pomaklarin_sesi_2 - pomakların sesi gazetesi

Transkript

pomaklarin_sesi_2 - pomakların sesi gazetesi
∎ POMAK Dünyası
İzmir’de Buluştu
Biga’da Bir Araya Geldi
1-2 Mart 2014 tarihleri arasında Türkiye, Bulgaristan,
Makedonya, Kosova ve Almanya’dan birçok kişinin
katılımıyla Pomaklar İzmir’de buluştu. ≫ Sf. 12
∎ Gazetemizin İlk Sayısı
Coşkuyla Karşılandı
Pomak tarihinde bir ilk olarak yayınlanan gazetemiz
büyük bir özlemi dile getirdi. Yıllardır sesini çıkarmayan Pomaklar’ın da artık
≫ Sf. 2
bir sesi var.
∎ Balkanlar’ın En Az Tanınan, Ancak En Çok
Tartışılan Halkı: Torbeşler
Çok eski, en eski zamanlarda Torbeşler zulüm görmüş, yoksul ve dağlarda
yaşayan bir halktır. ≫ Sf. 8
∎ Balkan Coğrafyası ve
Türkiye’deki Pomaklara Genel Bir Bakış
Pomaklar, genel olarak Slav,
Baltık, Balto Slav genetik
özellikleri ve kendine özgü
kültürü ile tarih boyunca
süren çekişmelerin merkezinde bulundular. ≫ Sf. 6
Türkiye ve Balkanlar’da Pomak Dili, Kültürü, Tarihi, Haber ve Yorum Gazetesi | Aylık Gazete | Nisan 2014 Sayı: 2 | 5.00 TL
POMAKLAR
KAYIP TARİHLERİNİ ARIYOR
G
ünümüzde Pomak tarihi ve kimliği konusunda pekçok araştırma olmasına rağmen kesin bir bilgi yoktur. Ancak
yüzyıllar geçmesine rağmen Pomak halkı hâlâ dilini ve kimliğini koruyor. Bu kültürü ve dili yaşatmak ve geleceğe
bırakmak ise, yine bizim elimizde. Pomak Kültür Derneği ve İstanbul Pomak Kültür Derneği 19 Mart 2013’te İstanbul’da bir ilki gerçekleştirerek bu konuda ilk adımı attı. ≫ Sf. 3
2
Nisan 2014
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
“NİHAYET GAZETEMİZE KAVUŞTUK”
G
azetemizin ilk sayısı Pomaklar arasında büyük bir heyecanla karşılandı.
Pomak tarihinde bir ilk olarak yayınlanan gazetemiz büyük bir özlemi dile getirdi.
Yıllardır seslerini çıkarmayan Pomakların
artık seslerini duyurmalarının vakti geldiğini
ifade eden pekçok okurumuz, gazetemizin
buna vesile olacağı umuduyla abode oldular,
gönüllü olarak tanıtımını üstlendiler.
İzmir Pomak Kültür Derneği’nin 1-2 Mart
tarihlerinde İzmir’de gerçekleşen etkinliklerinde ilk sayısı okur karşısına çıkan gazetemiz
hem baskı kalitesi hem içeriğiyle de ilgi topladı.
15-16 Mart tarihlerinde ise Trakya’ya açıldık. Edirne Meriç ilçesi Küplü ve Subaşı beldelerinde seçim öncesi yerel adaylarla
gerçekleşen görüşmelerde gazetemiz için destek sözü alındı. Özellikle Küplü halkı “Nihayet gazetemize kavuştuk” diyerek bizleri ve
gazetemizi sahiplendi.
Yeni sayımızda da Türkiye ve Balkan coğrafyasından pekçok gelişmeyi aktarıyoruz. Pomakların dernekler yoluyla sivil toplum
örgütlerini oluşturdukları son yıllarda, büyük
bir hareketlik de yaşanıyor. Pomak tarihi ve
kültürüne ilişkin yeni yeni çalışmalar ortaya
çıkıyor. Bu çalışmalardan bazı bölümleri de
bu sayımızda siz okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
Tarihi yok edilen Pomakların, köksüz ve
geleceksiz kalmamaları için elbette daha çok
araştırmaya ihtiyaç var. Bu noktada, gazetemizin bu çalışmalar için bir alan açtığını özellikle belirtmemiz gerekiyor. Pomak kültürü ve
tarihine ilişkin araştırmalarınız için Pomakların Sesi gazetesi sadece bir alan açmakla kalmayacak tabii. Konuyla ilgili olarak
önümüzdeki aylarda tarihçileri ve bilim insanlarını buluşturacak paneller, sempozyum ve
konferansların organizasyonunun da öncülü-
ğünü yapacağımızı şimdiden ilan ediyoruz.
Elbette şimdilik ilan etmek konusunda
erken olduğunu düşündüğümüz başka birtakım sürprizlerimiz de var. Günü ve zamanı
geldiğinde bunları da büyük bir keyifle sizlerle paylaşacağız.
Daha önce de ilan ettiğimiz gibi, aylık periyodlar halinde yayınlanacak olan gazetimizde Pomak diline ilişkin çalışmalardan bazı
örnekleri sunmakla yetineceğiz şimdilik.
Ancak ilerleyen sayılarda Pomak dilinin unutulmaması, hatta günlük hayatta daha çok kullanılması için basit diyaloglar ve Pomak
dilinin gramerine ilişkin çalışmalara daha çok
yer vereceğiz.
Dünyada, Türkiye dışında, özellikle Bulgaristan’da ve Yunanistan’da Pomaklara ilişkin
sistemli bir asimilasyon politikası yürütülüyor.
Bulgaristan’da geçmişte olduğu gibi bugün de
Pomak dili ve kültürüne ait her şey ya yok sayılıyor ya da Bulgar kültürüne dahil edilmeye
çalışılıyor. Bu yüzden bu sayımızda Bulgaristan’daki gelişmelere özel bir yer ayırdık. Avrupa Pomak Enstitütüsü Başkanı Efraim
Mollov’un, geçtiğimiz aylarda uğradığı sopalı
saldırı yetmiyormuş gibi, şimdi de ölümle tehdit ediliyor. Gazete olarak bu gelişmelere de
sessiz kalmayacağız. Dünya kamuoyuna, Bulgaristan’da yürütülen bu faşist politikaları teşhir edip Pomakların sıkıntılarını dile getireceğiz.
Şuna inanyoruz ki, Pomaklar açısından
onurlu bir gelecek ancak diline, kültürüne ve
tarihine sahip çıkmakla mümkün olacaktır. Bu
geleceğin kurulmasında gazetemizin de küçücük bir katkısı olursa kendimizi dünyanın en
mutlu insanları sayacağız.
Yeterki bir olalım, birlik olalım ve Pomak
kimliği ve kültürünü yaşatmak konusunda ısrarlı olalım.
Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle.
Mehmet DEMİR
█ GAZETENE SAHİP ÇIK!
Ayda bir kez yayınlanacak olan Pomak Dünyası şimdilik yılda 12 sayı çıkarmayı hedefliyor.
Türkiye’de, hatta dünyada bir ilki gerçekleştirerek Pomaklar’a yönelik ilk matbuu yayını çıkaran
ekip, tarihsel sorumluluğunun bilinciyle, bir ilki başarmış olmanın heyecanını yaşarken, bu
heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor.
Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz? ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ
█ BİZE KÖYÜNÜ ANLAT
Kaç yılında nereden göç ettiniz? Köyünüzde Pomakça hâlâ konuşuluyor mu? Hâlâ sürdürdüğünüz
gelenekleriniz var mı? Köyünüze has yemekleriniz var mı? Varsa nelerdir? Köyünüzün genel
olarak sorunları nelerdir?
█ YAZIŞMA ADRESİMİZ
[email protected]
█
ABONELİK
Yıllık: 60 TL
Altı Aylık: 30 TL
Pomakların Sesi Gazetesi ∎ Yerel Süreli Yayın ∎ Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet DEMİR ∎ Adres: Talatpaşa Mh. Arslangazi Cd. İkizler İşhanı No: 1/12 Kağıthane - İstanbul
Basım Yeri: ANADOLU OFSET - Davutpaşa Caddesi Kazım Dinçol San. Sit. 81/7 Topkapı - İstanbul ∎ Tel: 0 212 567 89 93 ∎ www.anadoluofset.net
Banka Hesap Bilgisi: Mehmet Demir - Vakıfbank Çağlayan Şubesi IBAN: TR470001500158007286694677
Mehmet Demir Tel: 05316580282 ∎ Hasan Uygun Tel: 0537 419 21 56
Nisan 2014
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
BALKAN TARİHİNDE POMAKLAR PANELİ VE
POMAKLARIN TARİHLE İMTİHANI
►HABER MERKEZİ
G
ünümüzde Pomak tarihi ve kimliği
konusunda pekçok araştırma olmasına rağmen kesin bir bilgi yoktur.
Ancak yüzyıllar geçmesine rağmen Pomak
halkı hâlâ dilini ve kimliğini koruyor. Tarihi
konusunda ise pek çok farklı yaklaşım bulunmasına rağmen neyse ki herkesin birleştiği bir
kelime var: Pomak. Bazıları bu adı başka adlarla harmanlayarak her ne kadar kimliğinden
uzaklaştırmak isteseler de Pomaklık kimliği
günümüzde de yaşayan bir olgudur. Pomakların bir halk olup olmadıkları, bir halk iseler
eğer hangi ırka yakın durdukları konusu ise
yine bize o tartışmalı alana çekiyor.
Pomaklar her şeyle ve herkesle yüzleşmeye
hazır oldukları gibi elbette tarihleriyle de yüzleşmeye hazırlar. Nitekim bu konuyla ilgili
olarak Pomak Kültür Derneği ve İstanbul
Pomak Kültür Derneği 2 Mart 2013’te İstanbul’da bir ilki gerçekleştirerek bu konuda ilk
adımı attı. Panelde, akademisyenler ve araştırmacılardan oluşan bir grup, tanıklıklara ve
bilimsel verilere dayanarak sunumlarını gerçekleştirdi. İkincisi Haziran 2013’te Çanakkale’de üçüncüsü de 2 Mart 2014’te İzmir’de
gerçekleşti bu panellerin. Türkiye’de artık
kürsülerde, bilimsel bir olgunlukla Pomaklık
olgusunun tartışılıyor olması elbette sevindirici bir şey. Gazetemizin yeni sayılarında bu
panellerde gerçekleşen sunumlara da yer vereceğiz elbet.
Konumuzun başına dönersek. Türkiye’de ilk
kez gerçekleşen Pomak tarihi paneli öte yandan dünyanın pekçok ülkesinden Pomakları
da bir araya getirdi. İlk kez yaşanan bu tanışma ve kaynaşma, şimdi yepyeni dostluklarla meyvelerini veriyor. Baskı ve zulümle,
ölüm tehditleriyle isim ve din değiştirmeye
zorlanan Pomakların, Balkanlardaki yüzlerce
yıllık maceralarında hep yoksulluk ve gözyaşı
olduğu için tarihlerini pek hatırlamak istemezler gerçi, ancak tarihleriyle yüzleşmeden de
geleceklerini kuramayacaklarının bilincindeler artık.
İşte bu bilinçle gerçekleşti Türkiye’deki ilk
Pomak tarihi paneli. 2 Mart 2013’te İstanbul,
PERPA’da düzenlenen “Balkan Tarihinde Pomaklar” konulu sempozyumda, dünyanın birçok yerinden Pomaklar bir araya geldi.
Bulgaristan’dan 11 Pomak konuğun da hazır
bulunduğu panelde gazeteciler, akademisyenler, araştırmacılar ile bilgiye susamış Pomak
halkı buluştu.
Moderatörlüğünü, 9 Eylül Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Dekan Yrd Prof. Dr. Serap
Alp’ın üstlendiği ilk oturumda konuşmacılar
Arkeolog Ercan Çokbankir “Pomakların Kimliği”ne, Doç. Dr. Muhammet Erat Balkanlardan Anadolu’ya Göçe, Araştırmacı Gazeteci
Georgi Zelengora ise Bulgaristan’daki asimilasyoncu politikalara değindi.
Sempozyumun ikinci oturumunda, oturum
başkanlığını Doç. Dr. Muhammet Erat üst-
3
lendi. Konuşmacılar bu oturumda Uludağ
Üniversitesinden katılan Asan Ristemov da
“19. Yüzyılda Timraş’ın İdari Durumu”na değinirken, Arkeolog Ercan Çokbankir “Pomak
Timraş Cumhuriyeti” deneyimi üzerinde
durdu. Avrupa Pomak Enstitüsü adına söz alan
Kadri Ulanov da Pomakların Avrupa birliği
özelinde, Bulgaristan’da yaşadığı sorunlar ve
kimlikleri konusundaki dayatmalarla ırkçı
Bulgarların baskıları hakkında konuştu.
Geçtiğimiz yıl, Pomakların tarihine ilişkin
ikinci bir organizyon ise Çanakkale’den yükseldi. “Balkan Tarihinde Pomaklar Sempozyumu” başlığı altında 23 Haziran 2013’te
gerçekleşen etkinlikte yine Pomak tarihi konuşuldu.
Doç. Dr. Muhammed Erat’ın moderatörlüğünde sürdürülen sempozyumda Arkeolog
Ercan Çokbankir Pomakların Kimliği ve Timraş, Aşkın Koyuncu Balkan savaşlarında Pomakların zorla Hıristiyanlaştırılması, Nazan
Nezire Öztürk Pomak mitolojisi, Georgi Zelengora Pomakların demografik gelişimi, araştırmacı yazar Asan Ristemov Pomakların
menşei sorunu ve Avrupa Pomak Enstitüsü
Başkanı Efraim Mollov Pomakların Bulgaristan’daki siyasal atmosferdeki durumları konularını ele aldı.
Başta da belirttiğimiz gibi, bütün çalışmalar
elbette Pomak tarihine bir giriş niteliğinde,
temmenimiz bu panellerin/sempozyumların
daha da artmasıdır.
4
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
Nisan 2014
Ribnovo Pomakları 50 Yıl Önce Yaşananları Unutmadılar:
İsim Değiştirmelerin Yıldönümü
50 Yıl Önce Kayıtlara
Geçen Bir Bilgi:
“Ribnovo’da
Ayaklanma”
5 0 yıl önce Ribnovo halkı, taşlar ve baltalarla Bulgar yönetimini kovdu. Bulgaristan’da, Mart 1964’te isim ve din değiştirme
politikaları tekrar gündeme geldiğinde, Ribnovo köyünde “YAŞLI, GENÇ, KADIN,
ÇOCUK, HEPİMİZ BİRLİK OLALIM”
sloganı yayıldı...
►Hazırlayan: Nesrin OSMANOVA İSPOVA
Nesrin SİPAHİ KIRATLI
R
ibnovo’da düzenlenen “İsim Değiştirmelerin 50. Yılı” mitinginde, Osmanlı’nın Balkanlarda güç kaybetmeye
başladığı 1800’lü yıllardan beridir sürekli ret,
inkâr ve asimilasyon politikalarına maruz
kalan Bulgaristan Pomakları, geçmişin
acılarını unutmadılar. Bu amaçla geçtiğimiz
günlerde Ribnovo ve yakın köylerinde yüzlerce insan köy meydanında toplanarak isim
değiştirmeler sürecinde ölenler, yaralananlar
ve eziyet görenlerin anısına saygı duruşunda
bulundular.
Saygı duruşundan sonra eski belediye başkanı
ve bu önemli günün düzenleyicisi olan Ali
Kiselov, korkunç anıları içeren konuşmasında;
1964 yılında yaşanan dehşeti anlattı. 16
yaşındayken isminin değiştirilmesini istemediği için 1,5 yıl ceza aldığını, Bulgar Komünist Partisi’nin Pomaklara karşı uzun yıllar
asimilasyon politikası uyguladığını ve bunun
sonucunda büyük bir bölümü kovularak
Türkiye’ye ve diğer ülkelere göç ettiğini ifade
etti.
Ribnovo’daki 50. yıl anma mitingi, eylemleri
kınamak ve bugün halkın korkmadığını,
konuşmaları, istekleri ve eylemleri için cesur
olduklarını açıkça yansıtmak için düzenlendi.
Konuşmasında Kiselov şunları ifade etti: “50
yıllık sessizlikten sonra bize ağır gelen her
şeyi söyleme zamanı geldi. Katledilenler,
yaralananlar, dövülenler, hapse girenler, göç
edenler, parçalanan yüzlerce aile ve bu
yaraların günümüze kadar iyileşmediği
ortadadır. Biz Pomaklar iyi ve çalışkan
insanlarız. Bizim vatanımız olan Bulgaristan’da çalışmak ve ibadetlerimizi rahatça yapmak istiyoruz.”
Blagoevgrad’a bağlı Yakoruda köyünden
Mehmet Bankeli, birlik için korkuya kapılma-
maları, politik baskılara aldatılma ve manipülasyonlara yenik düşme-meleri için
çağrıda bulundu.
O zor zamanlarda Müslümanlara yardım eden,
siyasi tutuklu Peter Boyaciev, Fransa’dan gelerek halka şöyle seslendi: “Cesaretiniz için
sizi kutluyorum. Siyasilerin bizi bölmesine
izin vermeyiniz. Herkes bizi siyasi emellerine
veya kendi çıkarlarına alet etmektedir. Bilinmelidir ki er veya geç, her şeyin sonu geliyor!
Mitingde, Avrupa Pomak Enstitüsü Başkanı
Efraim Mollov da yer aldı.
Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi (DPS)
aktivistlerinin, günler öncesinden organizasyona engel olmak için gösterdikleri çabalar ise
sonuç vermeyerek, Ribnovo köyündeki
değişim sürecinde ölenler anısına düzenlenen
50. yıl mitingi amacına ulaşmış oldu.
6 Mart 1964’te Bulgar Komünist Partisi
merkez komitesince bir komisyon oluşturuldu.
Komisyon daha sonra polis ve asker eşliğinde devreye girerek işe koyuldu. Ancak
Ribnovo’da umduğunun ötesinde bir direnişle karşılaştı.
29 Martta, yetkililerce Ribnovo halkı kışkırtmalara karşı uyarıldı. Ertesi gün sabah
saat 6’da ise, yerel parti yöneticilerinin oluşturduğu komisyon köye girerek camiye yöneldi. Sabah namazı vaktiydi. Fakat bu
erken saatte Anife adında bir kadın onları
fark etti ve camiye koşarak erkeklere, asker
ve polis eşliğinde gelen grubu haber verdi.
Köy halkı aniden sokaklara dökülerek taş,
sopa, bıçak ve baltalarla gelen gruba saldırdı. Ribnovo’da yaşanan bu olayı yaşlılar
hala “AYAKLANMA” olarak hatırlıyor.
Sistematik Asimilasyon ve
Bulgaristan’da “Soyadönüş” Süreci
“Soya dönüş süreci”, Bulgaristan’daki Müslümanlara (Çingene, Türk, Pomak, Tatar)
karşı uygulanan asimilasyon girişimlerinin
bilinen adıdır. Sözde “süreç” kendi
kimliğini kendi tanımlama ve din özgürlüğü
gibi temel insan haklarının devlet tarafından
alınmasından ibarettir.
Bu uygulamaların elbette evveliyatı vardır,
ancak 1985 yılında sistematik hale
getirilmiştir. Tıpkı Ribnova’da 1960’lı
yıllarda olduğu gibi ve öncesinde de Bulgaristan’da Bulgar olmayan etniklere karşı
sürekli bir baskı politikası
uygulanagelmiştir.
Genel olarak özetlemek gerekirse, “Soya
dönüş süreci” tabiri Komünist Parti zümresinden Lüdmila Jivkova tarafından
dayatılmıştır ve ilk defa asimilasyon
politikalarının genel ismi olarak 18 Ocak
1985 tarihinde Bulgaristan Komünist Partisi’nin Merkez Komitesinin yönetim kurulu toplantısında kullanılmıştır. Bu tabir,
Bulgaristan Pomaklarının Osmanlı
İmparatorluğu döneminde İslam’ı kabul
ettikleri ve damarlarında Bulgar kanı
aktığı iddiasını ortaya atan resmi doktrine
dayanıyor.
ATAKA gibi bazı Bulgur ırkçı gruplar
bugün de aynı anlayışın devamı olarak Pomaklara saldırmaya devam ediyor.
Ancak şu da bilinmeledir ki ne artık
1980’lerin dünyasındayız ne de artık Pomaklar eskisi kadar örgütsüzler.
AVRUPA POMAK ENSTİTÜSÜ’NÜN
ÇELENGİNE ÇİRKİN SALDIRI
Nisan 2014
5
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
Breznitsa: İsim Değişikliklerine
Direnen Başka Bir Pomak Köyü
Breznitsa köyünde isimlerin iade edilişinin yıldönümleri
29 Aralık’ta bayram kutlaması olarak
gelenekselleştirilmiştir.
►Hazırlayan: Nesrin OSMANOVA İSPOVA
B
Nesrin SİPAHİ KIRATLI
ulgaristan’da, 22.03.2014
cumartesi günü Dospat
Belediyesi’ne bağlı Barutin’de, 1972 yılındaki “değişim
sürecinde ölenler ve komünizm
rejiminde zarar görenler” anısına
bir toplantı düzenlendi. Katılımcılar bu toplantının Pomak toplumu için önemli olduğunu ve
gelecek yıllarda da tekrarlanacağını belirttiler.
Toplantı öncesi Barutin’deki anıta
ölenlerin ve zarar görenlerin anısına bir çelenk bırakan Avrupa
Pomak Enstitüsü üyeleri, Bulgaristan’da yaşayan Pomaklar ve
diğer toplulukların, huzur ve barış
içinde yaşamaları ve refahı için
dua ettiler.
Enstitü temsilcileri, bu tür olayların ve halkın korkusunu siyasi
rant ve manipülasyonlar için kullananların karşısında olduklarını
belirttiler.
Avrupa Pomak Enstitüsü yetkilileri ayrıca; değişim ve asimilasyon sürecinden sonra, olayları
kınama eksikliği bulunduğunu,
Bulgar Sosyalist Partisi (BSP)
Genel Başkanı Stanişev ile Haklar Özgürlükler Hareketi (HÖH)
Lideri Lütvi Mestan’ın öpücüğü,
kucaklaşması ve ikiyüzlülüğünün
arkasında asimilasyon makinesinin gelecekte de formlar ve yöntemler üreteceğini ve bu antidemokratik süreçler karşısında olacaklarını ifade ettiler.
Anmadan bir gün sonra ise Enstitü’den, anıta bırakılan çelengin
kimliği belirsiz kişiler tarafından
çöp konteynırına atıldığına dair
yazılı bir açıklama geldi.
Açıklamanın devamında, anıta
konulan çelenge karşı duyulan rahatsızlığın, Pazar günü yapılacak
olan toplantı olduğu ifade edilerek Hükümet temsilcileriyle,
HÖH yöneticileri ve Baş Müftünün ölenlerin anısına saygı duymadığı, bu olayda, merhametsizlerin, ölenlerle alay ettiği,
çünkü HÖH’de değişim sürecinde
Bulgar devletine ajanlık yapan
birçok kişinin olduğu ve bunların
bugün de siyasi çıkarlar adına
ölenleri kullandığı belirtildi.
B
Aynı zamanda Kış Bayramı
adı verilen bu kutlamaların
yöresel folklor ve pesna-şarkıların Pomaklar tarafından yaşatılması açısından önemi
vardır.
Aralık 1989’da Bulgaristan
Sofya’da, Müslüman isimlerinin iade edilmesine yönelik
büyük bir miting düzenlendi.
Bu mitinge Pomakların katılması büyük ölçüde engellendi.
Kaufman tarafından bir yazım
türü olarak ele alınan pesnalar,
ninniler ve masallar sözlü sanatın içinde birer unsur olarak
kalmışlardır. Yazım türünün
diğer düz yazı formları ki
bunlar ister peri hikâyesi
olsun, ister destan isterse de
kısa roman olsun kıyaslanacak olursa hiçbiri sözlü gelenekten ortaya çıkmaz ve aynı
şekilde hiçbiri sözlü geleneğe
gitmez.
►HABER MERKEZİ
ulgaristan Gotse Delcev’deki (Nevrakop)
Breznitsa köyü de
1972’de başlayan ve 1989’a
kadar devam eden Müslüman
isimlerinin değiştirilmesi sürecinde mücadele veren
Pomak bölgelerinden biridir.
Breznitsa köyünde isimlerin
iade edilişinin yıldönümleri
29 Aralık’ta bayram kutlaması
olarak gelenekselleştirilmiştir.
Pomak Kültür Derneği Başkanı Mehmet Demir’in de katıldığı 29 Aralık 2012 tarihindeki kutlamalara ait fotoğrafta
Sanusha adlı folklor ve müzik
grubu yer almaktadır.
Acılarımızı hatırlayıp üzüldük
bu etkinlikte. Ama Bulgaristan Breznitsa’daki Pomaklarla
birlikte izlediğimiz gösteriler
ve müziklerle de bir arada olmanın verdiği mutluluğu yaşadık.
Pomak pesnası ise sözlü geleneğe ait bir üründür
Pomak Pesnaları beş ses sistemi denilen müziğin ilk hallerini yansıtan bir özelliği
günümüze taşıması açısından
önemlidir.
Bulgaristan’da ortaçağ Hıristiyanlığına örnek gösterilen
bu pesnalar aslında, Rodopların özgün müziğini ve antik
dilini halen barındırışıyla
daha çok ilgilidir.
6
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
Nisan 2014
Balkan Coğrafyası ve Türkiye’deki Pomak
► Hasan Uygun
P
omaklar, genel olarak
Slav, Baltık, Balto Slav genetik özellikleri ve kendine özgü kültürü ile doğu, batı,
Asya ve Avrupa arasındaki kavşakta tarih boyunca süren çekişmelerin merkez noktasında bulundular.
Balkan Yarımadası emperyalistlerin, büyük sömürgeci ülkelerin
geçiş yollarını oluşturduğu için bu
iki dünya arasındaki kültür paylaşımında da odak noktası olarak
gündeme geliyorlar. Pomak halkının dil kültür ve yaşam tarzı her
ne kadar İslami kültürün yoğun
etkisi altında kalmış olsa bile
Balto Slav özellikleri ruh ve şekil
birliği, yasadıkları coğrafyadan
etkileşimli olarak Kuzey Baltık
halklarının ve güney doğu Slav
kavimlerinin anatomik yapısı ile
de örtüşmektedir.
Doğu, batı, Avrupa ve Asya uygarlıkları arasında kalan Pomak
halkı, bilinen yazılı tarihi olan
(Pomak ismiyle-öncesinde Bogomiller veya Torbeş adlandırmasıyla varlıklarını sürdürmekteydiler) 1300’lü yıllarda, 1.
Murat Han’ın Balkan ve Rumeli
seferleriyle başlayan doğunun batıyı işgal etme ve ele geçirme dönemlerindeki yoğun savaşlarda
sürekli yerini aldı. 1300’den 1920
yılına kadar ismini savaşlar, isyanlar, göçler, sürgünler, katliamlar ve asimilasyonlar ile mücadelede var olma, hayata tutunma
kavgası ile tarihe yazdırmış olan
Pomak halkı, Bizans ve Roma dönemlerinde sürgünler ve eritme
saldırıları bitmemiş her dönem
yok sayılmış, Rusya Çarlığı’nın
Panislavist akımlarında Balto
kavminden geldiği için de hedef
gösterilmiştir.
Avrupa’nın üvey evladı, yaramaz
çocuğu Pomaklar
Pomaklar, Roma ve Rusların Balkanlar ile Doğu Asya üzerindeki
üstünlük çatışmalarının ortasında
kaldığından iki taraftan da ağır
darbeler alarak, etnik özellikleri
silinmeye çalışılmış, Bulgar kral-
I. Balkan Savaşı’na katılmamış olan ve Bulgaristan’ın büyümesinden rahatsız olan Romanya, Silistre’nin
Bulgaristan’dan alınarak kendisine verilmesinden de tatmin olmadı. Ayrıca Makedonya’nın büyük bir kısmının
Bulgaristan’a bırakılmasına Sırbistan ve Yunanistan itiraz ediyorlardı. Bulgaristan 23 Haziran 1913’te
Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’a karşı savaşa başladı. 10 Temmuz’da Romanya da Bulgaristan’a savaş
ilan etti. Böylece Osmanlı mirasını paylaşamamalarından dolayı Balkan müttefikleri arasında II. Balkan Savaşı
başlamış oldu.
lığının ilk dönemlerinde Bogomil
daha sonra İslam olan dini inançları yüzünden Ortodoks, Yunan ve
Bulgarlar tarafından yüzlerce yıl
dışlanarak yok etme girişimlerine
maruz kalmıştır. Bulundukları
coğrafya gereği (Helenler) Makedon ve Yunanlıların paylaşım
kavgası içinde kalmış olan Pomaklar, Arap-İslam yayılmacı politikalarının da maşası olarak her
savaşta ön cepheye sürülmüş bu
yüzden Avrupa’nın üvey evladı,
yaramaz çocuğu olarak tarih boyunca abluka altında yaşamıştır.
Avrupa tarihinde ilk hür, demokratik, özgürlükçü cumhuriyeti
kuran halk
600 sene hiç ara vermeden savaşan bir dünyanın I. ve II. Dünya
Savaşlarının başlangıç yeri olan
Balkanlarda, merkez noktada bulunan Pomaklar, 2 büyük Balkan
savası, 2 büyük iç savaş, 2 yıkıcı
doğu-batı savaşının en sıcak ve
kanlı meydanında yerini almıştır.
Balkanlarda Pomak halkına karşı
yürütülen saldırıları göğüslemek
ve Pomak halkını savunmak için
gerçekleşen büyük çete ve komita
savaşlarında Kırcaali Çetesi ile
Timriski çetesi uzun süren çarpış-
malarından galip çıkarak ilk düzenli Pomak ordusunu da kurmuştur. Bu karmaşa ortamında
kanlı bir kaynar kazan olan Balkan coğrafyasının en uç ve stratejik kesiminde kısa ömürlü de olsa
varlık bulan ilk hür demokratik
Pomak devleti kurulmuş; Pomaklar, Avrupa tarihinde ilk hür, demokratik, özgürlükçü cumhuriyeti kuran halk olarak Avrupa tarihine adını yazdırmıştır. Aynı şekilde bu kanlı pazarda güçlü bir
ordu, parlamenter sistem, çoğulcu
ve özerk cumhuriyet meclisi ile
dünya siyaset sahnesine varlığını
hissettirmiştir.
Pomakların özgürlüğüne düşkün
inatçı ve mücadeleci genetik yapısı gereği Balkanlarda kurulan
ilk cumhuriyet, demokratik ve katılımcı olmuştur.
Pomak halkı, ilkesel olarak dünya
halklarının kardeşliğine inanmıştır
Geleneksel olarak demokratik bir
sistemi Avrupa’da hayata geçirmeye çalışan Pomak devletinin ve
Pomak halkının devamı olan demokratik ve çoğulcu hareketimiz,
gündemden hiç düşmeyen bir
eritme, asimile etme egemen
ulusların kültürlerine adapte ede-
rek Pomak dil ve kültürünü yok
etme çabalarına karşı demokratik
direnişini sürdürecek, Pomak halkından aldığı güçle; çoğulcu, katılımcı birlikteliğini koruyacak,
her daim dilini kültürünü yaşatma
mücadelesine devam edecektir.
Pomak halkı ilkesel olarak dünya
halklarının kardeşliğine inanmış,
diğer dil, din ve kültürler ile birlikte, bir arada kardeşçe yaşama,
paylaşma ilkesini benimsemiştir.
Pomaklar tarihte her zaman ezilenin yanında ezene karşı, haklının
yanında haksıza karşı tavrını belirlemiş olması gereken konumda
yerini almış ve her zaman alacaktır. Kendi dil, kültür birliğimizi
koruyarak yaşadığımız coğrafyalarda Pomak halkının da bir
dünya rengi olduğunu, mozaiğin
bir taşı, dünya kültür miraslarının
bir parçası olduğunu Pomak halkının olmadığı bir dünya ortamında duvarda büyük bir
parçanın eksik olacağını tüm dünyaya haykıracak, renklerimizin
solmaması, soldurulmaması adına
var olma çabalarına ara vermeksizin demokratik bir anlayışla
devam edecektir.
Dünya pazarlarındaki paylaşım
Nisan 2014
İSTANBUL’DA POMAKLAR
BAHARA “MERHABA” DEDİ!
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
klara Genel Bir Bakış
►Bayram Erat
M
Pomak Göçleri ...
Pomak Timraş Devleti 1886’da Berlin Anlaşması ile feshedildi. 1907
yılına kadar Pomak Ordusu dağılmadı. Savaşmaya devam etti. Fakat
çok yıpratıldı. En son 1907’de dağlardan inmeye başladı. Ardından
tekrar zorunlu göçler gündeme geldi.
savaşlarının merkez noktasında
bulunan Pomaklar, var oldukları
asırlar boyunca hep egemen ulusların aşağılayıcı, gurur kırıcı yakıştırmalarına, katliamlarına, sürgünlerine, mahkûmiyetlerine,
zorla göçlerine, asimilasyonlarına, kültür dayatmalarına maruz
kalmıştır. At seyisi, uşak, yardımcı, hizmetçi, kolluk kuvveti,
vb bir halkı, bir ulusu rencide
edici hakaretler bugün de çeşitli
şekillerde dile gelmektedir. Bu
yüzden sadece 1879 Pomak Timraş Cumhuriyet sayımlarında idaresi altında olan 4 milyon Pomak
nüfus sayısı bugün, yani yüz yıl
sonra ve tüm dünyadaki toplamıyla yarı yarıya düşmüş olduğu
görülmektedir.
Demokrat Pomaklar Platformu ve
Pomak Dernekleri Federasyonu
Pomak mücaledesinde bir milattır
Ancak, artık Pomaklar makûs talihini değiştirmek için yaşadıkları
yerleşim alanlarında tanışıyor, buluşuyor, dayanışma içinde örgütleniyor. Demokrat Pomaklar
Platformu’nun Pomak Kültür Derneği ile birlikte yürüttüğü mücadele sonucunda bugün Pomak
Dernekleri Federasyonu (PODEF)
ve Pomak kültür dernekleri yaptıkları etkinliklerden bazılarıyla ki bu etkinlikler ülkemizde
Pomaklar adına birer milattır“Geçmişten Geleceğe Pomak Eşyaları Sergisi”, doğaya karşı yapılan talanlara karşı mitinglere ve 1
Mayıs’a katılmış, Dünya Anadiller Günü’nde Taksim, İstiklal
Caddesi’nde yürüyerek, basın
açıklaması yapmış, Balkan Tarihinde Pomaklar Sempozyumları,
paneller, piknik, kahvaltılar düzenleyerek dil-kültür, tarih ve
kimlik konusunda net bir karşı duruşa sahip, onurlu bir mücadele
için gereken ilke ve prensiplerini
kıskançlıkla koruyor.
Başta Demokrat Pomak Platformu ve PODEF’in temel ilkeleri demokratik, çoğulcu, katılımcı, barışçı, özgürlükçü bir anlayış
ile tüm halklar eşit ve dosttur ilkesini benimsemiş, asırlar boyunca yok sayılan Pomak halkının sınırların kalktığı bir dönemde
dünya konjonktüründeki özerk
yerini alması için demokratik,
yasal, kültürel mücadelesini sürdürmektedir.
POMAK halkı dilini, kültürünü,
art ayı dönüşüm
ayıdır. Kış biter, cemreler düşer, bahar
başlar, bir şeyler değişir,
dönüşür. Karanlıklar azalır, gece
gündüz eşit olur ve günler daha
da uzar. Tabiat ana canlanır,
göçmen kuşlar gelir, bir kıpırtı,
ferahlık olur, çiçekler açar,
umutlar yeşerir. Mart ayı umut
dolu ve coşkuludur.
Pomaklar bu değişime, coşkuya
kayıtsız kalmaz, heyecanla
karşılar ve karşılık verir. Her
mart ayında, gündönümlerinde
bir araya gelir, baharı coşku ve
sevinçle karşılarız. 2012 yılın
mart ayında İstanbul’da Pomak
örgütlenme çalışmalarımız için
ofisimizi kiralamış, tabelamızı
asmış, mobilyalarımız gelmiş,
sevinç içindeyiz...
25 Mart 2012 Pazar günü,
Limma Cafe’de Pomak kahvaltımızı yapmış, kahval-tıdan
sonra Okmeydanı’ndaki dernek
merkezimizin açılışını yapmıştık.
Günlerden Cumartesi... İstanbul’da beş Pomak sevdalısı
Kemal Gürsoy, Hasan Uygun,
Erkan Yılmaz, Yavuz Erdihan,
Bayram Erat 04.30’da buluşmuş
ve dört saatlik bir yolculuktan
sonra Eskişehir, Anadolu Üniversitesi, Yunus Emre Kampüsü, Kahve Diyarı Kafe’de
yine baharı karşılamak için
Eskişehir Pomak Kültür Derneği’nin düzenlemiş olduğu
kahvaltıda diğer Pomak dostlarla buluşmuştuk.
Bu sefer mart ayı bizi Eskişehir
de bir beyazlık içinde kar ile
karşılamıştı. Ama Eskişehir, İstanbul ve İnegöl’den gelen
Pomakların sıcaklığı çok daha
güzeldi. 23 Mart 2013 Cumartesi günü geleneksel baharı
7
karşılama etkinliğimizi, Pomak
kahvaltısı olarak yapmış ve
2013’ün 3. PODEF toplantısını
da gerçekleştirmiştik.
Pomaklar eğitimi seven ve
çalışkan insanlardır. Günümüzde eğitimli ve iyi işler yapan,
güzel işlerde çalışan Pomaklar
çoktur. Pomaklığı köylerle birlikte şehirlerde ve çağdaş ortamlarda da yaşatıyoruz. Bütün
insanlar gibi Pomaklar güzel
şeylere layıktır. Bunu gerçekleştirmek için hep birlikte, birbirimizle tanışarak ve destekleyerek çok çalışmalıyız.
Pomaklar tanışıyor, buluşuyor,
birlik oluyor. Derneklerimiz
hızla çoğaldı, Pomak Dernekleri
Federasyonu (PODEF) kuruldu.
Her dernek kendi bölgesinde
yerel çalışmalar yaptığı gibi,
PODEF çatısı altında ulusal ve
uluslararası çalışmalar yapmaya
devam ediyor.
2014 yılında baharı BAHARA
MERHABA yemeği ile Lokal
Pera, Beyoğlu’nda karşıladık.
“Çestita Prolet - Baharınız kutlu
olsun, Hoşgeldin Bahar” sloganları ile birçok Pomak dostumuzla buluştuk, birlikte olduk,
sohbetler ettik ve eğlendik.
Katılan herkesin bahar coşkusu
içinde olduğu, keyif aldığı böyle
etkinliklere bütün Pomakların
destek vermesini ve katılmasını
bekliyoruz.
Artık Pomaklar ortaya çıkmalı,
diline, kültürüne, tarihine sahip
çıkarak tanıtmalı ve yaşatmalıdır. Dilimiz, kültürümüz, tarihimiz bizim kimliğimizdir.
Pomakçamızın konuşulduğu,
Pomak yemeklerimizin evlerde
ve restoranlarda yenildiği, Pomakça pesnalarımızın düğünlerde, toplantılarda söylendiği
Pomak günlerde buluşmak
dileklerimizle. (23 Mart 2014)
8
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
Nisan 2014
Balkanların En Az Tanınan, Ancak En Çok
bir zaman herhangi bir imtiyazlı veya varlıklı
sınıfı oluşturmamışlardır. Çok eski, en eski zamanlarda Torbeşler zulüm görmüş, yoksul ve
dağlarda yaşayan bir halktır. Bizans tarafından
ve ortaçağ kilisesinden aforoz edilmiş, Bulgar
ve Sırp kilisesinden de kovulmuşlar.
►Şerif Ayradinoski
►Türkçesi: Nesrin Osmanova İspova
T
Nesrin Sipahi Kıratlı
orbeşler hakkında konuşmak için popülist, siyasi ve ideolojik yaklaşımlardan kaçınarak, objektif tarihsel ve
bilimsel söylemin korunması çok zor ve büyük bir meydan okumadır.
Bazıları Torbeşlerin temiz bir Slav halkı ve
Balkanlara yerleşen ilk kabile olduğuna inanıyor. Bazıları ise Torbeşlerin ne Slav ne de
Balkan geçmişi olduğunu düşünür.
Bu, büyük ölçüde diğer etnik halklar ve uluslar için de geçerlidir. Özellikle Balkanlar, bu
açıdan bakarsak, dünyanın en huzursuz noktalarından biridir. Söz konusu Torbeşler
olunca bu birkaç sebepten dolayı çok zordur.
Bunları bu incelemede, mümkün olduğunca
objektif olma çabasıyla işaretleyeceğim.
İlk başta şunun altını çizmek istiyorum, Torbeşler hakkında diğerleri de pek çok yazmışlardır -Bulgarlar, Sırplar, Ruslar, daha sonra
Makedonlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun
çöküş döneminde Avrupa ve sonra Balkanlarda milli fikir doğar ve milliyetçilik gelişir.
Tarihsel intikam için yüksek dozda Ortodoks
milliyetçiliği aroması ile anti İslam ve anti
Türk arzuları başlar. Bunların birçoğu Torbeşleri kendi ideolojik ve politik matrisine bağlı
tarif eder.
“Zorla bereket olmaz.”
Öncelikle, “Zorla İslamlaşma ve Türkleştirilmenin kurbanları” oldukları, ki bu büyük bir
imkânsızlıktır ve hiçbir kanıtı yoktur. Bu tezleri savunanlar iki Ortodoks rahibidir. Biri
Bulgaristan’dan Metodiy Draginov, bunun bir
uydurma isim olduğu ve böyle bir şahsın olmadığı şüphesi mevcuttur. Diğeri ise, Sırbistan’dan, Yovan Raiç, onun da Sırp veya
Bulgar olduğu tartışılmaktadır.
Bu tezin imkânsızlığı birçok argümanlarla
desteklenmektedir. Bu vesileyle ben birkaç
söz edeceğim: a) Kuran’da, dinde zorlama
yoktur. Eğer onların söylediği gibi olsaydı,
“zorla İslamlaştırma” nüfusun bir yılda %1’i
kadar kapalı olması demek, bu süreç 100 yılda
tamamlanmış olurdu. Ama gerçekler başka
türlü söylüyor. 500 yıl sonra Osmanlı hükümeti Balkanlardan çekilirken Hıristiyan halkın
nüfusu neredeyse Müslüman halkın nüfusu
kadardır. b) Şunu belirtmek gerekiyor: Ortaçağda Osmanlı İmparatorluğu tek devlettir ve
aynı zamanda sloganı “Cuius regio”, eius
regio (Toprak kiminse, din onundur).
Bu sadece Ban Kulin’in ortaçağ Bogomil Bosnası için geçerlidir. Başka hiçbiri için değil.
Başka argümanlar da vardır, ama ben bir atasözünden bahsedeceğim. “Sen zorla birinden
bir şey alabilirsin ancak zorla veremezsin.”
Veya başka ve Torbeşler arasında çok popüler
olan bir Türk atasözü: “Zorla bereket olmaz.”
Daha sonra bu imkânsız ve saçma tez bir ölçüde terk edilmiştir. Amaç olarak mülkiyetin
ve sosyal statünün korunması, ayrıcalıkları,
odak nokta olan “İslamlaşma” ve “Türk-
Şerif Ayradinoski: Rumeli Torbeş Kültür ve
Bilim Derneği Başkanı. Rumeli Makedonya’nın, Ohrid kazasının, Struga ve Debır kasabaları arasında bulunan Drimkol
bölgesinden.
leşme” tezine yönelme olmuştur. Buradan
Torbeş ve etimolojileriyle ilgili birtakım asılsız ve bilim dışı yorumlar yapılmıştır. Demek,
“Hıristiyanlar dinini satmışlar” (bir torba un,
süzme peynir için satmışlar ve ondan dört-beş
kez inanç değiştirdikleri için Türkçe dört-beşten Torbeş adını almışlar. [Hadcivasileviç,
Tsilev vd]). Yüzeysel bir analiz yapması ve
böyle bir tezi aydınlatması için, insanın eksper
olması gerekmiyor. Tabii ki hiçbir kolaylık yapılmamış birinin İslamiyet’i kabul edip de
Müslüman olması için. Aksine beş vakit
namaz kılmak, ramazanda oruç tutmak, zekat
vermek, domuz eti yemekten vazgeçmek, en
sevdiği içkisinden vazgeçmek, şarap ve diğer
alkollü içkileri bırakmak vs.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Müslüman
olmak, otomatik olarak demektir ki orduda
asker olmaktı. Müslüman olmayanlar bundan
muaftı. Bu ne rahatlama ne de ilgidir. Osmanlı
İmparatorluğu yönetiminde birkaç yıl evden
ayrı kalmak ve savaşta hayatını kaybetmek demektir. Burada ilgi ve rahatlık nerededir?
“Torbeşler zulüm görmüş, yoksul ve dağlarda yaşayan bir halktır”
Mülkün korunması ve sosyal statü sebebiyle
İslam’ın kabulü konusunda gerçekçi ve objektif olmalıyız ve bu dönüşümü kabul etmeliyiz.
Fakat bunu az sayıda insan, o günün zenginleri ve yüksek tabakadan olanlar yapmıştır.
Bunlar şehirlerde veya verimli topraklarda yaşayan toprak ağaları, tüccarlar, çorbacılar, tarımcılar vd’dir. Torbeşlerin arasında bunlardan
zor bulacaksınız. Hatta yoktur. Torbeşler hiç-
Geçmişten birçok araştırmacı, hatta bazıları
şimdi de Torbeşleri Pomaklar, Goranlar hatta
Boşnakları bir bütün olarak görüyor. Eyüp
Maşoviç “potur” kelimesini izah ederken,
Boşnakları, Torbeş ve Goralıları da İslamlaşmış Güney Slav alanı nüfusu olarak açıklamaktadır. Ömer Turhan ve Tsilev; Torbeşler
ve Pomaklarla bağlantılıdır. Bosnalı akademisyen Muhammed Filipoviç Drimkol da
Boşnaklar hakkında yazıyor. Bulgar Petar
Yapov Bosna’daki Sırp Pomakları hakkında
yazdı. Chileve göre Torbeşlerin aslı Pomaktır
ve ismi Türkçe kelimesi torbadan gelmektedir.
Türkçe sayılar olan dört-beş ile de bağlantı kurulabilir, bu da onların dört-beş defa ikamet
ettikleri yerlerini değiştirdiklerini açıklamaktadır.
“Bunlar sırtlarında her zaman torba taşımışlar”
Ben, etnonim Torbeş’in torba kelimesiyle bağlantısını başka bir tezle ortaya çıkaran Aleksandır Stoyanovski’den söz edeceğim. Divan
protokollerinin bulunduğu sözde “Mühime
defteri” kayıtlarından türetilen ipuçlarına dayanarak, ünlü Türk tarihçi Uzunçarşılı “Kapıkulu Ocakları” adlı eserinde, bir kısım Acemi
Ocağı üyeleri için (yeniçeri adayları) “torba
oğlanlar”, “torba acemiler” deyimlerinin de
kullanıldığını belirtmiştir. Bu isim oradan gelmektedir. Bu organın üyelerinin kayıtlı olduğu
Defter-Kitabın özel bir torbada saklanmış olmasından gelmektedir.
“Kara Atina” adlı eserin yazarı Martin Bernal
diyor ki: Herkes kendi tarihini yazma hakkına
sahiptir. Bütün bu bahsedilen hipotezlerin en
yaygın olanı en çok tutulanı ve birçok araştırmacı tarafından da en çok kabul edilen tez,
Bogomillerin Torbeş kökenli olduğudur ve bu
Boşnaklar, Goranlar ve Pomaklar için de geçerlidir. Bu teze karşı olanlar da vardır. En çok
Balkan Ortodoks araştırmacıları arasında Bogomilizme çarpık bir Hıristiyan mezhebi olarak bakanlar vardır. Hıristiyanlığa zıt ve
itirazcı değil de, tek tanrılık, bu da İslam mezhebine en yakın olandır. Aynı görüşü paylaşan
bazı Müslümanlar da vardır; ve öyle bir noktaya geliyorlar ki Bogomolizmi birtakım mistik hareketlerle ilişkilendiriyorlar. Bazıları ise
Bogomilleri, Torbeşleri ve diğer Güney Slav
Müslüman toplulukların Slav karakterini görmezden geliyorlar. Öncelikle şunu söylüyorum: Saf ve temiz hiçbir etnik veya ulus
yoktur, özellikle balkanlarda. Sonunda Slavlar
Nisan 2014
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
k Tartışılan Halkı: Torbeşler
da bir toplumdur, birçok ırktan meydana gelen
fakat bir ırk değildir. Bu başka bir konudur.
Ben burada şunu hatırlatmak istiyorum.
Neden bu tezin en yaygın olanı en kabul edilir
olanı ve bilimsel olarak en çok tutulduğunu
düşünüyorum?
1) Torbeş kavramı, Bogomille eşanlamlı olan
en eski Yunan olmayan Slav terim, X. yy’da
veya daha önce ortaya çıkmıştır.
2) Balkan coğrafyasında, bir zamanlar ve
şimdi Müslümanların yaşadığı ve bunların
herhangi bir Slav dili veya lehçesi konuştuğu,
geometrik tamamlama ile Balkanlara önceden
gelen Bogomillerle örtüşmektedir.
3) Geçmişte ve günümüzde birçok bilim
adamı bu görüştedir.
“Bogomiller için çok farklı isimler yazılmış
ve kullanılmıştır”
Bogomil hareketi Bulgar Makedonyasında,
(967) Kral Petar zamanında ortaya çıkar.
Ortaçağda bu isim, çanta anlamına gelen Latince kelime olan funda ile ilişkili olduğu yorumlanır. Bu da Bogomilleri aşağılayıcı bir
durumdur. Çünkü onlar, sıkça yollardadırlar
ve küçük çanta, torba ile dolaşırlar. Buna ek
olarak, Dr. Çauşidis diyor ki: tarihsel ve diğer
delillere göre, oluşturulan bölgelerde Müslümanlaşmış Slav nüfusu, Bogomillerin çekirdeğini oluştururlar. Bunlar, Bosna Hersek ve
çevresindeki parçalar dahil, Batı ve Güney
Makedonya, Sancak ve Arnavutluk, bugünkü
Bulgaristan’ın Rodop bölgesinde, aynı zamanda etnonim Torbeş bugün de anlaşıldığı
üzere, Slav dili olan, İslamlaştırılmış Makedon halkıdır. Bir zamanlar en yoğun olarak
Batı Makedonya bölgesinde (Jupa nehri,
Drimkol, Kiçevir), Üsküp civarında, Tikveş ve
Berovsko bölgesindedir.
Bazı olasılıklara göre, Makedonya’daki Torbeşler, 18. yy’da İslamiyet’i kabul etmiş Ma-
kedonya’daki Bogomil hareketinin son kalıntılarıdır. İslamiyet’i kabul ederek, eski isimleri
olan Torbeş’i korumuşlardır (Dragan Taşkovski, Bogomil Hareketi).
Bogomiller için çok farklı isimler yazılmış ve
kullanılmıştır. Makedonya ve Sırbistan topraklarında Bogomiller için Babuni, Kudugeri,
Torbeş isimleri de kullanılmıştır.
“Ahriyanların yüzünde Balkanların sapkın
hareketinin gizli kalıntıları, izleri vardır”
Masalianit ve Euhititler, Trakya topraklarında
yerleşip sonra da Bulgaristan topraklarına yayıldıkları tarihsel olarak Bizans tarafından
teyit edilmiş ve onların Bogomil mezhebinin
oluşumunda katkısı olmuştur. Bulgaristan’da
bazı Bogomiller Torbeş adını taşıyor, bu da
Yunan adı Funditi ile aynı anlamdadır.
Torbeş, Batı Makedonya’da, Şar dağları bölgesinde, Üsküp ve Debır arasında yaşayan
Bulgar Müslümanlara verilen adtır. Torbeş deyimi, Pomaklar için hepsinden en eski bir egzonimdir (Egzonim: yerel halk tarafından
adlandırılan yer ve kişi isimlerinin yabancılar
tarafından farklı isimlendirilmesidir.) Bu
Türklüğe dönüşmeden önceki zamanlarda
Pavlikanlara Bogomil sapkınlarına, İslamiyet’i en kolay kabul edenlere verilen addır.
Pavlikanlar ve Bogomiller sıkça sırtlarında
çanta taşırlar ve bu nedenle Bulgarlar onlara
Torbeş diyor, yunanlar ise Fundaiti.
Bu bağlamda işaret edilecek birçok yazarlar
vardır. Ben sadece ikisinden söz edeceğim.
Birincisi, Makedonya’dan akademisyen Aleksandar Stoyanovski, Makedonya’daki Osmanlı döneminin en iyi takipçisidir. Osmanlı
arşivindeki malzemeler üzerinde çalışmış Makedonya’ya ilişkin tapu defterlerinde XV. yüzyıla ait ilginç sonuçlara ulaşmıştır. Bu
sonuçlar sadece Türk defterindeki Bogomil izlerine ait değil, Torbeşlerin, Pomak ve Boş-
9
nakların kaynağını da göstermektedir. Burada
Ahriyan kelimesinden söz edilmektedir, bu da
kişisel isimler için bir sıfat olarak ortaya çıkmaktadır. O zamana kadar (geçen asrın 70’li
yılları) bu isim Bulgaristan’da olan Pomaklar
için yerel olduğu düşünülmektedir. Bu, Bulgar
araştırmacı bilim adamı Şişkov tarafından incelenmiş ve bir zaman Rodoplar’da Ahridos,
İncildeki adı Agaryan, eski Trakya-ilirya kabilesi Agriyan, Struma nehri kıyısında, Yunan
deyimi Ahreos (sahtekar, faydasız adam)
Türk-Arap kelimesinde olduğu gibi Ahara-yan
(en son İslamiyet’i kabul eden) ve o sadece
Rodop bölgesinde bulunduğunu aşağılayıcı
bir isim olduğunu açıklıyor. Ve bu isimle Hıristiyanlara, Müslüman Pomak deniliyor.
Fakat Stoyanovski, Dragolüb Dragoyloviç’in
araştırmaları ve özellikle Bosnalı araştırmacı
Nedim Filipoviç, Şişkovun iddiasını yalanlar,
bu isimler Makedonya, Arnavutluk ve
Bosna’da sadece Müslüman ismi değil, Hıristiyanlarındır da. Ve bu da bizi şu sonuca götürmektedir ki; burada herhangi birinin
“İslamlaşmasından” söz edilmiyor. Rodop
bölgesi, bu Türk defteri bilgilerinden bilim
adamları şunu kabul etmektedir. Ahriyanların
yüzünde Balkanların sapkın hareketinin gizli
kalıntıları, izleri vardır. Dafa fazlası da bu terime Bogomiller de dahil edilebilir. (Ariusİznik konseyi 325)
İkinci araştırmacı, Arnavutluk, Kukska, Gora
bölgesindendir. Onun adı Nazif Dokle, Torbeş,
Arnavutluk’tandır ve Bogomil tezinin Torbeş
kökenli olduğunun en büyük savunucularındandır.
XIV. yy Bizans tarihçilerinden Halkokondil ve
Bulgar araştırmacı Dimitır Angelov da Torbeş’in, Bogomil hareketinin üyelerine verilen
bir ad olduğunu hatırlatıyor. Bu isim X. yy’da
Bulgaristan’da, bugünkü Güney Makedonya’da ortaya çıkmıştır.
Nazif Dokle, sadece etnolojik, sosyolojik, antropolojik ve diğer argümanlar sağlamakla
kalmaz, aynı zamanda, Gora ve Balkanların
diğer Torbeş bölgelerinde, Torbeşlerin günlük
yaşamlarından, adetlerinden, geleneklerinden,
birçok batıl ayin ve ritüellerden Bogomil kalıntıları bulur.
Sonuç olarak şunun altını çizmek istiyorum:
Herkesin kendi görüşünü ifade etme, geçmişini yazma ve kamuya kendi görüş ve düşüncelerini sunma hakkı vardır. Etnoloji nispeten
yeni ve tam, kesin bir bilim değildir. Etnik bir
durum değildir, bir süreçtir ve kişi veya toplumun çoklu kimliği olabilir, zaman akışında
değişebilir. Belirttiğim gibi, siyasi etki ve baskılar günümüzde de görülmektedir. Torbeşler
kendilerini farklı beyan etmektedir ve bu da
kendi aralarında tartışmaya neden olmaktadır.
Makedonya parlamentosunda üç Torbeş milletvekili olmasına rağmen, Makedonya Anayasasında bir bölüm değildirler, bu da gerek
Makedon toplumundaki entegrasyonu gerekse
devlet yönetiminde problemlere neden olmaktadır.
10
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
Nisan 2014
Tımraşlı Hasan Ağa Hakkında Bilgiler
►Hazırlayan: Ercan ÇOKBANKİR
P
rof. Aleksandır Burmov
1954 yılında yayınlanan
redaksiyonunda “1876 yılı
Nisan Ayaklanması” külliyatında şöyle diyordu: “Ahmet Aga
Tımraşlı (Tımraşliyata), Türk
çapulcu kitlelerinin önderi, Peruştitsa’daki ayaklanmayı gaddarcasına bastırmıştır”.
Şarki Rumeli’de 1880 yılı sayımından sonra resmi istatistiklerde
Tımraş bölümünün karşısında
bütün nüfus istisnasız “Türk” olarak gösterilmişlerdir. Bu tarihten
sonra da Tımraşlıların “Türk” olduğunu yazan çok sayıda yazılara
rastlayabilirsiniz. Tımraşlıların Peruşitsa isyanının batırılmasına katılmaları, Allah’a inanışları,
adlarının Hasan, Ahmet, Mehmet,
(İ)Smail, Adil vb olması onların
Türk olduğunu kanıtlar.
Köyü bilen bütün Lilkovolular,
Osikovolular, Çurenliler, Dormuşovlular, Petkovolular Tımraşlıların bütün diğer civar köylerdeki
gibi harfiyen aynı yaşam biçimi
var olduğunu anlatıyorlar. Onlar
da doğumlarda pide ve simit yapıyorlar, onlar da nişan için dünürler gönderiyorlar, onlar da kız
kaçırıyorlar, onlar da kesime
(oseke) gidiyorlar, bayramlardan
ve cumalardan başka Görgevden
(Edernek) [Hıdırlez], Dimitrovden (Kasım), İlinden ve Enövden’i de kutluyorlardı. Onlar da
örtülü bakır kaplarda çiçeklere
türkü çığırıp geceleri dışarı çıkarıyorlar çiğlensin diye sabaha
kadar. Onlar da “otbiv” (kesim)
ve “predoy” (sağım) yapıyorlardı. Başka bir sözle, onların da
yaşam tarzı diğer civar Bulgar
köylerinin yaşam tarzı gibidir.
Tımraşlıların geçimi odun saban
ve çapa, tırpan ve balta, orak ve
yaba ile donanımlarıyla ağır ve
çetin, güçlüklerle dolu imiş. Çavdar ve yulaf, mercimek ve bezelye, biraz ekin ve biraz daha da
az mısır ekiyorlarmış. Bu vahşi
yerlerde bir zamanlar avcılık daha
elverişli imiş, ama XIX. ve XX.
asrın başında o daha çok “sağlam
ayak ve boş kafalı” kişilerin
meşgalesiydi. Hayvancılık saygıdeğerdeydi, özellikle de çobanlık.
Yemeklerinin temel payı da oradan geliyordu. Ekmekten sonra
(Batak)
(Skobelebo)
(Rabnogor)
(Nova Mahala)
(Çuren) (Brezobntsa)
(Çereşovo)
(TİMRAŞ)
(Petvar) (Ocinovo)
(Fotenovo)
(Çurekovo)
(Citovo)
(Anakovo)
(Oryahovo)
(Selça) (Mihalkovo) (Golyam Persenk)
(Stomanovo)
(Leskovo)
(Devin)
(Breze)
(Nastan)
(Borino)
(Grohotno)
(Yagodina)
(Buyynovo)
(Kartıla)
(Vedan)
(Şiroka Lıka)
(Karlıka)
(Govren)
(Çald)
(Trigrad)
(Vodnipad)
(Kojare)
(Zabrdo)
(Mugla)
(Jrebçevo)
(Kesten)
RESİM: TIMRAŞ CUMHURİYETİ HARİTASI
Pomak Tımraş Cumhuriyeti (1879-1886)
Devlet sınırları: il, ilçe ve eyaletleri ile idari bölgeleri.
tulum peyniri ve yayık ayran
bütün ailelerin genel yemeği idi.
Toplanan koyun sütünü ve tereyağını daha seyrek kullanıyorlardı,
eti ise istisna olarak -kurtlardan
ısırılmış, topallayan, dön-baş
veya kartlaşmış koyunun- yiyorlardı. Çobanlar hemen hemen
hafta geçirmeksizin ocakta bir şey
“çevirecekler”. Balkan büyük,
yabancı davarlar çok. Ve sadece
kim çobanlığa gitmediyse, sadece
o çevirmeci değildir.
Tımraşlılar, hangi şekilde ve zamanda Kuran’ı kabul etmişler?
Köyün tarihine ışık tutan belgeler,
bunun uzun bir zaman içinde gerçekleştiğini gösteriyor. “Uzun”
demekle bir iki asrı göz önünde
bulunduruyorum. Kısmen, birerli
olarak Bulgaristan’ın Türk esaretine düşmesinin hemen daha ilk
onuncu yıllarında başlamıştır.
Daha doğru söylemle, XV. asrın
başında. Bu kabullenme en çok
yüksek tabakalar, çorbacılar tarafınca oluyordu. Efendiliklerini
korumak için dini kabul ediyorlardı onlar. Kuran’ı öperek onlar
önceleri olduğu gibi mülklerinin
sahibi kalma hakkına, koyunlarını, atlarını ve diğer zenginliklerini de korumasına sahip
oluyorlardı. Bazı vergileri yarı yarıya ödüyorlardı, diğerleri ise, –
cizye (eskiden İslâm devleti
içerisinde yaşayan ve Müslüman
olmayan erkek vatandaşlardan
alınan vergi), ispençe (tarımla uğraşan Hıristiyan uyruktan, Müslüman uyruğun ödediği çift resmine
karşılık olarak alınan vergi), dev-
şirme (yeniçeri toplamak için kan
1
vergisi) vb – hiç ödemiyorlardı.
Bütün zamanlarda ve bütün halklarla ve memleketlerde olduğu
gibi –altınlarla, imtiyazlarla, itibarlarla aldatılarak istilacılarla
mağluplarla akraba ediliyor, kardeş ediliyor, adları değiştiriliyor
ve yeniden adlandırılıyorlardı. Bizans esaretindeyken de öyleymiş,
Osmanlılar zamanında da öyleydi. Bu anlamda Müslümanlaştırmalar “gönüllü” oluyormuş.
Kısmen gönüllü, çünkü istilacılar
Bulgar topraklarına akın etmemiş
olsalardı, hiç kimse, ister o çorbacı bile olsa, Kuran’ı Küçük Asya’da aramaya gitmezdi.
Yeri gelmişken hatırlatalım ki,
Türk askeriyesinin Akdeniz’e
yolu Tımraş’dan geçiyordu. Derin
geçmişlerde Filipopolis’i sıcak
deniz kenarı topraklarıyla bağlayan yoldu bu. Çataloluk beleninde, Persenk ve Modır tepeleri
arasında eski roma yolu ikiye ayrılıyor: doğu kol –Byala çerkvadan (Ak kiliseden)– Plovdiv
(Filibe) ve batı Tımraş’dan –Kriçim, Plovdiv. Bu yol Milad öncesi
Roma-İstanbul arasında yapımına
başlanan MS 1 yüzyılda biten Via
Egnetia yolunun Filibe bağlantısı
olarak bilinir.
Müslümanlaştırmanın zamanı ve
usulleri hakkında Tarihçi-Türkolog Hammer de söz ediyor, o Sultan 4. Mehmet’in (Avcı) 20-30
bin akıncı ile ava çıkma macera2
larını tasvir ediyor.
Bu Tımraşlı Dere Bey’in hızlı
yükselişinin ikinci kaldıracı da
Kırcıağalılar hareketidir. Özellikle Tımraş’ta başta Mehmet
Sinap olmakla Kırcıağalılar’ın
tüfek ateşleri artık susmuştur.
Kara İbrahim artık nahiyenin
mutlak hâkim efendisiydi, ama
daha düne kadar süren fakirlerin
ayaklanmalarının yankıları henüz
daha geçmemiştir. Bununla beraber Sinaplı’nın ve Deli Mehmet’in baş çetenin ana yolu tam
da Tımraş’tan, yani Via Egnetia’nın, “Roma yolunun” batı çatalından geçiyordu.
Tımraşlı Karahocaoğlu Hasan
Ağa’nın idaresi
Haydutların son kalıntılarını yok
Nisan 2014
11
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
etmede hizmeti pek de az olmayan Tımraş’tan Hasan Ağa da bu
yerli elebaşları arasındandır. Sultanın muayyen objektif darbeler
altında “Voyvoda” ve idareci gibi
Müslüman dinli köklü Bulgarları
tanıyarak, Rodoplu nahiyelere
“kendi kendini yönetme” hakkı
vermek zorunda kalıyor. Raykovo
ve Smolyan’da artık ünlü Ahi Çelebili Dere Bey-Salih Ağa’nın
şöhreti dolaşmaktadır. Yerli ayanların yükselişlerinin olduğu bütün
ülkedeki süreç de böyledir.
İhtiyar Karahocaoğlu Hasan Ağa,
imparatorlukta olup biten bütün
bu tarihsel dönüm noktası olaylar
hakkında, ne okumuş ne de bir
şeyler duymuştur. O onların çağdaşıdır, bu kargaşa zamanının tuzunu ve biberini yalamış ve
görünen o ki, hesabını doğru yapmıştır. Hasan Ağa idareye geldiğinde ve Rupços nahiyesinin
yöneticisi olduğunda, nahiyede
50-60 köy sayılmaktadır (bk.
Hasan Buraya Tımraş Cumhuriyetinin haritasını koyabiliriz).
1832 senesinde oluyor bu. Bundan önce nahiye tam 34 sene Kara
İbrahim –Mehmet Sinap’ın katili
tarafından yönetiliyor. Bu nahiyeye Peruştitsa’dan Trigrada ve
Yugovo’dan Vıça nehrine kadar
olan köyler giriyordu. Hr. p.
Konstantinov’un “geçen yüzyılın
3
(XVIII asır) sonunda” yazdığı
gibi değil de, 1832 senesinde
Kara İbrahim’in devrilmesinden
sonra, nahiyenin yönetimini
Hasan Ağa almıştır, merkezi ise
Çepelare’den Tımraş’a taşımıştır.
Başkasının değil de onun yönetici
olması, Salih Ağa’nın damadı olması da herhalde büyük rol almıştır. Ki Salih Ağa o dönemde kendi
zirvesinde imiş. Doğrudur, Rupços Ahi Çelebi kazasına dâhil değildir, ama Salih Ağa’nın sözü
çok uzaklarda da dinleniyordu.
Hasan Ağa’nın idareyi alması
hemen hemen sarsıntısız ve de
pek uzatılmadan alması ve merkezi de değiştirmesi tesadüfü olmamıştır. Akrabalık bağlarının
tüm zamanlarda kendi rolünü oynadığından bahsetmeye gerek bile
yok, ta nereden nereye o zamanlarda Türk devletinde kimin ne
yiyip içtiği, kimin hesabı ödediği
belli olmayan dönemde mi söz
olsun.
Müslüman dinli yerli Bulgarların
voyvoda ve idareci olarak seçilmeleri, doğal olarak bir dizi yeni
olayın çıkmasını kolaylaştırmıştır.
RESİM: Tımraşta bir çeşme
Bu yörenin insanları, onların çilelerini ne görmüş ne de duymuş
olan, ne sözünden ne de gönlünden bir tek kelime bile bilmeyen
birilerinin, Arnavut mu yoksa
Çerkez mi veya kendilerinin kaderiyle çocukluktan mezara kadar
bağlı yerli mutasarrıfın mı yöneteceğini, bunu umursamazlıktan
gelemezlerdi.
Hasan Ağa: “Paşanıza söyleyin ki,
anam beni bir kere doğurmuş”
Hasan’ın, ondan sonra da onun
oğlu Ahmet Ağa’nın yöneticiliklerinin en özellikli çizgisi resmi
Türk hükümetlerine karşı olan itaatsizliklerdir. Bu konuya ciddiyetle eğilen ilk olarak Hr. p.
Konstantinov
oldu.
Hasan
Ağa’nın yükselişi ve onun itaatsizliği hakkında bakın neler yazıyor: “Farklı bölgelerde farklı
rütbece büyüklerden eğer İstanbul’da bir korku duyuluyorsa, o korku en çok baş
ağrıtan Vidin’den Pazvantoğlu,
4
Küçük Asya’da Kıroğlu(?) ve
Rodoplar’da Tımraşlıdandır.
Özellikle sonuncusu yakın zamana kadar resmi Türk hükümetlerini tanımıyordu, bu şu
olayda da görülüyor: 1845 sene5
sinde Filibe’ye Deli İsmet diye
birisi tayin edildi. Geldiğinde
öğrenmiş ki, Filibe paşalığında
bağımsız bir hükümdar tarafından yönetilen bir yöre var. Bu
Tımraşlı Hasan Ağa idi. İsmet
Paşa bir süre sabretmiş, ama
onun merakı Hasan Ağa’yı sadece nasıl bir insan olduğunu
görmek için çağırmak zorunda
kalmış. İlk gelen paşa elçilerine
Hasan Ağa şöyle demiş, eğer
Deli İsmet onu görmek için çok
meraklıysa, kendisi Tımraş’a
gelmekte serbesttir. Üçüncülere
ise cevap bile vermemiş.
O vakit Deli İsmet Filibe’deki
Müslüman-büyüklerine dönerek demiş ki, daha yaşlı Tımraşlı’nın eski dostları –onlar
gitsinler onu çağırsınlar. Hasan
Ağa’ya onlar kendi insanların
göndermişler ve rica edip paşanın onu görmesi için Filibe’ye
gelmesini istemişler. Eski dostlarının hatırını kırmamış
Hasan Ağa ve ala kuşaklarla
kuşanmış, geveze camadan ve
açık ellay koparanla süslenmiş,
gümüş tüfek ve piştovlarla silahlanmış, gümüşle bezenmiş silahlıklar ve kırmızı kan gibi
kelemliklerle donanmış 600 kişilik levent kahramanlarla ansızın Filibe’ye icap etmiş. O
doğruca Meriç nehri kenarındaki paşa konağına yollanmış.
Onun taburu konağın avlusunu
ve bahçesini doldurmuş, konağın her tarafını çevirmişler,
Hasan Ağa ise birkaç kişiyle,
kimseye sormadan Paşa’nın yanına giriyor. “İyi günler, iyi
günler, neden çağırıyorsun
beni?” –oturmadan soruyor
Hasan Ağa İsmet’e. “Seni gör-
meğe çağırdım” diyor Paşa.
“İyi, bak bana, gördün mü
beni?” demiş Hasan Ağa da.
“Gördüm seni” demiş Paşa.
“Gördünse; iyi gördün mü
beni? Elveda, elveda.” Bitirmiş
ve taburunu toplayıp çıkmış
Hasan Ağa. Ve geri yollanmış.
Önceden korkan Paşa, Hasan
Ağa konaktan çıktıktan sonra
kendine gelmiş ve etrafındaki
büyüklere şöyle demiş: “Size
doğrusunu söyleyeyim hiçbir
şey anlamadım, geri çağırın bu
adamı da daha iyi görüşelim ve
anlaşalım.”
Birkaç büyük Uzun çarşı yanındaki şadırvanın yakınlarında
Hasan Ağa’ya yetişmişler ve demişler: “Geri dön, dön geri,
Paşa seni daha iyi görmek için
çağırıyor”. Hasan Ağa azıcık sağına dönmüş ve cevap vermiş:
“Paşanıza söyleyin ki, anam
beni bir kere doğurmuş”, ve atlarını sürerek çok sayılı taburuyla
dönmüş geriye, Tımraş’a.
Notlar:
B. Tsvetkova. “Turskiya Feodalen Red i
Bılgarskiya Narod” (Türk Feodal Düzeni ve
Bulgar Halkı). sf. 1962, s. 61-75.
1
2
Rodopski sbornik,t. I, s. 28.
Hr. p. Konstantinov. Nepokornite sela. Xр.
п. Константинов. Непокорените села, кн.
1, 1887, стр. 4.
3
Kıroğlu tarihte bilinmemektedir. İhtimal ki
Karaosmanoğullarından söz ediliyor.
4
Belgelere göre Deli İsmet Filibe’ye 15
Ağustos 1848 yılında tayin edilmiştir. Hr. p.
Konstantinov bu tarihin doğruluğu hakkında
iddialı değildir.
5
12
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
Nisan 2014
Pomak Dünyası İzmir’de Buluştu
tulması için başvurduk, başvurumuz kabul edildi, Pomakça ders
programını hazırlıyoruz. Pomakça
ile ilgili altı ülkedeki Pomaklar birlikte hareket ederek bir standart
oluşturmalıyız. Bunun için çalışacak Pomak Dil Enstitüsü veya benzeri bir kurumu kurmalı ve
çalışmalara başlamalıyız.
►HABER MERKEZİ
1
-2 Mart 2014 tarihleri arasında Türkiye, Bulgaristan,
Makedonya, Kosova ve Almanya’dan birçok kişinin katılımı
ile Pomaklar İzmir’de buluştu.
Türkiye’deki Pomak Dernekleri
Federasyonu’nun (PODEF) kurucusu altı Pomak derneği (Eskişehir,
Biga, İstanbul, İnegöl, Bursa ve
İzmir Pomak Kültür Dernekleri) ile
Kocaeli - Istrancalılar Derneği yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri
ile Bulgaristan, Kosova, Makedonya ve Almanya’dan Pomak kuruluşları İzmir’de buluştu.
1 Mart günü yapılan toplantıda
Pomak temsilcileri sırayla söz aldı:
Efrem Mollov – Bulgaristan:
Bulgaristan’nın bizi POMAK olarak kabul etmesini istiyoruz. Ülkemizde Pomak kimliğimiz için ünlü
bir gazetecinin tepkisi durumu
özetliyor. Evet ama hayır. Pomaklar Balkanlar’da en de- mokratik
halktır. Pomaklar olmazsa her şey
eksik olur. Biz Balkan halklarının
çimentosu, kumu, birleştirici unsuruz. Pomaklar geniş bir hoşgörüye
sahiptir. Pomak olduğum için kendimle gurur duyuyorum. Bizim
için en önemli konu POMAK olarak var olmamız ve gelecekte varlığımızı sürdürmemizdir. Bütün
Pomaklar, Pomak dili ve kültürü
için ortak hareket etmeliyiz. Bu bir
süreçtir, bunun üzerinde düşünelim, zor bir süreç olacak ama başarabiliriz.
Şerif Ayradinoski – Makedonya:
Pomaklar olarak bölünmüş olmayı
iyi beceriyoruz. Belki de büyük
güçler böyle istiyor. Kimlik krizini
aşmalıyız, ortak bir payda da buluşmalıyız. Problem kendimizde,
kimseyi suçlamayalım. Halk kendi
kendini değiştirebilir. İki sorunumuz var. Halk kendini ne hissediyor, bunu açıklamıyor. Ve kendi
içimizdeki akademik güçleri kullanamıyor ve halkı yönlendiremiyoruz. Pomaklar olarak çok sık
provokasyona uğruyoruz, buna
karşı uyanık olmalıyız. Uluslararası Pomak Birliği işi çok zor. Ülkelerdeki hâkim güçler buna karşı
çıkacaktır. Bunu iyi anlatmalıyız.
Bulgaristan’da Pomakların parti
kurması iyi olur, ama etnik bir partinin başarılı olacağını düşünmüyorum, kendimizi ifade etme
çalışmalarımızı iyi anlatmalı ve
yanlış anlaşılmayı önlemeliyiz.
Sadık İdrizi - Kosova: Kosova da
40.000 Torbeş, Goralı / Pomak var.
İnsanlar daha büyük bir halk
içinde, bir grupta kendini daha
rahat hissediyor. Standart bir dil olmaması insanı güçlü gruba yönlendiriyor.
Kosova
anayasası
azınlıkları tanıyor. Anayasadan
gelen bazı haklarımız var. Bulgaristan da Pomaklar siyaseten organize olmalıdır. Parti kurmaları veya
bir parti içinde olmaları şart. Siz ne
olduğunuzu bilmiyorsunuz diye
bizi eleştiriyorlar. Belki ne olduğumuzu bilmiyoruz, ama ne olmadığımızı biliyoruz.
Bayram Erat – Pomak Dernekleri Federasyonu - Türkiye: Biz
Türkiye de dilimizi, kültürümüzü,
tarihimizi ortaya çıkarmak, tanıtmak için dernekler kurarak ve iletişim haline geçerek çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Altı dernek
birlikte Pomak Dernekleri Federasyonu’nu (PODEF) kurduk. Pomakçamızı konuşuyor ve anlı- yoruz
ama okuyup yazamıyorduk, bunun
için Pomakça dil kursunu başlattık.
Milli Eğitim Bakanlığı’na Pomakçamızın seçmeli ders olarak oku-
Pomakların birliği fikrini destekliyorum. Uluslararası Pomak Konfederasyonu veya buna benzer bir
çatı kuruluş altında birbirimizle iletişim halinde olmalı ve bazı temel
konularda, dil gibi birlikte hareket
etmeliyiz. Balkan insanları için çalışan bazı dernek ve kurumlarla
ortak hareket etme niyeti ve gayreti
içindeyiz. Diğer ülkelerdeki
Pomak kardeşlerimizin çalışmalarını yakından izliyor ve kimliklerini ifade etme çalışmalarını
destekliyoruz.
Mehmet Demir – Eskişehir
Pomak Kültür Derneği: Uluslararası bir Pomak topluluğu oluşumuna destek veriyoruz, dünyada
Pomak diye bir toplumun var olduğunun bilinmesi gerekiyor, örneğin; Bulgaristan’da faşistler
tarafından Efrem Mollova yapılan
saldırıya duyarsız kalmayıp, hepimiz onu savunmalıyız. İnsanların
doğuştan sahip oldukları haklar konusunda hiçbir devletin baskı yapmaması gerekiyor. Bulgaristan
devleti de İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi ve uluslar arası hukuka bağlı kalarak saldırganları
derhal ortaya çıkarmalı ve cezalandırmalıdır.
Ancak etnik parti konusunda çekincelerimiz var. Bulgaristan’da
var olan Pomak örgütlenmesi
henüz yolun başında. Pomakları
yeteri kadar Avrupa Pomak Enstitüsü çatısı altında toplayamayan
bir yapı partileşme konusunda sıkıntılar yaşacaktır. Yine de bu kararı Bulgaristan’da yaşayan Pomakların bir araya gelip tartıştıktan
sonra vermesi daha isabetli olacaktır.
1 Mart tarihi itibariyle artık Pomakların da basılı bir yayın organı
var. Hepimize müjdeler olsun. Bu
gazete Pomakların sesi olacaktır.
Ayrıca gazetede her derneğe birer
sayfa ayrılacak. Derneklerden
gelen haberler burada yayınlanacak.
Ercan Çokbankir – İzmir Pomak
Derneği: Birlikte çalışmalı ve çalışmalara devam etmeliyiz. Pomak
tarihi çalışmalarını yürütmek için
Pomak Tarihi Vakfı’nı kurmalıyız.
Bulgaristan’daki Pomak Partisi
için burada da bazı sıkıntı ve baskılar yaşıyoruz.
Neşet Doğan – Pomakischer Kultur Verein Hamburg e.V.: Hamburg’ta bir Pomak federasyonu
kurduk. Evraklar yanımda. İnanmayanlar görebilir. Berlin’de de
bir çatı konfederasyonu kurmayı
hedefliyoruz.
Hasan Rupçuz – İnegöl Pomak
Derneği: İnsanları harekete geçirmekte zorluk çekiyoruz. Her ülkedeki Pomaklar birbiri ile iletişim
halinde olmalı ve birbirini desteklemelidir.
Cemil Uygun – Biga Pomak Derneği: Biga’da 20.000’den fazla
Pomak yaşıyor. Birçoğu Pomaklığa ilgi duymuyor. Yeni bir heyecan ve hareket yaratmalıyız.
Ali Öztürk – (Alpu) Osmaniye
Belediye Başkanı: İlk Pomak derneği Eskişehir, Alpu, Osmaniye
beldemizde kuruldu. Bu kıvılcımın
böyle büyük bir oluşuma, harekete
geçmesinden çok memnunuz. Biz
Pomaklar Türkiye’de mutluyuz.
2 Mart Balkanlar ve Pomaklar
Sempozyumu
Gaziemir Belediyesi, İzmir Pomak
Kültür Derneği ve 9 Eylül Üniversitesi birlikteliğiyle Atatürk Kültür
Merkezi’nde, Gaziemir Belediye
Başkanı Halil İbrahim Şenol’un da
katılımıyla 2 Mart günü bir Pomak
Dünyası sempozyumu düzenlendi.
İlki 2 Mart 2013’te İstanbul’da ve
ikincisi 22 Haziran 2013’te Çanakkale, Çimenlikale’de düzenlenen
“Balkan Tarihinde Pomaklar” sempozyumundan sonra üçüncüsü de
İzmir’de düzenlendi.
Sempozyumda Pomakların yaşadığı sıkıntılar ele alındı. Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmit ve Biga’da
yaşayanlar Pomakların ve belediye
başkanlarının da katıldığı etkinlikte Arkeolog Ercan Çokbankir
oturumu yönetti. Prof. Dr. Zeynep
Zafer, Makedonya’dan Doç. Dr.
Şerif Ayradinoski ve Kosova’dan
Sadık İdrizi’nin konuşmacı olarak
katıldığı sempozyumda Pomakların geçmişten günümüze yaşadığı
sıkıntıları ele aldı. Türkiye’de yaşayan Pomakların kültürlerini
unutmaması için dernek çatısı altında birleşmelerinin önemine de
değinildi.
Nisan 2014
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
13
POMAK KADINLARI 8 MART’I KUTLADI
Biga Pomak Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği 8 Mart’ı kutladı
►BİGPOD - Biga
“Dünya kadınlarla güzelleşir,
emekleriyle özgürleşir”
B
iga Pomak Kültürünü Tanıtma ve Ya-
şatma Derneği, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı.
BİGA POMAKLAR DERNEĞİ OLARAK
08 Mart dünya kadınlar gününü özel bir programla kutladık. Derneğimize yoğun ilgi vardı.
Derneğimiz bürosu dolup taştı. Yapılan açıklamalar ile “Kadınların olmadığı yerde hiçbir
şeyin var olamayacağı” vurgulandı.
Etkinlik sonrası yoğun ilgi dolayısıyla derneğimizin kadın kollarının açılması kararlaştırıldı. İleriki günlerde Biga Pomaklar Derneği
olarak Kadın kolları faaliyetleri başlayacaktır.
08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü’nü kutluyoruz.
Milletimizin teminatı, çocuklarımızın
vefakâr ve cefakâr anası, yuvalarımızın
mimarı olan kadınlarımızın Dünya
Emekçi Kadınlar Günü’nü Biga Pomak
Derneği olarak kutluyoruz.
Büyük Önder Atatürk, “Şuna kani
olmak lazımdır ki, dünya üzerinde
gördüğü-müz her şey kadının eseridir”
diyerek kadının toplum hayatındaki
önemini vurgulamıştır.
Kadın demek su demek,
Kadın demek, ekmek demek,
Kadın demek hava demek,
Kadın demek hayat demek,
Kadın demek ana demek,
Kadın demek CENNET demek….
Geleneksel kıyafetleri içinde Bigalı bir Pomak kızı
14
POMAKLAR VE HALKLARIN
KARDEŞLİĞİ ÜZERİNE
►Hasan UYGUN
B
üyük bir belirsizlik döneminden geçiyor Türkiye.
Bu nedenle, Pomaklar açısından, 31 Mart’tan sonra 1 Nisan
günü yayınlanacak olan gazetemizde geleceğe dair net bir perspektif çizmek sahici olmayacaktır. Türkiye’de dozu giderek
artan şiddet sarmalının bizleri 31
Mart’tan sonra nasıl bir maceraya
sürükleyeceği ise ihtimaller veya
risklerle açıklanabilir ancak.
Şu var ki, tıpkı 80’li yıllarda
olduğu gibi 90’lı yıllarda da Türkiye yine büyük şiddet sarmalından geçti. Ancak 2000’li yıllara
doğru aklıselimin giderek topluma sirayet ettiğini, halkların ve
inançların bu topraklarda barış
içinde yaşayabileceğine, adaletin
her koşulda sağlanabileceğine
dair inançlar oluşmaya başladı.
Çok da iyi oldu. Elbette bu on yıl
içinde yine çatışmalar ve ölümler
yaşandı. Fakat devlet aygıtının
başındakiler, hangi kılıkta olurlarsa olsunlar, son noktada bu toplumun hücrelerine sinmiş olan
rantiyeci mantıktan mustarip oldukları için, amaca giden her yolu
mubah saydılar.
Kişisel menfaatleri uğruna toplumu çatışma ortamına çekmeye
çalışanlar dün olduğu gibi, bugün
de varlar. Yine vatan, millet, bayrak; ekonomi, istikrar teraneleri
eksik olmuyor dillerinden. Yine
insanlarımızın saf duygularından
nemalanmak için sırada bekleyenler var. Seçim bitmiş olsa da
yine halkı seçim yapmaya zorlayanlar var.
Gerçekten büyük bir kaos dönemi içinden geçiyor Türkiye.
Ancak asıl soru Pomakların bu
süreçte nasıl bir tutum takınacaklarıdır. Şu herkesin malumudur ki
halkların düşmanlığından kimse
kazançlı çıkamaz. Bunun için 1015 yıl öncesinin Balkan coğrafyasının hatırlanması yeterlidir.
Halkların ve inançların birbirlerini boğazlayacak denli düşmanlaşması kendi kendine ger-
POMAK BAŞKAN AKSU İÇİN
VEDA YEMEĞİ DÜZENLENDİ
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
çekleşecek bir durum değildir elbette. Yüzyıllarca aynı mahalleyi,
sokağı, kahveyi paylaşan insanlar
bir sabah uyanıp birbirlerine düşman olmazlar. Düşmanlık tohumu, hep bir karanlık elin, sıkılmış bir yumruğun ayasında pusu
kurar. Yeşertilmeyi bekler orada.
Yeşersin ki meyvelerini silah tüccarları toplayabilsinler.
Halkların düşmanlığı kan ve
gözyaşı. Sürgün veya zorunlu
göçtür –ki bu duyguyu da en iyi
Pomaklar bilirler. Bu yüzden Türkiye’de önümüzdeki günlerdeki
siyasal süreç ne kadar gerginlik
üretirse üretsin Pomaklar bu
oyuna gelmeyecektir. Çünkü artık
Pomakların Türkiye genelinde
ortak hareket ettikleri bir federasyonu (PODEF) ve seslerini duyurabilecekleri bir gazetesi var.
Daha çok eksikleri var tabii ki.
Ancak yüzyıllar sonra da olsa
artık bir halk olduklarını biliyorlar. Dilleri ve kültürleriyle kendine özgü, geleneklerine bağlı,
ama yüzleri geleceğe dönük bir
halk olmanın bilinciyle hareket
ediyorlar.
Şu gergin siyaset ortamı her ne
kadar birbirinden uzaklaştırmaya
çalışsa da inadına birlik olacaklar
bu yüzden. 30 Mart’tan sonra
nasıl bir Türkiye manzarası ortaya
çıkarsa çıksın, Pomaklar siyasal
kamplaşmanın tarafı olmayacak,
barış ve kardeşliğin erdeminde
ısrar edecekler.
Yüzyıllar önce zorunlu olarak
geldikleri bu topraklarda Türkü,
Kürdü, Laz’ı, Ermeni’si, Çerkesi,
Boşnak’ı ve diğer halklarıyla eşit
koşullarda ve aynı vatanı paylaşıyor olmanın sorumluluğuyla yan
yana duracaklar.
Evet, Pomakların yaşadıkları
coğrafyalarda siyasal istikrarsızlık eksik olmuyor. Bu yüzden
kavganın, çekişmenin, çatışmanın
ne olduğunu gayet iyi biliyorlar.
Bu yüzden kurulacak hiçbir oyunun piyonu olmayacak halklar
arasında düşmanlık tohumunun
yeşertilmesine izin vermeyecekler.
Nisan 2014
►İNPOD - İnegöl
B
üyükşehir yasasıyla birlikte kapatılan Yenice Belediyesi’nin son başkanı olan Hasan Aksu, İnegöl Pomak Türkleri
Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından 24 Mart’ta
Yenice Kapalı Spor salonunda yapılan yemekle uğurlandı.
Yemekte konuşan Dernek Başkanı Ali Pala, Başkan Hasan Aksu’ya
Yenice’ye yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür etti.
Eski Belediye Başkanlarından Ramiz Yiğit ise, Yenice’nin mahalle
yapılmasını eleştirerek, Belediye Başkanı Hasan Aksu’nun
şahsında Yenice’nin tüzel kişiliğini bir gün tekrar geri kazanacağına
inandığını söyledi.
Konuşmasının ardından Hasan Aksu’ya verdiği hizmetlerden dolayı
plaket ve çiçek takdim edildi.
Aksu, programın finalini ise belde halkı için seslendirdiği “Debreli
Hasan” türküsü ile yaptı.
Türkiyeli Pomaklar Hakkında Yeni Bir Kitap
P
omaklar hakkında çok şey
yazıldı, konuşuldu. Bu küçük ve çeşitli ülkelere
serpilmiş toplum, diğer etniklere
ait olduğu iddiasıyla sürekli olarak bilimsel tartışmaların, politik
skandalların odak noktası oldu.
Bulgar bilimsel ve sosyal düşüncesi onları Bulgarların dışında bir
toplum olarak kabul etmemektedir. Son 135 yılda büyük bir
çoğunluğu ülkeyi terk etmek
zorunda kaldığını ve bugün de
güneydoğudaki komşusuna göç
ettiğini pek azı bilmektedir.
Kitap, Bulgar okuyucusuna Türkiye’deki Pomak dünyasını tanıması için bir ilk girişimdir.
mış, Türkiye haritası üzerinde
200’den fazla Pomak köyü ve
Pomakların yoğun olduğu onlarca
şehir tespit edilmiştir. Türkiye’deki
Pomakların etnik kimliği ile ilgili
analiz biriken zengin malzemelere
dayanarak yapılmıştır.
İstatistiksel kaynaklar ve arşivlere
dayanarak hazırlanmış, detaylı
olarak göç sürecinin kronolojisini
takip etmekte, Türkiye’nin çeşitli
bölgelerinden yazarlar tarafından
çevrilmiş ve 2009-2012 dönemini
kapsamaktadır.
Kitap, son 20 yıldaki manevi
uyanış sürecine dikkat çekmekte
ve Pomak toplumunun önündeki
perspektiflerin altını çizmektedir.
Araştırmalarda vurgu, Doğu
Trakya ve Anadolu’da Pomak nüfusunun dağılımı üzerine yapıl-
(Arka kapak çeviri: Nesrin Osmanova İspova/Nesrin Sipahi
Kıratlı)
Nisan 2014
15
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
“Karıncalar birleşirse, filleri yutarlar.”*
►Kemal Gürsoy
B
ir gün kısa bir video seyrettim. Bir karınca kolonisi minik bir akarsuyun
kenarına geliyorlar, kısa bir süre
bekleme yaptıktan sonra içlerinden bir karınca su kenarına gelip
tutunuyor ve arkasından tüm karıncalar hareket ederek bir köprü
meydana getiriyor ve bunun akabinde karınca kolonisi bu karınca
köprüsünden geçerek karşı kıyıya
varıyorlar.
Bu videoyu seyrettiğimde Pomak
derneğine henüz katılmıştım ve
yeni yeni çalışmalarda bulunuyorduk.
Aklıma Yusuf TUNA’nın bir şiiri
geldi:
Bir olalım iri olalım diri olalım…
Haydi gardaş ülkede el ele verelim
biz,
Bir olalım iri olalım diri olalım.
Sizinle beraber güzel günler görelim
biz,
Bir olalım iri olalım diri olalım.
Gücünü birleştir birlik olmak zulmü
boğar,
Birlik olanların üstüne gökten nur
yağar.
Birlik olmalıyız biz birlikten kuvvet
doğar,
Bir olalım iri olalım diri olalım.
Millet ile kötülüğe karşı durmalıdır,
Hep beraber hedefe yürüyüp
varmalıdır.
Topyekün kalplerimiz birlikte
vurmalıdır,
Bir olalım iri olalım diri olalım.
Birlik olmak görevi olmalıdır sizlerin,
Birlik olmaz isek anlamı kalmaz sözlerin.
Vatan millet din ortak paydamızdır bizlerin,
Bir olalım iri olalım diri olalım.
Yusuf ayrı baş çekenler saman ile
saptır,
İnsanlar şerbet ise memleket te ona
kaptır.
Birlikte rahmet vardır ayrılıksa azaptır,
Bir olalım iri olalım diri olalım.
Bu şiire istinaden tüm dostlarıma
dedim ki; “Bir olalım, birlik olalım, beraber olalım.”
Evet, bizim bu günlere gelmemize, ileri atılıp akarsuyu geçebilmek için öne atılan Sayın Nazan
Nezire Öztürk sayesinde köprü-
leri kurduk, karanlıktan aydınlığa
geçiyoruz. Bu gün söylediğim
sözü değiştiriyorum; “Bir olduk,
birlik olduk, beraber olduk” bu
gün “seyrediyor dünya bizi, seyrediyor alem bizi.”
Az zamanda, tüm imkânsızlıklara
rağmen büyüyoruz, çoğalıyoruz.
Çok ama çok değerli işlere imza
atıyoruz. Bunları burada sizlere
tekrarlamanın gereği var ama
bundan böyle dünya bizim neler
yaptığımızı biliyor ve görüyor.
Ancak bir konuya değinmeden
geçemeyeceğim:
Sibirya’nın köylerinden birinde
yaşayan 1930 doğumlu Marta
Kongarayeva adındaki 73 yaşındaki kadın, Türkçe dillerden olanTofaca konuşuyor. Amerikalı
araştırmacı K. David Harrison,
2007’de kendisiyle görüşmüş ve
onun “Çok geç haberiniz oldu,
çoktan gelmeliydiniz. Şimdilerde bir avuç kaldık.” serzenişine Diller Ölünce adlı kitabında
yer vermiş. UNESCO’nun yaptığı
araştırmaya göre yeryüzündeki dil
çeşitliliği giderek azalıyor ve bu
güne kadar yeryüzünde yaşamış
olan ve tespit edilen dil sayısı
yaklaşık 6 bin 700, kalan dil sayısı ise 650 civarı. Dillerin büyük
bir bölümü yakın gelecekte yok
olacak. Kaybolacak olan sadece
diller değil, insanlığın ortak mirası.
Bir dilin ölümü veya bir dilin yok
edilmesi, insanlığın yok olması
veya yok edilmesiyle eşdeğerdedir. Çünkü ilkel de olsa o dille yaratılmış bir kültür, gelenek, göre-
nek, inanış, dünya görüşü vardır.
Dille birlikte insanlığın yüzyıllar
boyunca yarattığı bu manevi değerler de yok olmakta, çok renklilik kaybolmaktadır. Bu, dünya
bahçesinden bazı bitkilerin veya
canlıların yok olmasıyla yalnızlaşmamız gibi üzücü bir şeydir.
Toplumun tarih sahnesinden çekilmesiyle diller öldüğü gibi, dilin
ölmesiyle de toplumlar yok olmaktadır. Gönlümüz razı olmasa
da bu ölümler devam ettiği sürece
birkaç yüzyıl sonra dil mirasını
paylaşmak üzere birbiriyle kıyasıya mücadele edecek birkaç dil
kalacak, genetiği değiştirilmiş
toplumlar ortaya çıkacaktır.
Doğada nesli tükenen pek çok
bitki ve hayvan türü var, bunlar
maalesef korunamamış ve yok olmuştur.
Peki sizce ölmek üzere olan dillerin korunması gerekir mi? Buna
çaba harcamaya değer mi?
Evet yok olmak üzere olan diller
korunmalı. Hiçbir şey için değilse
bile, insanlığın zenginliğini korumak için korunmalı.
Bizler İstanbul Pomak Kültür
Derneği olarak biliyorduk ki Pomakçayı yaşatmalıydık, Pomakçanın konuşulan bir dil olmanın
yanında yazılabilir bil dil haline
gelmesi için bir çalışmalar yapmalıydık. Bundan yola çıkarak
uzun araştırmalar sonucu bir kurs
düzenledik, bu kurs bir kurstan
öte bir akademik çalışma havasında geçmeye başladı, bu gün 11.
dersimize geldik ve bir Pomakça
alfabe ve okuma kitabı hazırlama
yolunda büyük adımlar attık. Başlangıçta çalışmalarımız, Kiril alfabesini ve gramer öğrenmek için
doğal olarak Bulgarca başlamış
oldu, bu günlerde Pomakça ağırlıklı olarak ilerlemekteyiz.
Alfabe ve okuma kitabımızı
Pomak Halkına sunmadan önce
arkadaşlarımız lehçeler yönünden
incelemelerde bulunup alfabe ve
okuma kitabımıza her kelimenin
farklı şivelerde kullanılan Pomakçasını yazacaklar.
Yaptığımız araştırma ve temaslar
sonucu Pomak dostlarımızın bir
Pomakça lügat hazırladığını da
öğrendik. Bu çalışmalar bir akademik çalışma değil ama bir başlangıç oldu.
Akademisyenlerle temaslar kuruyor ve bir Pomak Dil Enstitüsü
kurma yolunda girişimlerde bulunuyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı ile temas
kurduk ve sonucunda Pomakçanın önümüzdeki yıllarda okullarda seçmeli ders olarak
okutulması yönünde söz aldık.
Bu çalışmalarımızın sonucunu sanıyorum Haziran ayında siz
Pomak dostlarımıza ileteceğiz.
Burada amacımız Pomakçayı yaşatmak, dilimizin ölmesini önlemek ve Pomak varlığının sonsuza
dek yaşamasını sağlamaktır.
Yaşasın Pomakça!
yaşasın Pomak halkı!
*Fakir Baykurt
16
ГЛАСЪТ НА ПОМАЦИТЕ • GLASIT NA POMATSİTE • POMAKLARIN SESİ
Nisan 2014
Karacaova Mutfağı
∎ Loznik - Asma Yaprağında Göçmen Pidesi
► Jülide Başkur
A
nnemin bir zamanlar annesi tarafından yaptığını
ve o tadı asla unutamadığını söylediği pide. Şimdi ben ona
yapıp götüreceğim ve acaba sınavdan geçecek miyim, bilmiyorum.
Annem Dramalı olduğundan
gelin geldiği Karacaovalıların
yemek kültürüne pek yabancı olmasa gerek. Ancak farklılıklar da
yok değil. Mesela babaannemin
bu yemeği yaptığını hatırlamıyorum. Bu aynı zamanda Pomak
kültüründe de karşımıza çıkan bir
Malzemeler
Yapılışı:
pide ve bence mükemmel.
Eee... ne demişler ne varsa
eskilerde var. Asma yaprağının ekşi tadıyla mısır
ununun birlikteliği muhteşem. Bu satırları yazarken
bile mutfağı dolduran asma
yaprağının kokusu eve ayrı
bir ruh veriyor. Çeşitli şekillerde tabii ki yapılıyor bu
pide, biraz yoğunluğunu
almak için beyaz un kullanıyorlar. Ben sadece mısır
unu kullandım. Genelde
taze asma yaprağı ile yapılıyor. Ekşi olanı makbul
oluyor, fakat ekşi ayranım
olmadığı için yoğurt kullandım. Ve yoğurt da kullanılabiliyor, o zaman biraz
limon ilave ediliyor. İçine
pırasa ve maydanoz, taze
nane, taze soğan kullanabilirsiniz. Bunlar da sizin
zevkinize kalmış. Ben taze
nane, taze soğan ve pırasayı
tercih ettim. Bazı tariflerde
karbonat ve yumurta da var,
ama bana yumurta ve karbonat sanki işin özü değilmiş gibi geldi ve bunları da
kullanmadım. Yani anlayacağınız daha yalın halini
yapmak istedim ve sonuç,
eşim ve kızım için mükemmel oldu. Şimdi sıra annemde, bakalım bilirkişi ne
diyecek. Hepinize lezzet
dolu günler dileğiyle.
∎ 2 Su Bardağı Mısır Unu
∎ Taze Asma Yaprağı
∎ 2 Fincan Sıvı Yağ
∎ 1 Su Bardağı Yoğurt
soğan ve pırasa ince ince doğranır.
Yoğurt
ve
un
karışımına
ilave
ediYoğurt bir kasede iyice çırpılır ve
mısır unu ilave edilir. Daha sonra lir, pul biber ve tuz, şeker de katılarak son halini alan karışım
yağ konur ve iyice yedirilir.
hazırdır.
Bu karışım koyu boza kıvamında
olacaktır. Ben bunun için ilaveten Yağladığınız teflon tavaya yıkanyoğurt suyu kullandım ve kıvamı mış asma yaprakları dizilir ve şetutturdum.
kildeki gibi karışım dökülür üzeri
Bir başka yerde taze nane, taze tekrar asma yaprakları ile kapatı-
Bir zamanlar...
Pomak Diyarları
► Karacaova’nın Trestenik köyü.
Bugünkü adı Thiriopetra. Bir zamanlar bir Pomak diyarı olan bu
köyde artık Türkiye’den göç eden
Rumlar yaşıyor. Türkiye ile Yunanistan arasında 1923 yılında imzalanan nüfus mübadalesi anlaşmasına göre, Trestanik köyünde
yaşayan Pomaklar da Türkiye’ye
göç etti. Bir süre Tekirdağ’a yerleştirilen Trestanik köyü sakinleri,
daha sonra kalıcı olarak Edirne ili,
Meriç ilçesi. Küplü Nahiyesi’ne
yerleştirildi.
Fotoğrafta da görülen köyün ortasındaki sarnıç, Trestenik köyünün
çok eski bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor.
► Fotoğraf: Karacaova Mübadilleri Facebook Grubu.
∎ 1 Su Bardağı Yoğurt Suyu
∎ 1 Çay kaşığı Pul Biber
∎ 1 Tatlı Kaşığı Toz Şeker
∎ 1 Tatlı Kaşığı Tuz
lır. Eskiden korda ve kuzinelerde
pişen bu pide ne yazık ki günümüzde odun ateşinden mahrum
bir şekilde evlerimizde aygaz üstlerinde pişmeye mahkûm.
∎ 3-4 Adet Taze Soğan
∎ 1 Adet Pırasa
∎ 3 Dal Taze Nane
dim. Güzel sonuç aldım, ama siz
isterseniz fırında da pişirebilirsiniz. Bu güzel anılarda kalan ve
klasiklere karışmış pideyi hiç olmazsa bir kere denemenizi ve çoOlsun, buna da şükür. Ben ocak cuklarınıza tattırmanızı tavsiye
üzerinde çevirerek ve kontrol ede- ediyorum. Babaannelerimizin, anrek pişirdim, bir tarafı kızarınca neannelerimizin hatırına! Hepiters yüz edip diğer tarafını pişir- nize lezzet dolu günler dileğiyle.

Benzer belgeler

pomaklarin_sesi_4 - pomakların sesi gazetesi

pomaklarin_sesi_4 - pomakların sesi gazetesi heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor. Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz? 

Detaylı

pomaklarin_sesi_7 - pomakların sesi gazetesi

pomaklarin_sesi_7 - pomakların sesi gazetesi vazgeçilmezimizdir. Dilimizi ve kültürümüzü yaşatmak, tozlu sayfalarda, arşivlerde kalan tarihimizi ortaya çıkarmak için attığımız bu adımların “tarafsız” bilim insanlarına da ışık olmasını diliyor...

Detaylı

pomaklarin_sesi_3 - pomakların sesi gazetesi

pomaklarin_sesi_3 - pomakların sesi gazetesi heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor. Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz? 

Detaylı

Добре дошил Помаци! - pomakların sesi gazetesi

Добре дошил Помаци! - pomakların sesi gazetesi siyasete malzeme edilmemesidir. Çünkü edenler var! tam da bu işlevi görüyor. Gelecekte matbuu yayınlar artacaktır elbette. Günü-

Detaylı

pomaklarin_sesi_5 - pomakların sesi gazetesi

pomaklarin_sesi_5 - pomakların sesi gazetesi heyecanı siz okurlarıyla da paylaşmak istiyor. Gazetemize abone olarak bu heyecanı sizler de yaşamak ister misiniz? 

Detaylı