5 - Türk Metal Sendikası

Transkript

5 - Türk Metal Sendikası
TÜRK METAL SENDİKASI GENEL
MERKEZİ AYLIK YAYIN ORGANI
TÜRK
TÜRKMETAL
NİSAN 2012 - SAYI: 153
ÜRETMEK,
KAZANMAK,
KAZANDIRMAK,
İSTİYORUZ...
NİSAN 2012 | SAYI: 153
METAL
EDİTÖRDEN
SİZİ
İLGİLENDİREN
HER ŞEY BU
DERGİDE
Türk Metal Yayınları artık daha kurumsal bir yapıya bürünmüş durumda. Türk Metal
kitapları gibi, Türk Metal Dergisi de çalışma hayatına ışık tutan ve çalışanların ufkunu açan
bir yayın. Yayınlarımızın hepsi sendikamızın gür ve ortak sesi. Şu ana kadar yayımlanan 11
kitabımız ve aylık yayın organımız Türk Metal Dergisi, çalışanların taleplerini, sıkıntılarını ve
beklentilerini hükümet edenlere, karar verici mekanizmalara, kanaat önderlerine, aydınlara
ulaştırıyor, sorunların çözümü için baskı yapıyor ve etkili bir propaganda aracı olarak her
gün daha geniş kitlelere ulaşıyor.
Zaman teknoloji çağı; Türk Metal ise değişimde öncü sendika. “Bilgi çağında sendikalara
yer yok” diyenlere inat, Türk Metal; teknolojiyi ve bilgi alış verişini çok yakından takip
ediyor, elindeki imkânları üyeleri ve diğer tüm çalışanlar için kullanmaktan geri durmuyor.
Bu yönde pek çok uygulamaya geçen Türk Metal Sendikası’nın, ortaya koymuş olduğu
hizmetlerden bir tanesi, Türk Metal 8 Mart Kadın İşçiler Kurultayı’nın daha kurumsal
bir yapıya kavuşması için bir web sitesinin yayına açılması oldu. Şu an videoları, fotoğraf
galerileri, araştırma bölümleri, ziyaretçi defteri ile turkmetal8mart.com sitesi, yakında kadın
metal işçilerinin ve bütün kadın işçilerin ortak platformu olacak.
Aynı zamanda, elinizde tuttuğunuz bu derginin bütün içeriğinin ve daha fazlasının yer
alacağı bir web sitesi de yayına giriyor. turkmetaldergi.com web adresinden yayınlanacak
olan sitemiz, çalışma hayatının nabzını internetten tutacak. Basılı yayın organları, şüphesiz
çok etkilidir. Ancak, artık dijital ortam, hayatımızın bir parçası haline geldi. Cep telefonları,
sosyal paylaşım siteleri, internet pek çoğumuzun vazgeçilmezleri arasına girmiş durumda.
Türk Metal de bu duruma ayak uydurarak, yerini almış oldu artık. Sosyal paylaşım
sitelerinde Türk Metal’in nasıl yer aldığı her ay dergimizin iki sayfasından duyurulacak.
Bu dergi elinize 1 Mayıs’tan sonra ulaşacak. Ama dergimiz nisan ayı dergisi, o yüzden
1 Mayıs hakkında genel bir değerlendirme yaptığımız yazımızı nisan sayımızda sizinle
paylaşıyoruz. Diğer bir yazı dizimiz ise “Şehirlerimiz” oldu. Her ay bir şehrimizin içinde
bulunduğu temel sorunları ve şehrimiz hakkındaki genel bilgileri aktaracağız. Ele alınacak
şehri, teşkilatımızın, şubelerimizin bulunduğu şehirlerden seçmeye gayret edeceğiz. Umarız
bu konu da ilginizi çekecektir.
Bu ay yine değerli bir konuğumuzu dergimizde konuk ettik. Türkiye’nin idarecilerini
yetiştiren ve Türkiye’nin en köklü okullarından biri olan Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe ile çalışma hayatına dair söyleşimizi
beğeneceğinizden ve ilgiyle okuyacağınızdan şüphemiz yok. Değerli hocamıza buradan
tekrar teşekkür ediyoruz.
Bosch fabrikamızdaki örgütlenme mücadelemize ilişkin son durumu ve bu konudaki
bildirimizi dergimizin bu ayki sayfalarında bulabilirsiniz. Ayrıca, Bizim Fabrikalarımız
köşemizde, Anadolu’muzun en büyük sanayilerinden biri olan HES Kablo fabrikası var. İşte
Hayatımız köşemizde ise renkli kişiliği ile Kale Kilit Fabrikamızdan Kahraman Kufacı var.
Türk Metal dergisi sizlerin desteği ile Türkiye’nin kendi alanında en saygın, en etkili
dergisi olmaya devam ediyor. Türk Metal ile hiçbir hakkınızdan habersiz kalmayacak ve sizi
ilgilendiren her şeyi bu yayında bulabileceksiniz.
Teşekkürler Türk Metal Ailesi...
türk
Ertan Gerknmçetal.org.tr
urk@tu
ertangenct
İÇİNDEKİLER
4
12
Türk meTal sendikası
aylık yayın organı
Nisan 2012 | Sayı: 153
YAYIN SAHİBİ
Türk Metal Sendikası
Adına
pevrul kaVlak
SOrUMLU YAZI İŞLErİ
MÜDÜrÜ
Bekir eroğlu
HABEr MÜDÜrÜ
ertan genÇTürk
ArAŞTIrMA
m. kemal şen
19
22
26
37
yöneTim merkeZi
Türk Metal Sendikası Genel
Merkezi Basın Müşavirliği
Beştepe Mahallesi
Yaşam Caddesi 1. Sokak
No:7/A 06520
Söğütözü/ANKArA
Telefon: 0312 292 64 00
Faks: 0312 284 40 18
[email protected]
prODÜKSİYON
cTcp rEprOTEK
Baskı
Ziraat Gurup
Matbaacılık A.Ş.
Ziraat Bankası
Tesisleri İstanbul
Yolu Trafo Karşısı
Varlık - ANKArA
Tel: 0 (312) 384 73 44 - 45
yayın Tarihi: 30 / 04 / 2012
yayının Türü: Yaygın süreli
yayın aralığı: Bİr (1) AY
yayın dili: TÜrKÇE
Dergimiz basın ahlak yasasına
uyar. Ayda bir yayımlanır ve
üyelerimize ücretsiz dağıtılır.
Bu ayın öne
çıkanları
“Avrupalı olmak
istiyorsak, sosyal
şartı imzalamalıyız”
SAYFA 18
Üretim faktörlerini
bir bütün
olarak görmek
SAYFA 32
Beyaz Rusya’dan
sendikacılar
Türkiye’de
SAYFA 53
6 Sektörden haberler
8 Türkiye 2011’de %8.5 büyüdü
10 Dünyadan haberler
16 Sosyal medyada Türk Metal
20 İşçi hayatı bu kadar ucuz olamaz
21 Komvek Karasor grevi zaferle sonuçlanacak!
25 Bakan Faruk Çelik’ten sendikamıza ziyaret
36 İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda işverene
büyük sorumluluk geliyor
38 Ekonomi / Merve Özkan
40 Ekonomi kasalardan değil, ceplerden ibarettir
46 Bilim&Teknoloji / Muammer Kaya
58 Kitap ve sinema köşesi
62 Cep telefonu bir küreselleşme aygıtı mı?
65 Bizden Haberler
Küreselleşmenin
attığı bir imza
İSTANBUL
SAYFA 56
Otomotiv Sektörü
Mesleki Yeterlilikler
Çalıştayı, Büyük Anadolu Oteli’nde gerçekleştirildi
SAYFA 52
METAL İŞÇİLERİNİN
SOSYAL GÜVENCESİNİN
KİLİDİ TÜRK METAL’DİR
SAYFA 42
DÜNYACA TANıNAN
uLuSLARARASı
bİR MARKA
SAYFA 48’DE
EMEKÇİLER
YALNIZ DEĞİLDİR
METAL
Biz, sadece bir sendika değiliz. Biz aynı
zamanda, bireylerinin birbirlerine karşı anlayışlı,
saygılı olduğu bir “aileyiz”... Türk Metal ailesi
içindeki hiçbir bireyin kaderi yalnızlık olmamıştır;
olmayacaktır. Biz hepimiz, bu ailenin bir
parçasıyız, dostuz, kardeşiz, arkadaşız…
4
T
TÜRK
ürkiye’de sendikalaşma geleneği 1952 yılında Türk-İş’in
kurulmasıyla birlikte ivme kazanmıştır. O yıldan sonra, emeğiyle
ekmeğini kazanan insanların hak ve çıkarları konusunda önemli
bir “koruyucu” olan Türk-İş, sağlam, güvenilir ve vakur duruşuyla,
çalışanların aleyhine gelişmelerle ilgili olarak iktidarları frenlemiş,
“Ankara’da Türk-İş vardır” sloganının da hafızalarda yer etmesini
sağlamıştır.
PEVRUL KAVLAK
Türk-İş Genel Sekreteri
Türk Metal Sendikası Genel Başkanı
[email protected]
twitter.com/KavlakPevrul
Türk-İş’in sendikal güç olarak kazandığı itibarın, bazı çevreleri
rahatsız etmesi üzerine, bu çevrelerin desteğiyle, “Demokrasiyi bir
amaç olarak değil de bir araç olarak” gören yeni sendikal(!) oluşumlar
ortaya çıkmış, bu durum, maalesef çalışanların hak ve çıkarları
konusunda elde edilen kazanımların, “sendikal kavgaların” gerisinde
kalmasına ve gerilemesine yol açmıştır.
Son 20 yıllık süreç içinde, çalışanların önce küresel sonra da lokal
politikalar ve uygulamalar sebebiyle uğradığı kayıplar kadar, sendikal
hareketteki ‘çatlak’ olarak tabir ettiğimiz farklı tercihler, sadece
örgütlenmeye sekte vurmakla kalmamış, aynı zamanda, kamuoyunda
daha önce sendikalara karşı var olan “güven” duygusunun da
zayıflamasına sebep olmuştur.
Özellikle 90’lı yıllardan bugüne kadar geçen zamana
baktığımızda, bu süreç içinde sendikalaşma/örgütlenme ihtiyacı
içinde olan emekçilerde zaman zaman kendini gösteren güvensizlik
duygusunun, -Türkiye’nin demokratikleşmesinde en önemli kriter
olan- sendikalaşmanın, içinde bulunduğu dramatik tablonun başlıca
nedenlerinden biri olduğu görülecektir. Ancak bu duygunun, “21.
Yüzyıl Bilgi Çağı… Bilgi çağında sendikalara yer yok” söylemlerinin
ertesinde geniş bir taban bulması, emek karşıtı çevreler tarafından
tetiklendiğinin de göstergesidir.
BUGÜN, GEREK SENDİKALI GEREKSE SENDİKASIZ EMEKÇİLER,
BİR “YALNIZLIK” DUYGUSU İÇİNE İTİLMEK ÜZEREDİR.
BU DUYGUNUN YAŞANMASINDAKİ BAŞLIcA NEDENLER
ARASINDA, SENDİKALARA KARŞI OLUŞTURULAN GÜVENSİZLİK
ATMOSFERİ KADAR, ÖRGÜTLÜ EMEKÇİLERİN, KENDİLERİNİ
İFADE ETMESİNE FIRSAT VE İMKÂN VEREcEK SIcAKLIK VE
ŞEFFAFLIğIN, SENDİKAL YAPILARDA TAM OLARAK KENDİNİ
GÖSTEREMEMESİ DE BULUNMAKTADIR.
Bugün, gerek sendikalı gerekse sendikasız emekçiler, bir
“yalnızlık” duygusu içine itilmek üzeredir. Bu duygunun
yaşanmasındaki başlıca nedenler arasında, sendikalara karşı
oluşturulan güvensizlik atmosferi kadar, örgütlü emekçilerin,
kendilerini ifade etmesine fırsat ve imkân verecek sıcaklık
ve şeffaflığın, sendikal yapılarda tam olarak kendini
gösterememesi de bulunmaktadır.
İşte bu yalnızlık duygusu, ister sendikalı, ister sendikasız
olsun, hemen hemen tüm işkollarında çalışan emekçilerin
sendikalaşma anlayışıyla birlikte, sendikal faaliyetlerin
yeniden yorumlanması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu yeni
yorumun gereği olarak, sendikalar, emekçilerin dertlerini
paylaştığı, düşündüklerini, düşüncelerini açıkça söylemekten
korkmadığı, kaçınmadığı, yani çalışanların çatısı altında
olmaktan mutluluk duyduğu kuruluşlar olduklarını
göstermek zorundadır.
Kim ne derse, nasıl derse desin; Türkiye’de
sendikalaşmanın öncü gücü metal işçileridir; metal işçilerinin
sendikası Türk Metal’dir. İşte biz Türk Metal olarak, gerek
sendikal yapımız, gerekse sendikal hizmetlerimiz ile bunun
mücadelesini veriyoruz. Biz, sadece bir sendika değiliz. Biz
aynı zamanda, bireylerinin birbirlerine karşı anlayışlı, saygılı
olduğu bir “aileyiz”... Türk Metal ailesi içindeki hiçbir bireyin
İngilizlerin ünlü devlet adamı Churchill’in, “Eleştiri,
yaraya yapılan pansumandır. Eğer, pansuman yapılmazsa
yara kangren olur, insanı öldürür” diye güzel bir sözü vardır.
Bugün Türk Metal’in büyük ve güçlü bir sendika olarak
ayakta durmasında, yapılan her eleştiriyi dinlemesinin,
dikkate alarak gereğini yapmasının büyük rolü olmuştur.
Bir ailenin içinde bütün bireyler, aynı düşüncede
olmayabilir. Farklı görüşler olabilir. Ama farklı düşünmek,
farklı şeyler söylemek asla ve asla bir bölünme ve parçalanma
nedeni olamaz. Türk Metal Ailesi içindeki her bireyin kendini
ifade etme, sorunlarını aile içinde dile getirip, çözüm talep
etme hakkı vardır. Aile büyükleri de bu değerlendirmelere
anlayışla bakar ve gereğini yapar… İşte tüm bunlar,
demokratik Türk Metal Ailesinin vazgeçilmezleridir.
Her geçen zaman içinde genişleyen hizmet yelpazesi
ve rüştünü ispatlamış demokratik yapısı/anlayışı/işleyişi
ile Türk Metal, bu özellikleri itibariyle, metal işçileri için
“vazgeçilmez” olmuştur.
Şimdi sıra, tüm işkollarında faaliyet gösteren sendikaların,
o işkollarında çalışan emekçiler için “vazgeçilmez” olmasına
gelmiştir.
Metal işçilerinin ihtiyaçlarına cevap veren ve bu
anlayışa odaklanmış Türk Metal tipi bir sendikal
anlayış, sadece diğer sendikaların örgütlenme
konusunda karşılaştığı engelleri aşması
bakımından bir “örnek” olmakla
kalmayıp, aynı zamanda, tüm
emekçileri sinsice kuşatan
“yalnızlık” kaygısından da
uzak tutacaktır.
METAL
Roman, genç kızın yaşadığı hayatın, sevinçlerin, acıların,
mutluluk ve hüzünlerin onda bıraktığı izlerin toplamıdır.“Biz,
hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve
yalnız kalacağız” sözleri, talihsiz bir şekilde hayatını kaybeden
Feriha’nın, hatıra defterine içine düştüğü yalnızlığa isyan
edercesine yazdığı son cümledir. Sonuç olarak, Peyami Sefa
bu romanıyla, okurlarına, “Dertlerinizi paylaşın… Onları
içinize atmayın… Düşündüklerinizi, düşüncelerinizi açıkça
söylemekten kaçınmayın, korkmayın” mesajını verir.
kaderi yalnızlık olmamıştır; olmayacaktır. Biz hepimiz, bu
ailenin bir parçasıyız, dostuz, kardeşiz, arkadaşız…
5
TÜRK
Türk Romanının usta isimlerinden birisi olan Peyami
Sefa, sosyolojik ve psikolojik bir analiz deryası olan “Yalnızız”
isimli eserinde, Feriha isimli bir genç kızın hayallerinin son
bulmasını anlatır.
N
E
D
R
Ö
T
K
SE
Ford
Otosan’a
yeni Genel
Müdür
METAL
“İhracatın Yıldızı” ödülü
Coşkunöz Radyatör’e
TÜRK
6
CoŞKunÖz Holding bünyesindeki Coşkunöz Radyatör, en çok ihracat yapan 3. şirket olarak, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) tarafından verilen “İhracatın Yıldızı” ödüllerinden, “Çelik Panel Üreticileri” ödülüne
layık görüldü. Çoşkunöz Radyatör adına ödülü Mali ve İdare İşler Müdürü Orhan
Ünal aldı. Coşkunöz Radyatör, geçen yıl satışını % 50, ihracatını ise % 41 artırdı.
Coşkunöz Radyatör ürettiğinin % 75’ini, 40’tan fazla ülkeye ihraç ediyor.
BSH’tan % 25 enerji
tasarruflu ev aletleri
BSH Türkiye CEO’su Norbert Klein, ürettikleri ürünlerle, enerji sarfiyatını % 25 azaltacaklarını bildirdi. Dünyanın en büyük 3’üncü, Avrupa’nın da
lider beyaz eşya üreticilerinden olan
BSH Grubu, evlerde sarf edilen elektriğin % 65’inin ev aletleri kaynaklı olması gerçeğinden hareketle, enerji tasarrufu
ve doğal kaynakların korunmasını hedefliyor. Klein, bu kapsamda BSH’nin, doğal kaynak tüketimini en düşük seviyeye
indirmek amacıyla AR-GE ve inovasyon
çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünü belirtti. Klein, yeni teknolojileri daha az su
ve enerji harcayarak, müşteri beklentilerini karşılayan ürünlere dönüştüreceklerini, 2015’e kadar elektrik, gaz, su ve hatta
atıklar dahil olmak üzere, tüm enerji sarfiyatını % 25 azaltacaklarını ifade etti.
FORD Otosan Genel Müdürü Nuri Otay’ın
zamansız kaybından sonra, yeni kaptan belli
oldu. Kocaeli Fabrika Müdürlüğü görevini
sürdüren Ford Otosan Genel Müdür Yardımcısı
Haydar Yenigün, şirketin yeni genel müdürü
olarak atandı. Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref
Başkanı ve Ford Otosan Yönetim Kurulu başkanı
Rahmi M. Koç, Nuri Otay’ı rahmetle anarak,
Haydar Yenigün’e yeni görevinde başarılar diledi.
Ford’un yeni
fabrikasıyla
kapasite 400
bine çıkacak
FORD Otosan’ın üç yıl içinde yapacağı 1 milyar
dolarlık yatırımın bir parçası olan Yeniköy
Fabrikası’nın temeli atıldı. Hafif ticari araç
üretiminin gerçekleştirileceği fabrikanın temel
atma törenine Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref
Başkanı ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı
Rahmi M. Koç da katıldı. 110 bin kapasite ile
çalışacak olan yeni fabrika ile Ford’un üretim
kapasitesi 400 bine yükselecek.
Renault’da
4 milyonuncu araç
banttan indirildi
Otokar’dan
elektrikli otobüs
Yerli elektrikli otomobilden sonra, otomotiv üreticileri yerli elektrikli
otobüs de üretti. Otokar, Türkiye’nin
ilk elektrikli otobüsü Doruk electra’yı
tanıttı. Hem çevreyi kirletmeyecek
hem de enerji tasarrufu sağlayacak
olan elektrikli otobüsler, tam şarjla 280 km. yol gidebiliyor. Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar’ın Genel Müdürü Serdar Görgüç, 3 yıldır
proje üstünde çalıştıklarını belirterek, “2007 yılında Türkiye’nin ilk hibrit otobüsü Doruk Hibra’yı geliştirdik. 2009’da Türkiye’nin doğalgazlı
orta boy otobüsü Doruk DG’yi ürettik. 2011’de doğalgazı 12 metrelik
KeNT DG‘de kullandık. Bugün ise,
Türkiye’de bir ilki daha gerçekleştirerek, Türkiye’nin ilk elektrikli otobüsü
Doruk elektra’yı tanıtmanın büyük
sevinci ve gururunu yaşıyoruz” dedi.
Elektrikli Makine
sektörü şampiyon
Oyak Renault, 4 milyonuncu aracını üretti.1969 yılında kurulan ve iki yıl sonra ilk otomobillerini banttan indirmeye başlayan Oyak
Renault’da, 4 milyonuncu otomobil,
iç pazara girecek kırmızı renkli bir
Megan oldu. Oyak Renault Genel
Müdürü Tarık Tunalıoğlu, “4 milyonuncu otomobilimizin haklı gururunu yaşıyoruz. Türkiye’deki 43 yıla
ulaşan tarihimiz boyunca,
Türkiye’nin ilk station wagon (Renault 12 SW), ilk klimalı (Renault
12 GTS), ilk dizel motorlu (Renault 9 GTD), ilk otomatik vitesli (Renault 9), ilk yol bilgisayarlı (Renault 21 Concorde) otomobilini ve ilk
dizel otomobil motorunun üretimini gerçekleştirerek, pek çok ilke imza
attık” dedi.
Türkiye Kalkınma Bankası (TKB) , imalat sanayinin performansını analiz etti.
2005-2010 döneminde 22 imalat sanayi sektörünü inceleyen “Türkiye imalat
Sanayiinin Analizi” çalışmasına göre,
bu dönemde en yüksek performans
gösteren ilk üç sektör şöyle sıralandı: elektrikli makine ve cihazlar, ağaç
ve mantar ürünleri, tütün. istihdamda en iyi performansı elektrikli makine
ve cihazlar gösterdi. Verimlilikte performansı en yüksek sektör olarak ağaç
ve mantar ürünleri öne çıktı. Aynı dönemde kriterler bazında; üretim endeksi artışında radyo, TV vb. cihazlar,
kapasite kullanım oranı artışında mobilya vb. ürünler, ihracat artışında radyo, TV vb. cihazlar, dış ticarette rekabet gücünde büro, muhasebe ve bilgi
eşlem makineleri, istihdam artışında
konfeksiyon, verimlilik artışında radyo, TV vb. cihazlar, fiyat artışında diğer
ulaşım araçları sektörü son sırayı aldı.
METAL
Bu yılın ilk iki ayında, beyaz eşya
üretiminde, 2011 yılının aynı dönemine göre % 5.6 oranında artış gerçekleşti. Yerli beyaz eşya satışının
% 3,3’lük artışla 894 bin 353’e ulaştığı bu dönemde, beyaz eşya ihracatı % 11,7 artışla 2 milyon 96 bin
191 oldu. Beyaz eşya ithalatı ise, yılın ilk iki ayında, geçen yılın aynı dönemine göre % 14,4 artışla 115 bin
154’e ulaştı.
7
TÜRK
Beyaz
üretimeşya
%5.6 ainde
gerçek rtış
leşti
A
S
I
K
A
KIS
Türkiye 2011’de
% 8,5 büyüdü
METAL
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye
ekonomisinin 2011 yılında % 8,5 büyüdüğünü bildirdi. Bu
yüksek oranla Türkiye, Çin’in ardından en yüksek büyüme hızına
sahip ikinci ülke konumunda bulunuyor. Türkiye’nin büyüme
rakamlarının, çalışanların ücretine yansımaması konusunda
sendikalar sık sık şikâyetlerini dile getiriyorlar.
TÜRK
8
Kredi kartı
asgari
tutar
ödeme
oranı %20
Bankalararası
Kart Merkezi (BKM) verilerine
göre, kredi kartında asgari
ödemeler azalıyor. BKM Genel
Müdürü Soner Canko, asgari
borcu ödeyenlerin oranının
% 25’ten % 20’ye gerilediğini
söyledi. Canko, 2-3 yıla bu
oranın daha da azalacağını
öngördü. Canko, “Tüketiciler
kart kullanımında daha dikkatli,
% 50’nin üzerinde borç ödeme
eğilimine girdiler” dedi.
Tasarruf artıyor
Tüketicinin kredi kartını
ödeme aracı olarak görme
konusunda bilinçlendiğini
belirten Canko, kart
kullanımının tasarrufları
artırdığına da işaret etti.
Hane halkı borçlarının yüksek
olduğu Türkiye’de, kredi kartı
ödemeleri, halkın en büyük
ekonomik sorunlarının başında
geliyor.
Türkiye’de demir-çelik
üretimi her yıl artıyor
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİAD) Başkanı
Ümit Boyner, Türkiye’nin, son on
yılda demir çelikte, Çin’den sonra
üretimini en fazla arttıran ülke konumunu elde ettiğini söyledi. Boyner, “Türk Sanayisine Bakış: Demir
Çelik Sanayi” konulu konferansta,
sağlam, verimli ve rekabetçi sanayi yapıları olan ülkelerin ekonomik
krizden çıkışının daha kolay olacağını vurguladı. Demir çelik sektöründe, uzun ürünlerde Türkiye’nin tüketiminin iki katından fazla üretim
yaptığını anlatan Boyner, ancak,
katma değeri yüksek olan yassı ve
vasıflı çelik ürünlerinde ise ithalatçı konumunda bulunulduğunu, ayrıca sektörün ana girdileri olan hurda ve demir cevherinde, % 70’lere
varan oranlarda ithalata bağımlı olunmasının da,
cari açığa olumsuz
etki yaptığını ifade etti.
METAL
Türkiye’nin göç
haritası açıklandı
2011 yılının göç
haritası açıklandı.Net
göç artışı en yüksek il
Tekirdağ oldu. Antalya,
Ankara, Eskişehir de
artış olan iller arasında.
Anadolu’nun büyük bir
bölümü göç verirken,
en büyük göç Van’dan
yaşandı. Yozgat, Çankırı,
Kars, Trabzon, Ağrı ve
Adıyaman ise, nüfusu
en çok azalan iller oldu.
Özelleştirme gelirleri harcıraha gidiyor
Her 5
gençten
biri işsiz
türKİyE’DE işsizlik oranı, çift haneden kurtulamıyor.
Türkiye’nin önemli sorunlarından biri haline gelen işsizlik, özellikle gençlerin korkulu rüyası haline
gelmiş durumda. Türkiye İstatistik
Kurumu verilerine göre, 2011 yılı
genç nüfus işsizlik oranı % 17 seviyesinde. Bu, her beş gençten birisinin işsiz olduğu anlamına geliyor.
Türkiye’de resmi işsizlik rakamları da istenen noktada değil. Ocak ayı
işsizlik rakamlarına göre, Türkiye’de
işsizlik oranı % 10,2 seviyesinde bulunuyor.
MalİyE Bakanı
Mehmet Şimşek,
özelleştirme uygulamalarının
toplam tutarının, 35
milyar 25 milyon 52
bin 224 dolar olduğunu
açıkladı. Bakan Şimşek,
CHP Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıkara’nın
soru önergesine verdiği
yanıtta, son dönemde
özelleştirilen Türk Telekom,
Petkim, Tüpraş, Tekel,
Türk Hava Yolları, Halk
Bankası, Sümer Holding,
Havelsan, SEKA ve Eti
Aliminyum’dan elde
edilen kaynağın, kamu
kurum ve kuruluşlarının
harcamalarında
kullanıldığını ifade etti.
Harcamalar arasında, araba,
kira, telefon, elektrik, su
faturaları, yolluklar ve görev
giderleri bulunuyor.
TÜRK
Rekor özelleştirme! 9
1 6
METAL
DÜNYADAN
HABERLER
TÜRK
10
Küresel krizler büyüme seyrini değiştirdi
ABD %3 büyüdü
1
AmerikA Birleşik Devletleri,
2011 yılının son çeyreğinde %
3’lük büyüme gösterdi. ABD Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre, yıllık bazda % 1,7 büyüme gerçekleşirken,
yapılan açıklamada, geçen yıl Euro Bölgesindeki borç krizi, petrol fiyatlarındaki artış ve Japonya’da meydana gelen
deprem felaketinin, büyümenin seyrini etkileyen gelişmeler olduğu belirtildi.
Doktora tezi çalıntı çıkmıştı
Macaristan Cumhurbaşkanı istifa etti
20 yıl önce hazırladığı doktora te2 zinin önemli bir kısmının başkalarına ait araştırmalardan kopyalandığının ortaya çıkması üzerine doktorluk ünvanı
geri alınan Macaristan Cumhurbaşkanı Pál
Schmitt, görevinden istifa etti. Schmitt, parlamentoda yaptığı konuşmada, “artık Macar ulusunun birliğini sağlayamadığı” gerekçesiyle görevinden istifa ettiğini açıkladı.
Schmitt’in istifa talebi, 5’e karşı 338 oyla kabul edildi.
Ekonomi adeta kanatlandı
Çin’den
rekor büyüme
Çin ekonomisinde, 2012’nin
ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı
dönemine göre %8,1 oranında büyüme sağlandığı bildirildi. Çin İstatistik
Kurumu’nun verilerine göre, 2012’nin
ilk çeyreğinde ülkenin gayrisafi yurtiçi
hâsılasının 10,799 trilyon yüen olduğu
belirtildi. Yine 2012’nin ilk çeyreğinde,
Çin’in toplam dış ticaret hacmi %7,3
artışla 859,3 milyar dolar oldu. Ülkenin ihracatının 430 milyar dolar, ithalatının ise 429,4 milyar dolar olduğu kaydedildi.
3
2
3
Kıbrıs’ta, Rumların
AB Dönem Başkanı olacağı 1 Temmuz’a kadar bir çözüm bulunamaması durumunda,
Türkiye’nin gündeme getirdiği, ancak uygulamaya konulmayan “B Planı”nın devreye gireceği
belirtildi. Plan üç aşamalı olarak
hayata geçirilecek. Öncelikle tanınma isteği açıklanacak, Maraş
bölgesi açılacak ve son olarak da,
Kıbrıs Türk Devleti adıyla tekrar
tanınma istenecek.
5
11
TÜRK
4
KKTC’nin
“B Planı” hazır
METAL
5
Dünya
Bankası’na
yeni başkan
Dünya Bankası Başkanlığını 5 yıldır sürdüren
ve görevi bırakma kararı alan Robert Zoellick’in yerine, Jim Yong
Kim seçildi. Güney Kore doğumlu Amerikalı Kim, yeni görevine
1 Temmuz’da başlayacak. Dünya
Bankası Başkanlığı için ABD’nin
adayı olarak gösterilen sağlık uzmanı 52 yaşındaki Kim, bankanın 25 üyeli yönetim kurulunda
yapılan oylama sonucunda, rakibi Nijerya Maliye Bakanı Ngozi Okonjo-Iweaala’nın önünde yer
alarak bu göreve seçildi.
6
8.6 şiddetindeki depremde 5 kişi öldü
Endonezya’da korkutan deprem
EnDonEzya’nın Aceh eyaleti açıklarında meydana gelen
8,6 şiddetindeki deprem korkuttu. Yerin
yaklaşık 23 km derinliğinde meydana gelen deprem, Malezya, Singapur, Tayland
ve Hindistan’ın güneyinde de hissedidi.
Deprem sonrası tsunami alarmı verildi.
Endonezya hükümeti, büyük dalgaların
4
sahile vurduğunu ve halkı paniğe sevk ettiğini ancak büyük bir tsunaminin yaşanmadığını duyurdu. Depremde 5 kişinin hayatını kaybettiği ve önemli maddi
hasar olmadığı açıklandı. Endonezya’da
2004 yılında meydana gelen deprem ve
tsunami sonucu, yaklaşık 230 bin kişi hayatını kaybetmişti.
HABER
BOSCH emekçileri, sağduyunun sesini dinledi ve kararını verdi:
“Türk Metal”le
METAL
yola devam ediyoruz
TÜRK
12
Yeni dönem
toplu sözleşme
mücadelesinde,
“Biz de varız!” diyen
BOSCH emekçileri,
“her zaman olduğu
gibi, bundan
sonra da Türk
Metal’le birlikte
olacaklarını”
duyurdular
B
osch Emekçilerinin Türk Metal’de karar vermesinin ardından, Genel Yönetim Kurulumuz bir açıklama yaptı.
Açıklamada özetle şu ifadelere yer verildi:
“Tüm yalanlara, tüm saldırılara ve provokasyonlara rağmen, sağduyunun sesini dinleyerek, Türk Metal’le yola devam
kararını veren BOSCH EMEKÇİLERİNİ kutluyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz.
“YETKİ TÜRK METAL’DE”
BOSCH çalışanlarını yalanlarıyla ve asılsız iddialarıyla kendi yanlarına çekmeye çalışanların, 12 Nisan 2012 tarihi itibariyle yetkili olma şansları ortadan kalktı. Bu durumun netlik
kazanmasıyla birlikte, yeni dönem toplu sözleşme mücadelesinde, “Biz de varız!” diyen BOSCH EMEKÇİLERİ, “her zaman olduğu gibi, bundan sonra da Türk Metal’le birlikte olacaklarını ilan etmiştir.”
“MESAJI ALDIK”
BOSCH işyerinde yaşanan gelişmelerden gerekli mesajları aldık. Bu mesajların gereğini yapmak üzere ilk adımlarımızı da attık. Genel Başkanımızın BOSCH işyerini ziyareti sırasında söylediği gibi, üyelerimizden gelen talepler doğrultusunda, söylediklerimiz birer birer hayata geçecek, olumlu ve kalıcı adımlarımız, samimiyetle devam edecektir.
“YARALARI SARACAĞIZ”
BOSCH çalışanlarının yaşadığı sorunlar en kısa zamanda
çözüme kavuşturulacak ve tüm yaralar sarılacaktır. Bir daha
böyle bir olumsuzluğun yaşanmaması için son derece hassasiyet içinde olacağız. Önümüzdeki yeni sözleşme döneminde,
BOSCH EMEKÇİLERİYLE birlik ve beraberlik içinde mücadelemizi başarıyla noktalayacağız.
“PROVAKASYONA GEÇİT VERMEDİLER”
BOSCH’un Türkiye’deki tüm işyerlerinde, işin ve işyerinin
gelişmesi, büyümesi, verimli ve kaliteli bir üretim sürecinin devamı için gayret göstermeye devam edeceğiz. Bu durumun istihdamı arttırıcı etkisi olacaktır. İşini ve işyerini seven BOSCH
EMEKÇİLERİ, bazı yabancı sendikacılar ve ülkemizdeki yandaşları tarafından provoke edilmek istense de, bu saldırılar
BOSCH EMEKÇİLERİ tarafından püskürtülmüştür.
“BİZ, BÜYÜK VE GÜÇLÜ BİR AİLEYİZ”
Biz bu mücadeleden güçlenerek çıktık. Çünkü artık
BOSCH EMEKÇİLERİNİ daha yakından biliyor, haklı taleplerini gerçekleştirmek için yolumuzu aydınlatmış bulunuyoruz. BOSCH işyerinde, başta çalışanlar olmak üzere, kimsenin bir zarar görmeden üretmeye devam etmesini sağlayacağız.
“MÜCADELEMİZ İYİ BİR SÖZLEŞME İÇİN”
2012’nin Toplu Sözleşme Yılı olduğunu bir yıl öncesinden
söylemiştik. Bu yıl, birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir yıl. Başarılı ve iyi bir sözleşme için, başta BOSCH
EMEKÇİLERİ olmak üzere, tüm üyelerimizle sağlam bir dayanışma içinde olacağız.”
“Sıfırcı”
Birleşik Metal’in
karanlık tarihi
BUNLAR SENDİKA DEĞİL, MAFYA…
Türk Metal Sendikası Genel Teşkilatlandırma Sekreteri İsmail Dursun, olaylar sonrasında yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:
“Bosch işyerinde artık yetki sorunu kalmamıştır. Yetki artık
Türk Metal’dedir. Bunu içine sindiremeyenler, Bursa dışından tuttukları mafya üyelerinden medet ummuş ve sadece Bosch işyerinde
değil, tüm Bursa’da terör estirerek, huzuru kaçırmışlardır. Bu olaylar, Bosch işçisini yalan ve iftiralarla kandırmaya, aldatmaya çalışan
bu kişilerin gerçek yüzünü de ortaya çıkarmıştır. Bunlar, sendikacı
değil, sendikacı kartvizitiyle dolaşan mafya üyeleridir.
‘Basın açıklaması’ bahanesiyle, çete üyeleriyle birlikte işyeri
önünde Bosch emekçilerine gözdağı vermeye çalışan bu çapulcu
gurubu, aradığını bulmayınca, yetkisizliğin de verdiği hırçınlıkla,
bu kez önüne gelene saldırmış ve bu saldırılar sırasında hem Bosch
emekçilerinden bazı arkadaşlarımızı hem de olaya müdahale etmek
amacıyla oraya gelen merkez ve şube yöneticilerimizi darp etmişlerdir…
Türk Metal Sendikası olarak, bizler bu çapulcuların saldırılarına
karşı Bosch emekçilerine göğsümüzü siper etmeye devam edeceğiz.
Tabelalarına sendika yazısını koyan bu çeteler, şunu iyi bilsinler ki,
Bosch emekçilerinin hak ve çıkarlarını geliştirmek için başlattığımız
mücadeleyi, bu kuru gürültülerle engelleyemeyeceklerdir.”
Zulümden kurtulanlar, bizzat kendileri
söylüyor:
Aldığımız cevap: Fotokopici Sendika...
Birleşik Metal’i Asil Çelik emekçilerine
sorduk…
Aldığımız cevap: Sıfırcı Sendika...
Birleşik Metal’i Akkardan emekçilerine
sorduk…
Aldığımız cevap: Bizi işten attıran sendika...
Birleşik Metal’i Beksa emekçilerine
sorduk…
Aldığımız cevap: Ücretlerimizi yarı yarıya
düşüren sendika...
Birleşik Metal’i Grammer işçilerine sorduk:
Aldığımız cevap: Vaat zengini icraat fakiri
bir sendika...
Asil Çelik’te işten atılmaların
arkasında birleşik metal var
Birleşik Metal’in örgütlü olduğu Asil
Çelik’te çalışan 35 işçinin, işveren tarafından
işine son verilmesi üzerine işçiler, işten atılan
arkadaşlarıyla beraber 29 Mart günü toplu
halde Birleşik Metal-İş Sendikası Bursa Şubesi önüne kadar yürüyerek olayı ve sendikanın
vurdumduymaz yaklaşımını protesto ettiler.
İşçiler yaptıkları basın açıklamasında, Birleşik
Metal’in bu vurdumduymazlığı ile işçi hareketi tarihine ‘Utanç Sayfaları’ eklediğinin altını
çizen Asil Çelik Sendika Baştemsilcisi Hüseyin
Kurt, basın açıklamasında şunları dile getirdi:
“Gebze’de bir fabrika önünde Birleşik
Metal-İş üyelerine Genel Başkanımız Adnan
Serdaroğlu, ‘burada bir işçinin kılına dahi dokunulmayacak, burayı ikinci bir tekel yapmayacağız’ demişti. Burada eylem yapan emekçi
kardeşlerimiz işten çıkarıldılar. İşveren, işten
atılan ve direnen arkadaşlarımıza ‘bu kararı
sendikayla birlikte aldıklarını’ işten atılan arkadaşlarımız bizlere belirtiyorlar. Bu sendikal
mücadeleye ihanettir.”
“Sendika Ağası istemiyoruz” şeklinde attıkları sloganlarla Birleşik Metal-İş Sendikası
ve Genel Başkanını protesto eden işçiler, şimdi
ise aynı oyunun Asil Çelik’te oynandığını dile
getirdiler.
METAL
Sendikamızın yetkili olduğu Bosch işyerinde çalışan arkadaşlarımızı, uydurdukları yalan ve iftiralarla kendi taraflarına çekmek
isteyenler, Bosch emekçilerinden beklediğini alamayınca, bu kez
de çareyi çete tutarak terör estirmekte aradı. Bursa dışındaki çeşitli bölgelerden parayla tuttukları çetelerle Bursa’da terör estirenler,
çeteler kanalıyla baskı ve tehdit kullanarak Bosch emekçilerine saldırdılar. Türk Metal Sendikası merkez ve şube yöneticilerine de fiili olarak saldıran çeteler, bazı Bosch emekçilerini de yaraladılar…
13
TÜRK
BOSCH’A ÇIRPINIYORLAR…
Emek düşmanı Birleşik Metalİş’i, Grammer çalışanlarına
sorun... Çimtaş emekçilerine
sorun... Asil Çelik emekçilerine
sorun... Bu sendikanın ne
olduğunu söylesinler...
www.turkmetaldergi.com
YAYINDA
Sendikamızın aylık yayın organı olan Türk Metal
dergisi’nin artık bir web sitesi var. Türk Metal
dergisi web sitesinde, dergimizde yer alan bütün
haber ve yorumları bulabilirsiniz.
turkmetaldergi.com sitesinde
ayrıca, çalışma hayatının anlık gelişmelerini,
sendikamızın yaptığı faaliyetlerin anlık duyurusunu
ve önemli gelişmeleri de takip edebilirsiniz.
dergimizin 150 -151 ve 152. sayılarının
yüklenmesiyle yayın hayatına başlayan
turkmetaldergi.com artık çalışma hayatının nabzını
da tutacak…
Sendikamızın resmi web sitesi
turkmetal.org.tr Genel Merkezimizin Resmi
Web Sitesi konumunu daha aktif, daha
zengin, daha güncel içeriği ile sürdürürken,
Türk Metal Dergisi web sitesi de, çalışma
hayatına yeni bir soluk kazandıracak.
a
t
’
e
b
u
T
u
Yo
TÜRK
METAL
mları, Genel
ra
g
ro
p
ın
ı’n
as
ik
d
en
S
al
Türk Met
şma videoları,
u
n
ko
ın
k’
la
av
K
l
ru
ev
P
Başkanımız
Metal’e ait diğer
rk
ü
T
ve
er
kl
li
n
ki
et
,
ri
tanıtım filmle
leyebilirsiniz.
iz
an
d
ız
am
yf
sa
e
b
tu
u
o
videoları Y
Türk Metal Sendikası
Youtube adresi
/turkmetalsendikasi
om
.c
be
tu
ou
.y
w
w
/w
:/
tp
ht
twitter.com/KavlakPevrul
Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak’ın tweetleri
akın akın Türk Metal’e üyeliklerini yenileyen BOSCH
EMEkÇİlErİNE teşekkür ediyoruz. Sağduyunun sesini
dinleyerek Türk Metal’le yola devam kararını veren
BOSCH EMEkÇİlErİNİ kutluyor, bu konuda emek
veren herkese tekrar teşekkür ediyoruz
METAL
riyle her zaman yale
ek
st
de
,
en
n
ve
gü
ze
izde bi
Bu onurlu mücadelem
verdiği güçle, daima
in
iz
m
ri
le
eş
rd
ka
si
çi
etal is
nımızda olan değerli m
acağız, diri olacağız
ol
i
ir
,
ız
ağ
ac
ol
ir
B
z.
vereceği
daha güzel hizmetler
TÜRK
16
yon
açıklanan enflas
in
rakamları devlet
ir
il
ab
rakamları ol
ağın
ama bir de mutf
enflasyonunu
ak
vatandaşa sorm
.
gerekir
İnsan, memnun olduğu sürece ilerleyemez.
kıdem tazminatına uzanan
elleri kırarız. kıdem
tazminatı, Türk işçi hareketi
için ya hep ya hiç davasıdır...
“Başarının babası çoktur ama mağlubiyet öksüzdür”
sıl verdiğin değil;
na
,
de
re
ne
ı
ay
vg
ka
Önemli olan
kazandığındır...
ne
n,
ğı
dı
al
ne
a,
nd
kavganın sonu
Türk Metal, yurt
genelindeki tüm
şubeleriyle birlikte
2011 yılında,
büyük ve ciddi
bir teşkilatlanma
performansı ortaya
koymuştur.
nin,
Yüz binlerce işçi
aileleriyle birlikte
nın
milyonlarca insa
sorumluluğunu
biz,
taşıyoruz. ama
k...
u
bu yola baş koyd
Yine terör yine yü
rekl
ateş. Şırnak Ulude ere düşen
re
teröristlerle çıkan de Pkk’lı
ça
2 uzman çavuş şe tışmada
hi
Şehitlerimize alla t düştü.
htan rahmet,
acılı ailelerine sabı
rlar diliyorum...
Bir sendikacı, kavgacı, mücadeleci olmak zorundadır.
Elazığ’ın maden ilçesinde hortum nedeniyle
hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize allahtan
rahmet kederli ailelerine sabır diliyorum.
Bizi her ortamda
d
onurlu metal işçi estekleyen
kardeş
sonsuz minnet, s lerime,
evg
saygılarımı sunu i ve
yorum.
rı
a
l
a
k
i
t
i
l
o
p
İstihdam aresizliğini
ç
işsizlerin etmemeli...
istismar
Üyelerimizin Genel Başkanımıza tweetleri
24.04.2012 HakanTuncel - @hkaantuncel @KavlakPevrul Her Türk Metal üyesi sizin gibi özveriyle çalışırsa önümüzde kimse duramaz…
23.04.2012 Halil ERDAL - @halilfaki @KavlakPevrul Dün de, bugün de, yarın da emeğin ve ekmeğin temsilcisi olan TÜRK METAL
SENDİKASI’nın herzaman yanında olmaktan büyük gurur duyuyoruz…
23.04.2012 ramazan şahin - @1970Tutkum Sayın Genel Başkan’ım Türk Metal sizinle gurur duyuyor her zaman her yerde sizinleyiz…
22.04.2012 Ali Rıza Toklu - @alirizatoklu42 Bu dönem, biliyoruz ki hepsinden farklı olacak, çünkü Genel Başkan’ımız PEVRUL KAVLAK
21.04.2012 Hayati Baş - -41hayatibas @KavlakPevrul Sadece Türk Metal İşçisi değil, tüm metal işçileri onurlu ve güçlü duruşunuzdan güç
alıyor Sayın Genel Başkanım…
20.04.2012 Murat Salar - @muratsalar76 Çağdaş Türk Sendikacılığının standartlarını belirleyen Türk Metal, yüzbinlerin tercihi ile
milyonların sendikal algısını da değiştirmiştir…
19.04.2012 Koray ALTAN - @altankry40 Gün gelecek herkes TÜRK-İŞ çatısı altında toplanacaktır... Haklı, adaletli tek sendika TÜRK
METAL…
21.04.2012 Erdal Atan - @erdalatan İnsana Sevgi, Emeğe Saygı. Değişimde Öncü... TÜRK METAL SENDİKASI…
22.04.2012 yusuf kaplan - @yusufkpln_40 @KavlakPevrul Şimdiye kadar yaptıklarınızdan ve yapacaklarınızdan dolayı TEŞEKKÜRLER
Sayın Genel Başkan’ım…
21.04.2012 Erdal Atan - @erdalatan @KavlakPevrul Büyük Anadolu Otelde yapılan eşli eğitimi sonuna kadar destekliyoruz…
23.04.2012 Fatih ÜNAL - @fatihunal_TMS @KavlakPevrul Bizlerden desteğini esirgemeyen sayın genel başkanımız ve genel merkez
yönetimi ile Aksaray 1 No’lu Şube Başkanımıza teşekkürler
Üyelerimizin Facebook’taki bazı yorumları
20.04.2012 Tuncay Yalin Metal isçisinin güvenerek sığındığı tek limandır TÜRK METAL. Metal emekçilerinin geleceği için somut adımlar tek
sendikadır TÜRK METAL ve yine üyesinden aldığı aidatı üyesine,onun eş ve çocuklarına hizmet olarak geri veren sosyal bir sendikadır TÜRK
METAL. Gücünü hiçbir siyasi ideolojiden değil yalnız üyesinden alan bir sendikadır TÜRK METAL. İşte bu sebeptendir büyük oluşumuz, güçlü
oluşumuz, iri oluşumuz, diri oluşumuz...
19.04.2012 Ayhan Çavuşoğlu Doğru bir tanedir ve o doğruda TÜRK METAL’dir. Türk işçi hareketi TÜRK METAL ve TÜRK İŞ etrafında birleşmeye
mecburdur. Çünkü bizler biriz iriyiz ve diriyiz. GÜÇLÜ TÜRK METAL…
19.04.201 Fatih ORHAN BÖYLE GÜÇLÜ BİR SENDİKANIN ÜYESİ OLMAKTAN DOLAYI ONUR VE GURUR DUYUYORUM. GÜÇLÜ TÜRKMETAL…
17.04.2012 Ayhan ÇAVUŞOĞLU Ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar Birleşik Metal kaybolmaya yok olmaya mahvolmaya mahkumdur. İş kolunda
tek sendika olana kadar durmak yok yola davam. GÜÇLÜ TÜRK METAL.
17.04.2012 Ömer ÖZGEL Biz sadece işçinin yanında yer alan, işçinin hakkını savunan bir sendikayız. Metal işçisinin yuvası TÜRK METAL çatısı
altıdır. Bu zamana kadar böyleydi, böyle oldu, böylede devam edecektir herkes bunu böyle bilsin…
05.03.2012 Hayati Baş Sermayemiz alın teri, gücümüz Türk Metal Sendikası’dır. Genel Başkan’ımız gerekeni en uygun şekilde yapacaktır. Bundan
hiç kuşkumuz yoktur…
17
TÜRK
19.04.2012 ihsan çimen - @ihsancimen BOSCH İşçilerine yapılan saldırıları esefle kınıyorum. YALNIZ DEGİLSİNİZ, YANINIZDA TÜRK
METAL GİBİ GÜÇLÜ BİR SENDİKA VAR…
METAL
19.04.2012 ihsan çimen - @ihsancimen TÜRK METAL TÜM METAL İŞÇİLERİ İÇİN VAR. BİR ZÜMRENİN, BİR İDEOLOJİNİN SENDİKASI
DEGİLDİR…
HABER
ankara 2 Nolu Şube 2. Olağan Genel kurulu
METAL
Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek Ankara 2 Nolu
Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada,
sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söyledi
TÜRK
18
“avrupalı olmak
istiyorsak, sosyal şartı
imzalamalıyız’
Ankara 2 Nolu Şubemizin 2. Olağan Genel
Kurulu 7 Nisan’da, sendikamız Genel
Merkez Konferans Salonunda yapıldı
G
enel Kurul Divan Başkanlığını da
yürüten Genel Mali Sekreterimiz
Mehmet Soyupek, yaptığı açılış konuşmasında, Türkiye eğer Avrupalı olmak
istiyorsa, sosyal şartı imzalaması gerektiğini
belirtti. Türkiye’de çalışanların ve sendikaların aleyhine çıkan gelişmelerin örgütsüzlükten kaynaklandığını ifade eden Genel Mali
Sekreterimiz Mehmet Soyupek, “Örgütlü toplum demek, bilinçli ve üretken toplum demektir. Bu nedenle ülkemizi daha
ilerilere taşımak istiyorsak, Avrupa Sosyal Şartı’nda yer alan örgütlenme ile ilgili
maddeleri imzalamalıyız. Sendikaların yok
olmaması için, sendikalaşmanın önündeki
engellerin kaldırılması gerekir” dedi.
Ankara 2 Nolu Şubemizin 2. Olağan
Genel Kuruluna çok sayıda davetli ve şube
başkanımız katıldı. Genel Kurulda yapılan seçimlerde, Şube Başkanlığına
Halil İbrahim Alpoğlu yeniden
seçilirken, Sinan Kılınç Şube
Sekreterliğine, Tamer Karabey de Şube Mali Sekreterliği görevine
getirildi.
HABER
Kırıkkale Şubesi 2. Olağan Genel Kurulu
METAL
“Makine Kimya’yı bir
dünya markası yaptınız”
G
enel Başkanımız Pevrul Kavlak Kırıkkale Şubesi 2.
Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Makine
Kimya Endüstrisi’nin dünya çapında önemli bir kurum
haline gelmesinde çalışanların büyük katkısı olduğunu belirterek, “Makine Kimya’yı bir dünya markası yaptınız. Sizlere teşekkür ediyorum” dedi.
Kırıkkale Şube binamızdaki Baki Yeşiloğlu Konferans
Salonu’nda 8 Nisan Pazar günü gerçekleştirilen genel kurulun açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Kavlak, “Bugün Makine Kimya 29 ülkeye silah satıyorsa, 2010 yılında
650 milyonluk satış yapmışsa, 2011’de satışlar 850 milyon
liraya yükselmişse, bu Makine Kimya emekçilerinin eseridir.
Makine Kimya emekçileri sayesinde, Kırıkkale’den bir dünya
markası çıkmıştır. Ben, Makine Kimya emekçilerini gösterdikleri başarı nedeniyle kutluyor, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Türkiye için hayati derecede önem taşıyan Makine Kimya Endüstrisinin, devlet tarafından da desteklenmesi
gerektiğini hatırlatan Genel Başkanımız Kavlak, “Türkiye, savunma ihtiyacının dörtte birini yerli sanayiden karşılamaktadır. Bu anlamda yerli sanayide tek adres vardır; o da Makine
Kimyadır” diye konuştu. Genel Kurulda söz alan delegeler,
Kırıkkale Şubemizin 2. Olağan Genel Kurulunun oldukça demokratik bir ortamda gerçekleştiğinin altını çizerek, seçilecek
yeni yönetime başarılar diledi. Çok sayıda sivil toplum temsilcisinin katıldığı genel kurulda iki liste yarıştı Genel Kurul sonunda Mürsel Öcal yeniden Şube Başkanlık görevine seçilirken, Cihan Yaka Şube Sekreterliğine, Ercan Uğur ise Şube
Mali Sekreterlik görevine getirildi.
Kırıkkale Şubesi Genel Kurulunda Divan Başkanvekilliğini,
Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek yaptı.
19
TÜRK
Türk Metal Sendikası Kırıkkale
Şubesi 2. Olağan Genel Kurulunda
konuşan Genel Başkanımız Pevrul
Kavlak, Makine Kimya Endüstrisi
çalışanlarına teşekkür etti
İşçi hayatı bu
kadar ucuz olamaz
Türk Metal Sendikası Genel Yönetim Kurulu, 3 Nisan’da Erzurum
Baraj Göleti’nde 5 Tedaş işçisinin, 9 Nisan’da da Elazığ’da 6
işçinin hayatını kaybetmesi üzerine bir açıklama yaptı.
METAL
raj göletinde 5
Aşkale’deki ba
ti.
hayatını kaybet
işçi boğularak
TÜRK
20
Y
apılan açıklamada şu ifadelere yer
verildi: “Erzurum’un Aşkale ilçesindeki baraj göletinde, bindikleri deniz bisikletinin ters dönmesi sonucu 5 Tedaş işçisinin, 9 Nisan akşamı da Elazığ’da
bir madende çalışan işçilerin barındıkları plastik konteynırların hortum nedeniyle
sürüklenerek kayalara çarpması sonucu 6
işçinin hayatını kaybetmesi 7 işçinin de yaralanması bizleri derinden üzmüştür. Ülkemiz, ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada ise ikinci sırada yer almaktadır.
Yaşanan bu tür acı manzaraların ardından
yetkililer her defasında benzer açıklamalar
yaptılar. Ama, sonuç yine aynı… İş kazalarını önleyecek tedbirlerin acilen ve hiç zaman
kaybetmeden hayata geçirilmesi artık kaçınılmaz olmuştur. İnsan hayatını hiçe sayan
ihmal sahiplerinin hesap vererek cezalandırılması, bir dahaki ihmallerin yaşanmaması
için caydırıcı olacaktır. Her zaman ifade ediyoruz, ama yine söylemeye mecburuz; Dileriz bu olaylar son olur…”
Türk Metal açıklamasında,
“Son bir hafta içinde meydana
gelen iki iş kazasının ardından
hayatına kaybeden 11
işçimize Allah’tan rahmet,
sevdiklerine ve yakınlarına ise
baş sağlığı dileriz” denildi.
rtum
dana gelen ho
Elazığ’da mey
en
ı kaybed 6
afetinde hayatın
ldı.
bu görüntü ka
işçiden geriye
HABER
Komvek Karoser grevi
zaferle sonuçlanacak!
peşinde olduğumuzu paylaşmak istiyorum. Bu fabrikada, toplu sözleşme görüşmelerinde konu olan, metal işçilerinin ekmeğini, emeğinin karşılığını almak için sonuna kadar mücadele
edeceğiz. Biz işverenden her şeyden önce samimiyet bekliyoruz. Samimiyet bir uzlaşma ortamı için temel şartlardan biridir. Komvek işvereni öncelikle fabrikada çalışanlara sevgi duyduğunu, onların emeğine saygı gösterdiğini kanıtlamalıdır.
İşte bu süreç, işverenin sevgisini ve saygısını kanıtlaması için
bir ideal zamandır. Biz, bu fabrikada çalışan metal işçilerini
mağdur edecek her girişime, her yaklaşıma şiddetle tepki göstermeye devam edeceğiz. Bu hak arama mücadelesini ise, günün ekonomik koşullarına paralel ve insani boyutlu taleplerimizle, Komvek işvereni anlayışla yaklaşana kadar sürdüreceğiz.
Allah mahcup etmesin. Hayırlı olsun diyerek kutsal mücadelemizi başlatıyor ve bu mücadeleden başarıyla çıkmamız için verecekleri destek için değerli Gemlik kamuoyuna ve Gemlik basınına şimdiden teşekkür ediyorum.”
Toplam 7,5 ayı aşkın bir süredir
gösterilen iyi niyete ve görüşmelerin
olumlu bir şekilde noktalanması
için çaba gösterilmesine rağmen,
işveren tarafı, “işlerimiz iyi
değil” bahanesi ile klasik işveren
yaklaşımını sergilemeye devam etti.
Bunun üzerine 20 Nisan itibariyle
kutsal mücadele başlatıldı.
21
TÜRK
T
ürk Metal Sendikası Gemlik Şubesi ile fabrika yönetimi
arasında 1 Eylül 2011 tarihinde başlayan Toplu Sözleşme görüşmelerinde, ücret ve sosyal haklar dışında bütün maddelerde anlaşma sağlanmıştı. Komvek Karoser işvereni, işlerinin iyi olmadığı gerekçesiyle ücret ve sosyal haklar
konusundaki taleplere olumlu yaklaşım göstermeyince, görüşmelerde arabulucu aşamasına geçildi. Toplam 7,5 ayı aşkın bir
süredir gösterilen iyi niyete ve görüşmelerin olumlu bir şekilde noktalanması için çaba gösterilmesine rağmen, işveren tarafı, “işlerimiz iyi değil” bahanesi ile klasik işveren yaklaşımını sergilemeye devam etti. Bu kayıtsızlığa karşılık, 23 Şubat’ta
grev kararı aldık. Aradan geçen süre zarfında işveren tavrında
bir değişiklik olmayınca da, 20 Nisan itibariyle kutsal mücadele başlatıldı. Gemlik Şube Başkanımız Kemal Durmaz, grev
konusunda şu açıklamayı yaptı:
“Buradan saygıdeğer Gemlik basını aracılığıyla, tüm kamuoyuyla, bizlerin bir macera peşinde değil, emeğin ve ekmeğin
METAL
Bursa Gemlik’te bulunan Komvek Karoser işyerinde başlatılan
grev, işveren anlayışla yaklaşana kadar devam edecek
METAL
HABER
TÜRK
22 İŞÇİNİN, EMEKÇİNİN BAYRAMI...
1847’DE ÇIKARILAN ON SAAT YASASI İLE KADIN VE GENÇ İŞÇİLERİN
TEKSTİL SEKTÖRÜNDEKİ GÜNLÜK ÇALIŞMA SÜRELERİ ON SAAT İLE
SINIRLANDIRILDI. BU YASA YETİŞKİN ERKEK İŞÇİLERİ KAPSAMIYORDU
S
anayi devriminin ürünü olan işçi sınıfı, sermayenin devasa gücü karşısında tek başına bir hiçti. “laissez faire
laissez passer” yani “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı, büyük sosyal yıkımlara, acılara yol açmış ve
sanayi devrimi, beraberinde sosyal sefaleti de getirmişti. Ağır
yaşama koşulları yanında, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, kadın ve çocuk emeğinin yoğun biçimde kullanılması, dönemin en büyük özelliğidir. Robert Owen, bu dönemde çocuk emeğinin kullanımı hakkında “Britanya’nın İşveren
Fabrikatörlerine Mektup”ta (1818) şu ifadelere yer vermektedir:
“Çocukların, neredeyse bebekliklerinden itibaren, hepsi
de az veya çok sağlıksız olan fabrikalarımızda çalıştırılmalarına
izin veriliyor. Bütün zamanlarını açık havada yapacakları
sağlıklı egzersizlerle okul arasında paylaştırılması gereken bir
yaşta, dört duvar arasında uzun, tekdüze ve yorucu bir çalışmaya mahkûm ediliyorlar.” 1
Owen, çocukların o dönemde tekstil fabrikalarına altı yaşında işe başlatıldıklarını, bazen beş yaşında da çalıştırıldıklarını, çalışma süresinin kışın ve yazın yasal olarak sınırsız olduğunu, genellikle on dört saat, bazen on beş saat, hatta para
canlısı ve insanlık dışı işverenler tarafından on altı saate kadar
uzatıldığını yazmaktadır. 2
Uzun ve ağır çalışma koşullarına karşı yükselen tepkiler
ve toplumun kendini savunmak için geliştirdiği hareketler
sonucu, çalışma yaşamının düzenlenmesi gündeme gelmeye
Sekiz Saatlik İş Günü Hareketi
Bayram gününü, sekiz saatlik iş gününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilk kez Avustralya’da doğdu.
Avustralyalı işçiler, 1856’da, sekiz saatlik işgünü lehinde gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep
birlikte bir günlük iş bırakmaya karar verdiler. Bu kutlamanın
yapılacağı gün olarak da 21 Nisan tarihi saptandı. Avustralyalı
işçiler bu kararı, yalnızca 1856’da uygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanın Avustralya işçi sınıfı üzerinde büyük etkisi oldu, yeni bir heyecana yol açtı ve bu kutlamanın
her yıl tekrarlanmasına karar verildi.
Avustralyalı işçileri ilk izleyen Amerikalılar oldu. 1886’da
1 Mayıs’ın evrensel bir iş bırakma günü olmasına karar verdiler, 1 Mayıs’ta 200 bin Amerikalı işçi iş bıraktı ve 8 saatlik işgünü talebinde bulundu. Daha sonra yasal baskılarla, işçilerin bu ölçekte bir gösteriyi tekrarlaması birkaç yıl engellendi.
Yine de 1888’de bu yolda yeniden karar aldılar ve gelecek gösterinin 1 Mayıs 1890’da olmasını kararlaştırdılar.
Bu sırada Avrupa’daki işçi hareketi de güçlendi ve canlandı.
Bu hareketin en güçlü ifadesi, 1889’da toplanan Uluslararası
İşçiler Kongresi oldu. 400 delegenin katıldığı bu Kongrede,
sekiz saatlik işgünü talebinin en başta yer alması gerektiği yolunda karar alındı.
Otuz yıl önce Avustralyalı işçiler, aslında yalnızca bir günlük kutlama düşünmüşlerdi. Kimse bu kutlamanın daha sonraki yıllarda da tekrarlanmasından söz etmedi. Bu düşüncenin, bir şimşeğin çakışı gibi başarı kazanacağını ve işçi sınıfı
tarafından kısa zamanda benimseneceğini önceden kimse göremezdi. Bununla birlikte, 1 Mayıs’ın her yıl kutlanacak sürekli bir kurum haline getirilmesinin gerekliliğini herkesin kavraması ve hissetmesi için, 1 Mayıs’ın yalnızca bir kez kutlanması
yeterli oldu.
Bu yıllarda işçi sınıfı ekonomik, sosyal ve siyasal haklardan
mahrum durumdaydı. Günde 14–16 saat çalışıyor ve ancak
karnını doyurmaya yetecek kadar bir ücret alıyordu. Seçme ve
seçilme hakkından yoksundu. Sendikal birlikler kurmaları yasaklanıyor, gösteri ve eylemlerine izin verilmiyordu. Haftalık ve yıllık izinleri, hastalık ve kaza sigortaları vb. hiçbir hakları yoktu. Kısacası hiçbir insani haktan yararlanamıyorlardı.
Zamanla işçi sınıfı yaşadıklarından öğrendi, öğrendiklerinden dersler çıkardı. Makineleri kırmaktan vazgeçip, sendikalar kurmaya başladı. Kadını ve erkeğiyle birlikte, tek bir
sınıf gibi davranmaya başladı. İşçiler birlikte davranmaya başlayınca kendilerine olan güvenleri ve güçleri arttı. Ekonomik
ve siyasi durumlarını iyileştirmek için burjuvaziye karşı mücadele etmeye başladılar.Günümüz ayrışma değil birleşme günüdür. Günümüz el ele halaylarla İşçi Bayramını, yani bizim
en önemli bayramımızı tahriklere kapılmadan, aramıza bozguncuları sokmadan kutlama günüdür.
23
TÜRK
başladı. İngiltere’de 1802’de kabul edilen ilk fabrika yasası sadece çocukları kapsıyordu. Yetişkin işçiler bu yasanın dışında tutuldu. Bu yasa ile tekstil fabrikalarında çocuk işçilerin
çalışma süreleri 12 saate indirildi, fakat uygulamada sorun
yaşandı. Çünkü bu uygulamayı denetleyecek hiçbir denetçi atanmamıştı. 1833 Fabrika Yasası ile dokuz yaşından küçük çocukların tekstil fabrikalarında çalışmaları yasaklandı.
1847’de çıkarılan On Saat Yasası ile kadın ve genç işçilerin
tekstil sektöründeki günlük çalışma süreleri on saat ile sınırlandırıldı. Bu yasa yetişkin erkek işçileri kapsamıyordu.
METAL
OTUZ YIL ÖNcE AVUSTRALYALI İŞÇİLER, ASLINDA YALNIZcA BİR GÜNLÜK
KUTLAMA DÜŞÜNMÜŞLERDİ. KİMSE BU KUTLAMANIN DAHA SONRAKİ
YILLARDA DA TEKRARLANMASINDAN SÖZ ETMEDİ. BU DÜŞÜNcENİN, BİR
ŞİMŞEğİN ÇAKIŞI GİBİ BAŞARI KAZANAcAğINI VE İŞÇİ SINIFI TARAFINDAN
KISA ZAMANDA BENİMSENEcEğİNİ ÖNcEDEN KİMSE GÖREMEZDİ
METAL
HABER
TÜRK
24
Türkiye’de 1 Mayıs’lar
n 1905: 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde, 1905 yılında İzmir’de kutlandı. Bunu 1909 Üsküp kutlaması izledi. İstanbul’da ilk 1 Mayıs kutlaması 1910’da yapıldı.
n 1920: 1920 yılında, işgal idaresinin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlandı. İşçiler Haliç’ten başlayarak
Karaköy üzerinden Beyoğlu’na kadar bir yürüyüş yaptılar.
n 1921: 1921’in 1 Mayıs’ında İstanbul’un
hemen hemen tüm işçileri, özellikle Şirket-i
Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi ve Tramvay şirketi çalışanları 1 Mayıs’ı kutladılar.
n 1923:1923 yılının 1 Mayıs’ında çok sayıda yerli ve yabancı işletmede çalışan işçiler greve çıktı. İşçi taleplerinin arasında yabancı şirketlere el konulması, 1 Mayıs’ın resmen işçi bayramı olarak
tanınması, sekiz saatlik işgünü, hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı vardı. Sonuçta ise birçok işçi tutuklandı.
Cumhuriyet tarihinde 1 Mayıs’lar
n 1924: 1 Mayıs’ı “İşçi Bayramı” olarak kutlayan işçilerin bu eylemi engellenmek istendi. Sekiz saatlik işgünü için
bildiri dağıtan birçok işçi tutuklandı.
n 1925: 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu
sonrasında kutlamalara izin verilmedi ve 1935 yılına kadar
hemen hemen her yıl gizli kutlanabildi. 1 Mayıs’ın bundan
sonraki tarihi “yasak”larla yazıldı.
n 1935: 1935 yılında çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme
ile 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak genel tatil
günlerine dahil edildi.
n 1960: 27 Mayıs 1960’dan sonra da yasaklar yaşandı.
Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu’nun kabul tarihi olan 24 Temmuz, işçi sınıfına 1 Mayıs’ın
yerine bayram olarak dayatıldı. Ancak bu girişimlerin hepsi, kararlı mücadeleler sonucu geri döndü.
n 1976: En kitlesel 1 Mayıs, 1976’da kutlandı.
n 1977: 1977 yılındaki gösterilerin daha bir
görkemli kutlanması bekleniyordu fakat 37 kişi yaşamını kaybetti.
n 1979: Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul’da
mitinge izin vermedi. 1 Mayıs, İzmir Konak
Meydanı’nda kutlandı.
n 1980 sonrası: 12 Eylül Askeri Darbesinin yasaklar
zincirinde 1 Mayıs da yerini aldı. Yasaklara rağmen; kısa
süreli iş bırakmalar, bayramlaşmalar ve bildiri dağıtılması
gibi etkinlikler yapıldı...
n 1 Mayıs İşçi Bayramı, 2010 yılında resmi tatil olarak
kabul edilmiştir. Bu tarihten itibaren İstanbul Taksim’de 1
Mayıs kutlamalarına izin verilmiştir.
<< DİPNOT >>
n [1] Robert Owen, Yeni Toplum Görüşü, Çeviren: Doğan Şahiner,
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1995, s. 96.
n [2] http://robert-owen.midwales.com/rowen/ (Erişim, 15 Nisan 2004)
HABER
METAL
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çelik’ten sendikamıza ziyaret
ÇalıŞMa ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 4
Nisan tarihinde sendikamız Genel Merkezini ziyaret etti.
Genel Mali Sekreterimiz Mehmet Soyupek ve Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe’nin
ev sahipliği yaptığı ziyarette, Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay ve Türk Koop-İş Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alemdar da yer aldı. Çalışma hayatı ile ilgili çeşitli
konuların ele alındığı ziyaret bir saatten fazla sürdü.
TÜRK
25
TÜRK METAL SENDİKASI’NI
SOSYAL MEDYADAN DA
TAKİP EDEBİLİRSİNİZ...
facebook.com/turkmetalsendikasi
twitter.com/KavlakPevrul
www.turkmetal.org.tr
RÖPORTAJ
METAL
Üretim sürecinde fiili
olarak yer alanların, en az
sermayedar kadar haklarının
olduğunu da düşüyorum. Siz
istediğiniz kadar paranızı
ortaya koyun, kurduğunuz
tesiste çalışacak insanlar
olmadığı zaman, hedeflediğiniz
çıktıyı üretme şansınız
olmayacaktır.
TÜRK
26
Röportaj: Mustafa Kemal ŞEN
etmeliyiz”
Biz yoksullukla rekabet
etmemeliyiz, biz zenginlikle
rekabet etmeliyiz. Şimdi,
Çin’de birisi, saat ücreti
25 cent’e çalışıyorsa, biz
onla rekabet edeceğiz diye,
işçilerimizin çok daha az
paraya, yani karın tokluğuna
mı çalışmasını sağlayacağız?
Türkiye’nin hedefinin bu
olmaması gerekiyor.
27
TÜRK
“Ücrette,
halkı zengin
ülkelerle
rekabet
METAL
Prof. Dr. Yalçın Karatepe:
RÖPORTAJ
METAL
B
TÜRK
28
u sayımızda, röportaj köşemizin konuğu, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Yalçın
Karatepe oldu. Prof. Karatepe ile, çalışma yaşamı, örgütlenme ve sendikaları konuştuk…
Türkiye’de örgütlenme ve örgütlü mücadele konusunda nasıl bir seyir izleniyor?
Türkiye’de örgütlü mücadele çok zor. Onu hepimiz fark ediyoruz, görüyoruz. Bu sadece sendikal anlamda değil, sivil toplum kurumlarında da öyle, sendikalarda da öyle, üniversitelerde
de, siyasette de öyle. Bakıyorsunuz, örgütlü yapılar tehdit olarak algılandığı için, ciddi sıkıntılar yaşandığını görüyorsunuz.
Özellikle 1980’den sonra, çok daha belirgin bir biçimde. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde de sendikalar için
zor bir durum söz konusu.
Türkiye’de örgüt sözcüğüne maalesef çok negatif anlam yüklenmiş durumda. Hatta Ceza Kanunu’nda bile “örgütlü suçlar”
diye bir tanımlama var. Dolayısıyla, toplumdaki örgüt kavramının algılanış biçimi biraz sıkıntılı. Bu kavrama belki siyasetçilerin
bilinçli olarak yükledikleri bir negatif anlam var. Bence bu örgüt
ya da örgütlenme kavramlarını yeniden tanımlamak lazım. Belki, bunların yerine kullanabileceğimiz başka sözcükler ya da kavramlar geliştirmemiz lazım ki, bu anlamda mesafe kaydetmemiz
daha kolay olsun. Demokratik toplumların temel özelliğinde,
çıkar sözcüğünü bilerek kullanıyorum; farklı çıkar gruplarının
kendi çıkarlarını kollayacak ve koruyacak, ama bunun sonucunda
toplumsal refahı arttıracak bir sistemin olması yatıyor. Şimdi bunun içerisine, birçok kesimi ya da grubu alabilirsiniz. Ne olabilir? Örneğin, “çevreyi korumak” istersiniz. Böyle bir beklentiniz
varsa, çevreyi korumak istiyorsanız, buna uygun olarak mücadele verirsiniz. Bunun en iyi örneğini Tema Vakfı’nda görüyoruz.
Erozyonla mücadele eden, “Türkiye Çöl Olmasın” diye yola çıkan bir kişinin hareketiyle milyonlarca gönüllüye ulaşıldı. Ciddi
kaynakları kullanan, bu anlamda da oldukça başarılı olan bir yapıdan bahsediyoruz. Bu çıkar gruplarından kastettiğim şey, işte
çevreci, hayvan hakları vs. gibi şeyler olabileceği gibi, hemşericilik de olabilir.
Bunun içinde işçi sınıfı çok önemli bir yer tutuyor. Çünkü,
çalışanların büyük çoğunluğu sadece Türkiye’de değil, dünyanın
birçok yerinde ücretle çalışanlar, başka birileri tarafından istihdam edilen insanlar. Dolayısıyla, bunların da haklarının hukuklarının korunması için bir mücadele verilmesi gerekiyor.
Futbol kulüplerine baktığınızda, işverenlere baktığınızda görebilirsiniz. Sigaraya karşı olanlar vs. Aklınıza gelebilecek her kesim, aslında demokratik sistem içinde kendi menfaatlerini korumak açısından ya da kendi idealleri açısından mücadele veren
kesimler. Demokrasi de bunların mücadelesi sonucunda, ortak
iyiyi bulma işi. “Sigara sağlığa zararlı, mücadele verilsin” dersin;
bir süre sonra Meclis’te bir yasa çıkar; “evet kapalı mekânlarda
sigara içmeyelim, içirmeyelim” diye. Ya da “çevreyi korumak
önemlidir” diye inandırırsınız. Toplumun diğer kesimleri için de
bu konuda bir takım düzenlemeler yapılır. Sendikacılık da, işçi
hareketleri de böyle bir şey. Çünkü, “çalışanlar sadece emekleri karşılığında belirli bir ücret alır” diye tanımlamamak lazım.
Bunların aileleri var, güvenlikleri var, sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar, çocuklarını okula gönderiyorlar. İnsan olarak yaşayan herhangi birisinin sahip olduğu ya da yapması gereken pek
çok şeyi yaptığını görüyoruz. Bunların da örgütlü bir mücadele vermesi, hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırıyor. Çünkü, bireysel olarak sesimizin az çıktığını hepimiz biliyoruz. Ama bir araya geldiğimizde, daha duyulabilir bir hale geldiğini de biliyoruz.
Türkiye’de bu konuda çok ciddi bir sıkıntı var. Temel sıkıntı örgüt kavramından kaynaklanıyor. O kadar negatif anlam yüklenmiş ki, birisine “hadi gelin beraber bir şey yapalım” dediğiniz zaman, “bir dakika” diyorlar, “bizi nereye konumlandıracaksınız,
biz neyin mücadelesini veriyoruz?” gibi tartışmalar ortaya çıkıyor. Bence, örgütlü mücadele yerine kullanabileceğimiz ve negatif anlam yüklenmemiş olan bir kavram bulmamız gerekiyor.
Örgütlenmiş toplum olamayışımızın bir nedeni de, acaba
üretim - tüketim ilişkilerinin değişmesi, insanımızın önceliklerinin başka konulara kaymasından kaynaklanıyor olabilir mi?
Doğru bir tespit. Özellikle ücretli çalışanların o kadar ciddi
sıkıntıları varki. Yaşama ilişkin kaygılar mesela. Ev kirasını ödeyemiyor, çocuğunun okul harçlığını temin etmekte zorlanıyor,
pazara giderken çok kısıtlı bir bütçeyle gidiyor. Hayatta kalabilmek için verdiği mücadele, başka alanlara enerjisinin kalmamasına yol açıyor. Görüyoruz, iş hayatına bakıyoruz, kanunlarımızda
kırk beş saat diyor, ama bunun çok üzerinde çalıştıklarını biliyoruz. Ev kirasını yetiştirecek, çocuğunu doktora götürecek, orada
sıra bekleyecek. Çok rahatlıkla şunu söyleyebiliyor, “zaten ben
bununla uğraşıyorum, diğer şeylere vaktim yok” diye düşünüyor olabilir. Fakat örgütlenmek, bir örgütle birlikte hareket etmek, sorunların önemli bir kısmının çözümünü kolaylaştıracak
METAL
söyleneni kontrol edecek mekanizmaları kurmamıştır. Nasıl kurmamış? Meclis’te değişik komisyonlar var, siz komisyonlara gidip görüşlerinizi beyan edemiyorsunuz,
dinlemiyor kimse. Çünkü talimat verilmiştir, bir şey olması gerekiyordur,
bunun çıkması gerekiyordur; bu böyle yapılacaktır. Sivil toplumla ilişki de,
bu anlamda yönetici ilişkisiyle çalışanlar ilişkisi gibi, birileri talimat verir, birileri yapar şeklinde. Türkiye’de siyasetin, özellikle 2002 seçimlerinden sonraki
dönemlere baktığımız zaman, şunu görüyoruz; demokratik ülkede güç merkezleri vardır.
Medya önemli bir güçtür, sahip olduğumuz bilgilerin
önemli kaynağı medyadır. Sermaye önemli bir güçtür, çünkü
para ordadır, yatırım kararlarına, seçim sisteminin finanse edilmesine kadar pek çok yerde. Bürokrasi önemlidir, yani herkes
bürokrasiyi eleştirir, ama ben önemli olduğunu düşünüyorum.
Yazılı kuralların uygulanmasını sağlayan insanlardır. Kurumsal
yapının önemli taşlarından bir tanesi bürokrasi. Bir de bunun
yanında sivil toplum denen bir kesim var. Sivil toplum o kadar
geniş bir tanım ki, sendikalardan tutun da, Çorum’u sevenler
derneğine varıncaya kadar, futbol federasyonundan tutun da, turizm yatırımcıları derneğine varıncaya kadar, her yerde sivil toplum var. Gelişmiş ülkelerde asıl belirleyici olan sivil toplumdur.
Çünkü o kadar sesleri çıkar, o kadar güçlüdürler ki bunlar, ben
on yıl Amerika’da yaşadım, sivil toplumdan “izin” almadan izin
sözcüğünü tırnak içinde kullanıyorum, iş yapma şansınız yok. O
kadar büyük tepki ortaya koyabiliyorlar. Türkiye’deki son on yıllık döneme baktığınız zaman, medya patron tarafından kontrol
edilebilir hale geldi. Bürokrasiyi kontrol edilebilir hale getiriyorsunuz, sermayeyi iyi kontrol edilebilir hale getiriyorsunuz; çünkü bir yığın farklı sermaye tanımları ortaya çıktı. Bir sivil toplum
kaldı, ona da çok ciddi şekilde müdahale ettiklerini görüyoruz.
Böyle baktığınız zaman, işte sendikalara müdahale ediyorlar, Çorum Leblebiciler Derneği’ne müdahale ediyorlar. Neden?
29
TÜRK
bir hareket. Özellikle işçilere bunu iyi anlatmakta yarar var. Hastanede sıra beklemesini engelleyen düzenlemeleri yapacak olanlara sesini
örgütlü bir yapıyla duyurması çok daha
kolay olacağı için, belki onun gündelik
hayatta sorun olarak gördüğü şeyleri
çözmesi çok daha kolay olacaktır. Fakat, böyle bir mücadelenin içindeki insanlar, beraber davranmakla elde edilecek toplumsal menfaati görmekte biraz
zorlanıyor.
Türkiye’de alanında kendini en iyi şekilde ispat etmiş Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeyiz. Siz bu fakültenin dekanı olarak, siyasiler ile sivil toplum kuruluşları arasında nasıl
bir ilişkinin olması gerektiğine inanıyorsunuz, şu anda durum nasıl?
Bana göre aslında, Türkiye henüz gelime sürecini tamamlayamamış bir ülke. Şu anlamda söylüyorum, mesela sizin üyelerinizle, çalıştığı şirketlere baktığınızda, bir kısmı aile şirketi olarak
kurulmuş, ama bir süre sonra kurumsal şirkete dönüşmüştür.
Bunların hacimleri büyüdüğü zaman, artık aile şirketi olarak
kendilerini sürdürme imkânı kalmamıştır. Bir yığın kurallar tanımlıyorsunuz, yetkilendirmeler yapıyorsunuz, organlar kuruyorsunuz, yönetim kurulu, denetim kurulu vs. gibi karar süreçlerinin nasıl işleyeceğini belirliyorsunuz. Kurumsal yapı dediğimiz
şey bu. İşlerin nasıl, kim tarafından, hangi yetkiyle yapılacağının
tanımlanması. Türkiye’yi şirket benzetmesinden hareket ederek
tanımlarsak, Türkiye’nin henüz kurumsallaşmasını tamamlayamamış bir aile şirketi görünümünde olduğunu düşünebiliriz.
Türkiye şu anda öyle bir süreçten geçiyor, kurumsallaşmasını tamamlayamamış bir aile şirketi görünümünde. Siyasete baktığımızda görüyoruz. Siyasette güçler ayrılığı ilkesi var. Yasama var,
yürütme, yargı var. Ama öyle bir durum olmadığını görüyoruz. Meclis’te kanun tartışılmıyor bile. Birileri Meclis’e sevk ediyor, kanun üç gün içinde çıkıyor. En son 4+4+4’te de gördük.
O zaman soruyorsunuz, aile şirketi gibi çalışıyor bu ülke, çünkü patron istiyor, “ben bunu böyle istiyorum” diyor, hiç kimse
onu sorgulamıyor. Çünkü büyük patron önemlidir aile şirketlerinde. Kurumsal yapılarda kurumsallaşma dediğiniz zaman, görev ve yetki tanımlanmış olacaktır. Bunu bizim demokrasimize uyarlayacak olsak, Meclis’in yasama yetkisi vardır. Yani bunu
hükümet de sevk etmiş olsa, birkaç milletvekili de sevk etmiş
olsa, “bu yetki bendedir, ben bunu tartışırım, konuşurum, uygun görürsem kabul ederim, görmezsem reddederim” diyebilmesi lazım. Ama öyle olmadığını görüyoruz. Tek belirleyici, tek
seçici, tek karar verici gibi bir durum var. Bunun etkilerini de
biz Türkiye’nin mevcut yönetiminde görüyoruz. Aile şirketi gibi
yönetilen bir ülke olmasını görüyoruz. Kurumsal bir yapı olarak görmemiz gereken yetkilendirilme, görev tanımları, idari organlar vs. gibi şeylerin Türkiye’de çok ciddi şekilde eksik olduğunu görüyoruz. Böyle olunca da, siyasetin sivil toplumla ilişkisi
de farklılaşıyor. Nasıl farklılaşıyor? “Ben doğrusunu biliyorum,
çünkü ben bunun iyi olduğunu düşünüyorum.” “Ama efendim,
bir de şöyle bir konu var” diyorsunuz. “Hayır” diyor. “Peki”, diyorsunuz; “benim burada hiç hakkım yok mu?” İşçi haklarından tutun, çevreyi korumaya kadar. “Tamam” diyor, “var ama
bunun sınırlarını da ben belirlerim” diyor. “Şöyle olacak” diyor. “Bunun en iyisi de budur” diyor. Süreç hiçbir şekilde bu
METAL
RÖPORTAJ
TÜRK
30
İşte bu sivil toplumu kontrol edebildikleri, dolaysı ile kendilerine bir biçimde muhalif olarak ses çıkaramayacak bir yapıya büründürdükleri için, ben bunların yapıldığını görüyorum. Böyle
olduğu zaman, dikensiz gül bahçesi. Sivil toplum var mı? Var.
Ne yapıyorlar? Siz ne isterseniz onu yapıyorlar. Diyorsunuz ki;
toplumun desteğini arkamıza aldık. Bu açıdan ben, Türkiye’yi
biraz sıkıntılı görüyorum. Normal gelişmiş ülkelerde bulunması gereken etkili sivil toplumun Türkiye’de olmadığını görüyorum. Ama, Türkiye demokrasisinin de gelişmekte olduğunu düşünüyorum. Belki önümüzdeki süreçte bunlar çok daha iyileşir
diye tahmin ediyorum.
Sizin bu anlattıklarınız son dönemde sıkça uygulanmakta
olan “yumuşak güç stratejisini” anımsattı. İnsanların ihtiyaçlarını gözeterek, bir takım baskılar uygulanabiliyor.
Doğru; mutlak bir güç kullanmak demokrasilerde zor. Çünkü mutlak güç, “ben söylerim, bu böyle olur” şeklindedir. Bu da
ancak, dikta rejimlerinde ya da otoriter rejimlerde görülen bir
şey. Demokrasilerde sizin söylediğiniz gibi, yumuşak güç kullanılır. Nasıl? “Aslında onlar istiyormuş da, ben bunu yapıyormuşum” gibi bir politika izlersiniz, ama onların da onu istemesini
siz sağlarsınız. Şu anda yapılan biraz da onun gibi görülüyor. Sivil toplumun, özellikle çok ciddi bir şekilde kontrol ediliyor olmasının ciddi sıkıntıları olduğunu düşünüyorum.
Genel olarak işçi sendikalarına nasıl bakıyorsunuz? Mesela, Türk-İş gibi Türkiye’nin en büyük örgütlü gücü var. Biz
Türk Metal olarak üye sayısı olarak da en büyük sendika durumundayız. Şimdi, örgütlenme konusundan, sivil toplum örgütlerinden bahsettik, özele indirgersek, işçi sendikaları bugün
Türkiye’de ne konumda, ne konuma doğru gidiyor? Geçmişten
bugüne düşünürsek.
Ben değişik yerlerde, Türkiye ekonomisine ilişkin analizlerde bulunduğum zaman ilk söylenen şeylerden bir tanesi, “ama
biz Çin’le nasıl rekabet edeceğiz?” Bu eleştiriyle ya da yorumla
çok yerde karşılaşıyoruz. “Ama işte Çin’de ücretler şu kadar seviyede, biz bununla nasıl mücadele edeceğiz?” Bangladeş’i örnek
gösteriyorlar. Mısır’a tekstilcilerimiz gitti, “Mısır’da ücretler şu
kadar vs.” söyledikleri zaman, benim ilk söylediğim şu olmuştu:
Biz yoksullukla rekabet etmemeliyiz, biz zenginlikle rekabet
etmeliyiz. Şimdi Çin’de birisi, saat ücreti 25 cent’e çalışıyorsa,
biz onla rekabet edeceğiz diye, işçilerimizin çok daha az paraya,
yani karın tokluğuna mı çalışmasını sağlayacağız? Türkiye’nin
hedefinin bu olmaması gerekiyor. Bizim rakibimizin de Çin olmaması gerekiyor. Rekabet anlamında diyorum. Çin dünyanın önemli bir ekonomisi. Tabi ki onunla da rekabet edeceğiz,
ama düşük ücret vererek, zor koşullarda çalıştırarak, ucuza mal
üreterek rekabet etmek zorunda değiliz. Ben, bunu söyledikleri zaman, hemen verdiğim örnekler, Amerika’daki oto üreticisi otomotiv şirketinde çalışan işçilerin ücretleriyle niye karşılaştırmıyoruz? Detroit’de çalışan işçinin saatlik ücreti kırk dolar.
Bizim rakibimizin o olması gerekiyor. Hedef olarak diyorum.
Refah dediğimiz şey, yoksulluktan farklı bir yerde, refah yukarıda bir yerde. Biz Çinlileri kendimize rakip olarak görüp, onlarla
mücadele etmemeliyiz. Bütün stratejimiz bunun üzerine koymalıyız ki, oraya ulaşalım. Bugün Çin’de refah artıyor belki, orada
ücretler biraz artacak, bir süre sonra Bangladeş çıkacak. İnsanların çok zor koşullarda yaşadığı bir yer. Biz sürekli yoksullarla
rekabet etme zorunda olmamalıyız. Biz kendimize hedef olarak
neyi alacağız? Yüksek refah seviyesine nasıl ulaşılabilir. Bugün
on bin dolar kişi başına düşen mili gelir. Kırk bin dolar olan ülkelerle rekabet etmeliyiz. Bu anlamda da, işçi sendikalarına da
çok ciddi rol düşüyor. Biliyorum, özellikle sizin sendikal mücadelenizde, görüşmelerinizi yaptığınızda Çin’de şu kadar üretiliyor, biz onlarla mücadele edemiyoruz, eleştirileriyle ya da değerlendirmeleriyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Amacımız o değil.
Tabiî ki Çin’le rekabet edeceğiz, ama hedefimiz o değil. Bizim
eşiğimiz ya da karşılaştırma yaptığımız ülkelerin onlar olmaması,
çıkmıştır. Siz on sekiz yıl çalışıyorsunuz bir şirkette, ömrünüzün
üçte birini harcıyorsunuz. Patron, “kusura bakma, seninle yola
devam edemeyeceğiz” diyor. Bu adamın on sekiz yılını ne yapacaksınız? Bunların bir şekilde finanse edilmesi lazım. Hukuki ve
idari düzen olarak adlandırdığımız kısım, aslında bu sermayedar
ve emek sahibinin mücadelesi sonucu ortaya çıkıyor. Her iki tarafta biraz mali ve fayda ilişkisi söz konusu. Birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyor bu fonların oluşması için. Bu mücadelenin sürdürülmesi lazım. Bu noktaya Türkiye kolay kolay
gelmedi. Kıdem tazminatı gibi, işsizlik fonu gibi hakların ne kadar da doğru bir uygulama olduğunu görüyoruz. İşten ayrılıyorsunuz, altı ay boyunca hayatınızı idame ettirebilecek kadar geliriniz oluyor.
Siyasal Bilgiler Fakültesi denince akla, “Önce Mülkiye, sonra Türkiye” sloganı geliyor. Bu ne demektir?
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin kurulma gerekçesi, devlete çalışacak insan gücü yetiştirmek, yetişmiş insan
gücü oluşturmaktı. Türkiye’ye yönetici kadrolar
yetiştirilmesi hedefleniyordu. 1936 yılına kadar
İstanbul’daydı Siyasal Bilgiler Fakültesi. Daha
sonra bugünkü yerine, Ankara’ya getirildi.
Ankara’ya gelişi devlet töreni ile olmuştur, O
sözün açılımı şudur; önce Mülkiye’ye gelin, bu
eğitimi alın, sonra Türkiye’ye hizmet edin anlamında kullanılır. Siyasal Bilgiler, kişisel menfaat
yerine, toplumun menfaatlerini ön plana çıkaran
bir fakültedir. İlginçtir, bu zamana kadar Siyasal Bilgiler’den mezun olup da zengin olan çıkmamıştır. Ama, bu
zamana kadar milletvekilleri,
bakanlar, hatta başbakanlar
çıkmıştır bu fakülteden. Hatta Afganistan Dışişleri Bakanı Mülkiyelidir, buraya gelip konferans bile vermiştir.
Bundan sonraki hedefiniz nedir?
Hiç Cumhurbaşkanı
çıkmadı siyasal bilgilerden,
bundan sonraki hedefimiz
bir Cumhurbaşkanı çıkarmak olacaktır.
Bizi Fakültenizde ağırladığınız ve bu güzel sohbetiniz için bütün metal işçileri
adına teşekkürlerimizi sunarız.
31
TÜRK
daha yüksek olması gerekiyor. İşçilerin, sözlerini daha iyi duyurabilmesi için, bir sendikal yapı içinde yer almalarında çok ciddi yararlar var. Ben bunun örneğini sendikalaşmış ve sendikalaşmamış iki farklı işyerinde çalışanların sahip oldukları özlük
haklarına bakıp görebiliyorum. Yıllık izinleri, ikramiyeleri sağlık
güvenceleri, diğer sosyal haklarını karşılaştırdığınız zaman, bunların hepsi çok önemli. Sadece sendikalı olmayanlar, sendikalı işçilerin sahip oldukları hakları gördükleri zaman, sendikalı olmanın onlara ne kadar büyük katkı sağlayabileceğini fark edecekler.
Mesela bir tane sendikalı işçi, beş tane sendikalı olmayan işçinin hakkını savunabiliyor. Sendikalı olmayan işçilerin, sendikalı işçilere vefa borcu var bir anlamda. Mesela kıdem tazminatının kaldırılması konusunda sendikalı işçinin mücadelesiyle,
sendikalı olmayan işçinin de kıdem tazminatı hakkı korunmuş
oluyor. Meydanlarda, mecliste, ikili görüşmelerde, yayınlarda
tepkilerini dile getirdikleri zaman, sendikalı işçiler sayesinde işsizlik sigorta fonu meselesi gündeme geliyor, kıdem tazminatının kaldırılması gündeme geliyor,
özel istihdam bürolarının açılmasına dair tepki gündeme geliyor. Bir anlamda, sendikalı olmayan işçilerin mücadelesini de sendikalı işçiler yürütüyor.
Şimdi üretim yapısına baktığınız zaman, sermaye, ki, ben çok önemsemem, piyasa ekonomisine inanan bir adamım, tabiî ki adam elini taşın
altına koymuş, parasını koymuş, sermayedar olarak,
ama işçi olarak çalışanların da, bu üretim sürecinde fiili olarak yer alanların, en az sermayedar kadar haklarının olduğunu
da düşünüyorum. Siz istediğiniz kadar paranızı ortaya koyun, kurduğunuz tesiste çalışacak insanlar olmadığı zaman, hedeflediğiniz çıktıyı
üretme şansınız olmayacaktır. Bir
rekabet var, nerede var? Sermayesini koyanla, işçi olarak çalışanlarla, bir de bunu düzenleyen hukuki idari bir yapı var.
Tüm çağdaş ülkelerde var.
İş kanunları dediğimiz, sosyal güvenlik, iş ilişkilerini de
düzenleyen bir yapı bu. İş ilişkileri düzenlenirken kıdem tazminatı, ihbar, işsizlik fonu vs. gibi
şeylerin önemli bir kısmı çalışanların mücadeleleri sonucunda ortaya
METAL
Hastanede sıra beklemesini engelleyen düzenlemeleri yapacak
olanlara sesini örgütlü bir yapıyla duyurması çok daha kolay
olacağı için, belki onun gündelik hayatta sorun olarak gördüğü
şeyleri çözmesi çok daha kolay olacaktır. Fakat, böyle bir
mücadelenin içindeki insanlar, beraber davranmakla elde
edilecek toplumsal menfaati görmekte biraz zorlanıyor
METAL
MAKALE
TÜRK
32
Bu insanlar üreticidir, aynı zamanda tüketicilerin de ana kitlesini
oluşturmaktadırlar. Ayrıca seçmendirler. Bütün ileri ekonomilerde,
iktisadi ve sosyal politikalar bu ana kitle dikkate alınarak oluşturulur
Üretim faktörlerini
bir bütün olarak
görmek...
Dr. Naci Önsal
TÜRK-İŞ Genel Sekreter Yardımcısı
Sürdürülebilir
rekabet adına
ücretleri
düşürmek,
istihdamı
güvenceli
olmaktan
çıkarmak, en
esnek çalışma
düzenlemelerini
dayatmak,
büyümesiyle
övünen
ülkemizde
çalışanları
yoksulluğun
kucağına atar
METAL
çalışıyorsa, yarın kapısına kilit vurmak gerekiyorsa, biz ne anladık? Amaç çalışanı korumak ise çalışanın işini de işverenini
de korumalıyız” ifadelerini kullandığını, 17 Mart 2012 tarihli
günlük yayınlardan öğrendik.
Bu açıklamalar, iyimser yaklaşımlara karşın, Sayın Bakanın ekonomiye temkinli yaklaştığını gösteriyor Bu iyi. Ancak
işsizlik ya da istihdam konusundaki söylemleri, Ulusal İstihdam Stratejisi’ndeki yaklaşımla örtüşüyor, işçiler ve sendikalar
bu yaklaşımı rahatsızlıkla izliyor. Bu düşünceye göre; önce girişimci (işveren) olacak ve bu işyerlerinde çalışacak işçilere ihtiyaç duyulacak. Yani, işçinin iş bulması girişimcinin varlığına ve
çabasına bağlıdır. O halde işvereni korumak, girişimi teşvik etmek, kolaylıklar ve muafiyetler sağlamak gerekir. Hükümetin
yaptığı da budur. Ancak, kriz döneminde %14’leri bulan işsizlik, % 10 düzeyindeki yerleşik seyrini sürdürmektedir. Demek
ki, uygulanan bu politikalar işsizliği azaltmaya yetmemiştir.
İşverenlere önemli kolaylıklar, muafiyetler ve teşvikler
5763 sayılı Kanun ile başlamıştır. Hatırlamak gerekirse;
n Eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğunun kalkması (Md.2).
n Çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin
33
TÜRK
U
luslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) gibi
uluslararası kuruluşların değerlendirmeleri ve beklentileri olumlu. Avrupa Birliği’ndeki (AB) krizin durdurulduğu, Yunanistan krizinin lokalleştirildiği, Amerika Birleşik
Devletleri (ABD) ekonomisinin büyüme eğilimine girdiği yorumlarında bir birliktelik görülüyor.
Bu değerlendirmeler, 2012 yılının ilk yarısında bir olumsuzluk yaşanmayacak görüşünü öne çıkardı. Türkiye’deki ekonomistlerin de bu olumlu havayı solukladıkları ve bu iyimser
yaklaşımın içine Türkiye’yi de kattıkları görülüyor.
Tabii AB deki krizin sona ermediği, Portekiz ve İspanya’nın
sırada olduğu görüşlerinin yanında, yılın ikinci yarısında AB
bankalarının sermaye açıkları nedeniyle dalgalanmalar yaşanacağı görüşünde olanları da unutmamak lazım.
16-17 Mart 2012 tarihlerinde Capital ve Ekonomist dergilerinin Bursa Valiliği ile işbirliği yaparak gerçekleştirdikleri
Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde, Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanı Ali Babacan’ın yatırım ortamının iyileştirilmesi gereğine,
sisli ortamın her türlü manevraya hazır olmayı gerektirdiğine
dikkat çekerek; “Türkiye, gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadıkça, birinci sınıf ekonomi olamaz” dediğini ve “şirketlerimiz rekabet gücünü kaybettikten sonra, orada yüz kişi bin kişi
MAKALE
METAL
tamamının Hazine tarafından karşılanması (Md.2)
n Kontenjan fazlası veya yükümlülük olmadığı halde, çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç altı sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait
işveren hisselerinin % 50’sinin Hazine
tarafından karşılanması (Md.2).
n İşyeri hekimi, sağlık personeli, iş
güvenliği uzmanı, mühendis, teknik eleman çalıştırmak ile ilgili yükümlülüklerin, dışarıdan hizmet alımı yoluyla karşılanabilir hale gelmesi (Md.4).
n Emzirme odası, çocuk bakım yurdu (kreş) kurma zorunluluklarının dışarıdan hizmet alımı yoluyla karşılanabilir
TÜRK
34
hale gelmesi (Md.5).
n İşyeri kuruluşu işlemlerinin kolaylaştırılması (Md.7)
n İşsizlik sigortası ile ilgili işlemlerde (belge alma-verme) elektronik işlemlerin kabulü (Md.14).
n İşsizlik sigortası fonunun gider kalemlerinin (danışmanlık, mesleki eğitim,
işgücü uyum, toplum yararına çalışma
hizmetleri vb.) genişletilmesi (Md.16).
n 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınların prime
esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan prime ait işveren hisselerinin 5 yıl
süreyle (yüzde 100,80,60,40,20) işsizlik
sigortası
fonundan
karşılanması
(Md.20).
n Çalıştırılan işçilerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin işveren hisselerinin 5 puanlık kısmına isabet eden kısmının Hazinece karşılanması
(Md.24).
n Sosyal güvenlik prim borçlarının
yeniden yapılandırılması (Md.26)
n Sosyal güvenlik prim borçları, faiz
ve cezalarının yeniden yapılandırılması
(Md.27)
n İşverenlerin okul öncesi eğitim kurumu kurma yükümlülüğünün kaldırılması (Md.37)
n İşverenlerin spor tesisi yapma yükümlülüğünün kaldırılması (Md.37) sayılabilir.
Sırasıyla 5568, 5615, 5838, 5921
ve 6111 sayılı Kanunlar ile de kolaylıklar getirilmiştir.
5568 sayılı Kanun ile “sigorta primi
işveren hissesi teşviki, gelir vergisi stopajı teşviki, enerji teşviki illere göre üç ile
beş yıl arasında uzatılmıştır” 5615 sayılı kanun ile “teşviklerden yararlanmadaki işçi sınırı 30’dan 10’a düşürülmüştür.”
5838 sayılı Kanun ile “kısa çalışma ödeneğinin süresi ve miktarı % 50 artırılmıştır.” 5921 sayılı Kanun ile “31.12.200930.06.2010 tarihleri arasında işe yeni
alınan işçilerin sigorta primi, işveren hissesinin tamamı İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmıştır.” 6111 sayılı Kanun
ile “on sekiz yaşından büyük kadınları, on sekiz yaşından büyük, yirmi dokuz yaşından küçük erkekleri, mesleki
yeterlilik belgesi sahibi olanları, mesleki
ve teknik eğitim almış olanları vb. istihdam eden işverenlerin ödemeleri gereken sigorta primi işveren hissesinin
35
TÜRK
tamamı altı ay ile elli dört ay arasında İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmıştır.”
Bütün bunlar ve kurumlar vergisinin
10 puan indirilmesi, işsizliği azaltmaya
yetmemiştir.
İşverenlerin, özellikle az gelişmiş
ekonomilerde gösteriş etkisiyle istihdam
yarattıkları bilinmektedir. Bunun ötesinde, işletmeler (işverenler) işçilik maliyetleri düştü diye istihdam yapmazlar. Zira,
işletmelerin amacı kar elde etmektir. İşletmeler, hayır kurumu değildirler. İşletmeler, üretimlerini artırmak yoluyla
karlarını artırdıklarını gördükçe yeni istihdam yaparlar. Burada da marjinal verimlilik kuralı işler. Yani işçiler, işverenler kar ettikçe açtıkları veya büyüttükleri
işyeri/işletmelerde iş bulurlar. Girişimci,
ekonomide temel üretim faktörlerinden
birisidir. Tıpkı işçi, doğa, sermaye gibi.
Her birinin noksanlığı veya yetersizliği
ekonomiyi olumsuz etkiler. Türkiye’de
girişimci noksanlığı yoktur. Her yıl binlerce yeni şirket kurulurken, binlercesi de
batmaktadır. Noksan olan sermaye birikimidir. Onun içindir ki, yabancı yatırımcı sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye 2011 yılını % 8,5 oranında
büyüyerek ve büyümede dünya ikincisi
olarak kapamıştır. Ancak kişi başına milli gelir hala 20 bin Türk Lirası’nın altındadır. Milli gelirin miktarından daha da
önemli olan dağılımıdır; o da bozuktur.
Yine Sayın Bakanın ifadesiyle, ülkemizde
nüfusun % 3,6’sı 4 doların altında günlük gelirle yaşamaktadır.
Bu kitle işsiz olanlardır. Onlar aile
dayanışması kuvvetli olan toplumumuzda bu destekle yaşamaktadırlar.
Sürdürülebilir rekabet adına ücretleri düşürmek, istihdamı güvenceli olmaktan çıkarmak, en esnek çalışma düzenlemelerini dayatmak, büyümesiyle
övünen ülkemizde çalışanları yoksulluğun kucağına atar. İstihdamı artırmak,
sürdürülebilir rekabeti sağlamak için çalışma saatlerini düşürmek, verimliliği ve
METAL
GİRİŞİMCİ, EKONOMİDE TEMEL ÜRETİM
FAKTÖRLERİNDEN BİRİSİDİR. TIPKI İŞÇİ, DOĞA,
SERMAYE GİBİ. HER BİRİNİN NOKSANLIĞI VEYA
YETERSİZLİĞİ EKONOMİYİ OLUMSUZ ETKİLER
kaliteyi artırmak ve marka yaratmak gibi
önlem de bulunmaktadır. Üretim faktörlerinden seçerek birini koruma altına almak doğru bir ekonomik karar değildir.
Türkiye’nin sağladığı istihdamın 11 milyonunu işçiler oluşturmaktadır. Emekliler ise buna yakındır. İşçilerin ve emeklilerin aileleri ile işsizleri de kattık mı,
nüfusumuzun yarıdan fazlasını bulmaktadır.
Bu insanlar üreticidir, aynı zamanda
tüketicilerin de ana kitlesini oluşturmaktadırlar. Ayrıca seçmendirler. Bütün ileri
ekonomilerde iktisadi ve sosyal politikalar bu ana kitle dikkate alınarak oluşturulur.
05.04.2012 tarihinde, Hükümet
dördüncü (2003, 2006, 2009, 2012)
teşvik paketini açıkladı. Bu teşvik paketinin amacı, ithalat bağımlılığı yaratan
ara malı ürünlerinin yatırım ve üretiminin artırılması, cari açığın kapatılması,
bölgeler arası gelişmişlik düzeyinin ortadan kaldırılması olsa da, uzun bir süre
içinde,istihdam edilecek işçilerin sigorta primi işveren hisselerinin ve vergilerin devletçe karşılanması koşullarını da
getirdi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB), Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)
bu paketi öncekiler de olduğu gibi olumlu karşıladılar. Türkiye Ekonomi Araştırmaları Vakfı (TEPAV) ise, düzenlemeyi
başarılı bulmakla birlikte; “Sanayileşme
sürecini devam ettirme, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltma, küresel ekonomide rekabet gücünü artırma ve cari
açığı azaltma gibi çok iddialı ve farklı politika müdahaleleri gerektiren hedeflerin çözümünü bu teşvik paketinden
beklemenin haksızlık olacağını” açıkladı.
Umarız teşvikler amacına ulaşır.
Biz, ülkemiz ekonomisinin sürekli
büyümesini, kalkınmanın devam etmesini, ülkemizin çalışanlar ve zenginler ülkesi olmasını isteriz.
HABER
İş Sağlığı ve Güvenliği
konusunda işverene
büyük sorumluluk geliyor
Hükümetin uzun süredir üzerinde çalıştığı İş Güvenliği
Tasarısı Meclis’e gönderildi. Tasarı, iş sağlığı ve güvenliği
konusunda işverenlere ağır yükümlülükler öngörüyor
METAL
İ
TÜRK
36
şyerinde tüm güvenlik önlemleri
alınmış olsa bile, tasarıyla, işçinin
önlemlere uyup uymadığından işveren sorumlu tutuluyor. İşverenler,
her zamanki gibi ağır yükümlülükler ve maliyetlerin çok artacağı gerekçesiyle, tasarıyı eleştiriyor. Tasarıyla,
bütün iş yerlerinde, ‘iş güvenliği uzmanı’ ile ‘iş yeri hekimi’ çalıştırma
zorunluluğu getiriliyor. İlk kez kamu
çalışanlarının da kapsama alındığı tasarıda, gündelikçilerle, TSK, genel
kolluk kuvvetleri ve MİT kapsam dışı
tutuluyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan OSTİM faciası ile, Esenyurt’ta
11 kişinin ölümüyle sonuçlanan yangın gibi iş yeri kazalarını önlemek
amacıyla tasarıyla özel düzenlemeler
de getiriliyor.
50 işçi sınırı kalkıyor
Tasarı, iş yerlerinde, ‘iş güvenliği uzmanı’ ve ‘işyeri hekimi’ çalıştırma zorunluluğu öngörüyor. Daha
önce bu zorunluluk, 50 ve daha fazla
işçi çalıştıran işyerleri için geçerliydi.
Tasarı ile işveren, çalışanlarının sağlık ve güvenliğini sağlamakla, bunun
için de tüm risklerinin önlenmesi,
eğitim ve bilgi verilmesi gibi her türlü tedbiri almakla yükümlü kılınıyor.
Bunların sağlanabilmesi için, patronlardan, gereken organizasyonları yaparak, araç ve gereç temini, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen
şartlara uygun hale getirilmesi isteniyor. Yasa tasarısı, patronu, iş sağlığı
ve güvenliği alanında alınan bu önlemlere uyulup uyulmadığını izlemek
ve denetlemekle de sorumlu tutuyor.
Örneklendirecek olursak, patronun işçilerin sağlığı ve güvenliği açısından sağlayacağı koruyucu kıyafet yeterli olmayacak,
işçi bu kıyafetleri giymese, sorumluluk patrona ait olacak.
Patrona ağır ceza
Tasarıya göre, işverenler
yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde, 1000 TL
idari para cezası ödeyecek.
Çalışanlara hiçbir iş sağlığı
ve güvenliği maliyeti yansıtılamayacak. Patronun, işyeri dışındaki kişi ve kuruluşlardan bu alanda hizmet
alması işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak. Tasarıda yer alan,
iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğu kuralını ihlal eden patron, 10
bin TL para cezası ödeyecek. İhlalin devamı halinde, her bir kişi için ayrı ayrı bu ceza
her ay tekrarlanacak. İş güvenliğinin gerektirdiği araç ve gereç, merak, eğitim ve yeterli zaman tahsis etmeyen işverene her bir ihlali için ayrı
ayrı 500 TL ceza verilecek. Her bir
güvenlik tedbiri için ise 200 TL idari para cezası kesilecek. Çalışanların
hak ve yetkilerini kısıtlayan işverenlere 500 TL, risk değerlendirmesi yapmayan veya yaptırmayan işverene 3
bin TL, faaliyet durduran işyerinde
devam eden işverene 80 bin TL para
cezası verilecek.
Tehlike anında
iş durdurulacak
TASARIYA göre, iş müfettişleri,
işyerinde çalışanlar açısından
hayati tehlike oluşturan bir
husus tespit ettiğinde, bu tehlike
giderilinceye kadar iş durdurulacak.
Hayati tehlike hususu ortadan
kaldırılmadan durdurulan işe
devam edilmeyecek.
EKONOMİ
Büyüklükte 17.
ama ücretlerde
27. sıradayız
Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO), toplam 72 ülkedeki ortalama
işçi ücretlerinin belirlendiği raporu açıkladı.
METAL
ORTALAMA
GÜNLÜK ÜCRET
(Dolar)
R
aporda, ülkelerin ortalama işçi
ücretlerine yer veriliyor. Rapora göre, dünyadaki aylık işçi
ücretleri ortalaması 1480 dolar. Dünya ortalaması böyleyken, Türkiye, 72
ülke arasında aylık 1731 dolar, günlük
ise 58 dolarlık ortalama ücretle 27. sırada yer alıyor.
TÜİK rakamları farklı
Birleşmiş Milletler’in, ortalama ücreti hangi yöntem ve hesaplamalarla
belirlediği bilinemiyor. Çünkü buna
benzer bir araştırmayı, Türkiye İstatistik Kurumu da (TÜİK) yaptı. TÜİK’in
araştırmasına göre, Türkiye’de çalışanların ortalama vergilendirilmemiş brüt
ücreti, 2010’da 1640 TL. Bu rakam
ise, Birleşmiş Milletler’in açıkladığı rakamın ancak yarısı kadar.
Ücretlerde 27. ülkeyiz
Dünyada 17. en büyük ekonomiye
sahip olan Türkiye, ortalama işçi ücretlerinde ise 27. sırada yer alıyor. Ekonominin büyüklüğü ile çalışanların geliri
arasında ortaya çıkan bu büyük fark,
gelir dağılımı adaletsizliğini de ortaya
koyuyor.
Malta, İsrail bizi geçti
Sabit ücret üzerinden değil de,
alım gücü paritesine göre yapılan değerlendirmede, ortalama işçi ücretlerinde 4089 dolarla Lüksemburg ilk sırada yer alırken, Türkiye, İsrail, Güney
Afrika, Malta gibi, gelişmekte olan ülkelerin bile gerisinde kaldı. Dünyada
Çin’den sonra en hızlı büyüyen ülke olmasına karşın Türkiye, ortalama ücretlerde sınıfta kalmış gözüküyor.
Çin dengeli büyüyor
Çin’de ortalama işçi ücretlerinin,
alım gücü paritesine göre yapılan değerlendirmede 656 dolara yükseldiği,
beş yıldaki artışın % 100’ü bulduğu
belirtildi. Çin’de gelinen düzey, dünya
ortalamasının yarısına denk düşse de,
ortalama işçi ücretinin, son yıllardaki
artışlarla ayda 656 dolara (1180 TL)
çıktığı görülüyor.
Birleşmiş Milletler, Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün (ILO) 72 ülkeyi kapsayan raporunda, dünyadaki aylık işçi ücretleri ortalaması 1480 dolar
(2650 TL) olarak açıklanırken, Çin 57.
sırada yer aldı.
37
TÜRK
ORTALAMA
ÜCRET
(Dolar)
EKONOMİ
Enflasyonun günlük
yaşantımıza etkisi
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, enflasyon, satın alma gücü
gibi birçok durum, insanlar için olumsuz bir faktördür
METAL
İ
TÜRK
38
nsanlar hayatlarını devam ettirebilmek için, bir ömür boyunca canlarını dişlerine takarak çalışırlar. Çalışırlar ki, evlerini geçindirip, çocuklarına bakabilsinler. İşlerinde kendini geliştirmek, ilerlemek ve yükselmek hayat standartlarını
arttırmak için önemli faktörlerdir.
Bunun yanı sıra, ülke boyutunda baktığımızda, ülkeler
milli gelirlerini arttırmak için ne kadar çok çalışır, ne kadar çok
üretirlerse, bir o kadar büyürler. Milli gelir, belli bir dönem ülkede üretilen toplam mal ve hizmetlerin parasal (katma) değeridir. Kazanmak, büyümek, ilerlemek en büyük hedeftir. Fakat, ekonomide büyüme uzun vadede değerlendiğinde, tek
ölçüt olamaz. Büyüme ile birlikte gelirin dağılımı, yaşam beklentisi, eğitim ve sağlık gibi boyutları içeren insani gelişmeyi
de ele almalıyız.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, enflasyon, satın alma gücü
gibi birçok durum, insanlar için olumsuz bir faktördür. Günümüzde sıkça duyduğumuz ekonomik kavramlardan biri de
enflasyon. Her ay gazetelerde gördüğümüz, takip ettiğimiz bu
kavram bize hayatın ne kadar pahalılaştığını gösteriyor. Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli artışını gösteren durumdur. Tek bir fiyat ya da fiyat grubu değil, fiyatlar genel seviyesi
baz alınmakta, artışın bir kereye mahsus olmadığı sürekli olduğu durumdur. 1 Ekonomideki parasal büyüklüğün, üretimden
çok artması durumu da enflasyon demektir.
Avrupa’da ilk enflasyon
Avrupa’nın enflasyonla ilk karşılaşması olan fiyat devrimi,
ilk olarak tefecilerin günahkârlıklarına bağlandı.1550’den itibaren de, Salamanca Üniversitesi’nin araştırmaları yoluyla, İspanyol altınının ve gümüşünün kıta içine akmasına bağlandı.
“İspanya’yı yoksul yapan” diye yazıyor bir yorumcu, “onun
zenginliğidir.” 2 Çağdaş tarihçilerin görüşü, fiyatların vahşice dalgalanması ve hükümetlerin bununla baş edebilmek için,
madeni paralardaki altın ve gümüş miktarını tekrar tekrar
azaltma çabalarıyla bulunsa da, on altıncı yüzyıldaki genel eğilimin, düzenli fiyat artışı olduğu tümüyle ortadadır. Örneğin,
madeni para kaynağı kısmen kısıtlı olan Fransa’daki tahıl fiyatları, 1600’de, 1500’e göre yedi kat fazlaydı.
Avrupa’da ilk enflasyonun 16. yüzyılda yapılan ticaretlerle
farkına varıldığı, baş edebilmek için devlet müdahalesinin yapıldığı literatürde geçmektedir. Üretim, satış ve ticaret oldukça
kaçınılmayacak olan bu sorun, günümüzde hala halkımız için
büyük bir sorundur. Ekonomide fiyat takibi fiyat endeksleri
sayesinde gerçekleşmektedir. Türkiye’de iki çeşit fiyat endeksi
kullanılmaktadır. Bunlar, Tüketici Fiyatı Endeksi (TÜFE) ve
Üretici Fiyatı Endeksi (ÜFE) olarak karşımıza çıkmaktadır.
TükeTici FiyaTı endeksine göre
ana harcama grupları oranları
gıda ve alkolsüz içecekler ............... % 26.22,
alkollü içecekler ve tütün ............... % 5.21,
giyim ve ayakkabı ........................... % 6.87,
konut ................................................ % 16.44,
ev eşyası ........................................... % 7.45,
sağlık ................................................ % 2.29,
ulaştırma .......................................... % 16.73,
haberleşme ...................................... % 4.60,
eğlence ve kültür ............................. % 2.98,
eğitim ............................................... % 2.18,
lokanta ve oteller ............................ % 5.63,
Çeşitli mal ve hizmetler ................... % 3.40’dır.
2012 Mart ayında 2003 Temel Yılı Tüketici Fiyatı
Endeksi’nde, bir önceki aya göre %41, bir önceki yılın aralık
ayına göre %1,55, bir önceki yılın Mart ayına göre % 10.43
artış gerçekleşmiştir. Bir önceki yılın aynı ayına göre TÜFE’de
en yüksek artış %18.47 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşmiştir. Çeşitli mal ve hizmetler %16.53, ev eşyası
%11,76, gıda ve alkolsüz içecekler %11.25, ulaştırma %10.84
artışın yüksek olduğu harcama grupları arasındadır.(TUİK)
Enflasyonun % 10 olması demek, birçok mal ve hizmetin
fiyatının % 10’un üzerinde artması demektir. 2011 yılında 100
TL’ye doldurulan market sepetinin 2012 yılında 110 TL’ye
dolmasıdır. Eğer halkımızın geliri bir yıl içinde bu oranla artmadıysa, enflasyonun hayatı pahalandırdığını söyleyebiliriz.
Diğer bir önemli nokta ise, enflasyon oranının düşmesi.
Diyelim ki, enflasyon oranı % 5 düştü ve yeni enflasyon oranı % 10’dan % 5’e geriledi. Bu demek değildir ki, 100 TL’ye
doldurduğumuz market sepeti 95 TL ye dolacak.100 TL’ye
dolan market sepeti bir sene sonra 110 TL yerine 105 TL’ye
doldurulur. Çünkü düşüş gösteren oran, aylık fiyat artış oranıdır. Fiyat artışının olduğu, fakat daha az oranla gerçekleştiği bir durumdur.
Merve Özkan
[email protected]
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Başkanı Birol Aydemir, “Vatandaşın enflasyonu daha da düşük” açıklamasında
bulundu. İstatistik yöntemlerini bir basın toplantısıyla açıklayan Aydemir, TUİK’in enflasyonu ile vatandaşın enflasyonunun daha farklı olduğuna dair sorular karşısında, enflasyon hesaplamasında kullanılan ilk % 20’lik dilime göre çalışma
yaptırdığını, ancak hiçbir sonuç olmadığını söyledi. Aydemir,
“Gıda fiyatlarındaki enflasyonu ortalama enflasyon ile karşılaştırdığımızda daha düşük çıktı. O nedenle vatandaşın enflasyonu daha düşük” dedi.
Yola çıktığı bu mantıkla vatandaşın enflasyonunun sadece
gıda olduğunu düşünen Aydemir, birkaç gerçeği göz ardı ediyor. Bu sözler çalışanları zor durumda bırakır. Bu sözle birlikte çalışanlara daha az ücret zammı yapılmasına zemin hazırlanmak istenmektedir. Bunun dışında, bu sözlerin gerçeklerle
mantıkla da bir ilgisi yoktur. Gıda enflasyonunun düşük olması, vatandaşın genel enflasyonunu yalnız başına belirlememektedir. Ayrıca, gıda fiyatları mevsime göre artmakta ya da
azalmaktadır. Aydemir’in sözü fiyatların sürekli indiği şeklinde
tüm zamana hitap eden ölçüttedir. Oysa, gıda fiyatları dalgalı bir seyir izler, dalgalı ama ortalama yükselen bir seyir. Çünkü, dünyada gıda fiyatlarında 2007’den beri sürekli artış gözlenmektedir. Tüm dünyada artan fiyatların Türkiye’de düşmesi
olanaksızdır. Gıda fiyatları ortalama enflasyonun altında olmadığı gibi, üzerinde seyretmektedir.
Sonuçta, enflasyon rakamları hesaplanırken gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Bunun üzerine mevcut rakamlar değerlendirilirken, bu enflasyonun gerçek enflasyondan düşük olduğunu geçersiz yollarla iddia etmek gerçekle tamamen alakasızdır.
Milyonlarca çalışanı ilgilendiren bir konuda çok dikkatli olmak
gerekir.
<< KAYNAKÇA VE DİPNOTLAR >>
*Yıllık ortalama
n 1-URAS,G(2012)Pahalılık Başka Enflasyon Başka
n 2-Avpupa’da Enflasyon(2012). http://tr.wikipedia.org/wiki/Enflasyon
METAL
TÜİK BAŞKANI’NDAN TARİHİ GAF
39
TÜRK
Ülkemizde enflasyondan en çok etkilenen kesim orta halli ve düşük gelire sahip kesimdir. Bu kesimler gelirlerinin büyük bir çoğunluğunu, hatta neredeyse tamamını, konut, su,
elektrik, gaz, ulaşım gibi zorunlu tüketim grubu harcamalarında kullanmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumunca (TUİK) güncellenen enflasyon sepetine 12 yeni ürün girdi ve 9 ürün sepetten çıkarıldı.
Ayran, duş jeli, araba yıkama ücreti, uçak ücreti, katı meyve sıkacağı ve cep telefonu görüşme ücreti sepete giren ürünler arasında yer alıyor. Halkımızın zamlardan canı yanarken, enflasyon sepetinin içindeki katı meyve sıkacağı gibi az kullanılan
ürünler tepkilere neden oluyor. Bunların yanı sıra, elektriğe
gelen % 8.1, doğalgaza gelen % 18.72’lik zam ve de benzinin
5TL’ye dayanması, insanları enflasyon yükünün bekli de on
katı büyüklüğünde bir sıkıntıya sokmuştur. Herkesin kullandığı elektrik, doğalgaz, otogaz ve benzinde gerçekleşen zamlar,
her aileye en ortalama 100 TL ek yük getirdi. Elektrik, doğalgaz, petrolün zamlanan fiyatı birçok mal ve hizmetin fiyatlarına yansıyacak. Yakında dolmuş, otobüs ve başka ürünlerin fiyatları bu zamlardan nasibini alacak.
Vatandaşın isteği bu ağır zamlar karşısında sadece devletten destek görmekti. Ne yazık ki, insanların yaşamak için zorunlu olarak tükettiği, lükse kaçmayan bu ürünlerin zammı sadece iki gün gündemde kalabildi. Yeni gündem maddemiz ise,
Türkiye’nin 2011 yılında OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri
arasında en yüksek büyüme performansı gösteren, dünyada ise
Çin’den sonra en çok büyüyen 2. ülke olduğudur. Bu haberler
görüldükçe halkımız gelirinin bu hayat pahalılığı kadar artmamasından yakınmaktadır.
Büyüme (reel - gsyih %)
EKONOMİ
TÜRK
METAL
Ekonomi kasalardan
40 değil, ceplerden ibarettir!
Sağlıklı ekonomilerde,
ülke ekonomisinin
büyümesi, halkın
ekonomisinin
büyümesiyle mümkün
olur. Eğer böyle
olmuyorsa, büyüme
sorunlu bir büyümedir.
Türkiye’de şirketler
büyüyor, GSMH büyüyor,
ancak ortalama ücretler
büyümüyor, zamların
ardı arkası kesilmiyor.
Halk, kriz dönemlerinde,
düşük ücret zamlarıyla,
vergi artışlarıyla,
tüketim kısıntılarıyla
krizden çıkışın dinamosu
olurken, krizden
çıkıldığında maalesef
bunlar unutuluyor
T
ürkiye ekonomisi hacim anlamında büyüyor. Evet, bunu kimse inkâr
edemez; bu gerçeği yadsıyamaz…
Ülkesini seven her vatandaş da buna sevinir. Ancak, Türkiye ekonomisinin bazı
gerçekleri var ki, bunları da görmezlikten
gelemeyiz, karşısında susamayız, kabullenemeyiz. Bu gerçeklerin neler olduğuna değinmeden önce, ilk ifade edeceğimiz
şey, dar ve sabit gelirli, orta direk halkın
yaşam koşullarında, Türkiye’nin büyümesine paralel bir büyümenin gerçekleşmediği gerçeğidir. Bunu biz değil, rakamlar
söylüyor; bunu biz değil, halkın kendisi
söylüyor; bunu biz değil, dünya söylüyor.
Sabah Gazetesi’nden Süleyman Yaşar, her gün ekonominin ne kadar iyi olduğu konusunda sistemli ve ısrarlı köşe
yazılarını sunadursun, halkı merkeze alan
köşe yazarları da, ekonominin yanlışlarını ve büyümenin ne kadar halktan kopuk olduğunu sürekli gündemlerine taşıyorlar. Süleyman Yaşar’ın atladığı nokta,
ekonomi kasalardan ibaret değildir, ceplerden ibarettir.
Dış kaynak bulduğu zaman büyüyen,
bulamadığı zaman yerinde sayan veya küçülen Türkiye ekonomisinde, halkın gelirlerinin büyümesi söz konusu edilmiyor.
Sağlıklı ekonomilerde ülke ekonomisinin
büyümesi, halkın ekonomisinin büyümesiyle mümkün olur. Eğer böyle gerçekleşmiyorsa, büyüme sorunlu bir büyümedir. Türkiye’de şirketler büyüyor, GSMH
büyüyor, ancak ortalama ücretler büyümüyor, zamların ardı arkası kesilmiyor.
Halk kriz dönemlerinde düşük ücret zamlarıyla, vergi artışlarıyla, tüketim kısıntılarıyla krizden çıkışın dinamosu olurken,
krizden çıkıldığında maalesef bunlar unutuluyor. Şimdi ekonomideki aksaklıkların en temel göstergelerine gelelim:
Vergi rekortmeni 100 Türk’’ün ödediği yıllık vergi 530,5 milyon lira olarak
gerçekleşirken, en zengin 100 Türk’ün
ödediği gelir vergisinin oranı servetleriyle
karşılaştırıldığında % 5,7’lik bir oran ortaya çıkıyor. Asgari ücretten alınan gelir
vergisi oranı % 15 ile bu oranın yaklaşık
üç kat üzerinde gerçekleşiyor.
Enflasyon tekrar çift hanelere çıktı.
Hem de hangi dönemde? Tarımsal çıktıların alındığı bir dönemde, turizm gelirlerinin artışa geçtiği bir dönemde, enerji
sarfiyatının azaldığı bir dönemde; baharyaz döneminde… Son üç yılın zirvesine
çıkan enflasyon, eylülden itibaren, yılsonunda %15’lere bile çıkabilir.
Selçuk Çiftçioğlu
durumdan kurtulmanın çaresi olarak teşvik paketleri açıklanıyor.
Tabi bu durumda, olan yine bu teşvik paketinin finansmanının
sağlanması için vatandaşa oluyor. Vergiler vatandaşın tepesinde demoklesin kılıcı gibi duruyor. En son doğalgaz, otogaz ve
elektriğe yapılan zamlar, her aileye ortalama 100 TL’lik bir yük
getirmiş durumda. Yani ceplerden her ay için 100 TL eksilmiş
durumda. Son 10 yılda 40 milyar liralık bir özelleştirme geliri
elde edildi, bu özelleştirme geliri Türkiye’nin ekonomik hacminin büyümesini sağladı. İşten atılmalar, kapanan fabrikalar, düşen üretimler uğruna bu özelleştirmeler yapıldı. 40 milyar lirayı
Türkiye’nin son 10 yılından çıkarsanız, Türkiye rakamsal olarak
5 yıl geriye gidecektir. Türkiye’nin, ekonomik olarak en hızlı büyüyen ülkelerden olduğunu iddia edenlerin bu gerçeği gizlemeleri doğru bir tavır değildir.
Karşılıksız çek sayısı Mart ayında, geçen yılın aynı ayına göre
% 22,1 artışla 59 bin 543’e yükselmiş durumda. Protestolu senet sayısı ise, 2012 yılının ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre % 14 arttı. 2 veya 3’lerden bahsetmiyoruz. % 15 ve
% 20’lik artışlar ekonominin önemli işaretlerinden biri olarak
gösteriliyor.
Türkiye, 2011 yılında cari fiyatlarla 772.3
milyar dolarlık GSYH ile dünya sıralamasında bir basamak düşerek 18’inciliğe geriledi.
2023 yılında dünyanın 10 en
büyük ekonomisi sıralamasına girme hayalleri kurulurken, Türkiye
bu yarışta bir basamak
geriledi. Üzerine bir de halkın gerileyen ekonomisini göz
önüne alınca, büyümenin, salt
şirket büyümelerinden ibaret
kaldığını savunurken yanılmadığımız ortaya çıkacaktır. Türkiye’nin büyüdüğünü iddia eden, bunun
halka yansıdığını düşünen,
ama halktan kopuk kimselerin beyanlarına karşı, biz
de bu rakamları verdik. Bu
göstergelerin hemen hepsi
devletin resmi rakamlarından
oluşuyor.
METAL
TÜİK, 16 Mart tarihinde yoksulluk
çalışması adıyla bir araştırma yayınladı.
Araştırmaya göre, 2002 yılından bu yana
yoksulluk oranları sürekli düşüyor. Ama
neye göre? Tüketime, harcamalara göre…
Hane halkı borçlarının finansal varlıklarına
göre, son 10 yılda 10 kat artmasını göz
önünde bulundurursak, yoksulluğun artış
sağladığını ya da azaldığını harcamaya
göre değerlendirmemiz yanlış olacaktır
41
TÜRK
İşsizlik Türkiye’nin en önemli sorunu olmaya devam ediyor… İşsizlik oranı Ocak ayında % 10,2 olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı Aralık 2011’de % 9,8, geçen yılın Ocak ayında ise %
11,9 düzeyindeydi. Tekrar çift haneye yükselen işsizliğin % 10
hattına takılıp kaldığını artık kimse inkâr edemeyecek. Maalesef,
işsizlik yalnızca bu rakamlardan ibaret değil, Türkiye’nin yaklaşık yarısı iş gücünden sayılmadığı için, işsizlik de reelden daha
düşük çıkmaya devam ediyor.
Türkiye’de finansal borçlarının finansal varlıklarına oranı,
son 10 yılda yaklaşık 10 kat büyüme gösteriyor, bunu Resul
Kurt’tan başka hiçbir köşe yazarı gündeme getirmiyor… 2002
yılında finansal varlıklarının % 4,3’ü kadar finansal borcu bulunan hane halkının yükümlülüğü, 2011’de % 40,5 seviyesine
ulaştı. 2003 yılından bu yana hane halkının finansal yükümlükleri 8 milyar TL’den 206 milyar liraya çıktı. Finansal varlıkları
ise 156 milyar liradan 509 milyar liraya yükseldi. Böylece hane
halkının finansal yükümlülüğü 25 kat artarken, finansal varlıklarındaki artış 2,3 katla sınırlı kaldı. Böyle yazıyordu Resul Kurt
Dünya’daki köşesinde…
Kredi kartları borçları ise, 2003 yılında 1,7 milyar TL’den,
bugün 30 milyar liranın üzerine çıktı. Yani artış 17 kattan fazla. İnsanlar tasarruf yapamayıp borçlanıyorsa, halkın ekonomisinin sağlıklı olduğu iddia edilemez. TÜİK, 16 Mart tarihinde
yoksulluk çalışması adıyla bir araştırma yayınladı. Araştırmaya göre, 2002 yılından bu yana yoksulluk oranları sürekli düşüyor… Ama neye göre? Tüketime, harcamalara göre… Hane
halkı borçlarının finansal varlıklarına göre son 10 yılda 10 kat
artmasını göz önünde bulundurursak, yoksulluğun artış sağladığını ya da azaldığını harcamaya göre değerlendirmemiz yanlış
olacaktır. Çünkü, borçla tüketim geleneği hızlı bir şekilde yerleşiyor. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için harcama yapıyorlar,
ama borçlanarak yapıyorlar.
Çin’de ortalama ücretler, son 10 yılda % 500 artmış, Tayland asgari ücretleri % 40 artırma kararı almış. Doğuda, bilinenin aksine, ücretler hızla yükseliyor ama buna
rağmen yatırımlar da hız kesmiyor. Çünkü,
ücretlerle birlikte verimlilik artıyor, karlılık yükseliyor. Hükümetler şirketlere,
çalışanların ücretlerine daha fazla zam yapılması için çağrıda bulunuyor. Çalışanları destekliyor.
Buna rağmen, yatırımlar hız kesmeden bu ülkelere akıyor. Ama
Türkiye’de ücret artışları, büyümeye rağmen, büyüme oranında
gerçekleşmiyor.
Brüt asgari ücret, TL olarak
2002 yılı sonundan bugüne kadar % 334 oranında artmış. Ama
Türkiye’nin GSYH’sı TL olarak
% 500 oranında büyüme göstermiş.
Türkiye, asgari ücretlinin eline geçen
ücretten hızlı büyümüş durumda. Yalnızca makro ekonomik büyüklüklerle
yola çıkıp, 10 yıldır makro düzeyde büyüme oranlarından bahsederek ekonomi hakkında bilgiler vermek kaçak güreşmektir.
Cari açık 75 milyar dolar seviyesinde ve GSYH’nın % 10’una gelmiş. Bu
UĞUR POLAT
[email protected]
METAL
İşte Hayatımız’da bu ay, İstanbul’un Avrupa yakasındayız…
Kale Kilit işyerinde çalışan Kahraman Kufacı ve ailesi
bu ayki sayfalarımızın konuğu oldu. Kahraman Kufacı
İstanbul’dan bütün metal işçilerine seslendi:
TÜRK
42
“Müslüm Gürses
benim en büyük zaafımdır. Babam gibidir. Ona duyduğum
hayranlık iki - üç
kelimeyle ifade edilemez. Facebook’ta
dahi onun fotolarını,
müziklerini herkesle
paylaşmaya çalışıyorum. O televizyona
çıktığı an benim
için dünya durmuş
gibidir.”
Metal
işçilerinin
sosyal
güvencesinin
kilidi
Türk
Metal’dir
Metal
“Kale Kilit’in bana verdiklerini
anlatmaya sayfalar yetmez”
Kahraman Kufacı Kale Kilit Fabrikasında işbaşı yapalı 22 yıl olduğunu belirtiyor. “Kale Kilit’teki çalışma hayatımın 22. yılındayım. Sadece 1997-98 yıllarında askerlik
görevimi yerine getirmek için verdiğim ara var… İşyerinde silindir montaj bölümünde çalışıyorum. Güzel, düzenli
ve disiplinli bir iş yerimiz ve yaşamımız var. 22 yıldır Kale
Kilit’in bana verdikleri anlatmaya sayfalar yetmez diyebilirim.”
“Arkadaşlığın, birlikteliğin ve beraberliğin
önemi o zaman daha iyi anladım”
Kufacı, işyerinde birlikteliğin ve dayanışmanın en üst
noktada olduğunu anlatıyor. “Fabrikada herkes birlik ve
beraberlik içindedir. Kimseyi zor ve sıkıntılı zamanlarında
yalnız bırakmayız. 2005 yılında Bolu Gerede’de talihsiz bir
trafik kazası geçirdim. İşyeri temsilci arkadaşlarımız başta
olmak üzere, herkes bana ve aileme yardıma koştu. Hatta
temsilci arkadaşlarım kazayı duyar duymaz Gerede’ye geldiler. Yanımızda oldular, bize destek verip, çocuklarımızın
sağlığını ve güvenliğini düşündüler. Bugün bile onlara ne
kadar teşekkür etsem azdır. O anki yaşadıklarımı tarif etmeye kelimeler dahi bulamıyorum. Arkadaşlığın, birlikteliğin, beraberliğin, yardımlaşmanın ne olduğunu, neden bu
kadar önemli olduğunu en iyi o zaman anladım.”
“Eşimle işyerinde tanıştım”
Kahraman Kufacı, eşi Hülya Hanım’la fabrikada tanışmış ve zorlu bir mücadeleden sonra bir araya gelmişler.
“Hülya ile işyerinde tanıştım. Fabrikaya 16 yaşında iş başı
yapmıştı. Babası da işyerinde arkadaşımız, ağabeylerimizdendi. Hülya ile tanışmamızdan kısa bir süre sonra birlikte bir yaşam sürdürmek için ortak bir karar almıştık. Fakat
hem Hülya’nın yaşı küçük, hem de ailelerimize nasıl açılacağımızı iyi hesaplamamız gerekiyordu. Beklediğimiz tepkileri de aldık diyebilirim. Hülya ile olan birlikteliğimizi
babasına ilk ben söyledim. O anı anlatmak gerçekten zor.
Büyük bir cesaret örneği gerekiyordu. Nitekim ben de cesaretimi toplayarak babası ile konuştum. İlk tepki olumsuzdu: ‘Olmaz Hülya daha 16 yaşında.’ Çok mücadele etmemize rağmen, Hülya’nın ailesini bir türlü ikna edemedik.
Son çare olarak Hülya’yı kaçırmayı düşündüm. Aileme durumu anlattım ve desteklerini aldım. Durumun ciddiyetini,
bizim kararlı olduğumuzu kayınpederime arkadaşlarım anlattı. Zor da olsa ikna etmeyi başardılar.”
Kahraman Kufacı’yı bir de eşi Hülya Hanım’dan dinliyoruz: “Benim için çok iyi bir insan…Hiç kavga etmeyiz.
Sorunlarımızı konuşarak, anlaşarak çözeriz. Eşim, çocuklarımıza her zaman her konuda yardımcı olur. Kötü alışkanlıkları yoktur. Ailesine düşkündür. Bunlar benim için çok
METAL
43
TÜRK
“O anki yaşadıklarımı tarif etmeye kelimeler dahi
bulamıyorum. Arkadaşlığın, birlikteliğin, beraberliğin,
yardımlaşmanın ne olduğunu, neden bu kadar önemli
olduğunu en iyi o zaman anladım.”
önemli konulardır. İkimiz de maddi ve manevi
konunda sürekli olarak birbirimize destek oluruz.
Önemli olan da bu…” Kufacı çifti dünyaya getirdikleri iki çocuk ile mutluluklarını pekiştirdiklerini belirtmeyi ihmal etmiyor.
“Karadenizliyim, Trabzonluyum
ama Fenerbahçe’yi tutuyorum”
METAL
Kufacı Trabzonlu olduğunu söylüyor, ama
Fenerbahçe’yi tuttuğunu da ekliyor. “Karadenizliyiz… Memlekete gider gelirim. Bol bol fındık getiririm ve herkese dağıtırım. Balık tutmaya severim. Hafta sonlarını ailemle geçirmeye
çalışırım. Maç izlemeyi çok severim. Fanatik Fenerbahçeliyim ama Trabzon maçlarında tarafsız kalırım. Her türlü sonuca sevinirim. Akşamları ailece televizyona bakarız. Alyazmalım, Hayat
Devam Ediyor. Pis Yedili dizilerini kaçırmamaya çalışırım. Ailelerimizle devamlı görüşürüz. Yeşil alanlara giderek, özellikle memleketimin temiz
havasını, temiz suyunu, temiz ortamını bulduğum zaman huzur buluyorum. Komşularımızın
her biri birbirinden iyi... Zaten ev alma komşu al
diye boşa dememişler.”
TÜRK
44
“Müslüm Gürses hayranıyım”
Kahraman Kufacı’nın tam bir Müslüm Gürses hayranı olduğunu, konusu açılınca, gözlerinin parlayışından çok daha iyi anlıyoruz. “Müslüm Gürses benim en büyük zaafımdır. Babam
gibidir. Ona duyduğun hayranlık iki üç kelimeyle ifade edilemez. Facebook’ta dahi onun fotolarını, müziklerini herkesle paylaşmaya çalışıyorum.
O televizyona çıktığı an benim için dünya durmuş gibidir. Onu bir programda ya da kanalda
gören arkadaşlar hemen bana haber verir. Müslüm Gürses’in konserine gittim. Onu canlı olarak
dinledim. Umarım bir gün onunla tanışma fırsatını bulurum.”
“Türk Metal’liyiz…”
Çalışma hayatına ilk başladığı günden itibaren sendikalı olduğunu vurgulayan Kufacı, sendikalı olmanın verdiği güveni çalışma hayatı
boyunca yaşadığını söylüyor. “Sendikalı işte çalıştığınız zaman hep huzurlu olursunuz. Arkamızda
bizi koruyan, bizim için çalışan bir kurumun olması biz çalışanların huzurlu bir şekilde işine devam etmesini sağlıyor. Tüm çalışanların sendikalı
olması gerekir. Türkiye’deki bütün metal işçilerinin Türk Metal’li olmasını şiddetle tavsiye ederim. Onlar için en doğru adres de Türk Metal’dir.
Türk Metal’in ülkemizin birçok bölgesinde metal işçilerine yılın her günü eğitim verdiğini biliyorum. Ben henüz Ankara’daki eğitimlere katılamadım. Geçen sene çok gitmek istedim, ama iş
yoğunluğundan dolayı olmadı. Eşimle aynı bölümde çalıştığımız için ikimiz aynı anda izne çıkamıyoruz. Ama İstanbul’daki tüm faaliyetlere katılıyoruz.”
Sendikalı olmayı, “benim sosyal güvencem,
babam, arkamdaki en büyük güç, destek” sözleriyle ifade eden Kufacı, “Bizler sendikalı olmanın
farklılığını yaşıyoruz. Tüm haklarımızın onun sayesinde korunduğunu hepimiz biliyoruz. Bizler
her ne kadar mekânların güvenliğini sağlayacak
kilitleri yapsak da, bizim sosyal güvencemizin kilidi Türk Metal’dir.” şeklinde konuşuyor.
Kufacı ailesi ile röportajımızı tamamlarken,
bizleri kabul ettikleri için teşekkürlerimizi bir kez
de dergimiz vasıtası ile iletmek isteriz. Kufacı ailesi ile birlikteliğimiz sırasında bizleri yalnız bırakmayan Kale Kilit İşyeri Baş temsilcimiz Önder
Güven’e de bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Kale Kilit İşyeri Baş temsilcimiz Önder Güven, evinde ve işyerinde bizleri kabul eden
Kahraman Kufacı’ya, Genel Başkanımız tarafından gönderilen hediyeyi takdim etti.
METAL
45
TÜRK
“Bizler sendikalı olmanın farkındalığını
yaşıyoruz. Tüm haklarımızın onun sayesinde
korunduğunu hepimiz biliyoruz. Bizler
her ne kadar mekânlarını güvenliğini
sağlayacak kilitleri yapsak da bizim sosyal
güvencemizin kilidi Türk Metal’dir.”
BİLİM&TEKNOLOJİ
METAL
GELECEGiN
TEKNOLOJiLERi
TÜRK
46
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMDA DEVRİM
PAYLAŞILAN MİNİK OTOMOBİLLER
eseTTa adı verilen bu otomobiller, paylaşılan bisikletler prensibiyle kullanılacaktır. Otomobiller şehirdeki paylaşım merkezlerinde
bulunacak, orada elektrikle şarj olurken sisteme üye olan herkes sıradaki arabayı alıp istediği yere gidecek ve oradaki paylaşım merkezine
bırakacak. Şehir içinde birçok paylaşım merkezleri bulunacak, size en
yakın paylaşım merkezinden araç alıp kullanma olanağınız olacak.
Arabanın kayabilir kapısı sayesinde de, sürücü arabaya hep kaldırım
tarafından binip inebilecek.
ÇAKIL TAŞLI HALI
Çakıl taşları, iki halı yüzey üzerine yerleştirilmiş ve dikilmiştir. Bu halı, doğada
çakıl taşları üzerinde soğuk olmayan yüzeyde yürüme hissi için tasarlanmıştır. Çakıl taşlarından yapılmış halıda yürümek, ayaklara masaj olacak ve sizi rahatlatacak.
BAHÇEDE ORGANİK ATIKLARIMIZDAN
(ÇÖPTEN) KOMPOSİT GÜBRE ÜRETİMİ
TOprAğA yarı gömülü delikli seramik
kompost konisi. Organik atıklar toprak
üstündeki açılabilir mantar kapaktan
kompostlama konisine boşaltılır. Toprak
altındaki solucanlar deliklerden çöpü
organik komposta dönüştürürler.
Prof. Dr. Muammer Kaya
ESOGÜ-Eskişehir MYO Müdürü, [email protected]
manTar Tapa kapak
Haşarat ve ev hayvanlarının kompost konisine ulaşımını engeller.
seramik koni
Solucanları yazın sıcaktan kışın soğuktan izole eder.
2 cm’lik delikler
Solucanların kabın içine ve dışına girişini kolaylaştırır.
METAL
GELEcEğİN YUVARLAK EVLERİ
TÜRK
47
göÇ eden binalar dev bir tekerlek üzerinde hareket edebilir
yapıda olacak. Dengesiz dünyamızda, doğal afetler (deprem,
sel, hortum vs) ve sosyal afetler (politik istikrarsızlıklar, savaşlar
vs) geleceğin evlerini, dev tekerlekler üzerinde olmaya ve bunlar
üzerinde hareket etmeye zorlamıştır. Dev döner tekerlek içindeki
binalar, oturanlar nerede istiyorsa orada kalacaktır. Bir sorun
çıktığında, içindeki biyo yakıtlı motoru sayesinde yeni lokasyonlara
göç edebilecektir. Dev tekerleğin dış yüzü geri dönüşümlü otomobil
lastiklerinden olacak. İki bina arası ve çevresi yeşil alan olacaktır. Her
tekerlek içindeki binalar bağımsız ve kendine yeterli olacaktır. Bina
dışında tarım için bahçe ve hayvan yetiştirme alanları olacaktır. Dev
tekerlek içindeki sistemde kullanılan atık su, arıtılıp içme suyu elde
edilecek. Atıklar ise sulamada kullanılacak.
BİZİM FABRİKALARIMIZ
METAL
“Güven Veren
Teknoloji” sloganı ile
hareket eden HES
Kablo, 35 yılı aşan
tecrübesi ve sunmuş
olduğu yüksek
kaliteli ürünlerle, HES
markasını uluslararası
saygınlığa sahip bir
marka haline getirdi.
TÜRK
48
Dünyaca
tanınan
uluslararası
bir marka
Ü
kablosu, fiber optik kablo, Data ve LAN kablosu, enerji
kablosu, yüksek gerilim enerji kablosu, alüminyum iletken,
elektrolitik bakır tel, emaye bobin teli ve PVC granül üretimini de kendi bünyesinde gerçekleştirerek kablo ve tel sektörünün tamamına hitap eden çok geniş bir ürün yelpazesine sahip olmuştur.
METAL
lkemizin önde gelen kablo firmalarından birisi olan
HES KABLO, kablo ve tel sektöründe sağladığı başarı ve üstün performans sonucunda, bugün dünyaca
tanınan uluslararası bir firma haline gelmiştir. 1974 yılında
enerji kabloları üretmek üzere kurulan firma, çok hızlı bir gelişme kaydederek, geçen zaman içerisinde bakır haberleşme
TÜRK
49
“Güven veren teknoloji”
“GüVEn Veren Teknoloji” sloganı ile hareket eden
firma, 35 yılı aşan tecrübesi ve sunmuş olduğu yüksek kaliteli ürünlerle, HES markasını, uluslararası saygınlığa sahip bir marka haline getirdi. Üretim, 150.000 m²’si kapalı
olmak üzere, toplam 410.000 m² alana sahip entegre tesislerde, ISO 9001 standartlarına göre ve ISO 14001 ve
OHSAS 18001 gerekleri göz önünde bulundurularak, konusunda bilgi ve deneyim sahibi yaklaşık 900 kişilik uzman bir ekip tarafından, en son teknolojik gelişmelere uygun makine ve yöntemler kullanılarak gerçekleştiriyor.
Ulusal ve uluslararası gözetim firmalarının periyodik olarak yapmış olduğu denetimler sonucu verilen ISO,
TSE, VDE, GOST, ETL, UKRSEPRO ve KEMA gibi
kalite belgeleri firmaya ve ürünlerine gösterilen güvenin
bir ifadesidir. Uluslararası ve yerli standartlara göre üretilen ürünlerin yanı sıra, özel müşteri şartnameleri ve isteklerine göre de üretim yapılabilmektedir. Ürünler,
üretimin her aşamasında ve özellikle de son kontroller sırasında modern test cihazları kullanılarak test edilir ve
yüksek kaliteli ürünün müşteriye ulaştırılması sağlanmış
olur. İstanbul Sanayi Odası’nın her yıl belirlemiş olduğu ilk 500 firma sıralamasında Hes Kablo, 2010 yılı verileri göz önüne alındığında, 69. sırada yer almıştır. Yurtiçi
pazarın yanı sıra, üretimin büyük bir kısmı dünyanın hemen her bölgesinde 120’yi aşkın ülkeye gururla ihraç edilmektedir.
METAL
BİZİM FABRİKALARIMIZ
TÜRK
50
Kayseri’nin gururu HES Kablo
Türkiye’de sektör lideri,
dünyada ise önemli bir yere sahip
KabloDa Türkiye’de sektör lideri, dünyada ise önemli bir yere sahip olan, Kayseri’nin gururu Hes Kablo, bu yıl
% 15 oranında büyüme hedefliyor. Üretilen enerjinin iletimini sağlayan havai hatlarda kullanılan alüminyum iletken üretimine son yıllarda ağırlık veren Hes Kablo, alüminyum iletken
ve alüminyum kablo üretimini 2 yılda 3 katına çıkardı. Hes
Kablo’nun son birkaç yıldır üzerinde önemle durduğu, kablo
sektörüyle ilgili diğer ana konu, yanmaz ya da yandığı zaman
zehirli gaz çıkarmayan kablolar. Son dönemde tüketicinin de
bilinçlenmesiyle birlikte, “Hes Flaret” olarak lanse edilen kabloların üretimini arttırma yönünde sürekli çalışmalar yapılıyor.
Hes Kablo, 25 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirerek, 20 bin
tonu mamul iletken olmak üzere yıllık alüminyum üretim kapasitesini 30 bin tona çıkarmayı başardı. Daha önce sınırlı bir
alüminyum üretim kapasitesine sahipken, alüminyum kablo ve
iletkene olan talebin artması neticesinde, kapasite artışına gitme ihtiyacı hissetti. Böylece öteden beri entegre bir tesis olma
özelliğini devam ettiren Hes Kablo, alüminyum filmaşini kendi tesislerinde üreterek çok önemli ve stratejik bir hammaddeyi
daha üretim yelpazesine ekledi. Bu sayede, hem maliyet avantajı elde edildi, hem de ürün kalitesini kontrol ederek, yüksek
performanslı iletkenlerin üretilebilmesi imkânı doğmuş oldu.
Ulusal ve uluslararası gözetim
firmalarının periyodik olarak
yapmış olduğu denetimler sonucu
verilen ISO, TSE, VDE, GOST, ETL,
UKRSEPRO ve KEMA gibi kalite
belgeleri, firmaya ve ürünlerine
gösterilen güvenin bir ifadesi oldu.
ŞÜKRÜ KAKİLLİOĞLU
KAKİLLİOğLU; “BU YIL %15’LİK REEL BÜYÜME SÖZ KONUSU.
AMAcIMIZ HER YIL % 10 REEL BÜYÜME SAğLAMAK. İŞ-KUR İLE
BİRLİKTE YÜRÜTTÜğÜMÜZ BİR PROjE VAR. YILSONU İTİBARİYLE
İSTİHDAMDA BİN KİŞİYE ULAŞMIŞ OLAcAğIZ.”
51
TÜRK
“bu yılbaşında ciro olarak kendimize 820 milyon TL gibi
bir hedef koymuştuk. Ama 10. ayda 900 milyon lirayı geçtik. Bu
yıl %15’lik reel büyüme söz konusu. Amacımız, her yıl % 10 reel
büyüme sağlamak. İş-kur ile birlikte yürüttüğümüz bir proje var.
Yılsonu itibariyle istihdamda bin kişiye ulaşmış olacağız. 2011 yılı
firmamız adına değişim yılı oldu. Yeni tesisimize taşınmamızla,
beraberinde yaptığımız 25 milyon Euro’luk yatırımla gelen sektörün lider makine üreticilerinin makineleri ile yılların tecrübesini
üst kalite seviyelerine taşıdık ve kapasitemizi 2500 ton/ay a yükselttik. Kalitemizin ve termin sürelerimizin oluşturduğu güvenle
iç ve dış pazarlarda dikkat çeken bir işletme haline geldik. Yeni işletmemizin açılışını ihracatla başlattık. 2011 yılının %40’lık üretimini, ihraç kayıtlı olarak yerli firmalara yaptık. 2012 yılında ise,
başta Avrupa olmak üzere, üretimimizin %50’sini ihracata yönelik yapmayı planlıyoruz. Bu konuda Avrupa’daki müşterilerle görüşmelerimiz olumlu yönde devam etmektedir.”
METAL
HES HACILAR ELEKTRİK SANAYİ
GENEL MÜDÜR YARDIMCISI
HABER
Cem SNAET - Adnan PARÇALI
TÜRK METAL Eğitim ve Proje Mühendisleri
METAL
Otomotiv Sektörü Mesleki
Yeterlilikler Çalıştayı, Büyük
anadolu Oteli’nde gerçekleştirildi
TÜRK
52
T
ürk Metal Sendikası ve MESS’in ortaklaşa yürüttüğü
Otomotiv Sanayi Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Projesi kapsamında, 14-15 Nisan tarihlerinde, Ankara Büyük Anadolu Oteli’nde bir çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştaya, projede danışmanlık yapan Gazi Üniversitesi,
ODTÜ ve İTÜ’den akademisyenlerin yanı sıra, Türk Traktör, Temsa, Oyak Renault, BMC, Otokar, Mercedes-Benz,
TOFAŞ, FORD, HİDROMEK, MAN, ADDS’den alan uzmanları katıldı. Çalıştayda, yapılacak mesleki yeterlilik sınavları kapsamında kullanılacak olan teorik ve pratik soru banka-
Çalıştaya, projede
danışmanlık yapan
Gazi Üniversitesi,
ODTÜ ve İTÜ’den
akademisyenlerin yanı
sıra, Türk Traktör, Temsa,
Oyak Renault, BMC,
Otokar, MercedesBenz, TOFAŞ, FORD,
HİDROMEK, MAN,
ADDS’den alan
uzmanları katıldı
ları ele alındı. Çalıştayın açılış oturumuna, Otomotiv Sanayi
Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Projesi’nin
koordinasyonunu yürüten Türk Metal Sendikası Dış İlişkiler,
Eğitim&Proje Koordinatörü Miray Vurmay ve MESS Eğitim
Müdürü Aykut Engin ile, Türk Metal ve MESS’in müştereken kurduğu SİBEM-Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Nergis Dökmeci ve
proje danışmanları, İTÜ’den Prof. Dr. Nahit Serarslan ve Gazi
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süleyman Tekeli de katıldı. Açılışın ardından, oluşturulan 7 ayrı komisyonda, Kaynak, Makina Bakım, Montaj, Sac Şekillendirme, Kaporta, Motor Test,
Boya alanlarında, mesleki teorik ve pratik soru bankaları ile
bunların sınav şartnameleri doğrultusunda soru setleri oluşturuldu. İki günlük yoğun ve verimli bir çalışmanın ardından yapılan değerlendirme toplantısında, komisyon başkanları, yapılan çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi verdi.
Önümüzdeki dönemde yapılacak akreditasyon denetimi
ve MYK yetkilendirmesi sonucunda, kapsamdaki yeterlilikler için Türk Metal ve MESS’ın ortak kuruluşu SİBEM tarafından Mesleki Yeterlilik Belgesi vermek üzere sınavlar düzenlenecek.
UAMİF’TEN HABERLER
Beyaz rusya’dan sendikacılar
Türkiye’de
53
yolu da buradan geçmektedir.”
Kırgız sendikacılar da eğitime geldi...
UAMİF bünyesindeki eğitimlere, Kırgızistan’dan 21 sendikacıdan oluşan bir heyet de katıldı. 8-13 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen eğitim programının açılışını, UAMİF
Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet
Soyupek yaptı. Konuşmasında, çalışma hayatı ile ilgili yaşanan
son gelişmeleri değerlendiren Soyupek, sendikaların sürekli
büyüyen küresel güçlere karşı daha güçlü olmaları gerektiğini,
bunun için de, sendikaların birlikte hareket etmesi gerektiğini
vurguladı. UAMİF Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen eğitimleri başarı ile tamamlayan Kırgız sendikacılar, Ankara’da bulunan Ortadoğu Rulman Fabrikası ile bazı tarihi mekânları ziyaret etti.
TÜRK
B
u kapsamda, Beyaz Rusya’dan dört ayrı sendikaya üye
21 sendikacı, eğitim için Türkiye’ye geldi. 3 - 10 Nisan
tarihleri arasında UAMİF Genel Merkezi’ndeki eğitimlere katılan grup, 6 Nisan’da da sendikamız genel merkezini
ziyaret etti. Beyaz Rusyalı sendikacıları Türk Metal Sendikası
Genel Mali Sekreteri ve UAMİF Genel Sekreteri Mehmet Soyupek kabul etti. Mehmet Soyupek kabulde, Türk Metal Sendikası ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Soyupek şöyle dedi:
“Türk Metal sendikası çağdaş sendikacılık anlayışını başlatan
ve tam olarak uygulayan büyük bir sendikadır. Türk Metal’in
öncülük ettiği Sosyal sendikacılık anlayışı ile üyeler ve genel
merkez arasındaki ilişki güçlenmektedir. Bu doğrultuda, sendikanın üyelerinden aldığı güçle muhataplarımıza yönelik taleplerimiz ve isteklerimiz daha kesin ve net olarak yerini bulmaktadır. Bu yüzyılda sendikaların ayakta kalabilmesinin yegane
METAL
Uluslararası Avrasya Metal
İşçileri Federasyonu’nun
bünyesinde gerçekleştirilen
eğitimler devam ediyor.
METAL
UAMİF’TEN HABERLER
TÜRK
54
Küresel sermayeye
karşı sendikalar da
küreselleşmeli
UAMİF Bölge
Eğitim toplantısında
konuşan UAMİF
Genel Sekreteri ve
Sendikamız Genel
Mali Sekreteri
Mehmet Soyupek,
çalışanların sadece
ülkelerinde değil,
uluslararası alanda
da aynı iş kolunda
birlik ve beraberlik
içinde olması
gerektiğini belirtti
“Merkezi tip sendikacılığa geçilmeli”
UAMİF Bölge Eğitim Toplantısına, toplam 75 kişilik bir eğitim grubu katıldı. Toplantıda söz alan Soyupek,
Türk Metal Sendikasının modelini örnek göstererek, başarı elde etmek için, Ukrayna Metalürji İşçileri Sendikası ve
Avrasya’daki bütün sendikaların, merkezi tip sendikacılığa
geçmesi gerektiğini belirtti. Soyupek konuşmasında, Türk
Metal’in eğitim ve çeşitli alanlarda yürüttüğü çalışmaları da
anlattı. Konuşmasında, küresel sermayenin hareket alanı-
METAL
nı genişlettiğini ve etkilerinin herkese ulaştığını ifade eden,
UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek, şöyle devam etti:
“UAMİF’in önemli bir amacı da, uluslararası finans
şirketleri evlilikler yaparken, birleşirken, ortaklıklar kurarken, bunu daha çok kar ve kazanç için yaparken, çalışanların da aynı yöntemi izlemesini sağlamaktır. Aynı iş kolunda
ve aynı kendi ülkelerinde birlik ve beraberlik içinde olabilirler çalışanlar. Ancak, daha büyük birlik ve beraberliğe sahip olmamız gerekiyor. Sendikalar daha fazla eylem alanı
yaratmak zorunda. Bu eğitimler vesilesi ile bir araya gelerek,
ortak akıl oluşturmaya çalışıyoruz. Birbirimize destek çıkıp
örgütlenmekten başka bizlerin yolu yok.”
Toplantıya katılan, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyelesi Prof. Dr. Nejat Coşkun da, küresel kriz döneminde sendikaların çalışmaları ve faaliyetleri üzerine bir eğitim verdi.
Mehmet Soyupek toplantı sonrasında, UAMİF’e bağlı Demir Çelik Fabrikası’nın işyeri olan Boru Üretim Fabrikası’nı
ziyaret etti, işçilerle sohbet etti. İşçiler, yapılan ziyarette yönelik memnuniyetlerini dile getirerek, kendilerinin de
Türkiye’de bir işyerini ziyaret etmek istediklerini belirttiler.
UAMİF Bölge Eğitim Toplantısı’na, toplam 75 kişilik bir eğitim
grubu katıldı. Toplantıda söz alan Soyupek, Türk Metal
Sendikası’nın modelini örnek göstererek, başarı elde etmek
için, Ukrayna Metalürji İşçileri Sendikası ve Avrasya’daki bütün
sendikaların, merkezi tip sendikacılığa geçmesi gerektiğini belirtti.
55
TÜRK
U
luslararası Avrasya Metal işçileri Sendikası
(UAMİF)’e üye sendikalardan Ukrayna Metalürji İşçileri Sendikası’nın düzenlediği Bölgesel Eğitim
toplantısı, 17-19 Nisan tarihlerinde, Ukrayna’nın Dnepropetrovsk kentinde yapıldı. Son derece verimli ve yüksek katılımın sağlandığı toplantıda konuşan, UAMİF Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Mali Sekreteri Mehmet Soyupek,
çok uluslu şirketlerin daha fazla kar ve kazanç için küreselleştiği ortamda, işçilerin ve temsilcilerinin de, çalışanların haklarının korunması ve geliştirilmesi için küreselleşmek zorunda olduğunu belirtti.
ŞEHİRLERİMİZ
Küreselleşmenin attığı bir imza
METAL
İSTANBUL
TÜRK
56
Finans şehri mi, kültür şehri mi, yoksa sanayi kenti mi olacağına karar
veremeyen bir şehir… Küreselleşmenin, bir mecburiyet gibi dayattığı
yaşam tarzını kabullenmiş bu şehirde değerler savaşı veriliyor
“bu şehri İstanbul ki bi misl ü bahadır
bir sengine yekpare acem mülkü fedadır”
Nedim
(Bu İstanbul Şehri, emsalsiz paha biçilemez bir şehirdir,
bir parça taşına bile acem (İran) mülkü fedadır)
T
arihinin, görsel zenginliğinin ve stratejik konumunun
oluşturduğu ekonomik kalkınmaya elverişli zemini;
İstanbul’u, kendine has yapısından uzaklaştırarak, dünyanın sıradanlaştırılmış kentlerinden biri olmaya doğru itiyor.
Bu yöneliş, İstanbul’da yaşamanın şartlara bağlandığı bir durumu da beraberinde getirdi. İstanbul, ekonomik potansiyelinin bir eseri olarak, eski tarihlerden bu yana artarak devam
eden istikrarlı bir göç alımı sorunu yaşıyor. Özellikle metropol
ve mega şehirlerin büyüsü ve cazibesi göz önüne alındığında,
bu olgu İstanbul’da kendini hissettiriyor. Konu göç olunca ve
megapol kentlerden bahsedilince, ilk akla gelen şehir özelliği
de taşır İstanbul. İstanbul’un göç alan bir şehir olması bugün-
le ve dünle açıklanacak bir olay değil. İstanbul’un göç alması
bir olgu haline geldi. Bizans döneminde Bizans’ın her şeyi, Osmanlı döneminde kültürün ve imparatorluğun merkezi, şimdi ise sanayinin, imkânların, fırsatların kaynağı…Her gün, her
saat göç almaya devam ediyor.
Tarihten bir anekdot…
Tam 500 yıl boyunca dünyanın en büyük kenti olan İstanbul, Bizans döneminde büyük bir nüfusa sahipti. Osmanlı döneminde de, önce Anadolu’dan, ardından Balkanlar’dan büyük
göçler aldı. Devlet kapısına yakın olmak, birçok imkândan da yararlanmak anlamına geliyordu. Osmanlı döneminde İstanbul’un
maruz kaldığı yoğun göç, dönemin padişahlarını zor durumda
bırakmıştı. O dönemlerde su sorunu yaşayan İstanbul’un bu sıkıntısını gidermek için, Kanuni Sultan Süleyman bir ferman yayınladı. Ancak, su sorununun da çözülmesi halinde İstanbul’a
aşırı göç olacağını ve bu göçü şehrin kaldıramayacağını anlayınca, fermanını geri çekmek zorunda kaldı.
RAKAMLARLA
İSTANBUL
TÜİK’in 2011 yılında yapmış olduğu, İstanbul’un cinsiyet ve yaş grubuna göre aldığı göç verilerini aşağıdaki tablodan görebiliyoruz.
TÜİK 2011 İstanbul’un cinsiyet ve yaş grubuna göre aldığı göç (20102011 dönemi)
n Yüzölçümü: 5 bin 512 km2
n Nüfus: 12 milyon 573 bin 836
(Erkek 6 milyon 291 bin 763, Kadın 6
bin 400
n Konut Sayısı : 2 milyon 291 bin
228 (308 bin 615’i boş)
n Cami Sayısı: 3 bin 28
n Kilise Sayısı: 40
n Sinagog Sayısı: 16
n Orman Alanları: 216 bin 392 ha.
Doğu Yakası 100 bin 398 ha (% 46), Batı
Yakası 115 bin994 (% 54)
n Motorlu Taşıt Sayısı: 2 milyon 441
bin 667 (2007)
n İlköğretim ve Lise Sayısı: 2 bin
707
n İlköğretim ve Lise Öğrenci Sayısı:
2 milyon 323 bin 628
n Üniversite Sayısı: 29
n Hastane Sayısı: 200
n Eczane Sayısı: 3 bin 852
n Turist Sayısı: 6 milyon 453 bin 582
(2007)
n Turizm İşletme Belgeli Konaklama
Tesisleri Sayısı: 341
n Turizm İşletme Belgeli Eğlence
Tesisleri Sayısı: 405
n Türkiye Bütçesine Katkısı: % 40
n Döviz Girdisi: 3 milyar 820 milyon
386 bin 391 YTL
n Türkiye’nin Gayri Safi Milli
Hâsılasındaki Payı: % 23
n Toplanan Mevduatların Türkiye
İçindeki Payı: % 35
2011 yılında toplamda İstanbul’a göç eden 90.680 kişinin, 40.281’ini erkek, 50.399’unu kadınlar oluşturuyor. Verileri baz aldığımızda, en çok 2024 yaş aralığındaki genç nüfusun İstanbul’a göç ettiğini ve kadın erkek oranının birbirine hemen hemen eşit olduğunu görüyoruz.
Peki, neden İstanbul?
Ekonomik şartlar, iş imkânlarının daha çok olması, eğitim, terör, zorunlu
göç ve tabi ki bunun yanında sosyal yaşamın en hızlı ve yoğun yaşandığı bir
il olması; üniversite öğrencilerinin kendi şehirlerine dönmeyerek İstanbul’da
iş bulup kalması, İstanbul’un göç almasında diğer etkenler.
İstanbul aynı zamanda Türk Sanayisinin de başkenti. 19. Yüzyılda sanayimizin temellerinin atıldığı İstanbul, Türkiye’nin sanayileşme serüveninde
de başrol oynadı. 1950’lerden bu yana imalat sanayinin merkezi durumunda.
İstanbul’un özel konumu, coğrafi koşulları, doğal eşikleri ve taşıdığı deprem riski, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir nüfus büyüklüğünün desteklenmesi ve yönetilmesini gerekli kılmaktadır. Deprem riski taşıyan bir coğrafyada yer alması, ulaşım ve trafik probleminin yoğun olarak yaşanması, barınma
bedelinin yüksek olması, İstanbul’u dezavantajlı yapan diğer unsurlar.
İstanbul’un sanayi kuruluşları, kentin merkezinden çıkıp, son 10 yıldır
yine İstanbul’a yakın merkezlere doğru hızla taşınma eğiliminde. Çerkezköy,
Çorlu, Gebze, Kocaeli bölgesine doğru bu yönelme Marmara çanağını sanayi
bölgesi haline getirirken, İstanbul’un üzerinden de nüfus ve sanayinin olumsuz kabul edilen etkilerini almaktadır.
İSO Başkanı Tanıl Küçük bir toplantıda, İstanbul’un sanayi fonksiyonundan neden kolaylıkla vazgeçemeyeceğini rakamlarla ortaya koydu:
İstanbul’da 2011 yılında istihdam edilen 4,2 milyon kişiden 1,7 milyonu
sanayi sektöründe çalışmış.
n Türkiye genelinde istihdamın % 28,3’ü sanayi sektöründeyken,
İstanbul’da bu oran %40. Sanayimizin ağırlığının İstanbul’da olduğu, zaten
hepimizin malumu.
n İstanbul, Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının % 38’ine ev sahipliği yapıyor.
Küreselleşen yalnızca giydiklerimiz, yediklerimiz, izlediklerimiz, değer
yargılarımız değil… İçinde yaşadığımız ve gezdiğimiz kentler de küreselleşiyor. İstanbul’un siluetini bozan, renk, ışık ve ses kirliliğinin baş sorumlusu
olan devasa binalar, dünyada her yerde rahatlıkla karşımıza çıkacak türden yapılar. Binalarımızın standartlaşması kendine özgü yapısını kaybetmesi, henüz
sağlıklı kalplerde ve zihinlerde bir sorun olarak yer ederken, bu devasa yapılar
bugünün ve yarının konusu olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. İstanbul’da
yaşamak demek, artık New York’ta, Kahire’de, Sydney’de, Moskova’da yaşamakla aynı anlamlı. Kürenin küreselleşmiş bir kentidir artık İstanbul…
METAL
n Nüfus Yoğunluğu (kişi/km2): 2
57
TÜRK
milyon 282 bin 73)
KİTAP
METAL SEKTÖRÜNDE
İŞ DEĞERLENDİRMESİ
UYGULAMASININ ANALİZİ
Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız
METAL
Yayınevi: Türk Metal Yayınları Yayın Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 180
TÜRK
58
Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız’ın “Metal Sektöründe İş Değerlendirmesi Uygulanmasının Analizi” kitabı Türk Metal Yayınları tarafından yayımlandı. Yıllar içerisinde iş değerlendirme
sisteminin amacı dışına çıkması, böyle bir kitabın yayınlanması gereğini ortaya çıkardı. Bu kitap incelendiğinde, işe göre ücretlendirme sağlayan bu sistemin aksadığı daha net olarak görülecek. Bu kitabın, dikkat çekilen aksaklıkların giderilmesine
destek olması bekleniyor. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, kitabın önsözünde eserle ilgili şu ifadelere yer verdi: “Türk Metal
Sendikası olarak, bizler, iş kolumuzda bulunan işletmeler ve işyerlerinde, çatışmanın değil uzlaşmanın, yoksulluğun değil üretimin inşa edilmesi ve sürdürülebilmesi için, ‘bilimsel sendikacılık’ ilkesini mefkûre edinmiş bulunuyoruz. Prof. Dr. Hüseyin
Akyıldız’ın sektörümüzde uygulanan iş değerlendirmesini konu
alan eserini sizlere takdim ediyoruz. Bu eserin, sektörümüzde
bulunan işletmelerde iş barışının tesisinde, tarafların zihin egzersizlerinde önemli bir materyal olabileceği inancıyla, değerli
hocamıza ve eseri inceleyerek yeni fikir ve kanaatleriyle iş barışına katkı sağlayacak herkese teşekkür ediyorum.”
KADIN İŞÇİLER
17. BÜYÜK KURULTAYI
Somut adımlar için
kalıcı bir eser
Türk Metal Sendikası tarafından bu yıl 17.’si düzenlenen
Kadın İşçiler Büyük Kurultayı, kitaplaştırıldı. Kitapta,
kurultayda yapılan tüm açılış konuşmaları, kurultay bünyesinde
gerçekleştirilen, “Günümüz Kadının Sorunları ve Çözüm
Önerileri Paneli”, delegelerin konuşmaları ve Sonuç Bildirgesi
yer aldı. Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, kitabın önsözünde
şu değerlendirmede bulundu: “Elinizde tuttuğunuz bu kitap,
kurultay boyunca yapılan konuşmaların deşifre edilmiş halidir.
Kitabımızın, kadın işçilerin sorunlarının çözülmesi, kendilerinin
daha yüksek ve kaliteli bir yaşam standardına yükseltilmesi,
sendikamızın bu alanda yaptığı çalışmaların örnek olması
bakımından faydalı olacağına inanıyorum.”
İkİzlEr
Fİrarda
HaYaTIMIN
TaTİlİ
eğlenceli bir tatil hikayesi izlemeye ne dersiniz? ingiliz bir grup emekli arkadaş, emekliliklerinde lüks, ama daha ekonomik bir tatil geçirmeye karar verirler. reklam broşürlerinden,
hindistan’daki marigold hotel’i keşfederler ve bu
seyahatlerinde beklediklerinden çok daha farklı deneyimlerle karşılaşacaklardır. Zira, marigold
hotel sandıkları kadar lüks değildir. ancak hindistan insanlarının sıcaklığı, misafirperverliği
ve bu renkli ülkenin sevecen egzotizmi, yepyeni
duygularla tanışmalarına aracı olacaktır.
FİLMİN KÜNYESİ
Vizyon tarihi: 27 Nisan 2012
Yönetmen: John Madden
Oyuncular: Judi Smith, Tom Wilkinson, Maggie
Smith, Bill Nighy, Penelope Wilton, Dev Patel
Tür: Dramatik komedi
METAL
Vizyon Tarihi: 11 Mayıs 2012
Yönetmen: Yusuf Güven, Necmi Yıldırım
Oyuncular: Cengiz Küçükayvaz, Sinan Bengier,
İlhan Daner, Zülfü Hamit Altın, Nagihan Başer,
Selahattin Taşdöğen, Sümer Tilmaç, Haldun
Boysan, Oya Aydoğan, Necmi Yıldırım, Ferga Nur,
Ortans Kıvanç
Tür: Komedi, Aile
59
TÜRK
FİLMİN KÜNYESİ
sıcak bir aile komedisi... amerikan
yapımı filmlerden alışkın olduğumuz
tarzda bir yapım, sonunda Türk
sinemasında. 2 kızın, annelerini arama
kararıyla başlayan film, eğlenceli ve
sürükleyici bir macerayla devam ediyor.
Çocuklarınızla izleyebileceğiniz bu keyifli
aile komedisini kaçırmayın.
TÜRK METAL/MESS
ORTAK EĞİTİM PROJESİ
2012 yılında ankara Büyük anadolu Otel’de
gerçekleştirilen eğitimlere katılan işçi sayımız:
2 5 8 0
Türk Metal-MESS Ortak Eğitim Projesi
ve Teşkilatlandırma Eğitimi
METAL
26 Mart - 18 Nisan tarihleri arasında, Ankara Büyük Anadolu Otel’de
yapılan teşkilatlandırma ve ortak eğitimlere 546 üyemiz katıldı
Gölcük şubemizden 82 üyemizin katıldığı, Türk Metal-MESS ortak
eğitimi, 26-28 Mart tarihleri arasında gerçekleştirildi.
TÜRK
60
Gebze 1, Çayırova, Dilovası ve İskenderun şubelerimizden 93 üyemizin katıldığı, Türk
Metal-MESS ortak eğitimi, 29-31 Mart tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Bursa 3, Gemlik ve Osmangazi şubelerimizden 78 üyemizin katıldığı, Türk MetalMESS ortak eğitimi, 2 - 4 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi.
TÜRK METAL/MESS
ORTAK EĞİTİM PROJESİ
61
TÜRK
İzmir 1, İzmir 2
ve Manisa 1 Nolu
şubelerimizden 77
üyemizin katıldığı,
Türk Metal-MESS
ortak eğitimi,
9 - 11 Nisan
tarihleri arasında
gerçekleştirildi.
METAL
Çerkezköy
şubemizden
92 üyemizin
katıldığı,
Türk MetalMESS ortak
eğitimi, 5 - 7
Nisan tarihleri
arasında
gerçekleştirildi.
Ereğli şubemizden 46 üyemizin katıldığı, Türk Metal-MESS ortak
eğitimi, 12-14 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi.
İstanbul, İstanbul 1 ve İstanbul Anadolu Yakası şubelerimizden 78 üyemizin katıldığı,
Türk Metal-MESS ortak eğitimi, 16-18 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi.
METAL
SAĞLIK
62
TÜRK
Cep telefonu bir
küreselleşme aygıtı mı?
Günümüzde akıllı telefonların da çıkmasıyla artan cep
telefonu bağımlılığı, psikolojiye yeni bir fobi terimi kazandırdı.
Cep telefonundan mahrum kalma korkusu ‘NOMOFOBİ’
B
ir zamanlar mahallede, oturduğumuz apartmanda bir telefon varken, son yıllarda büyük bir teknoloji ile telefonlarımız cebimizde. Bu teknoloji,
kişiler arası ilişkilerde ve dünya iletişim tarihinde bir
devrim olarak da adlandırılıyor.
Bu mükemmel teknoloji sayesinde ihtiyacımız
olduğu an gereken kişiye ulaşabiliyoruz. Sesli ya da
yazılı mesaj iletebiliyoruz. Hatta artık cep telefonumuz,
sesli ve yazılı mesajın yanı sıra, e-posta, kamera, sosyal
ağ bağlantıları, sosyal programlar ve daha sayamayacağımız birçok alternatifi sağlayacak durumda. Ancak
madalyonun bir de öbür yüzü var. Olumlu ve hayatı kolaylaştıran özelliklerin yanı sıra, bir de olumsuz sonuçları var bu teknolojinin. İngilizce ‘no mobile phobia’dan
türetilen ‘nomofibi’ ya da ‘cep telefonundan mahrum
kalma korkusu’ özellikle sosyal ağ tutkusu olan gençleri
etkiliyor. İngiltere’de bini aşkın cep telefonu
kullanıcısının katılımıyla bir araştırma yapıldı. Yapılan
araştırmada, soruları yanıtlayanların %66’sı cep telefonlarını kaybetme fikrinin kendilerini ‘çok bunalttığını’
belirtti. Uzmanlar birkaç yıl öncesinde telefon aracılığı
ile yazılı mesajın bir tür nomofobi olarak görüldüğünü ve durmadan kısa mesaj yazanları tanımlamak için
‘başparmak nesli’ bile dendiğini söylüyor. Fransa’da
yapılan benzer bir araştırmada ise toplumun % 22’si, cep
telefonları olmadan bir gün bile geçirmelerinin ‘olanaksız’
olduğunu belirtirken, bu oranın 15-19 yaşlarında % 34’e
çıktığı kaydediliyor. Milyarlarca dolarlık bir sektör haline
gelen bu cep telefonu devriminin sınırlarını kestirebilmek
mümkün değil. Cep telefonu kullanmadan bir yaşam
düşünülemiyor bile. Son 10 yıldır yapılan ‘Dünya Cep Telefonsuz Günü’nden birçoğumuzun haberi dahi yok. Şimdi
kendimize bir soralım; akıllı telefonumuzdan ya da cep
telefonumuzdan ne kadar süre uzak kalabiliriz?
AKTÜEL
Hıdrellez
İş Sağlığı ve
Güvenliği Haftası
Atatürk’ü Anma, Gençlik
ve Spor Bayramı
Türkiye Cumhuriyeti’nin her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan milli bayramıdır. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk, Bandırma Vapuru ile Samsun’a
çıkmıştır ve bu tarih Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün
kabul edilir. Yeni Türkiye’nin kuruluşu için oldukça
önemli bir gün olan 19 Mayıs Bayramı’nı Atatürk,
ülkenin geleceği olarak gördüğü Türk gençliğine
armağan etmiştir.
63
Anneler Günü
anneler Günü, anneleri anmak ve onurlandırmak amacıyla tüm dünyada farklı zamanlarda kutlanan
özel gün. Anna Javis’in kaybettiği annesi için 1908
yılında başlattığı anma günü, 1914 yılında Amerikan
Kongresi’nin onayıyla, ülke çapına yayıldı. Zamanla başka ülkelerce de benimsenen Anneler Günü, Türkiye’de
de 1955 yılından bu yana, Mayıs ayının 2. pazar günü
kutlanıyor. Bu evrensel günde, dünya üzerindeki milyonlarca anne, çocukları tarafından sevgi ve saygı ile anılır.
Anneler Günü, anneleri onurlandıran bir özel gündür.
TÜRK
hıdrelleZ, Türk dünyasında kutlanan
mevsimlik bayramlardan biridir. ruz-ı Hızır (Hızır
günü) olarak adlandırılan Hıdrellez günü, Hızır ve
İlyas’ın yeryüzünde buluştukları varsayılır. Hıdrellez
günü, Gregoryen takvimine (Miladi takvim) göre 6
Mayıs, eskiden kullanılan rumi takvime göre ise 23
Nisan’dır. 6 Mayıs’tan başlayıp 4 Kasım’a kadar olan
süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan
5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla
kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs
gecesi, kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir. Hıdrellez’in
UNESCO’nun ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültür
Mirası Listesi’ne alınması amacıyla 2010 yılında
çalışmalar başlatılmıştır.
METAL
iş sağlığı ve güvenliği, çalışma hayatında üretimden
kaynaklanan tehlikelerden ve sağlığa zararlı koşullardan
korunmak için yapılan sistemli çalışmaların tümüdür.
1987 yılından bu yana her yıl 4-10 Mayıs tarihlerinde, İş
Sağlığı ve Güvenliği Haftası kutlanmakta ve bu çerçevede çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir.
TÜRK
64
SaYI YErlEŞTİrME
METAL
E Ğ L E N C E
4 rakamlılar
4914 – 7429
5 rAKAMLILAr
12909 – 15704
6 rAKAMLILAr
116982 – 330726
389575 – 521186
715375 – 809759
6306761 – 7922845
8073191 – 9673629
7 rAKAMLILAr
1475483 – 1732098
2632901 – 2778146
5385270 – 6128764
8 rAKAMLILAr
17634903 – 38011476
41163892 – 72902488
80116558 – 90174731
9 rAKAMLILAr
603022198 – 606199538
10 rAKAMLILAr
5300915742 –
9410937522
Geçen sayımızdaki “SAYI YERLEŞTİRME” bulmacasında meydana gelen teknik aksaklıktan dolayı okuyucularımızdan özür dileriz.
PraTİk BİlGİlEr
n Bir bezi sirke ile hafifçe ıslatıp, bakırlarınızı ovarsanız
pırıl pırıl olacaktır.
n Tıkanan lavabolarınızı açmak için kaynar sodalı suyu
deliğe dökmeniz yeterli, kolayca açıldığını göreceksiniz.
n Omletinizi bal ile yapmayı deneyebilirsiniz. Yumurtayı pişireceğiniz yağı kızdırıp biraz bal ekleyin, yumurtaları kırın. Çok lezzetli bir omlet sizi bekliyor.
n Kül tablalarını tuzla silerseniz pırıl pırıl olacaktır.
n Eşyalarınızın üzerindeki etiket izini, mobilya cilası sürüp, kuru bezle silerek çıkartabilirsiniz.
n Vazodaki çiçeklerinizin daha uzun ömürlü olması
için, suyuna birkaç damla çamaşır suyu eklemeniz yeterli olacaktır.
n Bayatlamış ekmeklerinizi değerlendirin. Dilim dilim
yapıp aralarına sarımsaklı tereyağı sürüp folyoya sarın. Yüksek ısıda fırında pişirin.
n Domatesleriniz tazeliğini yitirmeye başladıysa, tuzlu
suyun içinde yarım saat bekletin.
n Ütü sırasında sararan kısımları oksijenli su ile silerseniz anında sararmalar kaybolur.
n Fermuar sıkışırsa, kurşun kalem ile sıkışan dişlerin
üzerini karalayın.
n Balık kokusunu çıkarmak için yıkama suyunun içine
bolca kahve telvesi atın. Sonra bol su ile durulayın.
n Makarnanın haşlama suyuna bir- iki baş soğan, havuç ve bunun gibi sebzeler eklerseniz, çok daha lezzetli olduğunu göreceksiniz.
n Sebze yemeği yaparken eklediğiniz su sıcak olursa,
yemeğiniz çok daha lezzetli olacaktır.
n Sütü ocağa koymadan tencere soğuk suyla çalkalanırsa süt kaynarken dibine yapışmaz.
n Yeşil salata ve marulun yapraklarını yıkadıktan sonra
bıçakla keserek doğramak yerine, elinizle koparın. Böylece
vitamin kaybını önlemiş olursunuz.
BURSA 2 NOLU ŞUBE
Karsan ailesi
beyaz cennet
Uludağ’da
Karsan çalışanları ve aileleri, 4 Mart
Pazar günü, beyaz cennet Uludağ’a bir gezi
gerçekleştirdi. Öğle yemeğinde mangal
yapıldı ve gün boyu keyifli saatler yaşandı.
Üretim Planlama Lojistik çalışanları moral
yemeğinde
METAL
Karsan Üretim
Planlama Lojistik çalışanları,
9 Mart akşamı düzenlenen
moral motivasyon yemeğinde
bir araya geldi.
TÜRK
66
ÇAYIROVA ŞUBESİ
Autoliv’den şubemize ziyaret
Autoliv Metal Pres
işyerinde çalışan üyelerimiz,
14 Nisan tarihinde şubemizi
ziyaret etti. Şube Başkanımız
Bilal Uça, 110 kişiden
oluşan guruba, sendikamızın
çalışmaları hakkında bilgi
verdi. Üyelerimiz de, işyerinde
karşılaşılan çeşitli sorunları
aktardı.
Kalkancı Pres Döküm ziyaret edildi
Şube
Başkanımız Bilal
Uça, Kalkancı Pres
Döküm işyerini
10 Nisan’da
ziyaret etti. Başkan
Uça ziyarette,
sendikamızın
yaptığı çalışmalar
hakkında bilgi verdi
ve üyelerimizin
sorunlarını dinledi.
BOLU ŞUBESİ
bir elektrik direğine çarptı.
Kazada, İbrahim Nar, Alaattin
Kırdar, Yüksel Kabadayı, Ahmet
Öztürk ve Erdem Altunay isimli
üyelerimiz hafif yaralandı. Yaralılar
ambulanslarla İzzet Baysal Bolu
Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.
Arçelik Pişirici Cihazlar
İşletmesi Ürün Direktörü
Adnan Tüfekçi ile birlikte Şube
Başkanımız Özgür Elçi ve şube
yönetimi, olay yerine giderek kaza
hakkında bilgi aldı ve yaralılar ile
ilgilendi. Türk Metal ailesi olarak
yaralanan arkadaşlarımıza geçmiş
olsun der acil şifalar dileriz.
Kaynaşma yemeğinde biraraya geldiler
Şube Başkanımız Özgür
Elçi ve İcra Kurulu, Ümran
Çelik Boru Sanayi temsilcileri
ile 10 Nisan’da kaynaşma
yemeğinde bir araya geldi. Bolu
şubemizin düzenlediği yemeğe,
şube yöneticilerimiz ve Arçelik
PCİ temsilcileri de katıldı. Şube
Başkanımız Elçi, yemekte,
çalışan üyelerin sorunları ile
yakından ilgilenmeye devam
edeceklerini vurguladı
Vali Özçimen’e nezaket ziyareti
Şube Başkanımız Özgür
Elçi, Şube Sekreteri Hakan Gülen
ve Mali Sekreter Vedat Ateş, 9
Nisan’da Bolu Valisi İbrahim
Özçimen’i makamında ziyaret
etti. Vali Özçimen ziyarette,
valilik olarak her zaman Türk
Metal Bolu Şubesi’nin yanında
olacaklarını belirtti.
67
TÜRK
bolu Arçelik Pişirici
Cihazlar İşletmesi çalışanlarını
taşıyan servis otobüsü 10 Nisan’da
kaza yaptı ve 5 arkadaşımız
hafif şekilde yaralandı. Saat
16.30 civarında meydana gelen
kazada, servis otobüsü, Yukarı
Soku Karadere Caddesi’nde
METAL
Arçelik Pişirici Cihazlar
İşletmesi servisi kaza yaptı
GEBZE DİLOVASI ŞUBESİ
CRH çalışanları
şubemizi
ziyaret etti
Şubemiz tarafından teşkilatlanma
çalışmaları tamamlanan CRH Otomotiv’de
çalışan üyelerimiz, guruplar halinde şubemizi
ziyaret etmeye başladı. Ziyaretlerde, üyelerimize
sendikal konularda geniş şekilde bilgi verildi.
Şubemize ‘hayırlı olsun’ ziyaretleri
METAL
Şubemizin 3. Olağan Genel Kurulu sonrası,
Diler Demir Filmaşin ve Hamaş Ağır Makine
işyerlerinde çalışan üyelerimiz şubemizi ziyaret ederek,
Şube Başkanımız Uysal Altundağ ve yeni yöneticilere
hayırlı olsun dileklerini iletti.
TÜRK
68
BURSA OSMANGAZİ ŞUBESİ
Temsilciler Meclisi toplandı
bursA Osmangazi, 3 Nolu
ve Nilüfer şubelerinin katılımıyla
2 Nisan’da yapılan Genişletilmiş
Temsilciler Meclisi toplantısına,
Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz
İsmail Dursun başkanlık etti.
Toplantıda güncel konular ele alındı.
Rollmech Automotiv’de sözleşme imzalandı
sendikAmız Türk
Metal ile Rollmech arasında,
Nisan 2012 – Mart 2014
yürürlük süreli yeni dönem
toplu iş sözleşmesi imzalandı.
Sözleşme ile, 1’nci 6 Ay % 8
+ 25 kuruş seyyanen, 2’nci
6 Ay enflasyon, 3’ncü 6 Ay
enflasyon + 2 Puan, 4’üncü
6 Ay enflasyon oranında
zam alındı. Sözleşme, sosyal
haklarda da % 30 oranında
artış öngörüyor.
İSTANBUL ANADOLU YAKASI ŞUBESİ
Nexans’da sözleşme sevinci
Şubemiz yetkisindeki
Nexans işyeri çalışanı
üyelerimiz, şubemizi ziyaret
etti. Şube Başkanımız Halil Faki
Erdal, üyelerimize sözleşme
süreci ile, Nexans işyerinin
MESS’e bağlanması ile ilgili
bilgi verdi. Bu arada, Nexans’da
sürdürülen toplu iş sözleşme
görüşmeleri 26 Mart’ta anlaşma
ile sonuçlandı. Şube başkanımız
Halil Faki Erdal, Nexans işyerini
ziyaret ederek, imzalanan
sözleşmenin getirileri hakkında,
üyelerimize detaylı bilgi verdi.
Deri işçilerine sendikamızdan destek
METAL
türk-iŞ Bölge Temsilcisi
Faruk Büyükkucak ve Şube
Başkanımız Halil Faki Erdal,
Deri-İş sendikası üyesi olan ve
yaklaşık 400 gündür direnişte
bulunan Kampana işçilerine destek
ziyaretinde bulundu. Direnişteki
işçilere erzak yardımını teslim
eden Başkan Erdal, ayrıca, Türkİş Genel Sekreteri ve sendikamız
Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın
selamlarını iletti. Başkan Erdal,
bu onurlu duruşun ve direnişin
yanında olduklarını ve desteklerinin
devam edeceğini dile getirdi.
TÜRK
69
AKSARAY 1 NOLU ŞUBE
Üye çocuklarına ücretsiz kurs
Şubemiz
yetkisindeki işyerlerinde
çalışan üyelerimizin
çocuklarına yönelik olarak
düzenlenen yabancı dil
kursu, Aksaray Gençlik
Merkezi’nde yapıldı.
Çocuklar kurs sonrası resim,
gitar, ebru ve çeşitli spor
faaliyetlerine de katıldı.
ANKARA 3 NOLU ŞUBE
İşyeri ziyaretleri sürüyor
Şube Başkanımız Nihat Zengin, 28 Mart’ta
Aygersan Aydınlatma Gereçleri işyeri, 29 Mart’ta da,
Mapsan Makine ve Hidromek işyerlerini ziyaret etti.
Başkan Zengin, Şube Mali Sekreterimiz Yusuf Yılmaz’ın
da katıldığı ziyaretlerde, üyelerimizle, işyerlerinin genel
durumu ve karşılaşılan sorunlarla ilgili sohbet etti.
MAN Türkiye çalışanları
şubemizi ziyaret etti
METAL
mAn Türkiye işyerinde çalışan üyelerimiz, 30
Mart’ta şubemizi ziyaret etti. Şube Başkanımız Nihat
Zengin ile görüşen üyelerimiz, işyerinin durumu,
çalışma hayatı ve güncel konularda sohbet ettiler.
TÜRK
70
ÇANKIRI ŞUBESİ
Teşükkür ziyaretleri tamamlandı
ÇAnkırı şubemizin 10 Mart’ta
yapılan 2. Olağan Genel Kurulu sonrası
göreve gelen, Aydın Akbaş başkanlığındaki
Yönetim Kurulu ve icra kurulu üyelerinin
işyerlerine yaptıkları teşekkür ziyaretleri
tamamlandı. Ziyaretler çalışan üyelerimizce
memnuniyetle karşılandı. Şube Başkanımız
Akbaş ziyaretlerde, karşı karşıya bulunulan
sorunları bildiklerini ve zaman içinde
hepsine çözüm getireceklerini belirtti.
Nezaket ziyaretinde bulundular
Şube Başkanımız Aydın
Akbaş ve yönetim kurulu
üyelerimiz, Çankırı Valisi
Vahdettin Özcan, Belediye
Başkanı İrfan Dinç ve İl Emniyet
Müdürü Osman Zoroğlu’nu
makamlarında ziyaret etti.
İZMİR 1 NOLU ŞUBE
“Toplu Sözleşme
Hakkımı İstiyorum”
Larth Havlu Radyatör ziyaret edildi
Şube Başkanımız
Halil İbrahim Tosun, 4
Nisan’da Larth Havlu
Radyatör işyerini
ziyaret etti. Başkan
Tosun ziyarette çalışan
üyelerimizle tezgâhları
başında bir araya
gelerek sohbet etti.
METAL
izmir 1 Nolu şubemizin yeni örgütlendiği Amros Makine Ambalaj Limited
Şirketi işyerinde, işveren, yetki tespitimize itiraz etti. Çalışan üyelerimiz işverenin bu
davranışı nedeniyle, 11 Nisan Çarşamba günü, yakalarına “toplu sözleşme hakkımı
istiyorum” kokartı takarak mesailerine başladılar.
TÜRK
71
BURSA NİLÜFER ŞUBESİ
STK çalışanları
şubemizi ziyaret etti
Şubemiz yetkisindeki SKT Yedek Parça
çalışanları, 29 Mart’ta şubemizi ziyaret etti. Üyelerimiz
ziyarette, işyerindeki sorunları dile getirdi.
Alta çalışanları da şubemizde
Şubemiz yetkisinde bulunan Alta Yedek
Parça ve Kalıp Sanayi işyeri çalışanları, 10
Nisan’da şubemizi ziyaret etti. Çalışanlarımıza
Kıdem Tazminatı ve Sosyal Güvenlik Yasası
hakkında bilgi verildi.
GÖLCÜK ŞUBESİ
Sıra gecesinde buluştular
Ford Otomotiv Kaynak
bölümü Üretim Gövde Müdürlüğü
çalışanları, 26 Mart’ta sıra gecesinde
bir araya gelerek eğlendi. Geceye,
bölüm Müdürleri, Ekip Liderleri,
bölüm çalışanları, temsilciler ve Şube
Başkanımız Yücel Yücel de katıldı.
METAL
Deli Veli Köyü’ne 300 ceviz fidanı diki
ldi
TÜRK
72
Ford Otomotiv Sanayi Kaynak Gövde
Üretim Bölümü 600 çalışanı adına, TEMA
Vakfı’nın organizasyonu ile, Kandıra’nın
Deli Veli Köyü’ne 300 adet ceviz ağacı
dikildi. Ağaç dikme törenine Kandıra
Kaymakamı Hamza Erkal, Belediye Başkanı
Cengiz Kan, Şube Başkanımız Yücel Yücel,
Ford Otosan Gövde Üretim Müdürü Levent
Kara, sendika temsilcilerimiz ve bir grup
bölüm çalışanı katıldı.
“Aşk Kokusu’ büyük beğeni topladı
Ford Otosan
bünyesindeki VKV
Kültür Merkezi, “Aşk
Kokusu” adlı oyuna ev
sahipliği yaptı. “Issız
Adam” filmiyle çıkış
yapan Cemal Hünal’ın
da yeraldığı oyun,
izleyenlerden büyük
alkış aldı.
Vedat Sakman konseri
“Baktığım Yerden” sergisi
Şubemiz yetkisindeki Ford Otomotiv
bünyesinde bulunan VKV Gölcük Kültür ve
Sosyal Yaşam Merkezi’nde, Kocaeli Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öğretim
görevlilerinden Meliha Tüzün’ün “Baktığım
Yerden” isimli gravür sergisi gerçekleştirildi.
Ford Otomotiv bünyesindeki VKV Kültür ve
Sosyal Yaşam Merkezi’nde 9 Nisan’da Vedat Sakman
konseri gerçekleştirildi. Birbirinden güzel aşk şarkılarını
seslendiren Sakman, Ömer Hayyam’dan Atilla İlhan’a
kadar uzanan geniş bir repertuarla izleyenleri mest etti.
İSTANBUL ŞUBESİ
Geçmiş olsun ziyareti
Şubemiz
yetkisindeki Net Civata
işyerinde çalışan Göksel
Gökmen 28 Mart’ta
iş kazası geçirdi. Şube
başkanımız Tufan
Şimşek ve Yönetim
Kurulu üyeleri,
Gökmen’i hastanede
ziyaret ederek geçmiş
olsun dileklerini
ilettiler.
METAL
SUPSAN’da üretim bir saatliğine durdu
73
dünyA Doğayı Koruma Vakfı’nın, küresel
iklim değişikliğinde (WWF-Dünya Saati Uygulaması)
farkındalık yaratmak için uyguladığı bir saatlik ışık
kapatma kampanyasına SUPSAN çalışanları da katıldı.
Her yıl Mart ayının son cumartesi günü, herkesin
Borusan’da kan bağışı
Şubemiz yetkisindeki Borusan’da, Kızılay’a
kan bağışı kampanyası gerçekleştirildi. 15 Mart’taki
kampanyaya çalışan üyelerimiz yoğun ilgi gösterdi.
TÜRK
Dünya Doğayı Koruma
Vakfı’nın düzenlediği
“bir saatlik ışık kapatma
kampanyası”na SUPSAN
çalışanları da destek verdi.
iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha duyarlı
olmasını hedefleyen bu uygulama, bu yıl da 31 Mart’ta
20.30 – 21.30 saatleri arasında ışıkların söndürülmesi
ile yapıldı. Bu çerçevede işyerinde saat 20.30–21.30
arasında tüm ışıklar söndürüldü ve üretim yapılmadı.
Barbekü partisi yapıldı
Şubemiz yetkisinde bulunan Arçelik’te, son 10
yılın üretim rekoru kırıldı. Rekor üretim dolayısıyla,
işyeri sendika temsilcilerimizin önerisi doğrultusunda,
barbekü partisi düzenlendi.
KARADENİZ EREĞLİ ŞUBESİ
Kaynaşma etkinliklerimiz sürüyor
Şubemiz tarafından geçen yıl
başlatılan ve üyelerimizle aileleri arasındaki kaynaşma ve dayanışmayı artırmayı hedefleyen etkinliklerimiz
devam ediyor. Bu çerçevede, Büyük
Anadolu Ereğli Oteli’nde 20 Mart’ta
bir gece gerçekleştirildi. Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, yaptığı konuşmada, Genel Başkanımız
Pevrul Kavlak ile genel
merkez yöneticilerinin,
ülke çapında kongre
sürecinin devam etmesi
nedeniyle geceye katılamadığını belirtti.
Şube İcra Kurulu, yönetim kurulu üyeleri, iş yeri temsilcileri ve Erdemir’deki 7 Ünitede çalışanların eşleri ile birlikte yaklaşık bin kişinin katıldığı gecede, Ankara’dan
gelen Semazen ekibinin gösterisi beğeni ile izlendi.
ti
et
t
re
ya
zi
rı
la
ul
ok
ş
ba
da
O
ız
ım
an
şk
Şube Ba
METAL
Şube Başkanımız Yusuf Ziya Odabaş, İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu üyelerimiz, Erdemir genelinde değişik dönemlerde çalışanlarımızdan toplanan yardımların ulaştırıldığı Topallı Köyü
İlköğretim Okulu, Kurtlar Köyü İlköğretim Okulu, Ormanlı Merkez İlköğretim Okulu ve Gümeli Merkez İlköğretim Okulu’nu ziyaret etti. Başkan Odabaş ve beraberindekiler, Atatürk köşesi, dış
cephe boyası, çevre düzenlemesi ve sınıf tadilatları gibi yardımların
yapıldığı okulların idarecileriyle görüştü. Başkan Odabaş ziyaretlerde, bölgedeki eğitim kurumlarına katkıların süreceğini ifade etti.
TÜRK
74
GEBZE 1 NOLU ŞUBE
Şube yönetimi aylık toplantısı
Şube yönetiminin
aylık toplantısı, 15 Mart’ta,
şubemizin yetkili olduğu
HP Pelzer Pimsa Otomotiv
Sistemleri San. Tic. A.Ş.
işyerinde gerçekleştirildi.
Şube Başkanımız Şeref Özcan
ve yöneticiler, toplantının
ardından çalışan üyelerimizle
bir araya geldi ve karşılaşılan
sorunları dinledi
Geçmiş olsun ziyaretleri gerçekleştirildi
Şube Başkanımız Şeref Özcan,
iş kazası geçiren üyelerimiz, HP
Pelzer Pimsa çalışanı Cevdet Alış
Tarhan’la, Arçelik-LG Klima çalışanı
Olcay Ahcı’yı ayrı ayrı ziyaret ederek
geçmiş olsun dileğinde bulundu.
İSKENDERUN 1 NOLU ŞUBE
Sarıseki Belediye Başkanına ziyaret
Şube Başkanımız
Çakır Varan ve yönetim
kurulu üyelerimiz, Sarıseki
Belediye Başkanı Bülent
Özer’i makamında ziyaret etti.
Ziyarette, çalışma hayatına
ilişkin gelişmelerle, yörenin
sorunları ele alındı. Başkan
Varan sendikamız adına belediye
başkanına bir plaket takdim etti.
MANİSA 1 NOLU ŞUBE
Başkan Cengiz Ergün, şubemizi ziyaret etti
mAnisA Belediye Başkanı Cengiz Ergün,
yardımcıları ile birlikte, 28 Mart’ta Şubemizi
ziyaret etti. Belediye Başkanı Ergün, Şube
Başkanımız Hüseyin Özben’e, olağan kongre
sonrası hayırlı olsun dileğinde bulundu.
Görüşmede, üyelerimizin servis güzergâhlarına
otobüs durakları konulması konusu gibi çeşitli
yerel sorunlar da ele alındı.
Frankee Mutfak sözleşmesi imzalandı
Şubemiz yetkisindeki Franke Mutfak Sistemleri
işyerinde, 2012–2014 dönemini kapsayan toplu iş sözleşmesi imzalandı. Aspiratör üretimi yapan işyerinde
yaklaşık 350 çalışanın yararlanacağı sözleşmeye göre,
saat ücretlerine 1 Mart’tan itibaren % 11 zam yapılacak. Sözleşme, 2’nci altı ay zammının enflasyon oranında, 3. altı aylık dönemde ise enflasyon artı 1 puan,
4. altı ay zammının ise enflasyon oranında olmasını öngörüyor. Mevcut sosyal
yardımlara da, sözleşmenin
1. Yılı için % 18 artış, ikinci
yılı için ise enflasyon oranında bir artış sağlandı.
75
TÜRK
Şube Başkanımız Çakır
Varan, Türk-İş’e bağlı sendikaların
şube başkanları ve şube yönetim
kurulu üyelerimizle beraber,
İskenderun MHP İlçe Başkanı
İbrahim Gül’ü 15 Mart tarihinde
ziyaret etti. Ziyarette, çalışanların
sorunları hakkında görüş
alışverişinde bulunuldu.
METAL
MHP İlçe Başkanı Gül ziyaret edildi
KAYSERİ ŞUBESİ
İş Sağlığı ve Güvenliği Semineri
türk-iŞ
tarafından düzenlenen
İş Sağlığı ve Güvenliği
semineri 27–28 Mart
tarihlerinde yapıldı.
Seminere şubemizin
işyeri temsilcileri ve İş
Sağlığı ve Güvenliği
kurul üyeleri katıldılar.
Ali Gökkaya, işyerlerini ziyaret etti
METAL
Şube Başkanımız Ali Gökkaya,
20–22 Mart tarihlerinde, HES Kablo,
HAS Çelik, Metal Matris, Erciyes Çelik
ve HCS kablolama işyerlerini ziyaret
etti. Başkan Gökkaya ziyaretlerde,
çalışan üyelerimizle tezgahları başında
sohbet etti.
TÜRK
76
Geçmiş olsun
Şube Başkanımız Ali Gökkaya,
iş kazası geçiren üyelerimiz HAS
Çelik çalışanı İsrafil Doğan’ı evinde,
Erciyes Çelik Halat çalışanı Aykut
Yıldız’ı da tedavi gördüğü Tıp
Fakültesi hastanesinde ziyaret ederek
geçmiş olsun dileğinde bulundu.
Kayseri Sanayi Odası ziyaret edildi
Şube Başkanımız Ali
Gökkaya ve şube yöneticilerimiz,
Kayseri Sanayi Odası Başkanı
Mustafa Boydak’ı makamında
ziyaret etti. Ziyarette, gerek
çalışma hayatı gerekse ülkenin
güncel konuları üzerine görüş
alışverişinde bulunuldu.
Polis Teşkilatı’nın 167. kuruluş yıldönümü
TürK Polis Teşkilatı’nın 167. kuruluş
yıl dönümü nedeniyle 4–10 Nisan tarihleri
arasında gerçekleştirilen faaliyetlere şube
yönetim kurulumuz da iştirak etti. Bu
çerçevede, Polis Meslek Yüksekokulu
öğrencileri ile Erkilet Hıdırellez tepesine
fidan dikimi gerçekleştirildi.
BİGA 1 NOLU ŞUBE
İcdaş Futbol Turnuvası başladı
Üyelerimize %10 indirim
Şubemiz ile Happy Center (Gross)
ve Bipa Express Market arasında bir
protokol imzalandı. Protokol, üyelerimize
her iki marketin bütün şubelerinde %6
indirim öngörüyor.
ANKARA 1 NOLU ŞUBE
ORS ziyaret edildi
Genel Eğitim ve Toplu İş Sözleşmesi Sekreterimiz Yavuz Gökçe,
Şube Başkanımız Hasan Göçeroğlu ve
şube icra kurulumuz, şubemiz yetkisindeki Ortadoğu Rulman Sanayi (ORS)
işyerini 23 Mart’ta ziyaret etti. Gökçe
ve beraberindekiler, çalışan üyelerimizle
bir araya gelerek sohbet etti. Ardından
da fabrika yöneticileri ile görüştü.
Arçelik ziyaret edildi
Şube Sekreterimiz Deniz Çiçek ve Şube Mali Sekreterimiz
Sedat Tarhan, 12 Nisan’da Arçelik işyerini ziyaret etti. Şube
yöneticilerimiz, çalışan üyelerimizle tezgahları başında sohbet etti.
Daha sonra üyelerimiz ile birlikte yemek yedi.
METAL
toplum kuruluşu temsilcileri ve İçdaş çalışanları izledi.
Başkan Akkurt, maçları yönetecek hakemlere ve takım
kaptanlarına çiçek vererek, tüm takımlara başarılar
diledi. Turnuvada 23 takım 4 grupta mücadele
edecek. Açılış maçında ise gülen taraf 1-0’lık skorla
Çelikhane oldu.
77
TÜRK
Geleneksel İçdaş Futbol Turnuvası,
16 Nisan’da oynanan Enerji Santrali-Çelikhane
karşılaşması ile başladı. Açılış maçını AKP Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir, Biga Kaymakam
Vekili ve Lapseki Kaymakamı İsmail Ayhan Tavlı,
Şube Başkanımız Osman Akkurt, siyasi parti ve sivil
ÇERKEZKÖY ŞUBESİ
Tank taşıyıcı araç ve römorkları
teslim edildi
Şubemiz yetkisindeki Hema Endüstri işyerinde
üretilen tank taşıyıcı araç ve römorkları, 13 Nisan’da
düzenlenen törenle, Savunma Sanayi Müsteşarlığına teslim
edildi. Törene, Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar,
Şube Başkanımız Murat Koçak, Çerkezköy Kaymakamı
Ayhan Bayhan, Belediye Başkanı Ali Ertem, İlçe Emniyet
Müdürü Kadir Yırtar, Hattat Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet Hattat, Hema Endüstri Yönetim Kurulu
Başkanı İbrahim Hattat, Hema Endüstri Genel Müdürü
Tunç Doğan, Hattat Holding Yönetim Kurulu üyeleri,
çalışanlar ve çok sayıda davetli katıldı. Aracı ilk kullanan
Murad Bayar, ülke içinde tank nakillerinin Türk Silahlı
Kuvvetleri için çok önemli olduğunu ifade etti.
BURSA 3 NOLU ŞUBE
METAL
Futbol turnuvası başladı
TÜRK
78
Şubemiz yetkisindeki
işyerlerinin katılımı
ile düzenlenen futbol
turnuvası, 11 Mart tarihinde
başladı. Birlik, beraberlik ve
dayanışma adına düzenlemiş
olduğumuz futbol
turnuvasına katılan tüm
takımlara başarılar dileriz.
KOCAELİ ŞUBESİ
Üyelerimizin ziyaretleri sürüyor
Şubemizin 18
Mart’ta gerçekleştirilen
3. Olağan Genel Kurulu
sonrası, çeşitli işyerlerinden
üyelerimizin ziyaretleri
devam ediyor. Bu çerçevede,
Dytech Otomotiv Pazarlama
işyeri çalışanları, Federal
Mogul Piston Segman ve
Gömlek Üretim Tesisleri
işyeri çalışanları ve S.N.O.P
İzmit Metal Sanayi işyeri
çalışanları, şubemizi ziyaret
ederek, Şube Başkanımız
Yakup Yıldız ve yöneticilere
hayırlı olsun dileklerini
ilettiler.
BASIN TEMSiLCiLERiNDEN
KDZ. EREĞLİ ŞUBESİ
METAL
Kdz. Ereğli’de üniversite
kurulmasına destek
çalışanlarının, ilçeye üniversite kurulması
için imza kampanyası başlattığını ve
toplanan imzaların en kısa sürede
Ankara’ya gönderileceğini ifade etti. Şube
Başkanımız, “Ereğli’nin geleceğine katkı
sağlayacak, büyümesinin önünü açacak
her oluşumda yer alacağımızı bir kez daha
belirtiyor, ilçeye üniversite kazandırılması
yolunda atılan adımları sonuna kadar
destekliyoruz.” dedi.
79
TÜRK
Şube Başkanımız Yusuf Ziya
Odabaş, Ereğli Ticaret ve Sanayi
Odası’nın ilçeye üniversite kurulması için
yapacağı her çalışmaya destek verileceğini
söyledi. Odabaş düzenlediği basın
toplantısında ilçeye, “Bülent Ecevit” adını
taşıyan bir üniversite kurulması fikrine,
başta Genel Başkanımız Pevrul Kavlak
olmak üzere, Türk Metal Sendikası’nın da
sıcak baktığını belirtti. Odabaş, Erdemir
Turgay
TÜRKOĞLU
KDZ. Ereğli Şubesi
Basın Temsilcisi
GEMLİK ŞUBESİ
“Nasrettin Hoca” oyunu büyük ilgi gördü
Müge ÖĞÜTÇÜ
İşyeri Basın Temsilcisi
Şubemiz yetkisindeki
Fıcosa Otomotiv işyeri
baştemsilciliğinin
girişimiyle, Gemlik
Belediyesi Kültür
Merkezi’nde, “Nasrettin
Hoca” adlı çocuk oyunu
sergilendi. Bursa Geleneksel
Tiyatro Topluluğu’nun
sergilediği oyun, büyük ilgi
gördü.
BURSA 2 NOLU ŞUBE
Coşkunöz’de İş Güvenliği ödülü
METAL
CoŞkunÖz Holding
şirketlerinde geçen yıl başlatılan
ve 3 gün üzeri iş kazası
geçirmeyen takım ödülü etkinliği,
bu yıl da sahiplerini buldu.
TTF Montaj A Vardiyası’nda
çalışan ve 1 yıl boyunca iş kazası
geçirmeyen üyelerimiz ödüle
değer bulundu. Ödülü kazanan
Cevdet TONÇ
Coşkunöz Metal Form
tüm takımlarımızı kutlar,
Basın Temsilcisi
başarılarının devamını dileriz.
TÜRK
80
VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
MURAT ÇİFTÇİ
İstanbul Şubemizin yetkisindeki Frigoglass Turkey Soğutma
Fabrikası’nda işyeri temsilciliği görevini yürüten Murat Çiftçi
(26), 3 Mart’ta geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.
Merhum Çiftçi’ye Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak
üzere, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz.
HAMZA MUTİ
Bursa 2 Nolu şubemizin yetkili olduğu Coşkunöz Metal Form’da
çalışan üyemiz Hamza Muti, geçirdiği rahatsızlık sonucu 21
Mart’ta hayatını kaybetti. Merhuma Allah’tan rahmet, başta
kederli ailesi olmak üzere, tüm sevenlerine ve Coşkunöz
camiasına başsağlığı dileriz.
BARIŞ SOLMAZ
İzmir 1 Nolu şubemiz yetkisindeki BMC Sanayi işyerinde 14
yıldır çalışan üyemiz Barış Solmaz, 9 Nisan’da hayatını kaybetti.
Solmaz’a Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere,
yakınlarına ve tüm mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz.
GÖKHAN GENÇ
Çerkezköy Şubemiz yetkisindeki Hema Endüstri işyerinde çalışan
üyemiz Gökhan Genç, geçirdiği iş kazası sonucu 30 Mart’ta
hayatını kaybetti. Gökhan Genç’e Allah’tan rahmet, başta
kederli ailesi olmak üzere, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına
başsağlığı dileriz.
Türk Metal olarak, hayatını kaybeden üyelerimize
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Bu dergi, sendikalı işçiler tarafından basılmıştır.
TÜRKMETAL
NİSAN 2012 - SAYI: 153

Benzer belgeler