmiş ve etkinlik ardından sonuç raporu paylaşılmıştır. Ataşehir Kent Konseyi Toplantısı’na Katıldık 30 Mayıs tarihinde Novada Alışveriş Merkezi’nde güncel imar planlarını tartışmak ve yerel halkı bilinçlendirmek amacıyla Ataşehir Kent Konseyi tarafından düzenlenen toplantıya Şubemizi temsilen Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca katılmıştır. Dünya Miras Merkezi’nin İstanbul Tarihi Alanları’na dair aldığı Taslak Kararına Dair Toplantı’ya Katıldık 13 Haziran tarihinde Dünya Miras Merkezi’nin İstanbul Tarihi Alanları’na dair sunduğu Taslak Kararı değerlendirmek ve kurumlar arası koordinasyon sağlamak amacıyla İBB Florya Sosyal Tesisleri’nde sınırlı katılımcıyla gerçekleştirilen toplantıya Şube üyemiz Pelin Pınar Özden katılmıştır. 2.4.2. Üniversite ve Sivil Toplum Kuruluşları ile Yapılan Etkinlikler Kemal Ahmet Aru Yılı Etkinliklerini gelinmiştir. Odamızı temsilen, Yönetim Kurulu Üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın katıldığı toplantıda; Düzenleme Toplantısına Katıldık Ahmet Kemal Aru’nun 100. yaşını kutlamak ve dolayısıyla anmak üzere, İstanbul Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilmesi planlanan etkinlikler dizisi için Taşkışla’da bir araya Aru’nun doğum günü sebebiyle Temmuz ayında bir etkinlik, Ekim ayında öğrencilere yönelik bir kentsel tasarım yarışması ile Aralık ayında yurtdışı destekli bir sempozyumu kapsayan etkinlikler 24 dizisi düzenlenmesi hakkında kararlar alınmıştır. Prof. Kemal Ahmet Aru Anısına Kentsel Planlama ve Tasarım Sempozyumu İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı, İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, İTÜ Çevre ve Şehircilik UYG-AR Merkezi tarafından düzenlenen ‘Prof. Kemal Ahmet Aru Anısına Kentsel Planlama ve Tasarım Sempozyumu’, 1819 Aralık tarihlerinde İTÜ Taşkışla Binası’nda gerçekleştirilmiş, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman da konuşmacı olarak ikinci gün etkinliklerine katılmıştır. Sempozyum kapsamında Prof. Kemal Ahmet Aru’nun kent planlama öğretisi, tasarım ve konut yaklaşımı, projeleri ve meslek alanına katkıları paylaşılmıştır. Seminerde; Türkiye’deki planlama sistemi, Afet ve Kentsel Dönüşüm, Sürdürülebilir Planlama ile ilgili sunumlar yapıldı. 9 Haziran Cumartesi günü ECTP üyelerinin kendi içinde gerçekleştirdiği toplantının ardından 10 Haziran Pazar günü, Şubemiz mihmandarlığında İstanbul turu gerçekleştirildi. Genel Merkez adına Necati Uyar, Ümit Özcan, Orhan Sarıaltun; Şubemiz adına Tayfun Kahraman, Akif Burak Atlar, Gürkan Akgün, Alev Karadeniz, Sezi Toprakçı ve Ece Özden Pak The European Council of Spatial Planners üyelerine ev sahipliği yaptı. Prof. Kemal Ahmet Aru Anısına Kentsel Planlama ve Tasarım Sempozyumu ECTP Hazırlık Toplantısına Katıldık MSGSÜ ortaklığıyla 7-10 Haziran arasında gerçekleştirilecek ECTP-CEU Genel Kurulu’na 50 kişilik bir heyetin katılımı beklenmektedir. Hazırlıklar devam etmekte olup, MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanlığı’nda yapılan toplantıya Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar katılmıştır. ECTP-CU General Gerçekleştirildi Meeting 7-10 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen ECTP-CEU Kongresi kapsamında; 7 Haziran akşamı Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Hoş Geldiniz Kokteyli, 8 Haziran günü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde seminer ve akşamında ise tekne gezisi gerçekleştirildi. 25 08 Haziran – ECTP Konferansı / MSGSÜ Cottbus Üniversitesi Öğrencilerinin Gezi Parkı Hakkında Önerilerini Dinledik Mart ayında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mim. Fak. ŞBP öğrencileri ile birlikte atölye çalışması gerçekleştiren Cottbus Üniv. (Almanya) öğrencileri, çalışmada örnek alan olarak Taksim – Gezi Parkı’nı ele almışlardır. Çalıştay ardından Almanya’da çalışmalarına devam eden öğrenciler, sonuç çalışmalarını paylaşmak üzere, İTÜ’de 18 Eylül tarihinde sunum gerçekleştirmiştir. Şubemizi temsilen Çare Olgun Çalışkan sunuma katılmış, Taksim’de yapılması öngörülen projeler hakkında Şube görüşlerini paylaşmıştır. Katılımlı Planlama Araçlarının tasarım yarışmaları ile elde edilecek bir projeyle Tanımlanması ve Geliştirilmesine şekillenmesi gerektiğini, ama mevcutta sürecin ters işlediğini ve siyasetin şekillendirdiği mekanlar Yönelik Çalıştay’daydık 19-20-21 Eylül tarihlerinde, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından yürütülen, Kentsel Dayanıklılık ve Ekosistem Servisleri için Sürdürülebilir Planlama başlıklı TÜBİTAK projesi kapsamında, “Katılımlı Planlama Araçlarının Tanımlanması ve Geliştirilmesi” başlıklı çalıştaya Şubemizi temsilen Çare Olgun Çalışkan ve Tuba İnal Çekiç katılmıştır. arasına girdiğini belirtmiştir. KONUT -Barınma- HAKKI ‘nın Nasıl Yapmalı: Taksim Paneli Ulusal ve Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Değerlendirilmesi Küresel İklim Değişikliği Konferansı’ndaydık Sempozyumu Hazırlık Toplantısı’na 6 Ekim tarihinde, İstanbul Barosu Çevre ve Kent Katıldık Hukuku Komisyonu ve İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi işbirliğinde “Konut Hakkının Ulusal Ve Uluslararası Hukuki Değerlendirilmesi` konulu konferans düzenlenmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da sunum yaptığı etkinlikte, Dünya Konut Günü kapsamında barınma hakkı, yaşam kalitesi ve planlama konularında uzmanlar bilgilerini paylaşmıştır. Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından 2013 yılı Kasım ayı içerisinde gerçekleştirilmek üzere planlanan, Şubemiz tarafından da Danışma Kurulu’nda yer alarak destek verilen Küresel İklim Değişikliği Sempozyumu’nun hazırlık toplantılarının ilki 11 Ocak’ta gerçekleştirilmiştir. Şubemizi temsilen Yönetim Kurulu üyemiz Müge Yorgancı’nın katılım gösterdiği toplantıda diğer meslek odaların da katılım gözlemlenmiş, etkinliğe davet edilecek konuşmacıların katkılarıyla disiplinler arası bir ortam oluşturulması hususunda görüşülmüştür. Ekonomi ve Kültür Bağlamında Kentsel Dönüşüm Projeleri Sempozyumu’ndaydık Nasıl Yapılmalı: Taksim Meydanı? Panelindeydik 19 Ekim tarihinde Kadir Has Üniversitesi’nde İstanbul Çalışmaları Merkezi paneller dizisi kapsamında gerçekleştirilen “Nasıl Yapmalı: Taksim Meydanı?” konulu etkinliğe Prof. Dr. Haluk Gerçek, Doç. Dr. Hatice Kurtuluş ve Doç. Dr. Tansel Korkmaz ile beraber Şube Başkanımız Tayfun Kahraman konuşmacı olarak katılmıştır. Taksim Yayalaştırma Projesi adı altında gerçekleştirilecek inşai faaliyetler hakkında görüşlerini paylaşmış, Kahraman; Şube tarafından projenin dava konusu edildiğini açıklamış ve Taksim Meydanı’nın 26 Ocak tarihinde Nazım Hikmet Kültür Merkezinde gerçekleştirilen “Ekonomi ve Kültür Bağlamında Kentsel Dönüşüm Projeleri Sempozyumu”na Şube Başkanımız Tayfun Kahraman davet üzere panelist olarak katılmıştır. Kentsel dönüşümün ekonomi ve kültürel yapı ile ilişkilendirildiği örnekler üzerinden tartışıldığı bir etkinlik gerçekleştirilmiştir. 9. Dönem Başladı TUPOB Çalışmaları 9. dönem TUPOB Başkanlığı Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından üstlenişmiş olup, gerçekleştirilecek etkinlikler için hazırlık toplantıları başlamıştır. Mayıs ayının ilk haftasında Türkiye Planlama Okulları Bölüm Başkanları arasında 26 bir koordinasyon toplantısı yapılması ve toplantı kapsamında bir araya gelen akademisyenlerin bir çalıştay gerçekleştirmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir. TUPOB Toplantısı İçin Hazırlıklarda Sona Yaklaşıldı 27-28 Haziran tarihlerinde düzenlenecek TUPOB Bölüm Başkanları Koordinasyon Toplantısı “Planlamada Yeni Arayışlar” başlığı kapsamında TUPOB Başkanlığı’nı üstlenen YTÜ’de gerçekleştirilecektir. Sekretaryası Şubemiz tarafından yürütülmekte olan toplantının hazırlıkları ise devam etmektedir. Etkinliğe İngiltere ve Fransa’dan iki yabancı konuk akademisyen katılacak olup bağlı oldukları uluslararası planlama okulları birlikleri deneyimlerini paylaşacaktır. 27-28 Haziran – TUPOB Bölüm Başkanları Toplantısı Her yıl Dünya Şehircilik Günü’nde planlama okullarının Bölüm Başkanları ile Odası temsilcilerinin bir araya gelerek gerçekleştirdiği yıllık olağan toplantılarda, dönem başkanı belirlenmektedir. Buna göre; 7 Kasım 2012 tarihinde Gazi Üniversitesi’nde yapılan toplantıda alınan karar gereği TUPOB 9. Dönem Başkanlığı, Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’ne devretilmiştir. Bu doğrultuda 2013 yılı TUPOB Bölüm Başkanları Koordinasyon Toplantısı, “Planlamada Yeni Arayışlar ve Planlama Eğitimi” temasıyla 27-28 Haziran tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir. Tema kapsamında TUPOB’un kuruluş amacı gereği anahtar konuşmacılar; Prof. Dr. Ayda ERAYDIN, Prof. Dr. Andrea FRANK (AESOP ve GPEAN temsilcisi) ve Prof. Dr. Paris DIDIER (APERAU eski Başkanı) ile Bölüm Başkanlarının bir araya geldiği toplantıda; planlama eğitimi ve mesleğinin irdelenmesi hedeflenmiştir. Başta Türkiye’de planlama eğitimi olmak üzere, yabancı konuşmacıların da katılımıyla Avrupa’da planlama eğitimi ve araştırma konularının tüm yönleriyle ele alındığı etkinlikte Türkiye’de bulunan ve içerisinde Şehir Planlama Bölümü yer alan 26 üniversitenin temsiliyeti sağlanmıştır. Açılış konuşmalarının ardından yapılan çerçeve konuşmaları sırasıyla “Planlamada Yeni Arayışlar” 27 ve “Planlama Eğitimi ve TUPOB’un Rolü” başlıklı yuvarlak masa konuşmaları takip etmiştir. Planlamada yeni arayışlar ile planlama eğitimi ve TUPOB’un rolü hakkında görüş bildirilmiştir, sorunlar ve öneriler paylaşılmıştır. 27 Haziran 2013 – TUPOB Bölüm Başkanları Top. Mekansal Dönüşümlerin Çevre ve Kent Estetiğine Etkileri Konferansındaydık 27 Mart tarihinde Okan Üniversitesi tarafından 5.si gerçekleştirilen “Mekansal Dönüşümlerin Çevre ve Kent Estetiğine Etkileri Konferansı”na Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar katılım göstermiş ve Şubemiz çalışmaları ile İstanbul’da yaşanan güncel sıkıntılar üzerine bilgilendirme yapmıştır. MSGSÜ-Berlin TU Workshop Hazırlık Toplantısı’ndaydık 26 Nisan-05 Mayıs tarihleri arasında MSGSÜ tarafından Berlin’de gerçekleştirilecek “Yeniden İşlevlendirme” temalı atölye çalışmasında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar görevlendirilmiş olup, atölye öncesinde 30 Mart tarihinde gerçekleştirilen hazırlık toplantısında yeniden işlevlendirme örnekleri hakkında Almanya’dan gelen akademisyen ve öğrencilere bir sunum yapmıştır. Olimpiyat 2020 İstanbul için Fırsat mı Tehdit mi? Paneli’ne Katıldık Olimpiyat Oyunları organizasyonlarına ev sahipliği yapan şehirlerin kentsel alanlarında ve kentsel yaşamındaki dönüşümü tartışmak için 15 Mayıs günü saat 13.00’da MSGSÜ’de “Olimpiyat 2020 İstanbul için Fırsat mı Tehdit mi?” paneli düzenlenmiş, Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar katılmıştır. Lojistik Katıldık Arama Konferansı’na Bir araştırmanın parçası olarak 21 Mayıs tarihinde İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Lojistik Arama Konferansı’na Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katılım göstermiştir. 2.4.3. Planlama Süreçlerine Dair İlgiliİ Birimler ve Yerel Aktörler ile Görüşmeler Kadıköy Kent Konseyi Altyapı ve Çevre Çalışma Grubu Toplantısına Katıldık Şubemiz adına Yönetim Kurulu Üyemiz Kıvanç Kutluca’nın katılım gösterdiği toplantıda, gündeme getirilen Kadıköy İskele Meydanı Projesi, Haydarpaşa’nın korunması, kentsel dönüşüm projeleri, Yoğurtçu Parkı Cepheli Evlerin Tasarımı Pilot Projesi konularında görüş alış-verişinde bulunularak, gelinen noktalar bağlamında neler yapılması gerektiğine ilişkin hususlar tartışılmıştır. Sonraki toplantılarda bu konuların irdelenmesine devam edilmesi ve aksiyon planlarının belirlenmesi için çalışılmasına karar verilmiş olup, “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Tasarısı”na ilişkin ŞPO tarafından hazırlanan bilgilendirme duyurularının Kent Konseyi ile paylaşılması ve bu konuda ortak tavır alınması önerisi kabul edilmiştir. oy çokluğuyla kabul edilmişti. Bu kararın ardından Beyoğlu Belediyesi, Okmeydanı’nın imara açılmasıyla beraber tapu satma ve bölgenin kentsel dönüşüme açılması için çalışmalarına hız vermişti. Katılanların, Okmeydanı’nda yapılacak herhangi bir değişim ve dönüşümde söz ve karar hakkı istediklerini, bunun için bir araya gelerek haklarını arayacaklarını belirttikleri toplantıda henüz planı hazır olmayan ve nasıl bir uygulama yapacağı belli olmayan Belediye’ye tapu için başvuru yapılmaması kararı alınmıştır. Daha önce başvuranların ise başvurularını geri almalarına karar verilmiştir. Mahalle halkı, haklarının korunmasını garanti altına almak için bir taahhütname hazırlanmasını kararlaştırmış olup; hukukçular, şehir plancıları ve mahalle halkıyla birlikte hazırlanacak olan bu taahhütname metnini Belediye Meclisi’nin onaylaması için birlikte mücadele edileceği duyurulmuştur. Okmeydanı Kentsel Dönüşüm To- Kent Hareketleri Toplantısı Odamızda Gerçekleştirildi plantısına Katıldık Okmeydanı halkının 24 Mart 2012 tarihinde Mercan Düğün Salonu’nda tapu sorunu ve kentsel dönüşüm projelerine karşı bir araya gelmek üzere düzenlemiş olduğu toplantıya Şubemiz adına Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün katılım göstermiştir. Beyoğlu Belediyesi’nin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde 23 Mayıs Cumartesi günü, İstanbul Şube’de Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün katılımıyla Kent Hareketleri platformu ile Afet Yasası’nın tartışıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıda Afet Yasası’nın onaylanmasıyla atılacak adımlar, yapılması gerekli organizasyonlar, Kent Hareketleri platformu ile tartışıldı. 28 Ümraniye Kentsel Dönüşüm Paneli’ndeydik 27 Eylül tarihinde Ümraniye Pir Sultan Abdal Derneği’nde gerçekleştirilen Kentsel Dönüşüm Paneli’nde Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Kıvanç Kutluca; Afet Yönetimi, Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonunca hazırlanan çalışmayı sunmuştur. Yasa hakkında yapılan bilgilendirme sonrasında Ekümenopolis filminin gösterimi ile etkinlik sonlandırılmıştır. Küçük Millet Meclisi Paneli Tüm Yönleri ile Kentsel Dönüşüm Paneli’ndeydik Başakşehir Güvercintepe Plan To15 Kasım tarihinde Reşitpaşa Gönüllüleri Derneği plantısı Gerçekleştirildi (Kadıköy) tarafından düzenlenen ‘Tüm Yönleri ile Kentsel Dönüşüm’ paneline Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Kıvanç Kutluca katılım göstermiştir. Panelde kentsel dönüşüm hakkında kamuoyu bilgilendirilmesi gerçekleştirilmiş, dinleyicilere Şubemiz ‘Afet Yönetimi, Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonu’ tarafından hazırlanan sunum aktarılmıştır. Başakşehir Güvercintepe planlarının Ocak ayında askıya çıkmasının ardından, mahallelilerden oluşan bir grup ilgili, 21 Ocak tarihinde Şubemizi ziyaret etmiş, toplantı esnasında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman tarafından teknik konular hakkında bilgilendirilmiştir. Süreklilik ve Değişim: Koşuyolu Sunumu’ndaydık 26 Ocak tarihinde Koşuyolu Mahalle Evi’nde gerçekleştirilen “Süreklilik ve Değişim: Koşuyolu” etkinliğine Şubemizi temsilen Tuba İnal Çekiç ile Ahmet Kıvanç Kutluca katılım göstermiştir. Yapılan sunumda Koşuyolu yerleşmesinin değişimi ve Kemal Ahmet Aru’nun semte olumlu katkıları hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Tüm Yönleriyle Kentsel Dönüşüm Paneli İstanbul KMM plantısı’ndaydık Aralık Ayı Dönüşüm To- 27 Ocak tarihinde farklı sivil toplum kuruluşların- İstanbul Küçük Millet Meclisi tarafından 09 Aralık tarihinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panelde, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar davetli konuşmacı olarak katılım göstermiştir. Her ay gerçekleştirilen paneller dizisinin Aralık ayı ulusal gündem maddesi olarak milletvekilleri dokunulmazlıkları belirlenirken, yerel gündem maddesinde ise Taksim Meydanı uygulamaları konu edilmiş ve Taksim Dayanışması’nın Şubemiz temsilciliğini sürdüren Atlar, gelişmelere dair katılımcıları bilgilendirmiştir. 29 Ferahevler’de Kentsel Paneli’ndeydik dan bir araya gelen Sarıyer Yaşam Platforumu tarafından Ferahevler Mahallesi’nde düzenlenen “Kentsel Dönüşüm ve Mahallemizin Geleceği” isimli panele Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün konuşmacı olarak katılmıştır. Panelde mahalleliler aralarında bilgi ve deneyimlerini paylaşırken, hukuksal konular ve planlama hakkında uzmanlar tarafından bilgilendirilmiştir. Gülsuyu-Gülensu Mahalleleri Derneği Şubemizi Ziyaret Etti Gülsuyu-Gülensu yerleşmesine ilişkin yürütülen planlama çalışmalarını paylaşmak ve Odamız Şube Yönetim Kurulu’nun görüşlerine başvurmak üzere 26 Şubat tarihinde Gülsuyu-Gülensu Ma- halle Derneği Şubemizi ziyaret etmiştir. Yaklaşık 15 kişilik bir heyet ile gelen Mahalle Derneği Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile Yönetim Kurulu üyelerimiz Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç, Gürkan Akgün, Çare Olgun Çalışkan, Kıvanç Kutluca, Süleyman Balyemez ve Kumru Çılgın tarafından plan uygulama süreçleri, mülkiyet hakkı ve yerel yönetimlerin yükümlülüklerine dair bilgilendirilmiştir. Abbasağa Parkı Küçük Forum’da 11 Temmuz tarihinde Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan 3. Köprü hakkında sunum gerçekleştirmiş, 12 Temmuz tarihinde ise diğer Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün 3. Köprü’ye dair son gelişmeler hakkında bilgilendirme gerçekleştirmiştir. Kent Bostanları İnisiyatifi Şubemizi Ziyaret Etti 30 Temmuz tarihinde Yedikule Bostanları süreci Fatih Sultan Mehmet Mahalle To- hakkında bilgi paylaşımı için Kent Bostanları İnisiplantısı’ndaydık yatifi Şubemizi ziyaret etmiş, toplantıya Akif Burak 21 Mart tarihinde gerçekleştirilen Fatih Sultan Mehmet Mahalle Toplantısı’na Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman, Gürkan Akgün, Kumru Çılgın ve Av. İnan Soydan katılım göstermiştir. Mahalleli kentsel dönüşüm süreci hakkında bilgilendirilmiş ve içinde bulundukları kentsel dönüşüm süreci içerisinde yapabilecekleri görüşülmüştür. İşte Çözüm Toplantısı’ndaydık 07 Nisan tarihinde Sarıyer Mahalle Dernekleri ve Kooperatifleri tarafından M. Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “İşte Çözüm” toplantısına Tayfun Kahraman, Gürkan Akgün ve Kumru Çılgın katılmıştır. Beklenenin üzerinde katılım gözlenen toplantıda, yerleşim alanlarının hukuki güvenceye kavuşturulması için mücadele eden mahalle dernekleri ve kooperatifler kendi çözümlerini paylaşmış ve etkinlik ulusal basında geniş yer almıştır. Atlar, Tuba İnal Çekiç, Gürkan Akgün ve Süleyman Balyemez katılmıştır. Yedikule Bostanları Şubemizi Ziyaret Etti İnisiyatifi 17 Eylül tarihinde Yedikule Bostanları İnisiyatifi temsilcileri Şubemizi ziyaret etmiş ve gelişmeler hakkında bilgilendirme yapmıştır. Emekevler Panelindeydik 22 Eylül tarihinde gerçekleştirilen Ataşehir- Emekevler Paneli’ne Şubemizi temsilen Gürkan Akgün katılım göstermiş, kentsel dönüşüm hakkında bilgilendirme sunumu yapmıştır. Avcılar – Kentsel Dönüşüm Paneli 26 Ekim tarihinde saat 14.00’da Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen Kentsel Dönüşüm Paneli’ne Şubemizi temsilen Gürkan Akgün ve Ayşe Yıkıcı konuşmacı olarak katılmış ve bilgilendirme yapmıştır. Güvercintepe Kentsel Dönüşüm ToGaziosmanpaşa Kentsel Dönüşüm plantısı 18 Nisan tarihinde Güvercintepe’de gerçekleştir- Panelindeydik ilen kamuoyunu bilgilendirme amaçlı kentsel dönüşüm toplantısına Şube Başkanımız Tayfun Kahraman davet üzere katılım göstermiş ve süreç hakkında bilgilendirme yapmıştır. Yassıada ve Sivriada Çalıştayı’ndaydık 07 Temmuz tarihinde Adalar Belediyesi tarafından Yassıada ve Sivriada’nın yeni üretilen Koruma Amaçlı İmar Planları kapsamında kültür-turizm odaklı yapılaşmaya açılması gündemiyle gerçekleştirilen çalıştaya Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katılmış, Şubemiz görüşlerini aktarmıştır. Abbasağa Parkı Küçük Forumda 3. Köprü Bilgilendirme Toplantısı 15 Aralık tarihinde Gaziosmanpaşa’da gerçekleştirilen, yerel halkı bilgilendirme amaçlı Kentsel Dönüşüm Paneli’ne Şubemizi temsilen Gürkan Akgün katılım göstermiş, sunum gerçekleştirmiştir. Beyoğlu İmar Planları Hakkında Basın Toplantısındaydık 24 Aralık tarihinde, BEYDER (Beyoğlu Esnaf Derneği) tarafından açılan dava sonucu iptal edilen Beyoğlu İmar Planları hakkında gerçekleştirilen basın toplantısına Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar katılım göstermiştir. 30 2.5. KATILDIĞIMIZ ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER 2.5.1. Gösteri, Miting ve Yürüyüşler 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda Kutladık Emeğin, dayanışmanın, mücadelenin bayramını kutlamak için, Taksim Meydanı’na, Gezi Parkı’na, kamu arazilerine sahip çıkmak için, işsizliğe ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı meslek alanımızı savunmak için, rant projeleriyle İstanbul‘un geleceğini karartmak isteyenlere “Dur!” demek için, üyelerimizle birlikte 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’ndaydık. “Afet Yasası Sermayenin Kasası”, “Emeğine, Kentine, Meydanına Sahip Çık”, “Taksim Bizim İstanbul Bizim”, “Rant Köprüsüne Hayır”, “ Köprü Değil Toplu Ulaşım”, “Rantsal Dönüşüme Hayır”, “Kamuda Taşeronlaşmaya Hayır” sloganlarıyla TMMOB korteji ile birlikte Beşiktaş Akaretler Durağı önünden Taksim Meydanı’na yürüdük ve tüm emek savunucularıyla birlikte 1 Mayıs’ı kutladık. bireylerin katılacağı kararlaştırılmıştır. bir eylem Fener-Balat-Ayvansaray’daki Acele Kamulaştırma Kararı için Yürüdük 13 Ekim tarihinde, Fener-Balat-Ayvansaray Yenileme Alanı için Fatih Belediyesi tarafından verilen acil kamulaştırma kararı sebebiyle FEBAYDER tarafından düzenlenen basın açıklamasına Şubemizi temsilen Aysun Koca ve Kumru Çılgın katılmıştır. Çeşitli meslek odası ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin kısa konuşmalarının ardından mahalle içinde bir yürüyüş gerçekleştirilmiş ve alınan “acele kamulaştırma” kararı oturma eylemi ile protesto edilmiştir. Taksim için Taksim’deydik 4 + 4 + 4 İstanbul Uyarı Eylemi Toplantısındaydık 16 Ağustos günü 3.sü gerçekleştirilen “4+4+4 Uyarı Eylemi Toplantısı”na Şubemizi temsilen Yönetim Kurulu Üyemiz Aysun Koca katılmıştır. Çok sayıda kurum, dernek ve gazetecinin katıldığı toplantı sonucunda 5 Eylül Çarşamba günü saat 17.00’da Taksim’de toplumun tüm kesiminden 31 yapılması 14 Ekim tarihinde, Sekretaryasını üstlendiğimiz Taksim Dayanışması tarafından organize edilen basın açıklaması meslek odaları, çeşitli sivil toplum örgütleri ve de siyasi partilerin katılımıyla gerçekleşmiştir. Taksim Dayanışması adına yapılan ortak açıklama ardından bileşen temsilcilerinin her biri söz almış, Şubemiz adına Tayfun Kahraman açıklamada bulunmuştur. Konuşmaların ardından projenin inşa faaliyetlerinin başlangıç noktası Cumhuriyet Caddesi’nde katılımcılar tarafından insan zinciri oluşturularak, yayalaştırma adı altında Taksim Meydanı ve çevresinin istinat duvarları ve dalış tünelleri ile yayalardan arındırılmasına protesto edilerek eyleme son verilmiştir. Taksim İçin Taksim’e Eylemi TMMOB Yasası ve 1 Mayıs Kutlamaları Toplantısı’ndaydık 9 Ocak tarihinde TMMOB Yasası değişikliği ve 1 Mayıs kutlamaları hakkında MMO’da gerçekleştirilen toplantıya Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar katılmıştır. Mimarlar Odası ile Şubemiz tarafından Taksim Meydanı düzenleme sürecine dair bilgilendirme raporu yazılmasına, bunun yanı sıra TMMOB Yasası değişikliği için 12 Ocak tarihinde Galatasaray Meydanı’nda TMMOB’ye Destek Yürüyüşü gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Yürüyüş birçok meslek odası üyesinin katılımı sayesinde kalabalık bir kortej eşliğinde gerçekleştirilmiştir. Taksim 1 Mayıs Alanımıza Dokunma Etkinliği’ndeydik 15 Şubat tarihinde DİSK-KESK-TMOBB ve TTB’nin ortak çağrısı ile “Taksim 1 Mayıs Alanımıza Dokunma” etkinliği Galatasaray Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na yürüyüşle başlamış, ardından meydanda basın açıklaması okunarak sonlanmıştır. Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman, Akif Burak Atlar, Aysun Koca ve Gürkan Akgün katılım göstermiştir. 15 Şubat Taksim’e 1 Mayıs Alanımıza Dokunma Etkinliği 1 Mayıs Emek Günü’ndeydik ve Dayanışma 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne Tayfun Kahraman, Gürkan Akgün, Sezi Toprakçı katılmış ancak TMMOB yürüyüşü güvenlik güçlerinin müdahalesi sebebiyle gerçekleştirilememiştir. Beşiktaş’ta yaşanan olaylarda oluşabilecek mağduriyetlere karşı Şubemiz gün boyu açık tutulmuştur. Kuşdili Çayırı Yeşil Alan Olmalı Yürüyüşü’ne Katıldık Kadıköy Kuşdili Çayırı’na AVM yapımını da içeren yeni düzenlemeye karşı bir araya gelen Kuşdili Çayırı Gönüllüleri tarafından Kadıköy İskele Meydanı’ndan başlayan “Kuşdili Çayırı Yeşil Alan Olmalı” yürüyüşü gerçekleştirilmiştir. Etkinliğe Yönetim Kurulu üyelerimizden Ahmet Kıvanç Kutluca ve Müge Yorgancı katılmıştır. 32 TMMOB İKK Gözaltılar & Torba Ka- TMMOB İstanbul İKK’nın Torba Yasa nun Hakkında Basın Açıklaması ve Basın Açıklaması’ndayık 30 Temmuz tarihinde TMMOB İstanbul İKK Torba Yürüyüşündeydik 13 Temmuz tarihinde TMMOB İstanbul İKK tarafından Galatasaray Meydanı’nda Gezi Direnişi kapsamında yapılan gözaltılar ile TMMOB torba yasasını protesto etmek amacı ile gerçekleştirilen basın açıklamasına Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün ile Caner Murat Doğançayır ve Ece Özden Pak katılım göstermiştir. Protesto basın açıklamasının ardından bir süre daha meydanda beklendikten sonra sonlandırılmıştır. ŞPOİST Basın Açıklaması (Beylikdüzü Belediyesi) Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün, kamu kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşu olan Şehir Plancıları Odası’nda aldığı görev nedeniyle, sözleşmeli personel olarak çalıştığı Beylikdüzü Belediyesi tarafından işten çıkarılmıştır. 22 Temmuz Pazartesi günü saat 11.00’da Beylikdüzü Belediye Binası önünde bu hukuksuz işlem hakkında Odamızın üyelerinin de desteğiyle basın açıklaması yapılmıştır. Yasa Basın Açıklaması Taksim Hill Otel’de yapılmış olup ŞPO Genel Başkanı Necati Uyar ve Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç ve Gürkan Akgün katılmıştır. TMMOB Direnişi Yıldönümü Basın Açıklamasındaydık 19 Eylül tarihinde Galatasaray Meydanı’nda “TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü” kapsamında gerçekleştirilecek basın açıklamasına Şube Yönetim Kurulumuz ve sekretaryamız katılım göstermiştir. İstanbul Mitingindeydik 22 Aralık tarihinde Kadıköy’de, Şubemizin de çağrıcıları arasında yer aldığı İstanbul Kent Mitingi Yönetim Kurulumuzun ve üyelerimizin geniş katılımı ile gerçekleştirilmiştir. 22 Temmuz 2013 – Beylikdüzü Belediyesi Basın Açıklaması 2.6. DİĞER ETKİNLİKLER HAS Parti İl Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu Şubemizi Ziyaret Etti Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) İstanbul İl Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ve İstanbul İl Meclis Üyeleri 21 Mart 2012 tarihinde Şubemizi ziyaret etti. Özellikle ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Hakkındaki Kanun Tasarısı’ hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Şube 33 Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Tuba İnal Çekiç ve Süleyman Balyemez tarafından bilgilendirilen heyet ile aynı zamanda Taksim Yayalaştırma Projesi ile ilgili de fikir paylaşımında bulunuldu. Bekaroğlu ve İl Meclis Üyeleri; gelecekte Odamız tarafından gerçekleştirilecek çalışmalara destek vermek istediklerini belirterek, partilerinin olası yerel yönetim görevlilerini bilgilendirme hususunda her türlü işbirliğine sıcak baktıklarını dile getirdi. 35. Yapı Fuarı’na Katıldık Paris-Est Marne-la-Vallée Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü master öğrencileri ile Odamızda yapılan görüşmeye Şube Başkanı Tayfun Kahraman, Şube Sekreteri Akif Burak Atlar ve Şube Sekreter Yardımcısı Sezi Toprakçı katılmıştır. Yapılan görüşmede Master öğrencilerine İstanbul’daki planlama süreçleri ve Oda faaliyetlerimizden bahsedilmiştir. Tayfun Kahraman 3. Köprü, Haydarpaşa Garı, Taksim Projesi ve Avrasya Tüneli Projesi ile konut politikalarına dair detaylı açıklamalarda bulunmuştur. Fuarı’na her yıl olduğu gibi bu yıl da Şube katılımı gerçekleştirildi. Fuar kapsamında Odamıza tahsis edilen stantta; Oda güncel yayınları ve Afet Yasası broşürleri fuar ziyaretçileri ile paylaşıldı ve ziyaretçiler çalışmalarımız hakkında bilgilendirildi. 02 Mayıs – 06 Mayıs 2012 tarihleri arasında Paris Üniversitesi Master Öğrencileri TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde (Beylikdüzü) düzenlenen 35. Uluslararası Yapı 2012 İstanbul Odamızı Ziyaret Etti Hamburg Stadtebauseminar Derneği Şubemizi Ziyaret Etti Her yıl düzenledikleri seminerlerle Hamburg ve çevresindeki planlama faaliyetlerini tartışan, Hamburg’daki kurumlarla firmaların planlama birimlerinden temsilciler ile akademisyenlerin bir araya gelerek oluşturdukları Hamburg Stadtebauseminar Derneği, çalışmaları çerçevesinde Nisan ayı içerisinde İstanbul’a geldiler. Bu gezi kapsamında yerel planlama kurumları ile temasa geçen dernek, 19 üyesi ile birlikte 26 Nisan 2012 tarihinde Şubemiz’i ziyaret etmiştir. Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Yönetim Kurulu üyemiz Süleyman Balyemez ve Şube Sekreter Yardımcımız Sezi Toprakçı tarafından; İstanbul’da gerçekleşen şehircilik uygulamaları, planlama süreci ve Odamız çalışmaları hakkında dernek üyeleri bilgilendirilmiştir. Özel Erenköy Işık Öğrencileri’ni Ziyaret Ettik Acıbadem Özel İstek Öğrencilerini Ziyaret Ettik Koleji Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen Özel Erenköy Işık Lisesi öğrencileri ziyaretine gösterilen yoğun ilgi sonrasında Acıbadem Özel İstek Koleji öğrenci ve öğretmenlerine de 3. Köprü sürecinin ve projenin, İstanbul üzerinde yaratacağı etkilerinin anlatıldığı bir ziyaret gerçekleştirildi. 14 Mayıs 2012 tarihinde Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan tarafından gerçekleştirilen ziyarette katılımcılar; 3. Köprü projesi, İstanbul kent bütünündeki şehircilik uygulamaları ve Odamız çalışmaları hakkında bilgilendirildi. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi Doktora Öğrencileri Odamızı Ziyaret Etti 26 Mayıs Cumartesi günü, İstanbul Üniversitesi Doktora Öğrencileri tarafından yapılan ziyarete Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katıldı. Gruba; Türkiye’de planlama, Çevre Düzeni Planları konularında bilgilendirme yapıldı. Dokuz Eylül Üniversitesi Planlama Öğrencileri Şubemizi Ziyaret Etti Lisesi Dokuz Eylül Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama 26 Nisan 2012 tarihinde Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan, Özel Erenköy Işık Lisesi’ni ziyaret ederek, 15-18 yaş grubu öğrencilerin ve öğretmenlerin oluşturduğu yaklaşık 150 kişilik bir gruba, 3. Köprü sürecini ve İstanbul üzerinde yaratacağı etkileri anlatmıştır. Yaşadığımız çevreye karşı duyarlılık bilincinin oluşturulması için düzenlenen toplantıda; katılımcılara 3. Köprü projesinin yanı sıra Kadıköy ve yakın çevresi ile İstanbul kent bütünündeki şehircilik uygulamaları ve bunların etkileri konusunda da bilgiler aktarıldı. Bölümü 3. ve 4. sınıf öğrencilerinden oluşan yaklaşık 30 kişilik bir ekip, Tarihi Yarımada’da gerçekleştirilen kentsel yenileme projeleri ve kent bütünündeki büyük ölçekli dönüşüm projelerinin incelenmesi amacıyla İstanbul’a düzenledikleri teknik gezi kapsamında 26 Mayıs 2012 tarihinde Şubemiz’i ziyaret etti. 26 Mayıs günü Fener, Balat, Ayvansaray, Sulukule, Tarlabaşı ve Sultanahmet bölgelerini ziyaret eden planlama öğrencileri, aynı günün akşamı Şubemiz görüşleri ve çalışmaları hakkında bilgi almak için 34 Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ila toplantı yaptı. 27 Mayıs günü ise ekip, Küçükçekmece TOKİ Yerleşim Alanı, Ayazma Bölgesi, 3. Köprü Güzergahı, Ataşehir, Kartal Dönüşüm Bölgesi, Haydarpaşa ve Galataport alanlarını ziyaret etti. Marmara Kalkınma Ajansı Odamızı Ziyaret Etti 10. Kalkınma Planı hazırlıkları kapsamında Marmara Kalkınma Ajansı, fikirlerini paylaşmak ve ilgili konularda Şubemizden görüş almak üzere Odamızı ziyaret etti. Toplantıya Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Şube Yönetim Kurulu Üyelerimizden Tuba İnal Çekiç, Çare Olgun Çalışkan ve Ahmet Kıvanç Kutluca katıldı. yapılabileceği hakkında görüşülmüştür. ‘Bicycle Film Festival’ Açılışındaydık Avrupa’nın farklı ülkelerinden ve farklı yaşlardan gönüllülerin katkılarıyla bisikletli yaşam biçimini sanat, müzik ve performans yolu ile kutlayan Bicycle Film Festival, bu sene İstanbul’da da düzenlenmiştir. 13 Eylül tarihinde, Hollanda Konsolosluğu’nda gerçekleştirilen açılış gecesine Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman ile Sezi Toprakçı katılmıştır. Çevre Dostu Yeşil Binalar Sertifika Ön Hazırlık Toplantıları Devam Ediyor Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin Türkiye koşullarına uygun Yeşil Konut Sertifikası oluşturmak için yapmış olduğu çalışmaların görüşüldüğü toplantıya Şube Yönetim Kurulu üyemiz Tuba İnal Çekiç katıldı. Hazırlık aşamasında olan kılavuzun ana başlıklarından biri olan Arazi Kullanımı taslağı toplantısında Tuba İnal Çekiç, bilgilendirme yaptı. Bicycle Film Festival Gala Yemeği Halkın Mühendisleri Buluşması’na Katıldık Politeknik tarafından 16 Eylül tarihinde, İstanbul Sakarya Üniversitesi İstanbul Tabip Odası Konferans Salonu’nda (Cağaloğlu), Turizm Master Planı’nı için Odamızı “Halkın Mühendisleri Buluşması” çağrısıyla 2. Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirilmiştir. Ziyaret Etti 28 Mayıs Pazartesi günü, Sakarya Üniversitesi Akademisyenleri tarafından yapılan ziyarette; İstanbul Turizm Ana Planı hakkında görüşüldü. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve Yönetim Kurulu Üyemizi Tuba İnal Çekiç’in katıldığı toplantının sonunda İstanbul Turizm Planı hakkında İstanbul Şube’den mekansal öngörüler konusunda katkı ve yol gösterici rol üstlenmesi talep edildi. Dünya Engelliler Vakfı Erişilebilirlik Üzerine Görüştük ile 11 Temmuz günü Sütlüce’de gerçekleştirilen toplantıya Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katılmış, toplantıda yerel yönetimleri denetlemek üzere vakıf tarafından hazırlanan “Erişilebilir Şehir Yönetmeliği” ne dair fikirleri alınmıştır. Odamız etkinlikleri vasıtasıyla görünürlüğünü arttırma talebini dile getiren vakfa ne tür destek 35 Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Gürkan Akgün toplantıya katılmış olup; kent, yaşam, deprem ile ilgili oturumda söz almıştır. İstanbul’daki mevcut kentsel dönüşüm projeleri hakkında bilgilendirme ile sözlerine başlayan Gürkan, Afet Yasası karşısında barınma hakkı üzerinden mücadelelerin birleştiği bir platform ihtiyacına ve barınma hakkı kapsamında su, eğitim vb. mücadelelerin sürdürülmesinin gerekliliğine değinmiştir Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca davetli konuşmacı olarak katılım göstermiştir. EMBARQ Toplantısı’ndaydık 18 Aralık tarihinde Hollanda ile süregelen diplomatik ilişkilerin 400. yılının kutlanması kapsamında planlanan etkinliklerden biri olarak, SALT Galata’da Hollanda Konsolosluğu ve STK’ların da katılımıyla gerçekleştirilen panele Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katılmış olup, yurtdışında bisiklet yollarının kullanımına dair bilgilendirme yapılmış ve Türkiye’nin istatistiksel verileri yurtdışı örnekleri ile karşılaştırılarak olası öneriler tartışılmıştır. Halkın Mühendisleri Buluşması – Gürkan Akgün Çinli Meslektaşlarımızı İstanbul Ziyaretleri Sırasında Bilgilendirdik Her sene Şubemizi ziyaret eden Çinli meslektaşlarımız bu sene de ziyarette bulunmuş, 17 Eylül tarihinde Odamızda İstanbul bütününü ilgilendiren konular hakkında bilgi almıştır. Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Sabiha Sezi Toprakçı ziyaretçileri bilgilendirmiştir. YTÜ Rektörünü Ziyaret Ettik EMBARQ Toplantısı Kentsel Dönüşümle Paneli’ndeydik Teknik 2012-2016 döneminde Yıldız Üniversitesi’nde ikinci kez Rektör seçilen Prof. Dr. İsmail Yüksek, Şube Yönetim Kurulu Üyelerimiz tarafından ziyaret edildi. Saadet Partisi Şubemizi Ziyaret Etti 13 Kasım tarihinde Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı temsilcilerinden oluşan heyet Şube mekanımızı ziyaret etmiş ve İstanbul gündemini oluşturan konular hakkında karşılıklı fikir alışverişi yapılmıştır. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ve Yönetim Kurulu Üyelerimiz; Tuba İnal Çekiç, Ahmet Kıvanç Kutluca ile Kumru Çılgın katılım göstermiştir. Kentsel Dönüşüm: Dünü, Bugünü ve Yarını Paneline Katıldık Şeffaflık Derneği’nin üç ayda bir düzenlediği bilgi edinme toplantılarından 30 Kasım tarihinde gerçekleştirilen “Kentsel Dönüşüm Yasası, Arka Planı ve Uygulamaları” adlı panelinde Şube Mücadele 12 Ocak tarihinde Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “Kentsel Dönüşümle Mücadele Paneli”ne Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar davet üzere panelist olarak katılım göstermiştir. İstanbul’daki kentsel muhalefet örnekleri ve sivil toplum örgütleri ile platform deneyimleri hakkında bilgilendirme yapılan panelde Atlar, Şubemiz tarafından takibi yapılan konular hakkında bilgilendirme yapmıştır. Avrupa Yatırım Bankası Şubemizi Ziyaret Etti 1 Şubat tarihinde Avrupa Yatırım Bankası yetkililerinin Şubemize yapmış olduğu ziyarette Tayfun Kahraman ve Akif Burak Atlar; Kentsel Dönüşüm ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un kabulü ve ilgili yönetmelikler hakkında banka yetkililerine bilgilendirme yapmış, Şubemizin konuyla alakalı görüşlerini paylaşmıştır. 36 Yeşil Binalar Zirvesi’ne Katıldık Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin; Türkiye’deki yapı sektörünün sürdürülebilir ilkeler doğrultusunda gelişimine devam etmesi ve dünyadaki Ulusal Yeşil Bina Konseyleri tarafından da onaylanmış sertifikalandırma sisteminin ülkemizde uygulanması için başlattığı “Yeşil Binalar Zirvesi” toplantılarının sonuncusunu 18-19 Şubat tarihlerinde gerçekleştirmiştir. Konuyu takip eden Şube Yönetim Kurulu üyemiz Tuba İnal Çekiç sözü geçen toplantıya katılım göstermiş ve şehircilik ilkeleri açısından önem arz eden konular hakkında uzman görüşlerini paylaşmıştır. 18-19 Şubat Yeşil Binalar Zirvesi TÜKODER Kentsel Etkinliği’ne Katıldık Dönüşüm TÜKODER İstanbul Genel Merkezi tarafından Bağcılar TÜKODER Şubesi’nde gerçekleştirilmek üzere 23 Şubat tarihinde organize edilen kentsel dönüşüm etkinliğine Şubemizi temsilen konuşmacı olarak Ahmet Kıvanç Kutluca davet edilmiştir. Etkinlikte İstanbul Barosu, TÜKODER ve Şubemiz tarafından kentsel dönüşüm hakkında yerel katılımcılara bilgilendirme yapılmıştır. Anadolu Kentsel Dönüşümü Konuşuyor Paneli’ndeydik 04 Mart tarihinde “Anadolu Yakası Kentsel Dönüşümü Konuşuyor” başlıklı etkinliğe davetli konuşmacı olarak katılan Şube Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca; Şube görüşlerimizi paylaşmış ve kentsel dönüşüm konusunda kamuoyu bilgilendirmesi yapmıştır. EMBARQ Sürdürülebilir Ulaşım Derneği Şubemizi Ziyaret Etti 37 06 Mart tarihinde “EMBARQ : Sürdürülebilir Ulaşım Derneği” Şubemizi ziyaret etmiş, Şubemiz çalışmaları hakkında Akif Burak Atlar tarafından bilgilendirilmişlerdir. EMBARQ Türkiye - Sürdürülebilir Ulaşım Derneği (SUD), çevreyi ve insan sağlığını her geçen gün daha fazla tehdit eden kent içi ulaşım sorunlarına sürdürülebilir çözümler üreterek kentlerimize yaşam kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla kurulmuş, kâr amacı gütmeyen, araştırma ve uygulama konularına odaklanmış bir sivil toplum kuruluşudur. Beşiktaş Belediye Başkan Aday Adayı Hakan Atalay Şubemizi Ziyaret Etti 12 Mart tarihinde CHP Beşiktaş Belediye Başkan Aday Adayı Hakan Atalay ve ekibi Şubemizi ziyaret etmiş, toplantıya Tayfun Kahraman, Akif Burak Atlar, Kıvanç Kutluca ve Tuba İnal Çekiç katılmış, karşılıklı bilgilendirme gerçekleştirilmiştir. Denge Platformu Şubemizi Ziyaret Etti 19 Mart tarihinde Denge Platformu Şubemizi ziyaret etmiş, kişisel gelişim konusunda çalışmalar gerçekleştiren platform Şubemizi yaptıkları hakkında bilgilendirmiştir. Toplantıya Tayfun Kahraman, Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç ve Av. İnan Soydan katılım göstermiştir ÖDP Kentsel Paneli’ndeydik Dönüşüm BakırköySohbetleri Dönüşüm 24 Mart tarihinde ÖDP tarafından Sarıyer’de gerçekleştirilen kentsel dönüşüm paneline davetli konuşmacı olarak Şubemizi temsilen Gürkan Akgün katılım göstermiş, Sarıyer mahallelilerine Şubemiz çalışmaları ve kentsel dönüşüm hakkında bilgilendirme gerçekleştirmiştir. Kentsel 11 Nisan tarihinde Bakırköy İş Adamları Derneği’nde Bumerang Organizasyon tarafından gerçekleştirilen “İlçe İlçe Kentsel Dönüşüm Sohbetleri” toplantısında davet üzere Ahmet Kıvanç Kutluca konuşmacı olarak sunum gerçekleştirmiş, Şubemiz çalışmaları ve Afet Yasası özelinde bilgilendirme yapmıştır. ArkiPARC etkinlikleri-Afet Yasası Çalıştayı 11 Nisan tarihinde ArkiPARC etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen çalıştayın Afet Yasası başlıklı masasında Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman katılım göstermiştir Ulaşım ve Erişilebilirlik Çalıştayı’na Katıldık 13 Mayıs tarihinde WOW İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Ulaşım ve Erişilebilirlik konulu çalıştaya Şubemizi temsilen Çare Olgun Çalışkan katılmıştır. Halkevleri Şubemizi Ziyaret Etti 21 Mayıs tarihinde Şubemizi Halkevleri ziyaret etmiş ve 2013 yılı yazında 6.sı gerçekleştirilecek Yaz Okulları hakkında bilgilendirme yapmıştır. Toplantıya Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Kumru Çılgın katılmıştır. Viçe Çevre Kültür Şenliği’ndeydik ve Barış 01 Eylül tarihinde Rize, Fındıklı’da gerçekleştirilen “Viçe Çevre Kültür ve Barış Şenliği”ne davetli konuşmacı olarak Gezi Parkı sürecini anlatmak üzere Tayfun Kahraman katılım göstermiştir. Karaburun Bilim Kongresi’ndeydik 04 Eylül tarihinde İzmir, Karaburun Gündelik Yaşam Bilim ve Kültür Derneği tarafından düzenlenen “Karaburun Bilim Kongresi”ne Gezi Parkı sürecini anlatmak üzere Tayfun Kahraman, Kumru Çılgın ve Gürkan Akgün katılım göstermiştir. Didim Barış Şenliği’ndeydik 31 Ağustos ile 2 Eylül tarihleri arasında Didim’de gerçekleştirilen “Barış Şenliği”ne davetli konuşmacı olarak Gezi Parkı sürecinden bahsetmek üzere Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün katılım göstermiştir. İzmir Aliağa Emek ve Barış Şenliği’ndeydik 31 Ağustos tarihinde İzmir, Aliağa’da gerçekleştirilen “Emek ve Barış Şenliği”ne davetli konuşmacı olarak Gezi Parkı sürecinden bahsetmek üzere Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katılım göstermiştir. Oy ve Ötesi Grubu Temsilcileri Şubemizi Ziyaret Etti 17 Eylül tarihinde Oy ve Ötesi Grubu temsilcileri Şubemizi ziyaret etmiş, toplantıya Tuba İnal ÇEKİÇ katılım göstermiş, çalışmalarına Şubemizin açmış olduğu davaların isimlerinin paylaşılarak katkı koymaya karar verilmiştir. Ataşehir Kent Konseyi Şubemizi Ziyaret Etti 24 Eylül tarihinde Şubemizde gerçekleştirilen Ataşehir Kent Konseyi toplantısına Şube Yönetim Kurulu üyelerimizden Gürkan Akgün, Tuba İnal Çekiç ve sekretaryamızdan Sezi Toprakçı katılım göstermiş olup 2010 yılında açılmış olan Hal Alanı davasına ilişkin bilgi paylaşımında bulunulmuştur. 38 Friedrich Ebert Stiftung - TÜSES Yerel Yönetimler Etkinliğindeydik 27-28 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilen Friedrich Ebert Stiftung - TÜSES Yerel Yönetimler Etkinliğine Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katılım göstermiş olup Gezi Parkı süreci ve Odamızın görevleri hakkında bilgilendirmede bulunmuştur. Adalet Arayana Destek Grubu Toplantısı 01 Ekim tarihinde şubemizde gerçekleştirilen Adalet Arayana Destek Grubu Toplantısına Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Kumru Çılgın katılmıştır. Bianet.Org Toplantısındaydık 30 Kasım-01 Aralık tarihlerinde yılsonu değerlendirmesi yapmak üzere gerçekleştirilen bianet.org toplantısına Şubemizi temsilen Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün katılım göstermiştir. İstanbul Ormanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri Sempozyumu 05-06 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen İstanbul Ormanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri adlı sempozyuma Şubemiz adına MSGSÜ Şehir Planlama Bölümü Öğretim Görevlisi Seher Demet Yücel konuşmacı olarak katılım göstermiştir. Sakarya Üniversitesi Genç Tema “Kentsel Dönüşüm ve Etkileri” Söyleşisi 26 Aralık tarihinde Sakarya Üniversitesi Genç Tema “Kentsel Dönüşüm ve Etkileri” Söyleşisi’ne konuşmacı olarak Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca katılım göstermiş olup öğrencilerin yoğun katılım gösterdiği söyleşide gündem konuları hakkında bilgilendirme gerçekleştirmiştir. 39 3. YAYINLAR Kent Almanağı Basım Hazırlıkları Şubemiz Yönetim Kurulu tarafından 2012 İstanbul kent gündeminde yer alan konuların takvime göre sıralanmış bir yayına dönüştürülmesine karar verilmiştir. Bu doğrultuda yeni yapılan planlardan Şubemiz tarafından dava konusu edilen plan değişikliklerine, hazırlanan yasa taslaklarından yeni çıkan kanunlara, kentsel dönüşümden kentsel korumaya olmak üzere geniş bir yelpazeye sahip bir yayın oluşturma konusunda yapılan çalışmalar hız kazanmıştır. İstanbul Kent Almanağı Hazırlık Sürecinde Sona Yaklaşıldı Şube Yönetim Kurulu ve sekretaryamızın üzerinde uzun zamandır çalıştığı İstanbul Kent Almanağı’nın hazırlık süreci tamamlanmış ve 22 Ocak’ta gerçekleştirilen toplantı ardından basım için gerekli düzenlemeler tamamlanmıştır. İstanbul’un 2012 yılı kent gündeminin her ay gün be gün nabzının tutulduğu yayında, öne çıkan konular aylara bölüştürülerek 12 farklı dosya konusu hazırlanmıştır. 4. BASINDA ŞUBEMİZ 4.1. İSTANBUL PLANLAMA GÜNDEMİ 4.1.1. Taksim Meydan Yayalaştırma Projesi Uzun yıllardır tartışılan Taksim’e cami projesinde Haziran ayı içerisinde önemli bir gelişme yaşanmıştır. Şubemiz tarafıdan açılan Beyoğlu Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’ndaki Meydan’ın fonksiyonunu dini tesis ile değiştirilmesine yönelik dava 1. İdare Mahkemesi tarafından retdedilmiştir. Kararda, retdetme nedeni olarak “Bölgenin Müslüman nüfus yapısı değişti. 100 yıldır cami yapılmadı, ihtiyaç aşikar” denilmiştir. Mahkeme, ilgili kararındaki gerekçeleri şöyle sıralamaktadır: - Taksim cami alanının öngörülen alan büyüklüğü ve parselin konumu büyük ölçekli bir mimari boyuta ulaşmıyor. - Cami yapılması öngörülen yerde bir mescit yer alıyor. Tuvalet ile iç içe ve teneke minareli oluşu nedeniyle görsel olumsuzluk oluşturuyor. - Tüm önyargılardan uzak tarafsız bir gözlemle bilimsel veriler olarak proje kamu yararı açısından olumsuzluk oluşturmuyor. - Müslüman nüfus yapısı Cumhuriyet döneminde önemli şekilde değişen ve yaklaşık 100 yıldır herhangi bir cami inşa edilmediği gibi Taksim Kışlası içinde bulunan cami de yıkıldı. - Bölgede cami sayısı yetersiz, Cuma günleri cadde ve sokaklarda ibadet ediliyor. Yörete cami ihtiyacı aşikar. - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, yakın çevresindeki geleneksel mimari ve kentsel doku göz önünde bulundurularak hazırlandığını ve caminin meydandan bağımsız düşünülmesi gerektiğini ifade ediyor. - Büyükşehir Belediyesi mahkemede verdiği savunmasında, ‘Dava konusu imar planı bölgede yaşayan halkın ve sivil toplum örgütlerinin yazılı ve görsel görüşleri alınarak, bilimsel-teknik ve hukuki alt yapısı ile birlikte meri koruma ve imar mevzuatına, planlama teknikleriyle kamu yararına uygundur’ demişti. - Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘Su Maksemi’ne zarar vermemek, civardaki mezbeleliği kaldırmak şartıyla sakınca yok’ demiştir. - Tesis olunan işlem hukuka uygundur. Mart, 2012 Tempo Gazetesi, 01.03.2012 Son günlerin gündemi meşgul eden konularından biri olan Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi, 29.01.2012 tarihinde Taksim Meydanı’nda yapılan eylem ile protesto edilmiş ve bu protesto 40 dahil ilgili tüm gelişmeler çeşitli gazetelerde yer bulmuştur. 01.03.2012 tarihli Tempo Dergisi Konu ile ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile yapılan röportaja yer verilmiştir. Kahraman değişimle ilgili endişesinin insan odaklı olduğunu belirtip, gayrimenkul dünyasının aktörlerinin yeni projeleriyle burada konumlanmak arzusunda olduğunu ve bunun sonucunda da üst gelir grubuna yönelik hizmet sunma eğiliminin olduğunu açıklamıştır. Beyoğlu’nun orta ve düşük gelirli yerleşik halkının ne olacağını soran Kahraman, yapılacak projenin yayalaştırma öncelikli olacağı söylense de, yedi adet çıkışı ile ‘kent içi kavşak’ projesine dönüştürüldüğünü belirtmiştir. Kışla konusunda ise Kahraman, yıllar önce yıkılan bir kışlanın 21. yy teknolojisi ile yapımının, inşa edileceği alanı kullanım açısından işlevsiz hale getirmesine neden olacağına dikkat çekmiştir. şehir merkezindeki yegane park alanı olan Gezi Parkı’nın elimizden alınmaya, ağaçların, yürüme, buluşma ve dinlenme alanlarının betonlaştırılmaya ve ticarileştirilmeye çalışıldığını ifade eden Atlar, projenin oldu bittiye getirilmeden acil olarak durdurulmasının talep edildiğini dile getirmiş, Taksim’in tüm bayramlarımızı, şenliklerimizi ve hak taleplerimizi dillendirdiğimiz emek ve demokrasi meydanı olduğunu vurgulamıştır. 03.03.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşlerine yer verilmiştir. Çağdaş ve demokratik ülkelerde kabul edilemez karar mekanizmalarının Taksim Projesi ile karşımıza çıktığını belirten Atlar, ilk kez Başbakan tarafından açıklanan projenin, kamuda yayalaştırma projesi olarak duyurulduğunu, aslında işleyiş şekli itibariyle evrensel şehircilik ilkelerinin tamamen göz ardı edildiğini belirtmiştir. 21.03.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile yapılan röportaja yer verilmiştir. Taksim’in başlı başına bir simge olduğunu belirten Kahraman, simgesel alanda yapılacak projenin kamuoyu baskıları nedeniyle revizyonist bir tavır olsa da toplumsal mutabakat ve yarışma projesiyle bunun gerçekleştirilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Karşı çıkılanın kışla binasının karşı çıkılan nokta olduğunun altını çizen Kahraman, kışla inşasının Gezi Parkı’nın yok olması demek olduğunu vurgulamıştır. a tempo, mart, 2012 03.03.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın röportajına yer verilmiştir. Projenin yayalaştırma değil, bir betonlaştırma, insansızlaştırma ve kimliksizleştirme projesi olduğunu vurgulayan Atlar, Taksim’in tüm bayramların, şenliklerin, sevinçlerin, tepkilerin ve hak taleplerinin dile getirildiği emek ve demokrasi meydanı olduğunu açıklamıştır. 03.03.2012 tarihli BirGün Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ile yapılan röportaja yer verilmiştir. Herkese açık, 41 Akşam Gazetesi – 21 Mart 2012 21.03.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile yapılan röportaja yer verilmiştir. Taksim’in başlı başına bir simge olduğunu belirten Kahraman, simgesel alanda yapılacak projenin kamuoyu baskıları nedeniyle revizyonist bir tavır olsa da toplumsal mutabakat ve yarışma projesiyle bunun gerçekleştirilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Karşı çıkılanın kışla binasının karşı çıkılan nokta olduğunun altını çizen Kahraman, kışla inşasının Gezi Parkı’nın yok olması demek olduğunu vurgulamıştır. Üyemizin İBB Tarafından İşine Son Verilmesi Kamu kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşu olan Şehir Plancıları Odası’nda aldığı görev nedeniyle Yönetim Kurulu üyemiz, bünyesinde çalıştığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işten çıkarılmıştır. Evrensel Gazetesi – 29 Mart 2012 demokratik yollarla itiraz hakkını kullanması karşısında İBB yönetimi Yönetim Kurulu Üyemizi işten çıkarmıştır. Evrensel Gazetesi – 30 Mart 2012 12 Mart Pazartesi günü saat 11.00’de, sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması bileşenleri, düzenlediği basın açıklamasının ardından Taksim Meydanı için hazırlanan İmar Planlarına yönelik en temel demokratik haklardan biri olarak tanımlanan; bireysel itiraz dilekçelerini teslim etmek için belediye binasına girmek istemiş, güvenlik görevlilerinin ve polisin engellemesiyle karşılaşmış, vatandaşlar yağmur altında bekletilmiş ve ancak gruplar halinde içeriye alınmıştır. Dilekçeyi teslim ettikten sonra binayı terk etmesi istenen grubun içinde yer alan Yönetim Kurulu Üyemizin belediye çalışanı olduğunu belirtmesi üzerine kimlik bilgileri güvenlik görevlilerince kayıt altına alınmıştır. Bünyesinde çalışan bir uzmanın 29.03.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde konu ile ilgili haberde, yaşananları protesto etmek amacıyla 20 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önünde gerçekleştirilecek basın açıklamasına katılım için çağrısı yapmıştır. 30.03.2012 tarihli Sözcü Gazetesi’nde yer alan konu ile ilgili haberde, Taksim Dayanışması üyelerince İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bireysel olarak dilekçe verilerek, projenin protesto edilmesinin ardından İBB’de görev yapan Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu üyesinin İBB tarafından “performans yetersizliği veya verimsiz çalışma”nın gerekçe gösterilerek işten çıkartıldığı belirtilmiştir. 30.03.2012 tarihli Bianet Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile yapılan röportaja da yer verilmiştir. Kahraman, kamu kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşu olan Şehir Plancıları Odası’nda görevli olduğu için Yönetim Kurulu üyesi olan meslektaşlarının, Taksim Meydan Projesi’ne demokratik yollarla itiraz hakkını kullanmasına, bünyesinde çalıştığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) tahammül edemediğini, bu yüzden işine son verildiğini söylemiştir. 42 30.03.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde de yer alan habere dair Şube Başkanımız Tayfun Kahraman görüşlerini şu sözlerle dile getirmiştir, Belediyenin uygulamalarına karşı Odamız tarafından yargıya taşınan planlara ilişkin davaların nereteyse tamamı lehimize sonuçlanmasına karşı söyleyecek sözü olmayan İBB, sesimizi kısmak ve mücadelemizi engellemek adına her yolu deniyor. Nisan, 2012 Bianet – 30 Mart 2012 30.03.2012 tarihli Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde Necati Doğru, Şehir Plancıları Odası’nın şehir rantı avcılığıyla kentin yaşanılmaz hale gelmesini önlemeye çalıştığını belirterek, Odamız tarafından yargıya taşınan davaların kazanılmasına dikkat çekmiş ve Taksim Projesi için yapılan itiraz eyleminden bahsetmiştir. Yazısının sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) çalışan, itiraz edenler arasında yer alan Odamız Yönetim Kurulu üyesinin, itiraz hakkını kullandığı için İBB tarafından işten atıldığını yazmıştır. Sözcü Gazetesi – 30 Mart 2012 43 02.04.2012 tarihli Taraf Gazetesi’ndeki Açık Şehir adındaki köşesinde Ertan Altan, geçtiğimiz ay İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işten çıkartılan Yönetim Kurlu üyemizden bahsetmiştir. Yazısında, Odamızdan Taksim Yayalaştırma Projesi’ne karşı aktif çalışma yürüten kurum olarak bahseden Altan, Taksim Meydanı için hazırlanan İmar Planlarına yönelik bireysel itiraz dilekçelerini teslim etmek üzere belediye binasına girmek isteyen Taksim Dayanışması üyelerinin kapıda, güvenlik ve polisin engellemeleriyle karşılaştığından, dilekçelerin teslim edilmesinin ardından Yönetim Kurulu Üyemizin belediye çalışanı olduğunu belirtmesiyle birlikte kimlik bilgilerinin güvenlik görevlilerince kayıt alınmasının takibindeki 1 hafta içerisinde İBB yönetimi tarafından işten çıkartıldığına yer vermiştir. Haziran, 2012 03.06.013 tarihli Taraf Gazetesi’nde Açık Şehir isimli köşesinde Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’nden bahseden ve 5 gündür devam eden eylemleri konu alan Ertan Altan yapılanların hukuksuzluğuna bir kez daha değinmiştir. Kışla projesinin Odamız tarafından yargıya taşındığını, bunun sonucunda mahkeme tarafından yürütmesinin durdurulduğunu ve Başbakanın yargı kararını hiçe sayarak inşaata devam ettiğini bir kez daha vurgulamıştır. 20.06.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde “Taksim’de Camiye Hukuk Vizesi” başlığı ile verilen haberde, Taksim için önemli bir karar olarak bahsedilen ve Şubemiz tarafından açılan dava ile beraber anılan cami projesi hakkında mahkemenin belirttiği itiraz gerekçeleri sıralanmıştır. 21.06.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde de Taksim için hazırlanan cami projesinin dava sürecinde gelinen noktayı Şubemizin ismi ile birlikte anlatılmıştır. 21.06.2012 tarihli Hurriyet Daily News’de yer alan Taksim cami projesi davasından bahsedilirken Şubemizin adı zikretilmiş, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Başkanı Eyüp Muhcu’nun görüşleri alınmıştır. 21.06.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde Taksim için öngörülen cami projesinde mahkeme tarafından ‘bilimsel’ olarak önü sunulan gerekçeler üzerinde durulmuş, Şubemizin ismi dava ile birlikte anılmıştır. 21.06.2012 tarihli Milat Gazetesi’nde de yer alan Taksim’e cami projesi hakkındaki davadan bahsedilirken Şubemizin adı zikretilmiş, haber metni içerisinde mahkemenin gerekçeleri detaylı olarak verilmiştir. 21.06.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Taksim’e cami projesi ile ilgili dava süreci hakkında yapılan haberde, yazılı basında yer alan haberlerden daha detaylı bir haber yapılmış, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Başkanı Eyüp Muhcu’nun görüşlerine yer verilmiştir. Haberde Şubemizin dava dosyasını Danıştay’a götüreceği yazılırken, Şube Başkanı Kahraman’ın “karar teamüllere aykırı, temyiz edeceğiz” sözleri de manşetten verilmiştir. 21.06.2012 tarihli Posta Gazetesi’nde de Taksim için geliştirilen cami projesinin davasından bahsederken Şubemizin adı dava ile birlikte yer bulmuştur. 21.06.2012 tarihli Vatan Gazetesi’nde çıkan haberde Şubemizin adı Taksim cami projesi hakkındaki dava ile birlikte anılmıştır. 28.06.2012 tarihli Sabah Gazetesi’nde ihale öncesi gerçekleştirilen eylem “Taksim’de Meydana sahip çıkalım” başlığıyla haberde yer almış, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından okunan basın açıklamasından alıntılar yapılmıştır. 28.06.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde yer alan haberde, Taksim Gezi Parkı’nın yayalaştırılmasına dair projeye istinaden gerçekleştirilen eylemden basın açıklamasında yer alan ifadeler kullanılarak bahsedilirken, haberde Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da görüşleri alınmıştır. Atlar, “Projenin asıl olarak Taksim’i insansızlaştırmayı ve kimliksizleştirmeyi hedeflediğini” dile getirmiştir. 29.06.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde ise yapılan eylem “Taksim’de ihale nöbeti” başlığı ile verilmiş, Taksim Dayanışması üyelerinin eylemin ardından geceyi meydanda sabahlayarak geçirdiği ifade edilmiştir. 29.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan haberde, “240 günlük geri sayım” başlığı kullanılırken, projenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açılmasına ve davanın devam etmesine rağmen Taksim Meydanı Düzenleme İnşaatı altyapı ve tünel yollarının yapımı için ihale sürecinin başlatıldığı vurgulanmıştır. 29.06.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde konu ile ilgili “Tepkilere rağmen projeler uygulanıyor” başlığı kullanmış, devam eden dava sürecine rağmen projenin ilk etabının ihaleye çıktığı ve İBB’nin uygulamaya devam ettiği vurgulanmıştır. Temmuz, 2012 01.07.2012 tarihli Yapı Dergisi’nde yer alan haberde, Şubemiz tarafından dava konusu haline getirilen Taksim’e cami projesinin, 1. İdare Mahkemesi tarafından retdi önemli bir gelişme olarak duyurulmuştur. Ağustos, 2012 Ağustos ayında yayınlana Güncel Hukuk Dergisi’nde Taksim Yayalaştırma Projesi hakkında yapılan detaylı haberde; Şubemizin plana dava açtığından bahsedilmiş, bunun yanı sıra Sekretaryasını üstlendiğimiz Taksim Dayanışması’nın açıklamalarına da yer verilmiştir. 04.08.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nin haberinde ise ihale ardından “Taksim’in ‘can damarı’na 11 firma talip oldu” başlığı kullanılmış, Platform tarafından sunulan yeraltı tüneline karşı 10 alternatif maddelenmiş, bunun yanı sıra uzmanların görüşlerine de yer verilmiştir. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, “Taksim Kışlası’nın ihyasının gerçekleştirileceği burada çok açık ifade edilmiş. İmar planında belediye kesin bir intiba vermekten kaçınıyordu. Demek ki bu kesinleşti. İlk gördüğümüz animasyonda meydana çıkan bütün caddeler yeraltına alınıyordu. Bu ehlileştirilmiş gibi gözüküyor. Diğer yandan Harbiye-Tarlabaşı yönünde yapılacak dalış tüneli ve istinat duvarlarıyla buraya yaya girişi özellikle mitinglerde engellenmiş olacak” açıklamasında bulunmuştur. 07.08.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde Melih Aşık, konuya dair görüşlerini Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “Taksim 44 Kışlası’nın ihyasını gerçekleştireceği projede çok açık ifade ediliyor. İmar planında belediye kesin bir intiba vermekten kaçınıyordu.. Demek bu kesinleşti...” sözlerine atıfta bulunarak, “Taksim’de The Marmara’nın önünde durup karşıya bakınız; Taksim Kışlası’nın şu andaki Gezi Parkı’nın üstünde yeniden oturtulduğunu düşünün... Taksim Meydanı diye bir şey kalmıyor ortada. Meydanın iptali için daha iyi bir proje düşünülemezdi.” cümleleriyle projenin endişe verici kurgusunu yazısında tariflemiştir. 24.08.2012 Özgür Gündem Gazetesi’nde ‘Taksim ihalesi usulsüz yapıldı’ başlığı ile yer alan Taksim Yayalaştırma Projesi’ne dair haberde, Şubemiz ve ilgili meslek odaları ile birlikte açılan uygulamanın iptali ve yürütmenin durdurulmasına dair mahkeme sürecinin devam etmesine rağmen projenin ilk etabı için ihaleye gidilmesinin usulsüzlük olduğu vurgulanmıştır. 25.08.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nin “Taksim felaketi başlıyor” başlığıyla çıkan haberde Taksim Platformu’nun Başbakan’a çağrısına yer verilmiş, Şubemizin diğer meslek odalarıyla birlikte projenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtığından bahsedilmiştir. 15.10.2012 – Hurriyet Daily News Gazetesi 15.10.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde”Taksim Meydanı’na Trafalgar Modeli” başlığıyla yer alan Taksim Yayalaştırma Projesi hakkındaki haberde; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın açıklamalarından bahsedilmiş, 2007’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan planda dalış tünelinin olmadığıve o tarihte hazırlanan planın yarışma projesi açmak üzere uygunluğundan bahsedilmiş ve Sekretaryasını üstlendiğimiz Taksim Dayanışması’nın konu ile ilgili basın açıklamasına yer verilmiştir. 25.08.2012 – Taraf Gazetesi Eylül, 2012 Eylül ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde Melih Aşık tarafından kaleme alınan haberde; proje hakkında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin itinayla kesin bilgi vermekten kaçındığı belirtilmiş ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; Gezi Parkı’nın The Marmara’nın tam karşısına denk gelen cephesine bakarken parkın üzerine Topçu Kışlası’nın hayal edildiği takdirde meydan ve parktan geriye birşey kalmadığına dair açıklamasına yer verilmiştir. Ekim, 2012 14.10.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde 14 Ekim’de gerçekleştirilen “Taksim için Taksim’deyiz” isimli eylemden ve basın açıklamasından bahsedilmiştir. 45 15.10.2012 – Taraf Gazetesi 15.10.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi (Ankara baskısı)’nde de Taksim Yayalaştırma Projesi’ne yönelik organize edilen eylem ve ardından gerçekleştirilen basın açıklaması yer almış, ‘halkın meydanlarının ranta kurban edilemeyeceği vurgusuyla protesto edildi’ denilmiştir. 15.10.2012 – Cumhuriyet Gazetes 15.10.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde de 14 Ekim Taksim projesi protestosu haber konusu olmuş, yapılan basın açıklamasının ardından projenin başlangıç noktası olan Cumhuriyet Caddesi’nde kol kola girilerek oluşturulan insan zincirinden bahsedilmiştir 15.10.2012 – Habertürk Gazetesi 16.10.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de yer alan 14 Ekim Taksim eylemi haberinde, gerçekleştirilmek istenen proje ile yayaların ikinci planda kalacağına dikkat çekilmiş, “Taksim insansızlaştırılacak” başlığı kullanılmış ve Taksim Dayanışması’nın basın açıklamasına yer verilmiştir. 16.10.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de yer alan 14 Ekim Taksim eylemi haberinde, gerçekleştirilmek istenen peoje ile yayaların ikinci planda kalacağına dikkat çekilmiş, “Taksim insansızlaştırılacak” başlığı kullanılmış ve Taksim Dayanışması’nın basın açıklamasına yer verilmiştir. 16.10.2012 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Gila Benmayor, Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında gerçekleştirilen uygulamaların kararvericilerinyaptığı açıklamalarla örtüşmediğine değinmiş ve ardından Taksim Dayanışması’nın açıklamaları ile eylemlerden bahsedip, sözü Taksim için 1986 yılında gerçekleştirilen yarışma projesine getirmiştir. Benmayor, “25 yılı aşkın bir süreten sonra Taksim Meydanı gibi değerli bir alan için aynı şekilde uluslararası bir yarışma açılması gerekmez miydi?” diyerek sözlerini sonlandırmıştır. 02.06.2013 tarihli Vatan Gazetesi’nde yer alan Taksim Meydanı hakkındaki haberde “CHP’liler planı sadece ‘yayalaştırma’ sanmış!” başlığı kullanılırken, açıklama olarak İBB Meclisi’nden oy birliğiyle geçen Yayalaştırma Projesi’nde, Topçu Kışlası hakkında AVM ifadesi yer almazken, konunun kentsel tasarım projesi ile karıştırıldığı belirtilmiştir. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “CHP’lilerin planın sadece yayalaştırma zannettiğini, CHP’li meclis üyeleri ve CHP il yöneticilerine birçok kez planının sadece bir yayalaştırmadan ibaret olmadığı uyarısının Oda olarak yapıldığını ve önceden Odaya başvurmuş olsalardı neticenin farklı olacağını” belirten görüşlerine de yer verilmiştir. Kasım, 2012 01.11.2012 tarihli İstiklal Gazetesi’nde “Park Otel’e yine vize yok!” başlığı ile verilen haberde; 23 yıldır inşası tamamlanamayan binanın tamamlanabilmesi için 2011 yılında yeni bir imar planı hazırlandığı ve Odamızın itirazı ile devam eden yasal süreçte mahkeme tarafından talep edilen bilirkişi raporunun tamamlanmasıyla birlikte önemli bir gelişme yaşandığı belirtilmiş, imar planı aleyhinde kararlar verildiği açıklanmıştır. 16.10.2012 – Yeni Gün Gazetesi 46 Bütün eleştirilere ve itirazlara karşın Taksim Meydanı uygulamalarına devam edilmekte. 240 gün süreceği açıklanan projenin ilk etabı olan Harbiye-Tarlabaşı dalış tüneli için Divan Oteli önünden iş makineleri kazıya başladı, Meydana çıkan yollardan Cumhuriyet Caddesi trafiğe kapatıldı, toplu taşıma hatlarının güzergahları değiştirildi. Proje kapsamında yapılacak araç altgeçidi için Elmadağ ve Tarlabaşı Bulvarı’nın bir kısmı araç ve yaya trafiğine kapatıldı ve beraberinde İstanbullular yoğun bir karmaya ve trafiğe maruz kaldı. Konu hakkında Taksim Dayanışması eylemlerine ve etkinliklerine devam ederken, ihya edilecek kışlanın avlusu için öngörülen buz pateni fonksiyonu ile gözden çıkartılan ağaçların kurtarılmasına yönelik; Gezi Parkı’nın proje dışında bırakılması ve ağaçların korunması işçin 5bin civarında ıslak imza topladı. 05.11.2012 tarihli Şehr-i İstanbul Gazetesi’nde yer alan Taksim Meydanı uygulamaları hakkındaki haberde, uygulama sürecine dair esnaf, dernek başkanları ve uzmanların görüşleri alınmıştır. Uzmanlar; kentte yaşayanların konuyla ilgili farkındalıklarının çok da fazla olmadığını belirtken, ortak görüşleri İstanbul genelinde yayalara yönelik yapılan müdahalelerin aslında yine araçlara yönelik olduğudur. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konuyla ilgili olarak “Bu bölge, araçlar uzaklaştırılmak istenirken, daha fazla araç çekecek bir hale gelecek.” sözlerine yer verilmiştir. 05.11.2012 – Şehr-i İstanbul Gazetesi 06.11.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’de “Topçu Kışlası yanlış karar” başlığı ile verilen haberde, 47 gerçekleştirilen uygulamalar hakkında uzmanların ‘kışlanın zamanında yıkılması kadar yerine taklidinin yapılmasının da son derece yanlış olduğuna dair ortak görüşüne yer verilmiş, konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “İstanbullulara rağmen İstanbul’un en kamusal mekanı, kültür merkezi adı altında işgal ediliyor” sözlerine yer verilmiştir. 06.11.2012 tarihli Milliyet Gazetesi 08.11.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Topçu Kışlası’nın proje detaylarının yer aldığı haberde, kışlanın iç avlusunun buz pateni pisti olarak kullanılacağı belirtilmiştir. Konu hakkında eski 2 No.lu Koruma Kurulu Mete Tapan, Mimarlar Odası Sekreteri Mücella Yapıcı ile Haliç Metro Geçiş Köprüsü tasarımı ile tanınan Hakan Kıran ile mimar Hasan Çalışlar ile Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilen haberde uzmanların ortak kaygısının ‘gerçekleştirilen uygulamalar sonucunda Taksim’in kimliğini kaybedecek olması’ olarak yansıtılmıştır. Konu hakkında Kahraman’ın ‘İstanbul’un önemli kamusal mekanlarından biri olan alanın kültür merkezi adı altında işgal edildiğine dair görüşleri paylaşılmıştır. 13.11.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Taksim için geç değil’ aşlığı ile verilen haberde, meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin bölgeyi koruma adına verdiği mücadelenin devam ettiğinden ve projenin onaylanmadan ihaleye çıkması nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunulacağından bahsedilmiştir. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine başvurulan haberde Kahraman Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapımının durdurulabileceğine dikkat çekmiş ve “İstanbul’un kalbinde buz pistinin ne işi var?” diyerek 15 milyonun kullanacağı alanın küçük bir zümreye tahsis edilmesine yönelik düşüncelerini ifade etmiştir. 21.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde “Kentsel dönüşümün kaynağı ‘çılgın’ çıktı!” başlıklı haberde; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa taslağına göre İmar Kanunundaki değişiklikle ortaya çıkan değer artışından devletin yüzde 45 pay istediği, 3. Köprü – 3. Havalimanı – Kanal İstanbul’un (nam-ı diğer Çılgın Proje) getirdiği ‘artı değer’den alınacak verginin sadece kentsel dönüşüme harcanacağı açıklanmıştır. Konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın yapılan düzenlemelerin ‘kaçağı meşrulaştıracağı’ yönündeki görüşlerine yer verilmiştir. 21.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde “Kentsel dönüşümün kaynağı ‘çılgın’ çıktı!” başlıklı haberde; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa taslağına göre İmar Kanunundaki değişiklikle ortaya çıkan değer artışından devletin yüzde 45 pay istediği, 3. Köprü – 3. Havalimanı – Kanal İstanbul’un (nam-ı diğer Çılgın Proje) getirdiği ‘artı değer’den alınacak verginin sadece kentsel dönüşüme harcanacağı açıklanmıştır. Konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın yapılan düzenlemelerin ‘kaçağı meşrulaştıracağı’ yönündeki görüşlerine yer verilmiştir. 29.11.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan haberde, Şubemiz tarafından dava konusu edilen ve retdedilen Taksim Camii hakkında Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın İspanya gezisi sırasında sorulan sorular doğrultusunda yaptığı açıklama ile tekrardan gündeme gelen cami projesi hakkında projenin mimarı Ahmet Vefik Alp’in “Projem Başbakana iletilmiş. Eğer bu proje yapılmazsa çok üzüleceğiz.” açıklamasına yer verilmiştir. 30.11.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde de yer bulan Şubemiz tarafından da dava konusu edilen ancak mahkeme kararınca ihtiyaç olduğu belirtilen Taksim Camii’ne dair haberle birlikte Çamlıca Tepesi’ne yapılması öngörülen camiye dair açıklamalara da yer verilmiştir. Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın çarpıcı sözlerine yer verilmiştir. Erdoğan Çamlıca Camii projesinin içine sindiğini ancak Taksim Camii’nin sinmediğini açıklarken, “Ustalık dönemi mimari kriterlere alışın.” diye buyurdu. Aralık, 2012 19.11.2012 – Habertürk Gazetesi Aralık ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde yer alan haberde, Taksim Meydanı’nda devam eden düzenleme projesine dair uygulamalar hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşleri alınmıştır. Meslek odalarınca projenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açılan davanın sürdüğünü anımsatan Atlar, çalışmaların hukuksuz olduğunu belirtmiştir. 18.12.2012 tarihli Hurriyet Daily News’de yer alan Taksim Meydanı uygulamaları hakkındaki haberde, semt civarında yer seçen sanatçıların ve sanat galerilerinin yaşanan değişim süreci sebebiyle bölgeyi terk etme ihtimalinin yüksek olduğundan bahsedilmiş ve sanat galerilerinin 48 Karaköy ile Tophane semtlerine kaydığından bahsedilmiştir. Taksim Meydanı’na yaya erişiminin nasıl sağlanacağı konusunda uzman görüşü almak üzere Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile röportaj yapılan haberde, Kahraman’ın ‘Gerçekleştirilecek proje tamamen yayaları ikinci plana atıp, araçları öncelikli hale getirmek üzere kurgulanmış, yayalar proje tamamlandıktan sonra ya tek kişilik nereteyse 100m uzunluğunda yaya yolundan ya da meydanın altında işleyen araç trafiğinin işlediği bölgeden merdivenleri tırmanmak suretiyle meydana ulaşmak zorunda bırakılacaklar’ şeklinde görüşlerine yer verilmiştir. Taksim Gezi Parkı sınırları içerisinde yapılması planlanan Topçu Kışlası projesi 2 Numaralı Koruma Kurulu tarafından kabul edilmedi. Kurulun ret kararı üstüne Başbakan R. Tayyip Tayyip Erdoğan zehir zemberek açıklamalarda bulundu ve son olarak Topçu Kışlası’nın inşası için olumlu karar Koruma Yüksek Kurulu tarafından verildi ancak Şubemizin de içerisinde yer aldığı meslek odaları gelişmelerden dolayı rahatsızlığını her fırsatta dile getirmeye devam etmekte. 25.12.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Aydınlardan ‘Taksim’de kışlaya hayır! başlığı ile yayınlanan haberde; Şubemizin Mimarlar Odası ile sekretaryasını yürüttüğü Taksim Dayanışması’nın “Taksim’de kışlaya 50 bin kere hayır! Ağaçlara, nefes almaya, güneşe ve yaşama evet” sloganı ile yürüttüğü Topçu Kışlası’na hayır kampanyasına yer verilmiş ve kampanyanın aydınlarla, sanatçılar tarafından da desteklendiğinden bahsedilmiştir. Ocak, 2013 18.01.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde “Taksim Kışlası için vize yok” başlığı ile verilen haberde; Taksim’deki Gezi Parkı’nın yerine yapılması planlanan Topçu Kışlası projesine koruma kurulundan izin çıkmadığı belirtilirken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu ile ilgili olarak; “Büyükşehir Belediyesi’nin yüksek kurula itiraz hakkı bulunuyor ancak bu itirazın sonucu değiştireceğine inanmıyorum” ifadelerine yer verilmiştir. 18.01.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde de yer bulan koruma kurulunun Topçu Kışlası’nın retdine ilişkin kararı hakkındaki haberde, Şube 49 Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın konuyla ilgili olarak; “Kararda Taksim Gezi Parkı’nın son 70 yıl için İstanbul’un kent belleğinde önemi vurgulanıyor. Gezi Parkı’nın önemi dile getiriliyor. Bu açıdan bakıldığında olumlu bir karar. Mimar Halil Onur’a ait Topçu Kışlası projesinin bütün olarak meydandan ve devam eden inşaat çalışmasından kopuk bir proje olarak kurgulandığı belirtiliyor. İptal gerekçesi olarak ise projenin belge açısından yetersiz olduğu dile getirilmiş. Bizler bu yapının yeniden yapılmasının anlamsızlığını en başından beri dile getiriyoruz.” sözlerine yer verilmiştir. 26.01.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde yer alan haberde; Topçu Kışlası projesinin koruma kurulu tarafından retdine ilişkin değerlendirme yapılmış, bunun yanı sıra konuyu yakından takip eden Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın açıklamalarına başvurulmuştur. Atlar; “İstanbul 2 Nolu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu geçtiğimiz hafta açıkladığı karar ile Taksim Gezi Parkımıza dayatılan Topçu Kışlası inşaatına onay vermemiş, projeyi retdetmiştir. Bu son gelişme, kentlerimizin ve kültür varlıklarımızın korunacağına dair umudumuzu büyütüyor. Meydanımızın ve parkımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz” şeklinde görüşlerini belirtmiştir. Şubat, 2013 05.02.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde koruma kurulunun Topçu Kışlası inşasını retdetmesinin ardından, Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın “Topçu Kışlası’nı yapacağız. Üst kurul retdetmiş. Biz de retdi retdedeceğiz” açıklaması üzerine, uzmanlara danışılan haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine de yer verilmiştir. Konu hakkında Kahraman; “Koruma kurulu teknik uzmanlardan oluşan ve bilimsel olarak koruma ilkelerine göre değerlendirme yapan bir kuruldur. Bu kurulun retdettiği bir projede ısrarcı olmak ve bunu siyasi gündeme oturtmak tekniğin ve bilimin ne yazık ki göz ardı edilmesine neden oluyor” açıklamasında bulunmuştur. 05.02.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde de yer bulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Koruma Kurulu’nun Topçu Kışlası’na ilişkin açıklamaları üzerine; geçmiş ve günümüz Koruma Kurulu Başkanlarının görüşlerine yer verilirken Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da konuyla ilgili olarak; “İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu bu projeyle ilgili bir karar verdi. Bu sözlerle verilen karar retdedilerek çöpe atılıyor. Kurul, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu’na göre tesis esilmiş yasal bir kurul. Kararlarını da bağımsız verir. Başbakan Erdoğan’ın bu açıklaması Kurul’un halk nezdinde ve kanun nezdinde bütün meşruiyetini hiçe saymaktır” açıklamasına yer verilmiştir. şeklinde açıklama yapmış, AVM, otel amaçlı kullanılacağı endişesinin hep retdedildiğini ancak Başbakan’ın ağzından bunun da doğrulandığını belirtmiştir. Bursa Hakimiyet Gazetesi - 06 Şubat 2013 Taraf Gazetesi - 05 Şubat 2013 06.02.2013 tarihli Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde de yer alan Topçu Kışlası projesi hakkındaki haberde; R. Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına değinilmiş ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu ile ilgili olarak; “Bir yapı yapmak değil, o alanı, Taksim’in tek yeşil alanını boş bırakarak, stanbulluların kullanımına açık meydan haline getirmeliyiz. Koruma ilkeleri açısından yıkılması ne kadar hatalıysa yeniden yapılması bir o kadar hatalı bir projeden bahsediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Koruma Kurulu’na itiraz hakkı bulunuyor” şeklindeki açıklamalarına da yer verilmiştir. 06.02.2013 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde de yer verilen Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın Topçu Kışlası hakkındaki açıklamalarına istinaden Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşleri alınmıştır. Konuyla ilgili olarak Atlar; “Bu açıklama ile projenin Başbakanın fikri olduğunu anladık” 09.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde de yer alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Topçu Kışlası hakkındaki açıklamalarının yanı sıra, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın alışveriş merkezinin bir cazibe alanı oluşturacağına dair sözlerinin üzerine Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın yapı yapmaktan ziyade park ve meydanın bütünlüğünü sağlayacak, kullanılan bir kamusal açık alan oluşturmanın gerektiğine dair açıklamalarına yer verilmiştir. Nisan, 2013 13.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan “Topçu Kışlası için ‘nedensiz’ ret” başlıklı Elif İnce tarafından kaleme alınan haberde Başbakan Erdoğan’ın talebi üzerine Koruma Yüksek Kurulu’nun verdiği retdin kararına ilişkin metninde hiçbir gerekçe gösterilmediğine dikkat çekilmiştir. Yapılan haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşüne başvurulmuş ve Kahraman’ın konuyla ilgili “Öyle bir 50 Mayıs,2013 Haziran, 2013 Özel Başlık: Taksim Dayanışması ve Gezi: ŞPO İstanbul 01.05.2013 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde haberleri yer alan haberde, Başbakan’ın Kızılcahamam konuşmasında Taksim Gezi Parkı yerine Topçu Kışlası’nın inşa edileceğini ilan etmesi üzerine şehir plancıları, mimarlar ve doğa aktivistleri tarafından eleştiriye tutulduğuna değinilirken, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine genişçe yer verilmiştir. 01.05.2013 - Today’s Zaman Gazetesi 31.05.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde Açık Şehir isimli köşesinde Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında gerçekleştirilen ağaç söküm işleminin hukuksuzluğundan bahseden Ertan Altan, Odamız tarafından proje hakkında açılan davalara değinmiş, bütün bu davaların yanı sıra bir de ceza davası açılması gerektiği önerisinde bulunmuştur. 31.05.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Neron Tayyip” başlığı ile Gezi Parkı’nda yakılan çadırlar haber yapılırken, şafak vakti polisin Gezi Parkı’ndaki kanun dışı yıkıma karşı nöbet tutan direnişçilere saldırdığı belirtilmiştir. Gündemde geniş yer tutan Gezi Parkı’nın Divan Oteli cephesindeki duvarın yıkımı ile ağaçların bir bölümünün sökülmesinin beraberinde yaşanan gelişmeler hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar; “Planda böyle bir çalışma yok ve bu çalışmanın yapılabilmesi için imar planının tadilatı gerekiyor. Buna rağmen bu yapılmadan yıkıma başlandı” açıklamasında bulunmuştur. 51 TAKSİM DAYANIŞMASI’nın BÜLENÇ ARINÇ ile TOPLANTISI Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası ve alışveriş merkezi yapılmasını da içeren Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında Parkın bir bölümünün yaya kaldırımı içine dahil edilmesi ve bu bölümdeki ağaçların kesilmesine karşı başlayan, polisin sert müdahalelerinin ardından tüm yurda yayılan gösterilerin ardından Taksim Dayanışmasının taleplerini iletmek üzere 05 Haziran tarihinde Başbakan Vekili Bülent Arınç ile görüşmesi basında geniş yer bulmuştur. Başbakan Vekili Bülent Arınç, Gezi’de çevre duyarlılığı nedeniyle eylem yapanlara yönelik şiddet için özür dilerken Gezi eylemleri için “Vatandaşlarımızın meşru tepkisidir” demiştir, diğer taraftan Sırrı Süreyya Önder Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Vekili Arınç ile görüştü, görüşmelerin ardından “Günlerdir görmediğimiz demokratik süreçler nihayet devrete. Artık eylemler bir şölene dönüşmeli” açıklamasında bulunmuştur. Ayrıca Şubemizin hem bileşeni olduğu hem de sekretaryasını yürüttüğü Taksim Dayanışması ise Bülent Arınç’la gerçekleştirecekleri görüşme öncesinde “Dayanışmanın taleplerine sokağın ve halkın taleplerini de ekliyoruz” açıklamasında bulunmuştur. Taksim Dayanışması’nın talepleri; - Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağına, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, - Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulması. - Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert adlı iki yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara , Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınması. - Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanması. - Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılması. - 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması. Konu birçok farklı siyasi görüşlere sahip birçok basın organında manşetten verilmiş, farklılık gösterenlerle birlikte tüm başlıklar detayları ile aşağıda sıralanmıştır. 05.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Demokratik süreç devrete / Artık parkta şölen vakti 05.06.2013 tarihinde Haber Türk Gazetesi – Taksim Yayalaştırma Projesi hakkında mahkemeye hatırlatma başvurusu 06.06.2013 tarihinde Bursa Hakimiyet Gazetesi – Gezi’den 7 talep / Hükümetten 7 istek! 06.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Talep dediniz geldik / Talep ediyoruz! 06.06.2013 tarihinde Bugün Gazetesi’nde – Başbakan’ın hakaretleri toplumsal tepkiyi büyüttü 06.06.2013 tarihinde Hürriyet Gazetesi – Gezi’ye 7 talep /7 ‘Gezi’ Şartı 52 06.06.2013 tarihinde Türkiye Gazetesi – Başbakanlık’ta Gezi zirvesi / Her şeyi talep ettiler! 06.06.2013 tarihinde Mersin Gazetesi – Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır 06.06.2013 tarihinde Yeni Asır Gazetesi – ‘Gezi Parkı’ için yeni yol haritası çizildi / Taksim’de çözüm için yeni yol haritası 06.06.2013 tarihinde Posta Gazetesi – Gezi halkı diyor ki! 06.06.2013 tarihinde Yeni Nesil Gazetesi – Eylemcilerden hükümete 7 talep! 06.06.2013 tarihinde Sonsöz Gazetesi – Arınç Taksim Platformu Heyetini kabul etti 06.06.2013 tarihinde Zaman Gazetesi – Topçu Kışlası Projesi iptal edilsin 53 06.06.2013 tarihinde Son Saat Gazetesi’nde – Başbakan Vekili Arınç’ın Taksim Dayanışması Heyeti’ni Kabulü 06.06.2013 tarihinde Yeni Nesil Gazetesi – Eylemcilerden hükümete 7 talep 06.06.2013 tarihinde Güneydoğu Güncel Gazetesi – Taksim Dayanışması üyeleri Bülent Arınç’la görüştü 06.06.2013 tarihinde Ege’de Bugün Gazetesi – Gezi Parkı, park olarak kalmalıdır 06.06.2013 tarihinde Günlük Evrensel Gazetesi – Derhal adım atın 54 ı 06.06.2013 tarihinde Güneydoğu Ekspres Gazetesi – Taksim Dayanışması Üyeleri Bülent Arınç ile Görüştü 06.06.2013 tarihinde Yeni Asya Gazetesi – Taksim Platformu’nun talepleri 06.06.2013 tarihinde Özgür Gündem Gazetesi – Talepleri Yerine Getirin 06.06.2013 tarihinde Haber Ekspres Gazetesi – Gezi Parkı, park olarak kalmal 06.06.2013 tarihinde Zaman Avrupa Gazetesi – Taksim Dayanışması’ndan Arınç’a: Proje iptal edilsin 06.06.2013 tarihinde Yurt Gazetesi – Direnişin dört talebi 06.06.2013 tarihinde Haberci Mersin Gazetesi – Taksim Dayanışması Bülent Arınç’la görüştü 55 06.06.2013 tarihinde Star Kıbrıs Gazetesi – 7 tane talepleri var 06.06.2013 tarihinde Samsun Denge Gazetesi – Gezi Parkı temsilcilerinin hükümetten 6 talebi 06.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Gezi kalsın kışla bitsin 06.06.2013 tarihinde İstikbal Gazetesi – Gezi isyancılarının 7 talebi 07.06.2013 tarihinde Star Gazetesi – AVM olmadığını biliyorduk 06.06.2013 tarihinde Yeni Asır Gazetesi – Taksim’de çözüm için yeni yol haritası 09.06.2013 tarihinde Yeni Asır Gazetesi – Taleplerimiz yerine gelene dek Taksim’deyiz 06.06.2013 tarihinde Yurt Gazetesi – Gezi Parkı tweet gözaltıları 06.06.2013 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi – Çapulcu Benim 06.06.2013 tarihinde Ortadoğu Gazetesi – Topçu Kışlası için yeni başvuru 09.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – Taleplerimiz olana kadar Taksim’deyiz 12.06.2013 tarihinde Önce Vatan Gazetesi – Somut Deliller Var 56 GEZİ EYLEMLERİNDE ŞİDDET TAKSİM DAYANIŞMASI’nın RECEP UYGULAMAYA DEVAM EDEN TAYYİP ERDOĞAN’la TOPLANTISI YÖNETİCİLERDEN PLEBİSİT Başbakanın Erdoğan’ın yaptığı plebisit açıklaması AÇIKLAMASI Taksim Dayanışması’nın Başbakan Vekili Bülent Arınç ile yaptığı görüşmenin ardından hükümetin ve polisin tavrının değişmemesi sebebiyle devam eden eylemler hakkında görüşmek üzere bu sefer Fas gezisinden dönen Tayyip Erdoğan sivil, başka bir heyet ile görüşmüş, toplantı ardından hükümet kanadından plebisit açıklaması yapılmıştır. Plebisit açıklaması ortalığı yatıştıramamış, sokağa dökülen halkın ve uzmanların daha da tepkili tavırlar sergilemesine yol açmıştır. Konu hakkında Sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması adına Şube Başkanımız Tayfun Kahraman açıklamada bulunmuştur: “Halihazırda kışla projesine dair alınmış bir yürütmeyi durdurma kararı bulunmaktadır. Meselenin bu şekilde masaya koyulması hukuku görmezden gelmektir. Şehircilik bilimsel bir konudur, bu kanserli bir hastayı tedavi etmek gibi bir konuda referanduma gitmeye benzemekte. Taksim Dayanışması’nın talebi bellidir, Gezi Parkı’nın park olarak kalacağı deklare edilmelidir”. Kahraman’ın görüşleri ulusal basında geniş çaplı yer bulmuş, çıkan haberler ise başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır. 13.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Kışlaya demokrasi / Gezi Parkı için referandum teklifi 14.06.2013 tarihinde Agos Gazetesi – Hakloy(a) laması / Referandum hukuku görmezden gelmektir 14.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Bu oyuna gelmeyiz / Oylama kabul edilemez 14.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – İstanbul Halkı Ne Diyorsa O 14.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – Gece yarısı sanatçılarla sürpriz görüşme 14.06.2013 tarihinde Özgür Gündem Gazetesi – Direne direne kazanacağız 14.06.2013 tarihinde Günlük Evrensel Gazetesi – Hükümet yargıya saygı göstersin 57 ve sürdürdüğü gergin üslubu ardından tekrar hareketlenen sokaklar sebebiyle bir grup sanatçı ile beraber içinde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da yer aldığı Taksim Dayanışması temsilciler heyeti Başbakan ile görüşmeye gitmiştir. Uzun saatler süren görüşmenin ardından hükümet tarafından yargı kararının bekleneceği dile getirilmiş, Gezi Parkı sakinleri ile görüşme paylaşılmış ve ardından yapılan 7 ayrı forum sonucunda çadır sayısının azaltılmasına ve Başbakan Vekili Arınç ile görüşmede dile getirilen 4 talep yerine getirilmedikçe parkın boşaltılmaması kararı verilmiştir. Farklı türde eylem ve protestolara sahne olan Gezi Parkı’nda bu süreçte Alman Piyanist Davide Martello resital verirken, anneler parkı terk etmeyen çocuklarına destek vermeye gelmişlerdir. Ancak Başbakanla yapılan görüşmenin akabinde polislere verilen talimatla Gezi Parkı’na saldırı düzenlenmiş ve parkta kalanlar şiddet kullanılarak dışarı çıkartılmış, akşam 20.00’de yapılan baskın ve akabinde gelişen olaylar sabah saatlerine kadar devam etmiştir. Ulusal basında ise baskından evvel Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın sözleri de sıkça yer bulmuş ve Kahraman’ın görüşleri “Taleplerimiz hakkında hararetli bir görüşme gerçekleştirdi. Ama meselemiz polis şiddetiydi. Polis şiddetini kınadığımızı söyledik. Taksim Dayanışması tarafından belirlenen 4 talebi ilettik. Gezi Park olarak kalması yönündeki talebimize karşılık Başbakan yargı sürecinin beklenmesinin gerektiğini ifade etti ve şart koydu. Hukuk kararı bizlerin istediği yönde çıkmazsa, bunu halk oylamasına götüreceklerini belirttiler” sözleri ile kamuoyuyla paylaşılmıştır. Basında çıkan haberler başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır. 15.06.2013 tarihinde Aydınlık Gazetesi – Taksim’in talebi: Tayyip istifa! 15.06.2013 tarihinde Bugün Gazetesi – Sonuna kadar Gezi’deyiz 15.06.2013 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi – Mesajı geç aldı 15.06.2013 tarihinde Taraf Gazetesi – Demokrasi kazandı 15.06.2013 tarihinde Vatan Gazetesi – Gezi’de karar günü 15.06.2013 tarihinde Yeni Asya Gazetesi – Gezi’de çözüm yaklaştı 15.06.2013 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi – Çözüm sinyali 15.06.2013 tarihinde Gündem Gazetesi – Başbakan, yargı sürecini bekleyeceklerini söyledi 15.06.2013 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi – Kimse mağlup değil 15.06.2013 tarihinde İstiklal Gazetesi – Taksim Dayanışma kararını açıkladı 15.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – 4 maddelik yol haritası 15.06.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi – Yargının son kararı beklenecek 15.06.2013 tarihinde Sol Gazetesi – Direnen halk kararlı: Mücadeleye devam 15.06.2013 tarihinde Star Gazetesi - Başbakan’ın Gezi Parkı mesaisi 15.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – Gezi diyaloglarından 4 mutabakat çıktı 15.06.2013 tarihinde Son Söz Gazetesi – Bu işi sanatımız ile bir finale getireceğiz 15.06.2013 tarihinde Yurt Gazetesi – Diktatörün bozgunu / Tahammülsüz diktatör 15.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Bu solan fidanların hesabını vereceksin 15.06.2013 tarihinde Bursa Olay Gazetesi – Gezi doktorlarına Bakanlık takibi 15.06.2013 tarihinde Hürriyet Gazetesi – Gezi Parkı’nda tedavi sorgusu 15.06.2013 tarihinde Haberci Gazetesi – İnsanca yaşanabilir kent için 15.06.2013 tarihinde Hürriyet Gazetesi – Hayaller meydanı 15.06.2013 tarihinde Gözlem Gazetesi – Üçüncü Köprü, üçüncü hata 16.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Kışlaya itiraz delilleri 16.06.2013 tarihinde Vatan Gazetesi – 19’uncu günde polis boşalttı / Gezi’de tek çadırla ‘nöbet’ kararı 19.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Yüz yılın en önemli on pasif direnişi / Gezi Parkı eylemlerinin sosyal medya karnesi 22.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Devlet Habitat’tan kaçtı / Gezi korkusu Habitat’tan etti 24.06.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi – Kendiliğinden dağılıyorlardı / Polis bekleseydi kalabalık dağılacaktı 14.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Gözler yargı kararında TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI’na GEZİ SÜRGÜNÜ Sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması’nın sözcülerinden Şube Başkanımız Tayfun Kahraman Gezi Parkı olayları sırasında Başbakan Erdoğan’la görüştükten sonra Gaziantep’e gönderilmiştir. Kahraman, profesyonel olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Koruma Bölge Kurulunda çalışmakta olup kendisine tebliğ edilen yazı ile geçici süreyle (1 ay) Gaziantep Koruma Kuruluna atandığını öğrenmiştir. Ulusal medyada Gezi Parkı olaylarının sembol sivil toplum örgütü olan ve Odamızın da dahil olduğu 120’nin üzerinde dernek, oda ve kuruluşun oluşturduğu Taksim Dayanışması’nın sözcülüğünü yapması sebebiyle görevlendirmenin gerçekleştirildiği belirtilirken, konu hakkında Kahraman twitter hesabından “Bir ay süreyle Antep’te geçici görevlendirildim. Twitter’a yansıyan haberler doğrudur. Bir ay süreyle Antep’te görev yapacağım” açıklamasında bulunmuştur. Konuya dair haberler başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır. 28.06.2013 tarihinde Sözcü İzmir Gazetesi – Sözcüye Gezi Parkı sürgünü! 58 29.06.2013 tarihinde Aydınlık Gazetesi – Halk Meclisleri alanlara çağırıyor 29.06.2013 tarihinde Gaziantep Ekspres Gazetesi – Taksim sözcüsü, Gaziantep’e gönderildi 29.06.2013 tarihinde Sol Gazetesi – Tayfun Kahraman Antep’e gönderildi 29.06.2013 tarihinde Yeni Gün Gazetesi – Gezi’nin sözcüsüne sürgün! 29.06.2013 tarihinde Günlük Evrensel Gazetesi – Taksim Dayanışması sözcüsüne sürgün 29.06.2013 tarihinde Özgür Günden Gazetesi – Taksim Dayanışması sözcüsüne sürgün 29.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Dayanışma’nın sözcüsüne 1 aylık sürgün 29.06.2013 tarihinde Taraf Gazetesi – Gezi’nin sembol ismi sürgün edildi 29.06.2013 tarihinde Şok Gazetesi – Gezi’nin sözcüsü sürgün edildi 59 29.06.2013 tarihinde Yeni Çağ Gazetesi – Gezi sözcüsü sürgün edildi 29.06.2013 tarihinde Birgün Dayanışma’nın sözcüsüne sürgün Gazetesi – 29.06.2013 tarihinde Karadeniz Gazetesi – Sürgün gibi atama! 29.06.2013 tarihinde Gaziantep’e ‘Gezi’ tayini Hürriyet Gazetesi – 29.06.2013 tarihinde Haber Ekspres Gazetesi – Taksim Dayanışması Sözcüsü’ne ‘sürgün’ gibi atama 60 29.06.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi – Gaziantep’e sürüldü / Kışla iptal olacak referandum yok Eylül, 2013 GEZİ PARKLI EYLEMLERİ HALKIN EYLEMLERE BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRDİ Aliağa Belediyesi tarafından her yıl düzenlenen ve bu yıl 23.sü gerçekleştirilen Emek ve Barış Şenlikleri kapsamında “Gezi’den Önce, Gezi’den Sonra: Değişen Türkiye ve Dünya” konulu panelde konuşmacı olarak yer alan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Gezi’den sonra hayatın kendisi direniş haline geldi. Gezi’de korku duvarlarını yıktık” cümlesi basında geniş yer bulmuş, birçok yayın organı tarafından haber konusu haline getirilmiştir. Söz konusu haberler ise başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır. Tunaydın Gazetesi – 18. Didim Barış Şenlikleri programı belli oldu Cumhuriyet Gazetesi – Korku duvarını yıktık. 29.06.2013 tarihinde Posta Gazetesi – Gezi sürgünü Dokuz Eylül İzmir Gazetesi – Gezi Parkı eylemleri korku duvarlarını yıktı 30.06.2013 tarihinde Karadeniz’de Son Nokta Gazetesi – Kahraman Antep’e! Ege Telgraf Gazetesi – Gezi, korku duvarlarını yıktı 61 Ekim, 2013 TAKSİM DAYANIŞMASI BİR HEYET İLE BERKİN ELVAN’I ZİYARET ETTİ Gezi Parkı eylemleri ile bağlantılı olarak İstanbul’un dört bir yanında süregelen eylemlerden Okmeydanı’nda yapılanlar sırasında polislerin attığı biber gazı kapsülü ile başından yaralanan ilköğretim öğrencisi Berkin Elvan hala hastanede olup yaklaşık 4 aydır uyumaktadır. Taksim Dayanışması adına bileşen kurumların temsilcilerinden oluşan, aralarında Şubemizi temsilen Gürkan Akgün’ün de yer aldığı heyet aileye destek ziyaretinde bulunmuş, söz konusu habere yer veren gazeteler ise kullandıkları başlıklar ile aşağıda sıralanmıştır. Haber Ekspres Gazetesi – Gezi, ülkedeki ‘korku duvarı’nı yıktı Yeni Gün İzmir Gazetesi – Gezi Parkı eylemleri korku duvarlarını yıktı 17.10.2013 Aydınlık Gazetesi – Berkin uyanacak dayanışma büyüyecek Haber Ekspres Gazetesi – Uyan Berkin, bayram gelsin Yurt Gazetesi – Aliağa’da Gezi direnişleri paneli Hürriyet Gazetesi – 123. gün ziyareti Anayurt Gazetesi – Gezi korku duvarlarını yıktı Hurriyet Daily News Gazetesi – Taksim Solidarity visits Berkin Elvan’s family 62 17.11.2013 Aydınlık Gazetesinde yer alan haberde, “Berkin E. Eylemine polis saldırısı” başlığı ile verilen haberde, 16 Kasım’da Berkin Elvan’ın bu hale gelmesine sebep olanların hakkında suç duyurusunda bulunmak ve ardından basın açıklaması yapmak üzere Çağlayan adliyesi önünde bir araya gelindiği konu edilmiştir. Basın açıklamasında konuşmak üzere Taksim Dayanışması sözcülerinden Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da bulunduğu gruba polis tarafından yapılan saldırıdan bahsedilmiştir. Taraf Gazetesi – Taksim Dayanışması Berkin’i ziyaret etti Yurt Gazetesi – Biliyoruz uyanacak 63 TAKSİM DAYANIŞMASI İFADE VERDİ HEYETİ Gezi Parkı olayları sırasında Başbakan ile görüşmede yer alan, Dayanışma tarafından seçilen ve aralarında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da yer aldığı heyetin ifade vermeleri için Savcı tarafından talimat çıkarılması gündemde genişçe yer bulmuş; Cem Tüzün, Mimarlar Odasından Derya Karadağ ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ifade vermeye birlikte gitmiştir. Mimarlar Odasından Mücella Yapıcı ise bunun hukuksuzluk olduğunu gerekçeleri ile açıklamıştır. Süreç muhabirler tarafından ilgiyle takip edilmiş, söz konusu haberler ise başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır. 11.10.2013 Akit Gazetesi – 3 Gezici ifade verdi Akşam Gazetesi – Taksim Dayanışması ‘Gezi’ ifadesi verdi Birgün Gazetesi – İfade vermek hukuksuzluk Bursa Hakimiyet Gazetesi – Taksim Dayanışması üyelerine Gezi sorgusu Cumhuriyet Gazetesi – Şiddet Gezi’nin işi değil / Dayanışma sorgusu Günlük Evrensel – Başbakan’la toplantıya soruşturma Hürriyet Gazetesi – Taksim Dayanışması ifade verdi Karadeniz Postasında – Taksim Dayanışması Emniyet’e ifade verdi! Posta Gazetesi – Halkı kışkırtmakla suçlandık Star Gazetesi – Taksim Dayanışma ifade verdi Yeni Şafak Gazetesi – Taksim Dayanışması sözcüleri ifade verdi Radikal Gazetesi – Tek suçumuz Başbakan’la görüşmek Günlük Evrensel Gazetesi – Başbakan’la toplantıya soruşturma Sözcü Gazetesi – Başbakan’la görüşen eylemciler ifade verdi 64 Aralık, 2013 TAKSİM MEYDANI PROJESİ’NE İTİRAZ HAKKINI KULLANAN YÖNETİM KURULU 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının iptali haber konusu edilmiş, konu hakkında uzman görüşlerinin yanı sıra eski Şube Başkanımız Erhan Demirdizen ile Şubemiz üyesi, Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Zeynep Enlil’in görüşlerine de yer verilmiştir. 23.12.2013 Bursa Haber Gazetesinde “TMMOB’a Gezi’den notlar” başlıklı haberde; TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen, Taksim Dayanışması temsilcileri olarak Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ve Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün katılımıyla gerçekleştirilen panele yer verilmiştir. 26 Aralık – Bursa Haber Gazetesi 23 Aralık – Bursa Haber Gazetesi 23.12.2013 Yeni Şafak Gazetesinde “Geziciler yine sahnede” başlıklı haberde Kadıköy’de gerçekleştirilen “Kentsel Dönüşümle Mücadele” adlı eyleme yer verilmiş, katılım gösteren tüm kurumlarla birlikte Şubemizden de bahsedilmiştir. 25.12.2013 Vatan Gazetesi Ankara Baskısında “Taksim cami, otopark ve nazım planı iptal edildi” başlıklı haberde İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nde BEYDER (Beyoğlu Esnaf Derneği) tarafından açılan davada verilen iptal kararı konu edilmiş, konu hakkında Şube Sekreterimi Akif Burak Atlar’ın da görüşlerine başvurulmuştur. 25.12.2013 Yeni Çağ Gazetesinde de yer verilen Beyoğlu planlarının iptaline ilişkin haberde “Taksim’e cami projesine iptal” başlığı kullanılmış, konu hakkındaki detaylar ile Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşlerine başvurulmuştur. 26.12.2013 Habertürk Gazetesinde de Beyoğlu 65 Ulusal Kanal – 29 Mart 2012 Televizyon Gazetesi Programı’na katılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Taksim Meydanı Projesi’ne itiraz hakkını kullanan Yönetim Kurulu üyemizin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işine son verilmesini değerlendirdi. 12 Mart Pazartesi günü Taksim Meydanı için hazırlanan İmar Planları’na yönelik en temel demokratik haklardan biri olarak tanımlanan; bireysel itiraz dilekçelerini teslim etmek için bir araya gelen grubun içinde yer alan Yönetim Kurulu üyemizin, binaya girdikten sonra yanına gelen sivil güvenliğe belediye çalışanı olduğunu belirtmesi üzerine kimlik bilgileri görevlilerce kayıt altına alındığını belirten Atlar, demokratik yollarla itiraz hakkını kullanmasına tahammülü olmayan İBB yönetiminin, bir hafta içinde Yönetim Kurulu üyemizi işten çıkardığını açıklamıştır. Meslektaşlarımızı sindirmeyi hedefleyen, bünyesinde çalışan diğer profesyonellere gözdağı verme amaçlı bu art niyetli davranıştan Odamız’ın hiçbir şekilde etkilenmeyeceğini belirten Atlar, Oda olarak yetkilerini kamu yararına aykırı ve bilimsellikten uzak bir şekilde kullananlara karşı ise mücadelesini yılmadan sürdürmeye ve meslektaşlarımıza destek olmaya devam edileceğini açıklamıştır. Haziran, 2012 Kanal D - 01.06.2012 Mehmet Ali Birand’ın sunduğu Kanal D Haber Programı’na röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Başbakan Erdoğan’ın Çamlıca Cami hakkında yapmış olduğu açıklamalara ilişkin görüşlerini belirtmiştir. Çamlıca’nın herkesin bildiği gibi I. Derece doğal sit alanı olduğu ve bununla birlikte dünyaya korumak üzere söz verdiğimiz bir alan olduğu vurgusuyla sözlerine başlayan Kahraman, inşaata açılması planlanan yerin, endemik bitki türlerinin de yer aldığı güzide bir alan olduğunu belirtmiştir. Bu sözlerin üzerine İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın konu hakkındaki yorumları alınmıştır. Topbaş; “Sit alanı olduğu için hiçbir şey yapılamaz diye bir kural yok, tabii ki plancıların, meslek odalarının itiraz hakkı var” diyerek cevap vermiştir. Bunun üzerine Kahraman, sit alanının anlam itibariyle ‘yapı yasaklı alan’ demek olduğunu, konu edilen Çamlıca Tepesi’nin de korunması gerekli tabiat varlığı olduğunu belirtmiş, ancak planlarda değişikliğe gidildiği takdirde yapı yapılabileceğinin altını çizerek sözlerini sonlandırmıştır. Bloomberg HT – 06.06.2012 Devre Arası Programı’na telefon ile bağlanan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, İstanbul için öngörülen 3. havalimanı hakkında görüş bildirmiştir. Kahraman, 2009 yılında onaylanan İstanbul Çevre Düzeni Planı için Kadir Topbaş’ın “Bu plan İstanbul’un Anayasası’dır” dediğini hatırlatmış, plana göre Silivri’de öngörülen havaalanının hangi planlama kriterine dayandığı belli olmadan Kuzey Ormanları içerisine yerleştirildiğini belirtmiştir. Dikkat edilmesi gerekenin; 2009 yılında da açıklandığı üzere, İstanbul’un doğal kaynaklarıyla kendi kendine yetebilen bir kent olarak mevcudiyetini devam ettirebilmesi için halihazırdaki meskun alanın kuzey sınırının üzerinde kalan bölgede yapılaşma yapılmaması olduğunu sözlerine ekleyen Kahraman; yeni şehir, 3. Köprü ve benzeri projelerin hepsinin, İstanbul’un tüm bu değerlerini kaybetmesine neden olacak projeler olduğunu ve havaalanı için açıklanan mevkiinin bu anlamda ilgili projelerle konumsal ilişkisi açısından çok da şaşırtıcı olmadığını, ama yer seçim kriterlerinin tekrardan sorgulanması gerektiğini vurgulayarak sözlerini sonlandırmıştır. NTV – 20.06.2012 NTV Haber Programı’na röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Taksim Cami Projesi hakkında mahkemenin aldığı görüşü değerlendirmiştir. İdare Mahkemeleri’nin Bilirkişi raporlarının aksine karar vermediklerinin bilindiğini belirterek sözlerine başlayan Kahraman, gerçekleştirilmek istenen projenin tarihi çevre ile uyumlu olmadığını ve alanın kimliği ile örtüşmediğini belirtmiş, kararın iptali için İstanbul Şubesi’nin Danıştay’a gideceğini açıklamıştır. CNNTürk – 25.06.2012 Cüneyt Özdemir’in hazırlayıp sunduğu 5N 1K Programı’nda ele alınan Sevda Tepesi hakkında fikirlerini paylaşmak üzere Şube Başkanımız Tayfun Kahraman canlı yayın konuğu olmuştur. Sevda Tepesi’nin şu an özel mülkiyette içerisinde kaldığı için kapalı bir yeşil alan olduğunu belirterek sözlerine başlayan Kahraman, 2968 sayılı Boğaziçi Kanunu’na bakıldığında yasanın bu alanların kamusal fonksiyonları ile birlikte kullanılmaları gerektiğinin altının çizildiğinin, bu nedenle de alanın kapalı olmaması gerektiğini vurgulamıştır. 1984 yılında, Turgut Özal’ın başbakanlık döneminde alanın satışının gerçekleştiğini açıklayan Kahraman, aslında arazinin Kıbrıslılar Yalısı’nın korusu olduğunu ve yalının arkasından geçen Boğaz yolunun inşası sonrasında korunun yalı ile ilişkisinin kesilmesinin ardından yalı sahiplerince satıldığını açıklamıştır. “Boğaziçi’nin alanının yapılaşmaya açılması ilk olarak Turgut Özal döneminde gündeme gelmiş, aynı talep 2006 yılındaki iktidar döneminde tekrarlanmış ve günümüzde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talebi ile tekrardan gündeme alınmıştır” diyen Kahraman, bu taleplerin plan çalışmaları ile uygulamaya geçilme çabasında olunduğunu açıklamıştır. Yapılan açıklamalarda yapı türünden bahsederken konut lafı kullanıldığını ancak planda turizm tesis alanı olarak işlendiğini belirten Kahraman, bu plan ve projelerin 66 gerçekleşmesi halinde, uygulayıcıların 2968 sayılı Boğaziçi Kanunu kapsamında 1 yıldan 3 yıla kadar ağır hapis cezası ile yargılanması demek olduğunu açıklamıştır. Boğaziçi alanında plan kabul sürecinin detaylarına da değinen Kahraman, bölgenin yapılaşmaya açılmasının diğer koru alanlarının da korunamaması, yapılaşmaya açılması demek olduğunu vurgulamış, kamuya artı değer olarak yansıması beklenen yatırımların İstanbul’a eksi değer olarak geri döneceğini belirterek sözlerini sonlandırmıştır. Bloomberg HT – 27.06.2012 Gülin Yıldırımkaya ile Gündem Programı’nda Taksim’de inşa edilmek istenen cami hakkında konuşmak üzere canlı yayın konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, projenin mimarı Ahmet Vefik Alp ile karşılıklı görüşlerini paylaşmıştır. Sözlerine Meslek Odası olarak cami yapılmasına karşı olunmadığını, Taksim gibi simgesel bir alanda dini tesis fonksiyonu getirilmesine karşı olunduğunu belirterek başlayan Kahraman; Taksim’i meydan fonksiyonunu koruduğu müddetçe var olacak bir alan olarak tanımlamıştır. Dini tesis projesinin yanı sıra alanın trafiğe kapatılması ve yayalaştırılması olarak lanse edilen projeye de değinen Kahraman, işin aslında alanın araçlaştırılması olduğunu belirtmiştir. Getirilecek fonksiyonun ne olduğunun ya da yapılacak yapının mimari üslubunun eleştirilmesinin gerekli olmadığını, çünkü konun amacından sapmaması, Taksim’in yeni bir fonksiyonu üstlenecek kapasitesinin olmaması ve meydan işlevini bölecek bir plan yaklaşımı geliştirilmemesi gerektiğini belirterek sözlerini sonlandırmıştır. Temmuz, 2012 CNNTürk – 05.07.2012 Ne Oluyor? Programı’nda Şirin Payzın’ın canlı yayın konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı Mehmet Doğan, Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, Mimar Korhan Gümüş, Mimar Emre Arolat ve Taç Vakfı Üyesi Dr. Mimar Sinan Genim ile Üsküdar Çamlıca Tepesi’ne yapılacak camii projesini tartışmıştır. Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara; Çevre 67 ve Şehircilik Bakanı’nın camii projesini teklif etmesiyle ilçe belediyesinin projeleri arasına girdiğini belirtirken, ‘bu konunun 3 aylık bir geçmişi olduğunu, caminin yapılacağı alanın ağaçlık alan olmadığını, 250 bin metrekarelik boş alanın sadece %6sına cami yapılacağını, caminin yanı sıra turizm alanı ve kule alanı inşa edileceğini’ belirterek, bahsi geçen projeyi savunmuştur. Mimar Korhan Gümüş ise fikir aşamasında ‘her türlü fikre saygı duyduğunu ve konuşulup-tartışılması gerektiğine inandığını’ belirtmiş, gerçekleştirilen konuşmaların ‘fikir değil uygulama üzerinden yürütüldüğüne’ dikkat çekerek demokratik toplumda ‘ben yaptım oldu’ tavrının kabul edilemeyeceğini, vurgulamıştır. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ise; tepede bulunan tv kuleleri için 6 ay evvel İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından bir fikir yarışması açıldığını ve alanın sahip olduğu nitelikler neticesinde minimum yapılaşma koşuluna bağlı kalmak suretiyle jüri üyelerinin mesai harcadığını ve bu sırada cami projesinin adının dahi anılmadığını önemle vurgulamıştır. Mimar Emre Arolat da Kahraman ve Gümüş’ün görüşlerine katılırken, ortak katılımın sağlandığı bir yarışma ile karar verilmediğinin altını çizmiştir. Mimar Sinan Genim ise imar planının onay safhasında duruma müdahale etmek gerektiğini, imar planı kesinleştikten sonra karışılamayacağı yönünde fikrini dile getirmiştir. Gümüş ise bu noktada; Sultanahmet Camii gibi Çamlıca Tepesi’nin de Osmanlı kültürüne mal olmuş, şiirlere ve şarkılara konu edilmiş, kesinlikle boş alan olarak sayılamayacak bir kültürel miras alanı olduğuna değinmiştir. Kahraman, tartışmada Sinan taklidine gelindiğinde bu geleneğin yıkılması gerektiğini vurgulayıp, bir yandan da sayısal verilerle konuşmanın gerekliliğini belirtmiş; Türkiye’de 350 kişiye 1 cami, 60 bin kişiye ise 1 hastane düştüğünü hatırlatarak, devletin eğer kamu yatırımı yapma niyeti bulunuyorsa bunun hizmet amaçlı olması gerektiğini, kentte iz bırakmaya yönelik girişimlerden itinayla uzak durulmasının önemini belirtmiştir. Bunun yanı sıra konunun cami karşıtlığı olarak görülmemesi gerektiğine de özellikle değinen Kahraman, mevzunun ihtiyaca yönelik kentsel donatı yapılıp-yapılmaması olduğunu açıklayarak sözlerini sonlandırmıştır. Ulusal Kanal – 16.07.2012 Ana Haber Bülteni’ne röportaj veren Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Unkapanı Köprüsü’nün de bakıma alınmasıyla birlikte büyük bir soruna dönüşen İstanbul trafiğine çözüm olarak 3. Köprü’yü gösteren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın kamuoyunu yanılttığını açıklamıştır. Bütüncül bir perspektifle toplu ulaşıma yatırım yapılması gerektiğini belirten Atlar, bütün alternatiflerin birbirine eklemlenen bir sisteme dönüştürülmesi gerektiğini belirterek görüşlerini belirtmiştir. Eylül, 2012 Star TV – 01.09.2012 Öğleye Doğru Programı’nda yer alan Haliç Metro Geçişi ile ilgili haberde; UNESCO’nun olumsuz görüşü ile başlayan inşaatın durdurulduğu, ardından eleştiriler doğrultusunda değiştirilen projeyle bağlantılı olarak inşaat çalışmalarının tekrar başlatıldığı ve sürecin tam hız devam ettiği belirtilmiş, köprünün oturtulacağı kazıkların sabitlenmesinin ardından iskeletinin yerleştirileceği, yeni köprünün yüksekliğinin 65m olduğu açıklanmış ve konu hakkında eski Şube Başkanımız Pelin Pınar Özden ile röportaj yapılmıştır. Özden yapılan röportajda, yeni köprünün heybetiyle tüm silueti etkileyeceğini vurgulamıştır. Show TV – 02.09.2012 Akşam Haberleri’nde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın röportajı yayınlanmıştır. Haydarpaşa Garı’nda yaşanan yangın üzerinden geçen 2 yıla rağmen restorasyonunun yapılmamış olmasından dolayı tarihi binanın çürüme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına dikkat çekilen haberde Kahraman’ın, Haydarpaşa’daki akıl almaz ihtimalin otel projesine bağlı olduğuna dair görüşleri paylaşılmıştır. SkyTürk 360 – 03.09.2012 Caner Karaer’in sunduğu Bu Sabah Programı’nda İstanbul’un simgelerinden biri olan Haydarpaşa Garı’nın çürüme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı gündeme gelmiştir. Yapılan izolasyonun deniz ve yağmur suyunun etkileri karşısında yetersiz kaldığı belirtilmiş, binanın taşıyıcılarının çürümeye başladığı iddia edilmiştir. Uzmanların da görüşlerine yer verilen haberde; yapılan ilk hatanın çıkan yangına deniz suyu ile müdahale edilmesi olarak belirtilmiş, ardından geçici izolasyon yapılarak ahşap binanın korunmasında hataların devam ettiği kaydedilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman konu hakkında, yetkililerin öngördüğü fonksiyon değişikliğinin kamuoyu nezdinde kabul görmesi için binanın bilerek köhnemeye bırakıldığına dair görüşlerini paylaşmıştır. Ekim, 2012 İMC TV – 03.10.2012 Yeşil Bülten Programı’na konuk olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi hakkında Şubemiz görüşlerini paylaşmış, projenin eleştirisini yapmıştır. Açık Radyo - 10.10.2012 Kentsel Dönüşümün konuşulduğu programa canlı telefon bağlantısıyla katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, yönetim tarafından gerçekleştirilen dönüşüm projelerinden geniş bir yelpazede -Taksim Yayalaştırma Projesi’nden konut alanlarına- bahsetmiş, konuyla ilgili görüşlerini bildirmiştir. Hayat TV – 10.10.2012 Gece Haberleri ‘ne canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman; Büyükşehir Belediyeleri Kanun Değişikliği hakkında Odamız görüşlerini paylaşmış, ilgi kanun üzerinden Odamızın açmış olduğu davayı hatırlatmıştır. Alman ARND TV – 11.10.2012 Kanalın İstanbul konulu özel dosyası için röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman; İstanbul’un yapılaşması, İstanbul’da kentsel planlama, kentsel dönüşüm ve rant üzerinden mevcut duruma dair bilgilendirme gerçekleştirmiştir. Ulusal Kanal – 15.10.2012 Gün ortası Haber Programı’nda canlı yayın konuğu olarak Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar katılmıştır. Programda 14 Ekim günü Taksim Yayalaştırma Projesi’ne yönelik gerçekleştirilen ‘Taksim İçin Taksim’deyiz’ eyleminden bahsedilmiş, uygulamasına başlanan inşai faaliyetler AKP’nin arapsaçına dönen projesi olarak tanımlanmış ve konu hakkında Atlar’ın görüşleri alınmıştır. Atlar; Taksim Meydanı’nın bir kentsel simge 68 olduğunu, yapılacak projelerin toplumun isteği ve fikri doğrultusunda, özenle hazırlanması gerektiğini vurgulamış, söz konusu projenin tüm itirazlara rağmen uygulamasına devam edildiği takdirde ortaya çıkan sonucun yaya odaklı bir proje olmayacağına ve yaşanan süreçle alanın kamusallığını yitireceğine özellikle değinmiştir. Show TV – 08.11.2012 Ali Kırca’nın sunduğu Sıcak Gündem Programı’na Şube Başkanımız Tayfun Kahraman röportaj vermiştir. Haberde Taksim Meydanı uygulamaları için Cumhuriyet Caddesi’nin trafiğe ve yaya erişimine kapatılmasının vatandaşa yaşattığı sıkıntının yanı sıra Topçu Kışlası’nın kamuya açıklanan detaylarına değinilmiş ve konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri alınmıştır. Kahraman, “Mevcutta var olanların yenisini, boş alanlarda yapmak istiyoruz? Niye boş alanları koruyamıyoruz? Neden inşaat yapmaya bu kadar meraklı bir toplum haline geldik?” sözleri ile eleştirilerini dile getirmiştir. Kanal D – 09.11.2012 Mehmet Ali Birand ile Ana Haber Bülteni’nde detayları belli olan Taksim Topçu Kışlası’na dair haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın röportajına yer vermiştir. Gezi Parkı’nı Beyoğlu’nun merkezindeki tek yeşil alan olarak tanımlayan Kahraman, park alanında planlanan yapılaşmanın geri dönüşü olmayan bir uygulama olduğuna dair görüşlerini bildirmiştir. Bunun yanı sıra yapılan programda ‘Topçu Kışlası’nın projesi net değil’ açıklamasında bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın, gene de İstanbullulardan bu konuda destek beklediğine dair sözlerine yer verilmiştir. Kanal A – 09.11.2012 Ana Haber’e röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Gezi Parkı’na kışla yapılmasının bu büyüklükte bir kamusal alanın kaybedilmesi demek olduğunu belirtmiş ve kentin her noktasında olabilecek alelade bir fonksiyonun İstanbul’un kalbi Taksim’e getirmenin ne kadar doğru bir karar olduğunu sorgulayarak yapılmak istenen projeye dair eleştirilerini dile getirmiş, alanın park alanı olarak korunmasının gerekliliğini hatırlatmıştır. Kanal D – 09.11.2012 İrfan Değirmenci ile Günaydın Programı’nda 69 ‘hepimiz buz patenine başlıyoruz’ cümlesiyle duyurulan Taksim Topçu Kışlası’nın detaylarına dair haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konuyla ilgili röportajına yer verilmiştir. Kahraman, “İstanbul’da Taksim Meydanı’na belki de fonksiyon olarak getirebileceğiniz en düşünülmez fonksiyon buz pisti. Kentin her yerinde olabilir. Biz ne yazık ki bunu getirip, kentin kalbine yerleştiriyoruz. Burası Beyoğlu’nun tek yeşil alanı ve bu proje sebebiyle onarılamaz bir şekilde tahrip etmiş olacağız.” sözleriyle projeye dair çekincelerini belirtmiştir. Kanal D – 09.11.2012 Şule Zeybek ile Gün Arası Programı’nda Topçu Kışlası’nın inşası ve avlusunun buz pisti olarak kullanılmasına dair Koruma Kurulu’ndan onay bekleyen proje hakkındaki haberde Şube Yönetim Kurulu Başkanımız Tayfun Kahraman’ın projeye dair eleştirilerine yer verilmiştir. Habertürk – 13.11.2012 Didem Arslan Yılmaz’la Güne Bakış Programı’nda “Maslak 1453 adı altında yapılanlar kent suçudur” başlıklı Şubemiz basın açıklaması konu edilmiş, Başkanımız Tayfun Kahraman’ın canlı yayın konuğu olarak katıldığı programda kendisi konuyla ilgili görüşlerini paylaşmıştır. Ağaoğlu’nun Orman Bakanlığı ile kullanım sözleşmesinin iptal edilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Kahraman, Fatih Ormanı’nın Ağaoğlu’nun projesinde hak sahibi olanların arka bahçesi olarak kullanılma riskinin ortadan kalktığını dile getirmiş, sonraki adım olarak Fatih Ormanı’nın tamamının bilabedel kamunun kullanımına açılmasının ve özlemi duyulan yeşil alan olmasının beklendiğini sözlerine eklemiştir. 1453 projesi hakkında Kahraman, İstanbul’un orman alanlarını korumamız gerekirken böyle bir yapılaşma ve ayrıcalıklı imar haklarının verilmemesi gerektiğini savunmuştur. Bugün TV – 16.11.2012 Bugün Haber Programı’nda yayınlanan röportajda Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün Çamlıca Camii hakkında değerlendirmelerine yer verilmiştir. Akgün röportajında; cami için yapılan mimari tasarım yarışmasında birinci seçilememiş olmasının manidar olduğunu belirtirken, Çamlıca Tepesi’nin etrafında 14 adet cami bulunduğunu hatırlatmış ve istatistiksel veriler doğrultusunda bölgenin cami ihtiyacı olmadığını dile getirmiştir. Kentin bütününü etkileyecek bu ve buna benzer kararların kapalı kapılar arkasında veriliyor olmasına da değinen Akgün, sonuçlardan gene etkilenecek olanların İstanbullular olduğunu önemle vurgulamıştır. Kanaltürk – 16.11.2012 Ana Haber Bülteni’nde yayınlanan haber dosyasında mimari projesinin detayları açıklanan Çamlıca Camii hakkında Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün ile röportaj yayınlanmıştır. Yapılan haberde Üsküdar halkının mevzu bölgenin yeşil alan olarak kalmasına dair taleplerine değinilirken, Üsküdar Belediye Başkanı’nın 2013 yılının ortalarında cami inşaatının tamamlanacağına yönelik açıklamaları dikkat çekmiştir. Akgün ise Çamlıca Tepesi’nin bir sit alanı olduğunu hatırlatmış ve İstanbul kenti hakkında İstanbullulara bildirilmeden verilen kararların kente olumsuz yansımalarının kaçınılmaz olduğunu belirtmiştir. Kanal D – 23.11.2012 32. Gün Programı’na Çamlıca Tepesi’ne dair görüşlerini bildirmek üzere Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, Sanat Tarihçisi Süleyman Faruk, Mimar Mehmet İşçi ve Mimar Doğan Tekeli konuk olmuştur. Çamlıca Tepesi’nde yapılması planlanan cami için açılan yarışma sonucunda birinci seçilmeyip, iki ekibin ikinci seçilmesiyle tekrardan hararetlenen cami tartışması program konusu olmuştur. Üsküdar Belediye Başkanı Kara; proje hakkında düzeltme yapmak gerektiğine dikkat çekerek, Çamlıca’daki bütün yeşil alanın kullanılmayacağını ve tepenin sadece çok küçük bir bölümünün cami inşası için ayrılacağını ifade etmiş, bu durumun bahsedildiği gibi Başbakan Erdoğan tarafından bildirilmediğini ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bürokratları tarafından kendisine iletildiğini açıklamış, bahsi geçen planın Ankara’da hazırlandığını sözlerine eklemiştir. Bunun yanı sıra Kara, mevzu edilen yarışmanın “İstanbul Cami ve Eğitim-Kültür Hizmet Birimleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği” tarafından yapıldığını açıklarken, günümüze kadar camilerin yapım işlerinin finansmanının aynı dernek tarafından hayır işi olarak üstlenildiğini hatırlatmıştır. Mimar Mehmet İşçi ise cami yapılmasından taraf olduğunu belirtmekle birlikte, camilerin cemaati bir araya getirmek üzere yapıldığını ancak bu cami ile kamuoyunun ikiye ayrıldığını belirterek sözlerine başlamış, bu noktadan hareketle uygulama mantığının ve biçiminin sıkıntılı olduğunu dile getirmiştir. Sanat tarihçisi Süleyman Faruk; tartışmaya başlamadan evvel inşa edilecek yapının İstanbul siluetine etkisinin nasıl olacağını sormak gerektiğini belirtmiş, kimsenin önceden gecekondular hakkında kaygısı olmadığını ancak cami projesi ortaya çıkınca farklı grupların yeşil alan, siluet vs. üzerinden kaygılarını dile getirmeye başladığını belirtmiştir. Konu hakkında Doğan Tekeli; İstanbul’a gelen ziyaretçilerin Avrupa yakasına baktıklarında karşılaştıkları camilerin her birinin bir padişah tarafından yapıldığını gördüklerine dikkat çekerek, Anadolu yakasına baktıklarında gördükleri siluetin kimin tarafından yapıldığını algılamakta sorun yaşayacaklarını belirtmiş, söz konusu projenin Sultanahmet Camii’ne (selatin camilerine) öykünen mimarisini esprili bir dille eleştirmiş ve çağını ifade eden bir yapı olması gerektiğine vurgu yapmıştır. Kamuoyuna yansıyan projenin etik olarak hatalı olduğuna da değinen Tekeli, cesaretinden dolayı proje mimarlarını kutladığını ifade etmiştir. Bunun yanı sıra yarışmaya gidilme ve projelerin derecelendirilmesinde sıkıntılı bir sürecin olduğuna değinen Kuban; jürinin görevden kaçarak işini yapmadığını, iki çizimin ikincilik alması ve ikincilik alan çizimlerden birinin modern diğerinin ise klasik olması ile açıklamış, jürinin seçim işini derneğe bıraktığını belirtmiştir. Şube Başkanımız Kahraman ise, yarışmanın kamuoyu baskısı ile düzenlendiğine değinerek sözlerine başlamıştır. Tartışmanın geldiği noktanın cami isteyenler ve istemeyenlere indirgenmemesi, doğal ve tarihi sit alanlarında hiçbir yapılaşmaya gidilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Geçtiğimiz yıllarda televizyon anten kulelerini birleştirilmek amacıyla yapılan yarışmayı hatırlatan Kahraman, jüri ekibinde Odamızın ve diğer meslek odalarının üyelerinin bulunarak yarışmaya destek verdiğini hatırlatmış, ancak cami tasarımını belirlemek için düzenlenen yarışmada meslek odalarının temsiliyetinin gerçekleştirilemediğine değinerek 70 yarışmanın işleyiş biçiminin Kamu İhale Kanunu’na aykırı olduğunu belirtmiş ve başvurulara getirilen “Türk-İslam sentezini yansıtma” koşulunun yarışmanın doğasına aykırı olduğunu açıklamıştır. Bloomberg HT – 26.11.2012 Polemik Programı’na Çamlıca Tepesi’ne inşa edilmesi öngörülen cami ve tasarım yarışması hakkında görüş bildirmek üzere mimar Sinan Genim ile Şube Başkanımız Tayfun Kahraman canlı yayın konuğu olmuştur. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın açıklamasına istinaden Çamlıca Camii “Ak Cami” gibi olmalı mı sorusu ile başlayan tartışmada, Şehir Plancıları Odası’nın konuya dair görüşlerini açıklamak üzere konuk olan Kahraman, Odamızın muhalif imajının yanlış algılama sonucu oluştuğunu belirterek sözlerine başlamıştır. Alanda herhangi bir yapının olmaması gerektiğinin özellikle altını çizen Kahraman, sit alanı olmasının beraberinde gelen yasaklara dayanarak bu alanda ‘cami yapımı’na itiraz edildiğini belirtmiş ve İstanbul siluetinin de mevcut yasaklar üzerinden konu ile alakalı olduğunu açıklamıştır. İstenilen her yerde istenilen her inşaatın yapılması mantığından uzaklaşılması ve bilimin, analizlerin, verilerin gösterge tutulup kararlar alınmasının gerekliliğine değinen Kahraman, karşı çıkışın dini tesis yapımı ile ilgisinin olmadığını belirterek sözlerini sonlandırmıştır. Cami inşasından yola çıkılarak Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilen uygulamalar ve öngörülen cami projesi hakkında da fikirlerini paylaşan Kahraman, yapılan inşaat faaliyetleri ile savunulan yayalaştırma projesinin gerçekleştirilmesine imkan olmadığını belirterek görüşlerini bildirmiştir. ATV – 28.11.2012 Haber Gündem Programı’nda İspanya gezisi dönüşünde Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın uçakta yaptığı “Cami, Taksim Meydanı’ndaki anıtın hemen yanında inşa edilecek” açıklaması ardından tekrar gündemde en üst seviyeye taşınan Taksim Camii tartışmalarına istinaden Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerinin alındığı röportaj yayınlanmıştır. Tayfun Kahraman, Taksim Meydanı’nın 19. yy’da ortaya çıkmış bir kent dokusuna sahip olduğunu belirtmiş ve yapılması istenen inşaatın mevcut dokuyu tahrip 71 edeceğine dair Odamız endişelerini dile getirmiştir. Kahraman, Tartışmanın Beyoğlu’nda cami ihtiyacı olup-olmadığından değil, Taksim Meydanı’nın kimliği üzerinden ele alınmasının gerekliliğini hatırlatmıştır. Bir başka gündem maddesi olarak “Boğaziçi imara açılacak mı?” sorusu üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın kesinlikle böyle bir düzenleme olmadığını açıklarken kendisine konu hakkında taleplerin ulaştığını dile getirmesi üzerine, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman Sevda Tepesi’ne dair alınan kararla birlikte tüm büyük ölçekli mülk sahiplerinin villalar yapmak için taleplerini dile getirmeye başladığını ve bu haberin gerçek bir yasaya dönüşmemesini umduğunu belirtmiştir. CNN Türk – 28.11.2012 Bugün Programı’na Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün canlı yayın konuğu olarak katılmış ve Boğaziçi’nin imara açılmasına yönelik yasa tasarısı hakkında görüşlerini paylaşmıştır. Yapı Denetim Kanunu ve ona bağlı yasalara dair değişiklikleri içeren paketin ‘torba yasa’ olarak anıldığı ile sözlerine başlayan Akgün, taslağın yayınlanan ilk halinde Boğaziçi’ne dair bir değişiklik içermediğini açıklamıştır. Boğaziçi alanının yanı sıra İstanbul genelinde planlama disiplinine yönelik bir karmaşa olduğunu belirtmiş ve özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulması ile bu düzensizliğe sınırsız yetki sahipliliğinin de eklendiğinin altını çizmiştir. Akgün, Bakanlıktan da gelen açıklamaya dayanarak Boğaziçi sınırları içerisinde şimdilik yeni bir yapılaşma durumu öngörülmediğini sözlerine ekleyen görüşlerini bildirmiştir. Aralık, 2012 BBC News Türkçe – 21.12.2012 Ana haberlerde yayınlanan röportajda Şube Başkanımız Tayfun Kahraman Taksim Meydanı uygulamaları hakkında görüş bildirmiştir. Ocak, 2013 SkyTürk - 18.01.2013 Haber Bülteni’ne konuk olan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar; Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın koruma kurulunun Topçu Kışlası’nın inşasını retdetmesi üzerine yaptığı açıklamasına istinaden görüşlerini paylaşmıştır. NTV - 18.01.2012 Ana Haber Bülteni’nde röportajı yayınlanan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar; Taksim Topçu Kışlası’nın inşası hakkında görüşlerini paylaşmış ve R. Tayyip Erdoğan’ın koruma kurulunun kararı üzerine yaptığı basın açıklamasını değerlendirmiştir. Ulusal Kanal - 24.01.2013 Haber Merkezi Programı’nda canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar Galatasaray Üniversitesi’nde yaşanan yangın üzerine Şubemiz görüşlerini paylaşmıştır. İstanbul’da bulunan tarihi eserlerin günümüze kadar devamlılığı sağlandığı için şanslı olunduğunu belirtip, gelecek nesillere aktarmanın da bir o kadar önemli olduğunu vurgulayan Atlar; Osmanlı Ermenilerinden Baylan ailesinin el işçiliği ürünü olan Galatasaray Üniversitesi’nin tarihi binasında yaşanan yangınının akıllara ister istemez Haydarpaşa yangınını getirdiğini ve kamuoyunda ‘turizm alanına mı dönüştürülecek’ endişesinin oluştuğuna da değinmiştir. Son 10 yılda kamu mülklerinin yapılan plan değişiklikleri ile elden çıkarıldığını hatırlatan Atlar; Galatasaray camiasının köklü yapısı ve olay itibariyle başlatılan sahip çıkma refleksi neticesinde bu yapı bazında bir fonksiyon değişikliğine müsaade edilmeyeceğine dair öngörülerini paylaşmıştır. Atlar; yangının insan odaklı bir afet olduğunu ve her türlü yapıda yaşanabileceğini, neden çıktığından ziyade çıktıktan sonra ne kadar kısa zamanda ve ne şekilde müdahale edilmesi gerektiğini sorgulamak ve ders çıkarmak gerektiğini vurgulayarak sözlerine son vermiştir. Şubat, 2013 NTV - 04.02.2013 Gece Bülteni’nde Gezi Parkı’na inşa edilmesi planlanan Topçu Kışlası’nın inşası hakkında R. Tayyip Erdoğan’ın “retdi retdediyoruz” açıklaması üzerine röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman; kışlanın koruma ilkeleri açısından yıkımının ne kadar hatalı ise yapımının da bir o kadar hatalı olduğunu dile getirmiştir. Bengü Türk TV - 05.02.2013 Ana Haber Bülteni’nde röportajı yayınlanan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar; Taksim Meydanı düzenlemesi kapsamında Gezi Parkı’nın sınırları içerisinde tekrar inşa edilmek istenen Topçu Kışlası’na dair görüşlerini paylaşmıştır. Nisan, 2013 Show TV - 18.04.2013 Ali Kırca ile Ana Haber’de Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’un siluetini bozan kulelere ilişkin eleştirilerine yer verilmiş ve konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman konu ile ilgili olarak; 2007 yılında söz konusu gökdelenlerin yer aldığı alanda imar planı değişikliği yapıldığını hatırlatmış ve o tarihlerde bunu önlemenin fırsatı olduğunu hatırlatmış, özel mülke konu olan kulelerin yansıra kamu mülkünde inşası devam ve Tarihi Yarımada’nın siluetini başka bir açıdan bozan metro geçiş köprüsü hakkında da bir şey yapılmadığına sözlerine ekleyerek konuya farklı bir bakış açısı getirmiştir. Mayıs, 2013 Meltem TV– 16.05.2013 Ana Haber Bülteni’nde de yer alan Galataport ihalesi detaylarıyla açıklanmış, Şubemizin mevcut davasına değinilmiştir. Kanal B – 29.05.2013 Ana Haber Bülteni’nde de ele alınana Gezi Parkı ve Topçu Kışlası projesi hakkında uzmanların görüşlerine yer verilirken, Şubemizin Taksim Yayalaştırma Projesine açtığı dava gündeme getirilmiştir. Halk TV – 28.05.2013 Aydoğan Kılınç’la Haber Kanalı’nda Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamına Gezi Parkı’na yapılmak istenen Topçu Kışlası haberleştirilmiş, konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşlerine başvurulmuştur. Show TV – 29.05.2013 Ali Kırca ile Ana Haber programında Başbakanlık Ofisi yanında bulunan Beşiktaş Vapur İskelesi’nin özelleştirileceği duyumları haberleştirilmiş, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. FOX – 31.05.2013 Nazlı Tolga ile FOX Ana Haber’de Şubemiz tarafında Taksim Yayalaştırma Projesi’nin yargıya taşınmasının ardından mahkeme bilirkişi 72 raporunda AVM için olumsuz kararı verdiği bilgisi paylaşılmıştır. SkyTürk 360 – 31.05.2013 Analiz 360 programında da yer alan, Taksim Yayalaştırma projesi kapsamında yapılmak istenen AVM projesine Radikal’de yayınlanan haber doğrultusunda bilirkişinin olumsuz yönde rapor verdiği konu edilmiş, Şubemizin projeye açtığı dava gündeme getirilmiştir. Haziran, 2013 05.06.2013 - 06.06.2013 Gezi Parkı olayları sırasında Başbakan Vekili Bülent Arınç ile görüşmede Taksim Dayanışması’nı temsil eden heyetin içerisinde yer alan Şube Başkanımızın görüşme öncesinde ve sonrasında verdiği demeçler ve Taksim Dayanışması’nın 7 talebi hakkında haber tüm yurtta gösterilmiştir. Görüntülere ilişkin programlar ise aşağıda sırayla verilmiştir. • A Haber - A3 / Bugün • Bloomberg HT - Saat Başı • CNBC-e - Piyasa Ekranı • CNNTürk - Bugün 12:00 • CNNTürk - Günlük • FOX - FOX Ana Haber • Habertürk - Gün Ortası • Kanal 7 - Ana Haber Bülteni • Kanal A - Haberler • Kanal A - Son 24 Saat • Kanal B - Haber • Kanal B - Güncel • Meltem TV - Ana Haber Bülteni • NTV - Öğle Bülteni • NTV - Günün İçinden • Olay TV - Ana Haber • SkyTürk 360 - Haber • Star TV - Ana Haber Bülteni • TGRT Haber - Günün İçinden • TRT 1 - Habere Doğru • TRT Haber - Haber • TV 8 - Kaan Yakuphan’la Ana Haber • Ülke TV - Haber 15 • Ülke TV - Ülkede Bugün • 73 A Haber - A1 / Bu Sabah • • • • • • • • • • • • • • • • ATV - Kahvaltı Haberleri Beyaz TV - Uyan Türkiyem Bllomberg HT - İlk Söz CNBC-e - Geri Sayım A Haber - A1 / Bu Sabah CNNTürk - Güne Merhaba FOX - FOX Gece Kanal 24 - Haber 01 NTV - Sosyal TV SkyTürk 360 - Haber STV Haber - Merhaba Yenigün TRT Haber - Haber TRT Türk - Türkiye’de Sabah Ülke TV - Haber Ülke TV - Erken Gündem Kanal 24 - Sansürsüz , 14.06.2013 Başbakan Vekili ile görüşmenin ardından da insanların sokaklarda durmaya devam etmesi ve olayların Gezi Parkı’nı aşıp tüm Türkiye geneline yayılmasının beraberinde bir grup sanatçı Fas seyahatinden dönen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşme talebinde bulunmuş ve grup Taksim Dayanışması temsilcilerinin de kendilerine katılmasını istemiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da katıldığı görüşmenin ardından toplantının detaylarını aktarmış ve görüntüler ulusal medyanın nereteyse tamamına servis edilmiştir. Bu görüntüleri yayınlayan programlar ise aşağıda sırayla verilmiştir. • A Haber - A1 / Bu Sabah • CNNTürk - Gece Haberleri • HaberTürk - Haber 04 • Kanal 24 - Canlı Yayın • Kanal B - Canlı Yayın • Kanaltürk - Her Sabah • NTV - Haber • NTV - Öğle Bülteni • Show TV - Ali Kırca Ana Haber • STV Haber - Merhaba Yenigün • TRT Haber - Canlı Yayın • TRT Haber - Haber • Ülke TV - Ülke’de Bu Sabah • Ulusal Kanal - Özel Yayın • Kanal B – 18.09.2013 Haber programında Gezi Parkı eylemlerinde sırasında Taksim Dayanışması adına Başbakanla görüşen heyetten 6 kişinin ifadesinin alınması için soruşturmayı sürdüren Savcının verdiği talimat konu edilmiştir, ismi geçen 6 kişi arasında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman da yer almaktadır. • Kanal D – 18.09.2013 Kanal D Haber’de İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 164 polis hakkında orantısız güç soruşturması açtığı belirtilmiş, Başbakan ile görüşen ve aralarında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da yer aldığı heyetin Savcı tarafından ifade vermek üzere talimat çıkartıldığı belirtilirken DİSK Genel Başkanı Kani Beko’da olayı gözdağı olarak yorumlamıştır. • Kanal B – 18.09.2013 Haber programında da içerisinde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da yer aldığı Taksim Dayanışması heyetinin ifade vermesine yönelik talimat konu edilmiş, detaylar için DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ile yapılan röportaj verilmiştir. • Kanal D – 19.09.2013 İrfan Değirmenci ile Günaydın programında da Şube Başkanımız’ın da yer aldığı Taksim Dayanışması heyetinin ifadeye çağırılması konu edilmiş, DİSK Genel Başkanı Kani Beko ile yapılan röportaja yer verilmiştir. • CNNTürk – 19.09.2013 Güne Merhaba programında İstanbul’daki yapılaşma konu edilmiş, Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan ile yapılan röportaja yer verilmiştir. • Kanal B – 19.09.2013 Güne Bakış programında da Gezi Parkı eylemleri kapsamında soruşturmayı yöneten Savcı tarafından Taksim Dayanışması heyetinden ifadesinin alınması istenen 6 kişiden ve içlerinde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da bulunduğundan bahsedilmiştir. • Kanal B – 19.09.2013 Söz İstanbul’da programında da Şube Başkanımız’ın da yer aldığı Taksim Dayanışması heyetinin ifadeye çağırılması konu edilmiş, Dayanışma üyesi Cem Tüzün ile yapılan röportaja yer verilmiştir. • Kanaltürk – 20.12.2013 Ana Haber Bülteninde yer alan yolsuzluk haberinde rüşvet operasyonunun Fatih Belediyesi ile Kültür Varlıklarını Koruma bölge kurullarını da kapsaması sonucunda eski Şube Başkanımız Doç. Dr. Pelin Pınar Özden’in görüşlerine yer verilmiştir. • Bugün TV – 20.12.2013 Haber Programında da yer alan yolsuzluk haberinde rüşvet operasyonunun Fatih Belediyesi ile Kültür Varlıklarını Koruma bölge kurullarını da kapsaması üzere eski Şube Başkanımız Doç. Dr. Pelin Pınar Özden’in konu hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. BEYOĞLU İMAR PLANI İPTALİ 28.12.2013 Taraf Gazetesinde de Odamızın dava konusu ettiği Park Otelin hizmet vermeye başladıktan sonra ilgili mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildiği haber konusu haline getirilmiştir. 28.12.2013 Vatan Gazetesinde de Odamızın açtığı dava sonucunda mahkemenin Park Otel hakkında vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı haber dosyasına dönüştürülmüştür. 28.12.2013 Yurt Gazetesinde Odamızın da dava konusu haline getirdiği, ancak Bakırköy Belediyesi tarafından açılan dava sonucu hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilen Ağaoğlu İnşaat tarafından yürütülen Bakırköy 46 projesi haber konusu yapılmıştır. 29.12.2013 Cumhuriyet Gazetesinde de “Park Otel’e yine durdurma” başlığı ile verilen haberde Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu yapılmıştır. 29.12.2013 Yurt Gazetesinde de “Park Otel’e yine durdurma” başlığı ile verilen haberde Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu yapılmıştır. 30.12.2013 Bizim Anadolu Gazetesinde de “Park Otel’e yine durdurma” başlığı ile verilen haberde 74 Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu yapılmıştır. 30.12.2013 İstiklal Gazetesinde de “Park Otel’e yine durdurma” başlığı ile verilen haberde Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu yapılmıştır. 28.12.2013 Sol Gazetesinde yer verilen haberde “Biten otele Danıştay ‘dur’ dedi” başlığıyla Gümüşsuyu’nda inşaatı tamamlanan Park Otel olarak bilinen yapının tarihi doku ve siluete aykırı yapılaşması nedeniyle Odamız tarafından dava konusu haline getirilişi ve inşaatı tamamlanıp hizmet vermeye başlayan yapı hakkında ilgili mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiği bilgisi paylaşılmıştır. 28.12.2013 Sözcü Gazetesinde de yer alan haberde Park Otel hakkında Odamızın açmış olduğu dava sonucunda mahkemenin aldığı yürütmeyi durdurma kararı konu edilmiş, yapının hizmet vermeye başladığı belirtilmiştir. 4.1.2. Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu, Kentsel Dönüşüm, Doğal Sit Alanları Haziran ayında yayınlanan Fortune Türkiye Dergisi’nde “Kentsel Dönüşüme uyarı ve çözümler” başlığı ile yer verilen haber dosyasında İTÜ Maden Fak. Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, SİNPAŞ GYO Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Çelik, Ekonomist Dr. Can Fuat Gürlesel ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’la beraber bir söyleşi gerçekleştirilmiş ve “yaşanılabilir kentler için kentsel dönüşüm” hakkındaki görüşleri paylaşılmıştır. 21.11.2012 – Habertürk Gazetesi Haziran 2013 – Fortune 75 Bloomberg HT – 07 Mart 2012 Gülin Yıldırımkaya ile Gündem Programı’na konuk olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile İ.Ü. Müh. Fak. Öğr. Gör. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu; İstanbul’da kentsel dönüşüm ve öncelikle değerlendirilmesi gereken alanlar hakkında konuştular. İstanbul ilçelerinden Avcılar, Pendik, Ümraniye ve Zeytinburnu’nun 2012 Mayıs ve Nisan aylarında başlamak üzere kentsel dönüşüm uygulama alanlarından ilki olacağının açıklanması ile uzmanlar; riskli alanların tanımı, kentsel dönüşüm uygulamalarında uygulanacak yöntem, kaçak yapılaşma ve deprem gerçeği hakkında fikirlerini paylaştı. Kentsel dönüşümün gerekliliği ile sözlerine başlayan Gündoğdu, 7 üzerinde deprem beklenen Marmara Bölgesi’nde, kurallara bağlı olarak hayata geçirilmesinin bir ihtiyaç olduğunun altını çizmiştir. İlk etapta ele alınacak ilçelerden Avcılar’ın, hem 1999 depreminde yaşanan kayıplar hem de jeolojik açıdan problemli bir zemine sahip olmasından dolayı ilk uygulama alanı olarak değerlendirilmesinin doğru olduğunu belirtirken, Zeytinburnu ilçesinin ise önceden başlanmış ama tamamlanamamış bir kentsel dönüşüm süreci ve gene zemin problemi olmasıyla bağlantılı olarak bu ilçenin de ilk etap içerisinde yer almasının doğru olduğunu dile getiren Gündoğdu, Ümraniye ve Pendik ilçelerinin diğer ilçelerden farklı özelliklere sahip olmamasından dolayı neden listeye alındıklarına dair fikir yürütemediğini belirtmiştir. Ayrıca kentsel dönüşüm sürecini yürütmek için gerekli olan yasal belirleyicilerin henüz olmadığına değinen Gündoğdu, hazırlanan yasa tasarısının 2003-2004 yıllarında TMMOB’nin ilgili bütün birimlerinin katılımı ile hazırlanan ortak fikir ürünü metin ile yasa tasarısının benzerlik göstermediğine de değinmiştir. Yaşanan Van depremi ile deprem haritasının değiştiğine de değinen Gündoğdu, önceden 1. derece riskli olarak belirlenen bir alanın 2. dereceye yükselmesi ile alanda yapılacak yapı biçiminin de doğru orantılı olarak değişeceğini belirtmiştir. Ümraniye ve Pendik’in ilk uygulama alanları arasına girmesini sağlayan nedenler arasında bu alanlardaki çarpık yapılaşmayı düzeltme niyetinin olabileceğini dile getirmiştir. Öncelikle İstanbul’un misyonunun tartışılmasının gerektiğini belirten Gündoğdu, İstanbul’un ticaret mi yoksa turizm kenti mi olacağına karar verilmesi gerektiğini, buna göre altyapıya ve yola yapılacak yatırımın şekillendirilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Halka olacakları açıklayarak, onları bilgilendirerek ve halkın katılımlarını sağlayarak ikamet etmeyi tercih edecekleri yerlerin belirlemesinin önemini vurgulayan Gündoğdu, bu projelerin ne kadar zaman içerisinde biteceğini konuşmaktan ziyade, kullanıcıları şüpheye düşürmeyecek planlamanın gerçekleştirilmesinin gerekliliğini ve verilen en ufak sözün dahi tutulmasının önemini vurgulamış, bunun devlete olan güvenin sarsılmaması için gerektiğini ifade etmiştir. Sürecin koşullarına dair kanunun netlik sağlamadığını belirterek sözlerine başlayan Şube Başkanımız Kahraman ise, kanunun probleme teşhis koyması sebebiyle önemli olduğunu ancak tedaviye dair önermelerinin yetersiz kaldığını belirtmiştir. Kanunun tanımlamaya çalıştığı riskli alanların mühendislik bağlamında pek de doğru olmadığını, ancak yapıların riskli olarak belirlenebileceğine değinen Kahraman, yasanın özellikle kent merkezinde boşaltılacak alanlarla elde edilecek yeni gelişme odaklarına yöneldiğini, bu mekanların ilk etap uygulamalarında öne çıktığını belirtmiş, sürecin yeni kentsel arsa elde etmek olarak görüldüğünü vurgulamıştır. Bu alanların çoğunlukla kaçak yapılaşmış alanlar olduğunu hatırlatan Kahraman, bu yapıların deprem karşısında nasıl bir kırılganlık taşıdığının belli olmadığını, bu sebeple yeniden ele alınabileceğini belirtip, İstanbul’un 4 değil 39 ilçesinin de bu sorunla karşı karşıya olduğunun altını çizmiştir. Çözümün kanunun sunduklarıyla mümkün olmadığını sözlerine ekledi. Kanuna göre, risk alanı olarak belirlenen yerlerin, kentsel dönüşüm alanı ilan edilmesiyle birlikte tüm yapı stokunun boşaltılarak, bu alanlardaki vatandaşların stok bölgelerde geçici olarak ikamet ettirileceğinin anlaşıldığını belirten Kahraman, yasanın henüz yürürlüğe girmediği için stok alanların mı kullanılacağının yoksa yeni alanların mı oluşturulacağının belli olmadığını, Bakan tarafından yapılan açıklamalardan bu tür rezerv alanlar yapılacağının bilindiğini belirtmiştir. 76 Projeler gerçekleştirildikten sonra bu alanlarda kimlerin yaşayacağının bilinmediğini ve bu alanlarda nasıl inşaat projelerinin gerçekleşeceğinin belirli olmadığını açıklayan Kahraman, Fikirtepe örneğini vererek; alanda yapılan projenin rezidans, otel hizmeti sunan konutlar olduğunu, alt ve orta gelir grubuna mensup Fikirtepe halkına yönelik bir proje geliştirilmediğini vurgulayıp, belirlenen alanlarda tasarlanacak projelerin sosyal projeler olması gerektiğinin altını çizmiştir. Fizik yapı dönüştürülürken, sosyal yapının da yerinde korunarak iyileştirilmesini, bunlar gerçekleştirilirken sağlıklı bir kentsel altyapının da sunumu için çözüm üretilmesinin gerekliliğini vurgulamış, bu konunun kamu kaynakları ile gerçekleştirilmesinin gerektiğini, özel sektöre bırakılamayacak kadar hayati olduğunu ve insan hayatının ön planda olacak biçimde kurgulanmasının önemini belirtmiştir. Kahraman, kent merkezinde mevcutta var olan meskun alanların birer kentsel arsaya dönüştürülüp, yeni inşaat projeleri için nasıl kullanılabilir düşüncesinden vazgeçilmesinin gerektiğinin altını çizip, Fikirtepe örneğinin söylediklerini çok iyi açıkladığını, Sulukule ve Tarlabaşı’nın da benzer durumda olduğunu açıklayıp, yaşanan sorunların insanları göndererek başka yerlere dağıtmanın, problemi bugün için o mekanda ortadan kaldırmak olduğunu belirtmiştir. Bu yöntemle problemin kent içerisine dağılarak, mevcudiyetini devam ettirdiğini belirten Kahraman, kentsel dönüşümün sosyal ayaklarının olması gereken projeler olduğunu belirtmiştir. Yerleşimci profilinin yerinde kalmasını sağlamak, kimsenin mülkiyet hakkını elinden almamak, projenin şekillenmesinden mimari detayların belirlenmesine kadar halkı içine alan katılımcı süreçleri oluşturmak olarak 3 adımda tanımladığı proje ayaklarının gerçekleştirilmesi koşulunda, siyasi bir faturadan ziyade siyasi bir kazanç olacağını vurgulayan Kahraman; ayrıca yerleşime uygun olmayan bu alanlarda nüfus azaltmaya, başka bir deyişle yoğunluk düşürmeye de gidilebileceğini hatırlatarak, bunların ne kadar zaman içerisinde gerçekleşeceğine dair net bir yorum getirilemeyeceği gibi Zeytinburnu pilot projesinin 12 yıl olmasına rağmen bitmemesini de 77 örnek vermiştir. Kahraman, üretilecek projelerin ne inşaat firmalarına ne de vatandaşa yönelik bir rant sağlama işine dönüşmemesi gerektiğini, bir sakınım planlaması çerçevesinde, riskleri azaltma yönünde bir planlama çerçevesinde yapılması gereken bir proje olması gerektiğini vurgulamıştır. Ulusal Kanal - 24.05.2012 İmar Dosyası Programı’na Oktay Ekinci’nin canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’a ilişkin görüşlerini belirtmiştir. Kahraman konuşmasının başında; yasanın riskli alan tanımıyla birlikte, planlama disiplinine uymayacak biçimde, mikro ölçekte, küçük zonlardan oluşan bu alanların içerisinde ekstra ve ayrıcalıklı imar hakları verip, yapı yoğunlukları arttırılarak rant değerleri çok daha yüksek alanlara dönüştürüp, piyasaya sunmak üzere kurgulanmış bir yasa olarak kurgulandığının altını çizmiştir. Şehir Plancıları Odası tarafından, Afet Yasası’nı anlatmak üzere basılmış broşürün odaklandığı maddeler üzerinden yasanın detaylarına sırayla değinen Kahraman; adı içerisinde afet kelimesi bulunsa da esasında yapılmak istenilenin kentsel dönüşüm olduğuna dikkat çekmiş, isminin afet ile ilintilendirilmesine rağmen içeriğine bakıldığında “kentsel dönüşüm” mevzusunun baskın olduğunu, amacının afet karşısında kırılgan kent dokusunun yeniden yapılıp-güçlendirilmesi olmadığını, bahsi geçen kent dokusunun ihya edilip, kentlilerin bu alanlarda yaşamaya devam edebilmeleri için mülkiyetleri üzerinden borçlandırılmasını, belirlenen bedeli ödemedikleri takdirde ise ikametlerini değiştirmek ile karşı karşıya bırakıldığını açıklamıştır. Yasa kurgusunun yıkımyapım-altyapı hizmetleri için gerekli giderlerin tamamen mülk sahipleri üzerinden temini yönünde geliştirildiğine değinmiş, yaşanan ekonomik daralmanın inşaat sektörüne sarılarak aşılacağına inanılmasının bir sonucu olarak kentsel dönüşüm adı altında yeni kentsel arsalar açmak üzerine yasanın donanımlandığını belirterek, kent parçalarının “afet riskli alan” olarak ilan edilmesi ile yerel yönetimlerin alan üzerindeki tüm yetkilerini kaybetmesiyle birlikte tek yetkilinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı haline geleceğinin özellikle altını çizmiştir. Bu konuda Oktay Ekinci; Türkiye’de Belediyeler Birliği şemsiyesi altında bir araya gelen yerel yönetim başkanlarının taleplerini, serzenişlerini bu kuruluşa aracılığı ile Cumhurbaşkanı’na sunmak üzere demokratik bir tavırla hareket içerisine girmelerinin fayda sağlayacağını belirterek düşüncelerini belirtmiştir. Kahraman; kabul edilen yasa ile vatandaşların gerçekleştirilecek projelere karşı dava açma yetkilerinin ortadan kaldırdığını, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu açıklamıştır. Kanun yürürlüğe girmeden önce Meclis’te kamuoyuna yansımayan tartışmaların da yaşandığını dile getirirken, kanunun 2 aşamalı geçtiğini hatırlatıp, ilk 12 maddesinin geçmesiyle birlikte görüşmelerin kesildiğini, 2B olarak adlandırılan “Orman Vasfını Yitirmiş Alanların Satışı”na ait kanun ile mütekabiliyet kanunu olarak bilinen, yabancılara karşılık beklemeden toprak satışını gündeme getiren yasa çıkartıldığını, bu iki kanun yasallaştıktan sonra Afet Yasası’nın kalan 13 maddesinin yasallaştığını dile getirmiştir. Bütün bu zincirin aslında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen Kanun Hükmünde Kararname’de yapılan değişiklikle başladığını belirten Kahraman, Bakanlık’a pek çok ayrıcalıklar tanımlandığını, bunun devamında imar yapımına dair kanunda çok kısa zamanda, çok keskin değişiklikler meydana geleceğini, beraberinde yapı denetim hususlarında da ciddi yapılanmalar olduğunu, yabancı mühendislerin hem kendi yapılarını üretme hem de denetimini gerçekleştirmelerini sağlamak, bunun yanı sıra piyasayı yabancı firmalara açmak üzere bir kanun tasarısı üzerinde çalışıldığını açıklamıştır. Kentsel dönüşümün Türkiye kentlerinde ihtiyaç olan ve yaşanması gereken bir süreç olduğuna ama uygulamada bazı ilkelerin belirlenerek projelerin yürütülmesi gerektiğini belirten Kahraman, ilkeleri şöyle sıralamıştır; - Adaletli bir şekilde yapılması, - Hepimizin mülkü olan toprağı bir başkasına ayrıcalık yaratarak rant elde edilmesine fırsat verilmemesi, - Adaletli olurken, insanların barınma hakkının da savunulması, - Mevcut yerleşimci profilinin aynı alanda barındırılması, - Katılımcı modellerin uygulanması ve - Planlamanın elden bırakılmaması. Yasa eliyle doğal alanlarda yapılaşmanın teşvik edilmesi sonucunda, İstanbul’da rezerv alanı adı altında yerleşime açılması düşünülen zonların hepsinin doğal kaynak alanları olduğunu ve bu sebeple İstanbul’un son kalan kaynaklarının elden çıkartılacağını belirten Kahraman, bunun yanı sıra pek çok yasanın da yeni yasayla birlikte devre dışı kalacağını vurgulamıştır. Afet riski altındaki bölgeleri tespitinin ise; 3’ü bakanlık mensubu, 4’ü akademisyen olmak üzere toplam 7 kişilik komisyonlar tarafından yapılacağını belirtmiş, afet söylemi ile merkezdeki alanları dönüştürüp çeperdeki alanlara müdahale edilmeyeceğini ekleyerek, sözlerini tamamlamıştır. 17.10.2012 – Özgür Gündem Gazetessi 19.10.2012 tarihli Özgür Günem Gazetesi’nde yer alan 6. İstanbul Buluşmaları etkinliği haberinde; konuşmalar sonucunda “AKP hükümetinin çıkardığı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un insan eliyle yaratılmış bir yasal afet olarak kaydedildiği”nden bahsedilmiş, söz konusu kanunun tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna değinilmiş ve Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün konuşmasından bölümlere yer verilmiştir. Akgün, TOKİ’nin aslında kuruluş amacı gereği yoksullara konut üretmesi gereken bir kurum olduğunu ama başlayan kentsel dönüşüm süreciyle yoksullar tarafından kurulan yaşam alanlarının taşınmasına 78 ve yoksulların borçlandırılmasına sebep olduğunu belirtmiştir. 17.10.2012 – Günlük Evrensel Gazetesi 17.10.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde çıkan haberde 6. İstanbul Buluşmaları’ndan bahsedilmiş, ağırlıklı olarak Şubemiz “Afet Yönetimi, Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonu” üyesi, ilk gün oturum konuşmacılarından Prof. Dr. Betül Şengezer’in açıklamalarına yer verilmiştir. Konuşmasında Afet Yasası ile hükümetin rantın kapılarını açtığından bahseden Şengezer, kentsel dönüşümün 2009-2010 yıllarında kurtarıcı olarak gösterildiğini ancak İstanbul dışındaki alanlarda riskli alanların belirlenmediğine dikkat çekmiştir. Türkiye’nin çehresini değiştirecek kentsel dönüşüm uygulamaları için yasal altyapı hazırlandı ancak buna rağmen ciddi bir aşama kaydedilemedi. Bir yandan uzmanlar projelerin yavaş ilerlediğine dikkat çekerken, diğer bir taraftan hala risk haritası hazırlanmamış iller olduğu ortaya çıkmakta. Bununla birlikte kamuoyu bilinçlenme sürecinde, STK’lar ve meslek odaları tarafından ortaklaşa sürdürülen kimi noktasal projeler kimi kent bütünü hakkında bilgilendirme toplantıları ile gün geçtikçe ilerleme kaydetmekte. 21.11.2012 tarihli Bizim Kocaeli Gazetesi’nde, Şubemiz ile Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi’nin birlikteliğinde her hafta düzenli olarak gerçekleştirilen Afet-Dönüşüm Bilgilendirme Panelleri haber konusu haline getirilmiş, Yapılan toplantılarda öne çıkan konu olarak Kocaeli bölgesinin halen bir risk haritasının olmamasından bahsedilmiştir. 79 23.11.2012 tarihli Gazete Kadıköy’de Zühtüpaşa Gönüllüleri Derneği tarafından Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Tüm Yönleriyle Kentsel Dönüşüm” paneli haber konusu edilmiş, Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca’nın da konuşmacılar arasında yer aldığı etkinlikte, Kutluca’nın Afet Yasası’nın insan hakları ve anayasaya aykırı olduğu yönündeki görüşlerine yer verilmiştir. 05.12.2012 tarihli Gebze Haber Gazetesi’nde Şubemiz ve Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi tarafından düzenlenen kentsel dönüşüm ve ile ilgili bilgilendirme toplantılarından üçüncüsü haber yapılmıştır. Kentsel dönüşümün halka yansımalarının konu edildiği panelde, Türkiye’de yaşanan dönüşüm süreçlerinin ‘kent yoksulları’ denen kavramı açığa çıkarttığı belirtilmiştir. 05.12.2012 tarihli Demokrat Kocaeli Gazetesi’nde yer alan haberde de Şubemizin katkılarıyla gerçekleştirilen kentsel dönüşüm hakkında bilgilendirme panellerinden bahsedilmiş ve haberde tartışma konularından birinin ‘Afet Yasası’nın risk alanlarını neye göre belirleyeceğinin net olmaması’ olduğu belirtilmiştir. 14.12.2012 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde “Kamu ve belediyeler dönüşümde yavaş kaldı” başlığı kullanılan haberde, dayanıklı binalar yapmak üzere başlatılan kentsel dönüşüm çalışmalarında iki ayın geride kaldığı ancak bu sürete kamu kurumları tarafından ciddi bir aşama kaydedilemediği belirtilmiştir. Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın “İktidarımıza mal olsa bile gerçekleştireceğiz” sözlerinin hatırlatıldığı haberde, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da konuyla ilgili “Kamunun elini taşın altına koyması ve kentsel dönüşümün kamu güvencesinde yapılması gerekiyor. Kamunun fonlarıyla birlikte inşaat sektörünün değil, kamunun düzenlemesinde bir işlem olarak görülüp devam edilmedi. Aksi takdirde bugüne kadar gördüğümüz mağduriyetler yaşanmaya devam edecek.” sözlerine yer verilmiştir. Nisan 2013 tarihli Ataşehir Kültür Dergisi’nde yer alan Şubemizin de Ahmet Kıvanç Kutluca ile temsil edildiği Kentsel Dönüşüm ve Afet Yasası paneli haber dosyasına dönüştürülmüştür. 05.03.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Deprem’e hazırlık: Çadır alanları imara açıldı!” başlığı ile verilen haberde “Anadolu Yakası Kentsel Dönüşümü Konuşuyor” başlıklı TMMOB Makine Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilen ve Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca’nın da katılım gösterdiği ve bilgilendirme yaptığı etkinlikten bahsedilmiştir. 06.03.2013 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde de “Anadolu Yakası Kentsel Dönüşümü Konuşuyor” etkinliği “Kentsel Dönüşüm: Kendisi afet” başlığı ile verilmiştir. 23.11.2013 Çağdaş Kocaeli Gazetesinde yer alan haberde 75. Yılını kutlayan Kocaeli Barosu’nun kentsel dönüşüm paneline yer verilmiştir. Yapılan haberde, etkinliğe Şubemizi temsilen davetli konuşmacı olarak katılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da sunumunun detaylarına yer verilmiştir. 23 Kasım – Çağdaş Kocaeli Gazetesi Fransız Radyosu – 06.09.2012 Radyo kanalına röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, halihazırda İstanbul kent gündemini etkileyen projelerin yanı sıra uzun zamandır gündemde yer alan kentsel dönüşüm konularında bilgilendirme yapmıştır. SULUKULE 13.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Elif İnce tarafından hazırlanan yazıda, yargı tarafından alınan karara yer verilirken, konu ‘Sulukule’de kenti koruma amacıyla yapılan inşaatlar mahkemeye takıldı’ ifadesi kullanılmıştır. Haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşleri Kanal 35 – 13.09.2012 Canlı Yayın’a katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman İstanbul’da süregelen ve gelecek için öngörülen kentsel dönüşüm projeleri hakkında kamuoyunu bilgilendirici bir konuşma yapmıştır. Radyo 24 – 21.09.2012 Ayşe Özgün’ün Programı’na canlı telefon bağlantısıyla katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, İstanbul’un kent gündeminden düşmeyen kentsel dönüşüm projeleri hakkında görüşlerini dile getirmiş, Şubemizin takibindeki konuları açıklamıştır. İMC TV – 08.10.2012 Haber Yorum Programı’na canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Afet Yasası’nın kabulu ile gündemden düşmeyen kentsel dönüşüm konusu hakkında Şubemiz görüşlerini ve ileride uygulanması istenen projeleri aktarmıştır. Barış TV – 15.10.2012 Kentsel Dönüşüm ile ilgili programda canlı yayın konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, gerçekleştirilmek istenen projelerin kentsel dönüşümden ziyade çıkar amaçlı inşaat projeleri olduklarını dile getirmiş, ilgili projelerin kentlilerin fikirleri alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğine değinmiştir. TVnet – 14.12.2012 Canlı telefon bağlantısı ile program konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman belediyelerin kentsel dönüşümde yavaş kaldığına dair açıklama yapmıştır. alınmış, Kahraman’ın “Sulukule kararın olumlu ama çok geç alınmış bir karar” sözlerine yer verilmiş, “Aynı avan proje yenilenmiş gibi onaylanacak ve inşaata devam edecekler, inşaatın yıkılması uzak bir ihtimal” diyen Kahraman’ın duruma dair yorumuna da yer verilmiştir. 80 14.06.2012 tarihli Taraftar Gazetesi’nde “Sulukule’de bu kez hayırlı yıkım” başlığı ile yer alan Sulukule Yenileme Projesi’nin iptaline ilişkin haberde, İstanbul Şube Eski Başkanı Erhan Demirdizen ile Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiştir. Demirdizen’in, “Binaların bu karara dayanarak yıkılması mümkün değil. Sulukule’deki inşaatlar bitmemiş olsaydı, bu karar göre yapı ruhsatlarının iptal edilip, inşaatların belediye tarafından mühürlenmesi gerekirdi ancak inşaatlar bitmiş durumda” ifadelerine yer verilirken, Kahraman’ın Demirdizen’i destekleyen yöndeki görüşlerine yer verilmiştir. 14.06.2012 tarihli Hurriyet Daily News Gazetesi’nde yer alan haberde, konudan İstanbul Şube’nin açtığı dava olarak bahsedilirken, alınan projenin iptali kararı ile ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu hakkındaki görüşlerine de yer verilmiştir. 21.06.2012 tarihli Vatan Gazetesi’nde de “Sulukule’nin ardından Fener projesi de iptal” başlığı ile Sulukule’de sona gelinen yargı süreci ile Fener-Balat yenileme projesinde yaşanan gelişmeler birlikte değerlendirilmiş ve Şubemiz tarafından açılan ve kamu yararını gözeten davalardan bahsedilmiştir. 21.06.2012 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde de yer alan Sulukule’ye dair mahkeme kararı Şubemiz ismi anılarak kaleme alınmış, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in yapılacak kuranın tarihi ile ilgili açıklamalarıyla detaylandırılmıştır. 28.06.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde Kentsel Dönüşüm kapsamında gerçekleştirilen Sulukule Yenileme Projesi’nin kamu yararına uygun olmadığı için mahkemede uygulamanın iptali yönünde verilen karara rağmen sürece devam edip, yeni evlerin sahiplerinin belirlenmesi için çekilen kuralar haber konusu olmuştur. Yazıda Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın görüşleri alınmış, “Konuyla ilgili hukuki bir süreç başlatıldı ancak binaların inşaatlarının büyük bir bölümü yapıldı. Büyük ihtimalle mahkeme kararına karşı yeni bir onay belgesi çıkarıp kaldıkları yerden devam edecekler” sözlerine yer verilmiştir. Fatih Belediye Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine Sulukule projesinin iptaline 81 ilişkin Şubemiz, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve Sulukule Roman Kültürünü Koruma ve Geliştirme Derneği olmak üzere üç ayrı kurum/kuruluş tarafından açılan üç ayrı dava aynı gerekçelerle kabul edilmiş ve işlemin iptaline karar verilmiştir. İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde görülen davalarda, Sulukule projesinin SİT alanı üzerine, Koruma Bölge Kurulu kararlarına aykırı olarak inşa edildiği, Romanlar’ın mülkiyet hakkının ihlal edildiği savulmakta ve projenin iptali istenmekteydi. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun karşı kararına rağmen 2 yıl içerisinde hızla yükselen inşaat, bu süre zarfında alınan 3 bilirkişi raporuna rağmen durdurulamamıştı. Bitmek üzere olan projede konutların yeni sakinler arasında dağıtımı için Fatih Belediye Başkanlığı tarafından 26 Haziran günü kura çekimi için belirlenmiş olup, yeni kararın nasıl yansımaları olacağına dair fikri olmayan projedeki yeni mülk sahipleri ise durumdan tedirgin. Ağırlıklı olarak Roman vatandaşların yaşadığı, eski adıyla Sulukule yeni adı ile Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri’nde yenileme süreci boyunca bir dizi skandal yaşandı. Mahallenin bu sefer gündeme gelmesinin sebebi tazminat davası. Yerlerinden edilen Sulukuleliler ‘İlk kez hükümete dava açacağız’ diyerek konuyu özetliyor. 24.09.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde kentsel dönüşüm projesi kapsamında projelendirilen ve tamamlanan Sulukule Yenileme Alanı’nın eski sakinlerinin açtığı tazminat davası hakkında yapılan haberde; Şubemiz tarafından açılan uygulamanın iptali ve yürütmenin durdurulması hakkındaki davadan da bahsedilmiş, yapılan girişimlerin gelinen noktayı değiştiremeye yetmediğinden bahsedilmiştir. 25.09.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde “Romanlar TOKİ’den davacı” başlığı ile verilen haberde; ‘5 bin 500 yurttaşın yerinden edildiği Sulukule evleri, Fatih Belediyesi ve TC Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından şantajla gasp edilen Romanlar tazminat davası açmaya karar verdi’ kelimeleriyle açıklanmıştır. Şubemiz, Mimarlar Odası ve Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği tarafından 3 ayrı dava açılmış olmasına ve rant projesinin iptali yönünde karar verilmiş olmasının bu projeyi durdurmaya yetmediği vurgulanmıştır. 03.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde haber konusu haline Sulukule dönüşüm projesi “Sulukule yıkıldı geriye acı kaldı” başlığı ile Sulukule’de 2006 yılından bu yana devam eden ve geçtiğimiz günlerde tamamlanan dönüşüm sürecinden bahsedilirken Şubemiz tarafından açılan ve kazanılan davadan da bahsedilmiştir. 05.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde haber konusu haline getirilen Roman vatandaşların yerleşim yeri Şen Mahalle’de gerçekleştirilen yıkımların Sulukule’de yaşanan süreci anımsattığı hatırlattığı belirtilirken bir yandan gerçekleştirilen uygulamaların kamu yararı sorgulanmıştır. SkyTürk - 13.06.2012 Haber Bülteni Programı’na canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, 4 yılın ardından İstanbul 4. İdare Mahkemesi tarafından, 3 ayrı davaya da uygulamanın iptali kararı vermesiyle tekrardan gündeme gelen Sulukule Yenileme Projesi süreci ve sonuçları hakkında görüşlerini paylaşmıştır. Atlar; 4 yıl önce yargıya gidildiği düşünüldüğünde, gelen iptal kararının çok geç alındığını ve kararın sadece haklılık payını göstermekten ibaret olduğunu belirtmiş, davada kullanılan en önemli argümanın Sulukule’nin Dünya Mirası olduğunu, ancak bu mirasa sahip çıkılamadığını vurgulamıştır. Yargı kararlarının bire bir uygulanması anlamında, kentte dava konusu edilen benzer konular hakkında olumlu yönde alınan tüm kararlarda ufak değişiklikler yapılarak tüm bu projelerin yeniden onaylandığını ve yeni idari işlem olarak yürürlüğe girdiğini Meslek Odaları olarak yakından takip ettiklerini hatırlatan Atlar, bu noktada gelişmeleri hep birlikte izlenmesi gerektiğini dile getirmiştir. Atlar; kentlerimizde korumakla, gelecek kuşaklara aktarmakla yükümlü olduğumuz bu gibi doğal ve kültürel değerlerin konu edildiği projelerde yargıya başvurulduğu an mahkemelerin alacağı yürütmeyi durdurma kararının hayati önem taşıdığının altını önemle çizerken, Sulukule üzerinden 2008 yılında dava açılmasının akabinde yıkımların başladığını hatırlatmış, defalarca yürütmenin durdurulması isteminde bulunulmasına rağmen yeni alınan iptal kararıyla birlikte sadece haklı olduklarının görüldüğünü, fakat yıkımların önüne geçilemediğini tekrar etmiştir. Bölgenin 1995 yılında I. Derece Kentsel ve Tarihi Sit Alanı olarak ilan edildiğini hatırlatan Atlar, bu anlamda proje uygulanırken 5366 sayılı Yenileme Yasası kapsamında değerlendirildiğini fakat 2863 sayılı Koruma Kanunu ile ilişkilendirilemediğini, bu anlamda yasal olarak çeşitli delikleri barındıran bir süreç olduğunu belirtmiş; kültürel değerlerin yok edilmesinin yanı sıra birçok vatandaşımızın da yerinden edildiğine tanık olunduğunu açıklamıştır. Şimdiki hak sahiplerinin içine düştüğü durum sebebiyle mağdur vatandaşların oranının ve çeşidinin arttığını sözlerine ekleyen Atlar, sorumluların da projeyi üreten, onaylayan ve süreci hızlandıranlar olduğuna değinmiştir. Bu tip projelerde mağduriyetlerin yaşanmaması için toplumsal kabulün ortaya konulmasının önemini ısrarla vurgulayan Atlar, birinci mağduriyetler üzerine şimdi ikinci mağduriyetlerin yaşanmasının söz konusu olduğunu hatırlatmış; ama esas mağdurun İstanbul ve İstanbullular olduğunu sözlerine eklemiştir. FENER-BALAT-AYVANSARAY DÖNÜŞÜMÜ 04.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde haber konusu haline getirilen Fikirtepe’de kentsel dönüşüm kapsamında hazırlanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı notlarıyla ilgili davada sunulan Bilirkişi raporunda planın şehircilik ilkelerine uymadığına değinilirken, söz konusu davanın Şubemiz tarafından açıldığına değinilmiştir. 05.09.2013 tarihli Birgün Gazetesi “Fikirtepe’nin yeni planı plansızlık” / “Bakanlık mahkemenin kararını dikkate almadı” başlığı ile haber dosyası haline getirdiği Fikirtepe imar planlarını ve Ulusal Kanal – 13.10.2012 Ana Haber Bülteni’nde Bakanlar Kurulu kararıyla Fener-Balat-Ayvansaray bölgesi hakkında verilen acele kamulaştırma kararına yönelik mahalle halkı tarafından yapılan basın açıklaması yer almış, yapılan eyleme ilgili meslek kuruluşları ve kurumlarla birlikte Şubemizin de destek verdiği belirtilmiştir. 82 süreci detayları ile vermiş, konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atların görüşlerine paylaşmıştır. OKMEYDANI değil halk için dönüşüm” başlığı ile yer alan haberde, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da konuşmacı olarak davetli olduğu, Okmeydanı Tapu ve Plan Takip Komisyonu tarafından mahalle halkının katılımıyla gerçekleştirilen kentsel dönüşüme karşı bilinçlendirme toplantısı haber dosyasına dönüştürülmüştür. 06.11.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde yer alan haberde; kentsel dönüşüm hakkında Okmeydanı halkını bilgilendirmek amacıyla gerçekleştirilen toplantı konu edilmiştir. Toplantıya katılan konuşmacılardan Erbay Yucak’ın ‘yapılacak en temel işin hedefler etrafında daha gerçek bir örgütlenme sağlanması’ görüşüne yer verilirken, Şube Bakanımız Tayfun Kahraman’ın ‘burada yaşayanların hak sahibi olduğunu ispat etmek için mutlaka belediyenin kurumsal kimliğiyle bağlayıcı bir protokol imzalaması gerektiği’ görüşlerine yer verilmiştir. Birgün Gazetesi – 26 Mart 2012 26.03.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde Okmeydanı halkının kentsel dönüşüm konusunda düzenlemiş olduğu toplantıya değinilmiştir. Kentsel dönüşüm kapsamında hazırlanan imar planlarına karşı Okmeydanı sakinlerinin, şehir plancılarının ve uzman hukukçuların bir araya geldiği toplantıda, Okmeydanı’nı müteahhitler için bir rant alanı haline getirecek imar planları tartışıldı, halk sorularını dile getirdi. Toplantı sonunda ortak müdahale kararı alındı. Gazetede, konu ile ilgili Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün ile yapılan konu ile ilgili röportaja yer verilmiştir. Akgün, kentsel dönüşüm sürecinde projelerin uygulandığı mahallelerde yaşayanlara söz hakkı verilmediğini ve yoksul mahallelinin bu süreçte hep mağdur olduğunun altını çizmiştir. Beyoğlu Belediyesi’nin vaatlerinin ilk etapta olumlu göründüğünü ifade eden Akgün, Tarlabaşı, Sulukule ve Ayazma’da bu vaatlerin gerçekleşmediğini hatırlatarak, bahsi geçen kentsel dönüşüm alanlarının hepsinin birer rant alanına dönüştürüldüğünü dile getirmiştir. 06.11.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Rant için 83 11.10.2012 - Ortadoğu Gazetesi SARIYER 09.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde Sarıyer Mahalle Dernekleri ve Kooperatifleri’nin düzenlediği etkinlik “Rantsal dönüşüme karşı mahalleler ayakta” başlığı ile verilirken, etkinliğe konuşmacı olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’dan da bahsedilmiştir. 09.04.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde “Halk kendi çözümünü ilan etti” başlığı altında Sarıyer Mahalle Dernekleri ve Kooperatifleri’nin düzenlediği etkinlik haber haline getirilirken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın katılımında yaptığı açıklamalara yer verilmiştir. 30.11.2012 - Zaman Gazetesi 06.09.2013 tarihli Radikal Gazetesi “Şen Mahalle betonlaşıyor” başlığı ile Elif İnce tarafından hazırlanan Sarıgöl haberini verirken, yıkım ve zorla tahliyeler ile dönüşüm inşaatının devam ederken bölge için yeni imar planlarının askıya çıktığı belirtilmiştir. Konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşlerine de yer verilmiştir. Stadı’nın yıkımına onay çıktı” başlığı ile Elif İnce tarafından kaleme alınan haberde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tescilli eserin yerine AVM’li 42bin kişilik yeni İnönü Stadı yapılması için onay verdiği açıklanmıştır. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilen haberde, Kahraman’ın “Burası tescilli bir kültür varlığı, yıkılıp yeniden yapılması koruma ilkelerine aykırı. Burası 1936’da Henri Prost’un yaptığı planlardan beri park. Kulüp maliyetleri karşılamak için fonksiyon değişikliği öneriyor fakat buraya daha fazla insan çekecek bir müdahale hatalı olur, ulaşımı tamamen kilitler” sözleri paylaşılmıştır. İNÖNÜ STADI’NIN YENİLENMESİ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Beşiktaş Jimnastik Kulubü’nün İnönü Stadı ile ilgili plan revizyonu başvurusunun onayladığı yazılı medyadan ilan edildi. Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman, basına yaptığı açıklamada “Stat mevcut yerinde yıkılıp yeniden yapılacak” dedi. Beşiktaş Kulübü’nün daha önce basına duyurduğu proje kapsamında yeni stadın üstü açılır kapanır olması ve genişletilebilmesi için Maçka Parkı’nın arazisinin kullanılması gündemde. Stadın zeminin 40 metre kuzeye kaydırılarak, deniz tarafındaki eski açık tribünün iç tarafının amfi tiyatro yapılması öngörülmekte. 08.12.2012 tarihli Hurriyet Daily News’de uzun zamandır netlik kazanamayan İnönü Stadı’nın nasıl yenileneceği konusu gündeme getirilmiş,haber yapılmıştır. Haberde Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Ali Kahraman’ın alanın yenilenmesi için gerekli girişimlerin gerçekleştirildiğine dair açıklamaları yer alırken, uygulamaya Mayıs 2013’te başlanacağı belirtilmiş, Şubemizin ise alanın ve stat yapısının tescilli olmasından ötürü yıkımına karşı olduğu açıklanmıştır. 08.12.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde “İnönü 08.12.2012 – Radikal Gazetesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yenilenme işi üstlenilen Beşiktaş Stadı’nın planları Ocak ayından bu yana 2 kere değiştirildi, 3 kere askıya çıktı. Yeniden düzenlenen plan notlarından “Koruma Kurulu’ndan görüş alınması gereklidir” hükmü kaldırılırken, son yapılan değişiklik ile kaldırılan madde geri getirildi. 15.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Koruma Kurulu’na by-pass” başlığı ile yer alan haberde, Beşiktaş – İnönü Stadı içi hazırlanan planın notlarında yapılan değişikliğe değinilmiş ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine yer verilmiştir. Kahraman, “2863 sayılı Kanun ile zorunlu kılınan kurul denetimi, bir plan hükmüyle atlatılamaz” sözleriyle duruma açıklık getirmiştir. 16.03.2013 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde de yer verilen Beşiktaş - İnönü Stadyumu’nun plan notlarında yapılan değişikliğe ilişkin haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konuyla 84 ilgili olarak 2863 sayılı Kanun’a ilişkin atfına yer verilmiştir. 26.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “İnönü’ye ‘kurul’ şartı” başlığıyla verilen haberde 3. kez değişikliğe gidilen Beşiktaş – İnönü Stadı’nın plan notlarından bahsedilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı stat projesi için Koruma Kurulu’ndan yeniden onay alınmasını zorunlu kılınmış, bir önceki plan notu değişikliği iptal edilmiştir. Konuyla ilgi olarak Şubemiz görüşlerine “Şehir Plancıları Odası tarafından stadın kapasitesinin arttırılmasının altyapı sorunlarını kötüleştireceği belirtilmekte” şeklinde yer verilmiştir. KUZGUNCUK 29.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan Kuzguncuk Bostanı nam-ı diğer İlya’nın Bostanı’nın yapılaşmaya açılmasına yönelik çıkan yeni tebligat ile gündeme gelmiş ve haber konusu olmuştur. Haberde bostanın yapılaşmaya karşı direnişinin anlatıldığı süreçte Şubemiz’in, Koruma Kurulu’nun 1998 tarihli plan tadilatı kararının iptali için açtığı dava sonucunda alınan ‘yürütmeyi durdurma’ kararından da bahsedilmiştir. MASLAK 1453 PROJESİ 3.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde “1453’te suçlar örtbas ediliyor” başlığı ile Şubemiz tarafından; Ali Ağaoğlu’nun Fatih Ormanı’nı da kullanarak tanıtımını yaptığı projesi ve bu nedenle başlayan tartışmalara açıklık getirmek ve yapılan uygulamaları eleştirmek üzere kaleme alınan basın açıklaması haber dosyasına dönüştürülmüş ve tarafımızdan yapılan eleştirinin sert olduğu ifade edilmiştir. 13.11.2012 – Habertürk Gazetesi 85 14.11.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de yer bulan Maslak 1453 hakkındaki Şubemiz basın açıklaması doğrultusunda orman alanında bu kadar yüksek yoğunluk verilerek imara açmanın işlenen bir suç olduğu belirtilmiştir. 01.03.2013 tarihli Ticari Hayat Gazetesi’nde “1453 projesi devam ediyor” başlığı ile yer alan haberde; Odamızın açtığı ve 8. İdare Mahkemesi’nde görülen mahkeme sonucunda verilen projenin iptali kararına ilişkin inşaat firmasının “2011 onanlı imar planına göre alınan ruhsata dayanarak” inşaatın devam ettiğine dair açıklamasına yer verilmiştir. 30.03.2013 tarihli Haber Türk Gazetesi’nde manşetten verilen Ağaoğlu’nun “İsteyen vatandaş artık parasını geri alabilir” haberinde Şubemizin proje hakkında açmış olduğu davaya ilişkin mahkeme kararına yer verilmiş ve Şubemizin uyarına değinilmiştir: “Proje durursa, herkese parasını ödemek zorunda kalır”. 30.03.2013 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde de yer alan Maslak 1453 projesinde gelinen duruma dair haber “Maslak 1453’e mahkeme dur dedi” başlığı ile yayına girerken, alınan mahkeme kararının Şubemiz tarafından açılan dava sonucunda elde edildiği belirtilmiştir. 30.03.2013 tarihli Haber Türk Gazetesi’nde yer alan Maslak 1453 projesi hakkındaki haberde ise “Mal artık ayıplı” başlığı kullanılmıştır ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri paylaşılmıştır. Ali Ağaoğlu’nun Fatih Ormanı’nı da kullanarak tanıtımını gerçekleştirdiği ve bu nedenle tartışmalarla gündemde önemli yer edinen proje hakkında Şubemizin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapmış olduğu basın açıklaması büyük yanlı uyandırdı. Bunun yanı sıra, aynı gazetede hazırlanan ‘Günün Kazananı-Günün Kaybedeni’ başlıklı köşede günlerdir TV reklamlarıyla konut projesi satışı yapan Ali Ağaoğlu için “TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın hedefinde. Ormana zarar vermekle suçlanıyor.” açıklamasıyla “Günün Kaybedeni” olarak belirlenmiştir. 28.12.2013 Birgün Gazetesinde “Yaptı, olmadı!” başlığı ile verilen haberde Ali Ağaoğlu’nun 17 Aralık soruşturması kapsamında gözaltına alınmasının sebeplerinden olduğu iddia edilen Bakırköy 46 projesinin mühürlendiği bilgisi verilmiştir. Haberde Mimarlar Odası ile birlikte Şubemizin 8 Nisan’da açmış olduğu davadan da bahsedilmiştir. 11.01.2013 tarihli Habertürk Gazetesi’nde; reklamlarında at üstünde gezen inşaat firması sahibinin evlerden doğrudan ormana girilebildiğinden bahsettiği, Fatih Ormanı içerisinde yapılmak istenen yüksek yoğunluklu kapalı konut projesi’nin kamuya açık kalması gereken mesire alanlarının proje içerisinde kalan yeşil alanlar şeklinde lanse edildiği Maslak 1453 projesi hakkında başlatılan yasal süreç hakkında “1453’e iptal davası açıldı” başlığı ile bir haber yapılmıştır. Haberde söz konusu projeye Şubemiz ile 3 farklı yerden daha iptal davası açıldığı belirtilirken, projenin sahibi inşaat firmasının Fatih Ormanı’nı işleten firmaya ortak olduğu Habertürk - 29.03.2013 Gün Ortası Programı’nda Şubemizin dava konusu ettiği Müteahhit Ali Ağaoğlu’nun 1453 projesine dair İstanbul I. İdare Mahkemesince verilen ara karar haber dosyası yapılmıştır. Ara kararda projenin; hukuka, mevzuata, şehirciliğe, planlama tekniklerine ve kamu yararına aykırı olduğunun belirtildiği açıklanmış ve projenin iptaline dair kararın hemen uygulanmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur. 28.12.2013 Radikal Gazetesinde de yer verilen haberde Ali Ağaoğlu’na ait Bakırköy 46 projesinin mühürlendiğine ilişkin haberde 8. İdare Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararı sonrasında dava açan Bakırköy Belediyesince inşaatın mühürlendiği bilgisi paylaşılmıştır. Bunun yanı sıra Mimarlar Odasının Odamızla ortak açtığı davaya değinilmiştir. Yassıada 08.04.2013 tarihinde Taraf Gazetesi’nde yer alan haberde “Yassıada imara açılıyor” başlığı kullanılmış, Kıyı Kanunu’ndan muaf tutulacağına değinilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konuyla ilgi “Proje siyasi açıdan önemli bir olay, tek seferlik Kıyı Kanunu yok sayılabilir ama Kıyı Kanunu’n her farklı proje için yeniden düzenlenmesini alışkanlık haline getirmemek gerekir” sözlerine yer verilmiştir. Ekim ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde “Güncel Dosya: Adalar’a Yeni Planlar” başlığı ile paylaşılan haber dosyasında yeni imar planları detayları ile konu edilmiş, uzman görüşleri paylaşılmış, Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi ve konunun takipçisi Çare Olgun Çalışkan’ın da gelişmelere dair beyanlarına yer verilmiştir. 06.11.2013 Sol Gazetesinde “Yassıada’ya cami de yapılabilir” başlığı ile ve verilen haberde plan değişikliklerinin ardından adaya cami yapılabileceğinden bahsedilirken, Şubemizin imar planlarına karşı açmış olduğu davaya da değinilmiştir. 16.12.2013 Aksiyon Gazetesinde “Yassıada’nın idamı” başlıklı haberde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “demokrasi ve özgürlük adası” yapmak üzere hazırlanan imar planları konu edilmiş, duruma dair Şubemiz Yönetim Kurulu Üyesi Çare Olgun Çalışkan’ın görüşleri alınmıştır. SEVDA TEPESİ İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde, 07.06.2012 tarihinde, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Sevda Tepesi’yle ilgili mağduriyetinin giderilmesine ilişkin talebin görüşülmesi ve ‘Koruya katılacak alanda Boğaziçi siluetini bozmayacak çevre ile uyumlu konaklamaya yönelik turizm tesisleri yapılabilir’ kararının alınmasıyla birlikte Sevda Tepesi tekrardan kent gündemine gelmiştir. Suudi Kral’ın 28 sene önce satın aldığı arazinin, yapılan karar değişikliği ile imar hakkının iptal edilmesinin üzerinden geçen uzun zamanın ardından çıkartılan Mütekabiliyet Yasası sayesinde geri kazanması ile İstanbul’un bu büyüklükteki son yeşil alanı da betonarmeleşme tehlikesi ile yüz yüze gelmek durumunda kalmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından yapılan açıklamalarda; %6 imar’ın dikkat çekmeyeceği, nitelikli ağaçlarla alanın peyzaj değerinin geliştirilerek muhafaza edileceği yönündeki yorumları ise uzmanların ve halkın endişelerini gidermek için yeterli olmamıştır. 17.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yayınlanan Sevda Tepesi ile ilgili haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiş; Kahraman’ın sözleri başlığa “Boğaz, beton yığını olur” olarak yansıtılmıştır. 25.06.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde 86 yer alan haberde, “Hukuk dışı ve skandal” başlığı kullanılırken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu hakkındaki görüşleri geniş yer bulmuştur. Kahraman’ın “Son kararı Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu verecek. Bu yanlıştan dönme umudumuz tıkanmış değil. Ama vazgeçilmezse, Boğaziçi’nde bugüne kadar koruduğumuz özel orman statüsündeki korularda yapılaşma gündeme gelecek” sözleri dikkat çekmiştir. Sevda Tepesi, Boğaziçi’nde kalan sayılı koru alanlarından biri olup Suudi Arabistan tarafından 29 yıl evvel alınmış, 2013 yılında ise koru plan değişikliği ile yapılaşmaya açılarak İstanbul’un büyük projeleri arasında yer almıştır. 25.03.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde “Sevda Tepesi mahkemelik” başlığı ile yer verilen haberde, Şubemiz tarafından dava konusu haline getirilen Üsküdar Kandilli Mahallesi’ndeki çamlık alanın yapılaşmaya açılması hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman konu hakkında “2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na göre Sevda Tepesi koru alanı, yani yeşil alan. Yasa, koru alanlarının hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmamasını öngörüyor. İmar planında yapılan değişiklik yapılaşmanın önünü açacak. Eğer burası yapılaşmaya açılırsa Boğaz’daki birçok yeşil alan, mesire yeri de tehlikeye girer” açıklamasında bulunarak, dava gerekçelerini dile getirmiştir. ÇAMLICA TEPESİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çamlıca Tepesi’ne Cami Projesi’ açıklamasından sonra Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan gelen ‘Böyle bir çalışmadan haberim yok’ açıklamasının ardından tartışmalara neden olan ‘Çamlıca Tepesi’ne cami’ için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 8 Haziran 2012 tarihinde gerekli işlemlere başladığı ortaya çıkmış, doğal sit alanı olduğu için tek plan yapma yetkisinin Çevre ve 87 Şehircilik Bakanlığı’nda bulunduğu bölge için 1/5000’lik Nazım İmar Planı ve 1/1000’lik Uygulama imar planları hazırlanmış ve askıya çıkmıştır. Askıya çıkan planlarda ise değişikliğin re’sen Bakanlık tarafından onandığı bilgisi yer almıştır. Askıya çıkan plana göre Çamlıca Tepesi için 5 fonksiyon alanı öngörülmekte; tartışmalara neden olan caminin yer alması planlanan yerin tepenin nereteyse en yüksek noktasında olup, “dini tesis” alanı için ayrıldığı gözlenmektedir. Yaklaşık 15 bin metrekarenin dini tesis olarak işlendiği plana göre, dini tesis alanına kültürel tesis fonksiyonu da dahil edilmiş bulunmaktadır. Aynı zamanda alan içerisinde ticaret fonksiyonunun da yer aldığı dikkat çekerken, tepenin denize yönelen yamacında ise ‘turizm ve konaklama’ fonksiyonu yer aldığı gözlenmektedir. Hazırlanan plan notlarına göre turizm alanında emsal 0,15 olarak belirlenirken, inşaat taban alanının bu alan içerisinde %30’unu geçemeyeceği yönünde belirtilmektedir. İnşaat yüksekliği olarak ise 11 metre hak tanındığı görülmektedir. Planda üçüncü fonksiyon alanı olarak tanımlanan ‘rekreasyon alanı’; açık yeşil alan olarak tarif edilirken, üzerine portatif tesis yapma imkanı tanınmakta. Dördüncü fonksiyon alanı, park olarak tahsis edilmekte ve Burası Çamlıca Tepesi’nin ortasına denk gelmektedir. Vericiler için ise; TRT alanı olarak plana işlenen bölüm için plan notlarında gerçekleştirilecek projelerin Boğaziçi Silueti ile uyumlu olma şartı yer almaktadır. Alanda gerçekleştirilecek uygulamalarda ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayı aranmaktadır. 31.05.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan Çamlıca Tepesi’yle ilgili haberde, Üsküdar’dan teleferik yapılıp kullanımın arttırılacağını açıklayan Üsküdar Belediye Başkanı Süleyman Kara’nın yanı sıra, İstanbul Şube Eski Başkanı Pelin Pınar Özden’in de görüşlerine başvurulmuştur. İBB’nin geçtiğimiz yıl yapılacak yeni TV kulesi için açtığı ve büyük bir bütçe ayırdığı yarışmanın şartnamesinde bir cami yapısının yer almadığını hatırlatan Özden, bölgenin SİT alanı olmasından kaynaklı betonlaşmayı arttıracak her türlü yapılaşmadan da kaçınıldığını ve bunun böyle devam etmesi gerektiğini belirtmiştir. 01.06.2012 tarihli Posta Gazetesi’nde cami projesi ile gündeme gelen Çamlıca Tepesi’nde yapılmak istenenler, “Şehir Plancıları projeye tepkili” ifadesi ile haberleştirilmiştir. 4.1.2. Deprem Ve Diğer Afetler 03.08.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Ayamama Facia’yı Bekliyor” başlığı ile yayınlanan haberde, 3 yıl önce yaşanan felaket sonrasında yıkılması gereken yapıların hala duruyor olmasının yanı sıra dere yatağına yeni yapıların inşasına devam edildiği belirtilmiş, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri alınmıştır. Kahraman’ın duruma dair, “1995 yılında Ayamama Deresi’ndeki taşkında çok sayıda yapı su altında kalmıştı. Üç yıl önce yaşanan faciada da aynısı oldu. Bu periyoda bakarsanız felaket uzak değil. O günlerde ‘planları iptal ediyoruz ve buradaki yapıları engelleyeceğiz’ söyleminden sonra bölgede yeni yapılara izin verildi. Oradaki yapıların risk durumu devam ediyor” açıklamasıyla görüşleri haber içerisinde yer almıştır. 15.08.2012 tarihli Demokrat Gebze Gazetesi’nde yer alan haberde, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle TMMOB Gebze Makine Mühendisleri Odası tarafından organize edilen ve konuşmacı olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın katılacağı, ‘Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Semineri’nin duyurusu yapılmıştır. 3 Ağustos – Taraf Gazetesi 4.1.2. Mega Projeler Mayıs ayında yayınlanan Güncel Hukuk Dergisi’nde yer alan haber dosyasında ilk kez Hıncal Uluç’un 23.09.2010 tarihli köşe yazısında yer alan İstanbul’a dair Çılgın Projeler konu edilirken Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine başvurulmuştur. 03.02.2013 tarihli Vatan Gazetesi’nde “Ezber Bozuldu” başlığı ile yayınlanan büyük projelerin ve özelleştirme ihalelerinin miktarlarına dair haberde; Tüpraş, Karayolları arazisi, Petkim, Borsadan Tüpraş, İskenderun Limanı ve Galataport ihaleleri hakkında detaylı bilgi verilirken, köprü ile otoyolların da özelleştirilmesine değinilmiştir. Galataport’un Şubemizin açtığı dava sonucunda 2005 yılında gerçekleştirilen ihalesinin iptalinin ardından içinde bulunduğumuz yıl yeniden ihaleye gidileceği belirtilmiştir. ULAŞIM 10.05.2012 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde Ashley Perks’in İstanbul’da gerçekleştirilmek üzere planlanan ve onaylanan ulaşım projelerini kaleme aldığı köşesinde, devam eden projeler hakkında danışılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın, Marmaray ve Avrasya Tüneli üzerine görüşlerine yer verilmiştir. 20.06.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde “3. köprüye bahane” başlığı ile İstanbul’da yaz aylarına girilmesine rağmen azalmayan trafik yoğunluğuna dikkat çekilmiş, Boğaziçi köprülerinde ve çeşitli noktalarda başlayan yol bakım çalışmalarının trafiği 88 kilitlediğinden bahsedilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşleri alınmış, çözümün raylı sistem olduğu belirtilmiştir. 21.06.2012 ve 25.06.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yaz aylarında İstanbul’da yaşanan trafik sorununa değinmek üzere, “Köprüden önce son çıkış mı?” başlığı ile haber haline getirilen ulaşım sorunu, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşleri de alınarak haber haline getirilmiştir. 01.07.2012 tarihli Yapı Dergisi’nde yer alan haberde, yaz aylarında beklenenin aksine İstanbul trafiğinin daha da artması konu edilmiş, Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan’ın gerekçe olarak zorunlu köprü bakımını gösterdiği ve İstanbullulara çözüm olarak ‘kenti terk etmek’ önerisinde bulunduğu gelişmeler hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da görüşü alınmıştır. Atlar’ın, yaşanan sıkıntının 3. Köprü’yü haklı göstermek için olabileceğine dikkat çekerek “Kamuoyunu bu şekilde yanıltmamak gerekiyor” sözlerine yer verilmiştir. 08.07.2012 tarihli Bloomberg Businessweek Türkiye Dergisi’nde yer alan Marmaray’a dair haberde; kullanım yoğunluğu, yolcu kapasitesi ve diğer teknik bilgileri paylaşılmış, bunun yanı sıra Şubemiz eski başkanı Erhan Demirdizen ile Şube Sekreterimiz Akif Burak Atların görüşlerine yer verilmiştir. Demirdizen’in Marmaray’ın işletmesine dair görüşlerine, “Yerel bir hizmet olması ve AB’nin de hizmetin yerinden sağlanması ilkesine dayanarak yerel özellik taşıyan hizmetin İBB etkin kurgulanması gerektiğini savunuyorum. Veya merkezi yönetim ve yerel yönetim ortaklığı oluşturulabilir” sözleri ile yer almış, Atlar’ın görüşleri ise “Toplu taşımayı yaygınlaştırmada Marmaray’ın önemi oldukça büyük. Bu açıdan bakılınca tek bir kurumun işletmeyi üstlenmesi daha iyi olur. Diğer raylı sistemler ve toplu taşıma sistemlerinin de belediyeye bağlı birimler tarafından yönetildiğine dikkat edilip, bu entegrasyonu sağlamak adına işletmenin aynı kurum üzerinden götürülmesi daha mantıklı olabilir” kelimeleri ile belirtilmiştir. 17.08.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nin ‘Şehir Plancıları Odası: Biz İBB’yi Uyarmıştık’ başlığı ile verdiği metrobüs haberinde, 14 Ağustos tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Kadir 89 Topbaş’ın metrobüsün İstanbul’un trafiğine çözüm olamayacağına dair yaptığı açıklamaya istinaden Şubemiz tarafından yapılan basın açıklamasından alıntılar yapılmıştır. 17 Ağustos – Birgün Gazetesi 30.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde “1 milyon kişi İstanbul’da nasıl yürür?” başlığıyla İsmail Sarıoğlu’nun kaleme aldığı haberde; 1 Eylül Dünya Barış günü kapsamında organize edilen teröre karşı mitinglerin ardından İstanbul’un geniş çaplı bir mitinge hazır olup olmadığı sorulmuş ve şehir plancıların da görüşü alınmıştır. Yaklaşık 1 milyon kişinin katılımıyla gerçekleşmesi öngörülen teröre karşı mitingin nerete yapılabileceğine dair Odamızı temsilen eski Şube Başkanımız Erhan Demirdizen’in görüşlerine yer verilmiştir. Demirdizen; “1 milyon kişinin yürümesi, hayalleri zorlayan çok büyük bir rakam. Bu sayıyı İstanbul değil hiçbir dünya kenti kaldıramaz. Ana arterleri kilitler. Bizde güvenlik tedbirleri abartıldığı için metrolar, toplu ulaşım araçları da durur, şehrin bir bölgesi hayattan kopar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), büyük mitingler için denizi doldurarak Yenikapı’da bir yer yapıyor. Fakat deniz doldurularak yapılan yerleri işlevsel kullanamadığımız için buranın da işe yarayacağını zannetmiyorum” diyerek görüşlerini belirtmiştir. 25 Mayıs – Haberdar Gazetesi İstanbul’da Haziran ayının gelmesiyle birlikte, okulların kapanıp trafiğin rahatlaması beklenirken, İstanbul Belediyesi’nin Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ile Haliç Köprüsü’nü bakıma alması ile birlikte toplu ulaşım kullanılamaz, İstanbul içi erişim gerçekleştirilemez hale gelmiştir. Kentin iki ana arterindeki bakım-onarım çalışmalarının eş zamanlı başlaması uzmanlar tarafından, 3. köprünün ihtiyaç olduğunu kabul ettirme çabasından ziyade zamanlama sorunu olarak nitelendirilmiştir. 29.11.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde İstanbul’da gerçekleşen 3. Toplu Ulaşım Haftası kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler doğrultusunda hazırlanan haberde, İstanbul içinde ulaşımın pahalı ve konforsuz olduğuna dikkat çekilmiş, konuyla ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da yorumları alınmıştır. Atlar en önemli sorunu toplu ulaşım olarak belirtirken, mevcut sistemin de sıkıntılarının da olduğuna değinmiş, İstanbul’un toplu ulaşım sistemi içerisinde en önemli sıkıntının entegrasyon olduğunu açıklamıştır. 29.11.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde İstanbul’da gerçekleşen 3. Toplu Ulaşım Haftası kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler doğrultusunda hazırlanan haberde, İstanbul içinde ulaşımın pahalı ve konforsuz olduğuna dikkat çekilmiş, konuyla ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da yorumları alınmıştır. Atlar en önemli sorunu toplu ulaşım olarak belirtirken, mevcut sistemin de sıkıntılarının da olduğuna değinmiş, İstanbul’un toplu ulaşım sistemi içerisinde en önemli sıkıntının entegrasyon olduğunu açıklamıştır. 04.12.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde Onur Erdem tarafından kaleme alınan haberde; İstanbul’un merkezi semtlerinde yeterli düzenleme olmaması nedeniyle engelli vatandaşların maruz kaldığı zorluklardan bahsedilmiştir. Erdem bire bir tekerlekli sandalye kullanarak kentin sokaklarını deneyimlerken yaşadıklarını ‘kaldırıma çıkamadım, restoranlara giremedim, engelli asansöründe mahsur kaldım’ diye sıralarken, konu ile ilgili Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün de uzman görüşlerine başvurmuştur. Akgün; 2005 yılında 5378 sayılı kanunla birlikte yerel yönetimlere kente erişimi sağlamak üzere 7 yıl süre verildiğini, ancak zaman diliminin verimli kullanılamamasının yanı sıra sürenin 3 yıl daha uzatıldığını belirterek sorumluluklarının yerine getirilmediğine değinirken, sorunun uygulamada eksik kalan yerel yönetimlere yönelik cezai yaptırım getirilememesinden kaynaklandığını belirtmiş ve çözüm önerisi olarak örgütlü mücadeleden bahsetmiştir. 02.05.2013 tarihli Star Gazetesi’nde “İstanbul’un kaldırım görüntüsü utandırıyor” başlıklı haberde İstanbul’un her bir ilçesinde farklı şekilde uygulanan kaldırım ve yol mantarlarının oluşturduğu estetikten uzak görüntüye değinilirken, Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın da görüşlerine yer verilmiştir. Konuyla ilgili Çalışkan, kent mobilyalarının yerli yerince kullanılmadığına dikkat çekmiştir. 01.06.2013 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde “Bu projeler biterse TEM kilitlenecek” başlığıyla verilen haberde kuzeye doğru genişleyen İstanbul trafiği kapsamında Seyrantepe-Bahçeşehir arasındaki hat üstünde üretilen projeler tamamlandığında TEM aksının kilitleneceği belirtilmiş, konunun uzmanlarından da görüş alınmıştır. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; bu hattaki yapılaşmanın 2009 yılında İstanbul için kabul edilen planlarda yer aldığını ancak yapılaşma devam ederken planlanan altyapı çalışmalarının başlamadığına değinirken, diğer bir taraftan İstanbul’un kuzeyi için düşünülen her bir proje kentin orman ve su kaynaklarını tehlike altına alacağına dair görüşlerine yer verilmiştir. 01.06.2013 - Sözcü Gazetesi 90 Boomberg HT – 20 Mart 2012 Devre Arası Programı’na katılan Şube 2. Başkanımız Mehmet Murat Çalık, motorlu taşıt kaynaklı hava kirliliği ve iklim değişikliğine yol açan gazların azaltılması amacıyla bisiklet yollarının yaygınlaştırılmasına yönelik hazırlanan projelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından destekleneceğine dair yapılan açıklamayı değerlendirdi. Çalık, Avrupa’daki ve diğer birçok dünya kentindeki gibi yaygın hale gelebilmesi için öncelikle altyapının yeterli hale getirilmesinin gerektiğini belirtti. Belediyenin bu konuda yaptığı çalışmaların hayata geçirilmesinin gerektiğine değinen Çalık, İstanbul ulaşım sistemi içerisinde bisikletin önemli bir yer teşkil etmesinin gerekliliğini savunmuş, bunun da entegre ulaşım sistemiyle elde edilebileceğini açıklamıştır. Bisiklet ulaşımından kastedilenin gezi amaçlı ulaşımdan ziyade ilçeler içerisindeki ulaşım sistemine katkı sağlanmasının öneminin altını çizen Çalık, bütün İstanbul trafiği için bu ağı sağlamanın çok da mümkün olmadığına işaret ederek, yeni yapılanan ilçelerde ulaşım sistemi kurgulanırken içinde bisiklet yolunun da düşünülmesinin ileride gerçekleştirilecek organizasyonlarda yol belirlemeye yardımcı olacağını belirterek sözlerini sonlandırmıştır. Kanal A – 28 Mart 2012 Ana Haber Programı’na katılan Şube Sekreter Yardımcısı Mehmet Murat Çalık, üçünü kez ertelenen 3. Köprü ve bağlantı yollarını içeren, yap-işlet-devret modeliyle 20 Nisan’da tekrardan açılacak ihaleyi değerlendirdi. 3. Köprü’nün yap-işlet-devret modeliyle işletilebilecek kadar rantabl olmadığını belirten Çalık, devletin yapmasının maliyet açısından daha uygun olabileceğini ama gelecek nesillere maddi anlamda külfet olacağını belitmiş, İstanbul’un katledilmesinin faturasını ise kimsenin ödeyemeye gücünün yetmeyeceğini vurgulamıştır. NTV – 07 Nisan 2012 NTV Haber Programı’na röportaj veren Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, İstanbul’daki otopark sorunu hakkında açıklama yapmıştır. Eski mahallesini ziyareti sırasında sokaktaki araç yoğunluğu fark eden R. T. Erdoğan’ın otopark 91 sorununu dile getirmesi üzerine gündeme gelen “işgal altındaki sokaklar” konusu hakkında Atlar; çözümün otopark ihtiyacına uygun yapılan imar planlarının tam olarak uygulanması olduğunu belirtmiştir. Show TV – 12.09.2012 Ali Kırca Ana Haber Programı’nda eski Şube Başkanımız Pelin Pınar Özden’in Haliç Metro Geçiş Köprüsü hakkındaki röportajı yayınlanmıştır. İnşaatın geceli-gündüzlü devam ettiği belirtilirken, yapılacak metro geçiş köprüsünün Unkapanı ve Atatürk köprülerinden yüksek olduğu vurgulanarak, uzmanlarla yetkililer arasında tartışmaları alevlendirdiği belirtilmiştir. Konu hakkında Özden; köprünün sadece silueti etkilemekle kalmayacağını, tekerlekli araç ve deniz trafiğine de olumsuz etkisinin olacağını belirtmiştir. CNNTürk - 07.01.2013 Cüneyt Özdemir’in sunduğu 5N1K Programı’na canlı yayın konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, İstanbul’un karla mücadelesini ve yerel yönetimlerin konuyla ilgili çalışmalarını değerlendirmiştir. Kahraman, İstanbul dışında bütün metropollerin hava muhalefeti ve doğaüstü haller söz konusu olunca sıkıntı yaşadığına değinirken, toplu taşıma üzerine kurgulanmış bir ulaşım sistemine sahip olmanın hava olaylarından daha az etkilenmeyi sağlayacağının da altını çizmiştir. İstanbul’un kronikleşmiş trafik sorununun deniz ulaşımının verimli kullanılmaması ve yetersiz kalan raylı sistemden kaynaklandığına dikkat çeken Kahraman, aslında iklime bağlı olarak gelişen koşulların süregelen trafik sorunu ile çakıştığında afet durumuna dönüştüğünü açıklamıştır. STV - 11.01.2013 Haber Bülteni’ne röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman; İstanbul’da yaşanan yoğun trafiğin ulaşım sisteminde değişikliğe gidilmeden çözülemeyeceğini ifade emiş, ulaşım yatırımlarının karayolunun kuvvetlendirilmesi ve buna bağlı metrobüs, 3. köprü gibi sistemlerin inşasına yönlendirilmesi yerine kesin çözüm elde etmek üzere raylı sistemler için kullanılmasının gerektiğini, ayrıca bunun daha az maliyetli olacağını vurgulamıştır. TARİHİ ALANLARDA MEGA PROJELER HAYDARPAŞA İki yıl önce geçirdiği yangın sonrasında halen gerekli müdahalelerin yapılmaması, geçici çözümlerin ise çevre koşulları karşısında yetersiz kalması tarihi gar binasını çürümekle karşı karşıya bırakırken, kamuoyu ve uzmanlar yetkililerin sorumluluklarını yerine getirmemesine sebep olarak yapılmak istenen turizm projesini görmekte. 01.09.2012 tarihliTaraf Gazetesi’nde“Haydarpaşa Çürüyor” başlığı ile birinci sayfadan verilen haberde yangından hasar gören Haydarpaşa Garı’nın restorasyonuna başlanamadığından bahsedilmiş, geçici kaplamanın çürümeyi durdurmaya yetmediği vurgulanmıştır. Haberde Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu ve Mimar Korhan Gümüş’ün konuyla ilgili görüşlerinin yanı sıra Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Yapıda hasar olması kaçınılmaz, çatının onarımının yapılmaması Haydarpaşa Garı hakkındaki söylentilerin doğru çıkacağını gösteriyor” açıklamaları da yer almıştır. 15.09.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’ndeki Haydarpaşa Garı ve Liman Dönüşüm Projesi’nin nihai düzenleme kararının, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanması hakkındaki haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri yer almıştır. Kahraman; “Burası gelecek nesillere aktarmamız gereken bir yapı. Bu plana karşı çıkıyoruz” diyerek Odamızın tepkisini belirtmiş ve “Buraların müdahale edilmesi gereken alanlar olduğu ortada. Ancak buraların illa özelleştirilmesine gerek yok. Kıyı alanları kamusal alanlar olarak kullanılabilir. Konut, alış-veriş merkezi, otel olarak değil kamusal kullanım dikkate alınarak değerlendirme yapılmalı” sözleriyle görüşlerini ifade etmiştir. 15.09.2012 – Günlük Evrensel Gazetesi 15.09.2012 tarihli Hurriyet Daily News Gazetesi’nde yer alan haberde de Haydarpaşa Liman’ı ve çevresinin özelleştirilme olasılığından bahsedilmiş ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu ile ilgili görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman’ın; tarihi istasyonun planı onaylandıktan sonra alanın kamusal alan olma özelliğini kaybetme riski taşıdığını belirten ifadelerine yer verilmiştir. 15.09.2012 – Hurriyet Daily News 16.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde de yer alan Haydarpaşa Garı ve çevresine dair planın onaylanması hakkındaki haber, Haydarpaşa artık kartpostallarda kalacak sözleriyle başlıklandırılmıştır. Askıya çıkan plana Odamızın Mimarlar Odası ile itiraz ettiğinin bilindiği belirtilmiş, alanın kaderinin yılbaşına kadar netlik kazanacağının ve itirazlar sonuç bulmadığı takdirde alana ilk kazmanın önümüzdeki yazın ilk aylarında vurulabileceğinden söz edilmiştir 92 STK’ların 1/5000 ölçekli Harem Bölgesi ile Haydarpaşa Liman Geri Sahası Nazım Planı’na açtığı yürütmenin durdurulması ve planın iptali hakkındaki davanın devam ettiği vurgulanmıştır. KUŞ DİLİ ÇAYIRI 20.10.2012 – Sol Gazetesi 20.10.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Haydarpaşa’yı Dönüştüren İmar Planı Dava Edildi” başlığıyla verilen haberde, Şubemizin ilgili kurum, kuruluş ve meslek odaları ile geçtiğimiz yaz aylarında onaylanarak yürürlüğe giren Haydarpaşa Garı ve Liman Bölgesi Nazım İmar Planı’nın yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile ortaklaşa açtığı davadan bahsedilmiştir. Dava dilekçesinden alıntı yapılan haberde, Haydarpaşa bölgesinin tarihi öneminin yanı sıra, bulunduğu yoğun yapılaşma alanı içerisinde olası bir afet durumda önemli bir toplanma ve sığınma noktası teşkil ettiği, kamu yararı ve can güvenliği açısından buranın emlak yatırımlarına açılmayarak kamusal açık alan özelliğinin korunmasının gerektiğinden bahsedilmiştir. 23.11.2012 tarihli Gazete Kadıköy’de “Haydarpaşa Port’a hem onay hem dava!” başlığı ile çıkan haberde; Belediye Meclisi’nde onaylanan plan doğrultusunda Haydarpaşa Garı’nın otel ve alışveriş merkezi, arkasında kalan tren yolunun rezidans, Harem Otogarı’nın ise yeşil alan olacağı açıklanmış, buna paralel olarak Şubemiz ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ile 93 06.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “AKP Kadıköy’de boş alan gördü!” başlığı ile Kuşdili Çayırı’na AVM yapılmasına dair imar planı değişikliği hakkındaki haberde, 2009 yılında Şubemiz tarafından planın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle açılan dava sonucunda AVM kararının iptal edildiği hatırlatılmış, hazırlanan güncel plana meslek odalarının Kadıköy Belediyesi ile birlikte dava açmasının daha etkili olacağından bahsedilmiştir. 10.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde yer alan haberde; 2012 yılının Aralık ayında askıya çıkan Haydarpaşa Garı’nın Kadıköy planlarına; koruma amaçlı planların evrensel teknik ve ilkelerine aykırı olması, kentin ihtiyaçlarından ziyade emlak yatırımlarına göre düzenlenmiş olması, Kadıköy Meydanı’na ölçüsüz ve süresiz yapılaşma getirdiği gerekçeleriyle Şubemiz ve Mimarlar Odası tarafından dava açıldığından bahsedilmiştir. 01.09.2012 – Taraf Gazetesİ 06.09.2012 – Taraf Gazetesi 26.10.2012 – Özgür Gündem Gazetesi 17.05.2013 tarihli Gazete Kadıköy’de ÇŞB tarafından onaylanan plana göre Kuşdili Çayırı’nda yapılmasının önü açılan AVM’ye karşı bir araya gelen sivillerin yürüyüşüne yer verilmiş, eyleme katılan Yönetim Kurulu üyemiz Müge Yorgancı’dan da bahsedilmiştir. 24.05.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Melih Aşık, Açık Pencere isimli köşe yazısında Kuşdili Çayırı’na yapılmak istenen AVM projesi karşısında Kuşdili Platformu ile Odamızın verdiği demokratik mücadelen dolayı kutlamıştır. 3. KÖPRÜ İstanbul Boğazı’nda inşa edilecek “Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin Odayeri-Paşaköy (3. Boğaz Köprüsü Dahil) Kesimi” ihalesi öncesinde, İstanbul’da Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirilmiş ve takibinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile başlayıp, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile biten, sorumluların yer aldığı isim listesi hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. 20 Nisan Cuma günü Ankara’da gerçekleştirilen 3. Köprü ihalesinde içeride teklifler alınırken, dışarıda 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu üyleri tarafından protesto gösterisi düzenlenmiş ve Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından basın açıklaması okunmuştur. 01.04.2012 tarihli Yapı Dergisi’nde, Odamızda düzenlenen basın açıklamasına yer verilmiştir. Çok sayıda meslek odası, sendika ve sivil toplum örgütünün destek verdiği “3. Köprü Yerine Yaşam Platformu” sözcüsü olarak konuşan Prof. Dr. Zerrin Bayraktar’ın, İstanbul’un trafik sorununu çözmek yeni köprülere değil, raylı ulaşımla deniz yolunun etkin biçimde kullanılmasına, yani bu ikisinin kesiştiği yeni Haydarpaşa’lara gereksinim varken, bunun tam tersi gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır sözleri yer bulmuştur. 19.04.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde, Odamızın da içerisinde yer aldığı, 3. Köprü yerine Yaşam Platformu tarafından gerçekleştirilen suç duyurusuna yer verilmiştir. Suç duyurusu öncesinde, İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde, “3. Köprü projesi cinayettir, ihale hukuk dışıdır” pankartı açılmış, ardından gerçekleştirilen basın açıklaması ile birlikte 20 Nisan günü Ankara’da gerçekleştirilecek 3. Köprü eylemine davet duyurusu da yer almıştır. Evrensel Gazetesi – 19 Nisan 2012 21.04.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde, İstanbul Boğazı’na inşa edilecek 3. Köprü yapımını da içeren Kuzey Marmara Otoyol Projesi’nin ihaleye çıktığı 20 Nisan günü gerçekleştirilen eylem ve basın açıklaması yer almıştır. Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın yaptığı basın açıklamasında yer alan; “ormanlarımıza, yaşam alanlarımıza, mahallelerimize, kentlerimize yönelik bu saldırılara karşı direneceğiz, 3. Köprü projesi ve İzmirİstanbul otoyolu gibi rant projeleri iptal edilmelidir” sözlerine yer verilmiştir. Yeni Çağ Gazetesi – 21 Nisan 2012 21.04.2012 tarihli Yeni Çağ Gazetesi’nde, 3. Köprü ihalesine gelen tekliflerin yanı sıra 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu tarafından gerçekleştirilen basın açıklaması yer bulmuştur. İhale komisyonu Başkanı İhsan Akbıyık tarafından, China Communications Construction-Doğuş İnşaat Ticaret AŞ-Yapı Merkezi-Arkon İnşaat Ortak girişiminin eksiklikler nedeniyle ihale teklifinin alınmadığının açıklanmasının ardından, Grubun ihaleye teklif vermediğini bildirdiği belirtilmiştir. Şartname alan 11 firmadan 5’inin teklif verdiğini, ilk olarak 5 Nisan’da yapılması planlanan ihalenin isteklilerden gelen talepler doğrultusunda 20 Nisan’a ertelendiği açıklamasına yer verilmiştir. Platform üyelerinin dövizleriyle ihale teklifleri kabul edilirken dışarıda “Köprü değil, insanca yaşama hakkı istiyoruz” dediği belirtilmiş, Şehir Plancıları İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar’ın Platform adına basın açıklaması yaptığı yer almıştır. Bir yandan dava süreci devam eden Kuzey Marmara otoyolu bağlantı güzergahları diğer bir adıyla 3. Köprü için çalışmalar son sürat devam ederken, inşai faaliyetler öncesi son hazırlık olarak güzergah üzerindeki ağaçların kesimi işine başlandı. Kent gündemini yakından takip eden kurum, kuruluş ve meslek odalarının yanı sıra konu ağaç kıyımı olunca kamuoyunda eski önemine kavuşan konu ile ilgili tekrardan uzman görüşlerine başvuruldu. 20.08.2012 Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Tarih ve Yeşil’e Darbe’ başlığı ile haber dosyasında, AKP hükümeti’nin kamu arazilerini ranta dönüştürürken İstanbul’un doğasının tehdit edildiği belirtilirken, bir bir sıralanan gündemdeki kentsel projelerin 94 kamusal alanları katlettiği vurgulanıp, Sakarya 1. İdare Mahkemesi tarafından 3. Köprü hakkında Şubemizin açmış olduğu davanın olumlu yönde neticelenmesinden bahsedilmiş, gelişmelere dair Şubemiz tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasından alıntılar yapılarak etraflıca bir dosya hazırlanmıştır. Eylül ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde yer alan 3. Köprü hakkında kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik haberde, Şubemiz tarafından köprü planına açılan davanın, Sakarya 1. İdare Mahkemesi tarafından söz konusu planın uygulamasının durdurulması yönünde karar verilerek sonuçlandığı belirtilmiştir. 05.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan haberde 3. Köprü için çalışmaların başladığı, sondaj hazırlıkları devam ederken köprü karşıtlarının ağaç kıyımı nedeniyle tedirgin olduğundan bahsedilmiştir. Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın Odamız tarafından yürütülen davalardan da bahsettiği görüşlerine yer verilen haberde, sürecin başından bu yana Şube olarak bu konuyla ilgilenildiğini ve her ne kadar yetkililere olumlu bir dille başvurulmuş olsa da müzakereye kapalı bir sürecin işlediği açıklamaları da yer almıştır. 06.09.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde “3. Köprü için ağaç kıyımı” başlığı ile yer alan haberde, Poyrazköy ve Garipçe güzergahında inşa edilecek 3. Köprü için ağaç kesimine başlandığı belirtilmiş, Şubemizi temsilen Çare Olgun Çalışkan’ın açıklamalarına yer verilmiştir. Çalışkan’ın, “Eğer karar vericiler, iktidar, Büyükşehir Belediyesi bu davalarda haklı olduklarını düşünselerdi, yargı sürecini bekleyip haklılıklarını kanıtladıktan sonra köprü için çalışmaya başlarlardı. Yargı kararını beklemeden ağaçların kesim işlemlerine başlanması, mahkeme kararlarının işe yaramamasına sebep olacak. Mahkeme olumsuz yönde karar alsa dahi, proje ilerlediği için kamu yararı gözetilerek biran evvel tamamlanmaya çalışılacak” sözleri habere yansıtılmıştır. 09.09.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde çıkan 3. Köprü konulu haberde; FSM ve Boğaziçi köprülerinde olduğu gibi 3. Köprü vesilesiyle yeni bir göç hareketi, yerleşim alanı ve rant doğuracağı öngörüsü ve yeni köprünün ‘İstanbul’un 95 ciğerlerinde’ konumlanmış olmasından ötürü olayın hafife alınamayacağı açıklanmıştır. Haberde Şubemiz tarafından hazırlanan “3. Köprü Projesi Değerlendirme Raporu”nun da İstanbul’u bekleyen doğal ve sosyal risklerin etkilerini ortaya koyduğun belirtilmiştir. 10.12.2012 Flashaber Gazetesi’nde Ali Rıza Yıldız tarafından kaleme alınan köşe yazısında 3. Köprü çözüm olacak mı diye sorulurken, 15 milyonluk İstanbul’un kuzey ormanları üzerinden geçirilmesi planlanan otoyol ve 3. Boğaz Köprüsü projelerinin sürdürülemez bir megapolitan büyümeyi tetikleyeceğinden bahsedilirken, projenin Odamız tarafından ‘rant köprüsü’ olarak adlandırılmasına hak verilmiştir. 29.05.2013 tarihli Sözcü Gazetesi’nde “Fatih fethetti, AKP katletti” başlığı ile verilen haberde; 3. Köprü’nün inşası için ağaç kesimine başlanan İstanbul’un Kuzey Ormanları ele alınırken, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da görüşlerine başvurulmuştur. Atlar; kentin topraklarına bir kazanç mekanizması olarak bakıldığını vurgularken, kamu arazilerine plan yapıp ayrıcalıklı imar hakları vererek elden çıkartıldığını, Büyükşehir Belediyesi’nin kendi mülkiyetindeki alanlar için plan yapma yetkisine sahip olduğunu açıklamıştır. Örnek olarak Levent’teki İETT arazisini veren Atlar, şu anda kamu arazileri üzerinde gökdelenlerin yükseldiğinin alAını çizmiştir. 30.05.2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde “Katliam köprüsü” başlığıyla verilen haberde yine inşaat sebebiyle kesilecek ağaçlar ve Kuzey Ormanları’ndan temel atma töreni kapsamında bahsedilmekte olup köprüye verilen “Yavuz Sultan Selim” isminin Alevi vatandaşların tepkisini çektiğine de değinilmiştir. Konuyla ilgili olarak 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu Sekretaryası olan Şubemizin basın açıklamasına yer verilmiş, “Yaklaşık 20 yıl sonra, sözünün arkasında bir iktidar ile İstanbul’a karşı işlenen cinayetin tanıkları konumundayız. İstanbul’un sermaye tarafından fethedilebilmesi için her türlü yolun mübah ilan edildiği tarih” alıntısıyla Şubemiz tarafından dönemin İBB Başkanı Erdoğan’ın 3. Köprü’ye ilişkin sözlerine yapılan göndermeye dikkat çekilmiştir. 30.05.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde de yer bulan 3. Köprü temel atma töreni “Eller ranta açıldı başlığı” ile yayınlanırken, İstanbul’un Kuzey Ormanları’nı 300 milyar dolarlık ranta açılışının dualar eşliğinde yapıldığı vurgulanmış ve konu hakkında Odamız görüşlerine yer verilmiştir. 30.05.2013 tarihli Yurt Gazetesi’nde de 3. Köprü’nün temel atma törenine ilişkin haberde Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı sırasındaki söylemleri ile gerçekleştirilenin tutarsızlığına değinilirken, Şubemiz yazılı basın açıklamasına da yer verilmiştir. 06.12.2013 Flash Haber Gazetesinde “İstanbul bitti, Marmara denizini imara açtılar” başlığıyla verilen haberde Yassıada ve Sivriada planları gündeme getirilmiş, konu hakkında Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın açıklamalarına yer verilmiştir. 13.12.2013 Günlük Evrensel Gazetesinde “Yok etmek yasak değil, konuşmak yasak” başlığıyla verilen haberde; “Şehir ve İnsan Kulübü” tarafından yapılmak istenen, Kuzey Ormanlarının tahribatına yönelik bilgilendirme etkinliğine YTÜ yönetiminin önce izin verip ardından karar değiştirmesi haber konusu yapılmış. Etkinliğin Şubemizde gerçekleştirildiğinden bahsedilmiştir. KUZEY ORMANLARI KATLEDİLİYOR Kuzey Marmara Otoyolu kapsamında inşaatına başlanan 3. Köprü çalışmaları ilerledikçe İstanbul’un Kuzey Ormanlarında yapılan kıyım daha da belirgin hale gelmiş, ulusal basında görüntülerle birlikte haber dosyaları oluşturulmuştur. Tempo Dergisi’nde ise son birkaç yılda onaylanan planlar sonucu kaybedilen yeşil alanların listesi hazırlanmıştır. Söz konusu haberler başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır. 01.09.2013 - 20.10.2013 Tempo Dergisi - Yeşile veda Hürriyet Gazetesi – İstanbul’da yeşile veda Ortdoğu Gazetesi – İstanbul’da yeşile veda 08.09.2013 tarihli Sözcü Gazetesi – Yeşile Hastayım yalan İstanbul ormanları talan Aydınlık Gazetesi – İstanbul halkı sokağa çıkıp projeyi durdurmalı Sunday’s Zaman Gazetesi – Scale of destruction in Istanbul increasingly visible Kayım ayında yayınlanan Maison Francaise Emlak Yaşam Dergisinde “Yeşile veda” başlığı ile verilen haberde 3. Köprü inşaatına başlanması sebebiyle Kuzey Ormanları’nın kesilen bölümleri, Boğaziçi’nde köprü ayaklarının yerleştirileceği alanlar ile Çamlıca Tepesi’ndeki cami hazırlığı sebebiyle temizlenen alan ve Yenikapı’da miting alanı olarak kullanılmak üzere doldurulan alanın fotoğrafları haber dosyasıyla paylaşılmıştır. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiştir. 05.11.2013 Taraf Gazetesinde “Kuzey Ormanları Savunması” başlığı ile Agora isimli köşesinde Yüksek Taşkın, Zekeriyaköy Forumu tarafından düzenlenen “Gezi ve sonrası tahayyül dünyamız” adlı etkinliği kaleme alırken KOS aktivistlerini araştırmaya başladığında Şubemiz Yönetim Kurulu Çare Olgun Çalışkan’ın Yeşil Sempozyumda yapmış olduğu sunumdan bahsetmiştir. 07.11.2013 Today’s Zaman Gazetesinde de 96 inşaatına başlanan 3. Köprü’nün yarattığı yıkımdan bahsedilmiş, tahrip edilen Kuzey Ormanları’na ve İstanbul’un kaybettiği doğal alanlara değinilmiş, konu hakkında Ulaşım ve Haberleşme Bakanlığı’ndan yetkililer ile Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine yer verilmiştir. YENİ KENT Trafik ve altyapı sorunları ile boğuşan İstanbul’a 14 milyon nüfusluk yeni bir şehir kurulması gündemde. Avrupa yakasında yer alan Kayaşehir bölgesinde, İstanbul’un 2009 onanlı çevre düzeni planında yer almayan proje ile ilin kuzey yönünde genişlemesi İstanbul’u daha yaşanmaz, ölü bir kent haline gelmesinden korkuluyor. Bugüne kadar iyice etüt edilmemiş ve gelecek projeksiyonu yapılmamış projelerin İstanbul’u günümüzde yaşanan sorunlar ile karşı karşıya getirdiği bilinirken, uzmanlar bu projenin de yanlış düzenlenen başka bir devasa proje olmasından endişe duymakta. 07.08.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde “İstanbul’a yeni kent” başlığı ile verilen haberde; AKP hükümetinin çevre düzeni ve imar planlarına uymadan, İstanbul’da 1 milyon nüfuslu yeni bir şehir kurmak için harekete geçtiği belirtilmiştir. Avrupa yakasında Kayaşehir adlı bölgede kurulması planlanan devasa proje hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuş, Kahraman’ın “2009’da kabul edilen çevre düzeni planında yer almayan 1 milyon nüfusluk Kayaşehir planı, bu kentin gelecek senaryosuna uymamakta. Bu büyüklükte bir projenin etütlerinin çevre planında yer alması gerekiyor. 2009’da demek ki bu projeler kabul görmemiş işletilmemiş, ama bir dizi değişiklikle hükümler getiriliyor. İstanbul’un olmazsa olmaz doğal kaynakları ki bunları bugüne kadar fazlasıyla tahrip ettik. Bu yapılaşmalarla yok edilmeye devam edilmesi anlamına geliyor. Yeni yapılaşma su havzalarına, oksijen kaynaklarına talebi arttıracak. Bu İstanbul’un yaşanamayan bir kent haline gelmesi anlamına gelmekte” ifadelerine yer verilmiştir. 08.08.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde yer alan Yeni Kent haberinde ise, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “İstanbul’u daha fazla zorlamayın” sözleri başlık olarak kullanılmış ve Kahraman’ın ‘İstanbul’un daha fazla yeni yapılaşmayı kaldıramayacağı, kuzeye doğru büyümenin 97 tamamen durdurulması gerektiği, İstanbul’un sınırlarının zorlanmasının bu kenti öldürmek anlamına geleceği’ ifadelerine yer verilmiştir. 22.01.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde “Yeni Şehirler ekolojiyi katledecek” başlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından İstanbul’a kurulacak iki “yeni şehir” projesinin “ekolojik” olacağına dair açıklamalarıyla yeniden gündeme getirdiği konuya dair haberde, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Konu hakkında Kahraman; İstanbul’un kuzeye doğru yapılaşmasının ekolojiyi tehdit ettiğini belirtirken, özellikle İstanbul’un korunması gerekli su havzaları ve orman alanlarına doğru bir büyüme olduğuna değinmiştir. Bu tür bir yapılaşmanın İstanbul’u yaşanmaz hale getireceğini vurgulayan Kahraman; “Ekoloji kavramını bu tür projelerde kullanmayı çok seviyorlar. Ancak bu yapılaşmanın İstanbul için vahim sonuçlar doğuracağını ve ekolojik sorunların artacağını görmek lazım. Yeni yapılaşmayı çevresinde oluşturacak taleple birlikte düşünmek lazım. Bu projeler emsal gösterilerek o bölgeler yapılarla işgal edilmiş olacak” şeklinde görüşlerini bildirmiştir. Aydınlık Gazetesi - 22 Ocak 2013 25.01.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde de yer alan İstanbul’un kuzeyine yapılacak yeni şehir hakkındaki haberde; projenin sayısal ve mekansal detaylarına yer verilirken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’la birlikte konusunda uzman mühendis ve mimarların da görüşlerine başvurulmuştur. Konu hakkında Kahraman, “Daha önceki planlarda kuzey bölgesi imar planları dışında kalıyordu çünkü bu bölgede su havzaları ve ormanlar mevcut olduğu için imara açılması söz konusu değildi. İBB’nin imar yasalarında burası ‘kırmızı çizgi’ydi. ‘Yeni şehir’ ile İstanbul yakın zaman içince 20 milyonu geçecek. Özetle İstanbulu’u kaybedebiliriz” şeklinde açıklamada bulunmuştur. 17.02.2013 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin Pazar ekinde yer alan “İstanbul’un emlak yatırımları kuzeye kayıyor” başlıklı haberde, İstanbul’ yapılacak iki yeni şehir ile 3. Havaalanı projelerinin tetiklediği inşaat yatırımlarının detaylarından bahsedilirken, konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın; “2009’da yürürlüğe giren İstanbul Çevre Düzeni Planı, İstanbul’un doğubatı ekseninde gelişimini öngörüyordu. Orman alanlarını, su havzalarını ve nitelikli tarım alanlarını koruyordu. Ama İstanbul’un kuzeyine yönelik ve tamamı merkezi yönetim kararlarıyla üretilen bu yeni projeler, şehrin sahip olduğu doğal değerleri tehdit ediyor. Bilimsel şehircilik yaklaşımı erk edildi. Üçüncü köprü, kent içi ulaşımdan çok bu emlak yatırımlarına hizmet edecek” şeklindeki açıklamalarına 2. MEGA KENT Başbakan Erdoğan’ın “İstanbul’a 2 Şehir” projesinin ayrıntıları belli oldu. İlkinin Kemerburgaz’a yapılması öngörülen yeni şehirlerden ikincisinin yeri Tuzla olarak açıklandı. İstanbul ormanlarını korumak için Şile ve Ağva’dan vazgeçildiği belirtilirken; metro, kara ve denizyolu gibi ulaşım araçları ile erişilebilir olması sebebiyle Tuzla ön plana çıktı. 29.08.2012 tarihli Sabah Gazetesi’nde “İkinci Mega Kent Tuzla’ya” başlığıyla çıkan, Başbakan Erdoğan’ın “İstanbul’a İki Şehir” projesinin detaylarının paylaşıldığı haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiştir. Kemerburgaz’da yapılacak 500 bin kişilik ‘çılgın şehir’lerden yeri sır gibi saklanan ikincisi’nin Tuzla’ya inşa edilmesi hakkındaki tasarı üzerine Kahraman’ın, “Anadolu yakasına yapılacak şehrin Şile yerine Tuzla’da inşa edilecek olması olumlu. Ama 3. Köprü’nün özellikle Kuzey Ormanı içinde yapılması ile birlikte Şile tarafı şehirleşme baskısında olacaktır. Fakat Şile yerine Tuzla bölgesine taşınmasına bakılırsa, daha yerinde bir karar olduğu söylenebilir. Şile, Kuzey Ormanlarının bulunduğu alan ve doğal alanlarının korunması gereken bir bölge. Tuzla’da su havzaları kriterlerine dikkat edilerek yapılabilir bir proje. Tuzla’daki yeni şehir ulaşım ve trafik açısından bakıldığında ulaşıma baskısı olmayacağını düşünüyorum.” sözlerine yer verilmiştir. 31.08.2012 tarihli Ekonomi Gazetesi’nde yer alan Mega Kent haberinde, İstanbul’un doğuya doğru büyüyeceğine değinilmiş, Şile’den vazgeçildiği belirtilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın yanı sıra eski Şube Başkanı Erhan Demirdizen’in de görüşlerine yer verilen haberde ortak mesaj Tuzla’daki içme suyu havzalarının unutulmaması gerektiği yönünde olmuştur. KIYI ALANLARI 25.08.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Ataköy Marina hakkında “Ataköy’ü parayı bastıran kapatacak” başlığıyla verilen haberde; Şubemizin turizm alanı olduğu halde Kıyı Kanunu’na aykırı bir şekilde konut yapılaşması da planlandığı gerekçesiyle dava açtığından söz edilmiştir. TOKİ’ye devretilen Galleria, Ataköy Marina, Sheraton Oteli, Dünya Göz Hastanesi ve bir benzin istasyonunun da bulunduğu arazinin yaklaşık 1.2 milyar değerinde olduğu belirtilmiştir. 25.08.2012 – Cumhuriyet Gazetesi 01.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde Zeytinburnu’nda Ağaolu’nun alması ile imar koşulları değişen arazi hakkında yapılan haberde Şubemiz tarafından konunun davalık olduğunun öngörüldüğü belirtilmiş, konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Bu konuyu Şubat’tan beri takip ediyoruz. Bu süreç hukuki olarak devam ediyor. Biz de gerekli başvurularımızı yapacağız. Burası imarsız araziyken esas buradaki sıkıntıyı ortaya çıkaran çevre yapılanma koşullarının çok üzerinde, yeni bir imar hakkı tesis edilmesi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile belediyelere 98 gerekli başvuruyu yapan ve 2 ayda olumlu sonuç alamayan herkese istediği alanda, her tür ölçekteki planı yaptırma yetkisine sahiptir. Hatta o bölgedeki inşaat ve çalışma ruhsatlarını vermeye muktedirdir. Şu an bakanlığın buna yetkisi var. Maalesef bu planda Büyükşehir Belediyesi tarafından retdedildikten sonra, Bakanlık tarafından yerine getirilmiş bir plan değişikliği. Bu açıdan baktığınızda Bakanlığın gerçekten ayrıcalıklı imar hakkını engellemesi gerekirken böyle bir planın altına imza atması oldukça düşündürücü. İtirazımızı yaptık. Büyük ihtimalle itirazımız retdedilecektir. Sonrasında da bu konuyu dava edeceğiz” sözlerine yer verilmiştir. 05.05.2013 tarihli Zaman Gazetesi’nde yer alan haberde, “Boğaz’a yapılacak yalılar yeşil alan tartışması başlattı” başlığı kullanılırken, Üsküdar Paşalimanı Parkı’na İBB tarafından günümüze kadar ayakta kalamayan ancak tarihi değer taşıyan 5 yalı ile karakolu orijinaline sadık kalarak inşa etmeyi planlamasına değinilmiştir. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman; yapılması planlanan yalıların Boğaziçi Kanunu ile ters olduğunu vurgularken, Boğaz kenarına özle mülkiyet yapılamayacağını ve insanların sahil kenarını kullanım imkanının ellerinden alınacağını belirtmiştir. Şehrizar Konakları’na karşı” başlığı ile çıkan haberde, Şubemizin hukuka ve şehircilik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iki kez inşası iptal edilen Şehrizar Konakları ile ilgili açıklamasına yer verilmiştir. Yasal olmamasına rağmen inşaatı devam eden Şehrizar Konakları’nın satışa sunulmaya başladığı ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı olan alanın bina yüksekliği 6,5 m olarak sınırlandırılmasına rağmen 9,5 m inşa edildiği vurgulanmıştır. 04.09.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde de yer alan Şehrizar Konakları hakkındaki haber “Darbe üstüne Darbe” başlığıyla verilmiş, Şubemizin yapmış olduğu basın açıklamasına istinaden “Suç İşleniyor” başlığı ile Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin hukuka, kamu yararına, şehircilik ve planlama ilkelerine aykırılığı defalarca tescil edilmiş plan kararlarının halen ısrarla tesis edilmesine tepki gösterdiği belirtilmiştir.. ŞEHRİZAR KONAKLARI Boğaziçi Siluet Alanı içerisinde yer alan ve bugün üzerinde Şehrizar Konakları olarak bilinen konut projesi inşaatının devam ettiği Üsküdar İlçesi Burhaniye Mahallesi 1326 Ada, 56–60–61 parsellere ilişkin, Boğaziçi planlarında yer alan siluet sınırlamasına aykırı hükümler içeren imar planı değişiklikleri, tüm yargı kararlarına rağmen hukuksuzca devam etmekte. 04.09.2012 – Cumhuriyet Gazetesi GALATAPORT 04.09.2012 – Birgün Gazetesi 04.09.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde “TMMOB 99 Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Ekim ayının sonunda onaylanan Salı Pazarı Limanı planları, alanın özelleştirilmesine yönelik işlemlerin hızlanmasını sağladı. Bir önceki planın iptali ve Danıştay tarafından ihalenin iptali yetkilileri yolundan döndüremedi. Uzmanların bir bolumu Pera siluetinin bozulmasından ednişe ederken, diğer bir bolumu de kıyıların kamuya teslim edilmesi gerektiğine ısrarla değinmekte. Galataport olarak anılan Salıpazarı Liman Sahası yani; Karaköy Meydanı’ndaki Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü binasından Mimar Sinan Üniversitesi’ne kadar uzanan yaklaşık 1,2 km’lik kıyı şeridine dair imar planları değişikliği Başbakanlık Özelleştirme İdaresi tarafından 2012 yılının Ekim ayında onaylandı. Karar Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından askıda ilan edildi. Bir aylık askı süreci ise doldu. Süreç sonrası itirazların değerlendirilmesiyle imar planları yürürlüğe girecek. Ve nihayet bir kez daha ihaleye gidilecek. 2005 yılında onaylanan imar planlarına açılan dava Danıştay tarafından iptal edilmiş, iptal kararına sebep olan gerekçeler yeni planda da hükmünü sürdürmekte. Şubemiz ve MO ise itirazlarına devam etmekte. 25.10.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Galataport’a bir deneme daha” başlığıyla yer alan haberde, Danıştay tarafından durdurulan yağma planı yerine şimdi bir kez daha ihale süreci başlıyor” denilmiş, 2005 yılında ihalesi yapılan ve 2006 yılında imar değişikliklerinin iptali için İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Şubemizin açmış olduğu her iki dava için de Danıştay 6. Dairesi’nin yürütmenin durdurulması yönünde karar verdiği özellikle vurgulanmıştır. 26.10.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde yer alan Galataport hakkındaki haberde, alana dair planın Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onaylandığı belirtilirken, özelleştirme sürecinin hızlandığına dikkat çekilmiştir. Bunun yanı sıra inşa edilecek yapıların, Karaköy’ün tarihi siluetini tamamen değiştireceği ve kıyı-kent ilişkisinin koparılacağına dair uzman görüşlerine yer verilmiş ve 2005 gerçekleştirilen ihalenin Şubemizin açmış olduğu dava neticesinde Danıştay kararıyla iptal edildiği hatırlatılmıştır. 26.10.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde de Galataport olarak bilinen Salıpazarı Limanı planının onaylanmasından ve akabinde gelişen özelleşme sürecine yer verilmiş, yapılması öngörülen inşai faaliyetlerin tarihi siluete zarar vereceğinden bahsedilmiş ve Şubemizin 2005 yılında açıp kazandığı davaya değinilmiştir. Ocak 2013 tarihli Fortune Türkiye Dergisi’nde ‘’Galataport Yeniden Gündemde” başlığı ile oluşturulan haber dosyasında, İstanbul’un tek kruvaziyer limanı Galataport’ta özelleştirme sürecinin yeniden gündeme geldiği ve buna paralel olarak karşıt seslerin yükselmeye başladığından bahsedilmiştir. Haberde; İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın “Galataport’un İstanbul’a giriş kapısı olarak hazırlanmasını arzu ettiği” hatırlatılmış, Şubemiz görüşü olarak “liman bölgesinin Tarihi Yarımada ve Beyoğlu kentsel sit alanı ile ilişkisi düşünülünce bölgedeki kullanım biçimi ve mevcut yoğunluğun değişeceği, bölgenin ulaşım altyapısı ve yerleşim dokusunun projeden etkileneceği” verilmiştir. 27.01.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde “Galataport: Eski ağza yeni taam” başlığı ile yer bulan haberde; meslek odalarının mücadelesiyle 2005’te Danıştay tarafından imar planları iptal edilen Galataport için hazırlanan yeni plana da itiraz edildiği açıklanmıştır. Haberde; Şubemiz ve Mimarlar Odası’nın Boğaz’a 12 bin metrekarelik dolgu alanı yapılmasını öngören planın güncel durumunun, Danıştayın 2005’teki iptal gerekçeleriyle aynı olduğuna değinilmiş, konuyla lgili olarak Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşlerine başvurulmuştur. Atlar; “2005 yılında Odamızın açtığı dava sonucu Galataport projesinin imar planı iptal edilmişti. İptal edilen planla yeni plan arasında Danıştay’ın iptal gerekçeleri bakımından bir fark olduğu söylenemez. Oradaki argümanlarımız bu yeni planda da geçerliliğini koruyor” diyerek yeni plan olarak lanse edilen imar planlarına dair tepkisini belirtmiştir. Birgün Gazetesi - 27 Ocak 2013 28.01.2013 tarihli Yurt Gazetesi’nde de yer alan Galataport planları, “Galataport’a 2. oyun” başlığı ile haber yapılmış, 2005 yılında ilan edilen ve 100 ihale süreci başlatıldıktan sonra açılan davalar sebebiyle iptal edilen planların, değiştirilmeden tekrardan onaylandığı belirtilmiştir. Konu ile ilgili olarak Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın detaylı açıklamalarının da yer aldığı haberde Atlar; iptal edilen planla yeni arasında Danıştay’ın iptal gerekçeleri bakımından bir fark olmadığını açıklamış ve 2005 yılında açılan davada öne sürülen argümanların “yeni” planda da geçerliliğini koruduğunu ifade etmiştir. 16.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Galataport otel furyasına neden oldu” başlığı ile yer alan haberde; bölgede yapılması öngörülen Kruvaziyer Liman Projesi için düzenlenen 2. ihalenin de Şubemiz tarafından mahkemeye götürülmesinin bölgedeki yatırımcıların hızını kesmediğine değinilirken, alan içinde yapımı planlanan veya yapımına başlanan 26 otel projesi olduğu belirtilmiştir. 17.04.2013 tarihli Ticari Hayat Gazetesi’nde de daha onay bekleyen Galataport projesine ilişkin 2. ihalenin Şubemiz tarafından dava konusu edildiği belirtilirken, Karaköy bölgesinde 26 otel projesinin şekillendirildiği vurgulanmıştır. Yurt Gazetesi - 28 Ocak 2013 CNNTürk – 16.05.2013 Günlük programında daha önce Sami Ofer ve Global Yatırım Holding’in ihalesini kazandığı ancak iptal edilen Galataport 101 için tekrar ihaleye gidilmesi haber edilmiş, Şubemiz tarafından projeye açılan davanın sözü edilmiştir. GALATAPORT ve ZEYPORT Özelleştirme İdaresi, 2005 yılında İsrailli işadamı Sami Ofer’in kazandığı ancak Şubemiz’in açtığı dava sonucu Danıştay’ın yürütmesini durdurduğu Galataport’u yeniden ihaleye çıkarmaya hazırlanmakta. Özelleştirme İdaresi yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda ihalenin 2012 yılının sonunda yapılması öngörülmekte. Aynı şekilde Zeytinburnu’nda da yat limanı olarak tasarlanıp kullanılmak üzere, denizde yapılacak dolgu alanıyla beraber toplam 1 milyon 470 metrekareyi kapsayan alanın, 49 yıllığına kiralanması için düzenlenen ihalenin imar planları geçtiğimiz günlerde Danıştay kararı ile iptal edildi. 19.07.2012 tarihli Vatan Gazetesi’nde “Galataport’a 6 yıl sonra start” başlığı ile verilen haberde Özelleştirme İdaresi’nin tekrardan ilana çıkacağı belirtilmiş, önceki ihalenin 2006 yılında Şubemiz’in itirazı üzerine Danıştay 6. Dairesi tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı işleminin yürütmesinin, bakanlığın imar yetkisi bulunmadığı gerekçesi ile iptal edildiği açıklanmıştır. 19.07.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde ise “Galataport ihalesi yeniden” başlığı ile yayınlanan haberde, alanla ilgili olarak Özelleştirme İdaresi Başkan vekili Aksu’nun, “En önemli cazibe merkezlerinden birisi olacak” açıklamasına yer verilirken, Ekim’de açılacak ikinci ihalenin 2005 yılında gerçekleştirilen ilkinin 2006 yılında Şubemiz tarafından açılan dava ile iptal edildiği vurgulanmıştır. 19 Temmuz – Taraf Gazetesi 19.07.2012 tarihli Vatan Gazetesi’nde de yer bulan haber, “Galataport yeniden görücüye çıkıyor” şeklinde manşete taşınmış, 2005 yılında açılıp 2006 yılında iptal edilen Galataport ihalesinin Sami Ofer tarafından 4.3 milyon dolar ile kazanıldığı ifade edilmiştir. 21.07.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ‘nde “Peşini bırakmayız” başlığı ile yayınlan Galataport haberinde, Şubemiz görüşü “Yeniden ihaleye çıkarılmaya hazırlanan Galataport aynı şekliyle onaylanırsa yine yargı yolunu deneriz” sözleri ile direkt verilmiştir. Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da röportajına yer verilen haberde Atlar, “Galataport, bölgenin kaldıramayacağı yoğunlukta bir projeyi öngörüyor. Biz Karaköy sahilinin kamunun daha fazla yararlanabileceği bir alan olmasını istiyoruz. Bölgenin, Karaköy-Beşiktaş kültür sanat koridoru olarak kurgulanmasına projede yer verilmesini talep etmiştik. Orası liman için, yolcu gemileri için yetersiz bir alan. Ayrıca Karaköy’e, bölgenin tarihine olumsuz etkileri olacaktır. Mevcut kullanımda bile limanın olumsuz etkilerini görmek mümkün. Projede alışveriş merkezleri, oteller de yer alıyordu. Bu tür fonksiyonların o bölge için olumsuz sonuçları olacağını, altyapının bunu karşılamayacağını dile getirdik... Süreci yakından takip ediyoruz.” sözleriyle görüşlerini ifade etmiştir. aldığı Galataport, İzmir Limanı’nın da ihale süreciyle birlikte haberleştirilmiş, İstanbul’daki proje ile ilgili olarak 2005 yılında yapılan ilk Galataport ihalesini Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na geri gönderen Eski Başkan Yardımcısı Abdüllatif Şener ‘vicdan sahibi kimsenin ihalenin yeniden yapılmasını kabul edemeyeceğini’ söylerken, Şubemiz’in ise ‘ihalenin onaylanması halinde yeniden yargıya başvuracağı’ açıklamasına yer verilmiştir. 04.08.2012 tarihli Vatan Gazetesi haberinde ise İstanbul’u ilgilendiren iki büyük liman, Zeyport ve Galataport birlikte haber dosyası olarak incelenmiş; Zeyport ihalesinin de Danıştay tarafından (siluet bozulur gerekçesiyle) iptal edildiği, Galataport’la aynı kaderi paylaştığı belirtilmiştir. Zeytinburnu’nda yapılması öngörülen yat limanının 2006 yılında, 49 yıllığına 16.5 milyon TL’lik kiralama bedeli ile neticelenen ihalesinin ardından Şubemiz’in imar planının iptaline yönelik davası neticesinde hakim kurulu tarafından ‘planların iptali’ hususunda karar verildiği belirtilmiştir. Danıştay’ın gerekçe olarak, “Planlarda öngörülen yapılaşma alanlarının kruvaziyer liman gereksiniminin çok üzerinde olduğu, yapılaşma alanında öngörülen bazı kullanım kararlarının 3261 ve 2634 sayılı yasalarda öngörülen kullanımlar ile örtüşmediği, bu haliyle yapılacak bir planlamanın deniz turizmi ve kruvaziyer liman amacından uzaklaşılmasına, alanın turizm alanına dönüşmesine yol açacağı açık olup, söz konusu limanın konumu dikkate alındığında tüm bu hususların tarihi dokuya zarar vereceği ve alanda getirilen ‘maksimum yükseklik’ uygulamasının Tarihi Yarımada ve Surlarla ilgili siluet değerlerinin kaybedilmesine yol açacağı anlaşıldığından 6. Daire kararında belirtilen yönlerden hukuka uyarlılık görülmemiştir” şeklinde açıklaması da haber içerisinde yer almıştır. 21 Temmuz – Cumhuriyet Gazetesi 01.08.2012 tarihli Yapı Dergisi’nin de gündemine 4 Ağustos – Vatan Gazetesi 102 06.08.2012 tarihli İstiklal Gazetesi’nde ise “Zeyport projesi iptal edildi” başlığı ile yer alan haberde, Şubemiz’in itiraz gerekçeleri, “Tarihi silüetin bozulduğu, bölgede yapılaşma oranının arttırıldığı, yeterli yeşil alan olmadığı” iddialarının üzerine, Danıştay 6. Dairesi tarafından imar planlarının iptal edildiği belirtilmiştir. Kasım ayında yayınlanan Mimarlık Dergisinde yer alan haber dosyasında Haliç tersaneleri konu edilmiş, T. Gül Köksal’ın kaleme aldığı “Tersane-i Amire’yi Talan Edecek Haliç Port’a Karşı: HALİÇ DAYANIŞMASI” başlıklı haberde tersanelerin özelleştirme sürecinden ve buna karşın oluşturulan 06.11.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Galata’yı vatandaşa kapatacaklar” başlığı ile yer alan haberde, Şubemizin girişimleriyle 2006 yılında iptal edilen Galataport ihalesinin tekrar gündemdeki yerini alması beraberinde, 1955-1960 yılları arasında bölgede yaşanan yoğun ve plansız imar faaliyetleri sebebiyle geçmişten gelen dokusunu ve kültürel birikimini büyük oranda kaybetmiş olan yerleşmenin son kalan kültürel varlıklarını da port projesi ile kaybetmesinin söz konusu olduğu belirtilmiştir. sivil toplum platformundan bahsedilmiştir. Şubemizden de Haliç Dayanışmasının bileşeni olarak bahsedilmiştir. 23.05.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde “İmar planına aykırı Haliç’e AVM’li yat limanı” başlığı ile yer alan haberde tarihi Haliç tersaneler bölgesi için hazırlanan projenin imar planına aykırı olduğu belirtişmiş ve konunun uzmanlarının görüşlerine yer verilmiştir. Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın “Bakanlıkların İstanbul’un gündemine soktuğu bir projeyle daha karşı karşıyayız. İstanbul gibi bir kentte bütüncül bir planlama yaklaşımı olması gerekiyor” sözlerine yer verilmiştir. 24.05.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde Açık Şehir isimli köşesinde Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi ile Topçu Kışlası’ndan bahseden Ertan Altan, aynı zamanda Karaköy kıyısı için tasarlanan Galataport Projesine değinirken, Engin Ardıç’ın Odamızı da kastederek kullandığı “mızmız liberaller” eleştirisine karşı görüş bildirmiştir. Best FM – 23.11.2012 Canlı telefon bağlantısı ile radyo haber programına canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Başkanımız 103 Tayfun Kahraman Kıyı Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler üzerine görüşlerini bildirmiştir . HALİÇ METRO GEÇİŞ KÖPRÜSÜ Odamız tarafından da desteklenen, “Başka Bir Köprü Mümkün” adıyla İstanbul S.O.S girişimi tarafından, Haliç Metro Geçiş Köprüsü için başlatılan imza kampanyasının sonuçları Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde (MSGSÜ) bir basın açıklamasıyla duyuruldu. 07.03.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ile yapılan röportaja yer verilmiştir. İstanbul’un tarihinin en zor dönemini yaşadığına dikkat çeken Atlar, Haliç Metro Köprüsü’nün İstanbul’un siluetine ve tarihi dokusuna uymayacak bir şekilde karşımızda durduğunu belirtmiştir. 07.03.2012 tarihli BirGün Gazetesi’nde konu ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın açıklamalarına yer verilmiştir. Bütünü umursamayan parçacıl projelerin İstanbul’u mahvettiğini belirten Atlar, Karar vericiler ve kentliler arasında hiçbir güven bırakmadığına da değinerek, İstanbul’un 2009’da hazırlanan planında 3. Köprü bulunmamasına rağmen iktidarın bunu gerçekleştirmeye çalıştığını, aynı şekilde 2011 yılında onaylanan Taksim Koruma Amaçlı Planı’nda da meydan düzenlemesinin olmadığını hatırlatmış, bütün bunların birer emlak ve rant projesi olduğunu vurgulamıştır. Marmaray kazılarında çıkan önemli tarihi eserlere “çanak, çömlek” diye nitelendiren bir yaklaşımla tarihi dokunun umursanmadığına dikkat çeken Atlar, Haliç Metro Köprüsü gibi önemli projelerin halka değil danışmak, haber bile verilmeden yapılmasının ülkemizdeki demokrasi seviyesinin bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. Birgün Gazetesi – 07 Mart 2012 30.10.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yer alan haberde; Haliç ve Tavşan Adası arasında bağlantı sağlamak üzere, Da Vinci tarafından yığma tekniğiyle yapılmak üzere tasarlanan, günümüzde Mimar Hakan Kıran tarafından ‘içi demir dışı taş kaplama’ olarak yeniden yorumlanan köprü hakkında; ‘uzmanların 15. yüzyıl teknolojisiyle çizilen bir projenin 21. yüzyıl teknolojisiyle yapılmasını ‘tamamen taklit’ olarak değerlendirdiği’ kaydedilmiş ve uzmanlar tarafından Haliç’te böyle bir köprüye ihtiyaç olmadığını özellikle vurgulanmıştır. Haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu hakkında detaylı görüşlerine de yer verilmiştir. Köprüyü taşlaya kaplayıp orjinaline benzetmeye çalışmak Da Vinci’nin sanatına saygısızlıktır, hakarettir. Bugünkü teknolojiyle 15. yüzyılın projesini yapmak tatklitten başka bir şey değil” diyen Kahraman, DA Vinci’ye saygı adı altında yapılmak istenen projenin aslında saygısızlık olduğunu belirtmiştir. 3. HAVALİMANI 29.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde çıkan haberde İstanbul’un uzun süre saklanan 3. havalimanı, Eyüp ve Arnavutköy ilçe sınırlarında, Karadeniz kıyısında yer alacak açıklaması yapılmıştır. Konu hakkında uzman görüşlerinin de yer verildiği haberde; alanla ilgili ihalenin daha gerçekleştirilmediği ancak Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanan planın 13 Ağustos 2012 tarihinde onaylandığı açıklanmıştır. Fikirleri alınan uzmanların ortak düşlüncesinin ‘yeşilin yerine yeni yerleşim alanlarının getirilmesi’ olarak beliritlen metinde; Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın açıklaması, “Çok büyük bir hafriyat olacağı belli. Türkiye’de özellikle de İstanbul’da ormanlık alanlarda herkesin gözü var. Bu alanın tekrar orman vasfına döndürülmesi gerekiyordu. Havalimanı yapılmakla kalmayacak. Yanındaki tüm alanlarda yapılaşma baskısı altına girecek. İkinci köprü yapılırken bunu yaşadık. Kuzeyde yapılmasının başlıca nedeni yeni yerleşim alanlarını tetiklemek ve önlerini açmak. İstanbul’a yeni yük getirecek. İstanbul’a tek yapılaşma yapılacak yer burası. Maksat havalimanı değil, yeni yerleşim açmak.” şeklinde kaleme alınmıştır. 29.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi 29.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde çıkan haberde İstanbul’un uzun süre saklanan 3. havalimanı, Eyüp ve Arnavutköy ilçe sınırlarında, Karadeniz kıyısında yer alacak açıklaması yapılmıştır. Konu hakkında uzman görüşlerinin de yer verildiği haberde; alanla ilgili ihalenin daha gerçekleştirilmediği ancak Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanan planın 13 Ağustos 2012 tarihinde onaylandığı açıklanmıştır. Fikirleri alınan uzmanların ortak düşlüncesinin ‘yeşilin yerine yeni yerleşim alanlarının getirilmesi’ olarak beliritlen metinde; Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın açıklaması, “Çok büyük bir hafriyat olacağı belli. Türkiye’de özellikle de İstanbul’da ormanlık alanlarda herkesin gözü var. Bu alanın tekrar orman vasfına döndürülmesi gerekiyordu. Havalimanı yapılmakla kalmayacak. Yanındaki tüm alanlarda yapılaşma baskısı altına girecek. İkinci köprü yapılırken bunu yaşadık. Kuzeyde yapılmasının başlıca nedeni yeni yerleşim alanlarını 104 tetiklemek ve önlerini açmak. İstanbul’a yeni yük getirecek. İstanbul’a tek yapılaşma yapılacak yer burası. Maksat havalimanı değil, yeni yerleşim açmak.” şeklinde kaleme alınmıştır. 30.10.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde “İstanbul’a 3. Havalimanı” başlığıyla çıkan haberde; Karadeniz kıyısında, Eyüp ile Arnavutköy arasında kurulacak havalimanının zemin etüt çalışmalarına başlandığı belirtilmiş, dev tesisin Türkiye’nin en büyük havalimanı olmasının beklendiğinin altı çizilmiştir. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulan haberde, girişimlerin altında yatan sebebin yeni bir havalimanı açmaktan ziyade yeni yerleşim yerleri kurmak olduğuna yönelik yorumuna yer verilmiştir. 15milyonluk İstanbul’un, kuzey ormanları üzerinden geçirilmesi planlanan 3. Köprü, su havzalarının yamacında kurulması öngörülen 3. Havalimanı projelerinin sürdürülemez bir metropoliten büyümeyi tetikleyeceğini belirten uzmanların yanı sıra Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın gururla bahsettiği Kanal İstanbul projesi ve diğer sözü geçen büyük ölçekli projelerden elde edilecek vergilerin tümünün kentsel dönüşüm uygulamalarında kullanılacağı ortaya çıktı. Konu hakkında uzmanlar tedirginliklerini dile getirirken, İstanbul ise kaynaklarını geri dönüşü olmayan şekilde kaybetmek üzere.v 01.11.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde yer alan haberde, 3. Havalimanının Terkos Gölü ve çevresinde inşa edileceğinin açıklanması üzerine uzmanların fikirlerine başvurulmuştur. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Bu proje İstanbul’u kendine yetemeyen bir kent haline getirecektir.” sözlerine yer verilen haberde, İBB Meclis üyesi Mimar Osman Güldü ve Boğaziçi Üniversitesi Prof. Dr. Semih Tezcan’ın da Terkos ve çevresindeki doğal yapının korunmasının gerekliliğine dair ortak görüşü yer almıştır. 01.11.2012 – Aydınlık Gazetesi 15.11.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Bu planlar İstanbul’u yok edebilir” başlığı ile yer bulan haberde, Küçükçekmece’den Karadeniz’e uzanan alanın Ormanın Bakanlığı’na devri ile Boğaz’da iki ormanlık tepenin imara açılması konu edilmiştir. Sözü geçen alanlarda yapılması öngörülen 3. Köprü ve 3. Havalimanından geriye kalan kısımlarda da yapılaşmanın gelişebileceğinden bahsedilmiş ve konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Terkos Gölü’nün de içinde kaldığı bu bölge stok bölge alan. Konut yapımına açıldığı vakit Kuzey Ormanları yok olacak. Bu düşünce 3. Köprü ile 3. Havalimanı projeleri kadar tehlikeli. Bu bölgelerin yapılaşmaya açılma ihtimali sit alanı olan su havzası ve orman alanlarının büyük bir tehlike altına girmesi anlamına gelmekte.” sözlerine yer verilmiştir. 15.11.2012 – Sol Gazetesi 105 19.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın demeçlerine istinaden “İstanbul kırmızı çizgilerini aşarsa kendine yetemez” başlığı ile yer alan haberde yapılması öngörülen büyük projeler uygulandığı takdirde İstanbul’un mevcut yapısının ve kimliğinin etkileneceğinden bahsedilmiş ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile yapılan röportaj tüm detaylarıyla yer bulmuştur. Kahraman, “Ormanlar gidiyor. İstanbul kırmızı çizgilerine dayandı, sınır geçilirse İstanbul kendi kendine yetemez.” uyarısında bulunmuş, öteki taraftan Taksim Meydanı uygulamalarının çok kimlikli bir yerleşme olan Beyoğlu’nu seçkinleştireceğini belirtmiş ve Gezi Park’ı örneğine dikkat çekerek kamuya ait arazilerin tüm kente ait olduğu hatırlatmasında bulunmuş, “Siluet bir kentin kimliğidir.” açıklamasını yapmıştır. 29.05.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde 3. Köprü, Kuzey Ormanları ve diğer büyük projeler hakkında hazırlanan haber dosyası “Sermayenin fethi” başlığı ile yayınlanırken konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiştir. Kahraman’ın; 3. Köprü’nün tek bir başlık altında incelemenin doğru olmayacağı ve ulaşım sorunu, yeni sömürü alanı, doğal alanlarla ormanların tahribi ve sağlıklı bir kentte yaşama imkanının ortadan kaldırılması olarak dört başlık altında incelenmesinin gerektiğine dair görüşleri paylaşılmıştır. 09.05.2013 - Sol Gazetesi YENİKAPI DOLGU ALANI Haziran ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde – Yenikapı’da “İstanbul Metropolü Miting ve Gösteri Alanı çalışmaları başladı” başlığıyla yayınlanan haber dosyasında Yenikapı İDO İskelesi ile Kennedy Caddesi arasındaki sahil şeridi doldurularak yapılacak projenin detayları paylaşılmış, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşüne başvurulmuştur. Kahraman konu hakkında; “Yenikapı dolgu projesi İstanbul’un tarihi dokusuna mutlak suretiyle zarar verecek” şeklinde söylemi yayınlanmıştır. BOĞAZİÇİ STADYUMU/OLİMPİYAT STADI Boğaziçi Stadyumu adı ile aday olduğumuz 2020 Olimpiyatları’na hazırlık kapsamında Haydarpaşa Limanı’na dolgu alan üzerinde 70 bin kişilik bir stat projesi tasarlandığı ortaya çıktı. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) sunduğu projenin sadece 3 boyutlu görselleri var olup işin uzmanları tarafından “gayriciddi” olarak tanımlandı. 11.02.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde Tunca Bengin’in kaleme aldığı “Sanayi mi kentin içinde, konutlar mı yanlış yerde” başlıklı yazısında; sanayi bölgelerinde yaşanan herhangi bir aksaklık ardından (yangın vb. durumlar sebebiyle) yakın çevresinde yer alan konut alanlarında yaşayan halkı tehlikede bırakması üzerine yapılan değerlendirme Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Sanayi ile yerleşim alanları arasındaki çizgiyi iyi belirlemek gerekir. Ama bizlerde plan, işler yapıldıktan sonra meşrulaştırmak anlamına geldiği için başaramıyoruz. Başbakan’ın 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul projelerinden sonra mevcut plan da çöpe gitti. Çünkü; mevcut plan kuzeyde yerleşime karşı. Yeni projeler ise burayı tamamen yerleşime açık hale getiriyor. Şehir dışı diye bir yer yok artık. Oralar diğer kentin toprakları. O nedenle de İstanbul artık tek bir kent değil. Birkaç kentten oluşan bölge (Aglemerasyon) haline geldi. Çorlu, Gebze İstanbul’dan ayrı düşünülebilir mi?” şeklindeki görüşlerine de yer vermiştir. 27.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Dolgu alana 70 bin kişilik stat yapılır mı?” ve “Olimpik 106 Haydarpaşa” başlıkları ile çıkan haberde Üsküdar Belediyesi’nden konun detayları aktarılırken, tepkili meslek odaları mensuplarının görüşlerine yer verilmiş, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman, “Taksim Meydanı’nda da aynısını yaşadık. Ne plan ne de proje vardı. Şimdi bu görsel üzerinden projelendirme yapılıp kılıfına uydurmaya çalışılacak. Burada trafik, altyapı, sirkülasyon nasıl olacak? Ayrıca burada 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu geçerli. Haydarpaşa, Selimiye Kışlası hepsi tescilli eserler ve bunların siluetine giriyor. Kentin herhangi bir yerinde olabilecek bir stadı tam da deniz kenarında yapmak göz boyamaktır” sözleriyle tasarlanan yapılaşmanın gereksizliğini dile getirmiştir. 28.03.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Olimpiyat talanın yolunu açıyor” başlığı ile verilen haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman, “Haydarpaşa için bir dava var ama bu projelerle yeni bir işlem yapılmak isteniyor. Fizibilitesi olup olmadığı, bu plan için yeterli çalışma yapılıp yapılmadığı bilinmiyor. Taksim’le ilgili bir proje görseli kamuoyuyla paylaşılmış ancak daha sonra projeye dair hiçbir verinin olmadığı ortaya çıkmıştı. 100 bin kişilik Atatürk Olimpiyat Stadı varken neden yeni bir stada ihtiyaç duyuluyor, bunu anlamak mümkün değil” sözleriyle durum hakkındaki görüşlerini paylaşmıştır. 30.03.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Dev projeler boşa çıkıyor” başlığı ile yer alan haberde: “200 milyon dolarlık Olimpiyat Stadı proje hatası yüzünden kullanılamıyor. 300 milyon dolarlık Formula 1 Parkı ise Garaj oldu. Nedeni kötü yönetim” denirken, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri paylaşılmıştır. Kahraman, “İstanbul’da 2020 için söylenen projelerin kaderi de daha önce yapılan projeler gibi olacak demek yanlış olmaz. Çünkü İstanbul 2000 olimpiyatlarına hazırlanırken Atatürk Olimpiyat Stadı yapılmıştı. Şimdi hiçbir spor kulübü orada gidip maç yapmak istemiyor. Konserler bile yapılamıyor. Çünkü yapılan projelere mikro mimari değer olarak bakılıyor. Kent ve şehir bütünlüğünde bakılmıyor. Ulaşım olanakları ve kullanım olanakları düşünülmeden yapılıyor. Örneğin, Sütlüce Kültür 107 Merkezi’nin kullanılmayan çok mekanı var ve buralarda fare dolu. Kağıthane’de açılan Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı da taşkın sahasında yer alıyor. Projelerin daha verimli kullanılması için kent ve şehir bütünlüğünde bakmalıyız” diyerek projelerin kent ile entegrasyon sorunun göz ardı edilmemesinin önemini vurgulamıştır. 01.04.2013 tarihli Güncel Posta Gazetesi’nde Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara’nın ‘Haydarpaşa Port kesin yapılacak’ sözleri manşet haline getirilirken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Taksim Meydanı’nda da yaşadık aynısını, ne plan ne de proje vardı. Şimdi bu görsel üzerinden projelendirme yapılıp kılıfına uydurmaya çalışılacak” sözlerine yer verilmiştir. 01.10.2013 tarihli Yeni İstanbul Dergisinde “En çılgın proje: Kanal İstanbul” başlığı ile verilen haberde, Marmara ile Karadeniz’i bağlayacak 50 km’lik kanal projesinin detayları paylaşılırken konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine de yer verilmiştir. 13.10.2013 tarihli Birgün Gazetesi Özgür Gürbüz köşesinde “Derin Dekolte” başlığı ile İstanbul’da gerçekleştirilmesi planlanan ve/veya inşaat aşamasındaki büyük projeleri konu ederken, bahsi 2010 yılında Şubemiz tarafından yayınlanan 3. Köprü raporuna değinmiştir. MALTEPE DOLGU ALANI 27.12.2013 Sol Gazetesinde yer alan haberde, Mecidiyeköy Likör Fabrikası’nda İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı konu edilmiş, gelişmelerin ve Mimarlar Odası tarafından açılan davanın detayları aktarılırken Şubemiz tarafından açılan davanın ise devam ettiği not düşülmüştür. 01.01.2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan haberde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Maltepe sahilinin doldurulmasıyla elde edilecek yaklaşık 171 futbol sahası büyüklüğünde alanın inşa sürecinde Maltepe Belediyesi tarafından yönetmeliklere aykırı olduğu gerekçesiyle 2 kez mühürlendiği açıklanmıştır. Buna rağmen projenin devam ettiği belirtilen haberde, Şubemizin Mimarlar Odası ile ortak başlattığı planın iptali ve yürütmenin durdurulması yönünde talebine ilişkin dava sürecinin ise halen devam ettiği vurgulanmıştır. ve Orman Bakanlığı’nın söz konusu ortak şirketin sözleşmesini iptal ettiği belirtilmiştir. MECİDİYEKÖY LİKÖR FABRİKASI 13.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde “Çılgın kabusun dönüşü” başlıklı haberde Yüksek Planlama Kurulu’nun “Kanal İstanbul” projesi üzerinde çalıştığı bildirilirken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın proje hakkında “bir felaket senaryosu” değerlendirmesi paylaşılmıştır. FİNANS MERKEZİ 01.08.2012 tarihli Ataşehir Kültür Dergisi’nde yer alan haberde; Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanıp, 24 Temmuz’da yürürlüğe giren Ataşehir Ümraniye sınırları içerisinde yer alan Finans Merkezi planlarından konu edilmiş, Şubemiz tarafından da planların iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle mahkemeye başvurmak üzere gündemine aldığına değinilmiştir. 4.1.2. Tarihi Yarımada 19.04.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yer alan haberde, Şube eski Başkanımız Erhan Demirdizen’in konu ile ilgili görüşlerine yer verilmiştir. İstanbul’un Süleymaniye semti, cami etrafında yer alan binaların yenilenmesi amacıyla kentsel dönüşüm alanı kapsamına alınmasının ardından, Nisan ayının ortasında başlanan yıkımlar ile deprem yerine döndü. 1977’de sit alanı, 1985’te UNESCO Tarihi Miras listesine dahil edilen Süleymaniye 2006 yılında yenileme alanı ilan edilmiştir. 5 etap şeklinde ilerleyecek yenileme projesi, 938 bin metrekarelik alanda, 728 tescilli, 1239 tescilsiz yapıyı kapsamaktadır. Demirdizen’in; Süleymaniye projesinin sadece kendilerinin değil, UNESCO’nun ve dünya kentsel korumayla ilgili otorite olarak kabul edilen çevrelerin de eleştirdiğini, Süleymaniye projesi eski tarihi çevrenin bir takım envanter ve çeşitli tarihi belgelere dayanarak, bügünkü malzemeyle ve betonarme teknolojisiyle yeniden inşa edilmesine dayandığını, korumaya yönelik inşaat teknolojilerinin çok geliştiğini ancak Süleymaniye’de bu tekniklerin kullanılmadığını belirtmiştir. Eski binaların yıkılarak yerine betonarme binalar yapılmak istendiğini bu sebeple de kendisinin bu projeyi teknik anlamda bir koruma projesi. 21.11.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan haberde, 36. UNESCO Dünya Miras Alanları Toplantısı sonucunda çıkan rapor içerisinde yer alan karar doğrultusunda Tarihi Yarımada’da gerçekleştirilen uygulamaları yerinde incelemek üzere İstanbul SİT Alanları Alan Yönetim Başkanlığı tarafından davet edilen UNESCO Misyon Heyeti’nin gerçekleştirdiği gözlem ve toplantılardan bahsedilmiştir. Program doğrultusunda Şubemizin de davet edildiği, STK’lar ve meslek odaları ile gerçekleştirilen toplantı sonucundaki genel görüşün ‘projelerde STK’ların ve şehrin kullanıcılarının planlama süreçlerine dahil edilmediği ve tepeden inme projelere maruz bırakıldığı’ yönünde bildirilmiştir. 21.11.2012 – Radikal Gazetesi 27.01.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Tarihi Yarımada kalır mı?” soru cümlesi üzerinden haber konusuna dönüştürülen yeni Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı İmar Planları’nın öngördükleri detaylarıyla paylaşılmıştır. Kennedy Caddesi’ne iki ek şerit yapılması, tarihi han ve garların otele ve/veya alışveriş merkezine dönüştürülmesi öngörülen imar planı hakkında Şubemizin çekinceleri ile ciddi itirazları olduğuna değinilirken, planlara dair Şubemiz ve Mimarlar Odası ile birlikte açılan planın iptali ve yürütmenin durdurulmasına dair davaya da değinilmiştir. 108 31.01.2013 tarihli Ticari Hayat Gazetesi’nde de değinilen Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı İmar Planının bölgeyi korumaktan çok uzak olduğu belirtilirken, Şubemiz ve Mimarlar Odasının planın öngörüleri hakkında ciddi çekinceleri olduğu vurgulanmıştır. 05.05.2013 tarihli Sunday’s Zaman Gazetesi’nde “İnşaatlar Tarihi Yarımada’yı tehdit ediyor” başlıklı haberde, turizmi geliştirmek amacıyla kontrolsüz devam eden otel ve pansiyon inşaatlarının koruma alanı içerisinde sorunlu alanlar oluşmasına sebep olduğuna değinilirken, konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. NTV - 01.04.2013 Ana Haber’de Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın kentlerin emsal değerleri ile oynayanların olduğunu, dere yataklarına dikkat edilmesinin ve şehirlerin beton yığınlarına dönüştürülmemesinin gerektiğine dair açıklamaları üzerine Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Konu hakkında Kahraman; ‘emsal’in tanımını yapmış, Başbakanın yaptığı açıklamanın çok önemli olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. Kahraman, gerçekleştirilen uygulamalara bakıldığında kot farkı ile ortaya çıkan yapılaşmaya göz yumulmasının ve inşaat alanının artırılmasının söz konusu olduğunu açıklamıştır. Ataköy- Silüet 01.04.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Emsalsiz talanın yol haritası” başlığı ile Ertan Altan tarafından hazırlanan detaylı haber dosyasında İstanbul planlarının emsallerinin arttırıldığı farklı örnekler üzerinden anlatılırken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman “Kot farkından doğan katlar emsal harici sayılıyor” derken, “Zorlu binasının da bu yöntemle 10 emsale kadar çıktığını, Safir’in 2,5 olan emsalinin 6,5’e yükseldiğini” açıklamıştır. 09.04.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının gündemi ele geçirmesiyle beraber haber konusu haline getirilen çok katlı yüksek yapılar hakkındaki haber “İstanbul’da gökdelen tartışması” başlığıyla verilirken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri “Bugün İstanbul’daki gökdelenler Tarihi 109 Yarımada’nın siluetini onarılamaz şekilde bozdu. Paris’te bir gökdelenler bölgesi yok mu; var. Fakat Paris’in içini etkilemeyecek ve Ortaçağ’dan kalma yapıyı bozmayacak bir planlamayla böyle bir bölge inşa etmişlerdir” sözleriyle yer verilmiştir. 01.12.2013 Aydınlık Gazetesinde “İstanbul’u talanın görünen yüzü” başlığıyla verilen haberde siluet konusuna değinilmiş, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Bizi de UNESCO’yu da dinleyen yok” sözlerine yer verilmiştir. 11.05.2013 tarihli Akşam Gazetesi’nde aylardır gündemdeki yerini koruyan siluet tartışması üzerine Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuş. Kahraman’ın “Bir bina ile sınırlı kalmayalım. Gelin silueti bozan ve bozacak diğer projeleri birlikte belirleyip çözüme kavuşturalım” sözlerine yer verilmiştir. 26.05.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Bina gitsin siluet gelsin” başlığı ile Tarihi Yarımada siluetini bozan Zeytinburnu bölgesinde inşa edilen gökdelenlere verilen ruhsatı iptaline ilişkin kararın ardından çıkan tartışmalara yer verilmiş, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman; “İptal kararını sorgulamadan önce bu binaya neden iskan verildiğini sorgulama gerekir. Süreci geri döndürebilmek için binanın kamulaştırılması ve kamulaştırıldıktan sonra yıkılması gerekmekte, başka türlü bu yapılar yıkılamaz” sözlerine yer verilmiştir. 26.05.2013 tarihli Vatan Gazetesi’nde de yer bulan siluet haberi “Bu tıraş pahalıya patlayacak” başlığı kullanılmış ve görüşlerine başvurulan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “Kamu verdiği hatalı kararı ancak kamulaştırmayla geri alabilir” sözlerine yer verilmiştir. Bunun yanı sıra Odamız Avukatı Koray Cengiz’in de Şube Başkanımızın görüşlerini destekleyen açıklamaları haberde yer almıştır. 29.05.2013 tarihli Yurt Gazetesi’nde mahkeme tarafından durdurulan ancak inşaat çalışmalarına devam edilen, TOKİ’nin Ataköy sahilindeki otel inşaatı “Rant planı deşifre oldu” başlığı ile haber dosyasına dönüştürülmüştür. İnşaat ve mahkeme sürecine ilişkin Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “İstanbul 10. İdare Mahkemesi 31 Aralık tarihinde, yaptığımız başvuru üzerine inşaata izin veren söz konusu Koruma Kurulu Kararı’nı iptal etmişti. Ancak yakın zamanda aldığımız bir bilgiye göre inşaat için ruhsat verilmiş” açıklamasına yer verilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan Yenikapı Dolgu Miting Alanı Projesi ile Taksim Meydanı’ndaki devam eden düzenlemeler sonrasında yeni miting ve gösteri alanı olarak Yenikapı sahilinin kullanılması planlanırken, Tarihi Yarımada’nın siluetini ve topografyasını bozmak üzere Haliç Metro Geçiş Köprüsü’nün ardından listeye bir projenin daha eklenmiş olması uzmanların konuya ilişkin çekincelerini arttırdı. Bunun yanı sıra İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından ardı ardına uygulamaya geçilen dönüşüm ve inşaat faaliyetlerinin UNESCO’nun 36. toplantısında tedirginlik yaratması neticesinde Misyon Heyeti tarafından İstanbul Tarihi Yarımada’ya bir gözlem gezisi düzenlendi. 09.12.2013 Radikal Gazetesinde “Siluete yeni hançer” başlığı ile verilen haberde Emlak Konut GYO’nun Zeytinburnu’ndaki arazisini 70 m yüksekliğinde inşaat izni ile ihaleye çıkarttığı, alanın planlarının ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanıp askıya çıkarıldığı açıklanmıştır. Konu hakkında Şube Başkanımız “Plan ilgili idare tarafından onaylansa da hükmü yoktur, onaylanmamış planla ihaleye çıkmak hukuksuzdur… Bu alan üzerinde endüstri mirası olarak tescilli yapılar, askeriyeye ait fabrika var. Kamuya ait kentsel mekan, kamuya kazandırılması gerekirken çok yoğun bir yapılaşma hakkı ile satışa çıkartılıyor ve bölgenin ulaşım altyapısı vb sorunlarını daha da büyütecek olan bir karar imza atılırken kamu da zarara uğratılıyor” açıklamasında bulunmuştur. 10.12.2013 Today’s Zaman Gazetesinde de ele alınan tarihi tank fabrikasının yapılaşmaya açılması konusu, “İstanbul’un siluetini bozacak bir proje daha” başlığıyla verilmiş olup konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiştir 19.04.2013 tarihli Sözcü Gazetesi’nde “36 kat çıkana kadar aklın nereteydi?” sorusuyla verilen haberde, Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın gündemi ele geçiren yorumuna istinaden bir yandan inşa edilen gökdelenlere kimin izin verdiği sorusu sorulmuş, bir yandan da konuya ilişkin 11.05.2013 - Akşam Gazetesi 12.07.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde; süregelen yüksek katlı inşaat projelerinin kentin tarihi eserlerinin görünürlüğünü azalttığına dair haber, Mihrimah Sultan Camii’nin siluetinin yok olması üzerinden örneklendirilmiş, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine yer verilmiştir. İstanbul’un tarihi siluetinin ilk olarak Zeytinburnu’nda 2012 yılı içerisinde inşa edilen gökdelenler ile bozulduğuna değinilen haber dosyasında, Edirnekapı’da bulunan Mimar Sinan’ın eseri Mihrimah Sultan Camii’nin de Bayrampaşa’da gerçekleşen 18 katlı bir bina inşası nedeniyle gölgelendiği açıklanmıştır. Konu hakkında Kahraman, “İBB Meclisi’nin siluet ile ilgili aldığı karardan önce yapılan binalar maalesef hem İstanbul siluetine hem de tarihi yarımadanın dokusuna zarar verdi. Ancak burada önemli olan nokta, yerel yönetimin bu binalara izin verirken binaların ileride sorun yaratacağını kestirememesi” sözleri ile düşüncelerini dile getirmiştir 110 Habertürk - 19.04.2013 Haftanın Raporu Programı’nda Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın Zeytinburnu’nda yükselen gökdelenler hakkındaki açıklamasının ardından, tarih boyunca insanların yüksek yapılara karşı tutkusu incelenmiş ve İstanbul’da 90’lı yıllardan sonra artan gökdelenlere dair haber dosyası oluşturulmuştur. Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşleri paylaşılmıştır. Kahraman; bu tür yapıların her kentte ve her ülkede gerekli altyapı tesis edildikten sonra inşa edilebileceğini ve buna da karşı çıkılamayacağını belirterek sözlerine başlamış, ancak İstanbul’da 4-5 katlı yapılar için altyapı oluşturulurken, bu yoğunluk ve yükseklikte yapıların inşası ile ne ulaşım ne de altyapı sorununun çözülemeyeceğini dile getirmiştir. kurul görüşüne gerek yoktur’ deniyor. SİT alanı önüne yapılan dolgu da SİT haline gelir. Hukuka aykırı bit işlem, dava konusu olacak” sözleri kaydedilmiştir. Bunun yanı sıra Mimar Korhan Gümüş’ün de görüşlerine yer verilmiş ve Gümüş’ün ‘Taksim Meydanı’nı yok ederek Yenikapı’ya kapalı, merkezden uzak, kontrollü bir miting alanı yapacaklar. Miting şehrin dokaklara açılan meydanında olur. Herkes yürüyerek alana ulaşır. Bu projede herkes toplu taiıma ile miting alanında gelecek, kontrollü bir alanda mitingini yapıp gidecek. Kimse görmeyecek, duymayacak’ sözlerine yer verilmiştir. Yenikapı 22.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Yenikapı’da doldu-bitti” başlığı altında Elif İnce tarafından kaleme alınan haberde, Yenikapı’da gerçekleştirilmesi düşünülen dolgu projesi yer almıştır. Haberde; Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’a da danışılmış, konu ile ilgili olarak izin almadan ihaleye çıkmanın usulsüzlük, zorunlu hal dışında kıyı doldurmanın ise yasadışı olduğu hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. 28.10.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde “Taksim Mitinglerine Hükümet Sürgünü” başlığı ile yayınlanan haberde, hükümetin Taksim Meydanı’nın mitinglere kapatmaya yönelik uygulamalarıyla beraber alternatif toplanma alanı olarak Yenikapı’nın belirlendiği kaydedilmiş, mevcut Yenikapı park alanının sahil dolgusuyla genişletilerek 1 milyon kişinin birarada bulunabileceği bir miting alanına dönüştürüleceği açıklanmıştır. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine de yer verilen haberde Kahraman’ın “Bu alan Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın (UNESCO) Dünya Mirası Listesi’nde yer almak ve 1. Derece SİT Alanı. Yapılacak her proje öncesinde Koruma Kurulu onayı gerekmekte. Fakat dolgu alanı denize yapılacağı için ‘Burası SİT değildir, 111 28.10.2012 – Aydınlık Gazetesi 21.05.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde “Tarihi Yarımada’ya meydan darbesi” başlığı ile yayınlanan haberde; Yenikapı ile Samatya arasındaki kıyı şeridinin doldurularak meydan yapılmasından bahsedilirken, konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman; dolgunun çevresindeki tarihi ve doğal dokuya olumsuz etki yapacağına değinirken, yeni miting alanının merkezi konuma sahip olmaması sebebiyle benimsenememe ihtimali olduğunu vurgulamış, bunun yanı sıra projeyi kentlinin ihtiyaç ve istekleri göz ardı edilerek siyasiler tarafından kapalı kapılar ardında vermiş olduğu bir karar olarak nitelendirmiştir. hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “İmar haklarındaki kontrolsüz artışlar şehir planını bozarak problemleri içinden çıkılmaz hale getiriyor” açıklamasına yer verilmiştir. 09.04.2013 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde de İstanbul planlarında arttırılan emsal değerlerinden bahsedilmiş ve İstanbul siluetinin gün be gün yükseldiğine değinilmiştir. Konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşleri alınmıştır. 21.05.2013 - Günlük Evrensel Gazetesi 03.11.2012 tarihli Hürses Gazetesi’nde “Tarihi Yarımada yok ediliyor” başlığı ile verilen haberde, Şehir Plancıları Yenikapı sahilinde yapılmak istenen dolgu miting alanının Tarihi Yarımada’nın siluetini ve topografyasını bozacağını ve arkeolojik mirası etkileyeceğini öne sürüyor denilmiş ve konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile mimar Korhan Gümüş’ün görüşleri alınmıştır. Konuyla ilgili Kahraman’ın denizin sit alanı sayılmamasına istinaden “Projenin yapılacağı sular sit alanının hemen yanı başında ve denize dolgu yapıldığında o bölge etkilenecek ancak hukuki boşluktan dolayı burada söz konusu denize sit alanı içerisinde değil. Bakanlık da buna dayanarak bu kararı verdi.” sözlerine yer verilmiştir. 01.04.2013 tarihli Zaman Gazetesi’nde de yer bulan İstanbul planlarındaki emsal artışı “Emsalsiz Şehirleşme” başlığı ile verilirken, konu 19.04.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde de kendine haber olarak yer bulan Başbakan Erdoğan’ın açıklaması hakkındaki haberde 20.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde Taksim Meydanı’nda bir yandan tünel inşaatının devam etmesi bir yandan da 1 Mayıs’ın yaklaşması sebebiyle “Engelleyemezsiniz 1 Mayıs Taksim’de!” başlığı ile yapılan haber dosyasında, 22.04.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde “Silueti kurtaracak ‘çılgın’ proje!” başlığı ile Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın açıklaması hakkında yazı yazan Tunca Belgin; 23.04.2013 tarihli Akşam Gazetesi’nde “Siluet barışı” başlığı ile yer bulan siluet/gökdelen gündemi ile ilgili haberde 25.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde “Ümraniye halkı talana direniyor” başlığı ile yer alan haberde 26.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Yenikapı dolgusu ‘Bizans’tan başladı” başlıklı haberde, 03.09.2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi “Tünel hukuk dinlemedi” başlığı ile verdiği haberde Taksim Yayalaştırma Projesi’nin dayanağı imar planlarının iptal edilmesine karşın tünel inşaatının tamamlandığı ve bölgenin araç trafiğine kapatıldığı belirtilmiş, bunun yanı sıra Mimarlar Odası ve Peyzaj Mimarları Odası ile Şubemizin açmış olduğu davadan detaylarıyla bahsedilmiştir. . 112 4.2. MESLEK ALANI Ve MESLEK ODAMIZA İLİŞKİN YASAL GÜNDEM 4.2.1. Yapı Denetim Kanunu 09.06.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yer alan haberde kıyı alanları ile doğal çevrenin Yapı Denetimi Yasa Taslağı’ndaki bazı maddelerin değiştirilmesi sonucunda yasa eli ile korunmasının ortadan kalkması hakkında Şube Eski Başkanı Erhan Demirdizen’in görüşleri alınmış, “Bu düzenleme ile belediyelerin kamu yararı gözeten ve kamu hizmeti üreten kuruluşlar olmaktan çıkıp, bizzat kentsel rantı speküle eden kurumlar olması kaçınılmazdır” sözlerine yer verilmiştir. 20.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yapı Denetimi Yasası Taslağı hakkındaki haberde, ÇED raporunun kaldırıldığı belirtilmiş, konu hakkında Eski Şube Başkanı Erhan Demirdizen’le de görüşülmüştür. Demirdizen’in, taslağın beraberinde getirdiği kıyılara ilişkin yeni düzenlemeler hakkında detaylı yorumlarına yer verilmiştir. 30 Temmuz – Taraf Gazetesi 30.07.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde bulunan haberde Yapı ve İmar Kanunu’nda yapılacak değişiklik ile yapı denetim firmalarının proje üreten teknik müşavirlik kuruluşlarına dönüştürülmesiyle kendin yap kendin denetle sürecinin başlayacağı belirtilmiş, konu hakkında Şube eski başkanı Erhan Demirdizen’in görüşlerine başvurulmuştur. Tasarıda yapı denetim sisteminin zaaflarını ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme olmadığını belirten Demirdizen’in, “Denetim şirketleri ile proje şirketlerini teknik müşavirlik çatısı altında bir araya getirmesi düşüncesi var. yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesini teknik müşavirlik şirketlerine aldırmak, denetim sistemindeki zaafı çözmeye yetmez. Kaldı ki, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izninin beş gün gibi çok kısa bir sürete 113 verilecek olması, belediyelerin teknik müşavirlik şirketleri üzerindeki kamusal denetim yetkilerini de kullanılamaz hale getirebilir. Bir teknik müşavirlik şirketinin hazırladığı projeyi başka bir teknik müşavirlik şirketi denetleyecek. Bu durumda birbirini karşılıklı denetleyen şirketler olacak. Denetim bir kamu hizmetidir. Öyle olması gerekir” sözleriyle, görüşlerine genişçe yer verilmiştir. 30.11.2012 tarihli Zaman Gazetesi’nde yer alan haberde, Yapı Denetim Kanunu’na yapılması öngörülen eklemelerle İstanbul Boğazı’nda yer alan koru, mesire yeri ve yeşil alanlarda 2 katı geçmemek şartıyla bina yapımına izin verileceği iddiaları ile başlayan tartışmalara açıklık getirmek üzere konunun uzmanı mimarlarla eski Şube Başkanımız Ahmet Turgut ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine yer verilmiştir. Kahraman, Sevda Tepesi’ne verilen imar izninin örnek olduğunu ve bir kereye mahsus bu tavizin devamı getirildiği takdirde 30 yıldır kanunla korunan güzelliğini kaybedeceğini vurgularken; Turgut, Boğaziçi İmar Kanunu’nun kapsamlı bir değişikliğe ihtiyacı olduğunu belirtmiş ve 1983 onaylı Boğaziçi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile gelen yanlışlıkların düzeltilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir. 01.12.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de yer bulan Yapı Denetim Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler hakkındaki haberde, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar gündemde oturan iddiaları yalanlarken, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Zekai Görgülü Boğaziçi sınırlarında süregelen yanlışlığın hazırlanacak yeni planda titizlikle davranılması ve alanın ruhuna uygun düzeltme yapılmasının gerektiğini belirtmiş, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ise verilecek tavizlerin 30 yıldır kanunla korunan güzelliğini kaybetmesine neden olacağını açıklamıştır. Show TV – 24.11.2012 Sıcak Gündem Programı’nda Yapı Denetim Yasası’na konulması öngörülen taslak ve bu kapsamda Boğaziçi’nde yer alan yeşil alanların yapılaşmaya açılması ihtimali üzerine hazırlanan haberde, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın konuyla ilgili görüşlerine yer verilmiştir. Atlar, korumakla yükümlü olduğumuz alanlarla ilgili konularda çok dikkatli davranılması gerektiğini belirtmiştir. Ulusal Kanal – 17.07.2012 Ana Haber Bülteni’ne konuk olan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, AKP’nin TSK’ya ait yeşil alanların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devretilmesi üzere başlatılan girişimler hakkında görüşlerini paylaşmıştır. Tasarı kabul edildiği takdirde kentte kalan son yeşil alanların da sivilleşme adına hükümet eliyle talan olması gündeme gelmiştir. Bu konuda Atlar, “İstanbul’un nefes almaya devam edebilmesi ve olası bir afet anında çadır alan olarak faydalanabilmek için bu açık/rezerv alanlara ihtiyaç var” sözleri ile neden yeşil alanların korunması gerektiğini açıklamış ve günden güne açık alanların yapılaşmaya açıldığını belirtmiş, “Son yıllara baktığımız zaman, bu alanların teker teker elden çıktığını görüyoruz ve bu çok büyük bir kayıp” sözleriyle açıklamalarını sonlandırmıştır. Yapı Denetim Kanunu’na eklenecek yeni maddelerle İstanbul Boğaz’ına koru, mesire yeri ve yeşil alan gibi bölgelerde 2 katı geçmemek şartıyla bina yapımına izin verileceği iddiaları ile başlayan tartışmaya Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ‘tarafımızdan böyle bir çalışma gerçekleştirilmemiştir’ açıklaması getirmiş olsa da uzmanlar söylentilerin gerçekleşmesinden tedirgin olduklarını belirtmekte. 4.2.2. Afet Yasası, Kamulaştırma 19.05.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde de yer alan Afet Kanunu hakkındaki basın açıklaması haberinde, kanundan “Rantsal Dönüşüm Yasası” olarak bahsedilmiştir. bahsedilmiştir. 20.05.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde “Kentlerin Kurtuluşu mu Özel Mülkiyetin İhlali mi?” başlığı ile ana sayfada yayınlanan haberde, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın demeçlerine yer verilmiş, konu hakkındaki “Sultanbeyli, Çekmeköy gibi rantı yüksek olmayan yerlerde proje gerçekleşmez” söylemi doğrudan alıntılanmıştır. 20 Mayıs – Akşam Gazetes 19 Mayıs - Birgün Gazetesi 20.05.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde Sennur Sezer’in Maksat Muhabbet adlı köşesinde “Yaşam Alanlarımızı talana açan en büyük afet” başlığı ile kaleme alınan Afet Kanunu hakkındaki basın açıklaması haberinde; bildiri metni okunduğunda uzman olmayanların bile saptayabilecekleri gerçekle yüzleşiyorsunuz” diye bahsedilmiş; geçmiş kentsel dönüşüm deneyimlerini hatırlatıp zorla boşaltmaların, yeni binalar için borçlandırılmaların yol açtığı sosyal/ekonomik/kültürel hak ihlallerinin vahametinin, çıkartılan yeni yasa ile “insanca yaşama hakkı”nı da elden alan hükümlerinden 16.05.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde “Evlerinize el konacak” başlığı altında yer alan haberde, Şubemiz tarafından hazırlanan Afet Yasası broşüründe dikkat çekilen konulara yer verilmiştir. Broşür içerisinden; yapılaşmanın plansız ve denetimsiz gerçekleştirilmesine sebep olacak bir politika izlenmekte olduğuna ve keyfi uygulamaların önünü açacak, barınma hakkından yoksun bırakacak hükümlerin yer aldığına dair maddeler doğrudan alıntılanmıştır. 18.05.2012 tarihli Kent Yaşam Gazetesi’nde “Başkanların istediği oldu” başlığı ile manşete 114 taşınan haberde, Afet Kanunu’nu Belediye Başkanlarının dört gözle beklediği vurgulanırken, Şubemizin görüşlerine yer verilmiş; insan haklarına, anayasaya ve hukuk devleti ilkelerine açıkça aykırı düzenlemeler içeren yasanın afet riskinin gerekçe gösterilmesiyle tüm kentlerin rant alanı haline dönüştürdüğünden bahsedilmiştir. 19.05.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde, 18 Mayıs’ta Şubemiz öncülüğünde gerçekleştirilen basın açıklaması, “En büyük afet, Meclis’ten çıktı” başlığı ile yer bulmuştur. 19.05.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde “Polisli Jandarmalı Dönüşüm” başlığı altında verilen haberde, Şubemiz tarafından yapılan basın açıklamasına konu olmuş ve Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün konu hakkında “toplumsal adalet ve eşitlik zemini afet maruz kalmıştır” sözlerine yer verilmiştir. 19.05.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Elif İnce tarafından kaleme alınan yazıda, Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün tarafından okunan basın açıklamasından bahsedilirken, yazının başlığında “Afet Yasası’na tepki: Hayatlar rayiç bedelden satılık değildir” cümlesi kullanılmıştır. 20.05.2012 tarihli Milliyet Ankara basımında Editör’den adlı köşesinde Ömür Ünver, Meclis’ten geçen Afet Kanunu ile AKM yenileme sürecinde gelinen durumu birbiriyle ilişkilendirmiş, ‘Gelişmeleri izleyenler açısından anlaşılmaz olanın “afet riski altındaki alanlara” ilişkin bir yasada, bu yönde bir risk taşımayan AKM alanının ne aradığı sorusu’ nu sormuş ve Şubemizin konuya muhalefet eden görüşlerini tartışma zemini olarak kullanmıştır. 19 Mayıs - Radikal 115 24.05.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın Afet Yasası hakkında görüşlerini almak ve Şubemiz tarafından hazırlanan konuyla ilgili broşür hakkında görüşmek üzere Oktay Ekinci’nin İmar Dosyası adlı programına konuk olacağının duyurusu yapılmıştır. 25.05.2012 tarihli Haberdar Gazetesi’nde yer alan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın Afet Kanunu ile alakalı röportajı, Kahraman’ın sözlerinden alıntı yapılarak “Afet Yasası Afet Gibi” başlığı ile manşetten verilmiştir. Kahraman’ın “Cumhurbaşkanı’nın yasayı onaylamaması noktasında uyarıldığını, kendisinden beklenilenin veto etmek olduğu” cümlelerine paylaşılmıştır. 29.05.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde yer alan kentsel dönüşüm haberinde, ilgili kanunun kabulü ile yol haritasının netleştiğine dair bilgi veren inşaat firmaları yetkililerinin yanı sıra Şube Yönetim Kurulu üyemizi Gürkan Akgün’ün, ‘Yasada yer alan tanımların net olmadığı, itiraz sürecinin kısa tutulduğu ve afet adı altında insanların demokratik haklarının engellenmesi’ olarak paylaştığı görüşleri haber içerisinde yer almıştır. 29.05.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan Sibel Cingi’ye ait köşe yazısında Afet Kanunu, bir diğer gündem maddesi olan 2B Kanunu birlikte değerlendirilirken, Meclis’ten geçen yasalarla birlikte gayrimenkul ve inşaat sektöründeki hareketlenme hakkında bilgilendirme yapılmış, konu hakkında Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine başvurulmuştur. Haberde sistemin mağduriyet yaratacak risklerine değinilirken, Kahraman’ın mahalle aralarındaki hareketlilik hakkında bilgilendirmelerine de yer verilmiştir. Fırsatçıların İstanbul’da Kadıköy, Beyoğlu, Şişli ve Esenler’de yoğunlaştığı da vurgulanmıştır. 09.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın Sarıyer’de Çayırbaşı Tüneli’nin açılışında yapmış olduğu “Deprem olduğu zaman İstanbul’un bedeli beş milyon. Ama evvel Allah bunları aşacağız” açıklamasının ardından, 1999 Depremi’nden bu yana İstanbul’un kentleşmesi üzerine bir haber dosyası hazırlanmıştır. İlgili kurumların temsilcilerinden görüş alınırken, Şubemizi temsilen eski Şube Başkanımız Erhan Demirdizen’e de danışılmıştır. Demirdizen; “Riskler 1999 yılında neyse bugün artarak devam ediyor. Bazı kamu binalarının güçlendirilmesi yapılsa da sınırlı kalıyor ve kent büyük risk taşıyor... Kamu binalarının güçlendirilmesi dışında yapılan işler daha çok yasal düzenlemelere yönelik.” şeklinde açıklamada bulunmuştur. 20.09.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde “Asıl Haksızlık 5 Ekim’de Başlıyor” başlığıyla yerini alan Afet Yasası kapsamındaki yıkımlar hakkında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın “Bu yasaya rant demek haksızlıktır” açıklamasından sonra uzmanların görüşlerine başvurulmuş, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da fikirleri paylaşılmıştır. Kahraman; yıkımların afet riskine göre değil, rant hesabına göre planlandığını ifade ederek, İstanbul’un yeniden yapılandırılmaya elbette ihtiyacı olduğunu ancak Afet Yasası’nın izlediği yöntemin doğru olmadığını, piyasa koşullarına terk edilmiş bir dönüşüm olamayacağını, dönüşümün kamu yararına ve yerinde olması gerektiğini vurgulamıştır. 20.09.2012 – Günlük Evrensel Gazetesi 04.10.2012 tarihli Hurriyet Daily News Gazetesi’nde yer alan haberde, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından yapılan açıklama üzerine, Afet Yasası kapsamında 35 yerleşmede yaklaşık 6.000 binanın yıkılacağından bahsedilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da; yasa sayesinde kamu kurumlarının kamusal fonlarla proje geliştirmek ve yerli halka hizmet vermek yerine özel firmalara katkı sağlamak üzere bir düzen geliştirildiğine dair görüşleri yer almıştır. 06.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde kentsel dönüşüm hakkında çıkan haberde, sivil toplum kuruluşları tarafından eleştirilen kentsel dönüşüm uygulamalarının çıkmazlarını aşmaya çalışan özel sektörün geliştirdiği modellerden bahsedilmiş ve konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman; bunun ekonomik bir proje olarak düşünüldüğünü ve inşaat sektörünün ayakta tutulmak istendiğine değinmiş, bu nedenle rantı tetiklediği için gerçek dönüşümün gerçekleşemeyeceğini vurgulamış, bunun da gerçek bir dönüşüm şansının heba edilmesi olduğunu belirtmiştir. 21.10.2012 tarihli Bizim Anadolu Gazetesi’nde “Kentsel Dönüşüm Yasasına İptal İstemi” başlığıyla yayınlanan haberde, Anayasa Mahkemesi’nin belediyelerin konut, sanayi ve ticaret alanlarına kentsel dönüşüm projeleri uygulanabilmesini öngören 5998 sayılı Belediye Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunu’nun bazı hükümlerinin iptal edildiği belirtilmiştir. CHP’nin kanunun iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Anaysa Mahkemesi’ne başvurduğu belirtilmiş, Odamızın söz konusu kanuna dayanarak kentsel dönüşüm uygulamalarından birine dava açtığına da değinilmiştir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi’nin iki davayı birleştirildiğinden ve kanun içerisinde yer alan maddelerden bazılarının Anayasa’ya aykırı bulunup, iptal edilmesi yönünde karara varıldığı açıklanmıştır. 25.10.2012 tarihli Marmara Bayram Gazetesi’nde Serkan İnceoğlu tarafından kaleme alınan haberde; yıllardır kaçak ve çarpık yapılaşma karşısında kentsel dönüşümün kentlerin yeniden düzenli yapılanması için radikal bir çözüm ve müdahale olarak vurgulandığı ancak çıkartılan Afet Yasası ve yönetmeliğinin Odamızın da savunduğu üzere hukuk normlarıyla bağdaşmayan hükümlere sahip olduğu dile getirilmiştir. 13.02.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan haberde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Afet Kanunu kapsamında rantı yüksek merkezleri birinci sırada ele almasının uzmanlar tarafından devlet eliyle yerel halkın merkezden sürümü olarak yorumlandığı belirtilmiştir. Konuyla ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “Bakanlığın Afet Kanunu’nu uygulama şekli tamamen ranta dönük. Örnekleri görünce kentlerin merkezlerindeki 116 prestijli alanların riskli ilan edilip boşaltılacağını görüyoruz. Bir nevi sürgün olacak” açıklamasına yer verilmiştir. 23 Kasım – Çağdaş Kocaeli Gazetesi 17.11.2013 Günlük Evrensel Gazetesinde yer alan “Selef ibretlikleri ve halef beklentileri” başlıklı haber dosyası Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan tarafından kaleme alınmış olup İstanbul’un ulaşımı üzerinden yerel yönetimlerin kararlarına değinilmiştir. 23.11.2013 Radikal Gazetesinde Elif İnce tarafından kaleme alınan haberde “Emsal düştü ama adalar büyüdü!” başlığıyla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve askıya çıkartılan Yassıada ve Sivriada Planları gündeme getirilmiş, konu hakkında Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın görüşleri paylaşılmıştır. 24.11.2013 Sunday’s Zaman Gazetesinde yer alan haberde Afet Yasasına dayandırılarak ilan edilen riskli ve rezerv alanların kentlerin yaşanılabilirlik özelliğini azaltacağına değinilirken, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşleri paylaşılmıştır. 26.11.2013 Radikal Gazetesinde “Sanki Ermenilere satıyoruz!” başlığı ile verilen haberde, kentsel dönüşüm konutlarının başkalarına satıldığı eleştirisi Başkan Yardımcısı tarafından cevaplandırılmıştır. Sarıgöl’de kentsel dönüşüm kapsamında boşaltılan 600 bina, semt sakinlerinin akıbeti ve yöneticilerin konuya istinaden açıklamalarının yer verildiği haber dosyasında ayrıca Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konuyla ilgili açıklamaları da paylaşılmıştır. Habertürk - 15.05.2012 Gün Ortası Programı’na telefonla bağlanan Şube 117 II. Başkanımız Mehmet Murat Çalık, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun üzerine görüşlerini paylaşmıştır. Kentlerin yenilenmeye ihtiyacı olduğunu ama şu an kentsel dönüşüm deyince algılananın çok farklı olduğunu belirten Çalık, bu tür yasalar gündeme gelmeden evvel ilgili meslek gruplarının hazırlık safhasında işin mutfağında yer alması gerektiğinin altını çizmiştir. Nasıl bir şehrin ortaya çıkacağının önemini vurgulayan Çalık; yasa ve kentsel dönüşüm denildiğinde parsel-bina ölçeğine indirgenmemesi gerektiğine değinip, planlama bilimini salt imarcılıkmış gibi göstermenin günümüzde sistematiği içinden çıkılmaz hale getirdiğini vurgulamıştır. Çalık; insanların deprem yoluyla korkutulmasının netice vermeyeceğini, karşılıklı uzlaşma yolunun denenmesi gerektiğini ve meslek örgütlerinin sürece müdahil olacağı bir ortam sağlanmasının gerekliliğini belirterek sözlerini sonlandırmıştır. Bilgi Üniversitesi - 18.05.2012 Habervesaire Ekibi de 18 Mayıs günü gerçekleştirilen, Afet Kanunu basın açıklamasına katılım göstermiş ve internet portallarında eyleme yer vermiştir. Haberde “’Dozer yasası’ olarak isimlendirilen kanun, depreme dayanıklı olmayan binaların yıkılıp, yerlerine yenilerinin yapılmasını öngörüyor” ifadesi ile değerlendirilmiştir. Konu hakkında Şube Yönetim Kurulu üyemiz Süleyman Balyemez ve Şube Sekretaryası’ndan Sezi Toprakçı’ın görüşleri alınmış; yasanın insan değil mekân odaklı olduğunu ve anayasayla korunan barınma hakkını tehdit ettiği görüşlerine yer verilmiştir. CNNTürk - 18.05.2012 Haber Toplantısı Programı’nda; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Meclis’ten geçtikten sonra, Şubemiz şemsiyesi altında bir araya gelen STK’lar ve meslek odaları tarafından yapılan basın açıklamasından bahsedilmiştir. CNNTürk - 21.05.2012 Güne Merhaba Programı’nda, Şubemizin öncülüğünde gerçekleştirilen, Afet Yasası hakkındaki basın açıklamasına yer verilmiştir. Şubemiz tarafından hazırlanan el broşüründe değinilen yasa maddelerinin birer birer açıklandığı programda; 60 STK adına, İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde TMMOB Şehir Planlama Odası İstanbul Şubesi başkanlığında gerçekleştirilen eylemin yasayı eleştirdiğinden bahsedilmiş, basın açıklamasını geniş çapta yankı bulan bir ortak çağrı olarak tanımlanmıştır. Kanal A - 24.05.2012 Osman Tanburacı ile Hayatın İçinden Programı’na canlı yayın konuğu olarak Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu ile katılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, kentsel dönüşüm uygulamaları ve süreç hakkında fikirlerini paylaşmıştır. “Var olan şeyleri değiştirmek mi gerekir yoksa toplumun gelişmişliğine bağlı olarak, modern yaşamın gerektirdiği yeni ritüellerin oluşturulması mı gerekir?” sorusu ile sözlerine başlayan Eyüp Muhcu; kimliğimizi oluşturan, genel kültürümüzü yansıtan nüvelerin, halkın yüzünü yansıtan tarihi kent merkezleri ile beraber korunması gereken nitelikler olduğunu vurgulamıştır. Dönüşüm gündeme getirilirken; korunması, muhafaza edilmesi ve gelecek nesillere taşınması gereken soyut ve somut kültür mirasının mutlaka yaşatılması gerektiğini belirten Muhcu, böyle düşünüldüğünde bu kültür varlıklarının sürdürülebilir kılınması, restore edilmesi ve yaşamımıza yeniden kazandırılması gerektiğini önemle belirtmiştir. Bütün kentin planlı, sağlıklı gelişim sürecinin dönüşüm süreci olarak tanımlanıp-algılanmasının, yaşanan kavram kargaşasını önleyeceğini, sonrasında hatalı uygulamalarla karşılaşılmasının engellenebilmesi için gerekli olduğunu vurgulamıştır. Bu noktada Atlar; kentsel dönüşüm uygulamalarında korunması gerekli varlıkların yanı sıra insan odaklı yaklaşımın benimsenmesinin de gerektiğinin altını önemle çizmiş, kentliyi odağına almanın önemini dile getirmiştir. Afet karşısında yerleşmelerimizin bu kadar kırılgan olmasının sebebi olarak zamanında denetimsiz yapılaşan binalar ile kontrolsüz gelişen kentlerin olmasını gösteren Atlar, bir plan yapıldığında 20-25 yıl o planın uygulanması gerektiğinin farkına varılmasının gerektiğini belirtmiştir. Keyfi kararlarla ilkesel hedeflerin göz ardı edilip, belli çıkar projelerine hizmet etmek üzere yapılan plan değişiklikleri ile karşılaşıldığını, planların üretiminde değil uygulamasında sorun olduğunu belirtmiş, 3. Köprü projesini örnek vererek, ‘99 Depremi’nden bu güne yapıya terk edilen açık alanların çarpıcı ve azımsanmayacak sayıda olduğunu ve bugün hala Gezi Parkı’nı, Ataköy sahilini yapılaşmaya terk etme konusu üzerinde tartışıldığını belirtmiştir. Atlar; işin aslında depreme dayanıklı binalarda yaşamanın ve deprem sonrasında çadır kurulacak yeşil alan aramamanın esas hedef olması gerektiğini ama önceden de bahsettiği üzere bütüncül planlar ve bunlara uymak koşuluyla ancak gerçekleştirilebileceğini belirterek sözlerini sonlandırmıştır. SkyTürk 360 – 17.08.2012 Akşam Haberi Programı’na canlı yayın konuğu olan Tayfun Kahraman, 13 Ağustos Depremi’nin yıl dönümü sebebiyle deprem ve kentsel dönüşüm projeleri ile ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Van Depremi ardından çıkartılan yasa ile vatandaşın günümüze kadar yaşadığı mağduriyeti önlemenin kamunun elinde olduğunu vurgulayan Kahraman, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) gerçekleştirdiği teknik araştırmaların sonucu olarak 2003 yılında yürürlüğe giren deprem master planına değinmiştir. Kentlerin planlarının yerleşme dokusu oluştuktan sonra bu dokuyu yasallaştırmak üzere şehir planlarının elde edildiğine de hatırlatan Kahraman, yaşanan Marmara Depremi’nin bu sorunu görünür kıldığını belirtmiş, öngörülen dönüşüm/yenileme projelerinin Deprem Master Planı dikkate alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğini, şayet göz ardı edilirse de önceki yaşananlardan daha farklı sonuçlanmayacağının altını çizmiştir. Deprem karşısında risk teşkil eden kamu yapılarının pek çoğunun ya elden geçirildiğini ya da yıkılıp yeniden yapıldığı hususunda da konuşan Kahraman, durumun önem teşkil ettiğini ve vatandaşların yaşadığı konut yapılarında bu türde bir iyileştirmenin sağlanmadığını, şimdiye kadar Türkiye’de devlet eliyle girişimde bulunulan 300 kadar yenileme projesinin de vatandaşın yerinden edilmek suretiyle gerçekleştirildiğinin önemle vurgulamıştır. Bu noktada kamunun kolaylaştırıcı bir rol izlemesi gerektiğini, kira yardımları ve tasarım projelerinde kentlilerle birlikte fikir geliştirilmesinin önemini 118 vurgulayan Kahraman, yürürlüğe giren yeni kanunun çok da pembe bir tablo çizmediğini belirtmiş ve “Kanuna göre konutların bugünkü değeri üzerinden bir değerleme yapılacak ve elden geçirildikten sonra – eğer ki kent merkezinde ise – bu değerin 2 ya da 3 katına çıkacak, konut sahiplerinin ise aradaki bedeli borçlanarak ödemesi gerekecek. Kanunun mantığında, kamu kaynakları ile kentsel dönüşümün yapılması değil, kentsel dönüşümün burada yaratılacak rant değeri ve burada yaşayanların ödeyeceği bedeller ile karşılanmasına yönelik bir kurgu bulunmakta. Sonuç olarak bu maliyetleri kamunun değil, vatandaşların oluşturulacak rantı ödeyerek karşılaması öngörülmekte.” diyen Kahraman, “Kamunun görevi bu maliyetleri üstlenmektir, devlet dönüşüm konusunda rant algısını değiştirmeli ve kentliyi yerinde barındırmak üzere projeler geliştirmelidir. Sağlıklı kentler yaratmak, yeterli yeşil alana ve yeterli sosyal donatıya sahip kentsel mekanlar elde etmek üzere bu şansı değerlendirmek ve bu şansı değerlendirirken mevcutta yaşayanları unutmamak ve bunu hak ettiklerinin bilincinde olmak gerekir” diyerek sözlerini sonlandırmıştır. Fransız Radyosu – 06.09.2012 Radyo kanalına röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, halihazırda İstanbul kent gündemini etkileyen projelerin yanı sıra uzun zamandır gündemde yer alan kentsel dönüşüm konularında bilgilendirme yapmıştır. Kanal 35 – 13.09.2012 Canlı Yayın’a katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman İstanbul’da süregelen ve gelecek için öngörülen kentsel dönüşüm projeleri hakkında kamuoyunu bilgilendirici bir konuşma yapmıştır. Radyo 24 – 21.09.2012 Ayşe Özgün’ün Programı’na canlı telefon bağlantısıyla katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, İstanbul’un kent gündeminden düşmeyen kentsel dönüşüm projeleri hakkında görüşlerini dile getirmiş, Şubemizin takibindeki konuları açıklamıştır. İMC TV – 08.10.2012 Haber Yorum Programı’na canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Afet Yasası’nın kabulü ile gündemden düşmeyen 119 kentsel dönüşüm konusu hakkında Şubemiz görüşlerini ve ileride uygulanması istenen projeleri aktarmıştır. Barış TV – 15.10.2012 Kentsel Dönüşüm ile ilgili programda canlı yayın konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, gerçekleştirilmek istenen projelerin kentsel dönüşümden ziyade çıkar amaçlı inşaat projeleri olduklarını dile getirmiş, ilgili projelerin kentlilerin fikirleri alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğine değinmiştir. TVnet – 14.12.2012 Canlı telefon bağlantısı ile program konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman belediyelerin kentsel dönüşümde yavaş kaldığına dair açıklama yapmıştır. Kanal B - 13.03.2013 Ana Haber Bülteni’nde Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın iİstanbul’un 8 ilçesinin (Avcılar, Arnavutköy, Bakırköy, Başakşehir, Esenler, Küçükçekmece vb.) riskli alan ilanı ve bu ilçelerde Afet Yasası kapsamında acele kamulaştırma yapılabilmesinin önünü açan kararının uygulamaya geçilmeden çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini ve herhangi bir aksiliğin çok büyük mağduriyetlere sebep olabileceğini belirtirken, İstanbul’un kuzeyinin yapılaşmaya açılmasının kuzeyde yer alan orman alanlarının, doğal alanların, su havzalarının tahribatı demek olduğunu bunun da beraberinde riskli durumlar getireceğini belirtmiştir. 18.05.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde Afet Kanunu’nun kabulü ardından yapılan basın açıklaması sonrasında Şube Yönetim Kurulu üyemiz Süleyman Balyemez’in görüşlerine yer verilmiş; yasada yer alan askeri alanların bedelsiz devri, riskli alanların tanımının netlik taşımaması, evlerin yıkım ve boşaltma masraflarının konut sahibine bırakılması konularındaki açıklamaları, basın açıklaması haberi ile beraber yer almıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Avcılar, Küçükçekmece, Bakırköy, Esenyurt, Başakşehir, Esenler, Arnavutköy ve Eyüp ilçelerinde 42 bin 300 hektarlık alanı, “rezerv alan” adı altında yeni proje alanı ilan etti. Rezerv alanlarda Bakanlık analiz ve ulaşım etütlerini yapmakta, planlar ise ilerleyen günlerde yapılacak, yetkili idare ise TOKİ olacak. Bu alanlarda gerçekleştirilecek projelerde ise vatandaşlara 3 seçenek sunulması öngörülmekte; aynı alanda yeni bir konut, başka alanda hazır konutlardan biri ya da kamulaştırma bedeli. Bahsi geçen alanlarda Bakanlığa acele kamulaştırma yapma yetkisi verilirken, sonuçlarının neler olacağı ise bilinmemekte. 13.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “İstanbul’da en büyük kamulaştırma: 42 bin hektarlık alanda kamulaştırma” başlığı ile yer alan haberde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından riskli ve rezerv alan olarak ilan edilen ilçeler sıralanırken konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da görüşlerine başvurulmuştur. Atlar “Bu alanların yapılaşmaya açılması hem üst ölçekli planlara aykırı hem de doğal eşiklerin aşılması anlamına geliyor” diyerek görüşlerini açıklamıştır. 15.03.2013 tarihli İstiklal Gazetesi’nde yer alan haberde, “İstanbul’da kamulaştırma hamlesi” başlığı kullanılırken, Radikal’de yayınlanan Elif İnce’nin haberine gönderme yapılmış ve Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın mevcut görüşlerine yer verilmiştir. 18.03.2013 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de değinilen İstanbul’da gerçekleştirilmesi öngörülen ve Afet Yasası kapsamında riskli alan ile rezerv alan ilan edilen ilçelerde kamulaştırma yapılması söz konusu haber “İstanbul’da dev kamulaştırma” manşetiyle verilmiş, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşlerine başvurulmuştur. Atlar; “Bu alanların yapılaşmaya açılması hem üst ölçekli planlara aykırı hem de doğal eşiklerin aşılması anlamına geliyor” kelimeleriyle kararın doğuracağı olumsuz sonuçlara dikkat çekmiştir. 4.2.3. TMMOB Yasası 29.11.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde “TMMOB’nin parçalanması hedefleniyor” başlığı kullanılan haberde, torba yasa kapsamında TMMOB Yasası’na ilişkin yapılmak istenen değişikliklerin TMMOB’nin bağımsızlığını ve örgütlülüğünü yok etmeyi amaçladığından bahsedilmiş, TMMOB’ye bağlı Şube Başkanları’nın yasa değişikliğine yönelik taslak hakkındaki açıklamalara yer verilmiştir. 29.11.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde torba yasa ile değiştirilmek istenen TMMOB Yasası hakkında Şube Başkanlarının yaptığı açıklamada haber konusu haline getirilmiş ve başkanların ortak görüşünün ‘TMMOB’un bağımsızlığını ve örgütlülüğünü yok etmenin amaçlandığına’ yönelik olduğu belirtilmiştir. 22.01.2013 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde “Rant için değil halk için plan” başlıklı haberde, Beyoğlu Belediyesi’nin hazırladığı Okmeydanı ve çevresine dair planlar hakkında yerel halkın planı karmaşıklarla dolu bulduğu ve plana itiraz ettiği belirtilmiştir. Bunun yanı sıra Okmeydanı Çevre Koruma Derneği Başkanı’nın görüşlerine de yer verilen haberde, Dernek Başkanı’nın Mimarlar Odası ile Şubemiz tarafından planın anlaşılır olmadığı yönünde kendilerinin uyarıldığına dair açıklamalarına da yer verilmiştir. 01.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “AKP’den TMMOB yasasında çark” başlığıyla yer bulan haberde, torba yasa düzenlemesinin iptal edildiğinin öğrenildiği belirtilirken, Bakanlığın TMMOB ile koordineli çalışma istediğinin kaygı uyandırdığı açıklanmış, Şubat ayı içinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TMMOB’a bağlı odaların bir bölümü ile Odamızın katıldığı, “nitelikli yaşam alanları oluşturulması ve sağlıklı bir imar düzeninin kurulması” gündemli görüşmeden bahsedilmiştir. Gerçekleştirilmesi öngörülen TMMOB Yasa Değişikliği kapsamında TMMOB’ye bağlı meslek odalarının bağımsızlığı ve örgütlülüğü tehdit edilmekte. Konu hakkında Şube Başkanları ile TMMOB Genel Merkezi ardı ardına basın açıklamaları düzenledi. Bunun yanı sıra kamuoyu ve üyeleri bilgilendirmeye yönelik toplantılar devam ederken, bir taraftan da değişikliğe karşı sanal ortamda imza kampanyası başlatıldı. Odamız bu süreçte TMMOB’nin yanında olduğunu bildirdi. 08.11.2013 Aydınlık Gazetesinde yer alan haberde “AKP, denetim sopasını havaya kaldırdı” başlığı kullanılırken TMMOB’a bağlı, içerisinde Odamızın da yer aldığı meslek örgütlerinin çeşitli bakanlıklara mali ve idari denetim konularında bağlanması yönündeki Bakanlar Kurulu konu edilmiştir. 08.11.2013 Birgün Gazetesinde de yer alan TMMOB’a bağlı meslek odalarının çeşitli 120 bakanlıklara bağlanması yönündeki, askeri darbe döneminde çıkartılan ama 2013 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile devreye sokulan yönetmelik “TMMOB’a AK darbe” başlığıyla verilmiş, Odamızın da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanacağı bilgisi paylaşılmıştır. 08.11.2013 Cumhuriyet Gazetesi “TMMOB’a darbeci müdahale” başlığı ile Odamızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanmasının yanı sıra TMMOB’a bağlı diğer meslek örgütlerinin de çeşitli bakanlıklara bağlanması yönündeki Hükümet uygulaması haber dosyasına dönüştürülmüştür. 08.11.2013 Dünya Gazetesinde de “Odaların idari ve mali denetimi hükümette” başlığı ile yukarıda bahsedilen yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararına ilişkin haber paylaşılmış, Odamızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlandığı bilgisi verilmiştir. 08.11.2013 Günlük Evrensel Gazetesinde de yer alan TMMOB’a bağlık meslek odalarının mali ve idari açıdan çeşitli bakanlıklara bağlanması yönündeki kararla birlikte Odamızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanacağı bilgisi geçilmiştir. 15.11.2013 5 Ocak Gazetesinde de Hükümetin TMMOB’a bağlı meslek odalarını bakanlıklara bağlamaya yönelik uygulaması haber dosyası olarak hazırlanmış, Odamızdan da bahsedilmiştir. 16.11.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde 2011 yılında onaylanan 1/5000 ölçekli Kartal Kordonboyu Nazım İmar Planı’na Şubemiz ve İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından açılan dava sonucunda yürütmeyi durdurma kararı alındığı belirtilmiş ve bilirkişi raporunun detaylarından bahsedilmiş, yargıdan dönen imar planı neticesinde “Kartal sahili şimdilik kurtuldu” denilmiştir. 11.04.2013 Tarihli Yurt Gazetesi’nde “Meşhur İETT arazisine son rötuş” başlığı ile verilen haberde Şubemizin 2006 yılında yapılan plana açtığı dava hatırlatılmış ve yeni uygulama imar planlarının Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy çokluğuyla kabul edildiği bilgisi verilmiştir. 14.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Esenyurt’a yüksek emsallere onay” başlığı ile verilen haberde; Esenyurt Belediyesi tarafından hazırlanan ancak İBB’nin 1/5000’lik planlarına uymadığı için defalarca iptal edilen uygulama imar planlarının Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçtiği belirtilirken, Şubemizin konuya tepkili olduğuna değinilmiştir. 4.2.4. PLAN DEĞİŞİKLİKLERİ 16.11.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde 2011 yılında onaylanan 1/5000 ölçekli Kartal Kordonboyu Nazım İmar Planı’na Şubemiz ve İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından açılan dava sonucunda yürütmeyi durdurma kararı alındığı belirtilmiş ve bilirkişi raporunun detaylarından bahsedilmiş, yargıdan dönen imar planı neticesinde “Kartal sahili şimdilik kurtuldu” denilmiştir. 11.04.2013 Tarihli Yurt Gazetesi’nde “Meşhur İETT arazisine son rötuş” başlığı ile verilen haberde Şubemizin 2006 yılında yapılan plana açtığı dava hatırlatılmış ve yeni uygulama imar planlarının Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy çokluğuyla kabul edildiği bilgisi verilmiştir. 14.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Esenyurt’a yüksek emsallere onay” başlığı ile verilen haberde; 121 Esenyurt Belediyesi tarafından hazırlanan ancak İBB’nin 1/5000’lik planlarına uymadığı için defalarca iptal edilen uygulama imar planlarının Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçtiği belirtilirken, Şubemizin konuya tepkili olduğuna değinilmiştir. 4.3 GENEL HABERLER ArkiPARC, gayrimenkul sektörünü bir araya getirmeyi amaçlayan buluşmalar serisi, 28-29 Mart tarihlerinde 100’e yakın konuşmacının katılımıyla gerçekleşen Arkiparc 2012 etkinliğinin teması; “Kentsel Kalite için Diyalog” olarak belirlenmiştir. Etkinlikte ulusal ve uluslararası oturumlar düzenlenmiş olup, 2. Gün etkinliklerinden Büyükdere Caddesi oturumuna Şube Başkanımız Tayfun Kahraman da davet üzerine katılmıştır. 01.04.2012 tarihli TOKİ Haber Dergisi’nde Superpool tarafından hazırlanan alternatif Büyükdere Caddesi projesinin tartışıldığı 2. Gün oturumuna yer verilmiştir. Sektörün önde gelen isimlerinin yanı sıra Türkiyenin önemli mimar ve şehir plancılarıyla birlikte Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da katıldığı oturumun, etkinliğin en ilgi çeken bölümü olduğu belirtilmiştir. 06.04.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nin Emlak ekinde, Arkiparc etkinliği içerisinde ZincirlikuyuMaslak aksının sorunlarını tartışmak üzere, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da katılım gösterdiği çalıştaya değinilmiştir. Gündemde yer alan yeni Büyükdere Caddesi projesini tartışmak üzere kurgulanan oturumun, Arkiparc’ın 2. gününde en çok ilgi çeken etkinliği olarak yer almıştır. Bu yıl 6.sı düzenlenen, Yıldız Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen geleneksel İstanbul Buluşmaları’nın teması “Afet ve Dönüşüm Kıskacında: İstanbul ve Planlama” idi. Konuşmacıların farklı boyutlarıyla Afet Yasası ve kentsel dönüşümü konuştuğu oturumlarda farklı kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin katılımı dinleyicilere farklı deneyimleri paylaşıp, tartışabilme fırsatı sağladı. 11.10.2012 tarihli Ortadoğu Gazetesi’nde MHP Beyoğlu İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen ve Okmeydanı halkının da katıldığı toplantıda eksi Şube Başkanımız Ahmet Turgut, Okmeydanı Kentsel Dönüşüm Projesi ve çözüm yolları hakkında bilgilendirme yapmıştır. Ekim ayında yayınlanan Arretamento Mimarlık Dergisi’nde Şubemiz ve İstanbul’da yer alan planlama okulları işbirliği ile bu sene 6.sı gerçekleştirilen İstanbul Buluşmaları haber konusu olmuştur. Etkinlik mekanı ve tarihi hakkında bilgi verilen haberde, 2012 yılının konusun afet ve kentsel dönüşüm olduğu açıklanmıştır. 09.11.2012 tarihli Gazete Kadıköy’de, Şubemiz ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kadıköy Temsilciliği birlikteliğinde gerçekleştirilen ‘Tüm Yönleriyle Kentsel Dönüşüm’ başlıklı panel haber konusu yapılmıştır. 22.02.2013 tarihli Gazete Kadıköy’de Fenerbahçe Gönüllü Evi’nde Mimarlar Odası öncülüğünde gerçekleştirilen Kentsel Dönüşüm Bilgilendirme Konferansı haberine yer verilmiş, Şubemizi temsilen davetli konuşmacı Ahmet Kıvanç Kutluca’nın da katılım gösterdiği toplantıda halka kentsel dönüşüm hakkında detaylı bilgilendirme yapıldığından bahsedilmiştir. Gazete Kadıköy - 22 Şubat 2013 09.05.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde Şubemiz tarafından hazırlanan, 2012 yılında İstanbul kent gündeminde yer alan proje, yazı ve görüşlere yer verilen İstanbul Kent Almanağı haber konusu haline getirilmiş. Konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın “İstanbul kent gündemiyle ilgili hafızları tazelemek ve gündeme gelen projeleri hatırlatmak istedik” sözlerine yer verilmiştir. 122 07.11.2013 Birgün Gazetesinde “Elektronik kirlilik” başlığı ile verilen haberde Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından gerçekleştirilen “2. Elektromanyetik Alanlar ve Etkileri Sempozyumu” konu edilmiş, Şubemizi temsilen etkinliğe konuşmacı olarak katılan eski Şube Başkanımız Erhan Dermirdizen’in sunumuna da değinilmiştir. 5. BASIN AÇIKLAMALARI VE PLAN İTİRAZLARI 5.1. BASIN AÇIKLAMALARI ŞUBEMİZ XII. DÖNEM YÖNETİM KURULU GÖREV DAĞILIMINI GERÇEKLEŞTİREREK ÇALIŞMALARINA BAŞLAMIŞTIR 10 Şubat Cuma – İstanbul TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi XII. Olağan Genel Kurulu 04-05 Şubat 2012 tarihlerinde gerçekleşmiş bulunmaktadır. Genel Kurulumuzda tek liste ile yönetim kurulu seçimlerinde aday olan Demokratik Katılım grubu, XII. Çalışma Dönemi için üyelerimiz tarafından yeniden görevlendirilmiştir. Yönetim Kurulumuzda görev alan meslektaşlarımızca görev dağılımları şu şekilde belirlenmiştir: Başkan: Tayfun KAHRAMAN II.Başkan: Mehmet Murat ÇALIK Sekreter: Akif Burak ATLAR Sayman: Zeynep ARMAN AKYÜREK Üye: Öznur AKALIN Üye: Tuba İNAL ÇEKİÇ Üye: Gürkan AKGÜN Üye: Nazan ÖZBAYDAR Üye: Çare Olgun ÇALIŞKAN Üye: Kıvanç KUTLUCA Üye: Süleyman BALYEMEZ Üye: Müge YORGANCI Üye: Aysun KOCA Üye: Kumru ÇILGIN Meslek alanımıza ve kentlerimize karşı özellikle son dönemde ciddi bir artış gösteren müdahalelerin, saldırıların karşısında tekniğin ve bilimin izinde, tehdit ve baskılardan kaçmadan, kentliden ve kamu yararından yana mücadele etmek üzere yeniden görevlendirilmiş bulunmaktayız. Kamu yararından ve toplumdan uzak yaklaşımlarla, planlama mesleğini hiçe sayarak yok edilen 123 tarihi değerlerimiz ve doğal kaynaklarımız için mücadelenin zorunluluk haline geldiği şartlarda üstlendiğimiz bu zorlu görevi ilkelerimizden, meslektaşlarımızdan ve kamuoyundan aldığımız güçle sürdürmek istiyoruz. Kent topraklarının parsel parsel satıldığı, keyfi uygulamalarla barınma hakkının hiçe sayıldığı ve yaşam alanlarımızın giderek sağlıksızlaştırıldığı bir kent gerçeğinde Meslek Odası kimliğimizle ve Mesleğimiz ışığında çalışmalarımızı sürdüreceğimizin ve doğruları söylemeye devam edeceğimizin bilinmesini isteriz. Başta 3. Köprü projesi olmak üzere İstanbul’un geleceğini tehdit eden tüm konuları kamu adına ve toplum yararına takip edeceğimizi, hazırlayacağımız rapor ve düzenleyeceğimiz etkinliklerle toplumu ve karar mekanizmalarını bilgilendireceğimizi, daha sağlıklı bir kent bilinci oluşması sürecine katkıda bulunacağımızı belirtir, haklı ve meslek bilimine uygun projeleri destekleyeceğimizi, Odamızı yanlış ve taraflı önyargılardan arındıracak daha etkileşimli ve yapıcı bir süreç oluşturacağımızı, kamuoyunun bilgisine sunarız. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu TAKSİM MEYDANI PROJESİ’NE İTİRAZ HAKKINI KULLANAN YÖNETİM KURULU ÜYEMİZİN İBB TARAFINDAN İŞİNE SON VERİLMİŞTİR 26 Mart Pazartesi – İstanbul Kamu Kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşu olan Şehir Plancıları Odası’nda aldığı görev nedeniyle Yönetim Kurulu üyemiz, bünyesinde çalıştığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işten çıkarılmıştır. 12 Mart Pazartesi günü saat 11:00’da sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması bileşenleri, düzenlediği basın açıklamasının ardından Taksim Meydanı için hazırlanan İmar Planlarına yönelik en temel demokratik haklardan biri olarak tanımlanan; bireysel itiraz dilekçelerini teslim etmek için belediye binasına girmek istemiş, güvenlik görevlilerinin ve polisin engellemesiyle karşılaşmış, vatandaşlar yağmur altında bekletilmiş ve ancak gruplar halinde içeriye alınmıştır. Dilekçeyi teslim ettikten sonra binayı terk etmesi istenen grubun içinde yer alan Yönetim Kurulu Üyemizin belediye çalışanı olduğunu belirtmesi üzerine kimlik bilgileri güvenlik görevlilerince kayıt altına alınmıştır. Bünyesinde çalışan bir uzmanın demokratik yollarla itiraz hakkını kullanmasına tahammülü olmayan İBB yönetimi, bir hafta içinde Yönetim Kurulu Üyemizi işten çıkarmıştır. Odamız kurulduğu günden bu yana İstanbul’un geleceği adına, bilimsellikten ve kamu yararından uzak olan plan ve projeler karşısında mücadelesine devam etmiştir. Meslek alanımıza hukuksuzlukla müdahale eden ve rant odaklı planlama anlayışını İstanbul’a dayatarak kamu yararını ve İstanbul’un geleceğini hiçe sayanlara karşı, haklı ve giderek daha güçlü bir şekilde sürdürülen bu mücadelede; İstanbul Büyükşehir Belediyesi de çoğu zaman karşımızda olmuştur. Belediye’nin yıllardır süre gelen uygulamaları karşısında, Odamız tarafından yargıya taşınan planlara ilişkin davaların nereteyse tamamının lehimize sonuçlanması ise hukuk mücadelesindeki haklılığımızı açıkça ortaya koymaktadır. Kamu yararı adına gerçekleştirdiğimiz ve haklılığı hukuk tarafından onaylanan müdahalelerimiz karşısında, söyleyecek sözü olmayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, sesimizi kısmak ve mücadelemizi engellemek adına her yolu denemektedir. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında, Şubemizi kiracısı olduğu mülkten tahliyeye zorlayan Büyükşehir Belediyesi, bu kez de 7,5 yıldır bünyesinde çalışan bir meslektaşımızı, yönetim kurulu üyemiz olması nedeniyle işten çıkarma yoluna gitmiş ve art niyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Çalışmalarımızı ve mücadelemizi durdurmayı, yavaşlatmayı ve meslektaşlarımızı sindirmeyi hedefleyen, bünyesinde çalışan diğer profesyonellere gözdağı verme amaçlı bu art niyetli süreçlerden Odamızın hiçbir şekilde etkilenmeyeceğinin bilinmesini isteriz. Bu uygulamada da görülmüştür ki, İBB’nin gerçekleştirdiği yanlışlara itiraz edenlere karşı tahammülü giderek ortadan kalkmakta, en temel vatandaşlık haklarını kullananlar dahi, Anayasaya aykırı bir şekilde, işinden edilebilmektedir. Odamız, İstanbullulara karşı taşıdığı sorumluluk gereği yetkileri ile kamu yararını gözeten uygulamaların yanında olmaya, yetkilerini kamu yararına aykırı ve bilimsellikten uzak bir şekilde kullananlara karşı ise mücadelesini yılmadan sürdürmeye ve meslektaşlarımıza destek olmaya devam edecektir. Biz, İBB’nin ilk defa karşılaşmadığımız bu antidemokratik uygulamalarına, tehdit, sürgün, işten atma gibi korku ve sindirme politikalarına karşı dayanışmanın gücüne inanıyor ve bilimden, emekten, kamu yararından yana olan herkesi bir arada durmaya çağırıyoruz. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu 3. KÖPRÜ SUÇ DUYURUSU BASIN AÇIKLAMASI 18 Nisan 2012 3. Köprü Projesi Cinayettir, İhale hukuk dışıdır. AKP hükümeti 3. Köprü cinayetini işlemek için bir kez daha randevu verdi. Ağustos ayından bu yana dört kez ertelenen ihalenin yeni tarihi bildiğiniz gibi 20 Nisan 2012 Cuma, saat 10.00 olarak açıklandı. Yer yine Ankara’daki Karayolları Genel Müdürlüğü. Bizler de, 3. Köprü Projesi’nin gündeme geldiği ilk günden bu yana, bu projenin İstanbul’un ve Türkiye’nin değil, AKP’nin ihtiyacı olduğunu; bir ulaşım projesi değil, bir emlak ve rant projesi olduğunu söyleyen bilim insanları, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, İstanbul ve yaşam savunucuları olarak 20 Nisan Cuma günü saat 10.00’da ihalenin yapılacağı Karayolları Genel Müdürlüğü önünde olacağımızı ilan ettik. 124 20 Nisan’da Ankara’da, 3. Köprü Projesi’nin kentin ulaşım sorununu çözmeyeceğini; daha da ağırlaştıracağını; İstanbul kentine, ormanlık alanlara, su havzalarına telafisi mümkün olmayan zararlar vereceğini bir kez ifade edeceğiz. Yıllardır bıkıp usanmadan tekrarladığımız gibi 3. Köprünün İstanbul kentine yönelik bir cinayet olduğunu bir kez daha vurgulayacağız. Tüm yaşam savunucularını da 20 Nisan’da bu cinayete dur demek için Ankara’da olmaya çağırıyoruz. AKP hükümeti ve Ulaştırma bakanlığı tarafından 20 Nisan tarihinde yapılacak olan 3. Köprü projesi ihalesi, hukuk dışıdır. 3. Köprü projesi ihalesi, tıpkı AKP’nin bugünlerde meclisten geçirmeye çalıştığı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası gibi, “ileri demokrasi” söyleminin hukuku ve temel insan haklarını çiğnemekten; bilimin ve halkın sesine kulak tıkamaktan; baskıcı ve faşizan uygulamalardan başka bir anlama gelmediğini en iyi biçimde gösteren örneklerden biridir. Bugün burada başbakan ve proje ile ilgili bakanlar hakkında yaptığmız suç duyurusunda da belirttiğimiz gibi, bu ihale kanuna aykırı bir işlemdir. AKP hükümeti 3. Köprü Projesi hakkında açılan davaların devam ettiğini ve bilirkişilerin olumsuz rapor verdiğini görmezden gelerek; bu hukukdışı, bilimdışı, insan ve doğa düşmanı projenin ihalesini açmakta ısrar ederek Danıştay kararlarını ve hukuksal süreçleri çiğnemektedir. Bir kez daha uyarıyoruz: Bu ihaleyi açan yetkililer ve bu projeyi üstlenecek şirketler, İstanbul kentine verecekleri telafisi mümkün olmayan zararlardan dolayı şahsen sorumlu olacaklardır. AKP hükümetinin başbakanı Tayyip Erdoğan; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım; Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu; Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar; Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında bugün savcılığa “görevi kötüye kullanma, kamuyu zarara uğratma, kanuna aykırı işlem gerçekleştirme ve doğayı tahrip etme” fiilleri nedeniyle suç duyurusunda bulunduk. Ancak doğanın ticarileştirilmesine ve yağmalanmasına karşı mücadele edenleri suçlu ilan edip yargılamaya çalışan AKP yargısı bu başvurumuz hakkında ne karar verirse versin, bizler esas suç duyurusunu 125 İstanbul ve Türkiye halkına yapıyoruz. 20 Nisan’da Ankara’da Karayolları Genel Müdürlüğü önünde bu suç duyurumuzu bir kez daha yineleyeceğiz. İstanbul halkına, bilime ve tarihe ilan ediyoruz: 3. Köprü projesi cinayettir. Bu projenin ihalesini açan AKP hükümeti, devam eden davaları görmezden gelerek; projeyi üstlenecek olan şirketlere olağanüstü imtiyazlar bahşederek; bilimin ve halkın sesine kulaklarını tıkamakta ısrar ederek insanlığın doğal ve kültürel mirasına; hukuka; İstanbul kentine ve Türkiye halkına karşı suç işlemektedir. Bizler yaşam savunucuları olarak bütün gücümüzle bu suçların karşısında çıkmaya devam edeceğiz. 20 Nisan’da hep birlikte bir kez daha haykıracağız: Köprü değil orman; köprü değil su, köprü değil toplu ulaşım, köprü değil insanca yaşanacak bir İstanbul, köprü değil demokrasi istiyoruz. Saygılarımızla, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi 3. KÖPRÜ İHALESİ BASIN AÇIKLAMASI 20 Nisan 2012 Bugün birkaç kez ertelendikten sonra Karayolları Genel Müdürlüğü’nde bir kez daha ihaleye açılmaya çalışılan 3. Köprü projesi, AKP hükümetinin başbakanı, çeşitli bakanları, İstanbul büyükşehir belediyesi yönetimi ve emlak-inşaat lobisi tarafından, yıllardır yandaş medya ile yayılan yalanlar aracılığıyla topluma dayatılmaya çalışılan bir emlak ve rant projesidir. AKP hükümeti 2008 yılından bu yana, İstanbul’un yağmalanması için koçbaşı olarak görülen bu büyük emlak ve rant projesini topluma kabul ettirmek ve gerçekleştirebilmek için türlü yalanlar söylemiş; hukuk dışı yollara başvurmuş; projeyi sermaye için cazip hale getirmek için Türkiye halkına ait olan kamusal kaynakları alenen peşkeş çeken bir noktaya gelmiştir. Bugüne kadar 3. Köprü projesini topluma kabul ettirmek için söylenen ve bilim insanları tarafından daha önce hepsi de ayrıntılı biçimde çürütülen 3 büyük yalan vardır: 1. “3. Köprü projesi İstanbullunun ulaşım sorununu çözecektir. Köprü, transit taşımacılığa hizmet edecektir.” AKP hükümeti, uydurduğu bu yalanlarla halkı kandırmaya çalışırken, şirketleri buna ikna etmeyi başaramamış ve ihaleyi sürekli olarak ertelemek zorunda kalmıştır. Önce günde 100 bin araç geçişi olarak bahşedilen kar garantisini günde 135 bin araca çıkarmak zorunda kalmıştır. Bu durum da göstermektedir ki, 3. Köprüye trafik açısından bir ihtiyaç yoktur. Mevcut köprülerdeki transit araç trafik yükü de yalnızca yüzde 2,5’tur. 2. “3. Köprü projesi İstanbul’un ormanlarına, doğal varlıklarına, suyuna zarar vermeyecektir. Kestiğimiz ağaçların fazlasını dikeceğiz”. Bu söylemler bugün hala devam ederken, başbakanlığa bağlı TOKİ Sarıyer Zekeriyaköy’deki ormanlık alanda ağaç katliamı yapmaya hazırlanmakta; ormanın içine 6 bin adet villa yapma projesiyle orman yağmasını başlatmaktadır. Orman Bakanı Veysel Eroğlu tarafından dillendirilen bu bilim dışı söyleme bakanlığına bağlı Orman Bölge Müdürlüğü’ndeki orman mühendisleri bile inanmamaktadır. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin konuyla ilgili raporu ortaya çıkacak olan zararın boyutlarını ayrıntılı biçimde ortaya koymaktadır. 3. “3. Köprü projesi bir kalkınma ve uygarlık projesidir. Projeye karşı çıkanlar bir avuç kalkınma, uygarlık düşmanı çevrecidir”. AKP hükümeti, kentleri ve doğayı yağmalayan şirketlere olağanüstü avantajlar sağlamayı iktidarının tek güvencesi haline getirmeye çalışmaktadır. AKP hükümetinin kalkınma ve medeniyetten anladığı tek şey, otomobil sayısını artırmak; inşaat şirketlerinin şantiyesi haline getirdikleri İstanbul’un her yerini AVM’ler ve lüks konut çöplükleriyle doldurmak; bütün tarihsel-kamusal alanları otel yapmak; nereteyse her gün beş tane güvencesiz işçiyi iş cinayetiyle katletmekten ibarettir. AKP bütün bu yağma, cinayet ve talanı toplumun gözünde normalleştirmek için projeye karşı çıkanları uygarlık düşmanı ilan ederken bugüne kadar projeyi savunan bir tane bilim insanı bulamamıştır. AKP hükümeti, projeyi gerçekleştirmek için yalanların yanı sıra hukuk dışı yollara başvurmaktadır. İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda 3. Köprünün kent için olumsuz sonuçları açıkça belirtilip projenin kesinlikle yapılmaması gerektiğini vurgularken, Kadir Topbaş tarafından planda tadilat yapılmıştır. Garipçe-Poyrazköy bölgesi 1. derecede SİT alanıdır; mevcut SİT kararları yok sayılarak ormanlar, yaban hayatı ve çok sayıda endemik bitki türü tehdit edilmektedir. Meslek odaları tarafından Danıştay’a açılan davalarda projenin ÇED yönetmeliği dışında tutulmaması kararı alınmış olmasına karşın, bu uygulama sürmektedir. Ayrıca meslek örgütleri tarafından proje ile ilgili olarak açılmış olan yürütmeyi durdurma davaları devam etmektedir. 6 ay önce açılan bu davaların birinde bilirkişiler olumsuz rapor verirken, mahkemeler hukuksal süreci yavaşlatan bir tutumla, hala bilirkişi atamalarını yapmamaktadır. Açılan davalar sürerken yapılmaya çalışılan 3. Köprü projesi ihalesi yasadışıdır. İhale iptal edilmelidir, aksi halde bu ihaleyi yapanlar ve projeye talip olacak şirketler, İstanbul kentine verecekleri telafisi mümkün olmayan zararlardan dolayı şahsen sorumlu olacaklardır. AKP hükümeti, bu bilimdışı ve yasadışı cinayet projesini gerçekleştirmek adına ihaleye girmekte nazlanan şirketlere taviz üstüne taviz vermekte; sermayeyi ikna etmek için verilen bu olağanüstü tavizlerle birlikte ihale süreci tam bir skandala dönüşmektedir. 3. Köprü konusunda halka, bilime, meslek örgütlerine kulaklarını tıkayan AKP hükümeti, bu rant projesini sermayeye satmak için atmadık takla bırakmamıştır. Önce kamulaştırma bedelleri yarıya düşürülmüş; ihale yapılamadığı için kamulaştırma bedellerinin tamamı halkın sırtına yüklenmiştir. Proje ikiyi bölünmüş; karlı kısımları şirketlere bırakılırken, diğer kısımlarının yapımı hükümet tarafından üstlenilmiştir. Şirketlere sağlanan kar garantisi yükseltilmiş ve dahası şirketler bu süreçte özel olarak çıkartılan yasayla projenin yapım aşamasında katma değer vergisinden muaf tutulmuştur. Halkın satın aldığı ekmekten suya her şeyi vergiye tabi tutan, kullandığı akaryakıtı yüzde 80-90 oranında vergilendiren AKP hükümetinin sermayeyle başka hangi kirli pazarlıklara girdiği bilinmemektedir. Ancak daha yapım aşamasında yaşanan bu skandallar göstermektedir ki, İstanbul 126 kentine ve doğaya büyük zararlar verecek olan 3. Köprü projesi Türkiye halkının tamamının sırtına yıkılan büyük bir yük haline gelecektir. Aslında insanca bir kent yaşamıyla asla bağdaşmaz çılgın projeleriyle; ülkemizi TOKİ Cumhuriyetine dönüştürme planlarıyla; yaşadığımız kentlerle ilgili karar hakkımızı yok sayan Afet Yasalarıyla; yağmacı belediye başkanlarıyla; inşaat ve HES şirketleriyle; iş cinayetlerini kader sayan vahşi sermaye yanlısı tutumuyla, Türkiye halkının sırtındaki esas yük, bu yağmacı sistemdir. Doğayı ve kentlerdeki insanca yaşam alanlarını korumak ve iyileştirmek için tek bir olumlu adım dahi atmayan AKP hükümeti ise, İstanbul’dan İzmir’e, Ankara’dan Adana’ya bütün kentlerimizi içinde yaşanamaz beton ucubelere dönüştürsünler diye sermayeye pazarlamakta; yaşam alanlarımızı vahşice talan etmektedir. Taksim’den Haydarpaşa’ya Boğaz’dan Haliç’e bütün kent topraklarına sermayenin vahşi İstanbul’u adına parsel parsel el koymaya çalışmaktadır. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası olarak bilinen dozer yasasının meclisten geçmesiyle birlikte kentlerimize yönelik bu vahşi talan daha da yaygınlaşacak ve bütün kentlerimiz, dün tıpkı Dikmen’de görüldüğü gibi faşizan bir yıkım saldırısıyla yüz yüze bırakılacaktır. Ormanlarımıza, yaşam alanlarımıza, mahallelerimize, tarihsel-kamusal alanlarımıza, kentlerimize, İstanbul’a yönelik bu saldırılara bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da direneceğiz. 3. Köprü projesine ve tüm benzeri rant projelerine karşı doğayı ve yaşam alanlarımızı savunacağız. Kentlerimize yönelik yağma son bulmalı; halka yaşadığı mahalleler ve kentlerle ilgili karar hakkı tanınmalı; insanca bir kentsel yaşam için bilime kulak verilmeli; 3. Köprü projesi; İzmirİstanbul otoyolu projesi gibi rant projeleri iptal edilmelidir. Bizler bu ihaleye girecek şirket bulunsun bulunmasın, bu projenin bundan sonraki tüm aşamalarında yaşamı ve doğayı savunmaya devam edeceğimizi ve projenin neden olacağı bütün yıkıcı sonuçlarla mücadele edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu 127 “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”a Yönelik “Ortak Deklarasyon” Kentsel Dönüşüm Yasası, Yaşam Alanlarımızı Talana Açan En Büyük Afettir! 18 Mayıs Cuma – İstanbu 16 Mayıs 2012 tarihi itibariyle “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşmıştır. Yasa, kamuoyuna yansıtıldığı gibi ülkemizin gerçek ihtiyacı olan kentlerin afetlere karşı duyarlı sakınım içerikli planlanmasını, denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış yapılaşmanın engellenmesini sağlayacak bir düzenleme olmaktan uzaktır. Yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de, özellikle büyük kentlerin gündeminde olan “kentsel dönüşüm”; “afet ve deprem riski” adı altında meşrulaştırılarak, son derece anti-demokratik, merkeziyetçi, bilimsel temelden yoksun, Anayasa ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı bir yasa ile uygulamaya konulmuştur. Nitekim bu kadar hayati bir konuda, toplumun ilgili kesimlerinin görüşü ve onayı dahi alınmadan Meclis’ten geçirilen bu yasa ile ilgili toplumsal meşruiyet, görsel medya ve radyolarda, “depreme karşı seferberlik” şeklinde yayınlanan tanıtım ve reklam kampanyalarıyla sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu süreçte, toplumsal adalet ve kamu vicdanı göz ardı edilirken, insanlar özellikle deprem gerçeği ile korkutulmaktadır. Karşımızdaki yasa artık bir yol ayrımıdır. Ülkemizde kentleşme konusunda izlenen “ikiyüzlü” politikalar, bir yandan riskli yapı ilan edilen yapıların yıkıldığı, diğer yandan yeni riskli yapıların üretiminin sürdüğü, afet riski gerekçe gösterilerek tüm kentlerimizin bir getirim aktarım alanı haline dönüştürüldüğü bir gerçekliğe doğru yol almaktadır. Biz aşağıda imzası bulunan kurum, Kuruluş, Dernek ve Platformlar, birlikte oluşturduğumuz ve ortak kullanıcısı olduğumuz şehirlerimizde bizlere “insanca yaşama hakkı” tanımayacak boyutlarda, özellikle inşaat sektörünün gelişmesini amaç edinerek hazırlanan bu yasa ve uygulamalarına karşı çıkıyor ve meşruiyetini sorguluyoruz. Görünen odur ki, bugüne kadar afet ve kentsel dönüşüm konusunda yapılmış olan bütün bilimsel çalışmalar, depremle ilgili alınması gereken gerçek tedbirler ve ilgili alanlarda yaşayan nüfusların talepleri rant hırsı ve açgözlülükle göz ardı edilmiştir. Yasa ile birlikte, kamunun elinde kalan son araziler, orman, tarım, mera, kıyı ve koruma alanlarının dahi elden çıkarılması söz konusudur. Çıkarılan yasada şehirlerimizin son derece önemli bir sorunu olan “afet”e yönelik nereteyse hiçbir şey yer almaz iken; keyfi uygulamaların önünü açan, insanların hak arama yönündeki hukuki kanallarını tamamen ortadan kaldıran birtakım hükümler de yer almıştır. Bugüne kadar “kentsel dönüşüm” adı altında yapılan tüm uygulamalar; Dikmen’de, Sulukule’de, Ayazma’da, Tarlabaşı’nda… ve daha birçok yerde, bölge halkının yıllardır yaşadıkları yerlerden zorla tahliye edilmelerine, işlerini kaybetmelerine, borçlandırılmalarına, sosyal, ekonomik ve kültürel hak ihlallerine maruz kalmalarına ve insan hakları mağduriyetlerine yol açarak, yıllarca kurdukları ilişkilerinin yok olmasına yol açmıştır. Boşaltılan tüm bu yerlerin rantı, lüks konut ve alışveriş merkezleri yapılarak; inşaat şirketleri, yerel ve merkezi idareler tarafından paylaşılmıştır. Diğer taraftan, bugün afet riski adına seferberlik ilan edilen yasayı çıkarmadan önce deprem adı altında yıllarca toplanan vergilerin duble yollara harcandığı görülmüştür. İşin özüne gelinirse bugüne kadar görülen “kentsel dönüşüm” projelerinin toplumun çok küçük bir kısmının aşırı derecede zenginleşmesine yol açarken toplumun büyük çoğunluğunun yoksullaşmasına, evsizleşmesine, kent çeperlerine sürgün edilmesine neden olduğu gözlemlenmektedir. Yasa ile planlama kararlarına yönelik “özel” standart belirleme yetkisi, sosyal ve teknik altyapı standartlarının düşürülmesinin önünü açan, yenilenen alanların yaşanabilir alanlar olmaktan uzaklaşmasına neden olabilecek bir düzenlemedir. Ayrıca kentsel, arkeolojik ve tarihi sit alanlarında yapılacak tespitlerde hangi bilimsel kriterler çerçevesinde değerlendirme yapılacağı ile ilgili açıklayıcı ifadelerin yer almadığı bu tasarı; kültürel ve tarihi varlıkların korunmasını amaçlayan bütün kanun, yönetmelik, ilke kararları ile çelişmektedir. Tasarı, yeraltı ve yerüstü kültür varlıklarını göz ardı etmekte, sahip olunan kültürel birikimin yok olmasına yardımcı olmaktadır. Yeterli tanımlamalar yapılmadan; koruma kavramı ve korumacı yasalar devreten çıkarılarak hazırlanan bu tasarı, arkeolojik ve kültürel mirasın yitip gitmesine sebep olacaktır. Yine tasarıda öne çıkan deprem riski gerekçesiyle yapılacak yıkımlarla şehirlerin tarih içinde oluşan mekansal dokularının ortadan kaldırılması söz konusudur. TOKİ’nin yıkılan binaların yerine inşa edeceği tek tip ve kimliksiz apartmanları bu şehirlerin kimliklerini de tek tipleştirecektir. “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile birlikte, devletin üzerinde şekillenmesi gereken “toplumsal adalet ve eşitlik zemini” afete maruz kalmıştır. Anayasa`nın 56. maddesinde yer verilen “Konut Hakkı”nı göz ardı eden yasa, yerinde dönüşüm, kiracıların durumu, geçici barınma sorunu, kaynak temini, toplumsal adalet ve eşitliğe uygun finansman modelleri ve tüm paydaşların dâhil olduğu uygulama ortaklıklarının kurulmasına yönelik ülkemizin gerçek ihtiyacı olan yasal boşluğu doldurmaktan, bu anlamda kentlerin afetlere dirençli hale getirilmesi hedefinden oldukça uzaktır. Tekrar belirtiyoruz, bu bir yol ayrımıdır! Bizler evlerimizi, mahallelerimizi, ormanlarımızı, suyumuzu kısaca yaşamımızı, rayiç bedeller üzerinden satışa sunmayacağımızı deklere ediyor, bundan sonraki süreçte de; gerek Anayasa, gerekse imzacısı olduğumuz Uluslararası Sözleşmeler ile garanti altına alınmış olan haklarımızın takipçisi olacağımızı açıklıyoruz. Tüm bu risklerin, mevcut imar ve yapılaşma düzeninin yaratıcısı olan siyasi idarenin işlediği suçun vebalini çekmeyeceğiz. Bizler, “insanca, güvenilir, sağlıklı, kimlikli alanlarda barınma hakkımızı” sonuna kadar savunmaya devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşıyor, bu mücadelede rant hırsına karşı “yaşamdan, adaletten, dayanışmadan ve eşitlikten” yana olan herkesi bir arada durmaya çağırıyoruz. 128 TAKSİM MEYDANI’NI YOK EDECEK kullanacağımızı duyurmuştuk. PROJELERİNİZİ VE USULSÜZ Taksim Dayanışması bileşenleri ve semt sakinleri İHALENİZİ DERHAL GERİ ÇEKİNİZ tarafından 12 Mart Pazartesi günü Büyük Şehir 28 Haziran Perşembe – İstanbul 12 Haziran seçimlerinden önce, Başbakan tarafından “Taksim Projesi” olarak açıklanıp kamuoyu vicdanında “yayalaştırma projesi” adı altında meşrulaştırılmaya çalışılan; ancak, Taksim Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı betonlaştırmayı, insansızlaştırmayı ve kimliksizleştirmeyi hedefleyen proje ile ilgili olarak toplumun büyük bir kesiminin haklı itiraz ve tepkileri bulunmaktadır. Bütün bu haklı itirazlara rağmen Cumhuriyet, Demokrasi ve Emek tarihimizin en önemli kentsel, kamusal ve toplumsal simge alanlarından olan Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı yok ederek toplumsal belleğimizden kazıyacak olan plan değişikliği, 14 Şubat 2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca onaylanmıştır. Söz konusu plan değişikliği, çağdaş meydan düzenlemesi, ulaşım planlaması ilkelerinden bilim ve teknikten uzak, koruma ve hukuk kuralları ihlal edilerek ilan edilmiştir. Araç, yaya ve çevre güvenliğini tehdit altına alan bu plan değişikliği ile; battı çıktılar ve istinat duvarlarıyla, yaya erişimi engellenecek ve meydana ulaşan tarihi caddelerin görsel ve yaşamsal bütünlüğü yok edilerek taksim meydanı nereteyse bir otogarın teras katına dönüşecektir. Ayrıca plan değişikliğine usulsüz bir şekilde eklemlenerek, kamuoyuna Topçu Kışlası ihyası adı altında yeni inşaatlar dayatılmaktadır. Hepimize açık, hepimizin hakkı olan, şehrimizin merkezindeki yegâne park alanı, depremde sığındığımız Gezi Parkı elimizden alınmakta, ağaçlar, yürüme, buluşma ve dinlenme alanları yine betonlaşmaya kurban edilmeye çalışılmaktadır. Bilimsel, teknik ve demokratik süreçler çalıştırılmadan ortaya çıkan bu düzenlemenin geri dönülmez zararlara sebebiyet verecek olması nedeniyle; meslek odaları, sendikalar ve çeşitli kitle örgütlerinin oluşturduğu “Taksim Dayanışması” olarak bir araya gelen bizler, kamuoyuna “Taksim Meydanı”na sahip çıkacağımızı ve bu konuda gerekli her türlü hukuksal ve toplumsal haklarımızı 129 Belediyesi’ne binlerce itiraz dilekçesi iletilmiş ve itirazlarımız dikkate alınmayınca, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi tarafından yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle yargıya taşımış bulunmaktayız. Ayrıca bu davaların yanı sıra semt sakinleri ve dernekleri tarafından da imece yöntemiyle maddi kaynaklar yaratılarak bir dizi dava açılmış bulunmaktadır. Ancak, devam eden ve henüz idarenin savunmasının dahi istenmemiş olduğu yasal sürece rağmen; 28 Haziran Perşembe günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Taksim Meydanı Düzenleme İnşaatı (1. Etap) adıyla ihale edileceği, ilk etap kapsamında altyapı ve tünel yollarının yapımına başlanacağı ve çalışmaların 240 günlük bir sürete tamamlanacağı kamuoyuna ilan edilmiştir. Yanıtlanmayan tüm itirazlarımıza ve devam eden hukuki süreçlere rağmen hepimize ait olan meydan ve parkımızın “biz yaparız, olur” mantığıyla ihaleye çıkartılması ile son dönemlerde aynı mantıkla çıkartılan yasalarda; anayasanın, kamu yararının, yargı kararlarının ve kişisel ve toplumsal hakların yok sayılması arasında hiçbir anlayış farkı bulunmamaktadır. Taksim Meydanı ve Gezi Parkı, bir bütün olarak koruma altına alınmış kültür varlığımızdır ve kentin en önemli kamusal alanıdır. Proje ve uygulamanın acil olarak durdurulması ve Taksim’i, daha bütüncül bir yaklaşımla, sahip olduğu sosyal, tarihi, toplumsal, kültürel ve ekolojik değerler göz önünde bulundurularak, evrensel kuram ve kurallara uygun, dürüst, şeffaf, katılımcı ve demokratik yöntemlerle düzenlenmeye davet ettiğimiz kent yönetimini; geri mümkün olamayacak toplumsal ve kamusal zararlara neden olunmaması için bir kez daha uyarmayı görev sayıyoruz. Bugün, Taksim Meydanı’ndan tüm kamuoyu önünde ilgililere bir kez daha sesleniyoruz. TAKSİM MEYDANI’NI YOK EDECEK PROJELERİNİZİ VE USULSÜZ İHALENİZİ DERHAL GERİ ÇEKİNİZ! Burada söz hakkı bizim! hepimizin! Çünkü Taksim TAKSİM DAYANIŞMASI METROBÜS’TE GERİ ADIM 13 Ağustos Pazartesi – İstanbul 2007 yılı itibari ile etaplar halinde hizmete giren ve hizmete girdiği günden bu yana farklı tartışmalarla İstanbul gündeminde yer bulan Metrobüs yolculuğunda başlanılan yere dönüldü. 14 Ağustos 2012 tarihinde basında yer bulan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından yapılan açıklamada; Metrobüslerin İstanbul trafiğine çözüm olamayacağı ve çözümün hafif metro ve raylı sistemlerle olması gerektiği belirtildi. Gerek projelendirme sürecinde gerekse hizmete girdikten sonra Odamız tarafından yapılan açıklamalarda birçok kez metrobüslerin, İstanbul trafiğinde kalıcı bir çözüm olamayacağı ve talebi karşılayacak kapasiteye sahip olmadığı dile getirilmiş ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu açıklamalarımıza kulak tıkamıştı. Kentin işe gidiş-geliş (zirve) saatlerinde taşınabilecek yolcu sayısı hesabının göz ardı edildiği Metrobüs sisteminin, plansız ve popülist yaklaşımlarla üretilen bir proje olduğu aşikardır. Geçmişte İstanbul’un ulaşım politikalarına yönelik Odamız tarafından yapılan değerlendirmelerde metrobüs yatırımı ile ilgili olarak; araç tercihi, güzergah planlaması ve yaya erişiminde rasyonel olmayan yer seçim kararları temel sorunlar olarak gösterilmiş, servis kalitesi yüksek olan toplu taşıma türlerinin geliştirilmesi gerekliliği vurgulanmıştı. Bununla birlikte İstanbul’un ulaşım sorunlarının kalıcı olarak çözülebilmesinin yolunun kentin tamamına entegre bir metro sistemi olduğu belirtilmişti. Bugün gelinen noktada ise Odamız tarafından yapılan değerlendirmeler fiili olarak kendini göstermektedir. Kaldı ki bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi, metrobüste yaşanan yoğunluk ve sıkıntılara yönelik yeni çözüm arayışlarına girmiş ve geçmişte Odamızca dile getirilen öngörülerin haklılığını kabul etmiştir. Bilimsel araştırmalar, artan motorlu araç trafiğine çözüm olarak önerilen karayolu sistemlerinin kısa bir süre sonra daha sorunlu bir duruma geldiğini göstermektedir. Metrobüs sisteminde yaşanan bu süreç, 3. Köprü projesinin uygulamaya geçirilmesi halinde kısa zamanda benzer şekilde tekrar yaşanacaktır. Bugün TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak bir kez daha vurgulamak isteriz ki; karayolu ağırlıklı sistemler, kentsel ulaşım talebinin karşılanmasına cevap olamadığı gibi telafisi mümkün olmayan zararlar doğurmaktadır. Buna karşılık İstanbul kent içi ulaşımına yönelik kalıcı çözüm raylı sistem odaklı yatırımlar ve bunların deniz ulaşımı ve diğer toplu ulaşım türleriyle bağlantısının sağlanması ile mümkündür. Odamız İstanbul kentinin açıkça ihtiyaç duyduğu raylı sistem projelerinin gerekliliğini ve önceliğini vurgulamaya, kenti zarara uğratacak ve kentliyi mağdur edecek uygulamalara karşı kamuoyunu bilgilendirmeye devam edecektir. İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu ŞEHRİZAR KONAKLARI’NDA SÜREGELEN HUKUKSUZLUK Eylül 2012 Boğaziçi Siluet Alanı içerisinde yer alan ve bugün üzerinde Şehrizar Konakları olarak bilinen konut projesi inşaatının devam ettiği Üsküdar İlçesi Burhaniye Mahallesi 1326 Ada, 56–60–61 parsellere ilişkin, Boğaziçi planlarında yer alan siluet sınırlamasına aykırı hükümler içeren imar planı değişiklikleri, tüm yargı kararlarına rağmen hukuksuzca devam ediyor. Boğaziçi Siluet Alanı olarak tanımlanan alan içerisinde bulunan ve geçmişten günümüze kadar Boğaziçi planları ve yasal düzenlemelerle korunan 6.50 mt. yapı yüksekliği sınırlaması söz konusu alanda, ilk olarak 14.06.2008 tarihinde onanan Koruma Amaçlı İmar Planı değişikliği ile yapılaşma koşulları arttırıldı. Bu plan değişikliği ile siluet alanlarına yönelik önemli bir planlama ilkesi yok sayıldı ve maksimum bina yükseklikleri 6.50 metreten 9.50 metreye çıkarıldı. Münferit 130 olarak düzenlenen ve ayrıcalıklı imar hakları içeren 2008 onanlı plan değişikliği Odamız tarafından yargıya taşındı ve İstanbul 8. İdare Mahkemesi kararı ile planın yürütmesi durduruldu. Ancak alana ilişkin 16.04.2010 tarihinde yeni bir Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı onandı ve bilirkişi raporu doğrultusunda alınan mahkeme kararlarına açıkça aykırı olan söz konusu plan, Odamız tarafından bir kez daha yargıya taşındı. İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından bu plan da bir kez daha hukuka ve şehircilik ilkelerine aykırı bulundu, 30.03.2012 tarihinde iptal kararı verildi ve Danıştay 6. Dairesi tarafından 24.07.2012 tarihinde iptal kararı onandı. 16.12.2011 tarihinde ise daha önce 2 kez hukuka ve şehircilik ilkelerine aykırı bulunarak iptal edilen plan, yine aynı içerikle ve önceki mahkeme kararlarındaki iptal gerekçelerini hiçbir şekilde karşılamayacak şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yeniden onandı. Hukuka aykırılığı açık olan bu plan, Odamız tarafından ivedilikle yeniden dava konusu edildi. Bu süreç içerisinde mahkemece verilen iptal kararlarına rağmen planlama alanında Şehrizar Konakları projesi hayata geçirildi. Tamamıyla hukuksuz olarak sürdürülen ve nereteyse tamamlanmak üzere olan konut projesinin inşaatında satış işlemleri halen devam ediyor. Hukuka, kamu yararına, şehircilik ve planlama ilkelerine aykırılığı defalarca tescil edilmiş plan kararları halen ısrarla tesis edilmeye çalışılıyor. Bağlayıcı olan ve geciktirilmeden yerine getirilmesi zorunlu kılınan mahkeme kararlarının hiçe sayılarak, aynı işlemin defalarca yeniden tesisi hukuk açısından kabul edilemez bir suç niteliği taşımaktadır. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi olarak 2008 yılından bu yana süregelen bu hukuksuzluğa karşı kayıtsız kalmayacağımızı ve Şehrizar Konakları örneğinde olduğu gibi kanunların, yönetmeliklerin, yargı kararlarının hiçe sayılarak ısrarla işlenen kent suçları karşısında kamuoyunu uyarmaya devam edeceğimizi bigilerinize sunarız. Saygılarımızla, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu 131 MASLAK 1453 ADI ALTINDA YAPILANLAR KENT SUÇUDUR 12 Kasım 2012 İstanbul’un rant hırsı ile fethedilme aşkı ve buna karşı doğadan, bilimden ve kamu yararından yana mücadelemiz son dönemde kamuoyunun gündemine gelen yeni bir proje; “Maslak 1453” ile sürüyor. “Maslak 1453” adlı inşaat projesi son dönem itibariyle kamuoyu ve basında çeşitli başlıklar altında tartışma konusu olmaktadır. Söz konusu proje ile ilgili yaratılan bilgi kirliliği ile benzer birçok uygulamada olduğu gibi İstanbul’a karşı işlenen suçlar örtbas edilmek istenmektedir. 15.06.2009 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda “Askeri Güvenlik Bölgesi”nde kalmakta olan ve %99’u Toplu Konut İdaresi (TOKİ) mülkiyetinde bulunan bu alanda yine TOKİ tarafından hazırlanarak onaylanan 11.08.2010 tasdik tarihli “İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları” ile son derece ayrıcalıklı imar hakları getirilerek kamu yararı ve şehircilik ilkelerine aykırı bir biçimde bölge, yapılaşmaya açılmıştır. Odamız tarafından dava konusu edilen bu planlara yönelik, yargılama sürecinde haklılığımızı bilimsel bir şekilde ortaya koyan bilirkişi raporları ve görüşleri mahkemeye sunulmuş iken planlarda yapılan çok küçük değişiklikler ile bu kez Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 16.09.2011 tarihli Olur’u kapsamında söz konusu planlar tekrar yürürlüğe sokulmuştur. Planlara yönelik denetleme ve yargılama sürecini adeta atlatabilmek amacıyla yapılan bu uygulamaya karşı yine Odamız tarafından dava açılarak; bilimden, kamu yararından ve doğadan yana mücadelemiz kararlılıkla sürdürülmektedir. Gündemdeki bu proje ile ‘’dar gelirlilerin konut sorununu kamu arazileri ve finansman olanaklarını da kullanarak çözmek’’ amacı ile kurulmuş olan TOKİ marifetiyle son dönemde birçok örneğini gördüğümüz şekilde, kamu arazileri ayrıcalıklı imar hakları tesis edilerek, lüks konut ve ticaret fonksiyonu ile yapılaşmaya açılmıştır. Hepimizin ortak mülkiyeti olan ve ancak kamu yararı gerekçesi ile şehircilik ilkeleri gözetilerek kullanılması gereken bu alanlarda ortaya çıkan rant, kimi sermaye gruplarının eline teslim edilmektedir. Peki, yapılan bu planlar ile ne türlü kararlar getirilmiştir? Öncelikle; planlar ile donatı alanları azaltılarak bölgenin sosyal ihtiyaçlarını karşılaması gereken donatı dengesi bozulmuştur. Plan kararları ile birlikte oluşturulan yüksek yoğunluklu yapılaşmanın yanı sıra, sosyal donatı alanlarının dahi ticari fonksiyonlara alınabileceğine dair hükümler getirilerek son derece keyfi uygulamaların önü açılmıştır. Yaklaşık 10.000 kişilik nüfusu barındıracak bu yerleşim alanı ile birlikte, trafik ve yapı yoğunluğunu artırıcı, çevreye emsal teşkil edici ve orman alanlarını tehdit edici nitelikte bir yapılaşma meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Bilindiği üzere, mevcut BüyükdereMaslak hattında, trafiğin en yoğun olduğu sabahakşam saatlerinde sürekli tıkanıklık yaşanmaktadır. Karayolu altyapısının mevcut durumu itibariyle günümüzdeki ulaşım talebini karşılayamadığı bu aks, getirilecek yeni nüfusun yaratacağı ek trafik yükü ile ulaşım sorununu içinden çıkılamayacak bir duruma sokacaktır. Sonuç itibariyle yapılan bu planlar ile ortaya çıkacak olan inşaat, trafik ve altyapı yoğunluğunun maliyetini yine kamu, yani bizler ödeyecektir. Maslak 1453 projesine konu olan planlama alanının tamamında eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katların iskan edilebileceği, iskan edilen bodrum katların emsale dahil olmadığı belirtilmektedir. Projenin gerçekleşeceği arazinin %40’lara varan aşırı eğimli yapısı ve planlama alanında 60 metreyi aşan kot farklarının oluştuğu da düşünüldüğünde, planda verilen inşaat hakkının yoğunluğu ve ayrıcalığı göz önüne serilmektedir. Yine diğer birçok plan notları ile inşaat emsaline dahil edilmeyen alanlar oluşturularak; Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’e ve İstanbul İmar Yönetmeliği’ne aykırı, yapılaşma ve nüfus yoğunluğunu arttırıcı kararlar alınmıştır. Orman alanına bu kadar yakın bir alanın yüksek yoğunluk verilerek imara açılması, halihazırda giderek kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Sonuç olarak, bu ölçekteki bir kararın parçacıl olarak ele alınması ve kamuya ait olan bir alanın kamu mülkiyetinden çıkarak özelleşmesini sağlayacak fonksiyonlara geçirilmesi; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına açıkça aykırıdır. Kentsel rantları kamu adına kamusal işlevlerde kullanmak üzere önlemesi ya da geri alması gereken ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nda bu kamusal işlevleri açıkça tanımlanan TOKİ’nin kentsel rantlar üzerinden kendine ve belirli kesimlere gelir sağlamaya çalıştığı açıkça görülmektedir. Kamunun sunduğu imkanlar ile zenginleşme fırsatlarını çok iyi değerlendiren, yeri geldiği zaman kentlerimizi ve doğal değerlerimizi korumak amacıyla mücadelelerini sürdüren meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının “kapatılması” gerektiğinden bahsedecek kadar cüretkarlaşabilen, geçmiş dönemlerde depreme dayanıksız konutlar inşa ettiğini açıkça itiraf eden bir mütteahitin devletin kurumlarıyla işbirliği yaparak işlediği tüm bu suçların üzerine, benzerleri gibi kararlılıkla gideceğimizin bilinmesini isteriz. Yine reklam filmlerinde, herkese daha iyi yaşama koşulları sunacağım diye, bir benzerini Ayazma’da gördüğümüz gibi, yoksul kesimlerin yerlerinden edilerek kamu arazilerinin rant projelerine açılmasının ve günden güne sağlıklı, erişilebilir konut edinme imkanının elimizden kayıp gitmesine seyirci kalmayacağız. Kamuya ait olan değerlerin, alanların birer birer çeşitli sermaye gruplarına verilmesinde olduğu gibi kamuoyunu yanıltarak yapılmak istenen tüm bu projelerde Şehir Plancıları Odası olarak, tüm halkımızla birlikte kamu yararından, bilimden, doğadan ve insandan yana mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Saygılarımızla, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu BU AKIL DIŞI PROJEYİ DERHAL DURDURUN! TAKSİM DAYANIŞMASI 24 Kasım 2012 132 Defalarca uyardık, bu projenin yayalaştırma değil “betonlaştırma”, “insansızlaştırma” ve “kimliksizleştirme” projesi olduğunu, araç ve yaya güvenliğini tehdit eden dalış rampaları ve istinat duvarlarıyla, yayaların meydana erişimini engelleyen koridorlaştırılmış kaldırımlarıyla, tarihi bir ortamın görsel ve yaşamsal bütünlüğünü yok eden bir yeraltı projesi olduğunu defalarca dile getirdik. Dinlemediler. Kentimizin en önemli kamusal alanına, Taksim Meydanı’na iş makineleriyle girdiler. Meydanımız bariyerlerle kapatıldı, yaya olarak erişimimiz engellendi. Bu yaya engelleri geçici değil. Çok kısa bir süre sonra tahta bariyerlerin yerini dev istinat duvarları alacak. Yaya kaldırımlarının yerini yeraltı tünelleri alacak. Yayalar merdivenlere, asansörlere, egzoz dumanına mahkum edilecek. “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” adı altında yapılmak istenen müdahalenin, problem çözmek yerine kendisinin birçok problem alanı oluşturacağını söyledik. Ne yazık ki yanılmadık. İnşaatın birinci günü başlayan trafik çilesi katlanarak devam etti, altyapıya kontrolsüz müdahale sonucu elektrik ve su kesintileri ile Taksim’de yaşayanlar ve çalışanlar mağdur edildi. Bu yanlıştan dönülmesi için hala geç değil. Taksim’i bir korku filmi setine çeviren dayatma projeniz istenmiyor! Bu projeyi İstanbul’a Antidemokratik ve Hukuksuz bir şekilde dayatan kabinenin Bakanı da bu projeyi istemiyor. Yayalar, Meydanın gerçek kullanıcıları bu projeyi istemiyor. Kararlılıkla sürdürdüğümüz Taksim Nöbetlerinde 15.000 ıslak imza toplandı. 15.000 kişi bu beton hayranlığına, bu akılsızlığa karşı çıkıyor, Meydanına ve Gezi Parkı’na sahip çıkıyor. Taksim’de Yaşayanlar bu projeyi istemiyor. Yaşam alanlarını, anılarını yok edecek bu kavşak projesine, bu inşaat projesine karşı binlerce dilekçeyle itiraz ettiler, Mahalle dernekleri ve vatandaşlarca davalar açıldı. Esnaf, bu projeyi istemiyor. Ellerindeki tahliyeyi engelleyen mahkeme kararına rağmen hukuksuz bir biçimde kapanmaya zorlandılar. Dükkanların önü bariyerlerle kapatıldı, dozerlerle kazıldı. Meslek Odaları, bilim insanları bu projeyi istemiyor. Defalarca uyardılar. Kamuoyunu yanıltarak apar 133 topar başlatılan bu projenin bilimden ve hukuktan yoksun olduğunu anlattılar. Son çare olarak yargı yoluna gidildi. Devam eden onlarca davaya rağmen iş makineleri emeğin ve demokrasinin meydanına sokuldu. Bu Akıl Dışı proje ile Hepimize açık, hepimizin hakkı olan, şehrimizin merkezindeki yegane park alanı, depremde sığınacağımız Gezi Parkı elimizden alınıyor. Yürüme, buluşma ve dinlenme alanımız elimizden alınıyor. Çocuklarımızın yegane oyun alanı, köpeklerimizi dolaştırdığımız, nefes aldığımız yegane yeşil alan yok ediliyor, betonlaştırılmaya ve ticarileştirilmeye çalışılıyor. Farkında mısınız? İş makineleri her an Taksim Gezi Parkı’na girip kazmaya başlayabilir. 98.000 m2lik yeşil alanımız dev bir şantiyeye dönüşüyor. 90 yıllık anıt ağaçlarımız bir beton yığını uğruna kurban edilmek isteniyor. Tüm bu hukuksuz süreçlere karşı kentimize, meydanımıza ve parkımıza sahip çıkmaya devam ediyoruz, edeceğiz. Çünkü; Taksim Meydanı projesi, Beyoğlu ve çevresinde hızla uygulamaya konulan soylulaştırma projelerinin merkezinde yer almaktadır. Kentimizin simgesi haline gelmiş, kamu malı kültür mekanlarımız olan Emek Sineması ve AKM’nin yıkılmasını öngören projelerle, Beyoğlu ve Tarlabaşı’nı sermayenin emrine sunarak, gerçek sahiplerinin yerlerinden yurtlarından edildiği dönüşüm projeleriyle ve sadece İstanbul’da değil tüm ülkemizde afet bahanesiyle üzeri örtülerek rant çılgınlıkları ile sokak sokak yıkımları öngören kentsel dönüşüm projeleriyle, ancak bu meydandan yayılacak dayanışmanın gücüyle ve birlikte mücadele edilebilir. Taksim Dayanışması olarak Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı, çevresi ile yok etmek için ısrarlı niyetleri ve çabaları olanlara tekrar duyuruyoruz: Tüm bayramlarımızı, sevinçlerimizi, tepkilerimizi, hak taleplerimizi dillendirdiğimiz; Emek ve Demokrasi Meydanımızın ve Parkımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz! Taksim, kentin kalbinde insanların vicdanının ve taleplerinin sesinin duyulabildiği bir yer olduğu için “Meydan”dır. Meydanı boş bırakmayacağız! Çünkü haklıyız, çünkü kararlıyız! Çünkü TAKSİM HEPİMİZİN! TMMOB YASASININ DEĞİŞTİRİLMESİYLE, KENTİMİZ, ÜLKEMİZ VE MESLEK DİSİPLİNLERİMİZ TEHDİT EDİLMEKTEDİR. TMMOB’YE VE ODALARIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ AKP iktidarı döneminde atılmaya başlayan Odalarımız ve üst Birliğimiz Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği-TMMOB’nin mevzuatını düzenlemeye yönelik adımlar, bugün doğrudan TMMOB Yasasını değiştirmeye yönelmiştir. Anayasa’nın 123, 124 ve özellikle 135. maddelerinden hareketle yayımlanan 6235 sayılı TMMOB Yasasının değiştirilmesi yoluyla TMMOB örgütlülüğü ve mühendis, mimar, şehir plancılığı disiplinlerinin meslek örgütlülükleri, kapalı kapılar ardında yapılan hazırlıklarla tasfiye edilmek istenmektedir. Bizler Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı Odaların İstanbul Şubeleri, on binlerce üyemizin demokratik ve katılımcı bir biçimde yapılan seçimleri ile görevi başında olan Odalarımızın İstanbul Şube Başkanları olarak; mesleğimize, meslektaşlarımıza ve Odalarımıza sahip çıkacak, üst birliğimiz TMMOB’ye yönelen her türlü tasfiye girişimine karşı birlikte ve yan yana duracağız. TMMOB Yasasında Yapılmak İstenen Değişiklik Ne Anlama Gelmektedir? 29 Eylül 2009 tarihli Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporunun Başbakanlığa gönderilmesinin ardından 2011 yılında çıkarılan birçok Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu yönetimi tekelci otoriter bir tarzda yeniden yapılandırılmaya başlanmıştır. Gerek mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetleri ve gerekse TMMOB mevzuatının Anayasa ve yasalara açıkça aykırılık oluşturacak bir şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenmesi öngörülmüştür. Bu düzenlemeler, Anayasa ve İdare Hukuku çerçevesinde merkezi idare ile özerk yerinden yönetim kuruluşları arasında olması gereken vesayet denetimini aşan, tekelci otoriter bir yönetim anlayışı ile bazı özerk kamu tüzel kişiliklerinin özerkliği ortadan kaldırılmış, bazıları da doğrudan bazı bakanlıkların bünyesine katılmıştır. Bugün meslek disiplinlerimiz ile kamusal hizmet ve kamusal mesleki denetim esaslı örgütlülükler tasfiye edilmek istenmektedir. Bu yapılar şekli yapılara dönüştürülerek AKP çevresinde kümelenmiş rantiye tarafından sürdürülen talan politikalarının önünde engel olmaktan çıkarılmak istenmektedir. Kamuoyuna tarafsız ve bilimsel temellerle gerçeklikleri aktaran; gerektiğinde etkin bir biçimde hukuk yolunu kullanarak yapılan yanlışlarla mücadele eden TMMOB’ye yönelik tasfiye politikaları da bu kapsam içindedir. Bu noktada öncelikle belirtmek isteriz ki, TMMOB Yasasını değiştirerek TMMOB’yi işlevsizleştirmeye yönelik girişimler mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerini kamusal niteliğinden arındırarak rant politikalarına açma amacını gütmektedir. Odalarımız üyeleri ile birlikte bu sürece karşıdır, onbinlerce üyemizle birlikte TMMOB yasasına karşı da direneceğimiz bilinmelidir. TMMOB Susturulmak, İstanbul Talan Edilmek İsteniyor! Hazırlanan torba yasa taslağında; Yapı Denetimi Hakkında Kanun, İmar Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu, Kıyı Kanunu, İskan Kanunu, Mera Kanunu, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve TMMOB Kanunu ile ilgili düzenlemeler bulunuyor. Torba yasa taslağının bütününe bakıldığında neoliberal zihniyetin kentlerimizi, tarım arazilerimizi, kıyılarımızı, meralarımızı ve doğal yaşam alanlarımızı bir sermaye birikim alanı olarak hedef aldığı görülmektedir. AKP’ye göre bu alanlarda gerçekleşecek mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerinin kamusal-toplumsal fayda anlayışından arındırılması gerekiyor. Bu nedenle sürece ayak direyen, izin vermeyen TMMOB’nin parçalanması, dağıtılması gerekiyor. Sonuç olarak TMMOB’nin etkisiz-yetkisiz bir hale getirilmesi, Bakanlığa bağlanması, merkezi bütünlüklü 134 yapısının parçalanması hedeflenmektedir. İstanbul özelinde bakıldığında Odalarımızın açtığı davalar nedeni ile gerçekte rant amaçlı olduğu açıkça ortada olan, kentsel dönüşüm adı altında sürdürülen projelerin bazılarının durdurulması TMMOB’yi iktidarın hedefi haline getirmiştir. Sermayenin yüksek çıkarlarına hizmet eden hiçbir projeden geri atmayan AKP iktidarının İstanbul’a dair planlarını biliyor ve bunlara izin vermeyeceğimizi söylüyoruz. Bu nedenle TMMOB Yasasında yapılan değişiklik, TMMOB ve bağlı Odaların demokratik kurullarında yani genel kurullarında ortaya çıkmadığından bir oldu-bitti yasa değişikliği ile yapılıyor. TMMOB’nin, AKP’nin istediği şekilde biçimlendirilmesi demek bilimin ve teknolojinin halkın değil, bir avuç sömürücünün hizmetine sunulması demektir. Bir kez daha söylüyoruz önümüzdeki temel görev, bu saldırıya geçit vermemektir. Bizler TMMOB’ye bağlı Odaların İstanbul Şubeleri, onbinlerce üyemizin demokratik ve katılımcı bir biçimde yapılan seçimleri ile görev başında olan Şube Başkanları olarak; mesleğimize, meslektaşlarımıza ve Odalarımıza sahip çıkacak, birlik ve beraberlik içinde bağımsız ve demokratik meslek kuruluşlarımızın tasfiyesine dur diyeceğiz. Bunun bir kamusal görev olduğunu tekrar hatırlatıyor, iktidarı uyarıyor ve bu girişimlerinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Kamuoyuna duyurulur. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Fizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi İçmimarlar Odası İstanbul Şubesi İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Metalurji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 135 Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Tekstil Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi TMMOB YASASINDA YAPILMAK İSTENEN DEĞİŞİKLİK HAKKINDA TMMOB TARAFINDAN İMZA KAMPANYASI BAŞLATILMIŞTIR Bilindiği üzere; Üst birliğimiz olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği‘nin (TMMOB) yasasında hükümet tarafından değişiklikler yapılmak istenmektedir. Önümüzdeki günlerde meclise sunulacak olan Torba Yasa ile yapılmaya çalışılan değişiklikle; TMMOB ve Odalar etkisiz hale getirilmeye, yetkileri bakanlığa bağlanmaya ve örgütümüzün bütünlük yapısı parçalanmaya çalışılmaktadır. Mesleğimizin, meslektaşlarımızın ve halkımızın ortak değerleri olan kentlerimizi, doğal kaynaklarımızı ve bağlı olduğumuz meslek odalarımızı korumak ve sahip çıkmak için; önceden olduğu gibi TMMOB ve Odaları etkisizleştirmeye çalışan bu yasa değişikliğine karşı da yine aynı kararlılıkla, Odamızın tüm birimleri ve üyelerimizle birlikte mücadele edeceğiz. Bu haklı mücadelemizde kamuoyu bilgilendirilmesinin yapılması ve desteğinin sağlanması amacıyla TMMOB tarafından bir imza kampanyası başlatılmıştır. Mesleğimize ve örgütümüze sahip çıkmak için gücümüze güç, sesimize ses olmak üzere üyelerimizi www. tmmob.org.tr adresinden ulaşabileceğiniz imza kampanyasına katılarak birlik olmaya davet ediyoruz. Not: İmza kampanyası elektronik ortamda gerçekleştirilmekte olup, kampanyanın gerçek kişiler üzerinden yürütülmesi için her üye kendi meslek odasını seçerek, üye sicil no.su ve e-mail adresini girerek kampanyaya katılabilmektedir. İmza kampanyası ile ilgili tüm kayıtlar TMMOB tarafından saklanacak olup başka bir amaçla kullanılmayacaktır. TAKSİM GEZİ PARKIMIZA DAYATILAN TOPÇU KIŞLASI İNŞAATI KORUMA KURULUNCA RetDEDİLMİŞTİR 25 Ocak 2013 Cuma Cumhuriyet, Demokrasi ve Emek tarihimizin en önemli kentsel kamusal ve toplumsal simge alanlarından olan Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkı için meslek odaları, sendikalar, sivil toplum örgütleri, semt inisiyatifleri ve mahalle dernekleri olarak 1 yıldır dayanışma halindeyiz. Taksim Dayanışması olarak 02 Mart 2012’de yayınladığımız Ortak Deklarasyon’un üzerinden nereteyse 1 yıl geçti. Geçen süre zarfında Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkını yok etmek üzere tepeden inme olarak topluma dayatılan projelerin bilim, teknik ve hukuk tanımazlığını ortaya koymak için mücadele etmekteyiz. İBB’ye teslim edilen binlerce itiraz dilekçesine ve açılan iptal davalarına rağmen süreç hızla işletilmiş, devam eden ve henüz bilirkişi keşif aşamasına dahi gelmemiş olan yargı süreci göz ardı edilmiştir. Buna rağmen Meydana yaya erişimini engelleyecek proje inşaatı ihale edilmiş, Kalyon İnşaat tarafından yüklenilmiştir. Apar topar başlayan inşaatın ilk gününden beri meydanın gerçek kullanıcıları, yayalar çile çekmektedir. Bölge trafiği katlanılamaz bir hal almış, altyapıya kontrolsüz müdahale sonucu meydana gelen elektrik ve su kesintileri ile Taksim’de yaşayanlar ve çalışanlar mağdur edilmiştir. Tünel inşaatı bahanesiyle Taksim Gezi parkı da fiilen işgal edilmiş, şantiye sahasına çevrilmiştir. 1 yıldır defalarca yayınlanan açıklamalarla kamuoyunu bilgilendiren ve yetkilileri uyaran Taksim Dayanışması bu gelişmeler üzerine, 30 gün boyunca sürdüreceği ve her cumartesi devam etmekte olan Taksim Nöbetine başlamıştır. Kararlılıkla sürdürülen nöbetler sırasında binlerce ıslak imza toplanmıştır. Elektronik imzalarla birlikte yaklaşık 50.000 imza Topçu Kışlası projesini değerlendiren koruma kuruluna iletilmiştir. 17 Ocak 2013 Perşembe günü, verdiğimiz haklı mücadele yeni bir boyut kazanmıştır. İstanbul II. No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu geçtiğimiz hafta açıkladığı karar ile Taksim Gezi Parkımıza dayatılan Topçu Kışlası inşaatına onay vermemiş, projeyi retdetmiştir. Görevi kültür varlıklarını korumak olan bilim insanlarının aldığı karar, bu konudaki haklılığımızı bir kez daha ortaya koymuştur. Bu tarihi kurul kararı, Taksim Gezi Parkı’nın yaşamsal değerinin yanı sıra, 70 yıllık kullanım değerini, döneminin şehircilik anlayışını yansıtan tarihi bir belge niteliğini, İstanbulluların kolektif belleğinde aldığı yerin önemini vurgulamaktadır. Evrensel koruma ilkeleri ışığında, Dava konumuz plan kararıyla ortaya çıkan Topçu Kışlası ihyasının bilimsel ve teknik verilerin kısıtlılığı nedeniyle mümkün olamayacağı, bu konudaki uzman bilim insanları tarafından defalarca beyan edildiği gibi, Taksim Topçu Kışlasının ihyasının mümkün olmadığının altı bir kez daha çizilmiştir. Bu gelişme, Son yıllarda çeşitli baskılar yüzünden bilim, teknik ve evrensel koruma ilkeleri dışında kararlar almaya zorlanan kurullarımızın geleceği hakkındaki endişelerimizi hafifletmiş, kentlerimizin ve kültür varlıklarımızın korunacağına dair umudumuz olmuştur. Bütün bu bilimsel gerçeklere rağmen doğal ve kültürel varlığımız Taksim Gezi Parkı’nı yok edecek Topçu Kışlası Projesi gerçekleri yansıtmayan görseller eşliğinde ısrarla sunulmaktadır. Kültür Bakanlığı yaptığı açıklamalar ile kamuoyunu yanıltılmaya devam etmektedir. Kurul kararı Bakanlık tarafından projenin eksikleri giderildikten sonra yeniden değerlendirileceği biçiminde yorumlanmıştır. Bu yorum, ilgili belediyelerin temsilcileri dışında kurulun oybirliği ile ilan ettiği karar metninde vurgulanan gerçeklere rağmen bakanlığın Gezi Parkımızı yok etme niyetinden vazgeçmediği şüphesi doğurmaktadır. Taksim Meydanının ve Gezi Parkının önemine uygun ve gerçekten yaya odaklı olarak düzenlenmesi konusundaki çalışmalar, ancak bu planın ve dalış tünellerinin iptali ile mümkün olacaktır. Taksim Meydanı sadece birkaç küçük müdahale ile günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde hala düzenlenebilir. Belediyenin apar topar duyarsızca ve sorumsuzca başlattığı inşaatlar sebebiyle bugün “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” ve “Kentsel Tasarım Projesi” gibi 136 yanıltıcı terimlerle meydanımız ve parkımız zarar görmekte, esasen halkın kullanım alanı olmaktan çıkmakta, elimizden alınmaktadır. Meydanımızı ve Gezi Parkımızı eskisinden daha da bakımlı, tek bir ağacı dahi eksilmeden, bütünlüğü bozulmadan geri istiyoruz. Parkın içinde hiçbir inşaat, bina ya da otopark istemiyoruz! Bizler, Taksim Dayanışması olarak başından beri sürdürdüğümüz mücadeleyi devam ettirmeye, süreci en yakından takip etmeye kararlıyız. Tüm bayramlarımızı, sevinçlerimizi, tepkilerimizi, hak taleplerimizi dillendirdiğimiz; Emek ve Demokrasi Meydanımızın ve Parkımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz! ÇÜNKÜ TAKSİM HEPİMİZİN! TAKSİM DAYANIŞMASI TAKSİM DAYANIŞMASI’NDAN BASINA ve KAMUOYUNA 13 Nisan 2013 Cumartesi Bugün, Taksim Dayanışması bileşenlerinden Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin çağrısıyla Cumhuriyet, Demokrasi ve Emek tarihimizin en önemli kentsel, kamusal ve toplumsal simge alanlarından olan Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkını savunmak için; kararlılığımızı kamuoyuna bir kez daha duyurmak için buradayız. Taksim Dayanışması olarak bir yılı aşkın bir süretir Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkını yok etmek üzere bizzat Başbakan tarafından ilan edilip; ilkel görsel şovlar ile topluma dayatılan projelerin bilim, teknik ve hukuk tanımazlığını ortaya koymak için mücadele etmekteyiz. Ancak; devam eden yargı sürecine; bilimsel ve teknik çevreler ve kamuoyunda oluşan tepki ve duyarlılığa rağmen; Taksim Meydanı ve Gezi Parkını ortadan kaldırmaya yönelik ilk operasyon olan tünel inşaatı başlatılmış; bu usulsüz inşaat bahanesiyle Taksim Gezi parkı da fiilen işgal edilerek şantiye sahasına çevrilmiş ve yaklaşık seksen yıldır Cumhuriyet Caddesi’ne nefes ve kimlik kazandıran yüzlerce ağaç katledilmiştir. Bütün bu gelişmeler üzerine; Taksim Dayanışması, 137 30 gün boyunca sürdürdüğü ve halen her Cumartesi devam etmekte olan Taksim Nöbetine başlamıştır. Kararlılıkla sürdürülen nöbetler sırasında binlerce ıslak imza toplanmıştır. Elektronik imzalarla birlikte yaklaşık 50.000 imza Topçu Kışlası projesini değerlendiren koruma kuruluna iletilmiştir. 17 Ocak 2013 Perşembe günü, verdiğimiz haklı mücadele yeni bir boyut kazanmıştır. İstanbul II. No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Taksim Gezi Parkımıza dayatılan Topçu Kışlası inşaatına onay vermemiş, projeyi retdetmiştir. Görevi kültür varlıklarını korumak olan bilim insanlarının aldığı karar, bu konudaki haklılığımızı bir kez daha ortaya koymuştur. Bu tarihi kurul kararı, Taksim Gezi Parkı’nın yaşamsal değerinin yanı sıra, 70 yıllık kullanım değerini, döneminin şehircilik anlayışını yansıtan tarihi belge niteliğini, İstanbulluların kolektif belleğinde aldığı yerin önemini vurgulamaktadır. Dava konumuz olan plan kararı ile ortaya çıkan Topçu Kışlası ihyasının bilimsel ve teknik verilerin kısıtlılığı nedeniyle mümkün olamayacağı, bu konudaki uzman bilim insanları tarafından defalarca beyan edildiği gibi, Taksim Topçu Kışlası’nın ihyasının mümkün olmadığı hususunun altı bir kez daha çizilmiştir. Ancak; yazıktır ki çok kısa bir süre sonra hiçbir çağdaş ve demokratik ülkede rastlanılmayacak bir biçimde kendisini bütün bilimsel ve mesleki kurum ve kuralların üzerinde gören Sayın Başbakan önce kurulun “ret kararını retdettiğini” açıklamış, ardından Kültür ve Turizm Bakanını görevden almıştır. Bundan daha vahim olarak; 19 Nisan 2012 tarihinde yapılan tarafımızca yargıya taşınan yasa ve yönetmelik değişikleriyle yalnızca atanmış bürokratlardan oluşan ve adına “Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu” denilen kurul, kendilerine verilen talimat ve emirlerin gereğini yerine getirerek bu sözde ihya projesini onaylamıştır. Bir başka deyişle emre itaat ederek bilimi, tekniği ve etiği retdetmiştir. Akıl, bilim ve hukuk dışı bu yüksek kurul kararı, hukuken ve bilimsel olarak yok hükmündedir! Taksim Dayanışması olarak başından beri sürdürdüğümüz mücadele ve kararlılığımız devam etmekte, Anayasa’ya ve evrensel koruma kurallarına aykırı yüksek kurul kararı yargıya götürülmektedir. Tüm bu saldırıların amacı bellidir. Yetkilerin kötüye kullanılmasıyla onaylanan akıl dışı, ciddiyetten tamamen uzak projelerle, Taksim Meydanı gibi, Gezi Parkımız gibi, Emek Sinemamız, Haydarpaşa Garımız, Ormanlarımız elimizden alınmak istenerek İstanbul’un toplumsal hafızasından silinmeye zorlanmaktadır. Bu niyetlere seyirci kalmayacağımızın, kentlerimizin ve toplumumuzun simgelerini sermayenin emrine sunan, gerçek sahiplerini yerlerinden yurtlarından eden, sadece İstanbul’da değil tüm ülkede afet bahanesiyle üzeri örtülen ve sokak sokak yıkımları öngören rant çılgınlıklarıyla Taksim Meydanı’ndan yayılacak dayanışmanın gücüyle ve birlikte mücadele edeceğimizin bilinmesini isteriz. Tüm bayramlarımızı, sevinçlerimizi, tepkilerimizi, hak taleplerimizi dillendirdiğimiz; Emek ve Demokrasi Meydanımızın ve Parkımızın yok edilmesine seyirci kalmadık, kalmayacağız. Bugün burada, yarın Emek Sineması’nda, bu saldırılar bitene kadar, bu talan durana kadar, yok edilmek istenen her köşede kentimizi, değerlerimizi, geleceğimizi savunmak için bir arada olacağız. Çünkü haklıyız, çünkü kararlıyız! TAKSİM DAYANIŞMASI 1 MAYIS’TA İSTANBUL’U YAŞANMAZ HALE GETİRENLERİ VE POLİS VAHŞETİNİ KINIYORUZ! 03 Mayıs 2013, İstanbul 2013 1 Mayıs’ı insanların toplanma özgürlüğü, ifade özgürlüğü, ulaşım hakkı ve hatta yaşama hakkını ortadan kaldırmaya yönelik saldırılarla tarihe geçti. Gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasıyla Taksim’de barışçıl bir şekilde kutlanabilecek olan 1 Mayıs, günlerdir süren tüm uzlaşmacı girişimlere rağmen, şu an itibariyle yalnızca Tarlabaşı Bulvarı ve Cumhuriyet Caddesi’nde devam eden inşaat çalışmaları bahane edilerek insanlara yasaklandı. Tüm İstanbul’da ulaşım durduruldu ve emniyet güçleri sabahın erken saatlerinde Şişli ve Beşiktaş’ta bir araya gelmeye çalışan emekçilere insanlık dışı bir şekilde müdahale etti. Evler, hastaneler, ambulanslar saldırılara hedef oldu. İnsanlar, sadece yan yana geldikleri için ve hatta kendi iradeleri ile dağılırken bile, birebir gaz bombalarının hedefi oldu. Ölüm riski olanlar dahil, birçok yaralanma olaylarının yaşandığı 1 Mayıs’ta daha da ağır bilançoların ortaya çıkmaması, yine katılımcıların sağduyusu sayesinde gerçekleşti. Buna karşın yetkililerden gelen açıklamalar ise Emek ve Dayanışma gününü kutlamak isteyen insanları “marjinal” olarak göstererek kendi yarattıkları şiddeti ve yasakçı zihniyeti meşrulaştırma çabası oldu. Tüm bu olanlara karşı dünyada onlarca ülkede milyonlarca insanın coşkuyla kutladığı bir günü keyfi yasaklara dayanıp, 40 bin polisle kenti işgal ederek kâbusa çevirenlere karşı insanlar emeğini, kentlerini, meydanlarını savunma iradesini gösterdiler. Daha önceki yıllarda da keyfi yasaklarla emekçilere ve demokrasi güçlerine kapatılan Taksim Meydanı, yine bolca polis şiddetine rağmen yıllar süren mücadeleler sonucunda kutlamalara açılmış ve son birkaç yıldır kimsenin burnu dahi kanamdan yüz binleri bir araya getirmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülmüş olan davada da Taksim’in 1 Mayıs Alanı olduğu ve devletin görevinin de bu alanda 1 Mayıs Bayramının güvenli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak olduğu net bir şekilde ortaya konmuştur. Mücadelenin ve dayanışmanın belleği olan Taksim’i tepeden inmeci rant projeleri ile betonlaştıran, özelleştiren ve kimliksizleştirenlere karşı Meydanı Boş Bırakmamak bugün çok daha önemlidir. Nitekim 1 Mayıs’ın hemen öncesinde her türlü hukuksuzluğa rağmen Gezi Parkı’nda yapılması düşünülen inşaatın AVM ve rezidans olarak kullanılacağı Başbakan tarafından dillendirilmiştir. Kentin en önemli kamusal meydanına, hiçbir mesleki ve bilimsel gerekçe sunmadan, yaşayanların taleplerini, tarihi ve doğal çevreyi, koruma ilkelerini görmezden gelerek, anti demokratik bir şekilde bir rant alanına dönüştürme isteği, tüm bu yaşananların arkasındaki niyeti 138 açıkça ortaya çıkarmıştır. Bir kez daha belirtiyoruz: Taksim kentimizin en önemli kamusal alanı olarak, tüm bayramlarımızı, şenliklerimizi, sevinçlerimizi, tepkilerimizi ve hak taleplerimizi dillendirdiğimiz emek ve demokrasi meydanımızdır. Yalnızca alışveriş yapanların değil, herkesindir! İnsanların yaşam alanıdır, belleğidir. Taksim Dayanışması olarak, yayalaştırma adı altında meşrulaştırmaya çalışılan bu hukuksuz projeye karşı insandan, doğadan, tarihten, emekten yana mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi belirtiyor; 1 Mayıs 2013 tarihinde, İstanbul’u yaşanmaz hale getirenleri, emekçilere ve tüm demokrasi güçlerine acımasızca yapılan saldırıları kınıyoruz! Saygılarımızla, TAKSİM DAYANIŞMASI Sekretaryası: TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 3. KÖPRÜ: BİR CİNAYETİN ANATOMİSİ 29 Mayıs 2013, İstanbul 29 Mayıs 2013… İstanbul’un sermaye tarafından fethedilebilmesi için her türlü yolun mubah ilan edildiği tarih. Billboardlar, reklam panoları bugün İstanbul’un son kalan orman alanlarını, belki de son kez arka planına alarak 3. Köprü’nün müjdesini veriyorlar. Son kez… resimlerde kalan. İnsana, doğaya, kente, yaşama dönük saldırganlığın sınır tanımaz boyutlara ulaştığı bir dönemi yaşıyoruz. 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul, Yeni Şehir gibi hiçbir üst ölçekli plan kararına uygun olmayan, yaşayanların gereksinimleri ile uzaktan yakından alakası bulunmayan ve bundan sonra İstanbul’da yaşayacaklar için temiz hava ve suya erişebilmeyi imkansızlaştıracak projelerin en önemlisinin temeli atılıyor bugün. 139 Evet, vakti zamanı ile 1. ve 2. köprüye de karşı çıkmıştık. 3.süne de karşı çıkıyoruz. Bu köprünün kentin kuzeyinde yeni imar hareketleri yaratacağını biliyoruz. Tüm bilimsel araştırma ve çalışmalarımızın yanı sıra gazete ve dergilerdeki emlak ilanlarından bile bunu takip edebiliyoruz. 2. Köprü yüzünden kaçak ve plansız gelişen, daha bugünden kentsel dönüşüme malzeme olan, orman ve tarım alanlarını, su havzalarını tahrip eden kentleşme süreçlerini bir kez daha yaşayacağımız günlerin perdesini aralıyoruz. Oysa Başbakan Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı iken, 27 Nisan 1995 tarihinde verdiği demecinde: “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul’un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur” diyordu. Yaklaşık 20 yıl sonra, sözünün arkasında bir iktidar ile İstanbul’a karşı işlenen cinayetin tanıkları konumundayız. Oysa yıllardır ortaya koymaya çalıştığımız gibi, yapılan köprüler ulaşım sorununu azaltmadığı gibi aksine kendi trafiklerini yaratarak araç sayısını, trafiği, hava kirliliğini daha da çok arttırdı. Karayolu ağırlıklı ve özel araç sahipliğine dayalı taşımacılılık mevcut sorunları çözmek yerine daha da içinden çıkılmaz bir hale soktu. İstanbul’un dokunulmaması gereken doğal yaşam alanları inşaat sektörünün himayesine terk edildi. Birçok kez söyledik, tekrara düşüyoruz: Kurulacak yeri bile yıllarca bir türlü kesinleştirilemeyen 3. köprü projesi bilimsel verilere ve kentin gerçek gereksinimlerine açıkça aykırıdır. Karayolları Müdürlüğü’nün etüt raporunda “uygulanabilir görülmeyen” bu proje ile kentin kuzeyine 7,3 milyon ek nüfus çekilecektir. Boğazlardaki transit taşımacılık, toplam boğaz geçişinin sadece ortalama % 3’ünü oluşturur ve bu türlü taşımacılığa dair deniz ve demir yolları olanakları çok daha rasyonel iken Türkiye’nin en önemli yatırımlarından birini bu gerekçeyle meşrulaştırmak inandırıcılıktan son derece uzaktır. İstanbul kentinin ulaşım sorunlarını yeni köprüler çözmeyecektir. Yapılması gereken, sermayenin değil İstanbul halkının ortak çıkarlarını ve kamu yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan bir planlamayı acilen hayata geçirmektir. Bizler; İstanbul’u savunmaya, daha yaşanabilir kılmaya ve en önemlisi çocuklarımıza, torunlarımıza güzel bir şehir bırakmaya gönül vermiş insanlar; uzun süretir 3. Köprü’nün yapımını durdurmaya çalışırken, bir yandan da bu yağmanın ormanlarla sınırlı olmadığını vurgulayan, kentteki tüm ranta konu olmuş alanları doğadan, bilimden, insandan yana savunmaya çalışanlar; çözümü ucuz, nitelikli, erişilebilir toplu taşımada, demokratik ve kamu yararı odaklı bir planlamada arayanlar; 29 Mayıs 2013 tarihinde, tüm bu rant hırsıyla temeli atılan projelere karşı inadına yaşamı ve bilimi savunacağımızı tekrar dile getiriyoruz. 3. KÖPRÜ YERİNE YAŞAM PLATFORMU Sekretaryası TMMOB Şehir Plancıları Odası, İstanbul Şubesi Kentine, Yaşamına ve Geleceğine Sahip Çıkmak İsteyen Herkes TAKSİM GEZİ PARKINA! Basına, Kamuoyuna, Tüm İlgili ve Yetkililere, 29 Mayıs 2013, İstanbul 1 yılı aşkın süretir, İstanbul’un en önemli kamusal alanı olan Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkı’nı yok etmek üzere, bizzat Başbakan tarafından ilan edilip; yayalaştırma projesi adı altında topluma dayatılarak zorbalıkla uygulanmaya çalışılan projelerin, bilim, teknik ve hukuk tanımazlığını ortaya koymak için mücadele etmekteyiz. Taksim, tüm bayramlarımızı, şenliklerimizi, sevinçlerimizi, tepkilerimizi ve hak taleplerimizi dillendirdiğimiz emek ve demokrasi meydanımızdır. Meydanla bölünmez bir bütün olan ve yüzlerce anıt ağacıyla bölgenin yaşam kaynağı olan Taksim Gezi Parkı da Başbakanın emriyle Alışveriş Merkezi ve Rezidans yapılmak üzere elimizden alınarak, toplumsal hafızamızdan silinmeye zorlanmaktadır. 1 Mayıs 2013 günü, kentte tam anlamıyla bir sıkıyönetim ilan edilmiş, Taksim Meydanı’na ulaşmak isteyen emekçiler ve tüm İstanbul halkının ulaşım hakkı engellenmiş, sokaklardaki polis şiddeti, her türlü muhalefete karşı İstiklal Caddesi ve Taksim’de devam etmiştir ve devam etmektedir. Dün burada polis ablukası eşliğinde hunharca sökülen ağaçlar için verilen mücadele, sadece buradaki ağaçların yaşam hakkı için değil, Cumhuriyet Caddesi’nden sökülerek götürülen 80 yıllık çınarlar ve bir AVM uğruna kurban edilecek Gezi Parkı’nın ağaçları ve tüm canlıları içindir. Bu mücadele; Kıyılarımızı, ormanlarımızı, kamusal alanlarımızı elimizden alan tüm uygulamalara karşıdır. Ülkenin tüm doğal alanlarını tahrip eden HES’ler ve Termik Santrallere karşıdır. Sadece Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı değil, Göztepe Parkı, Kuşdili Çayırı, Haydarpaşa Garı, Atatürk Orman Çiftliği ve çeşitli kamusal alanlarımızı hedef alan rant projelerine karşıdır. İstanbul’un tüm ormanlarını yok edecek, su kaynaklarını kurutacak olan ve utanılmadan bugün törenle temeli atılan 3. köprü projesine karşıdır. 3. köprüye müşteri sağlayacak ve İstanbul’un kuzeyinin rant odaklı yapılaşmaya açılmasının önünü açacak 3. Havalimanı projesine karşıdır. Karadeniz’den başlayarak Küçükçekmece’ye kadar ulaşan bir hatta, tüm doğal kaynaklarımızı yok edecek Yeni İstanbul Projesi’ne karşıdır. Emek başta olmak üzere sinemalarımızın, tiyatrolarımızın ve tüm kültür yapılarımızın yok edilmesine karşıdır. Bizans, Osmanlı ya da Cumhuriyet dönemi ayırt edilmeksizin İstanbul’un tüm tarihinin rant adına yok edilmesine karşıdır. Okullarımızın satılmasına, hastanelerimizin kent dışına sürülmesine karşıdır. Burada verilen mücadele, evleri ve yaşam alanları ellerinden alınan tüm halkımız içindir. Burada verilen mücadele, bilimin ve tekniğin vicdanına seslenilerek, üniversitelerin ve dürüst bilim insanlarının özgürleşmesi içindir. Burada verilen mücadele, kamusal taleplerin ve itirazların seslendirildiği her alanda halka karşı kullanılan polis şiddetinin sonlandırılması içindir. Mücadelenin ve dayanışmanın belleği olan 140 Taksim’e sahip çıkmak, sadece parka ve meydana değil, tüm bu değerlerimize ve haklarımıza sahip çıkmak demektir. Tüm bu nedenlerden dolayı, hak ve özgürlüklerine, kentine, yaşam alanlarına ve geleceğine sahip çıkmak isteyen herkesi Taksim Gezi Parkı’na çağırıyoruz. Biz burada, koruma kurulu başta olmak üzere tüm yetkilileri kamu yararı, bilim, teknik ve etik değerleri gözeterek göreve çağırıyoruz. Çünkü haklıyız, çünkü kararlıyız! Taksim Bizim İstanbul Bizim Taksim Dayanışması GEZİ PARKI’NA EMEĞİMİZE, YAŞAMIMIZA, DOĞAMIZA DOKUNDURTMAYACAĞIZ! 02 Haziran 2013 Sokakta birleştik, sokakta kazanacağız! Gezi Parkı’na, emeğimize, yaşamımıza, doğamıza dokundurtmayacağız! 5 gün önce İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda kıvılcımı çakılan ve dalga dalga mahallelerden meydanlara tüm Türkiye’ye ve dünyaya yayılan direnişimiz milyonların ortak iradesini ortaya çıkardı. Halk kararını verdi! Gezi Parkı’na dokundurtmayacağız! Artık, Gezi Parkı, Taksim’dir, Reyhanlı’dır, Roboski’dir, 1 Mayıs’tır, emektir, doğadır, yaşamdır, özgürlüktür, faşist saldırılara ve devletin tüm baskılarına karşı demokratik bir ülkede yaşama iradesidir. Bundan sonra bilinsin ki bu Park, Taksim Meydanı ve bu ülkenin bütün diğer meydanları; bu kent, bu memleket emeğe, emekçilere, halka emanettir. AKP’ye ve sermayeye teslim etmeyeceğiz. 5 gündür tüm baskı ve şiddete, yalana, manipülasyona, medya sansürüne rağmen direnişi dalga dalga büyütenlere, sokak sokak direnenlere selam olsun! Meydanları özgürleştirenlere, köprüleri aşanlara, evini, okulunu direnişçilere açanlara selam olsun! 141 Bu direniş ülkedeki tüm baskıcı anti-demokratik uygulamalara, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP iktidarının “ben karar veririm, olur” dayatmalarına karşı “yeter” diyenlerin; kentlerine, emeğine, doğaya, yaşamına sahip çıkanların isyanıdır, öfkesidir, dayanışmasıdır. Tüm muhalif kesimlerinin, renklerinin buluşmasıdır. Türkiye tarihinde bu direnişle oluşan kırılma noktası şunu göstermiştir: halkın yaşamını etkileyen hiçbir konuda halka rağmen adım atamazsınız, atamayacaksınız. Baskılarınız, yasaklarınız, şiddetinizle halka boyun eğdiremediniz, eğdiremeyeceksiniz. Tüm Türkiye’nin meydanlarından yükselen ortak ses “hükümet istifa” olmuştur. Bu sesi büyüteceğiz! Bu haykırışın anlamı açıktır! İktidarın kendi siyasal hedeflerini, nasıl yaşanacağına ilişkin belirlediği kuralları, kendi karanlığını tüm topluma dayatmasına asla izin vermeyeceğiz. Baskı, sindirme, inkar ve imha politikaları ile emeğe, kentlere, doğaya dönük sermaye programlarını uygulamasına asla izin vermeyeceğiz. Emekçilerin, işçilerin kazanımlarının yok sayılmasına, kentlerimizin, ormanlarımızın, suyumuzun talan edilmesine, okullarımızın satılmasına, hastanelerimizin kent dışına sürülmesine, mahallelerimizin kentsel dönüşüm projeleriyle yıkılmasına asla izin vermeyeceğiz. Bu direnişi yaşamın tüm alanlarına yayarak büyütmek için halkımızı, sendikalarda, meslek örgütlerinde, demokratik kitle örgütlerinde, siyasal örgütlerde örgütlenmeye çağırıyoruz. Bugünümüze, geleceğimize sahip çıkıyoruz. Bir kez daha ilan ediyoruz; mücadelemizin ve dayanışmanın belleği olan Taksim’e sahip çıkıyoruz. 5 gündür süren direnişimiz iktidarın otoriter eğilimleri yükselterek, baskıyla, şiddetle, zorla, ülkeyi cezaevine dönüştürerek toplumun üzerinde yaratmaya çalıştığı korku atmosferinin sökmediği gösterdi. Direniş meydanlarından seslendiğimiz gibi: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam edeceğiz.” Direnişimizin acil talepleri şunlardır; • Gezi Parkı, Park olarak kalacaktır. Ne Taksim’de Topçu Kışlası’na ne de tüm doğa ve yaşam alanlarımızın talanına izin vermeyeceğiz. • Gezi Parkı’ndaki direnişten başlayarak halkın demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan, yüzlerce insanın yaralanmasına neden olan sorumlular, başta İstanbul Valisi, Emniyet Genel Müdürü olmak üzere derhal istifa etmelidir. Gaz bombası kullanılması yasaklanmalıdır. • Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalı, haklarında hiçbir soruşturma açılmamalıdır. • Taksim başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarında, kamusal alanlarda toplantı, eylem yasaklarına son verilmelidir. • Bu ses sokağın, direnişin, halkın iktidardan talepleri değil şartlarıdır. Sokakta birleştik, gücümüzü gördük, gücümüzü gördünüz. Biliyoruz, sokakta kazanacağız. TMMOB Şehir Plancıları Odası Şubesi’nden Basına Ve Kamuoyuna 27 Aralık 2013, İstanbul İstanbul PARK OTEL’DE BİR KEZ DAHA YÜRÜTME DURDURULDU! Planlama ve şehircilik esaslarını, tarihi dokuyu ve silueti yok sayacak şekilde 24 yıl önce yapımına başlanan ancak kentin siluetini bozacağı gerekçesi ile bugüne kadar alınan yargı kararları sonucu birçok kez inşaatı durdurulan Park Otel; 01.04.2011 tarihinde onaylanan planlar ile yeniden gündeme gelmiş ve Odamızca yeniden yargıya taşınmıştı. Devam eden yargı sürecine rağmen inşaatı tamamlanan ve hukuksuzca hazır hale getirilen Park Otel davasında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 27/06/2013 tarihinde aldığı Yürütmeyi Durdurma kararı 23/12/2013 tarihinde Odamıza tebliğ edilmiştir. Geçmişte alınan tüm mahkeme kararlarına rağmen, söz konusu parsele ilişkin önceki imar planlarının iptal gerekçeleri gözetilmeden hazırlanan İstanbul Park Otel Turizm Merkezi, Beyoğlu İlçesi - Gümüşsuyu Mahallesi 735 Ada 25 Parsel No’lu Parsele Ait yeni 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Odamızca 19/04/2011 tarihinde yargıya taşınmıştı. Danıştay Altıncı Daire’de 2011/4989 esas numarasıyla görülen davada 20/09/2011 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı alınmış, keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenecek bilirkişi raporunun alınmasından sonra nihai bir karar verileceği belirtilmişti. Bilirkişi incelemesi 21.06.2012 tarihinde gerçekleşmiş, Dava dilekçemizdeki itirazlarımızı doğrulayan bilirkişi raporuna rağmen 27.12.2012 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı bozulmuş, bunun üzerine Odamız tarafından Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz edilmişti. İtirazımız Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından kabul edilmiş ve Park Otel’de yürütme bir kez daha durdurulmuştur! TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi olarak kentimizde kamu adına yürüttüğümüz hukuk mücadelesini üzerimizdeki tüm baskılara rağmen sürdüreceğimizi, kent suçlarının takipçisi olmaya devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatırız. Basının ve kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu 142 5.2. PLAN İTİRAZLARI ARNAVUTKÖY İLÇESİ HADIMKÖY MERKEZ BÖLGESİ PLANLARINA İTİRAZ 09 Mart 2012 17.01.2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onan Arnavutköy İlçesi, Hadımköy Merkez Bölgesine ait 1/5000 ölçekli Arnavutköy İlçesi Hadımköy Merkez Bölgesi Nazım İmar Planı, 09/02/2012 – 09/03/2012 tarihleri arasında askıya çıkmış olup Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. 17.01.2012 t.t.li 1/5000 ölçekli Arnavutköy İlçesi Hadımköy Merkez Bölgesi Nazım İmar Planı’nda, Büyükçekmece ve Sazlıdere İçme Suyu Havzalarının bir kısmının yapılaşmaya açıldığı görülmektedir. Söz konusu plan, Büyükçekmece Havzası içinde Depolama Alanları; Sazlıdere Havzası sınırları içinde de gelişme konut alanları, donatı alanları, ulaşım alanları vs. öngördüğünden üst ölçekli planlara aykırılık taşımaktadır. Büyükçekmece Havzası içinde kalan ve Depolama Alanları lejandı ile gösterilen alanlar, 15/06/2009 t.t.li 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda; “Havza içi rehabilite edilecek alan” lejantında kalmaktadır. İÇDP Raporunun Su Toplama Havza Alanları ile ilgili Plan kararlarında; havza içi rehabilite edilecek alanlar; “Havza sınırları içerisindeki baraj, göl ve dere mutlak koruma alanları, kısa mesafeli koruma alanları, orman alanları, tarım alanları, askeri alanlar gibi doğal ve yapay eşikler dışında kalan ve ağırlıklı olarak üzerinde yapılaşmanın bulunduğu yerleşilebilir alanlar” olarak tanımlanmış olup; bu alanlar ile ilgili olarak; “sanayi ve lojistik faaliyetlerinin yer almaması; havza içerisinde yer alan sanayilerin İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik gereği kirletici özelliği yüksek olanlardan başlayarak belli bir program ve etaplama dahilinde havza dışındaki planlı sanayi alanlarına taşınması öngörülmüştür.” denilmektedir. Söz konusu alanlar ile ilgili olarak, Plan Uygulama Hükümlerinde ise “İçme suyu havzalarının “havza içi yapı yasaklı alanlar” dışındaki yapılaşmış alanları kapsamaktadır. 143 Havza içi rehabilite edilecek alanlardaki nüfus, yoğunluk, kullanımlar ve yapılaşma koşulları içme suyu havzalarının korunması ve kontrolüne ilişkin mevzuat göz önünde bulundurularak alt ölçekli planlarda belirlenecektir.” denilmektedir. Sazlıdere Havzası içinde kalan ve yapılaşmaya açılan alanlar ise 15/06/2009 t.t.li 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda; “Tarımsal Niteliği Korunacak Alanlar”lejantında kalmakta olup; herhangi bir yapılaşma öngörülmemiştir. “8.2.10. Plan bütünlüğü ve kamu yararı gözetilerek 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince Plan’da tarım dışı amaçla kullanım kararı getirilen mutlak tarım alanlarında “Kamu Yararı Kararı”, marjinal tarım alanlarında “Tarım Dışı Kullanım İzni” ile 4342 sayılı Mera Kanunu’nun ilgili maddesi gereğince Plan’da mera dışı amaçla kullanım kararı getirilen mera alanlarında “Tahsis Amacı Değişikliği Kararı” ilgili kurumlar tarafından onaylanmadan uygulama yapılamaz ve bu alanlar tarım ve mera dışı kullanım amacı dışında kullanılamaz.” denilmektedir. Bu bağlamda; • Söz konusu 1/5000 ölçekli Hadımköy Merkez Bölgesi N.İ.P’nın doğu kısmında Sazlıdere Uzun – Orta Koruma Kuşakları ve batısında Büyükçekmece Uzun Koruma Kuşağı sınırları dahilinde bunan alanlar yapılaşmaya konu edilmektedir. Söz konusu alanlarda bahse konu havzaları olumsuz etkileyebilecek niteliğe sahip depolama faaliyetlerine engel teşkil etmesi açısından Plan Notlarının “Depolama Alanları” bölümünde “Uygulama aşamasında İSKİ’den uygun görüş alınmadan uygulama yapılamaz” plan notuna yer verilmesi gerekmektedir. • Bölgeye yapılaşma getirilmeden önce 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni planı doğrultusunda 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planının tamamlanması gerekmekte olup plan hiyerarşisinin gerekleri sağlanmalıdır. 1/100.000 ölçekli planlar kapsamında, İstanbul ölçeğinde kentin fonksiyon-sektör, ulaşım, nüfus konularında getirilen kararların alt ölçekli planlarda bozulması, kentin sosyal ve ekonomik dengesini düzeltmeye yönelik hedeflerin gerçekleştirilmesini geri dönülemez bir biçimde etkileyecektir. Bu doğrultuda, öncelikle 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının hazırlanması gerekmektedir. • Yukarıda bahsedildiği üzere; 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı kapsamında söz konusu plana ait plan sınırları içerisinde “Tarımsal Niteliği Korunacak Alanlar” lejantı bulunan alanlar yer almaktadır. Bu kapsamda, “Tarımsal Niteliği Korunacak Alanlar” lejantında kalan bölgelerin yapılaşmaya açılmaması ve 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda bahsedildiği üzere “tarım ve mera dışı kullanım amacı dışında kullanılmaması” gerekmektedir. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, itiraza konu planla, 15.06.2009 onanlı 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı doğrultusunda kısmen yapılaşmaya açılan ve kısmen de korunması öngörülen içme suyu havzalarının koruma-kullanma dengesinin ve kontrolünün önemine dikkat çekilen itirazımızda uygulama aşamasına yön verecek plan hükümlerine de nazım planda yer verilmesi gerekliliği vurgulanarak 1/5000 ölçekli Arnavutköy İlçesi Hadımköy Merkez Bölgesi Nazım İmar Planı’na Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. KARTAL YAKACIK MAHALLESİ MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ’NE İTİRAZ 06 Haziran 2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.03.2012 tarih ve 643 sayılı kararı ile uygun görülerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 19.03.2012 tarihinde onanan Kartal İlçesi, Yakacık Mahallesi, 5 pafta, 114, 129, 130, 132, 133, 134 parsellerin bir kısmı; 124, 126, 127, 128, 131 parseller ve 4059 adanın kuzeyindeki tescil dışı alana ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı tadilatına 07.06.2012 tarihinde Odamız tarafından itiraz edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 19.12.2011 gün ve 11114 sayılı yazısı doğrultusunda 30.12.2011 gün 2011-17512-359 sayılı başkanlık oluru ile Kartal İlçesi, Yakacık 5 pafta, 114, 129, 130, 132, 133 sayılı parsellerin ve bir kısım tescil dışı alanın 1/5000 ölçekli planlarda Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak üzere “Şehir Parkı” alanından “Eğitim Tesisleri Alanı’na/Dini Yüksek İhtisas Merkezi ve Park Alanı”na alınması, meri planlarda temel eğitim ve ortaöğretim alanında kalan 5 pafta 130, 132, 134 parsellerin bir kısmı, 131 parsel ve 4059 adanın kuzeyindeki tescil dışı alanın Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak üzere “Eğitim Tesisleri Alanı’na/ Dini Yüksek İhtisas Merkezi Alanı”na alınması ve batısında 12 m.’lik yol planlaması, 5 pafta 114 parsellin ve bir kısım tescil dışı alanında “Dini Tesis “ alanına alınması hususunda söz konusu alanlara ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği teklifi yapılmış ve 16.03.2012 tarih ve 643 sayılı İBB Meclis kararıyla 19.03.2012 tarihinde İBB’ce söz konusu teklif aynen onaylanmıştır. Söz konusu parsellerden 114 parselin hisseli şahıs mülkiyetinde, diğer parsellerin ise hazine mülkiyetinde bulunan planlama alanı, 16.04.2005 tt.li 1/5000 Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı’nda; Şehir Parkı, Ortaöğretim Tesis alanı, Temel Eğitim Tesis alanı, Özel Kültürel Tesis alanı ve Kültürel Tesis Alanı’nda kalmaktadır. Mekansal ve demografik yapının hızlı bir şekilde büyüdüğü İstanbul Metropol alanında bireylerin özel yaşam alanları haricinde diğer bireylerle bir arada olabileceği ortak yaşam alanlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar, kamusal alan kavramı içinde doğa ile ilişkisi nedeniyle ayrı bir öneme sahip olan yeşil alanlarda değişime sebep olmaktadır. Bu değişim, doğanın tasviri ve dinleme amaçlı park konseptiyle birlikte, hareketli, aktivitelerle dolu, keşfetme, bilgilenme, sosyalleşme imkanları sunan çağdaş “Şehir Parkı” konseptinin gerektirmektedir. Şehir Parkı toplum hayatına canlılık katmakta ve özellikle genç nüfusun sağlıklı bireyler olarak gelişmelerine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle, kent için ekolojik değer olmak dışında sosyal ve toplumsal bilincin, kentlilik ve kente aitlik duygusunun oluşmasını sağlamaktadır. Şehir parkları bu bağlamda dünya kentlerinin planlama ve yönetim politikasında yeni kent yaşamına bakış açısını ortaya koyan saygınlık projeleri haline gelmektedir. Şehir Parklarının bu önemi dikkate alındığında; 144 19.03.2012 tt’li Kartal İlçesi Yakacık 5 pafta, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 133 sayılı parsellerin ve bir kısım tescil dışı alanın 1/5000 ölçekli planda Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak üzere “Şehir Parkı” alanından “Eğitim Tesisleri Alanı ve Park Alanı”’na alınmasına ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin özellikle Kartal ilçesi gibi Metropol ölçeğinde son derece yoğun yapılaşmanın hakim olduğu bir yerleşik alanda ihtiyaç duyulan kamusal açık alanları azaltması, kent ölçeğindeki bir yeşil alanının kaldırılarak yapılaşmaya izin verilmesi, her yaş, cins ve görüşten bireye hitap edecek bir kamusal alanın belirli bir kullanıma hitap edecek bir işlevle değiştirilmesi, lejantı gereği plan donatısı olarak görünen ancak içerik açısından tek bir kuruma bağlı bir topluluğa ve bu kurumun çalışanlarına hizmet edecek bir tesisin planlanması, bu işlevde bir ihtiyacın varlığının olup olmadığı ve gerekçesi belirtilmeden plan değişikliğinin onaylanması, bu fonksiyona dair ihtiyaç mevcutsa da ihtiyaç duyulan alan büyüklüğünün herhangi bir standarda oturtulmadan şehir parkı alanının seçilmesi, özellikle bu alanda bulunan “özel” sosyal ve kültürel tesis alanıyla bütünleşecek şekilde yer seçilmesi, söz konusu alana ilişkin Deprem ve Zemin Müdürlüğünün görüşü olumlu olsa dahi bu görüşte belirtilen jeolojik durum ve önlemli alanlar açıklamalarına karşın -söz konusu jeolojik sakıncalı alanın çevreyle birlikte ele alındığındakamusal açık bir alanın yapılaşmaya açılması şehircilik ilke ve esaslarına, planlama ilkelerine, üst ölçekli plan yapımına, toplumsal hayata, doğaya, toplumsal birlik ve beraberliğe, sosyal yaşama, sağlıklı bir kentsel çevre oluşumuna tamamen ters düşmektedir. Bununla birlikte söz konusu nazım plan değişikliğinde plan hiyerarşisi gözetilmeden, çevre yapılaşma ve yoğunluklar dikkate alınmadan verilen E=1,75 yapılaşma hakkı ve yapılaşmaya ait diğer şartların (yapı kotu, yükseklikler, çekme mesafeleri vb.) da belirlenmeyip henüz ortada olmayan avan projede belirleneceği hükmüne bağlanması ve blok ebat ve şeklinin de serbest bırakılması söz konusu değişikliğin kamu yararı açısından bir amaç taşımadığının göstergesidir. Söz konusu değişikliğe ait plan hükümlerinde 145 serbest bırakılan yapılaşma koşulları yanında 5. Maddeyle de yemekhane, dinlenme odası, kütüphane, konferans-sergi salonları, spor tesisleri vb. fonksiyonların yer alacağı ve söz konusu bu fonksiyon mekanlarının da emsale dahil olmayıp iskan edileceği hükmü getirilmiştir. Bu hüküm meri nazım plan yapılaşma yoğunluğunu son derece arttırmakta ve bu denli serbest bir yapılaşma hakkının verilmesi de diğer parsellerde bulunan mülkiyet ve iskan hakkını gasp etmekte, adil bir yapılaşma düzenini ihlal etmekte ve ayrıcalıklı imar hakkı getirmektedir. Ayrıca söz konusu plan değişikliğinde kamusal bir donatı olan şehir parkının iptal edilmesi yanında alanda bulunan temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanları da iptal edilmiştir. Halbuki şehir parkı, temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanları, planların donatı alanlarını oluşturmakta, her kesime eşit derecede hizmet etmekte, kentsel ölçekte ihtiyaçlar göz önünde tutularak hesaplanmakta ve genel plan bütünlüğünde yerleştirilmektedir. Dolayısıyla bahse konu plan değişikliği, nazım imar planın donatı oranını düşürmüş ve ihtiyaç dahilinde planlanmış olan temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanı ile park alanını da ortadan kaldırarak plan bütünlüğünü bozmuştur. Bugün plan bütünlüğünü bozucu, donatı oranını düşürücü, yoğunluğu artırıcı gibi sebeplerle pek çok plan değişikliği teklifine olumsuz görüş veren Ulaşım Planlama Müdürlüğü’nün söz konusu plan değişikliğindeki yapılaşma şartlarını dikkate almamış olması, yine park alanlarını koruma ve planlama amacı taşıması gereken Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün de söz konusu alanda yapılacak yapının yalnızca Dini Yüksek İhtisas Merkezi çalışanlarına yönelik olduğunu göz ardı edip, “kamu yararı gözetildiği” gerekçesiyle kent ölçeğindeki bir yeşil alanın yapılaşmaya açılmasına uygun görüş vermesi, Deprem ve Zemin Müdürlüğünün belirttiği jeolojik şartlara rağmen bu şartların çevrete de mevcut olduğunu göz ardı edip yüksekliği, ebatı, çekme mesafesi vb. belli olmayan bir yapılaşmaya uygun görüş vermesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bölge ihtiyacını göz ardı ederek, ortaöğretim tesis alanının iptal edilip “eğitim tesisi” altında nasıl bir fonksiyon olduğu dahi belli olmayan bir donatıya uygun görüş vermesi, bahse konu plan değişikliğinin kamuya yönelik olmadığının göstergesidir. Tüm bunlarla birlikte plan hükümlerinin 6. Maddesiyle uygulamanın ilçe belediyesi yetkisinden alınarak Büyükşehir Belediyesine verilmesi, plan hiyerarşisi ve kurumlar arası yetki hiyerarşisinin de ihlal edildiğini göstermektedir. Söz konusu plan tadilatı ve plan hükümleri incelendiğinde, planın esnek bir yaklaşımla hazırlandığı görülmektedir. İmar Planları, kesinliği olan ve plan kademelenmesi içinde tanımlandığı şekli ile ölçekler arası ilişkisel ve işlevsel bütünlüğü sağlayan belgelerdir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu plan değişikliğinin son derece serbest bir yapılaşma hakkını tanıması, planın sosyal ve teknik donatı dengesini bozması, tüm kamuya hizmet edecek olan donatıları (şehir parkı, temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanı) ortadan kaldırması ve korunması gereken alanları yapılaşmaya açması, plan bütünlüğünü ve plan kademelenmesi ilkelerini göz ardı etmesi, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı hükümler içermesi nedeniyle; 19.03.2012 tarihinde onanan Kartal İlçesi, Yakacık Mahallesi, 5 pafta, 114, 129, 130, 132, 133, 134 parsellerin bir kısmı; 124, 126, 127, 128, 131 parseller ve 4059 adanın kuzeyindeki tescil dışı alana ilişkin 1/5000 ölçekli plan tadilatına Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. ARNAVUTKÖY İLÇESİ, ÖMERLİ DELİKLİKAYA BÖLGESİ 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI’NA İTİRAZ 18 Haziran 2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.02.2012 tarih ve 397 numaralı kararı ile onaylanarak 18.05.2012 tarihinde askıya çıkarılan Arnavutköy İlçesi, Ömerli Deliklikaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na 18 Haziran 2012 tarhinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Arnavutköy İlçesi, Ömerli Deliklikaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı 5216 sayılı yasa kapsamında hazırlanarak onaylanmış ve askıya çıkarılmıştır. Ancak 18.05.2012 tarihinde askıya çıkarılan söz konusu nazım imar planını aşağıda belirtilen hususlar itibari ile imar mevzuatına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılıklar içermektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.02.2012 tarih ve 397 numaralı kararında 15.06.2009 onanlı 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı doğrultusunda hazırlanmıştır. 17.04.2007 tasdik tarihli Hadımköy Nazım İmar Planı’nın İstanbul 9. İdare Mahkemesi tarafından 28.01.2010 tarih ve 2010/1393 mahkeme kararıyla yürütmesinin durdurulduğu, bu amaçla yürütmesi durdurulan plan sınırlarının bir kısmında (Arnavutköy Ömerli Mahallesinin Büyükçekmece ve Esenyurt İlçe Sınırı, Arnavutköy Deliklikaya mahallesinin Başakşehir İlçe Sınırı, Hadımköy Sanayi Bölgesi NİP sınırı ve Yeşilbayır Mahallesi sınırları arasında kalan bölge) yapılacak 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Başkanlık 24/02/2010 tarih ve S/2622309 sayılı Başkanlık Oluru alındığı ifade edilmektedir. Planlama alanı Deliklikaya ve Ömerli Mahallerini kapsadığı, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında Deliklikaya Mahallesinin Kırsal Yerleşim Alanı olarak gösterildiği, yerleşim alanının güneyi ve batısının Lojistik Bölge olarak öngörüldüğü, lojistik bölgenin kuzeybatısının Havza içi Rehabilite Edilecek Alan, batısının Askeri Alan ve planlama alanının güneydoğusundaki alanın Gelişme Konut Alanı olarak belirlendiği görülmektedir. Plan acıkama raporunda yoğunluk değerlerinin mevcut yapılaşma değerleri ve iptal edilen Hadımköy planındaki kararlar dikkate alınarak oluşturulduğu ifade edilmektedir. Mevcut konut alanların yoğunluk değerleri 200 kişi/ha ile 550 kişi/ha arasında belirlenmiştir. • Nazım imar planında az yoğunluklu konut alanı olarak gösterilen alanlar 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planında Kırsal Yerleşim Alanı olarak belirlenen Deliklikaya Köy merkezi ve çevresindedir (plan açıklama raporu s:47). Plan notlarında “B.13 Toplulaştırma Yapılacak Konut ve Konut+Ticaret Alanları” başlığı altında koşulları belirtilen alanlar kapsamında 200 kişi/ha yoğunluklu alanlar da yer almaktadır. Plan koşulları incelendiğinde 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına göre köy yerleşik alanı doğal gelişimi dışında gelişmesinin sınırlandırılması ve düşük yoğunluklu kırsal karakterlerin korunması öngörülen bu 146 alanda parsel büyüklüğüne göre emsal oranlarının ve kat yüksekliklerinin artırıldığı, 10.000 m² ve üzeri parseller oluşturulması durumunda yoğunluk değerinin 650 kişi/ha, yüksekliğin 11 kat olarak belirlendiği görülmektedir. Plan notlarının B.1.2.1 başlığı altında parsel büyüklüğüne göre kademeli olarak belirlenen yoğunluk ve yükseklik değerleri ile bu alanda kırsal karakterin korunması mümkün değildir. Deliklikaya’nın doğusunda planlama alanı sınırına dayanan mevcutta büyük oranda boş durumda olan alanda ise yoğunluk değeri 400 kişi/ha olarak belirlenmiştir. Bu alanlar da toplulaştırma yapılacak alan kapsamındadır. Parsel büyüklüğü 3000-5000 arasında olması durumda 450 kişi/ha yoğunluklu 7 katlı yapıların, 10.000 m² üzerinde parsel büyüklüğü oluşturulması durumunda ise 650 kişi/ha yoğunluklu 11 kat yüksekliğinde yapılaşmaya olanak verilmektedir. Bu nedenle kırsal karakterli bölgenin kademeli yoğunluk artışı ile bu karakterini olumsuz yönde etkileyecek olan söz konusu plan notlarının iptali gerekmektedir. • Plan bütününde donatı alanları oldukça yetersizdir. Plan açıklama raporunda 50.000 nüfus için yapılan tabloda donatı alanlarının yönetmelik asgari ölçülerinin çok altında kaldığı görülmektedir. Planlama alanı nüfusu plan üzerinde görülen yoğunluk değerleri üzerinden hesaplanmıştır. Yukarıda ifade edilen yoğunluk artışları uygulanması durumunda donatı alanlarının yetersizliği daha da artacaktır. • 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planında lojistik bölgelerin limanlarla ve demiryolları ile ilişkilendirildiği, mevcutta trafiği olumsuz etkileyen bu faaliyetlerin alternatif bölgeler içinde oluşturulması öngörülmüştür. Hadımköy raylı sistemlerle entegre lojistik bölgelerden biridir. Bu nedenle söz konusu nazım imar planı ile belirlenen lojistik faaliyetlerin yapılacağı adaların demiryolu istasyonu ile aralarındaki ulaşım bağlantılarının belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Plan açıklama raporu ve plan incelendiğinde, demiryolu hattının ve istasyon düzenleme alanlarının uygulama imar planında kesinleşeceği belirtilmiştir. Oysaki ana ulaşım şemasının nazım imar planında belirlenmesi gerekir. Plan ile belirlenen şema incelendiğinde, 147 30 m’lik ana güzergahın demiryoluna paralel kurgulandığı, lojistik alanlardan bu yola ulaşımın konut alanlarından geçen 25 m ve 20 m en kesitli yollarla sağlandığı görülmektedir. Planlama alanının kuzeybatısında planlanan lojistik bölge ile demiryolu hattı arasındaki bağlantı ancak konut bölgesinin merkezi olarak planlanan meydan ve ticaret bölgesinden sağlanmaktadır. Bu durum hem konut bölgesinde ikamet edecekler hem de lojistik bölgede faaliyet gösterecek işyerleri için önemli sorunlara yol açacaktır. Büyük tonajlı araçların yaratacağı olumsuzluklar, bu araçların demiryoluna ve limana ulaşımı ile birlikte konut alanları ve donatı alanları arasındaki yaya hareketleri göz önüne alınarak ulaşım şemasının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. • Plan lejantında ve plan notlarında Askeri Alan ve Askeri Güvenlik Bölgesi olarak iki farklı fonksiyon tanımlanmasına karşın, plan üzerinde bu alanlar aynı biçimde taranmıştır. Bunu yanında, Nazım imar planında askeri alanlar ile kentsel donatılara ait farklı fonksiyon sembolleri birlikte kullanılmış, bu alanlarda askeri alan fonksiyonunun sona ermesi halinde gösterilen diğer fonksiyonun yer alacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda lojistik bölge ile birlikte konut alanlarına hizmet edecek donatı alanları da belirlenmiştir. Şehircilik ilkeleri ve planlama esasları uyarınca aynı plan alanında iki farklı fonksiyon verilemeyeceğinden söz konusu plan hükümlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Gelecekte fonksiyon değiştirmesi beklenen alanların, mevcut işlevlerini kaybetmesi ile birlikte revizyonlar ile yeniden fonksiyonlandırılması gerekmektedir. Aksi büyük maddi hatalara yol açacaktır. Bu nedenlerle şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı söz konusu plan kararlarının yeniden değerlendirilmesi ve iptali gerekmektedir. • Plan notları ile kamuya ait donatı alanlarında avan projeye göre nazım imar planına uygun olarak uygulama yapılabilmesine olanak sağlanmıştır. Oysa ki planlama alanında gerçekleştirilecek yatırımların uygulama imar planı doğrultusunda hazırlanması gereken imar programları ile gerçekleştirilmesi gerekir. 1/5000 ölçekli nazım imar planına göre uygulama yapılması hem plan kademelenmesine aykırı olacak hem de çeşitli uygulama sorunlarına yol açabilecektir. Yukarıda açıkladığımız nedenler ile İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.02.2012 tarih ve 397 numaralı kararı ile onaylanarak 18.05.2012 tarihinde askıya çıkarılan Arnavutköy İlçesi, Ömerli Deliklikaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. ZEYTİNBURNU İLÇESİ, MALTEPE MAHALLESİ MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN PLAN TADİLATLARINA İTİRAZ 03 Temmuz 2012 Zeytinburnu İlçesi, Maltepe Mahallesi muhtelif parsellere ilişkin hazırlanan 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı değişikliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.04.2012 tarih ve 879 sayılı kararı ile kabul edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nca 17.04.2012 tarihinde onanmış ve 05.06.2012 – 05.07.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılmış ve söz konusu planlara 03 Temmuz 2012 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Maltepe Mahallesi içerisinde yer alan muhtelif parsellerin oluşturduğu yaklaşık 26210 m2 (2,6 ha.) alan mer-i planlarda Park Alanı, Oyun Alanı, Spor Alanı, Kentsel Hizmet Alanı ve Yol Alanında kalmakta iken söz konusu plan değişikliği ile bu alanlar Dini Tesis Alanı’na alınmıştır. Yapılan bu değişiklikle bölgedeki yeşil alan donatıları azaltılmış ve birbirine yakın konumda 7 adet dini tesis alanı ayrılmıştır. Kaldı ki plan değişikliği ile dini tesis olarak ayrılan bu alanların yakın çevresinde mer-i planlar doğrultusunda ayrılmış 6 adet dini tesis alanı daha yer almaktadır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 10. maddesi ile kamusal alanların büyüklüklerine yönelik bir takım standartlar getirilmiştir. Söz konusu maddede “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur.” denmektedir. İlgili tabloya göre dini tesis alanlarının büyüklüğünde kişi başı 0.5 m2 standardına uyulması gerekmekte iken yeşil alanlarda bu oran kişi başı 10 m2 olmaktadır. Oysaki Maltepe Mahallesi bütünü incelendiğinde mer-i plan ile ayrılan yeşil alan miktarının yönetmelikle belirlenen asgari ölçütlerin altında kaldığı görülmektedir ve bahse konu plan değişikliği ile zaten yetersiz olan yeşil alanlar daha da azaltılmaktadır. Sosyal ve teknik donatı alanlarının kent içindeki konumuna yönelik ölçütler ise donatıların birbirine olan uzaklığı, birbirleri ile tutarlılığı ve en önemlisi kolay/rahat erişilebilirliği gibi kriterlere göre belirlenmektedir. Planlama disiplini çerçevesinde; 500 mt. yarıçaplı bir ünite içerisinde donatı ve erişilebilirlik mesafeleri ortalama 800 – 1000 mt. olarak belirlenmiştir. Ancak söz konusu plan değişikliğine konu Maltepe Mahallesi incelendiğinde; yaklaşık 1000mt yarıçaplı bir alan içerisinde mer-i planlarla ayrılmış bulunan mevcut 6 adet dini tesis alanının erişilebilirlik kriterlerine uygun olarak konumlandığı görülmektedir. Buna rağmen plan değişikliği ile bölgede, birbirine çok yakın mesafede 7 adet dini tesis alanı daha tesis edilmiş ve beraberinde zaten yetersiz olan yeşil alan donatısı da azaltılmıştır. Metropol ölçeğinde son derece yoğun yapılaşmanın hakim olduğu bir yerleşik alanda ihtiyaç duyulan ve kamusal alan kavramı içinde doğa ile ilişkisi nedeniyle ayrı bir öneme sahip olan yaklaşık 26210 m2 yeşil alan kaldırılarak yapılaşmaya açılmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından söz konusu değişiklik “kamu yararı” ve “donatılar arası dönüşüm” olarak gerekçelendirilmiştir. Öte yandan Zeytinburnu İlçesi’nin deprem riski açısından İstanbul’un en riskli ilçesi olduğu ortadayken ve deprem konusunda hassasiyetler artmışken, Planlarda açık alan olarak kurgulanan donatı alanlarının pasif ya da yeşil alan olarak ve açık alan olarak kalması olası bir deprem gerçekleştiğinde hem hayati hem de zaruri bir rol üstlenecektir. İnsanların başta deprem olmak üzere doğal afetler sonrası ilk toplanma ve barınma ihtiyaçlarını karşılayacak olan ve kent genelinde son yıllarda sayıları giderek azalan açık- 148 yeşil alanlar ve benzeri kamusal donatı alanlarının Zeytinburnu gibi 1999 Kocaeli Depremi’nde yaşanan yıkımlar sonrası pilot uygulama alanı seçilmiş bir ilçede taşıdığı önem ve korunma gerekliliği son derece açıktır. Özetle, Zeytinburnu’nda her şeyden önce donatı alanları hiyerarşisinde, deprem gerçekliği düşünüldüğünde, açık alanların birinci öncelikli kurgulanması gerekmektedir. Açık alanları yapılaştırarak kapatan karar bu sebeple de yeniden değerlendirilmelidir. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, , söz konusu parsellere ilişkin hazırlanan 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği’ne Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İSTANBUL İLİ, MALTEPE İLÇESİ MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN İTİRAZ 24 Ağustos 2012 İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36, 37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut Alanına Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine 24 Ağustos 2012 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36, 37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut Alanına Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği 644 sayılı KHK hükümleri ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tadilen re’sen onaylanmıştır. Söz konusu Planlar, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 27.07.201225.08.2012 (30 gün) tarihleri arasında İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nde askıya çıkarılmıştır. Söz konusu plan değişikliği ile İdari Tesis Alanı (İller Bankası), T+K rumuzlu ticaret ve konut alanına dönüştürülmüş olup, planlama alanının kalan kısmında “Dini Tesis Alanı” ayrılmıştır. T+K alanında Taks: 0,50 Kaks: 2,50 Hmax: 70,50 yapılaşma 149 şartı getirilmiştir. Getirilen bu plan kararları ile mevcut sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu fonksiyon değişikliğini ortaya çıkaran plan değişikliği ile donatı alanları azaltılarak bölge donatı dengesi bozulmakta, mevcutta yer alan kamu alanı tasfiye edilmekte, yapı yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil edici nitelikte yapılaşma şartları getirilmektedir. Getirilen bu yapı ve nüfus yoğunluğu, yaratacağı etki alanı da düşünüldüğünde mevcut ulaşım altyapısına trafik yoğunluğu getirmekte olup, söz konusu plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan değişikliği, ayrıcalıklı imar hakları ile planın eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmıştır. “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’’in 27’nci maddesinde “İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz” ve “Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir. Ancak söz konusu plan değişikliği ile kaldırılan “İdari Tesis Alanı”na ilişkin eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır. Görünen odur ki; 26.01.2011 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren 6107 sayılı “İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun” ile tasfiye edilen kamu yararı ve planlama anlayışı, kamuya ait alanların satışı ve özelleştirilmesi ile kendisini her türlü alanda göstermektedir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu plan değişikliğinin planın sosyal ve teknik donatı dengesini bozması, tüm kamuya hizmet edecek bir donatı alanını ortadan kaldırması, plan bütünlüğünü ve plan kademelenmesi ilkelerini göz ardı etmesi, kamu yararı, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı hükümler içermesi nedeniyle; 27.07.2012- 25.08.2012 (30 gün) tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36, 37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut Alanına Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. SARIYER İLÇESİ ÇAMLITEPE MAHALLESİ (DERBENT) PLANLARINA İTİRAZIMIZ 17 Ağustos 2012 Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlık Makamının 14.08.2012 tarih ve 6100 sayılı Olur’ları ile onaylanan ve 17.08.201215.09.2012 tarihleri arasında İstanbul İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nde askıya çıkarılan İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Çamlıtepe Mahallesi, 386 ada, 14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30 parsellerden oluşan planlama alanında kalan gecekonduların dönüşümüne ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planı’na 17 Ağustos 2012 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Plan Yapımına Ait esaslara Dair Yönetmelik (R.G: 02.11.1985/18916 mükerrer) 18. Madde hükmü uyarınca, her ölçekteki planların; yönetmeliğin eki lejant ve çizim normlarına göre hazırlanması esasken, hazırlanmış olan planlarda teknik olarak bu hükme de uyulmadığı görülmektedir. 3194 sayılı İmar Kanunu ve bu kanunun eki olan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik kapsamında söz konusu nazım imar planlarında yer alan konut alanı lejandının bu kanun ve yönetmeliğine de aykırı olduğu görülmektedir. Plan kapsamında konut alanlarında yoğunluk tanımı yapılması zorunlu iken, bu hükme yer verilmemiş ve konut alanı yoğunlukları emsal değeri ile yalnızca uygulama imar planlarında tanımlanmıştır. Bu durum, uygulamanın Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğe göre belirlenmesi ve sonuçlarının denetlenmesi durumuna aykırılık oluşturmaktadır. Aynı yönetmeliğin belirttiği üzere planın öngördüğü yoğunluğa bağlı olarak geliştirilmesi gereken donatı standartları yönünden de plan, bu şekli ile yönetmelikle uyumsuzluk göstermektedir. Bu nedenle emsal değerlerine bırakılan konut alanı yoğunluk değerlendirmesi donatı açısından uyumsuzluk gösterecektir. Plan Yapımına Ait esaslara Dair Yönetmelik (R.G: 02.11.1985/18916 mükerrer) göz önüne alınarak donatı alanlarının yeterliliği dikkate alındığında donatı alanlarında eksiklikler göze çarpmaktadır. Planlama Alanı bütünü göz öne alındığında yönetmelik uyarınca ayrılması gereken İlk ve Orta Öğretim Alanları ile Anaokulu Alanına planda yer verilmediği ve eğitim tesisleri alanı tanımı ile belirsiz bir alan tanımı yapıldığı tespit edilmektedir. Planda yer verilen Sağlık Alanları, Kültürel Tesis Alanı, Dini Tesis Alanı, İdari Tesis Alanı ve Yeşil Alanlarında yine yönetmelikle tanımlı azami değerlere ulaşmadığı görülmektedir. Nüfusu arttıracak olan böyle bir plan çalışması ile hali hazırda donatı anlamında eksiklikler yaşayan bölgede ek ihtiyacın karşılanması yerine donatı ihtiyacı daha da arttırılmaktadır. Bu nedenlerle, itiraza konu plan donatı yönünden Plan Yapımına Ait esaslara Dair Yönetmelik hükümlere aykırı ve planın öngördüğü nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Çamlıtepe Mahallesi, 386 ada, 14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30 parsellerden oluşan planlama alanında kalan gecekonduların dönüşümüne ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planı, adında yer verildiği gibi bu bölgede yer alan gecekondu alanlarının kaldırılması için yapılmaktadır. Ancak plan kararlarında bu alanlara yönelik politikaların ne şekilde, hangi uygulama araçları ile gerçekleştirileceği belirtilmemektedir. Bu hanelerde yaşayanların geçimlerini büyük ölçüde bu bölgede sağladığı ve bu nedenle bölgede barınma amaçlı olarak yerleştikleri göz önüne alındığında; gerek bu hanelerin yaşam standartlarını geliştirerek barınma ihtiyaçlarını karşılamak, gerekse yapılacak fiziki müdahale ile Sarıyer’in herhangi bir başka bölgesinde 150 kaçak yapılaşmaya mahal vermemek amacıyla gerçekleştirilecek müdahaleler ekonomik ve sosyal boyutlar da göz önüne alınarak, sürecin katılımcı uygulama araçları ile birlikte tanımlanması gerekmektedir. Boğaziçi silueti açısından bakıldığında ise; itiraz konusu planlarda konut alanı fonksiyonu getirilen alan, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu hükümleri ile yasal nitelik kazanan Boğaziçi Nazım İmar Planı’nda tespit edilen Boğaziçi Etkilenme Bölgesi’nde kalmakta ve Boğaziçi’nden bakıldığında Avrupa Yakası’nın siluetini olumsuz etkileyebilecek bir noktada yer almaktadır. Bu alana plan notlarında bahsedilen H: 15.50 ve 3. Bodrum Kat dahil emsal harici şeklindeki yapılaşma koşulları ile yapılacak olan yapılar, İstanbul’un siluetini olumsuz şekilde etkileyecek ve 2960 sayılı Kanuna aykırı uygulamaları gündeme getirecektir. Boğaziçi siluetini etkileyecek önemli bir alan olması nedeniyle planlama sürecinin öngördüğü çalışmalar açısından daha hassasiyetle yaklaşılması gereken bu alanda yapılan Nazım ve Uygulama İmar Planları’nda bu hassasiyet gösterilmemiş ve Boğaziçi Kanunu’na aykırı hükümlere yer verilmiştir. Yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikler ile 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na aykırı hükümler içeren İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Çamlıtepe Mahallesi, 386 ada, 14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30 parsellerden oluşan planlama alanında kalan gecekonduların dönüşümüne ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planı’na Şubemizce itiraz edilmiştir. ESENYURT İLÇESİ, ÖRNEK MAHALLESİ MUHTELİF PARSEL İMAR PLANI TADİLATINA İTİRAZ 26 Ağustos 2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 13.06.2012 tarih ve 1269 sayılı kararı ile kabul edilerek İstanbul Büyükşehir belediye Başkanlığı’nca 16.06.2012 tarihinde onanan Esenyurt, Örnek Mahallesi, 305 ada, 38-39-40- 151 41-43-44-45-51 parseller ve 306 ada 33- 34 parsellere ilişkin 1/5.000 ölçekli Plan tadilatı 28.08.2012 – 28.09.2012 tarihleri arasında askıda ilan edilmiş olup Şubemizce 26 Ağustos 2012 tarihinde söz konusu planlara itiraz edilmiştir. İtiraz konusu plan değişikliğine yönelik planlama alanının, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 12.08.2010 tarih ve 1727 sayılı meclis kararı ile kabul edilerek 08.11.2010 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca onanan 1/5000 Ölçekli Esenyurt 2. Etap Nazım İmar Planı sınırları içerisinde kaldığı görülmektedir. Ancak Odamız tarafından açılan dava sonucu söz konusu Nazım İmar Planı’nın İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin 17.05.2012 tarihli kararı ile yürütmesi durdurulmuştur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itiraz ise İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 16.08.2012 tarihli kararı ile retdedilmiştir. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 3. Maddesi Nazım İmar Planını “Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plan” olarak tanımlamaktadır. Aynı yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3. Maddesinin 3. Bendinde yer alan Revizyon Planı ise “Her tür ve ölçekteki planın ihtiyaca cevap vermediği veya uygulamasının mümkün olmadığı veya sorun yarattığı durumlar ile üst ölçek plan kararlarına uygunluğun sağlanması amacıyla planın tamamının veya plan ana kararlarını etkileyecek bir kısmının yenilenmesi sonucu elde edilen plan” olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede bakıldığında yapılan plan değişikliğinin mer’i plandan kaynaklanan bir zorunluluk olmadan parçacıl bir anlayışla hazırlandığı düşünülmektedir. Plan teknik olarak incelendiğinde de meclis kararında yer alan Planlama Müdürlüğü görüşünde de belirtildiği gibi söz konusu teklif ile düzenlenen plan notunda İstanbul İmar Yönetmeliğinin belirttiği üzere “avan projeye göre uygulama yapılacağı” belirtilmemiştir. Ayrıca teklif plan notları 2. maddesinde; “Plan onama sınırları içerisinde kalan alan Sanayi Alanı olup, Sanayi Alanlarında tercihli sanayi ve ticaret olarak uygulama yapılacaktır. Kaks:1.50 Hmax:4 kattır” denilmiş, ancak toplam 301557 m2 yüzölçümlü arsanın ne kadarının tercihli sanayi, ne kadarının sanayi alanı olarak kullanılacağı belirtilmemiştir. Öte yandan 10 numaralı plan notu teklifinde de belirtildiği üzere 1/5000 ölçekli planlar bölgenin gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini tayin ettiğinden 1/1000 ölçekli UİP yapılmadan uygulama yapılamamaktadır. Ancak planda yer alan 7. ve 8. Plan notu teklifleri parsellerin giriş çıkışlarına ilişkin kararları içermekte olup 1/1000 UİP ölçeğinde çalışmayı gerektiren konulardır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, münferit olarak hazırlanan ve planlama ilkelerine aykırı hususlar içeren söz konusu plan değişikliğine konunun yeniden değerlendirilmesi amacı ile söz konusu 1/5000 ölçekli Esenyurt, Kapadık 305 ada, 38-39-40-41-43-44-45-51 parseller ve 306 ada 33- 34 parsellere ilişkin 1/5.000 ölçekli Plan Tadilatı’na Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. KARTAL İLÇESİ MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN PLAN DEĞİŞİKLİKLERİNE İTİRAZ 06 Aralık 2012 Kartal İlçesi 674 ada 1,4,5,6,7 parseller, 675 ada 1,2,3 parseller, 676 ada 108 parsel, 720 ada 2,4,8,19,34 parseller ile yakın çevresi ve plan notlarına ilişkin hazırlanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği ’ne06 Aralık 2012 tarihinde şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Tamamı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) mülkiyetinde bulunan Kartal İlçesi 674 ada 1,4,5,6,7 parseller, 675 ada 1,2,3 parseller, 676 ada 108 parsel, 720 ada 2,4,8,19,34 parseller ile yakın çevresi ve plan notlarına ilişkin hazırlanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği 644 sayılı KHK hükümleri ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca 05.11.2012 gün ve 16997 sayılı Makam Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanmıştır. Söz konusu planlar, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 07.11.2012- 06.12.2012 (30 gün) tarihleri arasında İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nde askıya çıkarılmıştır. Söz konusu plan değişikliği ile Kartal Merkez Nazım İmar Planı’nda yer alan ve İdari Tesis Alanı, Transfer Merkezi, Kültürel Tesis Alanı şeklindeki donatı alanları Konut+Hizmet Alanı’na ve karma fonksiyonlara olanak tanıyan “S” planlama alt bölgesi ile yol alanında kalmakta olan 6831.91 m2 alan Özel Sağlık Tesisleri Alanı, Özel Eğitim Tesisleri Alanı ve Ticaret Alanı’na alınmıştır. Planlama alanının sahil kesiminde yer alan Konut + Hizmet Alanı için E=2.70, H= Serbest yapılaşma koşulları tanımlanmıştır. • Planlama alanına getirilen söz konusu kararlar ile sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta ve yoğunluk arttırılmaktadır. Kartal Merkez Nazım İmar Planı ile kamu kullanımına ayrılan İdari Tesis Alanı, Transfer Merkezi ve Kültürel Tesis Alanı şeklindeki donatı alanları kaldırılmış ve planlama alanı içerisinde özel kullanımı mümkün kılan Özel Sağlık Tesisleri Alanı ve Özel Eğitim Tesisleri Alanı oluşturulmuştur. Bu nedenle söz konusu plan değişikliği kamu yararı ilkesine aykırıdır. Kaldı ki; “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 27’nci maddesinde “İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz” ve “Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir. Ancak söz konusu plan değişikliği ile kaldırılan İdari Tesis Alanı, Transfer Merkezi ve Kültürel Tesis Alanı’na ilişkin eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır. • Kartal Merkez Nazım İmar Planı’nda donatı alanlarına ayrılan planlama alanının sahil 152 kesimi söz konusu plan değişikliği ile Konut + Hizmet Alanı’na alınmış ve E=2,70, H= Serbest yapılaşma koşulları tanımlanmıştır. Kamu yararının öncelik taşıması gereken bu alanlarda, yoğun ve yüksek yapılaşmanın önü açılmaktadır. Bu alanlarda yapı yüksekliğinin serbest bırakılması kent-kıyı ilişkisini engellemekte ve kıyılarda yerleşim baskısını arttırmaktadır. • Plan Notlarının 2. Maddesinde; “Yapılar ayrık, ikiz, blok, sıra blok şeklinde düzenlenebilir. Bu yapı nizamları aynı ada içerisinde ayrı ayrı ve birlikte kullanılabilir. Bunlar vaziyet planı ile belirlenir ve aynı ada içerisinde farklı kat uygulamasına gidilebilir.” denilmektedir. Plan hiyerarşisine göre 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda belirtilmesi gereken bu kararlar, vaziyet planına bırakılmış, böylelikle imar planının düzenleyici işlevi ve plan hiyerarşisi ortadan kalkmıştır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; planın sosyal ve teknik donatı dengesini bozması, kamuya hizmet edecek donatı alanlarını ortadan kaldırması, plan bütünlüğünü ve hiyerarşisini göz ardı etmesi ve tanımlanan yapılaşma koşulları ile kıyılarda yerleşim baskısını arttırması nedenleriyle 07.11.2012- 06.12.2012 (30 gün) tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan İstanbul İli, Kartal İlçesi 674 ada 1,4,5,6,7 parseller, 675 ada 1,2,3 parseller, 676 ada 108 parsel, 720 ada 2,4,8,19,34 parseller ile yakın çevresi ve plan notlarına ilişkin hazırlanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği ‘neŞubemizce itiraz edilmiştir. KARTAL İLÇESİ, KARTAL E-5 KUZEYİ NAZIM İMAR PLAN DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ 12 Aralık 2012 16.04. 2005 onanlı 1/5000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planının plan notlarında değişiklik öngören ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14.09.2012 tarih ve 1927 sayılı kararı ile kabul edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 08.10.2012 tarihinde onanan Kartal E-5 Kuzeyi 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Plan Notu Değişikliği’ne 12.12.2012 tarihinde Odamız tarafından itiraz edilmiştir. 153 Söz konusu plan notları değişikliği emsal artışı üzerinden yoğunluk artışını öngörmektedir. 16.04.2005 onanlı 1/5000 ölçekli Kartal-E5 Kuzeyi Nazım İmar Planı kapsamında belirlenen yoğunluk değerleri ve bu yoğunluk değerlerine karşılık gelen emsal değerleri aşağıda yer almaktadır. 1/5000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı 1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı - Fonksiyon Yoğunluk - kişi/ha Toplu Uygulama Yoğunluk Değeri kişi/ha Emsal Değeri K1 (Konut Alanı) 150 / 0.40 K2 (Konut Alanı) 350-550 / 1.10 K3 (Konut Alanı) 400-600 / 1.25 K4 (Konut Alanı) 450-650 / 1.50 K5 (Konut Alanı) 550-750 / 1.75 Konut+Ticaret Alanı Bulunduğu Yapı Adasındaki Konut Yoğunluğu Değeri - 1.10-1.25-.150-1.75 KT5 (Konut+Ticaret Alanı) 550 - 1.75 04.05.2006 onanlı 1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nın plan notlarının Özel Hükümler Başlığı altında yer alan B1- Konut Alanları başlığı altındaki plan notunda; “Konut ve konut+ticaret alanların da yeni oluşturulacak parsellerde min. parsel büyüklüğü 600 m²dir. 1.00 ve 1.00 emsalin üzerindeki alanlar için: Konut alanlarında yapılacak toplu uygulamalarda uygulama yapılacak alan; 1) toplam 10 adet parsel 2) 5000 m²’den az olmamak üzere 1 ile 9 parsel, 3) 3000 m²’den az olmamak şartı ile 1 adet yapı adası bütünleştirilerek tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar adasının KAKS değeri 0.50 artırılarak uygulama yapılacaktır. 4) Yukarıdaki uygulamaların tamamında parsel içerisinde yeterli olarak zeminaltı otopark, içerisinde yeşil alan, oyun ve spor alanları vs. ayrılacaktır. 5000 m² ve üzeri büyüklüklerdeki parsel veya parsellerin donatı alınması sonucunda 5000 m²’nin altında kalmaları durumunda uygulama 5000 m²’nin üzerinden yapılacaktır… K2, K3, K4, K5 konut alanlarında ve Ticaret+Konut fonksiyonu bulunan adalardaki toplu uygulamalarda yalnız konut olmak koşulu ile uygulama yapılacak alan 5000 m² den az olmamak üzere 1 adet yapı adası bütünleştirilerek tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar adasının KAKS değeri 0.75 arttırılarak uygulama yapılabilir.” denilmektedir. Yukarıda belirtilen yapılaşma koşullarında gerçekleşemeyen dönüşüm sürecini hızlandırmak adına itirazımıza konu olan 14.09.2012 onanlı Kartal İlçesi E-5 Kuzeyi NİP değişikliğinde yer alan plan notu değişikliğinde ise; “- K2 ve K3 rumuzlu Konut Alanlarında yapılacak toplulaştırma uygulamalarında mevcut yapıların tamamen yıkılması, yeşil alan, çocuk oyun alanı, spor alanı ve otopark ihtiyacının toplu uygulama neticesinde oluşan parsel bünyesinde çözülmesi esastır. - En az 10 adet parselin veya 5000 m²’den az olmamak üzere 1 ile 9 adet parselin, - 3000 m²’den az olmamak şartıyla 1 adet yapı adasının, toplulaştırılarak tek parsel olarak düzenlenmesi halinde, 1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nda toplu uygulamaya esas alınacak emsal değerleri 26.05.1992 emsal artış planındaki değerler baz alınarak; K2 rumuzlu alanlar için 1.25, K3 rumuzlu alanlar için 1.50 değeri baz alınarak KAKS değeri 0.50 artırılarak 1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nda uygulama yapılacaktır.” denilmektedir. Söz konusu değişikliğin müktesep hakların korunması ve kentsel yenilenmenin sağlanabilmesi amacıyla plan notlarında K2 ve K3 alanları için verilen yoğunluk değerlerinin korunarak teklife konu plan notunun “Kişi başına düşen inşaat alanı K2 alanlarında 35 m², K3 alanlarında 30 m², diğer alanlarda 25m²’dir” şeklinde yeniden düzenlenmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi komisyonunda onaylanarak planın 12.11.2012 tarihinde askıya çıktığı anlaşılmaktadır. Yoğunluk artışını öngören plan notu değişikliğinin Kartal İlçesi E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planın üst ölçekli planı konumunda olan 15.06.2009 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda “Deprem ve Afet Risklerinin Önlenmesi” amacıyla Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 23.11.2010 gün ve 2603 sayılı kararıyla eklenen plan notunda yapılan değişikliğe bağlı olarak gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Bu bağlamda; öngörülen yoğunluk artışlarının 16.04. 2005 onanlı mevcut 1/5000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planının üzerinden değil 1992 onanlı emsal artış planı baz alınarak yapıldığı, K2 rumuzlu alanlarda bu artışın 1.10 emsalden, 1,75’e K3 rumuzlu alanlarda da 1,25’ten 2’ye çıkarıldığı görülmektedir. Burada plan değişikliği önerisinin mer’i plan üzerinden yapılarak emsal artışlarının da bu plan baz alınarak yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde ortaya çıkacak yoğunluk artışına gereken donatı alanlarını belirlemek mümkün olmayacaktır. Bu noktada da planın donatı alanları ve standartları konusunda herhangi bir öngörüsü olmadığı, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesi 1. Bendinde “Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır” şeklinde yapılan nazım imar planı tanımlarına uymadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi komisyonunca plan notuna eklenen “Kişi başına düşen inşaat alanı K2 alanlarında 35 m², K3 alanlarında 30 m², diğer alanlarda 25m²’dir” ifadesi de kişi başına düşen konut alanını dolayısıyla nüfusa bağlı olarak toplam yapılaşma alanını ifade etmektedir. Burada bu nitelikte bir inşaat alanı vermek için alanda ihtiyaçlara dair bir analiz yapılmış olması, nüfusun gerek gelir durumuna, gerek hane büyüklüğüne ve yaşam standartlarına ilişkin bir öngörü bulunduğunu göstermektedir. Bu analitik çalışma gerektiren plan notunun neye dayandırıldığı ise yapılan değişiklik kapsamında belirtilmemektedir. Ayrıca belirtilen değerler, hem nüfus yoğunluğu, hem emsal değerleri verildiğinde birbirini karşılamayan yoğunluk değerlerine dönüşmektedir. Öngörülen büyüklükte inşaat alanı ya nüfus yoğunluğunun 154 düşmesine böylece mevcut nüfusun yerinde ikamet ettirilerek dönüşümün gerçekleşememesine, nüfus yoğunluğu düşmeyecekse verilen emsal değerlerinin çok üzerinde bir yapılaşmanın ortaya çıkacağını göstermektedir. Bu nedenle nazım imar planı tanımı gereği nüfus yoğunluğu ve nüfusun ihtiyaç duyduğu sosyal ve teknik donatı alanlarını tanımlamak, bu kapsamda gerekli çözüm önerileri getirildikten sonra imar haklarının yeniden düzenleyen gerekli değişikliklerin bunun üzerinden alt ölçekli plan kapsamında yapılması gerekmektedir. Getirilen bu plan kararları ile mevcut sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu plan notu değişikliği ile donatı alanları azalacak olup, söz konusu plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan değişikliği ayrıcalıklı imar hakları ile planın eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu 1/5000 ölçekli Kartal İlçesi E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı değişikliğine Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. ÜSKÜDAR İLÇESİ, ÇENGELKÖY MAHALLESİ VAHDETTİN KÖŞKÜ VE ÇEVRESİ YOL PROJESİNE İLİŞKİN PLAN DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ 27 Aralık 2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.03.2012 tarih ve 632 sayılı kararı ile uygun görülerek 28.11.2012–28.12.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan Üsküdar İlçesi, Çengelköy Mahallesi Vahdettin Köşkü ve Çevresi Yol Projesi 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne 145 Pafta, 825 Ada, 23 Parsel yönünden itiraz edilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.03.2012 tarih ve 632 sayılı kararı ile uygun 155 görülerek 28.11.2012–28.12.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan Üsküdar İlçesi, Çengelköy Mahallesi Vahdettin Köşkü ve Çevresi Yol Projesi 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği ile 145 Pafta, 825 Ada, 23 Parsel’in cephe aldığı istikamet hattı geriye çekilmiş ve bu doğrultuda parsel üzerinde yer alan tescilli yapının da istikamet hattına çekilmesine karar verilmiştir. 825 Ada, 23 Parsel üzerinde yer alan bahse konu yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 18.07.1985 tarih ve 1263 sayılı kararı ile taşıdığı kültür varlığı özelliği nedeniyle tescil edilmiş ve koruma grubu II A-2 olarak belirlenmiştir. Söz konusu kararda 23 parsel üzerindeki yapı “Gabarisini dış mimari görüntüsünü ve dış cephe eleman malzemesini aynen korumak şartıyla iç taşıyıcı elemanları, kat planları, iç malzeme ve iç mimarisi yenilenebilecek yapı” olarak tanımlanmıştır. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun Koruma Alanları İle İlgili Karar Alma Yetkisi başlığı altında yer alan 8. Maddesi’nde “… tescil edilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının korunma alanlarının tespiti ve bu alanlar içinde inşaat ve tesisat yapılıp yapılamayacağı konusunda karar alma yetkisi Koruma Kurullarına aittir….” denilmektedir. Bununla birlikte ilgili kanunun Taşınmaz Kültür Varlıklarının Nakli başlığı altında yer alan 20. Maddesi’nde “Taşınmaz kültür varlıkları ve parçalarının, bulundukları yerlerde korunmaları esastır….” denilmekte, naklinin zorunlu olduğu hallerde ise nakil işleminin ancak Koruma Kurulları’nın uygun görüşü ile olabileceği belirtilmektedir. İtiraza konu plan değişikliği; İstanbul Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul 2. Bölge Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu’nun “…23 parsel üzerinde yer alan tescilli yapının istikamet hattına çekilmesine…” şeklindeki kararı doğrultusunda onaylanmıştır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Ek Madde-4’e göre tabiat varlıkları ile ilgili görev ve yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘na devretilmiş ancak kültür varlıklarına ilişkin görev ve yetkiler Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları’na bırakılmıştır. Bu doğrultuda; 23 parsel üzerinde yer alan yapının korunması gerekli tescilli taşınmaz kültür varlığı olması nedeni ile karar alma yetkisinin Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na ait olduğu görülmektedir. Söz konusu plan değişikliğinde ise Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı alınmamıştır. 2863 Sayılı Yasa gereği, söz konusu plan değişikliği için Üsküdar İlçesi’nden sorumlu olan İstanbul VI Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararının alınması gerekmektedir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; planlama alanı içerisinde taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiş bir yapının bulunması ancak buna rağmen ilgili koruma kurulu kararının alınmamış olması nedeniyle, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.03.2012 tarih ve 632 sayılı kararı ile uygun görülerek 28.11.2012–28.12.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan Üsküdar İlçesi, Çengelköy Mahallesi Vahdettin Köşkü ve Çevresi Yol Projesi 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği ‘ne 145 Pafta, 825 Ada, 23 Parsel itiraz edilmiştir. BAHÇELİEVLER İLÇESİ, 1/5000 ÖLÇEKLİ 26 PAFTA 3410 PARSEL VE 1542 ADA 37 PARSELE İTİRAZLARA İLİŞKİN, 15.10.2012 TASDİK TARİHLİ NAZIM İMAR PLAN DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ 24 Ocak 2013 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 13.09.2012 tarih ve 1846 sayılı kararı ile kabul edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 15.10.2012 tarihinde onanan ve 24.12.2012 – 24.01.2012 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda askıda ilan edilen Bahçelievler, 26 pafta 3410 parsel ve 1542 ada 37 parsele ilişkin 1/5000 ölçekli Plan Değişikliği’ne Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İtiraza konu plan değişikliğine yönelik planlama alanının, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 11.01.2012 tarih 77 sayılı meclis kararı ile kabul edilerek 05.03.2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca onanan 1/5000 Ölçekli Yenibosna Basın Aksı Nazım İmar Planı sınırları içerisinde kalmaktadır. Söz konusu alan Yenibosna Basın Aksı olarak tanımlanan bölgenin üst ölçekli planda belirlenen Birinci Derece Merkez işlevini kazanılacak kazandırılacak fonksiyonların mekânsal organizasyonunu, bölgesel ulaşım projelerinin alan özelinde entegrasyonunu ve jeoloji, taşkın saha ve yerleşime uygunluk gibi coğrafi koşulları içeren bir değerlendirme yapılabilmesi gerekçesi ile başkanlık oluru alınarak hazırlanmıştır. o 1542 ada 37 parsel; 05.03.2012 tt 1/5000 Ölçekli Yenibosna Basın Aksı Nazım İmar Planı’nda 15 m’lik yol alanı, yol üstü otopark, raylı sistem hattı ve islah edilecek dere güzergâhının yer aldığı yeşil alan olarak planlanmış iken, yapılan itiraz neticesinde T1 ticaret hizmet alanı olarak değiştirilmiştir. İtiraz konusu plan değişikliği ile üretilen plan kararları, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 11.01.2012 tarih 77 sayılı kararı ile onaylanan 05.03.2012 ttYenibosna Basın Aksı 1/5000 Ölçekli NİP’nin“… Ayamama deresi güzergahında ıslah çalışmalarına kolaylık sağlayarak dere güzergahı boyunca kent ölçeğinde hizmet verecek bir aktif yeşil alan koridorunun oluşturulması ana hedef olarak belirlenmiştir. Plan teklifinde; bölgenin ulaşım altyapısına yönelik olarak Olimpiyat Köyü Yolu Projesinin güzergahı ve işlevi değiştirilerek, dere ıslah çalışmalarının kolaylaştırılması ve güzergah değişikliği sonucu kent ölçeğinde hizmet verecek geniş bir aktif yeşil alan koridorunun oluşturulması hedeflenmiştir. Çoğunluğu Ayamama deresi çevresinde olmak üzere planlama alanında yaklaşık 50.000m2 yeşil alan planlanmıştır.” şeklinde yer alan hazırlanma gerekçeleri ile çelişmektedir. Söz konusu alan; ıslah edilecek Ayamama Deresi güzergâhında yer alan ve planlama hedeflerinde, kent ölçeğine hizmet edeceği söylenen yeşil alanda kalmaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu plan değişikliği, plan ana kararları ile çelişmekte, yeşil alan miktarının azalmasına sebep olmaktadır. Ayrıca doğa olaylarının afete dönüşmesine sebep olan yanlış planlama kararlarının alınmasının da önünü açmaktadır. Yakın geçmişte can kayıplarının yaşandığı Ayamama Deresi ve Yenibosna Basın Aksının (Basın Ekspres Yolu) bugün aynı yanlış 156 plan kararları ile planlanması ileride telafisi mümkün olmayan afetler ile tekrar karşı karşıya kalmamıza sebep olacaktır. Dolayısıyla bu konu itiraz dilekçesinin gerekçelerinde yer alan; söz konusu alanın milli emlak müdürlüğünden 49 yıllığına tahsis işleminin tamamlandığı ve mağduriyetlerin giderilmesi taleplerinden çok daha önemli sonuçlar doğurması muhtemeldir. Genel plan kararlarında dere güzergahının değiştirilmiş olması ve derenin bir kanala dönüştürülmüş olması ve söz konusu plan değişikliğinde, 1542 ada 37 parselde yer alan T1 ticaret hizmet alanının, Ayamama kanalına 20 m mesafeye kadar yaklaşması düşündürücüdür. Sel felaketinde, Yenibosna Basın Aksında yaşananların hafızalarımızdan silinmediği düşünecek olursak plan değişikliği ile üretilen plan kararlarının ne derece yanlış olduğunu görebiliriz diye düşünmekteyiz. Ayrıca plan notlarının genel hükümler 11.madde de yer alan “…… derenin sağında ve solunda 25 er metre olmak üzere toplam 50 m’lik alan; Dere Mutlak Koruma bandı olup, bu alan içinde her hangi bir yapı yapılamaz……” hükmü ile de çelişmektedir. “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’’in 27’nci maddesinde “İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz” ve “Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir. Ancak söz konusu plan değişikliği ile kaldırılan “Yeşil Alan”a eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır. o 3410 parsel; 05.03.2012 tt 1/5000 Ölçekli Yenibosna Basın Aksı Nazım İmar Planı plan notlarının 24. Maddesinde “Bahçelievler 3410 parselde 30.11.2007 tasdik tarihli plan hükümleri geçerlidir” ifadesinin sehven yanlış yazıldığı gerekçesi ile plan notlarının 24. Maddesi “Bahçelievler 3410 parselde 07.12.2007 tasdik tarihli plan hükümleri geçerlidir.” İfadesi ile değiştirilmiştir. Bu durum planlama alanında, genel imar planı 157 kararlarının plan notu vasıtası ile parsel özelinde ayrıcalıklı imar hakkı ile planın eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmaktadır. 2012 yılında tasdik edilen bir planının, 3410 parsel açısından 2007 yılında ki plan kararlarını koruyor olması planın yapım gerekçelerinin tutarlılığını sorgulamamız sonucunu doğurmaktadır. Bu durumda diğer parseller açısından değişen plan kararları sadece bir parsel açısından korunmasının adalet duygusunu zedelemektedir. 3410 parseli 07.12.2007 tt plan üzerinden değerlendirecek olursak, genel plan hükümleri ile çelişen kısımları daha net bir biçimde görmemiz mümkün olacaktır. Bu durum planlama alanında yer alan diğer parseller açısından hakkaniyetsiz bir durumu beraberinde getirmektedir. 07.12.2007 tt planın plan notlarının o 1. Maddesinde “Plan onama sınırı İstanbul, Bahçelievler, Yenibosna 26 pafta, 3410 nolu parsel sınırıdır” o 2. Ve 3. Maddesinde “Plan onama sınırında yer alan Ticaret+Turizm alanında yapılanma koşulları Emsal=2.00 dır. Bürüt alan üzerinden hesap edilecektir.” o 5. madde “ Bodrum katlar emsale dahil değildir ve iskan edilebilir.” o 6. Madde “Uygulama 1/5000 ölçekli Mevzi Nazım İmar Planı onandıktan sonra ilçe belediyesince onaylanacak avan projeye göre yapılacaktır.” Hükümleri yer almaktadır. Bu durum 05.03.2012 tt planının plan notları ile çelişmektedir. . 05.03.2012 tt planının plan notlarının; o Uygulama hükümlerinin 8. Maddesinde “… 1/1000 ölçekli Uygulama İmar planında; parselin imara konu net alanı üzerinden hesaplanacaktır.” o 10.madesinde “… 18.madde uygulaması dışında imar kanununun ilgili maddeleri ile yapılacak düzenlemelerde donatı alanları kadastral parselin % 40’ı geçmesi durumunda % 40 üzerindeki alanların kamuya karşılıksız terk edilmesi halinde KAKS hesabı kadastral parselin % 60’ı üzerinden hesaplanacaktır.” İfadeleri ile çelişkili bir durum oluşturmaktadır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; Bahçelievler İlçesi, 1/5000 ölçekli 26 Pafta 3410 Parsel ve 1542 ada 37 parsele itirazlara ilişkin, 15.10.2012 tasdik tarihli Nazım İmar Plan Değişikliğine itiraz edilmiştir. BEŞİKTAŞ İLÇESİ VİŞNEZADE MAHALLESİ STADYUM ALANI KORUMA AMAÇLI 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI VE 1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR PLANI’NA İTİRAZ 06 Şubat 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 05.12.2012 gün ve 187289 sayılı Makam Olur’u ile 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Hükümleri ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca onanan ve 09.01.2013- 07.02.2013 tarihleri arasında askıda ilan edilen, İstanbul İli Beşiktaş İlçesi Vişnezade Mahallesi 755 Ada 1-2 Parseller ve Şişli İlçesi Harbiye Mahallesi 768 Ada 13 Parsel İle Yollar ve Kadastral Boşluklara Ait “Açık ve Kapalı Spor Tesisleri Alanı (Stadyum Alanı)” Amaçlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları’na Şubemizce itiraz edilmiştir. İtiraz konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı incelendiğinde, her iki planın da aynı plan notlarına ve lejanda sahip olduğu görülmektedir. Plan notlarının 1. Maddesinde: “Açık ve kapalı spor tesisi alanında stadyum, teknik, idari ve sosyal bilimlerin yer alabileceği ifade edilmiş, karma kullanıma açık bu fonksiyonların dağılımına ve içeriğine yer verilmemiştir. Plan notlarının 2. Maddesinde ise Açık ve kapalı spor tesisinde yapılacak uygulamanın Avan Projeye göre belirleneceği belirtilmiş, yapılaşmaya ilişkin her hangi bir detay verilmemiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nda Nazım İmar Planı; “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.” Olarak tanımlanmakta, Uygulama İmar planı ise “tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” tanımlanmaktadır. İtiraz konusu plan değişikliği yukarıda belirtilen tanımlar göz önüne alındığında, teknik ve sosyal donatı dengesini tehdit edebilecek nitelikte belirsizlikleri içermesi, plan kademelenmesi ilkesine ve nazım imar planı tanımına aykırılığı yönleriyle 3194 sayılı imar kanununa aykırı olması nedenleriyle 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Beşiktaş İlçesi Vişnezade Mahallesi 755 Ada 1-2 Parseller ve Şişli İlçesi Harbiye Mahallesi 768 Ada 13 Parsel İle Yollar ve Kadastral Boşluklara Ait “Açık ve Kapalı Spor Tesisleri Alanı (Stadyum Alanı)” Amaçlı Planları’na Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. GAZİOSMANPAŞA KARAYOLLARI MAHALLESİ, 3 NO.LU GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİNE AİT 1/5.000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ VE VE 1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ’NE İTİRAZ 15 Şubat 2013 20.12.2012 tarihinde onan ve 18/01/2013 – 16/02/2013 tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda askıya çıkmış olan Gaziosmanpaşa Karayolları Mahallesi, 3 Nolu Gecekondu Önleme Bölgesine ait 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemiz tarafından 15 Şubat 2013 tarihinde itiraz edilmiştir. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 158 3. Maddesi Nazım İmar Planını “Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plan” olarak tanımlamaktadır. Tanımdan da anlaşıldığı üzere nazım imar planları, arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini belirlenmekte olup, Uygulama İmar Planları’nın hazırlanmasına altlık teşkil ederler. Uygulama İmar Planı ise; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır”. Aynı yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3. Maddesinin 3. Bendinde yer alan Revizyon Planı ise “Her tür ve ölçekteki planın ihtiyaca cevap vermediği veya uygulamasının mümkün olmadığı veya sorun yarattığı durumlar ile üst ölçek plan kararlarına uygunluğun sağlanması amacıyla planın tamamının veya plan ana kararlarını etkileyecek bir kısmının yenilenmesi sonucu elde edilen plan” olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede bakıldığında yapılan itiraz konusu plan değişikliğinin mer’i plandan kaynaklanan bir zorunluluk olmadan parçacıl bir anlayışla hazırlandığı görülmektedir. Ayrıca askıda yer alan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Plan Notları, genel hükümler başlığı altındaki 3. maddesinde; “İmar adalarında, belirtilen inşaat emsali ve maksimum kat yükseliği aşılmamak koşulu ile, yapı adalarında ayrık nizam, ikiz blok, sıra ev ve teras ev şeklinde yapılaşma düzenleri yer alabilir. Farklı yapı nizamları aynı anda parsel içerisinde ayrı ayrı ve birlikte kullanılabilir....”denildiği, bu nedenle de yapılaşma yoğunluk ve düzenini belirlemesi gereken uygulama imar planı tanımına 159 uymamaktadır. Benzer şekilde; Uygulama İmar Plan Notları, genel hükümler başlığı altındaki 11. maddesinde; “konut alanı içerisinde uygun bir yerde cami yapılacak olup, ayrıca nüfusun ihtiyacı olan kentsel ve sosyal donatı alanları yapılabilir” denilmektedir. Nazım imar planları, bir yerleşmenin gelecekteki durumu için; üç temel konuda karar üretmektedir. Bunlar: fonksiyon alanları yer seçimi (konut, çalışma, donatı , …….vb.), yoğunluk kademelenmesi (yerleşmede yaşayacak nüfusun mekanda hangi koşullar doğrultusunda yaşayacağı), ana ulaşım sistemi ve kademelenmesine ilişkin kararlardır. Nazım İmar Planı ana kararları getirirken bu planda yer almayan parsele ilişkin kararlar 1/1000 uygulama imar planında gösterilmektedir. İtiraz konusu plan değişiklikleri, bir plandan beklenen çözümleri üretmeyerek kentsel mekanın gelişimini avan proje aşamasına bıraktığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle askıda yer alan Gaziosmanpaşa, Karayolları Mahallesi, 3 Nolu Gecekondu Önleme Bölgesine ait 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği planlama esaslarına uygun değildir. Öte yandan; İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesi’nde yer alan plan tanımları, uygulama ve nazım imar planları arasındaki plan hiyerarşisini de açıkça ifade etmektedir. Plan hiyerarşisine göre herhangi bir alana dair 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nın yapılıp onay süreçlerini geçebilmesi için öncelikle aynı alana ilişkin onaylı ve askı sürecini tamamlamış üst ölçekli plan niteliğindeki 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nın olması gerekmekte ve Uygulama İmar Planı bu Nazım İmar Planı kararlarına göre hazırlanmalıdır. Ancak Gaziosmanpaşa, Karayolları Mahallesi, 3 Nolu Gecekondu Önleme Bölgesine ait 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’nin askı sürecine bakıldığında aynı alan için hazırlanan 1/1000 ve 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planlarının 20.12.2012 tarihinde onanarak; 18/01/2013 – 16/02/2013 tarihleri arasında birlikte askıya çıkarıldığı görülmektedir. Bu durum, planların içeriği ne olursa olsun, plan hiyerarşisine ve İmar Mevzuatına aykırılık içermektedir. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu Gaziosmanpaşa, Karayolları Mahallesi, 3 Nolu Gecekondu Önleme Bölgesine ait 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir. BAKIRKÖY İLÇESİ, ŞENLİK MAHALLESİ MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN İTİRAZ 20 Şubat 2013 Bakırköy İlçesi, Şenlik Mahallesi 275 Ada 24, 27, 28, 29 Parseller, 1229 Ada 1 Parsel, 297 Ada 62 Parsel ile 296 Ada 1 Parsel ve 22 Parsellerin Bir Kısmı ile 2, 3, 21 Parselleri Kapsayan Alana Ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık Makamının 06.12.2012 gün ve 363 sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanmıştır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 24.01.2013- 22.02.2013 (30 gün) tarihleri arasında İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nde askıya çıkartılan söz konusu planlara Şubemiz tarafından 20 Şubat 2013 tarihinde itiraz edilmiştir. Söz konusu plan değişikliği ile 275 ada 24 parsel “Akaryakıt İstasyon Alanı”, 275 ada 27 parsel E= 1.00, H= 2 Kat yapılaşma koşulları ile “Sağlık Tesisi Alanı”, 275 ada 28 ve 29 parseller E= 2.00, H= Z+6 Kat yapılaşma koşulları ile “Ticaret Alanı”, 1229 ada 1 parsel Hmaks= 6,50mt. yapılaşma koşulu ile “Temel Eğitim Öncesi Eğitim Alanı”, 297 ada 62 parsel E=1.20, H= Z+4 Kat yapılaşma koşulları ile “Konut Alanı”, 296 ada 1 parsel ve 22 parselin bir kısmı ile 2, 3, 21 parseller “Ortaöğretim Tesis Alanı” olarak düzenlenmiştir. • Planlama alanında yapılan söz konusu düzenlemeler 1/5000 ve 1/1000 ölçekli halihazır haritalar üzerine yapılmış ancak planlama çalışmasının tamamı “plan değişikliği” olarak adlandırılmıştır. 3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı altında yer alan 5. Maddesi’nde Nazım İmar Planı; “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu çerçevede; halihazırda bir planı bulunmayan ve halihazır üzerine çizilen planların “imar planı” olarak adlandırılması, onaylanmış planlarda yapılan değişiklikleri içeren işlemlerin ise onaylı planlar üzerine çizilerek “plan değişikliği” olarak adlandırılması gerekmektedir. • Söz konusu planlama alanında yer alan 275 ada 24, 27, 28, 29 parseller, 1229 ada 1 parsel, 297 ada 62 parsel 10.02.2005 onaylı 1/5000 ölçekli Bakırköy- Florya ve Yeşilköy Nazım İmar Planında Sağlık Tesisleri Alanı ve Yol Alanında kalmakta iken, SGK mülkiyetindeki söz konusu parsellerin Toplu Konut İdaresi mülkiyetine geçişini takiben, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca 08.05.2009 tarih, ve 2107 sayılı Başkanlık Oluru ile resen onanan 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği ile Sağlık Tesisleri Alanı’ndan çıkartılarak kısmen Ticaret Alanı, kısmen Bakım ve Akaryakıt İstasyonu Alanı, kısmen Orta Yoğunluklu Konut Gelişme Alanı, kısmen Özel Kreş Alanı, kısmen Yol alanına alınmıştır. 296 ada 1 parsel ve 22 parselin bir kısmı ile 2, 3, 21 parseller üzerinde yer alan Ortaöğretim Tesis Alanı fonksiyonu ise korunmuştur. 06.12.2012 tarihinde onanan itiraz konusu plan değişikliği ile söz konusu fonksiyonlar korunmuş, ticaret alanlarında yapılaşma koşulları E= 2.00, H= Z+ 6 Kat, konut alanlarında yapılaşma koşulları E= 1.20, H= Z+ 4 Kat, sağlık tesisleri alanında yapılaşma koşulları E= 1.00, H= 2 Kat, temel eğitim öncesi eğitim alanında yapılaşma koşulları Hmaks= 6.50mt. olarak belirlenmiştir. Planlama alanına getirilen söz konusu plan kararları ile sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta ve yoğunluk arttırılmaktadır. Kaldı ki; söz konusu 160 parsellerin bulunduğu alanda çevre yapılaşma koşulları 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nda 200ki/ha (düşük yoğunluklu) ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nda Ayrık Nizam, 2 Kat (A2) olarak tanımlanmaktadır. İtiraz konusu nazım ve uygulama imar planı değişikliği ile ise planlama alanı kısmen orta yoğunluklu konut gelişme alanı ve ticaret alanı olarak ayrılmış, konut alanlarında E=1.20, H= Z+ 4 Kat, ticaret alanlarında E= 2.00, H= Z+ 6 Kat yapılaşma koşulları belirlenmiştir. Bununla birlikte; 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği Plan Notları’nın Özel Hükümler başlığı altında yer alan 3. Maddesi’nde “Ticaret alanlarında 2 bodrum kat iskan edilebilir. İskan edilen bu bodrum katlar emsale dahil değildir.” denilmektedir. Çevre yapılaşma koşullarını aşan söz konusu plan kararları ile planlama alanında yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılmaktadır. Bu bağlamda;bölgede ayrıcalıklı imar hakları tesis edilmekte olup söz konusu plan değişiklikleri emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu niteliktedir. • 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği Plan Notlarının Özel Hükümler başlığı altında yer alan4. Maddesi’nde “Ticaret alanlarında blok boyut ebat ve şekli ile yapı nizamı serbesttir. Parsel üzerinde kotlar avan projesine göre belirlenecektir.” denilmektedir. 3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı altında yer alan 5. Maddesi’nde Uygulama İmar Planı; “tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Plan tanımlarına ve plan hiyerarşisine göre 1/1000 ölçekli uygulama imar planında belirlenmesi gereken yapı boyut ve nizamlarına ilişkin kararlar serbest bırakılmıştır. Söz konusu serbestlik imar planın düzenleyici işlevini ortadan kaldırmaktadır. • 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikli Plan Notlarının Genel Hükümler başlığı altında yer alan 6. Maddesi’nde “……1228 ada 1 parselde H= Z+4 Kat ve E=1.20’dir.” denilmektedir. 161 Ancak itiraz konusu plan değişikliğine ilişkin planlama alanında 1228 ada 1 parsel olarak tescil edilmiş herhangi bir alan bulunmamaktadır. Bu bağlamda itiraz konusu uygulama imar planının yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; plan bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık Makamının 06.12.2012 gün ve 363 sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak 24.01.2013- 22.02.2013 tarihleri arasında askıda ilan edilen Bakırköy İlçesi, Şenlik Mahallesi 275 Ada 24, 27, 28, 29 Parseller, 1229 Ada 1 Parsel, 297 Ada 62 Parsel ile 296 Ada 1 Parsel ve 22 Parsellerin Bir Kısmı ile 2, 3, 21 Parselleri Kapsayan Alana Ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir. KARTAL İLÇESİ, 01.02.2013 TASDİK TARİHLİ 1/1000 ÖLÇEKLİ KARTAL E-5 KUZEYİ UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ 01 Nisan 2013 16.04.2005 onanlı 1/5000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı’nın plan notlarında değişiklik öngören plan değişikliği 08.10.2012 tarihinde onanmıştır. Bu doğrultuda hazırlanmış olan 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nca 01.02.2013 tarihinde onanarak, Kartal Belediye Başkanlığı’nda 01.03.201301.04.2013 tarihleri arasında askıya alındığı görülmüştür. Söz konusu plan değişikliğine emsal artışı üzerinden yoğunluk artışına neden olması nedeniyle Şubemizce itiraz edilmiştir. 16.04.2005 onanlı 1/5000 Ölçekli Kartal-E5 Kuzeyi Nazım İmar Planı kapsamında belirlenen yoğunluk değerleri ve 04.05.2006 onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nda bu yoğunluk değerlerine karşılık gelen emsal değerleri aşağıda yer almaktadır: 1/5000 – 1/1000 K1 (Konut Alanı) 150 kişi/ha – 0.40 K2 (Konur Alanı) 350-550 kişi/ha – 1.10 K3 (Konut Alanı) 400-600 kişi/ha – 1.25 K4 (Konut Alanı) 450-650 kişi/ha – 1.50 K5 (Konut Alanı) 550-750 kişi/ha – 1.75 Konut+Ticaret Alanı Bulunduğu Yapı Adasındaki Konut Yoğunluğu Değeri – 1.10, 1.25, 1.50, 1.75 KT5 (Konut+Ticaret Alanı) 550 kişi/ha – 1.75 04.05.2006 onanlı 1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nın plan notlarının Özel Hükümler Başlığı altında yer alan B1- Konut Alanları başlığı altındaki plan notunda; “Konut ve konut+ticaret alanların da yeni oluşturulacak parsellerde min. parsel büyüklüğü 600 m²’dir. 1.00 ve 1.00 emsalin üzerindeki alanlar için: Konut alanlarında yapılacak toplu uygulamalarda uygulama yapılacak alan; 1) Toplam 10 adet parsel 2) 5000 m²’den az olmamak üzere 1 ile 9 parsel, 3) 3000 m²’den az olmamak şartı ile 1 adet yapı adası bütünleştirilerek tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar adasının KAKS değeri 0.50 artırılarak uygulama yapılacaktır. 5) Yukarıdaki uygulamaların tamamında parsel içerisinde yeterli olarak zeminaltı otopark, içerisinde yeşil alan, oyun ve spor alanları vs. ayrılacaktır. 5000 m² ve üzeri büyüklüklerdeki parsel veya parsellerin donatı alınması sonucunda 5000 m²’nin altında kalmaları durumunda uygulama 5000 m²’nin üzerinden yapılacaktır… K2, K3, K4, K5 konut alanlarında ve Ticaret+Konut fonksiyonu bulunan adalardaki toplu uygulamalarda yalnız konut olmak koşulu ile uygulama yapılacak alan 5000 m² den az olmamak üzere 1 adet yapı adası bütünleştirilerek tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar adasının KAKS değeri 0.75 arttırılarak uygulama yapılabilir.” denilmektedir. Bu bağlamda; 08.10.2012 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli nazım plan doğrultusunda hazırlanmış olan 01.02.2013 tasdik tarihli uygulama imar planı değişikliği ile; 1. Herhangi bir projeksiyon hesabı yapılmaksızın inşaat alanı artırılarak nüfus artırılmakta; 2. Meri plandaki sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta ve artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak yeni sosyal ve teknik donatı alanları ayrılmamakta; 3. Ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere plan kararları üretilmekte; 4. Halihazırda B1-Konut Alanları başlığında toplu yapılaşmanın özendirilmesine yönelik olarak verilen artı emsal hakları, bu plan değişikliği ile daha da artırılmakta; 5. 1/5000 ölçekli nazım imar planında verilen yoğunluk kademesine göre hesaplanan emsal değişikliklerinde, farklı yoğunluklarda aynı emsal değerleri önerilerek yoğunluk kademesi bozulmaktadır. Şöyle ki: 16.04.2005 tasdik tarihli plan üzerine gelen 08.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı kapsamında belirlenen yoğunluk değerleri ve 01.02.2013 onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı değişikliğinde bu yoğunluk değerlerine karşılık gelen emsal değerleri aşağıda yer almaktadır: 1/5000 – 1/1000 K1 (Konut Alanı) 150 kişi/ha – 0.40 K2 (Konur Alanı) 350-550 kişi/ha – 1.50 K3 (Konut Alanı) 400-600 kişi/ha – 1.50 K4 (Konut Alanı) 450-650 kişi/ha – 1.50 K5 (Konut Alanı) 550-750 kişi/ha – 1.75 Konut+Ticaret Alanı Bulunduğu Yapı Adasındaki Konut Yoğunluğu Değeri – 1.50, 1.75 KT5 (Konut+Ticaret Alanı) 550 kişi/ha – 1.75 Getirilen bu plan kararları ile mevcut sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı ortaya çıkmaktadır. İtiraz konusu plan değişikliği ile donatı alanları azalacak olup, söz konusu plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan değişikliği ayrıcalıklı imar hakları ile planın eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, yasal haklarımız saklı kalmak koşulu ile, söz konusu 01.02.2013 onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal İlçesi 162 E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. ARNAVUTKÖY MERKEZ VE ÇEVRESİ 1/5000 ÖLÇEKLİ REVİZYON NAZIM İMAR PLANI’NA İTİRAZ 22 Nisan 2013 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisince 13.06.2012tarihinde, 1233 karar no ile onaylanarak, 22.03.2013-22.04.2013 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde askıya çıkarılan 1/5000 ölçekli Arnavutköy Merkez ve Çevresi 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı’na 22 Nisan 2013 tarihinde Şubemizce itiraz edilmiştir. İtiraz konusu plan, Çilingir Mahallesi kısmı (F21-d04-c, 04-d, 09-a, 09-b paftaları içerisinde kalan alan) 15 Haziran 2009 tasdik tarihli 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda Tarımsal Niteliği Korunacak Alanlar lejantlı tanımlanan alan içerisinde bulunmaktadır. Ülke planlama hiyerarşisi içerisinde fiziksel planların birbirleri ile uyumu planların kademeli birlikteliği ilkesi ile tanımlanmaktadır. Bu ilkeye göre, bir alt ölçekte alınan plan kararlarının bir üst ölçek plan kararları ile çelişmemesi gerekmektedir. Alt ölçekli planları denetleyen, yönlendiren ve esneklik çerçevesini çizen üst ölçekli planlardır. Bu nedenle, üst ölçekli planlarda alınacak kararlar, alt ölçeklerde yapılacak binlerce planın aynı bir hedefler sisteminin ana ilkelerini benimsemelerini, diğer bir deyişle aynı dili konuşmalarını sağlamaları açısından son derece önemlidir. Bu sebeple itiraz konusu planda, belirtilen bölgede verilen yapılaşma hakları ve plan hükümleri ile getirilen yapılaşma koşul ve esaslarının 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planına aykırı olduğu ve itiraz konusu planın Çevre Düzeni Plan hükümleri göz ardı edilerek revize edildiği, alanın su havzası olması bağlamında sistemli olarak boşaltılması gerekirken yoğunlaşmayı devam ettiren nitelikte olduğu gözükmektedir.Ayrıca yine aynı çevre düzeni planının “Özel Hükümler” bölümünde yer alan “Yapı Yasağı ya da Sınırlama Getirilen Alanlar’a ait plan hükümlerine de aykırılık içermektedir. 163 Söz konusu revizyon nazım imar planı İstanbul’un en önemli doğal kaynakları olan “havza alanları” bağlamında 23.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren İSKİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Havzalar Yönetmeliği’nin ek-1, a bendinde belirtilen İstanbul’a su temin edilen içmesuyu havzaları ve dereler başlığı altında yer alan Alibey Havzası ve Sazlıdere Havzası içerisinde yer almaktadır. Alibey Havzası uzun mesafe koruma kuşağı ve Sazlıdere Havzası orta ve uzun mesafe koruma kuşakları bulunan plan alanında bu alanlara yönelik hassasiyet gösterilmemiştir. Yoğun bir yapılaşma baskısı altında olan İstanbul Kenti’nin içme suyu havzasında yer alan yapılaşmanın kaldırılması ve havza nüfuslarının sistemli bir şekilde alandan tahliye edilmesi gerekirken itiraz konusu plan ile bu zorunlu uygulama yerine havza alanlarında mevcut yapılaşma hakları korunmaya çalışılmaktadır. İstanbul’un en önemli doğal kaynakları olan su toplama havzaları itiraz edilen plan kararları ve İstanbul’un diğer bölgelerinde görülen benzeri plan kararları ile yok edilmektedir. İtiraz konusu plandan beklenen bu kıymetli alanların rehabilitasyonuna yönelik politikalar olması gerekirken, yapılan plan bu alandaki yapılaşmayı koruma gibi yanlış bir yaklaşımı devam ettirmektedir. Bu nedenle itiraz konusu olan plan havza alanlarına getirdiği yapılaşma kararları ile şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına ve ayrıca İSKİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Havzalar Yönetmeliği’ne aykırılık taşımaktadır. Yine, 23.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren İSKİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Havzalar Yönetmeliği’nin ek-2 tablosunda yer alan Arnavutköy ilçesi için merkezde orta mesafeli koruma alanı ortalama yoğunluk değeri 40 kişi/ha ve uzun mesafeli koruma alanı ortalama yoğunluk değeri 80 kişi/ha, kırsalda ise orta mesafeli koruma alanı ortalama yoğunluk değeri 20 kişi/ ha ve uzun mesafeli koruma alanı ortalama yoğunluk değeri 25 kişi/ha olarak tanımlanmıştır. Oysa ki, itiraz edilen plan içerisinde orta mesafeli koruma alanları içerisinde kalan alanlarda 80 kişi/ ha’lık yapılaşma koşulları görülmektedir. Ayrıca bu değerlere istinaden bir de plan notları kısmında son bentte “Planda 80 kişi/ha ve 30 kişi/ha yoğunluklu konut alanında kişi başına düşen konut inşaat alanı 45 m2 kabul edilmiştir” ifadesi de bulunmaktadır. Bu ifade kişi başına düşen konut alanını dolayısıyla nüfusa bağlı olarak toplam yapılaşma alanını ifade etmektedir. Burada bu nitelikte bir inşaat alanı vermek için alanda ihtiyaçlara dair bir analiz yapılmış olması, nüfusun gerek gelir durumuna, gerek hane büyüklüğüne ve yaşam standartlarına ilişkin bir öngörü bulunduğunu göstermektedir. Bu analitik çalışma gerektiren plan notunun neye dayandırıldığı belirtilmemektedir. Ayrıca belirtilen değerler, hem nüfus yoğunluğu, hem emsal değerleri verildiğinde birbirini karşılamayan yoğunluk değerlerine dönüşmektedir. Öngörülen büyüklükte inşaat alanı ya nüfus yoğunluğunun düşmesine böylece mevcut nüfusun yerinde ikamet ettirilerek dönüşümün gerçekleşememesine, nüfus yoğunluğu düşmeyecekse verilen emsal değerlerinin çok üzerinde bir yapılaşmanın ortaya çıkacağını göstermektedir. Bu nedenle nazım imar planı tanımı gereği nüfus yoğunluğu ve nüfusun ihtiyaç duyduğu sosyal ve teknik donatı alanlarını tanımlamak, bu kapsamda gerekli çözüm önerileri getirildikten sonra imar haklarının yeniden düzenleyen gerekli değişikliklerin bunun üzerinden alt ölçekli plan kapsamında yapılması gerekmektedir. Getirilen bu plan kararları ile mevcut sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu plan notu değişikliği ile donatı alanları azalacak olup, söz konusu plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan değişikliği ayrıcalıklı imar hakları ile planın eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu 1/5000 ölçekli Arnavutköy Merkez ve Çevresi Revizyon Nazım İmar Planı değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. ÜSKÜDAR İLÇESİ, BULGURLU MAHALLESİ 73 PAFTA 56 ADA 13 PARSELE AİT 1/5000 VE 1/1000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM VE UYGULAMA İMAR PLANI VE PLAN NOTU DEĞİŞİKLİĞİNE İLİŞKİN İTİRAZ 15 Mayıs 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının 11.03.2012 tarih ve 2432 sayılı Olur’u ile onanmış olan, İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu Mahallesi 73 pafta 56 ada 13 parsele ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı ve plan notu değişikliğine 15 Mayıs 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Söz konusu plan ve plan notu değişikliğinde İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu Mahallesi 73 Pafta, 56 Ada, 13 Parselin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ilgili KTVK Kurulu ve Üsküdar Belediyesi ile koordineli olarak tamamlanıp, 11.07.2005 tarihinde onaylanan 1/5000 ölçekli Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanan ve 04.10.2007 tarihinde onanarak yürürlüğe giren 1/1000 ölçekli Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı içinde ve 3. Derece Doğal Sit Alanında kaldığı belirtilmektedir. Bu planın geçmişten bugüne plansız yapılaşan Çamlıca Bölgesi’nin kültürel ve doğal varlıklarının tescillenmesi ve korunması amacıyla hazırlandığı bilinmektedir. İtiraz konusu plan değişikliğinde söz konusu parselin Kısmen Konut-Turizm-Yönetim Merkezi (KTYM) Alanı, Kısmen Dini Tesis Alanı, Kısmet de Park ve Yol Alanı olarak işlevlendirildiği görülmektedir. Kısmen KTYM alanı olarak belirlenen alanda hangi fonksiyonun ne büyüklükte yer alacağı plan notlarında belirtilmemiştir. Oysa ki, imar planları kesin ve düzenleyici işlemler olup, plan ile getirilmiş olan tüm fonksiyon kararlarının, çevresel etkilerinin de değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir. Bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 22 Ocak 2013 tarih ve 2/2013 tarihli genelgesinde 164 belirttiği üzere; “Her tür ölçekte imar planının Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik eki lejant ve çizim normlarına göre hazırlanması zorunlu olup, söz konusu normlar arasında ‘Tercihli Kullanım’ adı altından bir kullanım türü belirlenmemiştir. (…) ‘tercihli kullanım’ kararı ile daha sonra konut alanına dönüşen bölgelerde sosyal ve teknik altyapı alanlarının (eğitim, yeşil alan, sağlık vb.) yer almaması sebebiyle planlama esaslarına ve mevzuata aykırı planlar uygulamaya konulmaktadır.” Söz konusu parsel, 16.01.1998 gün ve 9665 sayılı kararı ile sınırları belirlenen Küçük ve Büyük Çamlıca Kentsel ve Doğal SİT alanı içerisinde III. Derece Doğal SİT alanında kalmaktadır. III. Derece Doğal SİT alanında, 11.01.1991 günlü, 2759 sayılı karara göre yapılaşma koşulları TAKS: 0.10, KAKS: 0.20 olup, H:6.50 m’dir. Parsel için önerilen (KTYM) Alanlarında ise TAKS: 0,15, H: 3 Kat yapılaşma koşulu geçerli görülmüştür. Belirlenen bu yapılaşma koşulları ile III. Derece Doğal SİT alanında; bölgenin korunması gerekli olan doğal yapısını tehdit edici, çevreye emsal teşkil edecek biçimde yapı yoğunluğunu artırıcı plan kararları getirilmiştir. Meri Koruma Amaçlı İmar Planı’nda belirtilen yapılaşma değerlerinin mümkün olduğunca az yoğunlukta ve nüfus artışını engellemeye çalışan bir gelişme öngördüğü göz önünde bulundurulursa, söz konusu imar planı değişikliğinin getirdiği işlev ve yoğunluk kararları ile nüfus/yapı yoğunluğunda artışa yol açacağı görülmektedir. Nitekim Çamlıca Mevkii ve Çevresi, koruma alanı içerisinde olmasına rağmen, zaman içerisinde bölgenin nüfus yoğunluğu artış göstermiştir. Bu bağlamda, mevcut nüfusun ihtiyacına yönelik yeni donatı alanları planlanması gerekli iken, itiraz konusu değişiklik, daha yoğun konut ve turizm kullanımına yer vererek, üst ölçek planlara ve mevcut ihtiyaçların tersine bir uygulama öngörmektedir. Bununla birlikte Meri İmar Planlarında “Park Alanı” olarak belirlenen alanının bir kısmı Konut-Turizm-Yönetim Merkezi kullanımına açılarak, mevcut yeşil alan kullanımı azaltılmıştır. Aynı zamanda da, 3. Derece Sit Alanı olmasına rağmen, halihazırda bölgenin doğal dokusunu tehdit eden konut alanları ile çevrili bu alanda, olası bir afet durumunda toplanma alanı 165 gibi ihtiyaçları giderebilecek nadir açık alanlardan birinin de yapılaşmaya açılmak istendiği ortaya çıkmaktadır. 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı, Plan Notlarının 6. Maddesinde “Kot alınacak nokta, binanın doğal zeminin oturduğu köşe noktaları ortalamasının +1.00 m. ilave edilerek belirlenecektir”, 13. Maddesinde ise “Eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan edilebilir” denilmektedir. Söz konusu her iki plan notu yapılaşma yoğunluğunu arttırıcı nitelikte olup, Meri Koruma Amaçlı İmar Planına aykırı hükümler içermektedir. Şöyle ki; yürürlükte olan imar planlarında KTYM alanları hakkında “(…) silüete olumsuz etki yapmaması, mümkün olduğunca eğime dik konumlanmaması, eğimden dolayı kat kazanılması halinde en fazla 1 kat açığa çıkacak şekilde kot verilmesi” hükümleri getirilmiştir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde, doğal sit alanı sınırlarında yapılaşma kararı, meri imar planlarındaki yapılaşma sınırlarını aşması, daha sonraki yapılaşma taleplerine emsal teşkil edecek olması, donatı ihtiyacına cevap vermemesi, mevcut yeşil alanları azaltması, olası afet durumlarında kullanılacak açık alanları yapılaşmaya açması sebebiyle; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının 11.03.2012 tarih ve 2432 sayılı Olur’u ile onanmış olanİstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu Mahallesi 73 pafta 56 ada 13 parsele ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı ve plan notu değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. KARTAL İLÇESİ, SOĞANLIK MAHALLESİ, 139 PAFTA, 4485 ADA, 255 PARSELE AİT 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI VE 1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ’NE İLİŞKİN İTİRAZ 15 Mayıs 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK hükümleri uyarınca 01.04.2013 tarih ve 5069 sayılı Olur’u ile uygun görülen İstanbul İli, Kartal İlçesi, Soğanlık Mahallesi, 139 Pafta, 4485 Ada, 255 Parsele Ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne 15 Mayıs 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Kartal Soğanlık Mahallesi 4485 ada 255 parsel 1/5000 ölçekli plan değişikliği ile K5 yoğunluklu konut alanında bulunuyor olmasına ve KAKS=1,75 değerinde olmasına rağmen yoğunluğu plan bütünlüğünden koparılarak, planın ortalama yoğunluk kararının üzerinde bir değerle KAKS=2,75’e çıkarılmıştır. Parsel bazında hangi kriterler doğrultusunda belirlendiği anlaşılamayan bu yoğunluk artışı ve yeni emsal değerleri ayrıcalıklı olup 04.05.2006 onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’ndaki değerlerin bütününe aykırıdır. Ayrıca yeni plan kararlarına göre artan emsaller ile nüfus ve yapı yoğunluğu artırılmasına rağmen, ihtiyaç duyulan yeni donatı alanlarına ilişkin plan kararı getirilmeyerek kentsel yaşam kalitesi düşürülmektedir. Parseldeki 1/1000 ölçekli plan değişikliğinde de aynı şekilde yoğunluk artışının ve emsal değerlerinin hangi kriterler doğrultusunda belirlendiği anlaşılamamaktadır. Çevre yapılanma koşulları 1,75 olmasına ve ayrıca 04.05.2006 onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nda B. Özel Hükümler B.1.5. nolu plan notunda: “K2, K3, K4, K5 Konut Alanlarında ve Ticaret + Konut fonksiyonu bulunan adalardaki toplu uygulamalarda yalnız konut olmak koşulu ile uygulama yapılacak alan 5000 m2den az olmamak üzere 1 adet yapı adası bütünleştirilerek tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar adasının KAKS değeri 0,75 arttırılarak uygulama yapılabilir” olarak belirtilmesine rağmen plan notunda öngörülen emsal artışının da üstünde 0,25 değerinde bir artış gerçekleştirildiği görülmektedir. İtiraz konusu plan değişikliği ile 4485 ada 255 parsel için ayrıcalıklı yapılaşma koşulları getirildiği açıktır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde, plan değişikliklerinin plan bütünlüğüne aykırı yapılaşma önermesi, gerekçesiz yoğunluk ve nüfus artışı önermesi, artacak nüfusa cevap verecek donatı alanlarına dair bir plan kararı getirilmemiş olması, kentsel yaşam kalitesini düşüreceğinin gözlenmesi sebebiyle; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının 01.04.2013 tarih ve 5069 sayılı Olur’u ile uygun görülen İstanbul İli, Kartal İlçesi, Soğanlık Mahallesi, 139 Pafta, 4485 Ada, 255 Parsele Ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. BEYOĞLU İLÇESİ, İSTİKLAL MAHALLESİNİN RİSKLİ ALAN İLAN EDİLEN KISMINA İLİŞKİN İTİRAZ 05 Haziran 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 19.03.2013tarihinde, 5168 karar no ile onaylanarak, 07.05.2013 tarihinde İstanbul Valiliği, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nce askıya çıkarılan Beyoğlu İlçesi, İstiklal Mahallesinin Riskli Alan İlan Edilen Kısmına İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemiz tarafından 05 Haziran 2013 tarihinde itiraz edilmiştir. Konusu geçen alan ile ilgili ilk itirazımız riskli alan ilan ediliş biçiminden kaynaklı bilinmezlikler olarak değerlendirilecektir. Beyoğlu ilçesi İstiklal Mahallesi’nde bulunana bu alanın riskli ilan edilmesi sürecinde bilgiler sadece4 11 2012 tarihli ve 28457 sayılı Resmi Gazete ’de 2012/ 3901 sayılı karar ile “İstanbul İlinde Bulunan Bazı Alanlarda Gerçekleştirilecek Proje Uygulamaları Kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Yetkilendirilmesine İlişkin Karar” isimli Bakanlar Kurulu kararına dayanarak“İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, İstiklal Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın riskli alan ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 4/10/2012 tarihli ve 1454 sayılı yazısı üzerine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22/10/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır” resmi yazısı ve aşağıda belirtilen ekler ile sınırlıdır. Dolayısıyla belirlenen riskli alanın hangi veriler 166 ve doneler nezdinde riskli alan ilan edildiği, hangi risk türü ile karşı karşıya olunduğu ve bu risk türünün yaratacağı tehlikeler ile ilgili detaylı bilgiler bilinmemektedir. Riskli alan ilan edilen bölgelerin, mevcut imar planları, yapılaşma durumu, jeolojik etüt raporları, alan sınırı ve konumu vb. hususların değerlendirilmesine yönelik kapsamlı bir bilgilendirmenin gerekliliği açıktır.Bu sebeple,bu bilgi eksiklikleri bölgede yapılacak planlama çalışmalarının hangi kıstaslar dahilinde yapılacağı ve değerlendirileceği konusunda belirsizlik doğurmaktadır. Bir diğer itirazımız,;6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların DönüştürülmesiHakkında Kanun”un amaç kısmında net olarak belirtilen “MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmeküzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir” ibaresi ve 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama Süreci’ni tarif eden “MADDE 18 – (1) Uygulama alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam kalitesinin artırılması esastır” ibarelerinin net şekilde bulunmasına rağmen itiraz konusu planda ve plan notlarında kanunda belirtilen “fen ve sanat normları” ve yönetmelikte açıklanan “enerji verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin arttırılması” kavramlarıyla örtüşecek çalışmalara rastlanmamıştır. 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama Süreci’ni tarif eden “MADDE 18, 4. bendinde “İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen 167 veya değiştirilerek onaylanır” denilmektedir. Dolayısıyla bu çalışma kapsamında hazırlanan planların hazırlanan “kentsel tasarım” projeleri bulunmaktadır. Ancak bu “kentsel tasarım” projeleri kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bu projelerin bilinmemesi yapılan planlama çalışmasının doğru şekilde değerlendirilmesine imkan vermemektedir. Son olarak, “imar planları; plan, plan notu, plan açıklama raporuyla bir bütündür” teknik bilgisi ışığında itiraz konusu olan alan ile ilgili yapılan planlama çalışmasının özellikle yukarıda belirtilen alan tespit ve analizleri konularındaki hassasiyetler sebebiyle plan açıklama raporuna şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bir plan çalışmasının olmazsa olmazı niteliğindeki “plan açıklama raporu” elimize ulaşmamıştır. Dolayısıyla bu eksik belgeler nezdinde, “plan çalışmasının uygunluğunun sorgulanması” ve “planlama alanında düşünülen ticaret+hizmet alanı içerisinde yer alan konut (apart konut, rezidans) kullanımlarının, 5000m2 ve üzeri olan parsellerde %25 imar artışı ve inşaat alanı transferi yaklaşımlarının yukarıda belirtilen “fen ve sanat normları”, “enerji verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin arttırılması” yaklaşımları ile beraber dillendirilmesi beklenemez. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu Beyoğlu İlçesi, İstiklal Mahallesinin Riskli Alan İlan Edilen Kısmına İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir. 1/5000 ÖLÇEKLİ ESENYURT İLÇESİ TEM GÜNEYİNE İLİŞKİN NAZIM İMAR PLANI’NA İTİRAZ 24 Haziran 2013 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 12.04.2013 tarih ve 829 sayılı kararı ile kabul edilerek, 23.05.2013 – 24.06.2013 tarihleri arasında askıya çıkarılan 1/5000 Ölçekli Esenyurt İlçesi TEM Güneyine İlişkin Nazım İmar Planı’na 24 Haziran 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na ait plan notlarının B.1, B.8 ve B.14 no’lu maddeleri ile kamu kullanımına ayrılan açık alanların altında yapılaşmaya imkan sağlanmaktadır. Oysa açık yeşil alanların uygun bitki örtüsü ile amacına uygun hizmet verebilmesi için altında herhangi bir bina olmaması ve toprak yapısının korunması gerekmektedir. Bu nedenle, kamu kullanımına açık yeşil alanların altında yapı yapılmasına imkan sağlayan hükümlerin kaldırılması gerekmektedir. İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na ait plan notlarının B.4 no’lu maddesinde açık alan, meydan, park gibi alanlarda helikopter pisti yapılmasına izin verilmektedir. Oysa plan notunda belirtilen yerler, başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin aktif olarak kullandığı sosyal donatı alanlarıdır ve bu alanlarda helikopterlerin iniş kalkışlarına izin verilmesi halinde can güvenliği ve çevre sağlığı açısından tehditler oluşabilecektir. Bu nedenle, planda helikopter pistleri için uygun yerler tespit edilerek bu amaca bağımsız olarak tahsis edilmesi gerekmektedir. İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na ait plan notlarının B.7 no’lu maddesi ile kamu kullanımlarına ayrılan alanlarda elektrik, doğalgaz vb. ile ilgili teknik altyapı tesisleri için bu alanların yüzde 10’una kadar yer ayrılmasına izin verilmektedir. Bu tür can güvenliği ve çevre sağlığı bakımından riskli tesislerin yerlerinin 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında kesin olarak belirlenmesi gerekmektedir. İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na ait plan notlarının B.9 no’lu maddesi ile konut dışı kentsel çalışma alanlarında iki adet bodrum katın emsal harici olarak iskan edileceği hüküm altına alınmıştır. Herhangi bir bilimsel ve teknik gerekçeye dayanmayan, bu nedenle ayrıcalıklı imar hakkı sağlayan söz konusu hükmün kaldırılması gerekmektedir. İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na ait plan notlarının B.16 no’lu maddesi ile eski plana göre alınmış yapı ruhsatlarının müktesep hak olarak değerlendirilmesi sakıncalıdır. Esenyurt İlçesi’nde çok sayıda mevzuata aykırı inşaatın devam ettiği basına yansıyan haberlerden de bilinmektedir. Bu durumdaki inşaatların yasal bir koruma altına alınmasına yönelik plan hükmü tesisinde hukuka, kamu yararına ve şehircilik ilkelerine uygunluk olmayacağı açıktır. Nitekim aynı plan notunun devamındaki hükümlerinde, plandaki emsal değerlerinin parseller arasında transfer edilmek suretiyle, birden fazla parselde dağıtılmış olarak kullanılabilecek imar haklarının tek bir parselde toplanarak kullanılmasına imkan sağlanmaktadır. İmar hakkı transfer edilecek boş parsellerin plan onama sınırlarının içinde olması yeterli görülmektedir. Bu düzenlemenin eski plana göre ruhsat almış devam eden inşaatlar ile ilgili plan hükmü kapsamında yer alması açıkça göstermektedir ki, mevzuata aykırı olarak devam eden inşaatların bulunduğu parsellere planlama alanındaki çeşitli boş parsellerden kağıt üzerinde imar hakkı transferi yapılacaktır. Bu durum, itiraz konusu planın nüfus, yapı yoğunluğu ve donatı dengesini tamamen bozabilecek nitelikte sonuçlar doğurabileceğinden, planın kendi ana kararlarına aykırıdır. Plan ana kararlarına aykırı düzenlemelerin plan notu ile hükme bağlanması mevzuata, şehircilik ilkelerine ve plan tekniğine aykırıdır. Öte yandan, aynı plan notu ile boş parsellerdeki imar haklarının transfer edilmesi sonrasında bu parsellerin donatı alanı olarak düzenleneceği, bu amaçla plan değişikliği yapılacağı da hüküm altına alınmıştır. Ancak bu şekilde donatı alanına ayrılacak olan parsellerin nüfusu yoğunlaştırılan alanlara hangi mesafede olacağı, bu alanlara hizmet sağlayıp sağlayamayacağı ile ilgili herhangi bir husus plan notlarında tarif edilmemiştir. Oysa imar mevzuatı ve şehircilik ilkeleri açısından, sosyal donatı alanlarının hizmet sağladığı bölge içinde olması teknik ve bilimsel bir zorunluluktur. Yukarıda aktarılan konular çerçevesinde askıda bulunan 1/5000 Ölçekli Esenyurt İlçesi TEM Güneyine İlişkin Nazım İmar Planı’na Şubemizce itiraz edilmiştir. ADALAR İLÇESİ, HEYBELİADA MAHALLESİ YASSIADA PLANLARINA İTİRAZ 10 Temmuz 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 29.05.2013 tarih ve 5446 sayılı kararıyla onanan İstanbul İli, Adalar İlçesi, Heybeliada Mahallesi, 156 ada, 1 No’lu parselin (Yassıada) “Askeri Alan” kullanımının “Turizm+Kültürel Tesis Alanı”, “Kayalık Alan” ve 168 “İskele Alanı” kullanımına dönüştürülmesine ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı, 12.06.2013–12.07.2013 tarihleri arasında 1 ay (30) gün süre ile İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü binasında askıya çıkarılmış olup söz konusu planlara Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İtiraza konu plan kararlarının alındığı Yassıada, günümüzde gerek doğal yapısı gerekse üzerinde yer alan yapıları, kıyı kesimi, deniz florası ile korunması gerekli-sürdürülebilir bir ekosistem anlayışının gerekli olduğu ve hâlihazırda yerleşimin olmadığı bir nitelik taşımaktadır. Uzun yıllardan beri herhangi bir fiziki koruma müdahalesinin yapılmadığı ve zaman zaman mülkiyet ve kullanım hakkının el değiştirdiği Yassıada, son olarak Hazine mülkiyetinden çıkarılmış ve Milli Emlak Müdürlüğü’nün 27.04.2011 tarih ve 13071 sayılı yazısı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne müze olarak kullanılmak üzere tahsis edilmiştir. İTİRAZ GEREKÇELERİ: • Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 29.05.2013 tarih ve 5446 sayılı kararıyla onanan İstanbul İli, Adalar İlçesi, Heybeliada Mahallesi, 156 ada, 1 No’lu parselin (Yassıada) “Askeri Alan” kullanımının “Turizm+Kültürel Tesis Alanı”, “Kayalık Alan” ve “İskele Alanı” kullanımına dönüştürülmesine ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı usul bakımından planların farklı ölçekleri ve bu ölçeklerin gerektirdiği planlama yaklaşımlarının ve niteliklerinin birbirine uyumu konusundaki “kademeli birliktelik” ve “plan hiyerarşisi”ne uymamaktadır. İmar mevzuatımızın öngördüğü “planlama kademeleri arasındaki uyumun gözetilmesi” ilkesi ve imar planlarında farklı kademeler arasında uygunluk sağlanması gereğinin imar yasasının amir hükmü olduğu dikkate alındığında üst ve alt ölçekli iki planın aynı makam oluru ile aynı tarihte askıya çıkması imar kanununa ve usullerine aykırıdır. Kaldı ki, bu 169 durum üst ölçekli planın askı sürecindeki olası itiraz haklarını ve planın değişikliğe gidebileceği hususları baştan yok sayan bir uygulama olduğundan, plana dair yasal hak kullanımlarının önünü kesmiştir. • İtiraza konu planlar, Adalar Belediyesi sorumluluğundaki bir alana ilişkin olduğu için, bu alandaki farklı nitelikler taşıyan adaların bütünlüğünü gözeterek yapılması gerekirken, plan değişikliği ve ona bağlı alt ölçekli planın yapım sürecinde Adalar Belediyesi’nin görüş ve beyanlarına başvurulmamış olması, sorumlu idari ve kamu kurumlarının planlama sürecinde gereken katkı ve rollerinin eksik bırakıldığı bir durum yaratmıştır. Bu durum, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 2. Bölümü’nün 4. Maddesi’nde yer alan “Planlar, ilgili kurum ve kuruluşlarla ve plan kapsamındaki ilgili idarelerle işbirliği sağlanarak Bakanlıkça yapılır veya yaptırılır” ifadesi ile çelişmekte ve Adalar Belediyesi’nin kurum görüşü olmaksızın hazırlandığı için katılım ve müzakere süreçleri bakımından yeniden değerlendirilmelidir. • İtiraza konu 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu, üst ölçek planı olan 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na (ÇDP) planlamada ölçekler arası uyumluluk gereği uygun olmak zorundadır. Ancak üst ölçekli plan kararlarında söz konusu alana ilişkin itiraza konu plan değişikliğinde öngörülen bir tasarruf bulunmazken bu yönde bir hedef de yer almamaktadır. Dolayısıyla itiraza konu plan değişiklikleri üst ölçek plan kararlarına aykırılık taşımaktadır. • Yapılan plan değişiklikleri halihazırda yerleşimin olmadığı, belirli sayıda ve kullanılmayan yapılar ve tarihi kalıntılar barındırmaktadır. Ayrıca söz konusu alan gerek kıyı bölgesinde gerekse ada kara parçası üzerinde korunması ve sürdürülmesi gerekli doğal-ekolojik bir değere sahiptir. Bu nedenle söz konusu alana dair yapılacak plan değişikliklerinde öncelikli hedefin kamusal nitelik ve adalar bütünlüğünü dikkate alması; doğal, ekolojik ve tarihi değerlerin olası yeni fiziksel yapılaşmalarla tahrip olmamasını sağlayacak, kıyı kesimindeki deniz altı flora ve faunasını gözetecek, kitlesel insan akımlarını cezbedici fonksiyonel önerilerden kaçınacak bir planlama anlayışını gözetmesi gerekmektedir. Ancak itiraza konu plan değişikliği bu hassasiyetlerden ve bütüncül planlama yaklaşımlarından uzak, büyük sermaye yatırımları için ayrıcalıklı imar koşulları yaratacak şekilde düzenlendiğinden kamusal nitelik ve adaların planlama bütünlüğü çerçevesinde yeniden ele alınması gerekmektedir. • İtiraza konu planlarda Yassıada’nın kıyı kenar çizgisinin kara tarafında kalan alanı için turizm + kültürel tesis fonksiyonu getirilmiş ve yapılaşma koşullarını belirleyici emsal değeri -iskele alanı hariç- 0,65 olarak belirlenmiştir. Adadaki mevcut yapıların azlığı dikkate alındığında, bu emsal değeri üzerinden başlayacak yapılaşmanın adanın ekolojik sürdürülebilirliğini tehdit edeceği ve yaratacağı cazibe ile öngörülmeyen ek yapılaşmaları da tetikleyebilecek bir nitelikte olduğu açıktır. • İtiraz konusu plan değişikliğinin hukuk ve kamu yararı açısından bir diğer aykırılığı ise; bakanlığın kamusal idari bir işlem olarak edindiği plan onama yetkisini, kendi tasarrufundaki alanlar üzerinde kullanarak, bu mülkü en yüksek bedel ile satışa konu edilecek bir arazi şekline çevirmesidir. Yassıada’nın mevcut fonksiyonu ile üzerindeki arsanın satışı sonucunda oluşan değerle, itiraza konu plan değişiklikleri sonucunda oluşan değer arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu nedenle, yapılaşma hakları kazandırılarak ve kısmen değiştirilerek yapılacak olan satış işlemi sonrasında ortaya büyük bir kentsel rant değeri çıkacaktır. Ayrıca itiraza konu plan değişiklikleri sonucu oluşacak olan rant, itiraza konu planların içeriği dikkate alındığında kamuya aktarılmaktansa özel mülkiyete aktarılacak ve kamu kullanımından kısıtlanacak bu alanda söz konusu işlem ile kamunun bir kez daha zarara uğramasına neden olunacaktır. • Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 6. maddesinde, Plan Değişikliği “Plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte, bilimsel nesnel ve teknik gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde yapılan plan düzenlemeleridir.” olarak tanımlanmıştır. İtiraza konu revizyon plan ile değiştirilmek istenen ve 21 Kasım 2011’de yürürlüğe giren (21 Eylül 2011 t.t.’li) Adalar İlçesi 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda Yassıada I. Derece Doğal Sit, Tarihi Sit ve 3. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak ve aynı zamanda bütünüyle ‘Askeri Alan’ lejantında gösterilmiş, 2565 sayılı “Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ve yönetmelikleri ile ilgili mevzuat hükümlerine tabi alan” statüsünde olduğundan ilgili kurum görüşleri alınarak sismik araştırma amaçlı yapılar dışında yapılaşmaya kapalı olarak belirlenmiştir. Bu planda, konaklamalı turizm, kentsel sit alanları içinde önerilmiş, toplam 5,25 hektarlık bir alan konaklamalı turizm alanı olarak planlanmıştır. Turizme yönelik yeni alanlar açmak yerine mevcut yapı stokunun kullanılması hedeflenmiş ve konut alanları içerisinde konaklamaya imkân tanıyan plan kararları getirilmiştir. Ayrıca, mevcut günübirlik turizm alanlarının sıhhileştirilmesi ve yeni günübirlik turizm alanlarının yapılması önerilmiş, günübirlik kullanım olarak 21,56 hektarlık bir alan belirlenmiştir. Planda, günübirlik turizm alanlarında doğal yapıyı bozmayacak ve geçici yapı niteliğinde tek katlı yapılaşma önerilmiştir. Sonuçta, bu planla Adalar bütününde turizme dayalı talepleri dengeleyici ve ek yapılaşmalardan, doğal alan tahribatından uzak bir yaklaşım sergilenmeye çalışılmıştır. Ancak, yaklaşık 1,5 yıl sonra hazırlanan itiraza konu plan değişikliği ile Yassıada’ya ağırlıklı olarak “Turizm+Kültürel Tesis Alanı” kullanımı getirilmiş, 0,65 emsal değeri üzerinden önemli bir oranda yapılaşma imkanı yaratılmış ve yukarıda ifade edilen plan öngörüleri ve Adalar bütünündeki turizm yaklaşımları dikkate alınmamıştır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 6. Maddesinde belirtilen durum oluşmaksızın yapılan itiraza konu plan değişikliği, bilimsel dayanaktan yoksundur. Kaldı ki, ilgili Bakanlık ve Yıldız Teknik Üniversitesi ortaklığında yürütülen İstanbul Turizm Master Planı’nın hedef ve stratejileri, kararları beklenmeksizin yapılan itiraza konu plan değişikliği ve ona dayalı hazırlanan uygulama imar planı bilimsellikten ve planlama ilkelerinden son derece uzak ve keyfi bir durum yaratmıştır. • İtiraza konu planlar ve bu planlarla bir bütün olan raporları incelendiğinde, söz konusu adada bu planların yapımını gerekli 170 kılacak tek gerekçe olarak mevcut yapıların fiziki açıdan yıprandığı ve bu yapıların kullanıma dayalı koruma ihtiyacı ortaya koyulmaktadır. Fiziki yapıların yıpranmışlığı ve tescilli yapıların tarihçeleri dışında bir bilgiye veya bulguya yer verilmeyen plan raporlarında, 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu’nda, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in gerektirdiği fiziki, çevresel, jeolojik vd. analizlerin yapılmadan, getirilecek plan kararlarının Adalar ilçesi sorumluluğundaki diğer yerleşik ve yerleşik olmayan adalara yönelik etkileri irdelenmeden plan hükümleri geliştirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle getirilen plan kararlarının, yukarıda değinilen koruma-kullanma ilişkisi dışına çıkarak alanı yoğun insan ziyaretlerine açık hale getirecek ayrıcalıklı imar koşulu yaratmaya dönük olduğu ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’na yön vermekten uzak olduğu açıktır. • 21 Kasım 2011’de resmiyet kazanan Adalar İlçesi 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda Yassıada I. Derece Doğal Sit, Tarihi Sit ve 3. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak ve aynı zamanda bütünüyle ‘Askeri Alan’ lejantında gösterilmiştir. İtiraza konu planlar, Adalar bütününde kapsamlı analiz ve bilimsel çalışmalar sonucu oluşturulan bu plan ve kararları ile de çelişmektedir. Ayrıca söz konusu planlara ait notlarda, önerilen arazi kullanım kararları ve değişikliklerini gerektirecek bilimsel nedenler, analiz ve tespitlere de yer verilmemiştir. Sonuç olarak, yukarıda ayrıntıları sunulan gerekçeler doğrultusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 29.05.2013 tarih ve 5446 sayılı kararıyla onanan İstanbul İli, Adalar İlçesi, Heybeliada Mahallesi, 156 ada, 1 No’lu parselin (Yassıada) “Askeri Alan” kullanımının “Turizm+Kültürel Tesis Alanı”, “Kayalık Alan” ve “İskele Alanı” kullanımına dönüştürülmesine ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’nın esas ve usul açısından plan yapımı ile ilgili yasal mevzuata uygun olmadığı yönünden Şubemizce itiraz edilmiştir. 171 İSTANBUL İLİ, KAĞITHANE İLÇESİ, TALATPAŞA MAHALLESİ, 4519 ADA, 4 NO’LU PARSELE İLİŞKİN PLAN TADİLATINA İTİRAZ 22 Temmuz 2013 06.06.2013 tarihinde onanarak 3194 sayılı İmar Kanununun 8/b maddesi uyarınca 21.06.201321ç07.2013 tarihleri arasında askıya çıkartılan İstanbul İli, Kağıthane İlçesi, Talatpaşa Mahallesi, 4519 Ada, 4 No’lu parselin “Park Alanı”na alınmasına ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Değişikliği’ne Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Yapılan plan değişikliği ile Dini Tesis ve Park Alanı olarak gösterilen alan Park Alanı olarak değiştirilmiş, plan notlarına da “park alanı içerisindeki mevcut ağaçlar korunarak taban alanı 750 m2yi geçmeyecek şekilde dini tesis alanı yapılabilir” ibaresi eklenmiştir. Mevcut yasal mevzuat, şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerine göre, herhangi bir imar parselindeki yapılaşma koşulları, yapının parsel büyüklüğüne oranı olarak Taban Alanı Katsayısı (TAKS), Kat Alanı Katsayısı (KAKS), Emsal (E) gibi sabit katsayılar ve en fazla yapı yüksekliği (Hmaks) verilmek suretiyle ve 3194 Sayılı İmar Kanunu ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde belirtilen değerlerden farklı olacak ise Yapı Yaklaşma Sınırı plan üzerinde gösterilerek 1/1000 Uygulama İmar Planında belirtilmek zorundadır. 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planlarında uygulamaya yönelik yapılaşma yoğunluğunu belirleyecek taban alanı miktarlarına hükmetmek ve dahası bu ölçekteki planlar üzerinden ölçü almak mümkün olamayacağından, yapı taban alanına ilişkin hüküm getirilmesi plan hiyerarşisi bağlamında; imar mevzuatına, planlama ilkeleri ve planlama tekniklerine açıkça aykırılık içermektedir. 01.06.2013 tarih ve 28654 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle değiştirilen 02.11.1985 tarihli Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2. Fıkrası (ab) bendinde parklar “İmar planı ile belirlenmek ve mevcut ağaç dokusu dikkate alınarak tabii zemin veya tesviye edilmiş toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma ve bitkilendirme için yeterli derinlikte toprak örtüsü olması ve standartları sağlaması kaydıyla otopark ve havuz ile açık spor ve oyun alanı, umumi hela, 1 katı, h=4,50 m.’yi ve taban alanı kat sayısı toplamda 0,03’ü geçmemek, sökülüp takılabilir malzemeden yapılmak kaydıyla; açık çay bahçesi, büfe, pergole, kameriye, muhtarlık, güvenlik kulübesi, sporcu soyunma kabinleri, taksi durağı, trafo gibi tesislerin yapılabildiği, kentte yaşayanların yeşil bitki örtüsü ile dinlenme ihtiyaçlarının karşılandığı alanlar” olarak tanımlanmaktadır. Aynı yönetmeliğin 14. Maddesinin 2. Fıkrası (ç) bendinde ise ibadet yeri için “İbadet etmek ve dini hizmetlerden faydalanmak amacıyla insanların toplandığı, dinî tesis ve külliyesinin, dinî tesisin mimarisi ile uyumlu olmak koşuluyla dinî tesise ait; lojman, kütüphane, aşevi, dinlenme salonu, yurt ve kurs yapısı ile gasilhane, şadırvan ve hela gibi müştemilatların, açık veya zemin altında kapalı otoparkın da yapılabildiği alanlardır” hükmü getirilmektedir. Tanımlardan da anlaşılacağı gibi bir ibadet yeri olan cami ile park alanı farklı işlevleri olan ve aynı parselde yer almaları gerek yasal mevzuat, gerek işlevsel içerik, gerekse kamu yararı, planlama ve şehircilik ilkeleri yönünden mümkün olmayan faklı kentsel altyapı alanlarıdır. Farklı kullanım ihtiyaçları yanı sıra farklı teknik altyapı düzenlemeleri de gerektiren bir açık yeşil alan olan park alanı ile yapılaşma koşulları ile tanımlanan bir cami alanının aynı parsel içerisinde yer alması yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğu gibi, kamu yararı, planlama teknikleri ve şehircilik ilkeleri ile kesinlikle bağdaşmamaktadır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu İstanbul İli, Kağıthane İlçesi, Talatpaşa Mahallesi, 4519 Ada, 4 No’lu parselin “Park Alanı”na alınmasına ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. ESENLER İLÇESİ, HAVAALANI MAHALLESİNİN RİSKLİ ALAN BÖLGESİ PLAN DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ 24 Temmuz 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 01.04.2013tarihinde, 5171 karar no ile onaylanarak, 25.06.2013 tarihinde İstanbul Valiliği, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nce askıya çıkarılan Esenler İlçesi, Havaalanı Mahallesinin Riskli Alan Bölgesi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği teklifine 24 Temmuz tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Konusu geçen alan ile ilgili ilk itirazımız riskli alan ilan ediliş biçiminden kaynaklı bilinmezlikler olarak değerlendirilecektir. Esenler ilçesi Havaalanı Mahallesi’nde bulunan bu alanın riskli ilan edilmesi sürecinde bilgiler sadece21.09.2012 tarihli ve 28434 sayılı Resmi Gazete ’de 2012/ 3791 sayılı karar ile “İstanbul İlinde Bulunan Bazı Alanlarda Gerçekleştirilecek Proje Uygulamaları Kapsamında Çevre v e Şehircilik Bakanlığının Yetkilendirilmesine İlişkin Karar” İstanbul İli, Esenler İlçesi, Atışalan Havaalanı ve Atışalan Tuna mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli krokiler ile listelerde sınır ve koordinatları gösterilen alanların riskli alan ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 21/9/2012 tarihli ve 1323 sayılı yazısı üzerine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2’nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 24/9/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır” resmi yazısı ve aşağıda belirtilen ek ile sınırlıdır. Dolayısıyla belirlenen riskli alanın hangi veriler ve doneler nezdinde riskli alan ilan edildiği, hangi risk türü ile karşı karşıya olunduğu ve bu risk türünün yaratacağı tehlikeler ile ilgili detaylı bilgiler bilinmemektedir. Riskli alan ilan edilen bölgelerin, mevcut imar planları, yapılaşma durumu, jeolojik etüt raporları, alan sınırı ve konumu vb. hususların değerlendirilmesine yönelik kapsamlı bir bilgilendirmenin gerekliliği açıktır.Bu sebeple,bu bilgi eksiklikleri bölgede yapılacak planlama çalışmalarının hangi kıstaslar dahilinde yapılacağı ve değerlendirileceği konusunda belirsizlik 172 doğurmaktadır. 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı, planların farklı ölçekleri ve bu ölçeklerin gerektirdiği planlama yaklaşımları ve nitelikleri çerçevesinde farklı plan türleridir. Usul bakımından bu planların birbirine uyumu konusunda “kademeli birliktelik” ve “plan hiyerarşisi” gözetilmek zorundadır. İmar mevzuatımızın öngördüğü “planlama kademeleri arasındaki uyumun gözetilmesi” ilkesi ve imar planlarında farklı kademeler arasında uygunluk sağlanması gereğinin imar yasasının amir hükmü olduğu dikkate alındığında üst ve alt ölçekli iki planın aynı makam oluru ile aynı tarihte askıya çıkarılması hukuka aykırılığının yansıra, İmar Kanununa ve usullerine de aykırıdır. Kaldı ki, bu durum üst ölçekli planın askı sürecindeki olası itiraz haklarını ve planın değişikliğe gidebileceği hususlarını baştan yok sayan bir uygulama olduğundan, plana dair yasal hak kullanımlarının önünü kesmektedir. Bir diğer itirazımız,;6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların DönüştürülmesiHakkında Kanun”un amaç kısmında net olarak belirtilen “MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmeküzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir” ibaresi ve 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama Süreci’ni tarif eden “MADDE 18 – (1) Uygulama alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam kalitesinin artırılması esastır” ibarelerinin net şekilde bulunmasına rağmen itiraz konusu planda ve plan notlarında kanunda belirtilen “fen ve sanat normları” ve yönetmelikte açıklanan “enerji verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin arttırılması” kavramlarıyla örtüşecek çalışmalara rastlanmamıştır. 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski 173 altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama Süreci’ni tarif eden “MADDE 18, 4. bendinde “İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanır” denilmektedir. Dolayısıyla bu çalışma kapsamında hazırlanan planların hazırlanan “kentsel tasarım” projeleri bulunmaktadır. Ancak bu “kentsel tasarım” projeleri kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bu projelerin bilinmemesi yapılan planlama çalışmasının doğru şekilde değerlendirilmesine imkan vermemektedir. Son olarak, “imar planları; plan, plan notu, plan açıklama raporuyla bir bütündür” teknik bilgisi ışığında itiraz konusu olan alan ile ilgili yapılan planlama çalışmasının özellikle yukarıda belirtilen alan tespit ve analizleri konularındaki hassasiyetler sebebiyle plan açıklama raporuna şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bir plan çalışmasının olmazsa olmazı niteliğindeki “plan açıklama raporu” elimize ulaşmamıştır. Dolayısıyla bu eksik belgeler nezdinde, “plan çalışmasının uygunluğunun sorgulanması” ve “planlama alanında düşünülen ticaret alanı+ hizmet alanı+ konut alanı olarak tanımlanan lejant sebebiyle, hem “Plan Yapımlarına Ait Esaslara Dair Yönetmeli”ğin eki tablolarda yer alan planlama alanında hedeflenen nüfusa dayalı olarak belirlenen kentsel, sosyal ve teknik alt yapı oranlarının belirlenemez hem de yukarıda belirtilen “fen ve sanat normları”, “enerji verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin arttırılması” yaklaşımları ile beraber dillendirilmesi beklenemez. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu Esenler İlçesi, Havaalanı Mahallesinin Riskli Alan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği ’ne Şubemizce itiraz edilmiştir. ŞİŞLİ İLÇESİ MECİDİYEKÖY MAHALLESİ 298 PAFTA 2526 ADA 6 VE 7 SAYILI PARSELLERE AİT 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ 26 Temmuz 2013 İstanbul İli Şişli İlçesi Mecidiyeköy Mahallesi 13.04.2013 onanlı 298 Pafta 2526 Ada 6 ve 7 Sayılı Parsellere Ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliğine Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İtirazın konusu olan 2526 ada 6-7 parsellerlerin 29.12.2003 onanlı 1/5000 ölçekli Şişli Merkez ve Çevresi Revizyon Nazım İmar Planında K1 simgeli (max 200K/ha) Az yoğunlukta Konut Alanı olarak kullanımı öngörülmüştür. Yine 24.06.2006 onanlı 1/1000 ölçekli Şişli Merkez ve Çevresi Uygulama İmar Planında söz konusu parseller üzerinde 2 blok halinde H=12.50 m irtifada ayrık nizam Konut alanında bulunmaktadır. Mevcut durumda da toplam alanı yaklaşık 4600m2 olan iki parselin etrafı konut alanı ve konut alanının ihtiyacını gidermek üzere tahsis edilmiş donatı alanları ile çevrilidir. Fakat plan değişikliğinde yeterli gerekçe gösterilmeden parsel bazında değişiklikle TAKS: 0,40, KAKS: 2,00, Hmaks: 15 kat (55m) yapılaşma koşullarında Turizm Tesis (Otel) Alanı ve Kısmen Yol Alanı önerilmektedir. Üst ve alt ölçekli planlarda yoğunluklu konut alanı olan ve mevcut durumda da yoğunlukla konut alanı olan bu bölgede parsel bazında bir işlev değişikliğine gidilmesi planlama hiyerarşisine aykırıdır. Turizm Tesis(Otel) Alanları kendilerine has altyapının tesis edilmesi gereken, bölgesel göstergeler ışığında, gerek ulaşım altyapısı gerek Turizm Tesis (Otel) Alanı için gereken diğer ticari ve hizmet amaçlı işlevlerin birlikte düşünülerek yer seçiminin yapılması gereken alanlardır. Ancak söz konusu parseller ne Merkezi İş Alanı (MİA) olarak ifade edilebilecek bir bölgenin, ne de turizm alanı olarak belirtilmiş bir bölgenin içerisinde olamamakla birlikte, yoğun bir konut alanının içerisinde, yarım hektardan daha az bir alanda, önerilen hizmeti destekleyecek ulaşım bağlantılarına –çevreteki bağlantı yolları 10m ve 15m genişliğindedir- ve otopark alanına sahip olmayan bir bölgede bulunmaktadır. Plan Notlarındaki değişiklikte TAKS: 0,40, KAKS: 2,00, Hmaks: 15 kat (55m) yapılaşma koşullarına ek olarak bu fonksiyona hizmet amaçlı toplam inşaat alanının %10’u kadar ticari birimlerin yer alabileceği gibi esnek şartlar önerilmekte, 1. Bodrum katı emsal harici bırakılmaktadır. Çevresindeki işlevlerin turizm alanı ihtiyaçlarını gideremeyeceğinden hareketle yaratacağı altyapı ihtiyacını plan notlarında parsel bazında imtiyazlar ile çözmeye çalışan söz konusu plan ve plan notu değişiklikleri bölgenin karşılayamayacağı ulaşım sorunları yaratacaktır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu 13.04.2013 onanlı İstanbul İli Şişli İlçesi Mecidiyeköy Mahallesi 298 Pafta 2526 Ada 6 ve 7 Sayılı Parsellere Ait 1/5000 Ölçekli Nazım İmar PlanıDeğişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. KARTAL İLÇESİ, YUKARI MAHALLE 2505 ADA MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN İTİRAZ 04 Eylül 2013 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık Makamının 11.07.2013 tarih ve 10580 sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak 06.08.2013 – 04.09.2013 tarihleri arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne 04 Eylül 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Söz konusu planlama alanında yer alan Yukarı Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 parsel 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında kısmen temel eğitim tesisleri alanında, kısmen konut alanında, kısmen de konut + ticaret alanında kalmakta iken; Askıdaki Plan Değişikliği ile kısmen Eğitim Tesisleri Alanına, kısmen Tercihli Ticaret + Konut Alanına, kısmen de Dere Parkına alınmıştır. 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında yaklaşık 12.400 m2 olan Temel Eğitim Tesisleri Alanı, 5850 m2’lik 174 konut alanı, 915 m2’lik Konut + Ticaret Alanı, söz konusu plan değişikliği ile; yaklaşık 4950 m2’lik Eğitim Tesisleri Alanına, 13.400 m2’lik Tercihli Ticaret + Konut Alanı ve 820 m2’lik Dere Parkına dönüştürülmüştür. Planlama alanına getirilen söz konusu plan kararları ile sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta ve yoğunluk arttırılmaktadır. Kaldı ki; söz konusu parsellerin bulunduğu alanda çevre yapılaşma koşulları 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nda, 5/A/3, 0.200.40/1.75 olarak tanımlanmaktadır. İtiraz konusu uygulama imar planı değişikliği ile ise planlama alanı çoğunlukla Tercihli Ticaret + Konut Alanına dönüştürülerek 2.25 emsal değeri verilmiştir. Bununla birlikte; 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği Plan Notları’nın 5. Maddesi’nde “... 5000m2’den büyük imar parselinde planda verilen emsal değeri 0.50 arttırılarak uygulama yapılır...” denilmektedir. Çevre yapılaşma koşullarını aşan söz konusu plan kararları ile planlama alanında yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılmaktadır. Bu bağlamda;bölgede ayrıcalıklı imar hakları tesis edilmekte olup söz konusu plan değişiklikleri emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu niteliktedir. Ayrıca 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında Temel Eğitim Tesisleri Alanı şeklinde yer alan ibare söz konusu değişiklikle birlikte Eğitim Tesisleri Alanına dönüştürülmüş olup, hangi kademede hizmet vereceği konusunda belirsizlik yaratılmıştır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; plan bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık Makamının 11.07.2013 tarih ve 10580 sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak 06.08.2013 – 04.09.2013 tarihleri arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir. 175 SARIYER İLÇESİ, GÜMÜŞDEREKISIRKAYA BÖLGESİ PLANLARINA İTİRAZ 17 Eylül 2013 Üzerinde gerekli düzeltmeler yapılmak suretiyle Bakanlık Makamının 16.08.2013 tarih ve 8220 sayılı Olur’ları ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 13/A maddesi uyarınca onan İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, GümüşdereKısırkaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı, 3194 sayılı İmar Kanununun 8/b maddesi uyarınca 20.08.2013 – 18.09.2013 tarihleri arasında 30 gün süre ile İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü binasında askıya çıkarılmış olup söz konusu planlara Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Söz konusu plan değişikliği ile Sarıyer İlçesi Gümüşdere-KısırkayaBölgesi’nde yer alan III. Derece Doğal Sit Alanı’nın, günübirlik kullanımdan, TAKS: 0,10 KAKS: 0,20 ve Hmax:6.50 yapılaşma koşulları ile konut alanına dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. İtiraza konu olan Sarıyer İlçesi, GümüşdereKısırkaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’nın kapsadığı planlama alanı 15.06.2009 tt’li 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planında “Kırsal Yerleşme” ve “Kentsel Bölgesel Donatı Alanları” lejandında kalmaktadır (Şekil 1). İstanbul Çevre Düzeni Planı 8.4.2.3 nolu uygulama hükümlerinde Kırsal Yerleşme Alanları için; “Orman köyü statüsündeki yerleşmeler le 5216 sayılı yasa gereği mahalle statüsüsne alınmış eski köy yerleşme alanlarını içeren kırsal yerleşim alanlarının yaşam kalitesinin geliştirilmesi; ekonomik, sosyal, kültürel ve doğal değerlerinin sürdürülebilir biçimde korunması sağlanacaktır. Mahalleye dönüşen köyler de dahil olmak üzere il sınırları içindeki kırsal yerleşim alanlarının nüfus artışı, sosyal/fiziki yapısı ve yerleşik alan ihtiyacı ile iilgilitm hususlar dikkate ealınarak alt ölçekli planlarda değerlendirilir” denilmektedir. Bu haliyle planın kırsal yerleşim alanından ziyade üst gelir grubunu bölgeye çekecek bir yatırımı teşvik ettiği izlenmekte ve dolayısıyla üst ölçekli planı konumunda olan 15.6.2009 onaylı 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı ile arasında uyumsuzluk olduğu düşünülmektedir. Öte yandan; planlama alanı, orman alanına komşu bir alan olması nedeniyle İstanbul’un az sayıda kalmış ve giderek her geçen gün daha da tahrip edilen orman alanları üzerinde baskı kuracaktır. Orman alanına bu kadar yakın bir alanın yüksek yoğunluk verilerek imara açılması, halihazırda giderek kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; planın, kamuya hizmet edecek donatı alanlarını ve orman alanlarını ortadan kaldırması, plan bütünlüğünü ve hiyerarşisini göz ardı etmesi ve tanımlanan yapılaşma koşulları ile doğal alanlarda yerleşim baskısını arttırması nedenleriyle 20.08.2013 – 18.09.2013 (30 gün) tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Gümüşdere-Kısırkaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’na Şubemizce itiraz edilmiştir. BAHÇEŞEHİR GÖLET ALANI VE PAZAR ALANI’NA AİT 1/5000 VE 1/1000 ÖLÇEKLİ NAZIM VE UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İLİŞKİN İTİRAZ 23 Eylül 2013 Bakanlık Makamının 12.06.2013 tarih ve 8750 sayılı Olur’ları ile iptal edilen Başakşehir İlçesi, Bahçeşehir Mahallesi “Bahçeşehir Gölet Alanı ve Pazar Alanı”na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliğine ilişkin itirazlar değerlendirilmiş ve eski Pazar Alanına bitişik Başakşehir İlçesi, Hoşdere Köyünde 558 ada 1 parsele ait olarak hazırlanan “Özel Eğitim Alanı” ve “Konut Alanı”na ilişkin teklif 31.07.2013 tarih ve 12735 sayılı Bakanlık Makam Olur’u ile onaylanmıştır.3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 23.08.2013- 23.09.2013 (30 gün) tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ilan panosu ile web sitesinde askıya çıkartılan Bahçeşehir Gölet Alanı ve Pazar Alanı’na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz konusu plan değişikliklerine ait plan hükümleri incelendiğinde; ‘T’ olarak ifade edilen ticaret alanlarında E=2.00 olarak belirlenmiş olup emsal hesabının 314 ada 28 sayılı parselden akaryakıt alanı ifraz edildikten sonra geri kalan brüt parsel üzerinden yapılacağı ve yapı yüksekliğinin serbest olarak düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca ticaret alanlarına ilişkin fonksiyonlar iş merkezleri, ofisbüro, çarşı, çok katlı mağazalar, katlı otoparklar, alışveriş merkezleri ile otel, motel, vb. gibi konaklama tesisleri, kültür tesisleri ve eğlenceye yönelik kurumlar, yönetim binaları, finans kurumları gibi karma kullanımla tanımlanmıştır. Yapılan hesaba göre parsel üzerinde 40.874 m2lik bir inşaat alanı ortaya çıkmakta ve nüfus ve yapı yoğunluğu arttırılmakta olup bu bağlamda bölgenin donatı dengesi göz ardı edilmektedir. İtiraz konusu plan hükümleri incelendiğinde 558 ada 1 sayılı parselin kısmen özel öğretim alanı ve kısmen konut alanı olarak tanımlandığı görülmektedir. Konut alanında emsal 2.00 olarak belirlenmiş olup yapı yüksekliği ve yapı nizamı serbest bırakılmıştır. Pazar Alanından Konut Alanına alınan sahada ise emsal 2.00 ve yapı yüksekliği de 60 m olarak belirlenmiştir. Yapılan hesaplar doğrultusunda yaklaşık 60.000 m2 konut alanı üzerinde E: 2.00 yapılaşma koşulu ile yaklaşık 120.000 m2 inşaat alanı tanımlanmaktadır. Söz konusu inşaat alanı bölgenin nüfus ve yapı yoğunluğunu arttıracak niteliktedir. Bölgeye gelecek ilave inşaat alanı ve işlevsel yoğunlukla birlikte bölgesel ölçekte ulaşım ve trafik taleplerinin de olumsuz etkileneceği görülmektedir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun eki “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”in 6. maddesinde, Plan Değişikliği “Plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte, bilimsel nesnel ve teknik gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde yapılan plan düzenlemeleridir.” olarak tanımlanmıştır. Yine aynı yönetmeliğin 16. maddesinde 176 “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK 1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur.” denilmektedir. Bahsi geçen yönetmeliği 17. Maddesi’nde ise “Nazım planlar üzerinde gösterilen teknik ve sosyal altyapı alanlarının konum ile büyüklükleri, toplam standartların altına düşülmemek şartı ile uygulama planlarında değiştirilebilir.” hükmü yer almaktadır. Bu üç maddeye ek olarak, yönetmelik bütününde çok sıkça ifade edildiği gibi, planlarda yoğunluk artışı getiren değişiklik yapılması durumunda, artan nüfusun sosyal ve teknik donatı ihtiyaçlarının da imar planı kararlarıyla karşılanması esastır. Ancak itiraz konusu Bahçeşehir Gölet Alanı ve Pazar Alanı’na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği mevzuatta yer alan bu koşulları sağlayan nitelikte bir plan değişikliği değildir. İtiraza konu olan değişiklik, plan bütünündeki mevcut nüfus ve yapılaşma dengesini bozacak olup, planda bu değişiklikle oluşan fazladan yoğunluğun karşılanması hususunda da herhangi bir öneri yer almamaktadır. Yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde, fonksiyon ve yapılaşma koşulları açısından sakıncaları bulunan Bahçeşehir Gölet Alanı ve Pazar Alanı’na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. KÜÇÜKÇEKMECE İLÇESİ, HALKALI TOPLU KONUT ALANI SINIRLARI İÇERİSİNDE 841 ADA 1 PARSEL, 421 ADA 1 PARSEL VE 450 ADA 10 PARSELE İLİŞKİN PLANLARA İTİRAZ 24 Eylül 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının 26.07.2013 tarih ve 11773 sayılı Olur’ları doğrultusunda onaylanan İstanbul İli, Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Toplu Konut Alanı sınırları içerisinde 841 ada 1 parsel, 421 ada 1 parsel ve 450 ada 10 parsele ilişkin 1/5000 ve 177 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı ve plan notu değişikliğine 24 Eylül 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz konusu plan değişikliği ile İstanbul ili, Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Toplu Konut Alanı sınırları içerisinde Küçükçekmece Belediyesi mülkiyetinde 841 ada 1 Parsel “Spor Alanı”ndan E:1.00 yapılaşma koşulu ile “Ticaret Alanı”na dönüştürülmektedir. Yoğunluğu ada bazında 100 kişi/Ha’dan 900 kişi/Ha’a kadar değişen Halkalı Toplu Konut Alanı’nın kamusal açık alan ihtiyacı görülmekte iken söz konusu parselin “Spor Alanı” işlevinin “Ticaret Alanı”na dönüştürülmesi ile İmar Planının en önemli hüviyeti olan mevcut ve/veya öngörülen nüfusun kamusal donatı ihtiyacının karşılanması ilkesi ihlal edilmektedir. Plan ve Plan notundaki bir diğer değişiklik ile Küçükçekmece Belediyesi mülkiyetinde 452 ada 1 Parseldeki “Park Alanı” E:1.00 yapılaşma koşulu “Özel Kültürel Tesis Alanı”na dönüştürülmektedir. Halkalı Toplu Konut Alanının sınırları içinde olduğu 1/5000 Nazım İmar Planı ve 1/1000 Uygulama İmar Planlarında mahalli ölçekte hizmet verecek birden çok “Kültürel Tesis Alanı” tahsis edilmiş iken “Park Alanı” olarak tahsis edilmiş bir parselin “Özel Kültürel Tesis Alanı”na dönüştürülmesinin planlama alanındaki nüfusun kamusal donatı alanı ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğu düşünülemez. Ek olarak söz konusu “Özel Kültürel Tesis Alanı” için plan notlarında: “452 ada 1 parselin bir kısmı üzerinde bulunun özel kültürel tesis alanında … hesap edilen iskana tabi inşaat alanının %25’ini aşmamak koşuluyla ticaret fonksiyonu alabilir.” ibaresi yer almaktadır. Plan değişikliği ile kamusal donatı alanı özel bir fonksiyona çevrilirken, kültürel tesis alanında yapılaşmanın dörtte biri ticari fonksiyona ayrılmıştır. Mevcut planın bütünsel arazi kullanım kararlarından yapılan bu ek değişiklik yoğunluk artışına sebep olurken mevcut altyapının bu yoğunluk artışını karşılamayacağı öngörülmektedir. Son olarak imar planı değişikliklerinde 3194 sayılı İmar Kanunu’na dayanan İmar Planı Yapılması Ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gereken Esaslar başlıklı üçüncü bölümü Madde 27’de (02/11/1985 – 18916); “İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz. Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir. Dönüştürülen sosyal donatı alanlarının kaldırılması için bir zorunluluk gözlenmemekte olup, yönetmelikte belirtildiği doğrultuda kaldırılan sosyal ve teknik altyapıların muadili sayılacak yeni bir alan tahsisi önerilmemiştir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde, özellikle belediye mülkiyetindeki parsellerin kamusal donatı alanı vasfından özel mülkiyetin kullanımına ve ticaret fonksiyonlarına dönüştürülmeleri, kaldırılan kamusal fonksiyonların eksikliğinin giderilmemesi sebebiyle; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının 26.07.2013 tarih ve 11773 sayılı Olur’ları doğrultusunda onaylanan İstanbul İli, Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Toplu Konut Alanı sınırları içerisinde 841 ada 1 parsel, 421 ada 1 parsel ve 450 ada 10 parsele ilişkin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı ve plan notu değişikliğineŞubemizce itiraz edilmiştir. ESENLER İLÇESİ, TUNA MAHALLESİNİN RİSKLİ ALAN BÖLGESİ PLANLARINA İTİRAZ 04 Kasım 2013 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 31.07.2013 tarihinde, 12083 karar no ile onaylanarak, 06.09.2013 tarihinde İstanbul Valiliği, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nce askıya çıkarılan Esenler İlçesi, Tuna Mahallesinin Riskli Alan Bölgesi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği teklifine Şubemiz tarafından 04 Kasım 2013 tarihinde itiraz edilmiştir. Konusu geçen alan ile ilgili ilk itirazımız riskli alan ilan ediliş biçiminden kaynaklı bilinmezlikler olarak değerlendirilecektir. Esenler ilçesi Tuna Mahallesi’nde bulunan bu alanın riskli ilan edilmesi sürecinde bilgiler sadece07.10.2012 tarihli ve 28434 sayılı Resmi Gazete ’de 2012/ 3791 sayılı karar ile “25.640 m2’lik “Riskli Alan”a ilişkin olarak hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği teklifi 6306 sayılı Kanun 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca Bakanlık Makamı’nın 31.07.2013 tarih ve 12083 sayılı Olur’u ile tadilen onaylanmıştır.Söz konusu planlar, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 06.09.2013-07.10.2013 (30 gün) tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ilan panosu ile web sitesinde askıya çıkarılmıştır” resmi yazısı ve aşağıda belirtilen ek ile sınırlıdır. Dolayısıyla belirlenen riskli alanın hangi veriler ve doneler nezdinde riskli alan ilan edildiği, hangi risk türü ile karşı karşıya olunduğu ve bu risk türünün yaratacağı tehlikeler ile ilgili detaylı bilgiler bilinmemektedir. Riskli alan ilan edilen bölgelerin, mevcut imar planları, yapılaşma durumu, jeolojik etüt raporları, alan sınırı ve konumu vb. hususların değerlendirilmesine yönelik kapsamlı bir bilgilendirmenin gerekliliği açıktır.Bu sebeple,bu bilgi eksiklikleri bölgede yapılacak planlama çalışmalarının hangi kıstaslar dahilinde yapılacağı ve değerlendirileceği konusunda belirsizlik doğurmaktadır. 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı, planların farklı ölçekleri ve bu ölçeklerin gerektirdiği planlama yaklaşımları ve nitelikleri çerçevesinde farklı plan türleridir. Usul bakımından bu planların birbirine uyumu konusunda “kademeli birliktelik” ve “plan hiyerarşisi” gözetilmek zorundadır. İmar mevzuatımızın öngördüğü “planlama kademeleri arasındaki uyumun gözetilmesi” ilkesi ve imar planlarında farklı kademeler arasında uygunluk sağlanması gereğinin imar yasasının amir hükmü olduğu dikkate alındığında üst ve alt ölçekli iki planın aynı makam oluru ile aynı tarihte askıya çıkarılması hukuka aykırılığının yansıra, İmar Kanununa ve usullerine de aykırıdır. Kaldı ki, bu durum üst ölçekli planın askı sürecindeki olası itiraz haklarını ve planın değişikliğe gidebileceği 178 hususlarını baştan yok sayan bir uygulama olduğundan, plana dair yasal hak kullanımlarının önünü kesmektedir. Bir diğer itirazımız,;6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların DönüştürülmesiHakkında Kanun”un amaç kısmında net olarak belirtilen “MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmeküzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir” ibaresi ve 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama Süreci’ni tarif eden “MADDE 18 – (1) Uygulama alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam kalitesinin artırılması esastır” ibarelerinin net şekilde bulunmasına rağmen itiraz konusu planda ve plan notlarında kanunda belirtilen “fen ve sanat normları” ve yönetmelikte açıklanan “enerji verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin arttırılması” kavramlarıyla örtüşecek çalışmalara rastlanmamıştır. 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama Süreci’ni tarif eden “MADDE 18, 4. bendinde “İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanır” denilmektedir. Dolayısıyla bu çalışma kapsamında hazırlanan planların hazırlanan “kentsel tasarım” projeleri bulunmaktadır. Ancak bu “kentsel tasarım” projeleri kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bu projelerin bilinmemesi yapılan planlama çalışmasının doğru şekilde değerlendirilmesine imkan vermemektedir. Son olarak, “imar planları; plan, plan notu, plan açıklama raporuyla bir bütündür” teknik bilgisi 179 ışığında itiraz konusu olan alan ile ilgili yapılan planlama çalışmasının özellikle yukarıda belirtilen alan tespit ve analizleri konularındaki hassasiyetler sebebiyle plan açıklama raporuna şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bir plan çalışmasının olmazsa olmazı niteliğindeki “plan açıklama raporu” elimize ulaşmamıştır. Dolayısıyla bu eksik belgeler nezdinde, “plan çalışmasının uygunluğunun sorgulanması” ve “riskli alan ilan edilen bir bölgenin ne sebeple yapılaşma yoğunluğunun 3 emsale çıkartıldığının bilinmemesi, bu emsal oranlarına rağmen bodrum katlarının emsale dahil edilmemiş olması ve bu bodrum katlarında ticaret yapılabilir ibaresinin bulunması sebepleriyle, hem “Plan Yapımlarına Ait Esaslara Dair Yönetmeli”ğin eki tablolarda yer alan planlama alanında hedeflenen nüfusa dayalı olarak belirlenen kentsel, sosyal ve teknik alt yapı oranlarının belirlenemez hem de yukarıda belirtilen “fen ve sanat normları”, “enerji verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin arttırılması” yaklaşımları ile beraber dillendirilmesi beklenemez. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu Esenler İlçesi, Tuna Mahallesinin Riskli Alan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir. İSTANBUL İLİ, ÜSKÜDAR İLÇESİ, ALTUNİZADE MAHALLESİ, 244DZIIIB (165-166) PAFTA, 1313 ADA (E:1143 ADA), 2 PARSEL İLE KADASTRAL YOL ALANINA AİT 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ 09Kasım 2013 10.07.2013 tarihinde onanmış olup 16.09.2013 tarihinde askıya çıkarılmış ve 3194 sayılı İmar Kanununun 8/b maddesi uyarınca 15.10.2013 tarihine kadar askıda kalacağı ilan edilen İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Altunizade Mahallesi, 244DZIIIB (165-166) Pafta, 1313 Ada (E:1143 Ada), 2 Parsel ile Kadastral Yol Alanına ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Yapılan plan değişikliği ile Sağlık Tesisi olarak gösterilen ve geçmişte Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yer aldığı alan Özel Sağlık Tesis Alanı olarak değiştirilmiş ve çeşitli plan notları eklenmiştir. Nazım İmar Planlarını değerlendirebilmemize dayanak oluşturan 3194 sayılı İmar Kanunu Nazım imar planlarını bir yerleşmenin geleceğine ilişkin stratejik kararlar üreten ilkesel planlar olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Nazım İmar Planını “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır” şeklinde tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşıldığı üzere nazım imar planları, arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini belirlenmekte olup, Uygulama İmar Planları’nın hazırlanmasına altlık teşkil ederler. Bu kapsamda değerlendirildiğinde; Sağlık Tesisleri; toplanma ve dağılma mekanları, toplu taşıma olanakları yanı sıra ulaşım bağlantıları ve yaratacağı yoğunluklar kapsamında düşünülmesi ve planlanması gereken bir fonksiyondur. Söz konusu parselin bir önceki kullanımından hareketle aynı parselde özel sağlık tesisi yapmanın bu gibi kaygıları bertaraf edeceği düşünülse de mevcutta var olan sorunları katlayarak artıracağı açıktır. Zira özel sağlık tesisine ulaşımda özel araç kullanımının artması beklenen bir sonuçtur. Bu noktada; günün her saatinde zaten iki yönlü olarak sıkışan bir trafik bulunan Tophanelioğlu Caddesine ciddi bir trafik yükü getirmesi de kaçınılmazdır (bkz. Resim). Öte yandan; 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliğine ilişkin İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 25.4.2013 gün ve 83456538/165(4203)/572 sayılı yazısı eki 17.4.2013 gün, 1057 sayılı kararında; “….İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, 165166 pafta, 1313 ada (eski 1143 ada), 2 parsele ilişkin iletilen 1/5000 ölçekli plan tadilatında, mer-i 1/1000 ölçekli plandaki 12 metrelik yolun da plana işlenmesi, bodrum katların 15 metrelik yola cepheli kısımlarda çekme mesafesi içinde diğer cephelerde tabi zemin altında kalmak koşulu ile parsel sınırına kadar yapılabileceğine, yüksekliğin komşu parsellerdeki korunması gerekli kültür varlığı yapıların fiziksel ve siluet bakımından olumsuz etkilenmemesi açısından parselin tescilli 10 ada 13,14,15,16,17,18,19,20 parseller, 1313 ada 1 parsel ve 1313 ada 13 parseldeki tescilli yapılara bakan kısımlarının tescilli yapıların saçak kotu hizasında, kademeli olarak maksimum 24.50 metre yüksekliğe kadar yapılabileceği, bodrum katların en fazla 3 katı emsal harici olmak üzere iskan edilebileceği, bu koşullarda hazırlanacak 1/1000 ölçekli plan tadilatı ile avan projenin Koruma Bölge Kuruluna iletilmesi şartları ile sakınca olmadığına karar verildi.” denilmektedir. Ancak söz konusu görüşlerin ilgili plana ve plan notlarına yansıtılmadığı kat yüksekliklerine ilişkin kararın avan projeye ve belediye onayına bırakıldığı ve 9 numaralı plan notundan bodrum katlarda yapılan ameliyathane, morg laboratuvar gibi fonksiyonların emsale dahil edilmeyeceği görülmektedir. Öncelikle kat adetlerine ve bodrum katta kaç katın emsale dahil edilmeden yapılabileceğine dair kurul görüşünün plan notlarına yansıtılması gerekliliğinin altını çizmek isteriz. Ayrıca; sağlık tesisinin sahip olacağı kat sayısı ve buna bağlı olarak yatak kapasitesi çevresinde ihtiyaç duyulacak diğer fonksiyonlar ve ulaşım sistem için de belirleyici bir unsurdur. Son olarak; nazım planın bütüncüllük ilkesi göz ardı edilmeden planın çevre kullanışlarla birlikte ele alınması öncelikle uygulanabilirliği artıracak ve gerçekleşmesi sonrasında ortaya çıkacak sorunları çözümleyecektir. Aksi takdirde bulunan her boş parselde 1/5000 ölçekli Nazım Plan değişikliği yapılarak İstanbul gibi metropolde gelişmenin yönlendirilemeyeceği ve yönetilemeyeceği açıktır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Altunizade Mahallesi, İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Altunizade Mahallesi, 244DZIIIB (165-166) Pafta, 1313 Ada 180 (E:1143 Ada), 2 Parsel ile Kadastral Yol Alanına ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. ÜSKÜDAR İLÇESİ, GERİ GÖRÜNÜM VE ETKİLENME BÖLGESİ PLANLARINA İTİRAZ 22 Kasım 2013 Bakanlık makamının 04.09.2013 tarih ve 13949 sayılı Olur’ları ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca onaylan ve 23.03.2012 tarih ve 28242 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanan “Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmeliğin” 7. Maddesi uyarınca 23.09.2013 – 22.10.2013 tarihleri arasında 30 gün süre ile İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü binasında askıya çıkartılan İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’na Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz konusu planların üzerinde yapıldığı Üsküdar ilçesi geri görünüm ve etkilenme bölgesi, günümüzde topoğrafik açıdan eğimli, Çamlıca Televizyon-Radyo Verici İstasyonlarının yer aldığı ve Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı ile etkileşim içinde olan, kamusal alanlar ile donatı ihtiyaçları için ayrılmış alanların kaçak ve plansız yapılaşmalarla şekillendiği bir bölgeyi temsil etmektedir. Söz konusu planlara ilişkin itirazlarımızı özetle şu şekilde sıralayabiliriz: • Hazırlanan itiraza konu plan “Özel Hükümler” başlığı altındaki yapılanma koşullarına bakıldığında, konut alanlarında mevcut durumdaki yapılaşma yoğunluğunu arttırıcı emsal ve yükseklik değerlerinin verildiği görülmektedir. Plan genelindeki orta (Hmax:9,50, KAKS:0,6) ve düşük (Hmax:6,50, KAKS:0,30) yoğunluklu konut alanları dışında Orta yoğunluklu yenileme alanları (Hmax:12,50, KAKS:0,6) ve yüksek yoğunluklu konut alanları (Hmax:15,50, KAKS:0,75) ile mevcut ve çevre yapılaşma koşullarının arttırıldığı görülmektedir. Plan revizyonu ile meri planlarda 181 öngörülmeyen yapılaşmanın gerçekleşmesi durumunda, karşılaşılabilecek sorunlara karşı mevcut plan sistematiği içerisinde alınabilecek herhangi bir önlem bulunmamaktadır. Bu nedenle de mevcut haliyle yoğun olan doku daha da yoğunlaşacaktır. Kent içerisinde yapılan bu derece önemli bir plan revizyonunun yeterli analitik etüt çalışması yapılmadan ve yaratacağı yapılaşma baskısı ile altyapıyı zorlayıcı etkileri değerlendirilmeden onaylanması yukarıda da değinmiş olduğumuz gibi kamuyu büyük zararlara uğratacaktır. • Plan revizyonu ile getirilen ek yapılaşma koşulları, kentin en merkezi bölgelerinden birinde ve Boğaziçi bölgesinde yapılmak istenmektedir. Uygulamaya geçildiği takdirde halihazırda sorunlar yaratmakta olan mevcut karayolu altyapısına ek trafik getireceği aşikar olan itiraza konu plan revizyonu ve alt uygulama süreci, getirilen plan kararlarının planlama bakımından eşgüdüm halinde gözetilmesi ve değerlendirilmesi gereken arazi kullanım-ulaşım ilişkisini göz ardı etmektedir. • Meri planlarda park ve yeşil alan olarak belirlenmiş bazı alanların da itiraza konu planlar eliyle yapılaşmaya açıldıkları görülmektedir. Gerek arttırılan konut yapılaşma alanları gerekse bu gibi donatı alanlarının yapılaşmaya açılması böylesi bir planlama bölgesinde kesinlikle tercih edilmemesi gereken koşullar dayatmaktadır. Aksine, kentin mümkün olabildiğince nüfus ve yapılaşma yoğunluğunun hafifletilmesi beklenen bir alanında yapılan itiraza konu planlama çalışmalarının, geri görünüm ve etkilenme bölgesi olması itibariyle kent peyzajı ve siluetini referans alan, yoğunluk arttırıcı olmayan ve kişi başına düşen donatı dengesini iyileştirici plan kararları ve hükümlerini sağlaması şehircilik ve planlama ilkeleri bakımından da gereken düzenlemeler olarak kabul edilmektedir. Ancak, itiraza konu planlar bu ilke ve kararları taşımaktan uzaktır. Ayrıca olası nüfus yoğunluk ve yapılaşma gereksinimleri için itiraza konu revizyon planın üst ölçekli planı niteliğindeki 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda gelişme konut alanlarının yerleri belirlenmiştir ve bu alanlar tümüyle kent merkezi dışındaki alanlardır. Haliyle, itiraza konu planlama çalışmaları üst ölçek planı ile de çelişkili bir durum yaratmaktadır. • 3194 sayılı İmar Yasa’sına bağlı olarak çıkartılan “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın plan tadilatlarına ilişkin 20.08.2004 tarihli S-89 ve S-90 sayılı genelgelerinde, plan tekliflerinde kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin alınmasının bir zorunluluk olarak belirtilmesine karşın itiraza konu planların hazırlanmasında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin yeterince alınmadığı da görülmektedir. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; Üsküdar İlçesi, Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’na Şubemizce itiraz edilmiştir. KARTAL İLÇESİ, YUKARI MAHALLE 2505 ADA MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN İTİRAZ 09 Aralık 2013 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık Makamının 10.10.2013 tarih ve 15968 sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak 11.11.2013 – 10.12.2013 tarihleri arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne 09 Aralık 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Söz konusu planlama alanında yer alan Yukarı Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 parsel 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında kısmen temel eğitim tesisleri alanında, kısmen konut alanında, kısmen de konut + ticaret alanında kalmakta iken; Askıdaki Plan Değişikliği ile kısmen Eğitim Tesisleri Alanına, kısmen Tercihli Ticaret + Konut Alanına, kısmen de Dere Parkına alınmıştır. 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında yaklaşık 12.400 m2 olan Temel Eğitim Tesisleri Alanı, 5850 m2’lik konut alanı, 915 m2’lik Konut + Ticaret Alanı, söz konusu plan değişikliği ile; yaklaşık 4950 m2’lik Eğitim Tesisleri Alanına, 13.400 m2’lik Tercihli Ticaret + Konut Alanı ve 820 m2’lik Dere Parkına dönüştürülmüştür. Planlama alanına getirilen söz konusu plan kararları ile sosyal ve teknik donatı alanlarıdengesi bozulmakta ve yoğunluk arttırılmaktadır. Kaldı ki; söz konusu parsellerin bulunduğu alanda çevre yapılaşma koşulları 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nda, 5/A/3, 0.200.40/1.75 olarak tanımlanmaktadır. İtiraz konusu uygulama imar planı değişikliği ile ise planlama alanı çoğunlukla Tercihli Ticaret + Konut Alanına dönüştürülerek 2.25 emsal değeri verilmiştir. Bununla birlikte; 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği Plan Notları’nın 5. Maddesi’nde “... 5000m2’den büyük imar parselinde planda verilen emsal değeri 0.75 arttırılarak uygulama yapılır...” denilmektedir. Çevre yapılaşma koşullarını aşan söz konusu plan kararları ile planlama alanında yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılmaktadır. Bu bağlamda;bölgede ayrıcalıklı imar hakları tesis edilmekte olup söz konusu plan değişiklikleri emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu niteliktedir. Ayrıca 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında Temel Eğitim Tesisleri Alanı şeklinde yer alan ibare söz konusu değişiklikle birlikte Eğitim Tesisleri Alanına dönüştürülmüş olup, hangi kademede hizmet vereceği konusunda belirsizlik yaratılmıştır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; plan bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık Makamının 10.10.2013 tarih ve 15968 sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak 11.11.2013 – 10.12.2013 tarihleri arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir. 182 KÜÇÜKÇEKMECE İLÇESİ, HALKALI MAH. 1 PAFTA 4423, 4424 PARSELLERE İLİŞKİN PLANLARA İTİRAZ 09 Aralık 2013 13.09.2013 tarihinde onanarak 08.11.2013 tarihinde askıya çıkarılmış ve 3194 sayılı İmar Kanununun 8/b maddesi uyarınca 09.12.2013 tarihine kadar askıda kalan Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Mah. 1 pafta 4423, 4424 parsellere dair 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği’ne 09 Aralık tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Mahallesi, 1 pafta, 4423 ve 4424 sayılı parseller; 08.08.2009 t.t.li 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında Çocuk Bahçeleri Alanında; 24.06.2006 t.t.li 1/1000 ölçekli uygulama imar planında Çocuk Bahçeleri ve kısmen Yol Alanında kalmaktadır.Söz konusu plan tadilatı ile plan tasdik sınırı içindeki 4423 nolu parsel Ağaçlandırılacak Alan, 4424 nolu parsel yeşil alan olarak düzenlenmiştir. Ayrıca 4424 nolu parselde ilçe belediyesi tarafından onaylanacak avan projesine göre taban alanı 200 m2’yi geçmeyen dini tesis alanı yapılabilir” ibaresi eklenmiştir. Mevcut yasal mevzuat, şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerine göre, herhangi bir imar parselindeki yapılaşma koşulları, yapının parsel büyüklüğüne oranı olarak Taban Alanı Katsayısı (TAKS), Kat Alanı Katsayısı (KAKS), Emsal (E) gibi sabit katsayılar ve en fazla yapı yüksekliği (Hmaks) verilmek suretiyle ve 3194 Sayılı İmar Kanunu ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde belirtilen değerlerden farklı olacak ise Yapı Yaklaşma Sınırı plan üzerinde gösterilerek 1/1000 Uygulama İmar Planında belirtilmek zorundadır. 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planlarında uygulamaya yönelik yapılaşma yoğunluğunu belirleyecek taban alanı miktarlarına hükmetmek ve dahası bu ölçekteki planlar üzerinden ölçü almak mümkün olamayacağından, yapı taban alanına ilişkin hüküm getirilmesi plan hiyerarşisi bağlamında; imar mevzuatına, planlama ilkeleri ve planlama tekniklerine açıkça aykırılık içermektedir. 183 01.06.2013 tarih ve 28654 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle değiştirilen 02.11.1985 tarihli Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2. Fıkrası (ab) bendinde parklar “İmar planı ile belirlenmek ve mevcut ağaç dokusu dikkate alınarak tabii zemin veya tesviye edilmiş toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma ve bitkilendirme için yeterli derinlikte toprak örtüsü olması ve standartları sağlaması kaydıyla otopark ve havuz ile açık spor ve oyun alanı, umumi hela, 1 katı, h=4,50 m.’yi ve taban alanı kat sayısı toplamda 0,03’ü geçmemek, sökülüp takılabilir malzemeden yapılmak kaydıyla; açık çay bahçesi, büfe, pergole, kameriye, muhtarlık, güvenlik kulübesi, sporcu soyunma kabinleri, taksi durağı, trafo gibi tesislerin yapılabildiği, kentte yaşayanların yeşil bitki örtüsü ile dinlenme ihtiyaçlarının karşılandığı alanlar”olarak tanımlanmaktadır. Aynı yönetmeliğin 14. Maddesinin 2. Fıkrası (ç) bendinde ise ibadet yeri için “İbadet etmek ve dini hizmetlerden faydalanmak amacıyla insanların toplandığı, dinî tesis ve külliyesinin, dinî tesisin mimarisi ile uyumlu olmak koşuluyla dinî tesise ait; lojman, kütüphane, aşevi, dinlenme salonu, yurt ve kurs yapısı ile gasilhane, şadırvan ve hela gibi müştemilatların, açık veya zemin altında kapalı otoparkın da yapılabildiği alanlardır” hükmü getirilmektedir.Tanımlardan da anlaşılacağı gibi bir ibadet yeri olan cami ile park alanı farklı işlevleri olan ve aynı parselde yer almaları gerek yasal mevzuat, gerek işlevsel içerik, gerekse kamu yararı, planlama ve şehircilik ilkeleri yönünden mümkün olmayan faklı kentsel altyapı alanlarıdır. Farklı kullanım ihtiyaçları yanı sıra farklı teknik altyapı düzenlemeleri de gerektiren bir açık yeşil alan olan park alanı ile yapılaşma koşulları ile tanımlanan bir cami alanının aynı parsel içerisinde yer alması yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğu gibi, kamu yararı, planlama teknikleri ve şehircilik ilkeleri ile kesinlikle bağdaşmamaktadır. Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz konusu Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Mah. 1 pafta 4423, 4424 parsellere dair 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir. BEŞİKTAŞ İLÇESİ, ORTAKÖY MAHALLESİ, 40 PAFTA, 1686 ADA, 24 PARSELE İLİŞKİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI İLE 1/1000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE YÖNELİK İTİRAZ 23 Ocak 2014 25.12.2013 – 23.01.2014 tarihleri arasında askıda ilan edilen İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, Ortaköy Mahallesi, 40 pafta, 1686 ada, 24 parsele ilişkin hazırlanan 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Değişikliğine 23.01.2014tarihindeŞubemiz tarafından itiraz edilmiştir. Uygulama İmar Planı kapsamında kısmen H: 15.50 m, KAKS:0.75 yapılanma şartlarında Konut kısmen de yol ve yeşil alanda kaldığı görülmektedir (Resim 1). Ancak, yapılan ve itiraza konu olan plan değişiklikleri ile park alanı kullanımının azaltılarak parsele dini tesis eklendiği ve konut alanı miktarının aynı yapılanma koşulu ile arttırıldığı ve hakim fonksiyon halini aldığı görülmektedir. Yapılan bu değişiklik, söz konusu alanda donatı ve kamusal alan miktarını azaltan, konut alanını ve dolayısıyla yapılaşma alanını arttıran, 500 metrelik yürüme mesafesi içinde 2 ayrı dini tesis alanı olmasına rağmen yeni bir dini tesis alanı getirilerek ek yapılaşma ve kamu harcaması öngören bir nitelik taşımakta ve bu yönleri ile sorunlu olup, yeniden ele alınmalıdır. İtiraz konusu plan değişikliklerinin üzerinde yapıldığı alan Beşiktaş ilçesi geri görünüm ve etkilenme bölgesinde kalmaktadır. Topoğrafik açıdan kısmen eğimli, çevresinde yoğun bir şekilde lüks konut sitelerinin olduğu, Musevi Aşkenaz Mezarlığı komşuluğunda, kamusal alanlar ile donatı ihtiyaçları için ayrılmış alanların mahalle ölçeğinde yetersiz kaldığı bir bölge içinde yer almaktadır. İtiraz konusu alan, plan değişikliklerindeki pafta adları bakımından Ortaköy, İBB Şehir Rehberi üzerinden bakıldığındaysa Ulus Mahallesi sınırlarında kalmaktadır. Söz konusu planlara ilişkin itirazlarımız özetle şu şekilde sıralanabilir: 2. Hazırlanan itiraza konu plan değişiklikleri ile yeniden düzenlenen yapılanma koşullarına bakıldığında, konut alanlarında mevcut durumdaki yapılaşma yoğunluğunu arttırıcı şekilde alansal genişlemeye gidildiği ve yukarıda bahsedildiği üzere ek bir dini tesis önerisi ile bölgede ihtiyaç dışı bir kamu kullanım yapısı ile yapı yoğunluğunun arttırılmak istendiği görülmektedir. Böylece mevcut haliyle yoğun olan doku daha da yoğunlaşacak, asıl yerleşik nüfusun gereksinim duyduğu park ve açık alan kullanımları ise azalacaktır. Kent içerisinde yapılan bu derece önemli bir plan değişikliğinin yeterli analitik etüt çalışması yapılmadan ve yaratacağı yapılaşma baskısı ile altyapıyı zorlayıcı etkileri değerlendirilmeden onaylanması yukarıda da değinmiş olduğumuz gibi kamuyu büyük zararlara uğratacaktır. 1. Ulus Mahallesi, 40 pafta, 1686 ada, 24 parsele ait 03.12.2013 tarih ve 19376 sayılı Bakanlık oluru ile uygun bulunan “Park ve H: 15.50 m, KAKS:0.75 yapılanma şartlarındaki Konut alanı fonksiyonlarının yer değiştirmesi ve Cami Alanı eklenmesine” ilişkin Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliklerinin onaylanmasından önce söz konusu yerin, 18.06.1993 onanlı 1/5000 ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi Revizyon Nazım İmar Planı ile 10.12.1993 onanlı 1/1000 ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi 3. Plan değişiklikleri ile getirilen ek yapılaşmalar, kentin en merkezi bölgelerinden birinde ve Boğaziçi bölgesinde yapılmak istenmektedir. Uygulamaya geçildiği takdirde halihazırda sorunlar yaratmakta olan mevcut karayolu altyapısına ek trafik getireceği ve yeni toplu ulaşım gereksinimlerine yol açabileceği aşikar olan itiraza konu plan değişiklikleri ve alt uygulama süreci, getirilen plan kararlarının planlama bakımından eşgüdüm halinde gözetilmesi ve değerlendirilmesi gereken arazi kullanım-ulaşım ilişkisini göz ardı etmektedir. 184 4. Meri planlarda park ve yeşil alan olarak belirlenmiş bazı alanların da itiraza konu planlar eliyle yapılaşmaya açıldıkları görülmektedir. Gerek arttırılan konut yapılaşma alanları gerekse bu gibi donatı alanlarının yapılaşmaya açılması böylesi bir planlama bölgesinde kesinlikle tercih edilmemesi gereken koşullar dayatmaktadır. Aksine, kentin mümkün olabildiğince nüfus ve yapılaşma yoğunluğunun hafifletilmesi beklenen bir alanında yapılan itiraza konu planlama çalışmalarının, geri görünüm ve etkilenme bölgesi olması itibariyle kent peyzajı ve siluetini referans alan, yoğunluk arttırıcı olmayan ve kişi başına düşen donatı dengesini iyileştirici plan kararları ve hükümlerini sağlaması şehircilik ve planlama ilkeleri bakımından da gereken düzenlemeler olarak kabul edilmektedir. Ancak, itiraza konu plan değişiklikleri bu ilke ve kararları taşımaktan uzaktır. Ayrıca olası nüfus yoğunluk ve yapılaşma gereksinimleri için itiraza konu plan değişikliğinin üst ölçekli planı niteliğindeki 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda gelişme konut alanlarının yerleri belirlenmiştir ve bu alanlar tümüyle kent merkezi dışındaki alanlardır. Haliyle, itiraza konu planlama çalışmaları üst ölçek planı ile de çelişkili bir durum yaratmaktadır. 5. Halihazırda taşıdığı nüfusun ihtiyacından fazla konut stoğu bulunan İstanbul’da mevzuat gereği planlarda kişi başına 10 metrekare ayrılması gereken aktif yeşil alan miktarının günümüzde sadece 1,7 metrekare olduğu ve yapılan düzenlemeyle önerilen yeni donatı alanının, bölgedeki mevcut donatılar kullanılabileceğinden ihtiyaç fazlası olduğu dikkate alındığında, yapılan düzenlemenin parsel bazında yapılaşma alanını arttırarak ayrıcalıklı bir değer artışı sağladığı, bu yönüyle planlamanın temel koşullarından biri olan kamu yararı ilkesi ile bağdaşmadığı açıktır. Yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde, plan değişikliği paftalarında anılan haliyle Beşiktaş İlçesi, Ortaköy Mahallesi, 40 pafta, 1686 ada, 24 parsele ilişkin hazırlanan 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Değişikliğinin yukarıda sunulan gerekçeler 185 doğrultusunda ve usul açısından da plan yapımı ile ilgili yasal mevzuata uygun olarak yapılmayan plan değişikliğine itiraz edilmiştir. SARIYER İLÇESİ, KİREÇBURNU MAHALLESİ 81 PAFTA, 471 ADA, 1,2,3,4,5,6,7,8,9 PARSELLERİ KAPSAYAN SPOR ALANINA AİT 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI VE 1/1000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI UYGULAMA İMAR PLANI TEKLİFLERİNE İTİRAZ 23.01.2014 İstanbul ili, Sarıyer İlçesi, Kireçburnu Mahallesi 81 Pafta, 471 ada, 1,2,3,4,5,6,7,8,9 parselleri kapsayan spor alanına ait 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı tekliflerine tarihindeŞubemiz tarafından itiraz edilmiştir. İstanbul ili, Sarıyer İlçesi, Kireçburnu Mahallesi 81 Pafta, 471 ada, 1,2,3,4,5,6,7,8,9 parselleri kapsayan spor alanına ait 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı teklifleri 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13/A maddesi uyarınca Bakanlık Makamının 03.12.2013 tarih ve 18890 sayılı oluru ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca Söz konusu planlar, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 25.12.2013-23.01.2014 tarihleri arasında bir ay (30 gün) süre ile İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü binasında askıya çıkarılmıştır. İtiraz konusu plan tadilatı ile 81 pafta, 471 ada, 2-3-4-5-6-7-8-9 sayılı parseller ile bu parselleri çevreleyen imar istikametleri içindeki alanda, mevcut planda spor tesisi olarak planlanan alanın TAKS: 0,15, KAKS: 0,35 ve HMAKS: 6.50 konut alanı olarak planlandığı görülmektedir. İmar Planlarının Yapımına Dair Yönetmeliğin İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gereken Esaslar Madde 27’de“…İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz. Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için: (1) İmar planındaki durumu değişecek olan sosyal ve teknik alt yapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırımcı Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır. (2) İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir…” denilmektedir. Bu hususlar da dikkate alındığında; dönüştürülen sosyal donatı alanının kaldırılması için bir zorunluluk gözlenmemekte olup, yönetmelikte belirtildiği doğrultuda kaldırılan sosyal ve teknik altyapıların muadili sayılacak yeni bir alan tahsisi önerilmemiştir. Kamu yararına uygun düşen zorunluluk ve kesinlik açıkça belirtilmedikçe yapılmaya çalışılan değişiklik imar mevzuatına uygun bulunmamaktadır. Bu açıdan söz konusu parsellere ilişkin yapılan değişiklikler planlama teknikleri ve şehircilik ilkelerine uygun değildir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; plan bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık Makamının 03.12.2013 tarih ve 18890 sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak 25.12.2013-23.01.2014 tarihleri arasında askıda ilan edilen Sarıyer İlçesi, Kireçburnu Mahallesi 81 Pafta, 471 ada, 1,2,3,4,5,6,7,8,9 parselleri kapsayan spor alanına ait 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı tekliflerine itiraz edilmiştir. BEYKOZ İLÇESİ, POLONEZKÖY KÖY YERLEŞİK ALANI 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI VE 1/1000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI UYGULAMA İMAR PLANI TEKLİFLERİNE İTİRAZ 24.01.2014 İstanbul İli, Beykoz İlçesi, Polonezköy Köy Yerleşik Alanı 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Bakanlık Makamının 22.11.2013 tarih ve 11521 sayılı Olur’ları ile 644 sayılı KHK’nin 13/A maddesi uyarınca onaylanmıştır. Söz konusu planlar 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca 26.12.2013 – 24.01.2014 tarihleri arasında 1 ay (30) gün süre ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde askıya çıkarılmıştır. İtiraz konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı, Plan Notlarının 4.3. maddesinde ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı, Plan Notlarının 4.7. maddesinde “eğimden dolayı kat kazanılamaz” ibaresi tadil edilerek hükümlerden çıkarılmıştır. Söz konusu plan notunun çıkarılması ile birlikte, yapılaşma yoğunluğu büyük ölçüde artmaktadır. Polonezköy’ün doğal yapısını ve kırsal karakterli yerleşim yapısını bozucu nitelik taşıyan bu plan notu, alana dair yapılmış olan Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 26.08.2003 tasdik tarihli Uzun Devre Gelişim Planına da aykırı niteliktedir. Bu gerekçe ile ilgili plan notları; “yapı yüksekliği, eğimden dolayı açığa çıkan katlar dahil 6.50 yi aşamaz” şeklinde düzenlenmelidir. 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı, Plan Notlarının 4.18. maddesinde “bir parselde birden fazla yapı yapılabilir” denilmektedir. Bununla birlikte; Uygulama İmar Planı Plan Notlarının “5.1. K/T Lejantı Getirilen Alanlar”ın altında; 5.1.1. Bu alanlarda konut veya turizm konaklama tesisleri yapılabilir. 5.1.3. Konut yapılması durumunda; E: 0,15 H max: 6,50 metre’dir. 5.1.4. Turizm Konaklama Tesisi yapılması durumunda; E: 0,20 H max: 6,50 metre’dir. 5.1.5. Bu alanlarda Turizm Konaklama Tesisi yapılması durumunda; Maks. Bina Cephesi: 20.00 m. Maks. Bina Derinliği: 30.00 m. yapılaşma şartı getirilmiştir. Yukarıda belirtilen plan notları, “doğal sit alanı” olarak tescilli evrensel bir değer ve ortak mirasımız olan Polonezköy Tabiat Parkı’nın, zengin doğal dokusu, peyzaj değerleri, tarihsel ve kültürel kimliği, özgün kırsal yerleşme karakterini bozucu niteliktedir. Planların uygulamaya geçmesi itibariyle bölgenin eşsiz karakterine aykırı bir şekilde yoğun bir yapılaşma yaratılarak, telafisi mümkün olmayacak bir sürece girilecektir. Yukarıdaki temel hususlar çerçevesinde; ulusal 186 ve uluslararası koruma mevzuatına ve planlama ilkelerine aykırı, çevresine emsal teşkil eden, 22.11.2013 tarih ve 11521 sayılı Olur’ları ile 644 sayılı KHK’nin 13/A maddesi uyarınca 26.12.2013 – 24.01.2014 tarihleri arasında askıda ilan edilen İstanbul İli, Beykoz İlçesi, Polonezköy Köy Yerleşik Alanı 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planına itiraz edilmiştir. 6. DAVALAR 1.ŞİŞLİ İLÇESİ, AYAZAĞA GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİ’NE AİT PLANLARIN İPTALİ 27.02.2012 T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından hazırlanan, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 16.09.2011 tarih ve 103140 sayılı Olur’u kapsamında, 29.11.2011-29.12.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılan, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait (Maslak Mahallesi, 2 pafta, 1 ada, 20, 49 ve 50 sayılı parseller) 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı’nın öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: Dava konusu 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planlarının T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi tarafından elde edilmesi ve onaylanması usül açısından hukuka aykırılıklar içermektedir. İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planlarının elde edilmesi sürecinde ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareket ettiği görülmektedir. Bahsi geçen hukuki düzenlemelerin ilgili maddelerine bakıldığında; 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun 4. maddesini değiştiren 5162 sayılı kanunun 2. maddesine göre, “Madde 4 - Başkanlık, gecekondu dönüşüm projesi uygulayacağı alanlarda veya mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerde veya valiliklerce toplu konut iskan sahası olarak belirlenen alanlarda çevre ve 187 imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde her tür ve ölçekteki planlar ile imar planlarını yapmaya, yaptırmaya ve tadil etmeye yetkilidir. Bu planlar; büyükşehir belediye sınırları içerisinde kalan alanlar için büyükşehir belediye meclisi tarafından, il ve ilçe belediye sınırları ile mücavir alanları içerisinde kalan alanlar için ilgili belediye meclisleri tarafından, beldelerde ve diğer yerlerde ilgili valilik tarafından, planların belediyelere veya valiliğe intikal ettiği tarihten itibaren üç ay içerisinde aynen veya değiştirilerek onaylanır. Belediyeler ve valilik tarafından üç ay içerisinde onaylanmayan planlar Başkanlık tarafından re’sen onaylanır. Belediyeler, valilik veya Başkanlık tarafından onaylanan bu planlar; askı, ilan ve itiraza dair kararlar da dahil olmak üzere 3194 sayılı imar Kanunu hükümlerine göre belediyeler ve ilgili kamu kurumları tarafından yapılacak tüm işlemler Başkanlık tarafından re’sen yapılmak suretiyle yürürlüğe konur.” hükmüne yer verilmektedir. Dava konusu plan çalışmasının gecekondu önleme bölgesi ilan edilen alanda yapılması nedeniyle İdarenin plan yapma yetkisini tanımlayan 775 sayılı Gecekondu Kanunun ilgili 19. Maddesi’nde ise, “Madde 19 - Islaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu bölgeleri ile yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına tahsis edilecek sahaların seçimi, haritalarının hazırlanması, İmar ve ıslah planlarının düzenlenmesi, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının denetimi altında, ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, hazırlanan harita ve planları retde, düzeltilmek üzere geri göndermeye, olduğu gibi veya değiştirerek onaylamaya ve lüzum gördüğü hallerde bu hizmetleri kendisi yapmaya veya yaptırmaya yetkilidir. Onaylanarak kesinleşen planlar belediye dairesinde herkesin görebileceği bir yerde bir ay süre ile asılır ve keyfiyet mutat vasıtalarla halka duyurulur.” hükmü getirilmiştir. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 644 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. Maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde; “(ğ) Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek, Bakanlar Kurulunca belirlenen bu nitelikteki uygulamalar ile finans merkezleri ve benzeri özel proje alanları ve özel yapım gerektiren yapılaşmalar ile 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak.” Bakanlığın görevleri kapsamında tanımlanmıştır. İdare’nin ve Bakanlığın plan yapma ve onaylama yetkisini düzenleyen bu hükümlerden de anlaşıldığı üzere, TOKİ tarafından hazırlanan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Olur’u ile askıya çıkarılan plan çalışmalarının 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu uyarınca; büyükşehir belediye sınırları içerisinde kalan alanlar için büyükşehir belediye meclisi tarafından, il ve ilçe belediye sınırları ile mücavir alanları içerisinde kalan alanlar için ilgili belediye meclisleri tarafından, beldelerde ve diğer yerlerde ilgili valilik tarafından, planların belediyelere veya valiliğe intikal ettiği tarihten itibaren üç ay içerisinde aynen veya değiştirilerek onaylanması ya da belediyeler ve valilik tarafından üç ay içerisinde onaylanmayan planların, Başkanlık tarafından re’sen onaylanması gerekmektedir. Yine aynı kanun hükmüne göre Belediyeler, valilik veya Başkanlık tarafından onaylanan bu planlar; askı, ilan ve itiraza dair kararlar da dahil olmak üzere 3194 sayılı imar Kanunu hükümlerine göre belediyeler ve ilgili kamu kurumları tarafından yapılacak tüm işlemler Başkanlık tarafından re’sen yapılmak suretiyle yürürlüğe konmaktadır. Fakat dava konusu planlar açısından bu sürecin işletilmediği ve dava konusu planların Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde yapılmasına karşın, ilgili belediye olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin onayına sunulmadığı açıktır. Ayrıca TOKİ’nin gecekondu önleme bölgelerinde plan yapma ve onaylama yetkisini düzenleyen bir diğer Kanun olan 775 sayılı Gecekondu Kanununda da İdarenin plan yapma ve onama usülleri açıkça tarif edilmektedir. Bu kanun hükmüne göre ise, plan çalışmaları TOKİ denetimi altında, ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır ya da TOKİ lüzum gördüğü hallerde bu hizmetleri kendisi yapmaya veya yaptırmaya yetkili kılınmaktadır. Nitekim, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 644 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de de Bakanlığın plan yapma ve onamaya dair 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve 775 Sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca işlem yapılacağı belirtilmiş, dolayısıyla Büyükşehir Belediye sınırları dahilinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin onayına sunulması gereken ilgili planlar, Kanunların belirttiği süreç işletilmeden Bakanlığın Olur’u ile askıya çıkarılmıştır. Dolayısıyla dava konusu 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı, TOKİ tarafından hazırlandıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisine iletilmemiş olduğundan; Bakanlık onama yetkisini kanun hükümlerine aykırı olarak kullanmış ve planlar yürürlüğe konmuştur. Bu nedenlerle dava konusu planların 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ve 775 sayılı Gecekondu Kanununa aykırı olarak elde edildikleri açıktır. Planların telafisi imkansız zararların oluşturmaması ve hukuka aykırı elde edilişleri sebebi ile bir an önce, İdarenin savunması beklenmeksizin yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. Her ne kadar, Gecekondu Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 59. Maddesinin 3. fıkrasında; “Gecekondu Kanunu’nun uygulanacağı sahaların imar ve ıslah planları ile parselasyon planları belediyesince veya Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca nasıl yaptırılırsa yaptırılsın bunların belediye organlarınca tetkik ve karara bağlanmasına lüzum yoktur. Ancak Toplu Konut 188 İdaresi Başkanlığınca onaylanan imar ve ıslah planları ile parselasyon planları bir ay müddetle uygulamayı yapacak belediyece ilan edilerek halka duyurulur.” denilmekte ise de bu madde doğrultusunda yapılan uygulama ile Yasanın getirdiği düzenleme, adı geçen Yönetmelik ile genişletilmekte olup; Üst Hukuk Normuna Aykırı düzenleme gerçekleştirilmiştir. Bununla beraber, planlama yetkisinin farklı kurumlara dağıtılmış olmasının getirdiği sakıncaların sonuçları güncel davaya konu planlarda açıkça ortaya çıkmaktadır. Zira güncel örnekte “yetki sahibi” bir kurum, şehir planından tamamen bağımsız olarak kentin gelişimine etki edecek bir işlem yapmaktadır. Mevcut planlama sisteminde parçacıl uygulamaların ve planlamada yetki karmaşasının varlığı, İdari yetki alanı ile planlama alanı arasında uyumsuzlukların varlığı gibi konular geri dönülemez ekonomik ve toplumsal zararlara sebebiyet vermektedir. Dava konusu planlar ile birlikte bütüncül planlama anlayışı zedelenirken, planlamada “yerellik” ilkesi ile bağdaşmayan bir durumun yaratıldığı açıktır. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1-Dava konusu 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planında, gecekondu önleme bölgesi olarak tanımlanan 32,7 ha. büyüklüğündeki alan; Konut, Yeşil Alanlar, Askeri Alanlar, Dini Tesis Alanları, İdari Tesis Alanları, İlköğretim Tesis Alanları, Özel Kreş Alanları, Özel Sağlık Tesis Alanları olarak planlanmıştır. Planda yer alan fonksiyonların büyüklüklerine bakıldığında ise, planlama alanının büyük kısmını oluşturan 22,6 hektarlık alanın konut alanına, 0,7 ha. alanın özel donatı alanlarına ve sadece 1,4 ha. alanın ilköğretim ve dini tesis gibi donatı fonksiyonlarına, 3,8 ha. alanın yeşil alana ayrıldığı; 2,2 ha. alanın belediye hizmet alanı ile askeri alana ve yaklaşık 2 ha. alanın yol alanı olarak teknik donatıya bırakıldığı görülmektedir. Bu alanda verilen yapılaşma değerleri ile belirtilen fonksiyonların gerçekleştirilmesi durumunda ortaya çıkacak olan inşaat alanı düşünüldüğünde, planlama alanının çok yoğun bir faaliyete ayrıldığı 189 anlaşılmaktadır. Verilen yapılaşma değerleri ile 32,7 ha. planlama alanı üzerinde, mevcut imar hakları ile birlikte yaklaşık 625.000 m2 inşaat alanı ortaya çıkmakta, bu durum plan notları ile oluşturulan ayrıcalıklı imar hakları ile çok daha yüksek bir değere ulaşmaktadır. Planlama alanının 225.725 m2si konut alanı olarak ayrılmış, belirlenen 2,2 emsal değeri ile 496.490 m2 inşaat alanı oluşturulmuştur. Planda kişi başına 65 m2 brüt alan belirlenmiş olduğundan, oluşturulan konut alanı ile birlikte 7.640 kişilik nüfusun buraya yerleşeceği tespit edilmektedir. Plan notlarının 15. Maddesinde; “Planlama alanının tamamında eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan edilebilir, İskan edilen bodrum katla emsale dahil değildir.” denilmektedir. Plan raporunda da belirtildiği üzere son derece eğimli bir araziye sahip olunan alanda iskan edilebilecek olan bodrum katları ile birlikte planlama alanındaki nüfus 10.000’i dahi geçebilecektir. Bununla birlikte planda kişi başına belirlenen 65 m2 alanın bilimsel geçerliliği ortaya konulmamıştır. Nitekim İstanbul Büyükşehir Başkanlığı’nca 18.10.2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Ayazağa Nazım İmar Planı’nda bu değer 35 m2 olarak belirlenmiştir. Dava konusu edilen alanın gelişme konut alanı olmasından hareketle bu değerin yüksek olması beklenirken İstanbul genelinde yapılan diğer planlama çalışmaları ile kıyaslandığında bu değerin son derece yüksek olduğu, dolayısıyla planla getirilen nüfusun beklenilenin daha da üzerinde çıkacağı ortadadır. 2 – Planlama alanının meri plan durumuna bakıldığında ise bölge, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 2010/367 Esas Sayılı ve 2010/338 Karar Sayılı, 10.03.2010 günü verdiği karar ile iptal edilen 21.01.2003 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Şişli, Ayazağa Revizyon Nazım İmar Planı onama sınırı içinde, Askeri Güvenlik Bölgesinde kalmaktadır. İstanbul 1. İdare Mahkemesinin verdiği karara göre, 21.01.2003 tasdik tarihli imar planı, yüksek nüfus yoğunluğu ve bu yoğunluk karşısında donatı alanlarının standartların altında kalması ve eksik bulunması, planın iptal nedeni olarak gösterilmektedir. Bu karar dikkate alındığında, dava konusu planda askeri alanda kalan bölgenin çok yoğun bir yapılaşma hakkı ile imara açılması, zaten yüksek olan nüfusun artmasına ve yeni donatı alanı ihtiyacı doğmasına neden olacaktır. Davaya konu Planda ise buna yönelik olarak, kendi içerisinde dahi yeterli donatı alanları oluşturulmamıştır. 3 - Dava konusu plan alanının üst ölçekli plan yönünden incelenmesi sonucunda da, bölgenin 15.06.2010 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda Askeri Güvenlik Bölgesinde kalmakta olduğu tespit edilmiştir. Buna göre 3194 sayılı Kanun ve eki yönetmeliklerde açıkça belirtilmesine karşın, söz konusu planlar, üst ölçekli planlara aykırı olarak elde edilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesine göre Nazım İmar Planları var olması durumunda çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanmalıdır. Bu hükme göre “Nazım İmar Planı: Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır.” Fakat İmar Kanununda Nazım İmar Planlarının, varsa Çevre Düzeni Planlarına uygun olarak hazırlanması gerektiği belirtilse de ve dava konusu alan 15.06.2010 tasdik tarihli 1/100 000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı onama sınırı içerisinde kalsa da; yapılan planlar bu hükmü yerine getirmemiş ve üst ölçekli planda Askeri Güvenlik Bölgesinde kalmasına rağmen söz konusu alan, yoğun ticaret ve konut alanına alınmıştır. Bu nedenlerle, dava konusu plan 3194 sayılı İmar Kanuna ve eki yönetmeliklere açıkça aykırıdır ve kanuna aykırılığı nedeniyle iptali gerekmektedir. 4 – Dava konusu planların plan notlarına bakıldığında ise, davaya konu itirazlarımızı teşkil eden başlıklar ortaya çıkmaktadır. Planlar ile donatı alanları azaltılarak bölge donatı dengesinin bozulduğu açıktır. Söz konusu alanın ulaşım altyapısı, getirilen yoğun fonksiyon için yetersiz olmakla beraber bu değişikliğin trafik ve yapı yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil edici nitelikte olduğu görülmektedir. Dava konusu planların yapıldığı alanın ulaşım etki alanı içerisinde yer alan yolların kullanımı, zaten daha önce Büyükdere Caddesi aksı üzerinde yapılan plan değişiklikleri ile, maksimum düzeyde olduğundan, getirilen yeni yapılaşma hakkı; bölgesel ulaşım sistemi üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Mevcut Büyükdere-Maslak hattında, trafiğin zirve oluşturduğu sabah-akşam saatlerinde sürekli tıkanıklık yaşanmaktadır. Davaya konu imar planına konu olan parseller, yoğun ticaret ve konut yapılarının bulunduğu alanların içindeki ana ulaşım akslarından hizmet almaktadır. Plan ile öngörülen kullanımların zirve saatlerde ve gün içinde, plan değişikliğine konu arazi çevresinde yoğun bir araç trafiği yaratması kaçınılmazdır. Karayolu altyapısının mevcut durumu itibariyle günümüzdeki ulaşım talebini karşılayamadığı, bu aksın taşıma kapasitesinin artırılma olanağının son derece kısıtlı olduğu ortada iken yapılan plan çalışması ile bu bölgeye getirilecek yeni nüfusun yaratacağı ek trafik yükü bölgenin ulaşım sorununu içinden çıkılamayacak bir duruma sokacaktır. Bu değerlendirmeler doğrultusunda, dava konusu planlar ile getirilmek istenen kullanım yoğunluğunun şehircilik ilkeleri ve planlama esasları bakımından uygun olmadığı açıkça ortadadır. Zira plan yapılan parselin yakın çevresinde, otopark ihtiyacını kendi parseli içinde çözemeyen yoğun konut ve ticaret alanları bulunmakta; mevcut trafik yoğunluğu ölçüsüz bir biçimde artmaktadır. Dava konusu plan ile de bu yoğunluğa ek yoğunluk oluşturulmaktadır. Karma ticaret ve konut kullanımlarının getirilmesinde bir isabet olmadığı ve bu konuda bir fizibilite yapılmadığı da bu gerçekler ile birlikte açıkça görülmektedir. 5 – Dava konusu edilen planların çevre yapılanma koşullarının üzerinde bir yapılanma hakkı getirdiği, ayrıcalıklı imar hakları tahsis ettiği ve çevresinde hâlihazırda yoğun olan altyapıyı kullanılamaz hale getireceği nedenleri ile dava konusu Revizyon Nazım ve Uygulama Planlarının iptalinin gerektiği gerçeği ortadadır. 190 Buna göre plan notları içerisinde yer alan; “15. Planlama alanının tamamında eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan edilebilir. İskan edilen bodrum katlar emsale dahil değildir. Bu katların tamamı planda belirtilen fonksiyonların yanında bina ortak alanı (spor salonu, sığınak, su deposu, tesisat odası, otopark vb.) olarak kullanılabilir.” ifadesi ile Plan Raporunun “Eğim Analizi” bölümünde ortaya konulduğu üzere arazinin % 40’lara varan aşırı eğimli yapısı ve planlama alanında 60 metreyi aşkın kot farklarının oluştuğu da düşünüldüğünde planda verilen inşaat hakkının yoğunluğu ve ayrıcalığı göz önüne serilmektedir. Ayrıca plan notlarının 9. Maddesinde “ Arazi, kazı ve dolgu yapılarak düzenlenebilir. Düzenlenmiş zemin tabii zemin olarak kabul edilecektir. Binaların zemin kotları vaziyet planında belirlenir. Binalar uygun olduğu hallerde tabii zeminden kot alacaktır. Ancak topografya özelliklerinden dolayı yol ve parsel zemini arasında daha uyumlu ilişki kurmak amacıyla binalar yoldan kotlandırılabileceği gibi adalarda tabii zeminin korunmasına özen gösterecek şekilde bir ölçü sınırlamasına bağlı kalmadan tesviyeler yapılabilecek ve binalar bu tesviye edilmiş zemin üzerinden kot alabileceklerdir. Parselde ana bir kütle üzerinde yükselen birden fazla blok olması halinde bloğa tek bir noktadan kot verilir.” denilerek, binaların kot alması muğlak ifadelere dayandırılmış, sonuç itibariyle yapı yoğunluğunun artmasına sebebiyet verecek ifadelere yer verilmiştir. 6 – Dava konusu planların Plan Notlarında yer alan; “11. Plan bütününde geliştirilecek proje kapsamında estetik ve çevre siluet için yapılarda depremsellik, statik uygunluğu sağlamak kaydıyla statik projelerin üniversite tarafından onaylanması şartıyla her ebatta açık-kapalı çıkma ve konsol yapılabilir. 13. Teras katlarındaki açık alanlar üstü kapatılmamak kaydıyla çatı bahçesi, hobi bahçesi ve yeşil alan v.b olarak kullanılabilir. Bu alanlar ve açık çıkmalar emsale dahil değildir. 14. Çift cepheli yüksek yapılarda iki cephe arasında kalan açık çıkmalar emsale dahil değildir. Konut Alanları: 191 26. Konut alanlarında yapılanma koşulları E=2.20, Taks maks: 0,55 olarak belirlenmiştir. Eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan edilebilir. İskan edilen bodrum katlar emsale dahil değildir. 27. Konut alanlarında, belirlenen yapılaşma emsal değerlerinden kullanılmak kaydıyla, toplam inşaat alanının %20’sinin bağımsız ticari birimler olarak kullanılmasına izin verilebilir. Bu ticari birimler içerisinde; iş merkezi, ofis, büro, alışveriş merkezleri, çok katlı mağaza, çarşı, otel, motel, konaklama tesisleri, sinema, tiyatro, konser salonu, sergi salonları, moda merkezi, restoran, kafe, bar, lokanta, gazino gibi yeme içme üniteleri, yönetim binaları, banka ve ofis kurumları, apart konut, rezidans kullanımları yer alabilir. Bu alanlarda ilgili kurumların uygun görüşlerini almak, koşulu ile özel eğitim, özel kreş ve özel sağlık kurumları yer alabilir. Eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlarda yukarıda sayılan ticaret fonksiyonları herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmadan yapılabilir. 29. Planlama alanında yapılacak uygulamaya esas vaziyet planlarında donatı alanları ile ilgili kurumlardan uygun görüş alınmak ve büyüklükleri azaltılmamak kaydı ile planlama alanı içerisinde yer değiştirebilir. Belirlenen bu alanlar vaziyet planına göre ifraz edilebilir. 30. Planda idari tesis (BHA) alanında toplam inşaat alanının %50’sini geçmemek kaydıyla ticaret ve hizmet birimleri yer alabilir. 34. Plandaki dini tesis alanında toplam inşaat alanı içerisinde kalmak kaydı ile ibadete yönelik yapılar yanında çok amaçlı salonlar, eğitim binaları, yurt binaları, görevli lojmanları yapılabilir.” hükümleri de bu yoğunluğun ne düzeyde artış göstereceğini açıkça göstermektedir. İlgili maddelerde yer alan ifadeler ile söz konusu plan notlarının Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’e ve İstanbul İmar Yönetmeliği’ne aykırı, yapılaşma ve nüfus yoğunluğunu arttırıcı, çevre yerleşmelere emsal oluşturabilecek ayrıcalıklı imar hakları oluşturmasından dolayı iptal edilmesi gereklidir. Her ne kadar İstanbul İmar Yönetmeliğinde İmar Planlarının Önceliği ortaya konulmuş olsa da, bu durum İmar Yönetmeliğinin dayandığı tüm bilimsel ve teknik gerekçeleri hiçe saymak anlamına gelmemelidir. 7– Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Olur’u ile yürürlüğe giren 1/1000 ve 1/5000 ölçekli dava konusu imar planları, bölgeye ait plan bütünlüğü içinde değerlendirilmesi gerekirken, hatta içinde yer aldığı bölge bu hükmü zorunlu kılarken; imar planı ile böylesine bir işlem yapılmamakta hatta yoğun bir yapılaşma hakkı tesis edilmektedir. Bunun yanında, dava konusu planlar ile konut alanında; iş merkezi, ofis, büro, alışveriş merkezleri, çok katlı mağaza, çarşı, otel, motel, konaklama tesisleri, sinema, tiyatro, konser salonu, sergi salonları, moda merkezi, restoran, kafe, bar, lokanta, gazino gibi yeme içme üniteleri, yönetim binaları, banka ve ofis kurumları, apart konut, rezidans kullanımları gibi ticari fonksiyonların yer alması bölgenin gece ve gündüz nüfusunu etkileyecektir. Bölge bütününün yeşil alan, eğitim, spor alanı, sağlık vb. donatı alanlarının dengesini bozacak ve donatı alanlarını azaltacak, konut ve ticaret alanı önerilmesiyle otopark ihtiyacını arttıracak; plan bütününde tüm çevreye hizmet eden ve meri planlarda zaten yetersiz olduğu Mahkeme kararı ile tespit edilen donatı alanlarını daha da azaltacaktır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur.” denmesine karşın, görüldüğü üzere dava konusu imar planı değişiklikleri bu şartları taşımamakta ve donatı dengesini bozmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı, plan bütünlüğünü bozucu ve emsal teşkil edici niteliktedir ve İmar Mevzuatına ve şehircilik ilke ve esaslarına aykırılıklar içermektedir. Yapılan plan, bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutan bir işlem değil, aksine, mevcutta eksik olan gereksinimleri bile gözetmeyen ve kamuyu, kamu alanlarının özelleşmesini sağlayarak zarara uğratan bir düzenlemedir. Dava konusu planlar, Kanun ve Yönetmeliklerle açıkça belirtilen teknik ve sosyal donatı dengesinin bozulmaması ve gelecekteki gereksinimlerin gözetilmesi hükümlerini ihlal ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı alanlarını azaltmaktadır. Bu nedenlerle kamu yararı, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılığı nedeniyle dava konusu imar planları, kamuyu zarara uğratmakta, 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmeliklere aykırı bir işlem tesis etmektedir. Kamu zararının engellenmesi ve kanuna aykırı uygulamaların önlenmesi için dava konusu planların ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. Dava konusu imar planları, yakın çevresi ve ulaşım ağı üzerinde yaratacağı etkiler itibariyle etüt edilmemiştir. Bu nedenle, plana konu olan parselde ayrıcalıklı bir imar hakkı tesis edilerek, yakın çevresinde yer alan ticaret ve konut alanlarının aleyhine fiili bir durum yaratılmaktadır. Plan, bu haliyle üstün kamu yararı ilkesine aykırı olup, yalnızca plana konu olan parsellerde, yakın çevresiyle uyumsuz ve ayrıcalıklı bir imar hakkı tesis etmektedir. Bu şekilde bir plan düzenlemesi, 3194 Sayılı İmar Kanunu ve eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile yargı kararlarına açık aykırılıklar taşımaktadır. 8 - Planlama alanı, Orman alanına komşu bir alan olması nedeniyle İstanbul’un az sayıda kalmış ve giderek her geçen gün daha da tahrip edilen orman alanları üzerinde baskı kuracaktır. Orman alanına bu kadar yakın bir alanın yüksek yoğunluk verilerek imara açılması, halihazırda giderek kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Ayrıca söz konusu boş ve yeşil olarak bırakılmış alanda arazinin yoğun bir yapılanmaya açılması; arazinin büyüklüğü ve bulunduğu yer ile birlikte düşünüldüğünde, kent bütününde arazi kullanım kararlarına, ulaşım ve altyapı sistemlerine doğrudan etki edecek nitelikte bir karar olacağından, kent bütününde değerlendirilmesi gereken bir plan kararı niteliğindedir. Ancak, dava konusu planlar sınırlı bir alanı kapsamakta ve yapılması önerilen değişikliğin kent merkezinde ve kent bütününde ulaşım, arazi kullanımı vb. üzerinde yaratacağı etkileri ortaya koymamaktadır. Çevre yapılanma koşulları yönünden önemli etkileri olacak olan bu tür plan çalışmaları ile birlikte yapılması zorunlu Analitik Etüt çalışmaları da gerçekleştirilmemiştir. Bu nedenle davalı idare tarafından önerilen arazi kullanım değişikliğinin 192 kent merkezinde ve kent bütününde ulaşım, arazi kullanımı vb. üzerinde yaratacağı etkileri test edilmemiş ve araştırılmamıştır. Plan ile öngörülen yapılaşmanın gerçekleşmesi durumunda oluşacak olan tabloya ilişkin bu tür bir araştırmanın yapılması ile kent bütününde yaratacağı sıkıntılar ortaya çıkarılacaktır. Dava konusu planlar ile tariflenen trafik ve yapı yoğunluğunu artırıcı, çevreye emsal teşkil edici nitelikteki yoğun yapılanmanın etkilerini, kent bütününde değerlendirmek üzere herhangi bir çalışma yapılmaması ve planlara ilişkin getirilen yapılaşmayı şehircilik esasları bakımından tartışan bir değerlendirmenin raporda yer almaması; şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından kabul edilebilir değildir. Kent içinde yapılan bu derecede önemli bir planın hiçbir analitik etüt çalışması yapılmadan ve kent bütününde yaratacağı yapılaşma baskısı ve altyapıyı zorlayıcı etkileri değerlendirilmeden onaylanması kamuyu büyük zararlara uğratacaktır. Sonuç olarak, bu ölçekteki bir kararın parçacıl olarak ele alınması ve kamuya ait olan bir alanın kamu mülkiyetinden çıkarak özelleşmesini sağlayacak fonksiyonlara geçirilmesi; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına açıkça aykırıdır. 9 – Dava konusu 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı’nın teknik incelenmesi sonucunda ise, planların teknik anlamda da aykırılıklar taşıdığı tespit edilmektedir. Özellikle plan notlarından anlaşıldığı gibi dava konusu planlar, söz konusu alanda yapılaşma hakkını mümkün olduğunca arttırmak üzere; çevre yapılanma koşulları, doğa değerleri gözetilmeden keyfi olarak elde edilmiştir. Bu keyfiyetin şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı işlem konusunda da ön plana çıktığı kolaylıkla söylenebilmektedir. Plan notları içerisinde yer alan “23. İmar planı ile mülkiyetlerin uyuşmadığı durumlarda mülkiyet sınırı plan sınırı olarak kabul edilecektir.” plan notu bunun açık göstergesidir. Planlama esasları açısından bir plan çalışması; kesin hükümler içermek, düzenleme alanını kesin çizgilerle belirlemek zorundadır. Dava konusu planda ise, 193 bu esasın tamamen göz ardı edildiği açıktır. Planın düzenlendiği ve etkilediği alan, plan onama sınırı ile belirlenmekte olsa da; tüm plan, bu not ile keyfi uygulamalara açık şekilde bırakılmakta ve kesin düzenleyici bir işlem olan imar planının kesinliğini ortadan kaldırmaktadır. Benzer keyfi uygulamaların ve kesinlikten uzak plan kararlarını diğer plan notlarında da görmek mümkündür. Plan notlarında yer alan; “8. Plan bütününde yapılacak olan blok şekli, boyları, çekme mesafeleri, bloklar arası mesafeler ve binaya ait taban alanı kullanımı serbesttir. Tüm alanlardaki yapılar ayrık, ikiz, blok, sıra ev ve teras ev şeklinde yapılabilir. Bu yapı nizamları aynı ada içerisinde ayrı ayrı ve birlikte kullanılabilir. Bunlar vaziyet planı ile belirlenir ve aynı ada içerisinde farklı kat uygulamasına gidilebilir. 27. Konut alanlarında, belirlenen yapılaşma emsal değerlerinden kullanılmak kaydıyla, toplam inşaat alanının %20’sinin bağımsız ticari birimler olarak kullanılmasına izin verilebilir. Bu ticari birimler içerisinde; iş merkezi, ofis, büro, alışveriş merkezleri, çok katlı mağaza, çarşı, otel, motel, konaklama tesisleri, sinema, tiyatro, konser salonu, sergi salonları, moda merkezi, restoran, kafe, bar, lokanta, gazino gibi yeme içme üniteleri, yönetim binaları, banka ve ofis kurumları, apart konut, rezidans kullanımları yer alabilir. Bu alanlarda ilgili kurumların uygun görüşlerini almak, koşulu ile özel eğitim, özel kreş ve özel sağlık kurumları yer alabilir. Eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlarda yukarıda sayılan ticaret fonksiyonları herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmadan yapılabilir. 30. Planda idari tesis (BHA) alanında toplam inşaat alanının %50’sini geçmemek kaydıyla ticaret ve hizmet birimleri yer alabilir. 34. Plandaki dini tesis alanında toplam inşaat alanı içerisinde kalmak kaydı ile ibadete yönelik yapılar yanında çok amaçlı salonlar, eğitim binaları, yurt binaları, görevli lojmanları yapılabilir.” hükümleri sonucunda plan ile birlikte keyfi uygulamaların önü açılmakta, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı olarak; kesin bir yapılaşma hakkı tanımlanmamakta, planın düzenleyici işlevini de ortadan kaldırılmaktadır. Bununla birlikte bir taraftan donatı alanı olarak plan içerisinde yer aldığı söylenen Belediye Hizmet Alanı; yeni donatı alanları ihtiyacını ortaya çıkaracak ticari fonksiyonlara, hatta Konut Alanları tanımında yer alan haliyle ticari birimlere rezidans işlevi getirilmesi durumunda konut fonksiyonlarına açılmaktadır. Diğer taraftan ise, eksik donatı işlevi Dini Tesis Alanı’nda verilen karma donatı tanımı ile giderilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca, plan notları içinde bulunan “29. Planlama alanında yapılacak uygulamaya esas vaziyet planlarında donatı alanları ile ilgili kurumlardan uygun görüş alınmak ve büyüklükleri azaltılmamak kaydı ile planlama alanı içerisinde yer değiştirebilir. Belirlenen bu alanlar vaziyet planına göre ifraz edilebilir.” notu ile imar planının işlevi, hukuka aykırı olarak, hazırlanacak olan mimari projeye, plan notlarında tanımlandığı şekli ile vaziyet planına bırakılmaktadır. Buna göre, dava konusu plan notlarının uygulanması ile imar hakkı transferi adı altında plan dengesinin bozulmasının önü açılmış ve bu konu ile ilgili hükümlerin uygulaması ve uygulamanın yaratacağı problemlere ilişkin yeterince açıklık getirilmemiştir. Plan hiyerarşisine göre 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda belirtilmesi gereken bu kararlar, ne yazık ki mimari projeye bırakılmış ve plan hiyerarşisi ortadan kalkmıştır. Yukarıda tanımladığımız şekilde, dava konusu plan teknik anlamda bir çok eksik içermekte ve imar mevzuatımıza aykırı hükümler içermektedir. Plan çalışmasının yapılaşma hakkını arttırmak üzere getirdiği keyfi uygulama hükümleri; imar planının düzenleyici işlevini ortadan kaldırmakta, plan hiyerarşisine aykırı olarak planda yer alması gereken kararları mimari projeye bırakmakta ve şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarını görmezden gelerek imar düzenlemesini belirsiz bırakmaktadır. Bu nedenlerle, dava konusu 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı imar mevzuatımıza, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırıdır. 10 – 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planında tanımlanan “Askeri Alanlar, Dini Tesis Alanları, İdari Tesis Alanları (B.H.A.), İlköğretim Tesis Alanları, Özel Kreş Alanları ve Özel Sağlık Tesis Alanlarında E=3.00, Hmaks: Serbest yapılanma şartı getirilmiştir. Buradan da görüleceği üzere planda getirilen yapılaşama koşulları donatı alanlarının niteliğini ve gereksinimlerini dahi göz önüne almadan maksimum yoğunlukta inşaat yapabilme amacına yönelik olarak belirlenmiştir. 11 – Odamız tarafından davaya konu alanda TOKİ tarafından hazırlanarak onaylanan 11.08.2010 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planına yönelik 12.11.2010 tarihinde başvuruda bulunularak dava açılmıştır. Söz konusu sürmekte olan ve iş bu dava ile konusuz kalan davada, 26.10.2011 tarihinde yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Plan kararları dava konusu planlar ile büyük ölçüde aynılık gösteren Nazım ve Uygulama İmar Planlarına yönelik Bilirkişi Raporunun sonuç bölümünde; “Davaya konu olan planın, üst ölçekli plana aykırı arazi kullanım kararları getirmesi, Planlama yetkisini, şehirle ilgili üst ölçekli planlardan gelen genel planlama kararlarını bozucu nitelikte kullanması, Plan notları vasıtasıyla, imar mevzuatının ve dava konusu planın kendisinin tanımladığı koşulları oldukça aşan bir yapılaşmaya gidilmesi olasılığının yaratılması, Bu çerçevede yapılaşmaya gidilmesi halinde planda önerilenden çok daha fazla bir nüfus büyüklüğüne ulaşılmasının hem planlama alanındaki donatı dengesini bozacağını, hem de genel olarak kentsel sorunların daha da artışına katkıda bulunacağı görüşü ile dava konusu planın şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı olduğu düşünülmektedir” ifade edilmektedir. Bilirkişi Raporlarında da ortaya konulan bilimsel gerekçeler doğrultusunda, Bilirkişi Raporu sonuç bölümünde yer verilen aykırılıkların daha da arttırıldığı davaya konu olan planların yürütmesinin, bilirkişi incelemesi beklenilmeden ivedilikle durdurulması ve iptali gerekmektedir. 12 – TOKİ tarafından hazırlanarak onaylanan ve Odamız ile sürmekte olan dava konusu olan 11.08.2010 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 194 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı ile Bakanlık Olur’u ile 16.09.2011 tasdik tarihli Revizyon Nazım ve Uygulama İmar Planları arasındaki en önemli farklardan biri; bir önceki planda yer alan Enerji Nakil Hatları’nın ve bu hatların koruma kuşağının kaldırılması, bu hatların altında kalan yeşil alanın 16.09.2011 tasdik tarihli planlarda “konut alanı” olarak planlanmasıdır. Komşu ada parselleri içeren 18.10.2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Ayazağa Nazım İmar Planı’nda ise takip eden Enerji Nakil Hatları’nın koruma kuşakları belirtilmiş ve buna göre plan kararları üretilmiştir. Bununla birlikte 11.08.2010 tasdik tarihli planda yer alan “Enerji nakil hattı koruma kuşağında TEİAŞ’ın uygun görüşü alınmadan uygulama yapılamaz.” plan notundan Revizyon Nazım ve Uygulama İmar Planında “uygun” ifadesi kaldırılmış ve aksi görüş belirtmesi gereken kurumun, aksi görüşü ile uygulamanın engellenmesi riski ortadan kaldırılmak istenmiştir. Yapılan araştırma ve incelemeler ışığında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu tarz elektromanyetik alanları olası kanserojen etki yaratan alanlar (Grup-2B) sınıfına sokmuştur. Bunun yanında, dünyanın farklı noktalarında yapılan araştırmalar, elektromanyetik alanların çok etkisinde kalan kişilerde Alzheimer hastalığının 4,9 kat daha fazla görüldüğünü ortaya koymuş, yapılan bir diğer araştırmada da enerji nakil hatlarının ortalama 600 metrelik bir mesafede olumsuz etki yarattığı tespitine yer verilmiştir. Ayrıca enerji nakil hatlarının, geçtiği bölgelerdeki elektrik/elektronik aletleri olumsuz olarak etkiledikleri de yapılan araştırmaların sonuçlarında yer almaktadır. Yapılan bu araştırmalar ve sonuçları göz önünde bulundurularak İstanbul genelinde hazırlanan 1/5000 ölçekli nazım imar planlarında Enerji Nakil Hatlarının geçtiği bölümler genel olarak yapı yasaklı alanlar kapsamına alınmış ve bu hatların altlarına yapılaşma verilmeyerek bu bölgelerde park alanları, ağaçlandırılacak alanlar, pasif yeşil alanlar, yol alanları vb. gibi fonksiyonlar planlanmıştır. Fakat dava konusu plan ile enerji nakil hatları altında kalan ve yeşil alan olarak terki gereken alanlardaki yapılaşma haklarını da kullanmak ve ayrıcalıklı imar hakları elde etmek 195 üzere; bu alanlar konut alanı olarak gösterilmiştir. Bu şekilde yerleşime uygun olmayan alanlarda, imar hakkı düzenleyerek ayrıcalık yaratmak isteyen ve kamu sağlığını hiçe sayan dava konusu planların iptali gerekmektedir. 13 – Dava konusu planların hukuk ve kamu yararı açısından bir diğer aykırılığı ise; davalı kurumun kamusal idari bir işlem olarak edindiği plan yapma ve onama yetkisini, kendi tasarrufundaki alanlar üzerinde kullanarak, bu mülkü en yüksek bedel ile satışa konu edilecek bir arazi şekline çevirmesidir. Bu yargıyı güçlendirecek şekilde, TOKİ tarafından söz konusu arazinin satışı işlemleri başlatılmış ve arazinin satışı için TOKİ, ihaleye çıkarak ihalede oluşan bedel üzerinden arazinin satış işlemini gerçekleştirmiştir. Bu işlemden anlaşıldığı üzere, askeri güvenlik alanı fonksiyonu ile kullanılan alanın; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan planlarda yer alan yeni fonksiyon ile değerlendirileceği ve üçüncü kişilere satışının en yüksek bedel ile yapılması amacıyla sınırsız yapılaşma hakları verilmek istendiği açıkça ortadadır. Mevcut fonksiyonu ile yapılacak satış sonucunda oluşan değer ile dava konusu imar planları ile onaylanması sonucunda oluşan değer arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu nedenle, yapılaşma hakları değiştirilerek yapılacak olan satış işlemi sonrasında ortaya büyük bir kentsel rant değeri çıkacaktır. Fakat kentsel rantları kamu adına kamusal işlevlerde kullanmak üzere önlemesi ya da geri alması gereken ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nda bu kamusal işlevleri açıkça tanımlanan TOKİ’nin kentsel rantlar üzerinden kendine gelir sağlamaya çalıştığı görülmektedir. Aynı zamanda davalı TOKİ tarafından hazırlanan dava konusu imar planı sonucu oluşan rant, kamuya aktarılmaktansa özel mülkiyete aktarılacak ve söz konusu işlem ile kamunun zarara uğramasına neden olunacaktır. Bu nedenlerle davaya konu olan, kamu yararına hareket etmesi gereken TOKİ ve Bakanlığın, onaylanan planlar ile; kamu yararı tesis etmediği, aksine kamunun zarara uğradığı açıktır. 14 - Tüm bu nedenlerle, 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planının imar mevzuatımıza, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı şekilde elde edildiği görülmektedir. Yukarıda bahsedildiği üzere planlar, esas yanında usule ilişkin de sakat olarak elde edilmiş ve ilgili belediyelerin görüşleri alınmadan kanuna aykırı şekilde onanmıştır. Bunun yanında parselin büyük kısmının E:2.20, TAKS:0.55, Hmax: Serbest yapılanma koşullu Konut Alanı, E:3.00, Hmax: Serbest yapılanma koşullu Donatı Alanlarına alınması ve donatı alanlarının dahi ticaret fonksiyonuna alınabileceği hükümlerinin getirilmesi; yapılaşma koşulları açısından ciddi sakıncaları barındırmakta, bölgede yapı, nüfus ve trafik yoğunluğunu arttırmakta, emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu bir nitelik taşımaktadır. Ayrıca, dava konusu 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı ile getirilen fonksiyonların İstanbul Kentsel Alanı ve parsellerin içinde yer aldığı bütünsel planlama bölgesi açısından hiçbir değerlendirmesi bulunmamaktadır. Yapılaşma koşulları tariflenmemiş olan planlara ilişkin ulaşım, yerleşim yoğunluğu ve doğa değerlerinde oluşacak kayıp vb. önemli kriterler açısından hiçbir araştırma ve etüt çalışması yapılmamıştır. Planlama ilke ve esasları ile yasa ve yönetmeliklerin tariflediği süreçler açısından bakıldığında, dava konusu planların hukuka aykırılığı kolaylıkla tespit edilmektedir. Açıklanan ve Mahkemece re’sen saptanacak nedenlerle; T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanıp, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 16.09.2011 tarih ve 103140 sayılı Olur’u kapsamında 29.11.2011 – 29.12.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılan, 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait (Maslak Mahallesi, 2 pafta, 1 ada, 20, 49 ve 50 sayılı parseller) 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı’nın; Yasalara, Yönetmeliklere, kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine açıkça aykırı olması nedeniyle İPTALİNE ve telafisi güç zararlar doğabileceği için öncelikle ve ivedilikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. 2.TARİHİ YARIMADA (FATİH) 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI MUHTELİF PARSELLERİN İPTALİ İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın: - Yedikule Gazhanesi’nin bulunduğu Yedikule Mahallesi, Kısmen 1256 ada 11 parsel, kısmen 4 ve 5 parseller; - Sirkeci Garı’nın bulunduğu Hocapaşa Mahallesi, 1 ada 13 parsel; - Gedikpaşa İlköğretim Okulu arazisi olan Mimar Kemalettin Mahallesi, 624 ada 31 parsel; - Sulukule Yenileme Alanı Projesinin yer aldığı Neslişah ve Hatice Sultan Mahallesi (Sulukule) 2484 ada ve 2489, 2490, 2492, 2493, 2494, 2495, 2497, 249 2498, 2499, 2525 ve 2524 adalar; - Avrasya Tüp Geçiş Projesinin plana işlenmesi yönünden; öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali için Şubemizce dava açılmıştır. 8. İdare Mahkemesi 2012/756 Esas numaralı, 20120/1148 sayılı kararına göre ayrı ayrı dava açılması gerekliliği hükmüne varılmıştır. 2.1Avrasya Tüp Geçiş Projesi 27.04.2012 İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına istinaden; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın: Avrasya Tüp Geçiş Projesinin plana işlenmesi yönünden öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali istemi için Şubemizce 27.04.2012 tarihinde dava açılmıştır. Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız 196 şu şekildedir: İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar verilmiştir. Avrasya Tüp Geçiş Projesinin plana işlenmesi yönünden işbu dava açılmıştır. Diğer bir ifade ile Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda yer alan Avrasya Tüp Geçiş Projesi’nin, korunması gerekli bir sit alanı olan Tarihi Yarımada’da yaratacağı olumsuzluklara, dava konusu planda yer almasının mevzuata ve kamu yararına hangi yönlerden aykırı olduğuna ilişkin gerekçelerimiz aşağıdadır. Dolayısıyla Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın tamamı değil, planın Avrasya Tüp Geçiş Projesinin yer aldığı kısımlar yönünden iptali talep edilmektedir. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: Odamız tarafından söz konusu projeye ilişkin projenin farklı kademelerinde farklı idari işlemler yargıya taşınarak, kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı projeye ait işlemlerin iptali istenmiştir. Buna göre: a) İstanbul Boğazı Karayolu Boğaz Geçiş Tüneli Projesi imar planı tadilatına ilişkin İstanbul IV Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından alınan 20.09.2010 gün ve 4110 sayılı kararı; yetersiz ve yanlış uygulamalar ile Tarihi Yarımada’nın UNESCO’nun Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi’ne girme ihtimalinin giderek arttıracak başarısız bir kültür yönetimi örneği olması nedeni ile Davacı Oda tarafından 02.12.2010 tarihinde yargıya taşınmıştır. Aynı kurul ve uzman kişilerce alınan 19.08.2009 tarihli 3191 numaralı karar ile söz konusu proje “silueti bozucu, kentsel dokuyu tahrip edici ve çevre kirletici” nitelikte bulunmuş ve retdedilmiştir. 20.09.2010 tarihinde alınan 4110 sayılı karar ile bu kez proje uygun bulunmuştur. Oysa ki; Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından 1985 yılından bu yana Dünya Miras Listesi’nde yer alan Tarihi Yarımada’nın dava konusu proje ile birlikte risk altına gireceği ve olumsuz-yıkıcı etkilere maruz 197 kalacağı UNESCO’nun 31 Aralık 2008 tarihinde ilgili kamu kurumları ve Tarihi Yarımada Alan Yönetimi Başkanlığı’na gönderdiği resmi yazıda da açık bir şekilde ifade edilmektedir. Koruma Bölge Kurulu’nun kendi aldığı bir önceki kararını hiçe sayan, bilimsellikten uzak, koruma ve planlama ilkelerine aykırı ve şehircilik esaslarına uygun olmayan ve işbu dava konusu kapsamında da bulunan kararın iptali istemi ile açılan dava, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde 2010/2605 Esas Numarası ile sürmektedir. b) Bununla birlikte; İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından da IV Numaralı Koruma Kurul’un 19.08.2009 tarihli 3191 numaralı kararı hiçe sayılmış ve söz konusu proje 11.10.2010 gün ve 1817 sayılı kararla uygun mütalaa edilmiştir. İçerik ve teknik açıdan niteliği değişmeyen plan tadilatı retdedildikten sonra, aynı kanun, yönetmelik ve ilke kararlarına uyma yükümlülüğüne sahip olan Koruma ve Yenileme Kurullarının ikili bir yapıda bir önceki kurul kararına bağlı kalmaları gerekirken, bunun aksi bir süreç izlenmiş ve projeye onay verilmiştir Tarihi Yarımada ve İstanbul üzerinde yaratacağı aynı olumsuz etkileri nedeni ile Yenileme Kurulu’nun 11.10.2010 gün ve 1817 sayılı kararı da Odamız tarafından 25.02.2011 tarihinde yargıya taşınmıştır. İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin 27.09.2011 tarihli kararı ile yürütmenin durdurulması talebinin retdedildiği 2011/361 Esas Numaralı dava; alanındaki eksik, yanlış ve hukuka aykırı uygulamaların kamu yararı doğrultusunda ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir diğer meslek örgütü olan TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin müdahilliği ile devam etmektedir. c) Yukarıda bahsi geçen kurul kararlarının yanı sıra, Ulaştırma Bakanlığı Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünün İstanbul Boğazı Karayolu Boğaz Tüp Geçişi Yapİşlet-Devret Modeli Kapsamında gerçekleştirilmesi için sözleşme yapılmasına ilişkin işlem de, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ile birlikte 26.04.2011 tarihinde Davacı Oda tarafından yargıya taşınmıştır. Ankara 9. İdare Mahkemesi’nde 2011/797 Esas Numarası ile devam etmekte olan davada 01.11.2011 tarihinde yürütmeyi durdurma talebimiz retdedilmiştir. Oysa ki; gerekli imar planı değişiklikleri yapılmadan ihaleye çıkarılan ve 3996 Sayılı Kanun’un ilan ve ön hazırlık süreçlerini ihlal edildiği tespit edilen söz konusu projeye yönelik işlem açıkça hukuka aykırıdır. Şehircilik ilkelerine aykırı olan ve kamu yararı amacıyla da bağdaşmadığı açıkça görülen İstanbul Boğazı Karayolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi; Dünya Mirası Listesinde yer alan Tarihi Yarımada’da telafisi güç zararlara sebebiyet verecektir. d) Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca hazırlanan 1/5000 Ölçekli İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi Nazım İmar Planı ile Fatih, Üsküdar, Kadıköy ve Zeytinburnu 1/1000 Ölçekli İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Uygulama İmar Planları ilgili bakanlıkça 23.02.2011 tarihinde onanmış ve söz konusu planlar 31.05.2011 tarihinde TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ile birlikte Odamızca yargıya taşınmıştır. İşbu dava konusu plan onanmadan önce plansız alanda kalan ve projenin Fatih İlçesi ayağını oluşturan Tarihi Yarımada’da, tüm planlama ilkeleri ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu yok sayılarak söz konusu projeye ilişkin planlar onanmıştır. Hukuka aykırı olarak tesis edilen söz konusu işleme ilişkin yargı süreci Danıştay 6. Dairesi’nde 2011/5698 Esas Numarası ile devam etmektedir. Yukarıda yer alan açıklamalardan da açıkça anlaşılabileceği gibi; hukuka aykırı söz konusu işlemlerin tümü, devam eden yargı süreçlerine rağmen, korunması gereken kültürel mirasımız Tarihi Yarımada’ya ilişkin hazırlanan ve işbu davaya konu olan imar planında varlığını sürdürmektedir. Oysaki Tarihi Yarımada’da ulaşım çözümleri bütüncül olarak ele alınmalı ve tarihi-kentsel dokuyu gözeterek oluşturulmalıdır. 2- Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda yer verilen ve Planın bu yönde düzenlemiş olduğu kararlarının iptali istenen Avrasya Tüp Geçiş Projesinin Tarihi Yarımada Bölümünü de içeren 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesine dayanılarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Söz konusu plan Davacı Oda tarafından dava konusu edilmiş, fakat işbu davanın konusu olan Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın ilanı ile Fatih ilçesi sınırları içerisinde kalan bölümü açısından dava konusuz kalmıştır. 3- Dava konusu idari işlemlerin niteliğine bakıldığında; “İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Projesi” olarak da anılan Avrasya Tüneli Projesi, Avrupa Yakası’nda Kazlıçeşme köprülü kavşağından, Anadolu Yakası’nda ise GöztepeUzunçayır köprülü kavşağından başlayarak Kazlıçeşme ile Göztepe’yi yol genişletme, yaklaşım tünelleri ve ana tünel geçişleriyle bağlayacak olan ve sadece lastik tekerlekli araçların geçişine imkan tanıyan bir karayolu boğaz geçişidir. Yıllık 25 milyon araç geçişi garantisiyle ihale edilen projenin buna bağlı olarak günlük 68,5 binlik araç geçişini sağlaması gerekmektedir. 5,4 km.si Boğazı deniz altından geçen toplam 14,6 km’lik uzunluğa sahip proje kapsamında; - Avrupa yakasında mevcut sahil yolunun (Kennedy Caddesi) deniz tarafına, Anadolu yakasında da mevcut E-5 yoluna ikişer şerit eklenerek her iki yol hattı da 8 şeride çıkarılacak, - Biri gidiş, diğeri geliş olmak üzere iki katlı tek bir ana tünel hattından oluşan boğaz geçişinin her iki yakada da birer havalandırma bacası yer alacak - Tünel yalnızca küçük otobüs, minibüs ve otomobillerin kullanımına izin verilecek şekilde tasarlandığından İETT ve Özel Halk Otobüsleri, kamyon ve benzeri boyutlara sahip diğer motorlu araçlar ile motosiklet ve bisikletler bu tüneli kullanamayacak, - Haydarpaşa ile Kumkapı arasındaki ana tünel, denizin altındaki ana kaya içinden 12,5 m. çapındaki tek bir tünel hattı boyunca % 5 eğimle geçirilecek, - Tünelin her iki katı da 2x2 şeritli ve serbest gabarisi 3 metrelik yollarla geçilecek, - Yenikapı’da 1 kavşak düzenlemesi ve projenin Avrupa yakasında kalan kısmında 5 U 198 dönüşü yapılacak, - Anadolu yakasında Eyüp Aksoy ve Uzunçayır’da 2 kavşak düzenlemesi yapılacak, - Biri Anadolu Yakası’nda (Selimiye Kışlası’nın doğu kulesi karşısında) ve diğeri Avrupa Yakası’nda (Sultanahmet-Çatladıkapı önünde) olmak üzere iki adet havalandırma bacası yer alacaktır. 4- Bilindiği gibi, 3194 sayılı Kanun’un yukarıda da alıntılanan 5. Maddesi gereği tüm plan çalışmaları bir üst ölçekli plana uymak zorundadır. İstanbul için hazırlanan tüm alt ölçekli planlarda, üst plan olan 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na uyulması yasal zorunluluktur. 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı açısından projeye bakıldığında; dava konusu planda işlenen karayolu tüp geçişi yer almadığı gibi, Plan Raporu’nda, karayolu ulaşımının ve karayolu Boğaz geçişlerinin İstanbul üzerinde yarattığı tahribat açık bir biçimde vurgulanmakta, yeni bir karayolu boğaz geçişi kesinlikle retdedilmekte ve planın bu konudaki temel yaklaşımı vurgulanmaktadır. 15.06.2009 tasdik tarihli 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’nda yer alan ulaşımla ve karayolu boğaz geçişleri ile ilgili şu değerlendirmeler bu durumu açık biçimde ortaya koymaktadır. Söz konusu üst ölçekli plan incelendiğinde görülmektedir ki, İstanbul’un “temel” planında yeni bir karayolu boğaz geçişi yer almadığı gibi, planın temel yaklaşımı da karayolu ulaşımına verilen ağırlığa ve yeni karayolu boğaz geçişlerine kesinlikle karşıdır. Bu nedenle dava konusu imar planın Avrasya Tüp Geçiş Projesi açısından, üst ölçekli planlara aykırı olarak hazırlanması nedeniyle hukuki geçerliliği bulunmamaktadır ve ivedilikle iptali gerekmektedir. 5- Dava konusu planlara işlenen Avrasya Tüp Geçiş Projesi’nin ulaşım açısından yarattığı sorunların değerlendirilmesi yapıldığında: a) Yakalar arası geçişlerde Anadolu’dan Avrupa’ya yapılan yolculukların payı -sabah zirve saatlerinde- % 72 iken, Avrupa’dan Asya’ya yapılan yolculukların payı ise % 28’dir. Proje gerekçelerinde atıfta bulunulan yakalar arası yolculuklardaki bu oransal dengesizliğin temel kaynağını, Anadolu yakasından Avrupa yakasına iş amaçlı yapılan günlük yolculuklar oluşturmaktadır 199 ki; bu yolculuklar yakalar arasındaki 1,1 milyonluk toplam yolculuğun yarısından fazladır (yaklaşık 600 bin yolculuk). Yakalar arasındaki yolculuk hareketliliğinin bu ağırlıklı yönü, yeni Boğaz geçişi projelerinden önce iki yaka arasındaki nüfus-istihdam dengesinin daha sağlıklı kurgulanmasını ve bireysel ulaşımın yerine köprü geçişlerinde de toplu ulaşım kullanımına dönük projelerin geliştirilmesini gerektirmektedir. Boğaz köprülerindeki araç kompozisyonu içerisinde trafik sıkışıklığının esas nedeni olan özel otomobillerin payı % 82 iken (diğer bir deyişle köprülerden geçen araçların % 82’si özel otomobil iken) bu otomobillerin taşıdığı yolcu sayısı ise yaka geçişi yapan tüm yolcuların sadece % 24’ü kadardır. Buna rağmen yaka geçişi yapan yolcuların % 63’ünü taşıyan toplu ulaşım araçlarının köprü trafiğindeki payı ise % 10’dur. Özel otomobiller ve toplu ulaşım araçlarının kullanım oranı ve buna karşın taşıdıkları yolcu sayıları karşılaştırıldığında, öncelikli yatırım politikalarında toplu ulaşımın daha önemli ve kentin ulaşım ihtiyaçlarına dönük olduğu açıkça görülmektedir. Boğaz trafiğinin yukarıda açıklanan genel durumu dikkate alındığında, sabah zirve saatlerinde Bakırköy’den Sarayburnu yönüne doğru olan mevcut trafik akımı, dava konusu planlarda işlenen proje sonrasında Anadolu’dan Avrupa yakasına yönelecek olan yeni ve yoğun bir trafik akımı ile birleşerek, Tarihi Yarımada ve yakın çevresinde mevcut karayolu ağının ve taşıma kapasitelerinin artmasına neden olacaktır. Günümüzde kentin iki yakası arasında yapılan boğaz geçişlerinin % 72’si sabah zirve saatlerde Anadolu yakasından Avrupa yakası yönüne yapıldığından, Bakırköy’den sahil boyunca gelen trafikle birlikte bu yönde ciddi bir trafik akımı söz konusudur. Sahil koridoru boyunca artması muhtemel bu trafik yoğunluğunun yaratacağı cazibe ekseni, Tarihi Yarımada bütününde ve özellikle sahil kesimi ile etkileşim halindeki bölgelerde, yaya erişimini ve toplu ulaşımı geri plana iten, özel araç kullanımını teşvik edici bir etki ortaya koyacaktır. Böylesi bir durum gerek Tarihi Yarımada gerekse kent genelindeki arazi kullanım-ulaşım dengesine ve toplu ulaşıma dayalı, yayaları ve insan erişimini öncelikli kılan ulaşım politikalarıyla bağdaşmamaktadır. b) Proje güzergahının paralelinde yer alan ve bu projeden önce (Ekim 2013’de test sürüşlerine başlanacak) faaliyete geçecek olan Marmaray Projesi bir günde yaklaşık “1,5 milyon yolcu” taşıma kapasitesine sahiptir. Avrasya Tüneli Projesi ise günlük 80 bin araç taşıma kapasitesiyle hizmete açılacak ve 2025 yılında tünelin maksimum kapasitesi olan günlük 130 bin araç geçişine erişileceği düşünülmektedir. Boğaz geçişlerinde temel referansı “insanların kolay, ucuz ve çevreci erişimini sağlamak” şeklinde aldığımızda Marmaray Projesi, dava konusu planlara işlenen Avrasya Tüneli Projesi’nin gerek hizmete gireceği dönemki, gerekse 2025 yılındaki maksimum kapasitesine eriştiğinde taşıyabileceği yolcuların tamamını (yaklaşık 350 bin yolcu) rahatlıkla taşıyabilecek bir kapasiteye sahip olduğunu bugünkü hesaplamalar ve analizlerle görmek mümkündür. Bugün İstanbul Boğazı’nı geçen özel otomobillerin ortalama taşıdıkları yolcu sayısı 1,1 iken, kapladıkları hacim (işgal ettikleri yüzey) tüm trafik hacminin % 82’si kadardır ve özellikle boğaz trafiğinde verimliliği en düşük araç niteliğindedir. Kentin asıl ihtiyacı toplu ulaşıma dönük projeler ve uygulamalar olduğundan ağırlıklı olarak özel araç kullanımına dönük olan dava konusu planlara işlenen Avrasya Tüp Geçişi Projesi ulaşım bilimi çerçevesinde uygulanmaması gereken bir projedir. c) Dava konusu plana işlenmiş olan projenin bağladığı yakalar arasında -otoyol niteliğindecazibeli bir eksen yaratması nedeniyle bu güzergaha her iki yakadan da çok sayıda aracın yönelmesi kaçınılmazdır (2009’da açılan Dolmabahçe Tüneli ile sahil ve özellikle Boğaz trafiğine bağlantı sağlayan Dolmabahçe-Beşiktaş güzergahında zirve saatlerde yaşanan tıkanmalar en yakın örneklerden biridir). Bu durum tünelin sürekli bir doluluk, düşük hız, yakın takip ve yüksek talep baskısı altında çalışmasını kaçınılmaz kılacaktır. Dava konusu plana işlenmiş olan projede yer alan Boğaz Karayolu tünelinin kontrollü ve güvenli geçiş kapasitesine göre işletilmesi halinde sabah ve akşam zirve saatlerinde tünelin geri bölgelerde oluşacak kuyruklanmalar ve sıkışık trafik nedeniyle çevre yerleşim alanlarındaki iç yollara bu sıkışık trafikten yönelimler olacağı için, proje güzergahına komşu alanlarda dolaylı bir trafik artışı yaşanacaktır. Gerek Tarihi Yarımada içindeki, gerekse sahil ve çevresindeki yol ağının yetersizlikleri dikkate alındığında söz konusu proje güzergahı ile paralel ve yakın çevreteki yerel yol ağlarının trafik yükünün artması ve bu alanların yeni altyapı sorunları ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Ulaşım uzmanlarına göre dava konusu planlara işlenen projenin Boğaziçi Köprüsü’nden çekeceği trafik öncelikle yaka geçişlerinde kısa süreli bir rahatlama yaşanmasını sağlayacaktır. Ancak çok geçmeden, köprü trafiğinden eksilen bu trafiğin yerini, sağlanan erişim rahatlığından yararlanmak isteyecek olan yeni bir trafik akımı alacaktır ve ulaşım bilimindeki karşılığıyla “kışkırtılan trafik” denilen bu yeni akımın ardından Boğaz Köprüsü’ndeki yoğunluğun orta ve uzun vadede değişmeyeceği öngörülmektedir. İstanbul trafiğindeki geçmiş deneyimlerin de defalarca kanıtladığı bu öngörü, kentin ilk iki köprü sürecinde somut bir şekilde gözlemlenmiştir. Trafikten –özellikle Boğaz trafiğinden- motorlu araç trafiğini azaltıcı ulaşım politikalarının bu araçları tercih eden yolcuları toplu ulaşıma yönlendirici uygulamalardan geçtiği bilinmektedir. Dava konusu planlara işlenen Avrasya Tüp Geçiş Projesi’nin ulaşım açısından yapılan değerlendirmesinde, projenin ve işlendiği imar planlarının hiçbir bilimsel gerekçeye dayanmadığı ve bu çalışmaların şehircilik ve planlama esasları ile kent içi ulaşımın ana ilkelerine açıkça aykırı olduğu görülmektedir. Bu nedenle dava konusu Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın İstanbul için telafisi mümkün olmayan zararlara neden olunmaması ve hali hazırda bu şekilde bilimsel olmayan müdahaleler ile sorunlar yumağı haline getirilen İstanbul kent içi ulaşımında yeni sorun alanları yaratılmaması için, Avrasya Tüp Geçiş Projesi yönünden bir an önce iptal edilmesi gerekmektedir. 6- Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda yer alan Avrasya Tüp Geçiş Projesi’nin, korunması gerekli bir sit alanı olan Tarihi Yarımada’da yaratacağı olumsuzluklara ve şehircilik ilkelerine aykırılığına bakıldığında: a) Üst ölçekli planlarda ve Tarihi Yarımada ile ilgili 200 tüm ulaşım, arazi kullanım ve yönetim planlarının raporlarında, İstanbul’da trafik sorununun raylı ulaşım sistemleri ve deniz ulaşımı yatırımları ile çözülebileceği belirtilirken; Tarihi Yarımada gibi araç trafiğine kapatılması önerilen ve plan çalışmalarında bugüne kadar bu görüşün sürekli savunulduğu bir alanda, kentteki mevcut araç sayısının ileride daha da artacağı söylemi ile yapılmak istenen dava konusu plana işlenen projenin trafiğin çözümüne sürdürülebilir bir katkısı olmayacağı açıktır. Aksine, araç trafiğinden arındırılmaya çalışılan bir alanda, dava konusu karar ile onaylanan proje sonucu; lastik tekerlekli araç ulaşımı arttırılarak kentsel ve tarihi sit alanı olan Tarihi Yarımada yok olmaya yüz tutacak, yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde etkilenecektir. b) Tarihi Yarımada’ya temas ettiği noktadan itibaren dava konusu plana işlenmiş olan proje güzergâhı ve etkilediği alanlar, İstanbul’un tarihi ve kültürel mirası açısından tartışmasız en üstün değerlerinin yer aldığı bölgedir. 1985 yılında Dünya Miras Varlığı olarak Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) Dünya Miras Listesine alınan “Sultanahmet Arkeolojik Parkı” içinde yer alan Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Camii gibi anıtsal eserlerin yanı sıra yer altında bulunduğu bilinen eserler bu bölgenin üstün evrensel değerini oluşturmaktadırlar. Bu değerlerin bütünlüğünün bozulmadan devam ettirilmesi ve özgünlüğünün kaybedilmemesi, çağdaş koruma açısından önem taşımakta ve UNESCO tarafından tüm dünya ülkelerinde bu ilkelerin uygulanmasına özen gösterilmektedir. Ancak UNESCO tarafından 1985 yılından bu yana Dünya Miras Listesi’nde yer alan Tarihi Yarımada’nın söz konusu proje ile birlikte risk altına gireceği ve olumsuz-yıkıcı etkilere maruz kalacağı UNESCO’nun 31 Aralık 2008 tarihinde ilgili kamu kurumları ve Tarihi Yarımada Alan Yönetimi Başkanlığı’na gönderdiği resmi yazıda açık bir şekilde ifade edilmektedir. c) 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda “Yerleşmelerin tarihsel-kültürel değerlere duyarlı gelişmesini sağlamak” başlıklı Ana Strateji altında yer alan alt stratejiler, kentin gelişiminde tarihselkültürel değerlere duyarlı ve sürdürülebilir bir 201 gelecek öngörmekte ve Tarihi Yarımada üzerindeki lastik tekerlekli ulaşım baskısının azaltılmasını gerektirmektedir: - İstanbul’un sahip olduğu tarihi ve kültürel dokusu, evrensel kimliği, peyzajı, kentin simgeleri ve siluetini korumaya yönelik çalışmaların yapılması - Tarihi Yarımada ve Boğaziçi üzerindeki kentsel gelişme baskısının, kentin doğu ve batı yönünde kademeli-lineer gelişmesi sağlanarak engellenmesi - Öncelikle Tarihi Yarımada olmak üzere kentin tarihi dokularında lastik tekerlekli araç trafiğinin azaltılması, yaya ulaşım akslarının oluşturulması. (ÇDP, s.535) Çevre Düzeni Planı’nın Tarihi Yarımada üzerindeki gelişme öngörüleri ve ulaşım konusundaki kararlarının hiçbirinde Avrasya Tüp Geçiş Projesi önerilmemekte ve tam aksi yaklaşımlar benimsenerek bu alanın araç trafiğinden arındırılması, sosyo-kültürel ve turizm faaliyetleri için geleneksel dokunun korunmasına dönük yayalaştırma ve toplu ulaşım önerileri getirilmektedir. Bu nedenle üst ölçekli planlarda öngörülmeyen ve bir tehdit olarak nitelenen Avrasya Tüp Geçiş Projesi’nin işlendiği dava konusu planın bu işlem yönünden iptali gerekmektedir. d) Dava konusu planın öngördüğü proje sonrasında 1. derece öneme sahip (otoyol) olacak olan Kennedy Caddesi’nin yaratacağı çekim etkisi ve erişim üstünlüğü, bu yolun yakın çevresinde ulusal ve uluslararası pek çok yeni yatırımın şekillenmesine ve hem nüfus hem de yapılaşma üzerinde yoğunluk arttırıcı bir etki yaratılmasına neden olacaktır. Ayrıca söz konusu projeyle sahil yolundaki hemzemin (sinyalize) geçişlerin köprülü kavşaklar şeklinde dönüştürülmesi ve mevcut yol alt yapısının ek şeritlerle otoyol düzeyine çıkartılması ile birlikte sahildeki park alanlarının % 20 oranında azalacak olması, bu bölgedeki sosyal donatı dengesini bozarak hem Tarihi Yarımada’nın, hem de yakın yerleşimlerde yaşayanların sahil kesimindeki rekreatif (eğlence-dinlence) amaçlı alanlarla ve denizle olan organik bağını zayıflatacak ve yaya erişimlerini azaltacaktır. Avrasya Tüp Geçiş Projesi ile birlikte sadece Tarihi Yarımada ve yakın çevresinde değil, aynı zamanda sahil yolunda proje ile otoyol niteliğine dönüşecek güzergah boyunca Zeytinburnu ve Bakırköy ilçeleri başta olmak üzere Avrupa Yakası’ndaki kıyı kesimlerinde yer alan park, yeşil/ açık alan, rekreatif alanlar gibi kamusal alanlarda da prestijli ve ranta dönük yoğun yapılaşma baskılarının giderek artması söz konusudur. Halkın kullanım önceliği olan bu kamusal alanların ileriki süreçte olası plan tadilatlarıyla kar getiren proje ve uygulamalar üzerinden dönüştürülmek istenmesi, hem depreme hazırlıksız durumdaki İstanbul’un açık-kamusal alanlarının mutlak korunması ilkesi, hem de halkın kamusal alanları kullanarak sosyal yaşama ve deniz kullanımına aktif katılımını sağlama ilkesi ile bağdaşmamaktadır. İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 02.08.1995 tarih ve 6898 sayılı kararında yer alan ve Planlamaya Yönelik Öneriler başlığı altında bulunan “Hazırlanacak koruma amaçlı imar planında Tarihi Yarımada’nın transit trafikten arındırılmasına; ulaşım planlarının nazım planlara paralel olarak gerçekleştirilmesine” ve “Marmara kıyısında sahil yolu ile deniz arasındaki şeridin yeşil alan olarak korunmasına” hükmü; dava konusu plan ile uygulanacak olan ulaşım projesinin uygunsuzluğunu göstermek adına son derece önemlidir. Sonuç olarak araç trafiğinden arındırılmaya çalışılan Tarihi Yarımada gibi bir alanda, söz konusu proje sonucu lastik tekerlekli araç ulaşımı arttırılarak kentsel ve tarihi sit alanı olan Tarihi Yarımada’da yeni ve yoğun yapılaşmaların geliştirilmesi yönünde baskı artacak, yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde etkilenecek ve özgün tarihi dokunun yeni yapılaşma ve soylulaşma baskıları altına girmesi daha da kolaylaşabilecektir. Bu nedenle nitelikli bir kamusal yarar sağlamayacak olan ve uygulanması halinde Tarihi Yarımada’da yaratacağı sakıncaları açık ve net biçimde ortaya konan Avrasya Tüp Geçiş Projesi’nin işlendiği dava konusu Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın iptali gerekmektedir. 2.2 Sirkeci Garı 27.04.2012 İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına istinaden; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın Sirkeci Garı’nın bulunduğu Hocapaşa Mahallesi, 1 ada 13 parsel yönünden öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar verilmiştir. Bu karar doğrultusunda Sirkeci Garı’nın bulunduğu Hocapaşa Mahallesi, 1 ada 13 parsel yönünden işbu dava açılmıştır. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1- Sirkeci Garı’nın yer aldığı Hocapaşa Mahallesi, 1 Ada 13 Parsel sayılı taşınmaz ise TCDD mülkiyetinde bulunmakta ve mevcutta Sirkeci Gar alanı olarak kullanılmakta iken, davaya konu plan ile Yedikule Gazhanesi’ne benzer biçimde özel mülkiyete geçmesi beklenen Turizm + Kültür Alanı olarak işlev kazanmış ve plan notlarının III - C - 4. maddesi çerçevesinde TAKS: 0,25, KAKS:0,75 şeklinde yapılaşma hakkı tanınmıştır. Dava konusu alan, Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile kamusal kullanım ve kamu mülkiyetinden, özel kullanım ve özel mülkiyete geçmiş yeni yapılaşma koşullarının şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine aykırı oluşu nedeniyle dava konusu edilmiştir. 2- Tarihi Yarımada gibi tarihi kimliği nedeni ile korunması gerekli bir sit alanında ve başkaca bu büyüklükte kamu mülkiyetinde alanlar barındırmayan bir bölgede bulunan Sirkeci Garı’nın tasfiyesi, bölgede oluşan kamusal alan ihtiyacını olumsuz etkileyecektir. Tarihi Yarımada bölgesine bütüncül bakıldığında kamusal fonksiyonlar ile önemli bir ihtiyacı karşılaması beklenen alanların özel mülkiyete konu olacak şekilde kaldırılması 202 durumunda, günümüzde ve gelecekte planlama açısından büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Bu nedenle dava konusu koruma amaçlı nazım imar planı ile TCDD mülkiyetinde bulunan Sirkeci Garı’nın özelleştirilmesi yanlış bir uygulama olacaktır. Ayrıca kamu mülkiyetinde olan dava konusu taşınmazın, kamusal fonksiyonlar açısından oldukça yetersiz bir bölgede kamunun gereksinimi ortadan kalkmadan ve hiç bir gerekçe gösterilmeden yapılaşmaya açılması; şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine açıkça aykırıdır. Dava konusu taşınmazın bugün üstlendiği fonksiyon ortadan kalksa bile kamusal kullanımlı başka bir işleve dönüştürülmesi mümkün iken, bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek yoğunluklu ticaret alanına dönüştürülmesi; plan ile şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerinin yok sayıldığını göstermektedir. 3- Bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek yoğunluklu ve ayrıcalıklı imar hakları tanımlayan dava konusu plan kararlarının bu şekli, hazırlanması sürecinde, şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerinin yok sayıldığını göstermektedir. Dava konusu plan ile yapılaşma koşulları TAKS: 0,25, KAKS:0,75 olarak tanımlanan, karma ve yoğun kullanım içeren bu fonksiyon ile verilen yapılanma koşulları, bölge yapılaşma değerlerinin çok üzerine çıkarılmıştır. Bu bakımdan, dava konusu taşınmaz açısından plan ile kamu yararının sağlanamadığı, şehircilik ve planlama ilkelerinin ihlal edildiği açıkça görülmektedir. Bu durum karşısında plan ile belirtilen işlev ve yoğunluktaki yapılaşma ve beraberinde getireceği nüfus büyüklüğü ele alındığında, bölgenin kentsel altyapısının taşıyamayacağı bir yoğunluk artışı gündeme gelecektir. Taşınmazın ulaşım etki alanı içerisinde yer alan yolların kullanımı maksimum düzeyde olduğundan parsellere verilen ayrıcalıklı imar hakkı bölgesel ulaşım sistemi üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. İlk etapta yakın çevresini olumsuz etkileyecek olan plan kararı, taşınmazların konumu nedeniyle tüm Tarihi Yarımada’yı etkileyecek, trafiğin uzaklaştırılması gereken tarihi ve kentsel sit özelliği taşıyan korunması gerekli bir alanda trafik yükünü arttıracaktır. Bu durum bütüncül olmayan planlama anlayışı sonucunda üretilen dava konusu 203 planların işlev, yoğunluk ve altyapı ilişkilerini analiz etmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu plan değişikliğinde kamu yararı olmadığı, aksine korunması gerekli bir alanın tahribatını hızlandıracağı ve geniş toplum kesimlerinin zarara uğratılacağı açıktır. 4 - Dava konusu taşınmazın yer aldığı parsel mülkiyeti TCDD’de bulunan bir kamu arazisidir. İmar Kanunu’nun Kamuya Ait Gayrimenkuller bölümünün 11. Maddesi gereği olarak kamu arazilerinin planlama çalışmalarında öncelikli olarak planlama alanında yaşayacak nüfusun donatı ihtiyaçlarını karşılanmasında kullanılacak şekilde ayrılması gerekmektedir. Parsellerin bulunduğu bölgede bu büyüklükte ve yapılaşmamış başka bir alanın bulunmadığı da bilinmekte olup, bu parsellerin deprem anında ve sonrasında bölgede yaşayan insanların toplanması ve gerektiğinde çadır kurma alanı şeklinde kullanılmak üzere donatı alanı olarak ayrılmasının; İmar mevzuatı, planlama ilke ve prensipleri ile şehircilik esaslarına göre öncelikli tercih olması gerekmektedir. Oysa ki dava konusu plan değişikliğinde sözü edilen arazinin ayrıcalıklı imar haklarıyla donatılarak kamu elinden çıkarılmak istendiği aşikardır. Kamu arazilerine satılarak gelir elde edilecek arsa vasfı ile bakılmaması, kamu yararını gözeten planlama anlayışının temel bir ilkesidir. Bu ilkeye rağmen kamunun arsayı satarak karlı duruma geçmesi hedeflenirken ortaya çıkacak alt yapı eksiklerinin giderilmesine yönelik yapılacak yatırımlar, daha fazla kamu kaynağının harcanmasına neden olacaktır. Bu şekilde kamu için telafisi mümkün olmayan zararlara neden olunmaması açısından planın dava konusu taşınmaz yönünden iptali gerekmektedir. 2.3 Sulukule Yenileme Alanı Projesinin Yer Aldığı Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri 27.04.2012 İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına istinaden; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın Sulukule Yenileme Alanı Projesinin Yer Aldığı Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule) 2484 Ada ve 2489, 2490, 2492, 2493, 2494, 2495, 2497, 2498, 2499, 2525 ve 2524 Adalar yönünden öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1 - İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar verilmiştir. Sulukule Yenileme Alanı Projesinin Yer Aldığı Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule) 2484 Ada ve 2489, 2490, 2492, 2493, 2494, 2495, 2497, 2498, 2499, 2525 ve 2524 Adalar yönünden işbu dava açılmıştır. Her ne kadar İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı ilamında “altı ayrı dava açılmak üzere” dilekçenin retdedilmiş olduğu ifade edilse de Mahkemece sehven bu şekilde yazılmış olduğu düşünülmektedir. Keza Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri birlikte Sulukule’yi oluşturmaktadır. Aşağıda da ifade edildiği gibi Neslişah ve Hatice Sultan Mahallesi (Sulukule) Yenileme Alanına ilişkin hazırlanan Yenileme Avan Projesine karşı da Odamızca dava açılmış, gerek bu davada Mahkemece gerekse davalı Belediye tarafından yıllardır yürütülmekte olan her proje de Neslişah ve Hatice Sultan Mahallelerinin bir bütün olarak Sulukule’yi oluşturduğu göz önüne alınmıştır. 2 – Ayrıca Mahkemenizce dilekçenin retdine karar verildikten sonra da Sulukule ile ilgili yenileme avan projesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Aşağıda bahsedilen ve Odamızın da davacı olduğu davanın bir benzeri Mimar Odası tarafından ayrıca açılmış olup İstanbul 4. İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Karar henüz elimizde bulunmasa da buna ilişkin haber ekte yer almaktadır. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1. Dava konusu plan ile İstanbul ili, Fatih ilçesi 2484 (bir kısmı) ada, 2489 ada, 2490 ada, 2492 ada, 2493 ada, 2494 ada, 2495 ada, 2497 ada, 2498 ada, 2499 ada, 2525 ada, 2524 adaları kapsayan, İstanbul 1. numaralı Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 12.07.1995 gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen Kentsel ve Tarihi Sit alanı içerisinde kalan Neslişah ve Hatice Sultan Mahallesi (Sulukule) 22.04.2006 gün ve 26147 sayılı Resmi Gazete ve 13.10.2006 gün ve 26318 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararlarıyla yenileme alanı ilan edilmiştir. Dava konusu plan ile konut alanında kalan Sulukule Yenileme Alanı’na ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun 02/11/2007 tarih ve 20 nolu kararı ile uygun bulunan, Fatih Belediye Meclisi’nin 10.12.2007 tarih ve 2007/156 sayılı kararı ile kabul edilen ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanınca onaylanarak yürürlüğe giren Neslişah ve Hatice Sultan Mahallesi (Sulukule) Yenileme Alanına ilişkin hazırlanan Yenileme Avan Projesi ise Odamızca dava konusu edilerek iptali talep edilmiştir. Söz konusu Yenileme Avan Projesi’ne Odamız tarafından açılan ve 2008/647 Esas Numarası ile sürmekte olan davada; 13.11.2009 tarihinde bilirkişi ve keşif incelemesi yapılmış ve ilgili mahkemece atanan bilirkişiler tarafından 5366 Sayılı Kanunda öngörülen amaçların gerçekleştirilmesine hizmet edebilecek nitelikte bulunmayan söz konusu projenin kamu yararına uygun olmadığı belirtilmiştir. Rapor ekte yer almaktadır. 2. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunu gereğince kurulmuş olmakla birlikte 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu gereğince çalışma esasları belirlenmiştir. Ancak Adı geçen kurul, 1. numaralı Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 12.07.1995 gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen alanda alınmış olun Kentsel ve Tarihi Sit alanı kararı gereğine aykırı olarak karar almıştır. Kurulun 204 2863 sayılı kanun gereğince Koruma Yüksek Kurulu İlke Kararlarına uygun karar sürecini oluşturması gerekirken almış olduğu kararda bu ilke kararlarına uymamıştır. Davalı idareler almış olduğu karar ile daha önce usule uygun olarak onanmış, ilan edilerek kesinleşmiş ve yürürlükte olan plan kararlarına aykırı işlem tesis etmiştir. Bölgeye ait koruma amaçlı imar planı kararları değerlendirilmeden ve imar planları gözetilmeden bir proje yapılmıştır. Dava konusu Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile bu usulsüz uygulama meşrulaştırılmıştır. Oysa ki; 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’da yenileme alanlarında koruma amaçlı imar planı yapılması diye hüküm bulunmamaktadır, dolayısı ile onaylanan projeler yürürlükte olan koruma amaçlı imar planına uygun olmak zorundadır. Fakat mevcut koruma amaçlı imar planlarına uyulmadan, alanda fonksiyon ve yoğunluk değiştirilerek İmar mevzuatımıza aykırı işlem yapılmış ve dava konusu plan ile bu aykırı işlem onaylanmıştır. Bu nedenle İmar Mevzuatımıza aykırı biçimde uygulanan avan projeye meşru bir zemin kazandırmak üzere hazırlanmış olan 1/5000 Ölçekli Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleri (Sulukule) Yenileme Alanını oluşturan İstanbul ili, Fatih ilçesi 2484 (bir kısmı) ada, 2489 ada, 2490 ada, 2492 ada, 2493 ada, 2494 ada, 2495 ada, 2497 ada, 2498 ada, 2499 ada, 2525 ada, 2524 adalar yönünden iptali gerekmektedir. 3. Ayrıca dava konusu plan ile söz konusu bölgede donatı alanları azaltılarak ve yapı yoğunluğu artışı ile nüfus arttırılarak bölge donatı dengesinin bozulduğu açıktır. Söz konusu alanın ulaşım altyapısı, getirilen yoğun fonksiyon için yetersiz olmakla beraber bu değişikliğin trafik ve yapı yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil edici nitelikte olduğu görülmektedir. Dava konusu planların yapıldığı alanın ulaşım etki alanı içerisinde yer alan yolların kullanımı maksimum düzeyde olduğundan, getirilen yeni yapılaşma hakkı; bölgesel ulaşım sistemi üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Dava konusu edilen planın Sulukule 205 Yenileme Alanına getirmiş olduğu yapı yoğunluğu ile çevre yapılanma koşullarının üzerinde bir yapılanma hakkı tanıdığı, ayrıcalıklı imar hakları tahsis ettiği ve çevresinde hâlihazırda yoğun olan altyapıyı kullanılamaz hale getireceği nedenleri ile dava konusu Revizyon Nazım ve Uygulama Planlarının iptalinin gerektiği gerçeği ortadadır. Dava konusu plan söz konusu bölge açısından, bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutan bir işlem değil, aksine, mevcutta eksik olan gereksinimleri bile gözetmeyen ve kamuyu zarara uğratan bir düzenlemedir. Dava konusu planlar, Kanun ve Yönetmeliklerle açıkça belirtilen teknik ve sosyal donatı dengesinin bozulmaması ve gelecekteki gereksinimlerin gözetilmesi hükümlerini ihlal ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı alanlarını azaltmaktadır. Bu nedenlerle kamu yararı, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılığı nedeniyle dava konusu nazım imar planı, kamuyu zarara uğratmakta, 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmeliklere aykırı bir işlem tesis etmektedir. Kamu zararının engellenmesi ve kanuna aykırı uygulamaların önlenmesi için dava konusu planın Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleri (Sulukule) Yenileme Alanı açısından ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. 2.4 Yedikule Gazhanesi 27.04.2012 İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına istinaden; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın Yedikule Gazhanesi’nin bulunduğu Yedikule Mahallesi, Kısmen 1256 ada 11 parsel, kısmen 4 ve 5 parseller yönünden öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar verilmiştir. Bu karar doğrultusunda Yedikule Gazhanesi’nin bulunduğu Yedikule Mahallesi, Kısmen 1256 ada 11 parsel, kısmen 4 ve 5 parseller yönünden işbu dava açılmıştır. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1- Yedikule Gazhanesi’nin yer aldığı 1256 ada 4, 5 ve 11 parsel sayılı taşınmaz, mevcutta İstanbul Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde olan Yedikule Gazhanesi olarak kullanılmakta iken; davaya konu plan ile özel mülkiyete geçmesi beklenen Turizm + Kültür Alanı olarak işlev kazanmış ve plan notlarının III - C - 4. maddesi çerçevesinde TAKS: 0,25, KAKS:0,75 şeklinde yapılaşma hakkı tanınmıştır. Dava konusu alan, Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile kamusal kullanım ve kamu mülkiyetinden, özel kullanım ve özel mülkiyete geçmiş yeni yapılaşma koşullarının şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine aykırı oluşu nedeniyle dava konusu edilmiştir. 2- Tarihi Yarımada gibi tarihi kimliği nedeni ile korunması gerekli bir sit alanında ve başkaca bu büyüklükte kamu mülkiyetinde alanlar barındırmayan bir bölgede bulunan Yedikule Gazhanesi’nin tasfiyesi, bölgede oluşan kamusal alan ihtiyacını olumsuz etkileyecektir. Tarihi Yarımada bölgesine bütüncül bakıldığında kamusal fonksiyonlar ile önemli bir ihtiyacı karşılaması beklenen alanların özel mülkiyete konu olacak şekilde kaldırılması durumunda, günümüzde ve gelecekte planlama açısından büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Bu nedenle dava konusu koruma amaçlı nazım imar planı ile davalı Belediye mülkiyetinde bulunan Yedikule Gazhanesi’nin özelleştirilmesi yanlış bir uygulama olacaktır. Ayrıca kamu mülkiyetinde olan dava konusu taşınmazın, kamusal fonksiyonlar açısından oldukça yetersiz bir bölgede kamunun gereksinimi ortadan kalkmadan ve hiç bir gerekçe gösterilmeden yapılaşmaya açılması; şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine açıkça aykırıdır. Dava konusu taşınmazın bugün üstlendiği fonksiyon ortadan kalksa bile kamusal kullanımlı başka bir işleve dönüştürülmesi mümkün iken, bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek yoğunluklu ticaret alanına dönüştürülmesi; plan ile şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerinin yok sayıldığını göstermektedir. 3- Bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek yoğunluklu ve ayrıcalıklı imar hakları tanımlayan dava konusu plan kararlarının bu şekli, hazırlanması sürecinde, şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerinin yok sayıldığını göstermektedir. Dava konusu plan ile yapılaşma koşulları TAKS: 0,25, KAKS:0,75 olarak tanımlanan, karma ve yoğun kullanım içeren bu fonksiyon ile verilen yapılanma koşulları, bölge yapılaşma değerlerinin çok üzerine çıkarılmıştır. Bu bakımdan, dava konusu taşınmaz açısından plan ile kamu yararının sağlanamadığı, şehircilik ve planlama ilkelerinin ihlal edildiği açıkça görülmektedir. Bu durum karşısında plan ile belirtilen işlev ve yoğunluktaki yapılaşma ve beraberinde getireceği nüfus büyüklüğü ele alındığında, bölgenin kentsel altyapısının taşıyamayacağı bir yoğunluk artışı gündeme gelecektir. Taşınmazın ulaşım etki alanı içerisinde yer alan yolların kullanımı maksimum düzeyde olduğundan parsellere verilen ayrıcalıklı imar hakkı bölgesel ulaşım sistemi üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. İlk etapta yakın çevresini olumsuz etkileyecek olan plan kararı, taşınmazların konumu nedeniyle tüm Tarihi Yarımada’yı etkileyecek, trafiğin uzaklaştırılması gereken tarihi ve kentsel sit özelliği taşıyan korunması gerekli bir alanda trafik yükünü arttıracaktır. Bu durum bütüncül olmayan planlama anlayışı sonucunda üretilen dava konusu planların işlev, yoğunluk ve altyapı ilişkilerini analiz etmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu plan değişikliğinde kamu yararı olmadığı, aksine korunması gerekli bir alanın tahribatını hızlandıracağı ve geniş toplum kesimlerinin zarara uğratılacağı açıktır. 4 - Dava konusu taşınmazın yer aldığı parsel mülkiyeti davalı Belediyede bulunan bir kamu arazisidir. İmar Kanunu’nun Kamuya Ait Gayrimenkuller bölümünün 11. Maddesi gereği olarak kamu arazilerinin planlama çalışmalarında 206 öncelikli olarak planlama alanında yaşayacak nüfusun donatı ihtiyaçlarını karşılanmasında kullanılacak şekilde ayrılması gerekmektedir. Parsellerin bulunduğu bölgede bu büyüklükte ve yapılaşmamış başka bir alanın bulunmadığı da bilinmekte olup, bu parsellerin deprem anında ve sonrasında bölgede yaşayan insanların toplanması ve gerektiğinde çadır kurma alanı şeklinde kullanılmak üzere donatı alanı olarak ayrılmasının; İmar mevzuatı, planlama ilke ve prensipleri ile şehircilik esaslarına göre öncelikli tercih olması gerekmektedir. Oysa ki dava konusu plan değişikliğinde sözü edilen arazinin ayrıcalıklı imar haklarıyla donatılarak kamu elinden çıkarılmak istendiği aşikardır. Kamu arazilerine satılarak gelir elde edilecek arsa vasfı ile bakılmaması, kamu yararını gözeten planlama anlayışının temel bir ilkesidir. Bu ilkeye rağmen kamunun arsayı satarak karlı duruma geçmesi hedeflenirken ortaya çıkacak alt yapı eksiklerinin giderilmesine yönelik yapılacak yatırımlar, daha fazla kamu kaynağının harcanmasına neden olacaktır. Bu şekilde kamu için telafisi mümkün olmayan zararlara neden olunmaması açısından planın dava konusu taşınmaz yönünden iptali gerekmektedir. 3. TAKSİM MEYDANI YAYALAŞTIRMA PROJESİNE İLİŞKİN PLANLARIN İPTALİ 11.05.2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nce 17.06.2010 tarihinde kabul edilerek, 17.01.2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından onaylanan ve 14.02.2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde askıya çıkarılmış olan “Beyoğlu İlçesi, TAKSİM MEYDANI Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı tadilatı”nın öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile dava açılmıştır. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: A – Şehircilik İlkeleri ve Planlama Esasları Bakımından: 207 1 – İstanbul’un en önemli meydanı olan ve birçok tarihi olaya tanıklık etmiş olan ve işbu davaya konu edilen “Taksim Meydanı”, 22.06.2009 – 22.07.2009 tarihlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde askıya çıkarılan 21.05.2009 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Beyoğlu Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda batı ve kuzey yönünde bulunan araç yolları yayalaştırılarak meydan olarak fonksiyonlandırılmış, Taksim Meydanı ile birleştirilen “Taksim Gezi Parkı” park alanı olarak işlevlendirilmiştir. 21.05.2009 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planında ve 21.12.2010 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında, büyük bir kısmı Ulaşım Transfer Merkezi Alanı içinde kalan Meydan (Taksim Meydanı), Yaya Yolları, Yollar, Park Alanı (Taksim Gezi Parkı) nda kalmaktadır. Ayrıca proje alanı içinden Metro Hattı, Finiküler Hattı ile Nostaljik Tramvay Hattı geçmektedir. 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında, proje alanı içinde yer alan Taksim Cumhuriyet Anıtı alanında tescilli anıt eser taraması bulunmaktadır. Dava konusu edilen Taksim Meydanı, Taksim Gezi Parkı ve yakın çevresinde yer alan yolları kapsayan Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişiklikleri ile plan onama sınırı içerisinde kalan alan “Meydan Alanı” olarak tanımlanmış, plan notları ile de içerdiği plan kararlarına yer verilmiştir. Ayrıca Plan paftalarından anlaşıldığı üzere; Tarlabaşı Bulvarı - Cumhuriyet Bulvarı araç trafiği, AKM Önü ve Taksim Anıtı çevresinde bulunan araç yolları yer altına alınmıştır. Yer altına alınan yollar; Tarlabaşı Bulvarı istikametinde mevcutta bulunan araç otoparkından başlamakta ve Cumhuriyet Caddesi - Asker Ocağı kesişimine kadar devam etmekte; Gümüşsuyu istikametinde Atatürk Kültür Merkezi’nden başlamakta; Sıraselviler Caddesi istikametinde ise İstiklal Caddesi kesişiminden itibaren araç trafiği yeraltına alınmakta ve servis yollarına yer verilmektedir. Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı tadilatı ile meri plan paftaları üzerine; “1- Plan onama sınırı içindeki alan; Meydan Alanı ve Taşıt Yoludur. Meydan alanı, Taksim Meydanı ile Taksim Gezi Parkı ve yakın çevresidir. 2- Uygulama; İBB ve ilgili K.V.K.B. Kurulunca onaylanacak Kentsel Tasarım Projesi doğrultusunda yapılacaktır. 3-09.02.2011 gün ve 4225 sayılı İstanbul II Nolu K. Ve T.V.K.B. Kurulu Kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen “Taksim Kışlası” Kentsel Tasarım Projesi ile bir bütünlük içerisinde değerlendirilecektir. 4-Uygulama aşamasında ilgili K.V.K.B. Kurulu görüşü ile ilgili kamu kurum ve kuruluş görüşleri alınacak ve bu görüşlere uyulacaktır. 5-Jeolojik ve jeoteknik etüt raporları doğrultusunda uygulama yapılacaktır. 6-Açıklanmayan hususlarda mer’i imar planı şartları geçerlidir.” şeklinde plan notları getirildiği görülmektedir. 2- Söz konusu alanda dava konusu plan değişiklikleri ile getirilen yapılaşma ve araç tünelleri, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve eki Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması Gösterimi Uygulaması Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmeliğe aykırı olarak tesis edilmiştir. Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması Gösterimi Uygulaması Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmeliğinin Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlama esaslarını düzenleyen 6. Maddesi i) Bendinde; “Koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması aşamasında; tarihi çevre, kültürel ve doğal miras, sosyal, kültürel ve ekonomik yapı, teknik altyapı, sosyal donatı, yapı ve sokak dokusu, mülkiyet yapısı, ulaşım, dolaşım sistemi, örgütlenme biçimi ve benzerlerine ilişkin gerekli etütler kent bütünü ile ilişkilendirilerek yapılır. Tespit edilen sorunların çözümü ve tarihi, kültürel, doğal çevrenin yaşanabilir ve sürdürülebilir biçimde korunabilmesi için alana özgü stratejiler belirlenir.” denilmektedir. Bu hüküm altında dava konusu alanda yapılan uygulamaya bakıldığında; İstanbul’un merkezi kabul edilen Taksim Meydanının tarihi çevresi, kültürel mirası, sosyal, kültürel, ekonomik yapısı ve fiziksel koşulları göz önüne alınmadan, komşu yapı ve sokak dokusu gözetilmeden ve gerekli etüt çalışmaları yapılmadan yer altı araç geçişleri ve yeşil alanları yapılaşmaya açan plan kararlarının getirildiği görülmektedir. Şöyle ki; Cumhuriyetimizin Taksim Anıtı ve Atatürk Kültür Merkezi gibi önemli simgelerini barındıran ve simgeselliği nedeniyle mevcut haliyle korunmasını gereken Taksim Meydanı’nın her ne şekilde olursa olsun yapılaşmaya açılması bu tarihin yok sayılması anlamına gelmektedir. Taksim Meydanına ilişkin alınan Koruma Kurulu Kararlarında da bu husus açıkça belirtilmektedir. Meydan’a nereteyse dokunulmazlık sağlayan tarihi unsurlardan biri olan Tarihi Taksim Maksemi ve Atatürk Kültür Merkezi Kurul kararları ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillidir. I. Sultan Mahmut dönemi yapılarından türünün tek örneği olan maksem, Taksim Gezi Parkı ve Taksim’e tarihsel kimliğini veren unsurlardan biri olan Atatürk Kültür Merkezi ve Taksim Anıtı bu tarihselliğin simgeleridir. Bu yapıların hemen yanında ve Taksim Gezi Parkı üzerinde inşa edilecek her hangi bir yapı bu tarihi simgelerle bezeli meydanın kimliğini onarılmaz şekilde zedeleyecektir. Taksim Cumhuriyet Alanı olarak da bilinen Taksim Meydanı ve meydana komşu olan yapılar, Cumhuriyet’in simgesi şeklinde adlandırılırken, bu simgenin sadece Meydan’daki Cumhuriyet Anıtı ile sınırlı bir niteleme olmadığı, Meydan’ın tamamını kapsadığı açıkça ortadadır. Bu anlamda dava konusu alana ilişkin getirilen plan kararının; bu simgeselliği yok saydığı ve Taksim Meydanının tarihi çevresi, kültürel mirası, sosyal, kültürel, ekonomik yapısı ve fiziksel koşulları göz önüne alınmadan oluşturulduğu açıktır. Bahsedilen aykırılıklar nedeniyle dava konusu plan hükmü, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve eki Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması Gösterimi Uygulaması Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmeliğine aykırıdır. 3- Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması Gösterimi Uygulaması Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmeliğin sosyal donatı ve teknik altyapı alanlarına ilişkin hükümlerini içeren 7. Maddesine bakıldığında, bu madde ile “Koruma 208 amaçlı imar planlarının yapımında, planlama alanının şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal donatı ve teknik altyapı için Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 2/11/1985 tarihli ve 18196 sayılı Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin EK-1 deki tablosunda belirtilen asgari standartlara uyulur. Ancak, yerleşik alanları kapsayan koruma amaçlı imar planlarında taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının fiziksel ve mülkiyet dokusu özellikleri, planlanan alanın şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak yeterli büyüklükte ve nitelikte sosyal donatı ve teknik altyapı alanları plan kararları ile belirlenir.” hükmünün getirildiği görülmektedir. Söz konusu alana getirilen kentsel tasarım projesi ile Taksim Gezi Parkı üzerinde yeniden yapımı planlanan Taksim Kışlası yapısına bu hüküm çerçevesinde bakıldığında, bu bölgede ek yapılaşma ihtiyacının bulunmadığı ve tersine çok yoğun bir yapılaşma görülen bölgenin yeşil alan ihtiyacını karşılayacak sosyal donatılar bakımından oldukça yetersiz olduğu görülmektedir. Planı hazırlayan ve onaylayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı açıklamalarda plan değişiklikleri ile getirilen yapılaşmanın ve araç tünellerinin; dava konusu alan içinde yaya trafiğini arttıracağı belirtilmektedir. Fakat plana bakıldığında plan ile yaya trafiğine açık olan ve bölgenin tek yeşil alanı olan Taksim Gezi Parkının yapılaşmaya açıldığı, araç tünellerinin inşası ile ortaya çıkacak olan istinat duvarları nedeniyle bölgeye yaya geçişinin engelleneceği görülmektedir. Söz konusu alanda getirilen araç trafiği ve yapılması planlanan yapı ile bölgenin kamusal kullanımının sekteye uğrayacağı ve planlama açısından hakim kamusal kullanımda bir değişiklik yapılarak bölge donatı dengesinin bozulacağı görülmektedir. Bu nedenle 1940’lı yıllarda yıkılan kışla yapısının korunması söylemi altında yeşil alanın, kışla fonksiyonundan farklı bir şekilde ticaret fonksiyonuna hitap eden bir yapı haline gelmesi, hem çevresindeki diğer kullanımlar hem de ulaşım ve diğer altyapı tesislerini zorlayıcı yeni bir durum ortaya çıkmaktadır. Dava konusu plan değişikliklerine bakıldığında söz konusu alan açısından bu etkileri ortaya koyan, ulaşım ve sosyal donatı üzerinde olumsuzluklara neden olacak 209 yapılaşmayı bu yönden test eden bir çalışmanın yapılmadığı da ortadadır. Bu nedenle, planlama alanının şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutulmadan, sosyal donatı eksikliği getiren ve yayalaştırma adı altında yaya ulaşımını engelleyen plan değişiklikleri, söz konusu yönetmelik hükümlerine açıkça aykırıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanarak askıya çıkarılan plan değişikliklerinde yönetmelik hükümleri açıkça göz ardı edilmiştir. Yapılan plan değişiklikleri planlanan alanın şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutmayan, “kamu yararının zorunlu kıldığı” bir işlem değil, aksine, “kamu yararına aykırı bir işlem”dir. Bu işlem Yönetmelikte açıkça belirtilen “teknik ve sosyal donatı dengesinin” bozulmaması hükmünü ihlal ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı alanlarını azaltmaktadır. 4- Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması Gösterimi Uygulaması Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmeliğinin hüküm getirmediği halleri açıklayan 28. Maddesinde “Bu Yönetmelikte yer almayan hususlar hakkında 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri geçerlidir.” denmektedir. Bu madde uyarınca bakıldığında Yönetmelikte yer almayan hükümleri içeren 3194 sayılı İmar Kanunu’nun eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 27. Maddesinde; “İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde ise değişikliğin yapılabilmesi için: - İmar Planındaki durumun değişecek olan sosyal ve teknik altyapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırım için Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır. - İmar Planındaki sosyal ve teknik altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” Hükmü yer almaktadır. İmar mevzuatının söz konusu açık hükümlerine rağmen, 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Değişikliği ile 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Değişikliği sonucu, mevcut meri planlarda bölgenin tek dinlenme ve park alanı olan Taksim Gezi Parkı kaldırılmaktadır. Dava konusu planlar, bu nedenle plan bütününde teknik ve sosyal donatı dengesini bozacak nitelikte olup, planda bu değişiklikle oluşan eksikliğin giderilmesi hususunda bir öneri bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı imar planlarının iptal edilmesi gerekmektedir. 17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliklerinin iptal edilmesi gerekmektedir. 5- Öte yandan, İstanbul’un doğal, tarihi, kültürel değerleri, kent kimliği ve toplumsal belleği açısından son derece önemli olan Taksim Meydanı’nda mevcut olmayan, önceki planlarda ve kullanımda bulunmayan ve plana işlenen kışla alanı fonksiyonu ve araç trafiğini bu alana yönlendiren, ayrıca istinat duvarları ile yaya ulaşımını engelleyecek olan tüneller; kamuoyunda tartışma konusu olan Taksim Meydanına yapımı planlanan birçok yapının da önünü açmaktadır. Dava konusu plan değişikliği ile getirilen bu fonksiyonlar, kamuoyunda yaratacağı tartışma ile plan bütününün meşruiyetini de tehdit etmektedir. Bu nedenle, Taksim Meydanı tartışmasının Beyoğlu Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda değişiklik yapan planlar ile birlikte yeniden ortaya çıkması, 1993 yılında verilen sit alanı kararı ile başlayan süreçte 16 yıldır plansız kalan Beyoğlu kentsel sit alanını da tehdit etmektedir. Beyoğlu kentsel sitinin planlı duruma geçmesinin hemen ardından gündeme gelen plan değişikliği ile getirilen Taksim Kışlası ve Taksim Araç Yolları gibi yukarıda açıklandığı üzere hiçbir bilimsel ve teknik temele dayanmayan proje, Beyoğlu Kentsel Sit Alanı’nın korunmasını da engellenmektedir. Meri planlarının yapımının hemen ardından gerçekleştirilen plan değişikliği ile ortaya konan ve plan bütünlüğünü bozan böyle bir proje, İstanbul için çok büyük önem taşıyan Beyoğlu kentsel sit alanı için de büyük bir kayıp olacaktır. Bu nedenle, komşu bölgenin simgesel kimliğine ve yapılanma şartlarına aykırı olan ve şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına aykırı tesis edilen Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin a) İstanbul Avrupa Yakası’nın mevcut trafik yükü dikkate alındığında, sabah ve akşam zirve saatleri haricinde özellikle gece saatlerinde de yoğun olan bölgenin mevcut trafik akımı, dava konusu planlarda işlenen proje sonrasında; hedefi bu alana ulaşmak olmayan kent içi seyahatlerinde yönelimi ile artış gösterecektir. Meydan altına yapılacak olan dalış tünelleri bölgede kent içi trafiğe hitap eden bir kavşak noktası oluşturacak ve bir sürelik suni rahatlama ile Avrupa Yakasında yapılan transit yolculuklar buraya yönelerek yeni ve yoğun bir trafik akımı oluşturacaktır. Böylece dalış tünelleri hali hazırda yoğun olan bölge trafiğini daha da arttıracak ve yakın çevresinde mevcut karayolu ağının ve taşıma kapasitelerinin zorlanmasına neden olacaktır. Günümüzde kentin merkezi olan Taksim’e gelen trafikle birlikte bu yönde ciddi bir trafik akımı söz konusu olacak ve Beyoğlu ile etkileşim halindeki bölgelerde, yaya erişimini ve toplu ulaşımı geri plana iten, özel araç kullanımını teşvik edici bir etki ortaya koyacaktır. Böylesi bir durum gerek Beyoğlu gerekse kent genelindeki arazi kullanım-ulaşım dengesi ve toplu ulaşıma dayalı, yayaları ve insan erişimini öncelikli kılan ulaşım politikalarıyla bağdaşmamaktadır. Plan ile yapımı gündeme gelecek olan dalış tünellerinin yapılacağı güzergahın üzerinde yer alan ve bu projeden önce Yenikapı bağlantısının inşaatına başlanan Metro, proje ile araç trafiğinin taşıma kapasitesinin çok üzerinde bir kapasiteye sahiptir. Kentin asıl ihtiyacı toplu ulaşıma dönük projeler olduğundan ve Taksim gibi araç trafiğinin azaltılması gereken bir alanda ağırlıklı olarak özel araç kullanımına dönük olan dava konusu planlara 6- Dava Konusu Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliğinin Ulaşım altyapısı üzerine etkilerine bakıldığında, plan ile getirilen araç tünelleri ve bu tüneller sonucu ortaya çıkacak yoğun araç trafiği bölgeyi olumsuz bir şekilde etkileyecektir: 210 işlenen dalış tünellerinin ulaşım bilimi çerçevesinde uygulanması bir çözüm değil, tersine sorunlar yumağını gündeme getirecektir. b) Dava konusu planlara işlenmiş olan dalış tünellerinin meydan etrafında cazibeli bir eksen yaratması nedeniyle bu güzergaha kent içi trafikte seyreten çok sayıda aracın yönelmesi kaçınılmazdır (2009’da açılan Dolmabahçe Tüneli ile sahil ve özellikle Boğaz trafiğine bağlantı sağlayan Dolmabahçe-Beşiktaş güzergahında zirve saatlerde yaşanan tıkanmalar en yakın örneklerden biridir). Bu durum tünellerin sürekli bir doluluk, düşük hız, yakın takip ve yüksek talep baskısı altında çalışmasını kaçınılmaz kılacaktır. Dava konusu plana işlenmiş olan tünellerde sabah ve akşam zirve saatlerinde geri bölgelerde oluşacak kuyruklanmalar ve sıkışık trafik nedeniyle çevre yerleşim alanlarındaki iç yollara bu sıkışık trafikten yönelimler olacağı için, Taksim Meydanı’na komşu alanlarda ve Beyoğlu Bölgesinde dolaylı bir trafik artışı yaşanacaktır. Gerek Taksim Meydanı çevresindeki, gerekse Beyoğlu ve çevresindeki yol ağının yetersizlikleri dikkate alındığında söz konusu güzergahın ve yakın çevreteki yerel yol ağlarının trafik yükünün artması ve bu alanların yeni altyapı sorunları ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Ulaşım uzmanlarına göre dava konusu planlara işlenen dalış tünellerinin, çevre transit trafiğinden çekeceği trafik, öncelikle Meydan bölgesi ve yakın çevresinde kısa süreli bir rahatlama yaşanmasını sağlayacaktır. Ancak çok geçmeden, çevre trafiğinden eksilen bu trafiğin yerini, sağlanan erişim rahatlığından yararlanmak isteyecek olan yeni bir trafik akımı alacaktır ve ulaşım bilimindeki karşılığıyla “kışkırtılan trafik” denilen bu yeni akımın ardından bölgede trafik yoğunluğu orta vadede giderek artacak ve yayalaştırılması gereken bir alan kent içi trafiğe terk edilecektir. İstanbul trafiğindeki geçmiş deneyimlerin de defalarca kanıtladığı bu öngörü, kentte yapılan her yol ve kavşak düzenlemesinde somut bir şekilde gözlemlenmiştir. Trafikten motorlu araç trafiğini azaltıcı ulaşım politikalarının, bu araçları tercih eden yolcuları toplu ulaşıma yönlendirici uygulamalardan geçtiği bilinmektedir. Bu nedenle çözüm için bölgede yeni bir kavşak alanı 211 yaratılmasındansa mevcut toplu taşıma sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle dava konusu planlara işlenen Dalış Tünelleri Projesi’nin ulaşım açısından yapılan değerlendirmesinde, projenin ve işlendiği imar planlarının hiçbir bilimsel gerekçeye dayanmadığı ve bu çalışmaların şehircilik ve planlama esasları ile kent içi ulaşımın ana ilkelerine açıkça aykırı olduğu görülmektedir. Bu nedenle dava konusu 17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı’nın İstanbul için telafisi mümkün olmayan zararlara neden olunmaması ve hali hazırda bu şekilde bilimsel olmayan müdahaleler ile sorunlar yumağı haline getirilen İstanbul kent içi ulaşımında yeni sorun alanları yaratılmaması için bir an önce iptal edilmesi gerekmektedir. c) Üst ölçekli planlarda ve Beyoğlu Kentsel Sit Alanı ile ilgili tüm ulaşım, arazi kullanım ve yönetim planlarının raporlarında, İstanbul’da trafik sorununun raylı ulaşım sistemleri ile çözülebileceği belirtilirken; Beyoğlu gibi araç trafiğine kapatılması önerilen ve plan çalışmalarında bugüne kadar bu görüşün sürekli savunulduğu bir alanda, yayalaştırma söylemi ile yapılmak istenen dava konusu plana işlenen dalış tünellerinin trafiğin çözümüne sürdürülebilir bir katkısı olmayacağı açıktır. Aksine, araç trafiğinden arındırılmaya çalışılan bir alanda, dava konusu karar ile onaylanan proje sonucu; lastik tekerlekli araç ulaşımı arttırılarak kentsel sit alanı olan Beyoğlu yok olmaya yüz tutacak, yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde etkilenecektir. 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda “Yerleşmelerin tarihsel-kültürel değerlere duyarlı gelişmesini sağlamak” başlıklı Ana Strateji altında yer alan alt stratejiler, kentin gelişiminde tarihselkültürel değerlere duyarlı ve sürdürülebilir bir gelecek öngörmekte ve Tarihi Yarımada üzerindeki lastik tekerlekli ulaşım baskısının azaltılmasını gerektirmektedir: - İstanbul’un sahip olduğu tarihi ve kültürel dokusu, evrensel kimliği, peyzajı, kentin simgeleri ve siluetini korumaya yönelik çalışmaların yapılması - Tarihi doku üzerindeki kentsel gelişme baskısının, kentin doğu ve batı yönünde kademelilineer gelişmesi sağlanarak engellenmesi - Kentin tarihi dokularında lastik tekerlekli araç trafiğinin azaltılması, yaya ulaşım akslarının oluşturulması. (ÇDP, s.535) Çevre Düzeni Planı’nın Beyoğlu üzerindeki gelişme öngörüleri ve ulaşım konusundaki kararlarının hiçbirinde dava konusu plan ile getirilen ulaşım kararları önerilmemekte ve tam aksi yaklaşımlar benimsenerek bu alanın araç trafiğinden arındırılması, sosyo-kültürel ve turizm faaliyetleri için geleneksel dokunun korunmasına dönük yayalaştırma ve toplu ulaşım önerileri getirilmektedir. Bu nedenle üst ölçekli planlarda öngörülmeyen ve bir tehdit olarak nitelenen dalış tünellerinin işlendiği dava konusu planın bu işlem yönünden iptali gerekmektedir. Sonuç olarak araç trafiğinden arındırılmaya çalışılan Beyoğlu gibi bir alanda, söz konusu proje (yargılama konusu idari işlem) sonucu lastik tekerlekli araç ulaşımı arttırılarak kentsel sit alanı olan bölgede yeni ve yoğun yapılaşmaların geliştirilmesi yönünde baskı artacak, yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde etkilenecek ve özgün tarihi dokunun yeni yapılaşma ve soylulaşma baskıları altına girmesi daha da kolaylaşacaktır. Bu nedenle nitelikli bir kamusal yarar sağlamayacak olan ve uygulanması halinde Beyoğlu’nda yaratacağı sakıncaları açık ve net biçimde ortaya konan ulaşım projelerinin işlendiği dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı’nın iptali gerekmektedir. 7- Dava Konusu Plan değişikliği, içinde yer aldığı plan onama sınırı ve bölge ile birlikte bütünsel açıdan ele alındığında, şehircilik ilke ve esasları ile çevre yapılanma koşullarına aykırı olarak tesis edilmiştir. Meri koruma amaçlı imar planlarının kentsel donatı alanı olarak düzenlediği Taksim Gezi Parkı ve Taksim Meydanı alanlarında, planın donatı dengesi hesapları ve planın bütünselliği göz önüne alınmadan, sadece parsel bazında gerçekleştirilen düzenlemelerle, planlarla birlikte kurulmuş olan sistematiğin tamamen çökmesine neden olunmaktadır. Aynı planlama bölgesi içerisinde dava konusu plan ile yapılacak uygulamalarla meri plan kararlarının delinmesi ve bu şekilde keyfi düzenlemelerin yapılması, sonucunda İstanbul’un en önemli bölgesi ve merkezi olan Taksim’in plansız gelişmesine sebebiyet verecektir. Dava konusu işlem, plan değişikliğinin gerçekleştirildiği alan büyüklüğü ve yeni getirilen fonksiyon itibariyle çok geniş bir alanı kapsayacak sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Arazi kullanım kararlarına, ulaşım ve altyapı sistemlerine doğrudan etki edecektir. Böylesine bir plan kararının, mutlaka daha geniş ölçekte ve hatta kent bütününde değerlendirilmesi gerekmektedir. Fakat bunun tam tersi bir uygulamanın yapıldığı görülmektedir. Dava konusu plan ile bu tarihi alan kamu kullanımından çıkartılmakta, hem de etkileri çok büyük bir alana yayılacak olması muhtemel olan yeni bir yoğunluk artırıcı fonksiyon verilerek; korunması gerekli bir kentsel sit alanı olan bölgeyi olumsuz yönde etkileyecek bir değişiklik onaylanmaktadır. Ayrıca görülmektedir ki, bu kadar önemli bir alanda gerçekleştirilen ve çevre yapılanma koşulları yönünden önemli etkileri olacak olan bu tür plan değişiklikleri ile birlikte yapılması zorunlu olan “Analitik Etüt” çalışmaları da gerçekleştirilmemiştir. Bu nedenle, davalı belediye tarafından önerilen plan değişikliğinin ve Taksim Meydanı’nın yeni kimliğinin kent merkezinde ve kent bütününde ulaşım, arazi kullanımı ve benzeri kullanımlar üzerinde yaratacağı etkiler test edilmemiş ve araştırılmamıştır. Plan değişikliği ile meri planlarda öngörülmeyen yapılaşmanın gerçekleşmesi durumunda, karşılaşılabilecek sorunlara karşı bu tür bir araştırmanın yapılması gerekmektedir. Kent içinde yapılan bu derece önemli bir plan değişikliğinin hiçbir analitik etüt çalışması yapılmadan ve yaratacağı yapılaşma baskısı ile ulaşım altyapısını zorlayıcı etkileri değerlendirilmeden onaylanması; kamuyu büyük zararlara uğratacaktır. Sonuç olarak, bu ölçekteki bir kararın imar planı değişikliği şeklinde ele alınması şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına açıkça aykırıdır. B – Korunması Gerekli Kültür ve Tabiat Varlıkları Açısından: 1- Dava Konusu Plan Değişikliği’nin yapıldığı alan, 212 İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 07.07.1993 gün ve 4720 sayılı karar ile belirlenen Kentsel Sit Alanı içinde bulunmakta; Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 8.1.1958 gün ve 871 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli Tarihi Taksim Su Maksemi ve İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 6.1.1999 gün ve 10521 sayılı kararı ile tescilli Atatürk Kültür Merkezi komşuluğunda yer almaktadır. Ayrıca söz konusu alan ilişkin Koruma Kurulu Kararlarına bakıldığında İstanbul l Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.03.2001 tarih ve 12665 sayılı kararında: ”Taksim Cumhuriyet Alanı, Beyoğlu Yakasında, İstiklal Caddesi’nin bitiminde istiklal sözcüğünün Cumhuriyet Anıtı’yla vurgulandığı bir prestij mekanı, referans noktası olduğundan, aynı zamanda Cumhuriyet döneminin kentlerin güzelleştirilmesi ve kentsel yaşamın günün akımlarına göre düzenlenmiş çevrelerde geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilen bayındırlık hareketlerinin İstanbul’daki örneği olan meydanın, İstanbul’un ve Türkiye’nin bu özelliği ile korunması gereken önemli bir mekanı olduğuna ve burada yapılacak hertürlü çalışmanın bu anafikir esasında kurulması gerektiğine; Taksim Cumhuriyet Alanı, törensel, kültürel v.b. etkinliklerin yapıldığı, ayrıca gezinti amacıyla kullanılan, odak noktası olan dairesel bir kavşağın merkezinde ve meydana eklenen Cumhuriyet Caddesi ile dikdörtgen tören alanının kesiştiği noktada Cumhuriyet Anıtı yer alan ve batısında Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 8.1.1958 gün ve 871 sayılı kararı ile tescilli Su Maksemi ve Havuzu, doğusunda kurulumuzun 6.1.1999 gün ve 10521 sayılı kararı ile tescilli Atatürk Kültür Merkezi, kuzeyinde İnönü Gezisi ile birlikte tanımlanan bir mekandır. Anlamı, işlevi ve mekan tanımı Taksim Cumhuriyet Alanı’nın anılan niteliklerine korunmasını gerektirmekte, zorunlu kılmaktadır; Taksim Cumhuriyet Alanı için önerilen Kentsel Tasarım Projesinin ise bu ana fikir etrafında kurgulanmadığı, yeni yapılanma ve işlevlerle yeni bir kimlik arayışında olduğu, Taksim’i transit trafik 213 için bir geçit alanı / aktarma noktası kabulüyle yapılan düzenleme önerisinin araç trafiğinin bu alanda yoğunlaştırılmasının Taksim Cumhuriyet Alanı’nın korunması fikriyle çelişen bir yaklaşım olduğu, bu nedenlerle karayolu tüneli, dört katlı ulaşım kavşağı odağı, yaklaşma rampaları, sit alanında kentin belli bir tarihi gelişme dönemini temsil eden parçalarında ve anıt yapılar ile tescilli yapıların çevre ilişkilerinde tahribata ve kimlik bozulmasına yol açacağından iletilen proje alternatiflerinin uygun bulunmadığına, Halihazır durumda da bu nitelikleri bozan şehir içi otobüs ulaşım odağı olması, gürültü ve görüntü kirliliği yaratan her türlü sağlıksız kullanım ve bunlarla ilgili kent mobilyaları ve geçici yapılanmadan meydanın arındırılması gerektiğinin ilgili Belediye’ye bildirilmesine, Transit araç trafiği Taksim Cumhuriyet Alanı’na ulaştırılmadan, trafik yoğunluğunun çözümünün noktasal yaklaşımlarla değil, kent ölçeğinde, 1/25.000 ölçekte başlatılarak ve farklı ulaşım türlerinin entegrasyonu sağlanarak çözümlenmesi gerektiğinin bir planlama yaklaşımı olarak ilgili Belediye’ye bildirilmesine, Taksim Cumhuriyet Alanı’nda karayolu tüneli, otobüs terminali, dört katlı rondo kavşak, yaklaşma rampaları v.b. gibi, sit alanında tahribata ve kimlik bozulmasına yol açacak yapısal değişikliklerin yapılamayacağına, Meydanın canlılığının sağlanması için gerekli işlevlerin (kültür, turizm, eğlence v.b.) Cumhuriyet Meydanı’nda yapılanma öngörmeden, meydana komşu alanlarda çözümlenmesine, meydanın tarihi kimliğini ve niteliğim bozacak hiçbir yapılanma olamayacağına, tarihsel kimliği, gelişimi ve niteliği yukarıda özetlenen Taksim Cumhuriyet Alanı’nın tüm bu özellik ve nitelikleriyle korunması gerektiğine, karar verildi.” denilmektedir. Bununla birlikte; İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından I Numaralı Koruma Kurulu’nun yukarıda alıntılanan 12.03.2001 tarihli 12665 sayılı kararı hiçe sayılmış ve bu karara aykırı söz konusu plan değişikliği 04.01.2012 gün ve 165 sayılı kararla uygun mütalaa edilmiştir. İçerik ve teknik açıdan niteliği değişmeyen bölgede ulaşım ve yapılaşma arttırıcı düzenlemeler, I Numaralı Koruma Kurulu’nun 12.03.2001 tarihli 12665 sayılı kararı retdedilerek, yapılması gereken projenin niteliği tarif edilmiştir. Fakat aynı kanun, yönetmelik ve ilke kararlarına uyma yükümlülüğüne sahip olan başka bir Koruma Kurulu bir önceki kurul kararına bağlı kalmaları gerekirken, bunun aksi bir süreç izlenmiş ve dava konusu plan değişikliğine onay vermiştir. Bu nedenle söz konusu Kurul Kararının da 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca geçerliliği bulunmamaktadır. 2- Dava konusu plan değişikliği ile kentsel tasarsım projesi ile Taksim Kışlasının yeniden inşa edileceği belirtilen Taksim Gezi Parkı, İstanbul’da erken Cumhuriyet dönemindeki ilk ve en kapsamlı şehircilik uygulamasının bir belge değeri taşıyan en önemli öğesidir. Park, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün onayıyla İstanbul Valiliği ve Belediyesi’nce kentin planlanması için davet edilen şehirci ve mimar Henri Prost tarafından planlanmıştır. Prost İstanbul’a davet edildiği bu dönemde Paris’in metropoliten planlamasını baş şehirci sıfatıyla yürütmekteydi. 20.Yüzyılın ilk yarısında dünyada gelişen şehircilik yaklaşımlarının temel amacı sağlıklı kentler yaratmaktı. Bu amaçla planlanan kentsel gelişme alanları ve mevcut kentsel alanlar içerisinde yeşil alanlar oluşturulmakta, tasarlanan kentsel park alanlarıyla kamusal yararın sağlanması hedeflenmekteydi. Prost’un İstanbul planlama raporlarında da sıklıkla belirttiği “serbest sahalar” kavramı; parklar, gezi parkları, gezinti yolları, manzara terasları, meydanlar, bulvarlar, spor alanları dahil tüm açık alanları içermekteydi. Bu alanlar parçacıl olarak değil, tam tersine kent strüktürü içinde bir yeşil sistem oluşturacak biçimde planlanıyordu. Prost’un 1936 yılından itibaren üzerinde çalıştığı İstanbul nazım imar planına bakıldığında, bu bütünsel şehircilik yaklaşımının mekânsal yansıması görülmektedir (EK 1). Kentsel ölçekte özellikli mekânlara hassas bir yaklaşım içeren bu serbest mekânlar bütünü kurgusu içinde yer alan park alanları gerek çevrelerindeki kent parçalarını dönüştürmek üzere planlanmış alanlar olarak, gerekse programları ile dikkat çekmektedirler. Bu park alanları, Henri Prost tarafından Tarihi Yarımada’da “1 No.lu Park” ve “Arkeoloji Parkı”, Beyoğlu tarafında ise Taksim Gezisi ile başlayan yeşil alan “2 No.lu Park” olarak adlandırılmıştır. 1937 tarihli nazım imar planında 2 No.lu Park alanı, hemen uygulanacak alan olarak belirtilmiş ve kısa sürete plan uygulamaya geçirilmiştir. Parkın tasarımı özellikle Prost ve İstanbul Belediyesi’nde görevli mimarlar tarafından ayrıntıda etüt edilmiştir. Parkın projelendirilmesine ait plan, kesit ve aksonometrileri içeren ilk çizimler 1939 tarihlidir. Parkın tasarım süreci, Belediye yetkilileriyle görüş alış verişi içerisinde yürütülmüş ve 3 yıla yakın bir sürete geliştirilmiştir. Uygulamaya esas olan son projenin aksonometrik çizimi 1942 tarihlidir. İnşaatı kısa sürete tamamlanan Gezi Parkı’nın açılışı 1943 yılında Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar tarafından yapılmıştır. Prost’un raporlarında betimlediği parklar, gezi parkları, gezinti yolları, manzara terasları ve meydanlar çağdaş bir kent yaşamını destekleyecek kamusal alanlar olarak tasarlanmışlardır. Bu bağlamda Taksim Meydanı ile birlikte ele alınmış olan Taksim Gezi Parkı bu anlayışa göre gerçekleştirilen en başarılı tasarım örneğidir. Öte yandan 19. yüzyılda gelişen modern kent merkezi Beyoğlu ile II. Meşrutiyet sonrasında gelişen Şişli arasındaki vadiye giriş niteliği oluşturan ve 2 No.lu park olarak adlandırılan ve Taksim Gezi Parkı ile başlayan açık alan düzenlemeleri, Cumhuriyet yönetiminin benimsediği ve gerçekleştirmek istediği modern kent imgesini ve anlayışını sembolize etmekte, çağdaş bir kent yaşamını destekleyecek kentsel mekânları oluşturmayı amaçlamaktadır. 2 No.lu park alanı Maçka, Harbiye, Taksim ve Dolmabahçe arasında yaklaşık 30 hektar büyüklüğündedir (EK 2). Taksim Gezisi ve Meydanı da bu kentsel yeşil alanlar bütününün bir parçasıdır. Taksim Meydanı’ndan başlayıp Harbiye’ye kadar devam eden yaklaşık 1500 metre uzunluğundaki gezi yolu, Gezi Parkı’nı 2 No.lu Park’a bağlayarak bu büyük yeşil sistemi tamamlayan bir öğedir ve 1948 yılı bahar aylarında büyük ölçüde tamamlanmıştır (EK 3). Henri Prost’un Taksim Cumhuriyet Meydanı ve İnönü Gezisi düzenlemesi çizimleri Kasım-Aralık 1939 tarihlerini taşımaktadır. Taksim Kışlası’nın yıkılmasıyla ortaya çıkan büyük alanda, Taksim Meydanı’na açılan bir teras ve bunun devamında 214 bir gezi parkı düzenlemiştir. İnönü Gezisi’nin Taksim Meydanı’ndan girişinde basamaklar ve bu basamaklarla yükseltilmiş olan geniş teras, hem meydanda yapılacak olan törenleri izlemeye yönelik olarak, hem de parka anıtsal bir giriş oluşturacak biçimde tasarlanmıştır. Bu nedenlerle dava konusu imar planı değişiklikleri ile ortadan kaldırılmak istenen Taksim Gezi Parkı, İstanbul’un kentsel kimliğinde ve kentlilerin belleğinde önemli bir yeri olan ve günümüzde kentsel açık yeşil alan niteliğiyle yoğun bir biçimde kullanılmayı sürdüren bir kamusal alandır. Henri Prost tarafından 1943 yılında yapılan Taksim Gezi Parkı’nın bir kültür varlığı olarak özgün değerleriyle tescil edilmesi gerekirken dava konusu plan değişikliği ile kaldırılması koruma ilkelerine ve şehircilik esaslarına aykırıdır. Erken Cumhuriyet dönemi ürünü olan ve dönemin şehircilik yaklaşımlarına örnek teşkil eden parkın mevcut işlevini ortadan kaldıran dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı’nın geri dönüşü imkansız zararlara neden olunmaması için iptali gerekmektedir. 3- Tüm bu nedenlerle birlikte dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı ile getirilmek istenen ve meydana giriş noktalarında büyük istinat duvarlarıyla çevrili olarak tasarlanan dalış tünelleri, bulundukları caddenin meydanla ilişkisini koparacak, yaya hareketliliğini sınırlandıracaktır. Kaldırımlar arası geçiş istinat duvarlarının yükselmeye başladığı noktadan itibaren mümkün olmayacak ve caddelerin mevcut kimliği yok olacaktır. Meydanın çok yakınında büyük istinat duvarlarıyla dik bir şekilde araç trafiğini meydanın altına almak, büyük oyuklar yaratmak ve bunun sonucu olarak yayalar, servis yolları ve yer üstü hareketliliğini göz ardı etmek modern kentsel tasarım yaklaşımlarına uygun değildir. Meydanın yaya erişimi bakımından sınırlandırılması ile Taksim Meydanı; şenlik, tören kutlama veya gösteriler için kullanılamaz hale gelecektir. Araç trafiğinin yeraltına alınması, mevcut araç trafiğini arttıracak bir ulaşım kararıdır. Özellikle trafiğin yoğunlaşacağı saatlerde meydana gelecek sıkışmalar, araç gürültüsü ve 215 egzoz salınımı açısından çevre kirliliğini arttırarak kamu sağlığını tehdit edecektir. Davamıza konu olan plan değişiklikleri meydana ilişkin herhangi bir karar üretmemekte, avan proje ile uygulama yapılacağı belirtilerek Taksim Topçu Kışlası’na işaret etmektedir. Taksim Gezi Parkı, Taksim Meydanı ile doğrudan ilişkili tek yeşil ve açık alandır. Bu alanın yapılaşmaya açılması, kamusal kullanımı sınırlandıracak ve bölgenin açık alan ihtiyacını göz ardı eden bir karardır. Dava metninde yer alan ve özetlediğimiz bu nedenlerle “Beyoğlu İlçesi, TAKSİM MEYDANI Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı”nın ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve ardından iptali gerekmektedir. 4. ÜSKÜDAR İLÇESİ, BURHANİYE MAHALLESİ, 1326 ADA 56-60-61 PARSELLERE İLİŞKİN 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANININ İPTALİ 14.06.2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin, 16.12.2011 tarih ve 2914 sayılı kararı ile onaylanan Üsküdar İlçesi, Burhaniye Mahallesi, 1326 ada 56-60-61 parsellere ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının öncelikle yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Önceki planlama süreçlerine ilişkin açıklamalarımız şu şekildedir: İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 11.06.2008 gün ve 1249 sayılı kararı ile Üsküdar İlçesi, Burhaniye Mahallesi, 218 pafta, 1326 ada, 22 – 23 – 31 –33 – 35 – 38 parseller ve 318 pafta 1326 ada 23 sayılı parselde nazım imar planı değişikliği yapılmıştır. Odamızca açılan davalar sonucunda; - 218 pafta - 1326 adaya ilişkin plan değişikliğinin İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2009/47 E. sayılı dosyasında iptal kararı verilmiş ve Danıştay incelemesinden de geçerek temyizde onanmıştır. - 318 pafta - 1326 adaya ilişkin plan değişikliğinin ise İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2009/17 E. sayılı dosyasında ise yeni bir plan onaması nedeniyle konusuz kalmıştır. 2 - İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin, 16.04.2010 tarih ve 1000 sayılı kararı ile 218 pafta, 1326 ada, 22-31-33-35-38 sayılı parseller ile 318 pafta 1326 ada 23 sayılı parseller hakkında yine 1/5000 ölçekli nazım imar planı onaylanmıştır. Odamızca açılan dava sonucunda; - Hem 218 pafta 1326 ada hem de 318 pafta 1326 adayı kapsayan planın tamamına ilişkin İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin 2010/2481 E. sayılı dosyası üzerinden iptal kararı verilmiştir. 3 – İşbu dava konusu 16.12.2011 tarih ve 2914 sayılı meclis kararı ile Üsküdar İlçesi, Burhaniye Mahallesi, 1326 ada 56-60-61 parsellere ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı kabul edilmiştir. Daha önce dava açılan 218 pafta 1326 ada, 22 – 23 – 31 – 33 – 35 – 38 parseller ile 318 pafta, 1326 ada, 23 sayılı parsel tevhid işlemi ile birleştirilmiş ve 1326 ada 56 - 60 -61 parsele dönüşmüştür. Planın adı da Üsküdar Burhaniye Mah. 218 pafta 1326 ada 56-60-61 parsellere ilişkin 1/5000 Ölçekli Koruma amaçlı Nazım İmar Planı olarak değiştirilmiştir. Sonuç olarak daha önce 2 kez iptal edilen imar planı yine aynı içerikte ve önceki mahkeme kararlarındaki iptal gerekçelerini hiçbir şekilde karşılamayacak şekilde tekrar onaylanmıştır. Bilindiği üzere mahkeme kararları gerekçeleriyle bir bütündür. Davalı idarece bu gerekçeleri dikkate almadan yeni bir plan onamasını tamamen aynı içerikte yapmış olması açıkça hukuka aykırıdır ve bu nedenle ivedilikle yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi gerekmektedir. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: - İstanbul Üsküdar Burhaniye Mahallesi, 1326 ada 56 - 60 -61 parseller (eski 218 pafta, 1326 ada, 22 – 23 – 31 – 33 – 35 – 38 parseller ve 318 pafta 1326 ada 23 sayılı parsel), 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na tabi Boğaziçi Gerigörünüm Bölgesi’nde kalmaktadır. Söz konusu parseller aynı zamanda sınırları 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun belirlediği Boğaziçi sınırları ile çakışan Gayrimenkul Eski Eserler Anıtlar Yüksek Kurulu’nun (GEEAYK) 14.12.1974 gün 8172 sayılı kararı ile ilan edilen Boğaziçi Tarihi ve Doğal SİT Alanı içerisinde kalmaktadır. Bu nedenle söz konusu parseller 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na tabidir. Üsküdar Boğaziçi Alanı Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgesi Koruma Amaçlı İmar Planı’nda da söz konusu parseller siluet alanı sınırları içerisinde kalmaktadır. Boğaziçi Bölgesi’ne ait sahil şeridi öngörünüm-gerigörünüm etkilenme bölgelerine ait Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planları GEEAYK’ın 24.06.1983 gün ve 15175 sayılı kararı ile uygun bulunmuş ve Bakanlıkça 22.07.1983 tarihinde onaylanmıştır. 22.07.1983 onaylı Boğaziçi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planı’nda Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgesinde Koruma amaçlı plan sınırları içerisine giren Üsküdar, Beykoz, Sarıyer, Beşiktaş ilçelerinin bütününde siluet alanı belirlenmiştir. Söz konusu koruma amaçlı imar planlarında siluet alanlarında hmax: 6,50 m yükseklik sınırı getirilmiştir. 22.07.1983’de onaylanan Boğaziçi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından sonra 22.11.1983 tarihinde 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu yürürlüğe girmiştir. 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 2. maddesinin (a) fıkrasında “Boğaziçi alanı, Boğaziçi kıyı ve sahil şeridinden, öngörünüm bölgesinden, geri görünüm bölgesinden ve etkilenme bölgelerinden oluşan, sınırları ve koordinatları bu kanuna ekli krokide işaretli ve 22.07.1983 onay tarihli nazım planda gösterilen alandır.” Şeklinde sınır tanımı yapılmıştır. Aynı maddenin b, c, d ve e fıkralarında da sahil şeridi öngörünüm, geri görünüm ve etkilenme bölgelerinin 22.07.1983 onanlı planlar referans gösterilerek tanımları yapılmış ve sınırları belirlenmiştir. 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 2. maddesinde ve diğer maddelerinde 22.07.1983 onanlı Koruma Amaçlı İmar Planları ilgi tutularak düzenleme yapılmış ve planın ilkeleri yasanın özünü oluşturmuştur. 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 10. maddesi 216 1985 yılında 3194 sayılı İmar Kanunun 48. maddesi ile yeniden düzenlenmiştir. Düzenlemenin I. Paragrafında “Gerigörünüm Bölgesi”nde Taban Alanı Kat Sayısı (TAKS) azami %15 ve 4 katı (h: 12.50m), Etkilenme Bölgesi”nde ise Taban Alanı Kat Sayısı (TAKS) azami %15 ve 5 katı (h: 15.50m) geçmemek şartı ile konut yapılabilir. Daha önce belediyeye bilabedel terk edilmiş veya edilecek olan alanlar bu hesaba dahil edilir. Hesabat brüt alan üzerinden yapılır. 01.01.1982 den sonra alınmış Yüksek Anıtlar Kurulu’nun kararları ile 22.07.1983 onay tarihli planda kazanılmış haklar saklıdır.” şeklinde gerigörünüm ve etkilenme bölgelerinde yapılacak konut yapıları için yapılaşma koşulları belirlenmiştir. 22.07.1983 onay tarihli Boğaziçi Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgelerine ait 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planları günümüze değin çeşitli tarihlerde revizyon görmüştür. Boğaziçi’ni oluşturan dört ilçede de (Üsküdar, Beykoz, Sarıyer, Beşiktaş) bütünsel yapılan Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı revizyonlarında da parsel bazında yapılan değişikliklerde de silüet alanlarında hmax: 6,50 m sınırı korunmuştur. Silüet alanı tanımı 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda yer almamakla birlikte ve plandan sonra yürürlüğe giren Boğaziçi Kanunu’nda gerigörünüm bölgelerine ilişkin konut alanlarında hmax:12,50 (4 kat) sınırı getiren düzenlemeye rağmen gerigörünüm ve etkilenme bölgelerinde silüet sınırı içine giren alanlarda hmax: 6,50m düzenlemesine uyulmuştur. 22.07.1983 tarihinden itibaren siluet alanı tanımı koruma amaçlı planlarda yer almış ve gerek silüet kavramı gerekse hmax: 6,50 tanımı özenle korunan planlama ilkesi olarak uygulanmıştır. 2 - İstanbul Üsküdar Burhaniye Mahallesi, 1326 ada 56 - 60 -61 parsellerde (eski 218 pafta, 1326 ada, 22 – 23 – 31 – 33 – 35 – 38 parseller ve 318 pafta 1326 ada 23 sayılı parsel), yapılan plan değişikliği ile bu planlama kuralı bozulmuştur. Üsküdar gerigörünüm etkilenme bölgelerinde Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar 217 Planlarında belirtildiği üzere, söz konusu silüet alanlarındaki diğer konut alanlarında hmax: 6,50 m ilkesi korunmuştur. Plan değişikliği ile Boğaziçi Alanı planlama ilkeleri açısından önemli bir kural yok sayılmış ve onaylanan imar planı değişikliği hmax: 6,50’den hmax: 9,50m’ye çıkarılmıştır. Doğal ve Tarihi SİT Alanı olan Boğaziçi Alanının korunma koşulları ve planlama ilkeleri açısından uygun olmayan dava konusu planın bu nedenle iptali gerekmektedir. Yukarıda da ifade etmiş olduğumuz gibi aynı alana ilişkin daha önce verilen kararların ve bu kararlara dayanak teşkil eden bilirkişi raporlarının içerikleri iddialarımızı destekler mahiyettedir. Bu karar ve raporlar ayrıca ekte yer almaktadır. Dava konusu meclis kararında; “KOMİSYON GÖRÜŞÜ: Üsküdar İlçesi, Burhaniye, 218 pafta, 1326 ada, 56,60,61 parsellere ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı teklifi incelenmiş olup teklif plan notlarının bir kısmının 1/1000 ölçekli planlarda değerlendirilmesi gerektiği görüldüğünden teklif plan notlarının iptal edilerek “Plan tasdik sınırları içerisinde kalan alan yönetici merkezi alanı, konut alanı, ,dini tesis alanı ve yoldur.” , “Yönetici merkezi alanında TAKS:0.15, h:9.50m., konut alanında TAKS:0.13, h:9.50m. olup ilçe belediyesi ve İstanbul Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nca onaylanacak avan projesine göre uygulama yapılacaktır.”, “Konut alanında inşaat alanı hesabı toplam brüt parsel alanından (uygulama öncesi eski 1326 ada 22,23,31,33,35,38 sayılı kadastral parseller) net yönetici merkezi alanı parseli çıkarıldıktan sonra kalan brüt alandan hesap edilir.”, “Blok boyutları, kotlar ve çekme mesafeleri 1/1000 ölçekli planlarda belirlenecektir.”, “1/1000 ölçekli plan yapılmadan uygulama yapılamaz.”, “Açıklanmayan hususlarda 11/07/2005 tt.li 1/5000 ölçekli Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve İstanbul İmar Yönetmeliği hükümleri geçerlidir.” plan notlarına göre uygulama yapılması komisyonumuzca uygun görülmüştür. Meclisimizin Onayına Arz Olunur.” şeklinde ifade edilen kısım incelendiğinde görüleceği üzere nereteyse önceki planlarda yer alan yapılaşma koşullarının ve plan notlarının tamamen aynısının metne işlenmiş olduğu anlaşılacaktır. Bilindiği üzere mahkeme kararları gerekçeleriyle bağlayıcıdır. Söz konusu kararlarda böyle bir kat artışının Üsküdar gerigörünüm etkilenme bölgelerindeki planlama ilkelerine aykırı olduğu açıkça ifade edilmişken davalı idarece aynı şekilde plan onaması yapılmış olması açıkça hukuka aykırıdır. 3 – İşbu dava dışı 11.7.2005 t.tli 1/5000 ölçekli Üsküdar İlçesi Büyük-Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda Orta Yoğunluklu Konut Alanları için “ Bu alanlar üzerine yer alan mevcut ağaç dokusu tespit edilerek korunacak olup, max.TAKS:0.15 Hmax:6.50m. irtifada çıkmalar cephe boyu toplamının yarısını geçmemek kaydıyla uygulama yapılacaktır.” denmektedir. Yukarıda bahsi geçen önceki davalarımızda bu plan notu tarafımızdan bir gerekçe olarak sunulmuştur. Davalı Belediye işbu dava konusu plan değişikliğinde ise bu gerekçemizi sözde dikkate alarak plan notlarına dahil etmiş gibi görünmektedir. 16.04.2010 tarih ve 1000 sayılı meclis kararına göre 16.12.2011 tarih ve 2914 sayılı meclis kararına göre; Uygulama 1/5000 ölçekli nazım imar planı doğrultusunda mimari avan projeye göre yapılacaktır. Yönetici merkez alanında; TAKS:0,15, Hmax:9.50 m. olup bu alanda ticari ve idari fonksiyonlar, reklam acenteleri ve yönetim merkezleri gibi hizmet birimleri yer alabilir. Konut alanında inşaat alanı hesabı toplam brüt parsel alanından net yönetici merkez alanı parseli çıkarıldıktan sonra kalan brüt alandan hesap edilir. 1.Bodrum katlar iskân edilecektir. Konut alanında TAKS:0.13, H:9.50m’dir. Kat yükseklikleri, çıkmalar ve çatı şekli ilçe belediyesince belirlenecektir.” Yönetici merkezi alanında TAKS:0.15, h:9.50m., konut alanında TAKS:0.13, h:9.50m. olup ilçe belediyesi ve İstanbul Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nca onaylanacak avan projesine göre uygulama yapılacaktır.”, “Konut alanında inşaat alanı hesabı toplam brüt parsel alanından (uygulama öncesi eski 1326 ada 22,23,31,33,35,38 sayılı kadastral parseller) net yönetici merkezi alanı parseli çıkarıldıktan sonra kalan brüt alandan hesap edilir.”, “Blok boyutları, kotlar ve çekme mesafeleri 1/1000 ölçekli planlarda belirlenecektir.”, “1/1000 ölçekli plan yapılmadan uygulama yapılamaz.”, “Açıklanmayan hususlarda 11/07/2005 tt.li 1/5000 ölçekli Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve İstanbul İmar Yönetmeliği hükümleri geçerlidir Her ne kadar davalı Belediye “Açıklanmayan hususlarda 11/07/2005 tt.li 1/5000 ölçekli Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve İstanbul İmar Yönetmeliği hükümleri geçerli olacağını” belirtmiş olsa da toplam inşaat alanı yapı yoğunluğu ve nüfus yoğunluk değerlerinin arttırılmış olduğu son derece açıktır. Önceki planla tamamen aynı olarak davalı Belediyece Yönetici merkezi alanında TAKS:0.15, h:9.50m., konut alanında TAKS:0.13, h:9.50m. yapılaşma koşullarını yine getirmiştir. Bu husus açıkça önceki mahkeme kararlarına aykırılık teşkil etmektedir. Üsküdar gerigörünüm etkilenme bölgelerinde Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planlarında belirtildiği üzere, söz konusu silüet alanlarındaki diğer konut alanlarında hmax: 6,50 m ilkesi korunmuştur. Plan değişikliği ile Boğaziçi Alanı planlama ilkeleri açısından önemli bir kural yok sayılmış ve onaylanan imar planı değişikliği hmax: 6,50’den hmax: 9,50m’ye çıkarılmıştır. ÖNCEKİ KARARLARIN TEMEL GEREKÇESİ DE BU İKEN DAVALI BELEDİYECE BU HUSUS GÖRMEZDEN GELİNMEKTEDİR. Söz konusu planlar ile bölgedeki yeşil alanın bir kısmının ve yolun konut alanına alınması donatı alanlarının azalmasına ve ulaşım açısından olumsuzluklara sebep olmakta ve Yönetici Merkez Alanı dava konusu planla yaklaşık iki katına çıkarılmaktadır. Yine planlarda yeri değiştirilen dini tesis alanı yaklaşık 2000m² azaltılmıştır ki bu durum, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun eki olan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin Üçüncü Bölümünde İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gerekli Esaslar başlığı altında yer alan 27. maddeye aykırılık göstermektedir. İlgili maddede; “İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya 218 yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde ise değişikliğin yapılabilmesi için: - İmar Planındaki durumun değişecek olan sosyal ve teknik altyapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırım için Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır. - İmar Planındaki sosyal ve teknik altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir. “Dini yapı alanlarına ilişkin planlarda ve değişikliklerinde il müftülerinin görüşü alınır. - İmar Planında yeni bir sosyal ve teknik altyapı alanı ayrılması durumunda 1.bentteki esaslara uyulur. - Plan müellifinin gerekçeli uygun görüşünün alınması şarttır.” denmektedir. İmar mevzuatının söz konusu açık hükümlerine rağmen dava konusu nazım imar planı ile parsellerde yer alan yeşil alan kaldırılmış, dini tesis alanı küçülmüş ve plan bütününde donatı dengesi bozulmuştur. Plan kararları ilgili mevzuat çerçevesinde şehircilik ilkeleri ve planlama esasları dâhilinde bütüncül bir planlama yaklaşımı ile değerlendirilerek alınır. Plan bütününden bağımsız olarak tek bir parsel için karar oluşturmak şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından uygun olmadığı gibi çevre yapılaşma koşullarından farklı olarak verilen yapılaşma değerleri ile de plan bütünlüğünü bozulmakta ve emsal teşkil edici nitelik kazanmaktadır. Söz konusu değişiklik plan bütününde teknik ve sosyal donatı dengesini bozacak nitelikte olup, planda bu değişiklikle oluşan eksikliğin giderilmesi hususunda bir öneri bulunmamaktadır. Bu nedenlerle söz konusu plan değişikliği 3194 sayılı İmar Kanunu’na ve şehircilik ilke ve esaslarına açıkça aykırıdır. 219 5. ŞİŞLİ İLÇESİ 304 PAFTA, 1947 ADA, 6-7-52-78 PARSELLER İLE KAĞITHANE 8744 ADA, 14 PARSEL’E İLİŞKİN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI’NIN İPTALİ 13.06.2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14.02.2012 tarih ve 218 sayılı kararı ile kabul edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 18.02.2012 tarihinde onanan Şişli İlçesi 304 Pafta, 1947 ada, 6-7-52-78 Parseller ile Kağıthane 8744 Ada, 14 Parsel’e ilişlin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nın yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Önceki planlama ve yargı süreçlerine ilişkin açıklamalarımız şu şekildedir: 1. Kamuoyunda Levent İETT Garajı olarak bilinen dava konusu parsellere yönelik 19.05.2006 tarihinde onanan 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planının iptali istemiyle İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin 2007/1890 E. sayılı dosyası üzerinden iptal davası açılmış olup 2008/4699 K. sayılı karar ile söz konusu dava retdedilmiştir. Temyiz incelemesinde ise; Danıştay 6. Dairesi tarafından 20.03.2009 tarihinde işlemin yürütmesi durdurulmuş ve ardından 29.04.2009 tarihli nihai karar ile işin esasına da gerekçe oluşturacak şekilde İstanbul 7. İdare Mahkemesi kararı bozulmuştur. Danıştay 6. Dairesi tarafından söz konusu plan değişikliğinin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu açık bir şekilde ifade edilmiştir. Şöyle ki; Şişli Mecidiyeköy Mahallesi 304 pafta, 1947 ada, 6-7-52-78 parseller, 29.12.2003 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Şişli Merkez ve Çevresi Revizyon Nazım İmar Planında kısmen yolda, kısmen de T15 simgeli E:3.00 yapılaşma emsalinde ticaret alanında; Kağıthane İlçesi, 8744 ada, 14 parsel; 21.11.2001 tasdik tarihli ve tadili olan 12.02.2006 onaylı 1/5000 ölçekli Kağıthane II. Revizyon Nazım İmar Planlarında “C” sembolü ile gösterilmiş alanda kalmaktayken; 19.05.2006 tasdik tarihli plan değişikliği ile söz konusu parseller E=3.00, H=Serbest yapılaşma koşulları ile “Yol, Yeşil ve Turizm+Ticaret” alanına alınmıştır. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından yargıya taşınan plan değişikliği, nihai olarak yukarıda bahsedildiği gibi Danıştay 6. Dairesi tarafından iptal edilmiştir. Kaldı ki söz konusu bozma kararına karşı davalı İdare karar düzeltme yoluna başvurmuşsa da bu talebi de retdedilmiştir. 2. Ancak Danıştay 6. Dairesi’nin bu kararı ile plansız kalan alanda, 07.11.2010 tarihinde yukarıda bahsi geçen planla aynı kararları içeren yeni bir 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı onanmıştır. Danıştay 6. Dairesinin bu kararına rağmen 07.11.2010 tarihinde onanan ve bir önceki planla aralarında hiç bir fak bulunmadığı açıkça görülen Şişli İlçesi (Mecidiyeköy Mahallesi), 304 pafta, 1947 ada, 6, 7, 52, 78 parseller ile Kağıthane İlçesi, 8744 ada, 14 parsele ilişkin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Odamız tarafından bir kez daha yargıya taşınmıştır. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin de müdahil olduğu söz konusu dava İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nde 2011/505 E. sayılı dosyası üzerinden açılmış ve fakat işbu dava konusu plan nedeniyle davanın konusuz kaldığına karar verilmiştir. 3. Söz konusu alan ilişkin bahsi geçen planların içeriği aynen korunarak işbu dava konusu olan Şişli İlçesi 304 Pafta, 1947 Ada, 6-752-78 parseller ile Kağıthane İlçesi 8744 Ada, 14 Parsele ilişkin yeni bir 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı onanmış ve 30.03.2012 – 30.04.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır. Açıkça görülmektedir ki; işbu davaya konu planda, Danıştay tarafından iptal edilen 19.05.2006 onanlı plan değişikliği ve 8. İdare Mahkemesi’nin 2011/505 E. sayılı dosyasının konusu 07.11.2010 onanlı plan kararları aynı şekilde korunmakta, yargı kararları hiçe sayılmakta ve davaya konu parsellerde ayrıcalıklı yapılaşma hakları ısrarla tesis edilmek istenmektedir. Bu nedenle işbu dava konusu idari işlem hakkında, uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve plan değişikliğinin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi sebebiyle; idarenin savunması beklenmeksizin yürütmesinin durdurulması kararının verilmesi gerekmektedir. Planlama ilkeleri yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1. Gerek dava konusu Şişli İlçesi, Mecidiyeköy Mahallesi, 304 pafta, 1947 ada, 6, 7, 52, 78 parseller ile Kağıthane İlçesi, 8744 ada, 14 parselde, gerek söz konusu taşınmazların yer aldığı bölgede yaşanan süreçler “planlamada kademeli birliktelik” ilkesi dışında gerçekleşmiştir. Şöyle ki; üst ölçekli plan kararları ile alt ölçekli plan kararlarının ölçeklerinin getirdiği ayrıntılarda farklılaşmak üzere kademeli bir karar birlikteliği sürdürmeleri planlamanın temel ilkelerinden biridir. Planlamada kademeli birliktelik ilkesi ile kent bütününde nüfus ve işlev büyüklüklerinin saptanması; konut, çalışma, donatı, yeşil alan yer seçimi kararlarının yoğunluk dağılımlarının ve ulaşım sistemlerinin kurulması ve birbiri ile dengelenmesi gibi planlamanın temel hedefleri gerçekleştirilmektedir. Planlama sisteminin bu kademeli sürecin gerçekleştirilmediği bir anlayış ile işletilmeye çalışılması, sorunlara çözüm getirmemekte tam tersi yeni sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenle planlamada, kararların kademeli birliktelik ilkesi kapsamında tüm kademeler için ayrı ayrı doğru, dengeli ve kamu yararını kapsayacak biçimde ele alınması önem taşımaktadır. 2. Dava konusu taşınmazların yer aldığı bölge, geçmişte sanayi alanı olarak tanımlandığı halde; 1987 yılında Şişli Belediyesi’nin ıslah imar planı aracılığı ile sanayi alanından ticaret işlevine dönüştürülmek istenmiş ve kademeli birliktelik ilkesi ilk olarak bu yol ile bozulmuştur. Islah İmar Planının getirdiği yapı yoğunluklarına karşılık, donatı alanı dengesinin hiç aranmadığı bu plan kararları daha sonraki üst ölçek plan kararlarını da yönlendirmiştir. Bugüne kadar gelinen süreçte ise, dava konusu taşınmazların içinde bulunduğu bölge, planlama kademelenmesi ilkesi dışında, planlama disiplininden kopuk bir anlayışla sanayi alanından ticaret ve hizmet alanına dönüştürülmüştür. 3. Günümüzde mülk sahiplerinden gelen teklifler doğrultusunda yapılan plan değişiklikleri ve münferit imar planları ile yoğunluğun plan notları ile sürekli olarak arttırılması ve planda yer 220 alan donatı alanlarının kaldırılması ile yürütülen bu süreç bölgenin devamlı olarak bu taleplere maruz kalmasına neden olmaktadır. İş bu dava konusu plan da, bölgede emsal teşkil edici bu talepleri beraberinde getirecektir ve bölgedeki yapılaşma yoğunluğu, teknik-sosyal altyapı dengeleri ile silüet sorunları daha da büyüyecektir. Oysaki planlamada kademeli birliktelik ilkesi gereğince münferit planlardan ve plan değişikliklerinden kaçınılmalı ve bölge için temel planlama ilkelerini belirleyen ve kalıcı çözüm üreten kapsamlı imar planları hazırlanmalıdır. Fakat dava konusu plan ile bölge için çözüm değil, tersine sorun üreten bu alışkanlıktan vazgeçilmediği görülmektedir. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1. Davaya konu olan Şişli, 304 Pafta, 1947 Ada, 6–7–52–78 Parseller ile Kağıthane, 8744 Ada, 14 Parselin mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olup kamuoyunda da Levent İETT Garajı olarak bilinmektedir. Bölgede başkaca bu büyüklükte bir otobüs garajı bulunmadığından bu alanın tasviyesi, ulaşım odağı olan çevre bölgelerdeki otobüs hatlarını olumsuz etkileyecektir. Bölgede, bütüncül bakıldığında garaj fonksiyonu ile önemli bir ihtiyacı karşılayan alanın kaldırılması durumunda İETT Otobüs seferleri açısından büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Bu nedenle imar planı ile davalı kurumun Levent Garajını kaldırması yanlış bir uygulama olacaktır. Ayrıca davaya konu olan plan öncesinde kamu mülkiyetinde ve plan kararlarında bir kısmı teknik donatı alanında (Triyaj Alanı ve Trafo) olan dava konusu taşınmazların, bu gereksinimin ortadan kalkma gerekçesi oluşmadan ve hiç bir gerekçe gösterilmeden yapılaşmaya açılması; şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine açıkça aykırıdır. Dava konusu taşınmazların bu fonksiyonları ortadan kalksa bile kamusal kullanımlı başka bir işleve dönüştürülmesi mümkün iken, bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek yoğunluklu “turizm ticaret” alanına dönüştürülmesi; planlamada kamu yararını ihlal etmektedir. 2. Dava konusu taşınmazlar, 29.12.2003 221 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Şişli Merkez ve Çevresi Revizyon Nazım İmar Planında kısmen yolda, kısmen de T15 simgeli E:3.00 yapılaşma emsalinde ticaret alanında; Kağıthane İlçesi, 8744 ada, 14 parsel; 21.11.2001 t.t.’li ve tadili olan 12.02.2006 onaylı 1/5000 ölçekli Kağıthane II. Revizyon Nazım İmar Planlarında “C” sembolü ile gösterilmiş alanda kalmaktayken; 19.05.2006 t.t’li Şişli, 304 Pafta, 1947 Ada, 6–7–52–78 Parseller ile Kağıthane, 8744 Ada, 14 Parsele ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği söz konusu parseller E=3.00, H=Serbest, “Yol, Yeşil Alan ve Turizm+Ticaret Alanı”na alınmış ve plan notları ile ayrıcalıklı imar hakları tesis edilmiştir. 19.05.2006 tasdik tarihli imar planı değişikliğinin yürütmesi durdurulduğunda dava konusu taşınmazlar, plansız alan haline gelmiş ve davalı idare tarafından 07.11.2012 tarihinde söz konusu parsellere ilişkin yeni bir nazım imar planı onanmıştır. İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nde davası derdest durumda olan 07.11.2010 onanlı imar planında da yapılanma koşulları, E=3.00, H=Serbest olarak tanımlanmakta ve plan paftasında taşınmaz, Yol, Yeşil Alan ve Turizm+Ticaret Alanı olarak gösterilmektedir. Danıştay kararı ile iptal edilen plan değişikliğine ilişkin plan notları bu planda kısmen değiştirilmiş, “İstanbul İmar Yönetmeliği’nin öngördüğü sayıda iskan edilebilir katlar emsale dahil değildir.” hükmü ile 2 bodrum katın emsal harici tutulacağı belirtilmiştir. 3. İşbu davaya konu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nda ise tamamı ile yürütmesi durdurulan 19.05.2006 onanlı plan değişikliği kararlarına geri dönüldüğü görülmektedir. İşbu dava konusu imar planı plan notları aşağıdaki şekildedir: 1. Tasdik sınırı içindeki alan İstanbul, Şişli 304 pafta, 1947 ada, 6-7-52-78 parseller ve Kağıthane 8744 ada, 14 Parsel sınırıdır. 2. Tasdik sınırı içindeki alan Turizm+Ticaret, yol ve yeşil alandır. 3. Turizm+Ticaret alanlarında: Otel, İşmerkezi, Rezidans, Ofis, Büro, Alışveriş Merkezi, Sinema, Tiyatro, Eğlence Merkezi, Çok Katlı Mağaza, Müze, Kütüphane, Sergi Salonu, Kültür Tesisleri, Lokanta, Restaurant, Gazino, Yönetim Binaları, Banka ve Finans Kurumları gibi Ticari fonksiyonlar yer alabilir. 4. Yapılanma Koşulları E=3.00, H= Serbest şeklindedir. 5. 1/1000 ölçekli planlar onanmadan uygulama yapılamaz. Uygulama İmar Planı yapım aşamasında ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşların görüşleri alınacak ve bu görüşlere uyulacaktır. 6. Tasdik Sınırı içindeki Şişli 304 pafta, 1947 ada, 6-7-52-78 parseller ile Kağıthane 8744 ada, 14 parselin Turizm+Ticaret alanında kalan kısmı ile tevhid edilecektir. 7. Emsal hesabı, tasdik sınırı içindeki brüt parseller üzerinden yapılacaktır. 8. Bodrum Katlar emsale dahil değildir. 9. En fazla 3 bodrum kat iskan edilebilir. 10. Yapı Şişli 304 pafta, 1947 ada, 6-7-5278 parseller üzerinde olacaktır. Bu alan üzerinde Yapı Çekme Mesafeleri Büyükdere Caddesinden 10 m. diğer cephelerden 5 m.dir. 11. Tasdik sınırı içindeki alanın tamamı İlgili kurumlardan uygun görüş almak kaydıyla zemin altı otopark olarak düzenlenebilir. 12. Metro istasyonuna zemin altından bağlantı yapılabilir. 13. Uygulama aşamasında Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve 1.Hava Kuvvet Komutanlığı (Eskişehir), 15.Füze Üs Komutanlığından (Alemdağ/İstanbul) görüşleri alınacak ve bu görüşlere uyulacaktır. 14. Açıklanmayan hususlarde meri 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı şartları geçerlidir. 4. Davaya konu plan ile getirilen ve yukarıda aktarılan yapılaşma koşulları ve plan notları ile söz konusu taşınmaz üzerinde yapı yoğunluğu iki kat artırılmaktadır. Bölgede yürürlükte olan ve dava konusu plan öncesi 19.05.2006 t.t’li yürürlüğü durdurulan plan ile değiştirilen 29.12.2003 t.t.’li Şişli Merkez ve Çevresi Revizyon Nazım İmar Planı ve 21.11.2001 / 12.02.2006 t.t.’li Kağıthane 2.Revizyon Nazım İmar Planı’nda net parsel üzerinden verilen yapılaşma katsayısının (emsal) bu plan ile sadece dava konusu taşınmazda, brüt parseller üzerinden verilir hale getirilmesi; bölgede yer alan diğer parseller için emsal teşkil edecek ve mevcut yoğunluğu arttıracaktır. Brüt parsel üzerinden yapılacak emsal hesabı, yeşil alan ve yol alanına ayrılan alanların da yapılaşma haklarının ticaret ve turizm alanı olarak ayrılan kısımda kullanılmasına olanak sağlamaktadır. Diğer taraftan, dava konusu planda “Bodrum katlar emsale dahil değildir” ve “En fazla 3 bodrum kat iskan edilebilir” hükmleri yer almaktadır. Bu hükümler ile eğimden kazanılacak her bodrum kat, E=3.00 olan emsalin dışında ilave yapı alanı olarak kazanılacaktır. Oysaki İstanbul İmar Yönetmeliği’nin Bodrum Katları ile ilgili hükümleri incelendiğinde “Bodrum katlar yapı inşaat alanına dahildir.” ibaresi yer almaktadır ve dava konusu planla yapılan düzenlemelerin yönetmeliğe aykırı olduğu görülmektedir. Açıkça görüldüğü üzere; dava konusu planda belirtilen E=3.00 değeri gerçekleri yansıtmamakta olup bu değer yaklaşık iki katına çıkmaktadır. Bu durum bölgedeki plan ana kararlarını, sürekliliğini ve bütünlüğünü bozmakta ve aynı zamanda mevcuttaki planların teknik ve sosyal donatı dengesinin daha da olumsuz hale gelmesine sebep olmaktadır. Bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek yoğunluklu ve ayrıcalıklı imar hakları tanımlayan dava konusu plan şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerinin yok saymaktadır. Dava konusu plan ile yapılaşma koşulları E: 3.00 ve H: Serbest olarak tanımlanmış, bodrum katlar emsal harici bırakılmış ve emsal hesabının brüt parsel üzerinden yapılacağı plan notlarında belirtilmiştir. Karma ve yoğun kullanım içeren bu fonksiyon ile verilen yapılanma koşulları, bölge emsal değerlerinin çok üzerine çıkarılmıştır. Bu bakımdan, yapılan plan değişikliği ile kamu yararının sağlanamadığı, şehircilik ve planlama ilkelerinin ihlal edildiği açıkça görülmektedir. 5. Dava konusu planın yapıldığı parsellerin ulaşım etki alanı içerisinde yer alan yolların kullanımı maksimum düzeyde olduğundan parsellere verilen ayrıcalıklı imar hakkı bölgesel ulaşım sistemi üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Plan ile öngörülen kullanımların gerek yaratacağı istihdam gerekse çekeceği ziyaretçi akımı ile başta sabah ve akşam zirve saatlerinde olmak üzere gün içinde yoğun bir araç trafiği yaratması kaçınılmazdır. Dava konusu planın olduğu alanın BüyükdereMaslak güzergahındaki ana arterden beslenecek olması, halihazırda kapasitesinin üzerinde trafik 222 yükü çeken ve şerit artırımına gidilemeyecek yapıdaki bu karayolu güzergahını daha da sıkışık hale getirecek ve böylece bu tıkanıklığı aşmak adına yeni ve daha pahalı ulaşım yatırımlarına ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca İstanbul’un Avrupa Yakası aktarma noktalarından biri olan Levent Bölgesi’nde yer alan İETT Garajı’nın kaldırılması, bölgedeki ulaşım türleri arasındaki aktarma (Metro-Otobüs-Minibüs) etkinliğini de olumsuz etkileyecektir. Bu nedenlerle dava konusu plan ile bu alana getirilmek istenen kullanım yoğunluğunun şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile ulaşım altyapıları bakımından uygun olmadığı açıkça ortadadır. 6. Dava konusu plan üzerinde yer alan plan notlarında belirtilen rezidans ve otel fonksiyonlarının getirilmesi halinde bölgede oluşacak ek nüfusla birlikte bölgenin donatı dengesi de bozulacaktır. Plan kararı ile ilave gelecek nüfusun ihtiyacını karşılamak üzere gerekli sosyal donatı alanlarının (eğitim, sağlık, yeşil alan vb.) ayrılması gerekmekte iken, dava konusu planlarda bu gereklilik de yerine getirilmemiştir. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur” denmektedir. Fakat onaylanarak askıya çıkarılan planda bu hüküm açıkça göz ardı edilmiştir. Yapılan plan “kamu yararının zorunlu kıldığı” bir işlem değil, aksine, “kamu yararına aykırı bir işlem” olup, bu işlem Yönetmelikte açıkça belirtilen “teknik ve sosyal donatı dengesinin” bozulmaması hükmünü ihlal ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı alanlarını azaltmaktadır. Bu nedenle, İmar mevzuatına aykırılığı açıkça görülen dava konusu planın iptali gerekmektedir. Ayrıca dava konusu taşınmazın yer aldığı bölgede, nüfus yoğunluğu ve donatı alanı dengelerinin kurulmaması, aynı yönetmeliğin 28. Maddesine de aykırıdır. Yönetmeliğin 28. Maddesinde “İmar planında verilmiş olan inşaat emsalinin, adedinin, ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun arttırılmasına dair imar planı 223 değişikliklerinde: Artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanları EK-1 de belirtilen standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu alana hizmet vermek üzere ayrılır ve/veya artırılır.” hükmü yer almaktadır. Dava konusu planın bölgede yaratacağı nüfus artışı ile nüfus yoğunluğu-teknik sosyal altypı dengesi bozulmaktadır. Planda donatı olarak getirildiği savunulan yeşil alan ise yapılaşma hakkı olan bir donatı alanı olarak düzenlenmektedir. Bu nedenlerle dava konusu plan, şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile açıklanabilir olmadığı gibi kamu yararına da aykırıdır. 7. Dava konusu plan ile belirtilen işlev ve yoğunluktaki yapılaşma ve beraberinde getireceği nüfus büyüklüğü ele alındığında, bölgenin kentsel altyapısının taşıyamayacağı bir yoğunluk artışı gündeme gelecektir. İlk etapta yakın çevresini olumsuz etkileyecek olan plan, parsellerin konumu nedeniyle Beşiktaş, Levent, Kağıthane, Mecidiyeköy ve Ortaköy gibi yerleşim bölgelerini de etkileyecek, adı geçen alanlardaki kentsel altyapının yenilenmesi ihtiyacı doğacaktır. Bu durum bütüncül olmayan planlama anlayışının, işlev, yoğunluk ve altyapı ilişkilerini analiz etmemesinden kaynaklanmaktadır. Altyapı yenileme çalışmaları için gerekli tüm maliyet kamuya yüklenecek ve böylece kamu zarara uğratılacaktır. Bu nedenlerle dava konusu plan değişikliğinde kamu yararı olmadığı, aksine özel mülkiyet sahiplerine yarar sağlanırken kamunun zarara uğratıldığı açıktır. 8. Dava konusu planın yapıldığı parseller, mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bulunan bir kamu arazisidir. İmar Kanunu’nun Kamuya Ait Gayrimenkuller bölümünün 11. Maddesi gereği olarak kamu arazilerinin planlama çalışmalarında öncelikli olarak planlama alanında yaşayacak nüfusun donatı ihtiyaçlarını karşılanmasında kullanılacak şekilde ayrılması gerekmektedir. Parsellerin bulunduğu bölgede bu büyüklükte ve yapılaşmamış başka bir alanın bulunmadığı da bilinmekte olup, bu parsellerin deprem anında ve sonrasında bölgede yaşayan insanların toplanması ve gerektiğinde çadır kurma alanı şeklinde kullanılmak üzere donatı alanı olarak ayrılmasının; İmar mevzuatı, planlama ilke ve prensipleri ile şehircilik esaslarına göre öncelikli tercih olması gerekmektedir. Oysa ki dava konusu planda sözü edilen arazinin ayrıcalıklı imar haklarıyla donatılarak kamu elinden çıkarılmak istendiği aşikardır. Kamu arazilerine, satılarak gelir elde edilecek arsa vasfı ile bakılmaması, kamu yararını gözeten planlama anlayışının temel bir ilkesidir. Bu ilkeye rağmen kamunun arsayı satarak karlı duruma geçmesi hedeflenirken ortaya çıkacak alt yapı eksiklerinin giderilmesine yönelik yapılacak yatırımlar, daha fazla kamu kaynağının harcanmasına neden olacaktır. Bu şekilde kamu için telafisi mümkün olmayan zararlara neden olunmaması açısından dava konusu planın iptali gerekmektedir. 9. Dava konusu planın hukuk ve kamu yararı açısından bir diğer aykırılığı ise; davalı idarenin kamusal idari bir işlem olarak edindiği plan onama yetkisini, kendi tasarrufundaki alanlar üzerinde kullanarak, bu mülkü en yüksek bedel ile satışa konu edilecek bir arazi şekline çevirmesidir. Bu yargıyı güçlendirecek şekilde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından söz konusu arazinin satışı işlemleri 2006 yılında başlatılmış ve arazinin satışı için ihaleye çıkarak, satış işlemini gerçekleştirmiş; fakat ihale bedeli ödenmediğinden satış işlemi iptal edilmiştir. Bu işlemden de anlaşıldığı üzere, İETT Garajı fonksiyonu ile kullanılan alanın; İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan planda yer alan yeni fonksiyon ile değerlendirileceği ve üçüncü kişilere satışının en yüksek bedel ile yapılması amacıyla sınırsız yapılaşma hakları verilmek istendiği açıkça ortadadır. Mevcut fonksiyonu ile yapılacak satış sonucunda oluşan değer ile dava konusu imar planının onaylanması sonucunda oluşan değer arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu nedenle, yapılaşma hakları değiştirilerek yapılacak olan satış işlemi sonrasında ortaya büyük bir kentsel rant değeri çıkacaktır. Fakat kentsel rantları kamu adına kamusal işlevlerde kullanmak üzere önlemesi ya da geri alması gereken Belediyenin kentsel rantlar üzerinden kendine gelir sağlamaya çalıştığı görülmektedir. Aynı zamanda davalı belediye tarafından onanan dava konusu imar planı sonucu oluşan rant, kamuya aktarılmaktansa özel mülkiyete aktarılacak ve söz konusu işlem ile kamunun bir kez daha zarara uğramasına neden olunacaktır. Ayrıca kamu elinde çok az gayrimenkul kalmış olan bir bölgede, kamu kurumlarının mülkiyetinde yer alan arazilerin Ticaret + Turizm gibi özel mülkiyete konu olacak fonksiyonlara ayrılması, ileride bu alanda yapılması planlanan ya da planlanacak olan donatı alanları açısından da sıkıntılar yaratacaktır. Kamu elinde bulunan arazilerin satışı sonrasında, gelecekte yapılacak olan plan çalışmalarında farklı kentsel donatıları elde etmek için kamu kurumları, kamulaştırma yoluna gitmek zorunda kalacaktır. Belediye bu alandaki arazilerini elden çıkardığı için, yeni donatı alanları oluşturmak üzere kamu adına kamulaştırma yöntemi ile yeni araziler almak zorunda kalarak zarara uğrayacaktır. Bu nedenlerle söz konusu planda kamu yararı olmadığı, aksine kamunun zarara uğratıldığı açıktır. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde dava konusu imar planı; plan bütünlüğünü ve sürekliliğini göz ardı etmekte, yoğunlukları iki katına çıkararak ayrıcalıklı yapılaşma hakları sağlamakta ve bu yönüyle emsal teşkil etmekte, nüfus-donatı dengesini yok saymakta ve kamu yararı ilkesini açıkça ihlal etmektedir. . Bu nedenlerle, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılığı açıkça görülen dava konusu planın iptali gerekmektedir. 6. ZEKERİYAKÖY TOPLU KONUT ALANINA AİT PLANLARIN İPTALİ 20.06.2012 644 sayılı KHK’nin 13/A maddesi uyarınca 13.03.2012 tarih ve 1769 sayılı Makam oluru ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun, 8/b maddesi gereğince 20.03.2012 - 18.04.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılan, İstanbul ili, Sarıyer ilçesi, Zekeriyaköy mahallesi, III. derece Doğal Sit alanında hazırlanan “Zekeriyaköy Toplu Konut Alanı 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları”nın öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile dava açılmıştır. 224 Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1 - Dava konusu planlama alanı, İstanbul İli, Sarıyer ilçesi, Zekeriyaköy mevkiinde 34 adet parseli kapsamaktadır. Dava konusu 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının plan sınırı içerisinde bulunan alan 1977 yılından, 2006 yılına kadar 5. Füze Komutanlığı tarafından kullanılmıştır. Mülkiyeti hazineye ait 34 adet taşınmaz mal, 1977 yılında gerçek kişiler adına kayıtlı iken Savunma Bakanlığı tarafından kamulaştırma suretiyle edinilerek Maliye hazinesi adına tescil edilmiş ve Milli Savunma Bakanlığı adına tahsis edilmiştir. Dava konusu parseller, Milli Savunma Bakanlığı’nın 18.10.1977 tarih ve 777 sayılı oluru ile 49 yıllığına Milli Savunma Bakanlığı Hava Milli Kuvvetleri Komutanlığı 15. Füze Üs Komutanlığına ormanlık alan olarak tahsis edilmiştir. Milli Savunma Bakanlığı ile TOKİ Başkanlığı arasında yapılan 21.12.2006 tarihli protokol kapsamında da dava konusu planların kapsadığı taşınmazların TOKİ’ye devri uygun görülmüştür. Hazine adına tescil edilen söz konusu taşınmazların incelenmesi sonucu da 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında veya ormanla ilişkili olduğuna dair herhangi bir şerh veya beyanın bulunmamasından, bu taşınmazların TOKİ Başkanlığına devri aşamasında ilgili Orman İdaresi’nden görüş alınmadığı belirtilmiştir. Taşınmazların TOKİ Başkanlığı’na devri aşamasında ilgili Orman İdaresi’nden görüş alınmasına gerek olmadığına dair verilen karara istinaden TMMOB Orman Mühendisleri Odası İstanbul şubesi Bahçeköy Orman İşletme Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak, konunun incelenmesini talep etmiştir. Bu bağlamda da Bahçeköy Orman İşletme Müdürlüğü’nce hazırlanan rapora göre dava konusu alana ilişkin parsellerin bir kısmının orman tahdit hattı içerisinde kalmakta olduğu, bir kısmının tamamının fiili orman olduğu, diğer bir kısmın da kısmen fiili orman olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda da TOKİ başkanlığı tarafından konut yapma amacıyla hazırlatılan Korum Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planlarının “fiili orman alanı” 225 olduğu görülmektedir. Dava konusu Koruma Amaçlı İmar Planları fiili olarak orman niteliği taşıyan bir alan üzerinde gerçekleştirilmiştir. 2 - Dava konusu plan alanının İstanbul’un üst ölçekli planı olan 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı yönünden incelenmesi sonucunda da, bölgenin “Orman Alanı”, “Askeri alan ve Askeri Güvenlik Bölgesi” ile “Gelişimi ve Yoğunluğu Denetim Altında Tutulacak Alan” lejandlarında kalmakta olduğu görülmektedir. Buna göre 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmeliklerde açıkça belirtilmesine karşın, söz konusu planlar, üst ölçekli planlara aykırı olarak elde edilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesine göre Nazım İmar Planları var olması durumunda çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanmalıdır. Bu hükme göre “Nazım İmar Planı: Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır.” Fakat İmar Kanununda Nazım İmar Planlarının, varsa Çevre Düzeni Planlarına uygun olarak hazırlanması gerektiği belirtilse de ve dava konusu alan 15.06.2010 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı onama sınırı içerisinde kalsa da; yapılan planlar bu hükmü yerine getirmemiş ve üst ölçekli planda Askeri Güvenlik Bölgesinde kalmasına rağmen söz konusu alan, konut ve ticaret alanına alınmıştır. Bu nedenlerle, dava konusu plan 3194 sayılı İmar Kanuna ve eki yönetmeliklere açıkça aykırıdır ve kanuna aykırılığı nedeniyle iptali gerekmektedir. Ayrıca İstanbul Çevre Düzeni planında kabul edilen temel ilke İstanbul’un doğal ve kültürel değerlerinin korunmasıdır. Dava konusu olan planlama alanı, korunması gereken doğal değerlerin bir parçasıdır. Bu doğal değerlerin sürekliliği üzerinde olumsuz etkisi bulunmayan ve yapılaşma getirmeyen askeri alanlar üst ölçekli planda askeri alanlar olarak tanımlanmıştır. Askeri alanların, konut alanına çevrilmesi üst ölçekli planın analiz ve sentez değerlendirmelerinde yer alan doğal alanların korunması yönündeki temel ilkeyi de zedelemektedir. Bu yönden de planların iptali gerekmektedir. 3 – Dava konusu planların plan notlarına bakıldığında ise, davaya konu itirazlarımızı teşkil eden başlıklar ortaya çıkmaktadır. Planlar ile donatı alanları azaltılarak bölge donatı dengesinin bozulduğu açıktır. Söz konusu alanın ulaşım altyapısı, getirilen yoğun fonksiyon için yetersiz olmakla beraber bu değişikliğin trafik ve yapı yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil edici nitelikte olduğu görülmektedir. Dava konusu planlar ile getirilmek istenen kullanım yoğunluğunun şehircilik ilkeleri ve planlama esasları bakımından uygun olmadığı açıkça ortadadır. 1/1000 ve 1/5000 ölçekli dava konusu imar planları, bölgeye ait plan bütünlüğü içinde değerlendirilmesi gerekirken, hatta içinde yer aldığı bölge bu hükmü zorunlu kılarken; imar planı ile böylesine bir işlem yapılmamakta hatta yoğun bir yapılaşma hakkı tesis edilmektedir. Bölge bütününün yeşil alan, eğitim, spor alanı, sağlık vb. donatı alanlarının dengesini bozacak ve donatı alanlarını azaltacak, konut ve ticaret alanı önerilmesiyle otopark ihtiyacını arttıracak; plan bütününde tüm çevreye hizmet eden donatı alanlarını daha da azaltacaktır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur.” denmesine karşın, görüldüğü üzere dava konusu imar planı değişiklikleri bu şartları taşımamakta ve donatı dengesini bozmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı, plan bütünlüğünü bozucu ve emsal teşkil edici niteliktedir ve İmar Mevzuatına ve şehircilik ilke ve esaslarına aykırılıklar içermektedir. Yapılan planlar, bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutan bir işlem değil, aksine, mevcutta eksik olan gereksinimleri bile gözetmeyen ve kamuyu, kamu alanlarının özelleşmesini sağlayarak zarara uğratan bir düzenlemedir. Dava konusu planlar, Kanun ve Yönetmeliklerle açıkça belirtilen teknik ve sosyal donatı dengesinin bozulmaması ve gelecekteki gereksinimlerin gözetilmesi hükümlerini ihlal ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı alanlarını azaltmaktadır. Bu nedenlerle kamu yararı, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılığı nedeniyle dava konusu imar planları, kamuyu zarara uğratmakta, 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmeliklere aykırı bir işlem tesis etmektedir. Kamu zararının engellenmesi ve kanuna aykırı uygulamaların önlenmesi için dava konusu planların ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. Dava konusu edilen planların çevre yapılanma koşullarının üzerinde bir yapılanma hakkı getirdiği, ayrıcalıklı imar hakları tahsis ettiği ve mevcut altyapıyı kullanılamaz hale getireceği nedenleri ile dava konusu Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama Planlarının iptalinin gerektiği gerçeği ortadadır. Planlar, bu haliyle üstün kamu yararı ilkesine aykırı olup, yalnızca plana konu olan parsellerde, yakın çevresiyle uyumsuz ve ayrıcalıklı bir imar hakkı tesis etmektedir. Bu şekilde bir plan düzenlemesi, 3194 Sayılı İmar Kanunu ve eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile yargı kararlarına açık aykırılıklar taşımaktadır. 4 - Planlama alanı, Orman alanına komşu bir alan olması nedeniyle İstanbul’un az sayıda kalmış ve giderek her geçen gün daha da tahrip edilen orman alanları üzerinde baskı kuracaktır. Orman alanının konut ve ticaret kullanımı verilerek imara açılması, halihazırda giderek kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Ayrıca söz konusu boş ve yeşil olarak bırakılmış alanda arazinin yoğun bir yapılanmaya açılması; arazinin büyüklüğü ve bulunduğu yer ile birlikte düşünüldüğünde, kent bütününde arazi kullanım kararlarına, ulaşım ve altyapı sistemlerine doğrudan etki edecek nitelikte bir karar olacağından, kent bütününde değerlendirilmesi gereken bir plan kararı niteliğindedir. Ancak, dava konusu planlar 226 sınırlı bir alanı kapsamakta ve yapılması önerilen değişikliğin kent merkezinde ve kent bütününde ulaşım, arazi kullanımı vb. üzerinde yaratacağı etkileri ortaya koymamaktadır. Sonuç olarak, bu ölçekteki bir kararın parçacıl olarak ele alınması ve kamuya ait olan bir alanın kamu mülkiyetinden çıkarak özelleşmesini sağlayacak fonksiyonlara geçirilmesi; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına açıkça aykırıdır. 5 – Dava konusu 1/5000 Ölçekli Zekeriyaköy Toplu Konut Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Zekeriyaköy Toplu Konut Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının planlama disiplini ve mantığı açısından bir diğer kusurlu noktası da 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile uygulamaya yönelik gerçekleştirilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planının plan notlarının birebir aynı olması durumudur. Planlama hiyerarşisinin, sistematiğine ve çalışma prensiplerine tamamen ters olan bu durum, dava konusu planların gelişigüzel yapıldığının bir diğer göstergesidir. Farklı ölçeklerde olan ve kent için farklı çözümlemeleri, farklı aşamalarda sunan iki farklı ölçekteki planların plan notlarının birebir aynı olması büyük bir hatadır. 6 – Sağlıklı, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir çevrete yaşamak insanların en doğal haklarıdır ve bu ortamı sağlamak devletin en temel görevlerinden biridir. Planlama da bu görevin yerine getirilebilmesi için kullanılması gereken bir araçtır. Planlama, bireylerin temel ihtiyaçlarını, kamunun sağlaması gerekli olan eğitim, sağlık gibi gereksinimlerini ve anayasal hak olan barınma vb. ihtiyaçlarını mevcut bilimsel veriler doğrultusunda geleceğe yönelik en akılcı çözümlerle harmanlayarak ileriye dönük programı yapan ortak platformdur. Söz konusu gereksinimler, kamu yararı, toplum yararı ve insanlık yararı bağlamlarında ortak bir çözüm yolu bulunarak ve öncelikli yarar gözönünde bulundurularak karara bağlanıp, planlara işlenir. Aksi takdirde bireyin öncelikli olarak ön planda tutulduğu uygulamalar hayata geçirilebilir ve kaosa neden olunur. Bu istenmeyen durumda da maddi olarak kuvvetli olmak kent içerisinde herkesin hakkı olan ortak mekanlardaki adaletsiz dağılımın ortaya çıkmasına ve kamu yararının ortadan kalkmasına neden olur. Tüm canlıların sağlıklı bir 227 yaşam sürebilmesinin vazgeçilmezleri olan hava, su, toprak gibi bileşenlerin sürdürülebilirliği diğer işlevlere göre daha üstündür. Bu nedenle de yaşamsal önemdeki bu bileşenlerin destekleyicisi ve üreticisi olan ormanların korunmasında üstün kamu yararı bulunmaktadır. Tüm kamu kurumlarının da bu kamu yararını göz önünde bulundurarak eşgüdümlü olarak hareket etmesi gerekmektedir. Planlama disiplininde mevcut orman alanlarının, değerli tarım topraklarının korunması esastır. Sağlıklı ve yaşanabilir mekanların oluşumu konusundaki hukuki düzenlemelere uyumda devletin öncü olma rolü göz ardı edilemez. Anayasanın 169. maddesi “Devlet Ormanlarının korunmasını ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır” hükmü ile Devlet Ormanlarının sahalarının genişletilmesi görevini üstlenmiştir. Bunun yanı sıra 6831 sayılı Orman Kanunu’nda ormanların korunmasına ve geliştirilmesine ilişkin hükümler ile devletin yapacağı görevler tanımlanmıştır. Orman Kanunu ormanların geliştirilmesi için ulusal kaynaklardan kaynak aktarmayı öngören hükümler içerirken, fiili oluşmuş orman alanını yok eden kararlar getiren davaya konu olan hem de koruma amaçlı olan imar planlarını anlamak mümkün değildir. 7 – Dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Zekeriyaköy Toplu Konut Alanı Koruma Amaçlı İmar planlarının sınırları içerisinde yer alan bölge, yaklaşık eğimi % 10 ila % 30 arasında değişen oldukça eğimli bir alan ile doğu batı istikametinde uzanan vadi tabanından oluşmaktadır. Ayrıca vadi tarafındaki planlama alanı sınırını da su toplama deresi niteliğinde bir dere oluşturmaktadır. Yürürlükte olan Zekeriyaköy Koruma Amaçlı İmar planında söz konusu dere boyunca belirli bir çekme mesafesi ile ilave yeşil alan tanımlanmıştır. Bu yeşil alan parsel sahiplerinin terkleri ile oluşmuş iken, dava konusu planlama alanında getirilen plan kararlarında bu ilave çekme mesafesi kaldırılarak konut alanları bu dere kenarına kadar yanaştırlmaktadır. Şehircilik ve planlama ilke ve esasları gereğince vadi alanlarının farklı gerekçeler doğrultusunda yeşil alan olarak kullanılması gerekliliği söz konusudur. Bu gerekçelerin başında vadilerin hava kanalları olmaları ve yerleşmelerin hava sirkülasyonları için boş bırakılmaları gerekliliği yer almaktadır. Bir diğer gerekçe ise vadiler su toplanma alanları oldukları için vadi aksı içerisinde sele maruz kalma riski bulunmasının olmasıdır. Bir diğer çok önemli gerekçe de vadi tabanlarının alüvyon ve milin biriktiği zeminler olması nedeniyle deprem gibi afetler açısından yerleşme güvenliği olmayan alanlar olmasıdır. Bu doğrultuda hem güvenli olmayan, hem de sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam koşullarını olumsuz etkileyerek tüm canlıların hayat kalitelerini düşürecek ve hatta hayatlarını tehdit edecek bu denli bir yıkıma neden olacak planların iptal edilmesi ve söz konusu bilimsel gerçeklerin göz önünde bulundurularak yeniden kurgulanması gerekmektedir. 8 – Dava konusu Koruma Amaçlı İmar Planlarında yaklaşık 30 hektar alan 0,30 KAKS değeri ile konut alanı olarak, yaklaşık 3,5 hektar alan da 0,80 KAKS değeri ile konut ve ticaret alanı olarak tanımlanmıştır. Verilen yapılaşma katsayıları ile projelendirme aşamasındaki yaklaşımlara göre farklı inşaat alanları elde etmek, dolayısı ile farklı nüfus büyüklüklerine erişmek mümkündür. Buna göre yaklaşık hesaplamalarla bölgeye 2000 ila 5000 arasında ek bir nüfusun geleceği tespit edilmiştir. Gelecek olan nüfus büyüklüğüne göre plandaki donatı alanları değerlendirildiğinde de park ve dini alan dışında tüm fonksiyonların yönetmelik değerlerinin altında olduğu tespit edilmektedir. Bir başka deyişle, Zekeriyaköy Koruma Amaçlı İmar Planında parsel sahiplerinin terkleri ile oluşturulan donatılardan bu amaçla terkte bulunmayan toplu konutlarda yaşayacak sakinler yararlanacaktır. Dava konusu Koruma Amaçlı İmar Planlarında, park alanı kişi başına oldukça yüksek çıkmakla birlikte, fiili orman alanın park olarak gösterildiği gerçeği de gözden kaçırılmamalıdır. Tüm toplumun malı olan ormanlar park olarak gösterilerek, gerekli aktif yeşil alan terklerinden muaf olunacaktır. 9 – 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Zekeriyaköy Toplu Konut Alanı Koruma Amaçlı İmar Planlarının yapım aşamasında alınması ve planlara işlenmesi gerekli olan kurum görüşlerinin de planlara yansıtılmadığı tespit edilmiştir. Örneğin İtfaiye Müdürlüğü’nün itfaiye alanı için belirtmiş olduğu yer talebine ilişkin dava konusu planlarda herhangi bir alanın ayrılmamış olduğu görülmektedir. Bir diğer alan talebi de Milli Eğitim Müdürlüğü’nden gelmiş olmasına rağmen yine aynı şekilde dava konusu planlarda hiçbir şekilde okul alanına ayrılmış bir bölge bulunmadığı görülmektedir. Bir diğer kurum görüşünde ise İstanbul Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü dava konusu yaptığımız planlara ilişkin yazısında, Zekeriyaköy güney bölgesinde 4 parselin orman içinde yer aldığını, orman alanlarının da imara konu edilemeyeceğini, bu nedenle de Orman Müdürlüğü’nün görüşlerine başvurulması gerektiği belirtilmiştir. Buna ek olarak ÇED yönetmeliği gereğince, ÇED değerlendirilmesinin yapılması gerekliliği de vurgulanmıştır. Ancak ne Orman Müdürlüğü’nün görüşüne başvurulmuştur, ne de dava konusu planlara ilişkin ÇED değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu durum da kurumlararası eşgüdümlü çalışmanın zedelendiğine ve planlama yapılırken göz önünde bulundurulması gereken çok önemli kriterlerin göz ardı edildiğine işaret etmektedir. 10 – Söz konusu koruma amaçlı imar planlarının davaya konu edilmelerinin bir diğer önemli nedeni de usul yönündendir. Planlama süreçlerine katılım, ülkemizdeki itiraz süreçlerinin ve sadece bilgilendirme amaçlı yapılan toplantıların ötesinde bir anlam vr işlev taşımaktadır. Dava konusu Koruma Amaçlı İmar Planı süreci kapsamında yapılan ve sınırlı katılımcı ile gerçekleştirilmiş olan bilgilendirme toplantısı katılımcı bir planlama süreci olarak değerlendirilemez. Ancak günümüzde artık anlaşılmalıdır ki planlama süreçleri planlama alanı içerisinde ikamet eden bireylerle birlikte gerçekleştirilmelidir. 7. İBB 2012 YILI ÜCRET TARİFELERİ YÖNETMELİĞİNİN MUHTELİF MADDELERİNİN İPTALİ 22.06.2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın 17.05.2012 tarih ve M.34.0.İ BB.0.13.41.310.01.04.01/2012-7457-95146 sayılı yazısının uygulayıcı idari işlem olarak ve bu yazının dayanağı olan “2012 Yılı Ücret Tarifesi”nin “41. Planlama Müdürlüğü” ve “12. Boğaziçi İmar 228 Müdürlüğü” başlıklı eklerinin düzenleyici idari işlem olarak öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17.12.2010 tarih ve 2807 sayılı kararı ile onaylanan “2011 Yılı Ücret Tarifesi”nin “41. Planlama Müdürlüğü” ve “12. Boğaziçi İmar Müdürlüğü” başlıklı eklerinin iptali talebiyle İstanbul 11. Vergi Mahkemesi’nde dava açılmış olduğu, Mahkemenin 23.12.2011 tarih ve 2011/583 E., 2011/3292 K. sayılı kararıyla dava konusu idari işlemin iptaline karar verilmiştir. (Ek:1 Mahkeme Kararı) 2) Söz konusu mahkeme kararına rağmen davalı Belediye tarafından 2011 yılı ile tamamen anı içerikte 2012 yılı ücret tarifesi 16.12.2011 tarih ve 2881 sayılı meclis kararı ile kabul edilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır. (Ek:2 Meclis kararı ve dava konusu tarifeler) 3) Bunun üzerine Davalı Belediyeden 03.05.2012 tarih ve 2012/402 tarihli yazımız ile 2011/583 E., 2011/3292 K. sayılı mahkeme kararının gerekçeleri hatırlatılarak 2012 yılı ücret tarifesinin uygulanmaması talep edilmiştir. (Ek:3 Odamız yazısı) Davalı Belediye tarafından işbu dava konusu 17.05.2012 tarihli yazı ile talebimizin retdine karar verilmiştir. (Ek:4 Belediye yazısı) 4) 2011/583 E., 2011/3292 K. sayılı mahkeme kararının gerekçesinde açıkça; “... 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 97. maddesi uyarınca ilgili idarenin ücret talep edebilmesi için, ilgilisince bir talebin bulunması ve idarenin talep üzerine yürüttüğü hizmetin, asli görevleri arasında bulunmayan tamamen kişisel nitelikte bir hizmet olması gerekmektedir. İmar planları ise, kişisel nitelikte işlemler değil, genel düzenleyici nitelikte işlemlerdir. Ayrıca, imar planlarının yapılması, değerlendirilmesi, revizyonu, hali hazır haritaların revizyonu, imar ıslah çalışmalarının gerçekleştirilmesi ilgililerin talebine bağlı olmaksızın belediyelerin yapmak zorunda 229 oldukları asli görevleri arasında bulunmaktadır. Bu nedenle, imar planı, plan değişikliği ve tekliflerinin anılan madde uyarınca ücrete tabi tutulmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır...” şeklinde belirtilmiştir. Bilindiği üzere mahkeme kararları sadece hüküm fıkrası ile değil gerekçeleri ile de bağlayıcıdır. Buna rağmen ve İstanbul 11. Vergi Mahkemesi’nin 2011/583 E., 2011/3292 K. sayılı ilamındaki gerekçeler ortadayken davalı Belediye tarafından 2012 yılına ait ücret tarifesi yine aynı şekilde kabul edilmiştir. Kabul edilen 2012 yılına ait ücret tarifesi ve bu tarifeye göre yapılan işlemler açıkça hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Anayasanın 138/son maddesinde; yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları: bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği kuralı bulunmaktadır. Diğer taraftan, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 28. maddesinde ise; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, kararın tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde işlem tesis etmek veya eylemde bulunmak zorunda bulunduğu ifade edilmiştir. Sonuçta davalı idare mahkeme kararını uygulamadığı gibi 2012 yılında ilişkin ücret tarifesini de tamamen aynı içerikte bir kez daha onaylamıştır. 5) 2576 s. Kanunun 6. Maddesi gereğince Mahkemenizin görevli olduğu, 2577 s. Kanunun 7/4. maddesi gereğince de uygulayıcı işlemin dayanağı olan düzenleyici işlemin iptalinin istenebileceği açıktır. Davada belirtilen nedenlerle hukuka açıkça aykırı olduğu mahkeme kararı ile de ortaya konmuş idari işlemin yürütmesinin durdurulmasını talep etmek gerekmiştir. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1) İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin dava konusu 2012 Yılı Ücret Tarifesinin 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 97’nci maddesinde yer alan, “Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir” hükmüne dayandırıldığı belirtilmiştir. 2) Dava konusu belediye meclis kararının eki olan 41. Planlama Müdürlüğü başlıklı ekte; 1 - İlgililerince Talep Edilen 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Teklifleri Ve Plan Değişikliklerinin Her M2’si İçin; 2 - 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Tekliflerinde Önerilen Fonksiyonların İnşaat Alanının Ve Plan Tadilatlarında Artan İnşaat Alanının Her M2’si İçin şeklinde belirtilmiş ve alt başlıklarında ücret tarifeleri belirlenmiştir. 3) Bu kapsamda, konut, ticaret, turizm, yönetici merkez, akaryakıt istasyonu, sanayi, küçük sanayi, depolama alanı, özel sağlık, özel okul, özel sosyal ve kültürel tesis, teknik altyapı alanlarına yönelik imar planı teklifleri ve imar planı değişiklik teklifleri ile bunların inşaat alanlarındaki artışlar için her metrekare parsel ve/veya inşaat alanına karşılık ücret tanımı getirilmiştir. Ayrıca ilgilisince plan teklifi yoluyla parselde fonksiyon değişikliği talep edilmesi halinde de, talebin kabul edilmesi ücrete tabi kılınmıştır. 4) Dava konusu meclis kararının “41. Planlama Müdürlüğü” başlıklı ekinin açıklamalarına göre, teklifin birden fazla fonksiyon içermesi durumunda her fonksiyon için ayrı ücret hesaplanacağı, Fonksiyon ve inşaat artışı taleplerinin ayrı ayrı ücretlendirileceği, farklı fonksiyonların tek lejantta önerilmesi halinde bu fonksiyonlardan en yüksek değerde olanın tarifesinin uygulanacağı...vb birçok hususunda düzenlenmiş olduğu görülmektedir. 5) Benzer içerikte düzenlemeler dava konusu meclis kararının “12. Boğaziçi İmar Müdürlüğü” başlıklı ekinde de yapılmıştır. 6) 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 97’nci maddesinin dava konusu belediye meclis kararlarına dayanak olarak belirtilen hükmü, dava konusu işlemlerde eksik şekilde aktarılmıştır. Söz konusu kanun hükmünün tam içeriği şu şekildedir: “Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her tür hizmet için belediye meclislerinde düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediyeye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir.” Belediye ve mücavir alanları içinde imar planları ve plan değişiklikleri ile ilgili yetkiler 3194 Sayılı İmar Kanununda belirlenen özel hükümlere tabi olup, “belediyeye tekel olarak verilmiş işler” arasındadır. Bu nedenle de 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 97’nci maddesine dayanılarak imar planları hakkında belediye meclisince ücret tarifesi oluşturulamaz. 7) Dava konusu tarifelere konu olan imar planı değişikliklerine ait onay işlemleri, 3194 Sayılı İmar Kanununun 8’inci maddesinde belirlenen özel hükümler uyarınca belediyelerin asli görevleri arasındadır. Belediyelerin asli görevleri ile ilgili ayrıca ücret talep edemeyeceği konusunda çeşitli Danıştay kararları da bulunmaktadır. Danıştay 9. Dairesi’nin E. 197/5123, K. 1998/4147 sayılı ve 11.11.1998 tarihli kararında; “2464 sayılı Kanunun 97. maddesine göre belediyeler ancak bu kanunda harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri hizmetler için ücret alacakları belirtildiğinden ve imar planlarının yapılması, hali hazır haritaların revizyonu, imar ıslah çalışmalarının gerçekleştirilmesi belediyelerin yapmak zorunda oldukları asli görevlerden olduğundan anılan madde hükmüne göre katılım payı istenmesinin 230 yerinde olmadığı … bu durumda ücrete tabi olmayan ve harcamalara katılma payı konusu da yapılması mümkün olmayan imar planı yapılması ve uygulaması nedeniyle imar uygulaması katılma payı istenmesinde yasal isabet bulunmadığı” ifadesi yer almaktadır. Ayrıca, belediye sınırları içinde satılan etlerin kontrolü belediyenin asli görevleri içinde bulunduğundan, et kontrol ücretinin tahsili amacıyla belediyesince düzenlenen ödeme emrinin yerinde olmadığına ilişkin Danıştay 9. Dairesi’nin E: 1997/3873 ve K: 1998/2158 sayılı, 26.05.1998 tarihli kararı bunlar arasındadır. Söz konusu iptal kararına konu olan et kontrol ücreti de belediyesince 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 97’nci maddesine istinaden belirlenmiş ve uygulanmak istenmiştir. Danıştay 9. Dairesi’nin E: 1993/335, K: 1993/1595 sayılı, 13.04.1993 tarihli kararında da, ekmek ve unlu mamullerin sağlığa uygunluğu ve gramaj denetimi belediyelerin asli görevlerinden olduğundan, bu tür mamulleri üretenlere özel etiket verilmesi nedeniyle bandrol ücreti istenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Danıştay 9. Dairesi’nin E. 1989/486, K. 1990/3638 sayılı, 22.11.1990 tarihli kararında; Belediye Meclisi tarife kararına istinaden Çöp Taşıma Ücretinin istenemeyeceği, belediyelerin mecburi hizmetleri dışındaki isteğe bağlı hizmet karşılığı alınacak ücretler için tarife düzenleyebileceği, çöplerin toplanması ve taşınmasının belediyenin zorunlu görevleri arasında olduğu, kişi ve kuruluşların isteğine bağlı olmaksızın çöplerin toplanmasının belediyenin asli görevi içinde bulunduğu, bu nedenle yasal dayanaktan yoksun tarhiyatın terkini icap edeceği sonucuna varılmıştır. Danıştay 9. Dairesi’nin E. 1998/307, K. 1999/321 sayılı, 2.2.1999 tarihli kararında ise, işyerlerinin ruhsatsız faaliyet gösterdiğine dair yapılan denetimlerin belediyelerin asli ve zorunlu kamusal görevlerinden olduğu, bu nedenle ruhsatsız faaliyet muayene ücreti adı altında bir 231 ücret istenilmesinin yasal dayanağının bulunmadığı, belediyelerin asli ve kamusal görevlerinden olan ve Kanunda harç konusu yapılan bir hususta ayrıca ücret istenilmesinde isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bahsi geçen emsal Danıştay kararlarının tamamı dilekçemiz ekinde yer almaktadır. 8) Belediye tarafından herhangi bir işlem karşılığında 2464 Sayılı Kanunun 97’nci maddesine göre ücret alınabilmesi için, o işlemin “hizmet” niteliğinde olması gerekmektedir. Oysa dava konusu olayda imar planı ve plan değişiklik tekliflerinin onayı ya da retdine ilişkin belediye meclis kararlarının alınması “idari işlem”dir. Burada belediyenin asli görevleri dışında kalan herhangi bir “hizmet” söz konusu değildir. 9) Dava konusu tarifelerde “plan tadilatı” olarak belirtilen “plan değişikliği”nin Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 3’üncü maddesinde yapılan tanımı şu şekildedir: “Plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte, bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde yapılan plan düzenlemeleridir.” Dolayısıyla ilgili mevzuat hükümleri uyarınca herhangi bir imar planında değişiklik yapılabilmesi için “kamu yararının zorunlu kılması” gerekmektedir. “Kamu yararı” ile ilgili yasal zorunluluğun uygulanmasında, imar planı değişikliklerinin belediyesince re’sen yapılması ya da ilgilisinin talebi sonucunda yapılması arasında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Her iki durumda da “kamu yararının zorunlu kılması” koşulunun yerine getirilmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda, “kamu yararının zorunlu kılması” koşulunda yapılan bir kamu işleminin ilgilisince belediyeye ödenecek ücrete bağlı hale getirilmesi hukuka aykırıdır. Bu durumda, ilgilisince ücret ödenememesi halinde kamu yararının gerektirdiği bir idari işlemin yapılamaması sonucu doğacaktır. İmar planı ve plan değişikliklerinin ilgilisinden alınacak ücrete bağlı hale getirilmesi, imar planı değişikliklerinde gerekli olan bilimsel ve teknik gerekçeler ile kamu yararı koşulunu geçersiz kılacaktır. Bu durumda, imar planı değişikliğinin yaratacağı değer artışı karşılığında hesaplanan ücret yükümlülüğünü yerine getiren ilgililerin talepleri yerine getirilebilecek iken, bu yükümlülüğü çeşitli nedenlerle yerine getiremeyenlerin talepleri, kamu yararı zorunlu kılsa bile retdedilecektir. Bu nedenle dava konusu belediye meclis kararları imar mevzuatına açıkça aykırıdır. 10) Dava konusu tarifeler ile ilgilisinden alınacak olan ücretlerin hesaplanmasına yönelik ekleri incelendiğinde görülmektedir ki, imar planı değişikliği ile yaratılan değer artışları ücretlendirilmek istenmiştir. Oysa dava konusu tarifelerin dayanağı olan 2464 Sayılı Kanunun 97’nci maddesi “hizmetler” karşılığında ücret belirlenmesini hükme bağlamaktadır. Bu durumda, imar planı değişikliği yoluyla yaratılan değer artışlarına karşılık, artış nispetinde “ücret” alınmasını karara bağlayan tarifeler yasal dayanaktan yoksundur. 11) İmar planları ve değişikliklerinin ilgili taşınmazların değerinde artış ya da azalmaya yol açmakta oluşu evrensel bir olgudur. Bu hususu ülkemizde yürürlükte bulunan imar mevzuatı da dikkate almış ve yasal düzenlemelere yansıtmıştır. Bu kapsamda, 3194 Sayılı İmar Kanununun 18’inci maddesinde “düzenleme ortaklık payı”na ilişkin aşağıdaki hüküm yer almıştır: “Belediyeler veya valililiklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında ‘düzenleme ortaklık payı’ olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.” Bu hükümden de açıkça anlaşıldığı gibi, imar planları ve bu planların uygulanmasına yönelik düzenlemeler yoluyla oluşan değer artışlarına karşılık kanun koyucu taşınmazın yüzde kırkına kadar olmak kaydıyla “düzenleme ortaklık payı” alınmasını hükme bağlamıştır. Dava konusu olayda ise imar planı kararı nedeniyle oluşan değer artışına karşılık nakdi olarak ilave bir “pay” alınması yoluna gidilmek istenmiştir. Böylece, kanun ile belirlenen “değer artışına karşılık düzenleme ortaklık payı”na İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından genişletici bir düzenleme yapılması amaçlanmıştır. Belediye meclisi kararlarının dayanağını doğrudan kanundan almayan bir düzenlemeyi yapması mümkün değildir. Kaldı ki somut olayda değer artışı olarak ifade edilen husus daha önce emsal bir karara konu somut olayda katılma payı olarak ifade edilmiş ve hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir. Danıştay 9. Dairesi’nin E. 197/5123, K. 1998/4147 sayılı ve 11.11.1998 tarihli kararında; “2464 sayılı Kanunun 97. maddesine göre belediyeler ancak bu kanunda harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri hizmetler için ücret alacakları belirtildiğinden ve imar planlarının yapılması, hali hazır haritaların revizyonu, imar ıslah çalışmalarının gerçekleştirilmesi belediyelerin yapmak zorunda oldukları asli görevlerden olduğundan anılan madde hükmüne göre katılım payı istenmesinin yerinde olmadığı … bu durumda ücrete tabi olmayan ve harcamalara katılma payı konusu da yapılması mümkün olmayan imar planı yapılması ve uygulaması nedeniyle imar uygulaması katılma payı istenmesinde yasal isabet bulunmadığı” şeklinde ifade edilmiştir. Emsal kararda da görüleceği üzere dava konusu idari işlem ile benzer şekilde değer artışı istenmesi açıkça hukuka aykırı olup iptali gerekmektedir. 232 8. İSTANBUL FİNANS MERKEZİ PLANLARININ İPTALİ 24.09.2012 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanarak 25.06.2012-24.07.2012 tarihleri arasında ilan edilen 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Uygulama İmar Planı’nın öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: A) 1/5000 ÖLÇEKLİ İSTANBUL FİNANS MERKEZİ NAZIM İMAR PLANI 1) Dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Uygulama İmar Planı, 22.03.2007 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca onanlı 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı’nın bir kısmını kapsamaktadır. Söz konusu 22.03.2007 tarihli 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı’nda bu bölge toplu konut alanı ve konut alanının ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarına ayrılmış olup, konut alanının yoğunluğu çevre imar ve yapılanma şartlarına uygun olarak Kadıköy İlçesi’nde geçerli olan E: 2.07 ortalama değeri esas alınarak belirlenmiştir. Bu plan içinde yer alan “İstanbul Finans Merkezi” olarak tanımlı kısmın dava konusu imar planların ile yeniden düzenleme yapılarak, E: 2.50 ve E: 2.85 yapılanma koşullarına tabi ticaret alanları ile E: 2.85 yapılanma koşuluna tabi özel proje alanlarının planlanması, 22.03.2007 onay tarihli 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ile oluşturulan konut alanları ve sosyal-teknik altyapı alanları dengesini ortadan kaldırmakta olup, bu husus 3194 Sayılı İmar Kanunu ve eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik hükümlerine aykırıdır. 2) Dava konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı sadece 22.03.2007 onay tarihli 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı’nda belirlenen sosyal ve teknik altyapı alanlarını azaltmak ve bu 233 suretle çevresindeki yapılaşmış konut alanlarının donatılarında azalmaya neden olmakla kalmamış, kendi içindeki yapı ve nüfus yoğunluğunun gerektirdiği sosyal ve teknik altyapıyı bile karşılayamamaktadır. Bu konuda açıklayıcı olması bakımından, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 15.02.2008 onay tarihli 1/5000 Ölçekli Ataşehir Toplu Konut Alanı Revizyon Nazım İmar Planı Değişikliği’nin de E: 2.50 yapı yoğunluğu öngördüğü ve İstanbul 3. İdare Mahkemesi tarafından 2008/1217 E. sayılı dosya üzerinden 22.03.2010 tarihinde yürütmesinin durdurulduğuna işaret etmekte yarar bulunmaktadır. 3) Önceki 15.02.2008 onay tarihli 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ile dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı arasında içerik ve amaç birliği bulunmaktadır. Bu nedenle, 15.02.2008 onay tarihli 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ile ilgili İstanbul 3. İdare Mahkemesi tarafından 2008/1217 E. sayılı dosyada verilen yürütmeyi durdurma kararında yer alan aşağıdaki hususlar işbu dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı için emsal niteliğindedir: “Ataşehir toplu konut alanı kapsamında kalan ve Anadolu otoyolu kuzeyinde yer alan konut alanı olarak planlı alanların MIA olarak planlanmasına ilişkin 15.02.2008 tasdik tarihli Ataşehir Toplu Konut Alanı l/5000 Ölçekli Revizyon Imar Planı Değişikliğinde şehirleşme prensiplerine, planlama yöntemlerine ve plan esaslarına, kamu yaratına ve kentsel yerleşmenin mevcut ve gelecekteki durumuna uyarlık bulunmadığından dava konusu işlem hukuka aykırıdır.” 4) 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı, “finans merkezi” ve ilgili alan düzenlemelerine yer verdiği halde, bu konulara ilişkin plan tekniği açısından gerekli hususlar plan notlarında belirtilmemiştir. Sözgelimi, finans merkezi kapsamında kalan “T1”, ”T2” ve “T3” rumuzlu ticaret alanları ile “ÖPA” rumuzlu özel proje alanı olarak lejant tanımı yapılan alanların hangi alt kullanım gruplarına tahsis edileceği, sosyal altyapı alanlarında hangi hususlara dikkat edileceği, vb. konular plan notu olarak belirlenmemiştir. Dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı’nın plan notları tek maddeden oluşmakta olup, şu şekildedir: “1. Uygulamaya ilişkin hususlar 1/1000 ölçekli uygulama imar planında belirlenecektir.” 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 5’inci maddesinde nazım imar planı şu şekilde tanımlanmıştır: “Varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.” Bu içerikte kararlar içeren ve 1/5000 ölçekte hazırlanan bir nazım imar planının tek maddelik plan notuna sahip olması, planın teknik gereklilikleri yerine getirmediğinin en açık göstergesidir. Bu haliyle 1/1000 ölçekli uygulama imar planını yönlendirici bir üst ölçekli plan niteliği taşıması mümkün değildir. Dolayısıyla imar mevzuatının gerektirdiği plan kademelenmesi şartlarını yerine getirmemektedir. Bu nedenlerle, dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına açıkça aykırıdır. 5) 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı’nda bir kısım alanların “özel proje alanı” olarak gösterilmesi plan tekniğine aykırıdır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 18’inci maddesine göre, her ölçekteki planların anılan yönetmeliğin eki olan EK-2’de verilen lejant ve plan çizim normlarına göre hazırlanması gerekmektedir. Bahse konu lejant ve plan çizim normlarına göre 1/5000 ölçekte hazırlanacak planlarda “özel proje alanı” lejantına yer verilmemiştir. 6) Bir alanın “özel proje alanı” olarak belirtilmesi, o alanın ticaret, konut, sanayi, sosyal altyapı, vb. kullanımlarından hangisi ya da hangilerine tahsis edileceğinin belirlenmemesini gerektirmez. Planda “özel proje alanı” olarak belirtilen yerlerde arazi kullanım kararı oluşturulmamıştır. Burada hangi kullanışların yer alacağının 1/1000 ölçekli uygulama imar planı tarafından belirleneceğini kabul etmek mümkün değildir. 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile tanımsız bir alanda kullanış ihdas edilmesi düşünülemez. 1/1000 ölçekli planlar yapılanmaya ilişkin çeşitli uygulama hükümlerini ihtiva eder. Yukarıda 3194 Sayılı Kanun tarafından yapılan nazım imar planı tanımında da yer aldığı gibi, 1/5000 ölçekli nazım imar planları tarafından arazilerin genel kullanış biçimleri ve başlıca bölge tiplerinin belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı’nda “özel proje alanı” olarak ayrılan alanların hangi amaçlarla kullanılacağı ve başlıca bölge tipinin ne olduğu açıkça belirtilmediğinden, bu plan 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 5’inci maddesine açıkça aykırıdır. 7) Dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı ile İstanbul metropoliten alanı bütününde hizmet verecek bir merkezi iş alanı oluşturulması amaçlanmaktadır. Nitekim bu husus 16.03.2009 onay tarihli 1/100 000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda (ÇDP) Kozyatağı-Ataşehir bölgesi için “Birinci Derece Merkez” olarak ifade edilmiş olup, bu “bölgenin sahip olduğu potansiyel ve mevcut eğilimler doğrultusunda” belirlendiği ÇDP Raporu’nun 621’nci sayfasında belirtilmiştir. Metropoliten alan bütününde yer alan merkezi iş alanları, birinci ve ikinci derece merkezler ile alt merkezlerin yerlerinin belirlenmesinde, bu merkezlerin bölgesi ile bütünleşmesi esastır. Üst ölçekli plan olan 1/100 000 Ölçekli İstanbul ÇDP da bu hususu teyit etmektedir. Hal böyle iken, dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı tarafından yapılan düzenlemenin yakın çevre ile bütünleşmeyi amaçlamadığı, kendi içine dönük bir yerleşkeyi amaçladığı, yapı yoğunluklarını belirlerken çevre imar ve yapılaşma koşullarına uymayıp daha yüksek yoğunluklar belirlediği, yakın çevresindeki konut alanlarının ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanlarında yetersizliğe neden olacak şekilde düzenlemeler yaptığı, ulaşım 234 bakımından zaten kapasitesini aşmış yoğun bir bölgede yeni bir ulaşım yükü yarattığı, İstanbul’un mevcut merkezi iş alanları ve havaalanları ile bu nokta arasındaki yolculukları arttırmayı amaçlayan kullanım kararları getirdiği, bu nedenle “finans merkezi” ile ilgili doğru yer seçim kararlarına dayanmadığı tespit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle dava konusu plan, 1/100 000 Ölçekli İstanbul ÇDP kararlarına, planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine aykırıdır. B) 1/1000 ÖLÇEKLİ İSTANBUL FİNANS MERKEZİ UYGULAMA İMAR PLANI 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı’nın iptaline ilişkin açıklamalara ek olarak iptali istenen 1/1000 ölçekli İstanbul Finans Merkezi Uygulama İmar Planı’nın iptaline yönelik aşağıdaki gerekçeler tespit edilmiştir. Söz konusu gerekçeler plan notu özelinde ifade edilmiş olsa da genel olarak planın tamamının iptali talep edilmektedir. Keza söz konusu plan notları planın tamamının iptali sonucunu doğuracak niteliktedir. Buna göre; 1) 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı plan hükümlerinin 4 no’lu plan notu şu şekilde belirlenmiştir: “T1 Ticaret Alanı dışında planlama alanının tamamında; TAKS, binalara ait kotlar, blok boyut ve şekli, blokların çekme ve yaklaşma mesafeleri, yapı nizamı ve taban oturumları, bodrum, zemin ve normal kat yükseklikleri serbest olup, bu kriterler Kentsel Tasarım Rehberi ve Kentsel Tasarım Projesine uygun olarak avan projede belirlenecektir.” T1 ticaret alanları ile ilgili 12.3 no’lu plan notunda da gene blok boyut ve şekli ile yapı nizamının ve taban oturumunun serbest olduğu hüküm altına alınmıştır. Uygulama imar planının 3194 Sayılı Kanunun 5’inci maddesinde yapılan tanımına göre, yapı adalarının yoğunluk ve düzeni ile uygulamaya yönelik diğer ayrıntıların 1/1000 ölçekli uygulama imar planında belirlenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla 1/1000 ölçekli uygulama imar planında belirlenmesi gereken hususlar bu plan notları ile avan projeye bırakılmış olmaktadır. Bu durum, plan kararlarını belirsiz ve denetlenemez duruma getirmekte olup, bu husus 3194 Sayılı 235 İmar Kanununun 5’inci maddesine açıkça aykırıdır. 2) 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nda bu plan ölçeğinin gerektirdiği ayrıntı düzeyine uygun kamusal alanlar yeterli miktarda belirlenmemiştir. Oysa bu tür “finans merkezi” nitelikli “birinci derece merkez” olarak tanımlı alanlarda yaya yolları, meydanlar, vb. pek çok yaya dolaşım alanlarına ihtiyaç olacağı açıktır. Ancak bu ayrıntıda alanlar düzenlenmemiş ve kamuya terkleri sağlanamamıştır. Bu durum dava konusu planı hukuki ve teknik yönden sakatlamaktadır. Bu eksikliğin giderilmesi amacıyla tanzim edildiği anlaşılan Genel Hükümler başlıklı bölümde yer alan 5 no’lu plan notunda, “kamuya açık yaya ve taşıt geçiş hacimleri ile parseller arası geçiş yolları”nın “yer alabileceği” belirtilerek, bu düzenleme de kentsel tasarım projesine bırakılmıştır. Oysa “kamuya açık” nitelikteki alanların 3194 Sayılı İmar Kanununa göre “umumi hizmet alanları” veya “sosyal ve teknik altyapı alanları” olarak imar planında belirlenmesi gerektiği, imar planında belirlenmemesi halinde “kamuya açık” olup olmayacağının kamu tasarrufunda olamayacağı, özel mülkiyete tabi bir alanda “proje” ile yapılacak çevre düzenlemesi sonucunda “fiili” bazı kamusal kullanımların sağlanabileceği, ancak bunların hukuki olarak koruma altına alınabilmesi için muhakkak imar planlarında belirlenmesi gerektiği açıktır. “Kamuya açık” alan oluşturulması, ancak imar planının uygulanması aşamasında kamuya terk edilecek şekilde düzenleme yapılması ile mümkündür. Bu nedenlerle, dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nın söz konusu plan notu, 3194 Sayılı İmar Kanunu, şehircilik ilkeleri ve kamu yararına açıkça aykırılık taşımaktadır. 3) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nın Genel Hükümler bölümünde yer alan 8 no’lu plan notuna göre, planlama alanında yapılacak uygulamalarda 2005 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca onaylanan jeolojik-jeoteknik etüt raporlarına uygunluk sağlanması hususuna yer verilmiştir. Her ne kadar jeolojik olaylar bakımından 7 yıl çok kısa bir süre olsa da, 2005 yılı, ülkemizde afet ile ilgili yasal mevzuat bakımından oldukça eski bir tarihtir. Bu tarihten sonra yasal mevzuatta önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu nedenle, yüksek yapı yoğunlukları öngörülen dava konusu planlama alanında güncel olmayan mevzuata göre onaylanmış jeolojik-jeoteknik etüt rarporlarının esas alınarak uygulama yapılması bilimsel bir yaklaşım değildir. 4) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’na ait plan notlarının Özel Hükümler başlıklı bölümünde yer 10’uncu maddesine göre, ticaret alanlarında “aynı mülkiyette” olan parseller arasında “emsal transferi” yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Halihazırda 2.50 ve 2.85 gibi oldukça yüksek emsal değerlerine sahip olan parseller arasında emsal transferi yapılması halinde bu katsayıların 5-6 civarına çıkabileceği anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle, herhangi bir parselde o parsel alanının yaklaşık 6 katı “emsale dahil” inşaat alanı oluşturulabilecektir. Dava konusu planın diğer plan notları ile İstanbul İmar Yönetmeliği hükümleri de göz önüne alındığında, brüt inşaat alanlarının yaklaşık olarak parsel yüzölçümünün 8-9 katına kadar çıkabileceği görülmektedir. Ataşehir bölgesinin mevcut durumda bile ulaşım ve diğer teknik altyapılar bakımından kapasitesini aştığı dikkate alındığında, dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı ile önerilen “imar transferi” kararının belirli parsellerde altyapıya aşırı yük oluşturacak şekilde yapı yoğunluğunu beraberinde getireceği açıktır. Entegre metro sistemleriyle ulaşım ihtiyacının karşılandığı Batı metropollerinde bile bu tür aşırı yüksek inşaat alanlarına rastlanmamaktadır. Öte yandan, planlama alanında birden fazla parseli olan kişilere “emsal transferi” imkanı sağlanarak, planlama alanı bütününde eşitsizliğe yol açan bir uygulama gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu şekilde “emsal transferi” ile ilgili bir plan düzenlemesi yapılabilmesi için, bilimsel ve teknik olarak geçerli bir gerekçenin mevcut olması gerekir. Ancak burada yapılaşma haklarının bir yerden başka bir yere transferini gerektiren afet, kıyı, baraj, tarım, orman, vb. herhangi bir teknik neden söz konusu olmadığından, yapılan düzenleme keyfi olup, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına aykırıdır. 5) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’na ait plan notlarının Özel Hükümler bölümünün 11’inci maddesine göre, T2 ve T3 ticaret alanlarında otopark ihtiyacının “komşu donatı alanları içerisinde ve zemin altında” karşılanabilecektir. Ülkemizde yürürlükte bulunan otopark mevzuatına göre, yeni yapılan yapıların otopark ihtiyacını kendi içinde karşılaması gerekmektedir. Eski yapılarda bu kuralın yeterince uygulanmamış olması nedeniyle bugün kentlerimizin cadde ve sokakları fiilen otopark olarak kullanılmaktadır. Büyük kentlerimizdeki sorunların başında gelen otopark sorunu nedeniyle yol altyapısının uygun kapasitede kullanılamıyor olması sonucu yaşam kalitesinin düştüğü bir gerçektir. Eski yerleşim alanlarında otopark kapasitesinin arttırılması amacıyla çeşitli çözümlerin bulunması gerektiği bir dönemde, “İstanbul Finans Merkezi” olarak adlandırılan modern bir kent merkezinde yapılacak yapıların otopark ihtiyacını kendi bünyesinde çözmeyecek olmasını şehircilik ilkeleri bakımından uygun ve kabul edilebilir bir yaklaşım olarak görmek mümkün değildir. Kaldı ki, “komşu” bile olsa “donatı alanları” kentin ve kent dışından gelen tüm insanların eşit erişimine ve kullanımına açık “umumi hizmet alanı” niteliğindedir. Bu alanlarda yapılacak otoparklar ancak bu donatı alanlarının kendi ihtiyacını karşılamaya yönelik olabilir. Aksi durumda, söz konusu donatı alanları “komşu” ticaret alanının özel otopark ihtiyacının karşılandığı alanlara dönüşecektir. Bu durumda bu alanların “donatı” niteliğini koruması ve kamunun kullanımına açık “umumi hizmet alanı” olarak kullanılabilmesi fiilen imkansız hale gelecektir. Açıklanan nedenlerle dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı, yeterli otopark alanı düzenlemesine yer vermediği ve bu eksikliği plan notlarının 11’inci maddesi ile “komşu” donatı alanlarında karşılama yoluna gitmesi nedeniyle 3194 Sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmelikler ile şehircilik ilkeleri ve kamu yararı ilkelerine açıkça aykırıdır. 6) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’na ait plan notlarının 13 ve 14’üncü maddelerine göre T2 ve T3 Ticaret Alanlarında yer alan parseller numaralarıyla belirtilmek suretiyle 236 emsal ve inşaat alanı hesapları yapılmıştır. Buna göre, E: 2.50 ve E: 2.85’in “tapu alanı” olarak ifade edilen brüt parsel alanı esas alınarak uygulanacağı görülmektedir. Aynı imkan ÖPA rumuzlu özel proje alanlarında tanınmamış olup, bu husus 14 no’lu plan notunda emsalin “net parsel” üzerinden hesaplanacağı şeklinde ifade edilmiştir. Oysa imar mevzuatı hükümleri doğrultusunda İstanbul genelinde yapılan uygulamalara göre, imar planı doğrultusunda yapılan imar uygulaması sonucunda net imar parseli teşekkül ettirildikten sonra imar durumu verilmektedir. Dolayısıyla emsal hesabı net parsel üzerinden yapılmaktadır. Mevzuat hükümleri ve genel uygulama bu yönde olduğu halde, “İstanbul Finans Merkezi” kapsamında kalan özel mülkiyete tabi parsellerde emsal hesabının kamuya yasal olarak terk edilen alanları da kapsayacak şekilde yapılmasının ayrıcalık tesis etmeyle sonuçlanacağı açık olup, şehircilik ilkeleri ve kamu yararı ile bağdaştırılması mümkün değildir. Açıklanan ve Mahkemece re’sen saptanacak nedenlerle; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanarak 25.06.2012-24.07.2012 tarihleri arasında ilan edilen 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Uygulama İmar Planı’nın; Yasalara, Yönetmeliklere, kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine açıkça aykırı olması nedeniyle İPTALİNE ve telafisi güç zararlar doğabileceği için öncelikle ve ivedilikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. 9. KARTAL, YAKACIK MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN PLANLARIN İPTALİ 03.10.2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.03.2012 tarih ve 643 sayılı kararı ile uygun görülerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 19.03.2012 tarihinde onanan Kartal İlçesi, Yakacık Mahallesi, 5 pafta, 114, 129, 130, 132, 133, 134 parsellerin bir kısmı; 124, 125, 126, 127, 128, 131 parseller ve 4059 adanın kuzeyindeki tescil dışı alana ilişkin 1/5000 237 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. İptali istenen plan değişikliği 07.05.2012 – 07.06.2012 tarihleri arasında askıda ilan edilmiş olup askı süresi içinde tarafımızca itiraz edilmiştir. Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir: 1. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 19.12.2011 gün ve 11114 sayılı yazısı doğrultusunda 30.12.2011 gün 2011-17512-359 sayılı Başkanlık Oluru ile Kartal İlçesi, Yakacık 5 pafta, 114, 129, 130, 132, 133 sayılı parsellerin ve bir kısım tescil dışı alanın 1/5000 ölçekli planlarda Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak üzere “Şehir Parkı” alanından “Eğitim Tesisleri Alanı’na/Dini Yüksek İhtisas Merkezi ve Park Alanı”na alınması, meri planlarda Temel Eğitim ve Ortaöğretim Alanında kalan 5 pafta 130, 132, 134 parsellerin bir kısmı, 131 parsel ve 4059 adanın kuzeyindeki tescil dışı alanın Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak üzere “Eğitim Tesisleri Alanı’na/Dini Yüksek İhtisas Merkezi Alanı”na alınması ve batısında 12 m.’lik yol planlaması, 5 pafta 114 parselin ve bir kısım tescil dışı alanın “Dini Tesis” alanına alınması hususunda söz konusu alanlara ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği teklifi yapılmış ve 16.03.2012 tarih ve 643 sayılı İBB Meclis kararıyla 19.03.2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nca söz konusu teklif aynen onaylanmıştır. 2. Planlama alanı içerisindeki parsellerden 114 sayılı parsel hisseli şahıs mülkiyetinde, diğer parseller ise hazine mülkiyetinde yer almakta olup, 16.04.2005 tt.li 1/5000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı’nda bu alan; Şehir Parkı, Ortaöğretim Tesis alanı, Temel Eğitim Tesis alanı, Özel Kültürel Tesis alanı ve Kültürel Tesis Alanı olarak planlanmıştır. Aşağıda yer alan tabloda plan değişikliği sonucunda ortaya çıkan fonksiyonlar ve alan büyüklükleri, meri nazım imar planı ile karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. MERİ PLAN FONKSİYON ALANLARININ DAĞILIMI ALAN BÜYÜKLÜĞÜ (m²) ŞEHİR PARKI:29,478 ORTAÖĞRETİM:17,980 TEMEL EĞİTİM TESİS ALANI:9,950 ÖZEL KÜLTÜREL TESİS ALANI:1,312 KÜLTÜREL TESİS ALANI:3,780 YÜKSEK DİNİ İHTİSAS EĞİTİM ALANI:0 DİNİ TESİS ALANI:0 PARK ALANI:0 12 m’LİK YOL ALANI:0 YOL ALANI:0 TOPLAM ALAN:62,500 FONKSİYON ALANLARININ DAĞILIMI ALAN BÜYÜKLÜĞÜ (m²) ŞEHİR PARKI:0 ORTAÖĞRETİM:0 TEMEL EĞİTİM TESİS ALANI:0 ÖZEL KÜLTÜREL TESİSİ ALANI:0 KÜLTÜREL TESİS ALANI:0 YÜKSEK DİNİ İHTİSAS EĞİTİM ALANI:45,990 DİNİ TESİS ALANI:3,000 PARK ALANI:7,380 12 m’LİK YOL ALANI:3,760 YOL ALANI:2,370 TOPLAM ALAN:62,500 3. Dava konusu plan değişikliği ile alanın tümünde fonksiyon değişikliğine gidildiği görülmektedir. “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”in “İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gereken Esaslar”ı belirten 27. Maddesinde; “İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir. Oysa ki, yapılan plan değişikliği ile ortadan kaldırılan sosyal ve teknik altyapı alanları için eşdeğer yeni bir alan ayrılmamış olup, bu haliyle ilgili Yönetmeliğe aykırı bir işlem gerçekleştirilmiştir. 4. Mekansal ve demografik yapının hızla değiştiği ve nüfusun arttığı İstanbul Metropol alanında bireylerin özel yaşam alanları haricinde diğer bireylerle birarada olabileceği ortak yaşam alanlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar, kamusal alan kavramı içinde doğa ile ilişkisi nedeniyle ayrı bir öneme sahip olan yeşil alanlarda değişime sebep olmaktadır. Bu değişim, doğanın tasviri ve dinleme amaçlı park konseptiyle birlikte, hareketli, aktivitelerle dolu, keşfetme, bilgilenme, sosyalleşme imkanları sunan çağdaş “Şehir Parkı” konseptinin gerektirmektedir. Şehir Parkı toplum hayatına canlılık katmakta ve özellikle genç nüfusun sağlıklı bireyler olarak gelişmelerine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle, kent için ekolojik değer olmak dışında sosyal ve toplumsal bilincin, kentlilik ve kente aitlik duygusunun oluşmasını sağlamaktadır. Şehir parkları bu bağlamda dünya kentlerinin planlama ve yönetim politikasında yeni kent yaşamına bakış açısını ortaya koyan saygınlık projeleri haline gelmektedir. Şehir Parklarının bu önemi dikkate alındığında; 19.03.2012 tt’li Kartal İlçesi Yakacık 5 pafta, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 133 sayılı parsellerin ve bir kısım tescil dışı alanın 1/5000 ölçekli planda Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak üzere “Şehir Parkı” alanından “Eğitim Tesisleri Alanı ve Park Alanı”’na alınmasına ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin, özellikle Kartal ilçesi gibi Metropol ölçeğinde son derece yoğun yapılaşmanın hakim olduğu bir yerleşik alanda ihtiyaç duyulan kamusal açık alanları azaltması, kent ölçeğindeki bir yeşil alanının kaldırılarak yapılaşmaya izin verilmesi, her yaş, cins ve görüşten bireye hitap edecek bir kamusal alanın belirli bir kullanıma hitap edecek bir işlevle değiştirilmesi, lejandı gereği planda sosyal donatı olarak görünen ancak içerik açısından tek bir kuruma bağlı bir topluluğa ve bu kurumun çalışanlarına hizmet edecek bir tesisin planlanması, bu işlevde bir ihtiyacın varlığının olup olmadığı değerlendirilmeden ve gerekçesi belirtilmeden plan değişikliğinin onaylanması, bu fonksiyona dair ihtiyaç mevcutsa da ihtiyaç duyulan alan büyüklüğünün herhangi bir standarda oturtulmadan şehir parkı alanının seçilmesi, özellikle bu alanda bulunan “özel” sosyal ve kültürel tesis alanıyla bütünleşecek şekilde yer seçilmesi, söz konusu alana ilişkin Deprem ve Zemin Müdürlüğünün görüşü olumlu olsa dahi bu görüşte belirtilen jeolojik durum ve önlemli alanlar açıklamalarına karşın -söz konusu jeolojik sakıncalı alan çevreyle birlikte ele alındığında- kamuya açık bir alanın yapılaşmaya açılması; şehircilik ilke ve esaslarına, planlama 238 ilkelerine, üst ölçekli plan yapımına, toplumsal hayata, doğaya, toplumsal birlik ve beraberliğe, sosyal yaşama, sağlıklı bir kentsel çevre oluşumuna tamamen ters düşmektedir. 5. Dava konusu nazım imar planı değişikliğinde plan hiyerarşisi gözetilmeden, çevre yapılaşma ve yoğunlukları dikkate alınmadan verilen E=1,75 yapılaşma hakkı ve yapılaşmaya ait diğer şartların (yapı kotu, yükseklikler, çekme mesafeleri vb.) da belirlenmeyip henüz ortada olmayan avan projede belirleneceği hükmüne bağlanması ve blok ebat ve şeklinin de serbest bırakılması söz konusu değişikliğin kamu yararı açısından bir amaç taşımadığının göstergesidir. Söz konusu değişikliğe ait plan hükümlerinde serbest bırakılan yapılaşma koşulları yanında 5. Maddeyle de yemekhane, dinlenme odası, kütüphane, konferans-sergi salonları, spor tesisleri vb. fonksiyonların yer alacağı ve bu fonksiyon mekanlarının da emsale dahil olmayıp iskan edileceği hükmü getirilmiştir. Bu hüküm meri nazım plan yapılaşma yoğunluğunu son derece arttırmakta ve bu denli serbest bir yapılaşma hakkının verilmesi de diğer parsellerde bulunan mülkiyet ve iskan hakkını gasp etmekte, adil bir yapılaşma düzenini ihlal etmekte ve ayrıcalıklı imar hakkı getirmektedir. 6. Plan değişikliği ile kamusal bir işleve sahip, sosyal ve teknik donatı alanı olan şehir parkının iptal edilmesi yanında, alanda bulunan temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanları da iptal edilmiştir. Halbuki şehir parkı, temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanları, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte belirtilen standartlar dikkate alınarak planlanlanması gereken sosyal donatı alanlarını oluşturmakta, her kesime eşit derecede hizmet etmekte, kentsel ölçekte ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak hesaplanmakta ve bütüncül olarak ele alınıp imar planına yerleştirilmektedir. Dolayısıyla bahse konu plan değişikliği, nazım imar planın donatı dengesini bozmuş ve ihtiyaç dahilinde planlanmış olan temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanı ile park alanını da ortadan kaldırarak plan bütünlüğünü ortadan kaldırmıştır. 7. İstanbul genelinde plan bütünlüğünü bozucu, donatı oranını düşürücü, yoğunluğu 239 artırıcı gibi sebeplerle pekçok plan değişikliği teklifine olumsuz görüş veren Ulaşım Planlama Müdürlüğü’nün söz konusu plan değişikliğindeki yapılaşma şartlarını dikkate almamış olması, yine park alanlarını koruma ve planlama amacı taşıması gereken Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün de söz konusu alanda yapılacak yapının yalnızca Dini Yüksek İhtisas Merkezi çalışanlarına/öğrencilerine yönelik olduğunu göz ardı edip, “kamu yararı gözetildiği” gerekçesiyle kent ölçeğindeki bir yeşil alanın yapılaşmaya açılmasına uygun görüş vermesi, Deprem ve Zemin Müdürlüğünün belirttiği jeolojik şartlara rağmen bu şartların çevrete de mevcut olduğunu göz ardı edip yüksekliği, ebatı, çekme mesafesi vb. belli olmayan bir yapılaşmaya uygun görüş vermesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bölge ihtiyacını göz ardı ederek, ortaöğretim tesis alanının iptal edilip “eğitim tesisi” altında nasıl bir fonksiyon olduğu dahi belli olmayan bir donatıya uygun görüş vermesi, bahse konu plan değişikliğinin kamuya yönelik olmadığının göstergesidir. Açıkça kamu yararı taşımayan bu plan değişikliği iptal edilmelidir. 8. Plan hükümlerinin 6. Maddesiyle uygulamanın ilçe belediyesi yetkisinden alınarak Büyükşehir Belediyesine verilmesi, plan hiyerarşisi ve kurumlar arası yetki hiyerarşisinin de ihlal edildiğini göstermektedir. Söz konusu plan değişikliği ve plan hükümleri incelendiğinde, planın esnek bir yaklaşımla hazırlandığı görülmektedir. İmar Planları, kesinliği olan ve plan kademelenmesi içinde tanımlandığı şekli ile ölçekler arası ilişkisel ve işlevsel bütünlüğü sağlayan belgelerdir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu plan değişikliğinin son derece serbest bir yapılaşma hakkını tanıması, planın sosyal ve teknik donatı dengesini bozması, tüm kamuya hizmet edecek olan donatıları (şehir parkı, temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanı) ortadan kaldırması ve korunması gereken alanları yapılaşmaya açması, plan bütünlüğünü ve plan kademelenmesi ilkelerini göz ardı etmesi, planda bu değişiklikle oluşan donatı alanlarının eksikliğinin giderilmesi hususunda herhangi bir öneri getirmemesinden ötürü dava konusu plan değişikliği 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”e, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun değildir. Bu nedenlerle öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. 10. ESENYURT ve KIRAÇ BÖLGELERİNE İLİŞKİN PLAN NOTU TADİLATI İPTALİ 10.10.2012 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından Esenyurt ve Kıraç bölgelerine ait 1., 2., 3, ve 4. Etap Uygulama İmar Plan Notlarına ilişkin 15.06.2012 tarih ve 1419 sayılı meclis kararının öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir: A - ESENYURT 1., 2., 3. VE 4. ETAP PLAN NOTLARI YÖNÜNDEN: Öncelikle belirtmek gerekir ki söz konusu plan notlarının tamamı her bir etap için aynı ifadeleri içermektedir Diğer bir deyişle plan notlarının tamamı birbirinin aynısıdır. Bu nedenle de aşağıdaki gerekçelerimiz toplam 4 etaba ilişkin plan notlarının tamamını kapsamaktadır. 1 – Dava konusu İlave Plan Notları ile değişik Esenyurt 1, 2, 3, 4 Etap 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.11.2010 tarih ve 2572, 2573, 2574, 2575 sayılı kararları ile tadilen kabul edilmiş olup, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 14.02.2011 ve 22.02.2011 tarihlerinde onaylanmış ve 05.05.2011 -05.06.2011 tarihlerinde askıya çıkarılmıştır. Söz konusu Uygulama İmar Planlarına esas teşkil eden Esenyurt İlçesi, 1/5000 ölçekli 08.11.2010 onanlı Esenyurt 1. Etap, 2. Etap ve 4. Etap Nazım İmar Planlarının tümünün iptali ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin Davacı Oda ve diğer kurum ve kişiler tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi aleyhine açılan davalarda, 1/5000 ölçekli 08.11.2010 onanlı 1., 2., 3. ve 4. Etap Esenyurt Nazım İmar Planlarının yürütmeleri durdurulmuştur. Davacı Odanın açmış olduğu davada İstanbul 2. İdare Mahkemesi Başkanlığı’nca 2011/991 Esas no ile görülen davada Esenyurt 2. Etap ve İstanbul 10. İdare Mahkemesi Başkanlığı’nca 2011/847 Esas No ile görülen davada Esenyurt 3. Etap Nazım İmar Planlarının; başkaca kurum ve kişilerce açılan davalarda Esenyurt 1. Etap ve Esenyurt 4. Etap Nazım İmar Planlarının tümünün yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu nedenlerle İBB tarafından onaylanarak Esenyurt Belediyesi’nce askıya çıkarılan dava konusu uygulama imar planlarının esasını teşkil eden nazım imar planlarının yürütmesi durdurulduğundan söz konusu Esenyurt 1., 2., 3. Ve 4. Etap Uygulama İmar Planında yapılan değişiklikler hukuken yok hükmündedir. 08.11.2010 tarihinde yürürlüğe giren Esenyurt 1, 2, 3, 4. Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planlarından, Esenyurt 1., 2. 3. ve 4. Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planlarının tümünün yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda Teklif Plan notlarının her bir etaba ilişkin 2. maddesinde; “Planda emsal değeri verilmeyen durumlarda 1/5000 ölçekli (ilgili) Etap Nazım İmar Planında verilen yoğunluk değerine karşılık gelen emsal değeri itibara alınır.” Denilmektedir. Ancak yürütmesi durdurulan 1/5000 ölçekli 08.11.2010 onanlı Esenyurt 1. Etap, 2. Etap, 3. Etap ve 4. Etap Nazım İmar Planlarında verilen yoğunluk değerlerinin göz önüne alınmasının mümkün olamayacağı, dolayısıyla hukuken yok hükmünde olan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar planlarına getirilen plan notu ilavesinin yapılmasının bölgeye ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planının yapılmasının ardından gerçekleşebileceği açıktır. Bu nedenle dava konusu ilave plan notlarının iptali gerekmektedir. 2 – Dava konusu uygulama imar planı ilave notlarına esas Nazım İmar Planlarının Plan Notlarında kurum ve kuruluş görüşlerinin 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının yapım aşamasında alınacağı kayıt altına alınmıştır. Oysaki, genel arazi kullanış kararlarının ve yoğunluk bölgelemelerinin yapıldığı 1/5000 ölçekli nazım imar planı aşamasında da kurum görüşlerinin temin edilerek plan çalışmasında 240 dikkate alınması gerekmektedir. Bu işlem Nazım İmar Planı Yapım sürecinde gerçekleşmediği gibi, dava konusu ilave plan notlarının hazırlanması sürecinde de gerçekleştirilmemiştir. Dava konusu plan ilave notlarına ilişkin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Tutanağında da ifade edildiği gibi, dava konusu İlave Plan Notlarına ilişkin kurum görüşleri alınmamıştır. Bu nedenle ilgili kurum ve kuruluş görüşlerinin dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı İlave Plan Notlarının yapım aşamasında elde edilmediği ve plan çalışmalarına girdi oluşturmadığı açıktır. 3 – Dava Konusu İlave Plan Notlarının her bir etaba ilişkin 1. maddesi ile “28.08.2008 tasdikli R.U.İ planı ile 14.02.2011 tasdikli (ilgili) Etap U.İ. planının yürürlüğe girdiği tarih aralığında, 28.08.2008 tasdikli plana göre; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı Denetim platformundan YİBF numarası alınıp ruhsat alınarak yapımına başlanmış ve fiilen % 20 seviyesine ulaşmış yapılar ile yapı denetim işlemleri kamu kurumlarınca üstlenilmiş yapıların ruhsat ve iskan işlemleri, 28.08.2008 tarihli planın yapılaşma hükümlerine göre yürütülür. Bu yapıların çekme mesafeleri, blok ebatları, blok alanı ve kot alınacak noktalarının belirlenmesinde ilçe belediyesi yetkilidir. Bu plana göre yola terk işlemleri yapılmadan ve diğer donatı alanında kalan kısımlar için donatı transferi yapılmadan bu hüküm uygulanamaz. Bu yapılarda ilçe belediyesince onaylanacak avan projeye göre uygulama yapılacaktır.” Hükmü getirilmektedir. Bu madde ile ruhsat alınarak yapımına başlanmış ve fiilen % 20 seviyesine ulaşmış yapılar ile yapı denetim işlemleri kamu kurumlarınca üstlenilmiş yapılara “avan projeye göre uygulama yapılabilir” şartı getirilmiştir. 3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın Tanımlar Başlıklı 5. Maddesi’nde “Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” denilmektedir. Bu doğrultuda, 241 planlama alanı içinde gerçekleştirilecek kamu yatırımlarının 1/1000 ölçekli uygulama imar planı doğrultusunda hazırlanması gereken imar programlarına uygun olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 1/1000 ölçekli uygulama imar planı imar uygulaması ile kesinleşmeden avan projeye göre uygulama yapılması, plan bütününde dengeli bir uygulamanın oluşmasını engelleyecektir. Kaldı ki, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında sosyal ve teknik donatıya ayrılan yerlerin kesin olmadığı, bunların yerlerinin ve boyutlarının değiştirilebileceği hususu hem mevzuatın hem de planlama ilkelerinin bir gereğidir. Bu nedenlerle, 1/1000 ölçekli plana göre sosyal ve teknik donatı alanlarında uygulama yapılırsa, bu durum hem plan kademelenmesine aykırı olacaktır hem de çeşitli uygulama sorunları çıkaracaktır. 4 – Ayrıca yine 1. Madde ile 2008 onanlı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının iptal kararını bozan Danıştay 6. Dairesi 16.01.2012 gün 2010/13305 E. 2012/57 K. Sayılı Danıştay kararı gerekçe gösterilerek, 28.08.2008 tasdikli Uygulama İmar Planına göre ruhsat almış ve bu ruhsata göre uygulamaya başlamış parsellerde elde edilen müktesep hakkın uygulanması hükmü yer almaktadır. Yeni bir imar planı onaylanıp yürürlüğe girdikten sonra, aynı onama sınırları içindeki önceki imar planı yürürlükten kalkmaktadır. Aksi durumda, eğer yeni imar planı onaylanıp yürürlüğe girdikten sonra eski plan da kısmen ya da tamamen yürürlüğünü korusaydı, bu durumun uygulamada telafisi zor bir karmaşaya yol açacağı açıktır. Bu net planlama esası, Esenyurt 1.,2.,3. ve 4. Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na İlave Plan Notlarının 1. maddesinde açıkça göz ardı edilmiştir. Önceki imar planına göre alınan ruhsatlarda yapılacak tadilatlarda yine önceki imar planı şartlarına uygunluğun sağlanması yeterli görülmüştür. Oysa, 08.11.2010 tarihinde Esenyurt 1, 2, 3, 4. Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planları yürürlüğe girdiğinden, eski plan kararlarının kendiliğinden ortadan kalktığı ve bundan sonraki uygulamalarda idare işlemlerini etkileyici herhangi bir yönünün kalmadığı açıktır. Bu nedenle, plan notlarının 1. maddesi imar mevzuatına ve planlama esaslarına aykırıdır. Öte yandan, dava konusu 1/1000 ölçekli Esenyurt 1.,2.,3. ve 4. Etap Uygulama İmar Planı İlave Plan Hükümleri’nin 1. Maddesi ile getirilen bu hüküm; planın onanması ile ortadan kalkmış olan imar haklarını müktesep hak olarak kabul etmektedir. Dava konusu plan notları ile plan onanmadan önce bu planlara uygun verilen ruhsatlar kapsam içine alınmıştır. Oysa yeni plan onaması ile bir önceki imar planları bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmakta olup, bazı sonuçlarının bu şekilde korunma altına alınması planlama esaslarının özünü zedeleyici bir özellik taşımaktadır. Başka bir ifadeyle, dava konusu plan notları ile müktesep hak şeklinde kabul edilen plan onanmadan önce verilmiş ruhsatların; imar planlarının onayı aşamasında dava konusu plan hükümleri tarafından koruma altına alınması planın uygulanmasını sekteye uğratmaktadır. Böylece, bir önceki imar planı ile verilen ve onanan plan ile sakıncalı yapılaşma kararları olduğu nedeniyle kaldırılan plan kararları, dava konusu plan hükümleri ile koruma altına alınmakta ve büyük ölçüde sürdürülmektedir. Bu nedenle de dava konusu plan hükümlerinin şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılığı açıkça ortadadır. 5 - Dava konusu 14.02.2011 onanlı 1/1000 ölçekli Esenyurt 1., 2., 3. ve 4. Etap Uygulama İmar Planına ilave Plan Notlarının 2. Maddesinde “Bu plan sınırları dahilinde, parseller için verilen emsal değerine karşılık gelen emsal alanı diğer parsellere transfer edilebilir. Bir parseldeki emsal alanının transfer edilebilmesi için boş olması şarttır. Emsal alanı, net parsel alanı ile planda verilen emsal değerinin çarpılması ile elde edilen alandır. Planda emsal değeri verilmeyen durumlarda 1/5000 ölçekli (ilgili) Etap Nazım İmar Planında verilen yoğunluk değerine karşılık gelen emsal değeri itibara alınır. 1/5000 ölçekli planda verilen; 600 kişi/ha yoğunluk 2,50 emsale, 500 kişi/ha yoğunluk 2,25 emsale, 400 kişi/ha yoğunluk 2,00 emsale, 300 kişi/ha yoğunluk 1,5 emsale karşılık gelir.” denilmektedir. 3. Maddesinde ise “Emsal alanı transfer edilecek boş parseller, ilgili kurum lehine bedelsiz olarak terkin ve/veya devretilecektir. Bedelsiz olarak terkin veya devretilen parsellerde plan tadilatı ile bölgenin ihtiyaçlarına göre belirlenecek oranda kamuya ait; sosyo-kültürel, eğitim, sağlık, park, spor ve dini tesis fonksiyonları yer alacaktır. Bu alanların, bu maddede belirtilen fonksiyonların dışında başka bir amaçla kullanılmaması yönünde tapu kayıtlarına şerh düşülecektir.” denilmektedir. Yukarıda belirtilen dava konusu plan notlarına benzer bir imar hakkı transferi kararı getiren diğer plan notlarında ise benzer hükümler yer almaktadır. 4. Maddede “Emsal alanı transferi aynı fonksiyon veya aynı fonksiyonlardan birini içeren parseller arasında gerçekleştirilir.” denilmektedir. Dava konusu edilen 2., 3. ve 4. plan notlarının uygulanması ile plan alanları içerisinde sosyal ve teknik donatı dengesi bozulacaktır. Bu plan hükümlerinin uygulanması ile plan onama sınırı içinde yer alan yapılaşma baskısı yüksek olan alanlarda yapı yoğunlukları arttırılarak donatı dengesi bozulurken; imar hakkı transferi gerçekleştirilen alanlar, donatı alanlarının yoğunlaştığı bölgeler haline gelerek donatıların yapımı gerçekleşemeyecektir. Aynı zamanda bu alanlar çok seyrek yapılaşma ile karşı karşıya kalacak ve yapılaşma açısından doygun hale gelmediğinden gerekli altyapı yatırımlarının gerçekleşmesi engellenecektir. Parselleri üzerinde plan ile verilen yapılaşma haklarını kullanmak isteyenlerin bu haklarını kullanmaları, dolaylı yollardan engellenmiş olacaktır. Çünkü yapılaşma için gerekli alt yapı gereksinimlerinin karşılanması imkanı, yapı yoğunluğunun çok az olacağı bu alanlarda ortadan kalkacaktır. 6 – Donatı alanlarının transferine ilişkin ise 5. Maddede “Bir parselin bu plana göre tamamında veya bir kısmında bulunan donatı alanı, plan sınırları içerisinde kalan ve iskâna konu olan boş parsellere transfer edilebilir. Donatı transferinin yapılacağı parseller, transfer edilecek donatı alanından az olmamak şartıyla, ilgili kurum lehine bedelsiz olarak terkin ve/veya devretilecektir.” 6. Maddede “Donatı ve/veya emsal alanı transferine konu parsellerde sırasıyla; plan tadilatı, devir ve/ veya terkin ve tescil işlemleri yapılmadan ruhsat ve diğer uygulama işlemleri yapılamaz. Yol alanları 242 donatı transferine konu edilemez.” Hükümleri yer almaktadır. Söz konusu ilave imar planı hükümleri uyarınca konu ile ilgili işlemlerin, 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı aşamasında çözülmesine yönelik uygulamalar gerçekleştirilmiş ve bu uygulamalar nedeniyle plan çalışmasının bütünlüğü bozularak sosyal ve teknik donatı dengesi ortadan kaldırılmıştır. Şöyle ki, plan notları ile getirilen donatı ve konut alanlarına ilişkin yapılaşma haklarının satın alınan diğer alanlara transferi, plan marifetiyle plan onama sınırı içinde düzenlenen alan içinde dengesiz yapılaşma haklarına neden olmakta ve belli fonksiyonların belli alanlarda kümelenmesi sorununu ortaya çıkararak donatı ve yerleşme dengesini bozmaktadır. Dolayısıyla alt ölçekli uygulama imar planına ilave sosyal ve teknik donatılara ait plan hükümleri, 1/5000 nazım imar planına aykırılık sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle, dava konusu ilave plan notları, 1/5000 ve 1/1000 Ölçekli İmar Planlarının hükümlerini geçersiz hale getirmekte ve planların uygulama olanağını da ortadan kaldırmaktadır. Dava konusu ilave plan notlarından, 5. ve 6. maddelerine ilişkin uygulamadan örneklere yer verilerek itirazımız aktarılırsa; plan onama sınırı içinde yer alan okul alanlarının satın alınan plan onama sınırı içindeki farklı bir alana transfer edilmesi, planlama esasları ve 3194 sayılı Kanun eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte tanımlanan hükümlere göre; mahalle ölçeğinde ve yürüme mesafesinde olması gereken bir donatının taşınmasını gerektirmektedir. Plan Onama sınırları içindeki mesafeler düşünüldüğünde bu şekilde gerçekleşecek olan bir transfer işlemi, plan çalışması ile düzenlenmesi zaruri olan bir eğitim donatısının uygulanmasını imkansız hale getirmektedir. Dava konusu plan notlarının uygulanması aynı zamanda, 3194 sayılı İmar Kanunu ile Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik uyarınca plan içinde yer alması zorunlu donatıların, plan onama sınırları ile tanımlanan alanda dengesiz dağıtılmasına neden olacaktır. Arsa değerlerinin ucuz ve altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmemiş olduğu konut alanları donatı alanları haline 243 gelirken, yapılaşma baskısının yoğun olduğu alanlar donatı alanlarının yetersizliği nedeniyle sağlıklı bir kentsel çevre sunamayacaktır. 7 – Dava konusu plan notlarının uygulanması ile imar hakkı transferi ve donatı transferi adı altında plan dengesinin bozulmasının önü açılmış ve bu konu ile ilgili hükümlerin uygulaması ve uygulamanın yaratacağı problemlere ilişkin yeterince açıklık getirilmemiştir. Dava konusu plan hükümleri uyarınca, emsal veya donatı transferinin yapıldığı yerlerde bulunan parsellerdeki emsal değerleri artacağından, çevre nüfusu da artmış olacaktır. Dolayısı ile transferin yapıldığı çevrete planlanan nüfus kriterlerine göre ayrılmış olan donatılar, yetersiz durumda olacak; tersi durumda ise terki yapılan yerdeki parseller donatı alanına alınacağından bu alanlardaki donatılar ise ihtiyaçtan çok daha büyük olacaktır. Bu durum yoğunluklar sürekli yer değiştireceği için beraberinde ulaşım sorunları, altyapı sorunları v.b. birçok sorunu getirecek ve bölge için planın sağlıklı bir şekilde uygulanmasını mümkün kılmayacaktır. Bu nedenlerle kamu zarara uğratılacak ve plan bölgesinde kamu hizmetleri verilemeyecektir. Dolayısıyla, Esenyurt 1.,2.,3. ve 4. Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na İlave Plan Notları şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı olmakla birlikte, Esenyurt 1.,2.,3. ve 4. Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na İlave Plan Notlarının 2., 3., 4., 5. ve 6. maddeleri, İmar Planı’nın uygulanmasındaki bütünlük ilkesini ortadan kaldırmaktadır. Bu şekilde yüksek yoğunluklu yapılaşma koşullarının sağlanması talebi ile 1/1000 ölçekli planlara ilave olarak getirilen dava konusu plan hükümleri, nüfusun artmasına ve donatı alanlarının azalmasına neden olacak nitelik taşıdığından; imar mevzuatımıza, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırıdır. 8 - Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmeliğin 16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur” denmekte, 17. Maddesi’nde ise “Nazım planlar üzerinde gösterilen teknik ve sosyal altyapı alanlarının konum ile büyüklükleri, toplam standartların altına düşülmemek şartı ile uygulama planlarında değiştirilebilir.” hükmü getirilmektedir. Fakat dava konusu İlave Plan Hükümleri ile bu yönetmelik maddelerinin açıkça göz ardı edilmiş olduğu ortadadır. Yönetmelikte açıkça belirtilen “teknik ve sosyal donatı dengesinin” bozulmaması hükmü ihlal edilerek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı alanları azaltılmaktadır. Dava konusu hükümler “kamu yararının zorunlu kıldığı” işlemler değil, aksine kamu yararına aykırı işlemlerdir. Ayrıca, kentsel alanların donatı dengesini bozucu uygulamalar getirmeleri ve sağlıklı kentsel mekan üretimini imkansız kılmaları nedeni ile; kamuyu zarara uğratacak düzenlemelerdir. Yine Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmelik hükümlerinin 27. Maddesinde ise; ‘imar planında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi ve yerinin değiştirilmesine dair değişiklikleri zorunlu olmadıkça yapılamaz.’ hükmü de dava konusu plan hükümleri ile ihlal edilmektedir. Dava konusu plan hükümlerinin, açıkça görüldüğü üzere, konusu itibariyle böyle bir zorunluluk taşımadığı ve planlamada kamu yararı ilkesi ile bağdaşmadıkları ortadadır. İlgili maddede yer alan; “İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde ise değişikliğin yapılabilmesi için: “- İmar Planındaki durumun değişecek olan sosyal ve teknik altyapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırım için Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır. - İmar Planındaki sosyal ve teknik altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir. Dini yapı alanlarına ilişkin planlarda ve değişikliklerinde il müftülerinin görüşü alınır.” hükümleri de bu aykırılığı doğrulamaktadır. 9 – Dava konusu 22.02.2011 onanlı Esenyurt 2. Etap Uygulama İmar Planı’na getirilen 7 numaralı plan notu ilavesi ve 14.02.2011 onanlı Esenyurt 3. Etap ve 4. Etap Uygulama İmar Planları Plan notlarına getirilen 7 numaralı plan notu ilavesi ile; “Bu planın 19, 20 ve 24-1 Maddelerinde belirtilen “360 m2” sınırı “500 m2” olarak değiştirilecektir.” Hükmü getirilmiştir. Esenyurt 2., 3. ve 4. Etap Uygulama İmar Planlarının Plan Notları 19.maddesinde; “Planlama alanında bulunan 360 m2’den büyük hiçbir parselde simge (ayrık, ikiz, bitişik nizam) ve H değerine göre uygulama yapılamaz. 360 m2’den büyük bütün parsellerde emsal değerlerine göre uygulama yapılması zorunludur.” Plan Notları 20 maddesinde; “1/5000 ölçekli planda 300 ki/ha yoğunlukta kalan Konut, Konut+ Ticaret Alanlarında kalan 360 m2’den büyük parsellerde Taks: 0.50 E:1.50, 400 ki/ ha yoğunlukta kalan Konut, Konut+ Ticaret Alanlarında kalan 360 m2’den büyük parsellerde Taks: 0.50 E:2.0, 600 ki/ha yoğunlukta kalan Konut, Konut+ Ticaret Alanlarında kalan 360 m2’den büyük parsellerde Taks: 0.40 E:2.50, T3 Ticaret+ Hizmet Alanlarında 360 m2’den büyük parsellerde Taks: 0.40 E:1.75, T2 Ticaret+ Hizmet Alanlarında 360 m2’den büyük parsellerde Taks: 0.40 E:2.00 değeri aşılamaz.” Plan Notları 24-1 maddesinde; “Konut, Konut+ Ticaret Alanında kalan 360 m2’den küçük parsellerde Hmax:15.50 m’yi geçmemek koşulu ile Planda verilen bahçe mesafeleri içerisinde simge (ayrık, ikiz, bitişik nizam) yapılaşma düzeni uygulanır.” şeklinde ifade edilen plan notlarında geçen “360 m2” sınırı “ 500 m2” ye çıkarılarak bölgede nüfus yoğunluğu artışı getirilmektedir. Bu plan notu ilavesi ile de bölgede yoğunluk artışı getirilerek yukarıda bahsedildiği şekilde donatı dengesi bozulmakta ve imar planının uygulanma şansı ortadan kaldırılmakta, İmar Kanunu ve eki Yönetmeliklere aykırı hükümler getirilerek şehircilik ilkeleri ve planlama esasları yok sayılmaktadır. B - KIRAÇ 1., 2., 3. VE 4. ETAP PLAN NOTLARI YÖNÜNDEN: 1 – Esenyurt İlçesi, eski Kıraç Belediyesi sınırlarında 11.10.1995 ve 13.06.2003 tt’li Nazım İmar Planları bulunduğu alanda 28.08.2008 tt’li 1/5000 ölçekli Nazım İmar 244 Planları İstanbul Büyükşehir Belediyesince onaylanmış ve plan alanında revizyona gidilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanınca 20.11.2009 tarihinde onaylanan ve 04.01.2010- 04.02.2010 tarihlerinde askıya çıkarılan Kıraç 1,2,3,4 Etap 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planları kesinleşmiştir. Aynı Plan bölgelerinde Kıraç 1,2,3,4 Etap 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planları Büyükşehir Belediye Başkanınca 05.04.2010 tarihinde onaylanmış olup, askıya çıkarılarak yürürlüğe girmiştir. 2 – Dava konusu uygulama imar planı ilave notlarına esas Nazım İmar Planlarının Plan Notlarında kurum ve kuruluş görüşlerinin 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının yapım aşamasında alınacağı kayıt altına alınmıştır. Oysaki, genel arazi kullanış kararlarının ve yoğunluk bölgelemelerinin yapıldığı 1/5000 ölçekli nazım imar planı aşamasında da kurum görüşlerinin temin edilerek plan çalışmasında dikkate alınması gerekmektedir. Bu işlem Nazım İmar Planı Yapım sürecinde gerçekleşmediği gibi, dava konusu ilave plan notlarının hazırlanması sürecinde de gerçekleştirilmemiştir. Dava konusu plan ilave notlarına ilişkin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Tutanağında da ifade edildiği gibi, dava konusu İlave Plan Notlarına ilişkin kurum görüşleri alınmamıştır. Bu nedenle ilgili kurum ve kuruluş görüşlerinin dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı İlave Plan Notlarının yapım aşamasında elde edilmediği ve plan çalışmalarına girdi oluşturmadığı açıktır. Bu nedenle bu hususun netleştirilmesi ve eğer kurum görüşleri alınmadı ise kurum görüşlerinin temin edilerek dava konusu planın iptal edilmesi ve yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. 3 – Dava konusu 05.04.2010 onanlı 1/1000 ölçekli Kıraç 1., 2.,3. ve 4. Etap Uygulama İmar Planına ilave Plan Notlarının 1. Maddesinde “Bu plan sınırları dahilinde, parseller için verilen emsal değerine karşılık gelen emsal alanı diğer parsellere transfer edilebilir. Bir parseldeki emsal alanının transfer edilebilmesi için boş olması şarttır. Emsal alanı, net parsel alanı ile planda verilen emsal değerinin çarpılması ile elde edilen alandır. Planda emsal değeri verilmeyen 245 durumlarda 1/5000 ölçekli 1.Etap Nazım İmar Planında verilen yoğunluk değerine karşılık gelen emsal değeri itibara alınır. 1/5000 ölçekli planda verilen; 800 kişi/ha yoğunluk 2,00 emsale, 600 kişi/ha yoğunluk 1,50 emsale, 500 kişi/ ha yoğunluk 1,25 emsale, 400 kişi/ha yoğunluk 1,00 emsale karşılık gelir.” Denilmektedir. 2. Maddesinde ise “Emsal alanı transfer edilecek boş parseller, ilgili kurum lehine bedelsiz olarak terkin ve/veya devretilecektir. Bedelsiz olarak terkin veya devretilen parsellerde plan tadilatı ile bölgenin ihtiyaçlarına göre belirlenecek oranda kamuya ait; sosyo-kültürel, eğitim, sağlık, park, spor ve dini tesis fonksiyonları yer alacaktır. Bu alanların, bu maddede belirtilen fonksiyonların dışında başka bir amaçla kullanılmaması yönünde tapu kayıtlarına şerh düşülecektir.” Denilmektedir. Yukarıda belirtilen dava konusu plan notlarına benzer bir imar hakkı transferi kararı getiren diğer plan notlarında ise benzer hükümler yer almaktadır. 3. Maddede “Emsal alanı transferi aynı fonksiyon veya aynı fonksiyonlardan birini içeren parseller arasında gerçekleştirilir.” Denilmektedir. Dava konusu edilen 1., 2. ve 3. plan notlarının uygulanması ile plan alanları içerisinde sosyal ve teknik donatı dengesi bozulacaktır. Bu plan hükümlerinin uygulanması ile plan onama sınırı içinde yer alan yapılaşma baskısı yüksek olan alanlarda yapı yoğunlukları arttırılarak donatı dengesi bozulurken; imar hakkı transferi gerçekleştirilen alanlar, donatı alanlarının yoğunlaştığı bölgeler haline gelerek donatıların yapımı gerçekleşemeyecektir. Aynı zamanda bu alanlar çok seyrek yapılaşma ile karşı karşıya kalacak ve yapılaşma açısından doygun hale gelmediğinden gerekli altyapı yatırımlarının gerçekleşmesi engellenecektir. Parselleri üzerinde plan ile verilen yapılaşma haklarını kullanmak isteyenlerin bu haklarını kullanmaları, dolaylı yollardan engellenmiş olacaktır. Çünkü yapılaşma için gerekli alt yapı gereksinimlerinin karşılanması imkanı, yapı yoğunluğunun çok az olacağı bu alanlarda ortadan kalkacaktır. 4 – Donatı alanlarının transferine ilişkin ise 4. Maddede “Bir parselin bu plana göre tamamında veya bir kısmında bulunan donatı alanı, plan sınırları içerisinde kalan ve iskâna konu olan boş parsellere transfer edilebilir. Donatı transferinin yapılacağı parseller, transfer edilecek donatı alanından az olmamak şartıyla, ilgili kurum lehine bedelsiz olarak terkin ve/veya devretilecektir.” 5. Maddede “Donatı ve/veya emsal alanı transferine konu parsellerde sırasıyla; plan tadilatı, devir ve/ veya terkin ve tescil işlemleri yapılmadan ruhsat ve diğer uygulama işlemleri yapılamaz. Yol alanları donatı transferine konu edilemez.” Hükümleri yer almaktadır. Söz konusu ilave imar planı hükümleri uyarınca konu ile ilgili işlemlerin, 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı aşamasında çözülmesine yönelik uygulamalar gerçekleştirilmiş ve bu uygulamalar nedeniyle plan çalışmasının bütünlüğü bozularak sosyal ve teknik donatı dengesi ortadan kaldırılmıştır. Şöyle ki, plan notları ile getirilen donatı ve konut alanlarına ilişkin yapılaşma haklarının satın alınan diğer alanlara transferi, plan marifetiyle plan onama sınırı içinde düzenlenen alan içinde dengesiz yapılaşma haklarına neden olmakta ve belli fonksiyonların belli alanlarda kümelenmesi sorununu ortaya çıkararak donatı ve yerleşme dengesini bozmaktadır. Dolayısıyla alt ölçekli uygulama imar planına ilave sosyal ve teknik donatılara ait plan hükümleri, 1/5000 nazım imar planına aykırılık sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle, dava konusu ilave plan notları, 1/5000 ve 1/1000 Ölçekli İmar Planlarının hükümlerini geçersiz hale getirmekte ve planların uygulama olanağını da ortadan kaldırmaktadır. Dava konusu ilave plan notlarından, 4. ve 5. maddelerine ilişkin uygulamadan örneklere yer verilerek dava gerekçemiz aktarılırsa; plan onama sınırı içinde yer alan okul alanlarının satın alınan plan onama sınırı içindeki farklı bir alana transfer edilmesi, planlama esasları ve 3194 sayılı Kanun eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte tanımlanan hükümlere göre; mahalle ölçeğinde ve yürüme mesafesinde olması gereken bir donatının taşınmasını gerektirmektedir. Plan Onama sınırları içindeki mesafeler düşünüldüğünde bu şekilde gerçekleşecek olan bir transfer işlemi, plan çalışması ile düzenlenmesi zaruri olan bir eğitim donatısının uygulanmasını imkansız hale getirmektedir. Dava konusu plan notlarının uygulanması aynı zamanda, 3194 sayılı İmar Kanunu ile Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik uyarınca plan içinde yer alması zorunlu donatıların, plan onama sınırları ile tanımlanan alanda dengesiz dağıtılmasına neden olacaktır. Arsa değerlerinin ucuz ve altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmemiş olduğu konut alanları donatı alanları haline gelirken, yapılaşma baskısının yoğun olduğu alanlar donatı alanlarının yetersizliği nedeniyle sağlıklı bir kentsel çevre sunamayacaktır. 5 – Dava konusu plan notlarının uygulanması ile imar hakkı transferi ve donatı transferi adı altında plan dengesinin bozulmasının önü açılmış ve bu konu ile ilgili hükümlerin uygulaması ve uygulamanın yaratacağı problemlere ilişkin yeterince açıklık getirilmemiştir. Dava konusu plan hükümleri uyarınca, emsal veya donatı transferinin yapıldığı yerlerde bulunan parsellerdeki emsal değerleri artacağından, çevre nüfusu da artmış olacaktır. Dolayısı ile transferin yapıldığı çevrete planlanan nüfus kriterlerine göre ayrılmış olan donatılar, yetersiz durumda olacak; tersi durumda ise terki yapılan yerdeki parseller donatı alanına alınacağından bu alanlardaki donatılar ise ihtiyaçtan çok daha büyük olacaktır. Bu durum yoğunluklar sürekli yer değiştireceği için beraberinde ulaşım sorunları, altyapı sorunları v.b. birçok sorunu getirecek ve bölge için planın sağlıklı bir şekilde uygulanmasını mümkün kılmayacaktır. Bu nedenlerle kamu zarara uğratılacak ve plan bölgesinde kamu hizmetleri verilemeyecektir. Dolayısıyla, Esenyurt Kıraç 1.,2.,3. ve 4. Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na İlave Plan Notları şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı olmakla birlikte, Esenyurt Kıraç 1.,2.,3. ve 4. Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na İlave Plan Notları İmar Planı’nın uygulanmasındaki bütünlük ilkesini ortadan kaldırmaktadır. Bu şekilde yüksek yoğunluklu yapılaşma koşullarının sağlanması talebi ile 1/1000 ölçekli planlara ilave olarak getirilen dava konusu plan hükümleri, nüfusun artmasına ve donatı alanlarının azalmasına neden olacak nitelik taşıdığından; imar mevzuatımıza, şehircilik 246 ilkeleri ve planlama esaslarına aykırıdır. 6 - Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmeliğin 16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur” denmekte, 17. Maddesi’nde ise “Nazım planlar üzerinde gösterilen teknik ve sosyal altyapı alanlarının konum ile büyüklükleri, toplam standartların altına düşülmemek şartı ile uygulama planlarında değiştirilebilir.” hükmü getirilmektedir. Fakat dava konusu İlave Plan Hükümleri ile bu yönetmelik maddelerinin açıkça göz ardı edilmiş olduğu ortadadır. Yönetmelikte açıkça belirtilen “teknik ve sosyal donatı dengesinin” bozulmaması hükmü ihlal edilerek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı alanları azaltılmaktadır. Dava konusu hükümler “kamu yararının zorunlu kıldığı” işlemler değil, aksine kamu yararına aykırı işlemlerdir. Ayrıca, kentsel alanların donatı dengesini bozucu uygulamalar getirmeleri ve sağlıklı kentsel mekan üretimini imkansız kılmaları nedeni ile; kamuyu zarara uğratacak düzenlemelerdir. Yine Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmelik hükümlerinin 27. Maddesinde ise; ‘imar planında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi ve yerinin değiştirilmesine dair değişiklikleri zorunlu olmadıkça yapılamaz.’ hükmü de dava konusu plan hükümleri ile ihlal edilmektedir. Dava konusu plan hükümlerinin, açıkça görüldüğü üzere, konusu itibariyle böyle bir zorunluluk taşımadığı ve planlamada kamu yararı ilkesi ile bağdaşmadıkları ortadadır. İlgili maddede yer alan; “İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde ise değişikliğin yapılabilmesi için: “- İmar Planındaki durumun değişecek olan sosyal ve teknik altyapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırım için Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır. - İmar Planındaki sosyal ve teknik 247 altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir. Dini yapı alanlarına ilişkin planlarda ve değişikliklerinde il müftülerinin görüşü alınır.” hükümleri de bu aykırılığı doğrulamaktadır. 11. HAYDARPAŞA GARI ÜSKÜDAR ETABI İMAR PLANLARININ İPTALİ 10.10.2012 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 25.11.2011 gün ve 2731 sayılı kararı ile kabul edilen “ÜSKÜDAR İlçesi, Harem Bölgesi İle Haydarpaşa Liman Geri Sahası 1/5000 ölçekli, 19.06.2012 Tasdik Tarihli Nazım İmar Planı”nın öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir: Haydarpaşa Garı ve Limanı; Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden başlayarak İstanbul tarihinin çok önemli olaylarına tanıklık etmiş, uzun yıllar boyunca Anadolu’ya girişçıkış kapısı olmuş ve günümüzde de İstanbul ulaşımında büyük bir yolcu kitlesi için bir kilit noktası fonksiyonuna sahip, tüm Türkiye için ve uluslararası ölçekteki ulaşım fonksiyonuyla, çok önemli bir değer niteliği taşımaktadır. Bu bağlamda Haydarpaşa Gar Ve Liman Alanı İle Geri Sahası (Harem, Haydarpaşa ve Kadıköy), coğrafik konumu, eskiden beri yüklendiği ulaşım yükü (Harem Otogarı, Haydarpaşa Limanı, Denizyolları, Toplu Taşıma Durakları ve Haydarpaşa Garı) ve barındırdığı mevcut kullanımlar (tarihsel merkez) itibariyle İstanbul Metropoliten Alanının en önemli odak noktalarından birini oluşturmaktadır. Bölge Anadolu Yakasındaki en uç indirme-bindirme ve aktarma noktası olması sebebiyle, iki yaka arasındaki deniz, kara ve demiryolu taşımacılığının metropol içindeki en merkezi iki bölgesinden biridir. Gar ve Liman Alanı’nın geri sahası olarak adlandırılan, plan sınırları içinde bulunan ve Kadıköy Merkez Bölgesi’nin konut alanlarından bir kısmını içeren bölgede sit alanlarının yoğunluğu dikkati çekmektedir. Bütün bu değerler bir araya getirildiğinde Haydarpaşa Gar ve Limanı’nın Geri Sahası ile birlikte “korunmasının” gerekliliği ortaya çıkmaktadır. (Bu cümleler yargı konusu Plan raporundan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 14.01.2008 tarihli birleşiminde 2008/19 sayılı İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Şehir Planlama Müdürlüğünün yazısından aynen aktarılmıştır.) Ayrıca; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü arasında 1/5 000 Ölçekli Haydarpaşa Gar, Liman Ve Geri Sahası Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Ve 1/1000 Ölçekli Haydarpaşa Gar, Liman Ve Geri Sahası Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Yapımına ilişkin imzalanan 30.11.2007 tarihli protokol ile de; “Planlama alanı, Haydarpaşa Gar, Liman ve Geri Sahası sınırlarının tamamından oluşmakta olup, Üsküdar ve Kadıköy ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Planlama alanı bulunduğu konum itibariyle görsel ve tarihi kimlik açısından bir bütünlük arz eden Tarihi Yanmada, Galata, Beyoğlu, Beşiktaş, Kadıköy, Üsküdar ve Selimiye bölgeleri kapsamında kalmaktadır. Plan bölgesi kuzeyinde yer alan l. Ordu Komutanlığı Karargahı olan Selimiye Kışlası, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Haydarpaşa Askeri Hastanesi, Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Haydarpaşa Gar binası bölge açısından önemli bir tarihi ve bütüncül kimlik oluşturmaktadır”. denilerek İstanbul ve ülkemiz için kültürel, tarihi, doğal, ekonomik. sosyal, toplumsal değerler ve kamu yararı adına çok büyük bir önem taşıyan ve kamuya ait olan bu bölgenin planlama bütünselliğinin ve planlama ilkelerinin öneminin altı çizilmiştir. 1-Yargılama konusu ”1/5000 ölçekli Harem Bölgesi ile Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası Nazım İmar” Planı öncelikle planlama alanı sınırlarının saptanması açısından ilgili planlama teknik, ilke ve mevzuatına, planlamada eşitlik ilkesine, üstün kamu yararına aykırıdır. Haydarpaşa Garı ve Geri Sahası Kentsel Sit Alanının Tümünü Ve Etkileşim Sahalarını İçerecek Biçimde Yeniden Ele Alınması Bilimsel ve Hukuksal Bir Zorunluluktur. Ancak plan raporunda ve anılan protokolde de anılan bu gerçekliğe ve saptamalara karşın yargılama konusu olan 1/5000 ölçekli Harem Bölgesi ile Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası Nazım İmar Planı; Haydarpaşa Garı ile Kadıköy Merkez Bölgesi”nin planlama alanı birbirlerinden ve bölge bütünlüğünden kopartılarak askıya çıkartılmış olup mülkiyet dahil her açıdan bütünsellik içeren bir alanda; “Harem Bölgesi ile Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası’nın ayrı bir Nazım İmar Planı kapsamında değerlendirilmesi planlama usullerine ve hukukuna aykırı bulunmakta ve planların bir bütünlük içinde değerlendirilmesine olanak tanımamaktadır. Plan raporunda da belirtildiği ve yukarıda da aktarıldığı gibi Haydarpaşa Gar ve Liman Alanı’nın geri sahası olarak adlandırılan, kentsel ve tarihi sit bölgesi ile Üsküdar, Kadıköy Merkez Bölgesi’nin yoğunluklu sit alanlarının bulunduğu. Bütün bu değerler bir araya getirildiğinde Haydarpaşa Gar ve Limanı’nın Geri Sahası ile birlikte “korunmasının” gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca; “Haydarpaşa Gar, Liman ve Geri Sahası ile Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı” Planından soyutlanarak yapılan yargı konusu planların ; korumacılık ilkelerine ters düşeceği ve spekülatif baskıları tetikleyeceğinin açık olduğundan bahisle böylesine bir plan çalışmasının bölgedeki siluetinin devamlılığından ve yakın çevresindeki yukarıda da anılan önemli kültürel varlıklarından da soyutlanmayacağının bilimsel ve hukuki bir gereklilik olduğu son derece açıktır. Bu nedenle yargılama konusu planın öncelikle usul açısından iptal edilerek; “Planlama alanını çevreleyen kıyıdaki ve siluete giren yamaçlardaki tüm kültür varlıkları ve sit alanı dokusu dikkate alınarak, Alandaki anıt yapılar ve tarihi gümrük, liman, gar, demiryolu hatları ve iskele yapıları öne çıkarılarak, Sit bölgesinde kalan öneri planların koruma anlayışı çerçevesinde irdelenebilmesi için mevcut ve kaybedilmiş kültür varlıklarının belgelenerek ve restitüsyon projeleri hazırlanarak, Kıyı şeridi ve geri bölgesinin görsel ve işlevsel ilişki kurularak, İşlev ve yapı yoğunluğu SİT alanının taşıma kapasitesi kapsamında düşünülerek, yasal bir gereklilik olarak hazırlanması gereken 1/5000 248 ve 1/1000 ölçekli Haydarpaşa Liman Ve Gar Geri Sahası Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planları” olarak etkileşim sahaları ile entegre edilerek hazırlanması gerekmektedir. Özellikle de; İstanbul VI No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 02.12.2010 tarih ve 3120 sayılı Kararı’nda; (1) Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 12.03.1977 gün ve 9728 sayılı Kararı ile tespit ve ilan edilen Harem-Salacak ve Şemsipaşa Doğal Sit Alanı’nın (Ağaçlıklı Sırt) plana işlenmesi; (2) 1335 ada, 90 parseldeki çınar ağacının korunması gerekli anıt ağaç olarak tescil edilmesi; (3) Tescilli yapı ve tescilli parsel lejantının iptal edilerek, kültür varlığı lejandı olarak düzenlenmesi; (4) Tescilli Kültür Varlıkları’nın 1/1000 plana işlenmesi ve yok olan kültür varlıklarının tespitinin yapılarak 1/1000 plan aşamasında Kurula sunulması; (5) Teklif plan paftasında 1312 adanın doğusundan geçen 20 m.’lik yolun halihazırdaki güzergahı dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi; teklif planda önerilen 20 m.’lik yolun ihtiyaç durumuna göre 1/1000 ölçekli planda değerlendirilmesi; (6) Mülkiyet Analizi’nde Askeri Alan olarak belirtilen alanda, ticaret (B rumuzlu alanın bir kısmı) ile AKOM önerildiği görüldüğünden, bu alanlara ilişkin mülkiyet bilgisi, askeriyenin bu alanlara ihtiyaç durumuna ilişkin görüşünün istenmesi; 7) C rumuzlu alana plan notunda 27.50 m. yükseklik önerildiğinden, bu alana ilişkin kot ve siluet çalışmalarının iletilmesi; (8) Kıyı kenar alanında kalan yapılaşmalarda Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkisi konusunun açıklığa kavuşturulması maddelerinin Karara bağlanmasına karşın; “1/5000 ölçekli Haydarpaşa Gar, Liman ve Geri Sahası ile Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı” sınırları içerisinde kalan; İstanbul VI Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün ilgi (h) yazı eki Kararı’nda plana işlenmesi istenen Harem-Salacak ve Şemsipaşa Doğal Sit 249 Alanı, yargılama konusu plan sınırlarına dahil edilmemiştir.(Ek-1) 2- Davalı İdarenin İşlemi Neden, Konu ve Maksat Yönünden Hukuka, İmar Mevzuatına; Planlama, Şehircilik ve Korunması Gerekli Kültür Varlıklarının ve Sit Alanlarının Korunması İle İlgili Evrensel ve Ulusal Planlama Teknik ve İlkelerine, Planlamada Eşitlik İlkesine ve Kamu Yararına Aykırılıklar İçermektedir. Örnekler 1. Söz konusu proje alanı tümüyle kamu mülkiyetindedir. Konumunun stratejik önemi nedeniyle, alanın kamu mülkiyetinde kalması gerekmektedir. Bu çerçevede, TCDD’nin, alanın mülkiyetini kamu yararına kullanma amacıyla devretmemesi gerekmektedir. Bu konu; ayrıca gerek İstanbul bütünün gerekse Anadolu Yakası’nın yoğunluk verileri, boşluksuz dokuları ve açık alan gereksinmeleri bağlamında da büyük önem taşımaktadır. Planlama alanının kamu mülkiyetinde kalmasıyla birlikte, Tarihi, kültürel, coğrafi ve stratejik önemi nedeniyle, İstanbul metropoliten alanının tümüne hizmet edecek ve toplumsal faydayı en üst noktaya taşıyacak şekilde bir kamusal açık alan kullanımı yaklaşımı benimsenmelidir. Kentsel belleğe katkı sağlayacak ve onu sürekli canlı tutacak; endüstriyel miras kavramını koruyarak öne çıkaracak ve bu mirası kamuya en iyi şekilde sunacak bir alan olarak da işlevlendirilmeli ve tasarlanmalıdır. Oysaki; yaklaşık sekiz yıldır süregelen bu talihsiz planlama operasyonun da ki tek amaç tamamıyla TCDD ve hazine mülkiyetinde olan İstanbul ve ülkemiz için son derece önemli bu stratejik tarihsel ve kültürel alanı sadece kısa vadeli ekonomik çıkarlar adına satış kabiliyetini sağlayan işlevler ile donatılması için planlama aracını amacı dışında kullanmak olmuştur. Bu konudaki en büyük kanıt ise; planın karar günü ile nereteyse aynı zamanda TCDD İşletmesi Yönetim Kurulu’nun 12 Eylül 2012 tarihinde yaptığı toplantıdaki “Haydarpaşa. Gar, Liman ve Geri sahasında Kuruluşumuz mülkiyetinde bulunan yaklaşık 1.000.000 m2 taşınmazın, İstanbul’un kültürel ve sosyal yapısıyla bütünleşerek ülkemiz ve Kuruluşumuz açısından gelir getirici yönden değerlendirilmesine yönelik olarak 4046 Sayılı Kanun ile 5793 sayılı kanunun (Değişik 5335 sayılı kanunun 32. maddesi) 43.maddesi kapsamında değerlendirilmesi amacıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilmesi için Genel Müdürlüğe yetki verilmesi hususu olmuştur. Kamu kullanımına yönelik donatı alanları için tahsis edilebilecek kısıtlı sayıda gayrimenkul kalmış olan bir kentte, kamu kurumlarının mülkiyetinde yer alan arazilerin Turizm Konaklama Kültürel Tesis Alanı, Turizm-Ticaret Alt Bölgesi, Turizm-Ticaret Alanı lejantı ile ofis alanı, konaklama ve ticaret gibi özelleştirmeye konu olacak fonksiyonlara ayrılması kamu yararının gözetilmediğinin göstergesidir. 2. Plan Uygulama Hükümlerinin 2.1.2 LİMAN ALT BÖLGESİ kısmında:“2.1.2.1. Liman Alanı, ulusal ve uluslararası yolcu taşımacılığına hizmet verilecek şekilde düzenlenecektir. Denilmektedir. Türkiye’nin ve İstanbul’un en önemli limanı olan Haydarpaşa Limanı, ekonomik açıdan da bölge için vazgeçilmez durumdadır. Bölgenin en büyük limanı olmasının yanı sıra konteynır taşımacılığının yapılabilmesi için en uygun limanı olan Haydarpaşa Limanı Boğaz güvenliği açısından ve stratejik açıdan da önemlidir. Bilindiği üzere boğazdan geçen gemiler ve özellikle de tankerler yoğun bir deniz trafiği oluşturmakta ve zaman zaman da bu yoğunluktan dolayı denizde kazalar yaşanmakta, can ve mal kayıpları oluşmaktadır. Bu kazalara Haydarpaşa Limanı’nda bulunan araçlar ve özellikle söndürenlerle doğrudan denizde müdahale edilebilmektedir. Haydarpaşa Limanı’nın bu misyonu, İstanbul halkını bugüne kadar birçok tehlikeden kurtarmıştır. Aynı şekilde Haydarpaşa limanı milli güvenlik ve afetler durumundaki müdahaleler açısından da stratejik olarak çok önemlidir. Bu nedenle böylesine önemli bir işlevi üstlenmiş bulunan Liman konusunda işlev değişikliklerinin plan raporunda dahi ekonomik, kentsel ve ekolojik her hangi bir inceleme ve irdeleme yapılmadan sadece üst idari mercilerin verdikleri kararlara bağlı olarak değiştirilmesi planlama ilke ve hukuku ile kamu yararına aykırı bulunmaktadır. Ayrıca; Haydarpaşa Limanı’nın ulusal ve uluslararası yolcu taşımacılığına hizmet verilecek şekilde düzenlenmesi, bu tip taşımacılığa hizmet eden gemilerinin boyutları ve kent siluetine yapacakları olumsuz etkiler de göz önüne alındığında, bu işlevin bu alan için sakınca taşıyabileceği açıktır. Ayrıca yapılan bütün arama ve danışma toplantılarında Haydarpaşa limanının uluslararası büyük yolcu gemileri için uygun olmadığı da kayıt altına alınmıştır. Bu nedenle söz konusu plandaki liman tanımı ve ilgili notların alanın zemin, ekolojik, oşinografik, İstanbul’un doğal tarihi kentsel ve siluet yapısı göze alınarak ve yeniden ele alınması ve kararların netlikle düzenlenmesi şehircilik ve planlama ilkeleri ve Kamu yararı açısından önem arz etmektedir. 3. Kamu kullanımına açılması gereken bu önemli açık alanlarda, yapılaşma koşulu dahi belli olmayan ve gelişme eğilimi Kentsel Tasarım Rehberine ve kentsel tasarım projelerine bırakılan bir sistemde planlanması ile kamu zarara uğratılmaktadır. Söz konusu plan değişikliğinin kamu yararı taşımadığı, tersine kamuyu zarara uğrattığı gerekçesi ile iptali gerekmektedir. Ayrıca; Bir alanın kentsel tasarım projesine konu olabilmesi ancak uygulama imar planı hüküm ve kararları doğrultusunda saptanabilir. Bu konuda alınmış yargı kararlarına aykırı olan planlama, tasarım ilişki ve hiyerarşisini bozan, koruma amaçlı uygulama imar plan karar ve süreçlerini yok hükmüne indirerek nazım imar planı ölçeğinden doğrudan tasarım ve uygulama ölçeğine geçişi sağlayan maddenin veya sözcüğüyle başlayan kentsel tasarım projeleri ile ilgili tüm bölümlerin iptali gerekmektedir. 3194 Sayılı Kanunun 5’inci maddesinde “nazım imar planı”nın tanımı şu şekilde yapılmaktadır: “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemleri ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla 250 açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.” Söz konusu kanunda uygulama imar planı “tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır” şeklinde tanımlamaktadır. Dava konusu Nazım İmar Planı’nda ise bu tanımlara uyulmayarak; imar planlarının temelini oluşturan fonksiyon alan ve oranları, yer seçimleri, nüfus ve donatı hesapları, fonksiyon kapasite ve büyüklüklerine göre ulaşım düzenlemeleri; parsel üzerindeki yapılaşma koşulları Avan projeye ve imar mevzuatınca yapılaşma koşullarının belirlenmesi yönünden hiçbir geçerliliği bulunmayan Kentsel Tasarım Rehberi’ne göre belirlenmektedir. Bu durum, 3194 sayılı İmar Kanununda ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte yer alan imar plan tanımlarına uygun olmadığından, dava konusu Nazım İmar Planı’nın mevzuatımıza aykırı olduğu açıktır. 4. Yapı ve nüfus yoğunluğunun doyma noktasını çoktan aşmış olduğu bölgede, son derece sınırlı miktarda açık alan bulunmaktadır. Olası bir afet durumunda Haydarpaşa alanının toplanma ve sığınma noktası olarak tasarruf edilmesi kamu yararı ve can güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle alandaki yapılaşma yoğunluğunun son derece sınırlı tutulması ve kamusal açık alan özelliğinin korunması gerekmektedir. Oysaki Plan Uygulama Hükümlerinin 2.1.3. Turizm Ticaret Alt Bölgesi kısmında; 2.1.3.1. Turizm-Ticaret Alt Bölgesi karma kullanımlara konu olacaktır. Bu işlevler turizm, ticaret, ofis alanlarını içerecektir. Bölgede yer alacak konaklama tesisleri alanın en az %60’ını teşkil edecektir. 2.1.3.2. Turizm Ticaret Alt Bölgesi, ticaret, hizmet ve konaklama alanlarından oluşmaktadır. Bu alanlarda, ticari hizmet veren, büro, lokanta, çarşı, banka vb. yapılar ile eğlenme, dinlenme, 251 konaklama ve pansiyon alanları, turizm acentesi gibi hizmet birimleri ve rekreasyon alanları yer alabilir. 2.1.3.3. Turizm – Ticaret Bölgesi’nde yapılaşma koşullarındaki ana ilke; kıyı alanları ile bütünleşecek, kentsel kimliği ile uyumlu ve silüetin korunmasını sağlayan tasarımların oluşturulmasıdır. Turizm Ticaret Bölgesinde Emsal 1.50’dir. Planda A rumuzu ile belirtilen Turizm Ticaret Alanları için yapılarda en fazla yükseklik 5 kattır. Planda B rumuzu ile belirtilen Turizm Ticaret Alanları için yapılarda en fazla yükseklik 4 kattır. Planda C rumuzu ile belirtilen Turizm Ticaret Alanı için yapıların yüksekliği deniz seviyesinden itibaren 27 metre kotunu aşmayacaktır. Maddeleri yer almaktadır. 5. Plan hükümleri incelendiğinde Turizm Ticaret Alt Bölgesinde kentin ve bölgenin veri ve ihtiyaçlarına göre değil ihtiyacına göre değil sadece emlak yatırımlarına konu olabilecek karma fonksiyonların yer aldığı ve kesin hükümlere yer verilmediği görülmektedir. A ve B Rumuzlu alt bölgelerde yüksekliğin metre olarak değil kat adedi olarak verilmesi uygulamada silüet ve yapılaşma yoğunluğu açısından sakınca arz edebilecek nitelikte bir plan hükmüdür. Oysaki, plan kararlarının nesnel ve bilimsel veri ihtiyaçlara ve kamu yararına dayanması bilimsel ve evrensel bir zorunluluktur. Söz konusu Plan hükümlerinin iptali gerekmektedir. 6. 1/5.000 ölçekli Harem Bölgesi ile Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası Nazım İmar Planı Raporunda Açık ve Yeşil Alanlar için; Aktif Yeşil Alanlar içinde: park ve dinlenme alanları, rekreasyon alanları ve kentsel açık alanlar önerilmiştir. Söz konusu alanlar boyunca yaya sirkülasyonunu ve aktivite sürekliliğini sağlayacak, emsale dahil olmayan geçici ve takılıp sökülebilen hafif malzemeden, bodrumsuz, büfe, kafeterya, geleneksel el sanatlarına yönelik satış birimleri vb. gibi günübirlik turizmi destekleyen tesisler yapılabileceği açıklanmasına; Ayrıca; plan raporunda belirtildiği üzere; Deprem riski altında olan çalışma alanında özenli planlama çalışmalarının yapılması, yapı ve nüfus yoğunluğunun düşük tutulması. Deprem sonrasında hizmetlerin ulaştırılabilmesi için açık yeşil alan sistemlerinin geliştirilmesi. Kıyılarda yer alacak kullanımların, kıyılardaki dolgu alanlarının deprem sırasındaki zemin davranış özellikleri, tsunami tehlikesi, zemin sıvılaşması gibi faktörler göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerekli olmasına rağmen yargılama konusu plan notları ile; “Planda bulunan aktif yeşil alanlarda her bir tesisin taban alanı 500m2’yi, Emsal: 0,03’ü ve h:2 kat yapılaşma değerini aşmamak koşulu ile sosyal kültürel tesisler yapılabilir. Aktif yeşil alan olarak belirlenen bölgelerde zemin-altı geçiş güzergahında ticari birimler ve otopark yapılabilir.” Şeklinde açık bir şekilde yapılaşmaya açılmıştır. Ayrıca tümü ile liman için yapılmış dolgu alanları üzerinde yer alan bu bölge sadece şehircilik ilkeleri ve kıyı kullanım hukuku açısından değil zemin yapısı açısından da planla öngörülen yapılanmaya müsait değildir. Bu konuda bir başka olumsuz örnek ise Harem Otogar Bölgesinde önerilen dini tesis ve İstanbul’un yeni simgesi niteliğin de olacağı bildirilen kültür tesisi ile ilgili karardır Çalışma alanı gerek konum ve gerekse yapı itibariyle İstanbul’un gelişiminden bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla verilecek fonksiyonların gelecekte İstanbul içinde bu alana ne tür özellikler getireceğinin de düşünülmesi gerekmekte denildiği ve alanın zemin ve siluet özellikleri açık olarak belirtildiği halde; planda demiryolu deniz ve karayolu ulaşımı ile entegre olarak çalışan Harem Otogarı, bu fonksiyon için yeni bir alandan söz edilmeden kaldırılmış yerine yapılanmaya müsait olmayan kıyı ve dolgu alanında siluet ve yapılaşma yoğunluğu endişesi gözetilmeden simgesel yapılar önerilmiştir. Tüm bu hususlar plan raporu ve plan notları arasındaki çelişkiyi yansıtmakla kalmamakta ve ilgili imar yasa ve mevzuatı ile şehircilik ilke ve hukuku ile kamu yarına ve yerleşik yargı kararlarına, kamu yararı ve güvenliğine de aykırı bulunmaktadır. Yukarıda ayrıntıları ile, plan hükümleri ve kararlarından örnekler vererek açıklanmaya çalışıldığı gibi; davalı idarenin işlemi neden, konu, maksat ve içerik yönünden hukuka, koruma ve imar mevzuatına; planlama, şehircilik ve planlama teknik ve ilkelerine; planlamada eşitlik ilkesine ve üstün kamu yarına aykırılıklar taşımakta ve maddi hatalar barındırmaktadır. Uygulamanın devam ettirilmesi halinde ise geri dönüşü mümkün olmayacak zararlara neden olunacaktır. 12. 3. KÖPRÜ 16.10.2012 Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 04.06.2012 tarihinde onaylanan ve 24.07.2012- 24.08.2012 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediye’sinde askıya çıkarılan; • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Beykoz İlçesi Riva-İshaklı Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Beykoz İlçesi Poyrazköy Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Eyüp İlçesi Odayeri Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Pendik İlçesi Kurtköy Bağlantısı Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Pendik İlçesi Kurtköy Bağlantısı Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Sarıyer İlçesi Uskumruköy-Demirciköy Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Tuzla İlçesi Akfırat-Tepeören Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Büyükçekmece İlçesi Karaağaç Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • “Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Silivri İlçesi Küçükkılıçlı Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Silivri İlçesi Fenerköy Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli 252 Çatalca İlçesi Subaşı Bağlantısı Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Çatalca İlçesi Çatalca Merkez Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Arnavutköy İlçesi Nakkaş Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Arnavutköy İlçesi Hadımköy Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Başakşehir İlçesi İstoç Bağlantısı Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Başakşehir İlçesi Başakşehir Geçişi-Ispartakule Bağlantısı Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Sancaktepe İlçesi Paşaköy-Mimarsinan Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği • Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Sultangazi İlçesi Habipler-Hasdal Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği Planlarının öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile TMMOB Mimarlar Odası (İstanbul Büyükkent Şubesi), TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB Harita Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB Makine Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB Orman Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB Peyzaj Mimarları Odası (İstanbul Şubesi) ile birlikte dava açılmıştır. Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir: I. YARGILAMA KONUSU İDARİ İŞLEMİN NİTELİĞİ 1-) Bilindiği gibi, 1/100 000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 13.02.2009 tarihli toplantısında oy çokluğu ile kabul edilmiş;15.06.2009 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından da onaylanarak, 17.07.2009 tarihinde askıya çıkarılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye 253 Meclisi’nin 16.06. 2010 tarihli toplantısında ise, 1/100 000 ölçekli planın Plan Uygulama Hükümleri üzerinde değişiklik yapılmış; oy çokluğu ile meclisin onayından geçen bu değişiklikle, Plan Uygulama Hükümleri’nin “Plan’da ölçek sebebiyle gösterilmeyen ulaşım sistemi projeleri, plan’ın bütünlüğüne ve ilkelerine uygun olarak alt ölçekli plan çalışmalarında değerlendirilecektir.” biçimindeki 8.4.9.1. maddesinde yer alan “ölçek sebebiyle” ibaresi iptal edilerek, madde, “8.4.9.1. Plan’da gösterilmeyen ulaşım sistemi projeleri, plan’ın bütünlüğüne ve ilkelerine uygun olarak alt ölçekli plan çalışmalarında değerlendirilecektir.” biçimine getirilmiş; yeni bir madde olarak da , “8.2.17. İlave Boğaz Geçiş ve güzergahları alt ölçekli planlarda değerlendirilecektir.” hükmü ilave edilmiştir. Yapılan bu değişikliklerle, planlama ilkelerine ve imar mevzuatına aykırı biçimde, arazi kullanım kararları ile ulaşım kararları bütünselliği bozulmuş; Plan Hükümleri’nin 8.4.9.1. maddesinden “ölçek sebebiyle” ibaresinin çıkarılmasıyla, 1/100 000 ölçekli planda yer almayan ve hatta planın retdettiği ulaşım kararlarını, planlama ilkelerini ve imar mevzuatını çiğneyerek, “üstten inmeci biçimde”, uygulamaya geçirilebilmesinin yolu açılmış; ilave edilen “8.2.17. İlave Boğaz Geçiş ve güzergahları alt ölçekli planlarda değerlendirilecektir” hükmü ile de, mevcut Boğaz Köprülerinin yarattığı geri dönülmez tahribatlar açıkça göz ardı edilerek, üst ölçekli planda yer almamasına karşın, 3. Boğaz Köprüsü’nün ve karayolu tüp geçişinin değil, istendiği anda 4., .5, 6. ve daha da fazla sayıda boğaz geçişlerinin de hayata geçirilmesinin yolu açılmıştır. “Boğaz geçiş ve güzergahları”, İstanbul’un tüm ulaşım ağını ve dolayısıyla da arazi kullanım kararlarını değiştirecek bir konudur. Dolayısıyla, ilave Boğaz geçiş ve güzergahları gibi bir konuda plan kararlarının alt ölçekli planlara bırakılması çevre düzeni planını işlevsiz kılmaktadır. Plan Uygulama Hükümleri’nin “ 8.2. GENEL HÜKÜMLER” başlığı altında, 8.2.1 maddesinde, “Bu plan, plan paftaları, plan hükümleri ve plan raporu ile bir bütündür.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm, planlamanın temel ilkelerinden birini açık biçimde vurgulamaktadır. Bu çerçevede, 1/100 000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın Plan Uygulama Hükümleri’nde yapılan söz konusu değişiklik ve ilavenin plana ve plan raporuna açıkça aykırı olmasının bu bütünlüğü, planı geçersiz kılacak biçimde, parçaladığı ve yok ettiği açıktır. 1/100 000 ölçekli planda üçüncü bir karayolu Boğaz geçişine ve otoyoluna kesinlikle yer verilmemekte; Plan Raporu’nda, karayolu ulaşımının ve karayolu Boğaz geçişlerinin İstanbul üzerinde yarattığı tahribatı açık biçimde vurgulanmakta, yeni bir karayolu boğaz geçişi kesinlikle retdedilmektedir. Bu çerçevede, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın Plan Uygulama Hükümleri’nde yapılan söz konusu plan hükmü değişikliği ve getirilen ilave hüküm imar mevzuatına ve planlama esaslarına açıkça aykırıdır ve müvekkil Odalar tarafından, anılan değişiklik ve ilavenin iptali için dava açılmıştır. 2-) 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Plan Uygulama Hükümleri’nde yapılan değişiklik ve getirilen ilave hüküm ile, alt ölçekli planlarda Çevre Düzeni Planına aykırı kararların alınmasının önü açılmış; söz konusu bu Meclis kararından hemen bir gün sonra, bu karara dayanarak, Ulaşım Daire Başkanlığı’nın Kuzey Marmara Otoyolu’nun İstanbul İli sınırları içerisinde kalan kısmına ilişkin 1/25.000 ölçekli plan teklifi, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 17.06.2010 günkü oturumunda yine oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Bu, adına “1/25.000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı” denilmiş olsa da, imar mevzuatındaki plan tanımları ile hiç bir ilgisi olmayan , içinde tek bir arazi kullanım kararının bile yer almadığı, sadece ve sadece Boğaz Geçişi ve çevre yollarının İstanbul İl sınırları içinde kalan kısmının gösterildiği bir güzergah şemasıdır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan Nazım İmar Plan tanımı, durumu açıkça ortaya koymaktadır: “TANIMLAR: Madde 5 - Bu Kanunda geçen terimlerden bazıları aşağıda tanımlanmıştır. Nazım İmar Planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.” 1/25.000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı üst ölçekli plan niteliğinde ve uyulması zorunlu olan Çevre Düzeni Planına da aykırıdır. Müvekkil odalar tarafından, “1/25 000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara otoyolu Nazım İmar Planı”na da iptal davası açılmıştır. 3-) 1/25 000 ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı’nın iptali için açılan davalar sürmekte iken, bu kez, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde, otoyola ilişkin 1/5000 ölçekli 17 adet nazım imar planı değişikliği askıya çıkarılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre, bu plan değişiklikleri Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 04.06.2012 tarihinde onaylanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne gönderilmiş; Belediye tarafından da 24.07.2012 tarihinde askıya çıkarılmıştır. Kuzey Marmara Otoyolu ile ilgili plan değişiklikleri olarak sunulan bu sözde planlar, 1/25 000 ölçekli güzergah üzerinde yapılan kısmi değişiklikleri içermektedir ve nasıl ki, 1/25 000 ölçekli güzergah planı, adına “1/25.000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı” denilmiş olsa da, imar mevzuatındaki plan tanımları ile hiç bir ilgisi olmayan , içinde tek bir arazi kullanım kararının bile yer almadığı, sadece ve sadece Boğaz Geçişi ve çevre 254 yollarının İstanbul İl sınırları içinde kalan kısmının gösterildiği bir güzergah şeması ise, bu kısmi değişiklikler de, aynı nitelikte, “plan değişikliği” tanımı ile hiçbir ilişkisi olmayan, sadece ve sadece kısmi güzergah değişiklikleridir. Söz konusu bu 17 kısmi nazım imar planı değişikliğinin asıl önemli ve kendisini baştan geçersiz kılan tarafı da, olmayan bir planın değişikliği şeklinde onaylanıp askıya çıkarılmış olmalarıdır. Kuzey Marmara Otoyolu’nun askıya çıkmış olan resmi nazım imar planı 1/25 000 ölçeklidir. Söz konusu kısmi güzergah değişiklikleri ise 1/5000 ölçeklidir. Oysa 1/5000 ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı diye bir plan mevcut değildir. Bu durumda, söz konusu plan değişiklikleri olmayan bir plan üzerinde yapılan değişiklikler durumundadır ve bu durumda, olmayan bir şey üzerinde kısmi değişiklikler yapmanın ne anlama geldiği ve nasıl yapılabildiği ciddi birer soru olarak ortada durmaktadır. Söz konusu 17 plan değişikliği toplamının güzergahın tümünü değil, , sadece belli noktalarını kapsadığı da düşünüldüğünde, olmayan bir 1/5000 güzergahın bir kısmının tadilatının, teknik olarak da nasıl yapılabildiğini anlamak mümkün değildir. Ayrıca, olmayan bir 1/5000 planın üzerinde değişiklikler yapılıp bu kısmi değişiklikler askıya çıkarılırken, geçerli olan 1/25 000 ölçekli planın üzerinde hiçbir değişiklik yapılmaması ve bu plandaki güzergahın aynen kalması, yani hala ve aynen geçerli olması da diğer bir aykırı durum yaratmaktadır. Görüleceği üzere, burada imar mevzuatına, planlama ilkelerine ve tekniğine çok açık aykırılıklar söz konusudur. II. YARGILAMA KONUSU İDARİ İŞLEM PLANLAMA TEKNİĞİNE, ŞEHİRCİLİK İLKELERİNE, KAMU YARARINA VE HUKUKA AYKIRIDIR. a-) 1/100.000 ÖLÇEKLİ İSTANBUL ÇEVRE DÜZENİ PLANI AÇISINDAN DEĞERLENDİRME 255 Yukarıda da vurgulandığı gibi, 3. Köprü ve Çevre Yollarını Oluşturan “1/25 000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı” nın iptali için açılan davalar sürerken, Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı tarafından bu güzergah üzerinde 1/5000 ölçekli 17 adet kısmi değişiklik yapılıp onaylanmış ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından askıya çıkarılmıştır. 3. Köprü ve çevre yollarının İstanbul için geri dönülmez sakıncalı sonuçlar doğuracağı çok açıktır ve bu husus hem İstanbul’un bir üst planı olan 1/100 000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, hem de bir çok araştırma ve raporda açıkça ortaya konmuştur. Bu konuda, 1/25 000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı’nın iptali için açtığımız dava dilekçesinde detaylı açıklamalar yapılmış olup, bu açıklamalar, aynı güzergahla ilgili kısmi değişiklikleri içeren söz konusu 17 adet 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin iptali için açtığımız davalarda da yer alacaktır. Bilindiği gibi, tüm planlar bir üst ölçekli plana uymak zorundadır ve bu uyumlu olma zorunluluğuna Plan Hiyerarşisi denmektedir. Buna göre, alt ölçekli planlarda, üst plan olan 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na uyulması zorunludur. 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planında 3. Köprü yer almadığı gibi, Plan Raporu’nda, karayolu ulaşımının ve karayolu Boğaz geçişlerinin İstanbul üzerinde yarattığı tahribat açık biçimde vurgulanmakta, yeni bir karayolu boğaz geçişi kesinlikle retdedilmekte ve planın bu konudaki temel yaklaşımı vurgulanmaktadır. 15.06.2009 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’nda yer alan ulaşımla ve karayolu boğaz geçişleri ile ilgili şu değerlendirmeler bu durumu açık biçimde ortaya koymaktadır: • “BÖLÜM 4. SWOT ANALİZİ “ başlığı altında, “Ulaşım Swot Analizi” tablosunun (sf. 362) “Tehditler” bölümünde, “Tepeden inme merkezi projeler (3. Köprü önerisi)” vurgulaması yer almaktadır. • “BÖLÜM 6. PLANLAMA YAKLAŞIMI ... 6.2. İSTANBUL İL ÇEVRE DÜZENİ PLANI YAKLAŞIMI ... 6.2.4. HEDEFLER VE STRATEJİLER ... HEDEF 3. İSTANBUL’UN MEKANSAL GELİŞİMİNİ, ÇEVRESEL, EKONOMİK VE TOPLUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DOĞRULTUSUNDA KENTSEL İŞLEVSEL BÜTÜNLEŞMEYİ SAĞLAMAK ... Ana Strateji 7. Ulaşım Kararlarını Plan Kararları ile Uyumlu Olarak Geliştirmek (sf.535-536) - Öncelikle araçların değil insanların ekonomik ve hızlı ulaşımının sağlanması - İstanbul genelinde demiryolu ve denizyolu ağırlıklı, yüksek kapasiteli, kaliteli ve ulaşım türlerinin entegre edildiği toplu taşıma ağırlıklı bir ulaşım sisteminin kurulması ... - Kuzeye gelişimi tetikleyecek, kentin doğaltarihi yapısını bozacak ve uzun dönemde ilave ulaşım sorunları oluşturacak ulaşım ve yerleşim kararlarından kaçınılması 6.2.5. MAKROFORM 6.2.5.2. Makroform Riskleri ve Temel Makroform Stratejileri Jeolojik Açıdan Sakıncalı Alanlara Doğru Gelişim ... Strateji Alternatif-2: Ulaşım sisteminin mevcut yapıda gelişmesinin devam etmesi ve Ana Yerleşim Kütlesi’nin kuzeye doğru büyümesi halinde, çevresel sürdürülebilirlik tehlikeye girecek ve organizmanın büyük zarar görmesine yol açılacaktır.”(sf. 549) • “BÖLÜM 7. PLAN KARARLARI VE GEREKÇELERİ ... 7.8. İŞLEVSEL BAĞLANTILAR 7.8.1. ULAŞIM (sf. 666-667) ... Diğer yandan, arazi kullanım planları ile ulaştırma arasındaki ilişkileri iyi anlayarak ve kentin gelecekteki arazi kullanım yapısını doğru planlayarak gelecekteki ulaşım taleplerini azaltmak; diğer bir deyimle birçok ulaşım sorununun ortaya çıkmasını önlemek mümkündür. Plan kararları geliştirilirken, arazi kullanımulaşım ilişkisini göz ardı etmeyen, ulaştırma altyapı yatırımlarının kentin gelecekte öngörülen arazi kullanımının biçimlendirilebilmesi için bir araç olarak kullanıldığı, sürdürülebilir kentsel gelişmeye olanak sağlayan sürdürülebilir ulaşım planlama yaklaşımı benimsenmiştir. Tüm bu değerlendirmeler doğrultusunda, aşağıdaki ana ilkeler ve politikalar esas alınmıştır: - Kentin gelecekteki ulaşım sistemi, araçların değil insanların en ekonomik, hızlı ve güvenli bir biçimde ulaşımına öncelik verilerek planlanmıştır. Bu amaçla, toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi ve kullanımının özendirilmesi ilkesi benimsenmiştir. - Kentin doğrusal, kademelendirilmiş, çok merkezli ve sıçramalı gelişimini destekleyecek yüksek kapasiteli raylı ve denizyolu ağırlıklı toplu taşıma sistemi öngörülmüştür. Böylece kentin doğu-batı yönlü gelişme kurgusu çerçevesinde iki yakada önerilen yeni merkez ve gelişme alanlarında hızlı ve yüksek kapasiteli raylı sisteme dayalı ve toplu taşıma öncelikli ulaşım sistemleriyle, nüfusun alana yerleşimi kontrol edilebilecektir. ... 7.8.1.1. Karayolu Ulaşım Sistemi (sf.668) ... İstanbul’un doğusu ile batısı arasında sürekliliği karayolu ile sağlanmış bir boğaz geçişinin İstanbul’un kentsel gelişimi açısından olumsuz sonuçları, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü geçişi sonrasında ortaya çıkan kentsel gelişme deseni ile deneyimlenmiştir. TEM Otoyolu boyunca kentin doğusu ile batısı arasında uzanan, yağ lekesi şeklinde büyüyerek doğal yapıyı tahrip eden, niteliksiz bir yapı stoku ve Sultanbeyli ve Sarıgazi gibi yerleşmeleri oluşturan süreçlerin tekrarlanmasına neden olacak gelişmelerin önüne geçilmesi hazırlanan Plan’da esas alınmıştır. Çünkü, İstanbul’un doğal eşikleri benzer bir süreci 256 yaşamayacak derecede hasar gördüğünden, su toplama havza alanlarının ve ormanların daha fazla yok olmasına neden olacak gelişmelerden kaçınılması gerekmektedir. “ Görülmektedir ki, İstanbul’un “temel” planında yeni bir karayolu boğaz geçişi ve 3. Köprü yer almadığı gibi, planın temel yaklaşımı da yeni boğaz geçişlerine kesinlikle karşıdır. Diğer bir söyleyişle, 17.06.2010 tarih ve 1473 sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Kararı ile onaylanan Kuzey Marmara Otoyolu (İstanbul 3 .Çevreyolu ve Bağlantı Yolları dahil) Projesi’nin İstanbul İli sınırları içerisinde kalan kısmını içeren “1/25 000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı” 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda belirlenen İstanbul ulaşım sistemi ile ilgili plan ana kararları ve plan bütününe aykırıdır. 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, mevcut Boğaz geçişlerinin İstanbul üzerindeki olumsuzlukları ve yapılması gerekenler çok doğru bir şekilde ortaya konmuşken, bu üst plan yokmuşçasına, 3. bir Boğaz Köprüsü ve bağlantı yolları projesine ilişkin 1/25 000 ölçekli bu sözde nazım planının İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Belediye Başkanı’nca onaylanarak askıya çıkarılmış olması imar mevzuatına, şehircilik ve planlama ilkelerine aykırıdır. b-) 1/100.00 ÖLÇEKLİ İSTANBUL ÇEVRE DÜZENİ PLANI RAPORUNDA YER ALAN DOĞAL EŞİK SENTEZİ VE MEKANSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SENTEZİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME İBB’nin ilgili planlama birimlerince hazırlanan Doğal Eşik Sentezi, Mekansal Sürdürülebilirlik Sentezi ve Doğal Yapı Tolerans Derecelendirmesi haritalarında kentin korunması gereken alanlarının niteliksel yapılarına göre dağılımları ile kentin sürdürülebilir (sonraki nesillere korunarak aktarılabilecek olan) mekansal alanları ve sınırlı gelişmelerin yer alabileceği alanların dağılımlarına yer verilerek gelecek planlama kararları ve üst ölçekli projeler için dikkat edilmesi ve aşılmaması gereken doğal eşikler belirlenmiş, doğal alanların fiziki yapılaşmaları (bina, yol, v.b.) ne kadar tolere edebileceği gösterilmiş; konuya ilişkin haritalara ve açıklayıcı bilgilere 1/100 000 ölçekli İstanbul 257 Çevre Düzeni Planı Raporu’nda yer verilmiştir. 3 üncü Köprü ve bağlantı yollarının (1/25 000 ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı’nın) 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı ile çakıştırılması sonucunda ( Ek-2) , projenin güzergahının, kuzeyde orman alanları ve içmesuyu havzalarından, Avrupa Yakasında Silivri’ye doğru tarım alanlarından geçmekte olduğu görülmektedir. 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’nda yer alan “Doğal Eşik Sentezi” paftasında (Ek4) bu alanların Anadolu Yakasında tamamının, Avrupa Yakasında ise büyük kısmının “Önemli Ekolojik Alanlar” ve “Mutlak Korunması Gerekli Doğal Kaynak Alanları” olarak gösterildiği; “Mekansal Sürdürülebilirlik Sentezi” (Ek-5) paftasında ise, aynı alanların, Anadolu Yakası’nda tamamının, Avrupa Yakası’nda ise büyük kısmının “İşlevleri Bozulmaması Gereken Alanlar” olarak gösterildiği görülmektedir. “Doğal Eşik Sentezi” ve “Mekansal Sürdürülebilirlik Sentezi” başlıklı bölümler, Plan Raporu’nun 398-415 sayfalarında yer almakta olup (Ek-3), raporun “İşlevleri Bozulmaması Gereken Alanlar” alt başlığı altındaki vurgulaması da (Sf. 410), 3. köprü ve bağlantı yollarının geçtiği bu alanların korunmasının İstanbul için ne kadar vazgeçilmez olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: “i. İşlevleri Bozulmaması Gereken Alanlar İşlevleri Bozulmaması Gereken Alanlar; insan etkisi sonucu bozulduklarında doğal işlevlerini yerine getirmeleri mümkün olmayan veya işlevlerinin yeniden kazandırılabilmesi ancak yüksek maliyetlerle gerçekleşebilen, fakat hiçbir zaman ilk durumlarına yeniden getirilemeyen alanlardır. Bu alanlar İl genelinde yaşam kalitesinin güvencesi konumunda olup, İstanbul’un kendine yeterliliği açısından da vazgeçilemez öneme sahiptir. Su kaynakları, ormanlar ve orman kaynakları ile insan ve diğer canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli temel hizmetleri, birbirlerini destekleyecek ve besleyecek şekilde sağladıkları gerçeğinden hareket ederek ve yörenin kırılgan coğrafyası göz önünde tutularak, İstanbul koşullarında en önemli yaşam destek sistemlerini su havzaları ve ormanlar oluşturmaktadır. İstanbul’un içme ve kullanma suyunun kesintisiz sağlanmasının yanında, yörenin oldukça zengin biyolojik değerlerinin devamı için de yaşam kaynağı olan göller, barajlar ve sulak alanların işlerliği açısından vazgeçilmez olan havzalar, yine biyolojik çeşitlilik açısından büyük önem taşıyan ormanlar, işlevleri bozulmaması gereken en önemli doğal sistemleri oluşturmaktadır. İşlevleri bozulmaması gereken alanlar kapsamında ele alınan diğer bölgeler ise, mekansal ve çevresel sürdürülebilirlik açısından birden çok işlevi bünyesinde barındıran ve İstanbul koşullarında toplam doğal üretkenliğin yüksek olduğu kesimlerdir. Bu kapsamda; önemli toprak kaynağı olma özelliği gösteren, bitki ve hayvan topluluklarına yaşam ortamı sağlayan, yer altı ve yerüstü su kaynakları barındıran ve böylelikle yaşamsal gereklerin birden fazlasını bünyesinde toplayan özel alanlar bulunmaktadır. İşlevleri bozulmaması gereken alanlar kapsamında, diğer yaşam destek sistemlerinin işlerliğini sürdürülebilmesi için oluşturulması ve korunması gereken ekolojik koridorların bulunduğu da göz ardı edilmemelidir…” İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hazırlanan ve 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Raporu’nda da yer alan “doğal yapı tolerans derecelendirmesi” haritasına 3. Köprü Projesi’nin güzergahı /1/25 000 Kuzey Marmara Otoyolu) eklendiğindeyse (Ek-6) , köprü ayakları “toleranssız alan” üzerine isabet ederken, ana güzergah ve bağlantı yollarının nereteyse tamamının toleranssız veya sınırlı toleranslı alanlar üzerinde yer alması, projenin çevresel etkilerinin yeterince irdelenmediğini, proje güzergah ve köprü yer seçiminde kentin ana arazi kullanım kararlarını barındıran planının ve doğal yapı analizlerinin dikkate alınmadığını ve İstanbul’un kuzey kesimindeki doğal yaşam kaynaklarında yıkıcı etkiler oluşacağını açıkça ortaya koymaktadır. C-) ULAŞIM AÇISINDAN DEĞERLENDİRME 1-) İstanbul’un bugüne kadar varlığını sürdürebilen son yaşam alanlarının, ekolojik rezervlerinin, bu alanlar üzerindeki ekolojik dengenin dava konusu 3 üncü köprü ve yollarının yapımıyla ne denli geri dönülmez bir dönüşüme uğrayacağının tartışılmaz kanıtı var olan iki köprü deneyiminin ortaya çıkardığı sonuçlardır. 1973 ve 1988 yıllarında hizmete giren 1 inci ve 2 inci Boğaz köprülerinin kenti kuzeye doğru gelişmesi sonucunu doğurduğu ve bu çerçevede, İstanbul’un gelişiminde geri dönülmez tahribatlara neden olduğu bilinmektedir. 1973 yılında açılan 1 inci Köprü (Boğaziçi Köprüsü) ve çevre yolları kentin gelişimini kuzeye yönlendirir ve Boğaziçi’nin tarihi ve doğal yapısında yeni yapılaşmalarla ciddi tahribatlara neden olurken, 1988 yılında işletmeye açılan 2 inci Köprü (Fatih Sultan Mehmet Köprüsü) ve çevre yolları, kentin yaşam kaynakları olan içme suyu havzalarında ve orman alanlarında yeni ve çok sakıncalı yoğun yerleşime yol açmıştır. Kentimizde yarattıkları büyük tahribatlara karşın, hizmete açılmalarının bir süre sonrasında her ikisinin de trafik sorununa çare olmadığı, aksine sorunun daha da büyümesine neden oldukları görülmüştür. Aynı şekilde, 3 üncü köprü de İstanbul trafiğini rahatlatmayacak; aksine, bir süre sonra etrafında kendi yerleşimlerini ve trafiğini yaratacaktır. Ulaştırma Bakanlığı’nca yapılan açıklamada, 3 üncü köprü ve bağlantı yollarının yapılma gerekçesi olarak “transit trafiğin kent içi trafikten arındırılarak kuzeye kaydırılması” gösterilmiştir. İleri sürülen gerekçeye göre, İstanbul üzerinden geçen transit trafiğin şehir içinden alınmasıyla kamyonlar kent içine girmeyecek ve trafik rahatlayacaktır. Bu gerekçe, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün yapımında da öne sürülen gerekçenin birebir aynısıdır. 1 inci ve 2 inci köprünün ve bağlantı yollarının yapımından sonra yaşananlar, bu gerekçenin hiç de geçerli olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Bugün, İstanbul’un boğaz geçişlerindeki trafik hacimlerine bakıldığında transit trafiğin payının % 2-3’ü geçmediği ve ulaşım alanındaki uzmanların bu düşük trafik hacminin yeni bir Boğaz Köprüsü ve çevre yolu bağlantıları yapımını gerektirmeyecek düzeyde olduğunu belirtmiş olmaları, dava konusu planın bilimsel anlamda geçerli olmayan bir gerekçeyle yapılmaya 258 çalışıldığını ortaya koymaktadır. İki yıl içinde hizmete açılacak olan Marmaray hattında belirli saatler arasında transit yük akışı sağlanabilecek, karayolu yük taşımacılığının raylı sistemlere aktarılarak kent içi trafikten arındırılması (Ro-La sistemi) ve yine karayolundaki yük taşımacılığının deniz ulaşımına aktarıldığı (Ro-Ro) sistemlerinin İstanbul’a özgü kullanım avantajlarının olması, 3 üncü Boğaz Köprüsü’nün yapılma gerekçesini tümüyle geçersiz kılmaktadır. Bir üst plan olan ve gene İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce hazırlanan, aynı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy çokluğuyla kabul edilen ve aynı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından da onaylanarak 17.07.2009 tarihinde askıya çıkarılmış olan 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın Plan Raporu’nda da, dava dilekçemizin başında yer alan karayolu ulaşımına ilişkin değerlendirmelerin yanı sıra, yük taşımacılığına yönelik olarak da aşağıdaki notlar yer almaktadır. (Ek-3) • “BEŞİNCİ BÖLÜM: SENTEZ ... 5.2. KENT ÖLÇEĞİNDE SENTEZ ... 5.2.5. İŞLEVSEL BAĞLANTILAR ... 5.2.5.2. Lojistik Hizmetler (sf. 479- 480-481482) ... Yük Taşımacılığının Raylı Sisteme Kaydırılması (sf. 481) Gündüz yolcu gece ise yük taşıma prensibiyle projelendirilen mevcut Marmaray hattında kamyonların ve diğer ağır vasıtaların, RoLa treni olarak adlandırılan trenlerle şehrin doğu ve batı uçlarında oluşturulan terminaller arasında mekik seferleri ile taşınması önerilmektedir. Bu amaçla, sistemin gereksinimlerine uygun olarak hat üzerinde ara noktalarda da yükleme ve boşaltma terminalleri kurulmalıdır. İstanbul’u bir uçtan bir uca geçen uluslararası karayolu transit trafiği başta olmak üzere; Trakya ile Anadolu arasındaki karayolu trafiğine yönelik taşımacılık, öncelikle Ro-La 259 hattına alınmalıdır. Daha sonra ki aşamalarda, şehir içi karayolu yük trafiğinin en aza indirilmesi gayesiyle dağıtım araçları da Ro-La sistemine dahil edilmelidir. Ro-La sisteminin etkinliğinin sağlanması amacıyla, şehrin doğu yakasında Tuzla’da, batı yakasında ise Hadımköy’de, ikinci aşama olarak da Silivri’de önerilecek “Lojistik Bölgeler”in belirtilen Ro-La ile sistemiyle ilişkilendirilmektedir.” • “YEDİNCİ BÖLÜM: PLAN KARARLARI VE GEREKÇELERİ ... 7.8. İŞLEVSEL BAĞLANTILAR ... “7.8.2. LOJİSTİK BÖLGELER (sf.681- 686) ... İstanbul’da yük taşımacılığındaki temel sorun, ağırlıklı olarak karayollarına bağımlı sistemlerin kullanılması ve lojistik odaklarının kent içinde kontrolsüz dağınık bir şekilde bulunmasıdır. Bu bağlamda iki yakada da demiryolu, denizyolu, havayolu entegrasyonlarını da sağlayabilecek lojistik alanlar önerilmiştir. ... Lojistik bölgelerin birbirleriyle, sanayi alanlarıyla, batıda Gümüşyaka ve Ambarlı Limanı, Çorlu ve Atatürk Havalimanları ile; doğuda ise hinterlandı yetersiz ve gelişmesi kısıtlı olan Pendik ve onu desteklemek üzere kullanılması önerilen Gebze’deki limanlar, Sabiha Gökçen Havalimanı ile Marmaray hattı boyunca Ro-La sistemiyle ilişkilendirilmelerine özen gösterilmiştir. ... Önerilen lojistik bölgelerin raylı sistem, deniz ve karayolu sistemleriyle bütünleşerek şehir trafiğine girmeyi gerektirmeden, köprü geçişlerinde ve merkezde baskı oluşturmadan, ürün depolaması ve dağıtımına olanak tanıması amaçlanmaktadır. Çünkü, İstanbul’da kent içi ulaşım sistemini olumsuz etkileyerek, iki yaka arasındaki köprü geçişlerini sürekli gündemde tutan yük taşımacılığındaki temel sorun, ağırlıklı olarak karayollarına bağımlı sistemlerin kullanılması ve lojistik odaklarının kent içinde kontrolsüz ve dağınık bir şekilde bulunmasıdır. Bu kapsamda; • Yük taşımacılığına uygun yeni demiryolu hatları oluşturulması, • Marmaray ve diğer yük taşımacılığına uygun demiryolu hatları üzerinde Ro-La sisteminin kurulması, • Güney Marmara ile Kuzey Marmara arasında Ro-Ro hatları düzenlenmesi, • Limanlar ile lojistik bölgeler arasında başta demiryolu olmak üzere ulaşım ilişkisi kurulması,...planlanmaktadır.” 2-) Yük taşımacılığı bakımından İDO’nun, özelleştirme öncesi gündeme getirdiği RoRo projeleri de, yukarıda değinilen Plan Raporu’nda dile getirilen yaklaşım ve kabullerle paralel düşmekte olup, uygulanması halinde 3 üncü Köprü ile transit geçişi tümüyle gereksiz kılacaktır. Karadan 6-8 saatte ulaşılabilen mesafelere, denizden 3 saatte ve daha ucuz’a ulaşılmasını sağlayacak olan Ro-Ro projeleri ile kent içi ağır vasıta transit geçişinin “tümüyle” ortadan kalkacağı belirtiliyor. Transit geçişler için anılan projelerin hem en “ekolojik” hem de en “ekonomik” proje olduğu vurgulanan Ro-Ro raporlarında, deniz geçişinin ayrıntıları özetle şöyle belirtiliyor: “çevreye zarar vermeyen Ro-Ro taşımacılığı, amortisman giderleri, kaza riskinin azalması, zamandan ve yakıttan tasarruf, şoförün yıpranmasını önleme... ile birlikte düşünüldüğünde, tartışmasız en uygun seçenektir...”. “İlk aşamada, Manş Denizi’nde de kullanılan, 70 milyon Avro maliyetli ve 140 TIR kapasiteli iki ROPAX adlı gemiyle günde karşılıklı 6 sefer yapılarak F.S. Mehmet Köprüsü 1700 TIR’dan, yani 5 km’lik TIR konvoyundan kurtarılacak. Gemi ve sefer sayısı arttıkça İstanbul trafiği tümüyle kamyonsuz ve TIR’sız kalacak. Aynı mesafedeki yakıt giderlerinin çok altında taşıma ücretleriyle hem parasal, hem de zaman kazancı en yüksek düzeyde olacak. ” (Oktay Ekinci-10 Mayıs 2010Cumhuriyet (Ek-7) İDO’nun Ro-Ro projesi ile birlikte Ulaştırma Bakanlığı’nca yapımı sürdürülen Marmaray Projesi’nin raporlarında da sistem devreye girdiğinde, mevcut iki köprüde yüzde 30’a yakın yoğunluk azalması yaşanacağı belirtilmektedir (Ek-7). 2 yıl içinde hizmete açılacak olan Marmaray hattında belirli saatler arasında transit yük akışı sağlanabilecek olması, karayolu yük taşımacılığının raylı sistemlere aktarılarak kent içi trafikten arındırılması (Ro-La sistemi) ve yine karayolundaki yük taşımacılığının deniz ulaşımına aktarıldığı (Ro-Ro) sistemlerinin İstanbul’a özgü kullanım avantajlarının olması, mevcut ulaşım altyapısı ve hizmet olanaklarıyla bir arada düşünüldüğünde kamu kaynaklarının kullanımının toplum yararını azami düzeyde gözetmesi ve dava konusu planın kentte yaratacağı çevresel ve fiziksel ve ekonomik zararların ortadan kaldırılması için 1/25.000 Ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu (İstanbul 3. çevre yolu ve bağlantı yolları dahil) Planı’nın iptali gerekmektedir. Bu konudaki değerlendirmeler Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin “3. Köprü Projesi Değerlendirme Raporu’nda da (Ek-8) aşağıdaki biçimde yer almaktadır: “...İstanbul’un yaka geçişlerinde en önemli projelerinden biri olan ve 2014’de bitirilmesi hedeflenen Marmaray Projesi, zirve saatte tek yönde 75 000 yolcu taşıma kapasitesiyle büyük bir talebi karşılayacaktır. ... Marmaray’ın fizibilite raporlarında yer alan “Marmaray’ın işletmeye geçmesiyle birlikte Boğaziçi’ne artık yeni bir köprü ihtiyacının da ortadan kalkacağı” ifadesi bu durumu daha net açıklamaktadır. ... Bir önceki bölümde bahsedildiği gibi, 3. Boğaz Köprüsü yapımına gerekçe olarak gösterilen transit trafiğin boğaz geçişlerindeki payı sadece %2-3 dolayındadır ve bu pay yeni bir transit ulaşım odaklı köprü yapımını gerektirmeyecek bir öneme sahiptir. Boğaz’da yapılan 2. köprünün de (FSM) transit trafiğin kuzeye- kent dışına taşınması gerekçesiyle yapıldığı, ancak bugün kent içi ulaşıma hizmet eder durumda olduğu ve kentsel yerleşim alanlarının kuzeye yönelmesine zemin hazırladığı düşünüldüğünde, bugün yeni bir köprü yapımı konusunda aynı gerekçenin gerçekçi ve kente yararı olmadığı açıktır. İstanbul’da kent içi ulaşım sistemini olumsuz 260 etkileyerek, iki yaka arasındaki köprü geçişlerini sürekli gündemde tutan yük taşımacılığındaki temel sorun, ağırlıklı olarak karayollarına bağımlı sistemlerin kullanılarak, deniz ve demir yolu kullanımı ve yatırımlarının kısıtlı tutulması ve lojistik odakların kent içinde kontrolsüz-dağınık bir şekilde bulunmasıdır. İstanbul’un mevcut ve gelecekte yapımı düşünülen lojistik odakları ile transit trafik odakları (limanlar, hava alanları, otogarlar gibi) bütüncül bir ulaşım sistemi içinde ele alındığında esas önceliğin, boğaz geçişlerindeki transit trafik yükünden çok, bu odak alanlarının kente ve bölgesel ulaşım ağına entegrasyonu olduğu anlaşılacaktır. Kentin gelecekteki bölgesel ve kıtalar arası ulaşımdaki etkinliğini kent içi trafiği olumsuz yönde etkilemeden sağlayabilmesi için, deniz yolu ve raylı sistemlerin daha akılcı modellerle birlikte kullanımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu açıdan bakıldığında transit trafiğin akılcı modellerle çözümünde karayolu taşımacılığını deniz ulaşımı ile buluşturan Ro-La ve yine karayolu taşımacılığını raylı sistemlerle buluşturan Ro-Ro taşımacılığının büyük bir önemi vardır.” 3-) 3. Boğaz Köprüsü ve çevre yolları projesi Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde geliştirilmiş ve ilgili yerel belediyelerin planlarına işlenmesi amacıyla dava konusu plan değişikliği şeklinde askıya çıkarılmıştır. Ancak, İstanbul il sınırları içindeki otoyol ve köprü projelerinden sorumlu olan Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü’nce İstanbul’da 3. Boğaz Köprüsü yapımı için farklı geçiş alternatiflerinin etüt edilmesi amacıyla hazırlanan “İstanbul 3. Çevreyolu Güzergahının Tespiti Konusunda Rapor” başlıklı çalışmada Garipçe-Poyrazköy güzergahı için “Etüt edilen güzergahın uzunluğu, uzun bağlantı yolları yapılması ihtiyacı, şehir içi trafiğinden trafik yükü almaması gibi şartlar sebebiyle; bu seçenekte hem mali, hem de ekonomik fizibiliteye ulaşılması mümkün görülmemektedir.” ifadesine yer verilmiş ve dava konusu plan değişikliğinde kısmen değişikliğe gidilen 3. Boğaz Köprüsü güzergahı otoyol mühendisliği ve ulaşım bütünlüğü içinde tercih edilmemesi gereken bir proje olarak tariflenmiştir 261 (Ek-11) 4-) İstanbul’da 1950’li yıllardan buyana kentsel ulaşım bakımından karayoluna bağımlı erişimin öncelikli pay ve yatırım şansı bulması ve bugün kentin genel ulaşımının %90’ının karayoluna dayalı olması, kent içi ulaşım ve Boğaz geçişlerinde deniz ve özellikle raylı sistemlere dayalı ulaşımın daha fazla yatırım ve hizmet imkanına sahip olmasını gerektirmiş ve bu gereksinim hem ÇDP’nin kentsel gelişim ve ulaşım politikalarında hem de İBB Ulaşım Planlama Müdürlüğü’nün Ulaşım Ana Planı çalışmalarında önemle vurgulanmıştır. Çünkü İstanbul Boğazı’nda yanlış yer seçimi ve yanlış proje nitelikleriyle her yeni köprü kısa bir süre sonra kendi trafik talebini yaratmakta ve bir süre sonra sağlayacağı yeni karayolu hareketliliğine dayalı gelişecek yeni yerleşim ve hizmet alanlarının da etkisiyle artacak olan ulaşım talebine yanıt veremez duruma gelmektedir. Örneğin, Boğaziçi Köprüsü’nün faaliyete geçtiği 1973 yılı ile 1974 yılı arasındaki bir yıl süresince boğazı geçen taşıt sayısı % 200, taşınan yolcu sayısı sadece % 4 artmıştır. Benzer bir durum 2. Köprü sonrasında daha da artarak yaşanmış ve 2. Boğaz Köprüsü (FSM) yapıldıktan sonra boğazdan geçen taşıt sayısı % 1180 artarken, yolcu sayısındaki artış sadece % 170 olmuştur (EK-3, sf. 8-10). Ulaşım biliminde bu ölçekteki köprü projeleri uzun vadeli kalıcı çözümler üretecek şekilde, kentsel yayılmayı tetiklemeyecek ve toplu ulaşıma dayalı insan ve hizmet akışının sağlanmasına yönelik olarak planlanmaktayken, dava konusu proje ilk iki köprü örneğinde yaşanan olumsuz etkilerin yeniden yaşanmasını kaçınılmaz kılacak yanlış yer seçimi ve yanlış proje niteliğine sahiptir ve bu nedenle iki yaka arasındaki insan odaklı geçişlerden çok araç (özel otomobillerin ağırlıklı olduğu) geçişleri için yarar sağlayacaktır d-) İSTANBUL’UN DOĞAL KAYNAKLARI, EKOLOJİK REZERVLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME 1-) Köprü ve bağlantı yolları İstanbul’un doğal yaşam alanlarına geri dönüşü olmayacak şekilde zarar verecek ve bunu yaparken de, iddia edildiği gibi İstanbul’un trafik sorununa çözüm olamayacaktır. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin 13.10.2009 tarihli raporunda (Ek-9). 3. köprü ve çevre yolları güzergahındaki doğal değerler aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır: “İstanbul ilinde yaklaşık 540.000 ha orman alanı bulunmaktadır. Söz konusu köprünün yapılması ile İstanbul ormanları yanında İstanbul’un bazı su havzalarını barındıran Adapazarı Orman Bölge Müdürlüğü ormanları da etki altına girecektir. Gerçekten, bu ormanlarla birlikte, İstanbul’un kuzeyinin ormanlarla kaplı olması, kent ve insanları için refahı artıran büyük bir şans oluşturmaktadır. Çünkü bu ormanlar; özellikle karbon tutma ve havadaki tozları filtreleyerek ürettiği temiz havayı, kuzeyden esen hakim rüzgârlar ile devamlı surette kente göndererek kentin hava ve yaşam kalitesini artırmaktadır. İstanbul’un kuzeyindeki ormanlar, aynı zamanda bu kentin içme ve kullanma suyu gereksinimini karşılayan ve toplam su depolama kapasiteleri 817,6 milyon m3 olan Avrupa yakasındaki Terkos, Büyük Çekmece, Alibeyköy ve Sazlıdere, Anadolu yakasındaki Ömerli ve Darlık barajları ile 110 milyon m3 lük Istranca ve 145 milyon m3 lük İsaköy ve Sungurlu (Yeşilçay projesi) derelerinin havzalarını içermektedir… İstanbul halkının yakından tanıdığı ormanlardan biri yaklaşık 5.500 hektar büyüklüğündeki “Belgrad Ormanı” dır. Söz konusu ormanın Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasında en büyük etken yüzlerce yıldır İstanbul’un su ihtiyacını karşılama işlevini yerine getiren 7 adet bendin burada yer almasıdır. Bu suları yıllardır İstanbul’a taşıyan ve kültürel varlıklardan sayılan çok sayıda tarihi değeri olan su kemerleri de bu orman içinde yer almaktadır. Belgrad Ormanı biyolojik çeşitlilik açısından değerlendirildiğinde bu ormanda, doğal liken ve yosunlardan 20 tür, atkuyrukları ve eğreltilerden 1 tür, açık tohumlulardan 1 tür, kapalı tohumlulardan 380 tür olmak üzere toplam 402 bitki türü bulunmaktadır. Bunlar içinde genel olarak orman alanını kaplayan meşeler, hakim ağaç türü olarak büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, Belgrad Ormanında 42 tür gündüz kelebeği, 146 kuş türü, yaklaşık 22 memeli türü, çeşitli kurbağalar ve sürüngenler yaşamını sürdürmektedir. Belirtilen fauna çeşitliliğine ek olarak söz konusu ormanda 100 hektarlık bir Av Hayvanları Koruma ve Üretme Sahası ayrılmış, bu alanda çok sayıda geyik üretilmiştir…Öte yandan Belgrad Ormanı ile birlikte İstanbul ve çevresindeki orman alanları, dünyanın önemli kuş göçü yoğunlaşma alanlarından olup, yüz binlerce su kuşu, yırtıcı ve ötücü kuş türüne göç döneminde ev sahipliği yapmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle İstanbul Boğazı, ülkemizde ve dünya üzerinde kuş göçünün en iyi izlenebildiği yerlerden biridir. ... Belgrad Ormanından başka İstanbul ili sınırları içinde ekolojik ve biyolojik yönden önemli 10 adet doğal yaşam mekânı bulunmaktadır. Bunlar: —Terkos ve Kasatura arasındaki ormanlık alan ve kıyı şeridi (91.300 ha) —Ağıl Dere ve Ağaçlı Kumulları (74 ha) —Gümüşdere Kumulları (200 ha) —Kuzey Boğaziçi (4.900 ha) —Büyükçekmece Gölü (2.750 ha) —Küçükçekmece Gölü (2.400 ha) —Batı İstanbul Meraları (Hadımköy ve Kemerburgaz arasındaki mera ve fundalıklar) (12.500 ha) —Ömerli Havzası (İstanbul Asya Yakası Tepeleri) (52.600 ha) —Sahilköy, Şile, Ağva Kumulları, Ağva Deresi (1.500 ha) —Şile adaları (5 ha) şeklinde sıralayabiliriz. “ Ekolojik ve biyolojik önem taşıyan bu on adet doğal yaşam alanı, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’nda da 3.4.2.1. Ekolojik Yapı başlığı ve Ekolojik Değerler alt başlığı altında yer almaktadır (Sayfa 116). Bunlardan özellikle, Terkos Havzası, Batı İstanbul Meraları, Ağaçlı Kumulları, Boğaziçi, Kilyos kumulları, Ömerli Havzası, 3 üncü köprü ve bağlantı yolları sonucunda zarar görecek Türkiye’nin Önemli Doğa Alanlarındandır. Bunun yanında, Doğa Derneği tarafından 2004 yılında güncelleştirilmiş bulunan “Türkiye’nin Önemli 262 Kuş Alanları” (ÖKA) kitabında yer alan Boğaziçi Bölgesi ve Terkos Havzası zarar görecek önemli kuş alanlarındandır. Yine Doğal Hayatı Koruma Derneği tarafından 2005 yılında güncelleştirilmiş bulunan “Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı” (ÖBA) Kitabında yer alan Terkos-Kasatura Kıyıları, Ağaçlı Kumulları, Kilyos Kumulları, Batı İstanbul Meraları, Kuzey Boğaziçi, Sahilköy-Şile Kıyıları, Ömerli Havzası ve Kefken-Karasu kıyıları zarar görecek önemli bitki alanlarıdır. Bu alanlar, günümüzde benimsenen planlama/planlamama ilkeleri nedeniyle zaten hasar görmüş, çok hassas koruma kararlarının alınması gereken alanlardır. 2-) İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin konuya ilişkin raporunda kesilecek ağaç ve benzeri yeşil bitki örtüsünün yerine başka alanlarda niceliksel olarak daha fazla ağaçlık/ yeşil alan tahsisinin ekolojik denge ve çevresel bütünlük açıdan kabul edilemez olduğu da açıklanmıştır. Raporda “özellikle son yıllarda orman alanlarının tahribi nedeniyle başta İstanbul olmak üzere ülkemizin çeşitli yörelerinde yaşanan sel felaketlerinde çok sayıda yurttaşımızın hayatını kaybetmesi ve milyonlarca liralık mal kaybına yol açan doğal afetlerle sık sık karşılaşmamız, ormanların su rejimini düzenleme yararının önemsenmemesi ve fiziki yapılaşmalarla doğal dengesinin sürekli bozulması sonucudur” tespitine yer verilmiştir. 3-) Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin ekte yer alan raporunda da değinildiği gibi, dava konusu planda Kuzey Marmara Otoyolu ve bu yolun İstanbul Boğaz Geçişi (3. Boğaz Köprüsü ve çevre yolları) için düşünülen 150 metrelik kamulaştırma işlemi (otoyol hattı, bariyer, şev, görüş alanı sağlamaya dönük mühendislik çözümleri ve teknik hizmet altyapısı sağlama) sonucunda hattın geçeceği ve doğrudan/ koşulsuz etkilenecek olan bölgede Coğrafi Bilgi Sistemi’ne (CBS) dayalı olarak kent haritası üzerinde yapılan bilgisayar ölçümlerine göre 680 ha doğal sit alanı, 931 ha tarım alanı ve 2,5 milyondan fazla ağaç barındıran 1453 ha’lık orman alanı tamamen yok olacaktır. CBS aracılığıyla belirlenen bu rakamların sadece dava konusu Kuzey Marmara Otoyolu’nun inşa edilmesi nedeniyle oluşacak tahribatı gösterdiği; 263 projenin uygulanması halinde çevresinde yaratacağı çekim nedeniyle oluşacak tahribatın bunun daha da ötesinde olacağı, İstanbul’un hemen tüm yaşamsal doğal değerlerini yok edeceği ve yaratacağı yapılaşma ve nüfus yoğunluğunun TEM ile Karadeniz arasındaki alanları da TEM Otoyolu çevresine dönüştüreceği, 2 inci Köprü’nün İstanbul’a etkisi ve İstanbullulara yaşattıkları göz önünde tutulduğunda açıkça görülmektedir. Bilindiği gibi, 1988 yılında işletmeye açılan 2 inci Köprü (Fatih Sultan Mehmet Köprüsü) ve çevre yolları, kentin yaşam kaynakları olan içme suyu havzalarında ve orman alanlarında yeni, kentimiz açısından sakıncalı yoğun yerleşime yol açmıştır. Bunun en çarpıcı örneği, birkaç senede küçük bir köyden dev bir kente dönüşen Sultanbeyli’dir. 1985 yılında Kartal ilçesinin Samandıra bucağına bağlı 3741 nüfuslu bir köy olan Sultanbeyli, 1980’lerin ikinci yarısında müthiş bir nüfus patlamasına, işin ilginç yanı, bu nüfus patlamasından da kat kat yüksek bir yapılaşma “patlamasına” sahne olmuş; 198590 yılları arasındaki nüfus artışı %2100 olarak gerçekleşerek 1990 yılı nüfusu 82.298’e ulaşmıştır. Aynı yıllar arasında İstanbul’un nüfus artışı ise %23 olarak gerçekleşmiştir. İçmesuyu havzalarında 1985-2000 yılları arasında- sonradan ilçe olan Sultanbeyli dahil- 22 yerleşmenin belde belediyesi ilan edilmiş olması da, bu alanlarda 2. Köprü ve çevre yollarının devreye girmesiyle yaşanan yapı ve nüfus patlamasının bir başka göstergesidir. Bu örnekler, 3. Boğaz köprüsünün İstanbul’un kuzeyinde inşa edilmesi durumunda, hem bu köprünün çevre yollarının yapılması sırasında, hem bu bölgede yapılacak yerleşmelerle İstanbul’un kuzeyindeki ormanların yanı sıra, içme suyu havzalarının da tahrip edilmelerinin kaçınılmaz olacağını açıkça göstermektedir. Bu olgunun yol açacağı sedimentasyon ve trafik nedeniyle ortaya çıkacak egzoz gazları da baraj göllerinde toplanan suyun doğrudan ve dolaylı olarak kirlenmesine yol açacaktır. 3 üncü köprü bağlantı yollarının, İstanbul’un Avrupa yakasında, güneye doğru inerek, Silivri’nin kuzeyindeki tarım alanlarından da geçtiği görülmektedir. Aynen orman alanları ve su havzalarında olduğu gibi, bir alandan yol geçmesi o alana yönelik yapılaşma taleplerinin artmasına neden olacağından, bu bölgedeki tarım alanlarının da söz konusu proje nedeniyle tarım dışı amaçla kullanılması teşvik edilmiş olacaktır. Özetle, İstanbul Boğazı’nın en kuzeyine, 2 inci köprünün( Fatih Sultan Mehmet Köprüsü) 13 km. kuzeyinde, Garipçe-Poyrazköy arasına inşa edilmesine karar verilen 3 üncü Boğaz köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu (İstanbul 3 üncü Çevreyolu ve Bağlantı Yolları dahil) Planı’nın hayata geçirilmesi, bu alanlarda geri dönüşü olmayacak çevresel tahribata neden olacak, korunması gereken alanlar yapılaşmaya açılacak ve kentin makroformu daha da kuzeye yayılarak Karadeniz’e dayanacaktır. 4-) Gene Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Raporu’nda vurgulandığı üzere, İstanbul Boğazı’nın kuzey kesiminde yer alan “İstanbul Boğazı Önemli Doğa Alanı” sınırları içerisinde; Doğal Hayatı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine göre nesli küresel ölçekte tehlike altında olan 13 bitki ve 1 sürüngen türü ile nesli ulusal ölçekte tehlike altında olan 30 canlı türü bulunmaktadır. Öte yandan 1979’da Bern’de imzalanan ve ülkemizin taraf olduğu “Avrupa’nın Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi”nde korumayı taahhüt ettiğimiz 50 kuş türü ile Avrupa Birliği Kuş Direktifi’nde yer alan 23 kuş türünün yaşam alanları da yine kentin kuzey kesimlerinde yer amaktadır. Sarıyer’de yer alan Belgrad Ormanı ile birlikte İstanbul ve çevresindeki orman alanları, barındırdıkları bu ekosistemler nedeniyle dünyanın Önemli Kuş Göçü Yoğunlaşma Alanları’ndan olup, yüz binlerce su kuşu, yırtıcı ve ötücü kuş türüne göç döneminde ev sahipliği yapmakta ve bu özellikleri sayesinde İstanbul Boğazı, ülkemizde ve dünya üzerinde kuş göçünün en iyi izlenebildiği yerlerden biri sayılmaktadır. 3. Boğaz Köprüsü ve çevreyolu bağlantılarının yakın etkileşim içinde bulunacağı İstanbul Boğazı Önemli Doğa Alanı ve Önemli Kuş Göçü Yoğunlaşma Alanları, hem yol yapım çalışmalarının yaratacağı fiziksel tahribatla hem de başka fiziki yapılaşmaların baskısı altında kalacağı için bölge canlılarının doğal yaşama alanı ve ekosistemi bozulacaktır.(Ek-8, sf. 37) 5-) 3 üncü köprü ve çevre yollarının inşa edileceği bölgenin Doğal Sit Alanı olması da, dava konusu planı teknik yönden kabul edilemez ve hukuka aykırı kılan bir başka noktadır. İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 15.11.1995 tarih ve 7755 numaralı “İstanbul Kuzey Kesimi-Karadeniz Kuşağı Doğal Sit Alanı” kararı ile (Ek-10) , Beykoz’un kuzeyi I. Derece, Sarıyer’in kuzeyi ise II. Derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir . 3. Boğaz Köprüsü’nün çevre yolu olan Kuzey Marmara Otoyolu’nun bu Doğal Sit kararına aykırı ve açıkça bu kararı yok sayan bir yaklaşımın ürünü olduğu açıktır. Kararın, 1-b) Böylece yine İstanbul’un kuzeye büyümemesi ve bu bölgelerdeki doğal varlıkların ve ekolojinin korunabilmesi için söz konusu alanlarda yerleşimi özendirebilecek yol, köprü (3. Boğaziçi Köprüsü) Turizm tesisleri gibi kararlara yer verilmemesi yönündeki temel Nazım Plan ilkesi, 1992-1994 ve 1994-1995 dönemlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde sürdürülen revizyon nazım plan çalışmaları ile aynı dönemlerde Valilik tarafından hazırlanan (Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü) Belediye hudutları dışına yönelik Nazım Plan yenileme çalışmalarında da yine temel ilke olarak benimsenmiştir.” 5-j) Bu kararla birlikte bölgede bundan böyle hiçbir ağacın kesilemeyeceği, kıyı dolgusu, hafriyat, düzenleme v.b. uygulamaların yapılamayacağı ve bölgenin doğal dokusu ile tescilli ya da henüz tescili yapılmamış kültür varlığı niteliğindeki yapı ve tesislerin (Köy içlerindeki ahşap evler, eski bağ evleri, çeşmeler, eski mezarlıklar, camiler, dini yapı kalıntıları ve her türlü taşınmaz değerler) Kurulumuz izni olmadan yıkılamayacağı ve onarılamayacağı koşulunun da ilgili kurumlara bildirilmesine, ... karar verildi.” biçimindeki hükümleri de, bunun açık bir göstergesidir. 6-) Dava konusu plan değişikliğinde kısmi olarak yer alan Kuzey Marmara Otoyolu yapıldığı takdirde, Fatih Sultan Mehmet (FSM) Köprüsü 264 ve TEM sürecinde yaşandığı gibi “orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle” bazı alanların orman sınırları dışına çıkarılması yönünde baskılar artacaktır. Nitekim Anadolu Yakası’nda, TEM Otoyolu’nun geçtiği bölgede, orman niteliğini yitirdiği gerekçesiyle 11.856 hektar alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır (EK-8, sf. 28-29). İstanbul’un bugünkü mekansal yapısına bakıldığında 3. Köprü ve bağlantı güzergahlarının kentin kuzey ormanlarını her iki yakada da kat ettiği ve bunun yanında özellikle Çatalca ve Silivri ilçelerinde tarımsal nitelikli alanların üzerinden geçtiği dikkate alındığında, 2B alanları, özel ormanlar, tarım alanları ve kamusal orman alanları projenin uygulanması ve sonrasındaki süreçlerinde farklı nitelikteki arazi kullanım sınıflarına dönüşerek fiziksel yapılaşma riskiyle karşı karşıya kalacaktır. 3. Köprü ve bağlantı yollarının sağlayacağı karayolu hareketliliği ile bu alanlar bir arada düşünüldüğünde, kentte yapılaşılmaması gereken ve gerek alt ölçekli planlar (1/1000 ve 1/5000 Ölçekli Planlar) gerekse 1/100.000 Ölçekli ÇDP’nin yapılaşmaya açmadığı bu alanlar, oluşacak cazibe ile büyük ölçekli yatırım baskılarına maruz kalacaktır… III- YARGILAMA KONUSU İDARİ İŞLEM ANAYASA’DA, YASALARDA VE ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDE YER ALAN HÜKÜMLERE; HUKUKA AYKIRIDIR. İstanbul’un trafik sorununu çözmek adına, mevcut durumu daha da kötüleştirecek ve bunu yaparken İstanbul’un, sürdürülebilir yaşam açısından son derece önemli olan doğal değerlerinin zarar görmesine neden olacak 3. Köprü ve bağlantı yolları (Kuzey Marmara Otoyolu) ve dolayısıyla bu güzergaha ilişkin bir plan tadilatı olan dava konusu “Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Beykoz İlçesi Riva-İshaklı Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği’, Anayasa’ya, yasalara ve uluslararası sözleşmelere de açıkça aykırıdır. Şöyle ki; A- T.C ANAYASASI AÇISINDAN “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması Madde 56 - Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrete yaşama hakkına sahiptir. 265 Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. ... Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Madde 63 - Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır. ... Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi Madde 169 - Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. ... Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.” a. B- T.C. YASALARI AÇISINDAN 2872 Sayılı Çevre Kanunu Amaç Madde 1- (Değişik: 5491 - 26.4.2006 / m.1) Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır. Tanımlar Madde 2- (Değişik: 5491 - 26.4.2006 / m.2) Bu Kanunda geçen terimlerden; ... Çevre korunması: Çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmaların bütününü, ... Sürdürülebilir çevre: Gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fiziki vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini, ... ifade eder. Çevrenin Korunması Madde 9- (Değişik madde ve başlığı: 5491 26.4.2006 / m.6) Çevrenin korunması amacıyla; a) Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması esastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım esasları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir. ... c) Ulusal mevzuat ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınarak koruma statüsü kazandırılmış alanlar ve ekolojik değeri olan hassas alanların her tür ölçekteki planlarda gösterilmesi zorunludur. Koruma statüsü kazandırılmış alanlar ve ekolojik değeri olan alanlar, plan kararı dışında kullanılamaz. ... f) Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliğinin sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin korunması esas olup, mevzuata aykırı biçimde ticarete konu edilmeleri yasaktır...” b. 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu “Korunma Alanı İle İlgili Karar Alma Yetkisi Madde 8 - Yedinci maddeye göre tescil edilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının korunma alanlarının tesbiti ve bu alanlar içinde inşaat ve tesisat yapılıp yapılamayacağı konusunda karar alma yetkisi Koruma Kurullarına aittir. Koruma Kurullarının kararına 61 inci maddenin ikinci fıkrasına göre itiraz edilebilir. Korunma alanlarının tespitinde, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının korunması, görünümlerinin ve çevreleri ile uyumlarının muhafazası için yeteri kadar korunma alanına sahip olmaları dikkate alınır. Bu hususlarla ilgili esaslar. Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikte belirtilir. İzinsiz Müdahale Ve Kullanma Yasağı Madde 9 - Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır...” c. 2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu “İkinci Bölüm: Genel Esaslar, Orman Alanları, Yeşil Sahalar Genel Esaslar Madde 3 - Boğaziçi Alanının korunması ve geliştirilmesinde ve imar mevzuatının uygulanmasında aşağıdaki hususlar esas alınır. a) Boğaziçi Alanında yeralan kültürel ve tarihi değerler ve doğal güzellikler muhafaza edilir ve doğal yapı korunur. b) Boğaziçi Alanı bu Kanunun amaçlarına uygun olarak ve doğal ve tarihi çevreye uyumu gözetilerek güzelleştirilir ve geliştirilir. ... d) Boğaziçi Alanındaki kültür ve tabiat varlıklarının onarımına öncelik verilir. ... Orman Alanları Madde 4 - Boğaziçi Alanı sınırları içinde Devlet ormanı statüsüne alınacak yerler, Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulunca kararlaştırılır ve kamu kurum ve kuruluşlarına ait olanlar bedelsiz olarak Hazineye devretilir. Özel mülkiyete ait olanlar ise Tarım ve Orman Bakanlığınca kamulaştırılır. Devlet ormanı statüsüne alınan bu yerler, Tarım ve Orman Bakanlığınca hazırlanacak proje ve programa göre Boğaziçi Alanının doğal yapısına uygun olarak düzenlenir, ağaçlandırılır parklar ve mesire yerleri yapılır ve bunların bakımı, işletilmesi ve muhafazası sağlanır. Devlet ormanı statüsüne alınan bu yerlerde 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesi uygulaması yapılamaz. ... 266 Yeşil Alanlar Madde 5 - Boğaziçi Alanında orman sayılmayan kamu kurum ve kuruluşlarına veya özel mülkiyete ait koru, koruya katılacak alan, çayır, mesire yeri, bostan ve benzeri alanlar yeşil alan sayılır ve bitki varlıkları geliştirilerek muhafaza edilir. Bu alanlardaki ağaç varlıklarının yokedilmesi veya tahrip edilmesi yasaktır...” C- ULUSLARARASI SÖZLEŞME VE PROTOKOLLER AÇISINDAN Anayasa’nın 90. maddesi: “Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma Madde 90 ... Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Bu çerçevede, Türkiye’nin imzaladığı ve uymakla yükümlü olduğu konu ile ilgili uluslararası sözleşme ve protokoller şunlardır: 1.Avrupa Kentsel Şartı (1992-STRASBURG) Avrupa Kentsel Şartı, kentler ve otomobiller arasındaki etkileşim ve dengenin kentler lehine şekillenmesini gereğini ve kent yönetimlerinin otomobil kullanımını özendirerek kentleri geliştiremeyeceklerini ortaya koymuştur. Bu şart, taraf olan ülkelerin, karayolu taşımacılığına karşı kentten yana koruyucu bir tavır alması gerektirmektedir. Bu ilke kararı, dava konusu plan değişikliğinin dayanağı olan 3. Boğaz Köprüsü ve çevre yollarının tüm kenti kat eden uzun güzergahı ve TEM güzergahıyla birleşen bağlantılarının yaratacağı yeni çekim etkisiyle özel araç sahipliği ve kullanımlarını arttıracak olması durumu ile bağdaşmadığından, gerek yerel gerekse merkezi 267 yönetimlerin kentten yana koruyucu politikaları uygulamasını, bu nedenle dava konusu plan değişikliğinin iptalini gerektirmektedir. Avrupa Kentsel Şartı’nın aşağıda açıkça ifade edilen bazı önemli konu başlıkları ve ilkeleri özellikle dava konusu plan değişikliği ve içerdiği 3. Köprü ve bağlantı yolları güzergah değişikliği bakımından incelendiğinde, bu ilkelerin çiğnendiği ve taraf olduğumuz Avrupa Kentsel Şartı’na aykırılıklar bulunduğu açıkça görülecektir: “ Konu: Ulaşım ve Dolaşım “Kente karşı otomobil; çok basitleştirilmiş bir ifade olmakla birlikte; durum buna çok yakındır. Yavaş ama kesin bir biçimde, otomobil kentleri öldürmektedir. Öyle ki, 2000’li yıllar, ikisi bir arada olamayacağından, otomobil ya da kentten birini seçmemizi zorunlu kılacaktır. Bugünden bir şey yapılmaz, yeni düzenlemeler getirilmezse, araç trafiği; özellikle de özel araçlar ve kamyonlar, sadece kentleri tahrip etmekle kalmayacak, ‘sera etkisiyle’ tüm çevrenin zarar görmesine de hatırı sayılır bir katkıda bulunacaktır. Araçlar; kentleri gürültü, rahatsızlık, ruhsal ve fiziksel tehlike, çevre estetiği ve sosyal alanların yok olması, hava kirliliği gibi sorunlarla tehdit ederler...” “Konu: Kentlerde Çevre ve Doğa Yerel yönetimler, doğal miraslarını dikkatle koruyan ev sahipleri olmalıdır. Ayrıca, kaynak kullanımını iyileştirmek, çevre kalitesini yükseltmek, temiz ve sağlıklı yerel üretim, ulaşım ve tüketimi teşvik ederek, doğal yapıları korumakla yükümlüdürler. İLKELER - Yerel Yönetimlerin, doğal ve enerji kaynaklarını, uygun ve akılcı bir biçimde, yönetme ve idareli kullanma sorumluluğu - Yerel yönetimlerin kirliliğe karşı politikalar uygulaması - Yerel yönetimlerin doğayı ve yeşil alanları koruma yükümlülüğü - Doğayı korumanın toplumsal gururu ve bağlılığı geliştiren bir faktör olması...” “KONU: Kentlerde Sağlık ... İLKELER Kentsel çevrenin tüm kentlilere iyi sağlık ko0şulları sağlaması Bu, kapsamlı kentsel çevre politikaları oluşturarak; atıkların yönetimi, hava, su, toprak ve yer altı kirliliklerinin engellenmesi ve tehlikeli atıkların tamamen ortadan kaldırılması; doğal ve yapay çevrenin doğal afetlerden etkilenmesini engelleyici önlemlerle; hassas çevre ve toplulukları sürekli gözlem altında tutarak; özürlülere özel hizmet sağlayarak ve genel olarak toplumun gelişimini ve sosyal yenilenmeyi tesis ederek mümkün olabilir.” 2. Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (1979- Bern) Sözleşmeye taraf olan her ülke, sözleşmenin ek listelerinde (Ek Liste I: Bitki Türleri ve Ek Liste II: Hayvan Türleri) yer alan türlerin doğal yaşam alanlarıyla birlikte koruma altına alınması amacıyla gerekli idari ve yasal önlemleri almakla yükümlüdür. Listelerde yer alan bitki ve hayvan türlerinin doğadan toplanması, tahrip edilmesi ve ticaretinin yapılması yasaktır. Sözleşmenin amacı, yabani flora ve faunayı ve bunların yaşama ortamlarını muhafaza etmek, özellikle birden fazla devletin işbirliğini gerektirenlerin korunmasını sağlamak ve bu işbirliğini geliştirmektir. İstanbul Boğazı’nın kuzey giriş bölgesi gerek ülkemiz gerekse dünyanın önemli kuş göç ve geçiş bölgelerinden biri olması nedeniyle dava konusu plan değişikliği, İstanbul Boğazı’nın kuzey giriş bölgesinden geçecek olan Kuzey Marmara Otoyolu kapsamındaki İstanbul 3. çevre yolu ve bağlantı yolları projesine dayalı düzenlendiğinden sözleşmenin 4. maddesine açıkça aykırıdır: “BÖLÜM II :Yaşama Ortamlarının Korunması Madde 4 1. Her Akit Taraf, yabani flora ve fauna türlerinin yaşama ortamlarının, özellikle I ve II nolu ek listelerde belirtilenlerin ve yok olma tehlikesi altında bulunan doğal yaşam ortamlarının muhafazasını güvence altına almak üzere, uygun ve gerekli yasal ve idari önlemleri alacaktır. 2. Akit Taraflar, planlama ve kalkınma politikalarını saptarken, önceki paragraf uyarınca korunan sahaların muhafaza gereksinimlerine, bu gibi yerlerin her türlü tahribattan uzak veya tahribatın mümkün olan en alt düzeyde tutulmasına özen göstereceklerdir. 3. Akit Taraflar, II ve III no.lu ek listelerde belirtilen göçmen türler için önem taşıyan ve kışlama, toplanma, beslenme, üreme veya tüy değiştirme yönünden göç yollarına uygun ilişki konumunda bulunan sahaların korunmasına özel dikkat göstermeyi kabul ederler. 4. Akit Taraflar, bu maddede değinilen doğal yaşama ortamlarının korunması için bunların sınır bölgelerinde bulunması halinde, çabalarını uyumlu kılmak yönünden eşgüdüm sağlamayı taahhüt ederler.” 3. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (1972-Paris) Sözleşmeye taraf ülkeler, bir ülkede kültürel ve doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının veya yok olmasının, sadece o ülke için değil tüm dünya ülkeleri için ciddi bir yoksullaşma oluşturduğunu göz önünde tutarak, kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması görevinin öncelikle kendilerine ait olduğunu kabul etmekte; ayrıca, kültürel ve doğal mirasa ait olan tüm varlıkları, listeye dahil edilmemiş olsalar bile koruma altına alacaklarını taahhüt etmektedirler. Yargılama konusu 3 üncü Köprü ve çevre yolları planı, İstanbul’un sahip olduğu doğal değerlere geri dönüşü olmayacak şekilde zarar vereceği için sözleşmenin 5 inci ve 12 inci maddelerine açıkça aykırıdır. “II Kültürel ve Doğal Mirasın Ulusal ve Uluslar arası Korunması: ... Madde 5 - Bu Sözleşmeye taraf olan her Devlet topraklarındaki kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası ve teşhiri amacıyla etkili 268 ve faal önlemlerin alınmasını sağlamak için, mümkün olduğunca her ülkenin kendi koşullarına uygun biçimde şu çabaları gösterecektir: a) Kültürel ve doğal mirasa, toplumun yaşamında bir işlev vermeyi ve bu mirasın korunmasını kapsamlı planlama programlarına dahil etmeyi amaçlayan genel bir politika benimsemek; b) Kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası ve teşhiri için, halen mevcut değilse, topraklarında bir veya daha fazla hizmet kurumunu, işlevlerini ifaya yeterli olacak görevli ve araçlarla kurmak; c) Bilimsel ve teknik çalışma ve araştırmaları geliştirmek ve Devletin kültürel ve doğal mirasını tehdit eden tehlikelere karşı harekete geçmesine olanak sağlayacak müdahale yöntemlerini mükemmelleştirmek; d) Bu mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri, yenileştirilmesi için gerekli olan uygun yasal, bilimsel, teknik, idarî ve malî önlemleri almak; ve e) Kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası ve teşhiri konularında eğitim yapan ulusal veya bölgesel merkezlerin kurulmasını veya geliştirilmesini desteklemek ve bu alandaki bilimsel araştırmaları teşvik etmek, ... Madde 12 - Kültürel ve doğal mirasa ait olan bir varlığın 11. maddenin 2. ve 4. paragraflarında sözü edilen her iki listeye de dahil edilmemiş olması hiçbir şekilde onun bu listelere dahil edilme sonucu olanlar dışındaki amaçlar için istisnaî değeri olmadığı anlamına gelmeyecektir.” Yukarıda açıkladığımız nedenlerle planlama tekniklerine, şehircilik ilkelerine, kamu yararına ve hukuka aykırı işlemin iptaline karar verilmesi gerekmektedir. 13. ÇAMLICA TEPESİ PLANLARININ İPTALİ 23.10.2012 31.07.2012 gün ve 11964 sayılı Makam Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanmış; İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Çamlıca Mevkii, 269 Kısıklı Mahallesinde yer alan çoğunluğu kamu mülkiyetine kayıtlı 160 pafta, 804 ada, 13, 14, 56 ve 57 nolu parsellerden oluşan alan, 644 sayılı KHK’nın ilgili maddeleri uyarınca “Özel Proje Alanı” ilan edilmiş ve plana yapılan itirazlar değerlendirilerek bu kapsamda hazırlanan Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planının yürütmesinin durdurulmasını takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanmış; İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Çamlıca Mevkii, Kısıklı Mahallesinde yer alan çoğunluğu kamu mülkiyetine kayıtlı 160 pafta, 804 ada, 13, 14, 56 ve 57 nolu parsellerden oluşan alan, 644 sayılı KHK’nın ilgili maddeleri uyarınca “Özel Proje Alanı” ilan edilmiş ve plana yapılan itirazlar değerlendirilerek bu kapsamda hazırlanan Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı; - Planlama alanında önerilen fonksiyonların yer seçimi açısından hatalı olup; plan yasal sınırlarının ve planlama ilkelerinin dışına çıkılarak hazırlanmıştır. Detaylı açıklamaları yer alan yukarıdaki temel sorunların yanı sıra plan yapma yetkisi açısından yereldeki kurumların devre dışı bırakıldığı, bütüncül olmayan ve yerel ihtiyaçları gözetmeyen bir planlama anlayışının hakim olduğu görülmektdir. Planlama alanında önerilen fonksiyonların yer seçimi hatalıdır: 1. Planlama alanı, İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 14.12.1974 gün 8172 sayılı kararı ile Boğaziçi Doğal ve Tarihi Sit Alanı olarak tespit ve ilan edilen, yine aynı Kurulun 24.06.1983 gün 15175 sayılı kararı ile belirlenen ve ilk koruma amaçlı imar planları onaylanan Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesinde kalmakta olup; 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na tabidir. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun amacında; “İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek ve düzenlemek”tir. Kanunun 3. Maddesinde; “a) Boğaziçi Alanında yer alan kültürel ve tarihi değerler ve doğal güzellikler muhafaza edilir ve doğal yapı korunur. b) Boğaziçi Alanı bu Kanunun bu Kanunun amaçlarına uygun olarak ve doğal ve tarihi çevreye uyumu gözetilerek güzelleştirilir ve geliştirilir.” denilmektedir. Dava konusu plan getirdiği yapılaşma koşulları itibariyle 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na açıkça aykırıdır. Planda alınan Turizm Alanı ve Dini Tesis Alanı kararları ile Boğaziçi alanı içerisinde yer alan doğal yapının tahribatının önü açılacaktır. 2. 11.01.1991 tarih ve 2759 sayılı İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile Küçük ve Büyük Çamlıca Tepeleri ve çevresi Kentsel (Kültürel) ve Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. 19.06.2007 tarihli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Doğal (Tabii) Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları ile İlgili 728 nolu ilke kararına göre (740 sayılı ilke kararı ile değişik), Doğal (Tabii) Sit; “Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlardır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Yine aynı ilke kararında I. Derece Doğal Sit alanı aşağıdaki gibi tanımlanarak, bu alanlarda yapılaşma açısından uyulması gereken kurallar belirlenmiştir: 1- I. Derece Doğal (Tabii) Sit: Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır. Bu alanlarda, bitki örtüsü, topografya, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına, ancak; a) Kesin yapı yasağı olmakla birlikte, resmi ve özel kuruluşlarca zorunlu olan alanlarda, teknik altyapı hizmetleri (kanalizasyon, açık otopark, telesiyej, teleferik, içme suyu, enerji nakil hattı, telefon hattı, doğalgaz hattı, GSM baz istasyonu ve benzeri) uygulamalarının koruma bölge kurulunun uygun göreceği sekliyle yapılabileceğine b) 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı veya 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanacak projesine göre ilgili koruma kurulundan izin almak koşulu ile halka açık rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler (lokanta, büfe, kafeterya, soyunma kabinleri, wc, gezi yolu, açık otopark ve benzeri) ile alanın ve çevrenin özelliklerinden kaynaklanan faaliyetlerin korunması ve geliştirilmesi amacına yönelik yapıların (iskele, balıkçı barınağı bekçi kulübesi ve benzeri) yapılabileceğine (…) İlgili ilke kararında da açıkça belirtildiği üzere kamu yararı açısından mutlaka korunması ve üzerinde yapılaşmaya izin verilmemesi gereken bu alanda dava konusu plan ile İstanbul’un ve Boğaziçi’nin siluet etkisini tahrip edecek yapılaşma öngörülmektedir. Özellikle kamu yararı ile hiçbir ilgisi bulunmayan Turizm Alanı ile plan notları gereğince eğitim, kültür vb. fonksiyonların da inşa edilebileceği Dini Tesis Alanının yapılaşmasına imkan tanıyan dava konusu revizyon nazım ve uygulama planı, geri dönüşü mümkün olmayan zararlar meydana getirecektir. Bu nedenle öncelikle yürütmesi durdurularak her iki planın da iptali gerekmektedir. 3. Planlama alanı 17.11.1992 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında Büyük Alan Kullanımı Gerektiren Kamu Kurum ve Kuruluş Alanı (TRT), 09.10.2009 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planında ise Resmi Kurum ve Ağaçlandırılacak Alan (TRT) olarak planlanmıştır. Söz konusu işlevler dahilinde kamunun faaliyet alanında ve yapılaşmaya kapalı olan bu alanda, dava konusu revizyon nazım ve uygulama imar planı ile yaklaşık 14.500 m2lik Turizm Alanı ve plan notları uyarınca avan projeye göre yapılanacak; eğitim, kültür vb. fonksiyonların inşa edilebileceği Dini Tesis Alanı, Rekreasyon ve Park Alanı olarak planlanmıştır. Kesinlikle yapılaşmaya açılmaması gereken ve İstanbul’un kentsel kimliğinin simgesel ve karakteristik öğelerinden biri olan Çamlıca bölgesine önerilen Turizm Alanı fonksiyonu ile 270 kamu yararı açıkça ihlal edilmektedir. Planda getirilen bu fonksiyon kararı ile birlikte kamusal işlevini sürdüren sosyal-teknik donatı alanı, özel kullanıma konu edilecek biçimde, kullanımı değiştirilerek, planlama esasları ve şehircilik ilkelerine aykırı işlem gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte çevresinde yer alan doğal ve kentsel sit alanları ve Boğaziçi’nin kendine özgü koşulları dikkate alınarak bütüncül bir şekilde planlanması gereken bir bölgede, noktasal plan kararı getirilerek planlamanın temel ilkeleri göz ardı edilmiş olup; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı takdir yetkisini bu plan eliyle kötüye kullanmaktadır. Planlar yasal sınırların ve planlama ilkelerinin dışına çıkılarak plan hazırlanmıştır: 4. Hazırlanan her ölçekteki imar planlarında ayrılacak olan sosyal ve teknik donatı alanları bölgenin şartları ve yaşayan nüfusun ihtiyaçları doğrultusunda Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte belirtilen standartlar çerçevesinde belirlenir. Söz konusu Yönetmeliğin 16. maddesi ile sosyal ve teknik donatı alanlarının büyüklüklerine yönelik bir takım standartlar getirilmiştir. Söz konusu maddede “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur.” denmektedir. İlgili tabloya göre dini tesis alanlarının büyüklüğünde kişi başı 0.5 m2 standardına uyulması gerekmekte iken yeşil alanlarda bu oran kişi başı 10 m2 olmaktadır. Sosyal ve teknik donatı alanlarının kent içindeki konumuna yönelik ölçütler ise donatıların birbirine olan uzaklığı, birbirleri ile tutarlılığı ve en önemlisi kolay/rahat erişilebilirliği gibi kriterlere göre belirlenmektedir. Planlama alanında, mevcut durum itibariyle nüfus barındıran bir yapılaşma bulunmamakta, çevresi ise genel itibariyle düşük yoğunluklu konut alanında kalmaktadır. Planlama alanı çevresinde erişim mesafesi içerisinde 14 adet dini tesis yer almaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde dava konusu planda 57 hektar büyüklüğünde ayrılmış olan Dini Tesis Alanının bölgede yaşayan nüfusun ihtiyaçları doğrultusunda planlanmadığı açıktır. 271 Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 14.12.1974 gün 8172 sayılı kararında Boğaziçi ile ilgili olarak; “Boğaziçi’nin genel olarak bir konut, turizm ve rekreasyon alanı olduğuna, bu nedenle; lokal ihtiyaçlardan başka İstanbul şehrinin bütününe hizmet edecek sosyal tesisler, yüksek öğretim ve üniversite tesisleri ile resmi dairelerin bu bölgede yapılamayacağı” belirtilmiştir. Boğaziçi’nin eşsiz bir doğal ve kültürel miras olması sebebiyle alınmış bu karar, yukarıda da açıklandığı şekli ile yerel ihtiyaç ve taleplere göre belirlenmeyen plan kararları ile ihlal edilmekte, İstanbul’un bütününe hizmet edecek işlevler dahilinde yapılaşmaya açılmaktadır. 5. Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmeliğin 3. Maddesinin (c) bendinde Doğal (tabii) sit; “Jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlar” olarak tanımlanmaktadır. Aynı maddenin (ı) bendinde Korunan alanlarda yapılacak plan: “Milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan diğer alanlarda, yapılan bilimsel çalışmalar uyarınca tespit edilen ve hassasiyetle korunması gerektiği belirlenen koruma alanları ile doğal ve çevresel değerlerin etkileşim-geçiş sahası da göz önünde bulundurularak sürdürülebilirliğini, mutlak korunmasını ve gelecek nesillere intikalini sağlamak amacıyla alanın büyüklüğünün gerektirdiği ölçeklerde halihazır haritalar ve mülkiyet verilerine dayalı olarak, hazırlanacak, hazırlatılacak hedefler, araçlar, stratejiler ile planlama kararları, tutumları, plan notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan her tür ve ölçekte planlar” olarak belirtilmiştir. Yukarıda belirtildiği üzere doğal sit alanları hassasiyetle korunması, gelecek nesillere aktarılması ve bu ilkeler çerçevesinde planlanması gerekli alanlar ilen, dava konusu planlar bu gereklilikleri tamamıyla dikkate akmayarak, söz konusu yönetmeliğe aykırı olarak yürürlüğe girmiştir. 6. 11.01.1991 tarih ve 2759 sayılı İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı Kentsel (Kültürel) ve Doğal Sit Alanı olarak ilan edilen Büyük ve Küçük Çamlıca Alanının sit alanı olarak belirlenmesinin mevzuata uygun bulunduğu ancak geçiş dönemi yapılaşma koşullarında isabet görülmediğini belirten ...... tarih ve .......... sayılı İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile bu kararın eki planın iptali istemiyle dava açılmıştır. (kararın tarih ve numarası elimizde bulunmamakta olup bahsi geçen mahkeme kararı incelendiğinde görülebilecektir.) Açılan davada, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 29.12.1992 günlü ve 1992/1626 sayılı kararına göre; söz konusu bölgenin sit alanı olarak belirlenmesinin 2863 sayılı yasaya uygun olduğu, ancak getirilen yapılanma koşullarının açıkça belirlenmemiş turistik kullanımlara ve yapılanma koşulları 2. derecede Max:250 m2 olmak üzere konut kullanımına açılmasının yasanın amacına ve kamu yararına uygun bulunmadığı, bugün henüz ağaçlık alan olarak görülen yerlerin de konut ve turistik tesisler yapılmasına uygun olmadığı gibi yapılanma koşullarında bir sınırlama getirilmemesi nedeniyle de bölgenin korunmasına katkıda bulunamayacağı, bu nedenle korumaya yönelik şekilde yeniden bir düzenleme yapılmasının gerektiği, dava konusu işlemle getirilmek istenilen uygulamada kamu yararı bulunmadığı sonucuna varılarak dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Söz konusu dava konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığı belirtilerek, Danıştay Altıncı Dairenin 09.11.1993 gün ve 2521 sayılı kararı gereğince temyize konu karar onanmıştır. 7. 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla tarafı bulunduğumuz, “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” nin 4. Maddesi gereğince “Bu Sözleşmeye taraf olan devletlerden her biri 1. ve 2. maddelerde sözü edilen ve topraklarında bulunan kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması görevinin öncelikle kendisine ait olduğunu kabul eder. Bunun için kaynaklarını sonuna kadar kullanarak ve uygun olduğunda özellikle mali, sanatsal, bilimsel ve teknik alanlarda her türlü uluslararası yardım ve işbirliği sağlayarak elinden geleni yapacaktır.” denilmektedir. Oysaki, dava konusu plan ile birlikte evrensel bir miras olan ve doğal sit alanı olarak belirlenmiş bir alanda yapılaşma önerilerek tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve başta 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu olmak üzere korumaya ilişkin ulusal mevzuata aykırı işlem tesis edilmektedir. İstanbul’un simgelerinden biri olan ve hiçbir koşulda yapılaşmaya açılmaması ve korunarak yaşatılması gereken Çamlıca Tepesi, alınan bu plan kararları yok edilmektedir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı ile tüm kamuya açık olması ve korunarak yaşatılması gereken bir alan, yereldeki ihtiyaca bakılmaksızın donatı (dini tesis) alanına ve bununla birlikte özel kullanıma (Turizm Alanı) açılarak yapılaşmaya maruz bırakılmıştır. Korunması gereken alanları yapılaşmaya açması, plan bütünlüğünü, kamu yararını ve plan kademelenmesi ilkelerini göz ardı etmesinden ötürü dava konusu planlar 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”e, 2890 sayılı Boğaziçi Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik ile şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun değildir. Bu nedenlerle öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. 14. MALTEPE İLLLER BANLASI ARAZİSİ PLANLARININ İPTALİ 20.12.2012 T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tadilen re’sen onaylanan ve 27.07.2012 25.08.2012 (30 gün) tarihleri arasında askıya çıkarılan; İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36, 37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsele ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli 272 Uygulama İmar Planı Değişikliğinin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 2575 s. Kanunun 24. Maddesinde 02.07.2012 yılında 6352 s. Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca her ne kadar dava konusu idari işlem Bakanlık tarafından tesis edilmiş bir düzenleyici işlem olsa da Mahkemeniz nezdinde dava açılmıştır. Maddenin eski metni: Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere, Maddenin yeni metni: Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere Dava konusu plan “ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlem” niteliğinde olmayıp bu nedenle Danıştay yerine Mahkemeniz nezdinde dava açılmıştır. Aynı doğrultuda Danıştay 6. Dairesinden de görevsizlik kararları gelmeye başlamış olup görevli Mahkemenin tayininde belirtilen hususun dikkate alınmasını talep etmek gerekmiştir. Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu şekildedir: 1. İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36, 37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut Alanına Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği 644 sayılı KHK hükümleri ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tadilen re’sen onaylanmıştır. Söz konusu plan değişikliği ile İdari Tesis Alanı (İller Bankası), T+K rumuzlu ticaret ve konut alanına dönüştürülmüş olup, planlama alanının kalan kısmında “Dini Tesis Alanı” ayrılmıştır. T+K alanında Taks: 0,50 Kaks: 2,50 Hmax: 70,50 yapılaşma şartı getirilmiştir. 273 2. Dava konusu edilen İmar Planı Değişiklileri ile getirilen kararlar doğrultusunda mevcut sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı kademelenmesi, ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu fonksiyon değişikliğini ortaya çıkaran plan değişikliği ile donatı alanları azaltılarak bölge donatı dengesi bozulmakta, mevcutta yer alan kamu alanı tasfiye edilmekte, yapı yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil edici nitelikte yapılaşma şartları getirilmektedir. 3. “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’’in 27’nci maddesinde “İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz” ve “Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir. Ancak söz konusu plan değişikliği ile kaldırılan “İdari Tesis Alanı”na ilişkin eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır. Kamunun ortak yararına yönelik hizmet veren “İdari Tesis Alanı”, yönetmeliklere aykırı olarak düzenlenen söz konusu planlar ile özel kullanıma açılmıştır. Kamu mülkiyetinde olması nedeniyle bölgede daha önce verilen plan bütününü gözetmeyen ayrıcalıklı imar hakları sonucu oluşmuş donatı ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanımı şart olan bir alan bu şekilde özelleştirilmektedir. Bu özelleşmeye ek olarak hali hazırda büyük sorunlar yaşanan alanda bu sorunlar verilen ayrıcalıklı imar hakkı ile arttırılmaktadır. Bu nedenle davaya konu plan değişikliği şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yaraına açıkça aykırılıklar içermektedir. 4. “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’’in 28’inci “İmar planında verilmiş olan inşaat emsalinin, kat adedinin, ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun arttırılmasına dair imar planı değişikliklerinde: Artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik altyapı alanları EK-1 de belirtilen standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu alana hizmet vermek üzere ayrılır ve/veya artırılır.” denilmektedir. Oysa ki, dava konusu imar planı değişikliği ile getirilen ilave nüfusun ihtiyaçlarına yönelik gerekli olan sosyal ve teknik donatı alanları, imar planı kademelenmesine uygun bir şekilde, bütüncül olarak ele alınması gerekirken, tüm bu planlama esasları göz ardı edilmiş; bölgenin ihtiyacına yönelik herhangi bir sosyal ve teknik altyapı kararı alınmamıştır. Her ne kadar meri Maltepe E-5 Güneyi Nazım ve Uygulama İmar Planında ve İstanbul İmar Yönetmeliğinde, Ticaret + Konut Alanlarında özel sağlık ve özel eğitim birimlerinin yapılabileceği belirtilmiş olsa da, davaya konu edilen planlarda bu ihtiyaca yönelik hiçbir plan kararının bulunmaması imar planının düzenleyici işlevini ortadan kaldırmakta, plan hiyerarşisine aykırı olarak planda yer alması gereken kararları almayarak, şehircilik ilkelerine aykırı bir biçimde imar planını belirsiz kılmaktadır. Bununla birlikte –belirsiz olsa dahiileride oluşturulabilecek donatı alanları, “özel” nitelikli olacağından imar planları doğrultusunda alınacak mekansal kararlar, kamu yararına aykırı ve Anayasanın eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacak niteliktedir. 5. “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’’in 30. Maddesinde; “Nazım plan ana kararlarını bozucu fonksiyonel değişiklikler plan değişikliği yolu ile yapılamaz.” denilmektedir. Dolayısıyla İlçenin nazım plan ana kararlarında değişiklik gerektirecek böylesine bir fonksiyonel değişiklik, planlama hiyerarşisine göre ancak imar planının yeniden yapılması ile mümkün olabilir. Gerek İdare Mahkemelerince, gerekse Danıştay’ca bu yönde verilmiş olan birçok emsal karar gereğince söz konusu planı değişikliklerinin öncelikle yürütmesinin durdurularak iptal edilmesi gerekmektedir. 6. Plan kararları ile getirilen yoğunluk bölgede altyapı, ulaşım ve hizmet sorunlarını ortaya çıkaracaktır. Getirilen bu yapı ve nüfus yoğunluğu, yaratacağı etki alanı da düşünüldüğünde mevcut ulaşım altyapısına trafik yoğunluğu getirmekte olup, söz konusu plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan değişikliği, ayrıcalıklı imar hakları ile imar planının eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle dava konusu plan değişikliği kamu yararına aykırı bir düzenleme getirmektedir. 7. İdari Tesis Alanından çıkarılarak T+K alanına alınan bölgede; Taks: 0,50 Kaks: 2,50 Hmax: 70,50 yapılaşma şartı getirilmiştir. Oysa ki, 26.02.2007 onanlı 1/1000 ölçekli Maltepe E-5 Güneyi Uygulama İmar Planı, Plan Notlarında; “emsal değerine göre yapılanacak ticaret + konut alanlarında Taks: 0.20-0.40, Kaks: 1.75” yapılaşma koşulları getirilmiştir. Dolayısıyla dava konusu edilen plan değişikliği ile çevreye emsal oluşturacak nitelikte, ayrıcalıklı imar hakları tesis edilerek plan bütünlüğü ortadan kaldırılmış ve eşitlik ilkesi tekrar göz ardı edilmiştir. Söz konusu plan değişikliği yürürlükte kalması durumunda, bölgede oluşabilecek olan yüksek yoğunluklu imar talebi, mevcut durumda dahi yeterli bulunmayan ulaşım bağlantıları ve teknik altyapıyı kullanılamaz hale getirecektir. Plan değişikliği ile yapılaşma hakları arttırılıp özel kullanıma açılarak ortaya çıkan büyük kentsel rant, belirli yatırımcı/sermaye grubu şirketlere devretilerek kamu, büyük ölçüde zarara uğratılmaktadır. Bununla birlikte, yapılaşma yoğunluğu sonucunda oluşacak sosyal ve teknik altyapı ihtiyacı, kaçınılmaz bir kamu yatırımı haline gelerek altyapı maliyeti kamuya ödetilecektir. Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu plan değişikliğinin planın sosyal ve teknik donatı dengesini bozması, tüm kamuya hizmet edecek bir donatı alanını ortadan kaldırması, plan bütünlüğünü ve plan kademelenmesi ilkelerini göz ardı etmesi, 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğe, kamu yararı, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı hükümler içermesi nedeniyle; 27.07.2012- 25.08.2012 (30 gün) tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36, 37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut Alanına Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar 274 Planı Değişikliğinin “öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali” gerekmektedir. 15. EYÜP MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN PLANIN İPTALİ 08.01.2013 İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.08.2012 tarih ve 1583 sayılı kararı ile uygun görülerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 16.08.2012 tarihinde onanan Eyüp İlçesi, Alibeyköy Mahallesi, 75 pafta, 2 ada, 23, 24, 48, 49, 51, 52, 54, 55, 57, 63 parseller; 46 ada, 1 parsel; 2 ada, Eski: 60, Yeni: 68, 69, 70 parseller; Eyüp sınırları içerisinde kalan Kağıthane, Osmanpaşa Mahallesi, 2 pafta, 2 ada, 65 parsel ile yollar ve kadastral boşluklara ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir: 1. Dava konusu plan değişikliğine ilişkin yaklaşık 60 ha. yüz ölçümüne sahip planlama alanı, İstanbul İli, Eyüp İlçe sınırları içerisinde 2. Çevre Yolu’nun (TEM) güney cephesinde, Avrupa Yakası’nda 1. ve 2. Çevre Yolu’nu birbirine bağlayan en önemli bağlantı noktalarından biri ADA PARSEL 2 ada 23 parsel 2 ada 24 parsel 2 ada 48 parsel 2 ada 49 parsel 2 ada 51 parsel 2 ada 52 parsel 2 ada 54 parsel 2 ada 55 parsel 2 ada 57 parsel 2 ada 63 parsel 2 ada 65 parsel 46 ada 1 parsel 2 ada 68 parsel 2 ada 69 parsel 2 ada 70 parsel 275 ALAN 1073.00 m² 16562.00 m² 15322.00 m² 985.00 m² 4209.00 m² 93165.00 m² 83386.00 m² 135723.00 m² 5517.00 m² 173503.00 m² 1494.00 m² 7360.00 m² 43648.80 m² 2560.39 m² 5634.82 m² olan Hasdal Kavşağı’nın güney batısında yer almakta olup yollar ve kadastral boşluklarla birlikte, aşağıdaki tabloda büyüklükleri ve mülkiyet durumları yer alan 15 parseli kapsamaktadır. Söz konusu alan; - 29.08.2003 onanlı 1/500 Ölçekli Eyüp Merkez Revizyon Nazım İmar Planı ve tadili 13.09.2009 onanlı 1/5000 ölçekli Gecekondu Önleme Bölgesi Sınır Değişikliği Planı, - 14.08.2009 onanlı 1/5000 ölçekli Kağıthane Hasdal Kavşağı Nazım İmar Planı ve - 17.12.2009 onanlı 1/5000 ölçekli Finanskent Konutları Yol Planı sınırları içerinde kalmaktadır. Planlama alanı içerisinde yer alan 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel) ise; 23.11.2008 1/5000 ölçekli Kiptaş Konut Alanı Planı içerisinde kalmakta iken söz konusu planın İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 08.10.2010 gün, Esas No: 2009/983, Karar No: 2010/1420 sayılı kararı ile iptal edilmesi ile plansız kalmıştır. 2. Dava konusu plan değişikliği incelendiğinde; plansız alanda kalmakta olan ve yaklaşık 5 ha. yüz ölçümüne sahip 2 ada 68,69,70 parsellerde (eski 60 parsel) halihazır haritaların, yaklaşık 55 ha. yüz ölçümüne sahip diğer parsellerde ise 14.08.2009 onanlı 1/5000 MÜLKİYET Kiptaş A.Ş. Silahtar Abdullahağa Vakfı Silahtar Abdullahağa Vakfı Silahtar Abdullahağa Vakfı Silahtar Abdullahağa Vakfı Silahtar Abdullahağa Vakfı Silahtar Abdullahağa Vakfı Silahtar Abdullahağa Vakfı S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop. Kiptaş A.Ş. + Hisseli Şahıs + TEK Doğuş İnşaat İstanbul Büyükşehir Belediyesi S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop. + Kiptaş S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop. S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop. ölçekli Kağıthane Hasdal Kavşağı Nazım İmar Planı’nın altlık olarak kullanıldığı görülmektedir. Planlama alanın kısmen plansız alanda kalmasına ve bu alanda halihazır haritaların altlık olarak kullanılmasına rağmen, söz konusu plan çalışmasının tamamı “plan değişikliği” olarak adlandırılmıştır. 3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı altında yer alan 5. Maddesi’nde Nazım İmar Planı; “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.” şeklinde tanımlanmaktadır. İlgili Mevzuat’a göre; onaylanmış planlarda yapılan değişiklikleri içeren işlemlerin “plan değişikliği” olarak adlandırılması gerekirken, halihazırda onaylı bir planı bulunmayan 2 ada 68,69,70 parsellere (eski 60 parsel) ilişkin işlemlerin “imar planı” olarak adlandırılması gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu işlemin hukuki ve teknik geçerliliği bulunmamaktadır. 3. Plansız alanda kalmakta olan ve S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop. mülkiyetinde bulunan 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel), dava konusu işlem ile Konut+Ticaret Alanları 1 (K+T1), Temel Eğitim Alanı 1, Dini Tesis Alanı ve Rekreasyon Alanı olarak ayrılmıştır. Konut+Ticaret Alanları 1’de (K+T1) yapılaşma koşulları E= 2.60, Hmaks: 37 kat, Temel Eğitim Alanı 1’de ise yapılaşma koşulları E=1.50, Hmaks: 5 kat olarak tanımlanmıştır. Söz konusu 2 ada 68,69,70 parsellerin (eski 60 parsel) tamamı, 29.08.2003 onalı 1/5000 Ölçekli Eyüp Revizyon Nazım İmar Planı’nda “Rekreasyon Alanı”nda kalmakta iken 23.11.2008 tarihinde onanan Nazım İmar Planı değişikliği ile kısmen E:1.50, H: Serbest yapılaşma koşulu ile Konut Alanı, kısmen Temel Eğitim Alanı, kısmen Dini Tesis Alanı, kısmen Rekreasyon Alanı ve kısmen de 12 Metrelik Yol Alanı’na alınmıştır. Ancak, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 08.10.2010 gün, Esas No: 2009/983, 2010/1420 sayılı kararı ile 23.11.2008 onanlı nazım imar planı değişikliği iptal edilmiştir. İdare Mahkemesi’nin “…yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporla dosyasındaki bilgi ve belgeleri birlikte değerlendirilmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazın 15.06.2009 günlü, 1/100.000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planında, kentsel ve bölgesel yeşil ve spor alanında kaldığı, uyuşmazlık konusu alanda nazım imar planı tadilatını zorunlu kılan herhangi bir nedenin bulunmadığı, gerçekleştirilen plan tadilatının üst ölçekli planlara uygun olmadığı, taşınmazın çevresel ilişkileri fonksiyonel olarak incelendiğinde, aslında kentsel ve bölgesel yeşil ve spor alanı olarak düzenlenmesi gereken taşınmazın ve çevre parsellerin konut ve kentsel ve bölgesel donatı alanı olarak ayrıldığının görüldüğü, gerçekleştirilen yüksek yoğunluklu konut fonksiyonunun yaratacağı ulaşım yoğunluğunun ise plan bütünlüğünden uzak olduğu, parsel ölçeğinde yapılan tadilatın çevre parsel ve fonksiyonlarla ilişkileri düşünülmeden yapıldığı, bu yoğunlukta bir konut alanı düzenlenmesinin parsel ölçeğindeki yapılmasının mümkün olmadığı, tadilat ile plan bütünlüğünün ve donatı dengesinin bozulduğu bütüncül planlama kararlarının bir parçası olması bakımından ise, çevresel gelişime uygun olmadığı, güncel planlama ve gelişim stratejileri ile uyumlu olmadığı sebepleriyle dava konusu plan tadilatının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş…” şeklindeki kararı Danıştay 6. Dairesi’nin Esas No: 2010/12869, 2011/2052 sayılı kararı ile onanmıştır. İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 07.12.2010 gün, Esas No: 2010/597, 2010/1914 sayılı kararı ile ise iptal edilen nazım imar planı değişikliğinden dayanağını alan 23.07.2009 onanlı uygulama imar planı ve bu plana göre tanzim edilen yapı ruhsatı iptal edilmiştir. Plansız kalan söz konusu 2 ada 68,69,70 parsellere (eski 60 parsel) ilişkin mahkeme kararı ile iptal edilen planda ve iş bu dava konusu planda 276 tanımlanan fonksiyon ve yapılaşma koşulları aşağıdaki tabloda yer almaktadır. 29.08.2003 Onanlı NİP İptal Edilen 23.11.2008 Onanlı NİP Değişikliği İşbu Dava Konusu 16.08.2012 Onanlı NİP Değişikliği •Rekreasyon Alanı •Konut Alanı, E=1.50, H= Serbest •Temel Eğitim Alanı •Dini Tesis Alanı, Avan Proje •Rekreasyon Alanı •Yol Alanı •Konut+Ticaret Alanı 1, E=2.60, Hmaks= 37 Kat •Temel Eğitim Alanı 1, E= 1.50, Hmaks= 5 Kat •Dini Tesis Alanı, Avan Proje •Rekreasyon Alanı •Yol Alanı Görülmektedir ki; mahkeme kararı ile iptal edilen fonksiyonlar, işbu dava konusu plan ile yeniden tesis edilmektedir. Üstelik yapılan yeni düzenleme ile söz konusu alanda; yapılaşma koşulları iptaline karar verilen plana göre yaklaşık %60 oranında arttırılmaktadır. Bu nedenle, hukuka açıkça aykırı olan işbu dava konusu idari işlem hakkında, idarenin savunması beklenmeksizin yürütmesinin durdurulması kararının verilmesi gerekmektedir. 4. Söz konusu 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel) işbu dava konusu işlem ile Konut+Ticaret Alanları 1 (K+T1), Temel Eğitim Alanı 1, Dini Tesis Alanı ve Rekreasyon Alanı olarak ayrılmış olup plan notlarında bu alanlara ilişkin yapılaşma koşulları tanımlanmıştır. Plan Notlarının; 11. Maddesinde “Konut + Ticaret 1 alanında E:2.60, Hmax:37 kattır.” 12. Maddesinde “Dini tesis alanında uygulama avan projeye göre yapılacaktır.” 13. Maddesinde “Temel Eğitim 1 alanında E:1.50 Hmax:5 kattır.” 15. Maddesinde “Konut + ticaret 1 ve Konut + ticaret 2 alanında konut, ticaret, dini tesis, özel sağlık tesisi, sosyal kültürel tesis, özel yurt, imalata yönelik günübirlik ve haftalık ihtiyaçlara cevap verebilecek çarşı, dükkan, büro, özel kreş, kafeterya, lokal, spor tesisi, alışveriş merkezleri, büfe ve benzeri hizmet birimleri İstanbul Büyükşehir Belediyesince onaylanacak avan projeye göre yapılacaktır.” denilmektedir. Ayrıca teklif plana İmar Komisyonu tarafından “Danıştay 6. Dairesinin 2010/12869E, 2011/2052K sayılı kararında belirtilen hususlar 277 dikkate alınarak 1/1000 ölçekli planda gereken düzenlemeler yapılacaktır.” şeklinde plan notu ilavesi yapıldığı görülmektedir. Ancak Danıştay 6. Dairesi, İstanbul 1. İdare Mahkemesince verilen kararı aynen onamıştır. Söz konusu kararda ise ilgili taşınmazların üst ölçekli planlara uygun olarak, çevresel ilişkileri ve ulaşım yoğunluğu çerçevesinde “…aslında kentsel ve bölgesel yeşil ve spor alanı olarak düzenlenmesi…” gerektiği belirtilmektedir. 3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı altında yer alan 5. Maddesi’nde Uygulama İmar Planı; “…nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” denilmektedir. Ancak görülmektedir ki; işbu dava konusu planla 2 ada 68,69,70 parsellere (eski 60 parsel) yönelik tanımlanan arazi kullanım kararları, Danıştay 6. Dairesi’nin kararı ile çelişmektedir. Yukarıda bahsi geçen ilave plan notu; 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı arasında uyuşmazlığa sebep olmaktadır. Bu uyuşmazlık uygulama aşamasında telafisi güç zararlar doğuracaktır. Kaldı ki imar planları; plan paftaları ve plan notları ile bir bütündür. İşbu dava konusu işlem açıkça planlama esaslarına aykırıdır. 5. Kamuoyunda Finanskent olarak bilinen söz konusu 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel) 15.06.2009 onanlı 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda; “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı” lejantında kalmaktadır. Buna göre 3194 sayılı Kanun ve eki yönetmeliklerde açıkça belirtilmesine karşın, söz konusu planlar, üst ölçekli planlara aykırı olarak elde edilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesine göre Nazım İmar Planları, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanmalıdır. Ancak söz konusu parseller yürürlükteki üst ölçekli planda “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı” lejantında kalmasına rağmen yüksek yapılaşma koşulları ile Konut + Ticaret Alanı 1, Temel Eğitim Alanı 1, Dini Tesis Alanı ve kısmen Rekreasyon Alanı’na alınmıştır. Bu nedenlerle, dava konusu plan 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmeliklere açıkça aykırıdır. Çevre Düzeni Planlarının amacı, kapsamı ve niteliği imar mevzuatında açık ve net bir şekilde belirlenmiştir: 3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 5. Maddesinde “Çevre düzeni planı; Ülke ve bölge planı kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plandır.” denilmektedir. Çevre Düzeni Planı ile belirlenen arazi kullanım kararlarının alt ölçekli planlarda bozulması; kentin sosyal ve ekonomik dengesini düzeltmeye yönelik hedeflerin gerçekleştirilmesini imkansız kılmaktadır. Bu nedenlerle, söz konusu idari işlem kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırıdır. 6. Dava konusu plan değişikliği ile planlama alanının yaklaşık 55 ha.lık bölümünü oluşturan ve büyük bir kısmı Silahtar Abdullahağa Vakfı mülkiyetinde olan 2 ada, 23,24,48,49,51,52,5 4,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselde de tamamıyla fonksiyon değişikliğine gidildiği görülmektedir. Söz konusu parseller 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planlarında; Eğitim Tesis Alanı, Belediye Hizmet Alanı, Park Alanı, Rekreasyon Alanı ve III. Karayolu Geçişi ve Çevreyolu Güzergahı Kamulaştırma Alanı’nda kalmakta iken dava konusu plan değişikliği ile Konut+Ticaret Alanları 2 (K+T2), Temel Eğitim Alanı 2, Akaryakıt+LPG Tesis Alanı, Özel Eğitim Alanı, Üniversite Eğitim Alanı, Yeşil Alan ve Karayolu Koruma Bandı olarak ayrılmıştır. Tamamı kamu kullanımına hizmet eden donatılara ayrılmış olan söz konusu 2 ada, 23,24,48,49,51,5 2,54,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselden oluşan alanın, 307081.38 m2’lik bölümü plan değişikliği ile Konut+Ticaret Alanları 2 (K+T2) olarak ayrılmıştır. Bununla birlikte yapılan yeni düzenlemeyle alanda; 155002.95 m2 Üniversite Alanı, 7999.70 m2 Özel Eğitim Alanı, 2520.64 m2 Akaryakıt+LPG Tesis Alanı ve 8000.03 m2 Temel Eğitim Alanı 2 şeklinde yeni fonksiyonlar tanımlanmıştır. Değişiklik öncesi planlarda yer alan 43929,75 m2 büyüklüğündeki Belediye Hizmet Alanı ve 211896 m2 büyüklüğündeki Eğitim Tesis Alanı ile Rekreasyon Alanı ve III. Karayolu Geçişi ve Çevreyolu Güzergahı Kamulaştırma Alanı tamamıyla kaldırılmış olup Park Alanı ise Yeşil Alan lejantına alınmıştır. Yaklaşık 55 hektardan oluşan söz konusu 2 ada, 23,24,48,49,51,52,54,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselden oluşan alanın; değişiklik öncesi planlarda yaklaşık 25 hektarı yapılaşmaya konu ve geri kalanı açık alan olmak üzere tamamı kamu kullanımında iken işbu dava konusu plan değişikliği ile yaklaşık 48 hektarı yapılaşmaya konu olacak şekilde düzenlenmiş ve bu düzenleme ile söz konusu alanın yaklaşık %50’si özel mülkiyete konu olacak fonksiyonlara ayrılmıştır. Açıkça görülmektedir ki; söz konusu parsellerden oluşan alanda da nüfus ve yapı yoğunluğu arttırılmış, donatı alanları azaltılmıştır. 7. 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel) ve 2 ada, 23,24,48,49,51,52,54,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parsellere ilişkin işbu dava konusu düzenleme bütün olarak incelendiğinde; - 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda tamamı “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı”’nda kalmakta olan 2 ada 68,69,70 parsellerin (eski 60 parsel) E=2.60, Hmaks=37 Konut+Ticaret Alanları 1 (K+T1), E=1.50, Hmaks= 5 Kat Temel Eğitim Alanı 1, Dini Tesis Alanı ve kısmen Rekreasyon Alanı olarak ayrıldığı, - Büyük bir kısmı Silahtar Abdullahağa Vakfı mülkiyetinde olan diğer parsellerin ise; 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planlarında Eğitim Tesis Alanı, Belediye Hizmet Alanı, Park Alanı, Rekreasyon Alanı ile III. Karayolu Geçişi ve Çevreyolu güzergahı Kamulaştırma Alanı’nda kalmakta iken E=1.60 Konut+Ticaret Alanları 2 (K+T2), E=2.00 Temel Eğitim Alanı 2, E=0.40 Akaryakıt+LPG Tesis Alanı, 278 E=1.50 Özel Eğitim Alanı, E= 1.30 Üniversite Eğitim Alanı, Yeşil Alan ve Karayolu Koruma Bandı olarak ayrıldığı görülmektedir. Söz konusu idari işlem ile tamamı kamu kullanımına ayrılmış olan alanlar özel mülkiyete konu olacak şekilde yeniden düzenlenmiş, sosyal ve teknik donatı alanları azaltılmış, nüfus ve yapı yoğunluğu arttırılmıştır. Oysaki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”in “İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gereken Esaslar”ı belirten 27. Maddesinde; “İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz.” denilmektedir. Dava konusu plan değişikliğinde ise böyle bir zorunluluk bulunmamakta aksine İstanbul metropolündeki mevcut sosyal ve teknik altyapı alanları, ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Zorunlu hallerde ise plan değişikliğinin ne suretle yapılabileceği, aynı yönetmeliğin 27. Maddesi’nde “İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” şeklinde belirlenmiştir. Ancak görülmektedir ki; dava konusu plan değişikliği ile ortadan kaldırılan sosyal ve teknik altyapı alanları için eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır. Açıkça yönetmelik hükümlerine aykırı olan dava konusu işlem, kamu yararı ilkesini de ihlal etmektedir. 8. Çevre Düzeni Planı’nda tamamı “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı”’nda kalmakta olan 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel) ile işbu dava konusu işlem öncesi yürürlükte bulunan plan kararlarına göre büyük bir kısmı “Rekreasyon Alanı” olan 2 ada, 23,24,48,49,51,52,54,55,57 ,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselin tamamına yakını işbu dava konusu işlem ile yapılaşmaya konu fonksiyonlara ayrılmıştır. Yapılaşma koşuları ile birlikte planlama alanında min. ~ 843.000 m2 inşaat alanına olanak sağlanmaktadır. Dava konusu işlem öncesinde kamusal açık alan olarak tanımlanmış planlama alanına ciddi bir yapı yoğunluğu getirildiği görülmektedir. Mekansal ve demografik yapının hızla değiştiği ve nüfusun arttığı İstanbul Metropolü’nde; gerek 279 bireylerin doğa ile ilişkisi gerekse deprem gerçekliği çerçevesinde açık alanların öncelikle kurgulanması gerekmekte iken var olan açık alanların kaldırılarak yapılaşmaya açıldığı görülmektedir. Kamunun ihtiyaçları, tüm yasa ve yönetmeliklere rağmen tamamen göz ardı edilmektedir. Açıkça ayrıcalıklı hakların tesis edildiği dava konusu işlemin kamuyu zarara uğratıcı ve emsal teşkil edici olması nedeni ile ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. 9. Dava konusu işlem ile planlama alanının büyük bir kısmı Konut+Ticaret Alanı olarak ayrılmış ve bu alanlarda yer alabilecek fonksiyonlar Plan Notlarının 15. Maddesi’nde belirtilmiştir. Plan Notlarının 15. Maddesinde “Konut + ticaret 1 ve Konut + ticaret 2 alanında konut, ticaret, dini tesis, özel sağlık tesisi, sosyal kültürel tesis, özel yurt, imalata yönelik günübirlik ve haftalık ihtiyaçlara cevap verebilecek çarşı, dükkan, büro, özel kreş, kafeterya, lokal, spor tesisi, alışveriş merkezleri, büfe ve benzeri hizmet birimleri İstanbul Büyükşehir Belediyesince onaylanacak avan projeye göre yapılacaktır.” denilmektedir. Planlama alanında, bölgenin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenen sosyal ve teknik donatı alanları kaldırılmış yerine ilave nüfus getirecek fonksiyonlar tanımlanmıştır. Dava konusu plan ile belirtilen işlev ve yoğunluktaki yapılaşma ve beraberinde getireceği nüfus büyüklüğü, bölgenin sosyal ve teknik altyapısının taşıyamayacağı bir yoğunluk artışı gündeme getirmektedir. Sosyal ve teknik altyapı dengesi bozulmaktadır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur” denmektedir. Fakat dava konusu işlemle bu hüküm açıkça göz ardı edilmiştir. Bu nedenlerle dava konusu işlem; , plan bütünlüğünü bozucu ve emsal teşkil edici nitelikte olup kamu yararı ilkesine tamamıyla aykırıdır. Bununla birlikte söz konusu plan notu İmar Mevzuatı’nın 5. Maddesi’nde yer alan Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planı tanımlarına aykırı düşmektedir. Mevzuat, yönetmelik ve planlama ilkeleri gereğince; imar planının temelini oluşturan fonksiyonların ayrıştırılarak büyüklüklerinin, yer seçimi kararlarının ve ulaşım sistemlerinin belirlenmesi ve bu doğrultuda nüfus ve donatı alanı hesaplarının yapılması gerekmektedir. Konut+ Ticaret Alanlarına yönelik söz konusu plan notu ile bölgenin nüfus yoğunluğunun ve nüfusun ihtiyacı olan donatı alanlarının saptanması mümkün değildir. Ayrıca söz konusu plan notunda belirtilen fonksiyonların “İstanbul Büyükşehir Belediyesince onaylanacak avan projeye göre” yapılacağı belirtilmektedir. Plan hiyerarşisi gereğince nazım imar planı esaslarına göre yapı adalarının yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama etaplarının belirleneceği 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı kademesi göz ardı edilmiştir. Görülmektedir ki; dava konusu idari işlem, planlama hiyerarşisini ihlal etmekte ve imar planlarının düzenleyici işlevini ortadan kaldırmaktadır. 10. Dava konusu plan değişikliğine ilişkin plan notlarının; 11. Maddesinde “Konut + Ticaret 1 alanında E:2.60, Hmax:37 kattır.” 13. Maddesinde “Temel Eğitim 1 alanında E:1.50 Hmax:5 kattır.” 14. Maddesinde “ Kat yükseklikleri serbesttir.” denilmektedir. Söz konusu plan değişikliği ile 2 ada 68,69,70 parsellerde (eski 60 parsel) yer alan Konut+Ticaret 1 Alanı ve Temel Eğitim 1 Alanı için kat yükseklikleri tanımlanmış, diğer fonksiyonlara ilişkin yapı yükseklikleri ise serbest bırakılmıştır. Planlama çalışmaları kapsamında alınan Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü görüşünde “Planlama alanı içerisinde yer alan eski 60 yeni 68, 69, 70 sayılı parsellerde bu alan için hazırlanmış olan raporda belirtilen önlem ve önerilerin göz önüne alınması, uygulama öncesinde yapılacak zemin etüt çalışmalarının bu hususlar doğrultusunda yapılması, bu doğrultuda uygulamaya gidilmesi koşuluyla eski 60 yeni 68,69,70 sayılı parsellerde 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin yapılması jeolojik bakımdan uygun görülmektedir. Ancak planlama alanının diğer yerlerinde ( 46 ada, 1 parsel, 2 ada, 23, 24, 48, 49, 51, 52, 54, 55, 57, 63, 65 sayılı parseller); I, II, II-B lejantı ile gösterilen alanlar için getirilen kat sınırlamasının ( 5 kat ) aşılıyor olması, III-A ve III-B lejantı ile gösterilen yerlerin ise raporda belirtildiği gibi ayrıntılı jeoteknik etüt gerektiren yerler olması nedeniyle, bu parsellere yönelik olarak ilgi yazı eki 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı tadilatı ile ilgili Müdürlüğümüz görüşünün verilebilmesi için, bu parsellerin tamamında, altlık yerleşime uygunluk raporundan gelen kat sınırlamasını da kaldıracak şekilde Ayrıntılı Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporu hazırlanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü’ nün ilgili birimine onaylatılması gerekmektedir.” denilmektedir. Ancak dava konusu plan değişikliğinde Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün nihai görüşünün alınmadığı görülmektedir. Bununla birlikte meriyetteki Yerleşime Uygunluk Harita ve Raporlarına göre 2 ada, 23,24,48,49,51,52,5 4,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselden oluşan alanda kısmen 5 kat sınırlaması getirildiği kısmense ayrıntılı jeoteknik etüt yapılması gerektiği belirtilmektedir. Oysaki dava konusu plan değişikliği ile bu alanlarda kat yükseklikleri serbest bırakılmıştır. Her ne kadar plan notlarında “Ayrıntılı jeolojik-jeoteknik etüt raporu hazırlanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan onaylatılmadan uygulama yapılamaz” denilse de söz konusu raporların 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı çalışmaları kapsamında yapılması ve Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün nihai görüşünün alınması gerekmektedir. Zira yapılacak zemin etütü çalışmalarında dava konusu işlem ile belirlenen fonksiyon ve yapılaşma koşullarının uyuşmaması durumunda uygulamaya yönelik telafisi güç zararların ortaya çıkacağı aşikardır. Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün nihai görüşü alınmadan ve1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı çalışmaları kapsamında hazırlanması gereken ayrıntılı jeoteknik etüt raporları hazırlanmadan onaylanan, üstelik meriyetteki Yerleşime Uygunluk Harita ve Raporlarında belirtilen kat yüksekliği sınırlamasını ihlal eden dava konusu plan değişikliği planlamada sürdürülebilirlik ilkesine aykırı ve bilimsellikten uzaktır. 280 Yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde görülmektedir ki; dava konusu plan değişikliği açıkça yasa, yönetmelik ve yargı kararlarını yok saymakta, üst ölçekli plan kararlarını, plan bütünlüğünü, planlama hiyerarşisini ve kamu yararı ilkesini ihlal etmektedir. Tamamı sosyal ve teknik donatı alanlarına ayrılmış olan planlama alanı, dava konusu plan değişikliği ile özel kişilere ayrıcalıklı haklar sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmiş ve kamunun ihtiyacı göz ardı edilerek açık alanlar yapılaşmaya açılmıştır. Bu nedenlerle; hukuka, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı olarak tesis edilen ve telafisi güç zararların doğmasına sebep olabilecek 16.08.2012 onanlı Eyüp İlçesi, Alibeyköy Mahallesi, 75 pafta, 2 ada, 23, 24, 48, 49, 51, 52, 54, 55, 57, 63 parseller; 46 ada, 1 parsel; 2 ada, Eski: 60, Yeni: 68, 69, 70 parseller; Eyüp sınırları içerisinde kalan Kağıthane, Osmanpaşa Mahallesi, 2 pafta, 2 ada, 65 parsel ile yollar ve kadastral boşluklara ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali gerekmektedir. 16. YENİKAPI DOLGU ALANINA İLİŞKİN PLANLARIN İPTALİ 10.01.2013 27.09.2012 gün ve 15059 sayılı Makam Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır. Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir: Planlama Alanı, plan paftalarından anlaşıldığı üzere toplam 625.598 m2 (62.5 ha) büyüklüğündedir ve bu alanın 78.778 m2’si (7.8 ha) mevcut dolgu alanı, 546.820 m2 (54.6 ha) kısmı ise ilave dolgu alanıdır. Bu anlamda plan alanı yaklaşık %15’i mevcut dolgu, %85’i ilave dolgu alanlarından oluşmaktadır. Söz konusu mevcut dolgu alanının plan geçmişine 281 bakıldığında, 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada (Eminönü – Fatih) Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının uygun bulunduğuna ilişkin kurul kararı, İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve 1/1000 ölçekli Fatih Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının uygun bulunduğuna ilişkin kurul kararı, aynı İdare Mahkemesi tarafından aynı dava ve karar uyarınca iptal edilmiştir. İptal kararı sonrasında oluşturulan geçiş dönemi yapılanma koşullarının ise Danıştay tarafından yürütmesi durdurulmuş ve söz konusu alan bu süreçte plansız kalmıştır. Plan onama sınırı içinde yer alan mevcut dolgu alanlarının (7.8 ha) meri plan durumlarına bakıldığında ise, Nazım imar planı açısından İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen ve 27.01.2012 – 27.02.2012 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından askıda ilan edilmiş Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda rekreasyon alanı olarak tanımlanan alan içerisinde kalmaktadır. Uygulama imar planı açısından ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 04.10.2012 tarihinde tasdik edilen, 15.10.2012 – 15.11.2012 tarihleri arasında Fatih Belediyesince askıya çıkarılan Tarihi YarımadaFatih İlçesi Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’nda rekreasyon alanı olarak tanımlanan alan içerisinde kalmaktadır. Ayrıca bu alanlar İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.07.1995 gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit Alanı içerisinde ve 13.10.2006 gün ve 26318 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 2006/10961 sayılı kararı ile belirlenen Yenileme Alanı sınırları içerisinde kalmaktadır. 2 – Dava Konusu Nazım ve Uygulama İmar Planları ile söz konusu alanda şu yapılanma koşulları getirilmektedir: - İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Plan Paftaları üzerinde plan onama sınırı içerisindeki alan, “Rekreasyon ve Meydan Alanı” olarak tanımlanarak şu plan notlarında; “1. 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri geçerlidir. 2. 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı hazırlanmadan ve onaylanmadan uygulamaya geçilemez. 3. Yapılaşma Koşulları ve Diğer Hususlara İlişkin Detaylar 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planında Belirlenecektir.” hükümlerine yer verilmiştir. - İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Paftaları üzerinde plan onama sınırı içerisindeki toplam 62,55 ha’dan oluşan alan, “Rekreasyon ve Meydan Alanı” olarak tanımlanmıştır. “Rekreasyon Meydan Alanı” olarak planlanan alanda plan hükümleri ile; kara, deniz, hava ulaşımına yönelik altyapı tesisleri, sahne, seyirci tribünleri ve gölgelikleri, otopark, yer altı otoparkı, bağlantı yolları, park, çocuk bahçesi, açık spor alanları, piknik, eğlence alanları, emsali alanın %3’ünü, yüksekliği 5 50 m’yi aşmayan; teknik birimler, satış birimleri, umumi tuvaletler, güvenlik birimleri, idare binalar, lokanta büfe, kafeterya, gazino, çay bahçesi, sergi üniteleri, fuar yapılaşmasına izin verilmiştir. Ayrıca Plan Paftaları üzerinde şu plan notlarında; “Genel Hükümler: 1. 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri geçerlidir. 2. İnşaat aşaması ve işletme dönemlerinde çevre değerlerinin korunması açısından, 2872 sayılı çevre kanunu ve bu kanuna istinaden çıkarılan “çevresel etki değerlendirmesi”, “hava kalitesinin korunması”, “su kirliliği kontrolü”, “katı atıkların kontrolü” ve “gürültü kontrolü” yönetmeliklerinde belirtilen tüm hususların yerine getirilmesi zorunludur. 3. Bu plan ve plan hükümlerinde açıklanmayan hususlarda konusu ve ilgisine göre; -3194 Sayılı İmar Kanunu Ve İlgili Yönetmelikleri, -618 Sayılı Limanlar Kanunu, -655 Sayılı Ulaştırma, Denizcilik Ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, -1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, -İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik -4857 Sayılı İş Kanunu Ve İlgili Tüzük Ve Yönetmelikleri, -Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik, -Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik, -Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik hükümlerine uyulması zorunludur. 4. Bu plan ve plan hükümlerinin gerek inşaat aşamasında gerekse uygulama aşamasında yerine getirilmemesi halinde sorumluluk konusuna göre ilgili kurum ve kuruluşlar ile birlikte yatırımcı ve ilgili idareye (valilik ve belediye) ait olacaktır. 5. Yapımı planlanan alanların inşaatı ve kullanımında deniz kirliliği ve sığlaşmaya neden olunmaması, seyir emniyeti, can, mal ve deniz güvenliğinin sağlanması açısından gerekli tedbirlerin alınarak, gece ve gündüz uygun işaretlerle markalanması zorunludur. 6. İnşaatın tamamlanmasını müteakip; ulaştırma denizcilik ve haberleşme bakanlığının kuruluşu hakkında kanun hükmünde kararname, kıyı tesislerine işletme izni verilmesine ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmelik ile 2011/5 sayılı genelge gereği faaliyet izni alınacaktır. 7. Bu plan, plan notları ve plan raporları ile bir bütündür. Özel Hükümler: 1. Kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında mevcut bulunan ve/veya yapılması PLANANAN kıyı yapılarına ait uygulama projeleri (gerekli etüt, hesap ve tüm teknik detayları ile birlikte), Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’ne onaylanmak üzere verilecek, Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’nce onaylı uygulama projesi bulunmayan deniz yapılarının inşaatına kesinlikle başlanılmayacak ve mevcut kısımlar gerekmesi halinde altyapı yatırımları genel müdürlüğünce onaylı uygulama projesine uygun duruma getirilecektir. 282 2. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 18.02.2011 tarih ve 2030 sayılı oluru ile onaylanan İstanbul boğazı karayolu tüp geçişi projesine ait 1/5000 ölçekli nazım imar planı, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve bu planlarda yapılacak değişiklikler, AYKOME-UKOME kararları tasdik sınırı içindeki alanda da geçerli olacaktır. 3. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın (Tersaneler Ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğü) 09.07.2012 tarih ve 10917 sayılı yazısı uyarınca insanların denizden faydalanmasını teşvik etmek ve insanların denizle buluşmasını sağlayacak şekilde deniz rampası yapısı için rampa alanı oluşacak şekilde, uygulama projelerinde ıslak/kuru alanlara yer verilecektir. 4. İstanbul Valiliği’nin (Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Müdürlüğü) 22.05.2012 tarih ve 51413 sayılı yazısında belirtilen hususlara uyulması zorunlu olup 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ve Su Ürünleri Yönetmeliğinde yer alan su kirliliğini önleyici hükümlere uyulması ve deniz suyunda çözünen ve zararlı kimyasal maddeler içeren dolgu malzemelerinin kullanılmaması, dolgu ve inşa aşamasından kullanılacak malzemelerin istihsal sahasına yayılmasına önleyecek tedbirlerin alınması gerekmektedir. 5. Yenikapı Atıksu Ön Arıtma Tesisinin; Zeytinburnu-Sahil Atıksu Kolektörü, Sarayburnu Sahil Atıksu Kolektörü, Yenikapı A.A.T. Deniz Deşarjı Basınçlı Kara Hattı plan onama sınırı içerisinde bulunmakta olup, İSKİ Genel Müdürlüğü’ne ait tüm altyapı tesislerinin korunması, taşınması halinde projelerinin İSKİ Genel Müdürlüğü’ne onaylatılması gerekmektedir. 6. Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin Ve Denetim Genel Müdürülüğü’nün uygun görüşü ve ÇED gerekli değildir / ÇED uygundur kararı alınmadan uygulanmaya ve yapılanmaya geçilemez. 7. Bu planın uygulama aşamasında söz konusu alanda yapılacak çalışmalar sırasında herhangi bir kültür varlığına rastlanılması durumunda 2863 sayılı kanunun 4. maddesi gereği en yakın mülki idare amirliğine veya müze müdürlüğüne bilgi verilmesi gerekmektedir. 8. Plan kapsamında bulunan Hazinenin Özel Mülkiyetindeki veya Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Taşınmazlarda Proje ve fiili uygulama 283 yapılmadan önce Maliye Bakanlığı’ndan izin alınması zorunludur. 9. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü’nce 27.09.2011 tarihinde onaylanan Yenikapı Dolgu Alanı Projesine esas jeolojik ve jeoteknik etüt raporlarında belirtilen hususlara ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Müdürlüğünce 24.12.2007 tarihinde onaylanan Avrupa Yakası Güneyi Mikro Bölgeleme Rapor ve Haritalarında belirtilen esaslara uyulması zorunludur.” hükümlerine yer verilmiştir. 3 – Dava konusu İmar Planları ile yapımı gündeme gelen dolgu alanı ve üzerinde yer alacak olan rekreasyon alanı ve meydanın, Tarihi Yarımada gibi kültürel ve tarihi niteliği nedeniyle korunması gerekli kültür varlıklarından ve korunması gerekli yerleşim alanlarından oluşan bir bölge içerisinde yer aldığı gerçeği göz ardı edilmektedir. İmar planı ile getirilen dolgu alanının ve üzerinde yer alacak olan yoğun kentsel fonksiyonlar, sit alanı niteliğindeki bölgenin mevcut ulaşım ihtiyacı ve tarihi dokuda yaratacağı tahribat ile birlikte değerlendirildiğinde; koruma ve planlama ilkeleri ile şehircilik esaslarına aykırı olduğu açıkça görülmektedir. Yenikapı sahilinde dolgu alan üzerinde yapılması planlanan ve bir milyon kişi kapasiteli olacağı belirtilen meydan projesinin, plan raporunda Tarihi Yarımada ve burada yer alan tarihi mirası etkilemediği belirtilirken, proje raporlarında yer alan bu sonuca nasıl varıldığı ise anlaşılamamaktadır. Üst ölçekli planlarda ve İstanbul için hazırlanan tüm rapor çalışmalarında, araç trafiğinin azaltılması önerilen ve plan çalışmalarında bugüne kadar bu görüşün sürekli savunulduğu Tarihi Yarımada gibi bir alanda, mevcut araç sayısını ve ulaşım ihtiyacını arttıracak olan böylesi bir projenin bölgenin korunması için gösterilen çabalara hiçbir katkısı olmayacaktır. Tersine araç trafiğinden arındırılmaya çalışılan bir alanda, dava konusu karar ile onaylanan proje sonucu; ulaşım talebi arttırılarak ve bölgenin ek dolgu alanları ile kentsel makformu onarılamaz bir şekilde tahrip edilerek; kentsel ve tarihi sit alanı olan Tarihi Yarımada yok olmaya yüz tutacak, yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde etkilenecektir. Bu nedenlerle söz konusu kararın bir an önce iptali gerekmektedir. 4 – Dava konusu planlarda yer alan dolgu alanı ve üzerindeki “Rekreasyon ve Meydan Alanı”, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli halihazır haritalar üzerine işlenmiş ve “İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı” ve “İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı” şeklinde adlandırılarak işlem görmüştür. Ancak, adlarına “nazım imar planı” ve “uygulama imar planı” denilmiş olsa da, dava konusu planlar 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan plan tanımları ile örtüşmeyen, üzerinde tek bir arazi kullanım kararının bile yer almadığı, sadece ve sadece fonksiyonun gösterildiği bir şema niteliği taşımaktadır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan Nazım İmar Planı ile Uygulama İmar Planı tanımları durumu açıkça ortaya koymaktadır: “TANIMLAR Madde 5 - Bu Kanunda geçen terimlerden bazıları aşağıda tanımlanmıştır. Nazım İmar Planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır. Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır. İmar Kanunu’ndaki bu tanımlar, ulaşım kararları ile arazi kullanım kararlarının bir bütün olduğu ve birlikte değerlendirilerek planlanması gerektiğini ve planlar arası hiyerarşi olduğunu gösteren hukuki belgelerdir. Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere Nazım İmar Planları’nın yerleşim alanları üzerindeki temel arazi kullanım kararları ile bu kararlara dayalı ulaşım sistemlerini bir arada içermesi ve uygulama imar planlarının da üst ölçekli ve rehberi niteliğindeki Nazım İmar Planları’nın ortaya koyduğu esaslara göre hazırlanması gerekmektedir. Bu çerçevede, dava konusu rekreasyon ve meydan alanının başta Tarihi Yarımada olmak üzere, içinde yer aldığı bölgenin meri imar planları çerçevesinde ele alınarak, bu alanların arazi kullanım kararları ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak, adlarına “nazım imar planı” ve “uygulama imar planı” denilmiş olsa da, İmar Kanunu’ndaki plan tanımları ile hiçbir ilgisi olmayan dava konusu planlar, etrafından tümüyle soyutlanmış, sadece ve sadece meydan adı altında deniz alanının doldurulduğunu gösteren bir şema olmanın ötesine gitmemiştir. Ayrıca nazım ve uygulama imar planlarında plan raporunda yapımından bahsedilen “kara, deniz, hava ulaşımına yönelik altyapı tesisleri, sahne, seyirci tribünleri ve gölgelikleri, otopark, yer altı otoparkı, bağlantı yolları, park, çocuk bahçesi, açık spor alanları, piknik, eğlence alanları, emsali alanın %3’ünü, yüksekliği 5 50 m’yi aşmayan; teknik birimler, satış birimleri, umumi tuvaletler, güvenlik birimleri, idare binalar, lokanta büfe, kafeterya, gazino, çay bahçesi, sergi üniteleri, fuar “ yapılarına yer verilmemekte ve imar planlarında yer alması gereken yapıların yapım koşulları ve şartlarının düzenlenmesi işlemi, imar planı notları ile uygulama projesine bırakılmaktadır. Söz konusu durum imar planlarının 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tanımlandığı şekilde kesin hüküm içermeleri ve bağlayıcı nitelikte olmaları durumunu ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu imar planları 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tanımlanan 284 yer alan imar planı tanımlarına aykırıdır. 5 – İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesi’nde yer alan plan tanımları, uygulama ve nazım imar planları arasındaki plan hiyerarşisini de açıkça ifade etmektedir. Plan hiyerarşisine göre herhangi bir alana dair 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nın yapılıp onay süreçlerini geçebilmesi için öncelikle aynı alana ilişkin onaylı ve askı sürecini tamamlamış üst ölçekli plan niteliğindeki 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nın olması gerekmekte ve Uygulama İmar Planı bu Nazım İmar Planı kararlarına göre hazırlanmalıdır. Bu durum dava konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında da tanımlanmakta ve uygulama bu plan uyarınca hazırlanacak uygulama imar planı doğrultusunda yapılacaktır denilmektedir. Ancak İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planlarının askı sürecine bakıldığında, aynı proje için hazırlanan 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı ile birlikte askıya çıkarıldığı görülmektedir. Bu durum, planların içeriği ne olursa olsun, plan hiyerarşisine ve İmar Mevzuatına aykırılık içermektedir. 6 – Kıyı Kanunu açısından dava konusu imar planlarına bakıldığında ise, söz konusu planların 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na da aykırı hükümler içerdiği görülmektedir. Plan notlarının Genel Hükümler bölümünün 1. maddesinde yer alan söz konusu düzenlemeler; açıkça yeşil alan/ sosyal donatı alanı amacının göstermelik olduğunu, yapılması düşünülen dolgu sonrasında ortaya çıkacak alanda yapılaşmanın önünün açıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Söz konusu düzenleme, 3621 sayılı Kıyı Kanunun 6 ıncı ve 7 inci maddelerine açıkça aykırıdır. 7 – Dava Konusu İmar Planları ile mevcut ve yeni dolgu alanları üzerine getirilen rekreasyon ve meydan alanı fonksiyonun getirildiği alan Fatih ilçesi sınırlarında yani Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit Alanı içinde bulunmaktadır. Bu alanda ise 30.12.2011 tasdik tarihli Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 04.10.2012 tasdik tarihli Tarihi Yarımada- 285 Fatih İlçesi Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı hükümleri geçerlidir. Fakat dava konusu planlar ile planlama alanı plansız alanda olmamasına rağmen, plansız alan gibi işlem yapılarak meriyette bulunan planlar görmezden gelinmiş ve yeni bir plan yapılmıştır. Oysaki 3194 sayılı İmar Kanunu 5. Maddesi’nde yer alan tanımlardan da açıkça anlaşılacağı gibi söz konusu alanda plan değişikliği yapılması gerekirken, bu husus atlanarak yeni bir plan çalışması yapılmıştır. Bu nedenle dava konusu imar planları hukuken yok hükmündedir ve iptalleri gerekmektedir. 8 - Ayrıca planlama alanı İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.07.1995 gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit Alanı içerisinde yer aldığından, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Koruma Amaçlı İmar Planı Yapım Yönetmeliği uyarınca Sit Alanları’nda proje uygulaması yapılabilmesi için bu alanlarda Koruma Amaçlı İmar Planı yapılması gerekmektedir. Fakat davaya konu imar planlarının onama şekline ve adına bakıldığında, imar planlarının 2863 sayılı Kanun esaslarına aykırı şekilde elde edildiği ve onandığı görülmektedir. Dolayısıyla, meri Koruma Amaçlı İmar Planı bulunan ve yapılanma koşulları belirlenen bir alanda, bölgenin Sit Alanı olması nedeniyle 2863 sayılı Kanun ve Koruma amaçlı İmar Planı Yapım Yönetmeliği’nde tariflendiği şekli ile koruma amaçlı imar planı yapılması gerekirken bu yasal zorunluluk yerine getirilmemiştir. Sit Alanı olan Tarihi Yarımada üzerinde bulunan söz konusu imar planlarının onaylanması, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Koruma Amaçlı İmar Planı Yapım Yönetmeliği ile şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle dava konusu imar planlarının hukuka aykırılıkları ve telafisi güç zararlara neden olunmasının kuvvetli bir ihtimal olması göz önüne alınarak ivedilikle yürütmelerinin durdurulması ve ardından iptali gerekmektedir. 9 – 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca dava konusu plan alanı İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.07.1995 gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit Alanı içerisinde yer aldığından, söz konusu planların koruma amaçlı imar planı niteliğinde olması zorunluluğu yanında ilgili Koruma Bölge Kurulu’nca uygun bulunması gerekmektedir. Fakat dava konusu imar planları ilgili Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanmadan yürürlüğe konduğundan açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiştir. Bu nedenle imar planlarının onay sürecinin de hukuka aykırı olması, planların hukuken yok hükmünde olduğunu göstermektedir. Ayrıca, söz konusu alanda yapılması planlanan proje ve projeye ait imar planları İstanbul Yenileme Alanları Kültür varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na sunulmuş ve Kurul tarafından rekreasyon alanı ve meydan projesinin uygun olmadığına karar verilmiştir. Şöyle ki; İstanbul Yenileme Alanları Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 23.02.2012 gün ve 365 sayılı kararında: “5366 sayılı Yasa ve Yönetmeliği hükümlerine göre kurulmuş olan ve Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen koordinatlı haritalar ile belirlenmiş yenileme alanlarındaki yenileme avan projelerini, uygulama projelerini ve planlarını, bu Yasa ve yanı sıra 2863 sayılı Yasa hükümleri gereği değerlendiren Kurulumuzda; İstanbul İli, Fatih İlçesi, Katip Kasım-NişancaMuhsine Hatun Mahalleleri, Kennedy Caddesi güneyinde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi kuzeybatısında, İSKİ Atık Su Arıtma Tesisleri kuzeyinde, İDO Yenikapı Vapur İskelesi doğusunda, Tarihi Yarımada Deniz Surları ile Marmara Denizi arasında kalan alanda hazırlanan mevcut ve ilave yapılacak dolgu alanını içeren Yenikapı Dolgu Alanı Fikir Projesi İmar Planı Teklifi’ne ilişkin; Denizden doldurularak kazanılacak dolgu alanının Bakanlar Kurulu’nun 13.09.2006 gün ve 2006/10961 sayılı kararıyla ilan edilen Yenileme Alanı’nın doğal sınırı olan deniz kıyısını genişletecek olması sebebiyle, yeni oluşacak dolgu alanı sınırının Yenileme Alanı sınırları içerisinde kalıp kalmadığının hukuken tartışmalı olması nedeniyle Kurulumuzca değerlendirilmesi tartışmalı olmakla birlikte; 1. Dünya Mirası Alanı içinde yer alan ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Türkiye’nin imzalamış olduğu UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Koruma Sözleşmesi, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, ICOMOS Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü (1990), Avrupa Konseyi’nin Arkeolojik Mirasın Korunmasına Yönelik Avrupa Sözleşmesi (1969), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Arkeolojik Mirasın Şehir ve Ülke Planlama Çalışmaları Çerçevesinde Korunması ve Geliştirilmesine İlişkin R(89)5 Sayılı Tavsiye Kararı, Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi (Valetta–1992) gibi ulusal ve uluslararası korumacılık mevzuatı çerçevesinde korunması gereken çok boyutlu bir kültür mirası alan olan Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit’ine yakın ve siluete etki edecek bir noktada bulunması; 2. Tarihi Yarımada’nın doğal formuna ve topografyasına yapacağı olumsuz etki; 3. 71.57 hektar olan Planlama Alanının 13.77 hektarının mevcut dolgu alanı ve denizden doldurularak kazanılacak yaklaşık 57.80 hektar yeni dolgu alanının geri döndürülemeyecek olması; 4. Planlama Alanının yakınında İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 24.05.2000 gün 11850 sayılı kararı ile I. grup korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenen İstanbul Surları’nın yer alması; 5. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun Tarihi Sitler Koruma ve Kullanma Koşullarına ilişkin 19.04.1996 gün 421 sayılı İlke Kararı’nda Milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekli alanlar olarak tanımlanan Tarihi Sitlere ilişkin Koruma ve Kullanma Başlıklı değişik a) bendinde yer a