xıı. dönem çalışma raporu - TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul

Transkript

xıı. dönem çalışma raporu - TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul
TMMOB
ŞEHİR PLANCILARI ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ
XII. DÖNEM
ÇALIŞMA RAPORU
ŞUBAT 2012 - ŞUBAT 2014
ŞUBAT 2014
XIII. OLAĞAN GENEL KURUL GÜNDEMİ
1.Gün (15 Şubat 2014)
Açılış
Saygı Duruşu
Başkanlık Divan Seçimi
Yönetim Kurulu Başkanının Konuşması
Konukların Konuşması
Çalışma Raporunun Sunulması
Dilek ve Öneriler
Oda Yönetim Kurulu Adaylarının Belirlenmesi
2.Gün (16 Şubat 2014)
Yönetim Kurulu Seçimi
1
Sunarken…
Değerli Meslektaşlarımız,
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi olarak 2012-2014 yıllarını kapsayan 12. çalışma
dönemini tamamlamış bulunmaktayız. Bu dönem içinde İstanbul Şube olarak gerçekleştirilen
çalışmaları, etkinlikleri ve takip ettiğimiz yasal süreçleri 12. Dönem Çalışma Raporu aracılığıyla siz
değerli üyelerimizle paylaşmayı ümit etmekteyiz.
Bu dönem de TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın 44 yıllık geçmişinde olduğu gibi, meslek alanımıza dair
sözümüz iki yıl boyunca çekinmeden söylenerek Şube Genel Kurul’a taşınmıştır. Bugün, yeni bir dönem
için meslek alanımızda ve kentlerimizde her geçen gün katlanarak artan sorunlarımıza karşı sözümüzü
daha gür bir sesle söylemeye hazırlanmaktayız.
Kent dinamizminin en yoğun yaşandığı bölgede görev üstlenen TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul
Şubesi olarak, bir yandan kurumsal anlamda meslek alanının düzenlenmesi ve denetlenmesi adına
görevlerimiz bir yandan da yetki alanımız içerisinde yürütülen planlama çalışmalarına müdahil olma
sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalıştık. Bu kapsamda başta büyük projelere ilişkin olmak üzere;
“Riskli Alan” ilan edilerek kentsel dönüşüm projeleri hazırlanan konut alanlarından ülke çapında yankı
uyandıran “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi”ne kadar çok sayıda imar planı ve koruma amaçlı
imar planı çalışmasına dair görüşlerimiz her platformda paylaşılmıştır. Görüşlerimizin yazılı, sözlü
ve gerektiğinde hukuki yollara başvurarak paylaşımında imar planlarının şehircilik ilkeleri ve kamu
yararına uygunluğunun sağlanması, hedeflerin başında yer almıştır.
İstanbul kentinde planlama çalışmalarının meslek ilkeleri ve bilimsel yaklaşımlardan uzaklaştırılarak
siyaset çıkarlarının rehberliğinde yerine getirilmesine yönelik girişimler karşısında Odamızın kamu
yararını savunan duruşu bu dönemde de sürdürülmüştür. Ancak bunun caydırıcı olabilmesi ilgili kurum
ve kuruluşlarda yer alan bütün meslektaşlarımızın paralel olarak benzer bir yaklaşımı benimsemesiyle
de yakından ilintili olup meslektaşlarımızın bu yöndeki iyi niyetli çabalarını hatırlatmak yerinde olacaktır.
Söz konusu yaklaşım ve çabaların devamı olarak geride bıraktığımız 12. Çalışma Dönemi’nde çeşitli
planlama konuları Şubemizce yargı denetimine taşınmış; 2012-2014 yıllarında 42 yeni dava
gündemimize alınmış, 55 imar planı ve/veya değişikliği ise itiraz konusu edilmiştir. Her yıl ortalama
1000’den fazla imar planı değişikliğinin onaylandığı İstanbul kentinde dava konusu edilen sınırlı
sayıdaki plan kararlarının tespitinde, benzer uygulamalara emsal teşkil edebilecek özellikte olması,
planlama mesleğinin evrensel ilkelerine açıkça aykırılık taşıması, kamu yararını gözetmemesi, vb.
unsurlar kadar, Odamızın mali durumu da dikkate alınmıştır.
İstanbul Şubesi olarak 12. Çalışma Dönemi başında hedeflerimiz arasında yer alan maddelerin
gerçekleştirilmesi üzere yoğun emek sarf edilmiştir. Bu kapsamda meslek alanımızdaki sayılı
örneklerinden, Odamızın ise süreli tek yayını olan “Planlama Dergisi” hakemli yayına dönüştürülmüş,
indeksli yayın olması için ise gereken çalışmalara devam edilmiştir. Odamız yayınlarına bir yenisi
eklenmiş, bir yıl içinde kent gündemine dair yaşananları kamuoyu ve meslektaşlarımız ile paylaşmak
üzere hazırlanan İstanbul Kent Almanağı, ilki 2012, ikincisi ise 2013 yılına istinaden olmak üzere
yayımlanmıştır. Tüm bunların yanı sıra daha insanca, güvenceli, onurlu bir meslek hayatına sahip
olunabilmesi ve meslektaşlarımız arasında bilgi paylaşımı ve dayanışmacı pratikler geliştirme amacıyla
Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonumuz tarafından meslek hakları ve bunların kullanımına
dair bir kitapçık da yayımlanmıştır.
3
Şube olarak temel alınan yaklaşımlardan biri de planlama eğitimine gösterdiğimiz geleneksel ilginin
devam ettirilmesi olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul Şubemizin öncülüğünde kurulan Türkiye
Planlama Okulları Birliği’nin (TUPOB) dönem başkanlığının Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bulunduğu
2012-2013 eğitim yılında, sekretarya görevi Şubemiz tarafından yerine getirilmiş ve TUPOB’un
kurumsallaşmasına yönelik çabalar yoğunlaştırılmıştır. Her geçen yıl yeni bölümlerin açılmasıyla
büyüyen planlama eğitiminin temel ilkeleri ile denetim ölçütlerinin TUPOB çatısı altında belirlenmesine
yönelik Şubemizce ortaya konulan çabanın önümüzdeki yıllarda sonuç vermesi kaçınılmaz bir
zorunluluktur. Planlama eğitiminin kendi iç denetimini sağlayamadığı ve bölüm sayılarının hızla arttığı
bir ortamda şehir plancılarının işsizlik sorununun katlanacağı bilinen bir gerçektir.
Şubemizin, üniversitelerin şehir ve bölge planlama bölümleri ile var olan ortak çalışma anlayışı 12.
dönemde de yoğun bir şekilde sürdürülmüştür. Bu kapsamda, 2012 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
ev sahipliğinde “Afet ve Dönüşüm Kıskacında: İstanbul ve Planlama”; 2013 yılında ise Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde “Altüst İstanbul” temalı İstanbul Buluşmaları
gerçekleştirilmiştir. Bunların yanı sıra, yine üniversitelerle işbirliği içinde, çeşitli panel ve söyleşiler de
hayata geçirilmiştir.
12. Çalışma Dönemi’nin ikinci yarısına denk gelen, 2012 yılının Şubat ayında imar planlarının ilan
edilmesi ile Taksim Yayalaştırma Projesi Şube gündemimizde en üst sıradan yerini almıştır. Planların
iptali ve Gezi Parkı’nın korunması ise 2013 yılında Türkiye’nin gündemine damgasını vurmuştur.
Başlattığımız süreç, kamu kurumu yetkililerince Yönetim Kurulu üyelerimizin işten çıkartılması, geçici
süre ile sürgün edilmesi ve hukuksuz gözaltılar ile bastırılmaya çalışılmış ancak haklılığımız yargı kararı
ile kanıtlanmıştır.
Gelecek Şube yönetimlerimiz için onurlu, kamu yararından ödün vermeyen, meslek ahlakını bireysel
çıkarların önünde tutan, somut ve bilimsel gerçeklerden şaşmayarak akıl ve bilimin ışığında yürüyen,
günlük ve kısa vadeli politikalar yerine uzun vadeli politikaları benimseyen, paylaşımcı bir yönetim
mirası bıraktığımıza inanıyor ve bu mirasın geliştirilerek sürdürülmesini diliyoruz. Bizden önce açılan
ve bizim devam ettiğimiz yolda, mesleğimizde mücadele ateşinin güçlenerek taşınmasını, her alanda
uygulanan açık ve şeffaf bir meslek odası yönetim anlayışımızın ve her alanda savunduğumuz meslek
ilkelerimizin gelişerek sürdürülmesini, her şehir plancısının bulunduğu alanda Şehir Plancıları Odası’nın
temsiliyetinin devam ettirilmesi idealimizin gerçekleşmesini arzu ediyoruz.
Mesleki mücadelemizde akıl, bilgi, birikim, emek ve katkılarıyla yanımızda olan, bizlere güç veren ve
yolumuza emin adımlarla devam etmemizi sağlayan, başta siz değerli meslektaşlarımız ve Şehir ve
Bölge Planlama Bölümlerinde görev yapan öğretim üyeleri olmak üzere herkese teşekkürlerimizi
sunuyoruz. Yine Şubemize emekleriyle büyük katkılar sunan, Şubemiz Ofisinde görev alarak Yönetim
Kurulumuzun başarılı bir dönem geçirmesini sağlayan Alev Karadeniz, Caner Murat Doğançayır, Ece
Özden Pak, Sezi Toprakçı’ya ve Hatice Aşkın’a sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.
Sevgi ve Saygılarımızla….
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul ŞubesiXII. Dönem Yönetim Kurulu
4
XII. ÇALIŞMA DÖNEMİ İSTANBUL ŞUBESİ YÖNETİM KURULU
Başkan: Tayfun KAHRAMAN
II.Başkan: Mehmet Murat ÇALIK
Sekreter: Akif Burak ATLAR
Sayman: Zeynep ARMAN AKYÜREK
Üye: Öznur AKALIN
Üye: Tuba İNAL ÇEKİÇ
Üye: Gürkan AKGÜN
Üye: Nazan ÖZBAYDAR
Üye: Çare Olgun ÇALIŞKAN
Üye: Kıvanç KUTLUCA
Üye: Süleyman BALYEMEZ
Üye: Müge YORGANCI
Üye: Aysun KOCA
Üye: Kumru ÇILGIN
XII. ÇALIŞMA DÖNEMİ SÜRESİNCE GÖREV ALAN ODA ÇALIŞANLARI
Şube Sekreteri
Akif Burak Atlar
Şube Sekreter Yardımcıları
Alev Karadeniz
(11 Nisan 2011 – 01 Nisan 2013)
Sezi TOPRAKÇI
(01 Şubat 2012 tarihinden itibaren)
Ece Özden PAK
(20 Şubat 2012 tarihinden itibaren)
Caner Murat Doğançayır
(06 Mayıs 2013 – 31 Aralık 2013)
Büro Görevlileri
Hatice Aşkın
(17 Haziran 2011 tarihinden itibaren)
5
6
İÇİNDEKİLER
1.
ÖRGÜTSEL ÇALIŞMALAR
1
1.1. XII. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU VE TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ
1
1.2. YÖNETİM VE DANIŞMA KURULU TOPLANTILARI
3
1.3. ŞUBE KOMİSYONLARI VE ÇALIŞMA GRUPLARI
3
1.4. EĞİTİM FAALİYETLERİ
6
1.5. PLAN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI
6
1.6. MESLEKTAŞLARIMIZ İLE YAPILAN BULUŞMALAR
7
1.7. ÜNİVERSİTELERİN ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMLERİNE ZİYARETLER 8
1.8. SOSYAL ORGANİZASYONLAR
8
2. ETKİNLİKLER
9
2.1. ÖZEL ÇALIŞMA ALANLARI
9
2.2. ŞEHİRCİLİK KONGRESİ VE İSTANBUL BULUŞMALARI
15
2.3. TMMOB BİRİMLERİ BÜNYESİNDE YAPILAN ETKİNLİKLER
17
2.4. KATILDIĞIMIZ SEMPOZYUM, PANEL VE ÇALIŞTAYLAR
23
2.5. KATILDIĞIMIZ ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER
31
2.6. DİĞER ETKİNLİKLERİMİZ
33
3. YAYINLAR
40
4. BASINDA ŞUBEMİZ
40
4.1. İSTANBUL PLANLAMA GÜNDEMİ
40
4.2. MESLEK ALANI VE MESLEK ODAMIZA İLİŞKİN YASAL GÜNDEM
113
4.3. GENEL HABERLER
122
5. BASIN AÇIKLAMALARI VE PLAN İTİRAZLARI
123
5.1. BASIN AÇIKLAMALARI
123
5.2. PLAN İTİRAZLARI
143
6. DAVALAR
187
1. ÖRGÜTSEL ÇALIŞMALAR
1.1. XII. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU VE TEMSİLCİLİK SEÇİMLERİ
Şubemiz XII. Olağan Genel
Kurulu’nun Ardından XII. Dönem
Yönetim Kurulu Görev Dağılımını
Gerçekleştirerek Çalışmalarına
Başladı
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
XII. Olağan Genel Kurulu 04–05 Şubat 2012
tarihlerinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nde
gerçekleştirildi.
1. Gün:
Saygı duruşu ile başlayan XII. Şube Olağan Genel
Kurulu, Başkanlık Divan Üyelerinin seçimi ile açıldı.
XI. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun
Kahraman, Oda Genel Başkanı Necati Uyar ve
Divan Başkanı Ahmet Turgut tarafından yapılan
açılış konuşmalarını, XI. Dönem İstanbul Şube
Sekreteri Akif Burak Atlar’ın gerçekleştirdiği
XI. Dönem Çalışma Raporu’nun sunumu ve
katılımcıların konuşmaları izledi.
XI. Dönem Yönetim Kurulu tarafından hazırlanan ve
aşağıdaki şekilde özetlenmiş önergeler oylamaya
sunuldu.
1- İmar Planı Yapımı Yeterlilik Belgesi sistemine
ilişkin sorunları tespit ederek, bu konuda çözüm
önerilerinin ve gerekli yönetmelik değişikliklerinin
belirlenmesi ve meslektaşlarımızın faaliyet
alanlarının genişletilmesi için girişimlerde
bulunulması amacıyla bir komisyon kurulması
ve bir komisyon raporu hazırlanarak Oda Genel
Kurulu’na sunulması,
2- Şehir Plancıları Odası üyelerinin özlük hakları
ve çalışma koşullarını düzenleyen bir yönerge
hazırlanması,
3- Şube yetki alanlarında etkinliğin arttırılması
amacı ile “özerk bütçe” yapısının oluşturulmasına
yönelik çalışmaların yapılarak Oda Genel Kurulu’na
sunulması,
4- Planlama Dergisi’nin uluslararası bilinirliğe
1
kavuşturulması konusunda Oda Genel Merkezi
ile birlikte çalışma yapmak üzere Şube Yönetim
Kurulu’na yetki verilmesi ve Şube Yayın Kurulu’nun
yeniden hayata geçirilmesi.
Önergelere ilişkin lehte ve aleyhte görüşlerin
alınmasının ardından söz konusu her bir önerge
oybirliği ile kabul edildi.
XI. Dönem içerisinde Şubemize maddi-manevi
destek veren üyelerimize yönelik düzenlenen ödül
töreni ve Şube Yönetim Kurulu adayları ile Oda
Genel Kurulu delege adayları belirlenmesi ile Şube
Genel Kurulu kapatıldı.
2. Gün:
Şube yönetim kurulu seçimlerine tek liste ile aday
olan Demokratik Katılım grubu, XII. Çalışma Dönemi
için üyelerimizin oyları ile yeniden görevlendirildi.
Yönetim Kurulu Üye seçimlerinin yanı sıra, 134
asil-134 yedek ismin de yer aldığı Oda Genel
Kurulu delege listesi seçimi de gerçekleştirildi.
XII. Dönem Yönetim Kurulu görev dağılımları şu
şekilde belirlendi:
Başkan: Tayfun KAHRAMAN
II. Başkan: Mehmet Murat ÇALIK
Sekreter: Akif Burak ATLAR
Sayman: Zeynep ARMAN AKYÜREK
Üye: Öznur AKALIN
Üye: Tuba İNAL ÇEKİÇ
Üye: Gürkan AKGÜN
Üye: Nazan ÖZBAYDAR
Üye: Çare Olgun ÇALIŞKAN
Üye: Kıvanç KUTLUCA
Üye: Süleyman BALYEMEZ
Üye: Müge YORGANCI
Üye: Aysun Koca
Üye: Kumru ÇILGIN
XII. Dönem Şube Yönetim Kurulumuz; 10 Şubat
2012 tarihinde üyelerimize, örgütlülüğümüze,
basına ve kamuoyuna yapmış olduğu aşağıda yer
alan açıklama ile faaliyetlerine başlamıştır.
“Meslek alanımıza ve kentlerimize karşı özellikle son
dönemde ciddi bir artış gösteren müdahalelerin,
saldırıların karşısında tekniğin ve bilimin izinde,
tehdit ve baskılardan kaçmadan, kentliden ve
kamu yararından yana mücadele etmek üzere
yeniden görevlendirilmiş bulunmaktayız.
Kamu yararından ve toplumdan uzak yaklaşımlarla,
planlama mesleğini hiçe sayarak yok edilen
tarihi değerlerimiz ve doğal kaynaklarımız için
mücadelenin zorunluluk haline geldiği şartlarda
üstlendiğimiz bu zorlu görevi ilkelerimizden,
meslektaşlarımızdan ve kamuoyundan aldığımız
güçle sürdürmek istiyoruz.
Kent topraklarının parsel parsel satıldığı, keyfi
uygulamalarla barınma hakkının hiçe sayıldığı ve
yaşam alanlarımızın giderek sağlıksızlaştırıldığı
bir kent gerçeğinde Meslek Odası kimliğimizle
ve
Mesleğimiz
ışığında
çalışmalarımızı
sürdüreceğimizin ve doğruları söylemeye devam
edeceğimizin bilinmesini isteriz. Başta 3. Köprü
projesi olmak üzere İstanbul’un geleceğini tehdit
eden tüm konuları kamu adına ve toplum yararına
takip edeceğimizi, hazırlayacağımız rapor ve
düzenleyeceğimiz etkinliklerle toplumu ve karar
mekanizmalarını
bilgilendireceğimizi,
daha
sağlıklı bir kent bilinci oluşması sürecine katkıda
bulunacağımızı belirtir, haklı ve meslek bilimine
uygun projeleri destekleyeceğimizi, Odamızı
yanlış ve taraflı önyargılardan arındıracak daha
etkileşimli ve yapıcı bir süreç oluşturacağımızı,
kamuoyunun bilgisine sunarız.”
Odamızın 27. Olağan Genel
Kurul’una Katıldık
31 Mart 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen
27. Olağan Genel Kurulu’na yaklaşık 50
delegemizle katılarak Şubemiz’i temsil ettik.
Şubemiz Genel Kurulunda oy birliği ile kabul
edilmiş olan;
düzenlenmesine ilişkin yönerge hazırlanması ve
- Oda Genel Merkezi tarafından hazırlanan
Planlama Dergisi’nin hakemli ve endeksli bir
yayına dönüştürülmesi konusunda bir komisyon
kurulmasına ilişkin önergeler, Oda Genel
Kurulu’nda da tüm Oda delegelerine sunulmuş ve
kabul edilmiştir.
Bunun yanı sıra; “özerk bütçe” yapısının
oluşturulması ve ‘Plan Yapımını Yükümlenecek
Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik
Taslağı’na ilişkin çalışmaların yeni dönem
içerisinde yürütülmesi hususundaki önerilerimiz
de Oda delegeleri tarafından kabul görmüştür.
İl Temsilcilik Seçimleri
Gerçekleştirildi
Şubemiz faaliyet alanı içerisindeki tüm üyelerimizle
etkin iletişimin sağlanması amacı ile belirlenen il
temsilciliklerine yönelik seçimler gerçekleştirildi.
Mayıs ayı içerisinde gerçekleştirilen seçimler
sonucunda; Şubemiz 12. Dönem Tekirdağ
temsilcisi İbrahim Özbay, Kocaeli temsilci Rahmi
Erdal Tümpalay ve Sakarya temsilcisi Oya
Arapoğlu olarak belirlendi.
Tekirdağ İl Temsilcilik Seçimi
Örgüt Toplantısı’na Katıldık
23 Şubat tarihinde tüm şube ve temsilciliklerin
katılımıyla gerçekleştirilen ŞPO Örgüt Toplantısı’na
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve Şube
Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün katılmıştır.
Şubemiz tarafından yürütülen çalışmalar ve takip
edilen davalar hakkında bilgilendirilme yapılmış,
diğer şubeler ile bilgi-alışverişi gerçekleştirilmiştir.
- Serbest şehircilik bürolarında çalışan şehir
plancılarının çalışma koşulları ve özlük haklarının
2
1.2. YÖNETİM VE DANIŞMA KURULU TOPLANTILARI
Genel Merkez ve İstanbul Şube
Yönetim Kurulu Toplantısı
Gerçekleştirildi
5 Mayıs 2012 tarihinde şubemizde Genel
Merkez’den Necati Uyar, Orhan Sarıaltun ve
Hüseyin Çankaya’nın katılımı ile Yönetim Kurulu
Toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantıda, Planlama Dergisi’nin planlama meslek
alanında ulusal ve uluslararası bilinir bir yayın haline
gelmesi için yapılan çalışmalar ile derginin hakemli
ve indeksli bir yayına dönüştürülmesi sürecinde
Genel Merkez’e nasıl katkı sağlanabileceği
hakkında görüşülmüştür. Kurulacak hakem kurulu
ve editör grubunun geniş olmasının altı çizilmiştir.
Şube Danışma Kurulu Toplantısı
Yapıldı
İlki 21 Nisan 2012 tarihinde Ankara Genel
Merkez’de
gerçekleşen
Danışma
Kurulu
Toplantısı’nın ikincisi, 5 Mayıs 2012 tarihinde
İstanbul Şube’de gerçekleştirildi.
Genel Merkez ile yapılan Yönetim Kurulu toplantısı
ardından üyelerimizin geniş katılımıyla, Genel
Merkez ile İstanbul Şube tarafından hazırlanan;
“Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin
Yeterliliği Hakkında Yönetmelik” ve “Plan Yapımına
Ait Esaslara Dair Yönetmelik” taslakları görüşüldü.
II. Danışma Kurulu Toplantısı
09 Nisan tarihinde, Yönetim Kurulumuzun
geçmiş 1 yıllık görev süresinin değerlendirildiği ve
Odamız 27. Olağan Genel Kurulunda kabul edilen
“Geçiş Dönemi Mesleki Etik, Kural ve İlkeleri”ne
ilişkin üyelerimizin değerlendirme ve önerilerinin
alındığı XII. Dönem II. Danışma Kurulu Toplantısı
üyelerimizin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından Şubemiz
tarafından gerçekleştirilen etkinlikler, açılan
davalar ve yapılan itirazlar hakkında bir sunum
gerçekleştirilmiştir.
27. Dönem 6. Danışma Kurulu
Toplantısındaydık
30 Kasım tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen 27.
Dönem 6. Danışma Kurulu Toplantısı’na Şubemiz
adına Akif Burak Atlar katılım göstermiştir.
Danışma Kurulu Toplantısı
10 Aralık tarihinde XII. Dönem IV. Danışma
Kurulu Toplantısı Şubemizde gerçekleştirilmiştir.
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından
katılımcılara dönem içerisinde Şubemiz tarafından
gerçekleştirilen etkinlikler, basılan yayınlar ve
takip edilen yargı süreçleri hakkında bilgilendirme
yapılmıştır.
1.3. ŞUBE KOMİSYONLARI VE ÇALIŞMA GRUPLARI
Bütçe Komisyonu Faaliyetleri
Şubemiz Genel Kurulu’nda; Şube yetki alanlarında
etkinliğin arttırılması amacı ile “özerk bütçe”
yapısının oluşturulması şeklinde sunulan önerge
çerçevesinde bir komisyon oluşturulmuş ve
komisyon üyeleri 21 Şubat 2012 tarihinde bir
araya gelerek çalışmalarına başlamıştır.
Gerçekleştirilen toplantıda, şubelerin üye sayıları,
iş hacimleri ve bütçe koşulları çerçevesinde
özerk bütçe yapısına ilişkin farklı modeller
değerlendirilmiş ve öneriler geliştirilmiştir.
Komisyon üyeleri tarafından benimsenen önerilere
ilişkin hazırlanacak yönetmelik taslağının, Oda
3
Genel Kurulu’nda sunulması kararlaştırılmıştır.
Şube Yayın Komisyonu Faaliyetleri
Oda Genel Merkezi tarafından yayına hazırlanan
Planlama Dergisi’nin, planlama meslek alanında
ulusal ve uluslararası bilinir bir yayına dönüşmesi
ve bu süreçte Şubemiz üyelerinin katkılarının
arttırılması yönündeki önerge kapsamında, 21
Şubat 2012 tarihinde bir toplantı düzenlendi.
Söz konusu toplantıda Planlama Dergisi’nin
geçirdiği geçmiş süreçler ve mevcut durumu
irdelenirken, derginin hakemli ve indeksli bir
yayına dönüştürülmesi hususunda Şubemiz’in
sağlayabileceği
katkılar
değerlendirildi.
Ayrıca Şubemiz etki alanı içerisinde yaşanan
hızlı gelişmelerin izlenebileceği ve etkilerinin
değerlendirilebileceği
bilimsel
yayınların
oluşturulmasının İstanbul Şube için bir ihtiyaç
haline geldiği ve bu konuda oluşturulacak bir
yayın komisyonu ile çalışmalara başlanması
gerekliliği görüşüldü. Toplantıda ülke gündeminde
önemli bir yer tutan “Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı” da
değerlendirilirken, bu konuda hazırlanacak
yayınların da temeli atılmış oldu.
ve Özlük Hakları Komisyonu üyeleri tarafından
ziyaret edilmiştir. Seslerini duyurmak için çaba
sarf eden akademisyen meslektaşlarımızın yer
aldığı grup ile görüşen komisyon üyelerimiz, süreci
yakından takip ettiklerini dile getirmiştir.
Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları
Komisyonu Faaliyetleri
Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonu, XII.
Dönem’in ilk toplantısını 22 Şubat 2012 tarihinde
gerçekleştirdi. Üyelerimizin meslek alanımızda
yaşadıkları problemlerin engellenmesi ve meslek
örgütümüzün bu konularda düzenleyici bir görev
üstlenmesi amacıyla Şube Genel Kurulu’nda
sunulan önerge doğrultusunda bir araya gelen
komisyon, çalışma koşullarını ve özlük haklarını
düzenleyen bir yönergenin hazırlanmasına yönelik
çalışmalarını sürdürmektedir.
Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları Komisyonu
ardı ardına gerçekleştirdiği toplantılarla; üye profili
anketi, özlük haklarına dair bilgilendirme kitapçığı
ve çalışma koşulları ile ilgili hukuksal danışmanlık
konularında çalışmalarını sürdürmektedir. TMMOB
tarafından belirlenen ve SGK ile yapılan sözleşme
gereği 01 Ocak itibariyle yürürlüğe girecek
olan Mimar, Mühendis, Şehir Plancısı asgari
ücretleri hakkında değerlendirme ve bilgilendirme
çalışmalarının ön hazırlıklarına devam edilmektedir.
Şubemiz Çalışma Koşulları ve Özlük Hakları
Komisyonu Ocak-Şubat aylarında da yoğun bir
gündem ile çalışmalarına devam etmiştir. Komisyon
faaliyetlerinden hukuksal danışma sistemi
uygulamaya geçmiş olup, üyelerimizden gönüllü
avukatlarımızın desteği hakkında olumlu geri
dönüşler alınmaya başlanmıştır, üye profil anketi
ile özlük hakları kitapçığı konularında uygulamaya
yönelik hazırlıklar ise devam etmektedir.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) 50D
maddesi uyarınca görev yapan asistanların
çalışma haklarını savunmak üzere Maslak
Kampüsü’nde kurdukları çadır, Şubemiz Çalışma
İTÜ 50D Çadırı
Şubemiz Çalışma ve Özlük Hakları Komisyonu
çalışmalarına devam etmekte olup; “Çalışma
Yaşamı Kitapçığı” basım hazırlık sürecine geçilmiş,
üyelere sunulmak üzere dijital anket denemeleri
tamamlanmıştır.
Şehir Plancıları ve Çalışma Yaşamı
Paneli
27 Nisan Cumartesi günü saat 13.00’da
Şubemizde, “Şehir Plancıları ve Çalışma
Yaşamı” başlıklı panel gerçekleştirilmiştir. Emek
süreçlerindeki dönüşüm ile meslek alanımızda
artan işsizlik, güvencesizlik ve geleceksizlik
sorunlarını katılımcılarla tartışmak ve katılımcıları
bilgilendirmek ile Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu
(Marmara Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi), Av. Ali Oktay Coşgun (Şubemiz, Hukuk
Danışma Birimi) ve Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan
Akgün sunum yapmıştır.
Plan İnceleme Komisyonu
Faaliyetleri
Plan İnceleme Komisyonumuz XII. Dönemde de
faaliyetlerini sürdürmekte olup, kentimizin yoğun
plan gündemini yakından takip etmektedir. Mart
ayı içerisinde iki kez bir araya gelen komisyon
üyeleri, bu dönem içerisinde yürürlüğe girmiş
plan ve plan değişikliklerini değerlendirmiş olup,
özellikle kent gündeminde önemli bir yer edinmiş
olan Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile Beyoğlu İlçesi,
Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin
4
Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planları
hakkında görüş oluşturarak Şube çalışmalarına
destek vermişlerdir.
Şubemiz tarafından takip edilen imar planı ve
değişikliklerinin değerlendirildiği Plan İnceleme
Komisyonumuz, 31 Mayıs 2012 tarihinde bir
araya gelerek Arnavutköy, Şile, Bahçelievler ve
Şişli bölgelerine yönelik nazım imar planlarını
inceledi. Komisyon üyelerimiz arasında yapılan
görevlendirme ile söz konusu planlara yönelik
detaylı değerlendirmeler Yönetim Kurulu ile
paylaşıldı.
1 Ekim tarihinde Şubemiz Plan İnceleme
Komisyonu toplanmış ve İstanbul kent gündemini
etkileyen Üskürdar Harem Bölgesi ile Haydarpaşa
Liman Geri Sahası, Taksim Meydanı Yayalaştırma
Projesi ve Okmeydanı 1/5000 Ölçekli Tarihi Sit
Alanları Koruma Amaçlı ve Etkileşim Geçiş Sahası
Nazım İmar Planı değerlendirilmiştir. Bir sonraki
toplantın Kasım ayı içerisinde gerçekleştirilmesi
öngörülmüştür.
7 Şubat tarihinde gerçekleştirilen Plan
İnceleme Komisyonu Toplantısı’nda; Beykoz O-2
Kavacık Kavşağı, Silivri Merkez Sahil Bölgesi,
Büyükçekmece Tem Bağlantı Yolu ve Kartaltepe,
Şile Merkez Etkilenme Bölgesi Nazım İmar Planları
görüşülmüş, söz konusu planlar toplantı ardından
komisyon üyeleri tarafından bölüşülerek detaylı
olarak incelenmiş ve Şubemizin bilgilendirilerek
yapılması gerekenler konusunda karara varmıştır.
Afet ve Kentsel Dönüşüm
Komisyonu Faaliyetleri
Komisyon XII. dönemde, “Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüşümü Hakkındaki Kanun Tasarısı”na
karşı halkı bilinçlendirme amaçlı faaliyetler
geliştirmek üzere kurulmuş ve Nisan ayı içerisinde
ilk 3 toplantısını gerçekleştirmiştir. Mayıs ayında
mahallelerde bilgilendirme toplantıları yapmak
üzere çalışmalarına devam etmektedir. İlk sunum
Okmeydanı’nda 2 Mayıs Çarşamba günü, CHP
yetkilileri, Sulukule ve Tarlabaşı temsilcilerinin
de katılımıyla gerçekleşecektir. Bunun yanı sıra
kentsel dönüşüm alanları hakkında, Odamız
bünyesinde bir arşiv oluşturma faaliyetine yönelik
olarak Oda üyelerimize görsel ve yazılı katkılarının
beklediğine dair duyuru da yapılmıştır.
5
21 Şubat tarihinde gerçekleştirilen Afet Yönetimi,
Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonu
toplantısına Yönetim Kurulu üyelerimizin yanı sıra
İclal Dinçer ve Zeynep Enlil katılım göstermiştir.
Toplantıda, Şubemizce hazırlanması öngörülen
Afet Yasası’na dair bilgilendirme amaçlı yayın
görüşülmüştür.
Öğrenci Komisyonu Faaliyetleri
10 Ekim tarihinde Şubemizde Öğrenci Komisyonu
Toplantısı gerçekleştirilmiş olup, toplantıya Akif
Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç, Kumru Çılgın ve Sezi
Toprakçı katılmıştır. Odanın işleyişi hakkında katılan
öğrenciler bilgilendirildikten sonra öğrencilerin
beklentileri dinlenmiştir. Katılımcıların sorumluluk
almak ve Şube ile ilişkilerini canlı tutmak konusunda
istekli oldukları gözlemlenmiş. Kasım ayı itibari ile
toplantılar serisinin takvimlendirilmesine karar
verilmiştir.
25 Nisan tarihinde Şubemizde, 1 Mayıs
gündemi ile ŞPO Öğrenci Komisyonu Toplantısı
gerçekleştirilmiş, TMMOB Öğrenci Komisyonu’nun
TMMOB kortejine katılmasına karar verilmiştir.
Toplantıda öğrenci üyelerimizin Mühendislik ve
Şehircilik Günleri etkinliğine dair memnuniyetleri
ile buna benzer her yıl Şubemiz bünyesinde
Şehircilik Günleri etkinliği ile ŞBP öğrencileri
Mayıs ayı pikniğinin gerçekleştirilmesi konuları
görüşülmüştür.
25 Mayıs tarihinde Şubemiz Öğrenci Komisyonu,
İstanbul’daki Şehir Planlama Bölümü öğrencilerinin
birbiriyle tanışması ve okul haricinde de bir araya
gelebilmesini sağlamak amacıyla Heybeliada’da
piknik düzenlemiştir.
13 Aralık tarihinde Şubemiz Öğrenci Komisyonu
tarafından organize edilen ve yoğun ilgi gören
etkinlikte Kuzey Ormanları konuşulmuş, Şube
Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan
tarafından katılımcı öğrencilere 3. Köprü hakkında
bilgilendirme gerçekleştirilmiştir.
1.4. EĞİTİM FAALİYETLERİ
2012 Kamulaştırma Bilirkişiliği
Eğitimi Yapıldı
Odamız tarafından her yıl düzenli olarak tekrar
edilen Kamulaştırma Bilirkişiliği Eğitimi bu yıl da
06-07 Ekim tarihlerinde düzenlenmiş olup, tam
başarıyla tamamlanmıştır.
Netcad Eğitimi Gerçekleştirildi
GIS Tabanlı Kent Planlama Uygulamaları ve
Kent Bilgi Sistemleri Projelendirme Sertifika
Eğitim Programı kapsamında kent planlama
sürecinde gerekli olan analiz, sentez süreçlerini
plan aşamalarının İmar Mevzuatına ve ilgili
diğer mevzuat ile yönetmeliklere uygun olarak
oluşturulması,
GIS tabanlı yönetimlerinin
gerçekleştirilmesi, 2 ve 3 boyutlu olarak sunulması
süreçlerini içeren ‘Netcad Eğitimi’ 17 üyemizin
katılımı ile 15-18 Kasım tarihleri arasında
Şubemizde gerçekleştirilmiştir.
21 Kasım Çarşamba akşamı da Şubemizde
Netcad 6.0 GIS programının yeniliklerine ilişkin
teknik bilgileri kapsayan tanıtım amaçlı ücretsiz
bir toplantı gerçekleştirilmiştir.
1.5. PLAN İNCELEME VE DEĞERLENDİRME TOPLANTILARI
Fatih Koruma Amaçlı Uygulama
İmar Planı Bilgilendirme
Toplantısına Katıldık
30.12.2012 tarihinde onanarak yürürlüğe
giren Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı doğrultusunda
çalışmalarına başlanılan Fatih 1/1000 Ölçekli
Uygulama İmar Planı bilgilendirme toplantılarının
ikincisi, 05.03.2012 tarihinde düzenlenmiştir. Plan
İnceleme Komisyonu üyemiz Ali Rıza Nurhan’ın
Şubemizi temsilen katıldığı toplantıda, planlama
süreci değerlendirilmiş ve Odamızın görüşleri ilgili
kurum ve kişilerle paylaşılmıştır.
Beykoz Çavuşbaşı Koruma Amaçlı
Uygulama İmar Planı Bilgilendirme
Toplantısına Katıldık
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından
çalışmaları sürdürülen Beykoz Çavuşbaşı 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı 2.
Bilgilendirme Toplantısı 03 Nisan 2012 tarihinde
gerçekleştirilmiş olup, Şube Sekreter Yardımcımız
Alev Karadeniz söz konusu toplantıda Şubemizi
temsil etmiştir. 15.06.2009 onanlı 1/100.000
Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı kararları ve
İSKİ İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği hükümleri
doğrultusunda belirlenen plan ilkelerinin mekana
yansımalarının değerlendirildiği toplantıda, orman
alanları ve içme suyu havzaları ile sahip olduğu
değer bakımından Beykoz İlçesi’ndeki korumakullanma dengesinin önemi vurgulanmıştır.
Adalar Planı Toplantısındaydık
03 Ağustos günü İBB Planlama Müdürlüğü’nde
gerçekleştirilen Adalar İmar Planları’nda önerilen
değişiklikler hakkında toplantıya Şubemizi temsilen
katılan Akif Burak Atlar, 1/5000 plan kararlarının
korunması yönünde görüş bildirmiştir.
Koruma Kurulu Toplantılarını
Yakından Takip Ediyoruz
Şubemiz tarafından takip edilen, II No.lu Koruma
Kurulu gündeminde yer alan; Salıpazarı Limanı
Bölgesi (Galataport) KANİP ve KAUİP ile Taksim
Meydanı Yayalaştırma Projesi hakkında Şubemiz
görüşleri Akif Burak Atlar ve Tuba İnal Çekiç’in
katılımıyla bildirilmiştir.
İstanbul Turizm Ana
Planı, Mekansal Stratejiler
Çalıştayı’ndaydık
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) tarafından
hazırlanmakta olan “İstanbul Turizm Ana
Planı” kapsamında 13 Eylül tarihinde YTÜ’de
gerçekleştirilen İstanbul Turizm Ana Planı Mekansal
Stratejiler Çalıştayı’na Şubemizi temsilen Tayfun
Kahraman ve Tuba İnal Çekiç katılmıştır.
6
10. Kalkınma Planı Kentsel
Dönüşüm Özel İhtisas Komisyonu
Toplantısı’ndaydık
İstanbul Kıyı Alanları Planları
Değerlendirme Toplantısı
Gerçekleştirildi
02 Ekim’de Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirilen
Komisyon çalışması ile 10. Kalkınma Planı
döneminde “yaşanabilirlik” ve “yaşanabilir kent”
kavramları ile “kentsel dönüşüm” kavramının ilişkisi
ortaya konularak, kentsel dönüşümün politika ve
uygulama araçları tartışılmıştır. Şubemizi temsilen
Başkanımız Tayfun Kahraman katılım göstermiştir.
28 Ocak tarihinde Şubemiz Büyük Projeler
ve Ulaşım Komisyonu tarafından “İstanbul Kıyı
Alanları Planları Değerlendirme Toplantısı” 19
üyemizin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan
toplantıda Yönetim Kurulu üyelerimizden Kumru
Çılgın Yenikapı dolgu meydan alanı, Tuba İnal Çekiç
Galataport projesi, Akif Burak Atlar ise Haydarpaşa
planları ile ilgili sunum gerçekleştirmiştir.
Mekansal Gelişme ve Mekansal
Planlama Çalıştayı’ndaydık
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı
3 Ekim tarihinde, Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi Çalışma Toplantısı
(BGUS) ve 10. Kalkınma Planı hazırlık çalışmaları
kapsamında Mekansal Gelişme ve Mekansal
Planlama Çalıştayı gerçekleştirilmiş, Şubemizi
temsilen Tayfun Kahraman ve Müge Yorgancı
katılmıştır. Kalkınma Planı içerisinde planlama,
kentsel tasarım ve mimari başlıkları içerisinde
yer alması gereken konulara dair Odamız görüşü
verilmiştir.
Okmeydanı Nazım İmar Planı
Bilgilendirme Toplantısındaydık
04 Kasım tarihinde gerçekleştirilen Okmeydanı
Tarihi Sit Alanı Etkileşim Geçiş Bölgesi 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planı bilgilendirme toplantısına
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve plan
müelliflerinin katılmış, Okmeydanı halkı hazırlanan
dönüşüm planları hakkında bilgilendirilmiştir.
03 Nisan tarihinde Yalova Kaymakamlığı
tarafından gerçekleştirilen Doğu Marmara
Kalkınma Ajansı “2014-2023 Bölge Planı Çalışma
Toplantısı”na Şubemizi temsilen Müge Yorgancı
katılmıştır. “Çevre ve Kentlileşme” başlıklı tematik
masasında yer alan Müge Yorgancı, ilgili çalışmada
Şube görüşlerimizi paylaşmıştır.
Maltepe Gülsuyu Plan
Toplantısındaydık
13 Aralık tarihinde gerçekleştirilen Maltepe
(Gülsuyu-Gülensu)1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı ilk
ve ikinci toplantılarına Şubemizi temsilen Tuba İnal
Çekiç, katılım göstermiş olup sonradan Gürkan
Akgün de eşlik etmiştir. Söz konusu planlar
hakkında Şube görüşümüz belirtilmiş, yapılması
gereken düzenlemeler hakkında çalışmalara şerh
düşülmesi sağlanmıştır.
1.6. MESLEKTAŞLARIMIZ İLE YAPILAN BULUŞMALAR
Serbest Çalışan Şehir Plancıları
Toplantısı Gerçekleştirildi
Şubemiz XII. Olağan Genel Kurulu’nda karar
önergesi olarak sunularak oy birliği ile kabul
edilen Serbest Çalışan Şehir Plancıları
Komisyonu, Mart ayı içerisinde bir araya gelerek
önceki toplantılarımızın da gündeminde yer
alan “Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin
Yeterliliği Hakkında Yönetmelik” hakkında
7
değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu
yönetmeliğin mesleğimizin uygulanmasında engel
teşkil etmeyecek şekilde revize edilmesi ilkesinden
yola çıkılarak meslektaşlarımızın katkılarıyla
oluşturulan yeni yönetmelik taslağı, 31.03.2012
tarihinde gerçekleştirilen Oda Genel Kurulu’nda
üyelerimizin dikkatine sunulmuş ve oy birliği ile
bu husustaki çalışmaların sürdürülmesine karar
verilmiştir.
1.7. ÜNİVERSİTELERİN ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA
BÖLÜMLERİNE ZİYARETLER
Şubemiz XII. Dönem Yönetim Kuru- MSGSÜ-ŞBPB Başkanlığı’nı Ziyaret
lu, Şehir ve Bölge Planlama Bölüm
Ettik
2013 yılında 7.si gerçekleştirilecek olan İstanbul
Başkanlarını Ziyaret Etti
Şubemiz XII. Dönem Yönetim Kurulu; 14 Mart
2012 tarihinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, 21 Mart 2012 tarihinde İstanbul
Teknik Üniversitesi, 27 Mart 2012 tarihinde ise
Yıldız Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama
Bölüm Başkanlıkları’na ziyaret gerçekleştirmiştir.
YTÜ Mezuniyet Töreni’ndeydik
21 Haziran Perşembe günü gerçekleştirilen Yıldız
Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü mezuniyet törenine; davet üzere Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman katıldı.
İTÜ Mezuniyet Töreni’ndeydik
29 Haziran Cuma günü gerçekleştirilen İstanbul
Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü mezuniyet törenine; davet üzerine
Odamızı temsilen Yönetim Kurulu üyemiz Çare
Olgun Çalışkan katıldı.
Tören sırasında Odamız adına, tüm mezunlar için
hazırlanan ‘Mesleğe Hoş Geldiniz’ sertifikaları
verilirken, dereceye giren öğrencilere ise Oda
yayınları ile birlikte çeşitli hediyelerinin yer aldığı
çantalar verildi.
Buluşmaları’na MSGSÜ tarafından ev sahipliği
yapılacak olup, hazırlıklar için görüşmeler
başlamıştır. 20 Şubat tarihinde Şubemizi temsilen
Akif Burak Atlar ve Kumru Çılgın tarafından
MSGSÜ ŞBPB Başkanı Gülşen Özaydın’a yapılan
ziyaret sonrasında Düzenleme Kurulu Toplantısı
gerçekleştirilmesine karar verilmiş ve konuya
ilişkin İTÜ, YTÜ ve MSGSÜ’ye toplantı çağrısı
yapılmıştır.
Şubemiz İTÜ Şehir Planlama
Öğrencilerini Ziyaret Etti
07 Mart tarihinde Şubemiz İTÜ ŞPB öğrencilerini
ziyaret etmiş, ziyarete Akif Burak Atlar, Tuba İnal
Çekiç, Çare Olgun Çalışkan ve Sezi Toprakçı
katılmıştır. Ziyarete öğrencilerin ilgisi yoğun olup,
Şubemiz temsilcileri tarafından öğrenciler İstanbul
Şube Öğrenci Komisyonu ile Şubemizin öğrencilere
yönelik etkinlikleri hakkında bilgilendirilmiştir.
1.8. SOSYAL ORGANİZASYONLAR
Üyelerimizle İftar Yemeğindeydik
15 Ağustos Çarşamba günü organize edilen iftar
yemeği Yıldız Çatı Restoran’da gerçekleştirilmiştir.
Geçtiğimiz yıl bir araya gelinen yemek ardından
bu yıl ikincisi düzenlenen yemekte genç üyelerin
yoğunluklu katılımı, Şube ile kurulan ilişkiler
açısından memnuniyet yaratmıştır.
8
2. ETKINLIKLER
2.1. ÖZEL ÇALIŞMA ALANLARI
2.1.1. 3. Köprü Projesine Karşı Yapılan Çalışmalar
20 Nisan 2012 tarihinde ise Ankara Karayolları
3. Köprü Yerine Yaşam Platformu
Genel Müdürlüğü’nde 3. Boğaz Köprüsü’nün ihalesi
Etkinlikleri Devam Ediyor
Sekretaryası Şubemiz tarafından yürütülmekte
olan 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu, 20 Nisan
2012 tarihinde yapılacak 3. Köprü Projesi ihalesi
öncesinde 2 Mart ve 9 Mart 2012 tarihlerinde
şubemizde iki ayrı toplantı gerçekleştirmiştir.
10 Ocak 2012 tarihinde yapılan ihalenin hiçbir
firma tarafından teklif verilmemesi nedeniyle
iptal edilmesi ve projenin 20 Nisan tarihinde
yeniden ihaleye çıkması kararı nedeniyle bir
araya gelen platform bileşenleri; 19 Mart 2012
tarihinde Şubemizde, İstanbul’un tamamının
sermayenin
şantiyesi
haline
getirilmeye
çalışıldığını vurgulayarak “Cinayetlerin değil
insanca yaşamanın, sermayenin değil, bilimin ve
emeğin İstanbul’u için 3. Rant Köprüsüne karşı
Ankara’dayız” başlığı ile bir basın açıklaması yaptı.
3. Köprü Yerine Yaşam
Platformu’ndan Suç Duyurusu
Sekretaryasını yürütmekte olduğumuz 3. Köprü
Yerine Yaşam Platformu, 3. Köprü yağmasına
“DUR” demek için tüm yaşam savunucuları ile
birlikte etkinliklerine devam etmekte. 05 Nisan
ve 12 Nisan tarihlerinde bir araya gelen platform
bileşenleri, 18 Nisan 2012 tarihinde İstanbul
Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaparak 3.
Köprü için suç duyurusunda bulunmuştur.
gerçekleştirilmiştir. “Yaşam ihaleye çıkarılamaz”
pankartı açan platform üyeleri “Köprü değil
insanca yaşam”, “Ormanıma, suyuma, mahalleme
dokunma” vb. sloganlarla Yüksel Caddesi’nden
Karayolları Genel Müdürlüğü’ne kadar yürümüş,.
Karayolları Genel Müdürlüğü önüne gelindiğinde
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından
İstanbul’a yapılacak her türlü saldırıya karşı
direneceklerini belirten bir basın açıklaması
okunmuştur.
3. Köprü Toplantısı’na Katıldık
29 Ağustos’ta Mimarlar Odası Büyükkent
Şubesi’nde gerçekleştirilen, 1/25.000 Ölçekli
Kuzey Marmara Otoyolu (3. Köprü) Nazım İmar
Planı Değişiklikleri hakkında yapılan toplantıya
Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Çare Olgun
Çalışkan katılmıştır. Söz konusu toplantıda, 3. Köprü
imar planlarına dava açan tüm meslek odalarının
NİP değişikliklerine ortak dava açmasına dair
karar alınmıştır.
3. Köprü Basın Toplantısı’ndaydık
14 Kasım tarihinde Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi’nde “Kuzey Marmara Otoyolu”
projesinin bağlantı yollarını kapsayan Sakarya
ve Kocaeli etaplarına ilişkin 9 ayrı Odanın dava
konusu ettiği imar planları hakkında basın
toplantısı düzenlenmiş olup, Şubemizi temsilen
Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan
katılım göstermiştir. Toplantıda dava konusunun
gerekçeleri ile Oda temsilcilerinin konu hakkında
görüşleri paylaşılmış, Çare Olgun Çalışkan’ın
hazırladığı sunum ile Şubemiz katkısı konulmuştur.
Riva Kuzey Ormanları Savunması
Kampı’ndaydık
07-08 Eylül tarihlerinde Riva’da gerçekleştirilen
Kuzey Ormanları Savunması Kampı’na Şube
Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan ve
sekretaryamızdan Sezi Toprakçı katılmış olup Çare
Olgun Çalışkan tarafından 3. Köprü hakkında
9
sunum yapılmış ve 3. Havalimanı için hazırlanan
broşürlerin dağıtımı gerçekleştirilmiştir.
Kuzey Ormanları Savunması
Sarıyer Eylemi
Ormanları Savunması tarafından 3. Köprü’ye
itiraz etmek için Sarıyer’de gerçekleştirile eyleme
Şubemizi temsilen Şube Yönetim Kurulu üyemiz
Çare Olgun Çalışkan katılım göstermiştir.
01 Aralık tarihinde bileşeni olduğumuz Kuzey
2.1.2. Haydarpaşa Dayanışması
“Haydarpaşa için Yürüyoruz”
Etkinliğine Katıldık
Bileşenleri arasında yer aldığımız Haydarpaşa
Dayanışması’nın, 7 Mart 2012 tarihinde
düzenlemiş olduğu yürüyüşe Şube olarak
katılım gösterdik. Kadıköy İskele Meydanı’nda
başlayarak Haydarpaşa Garı’nda son bulan
yürüyüşte, “Haydarpaşa Garı, Kıyı ve Liman
Alanı, dolgu alanları ilavesiyle birlikte aynı
zamanda ‘Kentsel ve Tarihsel Sit Alanı’ olan bu
kamusal bölge üzerinde; 2004 yılından beri
hukuk açıkça çiğnenerek ‘ticaret ve turizm
merkezi alanı’na dönüştürülmek amacıyla ısrarlı
çabalar sürdürülmektedir. Üstelik bu ‘tarih,
doğa ve emek yağması’ niteliğindeki dönüşüm
kararı ‘Marmaray Projesi ile Haydarpaşa Garı
zaten işlevsiz kalacak’ şeklindeki söylemler
ile toplum yanıltılarak, yapılmak istenen proje
meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır” şeklinde
başlayan basın açıklamasının ardından Bandista
Grubu sahne aldı. Ataol Behramoğlu ve Haluk
Çetin’in konuşmalarının ardından saat 20.00’de
Algo-Ritmo Perküsyon Grubu ve Okay Temiz
Ritm Atölyesi sahne aldı. Katılımın sayıca yüksek
olduğu etkinlik, Bulutsuzluk Özlemi’nin konseriyle
son buldu.
Haydarpaşa Dayanışması
Bileşenleri Toplantısına Katıldık
Bileşenleri arasında olduğumuz Haydarpaşa
Dayanışması’nın 6 Nisan tarihli toplantısına
Şubemiz adına Müge Yorgancı katılmıştır.
Haydarpaşa eylemlerinin değerlendirilmesi
yapılan toplantıda, ileride yapılacak eylemlerin
programlanması ve konuşmacıların önceden
belirlenmesi, belli aralıklarla daha büyük etkinlikler
organize edilmesi ve bu organizasyonların halka
duyurulması yönünde görüşler belirtilmiştir. Ayrıca
Haydarpaşa eylemlerini her hafta bir dayanışma
bileşeninin organize etmesi, 22 Nisan 2012
tarihinde kapsamlı bir etkinlik gerçekleştirilmesi
ve karara bağlanamayan konular ile ilgili hafta içi
tekrar toplanılması üzerine karar alınmıştır.
6 Mayıs’ta Haydarpaşa
Nöbetindeydik
Haydarpaşa Garı ve yakın çevresinin sermaye
odaklı bir proje tehdidi ile karşı karşıya
bırakılması ve ticari çıkarlar amacı ile toplumsal
belleğimizden koparılmak istenmesine karşı bir
araya gelen ve Şubemizin de bileşeni olduğu
“Toplum Kent ve Çevre için Haydarpaşa
Dayanışması” tarafından her Pazar düzenlenen
Haydarpaşa nöbeti 6 Mayıs Pazar günü Şubemiz
çağırıcılığı ile gerçekleştirildi.
6 Mayıs Haydarpaşa Nöbeti
10
Sahip olduğu kültürel ve simgesel değerleriyle
İstanbul’un en önemli kimlik öğelerinden biri
olan Haydarpaşa Garı önünde; “Haydarpaşa’ya
Dokunma”, “Ulaşım Haktır Engellenemez”,
“Haydarpaşa Halkındır Satılamaz” sloganlarıyla
bu saldırıya izin verilmeyeceği dile getirildi.
Haydarpaşa Dayanışması Meşaleli
Yürüyüşü Yapıldı
05 Ekim tarihinde bileşeni olduğumuz
Haydarpaşa Dayanışması tarafından
meşaleli yürüyüş, ardından da müzik dinletisi
gerçekleştirilmiştir. Kadıköy’de Karaköy
İskelesi’nin önünden başlayıp Haydarpaşa
Garı’nda sona eren yürüyüşte farklı meslek
dallarından birçok katılımcı yer almış olup, herkes
Haydarpaşa Port Projesine karşı bir kez daha bir
araya gelmiştir.
Haydarpaşa Meşaleli Yürüyüşü
Haydarpaşa Meşaleli Yürüyüşü’ne Katıldık
Şubemizi temsilen üyemiz Ayşe Özyetkin Altun’un
katılım gösterdiği 20 Ocak tarihli Haydarpaşa
Bileşenleri Danışma Kurulu Toplantısı’nda verilen
karar doğrultusunda 20 Şubat tarihinde Meşaleli
Yürüyüş gerçekleştirilmiştir. Şubemizden Akif
Burak Atlar ile Aysun Koca’nın katıldığı yürüyüşe
500’den fazla katılımcı olmuştur.
2.1.3. Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi ve Taksim Gezi Parkı’nda
Topçu Kışlasının İhyası Projelerine Karşı Yapılan Çalışmalar
Taksim Dayanışması ile Tünel
Meydanı’ndan yürüdük
Taksim Meydanı için öngörülen yayalaştırma
ve Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın ihyası
projelerinin uygulanmasının Taksim’in kimliğine
zarar vereceği konusunda fikir ortağı olan
meslek odaları, sendikalar ve siyasi partilerin
bir araya gelmesinden oluşan ve Şubemizin
sekretaryasını üstlendiği Taksim Platformu
bileşenleri 17 Mart’ta Tünel Meydanı’nda bir
araya geldi. Sloganlarla Taksim Meydanı’na gelen
grubun yaptığı basın açıklamasıyla birlikte etkinlik
sonlandı. Odamızı temsilen Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar, Yönetim Kurulu Üyemiz Gürkan
Akgün ve Tuba İnal Çekiç katılım göstermiştir.
“Ekümenopolis: Ucu Olmayan
Şehir” Piknikli Sokak Galası`na
katıldık
Bileşeni olduğumuz ve Mimarlar Odası ile birlikte
sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması
11
tarafından düzenlenen “Ekümenopolis Piknikli
Sokak Galası”, 29 Nisan’da Gezi Parkı’nda
gerçekleşmiştir. Etkinlik kapsamında verilen
konser ardından belgeselin gala gösterimi
yapılmıştır. Organizasyona Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman konuşmacı olarak yer alırken,
Yönetim Kurulu Üyelerimizden Gürkan Akgün,
Şube sekretaryamızdan Sezi Toprakçı ve
Ece Özden Pak da katılarak etkinliğe destek
vermişlerdir.
Taksim Yayalaştırma Projesi için
Toplantılar ve Eylemler Devam
Ediyor
Sekretaryasını Mimarlar Odası ile Şubemizin
üstlendiği ‘Taksim Dayanışması’ toplantılarında
alınan kararlar sonrasında 6 Haziran’da ve ihale
öncesi 27 Haziran’da olmak üzere iki adet basın
açıklaması gerçekleştirildi.
28 Haziran’da gerçekleşmesi planlanan ihale
öncesinde, basının ve halkın geniş katılımıyla
yapılan açıklamayı, Taksim Dayanışması adına
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar okudu.
Açıklama sonrasında serbest kürsüde diğer
STK’lardan katılımcılar söz hakkını kullandı. Eyleme
katılanlar; ‘Taksim hepimizin’, ‘Daha fazla çılgın
proje istemiyoruz’ dedikten sonra, temsili Taksim
Meydanı tapuları katılımcılara Taksim Dayanışması
tarafından dağıtıldı.
Taksim Gezi Parkı Yaşıyor, Taksim
Dayanışması Sürüyor
Sekretaryasını
yürüttüğümüz
Taksim
Dayanışması’nın bir yandan olağan bilgilendirme
toplantılarına katılımımız devam ederken bir
yandan da kamuoyu bilincini arttırmak üzere farklı
etkinliklerle desteklenen bir dizi basın açıklaması
gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra yoğun emekle
yürütülen Gezi Parkı’nın korunması için Taksim
Meydanı’nda imza toplama sürecinin sonuna
gelinmiştir.
Taksim Dayanışması Gezi Parkı için toplanan
imzaların teslimi – Koruma Kurulu
07
Aralık
tarihinde
İnci
Pastanesi’nin
zorla tahliye edilmesinin üzerine 08 Aralık
tarihinde gerçekleştirilen basın açıklaması İnci
Pastanesi’nin de hizmet verdiği tarihi Cercle
d’orient (Serkildoryan) Binası önünden Gezi
Parkı’nda gerçekleştirilen yürüyüşle başlamış ve
Taksim Dayanışması’nın yapılan haksızlığa sessiz
kalmadığı gösterilmiştir. 18 Aralık tarihinde; 31
gün boyunca Topçu Kışlası’nın inşasına karşı
Taksim Meydanı’nda toplanan 46.500 ıslak
imza Taksim Dayanışması’nı temsil eden heyet
tarafından 2 No.lu Koruma Kurulu’na teslim
edilmiş ve akabinde konu hakkında bir basın
açıklaması yapılarak kamuoyu bilgilendirilmiştir.
Taksim Dayanışması Eylemi - İnci Pastanesi
12
Taksim Dayanışması Eylemlerine 13 Nisan tarihinde Taksim Gezi Parkı’nı
Yaşatma ve Güzelleştirme Derneği tarafından,
Devam Ediyor
Olağan haftalık toplantılarına devam eden,
Sekretaryasını MO ile yürüttüğümüz Taksim
Dayanışması, ortak görüş sonucunda Taksim
Nöbetleri’ne devam etmesine bunun yanı sıra;
Topçu Kışlası’nın inşasına karşı imza toplamak
amacıyla yeni bir bildiri metni hazırlanmasına
karar verilmiştir. 25 Ocak tarihinde gerçekleştirilen
Taksim Nöbeti’nde yapılan basın açıklaması
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından
okunmuştur.
25 Ocak Taskim Dayanışması Basın Açıklaması
Taksim Meydanı Bilirkişi İncelemesi
Yapıldı
Şubemiz tarafından Taksim Meydanı’na yaya
olarak erişimi sınırlandıracak ve Gezi Parkı’nda
kamusal
kullanımını
ortadan
kaldıracak
mekansal müdahaleleri içermesi sebebiyle
dava konusu edilen Taksim Meydan Düzenleme
Projesi’nin Bilirkişi İncelemesi 8 Şubat tarihinde
gerçekleştirilmiş, keşfe Şubemizi temsilen Akif
Burak Atlar ve Tuba İnal Çekiç katılmıştır.
Taksim Dayanışması Toplantılarına
Katılımımız Devam Ediyor
Sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması
toplantıları devam etmekte olup, Şubemizi
temsilen Akif Burak Atlar katılım göstermektedir.
Dayanışma bileşenleri temsilcilerinin katılım
gösterdiği toplantılarda Yüksek Koruma Kurulu’nun
Topçu Kışlasına dair vermiş olduğu kararın dava
edilmesi ile 13 Nisan’da Gezi Parkı Festivali’nin
gerçekleştirilmesi konuları görüşülmüştür.
Taksim Gezi Parkı Festival
13
Taksim Dayanışması’nın da desteği ile organize
edilen “Ayağa Kalk” kampanyası kapsamında
gerçekleştirilen festivale Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar ile Şube üyelerimizin büyük bir
bölümü katılım göstermiştir. Yoğun ilgi gören
festival; polis kayıtlarına göre 25 bin, Taksim
Dayanışması’nın kayıtlarına göre 40 bin kişinin
katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
Taksim Dayanışması Sürüyor
Taksim Yayalaştırma projesinin dava süreci
devam etmesine rağmen başlamasının ardından
hem hukuki yollarla hem de toplumsal muhalefet
kanalları ile sürdürülen Taksim Meydanı’ndaki
dönüşüme karşı hareket Taksim Dayanışması’nın
eylemliliği ile devam etmiştir. 14 Mayıs tarihinde
Beyoğlu Semt Dernekleri Platformundan Cem
Tüzün Şubemizi ziyaret etmiş ve Akif Burak Atlar
ile toplantı gerçekleştirmiştir. Dayanışmanın
bileşenlerinden Taksim Platformu Ekim ayında
Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası’nın
da katkılarıyla organize edilecek 3-5 günlük
bir etkinlik yapılmasını önerisinde bulunmuştur.
15 Mayıs tarihinde gerçekleştirilen Taksim
Dayanışması toplantısına Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar katılmıştır. Toplantıda DİSK,
KESK, TMMOB, TTB çağırıcılığında tüm Taksim
Dayanışması bileşenlerinin destekleyeceği
kitlesel bir eylem düzenlenmesine, yeniden imzaya
açılmak üzere yeni bir ortak deklarasyon metni
hazırlanmasına, dayanışma sekretaryasının
genişletilmesine ve sekretaryada görev alacak
bileşenlerin bir sonraki toplantıda belirlenmesine,
Haziran ayı sonunda gerçekleşecek Onur
Yürüyüşü’ne destek verilmesine karar verilmiştir.
Akabindeki Taksim Gezi Parkı için başlatılan
nöbet ve direniş sonucunda 22 Mayıs tarihinde
Taksim Dayanışma Toplantısı’na şubemizden
Akif Burak Atlar katılmıştır. Bileşeni olduğumuz
Taksim Dayanışması’nı temsilen TC Başbakan
vekili ile görüşmeye Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman katılmıştır.
Taksim Dayanışması Toplantılarına
Katılımımız sürüyor
Her hafta Çarşamba günü gerçekleştirilen
Taksim Dayanışması toplantılarına Şubemizi
temsilen Tayfun Kahraman ve Akif Burak Atlar
tarafından katılım devam etmektedir. Eylül ayında
yasal süreci takip etmek üzere Taksim Dayanışması
bünyesinde Hukuk Komisyonu kurulmasına karar
verilmiştir.
Taksim Dayanışması Toplantılarına
Katılımımız Devam Etmekte
Şubemizin Mimarlar Odası ile sekretaryasını
üstlendiği Taksim Dayanışması rutin toplantılarına
devam etmektedir. Kasım ayı toplantılarına
Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar, Aralık ayı
toplantılarına ise Tayfun Kahraman ve Gürkan
Akgün katılım göstermiştir. Bileşenlerin talebi
doğrultusunda Dayanışma’nın 7 talebi arasında
yer alan “sorumluların görevlerinden alınması ya
da istifa etmesi” yönünde isteğinin tekrardan bir
eylem ile hatırlatılması üzere 27 Aralık gününe
çağrı yapılmasına karar verilmiştir.
2.1.4. Afet Riski Altındaki Alanlarının Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna
Karşı Yapılan Çalışmalar
Afet Yasası ve Kentsel Dönüşüm
Forumu Düzenlendi
İstanbul Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu,
İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü ile Odamız tarafından 12 Mayıs 2012
Cumartesi günü “Afet Yasası ve Kentsel Dönüşüm”
konulu bir forum düzenlendi.
Akademisyenler, hukukçular, şehir plancıları,
mimarlar, mühendisler, yerel yöneticiler, meslek
odaları, semt dernek ve platformları, kent
hareketleri ve AKUT’un katılımı ile gerçekleştirilen
forumda açılış konuşmaları Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman ve İstanbul Barosu Başkanı Av.
Doç. Dr. Ümit Kocasakal tarafından yapıldı. Açılış
konuşmalarının ardından forum konusuna yönelik
bilgilendirme sunumlarında, Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Gürkan Akgün yer aldı. “Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”
tasarısının yasalaşması öncesinde düzenlenen
ve farklı platformlarda görev yapmakta olan
katılımcıların konuya ilişkin bildirilerinin sunulduğu
forum yoğun ilgi gördü.
CHP
Beyoğlu
İlçe
Toplantısına Katıldık
derneklerinden temsilcilerin de bulunacağı
toplantıya katılmak üzere karar verilmiştir.
CHP İl Başkanlığı ile Toplantılar
Sonuçlanmak Üzere
CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından “50 Soruda
Afet Yasası” adlı bilgilendirme kitapçığına
yönelik Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Süleyman
Balyemez’in de katkı koyduğu çalışmalar
sonuçlanmak üzere. Temmuz ve Ağustos ayları
boyunca konusunda uzman akademisyenler
ve parti üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen
toplantıların amacı, Afet Yasası ve yürürlüğe giren
yönetmeliği hakkında kamuoyunu bilgilendirmek
üzere bir kitapçık hazırlanması olmuştur.
Teşkilatı
19 Nisan Perşembe günü, CHP’nin Beyoğlu
Teşkilatı’nda gerçekleşen, Afet-Dönüşüm konulu
toplantıya, yapılan davet üzerine Yönetim Kurulu
Üyemiz Gürkan Akgün katılmıştır. Toplantıda
gerçekleştirilen fikir alışverişi sonrasında karşılıklı
ilişkileri devam ettirme kararının ilk adımı olarak
2 Mayıs Çarşamba günü Okmeydanı’nda mahalle
14
2.2. ŞEHİRCİLİK KONGRESİ VE İSTANBUL BULUŞMALARI
7–8–9 Kasım Dünya Şehircilik
Günü 36. Kolokyumu Ankara’da
Gerçekleştirildi
7-8-9 Kasım 2012 tarihlerinde Gazi Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi ev sahipliğinde Mekansal
Değişim ve Dönüşüm teması ile 8 Kasım Dünya
Şehircilik Günü 36. Kolokyumu Ankara`da
gerçekleştirilmiştir. Özellikle Mayıs ayında yasalaşan
“Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun” sonrasında ülkemiz gündeminde
giderek daha çok yer tutmaya başlayan ve
tartışılan “Kentsel Dönüşüm Projeleri” konusunda
TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından
belirlenen “Kentsel Dönüşümün Temel İlkeleri”
sunulmuş, “Dünya Şehircilik Günü Bildirgesi” ile
birlikte kamuoyu ile paylaşılmıştır. 2012 yılının
ülkemizin ilk ve en önemli şehircilerinden biri olan
Kemal Ahmet Aru’nun 100. doğum yılı olması
ve bu yılın UNESCO tarafından “Kemal Ahmet
Aru Anma Yılı” ilan edilmiş olması nedeniyle, bu
yıl Kemal Ahmet Aru anısına Kolokyumun ilk
gününde “Kemal Ahmet Aru’nun Şehirciliği” isimli
bir sergi ile “Doğumunun 100. Yılında Kemal
Ahmet Aru’nun Şehirciliği” başlığıyla özel bir
oturum gerçekleştirilmiştir. Her yıl 8 Kasım Dünya
Şehircilik Günü kapsamında “Yaptıkları haber ve
yayınlarla kent kültürüne ve kentlilik bilincine katkı
yapan, kentsel sorunları gündeme taşıyıp izleyen,
kent ve bölge planlama bilimi ile şehir planlama
mesleğinin bilimsel ve teknik görüşlerine duyarlılık
gösteren” basın mensuplarına mesleki teşekkür
amacıyla verilen Kent Planlama Basın Ödülü bu
sene İhsan Aydın’a verilmiştir. Akademi ve Yükseliş
salonlarında paralel oturumların gerçekleştirildiği
Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu’na Şubemizi
temsilen Tayfun Kahraman ve Akif Burak Atlar
katılmıştır. Beşiktaş Belediyesi tarafından sağlanan
araçlarla İstanbul’dan 41 Şehir ve Bölge Planlama
Bölümünde okuyan öğrencinin de kolokyuma
katılımı sağlanmıştır.
15
VI. İstanbul Buluşmaları
Hazırlıklar Başladı
İçin
Eylül ayında gerçekleştirilmek üzere İstanbul
Buluşmaları hazırlık komitesi Odamızda bir araya
geldi. 2012 etkinliği Yıldız Teknik Üniversitesi’nin
ev sahipliğinde gerçekleştirilmesi öngörülen
etkinliğin teması afet ve kentsel dönüşüm olarak
belirlenmiştir. Özellikle yeni yasal düzenlemeler
çerçevesinde konunun ulusal ve uluslararası
farklı disiplinlerden bakış açıları ile irdelenmesini
sağlamak üzere etkinlik detayları üzerinde
çalışılmaya başlanmıştır.
İstanbul
Buluşmaları
Toplantıları Devam Ediyor
Hazırlık
Şubemiz tarafından düzenlenen Geleneksel
İstanbul Buluşmaları’nın 7.si’nin; 16-17 Ekim
tarihleri arasında YTÜ’de gerçekleşmesi için
hazırlık toplantıları devam ediyor. İTÜ, MSGSÜ,
YTÜ ve İstanbul Şube temsilcileriyle yapılan
toplantılarda verilen karar doğrultusunda
2012 yılının konusu ‘Afet ve Kentsel Dönüşüm
Kıskacında, İstanbul ve Planlama’ olarak belirlendi.
İstanbul Buluşmaları Hazırlıkları Devam Etmekte
Bu sene 7. düzenlenecek İstanbul Buluşmaları’na
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ev
sahipliği yapacak olup etkinlik teması “altüst”
olarak belirlenmiştir. Etkinlik hazırlıkları devam
ederken Düzenleme Kurulu toplantıları da devam
etmektedir.
6. İstanbul Buluşmaları Gerçekleşti
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Yıldız Teknik
Üniversitesi (YTÜ) ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi (MSGGSÜ) Şehir ve Bölge Planlama
Bölümlerinin işbirliğiyle her yıl Ekim ayı içerisinde
gerçekleştirilen “İstanbul Buluşmaları”nın 6.sı
başarıyla gerçekleştirildi.
“Afet ve Dönüşüm Kıskacında: İstanbul ve
Planlama” başlığı ile 16-17 Ekim 2012 tarihlerinde
Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu’nda tüm
aktörlerin geniş katılımıyla gerçekleştirilen ve başta
İstanbul olmak üzere kentlerimizdeki yapılaşmış
alanların büyük bir kısmının afet riski altında
olması durumunun ve yeni yasal düzenlemelerin
toplumun ilgili kesimleri tarafından tartışılarak tüm
boyutuyla ele alındığı etkinlikte, katılımcı sayısının
her sene artarak çoğaldığı gözlemlenmiştir.
İstanbul Buluşmaları Düzenleme
Kurulu Toplantıları Devam Etmekte
Bu sene MSGSÜ’de gerçekleştirilecek İstanbul
Buluşmaları etkinliğinin yedincisi için hazırlıklar
devam etmekte olup İTÜ ve YTÜ’nün de
katılımıyla
Düzenleme
Kurulu
toplantıları
gerçekleştirilmektedir.
Önceki
İstanbul
Buluşmaları’ndan farklı olarak bu sene etkinlik
öncesinde her kurumun kendi bünyesinde çalıştay
yapmasına karar verilmiştir.
Geziden Sonra Taksim – İstanbul Buluşmaları MSGSÜ Hazırlık Atölyesi
03-04 Ekim tarihlerinde “Geziden Sonra Taksim”
isimli İstanbul Buluşmaları MSGSÜ Hazırlık Atölyesi
gerçekleştirilmiş; Şubemizi temsilen Yönetim
Kurulumuzdan Akif Burak ATLAR, Tuba İnal ÇEKİÇ,
Gürkan AKGÜN, Ahmet Kıvanç KUTLUCA katılım
göstermiştir.
6. İstanbul Buluşmaları
İstanbul Buluşmaları Düzenleme
Kurulu Toplantıları Başladı
2013 yılında 7.si düzenlenecek olan İstanbul
Buluşmaları’na ev sahipliğini Mimar Sinan
Üniversitesi yapacak olup; İstanbul Teknik
Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Şubemiz
katkılarıyla hazırlık toplantıları başlamıştır. Bu
yılki etkinlik başlığının “İstanbul: Alt-Üst” olmasına
karar verilirken, etkinlik öncesinde bir çalıştay
gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.
İstanbul
Başladı
Buluşmaları
Hazırlıkları
Tarihi Yarımada - İstanbul Buluşmaları ŞPO Atölyesi
05 Ekim tarihlerinde “Tarihi Yarımada” konulu
İstanbul Buluşmaları’nın Şubemiz Hazırlık
Atölyesi gerçekleştirilmiştir; Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman, Prof. Dr. İclal Dinçer, Yedikule
Bostanları İnisiyatifinden Alexander Shopov,
İstanbul S.O.S’den Hande Akarca, FenerBalat Derneğinden Çiğdem Şahin, Bisikletliler
Derneğinden Murat Suyabatmaz ve Ayhan Han’ın
katılımıyla Tarihi Yarımada’daki güncel durum
görüşülmüş, dinleyicilere bilgilendirme yapılmıştır.
Doğal Alanlar – İstanbul BuluşmaEkim ayında düzenlenecek İstanbul Buluşmaları’nın ları İTÜ Hazırlık Atölyesi
hazırlıkları kapsamında Şubemizde moderatörlerin
ve seçilmiş kurum temsilcilerinin katılımıyla
İstanbul
Buluşmaları
Düzenleme
Kurulu
toplantıları gerçekleştirilmektedir. Önceki yıllarda
gerçekleştirilen etkinliklerden farklı olarak
üniversiteler ve Şubemiz tarafından her biri ayrı
olmak üzere etkinlik öncesinde ön çalıştaylar
düzenlemesine karar verilmiştir. Eylül ve Ekim
aylarında gerçekleştirilecek çalıştaylardan elde
edilecek sonuçlar ise oturumların sonunda
katılımcılarla paylaşılacaktır.
11 Ekim tarihinde İstanbul Buluşmaları’nın
“Doğal Alanlar” konulu İTÜ Hazırlık Atölyesi
gerçekleştirilmiştir, sınırlı ve davetli katılımcı ile
İstanbul’un kuzeyini ilgilendiren büyük ölçekli
projeler tartışılmıştır.
7. İstanbul Buluşmaları
“Altüst İstanbul” teması ile 21-22 Ekim tarihinde 7.
İstanbul Buluşmaları MSGSÜ’de gerçekleştirilmiş,
2 gün süren etkinliklere yaklaşık 350 dinleyici
katılım göstermiş, etkinliğin twitter hesabından
ise an be atılan tweetler ile ortalama 1500 kişiye
erişilmiştir.
16
2.3. TMMOB BİRİMLERİ BÜNYESİNDE YAPILAN ETKİNLİKLER
2.3.1. TMMOB İKK Bünyesinde Yapılan Etkinlikler
İstanbul İKK Öğrenci Komisyonu TMMOB Yasa tasarısı konularında çalışmalar
Toplantısı’nda Şubemizi Temsil Ettik yürütmeyi planlayan komisyon 05 Ocak 2013
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu (İKK)
tarafından 12 Nisan 2012 tarihinde düzenlenen ve
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü etkinliklerinin
görüşüldüğü Öğrenci Komisyonu Toplantısı’na
Yıldız Teknik Üniversitesi ŞBP öğrencisi Zehra
Güngördü katılmış ve Şubemizi temsil etmiştir.
tarihinde Makina Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi’nde tekrar toplanacaktır.
İKK Öğrenci Komisyonu Toplantılarına Katılımımız Devam
Ediyor
İKK
Öğrenci
Komisyonu
toplantıları
İstanbul İl Koordinasyon Kurulu devam etmekte olup, Şubemiz öğrenci
Öğrenci Komisyonu Toplantıları De- üyesi MSGSÜ’lü Bilge Martan aktif katılım
göstermekte ve takip etmektedir. Martvam Ediyor
22 Kasım 2012, 05 Aralık 2012 ve 10 Aralık
2012 tarihlerinde gerçekleştirilen TMMOB
İKK öğrenci komisyonu toplantılarına Şubemizi
temsilen öğrenci üyelerimizden Bilge Martan ve
Damla Baytekin katılmıştır. Yeni YÖK yasası ve
17
Nisan aylarında gerçekleştirilen toplantılar
sonucunda TMMOB Öğrenci Kortejinin
oluşturulmasına karar verilmiş ve Bilge Martan
öncülüğünde afiş hazırlanarak üniversitelere
duyuru gerçekleştirilmiştir.
İKK Şube Yönetim Kurulları Ortak İKK Toplantılarına Katılımımız DeToplantısı Gerçekleşti
vam Etmekte
23 Temmuz tarihinde İKK Şube Yönetim Kurulları
Ortak Toplantısı’na Şubemizi temsilen Aysun Koca
katılmıştır. İKK sekretaryasının gönüllülük esasına
dayalı yürütülmesi kararının alındığı toplantıda,
çalışmalara devam etmek üzere Ölçü Dergisi yayın
kurulunun da toplanması için gerekli hazırlıkların
yapılması yönünde şubeler görevlendirilmiştir.
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aysun Koca ile
üyemiz Engin Bozkurt tarafından temsiliyetimizin
sağlandığı Ocak-Şubat ayı İKK toplantılarında;
İKK tarafından gelecek aylarda gerçekleştirilecek
etkinlikler ve İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği’ne
dair odalar tarafından yapılması öngörülen ortak
basın açıklaması konularında görüşülmüştür.
İKK Toplantıları Devam Ediyor
TMMOB
İKK
Toplantılarına
Katılımımız Devam Ediyor
24 Eylül tarihinde, Kimya Mühendisleri Odası’nda
gerçekleştirilen İKK toplantısına Şube Yönetim
Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katılmıştır.
Toplantıda görüşülen konular arasında Ölçü
Dergisi’nde yeni yayın döneminde yer alacak
konular ve İKK komisyonlarına yenilerinin (İş Sağlığı
ve İşçi Güvenliği, Öğrenci, Kadın vb.) eklenmesinin
yanı sıra İKK bünyesinde yer alan Odaların
içerisinde yer aldığı veyahut da desteklediği
platform ve dayanışma grupları ile ilişkilerin
kuvvetlendirilmesi yönünde görüş bildirilmiş, bir
sonraki toplantı tarihi 8 Ekim olarak belirlenmiş
ve Şubemiz temsilen Aysun Koca katılmıştır. Bir
önceki toplantının devamı olarak İş Sağlığı ve İşçi
Güvenliği Komisyonu hakkında detaylı biçimde
görüşülmüştür.
Bunun yanı sıra İKK koordinasyonunda hazırlanan
Ölçü Dergisi’nin toplantılarına Şubemiz adına
Gökçen Taşkın katılmakta olup, Aralık sayısının
konusu “Kentsel Dönüşüm” olarak belirlenmiştir.
Gökçen Taşkın dosya editörü olarak görev alırken,
derginin “Kentimizden” bölümü konusunda da
kendisi görevlendirilmiştir.
İKK
Toplantısı
Gerçekleştirildi
Şubemizde
17 Aralık tarihinde gerçekleştirilen İKK toplantısına
Şubemiz ev sahipliği yapmıştır. Diğer Odaların
İstanbul Şube temsilcilerinin katılım gösterdiği
toplantıda, TMMOB Yasa değişikliğine karşı stand
kurularak imza toplanmasına karar verilmiş ve
Şubelerin faaliyet gösterdiği ilçelere göre görev
dağılımı yapılmıştır.
TMMOB İKK bünyesinde oluşturulan İstanbul Kent
Sempozyumu Etkinlik Komisyonu, İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği (İSİG) Komisyonu, Kadın Komisyonu ve
Öğrenci Komisyonlarında Şubemizi temsil edecek
üyelerimiz belirlenmiş ve komisyon toplantılarında
Şubemiz katılımı sağlanmıştır. TMMOB İKK
komisyon çalışmalarına paralel olarak Ölçü
Dergisi çalışmaları yürütülmekte olup kentsel
dönüşüm konulu yazılarla dergiye Şubemiz katkısı
sağlanmıştır.
İKK Toplantılarına Katılımımız Devam Ediyor
İstanbul İKK olağan toplantıları devam etmekte
olup, Şubemiz toplantılarda temsil edilmeye devam
etmekte olup, Şube Yönetim Kurulu üyemiz Aysun
Koca ile Engin Bozkurt’un toplantılara katılım
göstermektedir.
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Toplantılarına Katılımımız Devam Ediyor
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu (İKK) toplantılarına
Şubemizin katılımı devam etmiştir. 08 Mayıs
tarihinde Makina Müh. Odası İstanbul Şubesi’nde
gerçekleştirilen İKK toplantısına Şubemizi temsilen
Engin Bozkurt katılmıştır. 20 Mayıs tarihinde İKK
Bileşenleri Yönetim Kurulları ortak toplantısına
Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar katılmıştır.
TMMOB İstanbul İKK Toplantılarına
Katılımımız Devam Etmekte
Düzenli olarak gerçekleştirilen TMMOB İstanbul
İKK toplantılarına Şubemizi temsilen Şube
Yönetim Kurulu üyemiz Aysun Koca ile Çare Olgun
Çalışkan’la birlikte Engin Bozkurt dönüşümlü
olarak katılım göstermektedir.
18
TMMOB
İKK
Toplantılarına İKK Kadın Komisyonu Toplantıları
Katılımımız Devam Etmekte
Gerçekleştirildi
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu
toplantılarına katılımımız devam etmek olup
Şubemizi temsilen Şube Yönetim Kurulu üyemiz
Aysun Koca Kasım-Aralık aylarında toplantılara
katılım göstermiştir.
Ölçü Dergisi Kentsel Dönüşüm
Sayısı Toplantısındaydık
Ölçü Dergisi temsilcilerimiz Gökçen Taşkın ve Çare
Olgun Çalışkan yayın editörleri olarak toplantılara
aktif katılım göstermiş olup, Afet Yasası ve kentsel
dönüşüm konu başlığının derlenme görevini
üstlenmiş ve ilgili yazıların teminini sağlamıştır.
Ölçü Dergisi Çalışmalarımız Devam Etmekte
Belli aralıklarla gerçekleştirilen Ölçü Dergisi
hazırlık toplantılarına Şubemiz adına Çare Olgu
ÇALIŞKAN katılım göstermekte olup basılacak
yeni sayının gündemi kentsel dönüşüm olarak
belirlenmiştir.
TMMOB İKK İSİG Çalışmalarına
Katılımımız Devam Ediyor
TMMOB İKK bünyesinde kurulan İşçi Sağlığı
ve İşçi Güvenli Komisyonu’na Şubemizi temsil
etmek üzere Kumru Çılgın ve Özgür Yayla seçilmiş
olup, toplantılara katılımları devam etmektedir.
Mimar, mühendis ve şehir plancılarını iş kazaları,
iş hastalıkları ve hukuksal haklar hakkında
bilinçlendirmek üzere İSİG çalışmaları devam
etmekte olup, İSİG çağrısıyla ‘Sağlıklı ve Güvenli
Çalışmak İstiyoruz’ başlığıyla 9 Aralık tarihinde
geniş katılımlı bir panel düzenlenmiştir.
İKK Mesleki Denetim Toplantısına Katıldık
28 Kasım 2012 tarihinde Makine Mühendisleri
Odası’nda gerçekleştirilen Mesleki Denetim
toplantısına Şubemizi temsilen Sezi Toprakçı
katılım göstermiş olup, 2013 yılında mesleki
denetim hizmetinin nasıl verileceği konusunun
görüşüldüğü toplantıda TMMOB yasa tasarısı
ve müşavirlik sistemi değerlendirilmiştir. Toplantı
sonucunda Yönetim Kurulumuz tarafından
Şubemize yetki alanında kalan tüm belediye
ve belde belediyelerine konu hususunda yazı
gönderilmesi kararı alınmıştır.
19
TMMOB İKK bünyesinde Türkiye‘de Siyasi
iktidarların ideolojik eğilimlerinin cinsiyet ayrımcılığı
bağlamında kadınlar üzerinde olumsuz etkilerinin
irdelenmesi, meslektaş bilinçlendirmesi ile
meslektaş dayanışmasının sağlanması için gerekli
farkındalığın yaratılması amacıyla oluşturulan
Kadın Komisyonu’nun 12 Kasım ve 10 Aralık
tarihlerinde gerçekleştirilen toplantılarına Şubemizi
temsilen Hilal Yaman Özpınar ve Aslı Aygün
Öztürk katlım göstermişlerdir. Yapılan toplantılar
sonucunda Ankara’da gerçekleştirilmesine karar
verilen 3. Kadın Kurultayı’nda yapılacak önerilerin
görüşüleceği bir TMMOB Kadın Üye Toplantısı
yapılmasına karar verilmiştir. Karar üzerine 22
Aralık tarihinde TMMOB Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi Karaköy Binası’nda 4. Kadın
Üye Toplantısı gerçekleştirilmiştir.
Karşılaşmalar Tiyatro Gösterisi
08 Nisan tarihinde Garaj İstanbul’da gösterimi
gerçekleşen
Boğaziçi
Gösteri
sanatları
Topluluğu’nun “Karşılaşmalar” adlı tiyatro oyununu
birlikte izlemek amacı ile bilet satışları İstanbul İKK
tarafından organize edilmiş, Şubemizi temsilen
oyunu izlemeye Çare Olgun Çalışkan ve Gürkan
Akgün katılım göstermiştir.
TMMOB İstanbul İKK 3. Havalimanı
Teknik Gezisine Katıldık
26 Temmuz tarihinde TMMOB İstanbul İKK
tarafından düzenlenen 3. Havalimanı teknik
gezisine Şube Yönetim Kurulumuzdan Çare Olgun
Çalışkan ve Süleyman Balyemez ile Odamız üyesi
Dr. Erhan Kurtarır katılmıştır. Köprü güzergahını
gezen ekip, çalışmaları yerinde incelemiştir.
Yaşanabilir Bir Kent ve Demokrasi Şenliği’ndeydik
5 Mayıs günü TMMOB İstanbul İl Koordinasyon
Kurulu tarafından Kadıköy Selamiçeşme Özgürlük
Parkı’nda kentlilik bilincini artırmak amacıyla
gerçekleştirilen “Yaşanabilir Bir Kent ve Demokrasi
Şenliği’ne Ahmet Kıvanç Kutluca, Aysun Koca ve
Sezi Toprakçı katılmıştır.
TMMOB Bursa İKK Etkinliğindeydik
21 Aralık tarihinde Bursa Şubesi tarafından
gerçekleştirilen “Gezi’den Sonra” konulu etkinliğe
Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Gürkan
Akgün katılım göstermiştir.
Çalışma alanı olarak belirlenen Sarıyer-Derbent
yerleşmesi etkinliğin ilk gününde ziyaret edilerek
kent dokusu incelenmiş, 2. ve 3. günlerde aktörlerin
kimliklerine bürünerek planlama sürecinin
deneyimlendiği bir çalıştay gerçekleştirilmiştir.
Etkinliğin başarısı dolayısıyla eğitim yılı bitmeden
evvel Şube Öğrenci Komisyonu olarak bir etkinlik
daha gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.
TMMOB Yasa Tasarısı Bilgilendirme
Toplantısındaydık
4. Mühendislik ve Şehircilik Günleri
Etkinliği Gerçekleştirildi
Şubemizin aktif öğrenci üyeleri; İTÜ’den Oktay
Kargül, MSGSÜ’den Bilge Martan ve YTÜ’den
Damla Baytekin’in yoğun emek verdiği, Yönetim
Kurulu üyelerimiz Çare Olgun Çalışkan ve
Kumru Çılgın’ın da katkıda bulunduğu Öğrenci
Komisyonumuz, 4. Mühendislik ve Şehircilik
Günleri Etkinliği’ni 20-21-22 Şubat tarihlerinde
beklenenin üzerinde katılım ile gerçekleştirilmiştir.
10 Aralık tarihinde MMO İstanbul Şubesinde
6235 sayılı TMMOB Yasasının değiştirilmesi
hakkında TMMOB Şube Başkanlarının katılımıyla
olağanüstü İKK toplantısı gerçekleştirilmiştir.
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın katılım gösterdiği
toplantı sonucunda Bakanlık’tan 23 Odanın
imzasıyla randevu talep edilmesi konusunda görüş
birliği sağlanmıştır.
2.3.2. TMMOB’A Bağlı Odalarla Yapılan Etkinlikler
Şube Başkanımız Tayfun Kahra- yeşilden uzak olması nedeni ile psikolojik ve sosyal
man “Yeni Yasa ve Orman Paneli”ne anlamda etkilenebileceğini ifade etti. Yapılacak
yeni düzenlemenin, 2B arazilerinin satışına yönelik
Katıldı
Orman Mühendisleri Odası tarafından 17
Mart 2012 tarihinde düzenlenen “Yeni Yasa ve
Orman Paneli”nde katılan panelistlerin, orman
ve doğal varlıklara yönelik Anayasa’da bulunması
gereken hususları ele alan konuşmalarının
yanı sıra, son günlerde kamuoyunu yakından
ilgilendiren orman sınırları dışına çıkarılan
arazilerin (2B) değerlendirilmesi yolları ve halen
meclis gündeminde bulunan 2B Kanun Tasarısı
da tartışılmıştır. Panele konuşmacı olarak katılan
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, oluşacak
yeni 2B Yasası ile kentlerdeki yeşil alanların
azalacağını, özellikle büyük kentlerde yaşayanların
yasal altyapının oluşturulması yönelik olduğunu
savunan Kahraman, bu düzenlemenin orman
alanlarının yağmasına yol açacağını belirterek
konuya gösterilen hassasiyetin artması dileğinde
bulundu.
20
Odası ortak çağrısıyla tüm meslektaşlarımıza ve
meslektaş adaylarımıza ücretsiz olarak gösterimi
gerçekleştirildi. 04 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul
ve Ankara’da gösterime giren film, üyelerimizden
yoğun ilgi gördü.
Deprem
Gerçeği
ve
Kentsel
Dönüşüm Seminerindeydik
17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümü
nedeniyle TMMOB Gebze Makine Mühendisleri
Odası tarafından organize edilen seminere Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman konuşmacı olarak
katılmıştır. Seminer öncesinde Can Dündar’ın ‘O
Gün’ adlı filmi gösterilmiş, katılımcılar deprem ve
kentsel alanlar üzerine bilgilendirilmiştir.
TMMOB
Üyelerine
Yasa
Tasarısı Bilgilendirme Toplantısı
Gerçekleştirildi
Riskli Alanları Dönüştürme Yasa15 Aralık tarihinde 6235 sayılı TMMOB Yasasının
değiştirilmesi ile TMMOB örgütlülüğü ve mühendis, sı’nın Kendisi Risk mi? Toplantısınmimar, şehir plancılığı meslek örgütlerinin tasfiye daydık
edilmek istenmesine karşı TMMOB üyelerinin
bilgilendirilmesi amacıyla TMMOB Mimarlar
Odası Büyükkent Şubesi Karaköy Binası`nda
gerçekleştirilen panele Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Aysun Koca katılmıştır.
TMMOB Üye Bilgilendirme Toplantısı – Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi
Yasal Düzenlemeler ve Torba Yasa
hakkında toplantı
11 Eylül tarihinde Makina Mühendisleri Odasında
gerçekleştirilen Yasal Düzenlemeler ve Torba
Yasa Hakkında toplantıya Şubemizi temsilen Sezi
Toprakçı katılım göstermiştir.
EKÜMENOPOLİS: Ucu
Şehir Film Gösterimi
Olmayan
İstanbul’un mekansal ve toplumsal değişiminin
konu edildiği ödüllü “Ekümenopolis: Ucu Olmayan
Şehir” belgesel filminin, 16 Mayıs 2012 tarihinde
TMMOB Şehir Plancıları Odası ve TMMOB Mimarlar
21
Ekim ayının sonunda Kocaeli Mimarlar Odası Tarihi
Binası’nda Şube Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet
Kıvanç Kutluca’nın konuşmacı olarak katıldığı
toplantıda, Afet Yasası ve Kocaeli İli’nin kentsel
dönüşüm alanları konuşulmuştur. Dinleyicilerin
büyük bir kısmını oluşturan hukuk fakültesi
öğrencilerinin olduğu toplantıdan memnun
kalınmasıyla birlikte, aynı gündemle toplantılar
serisinin düzenlenmesine karar verilmiştir.
Toplantıların her hafta Pazartesi günü saat
18.00’da Kocaeli Mimarlar Odası Tarihi Binası’nda
yapılmasına karar verilmiştir.
12 Kasım tarihinde, kentsel dönüşüm hakkında
bilgilendirme amaçlı toplantılar serisinin ilki
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Dr. Ahmet Kıvanç
Kutluca’nın katılımı ile Mimarlar Odası Kocaeli
Şubesi Tarihi Bina’da gerçekleştirilmiştir. Mimarlar
Odası Kocaeli Şubesi ile Odamız tarafından yapılan
etkinliğe katılımın yoğun olması sebebiyle etkinliğin
her hafta tekrar edilecek uzun soluklu bir paneller
dizisine dönüştürülme kararı alınmış ve Aralık ayı
bitimine kadar her birinde farklı uzmanların katılım
gösterdiği 4 toplantı daha gerçekleştirilmiştir.
Arazi Yönetim Günleri’ne Katıldık
15-16-17 Kasım tarihlerinde, Harita Mühendisleri
Odası İstanbul Şubesi tarafından kentsel dönüşüm,
2B ve orman kadastrosu, yabancılara mülk satışı
ve arsa düzenlemeleri hakkında tartışma ortamı
oluşturmak üzere düzenlenen etkinliğe konuşmacı
olarak Şubemiz Yönetim Kurulu üyeleri Ahmet
Kıvanç Kutluca ve Süleyman Balyemez davet
edilmiştir. Petrol-İş Sendikası’nda gerçekleştirilen
etkinliğin meslek örgütlerinden oluşan ve Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın yürütücülüğünü
üstlendiği oturumunda, Şubemiz ‘Afet Yönetimi,
Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonu’nu
temsilen Ahmet Kıvanç Kutluca katılım göstermiştir.
almak üzere Şube Yönetim Kurulu üyelerimiz
Süleyman Balyemez, Ahmet Kıvanç Kutluca ile
değerli akademisyenlerimiz Cenk Yaşar Şahin, Fuat
Ercan, Hatice Kurtuluş, Pelin Pınar Özden, Sırma
Turgut, Şükrü Aslan önerilmiş ve kabul edilmiştir.
Etkinliğin 2013 yılı teması “Yaşanabilirlik” olarak
belirlenmiş, sempozyum öncesinde “Yaşanabilir
Bir İstanbul” teması kapsamında her biri farklı
meslek odaları tarafından üstlenilen ve buna bağlı
olarak farklı tartışma konularının geliştirileceği
etkinlikler dizisi düzenlenmesine karar verilmiştir.
Bu bağlamda ilk etkinlik “Kentsel Dönüşüm ve
İmar Sorunları” başlığı ile 18 Nisan tarihinde
Esenyurt’ta gerçekleştirilmiştir.
TMMOB İstanbul İKK III. Kent
Sempozyumu Hazırlıkları Devam
Ediyor
Arazi Yönetim Günleri – Petrol-İş Sendikası
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu
tarafından yerel seçimler öncesinde 22-23-24
Kasım 2013 tarihlerinde düzenlenecek İstanbul
Kent Sempozyumu’nun hazırlıkları Şubemizin
de katkılarıyla sürmektedir. 11 Mayıs tarihinde
İstanbul İKK III. Kent Sempozyumu hazırlığı
kapsamında Maltepe Türkan Saylan Kültür
Merkezi’nde düzenlenen “Kent Kültürü ve Kamu
Bilinci” Paneline Şubemizi temsilen Erhan Kurtarır
katılmış, dinleyicilere bilgilendirme yapmıştır.
TMMOB
III.
İstanbul
Kent
Sempozyumu Düzenleme Kurulu
3. Kent Sempozyumu Hazırlık ToToplantıları Devam Etmekte
plantıları Devam Etmekte
Sekretaryası Şubemiz tarafından yürütülen
25 Ocak tarihinde ilki gerçekleştirilen 3. Kent
Sempozyumu Düzenleme Kurulu toplantıları devam
etmekte olup, Şubemizi Gürkan Akgün temsil
etmektedir. 2013 yılında etkinlik sekretaryasının
İKK ile Şubemiz işbirliğinde yürütülmesine karar
verilmiş, sempozyum tarihi olarak Kasım ayının
ikinci yarısı üzerine yoğunlaşılmış, konu başlığı
olarak da “Nasıl bir İstanbul istiyoruz?” üzerinde
durulmuştur.
TMMOB III. İstanbul Kent Sempozyumu Düzenleme
Kurulu toplantıları Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan
Akgün tarafından organize edilmekte olup hazırlık
çalışmalarına devam edilmektedir. Bu kapsamda
25 Temmuz tarihinde etkinliğin amacını paylaşmak
ve katılımı arttırmak üzere Makine Mühendisleri
Odası İstanbul Şubesinde basın tanıtım toplantısı
gerçekleştirilmiştir.
III. Kent Sempozyumu Hazırlık Toplantıları Devam Ediyor
Sekretaryasını İstanbul İKK ile Şubemizin yürüttüğü
III. Kent Sempozyumu hazırlık toplantıları devam
etmekte olup, Şubemizi temsilen Gürkan Akgün
katılım göstermektedir. Danışma Kurulu’nda yer
22
Ahşap Tarihi Eserlerin Korunması
Etkinliği’ndeydik
Burak Atlar katılım göstermiştir. İstanbul ve kentsel
dönüşüm üzerinden bilgilendirme yapılmıştır.
18 Nisan tarihinde Orman Mühendisleri Odası
tarafından gerçekleştirilen Ahşap Tarihi Eserlerin
Korunması konulu panele Şube Sekreterimiz Akif
2.4. KATILDIĞIMIZ SEMPOZYUM, PANEL VE ÇALIŞTAYLAR
2.4.1. Yerel Yönetimler, Kamu Kurumları ve Planlama Birimleri ile Yapılan
Etkinlikler
İstanbul Kıyı Alanları Toplantısına
Katıldık
İBB, YTÜ ve BİMTAŞ Boğaziçi İnşaat Müşavirlik
AŞ. tarafından yürütülen “İstanbul Çevre Düzeni
Planı’nın Kıyı Alanlarına İlişkin Yaklaşımının
Mekana Yansıtılmasına Yönelik Araştırma
Değerlendirme ve Model Geliştirme İşi”nin SentezEşgüdüm toplantısı, 15.03.2012 tarihinde YTÜ
Oditoryumu’nda gerçekleştirilmiştir. Toplantı
kapsamında yapılan çalışmaların kısa bir özetini
takiben, detaylı bir şekilde yürütülen sentez
çalışmaları aktarılmıştır. SWOT analizinin yanı
sıra, alanın Çevre Düzeni Planı ile ilişkileri de
yorumlanmış ve toplantı katılımcılarından olumlu
eleştiriler almıştır. ŞPO İstanbul Şube temsilcisi
olarak katılan Yönetim Kurulu Üyemiz Tuba İNAL
ÇEKİÇ, planlama aşamasında yapılan mekansal
önerilerin 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni
Planının bütünlüğü açısından değerlendirmelerle
birlikte verilmesi yönündeki Oda görüşlerini yazılı
olarak iletmiştir.
İstanbul Kıyı Alanları
Toplantısına Katıldık
Kentsel Dönüşümde Sürdürülebilir
Yaşam Kalitesi İçin Farkındalık
Araştırması Semineri’ndeydik
25 Eylül tarihinde, İstanbul Kalkınma Ajansı
tarafından desteklenen “Kentsel Dönüşümde
Sürdürülebilir Yaşam Kalitesi İçin Farkındalık
Araştırması” Sunu ve Semineri’ne Şubemizi
temsilen Tuba İnal Çekiç, Gürkan Akgün ve Ahmet
Kıvanç Kutluca katılmıştır. Farklı kurumlardan
katılan konuşmacılar deprem riski altındaki
İstanbul’un kentsel dönüşüm gündemi hakkında
görüşlerini paylaşmıştır.
Eşgüdüm
21 Mayıs 2012 tarihinde Yıldız Teknik
Üniversitesi’nde gerçekleşen İstanbul Kıyı Alanları
Projesi Eşgüdüm Toplantısı’na şubemiz adına
Yönetim Kurulu üyemiz Tuba İnal Çekiç katılım
gösterdi. Kapsamlı sentez çalışmasının gösterildiği
toplantıda, İstanbul’un turizm açısından güçlüzayıf yönlerinin vurgulandığı SWOT analizi sunumu
yapıldıktan sonra, planlama yaklaşımları tartışıldı.
Kalkınma Planı Hazırlık Toplantısına Katıldık
İstanbul Kalkınma Ajansı’nın çağrıcılığında, 24
Mayıs Perşembe günü gerçekleşen kentsel
dönüşüme dair Kalkınma Planı Hazırlık Toplantısı’na,
23
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katıldı. Yapılan
toplantıda kentsel dönüşüm konusuna dair bir
yol haritasının hazırlanması ve kalkınma planı
çalışması çerçevesinde alt sektörlerin belirlenmesi
hakkındaki görüşler paylaşıldı.
Farkındalık Araştırması Semineri
İstanbul Turizm Ana Planı Arama
Konferansı’na Katıldık
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
Sapanca’da gerçekleştirilen İstanbul Turizm Ana
Planı Arama Konferansı’na Şube Yönetim Kurulu
Üyelerimizden Tuba İnal Çekiç ve Ahmet Kıvanç
Kutluca katıldı. Planlama vizyonu, temel ilkeler ve
temaların geliştirildiği 2 günlük toplantıda eylem
planlarının ana hatları ve uygulama araçları ile ilgili
kararlar tartışıldı.
2009 yılından bu yana hukuki yollar üzerinden
söz konusu alanda AVM yapımına ilişkin kararlara
karşı çıkılmakta olup, aynı kararların tekrardan
gündeme geldiği toplantıya Şubemizi temsilen Akif
Burak Atlar katılmış ve konu hakkında Şubemiz
görüşlerini paylaşmıştır. v
D-100
Karayolu
Cephe
Rehabilitasyonu Tasarım Rehberi
Ortak Akıl Konferansı
15-17 Mart tarihlerinde İstanbul Büyükşehir
Ulusal Ulaşım Sistemleri Strateji Belediyesi tarafından gerçekleştirilen “D-100
Belgesi ve Eki Eylem Planı Karayolu Cephe Rehabilitasyonu Tasarım Rehberi
Ortak Akıl Konferansı”na Şubemizi temsilen Nuray
Toplantısı’na Katıldık
16 Ocak tarihinde Karayolları 1. Bölge
Müdürlüğü’nde gerçekleştirilen Ulusal Ulaşım
Sistemleri Strateji Belgesi ve Eki Eylem Planı
Toplantısı’na Şubemizi temsilen, YTÜ ŞPB Öğretim
Görevlisi Senay Oğuztimur katılım göstermiş ve
toplantı ardından konu hakkında bir görüş yazısı
hazırlanarak ilgili kuruma iletilmiştir.
Beşiktaş Kent Konseyi Meclislerine
Katıldık
22 Ocak tarihinde farklı saatlerde gerçekleştirilen
Beşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi ile Engelli
Meclisi’ne Şubemizi temsilen Sezi Toprakçı ile
Akif Burak Atlar katılmış, her iki toplantıda da
meclislerin yapmış olduğu ve yapmayı planladığı
etkinlikler hakkında bilgilendirme yapılmıştır.
Kuşdili Çayırı Plan Toplantısı’na
Katıldık
Kadıköy İlçesi’nde yer alan, halihazırda daimi
otopark ve haftanın belirli günlerinde de açık
pazar alanı olarak kullanılan, yerel halk tarafından
“Salı Pazarı” olarak bilinen Kuşdili Çayırı’na ait
planlar İBB tarafından tamamlanmış ve Şubat
ayı içerisinde Kadıköy Belediyesi’nde görüş
toplantıları gerçekleştirilmiştir. Şubemiz tarafından
Çolak katılım göstermiştir. D-100 Karayolu’na
cephesi olan binalara yönelik kentsel tasarım
rehberi oluşturmak üzere çalıştay gerçekleştirilmiş
ve etkinlik ardından sonuç raporu paylaşılmıştır.
Ataşehir Kent Konseyi Toplantısı’na
Katıldık
30 Mayıs tarihinde Novada Alışveriş Merkezi’nde
güncel imar planlarını tartışmak ve yerel halkı
bilinçlendirmek amacıyla Ataşehir Kent Konseyi
tarafından düzenlenen toplantıya Şubemizi
temsilen Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç
Kutluca katılmıştır.
Dünya Miras Merkezi’nin İstanbul
Tarihi Alanları’na dair aldığı Taslak
Kararına Dair Toplantı’ya Katıldık
13 Haziran tarihinde Dünya Miras Merkezi’nin
İstanbul Tarihi Alanları’na dair sunduğu Taslak Kararı
değerlendirmek ve kurumlar arası koordinasyon
sağlamak amacıyla İBB Florya Sosyal Tesisleri’nde
sınırlı katılımcıyla gerçekleştirilen toplantıya Şube
üyemiz Pelin Pınar Özden katılmıştır.
2.4.2. Üniversite ve Sivil Toplum Kuruluşları ile Yapılan Etkinlikler
Kemal Ahmet Aru Yılı Etkinliklerini gelinmiştir. Odamızı temsilen, Yönetim Kurulu
Üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın katıldığı toplantıda;
Düzenleme Toplantısına Katıldık
Ahmet Kemal Aru’nun 100. yaşını kutlamak
ve dolayısıyla anmak üzere, İstanbul Teknik
Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilmesi
planlanan etkinlikler dizisi için Taşkışla’da bir araya
Aru’nun doğum günü sebebiyle Temmuz ayında
bir etkinlik, Ekim ayında öğrencilere yönelik bir
kentsel tasarım yarışması ile Aralık ayında yurtdışı
destekli bir sempozyumu kapsayan etkinlikler
24
dizisi düzenlenmesi hakkında kararlar alınmıştır.
Prof. Kemal Ahmet Aru Anısına
Kentsel Planlama ve Tasarım
Sempozyumu
İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı, İTÜ Mimarlık
Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, İTÜ
Çevre ve Şehircilik UYG-AR Merkezi tarafından
düzenlenen ‘Prof. Kemal Ahmet Aru Anısına
Kentsel Planlama ve Tasarım Sempozyumu’, 1819 Aralık tarihlerinde İTÜ Taşkışla Binası’nda
gerçekleştirilmiş, Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman da konuşmacı olarak ikinci gün
etkinliklerine katılmıştır. Sempozyum kapsamında
Prof. Kemal Ahmet Aru’nun kent planlama öğretisi,
tasarım ve konut yaklaşımı, projeleri ve meslek
alanına katkıları paylaşılmıştır.
Seminerde; Türkiye’deki planlama sistemi, Afet ve
Kentsel Dönüşüm, Sürdürülebilir Planlama ile ilgili
sunumlar yapıldı. 9 Haziran Cumartesi günü ECTP
üyelerinin kendi içinde gerçekleştirdiği toplantının
ardından 10 Haziran Pazar günü, Şubemiz
mihmandarlığında İstanbul turu gerçekleştirildi.
Genel Merkez adına Necati Uyar, Ümit Özcan,
Orhan Sarıaltun; Şubemiz adına Tayfun Kahraman,
Akif Burak Atlar, Gürkan Akgün, Alev Karadeniz,
Sezi Toprakçı ve Ece Özden Pak The European
Council of Spatial Planners üyelerine ev sahipliği
yaptı.
Prof. Kemal Ahmet Aru Anısına Kentsel Planlama ve
Tasarım Sempozyumu
ECTP Hazırlık Toplantısına Katıldık
MSGSÜ ortaklığıyla 7-10 Haziran arasında
gerçekleştirilecek ECTP-CEU Genel Kurulu’na
50 kişilik bir heyetin katılımı beklenmektedir.
Hazırlıklar devam etmekte olup, MSGSÜ Şehir
ve Bölge Planlama Bölüm Başkanlığı’nda yapılan
toplantıya Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar katılmıştır.
ECTP-CU
General
Gerçekleştirildi
Meeting
7-10 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen
ECTP-CEU Kongresi kapsamında; 7 Haziran
akşamı Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Hoş Geldiniz
Kokteyli, 8 Haziran günü Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi’nde seminer ve akşamında
ise tekne gezisi gerçekleştirildi.
25
08 Haziran – ECTP Konferansı / MSGSÜ
Cottbus Üniversitesi Öğrencilerinin
Gezi Parkı Hakkında Önerilerini
Dinledik
Mart ayında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)
Mim. Fak. ŞBP öğrencileri ile birlikte atölye
çalışması gerçekleştiren Cottbus Üniv. (Almanya)
öğrencileri, çalışmada örnek alan olarak Taksim
– Gezi Parkı’nı ele almışlardır. Çalıştay ardından
Almanya’da çalışmalarına devam eden öğrenciler,
sonuç çalışmalarını paylaşmak üzere, İTÜ’de 18
Eylül tarihinde sunum gerçekleştirmiştir. Şubemizi
temsilen Çare Olgun Çalışkan sunuma katılmış,
Taksim’de yapılması öngörülen projeler hakkında
Şube görüşlerini paylaşmıştır.
Katılımlı
Planlama
Araçlarının tasarım yarışmaları ile elde edilecek bir projeyle
Tanımlanması ve Geliştirilmesine şekillenmesi gerektiğini, ama mevcutta sürecin
ters işlediğini ve siyasetin şekillendirdiği mekanlar
Yönelik Çalıştay’daydık
19-20-21 Eylül tarihlerinde, İstanbul Teknik
Üniversitesi (İTÜ) tarafından yürütülen, Kentsel
Dayanıklılık ve Ekosistem Servisleri için
Sürdürülebilir Planlama başlıklı TÜBİTAK projesi
kapsamında, “Katılımlı Planlama Araçlarının
Tanımlanması ve Geliştirilmesi” başlıklı çalıştaya
Şubemizi temsilen Çare Olgun Çalışkan ve Tuba
İnal Çekiç katılmıştır.
arasına girdiğini belirtmiştir.
KONUT -Barınma- HAKKI ‘nın Nasıl Yapmalı: Taksim Paneli
Ulusal ve Uluslararası Hukuk
Çerçevesinde
Değerlendirilmesi Küresel
İklim
Değişikliği
Konferansı’ndaydık
Sempozyumu Hazırlık Toplantısı’na
6 Ekim tarihinde, İstanbul Barosu Çevre ve Kent Katıldık
Hukuku Komisyonu ve İstanbul Teknik Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi işbirliğinde “Konut Hakkının
Ulusal Ve Uluslararası Hukuki Değerlendirilmesi`
konulu konferans düzenlenmiştir. Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da sunum yaptığı etkinlikte,
Dünya Konut Günü kapsamında barınma hakkı,
yaşam kalitesi ve planlama konularında uzmanlar
bilgilerini paylaşmıştır.
Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından 2013 yılı Kasım
ayı içerisinde gerçekleştirilmek üzere planlanan,
Şubemiz tarafından da Danışma Kurulu’nda yer
alarak destek verilen Küresel İklim Değişikliği
Sempozyumu’nun hazırlık toplantılarının ilki 11
Ocak’ta gerçekleştirilmiştir. Şubemizi temsilen
Yönetim Kurulu üyemiz Müge Yorgancı’nın katılım
gösterdiği toplantıda diğer meslek odaların da
katılım gözlemlenmiş, etkinliğe davet edilecek
konuşmacıların katkılarıyla disiplinler arası bir
ortam oluşturulması hususunda görüşülmüştür.
Ekonomi ve Kültür Bağlamında
Kentsel
Dönüşüm
Projeleri
Sempozyumu’ndaydık
Nasıl Yapılmalı: Taksim Meydanı?
Panelindeydik
19 Ekim tarihinde Kadir Has Üniversitesi’nde
İstanbul Çalışmaları Merkezi paneller dizisi
kapsamında gerçekleştirilen “Nasıl Yapmalı:
Taksim Meydanı?” konulu etkinliğe Prof. Dr. Haluk
Gerçek, Doç. Dr. Hatice Kurtuluş ve Doç. Dr. Tansel
Korkmaz ile beraber Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman konuşmacı olarak katılmıştır. Taksim
Yayalaştırma Projesi adı altında gerçekleştirilecek
inşai faaliyetler hakkında görüşlerini paylaşmış,
Kahraman; Şube tarafından projenin dava
konusu edildiğini açıklamış ve Taksim Meydanı’nın
26 Ocak tarihinde Nazım Hikmet Kültür Merkezinde
gerçekleştirilen “Ekonomi ve Kültür Bağlamında
Kentsel Dönüşüm Projeleri Sempozyumu”na Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman davet üzere panelist
olarak katılmıştır. Kentsel dönüşümün ekonomi ve
kültürel yapı ile ilişkilendirildiği örnekler üzerinden
tartışıldığı bir etkinlik gerçekleştirilmiştir.
9. Dönem
Başladı
TUPOB
Çalışmaları
9. dönem TUPOB Başkanlığı Yıldız Teknik
Üniversitesi
tarafından
üstlenişmiş
olup,
gerçekleştirilecek etkinlikler için hazırlık toplantıları
başlamıştır. Mayıs ayının ilk haftasında Türkiye
Planlama Okulları Bölüm Başkanları arasında
26
bir koordinasyon toplantısı yapılması ve toplantı
kapsamında bir araya gelen akademisyenlerin
bir çalıştay gerçekleştirmesine yönelik çalışmalar
devam etmektedir.
TUPOB Toplantısı İçin Hazırlıklarda
Sona Yaklaşıldı
27-28 Haziran tarihlerinde düzenlenecek
TUPOB Bölüm Başkanları Koordinasyon
Toplantısı “Planlamada Yeni Arayışlar” başlığı
kapsamında TUPOB Başkanlığı’nı üstlenen
YTÜ’de
gerçekleştirilecektir.
Sekretaryası
Şubemiz tarafından yürütülmekte olan toplantının
hazırlıkları ise devam etmektedir. Etkinliğe İngiltere
ve Fransa’dan iki yabancı konuk akademisyen
katılacak olup bağlı oldukları uluslararası planlama
okulları birlikleri deneyimlerini paylaşacaktır.
27-28 Haziran – TUPOB Bölüm
Başkanları Toplantısı
Her yıl Dünya Şehircilik Günü’nde planlama
okullarının Bölüm Başkanları ile Odası
temsilcilerinin bir araya gelerek gerçekleştirdiği
yıllık olağan toplantılarda, dönem başkanı
belirlenmektedir. Buna göre; 7 Kasım 2012
tarihinde Gazi Üniversitesi’nde yapılan toplantıda
alınan karar gereği TUPOB 9. Dönem Başkanlığı,
Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü’ne devretilmiştir. Bu doğrultuda 2013 yılı
TUPOB Bölüm Başkanları Koordinasyon Toplantısı,
“Planlamada Yeni Arayışlar ve Planlama Eğitimi”
temasıyla 27-28 Haziran tarihlerinde Yıldız Teknik
Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir.
Tema kapsamında TUPOB’un kuruluş amacı
gereği anahtar konuşmacılar; Prof. Dr. Ayda
ERAYDIN, Prof. Dr. Andrea FRANK (AESOP ve
GPEAN temsilcisi) ve Prof. Dr. Paris DIDIER
(APERAU eski Başkanı) ile Bölüm Başkanlarının
bir araya geldiği toplantıda; planlama eğitimi ve
mesleğinin irdelenmesi hedeflenmiştir. Başta
Türkiye’de planlama eğitimi olmak üzere, yabancı
konuşmacıların da katılımıyla Avrupa’da planlama
eğitimi ve araştırma konularının tüm yönleriyle ele
alındığı etkinlikte Türkiye’de bulunan ve içerisinde
Şehir Planlama Bölümü yer alan 26 üniversitenin
temsiliyeti sağlanmıştır.
Açılış konuşmalarının ardından yapılan çerçeve
konuşmaları sırasıyla “Planlamada Yeni Arayışlar”
27
ve “Planlama Eğitimi ve TUPOB’un Rolü” başlıklı
yuvarlak masa konuşmaları takip etmiştir.
Planlamada yeni arayışlar ile planlama eğitimi
ve TUPOB’un rolü hakkında görüş bildirilmiştir,
sorunlar ve öneriler paylaşılmıştır.
27 Haziran 2013 – TUPOB Bölüm Başkanları Top.
Mekansal Dönüşümlerin Çevre
ve
Kent
Estetiğine
Etkileri
Konferansındaydık
27 Mart tarihinde Okan Üniversitesi tarafından 5.si
gerçekleştirilen “Mekansal Dönüşümlerin Çevre ve
Kent Estetiğine Etkileri Konferansı”na Şubemizi
temsilen Akif Burak Atlar katılım göstermiş ve
Şubemiz çalışmaları ile İstanbul’da yaşanan güncel
sıkıntılar üzerine bilgilendirme yapmıştır.
MSGSÜ-Berlin
TU
Workshop
Hazırlık Toplantısı’ndaydık
26 Nisan-05 Mayıs tarihleri arasında MSGSÜ
tarafından Berlin’de gerçekleştirilecek “Yeniden
İşlevlendirme” temalı atölye çalışmasında Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar görevlendirilmiş
olup, atölye öncesinde 30 Mart tarihinde
gerçekleştirilen hazırlık toplantısında yeniden
işlevlendirme örnekleri hakkında Almanya’dan
gelen akademisyen ve öğrencilere bir sunum
yapmıştır.
Olimpiyat 2020 İstanbul için Fırsat
mı Tehdit mi? Paneli’ne Katıldık
Olimpiyat Oyunları organizasyonlarına ev sahipliği
yapan şehirlerin kentsel alanlarında ve kentsel
yaşamındaki dönüşümü tartışmak için 15 Mayıs
günü saat 13.00’da MSGSÜ’de “Olimpiyat
2020 İstanbul için Fırsat mı Tehdit mi?” paneli
düzenlenmiş, Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar
katılmıştır.
Lojistik
Katıldık
Arama
Konferansı’na
Bir araştırmanın parçası olarak 21 Mayıs tarihinde
İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Lojistik
Arama Konferansı’na Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman katılım göstermiştir.
2.4.3. Planlama Süreçlerine Dair İlgiliİ Birimler ve Yerel Aktörler ile
Görüşmeler
Kadıköy Kent Konseyi Altyapı ve
Çevre Çalışma Grubu Toplantısına
Katıldık
Şubemiz adına Yönetim Kurulu Üyemiz Kıvanç
Kutluca’nın
katılım
gösterdiği
toplantıda,
gündeme getirilen Kadıköy İskele Meydanı Projesi,
Haydarpaşa’nın korunması, kentsel dönüşüm
projeleri, Yoğurtçu Parkı Cepheli Evlerin Tasarımı
Pilot Projesi konularında görüş alış-verişinde
bulunularak, gelinen noktalar bağlamında neler
yapılması gerektiğine ilişkin hususlar tartışılmıştır.
Sonraki toplantılarda bu konuların irdelenmesine
devam edilmesi ve aksiyon planlarının belirlenmesi
için çalışılmasına karar verilmiş olup, “Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanunun Tasarısı”na ilişkin ŞPO tarafından
hazırlanan bilgilendirme duyurularının Kent
Konseyi ile paylaşılması ve bu konuda ortak tavır
alınması önerisi kabul edilmiştir.
oy çokluğuyla kabul edilmişti. Bu kararın ardından
Beyoğlu Belediyesi, Okmeydanı’nın imara
açılmasıyla beraber tapu satma ve bölgenin
kentsel dönüşüme açılması için çalışmalarına hız
vermişti. Katılanların, Okmeydanı’nda yapılacak
herhangi bir değişim ve dönüşümde söz ve
karar hakkı istediklerini, bunun için bir araya
gelerek haklarını arayacaklarını belirttikleri
toplantıda henüz planı hazır olmayan ve nasıl bir
uygulama yapacağı belli olmayan Belediye’ye
tapu için başvuru yapılmaması kararı alınmıştır.
Daha önce başvuranların ise başvurularını
geri almalarına karar verilmiştir. Mahalle halkı,
haklarının korunmasını garanti altına almak için bir
taahhütname hazırlanmasını kararlaştırmış olup;
hukukçular, şehir plancıları ve mahalle halkıyla
birlikte hazırlanacak olan bu taahhütname metnini
Belediye Meclisi’nin onaylaması için birlikte
mücadele edileceği duyurulmuştur.
Okmeydanı Kentsel Dönüşüm To- Kent Hareketleri Toplantısı Odamızda Gerçekleştirildi
plantısına Katıldık
Okmeydanı halkının 24 Mart 2012 tarihinde
Mercan Düğün Salonu’nda tapu sorunu ve kentsel
dönüşüm projelerine karşı bir araya gelmek üzere
düzenlemiş olduğu toplantıya Şubemiz adına
Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün katılım
göstermiştir.
Beyoğlu Belediyesi’nin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde
23 Mayıs Cumartesi günü, İstanbul Şube’de
Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün
katılımıyla Kent Hareketleri platformu ile Afet
Yasası’nın tartışıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıda
Afet Yasası’nın onaylanmasıyla atılacak adımlar,
yapılması gerekli organizasyonlar, Kent Hareketleri
platformu ile tartışıldı.
28
Ümraniye Kentsel Dönüşüm Paneli’ndeydik
27 Eylül tarihinde Ümraniye Pir Sultan Abdal
Derneği’nde gerçekleştirilen Kentsel Dönüşüm
Paneli’nde Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Ahmet
Kıvanç Kutluca; Afet Yönetimi, Dönüşüm ve Konut
Politikaları Komisyonunca hazırlanan çalışmayı
sunmuştur. Yasa hakkında yapılan bilgilendirme
sonrasında Ekümenopolis filminin gösterimi ile
etkinlik sonlandırılmıştır.
Küçük Millet Meclisi Paneli
Tüm Yönleri ile Kentsel Dönüşüm
Paneli’ndeydik
Başakşehir Güvercintepe Plan To15 Kasım tarihinde Reşitpaşa Gönüllüleri Derneği plantısı Gerçekleştirildi
(Kadıköy) tarafından düzenlenen ‘Tüm Yönleri
ile Kentsel Dönüşüm’ paneline Şubemiz Yönetim
Kurulu üyesi Ahmet Kıvanç Kutluca katılım
göstermiştir. Panelde kentsel dönüşüm hakkında
kamuoyu
bilgilendirilmesi
gerçekleştirilmiş,
dinleyicilere Şubemiz ‘Afet Yönetimi, Dönüşüm
ve Konut Politikaları Komisyonu’ tarafından
hazırlanan sunum aktarılmıştır.
Başakşehir Güvercintepe planlarının Ocak ayında askıya çıkmasının ardından, mahallelilerden
oluşan bir grup ilgili, 21 Ocak tarihinde Şubemizi
ziyaret etmiş, toplantı esnasında Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman tarafından teknik konular hakkında bilgilendirilmiştir.
Süreklilik ve Değişim: Koşuyolu
Sunumu’ndaydık
26 Ocak tarihinde Koşuyolu Mahalle Evi’nde
gerçekleştirilen “Süreklilik ve Değişim: Koşuyolu”
etkinliğine Şubemizi temsilen Tuba İnal Çekiç ile
Ahmet Kıvanç Kutluca katılım göstermiştir. Yapılan
sunumda Koşuyolu yerleşmesinin değişimi ve Kemal Ahmet Aru’nun semte olumlu katkıları hakkında bilgilendirme yapılmıştır.
Tüm Yönleriyle Kentsel Dönüşüm Paneli
İstanbul KMM
plantısı’ndaydık
Aralık
Ayı
Dönüşüm
To- 27 Ocak tarihinde farklı sivil toplum kuruluşların-
İstanbul Küçük Millet Meclisi tarafından 09 Aralık
tarihinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde
gerçekleştirilen panelde, Şube Sekreterimiz Akif
Burak Atlar davetli konuşmacı olarak katılım
göstermiştir. Her ay gerçekleştirilen paneller
dizisinin Aralık ayı ulusal gündem maddesi olarak
milletvekilleri dokunulmazlıkları belirlenirken,
yerel gündem maddesinde ise Taksim
Meydanı uygulamaları konu edilmiş ve Taksim
Dayanışması’nın Şubemiz temsilciliğini sürdüren
Atlar, gelişmelere dair katılımcıları bilgilendirmiştir.
29
Ferahevler’de Kentsel
Paneli’ndeydik
dan bir araya gelen Sarıyer Yaşam Platforumu
tarafından Ferahevler Mahallesi’nde düzenlenen
“Kentsel Dönüşüm ve Mahallemizin Geleceği”
isimli panele Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün konuşmacı olarak katılmıştır. Panelde
mahalleliler aralarında bilgi ve deneyimlerini paylaşırken, hukuksal konular ve planlama hakkında
uzmanlar tarafından bilgilendirilmiştir.
Gülsuyu-Gülensu
Mahalleleri
Derneği Şubemizi Ziyaret Etti
Gülsuyu-Gülensu yerleşmesine ilişkin yürütülen
planlama çalışmalarını paylaşmak ve Odamız
Şube Yönetim Kurulu’nun görüşlerine başvurmak
üzere 26 Şubat tarihinde Gülsuyu-Gülensu Ma-
halle Derneği Şubemizi ziyaret etmiştir. Yaklaşık
15 kişilik bir heyet ile gelen Mahalle Derneği Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman ile Yönetim Kurulu
üyelerimiz Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç, Gürkan Akgün, Çare Olgun Çalışkan, Kıvanç Kutluca,
Süleyman Balyemez ve Kumru Çılgın tarafından
plan uygulama süreçleri, mülkiyet hakkı ve yerel
yönetimlerin yükümlülüklerine dair bilgilendirilmiştir.
Abbasağa Parkı Küçük Forum’da 11 Temmuz tarihinde Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan
3. Köprü hakkında sunum gerçekleştirmiş, 12
Temmuz tarihinde ise diğer Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün 3. Köprü’ye dair son gelişmeler
hakkında bilgilendirme gerçekleştirmiştir.
Kent Bostanları İnisiyatifi Şubemizi
Ziyaret Etti
30 Temmuz tarihinde Yedikule Bostanları süreci
Fatih Sultan Mehmet Mahalle To- hakkında bilgi paylaşımı için Kent Bostanları İnisiplantısı’ndaydık
yatifi Şubemizi ziyaret etmiş, toplantıya Akif Burak
21 Mart tarihinde gerçekleştirilen Fatih Sultan
Mehmet Mahalle Toplantısı’na Şubemizi temsilen
Tayfun Kahraman, Gürkan Akgün, Kumru Çılgın
ve Av. İnan Soydan katılım göstermiştir. Mahalleli
kentsel dönüşüm süreci hakkında bilgilendirilmiş ve içinde bulundukları kentsel dönüşüm süreci
içerisinde yapabilecekleri görüşülmüştür.
İşte Çözüm Toplantısı’ndaydık
07 Nisan tarihinde Sarıyer Mahalle Dernekleri
ve Kooperatifleri tarafından M. Kemal Kültür
Merkezi’nde gerçekleştirilen “İşte Çözüm” toplantısına Tayfun Kahraman, Gürkan Akgün ve
Kumru Çılgın katılmıştır. Beklenenin üzerinde
katılım gözlenen toplantıda, yerleşim alanlarının
hukuki güvenceye kavuşturulması için mücadele
eden mahalle dernekleri ve kooperatifler kendi
çözümlerini paylaşmış ve etkinlik ulusal basında
geniş yer almıştır.
Atlar, Tuba İnal Çekiç, Gürkan Akgün ve Süleyman
Balyemez katılmıştır.
Yedikule
Bostanları
Şubemizi Ziyaret Etti
İnisiyatifi
17 Eylül tarihinde Yedikule Bostanları İnisiyatifi
temsilcileri Şubemizi ziyaret etmiş ve gelişmeler
hakkında bilgilendirme yapmıştır.
Emekevler Panelindeydik
22 Eylül tarihinde gerçekleştirilen Ataşehir- Emekevler Paneli’ne Şubemizi temsilen Gürkan Akgün
katılım göstermiş, kentsel dönüşüm hakkında bilgilendirme sunumu yapmıştır.
Avcılar – Kentsel Dönüşüm Paneli
26 Ekim tarihinde saat 14.00’da Avcılar Barış
Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen Kentsel
Dönüşüm Paneli’ne Şubemizi temsilen Gürkan
Akgün ve Ayşe Yıkıcı konuşmacı olarak katılmış ve
bilgilendirme yapmıştır.
Güvercintepe Kentsel Dönüşüm ToGaziosmanpaşa Kentsel Dönüşüm
plantısı
18 Nisan tarihinde Güvercintepe’de gerçekleştir- Panelindeydik
ilen kamuoyunu bilgilendirme amaçlı kentsel
dönüşüm toplantısına Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman davet üzere katılım göstermiş ve süreç
hakkında bilgilendirme yapmıştır.
Yassıada ve Sivriada Çalıştayı’ndaydık
07 Temmuz tarihinde Adalar Belediyesi tarafından Yassıada ve Sivriada’nın yeni üretilen Koruma Amaçlı İmar Planları kapsamında kültür-turizm odaklı yapılaşmaya açılması gündemiyle
gerçekleştirilen çalıştaya Yönetim Kurulu üyemiz
Çare Olgun Çalışkan katılmış, Şubemiz görüşlerini
aktarmıştır.
Abbasağa Parkı Küçük Forumda 3.
Köprü Bilgilendirme Toplantısı
15
Aralık
tarihinde
Gaziosmanpaşa’da
gerçekleştirilen, yerel halkı bilgilendirme amaçlı
Kentsel Dönüşüm Paneli’ne Şubemizi temsilen Gürkan Akgün katılım göstermiş, sunum
gerçekleştirmiştir.
Beyoğlu İmar Planları Hakkında
Basın Toplantısındaydık
24 Aralık tarihinde, BEYDER (Beyoğlu Esnaf
Derneği) tarafından açılan dava sonucu iptal edilen
Beyoğlu İmar Planları hakkında gerçekleştirilen
basın toplantısına Şubemizi temsilen Akif Burak
Atlar katılım göstermiştir.
30
2.5. KATILDIĞIMIZ ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLER
2.5.1. Gösteri, Miting ve Yürüyüşler
1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda Kutladık
Emeğin, dayanışmanın, mücadelenin bayramını
kutlamak için, Taksim Meydanı’na, Gezi Parkı’na,
kamu arazilerine sahip çıkmak için, işsizliğe ve
güvencesiz çalışma koşullarına karşı meslek
alanımızı savunmak için, rant projeleriyle
İstanbul‘un geleceğini karartmak isteyenlere
“Dur!” demek için, üyelerimizle birlikte 1 Mayıs’ta
Taksim Meydanı’ndaydık. “Afet Yasası Sermayenin
Kasası”, “Emeğine, Kentine, Meydanına Sahip Çık”,
“Taksim Bizim İstanbul Bizim”, “Rant Köprüsüne
Hayır”, “ Köprü Değil Toplu Ulaşım”, “Rantsal
Dönüşüme Hayır”, “Kamuda Taşeronlaşmaya
Hayır” sloganlarıyla TMMOB korteji ile birlikte
Beşiktaş Akaretler Durağı önünden Taksim
Meydanı’na yürüdük ve tüm emek savunucularıyla
birlikte 1 Mayıs’ı kutladık.
bireylerin katılacağı
kararlaştırılmıştır.
bir
eylem
Fener-Balat-Ayvansaray’daki Acele
Kamulaştırma Kararı için Yürüdük
13 Ekim tarihinde, Fener-Balat-Ayvansaray
Yenileme Alanı için Fatih Belediyesi tarafından
verilen acil kamulaştırma kararı sebebiyle
FEBAYDER tarafından düzenlenen basın
açıklamasına Şubemizi temsilen Aysun Koca
ve Kumru Çılgın katılmıştır. Çeşitli meslek
odası ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin
kısa konuşmalarının ardından mahalle içinde
bir yürüyüş gerçekleştirilmiş ve alınan “acele
kamulaştırma” kararı oturma eylemi ile protesto
edilmiştir.
Taksim için Taksim’deydik
4 + 4 + 4 İstanbul Uyarı Eylemi Toplantısındaydık
16 Ağustos günü 3.sü gerçekleştirilen “4+4+4
Uyarı Eylemi Toplantısı”na Şubemizi temsilen
Yönetim Kurulu Üyemiz Aysun Koca katılmıştır.
Çok sayıda kurum, dernek ve gazetecinin katıldığı
toplantı sonucunda 5 Eylül Çarşamba günü saat
17.00’da Taksim’de toplumun tüm kesiminden
31
yapılması
14 Ekim tarihinde, Sekretaryasını üstlendiğimiz
Taksim Dayanışması tarafından organize edilen
basın açıklaması meslek odaları, çeşitli sivil
toplum örgütleri ve de siyasi partilerin katılımıyla
gerçekleşmiştir. Taksim Dayanışması adına yapılan
ortak açıklama ardından bileşen temsilcilerinin her
biri söz almış, Şubemiz adına Tayfun Kahraman
açıklamada bulunmuştur. Konuşmaların ardından
projenin inşa faaliyetlerinin başlangıç noktası
Cumhuriyet Caddesi’nde katılımcılar tarafından
insan zinciri oluşturularak, yayalaştırma adı altında
Taksim Meydanı ve çevresinin istinat duvarları
ve dalış tünelleri ile yayalardan arındırılmasına
protesto edilerek eyleme son verilmiştir.
Taksim İçin Taksim’e Eylemi
TMMOB Yasası ve 1 Mayıs
Kutlamaları Toplantısı’ndaydık
9 Ocak tarihinde TMMOB Yasası değişikliği
ve 1 Mayıs kutlamaları hakkında MMO’da
gerçekleştirilen toplantıya Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman ile Şube Sekreterimiz Akif
Burak Atlar katılmıştır. Mimarlar Odası ile Şubemiz
tarafından Taksim Meydanı düzenleme sürecine
dair bilgilendirme raporu yazılmasına, bunun
yanı sıra TMMOB Yasası değişikliği için 12 Ocak
tarihinde Galatasaray Meydanı’nda TMMOB’ye
Destek Yürüyüşü gerçekleştirilmesine karar
verilmiştir. Yürüyüş birçok meslek odası üyesinin
katılımı sayesinde kalabalık bir kortej eşliğinde
gerçekleştirilmiştir.
Taksim 1 Mayıs Alanımıza Dokunma
Etkinliği’ndeydik
15 Şubat tarihinde DİSK-KESK-TMOBB ve TTB’nin
ortak çağrısı ile “Taksim 1 Mayıs Alanımıza
Dokunma” etkinliği Galatasaray Meydanı’ndan
Taksim
Meydanı’na
yürüyüşle
başlamış,
ardından meydanda basın açıklaması okunarak
sonlanmıştır. Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman,
Akif Burak Atlar, Aysun Koca ve Gürkan Akgün
katılım göstermiştir.
15 Şubat Taksim’e 1 Mayıs Alanımıza Dokunma
Etkinliği
1 Mayıs Emek
Günü’ndeydik
ve
Dayanışma
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’ne Tayfun
Kahraman, Gürkan Akgün, Sezi Toprakçı katılmış
ancak TMMOB yürüyüşü güvenlik güçlerinin
müdahalesi sebebiyle gerçekleştirilememiştir.
Beşiktaş’ta yaşanan olaylarda oluşabilecek
mağduriyetlere karşı Şubemiz gün boyu açık
tutulmuştur.
Kuşdili Çayırı Yeşil Alan Olmalı
Yürüyüşü’ne Katıldık
Kadıköy Kuşdili Çayırı’na AVM yapımını da içeren
yeni düzenlemeye karşı bir araya gelen Kuşdili
Çayırı Gönüllüleri tarafından Kadıköy İskele
Meydanı’ndan başlayan “Kuşdili Çayırı Yeşil Alan
Olmalı” yürüyüşü gerçekleştirilmiştir. Etkinliğe
Yönetim Kurulu üyelerimizden Ahmet Kıvanç
Kutluca ve Müge Yorgancı katılmıştır.
32
TMMOB İKK Gözaltılar & Torba Ka- TMMOB İstanbul İKK’nın Torba Yasa
nun Hakkında Basın Açıklaması ve Basın Açıklaması’ndayık
30 Temmuz tarihinde TMMOB İstanbul İKK Torba
Yürüyüşündeydik
13 Temmuz tarihinde TMMOB İstanbul İKK
tarafından Galatasaray Meydanı’nda Gezi Direnişi
kapsamında yapılan gözaltılar ile TMMOB torba
yasasını protesto etmek amacı ile gerçekleştirilen
basın açıklamasına Yönetim Kurulu üyemiz
Gürkan Akgün ile Caner Murat Doğançayır ve Ece
Özden Pak katılım göstermiştir. Protesto basın
açıklamasının ardından bir süre daha meydanda
beklendikten sonra sonlandırılmıştır.
ŞPOİST Basın Açıklaması (Beylikdüzü Belediyesi)
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün, kamu
kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşu
olan Şehir Plancıları Odası’nda aldığı görev
nedeniyle, sözleşmeli personel olarak çalıştığı
Beylikdüzü Belediyesi tarafından işten çıkarılmıştır.
22 Temmuz Pazartesi günü saat 11.00’da
Beylikdüzü Belediye Binası önünde bu hukuksuz
işlem hakkında Odamızın üyelerinin de desteğiyle
basın açıklaması yapılmıştır.
Yasa Basın Açıklaması Taksim Hill Otel’de yapılmış
olup ŞPO Genel Başkanı Necati Uyar ve Şubemizi
temsilen Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç ve
Gürkan Akgün katılmıştır.
TMMOB Direnişi Yıldönümü Basın
Açıklamasındaydık
19 Eylül tarihinde Galatasaray Meydanı’nda
“TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları
Dayanışma Günü” kapsamında gerçekleştirilecek
basın açıklamasına Şube Yönetim Kurulumuz ve
sekretaryamız katılım göstermiştir.
İstanbul Mitingindeydik
22 Aralık tarihinde Kadıköy’de, Şubemizin de
çağrıcıları arasında yer aldığı İstanbul Kent Mitingi
Yönetim Kurulumuzun ve üyelerimizin geniş
katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
22 Temmuz 2013 – Beylikdüzü Belediyesi Basın
Açıklaması
2.6. DİĞER ETKİNLİKLER
HAS Parti İl Başkanı Prof. Dr. Mehmet
Bekaroğlu Şubemizi Ziyaret Etti
Halkın Sesi Partisi (HAS Parti) İstanbul İl Başkanı
Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ve İstanbul İl Meclis
Üyeleri 21 Mart 2012 tarihinde Şubemizi
ziyaret etti. Özellikle ‘Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüşümü Hakkındaki Kanun Tasarısı’ hakkında
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, Şube
33
Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Yönetim Kurulu
Üyelerimiz Tuba İnal Çekiç ve Süleyman Balyemez
tarafından bilgilendirilen heyet ile aynı zamanda
Taksim Yayalaştırma Projesi ile ilgili de fikir
paylaşımında bulunuldu.
Bekaroğlu ve İl Meclis Üyeleri; gelecekte Odamız
tarafından gerçekleştirilecek çalışmalara destek
vermek istediklerini belirterek, partilerinin olası
yerel yönetim görevlilerini bilgilendirme hususunda
her türlü işbirliğine sıcak baktıklarını dile getirdi.
35. Yapı Fuarı’na Katıldık
Paris-Est Marne-la-Vallée Üniversitesi Şehir ve
Bölge Planlama Bölümü master öğrencileri ile
Odamızda yapılan görüşmeye Şube Başkanı
Tayfun Kahraman, Şube Sekreteri Akif Burak
Atlar ve Şube Sekreter Yardımcısı Sezi Toprakçı
katılmıştır. Yapılan görüşmede Master öğrencilerine
İstanbul’daki planlama süreçleri ve Oda
faaliyetlerimizden bahsedilmiştir. Tayfun Kahraman
3. Köprü, Haydarpaşa Garı, Taksim Projesi ve
Avrasya Tüneli Projesi ile konut politikalarına dair
detaylı açıklamalarda bulunmuştur.
Fuarı’na her yıl olduğu gibi bu yıl da Şube katılımı
gerçekleştirildi.
Fuar kapsamında Odamıza tahsis edilen stantta;
Oda güncel yayınları ve Afet Yasası broşürleri
fuar ziyaretçileri ile paylaşıldı ve ziyaretçiler
çalışmalarımız hakkında bilgilendirildi.
02 Mayıs – 06 Mayıs 2012 tarihleri arasında
Paris Üniversitesi Master Öğrencileri TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde (Beylikdüzü)
düzenlenen 35. Uluslararası Yapı 2012 İstanbul
Odamızı Ziyaret Etti
Hamburg
Stadtebauseminar
Derneği Şubemizi Ziyaret Etti
Her yıl düzenledikleri seminerlerle Hamburg ve
çevresindeki planlama faaliyetlerini tartışan,
Hamburg’daki kurumlarla firmaların planlama
birimlerinden temsilciler ile akademisyenlerin
bir araya gelerek oluşturdukları Hamburg
Stadtebauseminar
Derneği,
çalışmaları
çerçevesinde Nisan ayı içerisinde İstanbul’a geldiler.
Bu gezi kapsamında yerel planlama kurumları
ile temasa geçen dernek, 19 üyesi ile birlikte 26
Nisan 2012 tarihinde Şubemiz’i ziyaret etmiştir.
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Yönetim
Kurulu üyemiz Süleyman Balyemez ve Şube
Sekreter Yardımcımız Sezi Toprakçı tarafından;
İstanbul’da gerçekleşen şehircilik uygulamaları,
planlama süreci ve Odamız çalışmaları hakkında
dernek üyeleri bilgilendirilmiştir.
Özel
Erenköy
Işık
Öğrencileri’ni Ziyaret Ettik
Acıbadem
Özel
İstek
Öğrencilerini Ziyaret Ettik
Koleji
Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilen Özel Erenköy
Işık Lisesi öğrencileri ziyaretine gösterilen yoğun
ilgi sonrasında Acıbadem Özel İstek Koleji öğrenci
ve öğretmenlerine de 3. Köprü sürecinin ve
projenin, İstanbul üzerinde yaratacağı etkilerinin
anlatıldığı bir ziyaret gerçekleştirildi. 14 Mayıs
2012 tarihinde Yönetim Kurulu üyemiz Çare
Olgun Çalışkan tarafından gerçekleştirilen
ziyarette katılımcılar; 3. Köprü projesi, İstanbul
kent bütünündeki şehircilik uygulamaları ve
Odamız çalışmaları hakkında bilgilendirildi.
İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi
Doktora Öğrencileri Odamızı Ziyaret
Etti
26 Mayıs Cumartesi günü, İstanbul Üniversitesi
Doktora Öğrencileri tarafından yapılan ziyarete
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katıldı.
Gruba; Türkiye’de planlama, Çevre Düzeni Planları
konularında bilgilendirme yapıldı.
Dokuz Eylül Üniversitesi Planlama
Öğrencileri Şubemizi Ziyaret Etti
Lisesi Dokuz Eylül Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama
26 Nisan 2012 tarihinde Yönetim Kurulu üyemiz
Çare Olgun Çalışkan, Özel Erenköy Işık Lisesi’ni
ziyaret ederek, 15-18 yaş grubu öğrencilerin ve
öğretmenlerin oluşturduğu yaklaşık 150 kişilik
bir gruba, 3. Köprü sürecini ve İstanbul üzerinde
yaratacağı etkileri anlatmıştır. Yaşadığımız
çevreye karşı duyarlılık bilincinin oluşturulması
için düzenlenen toplantıda; katılımcılara 3. Köprü
projesinin yanı sıra Kadıköy ve yakın çevresi ile
İstanbul kent bütünündeki şehircilik uygulamaları
ve bunların etkileri konusunda da bilgiler aktarıldı.
Bölümü 3. ve 4. sınıf öğrencilerinden oluşan
yaklaşık 30 kişilik bir ekip, Tarihi Yarımada’da
gerçekleştirilen kentsel yenileme projeleri ve kent
bütünündeki büyük ölçekli dönüşüm projelerinin
incelenmesi amacıyla İstanbul’a düzenledikleri
teknik gezi kapsamında 26 Mayıs 2012 tarihinde
Şubemiz’i ziyaret etti.
26 Mayıs günü Fener, Balat, Ayvansaray, Sulukule,
Tarlabaşı ve Sultanahmet bölgelerini ziyaret eden
planlama öğrencileri, aynı günün akşamı Şubemiz
görüşleri ve çalışmaları hakkında bilgi almak için
34
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ila toplantı
yaptı. 27 Mayıs günü ise ekip, Küçükçekmece
TOKİ Yerleşim Alanı, Ayazma Bölgesi, 3. Köprü
Güzergahı, Ataşehir, Kartal Dönüşüm Bölgesi,
Haydarpaşa ve Galataport alanlarını ziyaret etti.
Marmara Kalkınma Ajansı Odamızı
Ziyaret Etti
10. Kalkınma Planı hazırlıkları kapsamında
Marmara Kalkınma Ajansı, fikirlerini paylaşmak
ve ilgili konularda Şubemizden görüş almak
üzere Odamızı ziyaret etti. Toplantıya Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman, Şube Yönetim
Kurulu Üyelerimizden Tuba İnal Çekiç, Çare Olgun
Çalışkan ve Ahmet Kıvanç Kutluca katıldı.
yapılabileceği hakkında görüşülmüştür.
‘Bicycle Film Festival’ Açılışındaydık
Avrupa’nın farklı ülkelerinden ve farklı yaşlardan
gönüllülerin katkılarıyla bisikletli yaşam biçimini
sanat, müzik ve performans yolu ile kutlayan
Bicycle Film Festival, bu sene İstanbul’da da
düzenlenmiştir. 13 Eylül tarihinde, Hollanda
Konsolosluğu’nda gerçekleştirilen açılış gecesine
Şubemizi temsilen Tayfun Kahraman ile Sezi
Toprakçı katılmıştır.
Çevre Dostu Yeşil Binalar Sertifika
Ön Hazırlık Toplantıları Devam
Ediyor
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin Türkiye
koşullarına uygun Yeşil Konut Sertifikası
oluşturmak için yapmış olduğu çalışmaların
görüşüldüğü toplantıya Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Tuba İnal Çekiç katıldı. Hazırlık aşamasında
olan kılavuzun ana başlıklarından biri olan Arazi
Kullanımı taslağı toplantısında Tuba İnal Çekiç,
bilgilendirme yaptı.
Bicycle Film Festival Gala Yemeği
Halkın Mühendisleri Buluşması’na
Katıldık
Politeknik tarafından 16 Eylül tarihinde, İstanbul
Sakarya
Üniversitesi
İstanbul Tabip Odası Konferans Salonu’nda (Cağaloğlu),
Turizm Master Planı’nı için Odamızı “Halkın Mühendisleri Buluşması” çağrısıyla
2. Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirilmiştir.
Ziyaret Etti
28 Mayıs Pazartesi günü, Sakarya Üniversitesi
Akademisyenleri tarafından yapılan ziyarette;
İstanbul Turizm Ana Planı hakkında görüşüldü.
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ve Yönetim
Kurulu Üyemizi Tuba İnal Çekiç’in katıldığı
toplantının sonunda İstanbul Turizm Planı hakkında
İstanbul Şube’den mekansal öngörüler konusunda
katkı ve yol gösterici rol üstlenmesi talep edildi.
Dünya
Engelliler
Vakfı
Erişilebilirlik Üzerine Görüştük
ile
11 Temmuz günü Sütlüce’de gerçekleştirilen
toplantıya Şube Başkanımız Tayfun Kahraman
katılmış, toplantıda yerel yönetimleri denetlemek
üzere vakıf tarafından hazırlanan “Erişilebilir
Şehir Yönetmeliği” ne dair fikirleri alınmıştır.
Odamız etkinlikleri vasıtasıyla görünürlüğünü
arttırma talebini dile getiren vakfa ne tür destek
35
Şubemiz Yönetim Kurulu üyesi Gürkan Akgün
toplantıya katılmış olup; kent, yaşam, deprem ile
ilgili oturumda söz almıştır. İstanbul’daki mevcut
kentsel dönüşüm projeleri hakkında bilgilendirme
ile sözlerine başlayan Gürkan, Afet Yasası
karşısında barınma hakkı üzerinden mücadelelerin
birleştiği bir platform ihtiyacına ve barınma
hakkı kapsamında su, eğitim vb. mücadelelerin
sürdürülmesinin gerekliliğine değinmiştir
Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca
davetli konuşmacı olarak katılım göstermiştir.
EMBARQ Toplantısı’ndaydık
18 Aralık tarihinde Hollanda ile süregelen
diplomatik ilişkilerin 400. yılının kutlanması
kapsamında planlanan etkinliklerden biri olarak,
SALT Galata’da Hollanda Konsolosluğu ve STK’ların
da katılımıyla gerçekleştirilen panele Şube Yönetim
Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan katılmış olup,
yurtdışında bisiklet yollarının kullanımına dair
bilgilendirme yapılmış ve Türkiye’nin istatistiksel
verileri yurtdışı örnekleri ile karşılaştırılarak olası
öneriler tartışılmıştır.
Halkın Mühendisleri Buluşması – Gürkan Akgün
Çinli Meslektaşlarımızı İstanbul
Ziyaretleri Sırasında Bilgilendirdik
Her sene Şubemizi ziyaret eden Çinli
meslektaşlarımız bu sene de ziyarette bulunmuş,
17 Eylül tarihinde Odamızda İstanbul bütününü
ilgilendiren konular hakkında bilgi almıştır.
Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Sabiha Sezi
Toprakçı ziyaretçileri bilgilendirmiştir.
YTÜ Rektörünü Ziyaret Ettik
EMBARQ Toplantısı
Kentsel
Dönüşümle
Paneli’ndeydik
Teknik
2012-2016
döneminde
Yıldız
Üniversitesi’nde ikinci kez Rektör seçilen Prof. Dr.
İsmail Yüksek, Şube Yönetim Kurulu Üyelerimiz
tarafından ziyaret edildi.
Saadet Partisi Şubemizi Ziyaret Etti
13 Kasım tarihinde Saadet Partisi İstanbul İl
Başkanlığı temsilcilerinden oluşan heyet Şube
mekanımızı ziyaret etmiş ve İstanbul gündemini
oluşturan konular hakkında karşılıklı fikir alışverişi
yapılmıştır. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman,
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ve Yönetim
Kurulu Üyelerimiz; Tuba İnal Çekiç, Ahmet Kıvanç
Kutluca ile Kumru Çılgın katılım göstermiştir.
Kentsel Dönüşüm: Dünü, Bugünü ve
Yarını Paneline Katıldık
Şeffaflık Derneği’nin üç ayda bir düzenlediği bilgi
edinme toplantılarından 30 Kasım tarihinde
gerçekleştirilen “Kentsel Dönüşüm Yasası, Arka
Planı ve Uygulamaları” adlı panelinde Şube
Mücadele
12 Ocak tarihinde Nazım Hikmet Kültür
Merkezi’nde gerçekleştirilen “Kentsel Dönüşümle
Mücadele Paneli”ne Şube Sekreterimiz Akif
Burak Atlar davet üzere panelist olarak katılım
göstermiştir. İstanbul’daki kentsel muhalefet
örnekleri ve sivil toplum örgütleri ile platform
deneyimleri hakkında bilgilendirme yapılan
panelde Atlar, Şubemiz tarafından takibi yapılan
konular hakkında bilgilendirme yapmıştır.
Avrupa Yatırım Bankası Şubemizi
Ziyaret Etti
1 Şubat tarihinde Avrupa Yatırım Bankası
yetkililerinin Şubemize yapmış olduğu ziyarette
Tayfun Kahraman ve Akif Burak Atlar; Kentsel
Dönüşüm ve Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un kabulü ve
ilgili yönetmelikler hakkında banka yetkililerine
bilgilendirme yapmış, Şubemizin konuyla alakalı
görüşlerini paylaşmıştır.
36
Yeşil Binalar Zirvesi’ne Katıldık
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin;
Türkiye’deki yapı sektörünün sürdürülebilir ilkeler
doğrultusunda gelişimine devam etmesi ve
dünyadaki Ulusal Yeşil Bina Konseyleri tarafından
da onaylanmış sertifikalandırma sisteminin
ülkemizde uygulanması için başlattığı “Yeşil Binalar
Zirvesi” toplantılarının sonuncusunu 18-19 Şubat
tarihlerinde gerçekleştirmiştir. Konuyu takip eden
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Tuba İnal Çekiç sözü
geçen toplantıya katılım göstermiş ve şehircilik
ilkeleri açısından önem arz eden konular hakkında
uzman görüşlerini paylaşmıştır.
18-19 Şubat Yeşil Binalar Zirvesi
TÜKODER
Kentsel
Etkinliği’ne Katıldık
Dönüşüm
TÜKODER İstanbul Genel Merkezi tarafından
Bağcılar TÜKODER Şubesi’nde gerçekleştirilmek
üzere 23 Şubat tarihinde organize edilen kentsel
dönüşüm etkinliğine Şubemizi temsilen konuşmacı
olarak Ahmet Kıvanç Kutluca davet edilmiştir.
Etkinlikte İstanbul Barosu, TÜKODER ve Şubemiz
tarafından kentsel dönüşüm hakkında yerel
katılımcılara bilgilendirme yapılmıştır.
Anadolu
Kentsel
Dönüşümü
Konuşuyor Paneli’ndeydik
04 Mart tarihinde “Anadolu Yakası Kentsel
Dönüşümü Konuşuyor” başlıklı etkinliğe davetli
konuşmacı olarak katılan Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca; Şube görüşlerimizi
paylaşmış ve kentsel dönüşüm konusunda
kamuoyu bilgilendirmesi yapmıştır.
EMBARQ Sürdürülebilir Ulaşım
Derneği Şubemizi Ziyaret Etti
37
06 Mart tarihinde “EMBARQ : Sürdürülebilir
Ulaşım Derneği” Şubemizi ziyaret etmiş, Şubemiz
çalışmaları hakkında Akif Burak Atlar tarafından
bilgilendirilmişlerdir.
EMBARQ Türkiye - Sürdürülebilir Ulaşım Derneği
(SUD), çevreyi ve insan sağlığını her geçen gün
daha fazla tehdit eden kent içi ulaşım sorunlarına
sürdürülebilir çözümler üreterek kentlerimize
yaşam kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla kurulmuş,
kâr amacı gütmeyen, araştırma ve uygulama
konularına odaklanmış bir sivil toplum kuruluşudur.
Beşiktaş Belediye Başkan Aday
Adayı Hakan Atalay Şubemizi
Ziyaret Etti
12 Mart tarihinde CHP Beşiktaş Belediye Başkan
Aday Adayı Hakan Atalay ve ekibi Şubemizi ziyaret
etmiş, toplantıya Tayfun Kahraman, Akif Burak
Atlar, Kıvanç Kutluca ve Tuba İnal Çekiç katılmış,
karşılıklı bilgilendirme gerçekleştirilmiştir.
Denge Platformu Şubemizi Ziyaret Etti
19 Mart tarihinde Denge Platformu Şubemizi
ziyaret etmiş, kişisel gelişim konusunda çalışmalar
gerçekleştiren platform Şubemizi yaptıkları
hakkında bilgilendirmiştir. Toplantıya Tayfun
Kahraman, Akif Burak Atlar, Tuba İnal Çekiç ve Av.
İnan Soydan katılım göstermiştir
ÖDP
Kentsel
Paneli’ndeydik
Dönüşüm
BakırköySohbetleri
Dönüşüm
24 Mart tarihinde ÖDP tarafından Sarıyer’de
gerçekleştirilen kentsel dönüşüm paneline davetli
konuşmacı olarak Şubemizi temsilen Gürkan
Akgün katılım göstermiş, Sarıyer mahallelilerine
Şubemiz çalışmaları ve kentsel dönüşüm hakkında
bilgilendirme gerçekleştirmiştir.
Kentsel
11 Nisan tarihinde Bakırköy İş Adamları
Derneği’nde Bumerang Organizasyon tarafından
gerçekleştirilen “İlçe İlçe Kentsel Dönüşüm
Sohbetleri” toplantısında davet üzere Ahmet
Kıvanç Kutluca konuşmacı olarak sunum
gerçekleştirmiş, Şubemiz çalışmaları ve Afet
Yasası özelinde bilgilendirme yapmıştır.
ArkiPARC etkinlikleri-Afet Yasası Çalıştayı
11 Nisan tarihinde ArkiPARC etkinlikleri
kapsamında gerçekleştirilen çalıştayın Afet Yasası
başlıklı masasında Şubemizi temsilen Tayfun
Kahraman katılım göstermiştir
Ulaşım ve Erişilebilirlik Çalıştayı’na
Katıldık
13 Mayıs tarihinde WOW İstanbul Kongre
Merkezi’nde gerçekleştirilen Ulaşım ve Erişilebilirlik
konulu çalıştaya Şubemizi temsilen Çare Olgun
Çalışkan katılmıştır.
Halkevleri Şubemizi Ziyaret Etti
21 Mayıs tarihinde Şubemizi Halkevleri ziyaret
etmiş ve 2013 yılı yazında 6.sı gerçekleştirilecek
Yaz Okulları hakkında bilgilendirme yapmıştır.
Toplantıya Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve
Kumru Çılgın katılmıştır.
Viçe Çevre Kültür
Şenliği’ndeydik
ve
Barış
01 Eylül tarihinde Rize, Fındıklı’da gerçekleştirilen
“Viçe Çevre Kültür ve Barış Şenliği”ne davetli
konuşmacı olarak Gezi Parkı sürecini anlatmak
üzere Tayfun Kahraman katılım göstermiştir.
Karaburun Bilim Kongresi’ndeydik
04 Eylül tarihinde İzmir, Karaburun Gündelik Yaşam
Bilim ve Kültür Derneği tarafından düzenlenen
“Karaburun Bilim Kongresi”ne Gezi Parkı sürecini
anlatmak üzere Tayfun Kahraman, Kumru Çılgın
ve Gürkan Akgün katılım göstermiştir.
Didim Barış Şenliği’ndeydik
31 Ağustos ile 2 Eylül tarihleri arasında Didim’de
gerçekleştirilen “Barış Şenliği”ne davetli konuşmacı
olarak Gezi Parkı sürecinden bahsetmek üzere
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün
katılım göstermiştir.
İzmir Aliağa Emek ve Barış Şenliği’ndeydik
31
Ağustos
tarihinde
İzmir, Aliağa’da
gerçekleştirilen “Emek ve Barış Şenliği”ne
davetli konuşmacı olarak Gezi Parkı sürecinden
bahsetmek üzere Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman katılım göstermiştir.
Oy ve Ötesi Grubu Temsilcileri
Şubemizi Ziyaret Etti
17 Eylül tarihinde Oy ve Ötesi Grubu temsilcileri
Şubemizi ziyaret etmiş, toplantıya Tuba İnal ÇEKİÇ
katılım göstermiş, çalışmalarına Şubemizin açmış
olduğu davaların isimlerinin paylaşılarak katkı
koymaya karar verilmiştir.
Ataşehir Kent Konseyi Şubemizi
Ziyaret Etti
24 Eylül tarihinde Şubemizde gerçekleştirilen
Ataşehir Kent Konseyi toplantısına Şube Yönetim
Kurulu üyelerimizden Gürkan Akgün, Tuba İnal
Çekiç ve sekretaryamızdan Sezi Toprakçı katılım
göstermiş olup 2010 yılında açılmış olan Hal Alanı
davasına ilişkin bilgi paylaşımında bulunulmuştur.
38
Friedrich Ebert Stiftung - TÜSES
Yerel Yönetimler Etkinliğindeydik
27-28 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilen Friedrich
Ebert Stiftung - TÜSES Yerel Yönetimler Etkinliğine
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman katılım
göstermiş olup Gezi Parkı süreci ve Odamızın
görevleri hakkında bilgilendirmede bulunmuştur.
Adalet Arayana Destek Grubu Toplantısı
01 Ekim tarihinde şubemizde gerçekleştirilen
Adalet Arayana Destek Grubu Toplantısına
Şubemizi temsilen Akif Burak Atlar ve Kumru
Çılgın katılmıştır.
Bianet.Org Toplantısındaydık
30 Kasım-01 Aralık tarihlerinde yılsonu
değerlendirmesi yapmak üzere gerçekleştirilen
bianet.org toplantısına Şubemizi temsilen Şube
Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün katılım
göstermiştir.
İstanbul Ormanlarının Sorunları ve
Çözüm Önerileri Sempozyumu
05-06 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen İstanbul
Ormanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri adlı
sempozyuma Şubemiz adına MSGSÜ Şehir
Planlama Bölümü Öğretim Görevlisi Seher Demet
Yücel konuşmacı olarak katılım göstermiştir.
Sakarya Üniversitesi Genç Tema “Kentsel
Dönüşüm ve Etkileri” Söyleşisi
26 Aralık tarihinde Sakarya Üniversitesi Genç
Tema “Kentsel Dönüşüm ve Etkileri” Söyleşisi’ne
konuşmacı olarak Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet
Kıvanç Kutluca katılım göstermiş olup öğrencilerin
yoğun katılım gösterdiği söyleşide gündem
konuları hakkında bilgilendirme gerçekleştirmiştir.
39
3. YAYINLAR
Kent Almanağı Basım Hazırlıkları
Şubemiz Yönetim Kurulu tarafından 2012 İstanbul
kent gündeminde yer alan konuların takvime göre
sıralanmış bir yayına dönüştürülmesine karar
verilmiştir. Bu doğrultuda yeni yapılan planlardan
Şubemiz tarafından dava konusu edilen plan
değişikliklerine, hazırlanan yasa taslaklarından
yeni çıkan kanunlara, kentsel dönüşümden kentsel
korumaya olmak üzere geniş bir yelpazeye sahip
bir yayın oluşturma konusunda yapılan çalışmalar
hız kazanmıştır.
İstanbul Kent Almanağı Hazırlık
Sürecinde Sona Yaklaşıldı
Şube Yönetim Kurulu ve sekretaryamızın üzerinde
uzun zamandır çalıştığı İstanbul Kent Almanağı’nın
hazırlık süreci tamamlanmış ve 22 Ocak’ta
gerçekleştirilen toplantı ardından basım için
gerekli düzenlemeler tamamlanmıştır. İstanbul’un
2012 yılı kent gündeminin her ay gün be gün
nabzının tutulduğu yayında, öne çıkan konular
aylara bölüştürülerek 12 farklı dosya konusu
hazırlanmıştır.
4. BASINDA ŞUBEMİZ
4.1. İSTANBUL PLANLAMA GÜNDEMİ
4.1.1. Taksim Meydan Yayalaştırma Projesi
Uzun yıllardır tartışılan Taksim’e cami projesinde
Haziran ayı içerisinde önemli bir gelişme
yaşanmıştır. Şubemiz tarafıdan açılan Beyoğlu
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’ndaki Meydan’ın
fonksiyonunu dini tesis ile değiştirilmesine yönelik
dava 1. İdare Mahkemesi tarafından retdedilmiştir.
Kararda, retdetme nedeni olarak “Bölgenin
Müslüman nüfus yapısı değişti. 100 yıldır cami
yapılmadı, ihtiyaç aşikar” denilmiştir.
Mahkeme, ilgili kararındaki gerekçeleri şöyle
sıralamaktadır:
- Taksim cami alanının öngörülen alan büyüklüğü
ve parselin konumu büyük ölçekli bir mimari
boyuta ulaşmıyor.
- Cami yapılması öngörülen yerde bir mescit yer
alıyor. Tuvalet ile iç içe ve teneke minareli oluşu
nedeniyle görsel olumsuzluk oluşturuyor.
- Tüm önyargılardan uzak tarafsız bir gözlemle
bilimsel veriler olarak proje kamu yararı açısından
olumsuzluk oluşturmuyor.
- Müslüman nüfus yapısı Cumhuriyet döneminde
önemli şekilde değişen ve yaklaşık 100 yıldır
herhangi bir cami inşa edilmediği gibi Taksim
Kışlası içinde bulunan cami de yıkıldı.
- Bölgede cami sayısı yetersiz, Cuma günleri cadde
ve sokaklarda ibadet ediliyor. Yörete cami ihtiyacı
aşikar.
- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, yakın
çevresindeki geleneksel mimari ve kentsel doku
göz önünde bulundurularak hazırlandığını ve
caminin meydandan bağımsız düşünülmesi
gerektiğini ifade ediyor.
- Büyükşehir Belediyesi mahkemede verdiği
savunmasında, ‘Dava konusu imar planı bölgede
yaşayan halkın ve sivil toplum örgütlerinin yazılı
ve görsel görüşleri alınarak, bilimsel-teknik ve
hukuki alt yapısı ile birlikte meri koruma ve imar
mevzuatına, planlama teknikleriyle kamu yararına
uygundur’ demişti.
- Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘Su Maksemi’ne
zarar vermemek, civardaki mezbeleliği kaldırmak
şartıyla sakınca yok’ demiştir.
- Tesis olunan işlem hukuka uygundur.
Mart, 2012
Tempo Gazetesi, 01.03.2012
Son günlerin gündemi meşgul eden konularından
biri olan Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi,
29.01.2012 tarihinde Taksim Meydanı’nda
yapılan eylem ile protesto edilmiş ve bu protesto
40
dahil ilgili tüm gelişmeler çeşitli gazetelerde yer
bulmuştur.
01.03.2012 tarihli Tempo Dergisi
Konu ile ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman
ile yapılan röportaja yer verilmiştir. Kahraman
değişimle ilgili endişesinin insan odaklı olduğunu
belirtip, gayrimenkul dünyasının aktörlerinin yeni
projeleriyle burada konumlanmak arzusunda
olduğunu ve bunun sonucunda da üst gelir
grubuna yönelik hizmet sunma eğiliminin olduğunu
açıklamıştır.
Beyoğlu’nun orta ve düşük gelirli yerleşik
halkının ne olacağını soran Kahraman, yapılacak
projenin yayalaştırma öncelikli olacağı söylense
de, yedi adet çıkışı ile ‘kent içi kavşak’ projesine
dönüştürüldüğünü belirtmiştir. Kışla konusunda
ise Kahraman, yıllar önce yıkılan bir kışlanın 21.
yy teknolojisi ile yapımının, inşa edileceği alanı
kullanım açısından işlevsiz hale getirmesine neden
olacağına dikkat çekmiştir.
şehir merkezindeki yegane park alanı olan Gezi
Parkı’nın elimizden alınmaya, ağaçların, yürüme,
buluşma ve dinlenme alanlarının betonlaştırılmaya
ve ticarileştirilmeye çalışıldığını ifade eden Atlar,
projenin oldu bittiye getirilmeden acil olarak
durdurulmasının talep edildiğini dile getirmiş,
Taksim’in tüm bayramlarımızı, şenliklerimizi ve hak
taleplerimizi dillendirdiğimiz emek ve demokrasi
meydanı olduğunu vurgulamıştır.
03.03.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde konu
ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın
görüşlerine yer verilmiştir. Çağdaş ve demokratik
ülkelerde kabul edilemez karar mekanizmalarının
Taksim Projesi ile karşımıza çıktığını belirten
Atlar, ilk kez Başbakan tarafından açıklanan
projenin, kamuda yayalaştırma projesi olarak
duyurulduğunu, aslında işleyiş şekli itibariyle
evrensel şehircilik ilkelerinin tamamen göz ardı
edildiğini belirtmiştir.
21.03.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde konu
ile ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile
yapılan röportaja yer verilmiştir. Taksim’in başlı
başına bir simge olduğunu belirten Kahraman,
simgesel alanda yapılacak projenin kamuoyu
baskıları nedeniyle revizyonist bir tavır olsa da
toplumsal mutabakat ve yarışma projesiyle bunun
gerçekleştirilmesinin
gerektiğini
belirtmiştir.
Karşı çıkılanın kışla binasının karşı çıkılan nokta
olduğunun altını çizen Kahraman, kışla inşasının
Gezi Parkı’nın yok olması demek olduğunu
vurgulamıştır.
a tempo, mart, 2012
03.03.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde
konu ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın
röportajına yer verilmiştir. Projenin yayalaştırma
değil, bir betonlaştırma, insansızlaştırma ve
kimliksizleştirme projesi olduğunu vurgulayan Atlar,
Taksim’in tüm bayramların, şenliklerin, sevinçlerin,
tepkilerin ve hak taleplerinin dile getirildiği emek
ve demokrasi meydanı olduğunu açıklamıştır.
03.03.2012 tarihli BirGün Gazetesi’nde konu
ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ile
yapılan röportaja yer verilmiştir. Herkese açık,
41
Akşam Gazetesi – 21 Mart 2012
21.03.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde konu
ile ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile
yapılan röportaja yer verilmiştir. Taksim’in başlı
başına bir simge olduğunu belirten Kahraman,
simgesel alanda yapılacak projenin kamuoyu
baskıları nedeniyle revizyonist bir tavır olsa da
toplumsal mutabakat ve yarışma projesiyle bunun
gerçekleştirilmesinin
gerektiğini
belirtmiştir.
Karşı çıkılanın kışla binasının karşı çıkılan nokta
olduğunun altını çizen Kahraman, kışla inşasının
Gezi Parkı’nın yok olması demek olduğunu
vurgulamıştır.
Üyemizin İBB Tarafından İşine Son
Verilmesi
Kamu kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşu
olan Şehir Plancıları Odası’nda aldığı görev nedeniyle
Yönetim Kurulu üyemiz, bünyesinde çalıştığı İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından işten çıkarılmıştır.
Evrensel Gazetesi – 29 Mart 2012
demokratik yollarla itiraz hakkını kullanması
karşısında İBB yönetimi Yönetim Kurulu Üyemizi
işten çıkarmıştır.
Evrensel Gazetesi – 30 Mart 2012
12 Mart Pazartesi günü saat 11.00’de,
sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması
bileşenleri, düzenlediği basın açıklamasının
ardından Taksim Meydanı için hazırlanan İmar
Planlarına yönelik en temel demokratik haklardan
biri olarak tanımlanan; bireysel itiraz dilekçelerini
teslim etmek için belediye binasına girmek istemiş,
güvenlik görevlilerinin ve polisin engellemesiyle
karşılaşmış, vatandaşlar yağmur altında bekletilmiş
ve ancak gruplar halinde içeriye alınmıştır.
Dilekçeyi teslim ettikten sonra binayı terk etmesi
istenen grubun içinde yer alan Yönetim Kurulu
Üyemizin belediye çalışanı olduğunu belirtmesi
üzerine kimlik bilgileri güvenlik görevlilerince kayıt
altına alınmıştır. Bünyesinde çalışan bir uzmanın
29.03.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde konu ile ilgili haberde, yaşananları protesto etmek amacıyla 20
Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önünde
gerçekleştirilecek basın açıklamasına katılım için çağrısı
yapmıştır.
30.03.2012 tarihli Sözcü Gazetesi’nde yer alan konu
ile ilgili haberde, Taksim Dayanışması üyelerince İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bireysel olarak dilekçe
verilerek, projenin protesto edilmesinin ardından İBB’de
görev yapan Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
(TMMOB) Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu üyesinin İBB tarafından “performans yetersizliği veya verimsiz çalışma”nın gerekçe gösterilerek işten çıkartıldığı
belirtilmiştir.
30.03.2012 tarihli Bianet Gazetesi’nde konu ile
ilgili Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile yapılan
röportaja da yer verilmiştir. Kahraman, kamu
kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek kuruluşu
olan Şehir Plancıları Odası’nda görevli olduğu
için Yönetim Kurulu üyesi olan meslektaşlarının,
Taksim Meydan Projesi’ne demokratik yollarla
itiraz hakkını kullanmasına, bünyesinde çalıştığı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) tahammül
edemediğini, bu yüzden işine son verildiğini
söylemiştir.
42
30.03.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde de
yer alan habere dair Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman görüşlerini şu sözlerle dile getirmiştir,
Belediyenin uygulamalarına karşı Odamız
tarafından yargıya taşınan planlara ilişkin davaların
nereteyse tamamı lehimize sonuçlanmasına karşı
söyleyecek sözü olmayan İBB, sesimizi kısmak ve
mücadelemizi engellemek adına her yolu deniyor.
Nisan, 2012
Bianet – 30 Mart 2012
30.03.2012 tarihli Sözcü Gazetesi’ndeki
köşesinde Necati Doğru,
Şehir Plancıları
Odası’nın şehir rantı avcılığıyla kentin yaşanılmaz
hale gelmesini önlemeye çalıştığını belirterek,
Odamız tarafından yargıya taşınan davaların
kazanılmasına dikkat çekmiş ve Taksim Projesi için
yapılan itiraz eyleminden bahsetmiştir. Yazısının
sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB)
çalışan, itiraz edenler arasında yer alan Odamız
Yönetim Kurulu üyesinin, itiraz hakkını kullandığı
için İBB tarafından işten atıldığını yazmıştır.
Sözcü Gazetesi – 30 Mart 2012
43
02.04.2012 tarihli Taraf Gazetesi’ndeki Açık
Şehir adındaki köşesinde Ertan Altan, geçtiğimiz
ay İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işten
çıkartılan Yönetim Kurlu üyemizden bahsetmiştir.
Yazısında, Odamızdan Taksim Yayalaştırma
Projesi’ne karşı aktif çalışma yürüten kurum
olarak bahseden Altan, Taksim Meydanı için
hazırlanan İmar Planlarına yönelik bireysel itiraz
dilekçelerini teslim etmek üzere belediye binasına
girmek isteyen Taksim Dayanışması üyelerinin
kapıda, güvenlik ve polisin engellemeleriyle
karşılaştığından, dilekçelerin teslim edilmesinin
ardından Yönetim Kurulu Üyemizin belediye
çalışanı olduğunu belirtmesiyle birlikte kimlik
bilgilerinin güvenlik görevlilerince kayıt alınmasının
takibindeki 1 hafta içerisinde İBB yönetimi
tarafından işten çıkartıldığına yer vermiştir.
Haziran, 2012
03.06.013 tarihli Taraf Gazetesi’nde Açık Şehir
isimli köşesinde Taksim Meydanı Yayalaştırma
Projesi’nden bahseden ve 5 gündür devam eden
eylemleri konu alan Ertan Altan yapılanların
hukuksuzluğuna bir kez daha değinmiştir. Kışla
projesinin Odamız tarafından yargıya taşındığını,
bunun
sonucunda
mahkeme
tarafından
yürütmesinin durdurulduğunu ve Başbakanın
yargı kararını hiçe sayarak inşaata devam ettiğini
bir kez daha vurgulamıştır.
20.06.2012
tarihli Akşam
Gazetesi’nde
“Taksim’de Camiye Hukuk Vizesi” başlığı ile verilen
haberde, Taksim için önemli bir karar olarak
bahsedilen ve Şubemiz tarafından açılan dava ile
beraber anılan cami projesi hakkında mahkemenin
belirttiği itiraz gerekçeleri sıralanmıştır.
21.06.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde
de
Taksim için hazırlanan cami projesinin dava
sürecinde gelinen noktayı Şubemizin ismi ile
birlikte anlatılmıştır.
21.06.2012 tarihli Hurriyet Daily News’de yer
alan Taksim cami projesi davasından bahsedilirken
Şubemizin adı zikretilmiş, TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Başkanı Eyüp Muhcu’nun görüşleri
alınmıştır.
21.06.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde Taksim için
öngörülen cami projesinde mahkeme tarafından
‘bilimsel’ olarak önü sunulan gerekçeler üzerinde
durulmuş, Şubemizin ismi dava ile birlikte anılmıştır.
21.06.2012 tarihli Milat Gazetesi’nde de yer
alan Taksim’e cami projesi hakkındaki davadan
bahsedilirken Şubemizin adı zikretilmiş, haber
metni içerisinde mahkemenin gerekçeleri detaylı
olarak verilmiştir.
21.06.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Taksim’e
cami projesi ile ilgili dava süreci hakkında yapılan
haberde, yazılı basında yer alan haberlerden
daha detaylı bir haber yapılmış, Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman ile TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Başkanı Eyüp Muhcu’nun görüşlerine
yer verilmiştir. Haberde Şubemizin dava dosyasını
Danıştay’a götüreceği yazılırken, Şube Başkanı
Kahraman’ın “karar teamüllere aykırı, temyiz
edeceğiz” sözleri de manşetten verilmiştir.
21.06.2012 tarihli Posta Gazetesi’nde de
Taksim için geliştirilen cami projesinin davasından
bahsederken Şubemizin adı dava ile birlikte yer
bulmuştur.
21.06.2012 tarihli Vatan Gazetesi’nde çıkan
haberde Şubemizin adı Taksim cami projesi
hakkındaki dava ile birlikte anılmıştır.
28.06.2012 tarihli Sabah Gazetesi’nde ihale
öncesi gerçekleştirilen eylem “Taksim’de Meydana
sahip çıkalım” başlığıyla haberde yer almış, Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından okunan
basın açıklamasından alıntılar yapılmıştır.
28.06.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde yer alan
haberde, Taksim Gezi Parkı’nın yayalaştırılmasına
dair projeye istinaden gerçekleştirilen eylemden
basın açıklamasında yer alan ifadeler kullanılarak
bahsedilirken, haberde Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar’ın da görüşleri alınmıştır. Atlar,
“Projenin asıl olarak Taksim’i insansızlaştırmayı ve
kimliksizleştirmeyi hedeflediğini” dile getirmiştir.
29.06.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
ise yapılan eylem “Taksim’de ihale nöbeti” başlığı
ile verilmiş, Taksim Dayanışması üyelerinin eylemin
ardından geceyi meydanda sabahlayarak geçirdiği
ifade edilmiştir.
29.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer
alan haberde, “240 günlük geri sayım” başlığı
kullanılırken, projenin yürütmesinin durdurulması
ve iptali istemiyle dava açılmasına ve davanın
devam etmesine rağmen Taksim Meydanı
Düzenleme İnşaatı altyapı ve tünel yollarının yapımı
için ihale sürecinin başlatıldığı vurgulanmıştır.
29.06.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde
konu ile ilgili “Tepkilere rağmen projeler
uygulanıyor” başlığı kullanmış, devam eden dava
sürecine rağmen projenin ilk etabının ihaleye
çıktığı ve İBB’nin uygulamaya devam ettiği
vurgulanmıştır.
Temmuz, 2012
01.07.2012 tarihli Yapı Dergisi’nde yer alan
haberde, Şubemiz tarafından dava konusu
haline getirilen Taksim’e cami projesinin, 1. İdare
Mahkemesi tarafından retdi önemli bir gelişme
olarak duyurulmuştur.
Ağustos, 2012
Ağustos ayında yayınlana Güncel Hukuk
Dergisi’nde
Taksim
Yayalaştırma
Projesi
hakkında yapılan detaylı haberde; Şubemizin
plana dava açtığından bahsedilmiş, bunun
yanı sıra Sekretaryasını üstlendiğimiz Taksim
Dayanışması’nın açıklamalarına da yer verilmiştir.
04.08.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nin haberinde
ise ihale ardından “Taksim’in ‘can damarı’na 11
firma talip oldu” başlığı kullanılmış, Platform
tarafından sunulan yeraltı tüneline karşı 10
alternatif maddelenmiş, bunun yanı sıra uzmanların
görüşlerine de yer verilmiştir. Konu hakkında Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman, “Taksim Kışlası’nın
ihyasının gerçekleştirileceği burada çok açık ifade
edilmiş. İmar planında belediye kesin bir intiba
vermekten kaçınıyordu. Demek ki bu kesinleşti. İlk
gördüğümüz animasyonda meydana çıkan bütün
caddeler yeraltına alınıyordu. Bu ehlileştirilmiş
gibi gözüküyor. Diğer yandan Harbiye-Tarlabaşı
yönünde yapılacak dalış tüneli ve istinat
duvarlarıyla buraya yaya girişi özellikle mitinglerde
engellenmiş olacak” açıklamasında bulunmuştur.
07.08.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki
köşesinde Melih Aşık, konuya dair görüşlerini
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “Taksim
44
Kışlası’nın ihyasını gerçekleştireceği projede çok
açık ifade ediliyor. İmar planında belediye kesin
bir intiba vermekten kaçınıyordu.. Demek bu
kesinleşti...” sözlerine atıfta bulunarak, “Taksim’de
The Marmara’nın önünde durup karşıya bakınız;
Taksim Kışlası’nın şu andaki Gezi Parkı’nın üstünde
yeniden oturtulduğunu düşünün... Taksim Meydanı
diye bir şey kalmıyor ortada. Meydanın iptali için
daha iyi bir proje düşünülemezdi.” cümleleriyle
projenin endişe verici kurgusunu yazısında
tariflemiştir.
24.08.2012 Özgür Gündem Gazetesi’nde ‘Taksim
ihalesi usulsüz yapıldı’ başlığı ile yer alan Taksim
Yayalaştırma Projesi’ne dair haberde, Şubemiz ve
ilgili meslek odaları ile birlikte açılan uygulamanın
iptali ve yürütmenin durdurulmasına dair mahkeme
sürecinin devam etmesine rağmen projenin ilk
etabı için ihaleye gidilmesinin usulsüzlük olduğu
vurgulanmıştır.
25.08.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nin “Taksim
felaketi başlıyor” başlığıyla çıkan haberde Taksim
Platformu’nun Başbakan’a çağrısına yer verilmiş,
Şubemizin diğer meslek odalarıyla birlikte projenin
yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava
açtığından bahsedilmiştir.
15.10.2012 – Hurriyet Daily News Gazetesi
15.10.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde”Taksim
Meydanı’na Trafalgar Modeli” başlığıyla yer alan
Taksim Yayalaştırma Projesi hakkındaki haberde;
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş’ın açıklamalarından bahsedilmiş, 2007’de
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
hazırlanan planda dalış tünelinin olmadığıve o tarihte
hazırlanan planın yarışma projesi açmak üzere
uygunluğundan bahsedilmiş ve Sekretaryasını
üstlendiğimiz Taksim Dayanışması’nın konu
ile ilgili basın açıklamasına yer verilmiştir.
25.08.2012 – Taraf Gazetesi
Eylül, 2012
Eylül ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde Melih Aşık
tarafından kaleme alınan haberde; proje hakkında
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin itinayla kesin bilgi
vermekten kaçındığı belirtilmiş ve Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın; Gezi Parkı’nın The Marmara’nın
tam karşısına denk gelen cephesine bakarken parkın
üzerine Topçu Kışlası’nın hayal edildiği takdirde meydan
ve parktan geriye birşey kalmadığına dair açıklamasına
yer verilmiştir.
Ekim, 2012
14.10.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde 14 Ekim’de
gerçekleştirilen “Taksim için Taksim’deyiz” isimli
eylemden ve basın açıklamasından bahsedilmiştir.
45
15.10.2012 – Taraf Gazetesi
15.10.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi (Ankara
baskısı)’nde de Taksim Yayalaştırma Projesi’ne
yönelik organize edilen eylem ve ardından
gerçekleştirilen basın açıklaması yer almış, ‘halkın
meydanlarının ranta kurban edilemeyeceği
vurgusuyla
protesto
edildi’
denilmiştir.
15.10.2012 – Cumhuriyet Gazetes
15.10.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde
de 14 Ekim Taksim projesi protestosu haber
konusu olmuş, yapılan basın açıklamasının
ardından projenin başlangıç noktası olan
Cumhuriyet Caddesi’nde kol kola girilerek
oluşturulan insan zincirinden bahsedilmiştir
15.10.2012 – Habertürk Gazetesi
16.10.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de
yer alan 14 Ekim Taksim eylemi haberinde,
gerçekleştirilmek istenen proje ile yayaların
ikinci planda kalacağına dikkat çekilmiş, “Taksim
insansızlaştırılacak” başlığı kullanılmış ve Taksim
Dayanışması’nın basın açıklamasına yer verilmiştir.
16.10.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de
yer alan 14 Ekim Taksim eylemi haberinde,
gerçekleştirilmek istenen peoje ile yayaların
ikinci planda kalacağına dikkat çekilmiş, “Taksim
insansızlaştırılacak” başlığı kullanılmış ve Taksim
Dayanışması’nın basın açıklamasına yer verilmiştir.
16.10.2012 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki
köşesinde Gila Benmayor, Taksim Yayalaştırma
Projesi kapsamında gerçekleştirilen uygulamaların
kararvericilerinyaptığı açıklamalarla örtüşmediğine
değinmiş ve ardından Taksim Dayanışması’nın
açıklamaları ile eylemlerden bahsedip, sözü
Taksim için 1986 yılında gerçekleştirilen yarışma
projesine getirmiştir. Benmayor, “25 yılı aşkın bir
süreten sonra Taksim Meydanı gibi değerli bir alan
için aynı şekilde uluslararası bir yarışma açılması
gerekmez miydi?” diyerek sözlerini sonlandırmıştır.
02.06.2013 tarihli Vatan Gazetesi’nde yer alan
Taksim Meydanı hakkındaki haberde “CHP’liler
planı sadece ‘yayalaştırma’ sanmış!” başlığı
kullanılırken, açıklama olarak İBB Meclisi’nden
oy birliğiyle geçen Yayalaştırma Projesi’nde,
Topçu Kışlası hakkında AVM ifadesi yer almazken,
konunun kentsel tasarım projesi ile karıştırıldığı
belirtilmiştir. Konu hakkında Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın; “CHP’lilerin planın sadece
yayalaştırma zannettiğini, CHP’li meclis üyeleri ve
CHP il yöneticilerine birçok kez planının sadece bir
yayalaştırmadan ibaret olmadığı uyarısının Oda
olarak yapıldığını ve önceden Odaya başvurmuş
olsalardı neticenin farklı olacağını” belirten
görüşlerine de yer verilmiştir.
Kasım, 2012
01.11.2012 tarihli İstiklal Gazetesi’nde “Park
Otel’e yine vize yok!” başlığı ile verilen haberde;
23 yıldır inşası tamamlanamayan binanın
tamamlanabilmesi için 2011 yılında yeni bir imar
planı hazırlandığı ve Odamızın itirazı ile devam
eden yasal süreçte mahkeme tarafından talep
edilen bilirkişi raporunun tamamlanmasıyla birlikte
önemli bir gelişme yaşandığı belirtilmiş, imar planı
aleyhinde kararlar verildiği açıklanmıştır.
16.10.2012 – Yeni Gün Gazetesi
46
Bütün eleştirilere ve itirazlara karşın Taksim
Meydanı uygulamalarına devam edilmekte. 240
gün süreceği açıklanan projenin ilk etabı olan
Harbiye-Tarlabaşı dalış tüneli için Divan Oteli
önünden iş makineleri kazıya başladı, Meydana
çıkan yollardan Cumhuriyet Caddesi trafiğe
kapatıldı, toplu taşıma hatlarının güzergahları
değiştirildi. Proje kapsamında yapılacak araç
altgeçidi için Elmadağ ve Tarlabaşı Bulvarı’nın
bir kısmı araç ve yaya trafiğine kapatıldı ve
beraberinde İstanbullular yoğun bir karmaya
ve trafiğe maruz kaldı. Konu hakkında Taksim
Dayanışması eylemlerine ve etkinliklerine
devam ederken, ihya edilecek kışlanın avlusu
için öngörülen buz pateni fonksiyonu ile gözden
çıkartılan ağaçların kurtarılmasına yönelik; Gezi
Parkı’nın proje dışında bırakılması ve ağaçların
korunması işçin 5bin civarında ıslak imza topladı.
05.11.2012 tarihli Şehr-i İstanbul Gazetesi’nde
yer alan Taksim Meydanı uygulamaları hakkındaki
haberde, uygulama sürecine dair esnaf, dernek
başkanları ve uzmanların görüşleri alınmıştır.
Uzmanlar; kentte yaşayanların konuyla ilgili
farkındalıklarının çok da fazla olmadığını belirtken,
ortak görüşleri İstanbul genelinde yayalara yönelik
yapılan müdahalelerin aslında yine araçlara
yönelik olduğudur. Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın konuyla ilgili olarak “Bu bölge,
araçlar uzaklaştırılmak istenirken, daha fazla araç
çekecek bir hale gelecek.” sözlerine yer verilmiştir.
05.11.2012 – Şehr-i İstanbul Gazetesi
06.11.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’de “Topçu
Kışlası yanlış karar” başlığı ile verilen haberde,
47
gerçekleştirilen uygulamalar hakkında uzmanların
‘kışlanın zamanında yıkılması kadar yerine
taklidinin yapılmasının da son derece yanlış
olduğuna dair ortak görüşüne yer verilmiş, konuyla
ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
“İstanbullulara rağmen İstanbul’un en kamusal
mekanı, kültür merkezi adı altında işgal ediliyor”
sözlerine yer verilmiştir.
06.11.2012 tarihli Milliyet Gazetesi
08.11.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Topçu
Kışlası’nın proje detaylarının yer aldığı haberde,
kışlanın iç avlusunun buz pateni pisti olarak
kullanılacağı belirtilmiştir. Konu hakkında eski 2
No.lu Koruma Kurulu Mete Tapan, Mimarlar Odası
Sekreteri Mücella Yapıcı ile Haliç Metro Geçiş
Köprüsü tasarımı ile tanınan Hakan Kıran ile
mimar Hasan Çalışlar ile Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da görüşlerine yer verilen haberde
uzmanların ortak kaygısının ‘gerçekleştirilen
uygulamalar sonucunda Taksim’in kimliğini
kaybedecek olması’ olarak yansıtılmıştır. Konu
hakkında Kahraman’ın ‘İstanbul’un önemli kamusal
mekanlarından biri olan alanın kültür merkezi adı
altında işgal edildiğine dair görüşleri paylaşılmıştır.
13.11.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
‘Taksim için geç değil’ aşlığı ile verilen haberde,
meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin
bölgeyi koruma adına verdiği mücadelenin
devam ettiğinden ve projenin onaylanmadan
ihaleye çıkması nedeniyle savcılığa suç
duyurusunda bulunulacağından bahsedilmiştir.
Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da görüşlerine başvurulan haberde
Kahraman Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapımının
durdurulabileceğine dikkat çekmiş ve “İstanbul’un
kalbinde buz pistinin ne işi var?” diyerek 15
milyonun kullanacağı alanın küçük bir zümreye
tahsis edilmesine yönelik düşüncelerini ifade
etmiştir.
21.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde
“Kentsel dönüşümün kaynağı ‘çılgın’ çıktı!” başlıklı
haberde; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
hazırlanan yasa taslağına göre İmar Kanunundaki
değişiklikle ortaya çıkan değer artışından devletin
yüzde 45 pay istediği, 3. Köprü – 3. Havalimanı –
Kanal İstanbul’un (nam-ı diğer Çılgın Proje) getirdiği
‘artı değer’den alınacak verginin sadece kentsel
dönüşüme harcanacağı açıklanmıştır. Konuyla
ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
yapılan düzenlemelerin ‘kaçağı meşrulaştıracağı’
yönündeki görüşlerine yer verilmiştir.
21.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde
“Kentsel dönüşümün kaynağı ‘çılgın’ çıktı!” başlıklı
haberde; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
hazırlanan yasa taslağına göre İmar Kanunundaki
değişiklikle ortaya çıkan değer artışından devletin
yüzde 45 pay istediği, 3. Köprü – 3. Havalimanı –
Kanal İstanbul’un (nam-ı diğer Çılgın Proje) getirdiği
‘artı değer’den alınacak verginin sadece kentsel
dönüşüme harcanacağı açıklanmıştır. Konuyla
ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
yapılan düzenlemelerin ‘kaçağı meşrulaştıracağı’
yönündeki görüşlerine yer verilmiştir.
29.11.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan
haberde, Şubemiz tarafından dava konusu edilen
ve retdedilen Taksim Camii hakkında Başbakan
R. Tayyip Erdoğan’ın İspanya gezisi sırasında
sorulan sorular doğrultusunda yaptığı açıklama ile
tekrardan gündeme gelen cami projesi hakkında
projenin mimarı Ahmet Vefik Alp’in “Projem
Başbakana iletilmiş. Eğer bu proje yapılmazsa çok
üzüleceğiz.” açıklamasına yer verilmiştir.
30.11.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde de yer
bulan Şubemiz tarafından da dava konusu
edilen ancak mahkeme kararınca ihtiyaç olduğu
belirtilen Taksim Camii’ne dair haberle birlikte
Çamlıca Tepesi’ne yapılması öngörülen camiye
dair açıklamalara da yer verilmiştir. Başbakan R.
Tayyip Erdoğan’ın çarpıcı sözlerine yer verilmiştir.
Erdoğan Çamlıca Camii projesinin içine sindiğini
ancak Taksim Camii’nin sinmediğini açıklarken,
“Ustalık dönemi mimari kriterlere alışın.” diye
buyurdu.
Aralık, 2012
19.11.2012 – Habertürk Gazetesi
Aralık ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde yer
alan haberde, Taksim Meydanı’nda devam eden
düzenleme projesine dair uygulamalar hakkında
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşleri
alınmıştır. Meslek odalarınca projenin yürütmesinin
durdurulması ve iptali istemiyle açılan davanın
sürdüğünü anımsatan Atlar, çalışmaların hukuksuz
olduğunu belirtmiştir.
18.12.2012 tarihli Hurriyet Daily News’de yer
alan Taksim Meydanı uygulamaları hakkındaki
haberde, semt civarında yer seçen sanatçıların
ve sanat galerilerinin yaşanan değişim süreci
sebebiyle bölgeyi terk etme ihtimalinin yüksek
olduğundan bahsedilmiş ve sanat galerilerinin
48
Karaköy ile Tophane semtlerine kaydığından
bahsedilmiştir. Taksim Meydanı’na yaya erişiminin
nasıl sağlanacağı konusunda uzman görüşü
almak üzere Şube Başkanımız Tayfun Kahraman
ile röportaj yapılan haberde, Kahraman’ın
‘Gerçekleştirilecek proje tamamen yayaları ikinci
plana atıp, araçları öncelikli hale getirmek üzere
kurgulanmış, yayalar proje tamamlandıktan
sonra ya tek kişilik nereteyse 100m uzunluğunda
yaya yolundan ya da meydanın altında işleyen
araç trafiğinin işlediği bölgeden merdivenleri
tırmanmak suretiyle meydana ulaşmak zorunda
bırakılacaklar’ şeklinde görüşlerine yer verilmiştir.
Taksim Gezi Parkı sınırları içerisinde yapılması
planlanan Topçu Kışlası projesi 2 Numaralı Koruma
Kurulu tarafından kabul edilmedi. Kurulun ret
kararı üstüne Başbakan R. Tayyip Tayyip Erdoğan
zehir zemberek açıklamalarda bulundu ve son
olarak Topçu Kışlası’nın inşası için olumlu karar
Koruma Yüksek Kurulu tarafından verildi ancak
Şubemizin de içerisinde yer aldığı meslek odaları
gelişmelerden dolayı rahatsızlığını her fırsatta dile
getirmeye devam etmekte.
25.12.2012
tarihli
Milliyet
Gazetesi’nde
Aydınlardan ‘Taksim’de kışlaya hayır! başlığı ile
yayınlanan haberde; Şubemizin Mimarlar Odası ile
sekretaryasını yürüttüğü Taksim Dayanışması’nın
“Taksim’de kışlaya 50 bin kere hayır! Ağaçlara,
nefes almaya, güneşe ve yaşama evet” sloganı ile
yürüttüğü Topçu Kışlası’na hayır kampanyasına
yer verilmiş ve kampanyanın aydınlarla, sanatçılar
tarafından da desteklendiğinden bahsedilmiştir.
Ocak, 2013
18.01.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde “Taksim
Kışlası için vize yok” başlığı ile verilen haberde;
Taksim’deki Gezi Parkı’nın yerine yapılması
planlanan Topçu Kışlası projesine koruma
kurulundan izin çıkmadığı belirtilirken, Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu ile ilgili
olarak; “Büyükşehir Belediyesi’nin yüksek kurula
itiraz hakkı bulunuyor ancak bu itirazın sonucu
değiştireceğine inanmıyorum” ifadelerine yer
verilmiştir.
18.01.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde de
yer bulan koruma kurulunun Topçu Kışlası’nın
retdine ilişkin kararı hakkındaki haberde, Şube
49
Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın konuyla ilgili
olarak; “Kararda Taksim Gezi Parkı’nın son 70 yıl
için İstanbul’un kent belleğinde önemi vurgulanıyor.
Gezi Parkı’nın önemi dile getiriliyor. Bu açıdan
bakıldığında olumlu bir karar. Mimar Halil Onur’a
ait Topçu Kışlası projesinin bütün olarak
meydandan ve devam eden inşaat çalışmasından
kopuk bir proje olarak kurgulandığı belirtiliyor.
İptal gerekçesi olarak ise projenin belge açısından
yetersiz olduğu dile getirilmiş. Bizler bu yapının
yeniden yapılmasının anlamsızlığını en başından
beri dile getiriyoruz.” sözlerine yer verilmiştir.
26.01.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde yer alan
haberde; Topçu Kışlası projesinin koruma kurulu
tarafından retdine ilişkin değerlendirme yapılmış,
bunun yanı sıra konuyu yakından takip eden Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın açıklamalarına
başvurulmuştur. Atlar; “İstanbul 2 Nolu Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu geçtiğimiz hafta
açıkladığı karar ile Taksim Gezi Parkımıza dayatılan
Topçu Kışlası inşaatına onay vermemiş, projeyi
retdetmiştir. Bu son gelişme, kentlerimizin ve kültür
varlıklarımızın korunacağına dair umudumuzu
büyütüyor. Meydanımızın ve parkımızın yok
edilmesine izin vermeyeceğiz” şeklinde görüşlerini
belirtmiştir.
Şubat, 2013
05.02.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde koruma
kurulunun Topçu Kışlası inşasını retdetmesinin
ardından, Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın “Topçu
Kışlası’nı yapacağız. Üst kurul retdetmiş. Biz de
retdi retdedeceğiz” açıklaması üzerine, uzmanlara
danışılan haberde Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın görüşlerine de yer verilmiştir. Konu
hakkında Kahraman; “Koruma kurulu teknik
uzmanlardan oluşan ve bilimsel olarak koruma
ilkelerine göre değerlendirme yapan bir kuruldur.
Bu kurulun retdettiği bir projede ısrarcı olmak ve
bunu siyasi gündeme oturtmak tekniğin ve bilimin
ne yazık ki göz ardı edilmesine neden oluyor”
açıklamasında bulunmuştur.
05.02.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde de yer
bulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Koruma
Kurulu’nun Topçu Kışlası’na ilişkin açıklamaları
üzerine; geçmiş ve günümüz Koruma Kurulu
Başkanlarının görüşlerine yer verilirken Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da konuyla ilgili
olarak; “İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu bu projeyle ilgili bir karar
verdi. Bu sözlerle verilen karar retdedilerek çöpe
atılıyor. Kurul, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu’na
göre tesis esilmiş yasal bir kurul. Kararlarını da
bağımsız verir. Başbakan Erdoğan’ın bu açıklaması
Kurul’un halk nezdinde ve kanun nezdinde bütün
meşruiyetini hiçe saymaktır” açıklamasına yer
verilmiştir.
şeklinde açıklama yapmış, AVM, otel amaçlı
kullanılacağı endişesinin hep retdedildiğini ancak
Başbakan’ın ağzından bunun da doğrulandığını
belirtmiştir.
Bursa Hakimiyet Gazetesi - 06 Şubat 2013
Taraf Gazetesi - 05 Şubat 2013
06.02.2013 tarihli Bursa Hakimiyet Gazetesi’nde
de yer alan Topçu Kışlası projesi hakkındaki
haberde; R. Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına
değinilmiş ve Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
konu ile ilgili olarak; “Bir yapı yapmak değil, o alanı,
Taksim’in tek yeşil alanını boş bırakarak,
stanbulluların kullanımına açık meydan haline
getirmeliyiz. Koruma ilkeleri açısından yıkılması
ne kadar hatalıysa yeniden yapılması bir o
kadar hatalı bir projeden bahsediyoruz. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nin Koruma Kurulu’na itiraz
hakkı bulunuyor” şeklindeki açıklamalarına da yer
verilmiştir.
06.02.2013 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde
de yer verilen Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın
Topçu Kışlası hakkındaki açıklamalarına istinaden
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşleri
alınmıştır. Konuyla ilgili olarak Atlar; “Bu açıklama
ile projenin Başbakanın fikri olduğunu anladık”
09.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde de yer alan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Topçu Kışlası
hakkındaki açıklamalarının yanı sıra, Beyoğlu
Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın
alışveriş merkezinin bir cazibe alanı oluşturacağına
dair sözlerinin üzerine Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın yapı yapmaktan ziyade park ve
meydanın bütünlüğünü sağlayacak, kullanılan bir
kamusal açık alan oluşturmanın gerektiğine dair
açıklamalarına yer verilmiştir.
Nisan, 2013
13.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer
alan “Topçu Kışlası için ‘nedensiz’ ret” başlıklı
Elif İnce tarafından kaleme alınan haberde
Başbakan Erdoğan’ın talebi üzerine Koruma
Yüksek Kurulu’nun verdiği retdin kararına ilişkin
metninde hiçbir gerekçe gösterilmediğine dikkat
çekilmiştir. Yapılan haberde Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da görüşüne başvurulmuş ve
Kahraman’ın konuyla ilgili “Öyle bir
50
Mayıs,2013
Haziran, 2013 Özel Başlık: Taksim
Dayanışması ve Gezi: ŞPO İstanbul
01.05.2013 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde haberleri
yer alan haberde, Başbakan’ın Kızılcahamam
konuşmasında Taksim Gezi Parkı yerine Topçu
Kışlası’nın inşa edileceğini ilan etmesi üzerine şehir
plancıları, mimarlar ve doğa aktivistleri tarafından
eleştiriye tutulduğuna değinilirken, konu hakkında
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine
genişçe yer verilmiştir.
01.05.2013 - Today’s Zaman Gazetesi
31.05.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde Açık Şehir
isimli köşesinde Taksim Yayalaştırma Projesi
kapsamında gerçekleştirilen ağaç söküm işleminin
hukuksuzluğundan bahseden Ertan Altan, Odamız
tarafından proje hakkında açılan davalara
değinmiş, bütün bu davaların yanı sıra bir de ceza
davası açılması gerektiği önerisinde bulunmuştur.
31.05.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Neron
Tayyip” başlığı ile Gezi Parkı’nda yakılan çadırlar
haber yapılırken, şafak vakti polisin Gezi Parkı’ndaki
kanun dışı yıkıma karşı nöbet tutan direnişçilere
saldırdığı belirtilmiştir. Gündemde geniş yer tutan
Gezi Parkı’nın Divan Oteli cephesindeki duvarın
yıkımı ile ağaçların bir bölümünün sökülmesinin
beraberinde yaşanan gelişmeler hakkında Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar; “Planda böyle bir
çalışma yok ve bu çalışmanın yapılabilmesi için
imar planının tadilatı gerekiyor. Buna rağmen
bu yapılmadan yıkıma başlandı” açıklamasında
bulunmuştur.
51
TAKSİM
DAYANIŞMASI’nın
BÜLENÇ ARINÇ ile TOPLANTISI
Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası ve alışveriş merkezi
yapılmasını da içeren Taksim Yayalaştırma
Projesi kapsamında Parkın bir bölümünün yaya
kaldırımı içine dahil edilmesi ve bu bölümdeki
ağaçların kesilmesine karşı başlayan, polisin
sert müdahalelerinin ardından tüm yurda yayılan
gösterilerin ardından Taksim Dayanışmasının
taleplerini iletmek üzere 05 Haziran tarihinde
Başbakan Vekili Bülent Arınç ile görüşmesi basında
geniş yer bulmuştur. Başbakan Vekili Bülent Arınç,
Gezi’de çevre duyarlılığı nedeniyle eylem yapanlara
yönelik şiddet için özür dilerken Gezi eylemleri için
“Vatandaşlarımızın meşru tepkisidir” demiştir, diğer
taraftan Sırrı Süreyya Önder Cumhurbaşkanı Gül
ve Başbakan Vekili Arınç ile görüştü, görüşmelerin
ardından “Günlerdir görmediğimiz demokratik
süreçler nihayet devrete. Artık eylemler bir
şölene dönüşmeli” açıklamasında bulunmuştur.
Ayrıca Şubemizin hem bileşeni olduğu hem de
sekretaryasını yürüttüğü Taksim Dayanışması
ise Bülent Arınç’la gerçekleştirecekleri görüşme
öncesinde “Dayanışmanın taleplerine sokağın
ve halkın taleplerini de ekliyoruz” açıklamasında
bulunmuştur.
Taksim Dayanışması’nın talepleri;
- Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi
Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka
herhangi bir yapılaşma olmayacağına, projenin
iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın
yapılmasını,
- Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin
girişimlerin durdurulması.
- Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten
başlayarak halkın en temel demokratik hak
kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini
veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce,
insanın yaralanmasına, Mehmet Ayvalıtaş ve
Abdullah Cömert adlı iki yurttaşımızın hayatını
kaybetmesine neden olan sorumlular, başta
İstanbul, Ankara , Hatay Valileri ve Emniyet
Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden
alınması.
- Gaz bombası ve benzeri materyallerin
kullanılmasının yasaklanması.
- Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için
gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest
bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma
açılmayacağına ilişkin açıklama yapılması.
- 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak
üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal
alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına
ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade
özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması.
Konu birçok farklı siyasi görüşlere sahip birçok
basın organında manşetten verilmiş, farklılık
gösterenlerle birlikte tüm başlıklar detayları ile
aşağıda sıralanmıştır.
05.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi –
Demokratik süreç devrete / Artık parkta şölen
vakti
05.06.2013 tarihinde Haber Türk Gazetesi –
Taksim Yayalaştırma Projesi hakkında mahkemeye
hatırlatma başvurusu
06.06.2013 tarihinde Bursa Hakimiyet Gazetesi
– Gezi’den 7 talep / Hükümetten 7 istek!
06.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Talep
dediniz geldik / Talep ediyoruz!
06.06.2013 tarihinde Bugün Gazetesi’nde –
Başbakan’ın hakaretleri toplumsal tepkiyi büyüttü
06.06.2013 tarihinde Hürriyet Gazetesi – Gezi’ye
7 talep /7 ‘Gezi’ Şartı
52
06.06.2013 tarihinde Türkiye Gazetesi –
Başbakanlık’ta Gezi zirvesi / Her şeyi talep ettiler!
06.06.2013 tarihinde Mersin Gazetesi – Gezi
Parkı, Park olarak kalmalıdır
06.06.2013 tarihinde Yeni Asır Gazetesi – ‘Gezi
Parkı’ için yeni yol haritası çizildi / Taksim’de
çözüm için yeni yol haritası
06.06.2013 tarihinde Posta Gazetesi – Gezi halkı
diyor ki!
06.06.2013 tarihinde Yeni Nesil Gazetesi –
Eylemcilerden hükümete 7 talep!
06.06.2013 tarihinde Sonsöz Gazetesi – Arınç
Taksim Platformu Heyetini kabul etti
06.06.2013 tarihinde Zaman Gazetesi – Topçu
Kışlası Projesi iptal edilsin
53
06.06.2013 tarihinde Son Saat Gazetesi’nde
– Başbakan Vekili Arınç’ın Taksim Dayanışması
Heyeti’ni Kabulü
06.06.2013 tarihinde Yeni Nesil Gazetesi –
Eylemcilerden hükümete 7 talep
06.06.2013 tarihinde Güneydoğu Güncel
Gazetesi – Taksim Dayanışması üyeleri Bülent
Arınç’la görüştü
06.06.2013 tarihinde Ege’de Bugün Gazetesi –
Gezi Parkı, park olarak kalmalıdır
06.06.2013 tarihinde Günlük Evrensel Gazetesi –
Derhal adım atın
54
ı
06.06.2013 tarihinde Güneydoğu Ekspres
Gazetesi – Taksim Dayanışması Üyeleri Bülent
Arınç ile Görüştü
06.06.2013 tarihinde Yeni Asya Gazetesi –
Taksim Platformu’nun talepleri
06.06.2013 tarihinde Özgür Gündem Gazetesi –
Talepleri Yerine Getirin
06.06.2013 tarihinde Haber Ekspres Gazetesi –
Gezi Parkı, park olarak kalmal
06.06.2013 tarihinde Zaman Avrupa Gazetesi
– Taksim Dayanışması’ndan Arınç’a: Proje iptal
edilsin
06.06.2013 tarihinde Yurt Gazetesi – Direnişin
dört talebi
06.06.2013 tarihinde Haberci Mersin Gazetesi –
Taksim Dayanışması Bülent Arınç’la görüştü
55
06.06.2013 tarihinde Star Kıbrıs Gazetesi – 7
tane talepleri var
06.06.2013 tarihinde Samsun Denge Gazetesi –
Gezi Parkı temsilcilerinin hükümetten 6 talebi
06.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Gezi
kalsın kışla bitsin
06.06.2013 tarihinde İstikbal Gazetesi – Gezi
isyancılarının 7 talebi
07.06.2013 tarihinde Star Gazetesi – AVM
olmadığını biliyorduk
06.06.2013 tarihinde Yeni Asır Gazetesi –
Taksim’de çözüm için yeni yol haritası
09.06.2013 tarihinde Yeni Asır Gazetesi –
Taleplerimiz yerine gelene dek Taksim’deyiz
06.06.2013 tarihinde Yurt Gazetesi – Gezi Parkı
tweet gözaltıları
06.06.2013 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi –
Çapulcu Benim
06.06.2013 tarihinde Ortadoğu Gazetesi – Topçu
Kışlası için yeni başvuru
09.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi –
Taleplerimiz olana kadar Taksim’deyiz
12.06.2013 tarihinde Önce Vatan Gazetesi –
Somut Deliller Var
56
GEZİ
EYLEMLERİNDE
ŞİDDET TAKSİM DAYANIŞMASI’nın RECEP
UYGULAMAYA
DEVAM
EDEN TAYYİP ERDOĞAN’la TOPLANTISI
YÖNETİCİLERDEN
PLEBİSİT
Başbakanın Erdoğan’ın yaptığı plebisit açıklaması
AÇIKLAMASI
Taksim Dayanışması’nın Başbakan Vekili Bülent
Arınç ile yaptığı görüşmenin ardından hükümetin
ve polisin tavrının değişmemesi sebebiyle devam
eden eylemler hakkında görüşmek üzere bu sefer
Fas gezisinden dönen Tayyip Erdoğan sivil, başka
bir heyet ile görüşmüş, toplantı ardından hükümet
kanadından plebisit açıklaması yapılmıştır. Plebisit
açıklaması ortalığı yatıştıramamış, sokağa
dökülen halkın ve uzmanların daha da tepkili
tavırlar sergilemesine yol açmıştır. Konu hakkında
Sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması
adına Şube Başkanımız Tayfun Kahraman
açıklamada bulunmuştur: “Halihazırda kışla
projesine dair alınmış bir yürütmeyi durdurma
kararı bulunmaktadır. Meselenin bu şekilde
masaya koyulması hukuku görmezden gelmektir.
Şehircilik bilimsel bir konudur, bu kanserli bir
hastayı tedavi etmek gibi bir konuda referanduma
gitmeye benzemekte. Taksim Dayanışması’nın
talebi bellidir, Gezi Parkı’nın park olarak kalacağı
deklare edilmelidir”. Kahraman’ın görüşleri ulusal
basında geniş çaplı yer bulmuş, çıkan haberler ise
başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır.
13.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Kışlaya
demokrasi / Gezi Parkı için referandum teklifi
14.06.2013 tarihinde Agos Gazetesi – Hakloy(a)
laması / Referandum hukuku görmezden
gelmektir
14.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Bu oyuna
gelmeyiz / Oylama kabul edilemez
14.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – İstanbul
Halkı Ne Diyorsa O
14.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – Gece
yarısı sanatçılarla sürpriz görüşme
14.06.2013 tarihinde Özgür Gündem Gazetesi –
Direne direne kazanacağız
14.06.2013 tarihinde Günlük Evrensel Gazetesi –
Hükümet yargıya saygı göstersin
57
ve sürdürdüğü gergin üslubu ardından tekrar
hareketlenen sokaklar sebebiyle bir grup sanatçı
ile beraber içinde Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da yer aldığı Taksim Dayanışması
temsilciler heyeti Başbakan ile görüşmeye
gitmiştir. Uzun saatler süren görüşmenin
ardından hükümet tarafından yargı kararının
bekleneceği dile getirilmiş, Gezi Parkı sakinleri ile
görüşme paylaşılmış ve ardından yapılan 7 ayrı
forum sonucunda çadır sayısının azaltılmasına
ve Başbakan Vekili Arınç ile görüşmede dile
getirilen 4 talep yerine getirilmedikçe parkın
boşaltılmaması kararı verilmiştir. Farklı türde
eylem ve protestolara sahne olan Gezi Parkı’nda
bu süreçte Alman Piyanist Davide Martello resital
verirken, anneler parkı terk etmeyen çocuklarına
destek vermeye gelmişlerdir. Ancak Başbakanla
yapılan görüşmenin akabinde polislere verilen
talimatla Gezi Parkı’na saldırı düzenlenmiş
ve parkta kalanlar şiddet kullanılarak dışarı
çıkartılmış, akşam 20.00’de yapılan baskın ve
akabinde gelişen olaylar sabah saatlerine kadar
devam etmiştir.
Ulusal basında ise baskından evvel Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın sözleri de
sıkça yer bulmuş ve Kahraman’ın görüşleri
“Taleplerimiz hakkında hararetli bir görüşme
gerçekleştirdi. Ama meselemiz polis şiddetiydi.
Polis şiddetini kınadığımızı söyledik. Taksim
Dayanışması tarafından belirlenen 4 talebi ilettik.
Gezi Park olarak kalması yönündeki talebimize
karşılık Başbakan yargı sürecinin beklenmesinin
gerektiğini ifade etti ve şart koydu. Hukuk kararı
bizlerin istediği yönde çıkmazsa, bunu halk
oylamasına götüreceklerini belirttiler” sözleri ile
kamuoyuyla paylaşılmıştır. Basında çıkan haberler
başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır.
15.06.2013 tarihinde Aydınlık Gazetesi –
Taksim’in talebi: Tayyip istifa!
15.06.2013 tarihinde Bugün Gazetesi – Sonuna
kadar Gezi’deyiz
15.06.2013 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi –
Mesajı geç aldı
15.06.2013 tarihinde Taraf Gazetesi – Demokrasi
kazandı
15.06.2013 tarihinde Vatan Gazetesi – Gezi’de
karar günü
15.06.2013 tarihinde Yeni Asya Gazetesi –
Gezi’de çözüm yaklaştı
15.06.2013 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi –
Çözüm sinyali
15.06.2013 tarihinde Gündem Gazetesi –
Başbakan, yargı sürecini bekleyeceklerini söyledi
15.06.2013 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi –
Kimse mağlup değil
15.06.2013 tarihinde İstiklal Gazetesi – Taksim
Dayanışma kararını açıkladı
15.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – 4
maddelik yol haritası
15.06.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi – Yargının
son kararı beklenecek
15.06.2013 tarihinde Sol Gazetesi – Direnen halk
kararlı: Mücadeleye devam
15.06.2013 tarihinde Star Gazetesi - Başbakan’ın
Gezi Parkı mesaisi
15.06.2013 tarihinde Sabah Gazetesi – Gezi
diyaloglarından 4 mutabakat çıktı
15.06.2013 tarihinde Son Söz Gazetesi – Bu işi
sanatımız ile bir finale getireceğiz
15.06.2013 tarihinde Yurt Gazetesi – Diktatörün
bozgunu / Tahammülsüz diktatör
15.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Bu solan
fidanların hesabını vereceksin
15.06.2013 tarihinde Bursa Olay Gazetesi – Gezi
doktorlarına Bakanlık takibi
15.06.2013 tarihinde Hürriyet Gazetesi – Gezi
Parkı’nda tedavi sorgusu
15.06.2013 tarihinde Haberci Gazetesi – İnsanca
yaşanabilir kent için
15.06.2013 tarihinde Hürriyet Gazetesi –
Hayaller meydanı
15.06.2013 tarihinde Gözlem Gazetesi – Üçüncü
Köprü, üçüncü hata
16.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Kışlaya
itiraz delilleri
16.06.2013 tarihinde Vatan Gazetesi – 19’uncu
günde polis boşalttı / Gezi’de tek çadırla ‘nöbet’
kararı
19.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Yüz yılın
en önemli on pasif direnişi / Gezi Parkı eylemlerinin
sosyal medya karnesi
22.06.2013 tarihinde Birgün Gazetesi – Devlet
Habitat’tan kaçtı / Gezi korkusu Habitat’tan etti
24.06.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi –
Kendiliğinden dağılıyorlardı / Polis bekleseydi
kalabalık dağılacaktı
14.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi – Gözler
yargı kararında
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI’na
GEZİ SÜRGÜNÜ
Sekretaryasını
yürüttüğümüz
Taksim
Dayanışması’nın sözcülerinden Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman Gezi Parkı olayları sırasında
Başbakan Erdoğan’la görüştükten sonra
Gaziantep’e gönderilmiştir. Kahraman, profesyonel
olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Koruma
Bölge Kurulunda çalışmakta olup kendisine tebliğ
edilen yazı ile geçici süreyle (1 ay) Gaziantep
Koruma Kuruluna atandığını öğrenmiştir. Ulusal
medyada Gezi Parkı olaylarının sembol sivil toplum
örgütü olan ve Odamızın da dahil olduğu 120’nin
üzerinde dernek, oda ve kuruluşun oluşturduğu
Taksim Dayanışması’nın sözcülüğünü yapması
sebebiyle görevlendirmenin gerçekleştirildiği
belirtilirken, konu hakkında Kahraman twitter
hesabından “Bir ay süreyle Antep’te geçici
görevlendirildim. Twitter’a yansıyan haberler
doğrudur. Bir ay süreyle Antep’te görev yapacağım”
açıklamasında bulunmuştur. Konuya dair haberler
başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır.
28.06.2013 tarihinde Sözcü İzmir Gazetesi –
Sözcüye Gezi Parkı sürgünü!
58
29.06.2013 tarihinde Aydınlık Gazetesi – Halk
Meclisleri alanlara çağırıyor
29.06.2013 tarihinde Gaziantep Ekspres
Gazetesi – Taksim sözcüsü, Gaziantep’e gönderildi
29.06.2013 tarihinde Sol Gazetesi – Tayfun
Kahraman Antep’e gönderildi
29.06.2013 tarihinde Yeni Gün Gazetesi –
Gezi’nin sözcüsüne sürgün!
29.06.2013 tarihinde Günlük Evrensel Gazetesi –
Taksim Dayanışması sözcüsüne sürgün
29.06.2013 tarihinde Özgür Günden Gazetesi –
Taksim Dayanışması sözcüsüne sürgün
29.06.2013 tarihinde Radikal Gazetesi –
Dayanışma’nın sözcüsüne 1 aylık sürgün
29.06.2013 tarihinde Taraf Gazetesi – Gezi’nin
sembol ismi sürgün edildi
29.06.2013 tarihinde Şok Gazetesi – Gezi’nin
sözcüsü sürgün edildi
59
29.06.2013 tarihinde Yeni Çağ Gazetesi – Gezi
sözcüsü sürgün edildi
29.06.2013 tarihinde Birgün
Dayanışma’nın sözcüsüne sürgün
Gazetesi
–
29.06.2013 tarihinde Karadeniz Gazetesi –
Sürgün gibi atama!
29.06.2013 tarihinde
Gaziantep’e ‘Gezi’ tayini
Hürriyet
Gazetesi –
29.06.2013 tarihinde Haber Ekspres Gazetesi
– Taksim Dayanışması Sözcüsü’ne ‘sürgün’ gibi
atama
60
29.06.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi
– Gaziantep’e sürüldü / Kışla iptal olacak
referandum yok
Eylül, 2013
GEZİ PARKLI EYLEMLERİ HALKIN
EYLEMLERE BAKIŞ AÇISINI
DEĞİŞTİRDİ
Aliağa Belediyesi tarafından her yıl düzenlenen
ve bu yıl 23.sü gerçekleştirilen Emek ve Barış
Şenlikleri kapsamında “Gezi’den Önce, Gezi’den
Sonra: Değişen Türkiye ve Dünya” konulu panelde
konuşmacı olarak yer alan Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın “Gezi’den sonra hayatın
kendisi direniş haline geldi. Gezi’de korku
duvarlarını yıktık” cümlesi basında geniş yer
bulmuş, birçok yayın organı tarafından haber
konusu haline getirilmiştir. Söz konusu haberler
ise başlıkları ile aşağıda sıralanmıştır.
Tunaydın Gazetesi – 18. Didim Barış Şenlikleri
programı belli oldu
Cumhuriyet Gazetesi – Korku duvarını yıktık.
29.06.2013 tarihinde Posta Gazetesi – Gezi
sürgünü
Dokuz Eylül İzmir Gazetesi – Gezi Parkı eylemleri
korku duvarlarını yıktı
30.06.2013 tarihinde Karadeniz’de Son Nokta
Gazetesi – Kahraman Antep’e!
Ege Telgraf Gazetesi – Gezi, korku duvarlarını yıktı
61
Ekim, 2013
TAKSİM DAYANIŞMASI BİR HEYET
İLE BERKİN ELVAN’I ZİYARET ETTİ
Gezi Parkı eylemleri ile bağlantılı olarak İstanbul’un
dört bir yanında süregelen eylemlerden
Okmeydanı’nda yapılanlar sırasında polislerin attığı
biber gazı kapsülü ile başından yaralanan ilköğretim
öğrencisi Berkin Elvan hala hastanede olup
yaklaşık 4 aydır uyumaktadır. Taksim Dayanışması
adına bileşen kurumların temsilcilerinden oluşan,
aralarında Şubemizi temsilen Gürkan Akgün’ün
de yer aldığı heyet aileye destek ziyaretinde
bulunmuş, söz konusu habere yer veren gazeteler
ise kullandıkları başlıklar ile aşağıda sıralanmıştır.
Haber Ekspres Gazetesi – Gezi, ülkedeki ‘korku
duvarı’nı yıktı
Yeni Gün İzmir Gazetesi – Gezi Parkı eylemleri
korku duvarlarını yıktı
17.10.2013
Aydınlık Gazetesi – Berkin uyanacak dayanışma
büyüyecek
Haber Ekspres Gazetesi – Uyan Berkin, bayram
gelsin
Yurt Gazetesi – Aliağa’da Gezi direnişleri paneli
Hürriyet Gazetesi – 123. gün ziyareti
Anayurt Gazetesi – Gezi korku duvarlarını yıktı
Hurriyet Daily News Gazetesi – Taksim Solidarity
visits Berkin Elvan’s family
62
17.11.2013 Aydınlık Gazetesinde yer alan
haberde, “Berkin E. Eylemine polis saldırısı” başlığı
ile verilen haberde, 16 Kasım’da Berkin Elvan’ın
bu hale gelmesine sebep olanların hakkında
suç duyurusunda bulunmak ve ardından basın
açıklaması yapmak üzere Çağlayan adliyesi
önünde bir araya gelindiği konu edilmiştir.
Basın açıklamasında konuşmak üzere Taksim
Dayanışması sözcülerinden Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da bulunduğu gruba polis
tarafından yapılan saldırıdan bahsedilmiştir.
Taraf Gazetesi – Taksim Dayanışması Berkin’i
ziyaret etti
Yurt Gazetesi – Biliyoruz uyanacak
63
TAKSİM DAYANIŞMASI
İFADE VERDİ
HEYETİ
Gezi Parkı olayları sırasında Başbakan ile
görüşmede yer alan, Dayanışma tarafından
seçilen ve aralarında Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da yer aldığı heyetin ifade vermeleri
için Savcı tarafından talimat çıkarılması gündemde
genişçe yer bulmuş; Cem Tüzün, Mimarlar
Odasından Derya Karadağ ve Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman ifade vermeye birlikte gitmiştir.
Mimarlar Odasından Mücella Yapıcı ise bunun
hukuksuzluk olduğunu gerekçeleri ile açıklamıştır.
Süreç muhabirler tarafından ilgiyle takip edilmiş,
söz konusu haberler ise başlıkları ile aşağıda
sıralanmıştır.
11.10.2013
Akit Gazetesi – 3 Gezici ifade verdi
Akşam Gazetesi – Taksim Dayanışması ‘Gezi’
ifadesi verdi
Birgün Gazetesi – İfade vermek hukuksuzluk
Bursa Hakimiyet Gazetesi – Taksim Dayanışması
üyelerine Gezi sorgusu
Cumhuriyet Gazetesi – Şiddet Gezi’nin işi değil /
Dayanışma sorgusu
Günlük Evrensel – Başbakan’la toplantıya
soruşturma
Hürriyet Gazetesi – Taksim Dayanışması ifade
verdi
Karadeniz Postasında – Taksim Dayanışması
Emniyet’e ifade verdi!
Posta Gazetesi – Halkı kışkırtmakla suçlandık
Star Gazetesi – Taksim Dayanışma ifade verdi
Yeni Şafak Gazetesi – Taksim Dayanışması
sözcüleri ifade verdi
Radikal Gazetesi – Tek suçumuz Başbakan’la
görüşmek
Günlük Evrensel Gazetesi – Başbakan’la toplantıya
soruşturma
Sözcü Gazetesi – Başbakan’la görüşen eylemciler
ifade verdi
64
Aralık, 2013
TAKSİM MEYDANI PROJESİ’NE İTİRAZ HAKKINI KULLANAN YÖNETİM KURULU
1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının iptali haber
konusu edilmiş, konu hakkında uzman görüşlerinin yanı
sıra eski Şube Başkanımız Erhan Demirdizen ile Şubemiz üyesi, Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Prof.
Dr. Zeynep Enlil’in görüşlerine de yer verilmiştir.
23.12.2013 Bursa Haber Gazetesinde “TMMOB’a
Gezi’den notlar” başlıklı haberde; TMMOB Bursa
İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen,
Taksim Dayanışması temsilcileri olarak Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar ve Şube Yönetim
Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün katılımıyla
gerçekleştirilen panele yer verilmiştir.
26 Aralık – Bursa Haber Gazetesi
23 Aralık – Bursa Haber Gazetesi
23.12.2013 Yeni Şafak Gazetesinde “Geziciler yine
sahnede” başlıklı haberde Kadıköy’de gerçekleştirilen
“Kentsel Dönüşümle Mücadele” adlı eyleme yer verilmiş,
katılım gösteren tüm kurumlarla birlikte Şubemizden de
bahsedilmiştir.
25.12.2013 Vatan Gazetesi Ankara Baskısında “Taksim
cami, otopark ve nazım planı iptal edildi” başlıklı haberde İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nde BEYDER (Beyoğlu Esnaf Derneği) tarafından açılan davada verilen
iptal kararı konu edilmiş, konu hakkında Şube Sekreterimi Akif Burak Atlar’ın da görüşlerine başvurulmuştur.
25.12.2013 Yeni Çağ Gazetesinde de yer verilen Beyoğlu planlarının iptaline ilişkin haberde “Taksim’e cami
projesine iptal” başlığı kullanılmış, konu hakkındaki detaylar ile Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın görüşlerine
başvurulmuştur.
26.12.2013 Habertürk Gazetesinde de Beyoğlu
65
Ulusal Kanal – 29 Mart 2012
Televizyon Gazetesi Programı’na katılan Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar, Taksim Meydanı
Projesi’ne itiraz hakkını kullanan Yönetim
Kurulu üyemizin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından işine son verilmesini değerlendirdi.
12 Mart Pazartesi günü Taksim Meydanı için
hazırlanan İmar Planları’na yönelik en temel
demokratik haklardan biri olarak tanımlanan;
bireysel itiraz dilekçelerini teslim etmek için bir
araya gelen grubun içinde yer alan Yönetim
Kurulu üyemizin, binaya girdikten sonra yanına
gelen sivil güvenliğe belediye çalışanı olduğunu
belirtmesi üzerine kimlik bilgileri görevlilerce kayıt
altına alındığını belirten Atlar, demokratik yollarla
itiraz hakkını kullanmasına tahammülü olmayan
İBB yönetiminin, bir hafta içinde Yönetim Kurulu
üyemizi işten çıkardığını açıklamıştır.
Meslektaşlarımızı
sindirmeyi
hedefleyen,
bünyesinde çalışan diğer profesyonellere gözdağı
verme amaçlı bu art niyetli davranıştan Odamız’ın
hiçbir şekilde etkilenmeyeceğini belirten Atlar,
Oda olarak yetkilerini kamu yararına aykırı
ve bilimsellikten uzak bir şekilde kullananlara
karşı ise mücadelesini yılmadan sürdürmeye
ve meslektaşlarımıza destek olmaya devam
edileceğini açıklamıştır.
Haziran, 2012
Kanal D - 01.06.2012
Mehmet Ali Birand’ın sunduğu Kanal D Haber
Programı’na röportaj veren Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman, Başbakan Erdoğan’ın Çamlıca
Cami hakkında yapmış olduğu açıklamalara ilişkin
görüşlerini belirtmiştir.
Çamlıca’nın herkesin bildiği gibi I. Derece doğal sit
alanı olduğu ve bununla birlikte dünyaya korumak
üzere söz verdiğimiz bir alan olduğu vurgusuyla
sözlerine başlayan Kahraman, inşaata açılması
planlanan yerin, endemik bitki türlerinin de yer
aldığı güzide bir alan olduğunu belirtmiştir.
Bu sözlerin üzerine İstanbul Belediye Başkanı
Kadir Topbaş’ın konu hakkındaki yorumları
alınmıştır. Topbaş; “Sit alanı olduğu için hiçbir şey
yapılamaz diye bir kural yok, tabii ki plancıların,
meslek odalarının itiraz hakkı var” diyerek cevap
vermiştir.
Bunun üzerine Kahraman, sit alanının anlam
itibariyle ‘yapı yasaklı alan’ demek olduğunu, konu
edilen Çamlıca Tepesi’nin de korunması gerekli
tabiat varlığı olduğunu belirtmiş, ancak planlarda
değişikliğe gidildiği takdirde yapı yapılabileceğinin
altını çizerek sözlerini sonlandırmıştır.
Bloomberg HT – 06.06.2012
Devre Arası Programı’na telefon ile bağlanan
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman, İstanbul
için öngörülen 3. havalimanı hakkında görüş
bildirmiştir.
Kahraman, 2009 yılında onaylanan İstanbul
Çevre Düzeni Planı için Kadir Topbaş’ın “Bu plan
İstanbul’un Anayasası’dır” dediğini hatırlatmış,
plana göre Silivri’de öngörülen havaalanının
hangi planlama kriterine dayandığı belli olmadan
Kuzey Ormanları içerisine yerleştirildiğini
belirtmiştir. Dikkat edilmesi gerekenin; 2009
yılında da açıklandığı üzere, İstanbul’un doğal
kaynaklarıyla kendi kendine yetebilen bir kent
olarak mevcudiyetini devam ettirebilmesi için
halihazırdaki meskun alanın kuzey sınırının
üzerinde kalan bölgede yapılaşma yapılmaması
olduğunu sözlerine ekleyen Kahraman; yeni şehir,
3. Köprü ve benzeri projelerin hepsinin, İstanbul’un
tüm bu değerlerini kaybetmesine neden olacak
projeler olduğunu ve havaalanı için açıklanan
mevkiinin bu anlamda ilgili projelerle konumsal
ilişkisi açısından çok da şaşırtıcı olmadığını, ama
yer seçim kriterlerinin tekrardan sorgulanması
gerektiğini vurgulayarak sözlerini sonlandırmıştır.
NTV – 20.06.2012
NTV Haber Programı’na röportaj veren Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman, Taksim Cami
Projesi hakkında mahkemenin aldığı görüşü
değerlendirmiştir.
İdare Mahkemeleri’nin Bilirkişi raporlarının
aksine karar vermediklerinin bilindiğini belirterek
sözlerine başlayan Kahraman, gerçekleştirilmek
istenen projenin tarihi çevre ile uyumlu olmadığını
ve alanın kimliği ile örtüşmediğini belirtmiş, kararın
iptali için İstanbul Şubesi’nin Danıştay’a gideceğini
açıklamıştır.
CNNTürk – 25.06.2012
Cüneyt Özdemir’in hazırlayıp sunduğu 5N 1K
Programı’nda ele alınan Sevda Tepesi hakkında
fikirlerini paylaşmak üzere Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman canlı yayın konuğu olmuştur.
Sevda Tepesi’nin şu an özel mülkiyette içerisinde
kaldığı için kapalı bir yeşil alan olduğunu belirterek
sözlerine başlayan Kahraman, 2968 sayılı Boğaziçi
Kanunu’na bakıldığında yasanın bu alanların
kamusal fonksiyonları ile birlikte kullanılmaları
gerektiğinin altının çizildiğinin, bu nedenle de
alanın kapalı olmaması gerektiğini vurgulamıştır.
1984 yılında, Turgut Özal’ın başbakanlık
döneminde alanın satışının gerçekleştiğini
açıklayan Kahraman, aslında arazinin Kıbrıslılar
Yalısı’nın korusu olduğunu ve yalının arkasından
geçen Boğaz yolunun inşası sonrasında korunun
yalı ile ilişkisinin kesilmesinin ardından yalı
sahiplerince satıldığını açıklamıştır.
“Boğaziçi’nin alanının yapılaşmaya açılması ilk
olarak Turgut Özal döneminde gündeme gelmiş,
aynı talep 2006 yılındaki iktidar döneminde
tekrarlanmış ve günümüzde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın talebi ile tekrardan gündeme
alınmıştır” diyen Kahraman, bu taleplerin plan
çalışmaları ile uygulamaya geçilme çabasında
olunduğunu açıklamıştır. Yapılan açıklamalarda
yapı türünden bahsederken konut lafı kullanıldığını
ancak planda turizm tesis alanı olarak işlendiğini
belirten Kahraman, bu plan ve projelerin
66
gerçekleşmesi halinde, uygulayıcıların 2968 sayılı
Boğaziçi Kanunu kapsamında 1 yıldan 3 yıla kadar
ağır hapis cezası ile yargılanması demek olduğunu
açıklamıştır.
Boğaziçi alanında plan kabul sürecinin
detaylarına da değinen Kahraman, bölgenin
yapılaşmaya açılmasının diğer koru alanlarının
da korunamaması, yapılaşmaya açılması demek
olduğunu vurgulamış, kamuya artı değer olarak
yansıması beklenen yatırımların İstanbul’a eksi
değer olarak geri döneceğini belirterek sözlerini
sonlandırmıştır.
Bloomberg HT – 27.06.2012
Gülin Yıldırımkaya ile Gündem Programı’nda
Taksim’de inşa edilmek istenen cami hakkında
konuşmak üzere canlı yayın konuğu olan Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman, projenin mimarı
Ahmet Vefik Alp ile karşılıklı görüşlerini paylaşmıştır.
Sözlerine Meslek Odası olarak cami yapılmasına
karşı olunmadığını, Taksim gibi simgesel bir alanda
dini tesis fonksiyonu getirilmesine karşı olunduğunu
belirterek başlayan Kahraman; Taksim’i meydan
fonksiyonunu koruduğu müddetçe var olacak bir
alan olarak tanımlamıştır. Dini tesis projesinin yanı
sıra alanın trafiğe kapatılması ve yayalaştırılması
olarak lanse edilen projeye de değinen Kahraman,
işin aslında alanın araçlaştırılması olduğunu
belirtmiştir.
Getirilecek fonksiyonun ne olduğunun ya
da yapılacak yapının mimari üslubunun
eleştirilmesinin gerekli olmadığını, çünkü konun
amacından sapmaması, Taksim’in yeni bir
fonksiyonu üstlenecek kapasitesinin olmaması
ve meydan işlevini bölecek bir plan yaklaşımı
geliştirilmemesi gerektiğini belirterek sözlerini
sonlandırmıştır.
Temmuz, 2012
CNNTürk – 05.07.2012
Ne Oluyor? Programı’nda Şirin Payzın’ın canlı
yayın konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman, Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı
Mehmet Doğan, Üsküdar Belediye Başkanı
Mustafa Kara, Mimar Korhan Gümüş, Mimar Emre
Arolat ve Taç Vakfı Üyesi Dr. Mimar Sinan Genim
ile Üsküdar Çamlıca Tepesi’ne yapılacak camii
projesini tartışmıştır.
Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara; Çevre
67
ve Şehircilik Bakanı’nın camii projesini teklif
etmesiyle ilçe belediyesinin projeleri arasına
girdiğini belirtirken, ‘bu konunun 3 aylık bir geçmişi
olduğunu, caminin yapılacağı alanın ağaçlık alan
olmadığını, 250 bin metrekarelik boş alanın
sadece %6sına cami yapılacağını, caminin yanı
sıra turizm alanı ve kule alanı inşa edileceğini’
belirterek, bahsi geçen projeyi savunmuştur.
Mimar Korhan Gümüş ise fikir aşamasında ‘her türlü
fikre saygı duyduğunu ve konuşulup-tartışılması
gerektiğine inandığını’ belirtmiş, gerçekleştirilen
konuşmaların ‘fikir değil uygulama üzerinden
yürütüldüğüne’ dikkat çekerek demokratik
toplumda ‘ben yaptım oldu’ tavrının kabul
edilemeyeceğini, vurgulamıştır. Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman ise; tepede bulunan tv kuleleri
için 6 ay evvel İstanbul Büyükşehir Belediyesi
(İBB) tarafından bir fikir yarışması açıldığını ve
alanın sahip olduğu nitelikler neticesinde minimum
yapılaşma koşuluna bağlı kalmak suretiyle jüri
üyelerinin mesai harcadığını ve bu sırada cami
projesinin adının dahi anılmadığını önemle
vurgulamıştır. Mimar Emre Arolat da Kahraman ve
Gümüş’ün görüşlerine katılırken, ortak katılımın
sağlandığı bir yarışma ile karar verilmediğinin altını
çizmiştir.
Mimar Sinan Genim ise imar planının onay
safhasında duruma müdahale etmek gerektiğini,
imar planı kesinleştikten sonra karışılamayacağı
yönünde fikrini dile getirmiştir. Gümüş ise bu
noktada; Sultanahmet Camii gibi Çamlıca
Tepesi’nin de Osmanlı kültürüne mal olmuş, şiirlere
ve şarkılara konu edilmiş, kesinlikle boş alan olarak
sayılamayacak bir kültürel miras alanı olduğuna
değinmiştir.
Kahraman,
tartışmada
Sinan
taklidine
gelindiğinde bu geleneğin yıkılması gerektiğini
vurgulayıp, bir yandan da sayısal verilerle
konuşmanın gerekliliğini belirtmiş; Türkiye’de
350 kişiye 1 cami, 60 bin kişiye ise 1 hastane
düştüğünü hatırlatarak, devletin eğer kamu
yatırımı yapma niyeti bulunuyorsa bunun hizmet
amaçlı olması gerektiğini, kentte iz bırakmaya
yönelik girişimlerden itinayla uzak durulmasının
önemini belirtmiştir. Bunun yanı sıra konunun
cami karşıtlığı olarak görülmemesi gerektiğine de
özellikle değinen Kahraman, mevzunun ihtiyaca
yönelik kentsel donatı yapılıp-yapılmaması
olduğunu açıklayarak sözlerini sonlandırmıştır.
Ulusal Kanal – 16.07.2012 Ana Haber Bülteni’ne
röportaj veren Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar,
Unkapanı Köprüsü’nün de bakıma alınmasıyla
birlikte büyük bir soruna dönüşen İstanbul trafiğine
çözüm olarak 3. Köprü’yü gösteren İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın
kamuoyunu yanılttığını açıklamıştır. Bütüncül
bir perspektifle toplu ulaşıma yatırım yapılması
gerektiğini belirten Atlar, bütün alternatiflerin
birbirine eklemlenen bir sisteme dönüştürülmesi
gerektiğini belirterek görüşlerini belirtmiştir.
Eylül, 2012
Star TV – 01.09.2012
Öğleye Doğru Programı’nda yer alan Haliç Metro
Geçişi ile ilgili haberde; UNESCO’nun olumsuz
görüşü ile başlayan inşaatın durdurulduğu,
ardından eleştiriler doğrultusunda değiştirilen
projeyle bağlantılı olarak inşaat çalışmalarının
tekrar başlatıldığı ve sürecin tam hız devam
ettiği
belirtilmiş,
köprünün
oturtulacağı
kazıkların sabitlenmesinin ardından iskeletinin
yerleştirileceği, yeni köprünün yüksekliğinin
65m olduğu açıklanmış ve konu hakkında eski
Şube Başkanımız Pelin Pınar Özden ile röportaj
yapılmıştır. Özden yapılan röportajda, yeni
köprünün heybetiyle tüm silueti etkileyeceğini
vurgulamıştır.
Show TV – 02.09.2012
Akşam Haberleri’nde Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın röportajı yayınlanmıştır. Haydarpaşa
Garı’nda yaşanan yangın üzerinden geçen 2 yıla
rağmen restorasyonunun yapılmamış olmasından
dolayı tarihi binanın çürüme tehlikesiyle karşı
karşıya kaldığına dikkat çekilen haberde
Kahraman’ın, Haydarpaşa’daki akıl almaz ihtimalin
otel projesine bağlı olduğuna dair görüşleri
paylaşılmıştır.
SkyTürk 360 – 03.09.2012
Caner Karaer’in sunduğu Bu Sabah Programı’nda
İstanbul’un simgelerinden biri olan Haydarpaşa
Garı’nın çürüme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı
gündeme gelmiştir. Yapılan izolasyonun deniz
ve yağmur suyunun etkileri karşısında yetersiz
kaldığı belirtilmiş, binanın taşıyıcılarının çürümeye
başladığı iddia edilmiştir. Uzmanların da görüşlerine
yer verilen haberde; yapılan ilk hatanın çıkan
yangına deniz suyu ile müdahale edilmesi olarak
belirtilmiş, ardından geçici izolasyon yapılarak
ahşap binanın korunmasında hataların devam
ettiği kaydedilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman konu hakkında, yetkililerin öngördüğü
fonksiyon değişikliğinin kamuoyu nezdinde
kabul görmesi için binanın bilerek köhnemeye
bırakıldığına dair görüşlerini paylaşmıştır.
Ekim, 2012
İMC TV – 03.10.2012
Yeşil Bülten Programı’na konuk olan Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman, Taksim Meydanı
Yayalaştırma Projesi hakkında Şubemiz görüşlerini
paylaşmış, projenin eleştirisini yapmıştır.
Açık Radyo - 10.10.2012
Kentsel Dönüşümün konuşulduğu programa
canlı telefon bağlantısıyla katılan Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman, yönetim tarafından
gerçekleştirilen dönüşüm projelerinden geniş bir
yelpazede -Taksim Yayalaştırma Projesi’nden konut
alanlarına- bahsetmiş, konuyla ilgili görüşlerini
bildirmiştir.
Hayat TV – 10.10.2012
Gece Haberleri ‘ne canlı yayın konuğu olarak
katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman;
Büyükşehir Belediyeleri Kanun Değişikliği
hakkında Odamız görüşlerini paylaşmış, ilgi
kanun üzerinden Odamızın açmış olduğu davayı
hatırlatmıştır.
Alman ARND TV – 11.10.2012
Kanalın İstanbul konulu özel dosyası için
röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman; İstanbul’un yapılaşması, İstanbul’da
kentsel planlama, kentsel dönüşüm ve rant
üzerinden mevcut duruma dair bilgilendirme
gerçekleştirmiştir.
Ulusal Kanal – 15.10.2012
Gün ortası Haber Programı’nda canlı yayın
konuğu olarak Şube Sekreterimiz Akif Burak
Atlar katılmıştır. Programda 14 Ekim günü Taksim
Yayalaştırma Projesi’ne yönelik gerçekleştirilen
‘Taksim İçin Taksim’deyiz’ eyleminden bahsedilmiş,
uygulamasına başlanan inşai faaliyetler AKP’nin
arapsaçına dönen projesi olarak tanımlanmış
ve konu hakkında Atlar’ın görüşleri alınmıştır.
Atlar; Taksim Meydanı’nın bir kentsel simge
68
olduğunu, yapılacak projelerin toplumun isteği
ve fikri doğrultusunda, özenle hazırlanması
gerektiğini vurgulamış, söz konusu projenin tüm
itirazlara rağmen uygulamasına devam edildiği
takdirde ortaya çıkan sonucun yaya odaklı bir
proje olmayacağına ve yaşanan süreçle alanın
kamusallığını yitireceğine özellikle değinmiştir.
Show TV – 08.11.2012
Ali Kırca’nın sunduğu Sıcak Gündem Programı’na
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman röportaj
vermiştir. Haberde Taksim Meydanı uygulamaları
için Cumhuriyet Caddesi’nin trafiğe ve yaya
erişimine kapatılmasının vatandaşa yaşattığı
sıkıntının yanı sıra Topçu Kışlası’nın kamuya
açıklanan detaylarına değinilmiş ve konu hakkında
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri
alınmıştır. Kahraman, “Mevcutta var olanların
yenisini, boş alanlarda yapmak istiyoruz? Niye boş
alanları koruyamıyoruz? Neden inşaat yapmaya
bu kadar meraklı bir toplum haline geldik?” sözleri
ile eleştirilerini dile getirmiştir.
Kanal D – 09.11.2012
Mehmet Ali Birand ile Ana Haber Bülteni’nde
detayları belli olan Taksim Topçu Kışlası’na dair
haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
röportajına yer vermiştir. Gezi Parkı’nı Beyoğlu’nun
merkezindeki tek yeşil alan olarak tanımlayan
Kahraman, park alanında planlanan yapılaşmanın
geri dönüşü olmayan bir uygulama olduğuna dair
görüşlerini bildirmiştir. Bunun yanı sıra yapılan
programda ‘Topçu Kışlası’nın projesi net değil’
açıklamasında bulunan İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın, gene de
İstanbullulardan bu konuda destek beklediğine
dair sözlerine yer verilmiştir.
Kanal A – 09.11.2012
Ana Haber’e röportaj veren Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman, Gezi Parkı’na kışla yapılmasının
bu büyüklükte bir kamusal alanın kaybedilmesi
demek olduğunu belirtmiş ve kentin her noktasında
olabilecek alelade bir fonksiyonun İstanbul’un kalbi
Taksim’e getirmenin ne kadar doğru bir karar
olduğunu sorgulayarak yapılmak istenen projeye
dair eleştirilerini dile getirmiş, alanın park alanı
olarak korunmasının gerekliliğini hatırlatmıştır.
Kanal D – 09.11.2012
İrfan Değirmenci ile Günaydın Programı’nda
69
‘hepimiz buz patenine başlıyoruz’ cümlesiyle
duyurulan Taksim Topçu Kışlası’nın detaylarına dair
haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
konuyla ilgili röportajına yer verilmiştir. Kahraman,
“İstanbul’da Taksim Meydanı’na belki de fonksiyon
olarak getirebileceğiniz en düşünülmez fonksiyon
buz pisti. Kentin her yerinde olabilir. Biz ne yazık ki
bunu getirip, kentin kalbine yerleştiriyoruz. Burası
Beyoğlu’nun tek yeşil alanı ve bu proje sebebiyle
onarılamaz bir şekilde tahrip etmiş olacağız.”
sözleriyle projeye dair çekincelerini belirtmiştir.
Kanal D – 09.11.2012
Şule Zeybek ile Gün Arası Programı’nda Topçu
Kışlası’nın inşası ve avlusunun buz pisti olarak
kullanılmasına dair Koruma Kurulu’ndan onay
bekleyen proje hakkındaki haberde Şube Yönetim
Kurulu Başkanımız Tayfun Kahraman’ın projeye
dair eleştirilerine yer verilmiştir.
Habertürk – 13.11.2012
Didem Arslan Yılmaz’la Güne Bakış Programı’nda
“Maslak 1453 adı altında yapılanlar kent
suçudur” başlıklı Şubemiz basın açıklaması konu
edilmiş, Başkanımız Tayfun Kahraman’ın canlı
yayın konuğu olarak katıldığı programda kendisi
konuyla ilgili görüşlerini paylaşmıştır. Ağaoğlu’nun
Orman Bakanlığı ile kullanım sözleşmesinin iptal
edilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiren
Kahraman, Fatih Ormanı’nın Ağaoğlu’nun
projesinde hak sahibi olanların arka bahçesi
olarak kullanılma riskinin ortadan kalktığını dile
getirmiş, sonraki adım olarak Fatih Ormanı’nın
tamamının bilabedel kamunun kullanımına
açılmasının ve özlemi duyulan yeşil alan olmasının
beklendiğini sözlerine eklemiştir. 1453 projesi
hakkında Kahraman, İstanbul’un orman alanlarını
korumamız gerekirken böyle bir yapılaşma ve
ayrıcalıklı imar haklarının verilmemesi gerektiğini
savunmuştur.
Bugün TV – 16.11.2012
Bugün Haber Programı’nda yayınlanan röportajda
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün
Çamlıca Camii hakkında değerlendirmelerine yer
verilmiştir. Akgün röportajında; cami için yapılan
mimari tasarım yarışmasında birinci seçilememiş
olmasının manidar olduğunu belirtirken, Çamlıca
Tepesi’nin etrafında 14 adet cami bulunduğunu
hatırlatmış ve istatistiksel veriler doğrultusunda
bölgenin cami ihtiyacı olmadığını dile getirmiştir.
Kentin bütününü etkileyecek bu ve buna benzer
kararların kapalı kapılar arkasında veriliyor
olmasına da değinen Akgün, sonuçlardan gene
etkilenecek olanların İstanbullular olduğunu
önemle vurgulamıştır.
Kanaltürk – 16.11.2012
Ana Haber Bülteni’nde yayınlanan haber
dosyasında mimari projesinin detayları açıklanan
Çamlıca Camii hakkında Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Gürkan Akgün ile röportaj yayınlanmıştır.
Yapılan haberde Üsküdar halkının mevzu bölgenin
yeşil alan olarak kalmasına dair taleplerine
değinilirken, Üsküdar Belediye Başkanı’nın
2013 yılının ortalarında cami inşaatının
tamamlanacağına yönelik açıklamaları dikkat
çekmiştir. Akgün ise Çamlıca Tepesi’nin bir sit alanı
olduğunu hatırlatmış ve İstanbul kenti hakkında
İstanbullulara bildirilmeden verilen kararların
kente olumsuz yansımalarının kaçınılmaz olduğunu
belirtmiştir.
Kanal D – 23.11.2012
32. Gün Programı’na Çamlıca Tepesi’ne dair
görüşlerini bildirmek üzere Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman ile Üsküdar Belediye Başkanı
Mustafa Kara, Sanat Tarihçisi Süleyman Faruk,
Mimar Mehmet İşçi ve Mimar Doğan Tekeli
konuk olmuştur. Çamlıca Tepesi’nde yapılması
planlanan cami için açılan yarışma sonucunda
birinci seçilmeyip, iki ekibin ikinci seçilmesiyle
tekrardan hararetlenen cami tartışması program
konusu olmuştur. Üsküdar Belediye Başkanı Kara;
proje hakkında düzeltme yapmak gerektiğine
dikkat çekerek, Çamlıca’daki bütün yeşil alanın
kullanılmayacağını ve tepenin sadece çok küçük
bir bölümünün cami inşası için ayrılacağını ifade
etmiş, bu durumun bahsedildiği gibi Başbakan
Erdoğan tarafından bildirilmediğini ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın bürokratları tarafından
kendisine iletildiğini açıklamış, bahsi geçen planın
Ankara’da hazırlandığını sözlerine eklemiştir. Bunun
yanı sıra Kara, mevzu edilen yarışmanın “İstanbul
Cami ve Eğitim-Kültür Hizmet Birimleri Yaptırma
ve Yaşatma Derneği” tarafından yapıldığını
açıklarken, günümüze kadar camilerin yapım
işlerinin finansmanının aynı dernek tarafından
hayır işi olarak üstlenildiğini hatırlatmıştır.
Mimar Mehmet İşçi ise cami yapılmasından taraf
olduğunu belirtmekle birlikte, camilerin cemaati
bir araya getirmek üzere yapıldığını ancak bu
cami ile kamuoyunun ikiye ayrıldığını belirterek
sözlerine başlamış, bu noktadan hareketle
uygulama mantığının ve biçiminin sıkıntılı
olduğunu dile getirmiştir. Sanat tarihçisi Süleyman
Faruk; tartışmaya başlamadan evvel inşa edilecek
yapının İstanbul siluetine etkisinin nasıl olacağını
sormak gerektiğini belirtmiş, kimsenin önceden
gecekondular hakkında kaygısı olmadığını ancak
cami projesi ortaya çıkınca farklı grupların yeşil
alan, siluet vs. üzerinden kaygılarını dile getirmeye
başladığını belirtmiştir.
Konu hakkında Doğan Tekeli; İstanbul’a gelen
ziyaretçilerin Avrupa yakasına baktıklarında
karşılaştıkları camilerin her birinin bir padişah
tarafından yapıldığını gördüklerine dikkat çekerek,
Anadolu yakasına baktıklarında gördükleri siluetin
kimin tarafından yapıldığını algılamakta sorun
yaşayacaklarını belirtmiş, söz konusu projenin
Sultanahmet Camii’ne (selatin camilerine)
öykünen mimarisini esprili bir dille eleştirmiş
ve çağını ifade eden bir yapı olması gerektiğine
vurgu yapmıştır. Kamuoyuna yansıyan projenin
etik olarak hatalı olduğuna da değinen Tekeli,
cesaretinden dolayı proje mimarlarını kutladığını
ifade etmiştir. Bunun yanı sıra yarışmaya gidilme
ve projelerin derecelendirilmesinde sıkıntılı bir
sürecin olduğuna değinen Kuban; jürinin görevden
kaçarak işini yapmadığını, iki çizimin ikincilik
alması ve ikincilik alan çizimlerden birinin modern
diğerinin ise klasik olması ile açıklamış, jürinin
seçim işini derneğe bıraktığını belirtmiştir.
Şube Başkanımız Kahraman ise, yarışmanın
kamuoyu baskısı ile düzenlendiğine değinerek
sözlerine başlamıştır. Tartışmanın geldiği noktanın
cami isteyenler ve istemeyenlere indirgenmemesi,
doğal ve tarihi sit alanlarında hiçbir yapılaşmaya
gidilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Geçtiğimiz
yıllarda televizyon anten kulelerini birleştirilmek
amacıyla yapılan yarışmayı hatırlatan Kahraman,
jüri ekibinde Odamızın ve diğer meslek odalarının
üyelerinin bulunarak yarışmaya destek verdiğini
hatırlatmış, ancak cami tasarımını belirlemek
için düzenlenen yarışmada meslek odalarının
temsiliyetinin gerçekleştirilemediğine değinerek
70
yarışmanın işleyiş biçiminin Kamu İhale Kanunu’na
aykırı olduğunu belirtmiş ve başvurulara getirilen
“Türk-İslam sentezini yansıtma” koşulunun
yarışmanın doğasına aykırı olduğunu açıklamıştır.
Bloomberg HT – 26.11.2012
Polemik Programı’na Çamlıca Tepesi’ne inşa
edilmesi öngörülen cami ve tasarım yarışması
hakkında görüş bildirmek üzere mimar Sinan
Genim ile Şube Başkanımız Tayfun Kahraman
canlı yayın konuğu olmuştur.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
açıklamasına istinaden Çamlıca Camii “Ak Cami”
gibi olmalı mı sorusu ile başlayan tartışmada,
Şehir Plancıları Odası’nın konuya dair görüşlerini
açıklamak üzere konuk olan Kahraman, Odamızın
muhalif imajının yanlış algılama sonucu oluştuğunu
belirterek sözlerine başlamıştır. Alanda herhangi
bir yapının olmaması gerektiğinin özellikle altını
çizen Kahraman, sit alanı olmasının beraberinde
gelen yasaklara dayanarak bu alanda ‘cami
yapımı’na itiraz edildiğini belirtmiş ve İstanbul
siluetinin de mevcut yasaklar üzerinden konu
ile alakalı olduğunu açıklamıştır. İstenilen
her yerde istenilen her inşaatın yapılması
mantığından uzaklaşılması ve bilimin, analizlerin,
verilerin gösterge tutulup kararlar alınmasının
gerekliliğine değinen Kahraman, karşı çıkışın
dini tesis yapımı ile ilgisinin olmadığını belirterek
sözlerini sonlandırmıştır. Cami inşasından yola
çıkılarak Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilen
uygulamalar ve öngörülen cami projesi hakkında
da fikirlerini paylaşan Kahraman, yapılan inşaat
faaliyetleri ile savunulan yayalaştırma projesinin
gerçekleştirilmesine imkan olmadığını belirterek
görüşlerini bildirmiştir.
ATV – 28.11.2012
Haber Gündem Programı’nda İspanya gezisi
dönüşünde Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın uçakta
yaptığı “Cami, Taksim Meydanı’ndaki anıtın hemen
yanında inşa edilecek” açıklaması ardından
tekrar gündemde en üst seviyeye taşınan
Taksim Camii tartışmalarına istinaden Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerinin
alındığı röportaj yayınlanmıştır. Tayfun Kahraman,
Taksim Meydanı’nın 19. yy’da ortaya çıkmış
bir kent dokusuna sahip olduğunu belirtmiş ve
yapılması istenen inşaatın mevcut dokuyu tahrip
71
edeceğine dair Odamız endişelerini dile getirmiştir.
Kahraman, Tartışmanın Beyoğlu’nda cami ihtiyacı
olup-olmadığından değil, Taksim Meydanı’nın
kimliği üzerinden ele alınmasının gerekliliğini
hatırlatmıştır.
Bir başka gündem maddesi olarak “Boğaziçi imara
açılacak mı?” sorusu üzerine Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın kesinlikle böyle
bir düzenleme olmadığını açıklarken kendisine
konu hakkında taleplerin ulaştığını dile getirmesi
üzerine, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman
Sevda Tepesi’ne dair alınan kararla birlikte tüm
büyük ölçekli mülk sahiplerinin villalar yapmak için
taleplerini dile getirmeye başladığını ve bu haberin
gerçek bir yasaya dönüşmemesini umduğunu
belirtmiştir.
CNN Türk – 28.11.2012
Bugün Programı’na Şube Yönetim Kurulu üyemiz
Gürkan Akgün canlı yayın konuğu olarak katılmış ve
Boğaziçi’nin imara açılmasına yönelik yasa tasarısı
hakkında görüşlerini paylaşmıştır. Yapı Denetim
Kanunu ve ona bağlı yasalara dair değişiklikleri
içeren paketin ‘torba yasa’ olarak anıldığı ile
sözlerine başlayan Akgün, taslağın yayınlanan ilk
halinde Boğaziçi’ne dair bir değişiklik içermediğini
açıklamıştır. Boğaziçi alanının yanı sıra İstanbul
genelinde planlama disiplinine yönelik bir karmaşa
olduğunu belirtmiş ve özellikle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın kurulması ile bu düzensizliğe
sınırsız yetki sahipliliğinin de eklendiğinin altını
çizmiştir. Akgün, Bakanlıktan da gelen açıklamaya
dayanarak Boğaziçi sınırları içerisinde şimdilik yeni
bir yapılaşma durumu öngörülmediğini sözlerine
ekleyen görüşlerini bildirmiştir.
Aralık, 2012
BBC News Türkçe – 21.12.2012
Ana haberlerde yayınlanan röportajda Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman Taksim Meydanı
uygulamaları hakkında görüş bildirmiştir.
Ocak, 2013
SkyTürk - 18.01.2013
Haber Bülteni’ne konuk olan Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar; Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın
koruma kurulunun Topçu Kışlası’nın inşasını
retdetmesi üzerine yaptığı açıklamasına istinaden
görüşlerini paylaşmıştır.
NTV - 18.01.2012
Ana Haber Bülteni’nde röportajı yayınlanan Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar; Taksim Topçu
Kışlası’nın inşası hakkında görüşlerini paylaşmış
ve R. Tayyip Erdoğan’ın koruma kurulunun
kararı üzerine yaptığı basın açıklamasını
değerlendirmiştir.
Ulusal Kanal - 24.01.2013
Haber Merkezi Programı’nda canlı yayın konuğu
olarak katılan Şube Sekreterimiz Akif Burak
Atlar Galatasaray Üniversitesi’nde yaşanan
yangın üzerine Şubemiz görüşlerini paylaşmıştır.
İstanbul’da bulunan tarihi eserlerin günümüze
kadar devamlılığı sağlandığı için şanslı olunduğunu
belirtip, gelecek nesillere aktarmanın da bir
o kadar önemli olduğunu vurgulayan Atlar;
Osmanlı Ermenilerinden Baylan ailesinin el
işçiliği ürünü olan Galatasaray Üniversitesi’nin
tarihi binasında yaşanan yangınının akıllara ister
istemez Haydarpaşa yangınını getirdiğini ve
kamuoyunda ‘turizm alanına mı dönüştürülecek’
endişesinin oluştuğuna da değinmiştir. Son 10
yılda kamu mülklerinin yapılan plan değişiklikleri
ile elden çıkarıldığını hatırlatan Atlar; Galatasaray
camiasının köklü yapısı ve olay itibariyle başlatılan
sahip çıkma refleksi neticesinde bu yapı bazında bir
fonksiyon değişikliğine müsaade edilmeyeceğine
dair öngörülerini paylaşmıştır. Atlar; yangının
insan odaklı bir afet olduğunu ve her türlü yapıda
yaşanabileceğini, neden çıktığından ziyade
çıktıktan sonra ne kadar kısa zamanda ve ne
şekilde müdahale edilmesi gerektiğini sorgulamak
ve ders çıkarmak gerektiğini vurgulayarak
sözlerine son vermiştir.
Şubat, 2013
NTV - 04.02.2013
Gece Bülteni’nde Gezi Parkı’na inşa edilmesi
planlanan Topçu Kışlası’nın inşası hakkında R.
Tayyip Erdoğan’ın “retdi retdediyoruz” açıklaması
üzerine röportaj veren Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman; kışlanın koruma ilkeleri açısından
yıkımının ne kadar hatalı ise yapımının da bir o
kadar hatalı olduğunu dile getirmiştir.
Bengü Türk TV - 05.02.2013
Ana Haber Bülteni’nde röportajı yayınlanan Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar; Taksim Meydanı
düzenlemesi kapsamında Gezi Parkı’nın sınırları
içerisinde tekrar inşa edilmek istenen Topçu
Kışlası’na dair görüşlerini paylaşmıştır.
Nisan, 2013
Show TV - 18.04.2013
Ali Kırca ile Ana Haber’de Başbakan R. Tayyip
Erdoğan’ın İstanbul’un siluetini bozan kulelere
ilişkin eleştirilerine yer verilmiş ve konu hakkında
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine
başvurulmuştur. Kahraman konu ile ilgili olarak;
2007 yılında söz konusu gökdelenlerin yer
aldığı alanda imar planı değişikliği yapıldığını
hatırlatmış ve o tarihlerde bunu önlemenin fırsatı
olduğunu hatırlatmış, özel mülke konu olan
kulelerin yansıra kamu mülkünde inşası devam
ve Tarihi Yarımada’nın siluetini başka bir açıdan
bozan metro geçiş köprüsü hakkında da bir şey
yapılmadığına sözlerine ekleyerek konuya farklı bir
bakış açısı getirmiştir.
Mayıs, 2013
Meltem TV– 16.05.2013
Ana Haber Bülteni’nde de yer alan Galataport
ihalesi detaylarıyla açıklanmış, Şubemizin mevcut
davasına değinilmiştir.
Kanal B – 29.05.2013
Ana Haber Bülteni’nde de ele alınana Gezi Parkı
ve Topçu Kışlası projesi hakkında uzmanların
görüşlerine yer verilirken, Şubemizin Taksim
Yayalaştırma Projesine açtığı dava gündeme
getirilmiştir.
Halk TV – 28.05.2013
Aydoğan Kılınç’la Haber Kanalı’nda Taksim
Yayalaştırma Projesi kapsamına Gezi Parkı’na
yapılmak istenen Topçu Kışlası haberleştirilmiş,
konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif Burak
Atlar’ın görüşlerine başvurulmuştur.
Show TV – 29.05.2013
Ali Kırca ile Ana Haber programında Başbakanlık
Ofisi yanında bulunan Beşiktaş Vapur İskelesi’nin
özelleştirileceği duyumları haberleştirilmiş, konu
hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşlerine başvurulmuştur.
FOX – 31.05.2013
Nazlı Tolga ile FOX Ana Haber’de Şubemiz
tarafında Taksim Yayalaştırma Projesi’nin
yargıya taşınmasının ardından mahkeme bilirkişi
72
raporunda AVM için olumsuz kararı verdiği bilgisi
paylaşılmıştır.
SkyTürk 360 – 31.05.2013
Analiz 360 programında da yer alan, Taksim
Yayalaştırma projesi kapsamında yapılmak
istenen AVM projesine Radikal’de yayınlanan
haber doğrultusunda bilirkişinin olumsuz yönde
rapor verdiği konu edilmiş, Şubemizin projeye
açtığı dava gündeme getirilmiştir.
Haziran, 2013
05.06.2013 - 06.06.2013
Gezi Parkı olayları sırasında Başbakan Vekili
Bülent Arınç ile görüşmede Taksim Dayanışması’nı
temsil eden heyetin içerisinde yer alan Şube
Başkanımızın görüşme öncesinde ve sonrasında
verdiği demeçler ve Taksim Dayanışması’nın 7
talebi hakkında haber tüm yurtta gösterilmiştir.
Görüntülere ilişkin programlar ise aşağıda sırayla
verilmiştir.
•
A Haber - A3 / Bugün
•
Bloomberg HT - Saat Başı
•
CNBC-e - Piyasa Ekranı
•
CNNTürk - Bugün 12:00
•
CNNTürk - Günlük
•
FOX - FOX Ana Haber
•
Habertürk - Gün Ortası
•
Kanal 7 - Ana Haber Bülteni
•
Kanal A - Haberler
•
Kanal A - Son 24 Saat
•
Kanal B - Haber
•
Kanal B - Güncel
•
Meltem TV - Ana Haber Bülteni
•
NTV - Öğle Bülteni
•
NTV - Günün İçinden
•
Olay TV - Ana Haber
•
SkyTürk 360 - Haber
•
Star TV - Ana Haber Bülteni
•
TGRT Haber - Günün İçinden
•
TRT 1 - Habere Doğru
•
TRT Haber - Haber
•
TV 8 - Kaan Yakuphan’la Ana Haber
•
Ülke TV - Haber 15
•
Ülke TV - Ülkede Bugün
•
73
A Haber - A1 / Bu Sabah
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
ATV - Kahvaltı Haberleri
Beyaz TV - Uyan Türkiyem
Bllomberg HT - İlk Söz
CNBC-e - Geri Sayım
A Haber - A1 / Bu Sabah
CNNTürk - Güne Merhaba
FOX - FOX Gece
Kanal 24 - Haber 01
NTV - Sosyal TV
SkyTürk 360 - Haber
STV Haber - Merhaba Yenigün
TRT Haber - Haber
TRT Türk - Türkiye’de Sabah
Ülke TV - Haber
Ülke TV - Erken Gündem
Kanal 24 - Sansürsüz ,
14.06.2013
Başbakan Vekili ile görüşmenin ardından da
insanların sokaklarda durmaya devam etmesi ve
olayların Gezi Parkı’nı aşıp tüm Türkiye geneline
yayılmasının beraberinde bir grup sanatçı Fas
seyahatinden dönen Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ile görüşme talebinde bulunmuş ve grup
Taksim Dayanışması temsilcilerinin de kendilerine
katılmasını istemiştir. Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da katıldığı görüşmenin ardından
toplantının detaylarını aktarmış ve görüntüler
ulusal medyanın nereteyse tamamına servis
edilmiştir. Bu görüntüleri yayınlayan programlar
ise aşağıda sırayla verilmiştir.
•
A Haber - A1 / Bu Sabah
•
CNNTürk - Gece Haberleri
•
HaberTürk - Haber 04
•
Kanal 24 - Canlı Yayın
•
Kanal B - Canlı Yayın
•
Kanaltürk - Her Sabah
•
NTV - Haber
•
NTV - Öğle Bülteni
•
Show TV - Ali Kırca Ana Haber
•
STV Haber - Merhaba Yenigün
•
TRT Haber - Canlı Yayın
•
TRT Haber - Haber
•
Ülke TV - Ülke’de Bu Sabah
•
Ulusal Kanal - Özel Yayın
•
Kanal B – 18.09.2013
Haber programında Gezi Parkı eylemlerinde
sırasında Taksim Dayanışması adına Başbakanla
görüşen heyetten 6 kişinin ifadesinin alınması için
soruşturmayı sürdüren Savcının verdiği talimat
konu edilmiştir, ismi geçen 6 kişi arasında Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman da yer almaktadır.
•
Kanal D – 18.09.2013
Kanal D Haber’de İstanbul Emniyet Genel
Müdürlüğü’nün 164 polis hakkında orantısız
güç soruşturması açtığı belirtilmiş, Başbakan ile
görüşen ve aralarında Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da yer aldığı heyetin Savcı tarafından
ifade vermek üzere talimat çıkartıldığı belirtilirken
DİSK Genel Başkanı Kani Beko’da olayı gözdağı
olarak yorumlamıştır.
•
Kanal B – 18.09.2013
Haber programında da içerisinde Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da yer aldığı
Taksim Dayanışması heyetinin ifade vermesine
yönelik talimat konu edilmiş, detaylar için DİSK
Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ile yapılan
röportaj verilmiştir.
•
Kanal D – 19.09.2013
İrfan Değirmenci ile Günaydın programında
da Şube Başkanımız’ın da yer aldığı Taksim
Dayanışması heyetinin ifadeye çağırılması konu
edilmiş, DİSK Genel Başkanı Kani Beko ile yapılan
röportaja yer verilmiştir.
•
CNNTürk – 19.09.2013
Güne Merhaba programında İstanbul’daki
yapılaşma konu edilmiş, Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Çare Olgun Çalışkan ile yapılan röportaja
yer verilmiştir.
•
Kanal B – 19.09.2013
Güne Bakış programında da Gezi Parkı eylemleri
kapsamında soruşturmayı yöneten Savcı
tarafından Taksim Dayanışması heyetinden
ifadesinin alınması istenen 6 kişiden ve içlerinde
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da
bulunduğundan bahsedilmiştir.
•
Kanal B – 19.09.2013
Söz İstanbul’da programında da Şube Başkanımız’ın
da yer aldığı Taksim Dayanışması heyetinin ifadeye
çağırılması konu edilmiş, Dayanışma üyesi Cem
Tüzün ile yapılan röportaja yer verilmiştir.
•
Kanaltürk – 20.12.2013
Ana Haber Bülteninde yer alan yolsuzluk haberinde
rüşvet operasyonunun Fatih Belediyesi ile Kültür
Varlıklarını Koruma bölge kurullarını da kapsaması
sonucunda eski Şube Başkanımız Doç. Dr. Pelin
Pınar Özden’in görüşlerine yer verilmiştir.
•
Bugün TV – 20.12.2013
Haber Programında da yer alan yolsuzluk
haberinde rüşvet operasyonunun Fatih Belediyesi
ile Kültür Varlıklarını Koruma bölge kurullarını da
kapsaması üzere eski Şube Başkanımız Doç. Dr.
Pelin Pınar Özden’in konu hakkındaki görüşlerine
yer verilmiştir.
BEYOĞLU İMAR PLANI İPTALİ
28.12.2013 Taraf Gazetesinde de Odamızın
dava konusu ettiği Park Otelin hizmet vermeye
başladıktan sonra ilgili mahkeme tarafından
yürütmeyi durdurma kararı verildiği haber konusu
haline getirilmiştir.
28.12.2013 Vatan Gazetesinde de Odamızın
açtığı dava sonucunda mahkemenin Park Otel
hakkında vermiş olduğu yürütmeyi durdurma
kararı haber dosyasına dönüştürülmüştür.
28.12.2013 Yurt Gazetesinde Odamızın da dava
konusu haline getirdiği, ancak Bakırköy Belediyesi
tarafından açılan dava sonucu hakkında yürütmeyi
durdurma kararı verilen Ağaoğlu İnşaat tarafından
yürütülen Bakırköy 46 projesi haber konusu
yapılmıştır.
29.12.2013 Cumhuriyet Gazetesinde de “Park
Otel’e yine durdurma” başlığı ile verilen haberde
Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı
hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından
verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu
yapılmıştır.
29.12.2013 Yurt Gazetesinde de “Park Otel’e
yine durdurma” başlığı ile verilen haberde
Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı
hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından
verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu
yapılmıştır.
30.12.2013 Bizim Anadolu Gazetesinde de “Park
Otel’e yine durdurma” başlığı ile verilen haberde
74
Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı
hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından
verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu
yapılmıştır.
30.12.2013 İstiklal Gazetesinde de “Park
Otel’e yine durdurma” başlığı ile verilen haberde
Odamız tarafından açılan ve inşaat bitip yapı
hizmete girdikten sonra ilgili mahkeme tarafından
verilen yürütmeyi durdurma kararı haber konusu
yapılmıştır.
28.12.2013 Sol Gazetesinde yer verilen haberde
“Biten otele Danıştay ‘dur’ dedi” başlığıyla
Gümüşsuyu’nda inşaatı tamamlanan Park Otel
olarak bilinen yapının tarihi doku ve siluete aykırı
yapılaşması nedeniyle Odamız tarafından dava
konusu haline getirilişi ve inşaatı tamamlanıp
hizmet vermeye başlayan yapı hakkında ilgili
mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiği
bilgisi paylaşılmıştır.
28.12.2013 Sözcü Gazetesinde de yer alan
haberde Park Otel hakkında Odamızın açmış
olduğu dava sonucunda mahkemenin aldığı
yürütmeyi durdurma kararı konu edilmiş, yapının
hizmet vermeye başladığı belirtilmiştir. 4.1.2. Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu, Kentsel
Dönüşüm, Doğal Sit Alanları
Haziran ayında yayınlanan Fortune Türkiye
Dergisi’nde “Kentsel Dönüşüme uyarı ve
çözümler” başlığı ile yer verilen haber dosyasında
İTÜ Maden Fak. Jeoloji Mühendisliği Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, SİNPAŞ GYO Yönetim
Kurulu Başkanı Faruk Çelik, Ekonomist Dr.
Can Fuat Gürlesel ve Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’la beraber bir söyleşi gerçekleştirilmiş
ve “yaşanılabilir kentler için kentsel dönüşüm”
hakkındaki görüşleri paylaşılmıştır.
21.11.2012 – Habertürk Gazetesi
Haziran 2013 – Fortune
75
Bloomberg HT – 07 Mart 2012
Gülin Yıldırımkaya ile Gündem Programı’na konuk
olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman ile İ.Ü. Müh.
Fak. Öğr. Gör. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu; İstanbul’da
kentsel dönüşüm ve öncelikle değerlendirilmesi
gereken alanlar hakkında konuştular.
İstanbul ilçelerinden Avcılar, Pendik, Ümraniye ve
Zeytinburnu’nun 2012 Mayıs ve Nisan aylarında
başlamak üzere kentsel dönüşüm uygulama
alanlarından ilki olacağının açıklanması ile
uzmanlar; riskli alanların tanımı, kentsel dönüşüm
uygulamalarında uygulanacak yöntem, kaçak
yapılaşma ve deprem gerçeği hakkında fikirlerini
paylaştı.
Kentsel dönüşümün gerekliliği ile sözlerine
başlayan Gündoğdu, 7 üzerinde deprem beklenen
Marmara Bölgesi’nde, kurallara bağlı olarak
hayata geçirilmesinin bir ihtiyaç olduğunun altını
çizmiştir. İlk etapta ele alınacak ilçelerden Avcılar’ın,
hem 1999 depreminde yaşanan kayıplar hem
de jeolojik açıdan problemli bir zemine sahip
olmasından dolayı ilk uygulama alanı olarak
değerlendirilmesinin doğru olduğunu belirtirken,
Zeytinburnu ilçesinin ise önceden başlanmış ama
tamamlanamamış bir kentsel dönüşüm süreci ve
gene zemin problemi olmasıyla bağlantılı olarak bu
ilçenin de ilk etap içerisinde yer almasının doğru
olduğunu dile getiren Gündoğdu, Ümraniye ve
Pendik ilçelerinin diğer ilçelerden farklı özelliklere
sahip olmamasından dolayı neden listeye
alındıklarına dair fikir yürütemediğini belirtmiştir.
Ayrıca kentsel dönüşüm sürecini yürütmek için
gerekli olan yasal belirleyicilerin henüz olmadığına
değinen Gündoğdu, hazırlanan yasa tasarısının
2003-2004 yıllarında TMMOB’nin ilgili bütün
birimlerinin katılımı ile hazırlanan ortak fikir ürünü
metin ile yasa tasarısının benzerlik göstermediğine
de değinmiştir.
Yaşanan Van depremi ile deprem haritasının
değiştiğine de değinen Gündoğdu, önceden 1.
derece riskli olarak belirlenen bir alanın 2. dereceye
yükselmesi ile alanda yapılacak yapı biçiminin
de doğru orantılı olarak değişeceğini belirtmiştir.
Ümraniye ve Pendik’in ilk uygulama alanları
arasına girmesini sağlayan nedenler arasında bu
alanlardaki çarpık yapılaşmayı düzeltme niyetinin
olabileceğini dile getirmiştir. Öncelikle İstanbul’un
misyonunun tartışılmasının gerektiğini belirten
Gündoğdu, İstanbul’un ticaret mi yoksa turizm
kenti mi olacağına karar verilmesi gerektiğini,
buna göre altyapıya ve yola yapılacak yatırımın
şekillendirilmesinin gerektiğini belirtmiştir.
Halka olacakları açıklayarak, onları bilgilendirerek
ve halkın katılımlarını sağlayarak ikamet etmeyi
tercih edecekleri yerlerin belirlemesinin önemini
vurgulayan Gündoğdu, bu projelerin ne kadar
zaman içerisinde biteceğini konuşmaktan ziyade,
kullanıcıları şüpheye düşürmeyecek planlamanın
gerçekleştirilmesinin gerekliliğini ve verilen en
ufak sözün dahi tutulmasının önemini vurgulamış,
bunun devlete olan güvenin sarsılmaması için
gerektiğini ifade etmiştir.
Sürecin koşullarına dair kanunun netlik
sağlamadığını belirterek sözlerine başlayan Şube
Başkanımız Kahraman ise, kanunun probleme
teşhis koyması sebebiyle önemli olduğunu ancak
tedaviye dair önermelerinin yetersiz kaldığını
belirtmiştir. Kanunun tanımlamaya çalıştığı
riskli alanların mühendislik bağlamında pek de
doğru olmadığını, ancak yapıların riskli olarak
belirlenebileceğine değinen Kahraman, yasanın
özellikle kent merkezinde boşaltılacak alanlarla
elde edilecek yeni gelişme odaklarına yöneldiğini,
bu mekanların ilk etap uygulamalarında öne
çıktığını belirtmiş, sürecin yeni kentsel arsa elde
etmek olarak görüldüğünü vurgulamıştır.
Bu alanların çoğunlukla kaçak yapılaşmış
alanlar olduğunu hatırlatan Kahraman, bu
yapıların deprem karşısında nasıl bir kırılganlık
taşıdığının belli olmadığını, bu sebeple yeniden
ele alınabileceğini belirtip, İstanbul’un 4 değil 39
ilçesinin de bu sorunla karşı karşıya olduğunun
altını çizmiştir. Çözümün kanunun sunduklarıyla
mümkün olmadığını sözlerine ekledi. Kanuna
göre, risk alanı olarak belirlenen yerlerin,
kentsel dönüşüm alanı ilan edilmesiyle birlikte
tüm yapı stokunun boşaltılarak, bu alanlardaki
vatandaşların stok bölgelerde geçici olarak ikamet
ettirileceğinin anlaşıldığını belirten Kahraman,
yasanın henüz yürürlüğe girmediği için stok
alanların mı kullanılacağının yoksa yeni alanların
mı oluşturulacağının belli olmadığını, Bakan
tarafından yapılan açıklamalardan bu tür rezerv
alanlar yapılacağının bilindiğini belirtmiştir.
76
Projeler
gerçekleştirildikten
sonra
bu
alanlarda kimlerin yaşayacağının bilinmediğini
ve bu alanlarda nasıl inşaat projelerinin
gerçekleşeceğinin belirli olmadığını açıklayan
Kahraman, Fikirtepe örneğini vererek; alanda
yapılan projenin rezidans, otel hizmeti sunan
konutlar olduğunu, alt ve orta gelir grubuna mensup
Fikirtepe halkına yönelik bir proje geliştirilmediğini
vurgulayıp, belirlenen alanlarda tasarlanacak
projelerin sosyal projeler olması gerektiğinin
altını çizmiştir. Fizik yapı dönüştürülürken, sosyal
yapının da yerinde korunarak iyileştirilmesini,
bunlar gerçekleştirilirken sağlıklı bir kentsel
altyapının da sunumu için çözüm üretilmesinin
gerekliliğini vurgulamış, bu konunun kamu
kaynakları ile gerçekleştirilmesinin gerektiğini, özel
sektöre bırakılamayacak kadar hayati olduğunu
ve insan hayatının ön planda olacak biçimde
kurgulanmasının önemini belirtmiştir.
Kahraman, kent merkezinde mevcutta var olan
meskun alanların birer kentsel arsaya dönüştürülüp,
yeni inşaat projeleri için nasıl kullanılabilir
düşüncesinden vazgeçilmesinin gerektiğinin altını
çizip, Fikirtepe örneğinin söylediklerini çok iyi
açıkladığını, Sulukule ve Tarlabaşı’nın da benzer
durumda olduğunu açıklayıp, yaşanan sorunların
insanları göndererek başka yerlere dağıtmanın,
problemi bugün için o mekanda ortadan kaldırmak
olduğunu belirtmiştir. Bu yöntemle problemin kent
içerisine dağılarak, mevcudiyetini devam ettirdiğini
belirten Kahraman, kentsel dönüşümün sosyal
ayaklarının olması gereken projeler olduğunu
belirtmiştir.
Yerleşimci profilinin yerinde kalmasını sağlamak,
kimsenin mülkiyet hakkını elinden almamak,
projenin şekillenmesinden mimari detayların
belirlenmesine kadar halkı içine alan katılımcı
süreçleri oluşturmak olarak 3 adımda tanımladığı
proje ayaklarının gerçekleştirilmesi koşulunda,
siyasi bir faturadan ziyade siyasi bir kazanç
olacağını vurgulayan Kahraman; ayrıca yerleşime
uygun olmayan bu alanlarda nüfus azaltmaya,
başka bir deyişle yoğunluk düşürmeye de
gidilebileceğini hatırlatarak, bunların ne kadar
zaman içerisinde gerçekleşeceğine dair net bir
yorum getirilemeyeceği gibi Zeytinburnu pilot
projesinin 12 yıl olmasına rağmen bitmemesini de
77
örnek vermiştir.
Kahraman, üretilecek projelerin ne inşaat
firmalarına ne de vatandaşa yönelik bir rant
sağlama işine dönüşmemesi gerektiğini, bir
sakınım planlaması çerçevesinde, riskleri azaltma
yönünde bir planlama çerçevesinde yapılması
gereken bir proje olması gerektiğini vurgulamıştır.
Ulusal Kanal - 24.05.2012
İmar Dosyası Programı’na Oktay Ekinci’nin canlı
yayın konuğu olarak katılan Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’a ilişkin
görüşlerini belirtmiştir.
Kahraman konuşmasının başında; yasanın
riskli alan tanımıyla birlikte, planlama disiplinine
uymayacak biçimde, mikro ölçekte, küçük
zonlardan oluşan bu alanların içerisinde ekstra
ve ayrıcalıklı imar hakları verip, yapı yoğunlukları
arttırılarak rant değerleri çok daha yüksek alanlara
dönüştürüp, piyasaya sunmak üzere kurgulanmış
bir yasa olarak kurgulandığının altını çizmiştir.
Şehir Plancıları Odası tarafından, Afet Yasası’nı
anlatmak üzere basılmış broşürün odaklandığı
maddeler üzerinden yasanın detaylarına sırayla
değinen Kahraman; adı içerisinde afet kelimesi
bulunsa da esasında yapılmak istenilenin kentsel
dönüşüm olduğuna dikkat çekmiş, isminin afet ile
ilintilendirilmesine rağmen içeriğine bakıldığında
“kentsel dönüşüm” mevzusunun baskın olduğunu,
amacının afet karşısında kırılgan kent dokusunun
yeniden yapılıp-güçlendirilmesi olmadığını, bahsi
geçen kent dokusunun ihya edilip, kentlilerin
bu alanlarda yaşamaya devam edebilmeleri
için mülkiyetleri üzerinden borçlandırılmasını,
belirlenen bedeli ödemedikleri takdirde ise
ikametlerini değiştirmek ile karşı karşıya
bırakıldığını açıklamıştır. Yasa kurgusunun yıkımyapım-altyapı hizmetleri için gerekli giderlerin
tamamen mülk sahipleri üzerinden temini
yönünde geliştirildiğine değinmiş, yaşanan
ekonomik daralmanın inşaat sektörüne sarılarak
aşılacağına inanılmasının bir sonucu olarak kentsel
dönüşüm adı altında yeni kentsel arsalar açmak
üzerine yasanın donanımlandığını belirterek, kent
parçalarının “afet riskli alan” olarak ilan edilmesi ile
yerel yönetimlerin alan üzerindeki tüm yetkilerini
kaybetmesiyle birlikte tek yetkilinin Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı haline geleceğinin özellikle
altını çizmiştir.
Bu konuda Oktay Ekinci; Türkiye’de Belediyeler
Birliği şemsiyesi altında bir araya gelen yerel
yönetim başkanlarının taleplerini, serzenişlerini bu
kuruluşa aracılığı ile Cumhurbaşkanı’na sunmak
üzere demokratik bir tavırla hareket içerisine
girmelerinin fayda sağlayacağını belirterek
düşüncelerini belirtmiştir.
Kahraman; kabul edilen yasa ile vatandaşların
gerçekleştirilecek projelere karşı dava açma
yetkilerinin
ortadan
kaldırdığını,
bunun
Anayasa’ya aykırı olduğunu açıklamıştır. Kanun
yürürlüğe girmeden önce Meclis’te kamuoyuna
yansımayan tartışmaların da yaşandığını
dile getirirken, kanunun 2 aşamalı geçtiğini
hatırlatıp, ilk 12 maddesinin geçmesiyle birlikte
görüşmelerin kesildiğini, 2B olarak adlandırılan
“Orman Vasfını Yitirmiş Alanların Satışı”na ait
kanun ile mütekabiliyet kanunu olarak bilinen,
yabancılara karşılık beklemeden toprak satışını
gündeme getiren yasa çıkartıldığını, bu iki kanun
yasallaştıktan sonra Afet Yasası’nın kalan 13
maddesinin yasallaştığını dile getirmiştir.
Bütün bu zincirin aslında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın görev ve yetkilerini düzenleyen Kanun
Hükmünde Kararname’de yapılan değişiklikle
başladığını belirten Kahraman, Bakanlık’a pek
çok ayrıcalıklar tanımlandığını, bunun devamında
imar yapımına dair kanunda çok kısa zamanda,
çok keskin değişiklikler meydana geleceğini,
beraberinde yapı denetim hususlarında da ciddi
yapılanmalar olduğunu, yabancı mühendislerin
hem kendi yapılarını üretme hem de denetimini
gerçekleştirmelerini sağlamak, bunun yanı sıra
piyasayı yabancı firmalara açmak üzere bir kanun
tasarısı üzerinde çalışıldığını açıklamıştır.
Kentsel dönüşümün Türkiye kentlerinde ihtiyaç
olan ve yaşanması gereken bir süreç olduğuna
ama uygulamada bazı ilkelerin belirlenerek
projelerin yürütülmesi gerektiğini belirten
Kahraman, ilkeleri şöyle sıralamıştır;
-
Adaletli bir şekilde yapılması,
-
Hepimizin mülkü olan toprağı bir
başkasına ayrıcalık yaratarak rant elde edilmesine
fırsat verilmemesi,
-
Adaletli olurken, insanların barınma
hakkının da savunulması,
-
Mevcut yerleşimci profilinin aynı alanda
barındırılması,
-
Katılımcı modellerin uygulanması ve
-
Planlamanın elden bırakılmaması.
Yasa eliyle doğal alanlarda yapılaşmanın teşvik
edilmesi sonucunda, İstanbul’da rezerv alanı adı
altında yerleşime açılması düşünülen zonların
hepsinin doğal kaynak alanları olduğunu ve bu
sebeple İstanbul’un son kalan kaynaklarının elden
çıkartılacağını belirten Kahraman, bunun yanı sıra
pek çok yasanın da yeni yasayla birlikte devre
dışı kalacağını vurgulamıştır. Afet riski altındaki
bölgeleri tespitinin ise; 3’ü bakanlık mensubu,
4’ü akademisyen olmak üzere toplam 7 kişilik
komisyonlar tarafından yapılacağını belirtmiş,
afet söylemi ile merkezdeki alanları dönüştürüp
çeperdeki alanlara müdahale edilmeyeceğini
ekleyerek, sözlerini tamamlamıştır.
17.10.2012 – Özgür Gündem Gazetessi
19.10.2012 tarihli Özgür Günem Gazetesi’nde yer
alan 6. İstanbul Buluşmaları etkinliği haberinde;
konuşmalar sonucunda “AKP hükümetinin çıkardığı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun’un insan eliyle yaratılmış bir yasal
afet olarak kaydedildiği”nden bahsedilmiş, söz
konusu kanunun tarafı olduğumuz uluslararası
sözleşmelere aykırı olduğuna değinilmiş ve
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün
konuşmasından bölümlere yer verilmiştir. Akgün,
TOKİ’nin aslında kuruluş amacı gereği yoksullara
konut üretmesi gereken bir kurum olduğunu ama
başlayan kentsel dönüşüm süreciyle yoksullar
tarafından kurulan yaşam alanlarının taşınmasına
78
ve yoksulların borçlandırılmasına sebep olduğunu
belirtmiştir.
17.10.2012 – Günlük Evrensel Gazetesi
17.10.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde çıkan
haberde 6. İstanbul Buluşmaları’ndan bahsedilmiş,
ağırlıklı olarak Şubemiz “Afet Yönetimi, Dönüşüm ve
Konut Politikaları Komisyonu” üyesi, ilk gün oturum
konuşmacılarından Prof. Dr. Betül Şengezer’in açıklamalarına yer verilmiştir. Konuşmasında Afet Yasası ile
hükümetin rantın kapılarını açtığından bahseden
Şengezer, kentsel dönüşümün 2009-2010 yıllarında
kurtarıcı olarak gösterildiğini ancak İstanbul dışındaki
alanlarda riskli alanların belirlenmediğine dikkat çekmiştir.
Türkiye’nin çehresini değiştirecek kentsel dönüşüm
uygulamaları için yasal altyapı hazırlandı ancak buna
rağmen ciddi bir aşama kaydedilemedi. Bir yandan
uzmanlar projelerin yavaş ilerlediğine dikkat çekerken,
diğer bir taraftan hala risk haritası hazırlanmamış iller olduğu ortaya çıkmakta. Bununla birlikte kamuoyu
bilinçlenme sürecinde, STK’lar ve meslek odaları tarafından ortaklaşa sürdürülen kimi noktasal projeler kimi
kent bütünü hakkında bilgilendirme toplantıları ile gün
geçtikçe ilerleme kaydetmekte.
21.11.2012 tarihli Bizim Kocaeli Gazetesi’nde, Şubemiz ile Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi’nin birlikteliğinde
her hafta düzenli olarak gerçekleştirilen Afet-Dönüşüm
Bilgilendirme Panelleri haber konusu haline getirilmiş,
Yapılan toplantılarda öne çıkan konu olarak Kocaeli bölgesinin halen bir risk haritasının olmamasından
bahsedilmiştir.
79
23.11.2012 tarihli Gazete Kadıköy’de Zühtüpaşa
Gönüllüleri Derneği tarafından Caddebostan
Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Tüm Yönleriyle
Kentsel Dönüşüm” paneli haber konusu edilmiş,
Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Ahmet Kıvanç
Kutluca’nın da konuşmacılar arasında yer aldığı
etkinlikte, Kutluca’nın Afet Yasası’nın insan hakları
ve anayasaya aykırı olduğu yönündeki görüşlerine
yer verilmiştir.
05.12.2012 tarihli Gebze Haber Gazetesi’nde
Şubemiz ve Mimarlar Odası Kocaeli Şubesi
tarafından düzenlenen kentsel dönüşüm ve ile
ilgili bilgilendirme toplantılarından üçüncüsü
haber yapılmıştır. Kentsel dönüşümün halka
yansımalarının konu edildiği panelde, Türkiye’de
yaşanan dönüşüm süreçlerinin ‘kent yoksulları’
denen kavramı açığa çıkarttığı belirtilmiştir.
05.12.2012
tarihli
Demokrat
Kocaeli
Gazetesi’nde yer alan haberde de Şubemizin
katkılarıyla gerçekleştirilen kentsel dönüşüm
hakkında bilgilendirme panellerinden bahsedilmiş
ve haberde tartışma konularından birinin ‘Afet
Yasası’nın risk alanlarını neye göre belirleyeceğinin
net olmaması’ olduğu belirtilmiştir.
14.12.2012 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde “Kamu
ve belediyeler dönüşümde yavaş kaldı” başlığı
kullanılan haberde, dayanıklı binalar yapmak üzere
başlatılan kentsel dönüşüm çalışmalarında iki ayın
geride kaldığı ancak bu sürete kamu kurumları
tarafından ciddi bir aşama kaydedilemediği
belirtilmiştir. Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın
“İktidarımıza mal olsa bile gerçekleştireceğiz”
sözlerinin hatırlatıldığı haberde, Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da konuyla ilgili “Kamunun
elini taşın altına koyması ve kentsel dönüşümün
kamu
güvencesinde yapılması
gerekiyor.
Kamunun fonlarıyla birlikte inşaat sektörünün
değil, kamunun düzenlemesinde bir işlem olarak
görülüp devam edilmedi. Aksi takdirde bugüne
kadar gördüğümüz mağduriyetler yaşanmaya
devam edecek.” sözlerine yer verilmiştir.
Nisan 2013 tarihli Ataşehir Kültür Dergisi’nde yer
alan Şubemizin de Ahmet Kıvanç Kutluca ile temsil
edildiği Kentsel Dönüşüm ve Afet Yasası paneli
haber dosyasına dönüştürülmüştür.
05.03.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Deprem’e
hazırlık: Çadır alanları imara açıldı!” başlığı
ile verilen haberde “Anadolu Yakası Kentsel
Dönüşümü Konuşuyor” başlıklı TMMOB Makine
Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirilen ve
Yönetim Kurulu üyemiz Ahmet Kıvanç Kutluca’nın
da katılım gösterdiği ve bilgilendirme yaptığı
etkinlikten bahsedilmiştir.
06.03.2013 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde
de “Anadolu Yakası Kentsel Dönüşümü Konuşuyor”
etkinliği “Kentsel Dönüşüm: Kendisi afet” başlığı ile
verilmiştir.
23.11.2013 Çağdaş Kocaeli Gazetesinde yer alan
haberde 75. Yılını kutlayan Kocaeli Barosu’nun
kentsel dönüşüm paneline yer verilmiştir. Yapılan
haberde, etkinliğe Şubemizi temsilen davetli
konuşmacı olarak katılan Şube Sekreterimiz Akif
Burak Atlar’ın da sunumunun detaylarına yer
verilmiştir.
23 Kasım – Çağdaş Kocaeli Gazetesi
Fransız Radyosu – 06.09.2012
Radyo kanalına röportaj veren Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman, halihazırda İstanbul kent
gündemini etkileyen projelerin yanı sıra uzun
zamandır gündemde yer alan kentsel dönüşüm
konularında bilgilendirme yapmıştır.
SULUKULE
13.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Elif İnce
tarafından hazırlanan yazıda, yargı tarafından
alınan karara yer verilirken, konu ‘Sulukule’de kenti
koruma amacıyla yapılan inşaatlar mahkemeye
takıldı’ ifadesi kullanılmıştır. Haberde Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşleri
Kanal 35 – 13.09.2012
Canlı Yayın’a katılan Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman İstanbul’da süregelen ve gelecek için
öngörülen kentsel dönüşüm projeleri hakkında
kamuoyunu bilgilendirici bir konuşma yapmıştır.
Radyo 24 – 21.09.2012
Ayşe Özgün’ün Programı’na canlı telefon
bağlantısıyla katılan Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman, İstanbul’un kent gündeminden
düşmeyen kentsel dönüşüm projeleri hakkında
görüşlerini dile getirmiş, Şubemizin takibindeki
konuları açıklamıştır.
İMC TV – 08.10.2012
Haber Yorum Programı’na canlı yayın konuğu
olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman,
Afet Yasası’nın kabulu ile gündemden düşmeyen
kentsel dönüşüm konusu hakkında Şubemiz
görüşlerini ve ileride uygulanması istenen projeleri
aktarmıştır.
Barış TV – 15.10.2012
Kentsel Dönüşüm ile ilgili programda canlı yayın
konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman,
gerçekleştirilmek istenen projelerin kentsel
dönüşümden ziyade çıkar amaçlı inşaat projeleri
olduklarını dile getirmiş, ilgili projelerin kentlilerin
fikirleri alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğine
değinmiştir.
TVnet – 14.12.2012
Canlı telefon bağlantısı ile program konuğu olan
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman belediyelerin
kentsel dönüşümde yavaş kaldığına dair açıklama
yapmıştır.
alınmış, Kahraman’ın “Sulukule kararın olumlu ama
çok geç alınmış bir karar” sözlerine yer verilmiş,
“Aynı avan proje yenilenmiş gibi onaylanacak
ve inşaata devam edecekler, inşaatın yıkılması
uzak bir ihtimal” diyen Kahraman’ın duruma dair
yorumuna da yer verilmiştir.
80
14.06.2012 tarihli Taraftar Gazetesi’nde
“Sulukule’de bu kez hayırlı yıkım” başlığı ile
yer alan Sulukule Yenileme Projesi’nin iptaline
ilişkin haberde, İstanbul Şube Eski Başkanı
Erhan Demirdizen ile Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiştir.
Demirdizen’in, “Binaların bu karara dayanarak
yıkılması mümkün değil. Sulukule’deki inşaatlar
bitmemiş olsaydı, bu karar göre yapı ruhsatlarının
iptal edilip, inşaatların belediye tarafından
mühürlenmesi gerekirdi ancak inşaatlar bitmiş
durumda” ifadelerine yer verilirken, Kahraman’ın
Demirdizen’i destekleyen yöndeki görüşlerine yer
verilmiştir.
14.06.2012 tarihli Hurriyet Daily News
Gazetesi’nde yer alan haberde, konudan İstanbul
Şube’nin açtığı dava olarak bahsedilirken,
alınan projenin iptali kararı ile ilgili olarak Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konu hakkındaki
görüşlerine de yer verilmiştir.
21.06.2012 tarihli Vatan Gazetesi’nde de
“Sulukule’nin ardından Fener projesi de iptal”
başlığı ile Sulukule’de sona gelinen yargı süreci
ile Fener-Balat yenileme projesinde yaşanan
gelişmeler birlikte değerlendirilmiş ve Şubemiz
tarafından açılan ve kamu yararını gözeten
davalardan bahsedilmiştir.
21.06.2012 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde de
yer alan Sulukule’ye dair mahkeme kararı Şubemiz
ismi anılarak kaleme alınmış, Fatih Belediye
Başkanı Mustafa Demir’in yapılacak kuranın tarihi
ile ilgili açıklamalarıyla detaylandırılmıştır.
28.06.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde Kentsel
Dönüşüm kapsamında gerçekleştirilen Sulukule
Yenileme Projesi’nin kamu yararına uygun
olmadığı için mahkemede uygulamanın iptali
yönünde verilen karara rağmen sürece devam
edip, yeni evlerin sahiplerinin belirlenmesi için
çekilen kuralar haber konusu olmuştur. Yazıda
Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın görüşleri
alınmış, “Konuyla ilgili hukuki bir süreç başlatıldı
ancak binaların inşaatlarının büyük bir bölümü
yapıldı. Büyük ihtimalle mahkeme kararına karşı
yeni bir onay belgesi çıkarıp kaldıkları yerden
devam edecekler” sözlerine yer verilmiştir.
Fatih Belediye Başkanlığı ile Kültür ve Turizm
Bakanlığı aleyhine Sulukule projesinin iptaline
81
ilişkin Şubemiz, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi ve Sulukule Roman Kültürünü
Koruma ve Geliştirme Derneği olmak üzere üç
ayrı kurum/kuruluş tarafından açılan üç ayrı dava
aynı gerekçelerle kabul edilmiş ve işlemin iptaline
karar verilmiştir. İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde
görülen davalarda, Sulukule projesinin SİT
alanı üzerine, Koruma Bölge Kurulu kararlarına
aykırı olarak inşa edildiği, Romanlar’ın mülkiyet
hakkının ihlal edildiği savulmakta ve projenin iptali
istenmekteydi.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu’nun karşı kararına rağmen 2 yıl içerisinde
hızla yükselen inşaat, bu süre zarfında alınan
3 bilirkişi raporuna rağmen durdurulamamıştı.
Bitmek üzere olan projede konutların yeni sakinler
arasında dağıtımı için Fatih Belediye Başkanlığı
tarafından 26 Haziran günü kura çekimi için
belirlenmiş olup, yeni kararın nasıl yansımaları
olacağına dair fikri olmayan projedeki yeni mülk
sahipleri ise durumdan tedirgin.
Ağırlıklı olarak Roman vatandaşların yaşadığı, eski
adıyla Sulukule yeni adı ile Neslişah ve Hatice
Sultan Mahalleleri’nde yenileme süreci boyunca
bir dizi skandal yaşandı. Mahallenin bu sefer
gündeme gelmesinin sebebi tazminat davası.
Yerlerinden edilen Sulukuleliler ‘İlk kez hükümete
dava açacağız’ diyerek konuyu özetliyor.
24.09.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
kentsel
dönüşüm
projesi
kapsamında
projelendirilen ve tamamlanan Sulukule Yenileme
Alanı’nın eski sakinlerinin açtığı tazminat davası
hakkında yapılan haberde; Şubemiz tarafından
açılan uygulamanın iptali ve yürütmenin
durdurulması hakkındaki davadan da bahsedilmiş,
yapılan girişimlerin gelinen noktayı değiştiremeye
yetmediğinden bahsedilmiştir.
25.09.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde
“Romanlar TOKİ’den davacı” başlığı ile verilen
haberde; ‘5 bin 500 yurttaşın yerinden edildiği
Sulukule evleri, Fatih Belediyesi ve TC Başbakanlık
Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından şantajla
gasp edilen Romanlar tazminat davası açmaya
karar verdi’ kelimeleriyle açıklanmıştır. Şubemiz,
Mimarlar Odası ve Roman Kültürünü Geliştirme
ve Dayanışma Derneği tarafından 3 ayrı dava
açılmış olmasına ve rant projesinin iptali yönünde
karar verilmiş olmasının bu projeyi durdurmaya
yetmediği vurgulanmıştır.
03.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde haber
konusu haline Sulukule dönüşüm projesi “Sulukule
yıkıldı geriye acı kaldı” başlığı ile Sulukule’de
2006 yılından bu yana devam eden ve geçtiğimiz
günlerde tamamlanan dönüşüm sürecinden
bahsedilirken Şubemiz tarafından açılan ve
kazanılan davadan da bahsedilmiştir.
05.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde haber
konusu haline getirilen Roman vatandaşların
yerleşim yeri Şen Mahalle’de gerçekleştirilen
yıkımların Sulukule’de yaşanan süreci anımsattığı
hatırlattığı belirtilirken bir yandan gerçekleştirilen
uygulamaların kamu yararı sorgulanmıştır.
SkyTürk - 13.06.2012
Haber Bülteni Programı’na canlı yayın konuğu
olarak katılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar,
4 yılın ardından İstanbul 4. İdare Mahkemesi
tarafından, 3 ayrı davaya da uygulamanın iptali
kararı vermesiyle tekrardan gündeme gelen
Sulukule Yenileme Projesi süreci ve sonuçları
hakkında görüşlerini paylaşmıştır.
Atlar; 4 yıl önce yargıya gidildiği düşünüldüğünde,
gelen iptal kararının çok geç alındığını ve kararın
sadece haklılık payını göstermekten ibaret
olduğunu belirtmiş, davada kullanılan en önemli
argümanın Sulukule’nin Dünya Mirası olduğunu,
ancak bu mirasa sahip çıkılamadığını vurgulamıştır.
Yargı kararlarının bire bir uygulanması anlamında,
kentte dava konusu edilen benzer konular
hakkında olumlu yönde alınan tüm kararlarda ufak
değişiklikler yapılarak tüm bu projelerin yeniden
onaylandığını ve yeni idari işlem olarak yürürlüğe
girdiğini Meslek Odaları olarak yakından takip
ettiklerini hatırlatan Atlar, bu noktada gelişmeleri
hep birlikte izlenmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Atlar; kentlerimizde korumakla, gelecek kuşaklara
aktarmakla yükümlü olduğumuz bu gibi doğal ve
kültürel değerlerin konu edildiği projelerde yargıya
başvurulduğu an mahkemelerin alacağı yürütmeyi
durdurma kararının hayati önem taşıdığının altını
önemle çizerken, Sulukule üzerinden 2008 yılında
dava açılmasının akabinde yıkımların başladığını
hatırlatmış, defalarca yürütmenin durdurulması
isteminde bulunulmasına rağmen yeni alınan
iptal kararıyla birlikte sadece haklı olduklarının
görüldüğünü, fakat yıkımların önüne geçilemediğini
tekrar etmiştir.
Bölgenin 1995 yılında I. Derece Kentsel ve Tarihi
Sit Alanı olarak ilan edildiğini hatırlatan Atlar, bu
anlamda proje uygulanırken 5366 sayılı Yenileme
Yasası kapsamında değerlendirildiğini fakat 2863
sayılı Koruma Kanunu ile ilişkilendirilemediğini, bu
anlamda yasal olarak çeşitli delikleri barındıran
bir süreç olduğunu belirtmiş; kültürel değerlerin
yok edilmesinin yanı sıra birçok vatandaşımızın da
yerinden edildiğine tanık olunduğunu açıklamıştır.
Şimdiki hak sahiplerinin içine düştüğü durum
sebebiyle mağdur vatandaşların oranının
ve çeşidinin arttığını sözlerine ekleyen Atlar,
sorumluların da projeyi üreten, onaylayan ve
süreci hızlandıranlar olduğuna değinmiştir. Bu
tip projelerde mağduriyetlerin yaşanmaması için
toplumsal kabulün ortaya konulmasının önemini
ısrarla vurgulayan Atlar, birinci mağduriyetler
üzerine şimdi ikinci mağduriyetlerin yaşanmasının
söz konusu olduğunu hatırlatmış; ama esas
mağdurun İstanbul ve İstanbullular olduğunu
sözlerine eklemiştir.
FENER-BALAT-AYVANSARAY
DÖNÜŞÜMÜ
04.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde haber konusu
haline getirilen Fikirtepe’de kentsel dönüşüm
kapsamında hazırlanan 1/1000 ölçekli uygulama
imar planı notlarıyla ilgili davada sunulan Bilirkişi
raporunda planın şehircilik ilkelerine uymadığına
değinilirken, söz konusu davanın Şubemiz
tarafından açıldığına değinilmiştir.
05.09.2013 tarihli Birgün Gazetesi “Fikirtepe’nin
yeni planı plansızlık” / “Bakanlık mahkemenin
kararını dikkate almadı” başlığı ile haber dosyası
haline getirdiği Fikirtepe imar planlarını ve
Ulusal Kanal – 13.10.2012
Ana Haber Bülteni’nde Bakanlar Kurulu kararıyla
Fener-Balat-Ayvansaray bölgesi hakkında verilen
acele kamulaştırma kararına yönelik mahalle
halkı tarafından yapılan basın açıklaması yer
almış, yapılan eyleme ilgili meslek kuruluşları ve
kurumlarla birlikte Şubemizin de destek verdiği
belirtilmiştir.
82
süreci detayları ile vermiş, konu hakkında Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atların görüşlerine
paylaşmıştır.
OKMEYDANI
değil halk için dönüşüm” başlığı ile yer alan
haberde, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
da konuşmacı olarak davetli olduğu, Okmeydanı
Tapu ve Plan Takip Komisyonu tarafından mahalle
halkının katılımıyla gerçekleştirilen kentsel
dönüşüme karşı bilinçlendirme toplantısı haber
dosyasına dönüştürülmüştür.
06.11.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
yer alan haberde; kentsel dönüşüm hakkında
Okmeydanı halkını bilgilendirmek amacıyla
gerçekleştirilen toplantı konu edilmiştir. Toplantıya
katılan konuşmacılardan Erbay Yucak’ın ‘yapılacak
en temel işin hedefler etrafında daha gerçek bir
örgütlenme sağlanması’ görüşüne yer verilirken,
Şube Bakanımız Tayfun Kahraman’ın ‘burada
yaşayanların hak sahibi olduğunu ispat etmek için
mutlaka belediyenin kurumsal kimliğiyle bağlayıcı
bir protokol imzalaması gerektiği’ görüşlerine yer
verilmiştir.
Birgün Gazetesi – 26 Mart 2012
26.03.2012
tarihli
Birgün
Gazetesi’nde
Okmeydanı halkının kentsel dönüşüm konusunda
düzenlemiş olduğu toplantıya değinilmiştir. Kentsel
dönüşüm kapsamında hazırlanan imar planlarına
karşı Okmeydanı sakinlerinin, şehir plancılarının ve
uzman hukukçuların bir araya geldiği toplantıda,
Okmeydanı’nı müteahhitler için bir rant alanı haline
getirecek imar planları tartışıldı, halk sorularını dile
getirdi. Toplantı sonunda ortak müdahale kararı
alındı.
Gazetede, konu ile ilgili Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Gürkan Akgün ile yapılan konu ile ilgili
röportaja yer verilmiştir. Akgün, kentsel dönüşüm
sürecinde projelerin uygulandığı mahallelerde
yaşayanlara söz hakkı verilmediğini ve yoksul
mahallelinin bu süreçte hep mağdur olduğunun
altını çizmiştir. Beyoğlu Belediyesi’nin vaatlerinin
ilk etapta olumlu göründüğünü ifade eden Akgün,
Tarlabaşı, Sulukule ve Ayazma’da bu vaatlerin
gerçekleşmediğini hatırlatarak, bahsi geçen
kentsel dönüşüm alanlarının hepsinin birer rant
alanına dönüştürüldüğünü dile getirmiştir.
06.11.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Rant için
83
11.10.2012 - Ortadoğu Gazetesi
SARIYER
09.04.2013
tarihli
BirGün
Gazetesi’nde
Sarıyer Mahalle Dernekleri ve Kooperatifleri’nin
düzenlediği etkinlik “Rantsal dönüşüme karşı
mahalleler ayakta” başlığı ile verilirken, etkinliğe
konuşmacı olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’dan da bahsedilmiştir.
09.04.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
“Halk kendi çözümünü ilan etti” başlığı altında
Sarıyer Mahalle Dernekleri ve Kooperatifleri’nin
düzenlediği etkinlik haber haline getirilirken,
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın katılımında
yaptığı açıklamalara yer verilmiştir.
30.11.2012 - Zaman Gazetesi
06.09.2013 tarihli Radikal Gazetesi “Şen Mahalle
betonlaşıyor” başlığı ile Elif İnce tarafından
hazırlanan Sarıgöl haberini verirken, yıkım ve zorla
tahliyeler ile dönüşüm inşaatının devam ederken
bölge için yeni imar planlarının askıya çıktığı
belirtilmiştir. Konu hakkında Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar’ın görüşlerine de yer verilmiştir.
Stadı’nın yıkımına onay çıktı” başlığı ile Elif
İnce tarafından kaleme alınan haberde, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’nın tescilli eserin yerine
AVM’li 42bin kişilik yeni İnönü Stadı yapılması için
onay verdiği açıklanmıştır. Konu hakkında Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine
yer verilen haberde, Kahraman’ın “Burası tescilli
bir kültür varlığı, yıkılıp yeniden yapılması koruma
ilkelerine aykırı. Burası 1936’da Henri Prost’un
yaptığı planlardan beri park. Kulüp maliyetleri
karşılamak için fonksiyon değişikliği öneriyor fakat
buraya daha fazla insan çekecek bir müdahale
hatalı olur, ulaşımı tamamen kilitler” sözleri
paylaşılmıştır.
İNÖNÜ STADI’NIN YENİLENMESİ
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Beşiktaş
Jimnastik Kulubü’nün İnönü Stadı ile ilgili
plan revizyonu başvurusunun onayladığı yazılı
medyadan ilan edildi. Mekansal Planlama Genel
Müdürü Mehmet Ali Kahraman, basına yaptığı
açıklamada “Stat mevcut yerinde yıkılıp yeniden
yapılacak” dedi. Beşiktaş Kulübü’nün daha önce
basına duyurduğu proje kapsamında yeni stadın
üstü açılır kapanır olması ve genişletilebilmesi için
Maçka Parkı’nın arazisinin kullanılması gündemde.
Stadın zeminin 40 metre kuzeye kaydırılarak,
deniz tarafındaki eski açık tribünün iç tarafının
amfi tiyatro yapılması öngörülmekte.
08.12.2012 tarihli Hurriyet Daily News’de uzun
zamandır netlik kazanamayan İnönü Stadı’nın nasıl
yenileneceği konusu gündeme getirilmiş,haber
yapılmıştır. Haberde Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Ali Kahraman’ın alanın yenilenmesi
için gerekli girişimlerin gerçekleştirildiğine dair
açıklamaları yer alırken, uygulamaya Mayıs
2013’te başlanacağı belirtilmiş, Şubemizin ise
alanın ve stat yapısının tescilli olmasından ötürü
yıkımına karşı olduğu açıklanmıştır.
08.12.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde “İnönü
08.12.2012 – Radikal Gazetesi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yenilenme
işi üstlenilen Beşiktaş Stadı’nın planları Ocak
ayından bu yana 2 kere değiştirildi, 3 kere
askıya çıktı. Yeniden düzenlenen plan notlarından
“Koruma Kurulu’ndan görüş alınması gereklidir”
hükmü kaldırılırken, son yapılan değişiklik ile
kaldırılan madde geri getirildi.
15.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Koruma
Kurulu’na by-pass” başlığı ile yer alan haberde,
Beşiktaş – İnönü Stadı içi hazırlanan planın
notlarında yapılan değişikliğe değinilmiş ve Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine yer
verilmiştir. Kahraman, “2863 sayılı Kanun ile
zorunlu kılınan kurul denetimi, bir plan hükmüyle
atlatılamaz” sözleriyle duruma açıklık getirmiştir.
16.03.2013 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde
de yer verilen Beşiktaş - İnönü Stadyumu’nun
plan notlarında yapılan değişikliğe ilişkin haberde
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın konuyla
84
ilgili olarak 2863 sayılı Kanun’a ilişkin atfına yer
verilmiştir.
26.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “İnönü’ye
‘kurul’ şartı” başlığıyla verilen haberde 3. kez
değişikliğe gidilen Beşiktaş – İnönü Stadı’nın plan
notlarından bahsedilmiştir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı stat projesi için Koruma Kurulu’ndan
yeniden onay alınmasını zorunlu kılınmış, bir
önceki plan notu değişikliği iptal edilmiştir.
Konuyla ilgi olarak Şubemiz görüşlerine “Şehir
Plancıları Odası tarafından stadın kapasitesinin
arttırılmasının altyapı sorunlarını kötüleştireceği
belirtilmekte”
şeklinde
yer
verilmiştir.
KUZGUNCUK
29.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan
Kuzguncuk Bostanı nam-ı diğer İlya’nın Bostanı’nın
yapılaşmaya açılmasına yönelik çıkan yeni tebligat
ile gündeme gelmiş ve haber konusu olmuştur.
Haberde bostanın yapılaşmaya karşı direnişinin
anlatıldığı süreçte Şubemiz’in, Koruma Kurulu’nun
1998 tarihli plan tadilatı kararının iptali için açtığı
dava sonucunda alınan ‘yürütmeyi durdurma’
kararından da bahsedilmiştir.
MASLAK 1453 PROJESİ
3.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde
“1453’te suçlar örtbas ediliyor” başlığı ile Şubemiz
tarafından; Ali Ağaoğlu’nun Fatih Ormanı’nı da
kullanarak tanıtımını yaptığı projesi ve bu nedenle
başlayan tartışmalara açıklık getirmek ve yapılan
uygulamaları eleştirmek üzere kaleme alınan
basın açıklaması haber dosyasına dönüştürülmüş
ve tarafımızdan yapılan eleştirinin sert olduğu
ifade edilmiştir.
13.11.2012 – Habertürk Gazetesi
85
14.11.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de yer
bulan Maslak 1453 hakkındaki Şubemiz basın
açıklaması doğrultusunda orman alanında bu
kadar yüksek yoğunluk verilerek imara açmanın
işlenen bir suç olduğu belirtilmiştir.
01.03.2013 tarihli Ticari Hayat Gazetesi’nde
“1453 projesi devam ediyor” başlığı ile yer
alan haberde; Odamızın açtığı ve 8. İdare
Mahkemesi’nde görülen mahkeme sonucunda
verilen projenin iptali kararına ilişkin inşaat
firmasının “2011 onanlı imar planına göre alınan
ruhsata dayanarak” inşaatın devam ettiğine dair
açıklamasına yer verilmiştir.
30.03.2013 tarihli Haber Türk Gazetesi’nde
manşetten verilen Ağaoğlu’nun “İsteyen vatandaş
artık parasını geri alabilir” haberinde Şubemizin
proje hakkında açmış olduğu davaya ilişkin
mahkeme kararına yer verilmiş ve Şubemizin
uyarına değinilmiştir: “Proje durursa, herkese
parasını ödemek zorunda kalır”.
30.03.2013 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde de yer
alan Maslak 1453 projesinde gelinen duruma dair
haber “Maslak 1453’e mahkeme dur dedi” başlığı
ile yayına girerken, alınan mahkeme kararının
Şubemiz tarafından açılan dava sonucunda elde
edildiği belirtilmiştir.
30.03.2013 tarihli Haber Türk Gazetesi’nde yer
alan Maslak 1453 projesi hakkındaki haberde
ise “Mal artık ayıplı” başlığı kullanılmıştır ve
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri
paylaşılmıştır.
Ali Ağaoğlu’nun Fatih Ormanı’nı da kullanarak
tanıtımını gerçekleştirdiği ve bu nedenle
tartışmalarla gündemde önemli yer edinen proje
hakkında Şubemizin kamuoyunu bilgilendirmek
amacıyla yapmış olduğu basın açıklaması büyük
yanlı uyandırdı.
Bunun yanı sıra, aynı gazetede hazırlanan ‘Günün
Kazananı-Günün Kaybedeni’ başlıklı köşede
günlerdir TV reklamlarıyla konut projesi satışı
yapan Ali Ağaoğlu için “TMMOB Şehir Plancıları
Odası’nın hedefinde. Ormana zarar vermekle
suçlanıyor.” açıklamasıyla “Günün Kaybedeni”
olarak belirlenmiştir.
28.12.2013 Birgün Gazetesinde “Yaptı, olmadı!”
başlığı ile verilen haberde Ali Ağaoğlu’nun 17 Aralık
soruşturması kapsamında gözaltına alınmasının
sebeplerinden olduğu iddia edilen Bakırköy 46
projesinin mühürlendiği bilgisi verilmiştir. Haberde
Mimarlar Odası ile birlikte Şubemizin 8 Nisan’da
açmış olduğu davadan da bahsedilmiştir.
11.01.2013 tarihli Habertürk Gazetesi’nde;
reklamlarında at üstünde gezen inşaat
firması sahibinin evlerden doğrudan ormana
girilebildiğinden bahsettiği, Fatih Ormanı içerisinde
yapılmak istenen yüksek yoğunluklu kapalı konut
projesi’nin kamuya açık kalması gereken mesire
alanlarının proje içerisinde kalan yeşil alanlar
şeklinde lanse edildiği Maslak 1453 projesi
hakkında başlatılan yasal süreç hakkında “1453’e
iptal davası açıldı” başlığı ile bir haber yapılmıştır.
Haberde söz konusu projeye Şubemiz ile 3 farklı
yerden daha iptal davası açıldığı belirtilirken,
projenin sahibi inşaat firmasının Fatih Ormanı’nı
işleten firmaya ortak olduğu
Habertürk - 29.03.2013
Gün Ortası Programı’nda Şubemizin dava konusu
ettiği Müteahhit Ali Ağaoğlu’nun 1453 projesine
dair İstanbul I. İdare Mahkemesince verilen ara
karar haber dosyası yapılmıştır. Ara kararda
projenin; hukuka, mevzuata, şehirciliğe, planlama
tekniklerine ve kamu yararına aykırı olduğunun
belirtildiği açıklanmış ve projenin iptaline dair
kararın hemen uygulanmasının gerekliliği üzerinde
durulmuştur.
28.12.2013 Radikal Gazetesinde de yer
verilen haberde Ali Ağaoğlu’na ait Bakırköy 46
projesinin mühürlendiğine ilişkin haberde 8. İdare
Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararı
sonrasında dava açan Bakırköy Belediyesince
inşaatın mühürlendiği bilgisi paylaşılmıştır. Bunun
yanı sıra Mimarlar Odasının Odamızla ortak açtığı
davaya değinilmiştir.
Yassıada
08.04.2013 tarihinde Taraf Gazetesi’nde yer
alan haberde “Yassıada imara açılıyor” başlığı
kullanılmış, Kıyı Kanunu’ndan muaf tutulacağına
değinilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
konuyla ilgi “Proje siyasi açıdan önemli bir
olay, tek seferlik Kıyı Kanunu yok sayılabilir
ama Kıyı Kanunu’n her farklı proje için yeniden
düzenlenmesini alışkanlık haline getirmemek
gerekir” sözlerine yer verilmiştir.
Ekim ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde “Güncel
Dosya: Adalar’a Yeni Planlar” başlığı ile paylaşılan
haber dosyasında yeni imar planları detayları ile
konu edilmiş, uzman görüşleri paylaşılmış, Şubemiz
Yönetim Kurulu üyesi ve konunun takipçisi Çare
Olgun Çalışkan’ın da gelişmelere dair beyanlarına
yer verilmiştir.
06.11.2013 Sol Gazetesinde “Yassıada’ya
cami de yapılabilir” başlığı ile ve verilen haberde
plan değişikliklerinin ardından adaya cami
yapılabileceğinden bahsedilirken, Şubemizin
imar planlarına karşı açmış olduğu davaya da
değinilmiştir.
16.12.2013 Aksiyon Gazetesinde “Yassıada’nın
idamı” başlıklı haberde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından “demokrasi ve özgürlük adası” yapmak
üzere hazırlanan imar planları konu edilmiş,
duruma dair Şubemiz Yönetim Kurulu Üyesi Çare
Olgun Çalışkan’ın görüşleri alınmıştır.
SEVDA TEPESİ
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde,
07.06.2012 tarihinde, Suudi Arabistan Kralı
Abdullah’ın Sevda Tepesi’yle ilgili mağduriyetinin
giderilmesine ilişkin talebin görüşülmesi ve ‘Koruya
katılacak alanda Boğaziçi siluetini bozmayacak
çevre ile uyumlu konaklamaya yönelik turizm
tesisleri yapılabilir’ kararının alınmasıyla birlikte
Sevda Tepesi tekrardan kent gündemine gelmiştir.
Suudi Kral’ın 28 sene önce satın aldığı arazinin,
yapılan karar değişikliği ile imar hakkının iptal
edilmesinin üzerinden geçen uzun zamanın
ardından çıkartılan Mütekabiliyet Yasası sayesinde
geri kazanması ile İstanbul’un bu büyüklükteki son
yeşil alanı da betonarmeleşme tehlikesi ile yüz
yüze gelmek durumunda kalmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar
tarafından yapılan açıklamalarda; %6 imar’ın
dikkat çekmeyeceği, nitelikli ağaçlarla alanın
peyzaj değerinin geliştirilerek muhafaza edileceği
yönündeki yorumları ise uzmanların ve halkın
endişelerini gidermek için yeterli olmamıştır.
17.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde
yayınlanan Sevda Tepesi ile ilgili haberde Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine
yer verilmiş; Kahraman’ın sözleri başlığa “Boğaz,
beton yığını olur” olarak yansıtılmıştır.
25.06.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
86
yer alan haberde, “Hukuk dışı ve skandal” başlığı
kullanılırken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
konu hakkındaki görüşleri geniş yer bulmuştur.
Kahraman’ın “Son kararı Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu verecek. Bu yanlıştan dönme
umudumuz tıkanmış değil. Ama vazgeçilmezse,
Boğaziçi’nde bugüne kadar koruduğumuz
özel orman statüsündeki korularda yapılaşma
gündeme gelecek” sözleri dikkat çekmiştir.
Sevda Tepesi, Boğaziçi’nde kalan sayılı koru
alanlarından biri olup Suudi Arabistan tarafından
29 yıl evvel alınmış, 2013 yılında ise koru plan
değişikliği ile yapılaşmaya açılarak İstanbul’un
büyük projeleri arasında yer almıştır.
25.03.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde “Sevda
Tepesi mahkemelik” başlığı ile yer verilen haberde,
Şubemiz tarafından dava konusu haline getirilen
Üsküdar Kandilli Mahallesi’ndeki çamlık alanın
yapılaşmaya açılması hakkında Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur.
Kahraman konu hakkında “2960 sayılı Boğaziçi
Kanunu’na göre Sevda Tepesi koru alanı, yani
yeşil alan. Yasa, koru alanlarının hiçbir şekilde
yapılaşmaya açılmamasını öngörüyor. İmar
planında yapılan değişiklik yapılaşmanın önünü
açacak. Eğer burası yapılaşmaya açılırsa
Boğaz’daki birçok yeşil alan, mesire yeri de
tehlikeye girer” açıklamasında bulunarak, dava
gerekçelerini dile getirmiştir.
ÇAMLICA TEPESİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çamlıca
Tepesi’ne Cami Projesi’ açıklamasından sonra
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’dan
gelen ‘Böyle bir çalışmadan haberim yok’
açıklamasının ardından tartışmalara neden olan
‘Çamlıca Tepesi’ne cami’ için Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın 8 Haziran 2012 tarihinde gerekli
işlemlere başladığı ortaya çıkmış, doğal sit alanı
olduğu için tek plan yapma yetkisinin Çevre ve
87
Şehircilik Bakanlığı’nda bulunduğu bölge için
1/5000’lik Nazım İmar Planı ve 1/1000’lik
Uygulama imar planları hazırlanmış ve askıya
çıkmıştır. Askıya çıkan planlarda ise değişikliğin
re’sen Bakanlık tarafından onandığı bilgisi yer
almıştır.
Askıya çıkan plana göre Çamlıca Tepesi için 5
fonksiyon alanı öngörülmekte; tartışmalara neden
olan caminin yer alması planlanan yerin tepenin
nereteyse en yüksek noktasında olup, “dini tesis”
alanı için ayrıldığı gözlenmektedir. Yaklaşık 15
bin metrekarenin dini tesis olarak işlendiği plana
göre, dini tesis alanına kültürel tesis fonksiyonu da
dahil edilmiş bulunmaktadır. Aynı zamanda alan
içerisinde ticaret fonksiyonunun da yer aldığı dikkat
çekerken, tepenin denize yönelen yamacında
ise ‘turizm ve konaklama’ fonksiyonu yer aldığı
gözlenmektedir. Hazırlanan plan notlarına göre
turizm alanında emsal 0,15 olarak belirlenirken,
inşaat taban alanının bu alan içerisinde %30’unu
geçemeyeceği yönünde belirtilmektedir. İnşaat
yüksekliği olarak ise 11 metre hak tanındığı
görülmektedir. Planda üçüncü fonksiyon alanı
olarak tanımlanan ‘rekreasyon alanı’; açık yeşil alan
olarak tarif edilirken, üzerine portatif tesis yapma
imkanı tanınmakta. Dördüncü fonksiyon alanı,
park olarak tahsis edilmekte ve Burası Çamlıca
Tepesi’nin ortasına denk gelmektedir. Vericiler için
ise; TRT alanı olarak plana işlenen bölüm için plan
notlarında gerçekleştirilecek projelerin Boğaziçi
Silueti ile uyumlu olma şartı yer almaktadır. Alanda
gerçekleştirilecek uygulamalarda ise Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın onayı aranmaktadır.
31.05.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan
Çamlıca Tepesi’yle ilgili haberde, Üsküdar’dan
teleferik yapılıp kullanımın arttırılacağını açıklayan
Üsküdar Belediye Başkanı Süleyman Kara’nın
yanı sıra, İstanbul Şube Eski Başkanı Pelin Pınar
Özden’in de görüşlerine başvurulmuştur. İBB’nin
geçtiğimiz yıl yapılacak yeni TV kulesi için açtığı ve
büyük bir bütçe ayırdığı yarışmanın şartnamesinde
bir cami yapısının yer almadığını hatırlatan
Özden, bölgenin SİT alanı olmasından kaynaklı
betonlaşmayı arttıracak her türlü yapılaşmadan
da kaçınıldığını ve bunun böyle devam etmesi
gerektiğini belirtmiştir.
01.06.2012 tarihli Posta Gazetesi’nde cami
projesi ile gündeme gelen Çamlıca Tepesi’nde
yapılmak istenenler, “Şehir Plancıları projeye
tepkili” ifadesi ile haberleştirilmiştir.
4.1.2. Deprem Ve Diğer Afetler
03.08.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Ayamama
Facia’yı Bekliyor” başlığı ile yayınlanan haberde,
3 yıl önce yaşanan felaket sonrasında yıkılması
gereken yapıların hala duruyor olmasının yanı sıra
dere yatağına yeni yapıların inşasına devam edildiği
belirtilmiş, konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın görüşleri alınmıştır.
Kahraman’ın duruma dair, “1995 yılında
Ayamama Deresi’ndeki taşkında çok sayıda yapı
su altında kalmıştı. Üç yıl önce yaşanan faciada
da aynısı oldu. Bu periyoda bakarsanız felaket
uzak değil. O günlerde ‘planları iptal ediyoruz ve
buradaki yapıları engelleyeceğiz’ söyleminden
sonra bölgede yeni yapılara izin verildi. Oradaki
yapıların risk durumu devam ediyor” açıklamasıyla
görüşleri haber içerisinde yer almıştır.
15.08.2012 tarihli Demokrat Gebze Gazetesi’nde
yer alan haberde,
17 Ağustos Marmara
Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle TMMOB Gebze
Makine Mühendisleri Odası tarafından organize
edilen ve konuşmacı olarak Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın katılacağı, ‘Deprem Gerçeği
ve Kentsel Dönüşüm Semineri’nin duyurusu
yapılmıştır.
3 Ağustos – Taraf Gazetesi
4.1.2. Mega Projeler
Mayıs ayında yayınlanan Güncel Hukuk Dergisi’nde
yer alan haber dosyasında ilk kez Hıncal Uluç’un
23.09.2010 tarihli köşe yazısında yer alan
İstanbul’a dair Çılgın Projeler konu edilirken Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine
başvurulmuştur.
03.02.2013 tarihli Vatan Gazetesi’nde “Ezber
Bozuldu” başlığı ile yayınlanan büyük projelerin ve
özelleştirme ihalelerinin miktarlarına dair haberde;
Tüpraş, Karayolları arazisi, Petkim, Borsadan
Tüpraş, İskenderun Limanı ve Galataport
ihaleleri hakkında detaylı bilgi verilirken, köprü
ile otoyolların da özelleştirilmesine değinilmiştir.
Galataport’un Şubemizin açtığı dava sonucunda
2005 yılında gerçekleştirilen ihalesinin iptalinin
ardından içinde bulunduğumuz yıl yeniden ihaleye
gidileceği belirtilmiştir.
ULAŞIM
10.05.2012 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde
Ashley Perks’in İstanbul’da gerçekleştirilmek üzere
planlanan ve onaylanan ulaşım projelerini kaleme
aldığı köşesinde, devam eden projeler hakkında
danışılan Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın,
Marmaray ve Avrasya Tüneli üzerine görüşlerine
yer verilmiştir.
20.06.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde “3. köprüye
bahane” başlığı ile İstanbul’da yaz aylarına
girilmesine rağmen azalmayan trafik yoğunluğuna
dikkat çekilmiş, Boğaziçi köprülerinde ve çeşitli
noktalarda başlayan yol bakım çalışmalarının trafiği
88
kilitlediğinden bahsedilmiştir. Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da görüşleri alınmış, çözümün
raylı sistem olduğu belirtilmiştir.
21.06.2012 ve 25.06.2012 tarihli Cumhuriyet
Gazetesi’nde yaz aylarında İstanbul’da yaşanan
trafik sorununa değinmek üzere, “Köprüden
önce son çıkış mı?” başlığı ile haber haline
getirilen ulaşım sorunu, Şube Sekreterimiz Akif
Burak Atlar’ın görüşleri de alınarak haber haline
getirilmiştir.
01.07.2012 tarihli Yapı Dergisi’nde yer alan
haberde, yaz aylarında beklenenin aksine İstanbul
trafiğinin daha da artması konu edilmiş, Karayolları
Genel Müdürü Cahit Turhan’ın gerekçe olarak
zorunlu köprü bakımını gösterdiği ve İstanbullulara
çözüm olarak ‘kenti terk etmek’ önerisinde
bulunduğu gelişmeler hakkında Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar’ın da görüşü alınmıştır. Atlar’ın,
yaşanan sıkıntının 3. Köprü’yü haklı göstermek
için olabileceğine dikkat çekerek “Kamuoyunu
bu şekilde yanıltmamak gerekiyor” sözlerine yer
verilmiştir.
08.07.2012 tarihli Bloomberg Businessweek
Türkiye Dergisi’nde yer alan Marmaray’a dair
haberde; kullanım yoğunluğu, yolcu kapasitesi ve
diğer teknik bilgileri paylaşılmış, bunun yanı sıra
Şubemiz eski başkanı Erhan Demirdizen ile Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atların görüşlerine yer
verilmiştir. Demirdizen’in Marmaray’ın işletmesine
dair görüşlerine, “Yerel bir hizmet olması ve
AB’nin de hizmetin yerinden sağlanması ilkesine
dayanarak yerel özellik taşıyan hizmetin İBB
etkin kurgulanması gerektiğini savunuyorum.
Veya merkezi yönetim ve yerel yönetim ortaklığı
oluşturulabilir” sözleri ile yer almış, Atlar’ın görüşleri
ise “Toplu taşımayı yaygınlaştırmada Marmaray’ın
önemi oldukça büyük. Bu açıdan bakılınca tek bir
kurumun işletmeyi üstlenmesi daha iyi olur. Diğer
raylı sistemler ve toplu taşıma sistemlerinin de
belediyeye bağlı birimler tarafından yönetildiğine
dikkat edilip, bu entegrasyonu sağlamak adına
işletmenin aynı kurum üzerinden götürülmesi
daha mantıklı olabilir” kelimeleri ile belirtilmiştir.
17.08.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nin ‘Şehir
Plancıları Odası: Biz İBB’yi Uyarmıştık’ başlığı ile
verdiği metrobüs haberinde, 14 Ağustos tarihinde
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Kadir
89
Topbaş’ın metrobüsün İstanbul’un trafiğine çözüm
olamayacağına dair yaptığı açıklamaya istinaden
Şubemiz tarafından yapılan basın açıklamasından
alıntılar yapılmıştır.
17 Ağustos – Birgün Gazetesi
30.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde “1
milyon kişi İstanbul’da nasıl yürür?” başlığıyla
İsmail Sarıoğlu’nun kaleme aldığı haberde; 1 Eylül
Dünya Barış günü kapsamında organize edilen
teröre karşı mitinglerin ardından İstanbul’un geniş
çaplı bir mitinge hazır olup olmadığı sorulmuş ve
şehir plancıların da görüşü alınmıştır.
Yaklaşık 1 milyon kişinin katılımıyla gerçekleşmesi
öngörülen teröre karşı mitingin nerete
yapılabileceğine dair Odamızı temsilen eski Şube
Başkanımız Erhan Demirdizen’in görüşlerine yer
verilmiştir. Demirdizen; “1 milyon kişinin yürümesi,
hayalleri zorlayan çok büyük bir rakam. Bu sayıyı
İstanbul değil hiçbir dünya kenti kaldıramaz.
Ana arterleri kilitler. Bizde güvenlik tedbirleri
abartıldığı için metrolar, toplu ulaşım araçları da
durur, şehrin bir bölgesi hayattan kopar. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi (İBB), büyük mitingler
için denizi doldurarak Yenikapı’da bir yer yapıyor.
Fakat deniz doldurularak yapılan yerleri işlevsel
kullanamadığımız için buranın da işe yarayacağını
zannetmiyorum” diyerek görüşlerini belirtmiştir.
25 Mayıs – Haberdar Gazetesi
İstanbul’da Haziran ayının gelmesiyle birlikte,
okulların kapanıp trafiğin rahatlaması beklenirken,
İstanbul Belediyesi’nin Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü ile Haliç Köprüsü’nü bakıma alması ile
birlikte toplu ulaşım kullanılamaz, İstanbul içi
erişim gerçekleştirilemez hale gelmiştir.
Kentin iki ana arterindeki bakım-onarım
çalışmalarının eş zamanlı başlaması uzmanlar
tarafından, 3. köprünün ihtiyaç olduğunu kabul
ettirme çabasından ziyade zamanlama sorunu
olarak nitelendirilmiştir.
29.11.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde İstanbul’da
gerçekleşen 3. Toplu Ulaşım Haftası kapsamında
gerçekleştirilen
etkinlikler
doğrultusunda
hazırlanan haberde, İstanbul içinde ulaşımın pahalı
ve konforsuz olduğuna dikkat çekilmiş, konuyla
ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da
yorumları alınmıştır. Atlar en önemli sorunu toplu
ulaşım olarak belirtirken, mevcut sistemin de
sıkıntılarının da olduğuna değinmiş, İstanbul’un
toplu ulaşım sistemi içerisinde en önemli sıkıntının
entegrasyon olduğunu açıklamıştır.
29.11.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde İstanbul’da
gerçekleşen 3. Toplu Ulaşım Haftası kapsamında
gerçekleştirilen
etkinlikler
doğrultusunda
hazırlanan haberde, İstanbul içinde ulaşımın pahalı
ve konforsuz olduğuna dikkat çekilmiş, konuyla
ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da
yorumları alınmıştır. Atlar en önemli sorunu toplu
ulaşım olarak belirtirken, mevcut sistemin de
sıkıntılarının da olduğuna değinmiş, İstanbul’un
toplu ulaşım sistemi içerisinde en önemli sıkıntının
entegrasyon olduğunu açıklamıştır.
04.12.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde Onur
Erdem tarafından kaleme alınan haberde;
İstanbul’un merkezi semtlerinde yeterli düzenleme
olmaması nedeniyle engelli vatandaşların maruz
kaldığı zorluklardan bahsedilmiştir. Erdem bire bir
tekerlekli sandalye kullanarak kentin sokaklarını
deneyimlerken yaşadıklarını ‘kaldırıma çıkamadım,
restoranlara giremedim, engelli asansöründe
mahsur kaldım’ diye sıralarken, konu ile ilgili
Şube Yönetim Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün
de uzman görüşlerine başvurmuştur. Akgün;
2005 yılında 5378 sayılı kanunla birlikte yerel
yönetimlere kente erişimi sağlamak üzere 7 yıl
süre verildiğini, ancak zaman diliminin verimli
kullanılamamasının yanı sıra sürenin 3 yıl daha
uzatıldığını belirterek sorumluluklarının yerine
getirilmediğine değinirken, sorunun uygulamada
eksik kalan yerel yönetimlere yönelik cezai yaptırım
getirilememesinden kaynaklandığını belirtmiş
ve çözüm önerisi olarak örgütlü mücadeleden
bahsetmiştir.
02.05.2013 tarihli Star Gazetesi’nde “İstanbul’un
kaldırım görüntüsü utandırıyor” başlıklı haberde
İstanbul’un her bir ilçesinde farklı şekilde uygulanan
kaldırım ve yol mantarlarının oluşturduğu
estetikten uzak görüntüye değinilirken, Şube
Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın da
görüşlerine yer verilmiştir. Konuyla ilgili Çalışkan,
kent mobilyalarının yerli yerince kullanılmadığına
dikkat çekmiştir.
01.06.2013 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde “Bu
projeler biterse TEM kilitlenecek” başlığıyla verilen
haberde kuzeye doğru genişleyen İstanbul trafiği
kapsamında Seyrantepe-Bahçeşehir arasındaki
hat üstünde üretilen projeler tamamlandığında
TEM aksının kilitleneceği belirtilmiş, konunun
uzmanlarından da görüş alınmıştır. Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; bu hattaki
yapılaşmanın 2009 yılında İstanbul için kabul
edilen planlarda yer aldığını ancak yapılaşma
devam ederken planlanan altyapı çalışmalarının
başlamadığına değinirken, diğer bir taraftan
İstanbul’un kuzeyi için düşünülen her bir proje
kentin orman ve su kaynaklarını tehlike altına
alacağına dair görüşlerine yer verilmiştir.
01.06.2013 - Sözcü Gazetesi
90
Boomberg HT – 20 Mart 2012
Devre Arası Programı’na katılan Şube 2.
Başkanımız Mehmet Murat Çalık, motorlu taşıt
kaynaklı hava kirliliği ve iklim değişikliğine yol
açan gazların azaltılması amacıyla bisiklet
yollarının yaygınlaştırılmasına yönelik hazırlanan
projelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
destekleneceğine dair yapılan açıklamayı
değerlendirdi.
Çalık, Avrupa’daki ve diğer birçok dünya kentindeki
gibi yaygın hale gelebilmesi için öncelikle altyapının
yeterli hale getirilmesinin gerektiğini belirtti.
Belediyenin bu konuda yaptığı çalışmaların hayata
geçirilmesinin gerektiğine değinen Çalık, İstanbul
ulaşım sistemi içerisinde bisikletin önemli bir yer
teşkil etmesinin gerekliliğini savunmuş, bunun
da entegre ulaşım sistemiyle elde edilebileceğini
açıklamıştır.
Bisiklet ulaşımından kastedilenin gezi amaçlı
ulaşımdan ziyade ilçeler içerisindeki ulaşım
sistemine katkı sağlanmasının öneminin altını çizen
Çalık, bütün İstanbul trafiği için bu ağı sağlamanın
çok da mümkün olmadığına işaret ederek, yeni
yapılanan ilçelerde ulaşım sistemi kurgulanırken
içinde bisiklet yolunun da düşünülmesinin
ileride gerçekleştirilecek organizasyonlarda yol
belirlemeye yardımcı olacağını belirterek sözlerini
sonlandırmıştır.
Kanal A – 28 Mart 2012
Ana Haber Programı’na katılan Şube Sekreter
Yardımcısı Mehmet Murat Çalık, üçünü kez
ertelenen 3. Köprü ve bağlantı yollarını içeren,
yap-işlet-devret modeliyle 20 Nisan’da tekrardan
açılacak ihaleyi değerlendirdi.
3.
Köprü’nün
yap-işlet-devret
modeliyle
işletilebilecek kadar rantabl olmadığını belirten
Çalık, devletin yapmasının maliyet açısından daha
uygun olabileceğini ama gelecek nesillere maddi
anlamda külfet olacağını belitmiş, İstanbul’un
katledilmesinin faturasını ise kimsenin ödeyemeye
gücünün yetmeyeceğini vurgulamıştır.
NTV – 07 Nisan 2012
NTV Haber Programı’na röportaj veren Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar, İstanbul’daki otopark
sorunu hakkında açıklama yapmıştır.
Eski mahallesini ziyareti sırasında sokaktaki araç
yoğunluğu fark eden R. T. Erdoğan’ın otopark
91
sorununu dile getirmesi üzerine gündeme gelen
“işgal altındaki sokaklar” konusu hakkında Atlar;
çözümün otopark ihtiyacına uygun yapılan imar
planlarının tam olarak uygulanması olduğunu
belirtmiştir.
Show TV – 12.09.2012
Ali Kırca Ana Haber Programı’nda eski Şube
Başkanımız Pelin Pınar Özden’in Haliç Metro
Geçiş Köprüsü hakkındaki röportajı yayınlanmıştır.
İnşaatın geceli-gündüzlü devam ettiği belirtilirken,
yapılacak metro geçiş köprüsünün Unkapanı
ve Atatürk köprülerinden yüksek olduğu
vurgulanarak, uzmanlarla yetkililer arasında
tartışmaları alevlendirdiği belirtilmiştir. Konu
hakkında Özden; köprünün sadece silueti
etkilemekle kalmayacağını, tekerlekli araç ve deniz
trafiğine de olumsuz etkisinin olacağını belirtmiştir.
CNNTürk - 07.01.2013
Cüneyt Özdemir’in sunduğu 5N1K Programı’na
canlı yayın konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman, İstanbul’un karla mücadelesini ve
yerel yönetimlerin konuyla ilgili çalışmalarını
değerlendirmiştir. Kahraman, İstanbul dışında
bütün metropollerin hava muhalefeti ve doğaüstü
haller söz konusu olunca sıkıntı yaşadığına
değinirken, toplu taşıma üzerine kurgulanmış bir
ulaşım sistemine sahip olmanın hava olaylarından
daha az etkilenmeyi sağlayacağının da altını
çizmiştir. İstanbul’un kronikleşmiş trafik sorununun
deniz ulaşımının verimli kullanılmaması ve yetersiz
kalan raylı sistemden kaynaklandığına dikkat çeken
Kahraman, aslında iklime bağlı olarak gelişen
koşulların süregelen trafik sorunu ile çakıştığında
afet durumuna dönüştüğünü açıklamıştır.
STV - 11.01.2013
Haber Bülteni’ne röportaj veren Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman; İstanbul’da yaşanan yoğun
trafiğin ulaşım sisteminde değişikliğe gidilmeden
çözülemeyeceğini ifade emiş, ulaşım yatırımlarının
karayolunun kuvvetlendirilmesi ve buna bağlı
metrobüs, 3. köprü gibi sistemlerin inşasına
yönlendirilmesi yerine kesin çözüm elde etmek
üzere raylı sistemler için kullanılmasının gerektiğini,
ayrıca bunun daha az maliyetli olacağını
vurgulamıştır.
TARİHİ ALANLARDA MEGA
PROJELER
HAYDARPAŞA
İki yıl önce geçirdiği yangın sonrasında halen gerekli
müdahalelerin yapılmaması, geçici çözümlerin ise
çevre koşulları karşısında yetersiz kalması tarihi
gar binasını çürümekle karşı karşıya bırakırken,
kamuoyu ve uzmanlar yetkililerin sorumluluklarını
yerine getirmemesine sebep olarak yapılmak
istenen turizm projesini görmekte.
01.09.2012 tarihliTaraf Gazetesi’nde“Haydarpaşa
Çürüyor” başlığı ile birinci sayfadan verilen haberde
yangından hasar gören Haydarpaşa Garı’nın
restorasyonuna başlanamadığından bahsedilmiş,
geçici kaplamanın çürümeyi durdurmaya
yetmediği vurgulanmıştır. Haberde Mimarlar Odası
Genel Başkanı Eyüp Muhcu ve Mimar Korhan
Gümüş’ün konuyla ilgili görüşlerinin yanı sıra Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Yapıda hasar
olması kaçınılmaz, çatının onarımının yapılmaması
Haydarpaşa Garı hakkındaki söylentilerin doğru
çıkacağını gösteriyor” açıklamaları da yer almıştır.
15.09.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’ndeki
Haydarpaşa Garı ve Liman Dönüşüm Projesi’nin
nihai düzenleme kararının, İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi tarafından onaylanması
hakkındaki haberde Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın görüşleri yer almıştır. Kahraman;
“Burası gelecek nesillere aktarmamız gereken bir
yapı. Bu plana karşı çıkıyoruz” diyerek Odamızın
tepkisini belirtmiş ve “Buraların müdahale edilmesi
gereken alanlar olduğu ortada. Ancak buraların illa
özelleştirilmesine gerek yok. Kıyı alanları kamusal
alanlar olarak kullanılabilir. Konut, alış-veriş
merkezi, otel olarak değil kamusal kullanım dikkate
alınarak değerlendirme yapılmalı” sözleriyle
görüşlerini ifade etmiştir.
15.09.2012 – Günlük Evrensel Gazetesi
15.09.2012 tarihli Hurriyet Daily News
Gazetesi’nde yer alan haberde de Haydarpaşa
Liman’ı ve çevresinin özelleştirilme olasılığından
bahsedilmiş ve Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın konu ile ilgili görüşlerine
başvurulmuştur. Kahraman’ın; tarihi istasyonun
planı onaylandıktan sonra alanın kamusal alan
olma özelliğini kaybetme riski taşıdığını belirten
ifadelerine yer verilmiştir.
15.09.2012 – Hurriyet Daily News
16.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde de yer alan
Haydarpaşa Garı ve çevresine dair planın onaylanması
hakkındaki haber, Haydarpaşa artık kartpostallarda
kalacak sözleriyle başlıklandırılmıştır. Askıya çıkan plana Odamızın Mimarlar Odası ile itiraz ettiğinin bilindiği
belirtilmiş, alanın kaderinin yılbaşına kadar netlik kazanacağının ve itirazlar sonuç bulmadığı takdirde alana
ilk kazmanın önümüzdeki yazın ilk aylarında vurulabileceğinden söz edilmiştir
92
STK’ların 1/5000 ölçekli Harem Bölgesi ile
Haydarpaşa Liman Geri Sahası Nazım Planı’na
açtığı yürütmenin durdurulması ve planın iptali
hakkındaki davanın devam ettiği vurgulanmıştır.
KUŞ DİLİ ÇAYIRI
20.10.2012 – Sol Gazetesi
20.10.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde
“Haydarpaşa’yı Dönüştüren İmar Planı Dava
Edildi” başlığıyla verilen haberde, Şubemizin ilgili
kurum, kuruluş ve meslek odaları ile geçtiğimiz
yaz aylarında onaylanarak yürürlüğe giren
Haydarpaşa Garı ve Liman Bölgesi Nazım İmar
Planı’nın yürütmesinin durdurulması ve iptali
istemi ile ortaklaşa açtığı davadan bahsedilmiştir.
Dava dilekçesinden alıntı yapılan haberde,
Haydarpaşa bölgesinin tarihi öneminin yanı sıra,
bulunduğu yoğun yapılaşma alanı içerisinde
olası bir afet durumda önemli bir toplanma ve
sığınma noktası teşkil ettiği, kamu yararı ve can
güvenliği açısından buranın emlak yatırımlarına
açılmayarak kamusal açık alan özelliğinin
korunmasının gerektiğinden bahsedilmiştir.
23.11.2012 tarihli Gazete Kadıköy’de
“Haydarpaşa Port’a hem onay hem dava!” başlığı
ile çıkan haberde; Belediye Meclisi’nde onaylanan
plan doğrultusunda Haydarpaşa Garı’nın otel ve
alışveriş merkezi, arkasında kalan tren yolunun
rezidans, Harem Otogarı’nın ise yeşil alan olacağı
açıklanmış, buna paralel olarak Şubemiz ve
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ile
93
06.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “AKP
Kadıköy’de boş alan gördü!” başlığı ile Kuşdili
Çayırı’na AVM yapılmasına dair imar planı
değişikliği hakkındaki haberde, 2009 yılında
Şubemiz tarafından planın iptali ve yürütmenin
durdurulması talebiyle açılan dava sonucunda
AVM kararının iptal edildiği hatırlatılmış,
hazırlanan güncel plana meslek odalarının
Kadıköy Belediyesi ile birlikte dava açmasının
daha etkili olacağından bahsedilmiştir.
10.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde yer alan
haberde; 2012 yılının Aralık ayında askıya çıkan
Haydarpaşa Garı’nın Kadıköy planlarına; koruma
amaçlı planların evrensel teknik ve ilkelerine
aykırı olması, kentin ihtiyaçlarından ziyade emlak
yatırımlarına göre düzenlenmiş olması, Kadıköy
Meydanı’na ölçüsüz ve süresiz yapılaşma getirdiği
gerekçeleriyle Şubemiz ve Mimarlar Odası
tarafından dava açıldığından bahsedilmiştir.
01.09.2012 – Taraf Gazetesİ
06.09.2012 – Taraf Gazetesi
26.10.2012 – Özgür Gündem Gazetesi
17.05.2013 tarihli Gazete Kadıköy’de ÇŞB
tarafından onaylanan plana göre Kuşdili
Çayırı’nda yapılmasının önü açılan AVM’ye karşı
bir araya gelen sivillerin yürüyüşüne yer verilmiş,
eyleme katılan Yönetim Kurulu üyemiz Müge
Yorgancı’dan da bahsedilmiştir.
24.05.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Melih
Aşık, Açık Pencere isimli köşe yazısında Kuşdili
Çayırı’na yapılmak istenen AVM projesi karşısında
Kuşdili Platformu ile Odamızın verdiği demokratik
mücadelen dolayı kutlamıştır.
3. KÖPRÜ
İstanbul Boğazı’nda inşa edilecek “Kuzey
Marmara Otoyolu Projesi’nin Odayeri-Paşaköy
(3. Boğaz Köprüsü Dahil) Kesimi” ihalesi
öncesinde, İstanbul’da Çağlayan Adliyesi önünde
basın açıklaması gerçekleştirilmiş ve takibinde
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile başlayıp,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş ile biten, sorumluların yer aldığı isim listesi
hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. 20
Nisan Cuma günü Ankara’da gerçekleştirilen
3. Köprü ihalesinde içeride teklifler alınırken,
dışarıda 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu üyleri
tarafından protesto gösterisi düzenlenmiş ve
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar tarafından
basın açıklaması okunmuştur.
01.04.2012 tarihli Yapı Dergisi’nde, Odamızda
düzenlenen basın açıklamasına yer verilmiştir.
Çok sayıda meslek odası, sendika ve sivil toplum
örgütünün destek verdiği “3. Köprü Yerine Yaşam
Platformu” sözcüsü olarak konuşan Prof. Dr.
Zerrin Bayraktar’ın, İstanbul’un trafik sorununu
çözmek yeni köprülere değil, raylı ulaşımla deniz
yolunun etkin biçimde kullanılmasına, yani bu
ikisinin kesiştiği yeni Haydarpaşa’lara gereksinim
varken, bunun tam tersi gerçekleştirilmeye
çalışılmaktadır sözleri yer bulmuştur.
19.04.2012 tarihli Evrensel Gazetesi’nde,
Odamızın da içerisinde yer aldığı, 3. Köprü yerine
Yaşam Platformu tarafından gerçekleştirilen
suç duyurusuna yer verilmiştir. Suç duyurusu
öncesinde, İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde,
“3. Köprü projesi cinayettir, ihale hukuk dışıdır”
pankartı açılmış, ardından gerçekleştirilen basın
açıklaması ile birlikte 20 Nisan günü Ankara’da
gerçekleştirilecek 3. Köprü eylemine davet
duyurusu da yer almıştır.
Evrensel Gazetesi – 19 Nisan 2012
21.04.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde, İstanbul
Boğazı’na inşa edilecek 3. Köprü yapımını da
içeren Kuzey Marmara Otoyol Projesi’nin ihaleye
çıktığı 20 Nisan günü gerçekleştirilen eylem ve
basın açıklaması yer almıştır. Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar’ın yaptığı basın açıklamasında
yer alan; “ormanlarımıza, yaşam alanlarımıza,
mahallelerimize, kentlerimize yönelik bu saldırılara
karşı direneceğiz, 3. Köprü projesi ve İzmirİstanbul otoyolu gibi rant projeleri iptal edilmelidir”
sözlerine yer verilmiştir.
Yeni Çağ Gazetesi – 21 Nisan 2012
21.04.2012 tarihli Yeni Çağ Gazetesi’nde, 3.
Köprü ihalesine gelen tekliflerin yanı sıra 3.
Köprü Yerine Yaşam Platformu tarafından
gerçekleştirilen basın açıklaması yer bulmuştur.
İhale komisyonu Başkanı İhsan Akbıyık tarafından,
China Communications Construction-Doğuş
İnşaat Ticaret AŞ-Yapı Merkezi-Arkon İnşaat Ortak
girişiminin eksiklikler nedeniyle ihale teklifinin
alınmadığının açıklanmasının ardından, Grubun
ihaleye teklif vermediğini bildirdiği belirtilmiştir.
Şartname alan 11 firmadan 5’inin teklif verdiğini,
ilk olarak 5 Nisan’da yapılması planlanan ihalenin
isteklilerden gelen talepler doğrultusunda 20
Nisan’a ertelendiği açıklamasına yer verilmiştir.
Platform üyelerinin dövizleriyle ihale teklifleri
kabul edilirken dışarıda “Köprü değil, insanca
yaşama hakkı istiyoruz” dediği belirtilmiş, Şehir
Plancıları İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak
Atlar’ın Platform adına basın açıklaması yaptığı
yer almıştır.
Bir yandan dava süreci devam eden Kuzey
Marmara otoyolu bağlantı güzergahları diğer bir
adıyla 3. Köprü için çalışmalar son sürat devam
ederken, inşai faaliyetler öncesi son hazırlık
olarak güzergah üzerindeki ağaçların kesimi
işine başlandı. Kent gündemini yakından takip
eden kurum, kuruluş ve meslek odalarının yanı
sıra konu ağaç kıyımı olunca kamuoyunda eski
önemine kavuşan konu ile ilgili tekrardan uzman
görüşlerine başvuruldu.
20.08.2012 Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Tarih ve
Yeşil’e Darbe’ başlığı ile haber dosyasında, AKP
hükümeti’nin kamu arazilerini ranta dönüştürürken
İstanbul’un doğasının tehdit edildiği belirtilirken,
bir bir sıralanan gündemdeki kentsel projelerin
94
kamusal alanları katlettiği vurgulanıp, Sakarya 1.
İdare Mahkemesi tarafından 3. Köprü hakkında
Şubemizin açmış olduğu davanın olumlu yönde
neticelenmesinden bahsedilmiş, gelişmelere
dair Şubemiz tarafından gerçekleştirilen basın
açıklamasından alıntılar yapılarak etraflıca bir
dosya hazırlanmıştır.
Eylül ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde yer alan
3. Köprü hakkında kamuoyunu bilgilendirmeye
yönelik haberde, Şubemiz tarafından köprü planına
açılan davanın, Sakarya 1. İdare Mahkemesi
tarafından söz konusu planın uygulamasının
durdurulması yönünde karar verilerek sonuçlandığı
belirtilmiştir.
05.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan
haberde 3. Köprü için çalışmaların başladığı, sondaj
hazırlıkları devam ederken köprü karşıtlarının
ağaç kıyımı nedeniyle tedirgin olduğundan
bahsedilmiştir. Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare
Olgun Çalışkan’ın Odamız tarafından yürütülen
davalardan da bahsettiği görüşlerine yer verilen
haberde, sürecin başından bu yana Şube olarak
bu konuyla ilgilenildiğini ve her ne kadar yetkililere
olumlu bir dille başvurulmuş olsa da müzakereye
kapalı bir sürecin işlediği açıklamaları da yer
almıştır.
06.09.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde “3. Köprü
için ağaç kıyımı” başlığı ile yer alan haberde,
Poyrazköy ve Garipçe güzergahında inşa edilecek
3. Köprü için ağaç kesimine başlandığı belirtilmiş,
Şubemizi temsilen Çare Olgun Çalışkan’ın
açıklamalarına yer verilmiştir. Çalışkan’ın, “Eğer
karar vericiler, iktidar, Büyükşehir Belediyesi bu
davalarda haklı olduklarını düşünselerdi, yargı
sürecini bekleyip haklılıklarını kanıtladıktan
sonra köprü için çalışmaya başlarlardı. Yargı
kararını beklemeden ağaçların kesim işlemlerine
başlanması,
mahkeme
kararlarının
işe
yaramamasına sebep olacak. Mahkeme olumsuz
yönde karar alsa dahi, proje ilerlediği için kamu
yararı gözetilerek biran evvel tamamlanmaya
çalışılacak” sözleri habere yansıtılmıştır.
09.09.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde çıkan
3. Köprü konulu haberde; FSM ve Boğaziçi
köprülerinde olduğu gibi 3. Köprü vesilesiyle yeni
bir göç hareketi, yerleşim alanı ve rant doğuracağı
öngörüsü ve yeni köprünün ‘İstanbul’un
95
ciğerlerinde’ konumlanmış olmasından ötürü
olayın hafife alınamayacağı
açıklanmıştır.
Haberde Şubemiz tarafından hazırlanan “3. Köprü
Projesi Değerlendirme Raporu”nun da İstanbul’u
bekleyen doğal ve sosyal risklerin etkilerini ortaya
koyduğun belirtilmiştir.
10.12.2012 Flashaber Gazetesi’nde Ali Rıza Yıldız
tarafından kaleme alınan köşe yazısında 3. Köprü
çözüm olacak mı diye sorulurken, 15 milyonluk
İstanbul’un kuzey ormanları üzerinden geçirilmesi
planlanan otoyol ve 3. Boğaz Köprüsü projelerinin
sürdürülemez bir megapolitan büyümeyi
tetikleyeceğinden bahsedilirken, projenin Odamız
tarafından ‘rant köprüsü’ olarak adlandırılmasına
hak verilmiştir.
29.05.2013 tarihli Sözcü Gazetesi’nde “Fatih
fethetti, AKP katletti” başlığı ile verilen haberde;
3. Köprü’nün inşası için ağaç kesimine başlanan
İstanbul’un Kuzey Ormanları ele alınırken, Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın da görüşlerine
başvurulmuştur. Atlar; kentin topraklarına
bir kazanç mekanizması olarak bakıldığını
vurgularken, kamu arazilerine plan yapıp ayrıcalıklı
imar hakları vererek elden çıkartıldığını, Büyükşehir
Belediyesi’nin kendi mülkiyetindeki alanlar için
plan yapma yetkisine sahip olduğunu açıklamıştır.
Örnek olarak Levent’teki İETT arazisini veren Atlar,
şu anda kamu arazileri üzerinde gökdelenlerin
yükseldiğinin alAını çizmiştir.
30.05.2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
“Katliam köprüsü” başlığıyla verilen haberde
yine inşaat sebebiyle kesilecek ağaçlar ve Kuzey
Ormanları’ndan temel atma töreni kapsamında
bahsedilmekte olup köprüye verilen “Yavuz
Sultan Selim” isminin Alevi vatandaşların tepkisini
çektiğine de değinilmiştir. Konuyla ilgili olarak
3. Köprü Yerine Yaşam Platformu Sekretaryası
olan Şubemizin basın açıklamasına yer verilmiş,
“Yaklaşık 20 yıl sonra, sözünün arkasında bir
iktidar ile İstanbul’a karşı işlenen cinayetin tanıkları
konumundayız. İstanbul’un sermaye tarafından
fethedilebilmesi için her türlü yolun mübah ilan
edildiği tarih” alıntısıyla Şubemiz tarafından
dönemin İBB Başkanı Erdoğan’ın 3. Köprü’ye ilişkin
sözlerine yapılan göndermeye dikkat çekilmiştir.
30.05.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
de yer bulan 3. Köprü temel atma töreni “Eller
ranta açıldı başlığı” ile yayınlanırken, İstanbul’un
Kuzey Ormanları’nı 300 milyar dolarlık ranta
açılışının dualar eşliğinde yapıldığı vurgulanmış ve
konu hakkında Odamız görüşlerine yer verilmiştir.
30.05.2013 tarihli Yurt Gazetesi’nde de 3.
Köprü’nün temel atma törenine ilişkin haberde
Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı sırasındaki
söylemleri ile gerçekleştirilenin tutarsızlığına
değinilirken, Şubemiz yazılı basın açıklamasına da
yer verilmiştir.
06.12.2013 Flash Haber Gazetesinde “İstanbul
bitti, Marmara denizini imara açtılar” başlığıyla
verilen haberde Yassıada ve Sivriada planları
gündeme getirilmiş, konu hakkında Şube
Yönetim Kurulu üyemiz Çare Olgun Çalışkan’ın
açıklamalarına yer verilmiştir.
13.12.2013 Günlük Evrensel Gazetesinde “Yok
etmek yasak değil, konuşmak yasak” başlığıyla
verilen haberde; “Şehir ve İnsan Kulübü” tarafından
yapılmak istenen, Kuzey Ormanlarının tahribatına
yönelik bilgilendirme etkinliğine YTÜ yönetiminin
önce izin verip ardından karar değiştirmesi
haber konusu yapılmış. Etkinliğin Şubemizde
gerçekleştirildiğinden bahsedilmiştir.
KUZEY ORMANLARI KATLEDİLİYOR
Kuzey Marmara Otoyolu kapsamında inşaatına
başlanan 3. Köprü çalışmaları ilerledikçe
İstanbul’un Kuzey Ormanlarında yapılan kıyım daha
da belirgin hale gelmiş, ulusal basında görüntülerle
birlikte haber dosyaları oluşturulmuştur. Tempo
Dergisi’nde ise son birkaç yılda onaylanan
planlar sonucu kaybedilen yeşil alanların listesi
hazırlanmıştır. Söz konusu haberler başlıkları ile
aşağıda sıralanmıştır.
01.09.2013 - 20.10.2013
Tempo Dergisi - Yeşile veda
Hürriyet Gazetesi – İstanbul’da yeşile veda
Ortdoğu Gazetesi – İstanbul’da yeşile veda
08.09.2013 tarihli Sözcü Gazetesi – Yeşile
Hastayım yalan İstanbul ormanları talan
Aydınlık Gazetesi – İstanbul halkı sokağa çıkıp
projeyi durdurmalı
Sunday’s Zaman Gazetesi – Scale of destruction
in Istanbul increasingly visible
Kayım ayında yayınlanan Maison Francaise
Emlak Yaşam Dergisinde “Yeşile veda” başlığı ile
verilen haberde 3. Köprü inşaatına başlanması
sebebiyle Kuzey Ormanları’nın kesilen bölümleri,
Boğaziçi’nde köprü ayaklarının yerleştirileceği
alanlar ile Çamlıca Tepesi’ndeki cami hazırlığı
sebebiyle temizlenen alan ve Yenikapı’da miting
alanı olarak kullanılmak üzere doldurulan alanın
fotoğrafları haber dosyasıyla paylaşılmıştır. Konu
hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
da görüşlerine yer verilmiştir.
05.11.2013 Taraf Gazetesinde “Kuzey Ormanları
Savunması” başlığı ile Agora isimli köşesinde
Yüksek Taşkın, Zekeriyaköy Forumu tarafından
düzenlenen “Gezi ve sonrası tahayyül dünyamız”
adlı etkinliği kaleme alırken KOS aktivistlerini
araştırmaya başladığında Şubemiz Yönetim
Kurulu Çare Olgun Çalışkan’ın Yeşil Sempozyumda
yapmış olduğu sunumdan bahsetmiştir.
07.11.2013 Today’s Zaman Gazetesinde de
96
inşaatına başlanan 3. Köprü’nün yarattığı yıkımdan
bahsedilmiş, tahrip edilen Kuzey Ormanları’na
ve İstanbul’un kaybettiği doğal alanlara
değinilmiş, konu hakkında Ulaşım ve Haberleşme
Bakanlığı’ndan yetkililer ile Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın görüşlerine yer verilmiştir.
YENİ KENT
Trafik ve altyapı sorunları ile boğuşan İstanbul’a 14
milyon nüfusluk yeni bir şehir kurulması gündemde.
Avrupa yakasında yer alan Kayaşehir bölgesinde,
İstanbul’un 2009 onanlı çevre düzeni planında yer
almayan proje ile ilin kuzey yönünde genişlemesi
İstanbul’u daha yaşanmaz, ölü bir kent haline
gelmesinden korkuluyor. Bugüne kadar iyice etüt
edilmemiş ve gelecek projeksiyonu yapılmamış
projelerin İstanbul’u günümüzde yaşanan sorunlar
ile karşı karşıya getirdiği bilinirken, uzmanlar bu
projenin de yanlış düzenlenen başka bir devasa
proje olmasından endişe duymakta.
07.08.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
“İstanbul’a yeni kent” başlığı ile verilen haberde;
AKP hükümetinin çevre düzeni ve imar planlarına
uymadan, İstanbul’da 1 milyon nüfuslu yeni bir şehir
kurmak için harekete geçtiği belirtilmiştir. Avrupa
yakasında Kayaşehir adlı bölgede kurulması
planlanan devasa proje hakkında Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuş,
Kahraman’ın “2009’da kabul edilen çevre düzeni
planında yer almayan 1 milyon nüfusluk Kayaşehir
planı, bu kentin gelecek senaryosuna uymamakta.
Bu büyüklükte bir projenin etütlerinin çevre
planında yer alması gerekiyor. 2009’da demek ki
bu projeler kabul görmemiş işletilmemiş, ama bir
dizi değişiklikle hükümler getiriliyor. İstanbul’un
olmazsa olmaz doğal kaynakları ki bunları bugüne
kadar fazlasıyla tahrip ettik. Bu yapılaşmalarla yok
edilmeye devam edilmesi anlamına geliyor. Yeni
yapılaşma su havzalarına, oksijen kaynaklarına
talebi arttıracak. Bu İstanbul’un yaşanamayan bir
kent haline gelmesi anlamına gelmekte” ifadelerine
yer verilmiştir.
08.08.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde yer alan
Yeni Kent haberinde ise, Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın “İstanbul’u daha fazla zorlamayın”
sözleri başlık olarak kullanılmış ve Kahraman’ın
‘İstanbul’un daha fazla yeni yapılaşmayı
kaldıramayacağı, kuzeye doğru büyümenin
97
tamamen durdurulması gerektiği, İstanbul’un
sınırlarının zorlanmasının bu kenti öldürmek
anlamına geleceği’ ifadelerine yer verilmiştir.
22.01.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde “Yeni
Şehirler ekolojiyi katledecek” başlığı ile Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından
İstanbul’a kurulacak iki “yeni şehir” projesinin
“ekolojik” olacağına dair açıklamalarıyla yeniden
gündeme getirdiği konuya dair haberde, Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine
başvurulmuştur. Konu hakkında Kahraman;
İstanbul’un kuzeye doğru yapılaşmasının ekolojiyi
tehdit ettiğini belirtirken, özellikle İstanbul’un
korunması gerekli su havzaları ve orman
alanlarına doğru bir büyüme olduğuna değinmiştir.
Bu tür bir yapılaşmanın İstanbul’u yaşanmaz
hale getireceğini vurgulayan Kahraman; “Ekoloji
kavramını bu tür projelerde kullanmayı çok
seviyorlar. Ancak bu yapılaşmanın İstanbul için
vahim sonuçlar doğuracağını ve ekolojik sorunların
artacağını görmek lazım. Yeni yapılaşmayı
çevresinde oluşturacak taleple birlikte düşünmek
lazım. Bu projeler emsal gösterilerek o bölgeler
yapılarla işgal edilmiş olacak” şeklinde görüşlerini
bildirmiştir.
Aydınlık Gazetesi - 22 Ocak 2013
25.01.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde de yer
alan İstanbul’un kuzeyine yapılacak yeni şehir
hakkındaki haberde; projenin sayısal ve mekansal
detaylarına yer verilirken, Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’la birlikte konusunda uzman mühendis
ve mimarların da görüşlerine başvurulmuştur.
Konu hakkında Kahraman, “Daha önceki planlarda
kuzey bölgesi imar planları dışında kalıyordu
çünkü bu bölgede su havzaları ve ormanlar
mevcut olduğu için imara açılması söz konusu
değildi. İBB’nin imar yasalarında burası ‘kırmızı
çizgi’ydi. ‘Yeni şehir’ ile İstanbul yakın zaman
içince 20 milyonu geçecek. Özetle İstanbulu’u
kaybedebiliriz” şeklinde açıklamada bulunmuştur.
17.02.2013 tarihli Hürriyet Gazetesi’nin Pazar
ekinde yer alan “İstanbul’un emlak yatırımları
kuzeye kayıyor” başlıklı haberde, İstanbul’
yapılacak iki yeni şehir ile 3. Havaalanı projelerinin
tetiklediği inşaat yatırımlarının detaylarından
bahsedilirken, konu hakkında Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar’ın; “2009’da yürürlüğe giren
İstanbul Çevre Düzeni Planı, İstanbul’un doğubatı ekseninde gelişimini öngörüyordu. Orman
alanlarını, su havzalarını ve nitelikli tarım alanlarını
koruyordu. Ama İstanbul’un kuzeyine yönelik ve
tamamı merkezi yönetim kararlarıyla üretilen bu
yeni projeler, şehrin sahip olduğu doğal değerleri
tehdit ediyor. Bilimsel şehircilik yaklaşımı erk
edildi. Üçüncü köprü, kent içi ulaşımdan çok bu
emlak yatırımlarına hizmet edecek” şeklindeki
açıklamalarına
2. MEGA KENT
Başbakan Erdoğan’ın “İstanbul’a 2 Şehir” projesinin
ayrıntıları belli oldu. İlkinin Kemerburgaz’a yapılması
öngörülen yeni şehirlerden ikincisinin yeri Tuzla olarak
açıklandı. İstanbul ormanlarını korumak için Şile ve Ağva’dan vazgeçildiği belirtilirken; metro, kara ve denizyolu
gibi ulaşım araçları ile erişilebilir olması sebebiyle Tuzla
ön plana çıktı.
29.08.2012 tarihli Sabah Gazetesi’nde “İkinci
Mega Kent Tuzla’ya” başlığıyla çıkan, Başbakan
Erdoğan’ın “İstanbul’a İki Şehir” projesinin
detaylarının paylaşıldığı haberde Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine yer verilmiştir.
Kemerburgaz’da yapılacak 500 bin kişilik ‘çılgın
şehir’lerden yeri sır gibi saklanan ikincisi’nin
Tuzla’ya inşa edilmesi hakkındaki tasarı üzerine
Kahraman’ın, “Anadolu yakasına yapılacak
şehrin Şile yerine Tuzla’da inşa edilecek olması
olumlu. Ama 3. Köprü’nün özellikle Kuzey Ormanı
içinde yapılması ile birlikte Şile tarafı şehirleşme
baskısında olacaktır. Fakat Şile yerine Tuzla
bölgesine taşınmasına bakılırsa, daha yerinde bir
karar olduğu söylenebilir. Şile, Kuzey Ormanlarının
bulunduğu alan ve doğal alanlarının korunması
gereken bir bölge. Tuzla’da su havzaları kriterlerine
dikkat edilerek yapılabilir bir proje. Tuzla’daki
yeni şehir ulaşım ve trafik açısından bakıldığında
ulaşıma baskısı olmayacağını düşünüyorum.”
sözlerine yer verilmiştir.
31.08.2012 tarihli Ekonomi Gazetesi’nde yer alan
Mega Kent haberinde, İstanbul’un doğuya doğru
büyüyeceğine değinilmiş, Şile’den vazgeçildiği
belirtilmiştir. Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
yanı sıra eski Şube Başkanı Erhan Demirdizen’in
de görüşlerine yer verilen haberde ortak mesaj
Tuzla’daki içme suyu havzalarının unutulmaması
gerektiği yönünde olmuştur.
KIYI ALANLARI
25.08.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
Ataköy Marina hakkında “Ataköy’ü parayı bastıran
kapatacak” başlığıyla verilen haberde; Şubemizin
turizm alanı olduğu halde Kıyı Kanunu’na aykırı
bir şekilde konut yapılaşması da planlandığı
gerekçesiyle dava açtığından söz edilmiştir.
TOKİ’ye devretilen Galleria, Ataköy Marina,
Sheraton Oteli, Dünya Göz Hastanesi ve bir benzin
istasyonunun da bulunduğu arazinin yaklaşık 1.2
milyar değerinde olduğu belirtilmiştir.
25.08.2012 – Cumhuriyet Gazetesi
01.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde
Zeytinburnu’nda Ağaolu’nun alması ile imar
koşulları değişen arazi hakkında yapılan haberde
Şubemiz tarafından konunun davalık olduğunun
öngörüldüğü belirtilmiş, konuyla ilgili olarak Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Bu konuyu
Şubat’tan beri takip ediyoruz. Bu süreç hukuki
olarak devam ediyor. Biz de gerekli başvurularımızı
yapacağız. Burası imarsız araziyken esas
buradaki sıkıntıyı ortaya çıkaran çevre yapılanma
koşullarının çok üzerinde, yeni bir imar hakkı tesis
edilmesi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, çıkarılan
Kanun Hükmünde Kararname ile belediyelere
98
gerekli başvuruyu yapan ve 2 ayda olumlu
sonuç alamayan herkese istediği alanda, her tür
ölçekteki planı yaptırma yetkisine sahiptir. Hatta o
bölgedeki inşaat ve çalışma ruhsatlarını vermeye
muktedirdir. Şu an bakanlığın buna yetkisi var.
Maalesef bu planda Büyükşehir Belediyesi
tarafından retdedildikten sonra, Bakanlık
tarafından yerine getirilmiş bir plan değişikliği.
Bu açıdan baktığınızda Bakanlığın gerçekten
ayrıcalıklı imar hakkını engellemesi gerekirken
böyle bir planın altına imza atması oldukça
düşündürücü. İtirazımızı yaptık. Büyük ihtimalle
itirazımız retdedilecektir. Sonrasında da bu konuyu
dava edeceğiz” sözlerine yer verilmiştir.
05.05.2013 tarihli Zaman Gazetesi’nde yer alan
haberde, “Boğaz’a yapılacak yalılar yeşil alan
tartışması başlattı” başlığı kullanılırken, Üsküdar
Paşalimanı Parkı’na İBB tarafından günümüze
kadar ayakta kalamayan ancak tarihi değer
taşıyan 5 yalı ile karakolu orijinaline sadık kalarak
inşa etmeyi planlamasına değinilmiştir. Konu
hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman;
yapılması planlanan yalıların Boğaziçi Kanunu ile
ters olduğunu vurgularken, Boğaz kenarına özle
mülkiyet yapılamayacağını ve insanların sahil
kenarını kullanım imkanının ellerinden alınacağını
belirtmiştir.
Şehrizar Konakları’na karşı” başlığı ile çıkan
haberde, Şubemizin hukuka ve şehircilik ilkelerine
aykırı olduğu gerekçesiyle iki kez inşası iptal
edilen Şehrizar Konakları ile ilgili açıklamasına
yer verilmiştir. Yasal olmamasına rağmen inşaatı
devam eden Şehrizar Konakları’nın satışa
sunulmaya başladığı ve Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı olan alanın bina yüksekliği 6,5 m olarak
sınırlandırılmasına rağmen 9,5 m inşa edildiği
vurgulanmıştır.
04.09.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
de yer alan Şehrizar Konakları hakkındaki
haber “Darbe üstüne Darbe” başlığıyla verilmiş,
Şubemizin yapmış olduğu basın açıklamasına
istinaden “Suç İşleniyor” başlığı ile Şehir Plancıları
Odası İstanbul Şubesi’nin hukuka, kamu yararına,
şehircilik ve planlama ilkelerine aykırılığı defalarca
tescil edilmiş plan kararlarının halen ısrarla tesis
edilmesine tepki gösterdiği belirtilmiştir..
ŞEHRİZAR KONAKLARI
Boğaziçi Siluet Alanı içerisinde yer alan ve bugün
üzerinde Şehrizar Konakları olarak bilinen konut
projesi inşaatının devam ettiği Üsküdar İlçesi
Burhaniye Mahallesi 1326 Ada, 56–60–61
parsellere ilişkin, Boğaziçi planlarında yer alan
siluet sınırlamasına aykırı hükümler içeren imar
planı değişiklikleri, tüm yargı kararlarına rağmen
hukuksuzca devam etmekte.
04.09.2012 – Cumhuriyet Gazetesi
GALATAPORT
04.09.2012 – Birgün Gazetesi
04.09.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde “TMMOB
99
Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından Ekim
ayının sonunda onaylanan Salı Pazarı Limanı
planları, alanın özelleştirilmesine yönelik işlemlerin
hızlanmasını sağladı. Bir önceki planın iptali
ve Danıştay tarafından ihalenin iptali yetkilileri
yolundan döndüremedi. Uzmanların bir bolumu
Pera siluetinin bozulmasından ednişe ederken,
diğer bir bolumu de kıyıların kamuya teslim
edilmesi gerektiğine ısrarla değinmekte.
Galataport olarak anılan Salıpazarı Liman Sahası yani;
Karaköy Meydanı’ndaki Türkiye Denizcilik İşletmeleri
Genel Müdürlüğü binasından Mimar Sinan Üniversitesi’ne kadar uzanan yaklaşık 1,2 km’lik kıyı şeridine
dair imar planları değişikliği Başbakanlık Özelleştirme
İdaresi tarafından 2012 yılının Ekim ayında onaylandı.
Karar Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından askıda ilan edildi.
Bir aylık askı süreci ise doldu. Süreç sonrası itirazların
değerlendirilmesiyle imar planları yürürlüğe girecek.
Ve nihayet bir kez daha ihaleye gidilecek. 2005 yılında
onaylanan imar planlarına açılan dava Danıştay tarafından iptal edilmiş, iptal kararına sebep olan gerekçeler
yeni planda da hükmünü sürdürmekte. Şubemiz ve MO
ise itirazlarına devam etmekte.
25.10.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Galataport’a bir
deneme daha” başlığıyla yer alan haberde, Danıştay
tarafından durdurulan yağma planı yerine şimdi bir kez
daha ihale süreci başlıyor” denilmiş, 2005 yılında ihalesi yapılan ve 2006 yılında imar değişikliklerinin iptali
için İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Şubemizin
açmış olduğu her iki dava için de Danıştay 6. Dairesi’nin
yürütmenin durdurulması yönünde karar verdiği özellikle vurgulanmıştır.
26.10.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde yer alan Galataport hakkındaki haberde, alana dair planın Özelleştirme
Yüksek Kurulu tarafından onaylandığı belirtilirken,
özelleştirme sürecinin hızlandığına dikkat çekilmiştir.
Bunun yanı sıra inşa edilecek yapıların, Karaköy’ün tarihi siluetini tamamen değiştireceği ve kıyı-kent ilişkisinin
koparılacağına dair uzman görüşlerine yer verilmiş ve
2005 gerçekleştirilen ihalenin Şubemizin açmış olduğu
dava neticesinde Danıştay kararıyla iptal edildiği hatırlatılmıştır.
26.10.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde de
Galataport olarak bilinen Salıpazarı Limanı planının
onaylanmasından ve akabinde gelişen özelleşme sürecine yer verilmiş, yapılması öngörülen inşai faaliyetlerin
tarihi siluete zarar vereceğinden bahsedilmiş ve Şubemizin 2005 yılında açıp kazandığı davaya değinilmiştir.
Ocak 2013 tarihli Fortune Türkiye Dergisi’nde
‘’Galataport Yeniden Gündemde” başlığı ile
oluşturulan haber dosyasında, İstanbul’un tek
kruvaziyer limanı Galataport’ta özelleştirme
sürecinin yeniden gündeme geldiği ve buna paralel
olarak karşıt seslerin yükselmeye başladığından
bahsedilmiştir. Haberde; İBB Başkanı Kadir
Topbaş’ın “Galataport’un İstanbul’a giriş kapısı
olarak hazırlanmasını arzu ettiği” hatırlatılmış,
Şubemiz görüşü olarak “liman bölgesinin Tarihi
Yarımada ve Beyoğlu kentsel sit alanı ile ilişkisi
düşünülünce bölgedeki kullanım biçimi ve mevcut
yoğunluğun değişeceği, bölgenin ulaşım altyapısı
ve yerleşim dokusunun projeden etkileneceği”
verilmiştir.
27.01.2013
tarihli
Birgün
Gazetesi’nde
“Galataport: Eski ağza yeni taam” başlığı ile yer
bulan haberde; meslek odalarının mücadelesiyle
2005’te Danıştay tarafından imar planları iptal
edilen Galataport için hazırlanan yeni plana da
itiraz edildiği açıklanmıştır. Haberde; Şubemiz ve
Mimarlar Odası’nın Boğaz’a 12 bin metrekarelik
dolgu alanı yapılmasını öngören planın güncel
durumunun,
Danıştayın
2005’teki
iptal
gerekçeleriyle aynı olduğuna değinilmiş, konuyla
lgili olarak Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın
görüşlerine başvurulmuştur. Atlar; “2005 yılında
Odamızın açtığı dava sonucu Galataport projesinin
imar planı iptal edilmişti. İptal edilen planla
yeni plan arasında Danıştay’ın iptal gerekçeleri
bakımından bir fark olduğu söylenemez. Oradaki
argümanlarımız bu yeni planda da geçerliliğini
koruyor” diyerek yeni plan olarak lanse edilen
imar planlarına dair tepkisini belirtmiştir.
Birgün Gazetesi - 27 Ocak 2013
28.01.2013 tarihli Yurt Gazetesi’nde de yer alan
Galataport planları, “Galataport’a 2. oyun” başlığı
ile haber yapılmış, 2005 yılında ilan edilen ve
100
ihale süreci başlatıldıktan sonra açılan davalar
sebebiyle iptal edilen planların, değiştirilmeden
tekrardan onaylandığı belirtilmiştir. Konu ile ilgili
olarak Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın
detaylı açıklamalarının da yer aldığı haberde
Atlar; iptal edilen planla yeni arasında Danıştay’ın
iptal gerekçeleri bakımından bir fark olmadığını
açıklamış ve 2005 yılında açılan davada öne
sürülen argümanların “yeni” planda da geçerliliğini
koruduğunu ifade etmiştir.
16.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Galataport
otel furyasına neden oldu” başlığı ile yer alan
haberde; bölgede yapılması öngörülen Kruvaziyer
Liman Projesi için düzenlenen 2. ihalenin de
Şubemiz tarafından mahkemeye götürülmesinin
bölgedeki yatırımcıların hızını kesmediğine
değinilirken, alan içinde yapımı planlanan veya
yapımına başlanan 26 otel projesi olduğu
belirtilmiştir.
17.04.2013 tarihli Ticari Hayat Gazetesi’nde de
daha onay bekleyen Galataport projesine ilişkin 2.
ihalenin Şubemiz tarafından dava konusu edildiği
belirtilirken, Karaköy bölgesinde 26 otel projesinin
şekillendirildiği vurgulanmıştır.
Yurt Gazetesi - 28 Ocak 2013
CNNTürk – 16.05.2013 Günlük programında
daha önce Sami Ofer ve Global Yatırım Holding’in
ihalesini kazandığı ancak iptal edilen Galataport
101
için tekrar ihaleye gidilmesi haber edilmiş, Şubemiz
tarafından projeye açılan davanın sözü edilmiştir.
GALATAPORT ve ZEYPORT
Özelleştirme İdaresi, 2005 yılında İsrailli işadamı
Sami Ofer’in kazandığı ancak Şubemiz’in açtığı
dava sonucu Danıştay’ın yürütmesini durdurduğu
Galataport’u
yeniden
ihaleye
çıkarmaya
hazırlanmakta. Özelleştirme İdaresi yetkilileri
tarafından yapılan açıklamalarda ihalenin 2012
yılının sonunda yapılması öngörülmekte.
Aynı şekilde Zeytinburnu’nda da yat limanı
olarak tasarlanıp kullanılmak üzere, denizde
yapılacak dolgu alanıyla beraber toplam 1 milyon
470 metrekareyi kapsayan alanın, 49 yıllığına
kiralanması için düzenlenen ihalenin imar planları
geçtiğimiz günlerde Danıştay kararı ile iptal edildi.
19.07.2012
tarihli
Vatan
Gazetesi’nde
“Galataport’a 6 yıl sonra start” başlığı ile verilen
haberde Özelleştirme İdaresi’nin tekrardan ilana
çıkacağı belirtilmiş, önceki ihalenin 2006 yılında
Şubemiz’in itirazı üzerine Danıştay 6. Dairesi
tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı işleminin
yürütmesinin, bakanlığın imar yetkisi bulunmadığı
gerekçesi ile iptal edildiği açıklanmıştır.
19.07.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde ise
“Galataport ihalesi yeniden” başlığı ile yayınlanan
haberde, alanla ilgili olarak Özelleştirme İdaresi
Başkan vekili Aksu’nun, “En önemli cazibe
merkezlerinden birisi olacak” açıklamasına
yer verilirken, Ekim’de açılacak ikinci ihalenin
2005 yılında gerçekleştirilen ilkinin 2006 yılında
Şubemiz tarafından açılan dava ile iptal edildiği
vurgulanmıştır.
19 Temmuz – Taraf Gazetesi
19.07.2012 tarihli Vatan Gazetesi’nde de yer
bulan haber, “Galataport yeniden görücüye
çıkıyor” şeklinde manşete taşınmış, 2005
yılında açılıp 2006 yılında iptal edilen Galataport
ihalesinin Sami Ofer tarafından 4.3 milyon dolar
ile kazanıldığı ifade edilmiştir.
21.07.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ‘nde
“Peşini bırakmayız” başlığı ile yayınlan Galataport
haberinde, Şubemiz görüşü “Yeniden ihaleye
çıkarılmaya hazırlanan Galataport aynı şekliyle
onaylanırsa yine yargı yolunu deneriz” sözleri ile
direkt verilmiştir. Şube Sekreterimiz Akif Burak
Atlar’ın da röportajına yer verilen haberde Atlar,
“Galataport, bölgenin kaldıramayacağı yoğunlukta
bir projeyi öngörüyor. Biz Karaköy sahilinin
kamunun daha fazla yararlanabileceği bir alan
olmasını istiyoruz. Bölgenin, Karaköy-Beşiktaş
kültür sanat koridoru olarak kurgulanmasına
projede yer verilmesini talep etmiştik. Orası
liman için, yolcu gemileri için yetersiz bir alan.
Ayrıca Karaköy’e, bölgenin tarihine olumsuz
etkileri olacaktır. Mevcut kullanımda bile limanın
olumsuz etkilerini görmek mümkün. Projede
alışveriş merkezleri, oteller de yer alıyordu. Bu
tür fonksiyonların o bölge için olumsuz sonuçları
olacağını, altyapının bunu karşılamayacağını
dile getirdik... Süreci yakından takip ediyoruz.”
sözleriyle görüşlerini ifade etmiştir.
aldığı Galataport, İzmir Limanı’nın da ihale süreciyle
birlikte haberleştirilmiş, İstanbul’daki proje ile ilgili
olarak 2005 yılında yapılan ilk Galataport ihalesini
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na geri gönderen
Eski Başkan Yardımcısı Abdüllatif Şener ‘vicdan
sahibi kimsenin ihalenin yeniden yapılmasını kabul
edemeyeceğini’ söylerken, Şubemiz’in ise ‘ihalenin
onaylanması halinde yeniden yargıya başvuracağı’
açıklamasına yer verilmiştir.
04.08.2012 tarihli Vatan Gazetesi haberinde ise
İstanbul’u ilgilendiren iki büyük liman, Zeyport ve
Galataport birlikte haber dosyası olarak incelenmiş;
Zeyport ihalesinin de Danıştay tarafından (siluet
bozulur gerekçesiyle) iptal edildiği, Galataport’la
aynı kaderi paylaştığı belirtilmiştir. Zeytinburnu’nda
yapılması öngörülen yat limanının 2006 yılında,
49 yıllığına 16.5 milyon TL’lik kiralama bedeli ile
neticelenen ihalesinin ardından Şubemiz’in imar
planının iptaline yönelik davası neticesinde hakim
kurulu tarafından ‘planların iptali’ hususunda karar
verildiği belirtilmiştir.
Danıştay’ın gerekçe olarak, “Planlarda öngörülen
yapılaşma
alanlarının
kruvaziyer
liman
gereksiniminin çok üzerinde olduğu, yapılaşma
alanında öngörülen bazı kullanım kararlarının
3261 ve 2634 sayılı yasalarda öngörülen
kullanımlar ile örtüşmediği, bu haliyle yapılacak
bir planlamanın deniz turizmi ve kruvaziyer liman
amacından uzaklaşılmasına, alanın turizm alanına
dönüşmesine yol açacağı açık olup, söz konusu
limanın konumu dikkate alındığında tüm bu
hususların tarihi dokuya zarar vereceği ve alanda
getirilen ‘maksimum yükseklik’ uygulamasının
Tarihi Yarımada ve Surlarla ilgili siluet değerlerinin
kaybedilmesine yol açacağı anlaşıldığından 6.
Daire kararında belirtilen yönlerden hukuka
uyarlılık görülmemiştir” şeklinde açıklaması da
haber içerisinde yer almıştır.
21 Temmuz – Cumhuriyet Gazetesi
01.08.2012 tarihli Yapı Dergisi’nin de gündemine
4 Ağustos – Vatan Gazetesi
102
06.08.2012 tarihli İstiklal Gazetesi’nde ise
“Zeyport projesi iptal edildi” başlığı ile yer alan
haberde, Şubemiz’in itiraz gerekçeleri, “Tarihi
silüetin bozulduğu, bölgede yapılaşma oranının
arttırıldığı, yeterli yeşil alan olmadığı” iddialarının
üzerine, Danıştay 6. Dairesi tarafından imar
planlarının iptal edildiği belirtilmiştir.
Kasım ayında yayınlanan Mimarlık Dergisinde
yer alan haber dosyasında Haliç tersaneleri konu
edilmiş, T. Gül Köksal’ın kaleme aldığı “Tersane-i
Amire’yi Talan Edecek Haliç Port’a Karşı: HALİÇ
DAYANIŞMASI” başlıklı haberde tersanelerin
özelleştirme sürecinden ve buna karşın oluşturulan
06.11.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Galata’yı
vatandaşa kapatacaklar” başlığı ile yer alan
haberde, Şubemizin girişimleriyle 2006 yılında iptal
edilen Galataport ihalesinin tekrar gündemdeki
yerini alması beraberinde, 1955-1960 yılları
arasında bölgede yaşanan yoğun ve plansız imar
faaliyetleri sebebiyle geçmişten gelen dokusunu
ve kültürel birikimini büyük oranda kaybetmiş
olan yerleşmenin son kalan kültürel varlıklarını da
port projesi ile kaybetmesinin söz konusu olduğu
belirtilmiştir.
sivil toplum platformundan bahsedilmiştir.
Şubemizden de Haliç Dayanışmasının bileşeni
olarak bahsedilmiştir.
23.05.2013 tarihli Birgün Gazetesi’nde “İmar
planına aykırı Haliç’e AVM’li yat limanı” başlığı ile
yer alan haberde tarihi Haliç tersaneler bölgesi
için hazırlanan projenin imar planına aykırı olduğu
belirtişmiş ve konunun uzmanlarının görüşlerine
yer verilmiştir. Şube Sekreterimiz Akif Burak
Atlar’ın “Bakanlıkların İstanbul’un gündemine
soktuğu bir projeyle daha karşı karşıyayız. İstanbul
gibi bir kentte bütüncül bir planlama yaklaşımı
olması gerekiyor” sözlerine yer verilmiştir.
24.05.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde Açık Şehir
isimli köşesinde Taksim Meydanı Yayalaştırma
Projesi ile Topçu Kışlası’ndan bahseden Ertan
Altan, aynı zamanda Karaköy kıyısı için tasarlanan
Galataport Projesine değinirken, Engin Ardıç’ın
Odamızı da kastederek kullandığı “mızmız
liberaller” eleştirisine karşı görüş bildirmiştir.
Best FM – 23.11.2012
Canlı telefon bağlantısı ile radyo haber programına
canlı yayın konuğu olarak katılan Şube Başkanımız
103
Tayfun Kahraman Kıyı Kanunu’nda yapılmak
istenen değişiklikler üzerine görüşlerini bildirmiştir
.
HALİÇ METRO GEÇİŞ KÖPRÜSÜ
Odamız tarafından da desteklenen, “Başka Bir
Köprü Mümkün” adıyla İstanbul S.O.S girişimi
tarafından, Haliç Metro Geçiş Köprüsü için
başlatılan imza kampanyasının sonuçları Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde (MSGSÜ)
bir basın açıklamasıyla duyuruldu.
07.03.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde konu ile
ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar ile yapılan
röportaja yer verilmiştir. İstanbul’un tarihinin en
zor dönemini yaşadığına dikkat çeken Atlar, Haliç
Metro Köprüsü’nün İstanbul’un siluetine ve tarihi
dokusuna uymayacak bir şekilde karşımızda
durduğunu belirtmiştir.
07.03.2012
tarihli
BirGün
Gazetesi’nde
konu ile ilgili Şube Sekreterimiz Akif Burak
Atlar’ın açıklamalarına yer verilmiştir. Bütünü
umursamayan parçacıl projelerin İstanbul’u
mahvettiğini belirten Atlar, Karar vericiler ve
kentliler arasında hiçbir güven bırakmadığına
da değinerek, İstanbul’un 2009’da hazırlanan
planında 3. Köprü bulunmamasına rağmen
iktidarın bunu gerçekleştirmeye çalıştığını, aynı
şekilde 2011 yılında onaylanan Taksim Koruma
Amaçlı Planı’nda da meydan düzenlemesinin
olmadığını hatırlatmış, bütün bunların birer emlak
ve rant projesi olduğunu vurgulamıştır.
Marmaray kazılarında çıkan önemli tarihi eserlere
“çanak, çömlek” diye nitelendiren bir yaklaşımla
tarihi dokunun umursanmadığına dikkat çeken
Atlar, Haliç Metro Köprüsü gibi önemli projelerin
halka değil danışmak, haber bile verilmeden
yapılmasının ülkemizdeki demokrasi seviyesinin
bir göstergesi olduğunu belirtmiştir.
Birgün Gazetesi – 07 Mart 2012
30.10.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yer alan
haberde; Haliç ve Tavşan Adası arasında bağlantı
sağlamak üzere, Da Vinci tarafından yığma
tekniğiyle yapılmak üzere tasarlanan, günümüzde
Mimar Hakan Kıran tarafından ‘içi demir dışı
taş kaplama’ olarak yeniden yorumlanan köprü
hakkında; ‘uzmanların 15. yüzyıl teknolojisiyle
çizilen bir projenin 21. yüzyıl teknolojisiyle
yapılmasını ‘tamamen taklit’ olarak değerlendirdiği’
kaydedilmiş ve uzmanlar tarafından Haliç’te
böyle bir köprüye ihtiyaç olmadığını özellikle
vurgulanmıştır.
Haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
konu hakkında detaylı görüşlerine de yer verilmiştir.
Köprüyü taşlaya kaplayıp orjinaline benzetmeye
çalışmak Da Vinci’nin sanatına saygısızlıktır,
hakarettir. Bugünkü teknolojiyle 15. yüzyılın
projesini yapmak tatklitten başka bir şey değil”
diyen Kahraman, DA Vinci’ye saygı adı altında
yapılmak istenen projenin aslında saygısızlık
olduğunu belirtmiştir.
3. HAVALİMANI
29.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde çıkan
haberde İstanbul’un uzun süre saklanan 3.
havalimanı, Eyüp ve Arnavutköy ilçe sınırlarında,
Karadeniz kıyısında yer alacak açıklaması
yapılmıştır. Konu hakkında uzman görüşlerinin
de yer verildiği haberde; alanla ilgili ihalenin
daha gerçekleştirilmediği ancak Bakanlar Kurulu
tarafından hazırlanan planın 13 Ağustos 2012
tarihinde onaylandığı açıklanmıştır.
Fikirleri alınan uzmanların ortak düşlüncesinin
‘yeşilin yerine yeni yerleşim alanlarının getirilmesi’
olarak beliritlen metinde; Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın açıklaması, “Çok büyük bir hafriyat
olacağı belli. Türkiye’de özellikle de İstanbul’da
ormanlık alanlarda herkesin gözü var. Bu alanın
tekrar orman vasfına döndürülmesi gerekiyordu.
Havalimanı yapılmakla kalmayacak. Yanındaki
tüm alanlarda yapılaşma baskısı altına girecek.
İkinci köprü yapılırken bunu yaşadık. Kuzeyde
yapılmasının başlıca nedeni yeni yerleşim alanlarını
tetiklemek ve önlerini açmak. İstanbul’a yeni yük
getirecek. İstanbul’a tek yapılaşma yapılacak yer
burası. Maksat havalimanı değil, yeni yerleşim
açmak.” şeklinde kaleme alınmıştır.
29.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi
29.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde çıkan
haberde İstanbul’un uzun süre saklanan 3.
havalimanı, Eyüp ve Arnavutköy ilçe sınırlarında,
Karadeniz kıyısında yer alacak açıklaması
yapılmıştır. Konu hakkında uzman görüşlerinin
de yer verildiği haberde; alanla ilgili ihalenin
daha gerçekleştirilmediği ancak Bakanlar Kurulu
tarafından hazırlanan planın 13 Ağustos 2012
tarihinde onaylandığı açıklanmıştır.
Fikirleri alınan uzmanların ortak düşlüncesinin
‘yeşilin yerine yeni yerleşim alanlarının getirilmesi’
olarak beliritlen metinde; Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın açıklaması, “Çok büyük bir hafriyat
olacağı belli. Türkiye’de özellikle de İstanbul’da
ormanlık alanlarda herkesin gözü var. Bu alanın
tekrar orman vasfına döndürülmesi gerekiyordu.
Havalimanı yapılmakla kalmayacak. Yanındaki
tüm alanlarda yapılaşma baskısı altına girecek.
İkinci köprü yapılırken bunu yaşadık. Kuzeyde
yapılmasının başlıca nedeni yeni yerleşim alanlarını
104
tetiklemek ve önlerini açmak. İstanbul’a yeni yük
getirecek. İstanbul’a tek yapılaşma yapılacak yer
burası. Maksat havalimanı değil, yeni yerleşim
açmak.” şeklinde kaleme alınmıştır.
30.10.2012 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde
“İstanbul’a 3. Havalimanı” başlığıyla çıkan haberde;
Karadeniz kıyısında, Eyüp ile Arnavutköy arasında
kurulacak havalimanının zemin etüt çalışmalarına
başlandığı belirtilmiş, dev tesisin Türkiye’nin en
büyük havalimanı olmasının beklendiğinin altı
çizilmiştir.
Konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın görüşlerine başvurulan haberde,
girişimlerin altında yatan sebebin yeni bir
havalimanı açmaktan ziyade yeni yerleşim yerleri
kurmak olduğuna yönelik yorumuna yer verilmiştir.
15milyonluk İstanbul’un, kuzey ormanları
üzerinden geçirilmesi planlanan 3. Köprü, su
havzalarının yamacında kurulması öngörülen
3. Havalimanı projelerinin sürdürülemez bir
metropoliten büyümeyi tetikleyeceğini belirten
uzmanların yanı sıra Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın
gururla bahsettiği Kanal İstanbul projesi ve
diğer sözü geçen büyük ölçekli projelerden elde
edilecek vergilerin tümünün kentsel dönüşüm
uygulamalarında kullanılacağı ortaya çıktı. Konu
hakkında uzmanlar tedirginliklerini dile getirirken,
İstanbul ise kaynaklarını geri dönüşü olmayan
şekilde kaybetmek üzere.v
01.11.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde yer
alan haberde, 3. Havalimanının Terkos Gölü
ve çevresinde inşa edileceğinin açıklanması
üzerine uzmanların fikirlerine başvurulmuştur.
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Bu proje
İstanbul’u kendine yetemeyen bir kent haline
getirecektir.” sözlerine yer verilen haberde, İBB
Meclis üyesi Mimar Osman Güldü ve Boğaziçi
Üniversitesi Prof. Dr. Semih Tezcan’ın da Terkos
ve çevresindeki doğal yapının korunmasının
gerekliliğine dair ortak görüşü yer almıştır.
01.11.2012 – Aydınlık Gazetesi
15.11.2012 tarihli Sol Gazetesi’nde “Bu planlar
İstanbul’u yok edebilir” başlığı ile yer bulan
haberde, Küçükçekmece’den Karadeniz’e uzanan
alanın Ormanın Bakanlığı’na devri ile Boğaz’da iki
ormanlık tepenin imara açılması konu edilmiştir.
Sözü geçen alanlarda yapılması öngörülen
3. Köprü ve 3. Havalimanından geriye kalan
kısımlarda da yapılaşmanın gelişebileceğinden
bahsedilmiş ve konu hakkında Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın “Terkos Gölü’nün de içinde
kaldığı bu bölge stok bölge alan. Konut yapımına
açıldığı vakit Kuzey Ormanları yok olacak. Bu
düşünce 3. Köprü ile 3. Havalimanı projeleri kadar
tehlikeli. Bu bölgelerin yapılaşmaya açılma ihtimali
sit alanı olan su havzası ve orman alanlarının büyük
bir tehlike altına girmesi anlamına gelmekte.”
sözlerine yer verilmiştir.
15.11.2012 – Sol Gazetesi
105
19.11.2012 tarihli Habertürk Gazetesi’nde Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın demeçlerine
istinaden “İstanbul kırmızı çizgilerini aşarsa
kendine yetemez” başlığı ile yer alan haberde
yapılması öngörülen büyük projeler uygulandığı
takdirde İstanbul’un mevcut yapısının ve kimliğinin
etkileneceğinden bahsedilmiş ve Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman ile yapılan röportaj tüm
detaylarıyla yer bulmuştur. Kahraman, “Ormanlar
gidiyor. İstanbul kırmızı çizgilerine dayandı,
sınır geçilirse İstanbul kendi kendine yetemez.”
uyarısında bulunmuş, öteki taraftan Taksim
Meydanı uygulamalarının çok kimlikli bir yerleşme
olan Beyoğlu’nu seçkinleştireceğini belirtmiş ve
Gezi Park’ı örneğine dikkat çekerek kamuya ait
arazilerin tüm kente ait olduğu hatırlatmasında
bulunmuş, “Siluet bir kentin kimliğidir.” açıklamasını
yapmıştır.
29.05.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
3. Köprü, Kuzey Ormanları ve diğer büyük projeler
hakkında hazırlanan haber dosyası “Sermayenin
fethi” başlığı ile yayınlanırken konu hakkında Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine
yer verilmiştir. Kahraman’ın; 3. Köprü’nün tek bir
başlık altında incelemenin doğru olmayacağı ve
ulaşım sorunu, yeni sömürü alanı, doğal alanlarla
ormanların tahribi ve sağlıklı bir kentte yaşama
imkanının ortadan kaldırılması olarak dört başlık
altında incelenmesinin gerektiğine dair görüşleri
paylaşılmıştır.
09.05.2013 - Sol Gazetesi
YENİKAPI DOLGU ALANI
Haziran ayında yayınlanan Yapı Dergisi’nde
– Yenikapı’da “İstanbul Metropolü Miting ve
Gösteri Alanı çalışmaları başladı” başlığıyla
yayınlanan haber dosyasında Yenikapı İDO
İskelesi ile Kennedy Caddesi arasındaki sahil
şeridi doldurularak yapılacak projenin detayları
paylaşılmış, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşüne başvurulmuştur. Kahraman konu
hakkında; “Yenikapı dolgu projesi İstanbul’un tarihi
dokusuna mutlak suretiyle zarar verecek” şeklinde
söylemi yayınlanmıştır.
BOĞAZİÇİ STADYUMU/OLİMPİYAT
STADI
Boğaziçi Stadyumu adı ile aday olduğumuz 2020
Olimpiyatları’na hazırlık kapsamında Haydarpaşa
Limanı’na dolgu alan üzerinde 70 bin kişilik bir stat
projesi tasarlandığı ortaya çıktı. Gençlik ve Spor
Bakanlığı’nın Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne
(IOC) sunduğu projenin sadece 3 boyutlu
görselleri var olup işin uzmanları tarafından
“gayriciddi” olarak tanımlandı.
11.02.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki
köşesinde Tunca Bengin’in kaleme aldığı “Sanayi
mi kentin içinde, konutlar mı yanlış yerde” başlıklı
yazısında; sanayi bölgelerinde yaşanan herhangi bir
aksaklık ardından (yangın vb. durumlar sebebiyle)
yakın çevresinde yer alan konut alanlarında
yaşayan halkı tehlikede bırakması üzerine
yapılan değerlendirme Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın “Sanayi ile yerleşim alanları arasındaki
çizgiyi iyi belirlemek gerekir. Ama bizlerde plan,
işler yapıldıktan sonra meşrulaştırmak anlamına
geldiği için başaramıyoruz. Başbakan’ın 3. Köprü,
3. Havalimanı, Kanal İstanbul projelerinden sonra
mevcut plan da çöpe gitti. Çünkü; mevcut plan
kuzeyde yerleşime karşı. Yeni projeler ise burayı
tamamen yerleşime açık hale getiriyor. Şehir dışı
diye bir yer yok artık. Oralar diğer kentin toprakları.
O nedenle de İstanbul artık tek bir kent değil. Birkaç
kentten oluşan bölge (Aglemerasyon) haline geldi.
Çorlu, Gebze İstanbul’dan ayrı düşünülebilir mi?”
şeklindeki görüşlerine de yer vermiştir.
27.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Dolgu
alana 70 bin kişilik stat yapılır mı?” ve “Olimpik
106
Haydarpaşa” başlıkları ile çıkan haberde Üsküdar
Belediyesi’nden konun detayları aktarılırken,
tepkili meslek odaları mensuplarının görüşlerine
yer verilmiş, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman, “Taksim
Meydanı’nda da aynısını yaşadık. Ne plan ne de
proje vardı. Şimdi bu görsel üzerinden projelendirme
yapılıp kılıfına uydurmaya çalışılacak. Burada trafik,
altyapı, sirkülasyon nasıl olacak? Ayrıca burada
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu geçerli. Haydarpaşa, Selimiye Kışlası
hepsi tescilli eserler ve bunların siluetine giriyor.
Kentin herhangi bir yerinde olabilecek bir stadı
tam da deniz kenarında yapmak göz boyamaktır”
sözleriyle tasarlanan yapılaşmanın gereksizliğini
dile getirmiştir.
28.03.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Olimpiyat
talanın yolunu açıyor” başlığı ile verilen
haberde Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
da görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman,
“Haydarpaşa için bir dava var ama bu projelerle
yeni bir işlem yapılmak isteniyor. Fizibilitesi olup
olmadığı, bu plan için yeterli çalışma yapılıp
yapılmadığı bilinmiyor. Taksim’le ilgili bir proje
görseli kamuoyuyla paylaşılmış ancak daha
sonra projeye dair hiçbir verinin olmadığı ortaya
çıkmıştı. 100 bin kişilik Atatürk Olimpiyat Stadı
varken neden yeni bir stada ihtiyaç duyuluyor,
bunu anlamak mümkün değil” sözleriyle durum
hakkındaki görüşlerini paylaşmıştır.
30.03.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Dev
projeler boşa çıkıyor” başlığı ile yer alan haberde:
“200 milyon dolarlık Olimpiyat Stadı proje
hatası yüzünden kullanılamıyor. 300 milyon
dolarlık Formula 1 Parkı ise Garaj oldu. Nedeni
kötü yönetim” denirken, konu hakkında Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşleri
paylaşılmıştır. Kahraman, “İstanbul’da 2020 için
söylenen projelerin kaderi de daha önce yapılan
projeler gibi olacak demek yanlış olmaz. Çünkü
İstanbul 2000 olimpiyatlarına hazırlanırken Atatürk
Olimpiyat Stadı yapılmıştı. Şimdi hiçbir spor kulübü
orada gidip maç yapmak istemiyor. Konserler bile
yapılamıyor. Çünkü yapılan projelere mikro mimari
değer olarak bakılıyor. Kent ve şehir bütünlüğünde
bakılmıyor. Ulaşım olanakları ve kullanım olanakları
düşünülmeden yapılıyor. Örneğin, Sütlüce Kültür
107
Merkezi’nin kullanılmayan çok mekanı var ve
buralarda fare dolu. Kağıthane’de açılan Osmanlı
Arşivi Daire Başkanlığı da taşkın sahasında yer
alıyor. Projelerin daha verimli kullanılması için
kent ve şehir bütünlüğünde bakmalıyız” diyerek
projelerin kent ile entegrasyon sorunun göz ardı
edilmemesinin önemini vurgulamıştır.
01.04.2013 tarihli Güncel Posta Gazetesi’nde
Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara’nın
‘Haydarpaşa Port kesin yapılacak’ sözleri manşet
haline getirilirken, Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın “Taksim Meydanı’nda da yaşadık
aynısını, ne plan ne de proje vardı. Şimdi bu görsel
üzerinden projelendirme yapılıp kılıfına uydurmaya
çalışılacak” sözlerine yer verilmiştir.
01.10.2013 tarihli Yeni İstanbul Dergisinde “En
çılgın proje: Kanal İstanbul” başlığı ile verilen
haberde, Marmara ile Karadeniz’i bağlayacak 50
km’lik kanal projesinin detayları paylaşılırken konu
hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşlerine de yer verilmiştir.
13.10.2013 tarihli Birgün Gazetesi Özgür Gürbüz
köşesinde “Derin Dekolte” başlığı ile İstanbul’da
gerçekleştirilmesi planlanan ve/veya inşaat
aşamasındaki büyük projeleri konu ederken, bahsi
2010 yılında Şubemiz tarafından yayınlanan 3.
Köprü raporuna değinmiştir.
MALTEPE DOLGU ALANI
27.12.2013 Sol Gazetesinde yer alan haberde,
Mecidiyeköy Likör Fabrikası’nda İstanbul 6. İdare
Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı konu
edilmiş, gelişmelerin ve Mimarlar Odası tarafından
açılan davanın detayları aktarılırken Şubemiz
tarafından açılan davanın ise devam ettiği not
düşülmüştür.
01.01.2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
yer alan haberde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından Maltepe sahilinin doldurulmasıyla
elde edilecek yaklaşık 171 futbol sahası
büyüklüğünde alanın inşa sürecinde Maltepe
Belediyesi tarafından yönetmeliklere aykırı olduğu
gerekçesiyle 2 kez mühürlendiği açıklanmıştır.
Buna rağmen projenin devam ettiği belirtilen
haberde, Şubemizin Mimarlar Odası ile ortak
başlattığı planın iptali ve yürütmenin durdurulması
yönünde talebine ilişkin dava sürecinin ise halen
devam ettiği vurgulanmıştır.
ve Orman Bakanlığı’nın söz konusu ortak şirketin
sözleşmesini iptal ettiği belirtilmiştir.
MECİDİYEKÖY LİKÖR FABRİKASI
13.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde “Çılgın
kabusun dönüşü” başlıklı haberde Yüksek
Planlama Kurulu’nun “Kanal İstanbul” projesi
üzerinde çalıştığı bildirilirken, Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın proje hakkında “bir felaket
senaryosu” değerlendirmesi paylaşılmıştır.
FİNANS MERKEZİ
01.08.2012 tarihli Ataşehir Kültür Dergisi’nde
yer alan haberde; Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
hazırlanıp, 24 Temmuz’da yürürlüğe giren Ataşehir
Ümraniye sınırları içerisinde yer alan Finans
Merkezi planlarından konu edilmiş, Şubemiz
tarafından da planların iptali ve yürütmenin
durdurulması istemiyle mahkemeye başvurmak
üzere gündemine aldığına değinilmiştir.
4.1.2. Tarihi Yarımada
19.04.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yer
alan haberde, Şube eski Başkanımız Erhan
Demirdizen’in konu ile ilgili görüşlerine yer
verilmiştir.
İstanbul’un Süleymaniye semti, cami etrafında
yer alan binaların yenilenmesi amacıyla kentsel
dönüşüm alanı kapsamına alınmasının ardından,
Nisan ayının ortasında başlanan yıkımlar ile
deprem yerine döndü. 1977’de sit alanı, 1985’te
UNESCO Tarihi Miras listesine dahil edilen
Süleymaniye 2006 yılında yenileme alanı ilan
edilmiştir. 5 etap şeklinde ilerleyecek yenileme
projesi, 938 bin metrekarelik alanda, 728 tescilli,
1239 tescilsiz yapıyı kapsamaktadır.
Demirdizen’in; Süleymaniye projesinin sadece
kendilerinin değil, UNESCO’nun ve dünya
kentsel korumayla ilgili otorite olarak kabul
edilen çevrelerin de eleştirdiğini, Süleymaniye
projesi eski tarihi çevrenin bir takım envanter
ve çeşitli tarihi belgelere dayanarak, bügünkü
malzemeyle ve betonarme teknolojisiyle yeniden
inşa edilmesine dayandığını, korumaya yönelik
inşaat teknolojilerinin çok geliştiğini ancak
Süleymaniye’de bu tekniklerin kullanılmadığını
belirtmiştir. Eski binaların yıkılarak yerine
betonarme binalar yapılmak istendiğini bu sebeple
de kendisinin bu projeyi teknik anlamda bir
koruma projesi.
21.11.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde
yer alan haberde, 36. UNESCO Dünya Miras
Alanları Toplantısı sonucunda çıkan rapor
içerisinde yer alan karar doğrultusunda Tarihi
Yarımada’da
gerçekleştirilen
uygulamaları
yerinde incelemek üzere İstanbul SİT Alanları
Alan Yönetim Başkanlığı tarafından davet edilen
UNESCO Misyon Heyeti’nin gerçekleştirdiği
gözlem ve toplantılardan bahsedilmiştir. Program
doğrultusunda Şubemizin de davet edildiği, STK’lar
ve meslek odaları ile gerçekleştirilen toplantı
sonucundaki genel görüşün ‘projelerde STK’ların
ve şehrin kullanıcılarının planlama süreçlerine
dahil edilmediği ve tepeden inme projelere maruz
bırakıldığı’ yönünde bildirilmiştir.
21.11.2012 – Radikal Gazetesi
27.01.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Tarihi
Yarımada kalır mı?” soru cümlesi üzerinden haber
konusuna dönüştürülen yeni Tarihi Yarımada
Koruma Amaçlı İmar Planları’nın öngördükleri
detaylarıyla paylaşılmıştır. Kennedy Caddesi’ne
iki ek şerit yapılması, tarihi han ve garların otele
ve/veya alışveriş merkezine dönüştürülmesi
öngörülen imar planı hakkında Şubemizin
çekinceleri ile ciddi itirazları olduğuna değinilirken,
planlara dair Şubemiz ve Mimarlar Odası ile birlikte
açılan planın iptali ve yürütmenin durdurulmasına
dair davaya da değinilmiştir.
108
31.01.2013 tarihli Ticari Hayat Gazetesi’nde de
değinilen Tarihi Yarımada Koruma Amaçlı İmar
Planının bölgeyi korumaktan çok uzak olduğu
belirtilirken, Şubemiz ve Mimarlar Odasının planın
öngörüleri hakkında ciddi çekinceleri olduğu
vurgulanmıştır.
05.05.2013 tarihli Sunday’s Zaman Gazetesi’nde
“İnşaatlar Tarihi Yarımada’yı tehdit ediyor” başlıklı
haberde, turizmi geliştirmek amacıyla kontrolsüz
devam eden otel ve pansiyon inşaatlarının koruma
alanı içerisinde sorunlu alanlar oluşmasına sebep
olduğuna değinilirken, konuyla ilgili olarak Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine
başvurulmuştur.
NTV - 01.04.2013
Ana Haber’de Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın
kentlerin emsal değerleri ile oynayanların
olduğunu, dere yataklarına dikkat edilmesinin ve
şehirlerin beton yığınlarına dönüştürülmemesinin
gerektiğine dair açıklamaları üzerine Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine
başvurulmuştur. Konu hakkında Kahraman;
‘emsal’in tanımını yapmış, Başbakanın yaptığı
açıklamanın çok önemli olduğunu ve dikkate
alınması gerektiğini vurgulamıştır. Kahraman,
gerçekleştirilen uygulamalara bakıldığında kot farkı
ile ortaya çıkan yapılaşmaya göz yumulmasının ve
inşaat alanının artırılmasının söz konusu olduğunu
açıklamıştır.
Ataköy- Silüet
01.04.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Emsalsiz
talanın yol haritası” başlığı ile Ertan Altan
tarafından hazırlanan detaylı haber dosyasında
İstanbul planlarının emsallerinin arttırıldığı farklı
örnekler üzerinden anlatılırken, Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın görüşlerine başvurulmuştur.
Kahraman “Kot farkından doğan katlar emsal
harici sayılıyor” derken, “Zorlu binasının da bu
yöntemle 10 emsale kadar çıktığını, Safir’in 2,5
olan emsalinin 6,5’e yükseldiğini” açıklamıştır.
09.04.2013
tarihli
Milliyet
Gazetesi’nde
Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının
gündemi ele geçirmesiyle beraber haber konusu
haline getirilen çok katlı yüksek yapılar hakkındaki
haber “İstanbul’da gökdelen tartışması” başlığıyla
verilirken, Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşleri “Bugün İstanbul’daki gökdelenler Tarihi
109
Yarımada’nın siluetini onarılamaz şekilde bozdu.
Paris’te bir gökdelenler bölgesi yok mu; var. Fakat
Paris’in içini etkilemeyecek ve Ortaçağ’dan kalma
yapıyı bozmayacak bir planlamayla böyle bir bölge
inşa etmişlerdir” sözleriyle yer verilmiştir.
01.12.2013 Aydınlık Gazetesinde “İstanbul’u
talanın görünen yüzü” başlığıyla verilen haberde
siluet konusuna değinilmiş, konu hakkında
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın “Bizi
de UNESCO’yu da dinleyen yok” sözlerine yer
verilmiştir.
11.05.2013 tarihli Akşam Gazetesi’nde aylardır
gündemdeki yerini koruyan siluet tartışması
üzerine Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşlerine başvurulmuş. Kahraman’ın “Bir
bina ile sınırlı kalmayalım. Gelin silueti bozan ve
bozacak diğer projeleri birlikte belirleyip çözüme
kavuşturalım” sözlerine yer verilmiştir.
26.05.2013 tarihli Taraf Gazetesi’nde “Bina
gitsin siluet gelsin” başlığı ile Tarihi Yarımada
siluetini bozan Zeytinburnu bölgesinde inşa edilen
gökdelenlere verilen ruhsatı iptaline ilişkin kararın
ardından çıkan tartışmalara yer verilmiş, konu
hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman; “İptal
kararını sorgulamadan önce bu binaya neden
iskan verildiğini sorgulama gerekir. Süreci geri
döndürebilmek için binanın kamulaştırılması ve
kamulaştırıldıktan sonra yıkılması gerekmekte,
başka türlü bu yapılar yıkılamaz” sözlerine yer
verilmiştir.
26.05.2013 tarihli Vatan Gazetesi’nde de yer
bulan siluet haberi “Bu tıraş pahalıya patlayacak”
başlığı kullanılmış ve görüşlerine başvurulan Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “Kamu verdiği
hatalı kararı ancak kamulaştırmayla geri alabilir”
sözlerine yer verilmiştir. Bunun yanı sıra Odamız
Avukatı Koray Cengiz’in de Şube Başkanımızın
görüşlerini destekleyen açıklamaları haberde yer
almıştır.
29.05.2013 tarihli Yurt Gazetesi’nde mahkeme
tarafından durdurulan ancak inşaat çalışmalarına
devam edilen, TOKİ’nin Ataköy sahilindeki
otel inşaatı “Rant planı deşifre oldu” başlığı ile
haber dosyasına dönüştürülmüştür. İnşaat ve
mahkeme sürecine ilişkin Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın; “İstanbul 10. İdare Mahkemesi 31
Aralık tarihinde, yaptığımız başvuru üzerine inşaata
izin veren söz konusu Koruma Kurulu Kararı’nı iptal
etmişti. Ancak yakın zamanda aldığımız bir bilgiye
göre inşaat için ruhsat verilmiş” açıklamasına yer
verilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan
Yenikapı Dolgu Miting Alanı Projesi ile Taksim
Meydanı’ndaki devam eden düzenlemeler
sonrasında yeni miting ve gösteri alanı olarak
Yenikapı sahilinin kullanılması planlanırken, Tarihi
Yarımada’nın siluetini ve topografyasını bozmak
üzere Haliç Metro Geçiş Köprüsü’nün ardından
listeye bir projenin daha eklenmiş olması uzmanların
konuya ilişkin çekincelerini arttırdı. Bunun yanı sıra
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından ardı
ardına uygulamaya geçilen dönüşüm ve inşaat
faaliyetlerinin UNESCO’nun 36. toplantısında
tedirginlik yaratması neticesinde Misyon Heyeti
tarafından İstanbul Tarihi Yarımada’ya bir gözlem
gezisi düzenlendi.
09.12.2013 Radikal Gazetesinde “Siluete
yeni hançer” başlığı ile verilen haberde Emlak
Konut GYO’nun Zeytinburnu’ndaki arazisini 70
m yüksekliğinde inşaat izni ile ihaleye çıkarttığı,
alanın planlarının ise Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından hazırlanıp askıya çıkarıldığı
açıklanmıştır. Konu hakkında Şube Başkanımız
“Plan ilgili idare tarafından onaylansa da hükmü
yoktur, onaylanmamış planla ihaleye çıkmak
hukuksuzdur… Bu alan üzerinde endüstri mirası
olarak tescilli yapılar, askeriyeye ait fabrika var.
Kamuya ait kentsel mekan, kamuya kazandırılması
gerekirken çok yoğun bir yapılaşma hakkı ile
satışa çıkartılıyor ve bölgenin ulaşım altyapısı vb
sorunlarını daha da büyütecek olan bir karar imza
atılırken kamu da zarara uğratılıyor” açıklamasında
bulunmuştur.
10.12.2013 Today’s Zaman Gazetesinde de ele
alınan tarihi tank fabrikasının yapılaşmaya açılması
konusu, “İstanbul’un siluetini bozacak bir proje
daha” başlığıyla verilmiş olup konu hakkında Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da görüşlerine
yer verilmiştir
19.04.2013 tarihli Sözcü Gazetesi’nde “36 kat
çıkana kadar aklın nereteydi?” sorusuyla verilen
haberde, Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın gündemi
ele geçiren yorumuna istinaden bir yandan inşa
edilen gökdelenlere kimin izin verdiği sorusu
sorulmuş, bir yandan da konuya ilişkin
11.05.2013 - Akşam Gazetesi
12.07.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde;
süregelen yüksek katlı inşaat projelerinin kentin
tarihi eserlerinin görünürlüğünü azalttığına dair
haber, Mihrimah Sultan Camii’nin siluetinin yok
olması üzerinden örneklendirilmiş, konu hakkında
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine
yer verilmiştir. İstanbul’un tarihi siluetinin ilk
olarak Zeytinburnu’nda 2012 yılı içerisinde inşa
edilen gökdelenler ile bozulduğuna değinilen
haber dosyasında, Edirnekapı’da bulunan Mimar
Sinan’ın eseri Mihrimah Sultan Camii’nin de
Bayrampaşa’da gerçekleşen 18 katlı bir bina
inşası nedeniyle gölgelendiği açıklanmıştır. Konu
hakkında Kahraman, “İBB Meclisi’nin siluet ile
ilgili aldığı karardan önce yapılan binalar maalesef
hem İstanbul siluetine hem de tarihi yarımadanın
dokusuna zarar verdi. Ancak burada önemli olan
nokta, yerel yönetimin bu binalara izin verirken
binaların ileride sorun yaratacağını kestirememesi”
sözleri ile düşüncelerini dile getirmiştir
110
Habertürk - 19.04.2013
Haftanın Raporu Programı’nda Başbakan R.
Tayyip Erdoğan’ın Zeytinburnu’nda yükselen
gökdelenler hakkındaki açıklamasının ardından,
tarih boyunca insanların yüksek yapılara karşı
tutkusu incelenmiş ve İstanbul’da 90’lı yıllardan
sonra artan gökdelenlere dair haber dosyası
oluşturulmuştur. Konu hakkında Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da görüşleri paylaşılmıştır.
Kahraman; bu tür yapıların her kentte ve her
ülkede gerekli altyapı tesis edildikten sonra inşa
edilebileceğini ve buna da karşı çıkılamayacağını
belirterek sözlerine başlamış, ancak İstanbul’da
4-5 katlı yapılar için altyapı oluşturulurken, bu
yoğunluk ve yükseklikte yapıların inşası ile ne
ulaşım ne de altyapı sorununun çözülemeyeceğini
dile getirmiştir.
kurul görüşüne gerek yoktur’ deniyor. SİT alanı
önüne yapılan dolgu da SİT haline gelir. Hukuka
aykırı bit işlem, dava konusu olacak” sözleri
kaydedilmiştir.
Bunun yanı sıra Mimar Korhan Gümüş’ün de
görüşlerine yer verilmiş ve Gümüş’ün ‘Taksim
Meydanı’nı yok ederek Yenikapı’ya kapalı,
merkezden uzak, kontrollü bir miting alanı
yapacaklar. Miting şehrin dokaklara açılan
meydanında olur. Herkes yürüyerek alana
ulaşır. Bu projede herkes toplu taiıma ile miting
alanında gelecek, kontrollü bir alanda mitingini
yapıp gidecek. Kimse görmeyecek, duymayacak’
sözlerine yer verilmiştir.
Yenikapı
22.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde
“Yenikapı’da doldu-bitti” başlığı altında Elif İnce
tarafından kaleme alınan haberde, Yenikapı’da
gerçekleştirilmesi düşünülen dolgu projesi yer
almıştır. Haberde; Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’a da danışılmış, konu ile ilgili olarak
izin almadan ihaleye çıkmanın usulsüzlük, zorunlu
hal dışında kıyı doldurmanın ise yasadışı olduğu
hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir.
28.10.2012 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde
“Taksim Mitinglerine Hükümet Sürgünü” başlığı
ile yayınlanan haberde, hükümetin Taksim
Meydanı’nın mitinglere kapatmaya yönelik
uygulamalarıyla beraber alternatif toplanma
alanı olarak Yenikapı’nın belirlendiği kaydedilmiş,
mevcut Yenikapı park alanının sahil dolgusuyla
genişletilerek 1 milyon kişinin birarada
bulunabileceği bir miting alanına dönüştürüleceği
açıklanmıştır.
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın görüşlerine
de yer verilen haberde Kahraman’ın “Bu alan
Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın
(UNESCO) Dünya Mirası Listesi’nde yer almak ve
1. Derece SİT Alanı. Yapılacak her proje öncesinde
Koruma Kurulu onayı gerekmekte. Fakat dolgu
alanı denize yapılacağı için ‘Burası SİT değildir,
111
28.10.2012 – Aydınlık Gazetesi
21.05.2013 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
“Tarihi Yarımada’ya meydan darbesi”
başlığı ile yayınlanan haberde; Yenikapı ile
Samatya arasındaki kıyı şeridinin doldurularak
meydan yapılmasından bahsedilirken, konuyla
ilgili olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
görüşlerine başvurulmuştur. Kahraman; dolgunun
çevresindeki tarihi ve doğal dokuya olumsuz
etki yapacağına değinirken, yeni miting alanının
merkezi konuma sahip olmaması sebebiyle
benimsenememe ihtimali olduğunu vurgulamış,
bunun yanı sıra projeyi kentlinin ihtiyaç ve istekleri
göz ardı edilerek siyasiler tarafından kapalı
kapılar ardında vermiş olduğu bir karar olarak
nitelendirmiştir.
hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
“İmar haklarındaki kontrolsüz artışlar şehir
planını bozarak problemleri içinden çıkılmaz hale
getiriyor” açıklamasına yer verilmiştir.
09.04.2013 tarihli Today’s Zaman Gazetesi’nde
de İstanbul planlarında arttırılan emsal
değerlerinden bahsedilmiş ve İstanbul siluetinin
gün be gün yükseldiğine değinilmiştir. Konuyla ilgili
olarak Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da
görüşleri alınmıştır.
21.05.2013 - Günlük Evrensel Gazetesi
03.11.2012 tarihli Hürses Gazetesi’nde “Tarihi
Yarımada yok ediliyor” başlığı ile verilen haberde,
Şehir Plancıları Yenikapı sahilinde yapılmak
istenen dolgu miting alanının Tarihi Yarımada’nın
siluetini ve topografyasını bozacağını ve arkeolojik
mirası etkileyeceğini öne sürüyor denilmiş ve konu
hakkında Şube Başkanımız Tayfun Kahraman
ile mimar Korhan Gümüş’ün görüşleri alınmıştır.
Konuyla ilgili Kahraman’ın denizin sit alanı
sayılmamasına istinaden “Projenin yapılacağı sular
sit alanının hemen yanı başında ve denize dolgu
yapıldığında o bölge etkilenecek ancak hukuki
boşluktan dolayı burada söz konusu denize sit
alanı içerisinde değil. Bakanlık da buna dayanarak
bu kararı verdi.” sözlerine yer verilmiştir.
01.04.2013 tarihli Zaman Gazetesi’nde de
yer bulan İstanbul planlarındaki emsal artışı
“Emsalsiz Şehirleşme” başlığı ile verilirken, konu
19.04.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’nde de
kendine haber olarak yer bulan Başbakan
Erdoğan’ın açıklaması hakkındaki haberde
20.04.2013 tarihli BirGün Gazetesi’nde Taksim
Meydanı’nda bir yandan tünel inşaatının devam
etmesi bir yandan da 1 Mayıs’ın yaklaşması
sebebiyle “Engelleyemezsiniz 1 Mayıs Taksim’de!”
başlığı ile yapılan haber dosyasında,
22.04.2013 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki
köşesinde “Silueti kurtaracak ‘çılgın’ proje!” başlığı
ile Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın açıklaması
hakkında yazı yazan Tunca Belgin;
23.04.2013 tarihli Akşam Gazetesi’nde “Siluet
barışı” başlığı ile yer bulan siluet/gökdelen
gündemi ile ilgili haberde
25.04.2013
tarihli
BirGün
Gazetesi’nde
“Ümraniye halkı talana direniyor” başlığı ile yer
alan haberde
26.04.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde “Yenikapı
dolgusu ‘Bizans’tan başladı” başlıklı haberde,
03.09.2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi “Tünel
hukuk dinlemedi” başlığı ile verdiği haberde
Taksim Yayalaştırma Projesi’nin dayanağı imar
planlarının iptal edilmesine karşın tünel inşaatının
tamamlandığı ve bölgenin araç trafiğine kapatıldığı
belirtilmiş, bunun yanı sıra Mimarlar Odası ve
Peyzaj Mimarları Odası ile Şubemizin açmış
olduğu davadan detaylarıyla bahsedilmiştir.
.
112
4.2. MESLEK ALANI Ve MESLEK ODAMIZA İLİŞKİN YASAL GÜNDEM
4.2.1. Yapı Denetim Kanunu
09.06.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde yer alan
haberde kıyı alanları ile doğal çevrenin Yapı
Denetimi Yasa Taslağı’ndaki bazı maddelerin
değiştirilmesi sonucunda yasa eli ile korunmasının
ortadan kalkması hakkında Şube Eski Başkanı
Erhan Demirdizen’in görüşleri alınmış, “Bu
düzenleme ile belediyelerin kamu yararı gözeten
ve kamu hizmeti üreten kuruluşlar olmaktan çıkıp,
bizzat kentsel rantı speküle eden kurumlar olması
kaçınılmazdır” sözlerine yer verilmiştir.
20.06.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer
verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yapı
Denetimi Yasası Taslağı hakkındaki haberde, ÇED
raporunun kaldırıldığı belirtilmiş, konu hakkında
Eski Şube Başkanı Erhan Demirdizen’le de
görüşülmüştür. Demirdizen’in, taslağın beraberinde
getirdiği kıyılara ilişkin yeni düzenlemeler hakkında
detaylı yorumlarına yer verilmiştir.
30 Temmuz – Taraf Gazetesi
30.07.2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde bulunan
haberde Yapı ve İmar Kanunu’nda yapılacak
değişiklik ile yapı denetim firmalarının proje üreten
teknik müşavirlik kuruluşlarına dönüştürülmesiyle
kendin yap kendin denetle sürecinin başlayacağı
belirtilmiş, konu hakkında Şube eski başkanı
Erhan Demirdizen’in görüşlerine başvurulmuştur.
Tasarıda yapı denetim sisteminin zaaflarını ortadan
kaldırmaya yönelik bir düzenleme olmadığını
belirten Demirdizen’in, “Denetim şirketleri ile
proje şirketlerini teknik müşavirlik çatısı altında
bir araya getirmesi düşüncesi var. yapı ruhsatı
ve yapı kullanma izin belgesini teknik müşavirlik
şirketlerine aldırmak, denetim sistemindeki zaafı
çözmeye yetmez. Kaldı ki, yapı ruhsatı ve yapı
kullanma izninin beş gün gibi çok kısa bir sürete
113
verilecek olması, belediyelerin teknik müşavirlik
şirketleri üzerindeki kamusal denetim yetkilerini de
kullanılamaz hale getirebilir. Bir teknik müşavirlik
şirketinin hazırladığı projeyi başka bir teknik
müşavirlik şirketi denetleyecek. Bu durumda
birbirini karşılıklı denetleyen şirketler olacak.
Denetim bir kamu hizmetidir. Öyle olması gerekir”
sözleriyle, görüşlerine genişçe yer verilmiştir.
30.11.2012 tarihli Zaman Gazetesi’nde yer
alan haberde, Yapı Denetim Kanunu’na yapılması
öngörülen eklemelerle İstanbul Boğazı’nda yer
alan koru, mesire yeri ve yeşil alanlarda 2 katı
geçmemek şartıyla bina yapımına izin verileceği
iddiaları ile başlayan tartışmalara açıklık getirmek
üzere konunun uzmanı mimarlarla eski Şube
Başkanımız Ahmet Turgut ve Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın görüşlerine yer verilmiştir.
Kahraman, Sevda Tepesi’ne verilen imar izninin
örnek olduğunu ve bir kereye mahsus bu tavizin
devamı getirildiği takdirde 30 yıldır kanunla
korunan güzelliğini kaybedeceğini vurgularken;
Turgut, Boğaziçi İmar Kanunu’nun kapsamlı bir
değişikliğe ihtiyacı olduğunu belirtmiş ve 1983
onaylı Boğaziçi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
ile gelen yanlışlıkların düzeltilmesi gerektiğine
dikkat çekmiştir.
01.12.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de yer
bulan Yapı Denetim Kanunu’nda yapılmak istenen
değişiklikler hakkındaki haberde, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar gündemde oturan
iddiaları yalanlarken, Yıldız Teknik Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Zekai
Görgülü Boğaziçi sınırlarında süregelen yanlışlığın
hazırlanacak yeni planda titizlikle davranılması
ve alanın ruhuna uygun düzeltme yapılmasının
gerektiğini belirtmiş, Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman ise verilecek tavizlerin 30 yıldır kanunla
korunan güzelliğini kaybetmesine neden olacağını
açıklamıştır.
Show TV – 24.11.2012
Sıcak Gündem Programı’nda Yapı Denetim
Yasası’na konulması öngörülen taslak ve bu
kapsamda Boğaziçi’nde yer alan yeşil alanların
yapılaşmaya açılması ihtimali üzerine hazırlanan
haberde, Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın
konuyla ilgili görüşlerine yer verilmiştir. Atlar,
korumakla yükümlü olduğumuz alanlarla ilgili
konularda çok dikkatli davranılması gerektiğini
belirtmiştir.
Ulusal Kanal – 17.07.2012
Ana Haber Bülteni’ne konuk olan Şube
Sekreterimiz Akif Burak Atlar, AKP’nin TSK’ya ait
yeşil alanların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na
devretilmesi üzere başlatılan girişimler hakkında
görüşlerini paylaşmıştır.
Tasarı kabul edildiği takdirde kentte kalan son
yeşil alanların da sivilleşme adına hükümet eliyle
talan olması gündeme gelmiştir. Bu konuda Atlar,
“İstanbul’un nefes almaya devam edebilmesi
ve olası bir afet anında çadır alan olarak
faydalanabilmek için bu açık/rezerv alanlara
ihtiyaç var” sözleri ile neden yeşil alanların
korunması gerektiğini açıklamış ve günden güne
açık alanların yapılaşmaya açıldığını belirtmiş,
“Son yıllara baktığımız zaman, bu alanların teker
teker elden çıktığını görüyoruz ve bu çok büyük bir
kayıp” sözleriyle açıklamalarını sonlandırmıştır.
Yapı Denetim Kanunu’na eklenecek yeni
maddelerle İstanbul Boğaz’ına koru, mesire yeri
ve yeşil alan gibi bölgelerde 2 katı geçmemek
şartıyla bina yapımına izin verileceği iddiaları ile
başlayan tartışmaya Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar ‘tarafımızdan böyle bir çalışma
gerçekleştirilmemiştir’ açıklaması getirmiş olsa da
uzmanlar söylentilerin gerçekleşmesinden tedirgin
olduklarını belirtmekte.
4.2.2. Afet Yasası, Kamulaştırma
19.05.2012 tarihli Birgün Gazetesi’nde de yer
alan Afet Kanunu hakkındaki basın açıklaması
haberinde, kanundan “Rantsal Dönüşüm Yasası”
olarak bahsedilmiştir.
bahsedilmiştir.
20.05.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde “Kentlerin
Kurtuluşu mu Özel Mülkiyetin İhlali mi?” başlığı ile ana
sayfada yayınlanan haberde, Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın demeçlerine yer verilmiş, konu hakkındaki
“Sultanbeyli, Çekmeköy gibi rantı yüksek olmayan yerlerde proje gerçekleşmez” söylemi doğrudan alıntılanmıştır.
20 Mayıs – Akşam Gazetes
19 Mayıs - Birgün Gazetesi
20.05.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde Sennur Sezer’in Maksat Muhabbet adlı köşesinde “Yaşam
Alanlarımızı talana açan en büyük afet” başlığı ile
kaleme alınan Afet Kanunu hakkındaki basın açıklaması
haberinde; bildiri metni okunduğunda uzman olmayanların bile saptayabilecekleri gerçekle yüzleşiyorsunuz”
diye bahsedilmiş; geçmiş kentsel dönüşüm deneyimlerini hatırlatıp zorla boşaltmaların, yeni binalar için
borçlandırılmaların yol açtığı sosyal/ekonomik/kültürel
hak ihlallerinin vahametinin, çıkartılan yeni yasa ile “insanca yaşama hakkı”nı da elden alan hükümlerinden
16.05.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
“Evlerinize el konacak” başlığı altında yer alan
haberde, Şubemiz tarafından hazırlanan Afet
Yasası broşüründe dikkat çekilen konulara yer
verilmiştir. Broşür içerisinden; yapılaşmanın
plansız ve denetimsiz gerçekleştirilmesine sebep
olacak bir politika izlenmekte olduğuna ve keyfi
uygulamaların önünü açacak, barınma hakkından
yoksun bırakacak hükümlerin yer aldığına dair
maddeler doğrudan alıntılanmıştır.
18.05.2012 tarihli Kent Yaşam Gazetesi’nde
“Başkanların istediği oldu” başlığı ile manşete
114
taşınan haberde, Afet Kanunu’nu Belediye
Başkanlarının dört gözle beklediği vurgulanırken,
Şubemizin görüşlerine yer verilmiş; insan
haklarına, anayasaya ve hukuk devleti ilkelerine
açıkça aykırı düzenlemeler içeren yasanın afet
riskinin gerekçe gösterilmesiyle tüm kentlerin rant
alanı haline dönüştürdüğünden bahsedilmiştir.
19.05.2012 tarihli Akşam Gazetesi’nde, 18
Mayıs’ta Şubemiz öncülüğünde gerçekleştirilen
basın açıklaması, “En büyük afet, Meclis’ten çıktı”
başlığı ile yer bulmuştur.
19.05.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
“Polisli Jandarmalı Dönüşüm” başlığı altında
verilen haberde, Şubemiz tarafından yapılan
basın açıklamasına konu olmuş ve Şube Yönetim
Kurulu üyemiz Gürkan Akgün’ün konu hakkında
“toplumsal adalet ve eşitlik zemini afet maruz
kalmıştır” sözlerine yer verilmiştir.
19.05.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Elif İnce
tarafından kaleme alınan yazıda, Yönetim Kurulu
üyemiz Gürkan Akgün tarafından okunan basın
açıklamasından bahsedilirken, yazının başlığında
“Afet Yasası’na tepki: Hayatlar rayiç bedelden
satılık değildir” cümlesi kullanılmıştır.
20.05.2012 tarihli Milliyet Ankara basımında
Editör’den adlı köşesinde Ömür Ünver, Meclis’ten
geçen Afet Kanunu ile AKM yenileme sürecinde
gelinen
durumu
birbiriyle
ilişkilendirmiş,
‘Gelişmeleri izleyenler açısından anlaşılmaz olanın
“afet riski altındaki alanlara” ilişkin bir yasada,
bu yönde bir risk taşımayan AKM alanının ne
aradığı sorusu’ nu sormuş ve Şubemizin konuya
muhalefet eden görüşlerini tartışma zemini olarak
kullanmıştır.
19 Mayıs - Radikal
115
24.05.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın Afet Yasası
hakkında görüşlerini almak ve Şubemiz tarafından
hazırlanan konuyla ilgili broşür hakkında
görüşmek üzere Oktay Ekinci’nin İmar Dosyası adlı
programına konuk olacağının duyurusu yapılmıştır.
25.05.2012 tarihli Haberdar Gazetesi’nde
yer alan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
Afet Kanunu ile alakalı röportajı, Kahraman’ın
sözlerinden alıntı yapılarak “Afet Yasası Afet Gibi”
başlığı ile manşetten verilmiştir. Kahraman’ın
“Cumhurbaşkanı’nın
yasayı
onaylamaması
noktasında uyarıldığını, kendisinden beklenilenin
veto etmek olduğu” cümlelerine paylaşılmıştır.
29.05.2012 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde yer alan
kentsel dönüşüm haberinde, ilgili kanunun kabulü
ile yol haritasının netleştiğine dair bilgi veren inşaat
firmaları yetkililerinin yanı sıra Şube Yönetim
Kurulu üyemizi Gürkan Akgün’ün, ‘Yasada yer
alan tanımların net olmadığı, itiraz sürecinin kısa
tutulduğu ve afet adı altında insanların demokratik
haklarının engellenmesi’ olarak paylaştığı görüşleri
haber içerisinde yer almıştır.
29.05.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan
Sibel Cingi’ye ait köşe yazısında Afet Kanunu, bir
diğer gündem maddesi olan 2B Kanunu birlikte
değerlendirilirken, Meclis’ten geçen yasalarla
birlikte gayrimenkul ve inşaat sektöründeki
hareketlenme hakkında bilgilendirme yapılmış,
konu hakkında Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın
da görüşlerine başvurulmuştur. Haberde sistemin
mağduriyet yaratacak risklerine değinilirken,
Kahraman’ın mahalle aralarındaki hareketlilik
hakkında bilgilendirmelerine de yer verilmiştir.
Fırsatçıların İstanbul’da Kadıköy, Beyoğlu, Şişli ve
Esenler’de yoğunlaştığı da vurgulanmıştır.
09.09.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde Başbakan
R. Tayyip Erdoğan’ın Sarıyer’de Çayırbaşı Tüneli’nin
açılışında yapmış olduğu “Deprem olduğu zaman
İstanbul’un bedeli beş milyon. Ama evvel Allah
bunları aşacağız” açıklamasının ardından, 1999
Depremi’nden bu yana İstanbul’un kentleşmesi
üzerine bir haber dosyası hazırlanmıştır. İlgili
kurumların temsilcilerinden görüş alınırken,
Şubemizi temsilen eski Şube Başkanımız Erhan
Demirdizen’e de danışılmıştır. Demirdizen; “Riskler
1999 yılında neyse bugün artarak devam ediyor.
Bazı kamu binalarının güçlendirilmesi yapılsa da
sınırlı kalıyor ve kent büyük risk taşıyor... Kamu
binalarının güçlendirilmesi dışında yapılan işler
daha çok yasal düzenlemelere yönelik.” şeklinde
açıklamada bulunmuştur.
20.09.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
“Asıl Haksızlık 5 Ekim’de Başlıyor” başlığıyla
yerini alan Afet Yasası kapsamındaki yıkımlar
hakkında,
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Başkanı Kadir Topbaş’ın “Bu yasaya rant demek
haksızlıktır” açıklamasından sonra uzmanların
görüşlerine başvurulmuş, Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da fikirleri paylaşılmıştır. Kahraman;
yıkımların afet riskine göre değil, rant hesabına
göre planlandığını ifade ederek, İstanbul’un yeniden
yapılandırılmaya elbette ihtiyacı olduğunu ancak
Afet Yasası’nın izlediği yöntemin doğru olmadığını,
piyasa koşullarına terk edilmiş bir dönüşüm
olamayacağını, dönüşümün kamu yararına ve
yerinde olması gerektiğini vurgulamıştır.
20.09.2012 – Günlük Evrensel Gazetesi
04.10.2012 tarihli Hurriyet Daily News
Gazetesi’nde yer alan haberde, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından yapılan
açıklama üzerine, Afet Yasası kapsamında
35 yerleşmede yaklaşık 6.000 binanın
yıkılacağından bahsedilmiştir. Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman’ın da; yasa sayesinde kamu
kurumlarının kamusal fonlarla proje geliştirmek
ve yerli halka hizmet vermek yerine özel firmalara
katkı sağlamak üzere bir düzen geliştirildiğine dair
görüşleri yer almıştır.
06.10.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde kentsel
dönüşüm hakkında çıkan haberde, sivil toplum
kuruluşları tarafından eleştirilen kentsel dönüşüm
uygulamalarının çıkmazlarını aşmaya çalışan özel
sektörün geliştirdiği modellerden bahsedilmiş
ve konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da görüşlerine başvurulmuştur.
Kahraman; bunun ekonomik bir proje olarak
düşünüldüğünü ve inşaat sektörünün ayakta
tutulmak istendiğine değinmiş, bu nedenle
rantı tetiklediği için gerçek dönüşümün
gerçekleşemeyeceğini vurgulamış, bunun da
gerçek bir dönüşüm şansının heba edilmesi
olduğunu belirtmiştir.
21.10.2012 tarihli Bizim Anadolu Gazetesi’nde
“Kentsel Dönüşüm Yasasına İptal İstemi” başlığıyla
yayınlanan haberde, Anayasa Mahkemesi’nin
belediyelerin konut, sanayi ve ticaret alanlarına
kentsel dönüşüm projeleri uygulanabilmesini
öngören 5998 sayılı Belediye Kanunu’nda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunu’nun bazı
hükümlerinin iptal edildiği belirtilmiştir. CHP’nin
kanunun iptali ve yürütmenin durdurulması
istemiyle Anaysa Mahkemesi’ne başvurduğu
belirtilmiş, Odamızın söz konusu kanuna dayanarak
kentsel dönüşüm uygulamalarından birine dava
açtığına da değinilmiştir. Sonuç olarak Anayasa
Mahkemesi’nin iki davayı birleştirildiğinden ve
kanun içerisinde yer alan maddelerden bazılarının
Anayasa’ya aykırı bulunup, iptal edilmesi yönünde
karara varıldığı açıklanmıştır.
25.10.2012
tarihli
Marmara
Bayram
Gazetesi’nde Serkan İnceoğlu tarafından kaleme
alınan haberde; yıllardır kaçak ve çarpık yapılaşma
karşısında kentsel dönüşümün kentlerin yeniden
düzenli yapılanması için radikal bir çözüm ve
müdahale olarak vurgulandığı ancak çıkartılan Afet
Yasası ve yönetmeliğinin Odamızın da savunduğu
üzere hukuk normlarıyla bağdaşmayan hükümlere
sahip olduğu dile getirilmiştir.
13.02.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde yer alan
haberde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Afet
Kanunu kapsamında rantı yüksek merkezleri
birinci sırada ele almasının uzmanlar tarafından
devlet eliyle yerel halkın merkezden sürümü olarak
yorumlandığı belirtilmiştir. Konuyla ilgili olarak Şube
Başkanımız Tayfun Kahraman’ın; “Bakanlığın Afet
Kanunu’nu uygulama şekli tamamen ranta dönük.
Örnekleri görünce kentlerin merkezlerindeki
116
prestijli alanların riskli ilan edilip boşaltılacağını
görüyoruz. Bir nevi sürgün olacak” açıklamasına
yer verilmiştir.
23 Kasım – Çağdaş Kocaeli Gazetesi
17.11.2013 Günlük Evrensel Gazetesinde yer
alan “Selef ibretlikleri ve halef beklentileri” başlıklı
haber dosyası Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare
Olgun Çalışkan tarafından kaleme alınmış olup
İstanbul’un ulaşımı üzerinden yerel yönetimlerin
kararlarına değinilmiştir.
23.11.2013 Radikal Gazetesinde Elif İnce
tarafından kaleme alınan haberde “Emsal düştü
ama adalar büyüdü!” başlığıyla, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından hazırlanan ve askıya çıkartılan
Yassıada ve Sivriada Planları gündeme getirilmiş,
konu hakkında Şube Yönetim Kurulu üyemiz Çare
Olgun Çalışkan’ın görüşleri paylaşılmıştır.
24.11.2013 Sunday’s Zaman Gazetesinde
yer alan haberde Afet Yasasına dayandırılarak
ilan edilen riskli ve rezerv alanların kentlerin
yaşanılabilirlik özelliğini azaltacağına değinilirken,
konu hakkında Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da görüşleri paylaşılmıştır.
26.11.2013 Radikal Gazetesinde “Sanki
Ermenilere satıyoruz!” başlığı ile verilen haberde,
kentsel dönüşüm konutlarının başkalarına
satıldığı eleştirisi Başkan Yardımcısı tarafından
cevaplandırılmıştır. Sarıgöl’de kentsel dönüşüm
kapsamında boşaltılan 600 bina, semt sakinlerinin
akıbeti ve yöneticilerin konuya istinaden
açıklamalarının yer verildiği haber dosyasında
ayrıca Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın
konuyla ilgili açıklamaları da paylaşılmıştır.
Habertürk - 15.05.2012
Gün Ortası Programı’na telefonla bağlanan Şube
117
II. Başkanımız Mehmet Murat Çalık, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun üzerine görüşlerini paylaşmıştır.
Kentlerin yenilenmeye ihtiyacı olduğunu ama şu
an kentsel dönüşüm deyince algılananın çok farklı
olduğunu belirten Çalık, bu tür yasalar gündeme
gelmeden evvel ilgili meslek gruplarının hazırlık
safhasında işin mutfağında yer alması gerektiğinin
altını çizmiştir. Nasıl bir şehrin ortaya çıkacağının
önemini vurgulayan Çalık; yasa ve kentsel
dönüşüm denildiğinde parsel-bina ölçeğine
indirgenmemesi gerektiğine değinip, planlama
bilimini salt imarcılıkmış gibi göstermenin
günümüzde sistematiği içinden çıkılmaz hale
getirdiğini vurgulamıştır.
Çalık; insanların deprem yoluyla korkutulmasının
netice vermeyeceğini, karşılıklı uzlaşma yolunun
denenmesi gerektiğini ve meslek örgütlerinin
sürece müdahil olacağı bir ortam sağlanmasının
gerekliliğini belirterek sözlerini sonlandırmıştır.
Bilgi Üniversitesi - 18.05.2012
Habervesaire Ekibi de 18 Mayıs günü
gerçekleştirilen, Afet Kanunu basın açıklamasına
katılım göstermiş ve internet portallarında eyleme
yer vermiştir. Haberde “’Dozer yasası’ olarak
isimlendirilen kanun, depreme dayanıklı olmayan
binaların yıkılıp, yerlerine yenilerinin yapılmasını
öngörüyor” ifadesi ile değerlendirilmiştir. Konu
hakkında Şube Yönetim Kurulu üyemiz Süleyman
Balyemez ve Şube Sekretaryası’ndan Sezi
Toprakçı’ın görüşleri alınmış; yasanın insan değil
mekân odaklı olduğunu ve anayasayla korunan
barınma hakkını tehdit ettiği görüşlerine yer
verilmiştir.
CNNTürk - 18.05.2012
Haber Toplantısı Programı’nda; Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Meclis’ten geçtikten sonra, Şubemiz şemsiyesi
altında bir araya gelen STK’lar ve meslek
odaları tarafından yapılan basın açıklamasından
bahsedilmiştir.
CNNTürk - 21.05.2012
Güne Merhaba Programı’nda, Şubemizin
öncülüğünde gerçekleştirilen, Afet Yasası
hakkındaki basın açıklamasına yer verilmiştir.
Şubemiz tarafından hazırlanan el broşüründe
değinilen yasa maddelerinin birer birer açıklandığı
programda; 60 STK adına, İstanbul Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğü önünde TMMOB Şehir
Planlama Odası İstanbul Şubesi başkanlığında
gerçekleştirilen eylemin yasayı eleştirdiğinden
bahsedilmiş, basın açıklamasını geniş çapta yankı
bulan bir ortak çağrı olarak tanımlanmıştır.
Kanal A - 24.05.2012
Osman Tanburacı ile Hayatın İçinden Programı’na
canlı yayın konuğu olarak Mimarlar Odası Genel
Başkanı Eyüp Muhcu ile katılan Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar, kentsel dönüşüm uygulamaları ve
süreç hakkında fikirlerini paylaşmıştır.
“Var olan şeyleri değiştirmek mi gerekir
yoksa toplumun gelişmişliğine bağlı olarak,
modern yaşamın gerektirdiği yeni ritüellerin
oluşturulması mı gerekir?” sorusu ile sözlerine
başlayan Eyüp Muhcu; kimliğimizi oluşturan,
genel kültürümüzü yansıtan nüvelerin, halkın
yüzünü yansıtan tarihi kent merkezleri ile
beraber korunması gereken nitelikler olduğunu
vurgulamıştır. Dönüşüm gündeme getirilirken;
korunması, muhafaza edilmesi ve gelecek
nesillere taşınması gereken soyut ve somut
kültür mirasının mutlaka yaşatılması gerektiğini
belirten Muhcu, böyle düşünüldüğünde bu kültür
varlıklarının sürdürülebilir kılınması, restore
edilmesi ve yaşamımıza yeniden kazandırılması
gerektiğini önemle belirtmiştir. Bütün kentin
planlı, sağlıklı gelişim sürecinin dönüşüm süreci
olarak tanımlanıp-algılanmasının, yaşanan kavram
kargaşasını önleyeceğini, sonrasında hatalı
uygulamalarla karşılaşılmasının engellenebilmesi
için gerekli olduğunu vurgulamıştır.
Bu
noktada
Atlar;
kentsel
dönüşüm
uygulamalarında korunması gerekli varlıkların yanı
sıra insan odaklı yaklaşımın benimsenmesinin de
gerektiğinin altını önemle çizmiş, kentliyi odağına
almanın önemini dile getirmiştir.
Afet karşısında yerleşmelerimizin bu kadar kırılgan
olmasının sebebi olarak zamanında denetimsiz
yapılaşan binalar ile kontrolsüz gelişen kentlerin
olmasını gösteren Atlar, bir plan yapıldığında
20-25 yıl o planın uygulanması gerektiğinin
farkına varılmasının gerektiğini belirtmiştir. Keyfi
kararlarla ilkesel hedeflerin göz ardı edilip, belli
çıkar projelerine hizmet etmek üzere yapılan plan
değişiklikleri ile karşılaşıldığını, planların üretiminde
değil uygulamasında sorun olduğunu belirtmiş, 3.
Köprü projesini örnek vererek, ‘99 Depremi’nden
bu güne yapıya terk edilen açık alanların çarpıcı
ve azımsanmayacak sayıda olduğunu ve bugün
hala Gezi Parkı’nı, Ataköy sahilini yapılaşmaya terk
etme konusu üzerinde tartışıldığını belirtmiştir.
Atlar; işin aslında depreme dayanıklı binalarda
yaşamanın ve deprem sonrasında çadır kurulacak
yeşil alan aramamanın esas hedef olması
gerektiğini ama önceden de bahsettiği üzere
bütüncül planlar ve bunlara uymak koşuluyla
ancak gerçekleştirilebileceğini belirterek sözlerini
sonlandırmıştır.
SkyTürk 360 – 17.08.2012
Akşam Haberi Programı’na canlı yayın konuğu
olan Tayfun Kahraman, 13 Ağustos Depremi’nin
yıl dönümü sebebiyle deprem ve kentsel dönüşüm
projeleri ile ilgili açıklamalarda bulunmuştur.
Van Depremi ardından çıkartılan yasa ile
vatandaşın günümüze kadar yaşadığı mağduriyeti
önlemenin kamunun elinde olduğunu vurgulayan
Kahraman, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
(İBB) gerçekleştirdiği teknik araştırmaların
sonucu olarak 2003 yılında yürürlüğe giren
deprem master planına değinmiştir. Kentlerin
planlarının yerleşme dokusu oluştuktan sonra
bu dokuyu yasallaştırmak üzere şehir planlarının
elde edildiğine de hatırlatan Kahraman, yaşanan
Marmara Depremi’nin bu sorunu görünür
kıldığını belirtmiş, öngörülen dönüşüm/yenileme
projelerinin Deprem Master Planı dikkate alınarak
gerçekleştirilmesi gerektiğini, şayet göz ardı
edilirse de önceki yaşananlardan daha farklı
sonuçlanmayacağının altını çizmiştir.
Deprem karşısında risk teşkil eden kamu
yapılarının pek çoğunun ya elden geçirildiğini ya
da yıkılıp yeniden yapıldığı hususunda da konuşan
Kahraman, durumun önem teşkil ettiğini ve
vatandaşların yaşadığı konut yapılarında bu türde
bir iyileştirmenin sağlanmadığını, şimdiye kadar
Türkiye’de devlet eliyle girişimde bulunulan 300
kadar yenileme projesinin de vatandaşın yerinden
edilmek suretiyle gerçekleştirildiğinin önemle
vurgulamıştır.
Bu noktada kamunun kolaylaştırıcı bir rol izlemesi
gerektiğini, kira yardımları ve tasarım projelerinde
kentlilerle birlikte fikir geliştirilmesinin önemini
118
vurgulayan Kahraman, yürürlüğe giren yeni
kanunun çok da pembe bir tablo çizmediğini
belirtmiş ve “Kanuna göre konutların bugünkü
değeri üzerinden bir değerleme yapılacak ve elden
geçirildikten sonra – eğer ki kent merkezinde
ise – bu değerin 2 ya da 3 katına çıkacak, konut
sahiplerinin ise aradaki bedeli borçlanarak
ödemesi gerekecek. Kanunun mantığında, kamu
kaynakları ile kentsel dönüşümün yapılması
değil, kentsel dönüşümün burada yaratılacak
rant değeri ve burada yaşayanların ödeyeceği
bedeller ile karşılanmasına yönelik bir kurgu
bulunmakta. Sonuç olarak bu maliyetleri kamunun
değil, vatandaşların oluşturulacak rantı ödeyerek
karşılaması öngörülmekte.” diyen Kahraman,
“Kamunun görevi bu maliyetleri üstlenmektir,
devlet dönüşüm konusunda rant algısını
değiştirmeli ve kentliyi yerinde barındırmak üzere
projeler geliştirmelidir. Sağlıklı kentler yaratmak,
yeterli yeşil alana ve yeterli sosyal donatıya sahip
kentsel mekanlar elde etmek üzere bu şansı
değerlendirmek ve bu şansı değerlendirirken
mevcutta yaşayanları unutmamak ve bunu hak
ettiklerinin bilincinde olmak gerekir” diyerek
sözlerini sonlandırmıştır.
Fransız Radyosu – 06.09.2012
Radyo kanalına röportaj veren Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman, halihazırda İstanbul kent
gündemini etkileyen projelerin yanı sıra uzun
zamandır gündemde yer alan kentsel dönüşüm
konularında bilgilendirme yapmıştır.
Kanal 35 – 13.09.2012
Canlı Yayın’a katılan Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman İstanbul’da süregelen ve gelecek için
öngörülen kentsel dönüşüm projeleri hakkında
kamuoyunu bilgilendirici bir konuşma yapmıştır.
Radyo 24 – 21.09.2012
Ayşe Özgün’ün Programı’na canlı telefon
bağlantısıyla katılan Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman, İstanbul’un kent gündeminden
düşmeyen kentsel dönüşüm projeleri hakkında
görüşlerini dile getirmiş, Şubemizin takibindeki
konuları açıklamıştır.
İMC TV – 08.10.2012
Haber Yorum Programı’na canlı yayın konuğu
olarak katılan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman,
Afet Yasası’nın kabulü ile gündemden düşmeyen
119
kentsel dönüşüm konusu hakkında Şubemiz
görüşlerini ve ileride uygulanması istenen projeleri
aktarmıştır.
Barış TV – 15.10.2012
Kentsel Dönüşüm ile ilgili programda canlı yayın
konuğu olan Şube Başkanımız Tayfun Kahraman,
gerçekleştirilmek istenen projelerin kentsel
dönüşümden ziyade çıkar amaçlı inşaat projeleri
olduklarını dile getirmiş, ilgili projelerin kentlilerin
fikirleri alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğine
değinmiştir.
TVnet – 14.12.2012
Canlı telefon bağlantısı ile program konuğu olan
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman belediyelerin
kentsel dönüşümde yavaş kaldığına dair açıklama
yapmıştır.
Kanal B - 13.03.2013
Ana Haber Bülteni’nde Şube Sekreterimiz Akif
Burak Atlar; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
iİstanbul’un 8 ilçesinin (Avcılar, Arnavutköy,
Bakırköy, Başakşehir, Esenler, Küçükçekmece
vb.) riskli alan ilanı ve bu ilçelerde Afet Yasası
kapsamında acele kamulaştırma yapılabilmesinin
önünü açan kararının uygulamaya geçilmeden
çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini ve herhangi
bir aksiliğin çok büyük mağduriyetlere sebep
olabileceğini belirtirken, İstanbul’un kuzeyinin
yapılaşmaya açılmasının kuzeyde yer alan orman
alanlarının, doğal alanların, su havzalarının
tahribatı demek olduğunu bunun da beraberinde
riskli durumlar getireceğini belirtmiştir.
18.05.2012 tarihli Yurt Gazetesi’nde Afet
Kanunu’nun kabulü ardından yapılan basın
açıklaması sonrasında Şube Yönetim Kurulu
üyemiz Süleyman Balyemez’in görüşlerine yer
verilmiş; yasada yer alan askeri alanların bedelsiz
devri, riskli alanların tanımının netlik taşımaması,
evlerin yıkım ve boşaltma masraflarının konut
sahibine bırakılması konularındaki açıklamaları,
basın açıklaması haberi ile beraber yer almıştır.
Çevre
ve
Şehircilik
Bakanlığı
Avcılar,
Küçükçekmece, Bakırköy, Esenyurt, Başakşehir,
Esenler, Arnavutköy ve Eyüp ilçelerinde 42 bin 300
hektarlık alanı, “rezerv alan” adı altında yeni proje
alanı ilan etti. Rezerv alanlarda Bakanlık analiz ve
ulaşım etütlerini yapmakta, planlar ise ilerleyen
günlerde yapılacak, yetkili idare ise TOKİ olacak.
Bu alanlarda gerçekleştirilecek projelerde ise
vatandaşlara 3 seçenek sunulması öngörülmekte;
aynı alanda yeni bir konut, başka alanda hazır
konutlardan biri ya da kamulaştırma bedeli. Bahsi
geçen alanlarda Bakanlığa acele kamulaştırma
yapma yetkisi verilirken, sonuçlarının neler olacağı
ise bilinmemekte.
13.03.2013 tarihli Radikal Gazetesi’nde
“İstanbul’da en büyük kamulaştırma: 42 bin
hektarlık alanda kamulaştırma” başlığı ile yer alan
haberde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
riskli ve rezerv alan olarak ilan edilen ilçeler
sıralanırken konu hakkında Şube Sekreterimiz Akif
Burak Atlar’ın da görüşlerine başvurulmuştur. Atlar
“Bu alanların yapılaşmaya açılması hem üst ölçekli
planlara aykırı hem de doğal eşiklerin aşılması
anlamına geliyor” diyerek görüşlerini açıklamıştır.
15.03.2013 tarihli İstiklal Gazetesi’nde yer alan
haberde, “İstanbul’da kamulaştırma hamlesi”
başlığı kullanılırken, Radikal’de yayınlanan
Elif İnce’nin haberine gönderme yapılmış ve
Şube Sekreterimiz Akif Burak Atlar’ın mevcut
görüşlerine yer verilmiştir.
18.03.2013 tarihli Yeni Gün Gazetesi’nde de
değinilen İstanbul’da gerçekleştirilmesi öngörülen
ve Afet Yasası kapsamında riskli alan ile rezerv
alan ilan edilen ilçelerde kamulaştırma yapılması
söz konusu haber “İstanbul’da dev kamulaştırma”
manşetiyle verilmiş, Şube Sekreterimiz Akif Burak
Atlar’ın görüşlerine başvurulmuştur. Atlar; “Bu
alanların yapılaşmaya açılması hem üst ölçekli
planlara aykırı hem de doğal eşiklerin aşılması
anlamına geliyor” kelimeleriyle kararın doğuracağı
olumsuz sonuçlara dikkat çekmiştir.
4.2.3. TMMOB Yasası
29.11.2012
tarihli
Birgün
Gazetesi’nde
“TMMOB’nin parçalanması hedefleniyor” başlığı
kullanılan haberde, torba yasa kapsamında
TMMOB Yasası’na ilişkin yapılmak istenen
değişikliklerin TMMOB’nin bağımsızlığını ve
örgütlülüğünü yok etmeyi amaçladığından
bahsedilmiş, TMMOB’ye bağlı Şube Başkanları’nın
yasa değişikliğine yönelik taslak hakkındaki
açıklamalara yer verilmiştir.
29.11.2012 tarihli Günlük Evrensel Gazetesi’nde
torba yasa ile değiştirilmek istenen TMMOB Yasası
hakkında Şube Başkanlarının yaptığı açıklamada
haber konusu haline getirilmiş ve başkanların
ortak görüşünün ‘TMMOB’un bağımsızlığını ve
örgütlülüğünü yok etmenin amaçlandığına’ yönelik
olduğu belirtilmiştir.
22.01.2013 tarihli Aydınlık Gazetesi’nde
“Rant için değil halk için plan” başlıklı haberde,
Beyoğlu Belediyesi’nin hazırladığı Okmeydanı ve
çevresine dair planlar hakkında yerel halkın planı
karmaşıklarla dolu bulduğu ve plana itiraz ettiği
belirtilmiştir. Bunun yanı sıra Okmeydanı Çevre
Koruma Derneği Başkanı’nın görüşlerine de yer
verilen haberde, Dernek Başkanı’nın Mimarlar
Odası ile Şubemiz tarafından planın anlaşılır
olmadığı yönünde kendilerinin uyarıldığına dair
açıklamalarına da yer verilmiştir.
01.02.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “AKP’den
TMMOB yasasında çark” başlığıyla yer bulan
haberde, torba yasa düzenlemesinin iptal
edildiğinin öğrenildiği belirtilirken, Bakanlığın
TMMOB ile koordineli çalışma istediğinin kaygı
uyandırdığı açıklanmış, Şubat ayı içinde Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile TMMOB’a bağlı odaların
bir bölümü ile Odamızın katıldığı, “nitelikli yaşam
alanları oluşturulması ve sağlıklı bir imar düzeninin
kurulması” gündemli görüşmeden bahsedilmiştir.
Gerçekleştirilmesi öngörülen TMMOB Yasa
Değişikliği kapsamında TMMOB’ye bağlı meslek
odalarının bağımsızlığı ve örgütlülüğü tehdit
edilmekte. Konu hakkında Şube Başkanları
ile TMMOB Genel Merkezi ardı ardına basın
açıklamaları düzenledi. Bunun yanı sıra kamuoyu
ve üyeleri bilgilendirmeye yönelik toplantılar
devam ederken, bir taraftan da değişikliğe karşı
sanal ortamda imza kampanyası başlatıldı. Odamız
bu süreçte TMMOB’nin yanında olduğunu bildirdi.
08.11.2013 Aydınlık Gazetesinde yer alan
haberde “AKP, denetim sopasını havaya kaldırdı”
başlığı kullanılırken TMMOB’a bağlı, içerisinde
Odamızın da yer aldığı meslek örgütlerinin çeşitli
bakanlıklara mali ve idari denetim konularında
bağlanması yönündeki Bakanlar Kurulu konu
edilmiştir.
08.11.2013 Birgün Gazetesinde de yer alan
TMMOB’a bağlı meslek odalarının çeşitli
120
bakanlıklara bağlanması yönündeki, askeri darbe
döneminde çıkartılan ama 2013 yılında Bakanlar
Kurulu kararı ile devreye sokulan yönetmelik
“TMMOB’a AK darbe” başlığıyla verilmiş, Odamızın
da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanacağı
bilgisi paylaşılmıştır.
08.11.2013 Cumhuriyet Gazetesi “TMMOB’a
darbeci müdahale” başlığı ile Odamızın Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’na bağlanmasının yanı sıra
TMMOB’a bağlı diğer meslek örgütlerinin de çeşitli
bakanlıklara bağlanması yönündeki Hükümet
uygulaması haber dosyasına dönüştürülmüştür.
08.11.2013 Dünya Gazetesinde de “Odaların
idari ve mali denetimi hükümette” başlığı ile
yukarıda bahsedilen yürürlüğe giren Bakanlar
Kurulu kararına ilişkin haber paylaşılmış, Odamızın
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlandığı bilgisi
verilmiştir.
08.11.2013 Günlük Evrensel Gazetesinde de
yer alan TMMOB’a bağlık meslek odalarının mali
ve idari açıdan çeşitli bakanlıklara bağlanması
yönündeki kararla birlikte Odamızın Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanacağı bilgisi
geçilmiştir.
15.11.2013 5 Ocak Gazetesinde de Hükümetin
TMMOB’a bağlı meslek odalarını bakanlıklara
bağlamaya yönelik uygulaması haber dosyası
olarak hazırlanmış, Odamızdan da bahsedilmiştir.
16.11.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
2011 yılında onaylanan 1/5000 ölçekli Kartal
Kordonboyu Nazım İmar Planı’na Şubemiz
ve İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
tarafından açılan dava sonucunda yürütmeyi
durdurma kararı alındığı belirtilmiş ve bilirkişi
raporunun detaylarından bahsedilmiş, yargıdan
dönen imar planı neticesinde “Kartal sahili şimdilik
kurtuldu” denilmiştir.
11.04.2013 Tarihli Yurt Gazetesi’nde “Meşhur
İETT arazisine son rötuş” başlığı ile verilen haberde
Şubemizin 2006 yılında yapılan plana açtığı dava
hatırlatılmış ve yeni uygulama imar planlarının
Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy çokluğuyla
kabul edildiği bilgisi verilmiştir.
14.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Esenyurt’a
yüksek emsallere onay” başlığı ile verilen haberde;
Esenyurt Belediyesi tarafından hazırlanan ancak
İBB’nin 1/5000’lik planlarına uymadığı için
defalarca iptal edilen uygulama imar planlarının
Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçtiği
belirtilirken, Şubemizin konuya tepkili olduğuna
değinilmiştir.
4.2.4. PLAN DEĞİŞİKLİKLERİ
16.11.2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
2011 yılında onaylanan 1/5000 ölçekli Kartal
Kordonboyu Nazım İmar Planı’na Şubemiz
ve İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
tarafından açılan dava sonucunda yürütmeyi
durdurma kararı alındığı belirtilmiş ve bilirkişi
raporunun detaylarından bahsedilmiş, yargıdan
dönen imar planı neticesinde “Kartal sahili şimdilik
kurtuldu” denilmiştir.
11.04.2013 Tarihli Yurt Gazetesi’nde “Meşhur
İETT arazisine son rötuş” başlığı ile verilen haberde
Şubemizin 2006 yılında yapılan plana açtığı dava
hatırlatılmış ve yeni uygulama imar planlarının
Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy çokluğuyla
kabul edildiği bilgisi verilmiştir.
14.04.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde “Esenyurt’a
yüksek emsallere onay” başlığı ile verilen haberde;
121
Esenyurt Belediyesi tarafından hazırlanan ancak
İBB’nin 1/5000’lik planlarına uymadığı için
defalarca iptal edilen uygulama imar planlarının
Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçtiği
belirtilirken, Şubemizin konuya tepkili olduğuna
değinilmiştir.
4.3 GENEL HABERLER
ArkiPARC, gayrimenkul sektörünü bir araya
getirmeyi amaçlayan buluşmalar serisi, 28-29
Mart tarihlerinde 100’e yakın konuşmacının
katılımıyla gerçekleşen Arkiparc 2012 etkinliğinin
teması; “Kentsel Kalite için Diyalog” olarak
belirlenmiştir. Etkinlikte ulusal ve uluslararası
oturumlar düzenlenmiş olup, 2. Gün etkinliklerinden
Büyükdere Caddesi oturumuna Şube Başkanımız
Tayfun Kahraman da davet üzerine katılmıştır.
01.04.2012 tarihli TOKİ Haber Dergisi’nde
Superpool tarafından hazırlanan alternatif
Büyükdere Caddesi projesinin tartışıldığı 2. Gün
oturumuna yer verilmiştir. Sektörün önde gelen
isimlerinin yanı sıra Türkiyenin önemli mimar ve
şehir plancılarıyla birlikte Şube Başkanımız Tayfun
Kahraman’ın da katıldığı oturumun, etkinliğin en
ilgi çeken bölümü olduğu belirtilmiştir.
06.04.2012 tarihli Milliyet Gazetesi’nin Emlak
ekinde, Arkiparc etkinliği içerisinde ZincirlikuyuMaslak aksının sorunlarını tartışmak üzere,
Şube Başkanımız Tayfun Kahraman’ın da katılım
gösterdiği çalıştaya değinilmiştir. Gündemde yer
alan yeni Büyükdere Caddesi projesini tartışmak
üzere kurgulanan oturumun, Arkiparc’ın 2.
gününde en çok ilgi çeken etkinliği olarak yer
almıştır.
Bu yıl 6.sı düzenlenen, Yıldız Teknik Üniversitesi
ev sahipliğinde gerçekleştirilen geleneksel
İstanbul Buluşmaları’nın teması “Afet ve
Dönüşüm Kıskacında: İstanbul ve Planlama” idi.
Konuşmacıların farklı boyutlarıyla Afet Yasası
ve kentsel dönüşümü konuştuğu oturumlarda
farklı kurum ve kuruluşlardan temsilcilerin
katılımı dinleyicilere farklı deneyimleri paylaşıp,
tartışabilme fırsatı sağladı.
11.10.2012 tarihli Ortadoğu Gazetesi’nde MHP
Beyoğlu İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen
ve Okmeydanı halkının da katıldığı toplantıda
eksi Şube Başkanımız Ahmet Turgut, Okmeydanı
Kentsel Dönüşüm Projesi ve çözüm yolları
hakkında bilgilendirme yapmıştır.
Ekim ayında yayınlanan Arretamento Mimarlık
Dergisi’nde Şubemiz ve İstanbul’da yer alan
planlama okulları işbirliği ile bu sene 6.sı
gerçekleştirilen İstanbul Buluşmaları haber konusu
olmuştur. Etkinlik mekanı ve tarihi hakkında bilgi
verilen haberde, 2012 yılının konusun afet ve
kentsel dönüşüm olduğu açıklanmıştır.
09.11.2012 tarihli Gazete Kadıköy’de, Şubemiz
ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
Kadıköy Temsilciliği birlikteliğinde gerçekleştirilen
‘Tüm Yönleriyle Kentsel Dönüşüm’ başlıklı panel
haber konusu yapılmıştır.
22.02.2013 tarihli Gazete Kadıköy’de Fenerbahçe Gönüllü Evi’nde Mimarlar Odası öncülüğünde
gerçekleştirilen Kentsel Dönüşüm Bilgilendirme Konferansı haberine yer verilmiş, Şubemizi temsilen davetli
konuşmacı Ahmet Kıvanç Kutluca’nın da katılım gösterdiği toplantıda halka kentsel dönüşüm hakkında detaylı
bilgilendirme yapıldığından bahsedilmiştir.
Gazete Kadıköy - 22 Şubat 2013
09.05.2013 tarihli Sol Gazetesi’nde Şubemiz
tarafından hazırlanan, 2012 yılında İstanbul kent
gündeminde yer alan proje, yazı ve görüşlere yer
verilen İstanbul Kent Almanağı haber konusu
haline getirilmiş. Konu hakkında Şube Sekreterimiz
Akif Burak Atlar’ın “İstanbul kent gündemiyle ilgili
hafızları tazelemek ve gündeme gelen projeleri
hatırlatmak istedik” sözlerine yer verilmiştir.
122
07.11.2013 Birgün Gazetesinde “Elektronik
kirlilik” başlığı ile verilen haberde Elektrik
Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından
gerçekleştirilen “2. Elektromanyetik Alanlar ve
Etkileri Sempozyumu” konu edilmiş, Şubemizi
temsilen etkinliğe konuşmacı olarak katılan eski
Şube Başkanımız Erhan Dermirdizen’in sunumuna
da değinilmiştir.
5. BASIN AÇIKLAMALARI VE PLAN İTİRAZLARI
5.1. BASIN AÇIKLAMALARI
ŞUBEMİZ
XII.
DÖNEM
YÖNETİM
KURULU
GÖREV
DAĞILIMINI GERÇEKLEŞTİREREK
ÇALIŞMALARINA BAŞLAMIŞTIR
10 Şubat Cuma – İstanbul
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
XII. Olağan Genel Kurulu 04-05 Şubat 2012
tarihlerinde
gerçekleşmiş
bulunmaktadır.
Genel Kurulumuzda tek liste ile yönetim kurulu
seçimlerinde aday olan Demokratik Katılım grubu,
XII. Çalışma Dönemi için üyelerimiz tarafından
yeniden görevlendirilmiştir. Yönetim Kurulumuzda
görev alan meslektaşlarımızca görev dağılımları şu
şekilde belirlenmiştir:
Başkan: Tayfun KAHRAMAN
II.Başkan: Mehmet Murat ÇALIK
Sekreter: Akif Burak ATLAR
Sayman: Zeynep ARMAN AKYÜREK
Üye: Öznur AKALIN
Üye: Tuba İNAL ÇEKİÇ
Üye: Gürkan AKGÜN
Üye: Nazan ÖZBAYDAR
Üye: Çare Olgun ÇALIŞKAN
Üye: Kıvanç KUTLUCA
Üye: Süleyman BALYEMEZ
Üye: Müge YORGANCI
Üye: Aysun KOCA
Üye: Kumru ÇILGIN
Meslek alanımıza ve kentlerimize karşı özellikle son
dönemde ciddi bir artış gösteren müdahalelerin,
saldırıların karşısında tekniğin ve bilimin izinde,
tehdit ve baskılardan kaçmadan, kentliden ve
kamu yararından yana mücadele etmek üzere
yeniden görevlendirilmiş bulunmaktayız.
Kamu yararından ve toplumdan uzak yaklaşımlarla,
planlama mesleğini hiçe sayarak yok edilen
123
tarihi değerlerimiz ve doğal kaynaklarımız için
mücadelenin zorunluluk haline geldiği şartlarda
üstlendiğimiz bu zorlu görevi ilkelerimizden,
meslektaşlarımızdan ve kamuoyundan aldığımız
güçle sürdürmek istiyoruz.
Kent topraklarının parsel parsel satıldığı, keyfi
uygulamalarla barınma hakkının hiçe sayıldığı ve
yaşam alanlarımızın giderek sağlıksızlaştırıldığı
bir kent gerçeğinde Meslek Odası kimliğimizle
ve
Mesleğimiz
ışığında
çalışmalarımızı
sürdüreceğimizin ve doğruları söylemeye devam
edeceğimizin bilinmesini isteriz. Başta 3. Köprü
projesi olmak üzere İstanbul’un geleceğini tehdit
eden tüm konuları kamu adına ve toplum yararına
takip edeceğimizi, hazırlayacağımız rapor ve
düzenleyeceğimiz etkinliklerle toplumu ve karar
mekanizmalarını
bilgilendireceğimizi,
daha
sağlıklı bir kent bilinci oluşması sürecine katkıda
bulunacağımızı belirtir, haklı ve meslek bilimine
uygun projeleri destekleyeceğimizi, Odamızı
yanlış ve taraflı önyargılardan arındıracak daha
etkileşimli ve yapıcı bir süreç oluşturacağımızı,
kamuoyunun bilgisine sunarız.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
TAKSİM MEYDANI PROJESİ’NE
İTİRAZ
HAKKINI
KULLANAN
YÖNETİM KURULU ÜYEMİZİN
İBB TARAFINDAN İŞİNE SON
VERİLMİŞTİR
26 Mart Pazartesi – İstanbul
Kamu Kurumu niteliğinde Anayasal bir meslek
kuruluşu olan Şehir Plancıları Odası’nda aldığı
görev nedeniyle Yönetim Kurulu üyemiz,
bünyesinde çalıştığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi
tarafından işten çıkarılmıştır.
12 Mart Pazartesi günü saat 11:00’da
sekretaryasını yürüttüğümüz Taksim Dayanışması
bileşenleri, düzenlediği basın açıklamasının
ardından Taksim Meydanı için hazırlanan İmar
Planlarına yönelik en temel demokratik haklardan
biri olarak tanımlanan; bireysel itiraz dilekçelerini
teslim etmek için belediye binasına girmek istemiş,
güvenlik görevlilerinin ve polisin engellemesiyle
karşılaşmış, vatandaşlar yağmur altında bekletilmiş
ve ancak gruplar halinde içeriye alınmıştır.
Dilekçeyi teslim ettikten sonra binayı terk etmesi
istenen grubun içinde yer alan Yönetim Kurulu
Üyemizin belediye çalışanı olduğunu belirtmesi
üzerine kimlik bilgileri güvenlik görevlilerince kayıt
altına alınmıştır. Bünyesinde çalışan bir uzmanın
demokratik yollarla itiraz hakkını kullanmasına
tahammülü olmayan İBB yönetimi, bir hafta içinde
Yönetim Kurulu Üyemizi işten çıkarmıştır.
Odamız kurulduğu günden bu yana İstanbul’un
geleceği adına, bilimsellikten ve kamu yararından
uzak olan plan ve projeler karşısında mücadelesine
devam etmiştir. Meslek alanımıza hukuksuzlukla
müdahale eden ve rant odaklı planlama anlayışını
İstanbul’a dayatarak kamu yararını ve İstanbul’un
geleceğini hiçe sayanlara karşı, haklı ve giderek
daha güçlü bir şekilde sürdürülen bu mücadelede;
İstanbul Büyükşehir Belediyesi de çoğu zaman
karşımızda olmuştur.
Belediye’nin yıllardır süre gelen uygulamaları
karşısında, Odamız tarafından yargıya taşınan
planlara ilişkin davaların nereteyse tamamının
lehimize sonuçlanması ise hukuk mücadelesindeki
haklılığımızı açıkça ortaya koymaktadır. Kamu
yararı adına gerçekleştirdiğimiz ve haklılığı hukuk
tarafından onaylanan müdahalelerimiz karşısında,
söyleyecek sözü olmayan İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, sesimizi kısmak ve mücadelemizi
engellemek adına her yolu denemektedir.
Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında, Şubemizi kiracısı
olduğu mülkten tahliyeye zorlayan Büyükşehir
Belediyesi, bu kez de 7,5 yıldır bünyesinde çalışan
bir meslektaşımızı, yönetim kurulu üyemiz olması
nedeniyle işten çıkarma yoluna gitmiş ve art
niyetini bir kez daha ortaya koymuştur.
Çalışmalarımızı ve mücadelemizi durdurmayı,
yavaşlatmayı ve meslektaşlarımızı sindirmeyi
hedefleyen,
bünyesinde
çalışan
diğer
profesyonellere gözdağı verme amaçlı bu art
niyetli süreçlerden Odamızın hiçbir şekilde
etkilenmeyeceğinin bilinmesini isteriz. Bu
uygulamada da görülmüştür ki, İBB’nin
gerçekleştirdiği yanlışlara itiraz edenlere karşı
tahammülü giderek ortadan kalkmakta, en temel
vatandaşlık haklarını kullananlar dahi, Anayasaya
aykırı bir şekilde, işinden edilebilmektedir.
Odamız, İstanbullulara karşı taşıdığı sorumluluk
gereği yetkileri ile kamu yararını gözeten
uygulamaların yanında olmaya, yetkilerini
kamu yararına aykırı ve bilimsellikten uzak bir
şekilde kullananlara karşı ise mücadelesini
yılmadan sürdürmeye ve meslektaşlarımıza
destek olmaya devam edecektir. Biz, İBB’nin
ilk defa karşılaşmadığımız bu antidemokratik
uygulamalarına, tehdit, sürgün, işten atma gibi
korku ve sindirme politikalarına karşı dayanışmanın
gücüne inanıyor ve bilimden, emekten, kamu
yararından yana olan herkesi bir arada durmaya
çağırıyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
3. KÖPRÜ SUÇ DUYURUSU BASIN
AÇIKLAMASI
18 Nisan 2012
3. Köprü Projesi Cinayettir, İhale hukuk dışıdır.
AKP hükümeti 3. Köprü cinayetini işlemek için bir
kez daha randevu verdi. Ağustos ayından bu yana
dört kez ertelenen ihalenin yeni tarihi bildiğiniz
gibi 20 Nisan 2012 Cuma, saat 10.00 olarak
açıklandı. Yer yine Ankara’daki Karayolları Genel
Müdürlüğü.
Bizler de, 3. Köprü Projesi’nin gündeme geldiği
ilk günden bu yana, bu projenin İstanbul’un ve
Türkiye’nin değil, AKP’nin ihtiyacı olduğunu; bir
ulaşım projesi değil, bir emlak ve rant projesi
olduğunu söyleyen bilim insanları, mühendisler,
mimarlar, şehir plancıları, İstanbul ve yaşam
savunucuları olarak 20 Nisan Cuma günü
saat 10.00’da ihalenin yapılacağı Karayolları
Genel Müdürlüğü önünde olacağımızı ilan ettik.
124
20 Nisan’da Ankara’da, 3. Köprü Projesi’nin
kentin ulaşım sorununu çözmeyeceğini; daha
da ağırlaştıracağını; İstanbul kentine, ormanlık
alanlara, su havzalarına telafisi mümkün olmayan
zararlar vereceğini bir kez ifade edeceğiz.
Yıllardır bıkıp usanmadan tekrarladığımız gibi 3.
Köprünün İstanbul kentine yönelik bir cinayet
olduğunu bir kez daha vurgulayacağız. Tüm yaşam
savunucularını da 20 Nisan’da bu cinayete dur
demek için Ankara’da olmaya çağırıyoruz.
AKP hükümeti ve Ulaştırma bakanlığı tarafından
20 Nisan tarihinde yapılacak olan 3. Köprü projesi
ihalesi, hukuk dışıdır. 3. Köprü projesi ihalesi, tıpkı
AKP’nin bugünlerde meclisten geçirmeye çalıştığı
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Yasası gibi, “ileri demokrasi” söyleminin hukuku
ve temel insan haklarını çiğnemekten; bilimin ve
halkın sesine kulak tıkamaktan; baskıcı ve faşizan
uygulamalardan başka bir anlama gelmediğini en
iyi biçimde gösteren örneklerden biridir.
Bugün burada başbakan ve proje ile ilgili bakanlar
hakkında yaptığmız suç duyurusunda da
belirttiğimiz gibi, bu ihale kanuna aykırı bir işlemdir.
AKP hükümeti 3. Köprü Projesi hakkında açılan
davaların devam ettiğini ve bilirkişilerin olumsuz
rapor verdiğini görmezden gelerek; bu hukukdışı,
bilimdışı, insan ve doğa düşmanı projenin ihalesini
açmakta ısrar ederek Danıştay kararlarını ve
hukuksal süreçleri çiğnemektedir. Bir kez daha
uyarıyoruz: Bu ihaleyi açan yetkililer ve bu projeyi
üstlenecek şirketler, İstanbul kentine verecekleri
telafisi mümkün olmayan zararlardan dolayı
şahsen sorumlu olacaklardır.
AKP hükümetinin başbakanı Tayyip Erdoğan;
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Binali Yıldırım; Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu; Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar; Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker
ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş hakkında bugün savcılığa “görevi kötüye
kullanma, kamuyu zarara uğratma, kanuna aykırı
işlem gerçekleştirme ve doğayı tahrip etme” fiilleri
nedeniyle suç duyurusunda bulunduk. Ancak
doğanın ticarileştirilmesine ve yağmalanmasına
karşı mücadele edenleri suçlu ilan edip yargılamaya
çalışan AKP yargısı bu başvurumuz hakkında ne
karar verirse versin, bizler esas suç duyurusunu
125
İstanbul ve Türkiye halkına yapıyoruz. 20 Nisan’da
Ankara’da Karayolları Genel Müdürlüğü önünde
bu suç duyurumuzu bir kez daha yineleyeceğiz.
İstanbul halkına, bilime ve tarihe ilan ediyoruz: 3.
Köprü projesi cinayettir.
Bu projenin ihalesini açan AKP hükümeti, devam
eden davaları görmezden gelerek; projeyi
üstlenecek olan şirketlere olağanüstü imtiyazlar
bahşederek; bilimin ve halkın sesine kulaklarını
tıkamakta ısrar ederek insanlığın doğal ve kültürel
mirasına; hukuka; İstanbul kentine ve Türkiye
halkına karşı suç işlemektedir. Bizler yaşam
savunucuları olarak bütün gücümüzle bu suçların
karşısında çıkmaya devam edeceğiz. 20 Nisan’da
hep birlikte bir kez daha haykıracağız: Köprü değil
orman; köprü değil su, köprü değil toplu ulaşım,
köprü değil insanca yaşanacak bir İstanbul, köprü
değil demokrasi istiyoruz.
Saygılarımızla,
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi
3. KÖPRÜ İHALESİ BASIN
AÇIKLAMASI
20 Nisan 2012
Bugün birkaç kez ertelendikten sonra Karayolları
Genel Müdürlüğü’nde bir kez daha ihaleye
açılmaya çalışılan 3. Köprü projesi, AKP
hükümetinin başbakanı, çeşitli bakanları, İstanbul
büyükşehir belediyesi yönetimi ve emlak-inşaat
lobisi tarafından, yıllardır yandaş medya ile yayılan
yalanlar aracılığıyla topluma dayatılmaya çalışılan
bir emlak ve rant projesidir. AKP hükümeti 2008
yılından bu yana, İstanbul’un yağmalanması
için koçbaşı olarak görülen bu büyük emlak
ve rant projesini topluma kabul ettirmek ve
gerçekleştirebilmek için türlü yalanlar söylemiş;
hukuk dışı yollara başvurmuş; projeyi sermaye
için cazip hale getirmek için Türkiye halkına ait
olan kamusal kaynakları alenen peşkeş çeken bir
noktaya gelmiştir.
Bugüne kadar 3. Köprü projesini topluma kabul
ettirmek için söylenen ve bilim insanları tarafından
daha önce hepsi de ayrıntılı biçimde çürütülen 3
büyük yalan vardır:
1.
“3. Köprü projesi İstanbullunun ulaşım
sorununu çözecektir. Köprü, transit taşımacılığa
hizmet edecektir.” AKP hükümeti, uydurduğu bu
yalanlarla halkı kandırmaya çalışırken, şirketleri
buna ikna etmeyi başaramamış ve ihaleyi
sürekli olarak ertelemek zorunda kalmıştır. Önce
günde 100 bin araç geçişi olarak bahşedilen
kar garantisini günde 135 bin araca çıkarmak
zorunda kalmıştır. Bu durum da göstermektedir
ki, 3. Köprüye trafik açısından bir ihtiyaç yoktur.
Mevcut köprülerdeki transit araç trafik yükü de
yalnızca yüzde 2,5’tur.
2. “3.
Köprü
projesi
İstanbul’un
ormanlarına, doğal varlıklarına, suyuna zarar
vermeyecektir. Kestiğimiz ağaçların fazlasını
dikeceğiz”. Bu söylemler bugün hala devam
ederken, başbakanlığa bağlı TOKİ Sarıyer
Zekeriyaköy’deki ormanlık alanda ağaç katliamı
yapmaya hazırlanmakta; ormanın içine 6 bin
adet villa yapma projesiyle orman yağmasını
başlatmaktadır. Orman Bakanı Veysel Eroğlu
tarafından dillendirilen bu bilim dışı söyleme
bakanlığına bağlı Orman Bölge Müdürlüğü’ndeki
orman mühendisleri bile inanmamaktadır. İstanbul
Üniversitesi Orman Fakültesi’nin konuyla ilgili
raporu ortaya çıkacak olan zararın boyutlarını
ayrıntılı biçimde ortaya koymaktadır.
3.
“3. Köprü projesi bir kalkınma ve uygarlık
projesidir. Projeye karşı çıkanlar bir avuç kalkınma,
uygarlık düşmanı çevrecidir”. AKP hükümeti,
kentleri ve doğayı yağmalayan şirketlere
olağanüstü avantajlar sağlamayı iktidarının
tek güvencesi haline getirmeye çalışmaktadır.
AKP hükümetinin kalkınma ve medeniyetten
anladığı tek şey, otomobil sayısını artırmak;
inşaat şirketlerinin şantiyesi haline getirdikleri
İstanbul’un her yerini AVM’ler ve lüks konut
çöplükleriyle doldurmak; bütün tarihsel-kamusal
alanları otel yapmak; nereteyse her gün beş
tane güvencesiz işçiyi iş cinayetiyle katletmekten
ibarettir. AKP bütün bu yağma, cinayet ve talanı
toplumun gözünde normalleştirmek için projeye
karşı çıkanları uygarlık düşmanı ilan ederken
bugüne kadar projeyi savunan bir tane bilim insanı
bulamamıştır.
AKP
hükümeti,
projeyi
gerçekleştirmek
için yalanların yanı sıra hukuk dışı yollara
başvurmaktadır. İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda
3. Köprünün kent için olumsuz sonuçları açıkça
belirtilip projenin kesinlikle yapılmaması gerektiğini
vurgularken, Kadir Topbaş tarafından planda
tadilat yapılmıştır. Garipçe-Poyrazköy bölgesi 1.
derecede SİT alanıdır; mevcut SİT kararları yok
sayılarak ormanlar, yaban hayatı ve çok sayıda
endemik bitki türü tehdit edilmektedir. Meslek
odaları tarafından Danıştay’a açılan davalarda
projenin ÇED yönetmeliği dışında tutulmaması
kararı alınmış olmasına karşın, bu uygulama
sürmektedir. Ayrıca meslek örgütleri tarafından
proje ile ilgili olarak açılmış olan yürütmeyi
durdurma davaları devam etmektedir. 6 ay önce
açılan bu davaların birinde bilirkişiler olumsuz
rapor verirken, mahkemeler hukuksal süreci
yavaşlatan bir tutumla, hala bilirkişi atamalarını
yapmamaktadır. Açılan davalar sürerken yapılmaya
çalışılan 3. Köprü projesi ihalesi yasadışıdır. İhale
iptal edilmelidir, aksi halde bu ihaleyi yapanlar
ve projeye talip olacak şirketler, İstanbul kentine
verecekleri telafisi mümkün olmayan zararlardan
dolayı şahsen sorumlu olacaklardır.
AKP hükümeti, bu bilimdışı ve yasadışı cinayet
projesini gerçekleştirmek adına ihaleye girmekte
nazlanan şirketlere taviz üstüne taviz vermekte;
sermayeyi ikna etmek için verilen bu olağanüstü
tavizlerle birlikte ihale süreci tam bir skandala
dönüşmektedir. 3. Köprü konusunda halka,
bilime, meslek örgütlerine kulaklarını tıkayan AKP
hükümeti, bu rant projesini sermayeye satmak için
atmadık takla bırakmamıştır.
Önce kamulaştırma bedelleri yarıya düşürülmüş;
ihale yapılamadığı için kamulaştırma bedellerinin
tamamı halkın sırtına yüklenmiştir. Proje ikiyi
bölünmüş; karlı kısımları şirketlere bırakılırken,
diğer kısımlarının yapımı hükümet tarafından
üstlenilmiştir. Şirketlere sağlanan kar garantisi
yükseltilmiş ve dahası şirketler bu süreçte
özel olarak çıkartılan yasayla projenin yapım
aşamasında katma değer vergisinden muaf
tutulmuştur. Halkın satın aldığı ekmekten suya her
şeyi vergiye tabi tutan, kullandığı akaryakıtı yüzde
80-90 oranında vergilendiren AKP hükümetinin
sermayeyle başka hangi kirli pazarlıklara girdiği
bilinmemektedir. Ancak daha yapım aşamasında
yaşanan bu skandallar göstermektedir ki, İstanbul
126
kentine ve doğaya büyük zararlar verecek olan 3.
Köprü projesi Türkiye halkının tamamının sırtına
yıkılan büyük bir yük haline gelecektir.
Aslında insanca bir kent yaşamıyla asla bağdaşmaz
çılgın projeleriyle; ülkemizi TOKİ Cumhuriyetine
dönüştürme planlarıyla; yaşadığımız kentlerle ilgili
karar hakkımızı yok sayan Afet Yasalarıyla; yağmacı
belediye başkanlarıyla; inşaat ve HES şirketleriyle;
iş cinayetlerini kader sayan vahşi sermaye yanlısı
tutumuyla, Türkiye halkının sırtındaki esas yük, bu
yağmacı sistemdir. Doğayı ve kentlerdeki insanca
yaşam alanlarını korumak ve iyileştirmek için tek
bir olumlu adım dahi atmayan AKP hükümeti ise,
İstanbul’dan İzmir’e, Ankara’dan Adana’ya bütün
kentlerimizi içinde yaşanamaz beton ucubelere
dönüştürsünler diye sermayeye pazarlamakta;
yaşam alanlarımızı vahşice talan etmektedir.
Taksim’den Haydarpaşa’ya Boğaz’dan Haliç’e
bütün kent topraklarına sermayenin vahşi İstanbul’u
adına parsel parsel el koymaya çalışmaktadır.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Yasası olarak bilinen dozer yasasının meclisten
geçmesiyle birlikte kentlerimize yönelik bu vahşi
talan daha da yaygınlaşacak ve bütün kentlerimiz,
dün tıpkı Dikmen’de görüldüğü gibi faşizan bir
yıkım saldırısıyla yüz yüze bırakılacaktır.
Ormanlarımıza,
yaşam
alanlarımıza,
mahallelerimize, tarihsel-kamusal alanlarımıza,
kentlerimize, İstanbul’a yönelik bu saldırılara
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
direneceğiz. 3. Köprü projesine ve tüm benzeri
rant projelerine karşı doğayı ve yaşam alanlarımızı
savunacağız. Kentlerimize yönelik yağma son
bulmalı; halka yaşadığı mahalleler ve kentlerle ilgili
karar hakkı tanınmalı; insanca bir kentsel yaşam
için bilime kulak verilmeli; 3. Köprü projesi; İzmirİstanbul otoyolu projesi gibi rant projeleri iptal
edilmelidir.
Bizler bu ihaleye girecek şirket bulunsun
bulunmasın, bu projenin bundan sonraki tüm
aşamalarında yaşamı ve doğayı savunmaya
devam edeceğimizi ve projenin neden olacağı
bütün yıkıcı sonuçlarla mücadele edeceğimizi bir
kez daha ilan ediyoruz.
3. Köprü Yerine Yaşam Platformu
127
“Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”a
Yönelik “Ortak Deklarasyon”
Kentsel Dönüşüm Yasası, Yaşam
Alanlarımızı Talana Açan En Büyük
Afettir!
18 Mayıs Cuma – İstanbu
16 Mayıs 2012 tarihi itibariyle “Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”, TBMM
Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşmıştır.
Yasa, kamuoyuna yansıtıldığı gibi ülkemizin gerçek
ihtiyacı olan kentlerin afetlere karşı duyarlı sakınım
içerikli planlanmasını, denetimsiz ve mühendislik
hizmeti almamış yapılaşmanın engellenmesini
sağlayacak bir düzenleme olmaktan uzaktır.
Yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de, özellikle büyük
kentlerin gündeminde olan “kentsel dönüşüm”;
“afet ve deprem riski” adı altında meşrulaştırılarak,
son derece anti-demokratik, merkeziyetçi, bilimsel
temelden yoksun, Anayasa ve uluslararası
sözleşmelere açıkça aykırı bir yasa ile uygulamaya
konulmuştur. Nitekim bu kadar hayati bir konuda,
toplumun ilgili kesimlerinin görüşü ve onayı dahi
alınmadan Meclis’ten geçirilen bu yasa ile ilgili
toplumsal meşruiyet, görsel medya ve radyolarda,
“depreme karşı seferberlik” şeklinde yayınlanan
tanıtım ve reklam kampanyalarıyla sağlanmaya
çalışılmaktadır. Bu süreçte, toplumsal adalet ve
kamu vicdanı göz ardı edilirken, insanlar özellikle
deprem gerçeği ile korkutulmaktadır.
Karşımızdaki yasa artık bir yol ayrımıdır. Ülkemizde
kentleşme konusunda izlenen “ikiyüzlü” politikalar,
bir yandan riskli yapı ilan edilen yapıların yıkıldığı,
diğer yandan yeni riskli yapıların üretiminin sürdüğü,
afet riski gerekçe gösterilerek tüm kentlerimizin
bir getirim aktarım alanı haline dönüştürüldüğü bir
gerçekliğe doğru yol almaktadır. Biz aşağıda imzası
bulunan kurum, Kuruluş, Dernek ve Platformlar,
birlikte oluşturduğumuz ve ortak kullanıcısı
olduğumuz şehirlerimizde bizlere “insanca
yaşama hakkı” tanımayacak boyutlarda, özellikle
inşaat sektörünün gelişmesini amaç edinerek
hazırlanan bu yasa ve uygulamalarına karşı
çıkıyor ve meşruiyetini sorguluyoruz. Görünen
odur ki, bugüne kadar afet ve kentsel dönüşüm
konusunda yapılmış olan bütün bilimsel çalışmalar,
depremle ilgili alınması gereken gerçek tedbirler
ve ilgili alanlarda yaşayan nüfusların talepleri rant
hırsı ve açgözlülükle göz ardı edilmiştir. Yasa ile
birlikte, kamunun elinde kalan son araziler, orman,
tarım, mera, kıyı ve koruma alanlarının dahi elden
çıkarılması söz konusudur. Çıkarılan yasada
şehirlerimizin son derece önemli bir sorunu olan
“afet”e yönelik nereteyse hiçbir şey yer almaz iken;
keyfi uygulamaların önünü açan, insanların hak
arama yönündeki hukuki kanallarını tamamen
ortadan kaldıran birtakım hükümler de yer almıştır.
Bugüne kadar “kentsel dönüşüm” adı altında
yapılan tüm uygulamalar; Dikmen’de, Sulukule’de,
Ayazma’da, Tarlabaşı’nda… ve daha birçok yerde,
bölge halkının yıllardır yaşadıkları yerlerden zorla
tahliye edilmelerine, işlerini kaybetmelerine,
borçlandırılmalarına, sosyal, ekonomik ve kültürel
hak ihlallerine maruz kalmalarına ve insan hakları
mağduriyetlerine yol açarak, yıllarca kurdukları
ilişkilerinin yok olmasına yol açmıştır. Boşaltılan
tüm bu yerlerin rantı, lüks konut ve alışveriş
merkezleri yapılarak; inşaat şirketleri, yerel ve
merkezi idareler tarafından paylaşılmıştır. Diğer
taraftan, bugün afet riski adına seferberlik ilan
edilen yasayı çıkarmadan önce deprem adı altında
yıllarca toplanan vergilerin duble yollara harcandığı
görülmüştür. İşin özüne gelinirse bugüne
kadar görülen “kentsel dönüşüm” projelerinin
toplumun çok küçük bir kısmının aşırı derecede
zenginleşmesine yol açarken toplumun büyük
çoğunluğunun yoksullaşmasına, evsizleşmesine,
kent çeperlerine sürgün edilmesine neden olduğu
gözlemlenmektedir.
Yasa ile planlama kararlarına yönelik “özel”
standart belirleme yetkisi, sosyal ve teknik altyapı
standartlarının düşürülmesinin önünü açan,
yenilenen alanların yaşanabilir alanlar olmaktan
uzaklaşmasına neden olabilecek bir düzenlemedir.
Ayrıca kentsel, arkeolojik ve tarihi sit alanlarında
yapılacak tespitlerde hangi bilimsel kriterler
çerçevesinde değerlendirme yapılacağı ile ilgili
açıklayıcı ifadelerin yer almadığı bu tasarı; kültürel
ve tarihi varlıkların korunmasını amaçlayan bütün
kanun, yönetmelik, ilke kararları ile çelişmektedir.
Tasarı, yeraltı ve yerüstü kültür varlıklarını göz
ardı etmekte, sahip olunan kültürel birikimin yok
olmasına yardımcı olmaktadır. Yeterli tanımlamalar
yapılmadan; koruma kavramı ve korumacı yasalar
devreten çıkarılarak hazırlanan bu tasarı, arkeolojik
ve kültürel mirasın yitip gitmesine sebep olacaktır.
Yine tasarıda öne çıkan deprem riski gerekçesiyle
yapılacak yıkımlarla şehirlerin tarih içinde oluşan
mekansal dokularının ortadan kaldırılması söz
konusudur. TOKİ’nin yıkılan binaların yerine inşa
edeceği tek tip ve kimliksiz apartmanları bu
şehirlerin kimliklerini de tek tipleştirecektir.
“Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun” ile birlikte, devletin üzerinde
şekillenmesi gereken “toplumsal adalet ve eşitlik
zemini” afete maruz kalmıştır. Anayasa`nın 56.
maddesinde yer verilen “Konut Hakkı”nı göz ardı
eden yasa, yerinde dönüşüm, kiracıların durumu,
geçici barınma sorunu, kaynak temini, toplumsal
adalet ve eşitliğe uygun finansman modelleri
ve tüm paydaşların dâhil olduğu uygulama
ortaklıklarının kurulmasına yönelik ülkemizin
gerçek ihtiyacı olan yasal boşluğu doldurmaktan,
bu anlamda kentlerin afetlere dirençli hale
getirilmesi hedefinden oldukça uzaktır.
Tekrar belirtiyoruz, bu bir yol ayrımıdır! Bizler
evlerimizi,
mahallelerimizi,
ormanlarımızı,
suyumuzu kısaca yaşamımızı, rayiç bedeller
üzerinden satışa sunmayacağımızı deklere ediyor,
bundan sonraki süreçte de; gerek Anayasa, gerekse
imzacısı olduğumuz Uluslararası Sözleşmeler ile
garanti altına alınmış olan haklarımızın takipçisi
olacağımızı açıklıyoruz. Tüm bu risklerin, mevcut
imar ve yapılaşma düzeninin yaratıcısı olan siyasi
idarenin işlediği suçun vebalini çekmeyeceğiz.
Bizler, “insanca, güvenilir, sağlıklı, kimlikli alanlarda
barınma hakkımızı” sonuna kadar savunmaya
devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşıyor,
bu mücadelede rant hırsına karşı “yaşamdan,
adaletten, dayanışmadan ve eşitlikten” yana olan
herkesi bir arada durmaya çağırıyoruz.
128
TAKSİM MEYDANI’NI YOK EDECEK kullanacağımızı duyurmuştuk.
PROJELERİNİZİ
VE
USULSÜZ Taksim Dayanışması bileşenleri ve semt sakinleri
İHALENİZİ DERHAL GERİ ÇEKİNİZ tarafından 12 Mart Pazartesi günü Büyük Şehir
28 Haziran Perşembe – İstanbul
12 Haziran seçimlerinden önce, Başbakan
tarafından “Taksim Projesi” olarak açıklanıp
kamuoyu vicdanında “yayalaştırma projesi” adı
altında meşrulaştırılmaya çalışılan; ancak, Taksim
Meydanı’nı ve Gezi Parkı’nı betonlaştırmayı,
insansızlaştırmayı
ve
kimliksizleştirmeyi
hedefleyen proje ile ilgili olarak toplumun büyük
bir kesiminin haklı itiraz ve tepkileri bulunmaktadır.
Bütün bu haklı itirazlara rağmen Cumhuriyet,
Demokrasi ve Emek tarihimizin en önemli kentsel,
kamusal ve toplumsal simge alanlarından olan
Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı yok ederek
toplumsal belleğimizden kazıyacak olan plan
değişikliği, 14 Şubat 2012 tarihinde İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığınca onaylanmıştır.
Söz konusu plan değişikliği, çağdaş meydan
düzenlemesi, ulaşım planlaması ilkelerinden bilim
ve teknikten uzak, koruma ve hukuk kuralları
ihlal edilerek ilan edilmiştir. Araç, yaya ve çevre
güvenliğini tehdit altına alan bu plan değişikliği
ile; battı çıktılar ve istinat duvarlarıyla, yaya erişimi
engellenecek ve meydana ulaşan tarihi caddelerin
görsel ve yaşamsal bütünlüğü yok edilerek taksim
meydanı nereteyse bir otogarın teras katına
dönüşecektir.
Ayrıca plan değişikliğine usulsüz bir şekilde
eklemlenerek, kamuoyuna Topçu Kışlası ihyası adı
altında yeni inşaatlar dayatılmaktadır. Hepimize
açık, hepimizin hakkı olan, şehrimizin merkezindeki
yegâne park alanı, depremde sığındığımız Gezi
Parkı elimizden alınmakta, ağaçlar, yürüme,
buluşma ve dinlenme alanları yine betonlaşmaya
kurban edilmeye çalışılmaktadır.
Bilimsel, teknik ve demokratik süreçler
çalıştırılmadan ortaya çıkan bu düzenlemenin
geri dönülmez zararlara sebebiyet verecek olması
nedeniyle; meslek odaları, sendikalar ve çeşitli kitle
örgütlerinin oluşturduğu “Taksim Dayanışması”
olarak bir araya gelen bizler, kamuoyuna “Taksim
Meydanı”na sahip çıkacağımızı ve bu konuda
gerekli her türlü hukuksal ve toplumsal haklarımızı
129
Belediyesi’ne binlerce itiraz dilekçesi iletilmiş
ve itirazlarımız dikkate alınmayınca, TMMOB
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi,
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi
tarafından yürütmesinin durdurulması ve iptali
istemiyle yargıya taşımış bulunmaktayız.
Ayrıca bu davaların yanı sıra semt sakinleri
ve dernekleri tarafından da imece yöntemiyle
maddi kaynaklar yaratılarak bir dizi dava açılmış
bulunmaktadır.
Ancak, devam eden ve henüz idarenin
savunmasının dahi istenmemiş olduğu yasal
sürece rağmen; 28 Haziran Perşembe günü
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Taksim
Meydanı Düzenleme İnşaatı (1. Etap) adıyla ihale
edileceği, ilk etap kapsamında altyapı ve tünel
yollarının yapımına başlanacağı ve çalışmaların
240 günlük bir sürete tamamlanacağı kamuoyuna
ilan edilmiştir.
Yanıtlanmayan tüm itirazlarımıza ve devam
eden hukuki süreçlere rağmen hepimize ait olan
meydan ve parkımızın “biz yaparız, olur” mantığıyla
ihaleye çıkartılması ile son dönemlerde aynı
mantıkla çıkartılan yasalarda; anayasanın, kamu
yararının, yargı kararlarının ve kişisel ve toplumsal
hakların yok sayılması arasında hiçbir anlayış farkı
bulunmamaktadır.
Taksim Meydanı ve Gezi Parkı, bir bütün olarak
koruma altına alınmış kültür varlığımızdır ve kentin
en önemli kamusal alanıdır. Proje ve uygulamanın
acil olarak durdurulması ve Taksim’i, daha
bütüncül bir yaklaşımla, sahip olduğu sosyal, tarihi,
toplumsal, kültürel ve ekolojik değerler göz önünde
bulundurularak, evrensel kuram ve kurallara
uygun, dürüst, şeffaf, katılımcı ve demokratik
yöntemlerle düzenlenmeye davet ettiğimiz kent
yönetimini; geri mümkün olamayacak toplumsal
ve kamusal zararlara neden olunmaması için bir
kez daha uyarmayı görev sayıyoruz.
Bugün, Taksim Meydanı’ndan tüm kamuoyu
önünde ilgililere bir kez daha sesleniyoruz.
TAKSİM
MEYDANI’NI
YOK
EDECEK
PROJELERİNİZİ VE USULSÜZ İHALENİZİ
DERHAL GERİ ÇEKİNİZ!
Burada söz hakkı bizim!
hepimizin!
Çünkü
Taksim
TAKSİM DAYANIŞMASI
METROBÜS’TE GERİ ADIM
13 Ağustos Pazartesi – İstanbul
2007 yılı itibari ile etaplar halinde hizmete giren ve
hizmete girdiği günden bu yana farklı tartışmalarla
İstanbul gündeminde yer bulan Metrobüs
yolculuğunda başlanılan yere dönüldü. 14 Ağustos
2012 tarihinde basında yer bulan İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş
tarafından yapılan açıklamada; Metrobüslerin
İstanbul trafiğine çözüm olamayacağı ve çözümün
hafif metro ve raylı sistemlerle olması gerektiği
belirtildi.
Gerek projelendirme sürecinde gerekse hizmete
girdikten sonra Odamız tarafından yapılan
açıklamalarda birçok kez metrobüslerin, İstanbul
trafiğinde kalıcı bir çözüm olamayacağı ve talebi
karşılayacak kapasiteye sahip olmadığı dile
getirilmiş ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu
açıklamalarımıza kulak tıkamıştı.
Kentin işe gidiş-geliş (zirve) saatlerinde
taşınabilecek yolcu sayısı hesabının göz ardı
edildiği Metrobüs sisteminin, plansız ve popülist
yaklaşımlarla üretilen bir proje olduğu aşikardır.
Geçmişte İstanbul’un ulaşım politikalarına yönelik
Odamız tarafından yapılan değerlendirmelerde
metrobüs yatırımı ile ilgili olarak; araç tercihi,
güzergah planlaması ve yaya erişiminde rasyonel
olmayan yer seçim kararları temel sorunlar
olarak gösterilmiş, servis kalitesi yüksek olan
toplu taşıma türlerinin geliştirilmesi gerekliliği
vurgulanmıştı. Bununla birlikte İstanbul’un ulaşım
sorunlarının kalıcı olarak çözülebilmesinin yolunun
kentin tamamına entegre bir metro sistemi olduğu
belirtilmişti.
Bugün gelinen noktada ise Odamız tarafından
yapılan değerlendirmeler fiili olarak kendini
göstermektedir. Kaldı ki bugün İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, metrobüste yaşanan yoğunluk ve
sıkıntılara yönelik yeni çözüm arayışlarına girmiş
ve geçmişte Odamızca dile getirilen öngörülerin
haklılığını kabul etmiştir.
Bilimsel araştırmalar, artan motorlu araç trafiğine
çözüm olarak önerilen karayolu sistemlerinin kısa
bir süre sonra daha sorunlu bir duruma geldiğini
göstermektedir. Metrobüs sisteminde yaşanan bu
süreç, 3. Köprü projesinin uygulamaya geçirilmesi
halinde kısa zamanda benzer şekilde tekrar
yaşanacaktır. Bugün TMMOB Şehir Plancıları
Odası olarak bir kez daha vurgulamak isteriz ki;
karayolu ağırlıklı sistemler, kentsel ulaşım talebinin
karşılanmasına cevap olamadığı gibi telafisi
mümkün olmayan zararlar doğurmaktadır. Buna
karşılık İstanbul kent içi ulaşımına yönelik kalıcı
çözüm raylı sistem odaklı yatırımlar ve bunların
deniz ulaşımı ve diğer toplu ulaşım türleriyle
bağlantısının sağlanması ile mümkündür. Odamız
İstanbul kentinin açıkça ihtiyaç duyduğu raylı
sistem projelerinin gerekliliğini ve önceliğini
vurgulamaya, kenti zarara uğratacak ve kentliyi
mağdur edecek uygulamalara karşı kamuoyunu
bilgilendirmeye devam edecektir.
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
ŞEHRİZAR
KONAKLARI’NDA
SÜREGELEN HUKUKSUZLUK
Eylül 2012
Boğaziçi Siluet Alanı içerisinde yer alan ve bugün
üzerinde Şehrizar Konakları olarak bilinen konut
projesi inşaatının devam ettiği Üsküdar İlçesi
Burhaniye Mahallesi 1326 Ada, 56–60–61
parsellere ilişkin, Boğaziçi planlarında yer alan
siluet sınırlamasına aykırı hükümler içeren imar
planı değişiklikleri, tüm yargı kararlarına rağmen
hukuksuzca devam ediyor.
Boğaziçi Siluet Alanı olarak tanımlanan alan
içerisinde bulunan ve geçmişten günümüze
kadar Boğaziçi planları ve yasal düzenlemelerle
korunan 6.50 mt. yapı yüksekliği sınırlaması söz
konusu alanda, ilk olarak 14.06.2008 tarihinde
onanan Koruma Amaçlı İmar Planı değişikliği ile
yapılaşma koşulları arttırıldı. Bu plan değişikliği
ile siluet alanlarına yönelik önemli bir planlama
ilkesi yok sayıldı ve maksimum bina yükseklikleri
6.50 metreten 9.50 metreye çıkarıldı. Münferit
130
olarak düzenlenen ve ayrıcalıklı imar hakları
içeren 2008 onanlı plan değişikliği Odamız
tarafından yargıya taşındı ve İstanbul 8. İdare
Mahkemesi kararı ile planın yürütmesi durduruldu.
Ancak alana ilişkin 16.04.2010 tarihinde yeni
bir Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı onandı ve
bilirkişi raporu doğrultusunda alınan mahkeme
kararlarına açıkça aykırı olan söz konusu plan,
Odamız tarafından bir kez daha yargıya taşındı.
İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından bu plan da
bir kez daha hukuka ve şehircilik ilkelerine aykırı
bulundu, 30.03.2012 tarihinde iptal kararı verildi
ve Danıştay 6. Dairesi tarafından 24.07.2012
tarihinde iptal kararı onandı.
16.12.2011 tarihinde ise daha önce 2 kez
hukuka ve şehircilik ilkelerine aykırı bulunarak iptal
edilen plan, yine aynı içerikle ve önceki mahkeme
kararlarındaki iptal gerekçelerini hiçbir şekilde
karşılamayacak şekilde İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından yeniden onandı. Hukuka
aykırılığı açık olan bu plan, Odamız tarafından
ivedilikle yeniden dava konusu edildi. Bu süreç
içerisinde mahkemece verilen iptal kararlarına
rağmen planlama alanında Şehrizar Konakları
projesi hayata geçirildi. Tamamıyla hukuksuz olarak
sürdürülen ve nereteyse tamamlanmak üzere olan
konut projesinin inşaatında satış işlemleri halen
devam ediyor. Hukuka, kamu yararına, şehircilik
ve planlama ilkelerine aykırılığı defalarca tescil
edilmiş plan kararları halen ısrarla tesis edilmeye
çalışılıyor. Bağlayıcı olan ve geciktirilmeden yerine
getirilmesi zorunlu kılınan mahkeme kararlarının
hiçe sayılarak, aynı işlemin defalarca yeniden tesisi
hukuk açısından kabul edilemez bir suç niteliği
taşımaktadır.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
olarak 2008 yılından bu yana süregelen bu
hukuksuzluğa karşı kayıtsız kalmayacağımızı
ve Şehrizar Konakları örneğinde olduğu gibi
kanunların, yönetmeliklerin, yargı kararlarının hiçe
sayılarak ısrarla işlenen kent suçları karşısında
kamuoyunu uyarmaya devam edeceğimizi
bigilerinize sunarız.
Saygılarımızla,
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
131
MASLAK 1453 ADI ALTINDA
YAPILANLAR KENT SUÇUDUR
12 Kasım 2012
İstanbul’un rant hırsı ile fethedilme aşkı ve buna
karşı doğadan, bilimden ve kamu yararından
yana mücadelemiz son dönemde kamuoyunun
gündemine gelen yeni bir proje; “Maslak 1453” ile
sürüyor.
“Maslak 1453” adlı inşaat projesi son dönem
itibariyle kamuoyu ve basında çeşitli başlıklar
altında tartışma konusu olmaktadır. Söz konusu
proje ile ilgili yaratılan bilgi kirliliği ile benzer birçok
uygulamada olduğu gibi İstanbul’a karşı işlenen
suçlar örtbas edilmek istenmektedir.
15.06.2009 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda “Askeri Güvenlik
Bölgesi”nde kalmakta olan ve %99’u Toplu Konut
İdaresi (TOKİ) mülkiyetinde bulunan bu alanda
yine TOKİ tarafından hazırlanarak onaylanan
11.08.2010 tasdik tarihli “İstanbul İli, Şişli İlçesi,
Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi 1/5000
ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar
Planları” ile son derece ayrıcalıklı imar hakları
getirilerek kamu yararı ve şehircilik ilkelerine
aykırı bir biçimde bölge, yapılaşmaya açılmıştır.
Odamız tarafından dava konusu edilen bu planlara
yönelik, yargılama sürecinde haklılığımızı bilimsel
bir şekilde ortaya koyan bilirkişi raporları ve
görüşleri mahkemeye sunulmuş iken planlarda
yapılan çok küçük değişiklikler ile bu kez Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın 16.09.2011 tarihli Olur’u
kapsamında söz konusu planlar tekrar yürürlüğe
sokulmuştur. Planlara yönelik denetleme ve
yargılama sürecini adeta atlatabilmek amacıyla
yapılan bu uygulamaya karşı yine Odamız
tarafından dava açılarak; bilimden, kamu
yararından ve doğadan yana mücadelemiz
kararlılıkla sürdürülmektedir.
Gündemdeki bu proje ile ‘’dar gelirlilerin konut
sorununu kamu arazileri ve finansman olanaklarını
da kullanarak çözmek’’ amacı ile kurulmuş
olan TOKİ marifetiyle son dönemde birçok
örneğini gördüğümüz şekilde, kamu arazileri
ayrıcalıklı imar hakları tesis edilerek, lüks konut
ve ticaret fonksiyonu ile yapılaşmaya açılmıştır.
Hepimizin ortak mülkiyeti olan ve ancak kamu
yararı gerekçesi ile şehircilik ilkeleri gözetilerek
kullanılması gereken bu alanlarda ortaya çıkan
rant, kimi sermaye gruplarının eline teslim
edilmektedir.
Peki, yapılan bu planlar ile ne türlü kararlar
getirilmiştir? Öncelikle; planlar ile donatı alanları
azaltılarak bölgenin sosyal ihtiyaçlarını karşılaması
gereken donatı dengesi bozulmuştur. Plan
kararları ile birlikte oluşturulan yüksek yoğunluklu
yapılaşmanın yanı sıra, sosyal donatı alanlarının
dahi
ticari
fonksiyonlara
alınabileceğine
dair hükümler getirilerek son derece keyfi
uygulamaların önü açılmıştır. Yaklaşık 10.000
kişilik nüfusu barındıracak bu yerleşim alanı ile
birlikte, trafik ve yapı yoğunluğunu artırıcı, çevreye
emsal teşkil edici ve orman alanlarını tehdit
edici nitelikte bir yapılaşma meşrulaştırılmaya
çalışılmaktadır. Bilindiği üzere, mevcut BüyükdereMaslak hattında, trafiğin en yoğun olduğu sabahakşam saatlerinde sürekli tıkanıklık yaşanmaktadır.
Karayolu altyapısının mevcut durumu itibariyle
günümüzdeki ulaşım talebini karşılayamadığı bu
aks, getirilecek yeni nüfusun yaratacağı ek trafik
yükü ile ulaşım sorununu içinden çıkılamayacak
bir duruma sokacaktır. Sonuç itibariyle yapılan
bu planlar ile ortaya çıkacak olan inşaat, trafik ve
altyapı yoğunluğunun maliyetini yine kamu, yani
bizler ödeyecektir.
Maslak 1453 projesine konu olan planlama
alanının tamamında eğimden dolayı açığa
çıkan bodrum katların iskan edilebileceği, iskan
edilen bodrum katların emsale dahil olmadığı
belirtilmektedir. Projenin gerçekleşeceği arazinin
%40’lara varan aşırı eğimli yapısı ve planlama
alanında 60 metreyi aşan kot farklarının oluştuğu
da düşünüldüğünde, planda verilen inşaat hakkının
yoğunluğu ve ayrıcalığı göz önüne serilmektedir.
Yine diğer birçok plan notları ile inşaat emsaline
dahil edilmeyen alanlar oluşturularak; Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’e ve İstanbul
İmar Yönetmeliği’ne aykırı, yapılaşma ve nüfus
yoğunluğunu arttırıcı kararlar alınmıştır. Orman
alanına bu kadar yakın bir alanın yüksek yoğunluk
verilerek imara açılması, halihazırda giderek
kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde tehdit
etmektedir. Sonuç olarak, bu ölçekteki bir kararın
parçacıl olarak ele alınması ve kamuya ait olan bir
alanın kamu mülkiyetinden çıkarak özelleşmesini
sağlayacak fonksiyonlara geçirilmesi; şehircilik
ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına
açıkça aykırıdır. Kentsel rantları kamu adına
kamusal işlevlerde kullanmak üzere önlemesi
ya da geri alması gereken ve 2985 sayılı Toplu
Konut Kanunu’nda bu kamusal işlevleri açıkça
tanımlanan TOKİ’nin kentsel rantlar üzerinden
kendine ve belirli kesimlere gelir sağlamaya
çalıştığı açıkça görülmektedir.
Kamunun sunduğu imkanlar ile zenginleşme
fırsatlarını çok iyi değerlendiren, yeri geldiği
zaman kentlerimizi ve doğal değerlerimizi
korumak amacıyla mücadelelerini sürdüren
meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının
“kapatılması” gerektiğinden bahsedecek kadar
cüretkarlaşabilen, geçmiş dönemlerde depreme
dayanıksız konutlar inşa ettiğini açıkça itiraf eden
bir mütteahitin devletin kurumlarıyla işbirliği
yaparak işlediği tüm bu suçların üzerine, benzerleri
gibi kararlılıkla gideceğimizin bilinmesini isteriz.
Yine reklam filmlerinde, herkese daha iyi yaşama
koşulları sunacağım diye, bir benzerini Ayazma’da
gördüğümüz gibi, yoksul kesimlerin yerlerinden
edilerek kamu arazilerinin rant projelerine
açılmasının ve günden güne sağlıklı, erişilebilir
konut edinme imkanının elimizden kayıp gitmesine
seyirci kalmayacağız.
Kamuya ait olan değerlerin, alanların birer birer
çeşitli sermaye gruplarına verilmesinde olduğu
gibi kamuoyunu yanıltarak yapılmak istenen tüm
bu projelerde Şehir Plancıları Odası olarak, tüm
halkımızla birlikte kamu yararından, bilimden,
doğadan ve insandan yana mücadelemizi
sürdüreceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.
Saygılarımızla,
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
BU AKIL DIŞI PROJEYİ DERHAL
DURDURUN!
TAKSİM DAYANIŞMASI
24 Kasım 2012
132
Defalarca uyardık, bu projenin yayalaştırma
değil “betonlaştırma”, “insansızlaştırma” ve
“kimliksizleştirme” projesi olduğunu, araç ve
yaya güvenliğini tehdit eden dalış rampaları ve
istinat duvarlarıyla, yayaların meydana erişimini
engelleyen koridorlaştırılmış kaldırımlarıyla, tarihi
bir ortamın görsel ve yaşamsal bütünlüğünü
yok eden bir yeraltı projesi olduğunu defalarca
dile getirdik. Dinlemediler. Kentimizin en
önemli kamusal alanına, Taksim Meydanı’na iş
makineleriyle girdiler. Meydanımız bariyerlerle
kapatıldı, yaya olarak erişimimiz engellendi. Bu
yaya engelleri geçici değil. Çok kısa bir süre sonra
tahta bariyerlerin yerini dev istinat duvarları
alacak. Yaya kaldırımlarının yerini yeraltı tünelleri
alacak. Yayalar merdivenlere, asansörlere, egzoz
dumanına mahkum edilecek.
“Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” adı
altında yapılmak istenen müdahalenin, problem
çözmek yerine kendisinin birçok problem alanı
oluşturacağını söyledik. Ne yazık ki yanılmadık.
İnşaatın birinci günü başlayan trafik çilesi
katlanarak devam etti, altyapıya kontrolsüz
müdahale sonucu elektrik ve su kesintileri ile
Taksim’de yaşayanlar ve çalışanlar mağdur edildi.
Bu yanlıştan dönülmesi için hala geç değil.
Taksim’i bir korku filmi setine çeviren dayatma
projeniz istenmiyor!
Bu projeyi İstanbul’a Antidemokratik ve Hukuksuz
bir şekilde dayatan kabinenin Bakanı da bu projeyi
istemiyor.
Yayalar, Meydanın gerçek kullanıcıları bu projeyi
istemiyor. Kararlılıkla sürdürdüğümüz Taksim
Nöbetlerinde 15.000 ıslak imza toplandı. 15.000
kişi bu beton hayranlığına, bu akılsızlığa karşı
çıkıyor, Meydanına ve Gezi Parkı’na sahip çıkıyor.
Taksim’de Yaşayanlar bu projeyi istemiyor. Yaşam
alanlarını, anılarını yok edecek bu kavşak projesine,
bu inşaat projesine karşı binlerce dilekçeyle
itiraz ettiler, Mahalle dernekleri ve vatandaşlarca
davalar açıldı.
Esnaf, bu projeyi istemiyor. Ellerindeki tahliyeyi
engelleyen mahkeme kararına rağmen hukuksuz
bir biçimde kapanmaya zorlandılar. Dükkanların
önü bariyerlerle kapatıldı, dozerlerle kazıldı.
Meslek Odaları, bilim insanları bu projeyi istemiyor.
Defalarca uyardılar. Kamuoyunu yanıltarak apar
133
topar başlatılan bu projenin bilimden ve hukuktan
yoksun olduğunu anlattılar. Son çare olarak
yargı yoluna gidildi. Devam eden onlarca davaya
rağmen iş makineleri emeğin ve demokrasinin
meydanına sokuldu.
Bu Akıl Dışı proje ile Hepimize açık, hepimizin hakkı
olan, şehrimizin merkezindeki yegane park alanı,
depremde sığınacağımız Gezi Parkı elimizden
alınıyor. Yürüme, buluşma ve dinlenme alanımız
elimizden alınıyor. Çocuklarımızın yegane oyun
alanı, köpeklerimizi dolaştırdığımız, nefes aldığımız
yegane yeşil alan yok ediliyor, betonlaştırılmaya
ve ticarileştirilmeye çalışılıyor. Farkında mısınız?
İş makineleri her an Taksim Gezi Parkı’na
girip kazmaya başlayabilir. 98.000 m2lik yeşil
alanımız dev bir şantiyeye dönüşüyor. 90 yıllık
anıt ağaçlarımız bir beton yığını uğruna kurban
edilmek isteniyor.
Tüm bu hukuksuz süreçlere karşı kentimize,
meydanımıza ve parkımıza sahip çıkmaya devam
ediyoruz, edeceğiz.
Çünkü; Taksim Meydanı projesi, Beyoğlu ve
çevresinde hızla uygulamaya konulan soylulaştırma
projelerinin merkezinde yer almaktadır.
Kentimizin simgesi haline gelmiş, kamu malı
kültür mekanlarımız olan Emek Sineması ve
AKM’nin yıkılmasını öngören projelerle, Beyoğlu ve
Tarlabaşı’nı sermayenin emrine sunarak, gerçek
sahiplerinin yerlerinden yurtlarından edildiği
dönüşüm projeleriyle ve sadece İstanbul’da
değil tüm ülkemizde afet bahanesiyle üzeri
örtülerek rant çılgınlıkları ile sokak sokak yıkımları
öngören kentsel dönüşüm projeleriyle, ancak bu
meydandan yayılacak dayanışmanın gücüyle ve
birlikte mücadele edilebilir.
Taksim Dayanışması olarak Taksim Meydanı ve
Gezi Parkı’nı, çevresi ile yok etmek için ısrarlı
niyetleri ve çabaları olanlara tekrar duyuruyoruz:
Tüm bayramlarımızı, sevinçlerimizi, tepkilerimizi,
hak taleplerimizi dillendirdiğimiz; Emek ve
Demokrasi Meydanımızın ve Parkımızın yok
edilmesine izin vermeyeceğiz!
Taksim, kentin kalbinde insanların vicdanının ve
taleplerinin sesinin duyulabildiği bir yer olduğu için
“Meydan”dır. Meydanı boş bırakmayacağız!
Çünkü haklıyız, çünkü kararlıyız!
Çünkü TAKSİM HEPİMİZİN!
TMMOB YASASININ
DEĞİŞTİRİLMESİYLE, KENTİMİZ,
ÜLKEMİZ VE MESLEK
DİSİPLİNLERİMİZ TEHDİT
EDİLMEKTEDİR. TMMOB’YE VE
ODALARIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ
AKP iktidarı döneminde atılmaya başlayan
Odalarımız ve üst Birliğimiz Türk Mühendis ve
Mimar Odaları Birliği-TMMOB’nin mevzuatını
düzenlemeye yönelik adımlar, bugün doğrudan
TMMOB Yasasını değiştirmeye yönelmiştir.
Anayasa’nın 123, 124 ve özellikle 135.
maddelerinden hareketle yayımlanan 6235 sayılı
TMMOB Yasasının değiştirilmesi yoluyla TMMOB
örgütlülüğü ve mühendis, mimar, şehir plancılığı
disiplinlerinin meslek örgütlülükleri, kapalı kapılar
ardında yapılan hazırlıklarla tasfiye edilmek
istenmektedir.
Bizler Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne
bağlı Odaların İstanbul Şubeleri, on binlerce
üyemizin demokratik ve katılımcı bir biçimde
yapılan seçimleri ile görevi başında olan
Odalarımızın İstanbul Şube Başkanları olarak;
mesleğimize, meslektaşlarımıza ve Odalarımıza
sahip çıkacak, üst birliğimiz TMMOB’ye yönelen
her türlü tasfiye girişimine karşı birlikte ve yan
yana duracağız.
TMMOB Yasasında Yapılmak İstenen Değişiklik Ne
Anlama Gelmektedir?
29 Eylül 2009 tarihli Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulu raporunun Başbakanlığa
gönderilmesinin ardından 2011 yılında çıkarılan
birçok Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile
kamu yönetimi tekelci otoriter bir tarzda yeniden
yapılandırılmaya başlanmıştır. Gerek mühendislik,
mimarlık, şehir plancılığı hizmetleri ve gerekse
TMMOB mevzuatının Anayasa ve yasalara açıkça
aykırılık oluşturacak bir şekilde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından düzenlenmesi öngörülmüştür.
Bu düzenlemeler, Anayasa ve İdare Hukuku
çerçevesinde merkezi idare ile özerk yerinden
yönetim kuruluşları arasında olması gereken
vesayet denetimini aşan, tekelci otoriter bir yönetim
anlayışı ile bazı özerk kamu tüzel kişiliklerinin
özerkliği ortadan kaldırılmış, bazıları da doğrudan
bazı bakanlıkların bünyesine katılmıştır.
Bugün meslek disiplinlerimiz ile kamusal hizmet
ve kamusal mesleki denetim esaslı örgütlülükler
tasfiye edilmek istenmektedir. Bu yapılar şekli
yapılara
dönüştürülerek AKP
çevresinde
kümelenmiş rantiye tarafından sürdürülen talan
politikalarının önünde engel olmaktan çıkarılmak
istenmektedir. Kamuoyuna tarafsız ve bilimsel
temellerle gerçeklikleri aktaran; gerektiğinde
etkin bir biçimde hukuk yolunu kullanarak yapılan
yanlışlarla mücadele eden TMMOB’ye yönelik
tasfiye politikaları da bu kapsam içindedir.
Bu noktada öncelikle belirtmek isteriz ki,
TMMOB Yasasını değiştirerek TMMOB’yi
işlevsizleştirmeye yönelik girişimler mühendislik,
mimarlık, şehir plancılığı hizmetlerini kamusal
niteliğinden arındırarak rant politikalarına açma
amacını gütmektedir. Odalarımız üyeleri ile
birlikte bu sürece karşıdır, onbinlerce üyemizle
birlikte TMMOB yasasına karşı da direneceğimiz
bilinmelidir.
TMMOB Susturulmak, İstanbul Talan Edilmek
İsteniyor!
Hazırlanan torba yasa taslağında; Yapı Denetimi
Hakkında Kanun, İmar Kanunu, Kat Mülkiyeti
Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu, Kıyı Kanunu,
İskan Kanunu, Mera Kanunu, Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, 644 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve TMMOB Kanunu
ile ilgili düzenlemeler bulunuyor.
Torba yasa taslağının bütününe bakıldığında
neoliberal zihniyetin kentlerimizi, tarım arazilerimizi,
kıyılarımızı, meralarımızı ve doğal yaşam
alanlarımızı bir sermaye birikim alanı olarak hedef
aldığı görülmektedir. AKP’ye göre bu alanlarda
gerçekleşecek mühendislik, mimarlık, şehir
plancılığı hizmetlerinin kamusal-toplumsal fayda
anlayışından arındırılması gerekiyor. Bu nedenle
sürece ayak direyen, izin vermeyen TMMOB’nin
parçalanması, dağıtılması gerekiyor. Sonuç olarak
TMMOB’nin etkisiz-yetkisiz bir hale getirilmesi,
Bakanlığa bağlanması, merkezi bütünlüklü
134
yapısının parçalanması hedeflenmektedir.
İstanbul özelinde bakıldığında Odalarımızın açtığı
davalar nedeni ile gerçekte rant amaçlı olduğu
açıkça ortada olan, kentsel dönüşüm adı altında
sürdürülen projelerin bazılarının durdurulması
TMMOB’yi iktidarın hedefi haline getirmiştir.
Sermayenin yüksek çıkarlarına hizmet eden
hiçbir projeden geri atmayan AKP iktidarının
İstanbul’a dair planlarını biliyor ve bunlara izin
vermeyeceğimizi söylüyoruz.
Bu nedenle TMMOB Yasasında yapılan değişiklik,
TMMOB ve bağlı Odaların demokratik kurullarında
yani genel kurullarında ortaya çıkmadığından bir
oldu-bitti yasa değişikliği ile yapılıyor.
TMMOB’nin,
AKP’nin
istediği
şekilde
biçimlendirilmesi demek bilimin ve teknolojinin
halkın değil, bir avuç sömürücünün hizmetine
sunulması demektir.
Bir kez daha söylüyoruz önümüzdeki temel görev,
bu saldırıya geçit vermemektir. Bizler TMMOB’ye
bağlı Odaların İstanbul Şubeleri, onbinlerce
üyemizin demokratik ve katılımcı bir biçimde
yapılan seçimleri ile görev başında olan Şube
Başkanları olarak; mesleğimize, meslektaşlarımıza
ve Odalarımıza sahip çıkacak, birlik ve beraberlik
içinde bağımsız ve demokratik meslek
kuruluşlarımızın tasfiyesine dur diyeceğiz. Bunun
bir kamusal görev olduğunu tekrar hatırlatıyor,
iktidarı uyarıyor ve bu girişimlerinden vazgeçmeye
çağırıyoruz.
Kamuoyuna duyurulur.
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Fizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası
Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi
İçmimarlar Odası İstanbul Şubesi
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Metalurji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
Orman Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
135
Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
Tekstil Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
TMMOB YASASINDA YAPILMAK
İSTENEN DEĞİŞİKLİK HAKKINDA
TMMOB TARAFINDAN İMZA KAMPANYASI BAŞLATILMIŞTIR
Bilindiği üzere; Üst birliğimiz olan Türk Mühendis
ve Mimar Odaları Birliği‘nin (TMMOB) yasasında
hükümet tarafından değişiklikler yapılmak
istenmektedir. Önümüzdeki günlerde meclise
sunulacak olan Torba Yasa ile yapılmaya çalışılan
değişiklikle; TMMOB ve Odalar etkisiz hale
getirilmeye, yetkileri bakanlığa bağlanmaya ve
örgütümüzün bütünlük yapısı parçalanmaya
çalışılmaktadır.
Mesleğimizin, meslektaşlarımızın ve halkımızın
ortak değerleri olan kentlerimizi, doğal
kaynaklarımızı ve bağlı olduğumuz meslek
odalarımızı korumak ve sahip çıkmak için; önceden
olduğu gibi TMMOB ve Odaları etkisizleştirmeye
çalışan bu yasa değişikliğine karşı da yine aynı
kararlılıkla, Odamızın tüm birimleri ve üyelerimizle
birlikte mücadele edeceğiz.
Bu
haklı
mücadelemizde
kamuoyu
bilgilendirilmesinin yapılması ve desteğinin
sağlanması amacıyla TMMOB tarafından bir
imza kampanyası başlatılmıştır. Mesleğimize ve
örgütümüze sahip çıkmak için gücümüze güç,
sesimize ses olmak üzere üyelerimizi www.
tmmob.org.tr adresinden ulaşabileceğiniz imza
kampanyasına katılarak birlik olmaya davet
ediyoruz.
Not: İmza kampanyası elektronik ortamda
gerçekleştirilmekte olup, kampanyanın gerçek
kişiler üzerinden yürütülmesi için her üye kendi
meslek odasını seçerek, üye sicil no.su ve e-mail
adresini girerek kampanyaya katılabilmektedir.
İmza kampanyası ile ilgili tüm kayıtlar TMMOB
tarafından saklanacak olup başka bir amaçla
kullanılmayacaktır.
TAKSİM GEZİ PARKIMIZA
DAYATILAN TOPÇU KIŞLASI
İNŞAATI KORUMA KURULUNCA
RetDEDİLMİŞTİR
25 Ocak 2013 Cuma
Cumhuriyet, Demokrasi ve Emek tarihimizin
en önemli kentsel kamusal ve toplumsal simge
alanlarından olan Taksim Meydanı ve Taksim Gezi
Parkı için meslek odaları, sendikalar, sivil toplum
örgütleri, semt inisiyatifleri ve mahalle dernekleri
olarak 1 yıldır dayanışma halindeyiz.
Taksim Dayanışması olarak 02 Mart 2012’de
yayınladığımız Ortak Deklarasyon’un üzerinden
nereteyse 1 yıl geçti. Geçen süre zarfında Taksim
Meydanı ve Taksim Gezi Parkını yok etmek üzere
tepeden inme olarak topluma dayatılan projelerin
bilim, teknik ve hukuk tanımazlığını ortaya koymak
için mücadele etmekteyiz. İBB’ye teslim edilen
binlerce itiraz dilekçesine ve açılan iptal davalarına
rağmen süreç hızla işletilmiş, devam eden ve
henüz bilirkişi keşif aşamasına dahi gelmemiş
olan yargı süreci göz ardı edilmiştir. Buna rağmen
Meydana yaya erişimini engelleyecek proje
inşaatı ihale edilmiş, Kalyon İnşaat tarafından
yüklenilmiştir. Apar topar başlayan inşaatın ilk
gününden beri meydanın gerçek kullanıcıları,
yayalar çile çekmektedir. Bölge trafiği katlanılamaz
bir hal almış, altyapıya kontrolsüz müdahale
sonucu meydana gelen elektrik ve su kesintileri
ile Taksim’de yaşayanlar ve çalışanlar mağdur
edilmiştir. Tünel inşaatı bahanesiyle Taksim Gezi
parkı da fiilen işgal edilmiş, şantiye sahasına
çevrilmiştir.
1 yıldır defalarca yayınlanan açıklamalarla
kamuoyunu bilgilendiren ve yetkilileri uyaran
Taksim Dayanışması bu gelişmeler üzerine, 30
gün boyunca sürdüreceği ve her cumartesi
devam etmekte olan Taksim Nöbetine başlamıştır.
Kararlılıkla sürdürülen nöbetler sırasında binlerce
ıslak imza toplanmıştır. Elektronik imzalarla birlikte
yaklaşık 50.000 imza Topçu Kışlası projesini
değerlendiren koruma kuruluna iletilmiştir.
17 Ocak 2013 Perşembe günü, verdiğimiz haklı
mücadele yeni bir boyut kazanmıştır. İstanbul II.
No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
geçtiğimiz hafta açıkladığı karar ile Taksim Gezi
Parkımıza dayatılan Topçu Kışlası inşaatına onay
vermemiş, projeyi retdetmiştir. Görevi kültür
varlıklarını korumak olan bilim insanlarının aldığı
karar, bu konudaki haklılığımızı bir kez daha ortaya
koymuştur.
Bu tarihi kurul kararı, Taksim Gezi Parkı’nın
yaşamsal değerinin yanı sıra, 70 yıllık kullanım
değerini, döneminin şehircilik anlayışını yansıtan
tarihi bir belge niteliğini, İstanbulluların kolektif
belleğinde aldığı yerin önemini vurgulamaktadır.
Evrensel koruma ilkeleri ışığında, Dava konumuz
plan kararıyla ortaya çıkan Topçu Kışlası ihyasının
bilimsel ve teknik verilerin kısıtlılığı nedeniyle
mümkün olamayacağı, bu konudaki uzman bilim
insanları tarafından defalarca beyan edildiği
gibi, Taksim Topçu Kışlasının ihyasının mümkün
olmadığının altı bir kez daha çizilmiştir. Bu gelişme,
Son yıllarda çeşitli baskılar yüzünden bilim, teknik
ve evrensel koruma ilkeleri dışında kararlar almaya
zorlanan kurullarımızın geleceği hakkındaki
endişelerimizi hafifletmiş, kentlerimizin ve kültür
varlıklarımızın korunacağına dair umudumuz
olmuştur.
Bütün bu bilimsel gerçeklere rağmen doğal ve
kültürel varlığımız Taksim Gezi Parkı’nı yok edecek
Topçu Kışlası Projesi gerçekleri yansıtmayan
görseller eşliğinde ısrarla sunulmaktadır. Kültür
Bakanlığı yaptığı açıklamalar ile kamuoyunu
yanıltılmaya devam etmektedir. Kurul kararı
Bakanlık tarafından projenin eksikleri giderildikten
sonra yeniden değerlendirileceği biçiminde
yorumlanmıştır. Bu yorum, ilgili belediyelerin
temsilcileri dışında kurulun oybirliği ile ilan ettiği
karar metninde vurgulanan gerçeklere rağmen
bakanlığın Gezi Parkımızı yok etme niyetinden
vazgeçmediği şüphesi doğurmaktadır.
Taksim Meydanının ve Gezi Parkının önemine uygun
ve gerçekten yaya odaklı olarak düzenlenmesi
konusundaki çalışmalar, ancak bu planın ve dalış
tünellerinin iptali ile mümkün olacaktır.
Taksim Meydanı sadece birkaç küçük müdahale
ile günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek
şekilde hala düzenlenebilir. Belediyenin apar topar
duyarsızca ve sorumsuzca başlattığı inşaatlar
sebebiyle bugün “Taksim Meydanı Yayalaştırma
Projesi” ve “Kentsel Tasarım Projesi” gibi
136
yanıltıcı terimlerle meydanımız ve parkımız zarar
görmekte, esasen halkın kullanım alanı olmaktan
çıkmakta, elimizden alınmaktadır. Meydanımızı ve
Gezi Parkımızı eskisinden daha da bakımlı, tek bir
ağacı dahi eksilmeden, bütünlüğü bozulmadan
geri istiyoruz. Parkın içinde hiçbir inşaat, bina ya
da otopark istemiyoruz!
Bizler, Taksim Dayanışması olarak başından beri
sürdürdüğümüz mücadeleyi devam ettirmeye,
süreci en yakından takip etmeye kararlıyız. Tüm
bayramlarımızı, sevinçlerimizi, tepkilerimizi, hak
taleplerimizi dillendirdiğimiz; Emek ve Demokrasi
Meydanımızın ve Parkımızın yok edilmesine izin
vermeyeceğiz!
ÇÜNKÜ TAKSİM HEPİMİZİN!
TAKSİM DAYANIŞMASI
TAKSİM
DAYANIŞMASI’NDAN
BASINA ve KAMUOYUNA
13 Nisan 2013 Cumartesi
Bugün, Taksim Dayanışması bileşenlerinden
Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme
Derneği’nin çağrısıyla Cumhuriyet, Demokrasi
ve Emek tarihimizin en önemli kentsel, kamusal
ve toplumsal simge alanlarından olan Taksim
Meydanı ve Taksim Gezi Parkını savunmak için;
kararlılığımızı kamuoyuna bir kez daha duyurmak
için buradayız.
Taksim Dayanışması olarak bir yılı aşkın bir süretir
Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkını yok etmek
üzere bizzat Başbakan tarafından ilan edilip; ilkel
görsel şovlar ile topluma dayatılan projelerin bilim,
teknik ve hukuk tanımazlığını ortaya koymak için
mücadele etmekteyiz.
Ancak; devam eden yargı sürecine; bilimsel ve
teknik çevreler ve kamuoyunda oluşan tepki
ve duyarlılığa rağmen; Taksim Meydanı ve Gezi
Parkını ortadan kaldırmaya yönelik ilk operasyon
olan tünel inşaatı başlatılmış; bu usulsüz inşaat
bahanesiyle Taksim Gezi parkı da fiilen işgal
edilerek şantiye sahasına çevrilmiş ve yaklaşık
seksen yıldır Cumhuriyet Caddesi’ne nefes ve
kimlik kazandıran yüzlerce ağaç katledilmiştir.
Bütün bu gelişmeler üzerine; Taksim Dayanışması,
137
30 gün boyunca sürdürdüğü ve halen her
Cumartesi devam etmekte olan Taksim Nöbetine
başlamıştır. Kararlılıkla sürdürülen nöbetler
sırasında binlerce ıslak imza toplanmıştır.
Elektronik imzalarla birlikte yaklaşık 50.000 imza
Topçu Kışlası projesini değerlendiren koruma
kuruluna iletilmiştir.
17 Ocak 2013 Perşembe günü, verdiğimiz haklı
mücadele yeni bir boyut kazanmıştır. İstanbul II.
No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
Taksim Gezi Parkımıza dayatılan Topçu Kışlası
inşaatına onay vermemiş, projeyi retdetmiştir.
Görevi kültür varlıklarını korumak olan bilim
insanlarının aldığı karar, bu konudaki haklılığımızı
bir kez daha ortaya koymuştur.
Bu tarihi kurul kararı, Taksim Gezi Parkı’nın
yaşamsal değerinin yanı sıra, 70 yıllık kullanım
değerini, döneminin şehircilik anlayışını yansıtan
tarihi belge niteliğini, İstanbulluların kolektif
belleğinde aldığı yerin önemini vurgulamaktadır.
Dava konumuz olan plan kararı ile ortaya çıkan
Topçu Kışlası ihyasının bilimsel ve teknik verilerin
kısıtlılığı nedeniyle mümkün olamayacağı, bu
konudaki uzman bilim insanları tarafından
defalarca beyan edildiği gibi, Taksim Topçu
Kışlası’nın ihyasının mümkün olmadığı hususunun
altı bir kez daha çizilmiştir.
Ancak; yazıktır ki çok kısa bir süre sonra hiçbir
çağdaş ve demokratik ülkede rastlanılmayacak bir
biçimde kendisini bütün bilimsel ve mesleki kurum
ve kuralların üzerinde gören Sayın Başbakan
önce kurulun “ret kararını retdettiğini” açıklamış,
ardından Kültür ve Turizm Bakanını görevden
almıştır.
Bundan daha vahim olarak; 19 Nisan 2012
tarihinde yapılan tarafımızca yargıya taşınan yasa
ve yönetmelik değişikleriyle yalnızca atanmış
bürokratlardan oluşan ve adına “Kültür Varlıklarını
Koruma Yüksek Kurulu” denilen kurul, kendilerine
verilen talimat ve emirlerin gereğini yerine
getirerek bu sözde ihya projesini onaylamıştır. Bir
başka deyişle emre itaat ederek bilimi, tekniği ve
etiği retdetmiştir.
Akıl, bilim ve hukuk dışı bu yüksek kurul kararı,
hukuken ve bilimsel olarak yok hükmündedir!
Taksim Dayanışması olarak başından beri
sürdürdüğümüz mücadele ve kararlılığımız
devam etmekte, Anayasa’ya ve evrensel koruma
kurallarına aykırı yüksek kurul kararı yargıya
götürülmektedir.
Tüm bu saldırıların amacı bellidir. Yetkilerin kötüye
kullanılmasıyla onaylanan akıl dışı, ciddiyetten
tamamen uzak projelerle, Taksim Meydanı gibi,
Gezi Parkımız gibi, Emek Sinemamız, Haydarpaşa
Garımız, Ormanlarımız elimizden alınmak
istenerek İstanbul’un toplumsal hafızasından
silinmeye zorlanmaktadır. Bu niyetlere seyirci
kalmayacağımızın, kentlerimizin ve toplumumuzun
simgelerini sermayenin emrine sunan, gerçek
sahiplerini yerlerinden yurtlarından eden, sadece
İstanbul’da değil tüm ülkede afet bahanesiyle
üzeri örtülen ve sokak sokak yıkımları öngören
rant çılgınlıklarıyla Taksim Meydanı’ndan yayılacak
dayanışmanın gücüyle ve birlikte mücadele
edeceğimizin bilinmesini isteriz.
Tüm bayramlarımızı, sevinçlerimizi, tepkilerimizi,
hak taleplerimizi dillendirdiğimiz; Emek ve
Demokrasi Meydanımızın ve Parkımızın yok
edilmesine seyirci kalmadık, kalmayacağız. Bugün
burada, yarın Emek Sineması’nda, bu saldırılar
bitene kadar, bu talan durana kadar, yok edilmek
istenen her köşede kentimizi, değerlerimizi,
geleceğimizi savunmak için bir arada olacağız.
Çünkü haklıyız, çünkü kararlıyız!
TAKSİM DAYANIŞMASI
1 MAYIS’TA İSTANBUL’U
YAŞANMAZ HALE GETİRENLERİ
VE POLİS VAHŞETİNİ KINIYORUZ!
03 Mayıs 2013, İstanbul
2013 1 Mayıs’ı insanların toplanma özgürlüğü,
ifade özgürlüğü, ulaşım hakkı ve hatta yaşama
hakkını ortadan kaldırmaya yönelik saldırılarla
tarihe geçti.
Gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasıyla
Taksim’de barışçıl bir şekilde kutlanabilecek olan
1 Mayıs, günlerdir süren tüm uzlaşmacı girişimlere
rağmen, şu an itibariyle yalnızca Tarlabaşı
Bulvarı ve Cumhuriyet Caddesi’nde devam eden
inşaat çalışmaları bahane edilerek insanlara
yasaklandı. Tüm İstanbul’da ulaşım durduruldu
ve emniyet güçleri sabahın erken saatlerinde
Şişli ve Beşiktaş’ta bir araya gelmeye çalışan
emekçilere insanlık dışı bir şekilde müdahale etti.
Evler, hastaneler, ambulanslar saldırılara hedef
oldu. İnsanlar, sadece yan yana geldikleri için ve
hatta kendi iradeleri ile dağılırken bile, birebir gaz
bombalarının hedefi oldu. Ölüm riski olanlar dahil,
birçok yaralanma olaylarının yaşandığı 1 Mayıs’ta
daha da ağır bilançoların ortaya çıkmaması, yine
katılımcıların sağduyusu sayesinde gerçekleşti.
Buna karşın yetkililerden gelen açıklamalar
ise Emek ve Dayanışma gününü kutlamak
isteyen insanları “marjinal” olarak göstererek
kendi yarattıkları şiddeti ve yasakçı zihniyeti
meşrulaştırma çabası oldu.
Tüm bu olanlara karşı dünyada onlarca ülkede
milyonlarca insanın coşkuyla kutladığı bir günü
keyfi yasaklara dayanıp, 40 bin polisle kenti işgal
ederek kâbusa çevirenlere karşı insanlar emeğini,
kentlerini, meydanlarını savunma iradesini
gösterdiler. Daha önceki yıllarda da keyfi yasaklarla
emekçilere ve demokrasi güçlerine kapatılan
Taksim Meydanı, yine bolca polis şiddetine rağmen
yıllar süren mücadeleler sonucunda kutlamalara
açılmış ve son birkaç yıldır kimsenin burnu
dahi kanamdan yüz binleri bir araya getirmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülmüş
olan davada da Taksim’in 1 Mayıs Alanı olduğu
ve devletin görevinin de bu alanda 1 Mayıs
Bayramının güvenli bir şekilde gerçekleşmesini
sağlamak olduğu net bir şekilde ortaya konmuştur.
Mücadelenin ve dayanışmanın belleği olan
Taksim’i tepeden inmeci rant projeleri ile
betonlaştıran, özelleştiren ve kimliksizleştirenlere
karşı Meydanı Boş Bırakmamak bugün çok daha
önemlidir. Nitekim 1 Mayıs’ın hemen öncesinde
her türlü hukuksuzluğa rağmen Gezi Parkı’nda
yapılması düşünülen inşaatın AVM ve rezidans
olarak kullanılacağı Başbakan tarafından
dillendirilmiştir. Kentin en önemli kamusal
meydanına, hiçbir mesleki ve bilimsel gerekçe
sunmadan, yaşayanların taleplerini, tarihi ve doğal
çevreyi, koruma ilkelerini görmezden gelerek, anti
demokratik bir şekilde bir rant alanına dönüştürme
isteği, tüm bu yaşananların arkasındaki niyeti
138
açıkça ortaya çıkarmıştır.
Bir kez daha belirtiyoruz: Taksim kentimizin en
önemli kamusal alanı olarak, tüm bayramlarımızı,
şenliklerimizi, sevinçlerimizi, tepkilerimizi ve hak
taleplerimizi dillendirdiğimiz emek ve demokrasi
meydanımızdır. Yalnızca alışveriş yapanların değil,
herkesindir! İnsanların yaşam alanıdır, belleğidir.
Taksim Dayanışması olarak, yayalaştırma adı
altında meşrulaştırmaya çalışılan bu hukuksuz
projeye karşı insandan, doğadan, tarihten, emekten
yana mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi
belirtiyor; 1 Mayıs 2013 tarihinde, İstanbul’u
yaşanmaz hale getirenleri, emekçilere ve tüm
demokrasi güçlerine acımasızca yapılan saldırıları
kınıyoruz!
Saygılarımızla,
TAKSİM DAYANIŞMASI Sekretaryası:
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent
Şubesi
3. KÖPRÜ: BİR CİNAYETİN
ANATOMİSİ
29 Mayıs 2013, İstanbul
29 Mayıs 2013… İstanbul’un sermaye tarafından
fethedilebilmesi için her türlü yolun mubah ilan
edildiği tarih. Billboardlar, reklam panoları bugün
İstanbul’un son kalan orman alanlarını, belki de
son kez arka planına alarak 3. Köprü’nün müjdesini
veriyorlar. Son kez… resimlerde kalan.
İnsana, doğaya, kente, yaşama dönük
saldırganlığın sınır tanımaz boyutlara ulaştığı bir
dönemi yaşıyoruz. 3. Köprü ve Kuzey Marmara
Otoyolu, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul, Yeni Şehir
gibi hiçbir üst ölçekli plan kararına uygun olmayan,
yaşayanların gereksinimleri ile uzaktan yakından
alakası bulunmayan ve bundan sonra İstanbul’da
yaşayacaklar için temiz hava ve suya erişebilmeyi
imkansızlaştıracak projelerin en önemlisinin temeli
atılıyor bugün.
139
Evet, vakti zamanı ile 1. ve 2. köprüye de
karşı çıkmıştık. 3.süne de karşı çıkıyoruz. Bu
köprünün kentin kuzeyinde yeni imar hareketleri
yaratacağını biliyoruz. Tüm bilimsel araştırma ve
çalışmalarımızın yanı sıra gazete ve dergilerdeki
emlak ilanlarından bile bunu takip edebiliyoruz.
2. Köprü yüzünden kaçak ve plansız gelişen,
daha bugünden kentsel dönüşüme malzeme
olan, orman ve tarım alanlarını, su havzalarını
tahrip eden kentleşme süreçlerini bir kez daha
yaşayacağımız günlerin perdesini aralıyoruz.
Oysa Başbakan Erdoğan, İstanbul Belediye
Başkanı iken, 27 Nisan 1995 tarihinde verdiği
demecinde: “Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir
teşebbüs İstanbul’un çağdaş kentleşmesi ve şehir
içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur”
diyordu. Yaklaşık 20 yıl sonra, sözünün arkasında
bir iktidar ile İstanbul’a karşı işlenen cinayetin
tanıkları konumundayız.
Oysa yıllardır ortaya koymaya çalıştığımız gibi,
yapılan köprüler ulaşım sorununu azaltmadığı gibi
aksine kendi trafiklerini yaratarak araç sayısını,
trafiği, hava kirliliğini daha da çok arttırdı. Karayolu
ağırlıklı ve özel araç sahipliğine dayalı taşımacılılık
mevcut sorunları çözmek yerine daha da içinden
çıkılmaz bir hale soktu. İstanbul’un dokunulmaması
gereken doğal yaşam alanları inşaat sektörünün
himayesine terk edildi.
Birçok kez söyledik, tekrara düşüyoruz: Kurulacak
yeri bile yıllarca bir türlü kesinleştirilemeyen 3.
köprü projesi bilimsel verilere ve kentin gerçek
gereksinimlerine açıkça aykırıdır. Karayolları
Müdürlüğü’nün etüt raporunda “uygulanabilir
görülmeyen” bu proje ile kentin kuzeyine 7,3
milyon ek nüfus çekilecektir. Boğazlardaki transit
taşımacılık, toplam boğaz geçişinin sadece
ortalama % 3’ünü oluşturur ve bu türlü taşımacılığa
dair deniz ve demir yolları olanakları çok daha
rasyonel iken Türkiye’nin en önemli yatırımlarından
birini bu gerekçeyle meşrulaştırmak inandırıcılıktan
son derece uzaktır.
İstanbul kentinin ulaşım sorunlarını yeni köprüler
çözmeyecektir. Yapılması gereken, sermayenin
değil İstanbul halkının ortak çıkarlarını ve kamu
yararını gözeten, doğal ve tarihsel çevrenin
korunduğu, halkın demokratik katılımını esas alan
bir planlamayı acilen hayata geçirmektir.
Bizler; İstanbul’u savunmaya, daha yaşanabilir
kılmaya ve en önemlisi çocuklarımıza, torunlarımıza
güzel bir şehir bırakmaya gönül vermiş insanlar;
uzun süretir 3. Köprü’nün yapımını durdurmaya
çalışırken, bir yandan da bu yağmanın ormanlarla
sınırlı olmadığını vurgulayan, kentteki tüm ranta
konu olmuş alanları doğadan, bilimden, insandan
yana savunmaya çalışanlar; çözümü ucuz,
nitelikli, erişilebilir toplu taşımada, demokratik ve
kamu yararı odaklı bir planlamada arayanlar; 29
Mayıs 2013 tarihinde, tüm bu rant hırsıyla temeli
atılan projelere karşı inadına yaşamı ve bilimi
savunacağımızı tekrar dile getiriyoruz.
3. KÖPRÜ YERİNE YAŞAM PLATFORMU
Sekretaryası
TMMOB Şehir Plancıları Odası, İstanbul Şubesi
Kentine, Yaşamına ve Geleceğine
Sahip Çıkmak İsteyen Herkes
TAKSİM GEZİ PARKINA!
Basına, Kamuoyuna, Tüm İlgili ve Yetkililere,
29 Mayıs 2013, İstanbul
1 yılı aşkın süretir, İstanbul’un en önemli kamusal
alanı olan Taksim Meydanı ve Taksim Gezi Parkı’nı
yok etmek üzere, bizzat Başbakan tarafından ilan
edilip; yayalaştırma projesi adı altında topluma
dayatılarak zorbalıkla uygulanmaya çalışılan
projelerin, bilim, teknik ve hukuk tanımazlığını
ortaya koymak için mücadele etmekteyiz.
Taksim, tüm bayramlarımızı, şenliklerimizi,
sevinçlerimizi, tepkilerimizi ve hak taleplerimizi
dillendirdiğimiz emek ve demokrasi meydanımızdır.
Meydanla bölünmez bir bütün olan ve yüzlerce anıt
ağacıyla bölgenin yaşam kaynağı olan Taksim Gezi
Parkı da Başbakanın emriyle Alışveriş Merkezi
ve Rezidans yapılmak üzere elimizden alınarak,
toplumsal hafızamızdan silinmeye zorlanmaktadır.
1 Mayıs 2013 günü, kentte tam anlamıyla bir
sıkıyönetim ilan edilmiş, Taksim Meydanı’na
ulaşmak isteyen emekçiler ve tüm İstanbul halkının
ulaşım hakkı engellenmiş, sokaklardaki polis
şiddeti, her türlü muhalefete karşı İstiklal Caddesi
ve Taksim’de devam etmiştir ve devam etmektedir.
Dün burada polis ablukası eşliğinde hunharca
sökülen ağaçlar için verilen mücadele, sadece
buradaki ağaçların yaşam hakkı için değil,
Cumhuriyet Caddesi’nden sökülerek götürülen 80
yıllık çınarlar ve bir AVM uğruna kurban edilecek
Gezi Parkı’nın ağaçları ve tüm canlıları içindir.
Bu mücadele;
Kıyılarımızı, ormanlarımızı, kamusal alanlarımızı
elimizden alan tüm uygulamalara karşıdır.
Ülkenin tüm doğal alanlarını tahrip eden HES’ler
ve Termik Santrallere karşıdır.
Sadece Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı değil,
Göztepe Parkı, Kuşdili Çayırı, Haydarpaşa
Garı, Atatürk Orman Çiftliği ve çeşitli kamusal
alanlarımızı hedef alan rant projelerine karşıdır.
İstanbul’un tüm ormanlarını yok edecek, su
kaynaklarını kurutacak olan ve utanılmadan bugün
törenle temeli atılan 3. köprü projesine karşıdır.
3. köprüye müşteri sağlayacak ve İstanbul’un
kuzeyinin rant odaklı yapılaşmaya açılmasının
önünü açacak 3. Havalimanı projesine karşıdır.
Karadeniz’den başlayarak Küçükçekmece’ye
kadar ulaşan bir hatta, tüm doğal kaynaklarımızı
yok edecek Yeni İstanbul Projesi’ne karşıdır.
Emek başta olmak üzere sinemalarımızın,
tiyatrolarımızın ve tüm kültür yapılarımızın yok
edilmesine karşıdır.
Bizans, Osmanlı ya da Cumhuriyet dönemi ayırt
edilmeksizin İstanbul’un tüm tarihinin rant adına
yok edilmesine karşıdır.
Okullarımızın satılmasına, hastanelerimizin kent
dışına sürülmesine karşıdır.
Burada verilen mücadele, evleri ve yaşam alanları
ellerinden alınan tüm halkımız içindir.
Burada verilen mücadele, bilimin ve tekniğin
vicdanına seslenilerek, üniversitelerin ve dürüst
bilim insanlarının özgürleşmesi içindir.
Burada verilen mücadele, kamusal taleplerin ve
itirazların seslendirildiği her alanda halka karşı
kullanılan polis şiddetinin sonlandırılması içindir.
Mücadelenin ve dayanışmanın belleği olan
140
Taksim’e sahip çıkmak, sadece parka ve meydana
değil, tüm bu değerlerimize ve haklarımıza sahip
çıkmak demektir.
Tüm bu nedenlerden dolayı, hak ve özgürlüklerine,
kentine, yaşam alanlarına ve geleceğine sahip
çıkmak isteyen herkesi Taksim Gezi Parkı’na
çağırıyoruz.
Biz burada, koruma kurulu başta olmak üzere
tüm yetkilileri kamu yararı, bilim, teknik ve etik
değerleri gözeterek göreve çağırıyoruz.
Çünkü haklıyız, çünkü kararlıyız!
Taksim Bizim İstanbul Bizim
Taksim Dayanışması
GEZİ PARKI’NA EMEĞİMİZE,
YAŞAMIMIZA, DOĞAMIZA
DOKUNDURTMAYACAĞIZ!
02 Haziran 2013
Sokakta birleştik, sokakta kazanacağız!
Gezi Parkı’na, emeğimize, yaşamımıza, doğamıza
dokundurtmayacağız!
5 gün önce İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda kıvılcımı
çakılan ve dalga dalga mahallelerden meydanlara
tüm Türkiye’ye ve dünyaya yayılan direnişimiz
milyonların ortak iradesini ortaya çıkardı. Halk
kararını verdi! Gezi Parkı’na dokundurtmayacağız!
Artık, Gezi Parkı, Taksim’dir, Reyhanlı’dır, Roboski’dir,
1 Mayıs’tır, emektir, doğadır, yaşamdır, özgürlüktür,
faşist saldırılara ve devletin tüm baskılarına karşı
demokratik bir ülkede yaşama iradesidir.
Bundan sonra bilinsin ki bu Park, Taksim Meydanı
ve bu ülkenin bütün diğer meydanları; bu kent, bu
memleket emeğe, emekçilere, halka emanettir.
AKP’ye ve sermayeye teslim etmeyeceğiz.
5 gündür tüm baskı ve şiddete, yalana,
manipülasyona, medya sansürüne rağmen direnişi
dalga dalga büyütenlere, sokak sokak direnenlere
selam olsun! Meydanları özgürleştirenlere,
köprüleri aşanlara, evini, okulunu direnişçilere
açanlara selam olsun!
141
Bu direniş ülkedeki tüm baskıcı anti-demokratik
uygulamalara, başta Tayyip Erdoğan olmak
üzere AKP iktidarının “ben karar veririm, olur”
dayatmalarına karşı “yeter” diyenlerin; kentlerine,
emeğine, doğaya, yaşamına sahip çıkanların
isyanıdır, öfkesidir, dayanışmasıdır. Tüm muhalif
kesimlerinin, renklerinin buluşmasıdır.
Türkiye tarihinde bu direnişle oluşan kırılma noktası
şunu göstermiştir: halkın yaşamını etkileyen
hiçbir konuda halka rağmen adım atamazsınız,
atamayacaksınız.
Baskılarınız,
yasaklarınız,
şiddetinizle
halka
boyun
eğdiremediniz,
eğdiremeyeceksiniz.
Tüm Türkiye’nin meydanlarından yükselen ortak
ses “hükümet istifa” olmuştur. Bu sesi büyüteceğiz!
Bu haykırışın anlamı açıktır!
İktidarın kendi siyasal hedeflerini, nasıl
yaşanacağına ilişkin belirlediği kuralları, kendi
karanlığını tüm topluma dayatmasına asla izin
vermeyeceğiz.
Baskı, sindirme, inkar ve imha politikaları ile emeğe,
kentlere, doğaya dönük sermaye programlarını
uygulamasına asla izin vermeyeceğiz.
Emekçilerin,
işçilerin
kazanımlarının
yok
sayılmasına,
kentlerimizin,
ormanlarımızın,
suyumuzun talan edilmesine, okullarımızın
satılmasına, hastanelerimizin
kent
dışına
sürülmesine, mahallelerimizin kentsel dönüşüm
projeleriyle yıkılmasına asla izin vermeyeceğiz.
Bu direnişi yaşamın tüm alanlarına yayarak
büyütmek için halkımızı, sendikalarda, meslek
örgütlerinde, demokratik kitle örgütlerinde, siyasal
örgütlerde örgütlenmeye çağırıyoruz.
Bugünümüze, geleceğimize sahip çıkıyoruz.
Bir kez daha ilan ediyoruz; mücadelemizin ve
dayanışmanın belleği olan Taksim’e sahip çıkıyoruz.
5 gündür süren direnişimiz iktidarın otoriter
eğilimleri yükselterek, baskıyla, şiddetle, zorla,
ülkeyi cezaevine dönüştürerek toplumun üzerinde
yaratmaya çalıştığı korku atmosferinin sökmediği
gösterdi. Direniş meydanlarından seslendiğimiz
gibi: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam
edeceğiz.”
Direnişimizin acil talepleri şunlardır;
•
Gezi Parkı, Park olarak kalacaktır. Ne
Taksim’de Topçu Kışlası’na ne de tüm doğa ve
yaşam alanlarımızın talanına izin vermeyeceğiz.
•
Gezi Parkı’ndaki direnişten başlayarak
halkın demokratik hak kullanımını engelleyen,
şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan,
yüzlerce insanın yaralanmasına neden olan
sorumlular, başta İstanbul Valisi, Emniyet Genel
Müdürü olmak üzere derhal istifa etmelidir. Gaz
bombası kullanılması yasaklanmalıdır.
•
Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı
için gözaltına alınan arkadaşlarımız derhal
serbest bırakılmalı, haklarında hiçbir soruşturma
açılmamalıdır.
•
Taksim başta olmak üzere Türkiye’deki
tüm meydanlarında, kamusal alanlarda toplantı,
eylem yasaklarına son verilmelidir.
•
Bu ses sokağın, direnişin, halkın iktidardan talepleri
değil şartlarıdır.
Sokakta birleştik, gücümüzü gördük, gücümüzü
gördünüz. Biliyoruz, sokakta kazanacağız.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
Şubesi’nden Basına Ve Kamuoyuna
27 Aralık 2013, İstanbul
İstanbul
PARK OTEL’DE BİR KEZ DAHA
YÜRÜTME DURDURULDU!
Planlama ve şehircilik esaslarını, tarihi dokuyu
ve silueti yok sayacak şekilde 24 yıl önce
yapımına başlanan ancak kentin siluetini bozacağı
gerekçesi ile bugüne kadar alınan yargı kararları
sonucu birçok kez inşaatı durdurulan Park Otel;
01.04.2011 tarihinde onaylanan planlar ile
yeniden gündeme gelmiş ve Odamızca yeniden
yargıya taşınmıştı. Devam eden yargı sürecine
rağmen inşaatı tamamlanan ve hukuksuzca hazır
hale getirilen Park Otel davasında Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulu’nun 27/06/2013 tarihinde
aldığı Yürütmeyi Durdurma kararı 23/12/2013
tarihinde Odamıza tebliğ edilmiştir.
Geçmişte alınan tüm mahkeme kararlarına
rağmen, söz konusu parsele ilişkin önceki
imar planlarının iptal gerekçeleri gözetilmeden
hazırlanan İstanbul Park Otel Turizm Merkezi,
Beyoğlu İlçesi - Gümüşsuyu Mahallesi 735 Ada
25 Parsel No’lu Parsele Ait yeni 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000
Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı
Odamızca 19/04/2011 tarihinde yargıya
taşınmıştı. Danıştay Altıncı Daire’de 2011/4989
esas numarasıyla görülen davada 20/09/2011
tarihinde yürütmeyi durdurma kararı alınmış, keşif
ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenecek
bilirkişi raporunun alınmasından sonra nihai bir
karar verileceği belirtilmişti. Bilirkişi incelemesi
21.06.2012 tarihinde gerçekleşmiş, Dava
dilekçemizdeki itirazlarımızı doğrulayan bilirkişi
raporuna rağmen 27.12.2012 tarihinde
yürütmenin durdurulması kararı bozulmuş,
bunun üzerine Odamız tarafından Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulu’na itiraz edilmişti. İtirazımız
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından
kabul edilmiş ve Park Otel’de yürütme bir kez daha
durdurulmuştur!
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
olarak kentimizde kamu adına yürüttüğümüz
hukuk mücadelesini üzerimizdeki tüm baskılara
rağmen sürdüreceğimizi, kent suçlarının takipçisi
olmaya devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatırız.
Basının ve kamuoyunun bilgisine saygılarımızla
sunarız.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
142
5.2. PLAN İTİRAZLARI
ARNAVUTKÖY İLÇESİ HADIMKÖY
MERKEZ BÖLGESİ PLANLARINA
İTİRAZ
09 Mart 2012
17.01.2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi tarafından onan Arnavutköy
İlçesi, Hadımköy Merkez Bölgesine ait 1/5000
ölçekli Arnavutköy İlçesi Hadımköy Merkez Bölgesi
Nazım İmar Planı, 09/02/2012 – 09/03/2012
tarihleri arasında askıya çıkmış olup Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
17.01.2012 t.t.li 1/5000 ölçekli Arnavutköy
İlçesi Hadımköy Merkez Bölgesi Nazım İmar
Planı’nda, Büyükçekmece ve Sazlıdere İçme Suyu
Havzalarının bir kısmının yapılaşmaya açıldığı
görülmektedir. Söz konusu plan, Büyükçekmece
Havzası içinde Depolama Alanları; Sazlıdere
Havzası sınırları içinde de gelişme konut alanları,
donatı alanları, ulaşım alanları vs. öngördüğünden
üst ölçekli planlara aykırılık taşımaktadır.
Büyükçekmece Havzası içinde kalan ve Depolama
Alanları lejandı ile gösterilen alanlar, 15/06/2009
t.t.li 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni
Planı’nda; “Havza içi rehabilite edilecek alan”
lejantında kalmaktadır. İÇDP Raporunun Su
Toplama Havza Alanları ile ilgili Plan kararlarında;
havza içi rehabilite edilecek alanlar; “Havza
sınırları içerisindeki baraj, göl ve dere mutlak
koruma alanları, kısa mesafeli koruma alanları,
orman alanları, tarım alanları, askeri alanlar
gibi doğal ve yapay eşikler dışında kalan ve
ağırlıklı olarak üzerinde yapılaşmanın bulunduğu
yerleşilebilir alanlar” olarak tanımlanmış olup;
bu alanlar ile ilgili olarak; “sanayi ve lojistik
faaliyetlerinin yer almaması; havza içerisinde
yer alan sanayilerin İşyeri Açma ve Çalışma
Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik gereği kirletici
özelliği yüksek olanlardan başlayarak belli bir
program ve etaplama dahilinde havza dışındaki
planlı sanayi alanlarına taşınması öngörülmüştür.”
denilmektedir. Söz konusu alanlar ile ilgili olarak,
Plan Uygulama Hükümlerinde ise “İçme suyu
havzalarının “havza içi yapı yasaklı alanlar”
dışındaki yapılaşmış alanları kapsamaktadır.
143
Havza içi rehabilite edilecek alanlardaki nüfus,
yoğunluk, kullanımlar ve yapılaşma koşulları içme
suyu havzalarının korunması ve kontrolüne ilişkin
mevzuat göz önünde bulundurularak alt ölçekli
planlarda belirlenecektir.” denilmektedir.
Sazlıdere Havzası içinde kalan ve yapılaşmaya
açılan alanlar ise 15/06/2009 t.t.li 1/100.000
Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda; “Tarımsal
Niteliği Korunacak Alanlar”lejantında kalmakta
olup; herhangi bir yapılaşma öngörülmemiştir.
“8.2.10. Plan bütünlüğü ve kamu yararı gözetilerek
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım
Kanunu’nun ilgili maddeleri gereğince Plan’da
tarım dışı amaçla kullanım kararı getirilen mutlak
tarım alanlarında “Kamu Yararı Kararı”, marjinal
tarım alanlarında “Tarım Dışı Kullanım İzni” ile 4342
sayılı Mera Kanunu’nun ilgili maddesi gereğince
Plan’da mera dışı amaçla kullanım kararı getirilen
mera alanlarında “Tahsis Amacı Değişikliği Kararı”
ilgili kurumlar tarafından onaylanmadan uygulama
yapılamaz ve bu alanlar tarım ve mera dışı kullanım
amacı dışında kullanılamaz.” denilmektedir.
Bu bağlamda;
•
Söz konusu 1/5000 ölçekli Hadımköy
Merkez Bölgesi N.İ.P’nın doğu kısmında Sazlıdere
Uzun – Orta Koruma Kuşakları ve batısında
Büyükçekmece Uzun Koruma Kuşağı sınırları
dahilinde bunan alanlar yapılaşmaya konu
edilmektedir. Söz konusu alanlarda bahse konu
havzaları olumsuz etkileyebilecek niteliğe sahip
depolama faaliyetlerine engel teşkil etmesi
açısından Plan Notlarının “Depolama Alanları”
bölümünde “Uygulama aşamasında İSKİ’den
uygun görüş alınmadan uygulama yapılamaz”
plan notuna yer verilmesi gerekmektedir.
• Bölgeye
yapılaşma
getirilmeden
önce 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni planı
doğrultusunda 1/25.000 ölçekli çevre düzeni
planının tamamlanması gerekmekte olup plan
hiyerarşisinin gerekleri sağlanmalıdır. 1/100.000
ölçekli planlar kapsamında, İstanbul ölçeğinde
kentin fonksiyon-sektör, ulaşım, nüfus konularında
getirilen kararların alt ölçekli planlarda bozulması,
kentin sosyal ve ekonomik dengesini düzeltmeye
yönelik hedeflerin gerçekleştirilmesini geri
dönülemez bir biçimde etkileyecektir. Bu
doğrultuda, öncelikle 1/25.000 ölçekli Çevre
Düzeni Planının hazırlanması gerekmektedir.
•
Yukarıda bahsedildiği üzere; 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı kapsamında söz
konusu plana ait plan sınırları içerisinde “Tarımsal
Niteliği Korunacak Alanlar” lejantı bulunan alanlar
yer almaktadır. Bu kapsamda, “Tarımsal Niteliği
Korunacak Alanlar” lejantında kalan bölgelerin
yapılaşmaya açılmaması ve 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda bahsedildiği
üzere “tarım ve mera dışı kullanım amacı dışında
kullanılmaması” gerekmektedir.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, itiraza
konu planla, 15.06.2009 onanlı 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı doğrultusunda
kısmen yapılaşmaya açılan ve kısmen de
korunması öngörülen içme suyu havzalarının
koruma-kullanma dengesinin ve kontrolünün
önemine dikkat çekilen itirazımızda uygulama
aşamasına yön verecek plan hükümlerine de
nazım planda yer verilmesi gerekliliği vurgulanarak
1/5000 ölçekli Arnavutköy İlçesi Hadımköy
Merkez Bölgesi Nazım İmar Planı’na Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
KARTAL YAKACIK MAHALLESİ
MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN
1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR
PLANI DEĞİŞİKLİĞİ’NE İTİRAZ
06 Haziran 2012
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
16.03.2012 tarih ve 643 sayılı kararı ile
uygun görülerek İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’nca 19.03.2012 tarihinde onanan
Kartal İlçesi, Yakacık Mahallesi, 5 pafta, 114, 129,
130, 132, 133, 134 parsellerin bir kısmı; 124,
126, 127, 128, 131 parseller ve 4059 adanın
kuzeyindeki tescil dışı alana ilişkin 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı tadilatına 07.06.2012 tarihinde
Odamız tarafından itiraz edilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 19.12.2011 gün ve
11114 sayılı yazısı doğrultusunda 30.12.2011
gün 2011-17512-359 sayılı başkanlık oluru ile
Kartal İlçesi, Yakacık 5 pafta, 114, 129, 130, 132,
133 sayılı parsellerin ve bir kısım tescil dışı alanın
1/5000 ölçekli planlarda Dini Yüksek İhtisas
Merkezi olarak kullanılmak üzere “Şehir Parkı”
alanından “Eğitim Tesisleri Alanı’na/Dini Yüksek
İhtisas Merkezi ve Park Alanı”na alınması, meri
planlarda temel eğitim ve ortaöğretim alanında
kalan 5 pafta 130, 132, 134 parsellerin bir kısmı,
131 parsel ve 4059 adanın kuzeyindeki tescil
dışı alanın Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak
kullanılmak üzere “Eğitim Tesisleri Alanı’na/
Dini Yüksek İhtisas Merkezi Alanı”na alınması ve
batısında 12 m.’lik yol planlaması, 5 pafta 114
parsellin ve bir kısım tescil dışı alanında “Dini Tesis
“ alanına alınması hususunda söz konusu alanlara
ilişkin 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği
teklifi yapılmış ve 16.03.2012 tarih ve 643 sayılı
İBB Meclis kararıyla 19.03.2012 tarihinde İBB’ce
söz konusu teklif aynen onaylanmıştır.
Söz konusu parsellerden 114 parselin hisseli
şahıs mülkiyetinde, diğer parsellerin ise hazine
mülkiyetinde bulunan planlama alanı, 16.04.2005
tt.li 1/5000 Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar
Planı’nda; Şehir Parkı, Ortaöğretim Tesis alanı,
Temel Eğitim Tesis alanı, Özel Kültürel Tesis alanı
ve Kültürel Tesis Alanı’nda kalmaktadır.
Mekansal ve demografik yapının hızlı bir şekilde
büyüdüğü İstanbul Metropol alanında bireylerin
özel yaşam alanları haricinde diğer bireylerle
bir arada olabileceği ortak yaşam alanlarına
ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlar, kamusal
alan kavramı içinde doğa ile ilişkisi nedeniyle ayrı
bir öneme sahip olan yeşil alanlarda değişime
sebep olmaktadır. Bu değişim, doğanın tasviri
ve dinleme amaçlı park konseptiyle birlikte,
hareketli, aktivitelerle dolu, keşfetme, bilgilenme,
sosyalleşme imkanları sunan çağdaş “Şehir
Parkı” konseptinin gerektirmektedir. Şehir Parkı
toplum hayatına canlılık katmakta ve özellikle
genç nüfusun sağlıklı bireyler olarak gelişmelerine
yardımcı olmaktadır. Bu nedenle, kent için ekolojik
değer olmak dışında sosyal ve toplumsal bilincin,
kentlilik ve kente aitlik duygusunun oluşmasını
sağlamaktadır.
Şehir parkları bu bağlamda dünya kentlerinin
planlama ve yönetim politikasında yeni kent
yaşamına bakış açısını ortaya koyan saygınlık
projeleri haline gelmektedir.
Şehir Parklarının bu önemi dikkate alındığında;
144
19.03.2012 tt’li Kartal İlçesi Yakacık 5 pafta,
124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 133 sayılı
parsellerin ve bir kısım tescil dışı alanın 1/5000
ölçekli planda Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak
kullanılmak üzere “Şehir Parkı” alanından “Eğitim
Tesisleri Alanı ve Park Alanı”’na alınmasına ilişkin
1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin
özellikle Kartal ilçesi gibi Metropol ölçeğinde
son derece yoğun yapılaşmanın hakim olduğu
bir yerleşik alanda ihtiyaç duyulan kamusal açık
alanları azaltması, kent ölçeğindeki bir yeşil
alanının kaldırılarak yapılaşmaya izin verilmesi,
her yaş, cins ve görüşten bireye hitap edecek bir
kamusal alanın belirli bir kullanıma hitap edecek
bir işlevle değiştirilmesi, lejantı gereği plan
donatısı olarak görünen ancak içerik açısından
tek bir kuruma bağlı bir topluluğa ve bu kurumun
çalışanlarına hizmet edecek bir tesisin planlanması,
bu işlevde bir ihtiyacın varlığının olup olmadığı
ve gerekçesi belirtilmeden plan değişikliğinin
onaylanması, bu fonksiyona dair ihtiyaç mevcutsa
da ihtiyaç duyulan alan büyüklüğünün herhangi
bir standarda oturtulmadan şehir parkı alanının
seçilmesi, özellikle bu alanda bulunan “özel” sosyal
ve kültürel tesis alanıyla bütünleşecek şekilde
yer seçilmesi, söz konusu alana ilişkin Deprem
ve Zemin Müdürlüğünün görüşü olumlu olsa dahi
bu görüşte belirtilen jeolojik durum ve önlemli
alanlar açıklamalarına karşın -söz konusu jeolojik
sakıncalı alanın çevreyle birlikte ele alındığındakamusal açık bir alanın yapılaşmaya açılması
şehircilik ilke ve esaslarına, planlama ilkelerine, üst
ölçekli plan yapımına, toplumsal hayata, doğaya,
toplumsal birlik ve beraberliğe, sosyal yaşama,
sağlıklı bir kentsel çevre oluşumuna tamamen ters
düşmektedir.
Bununla birlikte söz konusu nazım plan
değişikliğinde plan hiyerarşisi gözetilmeden, çevre
yapılaşma ve yoğunluklar dikkate alınmadan
verilen E=1,75 yapılaşma hakkı ve yapılaşmaya
ait diğer şartların (yapı kotu, yükseklikler, çekme
mesafeleri vb.) da belirlenmeyip henüz ortada
olmayan avan projede belirleneceği hükmüne
bağlanması ve blok ebat ve şeklinin de serbest
bırakılması söz konusu değişikliğin kamu yararı
açısından bir amaç taşımadığının göstergesidir.
Söz konusu değişikliğe ait plan hükümlerinde
145
serbest bırakılan yapılaşma koşulları yanında
5. Maddeyle de yemekhane, dinlenme odası,
kütüphane, konferans-sergi salonları, spor tesisleri
vb. fonksiyonların yer alacağı ve söz konusu bu
fonksiyon mekanlarının da emsale dahil olmayıp
iskan edileceği hükmü getirilmiştir. Bu hüküm meri
nazım plan yapılaşma yoğunluğunu son derece
arttırmakta ve bu denli serbest bir yapılaşma
hakkının verilmesi de diğer parsellerde bulunan
mülkiyet ve iskan hakkını gasp etmekte, adil bir
yapılaşma düzenini ihlal etmekte ve ayrıcalıklı imar
hakkı getirmektedir.
Ayrıca söz konusu plan değişikliğinde kamusal bir
donatı olan şehir parkının iptal edilmesi yanında
alanda bulunan temel eğitim ve ortaöğretim tesis
alanları da iptal edilmiştir. Halbuki şehir parkı,
temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanları, planların
donatı alanlarını oluşturmakta, her kesime
eşit derecede hizmet etmekte, kentsel ölçekte
ihtiyaçlar göz önünde tutularak hesaplanmakta
ve genel plan bütünlüğünde yerleştirilmektedir.
Dolayısıyla bahse konu plan değişikliği, nazım imar
planın donatı oranını düşürmüş ve ihtiyaç dahilinde
planlanmış olan temel eğitim ve ortaöğretim tesis
alanı ile park alanını da ortadan kaldırarak plan
bütünlüğünü bozmuştur.
Bugün plan bütünlüğünü bozucu, donatı oranını
düşürücü, yoğunluğu artırıcı gibi sebeplerle pek
çok plan değişikliği teklifine olumsuz görüş veren
Ulaşım Planlama Müdürlüğü’nün söz konusu
plan değişikliğindeki yapılaşma şartlarını dikkate
almamış olması, yine park alanlarını koruma
ve planlama amacı taşıması gereken Park ve
Bahçeler Müdürlüğü’nün de söz konusu alanda
yapılacak yapının yalnızca Dini Yüksek İhtisas
Merkezi çalışanlarına yönelik olduğunu göz ardı
edip, “kamu yararı gözetildiği” gerekçesiyle kent
ölçeğindeki bir yeşil alanın yapılaşmaya açılmasına
uygun görüş vermesi, Deprem ve Zemin
Müdürlüğünün belirttiği jeolojik şartlara rağmen
bu şartların çevrete de mevcut olduğunu göz ardı
edip yüksekliği, ebatı, çekme mesafesi vb. belli
olmayan bir yapılaşmaya uygun görüş vermesi,
İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bölge ihtiyacını göz
ardı ederek, ortaöğretim tesis alanının iptal edilip
“eğitim tesisi” altında nasıl bir fonksiyon olduğu
dahi belli olmayan bir donatıya uygun görüş
vermesi, bahse konu plan değişikliğinin kamuya
yönelik olmadığının göstergesidir.
Tüm bunlarla birlikte plan hükümlerinin 6.
Maddesiyle uygulamanın ilçe belediyesi yetkisinden
alınarak Büyükşehir Belediyesine verilmesi, plan
hiyerarşisi ve kurumlar arası yetki hiyerarşisinin
de ihlal edildiğini göstermektedir. Söz konusu plan
tadilatı ve plan hükümleri incelendiğinde, planın
esnek bir yaklaşımla hazırlandığı görülmektedir.
İmar Planları, kesinliği olan ve plan kademelenmesi
içinde tanımlandığı şekli ile ölçekler arası ilişkisel
ve işlevsel bütünlüğü sağlayan belgelerdir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu
plan değişikliğinin son derece serbest bir
yapılaşma hakkını tanıması, planın sosyal ve teknik
donatı dengesini bozması, tüm kamuya hizmet
edecek olan donatıları (şehir parkı, temel eğitim
ve ortaöğretim tesis alanı) ortadan kaldırması ve
korunması gereken alanları yapılaşmaya açması,
plan bütünlüğünü ve plan kademelenmesi ilkelerini
göz ardı etmesi, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı
hükümler içermesi nedeniyle; 19.03.2012
tarihinde onanan Kartal İlçesi, Yakacık Mahallesi, 5
pafta, 114, 129, 130, 132, 133, 134 parsellerin
bir kısmı; 124, 126, 127, 128, 131 parseller ve
4059 adanın kuzeyindeki tescil dışı alana ilişkin
1/5000 ölçekli plan tadilatına Şubemiz tarafından
itiraz edilmiştir.
ARNAVUTKÖY İLÇESİ, ÖMERLİ
DELİKLİKAYA BÖLGESİ 1/5000
ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI’NA
İTİRAZ
18 Haziran 2012
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisinin
17.02.2012 tarih ve 397 numaralı kararı ile
onaylanarak 18.05.2012 tarihinde askıya
çıkarılan Arnavutköy İlçesi, Ömerli Deliklikaya
Bölgesi 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na 18
Haziran 2012 tarhinde Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
Arnavutköy İlçesi, Ömerli Deliklikaya Bölgesi
1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı 5216 sayılı yasa
kapsamında hazırlanarak onaylanmış ve askıya
çıkarılmıştır. Ancak 18.05.2012 tarihinde askıya
çıkarılan söz konusu nazım imar planını aşağıda
belirtilen hususlar itibari ile imar mevzuatına,
şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına
aykırılıklar içermektedir.
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisinin
17.02.2012 tarih ve 397 numaralı kararında
15.06.2009 onanlı 1/100.000 ölçekli İstanbul
Çevre Düzeni Planı doğrultusunda hazırlanmıştır.
17.04.2007 tasdik tarihli Hadımköy Nazım İmar
Planı’nın İstanbul 9. İdare Mahkemesi tarafından
28.01.2010 tarih ve 2010/1393 mahkeme
kararıyla yürütmesinin durdurulduğu, bu amaçla
yürütmesi durdurulan plan sınırlarının bir kısmında
(Arnavutköy Ömerli Mahallesinin Büyükçekmece
ve Esenyurt İlçe Sınırı, Arnavutköy Deliklikaya
mahallesinin Başakşehir İlçe Sınırı, Hadımköy
Sanayi Bölgesi NİP sınırı ve Yeşilbayır Mahallesi
sınırları arasında kalan bölge) yapılacak 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı Başkanlık 24/02/2010
tarih ve S/2622309 sayılı Başkanlık Oluru alındığı
ifade edilmektedir. Planlama alanı Deliklikaya ve
Ömerli Mahallerini kapsadığı, 1/100.000 ölçekli
Çevre Düzeni Planında Deliklikaya Mahallesinin
Kırsal Yerleşim Alanı olarak gösterildiği, yerleşim
alanının güneyi ve batısının Lojistik Bölge olarak
öngörüldüğü, lojistik bölgenin kuzeybatısının
Havza içi Rehabilite Edilecek Alan, batısının Askeri
Alan ve planlama alanının güneydoğusundaki
alanın Gelişme Konut Alanı olarak belirlendiği
görülmektedir. Plan acıkama raporunda yoğunluk
değerlerinin mevcut yapılaşma değerleri ve iptal
edilen Hadımköy planındaki kararlar dikkate
alınarak oluşturulduğu ifade edilmektedir. Mevcut
konut alanların yoğunluk değerleri 200 kişi/ha ile
550 kişi/ha arasında belirlenmiştir.
•
Nazım imar planında az yoğunluklu konut
alanı olarak gösterilen alanlar 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planında Kırsal Yerleşim
Alanı olarak belirlenen Deliklikaya Köy merkezi
ve çevresindedir (plan açıklama raporu s:47).
Plan notlarında “B.13 Toplulaştırma Yapılacak
Konut ve Konut+Ticaret Alanları” başlığı altında
koşulları belirtilen alanlar kapsamında 200 kişi/ha
yoğunluklu alanlar da yer almaktadır. Plan koşulları
incelendiğinde 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni
Planına göre köy yerleşik alanı doğal gelişimi dışında
gelişmesinin sınırlandırılması ve düşük yoğunluklu
kırsal karakterlerin korunması öngörülen bu
146
alanda parsel büyüklüğüne göre emsal oranlarının
ve kat yüksekliklerinin artırıldığı, 10.000 m² ve
üzeri parseller oluşturulması durumunda yoğunluk
değerinin 650 kişi/ha, yüksekliğin 11 kat olarak
belirlendiği görülmektedir. Plan notlarının B.1.2.1
başlığı altında parsel büyüklüğüne göre kademeli
olarak belirlenen yoğunluk ve yükseklik değerleri
ile bu alanda kırsal karakterin korunması mümkün
değildir. Deliklikaya’nın doğusunda planlama
alanı sınırına dayanan mevcutta büyük oranda
boş durumda olan alanda ise yoğunluk değeri
400 kişi/ha olarak belirlenmiştir. Bu alanlar da
toplulaştırma yapılacak alan kapsamındadır. Parsel
büyüklüğü 3000-5000 arasında olması durumda
450 kişi/ha yoğunluklu 7 katlı yapıların, 10.000
m² üzerinde parsel büyüklüğü oluşturulması
durumunda ise 650 kişi/ha yoğunluklu 11 kat
yüksekliğinde yapılaşmaya olanak verilmektedir.
Bu nedenle kırsal karakterli bölgenin kademeli
yoğunluk artışı ile bu karakterini olumsuz yönde
etkileyecek olan söz konusu plan notlarının iptali
gerekmektedir.
•
Plan bütününde donatı alanları oldukça
yetersizdir. Plan açıklama raporunda 50.000
nüfus için yapılan tabloda donatı alanlarının
yönetmelik asgari ölçülerinin çok altında kaldığı
görülmektedir. Planlama alanı nüfusu plan
üzerinde görülen yoğunluk değerleri üzerinden
hesaplanmıştır. Yukarıda ifade edilen yoğunluk
artışları
uygulanması
durumunda
donatı
alanlarının yetersizliği daha da artacaktır.
•
1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planında lojistik bölgelerin limanlarla ve
demiryolları ile ilişkilendirildiği, mevcutta trafiği
olumsuz etkileyen bu faaliyetlerin alternatif
bölgeler içinde oluşturulması öngörülmüştür.
Hadımköy raylı sistemlerle entegre lojistik
bölgelerden biridir. Bu nedenle söz konusu
nazım imar planı ile belirlenen lojistik faaliyetlerin
yapılacağı adaların demiryolu istasyonu ile
aralarındaki ulaşım bağlantılarının belirlenmesi
büyük önem taşımaktadır. Plan açıklama raporu
ve plan incelendiğinde, demiryolu hattının ve
istasyon düzenleme alanlarının uygulama imar
planında kesinleşeceği belirtilmiştir. Oysaki ana
ulaşım şemasının nazım imar planında belirlenmesi
gerekir. Plan ile belirlenen şema incelendiğinde,
147
30 m’lik ana güzergahın demiryoluna paralel
kurgulandığı, lojistik alanlardan bu yola ulaşımın
konut alanlarından geçen 25 m ve 20 m en
kesitli yollarla sağlandığı görülmektedir. Planlama
alanının kuzeybatısında planlanan lojistik bölge ile
demiryolu hattı arasındaki bağlantı ancak konut
bölgesinin merkezi olarak planlanan meydan ve
ticaret bölgesinden sağlanmaktadır. Bu durum
hem konut bölgesinde ikamet edecekler hem
de lojistik bölgede faaliyet gösterecek işyerleri
için önemli sorunlara yol açacaktır. Büyük tonajlı
araçların yaratacağı olumsuzluklar, bu araçların
demiryoluna ve limana ulaşımı ile birlikte konut
alanları ve donatı alanları arasındaki yaya
hareketleri göz önüne alınarak ulaşım şemasının
yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
•
Plan lejantında ve plan notlarında Askeri
Alan ve Askeri Güvenlik Bölgesi olarak iki farklı
fonksiyon tanımlanmasına karşın, plan üzerinde
bu alanlar aynı biçimde taranmıştır. Bunu yanında,
Nazım imar planında askeri alanlar ile kentsel
donatılara ait farklı fonksiyon sembolleri birlikte
kullanılmış, bu alanlarda askeri alan fonksiyonunun
sona ermesi halinde gösterilen diğer fonksiyonun
yer alacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda lojistik
bölge ile birlikte konut alanlarına hizmet edecek
donatı alanları da belirlenmiştir.
Şehircilik ilkeleri ve planlama esasları
uyarınca aynı plan alanında iki farklı fonksiyon
verilemeyeceğinden söz konusu plan hükümlerinin
yeniden
değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Gelecekte fonksiyon değiştirmesi beklenen
alanların, mevcut işlevlerini kaybetmesi ile birlikte
revizyonlar ile yeniden fonksiyonlandırılması
gerekmektedir. Aksi büyük maddi hatalara yol
açacaktır. Bu nedenlerle şehircilik ilkeleri ve
planlama esaslarına aykırı söz konusu plan
kararlarının yeniden değerlendirilmesi ve iptali
gerekmektedir.
•
Plan notları ile kamuya ait donatı
alanlarında avan projeye göre nazım imar
planına uygun olarak uygulama yapılabilmesine
olanak sağlanmıştır. Oysa ki planlama alanında
gerçekleştirilecek yatırımların uygulama imar
planı doğrultusunda hazırlanması gereken imar
programları ile gerçekleştirilmesi gerekir. 1/5000
ölçekli nazım imar planına göre uygulama yapılması
hem plan kademelenmesine aykırı olacak hem de
çeşitli uygulama sorunlarına yol açabilecektir.
Yukarıda açıkladığımız nedenler ile İstanbul
Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.02.2012
tarih ve 397 numaralı kararı ile onaylanarak
18.05.2012 tarihinde askıya çıkarılan Arnavutköy
İlçesi, Ömerli Deliklikaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı’na Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
ZEYTİNBURNU İLÇESİ, MALTEPE
MAHALLESİ
MUHTELİF
PARSELLERE
İLİŞKİN
PLAN
TADİLATLARINA İTİRAZ
03 Temmuz 2012
Zeytinburnu İlçesi, Maltepe Mahallesi muhtelif
parsellere ilişkin hazırlanan 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı değişikliği, İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisinin 13.04.2012 tarih ve 879
sayılı kararı ile kabul edilerek İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı’nca 17.04.2012 tarihinde
onanmış ve 05.06.2012 – 05.07.2012 tarihleri
arasında askıya çıkarılmış ve söz konusu planlara
03 Temmuz 2012 tarihinde Şubemiz tarafından
itiraz edilmiştir.
Maltepe Mahallesi içerisinde yer alan muhtelif
parsellerin oluşturduğu yaklaşık 26210 m2 (2,6
ha.) alan mer-i planlarda Park Alanı, Oyun Alanı,
Spor Alanı, Kentsel Hizmet Alanı ve Yol Alanında
kalmakta iken söz konusu plan değişikliği ile
bu alanlar Dini Tesis Alanı’na alınmıştır. Yapılan
bu değişiklikle bölgedeki yeşil alan donatıları
azaltılmış ve birbirine yakın konumda 7 adet dini
tesis alanı ayrılmıştır. Kaldı ki plan değişikliği ile dini
tesis olarak ayrılan bu alanların yakın çevresinde
mer-i planlar doğrultusunda ayrılmış 6 adet dini
tesis alanı daha yer almaktadır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin
10. maddesi ile kamusal alanların büyüklüklerine
yönelik bir takım standartlar getirilmiştir. Söz
konusu maddede “Hazırlanacak her ölçekteki
imar planlarının yapım ve değişikliklerinde
planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile
gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutularak
sosyal ve teknik donatı alanlarında EK-1 deki
tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur.”
denmektedir. İlgili tabloya göre dini tesis alanlarının
büyüklüğünde kişi başı 0.5 m2 standardına
uyulması gerekmekte iken yeşil alanlarda bu oran
kişi başı 10 m2 olmaktadır.
Oysaki Maltepe Mahallesi bütünü incelendiğinde
mer-i plan ile ayrılan yeşil alan miktarının
yönetmelikle belirlenen asgari ölçütlerin altında
kaldığı görülmektedir ve bahse konu plan
değişikliği ile zaten yetersiz olan yeşil alanlar daha
da azaltılmaktadır.
Sosyal ve teknik donatı alanlarının kent içindeki
konumuna yönelik ölçütler ise donatıların birbirine
olan uzaklığı, birbirleri ile tutarlılığı ve en önemlisi
kolay/rahat erişilebilirliği gibi kriterlere göre
belirlenmektedir. Planlama disiplini çerçevesinde;
500 mt. yarıçaplı bir ünite içerisinde donatı ve
erişilebilirlik mesafeleri ortalama 800 – 1000 mt.
olarak belirlenmiştir.
Ancak söz konusu plan değişikliğine konu Maltepe
Mahallesi incelendiğinde; yaklaşık 1000mt
yarıçaplı bir alan içerisinde mer-i planlarla
ayrılmış bulunan mevcut 6 adet dini tesis alanının
erişilebilirlik kriterlerine uygun olarak konumlandığı
görülmektedir. Buna rağmen plan değişikliği ile
bölgede, birbirine çok yakın mesafede 7 adet dini
tesis alanı daha tesis edilmiş ve beraberinde zaten
yetersiz olan yeşil alan donatısı da azaltılmıştır.
Metropol ölçeğinde son derece yoğun
yapılaşmanın hakim olduğu bir yerleşik alanda
ihtiyaç duyulan ve kamusal alan kavramı içinde
doğa ile ilişkisi nedeniyle ayrı bir öneme sahip
olan yaklaşık 26210 m2 yeşil alan kaldırılarak
yapılaşmaya açılmaktadır. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından söz konusu değişiklik
“kamu yararı” ve “donatılar arası dönüşüm” olarak
gerekçelendirilmiştir.
Öte yandan Zeytinburnu İlçesi’nin deprem riski
açısından İstanbul’un en riskli ilçesi olduğu
ortadayken ve deprem konusunda hassasiyetler
artmışken, Planlarda açık alan olarak kurgulanan
donatı alanlarının pasif ya da yeşil alan olarak
ve açık alan olarak kalması olası bir deprem
gerçekleştiğinde hem hayati hem de zaruri bir
rol üstlenecektir. İnsanların başta deprem olmak
üzere doğal afetler sonrası ilk toplanma ve
barınma ihtiyaçlarını karşılayacak olan ve kent
genelinde son yıllarda sayıları giderek azalan açık-
148
yeşil alanlar ve benzeri kamusal donatı alanlarının
Zeytinburnu gibi 1999 Kocaeli Depremi’nde
yaşanan yıkımlar sonrası pilot uygulama alanı
seçilmiş bir ilçede taşıdığı önem ve korunma
gerekliliği son derece açıktır.
Özetle, Zeytinburnu’nda her şeyden önce
donatı alanları hiyerarşisinde, deprem gerçekliği
düşünüldüğünde, açık alanların birinci öncelikli
kurgulanması gerekmektedir. Açık alanları
yapılaştırarak kapatan karar bu sebeple de
yeniden değerlendirilmelidir.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, , söz
konusu parsellere ilişkin hazırlanan 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği’ne Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
İSTANBUL İLİ, MALTEPE İLÇESİ
MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN
İTİRAZ
24 Ağustos 2012
İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27,
29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36,
37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde
toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut Alanına
Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım
İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliğine 24 Ağustos 2012 tarihinde Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25, 27,
29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36,
37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde
toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut Alanına
Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli Nazım
İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliği 644 sayılı KHK hükümleri ile 3194
sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tadilen re’sen
onaylanmıştır. Söz konusu Planlar, 3194 sayılı İmar
Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 27.07.201225.08.2012 (30 gün) tarihleri arasında İl Çevre
ve Şehircilik Müdürlüğü’nde askıya çıkarılmıştır.
Söz konusu plan değişikliği ile İdari Tesis Alanı (İller
Bankası), T+K rumuzlu ticaret ve konut alanına
dönüştürülmüş olup, planlama alanının kalan
kısmında “Dini Tesis Alanı” ayrılmıştır. T+K alanında
Taks: 0,50 Kaks: 2,50 Hmax: 70,50 yapılaşma
149
şartı getirilmiştir.
Getirilen bu plan kararları ile mevcut sosyal ve
teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı
kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları yaratmak
üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve
esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma
koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı
ortaya çıkmaktadır. Bu fonksiyon değişikliğini
ortaya çıkaran plan değişikliği ile donatı alanları
azaltılarak bölge donatı dengesi bozulmakta,
mevcutta yer alan kamu alanı tasfiye edilmekte,
yapı yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil
edici nitelikte yapılaşma şartları getirilmektedir.
Getirilen bu yapı ve nüfus yoğunluğu, yaratacağı
etki alanı da düşünüldüğünde mevcut ulaşım
altyapısına trafik yoğunluğu getirmekte olup, söz
konusu plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir
çözüm önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde
kamunun ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu
plan değişikliği, ayrıcalıklı imar hakları ile planın
eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmıştır.
“Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’’in
27’nci maddesinde “İmar planlarında bulunan
sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması,
küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan
değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz” ve
“Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi
için: İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı
alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet
götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın
ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir. Ancak
söz konusu plan değişikliği ile kaldırılan “İdari Tesis
Alanı”na ilişkin eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır.
Görünen odur ki; 26.01.2011 tarihinde
onaylanarak yürürlüğe giren 6107 sayılı “İller
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun” ile
tasfiye edilen kamu yararı ve planlama anlayışı,
kamuya ait alanların satışı ve özelleştirilmesi ile
kendisini her türlü alanda göstermektedir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu
plan değişikliğinin planın sosyal ve teknik donatı
dengesini bozması, tüm kamuya hizmet edecek
bir donatı alanını ortadan kaldırması, plan
bütünlüğünü ve plan kademelenmesi ilkelerini
göz ardı etmesi, kamu yararı, şehircilik ilke ve
esaslarına aykırı hükümler içermesi nedeniyle;
27.07.2012- 25.08.2012 (30 gün) tarihleri
arasında askıya çıkarılmış olan İstanbul İli, Maltepe
İlçesi, 2588 ada, 25, 27, 29, 31, 33 parseller,
2543 ada, 10, 18, 36, 37, 39 parseller ve 496
ada 3 parsel üzerinde toplam 35.692 m² alanın
Ticaret+Konut Alanına Dönüştürülmesine İlişkin
1/5000 ölçekli Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
SARIYER
İLÇESİ
ÇAMLITEPE
MAHALLESİ
(DERBENT)
PLANLARINA İTİRAZIMIZ
17 Ağustos 2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanarak
Bakanlık Makamının 14.08.2012 tarih ve 6100
sayılı Olur’ları ile onaylanan ve 17.08.201215.09.2012 tarihleri arasında İstanbul İl Çevre
ve Şehircilik Müdürlüğü’nde askıya çıkarılan
İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Çamlıtepe Mahallesi, 386
ada, 14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30
parsellerden oluşan planlama alanında kalan
gecekonduların dönüşümüne ilişkin hazırlanan
1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım
İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı
Revizyon Uygulama İmar Planı’na 17 Ağustos
2012 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
Plan Yapımına Ait esaslara Dair Yönetmelik
(R.G: 02.11.1985/18916 mükerrer) 18.
Madde hükmü uyarınca, her ölçekteki planların;
yönetmeliğin eki lejant ve çizim normlarına
göre hazırlanması esasken, hazırlanmış olan
planlarda teknik olarak bu hükme de uyulmadığı
görülmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu ve bu kanunun eki
olan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik
kapsamında söz konusu nazım imar planlarında
yer alan konut alanı lejandının bu kanun ve
yönetmeliğine de aykırı olduğu görülmektedir. Plan
kapsamında konut alanlarında yoğunluk tanımı
yapılması zorunlu iken, bu hükme yer verilmemiş ve
konut alanı yoğunlukları emsal değeri ile yalnızca
uygulama imar planlarında tanımlanmıştır. Bu
durum, uygulamanın Plan Yapımına Ait Esaslara
Dair Yönetmeliğe göre belirlenmesi ve sonuçlarının
denetlenmesi durumuna aykırılık oluşturmaktadır.
Aynı yönetmeliğin belirttiği üzere planın
öngördüğü yoğunluğa bağlı olarak geliştirilmesi
gereken donatı standartları yönünden de plan, bu
şekli ile yönetmelikle uyumsuzluk göstermektedir.
Bu nedenle emsal değerlerine bırakılan konut
alanı yoğunluk değerlendirmesi donatı açısından
uyumsuzluk gösterecektir.
Plan Yapımına Ait esaslara Dair Yönetmelik (R.G:
02.11.1985/18916 mükerrer) göz önüne
alınarak donatı alanlarının yeterliliği dikkate
alındığında donatı alanlarında eksiklikler göze
çarpmaktadır. Planlama Alanı bütünü göz öne
alındığında yönetmelik uyarınca ayrılması gereken
İlk ve Orta Öğretim Alanları ile Anaokulu Alanına
planda yer verilmediği ve eğitim tesisleri alanı
tanımı ile belirsiz bir alan tanımı yapıldığı tespit
edilmektedir. Planda yer verilen Sağlık Alanları,
Kültürel Tesis Alanı, Dini Tesis Alanı, İdari Tesis
Alanı ve Yeşil Alanlarında yine yönetmelikle
tanımlı azami değerlere ulaşmadığı görülmektedir.
Nüfusu arttıracak olan böyle bir plan çalışması ile
hali hazırda donatı anlamında eksiklikler yaşayan
bölgede ek ihtiyacın karşılanması yerine donatı
ihtiyacı daha da arttırılmaktadır. Bu nedenlerle,
itiraza konu plan donatı yönünden Plan Yapımına
Ait esaslara Dair Yönetmelik hükümlere aykırı
ve planın öngördüğü nüfusun ihtiyaçlarını
karşılamaktan uzaktır.
İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Çamlıtepe Mahallesi, 386
ada, 14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30
parsellerden oluşan planlama alanında kalan
gecekonduların dönüşümüne ilişkin hazırlanan
1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon
Nazım İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Koruma
Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planı, adında
yer verildiği gibi bu bölgede yer alan gecekondu
alanlarının kaldırılması için yapılmaktadır.
Ancak plan kararlarında bu alanlara yönelik
politikaların ne şekilde, hangi uygulama araçları
ile gerçekleştirileceği belirtilmemektedir. Bu
hanelerde yaşayanların geçimlerini büyük
ölçüde bu bölgede sağladığı ve bu nedenle
bölgede barınma amaçlı olarak yerleştikleri göz
önüne alındığında; gerek bu hanelerin yaşam
standartlarını geliştirerek barınma ihtiyaçlarını
karşılamak, gerekse yapılacak fiziki müdahale
ile Sarıyer’in herhangi bir başka bölgesinde
150
kaçak yapılaşmaya mahal vermemek amacıyla
gerçekleştirilecek müdahaleler ekonomik ve sosyal
boyutlar da göz önüne alınarak, sürecin katılımcı
uygulama araçları ile birlikte tanımlanması
gerekmektedir.
Boğaziçi silueti açısından bakıldığında ise;
itiraz konusu planlarda konut alanı fonksiyonu
getirilen alan, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu
hükümleri ile yasal nitelik kazanan Boğaziçi
Nazım İmar Planı’nda tespit edilen Boğaziçi
Etkilenme Bölgesi’nde kalmakta ve Boğaziçi’nden
bakıldığında Avrupa Yakası’nın siluetini olumsuz
etkileyebilecek bir noktada yer almaktadır. Bu
alana plan notlarında bahsedilen H: 15.50 ve
3. Bodrum Kat dahil emsal harici şeklindeki
yapılaşma koşulları ile yapılacak olan yapılar,
İstanbul’un siluetini olumsuz şekilde etkileyecek ve
2960 sayılı Kanuna aykırı uygulamaları gündeme
getirecektir. Boğaziçi siluetini etkileyecek önemli
bir alan olması nedeniyle planlama sürecinin
öngördüğü çalışmalar açısından daha hassasiyetle
yaklaşılması gereken bu alanda yapılan Nazım
ve Uygulama İmar Planları’nda bu hassasiyet
gösterilmemiş ve Boğaziçi Kanunu’na aykırı
hükümlere yer verilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde, 3194
sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikler ile 2960
sayılı Boğaziçi Kanunu’na aykırı hükümler içeren
İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, Çamlıtepe Mahallesi, 386
ada, 14,15,16 parseller ile 387 ada 2,3,29,30
parsellerden oluşan planlama alanında kalan
gecekonduların dönüşümüne ilişkin hazırlanan
1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım
İmar Planı ile 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı
Revizyon Uygulama İmar Planı’na Şubemizce
itiraz edilmiştir.
ESENYURT
İLÇESİ,
ÖRNEK
MAHALLESİ MUHTELİF PARSEL
İMAR PLANI TADİLATINA İTİRAZ
26 Ağustos 2012
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
13.06.2012 tarih ve 1269 sayılı kararı ile
kabul edilerek İstanbul Büyükşehir belediye
Başkanlığı’nca 16.06.2012 tarihinde onanan
Esenyurt, Örnek Mahallesi, 305 ada, 38-39-40-
151
41-43-44-45-51 parseller ve 306 ada 33- 34
parsellere ilişkin 1/5.000 ölçekli Plan tadilatı
28.08.2012 – 28.09.2012 tarihleri arasında
askıda ilan edilmiş olup Şubemizce 26 Ağustos
2012 tarihinde söz konusu planlara itiraz
edilmiştir.
İtiraz konusu plan değişikliğine yönelik planlama
alanının, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin
12.08.2010 tarih ve 1727 sayılı meclis kararı
ile kabul edilerek 08.11.2010 tarihinde İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca onanan
1/5000 Ölçekli Esenyurt 2. Etap Nazım İmar
Planı sınırları içerisinde kaldığı görülmektedir.
Ancak Odamız tarafından açılan dava sonucu
söz konusu Nazım İmar Planı’nın İstanbul 2. İdare
Mahkemesi’nin 17.05.2012 tarihli kararı ile
yürütmesi durdurulmuştur. İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı tarafından yürütmenin
durdurulması kararına karşı yapılan itiraz ise
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 16.08.2012
tarihli kararı ile retdedilmiştir.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin
3. Maddesi Nazım İmar Planını “Onaylı halihazır
haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş
olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına
uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının;
genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini,
bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını,
gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme
alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini,
ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi
hususları göstermek ve uygulama imar planlarının
hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya
1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla
açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plan” olarak
tanımlamaktadır. Aynı yönetmeliğin “Tanımlar”
başlıklı 3. Maddesinin 3. Bendinde yer alan Revizyon
Planı ise “Her tür ve ölçekteki planın ihtiyaca cevap
vermediği veya uygulamasının mümkün olmadığı
veya sorun yarattığı durumlar ile üst ölçek plan
kararlarına uygunluğun sağlanması amacıyla
planın tamamının veya plan ana kararlarını
etkileyecek bir kısmının yenilenmesi sonucu
elde edilen plan” olarak tanımlanmaktadır. Bu
çerçevede bakıldığında yapılan plan değişikliğinin
mer’i plandan kaynaklanan bir zorunluluk olmadan
parçacıl bir anlayışla hazırlandığı düşünülmektedir.
Plan teknik olarak incelendiğinde de meclis
kararında yer alan Planlama Müdürlüğü görüşünde
de belirtildiği gibi söz konusu teklif ile düzenlenen
plan notunda İstanbul İmar Yönetmeliğinin belirttiği
üzere “avan projeye göre uygulama yapılacağı”
belirtilmemiştir.
Ayrıca teklif plan notları 2. maddesinde; “Plan
onama sınırları içerisinde kalan alan Sanayi Alanı
olup, Sanayi Alanlarında tercihli sanayi ve ticaret
olarak uygulama yapılacaktır. Kaks:1.50 Hmax:4
kattır” denilmiş, ancak toplam 301557 m2
yüzölçümlü arsanın ne kadarının tercihli sanayi,
ne kadarının sanayi alanı olarak kullanılacağı
belirtilmemiştir.
Öte yandan 10 numaralı plan notu teklifinde de
belirtildiği üzere 1/5000 ölçekli planlar bölgenin
gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini tayin
ettiğinden 1/1000 ölçekli UİP yapılmadan
uygulama yapılamamaktadır. Ancak planda yer
alan 7. ve 8. Plan notu teklifleri parsellerin giriş
çıkışlarına ilişkin kararları içermekte olup 1/1000
UİP ölçeğinde çalışmayı gerektiren konulardır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında,
münferit olarak hazırlanan ve planlama ilkelerine
aykırı hususlar içeren söz konusu plan değişikliğine
konunun yeniden değerlendirilmesi amacı ile söz
konusu 1/5000 ölçekli Esenyurt, Kapadık 305
ada, 38-39-40-41-43-44-45-51 parseller ve
306 ada 33- 34 parsellere ilişkin 1/5.000 ölçekli
Plan Tadilatı’na Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
KARTAL
İLÇESİ
MUHTELİF
PARSELLERE
İLİŞKİN
PLAN
DEĞİŞİKLİKLERİNE İTİRAZ
06 Aralık 2012
Kartal İlçesi 674 ada 1,4,5,6,7 parseller, 675 ada
1,2,3 parseller, 676 ada 108 parsel, 720 ada
2,4,8,19,34 parseller ile yakın çevresi ve plan
notlarına ilişkin hazırlanan 1/5000 ve 1/1000
ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği
’ne06 Aralık 2012 tarihinde şubemiz tarafından
itiraz edilmiştir.
Tamamı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ)
mülkiyetinde bulunan Kartal İlçesi 674 ada
1,4,5,6,7 parseller, 675 ada 1,2,3 parseller, 676
ada 108 parsel, 720 ada 2,4,8,19,34 parseller ile
yakın çevresi ve plan notlarına ilişkin hazırlanan
1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama
İmar Planı Değişikliği 644 sayılı KHK hükümleri ile
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca
05.11.2012 gün ve 16997 sayılı Makam Olur’u ile
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanmıştır. Söz
konusu planlar, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b
maddesi gereğince 07.11.2012- 06.12.2012
(30 gün) tarihleri arasında İl Çevre ve Şehircilik
Müdürlüğü’nde askıya çıkarılmıştır.
Söz konusu plan değişikliği ile Kartal Merkez
Nazım İmar Planı’nda yer alan ve İdari Tesis Alanı,
Transfer Merkezi, Kültürel Tesis Alanı şeklindeki
donatı alanları Konut+Hizmet Alanı’na ve karma
fonksiyonlara olanak tanıyan “S” planlama alt
bölgesi ile yol alanında kalmakta olan 6831.91
m2 alan Özel Sağlık Tesisleri Alanı, Özel Eğitim
Tesisleri Alanı ve Ticaret Alanı’na alınmıştır.
Planlama alanının sahil kesiminde yer alan Konut
+ Hizmet Alanı için E=2.70, H= Serbest yapılaşma
koşulları tanımlanmıştır.
•
Planlama alanına getirilen söz konusu
kararlar ile sosyal ve teknik donatı dengesi
bozulmakta ve yoğunluk arttırılmaktadır. Kartal
Merkez Nazım İmar Planı ile kamu kullanımına
ayrılan İdari Tesis Alanı, Transfer Merkezi ve
Kültürel Tesis Alanı şeklindeki donatı alanları
kaldırılmış ve planlama alanı içerisinde özel
kullanımı mümkün kılan Özel Sağlık Tesisleri Alanı
ve Özel Eğitim Tesisleri Alanı oluşturulmuştur. Bu
nedenle söz konusu plan değişikliği kamu yararı
ilkesine aykırıdır. Kaldı ki; “Plan Yapımına Ait
Esaslara Dair Yönetmelik’in 27’nci maddesinde
“İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı
alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin
değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk
olmadıkça yapılmaz” ve “Zorunlu hallerde böyle
bir değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir
sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi
ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde
eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle
yapılabilir.” denilmektedir. Ancak söz konusu plan
değişikliği ile kaldırılan İdari Tesis Alanı, Transfer
Merkezi ve Kültürel Tesis Alanı’na ilişkin eşdeğer
yeni bir alan ayrılmamıştır.
•
Kartal Merkez Nazım İmar Planı’nda
donatı alanlarına ayrılan planlama alanının sahil
152
kesimi söz konusu plan değişikliği ile Konut +
Hizmet Alanı’na alınmış ve E=2,70, H= Serbest
yapılaşma koşulları tanımlanmıştır. Kamu yararının
öncelik taşıması gereken bu alanlarda, yoğun
ve yüksek yapılaşmanın önü açılmaktadır. Bu
alanlarda yapı yüksekliğinin serbest bırakılması
kent-kıyı ilişkisini engellemekte ve kıyılarda
yerleşim baskısını arttırmaktadır.
•
Plan Notlarının 2. Maddesinde; “Yapılar
ayrık, ikiz, blok, sıra blok şeklinde düzenlenebilir.
Bu yapı nizamları aynı ada içerisinde ayrı ayrı ve
birlikte kullanılabilir. Bunlar vaziyet planı ile belirlenir
ve aynı ada içerisinde farklı kat uygulamasına
gidilebilir.” denilmektedir. Plan hiyerarşisine
göre 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda
belirtilmesi gereken bu kararlar, vaziyet planına
bırakılmış, böylelikle imar planının düzenleyici işlevi
ve plan hiyerarşisi ortadan kalkmıştır.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; planın sosyal ve
teknik donatı dengesini bozması, kamuya hizmet
edecek donatı alanlarını ortadan kaldırması, plan
bütünlüğünü ve hiyerarşisini göz ardı etmesi
ve tanımlanan yapılaşma koşulları ile kıyılarda
yerleşim baskısını arttırması nedenleriyle
07.11.2012- 06.12.2012 (30 gün) tarihleri
arasında askıya çıkarılmış olan İstanbul İli, Kartal
İlçesi 674 ada 1,4,5,6,7 parseller, 675 ada
1,2,3 parseller, 676 ada 108 parsel, 720 ada
2,4,8,19,34 parseller ile yakın çevresi ve plan
notlarına ilişkin hazırlanan 1/5000 ve 1/1000
ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği
‘neŞubemizce itiraz edilmiştir.
KARTAL İLÇESİ,
KARTAL E-5
KUZEYİ NAZIM İMAR PLAN
DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ
12 Aralık 2012
16.04. 2005 onanlı 1/5000 ölçekli Kartal E-5
Kuzeyi Nazım İmar Planının plan notlarında
değişiklik öngören ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi’nin 14.09.2012 tarih ve 1927
sayılı kararı ile kabul edilerek İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı’nca 08.10.2012 tarihinde
onanan Kartal E-5 Kuzeyi 1/5000 Ölçekli Nazım
İmar Planı Plan Notu Değişikliği’ne 12.12.2012
tarihinde Odamız tarafından itiraz edilmiştir.
153
Söz konusu plan notları değişikliği emsal artışı
üzerinden yoğunluk artışını öngörmektedir.
16.04.2005 onanlı 1/5000 ölçekli Kartal-E5
Kuzeyi Nazım İmar Planı kapsamında belirlenen
yoğunluk değerleri ve bu yoğunluk değerlerine
karşılık gelen emsal değerleri aşağıda yer
almaktadır.
1/5000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar
Planı 1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama
İmar Planı - Fonksiyon Yoğunluk - kişi/ha Toplu
Uygulama Yoğunluk Değeri kişi/ha Emsal Değeri
K1 (Konut Alanı) 150 / 0.40
K2 (Konut Alanı) 350-550 / 1.10
K3 (Konut Alanı) 400-600 / 1.25
K4 (Konut Alanı) 450-650 / 1.50
K5 (Konut Alanı) 550-750 / 1.75
Konut+Ticaret Alanı Bulunduğu Yapı Adasındaki
Konut Yoğunluğu Değeri - 1.10-1.25-.150-1.75
KT5 (Konut+Ticaret Alanı) 550 - 1.75
04.05.2006 onanlı 1/1000 ölçekli Kartal E-5
Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nın plan notlarının
Özel Hükümler Başlığı altında yer alan B1- Konut
Alanları başlığı altındaki plan notunda;
“Konut ve konut+ticaret alanların da yeni
oluşturulacak parsellerde min. parsel büyüklüğü
600 m²dir.
1.00 ve 1.00 emsalin üzerindeki alanlar için:
Konut alanlarında yapılacak toplu uygulamalarda
uygulama yapılacak alan;
1) toplam 10 adet parsel
2) 5000 m²’den az olmamak üzere 1 ile 9 parsel,
3) 3000 m²’den az olmamak şartı ile 1 adet
yapı adası bütünleştirilerek tek parsel olarak
düzenlenmesi halinde imar adasının KAKS değeri
0.50 artırılarak uygulama yapılacaktır.
4) Yukarıdaki uygulamaların tamamında parsel
içerisinde yeterli olarak zeminaltı otopark,
içerisinde yeşil alan, oyun ve spor alanları vs.
ayrılacaktır.
5000 m² ve üzeri büyüklüklerdeki parsel veya
parsellerin donatı alınması sonucunda 5000
m²’nin altında kalmaları durumunda uygulama
5000 m²’nin üzerinden yapılacaktır…
K2, K3, K4, K5 konut alanlarında ve
Ticaret+Konut fonksiyonu bulunan adalardaki
toplu uygulamalarda yalnız konut olmak koşulu
ile uygulama yapılacak alan 5000 m² den az
olmamak üzere 1 adet yapı adası bütünleştirilerek
tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar
adasının KAKS değeri 0.75 arttırılarak uygulama
yapılabilir.” denilmektedir.
Yukarıda belirtilen yapılaşma koşullarında
gerçekleşemeyen dönüşüm sürecini hızlandırmak
adına itirazımıza konu olan 14.09.2012 onanlı
Kartal İlçesi E-5 Kuzeyi NİP değişikliğinde yer alan
plan notu değişikliğinde ise;
“- K2 ve K3 rumuzlu Konut Alanlarında yapılacak
toplulaştırma uygulamalarında mevcut yapıların
tamamen yıkılması, yeşil alan, çocuk oyun alanı,
spor alanı ve otopark ihtiyacının toplu uygulama
neticesinde oluşan parsel bünyesinde çözülmesi
esastır.
- En az 10 adet parselin veya 5000 m²’den az
olmamak üzere 1 ile 9 adet parselin,
- 3000 m²’den az olmamak şartıyla 1 adet yapı
adasının,
toplulaştırılarak tek parsel olarak düzenlenmesi
halinde, 1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi
Uygulama İmar Planı’nda toplu uygulamaya esas
alınacak emsal değerleri 26.05.1992 emsal artış
planındaki değerler baz alınarak; K2 rumuzlu
alanlar için 1.25, K3 rumuzlu alanlar için 1.50
değeri baz alınarak KAKS değeri 0.50 artırılarak
1/1000 ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar
Planı’nda uygulama yapılacaktır.” denilmektedir.
Söz konusu değişikliğin müktesep hakların
korunması ve kentsel yenilenmenin sağlanabilmesi
amacıyla plan notlarında K2 ve K3 alanları için
verilen yoğunluk değerlerinin korunarak teklife
konu plan notunun “Kişi başına düşen inşaat
alanı K2 alanlarında 35 m², K3 alanlarında 30
m², diğer alanlarda 25m²’dir” şeklinde yeniden
düzenlenmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi
komisyonunda onaylanarak planın 12.11.2012
tarihinde askıya çıktığı anlaşılmaktadır.
Yoğunluk artışını öngören plan notu değişikliğinin
Kartal İlçesi E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planın üst
ölçekli planı konumunda olan 15.06.2009
tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli İstanbul
Çevre Düzeni Planı’nda “Deprem ve Afet Risklerinin
Önlenmesi” amacıyla Büyükşehir Belediye
Meclisi’nin 23.11.2010 gün ve 2603 sayılı
kararıyla eklenen plan notunda yapılan değişikliğe
bağlı olarak gerçekleştirildiği belirtilmektedir.
Bu bağlamda; öngörülen yoğunluk artışlarının
16.04. 2005 onanlı mevcut 1/5000 ölçekli
Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planının üzerinden
değil 1992 onanlı emsal artış planı baz alınarak
yapıldığı, K2 rumuzlu alanlarda bu artışın 1.10
emsalden, 1,75’e K3 rumuzlu alanlarda da
1,25’ten 2’ye çıkarıldığı görülmektedir. Burada
plan değişikliği önerisinin mer’i plan üzerinden
yapılarak emsal artışlarının da bu plan baz alınarak
yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde ortaya
çıkacak yoğunluk artışına gereken donatı alanlarını
belirlemek mümkün olmayacaktır. Bu noktada da
planın donatı alanları ve standartları konusunda
herhangi bir öngörüsü olmadığı, Plan Yapımına
Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesi 1.
Bendinde “Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa
kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve
çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan
ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini,
başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu,
çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve
büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek
ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına
esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte
düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu
ile bir bütün olan plandır” şeklinde yapılan nazım
imar planı tanımlarına uymadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi
komisyonunca plan notuna eklenen “Kişi başına
düşen inşaat alanı K2 alanlarında 35 m², K3
alanlarında 30 m², diğer alanlarda 25m²’dir”
ifadesi de kişi başına düşen konut alanını
dolayısıyla nüfusa bağlı olarak toplam yapılaşma
alanını ifade etmektedir. Burada bu nitelikte bir
inşaat alanı vermek için alanda ihtiyaçlara dair
bir analiz yapılmış olması, nüfusun gerek gelir
durumuna, gerek hane büyüklüğüne ve yaşam
standartlarına ilişkin bir öngörü bulunduğunu
göstermektedir. Bu analitik çalışma gerektiren
plan notunun neye dayandırıldığı ise yapılan
değişiklik kapsamında belirtilmemektedir. Ayrıca
belirtilen değerler, hem nüfus yoğunluğu, hem
emsal değerleri verildiğinde birbirini karşılamayan
yoğunluk değerlerine dönüşmektedir. Öngörülen
büyüklükte inşaat alanı ya nüfus yoğunluğunun
154
düşmesine böylece mevcut nüfusun yerinde ikamet
ettirilerek dönüşümün gerçekleşememesine,
nüfus yoğunluğu düşmeyecekse verilen emsal
değerlerinin çok üzerinde bir yapılaşmanın ortaya
çıkacağını göstermektedir. Bu nedenle nazım
imar planı tanımı gereği nüfus yoğunluğu ve
nüfusun ihtiyaç duyduğu sosyal ve teknik donatı
alanlarını tanımlamak, bu kapsamda gerekli
çözüm önerileri getirildikten sonra imar haklarının
yeniden düzenleyen gerekli değişikliklerin bunun
üzerinden alt ölçekli plan kapsamında yapılması
gerekmektedir.
Getirilen bu plan kararları ile mevcut sosyal ve
teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı
kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları yaratmak
üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve
esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma
koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı
ortaya çıkmaktadır. Bu plan notu değişikliği ile
donatı alanları azalacak olup, söz konusu plan
değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm
önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun
ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan
değişikliği ayrıcalıklı imar hakları ile planın eşitlik
ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu 1/5000 ölçekli Kartal İlçesi E-5 Kuzeyi
Nazım İmar Planı değişikliğine Şubemiz tarafından
itiraz edilmiştir.
ÜSKÜDAR İLÇESİ, ÇENGELKÖY
MAHALLESİ VAHDETTİN KÖŞKÜ
VE ÇEVRESİ YOL PROJESİNE
İLİŞKİN
PLAN
DEĞİŞİKLİĞİNE
İTİRAZ
27 Aralık 2012
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
16.03.2012 tarih ve 632 sayılı kararı ile uygun
görülerek 28.11.2012–28.12.2012 tarihleri
arasında askıya çıkarılmış olan Üsküdar İlçesi,
Çengelköy Mahallesi Vahdettin Köşkü ve Çevresi
Yol Projesi 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliği’ne 145 Pafta, 825 Ada, 23 Parsel
yönünden itiraz edilmiştir.
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
16.03.2012 tarih ve 632 sayılı kararı ile uygun
155
görülerek 28.11.2012–28.12.2012 tarihleri
arasında askıya çıkarılmış olan Üsküdar İlçesi,
Çengelköy Mahallesi Vahdettin Köşkü ve Çevresi
Yol Projesi 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliği ile 145 Pafta, 825 Ada, 23 Parsel’in
cephe aldığı istikamet hattı geriye çekilmiş ve bu
doğrultuda parsel üzerinde yer alan tescilli yapının
da istikamet hattına çekilmesine karar verilmiştir.
825 Ada, 23 Parsel üzerinde yer alan bahse konu
yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür ve
Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 18.07.1985
tarih ve 1263 sayılı kararı ile taşıdığı kültür varlığı
özelliği nedeniyle tescil edilmiş ve koruma grubu
II A-2 olarak belirlenmiştir. Söz konusu kararda
23 parsel üzerindeki yapı “Gabarisini dış mimari
görüntüsünü ve dış cephe eleman malzemesini
aynen korumak şartıyla iç taşıyıcı elemanları, kat
planları, iç malzeme ve iç mimarisi yenilenebilecek
yapı” olarak tanımlanmıştır.
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu’nun Koruma Alanları İle İlgili Karar Alma
Yetkisi başlığı altında yer alan 8. Maddesi’nde “…
tescil edilen korunması gerekli kültür ve tabiat
varlıklarının korunma alanlarının tespiti ve bu alanlar
içinde inşaat ve tesisat yapılıp yapılamayacağı
konusunda karar alma yetkisi Koruma Kurullarına
aittir….” denilmektedir. Bununla birlikte ilgili
kanunun Taşınmaz Kültür Varlıklarının Nakli başlığı
altında yer alan 20. Maddesi’nde “Taşınmaz kültür
varlıkları ve parçalarının, bulundukları yerlerde
korunmaları esastır….” denilmekte, naklinin
zorunlu olduğu hallerde ise nakil işleminin ancak
Koruma Kurulları’nın uygun görüşü ile olabileceği
belirtilmektedir.
İtiraza konu plan değişikliği; İstanbul Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı İstanbul 2. Bölge Tabiat
Varlıklarını Koruma Komisyonu’nun “…23 parsel
üzerinde yer alan tescilli yapının istikamet hattına
çekilmesine…” şeklindeki kararı doğrultusunda
onaylanmıştır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu Ek Madde-4’e göre
tabiat varlıkları ile ilgili görev ve yetkiler Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı‘na devretilmiş ancak kültür
varlıklarına ilişkin görev ve yetkiler Kültür ve
Turizm Bakanlığı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulları’na bırakılmıştır. Bu doğrultuda; 23 parsel
üzerinde yer alan yapının korunması gerekli tescilli
taşınmaz kültür varlığı olması nedeni ile karar
alma yetkisinin Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu’na ait olduğu görülmektedir. Söz konusu
plan değişikliğinde ise Kültür Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulu kararı alınmamıştır. 2863 Sayılı Yasa
gereği, söz konusu plan değişikliği için Üsküdar
İlçesi’nden sorumlu olan İstanbul VI Numaralı
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararının
alınması gerekmektedir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; planlama
alanı içerisinde taşınmaz kültür varlığı olarak
tescil edilmiş bir yapının bulunması ancak buna
rağmen ilgili koruma kurulu kararının alınmamış
olması nedeniyle, İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisi’nin 16.03.2012 tarih ve 632 sayılı kararı
ile uygun görülerek 28.11.2012–28.12.2012
tarihleri arasında askıya çıkarılmış olan Üsküdar
İlçesi, Çengelköy Mahallesi Vahdettin Köşkü ve
Çevresi Yol Projesi 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planı Değişikliği ‘ne 145 Pafta, 825 Ada, 23
Parsel itiraz edilmiştir.
BAHÇELİEVLER İLÇESİ, 1/5000
ÖLÇEKLİ 26 PAFTA 3410 PARSEL VE
1542 ADA 37 PARSELE İTİRAZLARA
İLİŞKİN, 15.10.2012 TASDİK TARİHLİ
NAZIM İMAR PLAN DEĞİŞİKLİĞİNE
İTİRAZ
24 Ocak 2013
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
13.09.2012 tarih ve 1846 sayılı kararı ile
kabul edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’nca 15.10.2012 tarihinde onanan
ve 24.12.2012 – 24.01.2012 tarihleri arasında
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda
askıda ilan edilen Bahçelievler, 26 pafta 3410
parsel ve 1542 ada 37 parsele ilişkin 1/5000
ölçekli Plan Değişikliği’ne Şubemiz tarafından
itiraz edilmiştir.
İtiraza konu plan değişikliğine yönelik planlama
alanının, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin
11.01.2012 tarih 77 sayılı meclis kararı ile kabul
edilerek 05.03.2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı’nca onanan 1/5000 Ölçekli
Yenibosna Basın Aksı Nazım İmar Planı sınırları
içerisinde kalmaktadır. Söz konusu alan Yenibosna
Basın Aksı olarak tanımlanan bölgenin üst
ölçekli planda belirlenen Birinci Derece Merkez
işlevini kazanılacak kazandırılacak fonksiyonların
mekânsal organizasyonunu, bölgesel ulaşım
projelerinin alan özelinde entegrasyonunu
ve jeoloji, taşkın saha ve yerleşime uygunluk
gibi coğrafi koşulları içeren bir değerlendirme
yapılabilmesi gerekçesi ile başkanlık oluru alınarak
hazırlanmıştır.
o
1542 ada 37 parsel;
05.03.2012 tt 1/5000 Ölçekli Yenibosna Basın
Aksı Nazım İmar Planı’nda 15 m’lik yol alanı, yol
üstü otopark, raylı sistem hattı ve islah edilecek
dere güzergâhının yer aldığı yeşil alan olarak
planlanmış iken, yapılan itiraz neticesinde T1
ticaret hizmet alanı olarak değiştirilmiştir.
İtiraz konusu plan değişikliği ile üretilen plan
kararları, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin
11.01.2012 tarih 77 sayılı kararı ile onaylanan
05.03.2012 ttYenibosna Basın Aksı 1/5000
Ölçekli NİP’nin“… Ayamama deresi güzergahında
ıslah çalışmalarına kolaylık sağlayarak dere
güzergahı boyunca kent ölçeğinde hizmet verecek
bir aktif yeşil alan koridorunun oluşturulması ana
hedef olarak belirlenmiştir.
Plan teklifinde; bölgenin ulaşım altyapısına yönelik
olarak Olimpiyat Köyü Yolu Projesinin güzergahı
ve işlevi değiştirilerek, dere ıslah çalışmalarının
kolaylaştırılması ve güzergah değişikliği sonucu
kent ölçeğinde hizmet verecek geniş bir aktif yeşil
alan koridorunun oluşturulması hedeflenmiştir.
Çoğunluğu Ayamama deresi çevresinde olmak
üzere planlama alanında yaklaşık 50.000m2 yeşil
alan planlanmıştır.” şeklinde yer alan hazırlanma
gerekçeleri ile çelişmektedir.
Söz konusu alan; ıslah edilecek Ayamama Deresi
güzergâhında yer alan ve planlama hedeflerinde,
kent ölçeğine hizmet edeceği söylenen yeşil
alanda kalmaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu plan
değişikliği, plan ana kararları ile çelişmekte, yeşil
alan miktarının azalmasına sebep olmaktadır.
Ayrıca doğa olaylarının afete dönüşmesine sebep
olan yanlış planlama kararlarının alınmasının da
önünü açmaktadır. Yakın geçmişte can kayıplarının
yaşandığı Ayamama Deresi ve Yenibosna Basın
Aksının (Basın Ekspres Yolu) bugün aynı yanlış
156
plan kararları ile planlanması ileride telafisi
mümkün olmayan afetler ile tekrar karşı karşıya
kalmamıza sebep olacaktır. Dolayısıyla bu konu
itiraz dilekçesinin gerekçelerinde yer alan;
söz konusu alanın milli emlak müdürlüğünden
49 yıllığına tahsis işleminin tamamlandığı ve
mağduriyetlerin giderilmesi taleplerinden çok
daha önemli sonuçlar doğurması muhtemeldir.
Genel plan kararlarında dere güzergahının
değiştirilmiş olması ve derenin bir kanala
dönüştürülmüş olması ve söz konusu plan
değişikliğinde, 1542 ada 37 parselde yer alan
T1 ticaret hizmet alanının, Ayamama kanalına 20
m mesafeye kadar yaklaşması düşündürücüdür.
Sel felaketinde, Yenibosna Basın Aksında
yaşananların
hafızalarımızdan
silinmediği
düşünecek olursak plan değişikliği ile üretilen plan
kararlarının ne derece yanlış olduğunu görebiliriz
diye düşünmekteyiz. Ayrıca plan notlarının genel
hükümler 11.madde de yer alan “…… derenin
sağında ve solunda 25 er metre olmak üzere
toplam 50 m’lik alan; Dere Mutlak Koruma
bandı olup, bu alan içinde her hangi bir yapı
yapılamaz……” hükmü ile de çelişmektedir.
“Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’’in
27’nci maddesinde “İmar planlarında bulunan
sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması,
küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan
değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz” ve
“Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi
için: İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı
alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet
götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın
ayrılması suretiyle yapılabilir.” denilmektedir.
Ancak söz konusu plan değişikliği ile kaldırılan
“Yeşil Alan”a eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır.
o
3410 parsel;
05.03.2012 tt 1/5000 Ölçekli Yenibosna
Basın Aksı Nazım İmar Planı plan notlarının
24. Maddesinde “Bahçelievler 3410 parselde
30.11.2007 tasdik tarihli plan hükümleri
geçerlidir” ifadesinin sehven yanlış yazıldığı
gerekçesi ile plan notlarının 24. Maddesi
“Bahçelievler 3410 parselde 07.12.2007
tasdik tarihli plan hükümleri geçerlidir.” İfadesi ile
değiştirilmiştir.
Bu durum planlama alanında, genel imar planı
157
kararlarının plan notu vasıtası ile parsel özelinde
ayrıcalıklı imar hakkı ile planın eşitlik ve hakkaniyet
boyutunu
ortadan
kaldırmaktadır.
2012
yılında tasdik edilen bir planının, 3410 parsel
açısından 2007 yılında ki plan kararlarını koruyor
olması planın yapım gerekçelerinin tutarlılığını
sorgulamamız sonucunu doğurmaktadır. Bu
durumda diğer parseller açısından değişen plan
kararları sadece bir parsel açısından korunmasının
adalet duygusunu zedelemektedir.
3410 parseli 07.12.2007 tt plan üzerinden
değerlendirecek olursak, genel plan hükümleri ile
çelişen kısımları daha net bir biçimde görmemiz
mümkün olacaktır. Bu durum planlama alanında
yer alan diğer parseller açısından hakkaniyetsiz bir
durumu beraberinde getirmektedir.
07.12.2007 tt planın plan notlarının
o
1. Maddesinde “Plan onama sınırı
İstanbul, Bahçelievler, Yenibosna 26 pafta, 3410
nolu parsel sınırıdır”
o
2. Ve 3. Maddesinde “Plan onama
sınırında yer alan Ticaret+Turizm alanında
yapılanma koşulları Emsal=2.00 dır. Bürüt alan
üzerinden hesap edilecektir.”
o
5. madde “ Bodrum katlar emsale dahil
değildir ve iskan edilebilir.”
o
6. Madde “Uygulama 1/5000 ölçekli
Mevzi Nazım İmar Planı onandıktan sonra ilçe
belediyesince onaylanacak avan projeye göre
yapılacaktır.” Hükümleri yer almaktadır.
Bu durum 05.03.2012 tt planının plan notları ile
çelişmektedir. .
05.03.2012 tt planının plan notlarının;
o
Uygulama hükümlerinin 8. Maddesinde
“… 1/1000 ölçekli Uygulama İmar planında;
parselin imara konu net alanı üzerinden
hesaplanacaktır.”
o
10.madesinde “… 18.madde uygulaması
dışında imar kanununun ilgili maddeleri ile
yapılacak düzenlemelerde donatı alanları
kadastral parselin % 40’ı geçmesi durumunda
% 40 üzerindeki alanların kamuya karşılıksız terk
edilmesi halinde KAKS hesabı kadastral parselin
% 60’ı üzerinden hesaplanacaktır.” İfadeleri ile
çelişkili bir durum oluşturmaktadır.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; Bahçelievler
İlçesi, 1/5000 ölçekli 26 Pafta 3410 Parsel ve
1542 ada 37 parsele itirazlara ilişkin, 15.10.2012
tasdik tarihli Nazım İmar Plan Değişikliğine itiraz
edilmiştir.
BEŞİKTAŞ İLÇESİ VİŞNEZADE
MAHALLESİ STADYUM ALANI
KORUMA
AMAÇLI
1/5000
ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI VE
1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR
PLANI’NA İTİRAZ
06 Şubat 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 05.12.2012
gün ve 187289 sayılı Makam Olur’u ile 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname Hükümleri
ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi
uyarınca onanan ve 09.01.2013- 07.02.2013
tarihleri arasında askıda ilan edilen, İstanbul İli
Beşiktaş İlçesi Vişnezade Mahallesi 755 Ada 1-2
Parseller ve Şişli İlçesi Harbiye Mahallesi 768
Ada 13 Parsel İle Yollar ve Kadastral Boşluklara
Ait “Açık ve Kapalı Spor Tesisleri Alanı (Stadyum
Alanı)” Amaçlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı
ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları’na
Şubemizce itiraz edilmiştir.
İtiraz konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
incelendiğinde, her iki planın da aynı plan notlarına
ve lejanda sahip olduğu görülmektedir. Plan
notlarının 1. Maddesinde: “Açık ve kapalı spor tesisi
alanında stadyum, teknik, idari ve sosyal bilimlerin
yer alabileceği ifade edilmiş, karma kullanıma
açık bu fonksiyonların dağılımına ve içeriğine
yer verilmemiştir. Plan notlarının 2. Maddesinde
ise Açık ve kapalı spor tesisinde yapılacak
uygulamanın Avan Projeye göre belirleneceği
belirtilmiş, yapılaşmaya ilişkin her hangi bir detay
verilmemiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nda Nazım İmar Planı;
“varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun
olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa
kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi
parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca
bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu,
çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve
büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek
ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına
esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla
açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan
plandır.” Olarak tanımlanmakta, Uygulama İmar
planı ise “tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa
kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar
planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin
yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini,
yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama
programlarına esas olacak uygulama etaplarını
ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.”
tanımlanmaktadır.
İtiraz konusu plan değişikliği yukarıda belirtilen
tanımlar göz önüne alındığında, teknik ve sosyal
donatı dengesini tehdit edebilecek nitelikte
belirsizlikleri içermesi, plan kademelenmesi
ilkesine ve nazım imar planı tanımına aykırılığı
yönleriyle 3194 sayılı imar kanununa aykırı
olması nedenleriyle 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
Beşiktaş İlçesi Vişnezade Mahallesi 755 Ada 1-2
Parseller ve Şişli İlçesi Harbiye Mahallesi 768
Ada 13 Parsel İle Yollar ve Kadastral Boşluklara
Ait “Açık ve Kapalı Spor Tesisleri Alanı (Stadyum
Alanı)” Amaçlı Planları’na Şubemiz tarafından
itiraz edilmiştir.
GAZİOSMANPAŞA KARAYOLLARI
MAHALLESİ, 3 NO.LU GECEKONDU
ÖNLEME BÖLGESİNE AİT 1/5.000
ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI
DEĞİŞİKLİĞİ
VE
VE
1/1000
ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR PLANI
DEĞİŞİKLİĞİ’NE İTİRAZ
15 Şubat 2013
20.12.2012 tarihinde onan ve 18/01/2013 –
16/02/2013 tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nda askıya çıkmış olan Gaziosmanpaşa
Karayolları Mahallesi, 3 Nolu Gecekondu Önleme
Bölgesine ait 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı
Değişikliği ve ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı Değişikliği’ne Şubemiz tarafından 15 Şubat
2013 tarihinde itiraz edilmiştir.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin
158
3. Maddesi Nazım İmar Planını “Onaylı halihazır
haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş
olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına
uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının;
genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini,
bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını,
gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme
alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini,
ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi
hususları göstermek ve uygulama imar planlarının
hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya
1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla
açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plan” olarak
tanımlamaktadır. Tanımdan da anlaşıldığı üzere
nazım imar planları, arazi parçalarının genel
kullanış biçimlerini belirlenmekte olup, Uygulama
İmar Planları’nın hazırlanmasına altlık teşkil
ederler. Uygulama İmar Planı ise; tasdikli halihazır
haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş
olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve
çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk
ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar
uygulama programlarına esas olacak uygulama
etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren
plandır”. Aynı yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3.
Maddesinin 3. Bendinde yer alan Revizyon Planı
ise “Her tür ve ölçekteki planın ihtiyaca cevap
vermediği veya uygulamasının mümkün olmadığı
veya sorun yarattığı durumlar ile üst ölçek plan
kararlarına uygunluğun sağlanması amacıyla
planın tamamının veya plan ana kararlarını
etkileyecek bir kısmının yenilenmesi sonucu
elde edilen plan” olarak tanımlanmaktadır. Bu
çerçevede bakıldığında yapılan itiraz konusu
plan değişikliğinin mer’i plandan kaynaklanan
bir zorunluluk olmadan parçacıl bir anlayışla
hazırlandığı görülmektedir.
Ayrıca askıda yer alan 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Plan Notları, genel hükümler başlığı altındaki
3. maddesinde; “İmar adalarında, belirtilen inşaat
emsali ve maksimum kat yükseliği aşılmamak
koşulu ile, yapı adalarında ayrık nizam, ikiz blok,
sıra ev ve teras ev şeklinde yapılaşma düzenleri
yer alabilir. Farklı yapı nizamları aynı anda parsel
içerisinde ayrı ayrı ve birlikte kullanılabilir....”denildiği,
bu nedenle de yapılaşma yoğunluk ve düzenini
belirlemesi gereken uygulama imar planı tanımına
159
uymamaktadır.
Benzer şekilde; Uygulama İmar Plan Notları, genel
hükümler başlığı altındaki 11. maddesinde; “konut
alanı içerisinde uygun bir yerde cami yapılacak
olup, ayrıca nüfusun ihtiyacı olan kentsel ve sosyal
donatı alanları yapılabilir” denilmektedir. Nazım
imar planları, bir yerleşmenin gelecekteki durumu
için; üç temel konuda karar üretmektedir. Bunlar:
fonksiyon alanları yer seçimi (konut, çalışma,
donatı , …….vb.), yoğunluk kademelenmesi
(yerleşmede yaşayacak nüfusun mekanda hangi
koşullar doğrultusunda yaşayacağı), ana ulaşım
sistemi ve kademelenmesine ilişkin kararlardır.
Nazım İmar Planı ana kararları getirirken bu planda
yer almayan parsele ilişkin kararlar 1/1000
uygulama imar planında gösterilmektedir. İtiraz
konusu plan değişiklikleri, bir plandan beklenen
çözümleri üretmeyerek kentsel mekanın gelişimini
avan proje aşamasına bıraktığı anlaşılmaktadır.
Bu yönüyle askıda yer alan Gaziosmanpaşa,
Karayolları Mahallesi, 3 Nolu Gecekondu Önleme
Bölgesine ait 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı
Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliği planlama esaslarına uygun değildir.
Öte yandan; İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3.
Maddesi’nde yer alan plan tanımları, uygulama ve
nazım imar planları arasındaki plan hiyerarşisini
de açıkça ifade etmektedir. Plan hiyerarşisine göre
herhangi bir alana dair 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planı’nın yapılıp onay süreçlerini geçebilmesi
için öncelikle aynı alana ilişkin onaylı ve askı
sürecini tamamlamış üst ölçekli plan niteliğindeki
1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nın olması
gerekmekte ve Uygulama İmar Planı bu Nazım
İmar Planı kararlarına göre hazırlanmalıdır. Ancak
Gaziosmanpaşa, Karayolları Mahallesi, 3 Nolu
Gecekondu Önleme Bölgesine ait 1/5.000 ölçekli
Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 Ölçekli
Uygulama İmar Planı Değişikliği’nin askı sürecine
bakıldığında aynı alan için hazırlanan 1/1000
ve 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planlarının
20.12.2012 tarihinde onanarak; 18/01/2013
– 16/02/2013 tarihleri arasında birlikte askıya
çıkarıldığı görülmektedir. Bu durum, planların
içeriği ne olursa olsun, plan hiyerarşisine ve İmar
Mevzuatına aykırılık içermektedir.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu Gaziosmanpaşa, Karayolları Mahallesi, 3
Nolu Gecekondu Önleme Bölgesine ait 1/5.000
ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne
Şubemizce itiraz edilmiştir.
BAKIRKÖY
İLÇESİ,
ŞENLİK
MAHALLESİ
MUHTELİF
PARSELLERE İLİŞKİN İTİRAZ
20 Şubat 2013
Bakırköy İlçesi, Şenlik Mahallesi 275 Ada 24, 27,
28, 29 Parseller, 1229 Ada 1 Parsel, 297 Ada 62
Parsel ile 296 Ada 1 Parsel ve 22 Parsellerin Bir
Kısmı ile 2, 3, 21 Parselleri Kapsayan Alana Ait
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve
1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bakanlık Makamının 06.12.2012 gün ve 363
sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
onaylanmıştır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b
maddesi gereğince 24.01.2013- 22.02.2013
(30 gün) tarihleri arasında İl Çevre ve Şehircilik
Müdürlüğü’nde askıya çıkartılan söz konusu
planlara Şubemiz tarafından 20 Şubat 2013
tarihinde itiraz edilmiştir.
Söz konusu plan değişikliği ile 275 ada 24 parsel
“Akaryakıt İstasyon Alanı”, 275 ada 27 parsel
E= 1.00, H= 2 Kat yapılaşma koşulları ile “Sağlık
Tesisi Alanı”, 275 ada 28 ve 29 parseller E= 2.00,
H= Z+6 Kat yapılaşma koşulları ile “Ticaret Alanı”,
1229 ada 1 parsel Hmaks= 6,50mt. yapılaşma
koşulu ile “Temel Eğitim Öncesi Eğitim Alanı”, 297
ada 62 parsel E=1.20, H= Z+4 Kat yapılaşma
koşulları ile “Konut Alanı”, 296 ada 1 parsel ve 22
parselin bir kısmı ile 2, 3, 21 parseller “Ortaöğretim
Tesis Alanı” olarak düzenlenmiştir.
•
Planlama alanında yapılan söz konusu
düzenlemeler 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
halihazır haritalar üzerine yapılmış ancak planlama
çalışmasının tamamı “plan değişikliği” olarak
adlandırılmıştır.
3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı
altında yer alan 5. Maddesi’nde Nazım İmar
Planı; “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına
uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine
varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen
ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini,
başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu,
çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve
büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek
ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına
esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir
raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün
olan plandır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu
çerçevede; halihazırda bir planı bulunmayan ve
halihazır üzerine çizilen planların “imar planı”
olarak adlandırılması, onaylanmış planlarda
yapılan değişiklikleri içeren işlemlerin ise onaylı
planlar üzerine çizilerek “plan değişikliği” olarak
adlandırılması gerekmektedir.
•
Söz konusu planlama alanında yer alan
275 ada 24, 27, 28, 29 parseller, 1229 ada 1
parsel, 297 ada 62 parsel 10.02.2005 onaylı
1/5000 ölçekli Bakırköy- Florya ve Yeşilköy
Nazım İmar Planında Sağlık Tesisleri Alanı ve
Yol Alanında kalmakta iken, SGK mülkiyetindeki
söz konusu parsellerin Toplu Konut İdaresi
mülkiyetine geçişini takiben, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı’nca 08.05.2009 tarih, ve 2107 sayılı
Başkanlık Oluru ile resen onanan 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planı değişikliği ile Sağlık Tesisleri Alanı’ndan
çıkartılarak kısmen Ticaret Alanı, kısmen Bakım ve
Akaryakıt İstasyonu Alanı, kısmen Orta Yoğunluklu
Konut Gelişme Alanı, kısmen Özel Kreş Alanı,
kısmen Yol alanına alınmıştır. 296 ada 1 parsel ve
22 parselin bir kısmı ile 2, 3, 21 parseller üzerinde
yer alan Ortaöğretim Tesis Alanı fonksiyonu ise
korunmuştur.
06.12.2012 tarihinde onanan itiraz konusu plan
değişikliği ile söz konusu fonksiyonlar korunmuş,
ticaret alanlarında yapılaşma koşulları E= 2.00,
H= Z+ 6 Kat, konut alanlarında yapılaşma koşulları
E= 1.20, H= Z+ 4 Kat, sağlık tesisleri alanında
yapılaşma koşulları E= 1.00, H= 2 Kat, temel
eğitim öncesi eğitim alanında yapılaşma koşulları
Hmaks= 6.50mt. olarak belirlenmiştir.
Planlama alanına getirilen söz konusu plan kararları
ile sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta
ve yoğunluk arttırılmaktadır. Kaldı ki; söz konusu
160
parsellerin bulunduğu alanda çevre yapılaşma
koşulları 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nda
200ki/ha (düşük yoğunluklu) ve 1/1000 Ölçekli
Uygulama İmar Planı’nda Ayrık Nizam, 2 Kat (A2) olarak tanımlanmaktadır. İtiraz konusu nazım
ve uygulama imar planı değişikliği ile ise planlama
alanı kısmen orta yoğunluklu konut gelişme alanı
ve ticaret alanı olarak ayrılmış, konut alanlarında
E=1.20, H= Z+ 4 Kat, ticaret alanlarında E= 2.00,
H= Z+ 6 Kat yapılaşma koşulları belirlenmiştir.
Bununla birlikte; 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı Değişikliği Plan Notları’nın Özel Hükümler
başlığı altında yer alan 3. Maddesi’nde “Ticaret
alanlarında 2 bodrum kat iskan edilebilir. İskan
edilen bu bodrum katlar emsale dahil değildir.”
denilmektedir. Çevre yapılaşma koşullarını aşan
söz konusu plan kararları ile planlama alanında
yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılmaktadır. Bu
bağlamda;bölgede ayrıcalıklı imar hakları tesis
edilmekte olup söz konusu plan değişiklikleri
emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu
niteliktedir.
•
1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı Değişikliği Plan Notlarının Özel Hükümler
başlığı altında yer alan4. Maddesi’nde “Ticaret
alanlarında blok boyut ebat ve şekli ile yapı nizamı
serbesttir. Parsel üzerinde kotlar avan projesine
göre belirlenecektir.” denilmektedir.
3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı
altında yer alan 5. Maddesi’nde Uygulama İmar
Planı; “tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa
kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar
planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin
yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini,
yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama
programlarına esas olacak uygulama etaplarını
ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.”
şeklinde tanımlanmaktadır. Plan tanımlarına ve
plan hiyerarşisine göre 1/1000 ölçekli uygulama
imar planında belirlenmesi gereken yapı boyut ve
nizamlarına ilişkin kararlar serbest bırakılmıştır.
Söz konusu serbestlik imar planın düzenleyici
işlevini ortadan kaldırmaktadır.
•
1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikli Plan Notlarının Genel Hükümler başlığı
altında yer alan 6. Maddesi’nde “……1228 ada 1
parselde H= Z+4 Kat ve E=1.20’dir.” denilmektedir.
161
Ancak itiraz konusu plan değişikliğine ilişkin
planlama alanında 1228 ada 1 parsel olarak tescil
edilmiş herhangi bir alan bulunmamaktadır. Bu
bağlamda itiraz konusu uygulama imar planının
yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki
hususlar
çerçevesinde;
plan
bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat
ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık
Makamının 06.12.2012 gün ve 363 sayılı Olur’u
ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak
24.01.2013- 22.02.2013 tarihleri arasında
askıda ilan edilen Bakırköy İlçesi, Şenlik Mahallesi
275 Ada 24, 27, 28, 29 Parseller, 1229 Ada 1
Parsel, 297 Ada 62 Parsel ile 296 Ada 1 Parsel
ve 22 Parsellerin Bir Kısmı ile 2, 3, 21 Parselleri
Kapsayan Alana Ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar
Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir.
KARTAL İLÇESİ, 01.02.2013 TASDİK
TARİHLİ 1/1000 ÖLÇEKLİ KARTAL
E-5 KUZEYİ UYGULAMA İMAR
PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ
01 Nisan 2013
16.04.2005 onanlı 1/5000 Ölçekli Kartal E-5
Kuzeyi Nazım İmar Planı’nın plan notlarında
değişiklik öngören plan değişikliği 08.10.2012
tarihinde onanmıştır. Bu doğrultuda hazırlanmış
olan 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama
İmar Planı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı’nca 01.02.2013 tarihinde onanarak,
Kartal Belediye Başkanlığı’nda 01.03.201301.04.2013 tarihleri arasında askıya alındığı
görülmüştür. Söz konusu plan değişikliğine emsal
artışı üzerinden yoğunluk artışına neden olması
nedeniyle Şubemizce itiraz edilmiştir.
16.04.2005 onanlı 1/5000 Ölçekli Kartal-E5
Kuzeyi Nazım İmar Planı kapsamında belirlenen
yoğunluk değerleri ve 04.05.2006 onanlı
1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi Uygulama İmar
Planı’nda bu yoğunluk değerlerine karşılık gelen
emsal değerleri aşağıda yer almaktadır:
1/5000 – 1/1000
K1 (Konut Alanı) 150 kişi/ha – 0.40
K2 (Konur Alanı) 350-550 kişi/ha – 1.10
K3 (Konut Alanı) 400-600 kişi/ha – 1.25
K4 (Konut Alanı) 450-650 kişi/ha – 1.50
K5 (Konut Alanı) 550-750 kişi/ha – 1.75
Konut+Ticaret Alanı Bulunduğu Yapı Adasındaki
Konut Yoğunluğu Değeri – 1.10, 1.25, 1.50, 1.75
KT5 (Konut+Ticaret Alanı) 550 kişi/ha – 1.75
04.05.2006 onanlı 1/1000 ölçekli Kartal E-5
Kuzeyi Uygulama İmar Planı’nın plan notlarının
Özel Hükümler Başlığı altında yer alan B1- Konut
Alanları başlığı altındaki plan notunda;
“Konut ve konut+ticaret alanların da yeni
oluşturulacak parsellerde min. parsel büyüklüğü
600 m²’dir.
1.00 ve 1.00 emsalin üzerindeki alanlar için:
Konut alanlarında yapılacak toplu uygulamalarda
uygulama yapılacak alan;
1) Toplam 10 adet parsel
2) 5000 m²’den az olmamak üzere 1 ile 9 parsel,
3) 3000 m²’den az olmamak şartı ile 1 adet
yapı adası bütünleştirilerek tek parsel olarak
düzenlenmesi halinde imar adasının KAKS değeri
0.50 artırılarak uygulama yapılacaktır.
5) Yukarıdaki uygulamaların tamamında parsel
içerisinde yeterli olarak zeminaltı otopark,
içerisinde yeşil alan, oyun ve spor alanları vs.
ayrılacaktır.
5000 m² ve üzeri büyüklüklerdeki parsel veya
parsellerin donatı alınması sonucunda 5000
m²’nin altında kalmaları durumunda uygulama
5000 m²’nin üzerinden yapılacaktır…
K2, K3, K4, K5 konut alanlarında ve
Ticaret+Konut fonksiyonu bulunan adalardaki
toplu uygulamalarda yalnız konut olmak koşulu
ile uygulama yapılacak alan 5000 m² den az
olmamak üzere 1 adet yapı adası bütünleştirilerek
tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar
adasının KAKS değeri 0.75 arttırılarak uygulama
yapılabilir.” denilmektedir.
Bu bağlamda;
08.10.2012 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli nazım
plan doğrultusunda hazırlanmış olan 01.02.2013
tasdik tarihli uygulama imar planı değişikliği ile;
1. Herhangi bir projeksiyon hesabı yapılmaksızın
inşaat alanı artırılarak nüfus artırılmakta;
2. Meri plandaki sosyal ve teknik donatı dengesi
bozulmakta ve artan nüfusun ihtiyaçlarını
karşılayacak yeni sosyal ve teknik donatı alanları
ayrılmamakta;
3. Ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere plan
kararları üretilmekte;
4. Halihazırda B1-Konut Alanları başlığında toplu
yapılaşmanın özendirilmesine yönelik olarak
verilen artı emsal hakları, bu plan değişikliği ile
daha da artırılmakta;
5. 1/5000 ölçekli nazım imar planında verilen
yoğunluk kademesine göre hesaplanan emsal
değişikliklerinde, farklı yoğunluklarda aynı
emsal değerleri önerilerek yoğunluk kademesi
bozulmaktadır.
Şöyle ki:
16.04.2005 tasdik tarihli plan üzerine gelen
08.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 Ölçekli
Kartal E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı kapsamında
belirlenen yoğunluk değerleri ve 01.02.2013
onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi
Uygulama İmar Planı değişikliğinde bu yoğunluk
değerlerine karşılık gelen emsal değerleri aşağıda
yer almaktadır:
1/5000 – 1/1000
K1 (Konut Alanı) 150 kişi/ha – 0.40
K2 (Konur Alanı) 350-550 kişi/ha – 1.50
K3 (Konut Alanı) 400-600 kişi/ha – 1.50
K4 (Konut Alanı) 450-650 kişi/ha – 1.50
K5 (Konut Alanı) 550-750 kişi/ha – 1.75
Konut+Ticaret Alanı Bulunduğu Yapı Adasındaki
Konut Yoğunluğu Değeri – 1.50, 1.75
KT5 (Konut+Ticaret Alanı) 550 kişi/ha – 1.75
Getirilen bu plan kararları ile mevcut sosyal ve
teknik donatı dengesi bozulmakta, imar planı
kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları yaratmak
üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik ilke ve
esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre yapılanma
koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma hakkı
ortaya çıkmaktadır. İtiraz konusu plan değişikliği
ile donatı alanları azalacak olup, söz konusu
plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm
önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun
ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan
değişikliği ayrıcalıklı imar hakları ile planın eşitlik
ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, yasal
haklarımız saklı kalmak koşulu ile, söz konusu
01.02.2013 onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal İlçesi
162
E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı değişikliğine
Şubemizce itiraz edilmiştir.
ARNAVUTKÖY
MERKEZ
VE
ÇEVRESİ
1/5000
ÖLÇEKLİ
REVİZYON NAZIM İMAR PLANI’NA
İTİRAZ
22 Nisan 2013
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisince
13.06.2012tarihinde, 1233 karar no ile
onaylanarak, 22.03.2013-22.04.2013 tarihleri
arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde
askıya çıkarılan 1/5000 ölçekli Arnavutköy
Merkez ve Çevresi 1/5000 Ölçekli Revizyon
Nazım İmar Planı’na 22 Nisan 2013 tarihinde
Şubemizce itiraz edilmiştir.
İtiraz konusu plan, Çilingir Mahallesi kısmı (F21-d04-c, 04-d, 09-a, 09-b paftaları içerisinde kalan
alan) 15 Haziran 2009 tasdik tarihli 1/100.000
Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda Tarımsal
Niteliği Korunacak Alanlar lejantlı tanımlanan
alan içerisinde bulunmaktadır. Ülke planlama
hiyerarşisi içerisinde fiziksel planların birbirleri
ile uyumu planların kademeli birlikteliği ilkesi ile
tanımlanmaktadır. Bu ilkeye göre, bir alt ölçekte
alınan plan kararlarının bir üst ölçek plan kararları
ile çelişmemesi gerekmektedir. Alt ölçekli planları
denetleyen, yönlendiren ve esneklik çerçevesini
çizen üst ölçekli planlardır. Bu nedenle, üst ölçekli
planlarda alınacak kararlar, alt ölçeklerde yapılacak
binlerce planın aynı bir hedefler sisteminin ana
ilkelerini benimsemelerini, diğer bir deyişle aynı
dili konuşmalarını sağlamaları açısından son
derece önemlidir. Bu sebeple itiraz konusu planda,
belirtilen bölgede verilen yapılaşma hakları ve
plan hükümleri ile getirilen yapılaşma koşul ve
esaslarının 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planına aykırı olduğu ve itiraz konusu
planın Çevre Düzeni Plan hükümleri göz ardı
edilerek revize edildiği, alanın su havzası olması
bağlamında sistemli olarak boşaltılması gerekirken
yoğunlaşmayı devam ettiren nitelikte olduğu
gözükmektedir.Ayrıca yine aynı çevre düzeni
planının “Özel Hükümler” bölümünde yer alan
“Yapı Yasağı ya da Sınırlama Getirilen Alanlar’a ait
plan hükümlerine de aykırılık içermektedir.
163
Söz konusu revizyon nazım imar planı İstanbul’un
en önemli doğal kaynakları olan “havza alanları”
bağlamında 23.11.2011 tarihinde yürürlüğe
giren İSKİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Havzalar
Yönetmeliği’nin ek-1, a bendinde belirtilen
İstanbul’a su temin edilen içmesuyu havzaları
ve dereler başlığı altında yer alan Alibey Havzası
ve Sazlıdere Havzası içerisinde yer almaktadır.
Alibey Havzası uzun mesafe koruma kuşağı ve
Sazlıdere Havzası orta ve uzun mesafe koruma
kuşakları bulunan plan alanında bu alanlara
yönelik hassasiyet gösterilmemiştir. Yoğun bir
yapılaşma baskısı altında olan İstanbul Kenti’nin
içme suyu havzasında yer alan yapılaşmanın
kaldırılması ve havza nüfuslarının sistemli bir
şekilde alandan tahliye edilmesi gerekirken itiraz
konusu plan ile bu zorunlu uygulama yerine havza
alanlarında mevcut yapılaşma hakları korunmaya
çalışılmaktadır. İstanbul’un en önemli doğal
kaynakları olan su toplama havzaları itiraz edilen
plan kararları ve İstanbul’un diğer bölgelerinde
görülen benzeri plan kararları ile yok edilmektedir.
İtiraz konusu plandan beklenen bu kıymetli
alanların rehabilitasyonuna yönelik politikalar
olması gerekirken, yapılan plan bu alandaki
yapılaşmayı koruma gibi yanlış bir yaklaşımı
devam ettirmektedir. Bu nedenle itiraz konusu olan
plan havza alanlarına getirdiği yapılaşma kararları
ile şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına ve
ayrıca İSKİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Havzalar
Yönetmeliği’ne aykırılık taşımaktadır.
Yine, 23.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren
İSKİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Havzalar
Yönetmeliği’nin ek-2 tablosunda yer alan
Arnavutköy ilçesi için merkezde orta mesafeli
koruma alanı ortalama yoğunluk değeri 40 kişi/ha
ve uzun mesafeli koruma alanı ortalama yoğunluk
değeri 80 kişi/ha, kırsalda ise orta mesafeli
koruma alanı ortalama yoğunluk değeri 20 kişi/
ha ve uzun mesafeli koruma alanı ortalama
yoğunluk değeri 25 kişi/ha olarak tanımlanmıştır.
Oysa ki, itiraz edilen plan içerisinde orta mesafeli
koruma alanları içerisinde kalan alanlarda 80 kişi/
ha’lık yapılaşma koşulları görülmektedir. Ayrıca bu
değerlere istinaden bir de plan notları kısmında
son bentte “Planda 80 kişi/ha ve 30 kişi/ha
yoğunluklu konut alanında kişi başına düşen konut
inşaat alanı 45 m2 kabul edilmiştir” ifadesi de
bulunmaktadır.
Bu ifade kişi başına düşen konut alanını dolayısıyla
nüfusa bağlı olarak toplam yapılaşma alanını
ifade etmektedir. Burada bu nitelikte bir inşaat
alanı vermek için alanda ihtiyaçlara dair bir analiz
yapılmış olması, nüfusun gerek gelir durumuna,
gerek hane büyüklüğüne ve yaşam standartlarına
ilişkin bir öngörü bulunduğunu göstermektedir.
Bu analitik çalışma gerektiren plan notunun
neye dayandırıldığı belirtilmemektedir. Ayrıca
belirtilen değerler, hem nüfus yoğunluğu, hem
emsal değerleri verildiğinde birbirini karşılamayan
yoğunluk değerlerine dönüşmektedir. Öngörülen
büyüklükte inşaat alanı ya nüfus yoğunluğunun
düşmesine böylece mevcut nüfusun yerinde ikamet
ettirilerek dönüşümün gerçekleşememesine,
nüfus yoğunluğu düşmeyecekse verilen emsal
değerlerinin çok üzerinde bir yapılaşmanın ortaya
çıkacağını göstermektedir. Bu nedenle nazım
imar planı tanımı gereği nüfus yoğunluğu ve
nüfusun ihtiyaç duyduğu sosyal ve teknik donatı
alanlarını tanımlamak, bu kapsamda gerekli
çözüm önerileri getirildikten sonra imar haklarının
yeniden düzenleyen gerekli değişikliklerin bunun
üzerinden alt ölçekli plan kapsamında yapılması
gerekmektedir. Getirilen bu plan kararları ile mevcut
sosyal ve teknik donatı dengesi bozulmakta, imar
planı kademelenmesi ayrıcalıklı imar hakları
yaratmak üzere ortadan kaldırılmakta, şehircilik
ilke ve esaslarına aykırı bu hükümler ile çevre
yapılanma koşullarının çok üzerinde bir yapılaşma
hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu plan notu değişikliği
ile donatı alanları azalacak olup, söz konusu
plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm
önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun
ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan
değişikliği ayrıcalıklı imar hakları ile planın eşitlik
ve hakkaniyet boyutunu ortadan kaldırmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu 1/5000 ölçekli Arnavutköy Merkez ve
Çevresi Revizyon Nazım İmar Planı değişikliğine
Şubemizce itiraz edilmiştir.
ÜSKÜDAR
İLÇESİ,
BULGURLU
MAHALLESİ 73 PAFTA 56 ADA 13
PARSELE AİT 1/5000 VE 1/1000
ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM
VE UYGULAMA İMAR PLANI
VE PLAN NOTU DEĞİŞİKLİĞİNE
İLİŞKİN İTİRAZ
15 Mayıs 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının
11.03.2012 tarih ve 2432 sayılı Olur’u ile
onanmış olan, İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu
Mahallesi 73 pafta 56 ada 13 parsele ait 1/5000
ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve
Uygulama İmar Planı ve plan notu değişikliğine 15
Mayıs 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
Söz konusu plan ve plan notu değişikliğinde
İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu Mahallesi 73
Pafta, 56 Ada, 13 Parselin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, ilgili KTVK Kurulu ve Üsküdar
Belediyesi ile koordineli olarak tamamlanıp,
11.07.2005 tarihinde onaylanan 1/5000 ölçekli
Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı doğrultusunda
hazırlanan ve 04.10.2007 tarihinde onanarak
yürürlüğe giren 1/1000 ölçekli Büyük ve Küçük
Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı Koruma
Amaçlı Uygulama İmar Planı içinde ve 3. Derece
Doğal Sit Alanında kaldığı belirtilmektedir. Bu
planın geçmişten bugüne plansız yapılaşan
Çamlıca Bölgesi’nin kültürel ve doğal varlıklarının
tescillenmesi ve korunması amacıyla hazırlandığı
bilinmektedir.
İtiraz konusu plan değişikliğinde söz konusu parselin
Kısmen Konut-Turizm-Yönetim Merkezi (KTYM)
Alanı, Kısmen Dini Tesis Alanı, Kısmet de Park
ve Yol Alanı olarak işlevlendirildiği görülmektedir.
Kısmen KTYM alanı olarak belirlenen alanda
hangi fonksiyonun ne büyüklükte yer alacağı plan
notlarında belirtilmemiştir. Oysa ki, imar planları
kesin ve düzenleyici işlemler olup, plan ile getirilmiş
olan tüm fonksiyon kararlarının, çevresel etkilerinin
de değerlendirilerek belirlenmesi gerekmektedir.
Bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 22 Ocak
2013 tarih ve 2/2013 tarihli genelgesinde
164
belirttiği üzere; “Her tür ölçekte imar planının
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik eki
lejant ve çizim normlarına göre hazırlanması
zorunlu olup, söz konusu normlar arasında
‘Tercihli Kullanım’ adı altından bir kullanım türü
belirlenmemiştir. (…) ‘tercihli kullanım’ kararı ile
daha sonra konut alanına dönüşen bölgelerde
sosyal ve teknik altyapı alanlarının (eğitim, yeşil
alan, sağlık vb.) yer almaması sebebiyle planlama
esaslarına ve mevzuata aykırı planlar uygulamaya
konulmaktadır.”
Söz konusu parsel, 16.01.1998 gün ve 9665
sayılı kararı ile sınırları belirlenen Küçük ve Büyük
Çamlıca Kentsel ve Doğal SİT alanı içerisinde
III. Derece Doğal SİT alanında kalmaktadır. III.
Derece Doğal SİT alanında, 11.01.1991 günlü,
2759 sayılı karara göre yapılaşma koşulları TAKS:
0.10, KAKS: 0.20 olup, H:6.50 m’dir. Parsel için
önerilen (KTYM) Alanlarında ise TAKS: 0,15,
H: 3 Kat yapılaşma koşulu geçerli görülmüştür.
Belirlenen bu yapılaşma koşulları ile III. Derece
Doğal SİT alanında; bölgenin korunması gerekli
olan doğal yapısını tehdit edici, çevreye emsal
teşkil edecek biçimde yapı yoğunluğunu artırıcı
plan kararları getirilmiştir. Meri Koruma Amaçlı
İmar Planı’nda belirtilen yapılaşma değerlerinin
mümkün olduğunca az yoğunlukta ve nüfus
artışını engellemeye çalışan bir gelişme öngördüğü
göz önünde bulundurulursa, söz konusu imar
planı değişikliğinin getirdiği işlev ve yoğunluk
kararları ile nüfus/yapı yoğunluğunda artışa yol
açacağı görülmektedir. Nitekim Çamlıca Mevkii ve
Çevresi, koruma alanı içerisinde olmasına rağmen,
zaman içerisinde bölgenin nüfus yoğunluğu artış
göstermiştir. Bu bağlamda, mevcut nüfusun
ihtiyacına yönelik yeni donatı alanları planlanması
gerekli iken, itiraz konusu değişiklik, daha yoğun
konut ve turizm kullanımına yer vererek, üst
ölçek planlara ve mevcut ihtiyaçların tersine bir
uygulama öngörmektedir. Bununla birlikte Meri
İmar Planlarında “Park Alanı” olarak belirlenen
alanının bir kısmı Konut-Turizm-Yönetim Merkezi
kullanımına açılarak, mevcut yeşil alan kullanımı
azaltılmıştır. Aynı zamanda da, 3. Derece Sit Alanı
olmasına rağmen, halihazırda bölgenin doğal
dokusunu tehdit eden konut alanları ile çevrili bu
alanda, olası bir afet durumunda toplanma alanı
165
gibi ihtiyaçları giderebilecek nadir açık alanlardan
birinin de yapılaşmaya açılmak istendiği ortaya
çıkmaktadır.
1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı, Plan Notlarının 6. Maddesinde “Kot alınacak
nokta, binanın doğal zeminin oturduğu köşe
noktaları ortalamasının +1.00 m. ilave edilerek
belirlenecektir”, 13. Maddesinde ise “Eğimden
dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan edilebilir”
denilmektedir. Söz konusu her iki plan notu
yapılaşma yoğunluğunu arttırıcı nitelikte olup,
Meri Koruma Amaçlı İmar Planına aykırı hükümler
içermektedir. Şöyle ki; yürürlükte olan imar
planlarında KTYM alanları hakkında “(…) silüete
olumsuz etki yapmaması, mümkün olduğunca
eğime dik konumlanmaması, eğimden dolayı kat
kazanılması halinde en fazla 1 kat açığa çıkacak
şekilde kot verilmesi” hükümleri getirilmiştir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde, doğal sit
alanı sınırlarında yapılaşma kararı, meri imar
planlarındaki yapılaşma sınırlarını aşması, daha
sonraki yapılaşma taleplerine emsal teşkil edecek
olması, donatı ihtiyacına cevap vermemesi, mevcut
yeşil alanları azaltması, olası afet durumlarında
kullanılacak açık alanları yapılaşmaya açması
sebebiyle; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının
11.03.2012 tarih ve 2432 sayılı Olur’u ile
onanmış olanİstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Bulgurlu
Mahallesi 73 pafta 56 ada 13 parsele ait 1/5000
ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve
Uygulama İmar Planı ve plan notu değişikliğine
Şubemizce itiraz edilmiştir.
KARTAL
İLÇESİ,
SOĞANLIK
MAHALLESİ, 139 PAFTA, 4485 ADA,
255 PARSELE AİT 1/5000 ÖLÇEKLİ
NAZIM İMAR PLANI VE 1/1000
ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR PLANI
DEĞİŞİKLİĞİ’NE İLİŞKİN İTİRAZ
15 Mayıs 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının 6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK
hükümleri uyarınca 01.04.2013 tarih ve 5069
sayılı Olur’u ile uygun görülen İstanbul İli, Kartal
İlçesi, Soğanlık Mahallesi, 139 Pafta, 4485 Ada,
255 Parsele Ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliği’ne 15 Mayıs 2013 tarihinde Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
Kartal Soğanlık Mahallesi 4485 ada 255
parsel 1/5000 ölçekli plan değişikliği ile K5
yoğunluklu konut alanında bulunuyor olmasına
ve KAKS=1,75 değerinde olmasına rağmen
yoğunluğu plan bütünlüğünden koparılarak, planın
ortalama yoğunluk kararının üzerinde bir değerle
KAKS=2,75’e çıkarılmıştır. Parsel bazında hangi
kriterler doğrultusunda belirlendiği anlaşılamayan
bu yoğunluk artışı ve yeni emsal değerleri ayrıcalıklı
olup 04.05.2006 onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal
E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı’ndaki değerlerin
bütününe aykırıdır. Ayrıca yeni plan kararlarına
göre artan emsaller ile nüfus ve yapı yoğunluğu
artırılmasına rağmen, ihtiyaç duyulan yeni donatı
alanlarına ilişkin plan kararı getirilmeyerek kentsel
yaşam kalitesi düşürülmektedir.
Parseldeki 1/1000 ölçekli plan değişikliğinde
de aynı şekilde yoğunluk artışının ve emsal
değerlerinin hangi kriterler doğrultusunda
belirlendiği anlaşılamamaktadır. Çevre yapılanma
koşulları 1,75 olmasına ve ayrıca 04.05.2006
onanlı 1/1000 Ölçekli Kartal E-5 Kuzeyi
Uygulama İmar Planı’nda B. Özel Hükümler B.1.5.
nolu plan notunda:
“K2, K3, K4, K5 Konut Alanlarında ve Ticaret
+ Konut fonksiyonu bulunan adalardaki toplu
uygulamalarda yalnız konut olmak koşulu ile
uygulama yapılacak alan 5000 m2den az
olmamak üzere 1 adet yapı adası bütünleştirilerek
tek parsel olarak düzenlenmesi halinde imar
adasının KAKS değeri 0,75 arttırılarak uygulama
yapılabilir”
olarak belirtilmesine rağmen plan notunda
öngörülen emsal artışının da üstünde 0,25
değerinde bir artış gerçekleştirildiği görülmektedir.
İtiraz konusu plan değişikliği ile 4485 ada 255
parsel için ayrıcalıklı yapılaşma koşulları getirildiği
açıktır.
Yukarıdaki
hususlar
çerçevesinde,
plan
değişikliklerinin plan bütünlüğüne aykırı yapılaşma
önermesi, gerekçesiz yoğunluk ve nüfus artışı
önermesi, artacak nüfusa cevap verecek donatı
alanlarına dair bir plan kararı getirilmemiş olması,
kentsel yaşam kalitesini düşüreceğinin gözlenmesi
sebebiyle; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının
01.04.2013 tarih ve 5069 sayılı Olur’u ile uygun
görülen İstanbul İli, Kartal İlçesi, Soğanlık Mahallesi,
139 Pafta, 4485 Ada, 255 Parsele Ait 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemizce
itiraz edilmiştir.
BEYOĞLU
İLÇESİ,
İSTİKLAL
MAHALLESİNİN RİSKLİ ALAN İLAN
EDİLEN KISMINA İLİŞKİN İTİRAZ
05 Haziran 2013
Çevre
ve
Şehircilik
Bakanlığı’nca
19.03.2013tarihinde, 5168 karar no ile
onaylanarak, 07.05.2013 tarihinde İstanbul
Valiliği, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nce askıya
çıkarılan Beyoğlu İlçesi, İstiklal Mahallesinin Riskli
Alan İlan Edilen Kısmına İlişkin 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı Değişikliği’ne Şubemiz tarafından 05
Haziran 2013 tarihinde itiraz edilmiştir.
Konusu geçen alan ile ilgili ilk itirazımız riskli
alan ilan ediliş biçiminden kaynaklı bilinmezlikler
olarak değerlendirilecektir. Beyoğlu ilçesi İstiklal
Mahallesi’nde bulunana bu alanın riskli ilan
edilmesi sürecinde bilgiler sadece4 11 2012
tarihli ve 28457 sayılı Resmi Gazete ’de 2012/
3901 sayılı karar ile “İstanbul İlinde Bulunan Bazı
Alanlarda Gerçekleştirilecek Proje Uygulamaları
Kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Yetkilendirilmesine İlişkin Karar” isimli Bakanlar
Kurulu kararına dayanarak“İstanbul İli, Beyoğlu
İlçesi, İstanbul İli, Beyoğlu İlçesi, İstiklal Mahallesi
sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ile
listede sınır ve koordinatları gösterilen alanın
riskli alan ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının 4/10/2012 tarihli ve 1454 sayılı
yazısı üzerine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun
2 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca
22/10/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır” resmi
yazısı ve aşağıda belirtilen ekler ile sınırlıdır.
Dolayısıyla belirlenen riskli alanın hangi veriler
166
ve doneler nezdinde riskli alan ilan edildiği, hangi
risk türü ile karşı karşıya olunduğu ve bu risk
türünün yaratacağı tehlikeler ile ilgili detaylı bilgiler
bilinmemektedir. Riskli alan ilan edilen bölgelerin,
mevcut imar planları, yapılaşma durumu, jeolojik
etüt raporları, alan sınırı ve konumu vb. hususların
değerlendirilmesine yönelik
kapsamlı
bir
bilgilendirmenin gerekliliği açıktır.Bu sebeple,bu
bilgi eksiklikleri bölgede yapılacak planlama
çalışmalarının hangi kıstaslar dahilinde yapılacağı
ve değerlendirileceği konusunda belirsizlik
doğurmaktadır.
Bir diğer itirazımız,;6306 sayılı “Afet Riski Altındaki
Alanların DönüştürülmesiHakkında Kanun”un
amaç kısmında net olarak belirtilen “MADDE
1 – (1) Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki
alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların
bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm
ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama
çevrelerini teşkil etmeküzere iyileştirme, tasfiye ve
yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir”
ibaresi ve 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet
riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında
kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama
Süreci’ni tarif eden “MADDE 18 – (1) Uygulama
alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın
özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel
çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi,
sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması,
enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam
kalitesinin artırılması esastır” ibarelerinin net
şekilde bulunmasına rağmen itiraz konusu planda
ve plan notlarında kanunda belirtilen “fen ve
sanat normları” ve yönetmelikte açıklanan “enerji
verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin
arttırılması” kavramlarıyla örtüşecek çalışmalara
rastlanmamıştır.
15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında
kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama
Süreci’ni tarif eden “MADDE 18, 4. bendinde
“İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi
ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama
alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut
durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum
ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir.
Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen
167
veya değiştirilerek onaylanır” denilmektedir.
Dolayısıyla bu çalışma kapsamında hazırlanan
planların hazırlanan “kentsel tasarım” projeleri
bulunmaktadır. Ancak bu “kentsel tasarım” projeleri
kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bu projelerin
bilinmemesi yapılan planlama çalışmasının doğru
şekilde değerlendirilmesine imkan vermemektedir.
Son olarak, “imar planları; plan, plan notu, plan
açıklama raporuyla bir bütündür” teknik bilgisi
ışığında itiraz konusu olan alan ile ilgili yapılan
planlama çalışmasının özellikle yukarıda belirtilen
alan tespit ve analizleri konularındaki hassasiyetler
sebebiyle plan açıklama raporuna şiddetle ihtiyaç
bulunmaktadır. Ancak bir plan çalışmasının olmazsa
olmazı niteliğindeki “plan açıklama raporu”
elimize ulaşmamıştır. Dolayısıyla bu eksik belgeler
nezdinde, “plan çalışmasının uygunluğunun
sorgulanması” ve “planlama alanında düşünülen
ticaret+hizmet alanı içerisinde yer alan konut
(apart konut, rezidans) kullanımlarının, 5000m2
ve üzeri olan parsellerde %25 imar artışı ve inşaat
alanı transferi yaklaşımlarının yukarıda belirtilen
“fen ve sanat normları”, “enerji verimliliği”, “iklim
duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin arttırılması”
yaklaşımları ile beraber dillendirilmesi beklenemez.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu Beyoğlu İlçesi, İstiklal Mahallesinin Riskli
Alan İlan Edilen Kısmına İlişkin 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce itiraz edilmiştir.
1/5000 ÖLÇEKLİ ESENYURT İLÇESİ
TEM GÜNEYİNE İLİŞKİN NAZIM
İMAR PLANI’NA İTİRAZ
24 Haziran 2013
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
12.04.2013 tarih ve 829 sayılı kararı ile kabul
edilerek, 23.05.2013 – 24.06.2013 tarihleri
arasında askıya çıkarılan 1/5000 Ölçekli Esenyurt
İlçesi TEM Güneyine İlişkin Nazım İmar Planı’na 24
Haziran 2013 tarihinde Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na
ait plan notlarının B.1, B.8 ve B.14 no’lu maddeleri
ile kamu kullanımına ayrılan açık alanların altında
yapılaşmaya imkan sağlanmaktadır. Oysa açık
yeşil alanların uygun bitki örtüsü ile amacına
uygun hizmet verebilmesi için altında herhangi
bir bina olmaması ve toprak yapısının korunması
gerekmektedir. Bu nedenle, kamu kullanımına
açık yeşil alanların altında yapı yapılmasına imkan
sağlayan hükümlerin kaldırılması gerekmektedir.
İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na
ait plan notlarının B.4 no’lu maddesinde açık
alan, meydan, park gibi alanlarda helikopter
pisti yapılmasına izin verilmektedir. Oysa plan
notunda belirtilen yerler, başta çocuklar ve
yaşlılar olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinin
aktif olarak kullandığı sosyal donatı alanlarıdır ve
bu alanlarda helikopterlerin iniş kalkışlarına izin
verilmesi halinde can güvenliği ve çevre sağlığı
açısından tehditler oluşabilecektir. Bu nedenle,
planda helikopter pistleri için uygun yerler tespit
edilerek bu amaca bağımsız olarak tahsis edilmesi
gerekmektedir.
İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı’na ait plan notlarının B.7 no’lu maddesi ile
kamu kullanımlarına ayrılan alanlarda elektrik,
doğalgaz vb. ile ilgili teknik altyapı tesisleri için bu
alanların yüzde 10’una kadar yer ayrılmasına izin
verilmektedir. Bu tür can güvenliği ve çevre sağlığı
bakımından riskli tesislerin yerlerinin 1/1000
ölçekli uygulama imar planlarında kesin olarak
belirlenmesi gerekmektedir.
İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na
ait plan notlarının B.9 no’lu maddesi ile konut
dışı kentsel çalışma alanlarında iki adet bodrum
katın emsal harici olarak iskan edileceği hüküm
altına alınmıştır. Herhangi bir bilimsel ve teknik
gerekçeye dayanmayan, bu nedenle ayrıcalıklı imar
hakkı sağlayan söz konusu hükmün kaldırılması
gerekmektedir.
İtiraz konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’na
ait plan notlarının B.16 no’lu maddesi ile eski
plana göre alınmış yapı ruhsatlarının müktesep
hak olarak değerlendirilmesi sakıncalıdır. Esenyurt
İlçesi’nde çok sayıda mevzuata aykırı inşaatın
devam ettiği basına yansıyan haberlerden de
bilinmektedir. Bu durumdaki inşaatların yasal bir
koruma altına alınmasına yönelik plan hükmü
tesisinde hukuka, kamu yararına ve şehircilik
ilkelerine uygunluk olmayacağı açıktır.
Nitekim aynı plan notunun devamındaki
hükümlerinde, plandaki emsal değerlerinin
parseller arasında transfer edilmek suretiyle, birden
fazla parselde dağıtılmış olarak kullanılabilecek
imar haklarının tek bir parselde toplanarak
kullanılmasına imkan sağlanmaktadır. İmar hakkı
transfer edilecek boş parsellerin plan onama
sınırlarının içinde olması yeterli görülmektedir.
Bu düzenlemenin eski plana göre ruhsat almış
devam eden inşaatlar ile ilgili plan hükmü
kapsamında yer alması açıkça göstermektedir ki,
mevzuata aykırı olarak devam eden inşaatların
bulunduğu parsellere planlama alanındaki çeşitli
boş parsellerden kağıt üzerinde imar hakkı transferi
yapılacaktır. Bu durum, itiraz konusu planın nüfus,
yapı yoğunluğu ve donatı dengesini tamamen
bozabilecek nitelikte sonuçlar doğurabileceğinden,
planın kendi ana kararlarına aykırıdır. Plan ana
kararlarına aykırı düzenlemelerin plan notu ile
hükme bağlanması mevzuata, şehircilik ilkelerine
ve plan tekniğine aykırıdır.
Öte yandan, aynı plan notu ile boş parsellerdeki
imar haklarının transfer edilmesi sonrasında bu
parsellerin donatı alanı olarak düzenleneceği,
bu amaçla plan değişikliği yapılacağı da hüküm
altına alınmıştır. Ancak bu şekilde donatı alanına
ayrılacak olan parsellerin nüfusu yoğunlaştırılan
alanlara hangi mesafede olacağı, bu alanlara
hizmet sağlayıp sağlayamayacağı ile ilgili herhangi
bir husus plan notlarında tarif edilmemiştir. Oysa
imar mevzuatı ve şehircilik ilkeleri açısından,
sosyal donatı alanlarının hizmet sağladığı bölge
içinde olması teknik ve bilimsel bir zorunluluktur.
Yukarıda aktarılan konular çerçevesinde askıda
bulunan 1/5000 Ölçekli Esenyurt İlçesi TEM
Güneyine İlişkin Nazım İmar Planı’na Şubemizce
itiraz edilmiştir.
ADALAR İLÇESİ, HEYBELİADA
MAHALLESİ
YASSIADA
PLANLARINA İTİRAZ
10 Temmuz 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 29.05.2013 tarih
ve 5446 sayılı kararıyla onanan İstanbul İli, Adalar
İlçesi, Heybeliada Mahallesi, 156 ada, 1 No’lu
parselin (Yassıada) “Askeri Alan” kullanımının
“Turizm+Kültürel Tesis Alanı”, “Kayalık Alan” ve
168
“İskele Alanı” kullanımına dönüştürülmesine ilişkin
1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
Revizyonu ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı
Uygulama İmar Planı, 12.06.2013–12.07.2013
tarihleri arasında 1 ay (30) gün süre ile İl Çevre ve
Şehircilik Müdürlüğü binasında askıya çıkarılmış
olup söz konusu planlara Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
İtiraza konu plan kararlarının alındığı Yassıada,
günümüzde gerek doğal yapısı gerekse üzerinde
yer alan yapıları, kıyı kesimi, deniz florası ile
korunması gerekli-sürdürülebilir bir ekosistem
anlayışının gerekli olduğu ve hâlihazırda yerleşimin
olmadığı bir nitelik taşımaktadır. Uzun yıllardan
beri herhangi bir fiziki koruma müdahalesinin
yapılmadığı ve zaman zaman mülkiyet ve kullanım
hakkının el değiştirdiği Yassıada, son olarak
Hazine mülkiyetinden çıkarılmış ve Milli Emlak
Müdürlüğü’nün 27.04.2011 tarih ve 13071 sayılı
yazısı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları
ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne müze olarak
kullanılmak üzere tahsis edilmiştir.
İTİRAZ GEREKÇELERİ:
•
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
29.05.2013 tarih ve 5446 sayılı kararıyla
onanan İstanbul İli, Adalar İlçesi, Heybeliada
Mahallesi, 156 ada, 1 No’lu parselin (Yassıada)
“Askeri Alan” kullanımının “Turizm+Kültürel Tesis
Alanı”, “Kayalık Alan” ve “İskele Alanı” kullanımına
dönüştürülmesine ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu ve 1/1000
ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı
usul bakımından planların farklı ölçekleri ve bu
ölçeklerin gerektirdiği planlama yaklaşımlarının
ve niteliklerinin birbirine uyumu konusundaki
“kademeli birliktelik” ve “plan hiyerarşisi”ne
uymamaktadır. İmar mevzuatımızın öngördüğü
“planlama kademeleri arasındaki uyumun
gözetilmesi” ilkesi ve imar planlarında farklı
kademeler arasında uygunluk sağlanması
gereğinin imar yasasının amir hükmü olduğu
dikkate alındığında üst ve alt ölçekli iki planın
aynı makam oluru ile aynı tarihte askıya çıkması
imar kanununa ve usullerine aykırıdır. Kaldı ki, bu
169
durum üst ölçekli planın askı sürecindeki olası
itiraz haklarını ve planın değişikliğe gidebileceği
hususları baştan yok sayan bir uygulama
olduğundan, plana dair yasal hak kullanımlarının
önünü kesmiştir.
•
İtiraza konu planlar, Adalar Belediyesi
sorumluluğundaki bir alana ilişkin olduğu için,
bu alandaki farklı nitelikler taşıyan adaların
bütünlüğünü gözeterek yapılması gerekirken,
plan değişikliği ve ona bağlı alt ölçekli planın
yapım sürecinde Adalar Belediyesi’nin görüş ve
beyanlarına başvurulmamış olması, sorumlu idari
ve kamu kurumlarının planlama sürecinde gereken
katkı ve rollerinin eksik bırakıldığı bir durum
yaratmıştır. Bu durum, Plan Yapımına Ait Esaslara
Dair Yönetmelik’in 2. Bölümü’nün 4. Maddesi’nde
yer alan “Planlar, ilgili kurum ve kuruluşlarla ve plan
kapsamındaki ilgili idarelerle işbirliği sağlanarak
Bakanlıkça yapılır veya yaptırılır” ifadesi ile
çelişmekte ve Adalar Belediyesi’nin kurum görüşü
olmaksızın hazırlandığı için katılım ve müzakere
süreçleri bakımından yeniden değerlendirilmelidir.
•
İtiraza konu 1/5000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu, üst ölçek
planı olan 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planı’na (ÇDP) planlamada ölçekler arası
uyumluluk gereği uygun olmak zorundadır. Ancak
üst ölçekli plan kararlarında söz konusu alana
ilişkin itiraza konu plan değişikliğinde öngörülen
bir tasarruf bulunmazken bu yönde bir hedef de
yer almamaktadır. Dolayısıyla itiraza konu plan
değişiklikleri üst ölçek plan kararlarına aykırılık
taşımaktadır.
•
Yapılan plan değişiklikleri halihazırda
yerleşimin olmadığı, belirli sayıda ve kullanılmayan
yapılar ve tarihi kalıntılar barındırmaktadır. Ayrıca
söz konusu alan gerek kıyı bölgesinde gerekse ada
kara parçası üzerinde korunması ve sürdürülmesi
gerekli doğal-ekolojik bir değere sahiptir. Bu
nedenle söz konusu alana dair yapılacak plan
değişikliklerinde öncelikli hedefin kamusal nitelik
ve adalar bütünlüğünü dikkate alması; doğal,
ekolojik ve tarihi değerlerin olası yeni fiziksel
yapılaşmalarla tahrip olmamasını sağlayacak, kıyı
kesimindeki deniz altı flora ve faunasını gözetecek,
kitlesel insan akımlarını cezbedici fonksiyonel
önerilerden kaçınacak bir planlama anlayışını
gözetmesi gerekmektedir. Ancak itiraza konu
plan değişikliği bu hassasiyetlerden ve bütüncül
planlama yaklaşımlarından uzak, büyük sermaye
yatırımları için ayrıcalıklı imar koşulları yaratacak
şekilde düzenlendiğinden kamusal nitelik ve
adaların planlama bütünlüğü çerçevesinde
yeniden ele alınması gerekmektedir.
•
İtiraza konu planlarda Yassıada’nın kıyı
kenar çizgisinin kara tarafında kalan alanı için
turizm + kültürel tesis fonksiyonu getirilmiş ve
yapılaşma koşullarını belirleyici emsal değeri -iskele
alanı hariç- 0,65 olarak belirlenmiştir. Adadaki
mevcut yapıların azlığı dikkate alındığında, bu
emsal değeri üzerinden başlayacak yapılaşmanın
adanın ekolojik sürdürülebilirliğini tehdit edeceği
ve yaratacağı cazibe ile öngörülmeyen ek
yapılaşmaları da tetikleyebilecek bir nitelikte
olduğu açıktır.
•
İtiraz konusu plan değişikliğinin hukuk
ve kamu yararı açısından bir diğer aykırılığı ise;
bakanlığın kamusal idari bir işlem olarak edindiği
plan onama yetkisini, kendi tasarrufundaki alanlar
üzerinde kullanarak, bu mülkü en yüksek bedel ile
satışa konu edilecek bir arazi şekline çevirmesidir.
Yassıada’nın mevcut fonksiyonu ile üzerindeki
arsanın satışı sonucunda oluşan değerle, itiraza
konu plan değişiklikleri sonucunda oluşan değer
arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu nedenle,
yapılaşma hakları kazandırılarak ve kısmen
değiştirilerek yapılacak olan satış işlemi sonrasında
ortaya büyük bir kentsel rant değeri çıkacaktır.
Ayrıca itiraza konu plan değişiklikleri sonucu
oluşacak olan rant, itiraza konu planların içeriği
dikkate alındığında kamuya aktarılmaktansa özel
mülkiyete aktarılacak ve kamu kullanımından
kısıtlanacak bu alanda söz konusu işlem ile
kamunun bir kez daha zarara uğramasına neden
olunacaktır.
•
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik’in 6. maddesinde, Plan Değişikliği “Plan
ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik
ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte,
bilimsel nesnel ve teknik gerekçelere dayanan,
kamu yararının zorunlu kılması halinde yapılan
plan düzenlemeleridir.” olarak tanımlanmıştır.
İtiraza konu revizyon plan ile değiştirilmek istenen
ve 21 Kasım 2011’de yürürlüğe giren (21 Eylül
2011 t.t.’li) Adalar İlçesi 1/5000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı’nda Yassıada I. Derece
Doğal Sit, Tarihi Sit ve 3. Derece Arkeolojik Sit
Alanı olarak ve aynı zamanda bütünüyle ‘Askeri
Alan’ lejantında gösterilmiş, 2565 sayılı “Askeri
Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu
ve yönetmelikleri ile ilgili mevzuat hükümlerine
tabi alan” statüsünde olduğundan ilgili kurum
görüşleri alınarak sismik araştırma amaçlı yapılar
dışında yapılaşmaya kapalı olarak belirlenmiştir.
Bu planda, konaklamalı turizm, kentsel sit alanları
içinde önerilmiş, toplam 5,25 hektarlık bir alan
konaklamalı turizm alanı olarak planlanmıştır.
Turizme yönelik yeni alanlar açmak yerine
mevcut yapı stokunun kullanılması hedeflenmiş
ve konut alanları içerisinde konaklamaya imkân
tanıyan plan kararları getirilmiştir. Ayrıca, mevcut
günübirlik turizm alanlarının sıhhileştirilmesi ve yeni
günübirlik turizm alanlarının yapılması önerilmiş,
günübirlik kullanım olarak 21,56 hektarlık bir alan
belirlenmiştir. Planda, günübirlik turizm alanlarında
doğal yapıyı bozmayacak ve geçici yapı niteliğinde
tek katlı yapılaşma önerilmiştir. Sonuçta, bu
planla Adalar bütününde turizme dayalı talepleri
dengeleyici ve ek yapılaşmalardan, doğal alan
tahribatından uzak bir yaklaşım sergilenmeye
çalışılmıştır. Ancak, yaklaşık 1,5 yıl sonra hazırlanan
itiraza konu plan değişikliği ile Yassıada’ya ağırlıklı
olarak “Turizm+Kültürel Tesis Alanı” kullanımı
getirilmiş, 0,65 emsal değeri üzerinden önemli bir
oranda yapılaşma imkanı yaratılmış ve yukarıda
ifade edilen plan öngörüleri ve Adalar bütünündeki
turizm yaklaşımları dikkate alınmamıştır. Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 6.
Maddesinde belirtilen durum oluşmaksızın yapılan
itiraza konu plan değişikliği, bilimsel dayanaktan
yoksundur. Kaldı ki, ilgili Bakanlık ve Yıldız Teknik
Üniversitesi ortaklığında yürütülen İstanbul Turizm
Master Planı’nın hedef ve stratejileri, kararları
beklenmeksizin yapılan itiraza konu plan değişikliği
ve ona dayalı hazırlanan uygulama imar planı
bilimsellikten ve planlama ilkelerinden son derece
uzak ve keyfi bir durum yaratmıştır.
•
İtiraza konu planlar ve bu planlarla
bir bütün olan raporları incelendiğinde, söz
konusu adada bu planların yapımını gerekli
170
kılacak tek gerekçe olarak mevcut yapıların
fiziki açıdan yıprandığı ve bu yapıların kullanıma
dayalı koruma ihtiyacı ortaya koyulmaktadır.
Fiziki yapıların yıpranmışlığı ve tescilli yapıların
tarihçeleri dışında bir bilgiye veya bulguya yer
verilmeyen plan raporlarında, 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu’nda,
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in
gerektirdiği fiziki, çevresel, jeolojik vd. analizlerin
yapılmadan, getirilecek plan kararlarının Adalar
ilçesi sorumluluğundaki diğer yerleşik ve yerleşik
olmayan adalara yönelik etkileri irdelenmeden
plan hükümleri geliştirildiği anlaşılmaktadır. Bu
nedenle getirilen plan kararlarının, yukarıda
değinilen koruma-kullanma ilişkisi dışına çıkarak
alanı yoğun insan ziyaretlerine açık hale getirecek
ayrıcalıklı imar koşulu yaratmaya dönük olduğu ve
1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı’na yön vermekten uzak olduğu açıktır.
•
21 Kasım 2011’de resmiyet kazanan
Adalar İlçesi 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı’nda Yassıada I. Derece Doğal
Sit, Tarihi Sit ve 3. Derece Arkeolojik Sit Alanı
olarak ve aynı zamanda bütünüyle ‘Askeri Alan’
lejantında gösterilmiştir. İtiraza konu planlar,
Adalar bütününde kapsamlı analiz ve bilimsel
çalışmalar sonucu oluşturulan bu plan ve kararları
ile de çelişmektedir. Ayrıca söz konusu planlara
ait notlarda, önerilen arazi kullanım kararları ve
değişikliklerini gerektirecek bilimsel nedenler,
analiz ve tespitlere de yer verilmemiştir.
Sonuç olarak, yukarıda ayrıntıları sunulan
gerekçeler doğrultusunda Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca 29.05.2013 tarih ve 5446
sayılı kararıyla onanan İstanbul İli,
Adalar
İlçesi, Heybeliada Mahallesi, 156 ada, 1 No’lu
parselin (Yassıada) “Askeri Alan” kullanımının
“Turizm+Kültürel Tesis Alanı”, “Kayalık Alan” ve
“İskele Alanı” kullanımına dönüştürülmesine ilişkin
1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
Revizyonu ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı
Uygulama İmar Planı’nın esas ve usul açısından
plan yapımı ile ilgili yasal mevzuata uygun olmadığı
yönünden Şubemizce itiraz edilmiştir.
171
İSTANBUL İLİ, KAĞITHANE İLÇESİ,
TALATPAŞA MAHALLESİ, 4519
ADA, 4 NO’LU PARSELE İLİŞKİN
PLAN TADİLATINA İTİRAZ
22 Temmuz 2013
06.06.2013 tarihinde onanarak 3194 sayılı İmar
Kanununun 8/b maddesi uyarınca 21.06.201321ç07.2013 tarihleri arasında askıya çıkartılan
İstanbul İli, Kağıthane İlçesi, Talatpaşa Mahallesi,
4519 Ada, 4 No’lu parselin “Park Alanı”na
alınmasına ilişkin hazırlanan 1/5000 ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Değişikliği’ne
Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
Yapılan plan değişikliği ile Dini Tesis ve Park
Alanı olarak gösterilen alan Park Alanı olarak
değiştirilmiş, plan notlarına da “park alanı
içerisindeki mevcut ağaçlar korunarak taban alanı
750 m2yi geçmeyecek şekilde dini tesis alanı
yapılabilir” ibaresi eklenmiştir.
Mevcut yasal mevzuat, şehircilik ilkeleri ve
planlama tekniklerine göre, herhangi bir imar
parselindeki yapılaşma koşulları, yapının parsel
büyüklüğüne oranı olarak Taban Alanı Katsayısı
(TAKS), Kat Alanı Katsayısı (KAKS), Emsal (E) gibi
sabit katsayılar ve en fazla yapı yüksekliği (Hmaks)
verilmek suretiyle ve 3194 Sayılı İmar Kanunu ve
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde belirtilen
değerlerden farklı olacak ise Yapı Yaklaşma Sınırı
plan üzerinde gösterilerek 1/1000 Uygulama
İmar Planında belirtilmek zorundadır. 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planlarında uygulamaya
yönelik yapılaşma yoğunluğunu belirleyecek
taban alanı miktarlarına hükmetmek ve dahası bu
ölçekteki planlar üzerinden ölçü almak mümkün
olamayacağından, yapı taban alanına ilişkin
hüküm getirilmesi plan hiyerarşisi bağlamında;
imar mevzuatına, planlama ilkeleri ve planlama
tekniklerine açıkça aykırılık içermektedir.
01.06.2013 tarih ve 28654 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelikle değiştirilen 02.11.1985 tarihli Planlı
Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2.
Fıkrası (ab) bendinde parklar
“İmar planı ile belirlenmek ve mevcut ağaç dokusu
dikkate alınarak tabii zemin veya tesviye edilmiş
toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma
ve bitkilendirme için yeterli derinlikte toprak örtüsü
olması ve standartları sağlaması kaydıyla otopark
ve havuz ile açık spor ve oyun alanı, umumi hela, 1
katı, h=4,50 m.’yi ve taban alanı kat sayısı toplamda
0,03’ü geçmemek, sökülüp takılabilir malzemeden
yapılmak kaydıyla; açık çay bahçesi, büfe, pergole,
kameriye, muhtarlık, güvenlik kulübesi, sporcu
soyunma kabinleri, taksi durağı, trafo gibi tesislerin
yapılabildiği, kentte yaşayanların yeşil bitki örtüsü
ile dinlenme ihtiyaçlarının karşılandığı alanlar”
olarak tanımlanmaktadır. Aynı yönetmeliğin 14.
Maddesinin 2. Fıkrası (ç) bendinde ise ibadet
yeri için “İbadet etmek ve dini hizmetlerden
faydalanmak amacıyla insanların toplandığı, dinî
tesis ve külliyesinin, dinî tesisin mimarisi ile uyumlu
olmak koşuluyla dinî tesise ait; lojman, kütüphane,
aşevi, dinlenme salonu, yurt ve kurs yapısı ile
gasilhane, şadırvan ve hela gibi müştemilatların,
açık veya zemin altında kapalı otoparkın da
yapılabildiği alanlardır” hükmü getirilmektedir.
Tanımlardan da anlaşılacağı gibi bir ibadet yeri
olan cami ile park alanı farklı işlevleri olan ve aynı
parselde yer almaları gerek yasal mevzuat, gerek
işlevsel içerik, gerekse kamu yararı, planlama ve
şehircilik ilkeleri yönünden mümkün olmayan faklı
kentsel altyapı alanlarıdır.
Farklı kullanım ihtiyaçları yanı sıra farklı teknik
altyapı düzenlemeleri de gerektiren bir açık yeşil
alan olan park alanı ile yapılaşma koşulları ile
tanımlanan bir cami alanının aynı parsel içerisinde
yer alması yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğu
gibi, kamu yararı, planlama teknikleri ve şehircilik
ilkeleri ile kesinlikle bağdaşmamaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu İstanbul İli, Kağıthane İlçesi, Talatpaşa
Mahallesi, 4519 Ada, 4 No’lu parselin “Park
Alanı”na alınmasına ilişkin hazırlanan 1/5000
ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
Değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir.
ESENLER İLÇESİ, HAVAALANI
MAHALLESİNİN RİSKLİ ALAN
BÖLGESİ PLAN DEĞİŞİKLİĞİNE
İTİRAZ
24 Temmuz 2013
Çevre
ve
Şehircilik
Bakanlığı’nca
01.04.2013tarihinde, 5171 karar no ile
onaylanarak, 25.06.2013 tarihinde İstanbul
Valiliği, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nce askıya
çıkarılan Esenler İlçesi, Havaalanı Mahallesinin
Riskli Alan Bölgesi 1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliği teklifine 24 Temmuz tarihinde Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
Konusu geçen alan ile ilgili ilk itirazımız riskli alan
ilan ediliş biçiminden kaynaklı bilinmezlikler olarak
değerlendirilecektir. Esenler ilçesi Havaalanı
Mahallesi’nde bulunan bu alanın riskli ilan
edilmesi sürecinde bilgiler sadece21.09.2012
tarihli ve 28434 sayılı Resmi Gazete ’de 2012/
3791 sayılı karar ile “İstanbul İlinde Bulunan Bazı
Alanlarda Gerçekleştirilecek Proje Uygulamaları
Kapsamında Çevre v e Şehircilik Bakanlığının
Yetkilendirilmesine İlişkin Karar” İstanbul İli,
Esenler İlçesi, Atışalan Havaalanı ve Atışalan Tuna
mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ekli
krokiler ile listelerde sınır ve koordinatları gösterilen
alanların riskli alan ilan edilmesi; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının 21/9/2012 tarihli ve 1323 sayılı
yazısı üzerine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun
2’nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca
24/9/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır” resmi
yazısı ve aşağıda belirtilen ek ile sınırlıdır.
Dolayısıyla belirlenen riskli alanın hangi veriler
ve doneler nezdinde riskli alan ilan edildiği, hangi
risk türü ile karşı karşıya olunduğu ve bu risk
türünün yaratacağı tehlikeler ile ilgili detaylı bilgiler
bilinmemektedir. Riskli alan ilan edilen bölgelerin,
mevcut imar planları, yapılaşma durumu, jeolojik
etüt raporları, alan sınırı ve konumu vb. hususların
değerlendirilmesine yönelik
kapsamlı
bir
bilgilendirmenin gerekliliği açıktır.Bu sebeple,bu
bilgi eksiklikleri bölgede yapılacak planlama
çalışmalarının hangi kıstaslar dahilinde yapılacağı
ve değerlendirileceği konusunda belirsizlik
172
doğurmaktadır.
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000
ölçekli Uygulama İmar Planı, planların farklı
ölçekleri ve bu ölçeklerin gerektirdiği planlama
yaklaşımları ve nitelikleri çerçevesinde farklı plan
türleridir. Usul bakımından bu planların birbirine
uyumu konusunda “kademeli birliktelik” ve
“plan hiyerarşisi” gözetilmek zorundadır. İmar
mevzuatımızın öngördüğü “planlama kademeleri
arasındaki uyumun gözetilmesi” ilkesi ve imar
planlarında farklı kademeler arasında uygunluk
sağlanması gereğinin imar yasasının amir hükmü
olduğu dikkate alındığında üst ve alt ölçekli iki
planın aynı makam oluru ile aynı tarihte askıya
çıkarılması hukuka aykırılığının yansıra, İmar
Kanununa ve usullerine de aykırıdır. Kaldı ki, bu
durum üst ölçekli planın askı sürecindeki olası
itiraz haklarını ve planın değişikliğe gidebileceği
hususlarını baştan yok sayan bir uygulama
olduğundan, plana dair yasal hak kullanımlarının
önünü kesmektedir.
Bir diğer itirazımız,;6306 sayılı “Afet Riski Altındaki
Alanların DönüştürülmesiHakkında Kanun”un
amaç kısmında net olarak belirtilen “MADDE
1 – (1) Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki
alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların
bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm
ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama
çevrelerini teşkil etmeküzere iyileştirme, tasfiye ve
yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir”
ibaresi ve 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet
riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında
kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama
Süreci’ni tarif eden “MADDE 18 – (1) Uygulama
alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın
özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel
çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi,
sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması,
enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam
kalitesinin artırılması esastır” ibarelerinin net
şekilde bulunmasına rağmen itiraz konusu planda
ve plan notlarında kanunda belirtilen “fen ve
sanat normları” ve yönetmelikte açıklanan “enerji
verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin
arttırılması” kavramlarıyla örtüşecek çalışmalara
rastlanmamıştır.
15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski
173
altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında
kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama
Süreci’ni tarif eden “MADDE 18, 4. bendinde
“İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi
ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama
alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut
durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum
ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir.
Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen
veya değiştirilerek onaylanır” denilmektedir.
Dolayısıyla bu çalışma kapsamında hazırlanan
planların hazırlanan “kentsel tasarım” projeleri
bulunmaktadır. Ancak bu “kentsel tasarım” projeleri
kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bu projelerin
bilinmemesi yapılan planlama çalışmasının doğru
şekilde değerlendirilmesine imkan vermemektedir.
Son olarak, “imar planları; plan, plan notu,
plan açıklama raporuyla bir bütündür” teknik
bilgisi ışığında itiraz konusu olan alan ile ilgili
yapılan planlama çalışmasının özellikle yukarıda
belirtilen alan tespit ve analizleri konularındaki
hassasiyetler sebebiyle plan açıklama raporuna
şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bir plan
çalışmasının olmazsa olmazı niteliğindeki “plan
açıklama raporu” elimize ulaşmamıştır. Dolayısıyla
bu eksik belgeler nezdinde, “plan çalışmasının
uygunluğunun sorgulanması” ve “planlama
alanında düşünülen ticaret alanı+ hizmet alanı+
konut alanı olarak tanımlanan lejant sebebiyle, hem
“Plan Yapımlarına Ait Esaslara Dair Yönetmeli”ğin
eki tablolarda yer alan planlama alanında
hedeflenen nüfusa dayalı olarak belirlenen kentsel,
sosyal ve teknik alt yapı oranlarının belirlenemez
hem de yukarıda belirtilen “fen ve sanat normları”,
“enerji verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam
kalitesinin arttırılması” yaklaşımları ile beraber
dillendirilmesi beklenemez.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu Esenler İlçesi, Havaalanı Mahallesinin
Riskli Alan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve
1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği
’ne Şubemizce itiraz edilmiştir.
ŞİŞLİ
İLÇESİ
MECİDİYEKÖY
MAHALLESİ 298 PAFTA 2526 ADA
6 VE 7 SAYILI PARSELLERE AİT
1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR
PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ
26 Temmuz 2013
İstanbul İli Şişli İlçesi Mecidiyeköy Mahallesi
13.04.2013 onanlı 298 Pafta 2526 Ada 6 ve
7 Sayılı Parsellere Ait 1/5000 ölçekli Nazım
İmar Planı Değişikliğine Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
İtirazın konusu olan 2526 ada 6-7 parsellerlerin
29.12.2003 onanlı 1/5000 ölçekli Şişli Merkez ve
Çevresi Revizyon Nazım İmar Planında K1 simgeli
(max 200K/ha) Az yoğunlukta Konut Alanı olarak
kullanımı öngörülmüştür. Yine 24.06.2006 onanlı
1/1000 ölçekli Şişli Merkez ve Çevresi Uygulama
İmar Planında söz konusu parseller üzerinde 2
blok halinde H=12.50 m irtifada ayrık nizam
Konut alanında bulunmaktadır. Mevcut durumda
da toplam alanı yaklaşık 4600m2 olan iki parselin
etrafı konut alanı ve konut alanının ihtiyacını
gidermek üzere tahsis edilmiş donatı alanları
ile çevrilidir. Fakat plan değişikliğinde yeterli
gerekçe gösterilmeden parsel bazında değişiklikle
TAKS: 0,40, KAKS: 2,00, Hmaks: 15 kat (55m)
yapılaşma koşullarında Turizm Tesis (Otel) Alanı
ve Kısmen Yol Alanı önerilmektedir. Üst ve alt
ölçekli planlarda yoğunluklu konut alanı olan ve
mevcut durumda da yoğunlukla konut alanı olan
bu bölgede parsel bazında bir işlev değişikliğine
gidilmesi planlama hiyerarşisine aykırıdır.
Turizm Tesis(Otel) Alanları kendilerine has
altyapının tesis edilmesi gereken, bölgesel
göstergeler ışığında, gerek ulaşım altyapısı gerek
Turizm Tesis (Otel) Alanı için gereken diğer ticari
ve hizmet amaçlı işlevlerin birlikte düşünülerek
yer seçiminin yapılması gereken alanlardır.
Ancak söz konusu parseller ne Merkezi İş Alanı
(MİA) olarak ifade edilebilecek bir bölgenin, ne
de turizm alanı olarak belirtilmiş bir bölgenin
içerisinde olamamakla birlikte, yoğun bir konut
alanının içerisinde, yarım hektardan daha az bir
alanda, önerilen hizmeti destekleyecek ulaşım
bağlantılarına –çevreteki bağlantı yolları 10m ve
15m genişliğindedir- ve otopark alanına sahip
olmayan bir bölgede bulunmaktadır.
Plan Notlarındaki değişiklikte TAKS: 0,40, KAKS:
2,00, Hmaks: 15 kat (55m) yapılaşma koşullarına
ek olarak bu fonksiyona hizmet amaçlı toplam
inşaat alanının %10’u kadar ticari birimlerin
yer alabileceği gibi esnek şartlar önerilmekte,
1. Bodrum katı emsal harici bırakılmaktadır.
Çevresindeki işlevlerin turizm alanı ihtiyaçlarını
gideremeyeceğinden hareketle yaratacağı altyapı
ihtiyacını plan notlarında parsel bazında imtiyazlar
ile çözmeye çalışan söz konusu plan ve plan notu
değişiklikleri bölgenin karşılayamayacağı ulaşım
sorunları yaratacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu 13.04.2013 onanlı İstanbul İli Şişli İlçesi
Mecidiyeköy Mahallesi 298 Pafta 2526 Ada 6 ve
7 Sayılı Parsellere Ait 1/5000 Ölçekli Nazım İmar
PlanıDeğişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir.
KARTAL İLÇESİ, YUKARI MAHALLE
2505 ADA MUHTELİF PARSELLERE
İLİŞKİN İTİRAZ
04 Eylül 2013
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bakanlık Makamının 11.07.2013 tarih ve 10580
sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
onanarak 06.08.2013 – 04.09.2013 tarihleri
arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı
Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19
ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı Değişikliği’ne 04 Eylül 2013 tarihinde
Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
Söz konusu planlama alanında yer alan Yukarı
Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18,
19 ve 20 parsel 19.04.2013 Onanlı 1/1000
ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar
Planında kısmen temel eğitim tesisleri alanında,
kısmen konut alanında, kısmen de konut + ticaret
alanında kalmakta iken; Askıdaki Plan Değişikliği
ile kısmen Eğitim Tesisleri Alanına, kısmen Tercihli
Ticaret + Konut Alanına, kısmen de Dere Parkına
alınmıştır.
19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi
Revizyon Uygulama İmar Planında yaklaşık 12.400
m2 olan Temel Eğitim Tesisleri Alanı, 5850 m2’lik
174
konut alanı, 915 m2’lik Konut + Ticaret Alanı, söz
konusu plan değişikliği ile; yaklaşık 4950 m2’lik
Eğitim Tesisleri Alanına, 13.400 m2’lik Tercihli
Ticaret + Konut Alanı ve 820 m2’lik Dere Parkına
dönüştürülmüştür.
Planlama alanına getirilen söz konusu plan
kararları ile sosyal ve teknik donatı dengesi
bozulmakta ve yoğunluk arttırılmaktadır.
Kaldı ki; söz konusu parsellerin bulunduğu
alanda çevre yapılaşma koşulları 1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı’nda, 5/A/3, 0.200.40/1.75 olarak tanımlanmaktadır. İtiraz konusu
uygulama imar planı değişikliği ile ise planlama
alanı çoğunlukla Tercihli Ticaret + Konut Alanına
dönüştürülerek 2.25 emsal değeri verilmiştir.
Bununla birlikte; 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı Değişikliği Plan Notları’nın 5. Maddesi’nde
“... 5000m2’den büyük imar parselinde planda
verilen emsal değeri 0.50 arttırılarak uygulama
yapılır...” denilmektedir. Çevre yapılaşma koşullarını
aşan söz konusu plan kararları ile planlama
alanında yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılmaktadır.
Bu bağlamda;bölgede ayrıcalıklı imar hakları tesis
edilmekte olup söz konusu plan değişiklikleri
emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu
niteliktedir.
Ayrıca 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal
Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında Temel
Eğitim Tesisleri Alanı şeklinde yer alan ibare söz
konusu değişiklikle birlikte Eğitim Tesisleri Alanına
dönüştürülmüş olup, hangi kademede hizmet
vereceği konusunda belirsizlik yaratılmıştır.
Yukarıdaki
hususlar
çerçevesinde;
plan
bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat
ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık
Makamının 11.07.2013 tarih ve 10580 sayılı
Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
onanarak 06.08.2013 – 04.09.2013 tarihleri
arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı
Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18,
19 ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce
itiraz edilmiştir.
175
SARIYER İLÇESİ, GÜMÜŞDEREKISIRKAYA BÖLGESİ PLANLARINA
İTİRAZ
17 Eylül 2013
Üzerinde gerekli düzeltmeler yapılmak suretiyle
Bakanlık Makamının 16.08.2013 tarih ve 8220
sayılı Olur’ları ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’nin 13/A maddesi uyarınca
onan İstanbul İli, Sarıyer İlçesi, GümüşdereKısırkaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı değişikliği ve 1/1000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı, 3194
sayılı İmar Kanununun 8/b maddesi uyarınca
20.08.2013 – 18.09.2013 tarihleri arasında
30 gün süre ile İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
binasında askıya çıkarılmış olup söz konusu
planlara Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
Söz konusu plan değişikliği ile Sarıyer İlçesi
Gümüşdere-KısırkayaBölgesi’nde yer alan III.
Derece Doğal Sit Alanı’nın, günübirlik kullanımdan,
TAKS: 0,10 KAKS: 0,20 ve Hmax:6.50 yapılaşma
koşulları ile konut alanına dönüştürüldüğü
anlaşılmaktadır.
İtiraza konu olan Sarıyer İlçesi, GümüşdereKısırkaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı değişikliği ve 1/1000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’nın kapsadığı
planlama alanı 15.06.2009 tt’li 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planında “Kırsal Yerleşme”
ve “Kentsel Bölgesel Donatı Alanları” lejandında
kalmaktadır (Şekil 1). İstanbul Çevre Düzeni
Planı 8.4.2.3 nolu uygulama hükümlerinde Kırsal
Yerleşme Alanları için; “Orman köyü statüsündeki
yerleşmeler le 5216 sayılı yasa gereği mahalle
statüsüsne alınmış eski köy yerleşme alanlarını
içeren kırsal yerleşim alanlarının yaşam kalitesinin
geliştirilmesi; ekonomik, sosyal, kültürel ve doğal
değerlerinin sürdürülebilir biçimde korunması
sağlanacaktır. Mahalleye dönüşen köyler de dahil
olmak üzere il sınırları içindeki kırsal yerleşim
alanlarının nüfus artışı, sosyal/fiziki yapısı ve
yerleşik alan ihtiyacı ile iilgilitm hususlar dikkate
ealınarak alt ölçekli planlarda değerlendirilir”
denilmektedir.
Bu haliyle planın kırsal yerleşim alanından
ziyade üst gelir grubunu bölgeye çekecek bir
yatırımı teşvik ettiği izlenmekte ve dolayısıyla üst
ölçekli planı konumunda olan 15.6.2009 onaylı
1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı ile
arasında uyumsuzluk olduğu düşünülmektedir.
Öte yandan; planlama alanı, orman alanına komşu
bir alan olması nedeniyle İstanbul’un az sayıda
kalmış ve giderek her geçen gün daha da tahrip
edilen orman alanları üzerinde baskı kuracaktır.
Orman alanına bu kadar yakın bir alanın yüksek
yoğunluk verilerek imara açılması, halihazırda
giderek kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde
tehdit etmektedir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; planın, kamuya
hizmet edecek donatı alanlarını ve orman
alanlarını ortadan kaldırması, plan bütünlüğünü
ve hiyerarşisini göz ardı etmesi ve tanımlanan
yapılaşma koşulları ile doğal alanlarda yerleşim
baskısını arttırması nedenleriyle 20.08.2013
– 18.09.2013 (30 gün) tarihleri arasında
askıya çıkarılmış olan İstanbul İli, Sarıyer İlçesi,
Gümüşdere-Kısırkaya Bölgesi 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı değişikliği ve
1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı’na Şubemizce itiraz edilmiştir.
BAHÇEŞEHİR GÖLET ALANI VE
PAZAR ALANI’NA AİT 1/5000
VE 1/1000 ÖLÇEKLİ NAZIM
VE UYGULAMA İMAR PLANI
DEĞİŞİKLİĞİNE İLİŞKİN İTİRAZ
23 Eylül 2013
Bakanlık Makamının 12.06.2013 tarih ve 8750
sayılı Olur’ları ile iptal edilen Başakşehir İlçesi,
Bahçeşehir Mahallesi “Bahçeşehir Gölet Alanı ve
Pazar Alanı”na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliğine ilişkin
itirazlar değerlendirilmiş ve eski Pazar Alanına
bitişik Başakşehir İlçesi, Hoşdere Köyünde 558
ada 1 parsele ait olarak hazırlanan “Özel Eğitim
Alanı” ve “Konut Alanı”na ilişkin teklif 31.07.2013
tarih ve 12735 sayılı Bakanlık Makam Olur’u ile
onaylanmıştır.3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b
maddesi gereğince 23.08.2013- 23.09.2013
(30 gün) tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğü ilan panosu ile web sitesinde askıya
çıkartılan Bahçeşehir Gölet Alanı ve Pazar
Alanı’na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım
ve Uygulama İmar Planı Değişikliğine Şubemiz
tarafından itiraz edilmiştir.
İtiraz konusu plan değişikliklerine ait plan hükümleri
incelendiğinde; ‘T’ olarak ifade edilen ticaret
alanlarında E=2.00 olarak belirlenmiş olup emsal
hesabının 314 ada 28 sayılı parselden akaryakıt
alanı ifraz edildikten sonra geri kalan brüt parsel
üzerinden yapılacağı ve yapı yüksekliğinin serbest
olarak düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca ticaret
alanlarına ilişkin fonksiyonlar iş merkezleri, ofisbüro, çarşı, çok katlı mağazalar, katlı otoparklar,
alışveriş merkezleri ile otel, motel, vb. gibi
konaklama tesisleri, kültür tesisleri ve eğlenceye
yönelik kurumlar, yönetim binaları, finans
kurumları gibi karma kullanımla tanımlanmıştır.
Yapılan hesaba göre parsel üzerinde 40.874
m2lik bir inşaat alanı ortaya çıkmakta ve nüfus
ve yapı yoğunluğu arttırılmakta olup bu bağlamda
bölgenin donatı dengesi göz ardı edilmektedir.
İtiraz konusu plan hükümleri incelendiğinde
558 ada 1 sayılı parselin kısmen özel öğretim
alanı ve kısmen konut alanı olarak tanımlandığı
görülmektedir. Konut alanında emsal 2.00
olarak belirlenmiş olup yapı yüksekliği ve yapı
nizamı serbest bırakılmıştır. Pazar Alanından
Konut Alanına alınan sahada ise emsal 2.00 ve
yapı yüksekliği de 60 m olarak belirlenmiştir.
Yapılan hesaplar doğrultusunda yaklaşık 60.000
m2 konut alanı üzerinde E: 2.00 yapılaşma
koşulu ile yaklaşık 120.000 m2 inşaat alanı
tanımlanmaktadır. Söz konusu inşaat alanı
bölgenin nüfus ve yapı yoğunluğunu arttıracak
niteliktedir. Bölgeye gelecek ilave inşaat alanı ve
işlevsel yoğunlukla birlikte bölgesel ölçekte ulaşım
ve trafik taleplerinin de olumsuz etkileneceği
görülmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun eki “Plan Yapımına
Ait Esaslara Dair Yönetmelik”in 6. maddesinde,
Plan Değişikliği “Plan ana kararlarını, sürekliliğini,
bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini
bozmayacak nitelikte, bilimsel nesnel ve teknik
gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu
kılması halinde yapılan plan düzenlemeleridir.”
olarak tanımlanmıştır.
Yine aynı yönetmeliğin 16. maddesinde
176
“Hazırlanacak her ölçekteki imar planlarının yapım
ve değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin
şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde
tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında EK 1
deki tabloda belirtilen asgari standartlara uyulur.”
denilmektedir.
Bahsi geçen yönetmeliği 17. Maddesi’nde ise
“Nazım planlar üzerinde gösterilen teknik ve sosyal
altyapı alanlarının konum ile büyüklükleri, toplam
standartların altına düşülmemek şartı ile uygulama
planlarında değiştirilebilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu üç maddeye ek olarak, yönetmelik bütününde
çok sıkça ifade edildiği gibi, planlarda yoğunluk
artışı getiren değişiklik yapılması durumunda, artan
nüfusun sosyal ve teknik donatı ihtiyaçlarının da
imar planı kararlarıyla karşılanması esastır. Ancak
itiraz konusu Bahçeşehir Gölet Alanı ve Pazar
Alanı’na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Nazım
ve Uygulama İmar Planı Değişikliği mevzuatta
yer alan bu koşulları sağlayan nitelikte bir plan
değişikliği değildir. İtiraza konu olan değişiklik, plan
bütünündeki mevcut nüfus ve yapılaşma dengesini
bozacak olup, planda bu değişiklikle oluşan
fazladan yoğunluğun karşılanması hususunda da
herhangi bir öneri yer almamaktadır.
Yukarıdaki
açıklamalarımız
çerçevesinde,
fonksiyon ve yapılaşma koşulları açısından
sakıncaları bulunan Bahçeşehir Gölet Alanı ve
Pazar Alanı’na ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliğine
Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
KÜÇÜKÇEKMECE İLÇESİ, HALKALI
TOPLU KONUT ALANI SINIRLARI
İÇERİSİNDE 841 ADA 1 PARSEL,
421 ADA 1 PARSEL VE 450 ADA
10 PARSELE İLİŞKİN PLANLARA
İTİRAZ
24 Eylül 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Makamının
26.07.2013 tarih ve 11773 sayılı Olur’ları
doğrultusunda
onaylanan
İstanbul
İli,
Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Toplu Konut Alanı
sınırları içerisinde 841 ada 1 parsel, 421 ada 1
parsel ve 450 ada 10 parsele ilişkin 1/5000 ve
177
1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı ve
plan notu değişikliğine 24 Eylül 2013 tarihinde
Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
İtiraz konusu plan değişikliği ile İstanbul ili,
Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Toplu Konut Alanı
sınırları içerisinde Küçükçekmece Belediyesi
mülkiyetinde 841 ada 1 Parsel “Spor Alanı”ndan
E:1.00 yapılaşma koşulu ile “Ticaret Alanı”na
dönüştürülmektedir. Yoğunluğu ada bazında 100
kişi/Ha’dan 900 kişi/Ha’a kadar değişen Halkalı
Toplu Konut Alanı’nın kamusal açık alan ihtiyacı
görülmekte iken söz konusu parselin “Spor Alanı”
işlevinin “Ticaret Alanı”na dönüştürülmesi ile İmar
Planının en önemli hüviyeti olan mevcut ve/veya
öngörülen nüfusun kamusal donatı ihtiyacının
karşılanması ilkesi ihlal edilmektedir.
Plan ve Plan notundaki bir diğer değişiklik ile
Küçükçekmece Belediyesi mülkiyetinde 452 ada
1 Parseldeki “Park Alanı” E:1.00 yapılaşma koşulu
“Özel Kültürel Tesis Alanı”na dönüştürülmektedir.
Halkalı Toplu Konut Alanının sınırları içinde olduğu
1/5000 Nazım İmar Planı ve 1/1000 Uygulama
İmar Planlarında mahalli ölçekte hizmet verecek
birden çok “Kültürel Tesis Alanı” tahsis edilmiş
iken “Park Alanı” olarak tahsis edilmiş bir parselin
“Özel Kültürel Tesis Alanı”na dönüştürülmesinin
planlama alanındaki nüfusun kamusal donatı alanı
ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğu düşünülemez.
Ek olarak söz konusu “Özel Kültürel Tesis Alanı”
için plan notlarında:
“452 ada 1 parselin bir kısmı üzerinde bulunun
özel kültürel tesis alanında … hesap edilen iskana
tabi inşaat alanının %25’ini aşmamak koşuluyla
ticaret fonksiyonu alabilir.”
ibaresi yer almaktadır. Plan değişikliği ile kamusal
donatı alanı özel bir fonksiyona çevrilirken, kültürel
tesis alanında yapılaşmanın dörtte biri ticari
fonksiyona ayrılmıştır. Mevcut planın bütünsel
arazi kullanım kararlarından yapılan bu ek
değişiklik yoğunluk artışına sebep olurken mevcut
altyapının bu yoğunluk artışını karşılamayacağı
öngörülmektedir.
Son olarak imar planı değişikliklerinde 3194 sayılı
İmar Kanunu’na dayanan İmar Planı Yapılması Ve
Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in
İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gereken
Esaslar başlıklı üçüncü bölümü Madde 27’de
(02/11/1985 – 18916);
“İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı
alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin
değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk
olmadıkça yapılmaz. Zorunlu hallerde böyle bir
değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir
sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi
ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde
eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle
yapılabilir.”
denilmektedir.
Dönüştürülen sosyal donatı alanlarının kaldırılması
için bir zorunluluk gözlenmemekte olup,
yönetmelikte belirtildiği doğrultuda kaldırılan
sosyal ve teknik altyapıların muadili sayılacak yeni
bir alan tahsisi önerilmemiştir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde, özellikle
belediye mülkiyetindeki parsellerin kamusal
donatı alanı vasfından özel mülkiyetin kullanımına
ve ticaret fonksiyonlarına dönüştürülmeleri,
kaldırılan kamusal fonksiyonların eksikliğinin
giderilmemesi sebebiyle; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Makamının 26.07.2013 tarih ve 11773
sayılı Olur’ları doğrultusunda onaylanan İstanbul
İli, Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Toplu Konut Alanı
sınırları içerisinde 841 ada 1 parsel, 421 ada 1
parsel ve 450 ada 10 parsele ilişkin 1/5000 ve
1/1000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planı ve
plan notu değişikliğineŞubemizce itiraz edilmiştir.
ESENLER
İLÇESİ,
TUNA
MAHALLESİNİN RİSKLİ ALAN
BÖLGESİ PLANLARINA İTİRAZ
04 Kasım 2013
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 31.07.2013
tarihinde, 12083 karar no ile onaylanarak,
06.09.2013 tarihinde İstanbul Valiliği, İl Çevre ve
Şehircilik Müdürlüğü’nce askıya çıkarılan Esenler
İlçesi, Tuna Mahallesinin Riskli Alan Bölgesi
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000
ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği teklifine
Şubemiz tarafından 04 Kasım 2013 tarihinde
itiraz edilmiştir.
Konusu geçen alan ile ilgili ilk itirazımız riskli
alan ilan ediliş biçiminden kaynaklı bilinmezlikler
olarak değerlendirilecektir. Esenler ilçesi Tuna
Mahallesi’nde bulunan bu alanın riskli ilan edilmesi
sürecinde bilgiler sadece07.10.2012 tarihli ve
28434 sayılı Resmi Gazete ’de 2012/ 3791
sayılı karar ile “25.640 m2’lik “Riskli Alan”a ilişkin
olarak hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı Değişikliği teklifi 6306 sayılı Kanun
644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümleri uyarınca Bakanlık
Makamı’nın 31.07.2013 tarih ve 12083 sayılı
Olur’u ile tadilen onaylanmıştır.Söz konusu planlar,
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi
gereğince 06.09.2013-07.10.2013 (30 gün)
tarihleri arasında Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü
ilan panosu ile web sitesinde askıya çıkarılmıştır”
resmi yazısı ve aşağıda belirtilen ek ile sınırlıdır.
Dolayısıyla belirlenen riskli alanın hangi veriler
ve doneler nezdinde riskli alan ilan edildiği, hangi
risk türü ile karşı karşıya olunduğu ve bu risk
türünün yaratacağı tehlikeler ile ilgili detaylı bilgiler
bilinmemektedir. Riskli alan ilan edilen bölgelerin,
mevcut imar planları, yapılaşma durumu, jeolojik
etüt raporları, alan sınırı ve konumu vb. hususların
değerlendirilmesine yönelik
kapsamlı
bir
bilgilendirmenin gerekliliği açıktır.Bu sebeple,bu
bilgi eksiklikleri bölgede yapılacak planlama
çalışmalarının hangi kıstaslar dahilinde yapılacağı
ve değerlendirileceği konusunda belirsizlik
doğurmaktadır.
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000
ölçekli Uygulama İmar Planı, planların farklı
ölçekleri ve bu ölçeklerin gerektirdiği planlama
yaklaşımları ve nitelikleri çerçevesinde farklı plan
türleridir. Usul bakımından bu planların birbirine
uyumu konusunda “kademeli birliktelik” ve
“plan hiyerarşisi” gözetilmek zorundadır. İmar
mevzuatımızın öngördüğü “planlama kademeleri
arasındaki uyumun gözetilmesi” ilkesi ve imar
planlarında farklı kademeler arasında uygunluk
sağlanması gereğinin imar yasasının amir hükmü
olduğu dikkate alındığında üst ve alt ölçekli iki
planın aynı makam oluru ile aynı tarihte askıya
çıkarılması hukuka aykırılığının yansıra, İmar
Kanununa ve usullerine de aykırıdır. Kaldı ki, bu
durum üst ölçekli planın askı sürecindeki olası
itiraz haklarını ve planın değişikliğe gidebileceği
178
hususlarını baştan yok sayan bir uygulama
olduğundan, plana dair yasal hak kullanımlarının
önünü kesmektedir.
Bir diğer itirazımız,;6306 sayılı “Afet Riski Altındaki
Alanların DönüştürülmesiHakkında Kanun”un
amaç kısmında net olarak belirtilen “MADDE
1 – (1) Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki
alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların
bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm
ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama
çevrelerini teşkil etmeküzere iyileştirme, tasfiye ve
yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir”
ibaresi ve 15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet
riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında
kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama
Süreci’ni tarif eden “MADDE 18 – (1) Uygulama
alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın
özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel
çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi,
sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması,
enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam
kalitesinin artırılması esastır” ibarelerinin net
şekilde bulunmasına rağmen itiraz konusu planda
ve plan notlarında kanunda belirtilen “fen ve
sanat normları” ve yönetmelikte açıklanan “enerji
verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin
arttırılması” kavramlarıyla örtüşecek çalışmalara
rastlanmamıştır.
15.12.2012 tarihli ve 28498 sayılı “afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında
kanunun uygulama yönetmeliğinin Planlama
Süreci’ni tarif eden “MADDE 18, 4. bendinde
“İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi
ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama
alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut
durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum
ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir.
Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen
veya değiştirilerek onaylanır” denilmektedir.
Dolayısıyla bu çalışma kapsamında hazırlanan
planların hazırlanan “kentsel tasarım” projeleri
bulunmaktadır. Ancak bu “kentsel tasarım” projeleri
kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bu projelerin
bilinmemesi yapılan planlama çalışmasının doğru
şekilde değerlendirilmesine imkan vermemektedir.
Son olarak, “imar planları; plan, plan notu, plan
açıklama raporuyla bir bütündür” teknik bilgisi
179
ışığında itiraz konusu olan alan ile ilgili yapılan
planlama çalışmasının özellikle yukarıda belirtilen
alan tespit ve analizleri konularındaki hassasiyetler
sebebiyle plan açıklama raporuna şiddetle ihtiyaç
bulunmaktadır. Ancak bir plan çalışmasının
olmazsa olmazı niteliğindeki “plan açıklama
raporu” elimize ulaşmamıştır.
Dolayısıyla bu eksik belgeler nezdinde, “plan
çalışmasının uygunluğunun sorgulanması” ve
“riskli alan ilan edilen bir bölgenin ne sebeple
yapılaşma yoğunluğunun 3 emsale çıkartıldığının
bilinmemesi, bu emsal oranlarına rağmen bodrum
katlarının emsale dahil edilmemiş olması ve bu
bodrum katlarında ticaret yapılabilir ibaresinin
bulunması sebepleriyle, hem “Plan Yapımlarına
Ait Esaslara Dair Yönetmeli”ğin eki tablolarda
yer alan planlama alanında hedeflenen nüfusa
dayalı olarak belirlenen kentsel, sosyal ve
teknik alt yapı oranlarının belirlenemez hem de
yukarıda belirtilen “fen ve sanat normları”, “enerji
verimliliği”, “iklim duyarlılığı” ve “yaşam kalitesinin
arttırılması” yaklaşımları ile beraber dillendirilmesi
beklenemez.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu Esenler İlçesi, Tuna Mahallesinin Riskli
Alan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000
ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne
Şubemizce itiraz edilmiştir.
İSTANBUL İLİ, ÜSKÜDAR İLÇESİ,
ALTUNİZADE
MAHALLESİ,
244DZIIIB (165-166) PAFTA, 1313
ADA (E:1143 ADA), 2 PARSEL İLE
KADASTRAL YOL ALANINA AİT
1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR
PLANI DEĞİŞİKLİĞİNE İTİRAZ
09Kasım 2013
10.07.2013 tarihinde onanmış olup 16.09.2013
tarihinde askıya çıkarılmış ve 3194 sayılı İmar
Kanununun 8/b maddesi uyarınca 15.10.2013
tarihine kadar askıda kalacağı ilan edilen İstanbul
İli, Üsküdar İlçesi, Altunizade Mahallesi, 244DZIIIB
(165-166) Pafta, 1313 Ada (E:1143 Ada), 2
Parsel ile Kadastral Yol Alanına ait 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı Değişikliği Şubemiz tarafından
itiraz edilmiştir.
Yapılan plan değişikliği ile Sağlık Tesisi olarak
gösterilen ve geçmişte Marmara Üniversitesi
Tıp Fakültesi’nin yer aldığı alan Özel Sağlık Tesis
Alanı olarak değiştirilmiş ve çeşitli plan notları
eklenmiştir.
Nazım İmar Planlarını değerlendirebilmemize
dayanak oluşturan 3194 sayılı İmar Kanunu
Nazım imar planlarını bir yerleşmenin geleceğine
ilişkin stratejik kararlar üreten ilkesel planlar olarak
tanımlamaktadır. Ayrıca Nazım İmar Planını “varsa
bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak
halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral
durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının;
genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini,
bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını,
gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme
alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini,
ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi
hususları göstermek ve uygulama imar planlarının
hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen,
detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber
bütün olan plandır” şeklinde tanımlanmaktadır.
Tanımdan da anlaşıldığı üzere nazım imar planları,
arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini
belirlenmekte olup, Uygulama İmar Planları’nın
hazırlanmasına altlık teşkil ederler.
Bu kapsamda değerlendirildiğinde; Sağlık
Tesisleri; toplanma ve dağılma mekanları, toplu
taşıma olanakları yanı sıra ulaşım bağlantıları ve
yaratacağı yoğunluklar kapsamında düşünülmesi
ve planlanması gereken bir fonksiyondur. Söz
konusu parselin bir önceki kullanımından hareketle
aynı parselde özel sağlık tesisi yapmanın bu gibi
kaygıları bertaraf edeceği düşünülse de mevcutta
var olan sorunları katlayarak artıracağı açıktır. Zira
özel sağlık tesisine ulaşımda özel araç kullanımının
artması beklenen bir sonuçtur. Bu noktada; günün
her saatinde zaten iki yönlü olarak sıkışan bir trafik
bulunan Tophanelioğlu Caddesine ciddi bir trafik
yükü getirmesi de kaçınılmazdır (bkz. Resim).
Öte yandan; 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı
Değişikliğine ilişkin İstanbul 6 Numaralı Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün
25.4.2013 gün ve 83456538/165(4203)/572
sayılı yazısı eki 17.4.2013 gün, 1057 sayılı
kararında; “….İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, 165166 pafta, 1313 ada (eski 1143 ada), 2 parsele
ilişkin iletilen 1/5000 ölçekli plan tadilatında,
mer-i 1/1000 ölçekli plandaki 12 metrelik yolun
da plana işlenmesi, bodrum katların 15 metrelik
yola cepheli kısımlarda çekme mesafesi içinde
diğer cephelerde tabi zemin altında kalmak
koşulu ile parsel sınırına kadar yapılabileceğine,
yüksekliğin komşu parsellerdeki korunması gerekli
kültür varlığı yapıların fiziksel ve siluet bakımından
olumsuz etkilenmemesi açısından parselin tescilli
10 ada 13,14,15,16,17,18,19,20 parseller,
1313 ada 1 parsel ve 1313 ada 13 parseldeki
tescilli yapılara bakan kısımlarının tescilli yapıların
saçak kotu hizasında, kademeli olarak maksimum
24.50 metre yüksekliğe kadar yapılabileceği,
bodrum katların en fazla 3 katı emsal harici
olmak üzere iskan edilebileceği, bu koşullarda
hazırlanacak 1/1000 ölçekli plan tadilatı ile
avan projenin Koruma Bölge Kuruluna iletilmesi
şartları ile sakınca olmadığına karar verildi.”
denilmektedir. Ancak söz konusu görüşlerin
ilgili plana ve plan notlarına yansıtılmadığı kat
yüksekliklerine ilişkin kararın avan projeye ve
belediye onayına bırakıldığı ve 9 numaralı plan
notundan bodrum katlarda yapılan ameliyathane,
morg laboratuvar gibi fonksiyonların emsale
dahil edilmeyeceği görülmektedir. Öncelikle kat
adetlerine ve bodrum katta kaç katın emsale dahil
edilmeden yapılabileceğine dair kurul görüşünün
plan notlarına yansıtılması gerekliliğinin altını
çizmek isteriz. Ayrıca; sağlık tesisinin sahip olacağı
kat sayısı ve buna bağlı olarak yatak kapasitesi
çevresinde ihtiyaç duyulacak diğer fonksiyonlar ve
ulaşım sistem için de belirleyici bir unsurdur.
Son olarak; nazım planın bütüncüllük ilkesi göz
ardı edilmeden planın çevre kullanışlarla birlikte
ele alınması öncelikle uygulanabilirliği artıracak ve
gerçekleşmesi sonrasında ortaya çıkacak sorunları
çözümleyecektir. Aksi takdirde bulunan her boş
parselde 1/5000 ölçekli Nazım Plan değişikliği
yapılarak İstanbul gibi metropolde gelişmenin
yönlendirilemeyeceği ve yönetilemeyeceği açıktır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Altunizade
Mahallesi, İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Altunizade
Mahallesi, 244DZIIIB (165-166) Pafta, 1313 Ada
180
(E:1143 Ada), 2 Parsel ile Kadastral Yol Alanına
ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliğine
Şubemizce itiraz edilmiştir.
ÜSKÜDAR İLÇESİ, GERİ GÖRÜNÜM
VE
ETKİLENME
BÖLGESİ
PLANLARINA İTİRAZ
22 Kasım 2013
Bakanlık makamının 04.09.2013 tarih ve 13949
sayılı Olur’ları ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca
onaylan ve 23.03.2012 tarih ve 28242 sayılı
Resmi Gazete ’de yayımlanan “Korunan Alanlarda
Yapılacak Planlara Dair Yönetmeliğin” 7. Maddesi
uyarınca 23.09.2013 – 22.10.2013 tarihleri
arasında 30 gün süre ile İl Çevre ve Şehircilik
Müdürlüğü binasında askıya çıkartılan İstanbul İli,
Üsküdar İlçesi, Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi
1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı
Uygulama İmar Planı’na Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
İtiraz konusu planların üzerinde yapıldığı Üsküdar
ilçesi geri görünüm ve etkilenme bölgesi,
günümüzde topoğrafik açıdan eğimli, Çamlıca
Televizyon-Radyo Verici İstasyonlarının yer aldığı
ve Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 Ölçekli
Revizyon Nazım ve 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planı ile etkileşim içinde olan, kamusal alanlar
ile donatı ihtiyaçları için ayrılmış alanların kaçak
ve plansız yapılaşmalarla şekillendiği bir bölgeyi
temsil etmektedir. Söz konusu planlara ilişkin
itirazlarımızı özetle şu şekilde sıralayabiliriz:
•
Hazırlanan itiraza konu plan “Özel
Hükümler” başlığı altındaki yapılanma koşullarına
bakıldığında, konut alanlarında mevcut durumdaki
yapılaşma yoğunluğunu arttırıcı emsal ve
yükseklik değerlerinin verildiği görülmektedir.
Plan genelindeki orta (Hmax:9,50, KAKS:0,6) ve
düşük (Hmax:6,50, KAKS:0,30) yoğunluklu konut
alanları dışında Orta yoğunluklu yenileme alanları
(Hmax:12,50, KAKS:0,6) ve yüksek yoğunluklu
konut alanları (Hmax:15,50, KAKS:0,75) ile
mevcut ve çevre yapılaşma koşullarının arttırıldığı
görülmektedir. Plan revizyonu ile meri planlarda
181
öngörülmeyen
yapılaşmanın
gerçekleşmesi
durumunda, karşılaşılabilecek sorunlara karşı
mevcut plan sistematiği içerisinde alınabilecek
herhangi bir önlem bulunmamaktadır. Bu
nedenle de mevcut haliyle yoğun olan doku
daha da yoğunlaşacaktır. Kent içerisinde yapılan
bu derece önemli bir plan revizyonunun yeterli
analitik etüt çalışması yapılmadan ve yaratacağı
yapılaşma baskısı ile altyapıyı zorlayıcı etkileri
değerlendirilmeden onaylanması yukarıda da
değinmiş olduğumuz gibi kamuyu büyük zararlara
uğratacaktır.
•
Plan revizyonu ile getirilen ek yapılaşma
koşulları, kentin en merkezi bölgelerinden birinde
ve Boğaziçi bölgesinde yapılmak istenmektedir.
Uygulamaya geçildiği takdirde halihazırda sorunlar
yaratmakta olan mevcut karayolu altyapısına
ek trafik getireceği aşikar olan itiraza konu plan
revizyonu ve alt uygulama süreci, getirilen plan
kararlarının planlama bakımından eşgüdüm
halinde gözetilmesi ve değerlendirilmesi gereken
arazi kullanım-ulaşım ilişkisini göz ardı etmektedir.
•
Meri planlarda park ve yeşil alan olarak
belirlenmiş bazı alanların da itiraza konu planlar
eliyle yapılaşmaya açıldıkları görülmektedir. Gerek
arttırılan konut yapılaşma alanları gerekse bu gibi
donatı alanlarının yapılaşmaya açılması böylesi bir
planlama bölgesinde kesinlikle tercih edilmemesi
gereken koşullar dayatmaktadır. Aksine, kentin
mümkün olabildiğince nüfus ve yapılaşma
yoğunluğunun hafifletilmesi beklenen bir alanında
yapılan itiraza konu planlama çalışmalarının, geri
görünüm ve etkilenme bölgesi olması itibariyle kent
peyzajı ve siluetini referans alan, yoğunluk arttırıcı
olmayan ve kişi başına düşen donatı dengesini
iyileştirici plan kararları ve hükümlerini sağlaması
şehircilik ve planlama ilkeleri bakımından da
gereken düzenlemeler olarak kabul edilmektedir.
Ancak, itiraza konu planlar bu ilke ve kararları
taşımaktan uzaktır. Ayrıca olası nüfus yoğunluk ve
yapılaşma gereksinimleri için itiraza konu revizyon
planın üst ölçekli planı niteliğindeki 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda gelişme
konut alanlarının yerleri belirlenmiştir ve bu alanlar
tümüyle kent merkezi dışındaki alanlardır. Haliyle,
itiraza konu planlama çalışmaları üst ölçek planı ile
de çelişkili bir durum yaratmaktadır.
•
3194 sayılı İmar Yasa’sına bağlı
olarak çıkartılan “Plan Yapımına Ait Esaslara
Dair Yönetmelik ve İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı’nın plan tadilatlarına
ilişkin 20.08.2004 tarihli S-89 ve S-90 sayılı
genelgelerinde, plan tekliflerinde kamu kurum
ve kuruluşlarının görüşlerinin alınmasının bir
zorunluluk olarak belirtilmesine karşın itiraza konu
planların hazırlanmasında ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarının görüşlerinin yeterince alınmadığı da
görülmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; Üsküdar
İlçesi, Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı
ve 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama
İmar Planı’na Şubemizce itiraz edilmiştir.
KARTAL İLÇESİ, YUKARI MAHALLE
2505 ADA MUHTELİF PARSELLERE
İLİŞKİN İTİRAZ
09 Aralık 2013
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bakanlık Makamının 10.10.2013 tarih ve 15968
sayılı Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
onanarak 11.11.2013 – 10.12.2013 tarihleri
arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı
Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18, 19
ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı Değişikliği’ne 09 Aralık 2013 tarihinde
Şubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
Söz konusu planlama alanında yer alan Yukarı
Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18,
19 ve 20 parsel 19.04.2013 Onanlı 1/1000
ölçekli Kartal Güneyi Revizyon Uygulama İmar
Planında kısmen temel eğitim tesisleri alanında,
kısmen konut alanında, kısmen de konut + ticaret
alanında kalmakta iken; Askıdaki Plan Değişikliği
ile kısmen Eğitim Tesisleri Alanına, kısmen Tercihli
Ticaret + Konut Alanına, kısmen de Dere Parkına
alınmıştır.
19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal Güneyi
Revizyon Uygulama İmar Planında yaklaşık 12.400
m2 olan Temel Eğitim Tesisleri Alanı, 5850 m2’lik
konut alanı, 915 m2’lik Konut + Ticaret Alanı, söz
konusu plan değişikliği ile; yaklaşık 4950 m2’lik
Eğitim Tesisleri Alanına, 13.400 m2’lik Tercihli
Ticaret + Konut Alanı ve 820 m2’lik Dere Parkına
dönüştürülmüştür.
Planlama alanına getirilen söz konusu plan
kararları ile sosyal ve teknik donatı alanlarıdengesi
bozulmakta ve yoğunluk arttırılmaktadır.
Kaldı ki; söz konusu parsellerin bulunduğu
alanda çevre yapılaşma koşulları 1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı’nda, 5/A/3, 0.200.40/1.75 olarak tanımlanmaktadır. İtiraz konusu
uygulama imar planı değişikliği ile ise planlama
alanı çoğunlukla Tercihli Ticaret + Konut Alanına
dönüştürülerek 2.25 emsal değeri verilmiştir.
Bununla birlikte; 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı Değişikliği Plan Notları’nın 5. Maddesi’nde
“... 5000m2’den büyük imar parselinde planda
verilen emsal değeri 0.75 arttırılarak uygulama
yapılır...” denilmektedir. Çevre yapılaşma koşullarını
aşan söz konusu plan kararları ile planlama
alanında yapı ve nüfus yoğunluğu arttırılmaktadır.
Bu bağlamda;bölgede ayrıcalıklı imar hakları tesis
edilmekte olup söz konusu plan değişiklikleri
emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu
niteliktedir.
Ayrıca 19.04.2013 Onanlı 1/1000 ölçekli Kartal
Güneyi Revizyon Uygulama İmar Planında Temel
Eğitim Tesisleri Alanı şeklinde yer alan ibare söz
konusu değişiklikle birlikte Eğitim Tesisleri Alanına
dönüştürülmüş olup, hangi kademede hizmet
vereceği konusunda belirsizlik yaratılmıştır.
Yukarıdaki
hususlar
çerçevesinde;
plan
bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat
ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık
Makamının 10.10.2013 tarih ve 15968 sayılı
Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
onanarak 11.11.2013 – 10.12.2013 tarihleri
arasında askıda ilan edilen Kartal İlçesi, Yukarı
Mahalle 2505 Ada, 2, 3, 7, 14, 15, 16, 17, 18,
19 ve 20 Parsellere İlişkin Hazırlanan 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı Değişikliği’ne Şubemizce
itiraz edilmiştir.
182
KÜÇÜKÇEKMECE İLÇESİ, HALKALI
MAH. 1 PAFTA 4423, 4424
PARSELLERE İLİŞKİN PLANLARA
İTİRAZ
09 Aralık 2013
13.09.2013 tarihinde onanarak 08.11.2013
tarihinde askıya çıkarılmış ve 3194 sayılı İmar
Kanununun 8/b maddesi uyarınca 09.12.2013
tarihine kadar askıda kalan Küçükçekmece İlçesi,
Halkalı Mah. 1 pafta 4423, 4424 parsellere dair
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği’ne
09 Aralık tarihinde Şubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Mahallesi, 1 pafta,
4423 ve 4424 sayılı parseller; 08.08.2009
t.t.li 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında Çocuk
Bahçeleri Alanında; 24.06.2006 t.t.li 1/1000
ölçekli uygulama imar planında Çocuk Bahçeleri
ve kısmen Yol Alanında kalmaktadır.Söz konusu
plan tadilatı ile plan tasdik sınırı içindeki 4423
nolu parsel Ağaçlandırılacak Alan, 4424 nolu
parsel yeşil alan olarak düzenlenmiştir. Ayrıca
4424 nolu parselde ilçe belediyesi tarafından
onaylanacak avan projesine göre taban alanı 200
m2’yi geçmeyen dini tesis alanı yapılabilir” ibaresi
eklenmiştir.
Mevcut yasal mevzuat, şehircilik ilkeleri ve
planlama tekniklerine göre, herhangi bir imar
parselindeki yapılaşma koşulları, yapının parsel
büyüklüğüne oranı olarak Taban Alanı Katsayısı
(TAKS), Kat Alanı Katsayısı (KAKS), Emsal (E) gibi
sabit katsayılar ve en fazla yapı yüksekliği (Hmaks)
verilmek suretiyle ve 3194 Sayılı İmar Kanunu ve
Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde belirtilen
değerlerden farklı olacak ise Yapı Yaklaşma Sınırı
plan üzerinde gösterilerek 1/1000 Uygulama
İmar Planında belirtilmek zorundadır. 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planlarında uygulamaya
yönelik yapılaşma yoğunluğunu belirleyecek
taban alanı miktarlarına hükmetmek ve dahası bu
ölçekteki planlar üzerinden ölçü almak mümkün
olamayacağından, yapı taban alanına ilişkin
hüküm getirilmesi plan hiyerarşisi bağlamında;
imar mevzuatına, planlama ilkeleri ve planlama
tekniklerine açıkça aykırılık içermektedir.
183
01.06.2013 tarih ve 28654 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelikle değiştirilen 02.11.1985 tarihli Planlı
Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 14. maddesinin 2.
Fıkrası (ab) bendinde parklar
“İmar planı ile belirlenmek ve mevcut ağaç dokusu
dikkate alınarak tabii zemin veya tesviye edilmiş
toprak zemin altında kalmak üzere, ağaçlandırma
ve bitkilendirme için yeterli derinlikte toprak örtüsü
olması ve standartları sağlaması kaydıyla otopark
ve havuz ile açık spor ve oyun alanı, umumi hela,
1 katı, h=4,50 m.’yi ve taban alanı kat sayısı
toplamda 0,03’ü geçmemek, sökülüp takılabilir
malzemeden yapılmak kaydıyla; açık çay bahçesi,
büfe, pergole, kameriye, muhtarlık, güvenlik
kulübesi, sporcu soyunma kabinleri, taksi durağı,
trafo gibi tesislerin yapılabildiği, kentte yaşayanların
yeşil bitki örtüsü ile dinlenme ihtiyaçlarının
karşılandığı alanlar”olarak tanımlanmaktadır.
Aynı yönetmeliğin 14. Maddesinin 2. Fıkrası (ç)
bendinde ise ibadet yeri için “İbadet etmek ve dini
hizmetlerden faydalanmak amacıyla insanların
toplandığı, dinî tesis ve külliyesinin, dinî tesisin
mimarisi ile uyumlu olmak koşuluyla dinî tesise
ait; lojman, kütüphane, aşevi, dinlenme salonu,
yurt ve kurs yapısı ile gasilhane, şadırvan ve hela
gibi müştemilatların, açık veya zemin altında
kapalı otoparkın da yapılabildiği alanlardır” hükmü
getirilmektedir.Tanımlardan da anlaşılacağı gibi bir
ibadet yeri olan cami ile park alanı farklı işlevleri
olan ve aynı parselde yer almaları gerek yasal
mevzuat, gerek işlevsel içerik, gerekse kamu
yararı, planlama ve şehircilik ilkeleri yönünden
mümkün olmayan faklı kentsel altyapı alanlarıdır.
Farklı kullanım ihtiyaçları yanı sıra farklı teknik
altyapı düzenlemeleri de gerektiren bir açık yeşil
alan olan park alanı ile yapılaşma koşulları ile
tanımlanan bir cami alanının aynı parsel içerisinde
yer alması yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğu
gibi, kamu yararı, planlama teknikleri ve şehircilik
ilkeleri ile kesinlikle bağdaşmamaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz konular kapsamında, söz
konusu Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Mah. 1 pafta
4423, 4424 parsellere dair 1/5000 ölçekli Nazım
İmar Planı Değişikliğine Şubemizce itiraz edilmiştir.
BEŞİKTAŞ
İLÇESİ,
ORTAKÖY
MAHALLESİ, 40 PAFTA, 1686 ADA,
24 PARSELE İLİŞKİN HAZIRLANAN
1/5000
ÖLÇEKLİ
KORUMA
AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI
İLE 1/1000 ÖLÇEKLİ KORUMA
AMAÇLI UYGULAMA İMAR PLANI
DEĞİŞİKLİĞİNE YÖNELİK İTİRAZ
23 Ocak 2014
25.12.2013 – 23.01.2014 tarihleri arasında
askıda ilan edilen İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi,
Ortaköy Mahallesi, 40 pafta, 1686 ada, 24
parsele ilişkin hazırlanan 1/5000 Ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı ile 1/1000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Değişikliğine
23.01.2014tarihindeŞubemiz tarafından itiraz
edilmiştir.
Uygulama İmar Planı kapsamında kısmen H:
15.50 m, KAKS:0.75 yapılanma şartlarında Konut
kısmen de yol ve yeşil alanda kaldığı görülmektedir
(Resim 1). Ancak, yapılan ve itiraza konu olan plan
değişiklikleri ile park alanı kullanımının azaltılarak
parsele dini tesis eklendiği ve konut alanı miktarının
aynı yapılanma koşulu ile arttırıldığı ve hakim
fonksiyon halini aldığı görülmektedir. Yapılan bu
değişiklik, söz konusu alanda donatı ve kamusal
alan miktarını azaltan, konut alanını ve dolayısıyla
yapılaşma alanını arttıran, 500 metrelik yürüme
mesafesi içinde 2 ayrı dini tesis alanı olmasına
rağmen yeni bir dini tesis alanı getirilerek ek
yapılaşma ve kamu harcaması öngören bir nitelik
taşımakta ve bu yönleri ile sorunlu olup, yeniden
ele alınmalıdır.
İtiraz konusu plan değişikliklerinin üzerinde
yapıldığı alan Beşiktaş ilçesi geri görünüm ve
etkilenme bölgesinde kalmaktadır. Topoğrafik
açıdan kısmen eğimli, çevresinde yoğun bir şekilde
lüks konut sitelerinin olduğu, Musevi Aşkenaz
Mezarlığı komşuluğunda, kamusal alanlar ile donatı
ihtiyaçları için ayrılmış alanların mahalle ölçeğinde
yetersiz kaldığı bir bölge içinde yer almaktadır.
İtiraz konusu alan, plan değişikliklerindeki pafta
adları bakımından Ortaköy, İBB Şehir Rehberi
üzerinden bakıldığındaysa Ulus Mahallesi
sınırlarında kalmaktadır. Söz konusu planlara
ilişkin itirazlarımız özetle şu şekilde sıralanabilir:
2. Hazırlanan itiraza konu plan değişiklikleri
ile yeniden düzenlenen yapılanma koşullarına
bakıldığında, konut alanlarında mevcut durumdaki
yapılaşma yoğunluğunu arttırıcı şekilde alansal
genişlemeye gidildiği ve yukarıda bahsedildiği
üzere ek bir dini tesis önerisi ile bölgede ihtiyaç
dışı bir kamu kullanım yapısı ile yapı yoğunluğunun
arttırılmak istendiği görülmektedir. Böylece mevcut
haliyle yoğun olan doku daha da yoğunlaşacak, asıl
yerleşik nüfusun gereksinim duyduğu park ve açık
alan kullanımları ise azalacaktır. Kent içerisinde
yapılan bu derece önemli bir plan değişikliğinin
yeterli analitik etüt çalışması yapılmadan ve
yaratacağı yapılaşma baskısı ile altyapıyı zorlayıcı
etkileri değerlendirilmeden onaylanması yukarıda
da değinmiş olduğumuz gibi kamuyu büyük
zararlara uğratacaktır.
1. Ulus Mahallesi, 40 pafta, 1686 ada, 24
parsele ait 03.12.2013 tarih ve 19376 sayılı
Bakanlık oluru ile uygun bulunan “Park ve H:
15.50 m, KAKS:0.75 yapılanma şartlarındaki
Konut alanı fonksiyonlarının yer değiştirmesi ve
Cami Alanı eklenmesine” ilişkin Koruma Amaçlı
Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliklerinin
onaylanmasından önce söz konusu yerin,
18.06.1993 onanlı 1/5000 ölçekli Boğaziçi Geri
Görünüm ve Etkilenme Bölgesi Revizyon Nazım
İmar Planı ile 10.12.1993 onanlı 1/1000 ölçekli
Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi
3. Plan değişiklikleri ile getirilen ek yapılaşmalar,
kentin en merkezi bölgelerinden birinde ve
Boğaziçi bölgesinde yapılmak istenmektedir.
Uygulamaya geçildiği takdirde halihazırda
sorunlar yaratmakta olan mevcut karayolu
altyapısına ek trafik getireceği ve yeni toplu ulaşım
gereksinimlerine yol açabileceği aşikar olan itiraza
konu plan değişiklikleri ve alt uygulama süreci,
getirilen plan kararlarının planlama bakımından
eşgüdüm halinde gözetilmesi ve değerlendirilmesi
gereken arazi kullanım-ulaşım ilişkisini göz ardı
etmektedir.
184
4. Meri planlarda park ve yeşil alan olarak
belirlenmiş bazı alanların da itiraza konu planlar
eliyle yapılaşmaya açıldıkları görülmektedir. Gerek
arttırılan konut yapılaşma alanları gerekse bu gibi
donatı alanlarının yapılaşmaya açılması böylesi bir
planlama bölgesinde kesinlikle tercih edilmemesi
gereken koşullar dayatmaktadır. Aksine, kentin
mümkün olabildiğince nüfus ve yapılaşma
yoğunluğunun hafifletilmesi beklenen bir alanında
yapılan itiraza konu planlama çalışmalarının, geri
görünüm ve etkilenme bölgesi olması itibariyle
kent peyzajı ve siluetini referans alan, yoğunluk
arttırıcı olmayan ve kişi başına düşen donatı
dengesini iyileştirici plan kararları ve hükümlerini
sağlaması şehircilik ve planlama ilkeleri
bakımından da gereken düzenlemeler olarak kabul
edilmektedir. Ancak, itiraza konu plan değişiklikleri
bu ilke ve kararları taşımaktan uzaktır. Ayrıca olası
nüfus yoğunluk ve yapılaşma gereksinimleri için
itiraza konu plan değişikliğinin üst ölçekli planı
niteliğindeki 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planı’nda gelişme konut alanlarının yerleri
belirlenmiştir ve bu alanlar tümüyle kent merkezi
dışındaki alanlardır. Haliyle, itiraza konu planlama
çalışmaları üst ölçek planı ile de çelişkili bir durum
yaratmaktadır.
5. Halihazırda taşıdığı nüfusun ihtiyacından fazla
konut stoğu bulunan İstanbul’da mevzuat gereği
planlarda kişi başına 10 metrekare ayrılması
gereken aktif yeşil alan miktarının günümüzde
sadece 1,7 metrekare olduğu ve yapılan
düzenlemeyle önerilen yeni donatı alanının,
bölgedeki mevcut donatılar kullanılabileceğinden
ihtiyaç fazlası olduğu dikkate alındığında, yapılan
düzenlemenin parsel bazında yapılaşma alanını
arttırarak ayrıcalıklı bir değer artışı sağladığı, bu
yönüyle planlamanın temel koşullarından biri olan
kamu yararı ilkesi ile bağdaşmadığı açıktır.
Yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde, plan
değişikliği paftalarında anılan haliyle Beşiktaş
İlçesi, Ortaköy Mahallesi, 40 pafta, 1686 ada,
24 parsele ilişkin hazırlanan 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile 1/1000
Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı
Değişikliğinin yukarıda sunulan gerekçeler
185
doğrultusunda ve usul açısından da plan yapımı ile
ilgili yasal mevzuata uygun olarak yapılmayan plan
değişikliğine itiraz edilmiştir.
SARIYER İLÇESİ, KİREÇBURNU
MAHALLESİ 81 PAFTA, 471 ADA,
1,2,3,4,5,6,7,8,9
PARSELLERİ
KAPSAYAN
SPOR
ALANINA
AİT 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA
AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI
VE 1/1000 ÖLÇEKLİ KORUMA
AMAÇLI UYGULAMA İMAR PLANI
TEKLİFLERİNE İTİRAZ
23.01.2014
İstanbul ili, Sarıyer İlçesi, Kireçburnu Mahallesi
81 Pafta, 471 ada, 1,2,3,4,5,6,7,8,9 parselleri
kapsayan spor alanına ait 1/5000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı tekliflerine
tarihindeŞubemiz tarafından itiraz edilmiştir.
İstanbul ili, Sarıyer İlçesi, Kireçburnu Mahallesi
81 Pafta, 471 ada, 1,2,3,4,5,6,7,8,9 parselleri
kapsayan spor alanına ait 1/5000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı teklifleri
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
13/A maddesi uyarınca Bakanlık Makamının
03.12.2013 tarih ve 18890 sayılı oluru ile Çevre
ve Şehircilik Bakanlığınca Söz konusu planlar,
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi
gereğince 25.12.2013-23.01.2014 tarihleri
arasında bir ay (30 gün) süre ile İl Çevre ve
Şehircilik Müdürlüğü binasında askıya çıkarılmıştır.
İtiraz konusu plan tadilatı ile 81 pafta, 471 ada,
2-3-4-5-6-7-8-9 sayılı parseller ile bu parselleri
çevreleyen imar istikametleri içindeki alanda,
mevcut planda spor tesisi olarak planlanan
alanın TAKS: 0,15, KAKS: 0,35 ve HMAKS: 6.50
konut alanı olarak planlandığı görülmektedir.
İmar Planlarının Yapımına Dair Yönetmeliğin
İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması Gereken
Esaslar Madde 27’de“…İmar planlarında bulunan
sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması,
küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair
plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz.
Zorunlu hallerde böyle bir değişiklik yapılabilmesi
için: (1) İmar planındaki durumu değişecek
olan sosyal ve teknik alt yapı alanındaki tesisi
gerçekleştirecek ilgili yatırımcı Bakanlık ve
kuruluşların görüşü alınacaktır. (2) İmar planındaki
bir sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi
ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde
eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle
yapılabilir…” denilmektedir. Bu hususlar da dikkate
alındığında; dönüştürülen sosyal donatı alanının
kaldırılması için bir zorunluluk gözlenmemekte
olup, yönetmelikte belirtildiği doğrultuda kaldırılan
sosyal ve teknik altyapıların muadili sayılacak yeni
bir alan tahsisi önerilmemiştir. Kamu yararına
uygun düşen zorunluluk ve kesinlik açıkça
belirtilmedikçe yapılmaya çalışılan değişiklik imar
mevzuatına uygun bulunmamaktadır. Bu açıdan
söz konusu parsellere ilişkin yapılan değişiklikler
planlama teknikleri ve şehircilik ilkelerine uygun
değildir.
Yukarıdaki
hususlar
çerçevesinde;
plan
bütünlüğünü bozan, emsal teşkil eden, mevzuat
ve planlama ilkelerine aykırı usuller içeren, 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlık
Makamının 03.12.2013 tarih ve 18890 sayılı
Olur’u ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanarak
25.12.2013-23.01.2014 tarihleri arasında
askıda ilan edilen Sarıyer İlçesi, Kireçburnu
Mahallesi 81 Pafta, 471 ada, 1,2,3,4,5,6,7,8,9
parselleri kapsayan spor alanına ait 1/5000
ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve
1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı tekliflerine itiraz edilmiştir.
BEYKOZ
İLÇESİ, POLONEZKÖY
KÖY YERLEŞİK ALANI 1/5000
ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM
İMAR PLANI VE 1/1000 ÖLÇEKLİ
KORUMA AMAÇLI UYGULAMA
İMAR PLANI TEKLİFLERİNE İTİRAZ
24.01.2014
İstanbul İli, Beykoz İlçesi, Polonezköy Köy
Yerleşik Alanı 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Koruma
Amaçlı Uygulama İmar Planı Bakanlık Makamının
22.11.2013 tarih ve 11521 sayılı Olur’ları ile
644 sayılı KHK’nin 13/A maddesi uyarınca
onaylanmıştır. Söz konusu planlar 3194 sayılı
İmar Kanunu uyarınca 26.12.2013 – 24.01.2014
tarihleri arasında 1 ay (30) gün süre ile Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğü’nde askıya çıkarılmıştır.
İtiraz konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı,
Plan Notlarının 4.3. maddesinde ve 1/1000
ölçekli Uygulama İmar Planı, Plan Notlarının 4.7.
maddesinde “eğimden dolayı kat kazanılamaz”
ibaresi tadil edilerek hükümlerden çıkarılmıştır.
Söz konusu plan notunun çıkarılması ile birlikte,
yapılaşma yoğunluğu büyük ölçüde artmaktadır.
Polonezköy’ün doğal yapısını ve kırsal karakterli
yerleşim yapısını bozucu nitelik taşıyan bu plan
notu, alana dair yapılmış olan Çevre ve Orman
Bakanlığı’nın 26.08.2003 tasdik tarihli Uzun
Devre Gelişim Planına da aykırı niteliktedir. Bu
gerekçe ile ilgili plan notları; “yapı yüksekliği,
eğimden dolayı açığa çıkan katlar dahil 6.50 yi
aşamaz” şeklinde düzenlenmelidir.
1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı, Plan
Notlarının 4.18. maddesinde “bir parselde birden
fazla yapı yapılabilir” denilmektedir. Bununla
birlikte; Uygulama İmar Planı Plan Notlarının “5.1.
K/T Lejantı Getirilen Alanlar”ın altında;
5.1.1. Bu alanlarda konut veya turizm konaklama
tesisleri yapılabilir.
5.1.3. Konut yapılması durumunda; E: 0,15 H
max: 6,50 metre’dir.
5.1.4. Turizm Konaklama Tesisi yapılması
durumunda; E: 0,20 H max: 6,50 metre’dir.
5.1.5. Bu alanlarda Turizm Konaklama Tesisi
yapılması durumunda; Maks. Bina Cephesi: 20.00
m. Maks. Bina Derinliği: 30.00 m.
yapılaşma şartı getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen plan notları, “doğal sit alanı”
olarak tescilli evrensel bir değer ve ortak mirasımız
olan Polonezköy Tabiat Parkı’nın, zengin doğal
dokusu, peyzaj değerleri, tarihsel ve kültürel
kimliği, özgün kırsal yerleşme karakterini bozucu
niteliktedir. Planların uygulamaya geçmesi
itibariyle bölgenin eşsiz karakterine aykırı bir
şekilde yoğun bir yapılaşma yaratılarak, telafisi
mümkün olmayacak bir sürece girilecektir.
Yukarıdaki temel hususlar çerçevesinde; ulusal
186
ve uluslararası koruma mevzuatına ve planlama
ilkelerine aykırı, çevresine emsal teşkil eden,
22.11.2013 tarih ve 11521 sayılı Olur’ları ile
644 sayılı KHK’nin 13/A maddesi uyarınca
26.12.2013 – 24.01.2014 tarihleri arasında
askıda ilan edilen İstanbul İli, Beykoz İlçesi,
Polonezköy Köy Yerleşik Alanı 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000
Ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planına
itiraz edilmiştir.
6. DAVALAR
1.ŞİŞLİ İLÇESİ, AYAZAĞA GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİ’NE AİT
PLANLARIN İPTALİ
27.02.2012
T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ)
tarafından hazırlanan, T.C. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nca 16.09.2011 tarih ve 103140 sayılı
Olur’u kapsamında, 29.11.2011-29.12.2012
tarihleri arasında askıya çıkarılan, Şişli İlçesi,
Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait
(Maslak Mahallesi, 2 pafta, 1 ada, 20, 49 ve 50
sayılı parseller) 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli Revizyon Uygulama
İmar Planı’nın öncelikle yürütmesinin durdurulması
ve iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız
şu şekildedir:
Dava konusu 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama
İmar Planlarının T.C. Başbakanlık Toplu Konut
İdaresi tarafından elde edilmesi ve onaylanması
usül açısından hukuka aykırılıklar içermektedir.
İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme
Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama
İmar Planlarının elde edilmesi sürecinde ilgili
mevzuat hükümlerine aykırı hareket ettiği
görülmektedir. Bahsi geçen hukuki düzenlemelerin
ilgili maddelerine bakıldığında;
2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun 4. maddesini
değiştiren 5162 sayılı kanunun 2. maddesine göre,
“Madde 4 - Başkanlık, gecekondu dönüşüm projesi
uygulayacağı alanlarda veya mülkiyeti kendisine
ait arsa ve arazilerde veya valiliklerce toplu konut
iskan sahası olarak belirlenen alanlarda çevre ve
187
imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde her tür
ve ölçekteki planlar ile imar planlarını yapmaya,
yaptırmaya ve tadil etmeye yetkilidir. Bu planlar;
büyükşehir belediye sınırları içerisinde kalan
alanlar için büyükşehir belediye meclisi tarafından,
il ve ilçe belediye sınırları ile mücavir alanları
içerisinde kalan alanlar için ilgili belediye meclisleri
tarafından, beldelerde ve diğer yerlerde ilgili valilik
tarafından, planların belediyelere veya valiliğe
intikal ettiği tarihten itibaren üç ay içerisinde aynen
veya değiştirilerek onaylanır. Belediyeler ve valilik
tarafından üç ay içerisinde onaylanmayan planlar
Başkanlık tarafından re’sen onaylanır. Belediyeler,
valilik veya Başkanlık tarafından onaylanan bu
planlar; askı, ilan ve itiraza dair kararlar da dahil
olmak üzere 3194 sayılı imar Kanunu hükümlerine
göre belediyeler ve ilgili kamu kurumları tarafından
yapılacak tüm işlemler Başkanlık tarafından re’sen
yapılmak suretiyle yürürlüğe konur.” hükmüne yer
verilmektedir.
Dava konusu plan çalışmasının gecekondu önleme
bölgesi ilan edilen alanda yapılması nedeniyle
İdarenin plan yapma yetkisini tanımlayan 775 sayılı
Gecekondu Kanunun ilgili 19. Maddesi’nde ise,
“Madde 19 - Islaha muhtaç veya tasfiyesi gereken
gecekondu bölgeleri ile yeniden halk konutu veya
nüve konut yapımına tahsis edilecek sahaların
seçimi, haritalarının hazırlanması, İmar ve ıslah
planlarının düzenlenmesi, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığının denetimi altında, ilgili belediyelerce
yapılır veya yaptırılır.
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, hazırlanan harita ve
planları retde, düzeltilmek üzere geri göndermeye,
olduğu gibi veya değiştirerek onaylamaya ve lüzum
gördüğü hallerde bu hizmetleri kendisi yapmaya
veya yaptırmaya yetkilidir.
Onaylanarak
kesinleşen
planlar belediye
dairesinde herkesin görebileceği bir yerde bir ay
süre ile asılır ve keyfiyet mutat vasıtalarla halka
duyurulur.” hükmü getirilmiştir.
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında 644 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin 2. Maddesinin 1. fıkrasının (ğ)
bendinde;
“(ğ) Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile
niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera
dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan
ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme
ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak
usul ve esasları belirlemek, Bakanlar Kurulunca
belirlenen bu nitelikteki uygulamalar ile finans
merkezleri ve benzeri özel proje alanları ve özel
yapım gerektiren yapılaşmalar ile 2985 sayılı Toplu
Konut Kanunu ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu
uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından
yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt,
harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini
yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma,
ruhsat ve yapım işlerini gerçekleştirmek, yapı
kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat
mülkiyetinin kurulmasını sağlamak.” Bakanlığın
görevleri kapsamında tanımlanmıştır.
İdare’nin ve Bakanlığın plan yapma ve onaylama
yetkisini düzenleyen bu hükümlerden de anlaşıldığı
üzere, TOKİ tarafından hazırlanan ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nın Olur’u ile askıya çıkarılan
plan çalışmalarının 2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu uyarınca; büyükşehir belediye sınırları
içerisinde kalan alanlar için büyükşehir belediye
meclisi tarafından, il ve ilçe belediye sınırları ile
mücavir alanları içerisinde kalan alanlar için
ilgili belediye meclisleri tarafından, beldelerde
ve diğer yerlerde ilgili valilik tarafından, planların
belediyelere veya valiliğe intikal ettiği tarihten
itibaren üç ay içerisinde aynen veya değiştirilerek
onaylanması ya da belediyeler ve valilik tarafından
üç ay içerisinde onaylanmayan planların, Başkanlık
tarafından re’sen onaylanması gerekmektedir.
Yine aynı kanun hükmüne göre Belediyeler, valilik
veya Başkanlık tarafından onaylanan bu planlar;
askı, ilan ve itiraza dair kararlar da dahil olmak
üzere 3194 sayılı imar Kanunu hükümlerine göre
belediyeler ve ilgili kamu kurumları tarafından
yapılacak tüm işlemler Başkanlık tarafından
re’sen yapılmak suretiyle yürürlüğe konmaktadır.
Fakat dava konusu planlar açısından bu sürecin
işletilmediği ve dava konusu planların Büyükşehir
Belediyesi sınırları içerisinde yapılmasına karşın,
ilgili belediye olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Meclisi’nin onayına sunulmadığı açıktır.
Ayrıca TOKİ’nin gecekondu önleme bölgelerinde
plan yapma ve onaylama yetkisini düzenleyen
bir diğer Kanun olan 775 sayılı Gecekondu
Kanununda da İdarenin plan yapma ve onama
usülleri açıkça tarif edilmektedir. Bu kanun
hükmüne göre ise, plan çalışmaları TOKİ denetimi
altında, ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır ya da
TOKİ lüzum gördüğü hallerde bu hizmetleri kendisi
yapmaya veya yaptırmaya yetkili kılınmaktadır.
Nitekim, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında 644 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’de de Bakanlığın plan
yapma ve onamaya dair 2985 Sayılı Toplu Konut
Kanunu ve 775 Sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca
işlem yapılacağı belirtilmiş, dolayısıyla Büyükşehir
Belediye sınırları dahilinde İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi’nin onayına sunulması gereken
ilgili planlar, Kanunların belirttiği süreç işletilmeden
Bakanlığın Olur’u ile askıya çıkarılmıştır.
Dolayısıyla dava konusu 16.09.2011 tasdik tarihli
İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme
Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama
İmar Planı, TOKİ tarafından hazırlandıktan sonra
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisine iletilmemiş
olduğundan; Bakanlık onama yetkisini kanun
hükümlerine aykırı olarak kullanmış ve planlar
yürürlüğe konmuştur. Bu nedenlerle dava konusu
planların 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ve
775 sayılı Gecekondu Kanununa aykırı olarak
elde edildikleri açıktır. Planların telafisi imkansız
zararların oluşturmaması ve hukuka aykırı elde
edilişleri sebebi ile bir an önce, İdarenin savunması
beklenmeksizin yürütmesinin durdurulması ve
iptali gerekmektedir.
Her ne kadar, Gecekondu Kanunu Uygulama
Yönetmeliği’nin 59. Maddesinin 3. fıkrasında;
“Gecekondu
Kanunu’nun
uygulanacağı
sahaların imar ve ıslah planları ile parselasyon
planları belediyesince veya Toplu Konut İdaresi
Başkanlığınca
nasıl yaptırılırsa yaptırılsın
bunların belediye organlarınca tetkik ve karara
bağlanmasına lüzum yoktur. Ancak Toplu Konut
188
İdaresi Başkanlığınca onaylanan imar ve ıslah
planları ile parselasyon planları bir ay müddetle
uygulamayı yapacak belediyece ilan edilerek
halka duyurulur.” denilmekte ise de bu madde
doğrultusunda yapılan uygulama ile Yasanın
getirdiği düzenleme, adı geçen Yönetmelik ile
genişletilmekte olup; Üst Hukuk Normuna Aykırı
düzenleme gerçekleştirilmiştir.
Bununla beraber, planlama yetkisinin farklı
kurumlara
dağıtılmış
olmasının
getirdiği
sakıncaların sonuçları güncel davaya konu
planlarda açıkça ortaya çıkmaktadır. Zira güncel
örnekte “yetki sahibi” bir kurum, şehir planından
tamamen bağımsız olarak kentin gelişimine
etki edecek bir işlem yapmaktadır. Mevcut
planlama sisteminde parçacıl uygulamaların ve
planlamada yetki karmaşasının varlığı, İdari yetki
alanı ile planlama alanı arasında uyumsuzlukların
varlığı gibi konular geri dönülemez ekonomik ve
toplumsal zararlara sebebiyet vermektedir. Dava
konusu planlar ile birlikte bütüncül planlama
anlayışı zedelenirken, planlamada “yerellik” ilkesi
ile bağdaşmayan bir durumun yaratıldığı açıktır.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1-Dava konusu 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul
İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme
Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama
İmar Planında, gecekondu önleme bölgesi olarak
tanımlanan 32,7 ha. büyüklüğündeki alan; Konut,
Yeşil Alanlar, Askeri Alanlar, Dini Tesis Alanları,
İdari Tesis Alanları, İlköğretim Tesis Alanları, Özel
Kreş Alanları, Özel Sağlık Tesis Alanları olarak
planlanmıştır. Planda yer alan fonksiyonların
büyüklüklerine bakıldığında ise, planlama alanının
büyük kısmını oluşturan 22,6 hektarlık alanın
konut alanına, 0,7 ha. alanın özel donatı alanlarına
ve sadece 1,4 ha. alanın ilköğretim ve dini tesis
gibi donatı fonksiyonlarına, 3,8 ha. alanın yeşil
alana ayrıldığı; 2,2 ha. alanın belediye hizmet alanı
ile askeri alana ve yaklaşık 2 ha. alanın yol alanı
olarak teknik donatıya bırakıldığı görülmektedir.
Bu alanda verilen yapılaşma değerleri ile belirtilen
fonksiyonların gerçekleştirilmesi durumunda
ortaya çıkacak olan inşaat alanı düşünüldüğünde,
planlama alanının çok yoğun bir faaliyete ayrıldığı
189
anlaşılmaktadır. Verilen yapılaşma değerleri ile
32,7 ha. planlama alanı üzerinde, mevcut imar
hakları ile birlikte yaklaşık 625.000 m2 inşaat
alanı ortaya çıkmakta, bu durum plan notları ile
oluşturulan ayrıcalıklı imar hakları ile çok daha
yüksek bir değere ulaşmaktadır. Planlama alanının
225.725 m2si konut alanı olarak ayrılmış,
belirlenen 2,2 emsal değeri ile 496.490 m2
inşaat alanı oluşturulmuştur. Planda kişi başına 65
m2 brüt alan belirlenmiş olduğundan, oluşturulan
konut alanı ile birlikte 7.640 kişilik nüfusun buraya
yerleşeceği tespit edilmektedir. Plan notlarının
15. Maddesinde; “Planlama alanının tamamında
eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan
edilebilir, İskan edilen bodrum katla emsale
dahil değildir.” denilmektedir. Plan raporunda da
belirtildiği üzere son derece eğimli bir araziye
sahip olunan alanda iskan edilebilecek olan
bodrum katları ile birlikte planlama alanındaki
nüfus 10.000’i dahi geçebilecektir.
Bununla birlikte planda kişi başına belirlenen 65
m2 alanın bilimsel geçerliliği ortaya konulmamıştır.
Nitekim İstanbul Büyükşehir Başkanlığı’nca
18.10.2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli
Ayazağa Nazım İmar Planı’nda bu değer 35
m2 olarak belirlenmiştir. Dava konusu edilen
alanın gelişme konut alanı olmasından hareketle
bu değerin yüksek olması beklenirken İstanbul
genelinde yapılan diğer planlama çalışmaları ile
kıyaslandığında bu değerin son derece yüksek
olduğu, dolayısıyla planla getirilen nüfusun
beklenilenin daha da üzerinde çıkacağı ortadadır.
2 – Planlama alanının meri plan durumuna
bakıldığında ise bölge, İstanbul 1. İdare
Mahkemesinin 2010/367 Esas Sayılı ve
2010/338 Karar Sayılı, 10.03.2010 günü
verdiği karar ile iptal edilen 21.01.2003 tasdik
tarihli 1/5000 ölçekli Şişli, Ayazağa Revizyon
Nazım İmar Planı onama sınırı içinde, Askeri
Güvenlik Bölgesinde kalmaktadır. İstanbul 1. İdare
Mahkemesinin verdiği karara göre, 21.01.2003
tasdik tarihli imar planı, yüksek nüfus yoğunluğu
ve bu yoğunluk karşısında donatı alanlarının
standartların altında kalması ve eksik bulunması,
planın iptal nedeni olarak gösterilmektedir. Bu
karar dikkate alındığında, dava konusu planda
askeri alanda kalan bölgenin çok yoğun bir
yapılaşma hakkı ile imara açılması, zaten yüksek
olan nüfusun artmasına ve yeni donatı alanı
ihtiyacı doğmasına neden olacaktır. Davaya konu
Planda ise buna yönelik olarak, kendi içerisinde
dahi yeterli donatı alanları oluşturulmamıştır.
3 - Dava konusu plan alanının üst ölçekli plan
yönünden incelenmesi sonucunda da, bölgenin
15.06.2010 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda Askeri Güvenlik
Bölgesinde kalmakta olduğu tespit edilmiştir. Buna
göre 3194 sayılı Kanun ve eki yönetmeliklerde
açıkça belirtilmesine karşın, söz konusu planlar,
üst ölçekli planlara aykırı olarak elde edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3.
Maddesine göre Nazım İmar Planları var olması
durumunda çevre düzeni planlarına uygun olarak
hazırlanmalıdır. Bu hükme göre “Nazım İmar
Planı: Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa
kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve
çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan
ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini,
başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu,
çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve
büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek
ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına
esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte
düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu
ile bir bütün olan plandır.” Fakat İmar Kanununda
Nazım İmar Planlarının, varsa Çevre Düzeni
Planlarına uygun olarak hazırlanması gerektiği
belirtilse de ve dava konusu alan 15.06.2010
tasdik tarihli 1/100 000 ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planı onama sınırı içerisinde kalsa da;
yapılan planlar bu hükmü yerine getirmemiş ve
üst ölçekli planda Askeri Güvenlik Bölgesinde
kalmasına rağmen söz konusu alan, yoğun ticaret
ve konut alanına alınmıştır. Bu nedenlerle, dava
konusu plan 3194 sayılı İmar Kanuna ve eki
yönetmeliklere açıkça aykırıdır ve kanuna aykırılığı
nedeniyle iptali gerekmektedir.
4 – Dava konusu planların plan notlarına
bakıldığında ise, davaya konu itirazlarımızı teşkil
eden başlıklar ortaya çıkmaktadır. Planlar ile
donatı alanları azaltılarak bölge donatı dengesinin
bozulduğu açıktır. Söz konusu alanın ulaşım
altyapısı, getirilen yoğun fonksiyon için yetersiz
olmakla beraber bu değişikliğin trafik ve yapı
yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil
edici nitelikte olduğu görülmektedir. Dava konusu
planların yapıldığı alanın ulaşım etki alanı içerisinde
yer alan yolların kullanımı, zaten daha önce
Büyükdere Caddesi aksı üzerinde yapılan plan
değişiklikleri ile, maksimum düzeyde olduğundan,
getirilen yeni yapılaşma hakkı; bölgesel ulaşım
sistemi üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır.
Mevcut Büyükdere-Maslak hattında, trafiğin
zirve oluşturduğu sabah-akşam saatlerinde
sürekli tıkanıklık yaşanmaktadır. Davaya konu
imar planına konu olan parseller, yoğun ticaret
ve konut yapılarının bulunduğu alanların içindeki
ana ulaşım akslarından hizmet almaktadır. Plan
ile öngörülen kullanımların zirve saatlerde ve gün
içinde, plan değişikliğine konu arazi çevresinde
yoğun bir araç trafiği yaratması kaçınılmazdır.
Karayolu altyapısının mevcut durumu itibariyle
günümüzdeki ulaşım talebini karşılayamadığı, bu
aksın taşıma kapasitesinin artırılma olanağının
son derece kısıtlı olduğu ortada iken yapılan plan
çalışması ile bu bölgeye getirilecek yeni nüfusun
yaratacağı ek trafik yükü bölgenin ulaşım sorununu
içinden çıkılamayacak bir duruma sokacaktır.
Bu değerlendirmeler doğrultusunda, dava konusu
planlar ile getirilmek istenen kullanım yoğunluğunun
şehircilik ilkeleri ve planlama esasları bakımından
uygun olmadığı açıkça ortadadır. Zira plan yapılan
parselin yakın çevresinde, otopark ihtiyacını kendi
parseli içinde çözemeyen yoğun konut ve ticaret
alanları bulunmakta; mevcut trafik yoğunluğu
ölçüsüz bir biçimde artmaktadır. Dava konusu plan
ile de bu yoğunluğa ek yoğunluk oluşturulmaktadır.
Karma ticaret ve konut kullanımlarının
getirilmesinde bir isabet olmadığı ve bu konuda
bir fizibilite yapılmadığı da bu gerçekler ile birlikte
açıkça görülmektedir.
5 – Dava konusu edilen planların çevre yapılanma
koşullarının üzerinde bir yapılanma hakkı getirdiği,
ayrıcalıklı imar hakları tahsis ettiği ve çevresinde
hâlihazırda yoğun olan altyapıyı kullanılamaz hale
getireceği nedenleri ile dava konusu Revizyon
Nazım ve Uygulama Planlarının iptalinin gerektiği
gerçeği ortadadır.
190
Buna göre plan notları içerisinde yer alan;
“15. Planlama alanının tamamında eğimden
dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan edilebilir.
İskan edilen bodrum katlar emsale dahil değildir.
Bu katların tamamı planda belirtilen fonksiyonların
yanında bina ortak alanı (spor salonu, sığınak,
su deposu, tesisat odası, otopark vb.) olarak
kullanılabilir.” ifadesi ile Plan Raporunun “Eğim
Analizi” bölümünde ortaya konulduğu üzere
arazinin % 40’lara varan aşırı eğimli yapısı ve
planlama alanında 60 metreyi aşkın kot farklarının
oluştuğu da düşünüldüğünde planda verilen
inşaat hakkının yoğunluğu ve ayrıcalığı göz önüne
serilmektedir.
Ayrıca plan notlarının 9. Maddesinde “ Arazi, kazı
ve dolgu yapılarak düzenlenebilir. Düzenlenmiş
zemin tabii zemin olarak kabul edilecektir. Binaların
zemin kotları vaziyet planında belirlenir. Binalar
uygun olduğu hallerde tabii zeminden kot alacaktır.
Ancak topografya özelliklerinden dolayı yol ve
parsel zemini arasında daha uyumlu ilişki kurmak
amacıyla binalar yoldan kotlandırılabileceği
gibi adalarda tabii zeminin korunmasına özen
gösterecek şekilde bir ölçü sınırlamasına
bağlı kalmadan tesviyeler yapılabilecek ve
binalar bu tesviye edilmiş zemin üzerinden kot
alabileceklerdir. Parselde ana bir kütle üzerinde
yükselen birden fazla blok olması halinde bloğa
tek bir noktadan kot verilir.” denilerek, binaların
kot alması muğlak ifadelere dayandırılmış, sonuç
itibariyle yapı yoğunluğunun artmasına sebebiyet
verecek ifadelere yer verilmiştir.
6 – Dava konusu planların Plan Notlarında yer
alan;
“11. Plan bütününde geliştirilecek proje
kapsamında estetik ve çevre siluet için yapılarda
depremsellik, statik uygunluğu sağlamak kaydıyla
statik projelerin üniversite tarafından onaylanması
şartıyla her ebatta açık-kapalı çıkma ve konsol
yapılabilir.
13. Teras katlarındaki açık alanlar üstü
kapatılmamak kaydıyla çatı bahçesi, hobi bahçesi
ve yeşil alan v.b olarak kullanılabilir. Bu alanlar ve
açık çıkmalar emsale dahil değildir.
14. Çift cepheli yüksek yapılarda iki cephe
arasında kalan açık çıkmalar emsale dahil değildir.
Konut Alanları:
191
26. Konut alanlarında yapılanma koşulları E=2.20,
Taks maks: 0,55 olarak belirlenmiştir. Eğimden
dolayı açığa çıkan bodrum katlar iskan edilebilir.
İskan edilen bodrum katlar emsale dahil değildir.
27. Konut alanlarında, belirlenen yapılaşma
emsal değerlerinden kullanılmak kaydıyla, toplam
inşaat alanının %20’sinin bağımsız ticari birimler
olarak kullanılmasına izin verilebilir. Bu ticari
birimler içerisinde; iş merkezi, ofis, büro, alışveriş
merkezleri, çok katlı mağaza, çarşı, otel, motel,
konaklama tesisleri, sinema, tiyatro, konser salonu,
sergi salonları, moda merkezi, restoran, kafe, bar,
lokanta, gazino gibi yeme içme üniteleri, yönetim
binaları, banka ve ofis kurumları, apart konut,
rezidans kullanımları yer alabilir. Bu alanlarda
ilgili kurumların uygun görüşlerini almak, koşulu
ile özel eğitim, özel kreş ve özel sağlık kurumları
yer alabilir. Eğimden dolayı açığa çıkan bodrum
katlarda yukarıda sayılan ticaret fonksiyonları
herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmadan yapılabilir.
29. Planlama alanında yapılacak uygulamaya
esas vaziyet planlarında donatı alanları ile ilgili
kurumlardan uygun görüş alınmak ve büyüklükleri
azaltılmamak kaydı ile planlama alanı içerisinde
yer değiştirebilir. Belirlenen bu alanlar vaziyet
planına göre ifraz edilebilir.
30. Planda idari tesis (BHA) alanında toplam
inşaat alanının %50’sini geçmemek kaydıyla
ticaret ve hizmet birimleri yer alabilir.
34. Plandaki dini tesis alanında toplam inşaat alanı
içerisinde kalmak kaydı ile ibadete yönelik yapılar
yanında çok amaçlı salonlar, eğitim binaları, yurt
binaları, görevli lojmanları yapılabilir.” hükümleri
de bu yoğunluğun ne düzeyde artış göstereceğini
açıkça göstermektedir.
İlgili maddelerde yer alan ifadeler ile söz konusu
plan notlarının Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik’e ve İstanbul İmar Yönetmeliği’ne
aykırı, yapılaşma ve nüfus yoğunluğunu arttırıcı,
çevre yerleşmelere emsal oluşturabilecek
ayrıcalıklı imar hakları oluşturmasından dolayı
iptal edilmesi gereklidir. Her ne kadar İstanbul İmar
Yönetmeliğinde İmar Planlarının Önceliği ortaya
konulmuş olsa da, bu durum İmar Yönetmeliğinin
dayandığı tüm bilimsel ve teknik gerekçeleri hiçe
saymak anlamına gelmemelidir.
7– Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Olur’u ile yürürlüğe
giren 1/1000 ve 1/5000 ölçekli dava konusu
imar planları, bölgeye ait plan bütünlüğü içinde
değerlendirilmesi gerekirken, hatta içinde yer
aldığı bölge bu hükmü zorunlu kılarken; imar planı
ile böylesine bir işlem yapılmamakta hatta yoğun
bir yapılaşma hakkı tesis edilmektedir. Bunun
yanında, dava konusu planlar ile konut alanında;
iş merkezi, ofis, büro, alışveriş merkezleri, çok katlı
mağaza, çarşı, otel, motel, konaklama tesisleri,
sinema, tiyatro, konser salonu, sergi salonları,
moda merkezi, restoran, kafe, bar, lokanta,
gazino gibi yeme içme üniteleri, yönetim binaları,
banka ve ofis kurumları, apart konut, rezidans
kullanımları gibi ticari fonksiyonların yer alması
bölgenin gece ve gündüz nüfusunu etkileyecektir.
Bölge bütününün yeşil alan, eğitim, spor alanı,
sağlık vb. donatı alanlarının dengesini bozacak
ve donatı alanlarını azaltacak, konut ve ticaret
alanı önerilmesiyle otopark ihtiyacını arttıracak;
plan bütününde tüm çevreye hizmet eden ve meri
planlarda zaten yetersiz olduğu Mahkeme kararı ile
tespit edilen donatı alanlarını daha da azaltacaktır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 16.
Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar
planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan
beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve
teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda
belirtilen asgari standartlara uyulur.” denmesine
karşın, görüldüğü üzere dava konusu imar planı
değişiklikleri bu şartları taşımamakta ve donatı
dengesini bozmaktadır. Bu nedenlerle dava
konusu 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar
Planı, plan bütünlüğünü bozucu ve emsal teşkil
edici niteliktedir ve İmar Mevzuatına ve şehircilik
ilke ve esaslarına aykırılıklar içermektedir.
Yapılan plan, bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutan bir işlem değil,
aksine, mevcutta eksik olan gereksinimleri
bile gözetmeyen ve kamuyu, kamu alanlarının
özelleşmesini sağlayarak zarara uğratan bir
düzenlemedir. Dava konusu planlar, Kanun ve
Yönetmeliklerle açıkça belirtilen teknik ve sosyal
donatı dengesinin bozulmaması ve gelecekteki
gereksinimlerin gözetilmesi hükümlerini ihlal
ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı
alanlarını azaltmaktadır. Bu nedenlerle kamu
yararı, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına
aykırılığı nedeniyle dava konusu imar planları,
kamuyu zarara uğratmakta, 3194 sayılı İmar
Kanunu ve eki yönetmeliklere aykırı bir işlem
tesis etmektedir. Kamu zararının engellenmesi
ve kanuna aykırı uygulamaların önlenmesi için
dava konusu planların ivedilikle yürütmesinin
durdurulması ve iptali gerekmektedir.
Dava konusu imar planları, yakın çevresi ve
ulaşım ağı üzerinde yaratacağı etkiler itibariyle
etüt edilmemiştir. Bu nedenle, plana konu olan
parselde ayrıcalıklı bir imar hakkı tesis edilerek,
yakın çevresinde yer alan ticaret ve konut
alanlarının aleyhine fiili bir durum yaratılmaktadır.
Plan, bu haliyle üstün kamu yararı ilkesine aykırı
olup, yalnızca plana konu olan parsellerde, yakın
çevresiyle uyumsuz ve ayrıcalıklı bir imar hakkı
tesis etmektedir. Bu şekilde bir plan düzenlemesi,
3194 Sayılı İmar Kanunu ve eki Plan Yapımına Ait
Esaslara Dair Yönetmelik ile yargı kararlarına açık
aykırılıklar taşımaktadır.
8 - Planlama alanı, Orman alanına komşu bir alan
olması nedeniyle İstanbul’un az sayıda kalmış
ve giderek her geçen gün daha da tahrip edilen
orman alanları üzerinde baskı kuracaktır. Orman
alanına bu kadar yakın bir alanın yüksek yoğunluk
verilerek imara açılması, halihazırda giderek
kaybolan orman alanlarını ciddi bir şekilde tehdit
etmektedir.
Ayrıca söz konusu boş ve yeşil olarak bırakılmış
alanda arazinin yoğun bir yapılanmaya açılması;
arazinin büyüklüğü ve bulunduğu yer ile birlikte
düşünüldüğünde, kent bütününde arazi kullanım
kararlarına, ulaşım ve altyapı sistemlerine
doğrudan etki edecek nitelikte bir karar
olacağından, kent bütününde değerlendirilmesi
gereken bir plan kararı niteliğindedir. Ancak, dava
konusu planlar sınırlı bir alanı kapsamakta ve
yapılması önerilen değişikliğin kent merkezinde ve
kent bütününde ulaşım, arazi kullanımı vb. üzerinde
yaratacağı etkileri ortaya koymamaktadır. Çevre
yapılanma koşulları yönünden önemli etkileri
olacak olan bu tür plan çalışmaları ile birlikte
yapılması zorunlu Analitik Etüt çalışmaları da
gerçekleştirilmemiştir. Bu nedenle davalı idare
tarafından önerilen arazi kullanım değişikliğinin
192
kent merkezinde ve kent bütününde ulaşım, arazi
kullanımı vb. üzerinde yaratacağı etkileri test
edilmemiş ve araştırılmamıştır. Plan ile öngörülen
yapılaşmanın gerçekleşmesi durumunda oluşacak
olan tabloya ilişkin bu tür bir araştırmanın
yapılması ile kent bütününde yaratacağı sıkıntılar
ortaya çıkarılacaktır.
Dava konusu planlar ile tariflenen trafik ve yapı
yoğunluğunu artırıcı, çevreye emsal teşkil edici
nitelikteki yoğun yapılanmanın etkilerini, kent
bütününde değerlendirmek üzere herhangi bir
çalışma yapılmaması ve planlara ilişkin getirilen
yapılaşmayı şehircilik esasları bakımından tartışan
bir değerlendirmenin raporda yer almaması;
şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından
kabul edilebilir değildir. Kent içinde yapılan
bu derecede önemli bir planın hiçbir analitik
etüt çalışması yapılmadan ve kent bütününde
yaratacağı yapılaşma baskısı ve altyapıyı zorlayıcı
etkileri değerlendirilmeden onaylanması kamuyu
büyük zararlara uğratacaktır. Sonuç olarak, bu
ölçekteki bir kararın parçacıl olarak ele alınması
ve kamuya ait olan bir alanın kamu mülkiyetinden
çıkarak özelleşmesini sağlayacak fonksiyonlara
geçirilmesi; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve
kamu yararına açıkça aykırıdır.
9 – Dava konusu 16.09.2011 tasdik tarihli
İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme
Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama
İmar Planı’nın teknik incelenmesi sonucunda ise,
planların teknik anlamda da aykırılıklar taşıdığı
tespit edilmektedir. Özellikle plan notlarından
anlaşıldığı gibi dava konusu planlar, söz konusu
alanda yapılaşma hakkını mümkün olduğunca
arttırmak üzere; çevre yapılanma koşulları, doğa
değerleri gözetilmeden keyfi olarak elde edilmiştir.
Bu keyfiyetin şehircilik ilkelerine ve planlama
esaslarına aykırı işlem konusunda da ön plana
çıktığı kolaylıkla söylenebilmektedir.
Plan notları içerisinde yer alan “23. İmar planı ile
mülkiyetlerin uyuşmadığı durumlarda mülkiyet
sınırı plan sınırı olarak kabul edilecektir.” plan
notu bunun açık göstergesidir. Planlama esasları
açısından bir plan çalışması; kesin hükümler
içermek, düzenleme alanını kesin çizgilerle
belirlemek zorundadır. Dava konusu planda ise,
193
bu esasın tamamen göz ardı edildiği açıktır. Planın
düzenlendiği ve etkilediği alan, plan onama sınırı
ile belirlenmekte olsa da; tüm plan, bu not ile keyfi
uygulamalara açık şekilde bırakılmakta ve kesin
düzenleyici bir işlem olan imar planının kesinliğini
ortadan kaldırmaktadır.
Benzer keyfi uygulamaların ve kesinlikten uzak
plan kararlarını diğer plan notlarında da görmek
mümkündür. Plan notlarında yer alan;
“8. Plan bütününde yapılacak olan blok şekli,
boyları, çekme mesafeleri, bloklar arası mesafeler
ve binaya ait taban alanı kullanımı serbesttir. Tüm
alanlardaki yapılar ayrık, ikiz, blok, sıra ev ve teras
ev şeklinde yapılabilir. Bu yapı nizamları aynı ada
içerisinde ayrı ayrı ve birlikte kullanılabilir. Bunlar
vaziyet planı ile belirlenir ve aynı ada içerisinde
farklı kat uygulamasına gidilebilir.
27. Konut alanlarında, belirlenen yapılaşma
emsal değerlerinden kullanılmak kaydıyla, toplam
inşaat alanının %20’sinin bağımsız ticari birimler
olarak kullanılmasına izin verilebilir. Bu ticari
birimler içerisinde; iş merkezi, ofis, büro, alışveriş
merkezleri, çok katlı mağaza, çarşı, otel, motel,
konaklama tesisleri, sinema, tiyatro, konser salonu,
sergi salonları, moda merkezi, restoran, kafe, bar,
lokanta, gazino gibi yeme içme üniteleri, yönetim
binaları, banka ve ofis kurumları, apart konut,
rezidans kullanımları yer alabilir. Bu alanlarda
ilgili kurumların uygun görüşlerini almak, koşulu
ile özel eğitim, özel kreş ve özel sağlık kurumları
yer alabilir. Eğimden dolayı açığa çıkan bodrum
katlarda yukarıda sayılan ticaret fonksiyonları
herhangi bir sınırlamaya bağlı kalmadan yapılabilir.
30. Planda idari tesis (BHA) alanında toplam
inşaat alanının %50’sini geçmemek kaydıyla
ticaret ve hizmet birimleri yer alabilir.
34. Plandaki dini tesis alanında toplam inşaat alanı
içerisinde kalmak kaydı ile ibadete yönelik yapılar
yanında çok amaçlı salonlar, eğitim binaları, yurt
binaları, görevli lojmanları yapılabilir.”
hükümleri sonucunda plan ile birlikte keyfi
uygulamaların önü açılmakta, şehircilik ilkeleri
ve planlama esaslarına aykırı olarak; kesin
bir yapılaşma hakkı tanımlanmamakta, planın
düzenleyici işlevini de ortadan kaldırılmaktadır.
Bununla birlikte bir taraftan donatı alanı olarak
plan içerisinde yer aldığı söylenen Belediye
Hizmet Alanı; yeni donatı alanları ihtiyacını ortaya
çıkaracak ticari fonksiyonlara, hatta Konut Alanları
tanımında yer alan haliyle ticari birimlere rezidans
işlevi getirilmesi durumunda konut fonksiyonlarına
açılmaktadır. Diğer taraftan ise, eksik donatı işlevi
Dini Tesis Alanı’nda verilen karma donatı tanımı ile
giderilmeye çalışılmaktadır.
Ayrıca, plan notları içinde bulunan “29. Planlama
alanında yapılacak uygulamaya esas vaziyet
planlarında donatı alanları ile ilgili kurumlardan
uygun görüş alınmak ve büyüklükleri azaltılmamak
kaydı ile planlama alanı içerisinde yer değiştirebilir.
Belirlenen bu alanlar vaziyet planına göre ifraz
edilebilir.” notu ile imar planının işlevi, hukuka aykırı
olarak, hazırlanacak olan mimari projeye, plan
notlarında tanımlandığı şekli ile vaziyet planına
bırakılmaktadır. Buna göre, dava konusu plan
notlarının uygulanması ile imar hakkı transferi
adı altında plan dengesinin bozulmasının önü
açılmış ve bu konu ile ilgili hükümlerin uygulaması
ve uygulamanın yaratacağı problemlere ilişkin
yeterince açıklık getirilmemiştir. Plan hiyerarşisine
göre 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda
belirtilmesi gereken bu kararlar, ne yazık ki mimari
projeye bırakılmış ve plan hiyerarşisi ortadan
kalkmıştır.
Yukarıda tanımladığımız şekilde, dava konusu
plan teknik anlamda bir çok eksik içermekte ve
imar mevzuatımıza aykırı hükümler içermektedir.
Plan çalışmasının yapılaşma hakkını arttırmak
üzere getirdiği keyfi uygulama hükümleri; imar
planının düzenleyici işlevini ortadan kaldırmakta,
plan hiyerarşisine aykırı olarak planda yer alması
gereken kararları mimari projeye bırakmakta ve
şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarını görmezden
gelerek imar düzenlemesini belirsiz bırakmaktadır.
Bu nedenlerle, dava konusu 16.09.2011 tasdik
tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu
Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon
Uygulama İmar Planı imar mevzuatımıza, şehircilik
ilkeleri ve planlama esaslarına aykırıdır.
10 – 16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli
İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait
1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planında
tanımlanan “Askeri Alanlar, Dini Tesis Alanları, İdari
Tesis Alanları (B.H.A.), İlköğretim Tesis Alanları,
Özel Kreş Alanları ve Özel Sağlık Tesis Alanlarında
E=3.00, Hmaks: Serbest yapılanma şartı
getirilmiştir. Buradan da görüleceği üzere planda
getirilen yapılaşama koşulları donatı alanlarının
niteliğini ve gereksinimlerini dahi göz önüne
almadan maksimum yoğunlukta inşaat yapabilme
amacına yönelik olarak belirlenmiştir.
11 – Odamız tarafından davaya konu alanda TOKİ
tarafından hazırlanarak onaylanan 11.08.2010
tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa
Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planına yönelik 12.11.2010 tarihinde
başvuruda bulunularak dava açılmıştır. Söz konusu
sürmekte olan ve iş bu dava ile konusuz kalan
davada, 26.10.2011 tarihinde yerinde keşif ve
bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Plan kararları dava
konusu planlar ile büyük ölçüde aynılık gösteren
Nazım ve Uygulama İmar Planlarına yönelik
Bilirkişi Raporunun sonuç bölümünde;
“Davaya konu olan planın, üst ölçekli plana aykırı
arazi kullanım kararları getirmesi,
Planlama yetkisini, şehirle ilgili üst ölçekli
planlardan gelen genel planlama kararlarını
bozucu nitelikte kullanması,
Plan notları vasıtasıyla, imar mevzuatının ve dava
konusu planın kendisinin tanımladığı koşulları
oldukça aşan bir yapılaşmaya gidilmesi olasılığının
yaratılması,
Bu çerçevede yapılaşmaya gidilmesi halinde
planda önerilenden çok daha fazla bir nüfus
büyüklüğüne ulaşılmasının hem planlama
alanındaki donatı dengesini bozacağını, hem de
genel olarak kentsel sorunların daha da artışına
katkıda bulunacağı görüşü ile dava konusu planın
şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu
yararına aykırı olduğu düşünülmektedir” ifade
edilmektedir. Bilirkişi Raporlarında da ortaya
konulan bilimsel gerekçeler doğrultusunda, Bilirkişi
Raporu sonuç bölümünde yer verilen aykırılıkların
daha da arttırıldığı davaya konu olan planların
yürütmesinin, bilirkişi incelemesi beklenilmeden
ivedilikle durdurulması ve iptali gerekmektedir.
12 – TOKİ tarafından hazırlanarak onaylanan
ve Odamız ile sürmekte olan dava konusu olan
11.08.2010 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi,
Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait
194
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000
ölçekli Uygulama İmar Planı ile Bakanlık Olur’u
ile 16.09.2011 tasdik tarihli Revizyon Nazım
ve Uygulama İmar Planları arasındaki en önemli
farklardan biri; bir önceki planda yer alan Enerji
Nakil Hatları’nın ve bu hatların koruma kuşağının
kaldırılması, bu hatların altında kalan yeşil alanın
16.09.2011 tasdik tarihli planlarda “konut alanı”
olarak planlanmasıdır. Komşu ada parselleri
içeren 18.10.2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli
Ayazağa Nazım İmar Planı’nda ise takip eden
Enerji Nakil Hatları’nın koruma kuşakları belirtilmiş
ve buna göre plan kararları üretilmiştir. Bununla
birlikte 11.08.2010 tasdik tarihli planda yer alan
“Enerji nakil hattı koruma kuşağında TEİAŞ’ın
uygun görüşü alınmadan uygulama yapılamaz.”
plan notundan Revizyon Nazım ve Uygulama
İmar Planında “uygun” ifadesi kaldırılmış ve aksi
görüş belirtmesi gereken kurumun, aksi görüşü
ile uygulamanın engellenmesi riski ortadan
kaldırılmak istenmiştir.
Yapılan araştırma ve incelemeler ışığında Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) bu tarz elektromanyetik
alanları olası kanserojen etki yaratan alanlar
(Grup-2B) sınıfına sokmuştur. Bunun yanında,
dünyanın farklı noktalarında yapılan araştırmalar,
elektromanyetik alanların çok etkisinde kalan
kişilerde Alzheimer hastalığının 4,9 kat daha
fazla görüldüğünü ortaya koymuş, yapılan bir
diğer araştırmada da enerji nakil hatlarının
ortalama 600 metrelik bir mesafede olumsuz etki
yarattığı tespitine yer verilmiştir. Ayrıca enerji nakil
hatlarının, geçtiği bölgelerdeki elektrik/elektronik
aletleri olumsuz olarak etkiledikleri de yapılan
araştırmaların sonuçlarında yer almaktadır.
Yapılan bu araştırmalar ve sonuçları göz önünde
bulundurularak İstanbul genelinde hazırlanan
1/5000 ölçekli nazım imar planlarında Enerji
Nakil Hatlarının geçtiği bölümler genel olarak
yapı yasaklı alanlar kapsamına alınmış ve bu
hatların altlarına yapılaşma verilmeyerek bu
bölgelerde park alanları, ağaçlandırılacak alanlar,
pasif yeşil alanlar, yol alanları vb. gibi fonksiyonlar
planlanmıştır. Fakat dava konusu plan ile enerji
nakil hatları altında kalan ve yeşil alan olarak
terki gereken alanlardaki yapılaşma haklarını da
kullanmak ve ayrıcalıklı imar hakları elde etmek
195
üzere; bu alanlar konut alanı olarak gösterilmiştir.
Bu şekilde yerleşime uygun olmayan alanlarda,
imar hakkı düzenleyerek ayrıcalık yaratmak
isteyen ve kamu sağlığını hiçe sayan dava konusu
planların iptali gerekmektedir.
13 – Dava konusu planların hukuk ve kamu yararı
açısından bir diğer aykırılığı ise; davalı kurumun
kamusal idari bir işlem olarak edindiği plan yapma
ve onama yetkisini, kendi tasarrufundaki alanlar
üzerinde kullanarak, bu mülkü en yüksek bedel ile
satışa konu edilecek bir arazi şekline çevirmesidir.
Bu yargıyı güçlendirecek şekilde, TOKİ tarafından
söz konusu arazinin satışı işlemleri başlatılmış ve
arazinin satışı için TOKİ, ihaleye çıkarak ihalede
oluşan bedel üzerinden arazinin satış işlemini
gerçekleştirmiştir. Bu işlemden anlaşıldığı üzere,
askeri güvenlik alanı fonksiyonu ile kullanılan
alanın; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
onaylanan planlarda yer alan yeni fonksiyon ile
değerlendirileceği ve üçüncü kişilere satışının
en yüksek bedel ile yapılması amacıyla sınırsız
yapılaşma hakları verilmek istendiği açıkça
ortadadır. Mevcut fonksiyonu ile yapılacak satış
sonucunda oluşan değer ile dava konusu imar
planları ile onaylanması sonucunda oluşan
değer arasında büyük farklar bulunmaktadır.
Bu nedenle, yapılaşma hakları değiştirilerek
yapılacak olan satış işlemi sonrasında ortaya
büyük bir kentsel rant değeri çıkacaktır. Fakat
kentsel rantları kamu adına kamusal işlevlerde
kullanmak üzere önlemesi ya da geri alması
gereken ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nda
bu kamusal işlevleri açıkça tanımlanan TOKİ’nin
kentsel rantlar üzerinden kendine gelir sağlamaya
çalıştığı görülmektedir. Aynı zamanda davalı TOKİ
tarafından hazırlanan dava konusu imar planı
sonucu oluşan rant, kamuya aktarılmaktansa
özel mülkiyete aktarılacak ve söz konusu işlem ile
kamunun zarara uğramasına neden olunacaktır.
Bu nedenlerle davaya konu olan, kamu yararına
hareket etmesi gereken TOKİ ve Bakanlığın,
onaylanan planlar ile; kamu yararı tesis etmediği,
aksine kamunun zarara uğradığı açıktır.
14 - Tüm bu nedenlerle, 16.09.2011 tasdik tarihli
İstanbul İli, Şişli İlçesi, Ayazağa Gecekondu Önleme
Bölgesi’ne ait 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım
İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama
İmar Planının imar mevzuatımıza, şehircilik ilkeleri
ve planlama esaslarına aykırı şekilde elde edildiği
görülmektedir. Yukarıda bahsedildiği üzere planlar,
esas yanında usule ilişkin de sakat olarak elde
edilmiş ve ilgili belediyelerin görüşleri alınmadan
kanuna aykırı şekilde onanmıştır.
Bunun yanında parselin büyük kısmının E:2.20,
TAKS:0.55, Hmax: Serbest yapılanma koşullu
Konut Alanı, E:3.00, Hmax: Serbest yapılanma
koşullu Donatı Alanlarına alınması ve donatı
alanlarının dahi ticaret fonksiyonuna alınabileceği
hükümlerinin getirilmesi; yapılaşma koşulları
açısından ciddi sakıncaları barındırmakta, bölgede
yapı, nüfus ve trafik yoğunluğunu arttırmakta,
emsal teşkil edici ve plan bütünlüğünü bozucu bir
nitelik taşımaktadır.
Ayrıca, dava konusu 1/5000 ölçekli Revizyon
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon
Uygulama İmar Planı ile getirilen fonksiyonların
İstanbul Kentsel Alanı ve parsellerin içinde yer
aldığı bütünsel planlama bölgesi açısından hiçbir
değerlendirmesi bulunmamaktadır. Yapılaşma
koşulları tariflenmemiş olan planlara ilişkin
ulaşım, yerleşim yoğunluğu ve doğa değerlerinde
oluşacak kayıp vb. önemli kriterler açısından
hiçbir araştırma ve etüt çalışması yapılmamıştır.
Planlama ilke ve esasları ile yasa ve yönetmeliklerin
tariflediği süreçler açısından bakıldığında, dava
konusu planların hukuka aykırılığı kolaylıkla tespit
edilmektedir.
Açıklanan ve Mahkemece re’sen saptanacak
nedenlerle; T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı tarafından hazırlanıp, T.C. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’nca 16.09.2011 tarih ve
103140 sayılı Olur’u kapsamında 29.11.2011
– 29.12.2012 tarihleri arasında askıya çıkarılan,
16.09.2011 tasdik tarihli İstanbul İli, Şişli İlçesi,
Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi’ne ait (Maslak
Mahallesi, 2 pafta, 1 ada, 20, 49 ve 50 sayılı
parseller) 1/5000 ölçekli Revizyon Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar
Planı’nın; Yasalara, Yönetmeliklere, kamu yararına,
şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine açıkça
aykırı olması nedeniyle İPTALİNE ve telafisi güç
zararlar doğabileceği için öncelikle ve ivedilikle
YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA karar
verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
2.TARİHİ
YARIMADA
(FATİH)
1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI MUHTELİF
PARSELLERİN İPTALİ
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından
14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile
onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen
Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı’nın:
- Yedikule Gazhanesi’nin bulunduğu Yedikule
Mahallesi, Kısmen 1256 ada 11 parsel, kısmen 4
ve 5 parseller;
- Sirkeci Garı’nın bulunduğu Hocapaşa Mahallesi,
1 ada 13 parsel;
- Gedikpaşa İlköğretim Okulu arazisi olan Mimar
Kemalettin Mahallesi, 624 ada 31 parsel;
- Sulukule Yenileme Alanı Projesinin yer aldığı
Neslişah ve Hatice Sultan Mahallesi (Sulukule)
2484 ada ve 2489, 2490, 2492, 2493, 2494,
2495, 2497, 249 2498, 2499, 2525 ve 2524
adalar;
- Avrasya Tüp Geçiş Projesinin plana işlenmesi
yönünden;
öncelikle
yürütmesinin
durdurulması
ve
takiben iptali için Şubemizce dava açılmıştır. 8.
İdare Mahkemesi 2012/756 Esas numaralı,
20120/1148 sayılı kararına göre ayrı ayrı dava
açılması gerekliliği hükmüne varılmıştır.
2.1Avrasya Tüp Geçiş Projesi
27.04.2012
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756
E., 2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına
istinaden; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi
tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis
kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik
edilen Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın: Avrasya
Tüp Geçiş Projesinin plana işlenmesi yönünden
öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben
iptali istemi için Şubemizce 27.04.2012 tarihinde
dava açılmıştır.
Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız
196
şu şekildedir:
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756
E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda
parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle
bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar
verilmiştir.
Avrasya Tüp Geçiş Projesinin plana işlenmesi
yönünden işbu dava açılmıştır. Diğer bir ifade ile
Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı’nda yer alan Avrasya Tüp
Geçiş Projesi’nin, korunması gerekli bir sit alanı
olan Tarihi Yarımada’da yaratacağı olumsuzluklara,
dava konusu planda yer almasının mevzuata ve
kamu yararına hangi yönlerden aykırı olduğuna
ilişkin gerekçelerimiz aşağıdadır. Dolayısıyla Tarihi
Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı’nın tamamı değil, planın Avrasya
Tüp Geçiş Projesinin yer aldığı kısımlar yönünden
iptali talep edilmektedir.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
Odamız tarafından söz konusu projeye ilişkin
projenin farklı kademelerinde farklı idari işlemler
yargıya taşınarak, kamu yararına, şehircilik
ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı projeye ait
işlemlerin iptali istenmiştir. Buna göre:
a) İstanbul Boğazı Karayolu Boğaz Geçiş Tüneli
Projesi imar planı tadilatına ilişkin İstanbul IV
Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulu tarafından alınan 20.09.2010 gün ve
4110 sayılı kararı; yetersiz ve yanlış uygulamalar
ile Tarihi Yarımada’nın UNESCO’nun Tehlike
Altındaki Dünya Miras Listesi’ne girme ihtimalinin
giderek arttıracak başarısız bir kültür yönetimi
örneği olması nedeni ile Davacı Oda tarafından
02.12.2010 tarihinde yargıya taşınmıştır.
Aynı kurul ve uzman kişilerce alınan 19.08.2009
tarihli 3191 numaralı karar ile söz konusu
proje “silueti bozucu, kentsel dokuyu tahrip
edici ve çevre kirletici” nitelikte bulunmuş ve
retdedilmiştir. 20.09.2010 tarihinde alınan 4110
sayılı karar ile bu kez proje uygun bulunmuştur.
Oysa ki; Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür
Kurumu (UNESCO) tarafından 1985 yılından
bu yana Dünya Miras Listesi’nde yer alan Tarihi
Yarımada’nın dava konusu proje ile birlikte risk
altına gireceği ve olumsuz-yıkıcı etkilere maruz
197
kalacağı UNESCO’nun 31 Aralık 2008 tarihinde
ilgili kamu kurumları ve Tarihi Yarımada Alan
Yönetimi Başkanlığı’na gönderdiği resmi yazıda da
açık bir şekilde ifade edilmektedir.
Koruma Bölge Kurulu’nun kendi aldığı bir önceki
kararını hiçe sayan, bilimsellikten uzak, koruma ve
planlama ilkelerine aykırı ve şehircilik esaslarına
uygun olmayan ve işbu dava konusu kapsamında
da bulunan kararın iptali istemi ile açılan dava,
İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde 2010/2605
Esas Numarası ile sürmektedir.
b) Bununla birlikte; İstanbul Yenileme Alanları
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu Müdürlüğü tarafından da IV Numaralı
Koruma Kurul’un 19.08.2009 tarihli 3191
numaralı kararı hiçe sayılmış ve söz konusu proje
11.10.2010 gün ve 1817 sayılı kararla uygun
mütalaa edilmiştir. İçerik ve teknik açıdan niteliği
değişmeyen plan tadilatı retdedildikten sonra,
aynı kanun, yönetmelik ve ilke kararlarına uyma
yükümlülüğüne sahip olan Koruma ve Yenileme
Kurullarının ikili bir yapıda bir önceki kurul kararına
bağlı kalmaları gerekirken, bunun aksi bir süreç
izlenmiş ve projeye onay verilmiştir
Tarihi Yarımada ve İstanbul üzerinde yaratacağı
aynı olumsuz etkileri nedeni ile Yenileme
Kurulu’nun 11.10.2010 gün ve 1817 sayılı
kararı da Odamız tarafından 25.02.2011
tarihinde yargıya taşınmıştır. İstanbul 9. İdare
Mahkemesi’nin 27.09.2011 tarihli kararı ile
yürütmenin durdurulması talebinin retdedildiği
2011/361 Esas Numaralı dava; alanındaki eksik,
yanlış ve hukuka aykırı uygulamaların kamu yararı
doğrultusunda ortadan kaldırılmasını amaçlayan
bir diğer meslek örgütü olan TMMOB Mimarlar
Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin müdahilliği
ile devam etmektedir.
c) Yukarıda bahsi geçen kurul kararlarının yanı
sıra, Ulaştırma Bakanlığı Demiryollar, Limanlar
ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünün
İstanbul Boğazı Karayolu Boğaz Tüp Geçişi Yapİşlet-Devret Modeli Kapsamında gerçekleştirilmesi
için sözleşme yapılmasına ilişkin işlem de, TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ve
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent
Şubesi ile birlikte 26.04.2011 tarihinde Davacı
Oda tarafından yargıya taşınmıştır.
Ankara 9. İdare Mahkemesi’nde 2011/797
Esas Numarası ile devam etmekte olan davada
01.11.2011 tarihinde yürütmeyi durdurma
talebimiz retdedilmiştir. Oysa ki; gerekli imar planı
değişiklikleri yapılmadan ihaleye çıkarılan ve 3996
Sayılı Kanun’un ilan ve ön hazırlık süreçlerini ihlal
edildiği tespit edilen söz konusu projeye yönelik
işlem açıkça hukuka aykırıdır.
Şehircilik ilkelerine aykırı olan ve kamu yararı
amacıyla da bağdaşmadığı açıkça görülen İstanbul
Boğazı Karayolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi; Dünya
Mirası Listesinde yer alan Tarihi Yarımada’da
telafisi güç zararlara sebebiyet verecektir.
d) Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca hazırlanan
1/5000 Ölçekli İstanbul Boğazı Karayolu Tüp
Geçişi Projesi Nazım İmar Planı ile Fatih, Üsküdar,
Kadıköy ve Zeytinburnu 1/1000 Ölçekli İstanbul
Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Uygulama İmar
Planları ilgili bakanlıkça 23.02.2011 tarihinde
onanmış ve söz konusu planlar 31.05.2011
tarihinde TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi, TMMOB Çevre Mühendisleri
Odası İstanbul Şubesi ile birlikte Odamızca yargıya
taşınmıştır.
İşbu dava konusu plan onanmadan önce plansız
alanda kalan ve projenin Fatih İlçesi ayağını
oluşturan Tarihi Yarımada’da, tüm planlama
ilkeleri ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu yok sayılarak söz konusu
projeye ilişkin planlar onanmıştır. Hukuka aykırı
olarak tesis edilen söz konusu işleme ilişkin yargı
süreci Danıştay 6. Dairesi’nde 2011/5698 Esas
Numarası ile devam etmektedir.
Yukarıda yer alan açıklamalardan da açıkça
anlaşılabileceği gibi; hukuka aykırı söz konusu
işlemlerin tümü, devam eden yargı süreçlerine
rağmen, korunması gereken kültürel mirasımız
Tarihi Yarımada’ya ilişkin hazırlanan ve işbu davaya
konu olan imar planında varlığını sürdürmektedir.
Oysaki Tarihi Yarımada’da ulaşım çözümleri
bütüncül olarak ele alınmalı ve tarihi-kentsel
dokuyu gözeterek oluşturulmalıdır.
2- Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda yer verilen
ve Planın bu yönde düzenlemiş olduğu kararlarının
iptali istenen Avrasya Tüp Geçiş Projesinin Tarihi
Yarımada Bölümünü de içeren 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planları 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9.
maddesine dayanılarak Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Söz konusu
plan Davacı Oda tarafından dava konusu edilmiş,
fakat işbu davanın konusu olan Tarihi Yarımada
(Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı’nın ilanı ile Fatih ilçesi sınırları içerisinde
kalan bölümü açısından dava konusuz kalmıştır.
3- Dava konusu idari işlemlerin niteliğine
bakıldığında; “İstanbul Boğazı Karayolu Tüp
Geçişi Projesi” olarak da anılan Avrasya Tüneli
Projesi, Avrupa Yakası’nda Kazlıçeşme köprülü
kavşağından, Anadolu Yakası’nda ise GöztepeUzunçayır köprülü kavşağından başlayarak
Kazlıçeşme ile Göztepe’yi yol genişletme, yaklaşım
tünelleri ve ana tünel geçişleriyle bağlayacak
olan ve sadece lastik tekerlekli araçların geçişine
imkan tanıyan bir karayolu boğaz geçişidir. Yıllık
25 milyon araç geçişi garantisiyle ihale edilen
projenin buna bağlı olarak günlük 68,5 binlik
araç geçişini sağlaması gerekmektedir. 5,4 km.si
Boğazı deniz altından geçen toplam 14,6 km’lik
uzunluğa sahip proje kapsamında;
-
Avrupa yakasında mevcut sahil yolunun
(Kennedy Caddesi) deniz tarafına, Anadolu
yakasında da mevcut E-5 yoluna ikişer şerit
eklenerek her iki yol hattı da 8 şeride çıkarılacak,
-
Biri gidiş, diğeri geliş olmak üzere iki katlı
tek bir ana tünel hattından oluşan boğaz geçişinin
her iki yakada da birer havalandırma bacası yer
alacak
-
Tünel yalnızca küçük otobüs, minibüs ve
otomobillerin kullanımına izin verilecek şekilde
tasarlandığından İETT ve Özel Halk Otobüsleri,
kamyon ve benzeri boyutlara sahip diğer motorlu
araçlar ile motosiklet ve bisikletler bu tüneli
kullanamayacak,
-
Haydarpaşa ile Kumkapı arasındaki ana
tünel, denizin altındaki ana kaya içinden 12,5 m.
çapındaki tek bir tünel hattı boyunca % 5 eğimle
geçirilecek,
-
Tünelin her iki katı da 2x2 şeritli ve
serbest gabarisi 3 metrelik yollarla geçilecek,
-
Yenikapı’da 1 kavşak düzenlemesi ve
projenin Avrupa yakasında kalan kısmında 5 U
198
dönüşü yapılacak,
-
Anadolu yakasında Eyüp Aksoy ve
Uzunçayır’da 2 kavşak düzenlemesi yapılacak,
-
Biri Anadolu Yakası’nda (Selimiye
Kışlası’nın doğu kulesi karşısında) ve diğeri Avrupa
Yakası’nda (Sultanahmet-Çatladıkapı önünde)
olmak üzere iki adet havalandırma bacası yer
alacaktır.
4- Bilindiği gibi, 3194 sayılı Kanun’un yukarıda da
alıntılanan 5. Maddesi gereği tüm plan çalışmaları
bir üst ölçekli plana uymak zorundadır. İstanbul için
hazırlanan tüm alt ölçekli planlarda, üst plan olan
1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na
uyulması yasal zorunluluktur. 1/100.000 Ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı açısından projeye
bakıldığında; dava konusu planda işlenen karayolu
tüp geçişi yer almadığı gibi, Plan Raporu’nda,
karayolu ulaşımının ve karayolu Boğaz geçişlerinin
İstanbul üzerinde yarattığı tahribat açık bir biçimde
vurgulanmakta, yeni bir karayolu boğaz geçişi
kesinlikle retdedilmekte ve planın bu konudaki
temel yaklaşımı vurgulanmaktadır.
15.06.2009 tasdik tarihli 1/100.000 Ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’nda yer
alan ulaşımla ve karayolu boğaz geçişleri ile ilgili
şu değerlendirmeler bu durumu açık biçimde
ortaya koymaktadır. Söz konusu üst ölçekli plan
incelendiğinde görülmektedir ki, İstanbul’un
“temel” planında yeni bir karayolu boğaz geçişi
yer almadığı gibi, planın temel yaklaşımı da
karayolu ulaşımına verilen ağırlığa ve yeni
karayolu boğaz geçişlerine kesinlikle karşıdır. Bu
nedenle dava konusu imar planın Avrasya Tüp
Geçiş Projesi açısından, üst ölçekli planlara aykırı
olarak hazırlanması nedeniyle hukuki geçerliliği
bulunmamaktadır ve ivedilikle iptali gerekmektedir.
5- Dava konusu planlara işlenen Avrasya Tüp Geçiş
Projesi’nin ulaşım açısından yarattığı sorunların
değerlendirilmesi yapıldığında:
a) Yakalar arası geçişlerde Anadolu’dan
Avrupa’ya yapılan yolculukların payı -sabah zirve
saatlerinde- % 72 iken, Avrupa’dan Asya’ya
yapılan yolculukların payı ise % 28’dir. Proje
gerekçelerinde atıfta bulunulan yakalar arası
yolculuklardaki bu oransal dengesizliğin temel
kaynağını, Anadolu yakasından Avrupa yakasına iş
amaçlı yapılan günlük yolculuklar oluşturmaktadır
199
ki; bu yolculuklar yakalar arasındaki 1,1 milyonluk
toplam yolculuğun yarısından fazladır (yaklaşık
600 bin yolculuk). Yakalar arasındaki yolculuk
hareketliliğinin bu ağırlıklı yönü, yeni Boğaz
geçişi projelerinden önce iki yaka arasındaki
nüfus-istihdam
dengesinin
daha
sağlıklı
kurgulanmasını ve bireysel ulaşımın yerine köprü
geçişlerinde de toplu ulaşım kullanımına dönük
projelerin geliştirilmesini gerektirmektedir. Boğaz
köprülerindeki araç kompozisyonu içerisinde trafik
sıkışıklığının esas nedeni olan özel otomobillerin
payı % 82 iken (diğer bir deyişle köprülerden
geçen araçların % 82’si özel otomobil iken) bu
otomobillerin taşıdığı yolcu sayısı ise yaka geçişi
yapan tüm yolcuların sadece % 24’ü kadardır.
Buna rağmen yaka geçişi yapan yolcuların %
63’ünü taşıyan toplu ulaşım araçlarının köprü
trafiğindeki payı ise % 10’dur. Özel otomobiller
ve toplu ulaşım araçlarının kullanım oranı ve buna
karşın taşıdıkları yolcu sayıları karşılaştırıldığında,
öncelikli yatırım politikalarında toplu ulaşımın daha
önemli ve kentin ulaşım ihtiyaçlarına dönük olduğu
açıkça görülmektedir.
Boğaz trafiğinin yukarıda açıklanan genel durumu
dikkate alındığında, sabah zirve saatlerinde
Bakırköy’den Sarayburnu yönüne doğru olan
mevcut trafik akımı, dava konusu planlarda işlenen
proje sonrasında Anadolu’dan Avrupa yakasına
yönelecek olan yeni ve yoğun bir trafik akımı ile
birleşerek, Tarihi Yarımada ve yakın çevresinde
mevcut karayolu ağının ve taşıma kapasitelerinin
artmasına neden olacaktır. Günümüzde kentin iki
yakası arasında yapılan boğaz geçişlerinin % 72’si
sabah zirve saatlerde Anadolu yakasından Avrupa
yakası yönüne yapıldığından, Bakırköy’den sahil
boyunca gelen trafikle birlikte bu yönde ciddi bir
trafik akımı söz konusudur. Sahil koridoru boyunca
artması muhtemel bu trafik yoğunluğunun
yaratacağı cazibe ekseni, Tarihi Yarımada
bütününde ve özellikle sahil kesimi ile etkileşim
halindeki bölgelerde, yaya erişimini ve toplu
ulaşımı geri plana iten, özel araç kullanımını teşvik
edici bir etki ortaya koyacaktır. Böylesi bir durum
gerek Tarihi Yarımada gerekse kent genelindeki
arazi kullanım-ulaşım dengesine ve toplu ulaşıma
dayalı, yayaları ve insan erişimini öncelikli kılan
ulaşım politikalarıyla bağdaşmamaktadır.
b) Proje güzergahının paralelinde yer alan ve bu
projeden önce (Ekim 2013’de test sürüşlerine
başlanacak) faaliyete geçecek olan Marmaray
Projesi bir günde yaklaşık “1,5 milyon yolcu” taşıma
kapasitesine sahiptir. Avrasya Tüneli Projesi ise
günlük 80 bin araç taşıma kapasitesiyle hizmete
açılacak ve 2025 yılında tünelin maksimum
kapasitesi olan günlük 130 bin araç geçişine
erişileceği düşünülmektedir. Boğaz geçişlerinde
temel referansı “insanların kolay, ucuz ve
çevreci erişimini sağlamak” şeklinde aldığımızda
Marmaray Projesi, dava konusu planlara işlenen
Avrasya Tüneli Projesi’nin gerek hizmete gireceği
dönemki, gerekse 2025 yılındaki maksimum
kapasitesine eriştiğinde taşıyabileceği yolcuların
tamamını (yaklaşık 350 bin yolcu) rahatlıkla
taşıyabilecek bir kapasiteye sahip olduğunu
bugünkü hesaplamalar ve analizlerle görmek
mümkündür. Bugün İstanbul Boğazı’nı geçen özel
otomobillerin ortalama taşıdıkları yolcu sayısı 1,1
iken, kapladıkları hacim (işgal ettikleri yüzey) tüm
trafik hacminin % 82’si kadardır ve özellikle boğaz
trafiğinde verimliliği en düşük araç niteliğindedir.
Kentin asıl ihtiyacı toplu ulaşıma dönük projeler
ve uygulamalar olduğundan ağırlıklı olarak özel
araç kullanımına dönük olan dava konusu planlara
işlenen Avrasya Tüp Geçişi Projesi ulaşım bilimi
çerçevesinde uygulanmaması gereken bir projedir.
c) Dava konusu plana işlenmiş olan projenin
bağladığı yakalar arasında -otoyol niteliğindecazibeli bir eksen yaratması nedeniyle bu
güzergaha her iki yakadan da çok sayıda
aracın yönelmesi kaçınılmazdır (2009’da açılan
Dolmabahçe Tüneli ile sahil ve özellikle Boğaz
trafiğine bağlantı sağlayan Dolmabahçe-Beşiktaş
güzergahında zirve saatlerde yaşanan tıkanmalar
en yakın örneklerden biridir). Bu durum tünelin
sürekli bir doluluk, düşük hız, yakın takip ve
yüksek talep baskısı altında çalışmasını kaçınılmaz
kılacaktır.
Dava konusu plana işlenmiş olan projede yer
alan Boğaz Karayolu tünelinin kontrollü ve
güvenli geçiş kapasitesine göre işletilmesi halinde
sabah ve akşam zirve saatlerinde tünelin geri
bölgelerde oluşacak kuyruklanmalar ve sıkışık
trafik nedeniyle çevre yerleşim alanlarındaki iç
yollara bu sıkışık trafikten yönelimler olacağı için,
proje güzergahına komşu alanlarda dolaylı bir
trafik artışı yaşanacaktır. Gerek Tarihi Yarımada
içindeki, gerekse sahil ve çevresindeki yol ağının
yetersizlikleri dikkate alındığında söz konusu proje
güzergahı ile paralel ve yakın çevreteki yerel yol
ağlarının trafik yükünün artması ve bu alanların
yeni altyapı sorunları ile karşı karşıya kalması
kaçınılmazdır.
Ulaşım uzmanlarına göre dava konusu planlara
işlenen projenin Boğaziçi Köprüsü’nden çekeceği
trafik öncelikle yaka geçişlerinde kısa süreli bir
rahatlama yaşanmasını sağlayacaktır. Ancak
çok geçmeden, köprü trafiğinden eksilen bu
trafiğin yerini, sağlanan erişim rahatlığından
yararlanmak isteyecek olan yeni bir trafik
akımı alacaktır ve ulaşım bilimindeki karşılığıyla
“kışkırtılan trafik” denilen bu yeni akımın ardından
Boğaz Köprüsü’ndeki yoğunluğun orta ve uzun
vadede değişmeyeceği öngörülmektedir. İstanbul
trafiğindeki geçmiş deneyimlerin de defalarca
kanıtladığı bu öngörü, kentin ilk iki köprü sürecinde
somut bir şekilde gözlemlenmiştir. Trafikten
–özellikle Boğaz trafiğinden- motorlu araç
trafiğini azaltıcı ulaşım politikalarının bu araçları
tercih eden yolcuları toplu ulaşıma yönlendirici
uygulamalardan geçtiği bilinmektedir.
Dava konusu planlara işlenen Avrasya Tüp
Geçiş Projesi’nin ulaşım açısından yapılan
değerlendirmesinde, projenin ve işlendiği imar
planlarının hiçbir bilimsel gerekçeye dayanmadığı
ve bu çalışmaların şehircilik ve planlama esasları ile
kent içi ulaşımın ana ilkelerine açıkça aykırı olduğu
görülmektedir. Bu nedenle dava konusu Tarihi
Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı’nın İstanbul için telafisi mümkün
olmayan zararlara neden olunmaması ve hali
hazırda bu şekilde bilimsel olmayan müdahaleler
ile sorunlar yumağı haline getirilen İstanbul kent içi
ulaşımında yeni sorun alanları yaratılmaması için,
Avrasya Tüp Geçiş Projesi yönünden bir an önce
iptal edilmesi gerekmektedir.
6- Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı’nda yer alan Avrasya Tüp
Geçiş Projesi’nin, korunması gerekli bir sit alanı
olan Tarihi Yarımada’da yaratacağı olumsuzluklara
ve şehircilik ilkelerine aykırılığına bakıldığında:
a) Üst ölçekli planlarda ve Tarihi Yarımada ile ilgili
200
tüm ulaşım, arazi kullanım ve yönetim planlarının
raporlarında, İstanbul’da trafik sorununun raylı
ulaşım sistemleri ve deniz ulaşımı yatırımları
ile çözülebileceği belirtilirken; Tarihi Yarımada
gibi araç trafiğine kapatılması önerilen ve plan
çalışmalarında bugüne kadar bu görüşün sürekli
savunulduğu bir alanda, kentteki mevcut araç
sayısının ileride daha da artacağı söylemi ile
yapılmak istenen dava konusu plana işlenen
projenin trafiğin çözümüne sürdürülebilir bir
katkısı olmayacağı açıktır. Aksine, araç trafiğinden
arındırılmaya çalışılan bir alanda, dava konusu
karar ile onaylanan proje sonucu; lastik tekerlekli
araç ulaşımı arttırılarak kentsel ve tarihi sit alanı
olan Tarihi Yarımada yok olmaya yüz tutacak,
yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde
etkilenecektir.
b) Tarihi Yarımada’ya temas ettiği noktadan
itibaren dava konusu plana işlenmiş olan proje
güzergâhı ve etkilediği alanlar, İstanbul’un tarihi
ve kültürel mirası açısından tartışmasız en üstün
değerlerinin yer aldığı bölgedir. 1985 yılında
Dünya Miras Varlığı olarak Birleşmiş Milletler
Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) Dünya
Miras Listesine alınan “Sultanahmet Arkeolojik
Parkı” içinde yer alan Topkapı Sarayı, Ayasofya,
Sultanahmet Camii gibi anıtsal eserlerin yanı sıra
yer altında bulunduğu bilinen eserler bu bölgenin
üstün evrensel değerini oluşturmaktadırlar. Bu
değerlerin bütünlüğünün bozulmadan devam
ettirilmesi ve özgünlüğünün kaybedilmemesi,
çağdaş koruma açısından önem taşımakta ve
UNESCO tarafından tüm dünya ülkelerinde bu
ilkelerin uygulanmasına özen gösterilmektedir.
Ancak UNESCO tarafından 1985 yılından bu
yana Dünya Miras Listesi’nde yer alan Tarihi
Yarımada’nın söz konusu proje ile birlikte risk
altına gireceği ve olumsuz-yıkıcı etkilere maruz
kalacağı UNESCO’nun 31 Aralık 2008 tarihinde
ilgili kamu kurumları ve Tarihi Yarımada Alan
Yönetimi Başkanlığı’na gönderdiği resmi yazıda
açık bir şekilde ifade edilmektedir.
c) 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda
“Yerleşmelerin tarihsel-kültürel değerlere duyarlı
gelişmesini sağlamak” başlıklı Ana Strateji altında
yer alan alt stratejiler, kentin gelişiminde tarihselkültürel değerlere duyarlı ve sürdürülebilir bir
201
gelecek öngörmekte ve Tarihi Yarımada üzerindeki
lastik tekerlekli ulaşım baskısının azaltılmasını
gerektirmektedir:
-
İstanbul’un sahip olduğu tarihi ve kültürel
dokusu, evrensel kimliği, peyzajı, kentin simgeleri
ve siluetini korumaya yönelik çalışmaların
yapılması
-
Tarihi Yarımada ve Boğaziçi üzerindeki
kentsel gelişme baskısının, kentin doğu ve batı
yönünde kademeli-lineer gelişmesi sağlanarak
engellenmesi
-
Öncelikle Tarihi Yarımada olmak üzere
kentin tarihi dokularında lastik tekerlekli araç
trafiğinin azaltılması, yaya ulaşım akslarının
oluşturulması. (ÇDP, s.535)
Çevre Düzeni Planı’nın Tarihi Yarımada
üzerindeki gelişme öngörüleri ve ulaşım
konusundaki kararlarının hiçbirinde Avrasya
Tüp Geçiş Projesi önerilmemekte ve tam aksi
yaklaşımlar benimsenerek bu alanın araç
trafiğinden arındırılması, sosyo-kültürel ve turizm
faaliyetleri için geleneksel dokunun korunmasına
dönük yayalaştırma ve toplu ulaşım önerileri
getirilmektedir. Bu nedenle üst ölçekli planlarda
öngörülmeyen ve bir tehdit olarak nitelenen
Avrasya Tüp Geçiş Projesi’nin işlendiği dava konusu
planın bu işlem yönünden iptali gerekmektedir.
d) Dava konusu planın öngördüğü proje
sonrasında 1. derece öneme sahip (otoyol) olacak
olan Kennedy Caddesi’nin yaratacağı çekim etkisi
ve erişim üstünlüğü, bu yolun yakın çevresinde
ulusal ve uluslararası pek çok yeni yatırımın
şekillenmesine ve hem nüfus hem de yapılaşma
üzerinde yoğunluk arttırıcı bir etki yaratılmasına
neden olacaktır. Ayrıca söz konusu projeyle sahil
yolundaki hemzemin (sinyalize) geçişlerin köprülü
kavşaklar şeklinde dönüştürülmesi ve mevcut
yol alt yapısının ek şeritlerle otoyol düzeyine
çıkartılması ile birlikte sahildeki park alanlarının %
20 oranında azalacak olması, bu bölgedeki sosyal
donatı dengesini bozarak hem Tarihi Yarımada’nın,
hem de yakın yerleşimlerde yaşayanların sahil
kesimindeki rekreatif (eğlence-dinlence) amaçlı
alanlarla ve denizle olan organik bağını zayıflatacak
ve yaya erişimlerini azaltacaktır.
Avrasya Tüp Geçiş Projesi ile birlikte sadece
Tarihi Yarımada ve yakın çevresinde değil, aynı
zamanda sahil yolunda proje ile otoyol niteliğine
dönüşecek güzergah boyunca Zeytinburnu
ve Bakırköy ilçeleri başta olmak üzere Avrupa
Yakası’ndaki kıyı kesimlerinde yer alan park, yeşil/
açık alan, rekreatif alanlar gibi kamusal alanlarda
da prestijli ve ranta dönük yoğun yapılaşma
baskılarının giderek artması söz konusudur. Halkın
kullanım önceliği olan bu kamusal alanların ileriki
süreçte olası plan tadilatlarıyla kar getiren proje ve
uygulamalar üzerinden dönüştürülmek istenmesi,
hem depreme hazırlıksız durumdaki İstanbul’un
açık-kamusal alanlarının mutlak korunması ilkesi,
hem de halkın kamusal alanları kullanarak sosyal
yaşama ve deniz kullanımına aktif katılımını
sağlama ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu’nun 02.08.1995 tarih ve 6898
sayılı kararında yer alan ve Planlamaya Yönelik
Öneriler başlığı altında bulunan “Hazırlanacak
koruma amaçlı imar planında Tarihi Yarımada’nın
transit trafikten arındırılmasına; ulaşım planlarının
nazım planlara paralel olarak gerçekleştirilmesine”
ve “Marmara kıyısında sahil yolu ile deniz
arasındaki şeridin yeşil alan olarak korunmasına”
hükmü; dava konusu plan ile uygulanacak olan
ulaşım projesinin uygunsuzluğunu göstermek
adına son derece önemlidir.
Sonuç olarak araç trafiğinden arındırılmaya
çalışılan Tarihi Yarımada gibi bir alanda, söz
konusu proje sonucu lastik tekerlekli araç
ulaşımı arttırılarak kentsel ve tarihi sit alanı olan
Tarihi Yarımada’da yeni ve yoğun yapılaşmaların
geliştirilmesi yönünde baskı artacak, yaya ulaşımı
ve turistik faaliyetler olumsuz yönde etkilenecek
ve özgün tarihi dokunun yeni yapılaşma ve
soylulaşma baskıları altına girmesi daha da
kolaylaşabilecektir. Bu nedenle nitelikli bir kamusal
yarar sağlamayacak olan ve uygulanması halinde
Tarihi Yarımada’da yaratacağı sakıncaları açık
ve net biçimde ortaya konan Avrasya Tüp Geçiş
Projesi’nin işlendiği dava konusu Tarihi Yarımada
(Fatih) 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı’nın iptali gerekmektedir.
2.2 Sirkeci Garı
27.04.2012
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E.,
2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına istinaden;
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından
14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile
onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen
Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı’nın Sirkeci Garı’nın
bulunduğu Hocapaşa Mahallesi, 1 ada 13 parsel
yönünden öncelikle yürütmesinin durdurulması ve
takiben iptali istemi ile dava açılmıştır.
Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız
şu şekildedir:
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756
E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda
parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle
bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar
verilmiştir.
Bu karar doğrultusunda Sirkeci Garı’nın bulunduğu
Hocapaşa Mahallesi, 1 ada 13 parsel yönünden
işbu dava açılmıştır.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1- Sirkeci Garı’nın yer aldığı Hocapaşa Mahallesi,
1 Ada 13 Parsel sayılı taşınmaz ise TCDD
mülkiyetinde bulunmakta ve mevcutta Sirkeci
Gar alanı olarak kullanılmakta iken, davaya konu
plan ile Yedikule Gazhanesi’ne benzer biçimde özel
mülkiyete geçmesi beklenen Turizm + Kültür Alanı
olarak işlev kazanmış ve plan notlarının III - C - 4.
maddesi çerçevesinde TAKS: 0,25, KAKS:0,75
şeklinde yapılaşma hakkı tanınmıştır. Dava konusu alan, Tarihi Yarımada (Fatih)
1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
ile kamusal kullanım ve kamu mülkiyetinden, özel
kullanım ve özel mülkiyete geçmiş yeni yapılaşma
koşullarının şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri
ve kamu yararı ilkesine aykırı oluşu nedeniyle dava
konusu edilmiştir.
2- Tarihi Yarımada gibi tarihi kimliği nedeni ile
korunması gerekli bir sit alanında ve başkaca
bu büyüklükte kamu mülkiyetinde alanlar
barındırmayan bir bölgede bulunan Sirkeci Garı’nın
tasfiyesi, bölgede oluşan kamusal alan ihtiyacını
olumsuz etkileyecektir. Tarihi Yarımada bölgesine
bütüncül bakıldığında kamusal fonksiyonlar ile
önemli bir ihtiyacı karşılaması beklenen alanların
özel mülkiyete konu olacak şekilde kaldırılması
202
durumunda, günümüzde ve gelecekte planlama
açısından büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Bu nedenle
dava konusu koruma amaçlı nazım imar planı
ile TCDD mülkiyetinde bulunan Sirkeci Garı’nın
özelleştirilmesi yanlış bir uygulama olacaktır.
Ayrıca kamu mülkiyetinde olan dava konusu
taşınmazın, kamusal fonksiyonlar açısından
oldukça yetersiz bir bölgede kamunun
gereksinimi ortadan kalkmadan ve hiç bir gerekçe
gösterilmeden yapılaşmaya açılması; şehircilik
ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine
açıkça aykırıdır. Dava konusu taşınmazın bugün
üstlendiği fonksiyon ortadan kalksa bile kamusal
kullanımlı başka bir işleve dönüştürülmesi mümkün
iken, bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek
yoğunluklu ticaret alanına dönüştürülmesi; plan
ile şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerinin yok
sayıldığını göstermektedir.
3- Bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek
yoğunluklu ve ayrıcalıklı imar hakları tanımlayan
dava konusu plan kararlarının bu şekli, hazırlanması
sürecinde, şehircilik ilkeleri ve planlama
tekniklerinin yok sayıldığını göstermektedir. Dava
konusu plan ile yapılaşma koşulları TAKS: 0,25,
KAKS:0,75 olarak tanımlanan, karma ve yoğun
kullanım içeren bu fonksiyon ile verilen yapılanma
koşulları, bölge yapılaşma değerlerinin çok üzerine
çıkarılmıştır. Bu bakımdan, dava konusu taşınmaz
açısından plan ile kamu yararının sağlanamadığı,
şehircilik ve planlama ilkelerinin ihlal edildiği
açıkça görülmektedir.
Bu durum karşısında plan ile belirtilen işlev ve
yoğunluktaki yapılaşma ve beraberinde getireceği
nüfus büyüklüğü ele alındığında, bölgenin kentsel
altyapısının taşıyamayacağı bir yoğunluk artışı
gündeme gelecektir. Taşınmazın ulaşım etki alanı
içerisinde yer alan yolların kullanımı maksimum
düzeyde olduğundan parsellere verilen ayrıcalıklı
imar hakkı bölgesel ulaşım sistemi üzerinde
olumsuz bir etki yaratacaktır. İlk etapta yakın
çevresini olumsuz etkileyecek olan plan kararı,
taşınmazların konumu nedeniyle tüm Tarihi
Yarımada’yı etkileyecek, trafiğin uzaklaştırılması
gereken tarihi ve kentsel sit özelliği taşıyan
korunması gerekli bir alanda trafik yükünü
arttıracaktır. Bu durum bütüncül olmayan
planlama anlayışı sonucunda üretilen dava konusu
203
planların işlev, yoğunluk ve altyapı ilişkilerini
analiz etmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu
nedenlerle dava konusu plan değişikliğinde kamu
yararı olmadığı, aksine korunması gerekli bir
alanın tahribatını hızlandıracağı ve geniş toplum
kesimlerinin zarara uğratılacağı açıktır.
4 - Dava konusu taşınmazın yer aldığı parsel
mülkiyeti TCDD’de bulunan bir kamu arazisidir.
İmar Kanunu’nun Kamuya Ait Gayrimenkuller
bölümünün 11. Maddesi gereği olarak kamu
arazilerinin planlama çalışmalarında öncelikli
olarak planlama alanında yaşayacak nüfusun
donatı ihtiyaçlarını karşılanmasında kullanılacak
şekilde ayrılması gerekmektedir. Parsellerin
bulunduğu bölgede bu büyüklükte ve yapılaşmamış
başka bir alanın bulunmadığı da bilinmekte olup, bu
parsellerin deprem anında ve sonrasında bölgede
yaşayan insanların toplanması ve gerektiğinde
çadır kurma alanı şeklinde kullanılmak üzere
donatı alanı olarak ayrılmasının; İmar mevzuatı,
planlama ilke ve prensipleri ile şehircilik esaslarına
göre öncelikli tercih olması gerekmektedir. Oysa
ki dava konusu plan değişikliğinde sözü edilen
arazinin ayrıcalıklı imar haklarıyla donatılarak
kamu elinden çıkarılmak istendiği aşikardır.
Kamu arazilerine satılarak gelir elde edilecek
arsa vasfı ile bakılmaması, kamu yararını
gözeten planlama anlayışının temel bir ilkesidir.
Bu ilkeye rağmen kamunun arsayı satarak
karlı duruma geçmesi hedeflenirken ortaya
çıkacak alt yapı eksiklerinin giderilmesine yönelik
yapılacak yatırımlar, daha fazla kamu kaynağının
harcanmasına neden olacaktır. Bu şekilde kamu
için telafisi mümkün olmayan zararlara neden
olunmaması açısından planın dava konusu
taşınmaz yönünden iptali gerekmektedir.
2.3 Sulukule Yenileme Alanı
Projesinin Yer Aldığı Neslişah ve
Hatice Sultan Mahalleleri
27.04.2012
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756 E.,
2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına istinaden;
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından
14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile
onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen
Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000 Ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı’nın Sulukule Yenileme
Alanı Projesinin Yer Aldığı Neslişah ve Hatice
Sultan Mahalleleri (Sulukule) 2484 Ada ve 2489,
2490, 2492, 2493, 2494, 2495, 2497, 2498,
2499, 2525 ve 2524 Adalar yönünden öncelikle
yürütmesinin durdurulması ve takiben iptali istemi
ile dava açılmıştır.
Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız
şu şekildedir:
1 - İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756
E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda
parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle
bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar
verilmiştir.
Sulukule Yenileme Alanı Projesinin Yer Aldığı
Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule)
2484 Ada ve 2489, 2490, 2492, 2493, 2494,
2495, 2497, 2498, 2499, 2525 ve 2524 Adalar
yönünden işbu dava açılmıştır.
Her ne kadar İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin
2012/756 E., 2012/1148 K. sayılı ilamında “altı
ayrı dava açılmak üzere” dilekçenin retdedilmiş
olduğu ifade edilse de Mahkemece sehven bu
şekilde yazılmış olduğu düşünülmektedir. Keza
Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri birlikte
Sulukule’yi oluşturmaktadır. Aşağıda da ifade
edildiği gibi Neslişah ve Hatice Sultan Mahallesi
(Sulukule) Yenileme Alanına ilişkin hazırlanan
Yenileme Avan Projesine karşı da Odamızca dava
açılmış, gerek bu davada Mahkemece gerekse
davalı Belediye tarafından yıllardır yürütülmekte
olan her proje de Neslişah ve Hatice Sultan
Mahallelerinin bir bütün olarak
Sulukule’yi
oluşturduğu göz önüne alınmıştır.
2 – Ayrıca Mahkemenizce dilekçenin retdine karar
verildikten sonra da Sulukule ile ilgili yenileme
avan projesinin yürütmesinin durdurulmasına
karar verilmiştir. Aşağıda bahsedilen ve Odamızın
da davacı olduğu davanın bir benzeri Mimar
Odası tarafından ayrıca açılmış olup İstanbul
4. İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin
durdurulmasına karar verilmiştir. Karar henüz
elimizde bulunmasa da buna ilişkin haber ekte yer
almaktadır.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1.
Dava konusu plan ile İstanbul ili, Fatih ilçesi
2484 (bir kısmı) ada, 2489 ada, 2490 ada, 2492
ada, 2493 ada, 2494 ada, 2495 ada, 2497 ada,
2498 ada, 2499 ada, 2525 ada, 2524 adaları
kapsayan, İstanbul 1. numaralı Kültür ve Tabiat
varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 12.07.1995
gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen Kentsel ve
Tarihi Sit alanı içerisinde kalan Neslişah ve Hatice
Sultan Mahallesi (Sulukule) 22.04.2006 gün ve
26147 sayılı Resmi Gazete ve 13.10.2006 gün
ve 26318 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak
yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararlarıyla
yenileme alanı ilan edilmiştir. Dava konusu plan ile
konut alanında kalan Sulukule Yenileme Alanı’na
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme
Alanları Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge
Kurulu’nun 02/11/2007 tarih ve 20 nolu kararı
ile uygun bulunan, Fatih Belediye Meclisi’nin
10.12.2007 tarih ve 2007/156 sayılı kararı
ile kabul edilen ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanınca onaylanarak yürürlüğe giren Neslişah
ve Hatice Sultan Mahallesi (Sulukule) Yenileme
Alanına ilişkin hazırlanan Yenileme Avan Projesi
ise Odamızca dava konusu edilerek iptali talep
edilmiştir.
Söz konusu Yenileme Avan Projesi’ne Odamız
tarafından açılan ve 2008/647 Esas Numarası
ile sürmekte olan davada; 13.11.2009 tarihinde
bilirkişi ve keşif incelemesi yapılmış ve ilgili
mahkemece atanan bilirkişiler tarafından
5366 Sayılı Kanunda öngörülen amaçların
gerçekleştirilmesine hizmet edebilecek nitelikte
bulunmayan söz konusu projenin kamu yararına
uygun olmadığı belirtilmiştir. Rapor ekte yer
almaktadır.
2.
Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul
Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıkları
Koruma Bölge Kurulu, 5366 sayılı Yıpranan
Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek
Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında
Kanunu gereğince kurulmuş olmakla birlikte
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma
Kanunu gereğince çalışma esasları belirlenmiştir.
Ancak Adı geçen kurul, 1. numaralı Kültür ve Tabiat
varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 12.07.1995
gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen alanda
alınmış olun Kentsel ve Tarihi Sit alanı kararı
gereğine aykırı olarak karar almıştır. Kurulun
204
2863 sayılı kanun gereğince Koruma Yüksek
Kurulu İlke Kararlarına uygun karar sürecini
oluşturması gerekirken almış olduğu kararda bu
ilke kararlarına uymamıştır.
Davalı idareler almış olduğu karar ile daha
önce usule uygun olarak onanmış, ilan edilerek
kesinleşmiş ve yürürlükte olan plan kararlarına
aykırı işlem tesis etmiştir. Bölgeye ait koruma
amaçlı imar planı kararları değerlendirilmeden
ve imar planları gözetilmeden bir proje yapılmıştır.
Dava konusu Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile bu
usulsüz uygulama meşrulaştırılmıştır. Oysa ki;
5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz
Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak
Kullanılması Hakkında Kanun’da yenileme
alanlarında koruma amaçlı imar planı yapılması
diye hüküm bulunmamaktadır, dolayısı ile
onaylanan projeler yürürlükte olan koruma amaçlı
imar planına uygun olmak zorundadır. Fakat
mevcut koruma amaçlı imar planlarına uyulmadan,
alanda fonksiyon ve yoğunluk değiştirilerek İmar
mevzuatımıza aykırı işlem yapılmış ve dava konusu
plan ile bu aykırı işlem onaylanmıştır. Bu nedenle
İmar Mevzuatımıza aykırı biçimde uygulanan
avan projeye meşru bir zemin kazandırmak üzere
hazırlanmış olan 1/5000 Ölçekli Tarihi Yarımada
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın Neslişah
ve Hatice Sultan Mahalleri (Sulukule) Yenileme
Alanını oluşturan İstanbul ili, Fatih ilçesi 2484
(bir kısmı) ada, 2489 ada, 2490 ada, 2492 ada,
2493 ada, 2494 ada, 2495 ada, 2497 ada,
2498 ada, 2499 ada, 2525 ada, 2524 adalar
yönünden iptali gerekmektedir.
3.
Ayrıca dava konusu plan ile söz konusu
bölgede donatı alanları azaltılarak ve yapı
yoğunluğu artışı ile nüfus arttırılarak bölge donatı
dengesinin bozulduğu açıktır. Söz konusu alanın
ulaşım altyapısı, getirilen yoğun fonksiyon için
yetersiz olmakla beraber bu değişikliğin trafik ve
yapı yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil
edici nitelikte olduğu görülmektedir. Dava konusu
planların yapıldığı alanın ulaşım etki alanı içerisinde
yer alan yolların kullanımı maksimum düzeyde
olduğundan, getirilen yeni yapılaşma hakkı;
bölgesel ulaşım sistemi üzerinde olumsuz bir etki
yaratacaktır. Dava konusu edilen planın Sulukule
205
Yenileme Alanına getirmiş olduğu yapı yoğunluğu
ile çevre yapılanma koşullarının üzerinde bir
yapılanma hakkı tanıdığı, ayrıcalıklı imar hakları
tahsis ettiği ve çevresinde hâlihazırda yoğun olan
altyapıyı kullanılamaz hale getireceği nedenleri
ile dava konusu Revizyon Nazım ve Uygulama
Planlarının iptalinin gerektiği gerçeği ortadadır.
Dava konusu plan söz konusu bölge açısından,
bölgenin şartları ile gelecekteki gereksinimleri
göz önünde tutan bir işlem değil, aksine, mevcutta
eksik olan gereksinimleri bile gözetmeyen ve
kamuyu zarara uğratan bir düzenlemedir. Dava
konusu planlar, Kanun ve Yönetmeliklerle açıkça
belirtilen teknik ve sosyal donatı dengesinin
bozulmaması ve gelecekteki gereksinimlerin
gözetilmesi hükümlerini ihlal ederek, plan
bütününde teknik ve sosyal donatı alanlarını
azaltmaktadır. Bu nedenlerle kamu yararı,
şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılığı
nedeniyle dava konusu nazım imar planı, kamuyu
zarara uğratmakta, 3194 sayılı İmar Kanunu ve
eki yönetmeliklere aykırı bir işlem tesis etmektedir.
Kamu zararının engellenmesi ve kanuna aykırı
uygulamaların önlenmesi için dava konusu planın
Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleri (Sulukule)
Yenileme Alanı açısından ivedilikle yürütmesinin
durdurulması ve iptali gerekmektedir.
2.4
Yedikule Gazhanesi
27.04.2012
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756
E., 2012/1148 K. sayılı dilekçe ret kararına
istinaden; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi
tarafından 14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı
meclis kararı ile onaylanan, 30.12.2011 tarihinde
tasdik edilen Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın
Yedikule Gazhanesi’nin bulunduğu Yedikule
Mahallesi, Kısmen 1256 ada 11 parsel, kısmen
4 ve 5 parseller yönünden öncelikle yürütmesinin
durdurulması ve takiben iptali istemi ile dava
açılmıştır.
Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız
şu şekildedir:
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin 2012/756
E., 2012/1148 K. sayılı ilamında çok sayıda
parsellerin dava konusu edilmiş olması sebebiyle
bunlar hakkında ayrı ayrı dava açılmasına karar
verilmiştir.
Bu karar doğrultusunda Yedikule Gazhanesi’nin
bulunduğu Yedikule Mahallesi, Kısmen 1256 ada
11 parsel, kısmen 4 ve 5 parseller yönünden işbu
dava açılmıştır.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1- Yedikule Gazhanesi’nin yer aldığı 1256 ada 4,
5 ve 11 parsel sayılı taşınmaz, mevcutta İstanbul
Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde olan Yedikule
Gazhanesi olarak kullanılmakta iken; davaya
konu plan ile özel mülkiyete geçmesi beklenen
Turizm + Kültür Alanı olarak işlev kazanmış ve
plan notlarının III - C - 4. maddesi çerçevesinde
TAKS: 0,25, KAKS:0,75 şeklinde yapılaşma hakkı
tanınmıştır.
Dava konusu alan, Tarihi Yarımada (Fatih)
1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
ile kamusal kullanım ve kamu mülkiyetinden, özel
kullanım ve özel mülkiyete geçmiş yeni yapılaşma
koşullarının şehircilik ilkeleri, planlama teknikleri
ve kamu yararı ilkesine aykırı oluşu nedeniyle dava
konusu edilmiştir.
2- Tarihi Yarımada gibi tarihi kimliği nedeni ile
korunması gerekli bir sit alanında ve başkaca
bu büyüklükte kamu mülkiyetinde alanlar
barındırmayan bir bölgede bulunan Yedikule
Gazhanesi’nin tasfiyesi, bölgede oluşan kamusal
alan ihtiyacını olumsuz etkileyecektir. Tarihi
Yarımada bölgesine bütüncül bakıldığında kamusal
fonksiyonlar ile önemli bir ihtiyacı karşılaması
beklenen alanların özel mülkiyete konu olacak
şekilde kaldırılması durumunda, günümüzde ve
gelecekte planlama açısından büyük sıkıntılar
yaşanacaktır. Bu nedenle dava konusu koruma
amaçlı nazım imar planı ile davalı Belediye
mülkiyetinde bulunan Yedikule Gazhanesi’nin
özelleştirilmesi yanlış bir uygulama olacaktır.
Ayrıca kamu mülkiyetinde olan dava konusu
taşınmazın, kamusal fonksiyonlar açısından
oldukça yetersiz bir bölgede kamunun
gereksinimi ortadan kalkmadan ve hiç bir gerekçe
gösterilmeden yapılaşmaya açılması; şehircilik
ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine
açıkça aykırıdır. Dava konusu taşınmazın bugün
üstlendiği fonksiyon ortadan kalksa bile kamusal
kullanımlı başka bir işleve dönüştürülmesi mümkün
iken, bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek
yoğunluklu ticaret alanına dönüştürülmesi; plan
ile şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerinin yok
sayıldığını göstermektedir.
3- Bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek
yoğunluklu ve ayrıcalıklı imar hakları tanımlayan
dava konusu plan kararlarının bu şekli, hazırlanması
sürecinde, şehircilik ilkeleri ve planlama
tekniklerinin yok sayıldığını göstermektedir. Dava
konusu plan ile yapılaşma koşulları TAKS: 0,25,
KAKS:0,75 olarak tanımlanan, karma ve yoğun
kullanım içeren bu fonksiyon ile verilen yapılanma
koşulları, bölge yapılaşma değerlerinin çok üzerine
çıkarılmıştır. Bu bakımdan, dava konusu taşınmaz
açısından plan ile kamu yararının sağlanamadığı,
şehircilik ve planlama ilkelerinin ihlal edildiği
açıkça görülmektedir.
Bu durum karşısında plan ile belirtilen işlev ve
yoğunluktaki yapılaşma ve beraberinde getireceği
nüfus büyüklüğü ele alındığında, bölgenin kentsel
altyapısının taşıyamayacağı bir yoğunluk artışı
gündeme gelecektir. Taşınmazın ulaşım etki alanı
içerisinde yer alan yolların kullanımı maksimum
düzeyde olduğundan parsellere verilen ayrıcalıklı
imar hakkı bölgesel ulaşım sistemi üzerinde
olumsuz bir etki yaratacaktır. İlk etapta yakın
çevresini olumsuz etkileyecek olan plan kararı,
taşınmazların konumu nedeniyle tüm Tarihi
Yarımada’yı etkileyecek, trafiğin uzaklaştırılması
gereken tarihi ve kentsel sit özelliği taşıyan
korunması gerekli bir alanda trafik yükünü
arttıracaktır. Bu durum bütüncül olmayan
planlama anlayışı sonucunda üretilen dava konusu
planların işlev, yoğunluk ve altyapı ilişkilerini
analiz etmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu
nedenlerle dava konusu plan değişikliğinde kamu
yararı olmadığı, aksine korunması gerekli bir
alanın tahribatını hızlandıracağı ve geniş toplum
kesimlerinin zarara uğratılacağı açıktır.
4 - Dava konusu taşınmazın yer aldığı parsel
mülkiyeti davalı Belediyede bulunan bir kamu
arazisidir. İmar Kanunu’nun Kamuya Ait
Gayrimenkuller bölümünün 11. Maddesi gereği
olarak kamu arazilerinin planlama çalışmalarında
206
öncelikli olarak planlama alanında yaşayacak
nüfusun donatı ihtiyaçlarını karşılanmasında
kullanılacak şekilde ayrılması gerekmektedir.
Parsellerin bulunduğu bölgede bu büyüklükte ve
yapılaşmamış başka bir alanın bulunmadığı da
bilinmekte olup, bu parsellerin deprem anında ve
sonrasında bölgede yaşayan insanların toplanması
ve gerektiğinde çadır kurma alanı şeklinde
kullanılmak üzere donatı alanı olarak ayrılmasının;
İmar mevzuatı, planlama ilke ve prensipleri ile
şehircilik esaslarına göre öncelikli tercih olması
gerekmektedir. Oysa ki dava konusu plan
değişikliğinde sözü edilen arazinin ayrıcalıklı imar
haklarıyla donatılarak kamu elinden çıkarılmak
istendiği aşikardır.
Kamu arazilerine satılarak gelir elde edilecek
arsa vasfı ile bakılmaması, kamu yararını
gözeten planlama anlayışının temel bir ilkesidir.
Bu ilkeye rağmen kamunun arsayı satarak
karlı duruma geçmesi hedeflenirken ortaya
çıkacak alt yapı eksiklerinin giderilmesine yönelik
yapılacak yatırımlar, daha fazla kamu kaynağının
harcanmasına neden olacaktır. Bu şekilde kamu
için telafisi mümkün olmayan zararlara neden
olunmaması açısından planın dava konusu
taşınmaz yönünden iptali gerekmektedir.
3.
TAKSİM
MEYDANI
YAYALAŞTIRMA
PROJESİNE
İLİŞKİN PLANLARIN İPTALİ
11.05.2012
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nce
17.06.2010 tarihinde kabul edilerek, 17.01.2012
tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
tarafından onaylanan ve 14.02.2012 tarihinde
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde askıya
çıkarılmış olan “Beyoğlu İlçesi, TAKSİM MEYDANI
Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 17.01.2012
tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı tadilatı”nın
öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali
istemi ile dava açılmıştır.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
A – Şehircilik İlkeleri ve Planlama Esasları
Bakımından:
207
1 – İstanbul’un en önemli meydanı olan ve birçok
tarihi olaya tanıklık etmiş olan ve işbu davaya
konu edilen “Taksim Meydanı”, 22.06.2009 –
22.07.2009 tarihlerinde İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde askıya çıkarılan 21.05.2009 tasdik
tarihli 1/5000 ölçekli Beyoğlu Kentsel Sit Alanı
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda batı ve kuzey
yönünde bulunan araç yolları yayalaştırılarak
meydan olarak fonksiyonlandırılmış, Taksim
Meydanı ile birleştirilen “Taksim Gezi Parkı” park
alanı olarak işlevlendirilmiştir. 21.05.2009 tasdik
tarihli 1/5000 ölçekli Kentsel Sit Alanı Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planında ve 21.12.2010
tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Kentsel Sit Alanı
Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında, büyük
bir kısmı Ulaşım Transfer Merkezi Alanı içinde kalan
Meydan (Taksim Meydanı), Yaya Yolları, Yollar, Park
Alanı (Taksim Gezi Parkı) nda kalmaktadır. Ayrıca
proje alanı içinden Metro Hattı, Finiküler Hattı ile
Nostaljik Tramvay Hattı geçmektedir. 1/1000
ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında,
proje alanı içinde yer alan Taksim Cumhuriyet Anıtı
alanında tescilli anıt eser taraması bulunmaktadır.
Dava konusu edilen Taksim Meydanı, Taksim Gezi
Parkı ve yakın çevresinde yer alan yolları kapsayan
Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı
Değişiklikleri ile plan onama sınırı içerisinde kalan
alan “Meydan Alanı” olarak tanımlanmış, plan
notları ile de içerdiği plan kararlarına yer verilmiştir.
Ayrıca Plan paftalarından anlaşıldığı üzere;
Tarlabaşı Bulvarı - Cumhuriyet Bulvarı araç trafiği,
AKM Önü ve Taksim Anıtı çevresinde bulunan araç
yolları yer altına alınmıştır. Yer altına alınan yollar;
Tarlabaşı Bulvarı istikametinde mevcutta bulunan
araç otoparkından başlamakta ve Cumhuriyet
Caddesi - Asker Ocağı kesişimine kadar devam
etmekte; Gümüşsuyu istikametinde Atatürk Kültür
Merkezi’nden başlamakta; Sıraselviler Caddesi
istikametinde ise İstiklal Caddesi kesişiminden
itibaren araç trafiği yeraltına alınmakta ve servis
yollarına yer verilmektedir.
Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma
Projesi’ne ilişkin 17.01.2012 tasdik tarihli
1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım ve Uygulama İmar Planı tadilatı ile meri
plan paftaları üzerine;
“1- Plan onama sınırı içindeki alan; Meydan Alanı
ve Taşıt Yoludur. Meydan alanı, Taksim Meydanı ile
Taksim Gezi Parkı ve yakın çevresidir.
2- Uygulama; İBB ve ilgili K.V.K.B. Kurulunca
onaylanacak
Kentsel
Tasarım
Projesi
doğrultusunda yapılacaktır.
3-09.02.2011 gün ve 4225 sayılı İstanbul II Nolu
K. Ve T.V.K.B. Kurulu Kararı ile korunması gerekli
kültür varlığı olarak tescil edilen “Taksim Kışlası”
Kentsel Tasarım Projesi ile bir bütünlük içerisinde
değerlendirilecektir.
4-Uygulama aşamasında ilgili K.V.K.B. Kurulu
görüşü ile ilgili kamu kurum ve kuruluş görüşleri
alınacak ve bu görüşlere uyulacaktır.
5-Jeolojik ve jeoteknik etüt raporları doğrultusunda
uygulama yapılacaktır.
6-Açıklanmayan hususlarda mer’i imar planı
şartları geçerlidir.”
şeklinde plan notları getirildiği görülmektedir.
2- Söz konusu alanda dava konusu plan değişiklikleri
ile getirilen yapılaşma ve araç tünelleri, 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve eki
Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme
Projelerinin Hazırlanması Gösterimi Uygulaması
Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait
Yönetmeliğe aykırı olarak tesis edilmiştir.
Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme
Projelerinin Hazırlanması Gösterimi Uygulaması
Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara
Ait Yönetmeliğinin Koruma Amaçlı İmar Planı
hazırlama esaslarını düzenleyen 6. Maddesi
i) Bendinde; “Koruma amaçlı imar planlarının
hazırlanması aşamasında; tarihi çevre, kültürel
ve doğal miras, sosyal, kültürel ve ekonomik
yapı, teknik altyapı, sosyal donatı, yapı ve sokak
dokusu, mülkiyet yapısı, ulaşım, dolaşım sistemi,
örgütlenme biçimi ve benzerlerine ilişkin gerekli
etütler kent bütünü ile ilişkilendirilerek yapılır. Tespit
edilen sorunların çözümü ve tarihi, kültürel, doğal
çevrenin yaşanabilir ve sürdürülebilir biçimde
korunabilmesi için alana özgü stratejiler belirlenir.”
denilmektedir.
Bu hüküm altında dava konusu alanda yapılan
uygulamaya bakıldığında; İstanbul’un merkezi
kabul edilen Taksim Meydanının tarihi çevresi,
kültürel mirası, sosyal, kültürel, ekonomik yapısı
ve fiziksel koşulları göz önüne alınmadan, komşu
yapı ve sokak dokusu gözetilmeden ve gerekli etüt
çalışmaları yapılmadan yer altı araç geçişleri ve
yeşil alanları yapılaşmaya açan plan kararlarının
getirildiği görülmektedir.
Şöyle ki; Cumhuriyetimizin Taksim Anıtı ve Atatürk
Kültür Merkezi gibi önemli simgelerini barındıran ve
simgeselliği nedeniyle mevcut haliyle korunmasını
gereken Taksim Meydanı’nın her ne şekilde olursa
olsun yapılaşmaya açılması bu tarihin yok sayılması
anlamına gelmektedir. Taksim Meydanına ilişkin
alınan Koruma Kurulu Kararlarında da bu husus
açıkça belirtilmektedir. Meydan’a nereteyse
dokunulmazlık sağlayan tarihi unsurlardan biri
olan Tarihi Taksim Maksemi ve Atatürk Kültür
Merkezi Kurul kararları ile korunması gerekli kültür
varlığı olarak tescillidir. I. Sultan Mahmut dönemi
yapılarından türünün tek örneği olan maksem,
Taksim Gezi Parkı ve Taksim’e tarihsel kimliğini
veren unsurlardan biri olan Atatürk Kültür Merkezi
ve Taksim Anıtı bu tarihselliğin simgeleridir. Bu
yapıların hemen yanında ve Taksim Gezi Parkı
üzerinde inşa edilecek her hangi bir yapı bu tarihi
simgelerle bezeli meydanın kimliğini onarılmaz
şekilde zedeleyecektir. Taksim Cumhuriyet Alanı
olarak da bilinen Taksim Meydanı ve meydana
komşu olan yapılar, Cumhuriyet’in simgesi şeklinde
adlandırılırken, bu simgenin sadece Meydan’daki
Cumhuriyet Anıtı ile sınırlı bir niteleme olmadığı,
Meydan’ın tamamını kapsadığı açıkça ortadadır.
Bu anlamda dava konusu alana ilişkin getirilen plan
kararının; bu simgeselliği yok saydığı ve Taksim
Meydanının tarihi çevresi, kültürel mirası, sosyal,
kültürel, ekonomik yapısı ve fiziksel koşulları göz
önüne alınmadan oluşturulduğu açıktır. Bahsedilen
aykırılıklar nedeniyle dava konusu plan hükmü,
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu ve eki Koruma Amaçlı İmar Planları
ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması
Gösterimi Uygulaması Denetimi Müelliflerine
İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmeliğine aykırıdır.
3- Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre
Düzenleme Projelerinin Hazırlanması Gösterimi
Uygulaması Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve
Esaslara Ait Yönetmeliğin sosyal donatı ve teknik
altyapı alanlarına ilişkin hükümlerini içeren 7.
Maddesine bakıldığında, bu madde ile “Koruma
208
amaçlı imar planlarının yapımında, planlama
alanının şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz
önünde tutularak sosyal donatı ve teknik altyapı
için Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 2/11/1985
tarihli ve 18196 sayılı Mükerrer Resmî Gazete’de
yayımlanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmeliğin EK-1 deki tablosunda belirtilen
asgari standartlara uyulur. Ancak, yerleşik alanları
kapsayan koruma amaçlı imar planlarında
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının fiziksel
ve mülkiyet dokusu özellikleri, planlanan alanın
şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde
tutularak yeterli büyüklükte ve nitelikte sosyal
donatı ve teknik altyapı alanları plan kararları ile
belirlenir.” hükmünün getirildiği görülmektedir.
Söz konusu alana getirilen kentsel tasarım projesi
ile Taksim Gezi Parkı üzerinde yeniden yapımı
planlanan Taksim Kışlası yapısına bu hüküm
çerçevesinde bakıldığında, bu bölgede ek yapılaşma
ihtiyacının bulunmadığı ve tersine çok yoğun bir
yapılaşma görülen bölgenin yeşil alan ihtiyacını
karşılayacak sosyal donatılar bakımından oldukça
yetersiz olduğu görülmektedir. Planı hazırlayan
ve onaylayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin
yaptığı açıklamalarda plan değişiklikleri ile
getirilen yapılaşmanın ve araç tünellerinin; dava
konusu alan içinde yaya trafiğini arttıracağı
belirtilmektedir. Fakat plana bakıldığında plan ile
yaya trafiğine açık olan ve bölgenin tek yeşil alanı
olan Taksim Gezi Parkının yapılaşmaya açıldığı,
araç tünellerinin inşası ile ortaya çıkacak olan
istinat duvarları nedeniyle bölgeye yaya geçişinin
engelleneceği görülmektedir. Söz konusu alanda
getirilen araç trafiği ve yapılması planlanan yapı ile
bölgenin kamusal kullanımının sekteye uğrayacağı
ve planlama açısından hakim kamusal kullanımda
bir değişiklik yapılarak bölge donatı dengesinin
bozulacağı görülmektedir. Bu nedenle 1940’lı
yıllarda yıkılan kışla yapısının korunması söylemi
altında yeşil alanın, kışla fonksiyonundan farklı bir
şekilde ticaret fonksiyonuna hitap eden bir yapı
haline gelmesi, hem çevresindeki diğer kullanımlar
hem de ulaşım ve diğer altyapı tesislerini zorlayıcı
yeni bir durum ortaya çıkmaktadır. Dava konusu
plan değişikliklerine bakıldığında söz konusu alan
açısından bu etkileri ortaya koyan, ulaşım ve sosyal
donatı üzerinde olumsuzluklara neden olacak
209
yapılaşmayı bu yönden test eden bir çalışmanın
yapılmadığı da ortadadır. Bu nedenle, planlama
alanının şartları ile gelecekteki gereksinimleri
göz önünde tutulmadan, sosyal donatı eksikliği
getiren ve yayalaştırma adı altında yaya ulaşımını
engelleyen plan değişiklikleri, söz konusu
yönetmelik hükümlerine açıkça aykırıdır. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanarak
askıya çıkarılan plan değişikliklerinde yönetmelik
hükümleri açıkça göz ardı edilmiştir. Yapılan
plan değişiklikleri planlanan alanın şartları ile
gelecekteki gereksinimleri göz önünde tutmayan,
“kamu yararının zorunlu kıldığı” bir işlem değil,
aksine, “kamu yararına aykırı bir işlem”dir. Bu işlem
Yönetmelikte açıkça belirtilen “teknik ve sosyal
donatı dengesinin” bozulmaması hükmünü ihlal
ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı
alanlarını azaltmaktadır.
4- Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre
Düzenleme Projelerinin Hazırlanması Gösterimi
Uygulaması Denetimi Müelliflerine İlişkin Usul ve
Esaslara Ait Yönetmeliğinin hüküm getirmediği
halleri açıklayan 28. Maddesinde “Bu Yönetmelikte
yer almayan hususlar hakkında 3/5/1985 tarihli
ve 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat
hükümleri geçerlidir.” denmektedir. Bu madde
uyarınca bakıldığında Yönetmelikte yer almayan
hükümleri içeren 3194 sayılı İmar Kanunu’nun eki
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 27.
Maddesinde;
“İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik
altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya
yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri
zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde ise
değişikliğin yapılabilmesi için:
-
İmar Planındaki durumun değişecek
olan sosyal ve teknik altyapı alanındaki tesisi
gerçekleştirecek ilgili yatırım için Bakanlık ve
kuruluşların görüşü alınacaktır.
-
İmar Planındaki sosyal ve teknik
altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin
hizmet götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir
alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.” Hükmü yer
almaktadır.
İmar mevzuatının söz konusu açık hükümlerine
rağmen, 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı Değişikliği ile 1/1000 ölçekli Koruma
Amaçlı Uygulama İmar Planı Değişikliği sonucu,
mevcut meri planlarda bölgenin tek dinlenme ve
park alanı olan Taksim Gezi Parkı kaldırılmaktadır.
Dava konusu planlar, bu nedenle plan bütününde
teknik ve sosyal donatı dengesini bozacak nitelikte
olup, planda bu değişiklikle oluşan eksikliğin
giderilmesi hususunda bir öneri bulunmamaktadır.
Dolayısıyla dava konusu 1/5000 ve 1/1000
ölçekli koruma amaçlı imar planlarının iptal
edilmesi gerekmektedir.
17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000
ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar
Planı Değişikliklerinin iptal edilmesi gerekmektedir.
5- Öte yandan, İstanbul’un doğal, tarihi, kültürel
değerleri, kent kimliği ve toplumsal belleği
açısından son derece önemli olan Taksim
Meydanı’nda mevcut olmayan, önceki planlarda
ve kullanımda bulunmayan ve plana işlenen
kışla alanı fonksiyonu ve araç trafiğini bu alana
yönlendiren, ayrıca istinat duvarları ile yaya
ulaşımını engelleyecek olan tüneller; kamuoyunda
tartışma konusu olan Taksim Meydanına yapımı
planlanan birçok yapının da önünü açmaktadır.
Dava konusu plan değişikliği ile getirilen bu
fonksiyonlar, kamuoyunda yaratacağı tartışma ile
plan bütününün meşruiyetini de tehdit etmektedir.
Bu nedenle, Taksim Meydanı tartışmasının Beyoğlu
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda değişiklik
yapan planlar ile birlikte yeniden ortaya çıkması,
1993 yılında verilen sit alanı kararı ile başlayan
süreçte 16 yıldır plansız kalan Beyoğlu kentsel sit
alanını da tehdit etmektedir.
Beyoğlu kentsel sitinin planlı duruma geçmesinin
hemen ardından gündeme gelen plan değişikliği
ile getirilen Taksim Kışlası ve Taksim Araç Yolları
gibi yukarıda açıklandığı üzere hiçbir bilimsel ve
teknik temele dayanmayan proje, Beyoğlu Kentsel
Sit Alanı’nın korunmasını da engellenmektedir.
Meri planlarının yapımının hemen ardından
gerçekleştirilen plan değişikliği ile ortaya konan
ve plan bütünlüğünü bozan böyle bir proje,
İstanbul için çok büyük önem taşıyan Beyoğlu
kentsel sit alanı için de büyük bir kayıp olacaktır.
Bu nedenle, komşu bölgenin simgesel kimliğine
ve yapılanma şartlarına aykırı olan ve şehircilik
ilkeleri ile planlama esaslarına aykırı tesis edilen
Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin
a) İstanbul Avrupa Yakası’nın mevcut trafik yükü
dikkate alındığında, sabah ve akşam zirve saatleri
haricinde özellikle gece saatlerinde de yoğun
olan bölgenin mevcut trafik akımı, dava konusu
planlarda işlenen proje sonrasında; hedefi bu
alana ulaşmak olmayan kent içi seyahatlerinde
yönelimi ile artış gösterecektir. Meydan altına
yapılacak olan dalış tünelleri bölgede kent içi
trafiğe hitap eden bir kavşak noktası oluşturacak
ve bir sürelik suni rahatlama ile Avrupa Yakasında
yapılan transit yolculuklar buraya yönelerek yeni
ve yoğun bir trafik akımı oluşturacaktır. Böylece
dalış tünelleri hali hazırda yoğun olan bölge
trafiğini daha da arttıracak ve yakın çevresinde
mevcut karayolu ağının ve taşıma kapasitelerinin
zorlanmasına neden olacaktır. Günümüzde kentin
merkezi olan Taksim’e gelen trafikle birlikte bu
yönde ciddi bir trafik akımı söz konusu olacak ve
Beyoğlu ile etkileşim halindeki bölgelerde, yaya
erişimini ve toplu ulaşımı geri plana iten, özel araç
kullanımını teşvik edici bir etki ortaya koyacaktır.
Böylesi bir durum gerek Beyoğlu gerekse kent
genelindeki arazi kullanım-ulaşım dengesi ve toplu
ulaşıma dayalı, yayaları ve insan erişimini öncelikli
kılan ulaşım politikalarıyla bağdaşmamaktadır.
Plan ile yapımı gündeme gelecek olan dalış
tünellerinin yapılacağı güzergahın üzerinde yer
alan ve bu projeden önce Yenikapı bağlantısının
inşaatına başlanan Metro, proje ile araç trafiğinin
taşıma kapasitesinin çok üzerinde bir kapasiteye
sahiptir. Kentin asıl ihtiyacı toplu ulaşıma dönük
projeler olduğundan ve Taksim gibi araç trafiğinin
azaltılması gereken bir alanda ağırlıklı olarak özel
araç kullanımına dönük olan dava konusu planlara
6- Dava Konusu Taksim Meydanı Yayalaştırma
Projesi’ne ilişkin 17.01.2012 tasdik tarihli
1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliğinin
Ulaşım altyapısı üzerine etkilerine bakıldığında,
plan ile getirilen araç tünelleri ve bu tüneller
sonucu ortaya çıkacak yoğun araç trafiği bölgeyi
olumsuz bir şekilde etkileyecektir:
210
işlenen dalış tünellerinin ulaşım bilimi çerçevesinde
uygulanması bir çözüm değil, tersine sorunlar
yumağını gündeme getirecektir.
b) Dava konusu planlara işlenmiş olan dalış
tünellerinin meydan etrafında cazibeli bir eksen
yaratması nedeniyle bu güzergaha kent içi
trafikte seyreten çok sayıda aracın yönelmesi
kaçınılmazdır (2009’da açılan Dolmabahçe
Tüneli ile sahil ve özellikle Boğaz trafiğine bağlantı
sağlayan Dolmabahçe-Beşiktaş güzergahında
zirve saatlerde yaşanan tıkanmalar en yakın
örneklerden biridir). Bu durum tünellerin sürekli
bir doluluk, düşük hız, yakın takip ve yüksek talep
baskısı altında çalışmasını kaçınılmaz kılacaktır.
Dava konusu plana işlenmiş olan tünellerde
sabah ve akşam zirve saatlerinde geri bölgelerde
oluşacak kuyruklanmalar ve sıkışık trafik nedeniyle
çevre yerleşim alanlarındaki iç yollara bu sıkışık
trafikten yönelimler olacağı için, Taksim Meydanı’na
komşu alanlarda ve Beyoğlu Bölgesinde dolaylı bir
trafik artışı yaşanacaktır. Gerek Taksim Meydanı
çevresindeki, gerekse Beyoğlu ve çevresindeki yol
ağının yetersizlikleri dikkate alındığında söz konusu
güzergahın ve yakın çevreteki yerel yol ağlarının
trafik yükünün artması ve bu alanların yeni altyapı
sorunları ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
Ulaşım uzmanlarına göre dava konusu planlara
işlenen dalış tünellerinin, çevre transit trafiğinden
çekeceği trafik, öncelikle Meydan bölgesi ve yakın
çevresinde kısa süreli bir rahatlama yaşanmasını
sağlayacaktır. Ancak çok geçmeden, çevre
trafiğinden eksilen bu trafiğin yerini, sağlanan
erişim rahatlığından yararlanmak isteyecek
olan yeni bir trafik akımı alacaktır ve ulaşım
bilimindeki karşılığıyla “kışkırtılan trafik” denilen
bu yeni akımın ardından bölgede trafik yoğunluğu
orta vadede giderek artacak ve yayalaştırılması
gereken bir alan kent içi trafiğe terk edilecektir.
İstanbul trafiğindeki geçmiş deneyimlerin de
defalarca kanıtladığı bu öngörü, kentte yapılan
her yol ve kavşak düzenlemesinde somut bir
şekilde gözlemlenmiştir. Trafikten motorlu araç
trafiğini azaltıcı ulaşım politikalarının, bu araçları
tercih eden yolcuları toplu ulaşıma yönlendirici
uygulamalardan geçtiği bilinmektedir. Bu
nedenle çözüm için bölgede yeni bir kavşak alanı
211
yaratılmasındansa mevcut toplu taşıma sisteminin
güçlendirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle dava konusu planlara işlenen Dalış
Tünelleri Projesi’nin ulaşım açısından yapılan
değerlendirmesinde, projenin ve işlendiği imar
planlarının hiçbir bilimsel gerekçeye dayanmadığı
ve bu çalışmaların şehircilik ve planlama esasları
ile kent içi ulaşımın ana ilkelerine açıkça aykırı
olduğu görülmektedir. Bu nedenle dava konusu
17.01.2012 tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000
ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar
Planı Tadilatı’nın İstanbul için telafisi mümkün
olmayan zararlara neden olunmaması ve hali
hazırda bu şekilde bilimsel olmayan müdahaleler
ile sorunlar yumağı haline getirilen İstanbul kent içi
ulaşımında yeni sorun alanları yaratılmaması için
bir an önce iptal edilmesi gerekmektedir.
c) Üst ölçekli planlarda ve Beyoğlu Kentsel
Sit Alanı ile ilgili tüm ulaşım, arazi kullanım ve
yönetim planlarının raporlarında, İstanbul’da trafik
sorununun raylı ulaşım sistemleri ile çözülebileceği
belirtilirken; Beyoğlu gibi araç trafiğine kapatılması
önerilen ve plan çalışmalarında bugüne kadar
bu görüşün sürekli savunulduğu bir alanda,
yayalaştırma söylemi ile yapılmak istenen dava
konusu plana işlenen dalış tünellerinin trafiğin
çözümüne sürdürülebilir bir katkısı olmayacağı
açıktır. Aksine, araç trafiğinden arındırılmaya
çalışılan bir alanda, dava konusu karar ile
onaylanan proje sonucu; lastik tekerlekli araç
ulaşımı arttırılarak kentsel sit alanı olan Beyoğlu
yok olmaya yüz tutacak, yaya ulaşımı ve turistik
faaliyetler olumsuz yönde etkilenecektir.
1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda
“Yerleşmelerin tarihsel-kültürel değerlere duyarlı
gelişmesini sağlamak” başlıklı Ana Strateji altında
yer alan alt stratejiler, kentin gelişiminde tarihselkültürel değerlere duyarlı ve sürdürülebilir bir
gelecek öngörmekte ve Tarihi Yarımada üzerindeki
lastik tekerlekli ulaşım baskısının azaltılmasını
gerektirmektedir:
-
İstanbul’un sahip olduğu tarihi ve kültürel
dokusu, evrensel kimliği, peyzajı, kentin simgeleri
ve siluetini korumaya yönelik çalışmaların
yapılması
-
Tarihi doku üzerindeki kentsel gelişme
baskısının, kentin doğu ve batı yönünde kademelilineer gelişmesi sağlanarak engellenmesi
-
Kentin tarihi dokularında lastik tekerlekli
araç trafiğinin azaltılması, yaya ulaşım akslarının
oluşturulması. (ÇDP, s.535)
Çevre Düzeni Planı’nın Beyoğlu üzerindeki
gelişme öngörüleri ve ulaşım konusundaki
kararlarının hiçbirinde dava konusu plan ile
getirilen ulaşım kararları önerilmemekte ve tam
aksi yaklaşımlar benimsenerek bu alanın araç
trafiğinden arındırılması, sosyo-kültürel ve turizm
faaliyetleri için geleneksel dokunun korunmasına
dönük yayalaştırma ve toplu ulaşım önerileri
getirilmektedir. Bu nedenle üst ölçekli planlarda
öngörülmeyen ve bir tehdit olarak nitelenen dalış
tünellerinin işlendiği dava konusu planın bu işlem
yönünden iptali gerekmektedir.
Sonuç olarak araç trafiğinden arındırılmaya
çalışılan Beyoğlu gibi bir alanda, söz konusu
proje (yargılama konusu idari işlem) sonucu
lastik tekerlekli araç ulaşımı arttırılarak kentsel sit
alanı olan bölgede yeni ve yoğun yapılaşmaların
geliştirilmesi yönünde baskı artacak, yaya ulaşımı
ve turistik faaliyetler olumsuz yönde etkilenecek
ve özgün tarihi dokunun yeni yapılaşma ve
soylulaşma baskıları altına girmesi daha da
kolaylaşacaktır. Bu nedenle nitelikli bir kamusal
yarar sağlamayacak olan ve uygulanması halinde
Beyoğlu’nda yaratacağı sakıncaları açık ve net
biçimde ortaya konan ulaşım projelerinin işlendiği
dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı’nın
iptali gerekmektedir.
7- Dava Konusu Plan değişikliği, içinde yer aldığı
plan onama sınırı ve bölge ile birlikte bütünsel
açıdan ele alındığında, şehircilik ilke ve esasları
ile çevre yapılanma koşullarına aykırı olarak tesis
edilmiştir. Meri koruma amaçlı imar planlarının
kentsel donatı alanı olarak düzenlediği Taksim Gezi
Parkı ve Taksim Meydanı alanlarında, planın donatı
dengesi hesapları ve planın bütünselliği göz önüne
alınmadan, sadece parsel bazında gerçekleştirilen
düzenlemelerle, planlarla birlikte kurulmuş
olan sistematiğin tamamen çökmesine neden
olunmaktadır. Aynı planlama bölgesi içerisinde
dava konusu plan ile yapılacak uygulamalarla
meri plan kararlarının delinmesi ve bu şekilde keyfi
düzenlemelerin yapılması, sonucunda İstanbul’un
en önemli bölgesi ve merkezi olan Taksim’in plansız
gelişmesine sebebiyet verecektir.
Dava konusu işlem, plan değişikliğinin
gerçekleştirildiği alan büyüklüğü ve yeni getirilen
fonksiyon itibariyle çok geniş bir alanı kapsayacak
sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Arazi kullanım
kararlarına, ulaşım ve altyapı sistemlerine
doğrudan etki edecektir. Böylesine bir plan
kararının, mutlaka daha geniş ölçekte ve hatta
kent bütününde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Fakat bunun tam tersi bir uygulamanın yapıldığı
görülmektedir. Dava konusu plan ile bu tarihi alan
kamu kullanımından çıkartılmakta, hem de etkileri
çok büyük bir alana yayılacak olması muhtemel
olan yeni bir yoğunluk artırıcı fonksiyon verilerek;
korunması gerekli bir kentsel sit alanı olan
bölgeyi olumsuz yönde etkileyecek bir değişiklik
onaylanmaktadır.
Ayrıca görülmektedir ki, bu kadar önemli bir
alanda gerçekleştirilen ve çevre yapılanma
koşulları yönünden önemli etkileri olacak olan
bu tür plan değişiklikleri ile birlikte yapılması
zorunlu olan “Analitik Etüt” çalışmaları da
gerçekleştirilmemiştir. Bu nedenle, davalı belediye
tarafından önerilen plan değişikliğinin ve Taksim
Meydanı’nın yeni kimliğinin kent merkezinde ve
kent bütününde ulaşım, arazi kullanımı ve benzeri
kullanımlar üzerinde yaratacağı etkiler test
edilmemiş ve araştırılmamıştır. Plan değişikliği
ile meri planlarda öngörülmeyen yapılaşmanın
gerçekleşmesi durumunda, karşılaşılabilecek
sorunlara karşı bu tür bir araştırmanın yapılması
gerekmektedir. Kent içinde yapılan bu derece
önemli bir plan değişikliğinin hiçbir analitik etüt
çalışması yapılmadan ve yaratacağı yapılaşma
baskısı ile ulaşım altyapısını zorlayıcı etkileri
değerlendirilmeden onaylanması; kamuyu büyük
zararlara uğratacaktır. Sonuç olarak, bu ölçekteki
bir kararın imar planı değişikliği şeklinde ele
alınması şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve
kamu yararına açıkça aykırıdır.
B – Korunması Gerekli Kültür ve Tabiat Varlıkları
Açısından:
1- Dava Konusu Plan Değişikliği’nin yapıldığı alan,
212
İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu’nun 07.07.1993 gün ve 4720
sayılı karar ile belirlenen Kentsel Sit Alanı içinde
bulunmakta; Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar
Yüksek Kurulu’nun 8.1.1958 gün ve 871 sayılı
kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak
tescilli Tarihi Taksim Su Maksemi ve İstanbul I
Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nun 6.1.1999 gün ve 10521 sayılı kararı
ile tescilli Atatürk Kültür Merkezi komşuluğunda
yer almaktadır.
Ayrıca söz konusu alan ilişkin Koruma Kurulu
Kararlarına bakıldığında İstanbul l Numaralı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun
12.03.2001 tarih ve 12665 sayılı kararında:
”Taksim Cumhuriyet Alanı, Beyoğlu Yakasında,
İstiklal Caddesi’nin bitiminde istiklal sözcüğünün
Cumhuriyet Anıtı’yla vurgulandığı bir prestij
mekanı, referans noktası olduğundan, aynı
zamanda Cumhuriyet döneminin kentlerin
güzelleştirilmesi ve kentsel yaşamın günün
akımlarına
göre
düzenlenmiş
çevrelerde
geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilen bayındırlık
hareketlerinin İstanbul’daki örneği olan meydanın,
İstanbul’un ve Türkiye’nin bu özelliği ile korunması
gereken önemli bir mekanı olduğuna ve burada
yapılacak hertürlü çalışmanın bu anafikir esasında
kurulması gerektiğine;
Taksim Cumhuriyet Alanı, törensel, kültürel v.b.
etkinliklerin yapıldığı, ayrıca gezinti amacıyla
kullanılan, odak noktası olan dairesel bir kavşağın
merkezinde ve meydana eklenen Cumhuriyet
Caddesi ile dikdörtgen tören alanının kesiştiği
noktada Cumhuriyet Anıtı yer alan ve batısında
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu’nun 8.1.1958 gün ve 871 sayılı kararı
ile tescilli Su Maksemi ve Havuzu, doğusunda
kurulumuzun 6.1.1999 gün ve 10521 sayılı kararı
ile tescilli Atatürk Kültür Merkezi, kuzeyinde İnönü
Gezisi ile birlikte tanımlanan bir mekandır. Anlamı,
işlevi ve mekan tanımı Taksim Cumhuriyet Alanı’nın
anılan niteliklerine korunmasını gerektirmekte,
zorunlu kılmaktadır;
Taksim Cumhuriyet Alanı için önerilen Kentsel
Tasarım Projesinin ise bu ana fikir etrafında
kurgulanmadığı, yeni yapılanma ve işlevlerle yeni
bir kimlik arayışında olduğu, Taksim’i transit trafik
213
için bir geçit alanı / aktarma noktası kabulüyle
yapılan düzenleme önerisinin araç trafiğinin bu
alanda yoğunlaştırılmasının Taksim Cumhuriyet
Alanı’nın korunması fikriyle çelişen bir yaklaşım
olduğu, bu nedenlerle karayolu tüneli, dört katlı
ulaşım kavşağı odağı, yaklaşma rampaları, sit
alanında kentin belli bir tarihi gelişme dönemini
temsil eden parçalarında ve anıt yapılar ile
tescilli yapıların çevre ilişkilerinde tahribata ve
kimlik bozulmasına yol açacağından iletilen proje
alternatiflerinin uygun bulunmadığına,
Halihazır durumda da bu nitelikleri bozan
şehir içi otobüs ulaşım odağı olması, gürültü
ve görüntü kirliliği yaratan her türlü sağlıksız
kullanım ve bunlarla ilgili kent mobilyaları ve geçici
yapılanmadan meydanın arındırılması gerektiğinin
ilgili Belediye’ye bildirilmesine,
Transit araç trafiği Taksim Cumhuriyet Alanı’na
ulaştırılmadan, trafik yoğunluğunun çözümünün
noktasal yaklaşımlarla değil, kent ölçeğinde,
1/25.000 ölçekte başlatılarak ve farklı ulaşım
türlerinin entegrasyonu sağlanarak çözümlenmesi
gerektiğinin bir planlama yaklaşımı olarak ilgili
Belediye’ye bildirilmesine, Taksim Cumhuriyet
Alanı’nda karayolu tüneli, otobüs terminali, dört
katlı rondo kavşak, yaklaşma rampaları v.b. gibi,
sit alanında tahribata ve kimlik bozulmasına yol
açacak yapısal değişikliklerin yapılamayacağına,
Meydanın canlılığının sağlanması için gerekli
işlevlerin (kültür, turizm, eğlence v.b.) Cumhuriyet
Meydanı’nda yapılanma öngörmeden, meydana
komşu alanlarda çözümlenmesine, meydanın
tarihi kimliğini ve niteliğim bozacak hiçbir
yapılanma olamayacağına, tarihsel kimliği, gelişimi
ve niteliği yukarıda özetlenen Taksim Cumhuriyet
Alanı’nın tüm bu özellik ve nitelikleriyle korunması
gerektiğine, karar verildi.” denilmektedir.
Bununla birlikte; İstanbul II Numaralı Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından I
Numaralı Koruma Kurulu’nun yukarıda alıntılanan
12.03.2001 tarihli 12665 sayılı kararı hiçe
sayılmış ve bu karara aykırı söz konusu plan
değişikliği 04.01.2012 gün ve 165 sayılı kararla
uygun mütalaa edilmiştir. İçerik ve teknik açıdan
niteliği değişmeyen bölgede ulaşım ve yapılaşma
arttırıcı düzenlemeler, I Numaralı Koruma
Kurulu’nun 12.03.2001 tarihli 12665 sayılı kararı
retdedilerek, yapılması gereken projenin niteliği
tarif edilmiştir. Fakat aynı kanun, yönetmelik ve ilke
kararlarına uyma yükümlülüğüne sahip olan başka
bir Koruma Kurulu bir önceki kurul kararına bağlı
kalmaları gerekirken, bunun aksi bir süreç izlenmiş
ve dava konusu plan değişikliğine onay vermiştir.
Bu nedenle söz konusu Kurul Kararının da 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
uyarınca geçerliliği bulunmamaktadır.
2- Dava konusu plan değişikliği ile kentsel
tasarsım projesi ile Taksim Kışlasının yeniden inşa
edileceği belirtilen Taksim Gezi Parkı, İstanbul’da
erken Cumhuriyet dönemindeki ilk ve en kapsamlı
şehircilik uygulamasının bir belge değeri taşıyan en
önemli öğesidir. Park, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün
onayıyla İstanbul Valiliği ve Belediyesi’nce kentin
planlanması için davet edilen şehirci ve mimar
Henri Prost tarafından planlanmıştır. Prost
İstanbul’a davet edildiği bu dönemde Paris’in
metropoliten planlamasını baş şehirci sıfatıyla
yürütmekteydi. 20.Yüzyılın ilk yarısında dünyada
gelişen şehircilik yaklaşımlarının temel amacı
sağlıklı kentler yaratmaktı. Bu amaçla planlanan
kentsel gelişme alanları ve mevcut kentsel
alanlar içerisinde yeşil alanlar oluşturulmakta,
tasarlanan kentsel park alanlarıyla kamusal
yararın sağlanması hedeflenmekteydi. Prost’un
İstanbul planlama raporlarında da sıklıkla belirttiği
“serbest sahalar” kavramı; parklar, gezi parkları,
gezinti yolları, manzara terasları, meydanlar,
bulvarlar, spor alanları dahil tüm açık alanları
içermekteydi. Bu alanlar parçacıl olarak değil,
tam tersine kent strüktürü içinde bir yeşil sistem
oluşturacak biçimde planlanıyordu. Prost’un 1936
yılından itibaren üzerinde çalıştığı İstanbul nazım
imar planına bakıldığında, bu bütünsel şehircilik
yaklaşımının mekânsal yansıması görülmektedir
(EK 1).
Kentsel ölçekte özellikli mekânlara hassas bir
yaklaşım içeren bu serbest mekânlar bütünü
kurgusu içinde yer alan park alanları gerek
çevrelerindeki kent parçalarını dönüştürmek üzere
planlanmış alanlar olarak, gerekse programları
ile dikkat çekmektedirler. Bu park alanları, Henri
Prost tarafından Tarihi Yarımada’da “1 No.lu Park”
ve “Arkeoloji Parkı”, Beyoğlu tarafında ise Taksim
Gezisi ile başlayan yeşil alan “2 No.lu Park” olarak
adlandırılmıştır. 1937 tarihli nazım imar planında
2 No.lu Park alanı, hemen uygulanacak alan
olarak belirtilmiş ve kısa sürete plan uygulamaya
geçirilmiştir. Parkın tasarımı özellikle Prost ve
İstanbul Belediyesi’nde görevli mimarlar tarafından
ayrıntıda etüt edilmiştir. Parkın projelendirilmesine
ait plan, kesit ve aksonometrileri içeren ilk çizimler
1939 tarihlidir. Parkın tasarım süreci, Belediye
yetkilileriyle görüş alış verişi içerisinde yürütülmüş
ve 3 yıla yakın bir sürete geliştirilmiştir. Uygulamaya
esas olan son projenin aksonometrik çizimi 1942
tarihlidir. İnşaatı kısa sürete tamamlanan Gezi
Parkı’nın açılışı 1943 yılında Belediye Başkanı Dr.
Lütfi Kırdar tarafından yapılmıştır.
Prost’un raporlarında betimlediği parklar, gezi
parkları, gezinti yolları, manzara terasları ve
meydanlar çağdaş bir kent yaşamını destekleyecek
kamusal alanlar olarak tasarlanmışlardır.
Bu bağlamda Taksim Meydanı ile birlikte ele
alınmış olan Taksim Gezi Parkı bu anlayışa göre
gerçekleştirilen en başarılı tasarım örneğidir. Öte
yandan 19. yüzyılda gelişen modern kent merkezi
Beyoğlu ile II. Meşrutiyet sonrasında gelişen Şişli
arasındaki vadiye giriş niteliği oluşturan ve 2 No.lu
park olarak adlandırılan ve Taksim Gezi Parkı ile
başlayan açık alan düzenlemeleri, Cumhuriyet
yönetiminin benimsediği ve gerçekleştirmek
istediği modern kent imgesini ve anlayışını
sembolize etmekte, çağdaş bir kent yaşamını
destekleyecek kentsel mekânları oluşturmayı
amaçlamaktadır.
2 No.lu park alanı Maçka, Harbiye, Taksim
ve Dolmabahçe arasında yaklaşık 30 hektar
büyüklüğündedir (EK 2). Taksim Gezisi ve
Meydanı da bu kentsel yeşil alanlar bütününün
bir parçasıdır. Taksim Meydanı’ndan başlayıp
Harbiye’ye kadar devam eden yaklaşık 1500
metre uzunluğundaki gezi yolu, Gezi Parkı’nı 2
No.lu Park’a bağlayarak bu büyük yeşil sistemi
tamamlayan bir öğedir ve 1948 yılı bahar
aylarında büyük ölçüde tamamlanmıştır (EK 3).
Henri Prost’un Taksim Cumhuriyet Meydanı ve
İnönü Gezisi düzenlemesi çizimleri Kasım-Aralık
1939 tarihlerini taşımaktadır. Taksim Kışlası’nın
yıkılmasıyla ortaya çıkan büyük alanda, Taksim
Meydanı’na açılan bir teras ve bunun devamında
214
bir gezi parkı düzenlemiştir. İnönü Gezisi’nin
Taksim Meydanı’ndan girişinde basamaklar ve
bu basamaklarla yükseltilmiş olan geniş teras,
hem meydanda yapılacak olan törenleri izlemeye
yönelik olarak, hem de parka anıtsal bir giriş
oluşturacak biçimde tasarlanmıştır.
Bu nedenlerle dava konusu imar planı değişiklikleri
ile ortadan kaldırılmak istenen Taksim Gezi Parkı,
İstanbul’un kentsel kimliğinde ve kentlilerin
belleğinde önemli bir yeri olan ve günümüzde
kentsel açık yeşil alan niteliğiyle yoğun bir biçimde
kullanılmayı sürdüren bir kamusal alandır. Henri
Prost tarafından 1943 yılında yapılan Taksim
Gezi Parkı’nın bir kültür varlığı olarak özgün
değerleriyle tescil edilmesi gerekirken dava
konusu plan değişikliği ile kaldırılması koruma
ilkelerine ve şehircilik esaslarına aykırıdır. Erken
Cumhuriyet dönemi ürünü olan ve dönemin
şehircilik yaklaşımlarına örnek teşkil eden parkın
mevcut işlevini ortadan kaldıran dava konusu
1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı
Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı’nın geri
dönüşü imkansız zararlara neden olunmaması için
iptali gerekmektedir.
3- Tüm bu nedenlerle birlikte dava konusu
1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım
ve Uygulama İmar Planı Tadilatı ile getirilmek
istenen ve meydana giriş noktalarında büyük
istinat duvarlarıyla çevrili olarak tasarlanan dalış
tünelleri, bulundukları caddenin meydanla ilişkisini
koparacak, yaya hareketliliğini sınırlandıracaktır.
Kaldırımlar arası geçiş istinat duvarlarının
yükselmeye başladığı noktadan itibaren mümkün
olmayacak ve caddelerin mevcut kimliği yok
olacaktır.
Meydanın çok yakınında büyük istinat duvarlarıyla
dik bir şekilde araç trafiğini meydanın altına almak,
büyük oyuklar yaratmak ve bunun sonucu olarak
yayalar, servis yolları ve yer üstü hareketliliğini göz
ardı etmek modern kentsel tasarım yaklaşımlarına
uygun değildir. Meydanın yaya erişimi bakımından
sınırlandırılması ile Taksim Meydanı; şenlik, tören
kutlama veya gösteriler için kullanılamaz hale
gelecektir. Araç trafiğinin yeraltına alınması,
mevcut araç trafiğini arttıracak bir ulaşım
kararıdır. Özellikle trafiğin yoğunlaşacağı saatlerde
meydana gelecek sıkışmalar, araç gürültüsü ve
215
egzoz salınımı açısından çevre kirliliğini arttırarak
kamu sağlığını tehdit edecektir.
Davamıza konu olan plan değişiklikleri meydana
ilişkin herhangi bir karar üretmemekte, avan
proje ile uygulama yapılacağı belirtilerek Taksim
Topçu Kışlası’na işaret etmektedir. Taksim Gezi
Parkı, Taksim Meydanı ile doğrudan ilişkili tek
yeşil ve açık alandır. Bu alanın yapılaşmaya
açılması, kamusal kullanımı sınırlandıracak ve
bölgenin açık alan ihtiyacını göz ardı eden bir
karardır. Dava metninde yer alan ve özetlediğimiz
bu nedenlerle “Beyoğlu İlçesi, TAKSİM MEYDANI
Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 17.01.2012
tasdik tarihli 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma
Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Tadilatı”nın
ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve ardından
iptali gerekmektedir.
4.
ÜSKÜDAR
İLÇESİ,
BURHANİYE MAHALLESİ, 1326
ADA
56-60-61
PARSELLERE
İLİŞKİN 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA
AMAÇLI NAZIM İMAR PLANININ
İPTALİ
14.06.2012
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisinin,
16.12.2011 tarih ve 2914 sayılı kararı ile
onaylanan Üsküdar İlçesi, Burhaniye Mahallesi,
1326 ada 56-60-61 parsellere ilişkin 1/5000
ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının
öncelikle yürütmesinin durdurulmasına takiben
iptaline karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
Önceki planlama süreçlerine ilişkin açıklamalarımız
şu şekildedir:
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
11.06.2008 gün ve 1249 sayılı kararı ile Üsküdar
İlçesi, Burhaniye Mahallesi, 218 pafta, 1326
ada, 22 – 23 – 31 –33 – 35 – 38 parseller ve
318 pafta 1326 ada 23 sayılı parselde nazım
imar planı değişikliği yapılmıştır. Odamızca açılan
davalar sonucunda;
-
218 pafta - 1326 adaya ilişkin plan
değişikliğinin İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin
2009/47 E. sayılı dosyasında iptal kararı verilmiş
ve Danıştay incelemesinden de geçerek temyizde
onanmıştır.
-
318 pafta - 1326 adaya ilişkin plan
değişikliğinin ise İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin
2009/17 E. sayılı dosyasında ise yeni bir plan
onaması nedeniyle konusuz kalmıştır.
2 - İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin,
16.04.2010 tarih ve 1000 sayılı kararı ile 218
pafta, 1326 ada, 22-31-33-35-38 sayılı parseller
ile 318 pafta 1326 ada 23 sayılı parseller
hakkında yine 1/5000 ölçekli nazım imar planı
onaylanmıştır. Odamızca açılan dava sonucunda;
-
Hem 218 pafta 1326 ada hem de 318
pafta 1326 adayı kapsayan planın tamamına ilişkin
İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin 2010/2481 E.
sayılı dosyası üzerinden iptal kararı verilmiştir.
3 – İşbu dava konusu 16.12.2011 tarih ve 2914
sayılı meclis kararı ile Üsküdar İlçesi, Burhaniye
Mahallesi, 1326 ada 56-60-61 parsellere ilişkin
1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
kabul edilmiştir.
Daha önce dava açılan 218 pafta 1326 ada,
22 – 23 – 31 – 33 – 35 – 38 parseller ile 318
pafta, 1326 ada, 23 sayılı parsel tevhid işlemi
ile birleştirilmiş ve 1326 ada 56 - 60 -61 parsele
dönüşmüştür. Planın adı da Üsküdar Burhaniye
Mah. 218 pafta 1326 ada 56-60-61 parsellere
ilişkin 1/5000 Ölçekli Koruma amaçlı Nazım İmar
Planı olarak değiştirilmiştir.
Sonuç olarak daha önce 2 kez iptal edilen imar
planı yine aynı içerikte ve önceki mahkeme
kararlarındaki iptal gerekçelerini hiçbir şekilde
karşılamayacak şekilde tekrar onaylanmıştır.
Bilindiği üzere mahkeme kararları gerekçeleriyle
bir bütündür. Davalı idarece bu gerekçeleri dikkate
almadan yeni bir plan onamasını tamamen aynı
içerikte yapmış olması açıkça hukuka aykırıdır ve
bu nedenle ivedilikle yürütmenin durdurulmasına
karar verilmesi gerekmektedir.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
- İstanbul Üsküdar Burhaniye Mahallesi, 1326
ada 56 - 60 -61 parseller (eski 218 pafta, 1326
ada, 22 – 23 – 31 – 33 – 35 – 38 parseller ve
318 pafta 1326 ada 23 sayılı parsel), 2960 sayılı
Boğaziçi Kanunu’na tabi Boğaziçi Gerigörünüm
Bölgesi’nde kalmaktadır. Söz konusu parseller
aynı zamanda sınırları 2960 sayılı Boğaziçi
Kanununun belirlediği Boğaziçi sınırları ile
çakışan Gayrimenkul Eski Eserler Anıtlar Yüksek
Kurulu’nun (GEEAYK) 14.12.1974 gün 8172
sayılı kararı ile ilan edilen Boğaziçi Tarihi ve Doğal
SİT Alanı içerisinde kalmaktadır. Bu nedenle söz
konusu parseller 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu ile
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu’na tabidir.
Üsküdar Boğaziçi Alanı Gerigörünüm ve Etkilenme
Bölgesi Koruma Amaçlı İmar Planı’nda da söz
konusu parseller siluet alanı sınırları içerisinde
kalmaktadır. Boğaziçi Bölgesi’ne ait sahil şeridi
öngörünüm-gerigörünüm etkilenme bölgelerine
ait Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar
Planları GEEAYK’ın 24.06.1983 gün ve 15175
sayılı kararı ile uygun bulunmuş ve Bakanlıkça
22.07.1983 tarihinde onaylanmıştır.
22.07.1983 onaylı Boğaziçi Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planı’nda
Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgesinde Koruma
amaçlı plan sınırları içerisine giren Üsküdar,
Beykoz, Sarıyer, Beşiktaş ilçelerinin bütününde
siluet alanı belirlenmiştir. Söz konusu koruma
amaçlı imar planlarında siluet alanlarında hmax:
6,50 m yükseklik sınırı getirilmiştir. 22.07.1983’de
onaylanan Boğaziçi Sit Alanı Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından
sonra 22.11.1983 tarihinde 2960 sayılı Boğaziçi
Kanunu yürürlüğe girmiştir. 2960 sayılı Boğaziçi
Kanununun 2. maddesinin (a) fıkrasında “Boğaziçi
alanı, Boğaziçi kıyı ve sahil şeridinden, öngörünüm
bölgesinden, geri görünüm bölgesinden ve
etkilenme bölgelerinden oluşan, sınırları ve
koordinatları bu kanuna ekli krokide işaretli ve
22.07.1983 onay tarihli nazım planda gösterilen
alandır.” Şeklinde sınır tanımı yapılmıştır.
Aynı maddenin b, c, d ve e fıkralarında da sahil
şeridi öngörünüm, geri görünüm ve etkilenme
bölgelerinin 22.07.1983 onanlı planlar referans
gösterilerek tanımları yapılmış ve sınırları
belirlenmiştir. 2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 2.
maddesinde ve diğer maddelerinde 22.07.1983
onanlı Koruma Amaçlı İmar Planları ilgi tutularak
düzenleme yapılmış ve planın ilkeleri yasanın
özünü oluşturmuştur.
2960 sayılı Boğaziçi Kanununun 10. maddesi
216
1985 yılında 3194 sayılı İmar Kanunun 48.
maddesi ile yeniden düzenlenmiştir. Düzenlemenin
I. Paragrafında
“Gerigörünüm Bölgesi”nde Taban Alanı Kat
Sayısı (TAKS) azami %15 ve 4 katı (h: 12.50m),
Etkilenme Bölgesi”nde ise Taban Alanı Kat
Sayısı (TAKS) azami %15 ve 5 katı (h: 15.50m)
geçmemek şartı ile konut yapılabilir. Daha önce
belediyeye bilabedel terk edilmiş veya edilecek
olan alanlar bu hesaba dahil edilir. Hesabat brüt
alan üzerinden yapılır. 01.01.1982 den sonra
alınmış Yüksek Anıtlar Kurulu’nun kararları ile
22.07.1983 onay tarihli planda kazanılmış haklar
saklıdır.”
şeklinde gerigörünüm ve etkilenme bölgelerinde
yapılacak konut yapıları için yapılaşma koşulları
belirlenmiştir.
22.07.1983 onay tarihli Boğaziçi Gerigörünüm
ve Etkilenme Bölgelerine ait 1/5000 ölçekli
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000
ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planları
günümüze değin çeşitli tarihlerde revizyon
görmüştür. Boğaziçi’ni oluşturan dört ilçede de
(Üsküdar, Beykoz, Sarıyer, Beşiktaş) bütünsel
yapılan Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar
Planı revizyonlarında da parsel bazında yapılan
değişikliklerde de silüet alanlarında hmax: 6,50 m
sınırı korunmuştur.
Silüet alanı tanımı 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda
yer almamakla birlikte ve plandan sonra yürürlüğe
giren Boğaziçi Kanunu’nda gerigörünüm
bölgelerine ilişkin konut alanlarında hmax:12,50
(4 kat) sınırı getiren düzenlemeye rağmen
gerigörünüm ve etkilenme bölgelerinde silüet sınırı
içine giren alanlarda hmax: 6,50m düzenlemesine
uyulmuştur. 22.07.1983 tarihinden itibaren siluet
alanı tanımı koruma amaçlı planlarda yer almış
ve gerek silüet kavramı gerekse hmax: 6,50
tanımı özenle korunan planlama ilkesi olarak
uygulanmıştır.
2 - İstanbul Üsküdar Burhaniye Mahallesi, 1326
ada 56 - 60 -61 parsellerde (eski 218 pafta,
1326 ada, 22 – 23 – 31 – 33 – 35 – 38 parseller
ve 318 pafta 1326 ada 23 sayılı parsel), yapılan
plan değişikliği ile bu planlama kuralı bozulmuştur.
Üsküdar gerigörünüm etkilenme bölgelerinde
Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar
217
Planlarında belirtildiği üzere, söz konusu silüet
alanlarındaki diğer konut alanlarında hmax: 6,50
m ilkesi korunmuştur. Plan değişikliği ile Boğaziçi
Alanı planlama ilkeleri açısından önemli bir kural
yok sayılmış ve onaylanan imar planı değişikliği
hmax: 6,50’den hmax: 9,50m’ye çıkarılmıştır.
Doğal ve Tarihi SİT Alanı olan Boğaziçi Alanının
korunma koşulları ve planlama ilkeleri açısından
uygun olmayan dava konusu planın bu nedenle
iptali gerekmektedir.
Yukarıda da ifade etmiş olduğumuz gibi aynı alana
ilişkin daha önce verilen kararların ve bu kararlara
dayanak teşkil eden bilirkişi raporlarının içerikleri
iddialarımızı destekler mahiyettedir. Bu karar ve
raporlar ayrıca ekte yer almaktadır.
Dava konusu meclis kararında;
“KOMİSYON GÖRÜŞÜ: Üsküdar İlçesi, Burhaniye,
218 pafta, 1326 ada, 56,60,61 parsellere
ilişkin 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım
İmar Planı teklifi incelenmiş olup teklif plan
notlarının bir kısmının 1/1000 ölçekli planlarda
değerlendirilmesi
gerektiği
görüldüğünden
teklif plan notlarının iptal edilerek “Plan tasdik
sınırları içerisinde kalan alan yönetici merkezi
alanı, konut alanı, ,dini tesis alanı ve yoldur.” ,
“Yönetici merkezi alanında TAKS:0.15, h:9.50m.,
konut alanında TAKS:0.13, h:9.50m. olup ilçe
belediyesi ve İstanbul Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Komisyonu’nca onaylanacak avan
projesine göre uygulama yapılacaktır.”, “Konut
alanında inşaat alanı hesabı toplam brüt parsel
alanından (uygulama öncesi eski 1326 ada
22,23,31,33,35,38 sayılı kadastral parseller) net
yönetici merkezi alanı parseli çıkarıldıktan sonra
kalan brüt alandan hesap edilir.”, “Blok boyutları,
kotlar ve çekme mesafeleri 1/1000 ölçekli
planlarda belirlenecektir.”, “1/1000 ölçekli plan
yapılmadan uygulama yapılamaz.”, “Açıklanmayan
hususlarda 11/07/2005 tt.li 1/5000 ölçekli
Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve İstanbul İmar
Yönetmeliği hükümleri geçerlidir.” plan notlarına
göre uygulama yapılması komisyonumuzca uygun
görülmüştür. Meclisimizin Onayına Arz Olunur.”
şeklinde ifade edilen kısım incelendiğinde
görüleceği üzere nereteyse önceki planlarda yer
alan yapılaşma koşullarının ve plan notlarının
tamamen aynısının metne işlenmiş olduğu
anlaşılacaktır. Bilindiği üzere mahkeme kararları
gerekçeleriyle bağlayıcıdır. Söz konusu kararlarda
böyle bir kat artışının Üsküdar gerigörünüm
etkilenme bölgelerindeki planlama ilkelerine aykırı
olduğu açıkça ifade edilmişken davalı idarece
aynı şekilde plan onaması yapılmış olması açıkça
hukuka aykırıdır.
3 – İşbu dava dışı 11.7.2005 t.tli 1/5000 ölçekli
Üsküdar İlçesi Büyük-Küçük Çamlıca Doğal ve
Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar
Planı’nda Orta Yoğunluklu Konut Alanları için “
Bu alanlar üzerine yer alan mevcut ağaç dokusu
tespit edilerek korunacak olup, max.TAKS:0.15
Hmax:6.50m. irtifada çıkmalar cephe boyu
toplamının yarısını geçmemek kaydıyla uygulama
yapılacaktır.” denmektedir. Yukarıda bahsi geçen
önceki davalarımızda bu plan notu tarafımızdan bir
gerekçe olarak sunulmuştur. Davalı Belediye işbu
dava konusu plan değişikliğinde ise bu gerekçemizi
sözde dikkate alarak plan notlarına dahil etmiş gibi
görünmektedir.
16.04.2010 tarih ve 1000 sayılı meclis kararına
göre 16.12.2011 tarih ve 2914 sayılı meclis
kararına göre;
Uygulama 1/5000 ölçekli nazım imar planı
doğrultusunda mimari avan projeye göre
yapılacaktır. Yönetici merkez alanında; TAKS:0,15,
Hmax:9.50 m. olup bu alanda ticari ve idari
fonksiyonlar, reklam acenteleri ve yönetim
merkezleri gibi hizmet birimleri yer alabilir. Konut
alanında inşaat alanı hesabı toplam brüt parsel
alanından net yönetici merkez alanı parseli
çıkarıldıktan sonra kalan brüt alandan hesap edilir.
1.Bodrum katlar iskân edilecektir. Konut alanında
TAKS:0.13, H:9.50m’dir. Kat yükseklikleri, çıkmalar
ve çatı şekli ilçe belediyesince belirlenecektir.”
Yönetici merkezi alanında TAKS:0.15, h:9.50m.,
konut alanında TAKS:0.13, h:9.50m. olup ilçe
belediyesi ve İstanbul Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Komisyonu’nca onaylanacak avan
projesine göre uygulama yapılacaktır.”, “Konut
alanında inşaat alanı hesabı toplam brüt parsel
alanından (uygulama öncesi eski 1326 ada
22,23,31,33,35,38 sayılı kadastral parseller) net
yönetici merkezi alanı parseli çıkarıldıktan sonra
kalan brüt alandan hesap edilir.”, “Blok boyutları,
kotlar ve çekme mesafeleri 1/1000 ölçekli
planlarda belirlenecektir.”, “1/1000 ölçekli plan
yapılmadan uygulama yapılamaz.”, “Açıklanmayan
hususlarda 11/07/2005 tt.li 1/5000 ölçekli
Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit
Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve İstanbul
İmar Yönetmeliği hükümleri geçerlidir
Her ne kadar davalı Belediye “Açıklanmayan
hususlarda 11/07/2005 tt.li 1/5000 ölçekli
Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı
Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve İstanbul İmar
Yönetmeliği hükümleri geçerli olacağını” belirtmiş
olsa da toplam inşaat alanı yapı yoğunluğu ve
nüfus yoğunluk değerlerinin arttırılmış olduğu
son derece açıktır. Önceki planla tamamen aynı
olarak davalı Belediyece Yönetici merkezi alanında
TAKS:0.15, h:9.50m., konut alanında TAKS:0.13,
h:9.50m. yapılaşma koşullarını yine getirmiştir.
Bu husus açıkça önceki mahkeme kararlarına
aykırılık teşkil etmektedir. Üsküdar gerigörünüm
etkilenme bölgelerinde Koruma Amaçlı Nazım ve
Uygulama İmar Planlarında belirtildiği üzere, söz
konusu silüet alanlarındaki diğer konut alanlarında
hmax: 6,50 m ilkesi korunmuştur. Plan değişikliği
ile Boğaziçi Alanı planlama ilkeleri açısından
önemli bir kural yok sayılmış ve onaylanan imar
planı değişikliği hmax: 6,50’den hmax: 9,50m’ye
çıkarılmıştır. ÖNCEKİ KARARLARIN TEMEL
GEREKÇESİ DE BU İKEN DAVALI BELEDİYECE
BU HUSUS GÖRMEZDEN GELİNMEKTEDİR.
Söz konusu planlar ile bölgedeki yeşil alanın bir
kısmının ve yolun konut alanına alınması donatı
alanlarının azalmasına ve ulaşım açısından
olumsuzluklara sebep olmakta ve Yönetici Merkez
Alanı dava konusu planla yaklaşık iki katına
çıkarılmaktadır. Yine planlarda yeri değiştirilen
dini tesis alanı yaklaşık 2000m² azaltılmıştır ki bu
durum, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun eki olan Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin Üçüncü
Bölümünde İmar Planı Değişikliklerinde Uyulması
Gerekli Esaslar başlığı altında yer alan 27.
maddeye aykırılık göstermektedir. İlgili maddede;
“İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik
altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya
218
yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri
zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde ise
değişikliğin yapılabilmesi için:
-
İmar Planındaki durumun değişecek
olan sosyal ve teknik altyapı alanındaki tesisi
gerçekleştirecek ilgili yatırım için Bakanlık ve
kuruluşların görüşü alınacaktır.
-
İmar Planındaki sosyal ve teknik altyapı
alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet
götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir alanın
ayrılması suretiyle yapılabilir. “Dini yapı alanlarına
ilişkin planlarda ve değişikliklerinde il müftülerinin
görüşü alınır.
-
İmar Planında yeni bir sosyal ve teknik
altyapı alanı ayrılması durumunda 1.bentteki
esaslara uyulur.
-
Plan müellifinin gerekçeli uygun
görüşünün alınması şarttır.”
denmektedir. İmar mevzuatının söz konusu açık
hükümlerine rağmen dava konusu nazım imar
planı ile parsellerde yer alan yeşil alan kaldırılmış,
dini tesis alanı küçülmüş ve plan bütününde donatı
dengesi bozulmuştur.
Plan kararları ilgili mevzuat çerçevesinde şehircilik
ilkeleri ve planlama esasları dâhilinde bütüncül bir
planlama yaklaşımı ile değerlendirilerek alınır. Plan
bütününden bağımsız olarak tek bir parsel için karar
oluşturmak şehircilik ilkeleri ve planlama esasları
açısından uygun olmadığı gibi çevre yapılaşma
koşullarından farklı olarak verilen yapılaşma
değerleri ile de plan bütünlüğünü bozulmakta ve
emsal teşkil edici nitelik kazanmaktadır.
Söz konusu değişiklik plan bütününde teknik ve
sosyal donatı dengesini bozacak nitelikte olup,
planda bu değişiklikle oluşan eksikliğin giderilmesi
hususunda bir öneri bulunmamaktadır. Bu
nedenlerle söz konusu plan değişikliği 3194 sayılı
İmar Kanunu’na ve şehircilik ilke ve esaslarına
açıkça aykırıdır.
219
5.
ŞİŞLİ İLÇESİ 304 PAFTA,
1947 ADA, 6-7-52-78 PARSELLER
İLE KAĞITHANE 8744 ADA, 14 PARSEL’E İLİŞKİN 1/5000 ÖLÇEKLİ
NAZIM İMAR PLANI’NIN İPTALİ
13.06.2012
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
14.02.2012 tarih ve 218 sayılı kararı ile
kabul edilerek İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’nca 18.02.2012 tarihinde onanan
Şişli İlçesi 304 Pafta, 1947 ada, 6-7-52-78
Parseller ile Kağıthane 8744 Ada, 14 Parsel’e
ilişlin 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı’nın
yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline
karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
Önceki planlama ve yargı süreçlerine ilişkin
açıklamalarımız şu şekildedir:
1.
Kamuoyunda Levent İETT Garajı
olarak bilinen dava konusu parsellere yönelik
19.05.2006 tarihinde onanan 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planının iptali istemiyle İstanbul
7. İdare Mahkemesi’nin 2007/1890 E. sayılı
dosyası üzerinden iptal davası açılmış olup
2008/4699 K. sayılı karar ile söz konusu dava
retdedilmiştir. Temyiz incelemesinde ise; Danıştay
6. Dairesi tarafından 20.03.2009 tarihinde işlemin
yürütmesi durdurulmuş ve ardından 29.04.2009
tarihli nihai karar ile işin esasına da gerekçe
oluşturacak şekilde İstanbul 7. İdare Mahkemesi
kararı bozulmuştur. Danıştay 6. Dairesi tarafından
söz konusu plan değişikliğinin şehircilik ilkeleri,
planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu
açık bir şekilde ifade edilmiştir. Şöyle ki;
Şişli Mecidiyeköy Mahallesi 304 pafta, 1947 ada,
6-7-52-78 parseller, 29.12.2003 tasdik tarihli
1/5000 ölçekli Şişli Merkez ve Çevresi Revizyon
Nazım İmar Planında kısmen yolda, kısmen
de T15 simgeli E:3.00 yapılaşma emsalinde
ticaret alanında; Kağıthane İlçesi, 8744 ada, 14
parsel; 21.11.2001 tasdik tarihli ve tadili olan
12.02.2006 onaylı 1/5000 ölçekli Kağıthane II.
Revizyon Nazım İmar Planlarında “C” sembolü ile
gösterilmiş alanda kalmaktayken; 19.05.2006
tasdik tarihli plan değişikliği ile söz konusu
parseller E=3.00, H=Serbest yapılaşma koşulları
ile “Yol, Yeşil ve Turizm+Ticaret” alanına alınmıştır.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi
ve TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi tarafından yargıya taşınan plan değişikliği,
nihai olarak yukarıda bahsedildiği gibi Danıştay
6. Dairesi tarafından iptal edilmiştir. Kaldı ki söz
konusu bozma kararına karşı davalı İdare karar
düzeltme yoluna başvurmuşsa da bu talebi de
retdedilmiştir.
2.
Ancak Danıştay 6. Dairesi’nin bu kararı
ile plansız kalan alanda, 07.11.2010 tarihinde
yukarıda bahsi geçen planla aynı kararları
içeren yeni bir 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı
onanmıştır. Danıştay 6. Dairesinin bu kararına
rağmen 07.11.2010 tarihinde onanan ve bir
önceki planla aralarında hiç bir fak bulunmadığı
açıkça görülen Şişli İlçesi (Mecidiyeköy Mahallesi),
304 pafta, 1947 ada, 6, 7, 52, 78 parseller ile
Kağıthane İlçesi, 8744 ada, 14 parsele ilişkin
1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Odamız
tarafından bir kez daha yargıya taşınmıştır.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi’nin de müdahil olduğu söz konusu dava
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nde 2011/505 E.
sayılı dosyası üzerinden açılmış ve fakat işbu dava
konusu plan nedeniyle davanın konusuz kaldığına
karar verilmiştir.
3.
Söz konusu alan ilişkin bahsi geçen
planların içeriği aynen korunarak işbu dava
konusu olan Şişli İlçesi 304 Pafta, 1947 Ada, 6-752-78 parseller ile Kağıthane İlçesi 8744 Ada, 14
Parsele ilişkin yeni bir 1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı onanmış ve 30.03.2012 – 30.04.2012
tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır.
Açıkça görülmektedir ki; işbu davaya konu planda,
Danıştay tarafından iptal edilen 19.05.2006
onanlı plan değişikliği ve 8. İdare Mahkemesi’nin
2011/505 E. sayılı dosyasının konusu
07.11.2010 onanlı plan kararları aynı şekilde
korunmakta, yargı kararları hiçe sayılmakta ve
davaya konu parsellerde ayrıcalıklı yapılaşma
hakları ısrarla tesis edilmek istenmektedir.
Bu nedenle işbu dava konusu idari işlem
hakkında, uygulanması halinde telafisi güç veya
imkansız zararların doğması ve plan değişikliğinin
açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte
gerçekleşmesi sebebiyle; idarenin savunması
beklenmeksizin
yürütmesinin
durdurulması
kararının verilmesi gerekmektedir.
Planlama ilkeleri yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1.
Gerek dava konusu Şişli İlçesi,
Mecidiyeköy Mahallesi, 304 pafta, 1947 ada,
6, 7, 52, 78 parseller ile Kağıthane İlçesi, 8744
ada, 14 parselde, gerek söz konusu taşınmazların
yer aldığı bölgede yaşanan süreçler “planlamada
kademeli birliktelik” ilkesi dışında gerçekleşmiştir.
Şöyle ki; üst ölçekli plan kararları ile alt ölçekli
plan kararlarının ölçeklerinin getirdiği ayrıntılarda
farklılaşmak üzere kademeli bir karar birlikteliği
sürdürmeleri planlamanın temel ilkelerinden
biridir. Planlamada kademeli birliktelik ilkesi ile
kent bütününde nüfus ve işlev büyüklüklerinin
saptanması; konut, çalışma, donatı, yeşil alan
yer seçimi kararlarının yoğunluk dağılımlarının
ve ulaşım sistemlerinin kurulması ve birbiri ile
dengelenmesi gibi planlamanın temel hedefleri
gerçekleştirilmektedir.
Planlama
sisteminin
bu kademeli sürecin gerçekleştirilmediği bir
anlayış ile işletilmeye çalışılması, sorunlara
çözüm getirmemekte tam tersi yeni sorunlar
yaratmaktadır. Bu nedenle planlamada, kararların
kademeli birliktelik ilkesi kapsamında tüm
kademeler için ayrı ayrı doğru, dengeli ve kamu
yararını kapsayacak biçimde ele alınması önem
taşımaktadır.
2.
Dava konusu taşınmazların yer aldığı
bölge, geçmişte sanayi alanı olarak tanımlandığı
halde; 1987 yılında Şişli Belediyesi’nin ıslah imar
planı aracılığı ile sanayi alanından ticaret işlevine
dönüştürülmek istenmiş ve kademeli birliktelik
ilkesi ilk olarak bu yol ile bozulmuştur. Islah İmar
Planının getirdiği yapı yoğunluklarına karşılık,
donatı alanı dengesinin hiç aranmadığı bu plan
kararları daha sonraki üst ölçek plan kararlarını da
yönlendirmiştir. Bugüne kadar gelinen süreçte ise,
dava konusu taşınmazların içinde bulunduğu bölge,
planlama kademelenmesi ilkesi dışında, planlama
disiplininden kopuk bir anlayışla sanayi alanından
ticaret ve hizmet alanına dönüştürülmüştür.
3.
Günümüzde mülk sahiplerinden gelen
teklifler doğrultusunda yapılan plan değişiklikleri
ve münferit imar planları ile yoğunluğun plan
notları ile sürekli olarak arttırılması ve planda yer
220
alan donatı alanlarının kaldırılması ile yürütülen bu
süreç bölgenin devamlı olarak bu taleplere maruz
kalmasına neden olmaktadır. İş bu dava konusu
plan da, bölgede emsal teşkil edici bu talepleri
beraberinde getirecektir ve bölgedeki yapılaşma
yoğunluğu, teknik-sosyal altyapı dengeleri ile
silüet sorunları daha da büyüyecektir. Oysaki
planlamada kademeli birliktelik ilkesi gereğince
münferit planlardan ve plan değişikliklerinden
kaçınılmalı ve bölge için temel planlama ilkelerini
belirleyen ve kalıcı çözüm üreten kapsamlı imar
planları hazırlanmalıdır.
Fakat dava konusu plan ile bölge için çözüm
değil, tersine sorun üreten bu alışkanlıktan
vazgeçilmediği görülmektedir.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1.
Davaya konu olan Şişli, 304 Pafta,
1947 Ada, 6–7–52–78 Parseller ile Kağıthane,
8744 Ada, 14 Parselin mülkiyeti İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’ne ait olup kamuoyunda
da Levent İETT Garajı olarak bilinmektedir.
Bölgede başkaca bu büyüklükte bir otobüs garajı
bulunmadığından bu alanın tasviyesi, ulaşım odağı
olan çevre bölgelerdeki otobüs hatlarını olumsuz
etkileyecektir. Bölgede, bütüncül bakıldığında
garaj fonksiyonu ile önemli bir ihtiyacı karşılayan
alanın kaldırılması durumunda İETT Otobüs
seferleri açısından büyük sıkıntılar yaşanacaktır.
Bu nedenle imar planı ile davalı kurumun Levent
Garajını kaldırması yanlış bir uygulama olacaktır.
Ayrıca davaya konu olan plan öncesinde kamu
mülkiyetinde ve plan kararlarında bir kısmı teknik
donatı alanında (Triyaj Alanı ve Trafo) olan dava
konusu taşınmazların, bu gereksinimin ortadan
kalkma gerekçesi oluşmadan ve hiç bir gerekçe
gösterilmeden yapılaşmaya açılması; şehircilik
ilkeleri, planlama teknikleri ve kamu yararı ilkesine
açıkça aykırıdır. Dava konusu taşınmazların
bu fonksiyonları ortadan kalksa bile kamusal
kullanımlı başka bir işleve dönüştürülmesi
mümkün iken, bölgedeki diğer taşınmazlardan
daha yüksek yoğunluklu “turizm ticaret” alanına
dönüştürülmesi; planlamada kamu yararını ihlal
etmektedir.
2.
Dava konusu taşınmazlar, 29.12.2003
221
tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Şişli Merkez ve
Çevresi Revizyon Nazım İmar Planında kısmen
yolda, kısmen de T15 simgeli E:3.00 yapılaşma
emsalinde ticaret alanında; Kağıthane İlçesi, 8744
ada, 14 parsel; 21.11.2001 t.t.’li ve tadili olan
12.02.2006 onaylı 1/5000 ölçekli Kağıthane II.
Revizyon Nazım İmar Planlarında “C” sembolü ile
gösterilmiş alanda kalmaktayken; 19.05.2006
t.t’li Şişli, 304 Pafta, 1947 Ada, 6–7–52–78
Parseller ile Kağıthane, 8744 Ada, 14 Parsele ait
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği söz
konusu parseller E=3.00, H=Serbest, “Yol, Yeşil
Alan ve Turizm+Ticaret Alanı”na alınmış ve plan
notları ile ayrıcalıklı imar hakları tesis edilmiştir.
19.05.2006 tasdik tarihli imar planı değişikliğinin
yürütmesi durdurulduğunda dava konusu
taşınmazlar, plansız alan haline gelmiş ve davalı
idare tarafından 07.11.2012 tarihinde söz
konusu parsellere ilişkin yeni bir nazım imar planı
onanmıştır.
İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nde davası derdest
durumda olan 07.11.2010 onanlı imar planında
da yapılanma koşulları, E=3.00, H=Serbest olarak
tanımlanmakta ve plan paftasında taşınmaz,
Yol, Yeşil Alan ve Turizm+Ticaret Alanı olarak
gösterilmektedir. Danıştay kararı ile iptal edilen
plan değişikliğine ilişkin plan notları bu planda
kısmen değiştirilmiş, “İstanbul İmar Yönetmeliği’nin
öngördüğü sayıda iskan edilebilir katlar emsale
dahil değildir.” hükmü ile 2 bodrum katın emsal
harici tutulacağı belirtilmiştir.
3.
İşbu davaya konu 1/5000 Ölçekli Nazım
İmar Planı’nda ise tamamı ile yürütmesi durdurulan
19.05.2006 onanlı plan değişikliği kararlarına
geri dönüldüğü görülmektedir. İşbu dava konusu
imar planı plan notları aşağıdaki şekildedir:
1.
Tasdik sınırı içindeki alan İstanbul, Şişli
304 pafta, 1947 ada, 6-7-52-78 parseller ve
Kağıthane 8744 ada, 14 Parsel sınırıdır.
2.
Tasdik sınırı içindeki alan Turizm+Ticaret,
yol ve yeşil alandır.
3. Turizm+Ticaret
alanlarında:
Otel,
İşmerkezi, Rezidans, Ofis, Büro, Alışveriş Merkezi,
Sinema, Tiyatro, Eğlence Merkezi, Çok Katlı
Mağaza, Müze, Kütüphane, Sergi Salonu, Kültür
Tesisleri, Lokanta, Restaurant, Gazino, Yönetim
Binaları, Banka ve Finans Kurumları gibi Ticari
fonksiyonlar yer alabilir.
4.
Yapılanma Koşulları E=3.00, H= Serbest
şeklindedir.
5.
1/1000 ölçekli planlar onanmadan
uygulama yapılamaz. Uygulama İmar Planı yapım
aşamasında ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşların
görüşleri alınacak ve bu görüşlere uyulacaktır.
6.
Tasdik Sınırı içindeki Şişli 304 pafta,
1947 ada, 6-7-52-78 parseller ile Kağıthane
8744 ada, 14 parselin Turizm+Ticaret alanında
kalan kısmı ile tevhid edilecektir.
7.
Emsal hesabı, tasdik sınırı içindeki brüt
parseller üzerinden yapılacaktır.
8.
Bodrum Katlar emsale dahil değildir.
9.
En fazla 3 bodrum kat iskan edilebilir.
10.
Yapı Şişli 304 pafta, 1947 ada, 6-7-5278 parseller üzerinde olacaktır. Bu alan üzerinde
Yapı Çekme Mesafeleri Büyükdere Caddesinden
10 m. diğer cephelerden 5 m.dir.
11.
Tasdik sınırı içindeki alanın tamamı İlgili
kurumlardan uygun görüş almak kaydıyla zemin
altı otopark olarak düzenlenebilir.
12. Metro istasyonuna zemin altından
bağlantı yapılabilir.
13.
Uygulama aşamasında Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü ve 1.Hava Kuvvet Komutanlığı
(Eskişehir), 15.Füze Üs Komutanlığından
(Alemdağ/İstanbul) görüşleri alınacak ve bu
görüşlere uyulacaktır.
14.
Açıklanmayan hususlarde meri 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planı şartları geçerlidir.
4.
Davaya konu plan ile getirilen ve yukarıda
aktarılan yapılaşma koşulları ve plan notları ile söz
konusu taşınmaz üzerinde yapı yoğunluğu iki kat
artırılmaktadır. Bölgede yürürlükte olan ve dava
konusu plan öncesi 19.05.2006 t.t’li yürürlüğü
durdurulan plan ile değiştirilen 29.12.2003 t.t.’li
Şişli Merkez ve Çevresi Revizyon Nazım İmar Planı
ve 21.11.2001 / 12.02.2006 t.t.’li Kağıthane
2.Revizyon Nazım İmar Planı’nda net parsel
üzerinden verilen yapılaşma katsayısının (emsal)
bu plan ile sadece dava konusu taşınmazda, brüt
parseller üzerinden verilir hale getirilmesi; bölgede
yer alan diğer parseller için emsal teşkil edecek
ve mevcut yoğunluğu arttıracaktır. Brüt parsel
üzerinden yapılacak emsal hesabı, yeşil alan ve yol
alanına ayrılan alanların da yapılaşma haklarının
ticaret ve turizm alanı olarak ayrılan kısımda
kullanılmasına olanak sağlamaktadır.
Diğer taraftan, dava konusu planda “Bodrum
katlar emsale dahil değildir” ve “En fazla 3 bodrum
kat iskan edilebilir” hükmleri yer almaktadır. Bu
hükümler ile eğimden kazanılacak her bodrum
kat, E=3.00 olan emsalin dışında ilave yapı
alanı olarak kazanılacaktır. Oysaki İstanbul İmar
Yönetmeliği’nin Bodrum Katları ile ilgili hükümleri
incelendiğinde “Bodrum katlar yapı inşaat alanına
dahildir.” ibaresi yer almaktadır ve dava konusu
planla yapılan düzenlemelerin yönetmeliğe aykırı
olduğu görülmektedir.
Açıkça görüldüğü üzere; dava konusu planda
belirtilen E=3.00 değeri gerçekleri yansıtmamakta
olup bu değer yaklaşık iki katına çıkmaktadır. Bu
durum bölgedeki plan ana kararlarını, sürekliliğini
ve bütünlüğünü bozmakta ve aynı zamanda
mevcuttaki planların teknik ve sosyal donatı
dengesinin daha da olumsuz hale gelmesine
sebep olmaktadır.
Bölgedeki diğer taşınmazlardan daha yüksek
yoğunluklu ve ayrıcalıklı imar hakları tanımlayan
dava konusu plan şehircilik ilkeleri ve planlama
tekniklerinin yok saymaktadır. Dava konusu plan
ile yapılaşma koşulları E: 3.00 ve H: Serbest olarak
tanımlanmış, bodrum katlar emsal harici bırakılmış
ve emsal hesabının brüt parsel üzerinden
yapılacağı plan notlarında belirtilmiştir. Karma
ve yoğun kullanım içeren bu fonksiyon ile verilen
yapılanma koşulları, bölge emsal değerlerinin
çok üzerine çıkarılmıştır. Bu bakımdan, yapılan
plan değişikliği ile kamu yararının sağlanamadığı,
şehircilik ve planlama ilkelerinin ihlal edildiği
açıkça görülmektedir.
5.
Dava konusu planın yapıldığı parsellerin
ulaşım etki alanı içerisinde yer alan yolların kullanımı
maksimum düzeyde olduğundan parsellere verilen
ayrıcalıklı imar hakkı bölgesel ulaşım sistemi
üzerinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Plan ile
öngörülen kullanımların gerek yaratacağı istihdam
gerekse çekeceği ziyaretçi akımı ile başta sabah
ve akşam zirve saatlerinde olmak üzere gün içinde
yoğun bir araç trafiği yaratması kaçınılmazdır.
Dava konusu planın olduğu alanın BüyükdereMaslak güzergahındaki ana arterden beslenecek
olması, halihazırda kapasitesinin üzerinde trafik
222
yükü çeken ve şerit artırımına gidilemeyecek
yapıdaki bu karayolu güzergahını daha da sıkışık
hale getirecek ve böylece bu tıkanıklığı aşmak
adına yeni ve daha pahalı ulaşım yatırımlarına
ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca İstanbul’un Avrupa
Yakası aktarma noktalarından biri olan Levent
Bölgesi’nde yer alan İETT Garajı’nın kaldırılması,
bölgedeki ulaşım türleri arasındaki aktarma
(Metro-Otobüs-Minibüs) etkinliğini de olumsuz
etkileyecektir. Bu nedenlerle dava konusu plan ile
bu alana getirilmek istenen kullanım yoğunluğunun
şehircilik ilkeleri ve planlama esasları ile ulaşım
altyapıları bakımından uygun olmadığı açıkça
ortadadır.
6.
Dava konusu plan üzerinde yer alan plan
notlarında belirtilen rezidans ve otel fonksiyonlarının
getirilmesi halinde bölgede oluşacak ek nüfusla
birlikte bölgenin donatı dengesi de bozulacaktır.
Plan kararı ile ilave gelecek nüfusun ihtiyacını
karşılamak üzere gerekli sosyal donatı alanlarının
(eğitim, sağlık, yeşil alan vb.) ayrılması gerekmekte
iken, dava konusu planlarda bu gereklilik de yerine
getirilmemiştir.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 16.
Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar
planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan
beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve
teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda
belirtilen asgari standartlara uyulur” denmektedir.
Fakat onaylanarak askıya çıkarılan planda bu
hüküm açıkça göz ardı edilmiştir. Yapılan plan
“kamu yararının zorunlu kıldığı” bir işlem değil,
aksine, “kamu yararına aykırı bir işlem” olup, bu
işlem Yönetmelikte açıkça belirtilen “teknik ve
sosyal donatı dengesinin” bozulmaması hükmünü
ihlal ederek, plan bütününde teknik ve sosyal
donatı alanlarını azaltmaktadır. Bu nedenle, İmar
mevzuatına aykırılığı açıkça görülen dava konusu
planın iptali gerekmektedir.
Ayrıca dava konusu taşınmazın yer aldığı bölgede,
nüfus yoğunluğu ve donatı alanı dengelerinin
kurulmaması, aynı yönetmeliğin 28. Maddesine
de aykırıdır. Yönetmeliğin 28. Maddesinde “İmar
planında verilmiş olan inşaat emsalinin, adedinin,
ifraz şartlarının değiştirilmesi sonucu nüfus
yoğunluğunun arttırılmasına dair imar planı
223
değişikliklerinde: Artan nüfusun ihtiyacı olan
sosyal ve teknik altyapı alanları EK-1 de belirtilen
standartlara uygun olarak plan değişikliğine konu
alana hizmet vermek üzere ayrılır ve/veya artırılır.”
hükmü yer almaktadır.
Dava konusu planın bölgede yaratacağı nüfus
artışı ile nüfus yoğunluğu-teknik sosyal altypı
dengesi bozulmaktadır. Planda donatı olarak
getirildiği savunulan yeşil alan ise yapılaşma hakkı
olan bir donatı alanı olarak düzenlenmektedir. Bu
nedenlerle dava konusu plan, şehircilik ilkeleri ve
planlama esasları ile açıklanabilir olmadığı gibi
kamu yararına da aykırıdır.
7.
Dava konusu plan ile belirtilen işlev
ve yoğunluktaki yapılaşma ve beraberinde
getireceği nüfus büyüklüğü ele alındığında,
bölgenin kentsel altyapısının taşıyamayacağı
bir yoğunluk artışı gündeme gelecektir. İlk
etapta yakın çevresini olumsuz etkileyecek olan
plan, parsellerin konumu nedeniyle Beşiktaş,
Levent, Kağıthane, Mecidiyeköy ve Ortaköy gibi
yerleşim bölgelerini de etkileyecek, adı geçen
alanlardaki kentsel altyapının yenilenmesi ihtiyacı
doğacaktır. Bu durum bütüncül olmayan planlama
anlayışının, işlev, yoğunluk ve altyapı ilişkilerini
analiz etmemesinden kaynaklanmaktadır. Altyapı
yenileme çalışmaları için gerekli tüm maliyet
kamuya yüklenecek ve böylece kamu zarara
uğratılacaktır. Bu nedenlerle dava konusu plan
değişikliğinde kamu yararı olmadığı, aksine özel
mülkiyet sahiplerine yarar sağlanırken kamunun
zarara uğratıldığı açıktır.
8.
Dava konusu planın yapıldığı parseller,
mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde
bulunan bir kamu arazisidir. İmar Kanunu’nun
Kamuya Ait Gayrimenkuller bölümünün 11.
Maddesi gereği olarak kamu arazilerinin
planlama çalışmalarında öncelikli olarak planlama
alanında yaşayacak nüfusun donatı ihtiyaçlarını
karşılanmasında kullanılacak şekilde ayrılması
gerekmektedir. Parsellerin bulunduğu bölgede
bu büyüklükte ve yapılaşmamış başka bir alanın
bulunmadığı da bilinmekte olup, bu parsellerin
deprem anında ve sonrasında bölgede yaşayan
insanların toplanması ve gerektiğinde çadır
kurma alanı şeklinde kullanılmak üzere donatı
alanı olarak ayrılmasının; İmar mevzuatı, planlama
ilke ve prensipleri ile şehircilik esaslarına göre
öncelikli tercih olması gerekmektedir. Oysa ki dava
konusu planda sözü edilen arazinin ayrıcalıklı imar
haklarıyla donatılarak kamu elinden çıkarılmak
istendiği aşikardır.
Kamu arazilerine, satılarak gelir elde edilecek
arsa vasfı ile bakılmaması, kamu yararını
gözeten planlama anlayışının temel bir ilkesidir.
Bu ilkeye rağmen kamunun arsayı satarak
karlı duruma geçmesi hedeflenirken ortaya
çıkacak alt yapı eksiklerinin giderilmesine yönelik
yapılacak yatırımlar, daha fazla kamu kaynağının
harcanmasına neden olacaktır. Bu şekilde kamu
için telafisi mümkün olmayan zararlara neden
olunmaması açısından dava konusu planın iptali
gerekmektedir.
9.
Dava konusu planın hukuk ve kamu
yararı açısından bir diğer aykırılığı ise; davalı
idarenin kamusal idari bir işlem olarak edindiği
plan onama yetkisini, kendi tasarrufundaki
alanlar üzerinde kullanarak, bu mülkü en yüksek
bedel ile satışa konu edilecek bir arazi şekline
çevirmesidir. Bu yargıyı güçlendirecek şekilde,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından söz
konusu arazinin satışı işlemleri 2006 yılında
başlatılmış ve arazinin satışı için ihaleye çıkarak,
satış işlemini gerçekleştirmiş; fakat ihale bedeli
ödenmediğinden satış işlemi iptal edilmiştir.
Bu işlemden de anlaşıldığı üzere, İETT Garajı
fonksiyonu ile kullanılan alanın; İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından yapılan planda yer alan yeni
fonksiyon ile değerlendirileceği ve üçüncü kişilere
satışının en yüksek bedel ile yapılması amacıyla
sınırsız yapılaşma hakları verilmek istendiği açıkça
ortadadır. Mevcut fonksiyonu ile yapılacak satış
sonucunda oluşan değer ile dava konusu imar
planının onaylanması sonucunda oluşan değer
arasında büyük farklar bulunmaktadır. Bu nedenle,
yapılaşma hakları değiştirilerek yapılacak olan
satış işlemi sonrasında ortaya büyük bir kentsel
rant değeri çıkacaktır. Fakat kentsel rantları
kamu adına kamusal işlevlerde kullanmak üzere
önlemesi ya da geri alması gereken Belediyenin
kentsel rantlar üzerinden kendine gelir sağlamaya
çalıştığı görülmektedir. Aynı zamanda davalı
belediye tarafından onanan dava konusu imar
planı sonucu oluşan rant, kamuya aktarılmaktansa
özel mülkiyete aktarılacak ve söz konusu işlem ile
kamunun bir kez daha zarara uğramasına neden
olunacaktır.
Ayrıca kamu elinde çok az gayrimenkul kalmış olan
bir bölgede, kamu kurumlarının mülkiyetinde yer
alan arazilerin Ticaret + Turizm gibi özel mülkiyete
konu olacak fonksiyonlara ayrılması, ileride bu
alanda yapılması planlanan ya da planlanacak olan
donatı alanları açısından da sıkıntılar yaratacaktır.
Kamu elinde bulunan arazilerin satışı sonrasında,
gelecekte yapılacak olan plan çalışmalarında farklı
kentsel donatıları elde etmek için kamu kurumları,
kamulaştırma yoluna gitmek zorunda kalacaktır.
Belediye bu alandaki arazilerini elden çıkardığı
için, yeni donatı alanları oluşturmak üzere kamu
adına kamulaştırma yöntemi ile yeni araziler
almak zorunda kalarak zarara uğrayacaktır.
Bu nedenlerle söz konusu planda kamu yararı
olmadığı, aksine kamunun zarara uğratıldığı açıktır.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde dava konusu
imar planı; plan bütünlüğünü ve sürekliliğini göz
ardı etmekte, yoğunlukları iki katına çıkararak
ayrıcalıklı yapılaşma hakları sağlamakta ve bu
yönüyle emsal teşkil etmekte, nüfus-donatı
dengesini yok saymakta ve kamu yararı ilkesini
açıkça ihlal etmektedir. . Bu nedenlerle, şehircilik
ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılığı açıkça
görülen dava konusu planın iptali gerekmektedir.
6.
ZEKERİYAKÖY TOPLU KONUT ALANINA AİT PLANLARIN İPTALİ
20.06.2012
644 sayılı KHK’nin 13/A maddesi uyarınca
13.03.2012 tarih ve 1769 sayılı Makam oluru
ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanan,
3194 sayılı İmar Kanunu’nun, 8/b maddesi
gereğince 20.03.2012 - 18.04.2012 tarihleri
arasında askıya çıkarılan, İstanbul ili, Sarıyer
ilçesi, Zekeriyaköy mahallesi, III. derece Doğal Sit
alanında hazırlanan “Zekeriyaköy Toplu Konut
Alanı 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar
ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları”nın
öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali
istemi ile dava açılmıştır.
224
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1 - Dava konusu planlama alanı, İstanbul İli,
Sarıyer ilçesi, Zekeriyaköy mevkiinde 34 adet
parseli kapsamaktadır. Dava konusu 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve
1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planının plan sınırı içerisinde bulunan alan 1977
yılından, 2006 yılına kadar 5. Füze Komutanlığı
tarafından kullanılmıştır. Mülkiyeti hazineye ait 34
adet taşınmaz mal, 1977 yılında gerçek kişiler
adına kayıtlı iken Savunma Bakanlığı tarafından
kamulaştırma suretiyle edinilerek Maliye hazinesi
adına tescil edilmiş ve Milli Savunma Bakanlığı
adına tahsis edilmiştir. Dava konusu parseller,
Milli Savunma Bakanlığı’nın 18.10.1977 tarih
ve 777 sayılı oluru ile 49 yıllığına Milli Savunma
Bakanlığı Hava Milli Kuvvetleri Komutanlığı 15.
Füze Üs Komutanlığına ormanlık alan olarak tahsis
edilmiştir.
Milli Savunma Bakanlığı ile TOKİ Başkanlığı
arasında yapılan 21.12.2006 tarihli protokol
kapsamında da dava konusu planların
kapsadığı taşınmazların TOKİ’ye devri uygun
görülmüştür. Hazine adına tescil edilen söz
konusu taşınmazların incelenmesi sonucu da
6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında veya
ormanla ilişkili olduğuna dair herhangi bir şerh
veya beyanın bulunmamasından, bu taşınmazların
TOKİ Başkanlığına devri aşamasında ilgili Orman
İdaresi’nden görüş alınmadığı belirtilmiştir.
Taşınmazların TOKİ Başkanlığı’na devri aşamasında
ilgili Orman İdaresi’nden görüş alınmasına
gerek olmadığına dair verilen karara istinaden
TMMOB Orman Mühendisleri Odası İstanbul
şubesi Bahçeköy Orman İşletme Müdürlüğü’ne
başvuruda bulunarak, konunun incelenmesini
talep etmiştir. Bu bağlamda da Bahçeköy Orman
İşletme Müdürlüğü’nce hazırlanan rapora göre
dava konusu alana ilişkin parsellerin bir kısmının
orman tahdit hattı içerisinde kalmakta olduğu, bir
kısmının tamamının fiili orman olduğu, diğer bir
kısmın da kısmen fiili orman olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda da TOKİ başkanlığı tarafından konut
yapma amacıyla hazırlatılan Korum Amaçlı Nazım
ve Uygulama İmar Planlarının “fiili orman alanı”
225
olduğu görülmektedir. Dava konusu Koruma
Amaçlı İmar Planları fiili olarak orman niteliği
taşıyan bir alan üzerinde gerçekleştirilmiştir.
2 - Dava konusu plan alanının İstanbul’un üst ölçekli
planı olan 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planı yönünden incelenmesi sonucunda
da, bölgenin “Orman Alanı”, “Askeri alan ve Askeri
Güvenlik Bölgesi” ile “Gelişimi ve Yoğunluğu
Denetim Altında Tutulacak Alan” lejandlarında
kalmakta olduğu görülmektedir. Buna göre 3194
sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmeliklerde açıkça
belirtilmesine karşın, söz konusu planlar, üst ölçekli
planlara aykırı olarak elde edilmiştir. 3194 sayılı
İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve Plan Yapımına
Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesine göre
Nazım İmar Planları var olması durumunda çevre
düzeni planlarına uygun olarak hazırlanmalıdır. Bu
hükme göre “Nazım İmar Planı: Onaylı halihazır
haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş
olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına
uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının;
genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini,
bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını,
gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme
alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini,
ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi
hususları göstermek ve uygulama imar planlarının
hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya
1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla
açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır.”
Fakat İmar Kanununda Nazım İmar Planlarının,
varsa Çevre Düzeni Planlarına uygun olarak
hazırlanması gerektiği belirtilse de ve dava konusu
alan 15.06.2010 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı onama sınırı içerisinde
kalsa da; yapılan planlar bu hükmü yerine
getirmemiş ve üst ölçekli planda Askeri Güvenlik
Bölgesinde kalmasına rağmen söz konusu alan,
konut ve ticaret alanına alınmıştır. Bu nedenlerle,
dava konusu plan 3194 sayılı İmar Kanuna ve eki
yönetmeliklere açıkça aykırıdır ve kanuna aykırılığı
nedeniyle iptali gerekmektedir.
Ayrıca İstanbul Çevre Düzeni planında kabul
edilen temel ilke İstanbul’un doğal ve kültürel
değerlerinin korunmasıdır. Dava konusu olan
planlama alanı, korunması gereken doğal
değerlerin bir parçasıdır. Bu doğal değerlerin
sürekliliği üzerinde olumsuz etkisi bulunmayan ve
yapılaşma getirmeyen askeri alanlar üst ölçekli
planda askeri alanlar olarak tanımlanmıştır. Askeri
alanların, konut alanına çevrilmesi üst ölçekli
planın analiz ve sentez değerlendirmelerinde yer
alan doğal alanların korunması yönündeki temel
ilkeyi de zedelemektedir. Bu yönden de planların
iptali gerekmektedir.
3 – Dava konusu planların plan notlarına
bakıldığında ise, davaya konu itirazlarımızı teşkil
eden başlıklar ortaya çıkmaktadır. Planlar ile
donatı alanları azaltılarak bölge donatı dengesinin
bozulduğu açıktır. Söz konusu alanın ulaşım
altyapısı, getirilen yoğun fonksiyon için yetersiz
olmakla beraber bu değişikliğin trafik ve yapı
yoğunluğunu artırıcı ve çevreye emsal teşkil edici
nitelikte olduğu görülmektedir. Dava konusu planlar
ile getirilmek istenen kullanım yoğunluğunun
şehircilik ilkeleri ve planlama esasları bakımından
uygun olmadığı açıkça ortadadır.
1/1000 ve 1/5000 ölçekli dava konusu imar
planları, bölgeye ait plan bütünlüğü içinde
değerlendirilmesi gerekirken, hatta içinde yer
aldığı bölge bu hükmü zorunlu kılarken; imar
planı ile böylesine bir işlem yapılmamakta hatta
yoğun bir yapılaşma hakkı tesis edilmektedir.
Bölge bütününün yeşil alan, eğitim, spor alanı,
sağlık vb. donatı alanlarının dengesini bozacak
ve donatı alanlarını azaltacak, konut ve ticaret
alanı önerilmesiyle otopark ihtiyacını arttıracak;
plan bütününde tüm çevreye hizmet eden donatı
alanlarını daha da azaltacaktır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 16.
Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar
planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan
beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve
teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda
belirtilen asgari standartlara uyulur.” denmesine
karşın, görüldüğü üzere dava konusu imar planı
değişiklikleri bu şartları taşımamakta ve donatı
dengesini bozmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu
1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı, plan bütünlüğünü bozucu ve emsal teşkil
edici niteliktedir ve İmar Mevzuatına ve şehircilik
ilke ve esaslarına aykırılıklar içermektedir.
Yapılan planlar, bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutan bir işlem değil,
aksine, mevcutta eksik olan gereksinimleri
bile gözetmeyen ve kamuyu, kamu alanlarının
özelleşmesini sağlayarak zarara uğratan bir
düzenlemedir. Dava konusu planlar, Kanun ve
Yönetmeliklerle açıkça belirtilen teknik ve sosyal
donatı dengesinin bozulmaması ve gelecekteki
gereksinimlerin gözetilmesi hükümlerini ihlal
ederek, plan bütününde teknik ve sosyal donatı
alanlarını azaltmaktadır. Bu nedenlerle kamu
yararı, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına
aykırılığı nedeniyle dava konusu imar planları,
kamuyu zarara uğratmakta, 3194 sayılı İmar
Kanunu ve eki yönetmeliklere aykırı bir işlem
tesis etmektedir. Kamu zararının engellenmesi
ve kanuna aykırı uygulamaların önlenmesi için
dava konusu planların ivedilikle yürütmesinin
durdurulması ve iptali gerekmektedir.
Dava konusu edilen planların çevre yapılanma
koşullarının üzerinde bir yapılanma hakkı getirdiği,
ayrıcalıklı imar hakları tahsis ettiği ve mevcut
altyapıyı kullanılamaz hale getireceği nedenleri ile
dava konusu Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama
Planlarının iptalinin gerektiği gerçeği ortadadır.
Planlar, bu haliyle üstün kamu yararı ilkesine aykırı
olup, yalnızca plana konu olan parsellerde, yakın
çevresiyle uyumsuz ve ayrıcalıklı bir imar hakkı
tesis etmektedir. Bu şekilde bir plan düzenlemesi,
3194 Sayılı İmar Kanunu ve eki Plan Yapımına Ait
Esaslara Dair Yönetmelik ile yargı kararlarına açık
aykırılıklar taşımaktadır.
4 - Planlama alanı, Orman alanına komşu bir alan
olması nedeniyle İstanbul’un az sayıda kalmış
ve giderek her geçen gün daha da tahrip edilen
orman alanları üzerinde baskı kuracaktır. Orman
alanının konut ve ticaret kullanımı verilerek imara
açılması, halihazırda giderek kaybolan orman
alanlarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir.
Ayrıca söz konusu boş ve yeşil olarak bırakılmış
alanda arazinin yoğun bir yapılanmaya açılması;
arazinin büyüklüğü ve bulunduğu yer ile birlikte
düşünüldüğünde, kent bütününde arazi kullanım
kararlarına, ulaşım ve altyapı sistemlerine doğrudan
etki edecek nitelikte bir karar olacağından, kent
bütününde değerlendirilmesi gereken bir plan
kararı niteliğindedir. Ancak, dava konusu planlar
226
sınırlı bir alanı kapsamakta ve yapılması önerilen
değişikliğin kent merkezinde ve kent bütününde
ulaşım, arazi kullanımı vb. üzerinde yaratacağı
etkileri ortaya koymamaktadır. Sonuç olarak, bu
ölçekteki bir kararın parçacıl olarak ele alınması
ve kamuya ait olan bir alanın kamu mülkiyetinden
çıkarak özelleşmesini sağlayacak fonksiyonlara
geçirilmesi; şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve
kamu yararına açıkça aykırıdır.
5 – Dava konusu 1/5000 Ölçekli Zekeriyaköy
Toplu Konut Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar
Planı ve 1/1000 Ölçekli Zekeriyaköy Toplu Konut
Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planının
planlama disiplini ve mantığı açısından bir diğer
kusurlu noktası da 1/5000 ölçekli nazım imar
planı ile uygulamaya yönelik gerçekleştirilen
1/1000 ölçekli uygulama imar planının plan
notlarının birebir aynı olması durumudur.
Planlama hiyerarşisinin, sistematiğine ve çalışma
prensiplerine tamamen ters olan bu durum, dava
konusu planların gelişigüzel yapıldığının bir diğer
göstergesidir. Farklı ölçeklerde olan ve kent için
farklı çözümlemeleri, farklı aşamalarda sunan iki
farklı ölçekteki planların plan notlarının birebir aynı
olması büyük bir hatadır.
6 – Sağlıklı, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir çevrete
yaşamak insanların en doğal haklarıdır ve bu
ortamı sağlamak devletin en temel görevlerinden
biridir. Planlama da bu görevin yerine getirilebilmesi
için kullanılması gereken bir araçtır. Planlama,
bireylerin temel ihtiyaçlarını, kamunun sağlaması
gerekli olan eğitim, sağlık gibi gereksinimlerini
ve anayasal hak olan barınma vb. ihtiyaçlarını
mevcut bilimsel veriler doğrultusunda geleceğe
yönelik en akılcı çözümlerle harmanlayarak ileriye
dönük programı yapan ortak platformdur. Söz
konusu gereksinimler, kamu yararı, toplum yararı
ve insanlık yararı bağlamlarında ortak bir çözüm
yolu bulunarak ve öncelikli yarar gözönünde
bulundurularak karara bağlanıp, planlara işlenir.
Aksi takdirde bireyin öncelikli olarak ön planda
tutulduğu uygulamalar hayata geçirilebilir ve kaosa
neden olunur. Bu istenmeyen durumda da maddi
olarak kuvvetli olmak kent içerisinde herkesin
hakkı olan ortak mekanlardaki adaletsiz dağılımın
ortaya çıkmasına ve kamu yararının ortadan
kalkmasına neden olur. Tüm canlıların sağlıklı bir
227
yaşam sürebilmesinin vazgeçilmezleri olan hava,
su, toprak gibi bileşenlerin sürdürülebilirliği diğer
işlevlere göre daha üstündür. Bu nedenle de
yaşamsal önemdeki bu bileşenlerin destekleyicisi
ve üreticisi olan ormanların korunmasında
üstün kamu yararı bulunmaktadır. Tüm kamu
kurumlarının da bu kamu yararını göz önünde
bulundurarak eşgüdümlü olarak hareket etmesi
gerekmektedir.
Planlama disiplininde mevcut orman alanlarının,
değerli tarım topraklarının korunması esastır.
Sağlıklı ve yaşanabilir mekanların oluşumu
konusundaki hukuki düzenlemelere uyumda
devletin öncü olma rolü göz ardı edilemez.
Anayasanın 169. maddesi “Devlet Ormanlarının
korunmasını ve sahalarının genişletilmesi için
gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır” hükmü
ile Devlet Ormanlarının sahalarının genişletilmesi
görevini üstlenmiştir. Bunun yanı sıra 6831 sayılı
Orman Kanunu’nda ormanların korunmasına
ve geliştirilmesine ilişkin hükümler ile devletin
yapacağı görevler tanımlanmıştır. Orman Kanunu
ormanların geliştirilmesi için ulusal kaynaklardan
kaynak aktarmayı öngören hükümler içerirken, fiili
oluşmuş orman alanını yok eden kararlar getiren
davaya konu olan hem de koruma amaçlı olan
imar planlarını anlamak mümkün değildir.
7 – Dava konusu 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
Zekeriyaköy Toplu Konut Alanı Koruma Amaçlı
İmar planlarının sınırları içerisinde yer alan bölge,
yaklaşık eğimi % 10 ila % 30 arasında değişen
oldukça eğimli bir alan ile doğu batı istikametinde
uzanan vadi tabanından oluşmaktadır. Ayrıca vadi
tarafındaki planlama alanı sınırını da su toplama
deresi niteliğinde bir dere oluşturmaktadır.
Yürürlükte olan Zekeriyaköy Koruma Amaçlı
İmar planında söz konusu dere boyunca belirli bir
çekme mesafesi ile ilave yeşil alan tanımlanmıştır.
Bu yeşil alan parsel sahiplerinin terkleri ile oluşmuş
iken, dava konusu planlama alanında getirilen
plan kararlarında bu ilave çekme mesafesi
kaldırılarak konut alanları bu dere kenarına kadar
yanaştırlmaktadır. Şehircilik ve planlama ilke ve
esasları gereğince vadi alanlarının farklı gerekçeler
doğrultusunda yeşil alan olarak kullanılması
gerekliliği söz konusudur.
Bu gerekçelerin başında vadilerin hava kanalları
olmaları ve yerleşmelerin hava sirkülasyonları
için boş bırakılmaları gerekliliği yer almaktadır.
Bir diğer gerekçe ise vadiler su toplanma alanları
oldukları için vadi aksı içerisinde sele maruz
kalma riski bulunmasının olmasıdır. Bir diğer çok
önemli gerekçe de vadi tabanlarının alüvyon ve
milin biriktiği zeminler olması nedeniyle deprem
gibi afetler açısından yerleşme güvenliği olmayan
alanlar olmasıdır. Bu doğrultuda hem güvenli
olmayan, hem de sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam
koşullarını olumsuz etkileyerek tüm canlıların
hayat kalitelerini düşürecek ve hatta hayatlarını
tehdit edecek bu denli bir yıkıma neden olacak
planların iptal edilmesi ve söz konusu bilimsel
gerçeklerin göz önünde bulundurularak yeniden
kurgulanması gerekmektedir.
8 – Dava konusu Koruma Amaçlı İmar Planlarında
yaklaşık 30 hektar alan 0,30 KAKS değeri ile
konut alanı olarak, yaklaşık 3,5 hektar alan da
0,80 KAKS değeri ile konut ve ticaret alanı olarak
tanımlanmıştır. Verilen yapılaşma katsayıları ile
projelendirme aşamasındaki yaklaşımlara göre
farklı inşaat alanları elde etmek, dolayısı ile farklı
nüfus büyüklüklerine erişmek mümkündür. Buna
göre yaklaşık hesaplamalarla bölgeye 2000 ila
5000 arasında ek bir nüfusun geleceği tespit
edilmiştir. Gelecek olan nüfus büyüklüğüne göre
plandaki donatı alanları değerlendirildiğinde
de park ve dini alan dışında tüm fonksiyonların
yönetmelik değerlerinin altında olduğu tespit
edilmektedir. Bir başka deyişle, Zekeriyaköy
Koruma Amaçlı İmar Planında parsel sahiplerinin
terkleri ile oluşturulan donatılardan bu amaçla
terkte bulunmayan toplu konutlarda yaşayacak
sakinler yararlanacaktır. Dava konusu Koruma
Amaçlı İmar Planlarında, park alanı kişi başına
oldukça yüksek çıkmakla birlikte, fiili orman
alanın park olarak gösterildiği gerçeği de gözden
kaçırılmamalıdır. Tüm toplumun malı olan ormanlar
park olarak gösterilerek, gerekli aktif yeşil alan
terklerinden muaf olunacaktır.
9 – 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Zekeriyaköy Toplu
Konut Alanı Koruma Amaçlı İmar Planlarının yapım
aşamasında alınması ve planlara işlenmesi gerekli
olan kurum görüşlerinin de planlara yansıtılmadığı
tespit edilmiştir. Örneğin İtfaiye Müdürlüğü’nün
itfaiye alanı için belirtmiş olduğu yer talebine
ilişkin dava konusu planlarda herhangi bir alanın
ayrılmamış olduğu görülmektedir. Bir diğer alan
talebi de Milli Eğitim Müdürlüğü’nden gelmiş
olmasına rağmen yine aynı şekilde dava konusu
planlarda hiçbir şekilde okul alanına ayrılmış bir
bölge bulunmadığı görülmektedir.
Bir diğer kurum görüşünde ise İstanbul Valiliği
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü dava konusu
yaptığımız planlara ilişkin yazısında, Zekeriyaköy
güney bölgesinde 4 parselin orman içinde
yer aldığını, orman alanlarının da imara konu
edilemeyeceğini, bu nedenle de Orman
Müdürlüğü’nün görüşlerine başvurulması gerektiği
belirtilmiştir. Buna ek olarak ÇED yönetmeliği
gereğince, ÇED değerlendirilmesinin yapılması
gerekliliği de vurgulanmıştır. Ancak ne Orman
Müdürlüğü’nün görüşüne başvurulmuştur, ne de
dava konusu planlara ilişkin ÇED değerlendirilmesi
yapılmıştır. Bu durum da kurumlararası eşgüdümlü
çalışmanın zedelendiğine ve planlama yapılırken
göz önünde bulundurulması gereken çok önemli
kriterlerin göz ardı edildiğine işaret etmektedir.
10 – Söz konusu koruma amaçlı imar planlarının
davaya konu edilmelerinin bir diğer önemli
nedeni de usul yönündendir. Planlama süreçlerine
katılım, ülkemizdeki itiraz süreçlerinin ve sadece
bilgilendirme amaçlı yapılan toplantıların ötesinde
bir anlam vr işlev taşımaktadır. Dava konusu
Koruma Amaçlı İmar Planı süreci kapsamında
yapılan ve sınırlı katılımcı ile gerçekleştirilmiş olan
bilgilendirme toplantısı katılımcı bir planlama süreci
olarak değerlendirilemez. Ancak günümüzde artık
anlaşılmalıdır ki planlama süreçleri planlama
alanı içerisinde ikamet eden bireylerle birlikte
gerçekleştirilmelidir.
7.
İBB 2012 YILI ÜCRET TARİFELERİ YÖNETMELİĞİNİN MUHTELİF
MADDELERİNİN İPTALİ
22.06.2012
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın
17.05.2012
tarih
ve
M.34.0.İ
BB.0.13.41.310.01.04.01/2012-7457-95146
sayılı yazısının uygulayıcı idari işlem olarak ve bu
yazının dayanağı olan “2012 Yılı Ücret Tarifesi”nin
“41. Planlama Müdürlüğü” ve “12. Boğaziçi İmar
228
Müdürlüğü” başlıklı eklerinin düzenleyici idari işlem
olarak öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve
takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava
açılmıştır.
Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız
şu şekildedir:
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
17.12.2010 tarih ve 2807 sayılı kararı ile
onaylanan “2011 Yılı Ücret Tarifesi”nin “41.
Planlama Müdürlüğü” ve “12. Boğaziçi İmar
Müdürlüğü” başlıklı eklerinin iptali talebiyle İstanbul
11. Vergi Mahkemesi’nde dava açılmış olduğu,
Mahkemenin 23.12.2011 tarih ve 2011/583 E.,
2011/3292 K. sayılı kararıyla dava konusu idari
işlemin iptaline karar verilmiştir. (Ek:1 Mahkeme
Kararı)
2) Söz konusu mahkeme kararına rağmen
davalı Belediye tarafından 2011 yılı ile tamamen
anı içerikte 2012 yılı ücret tarifesi 16.12.2011
tarih ve 2881 sayılı meclis kararı ile kabul edilmiş
ve uygulanmaya başlanmıştır. (Ek:2 Meclis kararı
ve dava konusu tarifeler)
3) Bunun üzerine Davalı Belediyeden
03.05.2012 tarih ve 2012/402 tarihli yazımız
ile 2011/583 E., 2011/3292 K. sayılı mahkeme
kararının gerekçeleri hatırlatılarak 2012 yılı ücret
tarifesinin uygulanmaması talep edilmiştir. (Ek:3
Odamız yazısı) Davalı Belediye tarafından işbu
dava konusu 17.05.2012 tarihli yazı ile talebimizin
retdine karar verilmiştir. (Ek:4 Belediye yazısı)
4) 2011/583 E., 2011/3292 K.
sayılı mahkeme kararının gerekçesinde açıkça;
“... 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun
97. maddesi uyarınca ilgili idarenin ücret talep
edebilmesi için, ilgilisince bir talebin bulunması
ve idarenin talep üzerine yürüttüğü hizmetin,
asli görevleri arasında bulunmayan tamamen
kişisel nitelikte bir hizmet olması gerekmektedir.
İmar planları ise, kişisel nitelikte işlemler değil,
genel düzenleyici nitelikte işlemlerdir. Ayrıca, imar
planlarının yapılması, değerlendirilmesi, revizyonu,
hali hazır haritaların revizyonu, imar ıslah
çalışmalarının gerçekleştirilmesi ilgililerin talebine
bağlı olmaksızın belediyelerin yapmak zorunda
229
oldukları asli görevleri arasında bulunmaktadır. Bu
nedenle, imar planı, plan değişikliği ve tekliflerinin
anılan madde uyarınca ücrete tabi tutulmasında
hukuka uyarlık bulunmamaktadır...” şeklinde
belirtilmiştir. Bilindiği üzere mahkeme kararları
sadece hüküm fıkrası ile değil gerekçeleri ile de
bağlayıcıdır. Buna rağmen ve İstanbul 11. Vergi
Mahkemesi’nin 2011/583 E., 2011/3292 K.
sayılı ilamındaki gerekçeler ortadayken davalı
Belediye tarafından 2012 yılına ait ücret tarifesi
yine aynı şekilde kabul edilmiştir. Kabul edilen
2012 yılına ait ücret tarifesi ve bu tarifeye göre
yapılan işlemler açıkça hukuka aykırılık teşkil
etmektedir.
Anayasanın 138/son maddesinde; yasama
ve yürütme organları ile idarenin mahkeme
kararlarına uymak zorunda oldukları: bu organlar
ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremeyeceği kuralı bulunmaktadır.
Diğer taraftan, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü
Yasasının 28. maddesinde ise; Danıştay, bölge
idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin
esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin
kararlarının icaplarına göre idarenin, kararın
tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde işlem
tesis etmek veya eylemde bulunmak zorunda
bulunduğu ifade edilmiştir.
Sonuçta davalı idare mahkeme kararını
uygulamadığı gibi 2012 yılında ilişkin ücret
tarifesini de tamamen aynı içerikte bir kez daha
onaylamıştır.
5)
2576 s. Kanunun 6. Maddesi gereğince
Mahkemenizin görevli olduğu, 2577 s. Kanunun
7/4. maddesi gereğince de uygulayıcı işlemin
dayanağı olan düzenleyici işlemin iptalinin
istenebileceği açıktır. Davada belirtilen nedenlerle
hukuka açıkça aykırı olduğu mahkeme kararı ile
de ortaya konmuş idari işlemin yürütmesinin
durdurulmasını talep etmek gerekmiştir.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1)
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin
dava konusu 2012 Yılı Ücret Tarifesinin 2464
Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 97’nci
maddesinde yer alan, “Belediyeler bu Kanunda
harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve
ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü
hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek
tarifelere göre ücret almaya yetkilidir” hükmüne
dayandırıldığı belirtilmiştir.
2)
Dava konusu belediye meclis kararının
eki olan 41. Planlama Müdürlüğü başlıklı ekte;
1 - İlgililerince Talep Edilen 1/5000 Ölçekli Nazım
İmar Planı Ve 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı Teklifleri Ve Plan Değişikliklerinin Her M2’si
İçin;
2 - 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Ve 1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı Tekliflerinde
Önerilen Fonksiyonların İnşaat Alanının Ve Plan
Tadilatlarında Artan İnşaat Alanının Her M2’si İçin
şeklinde belirtilmiş ve alt başlıklarında ücret
tarifeleri belirlenmiştir.
3)
Bu kapsamda, konut, ticaret, turizm,
yönetici merkez, akaryakıt istasyonu, sanayi,
küçük sanayi, depolama alanı, özel sağlık, özel
okul, özel sosyal ve kültürel tesis, teknik altyapı
alanlarına yönelik imar planı teklifleri ve imar planı
değişiklik teklifleri ile bunların inşaat alanlarındaki
artışlar için her metrekare parsel ve/veya inşaat
alanına karşılık ücret tanımı getirilmiştir. Ayrıca
ilgilisince plan teklifi yoluyla parselde fonksiyon
değişikliği talep edilmesi halinde de, talebin kabul
edilmesi ücrete tabi kılınmıştır.
4) Dava
konusu
meclis
kararının
“41. Planlama Müdürlüğü” başlıklı ekinin
açıklamalarına göre, teklifin birden fazla fonksiyon
içermesi durumunda her fonksiyon için ayrı
ücret hesaplanacağı, Fonksiyon ve inşaat artışı
taleplerinin ayrı ayrı ücretlendirileceği, farklı
fonksiyonların tek lejantta önerilmesi halinde
bu fonksiyonlardan en yüksek değerde olanın
tarifesinin uygulanacağı...vb birçok hususunda
düzenlenmiş olduğu görülmektedir.
5)
Benzer içerikte düzenlemeler dava
konusu meclis kararının “12. Boğaziçi İmar
Müdürlüğü” başlıklı ekinde de yapılmıştır.
6)
2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
97’nci maddesinin dava konusu belediye meclis
kararlarına dayanak olarak belirtilen hükmü, dava
konusu işlemlerde eksik şekilde aktarılmıştır. Söz
konusu kanun hükmünün tam içeriği şu şekildedir:
“Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı
konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı
olarak ifa edecekleri her tür hizmet için belediye
meclislerinde düzenlenecek tarifelere göre ücret
almaya yetkilidir. Belediyeye tekel olarak verilmiş
işler kendi özel hükümlerine tabidir.”
Belediye ve mücavir alanları içinde imar planları ve
plan değişiklikleri ile ilgili yetkiler 3194 Sayılı İmar
Kanununda belirlenen özel hükümlere tabi olup,
“belediyeye tekel olarak verilmiş işler” arasındadır.
Bu nedenle de 2464 Sayılı Belediye Gelirleri
Kanununun 97’nci maddesine dayanılarak imar
planları hakkında belediye meclisince ücret tarifesi
oluşturulamaz.
7)
Dava konusu tarifelere konu olan imar
planı değişikliklerine ait onay işlemleri, 3194 Sayılı
İmar Kanununun 8’inci maddesinde belirlenen
özel hükümler uyarınca belediyelerin asli görevleri
arasındadır. Belediyelerin asli görevleri ile ilgili
ayrıca ücret talep edemeyeceği konusunda çeşitli
Danıştay kararları da bulunmaktadır.
Danıştay 9. Dairesi’nin E. 197/5123, K.
1998/4147 sayılı ve 11.11.1998 tarihli
kararında;
“2464 sayılı Kanunun 97. maddesine göre
belediyeler ancak bu kanunda harç ve katılma
payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı
olarak ifa edecekleri hizmetler için ücret alacakları
belirtildiğinden ve imar planlarının yapılması, hali
hazır haritaların revizyonu, imar ıslah çalışmalarının
gerçekleştirilmesi belediyelerin yapmak zorunda
oldukları asli görevlerden olduğundan anılan
madde hükmüne göre katılım payı istenmesinin
230
yerinde olmadığı … bu durumda ücrete tabi
olmayan ve harcamalara katılma payı konusu da
yapılması mümkün olmayan imar planı yapılması
ve uygulaması nedeniyle imar uygulaması katılma
payı istenmesinde yasal isabet bulunmadığı”
ifadesi yer almaktadır.
Ayrıca, belediye sınırları içinde satılan etlerin
kontrolü belediyenin asli görevleri içinde
bulunduğundan, et kontrol ücretinin tahsili
amacıyla belediyesince düzenlenen ödeme
emrinin yerinde olmadığına ilişkin Danıştay 9.
Dairesi’nin E: 1997/3873 ve K: 1998/2158
sayılı, 26.05.1998 tarihli kararı bunlar arasındadır.
Söz konusu iptal kararına konu olan et kontrol
ücreti de belediyesince 2464 Sayılı Belediye
Gelirleri Kanununun 97’nci maddesine istinaden
belirlenmiş ve uygulanmak istenmiştir.
Danıştay 9. Dairesi’nin E: 1993/335, K:
1993/1595 sayılı, 13.04.1993 tarihli kararında
da, ekmek ve unlu mamullerin sağlığa uygunluğu
ve gramaj denetimi belediyelerin asli görevlerinden
olduğundan, bu tür mamulleri üretenlere özel etiket
verilmesi nedeniyle bandrol ücreti istenemeyeceği
sonucuna varılmıştır.
Danıştay 9. Dairesi’nin E. 1989/486, K.
1990/3638
sayılı,
22.11.1990
tarihli
kararında; Belediye Meclisi tarife kararına
istinaden Çöp Taşıma Ücretinin istenemeyeceği,
belediyelerin mecburi hizmetleri dışındaki isteğe
bağlı hizmet karşılığı alınacak ücretler için
tarife düzenleyebileceği, çöplerin toplanması
ve taşınmasının belediyenin zorunlu görevleri
arasında olduğu, kişi ve kuruluşların isteğine bağlı
olmaksızın çöplerin toplanmasının belediyenin
asli görevi içinde bulunduğu, bu nedenle yasal
dayanaktan yoksun tarhiyatın terkini icap edeceği
sonucuna varılmıştır.
Danıştay 9. Dairesi’nin E. 1998/307, K.
1999/321 sayılı, 2.2.1999 tarihli kararında ise,
işyerlerinin ruhsatsız faaliyet gösterdiğine dair
yapılan denetimlerin belediyelerin asli ve zorunlu
kamusal görevlerinden olduğu, bu nedenle
ruhsatsız faaliyet muayene ücreti adı altında bir
231
ücret istenilmesinin yasal dayanağının bulunmadığı,
belediyelerin asli ve kamusal görevlerinden olan ve
Kanunda harç konusu yapılan bir hususta ayrıca
ücret istenilmesinde isabet bulunmadığı sonucuna
varılmıştır.
Bahsi geçen emsal Danıştay kararlarının tamamı
dilekçemiz ekinde yer almaktadır.
8) Belediye tarafından herhangi bir
işlem karşılığında 2464 Sayılı Kanunun 97’nci
maddesine göre ücret alınabilmesi için, o işlemin
“hizmet” niteliğinde olması gerekmektedir. Oysa
dava konusu olayda imar planı ve plan değişiklik
tekliflerinin onayı ya da retdine ilişkin belediye
meclis kararlarının alınması “idari işlem”dir. Burada
belediyenin asli görevleri dışında kalan herhangi
bir “hizmet” söz konusu değildir.
9)
Dava konusu tarifelerde “plan tadilatı”
olarak belirtilen “plan değişikliği”nin Plan Yapımına
Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 3’üncü maddesinde
yapılan tanımı şu şekildedir:
“Plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü,
teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak
nitelikte, bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere
dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde
yapılan plan düzenlemeleridir.”
Dolayısıyla ilgili mevzuat hükümleri uyarınca
herhangi
bir
imar
planında
değişiklik
yapılabilmesi için “kamu yararının zorunlu
kılması” gerekmektedir. “Kamu yararı” ile ilgili
yasal zorunluluğun uygulanmasında, imar planı
değişikliklerinin belediyesince re’sen yapılması ya
da ilgilisinin talebi sonucunda yapılması arasında
herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Her iki
durumda da “kamu yararının zorunlu kılması”
koşulunun yerine getirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu olayda, “kamu yararının zorunlu
kılması” koşulunda yapılan bir kamu işleminin
ilgilisince belediyeye ödenecek ücrete bağlı hale
getirilmesi hukuka aykırıdır. Bu durumda, ilgilisince
ücret ödenememesi halinde kamu yararının
gerektirdiği bir idari işlemin yapılamaması sonucu
doğacaktır.
İmar planı ve plan değişikliklerinin ilgilisinden
alınacak ücrete bağlı hale getirilmesi, imar planı
değişikliklerinde gerekli olan bilimsel ve teknik
gerekçeler ile kamu yararı koşulunu geçersiz
kılacaktır. Bu durumda, imar planı değişikliğinin
yaratacağı değer artışı karşılığında hesaplanan
ücret yükümlülüğünü yerine getiren ilgililerin
talepleri yerine getirilebilecek iken, bu yükümlülüğü
çeşitli nedenlerle yerine getiremeyenlerin talepleri,
kamu yararı zorunlu kılsa bile retdedilecektir. Bu
nedenle dava konusu belediye meclis kararları
imar mevzuatına açıkça aykırıdır.
10) Dava konusu tarifeler ile ilgilisinden
alınacak olan ücretlerin hesaplanmasına yönelik
ekleri incelendiğinde görülmektedir ki, imar
planı değişikliği ile yaratılan değer artışları
ücretlendirilmek istenmiştir. Oysa dava konusu
tarifelerin dayanağı olan 2464 Sayılı Kanunun
97’nci maddesi “hizmetler” karşılığında ücret
belirlenmesini
hükme
bağlamaktadır.
Bu
durumda, imar planı değişikliği yoluyla yaratılan
değer artışlarına karşılık, artış nispetinde “ücret”
alınmasını karara bağlayan tarifeler yasal
dayanaktan yoksundur.
11) İmar planları ve değişikliklerinin ilgili
taşınmazların değerinde artış ya da azalmaya yol
açmakta oluşu evrensel bir olgudur. Bu hususu
ülkemizde yürürlükte bulunan imar mevzuatı da
dikkate almış ve yasal düzenlemelere yansıtmıştır.
Bu kapsamda, 3194 Sayılı İmar Kanununun
18’inci maddesinde “düzenleme ortaklık payı”na
ilişkin aşağıdaki hüküm yer almıştır:
“Belediyeler veya valililiklerce düzenlemeye
tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında
bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha,
düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer
artışları karşılığında ‘düzenleme ortaklık payı’
olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre
alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye
tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden
önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.”
Bu hükümden de açıkça anlaşıldığı gibi, imar
planları ve bu planların uygulanmasına yönelik
düzenlemeler yoluyla oluşan değer artışlarına
karşılık kanun koyucu taşınmazın yüzde kırkına
kadar olmak kaydıyla “düzenleme ortaklık payı”
alınmasını hükme bağlamıştır. Dava konusu olayda
ise imar planı kararı nedeniyle oluşan değer artışına
karşılık nakdi olarak ilave bir “pay” alınması yoluna
gidilmek istenmiştir. Böylece, kanun ile belirlenen
“değer artışına karşılık düzenleme ortaklık
payı”na İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
genişletici bir düzenleme yapılması amaçlanmıştır.
Belediye meclisi kararlarının dayanağını doğrudan
kanundan almayan bir düzenlemeyi yapması
mümkün değildir.
Kaldı ki somut olayda değer artışı olarak ifade
edilen husus daha önce emsal bir karara konu
somut olayda katılma payı olarak ifade edilmiş ve
hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir. Danıştay
9. Dairesi’nin E. 197/5123, K. 1998/4147 sayılı
ve 11.11.1998 tarihli kararında;
“2464 sayılı Kanunun 97. maddesine göre
belediyeler ancak bu kanunda harç ve katılma
payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı
olarak ifa edecekleri hizmetler için ücret alacakları
belirtildiğinden ve imar planlarının yapılması, hali
hazır haritaların revizyonu, imar ıslah çalışmalarının
gerçekleştirilmesi belediyelerin yapmak zorunda
oldukları asli görevlerden olduğundan anılan
madde hükmüne göre katılım payı istenmesinin
yerinde olmadığı … bu durumda ücrete tabi
olmayan ve harcamalara katılma payı konusu da
yapılması mümkün olmayan imar planı yapılması
ve uygulaması nedeniyle imar uygulaması katılma
payı istenmesinde yasal isabet bulunmadığı”
şeklinde ifade edilmiştir. Emsal kararda da
görüleceği üzere dava konusu idari işlem ile benzer
şekilde değer artışı istenmesi açıkça hukuka aykırı
olup iptali gerekmektedir.
232
8.
İSTANBUL FİNANS
MERKEZİ PLANLARININ İPTALİ
24.09.2012
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
onaylanarak 25.06.2012-24.07.2012 tarihleri
arasında ilan edilen 1/5000 Ölçekli İstanbul
Finans Merkezi Nazım İmar Planı ve 1/1000
Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Uygulama İmar
Planı’nın öncelikle yürütmesinin durdurulması ve
takiben iptaline karar verilmesi istemi ile dava
açılmıştır.
Dava konusunda esas yönünden açıklamalarımız
şu şekildedir:
A) 1/5000 ÖLÇEKLİ İSTANBUL FİNANS
MERKEZİ NAZIM İMAR PLANI
1) Dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans
Merkezi Nazım İmar Planı ve 1/1000 Ölçekli
İstanbul Finans Merkezi Uygulama İmar Planı,
22.03.2007 tarihinde İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı’nca onanlı 1/5000 Ölçekli
Revizyon Nazım İmar Planı’nın bir kısmını
kapsamaktadır.
Söz konusu 22.03.2007 tarihli 1/5000 Ölçekli
Revizyon Nazım İmar Planı’nda bu bölge toplu
konut alanı ve konut alanının ihtiyacı olan sosyal
ve teknik altyapı alanlarına ayrılmış olup, konut
alanının yoğunluğu çevre imar ve yapılanma
şartlarına uygun olarak Kadıköy İlçesi’nde geçerli
olan E: 2.07 ortalama değeri esas alınarak
belirlenmiştir. Bu plan içinde yer alan “İstanbul
Finans Merkezi” olarak tanımlı kısmın dava konusu
imar planların ile yeniden düzenleme yapılarak, E:
2.50 ve E: 2.85 yapılanma koşullarına tabi ticaret
alanları ile E: 2.85 yapılanma koşuluna tabi özel
proje alanlarının planlanması, 22.03.2007 onay
tarihli 1/5000 Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı
ile oluşturulan konut alanları ve sosyal-teknik
altyapı alanları dengesini ortadan kaldırmakta
olup, bu husus 3194 Sayılı İmar Kanunu ve
eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik
hükümlerine aykırıdır.
2) Dava konusu 1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı sadece 22.03.2007 onay tarihli 1/5000
Ölçekli Revizyon Nazım İmar Planı’nda belirlenen
sosyal ve teknik altyapı alanlarını azaltmak ve bu
233
suretle çevresindeki yapılaşmış konut alanlarının
donatılarında azalmaya neden olmakla kalmamış,
kendi içindeki yapı ve nüfus yoğunluğunun
gerektirdiği sosyal ve teknik altyapıyı bile
karşılayamamaktadır.
Bu konuda açıklayıcı olması bakımından,
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
(TOKİ) ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’nca
15.02.2008
onay
tarihli
1/5000 Ölçekli Ataşehir Toplu Konut Alanı
Revizyon Nazım İmar Planı Değişikliği’nin de E:
2.50 yapı yoğunluğu öngördüğü ve İstanbul 3.
İdare Mahkemesi tarafından 2008/1217 E.
sayılı dosya üzerinden 22.03.2010 tarihinde
yürütmesinin durdurulduğuna işaret etmekte
yarar bulunmaktadır.
3) Önceki 15.02.2008 onay tarihli 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ile dava
konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi
Nazım İmar Planı arasında içerik ve amaç birliği
bulunmaktadır. Bu nedenle, 15.02.2008 onay
tarihli 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği
ile ilgili İstanbul 3. İdare Mahkemesi tarafından
2008/1217 E. sayılı dosyada verilen yürütmeyi
durdurma kararında yer alan aşağıdaki hususlar
işbu dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans
Merkezi Nazım İmar Planı için emsal niteliğindedir:
“Ataşehir toplu konut alanı kapsamında kalan ve
Anadolu otoyolu kuzeyinde yer alan konut alanı
olarak planlı alanların MIA olarak planlanmasına
ilişkin 15.02.2008 tasdik tarihli Ataşehir Toplu
Konut Alanı l/5000 Ölçekli Revizyon Imar Planı
Değişikliğinde şehirleşme prensiplerine, planlama
yöntemlerine ve plan esaslarına, kamu yaratına
ve kentsel yerleşmenin mevcut ve gelecekteki
durumuna uyarlık bulunmadığından dava konusu
işlem hukuka aykırıdır.”
4) 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi
Nazım İmar Planı, “finans merkezi” ve ilgili alan
düzenlemelerine yer verdiği halde, bu konulara
ilişkin plan tekniği açısından gerekli hususlar
plan notlarında belirtilmemiştir. Sözgelimi, finans
merkezi kapsamında kalan “T1”, ”T2” ve “T3”
rumuzlu ticaret alanları ile “ÖPA” rumuzlu özel proje
alanı olarak lejant tanımı yapılan alanların hangi alt
kullanım gruplarına tahsis edileceği, sosyal altyapı
alanlarında hangi hususlara dikkat edileceği, vb.
konular plan notu olarak belirlenmemiştir.
Dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans
Merkezi Nazım İmar Planı’nın plan notları tek
maddeden oluşmakta olup, şu şekildedir: “1.
Uygulamaya ilişkin hususlar 1/1000 ölçekli
uygulama imar planında belirlenecektir.”
3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 5’inci maddesinde
nazım imar planı şu şekilde tanımlanmıştır: “Varsa
bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak
halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral
durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının;
genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini,
bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını,
gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme
alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini,
ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi
hususları göstermek ve uygulama imar planlarının
hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen,
detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber
bütün olan plandır.”
Bu içerikte kararlar içeren ve 1/5000 ölçekte
hazırlanan bir nazım imar planının tek maddelik
plan notuna sahip olması, planın teknik gereklilikleri
yerine getirmediğinin en açık göstergesidir. Bu
haliyle 1/1000 ölçekli uygulama imar planını
yönlendirici bir üst ölçekli plan niteliği taşıması
mümkün değildir. Dolayısıyla imar mevzuatının
gerektirdiği plan kademelenmesi şartlarını yerine
getirmemektedir.
Bu nedenlerle, dava konusu 1/5000 Ölçekli
İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı şehircilik
ilkeleri ve planlama esaslarına açıkça aykırıdır.
5) 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım
İmar Planı’nda bir kısım alanların “özel proje alanı”
olarak gösterilmesi plan tekniğine aykırıdır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin
18’inci maddesine göre, her ölçekteki planların
anılan yönetmeliğin eki olan EK-2’de verilen
lejant ve plan çizim normlarına göre hazırlanması
gerekmektedir. Bahse konu lejant ve plan çizim
normlarına göre 1/5000 ölçekte hazırlanacak
planlarda “özel proje alanı” lejantına yer
verilmemiştir.
6) Bir alanın “özel proje alanı” olarak belirtilmesi,
o alanın ticaret, konut, sanayi, sosyal altyapı,
vb. kullanımlarından hangisi ya da hangilerine
tahsis edileceğinin belirlenmemesini gerektirmez.
Planda “özel proje alanı” olarak belirtilen yerlerde
arazi kullanım kararı oluşturulmamıştır. Burada
hangi kullanışların yer alacağının 1/1000 ölçekli
uygulama imar planı tarafından belirleneceğini
kabul etmek mümkün değildir. 1/1000 ölçekli
uygulama imar planı ile tanımsız bir alanda
kullanış ihdas edilmesi düşünülemez. 1/1000
ölçekli planlar yapılanmaya ilişkin çeşitli uygulama
hükümlerini ihtiva eder.
Yukarıda 3194 Sayılı Kanun tarafından yapılan
nazım imar planı tanımında da yer aldığı gibi,
1/5000 ölçekli nazım imar planları tarafından
arazilerin genel kullanış biçimleri ve başlıca bölge
tiplerinin belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu
1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım
İmar Planı’nda “özel proje alanı” olarak ayrılan
alanların hangi amaçlarla kullanılacağı ve başlıca
bölge tipinin ne olduğu açıkça belirtilmediğinden,
bu plan 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 5’inci
maddesine açıkça aykırıdır.
7) Dava konusu 1/5000 Ölçekli İstanbul Finans
Merkezi Nazım İmar Planı ile İstanbul metropoliten
alanı bütününde hizmet verecek bir merkezi iş
alanı oluşturulması amaçlanmaktadır. Nitekim
bu husus 16.03.2009 onay tarihli 1/100 000
Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda (ÇDP)
Kozyatağı-Ataşehir bölgesi için “Birinci Derece
Merkez” olarak ifade edilmiş olup, bu “bölgenin
sahip olduğu potansiyel ve mevcut eğilimler
doğrultusunda” belirlendiği ÇDP Raporu’nun
621’nci sayfasında belirtilmiştir.
Metropoliten alan bütününde yer alan merkezi
iş alanları, birinci ve ikinci derece merkezler ile
alt merkezlerin yerlerinin belirlenmesinde, bu
merkezlerin bölgesi ile bütünleşmesi esastır. Üst
ölçekli plan olan 1/100 000 Ölçekli İstanbul ÇDP
da bu hususu teyit etmektedir.
Hal böyle iken, dava konusu 1/5000 Ölçekli
İstanbul Finans Merkezi Nazım İmar Planı
tarafından yapılan düzenlemenin yakın çevre ile
bütünleşmeyi amaçlamadığı, kendi içine dönük
bir yerleşkeyi amaçladığı, yapı yoğunluklarını
belirlerken çevre imar ve yapılaşma koşullarına
uymayıp daha yüksek yoğunluklar belirlediği,
yakın çevresindeki konut alanlarının ihtiyacı olan
sosyal ve teknik altyapı alanlarında yetersizliğe
neden olacak şekilde düzenlemeler yaptığı, ulaşım
234
bakımından zaten kapasitesini aşmış yoğun bir
bölgede yeni bir ulaşım yükü yarattığı, İstanbul’un
mevcut merkezi iş alanları ve havaalanları ile bu
nokta arasındaki yolculukları arttırmayı amaçlayan
kullanım kararları getirdiği, bu nedenle “finans
merkezi” ile ilgili doğru yer seçim kararlarına
dayanmadığı tespit edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu plan, 1/100
000 Ölçekli İstanbul ÇDP kararlarına, planlama
esaslarına ve şehircilik ilkelerine aykırıdır.
B) 1/1000 ÖLÇEKLİ İSTANBUL FİNANS
MERKEZİ UYGULAMA İMAR PLANI
1/5000 Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Nazım
İmar Planı’nın iptaline ilişkin açıklamalara ek
olarak iptali istenen 1/1000 ölçekli İstanbul
Finans Merkezi Uygulama İmar Planı’nın iptaline
yönelik aşağıdaki gerekçeler tespit edilmiştir. Söz
konusu gerekçeler plan notu özelinde ifade edilmiş
olsa da genel olarak planın tamamının iptali talep
edilmektedir. Keza söz konusu plan notları planın
tamamının iptali sonucunu doğuracak niteliktedir.
Buna göre;
1) 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı plan
hükümlerinin 4 no’lu plan notu şu şekilde
belirlenmiştir:
“T1 Ticaret Alanı dışında planlama alanının
tamamında; TAKS, binalara ait kotlar, blok boyut
ve şekli, blokların çekme ve yaklaşma mesafeleri,
yapı nizamı ve taban oturumları, bodrum, zemin
ve normal kat yükseklikleri serbest olup, bu
kriterler Kentsel Tasarım Rehberi ve Kentsel
Tasarım Projesine uygun olarak avan projede
belirlenecektir.”
T1 ticaret alanları ile ilgili 12.3 no’lu plan notunda
da gene blok boyut ve şekli ile yapı nizamının ve
taban oturumunun serbest olduğu hüküm altına
alınmıştır.
Uygulama imar planının 3194 Sayılı Kanunun
5’inci maddesinde yapılan tanımına göre, yapı
adalarının yoğunluk ve düzeni ile uygulamaya
yönelik diğer ayrıntıların 1/1000 ölçekli uygulama
imar planında belirlenmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla 1/1000 ölçekli uygulama imar
planında belirlenmesi gereken hususlar bu plan
notları ile avan projeye bırakılmış olmaktadır. Bu
durum, plan kararlarını belirsiz ve denetlenemez
duruma getirmekte olup, bu husus 3194 Sayılı
235
İmar Kanununun 5’inci maddesine açıkça aykırıdır.
2) 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı’nda bu
plan ölçeğinin gerektirdiği ayrıntı düzeyine uygun
kamusal alanlar yeterli miktarda belirlenmemiştir.
Oysa bu tür “finans merkezi” nitelikli “birinci
derece merkez” olarak tanımlı alanlarda yaya
yolları, meydanlar, vb. pek çok yaya dolaşım
alanlarına ihtiyaç olacağı açıktır. Ancak bu
ayrıntıda alanlar düzenlenmemiş ve kamuya
terkleri sağlanamamıştır. Bu durum dava konusu
planı hukuki ve teknik yönden sakatlamaktadır.
Bu eksikliğin giderilmesi amacıyla tanzim edildiği
anlaşılan Genel Hükümler başlıklı bölümde yer alan
5 no’lu plan notunda, “kamuya açık yaya ve taşıt
geçiş hacimleri ile parseller arası geçiş yolları”nın
“yer alabileceği” belirtilerek, bu düzenleme de
kentsel tasarım projesine bırakılmıştır.
Oysa “kamuya açık” nitelikteki alanların 3194
Sayılı İmar Kanununa göre “umumi hizmet alanları”
veya “sosyal ve teknik altyapı alanları” olarak imar
planında belirlenmesi gerektiği, imar planında
belirlenmemesi halinde “kamuya açık” olup
olmayacağının kamu tasarrufunda olamayacağı,
özel mülkiyete tabi bir alanda “proje” ile yapılacak
çevre düzenlemesi sonucunda “fiili” bazı kamusal
kullanımların sağlanabileceği, ancak bunların
hukuki olarak koruma altına alınabilmesi için
muhakkak imar planlarında belirlenmesi gerektiği
açıktır. “Kamuya açık” alan oluşturulması, ancak
imar planının uygulanması aşamasında kamuya
terk edilecek şekilde düzenleme yapılması ile
mümkündür.
Bu nedenlerle, dava konusu 1/1000 Ölçekli
Uygulama İmar Planı’nın söz konusu plan notu,
3194 Sayılı İmar Kanunu, şehircilik ilkeleri ve
kamu yararına açıkça aykırılık taşımaktadır.
3) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı’nın Genel Hükümler bölümünde yer alan
8 no’lu plan notuna göre, planlama alanında
yapılacak uygulamalarda 2005 yılında Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı’nca onaylanan jeolojik-jeoteknik
etüt raporlarına uygunluk sağlanması hususuna
yer verilmiştir.
Her ne kadar jeolojik olaylar bakımından 7 yıl çok
kısa bir süre olsa da, 2005 yılı, ülkemizde afet ile
ilgili yasal mevzuat bakımından oldukça eski bir
tarihtir. Bu tarihten sonra yasal mevzuatta önemli
değişiklikler yapılmıştır.
Bu nedenle, yüksek yapı yoğunlukları öngörülen
dava konusu planlama alanında güncel olmayan
mevzuata göre onaylanmış jeolojik-jeoteknik etüt
rarporlarının esas alınarak uygulama yapılması
bilimsel bir yaklaşım değildir.
4) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planı’na ait plan notlarının Özel Hükümler
başlıklı bölümünde yer 10’uncu maddesine göre,
ticaret alanlarında “aynı mülkiyette” olan parseller
arasında “emsal transferi” yapılabileceği hüküm
altına alınmıştır.
Halihazırda 2.50 ve 2.85 gibi oldukça yüksek
emsal değerlerine sahip olan parseller arasında
emsal transferi yapılması halinde bu katsayıların
5-6 civarına çıkabileceği anlaşılmaktadır. Başka
bir ifadeyle, herhangi bir parselde o parsel
alanının yaklaşık 6 katı “emsale dahil” inşaat alanı
oluşturulabilecektir. Dava konusu planın diğer plan
notları ile İstanbul İmar Yönetmeliği hükümleri
de göz önüne alındığında, brüt inşaat alanlarının
yaklaşık olarak parsel yüzölçümünün 8-9 katına
kadar çıkabileceği görülmektedir.
Ataşehir bölgesinin mevcut durumda bile ulaşım
ve diğer teknik altyapılar bakımından kapasitesini
aştığı dikkate alındığında, dava konusu 1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı ile önerilen “imar
transferi” kararının belirli parsellerde altyapıya
aşırı yük oluşturacak şekilde yapı yoğunluğunu
beraberinde getireceği açıktır. Entegre metro
sistemleriyle ulaşım ihtiyacının karşılandığı Batı
metropollerinde bile bu tür aşırı yüksek inşaat
alanlarına rastlanmamaktadır.
Öte yandan, planlama alanında birden fazla parseli
olan kişilere “emsal transferi” imkanı sağlanarak,
planlama alanı bütününde eşitsizliğe yol açan bir
uygulama gerçekleştirilmiş olacaktır.
Bu şekilde “emsal transferi” ile ilgili bir plan
düzenlemesi yapılabilmesi için, bilimsel ve teknik
olarak geçerli bir gerekçenin mevcut olması
gerekir. Ancak burada yapılaşma haklarının bir
yerden başka bir yere transferini gerektiren
afet, kıyı, baraj, tarım, orman, vb. herhangi bir
teknik neden söz konusu olmadığından, yapılan
düzenleme keyfi olup, şehircilik ilkelerine ve kamu
yararına aykırıdır.
5) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planı’na ait plan notlarının Özel Hükümler
bölümünün 11’inci maddesine göre, T2 ve T3
ticaret alanlarında otopark ihtiyacının “komşu
donatı alanları içerisinde ve zemin altında”
karşılanabilecektir.
Ülkemizde yürürlükte bulunan otopark mevzuatına
göre, yeni yapılan yapıların otopark ihtiyacını
kendi içinde karşılaması gerekmektedir. Eski
yapılarda bu kuralın yeterince uygulanmamış
olması nedeniyle bugün kentlerimizin cadde ve
sokakları fiilen otopark olarak kullanılmaktadır.
Büyük kentlerimizdeki sorunların başında gelen
otopark sorunu nedeniyle yol altyapısının uygun
kapasitede kullanılamıyor olması sonucu yaşam
kalitesinin düştüğü bir gerçektir.
Eski yerleşim alanlarında otopark kapasitesinin
arttırılması amacıyla çeşitli çözümlerin bulunması
gerektiği bir dönemde, “İstanbul Finans Merkezi”
olarak adlandırılan modern bir kent merkezinde
yapılacak yapıların otopark ihtiyacını kendi
bünyesinde çözmeyecek olmasını şehircilik ilkeleri
bakımından uygun ve kabul edilebilir bir yaklaşım
olarak görmek mümkün değildir.
Kaldı ki, “komşu” bile olsa “donatı alanları”
kentin ve kent dışından gelen tüm insanların eşit
erişimine ve kullanımına açık “umumi hizmet alanı”
niteliğindedir. Bu alanlarda yapılacak otoparklar
ancak bu donatı alanlarının kendi ihtiyacını
karşılamaya yönelik olabilir. Aksi durumda, söz
konusu donatı alanları “komşu” ticaret alanının
özel otopark ihtiyacının karşılandığı alanlara
dönüşecektir. Bu durumda bu alanların “donatı”
niteliğini koruması ve kamunun kullanımına açık
“umumi hizmet alanı” olarak kullanılabilmesi fiilen
imkansız hale gelecektir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu 1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planı, yeterli otopark alanı
düzenlemesine yer vermediği ve bu eksikliği plan
notlarının 11’inci maddesi ile “komşu” donatı
alanlarında karşılama yoluna gitmesi nedeniyle
3194 Sayılı İmar Kanunu ve eki yönetmelikler ile
şehircilik ilkeleri ve kamu yararı ilkelerine açıkça
aykırıdır.
6) Dava konusu 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planı’na ait plan notlarının 13 ve 14’üncü
maddelerine göre T2 ve T3 Ticaret Alanlarında yer
alan parseller numaralarıyla belirtilmek suretiyle
236
emsal ve inşaat alanı hesapları yapılmıştır. Buna
göre, E: 2.50 ve E: 2.85’in “tapu alanı” olarak ifade
edilen brüt parsel alanı esas alınarak uygulanacağı
görülmektedir. Aynı imkan ÖPA rumuzlu özel proje
alanlarında tanınmamış olup, bu husus 14 no’lu
plan notunda emsalin “net parsel” üzerinden
hesaplanacağı şeklinde ifade edilmiştir.
Oysa imar mevzuatı hükümleri doğrultusunda
İstanbul genelinde yapılan uygulamalara göre,
imar planı doğrultusunda yapılan imar uygulaması
sonucunda net imar parseli teşekkül ettirildikten
sonra imar durumu verilmektedir. Dolayısıyla
emsal hesabı net parsel üzerinden yapılmaktadır.
Mevzuat hükümleri ve genel uygulama bu
yönde olduğu halde, “İstanbul Finans Merkezi”
kapsamında kalan özel mülkiyete tabi parsellerde
emsal hesabının kamuya yasal olarak terk edilen
alanları da kapsayacak şekilde yapılmasının
ayrıcalık tesis etmeyle sonuçlanacağı açık olup,
şehircilik ilkeleri ve kamu yararı ile bağdaştırılması
mümkün değildir.
Açıklanan ve Mahkemece re’sen saptanacak
nedenlerle; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
onaylanarak 25.06.2012-24.07.2012 tarihleri
arasında ilan edilen 1/5000 Ölçekli İstanbul
Finans Merkezi Nazım İmar Planı ve 1/1000
Ölçekli İstanbul Finans Merkezi Uygulama İmar
Planı’nın; Yasalara, Yönetmeliklere, kamu yararına,
şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine açıkça
aykırı olması nedeniyle İPTALİNE ve telafisi güç
zararlar doğabileceği için öncelikle ve ivedilikle
YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA karar
verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
9.
KARTAL, YAKACIK MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN PLANLARIN İPTALİ
03.10.2012
İstanbul
Büyükşehir
Belediye
Meclisi’nin
16.03.2012 tarih ve 643 sayılı kararı
ile
uygun görülerek İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’nca 19.03.2012 tarihinde onanan
Kartal İlçesi, Yakacık Mahallesi, 5 pafta, 114, 129,
130, 132, 133, 134 parsellerin bir kısmı; 124,
125, 126, 127, 128, 131 parseller ve 4059
adanın kuzeyindeki tescil dışı alana ilişkin 1/5000
237
ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin yürütmesinin
durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi
istemi ile dava açılmıştır. İptali istenen plan
değişikliği 07.05.2012 – 07.06.2012 tarihleri
arasında askıda ilan edilmiş olup askı süresi içinde
tarafımızca itiraz edilmiştir.
Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir:
1.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 19.12.2011
gün ve 11114 sayılı yazısı doğrultusunda
30.12.2011 gün 2011-17512-359 sayılı
Başkanlık Oluru ile Kartal İlçesi, Yakacık 5 pafta,
114, 129, 130, 132, 133 sayılı parsellerin
ve bir kısım tescil dışı alanın 1/5000 ölçekli
planlarda Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak
kullanılmak üzere “Şehir Parkı” alanından “Eğitim
Tesisleri Alanı’na/Dini Yüksek İhtisas Merkezi
ve Park Alanı”na alınması, meri planlarda Temel
Eğitim ve Ortaöğretim Alanında kalan 5 pafta
130, 132, 134 parsellerin bir kısmı, 131 parsel
ve 4059 adanın kuzeyindeki tescil dışı alanın
Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak
üzere “Eğitim Tesisleri Alanı’na/Dini Yüksek
İhtisas Merkezi Alanı”na alınması ve batısında
12 m.’lik yol planlaması, 5 pafta 114 parselin
ve bir kısım tescil dışı alanın “Dini Tesis” alanına
alınması hususunda söz konusu alanlara ilişkin
1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği teklifi
yapılmış ve 16.03.2012 tarih ve 643 sayılı İBB
Meclis kararıyla 19.03.2012 tarihinde İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı’nca söz konusu teklif
aynen onaylanmıştır.
2.
Planlama alanı içerisindeki parsellerden
114 sayılı parsel hisseli şahıs mülkiyetinde, diğer
parseller ise hazine mülkiyetinde yer almakta
olup, 16.04.2005 tt.li 1/5000 ölçekli Kartal E-5
Kuzeyi Nazım İmar Planı’nda bu alan; Şehir Parkı,
Ortaöğretim Tesis alanı, Temel Eğitim Tesis alanı,
Özel Kültürel Tesis alanı ve Kültürel Tesis Alanı
olarak planlanmıştır. Aşağıda yer alan tabloda plan
değişikliği sonucunda ortaya çıkan fonksiyonlar
ve alan büyüklükleri, meri nazım imar planı ile
karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.
MERİ PLAN FONKSİYON ALANLARININ DAĞILIMI
ALAN BÜYÜKLÜĞÜ (m²)
ŞEHİR PARKI:29,478
ORTAÖĞRETİM:17,980
TEMEL EĞİTİM TESİS ALANI:9,950
ÖZEL KÜLTÜREL TESİS ALANI:1,312
KÜLTÜREL TESİS ALANI:3,780
YÜKSEK DİNİ İHTİSAS EĞİTİM ALANI:0
DİNİ TESİS ALANI:0
PARK ALANI:0
12 m’LİK YOL ALANI:0
YOL ALANI:0
TOPLAM ALAN:62,500
FONKSİYON ALANLARININ DAĞILIMI
ALAN BÜYÜKLÜĞÜ (m²)
ŞEHİR PARKI:0
ORTAÖĞRETİM:0
TEMEL EĞİTİM TESİS ALANI:0
ÖZEL KÜLTÜREL TESİSİ ALANI:0
KÜLTÜREL TESİS ALANI:0
YÜKSEK DİNİ İHTİSAS EĞİTİM ALANI:45,990
DİNİ TESİS ALANI:3,000
PARK ALANI:7,380
12 m’LİK YOL ALANI:3,760
YOL ALANI:2,370
TOPLAM ALAN:62,500
3.
Dava konusu plan değişikliği ile
alanın tümünde fonksiyon değişikliğine gidildiği
görülmektedir. “Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik”in “İmar Planı Değişikliklerinde
Uyulması Gereken Esaslar”ı belirten 27.
Maddesinde; “İmar planındaki bir sosyal ve
teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu
tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer
yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılabilir.”
denilmektedir. Oysa ki, yapılan plan değişikliği
ile ortadan kaldırılan sosyal ve teknik altyapı
alanları için eşdeğer yeni bir alan ayrılmamış
olup, bu haliyle ilgili Yönetmeliğe aykırı bir işlem
gerçekleştirilmiştir.
4.
Mekansal ve demografik yapının hızla
değiştiği ve nüfusun arttığı İstanbul Metropol
alanında bireylerin özel yaşam alanları haricinde
diğer bireylerle birarada olabileceği ortak
yaşam alanlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Bu
ihtiyaçlar, kamusal alan kavramı içinde doğa
ile ilişkisi nedeniyle ayrı bir öneme sahip olan
yeşil alanlarda değişime sebep olmaktadır. Bu
değişim, doğanın tasviri ve dinleme amaçlı park
konseptiyle birlikte, hareketli, aktivitelerle dolu,
keşfetme, bilgilenme, sosyalleşme imkanları
sunan çağdaş “Şehir Parkı” konseptinin
gerektirmektedir. Şehir Parkı toplum hayatına
canlılık katmakta ve özellikle genç nüfusun sağlıklı
bireyler olarak gelişmelerine yardımcı olmaktadır.
Bu nedenle, kent için ekolojik değer olmak dışında
sosyal ve toplumsal bilincin, kentlilik ve kente
aitlik duygusunun oluşmasını sağlamaktadır.
Şehir parkları bu bağlamda dünya kentlerinin
planlama ve yönetim politikasında yeni kent
yaşamına bakış açısını ortaya koyan saygınlık
projeleri haline gelmektedir. Şehir Parklarının
bu önemi dikkate alındığında; 19.03.2012 tt’li
Kartal İlçesi Yakacık 5 pafta, 124, 125, 126,
127, 128, 129, 130, 133 sayılı parsellerin ve
bir kısım tescil dışı alanın 1/5000 ölçekli planda
Dini Yüksek İhtisas Merkezi olarak kullanılmak
üzere “Şehir Parkı” alanından “Eğitim Tesisleri
Alanı ve Park Alanı”’na alınmasına ilişkin 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin, özellikle
Kartal ilçesi gibi Metropol ölçeğinde son derece
yoğun yapılaşmanın hakim olduğu bir yerleşik
alanda ihtiyaç duyulan kamusal açık alanları
azaltması, kent ölçeğindeki bir yeşil alanının
kaldırılarak yapılaşmaya izin verilmesi, her
yaş, cins ve görüşten bireye hitap edecek bir
kamusal alanın belirli bir kullanıma hitap edecek
bir işlevle değiştirilmesi, lejandı gereği planda
sosyal donatı olarak görünen ancak içerik
açısından tek bir kuruma bağlı bir topluluğa
ve bu kurumun çalışanlarına hizmet edecek
bir tesisin planlanması, bu işlevde bir ihtiyacın
varlığının olup olmadığı değerlendirilmeden
ve gerekçesi belirtilmeden plan değişikliğinin
onaylanması, bu fonksiyona dair ihtiyaç mevcutsa
da ihtiyaç duyulan alan büyüklüğünün herhangi
bir standarda oturtulmadan şehir parkı alanının
seçilmesi, özellikle bu alanda bulunan “özel”
sosyal ve kültürel tesis alanıyla bütünleşecek
şekilde yer seçilmesi, söz konusu alana ilişkin
Deprem ve Zemin Müdürlüğünün görüşü olumlu
olsa dahi bu görüşte belirtilen jeolojik durum
ve önlemli alanlar açıklamalarına karşın -söz
konusu jeolojik sakıncalı alan çevreyle birlikte ele
alındığında- kamuya açık bir alanın yapılaşmaya
açılması; şehircilik ilke ve esaslarına, planlama
238
ilkelerine, üst ölçekli plan yapımına, toplumsal
hayata, doğaya, toplumsal birlik ve beraberliğe,
sosyal yaşama, sağlıklı bir kentsel çevre
oluşumuna tamamen ters düşmektedir.
5.
Dava konusu nazım imar planı
değişikliğinde plan hiyerarşisi gözetilmeden, çevre
yapılaşma ve yoğunlukları dikkate alınmadan
verilen E=1,75 yapılaşma hakkı ve yapılaşmaya
ait diğer şartların (yapı kotu, yükseklikler, çekme
mesafeleri vb.) da belirlenmeyip henüz ortada
olmayan avan projede belirleneceği hükmüne
bağlanması ve blok ebat ve şeklinin de serbest
bırakılması söz konusu değişikliğin kamu yararı
açısından bir amaç taşımadığının göstergesidir.
Söz konusu değişikliğe ait plan hükümlerinde
serbest bırakılan yapılaşma koşulları yanında
5. Maddeyle de yemekhane, dinlenme odası,
kütüphane, konferans-sergi salonları, spor
tesisleri vb. fonksiyonların yer alacağı ve bu
fonksiyon mekanlarının da emsale dahil olmayıp
iskan edileceği hükmü getirilmiştir. Bu hüküm
meri nazım plan yapılaşma yoğunluğunu son
derece arttırmakta ve bu denli serbest bir
yapılaşma hakkının verilmesi de diğer parsellerde
bulunan mülkiyet ve iskan hakkını gasp etmekte,
adil bir yapılaşma düzenini ihlal etmekte ve
ayrıcalıklı imar hakkı getirmektedir.
6.
Plan değişikliği ile kamusal bir işleve
sahip, sosyal ve teknik donatı alanı olan şehir
parkının iptal edilmesi yanında, alanda bulunan
temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanları da
iptal edilmiştir. Halbuki şehir parkı, temel eğitim
ve ortaöğretim tesis alanları, Plan Yapımına Ait
Esaslara Dair Yönetmelikte belirtilen standartlar
dikkate alınarak planlanlanması gereken
sosyal donatı alanlarını oluşturmakta, her
kesime eşit derecede hizmet etmekte, kentsel
ölçekte ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak
hesaplanmakta ve bütüncül olarak ele alınıp
imar planına yerleştirilmektedir. Dolayısıyla
bahse konu plan değişikliği, nazım imar planın
donatı dengesini bozmuş ve ihtiyaç dahilinde
planlanmış olan temel eğitim ve ortaöğretim tesis
alanı ile park alanını da ortadan kaldırarak plan
bütünlüğünü ortadan kaldırmıştır.
7.
İstanbul genelinde plan bütünlüğünü
bozucu, donatı oranını düşürücü, yoğunluğu
239
artırıcı gibi sebeplerle pekçok plan değişikliği
teklifine olumsuz görüş veren Ulaşım Planlama
Müdürlüğü’nün söz konusu plan değişikliğindeki
yapılaşma şartlarını dikkate almamış olması,
yine park alanlarını koruma ve planlama
amacı taşıması gereken Park ve Bahçeler
Müdürlüğü’nün de söz konusu alanda yapılacak
yapının yalnızca Dini Yüksek İhtisas Merkezi
çalışanlarına/öğrencilerine yönelik olduğunu göz
ardı edip, “kamu yararı gözetildiği” gerekçesiyle
kent ölçeğindeki bir yeşil alanın yapılaşmaya
açılmasına uygun görüş vermesi, Deprem ve
Zemin Müdürlüğünün belirttiği jeolojik şartlara
rağmen bu şartların çevrete de mevcut olduğunu
göz ardı edip yüksekliği, ebatı, çekme mesafesi
vb. belli olmayan bir yapılaşmaya uygun görüş
vermesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bölge
ihtiyacını göz ardı ederek, ortaöğretim tesis
alanının iptal edilip “eğitim tesisi” altında nasıl
bir fonksiyon olduğu dahi belli olmayan bir
donatıya uygun görüş vermesi, bahse konu
plan değişikliğinin kamuya yönelik olmadığının
göstergesidir. Açıkça kamu yararı taşımayan bu
plan değişikliği iptal edilmelidir.
8.
Plan hükümlerinin 6. Maddesiyle
uygulamanın ilçe belediyesi yetkisinden alınarak
Büyükşehir Belediyesine verilmesi, plan
hiyerarşisi ve kurumlar arası yetki hiyerarşisinin
de ihlal edildiğini göstermektedir. Söz konusu
plan değişikliği ve plan hükümleri incelendiğinde,
planın esnek bir yaklaşımla hazırlandığı
görülmektedir. İmar Planları, kesinliği olan ve
plan kademelenmesi içinde tanımlandığı şekli
ile ölçekler arası ilişkisel ve işlevsel bütünlüğü
sağlayan belgelerdir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu
plan değişikliğinin son derece serbest bir
yapılaşma hakkını tanıması, planın sosyal ve
teknik donatı dengesini bozması, tüm kamuya
hizmet edecek olan donatıları (şehir parkı,
temel eğitim ve ortaöğretim tesis alanı) ortadan
kaldırması ve korunması gereken alanları
yapılaşmaya açması, plan bütünlüğünü ve
plan kademelenmesi ilkelerini göz ardı etmesi,
planda bu değişiklikle oluşan donatı alanlarının
eksikliğinin giderilmesi hususunda herhangi bir
öneri getirmemesinden ötürü dava konusu plan
değişikliği 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki “Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik”e, şehircilik
ilkeleri ve planlama esaslarına uygun değildir. Bu
nedenlerle öncelikle yürütmesinin durdurulması
ve iptali gerekmektedir.
10.
ESENYURT ve KIRAÇ BÖLGELERİNE İLİŞKİN PLAN NOTU
TADİLATI İPTALİ
10.10.2012
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından
Esenyurt ve Kıraç bölgelerine ait 1., 2., 3, ve
4. Etap Uygulama İmar Plan Notlarına ilişkin
15.06.2012 tarih ve 1419 sayılı meclis kararının
öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptaline
karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir:
A - ESENYURT 1., 2., 3. VE 4. ETAP PLAN
NOTLARI YÖNÜNDEN:
Öncelikle belirtmek gerekir ki söz konusu plan
notlarının tamamı her bir etap için aynı ifadeleri
içermektedir Diğer bir deyişle plan notlarının
tamamı birbirinin aynısıdır. Bu nedenle de
aşağıdaki gerekçelerimiz toplam 4 etaba ilişkin
plan notlarının tamamını kapsamaktadır.
1 – Dava konusu İlave Plan Notları ile değişik
Esenyurt 1, 2, 3, 4 Etap 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planları Büyükşehir Belediye
Meclisinin 12.11.2010 tarih ve 2572, 2573,
2574, 2575 sayılı kararları ile tadilen kabul
edilmiş olup, İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığınca 14.02.2011 ve 22.02.2011
tarihlerinde onaylanmış ve 05.05.2011
-05.06.2011 tarihlerinde askıya çıkarılmıştır.
Söz konusu Uygulama İmar Planlarına esas
teşkil eden Esenyurt İlçesi, 1/5000 ölçekli
08.11.2010 onanlı Esenyurt 1. Etap, 2. Etap ve
4. Etap Nazım İmar Planlarının tümünün iptali
ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin Davacı
Oda ve diğer kurum ve kişiler tarafından İstanbul
Büyükşehir Belediyesi aleyhine açılan davalarda,
1/5000 ölçekli 08.11.2010 onanlı 1., 2., 3.
ve 4. Etap Esenyurt Nazım İmar Planlarının
yürütmeleri durdurulmuştur. Davacı Odanın açmış
olduğu davada İstanbul 2. İdare Mahkemesi
Başkanlığı’nca 2011/991 Esas no ile görülen
davada Esenyurt 2. Etap ve İstanbul 10. İdare
Mahkemesi Başkanlığı’nca 2011/847 Esas No
ile görülen davada Esenyurt 3. Etap Nazım İmar
Planlarının; başkaca kurum ve kişilerce açılan
davalarda Esenyurt 1. Etap ve Esenyurt 4. Etap
Nazım İmar Planlarının tümünün yürütmesinin
durdurulmasına karar verilmiştir.
Bu nedenlerle İBB tarafından onaylanarak
Esenyurt Belediyesi’nce askıya çıkarılan dava
konusu uygulama imar planlarının esasını
teşkil eden nazım imar planlarının yürütmesi
durdurulduğundan söz konusu Esenyurt 1.,
2., 3. Ve 4. Etap Uygulama İmar Planında
yapılan değişiklikler hukuken yok hükmündedir.
08.11.2010 tarihinde yürürlüğe giren Esenyurt
1, 2, 3, 4. Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planlarından, Esenyurt 1., 2. 3. ve 4. Etap
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planlarının
tümünün yürütmesinin durdurulmasına karar
verilmiştir. Bu kapsamda Teklif Plan notlarının
her bir etaba ilişkin 2. maddesinde; “Planda
emsal değeri verilmeyen durumlarda 1/5000
ölçekli (ilgili) Etap Nazım İmar Planında verilen
yoğunluk değerine karşılık gelen emsal değeri
itibara alınır.” Denilmektedir. Ancak yürütmesi
durdurulan 1/5000 ölçekli 08.11.2010
onanlı Esenyurt 1. Etap, 2. Etap, 3. Etap ve 4.
Etap Nazım İmar Planlarında verilen yoğunluk
değerlerinin göz önüne alınmasının mümkün
olamayacağı, dolayısıyla hukuken yok hükmünde
olan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar planlarına
getirilen plan notu ilavesinin yapılmasının bölgeye
ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planının
yapılmasının ardından gerçekleşebileceği açıktır.
Bu nedenle dava konusu ilave plan notlarının
iptali gerekmektedir.
2 – Dava konusu uygulama imar planı ilave
notlarına esas Nazım İmar Planlarının Plan
Notlarında kurum ve kuruluş görüşlerinin
1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının yapım
aşamasında alınacağı kayıt altına alınmıştır.
Oysaki, genel arazi kullanış kararlarının ve
yoğunluk bölgelemelerinin yapıldığı 1/5000
ölçekli nazım imar planı aşamasında da kurum
görüşlerinin temin edilerek plan çalışmasında
240
dikkate alınması gerekmektedir. Bu işlem Nazım
İmar Planı Yapım sürecinde gerçekleşmediği gibi,
dava konusu ilave plan notlarının hazırlanması
sürecinde de gerçekleştirilmemiştir. Dava konusu
plan ilave notlarına ilişkin İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Meclis Tutanağında da ifade edildiği
gibi, dava konusu İlave Plan Notlarına ilişkin
kurum görüşleri alınmamıştır. Bu nedenle ilgili
kurum ve kuruluş görüşlerinin dava konusu
1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı İlave Plan
Notlarının yapım aşamasında elde edilmediği ve
plan çalışmalarına girdi oluşturmadığı açıktır.
3 – Dava Konusu İlave Plan Notlarının her
bir etaba ilişkin 1. maddesi ile “28.08.2008
tasdikli R.U.İ planı ile 14.02.2011 tasdikli
(ilgili) Etap U.İ. planının yürürlüğe girdiği tarih
aralığında, 28.08.2008 tasdikli plana göre;
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı Denetim
platformundan YİBF numarası alınıp ruhsat
alınarak yapımına başlanmış ve fiilen % 20
seviyesine ulaşmış yapılar ile yapı denetim
işlemleri kamu kurumlarınca üstlenilmiş yapıların
ruhsat ve iskan işlemleri, 28.08.2008 tarihli
planın yapılaşma hükümlerine göre yürütülür. Bu
yapıların çekme mesafeleri, blok ebatları, blok
alanı ve kot alınacak noktalarının belirlenmesinde
ilçe belediyesi yetkilidir. Bu plana göre yola terk
işlemleri yapılmadan ve diğer donatı alanında
kalan kısımlar için donatı transferi yapılmadan
bu hüküm uygulanamaz. Bu yapılarda ilçe
belediyesince onaylanacak avan projeye göre
uygulama yapılacaktır.” Hükmü getirilmektedir.
Bu madde ile ruhsat alınarak yapımına başlanmış
ve fiilen % 20 seviyesine ulaşmış yapılar ile yapı
denetim işlemleri kamu kurumlarınca üstlenilmiş
yapılara “avan projeye göre uygulama yapılabilir”
şartı getirilmiştir. 3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın
Tanımlar Başlıklı 5. Maddesi’nde “Uygulama
İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine
varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım
imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli
bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk
ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli
imar uygulama programlarına esas olacak
uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile
gösteren plandır.” denilmektedir. Bu doğrultuda,
241
planlama alanı içinde gerçekleştirilecek kamu
yatırımlarının 1/1000 ölçekli uygulama imar
planı doğrultusunda hazırlanması gereken imar
programlarına uygun olarak gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. 1/1000 ölçekli uygulama
imar planı imar uygulaması ile kesinleşmeden
avan projeye göre uygulama yapılması, plan
bütününde dengeli bir uygulamanın oluşmasını
engelleyecektir. Kaldı ki, 1/1000 ölçekli
uygulama imar planlarında sosyal ve teknik
donatıya ayrılan yerlerin kesin olmadığı, bunların
yerlerinin ve boyutlarının değiştirilebileceği
hususu hem mevzuatın hem de planlama
ilkelerinin bir gereğidir. Bu nedenlerle, 1/1000
ölçekli plana göre sosyal ve teknik donatı
alanlarında uygulama yapılırsa, bu durum hem
plan kademelenmesine aykırı olacaktır hem de
çeşitli uygulama sorunları çıkaracaktır.
4 – Ayrıca yine 1. Madde ile 2008 onanlı
1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının iptal
kararını bozan Danıştay 6. Dairesi 16.01.2012
gün 2010/13305 E. 2012/57 K. Sayılı Danıştay
kararı gerekçe gösterilerek, 28.08.2008 tasdikli
Uygulama İmar Planına göre ruhsat almış ve bu
ruhsata göre uygulamaya başlamış parsellerde
elde edilen müktesep hakkın uygulanması hükmü
yer almaktadır.
Yeni bir imar planı onaylanıp yürürlüğe girdikten
sonra, aynı onama sınırları içindeki önceki imar
planı yürürlükten kalkmaktadır. Aksi durumda,
eğer yeni imar planı onaylanıp yürürlüğe girdikten
sonra eski plan da kısmen ya da tamamen
yürürlüğünü korusaydı, bu durumun uygulamada
telafisi zor bir karmaşaya yol açacağı açıktır.
Bu net planlama esası, Esenyurt 1.,2.,3. ve 4.
Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na
İlave Plan Notlarının 1. maddesinde açıkça göz
ardı edilmiştir. Önceki imar planına göre alınan
ruhsatlarda yapılacak tadilatlarda yine önceki
imar planı şartlarına uygunluğun sağlanması
yeterli görülmüştür. Oysa, 08.11.2010 tarihinde
Esenyurt 1, 2, 3, 4. Etap 1/5000 ölçekli Nazım
İmar Planları yürürlüğe girdiğinden, eski plan
kararlarının kendiliğinden ortadan kalktığı ve
bundan sonraki uygulamalarda idare işlemlerini
etkileyici herhangi bir yönünün kalmadığı açıktır.
Bu nedenle, plan notlarının 1. maddesi imar
mevzuatına ve planlama esaslarına aykırıdır.
Öte yandan, dava konusu 1/1000 ölçekli
Esenyurt 1.,2.,3. ve 4. Etap Uygulama İmar Planı
İlave Plan Hükümleri’nin 1. Maddesi ile getirilen
bu hüküm; planın onanması ile ortadan kalkmış
olan imar haklarını müktesep hak olarak kabul
etmektedir. Dava konusu plan notları ile plan
onanmadan önce bu planlara uygun verilen
ruhsatlar kapsam içine alınmıştır. Oysa yeni
plan onaması ile bir önceki imar planları bütün
sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmakta olup,
bazı sonuçlarının bu şekilde korunma altına
alınması planlama esaslarının özünü zedeleyici
bir özellik taşımaktadır. Başka bir ifadeyle, dava
konusu plan notları ile müktesep hak şeklinde
kabul edilen plan onanmadan önce verilmiş
ruhsatların; imar planlarının onayı aşamasında
dava konusu plan hükümleri tarafından koruma
altına alınması planın uygulanmasını sekteye
uğratmaktadır. Böylece, bir önceki imar planı ile
verilen ve onanan plan ile sakıncalı yapılaşma
kararları olduğu nedeniyle kaldırılan plan kararları,
dava konusu plan hükümleri ile koruma altına
alınmakta ve büyük ölçüde sürdürülmektedir.
Bu nedenle de dava konusu plan hükümlerinin
şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılığı
açıkça ortadadır.
5 - Dava konusu 14.02.2011 onanlı 1/1000
ölçekli Esenyurt 1., 2., 3. ve 4. Etap Uygulama
İmar Planına ilave Plan Notlarının 2. Maddesinde
“Bu plan sınırları dahilinde, parseller için verilen
emsal değerine karşılık gelen emsal alanı diğer
parsellere transfer edilebilir. Bir parseldeki emsal
alanının transfer edilebilmesi için boş olması
şarttır. Emsal alanı, net parsel alanı ile planda
verilen emsal değerinin çarpılması ile elde
edilen alandır. Planda emsal değeri verilmeyen
durumlarda 1/5000 ölçekli (ilgili) Etap Nazım
İmar Planında verilen yoğunluk değerine karşılık
gelen emsal değeri itibara alınır. 1/5000 ölçekli
planda verilen; 600 kişi/ha yoğunluk 2,50
emsale, 500 kişi/ha yoğunluk 2,25 emsale,
400 kişi/ha yoğunluk 2,00 emsale, 300 kişi/ha
yoğunluk 1,5 emsale karşılık gelir.” denilmektedir.
3. Maddesinde ise “Emsal alanı transfer edilecek
boş parseller, ilgili kurum lehine bedelsiz olarak
terkin ve/veya devretilecektir. Bedelsiz olarak
terkin veya devretilen parsellerde plan tadilatı ile
bölgenin ihtiyaçlarına göre belirlenecek oranda
kamuya ait; sosyo-kültürel, eğitim, sağlık, park,
spor ve dini tesis fonksiyonları yer alacaktır. Bu
alanların, bu maddede belirtilen fonksiyonların
dışında başka bir amaçla kullanılmaması yönünde
tapu kayıtlarına şerh düşülecektir.” denilmektedir.
Yukarıda belirtilen dava konusu plan notlarına
benzer bir imar hakkı transferi kararı getiren
diğer plan notlarında ise benzer hükümler yer
almaktadır. 4. Maddede “Emsal alanı transferi
aynı fonksiyon veya aynı fonksiyonlardan
birini içeren parseller arasında gerçekleştirilir.”
denilmektedir.
Dava konusu edilen 2., 3. ve 4. plan notlarının
uygulanması ile plan alanları içerisinde sosyal
ve teknik donatı dengesi bozulacaktır. Bu plan
hükümlerinin uygulanması ile plan onama
sınırı içinde yer alan yapılaşma baskısı yüksek
olan alanlarda yapı yoğunlukları arttırılarak
donatı dengesi bozulurken; imar hakkı transferi
gerçekleştirilen alanlar, donatı alanlarının
yoğunlaştığı bölgeler haline gelerek donatıların
yapımı gerçekleşemeyecektir. Aynı zamanda bu
alanlar çok seyrek yapılaşma ile karşı karşıya
kalacak ve yapılaşma açısından doygun hale
gelmediğinden gerekli altyapı yatırımlarının
gerçekleşmesi engellenecektir. Parselleri üzerinde
plan ile verilen yapılaşma haklarını kullanmak
isteyenlerin bu haklarını kullanmaları, dolaylı
yollardan engellenmiş olacaktır. Çünkü yapılaşma
için gerekli alt yapı gereksinimlerinin karşılanması
imkanı, yapı yoğunluğunun çok az olacağı bu
alanlarda ortadan kalkacaktır.
6 – Donatı alanlarının transferine ilişkin ise 5.
Maddede “Bir parselin bu plana göre tamamında
veya bir kısmında bulunan donatı alanı, plan
sınırları içerisinde kalan ve iskâna konu olan boş
parsellere transfer edilebilir. Donatı transferinin
yapılacağı parseller, transfer edilecek donatı
alanından az olmamak şartıyla, ilgili kurum lehine
bedelsiz olarak terkin ve/veya devretilecektir.” 6.
Maddede “Donatı ve/veya emsal alanı transferine
konu parsellerde sırasıyla; plan tadilatı, devir ve/
veya terkin ve tescil işlemleri yapılmadan ruhsat
ve diğer uygulama işlemleri yapılamaz. Yol alanları
242
donatı transferine konu edilemez.” Hükümleri yer
almaktadır.
Söz konusu ilave imar planı hükümleri uyarınca
konu ile ilgili işlemlerin, 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı aşamasında çözülmesine yönelik
uygulamalar gerçekleştirilmiş ve bu uygulamalar
nedeniyle plan çalışmasının bütünlüğü bozularak
sosyal ve teknik donatı dengesi ortadan
kaldırılmıştır. Şöyle ki, plan notları ile getirilen
donatı ve konut alanlarına ilişkin yapılaşma
haklarının satın alınan diğer alanlara transferi,
plan marifetiyle plan onama sınırı içinde
düzenlenen alan içinde dengesiz yapılaşma
haklarına neden olmakta ve belli fonksiyonların
belli alanlarda kümelenmesi sorununu ortaya
çıkararak donatı ve yerleşme dengesini
bozmaktadır. Dolayısıyla alt ölçekli uygulama imar
planına ilave sosyal ve teknik donatılara ait plan
hükümleri, 1/5000 nazım imar planına aykırılık
sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle, dava
konusu ilave plan notları, 1/5000 ve 1/1000
Ölçekli İmar Planlarının hükümlerini geçersiz hale
getirmekte ve planların uygulama olanağını da
ortadan kaldırmaktadır.
Dava konusu ilave plan notlarından, 5. ve 6.
maddelerine ilişkin uygulamadan örneklere yer
verilerek itirazımız aktarılırsa; plan onama sınırı
içinde yer alan okul alanlarının satın alınan plan
onama sınırı içindeki farklı bir alana transfer
edilmesi, planlama esasları ve 3194 sayılı Kanun
eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte
tanımlanan hükümlere göre; mahalle ölçeğinde
ve yürüme mesafesinde olması gereken
bir donatının taşınmasını gerektirmektedir.
Plan Onama sınırları içindeki mesafeler
düşünüldüğünde bu şekilde gerçekleşecek olan
bir transfer işlemi, plan çalışması ile düzenlenmesi
zaruri olan bir eğitim donatısının uygulanmasını
imkansız hale getirmektedir.
Dava konusu plan notlarının uygulanması aynı
zamanda, 3194 sayılı İmar Kanunu ile Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik uyarınca
plan içinde yer alması zorunlu donatıların, plan
onama sınırları ile tanımlanan alanda dengesiz
dağıtılmasına neden olacaktır. Arsa değerlerinin
ucuz ve altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmemiş
olduğu konut alanları donatı alanları haline
243
gelirken, yapılaşma baskısının yoğun olduğu
alanlar donatı alanlarının yetersizliği nedeniyle
sağlıklı bir kentsel çevre sunamayacaktır.
7 – Dava konusu plan notlarının uygulanması
ile imar hakkı transferi ve donatı transferi adı
altında plan dengesinin bozulmasının önü açılmış
ve bu konu ile ilgili hükümlerin uygulaması
ve uygulamanın yaratacağı problemlere
ilişkin yeterince açıklık getirilmemiştir. Dava
konusu plan hükümleri uyarınca, emsal veya
donatı transferinin yapıldığı yerlerde bulunan
parsellerdeki emsal değerleri artacağından, çevre
nüfusu da artmış olacaktır. Dolayısı ile transferin
yapıldığı çevrete planlanan nüfus kriterlerine göre
ayrılmış olan donatılar, yetersiz durumda olacak;
tersi durumda ise terki yapılan yerdeki parseller
donatı alanına alınacağından bu alanlardaki
donatılar ise ihtiyaçtan çok daha büyük olacaktır.
Bu durum yoğunluklar sürekli yer değiştireceği
için beraberinde ulaşım sorunları, altyapı
sorunları v.b. birçok sorunu getirecek ve bölge için
planın sağlıklı bir şekilde uygulanmasını mümkün
kılmayacaktır. Bu nedenlerle kamu zarara
uğratılacak ve plan bölgesinde kamu hizmetleri
verilemeyecektir.
Dolayısıyla, Esenyurt 1.,2.,3. ve 4. Etap 1/1000
Ölçekli Uygulama İmar Planları’na İlave Plan
Notları şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına
aykırı olmakla birlikte, Esenyurt 1.,2.,3. ve 4.
Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na
İlave Plan Notlarının 2., 3., 4., 5. ve 6. maddeleri,
İmar Planı’nın uygulanmasındaki bütünlük ilkesini
ortadan kaldırmaktadır. Bu şekilde yüksek
yoğunluklu yapılaşma koşullarının sağlanması
talebi ile 1/1000 ölçekli planlara ilave olarak
getirilen dava konusu plan hükümleri, nüfusun
artmasına ve donatı alanlarının azalmasına neden
olacak nitelik taşıdığından; imar mevzuatımıza,
şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırıdır.
8 - Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmeliğin
16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar
planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan
beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve
teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda
belirtilen asgari standartlara uyulur” denmekte,
17. Maddesi’nde ise “Nazım planlar üzerinde
gösterilen teknik ve sosyal altyapı alanlarının
konum ile büyüklükleri, toplam standartların
altına düşülmemek şartı ile uygulama planlarında
değiştirilebilir.” hükmü getirilmektedir.
Fakat dava konusu İlave Plan Hükümleri ile bu
yönetmelik maddelerinin açıkça göz ardı edilmiş
olduğu ortadadır. Yönetmelikte açıkça belirtilen
“teknik ve sosyal donatı dengesinin” bozulmaması
hükmü ihlal edilerek, plan bütününde teknik
ve sosyal donatı alanları azaltılmaktadır. Dava
konusu hükümler “kamu yararının zorunlu
kıldığı” işlemler değil, aksine kamu yararına
aykırı işlemlerdir. Ayrıca, kentsel alanların donatı
dengesini bozucu uygulamalar getirmeleri
ve sağlıklı kentsel mekan üretimini imkansız
kılmaları nedeni ile; kamuyu zarara uğratacak
düzenlemelerdir.
Yine Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmelik
hükümlerinin 27. Maddesinde ise; ‘imar
planında bulunan sosyal ve teknik altyapı
alanlarının kaldırılması, küçültülmesi ve yerinin
değiştirilmesine dair değişiklikleri zorunlu
olmadıkça yapılamaz.’ hükmü de dava konusu
plan hükümleri ile ihlal edilmektedir. Dava
konusu plan hükümlerinin, açıkça görüldüğü
üzere, konusu itibariyle böyle bir zorunluluk
taşımadığı ve planlamada kamu yararı ilkesi ile
bağdaşmadıkları ortadadır. İlgili maddede yer
alan;
“İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik
altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya
yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri
zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde
ise değişikliğin yapılabilmesi için: “- İmar
Planındaki durumun değişecek olan sosyal ve
teknik altyapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek
ilgili yatırım için Bakanlık ve kuruluşların görüşü
alınacaktır. - İmar Planındaki sosyal ve teknik
altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin
hizmet götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir
alanın ayrılması suretiyle yapılabilir. Dini yapı
alanlarına ilişkin planlarda ve değişikliklerinde
il müftülerinin görüşü alınır.” hükümleri de bu
aykırılığı doğrulamaktadır.
9 – Dava konusu 22.02.2011 onanlı Esenyurt 2.
Etap Uygulama İmar Planı’na getirilen 7 numaralı
plan notu ilavesi ve 14.02.2011 onanlı Esenyurt
3. Etap ve 4. Etap Uygulama İmar Planları Plan
notlarına getirilen 7 numaralı plan notu ilavesi
ile; “Bu planın 19, 20 ve 24-1 Maddelerinde
belirtilen “360 m2” sınırı “500 m2” olarak
değiştirilecektir.” Hükmü getirilmiştir.
Esenyurt 2., 3. ve 4. Etap Uygulama İmar
Planlarının Plan Notları 19.maddesinde;
“Planlama alanında bulunan 360 m2’den
büyük hiçbir parselde simge (ayrık, ikiz, bitişik
nizam) ve H değerine göre uygulama yapılamaz.
360 m2’den büyük bütün parsellerde emsal
değerlerine göre uygulama yapılması zorunludur.”
Plan Notları 20 maddesinde; “1/5000 ölçekli
planda 300 ki/ha yoğunlukta kalan Konut,
Konut+ Ticaret Alanlarında kalan 360 m2’den
büyük parsellerde Taks: 0.50 E:1.50, 400 ki/
ha yoğunlukta kalan Konut, Konut+ Ticaret
Alanlarında kalan 360 m2’den büyük parsellerde
Taks: 0.50 E:2.0, 600 ki/ha yoğunlukta kalan
Konut, Konut+ Ticaret Alanlarında kalan 360
m2’den büyük parsellerde Taks: 0.40 E:2.50, T3
Ticaret+ Hizmet Alanlarında 360 m2’den büyük
parsellerde Taks: 0.40 E:1.75, T2 Ticaret+ Hizmet
Alanlarında 360 m2’den büyük parsellerde Taks:
0.40 E:2.00 değeri aşılamaz.”
Plan Notları 24-1 maddesinde; “Konut, Konut+
Ticaret Alanında kalan 360 m2’den küçük
parsellerde Hmax:15.50 m’yi geçmemek koşulu
ile Planda verilen bahçe mesafeleri içerisinde
simge (ayrık, ikiz, bitişik nizam) yapılaşma düzeni
uygulanır.” şeklinde ifade edilen plan notlarında
geçen “360 m2” sınırı “ 500 m2” ye çıkarılarak
bölgede nüfus yoğunluğu artışı getirilmektedir.
Bu plan notu ilavesi ile de bölgede yoğunluk
artışı getirilerek yukarıda bahsedildiği şekilde
donatı dengesi bozulmakta ve imar planının
uygulanma şansı ortadan kaldırılmakta, İmar
Kanunu ve eki Yönetmeliklere aykırı hükümler
getirilerek şehircilik ilkeleri ve planlama esasları
yok sayılmaktadır.
B - KIRAÇ 1., 2., 3. VE 4. ETAP PLAN NOTLARI
YÖNÜNDEN:
1 – Esenyurt İlçesi, eski Kıraç Belediyesi
sınırlarında 11.10.1995 ve 13.06.2003
tt’li Nazım İmar Planları bulunduğu alanda
28.08.2008 tt’li 1/5000 ölçekli Nazım İmar
244
Planları İstanbul Büyükşehir Belediyesince
onaylanmış ve plan alanında revizyona gidilerek
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanınca
20.11.2009 tarihinde onaylanan ve
04.01.2010- 04.02.2010 tarihlerinde askıya
çıkarılan Kıraç 1,2,3,4 Etap 1/5000 ölçekli
Revizyon Nazım İmar Planları kesinleşmiştir.
Aynı Plan bölgelerinde Kıraç 1,2,3,4 Etap
1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planları
Büyükşehir Belediye Başkanınca 05.04.2010
tarihinde onaylanmış olup, askıya çıkarılarak
yürürlüğe girmiştir.
2 – Dava konusu uygulama imar planı ilave
notlarına esas Nazım İmar Planlarının Plan
Notlarında kurum ve kuruluş görüşlerinin
1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının yapım
aşamasında alınacağı kayıt altına alınmıştır.
Oysaki, genel arazi kullanış kararlarının ve
yoğunluk bölgelemelerinin yapıldığı 1/5000
ölçekli nazım imar planı aşamasında da kurum
görüşlerinin temin edilerek plan çalışmasında
dikkate alınması gerekmektedir. Bu işlem Nazım
İmar Planı Yapım sürecinde gerçekleşmediği gibi,
dava konusu ilave plan notlarının hazırlanması
sürecinde de gerçekleştirilmemiştir. Dava konusu
plan ilave notlarına ilişkin İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Meclis Tutanağında da ifade edildiği
gibi, dava konusu İlave Plan Notlarına ilişkin
kurum görüşleri alınmamıştır. Bu nedenle ilgili
kurum ve kuruluş görüşlerinin dava konusu
1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı İlave Plan
Notlarının yapım aşamasında elde edilmediği ve
plan çalışmalarına girdi oluşturmadığı açıktır. Bu
nedenle bu hususun netleştirilmesi ve eğer kurum
görüşleri alınmadı ise kurum görüşlerinin temin
edilerek dava konusu planın iptal edilmesi ve
yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
3 – Dava konusu 05.04.2010 onanlı 1/1000
ölçekli Kıraç 1., 2.,3. ve 4. Etap Uygulama İmar
Planına ilave Plan Notlarının 1. Maddesinde
“Bu plan sınırları dahilinde, parseller için verilen
emsal değerine karşılık gelen emsal alanı diğer
parsellere transfer edilebilir. Bir parseldeki emsal
alanının transfer edilebilmesi için boş olması
şarttır. Emsal alanı, net parsel alanı ile planda
verilen emsal değerinin çarpılması ile elde
edilen alandır. Planda emsal değeri verilmeyen
245
durumlarda 1/5000 ölçekli 1.Etap Nazım İmar
Planında verilen yoğunluk değerine karşılık gelen
emsal değeri itibara alınır. 1/5000 ölçekli planda
verilen; 800 kişi/ha yoğunluk 2,00 emsale,
600 kişi/ha yoğunluk 1,50 emsale, 500 kişi/
ha yoğunluk 1,25 emsale, 400 kişi/ha yoğunluk
1,00 emsale karşılık gelir.” Denilmektedir.
2. Maddesinde ise “Emsal alanı transfer edilecek
boş parseller, ilgili kurum lehine bedelsiz olarak
terkin ve/veya devretilecektir. Bedelsiz olarak
terkin veya devretilen parsellerde plan tadilatı ile
bölgenin ihtiyaçlarına göre belirlenecek oranda
kamuya ait; sosyo-kültürel, eğitim, sağlık, park,
spor ve dini tesis fonksiyonları yer alacaktır. Bu
alanların, bu maddede belirtilen fonksiyonların
dışında başka bir amaçla kullanılmaması yönünde
tapu kayıtlarına şerh düşülecektir.” Denilmektedir.
Yukarıda belirtilen dava konusu plan notlarına
benzer bir imar hakkı transferi kararı getiren
diğer plan notlarında ise benzer hükümler yer
almaktadır. 3. Maddede “Emsal alanı transferi
aynı fonksiyon veya aynı fonksiyonlardan
birini içeren parseller arasında gerçekleştirilir.”
Denilmektedir.
Dava konusu edilen 1., 2. ve 3. plan notlarının
uygulanması ile plan alanları içerisinde sosyal
ve teknik donatı dengesi bozulacaktır. Bu plan
hükümlerinin uygulanması ile plan onama
sınırı içinde yer alan yapılaşma baskısı yüksek
olan alanlarda yapı yoğunlukları arttırılarak
donatı dengesi bozulurken; imar hakkı transferi
gerçekleştirilen alanlar, donatı alanlarının
yoğunlaştığı bölgeler haline gelerek donatıların
yapımı gerçekleşemeyecektir. Aynı zamanda bu
alanlar çok seyrek yapılaşma ile karşı karşıya
kalacak ve yapılaşma açısından doygun hale
gelmediğinden gerekli altyapı yatırımlarının
gerçekleşmesi engellenecektir. Parselleri üzerinde
plan ile verilen yapılaşma haklarını kullanmak
isteyenlerin bu haklarını kullanmaları, dolaylı
yollardan engellenmiş olacaktır. Çünkü yapılaşma
için gerekli alt yapı gereksinimlerinin karşılanması
imkanı, yapı yoğunluğunun çok az olacağı bu
alanlarda ortadan kalkacaktır.
4 – Donatı alanlarının transferine ilişkin ise 4.
Maddede “Bir parselin bu plana göre tamamında
veya bir kısmında bulunan donatı alanı, plan
sınırları içerisinde kalan ve iskâna konu olan boş
parsellere transfer edilebilir. Donatı transferinin
yapılacağı parseller, transfer edilecek donatı
alanından az olmamak şartıyla, ilgili kurum lehine
bedelsiz olarak terkin ve/veya devretilecektir.” 5.
Maddede “Donatı ve/veya emsal alanı transferine
konu parsellerde sırasıyla; plan tadilatı, devir ve/
veya terkin ve tescil işlemleri yapılmadan ruhsat
ve diğer uygulama işlemleri yapılamaz. Yol alanları
donatı transferine konu edilemez.” Hükümleri yer
almaktadır.
Söz konusu ilave imar planı hükümleri uyarınca
konu ile ilgili işlemlerin, 1/1000 ölçekli Uygulama
İmar Planı aşamasında çözülmesine yönelik
uygulamalar gerçekleştirilmiş ve bu uygulamalar
nedeniyle plan çalışmasının bütünlüğü bozularak
sosyal ve teknik donatı dengesi ortadan
kaldırılmıştır. Şöyle ki, plan notları ile getirilen
donatı ve konut alanlarına ilişkin yapılaşma
haklarının satın alınan diğer alanlara transferi,
plan marifetiyle plan onama sınırı içinde
düzenlenen alan içinde dengesiz yapılaşma
haklarına neden olmakta ve belli fonksiyonların
belli alanlarda kümelenmesi sorununu ortaya
çıkararak donatı ve yerleşme dengesini
bozmaktadır. Dolayısıyla alt ölçekli uygulama imar
planına ilave sosyal ve teknik donatılara ait plan
hükümleri, 1/5000 nazım imar planına aykırılık
sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle, dava
konusu ilave plan notları, 1/5000 ve 1/1000
Ölçekli İmar Planlarının hükümlerini geçersiz hale
getirmekte ve planların uygulama olanağını da
ortadan kaldırmaktadır.
Dava konusu ilave plan notlarından, 4. ve 5.
maddelerine ilişkin uygulamadan örneklere yer
verilerek dava gerekçemiz aktarılırsa; plan onama
sınırı içinde yer alan okul alanlarının satın alınan
plan onama sınırı içindeki farklı bir alana transfer
edilmesi, planlama esasları ve 3194 sayılı Kanun
eki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte
tanımlanan hükümlere göre; mahalle ölçeğinde
ve yürüme mesafesinde olması gereken
bir donatının taşınmasını gerektirmektedir.
Plan Onama sınırları içindeki mesafeler
düşünüldüğünde bu şekilde gerçekleşecek olan
bir transfer işlemi, plan çalışması ile düzenlenmesi
zaruri olan bir eğitim donatısının uygulanmasını
imkansız hale getirmektedir.
Dava konusu plan notlarının uygulanması aynı
zamanda, 3194 sayılı İmar Kanunu ile Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik uyarınca
plan içinde yer alması zorunlu donatıların, plan
onama sınırları ile tanımlanan alanda dengesiz
dağıtılmasına neden olacaktır. Arsa değerlerinin
ucuz ve altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmemiş
olduğu konut alanları donatı alanları haline
gelirken, yapılaşma baskısının yoğun olduğu
alanlar donatı alanlarının yetersizliği nedeniyle
sağlıklı bir kentsel çevre sunamayacaktır.
5 – Dava konusu plan notlarının uygulanması
ile imar hakkı transferi ve donatı transferi adı
altında plan dengesinin bozulmasının önü açılmış
ve bu konu ile ilgili hükümlerin uygulaması
ve uygulamanın yaratacağı problemlere
ilişkin yeterince açıklık getirilmemiştir. Dava
konusu plan hükümleri uyarınca, emsal veya
donatı transferinin yapıldığı yerlerde bulunan
parsellerdeki emsal değerleri artacağından, çevre
nüfusu da artmış olacaktır. Dolayısı ile transferin
yapıldığı çevrete planlanan nüfus kriterlerine göre
ayrılmış olan donatılar, yetersiz durumda olacak;
tersi durumda ise terki yapılan yerdeki parseller
donatı alanına alınacağından bu alanlardaki
donatılar ise ihtiyaçtan çok daha büyük olacaktır.
Bu durum yoğunluklar sürekli yer değiştireceği
için beraberinde ulaşım sorunları, altyapı
sorunları v.b. birçok sorunu getirecek ve bölge için
planın sağlıklı bir şekilde uygulanmasını mümkün
kılmayacaktır. Bu nedenlerle kamu zarara
uğratılacak ve plan bölgesinde kamu hizmetleri
verilemeyecektir.
Dolayısıyla, Esenyurt Kıraç 1.,2.,3. ve 4. Etap
1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planları’na
İlave Plan Notları şehircilik ilkeleri ve planlama
esaslarına aykırı olmakla birlikte, Esenyurt Kıraç
1.,2.,3. ve 4. Etap 1/1000 Ölçekli Uygulama
İmar Planları’na İlave Plan Notları İmar Planı’nın
uygulanmasındaki bütünlük ilkesini ortadan
kaldırmaktadır. Bu şekilde yüksek yoğunluklu
yapılaşma koşullarının sağlanması talebi ile
1/1000 ölçekli planlara ilave olarak getirilen
dava konusu plan hükümleri, nüfusun artmasına
ve donatı alanlarının azalmasına neden olacak
nitelik taşıdığından; imar mevzuatımıza, şehircilik
246
ilkeleri ve planlama esaslarına aykırıdır.
6 - Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmeliğin
16. Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar
planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan
beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve
teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda
belirtilen asgari standartlara uyulur” denmekte,
17. Maddesi’nde ise “Nazım planlar üzerinde
gösterilen teknik ve sosyal altyapı alanlarının
konum ile büyüklükleri, toplam standartların
altına düşülmemek şartı ile uygulama planlarında
değiştirilebilir.” hükmü getirilmektedir.
Fakat dava konusu İlave Plan Hükümleri ile bu
yönetmelik maddelerinin açıkça göz ardı edilmiş
olduğu ortadadır. Yönetmelikte açıkça belirtilen
“teknik ve sosyal donatı dengesinin” bozulmaması
hükmü ihlal edilerek, plan bütününde teknik
ve sosyal donatı alanları azaltılmaktadır. Dava
konusu hükümler “kamu yararının zorunlu
kıldığı” işlemler değil, aksine kamu yararına
aykırı işlemlerdir. Ayrıca, kentsel alanların donatı
dengesini bozucu uygulamalar getirmeleri
ve sağlıklı kentsel mekan üretimini imkansız
kılmaları nedeni ile; kamuyu zarara uğratacak
düzenlemelerdir.
Yine Plan Yapımına Dair Esaslara Ait Yönetmelik
hükümlerinin 27. Maddesinde ise; ‘imar
planında bulunan sosyal ve teknik altyapı
alanlarının kaldırılması, küçültülmesi ve yerinin
değiştirilmesine dair değişiklikleri zorunlu
olmadıkça yapılamaz.’ hükmü de dava konusu
plan hükümleri ile ihlal edilmektedir. Dava
konusu plan hükümlerinin, açıkça görüldüğü
üzere, konusu itibariyle böyle bir zorunluluk
taşımadığı ve planlamada kamu yararı ilkesi ile
bağdaşmadıkları ortadadır. İlgili maddede yer
alan;
“İmar Planlarında bulunan sosyal ve teknik
altyapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya
yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri
zorunlu olmadıkça yapılamaz” zorunlu hallerde
ise değişikliğin yapılabilmesi için: “- İmar
Planındaki durumun değişecek olan sosyal ve
teknik altyapı alanındaki tesisi gerçekleştirecek
ilgili yatırım için Bakanlık ve kuruluşların görüşü
alınacaktır. - İmar Planındaki sosyal ve teknik
247
altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin
hizmet götürdüğü bölge üzerinde eşdeğer bir
alanın ayrılması suretiyle yapılabilir. Dini yapı
alanlarına ilişkin planlarda ve değişikliklerinde
il müftülerinin görüşü alınır.” hükümleri de bu
aykırılığı doğrulamaktadır.
11.
HAYDARPAŞA GARI ÜSKÜDAR ETABI İMAR PLANLARININ
İPTALİ
10.10.2012
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin
25.11.2011 gün ve 2731 sayılı kararı ile kabul
edilen “ÜSKÜDAR İlçesi, Harem Bölgesi İle
Haydarpaşa Liman Geri Sahası 1/5000 ölçekli,
19.06.2012 Tasdik Tarihli Nazım İmar Planı”nın
öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali
istemi ile dava açılmıştır.
Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir:
Haydarpaşa Garı ve Limanı; Osmanlı
İmparatorluğu’nun son dönemlerinden başlayarak
İstanbul tarihinin çok önemli olaylarına tanıklık
etmiş, uzun yıllar boyunca Anadolu’ya girişçıkış kapısı olmuş ve günümüzde de İstanbul
ulaşımında büyük bir yolcu kitlesi için bir kilit
noktası fonksiyonuna sahip, tüm Türkiye için ve
uluslararası ölçekteki ulaşım fonksiyonuyla, çok
önemli bir değer niteliği taşımaktadır.
Bu bağlamda Haydarpaşa Gar Ve Liman
Alanı İle Geri Sahası (Harem, Haydarpaşa
ve Kadıköy), coğrafik konumu, eskiden beri
yüklendiği ulaşım yükü (Harem Otogarı,
Haydarpaşa Limanı, Denizyolları, Toplu Taşıma
Durakları ve Haydarpaşa Garı) ve barındırdığı
mevcut kullanımlar (tarihsel merkez) itibariyle
İstanbul Metropoliten Alanının en önemli odak
noktalarından birini oluşturmaktadır. Bölge
Anadolu Yakasındaki en uç indirme-bindirme
ve aktarma noktası olması sebebiyle, iki yaka
arasındaki deniz, kara ve demiryolu taşımacılığının
metropol içindeki en merkezi iki bölgesinden
biridir. Gar ve Liman Alanı’nın geri sahası olarak
adlandırılan, plan sınırları içinde bulunan ve
Kadıköy Merkez Bölgesi’nin konut alanlarından bir
kısmını içeren bölgede sit alanlarının yoğunluğu
dikkati çekmektedir. Bütün bu değerler bir araya
getirildiğinde Haydarpaşa Gar ve Limanı’nın
Geri Sahası ile birlikte “korunmasının” gerekliliği
ortaya çıkmaktadır.
(Bu cümleler yargı konusu Plan raporundan
ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin
14.01.2008 tarihli birleşiminde 2008/19 sayılı
İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Şehir Planlama
Müdürlüğünün yazısından aynen aktarılmıştır.)
Ayrıca; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü arasında
1/5 000 Ölçekli Haydarpaşa Gar, Liman Ve
Geri Sahası Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
Ve 1/1000 Ölçekli Haydarpaşa Gar, Liman Ve
Geri Sahası Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı
Yapımına ilişkin imzalanan 30.11.2007 tarihli
protokol ile de;
“Planlama alanı, Haydarpaşa Gar, Liman ve Geri
Sahası sınırlarının tamamından oluşmakta olup,
Üsküdar ve Kadıköy ilçesi sınırları içerisinde yer
almaktadır. Planlama alanı bulunduğu konum
itibariyle görsel ve tarihi kimlik açısından bir
bütünlük arz eden Tarihi Yanmada, Galata,
Beyoğlu, Beşiktaş, Kadıköy, Üsküdar ve Selimiye
bölgeleri kapsamında kalmaktadır. Plan bölgesi
kuzeyinde yer alan l. Ordu Komutanlığı Karargahı
olan Selimiye Kışlası, Marmara Üniversitesi Tıp
Fakültesi, Haydarpaşa Askeri Hastanesi, Gülhane
Askeri Tıp Akademisi ve Haydarpaşa Gar binası
bölge açısından önemli bir tarihi ve bütüncül
kimlik oluşturmaktadır”. denilerek İstanbul ve
ülkemiz için kültürel, tarihi, doğal, ekonomik.
sosyal, toplumsal değerler ve kamu yararı adına
çok büyük bir önem taşıyan ve kamuya ait olan
bu bölgenin planlama bütünselliğinin ve planlama
ilkelerinin öneminin altı çizilmiştir.
1-Yargılama konusu ”1/5000 ölçekli Harem
Bölgesi ile Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası
Nazım İmar” Planı öncelikle planlama alanı
sınırlarının saptanması açısından ilgili planlama
teknik, ilke ve mevzuatına, planlamada
eşitlik ilkesine, üstün kamu yararına aykırıdır.
Haydarpaşa Garı ve Geri Sahası Kentsel Sit
Alanının Tümünü Ve Etkileşim Sahalarını İçerecek
Biçimde Yeniden Ele Alınması Bilimsel ve
Hukuksal Bir Zorunluluktur.
Ancak plan raporunda ve anılan protokolde
de anılan bu gerçekliğe ve saptamalara karşın
yargılama konusu olan 1/5000 ölçekli Harem
Bölgesi ile Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası
Nazım İmar Planı; Haydarpaşa Garı ile Kadıköy
Merkez Bölgesi”nin planlama alanı birbirlerinden
ve bölge bütünlüğünden kopartılarak askıya
çıkartılmış olup mülkiyet dahil her açıdan
bütünsellik içeren bir alanda; “Harem Bölgesi ile
Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası’nın ayrı bir
Nazım İmar Planı kapsamında değerlendirilmesi
planlama usullerine ve hukukuna aykırı
bulunmakta ve planların bir bütünlük içinde
değerlendirilmesine olanak tanımamaktadır.
Plan raporunda da belirtildiği ve yukarıda da
aktarıldığı gibi Haydarpaşa Gar ve Liman Alanı’nın
geri sahası olarak adlandırılan, kentsel ve tarihi sit
bölgesi ile Üsküdar, Kadıköy Merkez Bölgesi’nin
yoğunluklu sit alanlarının bulunduğu. Bütün bu
değerler bir araya getirildiğinde Haydarpaşa
Gar ve Limanı’nın Geri Sahası ile birlikte
“korunmasının” gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca; “Haydarpaşa Gar, Liman ve Geri Sahası
ile Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı
Nazım İmar Planı” Planından soyutlanarak yapılan
yargı konusu planların ; korumacılık ilkelerine ters
düşeceği ve spekülatif baskıları tetikleyeceğinin
açık olduğundan bahisle böylesine bir plan
çalışmasının bölgedeki siluetinin devamlılığından
ve yakın çevresindeki yukarıda da anılan önemli
kültürel varlıklarından da soyutlanmayacağının
bilimsel ve hukuki bir gereklilik olduğu son derece
açıktır. Bu nedenle yargılama konusu planın
öncelikle usul açısından iptal edilerek;
“Planlama alanını çevreleyen kıyıdaki ve siluete
giren yamaçlardaki tüm kültür varlıkları ve sit
alanı dokusu dikkate alınarak, Alandaki anıt
yapılar ve tarihi gümrük, liman, gar, demiryolu
hatları ve iskele yapıları öne çıkarılarak, Sit
bölgesinde kalan öneri planların koruma anlayışı
çerçevesinde irdelenebilmesi için mevcut ve
kaybedilmiş kültür varlıklarının belgelenerek ve
restitüsyon projeleri hazırlanarak, Kıyı şeridi ve
geri bölgesinin görsel ve işlevsel ilişki kurularak,
İşlev ve yapı yoğunluğu SİT alanının taşıma
kapasitesi kapsamında düşünülerek, yasal bir
gereklilik olarak hazırlanması gereken 1/5000
248
ve 1/1000 ölçekli Haydarpaşa Liman Ve Gar
Geri Sahası Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar
Planları” olarak etkileşim sahaları ile entegre
edilerek hazırlanması gerekmektedir.
Özellikle de; İstanbul VI No’lu Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün
02.12.2010 tarih ve 3120 sayılı Kararı’nda;
(1) Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu’nun 12.03.1977 gün ve 9728 sayılı
Kararı ile tespit ve ilan edilen Harem-Salacak
ve Şemsipaşa Doğal Sit Alanı’nın (Ağaçlıklı Sırt)
plana işlenmesi;
(2) 1335 ada, 90 parseldeki çınar ağacının
korunması gerekli anıt ağaç olarak tescil edilmesi;
(3) Tescilli yapı ve tescilli parsel lejantının
iptal edilerek, kültür varlığı lejandı olarak
düzenlenmesi;
(4) Tescilli Kültür Varlıkları’nın 1/1000 plana
işlenmesi ve yok olan kültür varlıklarının tespitinin
yapılarak 1/1000 plan aşamasında Kurula
sunulması;
(5) Teklif plan paftasında 1312 adanın
doğusundan geçen 20 m.’lik yolun halihazırdaki
güzergahı dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi;
teklif planda önerilen 20 m.’lik yolun ihtiyaç
durumuna göre 1/1000 ölçekli planda
değerlendirilmesi;
(6) Mülkiyet Analizi’nde Askeri Alan olarak
belirtilen alanda, ticaret (B rumuzlu alanın bir
kısmı) ile AKOM önerildiği görüldüğünden, bu
alanlara ilişkin mülkiyet bilgisi, askeriyenin bu
alanlara ihtiyaç durumuna ilişkin görüşünün
istenmesi;
7) C rumuzlu alana plan notunda 27.50 m.
yükseklik önerildiğinden, bu alana ilişkin kot ve
siluet çalışmalarının iletilmesi;
(8) Kıyı kenar alanında kalan yapılaşmalarda
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkisi konusunun
açıklığa kavuşturulması maddelerinin Karara
bağlanmasına karşın;
“1/5000 ölçekli Haydarpaşa Gar, Liman ve Geri
Sahası ile Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma
Amaçlı Nazım İmar Planı” sınırları içerisinde
kalan; İstanbul VI Numaralı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün
ilgi (h) yazı eki Kararı’nda plana işlenmesi
istenen Harem-Salacak ve Şemsipaşa Doğal Sit
249
Alanı, yargılama konusu plan sınırlarına dahil
edilmemiştir.(Ek-1)
2-
Davalı İdarenin İşlemi Neden, Konu ve
Maksat Yönünden Hukuka, İmar Mevzuatına;
Planlama, Şehircilik ve Korunması Gerekli Kültür
Varlıklarının ve Sit Alanlarının Korunması İle İlgili
Evrensel ve Ulusal Planlama Teknik ve İlkelerine,
Planlamada Eşitlik İlkesine ve Kamu Yararına
Aykırılıklar İçermektedir.
Örnekler
1.
Söz konusu proje alanı tümüyle kamu
mülkiyetindedir. Konumunun stratejik önemi
nedeniyle, alanın kamu mülkiyetinde kalması
gerekmektedir. Bu çerçevede, TCDD’nin, alanın
mülkiyetini kamu yararına kullanma amacıyla
devretmemesi gerekmektedir. Bu konu; ayrıca
gerek İstanbul bütünün gerekse Anadolu
Yakası’nın yoğunluk verileri, boşluksuz dokuları ve
açık alan gereksinmeleri bağlamında da büyük
önem taşımaktadır. Planlama alanının kamu
mülkiyetinde kalmasıyla birlikte, Tarihi, kültürel,
coğrafi ve stratejik önemi nedeniyle, İstanbul
metropoliten alanının tümüne hizmet edecek
ve toplumsal faydayı en üst noktaya taşıyacak
şekilde bir kamusal açık alan kullanımı yaklaşımı
benimsenmelidir. Kentsel belleğe katkı sağlayacak
ve onu sürekli canlı tutacak; endüstriyel miras
kavramını koruyarak öne çıkaracak ve bu mirası
kamuya en iyi şekilde sunacak bir alan olarak da
işlevlendirilmeli ve tasarlanmalıdır.
Oysaki; yaklaşık sekiz yıldır süregelen bu
talihsiz planlama operasyonun da ki tek amaç
tamamıyla TCDD ve hazine mülkiyetinde olan
İstanbul ve ülkemiz için son derece önemli bu
stratejik tarihsel ve kültürel alanı sadece kısa
vadeli ekonomik çıkarlar adına satış kabiliyetini
sağlayan işlevler ile donatılması için planlama
aracını amacı dışında kullanmak olmuştur.
Bu konudaki en büyük kanıt ise; planın karar
günü ile nereteyse aynı zamanda TCDD
İşletmesi Yönetim Kurulu’nun 12 Eylül 2012
tarihinde yaptığı toplantıdaki “Haydarpaşa.
Gar, Liman ve Geri sahasında Kuruluşumuz
mülkiyetinde bulunan yaklaşık 1.000.000 m2
taşınmazın, İstanbul’un kültürel ve sosyal yapısıyla
bütünleşerek ülkemiz ve Kuruluşumuz açısından
gelir getirici yönden değerlendirilmesine yönelik
olarak 4046 Sayılı Kanun ile 5793 sayılı kanunun
(Değişik 5335 sayılı kanunun 32. maddesi)
43.maddesi kapsamında değerlendirilmesi
amacıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığına
bildirilmesi için Genel Müdürlüğe yetki verilmesi
hususu olmuştur.
Kamu kullanımına yönelik donatı alanları için
tahsis edilebilecek kısıtlı sayıda gayrimenkul
kalmış olan bir kentte, kamu kurumlarının
mülkiyetinde yer alan arazilerin Turizm
Konaklama Kültürel Tesis Alanı, Turizm-Ticaret Alt
Bölgesi, Turizm-Ticaret Alanı lejantı ile ofis alanı,
konaklama ve ticaret gibi özelleştirmeye konu
olacak fonksiyonlara ayrılması kamu yararının
gözetilmediğinin göstergesidir.
2.
Plan Uygulama Hükümlerinin 2.1.2
LİMAN ALT BÖLGESİ kısmında:“2.1.2.1. Liman
Alanı, ulusal ve uluslararası yolcu taşımacılığına
hizmet verilecek şekilde düzenlenecektir.
Denilmektedir. Türkiye’nin ve İstanbul’un en
önemli limanı olan Haydarpaşa Limanı, ekonomik
açıdan da bölge için vazgeçilmez durumdadır.
Bölgenin en büyük limanı olmasının yanı sıra
konteynır taşımacılığının yapılabilmesi için en
uygun limanı olan Haydarpaşa Limanı Boğaz
güvenliği açısından ve stratejik açıdan da
önemlidir. Bilindiği üzere boğazdan geçen
gemiler ve özellikle de tankerler yoğun bir
deniz trafiği oluşturmakta ve zaman zaman
da bu yoğunluktan dolayı denizde kazalar
yaşanmakta, can ve mal kayıpları oluşmaktadır.
Bu kazalara Haydarpaşa Limanı’nda bulunan
araçlar ve özellikle söndürenlerle doğrudan
denizde müdahale edilebilmektedir. Haydarpaşa
Limanı’nın bu misyonu, İstanbul halkını bugüne
kadar birçok tehlikeden kurtarmıştır. Aynı şekilde
Haydarpaşa limanı milli güvenlik ve afetler
durumundaki müdahaleler açısından da stratejik
olarak çok önemlidir.
Bu nedenle böylesine önemli bir işlevi üstlenmiş
bulunan Liman konusunda işlev değişikliklerinin
plan raporunda dahi ekonomik, kentsel ve ekolojik
her hangi bir inceleme ve irdeleme yapılmadan
sadece üst idari mercilerin verdikleri kararlara
bağlı olarak değiştirilmesi planlama ilke ve
hukuku ile kamu yararına aykırı bulunmaktadır.
Ayrıca; Haydarpaşa Limanı’nın ulusal ve
uluslararası yolcu taşımacılığına hizmet verilecek
şekilde düzenlenmesi, bu tip taşımacılığa hizmet
eden gemilerinin boyutları ve kent siluetine
yapacakları olumsuz etkiler de göz önüne
alındığında, bu işlevin bu alan için sakınca
taşıyabileceği açıktır. Ayrıca yapılan bütün arama
ve danışma toplantılarında Haydarpaşa limanının
uluslararası büyük yolcu gemileri için uygun
olmadığı da kayıt altına alınmıştır. Bu nedenle
söz konusu plandaki liman tanımı ve ilgili notların
alanın zemin, ekolojik, oşinografik, İstanbul’un
doğal tarihi kentsel ve siluet yapısı göze alınarak
ve yeniden ele alınması ve kararların netlikle
düzenlenmesi şehircilik ve planlama ilkeleri ve
Kamu yararı açısından önem arz etmektedir.
3.
Kamu kullanımına açılması gereken
bu önemli açık alanlarda, yapılaşma koşulu
dahi belli olmayan ve gelişme eğilimi Kentsel
Tasarım Rehberine ve kentsel tasarım projelerine
bırakılan bir sistemde planlanması ile kamu zarara
uğratılmaktadır. Söz konusu plan değişikliğinin
kamu yararı taşımadığı, tersine kamuyu zarara
uğrattığı gerekçesi ile iptali gerekmektedir.
Ayrıca; Bir alanın kentsel tasarım projesine
konu olabilmesi ancak uygulama imar planı
hüküm ve kararları doğrultusunda saptanabilir.
Bu konuda alınmış yargı kararlarına aykırı olan
planlama, tasarım ilişki ve hiyerarşisini bozan,
koruma amaçlı uygulama imar plan karar ve
süreçlerini yok hükmüne indirerek nazım imar
planı ölçeğinden doğrudan tasarım ve uygulama
ölçeğine geçişi sağlayan maddenin veya
sözcüğüyle başlayan kentsel tasarım projeleri ile
ilgili tüm bölümlerin iptali gerekmektedir.
3194 Sayılı Kanunun 5’inci maddesinde “nazım
imar planı”nın tanımı şu şekilde yapılmaktadır:
“varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun
olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa
kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi
parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca
bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu,
çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve
büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemleri ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek
ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına
esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla
250
açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan
plandır.” Söz konusu kanunda uygulama imar
planı “tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa
kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar
planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin
yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini,
yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama
programlarına esas olacak uygulama etaplarını
ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır”
şeklinde tanımlamaktadır.
Dava konusu Nazım İmar Planı’nda ise bu
tanımlara uyulmayarak; imar planlarının temelini
oluşturan fonksiyon alan ve oranları, yer seçimleri,
nüfus ve donatı hesapları, fonksiyon kapasite ve
büyüklüklerine göre ulaşım düzenlemeleri; parsel
üzerindeki yapılaşma koşulları Avan projeye
ve imar mevzuatınca yapılaşma koşullarının
belirlenmesi yönünden hiçbir geçerliliği
bulunmayan Kentsel Tasarım Rehberi’ne göre
belirlenmektedir.
Bu durum, 3194 sayılı İmar Kanununda ve Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelikte yer alan
imar plan tanımlarına uygun olmadığından, dava
konusu Nazım İmar Planı’nın mevzuatımıza aykırı
olduğu açıktır.
4.
Yapı ve nüfus yoğunluğunun doyma
noktasını çoktan aşmış olduğu bölgede, son
derece sınırlı miktarda açık alan bulunmaktadır.
Olası bir afet durumunda Haydarpaşa alanının
toplanma ve sığınma noktası olarak tasarruf
edilmesi kamu yararı ve can güvenliği açısından
büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle alandaki
yapılaşma yoğunluğunun son derece sınırlı
tutulması ve kamusal açık alan özelliğinin
korunması gerekmektedir.
Oysaki Plan Uygulama Hükümlerinin 2.1.3.
Turizm Ticaret Alt Bölgesi kısmında;
2.1.3.1. Turizm-Ticaret Alt Bölgesi karma
kullanımlara konu olacaktır. Bu işlevler turizm,
ticaret, ofis alanlarını içerecektir. Bölgede yer
alacak konaklama tesisleri alanın en az %60’ını
teşkil edecektir.
2.1.3.2. Turizm Ticaret Alt Bölgesi, ticaret, hizmet
ve konaklama alanlarından oluşmaktadır. Bu
alanlarda, ticari hizmet veren, büro, lokanta,
çarşı, banka vb. yapılar ile eğlenme, dinlenme,
251
konaklama ve pansiyon alanları, turizm acentesi
gibi hizmet birimleri ve rekreasyon alanları yer
alabilir.
2.1.3.3. Turizm – Ticaret Bölgesi’nde yapılaşma
koşullarındaki ana ilke; kıyı alanları ile
bütünleşecek, kentsel kimliği ile uyumlu ve
silüetin korunmasını sağlayan tasarımların
oluşturulmasıdır. Turizm Ticaret Bölgesinde Emsal
1.50’dir.
Planda A rumuzu ile belirtilen Turizm Ticaret
Alanları için yapılarda en fazla yükseklik 5 kattır.
Planda B rumuzu ile belirtilen Turizm Ticaret
Alanları için yapılarda en fazla yükseklik 4 kattır.
Planda C rumuzu ile belirtilen Turizm Ticaret
Alanı için yapıların yüksekliği deniz seviyesinden
itibaren 27 metre kotunu aşmayacaktır.
Maddeleri yer almaktadır.
5.
Plan hükümleri incelendiğinde Turizm
Ticaret Alt Bölgesinde kentin ve bölgenin veri
ve ihtiyaçlarına göre değil ihtiyacına göre değil
sadece emlak yatırımlarına konu olabilecek
karma fonksiyonların yer aldığı ve kesin
hükümlere yer verilmediği görülmektedir. A ve B
Rumuzlu alt bölgelerde yüksekliğin metre olarak
değil kat adedi olarak verilmesi uygulamada silüet
ve yapılaşma yoğunluğu açısından sakınca arz
edebilecek nitelikte bir plan hükmüdür.
Oysaki, plan kararlarının nesnel ve bilimsel veri
ihtiyaçlara ve kamu yararına dayanması bilimsel
ve evrensel bir zorunluluktur. Söz konusu Plan
hükümlerinin iptali gerekmektedir.
6.
1/5.000 ölçekli Harem Bölgesi ile
Haydarpaşa Liman ve Geri Sahası Nazım İmar
Planı Raporunda Açık ve Yeşil Alanlar için;
Aktif Yeşil Alanlar içinde: park ve dinlenme
alanları, rekreasyon alanları ve kentsel açık
alanlar önerilmiştir. Söz konusu alanlar boyunca
yaya sirkülasyonunu ve aktivite sürekliliğini
sağlayacak, emsale dahil olmayan geçici ve takılıp
sökülebilen hafif malzemeden, bodrumsuz, büfe,
kafeterya, geleneksel el sanatlarına yönelik satış
birimleri vb. gibi günübirlik turizmi destekleyen
tesisler yapılabileceği açıklanmasına;
Ayrıca; plan raporunda belirtildiği üzere;
Deprem riski altında olan çalışma alanında
özenli planlama çalışmalarının yapılması, yapı ve
nüfus yoğunluğunun düşük tutulması. Deprem
sonrasında hizmetlerin ulaştırılabilmesi için açık
yeşil alan sistemlerinin geliştirilmesi. Kıyılarda yer
alacak kullanımların, kıyılardaki dolgu alanlarının
deprem sırasındaki zemin davranış özellikleri,
tsunami tehlikesi, zemin sıvılaşması gibi faktörler
göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerekli
olmasına rağmen yargılama konusu plan notları
ile;
“Planda bulunan aktif yeşil alanlarda her bir
tesisin taban alanı 500m2’yi, Emsal: 0,03’ü ve
h:2 kat yapılaşma değerini aşmamak koşulu ile
sosyal kültürel tesisler yapılabilir. Aktif yeşil alan
olarak belirlenen bölgelerde zemin-altı geçiş
güzergahında ticari birimler ve otopark yapılabilir.”
Şeklinde açık bir şekilde yapılaşmaya açılmıştır.
Ayrıca tümü ile liman için yapılmış dolgu alanları
üzerinde yer alan bu bölge sadece şehircilik
ilkeleri ve kıyı kullanım hukuku açısından değil
zemin yapısı açısından da planla öngörülen
yapılanmaya müsait değildir.
Bu konuda bir başka olumsuz örnek ise
Harem Otogar Bölgesinde önerilen dini tesis
ve İstanbul’un yeni simgesi niteliğin de olacağı
bildirilen kültür tesisi ile ilgili karardır Çalışma
alanı gerek konum ve gerekse yapı itibariyle
İstanbul’un gelişiminden bağımsız düşünülemez.
Dolayısıyla verilecek fonksiyonların gelecekte
İstanbul içinde bu alana ne tür özellikler
getireceğinin de düşünülmesi gerekmekte
denildiği ve alanın zemin ve siluet özellikleri açık
olarak belirtildiği halde; planda demiryolu deniz
ve karayolu ulaşımı ile entegre olarak çalışan
Harem Otogarı, bu fonksiyon için yeni bir alandan
söz edilmeden kaldırılmış yerine yapılanmaya
müsait olmayan kıyı ve dolgu alanında siluet
ve yapılaşma yoğunluğu endişesi gözetilmeden
simgesel yapılar önerilmiştir.
Tüm bu hususlar plan raporu ve plan notları
arasındaki çelişkiyi yansıtmakla kalmamakta
ve ilgili imar yasa ve mevzuatı ile şehircilik ilke
ve hukuku ile kamu yarına ve yerleşik yargı
kararlarına, kamu yararı ve güvenliğine de aykırı
bulunmaktadır.
Yukarıda ayrıntıları ile, plan hükümleri ve
kararlarından örnekler vererek açıklanmaya
çalışıldığı gibi; davalı idarenin işlemi neden, konu,
maksat ve içerik yönünden hukuka, koruma ve
imar mevzuatına; planlama, şehircilik ve planlama
teknik ve ilkelerine; planlamada eşitlik ilkesine ve
üstün kamu yarına aykırılıklar taşımakta ve maddi
hatalar barındırmaktadır. Uygulamanın devam
ettirilmesi halinde ise geri dönüşü mümkün
olmayacak zararlara neden olunacaktır.
12.
3. KÖPRÜ
16.10.2012
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
tarafından 04.06.2012 tarihinde onaylanan ve
24.07.2012- 24.08.2012 tarihleri arasında
İstanbul Büyükşehir Belediye’sinde askıya
çıkarılan;
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Beykoz İlçesi Riva-İshaklı Geçişi Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Beykoz İlçesi Poyrazköy Geçişi Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Eyüp
İlçesi Odayeri Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Pendik İlçesi Kurtköy Bağlantısı Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Pendik İlçesi Kurtköy Bağlantısı Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Sarıyer İlçesi Uskumruköy-Demirciköy Geçişi
Nazım İmar Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli Tuzla
İlçesi Akfırat-Tepeören Geçişi Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Büyükçekmece İlçesi Karaağaç Geçişi Nazım
İmar Planı Değişikliği
•
“Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Silivri İlçesi Küçükkılıçlı Geçişi Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Silivri İlçesi Fenerköy Geçişi Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
252
Çatalca İlçesi Subaşı Bağlantısı Nazım İmar Planı
Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Çatalca İlçesi Çatalca Merkez Geçişi Nazım İmar
Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Arnavutköy İlçesi Nakkaş Geçişi Nazım İmar
Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Arnavutköy İlçesi Hadımköy Geçişi Nazım İmar
Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Başakşehir İlçesi İstoç Bağlantısı Nazım İmar
Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Başakşehir İlçesi Başakşehir Geçişi-Ispartakule
Bağlantısı Nazım İmar Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Sancaktepe İlçesi Paşaköy-Mimarsinan Geçişi
Nazım İmar Planı Değişikliği
•
Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul İli
Sultangazi İlçesi Habipler-Hasdal Geçişi Nazım
İmar Planı Değişikliği
Planlarının öncelikle yürütmesinin durdurulması
ve iptali istemi ile TMMOB Mimarlar Odası
(İstanbul Büyükkent Şubesi), TMMOB İnşaat
Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB
Harita Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi),
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (İstanbul
Şubesi), TMMOB Makine Mühendisleri Odası
(İstanbul Şubesi), TMMOB Ziraat Mühendisleri
Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB Orman
Mühendisleri Odası (İstanbul Şubesi), TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası (İstanbul Şubesi) ile
birlikte dava açılmıştır.
Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir:
I.
YARGILAMA KONUSU İDARİ İŞLEMİN
NİTELİĞİ
1-) Bilindiği gibi, 1/100 000 ölçekli İstanbul
Çevre Düzeni Planı İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisi’nin 13.02.2009 tarihli toplantısında oy
çokluğu ile kabul edilmiş;15.06.2009 tarihinde
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından
da onaylanarak, 17.07.2009 tarihinde askıya
çıkarılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye
253
Meclisi’nin 16.06. 2010 tarihli toplantısında
ise, 1/100 000 ölçekli planın Plan Uygulama
Hükümleri üzerinde değişiklik yapılmış; oy çokluğu
ile meclisin onayından geçen bu değişiklikle,
Plan Uygulama Hükümleri’nin “Plan’da ölçek
sebebiyle gösterilmeyen ulaşım sistemi projeleri,
plan’ın bütünlüğüne ve ilkelerine uygun olarak alt
ölçekli plan çalışmalarında değerlendirilecektir.”
biçimindeki 8.4.9.1. maddesinde yer alan “ölçek
sebebiyle” ibaresi iptal edilerek, madde, “8.4.9.1.
Plan’da gösterilmeyen ulaşım sistemi projeleri,
plan’ın bütünlüğüne ve ilkelerine uygun olarak alt
ölçekli plan çalışmalarında değerlendirilecektir.”
biçimine getirilmiş; yeni bir madde olarak da ,
“8.2.17. İlave Boğaz Geçiş ve güzergahları alt
ölçekli planlarda değerlendirilecektir.” hükmü
ilave edilmiştir.
Yapılan bu değişikliklerle, planlama ilkelerine ve
imar mevzuatına aykırı biçimde, arazi kullanım
kararları ile ulaşım kararları bütünselliği
bozulmuş; Plan Hükümleri’nin 8.4.9.1.
maddesinden “ölçek sebebiyle” ibaresinin
çıkarılmasıyla, 1/100 000 ölçekli planda
yer almayan ve hatta planın retdettiği ulaşım
kararlarını, planlama ilkelerini ve imar mevzuatını
çiğneyerek, “üstten inmeci biçimde”, uygulamaya
geçirilebilmesinin yolu açılmış; ilave edilen
“8.2.17. İlave Boğaz Geçiş ve güzergahları alt
ölçekli planlarda değerlendirilecektir” hükmü
ile de, mevcut Boğaz Köprülerinin yarattığı geri
dönülmez tahribatlar açıkça göz ardı edilerek, üst
ölçekli planda yer almamasına karşın, 3. Boğaz
Köprüsü’nün ve karayolu tüp geçişinin değil,
istendiği anda 4., .5, 6. ve daha da fazla sayıda
boğaz geçişlerinin de hayata geçirilmesinin
yolu açılmıştır. “Boğaz geçiş ve güzergahları”,
İstanbul’un tüm ulaşım ağını ve dolayısıyla da
arazi kullanım kararlarını değiştirecek bir konudur.
Dolayısıyla, ilave Boğaz geçiş ve güzergahları
gibi bir konuda plan kararlarının alt ölçekli
planlara bırakılması çevre düzeni planını işlevsiz
kılmaktadır.
Plan Uygulama Hükümleri’nin “ 8.2. GENEL
HÜKÜMLER” başlığı altında, 8.2.1 maddesinde,
“Bu plan, plan paftaları, plan hükümleri ve plan
raporu ile bir bütündür.” hükmü yer almaktadır. Bu
hüküm, planlamanın temel ilkelerinden birini açık
biçimde vurgulamaktadır. Bu çerçevede, 1/100
000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın Plan
Uygulama Hükümleri’nde yapılan söz konusu
değişiklik ve ilavenin plana ve plan raporuna
açıkça aykırı olmasının bu bütünlüğü, planı
geçersiz kılacak biçimde, parçaladığı ve yok ettiği
açıktır. 1/100 000 ölçekli planda üçüncü bir
karayolu Boğaz geçişine ve otoyoluna kesinlikle
yer verilmemekte; Plan Raporu’nda, karayolu
ulaşımının ve karayolu Boğaz geçişlerinin
İstanbul üzerinde yarattığı tahribatı açık biçimde
vurgulanmakta, yeni bir karayolu boğaz geçişi
kesinlikle retdedilmektedir. Bu çerçevede,
1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni
Planı’nın Plan Uygulama Hükümleri’nde yapılan
söz konusu plan hükmü değişikliği ve getirilen
ilave hüküm imar mevzuatına ve planlama
esaslarına açıkça aykırıdır ve müvekkil Odalar
tarafından, anılan değişiklik ve ilavenin iptali için
dava açılmıştır.
2-) 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni
Planı Plan Uygulama Hükümleri’nde yapılan
değişiklik ve getirilen ilave hüküm ile, alt ölçekli
planlarda Çevre Düzeni Planına aykırı kararların
alınmasının önü açılmış; söz konusu bu Meclis
kararından hemen bir gün sonra, bu karara
dayanarak, Ulaşım Daire Başkanlığı’nın Kuzey
Marmara Otoyolu’nun İstanbul İli sınırları
içerisinde kalan kısmına ilişkin 1/25.000
ölçekli plan teklifi, İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisi’nin 17.06.2010 günkü oturumunda
yine oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Bu, adına
“1/25.000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara
Otoyolu Nazım İmar Planı” denilmiş olsa da,
imar mevzuatındaki plan tanımları ile hiç bir ilgisi
olmayan , içinde tek bir arazi kullanım kararının
bile yer almadığı, sadece ve sadece Boğaz Geçişi
ve çevre yollarının İstanbul İl sınırları içinde kalan
kısmının gösterildiği bir güzergah şemasıdır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan Nazım İmar
Plan tanımı, durumu açıkça ortaya koymaktadır:
“TANIMLAR:
Madde 5 - Bu Kanunda geçen terimlerden
bazıları aşağıda tanımlanmıştır.
Nazım İmar Planı; varsa bölge veya çevre
düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar
üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş
olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış
biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin
gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde
yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının
gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım
sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi
hususları göstermek ve uygulama imar planlarının
hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen,
detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber
bütün olan plandır.”
1/25.000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara
Otoyolu Nazım İmar Planı üst ölçekli plan
niteliğinde ve uyulması zorunlu olan Çevre Düzeni
Planına da aykırıdır.
Müvekkil odalar tarafından, “1/25 000 ölçekli
İstanbul İli Kuzey Marmara otoyolu Nazım İmar
Planı”na da iptal davası açılmıştır.
3-) 1/25 000 ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu
Nazım İmar Planı’nın iptali için açılan davalar
sürmekte iken, bu kez, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’nde, otoyola ilişkin 1/5000 ölçekli
17 adet nazım imar planı değişikliği askıya
çıkarılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin internet
sitesinde yer alan bilgilere göre, bu plan
değişiklikleri Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı tarafından 04.06.2012 tarihinde
onaylanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne
gönderilmiş; Belediye tarafından da 24.07.2012
tarihinde askıya çıkarılmıştır.
Kuzey Marmara Otoyolu ile ilgili plan değişiklikleri
olarak sunulan bu sözde planlar, 1/25 000
ölçekli güzergah üzerinde yapılan kısmi
değişiklikleri içermektedir ve nasıl ki, 1/25 000
ölçekli güzergah planı, adına “1/25.000 ölçekli
İstanbul İli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar
Planı” denilmiş olsa da, imar mevzuatındaki
plan tanımları ile hiç bir ilgisi olmayan , içinde
tek bir arazi kullanım kararının bile yer almadığı,
sadece ve sadece Boğaz Geçişi ve çevre
254
yollarının İstanbul İl sınırları içinde kalan kısmının
gösterildiği bir güzergah şeması ise, bu kısmi
değişiklikler de, aynı nitelikte, “plan değişikliği”
tanımı ile hiçbir ilişkisi olmayan, sadece ve
sadece kısmi güzergah değişiklikleridir.
Söz konusu bu 17 kısmi nazım imar planı
değişikliğinin asıl önemli ve kendisini baştan
geçersiz kılan tarafı da, olmayan bir planın
değişikliği şeklinde onaylanıp askıya çıkarılmış
olmalarıdır. Kuzey Marmara Otoyolu’nun askıya
çıkmış olan resmi nazım imar planı 1/25 000
ölçeklidir. Söz konusu kısmi güzergah değişiklikleri
ise 1/5000 ölçeklidir. Oysa 1/5000 ölçekli
Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı
diye bir plan mevcut değildir. Bu durumda, söz
konusu plan değişiklikleri olmayan bir plan
üzerinde yapılan değişiklikler durumundadır
ve bu durumda, olmayan bir şey üzerinde kısmi
değişiklikler yapmanın ne anlama geldiği ve
nasıl yapılabildiği ciddi birer soru olarak ortada
durmaktadır. Söz konusu 17 plan değişikliği
toplamının güzergahın tümünü değil, , sadece
belli noktalarını kapsadığı da düşünüldüğünde,
olmayan bir 1/5000 güzergahın bir kısmının
tadilatının, teknik olarak da nasıl yapılabildiğini
anlamak mümkün değildir.
Ayrıca, olmayan bir 1/5000 planın üzerinde
değişiklikler yapılıp bu kısmi değişiklikler askıya
çıkarılırken, geçerli olan 1/25 000 ölçekli planın
üzerinde hiçbir değişiklik yapılmaması ve bu
plandaki güzergahın aynen kalması, yani hala ve
aynen geçerli olması da diğer bir aykırı durum
yaratmaktadır.
Görüleceği üzere, burada imar mevzuatına,
planlama ilkelerine ve tekniğine çok açık
aykırılıklar söz konusudur.
II.
YARGILAMA KONUSU İDARİ
İŞLEM PLANLAMA TEKNİĞİNE, ŞEHİRCİLİK
İLKELERİNE, KAMU YARARINA VE HUKUKA
AYKIRIDIR.
a-) 1/100.000 ÖLÇEKLİ İSTANBUL ÇEVRE
DÜZENİ PLANI AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
255
Yukarıda da vurgulandığı gibi, 3. Köprü ve Çevre
Yollarını Oluşturan “1/25 000 ölçekli İstanbul İli
Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı” nın
iptali için açılan davalar sürerken, Ulaştırma ve
Haberleşme Bakanlığı tarafından bu güzergah
üzerinde 1/5000 ölçekli 17 adet kısmi değişiklik
yapılıp onaylanmış ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi tarafından askıya çıkarılmıştır.
3. Köprü ve çevre yollarının İstanbul için geri
dönülmez sakıncalı sonuçlar doğuracağı çok
açıktır ve bu husus hem İstanbul’un bir üst
planı olan 1/100 000 ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planı’nda, hem de bir çok araştırma ve
raporda açıkça ortaya konmuştur. Bu konuda,
1/25 000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara
Otoyolu Nazım İmar Planı’nın iptali için açtığımız
dava dilekçesinde detaylı açıklamalar yapılmış
olup, bu açıklamalar, aynı güzergahla ilgili kısmi
değişiklikleri içeren söz konusu 17 adet 1/5000
ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin iptali için
açtığımız davalarda da yer alacaktır.
Bilindiği gibi, tüm planlar bir üst ölçekli
plana uymak zorundadır ve bu uyumlu olma
zorunluluğuna Plan Hiyerarşisi denmektedir.
Buna göre, alt ölçekli planlarda, üst plan olan
1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na
uyulması zorunludur. 1/100.000 ölçekli İstanbul
Çevre Düzeni Planında 3. Köprü yer almadığı gibi,
Plan Raporu’nda, karayolu ulaşımının ve karayolu
Boğaz geçişlerinin İstanbul üzerinde yarattığı
tahribat açık biçimde vurgulanmakta, yeni bir
karayolu boğaz geçişi kesinlikle retdedilmekte
ve planın bu konudaki temel yaklaşımı
vurgulanmaktadır.
15.06.2009 tasdik tarihli 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’nda yer alan
ulaşımla ve karayolu boğaz geçişleri ile ilgili şu
değerlendirmeler bu durumu açık biçimde ortaya
koymaktadır:
•
“BÖLÜM 4. SWOT ANALİZİ “ başlığı
altında, “Ulaşım Swot Analizi” tablosunun (sf.
362) “Tehditler” bölümünde, “Tepeden inme
merkezi projeler (3. Köprü önerisi)” vurgulaması
yer almaktadır.
•
“BÖLÜM 6. PLANLAMA YAKLAŞIMI
...
6.2. İSTANBUL İL ÇEVRE DÜZENİ PLANI
YAKLAŞIMI
...
6.2.4. HEDEFLER VE STRATEJİLER
...
HEDEF 3. İSTANBUL’UN MEKANSAL GELİŞİMİNİ,
ÇEVRESEL, EKONOMİK VE TOPLUMSAL
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DOĞRULTUSUNDA
KENTSEL İŞLEVSEL BÜTÜNLEŞMEYİ
SAĞLAMAK
...
Ana Strateji 7. Ulaşım Kararlarını Plan Kararları
ile Uyumlu Olarak Geliştirmek (sf.535-536)
- Öncelikle araçların değil insanların ekonomik ve
hızlı ulaşımının sağlanması
- İstanbul genelinde demiryolu ve denizyolu
ağırlıklı, yüksek kapasiteli, kaliteli ve ulaşım
türlerinin entegre edildiği toplu taşıma ağırlıklı bir
ulaşım sisteminin kurulması
...
- Kuzeye gelişimi tetikleyecek, kentin doğaltarihi yapısını bozacak ve uzun dönemde ilave
ulaşım sorunları oluşturacak ulaşım ve yerleşim
kararlarından kaçınılması
6.2.5. MAKROFORM
6.2.5.2. Makroform Riskleri ve Temel Makroform
Stratejileri
Jeolojik Açıdan Sakıncalı Alanlara Doğru Gelişim
...
Strateji Alternatif-2: Ulaşım sisteminin mevcut
yapıda gelişmesinin devam etmesi ve Ana
Yerleşim Kütlesi’nin kuzeye doğru büyümesi
halinde, çevresel sürdürülebilirlik tehlikeye
girecek ve organizmanın büyük zarar görmesine
yol açılacaktır.”(sf. 549)
•
“BÖLÜM 7. PLAN KARARLARI VE
GEREKÇELERİ
...
7.8. İŞLEVSEL BAĞLANTILAR
7.8.1. ULAŞIM (sf. 666-667)
...
Diğer yandan, arazi kullanım planları ile
ulaştırma arasındaki ilişkileri iyi anlayarak
ve kentin gelecekteki arazi kullanım yapısını
doğru planlayarak gelecekteki ulaşım
taleplerini azaltmak; diğer bir deyimle birçok
ulaşım sorununun ortaya çıkmasını önlemek
mümkündür.
Plan kararları geliştirilirken, arazi kullanımulaşım ilişkisini göz ardı etmeyen, ulaştırma
altyapı yatırımlarının kentin gelecekte öngörülen
arazi kullanımının biçimlendirilebilmesi için bir
araç olarak kullanıldığı, sürdürülebilir kentsel
gelişmeye olanak sağlayan sürdürülebilir ulaşım
planlama yaklaşımı benimsenmiştir. Tüm bu
değerlendirmeler doğrultusunda, aşağıdaki ana
ilkeler ve politikalar esas alınmıştır:
- Kentin gelecekteki ulaşım sistemi, araçların
değil insanların en ekonomik, hızlı ve güvenli bir
biçimde ulaşımına öncelik verilerek planlanmıştır.
Bu amaçla, toplu taşıma sistemlerinin
geliştirilmesi ve kullanımının özendirilmesi ilkesi
benimsenmiştir.
- Kentin doğrusal, kademelendirilmiş, çok
merkezli ve sıçramalı gelişimini destekleyecek
yüksek kapasiteli raylı ve denizyolu ağırlıklı toplu
taşıma sistemi öngörülmüştür. Böylece kentin
doğu-batı yönlü gelişme kurgusu çerçevesinde
iki yakada önerilen yeni merkez ve gelişme
alanlarında hızlı ve yüksek kapasiteli raylı
sisteme dayalı ve toplu taşıma öncelikli ulaşım
sistemleriyle, nüfusun alana yerleşimi kontrol
edilebilecektir.
...
7.8.1.1. Karayolu Ulaşım Sistemi (sf.668)
...
İstanbul’un doğusu ile batısı arasında sürekliliği
karayolu ile sağlanmış bir boğaz geçişinin
İstanbul’un kentsel gelişimi açısından olumsuz
sonuçları, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü geçişi
sonrasında ortaya çıkan kentsel gelişme deseni
ile deneyimlenmiştir. TEM Otoyolu boyunca
kentin doğusu ile batısı arasında uzanan, yağ
lekesi şeklinde büyüyerek doğal yapıyı tahrip
eden, niteliksiz bir yapı stoku ve Sultanbeyli ve
Sarıgazi gibi yerleşmeleri oluşturan süreçlerin
tekrarlanmasına neden olacak gelişmelerin önüne
geçilmesi hazırlanan Plan’da esas alınmıştır.
Çünkü, İstanbul’un doğal eşikleri benzer bir süreci
256
yaşamayacak derecede hasar gördüğünden, su
toplama havza alanlarının ve ormanların daha
fazla yok olmasına neden olacak gelişmelerden
kaçınılması gerekmektedir. “
Görülmektedir ki, İstanbul’un “temel” planında
yeni bir karayolu boğaz geçişi ve 3. Köprü yer
almadığı gibi, planın temel yaklaşımı da yeni
boğaz geçişlerine kesinlikle karşıdır.
Diğer bir söyleyişle, 17.06.2010 tarih ve 1473
sayılı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Kararı
ile onaylanan Kuzey Marmara Otoyolu (İstanbul
3 .Çevreyolu ve Bağlantı Yolları dahil) Projesi’nin
İstanbul İli sınırları içerisinde kalan kısmını içeren
“1/25 000 ölçekli İstanbul İli Kuzey Marmara
Otoyolu Nazım İmar Planı” 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda belirlenen
İstanbul ulaşım sistemi ile ilgili plan ana kararları
ve plan bütününe aykırıdır. 1/100.000 ölçekli
İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, mevcut Boğaz
geçişlerinin İstanbul üzerindeki olumsuzlukları
ve yapılması gerekenler çok doğru bir şekilde
ortaya konmuşken, bu üst plan yokmuşçasına, 3.
bir Boğaz Köprüsü ve bağlantı yolları projesine
ilişkin 1/25 000 ölçekli bu sözde nazım planının
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Belediye
Başkanı’nca onaylanarak askıya çıkarılmış olması
imar mevzuatına, şehircilik ve planlama ilkelerine
aykırıdır.
b-) 1/100.00 ÖLÇEKLİ İSTANBUL ÇEVRE
DÜZENİ PLANI RAPORUNDA YER ALAN
DOĞAL EŞİK SENTEZİ VE MEKANSAL
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SENTEZİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRME
İBB’nin ilgili planlama birimlerince hazırlanan
Doğal Eşik Sentezi, Mekansal Sürdürülebilirlik
Sentezi ve Doğal Yapı Tolerans Derecelendirmesi
haritalarında kentin korunması gereken
alanlarının niteliksel yapılarına göre dağılımları ile
kentin sürdürülebilir (sonraki nesillere korunarak
aktarılabilecek olan) mekansal alanları ve sınırlı
gelişmelerin yer alabileceği alanların dağılımlarına
yer verilerek gelecek planlama kararları ve üst
ölçekli projeler için dikkat edilmesi ve aşılmaması
gereken doğal eşikler belirlenmiş, doğal alanların
fiziki yapılaşmaları (bina, yol, v.b.) ne kadar tolere
edebileceği gösterilmiş; konuya ilişkin haritalara
ve açıklayıcı bilgilere 1/100 000 ölçekli İstanbul
257
Çevre Düzeni Planı Raporu’nda yer verilmiştir.
3 üncü Köprü ve bağlantı yollarının (1/25 000
ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar
Planı’nın) 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre
Düzeni Planı ile çakıştırılması sonucunda (
Ek-2) , projenin güzergahının, kuzeyde orman
alanları ve içmesuyu havzalarından, Avrupa
Yakasında Silivri’ye doğru tarım alanlarından
geçmekte olduğu görülmektedir. 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu’nda
yer alan “Doğal Eşik Sentezi” paftasında (Ek4) bu alanların Anadolu Yakasında tamamının,
Avrupa Yakasında ise büyük kısmının “Önemli
Ekolojik Alanlar” ve “Mutlak Korunması Gerekli
Doğal Kaynak Alanları” olarak gösterildiği;
“Mekansal Sürdürülebilirlik Sentezi” (Ek-5)
paftasında ise, aynı alanların, Anadolu Yakası’nda
tamamının, Avrupa Yakası’nda ise büyük kısmının
“İşlevleri Bozulmaması Gereken Alanlar” olarak
gösterildiği görülmektedir.
“Doğal Eşik Sentezi” ve “Mekansal
Sürdürülebilirlik Sentezi” başlıklı bölümler, Plan
Raporu’nun 398-415 sayfalarında yer almakta
olup (Ek-3), raporun “İşlevleri Bozulmaması
Gereken Alanlar” alt başlığı altındaki vurgulaması
da (Sf. 410), 3. köprü ve bağlantı yollarının
geçtiği bu alanların korunmasının İstanbul için
ne kadar vazgeçilmez olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır:
“i. İşlevleri Bozulmaması Gereken Alanlar
İşlevleri Bozulmaması Gereken Alanlar; insan
etkisi sonucu bozulduklarında doğal işlevlerini
yerine getirmeleri mümkün olmayan veya
işlevlerinin yeniden kazandırılabilmesi ancak
yüksek maliyetlerle gerçekleşebilen, fakat hiçbir
zaman ilk durumlarına yeniden getirilemeyen
alanlardır. Bu alanlar İl genelinde yaşam
kalitesinin güvencesi konumunda olup, İstanbul’un
kendine yeterliliği açısından da vazgeçilemez
öneme sahiptir.
Su kaynakları, ormanlar ve orman kaynakları
ile insan ve diğer canlıların yaşamlarını devam
ettirebilmeleri için gerekli temel hizmetleri,
birbirlerini destekleyecek ve besleyecek şekilde
sağladıkları gerçeğinden hareket ederek
ve yörenin kırılgan coğrafyası göz önünde
tutularak, İstanbul koşullarında en önemli yaşam
destek sistemlerini su havzaları ve ormanlar
oluşturmaktadır.
İstanbul’un içme ve kullanma suyunun kesintisiz
sağlanmasının yanında, yörenin oldukça zengin
biyolojik değerlerinin devamı için de yaşam
kaynağı olan göller, barajlar ve sulak alanların
işlerliği açısından vazgeçilmez olan havzalar, yine
biyolojik çeşitlilik açısından büyük önem taşıyan
ormanlar, işlevleri bozulmaması gereken en
önemli doğal sistemleri oluşturmaktadır.
İşlevleri bozulmaması gereken alanlar
kapsamında ele alınan diğer bölgeler ise,
mekansal ve çevresel sürdürülebilirlik açısından
birden çok işlevi bünyesinde barındıran ve
İstanbul koşullarında toplam doğal üretkenliğin
yüksek olduğu kesimlerdir. Bu kapsamda; önemli
toprak kaynağı olma özelliği gösteren, bitki ve
hayvan topluluklarına yaşam ortamı sağlayan,
yer altı ve yerüstü su kaynakları barındıran ve
böylelikle yaşamsal gereklerin birden fazlasını
bünyesinde toplayan özel alanlar bulunmaktadır.
İşlevleri bozulmaması gereken alanlar
kapsamında, diğer yaşam destek sistemlerinin
işlerliğini sürdürülebilmesi için oluşturulması
ve korunması gereken ekolojik koridorların
bulunduğu da göz ardı edilmemelidir…”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde
hazırlanan ve 1/100.000 Ölçekli Çevre
Düzeni Planı Raporu’nda da yer alan “doğal
yapı tolerans derecelendirmesi” haritasına 3.
Köprü Projesi’nin güzergahı /1/25 000 Kuzey
Marmara Otoyolu) eklendiğindeyse (Ek-6) ,
köprü ayakları “toleranssız alan” üzerine isabet
ederken, ana güzergah ve bağlantı yollarının
nereteyse tamamının toleranssız veya sınırlı
toleranslı alanlar üzerinde yer alması, projenin
çevresel etkilerinin yeterince irdelenmediğini,
proje güzergah ve köprü yer seçiminde kentin
ana arazi kullanım kararlarını barındıran planının
ve doğal yapı analizlerinin dikkate alınmadığını
ve İstanbul’un kuzey kesimindeki doğal yaşam
kaynaklarında yıkıcı etkiler oluşacağını açıkça
ortaya koymaktadır.
C-) ULAŞIM AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
1-) İstanbul’un bugüne kadar varlığını
sürdürebilen son yaşam alanlarının, ekolojik
rezervlerinin, bu alanlar üzerindeki ekolojik
dengenin dava konusu 3 üncü köprü ve yollarının
yapımıyla ne denli geri dönülmez bir dönüşüme
uğrayacağının tartışılmaz kanıtı var olan iki köprü
deneyiminin ortaya çıkardığı sonuçlardır.
1973 ve 1988 yıllarında hizmete giren 1 inci ve
2 inci Boğaz köprülerinin kenti kuzeye doğru
gelişmesi sonucunu doğurduğu ve bu çerçevede,
İstanbul’un gelişiminde geri dönülmez tahribatlara
neden olduğu bilinmektedir.
1973 yılında açılan 1 inci Köprü (Boğaziçi
Köprüsü) ve çevre yolları kentin gelişimini kuzeye
yönlendirir ve Boğaziçi’nin tarihi ve doğal
yapısında yeni yapılaşmalarla ciddi tahribatlara
neden olurken, 1988 yılında işletmeye açılan 2
inci Köprü (Fatih Sultan Mehmet Köprüsü) ve
çevre yolları, kentin yaşam kaynakları olan içme
suyu havzalarında ve orman alanlarında yeni
ve çok sakıncalı yoğun yerleşime yol açmıştır.
Kentimizde yarattıkları büyük tahribatlara karşın,
hizmete açılmalarının bir süre sonrasında her
ikisinin de trafik sorununa çare olmadığı, aksine
sorunun daha da büyümesine neden oldukları
görülmüştür. Aynı şekilde, 3 üncü köprü de
İstanbul trafiğini rahatlatmayacak; aksine, bir süre
sonra etrafında kendi yerleşimlerini ve trafiğini
yaratacaktır.
Ulaştırma Bakanlığı’nca yapılan açıklamada,
3 üncü köprü ve bağlantı yollarının yapılma
gerekçesi olarak “transit trafiğin kent içi trafikten
arındırılarak kuzeye kaydırılması” gösterilmiştir.
İleri sürülen gerekçeye göre, İstanbul üzerinden
geçen transit trafiğin şehir içinden alınmasıyla
kamyonlar kent içine girmeyecek ve trafik
rahatlayacaktır. Bu gerekçe, Fatih Sultan
Mehmet Köprüsü’nün yapımında da öne sürülen
gerekçenin birebir aynısıdır. 1 inci ve 2 inci
köprünün ve bağlantı yollarının yapımından
sonra yaşananlar, bu gerekçenin hiç de geçerli
olmadığını açıkça ortaya koymuştur.
Bugün, İstanbul’un boğaz geçişlerindeki trafik
hacimlerine bakıldığında transit trafiğin payının
% 2-3’ü geçmediği ve ulaşım alanındaki
uzmanların bu düşük trafik hacminin yeni bir
Boğaz Köprüsü ve çevre yolu bağlantıları yapımını
gerektirmeyecek düzeyde olduğunu belirtmiş
olmaları, dava konusu planın bilimsel anlamda
geçerli olmayan bir gerekçeyle yapılmaya
258
çalışıldığını ortaya koymaktadır. İki yıl içinde
hizmete açılacak olan Marmaray hattında belirli
saatler arasında transit yük akışı sağlanabilecek,
karayolu yük taşımacılığının raylı sistemlere
aktarılarak kent içi trafikten arındırılması (Ro-La
sistemi) ve yine karayolundaki yük taşımacılığının
deniz ulaşımına aktarıldığı (Ro-Ro) sistemlerinin
İstanbul’a özgü kullanım avantajlarının olması, 3
üncü Boğaz Köprüsü’nün yapılma gerekçesini
tümüyle geçersiz kılmaktadır.
Bir üst plan olan ve gene İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’nce hazırlanan, aynı İstanbul
Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oy çokluğuyla
kabul edilen ve aynı İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı tarafından da onaylanarak 17.07.2009
tarihinde askıya çıkarılmış olan 1/100.000
ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın Plan
Raporu’nda da, dava dilekçemizin başında yer
alan karayolu ulaşımına ilişkin değerlendirmelerin
yanı sıra, yük taşımacılığına yönelik olarak da
aşağıdaki notlar yer almaktadır. (Ek-3)
•
“BEŞİNCİ BÖLÜM: SENTEZ
...
5.2. KENT ÖLÇEĞİNDE SENTEZ
...
5.2.5. İŞLEVSEL BAĞLANTILAR
...
5.2.5.2. Lojistik Hizmetler (sf. 479- 480-481482)
...
Yük Taşımacılığının Raylı Sisteme Kaydırılması (sf.
481)
Gündüz yolcu gece ise yük taşıma prensibiyle
projelendirilen mevcut Marmaray
hattında kamyonların ve diğer ağır vasıtaların, RoLa treni olarak adlandırılan trenlerle
şehrin doğu ve batı uçlarında oluşturulan
terminaller arasında mekik seferleri ile
taşınması önerilmektedir. Bu amaçla, sistemin
gereksinimlerine uygun olarak hat
üzerinde ara noktalarda da yükleme ve boşaltma
terminalleri kurulmalıdır.
İstanbul’u bir uçtan bir uca geçen uluslararası
karayolu transit trafiği başta olmak üzere;
Trakya ile Anadolu arasındaki karayolu trafiğine
yönelik taşımacılık, öncelikle Ro-La
259
hattına alınmalıdır. Daha sonra ki aşamalarda,
şehir içi karayolu yük trafiğinin en aza
indirilmesi gayesiyle dağıtım araçları da Ro-La
sistemine dahil edilmelidir. Ro-La
sisteminin etkinliğinin sağlanması amacıyla,
şehrin doğu yakasında Tuzla’da, batı
yakasında ise Hadımköy’de, ikinci aşama olarak
da Silivri’de önerilecek “Lojistik
Bölgeler”in belirtilen Ro-La ile sistemiyle
ilişkilendirilmektedir.”
•
“YEDİNCİ BÖLÜM: PLAN KARARLARI
VE GEREKÇELERİ
...
7.8. İŞLEVSEL BAĞLANTILAR
...
“7.8.2. LOJİSTİK BÖLGELER (sf.681- 686)
...
İstanbul’da yük taşımacılığındaki temel sorun,
ağırlıklı olarak karayollarına bağımlı
sistemlerin kullanılması ve lojistik odaklarının kent
içinde kontrolsüz dağınık bir
şekilde bulunmasıdır. Bu bağlamda iki yakada da
demiryolu, denizyolu, havayolu
entegrasyonlarını da sağlayabilecek lojistik
alanlar önerilmiştir. ...
Lojistik bölgelerin birbirleriyle, sanayi alanlarıyla,
batıda Gümüşyaka ve Ambarlı
Limanı, Çorlu ve Atatürk Havalimanları ile;
doğuda ise hinterlandı yetersiz ve gelişmesi
kısıtlı olan Pendik ve onu desteklemek üzere
kullanılması önerilen Gebze’deki limanlar,
Sabiha Gökçen Havalimanı ile Marmaray hattı
boyunca Ro-La sistemiyle
ilişkilendirilmelerine özen gösterilmiştir.
...
Önerilen lojistik bölgelerin raylı sistem, deniz ve
karayolu sistemleriyle bütünleşerek
şehir trafiğine girmeyi gerektirmeden, köprü
geçişlerinde ve merkezde baskı
oluşturmadan, ürün depolaması ve dağıtımına
olanak tanıması amaçlanmaktadır. Çünkü,
İstanbul’da kent içi ulaşım sistemini olumsuz
etkileyerek, iki yaka arasındaki köprü
geçişlerini sürekli gündemde tutan yük
taşımacılığındaki temel sorun, ağırlıklı olarak
karayollarına bağımlı sistemlerin kullanılması ve
lojistik odaklarının kent içinde
kontrolsüz ve dağınık bir şekilde bulunmasıdır. Bu
kapsamda;
•
Yük taşımacılığına uygun yeni demiryolu
hatları oluşturulması,
•
Marmaray ve diğer yük taşımacılığına
uygun demiryolu hatları üzerinde Ro-La
sisteminin kurulması,
•
Güney Marmara ile Kuzey Marmara
arasında Ro-Ro hatları düzenlenmesi,
•
Limanlar ile lojistik bölgeler arasında
başta demiryolu olmak üzere ulaşım ilişkisi
kurulması,...planlanmaktadır.”
2-) Yük taşımacılığı bakımından İDO’nun,
özelleştirme öncesi gündeme getirdiği RoRo projeleri de, yukarıda değinilen Plan
Raporu’nda dile getirilen yaklaşım ve kabullerle
paralel düşmekte olup, uygulanması halinde 3
üncü Köprü ile transit geçişi tümüyle gereksiz
kılacaktır. Karadan 6-8 saatte ulaşılabilen
mesafelere, denizden 3 saatte ve daha ucuz’a
ulaşılmasını sağlayacak olan Ro-Ro projeleri ile
kent içi ağır vasıta transit geçişinin “tümüyle”
ortadan kalkacağı belirtiliyor. Transit geçişler
için anılan projelerin hem en “ekolojik” hem de
en “ekonomik” proje olduğu vurgulanan Ro-Ro
raporlarında, deniz geçişinin ayrıntıları özetle
şöyle belirtiliyor:
“çevreye zarar vermeyen Ro-Ro taşımacılığı,
amortisman giderleri, kaza riskinin azalması,
zamandan ve yakıttan tasarruf, şoförün
yıpranmasını önleme... ile birlikte düşünüldüğünde,
tartışmasız en uygun seçenektir...”.
“İlk aşamada, Manş Denizi’nde de kullanılan,
70 milyon Avro maliyetli ve 140 TIR kapasiteli
iki ROPAX adlı gemiyle günde karşılıklı 6 sefer
yapılarak F.S. Mehmet Köprüsü 1700 TIR’dan,
yani 5 km’lik TIR konvoyundan kurtarılacak. Gemi
ve sefer sayısı arttıkça İstanbul trafiği tümüyle
kamyonsuz ve TIR’sız kalacak. Aynı mesafedeki
yakıt giderlerinin çok altında taşıma ücretleriyle
hem parasal, hem de zaman kazancı en yüksek
düzeyde olacak. ” (Oktay Ekinci-10 Mayıs 2010Cumhuriyet (Ek-7)
İDO’nun Ro-Ro projesi ile birlikte Ulaştırma
Bakanlığı’nca yapımı sürdürülen Marmaray
Projesi’nin raporlarında da sistem devreye
girdiğinde, mevcut iki köprüde yüzde 30’a yakın
yoğunluk azalması yaşanacağı belirtilmektedir
(Ek-7). 2 yıl içinde hizmete açılacak olan
Marmaray hattında belirli saatler arasında
transit yük akışı sağlanabilecek olması, karayolu
yük taşımacılığının raylı sistemlere aktarılarak
kent içi trafikten arındırılması (Ro-La sistemi)
ve yine karayolundaki yük taşımacılığının deniz
ulaşımına aktarıldığı (Ro-Ro) sistemlerinin
İstanbul’a özgü kullanım avantajlarının olması,
mevcut ulaşım altyapısı ve hizmet olanaklarıyla
bir arada düşünüldüğünde kamu kaynaklarının
kullanımının toplum yararını azami düzeyde
gözetmesi ve dava konusu planın kentte
yaratacağı çevresel ve fiziksel ve ekonomik
zararların ortadan kaldırılması için 1/25.000
Ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu (İstanbul 3.
çevre yolu ve bağlantı yolları dahil) Planı’nın iptali
gerekmektedir.
Bu konudaki değerlendirmeler Şehir Plancıları
Odası İstanbul Şubesi’nin “3. Köprü Projesi
Değerlendirme Raporu’nda da (Ek-8) aşağıdaki
biçimde yer almaktadır:
“...İstanbul’un yaka geçişlerinde en önemli
projelerinden biri olan ve 2014’de bitirilmesi
hedeflenen Marmaray Projesi, zirve saatte tek
yönde 75 000 yolcu taşıma kapasitesiyle büyük
bir talebi karşılayacaktır. ... Marmaray’ın fizibilite
raporlarında yer alan “Marmaray’ın işletmeye
geçmesiyle birlikte Boğaziçi’ne artık yeni bir
köprü ihtiyacının da ortadan kalkacağı” ifadesi bu
durumu daha net açıklamaktadır.
...
Bir önceki bölümde bahsedildiği gibi, 3. Boğaz
Köprüsü yapımına gerekçe olarak gösterilen
transit trafiğin boğaz geçişlerindeki payı sadece
%2-3 dolayındadır ve bu pay yeni bir transit
ulaşım odaklı köprü yapımını gerektirmeyecek
bir öneme sahiptir. Boğaz’da yapılan 2. köprünün
de
(FSM) transit trafiğin kuzeye- kent dışına
taşınması gerekçesiyle yapıldığı, ancak bugün
kent içi ulaşıma hizmet eder durumda olduğu ve
kentsel yerleşim alanlarının kuzeye yönelmesine
zemin hazırladığı düşünüldüğünde, bugün yeni
bir köprü yapımı konusunda aynı gerekçenin
gerçekçi ve kente yararı olmadığı açıktır.
İstanbul’da kent içi ulaşım sistemini olumsuz
260
etkileyerek, iki yaka arasındaki köprü geçişlerini
sürekli gündemde tutan yük taşımacılığındaki
temel sorun, ağırlıklı olarak karayollarına bağımlı
sistemlerin kullanılarak, deniz ve demir yolu
kullanımı ve yatırımlarının kısıtlı tutulması ve
lojistik odakların kent içinde kontrolsüz-dağınık
bir şekilde bulunmasıdır. İstanbul’un mevcut ve
gelecekte yapımı düşünülen lojistik odakları ile
transit trafik odakları (limanlar, hava alanları,
otogarlar gibi) bütüncül bir ulaşım sistemi
içinde ele alındığında esas önceliğin, boğaz
geçişlerindeki transit trafik yükünden çok, bu
odak alanlarının kente ve bölgesel ulaşım ağına
entegrasyonu olduğu anlaşılacaktır. Kentin
gelecekteki bölgesel ve kıtalar arası ulaşımdaki
etkinliğini kent içi trafiği olumsuz yönde
etkilemeden sağlayabilmesi için, deniz yolu ve
raylı sistemlerin daha akılcı modellerle birlikte
kullanımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu açıdan
bakıldığında transit trafiğin akılcı modellerle
çözümünde karayolu taşımacılığını deniz
ulaşımı ile buluşturan Ro-La ve yine karayolu
taşımacılığını raylı sistemlerle buluşturan Ro-Ro
taşımacılığının büyük bir önemi vardır.”
3-) 3. Boğaz Köprüsü ve çevre yolları projesi
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na
bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde
geliştirilmiş ve ilgili yerel belediyelerin
planlarına işlenmesi amacıyla dava konusu
plan değişikliği şeklinde askıya çıkarılmıştır.
Ancak, İstanbul il sınırları içindeki otoyol ve
köprü projelerinden sorumlu olan Karayolları
17. Bölge Müdürlüğü’nce İstanbul’da 3. Boğaz
Köprüsü yapımı için farklı geçiş alternatiflerinin
etüt edilmesi amacıyla hazırlanan “İstanbul
3. Çevreyolu Güzergahının Tespiti Konusunda
Rapor” başlıklı çalışmada Garipçe-Poyrazköy
güzergahı için “Etüt edilen güzergahın uzunluğu,
uzun bağlantı yolları yapılması ihtiyacı, şehir içi
trafiğinden trafik yükü almaması gibi şartlar
sebebiyle; bu seçenekte hem mali, hem de
ekonomik fizibiliteye ulaşılması mümkün
görülmemektedir.” ifadesine yer verilmiş ve dava
konusu plan değişikliğinde kısmen değişikliğe
gidilen 3. Boğaz Köprüsü güzergahı otoyol
mühendisliği ve ulaşım bütünlüğü içinde tercih
edilmemesi gereken bir proje olarak tariflenmiştir
261
(Ek-11)
4-) İstanbul’da 1950’li yıllardan buyana
kentsel ulaşım bakımından karayoluna bağımlı
erişimin öncelikli pay ve yatırım şansı bulması
ve bugün kentin genel ulaşımının %90’ının
karayoluna dayalı olması, kent içi ulaşım ve Boğaz
geçişlerinde deniz ve özellikle raylı sistemlere
dayalı ulaşımın daha fazla yatırım ve hizmet
imkanına sahip olmasını gerektirmiş ve bu
gereksinim hem ÇDP’nin kentsel gelişim ve ulaşım
politikalarında hem de İBB Ulaşım Planlama
Müdürlüğü’nün Ulaşım Ana Planı çalışmalarında
önemle vurgulanmıştır. Çünkü İstanbul Boğazı’nda
yanlış yer seçimi ve yanlış proje nitelikleriyle her
yeni köprü kısa bir süre sonra kendi trafik talebini
yaratmakta ve bir süre sonra sağlayacağı yeni
karayolu hareketliliğine dayalı gelişecek yeni
yerleşim ve hizmet alanlarının da etkisiyle artacak
olan ulaşım talebine yanıt veremez duruma
gelmektedir. Örneğin, Boğaziçi Köprüsü’nün
faaliyete geçtiği 1973 yılı ile 1974 yılı arasındaki
bir yıl süresince boğazı geçen taşıt sayısı %
200, taşınan yolcu sayısı sadece % 4 artmıştır.
Benzer bir durum 2. Köprü sonrasında daha da
artarak yaşanmış ve 2. Boğaz Köprüsü (FSM)
yapıldıktan sonra boğazdan geçen taşıt sayısı %
1180 artarken, yolcu sayısındaki artış sadece %
170 olmuştur (EK-3, sf. 8-10). Ulaşım biliminde
bu ölçekteki köprü projeleri uzun vadeli kalıcı
çözümler üretecek şekilde, kentsel yayılmayı
tetiklemeyecek ve toplu ulaşıma dayalı insan
ve hizmet akışının sağlanmasına yönelik olarak
planlanmaktayken, dava konusu proje ilk iki köprü
örneğinde yaşanan olumsuz etkilerin yeniden
yaşanmasını kaçınılmaz kılacak yanlış yer seçimi
ve yanlış proje niteliğine sahiptir ve bu nedenle iki
yaka arasındaki insan odaklı geçişlerden çok araç
(özel otomobillerin ağırlıklı olduğu) geçişleri için
yarar sağlayacaktır
d-) İSTANBUL’UN DOĞAL KAYNAKLARI,
EKOLOJİK REZERVLERİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRME
1-) Köprü ve bağlantı yolları İstanbul’un doğal
yaşam alanlarına geri dönüşü olmayacak
şekilde zarar verecek ve bunu yaparken de, iddia
edildiği gibi İstanbul’un trafik sorununa çözüm
olamayacaktır.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin
13.10.2009 tarihli raporunda (Ek-9). 3. köprü
ve çevre yolları güzergahındaki doğal değerler
aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:
“İstanbul ilinde yaklaşık 540.000 ha orman alanı
bulunmaktadır. Söz konusu köprünün yapılması
ile İstanbul ormanları yanında İstanbul’un bazı
su havzalarını barındıran Adapazarı Orman
Bölge Müdürlüğü ormanları da etki altına
girecektir. Gerçekten, bu ormanlarla birlikte,
İstanbul’un kuzeyinin ormanlarla kaplı olması,
kent ve insanları için refahı artıran büyük bir şans
oluşturmaktadır. Çünkü bu ormanlar; özellikle
karbon tutma ve havadaki tozları filtreleyerek
ürettiği temiz havayı, kuzeyden esen hakim
rüzgârlar ile devamlı surette kente göndererek
kentin hava ve yaşam kalitesini artırmaktadır.
İstanbul’un kuzeyindeki ormanlar, aynı zamanda
bu kentin içme ve kullanma suyu gereksinimini
karşılayan ve toplam su depolama kapasiteleri
817,6 milyon m3 olan Avrupa yakasındaki
Terkos, Büyük Çekmece, Alibeyköy ve Sazlıdere,
Anadolu yakasındaki Ömerli ve Darlık barajları
ile 110 milyon m3 lük Istranca ve 145 milyon
m3 lük İsaköy ve Sungurlu (Yeşilçay projesi)
derelerinin havzalarını içermektedir…
İstanbul halkının yakından tanıdığı ormanlardan
biri yaklaşık 5.500 hektar büyüklüğündeki
“Belgrad Ormanı” dır. Söz konusu ormanın
Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasında en büyük
etken yüzlerce yıldır İstanbul’un su ihtiyacını
karşılama işlevini yerine getiren 7 adet bendin
burada yer almasıdır. Bu suları yıllardır İstanbul’a
taşıyan ve kültürel varlıklardan sayılan çok sayıda
tarihi değeri olan su kemerleri de bu orman
içinde yer almaktadır.
Belgrad Ormanı biyolojik çeşitlilik açısından
değerlendirildiğinde bu ormanda, doğal liken ve
yosunlardan 20 tür, atkuyrukları ve eğreltilerden
1 tür, açık tohumlulardan 1 tür, kapalı
tohumlulardan 380 tür olmak üzere toplam 402
bitki türü bulunmaktadır. Bunlar içinde genel
olarak orman alanını kaplayan meşeler, hakim
ağaç türü olarak büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca, Belgrad Ormanında 42 tür gündüz
kelebeği, 146 kuş türü, yaklaşık 22 memeli
türü, çeşitli kurbağalar ve sürüngenler yaşamını
sürdürmektedir. Belirtilen fauna çeşitliliğine ek
olarak söz konusu ormanda 100 hektarlık bir Av
Hayvanları Koruma ve Üretme Sahası ayrılmış,
bu alanda çok sayıda geyik üretilmiştir…Öte
yandan Belgrad Ormanı ile birlikte İstanbul ve
çevresindeki orman alanları, dünyanın önemli
kuş göçü yoğunlaşma alanlarından olup, yüz
binlerce su kuşu, yırtıcı ve ötücü kuş türüne
göç döneminde ev sahipliği yapmaktadır. Bu
özellikleri nedeniyle İstanbul Boğazı, ülkemizde ve
dünya üzerinde kuş göçünün en iyi izlenebildiği
yerlerden biridir.
...
Belgrad Ormanından başka İstanbul ili sınırları
içinde ekolojik ve biyolojik yönden önemli 10 adet
doğal yaşam mekânı bulunmaktadır. Bunlar:
—Terkos ve Kasatura arasındaki ormanlık alan ve
kıyı şeridi (91.300 ha)
—Ağıl Dere ve Ağaçlı Kumulları (74 ha)
—Gümüşdere Kumulları (200 ha)
—Kuzey Boğaziçi (4.900 ha)
—Büyükçekmece Gölü (2.750 ha)
—Küçükçekmece Gölü (2.400 ha)
—Batı İstanbul Meraları (Hadımköy ve
Kemerburgaz arasındaki mera ve fundalıklar)
(12.500 ha)
—Ömerli Havzası (İstanbul Asya Yakası Tepeleri)
(52.600 ha)
—Sahilköy, Şile, Ağva Kumulları, Ağva Deresi
(1.500 ha)
—Şile adaları (5 ha)
şeklinde sıralayabiliriz. “
Ekolojik ve biyolojik önem taşıyan bu on adet
doğal yaşam alanı, 1/100.000 ölçekli İstanbul
Çevre Düzeni Planı Raporu’nda da 3.4.2.1.
Ekolojik Yapı başlığı ve Ekolojik Değerler alt
başlığı altında yer almaktadır (Sayfa 116).
Bunlardan özellikle, Terkos Havzası, Batı
İstanbul Meraları, Ağaçlı Kumulları, Boğaziçi,
Kilyos kumulları, Ömerli Havzası, 3 üncü köprü
ve bağlantı yolları sonucunda zarar görecek
Türkiye’nin Önemli Doğa Alanlarındandır. Bunun
yanında, Doğa Derneği tarafından 2004 yılında
güncelleştirilmiş bulunan “Türkiye’nin Önemli
262
Kuş Alanları” (ÖKA) kitabında yer alan Boğaziçi
Bölgesi ve Terkos Havzası zarar görecek önemli
kuş alanlarındandır. Yine Doğal Hayatı Koruma
Derneği tarafından 2005 yılında güncelleştirilmiş
bulunan “Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı”
(ÖBA) Kitabında yer alan Terkos-Kasatura
Kıyıları, Ağaçlı Kumulları, Kilyos Kumulları, Batı
İstanbul Meraları, Kuzey Boğaziçi, Sahilköy-Şile
Kıyıları, Ömerli Havzası ve Kefken-Karasu kıyıları
zarar görecek önemli bitki alanlarıdır. Bu alanlar,
günümüzde benimsenen planlama/planlamama
ilkeleri nedeniyle zaten hasar görmüş, çok hassas
koruma kararlarının alınması gereken alanlardır.
2-) İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin
konuya ilişkin raporunda kesilecek ağaç ve
benzeri yeşil bitki örtüsünün yerine başka
alanlarda niceliksel olarak daha fazla ağaçlık/
yeşil alan tahsisinin ekolojik denge ve çevresel
bütünlük açıdan kabul edilemez olduğu da
açıklanmıştır. Raporda “özellikle son yıllarda
orman alanlarının tahribi nedeniyle başta İstanbul
olmak üzere ülkemizin çeşitli yörelerinde yaşanan
sel felaketlerinde çok sayıda yurttaşımızın
hayatını kaybetmesi ve milyonlarca liralık
mal kaybına yol açan doğal afetlerle sık sık
karşılaşmamız, ormanların su rejimini düzenleme
yararının önemsenmemesi ve fiziki yapılaşmalarla
doğal dengesinin sürekli bozulması sonucudur”
tespitine yer verilmiştir.
3-) Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nin
ekte yer alan raporunda da değinildiği gibi, dava
konusu planda Kuzey Marmara Otoyolu ve bu
yolun İstanbul Boğaz Geçişi (3. Boğaz Köprüsü
ve çevre yolları) için düşünülen 150 metrelik
kamulaştırma işlemi (otoyol hattı, bariyer, şev,
görüş alanı sağlamaya dönük mühendislik
çözümleri ve teknik hizmet altyapısı sağlama)
sonucunda hattın geçeceği ve doğrudan/
koşulsuz etkilenecek olan bölgede Coğrafi Bilgi
Sistemi’ne (CBS) dayalı olarak kent haritası
üzerinde yapılan bilgisayar ölçümlerine göre
680 ha doğal sit alanı, 931 ha tarım alanı ve
2,5 milyondan fazla ağaç barındıran 1453 ha’lık
orman alanı tamamen yok olacaktır.
CBS aracılığıyla belirlenen bu rakamların sadece
dava konusu Kuzey Marmara Otoyolu’nun inşa
edilmesi nedeniyle oluşacak tahribatı gösterdiği;
263
projenin uygulanması halinde çevresinde
yaratacağı çekim nedeniyle oluşacak tahribatın
bunun daha da ötesinde olacağı, İstanbul’un
hemen tüm yaşamsal doğal değerlerini yok
edeceği ve yaratacağı yapılaşma ve nüfus
yoğunluğunun TEM ile Karadeniz arasındaki
alanları da TEM Otoyolu çevresine dönüştüreceği,
2 inci Köprü’nün İstanbul’a etkisi ve İstanbullulara
yaşattıkları göz önünde tutulduğunda açıkça
görülmektedir.
Bilindiği gibi, 1988 yılında işletmeye açılan 2
inci Köprü (Fatih Sultan Mehmet Köprüsü) ve
çevre yolları, kentin yaşam kaynakları olan içme
suyu havzalarında ve orman alanlarında yeni,
kentimiz açısından sakıncalı yoğun yerleşime
yol açmıştır. Bunun en çarpıcı örneği, birkaç
senede küçük bir köyden dev bir kente dönüşen
Sultanbeyli’dir. 1985 yılında Kartal ilçesinin
Samandıra bucağına bağlı 3741 nüfuslu bir
köy olan Sultanbeyli, 1980’lerin ikinci yarısında
müthiş bir nüfus patlamasına, işin ilginç yanı,
bu nüfus patlamasından da kat kat yüksek bir
yapılaşma “patlamasına” sahne olmuş; 198590 yılları arasındaki nüfus artışı %2100 olarak
gerçekleşerek 1990 yılı nüfusu 82.298’e
ulaşmıştır. Aynı yıllar arasında İstanbul’un
nüfus artışı ise %23 olarak gerçekleşmiştir.
İçmesuyu havzalarında 1985-2000 yılları
arasında- sonradan ilçe olan Sultanbeyli dahil- 22
yerleşmenin belde belediyesi ilan edilmiş olması
da, bu alanlarda 2. Köprü ve çevre yollarının
devreye girmesiyle yaşanan yapı ve nüfus
patlamasının bir başka göstergesidir. Bu örnekler,
3. Boğaz köprüsünün İstanbul’un kuzeyinde inşa
edilmesi durumunda, hem bu köprünün çevre
yollarının yapılması sırasında, hem bu bölgede
yapılacak yerleşmelerle İstanbul’un kuzeyindeki
ormanların yanı sıra, içme suyu havzalarının
da tahrip edilmelerinin kaçınılmaz olacağını
açıkça göstermektedir. Bu olgunun yol açacağı
sedimentasyon ve trafik nedeniyle ortaya çıkacak
egzoz gazları da baraj göllerinde toplanan suyun
doğrudan ve dolaylı olarak kirlenmesine yol
açacaktır.
3 üncü köprü bağlantı yollarının, İstanbul’un
Avrupa yakasında, güneye doğru inerek, Silivri’nin
kuzeyindeki tarım alanlarından da geçtiği
görülmektedir. Aynen orman alanları ve su
havzalarında olduğu gibi, bir alandan yol geçmesi
o alana yönelik yapılaşma taleplerinin artmasına
neden olacağından, bu bölgedeki tarım alanlarının
da söz konusu proje nedeniyle tarım dışı amaçla
kullanılması teşvik edilmiş olacaktır.
Özetle, İstanbul Boğazı’nın en kuzeyine, 2 inci
köprünün( Fatih Sultan Mehmet Köprüsü) 13
km. kuzeyinde, Garipçe-Poyrazköy arasına inşa
edilmesine karar verilen 3 üncü Boğaz köprüsü
ve Kuzey Marmara Otoyolu (İstanbul 3 üncü
Çevreyolu ve Bağlantı Yolları dahil) Planı’nın
hayata geçirilmesi, bu alanlarda geri dönüşü
olmayacak çevresel tahribata neden olacak,
korunması gereken alanlar yapılaşmaya açılacak
ve kentin makroformu daha da kuzeye yayılarak
Karadeniz’e dayanacaktır.
4-) Gene Şehir Plancıları Odası İstanbul
Şubesi Raporu’nda vurgulandığı üzere, İstanbul
Boğazı’nın kuzey kesiminde yer alan “İstanbul
Boğazı Önemli Doğa Alanı” sınırları içerisinde;
Doğal Hayatı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği
(IUCN) kriterlerine göre nesli küresel ölçekte
tehlike altında olan 13 bitki ve 1 sürüngen türü ile
nesli ulusal ölçekte tehlike altında olan 30 canlı
türü bulunmaktadır. Öte yandan 1979’da Bern’de
imzalanan ve ülkemizin taraf olduğu “Avrupa’nın
Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi”nde
korumayı taahhüt ettiğimiz 50 kuş türü ile
Avrupa Birliği Kuş Direktifi’nde yer alan 23
kuş türünün yaşam alanları da yine kentin
kuzey kesimlerinde yer amaktadır. Sarıyer’de
yer alan Belgrad Ormanı ile birlikte İstanbul
ve çevresindeki orman alanları, barındırdıkları
bu ekosistemler nedeniyle dünyanın Önemli
Kuş Göçü Yoğunlaşma Alanları’ndan olup, yüz
binlerce su kuşu, yırtıcı ve ötücü kuş türüne
göç döneminde ev sahipliği yapmakta ve bu
özellikleri sayesinde İstanbul Boğazı, ülkemizde ve
dünya üzerinde kuş göçünün en iyi izlenebildiği
yerlerden biri sayılmaktadır. 3. Boğaz Köprüsü ve
çevreyolu bağlantılarının yakın etkileşim içinde
bulunacağı İstanbul Boğazı Önemli Doğa Alanı ve
Önemli Kuş Göçü Yoğunlaşma Alanları, hem yol
yapım çalışmalarının yaratacağı fiziksel tahribatla
hem de başka fiziki yapılaşmaların baskısı altında
kalacağı için bölge canlılarının doğal yaşama alanı
ve ekosistemi bozulacaktır.(Ek-8, sf. 37)
5-) 3 üncü köprü ve çevre yollarının inşa
edileceği bölgenin Doğal Sit Alanı olması da,
dava konusu planı teknik yönden kabul edilemez
ve hukuka aykırı kılan bir başka noktadır. İstanbul
3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nun 15.11.1995 tarih ve 7755 numaralı
“İstanbul Kuzey Kesimi-Karadeniz Kuşağı Doğal
Sit Alanı” kararı ile (Ek-10) , Beykoz’un kuzeyi I.
Derece, Sarıyer’in kuzeyi ise II. Derece Doğal Sit
Alanı ilan edilmiştir .
3. Boğaz Köprüsü’nün çevre yolu olan Kuzey
Marmara Otoyolu’nun bu Doğal Sit kararına aykırı
ve açıkça bu kararı yok sayan bir yaklaşımın
ürünü olduğu açıktır.
Kararın,
1-b) Böylece yine İstanbul’un kuzeye
büyümemesi ve bu bölgelerdeki doğal varlıkların
ve ekolojinin korunabilmesi için söz konusu
alanlarda yerleşimi özendirebilecek yol, köprü
(3. Boğaziçi Köprüsü) Turizm tesisleri gibi
kararlara yer verilmemesi yönündeki temel
Nazım Plan ilkesi, 1992-1994 ve 1994-1995
dönemlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde
sürdürülen revizyon nazım plan çalışmaları ile
aynı dönemlerde Valilik tarafından hazırlanan
(Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü) Belediye
hudutları dışına yönelik Nazım Plan yenileme
çalışmalarında da yine temel ilke olarak
benimsenmiştir.”
5-j) Bu kararla birlikte bölgede bundan böyle
hiçbir ağacın kesilemeyeceği, kıyı dolgusu,
hafriyat, düzenleme v.b. uygulamaların
yapılamayacağı ve bölgenin doğal dokusu ile
tescilli ya da henüz tescili yapılmamış kültür
varlığı niteliğindeki yapı ve tesislerin (Köy
içlerindeki ahşap evler, eski bağ evleri, çeşmeler,
eski mezarlıklar, camiler, dini yapı kalıntıları ve her
türlü taşınmaz değerler) Kurulumuz izni olmadan
yıkılamayacağı ve onarılamayacağı koşulunun da
ilgili kurumlara bildirilmesine,
...
karar verildi.” biçimindeki hükümleri de, bunun
açık bir göstergesidir.
6-) Dava konusu plan değişikliğinde kısmi
olarak yer alan Kuzey Marmara Otoyolu yapıldığı
takdirde, Fatih Sultan Mehmet (FSM) Köprüsü
264
ve TEM sürecinde yaşandığı gibi “orman niteliğini
yitirdiği gerekçesiyle” bazı alanların orman
sınırları dışına çıkarılması yönünde baskılar
artacaktır. Nitekim Anadolu Yakası’nda, TEM
Otoyolu’nun geçtiği bölgede, orman niteliğini
yitirdiği gerekçesiyle 11.856 hektar alan
orman sınırları dışına çıkarılmıştır (EK-8, sf.
28-29). İstanbul’un bugünkü mekansal yapısına
bakıldığında 3. Köprü ve bağlantı güzergahlarının
kentin kuzey ormanlarını her iki yakada da
kat ettiği ve bunun yanında özellikle Çatalca
ve Silivri ilçelerinde tarımsal nitelikli alanların
üzerinden geçtiği dikkate alındığında, 2B alanları,
özel ormanlar, tarım alanları ve kamusal orman
alanları projenin uygulanması ve sonrasındaki
süreçlerinde farklı nitelikteki arazi kullanım
sınıflarına dönüşerek fiziksel yapılaşma riskiyle
karşı karşıya kalacaktır. 3. Köprü ve bağlantı
yollarının sağlayacağı karayolu hareketliliği ile
bu alanlar bir arada düşünüldüğünde, kentte
yapılaşılmaması gereken ve gerek alt ölçekli
planlar (1/1000 ve 1/5000 Ölçekli Planlar)
gerekse 1/100.000 Ölçekli ÇDP’nin yapılaşmaya
açmadığı bu alanlar, oluşacak cazibe ile büyük
ölçekli yatırım baskılarına maruz kalacaktır…
III- YARGILAMA KONUSU İDARİ İŞLEM
ANAYASA’DA, YASALARDA VE ULUSLARARASI
SÖZLEŞMELERDE YER ALAN HÜKÜMLERE;
HUKUKA AYKIRIDIR.
İstanbul’un trafik sorununu çözmek adına,
mevcut durumu daha da kötüleştirecek ve
bunu yaparken İstanbul’un, sürdürülebilir
yaşam açısından son derece önemli olan doğal
değerlerinin zarar görmesine neden olacak
3. Köprü ve bağlantı yolları (Kuzey Marmara
Otoyolu) ve dolayısıyla bu güzergaha ilişkin bir
plan tadilatı olan dava konusu “Kuzey Marmara
Otoyolu İstanbul İli Beykoz İlçesi Riva-İshaklı
Geçişi Nazım İmar Planı Değişikliği’, Anayasa’ya,
yasalara ve uluslararası sözleşmelere de açıkça
aykırıdır. Şöyle ki;
A-
T.C ANAYASASI AÇISINDAN
“Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması
Madde 56 - Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrete
yaşama hakkına sahiptir.
265
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak
ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve
vatandaşların ödevidir.
...
Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması
Madde 63 - Devlet, tarih, kültür ve tabiat
varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar,
bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri
alır.
...
Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi
Madde 169 - Devlet, ormanların korunması ve
sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları
koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerine
yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit
tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların
gözetimi Devlete aittir.
...
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve
eyleme müsaade edilemez. Ormanları yakmak,
ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla
işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına
alınamaz.”
a.
B-
T.C. YASALARI AÇISINDAN
2872 Sayılı Çevre Kanunu
Amaç
Madde 1- (Değişik: 5491 - 26.4.2006 / m.1) Bu
Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan
çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir
kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını
sağlamaktır.
Tanımlar
Madde 2- (Değişik: 5491 - 26.4.2006 / m.2) Bu
Kanunda geçen terimlerden;
...
Çevre korunması: Çevresel değerlerin ve ekolojik
dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını
önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi
iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini
önlemeye yönelik çalışmaların bütününü,
...
Sürdürülebilir çevre: Gelecek kuşakların ihtiyaç
duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini
tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek
kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel
değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fiziki vb.)
ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini,
...
ifade eder.
Çevrenin Korunması
Madde 9- (Değişik madde ve başlığı: 5491 26.4.2006 / m.6) Çevrenin korunması amacıyla;
a) Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ile
bu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunması
esastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanım
esasları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil
toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların
görüşleri alınarak belirlenir.
...
c) Ulusal mevzuat ve taraf olduğumuz uluslararası
sözleşmeler ile koruma altına alınarak koruma
statüsü kazandırılmış alanlar ve ekolojik değeri
olan hassas alanların her tür ölçekteki planlarda
gösterilmesi zorunludur. Koruma statüsü
kazandırılmış alanlar ve ekolojik değeri olan
alanlar, plan kararı dışında kullanılamaz.
...
f) Biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilirliğinin
sağlanması bakımından nesli tehdit veya tehlike
altında olanlar ile nadir bitki ve hayvan türlerinin
korunması esas olup, mevzuata aykırı biçimde
ticarete konu edilmeleri yasaktır...”
b.
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu
“Korunma Alanı İle İlgili Karar Alma Yetkisi
Madde 8 - Yedinci maddeye göre tescil edilen
korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının
korunma alanlarının tesbiti ve bu alanlar
içinde inşaat ve tesisat yapılıp yapılamayacağı
konusunda karar alma yetkisi Koruma Kurullarına
aittir. Koruma Kurullarının kararına 61 inci
maddenin ikinci fıkrasına göre itiraz edilebilir.
Korunma alanlarının tespitinde, korunması
gerekli kültür ve tabiat varlıklarının korunması,
görünümlerinin ve çevreleri ile uyumlarının
muhafazası için yeteri kadar korunma alanına
sahip olmaları dikkate alınır. Bu hususlarla
ilgili esaslar. Kültür ve Turizm Bakanlığınca
hazırlanacak yönetmelikte belirtilir.
İzinsiz Müdahale Ve Kullanma Yasağı
Madde 9 - Koruma Yüksek Kurulunun
ilke kararları çerçevesinde koruma bölge
kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak,
korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat
varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında
inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar
yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları
değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat,
sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı
veya benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır...”
c.
2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu
“İkinci Bölüm: Genel Esaslar, Orman Alanları, Yeşil
Sahalar
Genel Esaslar
Madde 3 - Boğaziçi Alanının korunması
ve geliştirilmesinde ve imar mevzuatının
uygulanmasında aşağıdaki hususlar esas alınır.
a) Boğaziçi Alanında yeralan kültürel ve tarihi
değerler ve doğal güzellikler muhafaza edilir ve
doğal yapı korunur.
b) Boğaziçi Alanı bu Kanunun amaçlarına
uygun olarak ve doğal ve tarihi çevreye uyumu
gözetilerek güzelleştirilir ve geliştirilir.
...
d) Boğaziçi Alanındaki kültür ve tabiat varlıklarının
onarımına öncelik verilir.
...
Orman Alanları
Madde 4 - Boğaziçi Alanı sınırları içinde Devlet
ormanı statüsüne alınacak yerler, Boğaziçi İmar
Yüksek Koordinasyon Kurulunca kararlaştırılır
ve kamu kurum ve kuruluşlarına ait olanlar
bedelsiz olarak Hazineye devretilir. Özel mülkiyete
ait olanlar ise Tarım ve Orman Bakanlığınca
kamulaştırılır.
Devlet ormanı statüsüne alınan bu yerler, Tarım
ve Orman Bakanlığınca hazırlanacak proje ve
programa göre Boğaziçi Alanının doğal yapısına
uygun olarak düzenlenir, ağaçlandırılır parklar ve
mesire yerleri yapılır ve bunların bakımı, işletilmesi
ve muhafazası sağlanır.
Devlet ormanı statüsüne alınan bu yerlerde
6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesi
uygulaması yapılamaz.
...
266
Yeşil Alanlar
Madde 5 - Boğaziçi Alanında orman sayılmayan
kamu kurum ve kuruluşlarına veya özel mülkiyete
ait koru, koruya katılacak alan, çayır, mesire yeri,
bostan ve benzeri alanlar yeşil alan sayılır ve bitki
varlıkları geliştirilerek muhafaza edilir.
Bu alanlardaki ağaç varlıklarının yokedilmesi veya
tahrip edilmesi yasaktır...”
C-
ULUSLARARASI SÖZLEŞME VE
PROTOKOLLER AÇISINDAN
Anayasa’nın 90. maddesi:
“Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma
Madde 90 ...
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası
andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar
hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre
yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların
aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası
andlaşma hükümleri esas alınır.”
Bu çerçevede, Türkiye’nin imzaladığı ve uymakla
yükümlü olduğu konu ile ilgili uluslararası
sözleşme ve protokoller şunlardır:
1.Avrupa Kentsel Şartı (1992-STRASBURG)
Avrupa Kentsel Şartı, kentler ve otomobiller
arasındaki etkileşim ve dengenin kentler lehine
şekillenmesini gereğini ve kent yönetimlerinin
otomobil kullanımını özendirerek kentleri
geliştiremeyeceklerini ortaya koymuştur. Bu
şart, taraf olan ülkelerin, karayolu taşımacılığına
karşı kentten yana koruyucu bir tavır alması
gerektirmektedir.
Bu ilke kararı, dava konusu plan değişikliğinin
dayanağı olan 3. Boğaz Köprüsü ve çevre
yollarının tüm kenti kat eden uzun güzergahı
ve TEM güzergahıyla birleşen bağlantılarının
yaratacağı yeni çekim etkisiyle özel araç sahipliği
ve kullanımlarını arttıracak olması durumu ile
bağdaşmadığından, gerek yerel gerekse merkezi
267
yönetimlerin kentten yana koruyucu politikaları
uygulamasını, bu nedenle dava konusu plan
değişikliğinin iptalini gerektirmektedir. Avrupa
Kentsel Şartı’nın aşağıda açıkça ifade edilen bazı
önemli konu başlıkları ve ilkeleri özellikle dava
konusu plan değişikliği ve içerdiği 3. Köprü ve
bağlantı yolları güzergah değişikliği bakımından
incelendiğinde, bu ilkelerin çiğnendiği ve taraf
olduğumuz Avrupa Kentsel Şartı’na aykırılıklar
bulunduğu açıkça görülecektir:
“ Konu: Ulaşım ve Dolaşım
“Kente karşı otomobil; çok basitleştirilmiş bir
ifade olmakla birlikte; durum buna çok yakındır.
Yavaş ama kesin bir biçimde, otomobil kentleri
öldürmektedir. Öyle ki, 2000’li yıllar, ikisi bir arada
olamayacağından, otomobil ya da kentten birini
seçmemizi zorunlu kılacaktır.
Bugünden bir şey yapılmaz, yeni düzenlemeler
getirilmezse, araç trafiği; özellikle de özel araçlar
ve kamyonlar, sadece kentleri tahrip etmekle
kalmayacak, ‘sera etkisiyle’ tüm çevrenin
zarar görmesine de hatırı sayılır bir katkıda
bulunacaktır.
Araçlar; kentleri gürültü, rahatsızlık, ruhsal ve
fiziksel tehlike, çevre estetiği ve sosyal alanların
yok olması, hava kirliliği gibi sorunlarla tehdit
ederler...”
“Konu: Kentlerde Çevre ve Doğa
Yerel yönetimler, doğal miraslarını dikkatle
koruyan ev sahipleri olmalıdır. Ayrıca, kaynak
kullanımını iyileştirmek, çevre kalitesini
yükseltmek, temiz ve sağlıklı yerel üretim,
ulaşım ve tüketimi teşvik ederek, doğal yapıları
korumakla yükümlüdürler.
İLKELER
- Yerel Yönetimlerin, doğal ve enerji kaynaklarını,
uygun ve akılcı bir biçimde, yönetme ve idareli
kullanma sorumluluğu
- Yerel yönetimlerin kirliliğe karşı politikalar
uygulaması
- Yerel yönetimlerin doğayı ve yeşil alanları
koruma yükümlülüğü
- Doğayı korumanın toplumsal gururu ve bağlılığı
geliştiren bir faktör olması...”
“KONU: Kentlerde Sağlık
...
İLKELER
Kentsel çevrenin tüm kentlilere iyi sağlık
ko0şulları sağlaması
Bu, kapsamlı kentsel çevre politikaları
oluşturarak; atıkların yönetimi, hava, su, toprak
ve yer altı kirliliklerinin engellenmesi ve tehlikeli
atıkların tamamen ortadan kaldırılması; doğal ve
yapay çevrenin doğal afetlerden etkilenmesini
engelleyici önlemlerle; hassas çevre ve
toplulukları sürekli gözlem altında tutarak;
özürlülere özel hizmet sağlayarak ve genel olarak
toplumun gelişimini ve sosyal yenilenmeyi tesis
ederek mümkün olabilir.”
2.
Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama
Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (1979- Bern)
Sözleşmeye taraf olan her ülke, sözleşmenin
ek listelerinde (Ek Liste I: Bitki Türleri ve Ek
Liste II: Hayvan Türleri) yer alan türlerin doğal
yaşam alanlarıyla birlikte koruma altına alınması
amacıyla gerekli idari ve yasal önlemleri almakla
yükümlüdür. Listelerde yer alan bitki ve hayvan
türlerinin doğadan toplanması, tahrip edilmesi ve
ticaretinin yapılması yasaktır.
Sözleşmenin amacı, yabani flora ve faunayı
ve bunların yaşama ortamlarını muhafaza
etmek, özellikle birden fazla devletin işbirliğini
gerektirenlerin korunmasını sağlamak ve bu
işbirliğini geliştirmektir.
İstanbul Boğazı’nın kuzey giriş bölgesi gerek
ülkemiz gerekse dünyanın önemli kuş göç ve
geçiş bölgelerinden biri olması nedeniyle dava
konusu plan değişikliği, İstanbul Boğazı’nın kuzey
giriş bölgesinden geçecek olan Kuzey Marmara
Otoyolu kapsamındaki İstanbul 3. çevre yolu ve
bağlantı yolları projesine dayalı düzenlendiğinden
sözleşmenin 4. maddesine açıkça aykırıdır:
“BÖLÜM II :Yaşama Ortamlarının Korunması
Madde 4 1. Her Akit Taraf, yabani flora ve fauna türlerinin
yaşama ortamlarının, özellikle I ve II nolu ek
listelerde belirtilenlerin ve yok olma tehlikesi
altında bulunan doğal yaşam ortamlarının
muhafazasını güvence altına almak üzere, uygun
ve gerekli yasal ve idari önlemleri alacaktır.
2. Akit Taraflar, planlama ve kalkınma politikalarını
saptarken, önceki paragraf uyarınca korunan
sahaların muhafaza gereksinimlerine, bu gibi
yerlerin her türlü tahribattan uzak veya tahribatın
mümkün olan en alt düzeyde tutulmasına özen
göstereceklerdir.
3. Akit Taraflar, II ve III no.lu ek listelerde belirtilen
göçmen türler için önem taşıyan ve kışlama,
toplanma, beslenme, üreme veya tüy değiştirme
yönünden göç yollarına uygun ilişki konumunda
bulunan sahaların korunmasına özel dikkat
göstermeyi kabul ederler.
4. Akit Taraflar, bu maddede değinilen doğal
yaşama ortamlarının korunması için bunların sınır
bölgelerinde bulunması halinde, çabalarını uyumlu
kılmak yönünden eşgüdüm sağlamayı taahhüt
ederler.”
3.
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının
Korunmasına Dair Sözleşme (1972-Paris)
Sözleşmeye taraf ülkeler, bir ülkede kültürel
ve doğal mirasın herhangi bir parçasının
bozulmasının veya yok olmasının, sadece o
ülke için değil tüm dünya ülkeleri için ciddi bir
yoksullaşma oluşturduğunu göz önünde tutarak,
kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması,
muhafazası, teşhiri ve gelecek kuşaklara
iletilmesinin sağlanması görevinin öncelikle
kendilerine ait olduğunu kabul etmekte; ayrıca,
kültürel ve doğal mirasa ait olan tüm varlıkları,
listeye dahil edilmemiş olsalar bile koruma altına
alacaklarını taahhüt etmektedirler.
Yargılama konusu 3 üncü Köprü ve çevre yolları
planı, İstanbul’un sahip olduğu doğal değerlere
geri dönüşü olmayacak şekilde zarar vereceği için
sözleşmenin 5 inci ve 12 inci maddelerine açıkça
aykırıdır.
“II Kültürel ve Doğal Mirasın Ulusal ve Uluslar
arası Korunması:
...
Madde 5 - Bu Sözleşmeye taraf olan her
Devlet topraklarındaki kültürel ve doğal mirasın
korunması, muhafazası ve teşhiri amacıyla etkili
268
ve faal önlemlerin alınmasını sağlamak için,
mümkün olduğunca her ülkenin kendi koşullarına
uygun biçimde şu çabaları gösterecektir:
a)
Kültürel ve doğal mirasa, toplumun
yaşamında bir işlev vermeyi ve bu mirasın
korunmasını kapsamlı planlama programlarına
dahil etmeyi amaçlayan genel bir politika
benimsemek;
b)
Kültürel ve doğal mirasın korunması,
muhafazası ve teşhiri için, halen mevcut değilse,
topraklarında bir veya daha fazla hizmet
kurumunu, işlevlerini ifaya yeterli olacak görevli
ve araçlarla kurmak;
c)
Bilimsel ve teknik çalışma ve
araştırmaları geliştirmek ve Devletin kültürel
ve doğal mirasını tehdit eden tehlikelere
karşı harekete geçmesine olanak sağlayacak
müdahale yöntemlerini mükemmelleştirmek;
d)
Bu mirasın saptanması, korunması,
muhafazası, teşhiri, yenileştirilmesi için gerekli
olan uygun yasal, bilimsel, teknik, idarî ve malî
önlemleri almak; ve
e)
Kültürel ve doğal mirasın korunması,
muhafazası ve teşhiri konularında eğitim yapan
ulusal veya bölgesel merkezlerin kurulmasını
veya geliştirilmesini desteklemek ve bu alandaki
bilimsel araştırmaları teşvik etmek,
...
Madde 12 - Kültürel ve doğal mirasa ait olan bir
varlığın 11. maddenin 2. ve 4. paragraflarında
sözü edilen her iki listeye de dahil edilmemiş
olması hiçbir şekilde onun bu listelere dahil edilme
sonucu olanlar dışındaki amaçlar için istisnaî
değeri olmadığı anlamına gelmeyecektir.”
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle planlama
tekniklerine, şehircilik ilkelerine, kamu yararına
ve hukuka aykırı işlemin iptaline karar verilmesi
gerekmektedir.
13.
ÇAMLICA TEPESİ PLANLARININ İPTALİ
23.10.2012
31.07.2012 gün ve 11964 sayılı Makam Olur’u
ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanmış;
İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Çamlıca Mevkii,
269
Kısıklı Mahallesinde yer alan çoğunluğu kamu
mülkiyetine kayıtlı 160 pafta, 804 ada, 13, 14,
56 ve 57 nolu parsellerden oluşan alan, 644
sayılı KHK’nın ilgili maddeleri uyarınca “Özel
Proje Alanı” ilan edilmiş ve plana yapılan itirazlar
değerlendirilerek bu kapsamda hazırlanan
Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 ölçekli
Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Revizyon Uygulama İmar Planının yürütmesinin
durdurulmasını takiben iptaline karar verilmesi
istemi ile dava açılmıştır.
Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir:
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanmış;
İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, Çamlıca Mevkii,
Kısıklı Mahallesinde yer alan çoğunluğu kamu
mülkiyetine kayıtlı 160 pafta, 804 ada, 13, 14,
56 ve 57 nolu parsellerden oluşan alan, 644
sayılı KHK’nın ilgili maddeleri uyarınca “Özel
Proje Alanı” ilan edilmiş ve plana yapılan itirazlar
değerlendirilerek bu kapsamda hazırlanan
Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 ölçekli
Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Revizyon Uygulama İmar Planı;
-
Planlama alanında önerilen
fonksiyonların yer seçimi açısından hatalı olup;
plan yasal sınırlarının ve planlama ilkelerinin
dışına çıkılarak hazırlanmıştır.
Detaylı açıklamaları yer alan yukarıdaki temel
sorunların yanı sıra plan yapma yetkisi açısından
yereldeki kurumların devre dışı bırakıldığı,
bütüncül olmayan ve yerel ihtiyaçları gözetmeyen
bir planlama anlayışının hakim olduğu
görülmektdir.
Planlama alanında önerilen fonksiyonların yer
seçimi hatalıdır:
1.
Planlama alanı, İstanbul İli, Üsküdar
İlçesi, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu’nun 14.12.1974 gün 8172 sayılı kararı
ile Boğaziçi Doğal ve Tarihi Sit Alanı olarak tespit
ve ilan edilen, yine aynı Kurulun 24.06.1983 gün
15175 sayılı kararı ile belirlenen ve ilk koruma
amaçlı imar planları onaylanan Boğaziçi Geri
Görünüm ve Etkilenme Bölgesinde kalmakta olup;
2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na tabidir. 2960
sayılı Boğaziçi Kanunu’nun amacında; “İstanbul
Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini
ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek
korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus
yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak
için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek
ve düzenlemek”tir. Kanunun 3. Maddesinde;
“a) Boğaziçi Alanında yer alan kültürel ve tarihi
değerler ve doğal güzellikler muhafaza edilir ve
doğal yapı korunur. b) Boğaziçi Alanı bu Kanunun
bu Kanunun amaçlarına uygun olarak ve doğal
ve tarihi çevreye uyumu gözetilerek güzelleştirilir
ve geliştirilir.” denilmektedir. Dava konusu plan
getirdiği yapılaşma koşulları itibariyle 2960 sayılı
Boğaziçi Kanunu’na açıkça aykırıdır. Planda
alınan Turizm Alanı ve Dini Tesis Alanı kararları ile
Boğaziçi alanı içerisinde yer alan doğal yapının
tahribatının önü açılacaktır.
2.
11.01.1991 tarih ve 2759 sayılı
İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu kararı ile Küçük ve Büyük
Çamlıca Tepeleri ve çevresi Kentsel (Kültürel) ve
Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. 19.06.2007
tarihli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Yüksek Kurulunun Doğal (Tabii) Sitler, Koruma
ve Kullanma Koşulları ile İlgili 728 nolu ilke
kararına göre (740 sayılı ilke kararı ile değişik),
Doğal (Tabii) Sit; “Jeolojik devirlerle, tarih öncesi
ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunmaları
veya özellikleri ve güzellikleri bakımından
korunması gerekli yer üstünde, yer altında veya
su altında bulunan korunması gerekli alanlardır.”
şeklinde tanımlanmaktadır. Yine aynı ilke
kararında I. Derece Doğal Sit alanı aşağıdaki gibi
tanımlanarak, bu alanlarda yapılaşma açısından
uyulması gereken kurallar belirlenmiştir:
1- I. Derece Doğal (Tabii) Sit: Bilimsel muhafaza
açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve
güzelliklere sahip olması ve ender bulunması
nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka
korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel
çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır. Bu
alanlarda, bitki örtüsü, topografya, siluet etkisini
bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde
bulunulamayacağına, ancak;
a) Kesin yapı yasağı olmakla birlikte, resmi ve özel
kuruluşlarca zorunlu olan alanlarda, teknik altyapı
hizmetleri (kanalizasyon, açık otopark, telesiyej,
teleferik, içme suyu, enerji nakil hattı, telefon hattı,
doğalgaz hattı, GSM baz istasyonu ve benzeri)
uygulamalarının koruma bölge kurulunun uygun
göreceği sekliyle yapılabileceğine
b) 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı veya
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı doğrultusunda
hazırlanacak projesine göre ilgili koruma
kurulundan izin almak koşulu ile halka açık
rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler (lokanta,
büfe, kafeterya, soyunma kabinleri, wc, gezi
yolu, açık otopark ve benzeri) ile alanın ve
çevrenin özelliklerinden kaynaklanan faaliyetlerin
korunması ve geliştirilmesi amacına yönelik
yapıların (iskele, balıkçı barınağı bekçi kulübesi ve
benzeri) yapılabileceğine (…)
İlgili ilke kararında da açıkça belirtildiği üzere
kamu yararı açısından mutlaka korunması ve
üzerinde yapılaşmaya izin verilmemesi gereken
bu alanda dava konusu plan ile İstanbul’un
ve Boğaziçi’nin siluet etkisini tahrip edecek
yapılaşma öngörülmektedir. Özellikle kamu yararı
ile hiçbir ilgisi bulunmayan Turizm Alanı ile plan
notları gereğince eğitim, kültür vb. fonksiyonların
da inşa edilebileceği Dini Tesis Alanının
yapılaşmasına imkan tanıyan dava konusu
revizyon nazım ve uygulama planı, geri dönüşü
mümkün olmayan zararlar meydana getirecektir.
Bu nedenle öncelikle yürütmesi durdurularak her
iki planın da iptali gerekmektedir.
3.
Planlama alanı 17.11.1992 tasdik
tarihli 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında
Büyük Alan Kullanımı Gerektiren Kamu Kurum
ve Kuruluş Alanı (TRT), 09.10.2009 tasdik
tarihli 1/5000 ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm
ve Etkilenme Bölgesi Koruma Amaçlı Nazım İmar
Planında ise Resmi Kurum ve Ağaçlandırılacak
Alan (TRT) olarak planlanmıştır. Söz konusu
işlevler dahilinde kamunun faaliyet alanında
ve yapılaşmaya kapalı olan bu alanda, dava
konusu revizyon nazım ve uygulama imar planı
ile yaklaşık 14.500 m2lik Turizm Alanı ve plan
notları uyarınca avan projeye göre yapılanacak;
eğitim, kültür vb. fonksiyonların inşa edilebileceği
Dini Tesis Alanı, Rekreasyon ve Park Alanı olarak
planlanmıştır.
Kesinlikle yapılaşmaya açılmaması gereken
ve İstanbul’un kentsel kimliğinin simgesel ve
karakteristik öğelerinden biri olan Çamlıca
bölgesine önerilen Turizm Alanı fonksiyonu ile
270
kamu yararı açıkça ihlal edilmektedir. Planda
getirilen bu fonksiyon kararı ile birlikte kamusal
işlevini sürdüren sosyal-teknik donatı alanı,
özel kullanıma konu edilecek biçimde, kullanımı
değiştirilerek, planlama esasları ve şehircilik
ilkelerine aykırı işlem gerçekleştirilmiştir. Bununla
birlikte çevresinde yer alan doğal ve kentsel sit
alanları ve Boğaziçi’nin kendine özgü koşulları
dikkate alınarak bütüncül bir şekilde planlanması
gereken bir bölgede, noktasal plan kararı
getirilerek planlamanın temel ilkeleri göz ardı
edilmiş olup; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı takdir
yetkisini bu plan eliyle kötüye kullanmaktadır.
Planlar yasal sınırların ve planlama ilkelerinin
dışına çıkılarak plan hazırlanmıştır:
4.
Hazırlanan her ölçekteki imar
planlarında ayrılacak olan sosyal ve teknik donatı
alanları bölgenin şartları ve yaşayan nüfusun
ihtiyaçları doğrultusunda Plan Yapımına Ait
Esaslara Dair Yönetmelikte belirtilen standartlar
çerçevesinde belirlenir. Söz konusu Yönetmeliğin
16. maddesi ile sosyal ve teknik donatı alanlarının
büyüklüklerine yönelik bir takım standartlar
getirilmiştir. Söz konusu maddede “Hazırlanacak
her ölçekteki imar planlarının yapım ve
değişikliklerinde planlanan beldenin ve bölgenin
şartları ile gelecekteki gereksinimleri göz önünde
tutularak sosyal ve teknik donatı alanlarında
EK-1 deki tabloda belirtilen asgari standartlara
uyulur.” denmektedir. İlgili tabloya göre dini
tesis alanlarının büyüklüğünde kişi başı 0.5 m2
standardına uyulması gerekmekte iken yeşil
alanlarda bu oran kişi başı 10 m2 olmaktadır.
Sosyal ve teknik donatı alanlarının kent içindeki
konumuna yönelik ölçütler ise donatıların birbirine
olan uzaklığı, birbirleri ile tutarlılığı ve en önemlisi
kolay/rahat erişilebilirliği gibi kriterlere göre
belirlenmektedir.
Planlama alanında, mevcut durum itibariyle nüfus
barındıran bir yapılaşma bulunmamakta, çevresi
ise genel itibariyle düşük yoğunluklu konut
alanında kalmaktadır. Planlama alanı çevresinde
erişim mesafesi içerisinde 14 adet dini tesis yer
almaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde dava
konusu planda 57 hektar büyüklüğünde ayrılmış
olan Dini Tesis Alanının bölgede yaşayan nüfusun
ihtiyaçları doğrultusunda planlanmadığı açıktır.
271
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu’nun 14.12.1974 gün 8172 sayılı
kararında Boğaziçi ile ilgili olarak; “Boğaziçi’nin
genel olarak bir konut, turizm ve rekreasyon alanı
olduğuna, bu nedenle; lokal ihtiyaçlardan başka
İstanbul şehrinin bütününe hizmet edecek sosyal
tesisler, yüksek öğretim ve üniversite tesisleri
ile resmi dairelerin bu bölgede yapılamayacağı”
belirtilmiştir. Boğaziçi’nin eşsiz bir doğal ve
kültürel miras olması sebebiyle alınmış bu karar,
yukarıda da açıklandığı şekli ile yerel ihtiyaç ve
taleplere göre belirlenmeyen plan kararları ile ihlal
edilmekte, İstanbul’un bütününe hizmet edecek
işlevler dahilinde yapılaşmaya açılmaktadır.
5.
Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara
Dair Yönetmeliğin 3. Maddesinin (c) bendinde
Doğal (tabii) sit; “Jeolojik devirlere ait olup, ender
bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere
sahip yer üstünde, yer altında veya su altında
bulunan korunması gerekli alanlar” olarak
tanımlanmaktadır. Aynı maddenin (ı) bendinde
Korunan alanlarda yapılacak plan: “Milli parklar,
tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma
alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma
bölgeleri ve benzeri koruma statüsü bulunan
diğer alanlarda, yapılan bilimsel çalışmalar
uyarınca tespit edilen ve hassasiyetle korunması
gerektiği belirlenen koruma alanları ile doğal ve
çevresel değerlerin etkileşim-geçiş sahası da
göz önünde bulundurularak sürdürülebilirliğini,
mutlak korunmasını ve gelecek nesillere intikalini
sağlamak amacıyla alanın büyüklüğünün
gerektirdiği ölçeklerde halihazır haritalar ve
mülkiyet verilerine dayalı olarak, hazırlanacak,
hazırlatılacak hedefler, araçlar, stratejiler ile
planlama kararları, tutumları, plan notları ve
açıklama raporu ile bir bütün olan her tür ve
ölçekte planlar” olarak belirtilmiştir. Yukarıda
belirtildiği üzere doğal sit alanları hassasiyetle
korunması, gelecek nesillere aktarılması ve
bu ilkeler çerçevesinde planlanması gerekli
alanlar ilen, dava konusu planlar bu gereklilikleri
tamamıyla dikkate akmayarak, söz konusu
yönetmeliğe aykırı olarak yürürlüğe girmiştir.
6.
11.01.1991 tarih ve 2759 sayılı
İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu kararı Kentsel (Kültürel) ve
Doğal Sit Alanı olarak ilan edilen Büyük ve Küçük
Çamlıca Alanının sit alanı olarak belirlenmesinin
mevzuata uygun bulunduğu ancak geçiş dönemi
yapılaşma koşullarında isabet görülmediğini
belirten ...... tarih ve .......... sayılı İstanbul Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı
ile bu kararın eki planın iptali istemiyle dava
açılmıştır. (kararın tarih ve numarası elimizde
bulunmamakta olup bahsi geçen mahkeme kararı
incelendiğinde görülebilecektir.) Açılan davada,
İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 29.12.1992
günlü ve 1992/1626 sayılı kararına göre; söz
konusu bölgenin sit alanı olarak belirlenmesinin
2863 sayılı yasaya uygun olduğu, ancak getirilen
yapılanma koşullarının açıkça belirlenmemiş
turistik kullanımlara ve yapılanma koşulları 2.
derecede Max:250 m2 olmak üzere konut
kullanımına açılmasının yasanın amacına ve
kamu yararına uygun bulunmadığı, bugün henüz
ağaçlık alan olarak görülen yerlerin de konut
ve turistik tesisler yapılmasına uygun olmadığı
gibi yapılanma koşullarında bir sınırlama
getirilmemesi nedeniyle de bölgenin korunmasına
katkıda bulunamayacağı, bu nedenle korumaya
yönelik şekilde yeniden bir düzenleme
yapılmasının gerektiği, dava konusu işlemle
getirilmek istenilen uygulamada kamu yararı
bulunmadığı sonucuna varılarak dava konusu
işlemin iptaline karar verilmiştir. Söz konusu dava
konusu işlemin iptali yolundaki temyize konu
İdare Mahkemesi kararında da 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1.
fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi
bulunmadığı belirtilerek, Danıştay Altıncı Dairenin
09.11.1993 gün ve 2521 sayılı kararı gereğince
temyize konu karar onanmıştır.
7.
23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararıyla tarafı bulunduğumuz,
“Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına
Dair Sözleşme” nin 4. Maddesi gereğince “Bu
Sözleşmeye taraf olan devletlerden her biri 1.
ve 2. maddelerde sözü edilen ve topraklarında
bulunan kültürel ve doğal mirasın saptanması,
korunması, muhafazası, teşhiri ve gelecek
kuşaklara iletilmesinin sağlanması görevinin
öncelikle kendisine ait olduğunu kabul eder.
Bunun için kaynaklarını sonuna kadar kullanarak
ve uygun olduğunda özellikle mali, sanatsal,
bilimsel ve teknik alanlarda her türlü uluslararası
yardım ve işbirliği sağlayarak elinden geleni
yapacaktır.” denilmektedir. Oysaki, dava konusu
plan ile birlikte evrensel bir miras olan ve doğal
sit alanı olarak belirlenmiş bir alanda yapılaşma
önerilerek tarafı olduğumuz uluslararası
sözleşmeler ve başta 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu olmak üzere
korumaya ilişkin ulusal mevzuata aykırı işlem
tesis edilmektedir. İstanbul’un simgelerinden biri
olan ve hiçbir koşulda yapılaşmaya açılmaması ve
korunarak yaşatılması gereken Çamlıca Tepesi,
alınan bu plan kararları yok edilmektedir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu
Büyük Çamlıca Özel Proje Alanı 1/5000 ölçekli
Revizyon Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Revizyon Uygulama İmar Planı ile tüm kamuya
açık olması ve korunarak yaşatılması gereken
bir alan, yereldeki ihtiyaca bakılmaksızın donatı
(dini tesis) alanına ve bununla birlikte özel
kullanıma (Turizm Alanı) açılarak yapılaşmaya
maruz bırakılmıştır. Korunması gereken alanları
yapılaşmaya açması, plan bütünlüğünü, kamu
yararını ve plan kademelenmesi ilkelerini göz ardı
etmesinden ötürü dava konusu planlar 3194
sayılı İmar Kanunu ve eki “Plan Yapımına Ait
Esaslara Dair Yönetmelik”e, 2890 sayılı Boğaziçi
Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu ve Korunan Alanlarda Yapılacak
Planlara Dair Yönetmelik ile şehircilik ilkeleri ve
planlama esaslarına uygun değildir. Bu nedenlerle
öncelikle yürütmesinin durdurulması ve iptali
gerekmektedir.
14.
MALTEPE İLLLER BANLASI
ARAZİSİ PLANLARININ İPTALİ
20.12.2012
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
tadilen re’sen onaylanan ve 27.07.2012 25.08.2012 (30 gün) tarihleri arasında askıya
çıkarılan; İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada,
25, 27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10,
18, 36, 37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsele
ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım ve 1/1000 ölçekli
272
Uygulama İmar Planı Değişikliğinin öncelikle
yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile
dava açılmıştır.
Dava konusunda usul yönünden açıklamalarımız
şu şekildedir:
2575 s. Kanunun 24. Maddesinde 02.07.2012
yılında 6352 s. Kanun ile yapılan değişiklik
uyarınca her ne kadar dava konusu idari işlem
Bakanlık tarafından tesis edilmiş bir düzenleyici
işlem olsa da Mahkemeniz nezdinde dava
açılmıştır.
Maddenin eski metni:
Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu
kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında
uygulanacak düzenleyici işlemlere,
Maddenin yeni metni:
Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca
çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici
işlemlere
Dava konusu plan “ülke çapında uygulanacak
düzenleyici işlem” niteliğinde olmayıp bu
nedenle Danıştay yerine Mahkemeniz nezdinde
dava açılmıştır. Aynı doğrultuda Danıştay 6.
Dairesinden de görevsizlik kararları gelmeye
başlamış olup görevli Mahkemenin tayininde
belirtilen hususun dikkate alınmasını talep etmek
gerekmiştir.
Davaya esas yönünden açıklamalarımız şu
şekildedir:
1.
İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25,
27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36,
37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde
toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut
Alanına Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli
Nazım ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
Değişikliği 644 sayılı KHK hükümleri ile 3194
sayılı İmar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca T.C.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tadilen
re’sen onaylanmıştır. Söz konusu plan değişikliği
ile İdari Tesis Alanı (İller Bankası), T+K rumuzlu
ticaret ve konut alanına dönüştürülmüş olup,
planlama alanının kalan kısmında “Dini Tesis
Alanı” ayrılmıştır. T+K alanında Taks: 0,50 Kaks:
2,50 Hmax: 70,50 yapılaşma şartı getirilmiştir.
273
2.
Dava konusu edilen İmar Planı
Değişiklileri ile getirilen kararlar doğrultusunda
mevcut sosyal ve teknik donatı dengesi
bozulmakta, imar planı kademelenmesi,
ayrıcalıklı imar hakları yaratmak üzere ortadan
kaldırılmakta, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı
bu hükümler ile çevre yapılanma koşullarının çok
üzerinde bir yapılaşma hakkı ortaya çıkmaktadır.
Bu fonksiyon değişikliğini ortaya çıkaran plan
değişikliği ile donatı alanları azaltılarak bölge
donatı dengesi bozulmakta, mevcutta yer alan
kamu alanı tasfiye edilmekte, yapı yoğunluğunu
artırıcı ve çevreye emsal teşkil edici nitelikte
yapılaşma şartları getirilmektedir.
3.
“Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik’’in 27’nci maddesinde “İmar
planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı
alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin
değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk
olmadıkça yapılmaz” ve “Zorunlu hallerde böyle
bir değişiklik yapılabilmesi için: İmar planındaki bir
sosyal ve teknik alt yapı alanının kaldırılabilmesi
ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde
eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle
yapılabilir.” denilmektedir. Ancak söz konusu plan
değişikliği ile kaldırılan “İdari Tesis Alanı”na ilişkin
eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır. Kamunun
ortak yararına yönelik hizmet veren “İdari Tesis
Alanı”, yönetmeliklere aykırı olarak düzenlenen
söz konusu planlar ile özel kullanıma açılmıştır.
Kamu mülkiyetinde olması nedeniyle bölgede
daha önce verilen plan bütününü gözetmeyen
ayrıcalıklı imar hakları sonucu oluşmuş donatı
ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanımı şart
olan bir alan bu şekilde özelleştirilmektedir. Bu
özelleşmeye ek olarak hali hazırda büyük sorunlar
yaşanan alanda bu sorunlar verilen ayrıcalıklı
imar hakkı ile arttırılmaktadır. Bu nedenle davaya
konu plan değişikliği şehircilik ilkeleri, planlama
esasları ve kamu yaraına açıkça aykırılıklar
içermektedir.
4.
“Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik’’in 28’inci “İmar planında verilmiş olan
inşaat emsalinin, kat adedinin, ifraz şartlarının
değiştirilmesi sonucu nüfus yoğunluğunun
arttırılmasına dair imar planı değişikliklerinde:
Artan nüfusun ihtiyacı olan sosyal ve teknik
altyapı alanları EK-1 de belirtilen standartlara
uygun olarak plan değişikliğine konu alana
hizmet vermek üzere ayrılır ve/veya artırılır.”
denilmektedir. Oysa ki, dava konusu imar planı
değişikliği ile getirilen ilave nüfusun ihtiyaçlarına
yönelik gerekli olan sosyal ve teknik donatı
alanları, imar planı kademelenmesine uygun bir
şekilde, bütüncül olarak ele alınması gerekirken,
tüm bu planlama esasları göz ardı edilmiş;
bölgenin ihtiyacına yönelik herhangi bir sosyal ve
teknik altyapı kararı alınmamıştır. Her ne kadar
meri Maltepe E-5 Güneyi Nazım ve Uygulama
İmar Planında ve İstanbul İmar Yönetmeliğinde,
Ticaret + Konut Alanlarında özel sağlık ve özel
eğitim birimlerinin yapılabileceği belirtilmiş olsa
da, davaya konu edilen planlarda bu ihtiyaca
yönelik hiçbir plan kararının bulunmaması imar
planının düzenleyici işlevini ortadan kaldırmakta,
plan hiyerarşisine aykırı olarak planda yer
alması gereken kararları almayarak, şehircilik
ilkelerine aykırı bir biçimde imar planını belirsiz
kılmaktadır. Bununla birlikte –belirsiz olsa dahiileride oluşturulabilecek donatı alanları, “özel”
nitelikli olacağından imar planları doğrultusunda
alınacak mekansal kararlar, kamu yararına aykırı
ve Anayasanın eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacak
niteliktedir.
5.
“Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik’’in 30. Maddesinde; “Nazım plan
ana kararlarını bozucu fonksiyonel değişiklikler
plan değişikliği yolu ile yapılamaz.” denilmektedir.
Dolayısıyla İlçenin nazım plan ana kararlarında
değişiklik gerektirecek böylesine bir fonksiyonel
değişiklik, planlama hiyerarşisine göre ancak
imar planının yeniden yapılması ile mümkün
olabilir. Gerek İdare Mahkemelerince, gerekse
Danıştay’ca bu yönde verilmiş olan birçok emsal
karar gereğince söz konusu planı değişikliklerinin
öncelikle yürütmesinin durdurularak iptal edilmesi
gerekmektedir.
6.
Plan kararları ile getirilen yoğunluk
bölgede altyapı, ulaşım ve hizmet sorunlarını
ortaya çıkaracaktır. Getirilen bu yapı ve
nüfus yoğunluğu, yaratacağı etki alanı da
düşünüldüğünde mevcut ulaşım altyapısına
trafik yoğunluğu getirmekte olup, söz konusu
plan değişikliğinde bu duruma dair hiçbir çözüm
önerisi getirilmemiştir. Açık bir şekilde kamunun
ortak çıkarlarının aleyhine şekillenen bu plan
değişikliği, ayrıcalıklı imar hakları ile imar
planının eşitlik ve hakkaniyet boyutunu ortadan
kaldırmıştır. Bu nedenle dava konusu plan
değişikliği kamu yararına aykırı bir düzenleme
getirmektedir.
7.
İdari Tesis Alanından çıkarılarak T+K
alanına alınan bölgede; Taks: 0,50 Kaks: 2,50
Hmax: 70,50 yapılaşma şartı getirilmiştir. Oysa
ki, 26.02.2007 onanlı 1/1000 ölçekli Maltepe
E-5 Güneyi Uygulama İmar Planı, Plan Notlarında;
“emsal değerine göre yapılanacak ticaret +
konut alanlarında Taks: 0.20-0.40, Kaks: 1.75”
yapılaşma koşulları getirilmiştir. Dolayısıyla dava
konusu edilen plan değişikliği ile çevreye emsal
oluşturacak nitelikte, ayrıcalıklı imar hakları tesis
edilerek plan bütünlüğü ortadan kaldırılmış ve
eşitlik ilkesi tekrar göz ardı edilmiştir. Söz konusu
plan değişikliği yürürlükte kalması durumunda,
bölgede oluşabilecek olan yüksek yoğunluklu imar
talebi, mevcut durumda dahi yeterli bulunmayan
ulaşım bağlantıları ve teknik altyapıyı kullanılamaz
hale getirecektir. Plan değişikliği ile yapılaşma
hakları arttırılıp özel kullanıma açılarak ortaya
çıkan büyük kentsel rant, belirli yatırımcı/sermaye
grubu şirketlere devretilerek kamu, büyük ölçüde
zarara uğratılmaktadır. Bununla birlikte, yapılaşma
yoğunluğu sonucunda oluşacak sosyal ve teknik
altyapı ihtiyacı, kaçınılmaz bir kamu yatırımı haline
gelerek altyapı maliyeti kamuya ödetilecektir.
Yukarıdaki hususlar çerçevesinde; bahse konu
plan değişikliğinin planın sosyal ve teknik donatı
dengesini bozması, tüm kamuya hizmet edecek
bir donatı alanını ortadan kaldırması, plan
bütünlüğünü ve plan kademelenmesi ilkelerini göz
ardı etmesi, 3194 sayılı İmar Kanunu ve eki Plan
Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğe, kamu
yararı, şehircilik ilke ve esaslarına aykırı hükümler
içermesi nedeniyle; 27.07.2012- 25.08.2012
(30 gün) tarihleri arasında askıya çıkarılmış
olan İstanbul İli, Maltepe İlçesi, 2588 ada, 25,
27, 29, 31, 33 parseller, 2543 ada, 10, 18, 36,
37, 39 parseller ve 496 ada 3 parsel üzerinde
toplam 35.692 m² alanın Ticaret+Konut
Alanına Dönüştürülmesine İlişkin 1/5000 ölçekli
Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar
274
Planı Değişikliğinin “öncelikle yürütmesinin
durdurulması ve iptali” gerekmektedir.
15.
EYÜP MUHTELİF PARSELLERE İLİŞKİN PLANIN İPTALİ
08.01.2013
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin
16.08.2012 tarih ve 1583 sayılı kararı ile
uygun görülerek İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’nca 16.08.2012 tarihinde onanan
Eyüp İlçesi, Alibeyköy Mahallesi, 75 pafta, 2 ada,
23, 24, 48, 49, 51, 52, 54, 55, 57, 63 parseller;
46 ada, 1 parsel; 2 ada, Eski: 60, Yeni: 68, 69,
70 parseller; Eyüp sınırları içerisinde kalan
Kağıthane, Osmanpaşa Mahallesi, 2 pafta, 2 ada,
65 parsel ile yollar ve kadastral boşluklara ilişkin
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı değişikliğinin
yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline
karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir:
1.
Dava konusu plan değişikliğine ilişkin
yaklaşık 60 ha. yüz ölçümüne sahip planlama
alanı, İstanbul İli, Eyüp İlçe sınırları içerisinde
2. Çevre Yolu’nun (TEM) güney cephesinde,
Avrupa Yakası’nda 1. ve 2. Çevre Yolu’nu birbirine
bağlayan en önemli bağlantı noktalarından biri
ADA
PARSEL
2 ada 23 parsel
2 ada 24 parsel
2 ada 48 parsel
2 ada 49 parsel
2 ada 51 parsel
2 ada 52 parsel
2 ada 54 parsel
2 ada 55 parsel
2 ada 57 parsel
2 ada 63 parsel
2 ada 65 parsel
46 ada 1 parsel
2 ada 68 parsel
2 ada 69 parsel
2 ada 70 parsel
275
ALAN
1073.00 m²
16562.00 m² 15322.00 m²
985.00 m² 4209.00 m²
93165.00 m² 83386.00 m² 135723.00 m² 5517.00 m² 173503.00 m²
1494.00 m² 7360.00 m² 43648.80 m² 2560.39 m²
5634.82 m²
olan Hasdal Kavşağı’nın güney batısında yer
almakta olup yollar ve kadastral boşluklarla
birlikte, aşağıdaki tabloda büyüklükleri
ve mülkiyet durumları yer alan 15 parseli
kapsamaktadır.
Söz konusu alan;
- 29.08.2003 onanlı 1/500 Ölçekli Eyüp Merkez
Revizyon Nazım İmar Planı ve tadili 13.09.2009
onanlı 1/5000 ölçekli Gecekondu Önleme Bölgesi
Sınır Değişikliği Planı,
- 14.08.2009 onanlı 1/5000 ölçekli Kağıthane
Hasdal Kavşağı Nazım İmar Planı ve
- 17.12.2009 onanlı 1/5000 ölçekli Finanskent
Konutları Yol Planı sınırları içerinde kalmaktadır.
Planlama alanı içerisinde yer alan 2 ada 68,69,70
parseller (eski 60 parsel) ise; 23.11.2008
1/5000 ölçekli Kiptaş Konut Alanı Planı içerisinde
kalmakta iken söz konusu planın İstanbul 1.
İdare Mahkemesi’nin 08.10.2010 gün, Esas No:
2009/983, Karar No: 2010/1420 sayılı kararı
ile iptal edilmesi ile plansız kalmıştır.
2. Dava
konusu
plan
değişikliği
incelendiğinde; plansız alanda kalmakta olan
ve yaklaşık 5 ha. yüz ölçümüne sahip 2 ada
68,69,70 parsellerde (eski 60 parsel) halihazır
haritaların, yaklaşık 55 ha. yüz ölçümüne sahip
diğer parsellerde ise 14.08.2009 onanlı 1/5000
MÜLKİYET
Kiptaş A.Ş.
Silahtar Abdullahağa Vakfı
Silahtar Abdullahağa Vakfı
Silahtar Abdullahağa Vakfı
Silahtar Abdullahağa Vakfı
Silahtar Abdullahağa Vakfı
Silahtar Abdullahağa Vakfı
Silahtar Abdullahağa Vakfı
S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop.
Kiptaş A.Ş. + Hisseli Şahıs + TEK
Doğuş İnşaat
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop. + Kiptaş
S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop.
S.S.İst. Finanskent Konut Yapı Koop.
ölçekli Kağıthane Hasdal Kavşağı Nazım İmar
Planı’nın altlık olarak kullanıldığı görülmektedir.
Planlama alanın kısmen plansız alanda kalmasına
ve bu alanda halihazır haritaların altlık olarak
kullanılmasına rağmen, söz konusu plan
çalışmasının tamamı “plan değişikliği” olarak
adlandırılmıştır.
3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı
altında yer alan 5. Maddesi’nde Nazım İmar
Planı; “varsa bölge veya çevre düzeni planlarına
uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine
varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen
ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini,
başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu,
çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve
büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek
ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına
esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla
açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan
plandır.” şeklinde tanımlanmaktadır.
İlgili Mevzuat’a göre; onaylanmış planlarda yapılan
değişiklikleri içeren işlemlerin “plan değişikliği”
olarak adlandırılması gerekirken, halihazırda onaylı
bir planı bulunmayan 2 ada 68,69,70 parsellere
(eski 60 parsel) ilişkin işlemlerin “imar planı”
olarak adlandırılması gerekmektedir. Bu nedenle,
söz konusu işlemin hukuki ve teknik geçerliliği
bulunmamaktadır.
3.
Plansız alanda kalmakta olan ve S.S.İst.
Finanskent Konut Yapı Koop. mülkiyetinde bulunan
2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel),
dava konusu işlem ile Konut+Ticaret Alanları 1
(K+T1), Temel Eğitim Alanı 1, Dini Tesis Alanı ve
Rekreasyon Alanı olarak ayrılmıştır. Konut+Ticaret
Alanları 1’de (K+T1) yapılaşma koşulları E=
2.60, Hmaks: 37 kat, Temel Eğitim Alanı 1’de ise
yapılaşma koşulları E=1.50, Hmaks: 5 kat olarak
tanımlanmıştır.
Söz konusu 2 ada 68,69,70 parsellerin (eski 60
parsel) tamamı, 29.08.2003 onalı 1/5000 Ölçekli
Eyüp Revizyon Nazım İmar Planı’nda “Rekreasyon
Alanı”nda kalmakta iken 23.11.2008 tarihinde
onanan Nazım İmar Planı değişikliği ile kısmen
E:1.50, H: Serbest yapılaşma koşulu ile Konut
Alanı, kısmen Temel Eğitim Alanı, kısmen Dini
Tesis Alanı, kısmen Rekreasyon Alanı ve kısmen
de 12 Metrelik Yol Alanı’na alınmıştır. Ancak,
İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 08.10.2010
gün, Esas No: 2009/983, 2010/1420 sayılı
kararı ile 23.11.2008 onanlı nazım imar planı
değişikliği iptal edilmiştir. İdare Mahkemesi’nin
“…yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi
sonucu düzenlenen raporla dosyasındaki bilgi
ve belgeleri birlikte değerlendirilmesinden,
uyuşmazlık konusu taşınmazın 15.06.2009
günlü, 1/100.000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni
Planında, kentsel ve bölgesel yeşil ve spor alanında
kaldığı, uyuşmazlık konusu alanda nazım imar
planı tadilatını zorunlu kılan herhangi bir nedenin
bulunmadığı, gerçekleştirilen plan tadilatının
üst ölçekli planlara uygun olmadığı, taşınmazın
çevresel ilişkileri fonksiyonel olarak incelendiğinde,
aslında kentsel ve bölgesel yeşil ve spor alanı
olarak düzenlenmesi gereken taşınmazın ve çevre
parsellerin konut ve kentsel ve bölgesel donatı
alanı olarak ayrıldığının görüldüğü, gerçekleştirilen
yüksek
yoğunluklu
konut
fonksiyonunun
yaratacağı ulaşım yoğunluğunun ise plan
bütünlüğünden uzak olduğu, parsel ölçeğinde
yapılan tadilatın çevre parsel ve fonksiyonlarla
ilişkileri düşünülmeden yapıldığı, bu yoğunlukta bir
konut alanı düzenlenmesinin parsel ölçeğindeki
yapılmasının mümkün olmadığı, tadilat ile plan
bütünlüğünün ve donatı dengesinin bozulduğu
bütüncül planlama kararlarının bir parçası olması
bakımından ise, çevresel gelişime uygun olmadığı,
güncel planlama ve gelişim stratejileri ile uyumlu
olmadığı sebepleriyle dava konusu plan tadilatının
şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu
yararına uygun olmadığı gerekçesiyle iptaline
karar verilmiş…” şeklindeki kararı Danıştay 6.
Dairesi’nin Esas No: 2010/12869, 2011/2052
sayılı kararı ile onanmıştır.
İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 07.12.2010 gün,
Esas No: 2010/597, 2010/1914 sayılı kararı
ile ise iptal edilen nazım imar planı değişikliğinden
dayanağını alan 23.07.2009 onanlı uygulama
imar planı ve bu plana göre tanzim edilen yapı
ruhsatı iptal edilmiştir.
Plansız kalan söz konusu 2 ada 68,69,70
parsellere (eski 60 parsel) ilişkin mahkeme kararı
ile iptal edilen planda ve iş bu dava konusu planda
276
tanımlanan fonksiyon ve yapılaşma koşulları
aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
29.08.2003 Onanlı NİP
İptal Edilen 23.11.2008
Onanlı NİP Değişikliği
İşbu Dava Konusu 16.08.2012
Onanlı NİP Değişikliği
•Rekreasyon Alanı
•Konut Alanı, E=1.50,
H= Serbest
•Temel Eğitim Alanı
•Dini Tesis Alanı, Avan Proje •Rekreasyon Alanı
•Yol Alanı
•Konut+Ticaret Alanı 1, E=2.60,
Hmaks= 37 Kat
•Temel Eğitim Alanı 1, E= 1.50,
Hmaks= 5 Kat
•Dini Tesis Alanı, Avan Proje
•Rekreasyon Alanı
•Yol Alanı
Görülmektedir ki; mahkeme kararı ile iptal edilen
fonksiyonlar, işbu dava konusu plan ile yeniden
tesis edilmektedir. Üstelik yapılan yeni düzenleme
ile söz konusu alanda; yapılaşma koşulları iptaline
karar verilen plana göre yaklaşık %60 oranında
arttırılmaktadır. Bu nedenle, hukuka açıkça aykırı
olan işbu dava konusu idari işlem hakkında,
idarenin savunması beklenmeksizin yürütmesinin
durdurulması kararının verilmesi gerekmektedir.
4.
Söz konusu 2 ada 68,69,70 parseller
(eski 60 parsel) işbu dava konusu işlem ile
Konut+Ticaret Alanları 1 (K+T1), Temel Eğitim
Alanı 1, Dini Tesis Alanı ve Rekreasyon Alanı olarak
ayrılmış olup plan notlarında bu alanlara ilişkin
yapılaşma koşulları tanımlanmıştır.
Plan Notlarının;
11. Maddesinde “Konut + Ticaret 1 alanında
E:2.60, Hmax:37 kattır.”
12. Maddesinde “Dini tesis alanında uygulama
avan projeye göre yapılacaktır.”
13. Maddesinde “Temel Eğitim 1 alanında E:1.50
Hmax:5 kattır.”
15. Maddesinde “Konut + ticaret 1 ve Konut
+ ticaret 2 alanında konut, ticaret, dini tesis,
özel sağlık tesisi, sosyal kültürel tesis, özel yurt,
imalata yönelik günübirlik ve haftalık ihtiyaçlara
cevap verebilecek çarşı, dükkan, büro, özel kreş,
kafeterya, lokal, spor tesisi, alışveriş merkezleri,
büfe ve benzeri hizmet birimleri İstanbul
Büyükşehir Belediyesince onaylanacak avan
projeye göre yapılacaktır.” denilmektedir.
Ayrıca teklif plana İmar Komisyonu tarafından
“Danıştay
6.
Dairesinin
2010/12869E,
2011/2052K sayılı kararında belirtilen hususlar
277
dikkate alınarak 1/1000 ölçekli planda gereken
düzenlemeler yapılacaktır.” şeklinde plan notu
ilavesi yapıldığı görülmektedir. Ancak Danıştay 6.
Dairesi, İstanbul 1. İdare Mahkemesince verilen
kararı aynen onamıştır. Söz konusu kararda ise
ilgili taşınmazların üst ölçekli planlara uygun
olarak, çevresel ilişkileri ve ulaşım yoğunluğu
çerçevesinde “…aslında kentsel ve bölgesel yeşil
ve spor alanı olarak düzenlenmesi…” gerektiği
belirtilmektedir.
3194 Sayılı İmar Mevzuatı’nın “Tanımlar” başlığı
altında yer alan 5. Maddesi’nde Uygulama İmar
Planı; “…nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve
çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk
ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar
uygulama programlarına esas olacak uygulama
etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren
plandır.” denilmektedir. Ancak görülmektedir
ki; işbu dava konusu planla 2 ada 68,69,70
parsellere (eski 60 parsel) yönelik tanımlanan
arazi kullanım kararları, Danıştay 6. Dairesi’nin
kararı ile çelişmektedir. Yukarıda bahsi geçen ilave
plan notu; 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı ve
1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı arasında
uyuşmazlığa sebep olmaktadır. Bu uyuşmazlık
uygulama aşamasında telafisi güç zararlar
doğuracaktır. Kaldı ki imar planları; plan paftaları
ve plan notları ile bir bütündür. İşbu dava konusu
işlem açıkça planlama esaslarına aykırıdır.
5.
Kamuoyunda Finanskent olarak bilinen
söz konusu 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60
parsel) 15.06.2009 onanlı 1/100.000 Ölçekli
İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda; “Kentsel
ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı” lejantında
kalmaktadır. Buna göre 3194 sayılı Kanun ve eki
yönetmeliklerde açıkça belirtilmesine karşın, söz
konusu planlar, üst ölçekli planlara aykırı olarak
elde edilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun
5. Maddesi ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik’in 3. Maddesine göre Nazım İmar
Planları, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına
uygun olarak hazırlanmalıdır. Ancak söz konusu
parseller yürürlükteki üst ölçekli planda “Kentsel ve
Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı” lejantında kalmasına
rağmen yüksek yapılaşma koşulları ile Konut +
Ticaret Alanı 1, Temel Eğitim Alanı 1, Dini Tesis
Alanı ve kısmen Rekreasyon Alanı’na alınmıştır.
Bu nedenlerle, dava konusu plan 3194 sayılı İmar
Kanunu ve eki yönetmeliklere açıkça aykırıdır.
Çevre Düzeni Planlarının amacı, kapsamı ve
niteliği imar mevzuatında açık ve net bir şekilde
belirlenmiştir: 3194 sayılı İmar Kanunu’nun
“Tanımlar” başlıklı 5. Maddesinde “Çevre düzeni
planı; Ülke ve bölge planı kararlarına uygun olarak
konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme
ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plandır.”
denilmektedir. Çevre Düzeni Planı ile belirlenen
arazi kullanım kararlarının alt ölçekli planlarda
bozulması; kentin sosyal ve ekonomik dengesini
düzeltmeye yönelik hedeflerin gerçekleştirilmesini
imkansız kılmaktadır. Bu nedenlerle, söz konusu
idari işlem kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve
planlama esaslarına aykırıdır.
6.
Dava konusu plan değişikliği ile planlama
alanının yaklaşık 55 ha.lık bölümünü oluşturan
ve büyük bir kısmı Silahtar Abdullahağa Vakfı
mülkiyetinde olan 2 ada, 23,24,48,49,51,52,5
4,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselde
de tamamıyla fonksiyon değişikliğine gidildiği
görülmektedir. Söz konusu parseller 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planlarında; Eğitim Tesis Alanı,
Belediye Hizmet Alanı, Park Alanı, Rekreasyon
Alanı ve III. Karayolu Geçişi ve Çevreyolu Güzergahı
Kamulaştırma Alanı’nda kalmakta iken dava
konusu plan değişikliği ile Konut+Ticaret Alanları
2 (K+T2), Temel Eğitim Alanı 2, Akaryakıt+LPG
Tesis Alanı, Özel Eğitim Alanı, Üniversite Eğitim
Alanı, Yeşil Alan ve Karayolu Koruma Bandı olarak
ayrılmıştır.
Tamamı kamu kullanımına hizmet eden donatılara
ayrılmış olan söz konusu 2 ada, 23,24,48,49,51,5
2,54,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselden
oluşan alanın, 307081.38 m2’lik bölümü plan
değişikliği ile Konut+Ticaret Alanları 2 (K+T2)
olarak ayrılmıştır. Bununla birlikte yapılan yeni
düzenlemeyle alanda; 155002.95 m2 Üniversite
Alanı, 7999.70 m2 Özel Eğitim Alanı, 2520.64
m2 Akaryakıt+LPG Tesis Alanı ve 8000.03 m2
Temel Eğitim Alanı 2 şeklinde yeni fonksiyonlar
tanımlanmıştır. Değişiklik öncesi planlarda yer alan
43929,75 m2 büyüklüğündeki Belediye Hizmet
Alanı ve 211896 m2 büyüklüğündeki Eğitim Tesis
Alanı ile Rekreasyon Alanı ve III. Karayolu Geçişi
ve Çevreyolu Güzergahı Kamulaştırma Alanı
tamamıyla kaldırılmış olup Park Alanı ise Yeşil Alan
lejantına alınmıştır.
Yaklaşık 55 hektardan oluşan söz konusu 2 ada,
23,24,48,49,51,52,54,55,57,63,65
parseller
ile 46 ada 1 parselden oluşan alanın; değişiklik
öncesi planlarda yaklaşık 25 hektarı yapılaşmaya
konu ve geri kalanı açık alan olmak üzere tamamı
kamu kullanımında iken işbu dava konusu plan
değişikliği ile yaklaşık 48 hektarı yapılaşmaya konu
olacak şekilde düzenlenmiş ve bu düzenleme ile
söz konusu alanın yaklaşık %50’si özel mülkiyete
konu olacak fonksiyonlara ayrılmıştır. Açıkça
görülmektedir ki; söz konusu parsellerden oluşan
alanda da nüfus ve yapı yoğunluğu arttırılmış,
donatı alanları azaltılmıştır.
7.
2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel)
ve 2 ada, 23,24,48,49,51,52,54,55,57,63,65
parseller ile 46 ada 1 parsellere ilişkin işbu dava
konusu düzenleme bütün olarak incelendiğinde;
- 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni
Planı’nda tamamı “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve
Spor Alanı”’nda kalmakta olan 2 ada 68,69,70
parsellerin (eski 60 parsel) E=2.60, Hmaks=37
Konut+Ticaret Alanları 1 (K+T1), E=1.50,
Hmaks= 5 Kat Temel Eğitim Alanı 1, Dini Tesis
Alanı ve kısmen Rekreasyon Alanı olarak ayrıldığı,
- Büyük bir kısmı Silahtar Abdullahağa Vakfı
mülkiyetinde olan diğer parsellerin ise; 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planlarında Eğitim Tesis Alanı,
Belediye Hizmet Alanı, Park Alanı, Rekreasyon
Alanı ile III. Karayolu Geçişi ve Çevreyolu güzergahı
Kamulaştırma Alanı’nda kalmakta iken E=1.60
Konut+Ticaret Alanları 2 (K+T2), E=2.00 Temel
Eğitim Alanı 2, E=0.40 Akaryakıt+LPG Tesis Alanı,
278
E=1.50 Özel Eğitim Alanı, E= 1.30 Üniversite
Eğitim Alanı, Yeşil Alan ve Karayolu Koruma Bandı
olarak ayrıldığı görülmektedir.
Söz konusu idari işlem ile tamamı kamu
kullanımına ayrılmış olan alanlar özel mülkiyete
konu olacak şekilde yeniden düzenlenmiş, sosyal
ve teknik donatı alanları azaltılmış, nüfus ve yapı
yoğunluğu arttırılmıştır.
Oysaki Plan Yapımına Ait Esaslara Dair
Yönetmelik”in “İmar Planı Değişikliklerinde
Uyulması Gereken Esaslar”ı belirten 27.
Maddesinde; “İmar planlarında bulunan sosyal ve
teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi
veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri
zorunluluk olmadıkça yapılmaz.” denilmektedir.
Dava konusu plan değişikliğinde ise böyle bir
zorunluluk bulunmamakta aksine İstanbul
metropolündeki mevcut sosyal ve teknik altyapı
alanları, ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır.
Zorunlu hallerde ise plan değişikliğinin ne suretle
yapılabileceği, aynı yönetmeliğin 27. Maddesi’nde
“İmar planındaki bir sosyal ve teknik alt yapı alanının
kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü
bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması
suretiyle yapılabilir.” şeklinde belirlenmiştir. Ancak
görülmektedir ki; dava konusu plan değişikliği ile
ortadan kaldırılan sosyal ve teknik altyapı alanları
için eşdeğer yeni bir alan ayrılmamıştır.
Açıkça yönetmelik hükümlerine aykırı olan
dava konusu işlem, kamu yararı ilkesini de ihlal
etmektedir.
8.
Çevre Düzeni Planı’nda tamamı “Kentsel
ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı”’nda kalmakta
olan 2 ada 68,69,70 parseller (eski 60 parsel) ile
işbu dava konusu işlem öncesi yürürlükte bulunan
plan kararlarına göre büyük bir kısmı “Rekreasyon
Alanı” olan 2 ada, 23,24,48,49,51,52,54,55,57
,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselin tamamına
yakını işbu dava konusu işlem ile yapılaşmaya
konu fonksiyonlara ayrılmıştır. Yapılaşma koşuları
ile birlikte planlama alanında min. ~ 843.000
m2 inşaat alanına olanak sağlanmaktadır. Dava
konusu işlem öncesinde kamusal açık alan olarak
tanımlanmış planlama alanına ciddi bir yapı
yoğunluğu getirildiği görülmektedir.
Mekansal ve demografik yapının hızla değiştiği
ve nüfusun arttığı İstanbul Metropolü’nde; gerek
279
bireylerin doğa ile ilişkisi gerekse deprem gerçekliği
çerçevesinde açık alanların öncelikle kurgulanması
gerekmekte iken var olan açık alanların kaldırılarak
yapılaşmaya açıldığı görülmektedir. Kamunun
ihtiyaçları, tüm yasa ve yönetmeliklere rağmen
tamamen göz ardı edilmektedir. Açıkça ayrıcalıklı
hakların tesis edildiği dava konusu işlemin kamuyu
zarara uğratıcı ve emsal teşkil edici olması nedeni
ile ivedilikle yürütmesinin durdurulması ve iptali
gerekmektedir.
9.
Dava konusu işlem ile planlama alanının
büyük bir kısmı Konut+Ticaret Alanı olarak ayrılmış
ve bu alanlarda yer alabilecek fonksiyonlar Plan
Notlarının 15. Maddesi’nde belirtilmiştir.
Plan Notlarının 15. Maddesinde “Konut + ticaret
1 ve Konut + ticaret 2 alanında konut, ticaret,
dini tesis, özel sağlık tesisi, sosyal kültürel tesis,
özel yurt, imalata yönelik günübirlik ve haftalık
ihtiyaçlara cevap verebilecek çarşı, dükkan, büro,
özel kreş, kafeterya, lokal, spor tesisi, alışveriş
merkezleri, büfe ve benzeri hizmet birimleri
İstanbul Büyükşehir Belediyesince onaylanacak
avan projeye göre yapılacaktır.” denilmektedir.
Planlama
alanında,
bölgenin
ihtiyaçları
doğrultusunda belirlenen sosyal ve teknik donatı
alanları kaldırılmış yerine ilave nüfus getirecek
fonksiyonlar tanımlanmıştır. Dava konusu plan
ile belirtilen işlev ve yoğunluktaki yapılaşma ve
beraberinde getireceği nüfus büyüklüğü, bölgenin
sosyal ve teknik altyapısının taşıyamayacağı bir
yoğunluk artışı gündeme getirmektedir. Sosyal ve
teknik altyapı dengesi bozulmaktadır.
Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 16.
Maddesi’nde “Hazırlanacak her ölçekteki imar
planlarının yapım ve değişikliklerinde planlanan
beldenin ve bölgenin şartları ile gelecekteki
gereksinimleri göz önünde tutularak sosyal ve
teknik donatı alanlarında EK-1 deki tabloda
belirtilen asgari standartlara uyulur” denmektedir.
Fakat dava konusu işlemle bu hüküm açıkça göz
ardı edilmiştir. Bu nedenlerle dava konusu işlem;
, plan bütünlüğünü bozucu ve emsal teşkil edici
nitelikte olup kamu yararı ilkesine tamamıyla
aykırıdır.
Bununla birlikte söz konusu plan notu İmar
Mevzuatı’nın 5. Maddesi’nde yer alan Nazım İmar
Planı ve Uygulama İmar Planı tanımlarına aykırı
düşmektedir. Mevzuat, yönetmelik ve planlama
ilkeleri gereğince; imar planının temelini oluşturan
fonksiyonların
ayrıştırılarak
büyüklüklerinin,
yer seçimi kararlarının ve ulaşım sistemlerinin
belirlenmesi ve bu doğrultuda nüfus ve donatı alanı
hesaplarının yapılması gerekmektedir. Konut+
Ticaret Alanlarına yönelik söz konusu plan notu ile
bölgenin nüfus yoğunluğunun ve nüfusun ihtiyacı
olan donatı alanlarının saptanması mümkün
değildir. Ayrıca söz konusu plan notunda belirtilen
fonksiyonların “İstanbul Büyükşehir Belediyesince
onaylanacak avan projeye göre” yapılacağı
belirtilmektedir. Plan hiyerarşisi gereğince nazım
imar planı esaslarına göre yapı adalarının yoğunluk
ve düzenini, yolları ve uygulama etaplarının
belirleneceği 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı kademesi göz ardı edilmiştir. Görülmektedir
ki; dava konusu idari işlem, planlama hiyerarşisini
ihlal etmekte ve imar planlarının düzenleyici işlevini
ortadan kaldırmaktadır.
10.
Dava konusu plan değişikliğine ilişkin
plan notlarının;
11. Maddesinde “Konut + Ticaret 1 alanında
E:2.60, Hmax:37 kattır.”
13. Maddesinde “Temel Eğitim 1 alanında E:1.50
Hmax:5 kattır.”
14. Maddesinde “ Kat yükseklikleri serbesttir.”
denilmektedir.
Söz konusu plan değişikliği ile 2 ada 68,69,70
parsellerde (eski 60 parsel) yer alan
Konut+Ticaret 1 Alanı ve Temel Eğitim 1 Alanı için
kat yükseklikleri tanımlanmış, diğer fonksiyonlara
ilişkin yapı yükseklikleri ise serbest bırakılmıştır.
Planlama çalışmaları kapsamında alınan Deprem
Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire
Başkanlığı Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü
görüşünde “Planlama alanı içerisinde yer alan
eski 60 yeni 68, 69, 70 sayılı parsellerde bu alan
için hazırlanmış olan raporda belirtilen önlem
ve önerilerin göz önüne alınması, uygulama
öncesinde yapılacak zemin etüt çalışmalarının bu
hususlar doğrultusunda yapılması, bu doğrultuda
uygulamaya gidilmesi koşuluyla eski 60 yeni
68,69,70 sayılı parsellerde 1/5000 Ölçekli
Nazım İmar Planı değişikliğinin yapılması jeolojik
bakımdan uygun görülmektedir. Ancak planlama
alanının diğer yerlerinde ( 46 ada, 1 parsel, 2 ada,
23, 24, 48, 49, 51, 52, 54, 55, 57, 63, 65 sayılı
parseller); I, II, II-B lejantı ile gösterilen alanlar için
getirilen kat sınırlamasının ( 5 kat ) aşılıyor olması,
III-A ve III-B lejantı ile gösterilen yerlerin ise raporda
belirtildiği gibi ayrıntılı jeoteknik etüt gerektiren
yerler olması nedeniyle, bu parsellere yönelik
olarak ilgi yazı eki 1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı tadilatı ile ilgili Müdürlüğümüz görüşünün
verilebilmesi için, bu parsellerin tamamında,
altlık yerleşime uygunluk raporundan gelen
kat sınırlamasını da kaldıracak şekilde Ayrıntılı
Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporu hazırlanarak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama
Genel Müdürlüğü’ nün ilgili birimine onaylatılması
gerekmektedir.” denilmektedir.
Ancak dava konusu plan değişikliğinde Deprem
ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün nihai
görüşünün alınmadığı görülmektedir. Bununla
birlikte meriyetteki Yerleşime Uygunluk Harita ve
Raporlarına göre 2 ada, 23,24,48,49,51,52,5
4,55,57,63,65 parseller ile 46 ada 1 parselden
oluşan alanda kısmen 5 kat sınırlaması getirildiği
kısmense ayrıntılı jeoteknik etüt yapılması
gerektiği belirtilmektedir. Oysaki dava konusu
plan değişikliği ile bu alanlarda kat yükseklikleri
serbest bırakılmıştır. Her ne kadar plan notlarında
“Ayrıntılı jeolojik-jeoteknik etüt raporu hazırlanarak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan onaylatılmadan
uygulama yapılamaz” denilse de söz konusu
raporların 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı
çalışmaları kapsamında yapılması ve Deprem ve
Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün nihai görüşünün
alınması gerekmektedir. Zira yapılacak zemin etütü
çalışmalarında dava konusu işlem ile belirlenen
fonksiyon ve yapılaşma koşullarının uyuşmaması
durumunda uygulamaya yönelik telafisi güç
zararların ortaya çıkacağı aşikardır.
Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün nihai
görüşü alınmadan ve1/5000 Ölçekli Nazım İmar
Planı çalışmaları kapsamında hazırlanması gereken
ayrıntılı jeoteknik etüt raporları hazırlanmadan
onaylanan, üstelik meriyetteki Yerleşime Uygunluk
Harita ve Raporlarında belirtilen kat yüksekliği
sınırlamasını ihlal eden dava konusu plan
değişikliği planlamada sürdürülebilirlik ilkesine
aykırı ve bilimsellikten uzaktır.
280
Yukarıdaki
açıklamalarımız
çerçevesinde
görülmektedir ki; dava konusu plan değişikliği
açıkça yasa, yönetmelik ve yargı kararlarını
yok saymakta, üst ölçekli plan kararlarını, plan
bütünlüğünü, planlama hiyerarşisini ve kamu
yararı ilkesini ihlal etmektedir. Tamamı sosyal ve
teknik donatı alanlarına ayrılmış olan planlama
alanı, dava konusu plan değişikliği ile özel kişilere
ayrıcalıklı haklar sağlayacak şekilde yeniden
düzenlenmiş ve kamunun ihtiyacı göz ardı edilerek
açık alanlar yapılaşmaya açılmıştır. Bu nedenlerle;
hukuka, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına
ve kamu yararına aykırı olarak tesis edilen ve
telafisi güç zararların doğmasına sebep olabilecek
16.08.2012 onanlı Eyüp İlçesi, Alibeyköy
Mahallesi, 75 pafta, 2 ada, 23, 24, 48, 49, 51, 52,
54, 55, 57, 63 parseller; 46 ada, 1 parsel; 2 ada,
Eski: 60, Yeni: 68, 69, 70 parseller; Eyüp sınırları
içerisinde kalan Kağıthane, Osmanpaşa Mahallesi,
2 pafta, 2 ada, 65 parsel ile yollar ve kadastral
boşluklara ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı
değişikliğinin öncelikle yürütmesinin durdurulması
ve iptali gerekmektedir.
16.
YENİKAPI DOLGU ALANINA
İLİŞKİN PLANLARIN İPTALİ
10.01.2013
27.09.2012 gün ve 15059 sayılı Makam Olur’u
ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan
İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon
ve Meydan Amaçlı 1/5000 ölçekli Nazım İmar
Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının
yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline
karar verilmesi istemi ile dava açılmıştır.
Dava konusunda açıklamalarımız şu şekildedir:
Planlama Alanı, plan paftalarından anlaşıldığı üzere
toplam 625.598 m2 (62.5 ha) büyüklüğündedir
ve bu alanın 78.778 m2’si (7.8 ha) mevcut dolgu
alanı, 546.820 m2 (54.6 ha) kısmı ise ilave dolgu
alanıdır. Bu anlamda plan alanı yaklaşık %15’i
mevcut dolgu, %85’i ilave dolgu alanlarından
oluşmaktadır.
Söz konusu mevcut dolgu alanının plan geçmişine
281
bakıldığında, 1/5000 ölçekli Tarihi Yarımada
(Eminönü – Fatih) Koruma Amaçlı Nazım İmar
Planının uygun bulunduğuna ilişkin kurul kararı,
İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve
1/1000 ölçekli Fatih Koruma Amaçlı Uygulama
İmar Planının uygun bulunduğuna ilişkin kurul
kararı, aynı İdare Mahkemesi tarafından aynı
dava ve karar uyarınca iptal edilmiştir. İptal kararı
sonrasında oluşturulan geçiş dönemi yapılanma
koşullarının ise Danıştay tarafından yürütmesi
durdurulmuş ve söz konusu alan bu süreçte
plansız kalmıştır.
Plan onama sınırı içinde yer alan mevcut dolgu
alanlarının (7.8 ha) meri plan durumlarına
bakıldığında ise, Nazım imar planı açısından
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından
14.12.2011 tarih ve 2805 sayılı meclis kararı ile
onaylanan, 30.12.2011 tarihinde tasdik edilen
ve 27.01.2012 – 27.02.2012 tarihleri arasında
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından askıda
ilan edilmiş Tarihi Yarımada (Fatih) 1/5000
Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nda
rekreasyon alanı olarak tanımlanan alan içerisinde
kalmaktadır. Uygulama imar planı açısından
ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca
04.10.2012 tarihinde tasdik edilen, 15.10.2012
– 15.11.2012 tarihleri arasında Fatih
Belediyesince askıya çıkarılan Tarihi YarımadaFatih İlçesi Koruma Amaçlı Uygulama İmar
Planı’nda rekreasyon alanı olarak tanımlanan alan
içerisinde kalmaktadır.
Ayrıca bu alanlar İstanbul I Numaralı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.07.1995
gün ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen Tarihi
Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit Alanı içerisinde ve
13.10.2006 gün ve 26318 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan Bakanlar Kurulunun 2006/10961
sayılı kararı ile belirlenen Yenileme Alanı sınırları
içerisinde kalmaktadır.
2 – Dava Konusu Nazım ve Uygulama İmar Planları
ile söz konusu alanda şu yapılanma koşulları
getirilmektedir:
- İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi
Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/5000 ölçekli
Nazım İmar Planı Plan Paftaları üzerinde plan
onama sınırı içerisindeki alan, “Rekreasyon ve
Meydan Alanı” olarak tanımlanarak şu plan
notlarında;
“1. 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmelik
hükümleri geçerlidir.
2. 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı
hazırlanmadan ve onaylanmadan uygulamaya
geçilemez.
3. Yapılaşma Koşulları ve Diğer Hususlara İlişkin
Detaylar 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planında
Belirlenecektir.” hükümlerine yer verilmiştir.
- İstanbul İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi
Rekreasyon ve Meydan Amaçlı 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı Plan Paftaları üzerinde plan
onama sınırı içerisindeki toplam 62,55 ha’dan
oluşan alan, “Rekreasyon ve Meydan Alanı” olarak
tanımlanmıştır. “Rekreasyon Meydan Alanı” olarak
planlanan alanda plan hükümleri ile; kara, deniz,
hava ulaşımına yönelik altyapı tesisleri, sahne,
seyirci tribünleri ve gölgelikleri, otopark, yer altı
otoparkı, bağlantı yolları, park, çocuk bahçesi,
açık spor alanları, piknik, eğlence alanları, emsali
alanın %3’ünü, yüksekliği 5 50 m’yi aşmayan;
teknik birimler, satış birimleri, umumi tuvaletler,
güvenlik birimleri, idare binalar, lokanta büfe,
kafeterya, gazino, çay bahçesi, sergi üniteleri, fuar
yapılaşmasına izin verilmiştir. Ayrıca Plan Paftaları
üzerinde şu plan notlarında;
“Genel Hükümler:
1. 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmelik
hükümleri geçerlidir.
2. İnşaat aşaması ve işletme dönemlerinde çevre
değerlerinin korunması açısından, 2872 sayılı
çevre kanunu ve bu kanuna istinaden çıkarılan
“çevresel etki değerlendirmesi”, “hava kalitesinin
korunması”, “su kirliliği kontrolü”, “katı atıkların
kontrolü” ve “gürültü kontrolü” yönetmeliklerinde
belirtilen tüm hususların yerine getirilmesi
zorunludur.
3. Bu plan ve plan hükümlerinde açıklanmayan
hususlarda konusu ve ilgisine göre;
-3194 Sayılı İmar Kanunu Ve İlgili Yönetmelikleri,
-618 Sayılı Limanlar Kanunu,
-655 Sayılı Ulaştırma, Denizcilik Ve Haberleşme
Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname,
-1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu,
-İşyeri Açma Ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin
Yönetmelik
-4857 Sayılı İş Kanunu Ve İlgili Tüzük Ve
Yönetmelikleri,
-Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında
Yönetmelik,
-Binaların Yangından Korunması Hakkında
Yönetmelik,
-Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında
Yönetmelik hükümlerine uyulması zorunludur.
4. Bu plan ve plan hükümlerinin gerek inşaat
aşamasında gerekse uygulama aşamasında
yerine getirilmemesi halinde sorumluluk konusuna
göre ilgili kurum ve kuruluşlar ile birlikte yatırımcı
ve ilgili idareye (valilik ve belediye) ait olacaktır.
5. Yapımı planlanan alanların inşaatı ve kullanımında
deniz kirliliği ve sığlaşmaya neden olunmaması,
seyir emniyeti, can, mal ve deniz güvenliğinin
sağlanması açısından gerekli tedbirlerin alınarak,
gece ve gündüz uygun işaretlerle markalanması
zorunludur.
6. İnşaatın tamamlanmasını müteakip; ulaştırma
denizcilik ve haberleşme bakanlığının kuruluşu
hakkında kanun hükmünde kararname, kıyı
tesislerine işletme izni verilmesine ilişkin usul ve
esaslar hakkında yönetmelik ile 2011/5 sayılı
genelge gereği faaliyet izni alınacaktır.
7. Bu plan, plan notları ve plan raporları ile bir
bütündür.
Özel Hükümler:
1. Kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında mevcut
bulunan ve/veya yapılması PLANANAN kıyı
yapılarına ait uygulama projeleri (gerekli etüt,
hesap ve tüm teknik detayları ile birlikte), Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı
Yatırımları Genel Müdürlüğü’ne onaylanmak üzere
verilecek, Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü’nce
onaylı uygulama projesi bulunmayan deniz
yapılarının inşaatına kesinlikle başlanılmayacak
ve mevcut kısımlar gerekmesi halinde altyapı
yatırımları genel müdürlüğünce onaylı uygulama
projesine uygun duruma getirilecektir.
282
2. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 18.02.2011
tarih ve 2030 sayılı oluru ile onaylanan İstanbul
boğazı karayolu tüp geçişi projesine ait 1/5000
ölçekli nazım imar planı, 1/1000 ölçekli uygulama
imar planı ve bu planlarda yapılacak değişiklikler,
AYKOME-UKOME kararları tasdik sınırı içindeki
alanda da geçerli olacaktır.
3. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı’nın (Tersaneler Ve Kıyı Yapıları Genel
Müdürlüğü) 09.07.2012 tarih ve 10917 sayılı
yazısı uyarınca insanların denizden faydalanmasını
teşvik etmek ve insanların denizle buluşmasını
sağlayacak şekilde deniz rampası yapısı için rampa
alanı oluşacak şekilde, uygulama projelerinde
ıslak/kuru alanlara yer verilecektir.
4. İstanbul Valiliği’nin (Gıda, Tarım Ve Hayvancılık
Müdürlüğü) 22.05.2012 tarih ve 51413 sayılı
yazısında belirtilen hususlara uyulması zorunlu
olup 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ve Su
Ürünleri Yönetmeliğinde yer alan su kirliliğini
önleyici hükümlere uyulması ve deniz suyunda
çözünen ve zararlı kimyasal maddeler içeren
dolgu malzemelerinin kullanılmaması, dolgu ve
inşa aşamasından kullanılacak malzemelerin
istihsal sahasına yayılmasına önleyecek tedbirlerin
alınması gerekmektedir.
5. Yenikapı Atıksu Ön Arıtma Tesisinin;
Zeytinburnu-Sahil Atıksu Kolektörü, Sarayburnu
Sahil Atıksu Kolektörü, Yenikapı A.A.T. Deniz Deşarjı
Basınçlı Kara Hattı plan onama sınırı içerisinde
bulunmakta olup, İSKİ Genel Müdürlüğü’ne ait tüm
altyapı tesislerinin korunması, taşınması halinde
projelerinin İSKİ Genel Müdürlüğü’ne onaylatılması
gerekmektedir.
6. Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin Ve Denetim
Genel Müdürülüğü’nün uygun görüşü ve ÇED
gerekli değildir / ÇED uygundur kararı alınmadan
uygulanmaya ve yapılanmaya geçilemez.
7. Bu planın uygulama aşamasında söz konusu
alanda yapılacak çalışmalar sırasında herhangi
bir kültür varlığına rastlanılması durumunda 2863
sayılı kanunun 4. maddesi gereği en yakın mülki
idare amirliğine veya müze müdürlüğüne bilgi
verilmesi gerekmektedir.
8. Plan kapsamında bulunan Hazinenin Özel
Mülkiyetindeki veya Devletin Hüküm ve Tasarrufu
Altındaki Taşınmazlarda Proje ve fiili uygulama
283
yapılmadan önce Maliye Bakanlığı’ndan izin
alınması zorunludur.
9. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama
Genel Müdürlüğü’nce 27.09.2011 tarihinde
onaylanan Yenikapı Dolgu Alanı Projesine esas
jeolojik ve jeoteknik etüt raporlarında belirtilen
hususlara ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet
İşleri Müdürlüğünce 24.12.2007 tarihinde
onaylanan Avrupa Yakası Güneyi Mikro Bölgeleme
Rapor ve Haritalarında belirtilen esaslara uyulması
zorunludur.” hükümlerine yer verilmiştir.
3 – Dava konusu İmar Planları ile yapımı gündeme
gelen dolgu alanı ve üzerinde yer alacak olan
rekreasyon alanı ve meydanın, Tarihi Yarımada
gibi kültürel ve tarihi niteliği nedeniyle korunması
gerekli kültür varlıklarından ve korunması gerekli
yerleşim alanlarından oluşan bir bölge içerisinde
yer aldığı gerçeği göz ardı edilmektedir. İmar
planı ile getirilen dolgu alanının ve üzerinde yer
alacak olan yoğun kentsel fonksiyonlar, sit alanı
niteliğindeki bölgenin mevcut ulaşım ihtiyacı
ve tarihi dokuda yaratacağı tahribat ile birlikte
değerlendirildiğinde; koruma ve planlama ilkeleri
ile şehircilik esaslarına aykırı olduğu açıkça
görülmektedir.
Yenikapı sahilinde dolgu alan üzerinde
yapılması planlanan ve bir milyon kişi kapasiteli
olacağı belirtilen meydan projesinin, plan
raporunda Tarihi Yarımada ve burada yer alan
tarihi mirası etkilemediği belirtilirken, proje
raporlarında yer alan bu sonuca nasıl varıldığı
ise anlaşılamamaktadır. Üst ölçekli planlarda ve
İstanbul için hazırlanan tüm rapor çalışmalarında,
araç trafiğinin azaltılması önerilen ve plan
çalışmalarında bugüne kadar bu görüşün sürekli
savunulduğu Tarihi Yarımada gibi bir alanda,
mevcut araç sayısını ve ulaşım ihtiyacını arttıracak
olan böylesi bir projenin bölgenin korunması için
gösterilen çabalara hiçbir katkısı olmayacaktır.
Tersine araç trafiğinden arındırılmaya çalışılan
bir alanda, dava konusu karar ile onaylanan proje
sonucu; ulaşım talebi arttırılarak ve bölgenin ek
dolgu alanları ile kentsel makformu onarılamaz bir
şekilde tahrip edilerek; kentsel ve tarihi sit alanı
olan Tarihi Yarımada yok olmaya yüz tutacak,
yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde
etkilenecektir. Bu nedenlerle söz konusu kararın
bir an önce iptali gerekmektedir.
4 – Dava konusu planlarda yer alan dolgu alanı
ve üzerindeki “Rekreasyon ve Meydan Alanı”,
1/5000 ve 1/1000 ölçekli halihazır haritalar
üzerine işlenmiş ve “İstanbul İli, Fatih İlçesi,
Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan Amaçlı
1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı” ve “İstanbul
İli, Fatih İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve
Meydan Amaçlı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar
Planı” şeklinde adlandırılarak işlem görmüştür.
Ancak, adlarına “nazım imar planı” ve “uygulama
imar planı” denilmiş olsa da, dava konusu planlar
3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan plan
tanımları ile örtüşmeyen, üzerinde tek bir arazi
kullanım kararının bile yer almadığı, sadece ve
sadece fonksiyonun gösterildiği bir şema niteliği
taşımaktadır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan Nazım İmar
Planı ile Uygulama İmar Planı tanımları durumu
açıkça ortaya koymaktadır:
“TANIMLAR
Madde 5 - Bu Kanunda geçen terimlerden bazıları
aşağıda tanımlanmıştır.
Nazım İmar Planı; varsa bölge veya çevre düzeni
planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine,
yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen
ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini,
başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus
yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu,
çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve
büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve
problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek
ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına
esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla
açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.
Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar
üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak
nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli
bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve
düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar
uygulama programlarına esas olacak uygulama
etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren
plandır.
İmar Kanunu’ndaki bu tanımlar, ulaşım kararları
ile arazi kullanım kararlarının bir bütün olduğu
ve
birlikte
değerlendirilerek
planlanması
gerektiğini ve planlar arası hiyerarşi olduğunu
gösteren hukuki belgelerdir. Bu tanımlardan
da anlaşılacağı üzere Nazım İmar Planları’nın
yerleşim alanları üzerindeki temel arazi kullanım
kararları ile bu kararlara dayalı ulaşım sistemlerini
bir arada içermesi ve uygulama imar planlarının
da üst ölçekli ve rehberi niteliğindeki Nazım
İmar Planları’nın ortaya koyduğu esaslara göre
hazırlanması gerekmektedir. Bu çerçevede, dava
konusu rekreasyon ve meydan alanının başta
Tarihi Yarımada olmak üzere, içinde yer aldığı
bölgenin meri imar planları çerçevesinde ele
alınarak, bu alanların arazi kullanım kararları ile
birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak,
adlarına “nazım imar planı” ve “uygulama imar
planı” denilmiş olsa da, İmar Kanunu’ndaki plan
tanımları ile hiçbir ilgisi olmayan dava konusu
planlar, etrafından tümüyle soyutlanmış, sadece
ve sadece meydan adı altında deniz alanının
doldurulduğunu gösteren bir şema olmanın
ötesine gitmemiştir.
Ayrıca nazım ve uygulama imar planlarında plan
raporunda yapımından bahsedilen “kara, deniz,
hava ulaşımına yönelik altyapı tesisleri, sahne,
seyirci tribünleri ve gölgelikleri, otopark, yer altı
otoparkı, bağlantı yolları, park, çocuk bahçesi, açık
spor alanları, piknik, eğlence alanları, emsali alanın
%3’ünü, yüksekliği 5 50 m’yi aşmayan; teknik
birimler, satış birimleri, umumi tuvaletler, güvenlik
birimleri, idare binalar, lokanta büfe, kafeterya,
gazino, çay bahçesi, sergi üniteleri, fuar “ yapılarına
yer verilmemekte ve imar planlarında yer alması
gereken yapıların yapım koşulları ve şartlarının
düzenlenmesi işlemi, imar planı notları ile uygulama
projesine bırakılmaktadır. Söz konusu durum
imar planlarının 3194 sayılı İmar Kanunu’nda
tanımlandığı şekilde kesin hüküm içermeleri ve
bağlayıcı nitelikte olmaları durumunu ortadan
kaldırmaktadır. Bu nedenlerle dava konusu imar
planları 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tanımlanan
284
yer alan imar planı tanımlarına aykırıdır.
5 – İmar Kanunu’nun 5. Maddesi ve Plan Yapımına
Ait Esaslara Dair Yönetmelik’in 3. Maddesi’nde
yer alan plan tanımları, uygulama ve nazım imar
planları arasındaki plan hiyerarşisini de açıkça
ifade etmektedir. Plan hiyerarşisine göre herhangi
bir alana dair 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar
Planı’nın yapılıp onay süreçlerini geçebilmesi için
öncelikle aynı alana ilişkin onaylı ve askı sürecini
tamamlamış üst ölçekli plan niteliğindeki 1/5000
Ölçekli Nazım İmar Planı’nın olması gerekmekte
ve Uygulama İmar Planı bu Nazım İmar Planı
kararlarına göre hazırlanmalıdır. Bu durum dava
konusu 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında da
tanımlanmakta ve uygulama bu plan uyarınca
hazırlanacak uygulama imar planı doğrultusunda
yapılacaktır denilmektedir. Ancak İstanbul İli, Fatih
İlçesi, Yenikapı Bölgesi Rekreasyon ve Meydan
Amaçlı 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planlarının
askı sürecine bakıldığında, aynı proje için
hazırlanan 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı ile
birlikte askıya çıkarıldığı görülmektedir. Bu durum,
planların içeriği ne olursa olsun, plan hiyerarşisine
ve İmar Mevzuatına aykırılık içermektedir.
6 – Kıyı Kanunu açısından dava konusu imar
planlarına bakıldığında ise, söz konusu planların
3621 sayılı Kıyı Kanunu’na da aykırı hükümler
içerdiği görülmektedir. Plan notlarının Genel
Hükümler bölümünün 1. maddesinde yer alan
söz konusu düzenlemeler; açıkça yeşil alan/
sosyal donatı alanı amacının göstermelik
olduğunu, yapılması düşünülen dolgu sonrasında
ortaya çıkacak alanda yapılaşmanın önünün
açıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Söz konusu
düzenleme, 3621 sayılı Kıyı Kanunun 6 ıncı ve 7
inci maddelerine açıkça aykırıdır.
7 – Dava Konusu İmar Planları ile mevcut ve yeni
dolgu alanları üzerine getirilen rekreasyon ve
meydan alanı fonksiyonun getirildiği alan Fatih
ilçesi sınırlarında yani Tarihi Yarımada Kentsel ve
Tarihi Sit Alanı içinde bulunmaktadır. Bu alanda ise
30.12.2011 tasdik tarihli Tarihi Yarımada (Fatih)
1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı
ve 04.10.2012 tasdik tarihli Tarihi Yarımada-
285
Fatih İlçesi Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı
hükümleri geçerlidir. Fakat dava konusu planlar
ile planlama alanı plansız alanda olmamasına
rağmen, plansız alan gibi işlem yapılarak meriyette
bulunan planlar görmezden gelinmiş ve yeni bir
plan yapılmıştır. Oysaki 3194 sayılı İmar Kanunu
5. Maddesi’nde yer alan tanımlardan da açıkça
anlaşılacağı gibi söz konusu alanda plan değişikliği
yapılması gerekirken, bu husus atlanarak yeni bir
plan çalışması yapılmıştır. Bu nedenle dava konusu
imar planları hukuken yok hükmündedir ve iptalleri
gerekmektedir.
8 - Ayrıca planlama alanı İstanbul I Numaralı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun
12.07.1995 gün ve 6848 sayılı kararı ile
belirlenen Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit
Alanı içerisinde yer aldığından, 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Koruma
Amaçlı İmar Planı Yapım Yönetmeliği uyarınca Sit
Alanları’nda proje uygulaması yapılabilmesi için
bu alanlarda Koruma Amaçlı İmar Planı yapılması
gerekmektedir. Fakat davaya konu imar planlarının
onama şekline ve adına bakıldığında, imar
planlarının 2863 sayılı Kanun esaslarına aykırı
şekilde elde edildiği ve onandığı görülmektedir.
Dolayısıyla, meri Koruma Amaçlı İmar Planı
bulunan ve yapılanma koşulları belirlenen bir
alanda, bölgenin Sit Alanı olması nedeniyle 2863
sayılı Kanun ve Koruma amaçlı İmar Planı Yapım
Yönetmeliği’nde tariflendiği şekli ile koruma
amaçlı imar planı yapılması gerekirken bu yasal
zorunluluk yerine getirilmemiştir. Sit Alanı olan
Tarihi Yarımada üzerinde bulunan söz konusu
imar planlarının onaylanması, 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Koruma
Amaçlı İmar Planı Yapım Yönetmeliği ile şehircilik
ilkeleri ve planlama esaslarına aykırı bir durum
ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle dava konusu imar
planlarının hukuka aykırılıkları ve telafisi güç
zararlara neden olunmasının kuvvetli bir ihtimal
olması göz önüne alınarak ivedilikle yürütmelerinin
durdurulması ve ardından iptali gerekmektedir.
9 – 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu uyarınca dava konusu plan alanı İstanbul
I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nun 12.07.1995 gün ve 6848 sayılı kararı
ile belirlenen Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi
Sit Alanı içerisinde yer aldığından, söz konusu
planların koruma amaçlı imar planı niteliğinde
olması zorunluluğu yanında ilgili Koruma Bölge
Kurulu’nca uygun bulunması gerekmektedir.
Fakat dava konusu imar planları ilgili Koruma
Bölge Kurulu tarafından onaylanmadan yürürlüğe
konduğundan açıkça hukuka aykırı olarak elde
edilmiştir. Bu nedenle imar planlarının onay
sürecinin de hukuka aykırı olması, planların
hukuken yok hükmünde olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, söz konusu alanda yapılması planlanan
proje ve projeye ait imar planları İstanbul Yenileme
Alanları Kültür varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na
sunulmuş ve Kurul tarafından rekreasyon alanı
ve meydan projesinin uygun olmadığına karar
verilmiştir. Şöyle ki; İstanbul Yenileme Alanları
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun
23.02.2012 gün ve 365 sayılı kararında:
“5366 sayılı Yasa ve Yönetmeliği hükümlerine göre
kurulmuş olan ve Bakanlar Kurulu kararı ile ilan
edilen koordinatlı haritalar ile belirlenmiş yenileme
alanlarındaki yenileme avan projelerini, uygulama
projelerini ve planlarını, bu Yasa ve yanı sıra
2863 sayılı Yasa hükümleri gereği değerlendiren
Kurulumuzda;
İstanbul İli, Fatih İlçesi, Katip Kasım-NişancaMuhsine Hatun Mahalleleri, Kennedy Caddesi
güneyinde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi kuzeybatısında, İSKİ Atık Su Arıtma
Tesisleri kuzeyinde, İDO Yenikapı Vapur İskelesi
doğusunda, Tarihi Yarımada Deniz Surları ile
Marmara Denizi arasında kalan alanda hazırlanan
mevcut ve ilave yapılacak dolgu alanını içeren
Yenikapı Dolgu Alanı Fikir Projesi İmar Planı
Teklifi’ne ilişkin;
Denizden doldurularak kazanılacak dolgu alanının
Bakanlar Kurulu’nun 13.09.2006 gün ve
2006/10961 sayılı kararıyla ilan edilen Yenileme
Alanı’nın doğal sınırı olan deniz kıyısını genişletecek
olması sebebiyle, yeni oluşacak dolgu alanı
sınırının Yenileme Alanı sınırları içerisinde kalıp
kalmadığının hukuken tartışmalı olması nedeniyle
Kurulumuzca değerlendirilmesi tartışmalı olmakla
birlikte;
1.
Dünya Mirası Alanı içinde yer alan
ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu, Türkiye’nin imzalamış olduğu
UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Mirası
Koruma Sözleşmesi, UNESCO Somut Olmayan
Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, ICOMOS
Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi
Tüzüğü (1990), Avrupa Konseyi’nin Arkeolojik
Mirasın Korunmasına Yönelik Avrupa Sözleşmesi
(1969), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin
Üye Devletlere Arkeolojik Mirasın Şehir ve Ülke
Planlama Çalışmaları Çerçevesinde Korunması ve
Geliştirilmesine İlişkin R(89)5 Sayılı Tavsiye Kararı,
Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi
(Valetta–1992) gibi ulusal ve uluslararası
korumacılık mevzuatı çerçevesinde korunması
gereken çok boyutlu bir kültür mirası alan olan
Tarihi Yarımada Kentsel ve Tarihi Sit’ine yakın ve
siluete etki edecek bir noktada bulunması;
2.
Tarihi Yarımada’nın doğal formuna ve
topografyasına yapacağı olumsuz etki;
3.
71.57 hektar olan Planlama Alanının
13.77 hektarının mevcut dolgu alanı ve denizden
doldurularak kazanılacak yaklaşık 57.80 hektar
yeni dolgu alanının geri döndürülemeyecek olması;
4.
Planlama Alanının yakınında İstanbul
I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’nun 24.05.2000 gün 11850 sayılı kararı
ile I. grup korunması gerekli kültür varlığı olarak
tescillenen İstanbul Surları’nın yer alması;
5.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Yüksek Kurulu’nun Tarihi Sitler Koruma ve
Kullanma Koşullarına ilişkin 19.04.1996 gün 421
sayılı İlke Kararı’nda Milli tarihimiz ve askeri harp
tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan
ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekli
alanlar olarak tanımlanan Tarihi Sitlere ilişkin
Koruma ve Kullanma Başlıklı değişik a) bendinde
yer a