5 - Türk Metal Sendikası
Transkript
5 - Türk Metal Sendikası
TÜRK METAL SENDİKASI GENEL MERKEZİ AYLIK YAYIN ORGANI TÜRK TÜRKMETAL NİSAN 2012 - SAYI: 153 ÜRETMEK, KAZANMAK, KAZANDIRMAK, İSTİYORUZ... NİSAN 2012 | SAYI: 153 METAL EDİTÖRDEN SİZİ İLGİLENDİREN HER ŞEY BU DERGİDE Türk Metal Yayınları artık daha kurumsal bir yapıya bürünmüş durumda. Türk Metal kitapları gibi, Türk Metal Dergisi de çalışma hayatına ışık tutan ve çalışanların ufkunu açan bir yayın. Yayınlarımızın hepsi sendikamızın gür ve ortak sesi. Şu ana kadar yayımlanan 11 kitabımız ve aylık yayın organımız Türk Metal Dergisi, çalışanların taleplerini, sıkıntılarını ve beklentilerini hükümet edenlere, karar verici mekanizmalara, kanaat önderlerine, aydınlara ulaştırıyor, sorunların çözümü için baskı yapıyor ve etkili bir propaganda aracı olarak her gün daha geniş kitlelere ulaşıyor. Zaman teknoloji çağı; Türk Metal ise değişimde öncü sendika. “Bilgi çağında sendikalara yer yok” diyenlere inat, Türk Metal; teknolojiyi ve bilgi alış verişini çok yakından takip ediyor, elindeki imkânları üyeleri ve diğer tüm çalışanlar için kullanmaktan geri durmuyor. Bu yönde pek çok uygulamaya geçen Türk Metal Sendikası’nın, ortaya koymuş olduğu hizmetlerden bir tanesi, Türk Metal 8 Mart Kadın İşçiler Kurultayı’nın daha kurumsal bir yapıya kavuşması için bir web sitesinin yayına açılması oldu. Şu an videoları, fotoğraf galerileri, araştırma bölümleri, ziyaretçi defteri ile turkmetal8mart.com sitesi, yakında kadın metal işçilerinin ve bütün kadın işçilerin ortak platformu olacak. Aynı zamanda, elinizde tuttuğunuz bu derginin bütün içeriğinin ve daha fazlasının yer alacağı bir web sitesi de yayına giriyor. turkmetaldergi.com web adresinden yayınlanacak olan sitemiz, çalışma hayatının nabzını internetten tutacak. Basılı yayın organları, şüphesiz çok etkilidir. Ancak, artık dijital ortam, hayatımızın bir parçası haline geldi. Cep telefonları, sosyal paylaşım siteleri, internet pek çoğumuzun vazgeçilmezleri arasına girmiş durumda. Türk Metal de bu duruma ayak uydurarak, yerini almış oldu artık. Sosyal paylaşım sitelerinde Türk Metal’in nasıl yer aldığı her ay dergimizin iki sayfasından duyurulacak. Bu dergi elinize 1 Mayıs’tan sonra ulaşacak. Ama dergimiz nisan ayı dergisi, o yüzden 1 Mayıs hakkında genel bir değerlendirme yaptığımız yazımızı nisan sayımızda sizinle paylaşıyoruz. Diğer bir yazı dizimiz ise “Şehirlerimiz” oldu. Her ay bir şehrimizin içinde bulunduğu temel sorunları ve şehrimiz hakkındaki genel bilgileri aktaracağız. Ele alınacak şehri, teşkilatımızın, şubelerimizin bulunduğu şehirlerden seçmeye gayret edeceğiz. Umarız bu konu da ilginizi çekecektir. Bu ay yine değerli bir konuğumuzu dergimizde konuk ettik. Türkiye’nin idarecilerini yetiştiren ve Türkiye’nin en köklü okullarından biri olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe ile çalışma hayatına dair söyleşimizi beğeneceğinizden ve ilgiyle okuyacağınızdan şüphemiz yok. Değerli hocamıza buradan tekrar teşekkür ediyoruz. Bosch fabrikamızdaki örgütlenme mücadelemize ilişkin son durumu ve bu konudaki bildirimizi dergimizin bu ayki sayfalarında bulabilirsiniz. Ayrıca, Bizim Fabrikalarımız köşemizde, Anadolu’muzun en büyük sanayilerinden biri olan HES Kablo fabrikası var. İşte Hayatımız köşemizde ise renkli kişiliği ile Kale Kilit Fabrikamızdan Kahraman Kufacı var. Türk Metal dergisi sizlerin desteği ile Türkiye’nin kendi alanında en saygın, en etkili dergisi olmaya devam ediyor. Türk Metal ile hiçbir hakkınızdan habersiz kalmayacak ve sizi ilgilendiren her şeyi bu yayında bulabileceksiniz. Teşekkürler Türk Metal Ailesi... türk Ertan Gerknmçetal.org.tr urk@tu ertangenct İÇİNDEKİLER 4 12 Türk meTal sendikası aylık yayın organı Nisan 2012 | Sayı: 153 YAYIN SAHİBİ Türk Metal Sendikası Adına pevrul kaVlak SOrUMLU YAZI İŞLErİ MÜDÜrÜ Bekir eroğlu HABEr MÜDÜrÜ ertan genÇTürk ArAŞTIrMA m. kemal şen 19 22 26 37 yöneTim merkeZi Türk Metal Sendikası Genel Merkezi Basın Müşavirliği Beştepe Mahallesi Yaşam Caddesi 1. Sokak No:7/A 06520 Söğütözü/ANKArA Telefon: 0312 292 64 00 Faks: 0312 284 40 18 [email protected] prODÜKSİYON cTcp rEprOTEK Baskı Ziraat Gurup Matbaacılık A.Ş. Ziraat Bankası Tesisleri İstanbul Yolu Trafo Karşısı Varlık - ANKArA Tel: 0 (312) 384 73 44 - 45 yayın Tarihi: 30 / 04 / 2012 yayının Türü: Yaygın süreli yayın aralığı: Bİr (1) AY yayın dili: TÜrKÇE Dergimiz basın ahlak yasasına uyar. Ayda bir yayımlanır ve üyelerimize ücretsiz dağıtılır. Bu ayın öne çıkanları “Avrupalı olmak istiyorsak, sosyal şartı imzalamalıyız” SAYFA 18 Üretim faktörlerini bir bütün olarak görmek SAYFA 32 Beyaz Rusya’dan sendikacılar Türkiye’de SAYFA 53 6 Sektörden haberler 8 Türkiye 2011’de %8.5 büyüdü 10 Dünyadan haberler 16 Sosyal medyada Türk Metal 20 İşçi hayatı bu kadar ucuz olamaz 21 Komvek Karasor grevi zaferle sonuçlanacak! 25 Bakan Faruk Çelik’ten sendikamıza ziyaret 36 İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda işverene büyük sorumluluk geliyor 38 Ekonomi / Merve Özkan 40 Ekonomi kasalardan değil, ceplerden ibarettir 46 Bilim&Teknoloji / Muammer Kaya 58 Kitap ve sinema köşesi 62 Cep telefonu bir küreselleşme aygıtı mı? 65 Bizden Haberler Küreselleşmenin attığı bir imza İSTANBUL SAYFA 56 Otomotiv Sektörü Mesleki Yeterlilikler Çalıştayı, Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirildi SAYFA 52 METAL İŞÇİLERİNİN SOSYAL GÜVENCESİNİN KİLİDİ TÜRK METAL’DİR SAYFA 42 DÜNYACA TANıNAN uLuSLARARASı bİR MARKA SAYFA 48’DE EMEKÇİLER YALNIZ DEĞİLDİR METAL Biz, sadece bir sendika değiliz. Biz aynı zamanda, bireylerinin birbirlerine karşı anlayışlı, saygılı olduğu bir “aileyiz”... Türk Metal ailesi içindeki hiçbir bireyin kaderi yalnızlık olmamıştır; olmayacaktır. Biz hepimiz, bu ailenin bir parçasıyız, dostuz, kardeşiz, arkadaşız… 4 T TÜRK ürkiye’de sendikalaşma geleneği 1952 yılında Türk-İş’in kurulmasıyla birlikte ivme kazanmıştır. O yıldan sonra, emeğiyle ekmeğini kazanan insanların hak ve çıkarları konusunda önemli bir “koruyucu” olan Türk-İş, sağlam, güvenilir ve vakur duruşuyla, çalışanların aleyhine gelişmelerle ilgili olarak iktidarları frenlemiş, “Ankara’da Türk-İş vardır” sloganının da hafızalarda yer etmesini sağlamıştır. PEVRUL KAVLAK Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı [email protected] twitter.com/KavlakPevrul Türk-İş’in sendikal güç olarak kazandığı itibarın, bazı çevreleri rahatsız etmesi üzerine, bu çevrelerin desteğiyle, “Demokrasiyi bir amaç olarak değil de bir araç olarak” gören yeni sendikal(!) oluşumlar ortaya çıkmış, bu durum, maalesef çalışanların hak ve çıkarları konusunda elde edilen kazanımların, “sendikal kavgaların” gerisinde kalmasına ve gerilemesine yol açmıştır. Son 20 yıllık süreç içinde, çalışanların önce küresel sonra da lokal politikalar ve uygulamalar sebebiyle uğradığı kayıplar kadar, sendikal hareketteki ‘çatlak’ olarak tabir ettiğimiz farklı tercihler, sadece örgütlenmeye sekte vurmakla kalmamış, aynı zamanda, kamuoyunda daha önce sendikalara karşı var olan “güven” duygusunun da zayıflamasına sebep olmuştur. Özellikle 90’lı yıllardan bugüne kadar geçen zamana baktığımızda, bu süreç içinde sendikalaşma/örgütlenme ihtiyacı içinde olan emekçilerde zaman zaman kendini gösteren güvensizlik duygusunun, -Türkiye’nin demokratikleşmesinde en önemli kriter olan- sendikalaşmanın, içinde bulunduğu dramatik tablonun başlıca nedenlerinden biri olduğu görülecektir. Ancak bu duygunun, “21. Yüzyıl Bilgi Çağı… Bilgi çağında sendikalara yer yok” söylemlerinin ertesinde geniş bir taban bulması, emek karşıtı çevreler tarafından tetiklendiğinin de göstergesidir. BUGÜN, GEREK SENDİKALI GEREKSE SENDİKASIZ EMEKÇİLER, BİR “YALNIZLIK” DUYGUSU İÇİNE İTİLMEK ÜZEREDİR. BU DUYGUNUN YAŞANMASINDAKİ BAŞLIcA NEDENLER ARASINDA, SENDİKALARA KARŞI OLUŞTURULAN GÜVENSİZLİK ATMOSFERİ KADAR, ÖRGÜTLÜ EMEKÇİLERİN, KENDİLERİNİ İFADE ETMESİNE FIRSAT VE İMKÂN VEREcEK SIcAKLIK VE ŞEFFAFLIğIN, SENDİKAL YAPILARDA TAM OLARAK KENDİNİ GÖSTEREMEMESİ DE BULUNMAKTADIR. Bugün, gerek sendikalı gerekse sendikasız emekçiler, bir “yalnızlık” duygusu içine itilmek üzeredir. Bu duygunun yaşanmasındaki başlıca nedenler arasında, sendikalara karşı oluşturulan güvensizlik atmosferi kadar, örgütlü emekçilerin, kendilerini ifade etmesine fırsat ve imkân verecek sıcaklık ve şeffaflığın, sendikal yapılarda tam olarak kendini gösterememesi de bulunmaktadır. İşte bu yalnızlık duygusu, ister sendikalı, ister sendikasız olsun, hemen hemen tüm işkollarında çalışan emekçilerin sendikalaşma anlayışıyla birlikte, sendikal faaliyetlerin yeniden yorumlanması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu yeni yorumun gereği olarak, sendikalar, emekçilerin dertlerini paylaştığı, düşündüklerini, düşüncelerini açıkça söylemekten korkmadığı, kaçınmadığı, yani çalışanların çatısı altında olmaktan mutluluk duyduğu kuruluşlar olduklarını göstermek zorundadır. Kim ne derse, nasıl derse desin; Türkiye’de sendikalaşmanın öncü gücü metal işçileridir; metal işçilerinin sendikası Türk Metal’dir. İşte biz Türk Metal olarak, gerek sendikal yapımız, gerekse sendikal hizmetlerimiz ile bunun mücadelesini veriyoruz. Biz, sadece bir sendika değiliz. Biz aynı zamanda, bireylerinin birbirlerine karşı anlayışlı, saygılı olduğu bir “aileyiz”... Türk Metal ailesi içindeki hiçbir bireyin İngilizlerin ünlü devlet adamı Churchill’in, “Eleştiri, yaraya yapılan pansumandır. Eğer, pansuman yapılmazsa yara kangren olur, insanı öldürür” diye güzel bir sözü vardır. Bugün Türk Metal’in büyük ve güçlü bir sendika olarak ayakta durmasında, yapılan her eleştiriyi dinlemesinin, dikkate alarak gereğini yapmasının büyük rolü olmuştur. Bir ailenin içinde bütün bireyler, aynı düşüncede olmayabilir. Farklı görüşler olabilir. Ama farklı düşünmek, farklı şeyler söylemek asla ve asla bir bölünme ve parçalanma nedeni olamaz. Türk Metal Ailesi içindeki her bireyin kendini ifade etme, sorunlarını aile içinde dile getirip, çözüm talep etme hakkı vardır. Aile büyükleri de bu değerlendirmelere anlayışla bakar ve gereğini yapar… İşte tüm bunlar, demokratik Türk Metal Ailesinin vazgeçilmezleridir. Her geçen zaman içinde genişleyen hizmet yelpazesi ve rüştünü ispatlamış demokratik yapısı/anlayışı/işleyişi ile Türk Metal, bu özellikleri itibariyle, metal işçileri için “vazgeçilmez” olmuştur. Şimdi sıra, tüm işkollarında faaliyet gösteren sendikaların, o işkollarında çalışan emekçiler için “vazgeçilmez” olmasına gelmiştir. Metal işçilerinin ihtiyaçlarına cevap veren ve bu anlayışa odaklanmış Türk Metal tipi bir sendikal anlayış, sadece diğer sendikaların örgütlenme konusunda karşılaştığı engelleri aşması bakımından bir “örnek” olmakla kalmayıp, aynı zamanda, tüm emekçileri sinsice kuşatan “yalnızlık” kaygısından da uzak tutacaktır. METAL Roman, genç kızın yaşadığı hayatın, sevinçlerin, acıların, mutluluk ve hüzünlerin onda bıraktığı izlerin toplamıdır.“Biz, hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız” sözleri, talihsiz bir şekilde hayatını kaybeden Feriha’nın, hatıra defterine içine düştüğü yalnızlığa isyan edercesine yazdığı son cümledir. Sonuç olarak, Peyami Sefa bu romanıyla, okurlarına, “Dertlerinizi paylaşın… Onları içinize atmayın… Düşündüklerinizi, düşüncelerinizi açıkça söylemekten kaçınmayın, korkmayın” mesajını verir. kaderi yalnızlık olmamıştır; olmayacaktır. Biz hepimiz, bu ailenin bir parçasıyız, dostuz, kardeşiz, arkadaşız… 5 TÜRK Türk Romanının usta isimlerinden birisi olan Peyami Sefa, sosyolojik ve psikolojik bir analiz deryası olan “Yalnızız” isimli eserinde, Feriha isimli bir genç kızın hayallerinin son bulmasını anlatır. N E D R Ö T K SE Ford Otosan’a yeni Genel Müdür METAL “İhracatın Yıldızı” ödülü Coşkunöz Radyatör’e TÜRK 6 CoŞKunÖz Holding bünyesindeki Coşkunöz Radyatör, en çok ihracat yapan 3. şirket olarak, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) tarafından verilen “İhracatın Yıldızı” ödüllerinden, “Çelik Panel Üreticileri” ödülüne layık görüldü. Çoşkunöz Radyatör adına ödülü Mali ve İdare İşler Müdürü Orhan Ünal aldı. Coşkunöz Radyatör, geçen yıl satışını % 50, ihracatını ise % 41 artırdı. Coşkunöz Radyatör ürettiğinin % 75’ini, 40’tan fazla ülkeye ihraç ediyor. BSH’tan % 25 enerji tasarruflu ev aletleri BSH Türkiye CEO’su Norbert Klein, ürettikleri ürünlerle, enerji sarfiyatını % 25 azaltacaklarını bildirdi. Dünyanın en büyük 3’üncü, Avrupa’nın da lider beyaz eşya üreticilerinden olan BSH Grubu, evlerde sarf edilen elektriğin % 65’inin ev aletleri kaynaklı olması gerçeğinden hareketle, enerji tasarrufu ve doğal kaynakların korunmasını hedefliyor. Klein, bu kapsamda BSH’nin, doğal kaynak tüketimini en düşük seviyeye indirmek amacıyla AR-GE ve inovasyon çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünü belirtti. Klein, yeni teknolojileri daha az su ve enerji harcayarak, müşteri beklentilerini karşılayan ürünlere dönüştüreceklerini, 2015’e kadar elektrik, gaz, su ve hatta atıklar dahil olmak üzere, tüm enerji sarfiyatını % 25 azaltacaklarını ifade etti. FORD Otosan Genel Müdürü Nuri Otay’ın zamansız kaybından sonra, yeni kaptan belli oldu. Kocaeli Fabrika Müdürlüğü görevini sürdüren Ford Otosan Genel Müdür Yardımcısı Haydar Yenigün, şirketin yeni genel müdürü olarak atandı. Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref Başkanı ve Ford Otosan Yönetim Kurulu başkanı Rahmi M. Koç, Nuri Otay’ı rahmetle anarak, Haydar Yenigün’e yeni görevinde başarılar diledi. Ford’un yeni fabrikasıyla kapasite 400 bine çıkacak FORD Otosan’ın üç yıl içinde yapacağı 1 milyar dolarlık yatırımın bir parçası olan Yeniköy Fabrikası’nın temeli atıldı. Hafif ticari araç üretiminin gerçekleştirileceği fabrikanın temel atma törenine Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref Başkanı ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi M. Koç da katıldı. 110 bin kapasite ile çalışacak olan yeni fabrika ile Ford’un üretim kapasitesi 400 bine yükselecek. Renault’da 4 milyonuncu araç banttan indirildi Otokar’dan elektrikli otobüs Yerli elektrikli otomobilden sonra, otomotiv üreticileri yerli elektrikli otobüs de üretti. Otokar, Türkiye’nin ilk elektrikli otobüsü Doruk electra’yı tanıttı. Hem çevreyi kirletmeyecek hem de enerji tasarrufu sağlayacak olan elektrikli otobüsler, tam şarjla 280 km. yol gidebiliyor. Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar’ın Genel Müdürü Serdar Görgüç, 3 yıldır proje üstünde çalıştıklarını belirterek, “2007 yılında Türkiye’nin ilk hibrit otobüsü Doruk Hibra’yı geliştirdik. 2009’da Türkiye’nin doğalgazlı orta boy otobüsü Doruk DG’yi ürettik. 2011’de doğalgazı 12 metrelik KeNT DG‘de kullandık. Bugün ise, Türkiye’de bir ilki daha gerçekleştirerek, Türkiye’nin ilk elektrikli otobüsü Doruk elektra’yı tanıtmanın büyük sevinci ve gururunu yaşıyoruz” dedi. Elektrikli Makine sektörü şampiyon Oyak Renault, 4 milyonuncu aracını üretti.1969 yılında kurulan ve iki yıl sonra ilk otomobillerini banttan indirmeye başlayan Oyak Renault’da, 4 milyonuncu otomobil, iç pazara girecek kırmızı renkli bir Megan oldu. Oyak Renault Genel Müdürü Tarık Tunalıoğlu, “4 milyonuncu otomobilimizin haklı gururunu yaşıyoruz. Türkiye’deki 43 yıla ulaşan tarihimiz boyunca, Türkiye’nin ilk station wagon (Renault 12 SW), ilk klimalı (Renault 12 GTS), ilk dizel motorlu (Renault 9 GTD), ilk otomatik vitesli (Renault 9), ilk yol bilgisayarlı (Renault 21 Concorde) otomobilini ve ilk dizel otomobil motorunun üretimini gerçekleştirerek, pek çok ilke imza attık” dedi. Türkiye Kalkınma Bankası (TKB) , imalat sanayinin performansını analiz etti. 2005-2010 döneminde 22 imalat sanayi sektörünü inceleyen “Türkiye imalat Sanayiinin Analizi” çalışmasına göre, bu dönemde en yüksek performans gösteren ilk üç sektör şöyle sıralandı: elektrikli makine ve cihazlar, ağaç ve mantar ürünleri, tütün. istihdamda en iyi performansı elektrikli makine ve cihazlar gösterdi. Verimlilikte performansı en yüksek sektör olarak ağaç ve mantar ürünleri öne çıktı. Aynı dönemde kriterler bazında; üretim endeksi artışında radyo, TV vb. cihazlar, kapasite kullanım oranı artışında mobilya vb. ürünler, ihracat artışında radyo, TV vb. cihazlar, dış ticarette rekabet gücünde büro, muhasebe ve bilgi eşlem makineleri, istihdam artışında konfeksiyon, verimlilik artışında radyo, TV vb. cihazlar, fiyat artışında diğer ulaşım araçları sektörü son sırayı aldı. METAL Bu yılın ilk iki ayında, beyaz eşya üretiminde, 2011 yılının aynı dönemine göre % 5.6 oranında artış gerçekleşti. Yerli beyaz eşya satışının % 3,3’lük artışla 894 bin 353’e ulaştığı bu dönemde, beyaz eşya ihracatı % 11,7 artışla 2 milyon 96 bin 191 oldu. Beyaz eşya ithalatı ise, yılın ilk iki ayında, geçen yılın aynı dönemine göre % 14,4 artışla 115 bin 154’e ulaştı. 7 TÜRK Beyaz üretimeşya %5.6 ainde gerçek rtış leşti A S I K A KIS Türkiye 2011’de % 8,5 büyüdü METAL Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye ekonomisinin 2011 yılında % 8,5 büyüdüğünü bildirdi. Bu yüksek oranla Türkiye, Çin’in ardından en yüksek büyüme hızına sahip ikinci ülke konumunda bulunuyor. Türkiye’nin büyüme rakamlarının, çalışanların ücretine yansımaması konusunda sendikalar sık sık şikâyetlerini dile getiriyorlar. TÜRK 8 Kredi kartı asgari tutar ödeme oranı %20 Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre, kredi kartında asgari ödemeler azalıyor. BKM Genel Müdürü Soner Canko, asgari borcu ödeyenlerin oranının % 25’ten % 20’ye gerilediğini söyledi. Canko, 2-3 yıla bu oranın daha da azalacağını öngördü. Canko, “Tüketiciler kart kullanımında daha dikkatli, % 50’nin üzerinde borç ödeme eğilimine girdiler” dedi. Tasarruf artıyor Tüketicinin kredi kartını ödeme aracı olarak görme konusunda bilinçlendiğini belirten Canko, kart kullanımının tasarrufları artırdığına da işaret etti. Hane halkı borçlarının yüksek olduğu Türkiye’de, kredi kartı ödemeleri, halkın en büyük ekonomik sorunlarının başında geliyor. Türkiye’de demir-çelik üretimi her yıl artıyor Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Türkiye’nin, son on yılda demir çelikte, Çin’den sonra üretimini en fazla arttıran ülke konumunu elde ettiğini söyledi. Boyner, “Türk Sanayisine Bakış: Demir Çelik Sanayi” konulu konferansta, sağlam, verimli ve rekabetçi sanayi yapıları olan ülkelerin ekonomik krizden çıkışının daha kolay olacağını vurguladı. Demir çelik sektöründe, uzun ürünlerde Türkiye’nin tüketiminin iki katından fazla üretim yaptığını anlatan Boyner, ancak, katma değeri yüksek olan yassı ve vasıflı çelik ürünlerinde ise ithalatçı konumunda bulunulduğunu, ayrıca sektörün ana girdileri olan hurda ve demir cevherinde, % 70’lere varan oranlarda ithalata bağımlı olunmasının da, cari açığa olumsuz etki yaptığını ifade etti. METAL Türkiye’nin göç haritası açıklandı 2011 yılının göç haritası açıklandı.Net göç artışı en yüksek il Tekirdağ oldu. Antalya, Ankara, Eskişehir de artış olan iller arasında. Anadolu’nun büyük bir bölümü göç verirken, en büyük göç Van’dan yaşandı. Yozgat, Çankırı, Kars, Trabzon, Ağrı ve Adıyaman ise, nüfusu en çok azalan iller oldu. Özelleştirme gelirleri harcıraha gidiyor Her 5 gençten biri işsiz türKİyE’DE işsizlik oranı, çift haneden kurtulamıyor. Türkiye’nin önemli sorunlarından biri haline gelen işsizlik, özellikle gençlerin korkulu rüyası haline gelmiş durumda. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2011 yılı genç nüfus işsizlik oranı % 17 seviyesinde. Bu, her beş gençten birisinin işsiz olduğu anlamına geliyor. Türkiye’de resmi işsizlik rakamları da istenen noktada değil. Ocak ayı işsizlik rakamlarına göre, Türkiye’de işsizlik oranı % 10,2 seviyesinde bulunuyor. MalİyE Bakanı Mehmet Şimşek, özelleştirme uygulamalarının toplam tutarının, 35 milyar 25 milyon 52 bin 224 dolar olduğunu açıkladı. Bakan Şimşek, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıkara’nın soru önergesine verdiği yanıtta, son dönemde özelleştirilen Türk Telekom, Petkim, Tüpraş, Tekel, Türk Hava Yolları, Halk Bankası, Sümer Holding, Havelsan, SEKA ve Eti Aliminyum’dan elde edilen kaynağın, kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarında kullanıldığını ifade etti. Harcamalar arasında, araba, kira, telefon, elektrik, su faturaları, yolluklar ve görev giderleri bulunuyor. TÜRK Rekor özelleştirme! 9 1 6 METAL DÜNYADAN HABERLER TÜRK 10 Küresel krizler büyüme seyrini değiştirdi ABD %3 büyüdü 1 AmerikA Birleşik Devletleri, 2011 yılının son çeyreğinde % 3’lük büyüme gösterdi. ABD Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre, yıllık bazda % 1,7 büyüme gerçekleşirken, yapılan açıklamada, geçen yıl Euro Bölgesindeki borç krizi, petrol fiyatlarındaki artış ve Japonya’da meydana gelen deprem felaketinin, büyümenin seyrini etkileyen gelişmeler olduğu belirtildi. Doktora tezi çalıntı çıkmıştı Macaristan Cumhurbaşkanı istifa etti 20 yıl önce hazırladığı doktora te2 zinin önemli bir kısmının başkalarına ait araştırmalardan kopyalandığının ortaya çıkması üzerine doktorluk ünvanı geri alınan Macaristan Cumhurbaşkanı Pál Schmitt, görevinden istifa etti. Schmitt, parlamentoda yaptığı konuşmada, “artık Macar ulusunun birliğini sağlayamadığı” gerekçesiyle görevinden istifa ettiğini açıkladı. Schmitt’in istifa talebi, 5’e karşı 338 oyla kabul edildi. Ekonomi adeta kanatlandı Çin’den rekor büyüme Çin ekonomisinde, 2012’nin ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre %8,1 oranında büyüme sağlandığı bildirildi. Çin İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2012’nin ilk çeyreğinde ülkenin gayrisafi yurtiçi hâsılasının 10,799 trilyon yüen olduğu belirtildi. Yine 2012’nin ilk çeyreğinde, Çin’in toplam dış ticaret hacmi %7,3 artışla 859,3 milyar dolar oldu. Ülkenin ihracatının 430 milyar dolar, ithalatının ise 429,4 milyar dolar olduğu kaydedildi. 3 2 3 Kıbrıs’ta, Rumların AB Dönem Başkanı olacağı 1 Temmuz’a kadar bir çözüm bulunamaması durumunda, Türkiye’nin gündeme getirdiği, ancak uygulamaya konulmayan “B Planı”nın devreye gireceği belirtildi. Plan üç aşamalı olarak hayata geçirilecek. Öncelikle tanınma isteği açıklanacak, Maraş bölgesi açılacak ve son olarak da, Kıbrıs Türk Devleti adıyla tekrar tanınma istenecek. 5 11 TÜRK 4 KKTC’nin “B Planı” hazır METAL 5 Dünya Bankası’na yeni başkan Dünya Bankası Başkanlığını 5 yıldır sürdüren ve görevi bırakma kararı alan Robert Zoellick’in yerine, Jim Yong Kim seçildi. Güney Kore doğumlu Amerikalı Kim, yeni görevine 1 Temmuz’da başlayacak. Dünya Bankası Başkanlığı için ABD’nin adayı olarak gösterilen sağlık uzmanı 52 yaşındaki Kim, bankanın 25 üyeli yönetim kurulunda yapılan oylama sonucunda, rakibi Nijerya Maliye Bakanı Ngozi Okonjo-Iweaala’nın önünde yer alarak bu göreve seçildi. 6 8.6 şiddetindeki depremde 5 kişi öldü Endonezya’da korkutan deprem EnDonEzya’nın Aceh eyaleti açıklarında meydana gelen 8,6 şiddetindeki deprem korkuttu. Yerin yaklaşık 23 km derinliğinde meydana gelen deprem, Malezya, Singapur, Tayland ve Hindistan’ın güneyinde de hissedidi. Deprem sonrası tsunami alarmı verildi. Endonezya hükümeti, büyük dalgaların 4 sahile vurduğunu ve halkı paniğe sevk ettiğini ancak büyük bir tsunaminin yaşanmadığını duyurdu. Depremde 5 kişinin hayatını kaybettiği ve önemli maddi hasar olmadığı açıklandı. Endonezya’da 2004 yılında meydana gelen deprem ve tsunami sonucu, yaklaşık 230 bin kişi hayatını kaybetmişti. HABER BOSCH emekçileri, sağduyunun sesini dinledi ve kararını verdi: “Türk Metal”le METAL yola devam ediyoruz TÜRK 12 Yeni dönem toplu sözleşme mücadelesinde, “Biz de varız!” diyen BOSCH emekçileri, “her zaman olduğu gibi, bundan sonra da Türk Metal’le birlikte olacaklarını” duyurdular B osch Emekçilerinin Türk Metal’de karar vermesinin ardından, Genel Yönetim Kurulumuz bir açıklama yaptı. Açıklamada özetle şu ifadelere yer verildi: “Tüm yalanlara, tüm saldırılara ve provokasyonlara rağmen, sağduyunun sesini dinleyerek, Türk Metal’le yola devam kararını veren BOSCH EMEKÇİLERİNİ kutluyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz. “YETKİ TÜRK METAL’DE” BOSCH çalışanlarını yalanlarıyla ve asılsız iddialarıyla kendi yanlarına çekmeye çalışanların, 12 Nisan 2012 tarihi itibariyle yetkili olma şansları ortadan kalktı. Bu durumun netlik kazanmasıyla birlikte, yeni dönem toplu sözleşme mücadelesinde, “Biz de varız!” diyen BOSCH EMEKÇİLERİ, “her zaman olduğu gibi, bundan sonra da Türk Metal’le birlikte olacaklarını ilan etmiştir.” “MESAJI ALDIK” BOSCH işyerinde yaşanan gelişmelerden gerekli mesajları aldık. Bu mesajların gereğini yapmak üzere ilk adımlarımızı da attık. Genel Başkanımızın BOSCH işyerini ziyareti sırasında söylediği gibi, üyelerimizden gelen talepler doğrultusunda, söylediklerimiz birer birer hayata geçecek, olumlu ve kalıcı adımlarımız, samimiyetle devam edecektir. “YARALARI SARACAĞIZ” BOSCH çalışanlarının yaşadığı sorunlar en kısa zamanda çözüme kavuşturulacak ve tüm yaralar sarılacaktır. Bir daha böyle bir olumsuzluğun yaşanmaması için son derece hassasiyet içinde olacağız. Önümüzdeki yeni sözleşme döneminde, BOSCH EMEKÇİLERİYLE birlik ve beraberlik içinde mücadelemizi başarıyla noktalayacağız. “PROVAKASYONA GEÇİT VERMEDİLER” BOSCH’un Türkiye’deki tüm işyerlerinde, işin ve işyerinin gelişmesi, büyümesi, verimli ve kaliteli bir üretim sürecinin devamı için gayret göstermeye devam edeceğiz. Bu durumun istihdamı arttırıcı etkisi olacaktır. İşini ve işyerini seven BOSCH EMEKÇİLERİ, bazı yabancı sendikacılar ve ülkemizdeki yandaşları tarafından provoke edilmek istense de, bu saldırılar BOSCH EMEKÇİLERİ tarafından püskürtülmüştür. “BİZ, BÜYÜK VE GÜÇLÜ BİR AİLEYİZ” Biz bu mücadeleden güçlenerek çıktık. Çünkü artık BOSCH EMEKÇİLERİNİ daha yakından biliyor, haklı taleplerini gerçekleştirmek için yolumuzu aydınlatmış bulunuyoruz. BOSCH işyerinde, başta çalışanlar olmak üzere, kimsenin bir zarar görmeden üretmeye devam etmesini sağlayacağız. “MÜCADELEMİZ İYİ BİR SÖZLEŞME İÇİN” 2012’nin Toplu Sözleşme Yılı olduğunu bir yıl öncesinden söylemiştik. Bu yıl, birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir yıl. Başarılı ve iyi bir sözleşme için, başta BOSCH EMEKÇİLERİ olmak üzere, tüm üyelerimizle sağlam bir dayanışma içinde olacağız.” “Sıfırcı” Birleşik Metal’in karanlık tarihi BUNLAR SENDİKA DEĞİL, MAFYA… Türk Metal Sendikası Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İsmail Dursun, olaylar sonrasında yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: “Bosch işyerinde artık yetki sorunu kalmamıştır. Yetki artık Türk Metal’dedir. Bunu içine sindiremeyenler, Bursa dışından tuttukları mafya üyelerinden medet ummuş ve sadece Bosch işyerinde değil, tüm Bursa’da terör estirerek, huzuru kaçırmışlardır. Bu olaylar, Bosch işçisini yalan ve iftiralarla kandırmaya, aldatmaya çalışan bu kişilerin gerçek yüzünü de ortaya çıkarmıştır. Bunlar, sendikacı değil, sendikacı kartvizitiyle dolaşan mafya üyeleridir. ‘Basın açıklaması’ bahanesiyle, çete üyeleriyle birlikte işyeri önünde Bosch emekçilerine gözdağı vermeye çalışan bu çapulcu gurubu, aradığını bulmayınca, yetkisizliğin de verdiği hırçınlıkla, bu kez önüne gelene saldırmış ve bu saldırılar sırasında hem Bosch emekçilerinden bazı arkadaşlarımızı hem de olaya müdahale etmek amacıyla oraya gelen merkez ve şube yöneticilerimizi darp etmişlerdir… Türk Metal Sendikası olarak, bizler bu çapulcuların saldırılarına karşı Bosch emekçilerine göğsümüzü siper etmeye devam edeceğiz. Tabelalarına sendika yazısını koyan bu çeteler, şunu iyi bilsinler ki, Bosch emekçilerinin hak ve çıkarlarını geliştirmek için başlattığımız mücadeleyi, bu kuru gürültülerle engelleyemeyeceklerdir.” Zulümden kurtulanlar, bizzat kendileri söylüyor: Aldığımız cevap: Fotokopici Sendika... Birleşik Metal’i Asil Çelik emekçilerine sorduk… Aldığımız cevap: Sıfırcı Sendika... Birleşik Metal’i Akkardan emekçilerine sorduk… Aldığımız cevap: Bizi işten attıran sendika... Birleşik Metal’i Beksa emekçilerine sorduk… Aldığımız cevap: Ücretlerimizi yarı yarıya düşüren sendika... Birleşik Metal’i Grammer işçilerine sorduk: Aldığımız cevap: Vaat zengini icraat fakiri bir sendika... Asil Çelik’te işten atılmaların arkasında birleşik metal var Birleşik Metal’in örgütlü olduğu Asil Çelik’te çalışan 35 işçinin, işveren tarafından işine son verilmesi üzerine işçiler, işten atılan arkadaşlarıyla beraber 29 Mart günü toplu halde Birleşik Metal-İş Sendikası Bursa Şubesi önüne kadar yürüyerek olayı ve sendikanın vurdumduymaz yaklaşımını protesto ettiler. İşçiler yaptıkları basın açıklamasında, Birleşik Metal’in bu vurdumduymazlığı ile işçi hareketi tarihine ‘Utanç Sayfaları’ eklediğinin altını çizen Asil Çelik Sendika Baştemsilcisi Hüseyin Kurt, basın açıklamasında şunları dile getirdi: “Gebze’de bir fabrika önünde Birleşik Metal-İş üyelerine Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu, ‘burada bir işçinin kılına dahi dokunulmayacak, burayı ikinci bir tekel yapmayacağız’ demişti. Burada eylem yapan emekçi kardeşlerimiz işten çıkarıldılar. İşveren, işten atılan ve direnen arkadaşlarımıza ‘bu kararı sendikayla birlikte aldıklarını’ işten atılan arkadaşlarımız bizlere belirtiyorlar. Bu sendikal mücadeleye ihanettir.” “Sendika Ağası istemiyoruz” şeklinde attıkları sloganlarla Birleşik Metal-İş Sendikası ve Genel Başkanını protesto eden işçiler, şimdi ise aynı oyunun Asil Çelik’te oynandığını dile getirdiler. METAL Sendikamızın yetkili olduğu Bosch işyerinde çalışan arkadaşlarımızı, uydurdukları yalan ve iftiralarla kendi taraflarına çekmek isteyenler, Bosch emekçilerinden beklediğini alamayınca, bu kez de çareyi çete tutarak terör estirmekte aradı. Bursa dışındaki çeşitli bölgelerden parayla tuttukları çetelerle Bursa’da terör estirenler, çeteler kanalıyla baskı ve tehdit kullanarak Bosch emekçilerine saldırdılar. Türk Metal Sendikası merkez ve şube yöneticilerine de fiili olarak saldıran çeteler, bazı Bosch emekçilerini de yaraladılar… 13 TÜRK BOSCH’A ÇIRPINIYORLAR… Emek düşmanı Birleşik Metalİş’i, Grammer çalışanlarına sorun... Çimtaş emekçilerine sorun... Asil Çelik emekçilerine sorun... Bu sendikanın ne olduğunu söylesinler... www.turkmetaldergi.com YAYINDA Sendikamızın aylık yayın organı olan Türk Metal dergisi’nin artık bir web sitesi var. Türk Metal dergisi web sitesinde, dergimizde yer alan bütün haber ve yorumları bulabilirsiniz. turkmetaldergi.com sitesinde ayrıca, çalışma hayatının anlık gelişmelerini, sendikamızın yaptığı faaliyetlerin anlık duyurusunu ve önemli gelişmeleri de takip edebilirsiniz. dergimizin 150 -151 ve 152. sayılarının yüklenmesiyle yayın hayatına başlayan turkmetaldergi.com artık çalışma hayatının nabzını da tutacak… Sendikamızın resmi web sitesi turkmetal.org.tr Genel Merkezimizin Resmi Web Sitesi konumunu daha aktif, daha zengin, daha güncel içeriği ile sürdürürken, Türk Metal Dergisi web sitesi de, çalışma hayatına yeni bir soluk kazandıracak. a t ’ e b u T u Yo TÜRK METAL mları, Genel ra g ro p ın ı’n as ik d en S al Türk Met şma videoları, u n ko ın k’ la av K l ru ev P Başkanımız Metal’e ait diğer rk ü T ve er kl li n ki et , ri tanıtım filmle leyebilirsiniz. iz an d ız am yf sa e b tu u o videoları Y Türk Metal Sendikası Youtube adresi /turkmetalsendikasi om .c be tu ou .y w w /w :/ tp ht twitter.com/KavlakPevrul Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın tweetleri akın akın Türk Metal’e üyeliklerini yenileyen BOSCH EMEkÇİlErİNE teşekkür ediyoruz. Sağduyunun sesini dinleyerek Türk Metal’le yola devam kararını veren BOSCH EMEkÇİlErİNİ kutluyor, bu konuda emek veren herkese tekrar teşekkür ediyoruz METAL riyle her zaman yale ek st de , en n ve gü ze izde bi Bu onurlu mücadelem verdiği güçle, daima in iz m ri le eş rd ka si çi etal is nımızda olan değerli m acağız, diri olacağız ol i ir , ız ağ ac ol ir B z. vereceği daha güzel hizmetler TÜRK 16 yon açıklanan enflas in rakamları devlet ir il ab rakamları ol ağın ama bir de mutf enflasyonunu ak vatandaşa sorm . gerekir İnsan, memnun olduğu sürece ilerleyemez. kıdem tazminatına uzanan elleri kırarız. kıdem tazminatı, Türk işçi hareketi için ya hep ya hiç davasıdır... “Başarının babası çoktur ama mağlubiyet öksüzdür” sıl verdiğin değil; na , de re ne ı ay vg ka Önemli olan kazandığındır... ne n, ğı dı al ne a, nd kavganın sonu Türk Metal, yurt genelindeki tüm şubeleriyle birlikte 2011 yılında, büyük ve ciddi bir teşkilatlanma performansı ortaya koymuştur. nin, Yüz binlerce işçi aileleriyle birlikte nın milyonlarca insa sorumluluğunu biz, taşıyoruz. ama k... u bu yola baş koyd Yine terör yine yü rekl ateş. Şırnak Ulude ere düşen re teröristlerle çıkan de Pkk’lı ça 2 uzman çavuş şe tışmada hi Şehitlerimize alla t düştü. htan rahmet, acılı ailelerine sabı rlar diliyorum... Bir sendikacı, kavgacı, mücadeleci olmak zorundadır. Elazığ’ın maden ilçesinde hortum nedeniyle hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize allahtan rahmet kederli ailelerine sabır diliyorum. Bizi her ortamda d onurlu metal işçi estekleyen kardeş sonsuz minnet, s lerime, evg saygılarımı sunu i ve yorum. rı a l a k i t i l o p İstihdam aresizliğini ç işsizlerin etmemeli... istismar Üyelerimizin Genel Başkanımıza tweetleri 24.04.2012 HakanTuncel - @hkaantuncel @KavlakPevrul Her Türk Metal üyesi sizin gibi özveriyle çalışırsa önümüzde kimse duramaz… 23.04.2012 Halil ERDAL - @halilfaki @KavlakPevrul Dün de, bugün de, yarın da emeğin ve ekmeğin temsilcisi olan TÜRK METAL SENDİKASI’nın herzaman yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz… 23.04.2012 ramazan şahin - @1970Tutkum Sayın Genel Başkan’ım Türk Metal sizinle gurur duyuyor her zaman her yerde sizinleyiz… 22.04.2012 Ali Rıza Toklu - @alirizatoklu42 Bu dönem, biliyoruz ki hepsinden farklı olacak, çünkü Genel Başkan’ımız PEVRUL KAVLAK 21.04.2012 Hayati Baş - -41hayatibas @KavlakPevrul Sadece Türk Metal İşçisi değil, tüm metal işçileri onurlu ve güçlü duruşunuzdan güç alıyor Sayın Genel Başkanım… 20.04.2012 Murat Salar - @muratsalar76 Çağdaş Türk Sendikacılığının standartlarını belirleyen Türk Metal, yüzbinlerin tercihi ile milyonların sendikal algısını da değiştirmiştir… 19.04.2012 Koray ALTAN - @altankry40 Gün gelecek herkes TÜRK-İŞ çatısı altında toplanacaktır... Haklı, adaletli tek sendika TÜRK METAL… 21.04.2012 Erdal Atan - @erdalatan İnsana Sevgi, Emeğe Saygı. Değişimde Öncü... TÜRK METAL SENDİKASI… 22.04.2012 yusuf kaplan - @yusufkpln_40 @KavlakPevrul Şimdiye kadar yaptıklarınızdan ve yapacaklarınızdan dolayı TEŞEKKÜRLER Sayın Genel Başkan’ım… 21.04.2012 Erdal Atan - @erdalatan @KavlakPevrul Büyük Anadolu Otelde yapılan eşli eğitimi sonuna kadar destekliyoruz… 23.04.2012 Fatih ÜNAL - @fatihunal_TMS @KavlakPevrul Bizlerden desteğini esirgemeyen sayın genel başkanımız ve genel merkez yönetimi ile Aksaray 1 No’lu Şube Başkanımıza teşekkürler Üyelerimizin Facebook’taki bazı yorumları 20.04.2012 Tuncay Yalin Metal isçisinin güvenerek sığındığı tek limandır TÜRK METAL. Metal emekçilerinin geleceği için somut adımlar tek sendikadır TÜRK METAL ve yine üyesinden aldığı aidatı üyesine,onun eş ve çocuklarına hizmet olarak geri veren sosyal bir sendikadır TÜRK METAL. Gücünü hiçbir siyasi ideolojiden değil yalnız üyesinden alan bir sendikadır TÜRK METAL. İşte bu sebeptendir büyük oluşumuz, güçlü oluşumuz, iri oluşumuz, diri oluşumuz... 19.04.2012 Ayhan Çavuşoğlu Doğru bir tanedir ve o doğruda TÜRK METAL’dir. Türk işçi hareketi TÜRK METAL ve TÜRK İŞ etrafında birleşmeye mecburdur. Çünkü bizler biriz iriyiz ve diriyiz. GÜÇLÜ TÜRK METAL… 19.04.201 Fatih ORHAN BÖYLE GÜÇLÜ BİR SENDİKANIN ÜYESİ OLMAKTAN DOLAYI ONUR VE GURUR DUYUYORUM. GÜÇLÜ TÜRKMETAL… 17.04.2012 Ayhan ÇAVUŞOĞLU Ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar Birleşik Metal kaybolmaya yok olmaya mahvolmaya mahkumdur. İş kolunda tek sendika olana kadar durmak yok yola davam. GÜÇLÜ TÜRK METAL. 17.04.2012 Ömer ÖZGEL Biz sadece işçinin yanında yer alan, işçinin hakkını savunan bir sendikayız. Metal işçisinin yuvası TÜRK METAL çatısı altıdır. Bu zamana kadar böyleydi, böyle oldu, böylede devam edecektir herkes bunu böyle bilsin… 05.03.2012 Hayati Baş Sermayemiz alın teri, gücümüz Türk Metal Sendikası’dır. Genel Başkan’ımız gerekeni en uygun şekilde yapacaktır. Bundan hiç kuşkumuz yoktur… 17 TÜRK 19.04.2012 ihsan çimen - @ihsancimen BOSCH İşçilerine yapılan saldırıları esefle kınıyorum. YALNIZ DEGİLSİNİZ, YANINIZDA TÜRK METAL GİBİ GÜÇLÜ BİR SENDİKA VAR… METAL 19.04.2012 ihsan çimen - @ihsancimen TÜRK METAL TÜM METAL İŞÇİLERİ İÇİN VAR. BİR ZÜMRENİN, BİR İDEOLOJİNİN SENDİKASI DEGİLDİR… HABER ankara 2 Nolu Şube 2. Olağan Genel kurulu METAL Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek Ankara 2 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söyledi TÜRK 18 “avrupalı olmak istiyorsak, sosyal şartı imzalamalıyız’ Ankara 2 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulu 7 Nisan’da, sendikamız Genel Merkez Konferans Salonunda yapıldı G enel Kurul Divan Başkanlığını da yürüten Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek, yaptığı açılış konuşmasında, Türkiye eğer Avrupalı olmak istiyorsa, sosyal şartı imzalaması gerektiğini belirtti. Türkiye’de çalışanların ve sendikaların aleyhine çıkan gelişmelerin örgütsüzlükten kaynaklandığını ifade eden Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek, “Örgütlü toplum demek, bilinçli ve üretken toplum demektir. Bu nedenle ülkemizi daha ilerilere taşımak istiyorsak, Avrupa Sosyal Şartı’nda yer alan örgütlenme ile ilgili maddeleri imzalamalıyız. Sendikaların yok olmaması için, sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması gerekir” dedi. Ankara 2 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel Kuruluna çok sayıda davetli ve şube başkanımız katıldı. Genel Kurulda yapılan seçimlerde, Şube Başkanlığına Halil İbrahim Alpoğlu yeniden seçilirken, Sinan Kılınç Şube Sekreterliğine, Tamer Karabey de Şube Mali Sekreterliği görevine getirildi. HABER Kırıkkale Şubesi 2. Olağan Genel Kurulu METAL “Makine Kimya’yı bir dünya markası yaptınız” G enel Başkanımız Pevrul Kavlak Kırıkkale Şubesi 2. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Makine Kimya Endüstrisi’nin dünya çapında önemli bir kurum haline gelmesinde çalışanların büyük katkısı olduğunu belirterek, “Makine Kimya’yı bir dünya markası yaptınız. Sizlere teşekkür ediyorum” dedi. Kırıkkale Şube binamızdaki Baki Yeşiloğlu Konferans Salonu’nda 8 Nisan Pazar günü gerçekleştirilen genel kurulun açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Kavlak, “Bugün Makine Kimya 29 ülkeye silah satıyorsa, 2010 yılında 650 milyonluk satış yapmışsa, 2011’de satışlar 850 milyon liraya yükselmişse, bu Makine Kimya emekçilerinin eseridir. Makine Kimya emekçileri sayesinde, Kırıkkale’den bir dünya markası çıkmıştır. Ben, Makine Kimya emekçilerini gösterdikleri başarı nedeniyle kutluyor, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Türkiye için hayati derecede önem taşıyan Makine Kimya Endüstrisinin, devlet tarafından da desteklenmesi gerektiğini hatırlatan Genel Başkanımız Kavlak, “Türkiye, savunma ihtiyacının dörtte birini yerli sanayiden karşılamaktadır. Bu anlamda yerli sanayide tek adres vardır; o da Makine Kimyadır” diye konuştu. Genel Kurulda söz alan delegeler, Kırıkkale Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunun oldukça demokratik bir ortamda gerçekleştiğinin altını çizerek, seçilecek yeni yönetime başarılar diledi. Çok sayıda sivil toplum temsilcisinin katıldığı genel kurulda iki liste yarıştı Genel Kurul sonunda Mürsel Öcal yeniden Şube Başkanlık görevine seçilirken, Cihan Yaka Şube Sekreterliğine, Ercan Uğur ise Şube Mali Sekreterlik görevine getirildi. Kırıkkale Şubesi Genel Kurulunda Divan Başkanvekilliğini, Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek yaptı. 19 TÜRK Türk Metal Sendikası Kırıkkale Şubesi 2. Olağan Genel Kurulunda konuşan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Makine Kimya Endüstrisi çalışanlarına teşekkür etti İşçi hayatı bu kadar ucuz olamaz Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu, 3 Nisan’da Erzurum Baraj Göleti’nde 5 Tedaş işçisinin, 9 Nisan’da da Elazığ’da 6 işçinin hayatını kaybetmesi üzerine bir açıklama yaptı. METAL raj göletinde 5 Aşkale’deki ba ti. hayatını kaybet işçi boğularak TÜRK 20 Y apılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Erzurum’un Aşkale ilçesindeki baraj göletinde, bindikleri deniz bisikletinin ters dönmesi sonucu 5 Tedaş işçisinin, 9 Nisan akşamı da Elazığ’da bir madende çalışan işçilerin barındıkları plastik konteynırların hortum nedeniyle sürüklenerek kayalara çarpması sonucu 6 işçinin hayatını kaybetmesi 7 işçinin de yaralanması bizleri derinden üzmüştür. Ülkemiz, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada ise ikinci sırada yer almaktadır. Yaşanan bu tür acı manzaraların ardından yetkililer her defasında benzer açıklamalar yaptılar. Ama, sonuç yine aynı… İş kazalarını önleyecek tedbirlerin acilen ve hiç zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi artık kaçınılmaz olmuştur. İnsan hayatını hiçe sayan ihmal sahiplerinin hesap vererek cezalandırılması, bir dahaki ihmallerin yaşanmaması için caydırıcı olacaktır. Her zaman ifade ediyoruz, ama yine söylemeye mecburuz; Dileriz bu olaylar son olur…” Türk Metal açıklamasında, “Son bir hafta içinde meydana gelen iki iş kazasının ardından hayatına kaybeden 11 işçimize Allah’tan rahmet, sevdiklerine ve yakınlarına ise baş sağlığı dileriz” denildi. rtum dana gelen ho Elazığ’da mey en ı kaybed 6 afetinde hayatın ldı. bu görüntü ka işçiden geriye HABER Komvek Karoser grevi zaferle sonuçlanacak! peşinde olduğumuzu paylaşmak istiyorum. Bu fabrikada, toplu sözleşme görüşmelerinde konu olan, metal işçilerinin ekmeğini, emeğinin karşılığını almak için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Biz işverenden her şeyden önce samimiyet bekliyoruz. Samimiyet bir uzlaşma ortamı için temel şartlardan biridir. Komvek işvereni öncelikle fabrikada çalışanlara sevgi duyduğunu, onların emeğine saygı gösterdiğini kanıtlamalıdır. İşte bu süreç, işverenin sevgisini ve saygısını kanıtlaması için bir ideal zamandır. Biz, bu fabrikada çalışan metal işçilerini mağdur edecek her girişime, her yaklaşıma şiddetle tepki göstermeye devam edeceğiz. Bu hak arama mücadelesini ise, günün ekonomik koşullarına paralel ve insani boyutlu taleplerimizle, Komvek işvereni anlayışla yaklaşana kadar sürdüreceğiz. Allah mahcup etmesin. Hayırlı olsun diyerek kutsal mücadelemizi başlatıyor ve bu mücadeleden başarıyla çıkmamız için verecekleri destek için değerli Gemlik kamuoyuna ve Gemlik basınına şimdiden teşekkür ediyorum.” Toplam 7,5 ayı aşkın bir süredir gösterilen iyi niyete ve görüşmelerin olumlu bir şekilde noktalanması için çaba gösterilmesine rağmen, işveren tarafı, “işlerimiz iyi değil” bahanesi ile klasik işveren yaklaşımını sergilemeye devam etti. Bunun üzerine 20 Nisan itibariyle kutsal mücadele başlatıldı. 21 TÜRK T ürk Metal Sendikası Gemlik Şubesi ile fabrika yönetimi arasında 1 Eylül 2011 tarihinde başlayan Toplu Sözleşme görüşmelerinde, ücret ve sosyal haklar dışında bütün maddelerde anlaşma sağlanmıştı. Komvek Karoser işvereni, işlerinin iyi olmadığı gerekçesiyle ücret ve sosyal haklar konusundaki taleplere olumlu yaklaşım göstermeyince, görüşmelerde arabulucu aşamasına geçildi. Toplam 7,5 ayı aşkın bir süredir gösterilen iyi niyete ve görüşmelerin olumlu bir şekilde noktalanması için çaba gösterilmesine rağmen, işveren tarafı, “işlerimiz iyi değil” bahanesi ile klasik işveren yaklaşımını sergilemeye devam etti. Bu kayıtsızlığa karşılık, 23 Şubat’ta grev kararı aldık. Aradan geçen süre zarfında işveren tavrında bir değişiklik olmayınca da, 20 Nisan itibariyle kutsal mücadele başlatıldı. Gemlik Şube Başkanımız Kemal Durmaz, grev konusunda şu açıklamayı yaptı: “Buradan saygıdeğer Gemlik basını aracılığıyla, tüm kamuoyuyla, bizlerin bir macera peşinde değil, emeğin ve ekmeğin METAL Bursa Gemlik’te bulunan Komvek Karoser işyerinde başlatılan grev, işveren anlayışla yaklaşana kadar devam edecek METAL HABER TÜRK 22 İŞÇİNİN, EMEKÇİNİN BAYRAMI... 1847’DE ÇIKARILAN ON SAAT YASASI İLE KADIN VE GENÇ İŞÇİLERİN TEKSTİL SEKTÖRÜNDEKİ GÜNLÜK ÇALIŞMA SÜRELERİ ON SAAT İLE SINIRLANDIRILDI. BU YASA YETİŞKİN ERKEK İŞÇİLERİ KAPSAMIYORDU S anayi devriminin ürünü olan işçi sınıfı, sermayenin devasa gücü karşısında tek başına bir hiçti. “laissez faire laissez passer” yani “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı, büyük sosyal yıkımlara, acılara yol açmış ve sanayi devrimi, beraberinde sosyal sefaleti de getirmişti. Ağır yaşama koşulları yanında, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, kadın ve çocuk emeğinin yoğun biçimde kullanılması, dönemin en büyük özelliğidir. Robert Owen, bu dönemde çocuk emeğinin kullanımı hakkında “Britanya’nın İşveren Fabrikatörlerine Mektup”ta (1818) şu ifadelere yer vermektedir: “Çocukların, neredeyse bebekliklerinden itibaren, hepsi de az veya çok sağlıksız olan fabrikalarımızda çalıştırılmalarına izin veriliyor. Bütün zamanlarını açık havada yapacakları sağlıklı egzersizlerle okul arasında paylaştırılması gereken bir yaşta, dört duvar arasında uzun, tekdüze ve yorucu bir çalışmaya mahkûm ediliyorlar.” 1 Owen, çocukların o dönemde tekstil fabrikalarına altı yaşında işe başlatıldıklarını, bazen beş yaşında da çalıştırıldıklarını, çalışma süresinin kışın ve yazın yasal olarak sınırsız olduğunu, genellikle on dört saat, bazen on beş saat, hatta para canlısı ve insanlık dışı işverenler tarafından on altı saate kadar uzatıldığını yazmaktadır. 2 Uzun ve ağır çalışma koşullarına karşı yükselen tepkiler ve toplumun kendini savunmak için geliştirdiği hareketler sonucu, çalışma yaşamının düzenlenmesi gündeme gelmeye Sekiz Saatlik İş Günü Hareketi Bayram gününü, sekiz saatlik iş gününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilk kez Avustralya’da doğdu. Avustralyalı işçiler, 1856’da, sekiz saatlik işgünü lehinde gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep birlikte bir günlük iş bırakmaya karar verdiler. Bu kutlamanın yapılacağı gün olarak da 21 Nisan tarihi saptandı. Avustralyalı işçiler bu kararı, yalnızca 1856’da uygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanın Avustralya işçi sınıfı üzerinde büyük etkisi oldu, yeni bir heyecana yol açtı ve bu kutlamanın her yıl tekrarlanmasına karar verildi. Avustralyalı işçileri ilk izleyen Amerikalılar oldu. 1886’da 1 Mayıs’ın evrensel bir iş bırakma günü olmasına karar verdiler, 1 Mayıs’ta 200 bin Amerikalı işçi iş bıraktı ve 8 saatlik işgünü talebinde bulundu. Daha sonra yasal baskılarla, işçilerin bu ölçekte bir gösteriyi tekrarlaması birkaç yıl engellendi. Yine de 1888’de bu yolda yeniden karar aldılar ve gelecek gösterinin 1 Mayıs 1890’da olmasını kararlaştırdılar. Bu sırada Avrupa’daki işçi hareketi de güçlendi ve canlandı. Bu hareketin en güçlü ifadesi, 1889’da toplanan Uluslararası İşçiler Kongresi oldu. 400 delegenin katıldığı bu Kongrede, sekiz saatlik işgünü talebinin en başta yer alması gerektiği yolunda karar alındı. Otuz yıl önce Avustralyalı işçiler, aslında yalnızca bir günlük kutlama düşünmüşlerdi. Kimse bu kutlamanın daha sonraki yıllarda da tekrarlanmasından söz etmedi. Bu düşüncenin, bir şimşeğin çakışı gibi başarı kazanacağını ve işçi sınıfı tarafından kısa zamanda benimseneceğini önceden kimse göremezdi. Bununla birlikte, 1 Mayıs’ın her yıl kutlanacak sürekli bir kurum haline getirilmesinin gerekliliğini herkesin kavraması ve hissetmesi için, 1 Mayıs’ın yalnızca bir kez kutlanması yeterli oldu. Bu yıllarda işçi sınıfı ekonomik, sosyal ve siyasal haklardan mahrum durumdaydı. Günde 14–16 saat çalışıyor ve ancak karnını doyurmaya yetecek kadar bir ücret alıyordu. Seçme ve seçilme hakkından yoksundu. Sendikal birlikler kurmaları yasaklanıyor, gösteri ve eylemlerine izin verilmiyordu. Haftalık ve yıllık izinleri, hastalık ve kaza sigortaları vb. hiçbir hakları yoktu. Kısacası hiçbir insani haktan yararlanamıyorlardı. Zamanla işçi sınıfı yaşadıklarından öğrendi, öğrendiklerinden dersler çıkardı. Makineleri kırmaktan vazgeçip, sendikalar kurmaya başladı. Kadını ve erkeğiyle birlikte, tek bir sınıf gibi davranmaya başladı. İşçiler birlikte davranmaya başlayınca kendilerine olan güvenleri ve güçleri arttı. Ekonomik ve siyasi durumlarını iyileştirmek için burjuvaziye karşı mücadele etmeye başladılar.Günümüz ayrışma değil birleşme günüdür. Günümüz el ele halaylarla İşçi Bayramını, yani bizim en önemli bayramımızı tahriklere kapılmadan, aramıza bozguncuları sokmadan kutlama günüdür. 23 TÜRK başladı. İngiltere’de 1802’de kabul edilen ilk fabrika yasası sadece çocukları kapsıyordu. Yetişkin işçiler bu yasanın dışında tutuldu. Bu yasa ile tekstil fabrikalarında çocuk işçilerin çalışma süreleri 12 saate indirildi, fakat uygulamada sorun yaşandı. Çünkü bu uygulamayı denetleyecek hiçbir denetçi atanmamıştı. 1833 Fabrika Yasası ile dokuz yaşından küçük çocukların tekstil fabrikalarında çalışmaları yasaklandı. 1847’de çıkarılan On Saat Yasası ile kadın ve genç işçilerin tekstil sektöründeki günlük çalışma süreleri on saat ile sınırlandırıldı. Bu yasa yetişkin erkek işçileri kapsamıyordu. METAL OTUZ YIL ÖNcE AVUSTRALYALI İŞÇİLER, ASLINDA YALNIZcA BİR GÜNLÜK KUTLAMA DÜŞÜNMÜŞLERDİ. KİMSE BU KUTLAMANIN DAHA SONRAKİ YILLARDA DA TEKRARLANMASINDAN SÖZ ETMEDİ. BU DÜŞÜNcENİN, BİR ŞİMŞEğİN ÇAKIŞI GİBİ BAŞARI KAZANAcAğINI VE İŞÇİ SINIFI TARAFINDAN KISA ZAMANDA BENİMSENEcEğİNİ ÖNcEDEN KİMSE GÖREMEZDİ METAL HABER TÜRK 24 Türkiye’de 1 Mayıs’lar n 1905: 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde, 1905 yılında İzmir’de kutlandı. Bunu 1909 Üsküp kutlaması izledi. İstanbul’da ilk 1 Mayıs kutlaması 1910’da yapıldı. n 1920: 1920 yılında, işgal idaresinin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlandı. İşçiler Haliç’ten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu’na kadar bir yürüyüş yaptılar. n 1921: 1921’in 1 Mayıs’ında İstanbul’un hemen hemen tüm işçileri, özellikle Şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi ve Tramvay şirketi çalışanları 1 Mayıs’ı kutladılar. n 1923:1923 yılının 1 Mayıs’ında çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler greve çıktı. İşçi taleplerinin arasında yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs’ın resmen işçi bayramı olarak tanınması, sekiz saatlik işgünü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı vardı. Sonuçta ise birçok işçi tutuklandı. Cumhuriyet tarihinde 1 Mayıs’lar n 1924: 1 Mayıs’ı “İşçi Bayramı” olarak kutlayan işçilerin bu eylemi engellenmek istendi. Sekiz saatlik işgünü için bildiri dağıtan birçok işçi tutuklandı. n 1925: 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu sonrasında kutlamalara izin verilmedi ve 1935 yılına kadar hemen hemen her yıl gizli kutlanabildi. 1 Mayıs’ın bundan sonraki tarihi “yasak”larla yazıldı. n 1935: 1935 yılında çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak genel tatil günlerine dahil edildi. n 1960: 27 Mayıs 1960’dan sonra da yasaklar yaşandı. Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nun kabul tarihi olan 24 Temmuz, işçi sınıfına 1 Mayıs’ın yerine bayram olarak dayatıldı. Ancak bu girişimlerin hepsi, kararlı mücadeleler sonucu geri döndü. n 1976: En kitlesel 1 Mayıs, 1976’da kutlandı. n 1977: 1977 yılındaki gösterilerin daha bir görkemli kutlanması bekleniyordu fakat 37 kişi yaşamını kaybetti. n 1979: Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul’da mitinge izin vermedi. 1 Mayıs, İzmir Konak Meydanı’nda kutlandı. n 1980 sonrası: 12 Eylül Askeri Darbesinin yasaklar zincirinde 1 Mayıs da yerini aldı. Yasaklara rağmen; kısa süreli iş bırakmalar, bayramlaşmalar ve bildiri dağıtılması gibi etkinlikler yapıldı... n 1 Mayıs İşçi Bayramı, 2010 yılında resmi tatil olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten itibaren İstanbul Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmiştir. << DİPNOT >> n [1] Robert Owen, Yeni Toplum Görüşü, Çeviren: Doğan Şahiner, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1995, s. 96. n [2] http://robert-owen.midwales.com/rowen/ (Erişim, 15 Nisan 2004) HABER METAL Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik’ten sendikamıza ziyaret ÇalıŞMa ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 4 Nisan tarihinde sendikamız Genel Merkezini ziyaret etti. Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek ve Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe’nin ev sahipliği yaptığı ziyarette, Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay ve Türk Koop-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alemdar da yer aldı. Çalışma hayatı ile ilgili çeşitli konuların ele alındığı ziyaret bir saatten fazla sürdü. TÜRK 25 TÜRK METAL SENDİKASI’NI SOSYAL MEDYADAN DA TAKİP EDEBİLİRSİNİZ... facebook.com/turkmetalsendikasi twitter.com/KavlakPevrul www.turkmetal.org.tr RÖPORTAJ METAL Üretim sürecinde fiili olarak yer alanların, en az sermayedar kadar haklarının olduğunu da düşüyorum. Siz istediğiniz kadar paranızı ortaya koyun, kurduğunuz tesiste çalışacak insanlar olmadığı zaman, hedeflediğiniz çıktıyı üretme şansınız olmayacaktır. TÜRK 26 Röportaj: Mustafa Kemal ŞEN etmeliyiz” Biz yoksullukla rekabet etmemeliyiz, biz zenginlikle rekabet etmeliyiz. Şimdi, Çin’de birisi, saat ücreti 25 cent’e çalışıyorsa, biz onla rekabet edeceğiz diye, işçilerimizin çok daha az paraya, yani karın tokluğuna mı çalışmasını sağlayacağız? Türkiye’nin hedefinin bu olmaması gerekiyor. 27 TÜRK “Ücrette, halkı zengin ülkelerle rekabet METAL Prof. Dr. Yalçın Karatepe: RÖPORTAJ METAL B TÜRK 28 u sayımızda, röportaj köşemizin konuğu, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Yalçın Karatepe oldu. Prof. Karatepe ile, çalışma yaşamı, örgütlenme ve sendikaları konuştuk… Türkiye’de örgütlenme ve örgütlü mücadele konusunda nasıl bir seyir izleniyor? Türkiye’de örgütlü mücadele çok zor. Onu hepimiz fark ediyoruz, görüyoruz. Bu sadece sendikal anlamda değil, sivil toplum kurumlarında da öyle, sendikalarda da öyle, üniversitelerde de, siyasette de öyle. Bakıyorsunuz, örgütlü yapılar tehdit olarak algılandığı için, ciddi sıkıntılar yaşandığını görüyorsunuz. Özellikle 1980’den sonra, çok daha belirgin bir biçimde. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde de sendikalar için zor bir durum söz konusu. Türkiye’de örgüt sözcüğüne maalesef çok negatif anlam yüklenmiş durumda. Hatta Ceza Kanunu’nda bile “örgütlü suçlar” diye bir tanımlama var. Dolayısıyla, toplumdaki örgüt kavramının algılanış biçimi biraz sıkıntılı. Bu kavrama belki siyasetçilerin bilinçli olarak yükledikleri bir negatif anlam var. Bence bu örgüt ya da örgütlenme kavramlarını yeniden tanımlamak lazım. Belki, bunların yerine kullanabileceğimiz başka sözcükler ya da kavramlar geliştirmemiz lazım ki, bu anlamda mesafe kaydetmemiz daha kolay olsun. Demokratik toplumların temel özelliğinde, çıkar sözcüğünü bilerek kullanıyorum; farklı çıkar gruplarının kendi çıkarlarını kollayacak ve koruyacak, ama bunun sonucunda toplumsal refahı arttıracak bir sistemin olması yatıyor. Şimdi bunun içerisine, birçok kesimi ya da grubu alabilirsiniz. Ne olabilir? Örneğin, “çevreyi korumak” istersiniz. Böyle bir beklentiniz varsa, çevreyi korumak istiyorsanız, buna uygun olarak mücadele verirsiniz. Bunun en iyi örneğini Tema Vakfı’nda görüyoruz. Erozyonla mücadele eden, “Türkiye Çöl Olmasın” diye yola çıkan bir kişinin hareketiyle milyonlarca gönüllüye ulaşıldı. Ciddi kaynakları kullanan, bu anlamda da oldukça başarılı olan bir yapıdan bahsediyoruz. Bu çıkar gruplarından kastettiğim şey, işte çevreci, hayvan hakları vs. gibi şeyler olabileceği gibi, hemşericilik de olabilir. Bunun içinde işçi sınıfı çok önemli bir yer tutuyor. Çünkü, çalışanların büyük çoğunluğu sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde ücretle çalışanlar, başka birileri tarafından istihdam edilen insanlar. Dolayısıyla, bunların da haklarının hukuklarının korunması için bir mücadele verilmesi gerekiyor. Futbol kulüplerine baktığınızda, işverenlere baktığınızda görebilirsiniz. Sigaraya karşı olanlar vs. Aklınıza gelebilecek her kesim, aslında demokratik sistem içinde kendi menfaatlerini korumak açısından ya da kendi idealleri açısından mücadele veren kesimler. Demokrasi de bunların mücadelesi sonucunda, ortak iyiyi bulma işi. “Sigara sağlığa zararlı, mücadele verilsin” dersin; bir süre sonra Meclis’te bir yasa çıkar; “evet kapalı mekânlarda sigara içmeyelim, içirmeyelim” diye. Ya da “çevreyi korumak önemlidir” diye inandırırsınız. Toplumun diğer kesimleri için de bu konuda bir takım düzenlemeler yapılır. Sendikacılık da, işçi hareketleri de böyle bir şey. Çünkü, “çalışanlar sadece emekleri karşılığında belirli bir ücret alır” diye tanımlamamak lazım. Bunların aileleri var, güvenlikleri var, sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar, çocuklarını okula gönderiyorlar. İnsan olarak yaşayan herhangi birisinin sahip olduğu ya da yapması gereken pek çok şeyi yaptığını görüyoruz. Bunların da örgütlü bir mücadele vermesi, hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırıyor. Çünkü, bireysel olarak sesimizin az çıktığını hepimiz biliyoruz. Ama bir araya geldiğimizde, daha duyulabilir bir hale geldiğini de biliyoruz. Türkiye’de bu konuda çok ciddi bir sıkıntı var. Temel sıkıntı örgüt kavramından kaynaklanıyor. O kadar negatif anlam yüklenmiş ki, birisine “hadi gelin beraber bir şey yapalım” dediğiniz zaman, “bir dakika” diyorlar, “bizi nereye konumlandıracaksınız, biz neyin mücadelesini veriyoruz?” gibi tartışmalar ortaya çıkıyor. Bence, örgütlü mücadele yerine kullanabileceğimiz ve negatif anlam yüklenmemiş olan bir kavram bulmamız gerekiyor. Örgütlenmiş toplum olamayışımızın bir nedeni de, acaba üretim - tüketim ilişkilerinin değişmesi, insanımızın önceliklerinin başka konulara kaymasından kaynaklanıyor olabilir mi? Doğru bir tespit. Özellikle ücretli çalışanların o kadar ciddi sıkıntıları varki. Yaşama ilişkin kaygılar mesela. Ev kirasını ödeyemiyor, çocuğunun okul harçlığını temin etmekte zorlanıyor, pazara giderken çok kısıtlı bir bütçeyle gidiyor. Hayatta kalabilmek için verdiği mücadele, başka alanlara enerjisinin kalmamasına yol açıyor. Görüyoruz, iş hayatına bakıyoruz, kanunlarımızda kırk beş saat diyor, ama bunun çok üzerinde çalıştıklarını biliyoruz. Ev kirasını yetiştirecek, çocuğunu doktora götürecek, orada sıra bekleyecek. Çok rahatlıkla şunu söyleyebiliyor, “zaten ben bununla uğraşıyorum, diğer şeylere vaktim yok” diye düşünüyor olabilir. Fakat örgütlenmek, bir örgütle birlikte hareket etmek, sorunların önemli bir kısmının çözümünü kolaylaştıracak METAL söyleneni kontrol edecek mekanizmaları kurmamıştır. Nasıl kurmamış? Meclis’te değişik komisyonlar var, siz komisyonlara gidip görüşlerinizi beyan edemiyorsunuz, dinlemiyor kimse. Çünkü talimat verilmiştir, bir şey olması gerekiyordur, bunun çıkması gerekiyordur; bu böyle yapılacaktır. Sivil toplumla ilişki de, bu anlamda yönetici ilişkisiyle çalışanlar ilişkisi gibi, birileri talimat verir, birileri yapar şeklinde. Türkiye’de siyasetin, özellikle 2002 seçimlerinden sonraki dönemlere baktığımız zaman, şunu görüyoruz; demokratik ülkede güç merkezleri vardır. Medya önemli bir güçtür, sahip olduğumuz bilgilerin önemli kaynağı medyadır. Sermaye önemli bir güçtür, çünkü para ordadır, yatırım kararlarına, seçim sisteminin finanse edilmesine kadar pek çok yerde. Bürokrasi önemlidir, yani herkes bürokrasiyi eleştirir, ama ben önemli olduğunu düşünüyorum. Yazılı kuralların uygulanmasını sağlayan insanlardır. Kurumsal yapının önemli taşlarından bir tanesi bürokrasi. Bir de bunun yanında sivil toplum denen bir kesim var. Sivil toplum o kadar geniş bir tanım ki, sendikalardan tutun da, Çorum’u sevenler derneğine varıncaya kadar, futbol federasyonundan tutun da, turizm yatırımcıları derneğine varıncaya kadar, her yerde sivil toplum var. Gelişmiş ülkelerde asıl belirleyici olan sivil toplumdur. Çünkü o kadar sesleri çıkar, o kadar güçlüdürler ki bunlar, ben on yıl Amerika’da yaşadım, sivil toplumdan “izin” almadan izin sözcüğünü tırnak içinde kullanıyorum, iş yapma şansınız yok. O kadar büyük tepki ortaya koyabiliyorlar. Türkiye’deki son on yıllık döneme baktığınız zaman, medya patron tarafından kontrol edilebilir hale geldi. Bürokrasiyi kontrol edilebilir hale getiriyorsunuz, sermayeyi iyi kontrol edilebilir hale getiriyorsunuz; çünkü bir yığın farklı sermaye tanımları ortaya çıktı. Bir sivil toplum kaldı, ona da çok ciddi şekilde müdahale ettiklerini görüyoruz. Böyle baktığınız zaman, işte sendikalara müdahale ediyorlar, Çorum Leblebiciler Derneği’ne müdahale ediyorlar. Neden? 29 TÜRK bir hareket. Özellikle işçilere bunu iyi anlatmakta yarar var. Hastanede sıra beklemesini engelleyen düzenlemeleri yapacak olanlara sesini örgütlü bir yapıyla duyurması çok daha kolay olacağı için, belki onun gündelik hayatta sorun olarak gördüğü şeyleri çözmesi çok daha kolay olacaktır. Fakat, böyle bir mücadelenin içindeki insanlar, beraber davranmakla elde edilecek toplumsal menfaati görmekte biraz zorlanıyor. Türkiye’de alanında kendini en iyi şekilde ispat etmiş Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeyiz. Siz bu fakültenin dekanı olarak, siyasiler ile sivil toplum kuruluşları arasında nasıl bir ilişkinin olması gerektiğine inanıyorsunuz, şu anda durum nasıl? Bana göre aslında, Türkiye henüz gelime sürecini tamamlayamamış bir ülke. Şu anlamda söylüyorum, mesela sizin üyelerinizle, çalıştığı şirketlere baktığınızda, bir kısmı aile şirketi olarak kurulmuş, ama bir süre sonra kurumsal şirkete dönüşmüştür. Bunların hacimleri büyüdüğü zaman, artık aile şirketi olarak kendilerini sürdürme imkânı kalmamıştır. Bir yığın kurallar tanımlıyorsunuz, yetkilendirmeler yapıyorsunuz, organlar kuruyorsunuz, yönetim kurulu, denetim kurulu vs. gibi karar süreçlerinin nasıl işleyeceğini belirliyorsunuz. Kurumsal yapı dediğimiz şey bu. İşlerin nasıl, kim tarafından, hangi yetkiyle yapılacağının tanımlanması. Türkiye’yi şirket benzetmesinden hareket ederek tanımlarsak, Türkiye’nin henüz kurumsallaşmasını tamamlayamamış bir aile şirketi görünümünde olduğunu düşünebiliriz. Türkiye şu anda öyle bir süreçten geçiyor, kurumsallaşmasını tamamlayamamış bir aile şirketi görünümünde. Siyasete baktığımızda görüyoruz. Siyasette güçler ayrılığı ilkesi var. Yasama var, yürütme, yargı var. Ama öyle bir durum olmadığını görüyoruz. Meclis’te kanun tartışılmıyor bile. Birileri Meclis’e sevk ediyor, kanun üç gün içinde çıkıyor. En son 4+4+4’te de gördük. O zaman soruyorsunuz, aile şirketi gibi çalışıyor bu ülke, çünkü patron istiyor, “ben bunu böyle istiyorum” diyor, hiç kimse onu sorgulamıyor. Çünkü büyük patron önemlidir aile şirketlerinde. Kurumsal yapılarda kurumsallaşma dediğiniz zaman, görev ve yetki tanımlanmış olacaktır. Bunu bizim demokrasimize uyarlayacak olsak, Meclis’in yasama yetkisi vardır. Yani bunu hükümet de sevk etmiş olsa, birkaç milletvekili de sevk etmiş olsa, “bu yetki bendedir, ben bunu tartışırım, konuşurum, uygun görürsem kabul ederim, görmezsem reddederim” diyebilmesi lazım. Ama öyle olmadığını görüyoruz. Tek belirleyici, tek seçici, tek karar verici gibi bir durum var. Bunun etkilerini de biz Türkiye’nin mevcut yönetiminde görüyoruz. Aile şirketi gibi yönetilen bir ülke olmasını görüyoruz. Kurumsal bir yapı olarak görmemiz gereken yetkilendirilme, görev tanımları, idari organlar vs. gibi şeylerin Türkiye’de çok ciddi şekilde eksik olduğunu görüyoruz. Böyle olunca da, siyasetin sivil toplumla ilişkisi de farklılaşıyor. Nasıl farklılaşıyor? “Ben doğrusunu biliyorum, çünkü ben bunun iyi olduğunu düşünüyorum.” “Ama efendim, bir de şöyle bir konu var” diyorsunuz. “Hayır” diyor. “Peki”, diyorsunuz; “benim burada hiç hakkım yok mu?” İşçi haklarından tutun, çevreyi korumaya kadar. “Tamam” diyor, “var ama bunun sınırlarını da ben belirlerim” diyor. “Şöyle olacak” diyor. “Bunun en iyisi de budur” diyor. Süreç hiçbir şekilde bu METAL RÖPORTAJ TÜRK 30 İşte bu sivil toplumu kontrol edebildikleri, dolaysı ile kendilerine bir biçimde muhalif olarak ses çıkaramayacak bir yapıya büründürdükleri için, ben bunların yapıldığını görüyorum. Böyle olduğu zaman, dikensiz gül bahçesi. Sivil toplum var mı? Var. Ne yapıyorlar? Siz ne isterseniz onu yapıyorlar. Diyorsunuz ki; toplumun desteğini arkamıza aldık. Bu açıdan ben, Türkiye’yi biraz sıkıntılı görüyorum. Normal gelişmiş ülkelerde bulunması gereken etkili sivil toplumun Türkiye’de olmadığını görüyorum. Ama, Türkiye demokrasisinin de gelişmekte olduğunu düşünüyorum. Belki önümüzdeki süreçte bunlar çok daha iyileşir diye tahmin ediyorum. Sizin bu anlattıklarınız son dönemde sıkça uygulanmakta olan “yumuşak güç stratejisini” anımsattı. İnsanların ihtiyaçlarını gözeterek, bir takım baskılar uygulanabiliyor. Doğru; mutlak bir güç kullanmak demokrasilerde zor. Çünkü mutlak güç, “ben söylerim, bu böyle olur” şeklindedir. Bu da ancak, dikta rejimlerinde ya da otoriter rejimlerde görülen bir şey. Demokrasilerde sizin söylediğiniz gibi, yumuşak güç kullanılır. Nasıl? “Aslında onlar istiyormuş da, ben bunu yapıyormuşum” gibi bir politika izlersiniz, ama onların da onu istemesini siz sağlarsınız. Şu anda yapılan biraz da onun gibi görülüyor. Sivil toplumun, özellikle çok ciddi bir şekilde kontrol ediliyor olmasının ciddi sıkıntıları olduğunu düşünüyorum. Genel olarak işçi sendikalarına nasıl bakıyorsunuz? Mesela, Türk-İş gibi Türkiye’nin en büyük örgütlü gücü var. Biz Türk Metal olarak üye sayısı olarak da en büyük sendika durumundayız. Şimdi, örgütlenme konusundan, sivil toplum örgütlerinden bahsettik, özele indirgersek, işçi sendikaları bugün Türkiye’de ne konumda, ne konuma doğru gidiyor? Geçmişten bugüne düşünürsek. Ben değişik yerlerde, Türkiye ekonomisine ilişkin analizlerde bulunduğum zaman ilk söylenen şeylerden bir tanesi, “ama biz Çin’le nasıl rekabet edeceğiz?” Bu eleştiriyle ya da yorumla çok yerde karşılaşıyoruz. “Ama işte Çin’de ücretler şu kadar seviyede, biz bununla nasıl mücadele edeceğiz?” Bangladeş’i örnek gösteriyorlar. Mısır’a tekstilcilerimiz gitti, “Mısır’da ücretler şu kadar vs.” söyledikleri zaman, benim ilk söylediğim şu olmuştu: Biz yoksullukla rekabet etmemeliyiz, biz zenginlikle rekabet etmeliyiz. Şimdi Çin’de birisi, saat ücreti 25 cent’e çalışıyorsa, biz onla rekabet edeceğiz diye, işçilerimizin çok daha az paraya, yani karın tokluğuna mı çalışmasını sağlayacağız? Türkiye’nin hedefinin bu olmaması gerekiyor. Bizim rakibimizin de Çin olmaması gerekiyor. Rekabet anlamında diyorum. Çin dünyanın önemli bir ekonomisi. Tabi ki onunla da rekabet edeceğiz, ama düşük ücret vererek, zor koşullarda çalıştırarak, ucuza mal üreterek rekabet etmek zorunda değiliz. Ben, bunu söyledikleri zaman, hemen verdiğim örnekler, Amerika’daki oto üreticisi otomotiv şirketinde çalışan işçilerin ücretleriyle niye karşılaştırmıyoruz? Detroit’de çalışan işçinin saatlik ücreti kırk dolar. Bizim rakibimizin o olması gerekiyor. Hedef olarak diyorum. Refah dediğimiz şey, yoksulluktan farklı bir yerde, refah yukarıda bir yerde. Biz Çinlileri kendimize rakip olarak görüp, onlarla mücadele etmemeliyiz. Bütün stratejimiz bunun üzerine koymalıyız ki, oraya ulaşalım. Bugün Çin’de refah artıyor belki, orada ücretler biraz artacak, bir süre sonra Bangladeş çıkacak. İnsanların çok zor koşullarda yaşadığı bir yer. Biz sürekli yoksullarla rekabet etme zorunda olmamalıyız. Biz kendimize hedef olarak neyi alacağız? Yüksek refah seviyesine nasıl ulaşılabilir. Bugün on bin dolar kişi başına düşen mili gelir. Kırk bin dolar olan ülkelerle rekabet etmeliyiz. Bu anlamda da, işçi sendikalarına da çok ciddi rol düşüyor. Biliyorum, özellikle sizin sendikal mücadelenizde, görüşmelerinizi yaptığınızda Çin’de şu kadar üretiliyor, biz onlarla mücadele edemiyoruz, eleştirileriyle ya da değerlendirmeleriyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Amacımız o değil. Tabiî ki Çin’le rekabet edeceğiz, ama hedefimiz o değil. Bizim eşiğimiz ya da karşılaştırma yaptığımız ülkelerin onlar olmaması, çıkmıştır. Siz on sekiz yıl çalışıyorsunuz bir şirkette, ömrünüzün üçte birini harcıyorsunuz. Patron, “kusura bakma, seninle yola devam edemeyeceğiz” diyor. Bu adamın on sekiz yılını ne yapacaksınız? Bunların bir şekilde finanse edilmesi lazım. Hukuki ve idari düzen olarak adlandırdığımız kısım, aslında bu sermayedar ve emek sahibinin mücadelesi sonucu ortaya çıkıyor. Her iki tarafta biraz mali ve fayda ilişkisi söz konusu. Birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyor bu fonların oluşması için. Bu mücadelenin sürdürülmesi lazım. Bu noktaya Türkiye kolay kolay gelmedi. Kıdem tazminatı gibi, işsizlik fonu gibi hakların ne kadar da doğru bir uygulama olduğunu görüyoruz. İşten ayrılıyorsunuz, altı ay boyunca hayatınızı idame ettirebilecek kadar geliriniz oluyor. Siyasal Bilgiler Fakültesi denince akla, “Önce Mülkiye, sonra Türkiye” sloganı geliyor. Bu ne demektir? Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin kurulma gerekçesi, devlete çalışacak insan gücü yetiştirmek, yetişmiş insan gücü oluşturmaktı. Türkiye’ye yönetici kadrolar yetiştirilmesi hedefleniyordu. 1936 yılına kadar İstanbul’daydı Siyasal Bilgiler Fakültesi. Daha sonra bugünkü yerine, Ankara’ya getirildi. Ankara’ya gelişi devlet töreni ile olmuştur, O sözün açılımı şudur; önce Mülkiye’ye gelin, bu eğitimi alın, sonra Türkiye’ye hizmet edin anlamında kullanılır. Siyasal Bilgiler, kişisel menfaat yerine, toplumun menfaatlerini ön plana çıkaran bir fakültedir. İlginçtir, bu zamana kadar Siyasal Bilgiler’den mezun olup da zengin olan çıkmamıştır. Ama, bu zamana kadar milletvekilleri, bakanlar, hatta başbakanlar çıkmıştır bu fakülteden. Hatta Afganistan Dışişleri Bakanı Mülkiyelidir, buraya gelip konferans bile vermiştir. Bundan sonraki hedefiniz nedir? Hiç Cumhurbaşkanı çıkmadı siyasal bilgilerden, bundan sonraki hedefimiz bir Cumhurbaşkanı çıkarmak olacaktır. Bizi Fakültenizde ağırladığınız ve bu güzel sohbetiniz için bütün metal işçileri adına teşekkürlerimizi sunarız. 31 TÜRK daha yüksek olması gerekiyor. İşçilerin, sözlerini daha iyi duyurabilmesi için, bir sendikal yapı içinde yer almalarında çok ciddi yararlar var. Ben bunun örneğini sendikalaşmış ve sendikalaşmamış iki farklı işyerinde çalışanların sahip oldukları özlük haklarına bakıp görebiliyorum. Yıllık izinleri, ikramiyeleri sağlık güvenceleri, diğer sosyal haklarını karşılaştırdığınız zaman, bunların hepsi çok önemli. Sadece sendikalı olmayanlar, sendikalı işçilerin sahip oldukları hakları gördükleri zaman, sendikalı olmanın onlara ne kadar büyük katkı sağlayabileceğini fark edecekler. Mesela bir tane sendikalı işçi, beş tane sendikalı olmayan işçinin hakkını savunabiliyor. Sendikalı olmayan işçilerin, sendikalı işçilere vefa borcu var bir anlamda. Mesela kıdem tazminatının kaldırılması konusunda sendikalı işçinin mücadelesiyle, sendikalı olmayan işçinin de kıdem tazminatı hakkı korunmuş oluyor. Meydanlarda, mecliste, ikili görüşmelerde, yayınlarda tepkilerini dile getirdikleri zaman, sendikalı işçiler sayesinde işsizlik sigorta fonu meselesi gündeme geliyor, kıdem tazminatının kaldırılması gündeme geliyor, özel istihdam bürolarının açılmasına dair tepki gündeme geliyor. Bir anlamda, sendikalı olmayan işçilerin mücadelesini de sendikalı işçiler yürütüyor. Şimdi üretim yapısına baktığınız zaman, sermaye, ki, ben çok önemsemem, piyasa ekonomisine inanan bir adamım, tabiî ki adam elini taşın altına koymuş, parasını koymuş, sermayedar olarak, ama işçi olarak çalışanların da, bu üretim sürecinde fiili olarak yer alanların, en az sermayedar kadar haklarının olduğunu da düşünüyorum. Siz istediğiniz kadar paranızı ortaya koyun, kurduğunuz tesiste çalışacak insanlar olmadığı zaman, hedeflediğiniz çıktıyı üretme şansınız olmayacaktır. Bir rekabet var, nerede var? Sermayesini koyanla, işçi olarak çalışanlarla, bir de bunu düzenleyen hukuki idari bir yapı var. Tüm çağdaş ülkelerde var. İş kanunları dediğimiz, sosyal güvenlik, iş ilişkilerini de düzenleyen bir yapı bu. İş ilişkileri düzenlenirken kıdem tazminatı, ihbar, işsizlik fonu vs. gibi şeylerin önemli bir kısmı çalışanların mücadeleleri sonucunda ortaya METAL Hastanede sıra beklemesini engelleyen düzenlemeleri yapacak olanlara sesini örgütlü bir yapıyla duyurması çok daha kolay olacağı için, belki onun gündelik hayatta sorun olarak gördüğü şeyleri çözmesi çok daha kolay olacaktır. Fakat, böyle bir mücadelenin içindeki insanlar, beraber davranmakla elde edilecek toplumsal menfaati görmekte biraz zorlanıyor METAL MAKALE TÜRK 32 Bu insanlar üreticidir, aynı zamanda tüketicilerin de ana kitlesini oluşturmaktadırlar. Ayrıca seçmendirler. Bütün ileri ekonomilerde, iktisadi ve sosyal politikalar bu ana kitle dikkate alınarak oluşturulur Üretim faktörlerini bir bütün olarak görmek... Dr. Naci Önsal TÜRK-İŞ Genel Sekreter Yardımcısı Sürdürülebilir rekabet adına ücretleri düşürmek, istihdamı güvenceli olmaktan çıkarmak, en esnek çalışma düzenlemelerini dayatmak, büyümesiyle övünen ülkemizde çalışanları yoksulluğun kucağına atar METAL çalışıyorsa, yarın kapısına kilit vurmak gerekiyorsa, biz ne anladık? Amaç çalışanı korumak ise çalışanın işini de işverenini de korumalıyız” ifadelerini kullandığını, 17 Mart 2012 tarihli günlük yayınlardan öğrendik. Bu açıklamalar, iyimser yaklaşımlara karşın, Sayın Bakanın ekonomiye temkinli yaklaştığını gösteriyor Bu iyi. Ancak işsizlik ya da istihdam konusundaki söylemleri, Ulusal İstihdam Stratejisi’ndeki yaklaşımla örtüşüyor, işçiler ve sendikalar bu yaklaşımı rahatsızlıkla izliyor. Bu düşünceye göre; önce girişimci (işveren) olacak ve bu işyerlerinde çalışacak işçilere ihtiyaç duyulacak. Yani, işçinin iş bulması girişimcinin varlığına ve çabasına bağlıdır. O halde işvereni korumak, girişimi teşvik etmek, kolaylıklar ve muafiyetler sağlamak gerekir. Hükümetin yaptığı da budur. Ancak, kriz döneminde %14’leri bulan işsizlik, % 10 düzeyindeki yerleşik seyrini sürdürmektedir. Demek ki, uygulanan bu politikalar işsizliği azaltmaya yetmemiştir. İşverenlere önemli kolaylıklar, muafiyetler ve teşvikler 5763 sayılı Kanun ile başlamıştır. Hatırlamak gerekirse; n Eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğunun kalkması (Md.2). n Çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin 33 TÜRK U luslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) gibi uluslararası kuruluşların değerlendirmeleri ve beklentileri olumlu. Avrupa Birliği’ndeki (AB) krizin durdurulduğu, Yunanistan krizinin lokalleştirildiği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisinin büyüme eğilimine girdiği yorumlarında bir birliktelik görülüyor. Bu değerlendirmeler, 2012 yılının ilk yarısında bir olumsuzluk yaşanmayacak görüşünü öne çıkardı. Türkiye’deki ekonomistlerin de bu olumlu havayı solukladıkları ve bu iyimser yaklaşımın içine Türkiye’yi de kattıkları görülüyor. Tabii AB deki krizin sona ermediği, Portekiz ve İspanya’nın sırada olduğu görüşlerinin yanında, yılın ikinci yarısında AB bankalarının sermaye açıkları nedeniyle dalgalanmalar yaşanacağı görüşünde olanları da unutmamak lazım. 16-17 Mart 2012 tarihlerinde Capital ve Ekonomist dergilerinin Bursa Valiliği ile işbirliği yaparak gerçekleştirdikleri Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde, Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı Ali Babacan’ın yatırım ortamının iyileştirilmesi gereğine, sisli ortamın her türlü manevraya hazır olmayı gerektirdiğine dikkat çekerek; “Türkiye, gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadıkça, birinci sınıf ekonomi olamaz” dediğini ve “şirketlerimiz rekabet gücünü kaybettikten sonra, orada yüz kişi bin kişi MAKALE METAL tamamının Hazine tarafından karşılanması (Md.2) n Kontenjan fazlası veya yükümlülük olmadığı halde, çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç altı sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin % 50’sinin Hazine tarafından karşılanması (Md.2). n İşyeri hekimi, sağlık personeli, iş güvenliği uzmanı, mühendis, teknik eleman çalıştırmak ile ilgili yükümlülüklerin, dışarıdan hizmet alımı yoluyla karşılanabilir hale gelmesi (Md.4). n Emzirme odası, çocuk bakım yurdu (kreş) kurma zorunluluklarının dışarıdan hizmet alımı yoluyla karşılanabilir TÜRK 34 hale gelmesi (Md.5). n İşyeri kuruluşu işlemlerinin kolaylaştırılması (Md.7) n İşsizlik sigortası ile ilgili işlemlerde (belge alma-verme) elektronik işlemlerin kabulü (Md.14). n İşsizlik sigortası fonunun gider kalemlerinin (danışmanlık, mesleki eğitim, işgücü uyum, toplum yararına çalışma hizmetleri vb.) genişletilmesi (Md.16). n 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınların prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan prime ait işveren hisselerinin 5 yıl süreyle (yüzde 100,80,60,40,20) işsizlik sigortası fonundan karşılanması (Md.20). n Çalıştırılan işçilerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin işveren hisselerinin 5 puanlık kısmına isabet eden kısmının Hazinece karşılanması (Md.24). n Sosyal güvenlik prim borçlarının yeniden yapılandırılması (Md.26) n Sosyal güvenlik prim borçları, faiz ve cezalarının yeniden yapılandırılması (Md.27) n İşverenlerin okul öncesi eğitim kurumu kurma yükümlülüğünün kaldırılması (Md.37) n İşverenlerin spor tesisi yapma yükümlülüğünün kaldırılması (Md.37) sayılabilir. Sırasıyla 5568, 5615, 5838, 5921 ve 6111 sayılı Kanunlar ile de kolaylıklar getirilmiştir. 5568 sayılı Kanun ile “sigorta primi işveren hissesi teşviki, gelir vergisi stopajı teşviki, enerji teşviki illere göre üç ile beş yıl arasında uzatılmıştır” 5615 sayılı kanun ile “teşviklerden yararlanmadaki işçi sınırı 30’dan 10’a düşürülmüştür.” 5838 sayılı Kanun ile “kısa çalışma ödeneğinin süresi ve miktarı % 50 artırılmıştır.” 5921 sayılı Kanun ile “31.12.200930.06.2010 tarihleri arasında işe yeni alınan işçilerin sigorta primi, işveren hissesinin tamamı İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmıştır.” 6111 sayılı Kanun ile “on sekiz yaşından büyük kadınları, on sekiz yaşından büyük, yirmi dokuz yaşından küçük erkekleri, mesleki yeterlilik belgesi sahibi olanları, mesleki ve teknik eğitim almış olanları vb. istihdam eden işverenlerin ödemeleri gereken sigorta primi işveren hissesinin 35 TÜRK tamamı altı ay ile elli dört ay arasında İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmıştır.” Bütün bunlar ve kurumlar vergisinin 10 puan indirilmesi, işsizliği azaltmaya yetmemiştir. İşverenlerin, özellikle az gelişmiş ekonomilerde gösteriş etkisiyle istihdam yarattıkları bilinmektedir. Bunun ötesinde, işletmeler (işverenler) işçilik maliyetleri düştü diye istihdam yapmazlar. Zira, işletmelerin amacı kar elde etmektir. İşletmeler, hayır kurumu değildirler. İşletmeler, üretimlerini artırmak yoluyla karlarını artırdıklarını gördükçe yeni istihdam yaparlar. Burada da marjinal verimlilik kuralı işler. Yani işçiler, işverenler kar ettikçe açtıkları veya büyüttükleri işyeri/işletmelerde iş bulurlar. Girişimci, ekonomide temel üretim faktörlerinden birisidir. Tıpkı işçi, doğa, sermaye gibi. Her birinin noksanlığı veya yetersizliği ekonomiyi olumsuz etkiler. Türkiye’de girişimci noksanlığı yoktur. Her yıl binlerce yeni şirket kurulurken, binlercesi de batmaktadır. Noksan olan sermaye birikimidir. Onun içindir ki, yabancı yatırımcı sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye 2011 yılını % 8,5 oranında büyüyerek ve büyümede dünya ikincisi olarak kapamıştır. Ancak kişi başına milli gelir hala 20 bin Türk Lirası’nın altındadır. Milli gelirin miktarından daha da önemli olan dağılımıdır; o da bozuktur. Yine Sayın Bakanın ifadesiyle, ülkemizde nüfusun % 3,6’sı 4 doların altında günlük gelirle yaşamaktadır. Bu kitle işsiz olanlardır. Onlar aile dayanışması kuvvetli olan toplumumuzda bu destekle yaşamaktadırlar. Sürdürülebilir rekabet adına ücretleri düşürmek, istihdamı güvenceli olmaktan çıkarmak, en esnek çalışma düzenlemelerini dayatmak, büyümesiyle övünen ülkemizde çalışanları yoksulluğun kucağına atar. İstihdamı artırmak, sürdürülebilir rekabeti sağlamak için çalışma saatlerini düşürmek, verimliliği ve METAL GİRİŞİMCİ, EKONOMİDE TEMEL ÜRETİM FAKTÖRLERİNDEN BİRİSİDİR. TIPKI İŞÇİ, DOĞA, SERMAYE GİBİ. HER BİRİNİN NOKSANLIĞI VEYA YETERSİZLİĞİ EKONOMİYİ OLUMSUZ ETKİLER kaliteyi artırmak ve marka yaratmak gibi önlem de bulunmaktadır. Üretim faktörlerinden seçerek birini koruma altına almak doğru bir ekonomik karar değildir. Türkiye’nin sağladığı istihdamın 11 milyonunu işçiler oluşturmaktadır. Emekliler ise buna yakındır. İşçilerin ve emeklilerin aileleri ile işsizleri de kattık mı, nüfusumuzun yarıdan fazlasını bulmaktadır. Bu insanlar üreticidir, aynı zamanda tüketicilerin de ana kitlesini oluşturmaktadırlar. Ayrıca seçmendirler. Bütün ileri ekonomilerde iktisadi ve sosyal politikalar bu ana kitle dikkate alınarak oluşturulur. 05.04.2012 tarihinde, Hükümet dördüncü (2003, 2006, 2009, 2012) teşvik paketini açıkladı. Bu teşvik paketinin amacı, ithalat bağımlılığı yaratan ara malı ürünlerinin yatırım ve üretiminin artırılması, cari açığın kapatılması, bölgeler arası gelişmişlik düzeyinin ortadan kaldırılması olsa da, uzun bir süre içinde,istihdam edilecek işçilerin sigorta primi işveren hisselerinin ve vergilerin devletçe karşılanması koşullarını da getirdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) bu paketi öncekiler de olduğu gibi olumlu karşıladılar. Türkiye Ekonomi Araştırmaları Vakfı (TEPAV) ise, düzenlemeyi başarılı bulmakla birlikte; “Sanayileşme sürecini devam ettirme, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltma, küresel ekonomide rekabet gücünü artırma ve cari açığı azaltma gibi çok iddialı ve farklı politika müdahaleleri gerektiren hedeflerin çözümünü bu teşvik paketinden beklemenin haksızlık olacağını” açıkladı. Umarız teşvikler amacına ulaşır. Biz, ülkemiz ekonomisinin sürekli büyümesini, kalkınmanın devam etmesini, ülkemizin çalışanlar ve zenginler ülkesi olmasını isteriz. HABER İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda işverene büyük sorumluluk geliyor Hükümetin uzun süredir üzerinde çalıştığı İş Güvenliği Tasarısı Meclis’e gönderildi. Tasarı, iş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenlere ağır yükümlülükler öngörüyor METAL İ TÜRK 36 şyerinde tüm güvenlik önlemleri alınmış olsa bile, tasarıyla, işçinin önlemlere uyup uymadığından işveren sorumlu tutuluyor. İşverenler, her zamanki gibi ağır yükümlülükler ve maliyetlerin çok artacağı gerekçesiyle, tasarıyı eleştiriyor. Tasarıyla, bütün iş yerlerinde, ‘iş güvenliği uzmanı’ ile ‘iş yeri hekimi’ çalıştırma zorunluluğu getiriliyor. İlk kez kamu çalışanlarının da kapsama alındığı tasarıda, gündelikçilerle, TSK, genel kolluk kuvvetleri ve MİT kapsam dışı tutuluyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan OSTİM faciası ile, Esenyurt’ta 11 kişinin ölümüyle sonuçlanan yangın gibi iş yeri kazalarını önlemek amacıyla tasarıyla özel düzenlemeler de getiriliyor. 50 işçi sınırı kalkıyor Tasarı, iş yerlerinde, ‘iş güvenliği uzmanı’ ve ‘işyeri hekimi’ çalıştırma zorunluluğu öngörüyor. Daha önce bu zorunluluk, 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerleri için geçerliydi. Tasarı ile işveren, çalışanlarının sağlık ve güvenliğini sağlamakla, bunun için de tüm risklerinin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi gibi her türlü tedbiri almakla yükümlü kılınıyor. Bunların sağlanabilmesi için, patronlardan, gereken organizasyonları yaparak, araç ve gereç temini, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi isteniyor. Yasa tasarısı, patronu, iş sağlığı ve güvenliği alanında alınan bu önlemlere uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemekle de sorumlu tutuyor. Örneklendirecek olursak, patronun işçilerin sağlığı ve güvenliği açısından sağlayacağı koruyucu kıyafet yeterli olmayacak, işçi bu kıyafetleri giymese, sorumluluk patrona ait olacak. Patrona ağır ceza Tasarıya göre, işverenler yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde, 1000 TL idari para cezası ödeyecek. Çalışanlara hiçbir iş sağlığı ve güvenliği maliyeti yansıtılamayacak. Patronun, işyeri dışındaki kişi ve kuruluşlardan bu alanda hizmet alması işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak. Tasarıda yer alan, iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğu kuralını ihlal eden patron, 10 bin TL para cezası ödeyecek. İhlalin devamı halinde, her bir kişi için ayrı ayrı bu ceza her ay tekrarlanacak. İş güvenliğinin gerektirdiği araç ve gereç, merak, eğitim ve yeterli zaman tahsis etmeyen işverene her bir ihlali için ayrı ayrı 500 TL ceza verilecek. Her bir güvenlik tedbiri için ise 200 TL idari para cezası kesilecek. Çalışanların hak ve yetkilerini kısıtlayan işverenlere 500 TL, risk değerlendirmesi yapmayan veya yaptırmayan işverene 3 bin TL, faaliyet durduran işyerinde devam eden işverene 80 bin TL para cezası verilecek. Tehlike anında iş durdurulacak TASARIYA göre, iş müfettişleri, işyerinde çalışanlar açısından hayati tehlike oluşturan bir husus tespit ettiğinde, bu tehlike giderilinceye kadar iş durdurulacak. Hayati tehlike hususu ortadan kaldırılmadan durdurulan işe devam edilmeyecek. EKONOMİ Büyüklükte 17. ama ücretlerde 27. sıradayız Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), toplam 72 ülkedeki ortalama işçi ücretlerinin belirlendiği raporu açıkladı. METAL ORTALAMA GÜNLÜK ÜCRET (Dolar) R aporda, ülkelerin ortalama işçi ücretlerine yer veriliyor. Rapora göre, dünyadaki aylık işçi ücretleri ortalaması 1480 dolar. Dünya ortalaması böyleyken, Türkiye, 72 ülke arasında aylık 1731 dolar, günlük ise 58 dolarlık ortalama ücretle 27. sırada yer alıyor. TÜİK rakamları farklı Birleşmiş Milletler’in, ortalama ücreti hangi yöntem ve hesaplamalarla belirlediği bilinemiyor. Çünkü buna benzer bir araştırmayı, Türkiye İstatistik Kurumu da (TÜİK) yaptı. TÜİK’in araştırmasına göre, Türkiye’de çalışanların ortalama vergilendirilmemiş brüt ücreti, 2010’da 1640 TL. Bu rakam ise, Birleşmiş Milletler’in açıkladığı rakamın ancak yarısı kadar. Ücretlerde 27. ülkeyiz Dünyada 17. en büyük ekonomiye sahip olan Türkiye, ortalama işçi ücretlerinde ise 27. sırada yer alıyor. Ekonominin büyüklüğü ile çalışanların geliri arasında ortaya çıkan bu büyük fark, gelir dağılımı adaletsizliğini de ortaya koyuyor. Malta, İsrail bizi geçti Sabit ücret üzerinden değil de, alım gücü paritesine göre yapılan değerlendirmede, ortalama işçi ücretlerinde 4089 dolarla Lüksemburg ilk sırada yer alırken, Türkiye, İsrail, Güney Afrika, Malta gibi, gelişmekte olan ülkelerin bile gerisinde kaldı. Dünyada Çin’den sonra en hızlı büyüyen ülke olmasına karşın Türkiye, ortalama ücretlerde sınıfta kalmış gözüküyor. Çin dengeli büyüyor Çin’de ortalama işçi ücretlerinin, alım gücü paritesine göre yapılan değerlendirmede 656 dolara yükseldiği, beş yıldaki artışın % 100’ü bulduğu belirtildi. Çin’de gelinen düzey, dünya ortalamasının yarısına denk düşse de, ortalama işçi ücretinin, son yıllardaki artışlarla ayda 656 dolara (1180 TL) çıktığı görülüyor. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 72 ülkeyi kapsayan raporunda, dünyadaki aylık işçi ücretleri ortalaması 1480 dolar (2650 TL) olarak açıklanırken, Çin 57. sırada yer aldı. 37 TÜRK ORTALAMA ÜCRET (Dolar) EKONOMİ Enflasyonun günlük yaşantımıza etkisi Gelir dağılımındaki adaletsizlik, enflasyon, satın alma gücü gibi birçok durum, insanlar için olumsuz bir faktördür METAL İ TÜRK 38 nsanlar hayatlarını devam ettirebilmek için, bir ömür boyunca canlarını dişlerine takarak çalışırlar. Çalışırlar ki, evlerini geçindirip, çocuklarına bakabilsinler. İşlerinde kendini geliştirmek, ilerlemek ve yükselmek hayat standartlarını arttırmak için önemli faktörlerdir. Bunun yanı sıra, ülke boyutunda baktığımızda, ülkeler milli gelirlerini arttırmak için ne kadar çok çalışır, ne kadar çok üretirlerse, bir o kadar büyürler. Milli gelir, belli bir dönem ülkede üretilen toplam mal ve hizmetlerin parasal (katma) değeridir. Kazanmak, büyümek, ilerlemek en büyük hedeftir. Fakat, ekonomide büyüme uzun vadede değerlendiğinde, tek ölçüt olamaz. Büyüme ile birlikte gelirin dağılımı, yaşam beklentisi, eğitim ve sağlık gibi boyutları içeren insani gelişmeyi de ele almalıyız. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, enflasyon, satın alma gücü gibi birçok durum, insanlar için olumsuz bir faktördür. Günümüzde sıkça duyduğumuz ekonomik kavramlardan biri de enflasyon. Her ay gazetelerde gördüğümüz, takip ettiğimiz bu kavram bize hayatın ne kadar pahalılaştığını gösteriyor. Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli artışını gösteren durumdur. Tek bir fiyat ya da fiyat grubu değil, fiyatlar genel seviyesi baz alınmakta, artışın bir kereye mahsus olmadığı sürekli olduğu durumdur. 1 Ekonomideki parasal büyüklüğün, üretimden çok artması durumu da enflasyon demektir. Avrupa’da ilk enflasyon Avrupa’nın enflasyonla ilk karşılaşması olan fiyat devrimi, ilk olarak tefecilerin günahkârlıklarına bağlandı.1550’den itibaren de, Salamanca Üniversitesi’nin araştırmaları yoluyla, İspanyol altınının ve gümüşünün kıta içine akmasına bağlandı. “İspanya’yı yoksul yapan” diye yazıyor bir yorumcu, “onun zenginliğidir.” 2 Çağdaş tarihçilerin görüşü, fiyatların vahşice dalgalanması ve hükümetlerin bununla baş edebilmek için, madeni paralardaki altın ve gümüş miktarını tekrar tekrar azaltma çabalarıyla bulunsa da, on altıncı yüzyıldaki genel eğilimin, düzenli fiyat artışı olduğu tümüyle ortadadır. Örneğin, madeni para kaynağı kısmen kısıtlı olan Fransa’daki tahıl fiyatları, 1600’de, 1500’e göre yedi kat fazlaydı. Avrupa’da ilk enflasyonun 16. yüzyılda yapılan ticaretlerle farkına varıldığı, baş edebilmek için devlet müdahalesinin yapıldığı literatürde geçmektedir. Üretim, satış ve ticaret oldukça kaçınılmayacak olan bu sorun, günümüzde hala halkımız için büyük bir sorundur. Ekonomide fiyat takibi fiyat endeksleri sayesinde gerçekleşmektedir. Türkiye’de iki çeşit fiyat endeksi kullanılmaktadır. Bunlar, Tüketici Fiyatı Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyatı Endeksi (ÜFE) olarak karşımıza çıkmaktadır. TükeTici FiyaTı endeksine göre ana harcama grupları oranları gıda ve alkolsüz içecekler ............... % 26.22, alkollü içecekler ve tütün ............... % 5.21, giyim ve ayakkabı ........................... % 6.87, konut ................................................ % 16.44, ev eşyası ........................................... % 7.45, sağlık ................................................ % 2.29, ulaştırma .......................................... % 16.73, haberleşme ...................................... % 4.60, eğlence ve kültür ............................. % 2.98, eğitim ............................................... % 2.18, lokanta ve oteller ............................ % 5.63, Çeşitli mal ve hizmetler ................... % 3.40’dır. 2012 Mart ayında 2003 Temel Yılı Tüketici Fiyatı Endeksi’nde, bir önceki aya göre %41, bir önceki yılın aralık ayına göre %1,55, bir önceki yılın Mart ayına göre % 10.43 artış gerçekleşmiştir. Bir önceki yılın aynı ayına göre TÜFE’de en yüksek artış %18.47 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşmiştir. Çeşitli mal ve hizmetler %16.53, ev eşyası %11,76, gıda ve alkolsüz içecekler %11.25, ulaştırma %10.84 artışın yüksek olduğu harcama grupları arasındadır.(TUİK) Enflasyonun % 10 olması demek, birçok mal ve hizmetin fiyatının % 10’un üzerinde artması demektir. 2011 yılında 100 TL’ye doldurulan market sepetinin 2012 yılında 110 TL’ye dolmasıdır. Eğer halkımızın geliri bir yıl içinde bu oranla artmadıysa, enflasyonun hayatı pahalandırdığını söyleyebiliriz. Diğer bir önemli nokta ise, enflasyon oranının düşmesi. Diyelim ki, enflasyon oranı % 5 düştü ve yeni enflasyon oranı % 10’dan % 5’e geriledi. Bu demek değildir ki, 100 TL’ye doldurduğumuz market sepeti 95 TL ye dolacak.100 TL’ye dolan market sepeti bir sene sonra 110 TL yerine 105 TL’ye doldurulur. Çünkü düşüş gösteren oran, aylık fiyat artış oranıdır. Fiyat artışının olduğu, fakat daha az oranla gerçekleştiği bir durumdur. Merve Özkan [email protected] Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Başkanı Birol Aydemir, “Vatandaşın enflasyonu daha da düşük” açıklamasında bulundu. İstatistik yöntemlerini bir basın toplantısıyla açıklayan Aydemir, TUİK’in enflasyonu ile vatandaşın enflasyonunun daha farklı olduğuna dair sorular karşısında, enflasyon hesaplamasında kullanılan ilk % 20’lik dilime göre çalışma yaptırdığını, ancak hiçbir sonuç olmadığını söyledi. Aydemir, “Gıda fiyatlarındaki enflasyonu ortalama enflasyon ile karşılaştırdığımızda daha düşük çıktı. O nedenle vatandaşın enflasyonu daha düşük” dedi. Yola çıktığı bu mantıkla vatandaşın enflasyonunun sadece gıda olduğunu düşünen Aydemir, birkaç gerçeği göz ardı ediyor. Bu sözler çalışanları zor durumda bırakır. Bu sözle birlikte çalışanlara daha az ücret zammı yapılmasına zemin hazırlanmak istenmektedir. Bunun dışında, bu sözlerin gerçeklerle mantıkla da bir ilgisi yoktur. Gıda enflasyonunun düşük olması, vatandaşın genel enflasyonunu yalnız başına belirlememektedir. Ayrıca, gıda fiyatları mevsime göre artmakta ya da azalmaktadır. Aydemir’in sözü fiyatların sürekli indiği şeklinde tüm zamana hitap eden ölçüttedir. Oysa, gıda fiyatları dalgalı bir seyir izler, dalgalı ama ortalama yükselen bir seyir. Çünkü, dünyada gıda fiyatlarında 2007’den beri sürekli artış gözlenmektedir. Tüm dünyada artan fiyatların Türkiye’de düşmesi olanaksızdır. Gıda fiyatları ortalama enflasyonun altında olmadığı gibi, üzerinde seyretmektedir. Sonuçta, enflasyon rakamları hesaplanırken gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Bunun üzerine mevcut rakamlar değerlendirilirken, bu enflasyonun gerçek enflasyondan düşük olduğunu geçersiz yollarla iddia etmek gerçekle tamamen alakasızdır. Milyonlarca çalışanı ilgilendiren bir konuda çok dikkatli olmak gerekir. << KAYNAKÇA VE DİPNOTLAR >> *Yıllık ortalama n 1-URAS,G(2012)Pahalılık Başka Enflasyon Başka n 2-Avpupa’da Enflasyon(2012). http://tr.wikipedia.org/wiki/Enflasyon METAL TÜİK BAŞKANI’NDAN TARİHİ GAF 39 TÜRK Ülkemizde enflasyondan en çok etkilenen kesim orta halli ve düşük gelire sahip kesimdir. Bu kesimler gelirlerinin büyük bir çoğunluğunu, hatta neredeyse tamamını, konut, su, elektrik, gaz, ulaşım gibi zorunlu tüketim grubu harcamalarında kullanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunca (TUİK) güncellenen enflasyon sepetine 12 yeni ürün girdi ve 9 ürün sepetten çıkarıldı. Ayran, duş jeli, araba yıkama ücreti, uçak ücreti, katı meyve sıkacağı ve cep telefonu görüşme ücreti sepete giren ürünler arasında yer alıyor. Halkımızın zamlardan canı yanarken, enflasyon sepetinin içindeki katı meyve sıkacağı gibi az kullanılan ürünler tepkilere neden oluyor. Bunların yanı sıra, elektriğe gelen % 8.1, doğalgaza gelen % 18.72’lik zam ve de benzinin 5TL’ye dayanması, insanları enflasyon yükünün bekli de on katı büyüklüğünde bir sıkıntıya sokmuştur. Herkesin kullandığı elektrik, doğalgaz, otogaz ve benzinde gerçekleşen zamlar, her aileye en ortalama 100 TL ek yük getirdi. Elektrik, doğalgaz, petrolün zamlanan fiyatı birçok mal ve hizmetin fiyatlarına yansıyacak. Yakında dolmuş, otobüs ve başka ürünlerin fiyatları bu zamlardan nasibini alacak. Vatandaşın isteği bu ağır zamlar karşısında sadece devletten destek görmekti. Ne yazık ki, insanların yaşamak için zorunlu olarak tükettiği, lükse kaçmayan bu ürünlerin zammı sadece iki gün gündemde kalabildi. Yeni gündem maddemiz ise, Türkiye’nin 2011 yılında OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında en yüksek büyüme performansı gösteren, dünyada ise Çin’den sonra en çok büyüyen 2. ülke olduğudur. Bu haberler görüldükçe halkımız gelirinin bu hayat pahalılığı kadar artmamasından yakınmaktadır. Büyüme (reel - gsyih %) EKONOMİ TÜRK METAL Ekonomi kasalardan 40 değil, ceplerden ibarettir! Sağlıklı ekonomilerde, ülke ekonomisinin büyümesi, halkın ekonomisinin büyümesiyle mümkün olur. Eğer böyle olmuyorsa, büyüme sorunlu bir büyümedir. Türkiye’de şirketler büyüyor, GSMH büyüyor, ancak ortalama ücretler büyümüyor, zamların ardı arkası kesilmiyor. Halk, kriz dönemlerinde, düşük ücret zamlarıyla, vergi artışlarıyla, tüketim kısıntılarıyla krizden çıkışın dinamosu olurken, krizden çıkıldığında maalesef bunlar unutuluyor T ürkiye ekonomisi hacim anlamında büyüyor. Evet, bunu kimse inkâr edemez; bu gerçeği yadsıyamaz… Ülkesini seven her vatandaş da buna sevinir. Ancak, Türkiye ekonomisinin bazı gerçekleri var ki, bunları da görmezlikten gelemeyiz, karşısında susamayız, kabullenemeyiz. Bu gerçeklerin neler olduğuna değinmeden önce, ilk ifade edeceğimiz şey, dar ve sabit gelirli, orta direk halkın yaşam koşullarında, Türkiye’nin büyümesine paralel bir büyümenin gerçekleşmediği gerçeğidir. Bunu biz değil, rakamlar söylüyor; bunu biz değil, halkın kendisi söylüyor; bunu biz değil, dünya söylüyor. Sabah Gazetesi’nden Süleyman Yaşar, her gün ekonominin ne kadar iyi olduğu konusunda sistemli ve ısrarlı köşe yazılarını sunadursun, halkı merkeze alan köşe yazarları da, ekonominin yanlışlarını ve büyümenin ne kadar halktan kopuk olduğunu sürekli gündemlerine taşıyorlar. Süleyman Yaşar’ın atladığı nokta, ekonomi kasalardan ibaret değildir, ceplerden ibarettir. Dış kaynak bulduğu zaman büyüyen, bulamadığı zaman yerinde sayan veya küçülen Türkiye ekonomisinde, halkın gelirlerinin büyümesi söz konusu edilmiyor. Sağlıklı ekonomilerde ülke ekonomisinin büyümesi, halkın ekonomisinin büyümesiyle mümkün olur. Eğer böyle gerçekleşmiyorsa, büyüme sorunlu bir büyümedir. Türkiye’de şirketler büyüyor, GSMH büyüyor, ancak ortalama ücretler büyümüyor, zamların ardı arkası kesilmiyor. Halk kriz dönemlerinde düşük ücret zamlarıyla, vergi artışlarıyla, tüketim kısıntılarıyla krizden çıkışın dinamosu olurken, krizden çıkıldığında maalesef bunlar unutuluyor. Şimdi ekonomideki aksaklıkların en temel göstergelerine gelelim: Vergi rekortmeni 100 Türk’’ün ödediği yıllık vergi 530,5 milyon lira olarak gerçekleşirken, en zengin 100 Türk’ün ödediği gelir vergisinin oranı servetleriyle karşılaştırıldığında % 5,7’lik bir oran ortaya çıkıyor. Asgari ücretten alınan gelir vergisi oranı % 15 ile bu oranın yaklaşık üç kat üzerinde gerçekleşiyor. Enflasyon tekrar çift hanelere çıktı. Hem de hangi dönemde? Tarımsal çıktıların alındığı bir dönemde, turizm gelirlerinin artışa geçtiği bir dönemde, enerji sarfiyatının azaldığı bir dönemde; baharyaz döneminde… Son üç yılın zirvesine çıkan enflasyon, eylülden itibaren, yılsonunda %15’lere bile çıkabilir. Selçuk Çiftçioğlu durumdan kurtulmanın çaresi olarak teşvik paketleri açıklanıyor. Tabi bu durumda, olan yine bu teşvik paketinin finansmanının sağlanması için vatandaşa oluyor. Vergiler vatandaşın tepesinde demoklesin kılıcı gibi duruyor. En son doğalgaz, otogaz ve elektriğe yapılan zamlar, her aileye ortalama 100 TL’lik bir yük getirmiş durumda. Yani ceplerden her ay için 100 TL eksilmiş durumda. Son 10 yılda 40 milyar liralık bir özelleştirme geliri elde edildi, bu özelleştirme geliri Türkiye’nin ekonomik hacminin büyümesini sağladı. İşten atılmalar, kapanan fabrikalar, düşen üretimler uğruna bu özelleştirmeler yapıldı. 40 milyar lirayı Türkiye’nin son 10 yılından çıkarsanız, Türkiye rakamsal olarak 5 yıl geriye gidecektir. Türkiye’nin, ekonomik olarak en hızlı büyüyen ülkelerden olduğunu iddia edenlerin bu gerçeği gizlemeleri doğru bir tavır değildir. Karşılıksız çek sayısı Mart ayında, geçen yılın aynı ayına göre % 22,1 artışla 59 bin 543’e yükselmiş durumda. Protestolu senet sayısı ise, 2012 yılının ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre % 14 arttı. 2 veya 3’lerden bahsetmiyoruz. % 15 ve % 20’lik artışlar ekonominin önemli işaretlerinden biri olarak gösteriliyor. Türkiye, 2011 yılında cari fiyatlarla 772.3 milyar dolarlık GSYH ile dünya sıralamasında bir basamak düşerek 18’inciliğe geriledi. 2023 yılında dünyanın 10 en büyük ekonomisi sıralamasına girme hayalleri kurulurken, Türkiye bu yarışta bir basamak geriledi. Üzerine bir de halkın gerileyen ekonomisini göz önüne alınca, büyümenin, salt şirket büyümelerinden ibaret kaldığını savunurken yanılmadığımız ortaya çıkacaktır. Türkiye’nin büyüdüğünü iddia eden, bunun halka yansıdığını düşünen, ama halktan kopuk kimselerin beyanlarına karşı, biz de bu rakamları verdik. Bu göstergelerin hemen hepsi devletin resmi rakamlarından oluşuyor. METAL TÜİK, 16 Mart tarihinde yoksulluk çalışması adıyla bir araştırma yayınladı. Araştırmaya göre, 2002 yılından bu yana yoksulluk oranları sürekli düşüyor. Ama neye göre? Tüketime, harcamalara göre… Hane halkı borçlarının finansal varlıklarına göre, son 10 yılda 10 kat artmasını göz önünde bulundurursak, yoksulluğun artış sağladığını ya da azaldığını harcamaya göre değerlendirmemiz yanlış olacaktır 41 TÜRK İşsizlik Türkiye’nin en önemli sorunu olmaya devam ediyor… İşsizlik oranı Ocak ayında % 10,2 olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı Aralık 2011’de % 9,8, geçen yılın Ocak ayında ise % 11,9 düzeyindeydi. Tekrar çift haneye yükselen işsizliğin % 10 hattına takılıp kaldığını artık kimse inkâr edemeyecek. Maalesef, işsizlik yalnızca bu rakamlardan ibaret değil, Türkiye’nin yaklaşık yarısı iş gücünden sayılmadığı için, işsizlik de reelden daha düşük çıkmaya devam ediyor. Türkiye’de finansal borçlarının finansal varlıklarına oranı, son 10 yılda yaklaşık 10 kat büyüme gösteriyor, bunu Resul Kurt’tan başka hiçbir köşe yazarı gündeme getirmiyor… 2002 yılında finansal varlıklarının % 4,3’ü kadar finansal borcu bulunan hane halkının yükümlülüğü, 2011’de % 40,5 seviyesine ulaştı. 2003 yılından bu yana hane halkının finansal yükümlükleri 8 milyar TL’den 206 milyar liraya çıktı. Finansal varlıkları ise 156 milyar liradan 509 milyar liraya yükseldi. Böylece hane halkının finansal yükümlülüğü 25 kat artarken, finansal varlıklarındaki artış 2,3 katla sınırlı kaldı. Böyle yazıyordu Resul Kurt Dünya’daki köşesinde… Kredi kartları borçları ise, 2003 yılında 1,7 milyar TL’den, bugün 30 milyar liranın üzerine çıktı. Yani artış 17 kattan fazla. İnsanlar tasarruf yapamayıp borçlanıyorsa, halkın ekonomisinin sağlıklı olduğu iddia edilemez. TÜİK, 16 Mart tarihinde yoksulluk çalışması adıyla bir araştırma yayınladı. Araştırmaya göre, 2002 yılından bu yana yoksulluk oranları sürekli düşüyor… Ama neye göre? Tüketime, harcamalara göre… Hane halkı borçlarının finansal varlıklarına göre son 10 yılda 10 kat artmasını göz önünde bulundurursak, yoksulluğun artış sağladığını ya da azaldığını harcamaya göre değerlendirmemiz yanlış olacaktır. Çünkü, borçla tüketim geleneği hızlı bir şekilde yerleşiyor. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için harcama yapıyorlar, ama borçlanarak yapıyorlar. Çin’de ortalama ücretler, son 10 yılda % 500 artmış, Tayland asgari ücretleri % 40 artırma kararı almış. Doğuda, bilinenin aksine, ücretler hızla yükseliyor ama buna rağmen yatırımlar da hız kesmiyor. Çünkü, ücretlerle birlikte verimlilik artıyor, karlılık yükseliyor. Hükümetler şirketlere, çalışanların ücretlerine daha fazla zam yapılması için çağrıda bulunuyor. Çalışanları destekliyor. Buna rağmen, yatırımlar hız kesmeden bu ülkelere akıyor. Ama Türkiye’de ücret artışları, büyümeye rağmen, büyüme oranında gerçekleşmiyor. Brüt asgari ücret, TL olarak 2002 yılı sonundan bugüne kadar % 334 oranında artmış. Ama Türkiye’nin GSYH’sı TL olarak % 500 oranında büyüme göstermiş. Türkiye, asgari ücretlinin eline geçen ücretten hızlı büyümüş durumda. Yalnızca makro ekonomik büyüklüklerle yola çıkıp, 10 yıldır makro düzeyde büyüme oranlarından bahsederek ekonomi hakkında bilgiler vermek kaçak güreşmektir. Cari açık 75 milyar dolar seviyesinde ve GSYH’nın % 10’una gelmiş. Bu UĞUR POLAT [email protected] METAL İşte Hayatımız’da bu ay, İstanbul’un Avrupa yakasındayız… Kale Kilit işyerinde çalışan Kahraman Kufacı ve ailesi bu ayki sayfalarımızın konuğu oldu. Kahraman Kufacı İstanbul’dan bütün metal işçilerine seslendi: TÜRK 42 “Müslüm Gürses benim en büyük zaafımdır. Babam gibidir. Ona duyduğum hayranlık iki - üç kelimeyle ifade edilemez. Facebook’ta dahi onun fotolarını, müziklerini herkesle paylaşmaya çalışıyorum. O televizyona çıktığı an benim için dünya durmuş gibidir.” Metal işçilerinin sosyal güvencesinin kilidi Türk Metal’dir Metal “Kale Kilit’in bana verdiklerini anlatmaya sayfalar yetmez” Kahraman Kufacı Kale Kilit Fabrikasında işbaşı yapalı 22 yıl olduğunu belirtiyor. “Kale Kilit’teki çalışma hayatımın 22. yılındayım. Sadece 1997-98 yıllarında askerlik görevimi yerine getirmek için verdiğim ara var… İşyerinde silindir montaj bölümünde çalışıyorum. Güzel, düzenli ve disiplinli bir iş yerimiz ve yaşamımız var. 22 yıldır Kale Kilit’in bana verdikleri anlatmaya sayfalar yetmez diyebilirim.” “Arkadaşlığın, birlikteliğin ve beraberliğin önemi o zaman daha iyi anladım” Kufacı, işyerinde birlikteliğin ve dayanışmanın en üst noktada olduğunu anlatıyor. “Fabrikada herkes birlik ve beraberlik içindedir. Kimseyi zor ve sıkıntılı zamanlarında yalnız bırakmayız. 2005 yılında Bolu Gerede’de talihsiz bir trafik kazası geçirdim. İşyeri temsilci arkadaşlarımız başta olmak üzere, herkes bana ve aileme yardıma koştu. Hatta temsilci arkadaşlarım kazayı duyar duymaz Gerede’ye geldiler. Yanımızda oldular, bize destek verip, çocuklarımızın sağlığını ve güvenliğini düşündüler. Bugün bile onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. O anki yaşadıklarımı tarif etmeye kelimeler dahi bulamıyorum. Arkadaşlığın, birlikteliğin, beraberliğin, yardımlaşmanın ne olduğunu, neden bu kadar önemli olduğunu en iyi o zaman anladım.” “Eşimle işyerinde tanıştım” Kahraman Kufacı, eşi Hülya Hanım’la fabrikada tanışmış ve zorlu bir mücadeleden sonra bir araya gelmişler. “Hülya ile işyerinde tanıştım. Fabrikaya 16 yaşında iş başı yapmıştı. Babası da işyerinde arkadaşımız, ağabeylerimizdendi. Hülya ile tanışmamızdan kısa bir süre sonra birlikte bir yaşam sürdürmek için ortak bir karar almıştık. Fakat hem Hülya’nın yaşı küçük, hem de ailelerimize nasıl açılacağımızı iyi hesaplamamız gerekiyordu. Beklediğimiz tepkileri de aldık diyebilirim. Hülya ile olan birlikteliğimizi babasına ilk ben söyledim. O anı anlatmak gerçekten zor. Büyük bir cesaret örneği gerekiyordu. Nitekim ben de cesaretimi toplayarak babası ile konuştum. İlk tepki olumsuzdu: ‘Olmaz Hülya daha 16 yaşında.’ Çok mücadele etmemize rağmen, Hülya’nın ailesini bir türlü ikna edemedik. Son çare olarak Hülya’yı kaçırmayı düşündüm. Aileme durumu anlattım ve desteklerini aldım. Durumun ciddiyetini, bizim kararlı olduğumuzu kayınpederime arkadaşlarım anlattı. Zor da olsa ikna etmeyi başardılar.” Kahraman Kufacı’yı bir de eşi Hülya Hanım’dan dinliyoruz: “Benim için çok iyi bir insan…Hiç kavga etmeyiz. Sorunlarımızı konuşarak, anlaşarak çözeriz. Eşim, çocuklarımıza her zaman her konuda yardımcı olur. Kötü alışkanlıkları yoktur. Ailesine düşkündür. Bunlar benim için çok METAL 43 TÜRK “O anki yaşadıklarımı tarif etmeye kelimeler dahi bulamıyorum. Arkadaşlığın, birlikteliğin, beraberliğin, yardımlaşmanın ne olduğunu, neden bu kadar önemli olduğunu en iyi o zaman anladım.” önemli konulardır. İkimiz de maddi ve manevi konunda sürekli olarak birbirimize destek oluruz. Önemli olan da bu…” Kufacı çifti dünyaya getirdikleri iki çocuk ile mutluluklarını pekiştirdiklerini belirtmeyi ihmal etmiyor. “Karadenizliyim, Trabzonluyum ama Fenerbahçe’yi tutuyorum” METAL Kufacı Trabzonlu olduğunu söylüyor, ama Fenerbahçe’yi tuttuğunu da ekliyor. “Karadenizliyiz… Memlekete gider gelirim. Bol bol fındık getiririm ve herkese dağıtırım. Balık tutmaya severim. Hafta sonlarını ailemle geçirmeye çalışırım. Maç izlemeyi çok severim. Fanatik Fenerbahçeliyim ama Trabzon maçlarında tarafsız kalırım. Her türlü sonuca sevinirim. Akşamları ailece televizyona bakarız. Alyazmalım, Hayat Devam Ediyor. Pis Yedili dizilerini kaçırmamaya çalışırım. Ailelerimizle devamlı görüşürüz. Yeşil alanlara giderek, özellikle memleketimin temiz havasını, temiz suyunu, temiz ortamını bulduğum zaman huzur buluyorum. Komşularımızın her biri birbirinden iyi... Zaten ev alma komşu al diye boşa dememişler.” TÜRK 44 “Müslüm Gürses hayranıyım” Kahraman Kufacı’nın tam bir Müslüm Gürses hayranı olduğunu, konusu açılınca, gözlerinin parlayışından çok daha iyi anlıyoruz. “Müslüm Gürses benim en büyük zaafımdır. Babam gibidir. Ona duyduğun hayranlık iki üç kelimeyle ifade edilemez. Facebook’ta dahi onun fotolarını, müziklerini herkesle paylaşmaya çalışıyorum. O televizyona çıktığı an benim için dünya durmuş gibidir. Onu bir programda ya da kanalda gören arkadaşlar hemen bana haber verir. Müslüm Gürses’in konserine gittim. Onu canlı olarak dinledim. Umarım bir gün onunla tanışma fırsatını bulurum.” “Türk Metal’liyiz…” Çalışma hayatına ilk başladığı günden itibaren sendikalı olduğunu vurgulayan Kufacı, sendikalı olmanın verdiği güveni çalışma hayatı boyunca yaşadığını söylüyor. “Sendikalı işte çalıştığınız zaman hep huzurlu olursunuz. Arkamızda bizi koruyan, bizim için çalışan bir kurumun olması biz çalışanların huzurlu bir şekilde işine devam etmesini sağlıyor. Tüm çalışanların sendikalı olması gerekir. Türkiye’deki bütün metal işçilerinin Türk Metal’li olmasını şiddetle tavsiye ederim. Onlar için en doğru adres de Türk Metal’dir. Türk Metal’in ülkemizin birçok bölgesinde metal işçilerine yılın her günü eğitim verdiğini biliyorum. Ben henüz Ankara’daki eğitimlere katılamadım. Geçen sene çok gitmek istedim, ama iş yoğunluğundan dolayı olmadı. Eşimle aynı bölümde çalıştığımız için ikimiz aynı anda izne çıkamıyoruz. Ama İstanbul’daki tüm faaliyetlere katılıyoruz.” Sendikalı olmayı, “benim sosyal güvencem, babam, arkamdaki en büyük güç, destek” sözleriyle ifade eden Kufacı, “Bizler sendikalı olmanın farklılığını yaşıyoruz. Tüm haklarımızın onun sayesinde korunduğunu hepimiz biliyoruz. Bizler her ne kadar mekânların güvenliğini sağlayacak kilitleri yapsak da, bizim sosyal güvencemizin kilidi Türk Metal’dir.” şeklinde konuşuyor. Kufacı ailesi ile röportajımızı tamamlarken, bizleri kabul ettikleri için teşekkürlerimizi bir kez de dergimiz vasıtası ile iletmek isteriz. Kufacı ailesi ile birlikteliğimiz sırasında bizleri yalnız bırakmayan Kale Kilit İşyeri Baş temsilcimiz Önder Güven’e de bir kez daha teşekkür ediyoruz. Kale Kilit İşyeri Baş temsilcimiz Önder Güven, evinde ve işyerinde bizleri kabul eden Kahraman Kufacı’ya, Genel Başkanımız tarafından gönderilen hediyeyi takdim etti. METAL 45 TÜRK “Bizler sendikalı olmanın farkındalığını yaşıyoruz. Tüm haklarımızın onun sayesinde korunduğunu hepimiz biliyoruz. Bizler her ne kadar mekânlarını güvenliğini sağlayacak kilitleri yapsak da bizim sosyal güvencemizin kilidi Türk Metal’dir.” BİLİM&TEKNOLOJİ METAL GELECEGiN TEKNOLOJiLERi TÜRK 46 ŞEHİR İÇİ ULAŞIMDA DEVRİM PAYLAŞILAN MİNİK OTOMOBİLLER eseTTa adı verilen bu otomobiller, paylaşılan bisikletler prensibiyle kullanılacaktır. Otomobiller şehirdeki paylaşım merkezlerinde bulunacak, orada elektrikle şarj olurken sisteme üye olan herkes sıradaki arabayı alıp istediği yere gidecek ve oradaki paylaşım merkezine bırakacak. Şehir içinde birçok paylaşım merkezleri bulunacak, size en yakın paylaşım merkezinden araç alıp kullanma olanağınız olacak. Arabanın kayabilir kapısı sayesinde de, sürücü arabaya hep kaldırım tarafından binip inebilecek. ÇAKIL TAŞLI HALI Çakıl taşları, iki halı yüzey üzerine yerleştirilmiş ve dikilmiştir. Bu halı, doğada çakıl taşları üzerinde soğuk olmayan yüzeyde yürüme hissi için tasarlanmıştır. Çakıl taşlarından yapılmış halıda yürümek, ayaklara masaj olacak ve sizi rahatlatacak. BAHÇEDE ORGANİK ATIKLARIMIZDAN (ÇÖPTEN) KOMPOSİT GÜBRE ÜRETİMİ TOprAğA yarı gömülü delikli seramik kompost konisi. Organik atıklar toprak üstündeki açılabilir mantar kapaktan kompostlama konisine boşaltılır. Toprak altındaki solucanlar deliklerden çöpü organik komposta dönüştürürler. Prof. Dr. Muammer Kaya ESOGÜ-Eskişehir MYO Müdürü, [email protected] manTar Tapa kapak Haşarat ve ev hayvanlarının kompost konisine ulaşımını engeller. seramik koni Solucanları yazın sıcaktan kışın soğuktan izole eder. 2 cm’lik delikler Solucanların kabın içine ve dışına girişini kolaylaştırır. METAL GELEcEğİN YUVARLAK EVLERİ TÜRK 47 göÇ eden binalar dev bir tekerlek üzerinde hareket edebilir yapıda olacak. Dengesiz dünyamızda, doğal afetler (deprem, sel, hortum vs) ve sosyal afetler (politik istikrarsızlıklar, savaşlar vs) geleceğin evlerini, dev tekerlekler üzerinde olmaya ve bunlar üzerinde hareket etmeye zorlamıştır. Dev döner tekerlek içindeki binalar, oturanlar nerede istiyorsa orada kalacaktır. Bir sorun çıktığında, içindeki biyo yakıtlı motoru sayesinde yeni lokasyonlara göç edebilecektir. Dev tekerleğin dış yüzü geri dönüşümlü otomobil lastiklerinden olacak. İki bina arası ve çevresi yeşil alan olacaktır. Her tekerlek içindeki binalar bağımsız ve kendine yeterli olacaktır. Bina dışında tarım için bahçe ve hayvan yetiştirme alanları olacaktır. Dev tekerlek içindeki sistemde kullanılan atık su, arıtılıp içme suyu elde edilecek. Atıklar ise sulamada kullanılacak. BİZİM FABRİKALARIMIZ METAL “Güven Veren Teknoloji” sloganı ile hareket eden HES Kablo, 35 yılı aşan tecrübesi ve sunmuş olduğu yüksek kaliteli ürünlerle, HES markasını uluslararası saygınlığa sahip bir marka haline getirdi. TÜRK 48 Dünyaca tanınan uluslararası bir marka Ü kablosu, fiber optik kablo, Data ve LAN kablosu, enerji kablosu, yüksek gerilim enerji kablosu, alüminyum iletken, elektrolitik bakır tel, emaye bobin teli ve PVC granül üretimini de kendi bünyesinde gerçekleştirerek kablo ve tel sektörünün tamamına hitap eden çok geniş bir ürün yelpazesine sahip olmuştur. METAL lkemizin önde gelen kablo firmalarından birisi olan HES KABLO, kablo ve tel sektöründe sağladığı başarı ve üstün performans sonucunda, bugün dünyaca tanınan uluslararası bir firma haline gelmiştir. 1974 yılında enerji kabloları üretmek üzere kurulan firma, çok hızlı bir gelişme kaydederek, geçen zaman içerisinde bakır haberleşme TÜRK 49 “Güven veren teknoloji” “GüVEn Veren Teknoloji” sloganı ile hareket eden firma, 35 yılı aşan tecrübesi ve sunmuş olduğu yüksek kaliteli ürünlerle, HES markasını, uluslararası saygınlığa sahip bir marka haline getirdi. Üretim, 150.000 m²’si kapalı olmak üzere, toplam 410.000 m² alana sahip entegre tesislerde, ISO 9001 standartlarına göre ve ISO 14001 ve OHSAS 18001 gerekleri göz önünde bulundurularak, konusunda bilgi ve deneyim sahibi yaklaşık 900 kişilik uzman bir ekip tarafından, en son teknolojik gelişmelere uygun makine ve yöntemler kullanılarak gerçekleştiriyor. Ulusal ve uluslararası gözetim firmalarının periyodik olarak yapmış olduğu denetimler sonucu verilen ISO, TSE, VDE, GOST, ETL, UKRSEPRO ve KEMA gibi kalite belgeleri firmaya ve ürünlerine gösterilen güvenin bir ifadesidir. Uluslararası ve yerli standartlara göre üretilen ürünlerin yanı sıra, özel müşteri şartnameleri ve isteklerine göre de üretim yapılabilmektedir. Ürünler, üretimin her aşamasında ve özellikle de son kontroller sırasında modern test cihazları kullanılarak test edilir ve yüksek kaliteli ürünün müşteriye ulaştırılması sağlanmış olur. İstanbul Sanayi Odası’nın her yıl belirlemiş olduğu ilk 500 firma sıralamasında Hes Kablo, 2010 yılı verileri göz önüne alındığında, 69. sırada yer almıştır. Yurtiçi pazarın yanı sıra, üretimin büyük bir kısmı dünyanın hemen her bölgesinde 120’yi aşkın ülkeye gururla ihraç edilmektedir. METAL BİZİM FABRİKALARIMIZ TÜRK 50 Kayseri’nin gururu HES Kablo Türkiye’de sektör lideri, dünyada ise önemli bir yere sahip KabloDa Türkiye’de sektör lideri, dünyada ise önemli bir yere sahip olan, Kayseri’nin gururu Hes Kablo, bu yıl % 15 oranında büyüme hedefliyor. Üretilen enerjinin iletimini sağlayan havai hatlarda kullanılan alüminyum iletken üretimine son yıllarda ağırlık veren Hes Kablo, alüminyum iletken ve alüminyum kablo üretimini 2 yılda 3 katına çıkardı. Hes Kablo’nun son birkaç yıldır üzerinde önemle durduğu, kablo sektörüyle ilgili diğer ana konu, yanmaz ya da yandığı zaman zehirli gaz çıkarmayan kablolar. Son dönemde tüketicinin de bilinçlenmesiyle birlikte, “Hes Flaret” olarak lanse edilen kabloların üretimini arttırma yönünde sürekli çalışmalar yapılıyor. Hes Kablo, 25 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirerek, 20 bin tonu mamul iletken olmak üzere yıllık alüminyum üretim kapasitesini 30 bin tona çıkarmayı başardı. Daha önce sınırlı bir alüminyum üretim kapasitesine sahipken, alüminyum kablo ve iletkene olan talebin artması neticesinde, kapasite artışına gitme ihtiyacı hissetti. Böylece öteden beri entegre bir tesis olma özelliğini devam ettiren Hes Kablo, alüminyum filmaşini kendi tesislerinde üreterek çok önemli ve stratejik bir hammaddeyi daha üretim yelpazesine ekledi. Bu sayede, hem maliyet avantajı elde edildi, hem de ürün kalitesini kontrol ederek, yüksek performanslı iletkenlerin üretilebilmesi imkânı doğmuş oldu. Ulusal ve uluslararası gözetim firmalarının periyodik olarak yapmış olduğu denetimler sonucu verilen ISO, TSE, VDE, GOST, ETL, UKRSEPRO ve KEMA gibi kalite belgeleri, firmaya ve ürünlerine gösterilen güvenin bir ifadesi oldu. ŞÜKRÜ KAKİLLİOĞLU KAKİLLİOğLU; “BU YIL %15’LİK REEL BÜYÜME SÖZ KONUSU. AMAcIMIZ HER YIL % 10 REEL BÜYÜME SAğLAMAK. İŞ-KUR İLE BİRLİKTE YÜRÜTTÜğÜMÜZ BİR PROjE VAR. YILSONU İTİBARİYLE İSTİHDAMDA BİN KİŞİYE ULAŞMIŞ OLAcAğIZ.” 51 TÜRK “bu yılbaşında ciro olarak kendimize 820 milyon TL gibi bir hedef koymuştuk. Ama 10. ayda 900 milyon lirayı geçtik. Bu yıl %15’lik reel büyüme söz konusu. Amacımız, her yıl % 10 reel büyüme sağlamak. İş-kur ile birlikte yürüttüğümüz bir proje var. Yılsonu itibariyle istihdamda bin kişiye ulaşmış olacağız. 2011 yılı firmamız adına değişim yılı oldu. Yeni tesisimize taşınmamızla, beraberinde yaptığımız 25 milyon Euro’luk yatırımla gelen sektörün lider makine üreticilerinin makineleri ile yılların tecrübesini üst kalite seviyelerine taşıdık ve kapasitemizi 2500 ton/ay a yükselttik. Kalitemizin ve termin sürelerimizin oluşturduğu güvenle iç ve dış pazarlarda dikkat çeken bir işletme haline geldik. Yeni işletmemizin açılışını ihracatla başlattık. 2011 yılının %40’lık üretimini, ihraç kayıtlı olarak yerli firmalara yaptık. 2012 yılında ise, başta Avrupa olmak üzere, üretimimizin %50’sini ihracata yönelik yapmayı planlıyoruz. Bu konuda Avrupa’daki müşterilerle görüşmelerimiz olumlu yönde devam etmektedir.” METAL HES HACILAR ELEKTRİK SANAYİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI HABER Cem SNAET - Adnan PARÇALI TÜRK METAL Eğitim ve Proje Mühendisleri METAL Otomotiv Sektörü Mesleki Yeterlilikler Çalıştayı, Büyük anadolu Oteli’nde gerçekleştirildi TÜRK 52 T ürk Metal Sendikası ve MESS’in ortaklaşa yürüttüğü Otomotiv Sanayi Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Projesi kapsamında, 14-15 Nisan tarihlerinde, Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde bir çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştaya, projede danışmanlık yapan Gazi Üniversitesi, ODTÜ ve İTÜ’den akademisyenlerin yanı sıra, Türk Traktör, Temsa, Oyak Renault, BMC, Otokar, Mercedes-Benz, TOFAŞ, FORD, HİDROMEK, MAN, ADDS’den alan uzmanları katıldı. Çalıştayda, yapılacak mesleki yeterlilik sınavları kapsamında kullanılacak olan teorik ve pratik soru banka- Çalıştaya, projede danışmanlık yapan Gazi Üniversitesi, ODTÜ ve İTÜ’den akademisyenlerin yanı sıra, Türk Traktör, Temsa, Oyak Renault, BMC, Otokar, MercedesBenz, TOFAŞ, FORD, HİDROMEK, MAN, ADDS’den alan uzmanları katıldı ları ele alındı. Çalıştayın açılış oturumuna, Otomotiv Sanayi Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Projesi’nin koordinasyonunu yürüten Türk Metal Sendikası Dış İlişkiler, Eğitim&Proje Koordinatörü Miray Vurmay ve MESS Eğitim Müdürü Aykut Engin ile, Türk Metal ve MESS’in müştereken kurduğu SİBEM-Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Nergis Dökmeci ve proje danışmanları, İTÜ’den Prof. Dr. Nahit Serarslan ve Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süleyman Tekeli de katıldı. Açılışın ardından, oluşturulan 7 ayrı komisyonda, Kaynak, Makina Bakım, Montaj, Sac Şekillendirme, Kaporta, Motor Test, Boya alanlarında, mesleki teorik ve pratik soru bankaları ile bunların sınav şartnameleri doğrultusunda soru setleri oluşturuldu. İki günlük yoğun ve verimli bir çalışmanın ardından yapılan değerlendirme toplantısında, komisyon başkanları, yapılan çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi verdi. Önümüzdeki dönemde yapılacak akreditasyon denetimi ve MYK yetkilendirmesi sonucunda, kapsamdaki yeterlilikler için Türk Metal ve MESS’ın ortak kuruluşu SİBEM tarafından Mesleki Yeterlilik Belgesi vermek üzere sınavlar düzenlenecek. UAMİF’TEN HABERLER Beyaz rusya’dan sendikacılar Türkiye’de 53 yolu da buradan geçmektedir.” Kırgız sendikacılar da eğitime geldi... UAMİF bünyesindeki eğitimlere, Kırgızistan’dan 21 sendikacıdan oluşan bir heyet de katıldı. 8-13 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılışını, UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek yaptı. Konuşmasında, çalışma hayatı ile ilgili yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Soyupek, sendikaların sürekli büyüyen küresel güçlere karşı daha güçlü olmaları gerektiğini, bunun için de, sendikaların birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı. UAMİF Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen eğitimleri başarı ile tamamlayan Kırgız sendikacılar, Ankara’da bulunan Ortadoğu Rulman Fabrikası ile bazı tarihi mekânları ziyaret etti. TÜRK B u kapsamda, Beyaz Rusya’dan dört ayrı sendikaya üye 21 sendikacı, eğitim için Türkiye’ye geldi. 3 - 10 Nisan tarihleri arasında UAMİF Genel Merkezi’ndeki eğitimlere katılan grup, 6 Nisan’da da sendikamız genel merkezini ziyaret etti. Beyaz Rusyalı sendikacıları Türk Metal Sendikası Genel Mali Sekreteri ve UAMİF Genel Sekreteri Mehmet Soyupek kabul etti. Mehmet Soyupek kabulde, Türk Metal Sendikası ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Soyupek şöyle dedi: “Türk Metal sendikası çağdaş sendikacılık anlayışını başlatan ve tam olarak uygulayan büyük bir sendikadır. Türk Metal’in öncülük ettiği Sosyal sendikacılık anlayışı ile üyeler ve genel merkez arasındaki ilişki güçlenmektedir. Bu doğrultuda, sendikanın üyelerinden aldığı güçle muhataplarımıza yönelik taleplerimiz ve isteklerimiz daha kesin ve net olarak yerini bulmaktadır. Bu yüzyılda sendikaların ayakta kalabilmesinin yegane METAL Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu’nun bünyesinde gerçekleştirilen eğitimler devam ediyor. METAL UAMİF’TEN HABERLER TÜRK 54 Küresel sermayeye karşı sendikalar da küreselleşmeli UAMİF Bölge Eğitim toplantısında konuşan UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek, çalışanların sadece ülkelerinde değil, uluslararası alanda da aynı iş kolunda birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğini belirtti “Merkezi tip sendikacılığa geçilmeli” UAMİF Bölge Eğitim Toplantısına, toplam 75 kişilik bir eğitim grubu katıldı. Toplantıda söz alan Soyupek, Türk Metal Sendikasının modelini örnek göstererek, başarı elde etmek için, Ukrayna Metalürji İşçileri Sendikası ve Avrasya’daki bütün sendikaların, merkezi tip sendikacılığa geçmesi gerektiğini belirtti. Soyupek konuşmasında, Türk Metal’in eğitim ve çeşitli alanlarda yürüttüğü çalışmaları da anlattı. Konuşmasında, küresel sermayenin hareket alanı- METAL nı genişlettiğini ve etkilerinin herkese ulaştığını ifade eden, UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek, şöyle devam etti: “UAMİF’in önemli bir amacı da, uluslararası finans şirketleri evlilikler yaparken, birleşirken, ortaklıklar kurarken, bunu daha çok kar ve kazanç için yaparken, çalışanların da aynı yöntemi izlemesini sağlamaktır. Aynı iş kolunda ve aynı kendi ülkelerinde birlik ve beraberlik içinde olabilirler çalışanlar. Ancak, daha büyük birlik ve beraberliğe sahip olmamız gerekiyor. Sendikalar daha fazla eylem alanı yaratmak zorunda. Bu eğitimler vesilesi ile bir araya gelerek, ortak akıl oluşturmaya çalışıyoruz. Birbirimize destek çıkıp örgütlenmekten başka bizlerin yolu yok.” Toplantıya katılan, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyelesi Prof. Dr. Nejat Coşkun da, küresel kriz döneminde sendikaların çalışmaları ve faaliyetleri üzerine bir eğitim verdi. Mehmet Soyupek toplantı sonrasında, UAMİF’e bağlı Demir Çelik Fabrikası’nın işyeri olan Boru Üretim Fabrikası’nı ziyaret etti, işçilerle sohbet etti. İşçiler, yapılan ziyarette yönelik memnuniyetlerini dile getirerek, kendilerinin de Türkiye’de bir işyerini ziyaret etmek istediklerini belirttiler. UAMİF Bölge Eğitim Toplantısı’na, toplam 75 kişilik bir eğitim grubu katıldı. Toplantıda söz alan Soyupek, Türk Metal Sendikası’nın modelini örnek göstererek, başarı elde etmek için, Ukrayna Metalürji İşçileri Sendikası ve Avrasya’daki bütün sendikaların, merkezi tip sendikacılığa geçmesi gerektiğini belirtti. 55 TÜRK U luslararası Avrasya Metal işçileri Sendikası (UAMİF)’e üye sendikalardan Ukrayna Metalürji İşçileri Sendikası’nın düzenlediği Bölgesel Eğitim toplantısı, 17-19 Nisan tarihlerinde, Ukrayna’nın Dnepropetrovsk kentinde yapıldı. Son derece verimli ve yüksek katılımın sağlandığı toplantıda konuşan, UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek, çok uluslu şirketlerin daha fazla kar ve kazanç için küreselleştiği ortamda, işçilerin ve temsilcilerinin de, çalışanların haklarının korunması ve geliştirilmesi için küreselleşmek zorunda olduğunu belirtti. ŞEHİRLERİMİZ Küreselleşmenin attığı bir imza METAL İSTANBUL TÜRK 56 Finans şehri mi, kültür şehri mi, yoksa sanayi kenti mi olacağına karar veremeyen bir şehir… Küreselleşmenin, bir mecburiyet gibi dayattığı yaşam tarzını kabullenmiş bu şehirde değerler savaşı veriliyor “bu şehri İstanbul ki bi misl ü bahadır bir sengine yekpare acem mülkü fedadır” Nedim (Bu İstanbul Şehri, emsalsiz paha biçilemez bir şehirdir, bir parça taşına bile acem (İran) mülkü fedadır) T arihinin, görsel zenginliğinin ve stratejik konumunun oluşturduğu ekonomik kalkınmaya elverişli zemini; İstanbul’u, kendine has yapısından uzaklaştırarak, dünyanın sıradanlaştırılmış kentlerinden biri olmaya doğru itiyor. Bu yöneliş, İstanbul’da yaşamanın şartlara bağlandığı bir durumu da beraberinde getirdi. İstanbul, ekonomik potansiyelinin bir eseri olarak, eski tarihlerden bu yana artarak devam eden istikrarlı bir göç alımı sorunu yaşıyor. Özellikle metropol ve mega şehirlerin büyüsü ve cazibesi göz önüne alındığında, bu olgu İstanbul’da kendini hissettiriyor. Konu göç olunca ve megapol kentlerden bahsedilince, ilk akla gelen şehir özelliği de taşır İstanbul. İstanbul’un göç alan bir şehir olması bugün- le ve dünle açıklanacak bir olay değil. İstanbul’un göç alması bir olgu haline geldi. Bizans döneminde Bizans’ın her şeyi, Osmanlı döneminde kültürün ve imparatorluğun merkezi, şimdi ise sanayinin, imkânların, fırsatların kaynağı…Her gün, her saat göç almaya devam ediyor. Tarihten bir anekdot… Tam 500 yıl boyunca dünyanın en büyük kenti olan İstanbul, Bizans döneminde büyük bir nüfusa sahipti. Osmanlı döneminde de, önce Anadolu’dan, ardından Balkanlar’dan büyük göçler aldı. Devlet kapısına yakın olmak, birçok imkândan da yararlanmak anlamına geliyordu. Osmanlı döneminde İstanbul’un maruz kaldığı yoğun göç, dönemin padişahlarını zor durumda bırakmıştı. O dönemlerde su sorunu yaşayan İstanbul’un bu sıkıntısını gidermek için, Kanuni Sultan Süleyman bir ferman yayınladı. Ancak, su sorununun da çözülmesi halinde İstanbul’a aşırı göç olacağını ve bu göçü şehrin kaldıramayacağını anlayınca, fermanını geri çekmek zorunda kaldı. RAKAMLARLA İSTANBUL TÜİK’in 2011 yılında yapmış olduğu, İstanbul’un cinsiyet ve yaş grubuna göre aldığı göç verilerini aşağıdaki tablodan görebiliyoruz. TÜİK 2011 İstanbul’un cinsiyet ve yaş grubuna göre aldığı göç (20102011 dönemi) n Yüzölçümü: 5 bin 512 km2 n Nüfus: 12 milyon 573 bin 836 (Erkek 6 milyon 291 bin 763, Kadın 6 bin 400 n Konut Sayısı : 2 milyon 291 bin 228 (308 bin 615’i boş) n Cami Sayısı: 3 bin 28 n Kilise Sayısı: 40 n Sinagog Sayısı: 16 n Orman Alanları: 216 bin 392 ha. Doğu Yakası 100 bin 398 ha (% 46), Batı Yakası 115 bin994 (% 54) n Motorlu Taşıt Sayısı: 2 milyon 441 bin 667 (2007) n İlköğretim ve Lise Sayısı: 2 bin 707 n İlköğretim ve Lise Öğrenci Sayısı: 2 milyon 323 bin 628 n Üniversite Sayısı: 29 n Hastane Sayısı: 200 n Eczane Sayısı: 3 bin 852 n Turist Sayısı: 6 milyon 453 bin 582 (2007) n Turizm İşletme Belgeli Konaklama Tesisleri Sayısı: 341 n Turizm İşletme Belgeli Eğlence Tesisleri Sayısı: 405 n Türkiye Bütçesine Katkısı: % 40 n Döviz Girdisi: 3 milyar 820 milyon 386 bin 391 YTL n Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hâsılasındaki Payı: % 23 n Toplanan Mevduatların Türkiye İçindeki Payı: % 35 2011 yılında toplamda İstanbul’a göç eden 90.680 kişinin, 40.281’ini erkek, 50.399’unu kadınlar oluşturuyor. Verileri baz aldığımızda, en çok 2024 yaş aralığındaki genç nüfusun İstanbul’a göç ettiğini ve kadın erkek oranının birbirine hemen hemen eşit olduğunu görüyoruz. Peki, neden İstanbul? Ekonomik şartlar, iş imkânlarının daha çok olması, eğitim, terör, zorunlu göç ve tabi ki bunun yanında sosyal yaşamın en hızlı ve yoğun yaşandığı bir il olması; üniversite öğrencilerinin kendi şehirlerine dönmeyerek İstanbul’da iş bulup kalması, İstanbul’un göç almasında diğer etkenler. İstanbul aynı zamanda Türk Sanayisinin de başkenti. 19. Yüzyılda sanayimizin temellerinin atıldığı İstanbul, Türkiye’nin sanayileşme serüveninde de başrol oynadı. 1950’lerden bu yana imalat sanayinin merkezi durumunda. İstanbul’un özel konumu, coğrafi koşulları, doğal eşikleri ve taşıdığı deprem riski, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir nüfus büyüklüğünün desteklenmesi ve yönetilmesini gerekli kılmaktadır. Deprem riski taşıyan bir coğrafyada yer alması, ulaşım ve trafik probleminin yoğun olarak yaşanması, barınma bedelinin yüksek olması, İstanbul’u dezavantajlı yapan diğer unsurlar. İstanbul’un sanayi kuruluşları, kentin merkezinden çıkıp, son 10 yıldır yine İstanbul’a yakın merkezlere doğru hızla taşınma eğiliminde. Çerkezköy, Çorlu, Gebze, Kocaeli bölgesine doğru bu yönelme Marmara çanağını sanayi bölgesi haline getirirken, İstanbul’un üzerinden de nüfus ve sanayinin olumsuz kabul edilen etkilerini almaktadır. İSO Başkanı Tanıl Küçük bir toplantıda, İstanbul’un sanayi fonksiyonundan neden kolaylıkla vazgeçemeyeceğini rakamlarla ortaya koydu: İstanbul’da 2011 yılında istihdam edilen 4,2 milyon kişiden 1,7 milyonu sanayi sektöründe çalışmış. n Türkiye genelinde istihdamın % 28,3’ü sanayi sektöründeyken, İstanbul’da bu oran %40. Sanayimizin ağırlığının İstanbul’da olduğu, zaten hepimizin malumu. n İstanbul, Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının % 38’ine ev sahipliği yapıyor. Küreselleşen yalnızca giydiklerimiz, yediklerimiz, izlediklerimiz, değer yargılarımız değil… İçinde yaşadığımız ve gezdiğimiz kentler de küreselleşiyor. İstanbul’un siluetini bozan, renk, ışık ve ses kirliliğinin baş sorumlusu olan devasa binalar, dünyada her yerde rahatlıkla karşımıza çıkacak türden yapılar. Binalarımızın standartlaşması kendine özgü yapısını kaybetmesi, henüz sağlıklı kalplerde ve zihinlerde bir sorun olarak yer ederken, bu devasa yapılar bugünün ve yarının konusu olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. İstanbul’da yaşamak demek, artık New York’ta, Kahire’de, Sydney’de, Moskova’da yaşamakla aynı anlamlı. Kürenin küreselleşmiş bir kentidir artık İstanbul… METAL n Nüfus Yoğunluğu (kişi/km2): 2 57 TÜRK milyon 282 bin 73) KİTAP METAL SEKTÖRÜNDE İŞ DEĞERLENDİRMESİ UYGULAMASININ ANALİZİ Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız METAL Yayınevi: Türk Metal Yayınları Yayın Yılı: 2012 Sayfa Sayısı: 180 TÜRK 58 Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız’ın “Metal Sektöründe İş Değerlendirmesi Uygulanmasının Analizi” kitabı Türk Metal Yayınları tarafından yayımlandı. Yıllar içerisinde iş değerlendirme sisteminin amacı dışına çıkması, böyle bir kitabın yayınlanması gereğini ortaya çıkardı. Bu kitap incelendiğinde, işe göre ücretlendirme sağlayan bu sistemin aksadığı daha net olarak görülecek. Bu kitabın, dikkat çekilen aksaklıkların giderilmesine destek olması bekleniyor. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, kitabın önsözünde eserle ilgili şu ifadelere yer verdi: “Türk Metal Sendikası olarak, bizler, iş kolumuzda bulunan işletmeler ve işyerlerinde, çatışmanın değil uzlaşmanın, yoksulluğun değil üretimin inşa edilmesi ve sürdürülebilmesi için, ‘bilimsel sendikacılık’ ilkesini mefkûre edinmiş bulunuyoruz. Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız’ın sektörümüzde uygulanan iş değerlendirmesini konu alan eserini sizlere takdim ediyoruz. Bu eserin, sektörümüzde bulunan işletmelerde iş barışının tesisinde, tarafların zihin egzersizlerinde önemli bir materyal olabileceği inancıyla, değerli hocamıza ve eseri inceleyerek yeni fikir ve kanaatleriyle iş barışına katkı sağlayacak herkese teşekkür ediyorum.” KADIN İŞÇİLER 17. BÜYÜK KURULTAYI Somut adımlar için kalıcı bir eser Türk Metal Sendikası tarafından bu yıl 17.’si düzenlenen Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, kitaplaştırıldı. Kitapta, kurultayda yapılan tüm açılış konuşmaları, kurultay bünyesinde gerçekleştirilen, “Günümüz Kadının Sorunları ve Çözüm Önerileri Paneli”, delegelerin konuşmaları ve Sonuç Bildirgesi yer aldı. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, kitabın önsözünde şu değerlendirmede bulundu: “Elinizde tuttuğunuz bu kitap, kurultay boyunca yapılan konuşmaların deşifre edilmiş halidir. Kitabımızın, kadın işçilerin sorunlarının çözülmesi, kendilerinin daha yüksek ve kaliteli bir yaşam standardına yükseltilmesi, sendikamızın bu alanda yaptığı çalışmaların örnek olması bakımından faydalı olacağına inanıyorum.” İkİzlEr Fİrarda HaYaTIMIN TaTİlİ eğlenceli bir tatil hikayesi izlemeye ne dersiniz? ingiliz bir grup emekli arkadaş, emekliliklerinde lüks, ama daha ekonomik bir tatil geçirmeye karar verirler. reklam broşürlerinden, hindistan’daki marigold hotel’i keşfederler ve bu seyahatlerinde beklediklerinden çok daha farklı deneyimlerle karşılaşacaklardır. Zira, marigold hotel sandıkları kadar lüks değildir. ancak hindistan insanlarının sıcaklığı, misafirperverliği ve bu renkli ülkenin sevecen egzotizmi, yepyeni duygularla tanışmalarına aracı olacaktır. FİLMİN KÜNYESİ Vizyon tarihi: 27 Nisan 2012 Yönetmen: John Madden Oyuncular: Judi Smith, Tom Wilkinson, Maggie Smith, Bill Nighy, Penelope Wilton, Dev Patel Tür: Dramatik komedi METAL Vizyon Tarihi: 11 Mayıs 2012 Yönetmen: Yusuf Güven, Necmi Yıldırım Oyuncular: Cengiz Küçükayvaz, Sinan Bengier, İlhan Daner, Zülfü Hamit Altın, Nagihan Başer, Selahattin Taşdöğen, Sümer Tilmaç, Haldun Boysan, Oya Aydoğan, Necmi Yıldırım, Ferga Nur, Ortans Kıvanç Tür: Komedi, Aile 59 TÜRK FİLMİN KÜNYESİ sıcak bir aile komedisi... amerikan yapımı filmlerden alışkın olduğumuz tarzda bir yapım, sonunda Türk sinemasında. 2 kızın, annelerini arama kararıyla başlayan film, eğlenceli ve sürükleyici bir macerayla devam ediyor. Çocuklarınızla izleyebileceğiniz bu keyifli aile komedisini kaçırmayın. TÜRK METAL/MESS ORTAK EĞİTİM PROJESİ 2012 yılında ankara Büyük anadolu Otel’de gerçekleştirilen eğitimlere katılan işçi sayımız: 2 5 8 0 Türk Metal-MESS Ortak Eğitim Projesi ve Teşkilatlandırma Eğitimi METAL 26 Mart - 18 Nisan tarihleri arasında, Ankara Büyük Anadolu Otel’de yapılan teşkilatlandırma ve ortak eğitimlere 546 üyemiz katıldı Gölcük şubemizden 82 üyemizin katıldığı, Türk Metal-MESS ortak eğitimi, 26-28 Mart tarihleri arasında gerçekleştirildi. TÜRK 60 Gebze 1, Çayırova, Dilovası ve İskenderun şubelerimizden 93 üyemizin katıldığı, Türk Metal-MESS ortak eğitimi, 29-31 Mart tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bursa 3, Gemlik ve Osmangazi şubelerimizden 78 üyemizin katıldığı, Türk MetalMESS ortak eğitimi, 2 - 4 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. TÜRK METAL/MESS ORTAK EĞİTİM PROJESİ 61 TÜRK İzmir 1, İzmir 2 ve Manisa 1 Nolu şubelerimizden 77 üyemizin katıldığı, Türk Metal-MESS ortak eğitimi, 9 - 11 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. METAL Çerkezköy şubemizden 92 üyemizin katıldığı, Türk MetalMESS ortak eğitimi, 5 - 7 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. Ereğli şubemizden 46 üyemizin katıldığı, Türk Metal-MESS ortak eğitimi, 12-14 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. İstanbul, İstanbul 1 ve İstanbul Anadolu Yakası şubelerimizden 78 üyemizin katıldığı, Türk Metal-MESS ortak eğitimi, 16-18 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. METAL SAĞLIK 62 TÜRK Cep telefonu bir küreselleşme aygıtı mı? Günümüzde akıllı telefonların da çıkmasıyla artan cep telefonu bağımlılığı, psikolojiye yeni bir fobi terimi kazandırdı. Cep telefonundan mahrum kalma korkusu ‘NOMOFOBİ’ B ir zamanlar mahallede, oturduğumuz apartmanda bir telefon varken, son yıllarda büyük bir teknoloji ile telefonlarımız cebimizde. Bu teknoloji, kişiler arası ilişkilerde ve dünya iletişim tarihinde bir devrim olarak da adlandırılıyor. Bu mükemmel teknoloji sayesinde ihtiyacımız olduğu an gereken kişiye ulaşabiliyoruz. Sesli ya da yazılı mesaj iletebiliyoruz. Hatta artık cep telefonumuz, sesli ve yazılı mesajın yanı sıra, e-posta, kamera, sosyal ağ bağlantıları, sosyal programlar ve daha sayamayacağımız birçok alternatifi sağlayacak durumda. Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var. Olumlu ve hayatı kolaylaştıran özelliklerin yanı sıra, bir de olumsuz sonuçları var bu teknolojinin. İngilizce ‘no mobile phobia’dan türetilen ‘nomofibi’ ya da ‘cep telefonundan mahrum kalma korkusu’ özellikle sosyal ağ tutkusu olan gençleri etkiliyor. İngiltere’de bini aşkın cep telefonu kullanıcısının katılımıyla bir araştırma yapıldı. Yapılan araştırmada, soruları yanıtlayanların %66’sı cep telefonlarını kaybetme fikrinin kendilerini ‘çok bunalttığını’ belirtti. Uzmanlar birkaç yıl öncesinde telefon aracılığı ile yazılı mesajın bir tür nomofobi olarak görüldüğünü ve durmadan kısa mesaj yazanları tanımlamak için ‘başparmak nesli’ bile dendiğini söylüyor. Fransa’da yapılan benzer bir araştırmada ise toplumun % 22’si, cep telefonları olmadan bir gün bile geçirmelerinin ‘olanaksız’ olduğunu belirtirken, bu oranın 15-19 yaşlarında % 34’e çıktığı kaydediliyor. Milyarlarca dolarlık bir sektör haline gelen bu cep telefonu devriminin sınırlarını kestirebilmek mümkün değil. Cep telefonu kullanmadan bir yaşam düşünülemiyor bile. Son 10 yıldır yapılan ‘Dünya Cep Telefonsuz Günü’nden birçoğumuzun haberi dahi yok. Şimdi kendimize bir soralım; akıllı telefonumuzdan ya da cep telefonumuzdan ne kadar süre uzak kalabiliriz? AKTÜEL Hıdrellez İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Türkiye Cumhuriyeti’nin her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan milli bayramıdır. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk, Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmıştır ve bu tarih Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün kabul edilir. Yeni Türkiye’nin kuruluşu için oldukça önemli bir gün olan 19 Mayıs Bayramı’nı Atatürk, ülkenin geleceği olarak gördüğü Türk gençliğine armağan etmiştir. 63 Anneler Günü anneler Günü, anneleri anmak ve onurlandırmak amacıyla tüm dünyada farklı zamanlarda kutlanan özel gün. Anna Javis’in kaybettiği annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü, 1914 yılında Amerikan Kongresi’nin onayıyla, ülke çapına yayıldı. Zamanla başka ülkelerce de benimsenen Anneler Günü, Türkiye’de de 1955 yılından bu yana, Mayıs ayının 2. pazar günü kutlanıyor. Bu evrensel günde, dünya üzerindeki milyonlarca anne, çocukları tarafından sevgi ve saygı ile anılır. Anneler Günü, anneleri onurlandıran bir özel gündür. TÜRK hıdrelleZ, Türk dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir. ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdrellez günü, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları varsayılır. Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine (Miladi takvim) göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan rumi takvime göre ise 23 Nisan’dır. 6 Mayıs’tan başlayıp 4 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs gecesi, kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir. Hıdrellez’in UNESCO’nun ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi’ne alınması amacıyla 2010 yılında çalışmalar başlatılmıştır. METAL iş sağlığı ve güvenliği, çalışma hayatında üretimden kaynaklanan tehlikelerden ve sağlığa zararlı koşullardan korunmak için yapılan sistemli çalışmaların tümüdür. 1987 yılından bu yana her yıl 4-10 Mayıs tarihlerinde, İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası kutlanmakta ve bu çerçevede çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir. TÜRK 64 SaYI YErlEŞTİrME METAL E Ğ L E N C E 4 rakamlılar 4914 – 7429 5 rAKAMLILAr 12909 – 15704 6 rAKAMLILAr 116982 – 330726 389575 – 521186 715375 – 809759 6306761 – 7922845 8073191 – 9673629 7 rAKAMLILAr 1475483 – 1732098 2632901 – 2778146 5385270 – 6128764 8 rAKAMLILAr 17634903 – 38011476 41163892 – 72902488 80116558 – 90174731 9 rAKAMLILAr 603022198 – 606199538 10 rAKAMLILAr 5300915742 – 9410937522 Geçen sayımızdaki “SAYI YERLEŞTİRME” bulmacasında meydana gelen teknik aksaklıktan dolayı okuyucularımızdan özür dileriz. PraTİk BİlGİlEr n Bir bezi sirke ile hafifçe ıslatıp, bakırlarınızı ovarsanız pırıl pırıl olacaktır. n Tıkanan lavabolarınızı açmak için kaynar sodalı suyu deliğe dökmeniz yeterli, kolayca açıldığını göreceksiniz. n Omletinizi bal ile yapmayı deneyebilirsiniz. Yumurtayı pişireceğiniz yağı kızdırıp biraz bal ekleyin, yumurtaları kırın. Çok lezzetli bir omlet sizi bekliyor. n Kül tablalarını tuzla silerseniz pırıl pırıl olacaktır. n Eşyalarınızın üzerindeki etiket izini, mobilya cilası sürüp, kuru bezle silerek çıkartabilirsiniz. n Vazodaki çiçeklerinizin daha uzun ömürlü olması için, suyuna birkaç damla çamaşır suyu eklemeniz yeterli olacaktır. n Bayatlamış ekmeklerinizi değerlendirin. Dilim dilim yapıp aralarına sarımsaklı tereyağı sürüp folyoya sarın. Yüksek ısıda fırında pişirin. n Domatesleriniz tazeliğini yitirmeye başladıysa, tuzlu suyun içinde yarım saat bekletin. n Ütü sırasında sararan kısımları oksijenli su ile silerseniz anında sararmalar kaybolur. n Fermuar sıkışırsa, kurşun kalem ile sıkışan dişlerin üzerini karalayın. n Balık kokusunu çıkarmak için yıkama suyunun içine bolca kahve telvesi atın. Sonra bol su ile durulayın. n Makarnanın haşlama suyuna bir- iki baş soğan, havuç ve bunun gibi sebzeler eklerseniz, çok daha lezzetli olduğunu göreceksiniz. n Sebze yemeği yaparken eklediğiniz su sıcak olursa, yemeğiniz çok daha lezzetli olacaktır. n Sütü ocağa koymadan tencere soğuk suyla çalkalanırsa süt kaynarken dibine yapışmaz. n Yeşil salata ve marulun yapraklarını yıkadıktan sonra bıçakla keserek doğramak yerine, elinizle koparın. Böylece vitamin kaybını önlemiş olursunuz. BURSA 2 NOLU ŞUBE Karsan ailesi beyaz cennet Uludağ’da Karsan çalışanları ve aileleri, 4 Mart Pazar günü, beyaz cennet Uludağ’a bir gezi gerçekleştirdi. Öğle yemeğinde mangal yapıldı ve gün boyu keyifli saatler yaşandı. Üretim Planlama Lojistik çalışanları moral yemeğinde METAL Karsan Üretim Planlama Lojistik çalışanları, 9 Mart akşamı düzenlenen moral motivasyon yemeğinde bir araya geldi. TÜRK 66 ÇAYIROVA ŞUBESİ Autoliv’den şubemize ziyaret Autoliv Metal Pres işyerinde çalışan üyelerimiz, 14 Nisan tarihinde şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Bilal Uça, 110 kişiden oluşan guruba, sendikamızın çalışmaları hakkında bilgi verdi. Üyelerimiz de, işyerinde karşılaşılan çeşitli sorunları aktardı. Kalkancı Pres Döküm ziyaret edildi Şube Başkanımız Bilal Uça, Kalkancı Pres Döküm işyerini 10 Nisan’da ziyaret etti. Başkan Uça ziyarette, sendikamızın yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi ve üyelerimizin sorunlarını dinledi. BOLU ŞUBESİ bir elektrik direğine çarptı. Kazada, İbrahim Nar, Alaattin Kırdar, Yüksel Kabadayı, Ahmet Öztürk ve Erdem Altunay isimli üyelerimiz hafif yaralandı. Yaralılar ambulanslarla İzzet Baysal Bolu Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Arçelik Pişirici Cihazlar İşletmesi Ürün Direktörü Adnan Tüfekçi ile birlikte Şube Başkanımız Özgür Elçi ve şube yönetimi, olay yerine giderek kaza hakkında bilgi aldı ve yaralılar ile ilgilendi. Türk Metal ailesi olarak yaralanan arkadaşlarımıza geçmiş olsun der acil şifalar dileriz. Kaynaşma yemeğinde biraraya geldiler Şube Başkanımız Özgür Elçi ve İcra Kurulu, Ümran Çelik Boru Sanayi temsilcileri ile 10 Nisan’da kaynaşma yemeğinde bir araya geldi. Bolu şubemizin düzenlediği yemeğe, şube yöneticilerimiz ve Arçelik PCİ temsilcileri de katıldı. Şube Başkanımız Elçi, yemekte, çalışan üyelerin sorunları ile yakından ilgilenmeye devam edeceklerini vurguladı Vali Özçimen’e nezaket ziyareti Şube Başkanımız Özgür Elçi, Şube Sekreteri Hakan Gülen ve Mali Sekreter Vedat Ateş, 9 Nisan’da Bolu Valisi İbrahim Özçimen’i makamında ziyaret etti. Vali Özçimen ziyarette, valilik olarak her zaman Türk Metal Bolu Şubesi’nin yanında olacaklarını belirtti. 67 TÜRK bolu Arçelik Pişirici Cihazlar İşletmesi çalışanlarını taşıyan servis otobüsü 10 Nisan’da kaza yaptı ve 5 arkadaşımız hafif şekilde yaralandı. Saat 16.30 civarında meydana gelen kazada, servis otobüsü, Yukarı Soku Karadere Caddesi’nde METAL Arçelik Pişirici Cihazlar İşletmesi servisi kaza yaptı GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ CRH çalışanları şubemizi ziyaret etti Şubemiz tarafından teşkilatlanma çalışmaları tamamlanan CRH Otomotiv’de çalışan üyelerimiz, guruplar halinde şubemizi ziyaret etmeye başladı. Ziyaretlerde, üyelerimize sendikal konularda geniş şekilde bilgi verildi. Şubemize ‘hayırlı olsun’ ziyaretleri METAL Şubemizin 3. Olağan Genel Kurulu sonrası, Diler Demir Filmaşin ve Hamaş Ağır Makine işyerlerinde çalışan üyelerimiz şubemizi ziyaret ederek, Şube Başkanımız Uysal Altundağ ve yeni yöneticilere hayırlı olsun dileklerini iletti. TÜRK 68 BURSA OSMANGAZİ ŞUBESİ Temsilciler Meclisi toplandı bursA Osmangazi, 3 Nolu ve Nilüfer şubelerinin katılımıyla 2 Nisan’da yapılan Genişletilmiş Temsilciler Meclisi toplantısına, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz İsmail Dursun başkanlık etti. Toplantıda güncel konular ele alındı. Rollmech Automotiv’de sözleşme imzalandı sendikAmız Türk Metal ile Rollmech arasında, Nisan 2012 – Mart 2014 yürürlük süreli yeni dönem toplu iş sözleşmesi imzalandı. Sözleşme ile, 1’nci 6 Ay % 8 + 25 kuruş seyyanen, 2’nci 6 Ay enflasyon, 3’ncü 6 Ay enflasyon + 2 Puan, 4’üncü 6 Ay enflasyon oranında zam alındı. Sözleşme, sosyal haklarda da % 30 oranında artış öngörüyor. İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ Nexans’da sözleşme sevinci Şubemiz yetkisindeki Nexans işyeri çalışanı üyelerimiz, şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, üyelerimize sözleşme süreci ile, Nexans işyerinin MESS’e bağlanması ile ilgili bilgi verdi. Bu arada, Nexans’da sürdürülen toplu iş sözleşme görüşmeleri 26 Mart’ta anlaşma ile sonuçlandı. Şube başkanımız Halil Faki Erdal, Nexans işyerini ziyaret ederek, imzalanan sözleşmenin getirileri hakkında, üyelerimize detaylı bilgi verdi. Deri işçilerine sendikamızdan destek METAL türk-iŞ Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak ve Şube Başkanımız Halil Faki Erdal, Deri-İş sendikası üyesi olan ve yaklaşık 400 gündür direnişte bulunan Kampana işçilerine destek ziyaretinde bulundu. Direnişteki işçilere erzak yardımını teslim eden Başkan Erdal, ayrıca, Türkİş Genel Sekreteri ve sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın selamlarını iletti. Başkan Erdal, bu onurlu duruşun ve direnişin yanında olduklarını ve desteklerinin devam edeceğini dile getirdi. TÜRK 69 AKSARAY 1 NOLU ŞUBE Üye çocuklarına ücretsiz kurs Şubemiz yetkisindeki işyerlerinde çalışan üyelerimizin çocuklarına yönelik olarak düzenlenen yabancı dil kursu, Aksaray Gençlik Merkezi’nde yapıldı. Çocuklar kurs sonrası resim, gitar, ebru ve çeşitli spor faaliyetlerine de katıldı. ANKARA 3 NOLU ŞUBE İşyeri ziyaretleri sürüyor Şube Başkanımız Nihat Zengin, 28 Mart’ta Aygersan Aydınlatma Gereçleri işyeri, 29 Mart’ta da, Mapsan Makine ve Hidromek işyerlerini ziyaret etti. Başkan Zengin, Şube Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz’ın da katıldığı ziyaretlerde, üyelerimizle, işyerlerinin genel durumu ve karşılaşılan sorunlarla ilgili sohbet etti. MAN Türkiye çalışanları şubemizi ziyaret etti METAL mAn Türkiye işyerinde çalışan üyelerimiz, 30 Mart’ta şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Nihat Zengin ile görüşen üyelerimiz, işyerinin durumu, çalışma hayatı ve güncel konularda sohbet ettiler. TÜRK 70 ÇANKIRI ŞUBESİ Teşükkür ziyaretleri tamamlandı ÇAnkırı şubemizin 10 Mart’ta yapılan 2. Olağan Genel Kurulu sonrası göreve gelen, Aydın Akbaş başkanlığındaki Yönetim Kurulu ve icra kurulu üyelerinin işyerlerine yaptıkları teşekkür ziyaretleri tamamlandı. Ziyaretler çalışan üyelerimizce memnuniyetle karşılandı. Şube Başkanımız Akbaş ziyaretlerde, karşı karşıya bulunulan sorunları bildiklerini ve zaman içinde hepsine çözüm getireceklerini belirtti. Nezaket ziyaretinde bulundular Şube Başkanımız Aydın Akbaş ve yönetim kurulu üyelerimiz, Çankırı Valisi Vahdettin Özcan, Belediye Başkanı İrfan Dinç ve İl Emniyet Müdürü Osman Zoroğlu’nu makamlarında ziyaret etti. İZMİR 1 NOLU ŞUBE “Toplu Sözleşme Hakkımı İstiyorum” Larth Havlu Radyatör ziyaret edildi Şube Başkanımız Halil İbrahim Tosun, 4 Nisan’da Larth Havlu Radyatör işyerini ziyaret etti. Başkan Tosun ziyarette çalışan üyelerimizle tezgâhları başında bir araya gelerek sohbet etti. METAL izmir 1 Nolu şubemizin yeni örgütlendiği Amros Makine Ambalaj Limited Şirketi işyerinde, işveren, yetki tespitimize itiraz etti. Çalışan üyelerimiz işverenin bu davranışı nedeniyle, 11 Nisan Çarşamba günü, yakalarına “toplu sözleşme hakkımı istiyorum” kokartı takarak mesailerine başladılar. TÜRK 71 BURSA NİLÜFER ŞUBESİ STK çalışanları şubemizi ziyaret etti Şubemiz yetkisindeki SKT Yedek Parça çalışanları, 29 Mart’ta şubemizi ziyaret etti. Üyelerimiz ziyarette, işyerindeki sorunları dile getirdi. Alta çalışanları da şubemizde Şubemiz yetkisinde bulunan Alta Yedek Parça ve Kalıp Sanayi işyeri çalışanları, 10 Nisan’da şubemizi ziyaret etti. Çalışanlarımıza Kıdem Tazminatı ve Sosyal Güvenlik Yasası hakkında bilgi verildi. GÖLCÜK ŞUBESİ Sıra gecesinde buluştular Ford Otomotiv Kaynak bölümü Üretim Gövde Müdürlüğü çalışanları, 26 Mart’ta sıra gecesinde bir araya gelerek eğlendi. Geceye, bölüm Müdürleri, Ekip Liderleri, bölüm çalışanları, temsilciler ve Şube Başkanımız Yücel Yücel de katıldı. METAL Deli Veli Köyü’ne 300 ceviz fidanı diki ldi TÜRK 72 Ford Otomotiv Sanayi Kaynak Gövde Üretim Bölümü 600 çalışanı adına, TEMA Vakfı’nın organizasyonu ile, Kandıra’nın Deli Veli Köyü’ne 300 adet ceviz ağacı dikildi. Ağaç dikme törenine Kandıra Kaymakamı Hamza Erkal, Belediye Başkanı Cengiz Kan, Şube Başkanımız Yücel Yücel, Ford Otosan Gövde Üretim Müdürü Levent Kara, sendika temsilcilerimiz ve bir grup bölüm çalışanı katıldı. “Aşk Kokusu’ büyük beğeni topladı Ford Otosan bünyesindeki VKV Kültür Merkezi, “Aşk Kokusu” adlı oyuna ev sahipliği yaptı. “Issız Adam” filmiyle çıkış yapan Cemal Hünal’ın da yeraldığı oyun, izleyenlerden büyük alkış aldı. Vedat Sakman konseri “Baktığım Yerden” sergisi Şubemiz yetkisindeki Ford Otomotiv bünyesinde bulunan VKV Gölcük Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi’nde, Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öğretim görevlilerinden Meliha Tüzün’ün “Baktığım Yerden” isimli gravür sergisi gerçekleştirildi. Ford Otomotiv bünyesindeki VKV Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi’nde 9 Nisan’da Vedat Sakman konseri gerçekleştirildi. Birbirinden güzel aşk şarkılarını seslendiren Sakman, Ömer Hayyam’dan Atilla İlhan’a kadar uzanan geniş bir repertuarla izleyenleri mest etti. İSTANBUL ŞUBESİ Geçmiş olsun ziyareti Şubemiz yetkisindeki Net Civata işyerinde çalışan Göksel Gökmen 28 Mart’ta iş kazası geçirdi. Şube başkanımız Tufan Şimşek ve Yönetim Kurulu üyeleri, Gökmen’i hastanede ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini ilettiler. METAL SUPSAN’da üretim bir saatliğine durdu 73 dünyA Doğayı Koruma Vakfı’nın, küresel iklim değişikliğinde (WWF-Dünya Saati Uygulaması) farkındalık yaratmak için uyguladığı bir saatlik ışık kapatma kampanyasına SUPSAN çalışanları da katıldı. Her yıl Mart ayının son cumartesi günü, herkesin Borusan’da kan bağışı Şubemiz yetkisindeki Borusan’da, Kızılay’a kan bağışı kampanyası gerçekleştirildi. 15 Mart’taki kampanyaya çalışan üyelerimiz yoğun ilgi gösterdi. TÜRK Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın düzenlediği “bir saatlik ışık kapatma kampanyası”na SUPSAN çalışanları da destek verdi. iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha duyarlı olmasını hedefleyen bu uygulama, bu yıl da 31 Mart’ta 20.30 – 21.30 saatleri arasında ışıkların söndürülmesi ile yapıldı. Bu çerçevede işyerinde saat 20.30–21.30 arasında tüm ışıklar söndürüldü ve üretim yapılmadı. Barbekü partisi yapıldı Şubemiz yetkisinde bulunan Arçelik’te, son 10 yılın üretim rekoru kırıldı. Rekor üretim dolayısıyla, işyeri sendika temsilcilerimizin önerisi doğrultusunda, barbekü partisi düzenlendi. KARADENİZ EREĞLİ ŞUBESİ Kaynaşma etkinliklerimiz sürüyor Şubemiz tarafından geçen yıl başlatılan ve üyelerimizle aileleri arasındaki kaynaşma ve dayanışmayı artırmayı hedefleyen etkinliklerimiz devam ediyor. Bu çerçevede, Büyük Anadolu Ereğli Oteli’nde 20 Mart’ta bir gece gerçekleştirildi. Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, yaptığı konuşmada, Genel Başkanımız Pevrul Kavlak ile genel merkez yöneticilerinin, ülke çapında kongre sürecinin devam etmesi nedeniyle geceye katılamadığını belirtti. Şube İcra Kurulu, yönetim kurulu üyeleri, iş yeri temsilcileri ve Erdemir’deki 7 Ünitede çalışanların eşleri ile birlikte yaklaşık bin kişinin katıldığı gecede, Ankara’dan gelen Semazen ekibinin gösterisi beğeni ile izlendi. ti et t re ya zi rı la ul ok ş ba da O ız ım an şk Şube Ba METAL Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu üyelerimiz, Erdemir genelinde değişik dönemlerde çalışanlarımızdan toplanan yardımların ulaştırıldığı Topallı Köyü İlköğretim Okulu, Kurtlar Köyü İlköğretim Okulu, Ormanlı Merkez İlköğretim Okulu ve Gümeli Merkez İlköğretim Okulu’nu ziyaret etti. Başkan Odabaş ve beraberindekiler, Atatürk köşesi, dış cephe boyası, çevre düzenlemesi ve sınıf tadilatları gibi yardımların yapıldığı okulların idarecileriyle görüştü. Başkan Odabaş ziyaretlerde, bölgedeki eğitim kurumlarına katkıların süreceğini ifade etti. TÜRK 74 GEBZE 1 NOLU ŞUBE Şube yönetimi aylık toplantısı Şube yönetiminin aylık toplantısı, 15 Mart’ta, şubemizin yetkili olduğu HP Pelzer Pimsa Otomotiv Sistemleri San. Tic. A.Ş. işyerinde gerçekleştirildi. Şube Başkanımız Şeref Özcan ve yöneticiler, toplantının ardından çalışan üyelerimizle bir araya geldi ve karşılaşılan sorunları dinledi Geçmiş olsun ziyaretleri gerçekleştirildi Şube Başkanımız Şeref Özcan, iş kazası geçiren üyelerimiz, HP Pelzer Pimsa çalışanı Cevdet Alış Tarhan’la, Arçelik-LG Klima çalışanı Olcay Ahcı’yı ayrı ayrı ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulundu. İSKENDERUN 1 NOLU ŞUBE Sarıseki Belediye Başkanına ziyaret Şube Başkanımız Çakır Varan ve yönetim kurulu üyelerimiz, Sarıseki Belediye Başkanı Bülent Özer’i makamında ziyaret etti. Ziyarette, çalışma hayatına ilişkin gelişmelerle, yörenin sorunları ele alındı. Başkan Varan sendikamız adına belediye başkanına bir plaket takdim etti. MANİSA 1 NOLU ŞUBE Başkan Cengiz Ergün, şubemizi ziyaret etti mAnisA Belediye Başkanı Cengiz Ergün, yardımcıları ile birlikte, 28 Mart’ta Şubemizi ziyaret etti. Belediye Başkanı Ergün, Şube Başkanımız Hüseyin Özben’e, olağan kongre sonrası hayırlı olsun dileğinde bulundu. Görüşmede, üyelerimizin servis güzergâhlarına otobüs durakları konulması konusu gibi çeşitli yerel sorunlar da ele alındı. Frankee Mutfak sözleşmesi imzalandı Şubemiz yetkisindeki Franke Mutfak Sistemleri işyerinde, 2012–2014 dönemini kapsayan toplu iş sözleşmesi imzalandı. Aspiratör üretimi yapan işyerinde yaklaşık 350 çalışanın yararlanacağı sözleşmeye göre, saat ücretlerine 1 Mart’tan itibaren % 11 zam yapılacak. Sözleşme, 2’nci altı ay zammının enflasyon oranında, 3. altı aylık dönemde ise enflasyon artı 1 puan, 4. altı ay zammının ise enflasyon oranında olmasını öngörüyor. Mevcut sosyal yardımlara da, sözleşmenin 1. Yılı için % 18 artış, ikinci yılı için ise enflasyon oranında bir artış sağlandı. 75 TÜRK Şube Başkanımız Çakır Varan, Türk-İş’e bağlı sendikaların şube başkanları ve şube yönetim kurulu üyelerimizle beraber, İskenderun MHP İlçe Başkanı İbrahim Gül’ü 15 Mart tarihinde ziyaret etti. Ziyarette, çalışanların sorunları hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. METAL MHP İlçe Başkanı Gül ziyaret edildi KAYSERİ ŞUBESİ İş Sağlığı ve Güvenliği Semineri türk-iŞ tarafından düzenlenen İş Sağlığı ve Güvenliği semineri 27–28 Mart tarihlerinde yapıldı. Seminere şubemizin işyeri temsilcileri ve İş Sağlığı ve Güvenliği kurul üyeleri katıldılar. Ali Gökkaya, işyerlerini ziyaret etti METAL Şube Başkanımız Ali Gökkaya, 20–22 Mart tarihlerinde, HES Kablo, HAS Çelik, Metal Matris, Erciyes Çelik ve HCS kablolama işyerlerini ziyaret etti. Başkan Gökkaya ziyaretlerde, çalışan üyelerimizle tezgahları başında sohbet etti. TÜRK 76 Geçmiş olsun Şube Başkanımız Ali Gökkaya, iş kazası geçiren üyelerimiz HAS Çelik çalışanı İsrafil Doğan’ı evinde, Erciyes Çelik Halat çalışanı Aykut Yıldız’ı da tedavi gördüğü Tıp Fakültesi hastanesinde ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulundu. Kayseri Sanayi Odası ziyaret edildi Şube Başkanımız Ali Gökkaya ve şube yöneticilerimiz, Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette, gerek çalışma hayatı gerekse ülkenin güncel konuları üzerine görüş alışverişinde bulunuldu. Polis Teşkilatı’nın 167. kuruluş yıldönümü TürK Polis Teşkilatı’nın 167. kuruluş yıl dönümü nedeniyle 4–10 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen faaliyetlere şube yönetim kurulumuz da iştirak etti. Bu çerçevede, Polis Meslek Yüksekokulu öğrencileri ile Erkilet Hıdırellez tepesine fidan dikimi gerçekleştirildi. BİGA 1 NOLU ŞUBE İcdaş Futbol Turnuvası başladı Üyelerimize %10 indirim Şubemiz ile Happy Center (Gross) ve Bipa Express Market arasında bir protokol imzalandı. Protokol, üyelerimize her iki marketin bütün şubelerinde %6 indirim öngörüyor. ANKARA 1 NOLU ŞUBE ORS ziyaret edildi Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe, Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve şube icra kurulumuz, şubemiz yetkisindeki Ortadoğu Rulman Sanayi (ORS) işyerini 23 Mart’ta ziyaret etti. Gökçe ve beraberindekiler, çalışan üyelerimizle bir araya gelerek sohbet etti. Ardından da fabrika yöneticileri ile görüştü. Arçelik ziyaret edildi Şube Sekreterimiz Deniz Çiçek ve Şube Mali Sekreterimiz Sedat Tarhan, 12 Nisan’da Arçelik işyerini ziyaret etti. Şube yöneticilerimiz, çalışan üyelerimizle tezgahları başında sohbet etti. Daha sonra üyelerimiz ile birlikte yemek yedi. METAL toplum kuruluşu temsilcileri ve İçdaş çalışanları izledi. Başkan Akkurt, maçları yönetecek hakemlere ve takım kaptanlarına çiçek vererek, tüm takımlara başarılar diledi. Turnuvada 23 takım 4 grupta mücadele edecek. Açılış maçında ise gülen taraf 1-0’lık skorla Çelikhane oldu. 77 TÜRK Geleneksel İçdaş Futbol Turnuvası, 16 Nisan’da oynanan Enerji Santrali-Çelikhane karşılaşması ile başladı. Açılış maçını AKP Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir, Biga Kaymakam Vekili ve Lapseki Kaymakamı İsmail Ayhan Tavlı, Şube Başkanımız Osman Akkurt, siyasi parti ve sivil ÇERKEZKÖY ŞUBESİ Tank taşıyıcı araç ve römorkları teslim edildi Şubemiz yetkisindeki Hema Endüstri işyerinde üretilen tank taşıyıcı araç ve römorkları, 13 Nisan’da düzenlenen törenle, Savunma Sanayi Müsteşarlığına teslim edildi. Törene, Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, Şube Başkanımız Murat Koçak, Çerkezköy Kaymakamı Ayhan Bayhan, Belediye Başkanı Ali Ertem, İlçe Emniyet Müdürü Kadir Yırtar, Hattat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hattat, Hema Endüstri Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Hattat, Hema Endüstri Genel Müdürü Tunç Doğan, Hattat Holding Yönetim Kurulu üyeleri, çalışanlar ve çok sayıda davetli katıldı. Aracı ilk kullanan Murad Bayar, ülke içinde tank nakillerinin Türk Silahlı Kuvvetleri için çok önemli olduğunu ifade etti. BURSA 3 NOLU ŞUBE METAL Futbol turnuvası başladı TÜRK 78 Şubemiz yetkisindeki işyerlerinin katılımı ile düzenlenen futbol turnuvası, 11 Mart tarihinde başladı. Birlik, beraberlik ve dayanışma adına düzenlemiş olduğumuz futbol turnuvasına katılan tüm takımlara başarılar dileriz. KOCAELİ ŞUBESİ Üyelerimizin ziyaretleri sürüyor Şubemizin 18 Mart’ta gerçekleştirilen 3. Olağan Genel Kurulu sonrası, çeşitli işyerlerinden üyelerimizin ziyaretleri devam ediyor. Bu çerçevede, Dytech Otomotiv Pazarlama işyeri çalışanları, Federal Mogul Piston Segman ve Gömlek Üretim Tesisleri işyeri çalışanları ve S.N.O.P İzmit Metal Sanayi işyeri çalışanları, şubemizi ziyaret ederek, Şube Başkanımız Yakup Yıldız ve yöneticilere hayırlı olsun dileklerini ilettiler. BASIN TEMSiLCiLERiNDEN KDZ. EREĞLİ ŞUBESİ METAL Kdz. Ereğli’de üniversite kurulmasına destek çalışanlarının, ilçeye üniversite kurulması için imza kampanyası başlattığını ve toplanan imzaların en kısa sürede Ankara’ya gönderileceğini ifade etti. Şube Başkanımız, “Ereğli’nin geleceğine katkı sağlayacak, büyümesinin önünü açacak her oluşumda yer alacağımızı bir kez daha belirtiyor, ilçeye üniversite kazandırılması yolunda atılan adımları sonuna kadar destekliyoruz.” dedi. 79 TÜRK Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, Ereğli Ticaret ve Sanayi Odası’nın ilçeye üniversite kurulması için yapacağı her çalışmaya destek verileceğini söyledi. Odabaş düzenlediği basın toplantısında ilçeye, “Bülent Ecevit” adını taşıyan bir üniversite kurulması fikrine, başta Genel Başkanımız Pevrul Kavlak olmak üzere, Türk Metal Sendikası’nın da sıcak baktığını belirtti. Odabaş, Erdemir Turgay TÜRKOĞLU KDZ. Ereğli Şubesi Basın Temsilcisi GEMLİK ŞUBESİ “Nasrettin Hoca” oyunu büyük ilgi gördü Müge ÖĞÜTÇÜ İşyeri Basın Temsilcisi Şubemiz yetkisindeki Fıcosa Otomotiv işyeri baştemsilciliğinin girişimiyle, Gemlik Belediyesi Kültür Merkezi’nde, “Nasrettin Hoca” adlı çocuk oyunu sergilendi. Bursa Geleneksel Tiyatro Topluluğu’nun sergilediği oyun, büyük ilgi gördü. BURSA 2 NOLU ŞUBE Coşkunöz’de İş Güvenliği ödülü METAL CoŞkunÖz Holding şirketlerinde geçen yıl başlatılan ve 3 gün üzeri iş kazası geçirmeyen takım ödülü etkinliği, bu yıl da sahiplerini buldu. TTF Montaj A Vardiyası’nda çalışan ve 1 yıl boyunca iş kazası geçirmeyen üyelerimiz ödüle değer bulundu. Ödülü kazanan Cevdet TONÇ Coşkunöz Metal Form tüm takımlarımızı kutlar, Basın Temsilcisi başarılarının devamını dileriz. TÜRK 80 VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI MURAT ÇİFTÇİ İstanbul Şubemizin yetkisindeki Frigoglass Turkey Soğutma Fabrikası’nda işyeri temsilciliği görevini yürüten Murat Çiftçi (26), 3 Mart’ta geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Merhum Çiftçi’ye Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz. HAMZA MUTİ Bursa 2 Nolu şubemizin yetkili olduğu Coşkunöz Metal Form’da çalışan üyemiz Hamza Muti, geçirdiği rahatsızlık sonucu 21 Mart’ta hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, tüm sevenlerine ve Coşkunöz camiasına başsağlığı dileriz. BARIŞ SOLMAZ İzmir 1 Nolu şubemiz yetkisindeki BMC Sanayi işyerinde 14 yıldır çalışan üyemiz Barış Solmaz, 9 Nisan’da hayatını kaybetti. Solmaz’a Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına ve tüm mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz. GÖKHAN GENÇ Çerkezköy Şubemiz yetkisindeki Hema Endüstri işyerinde çalışan üyemiz Gökhan Genç, geçirdiği iş kazası sonucu 30 Mart’ta hayatını kaybetti. Gökhan Genç’e Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz. Türk Metal olarak, hayatını kaybeden üyelerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Bu dergi, sendikalı işçiler tarafından basılmıştır. TÜRKMETAL NİSAN 2012 - SAYI: 153