Grip - Medicana

Transkript

Grip - Medicana
HASTALIKTA VE SAĞLIKTA
SAYI 22 KIŞ 2012
■ Medicana Konya Hastanesi bu yıl açılacak
■ Medicana Avcılar’da kapasite artırıldı
■ İlk jinekolojik muayene ne zaman yapılmalı?
MEDICANA
NÖROLOJİK BİLİMLER
MERKEZİ HİZMETE GİRDİ
■ Grip, soğuk algınlığından nasıl ayırt edilir?
■ En tehlikeli baş ağrıları
EDİTÖR
KIŞ 2012
3
Tüm hizmetler
tek merkezde
N
öroloji, Nöroşiruriji, Ortopedi
ve Travmatoloji, Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon, Radyoloji ve
Anesteziyoloji dallarında multidisipliner yapıda hizmet verecek
yeni merkezimiz, Medicana
Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi’ni Bahçelievler’de
hizmete açtık.
Medicana Nörolojik Bilimler
ve Omurga Merkezi’nde amaç;
Omurga kaynaklı herhangi sorun
nedeniyle başvuran hastaları tanı
ya da tedavi amaçlı başka bir
merkeze gönderilmeksizin tüm
hizmetleri tek bir merkez içinde
vermek. Bu amaçla başvuran
hastanın bilgileri ortak veri tabanında tutulacak ve merkezin tüm
hekimleri tarafından değerlendirilebilecek. Ameliyat kararları
ortak konseyde gözden geçirilip
onaylandıktan sonra uygulamaya
alınacak. Böylece yanlış tanı
ve tedavinin önlenmesi kadar
değişik tedavi yöntemlerinin
tartışılması da sağlanacak.
Grubumuzun 9. Hastanesi olarak
hizmete giren, Medicana Nörolojik Bilimler ve Omurga Merkezi;
Omurga, Beyin Damar Hastalıkları, Epilepsi, Beyin ve Omurilik
Tümörleri, Hareket Bozuklukları,
Davranış Bozuklukları, Uyku
Bozuklukları, Nörofizyoloji, Eklem
Hastalıkları, Periferik Sinir Sistemi, Ağrı Üniteleri ve Fizik Tedavi
Ve Rehabilitasyon alanlarında
tüm halkımıza hizmet sunacak.
Medicana Sağlık Grubu hastanelerinin açıldıkları lokasyonlarda
yaşayan çevre halkıyla özel
ilişkileri gelişir. Hekiminden sağlık personeline kadar uzun yol
arkadaşlıkları kurar. Her zaman
açıldığı lokasyonun en donanımlı
ve iddialı sağlık hizmeti sunan
sağlık kuruluşu olma başarısını
yakaladığı için hekim hastasını
tanır, hasta hekimine güvenir.
Uluslar arası standartta büyürken
aile sıcaklığını korumayı başarmış bir sağlık grubu olan Medicana, bu başarısını Haznedar’da
ki Nörolojik Bilimler ve Omurga
Merkezinde de sürdürecektir.
Bir yandan aile sıcaklığında
hastaneleri ve candan çalışanları
ile hizmet sunarken bir yandan
da tıbbın en ileri uygulamalarını
hastalarımıza sunma gayreti
göstererek, teknolojimizi ve
hizmet alanlarımızı büyütüyoruz. Karaciğer ve böbrek nakli
merkezlerimize, Kök Hücre Nakil
Merkezini de ekledik. Günümüzde her 1 milyon nüfusa 50 kemik
iliği nakli yapılması gerekiyor.
Gelişen teknolojimiz ve donanımlı merkezlerimizde başarı ile
uygulanan kök hücre nakli ile
tedavisinin mümkün olmadığı
düşünülen birçok hastaya tedavi
şansı doğuyor.
20 yıllık deneyim ile her branşta
uluslar arası standartlarda hizmet
veren hastanelerimizde halkımızın ve tüm insanların yaşam
kalitesine duyarlı olma vizyonu
ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Yüzünüzdeki gülümsemeyi daim
kılmak için çalışmalarımız devam
ediyor. Sağlıklı, kaliteli ve güzel
bir yaşam dileğiyle…..
MEDICANA AVCILAR
MEDICANA BAHÇELİEVLER
MEDICANA ÇAMLICA
MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL
MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA
MEDICANA DİŞ
MEDICANA SAMSUN
MEDICANA KONYA
MEDICANA DİŞ ÇİFTEHAVUZLAR
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
İÇİNDEKİLER
4
KIŞ 2012
KIŞ 2012
3 Önsöz
6 Kısa kısa
10 Omurga, ortopedi ve nöroloji tek çatı altında
5
Medicana, Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi NOBİM açıldı.
14 Uzay teknolojisi
Medicana, bel, karın ve kalça kaslarının güçlendirmek için uzay teknolojisini hizmete soktu.
16 Total kalça protezi
Sağlık Grubu Dergi Danışma Kurulu
PROF. DR. ALAATTİN YILDIZ NEFROLOJİ
PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ GASTROENTEROLOJİ
PROF. DR. ALİ CEM YORGANCIOĞLU
PROF. DR. Yılmaz Tomak Ortopedi ve
KALP-DAMAR CERRAHİSİ
Prof. Dr. Ayşin Bakkaloğlu Çocuk Nefrolojisi
PROF. DR. Bahar Gürsoy Ağız, Diş, Çene
Cerrahisi Uzm.
PROF. DR. BARIŞ DİREN RADYOLOJİ UZMANI
Travmatoloji
PROF. DR. YÜCEL TAŞTAN
ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI
DOÇ. DR. AHMET ERDİL GASTROENTEROLOJİ
DOÇ. DR. AHMET HİLMİ KAYA Beyin ve Sinir
Cerrahisi
PROF. DR. BÜLENT BERKARDA ONKOLOJİ
DOÇ. DR. ALİ OSMAN KAYA ONKOLOJİ
Prof. Dr. Cazip Üstün Kadın Hastalıkları
Doç. Dr. Barış Akın GENEL CERRAHİ UZMANI
ve Doğum
(TRANSPLANTASYON)
prof. dr. cem sungur nefroloji
Doç. Dr. Cengiz Kayahan GENEL CERRAHİ
PROF. DR. FULYA TANYERİ İÇ HASTALIKLARI
DOÇ. DR. FÜSUN TOKATLI PROF. DR. Güven Erdoğ KALP DAMAR CERRAHİSİ
RADYASYON ONKOLOJİSİ
DOÇ. DR. G. FAİK HOBİKOĞLU KARDİYOLOJİ
PROF. DR. HASAN TAŞÇI GENEL CERRAHI
DOÇ. DR. GÜRDAN GÜR GASTROENTOROLOJİ
PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR
DOÇ. DR. HASBİ ERDEM DİKER KARDİYOLOJİ
BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ
Prof. Dr. İsmet Dindar Kardiyoloji Uzmanı
PROF. DR. KAYA KANBEROĞLU RADYOLOJİ
PROF. DR. LEVENT ALIMGIL GÖZ HASTALIKLARI
Prof. Dr. Mahmut Başoğlu Genel Cerrahi
prof. dr. Marif mutlu Cihangiroğlu
radyoloji
PROF. DR. MEHMET SALİH BİLAL
KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ
PROF. DR. Meral Kozakçıoğlu Özekici FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON
DOÇ. DR. H. GÜRDAL İNAL ÜROLOJİ
DOÇ. DR. H. İBRAHİM UÇAR KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI
DOÇ. DR. İBRAHİM TEK MEDİKAL ONKOLOJİ
DOÇ. DR. KERİM ORTAKOĞLU
AĞIZ VE ÇENE CERRAHİ UZMANI
DOÇ. DR. MERYEM KAYA NÜKLEER TIP
DOÇ. DR. MESUT Y.ATLI GENEL CERRAHİ
DOÇ. DR. NAZİF KÜRKÇÜOĞLU DERMATOLOJİ
DOÇ. DR. NİHAT AKBAYIR GASTROENTEROLOJİ
DOÇ. DR. OĞUZHAN OKUTAN
PEDİATRİK KARDİYOLOJİ
prof. dr. osman uğur çalpur ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ
PROF. DR. ÖMER IŞIK
KALP DAMAR CERRAHISI
PROF. DR. SADIK ERSÖZ genel cerrahi uzmanı
(tRANSPLANTASYON)
GÖĞÜS HASTALIKLARI
DOÇ. DR. SABİRE AKIN
FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON
DOÇ. DR. SELMAN LAÇİN
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF)
DOÇ. DR. SERDAR AKGÜN
KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ
DOÇ. DR. SÜHA SÖNMEZ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF)
PROF. DR. SEBAHATTİN ATEŞAL KARDİYOLOJİ
DOÇ. DR. ŞADAN AY ORTOPEDİ VE TRAVMOTOLOJİ
PROF. DR. SELİM AKSÖYEK ÇOCUK CERRAHISI
DOÇ. DR. YUSUF ÜSTÜN
PROF. DR. SUMRU ŞEKERCİ ANESTEZİ
Prof. Dr. Tamer Türk Ağız ve Diş Sağ.
PROF. DR. TANFER KUNT KULAK BURUN BOĞAZ
Prof. Dr. Teoman Şeşen Kulak Burun Boğaz
Hastalıkları
Havaların soğumasıyla
hareket geçen virüslerin
neden olduğu grip ve
soğuk algınlığı, birbirinden
tamamen ayrı iki hastalık.
Sık karşılaşıldığı için pek önemsenmeyen baş ağrıları, aslında
vücudumuzun tehlikeli hastalıklarının işaretleri sayılıyor.
40
18 Epilepsi
Meme kanseri, dünyada kadınlarda en sık rastlanan kanser türü. Ancak Türkiye’de, Avrupalı
kadınlara oranla daha erken yaşta görülüyor.
28 İleri teknoloji Medicana’da
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2011 yılında 2 bin 100
kemik iliği nakli yapıldığını, ancak bu sayının yetersiz.
Medicana Sağlık Grubu, Medicana Konya Hastanesi’ni 2012 yaz aylarında açmaya hazırlanıyor.
Medicana Avcılar Hastanesi, yoğun talep üzerine, yeni doğan ve
erişkin yoğun bakım ünitelerinde büyük bir kapasite artışına gitti.
38 Ülseratif kolitte doğru teşhis
64
Bembeyaz bir gülüş
Geliştirilen yeni yöntemlerle dişin doğal rengini
beyazlaştırmak artık mümkün. Bu yöntem herkese
uygulanabiliyor.
Ülseratif Kolit, pek bilinmeyen, ama ciddiye alınması gereken bir
hastalık. Çünkü ileride kolon kanserine neden olma riski var.
42 Mide kanserinde tehlike büyüyor
Mide kanserinin görülme sıklığı artıyor. Yemek borusuna yakın bölgelerde görülen mide kanseri, alt bölgelerdekinden daha öldürücü.
44 Kalp krizi nasıl tetiklenir?
24
Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna Kardiyoloji
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yazıcı Kardiyoloji
Kalbimiz, ihtiyacı olan kanı bulamadığında kalp krizi geçiriyoruz. Ama
kriz aşamasına gelmeden önce bize sinyaller gönderiyor.
46 Varis deyip geçmeyin
Kemik iliği nakline ‘özel’ merkez!
Kök hücre nakli, günümüzde tedavisi mümkün olmayan
hastalıklarda gelecek için umut vaat ediyor.
Varis, tehlikeli bir toplardamar hastalığı. Sadece fiziksel estetiği bozmakla kalmıyor, tedavi edilmediğinde hayati riske de neden olabiliyor.
50 Gebelik hipertansiyonuna dikkat
22
Cerrahisi
Bu hastalık, anne ve bebeğin hayatını tehlikeye sokabiliyor.
52 Bebeğimi nasıl emzirmeliyim?
Anne sütü, bebeğin ileride sağlıklı bir yetişkin olmasında da etkin.
54 Vücudun derdini söyleme yolu: Ağrı
Vücudumuzun, hastalıkları haber vermek için kullandığı alarm sisteminin adı ağrı. Peki hangi ağrı, bize ne söylüyor?
58 İlk jinekolojik muayene
Bu dergi Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’ye ait Tempo Dergisi tarafından
Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. için hazırlanmıştır. Satılamaz ve dağıtılamaz. Dergide yayımlanan
yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.
Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş.
Eski Londra Asfaltı No: 2 Bahçelievler/İstanbul [email protected]
Baskı: APA / Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş. +90 212 798 28 40 – 10 Hat
Bel fıtığından kurtumanın yolu, endoskopik bel fıtığı ameliyatından
geçiyor.
36 Avcılar’a yoğun bakım güvencesi
Yrd. Doç. Dr. Hacı Akar Kalp ve Damar
Tempo Dergisi
Hürriyet Medya Towers 34212 Güneşli/İstanbul [email protected]
Sara olarak da bilinen Epilepsi, ilaçla ve ameliyatla tedavi edilebiliyor.
20 Bel fıtığı ekranda ameliyat ediliyor
Meme kanseri
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Sorumlu Yazı İşleri Md.
Kurtuluş Okutan MEDICANA Kurumsal İletişim Koordinatörü
İlk kez 1960 yılında uygulanmaya başlanan Total Kalça Protezi, çağımızın en önemli tıbbi başarılarından biri.
32 Türkiye yeni bir sağlık üssüne kavuşuyor
KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ
PROF. DR. MUZAFFER SARIYAR GENEL CERRAHİ
uzmanı (transplantasyon)
Vücudun tehlike sinyali
baş ağırısı
DOÇ. DR. H. NEDİM ARDA
PROF. DR. M. İRFAN SABAH KARDİYOLOJİ
PROF. DR. NAZLIHAN GÜNAL
56
48
Grip ayrı, soğuk
algınlığı ayrı
Sağlık için doğru adımlar, ilk jinekolojik muayeneyle başlıyor.
60 Genital estetik psikolojik bir ihtiyaç
Dar ayakkabı giymenin sonu
Halluks Valgus hastalığının önüne geçmek için, ayakkabı seçimi
çok önemli. Hastalığın tedavisi için ise ameliyat şart.
Özellikle kadınların başvurduğu genital estetik ameliyatları, kişinin
psikolojik ve cinsel sağlığında önemli bir rol oynamaya başladı.
62 Çözüm “şiddete hayır” demekte
Kadına şiddet sorununda, psikiyatristin sadece ilaç yazmakla sınırlı
kalmayıp kadının yanında taraf olması çok önemli.
KISA KISA
6
KIŞ 2012
YENİ YIL
KUTLANDI
M
Beylikdüzü hastanesi
Avcılar hastanesi
edicana Sağlık Grubu çalışanları
düzenledikleri etkinliklerle yeni yılı
kutladı. Erken saatlerde keyifli yemek ile
başlayan yeni yıl kutlamaları, ilerleyen
saatlere kadar devam etti. Canlı müzik
eşliğinde gerçekleşen geceye katılan sağlık
çalışanları gönüllerince eğlendi. Çamlıca hastanesi
Bahçelievler hastanesi
KIŞ 2012
ALKENT AKD KIDS
DİŞ TARAMASI
7
M
edicana International İstanbul Hastanesi,
Alkent AKD Kids Anaokulu’nda 30 öğrenciye
ücretsiz diş taraması yaptı. Diş Hekimi Hüseyin Aşçı
eşliğinde gerçekleştirilen diş taramasında minikler
için diş karneleri dolduruldu.
Dikkat çeken nokta ise miniklerin dişlerinin son
derece sağlıklı olmasıydı. Minikler bu nedenle doktorumuzdan tam not aldılar. Ayrıca organizasyon
bünyesinde miniklere sağlıklı dişler için promosyon
paketleri dağıtıldı.
FATİH DERSANESİ 'HİPERAKTİVİTE
VE DİKKAT EKSİKLİĞİ' SEMİNERLERİ
M
MEDICANA Internatıonal Ankara Hastanesi
4'ÜNCÜ yaşına lider girdi
M
edicana Ankara Hastanesi 3'üncü yılını Ramada Plaza Otel'de düzenlediği baloyla kutladı.
Baloda bir araya gelen sağlık çalışanları eğlenerek
kurumun yeni yaşını kutladı. Geceye, hastanenin
Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozkurt eşi ile
birlikte katıldı. Ev sahipliğini Ankara Hastanesinin
Genel Müdürü Oğuz Engiz üstlendi. Kutlamada
üstün hizmetlerinden dolayı Prof.Dr. Barış Diren ve
Prof.Dr. Cem Sungur'a plaketleri Hüseyin Bozkurt
tarafından verildi. Gece boyunca hediye çekilişleri
oldu. Hastane ekibi çalışma yorgunluğunu dans
ederek eğlenerek attı. 3'üncü yılını başarıyla
tamamlayan, grubun 6'ncı halkası olan MEDICANA
Internatıonal Ankara Hastanesi tüm çalışanları
ile doyasıya eğlendi. 3'üncü yılını başarıyla
tamamlayan, grubun 6'ncı halkası olan MEDICANA
Internatıonal Ankara Hastanesi, gerek hizmet üretimi gerekse de tercih edilirlik boyutu ile 4'üncü
yaşına Ankara’nın lider özel hastanesi olarak
girdi. Hastanemiz böbrek, karaciğer ve kemik iliği
naklinin birlikte yapıldığı sayılı hastaneden birisi
olması nedeniyle de tüm ülke genelinden yoğun
hasta talebi ile 4'üncü yılına giriyor.
edicana International İstanbul Hastanesi, Klinik Psikolog Pınar Önen eşliğinde
10 Aralık Cumartesi günü Beylikdüzü Okyanus
Koleji’nde 'Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği'
konulu seminer düzenledi.
Fatih Dersanesi, SBS'ye hazırlanan öğrencilere
destek amacıyla düzenlenen seminerin yoğun
ilgi görmesi nedeni ile, 24 Aralık 2011 Cumartesi
günü Avcılar Doğa Koleji’nde ikincisi düzenlendi.
Özellikle velilerin katılım gösterdiği seminer programının sonunda, ailelere bu zor dönemde
çocukları ile nasıl iletişim kurmaları gerektiği üzerine bilgiler verildi.
Onkolojide
Cezayir – MEDICANA işbirliğİ
M
Medicana Ankara Hastanesi'nde
düzenen baloda, Yönetim Kurulu
Başkanı Hüseyin Bozkurt, üstün
hizmetlerinden dolayı Prof. Dr. Barış
Diren ve Prof. Dr. Cem Sungur'a birer
plaket verdi.
edikal Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi,
Onkolojik Cerrahi hizmetlerinde Cezayir
– Ankara arası köprü kuruldu. Başarılı uzman
kadrosu ve teknolojik donanımı ile onkoloji
tedavilerinde olumlu sonuçlar elde edilmesiyle sağlık hizmetlerinde cazibe merkezi
haline gelen MEDICANA Internatıonal Ankara
Hastanesi yakın zamanda Cezayirli bir hastanın Kemik İliği Nakli ile tedavisini sağlayacak.
HALDUN TANER İLKÖĞRETİM
OKULU OBEZİTE VE DİYET SEMİNERİ
2
7 Aralık 2011 Salı günü Beylikdüzü Haldun Taner İlköğretim Okulu Konferans Salonunda, İlköğretim öğrencilerine
obezite hakkında bilgilendirici seminer verildi. Medicana
International İstanbul Hastanesi Diyetisyeni Serap Andaç
Öztürk tarafından gerçekleştirilen seminerde çocuklar beslenmenin önemi konusunda bilgilendirildiler.
UĞUR KOLEJİ
DİYABET HAFTASI
ORGANİZASYONU
1
4 Kasım Diyabet Haftası 18 Kasım
2011'de Beylikdüzü Uğur Koleji öğrencilerine Özel Medicana Internatıonal İstanbul
Hastanesi’nin desteği ile diyabet eğitimi
verildi.
İç Hastalıkları Doktoru Uzm. Dr. Mustafa
Temizel ve Diyabet Eğitim Hemşiresi Ebru
Sevinç’ in katkılarıyla öğrenciler hem diyabet hastalığı hakkında bilgi edindiler hem
de diyabeti önlemek için nasıl yaşamak
gerektiğini öğrendiler. Öğrenciler diyabet
semineri sonrası kendileri için hazırlanmış,
hediyelerle mutlu bir şekilde salondan
ayrıldılar.
KISA KISA
8
KIŞ 2012
KIŞ 2012
9
BASINLA BULUŞMA
S
amsun ve Ordu'da görev yapan basın mensupları, Medicana Samsun
Hastanesi’nde organize edilen sabah kahvaltısında bir araya geldi.
Kahvaltı organizasyonunda basın mensuplarına hastane hakkında bilgi verilerek, hastane gezdirildi. Hasta odaları, suit ve VIP odalar, hastanenin teknolojik
altyapısı konularında bilgi verildi.
MEDICANA DİŞ ÇİFTE HAVUZLAR AÇILDI
M
edicana Sağlık Grubu’nun Türkiye’de son teknolojiyle hizmet veren sağlık
zincirinin yeni bir halkası olan 'MEDİCANA DİŞ ÇİFTEHAVUZLAR Ağız ve
Diş Sağlığı Merkezi’nin resmi açılışı, 4 Şubat Cumartesi günü yapıldı.
Çiftehavuzlar Cemil Topuzlu Caddesi üzerinde açılan merkez için sade bir açılış
töreni düzenlendi. Merkezin açılış kurdelesini, Medicana Sağlık Grubu Yönetim
Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Bozkurt, Dt. Nazan Bozkurt, Dr. Sevinç Gezer, Işıl
Bozkurt ve Dt. Nil İndere birlikte keserek, merkezin hayırlı olmasını dilediler.
Medicana International İstanbul Hastanesi’nin doktorları
Mart Ayı Boyunca Prestij Mall Alışveriş Merkezinde!
Medicana International İstanbul Hastanesi ve Prestij Mall işbirliği ile Mart Ayı boyunca Onkoloji ,Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Beyin,
Omurilik, Sinir Cerrahi Uzmanları Prestij Mall’de Bahçeşehir halkı ile buluşuyor.
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI SEMİNERİ
K
Libyalı misafirlerin tercihi
MEDICANA SAĞLIK GRUBU
M
EDICANA Sağlık Grubu Hastaneleri’nde yaklaşık 5 aydır tedavileri
süren Libyalı yaralılar hastane hizmetleri ve diğer organizasyonlardan çok memnun kaldı . MEDICANA Sağlık Grubu; sağlık hizmetlerini
tek çatı altında toplamanın gururunu yaşarken yabancı hasta transferi
ve kabulünde profesyonel ekibiyle ulaşım, konaklama, tercüme ve bilumum hizmetleri bünyesinde sağlayarak, sağlık turizmindeki vizyonunu
bir kez daha göstermiş oldu.
adıköy Belediyesi ve Medicana Sağlık Seminerleri’nin
ilki olan 'Ağız ve Diş Sağlığı' Semineri 04 Şubat 2012’de
gerçekleşti.
04 Şubat 2012 Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Gençlik
Merkezi'nin konferans salonunda, Çiftehavuzlar MEDICANADİŞ
Ağız ve Diş sağlığı Merkezi’nin hekimlerinden Dr. Sevinç Gezer
'Ağız ve Diş Sağlığı' ile ilgili merak edilenleri anlattı.
Seminerde Dt. Sevinç Gezer; yaşam boyu sağlıklı dişlere
kavuşmak için gerekli önlemleri, ağız ve diş sağlığının bozulması durumunda uygulanacak tedavi yöntemleri konusunda
bilgi verdi. Seminer sonunda katılımcılara diş macunu ve diş
fırçası armağan edildi.
Sağlık Sponsoru MedIcana
0
5.02.12 Pazar günü Çekmeköy Belediyesi, Kaçkar Bisiklet ve
Türkiye Bisiklet Federasyonu iş birliği ile düzenlenen 'Geleneksel
Çekmeköy Dağ Bisikleti Kış Antrenman Yarışları', Çekmeköy Belediyesi Doğa Park Tesisleri ve ormanlık alanında yapıldı. Medicana Sağlık Grubu’nun sağlık sponsoru olduğu yarışa, 105 bisikletçi katıldı.
PLASTİK CERRAHİ:
Prof.Dr. Necmettin Kutlu (Slikon Protez
Efsanesi)
8 Mart Perşembe 13:00-14:00
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM :
Op. Dr. Mehtap Derelioğlu (Kadın Yaşamı
ve Kemik Erimesinin Önemi)
16 Mart Cuma 13:00-14:00
BEYİN,OMURİLİK, SİNİR CERRAHİ:
Prof. Dr. Hidayet Akdemir (Hangi Baş
Ağrıları Daha Tehlikelidir)
23 Mart Cuma 13:00-14:00
ONKOLOJİ:
Prof.Dr. Bülent Berkarda & Op. Dr. Mehmet
Salih İyikesici (Yeni Tedavi Yöntemleri)
30 Mart Cuma 11:00-12:00
ÖZEL MEDICANA INTERNATIONAL
ANKARA HASTANESİ HEMŞİRELİK
HİZMETLERİ DİREKTÖRLÜĞÜ
OCAK 2012 EĞİTİM FAALİYETLERİ
M
edicana Ankara Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri
Direktörlüğü; Hemşirelikte Araştırma Geliştirme
Derneğiyle işbirliği içinde 13-15 Ocak tarihleri arasında
“Temel İstatistik Kursu”nu Ankara Medicana Hastanesinde gerçekleştirmiştir.
Medicana Ankara Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri
Direktörlüğü; Onkoloji Hemşireliği Derneği işbirliği ile
27-28 Ocak tarihleri arasında “Temel Düzey Psikoonkoloji Bakım Kursu”nu Ankara Medicana Hastanesinde
gerçekleştirmiştir.
Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği “Hemşire Çalışma
Gurubu”nun “Örtük Bilgi” konulu eğitim programı 18
Ocak 2012 tarihinde Medicana Ankara Hastanesinde
yapılmıştır.
MEDICANA’DAN
PERSONELİNE SİGARA
VE ZARARLARI SEMİNERİ
9
Şubat Dünya Sigarayı Bırakma günü dolayısıyla
Medicana Samsun Hastanesi tarafından hastane
personeline 'Sigaranın Zararları ve Bırakma Yolları'
konulu bir seminer düzenlendi.
Medicana Samsun Hastanesi Halk Sağlığı Bilim Uzmanı
Dr. Remzi Karşı’nın konuşmacı olarak katıldığı seminere
Medicana Samsun Hastanesi personeli yoğun ilgi
gösterdi. Slayt sunumu eşliğinde gerçekleştirilen
sunumda; rakamsal verilere de yer verildi.
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
10
KIŞ 2012
NOBİOM’da, hastaların
tüm nörolojik ve
ortopedik sorunlarını
çözülebiliyor.
KIŞ 2012
11
NOBİOM’da, tüm üniteler için veri tabanı oluşturuldu. Böylece birden fazla hekim, hastanın tanı ve tedavi
sürecinde yer alabiliyor. Ayrıca merkezde, tedavi için son teknolojik aletler kullanılıyor.
Omurga, ortopedi ve nöroloji
TEK ÇATI ALTINDA
DR. HİKMET ULUĞ
N
örolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi’nin kuruluş fikri nasıl
doğdu?
Hem beyni ve omuriliği ilgilendiren nörolojik hastalıklar, hem de kemikleri ve
eklemleri ilgilendiren ortopedik hastalıklar tüm
toplumlarda çok sık görülüyor. Bu alanlarda
yoğun bir hasta başvurusu var. Tıbbi bilgilerimiz
ve tıp teknolojileri son yıllarda baş döndürücü
gelişmeler gösterdi. Söz konusu hastalıklarda
gerek tanı gerekse tedavi aşamasında birden
çok hekimin sürece katılması gerekiyor. Tam
da bu noktada hastaların en büyük şikâyetinin
bir hekimden diğerine ya da bir merkezden
MEDICANA, NÖROLOJİK BİLİMLER, OMURGA VE
ORTOPEDİ MERKEZİ NOBİOM’U HİZMETE AÇTI.
BİRBİRLERİYLE BAĞLANTILI OLAN BEYİN, SİNİR,
OMURİLİK, KEMİK VE EKLEM GİBİ UZMANLIK
ALANLARINI TEK BİR ÇATI ALTINDA TOPLAYAN
MERKEZİN YÖNETİCİSİ DR. HİKMET ULUĞ, NOBİOM’UN
VİZYONUNU VE YEPYENİ HİZMET ANLAYIŞINI ANLATTI.
NOBİOM SAYESİNDE HASTALAR ARTIK DOKTOR DOKTOR
GEZMEK ZORUNDA KALMAYACAK.
diğerine dolaşmak olduğunu gördük. Hastaların tüm nörolojik ve ortopedik sorunlarının
tek mekânda çözümlenebileceği bir merkez
kurmanın yararlı olacağını düşündük. Böylece
Medicana Bahçelievler Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi oluşturuldu.
■ Merkez nasıl çalışıyor?
Merkezimizin birinci özelliği hastanın tüm
bilgilerinin ortak veri tabanında tutulması. Aynı
alanda hizmet veren hekimlerimizden herhangi
birine başvuran hastanın bilgileri merkezimizdeki diğer hekimler tarafından da görülüp
değerlendirilebiliyor. Böylece hasta her hekime
tekrar tekrar kendisini anlatmıyor.
İkinci özelliğimiz hastanın tanı amaçlı incelemelerinin ve tüm tedavilerinin aynı bina
içinde yapılması. Bu da hastanın zaman kaybını
önlemesi kadar tanı süresini de kısaltıyor.
Gereksiz tedaviye son
Üçüncü özelliğimiz ise tedavi kararlarının ortak
konsey tarafından verilmesi. Bu benim en önem
verdiğim özellik. Hastaların en sık yakınmalarından birisi aynı hastalık için değişik tedavi
kararlarının verilmesi ve hastanın ne yapacağını
bilemez hale gelmesi. Bu amaçla hastalarımızın
tüm hekimler tarafından değerlendirilebileceği
bir konsey toplantı odası oluşturduk. Ülkemizde
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
12
KIŞ 2012
KIŞ 2012
“Bir diğer önem verdiğimiz konu hasta bilgilendirmesi.
Poliklinik odalarımızı tablet bilgisayarlar ve
büyük ekranlarla donattık. Hastalarımıza
hastalıklarını ve tedavi yöntemlerini
animasyonlarla anlatarak hastalıkları
hakkında daha bilinçli olmalarını
amaçlıyoruz.”
NOBİOM’DA iki yatan hasta katı ve üç modern ameliyathane
bulunuyor. Tüm ameliyatlar videoya kaydediliyor.
ve dünyada ilişkide olduğumuz merkezlerle
anında canlı iletişim kurabiliyoruz. Özellikle
hastaya bir girişim, ya da ameliyat düşünüldüğünde buna tek hekim karar vermiyor. Tedavi
için konsey kararı zorunlu ve konsey kararını
tıbbi gerekçeleri anlatan yazılı bir rapor halinde
hastamıza sunuyoruz. Böylece gereksiz, ya da
yanlış tedavi ve ameliyat kararlarından kaçınmış
ve grubumuzun tüm bilgi ve deneyimini hastalarımız için kullanma fırsatını yaratmış oluyoruz.
Bir örnekle anlatırsak, bel fıtığı olan bir hastada
ameliyat kararı hastayı gören beyin cerrahı,
hastanın nörolojik incelemesini yapan nörolog
ve hastanın normal yaşamına kavuşmasında
önemli rol oynayacak fizik tedavi rehabilitasyon
hekiminin ortak katılımıyla alınıyor. Hangi tedavi uygulanacaksa tüm süreç ve olası sonuçlar
hastaya ayrıntılı biçimde anlatılıyor ve yazılı
rapor olarak veriliyor.
Bir diğer özelliğimiz de tanı ve tedavi sonuçlarının sürekli izlenmesi ve belirli aralıklarla değerlendirilmesi. Bu sayede uyguladığımız tedavi
yöntemlerinin başarı oranını yükselttiğimiz gibi
yeni yöntemleri de uygulamaya alabiliyoruz.
Bir başka önemli konu sağlık hizmetinin bir
bütün olması. Aynı binada hizmet veriyor olmamız hekim dışındaki hemşire, teknisyen gibi
diğer çalışanlarımızın hizmet verdiğimiz alanda
özelleşmesini ve daha bilinçli olmasını sağlıyor.
Modern donanım
■ Merkezin yerleşimi ve teknik donanımı
hakkında bilgi verir misiniz?
Tüm hizmetlerimiz aynı bina içinde veriliyor.
Öncelikle polikliniklerimiz aynı katta bir arada
çalışıyor. Beyin Cerrahisi, Nöroloji, Ortopedi ve
Travmatoloji ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
hekimlerimiz bir arada. Bu katta telekonferans
sistemiyle donatılmış konsey-toplantı odamız
ve nörofizyolojik inceleme alanlarımız yer alıyor. Bu katımızın üstünde 2 yatan hasta katımız
ve en üstte 3 modern ameliyathanemiz var.
Tüm ameliyatlarımız video ile kaydediliyor ve
gerektiğinde canlı yayın yapılabiliyor.
Ameliyathanelerimizden bir tanesi endoskopik
ve artroskopik ameliyatlara ayrılmış durumda.
“Merkezimizin birinci özelliği hastanın tüm bilgilerinin
ortak veri tabanında tutulması. Aynı alanda hizmet
veren hekimlerimizden herhangi birine başvuran
hastanın bilgileri merkezimizdeki diğer hekimler
tarafından da görülüp değerlendirilebiliyor. Böylece
hasta her hekime tekrar tekrar kendisini
anlatmıyor.”
Endoskopik omurga ameliyatları ve artroskopik
eklem ameliyatları (diz, kalça, omuz gibi) bu
ameliyathanede yapılıyor. Omurga ve eklem
cerrahisi için özel amaçlı ameliyat masaları ve
görüntüleme sistemleri bu ameliyathanede
kullanılıyor. Ağrı tedavisi amaçlı girişimler de
bu ameliyathanemizde yapılıyor.
Poliklinik katımızın altında MRG ve BT’nin de
bulunduğu tam donanımlı radyoloji ünitemiz
yer alıyor. Laboratuvar incelemeleri ise hastanın
kan örnekleri ayrı bir odada alınıp hastanemizin
genel laboratuvarına gönderilerek gerçekleştiriliyor. Radyoloji ünitemizin hemen yanında tüm
gereksinimlere yanıt verebilecek bir fizik tedavi
ve rehabilitasyon alanımız var. Burada klasik
uygulamaların yanı sıra omurga güçlendirme
için Centaur bel robotu ve Redcord sistemi yer
alıyor. Bunlar tüm dünyada başarıyla uygulanmış ve ülkemiz için yeni olan uygulamalar. Fizik
tedavi ve rehabilitasyon ünitemizin alt katında
ise modern tıbbın olanaklarıyla donatılmış 20
yataklı yoğun bakım ünitemiz var.
Çok yönlü yaklaşım
■ Hangi hastanın hangi hekime başvuracağı
nasıl belirleniyor?
Verimli ve hastaya en yararlı çalışabilmenin
sırrı tam da burada yatıyor. Tanı ve tedavisiyle ilgilendiğimiz hastalıklara ilişkin üniteler
oluşturduk. Her hastalığın öncelikle tanısında
uygulayacağımız yol haritalarımız belli. Böylece
birden fazla hekim aynı hastanın tanı ve tedavi
sürecinde yer alabiliyor. Hastanın özellikle
muayene olmak istediği bir hekim yoksa önce
sekreteryamız tarafından ilgili hekime yönlendiriliyor ve süreç başlıyor.
Örnek verirsek, sinir yaralanması olan bir hasta
merkezimizde herhangi bir hekim tarafından
görüldükten sonra elektrofizyolojik incelemeleri nöroloğumuz tarafından gerçekleştiriliyor.
Ardından hasta periferik sinir ameliyatlarında
özelleşmiş ortopedik cerrahımız, nörolog, beyin
cerrahı ve rehabilitasyonda özelleşmiş fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanımızın bulunduğu
konseyde değerlendiriliyor. Konseyde hastanın
tedavisinin cerrahi mi yoksa rehabilitasyonla mı
olacağı kararlaştırılıyor.
Bir başka örnek, epilepsisi olan bir hasta merkezimizde bir nöroloğa ya da beyin cerrahına
başvurabilir. Tedavi kararı epilepsi alanında
özelleşmiş nörolog, beyin cerrahı ve radyolog
tarafından ortak konseyde veriliyor.
Kalça protezi düşünülen bir hasta ortopedistimizin yanı sıra mutlaka fizik tedavi ve
rehabilitasyon hekimimiz tarafından da değerlendiriliyor.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. İlgilendiğimiz
her hastalık için aynı çok yönlü yaklaşım söz
konusu.
Uluslararası bilgi paylaşımı
■ Aynı biçimde çalışan başka merkezlerle
ilişkiniz var mı, son olarak neler söylemek
istersiniz?
Bildiğiniz gibi tıptaki gelişmeler gerçekten baş
döndürücü. Öncelikle her hekimimizin merkezimizin sağladığı olanaklarla her yıl bir ulusal
ve bir uluslararası kongreye katılımı zorunlu.
Uluslararası tıp dergilerinin yer aldığı dijital
kütüphanemiz var. Alanında öncü olan Güney
Kore Wooridul grubuyla know-how anlaşmamız
var. Sahip olduğumuz telekonferans sistemiyle
ortak toplantılar yapıyoruz. Ülkemizde ilişkide
olduğumuz diğer meslektaşlarımızla da aynı
biçimde bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Hekim
çalışanlarımızın yanı sıra özellikle hemşire ve
13
MedIcana Bahçelievler
Nörolojik Bilimler, Omurga ve
Ortopedi Merkezi’nde hangi
birimler var?
OMURGA ÜNİTESİ
Endoskopik bel fıtığı ameliyatları
Boyun fıtığı ameliyatları
Spinal enstrümentasyon ameliyatları
Omurga ve omurilik tümörleri
Skolyoz cerrahisi
BEYİN DAMAR HASTALIKLARI ÜNİTESİ
İnme tedavisi
Anevrizma ve AVM ameliyatları
Beyin damar hastalıkları tanı ve izleme
EPİLEPSİ ÜNİTESİ
Epilepsi monitörizasyon
Epilepsi cerrahisi
BEYİN VE OMURİLİK TÜMÖRLERİ ÜNİTESİ
Erişkin dönem beyin ve omurilik tümörleri
Çocukluk dönemi beyin ve omurilik tümörleri
HAREKET BOZUKLUKLARI ÜNİTESİ
Parkinson hastalığı
Değişik hareket bozuklukları
DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI ÜNİTESİ
Demans
Alzheimer
Bellek bozuklukları
UYKU BOZUKLUKLARI ÜNİTESİ
Uyku bozuklukları
NÖROFİZYOLOJİ ÜNİTESİ
EMG, VEP, SEP, BAEP incelemeleri
EEG ve uzun süreli monitörizasyon
Uyku laboratuvarı
EKLEM HASTALIKLARI ÜNİTESİ
Artroskopik cerrahi girişimler
Protez cerrahisi
teknisyen kadromuzun eğitimi de çok önemli.
Bu amaçla hizmet içi eğitimin yanı sıra kadrolarımızı anlaşmamızın olduğu Wooridul grubunda
pratik eğitime de gönderiyoruz.
Bir diğer önem verdiğimiz konu hasta bilgilendirmesi. Bu amaçla basılı materyallerimizi sürekli artırmanın yanı sıra poliklinik odalarımızı
tablet bilgisayarlar ve büyük ekranlarla donattık.
Hastalarımıza hastalıklarını ve tedavi yöntemlerini animasyonlarla anlatarak hastalıkları
hakkında daha bilinçli olmalarını amaçlıyoruz.
Son olarak öncelikle merkez fikrimize samimi ve
vizyonel yaklaşıp bu olanakları bize sağlayan ve
hep daha iyisi için teşvik eden Medicana Grup
Başkanı Sn. Hüseyin Bozkurt’a ve merkezimizde özveriyle çalışıp ekip çalışması felsefesini
başarıyla uygulayan hekim, hemşire, teknisyen,
sekreterya tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum.
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
14
KIŞ 2012
KIŞ 2012
Omurga ve bel güçlendirmede
UZAY TEKNOLOJİSİ
OMURGAMIZIN VE BELİMİZİN SAĞLIKLI ÇALIŞABİLMESİ İÇİN BEL, KARIN VE KALÇA
KASLARI GÜÇLÜ OLMALI. ÖZEL EGZERSİZLER OLMADAN ZAYIF KALAN BU KASLARIMIZI
GÜÇLENDİRMEK İÇİN MEDICANA, UZAY TEKNOLOJİSİNİ HİZMETE SOKTU. NÖROLOJİK
BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDE HİZMETE GİREN REDCORD VE
CENTAUR OMURGA VE BEL GÜÇLENDİRME PROGRAMLARI HAKKINDA, MERKEZİN
UZMANLARINDAN DR. YAŞAR SEZEN ORAL BİLGİ VERDİ.
O
murga güçlendirme ne
demek?
Omurgamız, omurların üst
üste yerleşmesi ile oluşan bir yapıdır.
Kafatasının altından kuyruk sokumuna
kadar devam eder ve 33 omurdan
oluşur. Omurilik, omurganın içinden
geçerken sağlı sollu sinir köklerini verir. Bu sinirler hareket ve duyu fonksiyonlarımızın yanı sıra organlarımızın
çalışmasını sağlar. Eğer omurgadaki
bozulmalar sinir sıkışmalarına neden
olursa omurga kaynaklı ağrılar başlar.
Boyun, sırt ve bel ağrılarının oluşmaması için omurganın tam ve normal
işlev görmesi gerekir. Omurganın normal işlevleri için kemik ve eklem yapısının yanı sıra omurgayı destekleyen
bel, karın ve kalça kaslarının önemi
çok büyüktür. Kök kaslar adı verilen
bu kasların güçlendirilmesi büyük
önem taşımaktadır. Aktif spor yaşamı
olmayan hastalarda kök kaslarının
egzersiz yoluyla güçlendirilmesi hemen hemen olanaksızdır. Bu amaçla
son yıllarda kök kasları güçlendirmeye
yönelik yeni gelişmeler sağlanmıştır.
■ Güçlendirme egzersizlerinin
getirileri neler?
Güçlendirme egzersizleri denge
hissinizi iyileştirebilir. Bu egzersizler, yine düşme konusunda etkisi
bulunan kasların daha hızlı ve etkin
tepki verebilme yetisini artırır. Bu da
düşme riski daha yüksek olan yaşlılar
için önemlidir. Özellikle kalça kasının
güçlenmesi dengenizi korumanızı
sağlar. Eğer ellerinizi kullanmadan
bir koltuktan kalkamıyorsanız, kalça
kasınızı güçlendirmeniz gerekmektedir. Yapılan araştırmalara göre 60-80
yaş aralığındaki kişiler düzenli olarak
yapılan güçlendirme egzersizlerinden
fayda görmektedir.
Kök kaslar güçleniyor
Medicana Nörolojik Bilimler,
Omurga ve Ortopedi Merkezi’nde
tedavi seansları 20 dakika ile bir
buçuk saat arasında değişiyor.
■ Merkezde omurga güçlendirme
için hangi yöntemler uygulanıyor?
Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümümüzde kök kaslarını güçlendirmeye
yönelik yeni teknikler uygulanmaktadır. Bunlardan birincisi Centaur
omurga robotu sistemi, ikincisi ise
Redcord sistemidir.
Centaur omurga robotu, uzay teknolojisi baz alınarak yapılmış olan bu
cihaz bel kök kaslarını güçlendirir.
Hastayı uzayda değişik pozisyonlarda
tutarak motor kontrolün artmasını ve
kasların güçlenmesini sağlar. Böylece
bel ağrısının azalır ve tekrarlamaz.
Omurga robotu ile kök kasları güçlendirildiğinde hasta kendi kaslarından
yapılmış doğal bir korseye sahip olur.
Kök kaslarının güçlendirilmesi sonrası
bir bölüm hastada ameliyat ihtiyacı
ortadan kalkmaktadır. Ameliyat
olan hastalarda ise kök kaslarının
güçlendirilmesiyle hastalığın tekrar
etmesi önlendiği gibi iyileşme süresi
de kısalmaktadır.
■ Redcord tedavi sisteminden de
bahseder misiniz?
Redcord tedavi sistemi, hastanın
çeşitli elastik iplerle ağırlığının azaltılarak tedavi edildiği bir cihazdır. Sinir
sisteminin kas iskelet sistemini yönetmedeki etkisi baz alınarak, kaslar
güçlendirilir. Günlük hareketlerimiz sırasında omurgamızda çalıştırma fırsatı
bulamadığımız değişik eklemlerimize
(faset eklem gibi) Redcord sistemiyle
egzersiz yaptırılarak eklem esnekliği
ve kas gücü artırılır. Teknik donanımın
yanı sıra uygulayıcının eğitimini de
gerektiren Redcord sistemimiz merkezimizde hizmet vermektedir.
15
Merkezde, kök kaslarını güçlendirmeye yönelik yeni teknikler
uygulanıyor. Bunlardan biri Centaur omurga robotu, diğeri Redcord.
Hareket ilacınızdır
■ Bu tedaviler nasıl uygulanıyor?
Konulan teşhise göre planlanan 10-15
seanslık tedavi programı fizik tedavi
ve rehabilitasyon uzman doktoru tarafından belirlenmekte ve fizyoterapistlerimiz tarafından uygulanmaktadır.
Uygulanacak tedavi yöntemlerine
göre farklı olabilmekle birlikte tedavi
seansları 20 dakika ile 1 buçuk saat
arasında değişmektedir.
Hastalığa uygun, ağrıyı giderici
egzersizler hastalarımıza fizik tedavi
ve rehabilitasyon ekibi tarafından
verilecektir. Ancak, omurganın
sağlıklı olması için genç yaşlardan
itibaren sporu hayatımıza katmak, bol
su içmek, sigara kullanmamak son
derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki,
hareket ilacınızdır.
DR. YAŞAR SEZEN ORAL
“Aktif spor yaşamı olmayan
hastalarda kök kaslarının egzersiz
yoluyla güçlendirilmesi hemen
hemen olanaksızdır. Bu amaçla
son yıllarda kök kasları
güçlendirmeye yönelik yeni
gelişmeler sağlanmıştır.”
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
16
KIŞ 2012
KIŞ 2012
Tıbbın en büyük başarılarından biri
H
TOTAL KALÇA
PROTEZİ
Doğuştan kalça çıkığı olan bir hastanın ameliyat öncesi röntgeni. Sağ kalça
ekleminde çıkığa bağlı olarak ileri derecede kireçlenme mevcut.
İLK KEZ 1960 YILINDA UYGULANMAYA
BAŞLANAN TOTAL KALÇA PROTEZİ,
ÇAĞIMIZIN EN ÖNEMLİ TIBBİ
BAŞARILARINDAN BİRİ OLARAK KABUL
EDİLİYOR. GÜNÜMÜZDEKİ TEKNOLOJİK
İLERLEMELERLE UYUMLU OLARAK GELİŞEN
TOTAL KALÇA PROTEZİ UYGULAMALARINI,
MEDICANA NÖROLOJİK BİLİMLER OMURGA
VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN ORTOPEDİ VE
TRAVMATOLOJİ UZMANI DOÇ. DR. ERDEM
BAGATUR ANLATTI.
DOÇ. DR. ERDEM BAGATUR
angi hastalıklarda total kalça
protezi uygulanıyor?
Kalça ekleminin birçok hastalığı
total kalça protezi ameliyatı ile
tedaviyi gerektirir. Bu hastalıklar sonucunda
ortaya çıkan kalça eklemi bozuklukları ağrı
ve hareket kısıtlılığına yol açarak yürüme,
merdiven çıkma, oturup kalkma ve bazen
kişisel hijyeni sağlamada belirgin zorluklara
yol açarak günlük hayatı olumsuz yönde
etkiler, ileri dönemlerinde insanların işe
gitmelerini, hatta uyumalarını engeller.
■ Kalça protezine karar verirken hangi
faktörler dikkate alınıyor?
Kalça protezine karar verirken en önemli faktör hastanın ağrısı ve bunun günlük hayatını
nasıl etkilediğidir. Hastanın günlük hayatını
olumsuz yönde etkileyecek, engelleyecek
“Protezlerde hem tasarım hem de malzeme açısından
çok ciddi gelişmeler kaydedildi. Her hastaya, yaşa,
vücut tipine, gerekli ameliyata uygun
protez seçenekleri var.”
kadar çok ağrısı varsa ve başka yöntemlerle
tedavisi mümkün değilse protez ameliyatı
yapılır. Bir diğer önemli faktör hastanın
yaşıdır. Protezlerin belirli bir ömrü olduğu
için çok zorunlu haller dışında bu ameliyatı
çok genç yaşlarda yapmak doğru değildir.
Kilo ameliyat kararında da önemli. Normal
kilolarında olan hastalarda ameliyat sonrası rehabilitasyon daha kolay olduğu için
şişman hastaların ameliyat öncesinde kilo
vermeleri tercih edilir. Özellikle aktif iş veya
sosyal hayatı olan insanlarda başka çare
kalmamışsa protez ameliyatı şiddetle önerilir.
Ömrü 20 yıldan fazla
Total kalça protezi ameliyatı yapılmış olan bir hastanın
ameliyat sonrası röntgeni.
■ Protezin ömrü ne kadar?
Protezlerde hem tasarım hem de malzeme
açısından çok ciddi gelişmeler kaydedildi.
Her hastaya, yaşa, vücut tipine, gerekli ameliyata uygun protez seçenekleri
var. Eskiden yalnızca çelik ve polietilen
denilen malzemeden üretilmiş protezler
varken, şimdi titanyum alaşımları ve çok
özel seramiklerden üretilmiş çok dayanıklı protezler kullanılıyor. Bu faktörler de
protezlerin ömrünün uzamasını sağladı. İyi
17
yapılmış bir protez ameliyatının ömrünün
20 yılın üzerinde olduğu söylenebilir. Ayrıca
eskiyen protezleri de değiştirmek mümkün.
Protezin ömrünü etkileyen faktörler arasında
ameliyatın iyi yapılmış olması, hastanın
kilosu, kemik kalitesi ve protezi ne kadar çok
kullandığı ilk sıralarda.
■ Kalça protezi ameliyatı nasıl yapılır? Bu büyük ve özel bir ameliyattır. Sterilizasyon denilen temizliğe son derece önem
verilen, havalandırma sistemi dahi özel
olan, deneyimli bir ekibin çalıştığı özel
ameliyathanelerde yapılmalıdır. Ameliyat
sırasında hasta ya genel anestezi verilerek
uyutulur ya da epidural anestezi denen
belden aşağısının uyuşturulması yöntemi
uygulanır. Ameliyatın süresi yaklaşık 1
saattir. Ameliyat sırasında kalçadaki hastalıklı
dokular çıkartılır ve yerine protez yerleştirilir.
Genellikle ameliyat sonrasında hastanede
yaklaşık 4 gün yatmayı gerektirir. Ameliyatın ertesi günü hasta ayağa kaldırılır ve
yürütülür. Hastalar yaklaşık 1 ayda desteksiz
ve yardımsız olarak tek başlarına yürüyebilir
hale gelirler.
Protez hor kullanılmamalı
■ Kalça protezi sonrası komplikasyon riski
var mı?
Her ameliyatta olduğu gibi kalça protezi
ameliyatlarında da belirli riskler söz konusudur. Bunların en sık görüleni enfeksiyon riski
yani mikroplarla oluşan iltihabi durumdur.
Bunun oranı yüzde 1 kadardır. Bir diğer
önemli komplikasyon bacaklardaki toplar damarlarda kan pıhtılarının oluşması nedeniyle
olan tıkanmadır. Ancak bu komplikasyonlar
hastaları korkutmamalıdır. Çünkü kalça protezi ameliyatı yapılacak hastalara ameliyat
öncesinde mutlaka bu riskler açısından kan
tahlilleri ve gerekirse daha ileri inceleme
yöntemleriyle araştırmalar yapılır.
■ Ameliyat sonrası hastalar nelere dikkat
etmeli?
Ameliyat sonrasında hastaların dikkat etmesi
gereken en önemli konu böylesine büyük
ve özel bir ameliyattan sonra protezlerine
özenle bakmalarıdır. Kilo almamaları, yüksek
yerlerden atlamamaları, çok ağır yükler
taşımamaları, yere oturmamaları, bağdaş
kurmamaları ve alafranga tuvalet kullanmaları gerekir. Hor kullanmak protezin çabuk
eskimesine yol açacaktır.
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
18
KIŞ 2012
KIŞ 2012
EPİLEPSİ
19
Epilepsi teşhisinde
detaylı bir hikaye,
öz ve soy geçmiş
araştırılmasından
sonra değişik
tanı yöntemleri
uygulanıyor.
SARA OLARAK DA BİLİNEN EPİLEPSİ, NEDENLERİ TAM OLARAK TESPİT
EDİLEMESE DE İLAÇLA VE AMELİYATLA TEDAVİ EDİLEBİLEN, KONTROL
ALTINDA TUTULABİLEN BİR HASTALIK. MEDICANA NÖROLOJİK
BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN NÖROLOJİ UZMANI
DR. GÜLCAN SARGIN KURT, HASTALIKLA İLGİLİ BİLGİLER VERDİ VE
GELİŞEN TIBBIN SUNDUĞU TEDAVİ SEÇENEKLERİNİ ANLATTI.
DR. GÜLCAN SARGIN KURT
E
pilepsi (Sara) nedir?
Epilepsi, beyindeki sinir
hücrelerinin elektriksel
aktivitelerinin fiziksel veya
kimyasal nedenlerden ötürü geçici
olarak kontrol dışına çıkması ve
bunun sonucunda meydana gelen
tekrarlayıcı ve kısa süreli hareket,
duyu veya bilinç bozukluğu ile
tanımlanan nörolojik bir hastalıktır.
Epilepsi, erkek ve kadınlarda ayrım
olmaksızın eşit oranda ve toplumda yaklaşık yüzde 1 oranında
görülen bir hastalıktır. Epilepsi-
nin yaşa göre görülme olasılığı
yaşamın ilk on yılında, özellikle de
bir yaşından önce ve 60 yaşından
sonra olmak üzere iki dönemde
diğer yaş dönemlerine nazaran
daha yüksektir.
■ Epilepsinin nedenleri nedir?
Sara hastalığı, beynin normal sinir
aktivitesini bozan bazı metabolik
hastalıklar, enfeksiyon, tümör, travma, genetik ve gelişim bozukluğu
gibi çeşitli sebeplere bağlıdır.
Ancak tüm araştırmalara rağmen,
çocuklar ve yaşlılar dışındakilerin
yüzde 70’inde hastalığın nedeni
tam olarak ortaya çıkmayabilir.
Kalıtımın rolü çok az
■ Epilepsi kalıtımsal mıdır?
Hastaların büyük çoğunluğunda
epilepsi kalıtımsal değildir, ancak
pek çok epilepsi sendromunda
nöbete neden olan kalıtımsal bir
hastalık söz konusu ise, hastalığın
kalıtımla geçme olasılığı vardır.
Ailesinde epilepsi hikâyesi olan kişilerde hastalığın görülme ihtimali
2-3 oranında daha fazladır.
“Epilepside yanlış tanının en önemli nedeni olayın eksik veya
hatalı tanımlanmasıdır. Hekimin, hastanın nöbet öncesindeki,
nöbet sırasındaki ve nöbet sonrasındaki
görünümü ve davranışlarına ilişkin
bilgilendirilmesi gereklidir.”
■ Epilepside tanı nasıl konur?
Doğru tanı için hekimin, hastanın
nöbet öncesi, sırasındaki ve
sonrasındaki görünümü ve davranışlarına ilişkin bilgilendirilmesi
gereklidir. Yanlış tanının en önemli
nedeni, olayın eksik veya hatalı tanımlanmasıdır. Epilepsi teşhisinde
detaylı bir hikâye, öz ve soy geçmiş araştırılmasından sonra değişik
tanı yöntemleri uygulanır. Detaylı
nörolojik ve sistemik muayene
sonrası kan tetkikleri ile birlikte
Elektroensefalografi, magnetoensefalografi, Nöro-görüntüleme ve
özellikle cerrahi adayı olan dirençli
vakalarda beyin içi monitörizasyon
gibi tanı tekniklerinin uygulanması
gerekmektedir.
Teşhis doğru konmalı
■ Hastalığın tedavisi nasıl
yapılıyor?
En önemli aşamalardan biri kişinin
gerçek bir epilepsi hastası olup olmadığını saptamaktır. Sara teşhisi
kesinleştikten sonra nöbet tipi ve
epileptik sendromun tanımlanması
tedavinin başarısı açısından önemlidir. Nöbetlerin devam etme olasılığı ve bunun getireceği riskler ile
ilaç tedavisinin getireceği riskler
ve yararların dengesi tartılmalıdır.
Tek bir nöbetten sonra genellikle
tedavi başlamaz. Ancak nöbetler
tekrar edilmeye başlarsa veya
hasta nöbetlerin tekrarlanması için
önemli risk faktörleri taşıyorsa o
zaman daha erken başlangıçlı bir
tedavi düşünülebilir.
Tedaviye karar verildikten sonra ilk
aşama ilaç tedavisidir. Hastaların
çoğunda tekli veya ikili ilaç tedavisi ile nöbet kontrolü sağlanabilir.
Tedavi sona erdikten ve ilaçlar kesildikten sonra hastaların yaklaşık
üçte ikisinde nöbetler tekrarlanmaz. İlaç tedavilerinin yetersiz
ya da etkisiz olduğu hastalarda
cerrahi müdahale başta olmak
üzere diğer tedavi seçenekleri
uygulanabilir. Son yıllarda bu
konuda önemli gelişmeler yaşandı.
Diğer yöntem de boyundan geçen
vagus sinirine takılan bir pil
aracılığıyla beyine aralıklı uyarılar
yollamaktır.
“Hastaların büyük çoğunluğunda epilepsi kalıtımsal değildir
ancak pek çok epilepsi sendromunda nöbete neden
olan kalıtımsal bir hastalık sözkonusu ise,
hastalığın kalıtımla geçme olasılığı vardır.”
gözden geçirilmelidir. Hastaların
yaklaşık yüzde 80’inde uygun bir
ilaç tedavisi veya modern cerrahi
müdahaleler ile epilepsi kontrol
edilebilmektedir.
■ Epilepsi cerrahisi nedir?
Özellikle beyinde yapısal hasarı
olan, ilaca dirençli sık nöbetleri
olan veya nöbetleri nedeniyle
kullandığı ilaçların yan etkileri
yüzünden yaşam kalitesi düşük
olan hastalarda cerrahi yöntemler
Epilepsi nöbeti sırasında neler yapılmalı?
• Akılda tutulması gereken en önemli
şey, nöbet geçiren kişiyi yaralanmalara
karşı korumaktır. Bu amaçla kişiye
zarar verebilecek cisimler etraftan
uzaklaştırılırken, başı yastık veya
yumuşak bir nesne ile korunmalıdır.
• Hastanın ağzını herhangi bir alet
veya parmaklarla açmaya çalışmak
herhangi bir yarar sağlamazken
hastanın sağlığı açısından sakıncalıdır.
• Nöbetler genellikle en fazla 5 dakika
içinde durduğu için bu sürenin
bitmesini beklemek gerekir.
• Nöbetler durmaksızın devam
ediyorsa, nöbetten yarım saat
geçmesine rağmen hasta hala
kendine gelemediyse, nöbet 5
dakikadan daha uzun süredir devam
ediyorsa, hasta yaralanmışsa, suda
nöbet geçirdiyse, gebe ise, diyabet
gibi başka önemli bir hastalığı varsa
acil yardım istenmelidir.
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
20
KIŞ 2012
Endoskopik ameliyatlarda, kemik ve
yumuşak dokulara dokunulmadığı
için, ameliyat sonrasında dokularda
yapışıklık problemi oluşmaz.
KIŞ 2012
21
BEL FITIĞI
Ekranda ameliyat ediliyor
BEL FITIĞINDAN KURTULMANIN YOLU CERRAHİDEN GEÇİYOR.
HASTALARIN SAĞLIĞINA KAVUŞMALARINDA BÜYÜK BAŞARI
ORANI SAĞLAMASIYLA ÖNE ÇIKAN ENDOSKOPİK BEL FITIĞI
AMELİYATLARI HAKKINDA BİLGİLENMEK İÇİN MEDICANA
NÖROLOJİK BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN
DR. SONER BÜYÜKKINACI İLE KONUŞTUK.
DR. SONER BÜYÜKKINACI
E
ndoskopik bel fıtığı ameliyatlarına ne
zaman başladınız?
Endoskopik ameliyatları yaklaşık üç yıl
önce merkezimizin direktörü Dr. Hikmet
Uluğ’un Güney Kore, Almanya ve ABD’de
gördüğü eğitimler sonrasında başlattık ve aynı
eğitimlerden geçen Dr. Hikmet Uluğ, ben ve Dr.
Tolga Gediz’den oluşan ekibimizce uygulanıyor.
■ Bel fıtıklarında hangi ameliyat tekniği uygulanıyor, endoskopik ameliyatın farkı nedir?
Bel fıtığında en önemli ameliyat mikro cerrahi
yöntemidir. Bu ameliyatta cerrah ameliyat
mikroskobu kullanır. Mikroskop cerrahın görüş
alanını aydınlatır ve dokuları 4-20 kat büyütür.
Hasta ile cerrah arasında ameliyat mikroskobu
vardır.
Dokular zarar görmüyor
Endoskopik bel fıtığı ameliyatı farklı bir yöntemdir. Ameliyat 5 milimetre çapında bir endoskop
içinden gerçekleştirilir. Cerrah ameliyat sırasında ameliyat alanını ekrandan yüzlerce kez
büyütülmüş olarak görür. Mikro cerrahi ameliyat
sırasında cerrah, ameliyat alanını mikroskoptan
görürken, endoskopik ameliyatlarda, endoskobun ucundaki kamera sayesinde cerrahın gözü
adeta ameliyat alanı içindedir. Cerrah ameliyatı
ekrana bakarak gerçekleştirir.
■ Kaç tip endoskopik ameliyat vardır?
Endoskopik ameliyat iki ayrı teknikle yapılmaktadır. Birincisi, transforaminal teknik. Bu
teknikte hasta yüzükoyun pozisyonda yatarken,
cerrah hastanın belinin yan tarafında yaptığı 5
milimetrelik bir kesiden endoskobu fıtık alanına
ilerletir, fıtık dokusu ve sinirleri ekranda görerek
sinire bası yapan fıtık dokusunu çıkartır. Fıtıklaşan disk dokusunu çıkartırken mikro aletlerin
yanı sıra radyo frekans ve lazer yakıcı sistemlerini de kullanır. İkinci yöntem ise interlaminar
teknik. Bu teknikte hasta yüzükoyun pozisyonda yatarken cerrah bu kez hastanın belinin
ortasında yaptığı 5 milimetrelik bir kesiden
endoskobunu fıtıklaşmış disk alanına ilerletir,
fıtık dokusu ve sinirleri ekranda görerek sinire
bası yapan fıtık dokusunu çıkartır.
■ Endoskopik ameliyatın avantajları nelerdir?
Endoskopik ameliyatta hastanın dokularına
herhangi hasar verilmez. Kemik ve yumuşak dokulara dokunulmadığı için ameliyat
sonrasında dokularda yapışıklık problemi
olmaz. Kanama olmadığı için kan verilmesi gibi
sorunlar yaşanmaz. Transforaminal teknik lokal
anestezi altında, sadece endoskobun girdiği
cilt alanı uyuşturularak yapılabilir. Böylece
özellikle ileri yaşta ve yandaş hastalıkların var
olduğu durumlarda genel anestezi riski ortadan
kaldırılmış olur. Hastalar aynı gün taburcu olabilirler. Çalışma yaşamına dönüş süresi kısadır.
Kozmetik etki hemen hiç yoktur.
■ Hangi hastalara uygulanabilir?
Bel fıtığı yakınması olan tüm hastalara uygulanabilir. İstirahat, ağrı kesici ve kas gevşetici
ilaçlar, enjeksiyon tedavileri ve fizik tedavi gibi
konservatif tedaviye cevap vermeyen tüm bel
fıtıklı hastalarda güvenle uygulanabilir.
Yüzde 93 başarı
■ Hangi hastalara uygulanamaz?
Bel fıtığının yanı sıra, aynı bölgede dar omurilik
kanalı, omurga kayması, omurga kırığı ve
çıkığı olan hastalarda, fıtığın uzun süreli olup
sertleşip kemikleştiği veya ender de olsa
hastanın anatomik yapısının iki tekniğe de
uygun olmadığı durumlarda endoskopik cerrahi
uygulanmaz. Bu hastalarda klasik mikrocerrahi
ameliyatı gereklidir.
■ Nasıl sonuçlar alınıyor?
Başarı oranı yüzde 93. Tüm bel fıtığı ameliyatlarında olduğu gibi yüzde 7 oranında tekrar etme
riski vardır. Fıtığın tekrar ettiği hastalar aynı
yöntem kullanılarak güvenle yeniden ameliyat
edilebilir.
NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ
22
KIŞ 2012
KIŞ 2012
H
Dar ayakkabı giymenin sonucu
HALLUKS VALGUS
AYAĞIN DAR AYAKKABININ İÇİNDE SIKIŞARAK İLERİ DERECEDE ŞEKİL BOZUKLUĞUNA
UĞRAMASI, HALLUKS VALGUS HASTALIĞI OLARAK BİLİNİYOR. MEDICANA NÖROLOJİK
BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ UZMANI
DR. YILDIRAY GENÇ, AYAKKABI SEÇİMİNİN HAYATİ ÖNEMDE OLDUĞUNUN BELİRTİRKEN,
HASTALIĞIN TEK TEDAVİSİNİN AMELİYAT OLDUĞUNU SÖYLEDİ.
alluks valgus ne hastalığıdır?
Halluks valgus ayak
başparmağının kendiliğinden ve kalıcı olarak dış yana
doğru yönlenmesiyle ortaya çıkan
bir ayak hastalığıdır. Başparmak
eklemi etrafında eklemi korumakla görevli olan yağ yastıkçığı,
deformasyon sonucunda, ayakkabı
içinde basınç altında kalan bölge
olur ve buna bağlı olarak reaksiyonel bir büyüme meydana gelir.
Görünüş olarak, başparmağın
tarak kemiği ile eklem yaptığı
bölgede, ayağın iç yanında ağrılı
bir kemik çıkıntısının oluşması ve
tarak kemikleri bölgesinde ayağın
genişlemesi ile kendini belli eder.
Doku büyüdükçe ayakkabı basıncı
artar ve şişlik kalıcı bir hal alır.
■ Bu hastalığın sebebi nedir?
Halluks valgus’un en sık rastlanan
sebebi ayağa uygun olmayan,
ayak baş parmağını doğal olmayan
bir pozisyonda sıkan, özellikle dar,
sivri burunlu ayakkabıların uzun
süre giyilmesidir. Bunun yanı sıra
artrit ve çocuk felci gibi hastalıklarda da oluşurlar. Fakat bütün bu
nedenler hastalığın oluşumunda
sadece ufak bir yüzdeyi kapsar.
Nedeni dar ayakkabı
■ Kimlerde daha çok görülür?
Halluks valgus herkeste görülebilir, kadın erkek ayrımı yapmaz. Bazı insanlarda doğuştan
sahip oldukları ve ayağın şekli ile
ilgili özelliklerden dolayı halluks
valgus'a eğilim vardır. Eğer ailesel
yatkınlık yanlış ayakkabı giyimi
ile birleşirse ayakta halluks valgus
gelişimi kaçınılmaz bir hal alır. Bu
nedenle ayaktaki şekil bozukluklarından korunmanın en iyi yolu
ayak giyimimize dikkat etmektir.
Dar, sivri burunlu ve topuklu ayakkabıların halluks valgus'a yol açtığı
bilinmektedir. Özellikle kentlerde
yaşayan, sivri burunlu ve topuklu
ayakkabı giyen kadınlarda çok
daha sıklıkla görülür.
Eğer ayak başparmağımızda bir çıkıntı veya ağrı olmaya başladığını
sezersek yapılması gereken rahat
“Halluks valgus’un en sık rastlanan
sebebi ayağa uygun olmayan, ayak baş
parmağını doğal olmayan bir pozisyonda
sıkan, özellikle dar, sivri
burunlu ayakkabıların uzun
süre giyilmesidir.”
23
ayakkabı veya spor ayakkabıya
geçmektir. Halluks valgus’un ilerlemesini engellemek ya da tedavi
etmek amacıyla kullanılan birtakım
cihazlar vardır, ama bunlar hastalığı tedavi etmediği gibi ilerlemesini
de engellemez.
Ameliyat kaçınılmaz
■ Bu hastalık nasıl tedavi
ediliyor?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki
halluks valgus bir şekil bozukluğudur ve ancak yapılacak bir
operasyonla düzeltilebilir. Cerrahi
müdahale gerekliliği, kişinin
ayakkabı giyemeyecek kadar bozuk
şekilli bir ayağa sahip olması veya
şekil bozukluğu çok fazla olmasa
bile ayak ağrısının dayanılmaz
olması durumunda ortaya çıkar.
Özellikle kadınlar arasında
bu ameliyatın çok zor olduğu
konusunda bir inanç varsa da, bu
doğru değildir. Günümüzde bu
ameliyatlar epidural anestezi adı
verilen bir anestezi yöntemiyle
yapılmakta ve böylelikle hastaların
ameliyat sonrasında da hiç ağrısı
olmamaktadır. Hastaların her iki
ayağını birlikte ameliyat etmek
mümkündür. Hastalar hastanede
yalnızca bir gün kalmakta, hemen
ertesi günde ev içinde yürümeye
başlamaktadırlar. Yaklaşık 20 gün
içinde de sokağa çıkabilir hale
DR. YILDIRAY GENÇ
gelebilirler.
■ Nasıl bir ameliyat yapılıyor?
Halluks valgus için uygulanan çok
sayıda ameliyat yöntemi vardır. Tek
bir ameliyat tekniğini her hastaya
uygulamak uygun değildir. Hangi
ameliyatın yapılacağına hastanın yaşı, sosyal durumu, ayağın
anatomik özellikleri ve en önemlisi
halluks valgus'un ne kadar ilerlemiş olduğuna göre karar verilir.
Ameliyat öncesi ayağın özellikleri
ile birlikte ayakta basarak çekilen
röntgenleri üzerinde ölçümler
yapılır ve bunların sonucuna
göre hastaya en uygun ameliyat
yöntemi uygulanır.
Dar ve sivri burunlu ayakkabıların
uzun süre giyilmesi ayak
kemiklerini deforme ediyor.
HÜCRE NAKLİ
24
KIŞ 2012
KIŞ 2012
ileri tıp teknolojisi
MedIcana’da KÖK
KÖK HÜCRE NAKLİ, GÜNÜMÜZDE TEDAVİSİ MÜMKÜN
OLMAYAN HASTALIKLARdA GELECEK İÇİN UMUT
VAAT EDİYOR. MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA
HASTANESİ, MODERN TIBBIN ULAŞTIĞI BU EN İLERİ
TEKNOLOJİYİ, AÇMAYA HAZIRLANDIĞI BİR MERKEZLE
BÜNYESİNE KATMAYA HAZIRLANIYOR. DOÇ. DR.
MELTEM KURT YÜKSEL, HEM KÖK HÜCRE NAKLİ
KONUSUNU AYDINLATTI, HEM DE YENİ MERKEZİN
MÜJDESİNİ VERDİ.
Türkiye'de yılda ortalama
3 bin kök hücre nakli
yapılmasına ihtiyaç var.
25
HÜCRE
NAKİL
MERKEZİ
HÜCRE NAKLİ
26
KIŞ 2012
KIŞ 2012
tamamen değişmiyor. Allojenik kök hücre nakli,
kişinin kardeşinden, ikizinden, annesinden,
babasından, ya da akrabası olmayan kişilerden
olabilir.
Kök hücreler kemik iliğinde
bulunuyor, kan dolaşımında
çok az rastlanıyor.
Çok kardeş avantaj
DOÇ. DR. MELTEM KURT YÜKSEL
K
ök hücre nedir ve nakil nasıl yapılıyor?
Kök hücreler, kemik iliğinde bulunan,
kanımızdaki hücrelerin oluşumunu
sağlayan ana hücrelerdir. Bu hücreler aslında
kemik iliğinde bulunur , dolaşımda çok az
miktarda bulunur. Bu hücrelerin dolaşan kana
geçişini sağlamak için koloni büyüme faktörü
adı verilen cilt altı ilaç enjeksiyonu yapılır.
■ Hangi hastalara ilik nakli yapılıyor?
İlik nakli kullanılan kök hücre kaynağına göre
ya da kök hücre vericisine göre farklı isimler
alır. Kök hücre kaynağına göre periferik kök
hücre (dolaşan kandan alınan), kemik iliği nakli
ve kordon kanı nakilleri olarak adlandırılır.
Vericisine göre ise otolog (kişinin kendisinden),
allojeneik (kardeş, anne, baba ya da akraba
dışı verici) nakil denir.
Daha çok lenf bezi kanseri (lenfoma) ve
multipl myeloma tanısı olan hastalara yapılıyor.
Daha çok kişinin kendisinden alınan hücreler
naklediliyor. Lösemilerde genellikle kardeşlerden alınarak kök hücreler veriliyor. Otolog
kök hücre naklinde kişinin bağışıklık sistemi
■ Kök hücre bulamamak gibi bir sıkıntı var
mı?
Türkiye gibi ülkelerde kök hücre bulamamak
çok yaşanan bir şey değil. Çünkü toplumumuz
genelde çok kardeşli. Birinin dört kardeşi varsa,
birinin kök hücresinin tutma ihtimali yüksek.
Kardeş sayısı ne kadar çoksa kök hücre bulma
şansımız o kadar yüksek oluyor. Türkiye’de
doku bankaları oluşturulmaya başlandı. Önce
yurtiçi tarama, ardından yurtdışı taramalarla
uygun kökler buluyoruz. Amerika’dan, İsrail’den,
Almanya’dan; her yerden kök hücre bulup
alabiliyoruz.
■ Kök hücre nakillerinden sonra en sık görülen sıkıntılar nedir?
Allojenik nakillerden sonra görülen graft versus
hastalığı görülebiliyor. Bu hastalık, verdiğimiz hücrelerin vücudu yabancı kabul ederek
saldırıya geçme durumu. Başka bir hastalık
oluşturmuş oluyoruz. Ama bu, istemediğimiz
değil, tam tersine, istediğimiz bir durum.
Sağlıklı hücrelerle hastalıklı hücreler birbirlerine karşı savaşıyor. Bazen sağlıklı hücreler öyle
kontrolden çıkıyorlar ki hastanın karaciğerine ve
cildine saldırabiliyor.
Medicana nakil merkezi
■ Medicana International Ankara Hastanesi
Kök Hücre Nakil Merkezi ile ilgili ne söylemek
istersiniz?
Medicana International Ankara Hastanesi, ‘Kök
Hücre Nakil Merkezi’ni açmak için hazırlanıyor.
Bilimsel veriler ışığında, etik ve hasta odaklı
sadece Türkiye değil, tüm dünyaya hizmet verecek düzeyde bir nakil ünites açmak hedefimiz.
Medicana ınternatıonal ankara hastanesi kemik
iliği nakil ünitesi Hepafiltreli 9 odadan oluşuyor.
Kemik iliği nakil ünitesi koridoru boyunca hepafiltre
mevcut. Tüm odalarda banyo, tuvalet ve
koltuk bulunuyor.Şubat 2012 de sağlık
bakanlığından ruhsat alan ünitede toplam
6 hastaya otolog kök hücre nakli yapıldı.
Öncelikle hastanın kendisinden nakil yapacağız. Sonra hızla kardeşten alınan nakil, daha
sonra da akraba dışı kişilerden alınan nakiller
yapılacak. Buradaki kök hücre ünitesinde dokuz
steril oda var. Odalarda hepa filtresi mevcut.
Hepa filtre, çok küçük partikülleri ortamdan
uzaklaştırıyor ve hastaların enfeksiyon kapma
riski minimuma iniyor. Tek kişilik odalar var.
Odalarda, banyo, tuvalet, refakatçi yatakları
mevcut. Özel yemekleri olacak.
■ Türkiye’de hücre nakil sayısı nedir?
Her 1 milyon nüfus başına 50 nakil yapılması
gerekiyor. Yani Türkiye’de yılda ortalama 3 bin
nakil yapılması bekleniyor. Ama 1500 nakil
yapılabiliyor. Yaklaşık 2 bin nakil yapılamıyor. Bu
hastalar da nakil beklerken hayatını kaybedebiliyor. Nakil merkezleri sayısı arttı. Doktor sayısı az.
Hematolog sayısı 200 civarı. Türkiye’nin yaklaşık
800 hematologa ihtiyacı var. Bundan sonraki 5
yıl içinde 3 bin 500 sayısına ulaşılabilir.
Medicana Irternational Ankara Kök
Hücre Nakil Merkezi sorumluları Doç. Dr.
Meltem Kurt Yüksel ve Dr. İbrahim Tek
ile merkez çalışanları birarada.
27
HÜCRE NAKLİ
28
KIŞ 2012
KIŞ 2012
29
KEMİK İLİĞİ NAKLİNE
‘ÖZEL’ MERKEZ!
MedIcana InternatIonal Ankara Hastanesi Nakil Ünitesi doktorlarından, İç
Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Tek, Sağlık Bakanlığı
verilerine göre, Türkiye’de 2011 yılında 2 bin 100 kemik iliği nakli yapıldığını,
ancak bu sayının yetersiz olduğunu söyledi. Tek, kemik iliği naklini, tedavi
sürecini ve naklin kimlere yapıldığını aktardı.
Medicana Ankara Hastanesi, dokuz yataklı kemik iliği
nakli ünitesiyle Ankara’da kemik iliği nakli yapan, özel bir
merkez. Şubat 2012’de Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alan
ünitede, toplam 6 hastaya otolog kök hücre nakli yapıldı.
HÜCRE NAKLİ
30
KIŞ 2012
KIŞ 2012
AB kriterlerine göre, ülkemizde yılda en az 3 bin 500
kemik iliği nakli yapılması gerekiyor. AMA SAĞLIK
BAKANLIĞI VERİLERİNE GÖRE, BU YIL ÜLKEMİZDE
2 BİN 100 KEMİK İLİĞİ NAKLİ YAPILDI.
V
Doç. Dr. Meltem Yüksel Kurt ve Doç. Dr. İbrahim Tek.
Kemik İliği naklinin asıl zorluğu, ilik yeni yerinde fonksiyonlarını
(engrfatman) kazanırken, hastanın takibinin iyi yapılması.
Bunun için deneyimli bir ekibi ve donanımlı bir altyapısı olan
sağlık kuruluşunun olması gerekli.
ücudumuzdaki kan yapımından
sorumlu hücreler kemik iliğinde bulunan kök hücrelerdir. Bu hücrelerin
tedavi amaçlı nakline genel olarak
“Kemik iliği nakli” denir. Hastanın kendisinden
alınan hücrelerin tekrar kendisine verilmesi
işlemine “Otolog nakil”, aile üyeleri veya akraba
dışı doku uyumu olan vericilerden yapılırsa bu
işleme “Allogeneik nakil” ismi verilmektedir.
Kök hücre geçmiş yıllarda doğrudan ve ameliyathane koşullarında özel iğneler yardımıyla
anestezi altında kemik iliğinden toplanmaktaydı. Ancak günümüzde bu yöntem neredeyse
nadiren yapılmaktadır. Günümüzde kök hücre
nakli için toplanacak hücreler büyüme faktörü
adı verilen ilaçlar yardımıyla ilk aşamada kök
hücrelerin kemik iliğinden kana geçmeleri
sağlanmakta ve sonrasında hücreler “Aferez” denen bir yöntemle toplanmaktadır. Bu
yöntemde uygun bir damar yolu dışında hiçbir
cerrahi girişim gerektirmemektedir. Toplanan
ilik hastaya verilen yüksek doz tedavi sonrası
(uygulanan yüksek doz tedavisinin semasına
göre) sıfırıncı günde damar yolu ile hastaya
verilmekte, sonrasında kemik iliği hücreleri
kemik iliğini kendileri bulup yerleşmekte, sonuç
olarak da kan yapımını başlatmaktadır. Kemik
İliği naklinin asıl zorluğu ilik yeni yerinde
fonksiyonlarını (engrfatman) kazanırken hastanın takibinin iyi yapılmasıdır. Bunun için de
deneyimli bir ekibi ve donanımlı iyi bir altyapısı
olan sağlık kuruluşunun olması gereklidir. Bu
kritik dönem otolog nakilde ortalama iki, iki
buçuk hafta civarında olmakta, allojenik nakilde
ise iki buçuk - üç hafta civarındadır. Özetlemek
gerekirse, kemik iliği nakli özen isteyen, deneyim gerektiren, donanım ve alt yapı gerektiren
özverili bir işlemdir.
Milyon nüfusa 50 nakil
Kök hücre nakli günümüzde daha çok otolog
nakil şeklinde olmaktadır. En çok Lenfoma ve Multipl Myeloma’da, daha az sıklıkta
akut lösemide ve çok az oranda solid organ
kanserlerinde (germ hücreli testis tümörü ve
disgerminom) yapılmaktadır. Allogeneik nakiller
ise daha çok Akut lösemiler, daha az sıklıkta
kronik lösemiler, nadiren lenfoma ve myelomda
gerçekleşmektedir. Kemik iliği yetmezliği, aplastik anemi, yaşlılarda görülen bir çeşit kemik iliği
yetmezliği olan MDS gibi hastalıklar da iliğin
yerine sağlam kök hücrelerin nakledilmesi
amaçlı allogeneik nakil yapılmaktadır.
Avrupa Birliği kriterlerine göre; “Bir ülkede
yeterli sayıda transplantasyon yapılıyor” demek
için uygun sayı her milyon nüfusa 50 kemik iliği nakli şeklindedir. Bu sayı dikkate alınırsa, ülkemizde yılda en az 3 bin 500 kemik iliği nakli
yapılması gerekmektedir. Fakat Sağlık Bakanlığı
2011 yılı verilerine göre, bu yıl ülkemizde 2 bin
100 kemik iliği nakli yapılmıştır. Bu sayı, hala
yeterli oranda nakil yapılamadığının göstergesidir. Ülkemiz, yaptığı kemik iliği transplantasyon
sayısıyla Avrupa Birliği’nde beşinci sırada yer
almaktadır. Medicana Ankara Hastanesi, dokuz
yataklı kemik iliği nakli ünitesiyle Ankara’da
kemik iliği nakli yapan tek özel merkezdir.
Şubat 2012’de Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat
alan ünitemizde toplam 6 hastaya otolog kök
hücre nakli yapılmıştır.
DOÇ. DR. İbrahim Tek
ÜNİTENİN KİMLİĞİ!
Medicana İnternational Ankara Hastanesi
Kemik İliği Nakil Ünitesi, hepafiltreli 9 odadan
oluşmaktadır. Nakil ünitesi komple hijyenik
alan olarak dizayn edilmiş olup hepafiltre
sistemleri ile donatılmıştır.. Tüm odalarda banyo
tuvalet, koltuk, özel soyunma dolapları, telefon
ve kapalı devre yayın sistemi bulunmaktadır.
Giriş çıkışlar otomatik kapı sistemi ile kontrol
edilmekte olup şifreli geçiş kart sistemi
uygulanmaktadır. Odalar tamamen hastaya
özel olarak tasarlanmıştır. Hastaların nakil
süreci boyunca dış dünya ile iletişimi kesilmek
durumunda olduğu için odalar hastaların her
türlü ihtiyacını rahatça karşılayabilecek düzeyde
planlanmıştır. Hasta odalarına giriş çıkışlarda
da otomatik kapı sistemi mevcut olup herhangi
bir şekilde el teması bulunmamaktadır. Odaların
hepsi fiziki olarak açık cepheye bakmaktadır.
Ortam hava değişim koşulları otomasyon
sistemi ile saatte ortalama 12-16 sefer ortam
havası değiştirilmektedir. Odaların dış cepheye
bakan kısımda ki pencereleri özel yapım jaluzi
cam sistemine göre yapılmıştır. Kontrol hastada
olacak şekilde tasarlanmıştır.
Yemek transferleri özel olarak dizayn edilmiş
olan yemek pencerelerinden içeriye servis
edilmektedir. Yemek menüsü her sabah
diyetisyen tarafından hasta ziyaretinden sonra
kişiye özel olarak planlanıyor. Nakil öncesi
ve sonrası ayrı menüler oluşturuluyor. Nakil
öncesinde nötropenik diyet hazırlanırken nakil
sonrasında ki nötropenik diyet uygulaması
hastaya özel düdüklü tencerelerde ayrı ayrı
hazırlanarak odalarında açılıp servis yapılıyor.
Hastaların odalarına giren mutfak araç gereçleri
özel sterilizatörlerden geçirildikten sonra el
değmeden hastalara servis ediliyor.
31
MEDICANA KONYA
32
KIŞ 2012
Türkiye yeni bir sağlık üssüne kavuşuyor
MEDICANA
KONYA
MEDICANA SAĞLIK GRUBU, SAĞLIK ZİNCİRİNE YENİ BİR HALKA DAHA
EKLEMEYE HAZIRLANIYOR. KONYA’DA İNŞAATI DEVAM EDEN, 7 BİN
METREKARE ARAZİ ÜZERİNE KURULU YENİ HASTANE 2012 YAZ AYLARINDA
TAMAMLANARAK HİZMET VERMEYE BAŞLAYACAK.
KIŞ 2012
33
MEDICANA KONYA
34
KIŞ 2012
KIŞ 2012
35
Kat lobisi
M
erkez Selçuklu ilçesinde faaliyette
bulunacak olan Medicana Konya
Hastanesi, 3 bin 500 metrekarelik
bir zemin oturumuna sahip. 3
bin 500 metrekarelik bir alan da yeşil alan ve
çevre düzenlemesi ve otopark olarak kullanılacak. 16 katlı olacak hastane binası, şehirde
parmakla gösterilecek bir mimari eser olma
biri olacak.
Konya Kent merkezinde yapılmakta olan
hastane, pek çok mukayeseli üstünlüklere
sahip. Konya Havaalanı'na yaklaşık 14 kilometre
ve 13 dakika, şehir otogarına 7 kilometre ve 7
dakika uzaklıkta; yapımı tamamlanmakta olan
Konya-Ankara, Konya-Eskişehir, Konya-İstanbul
ve Konya-İzmir hızlı tren hatlarına komşu, yeni
“Medicana Konya, toplam 28 bin 250 metrekare kapalı
alanı ile İç Anadolu’nun en büyük ve en kapsamlı, ülke
çapında da kendinden söz edilen sayılı
hastanelerinden biri olacak.”
özelliğine de sahip. Medicana Konya Hastanesi,
toplam 28 bin 250 metrekare kapalı alanı ile
İç Anadolu’nun en büyük ve en kapsamlı, ülke
çapında da kendinden söz edilen sayılı hastanelerinden biri olacağı gibi, dünya çapında
sağlık turizminde söz sahibi hastanelerinden
Dahiliye polikliniği
yapılacak olan hızlı tren istasyonuna çapraz
komşulukta yer alıyor.
İç Anadolu’nun en büyüğü
Şehrin mevcut hastanelerinin standardını
bir hayli yükseltecek olan proje, şehrin yatak
kapasitesine de önemli bir katkı sağlayacak.
Konya’nın ve İç Anadolu’nun en büyüğü olacağı için, teknolojik olarak da en üstünü olacak
şekilde planlanan Medicana Konya Hastanesi,
sadece şehir merkezindeki hastalara değil,
çevre ilçelerden ve komşu illerden gelecek hastalara da hizmet verecek. Bu projeyle bölgeye
kemik iliği ve organ naklinde çok iddialı bir
hastane kazandırılırken, onkoloji ve radyoterapi
hizmetlerinde yeni bir standardın gelmesi de
sağlanmış olacak. Bu sayede, kardiyoloji ve
Giriş lobisi
kalp cerrahisinde Ankara ve İstanbul’a taşınan
büyük bir hasta grubunun Konya’da tedavisi
mümkün olacak. En ileri cerrahi ve ortopedi
ameliyatlarının yapılacağı hastanede, ayrıca
en yüksek teknoloji ile kurulacak olan tüp
bebek merkezi de oldukça güçlü ve iddialı bir
hizmet verecek. 55 yataklı genel yoğun bakım,
kardiyovasküler cerrahi yoğun bakım, koroner
yoğun bakım ünitelerinin yanı sıra 45 yataklı
yeni doğan yoğun bakım ünitesi ile toplamda
100 yatak kapasiteli yoğun bakım üniteleri;
teknoloji ve hastane mimarisinin son imkânları
kullanılarak tasarlandı.
Konya’daki en yüksek teknoloji
Medicana Konya Hastanesi'nde, tüm tedavi
işlemleri akademik deneyimli tıbbi kadro ve
ileri teknoloji ürünü tıbbi cihazlarla sağlanacak.
Hastane bünyesinde; bilgisayarlı tomografi cihazı (BT), 1.5 Tesla manyetik rezonans
inceleme cihazı (MR), 4 boyutlu kadın doğum
amaçlı üst seviye ultrason cihazı, PACS (Tıbbi
Görüntü Arşivleme ve İletişim Sistemi), tüm
vücut PET CT, çift başlı gama kamera, hastanede
bulunacak ileri teknoloji cihazlarından sadece
bazıları. Dünyada ve ülkemizde çok az merkezde bulunan; yüksek enerjili lineer hızlandırıcı,
tek enerjili lineer hızlandırıcı, simülatör, PET-CTsimülatör, radyoterapi ağ sistemi, üç boyutlu
tedavi planlama sistemi cihazları Konya’da
ilk olarak Medicana International Konya’da
kullanılacak.
Konya’ya dünya standartlarında sağlık hizmeti
getirecek olan Medicana Konya Hastanesi, ileri
Çocuk polikliniği
kanser tedavisi, mikro-cerrahi, travma cerrahisi, omurga ve protez cerrahisi ile tüp bebek
sahalarındaki eksiklikleri tamamlayacak şekilde
planlandı.
Medicana Konya Hastanesi’nin, sunacağı ileri
Standard oda
hizmet kalitesi ile Konya’daki sağlık turizmine
de canlılık getirmesi bekleniyor. Medicana Konya Hastanesi, sağlık turizmi alanında özellikle
tüp bebek, göz, diş, plastik cerrahi, protez ve
kozmetoloji bölümleriyle ön plana çıkacak.
medıcana avcılar
36
KIŞ 2012
KIŞ 2012
37
AVCILAR’A
Yoğun bakım güvencesi
MEDICANA AVCILAR, MEDICANA GRUBU'NUN İLK HASTANESİ. BÖLGENİN EN DONANIMLI SEMT
HASTANESİ OLARAK 20 YILDIR SAĞLIK HİZMETİ VERİYOR. HASTALARDAN GELEN YOĞUN TALEP
ÜZERİNE YENİ DOĞAN VE ERİŞKİN YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNDE BÜYÜK BİR KAPASİTE ARTIŞINA
GİDEN MEDICANA AVCILAR’IN YENİ VİZYONUNU BAŞHEKİM OP. DR. ERDAL ERCAN ANLATTI.
M
edicana Avcılar’ın kuruluşundan
ve özelliklerinden bahsedebilir
misiniz?
Medicana Avcılar, bizim hastaneler
grubumuzun ilk hastanesi. Grubumuzun bu kadar büyümesi ve günümüzdeki bu büyük başarısına ulaşması ve ilerleme sürecimizdeki temel
kararların burada alınması açısından, grubumuz
içinde özel misyonu olan bir hastane. Yörenin
bildiği, tanıdığı bir hastaneyiz. Yoğun bakım ve
kadın doğum hastanemizin en çok talep görün
hizmet alanları.
En donanımlı hastaneyiz
Avcılar’ın tahmini nüfusu 400 bin civarında.
Avcılar’ın merkezini oluşturan sahil tarafındaki
tek hastane biziz. Avcılar’a lokal olarak hizmet
veren bir hastane olarak alırsak, konumlanması
diğer hastanelere göre daha özel. Avcılar merkezinde yaşayan insanların hastaneye gitmek
istediklerinde geleceği en yakın ve merkezi yer,
burası. Bu sayede Avcılar’da yaşayan insanlarla
aramızda 17 yıldan bu yana özel bir ilişki gelişti.
Bizim hastanemiz 1995 yılında kuruldu.
Kurulduğu zamanda bu bölgede o günün
Medicana Avcılar erişkin yoğun
bakım ünitesi, kapasitesini 9
yataktan 22 yatağa çıkardı.
şartlarındaki en donanımlı hastaneydi. Belki
de Bakırköy’den Edirne’ye kadar, tam zamanlı
kardiyolojisi, erişkin yoğun bakımı, tomografisi
olan ender yerlerden biriydi. Zaman içinde burası Avcılar’a butik hizmet veren lokal hastane
olarak kaldı, biz de ona göre değerlendirdik,
buna göre politikalar geliştirdik.
Hastalarımızı tanıyoruz
■ Bu hizmet vizyonu size ve bölge halkına
neler kattı?
1995 yılından beri faaliyet gösterdiğimiz için
kurulduğumuzdan beri çalışan hekimlerimiz
var. Bu bizim hastanemizin en çok farklılaştıran özelliklerden bir tanesi. Onların oturmuş
bir hasta kadrosu var. Bunun hem bize, hem
de hizmet verdiğimiz insanlara çok büyük bir
getirisi oldu. Bize bağlı hastalarımız oluştu. Bu
da hekimlerimizin hastalarını daha yakından
tanıyabilmesine ve dolayısıyla onlara çok daha
kaliteli, onlara özel bir sağlık hizmeti verebilmelerine olanak sağladı.
Çalışma sistemimizle de diğer hastanelerden
ayrışıyoruz. Çevredeki diğer özel hastanelerde
mesela nöroloji, beyin cerrahisi, kardiyoloji gibi
birimler günde bir iki saat çalışırken, Medicana
Avcılar, yoğun bakımıyla, tomografisiyle tam
zamanlı kadrosuyla kesintisiz hizmet veriyor.
İşe böyle başladık ve 17 yıldır da gayet ciddi
ve iddialı bir şekilde sağlık hizmeti sunmaya
Yeni doğan yoğun bakım
ünitesinde deneyimli hemşire ve
uzman kadrosu hizmet veriyor.
“Avcılar merkezinde yaşayan insanların hastaneye
gitmek istediklerinde geleceği en yakın ve merkezi
yer, burası. Bu sayede Avcılar’da yaşayan
insanlarla aramızda 20 yıldan bu yana
özel bir ilişki gelişti.”
devam ediyoruz.
Ayda 100 doğum
■ Hastanenizdeki kapasite artışına niye
ihtiyaç duyuldu?
Biz acil servisimizi poliklinikten ayırıp ayrı bir
ünite olarak kurduk. Bu girişimimiz hasta memnuniyetini çok artırdı. Bizi de çok rahatlattı.
Ayrıca acil hizmet kalitemizi de çok yükseltti.
Buna ek olarak, bizde kadın doğum bölümü
öne çıkıyor. Dört tane kadın doğum uzmanımız
hastanemizde görev yapıyor. Ayda 100’e yakın
doğum oluyor hastanemizde. Doğumda kaliteli
doktorlarımızla öne çıkıyoruz.
Acil servisin ve kadın doğum birimimizin
yoğunluğundan yola çıkarak, grubumuzun en
büyük yeni doğan birimlerinden birini Medicana Avcılar’da oluşturduk. Bu bölümümüzün
kapasitesini 4 kuvözden 12 kuvöze çıkardık.
Çok iyi bir ekip kurduk. Yeni doğan ve yoğun
bakım deneyimli hemşire ve uzman kadrosu
oluşturduk. Çevremizdeki diğer hastanelerde
yeni doğan yoğun bakım sıkıntısı var. Biz hem
bu sıkıntıyı giderelim, hem de kendi hastalarımızın da ihtiyacını karşılayalım istedik.
Diyalizde iddialıyız
■ Hastanenizde başka hangi kapasite artışları
gerçekleştirdiniz?
Yeni doğan yoğun bakım servisimiz haricinde,
erişkin yoğum bakım ünitemizin kapasitesini de
9 yataktan 22 yatağa çıkardık. Gelen taleplere
yanıt verebilmek için bu kararı aldık. Dolayısıyla Medicana Avcılar, hastaneler grubumuz
içerisinde de, çevre hastanelere göre de, erişkin
ve yeni doğan yoğun bakım hizmetiyle öne
çıkan bir hastane oldu. Bu iki hizmetimizdeki
kapasiteyi iki üç misli artırmış olduk. Ayrıca, acil
servisimizi daha izole bir hale getirmemiz de,
poliklinik hizmetimizin kapasitesini ve kalitesini
OP. DR. ERDAL ERCAN
de çok yükseltti.
Bunlar haricinde, çok büyük ve iyi bir diyaliz
merkezimiz var. Diyaliz konusunda çok ciddi
bir hizmet veriyoruz. Şu anda hastanemizde
diyalize giren 230 civarında hastamız var.
Sonuç olarak, Medicana markasına uygun,
Avcılar’da hitap eden, kaliteli bir butik hastaneyiz. Bundan sonra da yoğun bakımla, kadın
doğum ve çocuk, diyaliz bölümleriyle kendini
geliştiren, grubumuza yakışan bir hastane
olarak devam edeceğiz.
GASTROENTEROLOJİ
38
KIŞ 2012
KIŞ 2012
Ü
39
lseratif kolit nedir, neden ortaya çıkar?
Ülseratif kolit, kalın bağırsağın iç yüzeyini örten zarın iltihaplanması sonucu ortaya
çıkan ve kendini kanlı ishal ile belli eden bir bağırsak hastalığıdır. Nedeni kesin olarak belli değildir. Bağışıklık sisteminin bağırsak hücrelerini veya onların yapı taşlarını
yabancı gibi görüp onlara karşı reaksiyon geliştirmesi ile meydana geldiği düşünülmektedir.
Bağışıklık sisteminin bu şekilde oluşturduğu hastalıklar genel olarak otoimmün hastalıklar olarak
adlandırılır ve vücudun tüm organlarında hastalık oluşabilirse de en sık görülenler arasında karaciğerde hepatit veya siroz, safra yollarında kolanjit, ince ve kalın bağırsaklarda çölyak hastalığı,
Crohn hastalığı, ülseratif kolit, endokrin organlarla ilgili Hashimato Tiroiditi, otoimmün pankreatit, tip 1 şeker hastalığı ve romatizmal hastalıklar sayılabilir. Genelde aynı hastada birden fazla
otoimmün hastalık birlikte görülebilir. Otoimmün hastalık için bireylerde genetik yatkınlık vardır
ve ortaya çıkmaları için sıklıkla enfeksiyon veya ilaç gibi tetiği çeken bir faktöre ihtiyaç bulunur.
ÜLSERATİF KOLİTTE
DOĞRU TEŞHİS
Yanlış teşhise dikkat
ÜLSERATİF KOLİT, PEK BİLİNMEYEN, AMA CİDDİYE ALINMASI
GEREKEN BİR HASTALIK. ÇÜNKÜ İLERİDE KOLON KANSERİNE NEDEN
OLMA RİSKİ SÖZ KONUSU. MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA
HASTANESİ GASTROENTEROLOJİ UZMANI PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ,
KANLI İSHAL İLE KENDİNİ BELLİ EDEN BU HASTALIKTA DOĞRU
TEŞHİSİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİYOR.
■ Türkiye’de bu hastalığın en çok ortaya çıkma sebebi nedir?
Ülkemizde ülseratif kolitte tetiği çeken faktör sıklıkla amipli dizanteri etkeni olan enteomeoba
histolitica olarak isimlendirilen bir parazittir. Özellikle sonbahar ve kış aylarında amip enfeksiyon
sıklığı ülkemizde artmakta, bu da ülseratif kolitli hastalarda nüks ve ilk teşhis edilen hasta sayısında artışa neden olmaktadır. Kanlı ishal veya rektal kanama ile başvuran bir hastada en çok
yapılan yanlış, nedeni araştırılmadan yapılan hemoroid ve amip tedavisidir. Pratikte böyle pek
çok hastaya gecikmeli olarak tarafımızdan ülseratif kolit tanısı konmuş ve tedavileri yapılmıştır.
■ Nasıl teşhis edilir?
Kanlı ishal veya rektal kanama şikâyeti olan bir hastada, dışkıda üç kez taze olarak (yarım saat
içinde) amip aranmalı, tam kan sayımı yapılmalı, CRP bakılmalı ve mutlaka hazırlıksız kolonoskopi veya en azından rektosigmoidoskopi yapılarak rektum, kolon mukozası
ve anal kanal görülmelidir. Sadece amip olan hastalarda normal görünümlü
mukoza üzerinde küçük ülserler görülürken, ülseratif kolitli hastalarda hastalığın
şiddetine göre değişmek üzere mukoza tümüyle hasta görülür. Kolonoskopi ile
ülseratif kolitin kalın bağırsağın hangi segmentine kadar yayıldığını saptamak
ve hasta bölgelerden biyopsi almak mümkün olur. Hastalığın şiddet ve yayılımı
saptandıktan sonra doğru tedavinin planlanması daha kolaydır.
Yılda bir kez kontrol
PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ
■ Tedavisi nasıl yapılır?
Ülseratif kolit yayılımına göre üç gruba ayrılır. Birinci grupta hastalık kalın bağırsağın rektum dediğimiz en aşağıdaki 20 santimetrelik veya daha az bir kısmını
tutabilir ki bu ülseratif proktit olarak adlandırılır. İkinci grupta kalın bağırsağın
üst köşesine kadar tutulum vardır, bu sol tip olarak adlandırılır. Üçüncü grupta
kalın bağırsağın tamamına yakını veya tamamı hatta ince bağırsağın son kısmı
da hastadır, bu grup da yaygın tutulumlu ülseratif kolit, pan kolit veya ileokolit
olarak adlandırılır.
Ülseratif kolit sadece kalın bağırsakla sınırlı bir hastalık değildir. Bağırsak dışında
kas iskelet sistemi, karaciğer, safra kesesi ve safra yolları, pankreas, göz, böbrek,
üreme, endokrin, deri ve deri altı dokuları,
kalp, akciğer gibi çok sayıda organla ilgili
komplikasyonlar görülebilmektedir. Bu
nedenle hastaların başlangıçta ve sonrada
yılda bir kez bu sistemlerle ilgili kontrolden
geçirilmesi gerekir.
Ülseratif kolitin kalın bağırsakla ilgili en
önemli komplikasyonu kolon kanseridir. 10
yıldan uzun süredir devam eden hastalarda kolon kanseri için risk artmaktadır.
Bu nedenle böyle hastalara yılda bir kez
tarama amaçlı kolonoskopi yapılması
önerilmektedir.
“Ülseratif kolitin kalın bağırsakla ilgili en
önemli komplikasyonu kolon kanseridir. 10
yıldan uzun süredir devam eden hastalarda
kolon kanseri için risk artmaktadır. Bu
Ülseratif kolit, vücudun
pek çok organında
komplikasyonlara yol
açabiliyor.
nedenle böyle hastalara yılda bir
kez tarama amaçlı kolonoskopi
yapılması önerilmektedir.”
GENEL CERRAHİ
40
KIŞ 2012
KIŞ 2012
Meme kanserini oluşturan
sebepler arasında; kalıtımsal,
hormonal, çevresel ve
psikososyal faktörler
sıralanabilir.
“Türkiye’de kadınlarda meme kanserine yakalanma
yaşı, Avrupalı kadınlara göre daha erken bulunmuştur.
Tarama mamografisi yaşı Avrupa’da
genelde 49 iken Türkiye’de 40 olarak
önerilmiştir.”
M
PROF. DR. HALUK ALAGÖL
MEME KANSERİ
MEME KANSERİ, DÜNYADA KADINLAR ARASINDA EN SIK RASTLANAN KANSER
TÜRÜ. TÜRKİYE’DE İSE AVRUPALI KADINLARA ORANLA DAHA ERKEN YAŞTA
GÖRÜLÜYOR. “40 YAŞ VE ÜZERİ KADINLARDA YILLIK MEME MUAYENESİ MUTLAK
BİR KOŞULDUR” DİYEN, MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA GENEL CERRAHİ
UZMANI PROF. DR. HALUK ALAGÖL, MEME KANSERİNİN ERKEN TEŞHİSİNDE
HASTALAR KADAR HEKİMLERİN DE ÖNEMLİ ROLÜ OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKİYOR.
eme kanserinin başlıca sebepleri
nelerdir?
Meme kanserini oluşturan sebepleri kategorize etmek mümkün
değildir. Ama gene de 4 ana başlık sıralayabiliriz. Kalıtımsal sebepler, hormonal sebepler,
çevresel faktörler ve psikososyal faktörler. Bu
başlıklardan yola çıkarak bazı risk faktörleri de
tanımlamamız mümkündür. Bu risk faktörlerini
ise 3 grupta inceleyebiliriz. Yüksek derecede
risk faktörleri arasında, genetik yatkınlık,
göğüs duvarına radyoterapi almak, LCIS-meme
lobüllerinde başlangıç kanserine ait değişiklikler yer alır. Orta derecede risk faktörleri ise; ileri
yaş, kuvvetli aile öyküsü, meme yoğunluğunun
normalden fazla olması, DCIS-kanal içi başlangıç kanseri, yüksek hormon seviyelerinden oluşuyor. Düşük dereceli risk oluşturan faktörlere
baktığımızdaysa; erken adet görme, geç menopoza girme, hiç doğum yapmamış olma, 35
yaş sonrası doğum yapmak, emzirmeme, uzun
süre hormon tedavisi alma, fazla alkol tüketimi,
sedanter yaşam, şiddetli epiteliyalhiperpilazi ve
papillom gibi faktörler yer alıyor.
Kadınlarda en yaygın kanser
■ Meme kanseri ne sıklıkta ve hangi yaşlarda
görülüyor?
Meme kanseri tüm dünyada kadınlar arasında
en sık gözlenen kanser türüdür. 2008 yılında
IARC (International Agency for Research
on Cancer) verilerine göre dünyada her yıl
yaklaşık 1 milyon 380 bin kadında yeni meme
kanseri gelişmektedir. Bu rakama göre meme
kanseri, tüm kanserler içerisinde en sık görülen
ikinci kanserdir. Yaş arttıkça meme kanserine
yakalanma oranı artar. Tüm dünyada meme
kanserine yakalanma yaşının ortalaması 20032007 yılları arası 61 olarak tespit edilmiştir.
41
■ Türkiye’de durum nedir?
Sağlık Bakanlığı’na bağlı Kanser Savaş Daire
Başkanlığı ve üniversitelerden alınan verilere
göre, Türkiye’de kadınlarda meme kanserine
yakalanma yaşı, Avrupalı kadınlara göre daha
erken bulunmuştur. Bu nedenle, geçen yıl
İstanbul’da yapılan konsensüs toplantısında
tarama mamografisi yaşı Avrupa’da genelde 49
iken Türkiye’de 40 olarak önerilmiştir.
■ Risk oluşturmayan veya belirsizlik gösteren
faktörler var mı?
Evet, bu tür faktörler de mevcut. Riski artırmayan veya belirsiz, kafa karıştıran sebepler
diyebileceklerimiz arasında, kürtaj, düşük,
tütün ürünleri, elektro manyetik etkileşim, kimyasal madde etkileşimi gibi faktörler yer alıyor.
Belirsiz olanlar ise diyet ve doğum kontrol hapları. Bunların doğrudan meme kanserine yol
açtığına dair elimizde kesin bilimsel bulgular
mevcut değildir.
Hekim hastaya rehber olmalı
■ Meme kanseriyle mücadelede neler
yapmak gerekir?
40 yaş ve üzeri kadınlarda yıllık meme
muayenesi mutlak bir koşuldur. Meme kanseri
bilinenin aksine ağrılı olmayabilir. Ele gelen
kitle, memede asimetri, çekinti, çukurluk, renk
değişikliği gibi belirtilerde mutlaka doktora
başvurmak gerekir. Hekim hastasına mutlaka
kendi kendine meme muayenesini nasıl yapacağını anlatıp tarif etmelidir. Başka bir deyişle,
hekimler hastalarına rehberlik etmelidir.
Meme kanserinin tanısında ise mamografi, ultrasonografi ve elle muayene hâlâ ilk
tercih edilen yöntemdir. Bazı koşullarda MRI
istenebilir. Patolojik tanıda iğne biyopsileri
tercih edilmelidir. Tedavi de tümörün çapı, tipi,
memenin şekli ve büyüklüğü, mamografide
mikrokalsifikasyonların varlığı ve hastanın
talebi cerrahiyi belirler. Uygun endikasyonda,
meme koruyucu cerrahi yapılanlarla memesi
alınanların sağ kalımları aynıdır. Hastaya
meme koruyucu cerrahi uygulanamıyorsa
gene hastanın talebi doğrultusunda hekim
onkoplastik cerrahi seçeneklerini sunmakla
yükümlüdür. Hastaya, tedavi sonrası uygun bir
takip protokolü sunulur. Erken tanı tartışmasız
hayat kurtarıcıdır.
ONKOLOJİ
42
KIŞ 2012
KIŞ 2012
43
MİDE KANSERİNDE TEHLİKE BÜYÜYOR
M
MİDE KANSERİnin GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR. ANCAK, MEDICANA
BAHÇELİEVLER TIBBİ ONKOLOJİ UZMANI DOÇ. DR. ALİ OSMAN KAYA,
GÜNÜMÜZDE ASIL TEHLİKENİN BAŞKA YERDE OLDUĞUNA DİKKAT
ÇEKİYOR. MİDENİN YEMEK BORUSUNA YAKIN BÖLGElerinDE görülen
MİDE KANSERİ, ALT BÖLGEDEKİLERDEN ÇOK DAHA ÖLDÜRÜCÜ.
ide kanserinin, diğer kanserler
arasında özel bir yeri var mı?
Mide kanseri, hem dünyada hem
de Türkiye’de görülme sıklığı giderek artan bir kanser. Çok sebebi var. Çevresel
faktörler, kanserojen maddelere maruz kalmak,
yanlış beslenme tarzı, sigara kullanımı... Mide
kanserleri erken evrede hiç belirti vermeyebiliyor. Mide kanserlerinin sadece yüzde 10-15 kadarı erken evrede yakalanabiliyor. Büyük kısmı
cerrahinin yapılamadığı orta ve ileri evrelerde
tespit edilmektedir.
■ Mide kanserinin kendine özgü belirtileri
var mı?
Erken evrede kendisini gösterebilecek spesifik
bir bulgusu yok. Genelde midenin müphem
şikayetleri görülür. Mide ağrısı, şişkinlik, gaz,
bulantı, ekşime, kusma görülebilir. Özellikle
sindirimi zor olduğundan et yemeklerinden
sonra bulantı yaşanabilir. Ayrıca, yedikleriniz
darlıktan dolayı ince bağırsağa geçemezse bu
da bulantı ve kusmayı tetikler. Kilo kaybı ve
iştahsızlık da görülebilir. Yani hastalar büyük
çoğunlukla, mide kanserine özgü olmayan bulgularla geliyorlar. Erken dönemde, doğrudan
mide kanserini düşündürecek bir semptom
olmayabiliyor.
Sağ kalım yüzde 50
İlk evrelerde belirti vermeyen
mide kanserine karşı en iyi önlem
endoskopi yaptırmak.
■ Tüm mide kanserlerinin seyri aynı mı?
Midenin alt kısmından kaynaklanan tümörler
daha iyi klinik seyir gösterirler. Bunlarda beş
yıllık sağ kalım süresi, erken evrede yakalandıklarında, yüzde 50 civarındadır. Bir de,
midenin üst bölgesinde görülen kanserler var.
Bunlar daha az sayıda gözükseler de, dünyada
giderek daha sık görülmeye başlandı. Ayrıca
bunların klinik seyri, midenin alt bölgesindeki
kanserlere göre daha kötü.
Erken evrede yakalandıklarında bunlarda beş
yıllık sağ kalım süresi yüzde 10-15 civarında.
Yani, midenin ince bağırsağa yakın kısımlarından çıkan kanserlerde klinik seyir daha iyidir,
sağ kalım süreleri daha uzundur. Ama gelişmiş
ülkelerde artık mide kanseri midenin alt kısmından üst kısmına doğru kayıyor.
■ Bu iki tip arasındaki temel fark nedir?
Midenin alt ve üst kısımlarında görülen kanserlerde, tümörün biyolojik yapısında farklılıklar
var. Alt kısımdaki tümörler biyolojik olarak daha
yavaş seyirli. Üst kısımdaki tümörler ise daha
agresif ve hızlı seyreden ve farklılaşması daha
kötü olan tümörler. Hızlı büyüyüp vücuda daha
hızlı yayılıyorlar. Bunlar daha ziyade geç evrede yakalanıyor. Erken evrede yakalanabilenlerin
çoğu alt bölge tümörlerinden oluşuyor.
■ Mide kanseri sıklıkla hangi yaşlarda
görülüyor?
Mide kanseri, Türkiye’de her iki cinste de
beşinci sıralarda gözlenmektedir. Ama hem
DOÇ. DR. ALİ OSMAN KAYA
“Mide kanserleri erken evrede hiç belirti vermeyebiliyor.
Mide kanserlerinin sadece yüzde 10-15
kadarı erken evrede yakalanabiliyor.”
bizde hem de dünya genelinde bir artış var.
Ayrıca, dünya çapında kansere bağlı ölümlerde
akciğer kanserinden sonra ikinci sırada ölüm
nedeni oluşturmaktadır. Özellikle benim klinik
deneyimim, genç yaşta mide kanseri sıklığının
gittikçe arttığı şeklindedir. Mide kanseri aslında
60-65 yaşlarında görülür. Ama midenin üst
kısmının tümörleri biraz daha genç yaşlarda
ortaya çıkıyor. Ayrıca, midenin kalıtsal kanserleri de mide üst kısmından kaynaklanıp 35-40
yaşlarında ortaya çıkabilmektedir.
■ Mide kanserinin tedavisi nasıl yapılıyor?
Olmazsa olmaz tedavisi, cerrahi. Lenf düğümleriyle birlikte mide tümörü çıkarılıyor. Bazen
midenin yarısı, bazen tamamı alınır. Tümörün
yerleştiği bölgeye ve tümörün evresine göre
cerrahinin şekli değişir. Ardından, evre 2 veya
evre 3 ise, radyoterapi ve kemoterapi verilir.
İleri evredeyse zaten sadece kemoterapi verilir,
cerrahi uygulayamayız.
■ Mide kanserini klinik bulgu vermeden
saptamak için neler yapılabilir?
Müphem mide yakınmalarından dolayı veya
çeşitli nedenlerle bireylerin kendi isteğiyle
yaptırdıkları, midenin endoskopik incelenmesi
ile yakalarsınız. Ayrıca, üst batın tomografisi
de faydalı olabilir. Yani daha belirti vermeden
yakalayabilmek için endoskopi ve görüntüleme
yöntemlerine ihtiyacımız var. Bunun için de
tarama yöntemleri gerekir ama Japonya dışında
ne Batı’da ne bizde böyle bir tarama yöntemi
yoktur.
Endoskopi yaptırılmalı
Birinci derece yakınlarında mide kanseri
olanların veya mide kanseri olan birinin birinci
derece yakınlarının, mutlaka bir kez endoskopi
yaptırması lâzım. Ayrıca, mide kanserinin, kalın
bağırsağın kalıtsal kanserleriyle de bağlantısı
vardır. Aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri
veya meme kanseri öyküsü varsa, buna çok
dikkat edilmesi gerekir çünkü bu kişilerde mide
kanseri riski biraz daha fazladır. Bu kişilerin
de en az bir kez endoskopi yaptırmalarında ve
mümkünse bunu belli aralıklarla yaptırmaya
devam etmelerinde büyük fayda var. Ancak
şimdilik bunların nasıl takip edileceği konusunda bir kılavuz yok.
KARDİYOLOJİ
44
KIŞ 2012
KIŞ 2012
KALP KRİZİ NASIL
TETİKLENİR?
Prof. Dr. İsmet Dindar
MedIcana Sağlık Grubu’nda
Medicana Sağlık Grubu’nun uzman kadrosuna
önemli bir isim daha katıldı. Türkiye’de girişimsel
kardiyoloji alanına tecrübe ve birikimleriyle önemli
katkılar sunan Kalp ve Damar Hastalıkları Uzmanı
Prof. Dr. İsmet Dindar, uzmanlık ve birikimini
Medicana Sağlık Grubu’nun hizmet kalitesiyle
birleştirerek Medicana Çamlıca Hastanesi’nde
göreve başladı.
Prof. Dr. İsmet Dindar, koroner anjiyografi,
anjiyoplasti, koroner stent, balon ve valvuloplasti
uygulamalarını içeren girişimsel kardiyoloji
alanında Türkiye’de ve Gürcistan’daki akademik ve
özel kuruluşlarda sayısız uygulamada görev aldı ve
birçok girişimsel kardiyoloğun yetişmesinde katkısı
oldu. Koroner anjiyografi ve stent uygulamalarında
ülkemizin en deneyimli hekimleri arasında yer
alan Dindar, Türkiye’de girişimsel kardiyoloji
uygulamalarını en çok sayıda yapan iki üç isimden
biri olarak tanınıyor.
Türkiye’deki uzmanlık birikimini yurtdışına da
taşıyan Prof. İsmet Dindar, Gürcistan, Batum ve
Tiflis’te stent ve balon uygulamalarını ilk başlatan
hekim olma unvanına sahip. Bu girişimiyle
Gürcistan’ın her yıl dünyada sadece bir kişiye
verdiği fahri vatandaşlık unvanına layık görülen
Dindar, Türkiye’de ameliyat olan ilk yabancı devlet
başkanının operasyonunu gerçekleştiren ekibin de
başında yer aldı.
Kalp hastalıklarına ve kalp krizine en kısa zamanda
müdahale etmenin hayati önem taşıdığını
vurgulayan Prof. Dr. İsmet Dindar, hastaların sağlıklı
bir kalbe kavuşabilmeleri için Medicana Çamlıca
Hastanesi’nde uzman bir ekiple kesintisiz hizmet
vereceklerini söyledi. Hastane ve ekip, kalp krizi
geçiren hastalara 7 gün 24 saat acil müdahale
edebilme ve gerektiği anda acil anjiyografi,
balon ve stent uygulamalarını gerçekleştirebilme
olanağına sahip.
KALBİMİZ, HAYATTA KALMAMIZI SAĞLAYAN EN ÖNEMLİ ORGAN. O İHTİYACI OLAN KANI
BULAMADIĞINDA BİZ KALP KRİZİ GEÇİRİYORUZ. AMA KRİZ AŞAMASINA GELMEDEN ÖNCE BİZE
SİNYALLER GÖNDERİYOR. MEDICANA ÇAMLICA HASTANESİ KALP VE DAMAR HASTALIKLARI
UZMANI PROF. DR. İSMET DİNDAR, KALP KRİZİNİN NASIL TETİKLENDİĞİNİ VE ÖNCESİNDE
GELEN SİNYALLERE GÖRE KENDİMİZİ NASIL YÖNLENDİREBİLECEĞİMİZİ ANLATTI.
K
alp krizi nasıl ortaya
çıkıyor?
Diyelim ki çevreyolunda ilerliyorsunuz. Büyük bir trafik
var. Bunu bir kan akışı gibi düşünün.
Bir yerde bir araba arıza yapıyor, bir
bakıyorsunuz, trafik akıyor ama geriye
doğru bütün araçlar yavaşlıyor. Bu bir
kalp damar hastalığıdır ama bir kriz
değildir. Kalbin damarının içinde kanın
akışına engel olan böyle bir durum
varsa, eğer siz istirahatteyseniz, oradaki akım size yetiyor. Ama diyelim ki
bir kaza oldu da bütün şeritler tıkandı.
İşte o kalp krizidir. Yani kalbin kendi
adalesini besleyen koroner damarların
tıkanması bir kalp kriziyle sonuçlanır.
Kalbe de kan lazım
Kalp sürekli kasılıp gevşeyen bir
organ. Kalbin bunu yapabilmesi için
kalbin kendisinin de beslenmeye,
kana ihtiyacı var. Kalbin herhangi bir
bölgesine gelen kanın azlığı nedeniyle
veya damarın tıkanması nedeniyle
beslenmesinde bir yetersizlik oluşursa,
kalp krizi sürecini başlatır. O zaman
kalp klasik kasılıp gevşeme görevini
yapamaz. Diyelim ki kalbin ön yüzüne
gelen damar tıkandı. Bunun sonuçları ne olur? Allah korusun, hastayı
kaybedebilirsiniz. Varsayalım yaşadı.
Tedavi oldu. Sonraki en iyi senaryoyu
söylüyorum. Bir merkeze de müracaat
etmedi, damarı da açılmadı ve tıkandı.
O zaman kalbin o bölgesi artık ölür.
Normalde tamamı kasılıp gevşeyen
kalbin, artık sadece bir kısmı kasılıp
gevşer hale gelir. Kalbin bu kısıtlı fonksiyonuyla yetinmek zorunda kalırsınız.
İnsan bu şekilde de yaşayabilir ama
mesela çok ciddi aktivite gerektiren
işleri yapamaz.
■ Damar yarım tıkanmışsa ne gibi
belirtiler veriyor?
Yarım tıkanmış (daralmış) damar bir
belirti vermesi açısından önemlidir.
Bunun çok klasik bir belirtisi vardır.
“Kalp krizinde çok faktörlülük önem kazanır. Ailedeki genetik
kod fevkalade önemlidir. Özellikle yakın akrabalar
içerisinde kalp krizi hikâyesinin olması
insanların daha da dikkatli olmalarını
gerektirir.”
45
PROF. DR. İSMET DİNDAR
Kalbin kendi adalesini besleyen
koroner damarların tıkanması
kalp kriziyle sonuçlanıyor.
Hasta bize gelir, daha önceden rahatlıkla çıktığı yokuşu artık yorularak çıktığını söyler. Ya da koşmak istediğinde,
göğsünde ağırlık hissinden bahseder.
Bunlar, tek şerit tıkanmasının belirtileridir. Kalpte damarı daraltan bir şey var
demektir. Oradan geçen kan, bir efor
sırasında kalbin ihtiyacına yetmiyordur.
Bunlar kişiye, senin kalp damarlarında
bir sorun var, git buna baktır mesajıdır.
Ama tamamen tıkanması, artık bir kalp
krizidir.
■ Gündelik hayatta kalp krizini tetikleyen neler var?
Her şey var aslında. Sonuçta, vücudun
bir dengesi var. Kalbin kendisinin kan
ihtiyacı var. Bu bir dengeye bağlı.
Bazen vücudun kan ihtiyacı artar, kalp
buna cevap veremez. Bazen kalbin
kan ihtiyacı artar, kan akışı bunu
karşılayamaz. Bu dengeyi bir şekilde
bozan, diyelim ki kalp adalesinin kan
ihtiyacını artıran faktörler olabilir. Aşırı
efor, heyecan, stres, aşırı sevinç gibi.
Birtakım duygusal faktörler kalbin kan
ihtiyacını artırır. Bu durum mevcut bir
damar hastalığında krizi tetikleyici olabilir. Veya biz klinik pratiğimizde kalp
krizini kışın daha çok görürüz. Soğuk
hem vücudun kan ihtiyacını artıran,
hem de kalbin kan ihtiyacını artıran bir
faktördür.
Genetik faktör önemli
■ Kalp krizine yatkınlığı etkileyen
faktörler nelerdir?
Kalp krizinde çok faktörlülük önem
kazanır. Özellikle yakın akrabalar
içerisinde kalp krizi hikâyesinin olması
insanların daha da dikkatli olmalarını
gerektirir. Yaşam biçimi, spor yapma
alışkanlığı, sigara bağımlılığı, diyet de
önemli faktörlerdir. Bizim geleneksel mutfağımız da kalp krizi riskini
tetikleyen özelliklere sahip. Toparlarsak, hayatın içindeki bütün gerçekler,
eğer vücudun dengesini bozuyorsa,
kalp krizi için bir risk faktörü olabilir.
Kadınlar bu konuda biraz daha şanslı
diyebiliriz. Özellikle menopoza kadar
olan dönemde östrojen hormonu onları koruyor. Aslında en önemli faktör,
vücudun bu tip rahatsızlıklarla ilgili
genetik kodlarıdır. Bazı insanlar vardır,
herkesten çok yiyordur ama onda bu
rahatsızlık görülmüyordur.
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ
46
KIŞ 2012
KIŞ 2012
“Varisi olan tüm
hastalarda pıhtı oluşumu
tehdidi söz konusudur.
Bilhassa varisi
olan hamilelerin,
en geç gebeliğin
son üç ayında
damar doktoruna
başvurması
gerekir.”
VARİS DEYİP
GEÇMEYİN
VARİS, TEHLİKELİ BİR TOPLARDAMAR HASTALIĞI.
SADECE FİZİKSEL ESTETİĞİ BOZMAKLA KALMIYOR,
TEDAVİ EDİLMEDİĞİNDE CİDDİ HAYATİ RİSKLERE DE
NEDEN OLABİLİYOR. MEDICANA INTERNATIONAL
İSTANBUL HASTANESİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ
UZMANI PROF. DR. GÜVEN ERDOĞ, KİMLERİN
VARİSE YATKIN OLDUĞUNDAN HASTALIĞIN TEDAVİ
YÖNTEMLERİNE KADAR BİLGİLER VERDİ. ÖZELLİKLE
HAMİLELİĞİN SON ÜÇ AYINDA, VARİS OLUŞUMUNA
KARŞI KONTROLE GİTMEK GEREKİYOR.
47
V
aris nedir?
Varis, toplardamar genişlemesinin genel
adıdır. Ancak varis dediğimiz zaman
genellikle bacak toplardamarlarının
genişlemesini anlarız. Makattaki toplardamar genişlemeleri de varisin bir türüdür, ancak bunlara
hemoroid denmektedir. Varikosel de erkeklerde
testislerde rastlanan bir diğer varis şeklidir.
Hamileler kontrole gitmeli
■ Nasıl ortaya çıkıyor?
Ailedeki kılcal ve orta büyüklükteki varisler de
genetik yapı kusuru olarak çocuklarda ortaya
çıkabilmektedir. Gebelik de önemli etkenlerdendir. Gebelerde bacak damarları içinde artmış olan
basınç nedeniyle toplardamarların genişlemesi
sıklıkla görülebilmektedir. Bu hastalık annenin sağlığını tehdit eder. Toplardamar pıhtısı
oluşabilir ve bu pıhtı kopup uzak yerlere giderek
daha ciddi hastalıklara neden olabilir. Varisi olan
tüm hastalarda bu pıhtı oluşumu tehdidi söz
konusudur. Bilhassa varisi olan hamilelerin, en
geç gebeliğin son üç ayında damar doktoruna
başvurması gereklidir.
■ Varisin belirtileri neler?
Görsel belirtiler ortaya çıkmadan önce, kişi bacaklarında huzursuzluk hisseder. Uzun süre ayakta
kaldığında bacaklarda sıkıntı, dolgunluk hissi ve
ağrı ortaya çıkar. Bu ağrı, genellikle dinlenince
geçer. Sonra geceleri daha hakim olan kramplar
başlar. Varisin ilk ortaya çıkan belirtisi, ayak sırtında görülen ödemdir. Varisler, sıklıkla kaşıntıya
da neden olur. Daha sonra bacaklarda, ciltten
rahatça görülebilen mavi-mor renkteki şişlikler
ile kendini belli eder. Hastalığın ilerlemesiyle
bacağın alt bölgesinde renk koyulaşmaları olur.
Uzun süre ayakta kalınmamalı
■ Varis tedavisinde nasıl bir yol izleniyor?
Variste koruyucu tedavi ilk adımdır. Uzun
süre ayakta sabit kalmamak gerekir. Sabit
kalmaktan kaçınılamadığı durumlarda,
ayak değiştirmek, ayak parmakları üzerinde hafifçe yaylanmak, çömelir gibi
yapmak, birkaç adım atmak, varis
oluşumundan kişileri korur. Uzun
süre sabit oturulacaksa ayakkabıların içinde ayak parmaklarını
oynatmak,
ayağın
topuk
PROF. DR. GÜVEN ERDOĞ
kısmını ve burun kısmını hareket ettirmek kişiyi
oldukça koruyacaktır.
Başlangıç halindeki varislere tıbbi tedavi, istirahat
ve varis çorapları uygulanabilir. İlerlemiş varislerin
tedavisinde, skleroterapi, sklerozan köpük tedavisi, mikro cerrahi, lazer tedavisi ve cerrahi girişim
yöntemleri uygulanır.
■ Kimler varis riski altındadır?
İşi nedeniyle sürekli ayakta durmak zorunda
olanlar, fazla kilolu insanlar ve ailesinde varis
öyküsü olan kişiler, hormonları nedeniyle kadınlar, hamileliğin son üç ayını yaşamakta olanlar,
bacaklarından travma geçirenler, hormon tedavisi
olanlar, varis oluşumu açısından risk altındadır.
Varisten nasıl korunabiliriz?
• Uzun süre ayakta durmak zorunda kalırsanız, sık sık
ağırlığınızı verdiğiniz bacağınızı değiştirin.
• Bacak bacak üstüne atmak kan dolaşımını zorlar.
• Fazla kilolar bacakların yükünü artırarak varis
oluşumunu kolaylaştırır.
• Dar pantolonlar kan dolaşımını zorlaştırarak varislere
neden olabilir.
• Kronik kabızlıkta, ıkınma sonucunda toplardamar içi
basıncın artması varise neden olabilir.
• Yüksek topuklu ayakkabılar baldır kaslarının sürekli
gerginliği ile toplardamar akımını bozar.
• Aşırı güneşte kalmak varis oluşumunu tetiklediği için
güneşlenirken bacaklarınızı bir havluyla örterek koruyun.
• Deniz kıyısında sıcak kum yerine şezlongları tercih edin.
• Sıcak kuma uzanmak zorunda kalırsanız sereceğiniz bir
havlu size korunmada yardımcı olacaktır.
• Kaplıcalar varisli hastalar için zararlıdır. Mutlaka
kaplıcaya gitmek ve sıcak suya girmek istiyorsanız,
koruyucu varis çoraplarını suya girerken destek olarak
kullanabilirsiniz.
nöroloji
48
KIŞ 2012
KIŞ 2012
Vücudun tehlike sinyali:
BAŞ AĞRISI
Enseden başlayıp başın ön
bölgesine doğru yayılan baş
ağrıları en tehlikelisi.
BAŞ AĞRILARI,
HEKİME BAŞVURU
SIRALAMASINDA
BİRİNCİ SIRADA
GELİYOR. ANCAK
SIK KARŞILAŞILDIĞI
İÇİN YETERİNCE
ÖNEMSENMEYEN BAŞ
AĞRILARI, ASLINDA
VÜCUDUMUZUN
TEHLİKELİ
HASTALIKLARININ
İŞARETLERİ
SAYILIYOR. MEDICANA
INTERNATIONAL
İSTANBUL HASTANESİ
BEYİN VE SİNİR
CERRAHİSİ UZMANI
PROF. DR. HİDAYET
AKDEMİR, TEHLİKELİ
OLAN BAŞ AĞRILARINI
TARİF ETTİ.
B
aş ağrısı neden oluşur?
Ağrı, bizim tarafımızdan hoşa gitmeyen
bir duygu olarak algılanır ve vücudun
alarm sistemidir. Herhangi bir organımızda bir
rahatsızlık olduğunda, bu rahatsızlığı dışarıya
yansıtan cevaba ağrı diyoruz. Örneğin, beyindeki rahatsızlıklar, ağrı şikayetiyle kendilerini
haber veriyor. Baş ağrıları da bir rahatsızlığın
işareti olarak ortaya çıkar. Baş ağrısı şikayetlerinde, dikkatli bir nörolojik muayene yapılmadan, özellikle ağrının oluş sebebi araştırılmadan
yapılan tıbbi yaklaşımlar çok ciddi sakatlıklara
ve ölümlere neden olabilir.
■ Baş ağrısının çeşitleri neler?
İki tip baş ağrısı vardır. Birincil ve ikincil ağrılar.
Birincil ağrılar; migren, küme ve gerilim ağrılarıdır. Bunlar genellikle nörolojik hastalıklarda
oluyor. Tedavileri, tıbbi ilaç tedavileridir. İkincil
baş ağrıları ise, beyin dokusu yapılarından,
zarlardan, beynin içindeki birtakım hastalıklarında ortaya çıkıyor. Asıl tehlike işareti olan baş
ağrıları, ikincil tipte olan ağrılardır. Örneğin,
en sık gördüğümüz ağrı grubu, beyin damar
hastalıklarından kaynaklananlardır. Beyin damarlarında bir balonlaşma veya damar yumağı
oluşur. Bunlar hayatın bir döneminde beyin
kanaması yapar. Bu beyin kanamasının ilk şikayeti de baş ağrısıdır. Genellikle, enseden başlar
ve başın ön bölgesine doğru yayılır. Aniden
gelir. Beraberinde bulantı, kusma, bilinç kaybı
olabilir. Bunlar beyin kanamasının işaretleridir.
Bu çok tehlikeli bir baş ağrısıdır. En yakındaki
uzmana gitmek gerekir.
Sinsi ağrılar tehlikeli
■ Başka hangi hastalıklar baş ağrısıyla işaret
veriyor?
Bir diğer tehlikeli baş ağrısı sebebi, beyin
tümörleridir. Bunlar başlangıçta sinsi bir ağrı
olarak görülür. Yavaş başlar. Genellikle sabahları
olur. İlk kalktığında ağrıyla uyanır, bulantı
olur, kusar ve rahatlar. Ama günün ilerleyen
saatlerinde baş ağrısı tekrar ortaya çıkar. Gittiği
doktor ağrı kesici ilaçlar verir ve bunlardan
fayda görür. Ama daha sonra ağrı devamlı hale
gelir. Başın her yerinde hissedilen bir ağrıdır.
Diğer yandan, yüksek tansiyon ve yaralanmalara bağlı beyin kanamaları sonrası ortaya çıkan
baş ağrıları da önemli ve tehlikelidir. Yüksek
tansiyon iyi tedavi edilmezse küçük veya büyük
beyin kanamalarına yol açar ki bu da hastalarda
ölüme veya ağır sakatlıklara neden olabilir.
Sinüzitlere bağlı baş ağrıları da iyi bilinen ve
“Acile gelen bir hastanın baş ağrısının tehlikeli mi,
tehlikesiz mi olduğunu bilmem gerekir. Aksi halde,
yazacağım reçete hastaya zararlı da
olabilir. Böyle bir hastayı hemen evine
göndermemek gerekir.”
hekimin öncü tanıları arasındadır. Bunlar başın
ön kısmında daha selim bir ağrı şeklindedir
ve günün ilerlemiş saatlerinde ortaya çıkar.
Eğer sinüzitlerin uygun ve spesifik tedavileri
yapılamazsa, beyin iltihabı gibi çok daha ciddi
ağır beyin hastalıklarına dönüşebilir.
Hekim donanımlı olmalı
■ Baş ağrısının tehlikeli mi, tehlikesiz mi
olduğu nasıl anlaşılır?
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, tehlikeli olanlar,
ikincil baş ağrılarıdır. Bunlarda kendini tekrar
etme vardır. Beyin kanaması, öncesinde baş ağrılarıyla işaret veriyor. Eğer bu işaretleri dikkate
almazsanız, beyin kanaması olacak ve hastayı
öldürecek demektir. Bu tip ağrılar, çok ciddi
başka bir hastalığın belirtileri olduklarından,
devamlı olarak ortaya çıkacaktır. Bu noktada
hekimin dikkatli ve donanımlı olması çok
önemli. Acile gelen bir hastanın baş ağrısının
tehlikeli mi, tehlikesiz mi olduğunu bilmem
gerekir. Aksi halde, yazacağım reçete hastaya
zararlı da olabilir. Böyle bir hastayı hemen
evine göndermemek gerekir. Beyinde bir damar
hastalığı var mı, yok mu? Bunu belirlemek gerekir. ABD’de, hekimlerin tehlikeli baş ağrılarını
tanıyamama oranı yüzde 15 civarında. Hekim
ağrının tehlikeli tipte olduğunu anlayamıyor,
stres diyor, sinüzit diyor, reçete yazıp gönderiyor. Türkiye’de bunun oranı ise daha yüksek.
PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR
Baş ağrısında nelere dikkat edilmeli?
1) Öncelikle, kişinin hayatında daha önceleri hiç yaşamadığı çok şiddetli baş ağrısı ortaya çıkarsa, ağrı enseden
başlayıp ön kısmına doğru yayılıyorsa, vakit geçirmeden nörolojik bilimler hekimine başvurulmalıdır.
2) Baş ağrısı özellikle bulantı, kusma ve çift görme gibi şikayetlerle birlikte oluyorsa nörolojik bilimler hekimine
başvurulmalıdır.
3) İleri yaşlarda düşme veya yaralanma sonrası hafif kafa travması sonrası baş ağrısı olanlar zaman zaman bilinç
bulanıklığı gösterenler nörolojik bilimler hekimine başvurmalıdır.
4) Kendisinde sinüzit olduğunu bilen bir birey, baş ağrılarının tipi ve yayılımı değiştiğinde nörolojik bilimler
hekimine başvurulmalıdır.
5) Yüksek tansiyonu olduğu bilinen kişi, verilen tansiyon düşürücü ilaçları düzenli kullanmalı ve kan basıncı
normalleştirilmelidir.
49
KADIN DOĞUM
50
KIŞ 2012
KIŞ 2012
51
Kronik hipertansiyonu olan
hastaların, gelişen tıp imkânları
sayesinde gebeliklerini sorunsuz
devam ettirmeleri mümkün.
Ülkemizde gebe
ölümlerinin ikinci nedeni
GEBELİK
HİPERTANSİYONU
“HİPERTANSİYON TEHLİKELİ BİR HASTALIK. AMA GEBELİKTE GÖRÜLEN HİPERTANSİYON,
HEM ANNENİN HEM DE BEBEĞİN HAYATINI TEHLİKEYE SOKTUĞU İÇİN ÇOK DAHA CİDDİ
BİR DURUMDUR.” MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ KADIN DOĞUM VE
PERİNATOLOJİ UZMANI PROF. DR. TAMER MUNGAN, GEBELİK DÜŞÜNEN HER KADININ,
HİPERTANSİYON OLASILIĞINA KARŞI MUTLAKA KONTROLDEN GEÇMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYOR.
H
ipertansiyon nedir?
Hipertansiyon, kan basıncının kronik yüksekliği ile
ortaya çıkan bir hastalıktır. Çok
değişik sebeplerle ortaya çıkabilir.
Özellikle, insan hayatındaki kalıcı
sekeller (hasarların) ve uzun süreli
hastalıklar açısından önemli bir yer
kapsamaktadır.
■ Hipertansiyon ve gebeliğin
birlikte görülmesi normal bir
durum mu?
Nadir olmayan bir durumdur.
Genel olarak, daha önceden hipertansif hastalığı olan kadınların
gebelikleri veya gebeliğin bizzat
ortaya çıkardığı gebelik hipertansiyonu olguları, önemli bir halk
PROF. DR. TAMER MUNGAN sağlığı problemidir. Ülkemizde
anne ölüm nedenleri arasında,
gebelik hipertansiyonu ikinci
sıklıkta karşımıza çıkmaktadır. Bu
suretle gebeliğe bağlı gelişen
anne ölümleri içinde, yüzde 18
gibi bir oranda etkin olan bir klinik
durumdur.
Gebelik öncesinde var olan hipertansiyon gebelikte eğer şiddetleniyorsa, buna süperimpoze gebelik
hipertansiyonu adı verilir. Bu
olguların genel seyri daha şiddetli
ve tehlikelidir.
Önceden saptamak zor
■ Hangi durumlar esas tehlikeyi
yaratıyor?
Asıl sorun yaratan olgular, gebeliğin kışkırttığı gebelik hipertansiyonu olgularıdır. Bu olguların
özellikle kronik hipertansif olgulardan ayırt edilmesi önemli olup,
erken gelişen hipertansif olguların
böbrek fonksiyon değerlendirmeleri ve göz dibi muayeneleri ile
kronik olguların ortaya konulması
mümkündür.
■ Erken teşhis mümkün mü?
Gebeliğe bağlı hipertansiyon
gelişimi, insana özgü bir hastalık
olup, maalesef kesin olarak öngörülememektedir. Diğer bir deyişle,
hastalığın kimde gelişeceğini
önceden tespit edebilmek bugün
için tam olarak mümkün değildir.
Bununla beraber, bu klinik durumun özellikle çoğul gebeliklerde,
daha önceki gebeliğinde aynı
durumu yaşayanlarda, diyabeti
olan gebelerde, öncesinde kronik
böbrek hastalığı olanlarda, obez
kişilerde ve diğer bazı spesifik
hastalıkları olan kişilerde daha sık
gelişebileceğini öngörebiliriz. Bu
klinik durumun ortaya çıkarılması
için etkin provokasyon testleri de
anlamlı sonuçlar alınamamaktadır.
“Gebeliğe bağlı hipertansiyon gelişimi, insana özgü bir hastalık
Diğer bir
deyişle, hastalığın kimde gelişeceğini önceden
tespit edebilmek bugün için mümkün değildir.”
olup, maalesef kesin olarak öngörülememektedir.
■ Gebelik öncesi anne adaylarının ne yapması gerekir?
Gebelik düşünen anne adaylarının, gebe kalmadan önce, genel
sistemik muayeneden geçmeleri
çok önemlidir. Kronik hipertansiyonu olan hastaların, gebeliklerine,
gelişen tıp imkânları çerçevesinde
izin verilmekte, bu kapsamda bazı
ilaç düzenlemeleri yapılarak, daha
sık kontrollerle gebeliklerinin
sağlıklı bir şekilde devamı mümkün
olabilmektedir. Gebelik öncesinde
ilaçla tansiyonu düzenlenen hipertansif hastaların, gebelik ile birlikte
ilaçlarını tamamen kesmesi doğru
değildir. Ancak, kullanılan ilaçların
en azından daha az zararlı olanlarla
değiştirilmesi ve doz ayarlamaları
ile hastaların tedavisi mümkün
olabilmektedir.
Hayati tehlike var
■ Tedavi yöntemleri neler?
Gebeliğin 20-24’üncü haftasından sonra ortaya çıkan gebelik
hipertansiyonlarında, en doğru
yaklaşım; öncesinde var olabilecek
bir hastalığın ekarte edilmesidir.
Temel mantık, gebeliğin provoke
ettiği hipertansiyonun fetüsün
gelişmesini de bozmayacak
bir seviyede tutabilmektir. Öte
yandan annenin artan kan basıncı
nedeni ile hayati fonksiyonlarının
bozulması da söz konusu olabilir.
İlaç tedavilerinde, mümkünse
monoterapi ve etkin minimal doz
yaklaşımları kullanılmalıdır.
Gebelik hipertansiyonu tanısı alan
olguların, her zaman hastaneye
yatırılarak tedavisi gerekmez. Bu
gibi durumlarda hastanın, hastalık
hakkındaki bilgi düzeyinin mutlaka
artırılması, eğitimi ve hekime erken
müracaatının sağlanabilmesi şartı
aranmaktadır.
Daha önceki gebeliklerinde, gebelik hipertansiyonu nedeni ile tedavi almak zorunda kalmış kişilerin,
yeni gebeliklerinde de bu durumla
karşılaşma olasılığı yüksektir. Bu
nedenle, bu kişilerin özellikle çok
yakın takibi yararlıdır. Sorunlu
gebeliklerin, takibinde Perinatoloji
uzmanlık alanında eğitim almış
kadın doğum uzmanlarınca ve
gerektiğinde kardiyoloji-nefroloji
uzmanlıklarınca takibi, istenmeyen
durumların önlenmesinde oldukça
etkili olacaktır.
çocuk sağlığı
52
KIŞ 2012
KIŞ 2012
BEBEĞİMİ NASIL
EMZİRMELİYİM?
DOĞANIN BİR MUCİZESİ OLAN ANNE SÜTÜ, YENİ DOĞAN BEBEĞİN TÜM BESİN İHTİYACINI
KARŞILAMAKLA KALMIYOR, İLERİDE SAĞLIKLI BİR YETİŞKİN OLMASINDA DA ROL OYNUYOR.
MEDICANA SAMSUN HASTANESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI UZMANI PROF. DR.
SABRİ ACAR, TÜM ANNELERE REHBER OLACAK AÇIKLAMALARDA BULUNDU. BEBEĞİN BU
MUCİZEDEN EN İYİ ŞEKİLDE FAYDALANABİLMESİ İÇİN EMZİRME DOĞRU YAPILMALI.
D
oğumu takiben bebek ne zaman
beslenmeye başlanmalı?
Bebeklik dönemi dediğimiz ilk iki yıl
içinde beslenmede en önemli gıda
anne sütüdür. Bu dönemdeki beslenme, çocukluk çağının diğer dönemlerinden farklıdır.
Bebek normal doğmuş ise doğumu izleyen
ilk yarım saat içinde, mümkünse çıplak bir
şekilde anne vücuduna temas etmeli ve anne
memesine tutulmalıdır. Bu işlem sezaryenle
doğumlarda1-2 saat gibi biraz daha geç olabilir.
Böylece anne ile bebek arasında psikolojik bir
bağlantı kurulmuş olmakta, bebek tarafından
anne meme başlarının uyarılması ile prolaktin
(süt salgılayan hormon) üretilmeye başlanmış
olur.
İlk süt çok koruyucu
■ Bebekler ne kadar sıklıkta beslenmelidir ?
İlk kez bebek sahibi olan annenin sütü 24 saat
içinde tam olarak gelmeyerek, ikinci güne kadar
uzayabilir. Ancak yine de anne bebeğini emzirmek için gayret sarf etmelidir. İlk günlerdeki süt
koyudur, miktarı azdır ancak bebeğin mikroplara karşı korunmasında oldukça faydalıdır.
İlk günlerde anne bebeğine alışana kadar 1-2
saatte bir, hatta neredeyse her ağladıkça emzirmelidir. Anne bebeğinin ne zaman acıktığını ilk
birkaç ay içinde öğrenir ve emzirme aralıklarını
2-3 saatte bir (küçük prematüre bebeklerde
daha sık) olarak ayarlar. İyice beslenen bir be-
PROF. DR. SABRİ ACAR
“Bebek normal doğmuş ise doğumu izleyen ilk yarım
saat içinde, mümkünse çıplak bir şekilde
anne vücuduna temas etmeli ve anne
memesine tutulmalıdır.”
bek özellikle geceleri 4-5 saat hiç uyanmadan
uyuyabilir. Uyandırıp beslenmeye gerek yoktur.
Bebek acıkınca ağlar ve anneyi uyandırır. Anne
tecrübe kazandıkça bebeğinin ne zaman acıktığını, ne zaman emeceğini hisseder.
Çalışan ve işi icabı bebeğini emziremeyen
annenin sütü önceden sağılabilir. Sağıldıktan
sonra dondurulmadan buzdolabında 24 saat
hatta 48 saat bekletilip gerektiğinde ısıtılarak
bebeğe verilebilir.
Bebeğe anne sütü dışında
ek gıdalara ne zaman
başlanabilir?
• Bebek 15-20 günlük olunca meyve suları,
iki aylık olunca muhallebi ve yoğurt, üçüncü
ayın sonunda kahvaltı (süt-bisküvi-reçelpekmez-peynir sonra yumurta), dördüncü
ayın sonunda çorbalar (sebze-mercimekyoğurt-tarhana ), beşinci ayın sonunda sulu
ev yemekleri, altıncı ayda köfte –makarna-balık
gibi ek gıdalar verilebilir.
• Ek gıdalara bebeğin sevdiği oranda, azar azar
başlanmalı, önce tadımlık, sonra doyumluk
olmalıdır. Sekizinci ayın sonunda bebek
ailesiyle birlikte sofraya oturup, acılı-ekşili–
baharatlı-tuzlu olmamak kaydıyla ailenin yediği
yemeklerden yemeye başlayabilir.
• Eğer bebeğe hazır süt verilmek isteniyorsa
(anne sütü yoksa) ilk bir aylık dönemde yarı
yarıya, 2-3 aylarda ise 2 birim süt+1 birim su
olacak şekilde sulandırılmalı,4 aydan sonra süt
sulandırılmadan verilmelidir.
■ Anne sütünün yeterli olup olmadığı nasıl
anlaşılır?
Bebek iki aylık olana kadar günde 8-12 defa
besleniyorsa, emme sırasında yutma hareketlerini sık sık yapıyorsa, yeterli miktarda idrar
çıkarıyor, bezini ıslatıyorsa, günde 5-6 kez
normal kıvamda kaka yapıyorsa, günde 20-30
gram (ayda en az 600-900 gram) kilo alıyorsa, annenin memelerinin emzirme öncesinde
dolgunsa ve emme bitince boşalıyorsa anne
sütü yeterli oluyor demektir. Bebeğe iki yıla
kadar anne sütü verilebilir. Tabii ki bu sürede
annenin bebeğini emzirmek için zamanı
uygun olmalı, sütü yeterli olmalı, bebeğin
gelişimi her yönüyle sağlıklı olmalıdır.
Anne bol sıvı almalı
■ Anne sütünün bol olması için nelere
dikkat etmeli?
Anne bebeğini sık sık emzirmeli, günde en
az 2-3 litre su başta olmak üzere, meyve
suları, ıhlamur, ayran, çorba gibi sıvı gıdalar
almalı, stresten ve gaz yapıcı gıdalardan uzak
durmalıdır.
■ Anne sütünün verilemediği durumlar
nelerdir?
Anne ağır kalp, akciğer, karaciğer, epilepsi,
böbrek kanser hastası ise ve ilaç alıyorsa,
anne psikozsa veya depresyonda ise, me-
Bebek emziren anneler ,
başta su olmak üzere, bol
miktarda ıhlamur, ayran,
çorba ve sıvı tüketmeli.
mesinde belirgin iltihap varsa, bebeğe anne
sütü vermek uygun değildir.
■ Anne sütü ile beslenmenin faydaları
nelerdir?
İlk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile
beslenen bebekler, tüm besin ve sıvı ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Anne sütü bebeği
enfeksiyonlara karşı korur, bebeğin bağışıklık
sistemini kuvvetlendirir. İshal, kabızlık ve diş
çürümeleri daha az görülür. Beyin gelişimi
daha iyidir, anne sütü ile beslenen bebekler daha zeki olurlar. Bebeğin boy ve kilo
gelişimi daha iyidir. Anne sütü alan bebekler,
alerjik hastalıklara karşı da korunur. Ani
bebek ölüm oranları daha düşüktür. Anne
sütü ekonomiktir, ucuzdur, hatta parasızdır,
temizdir. Hazırdır ve ısısı uygundur. İçindeki
demirin emilimi daha fazladır. Emziren
annelerde meme ve rahim kanserleri daha az
görülür. Emzirme süresince anne gebelikten
korunur. Anne ile bebek arasında ruhsal
bağlantı daha kuvvetlidir.
Altı ay ek gıda gereksiz
■ Bebeklere ek gıda verilebilir mi?
Eğer bebek boy ve kilo olarak normal
gelişimini sürdürebiliyorsa, anne bebeğini
emzirmek istiyorsa, annenin sütü yeteri kadar
varsa, emzirmek için bir engel yoksa, altıncı
aya kadar ek gıda vermeye gerek yoktur. Ancak anne sütü azalmışsa hatta yoksa, ailenin
ekonomik gücü hazır mamaları almaya yeterli
değilse, çocuk gelişemiyorsa, ek gıdalara
erken başlanabilir.
53
ROMATOLOJİ
54
KIŞ 2012
KIŞ 2012
Ağrı
Vücudun derdini söyleme yolu
HİÇBİRİMİZ AĞRI ÇEKMEK İSTEMEYİZ AMA VÜCUDUN
AĞRIYA DA İHTİYACI VAR. ÇÜNKÜ AĞRILAR, HASTALIKLARI
HABER VERMEK İÇİN VÜCUDUN KULLANDIĞI BİR ALARM
SİSTEMİ. MEDICANA SAMSUN HASTANESİ ROMATOLOJİ
UZMANI DR. ORHAN EREN, AĞRININ ÇEŞİTLERİNİ VE BİZE
SÖYLEDİKLERİNİ NASIL ANLAYABİLECEĞİMİZİ ANLATTI.
A
DR. ORHAN EREN
ğrı nedir?
“Ağrı”, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘vücudun herhangi bir yerinde
duyulan şiddetli acı’ olarak
tanımlanıyor. “Acı” ise herhangi
bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık,
ıstırap olarak tanımlanıyor. Uluslararası Ağrı
Araştırma Teşkilatı ise ağrıyı “Vücudun herhangi
bir yerinden kaynaklanan, organik bir nedene
bağlı olan veya olmayan insanın geçmişteki
tüm deneyimlerini kapsayan, hoş olmayan özel
bir duyudur” şeklinde tanımlanmıştır.
Hastalar bazen ağrı ile acıyı ayrı kavramlar
olarak tanımlamakla birlikte hekimler tarafından
acı tanımı ağrı ile eş anlamlı olarak algılanmaktadır. Ağrı sözlükte tanımlandığı gibi sadece
dış etkenlerden değil iç organlardan gelen iç
etkenleri de kapsamaktadır. Acı halk arasında
ağrının daha hafif, ince ve süreğen olanı gibi
“Akut ağrı, çoğu kez bir hastalığın belirtisi olup vücutta
var olan bir doku hasarının habercisidir. Akut ağrı vücudun
alarm sistemi gibidir. Varlığı ile vücutta bir
bozukluk olduğuna işaret eder ve hastanın
hekime başvurmasına neden olur.”
bir anlamda kullanılır. Ağrı kavramları içinde
sık kullanılan sancı ise doğum sancısı, böbrek
sancısı gibi daha şiddetli ağrıları tanımlamak
için kullanılmaktadır.
Romatizmal ağrı denildiğinde ise ağrının kas
iskelet sistemine ait bir ağrı olduğu ifade
edilmektedir. Bazen hastalar sol kola vuran kalp
spazmı, kalp krizi ağrılarını romatizmal ağrı
sanabildikleri gibi, bazen romatizmal kökenli
özellikle sol kol ağrılarından kalp ağrısı mı diye
şüphelenebilmektedirler.
Ani ağrılar habercidir
■ Ağrının kaç çeşidi var?
Hastalıklarda görülen ağrılar akut ve kronik
olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Akut
ağrı (yeni başlangıçlı, ani ağrı), çoğu kez bir
hastalığın belirtisi olup vücutta var olan bir
doku hasarının habercisidir. Akut ağrı vücudun
alarm sistemi gibidir. Varlığı ile vücutta bir
bozukluk olduğuna işaret eder ve hastanın
hekime başvurmasına neden olur. Bazen kas
iskelet sistemindeki travmatik hasarın, bazen
romatizmal bir hastalığın, bazen göğüste
duyulan ve sol kola yayılan şiddetli ağrı ile
kalp krizinin, bazen zatürre gibi iltihabi bir
hastalığın göğüste yaptığı ağrı, hatta bazen de
kanserin habercisi olarak da görülebilir.
Akut ağrılı bir hastanın ayrıntılı bir şekilde mu-
55
ayene ve tetkik edilmesi gerekir. Akut ağrının
nedenini bulmak için hastanın şikâyetleri çok
ayrıntılı bir şekilde dinlenmeli, ağrının özelliklerine dönük sorular sorularak bilgi alınmalı ve
özenli bir şekilde muayene edilmelidir. Gerekirse laboratuvar testleri ve radyolojik tetkiklerden
tanı koymak için yararlanılmalıdır.
■ Kronik ağrının akut ağrıdan farkı nedir?
Kronik ağrı (süreğen, müzmin ağrı), altı aydan
(bazı durumlarda üç aydan) uzun süren ve bir
hastalığın işareti olmaktan çok, başlı başına
sorunun, hastalığın kendisi haline gelen
ağrılardır. Kronik ağrı çeken kişi bir kısır döngü
içine girer. Hasta gücünü, etkinliğini yitirir. Toplum içindeki üretkenliğini, aktifliğini kaybeder.
Bu durum çoğu kez hastanın içe kapanmasına,
strese ve depresyona girmesine yol açar. Stres
kişiyi daha duyarlı hale getirir, ağrı eşiğini
düşürür ve ağrıların daha da şiddetlenmesine
neden olur. Bu durum tam bir ağrı-stres-ağrı
kısır döngüsüdür. Kronik ağrı, sadece ağrıyı
çeken hastayı değil, aynı zamanda hastanın
yakın çevresini de etkileyen bir sorundur.
Ani ağrılar habercidir
■ Ağrılar karışabilir mi?
Romatizmal ağrılar bazen iç organ ağrıları ile
karışabilmektedir. Bazen hastalar sol kola vuran
kalp spazmı, kalp krizi ağrılarını romatizmal ağrı
sanabildikleri gibi, bazen romatizmal kökenli
özellikle sol kol ağrılarından kalp ağrısı mı
diye şüphelenebilmektedirler. Buradaki ayrım
kola vuran kalp ağrılarının göğsün ortasında
yaygın ağrı ile beraber başlayıp dakikalar içinde
beraber geçmesinin kalp ağrısı lehine olmasıdır. Yine yaygın göğüs ağrısına eşlik etmeyen
günlerce süren sol kol ağrısının kalp kökenli
olmayacağı düşünülmelidir.
Yine bel fıtığı ağrısı çeken hastaların bir
kısmında bu ağrı hasta tarafından böbrek
ağrısıymış gibi algılanabilmektedir. Hasta
gerçekten yaşamının bir döneminde bel fıtığı
geçirmiş olsa bile kronik bel ağrısı varsa bu
ağrıyı yine bel fıtığına yorabilir. Halbuki spondilartropati denilen ve merkez üssü sakroilak
eklemin iltihablı romatizmal hastalığı olan
omurga romatizmasında kronik bel ağrılarının
nedeni olabilir. Toplumda spondilartropati
yüzde 1’den az olarak görülmesine rağmen,
kendini bel fıtığı, lumbago sanan kronik bel
ağrılı hastaların yüzde 5’i omurga romatizması
saptanmaktadır. Buradaki önemli bir ayırıcı
nokta hastanın bel-sırt-kalça ağrılarının sabah
Bazı hastalarda bel ağrısı
böbrek ağrısıymış gibi
algılanabiliyor.
kalktığı zaman fazla olması ve sabah bel hareketlerinde tutulma-kısıtlama ile beraber olması
ve ağrı ve tutukluğun hareket ettikçe azalması
omurga romatizması lehinedir. tersine bel fıtığı
ağrısı veya mekanik lumbagolar hareket ettikçe
zorladıkça artar.
Hastalığın tedavisi esastır
■ Ağrı tedavisinde nasıl bir yol izlenir?
Modern tıpta ağrı kesici ilaç kullanımı tedavide
önemli bir yer tutar. Ancak burada önemli
olan nokta ağrı kesici ilaçların kontrolsüz ve
düzensiz bir şekilde kullanılmaması ve Dünya
Sağlık Örgütü tarafından belirlenen ağrı kesici
kullanım ilkelerine uyulmasıdır. Bu ilkeler
ağrı kesicilerin kullanım yolunu, dozunu, ağrı
kesici ilaca başlanma zamanını, ilaç kullanımı
sırasında karşılaşılabilecek yan etkilerle başa
çıkma yollarını belirler. Tüm ağrı tiplerinin çoğu
doğru ağrı kesici ve/veya romatizmal ilaç tedavisi ile kesilebilmektedir. Ağrı kesici ilaçların
etkili ve yeterli olmadığı durumlarda ise ağrının
kaynağına göre fizik tedavi yöntemleri, cerrahi
operasyonlar veya girişimsel ağrı tedavisi yöntemleri uygulanır. Doğru yaklaşım hastaya en
uygun tedavi yönteminin belirlenmesidir.
Ağrı tedavisi için yukarıda sayılan esaslar geçerli olmakla birlikte, teşhisi konmuş hastalığın
tedavisi esastır. Yoksa ağrı çeken her kişi eczanelerden klasik ağrı kesiciler alabilmektedirler.
Bu açıdan ağrı tedavisi kavramı yerine hastalık
tedavisi doğru olan kavramdır.
GÖĞÜS HASTALIKLARI
56
KIŞ 2012
KIŞ 2012
Soğuk algınlığı, kronik hastalarda,
savunma sistemi çeşitli nedenlerle
baskılanmış kişilerde daha ağır
seyrediyor.
57
“Mikropların üst solunum yollarında yaptığı hastalık grip
değildir. Ama bu toplumda çok karıştırılıyor. Soğuk algınlığı,
influenza dışında, iki yüze yakın virüsün sebep
olduğu, hafif seyirli üst solunum yolu
enfeksiyonuna verilen isimdir.”
G
GRİP AYRI,
SOĞUK ALGINLIĞI
AYRI HASTALIK
HAVALARIN SOĞUMASIYLA HAREKETE GEÇEN VİRÜSLERİN NEDEN OLDUĞU GRİP VE SOĞUK
ALGINLIĞI, BİRBİRİNDEN TAMAMEN AYRI İKİ HASTALIK. MEDICANA SAMSUN HASTANESİ
GÖĞÜS HASTALIKLARI UZMANI DR. SALİH BİLGİN İLE, BU İKİ KIŞ HASTALIĞININ FARKLARINI
VE NASIL KORUNABİLECEĞİMİZİ KONUŞTUK. ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU İLE GRİBİ
BİRBİRİNE KARIŞTIRMAK TEDAVİYİ DE GECİKTİREBİLİYOR.
rip ile soğuk algınlığı
aynı hastalık mı?
Hayır, yaygın kanaatin
aksine, bu ikisi aynı
hastalık değildir. Grip, burun,
bronşlar ve akciğerden oluşan solunum sisteminde meydana gelen,
influenza (grip virüsü) virüslerinin
neden olduğu, yüksek derecede
bulaşıcı viral bir enfeksiyondur. Tariften de anlaşılacağı gibi etkenin
influenza virüsü olması gereklidir.
Diğer mikropların üst solunum
yollarında yaptığı hastalık grip
değildir. Ama bu toplumda çok
karıştırılıyor. Soğuk algınlığı ise,
influenza dışında iki yüze yakın
virüsün sebep olduğu, hafif seyirli
üst solunum yolu enfeksiyonuna
verilen isimdir.
■ Grip nasıl ortaya çıkıp bulaşıyor?
Hastalığın bulaştırıcı olduğu
dönem, belirtilerin başlamasından
önceki 24 saat ve sonraki beş gündür. Hastalığın kuluçka dönemi
(virüsün bulaşması ile hastalık
belirtilerinin ortaya çıktığı süre)
1–4 gündür.
Bazı bölgelerde her mevsim görülmesine rağmen genelde mevsim
dönüşümlerinde artmaktadır. Özellikle havaların soğumaya başladığı
sonbahar mevsiminde görülme
sıklığı artmakta, kış ve ilkbaharın
ilk aylarında bu, insanlar için
sorun olmaya devam etmektedir.
Hastalığın zamana göre değişim
göstermesinde çevresel faktörler
de rol oynamaktadır. Kalabalık ve
iyi havalandırılmayan kapalı alanların kullanımı soğuk havalarda
arttığı için özellikle kışları artan bir
oranda görülmektedir.
Ölüme varabilir
■ Bazıları gribi niye daha ağır
atlatır?
Grip kimi insanlarda daha hafif
geçerken, kimilerinde ölüme kadar
giden komplikasyonlara yol açabiliyor. Gribal enfeksiyon için riskli
hasta grupları var. Bebekler ve yaşlı hastalar, kronik hastalığı olanlar
(kronik bronşit, astım, kronik böbrek yetmezliği, romatizma ve koroner arter hastalığı, şeker hastalığı,
Parkinson gibi nörolojik hastalıklar,
anemi), sigara kullananlar, kanser
hastaları, bağışıklık sistemi çeşitli
nedenlerle baskılanmış hastalar,
daha büyük risk altındadır.
■ Gribin bulaşma yolları neler?
Hastalığın bulaşma yolu damlacık
enfeksiyonu ile olur. Öksürme,
hapşırma sırasında çıkan damlacıkların solunması ile bulaşır. Nadiren
mikroplu el ve enfekte eşyalarla
da bulaşabilir. Gribal enfeksiyonun
yayılma hızı çocuklarda erişkinlere
göre daha hızlıdır. Okul öncesi
ve okul çağı çocuklarda atak
hızının yüksek olması, hastalığın
toplumda yayılmasında önemli
faktörlerden biridir.
■ Soğuk algınlığını gripten nasıl
ayırt edebiliriz?
Soğuk algınlığı toplumda çok sık
görülür. Hastalıklı kişiyle temastan
sonra hastalığın ortaya çıktığı
süre (kuluçka süresi) 1-3 gündür.
Bulaşma öksürük, hapşırık, konuşma ile ortaya çıkan damlacıkların
solunması, öpüşme, tokalaşma
yolu ile veya virüs bulaşmış eşya,
yiyecek ile temas sonucu oluşur.
Birkaç saatte başlıyor
■ Soğuk algınlığının başlangıcıyla bitişi arasında dört dönem
belirgindir. Birinci dönem, birkaç
saat sürer. Burun hava yolu açıktır
fakat virüslerin giriş noktasında
kaşıntı, tahriş, kuruma ve yanma
hissi olur. İkinci dönemde virüsler
burun iç yüzeyine yayılır. Bu
işlem birkaç saat veya gün sürer.
Boğaz kurur ve yutkunurken ağrır.
Aksırma, sulu burun akıntısı ve
burun tıkanıklığı ortaya çıkar.
Halsizlik, kırgınlık ve çok yüksek
olmayan ateş bu dönemde ortaya
DR. SALİH BİLGİN
çıkar. Üçüncü dönemde, sulu
burun akıntısının miktarı azalır,
kıvamı artar, yapışkan ve beyaz ya
da yeşilimsi bir hal alır. Tıkanıklık
ve bitkinlik bu dönemde en çoktur.
Dördüncü dönemde, şikâyetler ve
bulgular azalır, 5-10 gün sonra
iyileşme gerçekleşir.
■ Soğuk algınlığı kimler için
daha tehlikelidir?
Soğuk algınlığı kronik hastalığı
olanlarda, savunma sistemi çeşitli
nedenlerle baskılanmış kişilerde
daha ağır seyreder. Soğuk algınlığı her mevsim görülebilmesine
rağmen özellikle sonbahar ve kış
aylarında belirgin artış gösterir.
Soğuk algınlığından korunmada
kişisel hijyen çok önemlidir. Elleri
sık sık sabunla yıkamak virüsleri
uzaklaştırdığı için çok önemlidir.
Spor yapmak, beslenmeye dikkat
etmek ve iyi beslenmek, genel
hijyen koşullarına uymak kişinin
bağışıklık sistemini güçlendirdiği
için çok önemlidir.
KADIN DOĞUM
58
KIŞ 2012
KIŞ 2012
İLK JİNEKOLOJİK
MUAYENE
DAHA ÖNCE HİÇ
JİNEKOLOĞA
GİTMEDİYSENİZ, İLK
MUAYENE SİZİ TEDİRGİN
EDİYOR OLABİLİR. ANCAK
SAĞLIĞINIZ İÇİN DOĞRU
ADIMLAR ATMAK İLK
MUAYENEYLE BAŞLIYOR.
MEDICANA INTERNATIONAL
İSTANBUL HASTANESİ
KADIN HASTALIKLARI
UZMANI DR. MEHTAP
DERELİOĞLU, JİNEKOLOG
İLE İLK RANDEVUNUN
ÖNEMİNİ VE NELER
YAPILDIĞINI ANLATTI.
“İlk jinekolojik muayenenin 13 ile 15 yaşları arasında
yapılması yerinde olur. Bu muayene birçok genç kıza tedirginlik
verici görünebilir. Ama önemi düşünüldüğünde
kesinlikle ertelenmemesi gerekir.”
D
DR. MEHTAP DERELİOĞLU
üzenli jinekolojik muayene neyi
amaçlar?
Jinekoloji, kadınların cinsel ve üreme
sağlığını korumaya yönelik, kadınlara
özel tıbbi bir alandır. Düzenli jinekolojik muayenelerde amaç, kadını hastalıklardan korumak, üreme
organlarını etkileme ihtimali olan enfeksiyonları
önceden tespit edip erken tanısını ve tedavisini
yapmak, kanserlerin erken tanısını koyabilmek,
daha sonra görülebilecek kısırlık gibi komplikasyonların önlemek diye özetlenebilir.
■ Bu muayene ne zaman yaptırılmalı?
Kadınlar genellikle kadın doğum uzmanına
herhangi bir şikâyetleri olduğunda veya herhangi
bir konuda bilgi almak için, kimi zamanda rutin
muayene için başvururlar. Ama ortada bir sorun
olmadığında da, doğurganlık yaşında cinsel
aktiviteleri olan kadınların altı ayda bir mutlaka
jinekolojik muayene ve senede bir kez de smear
kontrolü için hekime başvurmaları gerekmektedir.
Smear kontrolü, vajinal muayene yapılan tüm
kadınların rahim ağızlarından küçük bir çubuk
veya fırça yardımı ile alınan akıntının lam üzerine
yayılıp patoloji uzmanı tarafından incelenmesidir.
Smear alınması acılı ve zor bir işlem değildir. Rahim ağzı kanserinin erken dönemde tanınmasına
yardımcı olur. Smear, cinsel olarak aktif kadınlardan senede bir kez, fakat daha önce alınan smear
sonuçlarında problem ile karşılaşılmış hastalardan
altı ayda bir, bazen daha sık aralıklarla da alınabilir.
İlk muayene ertelenmemeli
Rahim kanseri ve diğer kadın
hastalıklarından uzak kalmanın
yolu düzenli jinekolojik
muayeneden geçiyor.
59
■ İlk jinekolojik muayeneye ne zaman gidilmeli?
İlk jinekolojik muayenelerin 13 ile 15 yaşları
arasında yapılması yerinde olur. Bu muayene
birçok genç kıza tedirginlik verici görünebilir. Ama
önemi düşünüldüğünde kesinlikle ertelenmemesi
gerekir. Muayenenin adet kanamasının olmadığı
bir dönemde yapılması gerekir. Adet kanaması
hem laboratuvar testlerinin sonuçlarını hem de
muayeneyi etkiler. Muayene öncesindeki birkaç
gün vajinal duş ve krem kullanımından kaçınmak
gerekir.
Jinekologla ilk randevudan önce sorulmak istenen
konuların belirlenerek not alınması randevunun
daha verimli geçmesini sağlar. Jinekoloğa verilen
bilgilerin ve aktarılan şikayetlerin eksiksiz olması
gerekir. Jinekoloğa verilen tüm özel bilgiler gizli
kalır. Yanlış ya da eksik bilgi verilmesi tedaviyi ve
sorunların belirlenmesini olumsuz etkiler.
■ Bir genç kız bu muayenede nelerle karşılaşır?
Önceden bilgilenip jinekolog ile ilk randevusunda
neler olacağın önceden bilmesi, endişelerini yenmesinde yardımcı olur. Öncelikle kişisel, ailesel,
cinsel ve tıbbi öyküler alınır. Jinekolojik muayene
yapılır ve laboratuvar testleri istenir. İlk jinekolojik muayene bazen kız çocuklarında herhangi
bir şikâyet, bazen de ilk adet başladıktan sonra
yapılır. Adet düzensizlikleri, vajinal akıntılar, karın
kasık ağrıları genç kızları daha çok doktora getiren
şikâyetlerdir.
Altı ayda bir yaptırılmalı
Genç kızlarda muayene, karından yapılan ultrasonografi, bazen vajinal akıntıdan kültür alınması
ve kimi zamanda ultrasonografide izlenen kitleler
nedeniyle rektal muayenesi ile olur. Vajinal muayene yapılmaz. Cinsel aktiviteleri olan kadınlarda
ise öncelikle, detaylı olarak hastanın şikâyetleri
ve geçmiş tıbbi bilgileri sorgulanır ve muayene
vajinal olarak yapılır.
■ Muayenede başka neler inceleniyor?
Vajene spekulum adı verilen ve farklı büyüklükte
olan rahim ağzını görmek için bir alet uygulanır.
Herhangi bir acıya neden olmaz. Rahim ağzı görüldükten sonra smear gerekli ise kültür alınır. Parmak ile rahim ve yumurtalıklar değerlendirilir. Ele
gelen kitlenin olup olmadığı hissedilir. Daha sonra
transvajinal ve ya abdaminal olan ultrasonografiyle
rahim, yumurtalıklar, iç organlar incelenir. Kitle
görünümü var ise bazen rektal-vajinal muayene
birlikte yapılır. Ultrasonografi bulguları ile gerekli
tahlil ve tetkikler istenir. Jinekolojik muayene hastalar için hem korku hem endişe verici olsa da kısa
süreli ve acı hissi olmadığından dolayı mutlaka altı
ayda bir yapılmalıdır.
PLASTİK CERRAHİ
60
KIŞ 2012
KIŞ 2012
61
GENİTAL ESTETİK
Psikolojik bir ihtiyaç
PROF. DR. NECMETTİN KUTLU
G
enital estetik ameliyatları nasıl ortaya çıktı?
Özellikle kadınlarda genital organların şekilsel
bozuklukları veya olumsuz değişiklikleri, sarkmaları ve gevşemeleri
cinsel yaşamı ve ruh sağlığını çok
etkiliyor. Günümüzde cinsel iletişim ve ilişkide haz alma konusu
açıkça ifade edilir duruma geldiği
için, genital estetik ameliyatlar
artık önemli bir yer tutuyor.
■ Genital estetik girişimlerinin
amaçları nelerdir?
Genital dokuların doğal ve
estetik görünümlerini korumak ve
onarmak, istenmeyen fazla doku,
çıkıntı, katlanma ve sarkmaları
GÜNÜMÜZDE ÖZELLİKLE KADINLARIN BAŞVURDUĞU GENİTAL
ESTETİK AMELİYATLARI, KİŞİNİN PSİKOLOJİK VE CİNSEL SAĞLIĞI
ÜZERİNDE ÖNEMLİ VE OLUMLU BİR ROL OYNAMAYA BAŞLADI.
MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL HASTANESİ PLASTİK VE
ESTETİK CERRAHİ UZMANI PROF. DR. NECMETTİN KUTLU'NUN
VERDİĞİ BİLGİLERE GÖRE, GENİTAL ESTETİK OPERASYONLARI,
PSİKOLOJİK OLDUĞU KADAR İŞLEVSEL SORUNLARIN
GİDERİLMESİNDE DE ETKİLİ.
ortadan kaldırmak, doğal renk ve
pigmentasyonu korumak veya geri
getirmek, duyarlılığı korumak ve
artırmak, genital estetiğin temel
hedefleri arasında sayılabilir.
Daha iyi cinsel hayat
■ Genital estetik ameliyatı için
başvuran kadınlar hangi şikayetlerle geliyor?
Giysilerinden veya mayolarından
dışa yansıyan kabarıklık ve kırışıklık, asimetrik duruş, partnerlerine
karşı soyunduklarında fizik görünüm bozukluğu psikolojik sorunlar
yaratmakta, bu da cinsel ilişki
sırasında konsantre olamama, vajinanın geniş olduğu durumlarda
cinsel haz alamama, vajen içinden
ses ve hava gelmesi, yine vajen
dudaklarının kıvrılarak vajen içine
girmesi ile ağrıların ortaya çıkması
başlıca şikayetler arasında.
■ Ne tip genital estetik girişimler
söz konusu?
Kadınlardaki genital estetik girişimlerin başlıcaları dıştan içe gidilecek olursa şöyle gruplanabilir:
Pubik kaldırma: Mons pubis
denilen bölge kadın cinsel organlarının üstünde bulunan yastıktır.
Yaşlanmayla, zayıflamayla, şişmanlamayla veya doğum sonrasında
deforme olur, sarkar veya kabarır.
Bunu düzeltmeye yönelik olarak
liposuction veya cerrahi kesi ile
gerdirilmesi yapılır.
Labial estetik: Labiumlar, vajinal
kanalı çevreleyen yapılardır. Cinsel
ilişki hazırlığında görüntüleriyle,
cinsel ilişki sırasında ise sürtünmeleri ve vajen içine girip ağrı
oluşturmaları nedeniyle sorun
yaratırlar. Lokal anestezi ile kısa
sürede sorun çözümlenebilir.
Klitoris çevresinin şekillendirilmesi: Klitoris çevresi kadının çok
duyarlı ve erektil dokusudur. Aşırı
büyük veya gevşek olduğunda kadın uyarılamaz ve yine giysilerden
dışa yansıyabilir. Klitoris derisi küçültülürken klitoris olması gereken
anatomik konuma da getirilir.
Orgazm aşısı: G noktası vajina üst
duvarında, uyarılma ile kabaran,
kadınlarda zevk alma ve orgazm ile
ilgili önemli işlevsel bir bölgedir.
Dolgu maddeleri veya yağ enjeksiyonu ile kabartılabilir ve dolgun
hale getirilebilir. Dolayısı haz daha
fazla duyulur hale gelir.
Vajen estetiği: Vajen genişlemesi, en çok normal doğum yapan
kadınlarda vajina dokusunun ge-
nişlemesi ve normale dönememesi
durumunda ortaya çıkar. Cinselliği
olumsuz etkilemesi dışında, ileri
yaşlarda, idrar kaçırmaya, idrar
torbasının ve kalın bağırsağın ve
hatta rahmin sarkmasına kadar
gidebilir. Vajen estetiği, hem
fonksiyonel hem de estetik amaçlı
da yapılabilir.Genital estetik operasyonları nasıl seyrediyor?
“Genital estetik girişimlerinin hemen
hepsi günü birlik, lokal anestezi altında
yapılır. Normal yaşama dönüş
daha hızlıdır.”
Hemen hepsi günübirlik cerrahi
ve lokal anestezi altında gerçekleştirilebilir. Operasyonlar 30 ile
45 dakika sürer. 1-2 günde normal
yaşama dönülür. Cinsel temasa
4-6 hafta sonra izin verilir.
Erkeklere de yapılıyor
■ Erkeklerde de genital bölge
estetiği yapılıyor mu?
Erkeklerde de genital bölge estetiği yapılır. Örneğin doğumsal veya
sonradan gelişen penis eğrilikleri
düzeltilebilir. Testislerden biri veya
ikisinin alınması durumunda testis
protezleri konulabilir. İktidarsızlık
durumunda penil protezler yerleştirilebilir.
Genital dokuların doğal
ve estetik görünümü,
genital estetik sayesinde
korunabiliyor.
PSİKİYATRİ
62
KIŞ 2012
KIŞ 2012
63
ÇÖZÜM
“ŞİDDETE HAYIR”
DEMEKTE
KADINA ŞİDDET SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE PSİKİYATRİNİN
ROLÜNÜ KONUŞTUĞUMUZ MEDICANA ÇAMLICA PSİKİYATRİ
UZMANI DR. GÜL BAHAR CÖMERT AGOURIDAS'A GÖRE,
PSİKİYATRİSTİN SADECE İLAÇ YAZMAKLA SINIRLI KALMAYIP
KADININ YANINDA TARAF OLMASI ÇOK ÖNEMLİ.
DR. GÜL BAHAR CÖMERT AGOURIDAS
Ş
iddet kendini aile içinde nasıl gösterir?
Ülkemizde her beş dakikada bir kadın
şiddet sonucu ölüyor. Her evin içinde
zincirleme bir şiddet var. Dayak yoksa bile sözel
şiddet, aşağılama var. Mesela bir erkek işyerinde patronundan maruz kaldığı şiddete karşı bir
şey yapamıyor, çünkü işini kaybedebilir. Eve
gelip bağırmaya, çağırmaya başlıyor. Alkol veya
madde de almışsa, eşine fiziksel şiddet uygulayabiliyor. Kadın da adama bir şey yapamadığı
için o da çocuklara şiddet uyguluyor. Çocuk da
mesela sokak hayvanlarına şiddet uyguluyor.
Şiddet, zincirleme bir şekilde gelişiyor.
Zincirleme şiddet oluşabiliyor
■ Şiddetle mücadelede psikiyatrinin yeri
nedir?
Psikiyatrinin, her şeyden önce şiddete uğradığını kişiye fark ettirmesi gerekir. Kadının, en
ufak bir şiddete maruz kalmayı bundan sonra
hayatımın sonuna dek istemiyorum diyeceği bir
bilince ulaştırılması gerekir. Psikiyatri sadece
ilaç yazayım, göndereyim kısmıyla ilgilenirse
o kişiyi uyandıramaz. Psikiyatristin mutlaka
terapist olup, derinlemesine öykü alıp tacizi,
şiddeti öğrenmesi lazım. Bir şekilde taraf olması
ve kadını yönlendirmesi, onu şiddete uğradığı
ortamdan uzak kalması için uyarması, yönlendirmesi lazım. Sadece ilaç yazmakla olmaz. Ben
bir hekimim, ilaçlara karşı değilim, kesinlikle
kullanılması gerekir, ama uyutmak amaçlı
ve statükoyu devam ettirme amaçlı olması
koşuluyla değil. Psikiyatristin mutlaka, bu insan
nereden geliyor, nereye gidiyor, şiddete maruz
kalmış mı, taciz var mı diye tanıması gerekiyor.
Kadınlar şiddetten kaçmalı
■ Peki şiddete uğrayan bir kadına psikiyatri
uzmanı sizce nasıl bir çözüm sunmalı?
Psikiyatrın taraf olması şart. İlaçlarla da
destek verebiliriz. Ama asıl önemlisi, mutlaka
bilinçlendirmek ve ona yanında olduğunuzu
hissettirmek çok önemli. Ben telefonlarımı
veriyorum, sosyal destek gruplarına haber
veriyorum. Mağdur kadının, başka mağdurların
da olduğunu ve onlara yardım edenlerin de
bulunduğunu bilip farkına varmasını sağlıyoruz.
Hekim olarak ona yardım ederken, bu yardımı
ona destek olarak da götürmek gerekiyor.
■ Şiddete uğrayan kadınlar nasıl bir yol
izlemeli?
Şiddete uğrayan kadının yapacağı ilk iş, kendini
şiddet ortamından uzaklaştırmak, kendisini korumak olmalı. Bizim beyin yapımız bile refleks
olarak kendimizi korumaya programlı. Çocuklar
bu noktada önemli bir faktör. Kadınlar, çocuk-
larını düşünerek şiddet gördükleri ortamdan
çıkamıyorlar. Bana gelen kadınların çoğu kendilerine değil, çocuklarına şiddet uygulandığı
zaman gelenler. Önce şiddet gördüğü o evden
kendini uzaklaştırması, kaçması gerekir. Ancak
o zaman çocuklarını da koruyabilir. Mümkünse çocuklarını da alıp kaçmalı. Ondan sonra
yardım isteyebilir. Bir daha yapmaz, demek çok
yanlış. Şiddet ortamına müdahale etmezsen
mutlaka aynı şey tekrar başına gelecektir. Bir
kere başladı mı, devamı da gelir. Çünkü karşınızda kendisini kontrol edemeyen biri var. Sen
kaç, ona başkası yardım etsin. Umutsuzluğa da
kapılmamak gerekir, yoksa derin bir depresyona
düşülür. Yalnız olmadıklarını, onlara yardım
edebilecek birilerinin var olduğunu bilmeleri
çok çok önemli.
“Şiddete uğrayan kadının
yapacağı ilk iş, kendini
şiddet ortamından
uzaklaştırmak, kendisini
korumak olmalı. İyi
anne, kendini kadın
olarak koruyan
annedir.”
Türkiye'de her beş dakikada
bir kadın uğradığı şiddet
sonucu hayatını kaybediyor.
diş
64
KIŞ 2012
KIŞ 2012
65
Dişinizin rengine siz karar verin
BEMBEYAZ BİR GÜLÜŞ
GELİŞTİRİLEN YENİ YÖNTEMLERLE DİŞİN DOĞAL RENGİNİ
BEYAZLAŞTIRMAK ARTIK MÜMKÜN. DİŞİN İÇİNE ETKİ
EDEREK RENGİNİ AÇAN BEYAZLATMA YÖNTEMİ HERKESE
UYGULANABİLİYOR. ANCAK KONU HAKKINDA SORULARIMIZI
YANITLAYAN MEDICANA ÇİFTEHAVUZLAR DİŞ UZMANI DT.
NİL İNDERE, GÜVENİLİR VE ONAYLANMIŞ ÜRÜNLERİN
KULLANILMASINA VE PİYASADA SATILAN HAZIR DİŞ BEYAZLATMA
ÜRÜNLERİNİN ZARARLI OLABİLECEĞİNE DİKKAT ÇEKTİ.
Diş beyazlatmada en önemli konu,
kullanılan maddenin onaylı olması.
DT. NİL İNDERE
D
iş beyazlatmada hangi
yöntemler kullanılıyor?
Renkli gıdalar yediğimizde diş rengimiz bunlardan etkilenir. Sigara, çay, kahve,
çikolata, renk veren tüm gıdalar
diş rengine etki eder.
Diş hekimleri, diş
taşı temizliğinden
sonra rutin olarak,
çevrede kalan
renkleşmelerin
giderilmesi için
fırçalama yoluyla
beyazlatma da
yaparlar. Biz
bunu daha ziyade diş temizliği
olarak niteleriz.
Tam anlamıyla
bir beyazlatma
değildir bu.
Dış faktörlerin
etkisiyle doğal
renginden daha
koyu bir hal alan dişler kendi
rengine döndürülür, sadece dişin
üzerindeki birikintiler gider. Asıl
beyazlatma dediğimiz yöntemde
ise, dişin kendi renginin iki üç
ton açılarak beyazlaştırılması
söz konusudur. Kimyasal ajanlar
kullanıyoruz. Bu ajanlar, dişlerin
içine nüfuz ederek dişlerde renkleşmeye neden olan kromojenlerin
bağlarını koparır. Dişlerde birtakım
kimyasal değişiklikler yapıyorlar.
Minenin inorganik tuzları arsındaki organik madde ile hidrojen
peroksit arasındaki reaksiyon
sonucu beyazlatma gerçekleşiyor.
Bunlar minenin kalınlığını, dişin
kimyasını, fizyolojisini kesinlikle
bozmuyor.
Sarışınlarda daha zor
■ Bu asıl beyazlaştırma herkeste
aynı sonucu veriyor mu?
Alacağımız sonuç kişinin diş yapısına göre değişiyor. Ten yapısına
göre de değişir. Mesela sarışınlarda
kemik rengine benzer bir diş yapısı
vardır, onun rengini açmak daha
zordur. Buğday tonlularda çok
daha kolaydır. Sarışınlarda iki ya
da üç seans daha fazla uygulamak
gerekebilir.
■ Beyazlatma nasıl uygulanıyor?
Ofis tipi ve ev tipi olmak üzere iki
tipi var. Ev tipinde daha düşüktür
ve daha uzun süreli kullanılırlar.
Ev tipinde, önce dişlerden ölçü
alınır. Daha sonra bu ölçüye göre
alt ve üst dişlere takılacak bir plaka
yapılır. Bu plakanın dişlerin ön
yüzeyine denk gelen kısmına bir
kalınlık verilir ve kişi oraya ilacını
sürüp plakaları dişlerine takar. 2
ile 8 saat kadar bu plaka dişlerde
kalır. Bu süre zarfında yeme, içme,
konuşma gibi hiçbir iş yapılmaması gerekir. Ev tipi yöntemde
kullanılan kimyasal ilaç çok düşük
konsantrasyonlarda olduğu için,
diş etlerine ve çevre dokulara zarar
vermez. Uygulama süresi 2 ile 8
haftaya kadar da değişebilir.
Ofis tipi olanlarda daha yüksek
konsantrasyonlar kullanılıyor. Uygulama muayenehanede yapılıyor.
Ev tipinde farklı olarak, bir ışık ve
ısı kaynağı kullanılıyor ve kimyasal
reaksiyon bu ışıkla hızlandırılıyor.
Konsantrasyon yüksek olduğu için
çevre dokulara zarar olasılığına
karşı diş etlerini özel bir örtücü
maddeyle korumaya alıyoruz. Ofis
tipinde işlem daha kısa sürüyor,
yarım saatte veya on dakikada
bitebiliyor. Etkisi de ev tipinden
daha yüksektir.
Dişlere zarar vermiyor
■ Kalıcı bir beyazlatma sağlanabiliyor mu?
Beyazlatılan bir diş, içine her türlü
madde ve rengi almaya açık hale
gelir. Beyazlatmadan itibaren on
gün boyunca sigara, çay, kahve,
şarap içmemek, çikolata yememek
“Beyazlatılan bir diş, içine her türlü madde ve rengi almaya
açık hale gelir. Beyazlatmadan itibaren on gün
boyunca sigara, çay, kahve, şarap içmemek,
çikolata yememek gerekir. Dişin kendini bulması
on gün sürüyor.”
gerekir. Dişin kendini bulması on
gün sürüyor. On gün boyunca
verdiğiniz her rengi içine alıyor.
Tekrar beyazlatma verirseniz, onu
da alıyor. On günden sonra ise
diş kendi bariyerini oluşturuyor.
Dişler bu süre zarfında renk
veren maddelerden korunursa,
beyazlatma işlemi sırasında elde
edilen yeni diş rengi yaklaşık iki
sene kalıcı oluyor. Ama bu, sizin
renkli gıda kullanmamanıza bağlı.
Benim iki seneden daha fazla diş
rengini koruyan hastalarım da var,
iki ay sonra diş rengi eskiye dönen
de. Zaten eğer sigara kullanımı çok
fazlaysa, bu beyazlatma işlemi de
pek etkili olmuyor.
■ Kullanılan beyazlatma maddeleri güvenilir mi?
En önemli konu, kullandığınız
maddenin onaylı olmasıdır. Benim
için en önemli kriter budur. Diş
hekimlerinin kullandığı maddeler
üzerinde uzun süre kılı kırk yaran
araştırmalar yapılıyor ve ancak diş
ve çevre dokular üzerinde olumsuz
bir etkisi olmadığı onaylandıktan
sonra kullanılıyor. Bunlar kendilerini ispatlayan ürünler ve gönül ra-
hatlığıyla kullanılabilirler çünkü bu
ajanların diş minesine veya dişin
başka bir kısmına, diş etlerine bir
zarar vermediği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış durumda. Ama
bir de, son zamanlarda piyasada
satılan hazır beyazlatma ürünleri
görüyoruz. Bunların onaylanmış
ürünler olduğunu herhangi bir
yerde ben hiç okumuyorum. O
yüzden bu beyazlatma işleminin
mutlaka bir diş hekimi denetiminde yapılması gerekir. Çünkü diş
hekimleri sadece onaylanmış ve
güvenilir maddeleri kullanırlar.
ANKET
66
KIŞ 2012
MEDICANA HASTALIKTA SAĞLIKTA DERGİSİ
ABONE FORMU VE OKUR ANKETİ
Aşağıdaki bilgileri doldurun, ‘Hastalıkta Sağlıkta’ Dergisine ÜCRETSİZ abone olun.
Dergimiz hiçbir ücret ödemeden adresinize ulaştırılsın.
www.medicana.com.tr
MEDICANA Sağlık Grubu
İletişim Bilgileri
MEDICANA Hospitals
Avcılar
Tel: 0212 695 48 30
Fax: 0212 695 48 30
Adres: Marmara Cad.Şamlı Sokak
No: 32 34310 Avcılar / İstanbul
MEDICANA Hospitals
Bahçelİevler
n DOĞUM YERİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Tel: 0212 449 14 49
Fax: 0212 555 80 09
Adres: Eski Londra Asfaltı No: 2
34180 Bahçelievler / İstanbul
n MESLEĞİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
MEDICANA Hospitals
n ADI SOYADI: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n DOĞUM TARİHİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n DERGİ TESLİM ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n SEMT: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n POSTA KODU: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n ŞEHİR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n TEL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n GSM: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n E MAİL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
n İŞ/EV ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ HASTANEMİZ
SAMSUN
MEDICANA DİŞ
ÇİFTEHAVUZLAR
Çamlıca
Tel: 0216 521 30 30
Fax: 0216 335 86 36
Adres: Alemdağ Cad. No: 85
34764 Üsküdar / İstanbul
MEDICANA Hospitals
SAMSUN
Tel : 0362 311 05 05
Fax : 0362 240 20 42
Adres: Yeni Mahalle Şehit Mesut
1.Caddesi No: 85 Canik /Samsun
MEDICANA DİŞ
MEDICANA
INTERNATIONAL
ANKARA
Tel: 0212 506 00 00
Fax: 0212 506 06 20
Adres: İzzettin Çalışlar Cad.
Nurettin Paşa Sok. No: 2 / 34310
Bahçelievler / İstanbul
MEDICANA DİŞ
ÇİFTEHAVUZLAR
ÇAMLICA
AVCILAR
BAHÇELİEVLER
BAHÇELİEVLER
DİŞ
MEDICANA
INTERNATIONAL
İSTANBUL
NÖROLOJİK
BİLİMLER VE
OMURGA MERKEZİ
n HASTANEMİZİ İLK NEREDEN DUYDUNUZ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
.............................................................................................
n EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ BÖLÜM VEYA BÖLÜMLER: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Tel: 0216 363 41 41 pbx
Fax: 0216 363 42 07
Adres: Cemil Topuzlu Cad. No: 56
Caddebostan / Kadıköy / İstanbul
MEDICANA Nörolojik
Bilimler Merkezi
Tel: 0212 449 14 49
Adres: Bağcılar Cad. No:1
Bahçelievler - İstanbul
MEDICANA INTERNATIONAL
İSTANBUL
Tel: 0212 867 75 00
Fax: 0212 872 12 36
Adres: Beylikdüzü Cad. No: 3
Beylikdüzü / İstanbul
MEDICANA INTERNATIONAL
ANKARA
Tel: 0 312 292 92 92
Fax: 0 312 285 69 62
Söğütözü Caddesi 2165 Sokak,
No:6 Söğütözü Ankara (ATO yanı)
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n DERGİMİZDE EKSİK BULDUĞUNUZ VE EKLENMESİNİ ARZU ETTİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İstanbul İçi Kod Çevirmeden
444 63 34 Alo MEDICANA
Tüm hastaneleri için
e-mail: [email protected]
✂
n DERGİMİZDE GÖRMEK İSTEDİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 

Benzer belgeler

Sağlık üssü

Sağlık üssü DOÇ. DR. FÜSUN TOKATLI

Detaylı