Grip - Medicana
Transkript
Grip - Medicana
HASTALIKTA VE SAĞLIKTA SAYI 22 KIŞ 2012 ■ Medicana Konya Hastanesi bu yıl açılacak ■ Medicana Avcılar’da kapasite artırıldı ■ İlk jinekolojik muayene ne zaman yapılmalı? MEDICANA NÖROLOJİK BİLİMLER MERKEZİ HİZMETE GİRDİ ■ Grip, soğuk algınlığından nasıl ayırt edilir? ■ En tehlikeli baş ağrıları EDİTÖR KIŞ 2012 3 Tüm hizmetler tek merkezde N öroloji, Nöroşiruriji, Ortopedi ve Travmatoloji, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Radyoloji ve Anesteziyoloji dallarında multidisipliner yapıda hizmet verecek yeni merkezimiz, Medicana Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi’ni Bahçelievler’de hizmete açtık. Medicana Nörolojik Bilimler ve Omurga Merkezi’nde amaç; Omurga kaynaklı herhangi sorun nedeniyle başvuran hastaları tanı ya da tedavi amaçlı başka bir merkeze gönderilmeksizin tüm hizmetleri tek bir merkez içinde vermek. Bu amaçla başvuran hastanın bilgileri ortak veri tabanında tutulacak ve merkezin tüm hekimleri tarafından değerlendirilebilecek. Ameliyat kararları ortak konseyde gözden geçirilip onaylandıktan sonra uygulamaya alınacak. Böylece yanlış tanı ve tedavinin önlenmesi kadar değişik tedavi yöntemlerinin tartışılması da sağlanacak. Grubumuzun 9. Hastanesi olarak hizmete giren, Medicana Nörolojik Bilimler ve Omurga Merkezi; Omurga, Beyin Damar Hastalıkları, Epilepsi, Beyin ve Omurilik Tümörleri, Hareket Bozuklukları, Davranış Bozuklukları, Uyku Bozuklukları, Nörofizyoloji, Eklem Hastalıkları, Periferik Sinir Sistemi, Ağrı Üniteleri ve Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon alanlarında tüm halkımıza hizmet sunacak. Medicana Sağlık Grubu hastanelerinin açıldıkları lokasyonlarda yaşayan çevre halkıyla özel ilişkileri gelişir. Hekiminden sağlık personeline kadar uzun yol arkadaşlıkları kurar. Her zaman açıldığı lokasyonun en donanımlı ve iddialı sağlık hizmeti sunan sağlık kuruluşu olma başarısını yakaladığı için hekim hastasını tanır, hasta hekimine güvenir. Uluslar arası standartta büyürken aile sıcaklığını korumayı başarmış bir sağlık grubu olan Medicana, bu başarısını Haznedar’da ki Nörolojik Bilimler ve Omurga Merkezinde de sürdürecektir. Bir yandan aile sıcaklığında hastaneleri ve candan çalışanları ile hizmet sunarken bir yandan da tıbbın en ileri uygulamalarını hastalarımıza sunma gayreti göstererek, teknolojimizi ve hizmet alanlarımızı büyütüyoruz. Karaciğer ve böbrek nakli merkezlerimize, Kök Hücre Nakil Merkezini de ekledik. Günümüzde her 1 milyon nüfusa 50 kemik iliği nakli yapılması gerekiyor. Gelişen teknolojimiz ve donanımlı merkezlerimizde başarı ile uygulanan kök hücre nakli ile tedavisinin mümkün olmadığı düşünülen birçok hastaya tedavi şansı doğuyor. 20 yıllık deneyim ile her branşta uluslar arası standartlarda hizmet veren hastanelerimizde halkımızın ve tüm insanların yaşam kalitesine duyarlı olma vizyonu ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yüzünüzdeki gülümsemeyi daim kılmak için çalışmalarımız devam ediyor. Sağlıklı, kaliteli ve güzel bir yaşam dileğiyle….. MEDICANA AVCILAR MEDICANA BAHÇELİEVLER MEDICANA ÇAMLICA MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA MEDICANA DİŞ MEDICANA SAMSUN MEDICANA KONYA MEDICANA DİŞ ÇİFTEHAVUZLAR NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ İÇİNDEKİLER 4 KIŞ 2012 KIŞ 2012 3 Önsöz 6 Kısa kısa 10 Omurga, ortopedi ve nöroloji tek çatı altında 5 Medicana, Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi NOBİM açıldı. 14 Uzay teknolojisi Medicana, bel, karın ve kalça kaslarının güçlendirmek için uzay teknolojisini hizmete soktu. 16 Total kalça protezi Sağlık Grubu Dergi Danışma Kurulu PROF. DR. ALAATTİN YILDIZ NEFROLOJİ PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ GASTROENTEROLOJİ PROF. DR. ALİ CEM YORGANCIOĞLU PROF. DR. Yılmaz Tomak Ortopedi ve KALP-DAMAR CERRAHİSİ Prof. Dr. Ayşin Bakkaloğlu Çocuk Nefrolojisi PROF. DR. Bahar Gürsoy Ağız, Diş, Çene Cerrahisi Uzm. PROF. DR. BARIŞ DİREN RADYOLOJİ UZMANI Travmatoloji PROF. DR. YÜCEL TAŞTAN ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DOÇ. DR. AHMET ERDİL GASTROENTEROLOJİ DOÇ. DR. AHMET HİLMİ KAYA Beyin ve Sinir Cerrahisi PROF. DR. BÜLENT BERKARDA ONKOLOJİ DOÇ. DR. ALİ OSMAN KAYA ONKOLOJİ Prof. Dr. Cazip Üstün Kadın Hastalıkları Doç. Dr. Barış Akın GENEL CERRAHİ UZMANI ve Doğum (TRANSPLANTASYON) prof. dr. cem sungur nefroloji Doç. Dr. Cengiz Kayahan GENEL CERRAHİ PROF. DR. FULYA TANYERİ İÇ HASTALIKLARI DOÇ. DR. FÜSUN TOKATLI PROF. DR. Güven Erdoğ KALP DAMAR CERRAHİSİ RADYASYON ONKOLOJİSİ DOÇ. DR. G. FAİK HOBİKOĞLU KARDİYOLOJİ PROF. DR. HASAN TAŞÇI GENEL CERRAHI DOÇ. DR. GÜRDAN GÜR GASTROENTOROLOJİ PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR DOÇ. DR. HASBİ ERDEM DİKER KARDİYOLOJİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ Prof. Dr. İsmet Dindar Kardiyoloji Uzmanı PROF. DR. KAYA KANBEROĞLU RADYOLOJİ PROF. DR. LEVENT ALIMGIL GÖZ HASTALIKLARI Prof. Dr. Mahmut Başoğlu Genel Cerrahi prof. dr. Marif mutlu Cihangiroğlu radyoloji PROF. DR. MEHMET SALİH BİLAL KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ PROF. DR. Meral Kozakçıoğlu Özekici FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON DOÇ. DR. H. GÜRDAL İNAL ÜROLOJİ DOÇ. DR. H. İBRAHİM UÇAR KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI DOÇ. DR. İBRAHİM TEK MEDİKAL ONKOLOJİ DOÇ. DR. KERİM ORTAKOĞLU AĞIZ VE ÇENE CERRAHİ UZMANI DOÇ. DR. MERYEM KAYA NÜKLEER TIP DOÇ. DR. MESUT Y.ATLI GENEL CERRAHİ DOÇ. DR. NAZİF KÜRKÇÜOĞLU DERMATOLOJİ DOÇ. DR. NİHAT AKBAYIR GASTROENTEROLOJİ DOÇ. DR. OĞUZHAN OKUTAN PEDİATRİK KARDİYOLOJİ prof. dr. osman uğur çalpur ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PROF. DR. ÖMER IŞIK KALP DAMAR CERRAHISI PROF. DR. SADIK ERSÖZ genel cerrahi uzmanı (tRANSPLANTASYON) GÖĞÜS HASTALIKLARI DOÇ. DR. SABİRE AKIN FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON DOÇ. DR. SELMAN LAÇİN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF) DOÇ. DR. SERDAR AKGÜN KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ DOÇ. DR. SÜHA SÖNMEZ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (IVF) PROF. DR. SEBAHATTİN ATEŞAL KARDİYOLOJİ DOÇ. DR. ŞADAN AY ORTOPEDİ VE TRAVMOTOLOJİ PROF. DR. SELİM AKSÖYEK ÇOCUK CERRAHISI DOÇ. DR. YUSUF ÜSTÜN PROF. DR. SUMRU ŞEKERCİ ANESTEZİ Prof. Dr. Tamer Türk Ağız ve Diş Sağ. PROF. DR. TANFER KUNT KULAK BURUN BOĞAZ Prof. Dr. Teoman Şeşen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Havaların soğumasıyla hareket geçen virüslerin neden olduğu grip ve soğuk algınlığı, birbirinden tamamen ayrı iki hastalık. Sık karşılaşıldığı için pek önemsenmeyen baş ağrıları, aslında vücudumuzun tehlikeli hastalıklarının işaretleri sayılıyor. 40 18 Epilepsi Meme kanseri, dünyada kadınlarda en sık rastlanan kanser türü. Ancak Türkiye’de, Avrupalı kadınlara oranla daha erken yaşta görülüyor. 28 İleri teknoloji Medicana’da Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2011 yılında 2 bin 100 kemik iliği nakli yapıldığını, ancak bu sayının yetersiz. Medicana Sağlık Grubu, Medicana Konya Hastanesi’ni 2012 yaz aylarında açmaya hazırlanıyor. Medicana Avcılar Hastanesi, yoğun talep üzerine, yeni doğan ve erişkin yoğun bakım ünitelerinde büyük bir kapasite artışına gitti. 38 Ülseratif kolitte doğru teşhis 64 Bembeyaz bir gülüş Geliştirilen yeni yöntemlerle dişin doğal rengini beyazlaştırmak artık mümkün. Bu yöntem herkese uygulanabiliyor. Ülseratif Kolit, pek bilinmeyen, ama ciddiye alınması gereken bir hastalık. Çünkü ileride kolon kanserine neden olma riski var. 42 Mide kanserinde tehlike büyüyor Mide kanserinin görülme sıklığı artıyor. Yemek borusuna yakın bölgelerde görülen mide kanseri, alt bölgelerdekinden daha öldürücü. 44 Kalp krizi nasıl tetiklenir? 24 Yrd. Doç. Dr. Kenan Durna Kardiyoloji Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yazıcı Kardiyoloji Kalbimiz, ihtiyacı olan kanı bulamadığında kalp krizi geçiriyoruz. Ama kriz aşamasına gelmeden önce bize sinyaller gönderiyor. 46 Varis deyip geçmeyin Kemik iliği nakline ‘özel’ merkez! Kök hücre nakli, günümüzde tedavisi mümkün olmayan hastalıklarda gelecek için umut vaat ediyor. Varis, tehlikeli bir toplardamar hastalığı. Sadece fiziksel estetiği bozmakla kalmıyor, tedavi edilmediğinde hayati riske de neden olabiliyor. 50 Gebelik hipertansiyonuna dikkat 22 Cerrahisi Bu hastalık, anne ve bebeğin hayatını tehlikeye sokabiliyor. 52 Bebeğimi nasıl emzirmeliyim? Anne sütü, bebeğin ileride sağlıklı bir yetişkin olmasında da etkin. 54 Vücudun derdini söyleme yolu: Ağrı Vücudumuzun, hastalıkları haber vermek için kullandığı alarm sisteminin adı ağrı. Peki hangi ağrı, bize ne söylüyor? 58 İlk jinekolojik muayene Bu dergi Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’ye ait Tempo Dergisi tarafından Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. için hazırlanmıştır. Satılamaz ve dağıtılamaz. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Bahçelievler Sağlık Hizmetleri A.Ş. Eski Londra Asfaltı No: 2 Bahçelievler/İstanbul [email protected] Baskı: APA / Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş. +90 212 798 28 40 – 10 Hat Bel fıtığından kurtumanın yolu, endoskopik bel fıtığı ameliyatından geçiyor. 36 Avcılar’a yoğun bakım güvencesi Yrd. Doç. Dr. Hacı Akar Kalp ve Damar Tempo Dergisi Hürriyet Medya Towers 34212 Güneşli/İstanbul [email protected] Sara olarak da bilinen Epilepsi, ilaçla ve ameliyatla tedavi edilebiliyor. 20 Bel fıtığı ekranda ameliyat ediliyor Meme kanseri KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM Sorumlu Yazı İşleri Md. Kurtuluş Okutan MEDICANA Kurumsal İletişim Koordinatörü İlk kez 1960 yılında uygulanmaya başlanan Total Kalça Protezi, çağımızın en önemli tıbbi başarılarından biri. 32 Türkiye yeni bir sağlık üssüne kavuşuyor KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ PROF. DR. MUZAFFER SARIYAR GENEL CERRAHİ uzmanı (transplantasyon) Vücudun tehlike sinyali baş ağırısı DOÇ. DR. H. NEDİM ARDA PROF. DR. M. İRFAN SABAH KARDİYOLOJİ PROF. DR. NAZLIHAN GÜNAL 56 48 Grip ayrı, soğuk algınlığı ayrı Sağlık için doğru adımlar, ilk jinekolojik muayeneyle başlıyor. 60 Genital estetik psikolojik bir ihtiyaç Dar ayakkabı giymenin sonu Halluks Valgus hastalığının önüne geçmek için, ayakkabı seçimi çok önemli. Hastalığın tedavisi için ise ameliyat şart. Özellikle kadınların başvurduğu genital estetik ameliyatları, kişinin psikolojik ve cinsel sağlığında önemli bir rol oynamaya başladı. 62 Çözüm “şiddete hayır” demekte Kadına şiddet sorununda, psikiyatristin sadece ilaç yazmakla sınırlı kalmayıp kadının yanında taraf olması çok önemli. KISA KISA 6 KIŞ 2012 YENİ YIL KUTLANDI M Beylikdüzü hastanesi Avcılar hastanesi edicana Sağlık Grubu çalışanları düzenledikleri etkinliklerle yeni yılı kutladı. Erken saatlerde keyifli yemek ile başlayan yeni yıl kutlamaları, ilerleyen saatlere kadar devam etti. Canlı müzik eşliğinde gerçekleşen geceye katılan sağlık çalışanları gönüllerince eğlendi. Çamlıca hastanesi Bahçelievler hastanesi KIŞ 2012 ALKENT AKD KIDS DİŞ TARAMASI 7 M edicana International İstanbul Hastanesi, Alkent AKD Kids Anaokulu’nda 30 öğrenciye ücretsiz diş taraması yaptı. Diş Hekimi Hüseyin Aşçı eşliğinde gerçekleştirilen diş taramasında minikler için diş karneleri dolduruldu. Dikkat çeken nokta ise miniklerin dişlerinin son derece sağlıklı olmasıydı. Minikler bu nedenle doktorumuzdan tam not aldılar. Ayrıca organizasyon bünyesinde miniklere sağlıklı dişler için promosyon paketleri dağıtıldı. FATİH DERSANESİ 'HİPERAKTİVİTE VE DİKKAT EKSİKLİĞİ' SEMİNERLERİ M MEDICANA Internatıonal Ankara Hastanesi 4'ÜNCÜ yaşına lider girdi M edicana Ankara Hastanesi 3'üncü yılını Ramada Plaza Otel'de düzenlediği baloyla kutladı. Baloda bir araya gelen sağlık çalışanları eğlenerek kurumun yeni yaşını kutladı. Geceye, hastanenin Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozkurt eşi ile birlikte katıldı. Ev sahipliğini Ankara Hastanesinin Genel Müdürü Oğuz Engiz üstlendi. Kutlamada üstün hizmetlerinden dolayı Prof.Dr. Barış Diren ve Prof.Dr. Cem Sungur'a plaketleri Hüseyin Bozkurt tarafından verildi. Gece boyunca hediye çekilişleri oldu. Hastane ekibi çalışma yorgunluğunu dans ederek eğlenerek attı. 3'üncü yılını başarıyla tamamlayan, grubun 6'ncı halkası olan MEDICANA Internatıonal Ankara Hastanesi tüm çalışanları ile doyasıya eğlendi. 3'üncü yılını başarıyla tamamlayan, grubun 6'ncı halkası olan MEDICANA Internatıonal Ankara Hastanesi, gerek hizmet üretimi gerekse de tercih edilirlik boyutu ile 4'üncü yaşına Ankara’nın lider özel hastanesi olarak girdi. Hastanemiz böbrek, karaciğer ve kemik iliği naklinin birlikte yapıldığı sayılı hastaneden birisi olması nedeniyle de tüm ülke genelinden yoğun hasta talebi ile 4'üncü yılına giriyor. edicana International İstanbul Hastanesi, Klinik Psikolog Pınar Önen eşliğinde 10 Aralık Cumartesi günü Beylikdüzü Okyanus Koleji’nde 'Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği' konulu seminer düzenledi. Fatih Dersanesi, SBS'ye hazırlanan öğrencilere destek amacıyla düzenlenen seminerin yoğun ilgi görmesi nedeni ile, 24 Aralık 2011 Cumartesi günü Avcılar Doğa Koleji’nde ikincisi düzenlendi. Özellikle velilerin katılım gösterdiği seminer programının sonunda, ailelere bu zor dönemde çocukları ile nasıl iletişim kurmaları gerektiği üzerine bilgiler verildi. Onkolojide Cezayir – MEDICANA işbirliğİ M Medicana Ankara Hastanesi'nde düzenen baloda, Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozkurt, üstün hizmetlerinden dolayı Prof. Dr. Barış Diren ve Prof. Dr. Cem Sungur'a birer plaket verdi. edikal Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Onkolojik Cerrahi hizmetlerinde Cezayir – Ankara arası köprü kuruldu. Başarılı uzman kadrosu ve teknolojik donanımı ile onkoloji tedavilerinde olumlu sonuçlar elde edilmesiyle sağlık hizmetlerinde cazibe merkezi haline gelen MEDICANA Internatıonal Ankara Hastanesi yakın zamanda Cezayirli bir hastanın Kemik İliği Nakli ile tedavisini sağlayacak. HALDUN TANER İLKÖĞRETİM OKULU OBEZİTE VE DİYET SEMİNERİ 2 7 Aralık 2011 Salı günü Beylikdüzü Haldun Taner İlköğretim Okulu Konferans Salonunda, İlköğretim öğrencilerine obezite hakkında bilgilendirici seminer verildi. Medicana International İstanbul Hastanesi Diyetisyeni Serap Andaç Öztürk tarafından gerçekleştirilen seminerde çocuklar beslenmenin önemi konusunda bilgilendirildiler. UĞUR KOLEJİ DİYABET HAFTASI ORGANİZASYONU 1 4 Kasım Diyabet Haftası 18 Kasım 2011'de Beylikdüzü Uğur Koleji öğrencilerine Özel Medicana Internatıonal İstanbul Hastanesi’nin desteği ile diyabet eğitimi verildi. İç Hastalıkları Doktoru Uzm. Dr. Mustafa Temizel ve Diyabet Eğitim Hemşiresi Ebru Sevinç’ in katkılarıyla öğrenciler hem diyabet hastalığı hakkında bilgi edindiler hem de diyabeti önlemek için nasıl yaşamak gerektiğini öğrendiler. Öğrenciler diyabet semineri sonrası kendileri için hazırlanmış, hediyelerle mutlu bir şekilde salondan ayrıldılar. KISA KISA 8 KIŞ 2012 KIŞ 2012 9 BASINLA BULUŞMA S amsun ve Ordu'da görev yapan basın mensupları, Medicana Samsun Hastanesi’nde organize edilen sabah kahvaltısında bir araya geldi. Kahvaltı organizasyonunda basın mensuplarına hastane hakkında bilgi verilerek, hastane gezdirildi. Hasta odaları, suit ve VIP odalar, hastanenin teknolojik altyapısı konularında bilgi verildi. MEDICANA DİŞ ÇİFTE HAVUZLAR AÇILDI M edicana Sağlık Grubu’nun Türkiye’de son teknolojiyle hizmet veren sağlık zincirinin yeni bir halkası olan 'MEDİCANA DİŞ ÇİFTEHAVUZLAR Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin resmi açılışı, 4 Şubat Cumartesi günü yapıldı. Çiftehavuzlar Cemil Topuzlu Caddesi üzerinde açılan merkez için sade bir açılış töreni düzenlendi. Merkezin açılış kurdelesini, Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Bozkurt, Dt. Nazan Bozkurt, Dr. Sevinç Gezer, Işıl Bozkurt ve Dt. Nil İndere birlikte keserek, merkezin hayırlı olmasını dilediler. Medicana International İstanbul Hastanesi’nin doktorları Mart Ayı Boyunca Prestij Mall Alışveriş Merkezinde! Medicana International İstanbul Hastanesi ve Prestij Mall işbirliği ile Mart Ayı boyunca Onkoloji ,Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Beyin, Omurilik, Sinir Cerrahi Uzmanları Prestij Mall’de Bahçeşehir halkı ile buluşuyor. AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI SEMİNERİ K Libyalı misafirlerin tercihi MEDICANA SAĞLIK GRUBU M EDICANA Sağlık Grubu Hastaneleri’nde yaklaşık 5 aydır tedavileri süren Libyalı yaralılar hastane hizmetleri ve diğer organizasyonlardan çok memnun kaldı . MEDICANA Sağlık Grubu; sağlık hizmetlerini tek çatı altında toplamanın gururunu yaşarken yabancı hasta transferi ve kabulünde profesyonel ekibiyle ulaşım, konaklama, tercüme ve bilumum hizmetleri bünyesinde sağlayarak, sağlık turizmindeki vizyonunu bir kez daha göstermiş oldu. adıköy Belediyesi ve Medicana Sağlık Seminerleri’nin ilki olan 'Ağız ve Diş Sağlığı' Semineri 04 Şubat 2012’de gerçekleşti. 04 Şubat 2012 Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Gençlik Merkezi'nin konferans salonunda, Çiftehavuzlar MEDICANADİŞ Ağız ve Diş sağlığı Merkezi’nin hekimlerinden Dr. Sevinç Gezer 'Ağız ve Diş Sağlığı' ile ilgili merak edilenleri anlattı. Seminerde Dt. Sevinç Gezer; yaşam boyu sağlıklı dişlere kavuşmak için gerekli önlemleri, ağız ve diş sağlığının bozulması durumunda uygulanacak tedavi yöntemleri konusunda bilgi verdi. Seminer sonunda katılımcılara diş macunu ve diş fırçası armağan edildi. Sağlık Sponsoru MedIcana 0 5.02.12 Pazar günü Çekmeköy Belediyesi, Kaçkar Bisiklet ve Türkiye Bisiklet Federasyonu iş birliği ile düzenlenen 'Geleneksel Çekmeköy Dağ Bisikleti Kış Antrenman Yarışları', Çekmeköy Belediyesi Doğa Park Tesisleri ve ormanlık alanında yapıldı. Medicana Sağlık Grubu’nun sağlık sponsoru olduğu yarışa, 105 bisikletçi katıldı. PLASTİK CERRAHİ: Prof.Dr. Necmettin Kutlu (Slikon Protez Efsanesi) 8 Mart Perşembe 13:00-14:00 KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM : Op. Dr. Mehtap Derelioğlu (Kadın Yaşamı ve Kemik Erimesinin Önemi) 16 Mart Cuma 13:00-14:00 BEYİN,OMURİLİK, SİNİR CERRAHİ: Prof. Dr. Hidayet Akdemir (Hangi Baş Ağrıları Daha Tehlikelidir) 23 Mart Cuma 13:00-14:00 ONKOLOJİ: Prof.Dr. Bülent Berkarda & Op. Dr. Mehmet Salih İyikesici (Yeni Tedavi Yöntemleri) 30 Mart Cuma 11:00-12:00 ÖZEL MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ HEMŞİRELİK HİZMETLERİ DİREKTÖRLÜĞÜ OCAK 2012 EĞİTİM FAALİYETLERİ M edicana Ankara Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Direktörlüğü; Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Derneğiyle işbirliği içinde 13-15 Ocak tarihleri arasında “Temel İstatistik Kursu”nu Ankara Medicana Hastanesinde gerçekleştirmiştir. Medicana Ankara Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Direktörlüğü; Onkoloji Hemşireliği Derneği işbirliği ile 27-28 Ocak tarihleri arasında “Temel Düzey Psikoonkoloji Bakım Kursu”nu Ankara Medicana Hastanesinde gerçekleştirmiştir. Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği “Hemşire Çalışma Gurubu”nun “Örtük Bilgi” konulu eğitim programı 18 Ocak 2012 tarihinde Medicana Ankara Hastanesinde yapılmıştır. MEDICANA’DAN PERSONELİNE SİGARA VE ZARARLARI SEMİNERİ 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma günü dolayısıyla Medicana Samsun Hastanesi tarafından hastane personeline 'Sigaranın Zararları ve Bırakma Yolları' konulu bir seminer düzenlendi. Medicana Samsun Hastanesi Halk Sağlığı Bilim Uzmanı Dr. Remzi Karşı’nın konuşmacı olarak katıldığı seminere Medicana Samsun Hastanesi personeli yoğun ilgi gösterdi. Slayt sunumu eşliğinde gerçekleştirilen sunumda; rakamsal verilere de yer verildi. NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ 10 KIŞ 2012 NOBİOM’da, hastaların tüm nörolojik ve ortopedik sorunlarını çözülebiliyor. KIŞ 2012 11 NOBİOM’da, tüm üniteler için veri tabanı oluşturuldu. Böylece birden fazla hekim, hastanın tanı ve tedavi sürecinde yer alabiliyor. Ayrıca merkezde, tedavi için son teknolojik aletler kullanılıyor. Omurga, ortopedi ve nöroloji TEK ÇATI ALTINDA DR. HİKMET ULUĞ N örolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi’nin kuruluş fikri nasıl doğdu? Hem beyni ve omuriliği ilgilendiren nörolojik hastalıklar, hem de kemikleri ve eklemleri ilgilendiren ortopedik hastalıklar tüm toplumlarda çok sık görülüyor. Bu alanlarda yoğun bir hasta başvurusu var. Tıbbi bilgilerimiz ve tıp teknolojileri son yıllarda baş döndürücü gelişmeler gösterdi. Söz konusu hastalıklarda gerek tanı gerekse tedavi aşamasında birden çok hekimin sürece katılması gerekiyor. Tam da bu noktada hastaların en büyük şikâyetinin bir hekimden diğerine ya da bir merkezden MEDICANA, NÖROLOJİK BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ NOBİOM’U HİZMETE AÇTI. BİRBİRLERİYLE BAĞLANTILI OLAN BEYİN, SİNİR, OMURİLİK, KEMİK VE EKLEM GİBİ UZMANLIK ALANLARINI TEK BİR ÇATI ALTINDA TOPLAYAN MERKEZİN YÖNETİCİSİ DR. HİKMET ULUĞ, NOBİOM’UN VİZYONUNU VE YEPYENİ HİZMET ANLAYIŞINI ANLATTI. NOBİOM SAYESİNDE HASTALAR ARTIK DOKTOR DOKTOR GEZMEK ZORUNDA KALMAYACAK. diğerine dolaşmak olduğunu gördük. Hastaların tüm nörolojik ve ortopedik sorunlarının tek mekânda çözümlenebileceği bir merkez kurmanın yararlı olacağını düşündük. Böylece Medicana Bahçelievler Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi oluşturuldu. ■ Merkez nasıl çalışıyor? Merkezimizin birinci özelliği hastanın tüm bilgilerinin ortak veri tabanında tutulması. Aynı alanda hizmet veren hekimlerimizden herhangi birine başvuran hastanın bilgileri merkezimizdeki diğer hekimler tarafından da görülüp değerlendirilebiliyor. Böylece hasta her hekime tekrar tekrar kendisini anlatmıyor. İkinci özelliğimiz hastanın tanı amaçlı incelemelerinin ve tüm tedavilerinin aynı bina içinde yapılması. Bu da hastanın zaman kaybını önlemesi kadar tanı süresini de kısaltıyor. Gereksiz tedaviye son Üçüncü özelliğimiz ise tedavi kararlarının ortak konsey tarafından verilmesi. Bu benim en önem verdiğim özellik. Hastaların en sık yakınmalarından birisi aynı hastalık için değişik tedavi kararlarının verilmesi ve hastanın ne yapacağını bilemez hale gelmesi. Bu amaçla hastalarımızın tüm hekimler tarafından değerlendirilebileceği bir konsey toplantı odası oluşturduk. Ülkemizde NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ 12 KIŞ 2012 KIŞ 2012 “Bir diğer önem verdiğimiz konu hasta bilgilendirmesi. Poliklinik odalarımızı tablet bilgisayarlar ve büyük ekranlarla donattık. Hastalarımıza hastalıklarını ve tedavi yöntemlerini animasyonlarla anlatarak hastalıkları hakkında daha bilinçli olmalarını amaçlıyoruz.” NOBİOM’DA iki yatan hasta katı ve üç modern ameliyathane bulunuyor. Tüm ameliyatlar videoya kaydediliyor. ve dünyada ilişkide olduğumuz merkezlerle anında canlı iletişim kurabiliyoruz. Özellikle hastaya bir girişim, ya da ameliyat düşünüldüğünde buna tek hekim karar vermiyor. Tedavi için konsey kararı zorunlu ve konsey kararını tıbbi gerekçeleri anlatan yazılı bir rapor halinde hastamıza sunuyoruz. Böylece gereksiz, ya da yanlış tedavi ve ameliyat kararlarından kaçınmış ve grubumuzun tüm bilgi ve deneyimini hastalarımız için kullanma fırsatını yaratmış oluyoruz. Bir örnekle anlatırsak, bel fıtığı olan bir hastada ameliyat kararı hastayı gören beyin cerrahı, hastanın nörolojik incelemesini yapan nörolog ve hastanın normal yaşamına kavuşmasında önemli rol oynayacak fizik tedavi rehabilitasyon hekiminin ortak katılımıyla alınıyor. Hangi tedavi uygulanacaksa tüm süreç ve olası sonuçlar hastaya ayrıntılı biçimde anlatılıyor ve yazılı rapor olarak veriliyor. Bir diğer özelliğimiz de tanı ve tedavi sonuçlarının sürekli izlenmesi ve belirli aralıklarla değerlendirilmesi. Bu sayede uyguladığımız tedavi yöntemlerinin başarı oranını yükselttiğimiz gibi yeni yöntemleri de uygulamaya alabiliyoruz. Bir başka önemli konu sağlık hizmetinin bir bütün olması. Aynı binada hizmet veriyor olmamız hekim dışındaki hemşire, teknisyen gibi diğer çalışanlarımızın hizmet verdiğimiz alanda özelleşmesini ve daha bilinçli olmasını sağlıyor. Modern donanım ■ Merkezin yerleşimi ve teknik donanımı hakkında bilgi verir misiniz? Tüm hizmetlerimiz aynı bina içinde veriliyor. Öncelikle polikliniklerimiz aynı katta bir arada çalışıyor. Beyin Cerrahisi, Nöroloji, Ortopedi ve Travmatoloji ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hekimlerimiz bir arada. Bu katta telekonferans sistemiyle donatılmış konsey-toplantı odamız ve nörofizyolojik inceleme alanlarımız yer alıyor. Bu katımızın üstünde 2 yatan hasta katımız ve en üstte 3 modern ameliyathanemiz var. Tüm ameliyatlarımız video ile kaydediliyor ve gerektiğinde canlı yayın yapılabiliyor. Ameliyathanelerimizden bir tanesi endoskopik ve artroskopik ameliyatlara ayrılmış durumda. “Merkezimizin birinci özelliği hastanın tüm bilgilerinin ortak veri tabanında tutulması. Aynı alanda hizmet veren hekimlerimizden herhangi birine başvuran hastanın bilgileri merkezimizdeki diğer hekimler tarafından da görülüp değerlendirilebiliyor. Böylece hasta her hekime tekrar tekrar kendisini anlatmıyor.” Endoskopik omurga ameliyatları ve artroskopik eklem ameliyatları (diz, kalça, omuz gibi) bu ameliyathanede yapılıyor. Omurga ve eklem cerrahisi için özel amaçlı ameliyat masaları ve görüntüleme sistemleri bu ameliyathanede kullanılıyor. Ağrı tedavisi amaçlı girişimler de bu ameliyathanemizde yapılıyor. Poliklinik katımızın altında MRG ve BT’nin de bulunduğu tam donanımlı radyoloji ünitemiz yer alıyor. Laboratuvar incelemeleri ise hastanın kan örnekleri ayrı bir odada alınıp hastanemizin genel laboratuvarına gönderilerek gerçekleştiriliyor. Radyoloji ünitemizin hemen yanında tüm gereksinimlere yanıt verebilecek bir fizik tedavi ve rehabilitasyon alanımız var. Burada klasik uygulamaların yanı sıra omurga güçlendirme için Centaur bel robotu ve Redcord sistemi yer alıyor. Bunlar tüm dünyada başarıyla uygulanmış ve ülkemiz için yeni olan uygulamalar. Fizik tedavi ve rehabilitasyon ünitemizin alt katında ise modern tıbbın olanaklarıyla donatılmış 20 yataklı yoğun bakım ünitemiz var. Çok yönlü yaklaşım ■ Hangi hastanın hangi hekime başvuracağı nasıl belirleniyor? Verimli ve hastaya en yararlı çalışabilmenin sırrı tam da burada yatıyor. Tanı ve tedavisiyle ilgilendiğimiz hastalıklara ilişkin üniteler oluşturduk. Her hastalığın öncelikle tanısında uygulayacağımız yol haritalarımız belli. Böylece birden fazla hekim aynı hastanın tanı ve tedavi sürecinde yer alabiliyor. Hastanın özellikle muayene olmak istediği bir hekim yoksa önce sekreteryamız tarafından ilgili hekime yönlendiriliyor ve süreç başlıyor. Örnek verirsek, sinir yaralanması olan bir hasta merkezimizde herhangi bir hekim tarafından görüldükten sonra elektrofizyolojik incelemeleri nöroloğumuz tarafından gerçekleştiriliyor. Ardından hasta periferik sinir ameliyatlarında özelleşmiş ortopedik cerrahımız, nörolog, beyin cerrahı ve rehabilitasyonda özelleşmiş fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanımızın bulunduğu konseyde değerlendiriliyor. Konseyde hastanın tedavisinin cerrahi mi yoksa rehabilitasyonla mı olacağı kararlaştırılıyor. Bir başka örnek, epilepsisi olan bir hasta merkezimizde bir nöroloğa ya da beyin cerrahına başvurabilir. Tedavi kararı epilepsi alanında özelleşmiş nörolog, beyin cerrahı ve radyolog tarafından ortak konseyde veriliyor. Kalça protezi düşünülen bir hasta ortopedistimizin yanı sıra mutlaka fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimimiz tarafından da değerlendiriliyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. İlgilendiğimiz her hastalık için aynı çok yönlü yaklaşım söz konusu. Uluslararası bilgi paylaşımı ■ Aynı biçimde çalışan başka merkezlerle ilişkiniz var mı, son olarak neler söylemek istersiniz? Bildiğiniz gibi tıptaki gelişmeler gerçekten baş döndürücü. Öncelikle her hekimimizin merkezimizin sağladığı olanaklarla her yıl bir ulusal ve bir uluslararası kongreye katılımı zorunlu. Uluslararası tıp dergilerinin yer aldığı dijital kütüphanemiz var. Alanında öncü olan Güney Kore Wooridul grubuyla know-how anlaşmamız var. Sahip olduğumuz telekonferans sistemiyle ortak toplantılar yapıyoruz. Ülkemizde ilişkide olduğumuz diğer meslektaşlarımızla da aynı biçimde bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Hekim çalışanlarımızın yanı sıra özellikle hemşire ve 13 MedIcana Bahçelievler Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi’nde hangi birimler var? OMURGA ÜNİTESİ Endoskopik bel fıtığı ameliyatları Boyun fıtığı ameliyatları Spinal enstrümentasyon ameliyatları Omurga ve omurilik tümörleri Skolyoz cerrahisi BEYİN DAMAR HASTALIKLARI ÜNİTESİ İnme tedavisi Anevrizma ve AVM ameliyatları Beyin damar hastalıkları tanı ve izleme EPİLEPSİ ÜNİTESİ Epilepsi monitörizasyon Epilepsi cerrahisi BEYİN VE OMURİLİK TÜMÖRLERİ ÜNİTESİ Erişkin dönem beyin ve omurilik tümörleri Çocukluk dönemi beyin ve omurilik tümörleri HAREKET BOZUKLUKLARI ÜNİTESİ Parkinson hastalığı Değişik hareket bozuklukları DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI ÜNİTESİ Demans Alzheimer Bellek bozuklukları UYKU BOZUKLUKLARI ÜNİTESİ Uyku bozuklukları NÖROFİZYOLOJİ ÜNİTESİ EMG, VEP, SEP, BAEP incelemeleri EEG ve uzun süreli monitörizasyon Uyku laboratuvarı EKLEM HASTALIKLARI ÜNİTESİ Artroskopik cerrahi girişimler Protez cerrahisi teknisyen kadromuzun eğitimi de çok önemli. Bu amaçla hizmet içi eğitimin yanı sıra kadrolarımızı anlaşmamızın olduğu Wooridul grubunda pratik eğitime de gönderiyoruz. Bir diğer önem verdiğimiz konu hasta bilgilendirmesi. Bu amaçla basılı materyallerimizi sürekli artırmanın yanı sıra poliklinik odalarımızı tablet bilgisayarlar ve büyük ekranlarla donattık. Hastalarımıza hastalıklarını ve tedavi yöntemlerini animasyonlarla anlatarak hastalıkları hakkında daha bilinçli olmalarını amaçlıyoruz. Son olarak öncelikle merkez fikrimize samimi ve vizyonel yaklaşıp bu olanakları bize sağlayan ve hep daha iyisi için teşvik eden Medicana Grup Başkanı Sn. Hüseyin Bozkurt’a ve merkezimizde özveriyle çalışıp ekip çalışması felsefesini başarıyla uygulayan hekim, hemşire, teknisyen, sekreterya tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ 14 KIŞ 2012 KIŞ 2012 Omurga ve bel güçlendirmede UZAY TEKNOLOJİSİ OMURGAMIZIN VE BELİMİZİN SAĞLIKLI ÇALIŞABİLMESİ İÇİN BEL, KARIN VE KALÇA KASLARI GÜÇLÜ OLMALI. ÖZEL EGZERSİZLER OLMADAN ZAYIF KALAN BU KASLARIMIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN MEDICANA, UZAY TEKNOLOJİSİNİ HİZMETE SOKTU. NÖROLOJİK BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDE HİZMETE GİREN REDCORD VE CENTAUR OMURGA VE BEL GÜÇLENDİRME PROGRAMLARI HAKKINDA, MERKEZİN UZMANLARINDAN DR. YAŞAR SEZEN ORAL BİLGİ VERDİ. O murga güçlendirme ne demek? Omurgamız, omurların üst üste yerleşmesi ile oluşan bir yapıdır. Kafatasının altından kuyruk sokumuna kadar devam eder ve 33 omurdan oluşur. Omurilik, omurganın içinden geçerken sağlı sollu sinir köklerini verir. Bu sinirler hareket ve duyu fonksiyonlarımızın yanı sıra organlarımızın çalışmasını sağlar. Eğer omurgadaki bozulmalar sinir sıkışmalarına neden olursa omurga kaynaklı ağrılar başlar. Boyun, sırt ve bel ağrılarının oluşmaması için omurganın tam ve normal işlev görmesi gerekir. Omurganın normal işlevleri için kemik ve eklem yapısının yanı sıra omurgayı destekleyen bel, karın ve kalça kaslarının önemi çok büyüktür. Kök kaslar adı verilen bu kasların güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Aktif spor yaşamı olmayan hastalarda kök kaslarının egzersiz yoluyla güçlendirilmesi hemen hemen olanaksızdır. Bu amaçla son yıllarda kök kasları güçlendirmeye yönelik yeni gelişmeler sağlanmıştır. ■ Güçlendirme egzersizlerinin getirileri neler? Güçlendirme egzersizleri denge hissinizi iyileştirebilir. Bu egzersizler, yine düşme konusunda etkisi bulunan kasların daha hızlı ve etkin tepki verebilme yetisini artırır. Bu da düşme riski daha yüksek olan yaşlılar için önemlidir. Özellikle kalça kasının güçlenmesi dengenizi korumanızı sağlar. Eğer ellerinizi kullanmadan bir koltuktan kalkamıyorsanız, kalça kasınızı güçlendirmeniz gerekmektedir. Yapılan araştırmalara göre 60-80 yaş aralığındaki kişiler düzenli olarak yapılan güçlendirme egzersizlerinden fayda görmektedir. Kök kaslar güçleniyor Medicana Nörolojik Bilimler, Omurga ve Ortopedi Merkezi’nde tedavi seansları 20 dakika ile bir buçuk saat arasında değişiyor. ■ Merkezde omurga güçlendirme için hangi yöntemler uygulanıyor? Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümümüzde kök kaslarını güçlendirmeye yönelik yeni teknikler uygulanmaktadır. Bunlardan birincisi Centaur omurga robotu sistemi, ikincisi ise Redcord sistemidir. Centaur omurga robotu, uzay teknolojisi baz alınarak yapılmış olan bu cihaz bel kök kaslarını güçlendirir. Hastayı uzayda değişik pozisyonlarda tutarak motor kontrolün artmasını ve kasların güçlenmesini sağlar. Böylece bel ağrısının azalır ve tekrarlamaz. Omurga robotu ile kök kasları güçlendirildiğinde hasta kendi kaslarından yapılmış doğal bir korseye sahip olur. Kök kaslarının güçlendirilmesi sonrası bir bölüm hastada ameliyat ihtiyacı ortadan kalkmaktadır. Ameliyat olan hastalarda ise kök kaslarının güçlendirilmesiyle hastalığın tekrar etmesi önlendiği gibi iyileşme süresi de kısalmaktadır. ■ Redcord tedavi sisteminden de bahseder misiniz? Redcord tedavi sistemi, hastanın çeşitli elastik iplerle ağırlığının azaltılarak tedavi edildiği bir cihazdır. Sinir sisteminin kas iskelet sistemini yönetmedeki etkisi baz alınarak, kaslar güçlendirilir. Günlük hareketlerimiz sırasında omurgamızda çalıştırma fırsatı bulamadığımız değişik eklemlerimize (faset eklem gibi) Redcord sistemiyle egzersiz yaptırılarak eklem esnekliği ve kas gücü artırılır. Teknik donanımın yanı sıra uygulayıcının eğitimini de gerektiren Redcord sistemimiz merkezimizde hizmet vermektedir. 15 Merkezde, kök kaslarını güçlendirmeye yönelik yeni teknikler uygulanıyor. Bunlardan biri Centaur omurga robotu, diğeri Redcord. Hareket ilacınızdır ■ Bu tedaviler nasıl uygulanıyor? Konulan teşhise göre planlanan 10-15 seanslık tedavi programı fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman doktoru tarafından belirlenmekte ve fizyoterapistlerimiz tarafından uygulanmaktadır. Uygulanacak tedavi yöntemlerine göre farklı olabilmekle birlikte tedavi seansları 20 dakika ile 1 buçuk saat arasında değişmektedir. Hastalığa uygun, ağrıyı giderici egzersizler hastalarımıza fizik tedavi ve rehabilitasyon ekibi tarafından verilecektir. Ancak, omurganın sağlıklı olması için genç yaşlardan itibaren sporu hayatımıza katmak, bol su içmek, sigara kullanmamak son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki, hareket ilacınızdır. DR. YAŞAR SEZEN ORAL “Aktif spor yaşamı olmayan hastalarda kök kaslarının egzersiz yoluyla güçlendirilmesi hemen hemen olanaksızdır. Bu amaçla son yıllarda kök kasları güçlendirmeye yönelik yeni gelişmeler sağlanmıştır.” NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ 16 KIŞ 2012 KIŞ 2012 Tıbbın en büyük başarılarından biri H TOTAL KALÇA PROTEZİ Doğuştan kalça çıkığı olan bir hastanın ameliyat öncesi röntgeni. Sağ kalça ekleminde çıkığa bağlı olarak ileri derecede kireçlenme mevcut. İLK KEZ 1960 YILINDA UYGULANMAYA BAŞLANAN TOTAL KALÇA PROTEZİ, ÇAĞIMIZIN EN ÖNEMLİ TIBBİ BAŞARILARINDAN BİRİ OLARAK KABUL EDİLİYOR. GÜNÜMÜZDEKİ TEKNOLOJİK İLERLEMELERLE UYUMLU OLARAK GELİŞEN TOTAL KALÇA PROTEZİ UYGULAMALARINI, MEDICANA NÖROLOJİK BİLİMLER OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ UZMANI DOÇ. DR. ERDEM BAGATUR ANLATTI. DOÇ. DR. ERDEM BAGATUR angi hastalıklarda total kalça protezi uygulanıyor? Kalça ekleminin birçok hastalığı total kalça protezi ameliyatı ile tedaviyi gerektirir. Bu hastalıklar sonucunda ortaya çıkan kalça eklemi bozuklukları ağrı ve hareket kısıtlılığına yol açarak yürüme, merdiven çıkma, oturup kalkma ve bazen kişisel hijyeni sağlamada belirgin zorluklara yol açarak günlük hayatı olumsuz yönde etkiler, ileri dönemlerinde insanların işe gitmelerini, hatta uyumalarını engeller. ■ Kalça protezine karar verirken hangi faktörler dikkate alınıyor? Kalça protezine karar verirken en önemli faktör hastanın ağrısı ve bunun günlük hayatını nasıl etkilediğidir. Hastanın günlük hayatını olumsuz yönde etkileyecek, engelleyecek “Protezlerde hem tasarım hem de malzeme açısından çok ciddi gelişmeler kaydedildi. Her hastaya, yaşa, vücut tipine, gerekli ameliyata uygun protez seçenekleri var.” kadar çok ağrısı varsa ve başka yöntemlerle tedavisi mümkün değilse protez ameliyatı yapılır. Bir diğer önemli faktör hastanın yaşıdır. Protezlerin belirli bir ömrü olduğu için çok zorunlu haller dışında bu ameliyatı çok genç yaşlarda yapmak doğru değildir. Kilo ameliyat kararında da önemli. Normal kilolarında olan hastalarda ameliyat sonrası rehabilitasyon daha kolay olduğu için şişman hastaların ameliyat öncesinde kilo vermeleri tercih edilir. Özellikle aktif iş veya sosyal hayatı olan insanlarda başka çare kalmamışsa protez ameliyatı şiddetle önerilir. Ömrü 20 yıldan fazla Total kalça protezi ameliyatı yapılmış olan bir hastanın ameliyat sonrası röntgeni. ■ Protezin ömrü ne kadar? Protezlerde hem tasarım hem de malzeme açısından çok ciddi gelişmeler kaydedildi. Her hastaya, yaşa, vücut tipine, gerekli ameliyata uygun protez seçenekleri var. Eskiden yalnızca çelik ve polietilen denilen malzemeden üretilmiş protezler varken, şimdi titanyum alaşımları ve çok özel seramiklerden üretilmiş çok dayanıklı protezler kullanılıyor. Bu faktörler de protezlerin ömrünün uzamasını sağladı. İyi 17 yapılmış bir protez ameliyatının ömrünün 20 yılın üzerinde olduğu söylenebilir. Ayrıca eskiyen protezleri de değiştirmek mümkün. Protezin ömrünü etkileyen faktörler arasında ameliyatın iyi yapılmış olması, hastanın kilosu, kemik kalitesi ve protezi ne kadar çok kullandığı ilk sıralarda. ■ Kalça protezi ameliyatı nasıl yapılır? Bu büyük ve özel bir ameliyattır. Sterilizasyon denilen temizliğe son derece önem verilen, havalandırma sistemi dahi özel olan, deneyimli bir ekibin çalıştığı özel ameliyathanelerde yapılmalıdır. Ameliyat sırasında hasta ya genel anestezi verilerek uyutulur ya da epidural anestezi denen belden aşağısının uyuşturulması yöntemi uygulanır. Ameliyatın süresi yaklaşık 1 saattir. Ameliyat sırasında kalçadaki hastalıklı dokular çıkartılır ve yerine protez yerleştirilir. Genellikle ameliyat sonrasında hastanede yaklaşık 4 gün yatmayı gerektirir. Ameliyatın ertesi günü hasta ayağa kaldırılır ve yürütülür. Hastalar yaklaşık 1 ayda desteksiz ve yardımsız olarak tek başlarına yürüyebilir hale gelirler. Protez hor kullanılmamalı ■ Kalça protezi sonrası komplikasyon riski var mı? Her ameliyatta olduğu gibi kalça protezi ameliyatlarında da belirli riskler söz konusudur. Bunların en sık görüleni enfeksiyon riski yani mikroplarla oluşan iltihabi durumdur. Bunun oranı yüzde 1 kadardır. Bir diğer önemli komplikasyon bacaklardaki toplar damarlarda kan pıhtılarının oluşması nedeniyle olan tıkanmadır. Ancak bu komplikasyonlar hastaları korkutmamalıdır. Çünkü kalça protezi ameliyatı yapılacak hastalara ameliyat öncesinde mutlaka bu riskler açısından kan tahlilleri ve gerekirse daha ileri inceleme yöntemleriyle araştırmalar yapılır. ■ Ameliyat sonrası hastalar nelere dikkat etmeli? Ameliyat sonrasında hastaların dikkat etmesi gereken en önemli konu böylesine büyük ve özel bir ameliyattan sonra protezlerine özenle bakmalarıdır. Kilo almamaları, yüksek yerlerden atlamamaları, çok ağır yükler taşımamaları, yere oturmamaları, bağdaş kurmamaları ve alafranga tuvalet kullanmaları gerekir. Hor kullanmak protezin çabuk eskimesine yol açacaktır. NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ 18 KIŞ 2012 KIŞ 2012 EPİLEPSİ 19 Epilepsi teşhisinde detaylı bir hikaye, öz ve soy geçmiş araştırılmasından sonra değişik tanı yöntemleri uygulanıyor. SARA OLARAK DA BİLİNEN EPİLEPSİ, NEDENLERİ TAM OLARAK TESPİT EDİLEMESE DE İLAÇLA VE AMELİYATLA TEDAVİ EDİLEBİLEN, KONTROL ALTINDA TUTULABİLEN BİR HASTALIK. MEDICANA NÖROLOJİK BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN NÖROLOJİ UZMANI DR. GÜLCAN SARGIN KURT, HASTALIKLA İLGİLİ BİLGİLER VERDİ VE GELİŞEN TIBBIN SUNDUĞU TEDAVİ SEÇENEKLERİNİ ANLATTI. DR. GÜLCAN SARGIN KURT E pilepsi (Sara) nedir? Epilepsi, beyindeki sinir hücrelerinin elektriksel aktivitelerinin fiziksel veya kimyasal nedenlerden ötürü geçici olarak kontrol dışına çıkması ve bunun sonucunda meydana gelen tekrarlayıcı ve kısa süreli hareket, duyu veya bilinç bozukluğu ile tanımlanan nörolojik bir hastalıktır. Epilepsi, erkek ve kadınlarda ayrım olmaksızın eşit oranda ve toplumda yaklaşık yüzde 1 oranında görülen bir hastalıktır. Epilepsi- nin yaşa göre görülme olasılığı yaşamın ilk on yılında, özellikle de bir yaşından önce ve 60 yaşından sonra olmak üzere iki dönemde diğer yaş dönemlerine nazaran daha yüksektir. ■ Epilepsinin nedenleri nedir? Sara hastalığı, beynin normal sinir aktivitesini bozan bazı metabolik hastalıklar, enfeksiyon, tümör, travma, genetik ve gelişim bozukluğu gibi çeşitli sebeplere bağlıdır. Ancak tüm araştırmalara rağmen, çocuklar ve yaşlılar dışındakilerin yüzde 70’inde hastalığın nedeni tam olarak ortaya çıkmayabilir. Kalıtımın rolü çok az ■ Epilepsi kalıtımsal mıdır? Hastaların büyük çoğunluğunda epilepsi kalıtımsal değildir, ancak pek çok epilepsi sendromunda nöbete neden olan kalıtımsal bir hastalık söz konusu ise, hastalığın kalıtımla geçme olasılığı vardır. Ailesinde epilepsi hikâyesi olan kişilerde hastalığın görülme ihtimali 2-3 oranında daha fazladır. “Epilepside yanlış tanının en önemli nedeni olayın eksik veya hatalı tanımlanmasıdır. Hekimin, hastanın nöbet öncesindeki, nöbet sırasındaki ve nöbet sonrasındaki görünümü ve davranışlarına ilişkin bilgilendirilmesi gereklidir.” ■ Epilepside tanı nasıl konur? Doğru tanı için hekimin, hastanın nöbet öncesi, sırasındaki ve sonrasındaki görünümü ve davranışlarına ilişkin bilgilendirilmesi gereklidir. Yanlış tanının en önemli nedeni, olayın eksik veya hatalı tanımlanmasıdır. Epilepsi teşhisinde detaylı bir hikâye, öz ve soy geçmiş araştırılmasından sonra değişik tanı yöntemleri uygulanır. Detaylı nörolojik ve sistemik muayene sonrası kan tetkikleri ile birlikte Elektroensefalografi, magnetoensefalografi, Nöro-görüntüleme ve özellikle cerrahi adayı olan dirençli vakalarda beyin içi monitörizasyon gibi tanı tekniklerinin uygulanması gerekmektedir. Teşhis doğru konmalı ■ Hastalığın tedavisi nasıl yapılıyor? En önemli aşamalardan biri kişinin gerçek bir epilepsi hastası olup olmadığını saptamaktır. Sara teşhisi kesinleştikten sonra nöbet tipi ve epileptik sendromun tanımlanması tedavinin başarısı açısından önemlidir. Nöbetlerin devam etme olasılığı ve bunun getireceği riskler ile ilaç tedavisinin getireceği riskler ve yararların dengesi tartılmalıdır. Tek bir nöbetten sonra genellikle tedavi başlamaz. Ancak nöbetler tekrar edilmeye başlarsa veya hasta nöbetlerin tekrarlanması için önemli risk faktörleri taşıyorsa o zaman daha erken başlangıçlı bir tedavi düşünülebilir. Tedaviye karar verildikten sonra ilk aşama ilaç tedavisidir. Hastaların çoğunda tekli veya ikili ilaç tedavisi ile nöbet kontrolü sağlanabilir. Tedavi sona erdikten ve ilaçlar kesildikten sonra hastaların yaklaşık üçte ikisinde nöbetler tekrarlanmaz. İlaç tedavilerinin yetersiz ya da etkisiz olduğu hastalarda cerrahi müdahale başta olmak üzere diğer tedavi seçenekleri uygulanabilir. Son yıllarda bu konuda önemli gelişmeler yaşandı. Diğer yöntem de boyundan geçen vagus sinirine takılan bir pil aracılığıyla beyine aralıklı uyarılar yollamaktır. “Hastaların büyük çoğunluğunda epilepsi kalıtımsal değildir ancak pek çok epilepsi sendromunda nöbete neden olan kalıtımsal bir hastalık sözkonusu ise, hastalığın kalıtımla geçme olasılığı vardır.” gözden geçirilmelidir. Hastaların yaklaşık yüzde 80’inde uygun bir ilaç tedavisi veya modern cerrahi müdahaleler ile epilepsi kontrol edilebilmektedir. ■ Epilepsi cerrahisi nedir? Özellikle beyinde yapısal hasarı olan, ilaca dirençli sık nöbetleri olan veya nöbetleri nedeniyle kullandığı ilaçların yan etkileri yüzünden yaşam kalitesi düşük olan hastalarda cerrahi yöntemler Epilepsi nöbeti sırasında neler yapılmalı? • Akılda tutulması gereken en önemli şey, nöbet geçiren kişiyi yaralanmalara karşı korumaktır. Bu amaçla kişiye zarar verebilecek cisimler etraftan uzaklaştırılırken, başı yastık veya yumuşak bir nesne ile korunmalıdır. • Hastanın ağzını herhangi bir alet veya parmaklarla açmaya çalışmak herhangi bir yarar sağlamazken hastanın sağlığı açısından sakıncalıdır. • Nöbetler genellikle en fazla 5 dakika içinde durduğu için bu sürenin bitmesini beklemek gerekir. • Nöbetler durmaksızın devam ediyorsa, nöbetten yarım saat geçmesine rağmen hasta hala kendine gelemediyse, nöbet 5 dakikadan daha uzun süredir devam ediyorsa, hasta yaralanmışsa, suda nöbet geçirdiyse, gebe ise, diyabet gibi başka önemli bir hastalığı varsa acil yardım istenmelidir. NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ 20 KIŞ 2012 Endoskopik ameliyatlarda, kemik ve yumuşak dokulara dokunulmadığı için, ameliyat sonrasında dokularda yapışıklık problemi oluşmaz. KIŞ 2012 21 BEL FITIĞI Ekranda ameliyat ediliyor BEL FITIĞINDAN KURTULMANIN YOLU CERRAHİDEN GEÇİYOR. HASTALARIN SAĞLIĞINA KAVUŞMALARINDA BÜYÜK BAŞARI ORANI SAĞLAMASIYLA ÖNE ÇIKAN ENDOSKOPİK BEL FITIĞI AMELİYATLARI HAKKINDA BİLGİLENMEK İÇİN MEDICANA NÖROLOJİK BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN DR. SONER BÜYÜKKINACI İLE KONUŞTUK. DR. SONER BÜYÜKKINACI E ndoskopik bel fıtığı ameliyatlarına ne zaman başladınız? Endoskopik ameliyatları yaklaşık üç yıl önce merkezimizin direktörü Dr. Hikmet Uluğ’un Güney Kore, Almanya ve ABD’de gördüğü eğitimler sonrasında başlattık ve aynı eğitimlerden geçen Dr. Hikmet Uluğ, ben ve Dr. Tolga Gediz’den oluşan ekibimizce uygulanıyor. ■ Bel fıtıklarında hangi ameliyat tekniği uygulanıyor, endoskopik ameliyatın farkı nedir? Bel fıtığında en önemli ameliyat mikro cerrahi yöntemidir. Bu ameliyatta cerrah ameliyat mikroskobu kullanır. Mikroskop cerrahın görüş alanını aydınlatır ve dokuları 4-20 kat büyütür. Hasta ile cerrah arasında ameliyat mikroskobu vardır. Dokular zarar görmüyor Endoskopik bel fıtığı ameliyatı farklı bir yöntemdir. Ameliyat 5 milimetre çapında bir endoskop içinden gerçekleştirilir. Cerrah ameliyat sırasında ameliyat alanını ekrandan yüzlerce kez büyütülmüş olarak görür. Mikro cerrahi ameliyat sırasında cerrah, ameliyat alanını mikroskoptan görürken, endoskopik ameliyatlarda, endoskobun ucundaki kamera sayesinde cerrahın gözü adeta ameliyat alanı içindedir. Cerrah ameliyatı ekrana bakarak gerçekleştirir. ■ Kaç tip endoskopik ameliyat vardır? Endoskopik ameliyat iki ayrı teknikle yapılmaktadır. Birincisi, transforaminal teknik. Bu teknikte hasta yüzükoyun pozisyonda yatarken, cerrah hastanın belinin yan tarafında yaptığı 5 milimetrelik bir kesiden endoskobu fıtık alanına ilerletir, fıtık dokusu ve sinirleri ekranda görerek sinire bası yapan fıtık dokusunu çıkartır. Fıtıklaşan disk dokusunu çıkartırken mikro aletlerin yanı sıra radyo frekans ve lazer yakıcı sistemlerini de kullanır. İkinci yöntem ise interlaminar teknik. Bu teknikte hasta yüzükoyun pozisyonda yatarken cerrah bu kez hastanın belinin ortasında yaptığı 5 milimetrelik bir kesiden endoskobunu fıtıklaşmış disk alanına ilerletir, fıtık dokusu ve sinirleri ekranda görerek sinire bası yapan fıtık dokusunu çıkartır. ■ Endoskopik ameliyatın avantajları nelerdir? Endoskopik ameliyatta hastanın dokularına herhangi hasar verilmez. Kemik ve yumuşak dokulara dokunulmadığı için ameliyat sonrasında dokularda yapışıklık problemi olmaz. Kanama olmadığı için kan verilmesi gibi sorunlar yaşanmaz. Transforaminal teknik lokal anestezi altında, sadece endoskobun girdiği cilt alanı uyuşturularak yapılabilir. Böylece özellikle ileri yaşta ve yandaş hastalıkların var olduğu durumlarda genel anestezi riski ortadan kaldırılmış olur. Hastalar aynı gün taburcu olabilirler. Çalışma yaşamına dönüş süresi kısadır. Kozmetik etki hemen hiç yoktur. ■ Hangi hastalara uygulanabilir? Bel fıtığı yakınması olan tüm hastalara uygulanabilir. İstirahat, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar, enjeksiyon tedavileri ve fizik tedavi gibi konservatif tedaviye cevap vermeyen tüm bel fıtıklı hastalarda güvenle uygulanabilir. Yüzde 93 başarı ■ Hangi hastalara uygulanamaz? Bel fıtığının yanı sıra, aynı bölgede dar omurilik kanalı, omurga kayması, omurga kırığı ve çıkığı olan hastalarda, fıtığın uzun süreli olup sertleşip kemikleştiği veya ender de olsa hastanın anatomik yapısının iki tekniğe de uygun olmadığı durumlarda endoskopik cerrahi uygulanmaz. Bu hastalarda klasik mikrocerrahi ameliyatı gereklidir. ■ Nasıl sonuçlar alınıyor? Başarı oranı yüzde 93. Tüm bel fıtığı ameliyatlarında olduğu gibi yüzde 7 oranında tekrar etme riski vardır. Fıtığın tekrar ettiği hastalar aynı yöntem kullanılarak güvenle yeniden ameliyat edilebilir. NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ 22 KIŞ 2012 KIŞ 2012 H Dar ayakkabı giymenin sonucu HALLUKS VALGUS AYAĞIN DAR AYAKKABININ İÇİNDE SIKIŞARAK İLERİ DERECEDE ŞEKİL BOZUKLUĞUNA UĞRAMASI, HALLUKS VALGUS HASTALIĞI OLARAK BİLİNİYOR. MEDICANA NÖROLOJİK BİLİMLER, OMURGA VE ORTOPEDİ MERKEZİ’NDEN ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ UZMANI DR. YILDIRAY GENÇ, AYAKKABI SEÇİMİNİN HAYATİ ÖNEMDE OLDUĞUNUN BELİRTİRKEN, HASTALIĞIN TEK TEDAVİSİNİN AMELİYAT OLDUĞUNU SÖYLEDİ. alluks valgus ne hastalığıdır? Halluks valgus ayak başparmağının kendiliğinden ve kalıcı olarak dış yana doğru yönlenmesiyle ortaya çıkan bir ayak hastalığıdır. Başparmak eklemi etrafında eklemi korumakla görevli olan yağ yastıkçığı, deformasyon sonucunda, ayakkabı içinde basınç altında kalan bölge olur ve buna bağlı olarak reaksiyonel bir büyüme meydana gelir. Görünüş olarak, başparmağın tarak kemiği ile eklem yaptığı bölgede, ayağın iç yanında ağrılı bir kemik çıkıntısının oluşması ve tarak kemikleri bölgesinde ayağın genişlemesi ile kendini belli eder. Doku büyüdükçe ayakkabı basıncı artar ve şişlik kalıcı bir hal alır. ■ Bu hastalığın sebebi nedir? Halluks valgus’un en sık rastlanan sebebi ayağa uygun olmayan, ayak baş parmağını doğal olmayan bir pozisyonda sıkan, özellikle dar, sivri burunlu ayakkabıların uzun süre giyilmesidir. Bunun yanı sıra artrit ve çocuk felci gibi hastalıklarda da oluşurlar. Fakat bütün bu nedenler hastalığın oluşumunda sadece ufak bir yüzdeyi kapsar. Nedeni dar ayakkabı ■ Kimlerde daha çok görülür? Halluks valgus herkeste görülebilir, kadın erkek ayrımı yapmaz. Bazı insanlarda doğuştan sahip oldukları ve ayağın şekli ile ilgili özelliklerden dolayı halluks valgus'a eğilim vardır. Eğer ailesel yatkınlık yanlış ayakkabı giyimi ile birleşirse ayakta halluks valgus gelişimi kaçınılmaz bir hal alır. Bu nedenle ayaktaki şekil bozukluklarından korunmanın en iyi yolu ayak giyimimize dikkat etmektir. Dar, sivri burunlu ve topuklu ayakkabıların halluks valgus'a yol açtığı bilinmektedir. Özellikle kentlerde yaşayan, sivri burunlu ve topuklu ayakkabı giyen kadınlarda çok daha sıklıkla görülür. Eğer ayak başparmağımızda bir çıkıntı veya ağrı olmaya başladığını sezersek yapılması gereken rahat “Halluks valgus’un en sık rastlanan sebebi ayağa uygun olmayan, ayak baş parmağını doğal olmayan bir pozisyonda sıkan, özellikle dar, sivri burunlu ayakkabıların uzun süre giyilmesidir.” 23 ayakkabı veya spor ayakkabıya geçmektir. Halluks valgus’un ilerlemesini engellemek ya da tedavi etmek amacıyla kullanılan birtakım cihazlar vardır, ama bunlar hastalığı tedavi etmediği gibi ilerlemesini de engellemez. Ameliyat kaçınılmaz ■ Bu hastalık nasıl tedavi ediliyor? Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki halluks valgus bir şekil bozukluğudur ve ancak yapılacak bir operasyonla düzeltilebilir. Cerrahi müdahale gerekliliği, kişinin ayakkabı giyemeyecek kadar bozuk şekilli bir ayağa sahip olması veya şekil bozukluğu çok fazla olmasa bile ayak ağrısının dayanılmaz olması durumunda ortaya çıkar. Özellikle kadınlar arasında bu ameliyatın çok zor olduğu konusunda bir inanç varsa da, bu doğru değildir. Günümüzde bu ameliyatlar epidural anestezi adı verilen bir anestezi yöntemiyle yapılmakta ve böylelikle hastaların ameliyat sonrasında da hiç ağrısı olmamaktadır. Hastaların her iki ayağını birlikte ameliyat etmek mümkündür. Hastalar hastanede yalnızca bir gün kalmakta, hemen ertesi günde ev içinde yürümeye başlamaktadırlar. Yaklaşık 20 gün içinde de sokağa çıkabilir hale DR. YILDIRAY GENÇ gelebilirler. ■ Nasıl bir ameliyat yapılıyor? Halluks valgus için uygulanan çok sayıda ameliyat yöntemi vardır. Tek bir ameliyat tekniğini her hastaya uygulamak uygun değildir. Hangi ameliyatın yapılacağına hastanın yaşı, sosyal durumu, ayağın anatomik özellikleri ve en önemlisi halluks valgus'un ne kadar ilerlemiş olduğuna göre karar verilir. Ameliyat öncesi ayağın özellikleri ile birlikte ayakta basarak çekilen röntgenleri üzerinde ölçümler yapılır ve bunların sonucuna göre hastaya en uygun ameliyat yöntemi uygulanır. Dar ve sivri burunlu ayakkabıların uzun süre giyilmesi ayak kemiklerini deforme ediyor. HÜCRE NAKLİ 24 KIŞ 2012 KIŞ 2012 ileri tıp teknolojisi MedIcana’da KÖK KÖK HÜCRE NAKLİ, GÜNÜMÜZDE TEDAVİSİ MÜMKÜN OLMAYAN HASTALIKLARdA GELECEK İÇİN UMUT VAAT EDİYOR. MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ, MODERN TIBBIN ULAŞTIĞI BU EN İLERİ TEKNOLOJİYİ, AÇMAYA HAZIRLANDIĞI BİR MERKEZLE BÜNYESİNE KATMAYA HAZIRLANIYOR. DOÇ. DR. MELTEM KURT YÜKSEL, HEM KÖK HÜCRE NAKLİ KONUSUNU AYDINLATTI, HEM DE YENİ MERKEZİN MÜJDESİNİ VERDİ. Türkiye'de yılda ortalama 3 bin kök hücre nakli yapılmasına ihtiyaç var. 25 HÜCRE NAKİL MERKEZİ HÜCRE NAKLİ 26 KIŞ 2012 KIŞ 2012 tamamen değişmiyor. Allojenik kök hücre nakli, kişinin kardeşinden, ikizinden, annesinden, babasından, ya da akrabası olmayan kişilerden olabilir. Kök hücreler kemik iliğinde bulunuyor, kan dolaşımında çok az rastlanıyor. Çok kardeş avantaj DOÇ. DR. MELTEM KURT YÜKSEL K ök hücre nedir ve nakil nasıl yapılıyor? Kök hücreler, kemik iliğinde bulunan, kanımızdaki hücrelerin oluşumunu sağlayan ana hücrelerdir. Bu hücreler aslında kemik iliğinde bulunur , dolaşımda çok az miktarda bulunur. Bu hücrelerin dolaşan kana geçişini sağlamak için koloni büyüme faktörü adı verilen cilt altı ilaç enjeksiyonu yapılır. ■ Hangi hastalara ilik nakli yapılıyor? İlik nakli kullanılan kök hücre kaynağına göre ya da kök hücre vericisine göre farklı isimler alır. Kök hücre kaynağına göre periferik kök hücre (dolaşan kandan alınan), kemik iliği nakli ve kordon kanı nakilleri olarak adlandırılır. Vericisine göre ise otolog (kişinin kendisinden), allojeneik (kardeş, anne, baba ya da akraba dışı verici) nakil denir. Daha çok lenf bezi kanseri (lenfoma) ve multipl myeloma tanısı olan hastalara yapılıyor. Daha çok kişinin kendisinden alınan hücreler naklediliyor. Lösemilerde genellikle kardeşlerden alınarak kök hücreler veriliyor. Otolog kök hücre naklinde kişinin bağışıklık sistemi ■ Kök hücre bulamamak gibi bir sıkıntı var mı? Türkiye gibi ülkelerde kök hücre bulamamak çok yaşanan bir şey değil. Çünkü toplumumuz genelde çok kardeşli. Birinin dört kardeşi varsa, birinin kök hücresinin tutma ihtimali yüksek. Kardeş sayısı ne kadar çoksa kök hücre bulma şansımız o kadar yüksek oluyor. Türkiye’de doku bankaları oluşturulmaya başlandı. Önce yurtiçi tarama, ardından yurtdışı taramalarla uygun kökler buluyoruz. Amerika’dan, İsrail’den, Almanya’dan; her yerden kök hücre bulup alabiliyoruz. ■ Kök hücre nakillerinden sonra en sık görülen sıkıntılar nedir? Allojenik nakillerden sonra görülen graft versus hastalığı görülebiliyor. Bu hastalık, verdiğimiz hücrelerin vücudu yabancı kabul ederek saldırıya geçme durumu. Başka bir hastalık oluşturmuş oluyoruz. Ama bu, istemediğimiz değil, tam tersine, istediğimiz bir durum. Sağlıklı hücrelerle hastalıklı hücreler birbirlerine karşı savaşıyor. Bazen sağlıklı hücreler öyle kontrolden çıkıyorlar ki hastanın karaciğerine ve cildine saldırabiliyor. Medicana nakil merkezi ■ Medicana International Ankara Hastanesi Kök Hücre Nakil Merkezi ile ilgili ne söylemek istersiniz? Medicana International Ankara Hastanesi, ‘Kök Hücre Nakil Merkezi’ni açmak için hazırlanıyor. Bilimsel veriler ışığında, etik ve hasta odaklı sadece Türkiye değil, tüm dünyaya hizmet verecek düzeyde bir nakil ünites açmak hedefimiz. Medicana ınternatıonal ankara hastanesi kemik iliği nakil ünitesi Hepafiltreli 9 odadan oluşuyor. Kemik iliği nakil ünitesi koridoru boyunca hepafiltre mevcut. Tüm odalarda banyo, tuvalet ve koltuk bulunuyor.Şubat 2012 de sağlık bakanlığından ruhsat alan ünitede toplam 6 hastaya otolog kök hücre nakli yapıldı. Öncelikle hastanın kendisinden nakil yapacağız. Sonra hızla kardeşten alınan nakil, daha sonra da akraba dışı kişilerden alınan nakiller yapılacak. Buradaki kök hücre ünitesinde dokuz steril oda var. Odalarda hepa filtresi mevcut. Hepa filtre, çok küçük partikülleri ortamdan uzaklaştırıyor ve hastaların enfeksiyon kapma riski minimuma iniyor. Tek kişilik odalar var. Odalarda, banyo, tuvalet, refakatçi yatakları mevcut. Özel yemekleri olacak. ■ Türkiye’de hücre nakil sayısı nedir? Her 1 milyon nüfus başına 50 nakil yapılması gerekiyor. Yani Türkiye’de yılda ortalama 3 bin nakil yapılması bekleniyor. Ama 1500 nakil yapılabiliyor. Yaklaşık 2 bin nakil yapılamıyor. Bu hastalar da nakil beklerken hayatını kaybedebiliyor. Nakil merkezleri sayısı arttı. Doktor sayısı az. Hematolog sayısı 200 civarı. Türkiye’nin yaklaşık 800 hematologa ihtiyacı var. Bundan sonraki 5 yıl içinde 3 bin 500 sayısına ulaşılabilir. Medicana Irternational Ankara Kök Hücre Nakil Merkezi sorumluları Doç. Dr. Meltem Kurt Yüksel ve Dr. İbrahim Tek ile merkez çalışanları birarada. 27 HÜCRE NAKLİ 28 KIŞ 2012 KIŞ 2012 29 KEMİK İLİĞİ NAKLİNE ‘ÖZEL’ MERKEZ! MedIcana InternatIonal Ankara Hastanesi Nakil Ünitesi doktorlarından, İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Tek, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 2011 yılında 2 bin 100 kemik iliği nakli yapıldığını, ancak bu sayının yetersiz olduğunu söyledi. Tek, kemik iliği naklini, tedavi sürecini ve naklin kimlere yapıldığını aktardı. Medicana Ankara Hastanesi, dokuz yataklı kemik iliği nakli ünitesiyle Ankara’da kemik iliği nakli yapan, özel bir merkez. Şubat 2012’de Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alan ünitede, toplam 6 hastaya otolog kök hücre nakli yapıldı. HÜCRE NAKLİ 30 KIŞ 2012 KIŞ 2012 AB kriterlerine göre, ülkemizde yılda en az 3 bin 500 kemik iliği nakli yapılması gerekiyor. AMA SAĞLIK BAKANLIĞI VERİLERİNE GÖRE, BU YIL ÜLKEMİZDE 2 BİN 100 KEMİK İLİĞİ NAKLİ YAPILDI. V Doç. Dr. Meltem Yüksel Kurt ve Doç. Dr. İbrahim Tek. Kemik İliği naklinin asıl zorluğu, ilik yeni yerinde fonksiyonlarını (engrfatman) kazanırken, hastanın takibinin iyi yapılması. Bunun için deneyimli bir ekibi ve donanımlı bir altyapısı olan sağlık kuruluşunun olması gerekli. ücudumuzdaki kan yapımından sorumlu hücreler kemik iliğinde bulunan kök hücrelerdir. Bu hücrelerin tedavi amaçlı nakline genel olarak “Kemik iliği nakli” denir. Hastanın kendisinden alınan hücrelerin tekrar kendisine verilmesi işlemine “Otolog nakil”, aile üyeleri veya akraba dışı doku uyumu olan vericilerden yapılırsa bu işleme “Allogeneik nakil” ismi verilmektedir. Kök hücre geçmiş yıllarda doğrudan ve ameliyathane koşullarında özel iğneler yardımıyla anestezi altında kemik iliğinden toplanmaktaydı. Ancak günümüzde bu yöntem neredeyse nadiren yapılmaktadır. Günümüzde kök hücre nakli için toplanacak hücreler büyüme faktörü adı verilen ilaçlar yardımıyla ilk aşamada kök hücrelerin kemik iliğinden kana geçmeleri sağlanmakta ve sonrasında hücreler “Aferez” denen bir yöntemle toplanmaktadır. Bu yöntemde uygun bir damar yolu dışında hiçbir cerrahi girişim gerektirmemektedir. Toplanan ilik hastaya verilen yüksek doz tedavi sonrası (uygulanan yüksek doz tedavisinin semasına göre) sıfırıncı günde damar yolu ile hastaya verilmekte, sonrasında kemik iliği hücreleri kemik iliğini kendileri bulup yerleşmekte, sonuç olarak da kan yapımını başlatmaktadır. Kemik İliği naklinin asıl zorluğu ilik yeni yerinde fonksiyonlarını (engrfatman) kazanırken hastanın takibinin iyi yapılmasıdır. Bunun için de deneyimli bir ekibi ve donanımlı iyi bir altyapısı olan sağlık kuruluşunun olması gereklidir. Bu kritik dönem otolog nakilde ortalama iki, iki buçuk hafta civarında olmakta, allojenik nakilde ise iki buçuk - üç hafta civarındadır. Özetlemek gerekirse, kemik iliği nakli özen isteyen, deneyim gerektiren, donanım ve alt yapı gerektiren özverili bir işlemdir. Milyon nüfusa 50 nakil Kök hücre nakli günümüzde daha çok otolog nakil şeklinde olmaktadır. En çok Lenfoma ve Multipl Myeloma’da, daha az sıklıkta akut lösemide ve çok az oranda solid organ kanserlerinde (germ hücreli testis tümörü ve disgerminom) yapılmaktadır. Allogeneik nakiller ise daha çok Akut lösemiler, daha az sıklıkta kronik lösemiler, nadiren lenfoma ve myelomda gerçekleşmektedir. Kemik iliği yetmezliği, aplastik anemi, yaşlılarda görülen bir çeşit kemik iliği yetmezliği olan MDS gibi hastalıklar da iliğin yerine sağlam kök hücrelerin nakledilmesi amaçlı allogeneik nakil yapılmaktadır. Avrupa Birliği kriterlerine göre; “Bir ülkede yeterli sayıda transplantasyon yapılıyor” demek için uygun sayı her milyon nüfusa 50 kemik iliği nakli şeklindedir. Bu sayı dikkate alınırsa, ülkemizde yılda en az 3 bin 500 kemik iliği nakli yapılması gerekmektedir. Fakat Sağlık Bakanlığı 2011 yılı verilerine göre, bu yıl ülkemizde 2 bin 100 kemik iliği nakli yapılmıştır. Bu sayı, hala yeterli oranda nakil yapılamadığının göstergesidir. Ülkemiz, yaptığı kemik iliği transplantasyon sayısıyla Avrupa Birliği’nde beşinci sırada yer almaktadır. Medicana Ankara Hastanesi, dokuz yataklı kemik iliği nakli ünitesiyle Ankara’da kemik iliği nakli yapan tek özel merkezdir. Şubat 2012’de Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alan ünitemizde toplam 6 hastaya otolog kök hücre nakli yapılmıştır. DOÇ. DR. İbrahim Tek ÜNİTENİN KİMLİĞİ! Medicana İnternational Ankara Hastanesi Kemik İliği Nakil Ünitesi, hepafiltreli 9 odadan oluşmaktadır. Nakil ünitesi komple hijyenik alan olarak dizayn edilmiş olup hepafiltre sistemleri ile donatılmıştır.. Tüm odalarda banyo tuvalet, koltuk, özel soyunma dolapları, telefon ve kapalı devre yayın sistemi bulunmaktadır. Giriş çıkışlar otomatik kapı sistemi ile kontrol edilmekte olup şifreli geçiş kart sistemi uygulanmaktadır. Odalar tamamen hastaya özel olarak tasarlanmıştır. Hastaların nakil süreci boyunca dış dünya ile iletişimi kesilmek durumunda olduğu için odalar hastaların her türlü ihtiyacını rahatça karşılayabilecek düzeyde planlanmıştır. Hasta odalarına giriş çıkışlarda da otomatik kapı sistemi mevcut olup herhangi bir şekilde el teması bulunmamaktadır. Odaların hepsi fiziki olarak açık cepheye bakmaktadır. Ortam hava değişim koşulları otomasyon sistemi ile saatte ortalama 12-16 sefer ortam havası değiştirilmektedir. Odaların dış cepheye bakan kısımda ki pencereleri özel yapım jaluzi cam sistemine göre yapılmıştır. Kontrol hastada olacak şekilde tasarlanmıştır. Yemek transferleri özel olarak dizayn edilmiş olan yemek pencerelerinden içeriye servis edilmektedir. Yemek menüsü her sabah diyetisyen tarafından hasta ziyaretinden sonra kişiye özel olarak planlanıyor. Nakil öncesi ve sonrası ayrı menüler oluşturuluyor. Nakil öncesinde nötropenik diyet hazırlanırken nakil sonrasında ki nötropenik diyet uygulaması hastaya özel düdüklü tencerelerde ayrı ayrı hazırlanarak odalarında açılıp servis yapılıyor. Hastaların odalarına giren mutfak araç gereçleri özel sterilizatörlerden geçirildikten sonra el değmeden hastalara servis ediliyor. 31 MEDICANA KONYA 32 KIŞ 2012 Türkiye yeni bir sağlık üssüne kavuşuyor MEDICANA KONYA MEDICANA SAĞLIK GRUBU, SAĞLIK ZİNCİRİNE YENİ BİR HALKA DAHA EKLEMEYE HAZIRLANIYOR. KONYA’DA İNŞAATI DEVAM EDEN, 7 BİN METREKARE ARAZİ ÜZERİNE KURULU YENİ HASTANE 2012 YAZ AYLARINDA TAMAMLANARAK HİZMET VERMEYE BAŞLAYACAK. KIŞ 2012 33 MEDICANA KONYA 34 KIŞ 2012 KIŞ 2012 35 Kat lobisi M erkez Selçuklu ilçesinde faaliyette bulunacak olan Medicana Konya Hastanesi, 3 bin 500 metrekarelik bir zemin oturumuna sahip. 3 bin 500 metrekarelik bir alan da yeşil alan ve çevre düzenlemesi ve otopark olarak kullanılacak. 16 katlı olacak hastane binası, şehirde parmakla gösterilecek bir mimari eser olma biri olacak. Konya Kent merkezinde yapılmakta olan hastane, pek çok mukayeseli üstünlüklere sahip. Konya Havaalanı'na yaklaşık 14 kilometre ve 13 dakika, şehir otogarına 7 kilometre ve 7 dakika uzaklıkta; yapımı tamamlanmakta olan Konya-Ankara, Konya-Eskişehir, Konya-İstanbul ve Konya-İzmir hızlı tren hatlarına komşu, yeni “Medicana Konya, toplam 28 bin 250 metrekare kapalı alanı ile İç Anadolu’nun en büyük ve en kapsamlı, ülke çapında da kendinden söz edilen sayılı hastanelerinden biri olacak.” özelliğine de sahip. Medicana Konya Hastanesi, toplam 28 bin 250 metrekare kapalı alanı ile İç Anadolu’nun en büyük ve en kapsamlı, ülke çapında da kendinden söz edilen sayılı hastanelerinden biri olacağı gibi, dünya çapında sağlık turizminde söz sahibi hastanelerinden Dahiliye polikliniği yapılacak olan hızlı tren istasyonuna çapraz komşulukta yer alıyor. İç Anadolu’nun en büyüğü Şehrin mevcut hastanelerinin standardını bir hayli yükseltecek olan proje, şehrin yatak kapasitesine de önemli bir katkı sağlayacak. Konya’nın ve İç Anadolu’nun en büyüğü olacağı için, teknolojik olarak da en üstünü olacak şekilde planlanan Medicana Konya Hastanesi, sadece şehir merkezindeki hastalara değil, çevre ilçelerden ve komşu illerden gelecek hastalara da hizmet verecek. Bu projeyle bölgeye kemik iliği ve organ naklinde çok iddialı bir hastane kazandırılırken, onkoloji ve radyoterapi hizmetlerinde yeni bir standardın gelmesi de sağlanmış olacak. Bu sayede, kardiyoloji ve Giriş lobisi kalp cerrahisinde Ankara ve İstanbul’a taşınan büyük bir hasta grubunun Konya’da tedavisi mümkün olacak. En ileri cerrahi ve ortopedi ameliyatlarının yapılacağı hastanede, ayrıca en yüksek teknoloji ile kurulacak olan tüp bebek merkezi de oldukça güçlü ve iddialı bir hizmet verecek. 55 yataklı genel yoğun bakım, kardiyovasküler cerrahi yoğun bakım, koroner yoğun bakım ünitelerinin yanı sıra 45 yataklı yeni doğan yoğun bakım ünitesi ile toplamda 100 yatak kapasiteli yoğun bakım üniteleri; teknoloji ve hastane mimarisinin son imkânları kullanılarak tasarlandı. Konya’daki en yüksek teknoloji Medicana Konya Hastanesi'nde, tüm tedavi işlemleri akademik deneyimli tıbbi kadro ve ileri teknoloji ürünü tıbbi cihazlarla sağlanacak. Hastane bünyesinde; bilgisayarlı tomografi cihazı (BT), 1.5 Tesla manyetik rezonans inceleme cihazı (MR), 4 boyutlu kadın doğum amaçlı üst seviye ultrason cihazı, PACS (Tıbbi Görüntü Arşivleme ve İletişim Sistemi), tüm vücut PET CT, çift başlı gama kamera, hastanede bulunacak ileri teknoloji cihazlarından sadece bazıları. Dünyada ve ülkemizde çok az merkezde bulunan; yüksek enerjili lineer hızlandırıcı, tek enerjili lineer hızlandırıcı, simülatör, PET-CTsimülatör, radyoterapi ağ sistemi, üç boyutlu tedavi planlama sistemi cihazları Konya’da ilk olarak Medicana International Konya’da kullanılacak. Konya’ya dünya standartlarında sağlık hizmeti getirecek olan Medicana Konya Hastanesi, ileri Çocuk polikliniği kanser tedavisi, mikro-cerrahi, travma cerrahisi, omurga ve protez cerrahisi ile tüp bebek sahalarındaki eksiklikleri tamamlayacak şekilde planlandı. Medicana Konya Hastanesi’nin, sunacağı ileri Standard oda hizmet kalitesi ile Konya’daki sağlık turizmine de canlılık getirmesi bekleniyor. Medicana Konya Hastanesi, sağlık turizmi alanında özellikle tüp bebek, göz, diş, plastik cerrahi, protez ve kozmetoloji bölümleriyle ön plana çıkacak. medıcana avcılar 36 KIŞ 2012 KIŞ 2012 37 AVCILAR’A Yoğun bakım güvencesi MEDICANA AVCILAR, MEDICANA GRUBU'NUN İLK HASTANESİ. BÖLGENİN EN DONANIMLI SEMT HASTANESİ OLARAK 20 YILDIR SAĞLIK HİZMETİ VERİYOR. HASTALARDAN GELEN YOĞUN TALEP ÜZERİNE YENİ DOĞAN VE ERİŞKİN YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNDE BÜYÜK BİR KAPASİTE ARTIŞINA GİDEN MEDICANA AVCILAR’IN YENİ VİZYONUNU BAŞHEKİM OP. DR. ERDAL ERCAN ANLATTI. M edicana Avcılar’ın kuruluşundan ve özelliklerinden bahsedebilir misiniz? Medicana Avcılar, bizim hastaneler grubumuzun ilk hastanesi. Grubumuzun bu kadar büyümesi ve günümüzdeki bu büyük başarısına ulaşması ve ilerleme sürecimizdeki temel kararların burada alınması açısından, grubumuz içinde özel misyonu olan bir hastane. Yörenin bildiği, tanıdığı bir hastaneyiz. Yoğun bakım ve kadın doğum hastanemizin en çok talep görün hizmet alanları. En donanımlı hastaneyiz Avcılar’ın tahmini nüfusu 400 bin civarında. Avcılar’ın merkezini oluşturan sahil tarafındaki tek hastane biziz. Avcılar’a lokal olarak hizmet veren bir hastane olarak alırsak, konumlanması diğer hastanelere göre daha özel. Avcılar merkezinde yaşayan insanların hastaneye gitmek istediklerinde geleceği en yakın ve merkezi yer, burası. Bu sayede Avcılar’da yaşayan insanlarla aramızda 17 yıldan bu yana özel bir ilişki gelişti. Bizim hastanemiz 1995 yılında kuruldu. Kurulduğu zamanda bu bölgede o günün Medicana Avcılar erişkin yoğun bakım ünitesi, kapasitesini 9 yataktan 22 yatağa çıkardı. şartlarındaki en donanımlı hastaneydi. Belki de Bakırköy’den Edirne’ye kadar, tam zamanlı kardiyolojisi, erişkin yoğun bakımı, tomografisi olan ender yerlerden biriydi. Zaman içinde burası Avcılar’a butik hizmet veren lokal hastane olarak kaldı, biz de ona göre değerlendirdik, buna göre politikalar geliştirdik. Hastalarımızı tanıyoruz ■ Bu hizmet vizyonu size ve bölge halkına neler kattı? 1995 yılından beri faaliyet gösterdiğimiz için kurulduğumuzdan beri çalışan hekimlerimiz var. Bu bizim hastanemizin en çok farklılaştıran özelliklerden bir tanesi. Onların oturmuş bir hasta kadrosu var. Bunun hem bize, hem de hizmet verdiğimiz insanlara çok büyük bir getirisi oldu. Bize bağlı hastalarımız oluştu. Bu da hekimlerimizin hastalarını daha yakından tanıyabilmesine ve dolayısıyla onlara çok daha kaliteli, onlara özel bir sağlık hizmeti verebilmelerine olanak sağladı. Çalışma sistemimizle de diğer hastanelerden ayrışıyoruz. Çevredeki diğer özel hastanelerde mesela nöroloji, beyin cerrahisi, kardiyoloji gibi birimler günde bir iki saat çalışırken, Medicana Avcılar, yoğun bakımıyla, tomografisiyle tam zamanlı kadrosuyla kesintisiz hizmet veriyor. İşe böyle başladık ve 17 yıldır da gayet ciddi ve iddialı bir şekilde sağlık hizmeti sunmaya Yeni doğan yoğun bakım ünitesinde deneyimli hemşire ve uzman kadrosu hizmet veriyor. “Avcılar merkezinde yaşayan insanların hastaneye gitmek istediklerinde geleceği en yakın ve merkezi yer, burası. Bu sayede Avcılar’da yaşayan insanlarla aramızda 20 yıldan bu yana özel bir ilişki gelişti.” devam ediyoruz. Ayda 100 doğum ■ Hastanenizdeki kapasite artışına niye ihtiyaç duyuldu? Biz acil servisimizi poliklinikten ayırıp ayrı bir ünite olarak kurduk. Bu girişimimiz hasta memnuniyetini çok artırdı. Bizi de çok rahatlattı. Ayrıca acil hizmet kalitemizi de çok yükseltti. Buna ek olarak, bizde kadın doğum bölümü öne çıkıyor. Dört tane kadın doğum uzmanımız hastanemizde görev yapıyor. Ayda 100’e yakın doğum oluyor hastanemizde. Doğumda kaliteli doktorlarımızla öne çıkıyoruz. Acil servisin ve kadın doğum birimimizin yoğunluğundan yola çıkarak, grubumuzun en büyük yeni doğan birimlerinden birini Medicana Avcılar’da oluşturduk. Bu bölümümüzün kapasitesini 4 kuvözden 12 kuvöze çıkardık. Çok iyi bir ekip kurduk. Yeni doğan ve yoğun bakım deneyimli hemşire ve uzman kadrosu oluşturduk. Çevremizdeki diğer hastanelerde yeni doğan yoğun bakım sıkıntısı var. Biz hem bu sıkıntıyı giderelim, hem de kendi hastalarımızın da ihtiyacını karşılayalım istedik. Diyalizde iddialıyız ■ Hastanenizde başka hangi kapasite artışları gerçekleştirdiniz? Yeni doğan yoğun bakım servisimiz haricinde, erişkin yoğum bakım ünitemizin kapasitesini de 9 yataktan 22 yatağa çıkardık. Gelen taleplere yanıt verebilmek için bu kararı aldık. Dolayısıyla Medicana Avcılar, hastaneler grubumuz içerisinde de, çevre hastanelere göre de, erişkin ve yeni doğan yoğun bakım hizmetiyle öne çıkan bir hastane oldu. Bu iki hizmetimizdeki kapasiteyi iki üç misli artırmış olduk. Ayrıca, acil servisimizi daha izole bir hale getirmemiz de, poliklinik hizmetimizin kapasitesini ve kalitesini OP. DR. ERDAL ERCAN de çok yükseltti. Bunlar haricinde, çok büyük ve iyi bir diyaliz merkezimiz var. Diyaliz konusunda çok ciddi bir hizmet veriyoruz. Şu anda hastanemizde diyalize giren 230 civarında hastamız var. Sonuç olarak, Medicana markasına uygun, Avcılar’da hitap eden, kaliteli bir butik hastaneyiz. Bundan sonra da yoğun bakımla, kadın doğum ve çocuk, diyaliz bölümleriyle kendini geliştiren, grubumuza yakışan bir hastane olarak devam edeceğiz. GASTROENTEROLOJİ 38 KIŞ 2012 KIŞ 2012 Ü 39 lseratif kolit nedir, neden ortaya çıkar? Ülseratif kolit, kalın bağırsağın iç yüzeyini örten zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkan ve kendini kanlı ishal ile belli eden bir bağırsak hastalığıdır. Nedeni kesin olarak belli değildir. Bağışıklık sisteminin bağırsak hücrelerini veya onların yapı taşlarını yabancı gibi görüp onlara karşı reaksiyon geliştirmesi ile meydana geldiği düşünülmektedir. Bağışıklık sisteminin bu şekilde oluşturduğu hastalıklar genel olarak otoimmün hastalıklar olarak adlandırılır ve vücudun tüm organlarında hastalık oluşabilirse de en sık görülenler arasında karaciğerde hepatit veya siroz, safra yollarında kolanjit, ince ve kalın bağırsaklarda çölyak hastalığı, Crohn hastalığı, ülseratif kolit, endokrin organlarla ilgili Hashimato Tiroiditi, otoimmün pankreatit, tip 1 şeker hastalığı ve romatizmal hastalıklar sayılabilir. Genelde aynı hastada birden fazla otoimmün hastalık birlikte görülebilir. Otoimmün hastalık için bireylerde genetik yatkınlık vardır ve ortaya çıkmaları için sıklıkla enfeksiyon veya ilaç gibi tetiği çeken bir faktöre ihtiyaç bulunur. ÜLSERATİF KOLİTTE DOĞRU TEŞHİS Yanlış teşhise dikkat ÜLSERATİF KOLİT, PEK BİLİNMEYEN, AMA CİDDİYE ALINMASI GEREKEN BİR HASTALIK. ÇÜNKÜ İLERİDE KOLON KANSERİNE NEDEN OLMA RİSKİ SÖZ KONUSU. MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ GASTROENTEROLOJİ UZMANI PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ, KANLI İSHAL İLE KENDİNİ BELLİ EDEN BU HASTALIKTA DOĞRU TEŞHİSİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİYOR. ■ Türkiye’de bu hastalığın en çok ortaya çıkma sebebi nedir? Ülkemizde ülseratif kolitte tetiği çeken faktör sıklıkla amipli dizanteri etkeni olan enteomeoba histolitica olarak isimlendirilen bir parazittir. Özellikle sonbahar ve kış aylarında amip enfeksiyon sıklığı ülkemizde artmakta, bu da ülseratif kolitli hastalarda nüks ve ilk teşhis edilen hasta sayısında artışa neden olmaktadır. Kanlı ishal veya rektal kanama ile başvuran bir hastada en çok yapılan yanlış, nedeni araştırılmadan yapılan hemoroid ve amip tedavisidir. Pratikte böyle pek çok hastaya gecikmeli olarak tarafımızdan ülseratif kolit tanısı konmuş ve tedavileri yapılmıştır. ■ Nasıl teşhis edilir? Kanlı ishal veya rektal kanama şikâyeti olan bir hastada, dışkıda üç kez taze olarak (yarım saat içinde) amip aranmalı, tam kan sayımı yapılmalı, CRP bakılmalı ve mutlaka hazırlıksız kolonoskopi veya en azından rektosigmoidoskopi yapılarak rektum, kolon mukozası ve anal kanal görülmelidir. Sadece amip olan hastalarda normal görünümlü mukoza üzerinde küçük ülserler görülürken, ülseratif kolitli hastalarda hastalığın şiddetine göre değişmek üzere mukoza tümüyle hasta görülür. Kolonoskopi ile ülseratif kolitin kalın bağırsağın hangi segmentine kadar yayıldığını saptamak ve hasta bölgelerden biyopsi almak mümkün olur. Hastalığın şiddet ve yayılımı saptandıktan sonra doğru tedavinin planlanması daha kolaydır. Yılda bir kez kontrol PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ ■ Tedavisi nasıl yapılır? Ülseratif kolit yayılımına göre üç gruba ayrılır. Birinci grupta hastalık kalın bağırsağın rektum dediğimiz en aşağıdaki 20 santimetrelik veya daha az bir kısmını tutabilir ki bu ülseratif proktit olarak adlandırılır. İkinci grupta kalın bağırsağın üst köşesine kadar tutulum vardır, bu sol tip olarak adlandırılır. Üçüncü grupta kalın bağırsağın tamamına yakını veya tamamı hatta ince bağırsağın son kısmı da hastadır, bu grup da yaygın tutulumlu ülseratif kolit, pan kolit veya ileokolit olarak adlandırılır. Ülseratif kolit sadece kalın bağırsakla sınırlı bir hastalık değildir. Bağırsak dışında kas iskelet sistemi, karaciğer, safra kesesi ve safra yolları, pankreas, göz, böbrek, üreme, endokrin, deri ve deri altı dokuları, kalp, akciğer gibi çok sayıda organla ilgili komplikasyonlar görülebilmektedir. Bu nedenle hastaların başlangıçta ve sonrada yılda bir kez bu sistemlerle ilgili kontrolden geçirilmesi gerekir. Ülseratif kolitin kalın bağırsakla ilgili en önemli komplikasyonu kolon kanseridir. 10 yıldan uzun süredir devam eden hastalarda kolon kanseri için risk artmaktadır. Bu nedenle böyle hastalara yılda bir kez tarama amaçlı kolonoskopi yapılması önerilmektedir. “Ülseratif kolitin kalın bağırsakla ilgili en önemli komplikasyonu kolon kanseridir. 10 yıldan uzun süredir devam eden hastalarda kolon kanseri için risk artmaktadır. Bu Ülseratif kolit, vücudun pek çok organında komplikasyonlara yol açabiliyor. nedenle böyle hastalara yılda bir kez tarama amaçlı kolonoskopi yapılması önerilmektedir.” GENEL CERRAHİ 40 KIŞ 2012 KIŞ 2012 Meme kanserini oluşturan sebepler arasında; kalıtımsal, hormonal, çevresel ve psikososyal faktörler sıralanabilir. “Türkiye’de kadınlarda meme kanserine yakalanma yaşı, Avrupalı kadınlara göre daha erken bulunmuştur. Tarama mamografisi yaşı Avrupa’da genelde 49 iken Türkiye’de 40 olarak önerilmiştir.” M PROF. DR. HALUK ALAGÖL MEME KANSERİ MEME KANSERİ, DÜNYADA KADINLAR ARASINDA EN SIK RASTLANAN KANSER TÜRÜ. TÜRKİYE’DE İSE AVRUPALI KADINLARA ORANLA DAHA ERKEN YAŞTA GÖRÜLÜYOR. “40 YAŞ VE ÜZERİ KADINLARDA YILLIK MEME MUAYENESİ MUTLAK BİR KOŞULDUR” DİYEN, MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA GENEL CERRAHİ UZMANI PROF. DR. HALUK ALAGÖL, MEME KANSERİNİN ERKEN TEŞHİSİNDE HASTALAR KADAR HEKİMLERİN DE ÖNEMLİ ROLÜ OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKİYOR. eme kanserinin başlıca sebepleri nelerdir? Meme kanserini oluşturan sebepleri kategorize etmek mümkün değildir. Ama gene de 4 ana başlık sıralayabiliriz. Kalıtımsal sebepler, hormonal sebepler, çevresel faktörler ve psikososyal faktörler. Bu başlıklardan yola çıkarak bazı risk faktörleri de tanımlamamız mümkündür. Bu risk faktörlerini ise 3 grupta inceleyebiliriz. Yüksek derecede risk faktörleri arasında, genetik yatkınlık, göğüs duvarına radyoterapi almak, LCIS-meme lobüllerinde başlangıç kanserine ait değişiklikler yer alır. Orta derecede risk faktörleri ise; ileri yaş, kuvvetli aile öyküsü, meme yoğunluğunun normalden fazla olması, DCIS-kanal içi başlangıç kanseri, yüksek hormon seviyelerinden oluşuyor. Düşük dereceli risk oluşturan faktörlere baktığımızdaysa; erken adet görme, geç menopoza girme, hiç doğum yapmamış olma, 35 yaş sonrası doğum yapmak, emzirmeme, uzun süre hormon tedavisi alma, fazla alkol tüketimi, sedanter yaşam, şiddetli epiteliyalhiperpilazi ve papillom gibi faktörler yer alıyor. Kadınlarda en yaygın kanser ■ Meme kanseri ne sıklıkta ve hangi yaşlarda görülüyor? Meme kanseri tüm dünyada kadınlar arasında en sık gözlenen kanser türüdür. 2008 yılında IARC (International Agency for Research on Cancer) verilerine göre dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 380 bin kadında yeni meme kanseri gelişmektedir. Bu rakama göre meme kanseri, tüm kanserler içerisinde en sık görülen ikinci kanserdir. Yaş arttıkça meme kanserine yakalanma oranı artar. Tüm dünyada meme kanserine yakalanma yaşının ortalaması 20032007 yılları arası 61 olarak tespit edilmiştir. 41 ■ Türkiye’de durum nedir? Sağlık Bakanlığı’na bağlı Kanser Savaş Daire Başkanlığı ve üniversitelerden alınan verilere göre, Türkiye’de kadınlarda meme kanserine yakalanma yaşı, Avrupalı kadınlara göre daha erken bulunmuştur. Bu nedenle, geçen yıl İstanbul’da yapılan konsensüs toplantısında tarama mamografisi yaşı Avrupa’da genelde 49 iken Türkiye’de 40 olarak önerilmiştir. ■ Risk oluşturmayan veya belirsizlik gösteren faktörler var mı? Evet, bu tür faktörler de mevcut. Riski artırmayan veya belirsiz, kafa karıştıran sebepler diyebileceklerimiz arasında, kürtaj, düşük, tütün ürünleri, elektro manyetik etkileşim, kimyasal madde etkileşimi gibi faktörler yer alıyor. Belirsiz olanlar ise diyet ve doğum kontrol hapları. Bunların doğrudan meme kanserine yol açtığına dair elimizde kesin bilimsel bulgular mevcut değildir. Hekim hastaya rehber olmalı ■ Meme kanseriyle mücadelede neler yapmak gerekir? 40 yaş ve üzeri kadınlarda yıllık meme muayenesi mutlak bir koşuldur. Meme kanseri bilinenin aksine ağrılı olmayabilir. Ele gelen kitle, memede asimetri, çekinti, çukurluk, renk değişikliği gibi belirtilerde mutlaka doktora başvurmak gerekir. Hekim hastasına mutlaka kendi kendine meme muayenesini nasıl yapacağını anlatıp tarif etmelidir. Başka bir deyişle, hekimler hastalarına rehberlik etmelidir. Meme kanserinin tanısında ise mamografi, ultrasonografi ve elle muayene hâlâ ilk tercih edilen yöntemdir. Bazı koşullarda MRI istenebilir. Patolojik tanıda iğne biyopsileri tercih edilmelidir. Tedavi de tümörün çapı, tipi, memenin şekli ve büyüklüğü, mamografide mikrokalsifikasyonların varlığı ve hastanın talebi cerrahiyi belirler. Uygun endikasyonda, meme koruyucu cerrahi yapılanlarla memesi alınanların sağ kalımları aynıdır. Hastaya meme koruyucu cerrahi uygulanamıyorsa gene hastanın talebi doğrultusunda hekim onkoplastik cerrahi seçeneklerini sunmakla yükümlüdür. Hastaya, tedavi sonrası uygun bir takip protokolü sunulur. Erken tanı tartışmasız hayat kurtarıcıdır. ONKOLOJİ 42 KIŞ 2012 KIŞ 2012 43 MİDE KANSERİNDE TEHLİKE BÜYÜYOR M MİDE KANSERİnin GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR. ANCAK, MEDICANA BAHÇELİEVLER TIBBİ ONKOLOJİ UZMANI DOÇ. DR. ALİ OSMAN KAYA, GÜNÜMÜZDE ASIL TEHLİKENİN BAŞKA YERDE OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKİYOR. MİDENİN YEMEK BORUSUNA YAKIN BÖLGElerinDE görülen MİDE KANSERİ, ALT BÖLGEDEKİLERDEN ÇOK DAHA ÖLDÜRÜCÜ. ide kanserinin, diğer kanserler arasında özel bir yeri var mı? Mide kanseri, hem dünyada hem de Türkiye’de görülme sıklığı giderek artan bir kanser. Çok sebebi var. Çevresel faktörler, kanserojen maddelere maruz kalmak, yanlış beslenme tarzı, sigara kullanımı... Mide kanserleri erken evrede hiç belirti vermeyebiliyor. Mide kanserlerinin sadece yüzde 10-15 kadarı erken evrede yakalanabiliyor. Büyük kısmı cerrahinin yapılamadığı orta ve ileri evrelerde tespit edilmektedir. ■ Mide kanserinin kendine özgü belirtileri var mı? Erken evrede kendisini gösterebilecek spesifik bir bulgusu yok. Genelde midenin müphem şikayetleri görülür. Mide ağrısı, şişkinlik, gaz, bulantı, ekşime, kusma görülebilir. Özellikle sindirimi zor olduğundan et yemeklerinden sonra bulantı yaşanabilir. Ayrıca, yedikleriniz darlıktan dolayı ince bağırsağa geçemezse bu da bulantı ve kusmayı tetikler. Kilo kaybı ve iştahsızlık da görülebilir. Yani hastalar büyük çoğunlukla, mide kanserine özgü olmayan bulgularla geliyorlar. Erken dönemde, doğrudan mide kanserini düşündürecek bir semptom olmayabiliyor. Sağ kalım yüzde 50 İlk evrelerde belirti vermeyen mide kanserine karşı en iyi önlem endoskopi yaptırmak. ■ Tüm mide kanserlerinin seyri aynı mı? Midenin alt kısmından kaynaklanan tümörler daha iyi klinik seyir gösterirler. Bunlarda beş yıllık sağ kalım süresi, erken evrede yakalandıklarında, yüzde 50 civarındadır. Bir de, midenin üst bölgesinde görülen kanserler var. Bunlar daha az sayıda gözükseler de, dünyada giderek daha sık görülmeye başlandı. Ayrıca bunların klinik seyri, midenin alt bölgesindeki kanserlere göre daha kötü. Erken evrede yakalandıklarında bunlarda beş yıllık sağ kalım süresi yüzde 10-15 civarında. Yani, midenin ince bağırsağa yakın kısımlarından çıkan kanserlerde klinik seyir daha iyidir, sağ kalım süreleri daha uzundur. Ama gelişmiş ülkelerde artık mide kanseri midenin alt kısmından üst kısmına doğru kayıyor. ■ Bu iki tip arasındaki temel fark nedir? Midenin alt ve üst kısımlarında görülen kanserlerde, tümörün biyolojik yapısında farklılıklar var. Alt kısımdaki tümörler biyolojik olarak daha yavaş seyirli. Üst kısımdaki tümörler ise daha agresif ve hızlı seyreden ve farklılaşması daha kötü olan tümörler. Hızlı büyüyüp vücuda daha hızlı yayılıyorlar. Bunlar daha ziyade geç evrede yakalanıyor. Erken evrede yakalanabilenlerin çoğu alt bölge tümörlerinden oluşuyor. ■ Mide kanseri sıklıkla hangi yaşlarda görülüyor? Mide kanseri, Türkiye’de her iki cinste de beşinci sıralarda gözlenmektedir. Ama hem DOÇ. DR. ALİ OSMAN KAYA “Mide kanserleri erken evrede hiç belirti vermeyebiliyor. Mide kanserlerinin sadece yüzde 10-15 kadarı erken evrede yakalanabiliyor.” bizde hem de dünya genelinde bir artış var. Ayrıca, dünya çapında kansere bağlı ölümlerde akciğer kanserinden sonra ikinci sırada ölüm nedeni oluşturmaktadır. Özellikle benim klinik deneyimim, genç yaşta mide kanseri sıklığının gittikçe arttığı şeklindedir. Mide kanseri aslında 60-65 yaşlarında görülür. Ama midenin üst kısmının tümörleri biraz daha genç yaşlarda ortaya çıkıyor. Ayrıca, midenin kalıtsal kanserleri de mide üst kısmından kaynaklanıp 35-40 yaşlarında ortaya çıkabilmektedir. ■ Mide kanserinin tedavisi nasıl yapılıyor? Olmazsa olmaz tedavisi, cerrahi. Lenf düğümleriyle birlikte mide tümörü çıkarılıyor. Bazen midenin yarısı, bazen tamamı alınır. Tümörün yerleştiği bölgeye ve tümörün evresine göre cerrahinin şekli değişir. Ardından, evre 2 veya evre 3 ise, radyoterapi ve kemoterapi verilir. İleri evredeyse zaten sadece kemoterapi verilir, cerrahi uygulayamayız. ■ Mide kanserini klinik bulgu vermeden saptamak için neler yapılabilir? Müphem mide yakınmalarından dolayı veya çeşitli nedenlerle bireylerin kendi isteğiyle yaptırdıkları, midenin endoskopik incelenmesi ile yakalarsınız. Ayrıca, üst batın tomografisi de faydalı olabilir. Yani daha belirti vermeden yakalayabilmek için endoskopi ve görüntüleme yöntemlerine ihtiyacımız var. Bunun için de tarama yöntemleri gerekir ama Japonya dışında ne Batı’da ne bizde böyle bir tarama yöntemi yoktur. Endoskopi yaptırılmalı Birinci derece yakınlarında mide kanseri olanların veya mide kanseri olan birinin birinci derece yakınlarının, mutlaka bir kez endoskopi yaptırması lâzım. Ayrıca, mide kanserinin, kalın bağırsağın kalıtsal kanserleriyle de bağlantısı vardır. Aile bireylerinde kalın bağırsak kanseri veya meme kanseri öyküsü varsa, buna çok dikkat edilmesi gerekir çünkü bu kişilerde mide kanseri riski biraz daha fazladır. Bu kişilerin de en az bir kez endoskopi yaptırmalarında ve mümkünse bunu belli aralıklarla yaptırmaya devam etmelerinde büyük fayda var. Ancak şimdilik bunların nasıl takip edileceği konusunda bir kılavuz yok. KARDİYOLOJİ 44 KIŞ 2012 KIŞ 2012 KALP KRİZİ NASIL TETİKLENİR? Prof. Dr. İsmet Dindar MedIcana Sağlık Grubu’nda Medicana Sağlık Grubu’nun uzman kadrosuna önemli bir isim daha katıldı. Türkiye’de girişimsel kardiyoloji alanına tecrübe ve birikimleriyle önemli katkılar sunan Kalp ve Damar Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İsmet Dindar, uzmanlık ve birikimini Medicana Sağlık Grubu’nun hizmet kalitesiyle birleştirerek Medicana Çamlıca Hastanesi’nde göreve başladı. Prof. Dr. İsmet Dindar, koroner anjiyografi, anjiyoplasti, koroner stent, balon ve valvuloplasti uygulamalarını içeren girişimsel kardiyoloji alanında Türkiye’de ve Gürcistan’daki akademik ve özel kuruluşlarda sayısız uygulamada görev aldı ve birçok girişimsel kardiyoloğun yetişmesinde katkısı oldu. Koroner anjiyografi ve stent uygulamalarında ülkemizin en deneyimli hekimleri arasında yer alan Dindar, Türkiye’de girişimsel kardiyoloji uygulamalarını en çok sayıda yapan iki üç isimden biri olarak tanınıyor. Türkiye’deki uzmanlık birikimini yurtdışına da taşıyan Prof. İsmet Dindar, Gürcistan, Batum ve Tiflis’te stent ve balon uygulamalarını ilk başlatan hekim olma unvanına sahip. Bu girişimiyle Gürcistan’ın her yıl dünyada sadece bir kişiye verdiği fahri vatandaşlık unvanına layık görülen Dindar, Türkiye’de ameliyat olan ilk yabancı devlet başkanının operasyonunu gerçekleştiren ekibin de başında yer aldı. Kalp hastalıklarına ve kalp krizine en kısa zamanda müdahale etmenin hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. İsmet Dindar, hastaların sağlıklı bir kalbe kavuşabilmeleri için Medicana Çamlıca Hastanesi’nde uzman bir ekiple kesintisiz hizmet vereceklerini söyledi. Hastane ve ekip, kalp krizi geçiren hastalara 7 gün 24 saat acil müdahale edebilme ve gerektiği anda acil anjiyografi, balon ve stent uygulamalarını gerçekleştirebilme olanağına sahip. KALBİMİZ, HAYATTA KALMAMIZI SAĞLAYAN EN ÖNEMLİ ORGAN. O İHTİYACI OLAN KANI BULAMADIĞINDA BİZ KALP KRİZİ GEÇİRİYORUZ. AMA KRİZ AŞAMASINA GELMEDEN ÖNCE BİZE SİNYALLER GÖNDERİYOR. MEDICANA ÇAMLICA HASTANESİ KALP VE DAMAR HASTALIKLARI UZMANI PROF. DR. İSMET DİNDAR, KALP KRİZİNİN NASIL TETİKLENDİĞİNİ VE ÖNCESİNDE GELEN SİNYALLERE GÖRE KENDİMİZİ NASIL YÖNLENDİREBİLECEĞİMİZİ ANLATTI. K alp krizi nasıl ortaya çıkıyor? Diyelim ki çevreyolunda ilerliyorsunuz. Büyük bir trafik var. Bunu bir kan akışı gibi düşünün. Bir yerde bir araba arıza yapıyor, bir bakıyorsunuz, trafik akıyor ama geriye doğru bütün araçlar yavaşlıyor. Bu bir kalp damar hastalığıdır ama bir kriz değildir. Kalbin damarının içinde kanın akışına engel olan böyle bir durum varsa, eğer siz istirahatteyseniz, oradaki akım size yetiyor. Ama diyelim ki bir kaza oldu da bütün şeritler tıkandı. İşte o kalp krizidir. Yani kalbin kendi adalesini besleyen koroner damarların tıkanması bir kalp kriziyle sonuçlanır. Kalbe de kan lazım Kalp sürekli kasılıp gevşeyen bir organ. Kalbin bunu yapabilmesi için kalbin kendisinin de beslenmeye, kana ihtiyacı var. Kalbin herhangi bir bölgesine gelen kanın azlığı nedeniyle veya damarın tıkanması nedeniyle beslenmesinde bir yetersizlik oluşursa, kalp krizi sürecini başlatır. O zaman kalp klasik kasılıp gevşeme görevini yapamaz. Diyelim ki kalbin ön yüzüne gelen damar tıkandı. Bunun sonuçları ne olur? Allah korusun, hastayı kaybedebilirsiniz. Varsayalım yaşadı. Tedavi oldu. Sonraki en iyi senaryoyu söylüyorum. Bir merkeze de müracaat etmedi, damarı da açılmadı ve tıkandı. O zaman kalbin o bölgesi artık ölür. Normalde tamamı kasılıp gevşeyen kalbin, artık sadece bir kısmı kasılıp gevşer hale gelir. Kalbin bu kısıtlı fonksiyonuyla yetinmek zorunda kalırsınız. İnsan bu şekilde de yaşayabilir ama mesela çok ciddi aktivite gerektiren işleri yapamaz. ■ Damar yarım tıkanmışsa ne gibi belirtiler veriyor? Yarım tıkanmış (daralmış) damar bir belirti vermesi açısından önemlidir. Bunun çok klasik bir belirtisi vardır. “Kalp krizinde çok faktörlülük önem kazanır. Ailedeki genetik kod fevkalade önemlidir. Özellikle yakın akrabalar içerisinde kalp krizi hikâyesinin olması insanların daha da dikkatli olmalarını gerektirir.” 45 PROF. DR. İSMET DİNDAR Kalbin kendi adalesini besleyen koroner damarların tıkanması kalp kriziyle sonuçlanıyor. Hasta bize gelir, daha önceden rahatlıkla çıktığı yokuşu artık yorularak çıktığını söyler. Ya da koşmak istediğinde, göğsünde ağırlık hissinden bahseder. Bunlar, tek şerit tıkanmasının belirtileridir. Kalpte damarı daraltan bir şey var demektir. Oradan geçen kan, bir efor sırasında kalbin ihtiyacına yetmiyordur. Bunlar kişiye, senin kalp damarlarında bir sorun var, git buna baktır mesajıdır. Ama tamamen tıkanması, artık bir kalp krizidir. ■ Gündelik hayatta kalp krizini tetikleyen neler var? Her şey var aslında. Sonuçta, vücudun bir dengesi var. Kalbin kendisinin kan ihtiyacı var. Bu bir dengeye bağlı. Bazen vücudun kan ihtiyacı artar, kalp buna cevap veremez. Bazen kalbin kan ihtiyacı artar, kan akışı bunu karşılayamaz. Bu dengeyi bir şekilde bozan, diyelim ki kalp adalesinin kan ihtiyacını artıran faktörler olabilir. Aşırı efor, heyecan, stres, aşırı sevinç gibi. Birtakım duygusal faktörler kalbin kan ihtiyacını artırır. Bu durum mevcut bir damar hastalığında krizi tetikleyici olabilir. Veya biz klinik pratiğimizde kalp krizini kışın daha çok görürüz. Soğuk hem vücudun kan ihtiyacını artıran, hem de kalbin kan ihtiyacını artıran bir faktördür. Genetik faktör önemli ■ Kalp krizine yatkınlığı etkileyen faktörler nelerdir? Kalp krizinde çok faktörlülük önem kazanır. Özellikle yakın akrabalar içerisinde kalp krizi hikâyesinin olması insanların daha da dikkatli olmalarını gerektirir. Yaşam biçimi, spor yapma alışkanlığı, sigara bağımlılığı, diyet de önemli faktörlerdir. Bizim geleneksel mutfağımız da kalp krizi riskini tetikleyen özelliklere sahip. Toparlarsak, hayatın içindeki bütün gerçekler, eğer vücudun dengesini bozuyorsa, kalp krizi için bir risk faktörü olabilir. Kadınlar bu konuda biraz daha şanslı diyebiliriz. Özellikle menopoza kadar olan dönemde östrojen hormonu onları koruyor. Aslında en önemli faktör, vücudun bu tip rahatsızlıklarla ilgili genetik kodlarıdır. Bazı insanlar vardır, herkesten çok yiyordur ama onda bu rahatsızlık görülmüyordur. KALP VE DAMAR CERRAHİSİ 46 KIŞ 2012 KIŞ 2012 “Varisi olan tüm hastalarda pıhtı oluşumu tehdidi söz konusudur. Bilhassa varisi olan hamilelerin, en geç gebeliğin son üç ayında damar doktoruna başvurması gerekir.” VARİS DEYİP GEÇMEYİN VARİS, TEHLİKELİ BİR TOPLARDAMAR HASTALIĞI. SADECE FİZİKSEL ESTETİĞİ BOZMAKLA KALMIYOR, TEDAVİ EDİLMEDİĞİNDE CİDDİ HAYATİ RİSKLERE DE NEDEN OLABİLİYOR. MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL HASTANESİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ UZMANI PROF. DR. GÜVEN ERDOĞ, KİMLERİN VARİSE YATKIN OLDUĞUNDAN HASTALIĞIN TEDAVİ YÖNTEMLERİNE KADAR BİLGİLER VERDİ. ÖZELLİKLE HAMİLELİĞİN SON ÜÇ AYINDA, VARİS OLUŞUMUNA KARŞI KONTROLE GİTMEK GEREKİYOR. 47 V aris nedir? Varis, toplardamar genişlemesinin genel adıdır. Ancak varis dediğimiz zaman genellikle bacak toplardamarlarının genişlemesini anlarız. Makattaki toplardamar genişlemeleri de varisin bir türüdür, ancak bunlara hemoroid denmektedir. Varikosel de erkeklerde testislerde rastlanan bir diğer varis şeklidir. Hamileler kontrole gitmeli ■ Nasıl ortaya çıkıyor? Ailedeki kılcal ve orta büyüklükteki varisler de genetik yapı kusuru olarak çocuklarda ortaya çıkabilmektedir. Gebelik de önemli etkenlerdendir. Gebelerde bacak damarları içinde artmış olan basınç nedeniyle toplardamarların genişlemesi sıklıkla görülebilmektedir. Bu hastalık annenin sağlığını tehdit eder. Toplardamar pıhtısı oluşabilir ve bu pıhtı kopup uzak yerlere giderek daha ciddi hastalıklara neden olabilir. Varisi olan tüm hastalarda bu pıhtı oluşumu tehdidi söz konusudur. Bilhassa varisi olan hamilelerin, en geç gebeliğin son üç ayında damar doktoruna başvurması gereklidir. ■ Varisin belirtileri neler? Görsel belirtiler ortaya çıkmadan önce, kişi bacaklarında huzursuzluk hisseder. Uzun süre ayakta kaldığında bacaklarda sıkıntı, dolgunluk hissi ve ağrı ortaya çıkar. Bu ağrı, genellikle dinlenince geçer. Sonra geceleri daha hakim olan kramplar başlar. Varisin ilk ortaya çıkan belirtisi, ayak sırtında görülen ödemdir. Varisler, sıklıkla kaşıntıya da neden olur. Daha sonra bacaklarda, ciltten rahatça görülebilen mavi-mor renkteki şişlikler ile kendini belli eder. Hastalığın ilerlemesiyle bacağın alt bölgesinde renk koyulaşmaları olur. Uzun süre ayakta kalınmamalı ■ Varis tedavisinde nasıl bir yol izleniyor? Variste koruyucu tedavi ilk adımdır. Uzun süre ayakta sabit kalmamak gerekir. Sabit kalmaktan kaçınılamadığı durumlarda, ayak değiştirmek, ayak parmakları üzerinde hafifçe yaylanmak, çömelir gibi yapmak, birkaç adım atmak, varis oluşumundan kişileri korur. Uzun süre sabit oturulacaksa ayakkabıların içinde ayak parmaklarını oynatmak, ayağın topuk PROF. DR. GÜVEN ERDOĞ kısmını ve burun kısmını hareket ettirmek kişiyi oldukça koruyacaktır. Başlangıç halindeki varislere tıbbi tedavi, istirahat ve varis çorapları uygulanabilir. İlerlemiş varislerin tedavisinde, skleroterapi, sklerozan köpük tedavisi, mikro cerrahi, lazer tedavisi ve cerrahi girişim yöntemleri uygulanır. ■ Kimler varis riski altındadır? İşi nedeniyle sürekli ayakta durmak zorunda olanlar, fazla kilolu insanlar ve ailesinde varis öyküsü olan kişiler, hormonları nedeniyle kadınlar, hamileliğin son üç ayını yaşamakta olanlar, bacaklarından travma geçirenler, hormon tedavisi olanlar, varis oluşumu açısından risk altındadır. Varisten nasıl korunabiliriz? • Uzun süre ayakta durmak zorunda kalırsanız, sık sık ağırlığınızı verdiğiniz bacağınızı değiştirin. • Bacak bacak üstüne atmak kan dolaşımını zorlar. • Fazla kilolar bacakların yükünü artırarak varis oluşumunu kolaylaştırır. • Dar pantolonlar kan dolaşımını zorlaştırarak varislere neden olabilir. • Kronik kabızlıkta, ıkınma sonucunda toplardamar içi basıncın artması varise neden olabilir. • Yüksek topuklu ayakkabılar baldır kaslarının sürekli gerginliği ile toplardamar akımını bozar. • Aşırı güneşte kalmak varis oluşumunu tetiklediği için güneşlenirken bacaklarınızı bir havluyla örterek koruyun. • Deniz kıyısında sıcak kum yerine şezlongları tercih edin. • Sıcak kuma uzanmak zorunda kalırsanız sereceğiniz bir havlu size korunmada yardımcı olacaktır. • Kaplıcalar varisli hastalar için zararlıdır. Mutlaka kaplıcaya gitmek ve sıcak suya girmek istiyorsanız, koruyucu varis çoraplarını suya girerken destek olarak kullanabilirsiniz. nöroloji 48 KIŞ 2012 KIŞ 2012 Vücudun tehlike sinyali: BAŞ AĞRISI Enseden başlayıp başın ön bölgesine doğru yayılan baş ağrıları en tehlikelisi. BAŞ AĞRILARI, HEKİME BAŞVURU SIRALAMASINDA BİRİNCİ SIRADA GELİYOR. ANCAK SIK KARŞILAŞILDIĞI İÇİN YETERİNCE ÖNEMSENMEYEN BAŞ AĞRILARI, ASLINDA VÜCUDUMUZUN TEHLİKELİ HASTALIKLARININ İŞARETLERİ SAYILIYOR. MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL HASTANESİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ UZMANI PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR, TEHLİKELİ OLAN BAŞ AĞRILARINI TARİF ETTİ. B aş ağrısı neden oluşur? Ağrı, bizim tarafımızdan hoşa gitmeyen bir duygu olarak algılanır ve vücudun alarm sistemidir. Herhangi bir organımızda bir rahatsızlık olduğunda, bu rahatsızlığı dışarıya yansıtan cevaba ağrı diyoruz. Örneğin, beyindeki rahatsızlıklar, ağrı şikayetiyle kendilerini haber veriyor. Baş ağrıları da bir rahatsızlığın işareti olarak ortaya çıkar. Baş ağrısı şikayetlerinde, dikkatli bir nörolojik muayene yapılmadan, özellikle ağrının oluş sebebi araştırılmadan yapılan tıbbi yaklaşımlar çok ciddi sakatlıklara ve ölümlere neden olabilir. ■ Baş ağrısının çeşitleri neler? İki tip baş ağrısı vardır. Birincil ve ikincil ağrılar. Birincil ağrılar; migren, küme ve gerilim ağrılarıdır. Bunlar genellikle nörolojik hastalıklarda oluyor. Tedavileri, tıbbi ilaç tedavileridir. İkincil baş ağrıları ise, beyin dokusu yapılarından, zarlardan, beynin içindeki birtakım hastalıklarında ortaya çıkıyor. Asıl tehlike işareti olan baş ağrıları, ikincil tipte olan ağrılardır. Örneğin, en sık gördüğümüz ağrı grubu, beyin damar hastalıklarından kaynaklananlardır. Beyin damarlarında bir balonlaşma veya damar yumağı oluşur. Bunlar hayatın bir döneminde beyin kanaması yapar. Bu beyin kanamasının ilk şikayeti de baş ağrısıdır. Genellikle, enseden başlar ve başın ön bölgesine doğru yayılır. Aniden gelir. Beraberinde bulantı, kusma, bilinç kaybı olabilir. Bunlar beyin kanamasının işaretleridir. Bu çok tehlikeli bir baş ağrısıdır. En yakındaki uzmana gitmek gerekir. Sinsi ağrılar tehlikeli ■ Başka hangi hastalıklar baş ağrısıyla işaret veriyor? Bir diğer tehlikeli baş ağrısı sebebi, beyin tümörleridir. Bunlar başlangıçta sinsi bir ağrı olarak görülür. Yavaş başlar. Genellikle sabahları olur. İlk kalktığında ağrıyla uyanır, bulantı olur, kusar ve rahatlar. Ama günün ilerleyen saatlerinde baş ağrısı tekrar ortaya çıkar. Gittiği doktor ağrı kesici ilaçlar verir ve bunlardan fayda görür. Ama daha sonra ağrı devamlı hale gelir. Başın her yerinde hissedilen bir ağrıdır. Diğer yandan, yüksek tansiyon ve yaralanmalara bağlı beyin kanamaları sonrası ortaya çıkan baş ağrıları da önemli ve tehlikelidir. Yüksek tansiyon iyi tedavi edilmezse küçük veya büyük beyin kanamalarına yol açar ki bu da hastalarda ölüme veya ağır sakatlıklara neden olabilir. Sinüzitlere bağlı baş ağrıları da iyi bilinen ve “Acile gelen bir hastanın baş ağrısının tehlikeli mi, tehlikesiz mi olduğunu bilmem gerekir. Aksi halde, yazacağım reçete hastaya zararlı da olabilir. Böyle bir hastayı hemen evine göndermemek gerekir.” hekimin öncü tanıları arasındadır. Bunlar başın ön kısmında daha selim bir ağrı şeklindedir ve günün ilerlemiş saatlerinde ortaya çıkar. Eğer sinüzitlerin uygun ve spesifik tedavileri yapılamazsa, beyin iltihabı gibi çok daha ciddi ağır beyin hastalıklarına dönüşebilir. Hekim donanımlı olmalı ■ Baş ağrısının tehlikeli mi, tehlikesiz mi olduğu nasıl anlaşılır? Yukarıda bahsettiğimiz gibi, tehlikeli olanlar, ikincil baş ağrılarıdır. Bunlarda kendini tekrar etme vardır. Beyin kanaması, öncesinde baş ağrılarıyla işaret veriyor. Eğer bu işaretleri dikkate almazsanız, beyin kanaması olacak ve hastayı öldürecek demektir. Bu tip ağrılar, çok ciddi başka bir hastalığın belirtileri olduklarından, devamlı olarak ortaya çıkacaktır. Bu noktada hekimin dikkatli ve donanımlı olması çok önemli. Acile gelen bir hastanın baş ağrısının tehlikeli mi, tehlikesiz mi olduğunu bilmem gerekir. Aksi halde, yazacağım reçete hastaya zararlı da olabilir. Böyle bir hastayı hemen evine göndermemek gerekir. Beyinde bir damar hastalığı var mı, yok mu? Bunu belirlemek gerekir. ABD’de, hekimlerin tehlikeli baş ağrılarını tanıyamama oranı yüzde 15 civarında. Hekim ağrının tehlikeli tipte olduğunu anlayamıyor, stres diyor, sinüzit diyor, reçete yazıp gönderiyor. Türkiye’de bunun oranı ise daha yüksek. PROF. DR. HİDAYET AKDEMİR Baş ağrısında nelere dikkat edilmeli? 1) Öncelikle, kişinin hayatında daha önceleri hiç yaşamadığı çok şiddetli baş ağrısı ortaya çıkarsa, ağrı enseden başlayıp ön kısmına doğru yayılıyorsa, vakit geçirmeden nörolojik bilimler hekimine başvurulmalıdır. 2) Baş ağrısı özellikle bulantı, kusma ve çift görme gibi şikayetlerle birlikte oluyorsa nörolojik bilimler hekimine başvurulmalıdır. 3) İleri yaşlarda düşme veya yaralanma sonrası hafif kafa travması sonrası baş ağrısı olanlar zaman zaman bilinç bulanıklığı gösterenler nörolojik bilimler hekimine başvurmalıdır. 4) Kendisinde sinüzit olduğunu bilen bir birey, baş ağrılarının tipi ve yayılımı değiştiğinde nörolojik bilimler hekimine başvurulmalıdır. 5) Yüksek tansiyonu olduğu bilinen kişi, verilen tansiyon düşürücü ilaçları düzenli kullanmalı ve kan basıncı normalleştirilmelidir. 49 KADIN DOĞUM 50 KIŞ 2012 KIŞ 2012 51 Kronik hipertansiyonu olan hastaların, gelişen tıp imkânları sayesinde gebeliklerini sorunsuz devam ettirmeleri mümkün. Ülkemizde gebe ölümlerinin ikinci nedeni GEBELİK HİPERTANSİYONU “HİPERTANSİYON TEHLİKELİ BİR HASTALIK. AMA GEBELİKTE GÖRÜLEN HİPERTANSİYON, HEM ANNENİN HEM DE BEBEĞİN HAYATINI TEHLİKEYE SOKTUĞU İÇİN ÇOK DAHA CİDDİ BİR DURUMDUR.” MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA HASTANESİ KADIN DOĞUM VE PERİNATOLOJİ UZMANI PROF. DR. TAMER MUNGAN, GEBELİK DÜŞÜNEN HER KADININ, HİPERTANSİYON OLASILIĞINA KARŞI MUTLAKA KONTROLDEN GEÇMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYOR. H ipertansiyon nedir? Hipertansiyon, kan basıncının kronik yüksekliği ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Çok değişik sebeplerle ortaya çıkabilir. Özellikle, insan hayatındaki kalıcı sekeller (hasarların) ve uzun süreli hastalıklar açısından önemli bir yer kapsamaktadır. ■ Hipertansiyon ve gebeliğin birlikte görülmesi normal bir durum mu? Nadir olmayan bir durumdur. Genel olarak, daha önceden hipertansif hastalığı olan kadınların gebelikleri veya gebeliğin bizzat ortaya çıkardığı gebelik hipertansiyonu olguları, önemli bir halk PROF. DR. TAMER MUNGAN sağlığı problemidir. Ülkemizde anne ölüm nedenleri arasında, gebelik hipertansiyonu ikinci sıklıkta karşımıza çıkmaktadır. Bu suretle gebeliğe bağlı gelişen anne ölümleri içinde, yüzde 18 gibi bir oranda etkin olan bir klinik durumdur. Gebelik öncesinde var olan hipertansiyon gebelikte eğer şiddetleniyorsa, buna süperimpoze gebelik hipertansiyonu adı verilir. Bu olguların genel seyri daha şiddetli ve tehlikelidir. Önceden saptamak zor ■ Hangi durumlar esas tehlikeyi yaratıyor? Asıl sorun yaratan olgular, gebeliğin kışkırttığı gebelik hipertansiyonu olgularıdır. Bu olguların özellikle kronik hipertansif olgulardan ayırt edilmesi önemli olup, erken gelişen hipertansif olguların böbrek fonksiyon değerlendirmeleri ve göz dibi muayeneleri ile kronik olguların ortaya konulması mümkündür. ■ Erken teşhis mümkün mü? Gebeliğe bağlı hipertansiyon gelişimi, insana özgü bir hastalık olup, maalesef kesin olarak öngörülememektedir. Diğer bir deyişle, hastalığın kimde gelişeceğini önceden tespit edebilmek bugün için tam olarak mümkün değildir. Bununla beraber, bu klinik durumun özellikle çoğul gebeliklerde, daha önceki gebeliğinde aynı durumu yaşayanlarda, diyabeti olan gebelerde, öncesinde kronik böbrek hastalığı olanlarda, obez kişilerde ve diğer bazı spesifik hastalıkları olan kişilerde daha sık gelişebileceğini öngörebiliriz. Bu klinik durumun ortaya çıkarılması için etkin provokasyon testleri de anlamlı sonuçlar alınamamaktadır. “Gebeliğe bağlı hipertansiyon gelişimi, insana özgü bir hastalık Diğer bir deyişle, hastalığın kimde gelişeceğini önceden tespit edebilmek bugün için mümkün değildir.” olup, maalesef kesin olarak öngörülememektedir. ■ Gebelik öncesi anne adaylarının ne yapması gerekir? Gebelik düşünen anne adaylarının, gebe kalmadan önce, genel sistemik muayeneden geçmeleri çok önemlidir. Kronik hipertansiyonu olan hastaların, gebeliklerine, gelişen tıp imkânları çerçevesinde izin verilmekte, bu kapsamda bazı ilaç düzenlemeleri yapılarak, daha sık kontrollerle gebeliklerinin sağlıklı bir şekilde devamı mümkün olabilmektedir. Gebelik öncesinde ilaçla tansiyonu düzenlenen hipertansif hastaların, gebelik ile birlikte ilaçlarını tamamen kesmesi doğru değildir. Ancak, kullanılan ilaçların en azından daha az zararlı olanlarla değiştirilmesi ve doz ayarlamaları ile hastaların tedavisi mümkün olabilmektedir. Hayati tehlike var ■ Tedavi yöntemleri neler? Gebeliğin 20-24’üncü haftasından sonra ortaya çıkan gebelik hipertansiyonlarında, en doğru yaklaşım; öncesinde var olabilecek bir hastalığın ekarte edilmesidir. Temel mantık, gebeliğin provoke ettiği hipertansiyonun fetüsün gelişmesini de bozmayacak bir seviyede tutabilmektir. Öte yandan annenin artan kan basıncı nedeni ile hayati fonksiyonlarının bozulması da söz konusu olabilir. İlaç tedavilerinde, mümkünse monoterapi ve etkin minimal doz yaklaşımları kullanılmalıdır. Gebelik hipertansiyonu tanısı alan olguların, her zaman hastaneye yatırılarak tedavisi gerekmez. Bu gibi durumlarda hastanın, hastalık hakkındaki bilgi düzeyinin mutlaka artırılması, eğitimi ve hekime erken müracaatının sağlanabilmesi şartı aranmaktadır. Daha önceki gebeliklerinde, gebelik hipertansiyonu nedeni ile tedavi almak zorunda kalmış kişilerin, yeni gebeliklerinde de bu durumla karşılaşma olasılığı yüksektir. Bu nedenle, bu kişilerin özellikle çok yakın takibi yararlıdır. Sorunlu gebeliklerin, takibinde Perinatoloji uzmanlık alanında eğitim almış kadın doğum uzmanlarınca ve gerektiğinde kardiyoloji-nefroloji uzmanlıklarınca takibi, istenmeyen durumların önlenmesinde oldukça etkili olacaktır. çocuk sağlığı 52 KIŞ 2012 KIŞ 2012 BEBEĞİMİ NASIL EMZİRMELİYİM? DOĞANIN BİR MUCİZESİ OLAN ANNE SÜTÜ, YENİ DOĞAN BEBEĞİN TÜM BESİN İHTİYACINI KARŞILAMAKLA KALMIYOR, İLERİDE SAĞLIKLI BİR YETİŞKİN OLMASINDA DA ROL OYNUYOR. MEDICANA SAMSUN HASTANESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI UZMANI PROF. DR. SABRİ ACAR, TÜM ANNELERE REHBER OLACAK AÇIKLAMALARDA BULUNDU. BEBEĞİN BU MUCİZEDEN EN İYİ ŞEKİLDE FAYDALANABİLMESİ İÇİN EMZİRME DOĞRU YAPILMALI. D oğumu takiben bebek ne zaman beslenmeye başlanmalı? Bebeklik dönemi dediğimiz ilk iki yıl içinde beslenmede en önemli gıda anne sütüdür. Bu dönemdeki beslenme, çocukluk çağının diğer dönemlerinden farklıdır. Bebek normal doğmuş ise doğumu izleyen ilk yarım saat içinde, mümkünse çıplak bir şekilde anne vücuduna temas etmeli ve anne memesine tutulmalıdır. Bu işlem sezaryenle doğumlarda1-2 saat gibi biraz daha geç olabilir. Böylece anne ile bebek arasında psikolojik bir bağlantı kurulmuş olmakta, bebek tarafından anne meme başlarının uyarılması ile prolaktin (süt salgılayan hormon) üretilmeye başlanmış olur. İlk süt çok koruyucu ■ Bebekler ne kadar sıklıkta beslenmelidir ? İlk kez bebek sahibi olan annenin sütü 24 saat içinde tam olarak gelmeyerek, ikinci güne kadar uzayabilir. Ancak yine de anne bebeğini emzirmek için gayret sarf etmelidir. İlk günlerdeki süt koyudur, miktarı azdır ancak bebeğin mikroplara karşı korunmasında oldukça faydalıdır. İlk günlerde anne bebeğine alışana kadar 1-2 saatte bir, hatta neredeyse her ağladıkça emzirmelidir. Anne bebeğinin ne zaman acıktığını ilk birkaç ay içinde öğrenir ve emzirme aralıklarını 2-3 saatte bir (küçük prematüre bebeklerde daha sık) olarak ayarlar. İyice beslenen bir be- PROF. DR. SABRİ ACAR “Bebek normal doğmuş ise doğumu izleyen ilk yarım saat içinde, mümkünse çıplak bir şekilde anne vücuduna temas etmeli ve anne memesine tutulmalıdır.” bek özellikle geceleri 4-5 saat hiç uyanmadan uyuyabilir. Uyandırıp beslenmeye gerek yoktur. Bebek acıkınca ağlar ve anneyi uyandırır. Anne tecrübe kazandıkça bebeğinin ne zaman acıktığını, ne zaman emeceğini hisseder. Çalışan ve işi icabı bebeğini emziremeyen annenin sütü önceden sağılabilir. Sağıldıktan sonra dondurulmadan buzdolabında 24 saat hatta 48 saat bekletilip gerektiğinde ısıtılarak bebeğe verilebilir. Bebeğe anne sütü dışında ek gıdalara ne zaman başlanabilir? • Bebek 15-20 günlük olunca meyve suları, iki aylık olunca muhallebi ve yoğurt, üçüncü ayın sonunda kahvaltı (süt-bisküvi-reçelpekmez-peynir sonra yumurta), dördüncü ayın sonunda çorbalar (sebze-mercimekyoğurt-tarhana ), beşinci ayın sonunda sulu ev yemekleri, altıncı ayda köfte –makarna-balık gibi ek gıdalar verilebilir. • Ek gıdalara bebeğin sevdiği oranda, azar azar başlanmalı, önce tadımlık, sonra doyumluk olmalıdır. Sekizinci ayın sonunda bebek ailesiyle birlikte sofraya oturup, acılı-ekşili– baharatlı-tuzlu olmamak kaydıyla ailenin yediği yemeklerden yemeye başlayabilir. • Eğer bebeğe hazır süt verilmek isteniyorsa (anne sütü yoksa) ilk bir aylık dönemde yarı yarıya, 2-3 aylarda ise 2 birim süt+1 birim su olacak şekilde sulandırılmalı,4 aydan sonra süt sulandırılmadan verilmelidir. ■ Anne sütünün yeterli olup olmadığı nasıl anlaşılır? Bebek iki aylık olana kadar günde 8-12 defa besleniyorsa, emme sırasında yutma hareketlerini sık sık yapıyorsa, yeterli miktarda idrar çıkarıyor, bezini ıslatıyorsa, günde 5-6 kez normal kıvamda kaka yapıyorsa, günde 20-30 gram (ayda en az 600-900 gram) kilo alıyorsa, annenin memelerinin emzirme öncesinde dolgunsa ve emme bitince boşalıyorsa anne sütü yeterli oluyor demektir. Bebeğe iki yıla kadar anne sütü verilebilir. Tabii ki bu sürede annenin bebeğini emzirmek için zamanı uygun olmalı, sütü yeterli olmalı, bebeğin gelişimi her yönüyle sağlıklı olmalıdır. Anne bol sıvı almalı ■ Anne sütünün bol olması için nelere dikkat etmeli? Anne bebeğini sık sık emzirmeli, günde en az 2-3 litre su başta olmak üzere, meyve suları, ıhlamur, ayran, çorba gibi sıvı gıdalar almalı, stresten ve gaz yapıcı gıdalardan uzak durmalıdır. ■ Anne sütünün verilemediği durumlar nelerdir? Anne ağır kalp, akciğer, karaciğer, epilepsi, böbrek kanser hastası ise ve ilaç alıyorsa, anne psikozsa veya depresyonda ise, me- Bebek emziren anneler , başta su olmak üzere, bol miktarda ıhlamur, ayran, çorba ve sıvı tüketmeli. mesinde belirgin iltihap varsa, bebeğe anne sütü vermek uygun değildir. ■ Anne sütü ile beslenmenin faydaları nelerdir? İlk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile beslenen bebekler, tüm besin ve sıvı ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Anne sütü bebeği enfeksiyonlara karşı korur, bebeğin bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. İshal, kabızlık ve diş çürümeleri daha az görülür. Beyin gelişimi daha iyidir, anne sütü ile beslenen bebekler daha zeki olurlar. Bebeğin boy ve kilo gelişimi daha iyidir. Anne sütü alan bebekler, alerjik hastalıklara karşı da korunur. Ani bebek ölüm oranları daha düşüktür. Anne sütü ekonomiktir, ucuzdur, hatta parasızdır, temizdir. Hazırdır ve ısısı uygundur. İçindeki demirin emilimi daha fazladır. Emziren annelerde meme ve rahim kanserleri daha az görülür. Emzirme süresince anne gebelikten korunur. Anne ile bebek arasında ruhsal bağlantı daha kuvvetlidir. Altı ay ek gıda gereksiz ■ Bebeklere ek gıda verilebilir mi? Eğer bebek boy ve kilo olarak normal gelişimini sürdürebiliyorsa, anne bebeğini emzirmek istiyorsa, annenin sütü yeteri kadar varsa, emzirmek için bir engel yoksa, altıncı aya kadar ek gıda vermeye gerek yoktur. Ancak anne sütü azalmışsa hatta yoksa, ailenin ekonomik gücü hazır mamaları almaya yeterli değilse, çocuk gelişemiyorsa, ek gıdalara erken başlanabilir. 53 ROMATOLOJİ 54 KIŞ 2012 KIŞ 2012 Ağrı Vücudun derdini söyleme yolu HİÇBİRİMİZ AĞRI ÇEKMEK İSTEMEYİZ AMA VÜCUDUN AĞRIYA DA İHTİYACI VAR. ÇÜNKÜ AĞRILAR, HASTALIKLARI HABER VERMEK İÇİN VÜCUDUN KULLANDIĞI BİR ALARM SİSTEMİ. MEDICANA SAMSUN HASTANESİ ROMATOLOJİ UZMANI DR. ORHAN EREN, AĞRININ ÇEŞİTLERİNİ VE BİZE SÖYLEDİKLERİNİ NASIL ANLAYABİLECEĞİMİZİ ANLATTI. A DR. ORHAN EREN ğrı nedir? “Ağrı”, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı’ olarak tanımlanıyor. “Acı” ise herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap olarak tanımlanıyor. Uluslararası Ağrı Araştırma Teşkilatı ise ağrıyı “Vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, organik bir nedene bağlı olan veya olmayan insanın geçmişteki tüm deneyimlerini kapsayan, hoş olmayan özel bir duyudur” şeklinde tanımlanmıştır. Hastalar bazen ağrı ile acıyı ayrı kavramlar olarak tanımlamakla birlikte hekimler tarafından acı tanımı ağrı ile eş anlamlı olarak algılanmaktadır. Ağrı sözlükte tanımlandığı gibi sadece dış etkenlerden değil iç organlardan gelen iç etkenleri de kapsamaktadır. Acı halk arasında ağrının daha hafif, ince ve süreğen olanı gibi “Akut ağrı, çoğu kez bir hastalığın belirtisi olup vücutta var olan bir doku hasarının habercisidir. Akut ağrı vücudun alarm sistemi gibidir. Varlığı ile vücutta bir bozukluk olduğuna işaret eder ve hastanın hekime başvurmasına neden olur.” bir anlamda kullanılır. Ağrı kavramları içinde sık kullanılan sancı ise doğum sancısı, böbrek sancısı gibi daha şiddetli ağrıları tanımlamak için kullanılmaktadır. Romatizmal ağrı denildiğinde ise ağrının kas iskelet sistemine ait bir ağrı olduğu ifade edilmektedir. Bazen hastalar sol kola vuran kalp spazmı, kalp krizi ağrılarını romatizmal ağrı sanabildikleri gibi, bazen romatizmal kökenli özellikle sol kol ağrılarından kalp ağrısı mı diye şüphelenebilmektedirler. Ani ağrılar habercidir ■ Ağrının kaç çeşidi var? Hastalıklarda görülen ağrılar akut ve kronik olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Akut ağrı (yeni başlangıçlı, ani ağrı), çoğu kez bir hastalığın belirtisi olup vücutta var olan bir doku hasarının habercisidir. Akut ağrı vücudun alarm sistemi gibidir. Varlığı ile vücutta bir bozukluk olduğuna işaret eder ve hastanın hekime başvurmasına neden olur. Bazen kas iskelet sistemindeki travmatik hasarın, bazen romatizmal bir hastalığın, bazen göğüste duyulan ve sol kola yayılan şiddetli ağrı ile kalp krizinin, bazen zatürre gibi iltihabi bir hastalığın göğüste yaptığı ağrı, hatta bazen de kanserin habercisi olarak da görülebilir. Akut ağrılı bir hastanın ayrıntılı bir şekilde mu- 55 ayene ve tetkik edilmesi gerekir. Akut ağrının nedenini bulmak için hastanın şikâyetleri çok ayrıntılı bir şekilde dinlenmeli, ağrının özelliklerine dönük sorular sorularak bilgi alınmalı ve özenli bir şekilde muayene edilmelidir. Gerekirse laboratuvar testleri ve radyolojik tetkiklerden tanı koymak için yararlanılmalıdır. ■ Kronik ağrının akut ağrıdan farkı nedir? Kronik ağrı (süreğen, müzmin ağrı), altı aydan (bazı durumlarda üç aydan) uzun süren ve bir hastalığın işareti olmaktan çok, başlı başına sorunun, hastalığın kendisi haline gelen ağrılardır. Kronik ağrı çeken kişi bir kısır döngü içine girer. Hasta gücünü, etkinliğini yitirir. Toplum içindeki üretkenliğini, aktifliğini kaybeder. Bu durum çoğu kez hastanın içe kapanmasına, strese ve depresyona girmesine yol açar. Stres kişiyi daha duyarlı hale getirir, ağrı eşiğini düşürür ve ağrıların daha da şiddetlenmesine neden olur. Bu durum tam bir ağrı-stres-ağrı kısır döngüsüdür. Kronik ağrı, sadece ağrıyı çeken hastayı değil, aynı zamanda hastanın yakın çevresini de etkileyen bir sorundur. Ani ağrılar habercidir ■ Ağrılar karışabilir mi? Romatizmal ağrılar bazen iç organ ağrıları ile karışabilmektedir. Bazen hastalar sol kola vuran kalp spazmı, kalp krizi ağrılarını romatizmal ağrı sanabildikleri gibi, bazen romatizmal kökenli özellikle sol kol ağrılarından kalp ağrısı mı diye şüphelenebilmektedirler. Buradaki ayrım kola vuran kalp ağrılarının göğsün ortasında yaygın ağrı ile beraber başlayıp dakikalar içinde beraber geçmesinin kalp ağrısı lehine olmasıdır. Yine yaygın göğüs ağrısına eşlik etmeyen günlerce süren sol kol ağrısının kalp kökenli olmayacağı düşünülmelidir. Yine bel fıtığı ağrısı çeken hastaların bir kısmında bu ağrı hasta tarafından böbrek ağrısıymış gibi algılanabilmektedir. Hasta gerçekten yaşamının bir döneminde bel fıtığı geçirmiş olsa bile kronik bel ağrısı varsa bu ağrıyı yine bel fıtığına yorabilir. Halbuki spondilartropati denilen ve merkez üssü sakroilak eklemin iltihablı romatizmal hastalığı olan omurga romatizmasında kronik bel ağrılarının nedeni olabilir. Toplumda spondilartropati yüzde 1’den az olarak görülmesine rağmen, kendini bel fıtığı, lumbago sanan kronik bel ağrılı hastaların yüzde 5’i omurga romatizması saptanmaktadır. Buradaki önemli bir ayırıcı nokta hastanın bel-sırt-kalça ağrılarının sabah Bazı hastalarda bel ağrısı böbrek ağrısıymış gibi algılanabiliyor. kalktığı zaman fazla olması ve sabah bel hareketlerinde tutulma-kısıtlama ile beraber olması ve ağrı ve tutukluğun hareket ettikçe azalması omurga romatizması lehinedir. tersine bel fıtığı ağrısı veya mekanik lumbagolar hareket ettikçe zorladıkça artar. Hastalığın tedavisi esastır ■ Ağrı tedavisinde nasıl bir yol izlenir? Modern tıpta ağrı kesici ilaç kullanımı tedavide önemli bir yer tutar. Ancak burada önemli olan nokta ağrı kesici ilaçların kontrolsüz ve düzensiz bir şekilde kullanılmaması ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen ağrı kesici kullanım ilkelerine uyulmasıdır. Bu ilkeler ağrı kesicilerin kullanım yolunu, dozunu, ağrı kesici ilaca başlanma zamanını, ilaç kullanımı sırasında karşılaşılabilecek yan etkilerle başa çıkma yollarını belirler. Tüm ağrı tiplerinin çoğu doğru ağrı kesici ve/veya romatizmal ilaç tedavisi ile kesilebilmektedir. Ağrı kesici ilaçların etkili ve yeterli olmadığı durumlarda ise ağrının kaynağına göre fizik tedavi yöntemleri, cerrahi operasyonlar veya girişimsel ağrı tedavisi yöntemleri uygulanır. Doğru yaklaşım hastaya en uygun tedavi yönteminin belirlenmesidir. Ağrı tedavisi için yukarıda sayılan esaslar geçerli olmakla birlikte, teşhisi konmuş hastalığın tedavisi esastır. Yoksa ağrı çeken her kişi eczanelerden klasik ağrı kesiciler alabilmektedirler. Bu açıdan ağrı tedavisi kavramı yerine hastalık tedavisi doğru olan kavramdır. GÖĞÜS HASTALIKLARI 56 KIŞ 2012 KIŞ 2012 Soğuk algınlığı, kronik hastalarda, savunma sistemi çeşitli nedenlerle baskılanmış kişilerde daha ağır seyrediyor. 57 “Mikropların üst solunum yollarında yaptığı hastalık grip değildir. Ama bu toplumda çok karıştırılıyor. Soğuk algınlığı, influenza dışında, iki yüze yakın virüsün sebep olduğu, hafif seyirli üst solunum yolu enfeksiyonuna verilen isimdir.” G GRİP AYRI, SOĞUK ALGINLIĞI AYRI HASTALIK HAVALARIN SOĞUMASIYLA HAREKETE GEÇEN VİRÜSLERİN NEDEN OLDUĞU GRİP VE SOĞUK ALGINLIĞI, BİRBİRİNDEN TAMAMEN AYRI İKİ HASTALIK. MEDICANA SAMSUN HASTANESİ GÖĞÜS HASTALIKLARI UZMANI DR. SALİH BİLGİN İLE, BU İKİ KIŞ HASTALIĞININ FARKLARINI VE NASIL KORUNABİLECEĞİMİZİ KONUŞTUK. ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU İLE GRİBİ BİRBİRİNE KARIŞTIRMAK TEDAVİYİ DE GECİKTİREBİLİYOR. rip ile soğuk algınlığı aynı hastalık mı? Hayır, yaygın kanaatin aksine, bu ikisi aynı hastalık değildir. Grip, burun, bronşlar ve akciğerden oluşan solunum sisteminde meydana gelen, influenza (grip virüsü) virüslerinin neden olduğu, yüksek derecede bulaşıcı viral bir enfeksiyondur. Tariften de anlaşılacağı gibi etkenin influenza virüsü olması gereklidir. Diğer mikropların üst solunum yollarında yaptığı hastalık grip değildir. Ama bu toplumda çok karıştırılıyor. Soğuk algınlığı ise, influenza dışında iki yüze yakın virüsün sebep olduğu, hafif seyirli üst solunum yolu enfeksiyonuna verilen isimdir. ■ Grip nasıl ortaya çıkıp bulaşıyor? Hastalığın bulaştırıcı olduğu dönem, belirtilerin başlamasından önceki 24 saat ve sonraki beş gündür. Hastalığın kuluçka dönemi (virüsün bulaşması ile hastalık belirtilerinin ortaya çıktığı süre) 1–4 gündür. Bazı bölgelerde her mevsim görülmesine rağmen genelde mevsim dönüşümlerinde artmaktadır. Özellikle havaların soğumaya başladığı sonbahar mevsiminde görülme sıklığı artmakta, kış ve ilkbaharın ilk aylarında bu, insanlar için sorun olmaya devam etmektedir. Hastalığın zamana göre değişim göstermesinde çevresel faktörler de rol oynamaktadır. Kalabalık ve iyi havalandırılmayan kapalı alanların kullanımı soğuk havalarda arttığı için özellikle kışları artan bir oranda görülmektedir. Ölüme varabilir ■ Bazıları gribi niye daha ağır atlatır? Grip kimi insanlarda daha hafif geçerken, kimilerinde ölüme kadar giden komplikasyonlara yol açabiliyor. Gribal enfeksiyon için riskli hasta grupları var. Bebekler ve yaşlı hastalar, kronik hastalığı olanlar (kronik bronşit, astım, kronik böbrek yetmezliği, romatizma ve koroner arter hastalığı, şeker hastalığı, Parkinson gibi nörolojik hastalıklar, anemi), sigara kullananlar, kanser hastaları, bağışıklık sistemi çeşitli nedenlerle baskılanmış hastalar, daha büyük risk altındadır. ■ Gribin bulaşma yolları neler? Hastalığın bulaşma yolu damlacık enfeksiyonu ile olur. Öksürme, hapşırma sırasında çıkan damlacıkların solunması ile bulaşır. Nadiren mikroplu el ve enfekte eşyalarla da bulaşabilir. Gribal enfeksiyonun yayılma hızı çocuklarda erişkinlere göre daha hızlıdır. Okul öncesi ve okul çağı çocuklarda atak hızının yüksek olması, hastalığın toplumda yayılmasında önemli faktörlerden biridir. ■ Soğuk algınlığını gripten nasıl ayırt edebiliriz? Soğuk algınlığı toplumda çok sık görülür. Hastalıklı kişiyle temastan sonra hastalığın ortaya çıktığı süre (kuluçka süresi) 1-3 gündür. Bulaşma öksürük, hapşırık, konuşma ile ortaya çıkan damlacıkların solunması, öpüşme, tokalaşma yolu ile veya virüs bulaşmış eşya, yiyecek ile temas sonucu oluşur. Birkaç saatte başlıyor ■ Soğuk algınlığının başlangıcıyla bitişi arasında dört dönem belirgindir. Birinci dönem, birkaç saat sürer. Burun hava yolu açıktır fakat virüslerin giriş noktasında kaşıntı, tahriş, kuruma ve yanma hissi olur. İkinci dönemde virüsler burun iç yüzeyine yayılır. Bu işlem birkaç saat veya gün sürer. Boğaz kurur ve yutkunurken ağrır. Aksırma, sulu burun akıntısı ve burun tıkanıklığı ortaya çıkar. Halsizlik, kırgınlık ve çok yüksek olmayan ateş bu dönemde ortaya DR. SALİH BİLGİN çıkar. Üçüncü dönemde, sulu burun akıntısının miktarı azalır, kıvamı artar, yapışkan ve beyaz ya da yeşilimsi bir hal alır. Tıkanıklık ve bitkinlik bu dönemde en çoktur. Dördüncü dönemde, şikâyetler ve bulgular azalır, 5-10 gün sonra iyileşme gerçekleşir. ■ Soğuk algınlığı kimler için daha tehlikelidir? Soğuk algınlığı kronik hastalığı olanlarda, savunma sistemi çeşitli nedenlerle baskılanmış kişilerde daha ağır seyreder. Soğuk algınlığı her mevsim görülebilmesine rağmen özellikle sonbahar ve kış aylarında belirgin artış gösterir. Soğuk algınlığından korunmada kişisel hijyen çok önemlidir. Elleri sık sık sabunla yıkamak virüsleri uzaklaştırdığı için çok önemlidir. Spor yapmak, beslenmeye dikkat etmek ve iyi beslenmek, genel hijyen koşullarına uymak kişinin bağışıklık sistemini güçlendirdiği için çok önemlidir. KADIN DOĞUM 58 KIŞ 2012 KIŞ 2012 İLK JİNEKOLOJİK MUAYENE DAHA ÖNCE HİÇ JİNEKOLOĞA GİTMEDİYSENİZ, İLK MUAYENE SİZİ TEDİRGİN EDİYOR OLABİLİR. ANCAK SAĞLIĞINIZ İÇİN DOĞRU ADIMLAR ATMAK İLK MUAYENEYLE BAŞLIYOR. MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL HASTANESİ KADIN HASTALIKLARI UZMANI DR. MEHTAP DERELİOĞLU, JİNEKOLOG İLE İLK RANDEVUNUN ÖNEMİNİ VE NELER YAPILDIĞINI ANLATTI. “İlk jinekolojik muayenenin 13 ile 15 yaşları arasında yapılması yerinde olur. Bu muayene birçok genç kıza tedirginlik verici görünebilir. Ama önemi düşünüldüğünde kesinlikle ertelenmemesi gerekir.” D DR. MEHTAP DERELİOĞLU üzenli jinekolojik muayene neyi amaçlar? Jinekoloji, kadınların cinsel ve üreme sağlığını korumaya yönelik, kadınlara özel tıbbi bir alandır. Düzenli jinekolojik muayenelerde amaç, kadını hastalıklardan korumak, üreme organlarını etkileme ihtimali olan enfeksiyonları önceden tespit edip erken tanısını ve tedavisini yapmak, kanserlerin erken tanısını koyabilmek, daha sonra görülebilecek kısırlık gibi komplikasyonların önlemek diye özetlenebilir. ■ Bu muayene ne zaman yaptırılmalı? Kadınlar genellikle kadın doğum uzmanına herhangi bir şikâyetleri olduğunda veya herhangi bir konuda bilgi almak için, kimi zamanda rutin muayene için başvururlar. Ama ortada bir sorun olmadığında da, doğurganlık yaşında cinsel aktiviteleri olan kadınların altı ayda bir mutlaka jinekolojik muayene ve senede bir kez de smear kontrolü için hekime başvurmaları gerekmektedir. Smear kontrolü, vajinal muayene yapılan tüm kadınların rahim ağızlarından küçük bir çubuk veya fırça yardımı ile alınan akıntının lam üzerine yayılıp patoloji uzmanı tarafından incelenmesidir. Smear alınması acılı ve zor bir işlem değildir. Rahim ağzı kanserinin erken dönemde tanınmasına yardımcı olur. Smear, cinsel olarak aktif kadınlardan senede bir kez, fakat daha önce alınan smear sonuçlarında problem ile karşılaşılmış hastalardan altı ayda bir, bazen daha sık aralıklarla da alınabilir. İlk muayene ertelenmemeli Rahim kanseri ve diğer kadın hastalıklarından uzak kalmanın yolu düzenli jinekolojik muayeneden geçiyor. 59 ■ İlk jinekolojik muayeneye ne zaman gidilmeli? İlk jinekolojik muayenelerin 13 ile 15 yaşları arasında yapılması yerinde olur. Bu muayene birçok genç kıza tedirginlik verici görünebilir. Ama önemi düşünüldüğünde kesinlikle ertelenmemesi gerekir. Muayenenin adet kanamasının olmadığı bir dönemde yapılması gerekir. Adet kanaması hem laboratuvar testlerinin sonuçlarını hem de muayeneyi etkiler. Muayene öncesindeki birkaç gün vajinal duş ve krem kullanımından kaçınmak gerekir. Jinekologla ilk randevudan önce sorulmak istenen konuların belirlenerek not alınması randevunun daha verimli geçmesini sağlar. Jinekoloğa verilen bilgilerin ve aktarılan şikayetlerin eksiksiz olması gerekir. Jinekoloğa verilen tüm özel bilgiler gizli kalır. Yanlış ya da eksik bilgi verilmesi tedaviyi ve sorunların belirlenmesini olumsuz etkiler. ■ Bir genç kız bu muayenede nelerle karşılaşır? Önceden bilgilenip jinekolog ile ilk randevusunda neler olacağın önceden bilmesi, endişelerini yenmesinde yardımcı olur. Öncelikle kişisel, ailesel, cinsel ve tıbbi öyküler alınır. Jinekolojik muayene yapılır ve laboratuvar testleri istenir. İlk jinekolojik muayene bazen kız çocuklarında herhangi bir şikâyet, bazen de ilk adet başladıktan sonra yapılır. Adet düzensizlikleri, vajinal akıntılar, karın kasık ağrıları genç kızları daha çok doktora getiren şikâyetlerdir. Altı ayda bir yaptırılmalı Genç kızlarda muayene, karından yapılan ultrasonografi, bazen vajinal akıntıdan kültür alınması ve kimi zamanda ultrasonografide izlenen kitleler nedeniyle rektal muayenesi ile olur. Vajinal muayene yapılmaz. Cinsel aktiviteleri olan kadınlarda ise öncelikle, detaylı olarak hastanın şikâyetleri ve geçmiş tıbbi bilgileri sorgulanır ve muayene vajinal olarak yapılır. ■ Muayenede başka neler inceleniyor? Vajene spekulum adı verilen ve farklı büyüklükte olan rahim ağzını görmek için bir alet uygulanır. Herhangi bir acıya neden olmaz. Rahim ağzı görüldükten sonra smear gerekli ise kültür alınır. Parmak ile rahim ve yumurtalıklar değerlendirilir. Ele gelen kitlenin olup olmadığı hissedilir. Daha sonra transvajinal ve ya abdaminal olan ultrasonografiyle rahim, yumurtalıklar, iç organlar incelenir. Kitle görünümü var ise bazen rektal-vajinal muayene birlikte yapılır. Ultrasonografi bulguları ile gerekli tahlil ve tetkikler istenir. Jinekolojik muayene hastalar için hem korku hem endişe verici olsa da kısa süreli ve acı hissi olmadığından dolayı mutlaka altı ayda bir yapılmalıdır. PLASTİK CERRAHİ 60 KIŞ 2012 KIŞ 2012 61 GENİTAL ESTETİK Psikolojik bir ihtiyaç PROF. DR. NECMETTİN KUTLU G enital estetik ameliyatları nasıl ortaya çıktı? Özellikle kadınlarda genital organların şekilsel bozuklukları veya olumsuz değişiklikleri, sarkmaları ve gevşemeleri cinsel yaşamı ve ruh sağlığını çok etkiliyor. Günümüzde cinsel iletişim ve ilişkide haz alma konusu açıkça ifade edilir duruma geldiği için, genital estetik ameliyatlar artık önemli bir yer tutuyor. ■ Genital estetik girişimlerinin amaçları nelerdir? Genital dokuların doğal ve estetik görünümlerini korumak ve onarmak, istenmeyen fazla doku, çıkıntı, katlanma ve sarkmaları GÜNÜMÜZDE ÖZELLİKLE KADINLARIN BAŞVURDUĞU GENİTAL ESTETİK AMELİYATLARI, KİŞİNİN PSİKOLOJİK VE CİNSEL SAĞLIĞI ÜZERİNDE ÖNEMLİ VE OLUMLU BİR ROL OYNAMAYA BAŞLADI. MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL HASTANESİ PLASTİK VE ESTETİK CERRAHİ UZMANI PROF. DR. NECMETTİN KUTLU'NUN VERDİĞİ BİLGİLERE GÖRE, GENİTAL ESTETİK OPERASYONLARI, PSİKOLOJİK OLDUĞU KADAR İŞLEVSEL SORUNLARIN GİDERİLMESİNDE DE ETKİLİ. ortadan kaldırmak, doğal renk ve pigmentasyonu korumak veya geri getirmek, duyarlılığı korumak ve artırmak, genital estetiğin temel hedefleri arasında sayılabilir. Daha iyi cinsel hayat ■ Genital estetik ameliyatı için başvuran kadınlar hangi şikayetlerle geliyor? Giysilerinden veya mayolarından dışa yansıyan kabarıklık ve kırışıklık, asimetrik duruş, partnerlerine karşı soyunduklarında fizik görünüm bozukluğu psikolojik sorunlar yaratmakta, bu da cinsel ilişki sırasında konsantre olamama, vajinanın geniş olduğu durumlarda cinsel haz alamama, vajen içinden ses ve hava gelmesi, yine vajen dudaklarının kıvrılarak vajen içine girmesi ile ağrıların ortaya çıkması başlıca şikayetler arasında. ■ Ne tip genital estetik girişimler söz konusu? Kadınlardaki genital estetik girişimlerin başlıcaları dıştan içe gidilecek olursa şöyle gruplanabilir: Pubik kaldırma: Mons pubis denilen bölge kadın cinsel organlarının üstünde bulunan yastıktır. Yaşlanmayla, zayıflamayla, şişmanlamayla veya doğum sonrasında deforme olur, sarkar veya kabarır. Bunu düzeltmeye yönelik olarak liposuction veya cerrahi kesi ile gerdirilmesi yapılır. Labial estetik: Labiumlar, vajinal kanalı çevreleyen yapılardır. Cinsel ilişki hazırlığında görüntüleriyle, cinsel ilişki sırasında ise sürtünmeleri ve vajen içine girip ağrı oluşturmaları nedeniyle sorun yaratırlar. Lokal anestezi ile kısa sürede sorun çözümlenebilir. Klitoris çevresinin şekillendirilmesi: Klitoris çevresi kadının çok duyarlı ve erektil dokusudur. Aşırı büyük veya gevşek olduğunda kadın uyarılamaz ve yine giysilerden dışa yansıyabilir. Klitoris derisi küçültülürken klitoris olması gereken anatomik konuma da getirilir. Orgazm aşısı: G noktası vajina üst duvarında, uyarılma ile kabaran, kadınlarda zevk alma ve orgazm ile ilgili önemli işlevsel bir bölgedir. Dolgu maddeleri veya yağ enjeksiyonu ile kabartılabilir ve dolgun hale getirilebilir. Dolayısı haz daha fazla duyulur hale gelir. Vajen estetiği: Vajen genişlemesi, en çok normal doğum yapan kadınlarda vajina dokusunun ge- nişlemesi ve normale dönememesi durumunda ortaya çıkar. Cinselliği olumsuz etkilemesi dışında, ileri yaşlarda, idrar kaçırmaya, idrar torbasının ve kalın bağırsağın ve hatta rahmin sarkmasına kadar gidebilir. Vajen estetiği, hem fonksiyonel hem de estetik amaçlı da yapılabilir.Genital estetik operasyonları nasıl seyrediyor? “Genital estetik girişimlerinin hemen hepsi günü birlik, lokal anestezi altında yapılır. Normal yaşama dönüş daha hızlıdır.” Hemen hepsi günübirlik cerrahi ve lokal anestezi altında gerçekleştirilebilir. Operasyonlar 30 ile 45 dakika sürer. 1-2 günde normal yaşama dönülür. Cinsel temasa 4-6 hafta sonra izin verilir. Erkeklere de yapılıyor ■ Erkeklerde de genital bölge estetiği yapılıyor mu? Erkeklerde de genital bölge estetiği yapılır. Örneğin doğumsal veya sonradan gelişen penis eğrilikleri düzeltilebilir. Testislerden biri veya ikisinin alınması durumunda testis protezleri konulabilir. İktidarsızlık durumunda penil protezler yerleştirilebilir. Genital dokuların doğal ve estetik görünümü, genital estetik sayesinde korunabiliyor. PSİKİYATRİ 62 KIŞ 2012 KIŞ 2012 63 ÇÖZÜM “ŞİDDETE HAYIR” DEMEKTE KADINA ŞİDDET SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE PSİKİYATRİNİN ROLÜNÜ KONUŞTUĞUMUZ MEDICANA ÇAMLICA PSİKİYATRİ UZMANI DR. GÜL BAHAR CÖMERT AGOURIDAS'A GÖRE, PSİKİYATRİSTİN SADECE İLAÇ YAZMAKLA SINIRLI KALMAYIP KADININ YANINDA TARAF OLMASI ÇOK ÖNEMLİ. DR. GÜL BAHAR CÖMERT AGOURIDAS Ş iddet kendini aile içinde nasıl gösterir? Ülkemizde her beş dakikada bir kadın şiddet sonucu ölüyor. Her evin içinde zincirleme bir şiddet var. Dayak yoksa bile sözel şiddet, aşağılama var. Mesela bir erkek işyerinde patronundan maruz kaldığı şiddete karşı bir şey yapamıyor, çünkü işini kaybedebilir. Eve gelip bağırmaya, çağırmaya başlıyor. Alkol veya madde de almışsa, eşine fiziksel şiddet uygulayabiliyor. Kadın da adama bir şey yapamadığı için o da çocuklara şiddet uyguluyor. Çocuk da mesela sokak hayvanlarına şiddet uyguluyor. Şiddet, zincirleme bir şekilde gelişiyor. Zincirleme şiddet oluşabiliyor ■ Şiddetle mücadelede psikiyatrinin yeri nedir? Psikiyatrinin, her şeyden önce şiddete uğradığını kişiye fark ettirmesi gerekir. Kadının, en ufak bir şiddete maruz kalmayı bundan sonra hayatımın sonuna dek istemiyorum diyeceği bir bilince ulaştırılması gerekir. Psikiyatri sadece ilaç yazayım, göndereyim kısmıyla ilgilenirse o kişiyi uyandıramaz. Psikiyatristin mutlaka terapist olup, derinlemesine öykü alıp tacizi, şiddeti öğrenmesi lazım. Bir şekilde taraf olması ve kadını yönlendirmesi, onu şiddete uğradığı ortamdan uzak kalması için uyarması, yönlendirmesi lazım. Sadece ilaç yazmakla olmaz. Ben bir hekimim, ilaçlara karşı değilim, kesinlikle kullanılması gerekir, ama uyutmak amaçlı ve statükoyu devam ettirme amaçlı olması koşuluyla değil. Psikiyatristin mutlaka, bu insan nereden geliyor, nereye gidiyor, şiddete maruz kalmış mı, taciz var mı diye tanıması gerekiyor. Kadınlar şiddetten kaçmalı ■ Peki şiddete uğrayan bir kadına psikiyatri uzmanı sizce nasıl bir çözüm sunmalı? Psikiyatrın taraf olması şart. İlaçlarla da destek verebiliriz. Ama asıl önemlisi, mutlaka bilinçlendirmek ve ona yanında olduğunuzu hissettirmek çok önemli. Ben telefonlarımı veriyorum, sosyal destek gruplarına haber veriyorum. Mağdur kadının, başka mağdurların da olduğunu ve onlara yardım edenlerin de bulunduğunu bilip farkına varmasını sağlıyoruz. Hekim olarak ona yardım ederken, bu yardımı ona destek olarak da götürmek gerekiyor. ■ Şiddete uğrayan kadınlar nasıl bir yol izlemeli? Şiddete uğrayan kadının yapacağı ilk iş, kendini şiddet ortamından uzaklaştırmak, kendisini korumak olmalı. Bizim beyin yapımız bile refleks olarak kendimizi korumaya programlı. Çocuklar bu noktada önemli bir faktör. Kadınlar, çocuk- larını düşünerek şiddet gördükleri ortamdan çıkamıyorlar. Bana gelen kadınların çoğu kendilerine değil, çocuklarına şiddet uygulandığı zaman gelenler. Önce şiddet gördüğü o evden kendini uzaklaştırması, kaçması gerekir. Ancak o zaman çocuklarını da koruyabilir. Mümkünse çocuklarını da alıp kaçmalı. Ondan sonra yardım isteyebilir. Bir daha yapmaz, demek çok yanlış. Şiddet ortamına müdahale etmezsen mutlaka aynı şey tekrar başına gelecektir. Bir kere başladı mı, devamı da gelir. Çünkü karşınızda kendisini kontrol edemeyen biri var. Sen kaç, ona başkası yardım etsin. Umutsuzluğa da kapılmamak gerekir, yoksa derin bir depresyona düşülür. Yalnız olmadıklarını, onlara yardım edebilecek birilerinin var olduğunu bilmeleri çok çok önemli. “Şiddete uğrayan kadının yapacağı ilk iş, kendini şiddet ortamından uzaklaştırmak, kendisini korumak olmalı. İyi anne, kendini kadın olarak koruyan annedir.” Türkiye'de her beş dakikada bir kadın uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybediyor. diş 64 KIŞ 2012 KIŞ 2012 65 Dişinizin rengine siz karar verin BEMBEYAZ BİR GÜLÜŞ GELİŞTİRİLEN YENİ YÖNTEMLERLE DİŞİN DOĞAL RENGİNİ BEYAZLAŞTIRMAK ARTIK MÜMKÜN. DİŞİN İÇİNE ETKİ EDEREK RENGİNİ AÇAN BEYAZLATMA YÖNTEMİ HERKESE UYGULANABİLİYOR. ANCAK KONU HAKKINDA SORULARIMIZI YANITLAYAN MEDICANA ÇİFTEHAVUZLAR DİŞ UZMANI DT. NİL İNDERE, GÜVENİLİR VE ONAYLANMIŞ ÜRÜNLERİN KULLANILMASINA VE PİYASADA SATILAN HAZIR DİŞ BEYAZLATMA ÜRÜNLERİNİN ZARARLI OLABİLECEĞİNE DİKKAT ÇEKTİ. Diş beyazlatmada en önemli konu, kullanılan maddenin onaylı olması. DT. NİL İNDERE D iş beyazlatmada hangi yöntemler kullanılıyor? Renkli gıdalar yediğimizde diş rengimiz bunlardan etkilenir. Sigara, çay, kahve, çikolata, renk veren tüm gıdalar diş rengine etki eder. Diş hekimleri, diş taşı temizliğinden sonra rutin olarak, çevrede kalan renkleşmelerin giderilmesi için fırçalama yoluyla beyazlatma da yaparlar. Biz bunu daha ziyade diş temizliği olarak niteleriz. Tam anlamıyla bir beyazlatma değildir bu. Dış faktörlerin etkisiyle doğal renginden daha koyu bir hal alan dişler kendi rengine döndürülür, sadece dişin üzerindeki birikintiler gider. Asıl beyazlatma dediğimiz yöntemde ise, dişin kendi renginin iki üç ton açılarak beyazlaştırılması söz konusudur. Kimyasal ajanlar kullanıyoruz. Bu ajanlar, dişlerin içine nüfuz ederek dişlerde renkleşmeye neden olan kromojenlerin bağlarını koparır. Dişlerde birtakım kimyasal değişiklikler yapıyorlar. Minenin inorganik tuzları arsındaki organik madde ile hidrojen peroksit arasındaki reaksiyon sonucu beyazlatma gerçekleşiyor. Bunlar minenin kalınlığını, dişin kimyasını, fizyolojisini kesinlikle bozmuyor. Sarışınlarda daha zor ■ Bu asıl beyazlaştırma herkeste aynı sonucu veriyor mu? Alacağımız sonuç kişinin diş yapısına göre değişiyor. Ten yapısına göre de değişir. Mesela sarışınlarda kemik rengine benzer bir diş yapısı vardır, onun rengini açmak daha zordur. Buğday tonlularda çok daha kolaydır. Sarışınlarda iki ya da üç seans daha fazla uygulamak gerekebilir. ■ Beyazlatma nasıl uygulanıyor? Ofis tipi ve ev tipi olmak üzere iki tipi var. Ev tipinde daha düşüktür ve daha uzun süreli kullanılırlar. Ev tipinde, önce dişlerden ölçü alınır. Daha sonra bu ölçüye göre alt ve üst dişlere takılacak bir plaka yapılır. Bu plakanın dişlerin ön yüzeyine denk gelen kısmına bir kalınlık verilir ve kişi oraya ilacını sürüp plakaları dişlerine takar. 2 ile 8 saat kadar bu plaka dişlerde kalır. Bu süre zarfında yeme, içme, konuşma gibi hiçbir iş yapılmaması gerekir. Ev tipi yöntemde kullanılan kimyasal ilaç çok düşük konsantrasyonlarda olduğu için, diş etlerine ve çevre dokulara zarar vermez. Uygulama süresi 2 ile 8 haftaya kadar da değişebilir. Ofis tipi olanlarda daha yüksek konsantrasyonlar kullanılıyor. Uygulama muayenehanede yapılıyor. Ev tipinde farklı olarak, bir ışık ve ısı kaynağı kullanılıyor ve kimyasal reaksiyon bu ışıkla hızlandırılıyor. Konsantrasyon yüksek olduğu için çevre dokulara zarar olasılığına karşı diş etlerini özel bir örtücü maddeyle korumaya alıyoruz. Ofis tipinde işlem daha kısa sürüyor, yarım saatte veya on dakikada bitebiliyor. Etkisi de ev tipinden daha yüksektir. Dişlere zarar vermiyor ■ Kalıcı bir beyazlatma sağlanabiliyor mu? Beyazlatılan bir diş, içine her türlü madde ve rengi almaya açık hale gelir. Beyazlatmadan itibaren on gün boyunca sigara, çay, kahve, şarap içmemek, çikolata yememek “Beyazlatılan bir diş, içine her türlü madde ve rengi almaya açık hale gelir. Beyazlatmadan itibaren on gün boyunca sigara, çay, kahve, şarap içmemek, çikolata yememek gerekir. Dişin kendini bulması on gün sürüyor.” gerekir. Dişin kendini bulması on gün sürüyor. On gün boyunca verdiğiniz her rengi içine alıyor. Tekrar beyazlatma verirseniz, onu da alıyor. On günden sonra ise diş kendi bariyerini oluşturuyor. Dişler bu süre zarfında renk veren maddelerden korunursa, beyazlatma işlemi sırasında elde edilen yeni diş rengi yaklaşık iki sene kalıcı oluyor. Ama bu, sizin renkli gıda kullanmamanıza bağlı. Benim iki seneden daha fazla diş rengini koruyan hastalarım da var, iki ay sonra diş rengi eskiye dönen de. Zaten eğer sigara kullanımı çok fazlaysa, bu beyazlatma işlemi de pek etkili olmuyor. ■ Kullanılan beyazlatma maddeleri güvenilir mi? En önemli konu, kullandığınız maddenin onaylı olmasıdır. Benim için en önemli kriter budur. Diş hekimlerinin kullandığı maddeler üzerinde uzun süre kılı kırk yaran araştırmalar yapılıyor ve ancak diş ve çevre dokular üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığı onaylandıktan sonra kullanılıyor. Bunlar kendilerini ispatlayan ürünler ve gönül ra- hatlığıyla kullanılabilirler çünkü bu ajanların diş minesine veya dişin başka bir kısmına, diş etlerine bir zarar vermediği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış durumda. Ama bir de, son zamanlarda piyasada satılan hazır beyazlatma ürünleri görüyoruz. Bunların onaylanmış ürünler olduğunu herhangi bir yerde ben hiç okumuyorum. O yüzden bu beyazlatma işleminin mutlaka bir diş hekimi denetiminde yapılması gerekir. Çünkü diş hekimleri sadece onaylanmış ve güvenilir maddeleri kullanırlar. ANKET 66 KIŞ 2012 MEDICANA HASTALIKTA SAĞLIKTA DERGİSİ ABONE FORMU VE OKUR ANKETİ Aşağıdaki bilgileri doldurun, ‘Hastalıkta Sağlıkta’ Dergisine ÜCRETSİZ abone olun. Dergimiz hiçbir ücret ödemeden adresinize ulaştırılsın. www.medicana.com.tr MEDICANA Sağlık Grubu İletişim Bilgileri MEDICANA Hospitals Avcılar Tel: 0212 695 48 30 Fax: 0212 695 48 30 Adres: Marmara Cad.Şamlı Sokak No: 32 34310 Avcılar / İstanbul MEDICANA Hospitals Bahçelİevler n DOĞUM YERİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Tel: 0212 449 14 49 Fax: 0212 555 80 09 Adres: Eski Londra Asfaltı No: 2 34180 Bahçelievler / İstanbul n MESLEĞİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . MEDICANA Hospitals n ADI SOYADI: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n DOĞUM TARİHİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n DERGİ TESLİM ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n SEMT: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n POSTA KODU: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n ŞEHİR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n TEL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n GSM: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n E MAİL: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n İŞ/EV ADRESİ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ HASTANEMİZ SAMSUN MEDICANA DİŞ ÇİFTEHAVUZLAR Çamlıca Tel: 0216 521 30 30 Fax: 0216 335 86 36 Adres: Alemdağ Cad. No: 85 34764 Üsküdar / İstanbul MEDICANA Hospitals SAMSUN Tel : 0362 311 05 05 Fax : 0362 240 20 42 Adres: Yeni Mahalle Şehit Mesut 1.Caddesi No: 85 Canik /Samsun MEDICANA DİŞ MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA Tel: 0212 506 00 00 Fax: 0212 506 06 20 Adres: İzzettin Çalışlar Cad. Nurettin Paşa Sok. No: 2 / 34310 Bahçelievler / İstanbul MEDICANA DİŞ ÇİFTEHAVUZLAR ÇAMLICA AVCILAR BAHÇELİEVLER BAHÇELİEVLER DİŞ MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL NÖROLOJİK BİLİMLER VE OMURGA MERKEZİ n HASTANEMİZİ İLK NEREDEN DUYDUNUZ: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ............................................................................................. n EN SIK HİZMET ALDIĞINIZ BÖLÜM VEYA BÖLÜMLER: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Tel: 0216 363 41 41 pbx Fax: 0216 363 42 07 Adres: Cemil Topuzlu Cad. No: 56 Caddebostan / Kadıköy / İstanbul MEDICANA Nörolojik Bilimler Merkezi Tel: 0212 449 14 49 Adres: Bağcılar Cad. No:1 Bahçelievler - İstanbul MEDICANA INTERNATIONAL İSTANBUL Tel: 0212 867 75 00 Fax: 0212 872 12 36 Adres: Beylikdüzü Cad. No: 3 Beylikdüzü / İstanbul MEDICANA INTERNATIONAL ANKARA Tel: 0 312 292 92 92 Fax: 0 312 285 69 62 Söğütözü Caddesi 2165 Sokak, No:6 Söğütözü Ankara (ATO yanı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . n DERGİMİZDE EKSİK BULDUĞUNUZ VE EKLENMESİNİ ARZU ETTİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İstanbul İçi Kod Çevirmeden 444 63 34 Alo MEDICANA Tüm hastaneleri için e-mail: [email protected] ✂ n DERGİMİZDE GÖRMEK İSTEDİĞİNİZ KONULAR: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .