Avrupa ve Amerika`da Salmonella Kontrolündeki Başarı ve

Transkript

Avrupa ve Amerika`da Salmonella Kontrolündeki Başarı ve
Avrupa ve Amerika’da Salmonella Kontrolündeki
Başarı ve Gelişmeler
Kanatlılarda Beslenme
Hastalıkları Gut
Kanatlı Eti Üretiminde
Salmonella Kontaminasyon
Kaynakları
Aromatik Bitkiler ve Tavuk
Beslemede Kullanılmaları
Çakşır Otu (Ferrula Elaeochytris)
facebook.com/tavder • twitter.com/tavder
Neden Pulmotil AC, Mikoplazma
ile mücadelede “1 numaralı” ürün.
®
1
Beşeri üretim standartları garantisinde
kalite, güvenilirlik ve sağaltıcı etki
Ekonomik kayıpları durduran hızlı ve uzun
klinik etkinlik2,3
Yüksek ürün safiyeti, potensi ve
stabilitesi sağlayan “tek süreçli sıvı
formülasyon üretimi”
Enfeksiyonla mücadele eden
makrofaj ve heterofiller içinde yüksek
konsantrasyon4
Ürünü 3 yıla kadar UV ışını, oksidasyon
ve neme bağlı degradasyondan koruyan
orijinal ambalaj*
Solunum yolu enfeksiyonlarındaki gücü
ile klinik etkinlik ve performans arasında
denge sağlar5
Pulmotil AC hakkında
daha fazla bilgi için
lütfen bizi arayın.
Elanco Hayvan Sağlığı
Lilly İlaç Tic. Ltd. Şti.
0216 554 00 00
*Kullanmadan önce lütfen prospektüsü okuyunuz.
1Elancotarafındanyürütülenpazararaştırmasısonuçları;Şubat2006.
2AbdEl-Aziz,et.al,Tavuklardaenrofloxacin’infarmakokinetikdeğerlendirmesi.BritishPoultryScience,38:164-168,1997.
3Warrenet.al,Tavuklardatilmikosininoralyollauygulanmasınıtakibenakciğervehavakesesikonsantrasyonları.Journ.Vet.Pharm.and
Ther.,20(supl.1):181-218,1997.
4Scorneaux,B.andShryock,T.Tavukfagositlerindetilmikosininhücreiçibirikimi,dağılımıveefluksu.
PoultryScience,77(10):1510-1521,1998.
5Elancodenemeleri,T5DTL9901&T5DJD9901.Datamevcuttur.
PulmotilisatrademarkforElanco’sbrandoftilmicosin.
Elanco,PulmotilandthediagonalcolorbararetrademarksofEliLillyandCompany.
©2006ElancoAnimalHealth.Allrightsreserved.(PO0626)
www.elanco.com
BİLEŞİMİ: Pulmotil AC Oral Çözelti; bal renkli bir çözelti olup, her mL’sinde 250 mg tilmikosin aktivitesine eşit tilmikosin fosfat içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER: Tilmikosin, makrolit grubundan semisentetik bir antibiyotiktir. Bakteri
hücresinde protein sentezini inhibe ederek etki gösterir. Antibakteriyel spektrumunda; mikoplazma türleri, Gram-pozitif ve bazı Gram-negatif mikroorganizmalar bulunur. Anılan mikroorganizmalar için tilmikosinin MIC değerleri şu şekildedir:
Mikroorganizma
MIC (mg/ml)
Mycoplasma gallisepticum
0.048
Clostridium perfringens
3.12
Mycoplasma synoviae
0.025
Staphylococcus aureus
0.78
Chlamydia psittaci
0.1
Actinomyces pyogenes
0.024
Ornithobacterium rhinotracheale
0.03
Salmonella typhimurium
> 50
Pasteurella multocida
6.25
Escherichia coli
50
Kanatlılara oral yolla uygulandığında tilmikosin hızla emilerek kana karışır. Yine hızlı bir şekilde serumu terkederek düşük yoğunlukta pH’a sahip enfeksiyon bölgelerine göç eder. Uygulamadan 6 saat sonra akciğerler ve hava keselerinde
tilmikosine rastlamak mümkündür. Tilmikosin, safra ve idrar yoluyla atıldığından, karaciğer ve böbreklerde de oldukça yüksek konsantrasyonda bulunur. KULLANIM YERİ / ENDİKASYONLARI: Pulmotil AC Oral Çözelti, etçi tavuk ve hindilerde
Mycoplasma gallisepticum, M. synoviae, Ornithobacterium rhinotracheale, Pasteurella multocida ve tilmikosine duyarlı diğer mikroorganizmaların yol açtığı solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU:
Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde; Her litre suya 75 mg tilmikosin (60 mL Pulmotil AC Oral Çözelti / 200 litre) katılır. Bu, günlük 15-20 mg/kg canlı ağırlık dozuna karşılık gelmektedir. Uygulamaya 3 gün devam
edilmelidir. Hastalık sonrasında tedaviye 1-2 gün devam edilmelidir. İlaçlı su her gün taze olarak hazırlanmalıdır. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilmikosin, güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda ve hayvan türlerinde kullanılması durumunda
herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolid antibakteriyeller ile antagonizma nedeniyle birlikte uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: İlaç Kalıntı Arınma Süresi
(i.k.a.s.): Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra etçi tavuklar 14, hindiler 10 gün geçmeden kesime gönderilmemelidir. Yumurtası insan gıdası olarak tüketilen hindi ve tavuklarda kullanılmamalıdır. KONTRENDİKASYONLARI:
Belirtilen dozlarda hedef türler için kontrendikasyonu yoktur. Diğer hayvan türlerinde kullanılmamalıdır. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı
yerde bulundurunuz. DOZ AŞIMI VE ALINACAK ÖNLEMLER: Tilmikosin, kanatlı hayvanlar için oldukça güvenli olup; 5 gün süreyle 375 mg/kg dozda uygulandığında herhangi bir yan etki görülmemiştir. UYGULAYICININ ALMASI GEREKEN
ÖNLEMLER: Pulmotil AC Oral Çözelti’nin deri ile teması iritasyona yol açabilir. Ürünün kullanımı sırasında koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında eller yıkanmalıdır. Deri ile temas durumunda, ilgili yerler yıkanmalıdır. Gözle
temas ettirilmemelidir. Göz ile temas durumunda gözler iyice yıkanmalıdır. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Direkt güneş ışığı almayan yerlerde ve 30 °C’nin altında, dondurulmadan saklayınız. Raf ömrü imal tarihinden itibaren 3 (üç)
yıldır. Şişenin kapağı açıldıktan sonra ürün 3 ay süre içerisinde tekrar kullanılabilir. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: Karton kutu içinde, 60 mL, 240 mL ve 960 mL’lik bal renkli PEN şişelerde sunulmaktadır.SATIŞ YERİ VE ŞARTLARI: Veteriner hekim
reçetesiyle veteriner muayenehanelerinde ve eczanelerde satılır (VHR). PROSPEKTÜS ONAY TARİHİ: 17.12.2004 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI RUHSAT TARİH VE NO.SU: 20.12.2000 – 7/681 RUHSAT SAHİBİ VE ADRESİ: Lilly İlaç
Ticaret Ltd. Şti. Kısıklı Caddesi Kuşbakışı Sokak No:6/3 Altunizade / İstanbul ÜRETİM YERİ: COC Farmaceutici S.r.l., via Modena 15, 40019 S. Agata Bolognese(BO), İtalya - Elanco International (a division of Eli Lilly S.A., Cenevre, İsviçre)
lisansıyla üretilmiştir. ElancoTM, Pulmotil ® ve çapraz logo Eli Lilly and Company’nin tescilli ticari markalarıdır.
Başyazı
Başyazı
Sevgili Dostlar,
2013 yılının ilk yarısı tavukçuluk sektörü için oldukça
renkli ve hareketli geçti. Nisan ayında sektör olarak
Antalya’da buluştuk ve BESD-BİR’in organize ettiği
Uluslararası Beyaz Et Kongresinin ikincisini başarı ile
gerçekleştirdik.
Mayıs ayında Gıda Güvenliği Kongresinin dördüncüsünü de İstanbul’da yine başarı ile gerçekleştirdik.
Haziran ayında yine sektör olarak VIV Tavukçuluk İhtisas fuarı kapsamında İstanbul’da bir araya geldik.
Ağustos ayında 18. WVPA Kongresi Fransa / Nantes’da
1200 kişinin katılımı ile gerçekleşmiştir.
Eylül ayında Hayvan Besleme Bilim Derneğinin toplantısı Ankara’da yapılacak.
İhracat konusunda sektörümüzün gidişatı iyi yönde
gelişme göstermektedir.
Kanatlı etinde ihracat 2013’ün ilk 6 ayında ayak hariç 2012’ye göre miktar olarak %21, ihracat geliri
olarak %29 artış göstererek ilk altı ayda 165 bin ton
ihracat yapılmış, buna karşılık 305 milyon dolar gelir
elde edilmiştir.
Yumurta ihracatı ise, damızlık, kuluçkalık ve sofralık
olarak 2013’ün ilk 6 ayında 2012’ye göre miktar olarak %12, ihracat geliri olarak %7 artış göstermiştir.
İlk altı ayda 2 milyar 107 milyon adet yumurta ihraç
edilmiş ve 173 milyon dolar gelir olmuştur.
2013 yılının ikinci yarısının sektörümüz için daha başarılı geçmesi dileklerimle saygılar sunarım.
Prof. Dr. Erol Şengör
Ekim Ayında ilki 21-25 Ekim tarihleri arasında Bilimsel Tavukçuluk Derneği tarafından Antalya’da yapılacak olan Orta-Doğu ve Afrika Ülkelerinde Kanatlı
Üretiminde Gelişmeler konulu Uluslararası Kongre
yapılacak.
31.Ekim-3.Kasım tarihleri arasında YUM-BİR tarafından yine Antalya’da Yumurta Zirvesi toplantısı yapılacak.
Tavukçuluk sektöründe şimdiye kadar hiçbir sene bu
kadar yoğun bilimsel toplantılar yapılmamıştı. Bu
toplantılar da göstermektedir ki sektörümüz bilimsel toplantılara son derece açık, faal ve hareketli bir
sektördür.
Sektörümüze ticari açıdan bakıldığında maalesef
durum bu kadar iç açıcı görünmemektedir. Üretim
maliyetlerinin yüksekliğine karşın satış fiyatlarının
geride kalması sektörde kan kaybına yol açabilmektedir. Ürettiği malı mümkün olduğunca stoklamadan
satmak zorunda olduğu ve fiyatların da arz-talep
dengesi içinde şekilleniyor olmasından dolayı sektör fiyatlara pek müdahil olamamakta ve dolayısıyla
mağduriyeti artmaktadır.
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3 MEKTUP ANKARA 1
Yerel Süreli Yayın
Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.
Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.
Veteriner Tavukçuluk Derneği
Adına Sahibi
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Prof. Dr. Erol ŞENGÖR
Dr. Serdar ERTAŞ
Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ
Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN
İdare Yazışma Adresi
İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA
Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65
Banka Hesapları
REKLAM GELİRLERİ
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 932790
IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790
ÜYE AİDATLARI
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 917468
IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468
Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Alıntı Yapılamaz.
Grafik Tasarım ve Baskı
Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti.
Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara
Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65
www.elmateknikbasim.com
[email protected]
Basım Tarihi: 20.09.2013
2
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
Av rupa v e Ame ri ka ’ da S a l mo ne l l a Ko ntro l ünde ki Ba şa rı v e Geliş m eler
AVRUPA VE AMERİKA’DA SALMONELLA
KONTROLÜNDEKİ BAŞARI VE GELİŞMELER
ŞİRELİ, U.T* ONARAN, B.*
* Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı
e-posta: [email protected].
(Salmonella control in the US and Europe: successes and improvements, International Poultry Production, 21 (4): 9-11.)
Rick Van Oort, International Poultry Production, 21
(4): 9-11.2013 sayısında, zoonotik hastalıklar gıda
üretiminin yanı sıra insan sağlığını da önemli derecede etkileyen dünya çapında önemli bir sorun olduğuna ve Avrupa ve Amerika’da zoonotik hastalıkların
başında Salmonella ve Campylobacter infeksiyonları
geldiğini belirtmiştir. Bu, sadece yazarın bir saptaması değil. Tüm dünyadaki veriler, bu gerçeği ortaya
koymaktadır. Burada önemli olan Rick Van Oort’un
da bahsettiği Salmonella ile mücadelede sağlanan
başarı ve gelişmelerin öyküsüdür. Zira bu gelişmeler
sadece Avrupa ve Amerika için değil tüm dünyada da
konu ile ilgili gelişmeler sağlanması açısından faydalıdır. Bu nedenle, Avrupa ve Amerika’da Salmonella kontrolündeki başarı ve gelişmeler hakkında,
International Poultry Production dergisinin 21’inci
cilt, 4’üncü sayısında yer alan ve Sayın Rick Van Oort
tarafından kaleme alınan tecrübelerinin özetlenmesinin yarar sağlayacağını düşündük.
1. Biyogüvenlik
Çiftlik hijyeni, yem, su ve kemirgenlerin kontrolünün Salmonella infeksiyonlarının önlenmesinde
önem taşıdığı,
2. İzleme programları
Broyler
sürülerinin
S.
Enteritidis
ve
S.
Thyphimurium’dan ari olmaları gerektiğini ve aynı
zamanda diğer Salmonella serotiplerine karşı da sürünün kontrol altında tutulması gerektiği,
3. Aşılama
Salmonella kontrolü için inaktif ya da canlı aşı kullanımının dünya çapında önemli olduğunun vurgularını
yapmış ve bu önlemlerin Salmonella ile kontrol ve
mücadelede başarı ve gelişmeye katkı sağladığını ön
plana çıkarmıştır.
Cobb 500 Infovet ad 21/01/2013 09:06 Page 2
Rick Van Oort yazısında Avrupa’da yıllık Salmonella
olgularının 100,000’e ulaştığını yazmaktadır. Rick,
Amerika’daki durumun da benzer şekilde olduğunu ve bir yıl içinde görülen Salmonella vakalarının
yaklaşık 42,000’e ulaştığını belirtmektedir. Aynı zamanda, insan salmonellozisinde 2009-2010 yıllarında
% 8.8’lik bir düşüş görüldüğünü, fakat campylobacteriosiz olgularında ise % 6.7’lik bir artış olduğunu
belirtmektedir.
Yine Rick’in anlatımına göre insan Salmonella infeksiyonlarında bulaşma kaynakları içerisinde kanatlı
eti ve yumurtasının halen en önemli kaynak olduğu ve salmonellosizden sorumlu başlıca serotiplerin
ise S. Enteritidis ve S. Thyphimurium olarak yerini
koruduğu vurgulanmıştır. Bu arada önemli serotipler
içerisinde Amerika’da son zamanlarda kanatlı etlerinden izole edilen S. Heidelberg’de ise bir artış gözlendiği belirtilmektedir.
Sayın Rick van Oort, kümes hayvanlarında Salmonella kontrolünde üç ana faktörden söz etmektedir.
Bunlar;
cobb-vantress.com
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3 MEKTUP ANKARA 3
Avr up a v e A m e rik a’d a Sa l mo n e l l a Ko n tr o l ü n d e ki Ba şa rı v e G e l i şme l e r
Yazıda ayrıca, Avrupa ve Amerika’da Salmonella infeksiyonlarının kontrolü için yürürlüğe giren yasal
uygulamaların arttığını dile getirmiştir. Bu yönetmeliklerde öncelikle üretim sırasında ve yetiştirme
süresince örneklemenin arttırılması esasına dayandığına dikkat çekmiştir.
Amerika’daki yasal düzenlemeler; Rick van Oort,
Amerika’da 2010-2020 yılları arasındaki ulusal sağlık
amaçları belirlenirken insanlardaki hastalık insidansını düşürmek amacıyla yumurta üretimi, kümesler
ve üretim tesislerine yasal mevzuatlarda ilave yükümlülükler getirildiğini söylemektedir.
maksimum Salmonella seviyelerinin belirlenmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır. Yapılan çalışmaların
sonucunda, 5 yıllık uygulamaların insan Salmonella
vakalarında %55 oranında bir düşüş sağladığı bildirilmektedir.
Şekil 1. Avrupa’da 2006-2010 yılları arası insan salmonellosiz vakalarının grafiksel görünümü (International Poultry Production, 21 (4): 9-11)
Rick van Oort, uygulanan yönetmelikler kümes hayvanları ve insanlarda Salmonella insidansını düşür-
Ayrıca FDA (US Food and Drug Administration, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından 2009 yılında yumurtalarda Salmonella Enteritidis’in önlenmesi için
çıkarılan yönetmelik ve FSIS (Food Safety Inspection Services, Gıda Güvenliği Kontrol Hizmetleri) tarafından çıkarılan PR/HACCP (Pathogen Reduction/
Hazard Analysis and Critical Control Point, Patojen
Kontrolü/Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları)
sistemlerinin uygulanırlılığı Amerika’daki kanatlı endüstrisinin sıkı denetimi altında tutulduğu belirtilmektedir.
mek için uygulanmaya devam edildiğini ve sıkı bir
Rick van Oort yazısında, yumurta üretimine yönelik
yönetmeliklerin yayınlanmasının sonrası, Salmonella
kontrol programlarında önemli rolü bulunan aşılamaya olan ilginin arttığından bahsetmiştir.
ki gelişmelerin yer aldığı değerlendirmeler için Rick
Avrupa’daki yasal düzenlemelerin getirdiği etkiler
göz önüne alındığında ise EFSA (European Food Safety
Authority, Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi)’nın
2004 yılında Salmonella kontaminasyon seviyelerinin
belirlenmesine yönelik ve Avrupa Birliği ülkelerini
kapsayan bir çalışma gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Avrupa Birliği yönetmeliği 2160/2003’de kanatlı
4
sektöründe Salmonella insidansının düşürülmesi ve
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
denetim programıyla izlendiğini bildirmektedir. Aşılama programları için finansal ödenek sağlandığı ve
bazı vakalar için eradike sürülere tazminat uygulaması yapıldığı belirtilmektedir.
Salmonella salgınının üreticilerin imajı üzerinde
güçlü bir etkisi olduğu için gün geçtikçe daha fazla
üreticinin Salmonella kontaminasyonlarına karşı önlem almaya başladığı bildirilmektedir.
Avrupa ve Amerikada’ki Salmonella kontrollerindevan Oort’a biz de buradan teşekkür ederken, Salmonella ile ilgili benzer başarı ve gelişmelerin ülkemiz
içinde gerçekleşmesini global bir sorun olan Salmonella için etkin kontrol ve önlemlerin alınmasının
halk sağlığı açısından sağlayacağı yararlara bir kez
daha dikkat çekmek isteriz.
KAYNAK
OORT, R., Salmonella control in the US and Europe: successes
and improvements, International Poultry Production, 21 (4):
9-11.2013 (Aynı isimli yazıdan alıntıdır.)
K a na tl ı l a rda Be sl e nme H a stalık lar ı Gu t
KANATLILARDA BESLENME HASTALIKLARI
GUT
Arş. Gör. Özlem DURNA
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AD
E-posta: [email protected]
Gut, etiyolojisi belirlenemeyen yetişkin hindi ve tavuklarda kan ürik asit miktarının artması sonucu iç
organlarda (böbrek ve kalp) ve eklemlerde üratların
birikmesi ile karakterize olan bir metabolizma hastalığıdır.
Ürik asit karaciğer tarafından üretilmekte ve böbrekler yolu ile atılmaktadır. Ürik asit yem ile alınan
nitrojenin metabolize edilmesi sonucu oluşur. Ürik
asit toksik veya zararlı değildir. Ancak ürik asit birikimi sonucu oluşan kristaller vücut dokularına ciddi
biçimde zarar vermektedir. Ürik asit kristallerinin
birikimi, nitrojen metabolizmasından kaynaklanan
atık ürünlerin kandan böbrekler tarafından uzaklaştırılamaması sonucu oluşmaktadır. Kan dolaşımından
gerektiği şekilde uzaklaştırılamayan ürik asit kristalize olmaya başlar ve kanatlı vücudunun farklı bölgelerinde toplanır.
Tavuklarda idrarın yaklaşık % 80’ini teşkil eden nitrojenin metabolizmada son ürünü ürik asittir. Ürik asit
genellikle aktif tubular sekresyonla idrar yoluyla atılır. Renal tubullerin fonksiyon yetersizliği ürik asidin
Ca ve Na tuzlarının sekresyonlarının azalması sonucu
oluşmaktadır. Ürik asidin eliminasyonu nefronların
aşırı zarar görmesini engeller, hiperürisemide ürat
kristallerinin birikmesi sonucunda periton, bağırsak,
gut taşlık, proventrikulus, akciğerler, karaciğer, kalp
gibi visseral organların dış görünümleri önemli bir
hal alır.
Gut birçok etiyolojik durumdan kaynaklanabilir ve
saha şartlarında çok rastlanılmaktadır.
• Tür hassasiyeti
• Besinsel ya da metabolik faktörler
• Sodyum bikarbonatın fazla miktarda kullanımı
• Fazla miktarda sodyum
• Uzun süreli vitamin A eksikliği
• İnfeksiyöz nedenler
• Toksik nedenler
• Aşırı protein
• Su
Tür Hassasiyeti
Ürolithiasis bazı ırklarda diğerlerinden daha fazla görülür, JM (juxtamedullar) nefronların yüksek
oranda bulunması, ürenin birikmesiyle suyun tubular
emiliminin azalması bunun nedeni olabilir. Bu su korunması için faydalıdır ama kanatlılar ürolit oluşumuna daha meyillidirler.
Besinsel Ya Da Metabolik Faktörler
Yararlanılabilir fosforun azlığına karşın fazla miktarda rasyon kalsiyumu, kalsiyum-sodyum-ürat kristallerinin birikimi ile sonuçlanmaktadır. Kalsiyumu %
2,5’dan fazla içeren rasyonlarla yapılan besleme,
8-20 haftalık piliçlerde böbrek yangısına, viseral
guta, üreterlerde kalsiyum ürat birikmesi ne ve % 1020 oranında mortaliteye neden olmaktadır Vitamin
D3’ün yüksek seviyeleri de bağırsaklardan kalsiyum
absorbsiyonunu artırarak ürat kristallerinin oluşumuna neden olmaktadır.
Sodyum Bikarbonatın Fazla Miktarda Kullanımı
Sodyum bikarbonat sıcaklık stresine karşı ve yumurtacılarda yumurta kabuğu kalitesini geliştirmek için
kullanılmaktadır. Bu da böbrek taşı oluşumuna yol
açabilecek olan idrar alkalitesinin artmasına neden
olmaktadır.
Fazla Miktarda Sodyum
Genç kanatlılarda sodyum intoksikasyonuna bağlı
oluşan gut, yemlerde sodyum seviyesi % 0.8 suda
ise % 0.4’i aştığında görülür. Yemdeki sodyum klorür
miktarı toplam olarak % 0.3’u aşmamalıdır.
Uzun Sureli Vitamin A Eksikliği
Vitamin A eksikliği tubuler epitelyumin dökülmesine
ve böbrekte üratların birikimine sebep olmaktadır.
Böbrek epitel dokusunun dejenerasyonu ile kanda
ürik asit miktarı birkaç kat yükselmektedir.
Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3 MEKTUP ANKARA 5
K ana t lılard a B e s le n m e H a sta l ı k l a r ı G u t
İnfeksiyöz Nedenler
En yaygın enfeksiyonlar Avian nefritis virus, infeksiyoz bronsitis ve civciv nefropatisidir. Avustralyan,
İtalyan, Gray, Holte gibi IB’nin nefrotropik türleri tavuklarda gut/ürolithiasise neden olmaktadır.
Civcivler yaşamlarının başlangıcında IB virüsü ile infekte olduğunda renal yetersizliğe teslim olmadan
önce aylarca yaşayabilirler. Yüksek protein ve dengesiz protein diyetleri IB nefritisine olan hassasiyeti
artırır. Subklinik enfeksiyonlar, aşırı protein ve kalsiyum gibi diğer faktörlerle kombine olduğunda yine
gut ile sonuçlanmaktadır.
Toksik Nedenler
Bircok kimyasallar ve toksinler böbrek hasarına yol
açabilirler. Bunlar arasında en çok mikotoksinler ve
antibiyotikler gelmektedir.
Mikotoksinler, böbrek hasarı için en yaygın önde gelen sebeplerden biridir. Bunlar arasında da okratoksinler ve oosporin en önemlileridir. Okratoksinlerin
aflatoksinler ile kombinasyonu çok tehlikeli olarak
bulunmuştur. Çünkü böbrek hasarı sonucu ürik asit
atılımı oluşamamakta ve ürik asit vücutta birikmeye
başlamaktadır.
Okratoksinler, oosferin ve sitrinin ciddi böbrek zararına ve visseral gut’a neden olan nefrotoksik mikotoksinlerdir. Oosferin diyette 200 mg/kg’ı veya daha
fazlası articular veya viseral gut’a neden olmaktadır.
Aynı zamanda okratoksin kandaki ürik asit seviyesini arttırır. Yemdeki % 1 oranında okratoksin kandaki
ürik asit seviyesini % 20 oranında arttırır. Ürik asitin
boşaltımı, böbrek ve diğer visseral organlarda üratın
birikmesine yol açan ürisemi sonucunda mikotoksikozis azalmaktadır.
Gentamisin, sulfonamidler ve nitrofurozonlar gibi
antibiyotiklerin civcivlerde böbrek hasarına yol açtığı bilinmektedir. İlaçların böbreklerden atılırken,
pH ve renal metabolizmayı dengesizleştirici etkileri
vardır.
Bunların yanı sıra fenol ve kreozol gibi dezenfektanlar yanlış kullanılırsa reziduel toksisiteye yol açabilirler. Suda kullanılan bakır sülfat suyun reddedilmesi, dehidrasyon ve gut ile sonuçlanmaktadır.
Aşırı Protein
Yemdeki aşırı ham protein ürik asit üretimini arttırmaktadır. Yemdeki protein % 11’den % 40’a arttırıl-
6
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
dığında plazmada doğrusal artan ürik asit düzeyleri
gözlenmektedir. Hiperkalsiüri sonucunda proteinin
enerji miktarı artmaktadır, örneğin üre’de Ca artar, çünkü sülfür aminoasitlerinin katabolizmasının
ürünleri sonucunda sülfat ve hidrojen iyonlarının
bulunmasıyla Ca’un tubular emiliminin birazı azalır.
Sağlıklı bir böbrek, oluşan tüm ürik asidi boşaltabilir,
fakat yüksek proteinli diyetlerle beslenen kanatlılarda böbreğin zarar görmesine neden olan faktörler
visseral gut’a olan hassasiyetin artmasına neden olacaktır. Üre ve kanatlı gübresi gibi azot kaynaklı nonproteinlerle beslenildiğinde viseral gut riski artmaktadır. Artikular gut, çok yüksek protein seviyeli (%40)
yemlerle beslenen kanatlılarda bildirilmiştir.
Su İhtiyacı
Su eksikliği nefron tubullerinde ve kanda, diğer minerallerin ve ürik asidin konsantrasyonlarının artmasına yol açar. Saha koşulları altında, otomatik suluk
sisteminin arızalanması ve debeaking gibi manejmen
uygulamaları yapıldığında, kanatlıların taşınması ve
hareket ettirilmesi durumunda su eksikliği ortaya çıkabilir.
Bazı bölgelerde, su alanları Ca ve Mg tuzlarının yüksek konsantrasyonlarını içermektedir. Bunlar arasında özellikle bikarbonat, klorid ve sülfat acı su
alanlarıdır. Kanatlı için su acılığının kabul edilebilir
maksimum düzeyi 1500mg/L’dir.
KLİNİK SEMPTOMLAR VE PATOLOJİK DEĞİŞİMLER
Gut; depresyon, dehidrasyon ve bazen yeşilimsi diyare ile karakterizedir. Civcivlerde mortalite yüksektir. Böbreklerin düzensiz ve aşırı derecede büyümesi
söz konusudur ve açıldığında ürat kristalleri ortaya
çıkmaktadır. Ürat kristallerinin kirecimsi beyaz içeriği kalp, karaciğer ve böbrek gibi iç organların üzerinde ve deri altında görülmektedir. Hastalık eklem ve
iç organlarda görülüp, Eklem ve visceral form olarak
2 formda seyreder. Tek başına veya her ikisi de bir
arada görülebilir.
• Eklem formunda eklemlerde ürat birikimi vardır.
Eklemler şişmiş, parmaklar deforme olmuştur.
Bacak ve kanat eklemlerinde sert ya da yumuşak, ağrılı şişkinliklerle karekterize artiküler gut
nadiren oluşur ve kronik seyreder. Topallayarak
yürüme yanında eklemlerdeki şişkinliklerin açılmasıyla ülserler oluşur.
• Visceral formda böbrek tubullerinde ürat birikimi
Sahip olduğunuz fırsatları
keşfedin
Evonik hayvan beslemeye yönelik ürün ve
servisleri ile daha verimli, sürdürülebilir ve karlı
yem ve hayvansal üretim gerçekleştirmenize
imkan veren bir dünyanın kapılarını açıyor.
Siz neyi seçeceğinizi bilirsiniz.
Daha fazla bilgi için yandaki
kodu telefonunuzun QR
okuyucusu ile taratınız.
www.evonik.com/feed-additives
[email protected]
K ana t lılard a B e s le n m e H a sta l ı k l a r ı G u t
nedeniyle gerginlik ve iç organların yüzeylerinde
beyaz ürik asit kristallerinin biriktiği görülmektedir. Ayrıca diyare ve bitkinlik yanında, civcivlerde yem tüketiminin azaldığı, tavuklarda ibiğin
mavimtırak renk aldığı gözlenmiştir. Yaşlılarda
perikardın üzeri tamamen ürat ile kaplıdır. Visseral gut en erken yaşlı tavuklarda ve insidensi
yumurtacılardan yüksek olan broilerler de kaydedilmiştir. Yumurtacılar içinde piliçlerde daha çok
rastlanmakta olup, genellikle 14 haftalık yaşta
görülmektedir. Yumurtacılarda yaşam boyu devam eden zarar kümesi etkilemekte ve haftada %
1 mortalite yapabilmektedir.
Viseral ve artikular gut arasınnda görülen farklılıklar;
VİSERAL GUT
ARTİCULAR GUT
1.Başlangıç
Genellikle akuttur fakat kronikte olabilir.
Genellikle kroniktir.
2.Sıklığı
Yaygındır.
Nadirdir veya sporadiktir.
3.Yaş
Bir günlük veya daha üzeri
aylık ve üzeri
4.Cinsiyet
Hem erkek hem de dişi hayvanlar duyarlıdır.
Çoğunlukla erkek hayvanlar duyarlıdır.
5.Nedenler
İnfeksiyöz
Besinsel
Toksik
Genetik
Rasyonudaki yüksek protein içeriği
Diğerleri
6.Patogenez
Genellikle ürat atılımındaki bir bozukluktan kaynaklanır
(renal bozukluk)
Muhtemelen böbrek tubullerinde ürat
sekresyonundaki metabolik bir bozukluğa
dayanır.
Böbrekler
Böbrekler anormal bir görünüme sahiptirler ve beyaz
kireç görünümlü presipitatlarla kaplıdırlar.
Böbrekler normaldir. Fakat kanatlı dehidre
olmuşsa beyaz ürat birikimi nedeniyle böbrekler
anormal bir görünüm alabilir.
Yumuşak
dokular
Karaciğer,miyokardium,dalak gibi iç organlar veya
pleura, perikardium, hava keseleri gibi serosal yüzeyler
çoğunlukla etkilenmişlerdir.
Synovia’dan başka yumuşak dokular nadiren
etkilenir. Bununla birlikte ibik,sakal ve
trachea’nın etkilendiği görülmüştür.
8.Mikroskobik
lezyonlar
Genellikle synovia’da veya viseral yüzeylerde yangısal
değişiklikler yoktur. Böbreklerde ise ürat kristallerinin
etrafında yangısal reaksiyonlar vardır.
Synovia’da ve diğer dokularda granülamatöz
yangı vardır.
7.Lezyonlar
Topuk eklemi içinde üratlar
8
MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
Sağdaki üreter ürolitiazis nedeniyle genişlemiş durumdadır ve atrofiye
olmuş böbrek belirsizdir .Sol taraftaki böbrekte de hypertrofi oluşmuştur.
Bu böbrekler yetişkin bir ticari Yumurtacıdan alınmıştır.
K ana t lılard a B e s le n m e H a sta l ı k l a r ı G u t
Artikular gut. Periartikular bölgede oluşan ürat çöküntüleri. Sağ uçtaki
ayak normaldir
Aşağıdaki dişi broiler breeder öldüğünde iyi bir vücut kondisyonundaydı.
Böbreklerden biri tamamen atrofiye olmuş durumdadır. Karşı taraftaki
böbreklerde ise hypertrofi şekillenmiştir. Epikardium yüzeyinde de
üratlar görülmektedir.
Ürolitiazis. Aşağıdaki durum yumurtacılarda daha yaygındır. Hasta
tavuklarda ölümden önce yumurta verimi düşer. Karkas konjestiv’dir Bir
veya her iki böbrekte atrofiye olmuştur. Üreter ürat ve mucusla beraber
genişlemiştir.
Viseral gut. Karaciğer,karın yağları ve sternum üzerinde üratlar vardır
TEDAVİ VE KORUMA
SONUÇ
• Yeteri miktarda su sağlanmalı, dehidrasyondan
kaçınılmalıdır.
• Yaşa ve yetiştirme sekline göre önerilenden daha
fazla protein vermekten kaçınılmalıdır.
• Infeksiyoz bronsitis’e karsı aşılama programı gözden geçirilmelidir.
• İdrarı asitleştiriciler kullanılabilir. Rasyona % 1
düzeyinde NH4CI ilavesinin daha asit idrar oluşumuna yol açtığı gözlemlenmiştir ve bu koşullarda
ürolitlerin oluşumu daha yaygındır ve bu genelde
metabolik asidozise neden olmadan uygulanmalıdır.
• Rasyon kalsiyum ve fosfor seviyesi dikkatli bir şekilde oluşturulmalıdır.
• Yemler mikotoksin yönünden kontrol edilmelidir.
• Su sistemi; ulaşım, yer veya yeterli su olup, olmadığı açısından kontrol edilmelidir.
• Böbrek hasarı yapan ilaçlar dikkatli bir biçimde
kullanılmalıdır.
• A, D3, K ve B kompleks vitaminlerinin yeterli düzeyde alınmasını sağlanmalıdır.
• Fazla miktardaki sodyum bikarbonat kullanımından kaçınılmalıdır.
• Su aracılığı ile elektrolit kullanımı mortalite
kontrolünde yardımcı olur.
• Akut vakalarda, 1 g/lt potasyum klorür kullanılabilir.
• Yemin tuz oranı iyi dengelenmelidir.
• Nakillerde kanatlıların dehidre olmasından kaçınılmalıdır.
• Ardıç (Juniperus oxycedrus L.- Cupressaceae )
yöresel isimleri; Adi Ardıç, Katran Ardıcı olarak
da bilinen bitki gut hastalığı çeşitli kas hastalıklarında oldukça faydalıdır.
10 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
Böbrek hasarı birçok faktöre bağlı olabilir ve ürik asit
kristallerinin vücutta birikimi ile sonuçlanır. Bu nedenle gut’un kontrolü ve önlenmesi, management,
hastalık kontrolü ve beslenmenin bir arada dengelenmesinden geçer. Gut, sahada bir problem olarak
karşılaşıldığında büyük olasılıkla kaynağı çok faktörlüdür ve özel bir neden belirlemek zordur. Teşhis
zorluğunun diğer bir sebebi ise, büyüme periyodundaki böbrek hasarının tavukların yumurta üretimine
geçene kadar ve yüksek kalsiyum rasyonları ile beslenene kadar görünür belirtilere sahip olmayışıdır.
KAYNAKLAR
Jeffrey J.S.; Visceral gout in chickens. California Poultry Letter.
Dr. Beckman B.; Avian urolithiasis. (gout). Technical bulletin.
Poultry med. ; Avian urolithiasis.
DR. Chaudhari M.M; Differences between visceral and articular
gout in birds.
Shakel Ahmed, M., Anjaneyulu ,Y., Rama Rao.S.V.(2013).Tavuklarda Gut Önleniyor.Erişim:www.protekt.com.tr,05.07.2013.
Warden M; Visceral gout in birds.
Dr Qureshi A.A.; K&N’s Poultry Diagnostic & Research Institute;
Kidney lesions in poultry diseases.
Ergün, A.,Tuncer,Ş.D.,Çolpan, İ.,Yalçın,S.,Yıldız, G.,Küçükersan,
M.K.,Küçükersan, S.,Şehu, A.,Saçaklı, P.(2011). Hayvan Besleme
ve Beslenme Hastalıkları.5.Baskı.,Pozitif Matbaa.Ankara.
BAYTOP,T. (1999).Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi. Nobel Tıp Kitap
Evleri .
Ergün, A., .,Saçaklı, P.(2008).Kanatlılarda Beslenme Hastalıkları.
s.41-42,İnfovet Dergisi.
Erişim:(2013)www.tavukmamülleri.com/pdf/kanatli_hastaliklari.
pdf,03.07.2013.
IBVAR 2- veteriner tavuk.indd 1
10.05.2013 17:48
K ana t lı E t i Üre t im in d e Sa l mo n e l l a Ko n ta m i n a sy on K a y na kl a rı
KANATLI ETİ ÜRETİMİNDE SALMONELLA
KONTAMİNASYON KAYNAKLARI
Hüseyin ÜLKER * U.Tansel ŞİRELİ*
*Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Ankara
E-posta: [email protected].
Geçen yüzyılın olduğu gibi bu yüzyılında önemli gündem maddelerinden biri gıda infeksiyonları ve intoksikasyonlarıdır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), gıda
infeksiyon ve intoksikasyonlarını ‘‘insan beslenmesinde kullanılan gıda ve suyun neden olduğu’’ hastalıklar olarak belirtmektedir. Gıda patojenleri içerisinde de Salmonella, geçen her yüzyıllarda olduğu
gibi bu yüzyılda da ön plana çıkmakta olup, günümüzde özellikle çoklu antibiyotik dirençlilik gösteren Salmonella serotipleri gıda patojenleri arasında
önemini daha da artırmaktadır (Şireli, 2008).
Salmonella’nın ubiquiter bir patojen olması, değişik
çevre koşullarına direnci, birçok gıda çeşidinde uzun
süre canlılığını koruyabilmesi ve düşük infektif doza
sahip olması ile beraber özellikle antibiyotiklere
karşı geliştirdikleri çoklu direnç nedeniyle gıdalarda
önemli bir risk oluşturmaktadırlar. Yıllardır yapılan
araştırmalarda, Salmonella’nın kanatlı çiftlikleri ve
kanatlı eti işletmeleri için önemli bir sorun olması
ve bunun sonucunda kanatlı etlerinin insan Salmonella enfeksiyonlarında önemli bir yeri olduğu da
bilinmektedir. Ayrıca bu etkene bağlı, gerek sağlık
harcamaları ve iş gücü kayıbı, gerekse de üretime
bağlı önemli ekonomik kayıpların olduğu bu konuda
ekonomik kayıt sistemi olan ülkelerin verilerinden
anlaşılmaktadır (Anon, 2007).
EFSA’nın 2011 raporunda 2005-2009 yılları arasında
Avrupa ülkelerinde toplam 7983 Salmonella kaynaklı
salgın olduğu bildirilmiş olup, bu salgınların büyük
çoğunluğu yumurta, kanatlı ve kırmızı et ve kaynağı
belirlenemeyen nedenlere bağlı olduğu belirtilmiştir
(Anon, 2011). Center for Disease Control and Prevention (CDC)’ın 2009 yılı raporunda ise Amerika Birleşik Devletler’inde görülen gıda kaynaklı salgınların
% 17.8’i Salmonella kaynaklı olduğu bildirilmiştir. Bu
salgınlarada toplam 3066 kişi etkilenmiş ve 4 kişide
hayatını kaybetmiştir (Anon, 2010)
Bu bildirimler doğrultusunda Salmonella’nın insan
sağlığı açısından ciddi tehlike oluşturabileceği görülmektedir. Bu bağlamda, kanatlı besleme, yetiştirme,
taşıma, kesimhane, depolama ve satış aşamalarının
12 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
Salmonella’nın bulaşmasında önemli kaynaklar olduğu ve bu aşamalarda iyi üretim uygulamalarına ve genel hijyen kurallarına uyulmasının ise Salmonella’nın
bulaşması ve kontrolünde önleyici tetbirler arasında
yer aldığı bilinmektedir. Nitekim, kanatlıların taşınması ve kesimhaneler de hijyen yönetiminin başarılı
bir şekilde uygulanmasının Salmonella bulaşma riskini belirgin bir şekilde düşürdüğü bildirilmiştir (Heyndrickx ve ark., 2002).
YETİŞTİRME
Salmonella’nın kanatlı yetiştirme ve damızlık aşamalarındaki bulaşmasında, yem, içme suyu, personel, alet ve ekipmanlar ile araçlar dahil daha bir çok
faktör bulaşmada rol oynayabilmektedir (Cardinale
ve ark., 2004). Bu nedenlede yetiştirme ve damızlıkda çifliklerinde bulaşma kaynaklarının belirlenmesi
ve alınan önlemler Salmonella bulaşmasının azalmasında kayda değer kazanımlar sağlayacaktır.
Nitekim ticari işletmelerdeki Salmonella kontrol
programının sistematik şekilde uygulanması, son
üründe Salmonella pozitiflik oranını azaltacağından
sağlıklı gıda üretimine katkı sağladığı son yıllarda yapılan çalışmalarla ortaya koyulmaya çalışılmaktadır.
Damızlık ve yetiştirme amaçlı sürülerin Salmonella
yönünden serolojik ve bakterijolojik kontrolleri oldukça önemli olup, analizler sonucunda Salmonella
pozitif sürülerin ve damızlıkların eradike edilmesi
bulaşmayı azaltacağı gibi kesimhanedeki kontaminasyonu da daha aza indirgenmesinde yarar sağlayacaktır (Wegener ve ark., 2003; Maijala ve ark.,
2005).
Ayrıca yumurtacı damızlık sürülerde yumurta vasıtasıyla, damızlık sürülerde ise civcivlere vertikal
bulaşma ile Salmonella etkenleri bulaşabildiği uzun
zamandır bilinmektedir. Bulaşmanın kontrol altına
alınmasında yumurtacı ve damızlık sürülerde eradikasyon programları uygulanması yanında aşılama
programları etkili olmaktadır (Wegener ve ark. 2003;
Kim, ve ark., 2007; Collard ve ark., 2008). Konu ile
ilgili olarak 2002-2005 yılları arasında Hollanda’da
erpilic zara ad 21.5x29.7cm.indd 1
23.08.2013 17:44
K ana t lı E t i Üre t im in d e Sa l mo n e l l a Ko n ta m i n a sy on K a y na kl a rı
yapılan bir çalışmada çivciv üretiminden kesim aşamasına kadarki süreç içerisinde farklı bölgelerden
alınan 160 000 örnekte, Salmonella varlığının çiftlikten kesim hattının sonuna doğru arttığı görülmüştür.
Bu çalışmada yıllar arasında Salmonella görülme sıklığı değerlendirildiğinde, Salmonella görülme sıklığı
çalışmanın yapıldığı dört yıl boyunca ülkede yapılan
çeşitli eredikasyon çalışmaları ve HACCP tedbirleri
ile belirgin bir şekilde azaldığı belirtilmiştir (Van Der
Fels-Klerx ve ark., 2008).
Çiftlik araştırmalarında özellikle Salmonella enfekte
sürülerdeki hayvanlara ait dışkı kontaminasyonuna
bağlı olarak, bulaşık tüyler ve deriler kesimhanede
Salmonella yükünün dogrudan kontrolünü olumsuz
yönde etkilemektedir. Bunun yanında çiftliklerde
horizantal bulaşmanın, Salmonella negatif sürü ve
ekipmanlara bulaşmada etkili olduğu bildirilmiştir
(Rose ve ark., 1999). Yine yetiştirme aşamasında
stres faktörlerinin arttığı durumlarda kanatlılarda immun sistemi baskılanması bağırsak florasında
Salmonella sayısında artışa neden olabilmektedir
(Burkholder ve ark., 2008).
Ayrıca yetiştirme aşamasında kanatlı hayvanların
beslenmesinde kullanılan yem ve içme suyunun Salmonella ile kontaminasyonda önemli bir faktör olduğu vurgusu daha önce yapılmış olup, konu ile ilgili
yapılan bir çok çalışmada da Salmonella’nın yem
ve suyun ile kontamine olabildiği bunun ise kanatlı
etinin Salmonella ile kontamine olmasında önemli
bir kaynak oluşturduğu belirtilmektedir. Yapılan bir
araştırmada, kanatlı yemlerinden alınan 412 örneğin
%6’sının Salmonella ile kontamine olduğu belirtilmiştir (Hacking ve ark., 1978)Yine kanatlıların yetiştirilmesi esnasında çiftlikte haşere ve rodent kontrollerinin yapılmaması ve kümeslere giriş ve çıkışlarda
ve çevre kontrollerinde bu işlemlerin dikkate alınmaması veya yeteri özen gösterilmediği durumlarda
haşere, rodent ve yabani kuşların bulaşmada ciddi
kaynaklar olduğu belirtilmektedir (Fuzihara ve ark.,
2000; Rasschaert ve ark., 2007).
Bu nedenle yemden kesme Salmonella kontrol programları içerisinde önemli bir kontrol işlemi olarak bilinmektedir. Fakat bura da dikkat edilmesi gereken
bir diğer konu ise hayvanların kesim öncesi yemden
kesim sürelerinin iyi belirlenmesidir. Zira çok erken
yemden kesme durumunda (8 saatten fazla), hayvanlarda açlık refleksine ve içgüdüşüne bağlı olarak, eşeleme ve yem bulma içgüdüsü ile altlıkları
karıştırma hareketleri görülmektedir. Bu durum ise
ayrı bir sorunu gündeme taşıyabilmekte ve altlıkta
bulunabilecek olan çevresel Salmonella bulaşmasının sindirim kanalına alınmasına ve altlığın bulaşma kaynağı olmasını tetikleyecektir (Corrier ve
ark., 1999; Hinton ve ark, 2000). Uzun süre açlığın
bir diğer olumsuzluğu ise, kesim aşamasının iç organ
çıkartılması sırasında kanatlıların bağırsaklarında
direncin azalmasına parçalanmasına neden olabilmektedir (Thompson ve Applegate, 2006). Önemli
bir diğer nokta, kümeslerde yemden kesmeye yeterli özenin gösterilmemesi sonucunda, kesim sırasında
uygulanan elektrik akımına bağlı olarak gerçekleşen
çırpınma ve kasılma esnasında kloakadan fekal bulaşmaların kaçınılmaz olmasıdır (Papa ve Dickens,
1989).
Bu nedenle en uygun süre kesimhaneye gönderilecek
hayvanların kesimden 7–8 saat önce yemden kesilmesidir. Sürenin 0-3 saat gibi kısa olması, dolu olan
kursak ve bağırsakların iç organ çıkartılması işlemi
sırasında yırtılması, delinmesi riskini artıracağından
karkasın kontaminasyonu artırabilmektedir (Corrier
ve ark.,1999).
YEMDEN KESME
Yemden kesilme ve Salmonella kontaminasyonlarının ilişkisinin belirlenmesine yönelik çok sayıda araştırma yapılmıştır. Hinton ve ark., 2000 ve 2002’de
yemden kesme ve yem formülasyonunda değişiklikler yapmış ve yemlerdeki karbonhidratları (glukoz,
sukroz gibi) artırmışlar ve bunun Salmonella kontaminasyonuna etkisini incelemişlerdir. Bu işlemin formülasyondaki karbonhidrat çeşidine göre farklılıklar
yaratmakla birlikte düşük düzeylerde de olsa etki
edebileceğini belirtmişlerdir.
Kesimhanede Salmonella kontamisyonunun en aza
indirilmesinde alınması gereken ilk önlem kesim öncesi yemden kesmedir. Kanatlılarda yemden kesme
süreleri dikkate alındığında kesim öncesi yem verilmiş ve kursakları dolu olan hayvanların kontaminasyon riskini artırdığı ve Salmonella kontrollü güçleştirmektedir (Ramirez ve ark., 1997).
Benzer bir diğer uygulama ise, hayvanların yemden
kesmenin arkasından içme sularına farklı kompozisyonda organik asit uygulamalarıdır. Bu amaçla yapılan bir çalışmada, içme sularına asetk asit, laktik
asit, formik asit ilavesinin karkas ve kursaktaki Salmonella düzeyinde önemli ölçüde azalma saptanmış
olmasıdır (Bryd ve ark., 2001).
14 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
K ana t lı E t i Üre t im in d e Sa l mo n e l l a Ko n ta m i n a sy on K a y na kl a rı
Salmonella’ların kursaktaki sayısını azalmak için uygulanan yöntemlerden biriside içme suyuna asidifiye sodyum klorit (ASC) eklenmesidir. Son 24 saat’te
içme suyuna 600 ppm ASC ilave edilerek içme suyunun pH’sı 3.00’e ayarlanmış ve kontrol grubu ve uygulama grubu arasındaki Salmonella sayısı incelenmiş olup, kursakta kontrol grubunda 3.2 kob/g olan
Salmonella sayısı ASC uygulanmış grupta 1.32 kob/g
olarak saptanmıştır. Bu çalışmada yaklaşık olarak
kontaminasyonda 2.00 log’lık bir Salmonella düzeyinde inhibisyon saptanmıştır. Bu inhibisyon kursak
dışında daha az düzeylerde olsada ince bağırsak ve
sekumda da gözlemlenmiştir (Mohyla ve ark., 2007).
Bu ve benzeri çalışmalar göstermiştir ki; yemden
kesmenin ve bu arkasından uygulanan bazı basit
işlemlerin, kesimhanedeki Salmonella kontaminasyonunda riski azaltmada önemli bir kontrol işlemi
olduğu söylenebilinir (Hinton ve ark, 2000; Bryd ve
ark., 2001).
TAŞIMA
Kasaplık hayvanların yaşam süreleri içerisinde beklide en fazla strese maruz kaldıkları dönem kesim öncesi çiftliklerde hayvanların yakalanması, kafeslere
konulması ve taşınmasıdır. Bu nedenle, kanatlıların
kafeslenerek kesimhaneye getirilmesine özen gösterilmesi ve aşırı stres yaratımaması gerekir. Nakil
işlemleri sırasında kanatlılar da strese bağlı olarak
hayvanların dışkılama paterninin değiştiği ve immun
sistemi etkilediği bilinmekte olup, bu durumun sindirim sistemini etkilediği ve hatta hasarlara neden
olabildiği gibi latent enfekte hayvanlarda Salmonella sayısında artışlara yol açabilmektedir (Mulder,
1996; Burkholder ve ark., 2008).
Bu bağlamda nakil aşamasında kullanılan kafesler ve
konteynerlar gibi alet ekipmen ve taşıma materyalleri da kullanılan araç, gereç ve kafeslerin Salmonella kontaminasyonuna etkisi önemlidir. Salmonella
negatif bir sürü taşıma sırasında kolayca Salmonella
pozitif hale gelmekte ve bu kontaminasyonu kesimhaneye taşımaktadır. Taşıma kafeslerindeki fekal
materyalden alınan örneklerde Salmonella izole
edilmiştir (Bolder ve Mulder, 1983). Yapılan bir çalışmada, taşıma kafeslerinde Salmonella düzeyi araştırılmış ve alınan örneklerde kanatlı taşıma kafeslerinde %16.7 düzeyinde Salmonella tespit edilmiştir
(Reiter ve ark., 2007). Yapılan başka bir çalışmada
ise, 18 sürüden alınan örnekler incelendiğinde 10
sürü Salmonella pozitif bulunmuş ve bu pozitif sü-
16 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
rülerden elde edilen Salmonella serotip dağılımı ve
sıklığı incelendiğinde ise 5 sürüden kesimhane öncesi alınan örneklerdeki Salmonella serotip dağılımı
ve sıklığı ile kesimhane sonrası alınan örneklerdeki
Salmonella serotip dağılımı ve sıklığının aynı olmadığı ve özellikle taşıma kafeslerinden kaynaklanan bir
kontaminasyon olduğu bulunmuştur (Heyndrickx ve
ark., 2007).
Kullanılan araç, gereç ve kafeslerin temizlik ve
dezenfeksiyon daldırma ve spreyleme yöntemi ile
yapılmaktadır. Taşıma kafeslerinin yıkanması çoğu
zaman Salmonella kontaminasyonunu engelleyememektedir (Rigby ve ark., 1980; Rasschaert ve ark.,
2007). Kirli bir kafesin dezenfektan solüsyonlara
daldırılması veya spreylemenin yararlı olup, olmadığı tartışılmaktadır. Genellikle organik kirlerden
temizlenmeden yapılan bu temizleme işlemi bakterileri öldürmemektedir (Corry ve ark., 2002).
Kafeslerin temizlenmesi Salmonella bulaşmasının
kontrolünde önemli bir işlemdir ve çok aşamalı bir
yıkama, basınçlı su ile organik kirlerden arındırmayı
ve dezenfektanlar ile temizlemeyi gerektirir. Bunun
için organik kalıntıların deterjanlı suda 40 oC’de su
ile ıslatılması ve takip eden aşamada ise basınçlı su
ile temizlenmesi ve son olarak ta dezenfeksiyonun
gerekli olup, kuaternar amonyum bileşenleri, perasetik asit ve hipoklorit dezenfeksiyon amaçlı kullanılabilmektedir ancak organik kirlerden temizlemeden
önce dezenfeksiyon yapmak pratikte fazla fayda sağlamamaktadır (Bolder, 1988; Slader ve ark., 2002).
KESİMHANE
Kanatlı kesimhaneleri Salmonella kontaminasyon
riskinin fazla olduğu ve buna bağlı olarak kontrolün
güç olduğu çeşitli işlem aşamalarını içermektedir.
Her işlem aşaması kontaminasyon riskini bulundurmakta olup, ayrıca bu aşamalar arasında da bulaşma
kendi aralarında olabilmektedir. Değişik kümeslerden ve ortamlardan gelen kanatlı canlı hayvanlar kesimhane aşamasında bir araya gelmekte ve son ürün
olarak farklı merkezlere dağıtılmakta olup, burada
uygulanacak önlemler Salmonella bulaşma riskini
kontrol altına alabileceği gibi, eksik uygulamalar
gıda güvenliğini tehlikeye atabilecektir (Silverside
ve Jones, 1998).
Günümüzde kesimhaneler çok büyük kapasitelere
ulaşmış ve saatteki kesim sayıları binleri bulmuştur.
Bu durum özellikle kritik kontrol noktalarına dikkat
edilmemesi ve kullanılan alet ve ekipmanların ye-
K ana t lı E t i Üre t im in d e Sa l mo n e l l a Ko n ta m i n a sy on K a y na kl a rı
terince temizlenmemesi ile dezenfekte edilmemesi
sonucunda Salmonella’nın çapraz kontminasyonuna
izin vermekte olup, kanatlı karkas ve elde edilen yan
ürünlerin geniş bir insan topluluğunun sağlığını tehdit etmesine sebep olmaktadır (Lenglet, 2005).
Kanatlı hayvanlarda Salmonella kontaminasyon oranı kanatlılar kesimhaneye girerken sadece %3–4 iken,
kesim işleminden sonra bu oran %20–35 düzeylerine
kadar çıkabilmekte ve canlı hayvanda düşük Salmonella oranı olsa bile kesim aşamasında ve sonrasında
bu oran 7–8 katına kadar artabilmek olup, burada
bilinmesi gereken çapraz kontaminasyonun tamamen önlenemeyeceğidir. Ancak, hijyen tedbirleri
ve teknolojik uygulamalar ile kontaminasyon en az
düzeye indirilebilir. Bununla beraber, HACCP sistemi
uygulanması kanatlı yetiştiriciliğinde Salmonella ile
mücadelede etkin bir şekilde kullanılmaktadır (Green, 1987).
Salmonella bulaşmasında, kesimhane aşamasında
temizlik ve hijyen uygulamalarının önemi çok büyüktür, kesim sonrası temizlik uygulaması yapıldığında Salmonella görülme sıklığı %11.5 iken, temizlik
yapılmadığında bu oran %76.3, kesim sonrası dezenfeksiyon yapıldığında Salmonella görülme oranı %4.5
iken, dezenfeksiyon yapılmadığında ise bu oranın
%52’ye kadar çıktığı bildirilmiştir (Cardinale ve ark.,
2005).
Kesim için kesimhaneye gelen kanatlıların tüylerinde, derilerinde, ayakları ve sindirim sistemlerinde
farklı mikroorganizmalar ile ağır bir biçimde kontaminasyon bulunmaktadır. Bu mikroorganizmalar
kesim işlemlerine bağlı olarak kesimin farklı aşamalarında kanatlı et ve parçalarına bulaşabilmektedir.
Kanatlı kesimhanelerinde bulaşma daha çok yüzey
teması, işleme suları (tüyve teveklerin ıslatma tankı, soğutma tankı vs.) ve hava ile şekillenmekte
olup, kesim işleminin sonunda kontaminasyon oranı
artabilmektedir (Olsen ve ark., 2003; Reiter ve ark.,
2007).
Kanatlı kesimhanelerindeki aşamalar ve bunlardan
kaynaklanan Salmonella’nın çapraz kontaminasyonu
her aşamada risk oluşturmaktadır. Yapılan bir çalışmada, kesimhane aşamaları ve Salmonella düzeyleri
incelenmiş ve haşlama suyunda %16.7, soğutma suyunda %6.7, iç temizleme öncesi karkasta %6.7 ile
soğutma sonrası karkasta %3.3 oranında Salmonella
tespit edilmiştir (Reiter ve ark., 2007).Çapraz kontaminasyonda büyük rol oynayan tüy ve teveklerin
18 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
ıslatma tankı giriş ve çıkışı, tüy yolma ile soğutma
tankı giriş ve çıkışı ile paketleme bölümleri kesimhanede kritik kontrol noktaları olduğu bildirilmiştir
(Sarımehmetoğlu ve ark., 1996).
Kesimhanede temiz ve kirli bölgelerin kesin bir şekilde birbirinden ayrılması gerekmekte olup, personel
ve ekipman geçişine izin verilmemelidir. Bu uygulanmadığı takdirde kontaminasyon riski direk son ürünü
etkilemekte ve buna bağlı gıda kaynaklı zehirlenmeler meydana gelebilmektedir. Soğutma, paketleme,
depolama ve dağıtım kısımları temiz alanlardır ve
işletmede kritik kontrol noktaları olarak değerlendirilmelidir (Silverside ve Jones, 1998).
Elektrik ile bayıltma, kanatlıların başı aşağıda asılı
sistemden geçerken su dolu sisteme elektrik akımı
verilerek bayıltılmasını içerir. Elektrik ile bayıltılan
kanatlı hayvanların kanını akıtılması amacıyla genellikle sadece vena juguleris içine alan yüzeysel bir
kesik uygulanır. Bu kesik uygulaması ile medulla spinalis, özefagus, trakea ve arterler sağlam kalmakta
olup, ölüm süresi gecikmekte ve kasılmalara bağlı
olarak kan daha iyi akmaktadır. Ancak, bu teknikte
başın uzaklaştırılması sırasında kursağın parçalanmasına ve kursak içeriğinin boyun derisini kontamine etmesine neden olmaktadır. Bu riski azaltmak
için, yüzeysel kesik yerine özefagus ve trakeayı içine alan bir kesik uygulanmakta olup, bu uygulamada başın çekilmesi esnasında kursağın parçalanması
önlenmektedir. Ancak bu uygulamada da internal
bulaşmanın artacağı değerlendirilmektedir (Gracey
ve ark., 1999 ; McNeal ve ark., 2003).Kesim sonrası
kanın akması için, kanatlılar haşlama tankına girmeden yaklaşık yarım dakika kan toplama kanallarında
bekletilmektedir ve bu sürede kan kanallar vasıtasıyla depolama tankında toplanmaktadır (Gracey ve
ark., 1999).
Haşlama, sprey veya sıcak su tankı şeklinde yapılmakla beraber, daha hijyenik olmakla beraber pahalı olması nedeniyle sprey yerine sıcak su haşlama
tankı kullanımı daha yaygındır. Haşlama ile kanatlı
gövdesinin kısmi temizliği sağlanırken, kıl folliküllerinin gevşemesine ve tüy yolmanın kolaylaşması asıl
amaçtır. Bu işlem sırasında çapraz kontaminasyon
riski çok yüksektir. Bu riski azaltmak için ters akımlı
tüy ve tevek ıslatma tankı kullanılmalıdır. Akımı bulunmayan tanklarda mikrobiyal kontaminasyon riski
dahada artmaktadır (Townsend, 2006). Counter-current tankların kullanımında, haşlama suyunun akış
yönü kesim hattının zıttı yönündedir ve bu yöntem
Protexin ile Daha Yüksek
Broyler Performansı
Daha iyi FCR1
Daha az ölüm oranı2
Daha güçlü kemik yapısı3
Isı stresinin etkilerinde azalma4
Protexin, yüksek miktarda ve çok suşlu
probiyotik bakteri içeren bir yem katkısı olup
90°C’de 3 dakikaya kadar peletleme ısısı ve düşük
asitlik derecelerine dayanıklılık gösterir.
Protexin ile hayvanlarınızın doğal savunma
mekanizmalarını güçlendirirken verimlerini artırın.
1. Zakeri, A. ve Kashefi, P. 2011.
2. Ticari saha çalışma sonuçları, 2007.
3. Ziaie, H. et al. 2011.
4. Sohail, M. U. et al. 2010.
K ana t lı E t i Üre t im in d e Sa l mo n e l l a Ko n ta m i n a sy on K a y na kl a rı
kontaminasyon riskini azaltması bakımından etkilidir
(Waldroup ve ark., 1993). Haşlama işlemi için en uygun yöntem ise çok aşamalı haşlama tankları (multistage scalding tank) dır. Bu sistemde 3 farklı tankta
haşlama işlemi uygulanmakta olup, her birinin sıcaklık derecesi farklıdır ve her birinde biriken organik
kir miktarı ve bakteri sayısı belirgin bir şekilde azalmaktadır (Cason ve ark., 1999).
kontrol edilmesi, çatlak ve yırtık olanların yenilenmesi
günlük temizlik ve dezenfeksiyonunun yapıl12x8vecm
ması kontaminasyon riskini azaltabilir. Klorlu sprey
uygulamasının tüy yolma makinelerinde kullanımının
çapraz kontaminasyonun kontrolünde kullanılabileceği bildirilmiş olup, ancak günümüzde fazla yaygın
bir kullanım alanı bulunmamaktadır (Mead ve ark.,
1994).
Genel olarak tüy ve tevek ıslatma tanklarının sıcaklığı 50–60 oC dereceler arasında olup, bu derecelerde
yapılan uygulamadan sonra Salmonella düzeyinde
azalma olduğu belirtilmektedir (Yang ve ark., 2001).
Haşlama tankında kullanılan suyun sıcaklığı son ürünün tipine bağlı olup, eğer taze tüketilecekse 50–52
o
C yumuşak haşlama yapılmaktadır. Bu yöntemde
deride hasar oluşmamakta, renk değiştirme, kuruma
ve deri soyulması önlenmektedir. Eğer ürün dondurulacaksa haşlama tankının sıcaklığı 56–60 0C olmaktadır ve buna sert veya yüksek haşlama denmektedir
(Corry ve Atabay, 2001).
Yapılan bir çalışmada, 56 broiler sürüsünden alınan
örnekten 7’sinde (%13) kesimde Salmonella kolonizasyonu tespit edilmesine rağmen, kesim sonrası 31
(%55) broiler karkasında Salmonella kontaminasyonu
bulunmuş olup, kesim sonrası alınan 1.120 örnekten 138’i (%12) Salmonella pozitif bulunmuş ve en
sık görülen serotip dağılımı ise Salmonella Agona
(%21.9), Salmonella Hadar (%21.1), Salmonella İnfantis (%16.4) ve Salmonella Typhimurium (%14.1)
HAYVANLAR İÇİN. SAĞLIK İÇİN. SİZİN İÇİN.
olarak gözlemlenmiştir, bu sonuçlar ile kesim öncesi
alınan örnekler karşılaştırıldığında ise 2 sürüde kesim öncesi alınan örneklerdeki serotip dağılımı ile
kesim sonrası alınan örneklerdeki serotip dağılımının
birbiri ile uyuşmadığını, buna karşılık 5 sürünün kesim öncesi gastrointestinal kanalından alınan örneklerdeki Salmonella serotip dağılımı ile kesim sonrası
karkastan
8x12 cmalınan örneklerdeki Salmonella serotip
dağılımının birbiri ile uyuştuğu gözlemlenmiştir. Bu
elde edilen sonuçlar, kesimhane ekipmanlarından
Haşlama suyuna Salmonella bulaşmasını önlemek
amacıyla yapılan uygulamalardan biriside haşlama
suyunun pH’ının ayarlanmasıdır. Bu amaçla yapılan
çalışmada, kanatlı derisi 105 kob/deri Salmonella ile
kontamine edilmiş ve bu karkaslar sodyum hipoklorit
(20, 400, 800 ppm), asetik asit (%5), TSP (%8) ve sodyum metabisülfit (SS) (%1) eklenmiş haşlama suyunda, 50 oC 2 dakika haşlama uygulanmış ve sonucunda
Salmonella sayısı incelenmiştir. Sodyum metabisülfit
(SS) dışında tüm katkı maddelerinde Salmonella sayısında yaklaşık 3 log’lık bir düşüş tespit edilmiştir
(Tamblyn ve ark., 1997).
Haşlama sonrası hemen tüyler mekanik olarak kanatlılardan uzaklaştırılır. Tüy yolma aşamasında, dönen kauçuk parmaklar vasıtasıyla tüyler yolunurken,
tüy, telek ve deride bulunan Salmonella’lar karkas
yüzeyinin tamamına dağılmaktadır (Mulder ve ark.,
1977; Allen ve ark., 2003). Tüy yolma makinelerinde
bulunan kauçuk parmaklar karkasta çizikler meydana getirmekte olup, bu çatlaklar Salmonella kontaminasyonu için uygun bölgeler olarak bilinmektedir.
Kauçuklar dönme esnasında tüm bakterileri havaya
karıştırmakta olup, aerosol olarak kontaminasyon
yayılabilmektedir. Ek olarak, makine içindeki sıcak
ve rutubetli havada mikrobiyal çoğalmayı arttırmaktadır (Gracey ve ark., 1999).
Tüy yolma aşamasında riski azaltabilecek tedbirlerin alınması sınırlı olup, kauçuk parmakların düzenli
20 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
DÜN
PFIZER
HAYVAN SAĞLIĞI
BUGÜN ZOETİS
DÜN
PFIZER
HAYVAN
SAĞLIĞI
BUGÜN
ZOETİS
HAYVANLAR İÇİN
SAĞLIK İÇİN
SİZİN İÇİN
K ana t lı E t i Üre t im in d e Sa l mo n e l l a Ko n ta m i n a sy on K a y na kl a rı
yada taşıma kafeslerinden aynı anda kesime giren
kanatlılarda kendi aralarında kros kontaminasyon
olabileceğini gösterdiği gibi daha önce taşınan veya
da kesime giren sürülerden özellikle tüy yolma sonrası arta kalan Salmonella ile bulaşık ekipmanlardan
da çapraz kontaminasyon olabileceğini göstermiştir
(Rasschaerty ve ark., 2008).
Ayakların kesilmesi ve yeniden asma, kesimhanenin
kirli ve temiz bölümlerinin ayrıldığı nokta olup, personel trafiğinin bu bölümler arası geçişine izin vermeyecek şekilde dizayn edilmiş olması gerekmektedir. Manuel yapılan değişimlerde, karkasların masada
beklemesi sonucunda, kursak ve kloakadan sızmalar
olabilmekte ve bulaşma riski artmakta olup, ayaklar kesildikten sonra hat değişiminin otomatik olarak
yapılması Salmonella’nın çapraz kontaminasyon riskini azaltmakta ve kontrolü sağlamaktadır (Gracey
ve ark., 1999).
Kanatlı kesimhanelerinde kesim hattının değişik
noktalarında karkasları yıkamak ya da antimikrobiyel solusyonlar uygulamak amacıyla sprey kabinleri
(duşlama) kullanılabilir. Kloaka açma öncesi ve iç-dış
yıkama ünitesi olmayan işletmelerde hava soğutma
öncesi yaygın olarak kullanıldıkları bölgelerdir. Bu
uygulamaların genel mikroorganizma bulaşmasını
azalttığı bildirilmiştir (Silverside ve Jones, 1998).
Kloaka açma öncesi bulunan sprey kabinlerinde
sprey solusyonlarında kullanılan başlıca antimikrobiyel ajanlar; asidifiye sodyum klorit (ASC) (500–1200
ppm), trisodyum fosfat (TSP) (%10), hipokloroz asit
(HOCl) (20–30 ppm) ve setilpiridin klorid (CPC) olduğu bildirilmiştir (Oyarzabal, 2005). Spreylerin
antimikrobiyel etkinliklerine etkili olan faktörler,
kullanılan antimikrobiyel madde ve konsantrasyonu,
sprey basıncı, harcanan solusyon miktarı, zaman ve
püskürtme uçlarının yönleri olup, bu faktörler optimize edilmeli ve sık sık kontrol edilmelidir (Arritt III,
2000; Oyarzabal, 2005).
Kloaka’nın açılması, kloakayı çevre dokudan ayırarak kolonun sonunu serbest hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla tam ve yarı otomatik ekipmanlar kullanılabilir. Tam otomatik ekipmanların
kullanılmasında kullanılan cihazların kontrolleri iyi
yapılmamışsa bir takım sorunlar ile karşılaşılabilir ve
buna bağlı olarak ta karkasta mikrobiyel bulaşmalara yol açabilir. Bu durum gerek o karkasta ve gerekse
de o üretim partisinde önü alınamaz kontaminasyon
riski yaratmaktadır (Van den Nieuwelaar ve Janssen,
1992).
22 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
Karın boşluğunun açılması ve iç organların çıkarılması bölümü ile tüy yolma bölümü mutlaka fiziksel bir bariyer ile kontaminsyonu en aza indirmek
için ayrılmış olmalıdır. Bu aşama, karın boşluğunun
açılması ile göğüs ve karın organlarının uygun bir
şekilde dışarı alınmasını içerir. Önceki konularda
değindiğimiz açlık süreleri, bağırsakların doluluğu
ve kotaminasyonu etkilediği için bu aşamada önem
kazanmaktadır. Bu aşama, bağırsak ve diğer organların zarar görmesine bağlı olarak karkas yüzeyinde
kontaminasyonun en fazla olduğu bölümdür. Kloaka
açılmasını takiben, karın boşluğu açılır ve iç organlar
dışarı alınır. Bu işlem otomatik olarak ya da manuel
yapılabilmektedir. (Gracey ve ark., 1999). Otomatik
makinelerin kullanımında maestro iç organ çıkarma
sistemi iç organ hasarını en az düzeyde tuttuğu ve
kontaminasyonu sınırlandırdığı için tercih edilmektedir (Tieleman ve Langhorn, 1998).
Yeni geliştirilen sistemlerde iç organlar dışarı alındıktan sonra ayrılmakta ve bir daha karkasla aynı
ortamda bulunmamaktadır. İç organlar ayrıldıktan
sonra bunların inspeksiyon aşamasına gelinir ve inspeksiyondan sonra yenilen ve yenilmeyen sakatatlar
ayrılır. Yenilebilen sakatatlar klorlu su ile yıkanıp
sınıflandırılır, soğutulur ve paketlenir. Bazen kalp,
ciğer ve taşlıklar toplanarak kanatlı karkasın içine
de konmaktadır. Her ne kadar günümüzde bu uygulamaya son verilmiş olsada bazı gelişmemiş ülkelerde
halen uygulana bilinmektedir. Taşlıklar genelde Salmonella ile kontamine olmakta ve bu kontaminasyonu karkasın kendisine de taşımaktadırlar (Fuzihara
ve ark., 2000).
Yapılan bir çalışmada, 3’er aylık periyotlarda tavuk
karkası işleme sırasında alınan örneklerde Salmonella bulunma sıklığı incelenmiş olup, alınan 400 örnekten 95 adedinde (%23.75) Salmonella serotipleri izole edilmiştir. İşleme aşamalarından, bayıltma sonrası
alınan 100 örnekten 6’sında (%6), iç temizleme sorası
alınan 100 örnekten 24’ünde (%24), soğutma öncesi
alınan 100 örnekten 52’sinde (%52) ve soğutma sonrası alınan 100 örnekten ise 13’ünde (%13) Salmonella pozitif sonuçlar bulunmuştur. Bu sonuçlar göstermiştir ki, bazı işleme noktalarında diğerlerine göre
daha sık Salmonella serotipleri bulunmakta olup, en
düşük Salmonella prevalansı %6 ile bayıltma sonrası bulunurken, en yüksek Salmonella sıklığı %52 ile
soğutma öncesi, iç organların çıkarılmasından sonra
bulunmuştur (Mikolajczyk ve Radkowski, 2002).
Karkasların dekontaminasyonu amacıyla çeşitli anti-
www.novusint.com
Kanatlı Yetiştiriciliği için benzersiz
bir içme suyu uygulaması
•
İçme suyu sanitasyonunu iyileştirir
•
Stres koşullarında iyileşmeye yardımcı olur
(Methionine etkisi)
•
Islak altık oranını azaltır
•
Bakteriyel hastalıklardan korunmada katkıda bulunur
Nekrotik Enteritis üzerinde ACTIVATE® WD Max'ın etkisi
1.00
0%
2
1
0
Tamamen formic
3
1/2 formic
1/2 HMTBa
0.90
başlangıç popülasyonu
s=0h
2
1.9
b
b
YDO
d
0.75
YT
Enthoven, CCL/03
b
ab
ab
1.5
1.3
1.2
Koksidiyoz
Hayır
g:14
g:14
g:14
Clostridium
Hayır
g:18-19-20
g:18-19-20
Tedavi
Hayır
Hayır
g:18-19-20
Bacitracine
50 g/ton yem
0.4g/l su
® ACTIVATE ve NOVUS Novus International, Inc.'in tescilli markalarıdır ve ABD ve diğer ülkelerde ruhsatlıdır
© 2010 Novus International, Inc.
Novus Yem Katkıları Ltd. Şti.
1.7
1.4
a
0.70
İstatistiki olarak anlamlı etki (P<0.001)
1.8
1.6
0.85
0.80
Tamamen HMTBa
0.5% in broth
4
OA Yok
Log CFU/ml
5
CAA
1+1>2
6
0.95
(Hofacre, ve ark. 2004)
Mimar Sinan mah. Çavuşbaşı cad. • Özge sk. No:1 Kat:3 Ofis:14 • 34782 Çekmeköy • İstanbul / Turkey
Tel: +90 216 640 41 73 • Fax: +90 216 640 41 74 • www.novusint.com • [email protected]
YDO ve YT
Salmonella enteriditis üzerinde Sinerjik Etki
Broilerler, 28. gün
Herbirinde 9 tekrarlı 5 muamele
a
K ana t lı E t i Üre t im in d e Sa l mo n e l l a Ko n ta m i n a sy on K a y na kl a rı
mikrobiyel maddeler kullanılmakta olup, bu uygulamalar Salmonella riskini azaltmakta fakat tamamen
ortadan kaldırmamaktadır. Kanatlı derisinde bulunan Salmonella düzeyine Trisodyum Fosfat (TSP)’nin
etkisinin incelendiği bir araştırmada, 108 kob/ml ile
kontamine edilmiş karkas %10 TSP ile durulanmış ve
yaklaşık 5 log’lık bir Salmonella azalması olduğu bildirilmiştir (Kim ve ark., 2007). Antimikrobiyel madde kullanımı daha önceki aşamalarda bahsedilen uygulamalar ile beraber kullanıldığında çok daha etkin
ve Salmonella kontrolünde daha yararlı olmaktadır.
Bu tür uygulamalar kesim hattının tek bir noktasında
uygulanmasından ziyade farklı noktalarda uygulandığı takdirde etkileri daha iyi ortaya çıkmaktadır.
Ayakların kesilmesi ve yeniden asmadan sonra, iç
organların çıkarılmasından sonra, ve/veya soğutma
işlemi sonrası uygulanabilir. Antimikrobiyel maddeler sprey, daldırma ve IOBW şeklinde uygulanabilir.
İç organlarından ayrılan karkas iç-dış yıkama aşamasına gelir, bu aşamada dış yüzey ile karın ve göğüs
boşluğu su ya da antimikrobiyel maddelerle iç-dış
yıkama sistemleri (IOBW) ile yıkanmakta ve karın ve
göğüs boşluğunda biriken eksudat bu yolla uzaklaştırılmaktadır (Smith ve ark., 2005; Northcutt ve ark.,
2007).
Kesimhanede karkas soğutma aşamasına gelmeden önce sıcaklığında az miktarda düşme meydana
gelmekte olup, ortalama karkas sıcaklığı 30 oC’nin
üzerindedir. Bu sıcaklık patojenlerin üremesi için uygun bir sıcaklıktır ve göğüs eti sıcaklığı 4 oC ve daha
düşük sıcaklıklara düşürülmelidir. Hızlı ve etkili bir
soğutma psikrofil olan bozulma yapan bakterilerin
üremesini geciktirmekte olup, aynı zamanda diğer
patojenlerinde azalmasına sebep olmaktadır (Bremner ve Johnston, 1996).
Soğutma aşamasında daldırma ve hava soğutma
teknikleri kullanılmaktadır. Günümüzde daldırma
tipi soğutma dünya genelinde sıklıkla kullanılan bir
metoddur. Daldırma tipi soğutmada çapraz kontaminasyon riski mevcuttur ve bunu önlemek için antimikrobiyel maddeler kullanılabilir. Antimikrobiyel
maddeler ile beraber ortamın pH’sı, organik madde
birikmesinin önlemesi ve kullanılan su miktarının
yeterli ve hareketli olması sağlanmalıdır (Northcut
ve ark., 2006; Northcut ve ark., 2008). Durgun suda
soğutma Salmonella riskini azaltmak yerine arttırmakla sonuçlanmakta olup, bu yöntem tercih edilmemelidir. Günümüzde counter-current su akışının
olduğu soğutma tercih edilmekte olup, bu sistem
aynı zamanda karkasın dış yüzeyi ve içindeki birçok
patojeninde su akışının ters olması nedeniyle karkastan uzaklaştırmaktadır. Bu uygulamada eğer su için-
24 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
de kan ve karkas materyali gibi organik maddeler
artarsa su sıcaklığı yükselmekte ve soğutmanın etkisi
azalabilmektedir (Northcut ve ark., 2008).
Hipoklorit ve klorin dioksit soğutma suyu içine eklenerek kontaminasyon seviyesinin azalmasına yardım
edebilir, fakat bu maddeler deri ile kontak sonrası
hızlı bir şekilde deaktive olmakta ve karkastaki bakteriyel yüke etkisi azalmaktadır. Soğutma suyunda
klorizasyonun ana amacı çapraz kontaminasyonu minimize etmektir. Soğutma öncesi ve soğutma sonrası
bazı önemli patojenlere etkisi araştırıldığında, sodyum hipoklorit eklenen soğutma suyu sonrası alınan
örneklerde 1.0 ile 2.5 log arasında mikroorganizma
yükünün azaldığı tespit edilmiştir (Nortcutt ve ark.,
2003).
Yapılan bir çalışmada, soğutma suyuna düzeltici
amaçla üç müdahalede bulunulmuştur; 30 mg/lt
hidrojen peroksit, %0.5 perasetik asit ve 125 mg/lt
ozon soğutma suyuna eklenmiştir. Kontrol grubundaki soğutma suyunda klorin bulunmakta olup, bulunan sonuç 66 örnekten 15’inde (%22.7) idi. Düzeltici
müdahale sorası Salmonella prevalansını ölçmek için
65 broiler örneği toplanmış olup, hidrojen peroksit
uygulamasında sonra 25 örnekten 4’dü (% 16), perasetik asit uygulamasından sonra 20 örnekten 1’i
(% 5) ve ozon uygulamasından sonra ise 20 örnekten
3’ünde (%15) Salmonella tespit edilmiş ve özellikle
perasetik asit (PAA) uygulamasından sonra bulunan
sonuçlar oldukça dikkat çekmiştir (Vadhanasin ve
ark., 2004).
Türkiye’de Kanatlı Hayvan Eti ve Et Ürünleri Üretim
Tesislerinin Çalışma ve Denetleme Usul ve Esaslarına
dair yönetmelikte ‘’ Daldırma yöntemi ile soğutmada karkas veya etle temas eden su veya buzda rezidüel klor miktarı 0.5 ppm’i geçmemeli ve bu miktar
düzenli olarak kontrol edilmelidir’’ şeklinde bir kısıtlama vardır (Anon, 2005). ABD’de kullanım alanı bulan ve soğutma tankına eklenen bazı antimikrobiyel
maddeler bromine, ClO2, HOCl, Monokhloramine ve
perasetik asittir (Rice ve Krushinskie, 2006).
Soğutma tankı içindeki suya girmiş olan karkas, giriş
noktasında 16 oC’den ve çıkış noktasında ise 4 oC’den
yüksek olmamalıdır. Soğutmanın başarıya ulaşması
için taze karkasta 4 oC ve eğer dondurulacaksa -12
o
C mümkün olduğunca çabuk soğutulmalıdır (Gracey
ve ark., 1999). Tam bir soğutma sağlanabilmesi için
minimum su akışı: 2.5 kg ve altı her karkas için 2.5
lt, 2.5-5.0 kg arası her karkas için 4 lt, 5.0 kg ve üstü
her karkas için 6 lt olmalıdır (Gracey ve ark., 1999)
Hava soğutma yöntemi çapraz bulaşmanın çok
K a na tl ı Eti Ü re ti mi nde S a l mo ne l l a Ko nta mi na sy o n K ayn ak lar ı
daha az seviyede olduğu bir metodudur. Soğutmada
spreyleme yoluyla antimikrobiyel madde uygulaması
da yapılabilir. Hava soğutma, patojen prevalansını
azaltmak bakımından üstün bir yöntem olup, bunun
nedeni, çapraz bulaşmanın çok daha az olmasından
kaynaklanabilmektedir. Hava soğutması genelde
taze tüketilecek ürünlerde kullanılmakta olup, düşük sıcaklıkta haşlama ile beraber uygulanmalıdır ve
üründe yüksek kalitede görünüm elde edilir (Bolder,
1988).
Yine bununlarla beraber, kanatlı hayvanlarda Salmonella kontrolü için ulusal kontrol programları ve
çerçevesinde, spesifik kontrol yöntemlerinin kullanılmasına ilişkin bir takım gereklilikleri içeren,
Avrupa Parlementosu ve Konseyinin 2160/2003/
EC sayılı direktifi ve 01 Ağustos 2006 tarininde
komisyonun aldığı 1177/2006 sayılı regülasyon kararıda uygulanmaktadır. Ancak Türkiye’de Ulusal
Salmonella Programı halen istenilen düzeylerde
değildir.
Kanatlı yetiştiriciliğinde Salmonella’nın risklerini
azaltmak veya en asgari düzeye indirmek için Tehlike Analiz-Kritik Kontrol Noktaları [Hazard AnalysisCritical Control Point (HACCP)] sistemi uygulanmış
ve kanatlı yetiştiriciliğinde Salmonella ile mücadelede etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu
sistemde amaç Salmonella riskinin en aza indirilmesidir. Sistem yetiştirme sırasında çiftlikte bulunan sürülerde potansiyel gıda patojenleri riskini ve
kontaminasyonunu azaltarak kesimhaneye gelen kanatlılardan elde edilen ürünlerde Salmonella kontaminasyonunu azaltmayı ve kontrolünü sağlamayı da
amaçlamaktadır (Anon, 1996, McCrea ve ark., 2006).
Sonuç olarak, kesimhanelerde Salmonella kontaminasyonun önlenmesi için çiftlikteki kontrol programları bir bütün halinde devam etirilmelidir. Bu amaçla mezbahalardaki salmonella için asgari teknik ve
hijyenik şartların sağlanması ve HACCP uygulamaları
beraberinde İyi Yetiştirme Uygulamaları, İyi Veteriner Hizmetleri, İyi Hijyen Uygulamaları, İyi Besleme Uygulamaları, İyi Yetiştirme Uygulamaları gibi
bir çok uygulama programının beraberce ve aksaksız
yürütülmesi kontaminasyon riskini en aza indirilebileceği ve insan beslenmesi için önemli bir protein
kaynağı olan kanatlı etinin daha güvenilir ve sağlıklı
tüketime sunulması için gereklidir. Ancak bu uygulamalardan net bir sonuç alınabilmesi için, bilinçli
üretici ve tüketici yanında devlet otoritesininde uygulamaların bizzat içinde olması, kontrol etmesi ve
denetlemesi gerekmektedir.
SONUÇ
Kanatlı eti üretimi ve tüketiminin tüm dünyada artmasına bağlı olarak, günümüzde kanatlı etinden kaynaklanan insan salmonellosizi de halen sağlığı tehtid
etmektedir.
Kanatlı eti kaynaklı insan salmonelosizi sorununun
çözümünde, kanatlı kesimhanelerinde Salmonella
kontaminasyonun kontrolü tek başına yeterli değildir. Kesimhane aşamasından önceki yetiştirme işlemleride bir o kadar önemlidir. Zira Salmonella çiftlikte
içme suyundan, kullanılan yemden, rodent, insekler
ve diğer hayvanlardan, yetiştirme periyodu boyunca
kullanılan alet ve ekipmandan ve daha bir çok çiftlik yaşamından bulaşabilmektedir. Bu nedenle gerek
yumurtacı ve broilerlerde, gerekse de bunların damızlık sürülerinde Salmonella eredikasyon programlarının uygulanması oldukça önemlidir. Nitekim başta Amerika ve Avrupa Birliği üye ülkeri olmak üzere
bu programlara daha önceki yıllarda başlamışlar ve
önemli ilerlemelere kaydetmişlerdir. Bu programlardaki veri ve tecrübelerini de yasal mevzuatlarını
geliştirmede kullanmışlar ve halende geliştirmeye
devam etmektedirler. Bu amaçla, Türkiye’de ise
Ticari Yumurtacı Kümeslerde Salmonella Kontrol
Programı uygulama talimatı (24.10.2007-39478)
ve Broiler (Ticari Etlik) Kümeslerinde Salmonella
Kontrol Programı uygulama talimatı (27.12.200748287) yayınlanarak uygulamaya konulmuştur.
Kaynaklar yazarından temin edilebilir.
A r om at ik B it k ile r v e Ta vu k Be s l e me d e Ku l l a n ı l m a l a rı Ça kşı r O tu ( Fe rrul a El a e o c hy tri s)
AROMATİK BİTKİLER VE TAVUK BESLEMEDE
KULLANILMALARI ÇAKŞIR OTU (FERRULA ELAEOCHYTRİS)
Dr. Özge SIZMAZ
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı
E posta: [email protected]
Ülkemizde kanatlı beslemede antibiyotik kullanımının yasaklanması ile alternatif yem katkılarının
geliştirilmesi önem kazanmıştır. Bu doğrultuda aromatik bitkilerin ekstraktlarının kullanılması yaygınlaşmış, etki mekanizmaları açıklığa kavuşturulmaya
çalışılmıştır.
10.000 civarındaki bitki türünün 1/3’ ünün endemik
olduğu, aromatik bitkilerin ise bu oranın % 30’unu
teşkil ettiği bildirilmektedir. Tüm Avrupa’da toplam
12.000 bitki türü olduğu düşünüldüğünde biyolojik
çeşitliliğimizin zenginliği görülmektedir (Anonim,
2013).
Bitki ekstarktlarının genel özelliklleri
Farklı amaçlarla kullanılan her bir aromatik bitki içermiş oldukları etken maddeleri ile aktivasyon
sağlamaktadırlar. Çizelge 1’de bazı aromatik bitkiler, kullanılan kısımları, aktif maddeleri, etki şekilleri ile konsantrasyonları verilmiştir (Kamel, 2000;
Nevvcomb, 1999).
Aromatik bitkiler; çoğalmak, yaşamlarını devam ettirmek ve bazı zararlılara karşı kendilerini korumak
amacıyla bir takım özler üretmektedirler. Ürettikleri
bu özlerin dikkati çekenleri; esensiyel yağ, aromatik
yağ, uçucu yağ, eterik yağ veya bitkisel öz yağlardır.
Bitkinin aromasından sorumlu olan esansiyel yağlar
dezenfektan madde olarak da kullanılmaktadır (Özkan ve Açıkgöz, 2007). Baharatlar olarak da adlandırılan aromatik bitkiler genelde çiçeklenme döneminde hasat edilmektedirler. Ülkemiz doğal florasındaki
Çakşır otu (Ferrula elaeochytris) ve yapılan
çalışmalar
Akdeniz Bölgesi’nin doğusundan başlayarak Asya’nın
merkezine kadar uzanan bölgede; kurak iklimlerde
Çizelge 1. Aromatik bitkiler, kullanılan kısımları, aktif maddeleri ve etki şekilleri
Bitki Adı
Kullanılan Kısmı
Aktifmadde (Konsantrasyonları)
Etki Şekli
Karanfil
Çiçek
Eugenol
İştah artırıcı, sindirim uyarıcı ve antiseptik
Tarçın
Kabuk
Cinnamaldehyde (%90)
İştah artırıcı, sindirim uyarıcı ve antiseptik
Kişniş
Yaprak, tohum
Linalol (%60)
İştah artırıcı ve sindirim uyarıcı
Kimyon
Tohum
Cuminaldehyde (%30)
Sindirim uyarıcı
Anason
Tohum
Anothole (%85)
Sindirim uyarıcı
Maydanoz
Yaprak
Apiol
İştah artırıcı, sindirim uyarıcı ve antiseptik
Karabiber
Meyve
Piperine, Sabinen (%25)
Sindirim uyarıcı
Zencefil
Rhizoma
Zingorole
Sindirim uyarıcı
Sarımsak
Soğan
Alicin
Sindirim uyarıcı ve antiseptik
Biberiye
Yaprak
Cineole
Sindirim uyarıcı ve antiseptik
Kekik
Tüm bitki
Thmol (%40), Carvacrol (%60)
Sindirim uyarıcı, antiseptik ve antioksidan
Adaçayı
Yaprak
Cineole (%50)
Sindirim uyarıcı ve antiseptik
Defne
Yaprak
Cineole (%50)
İştah artırıcı, sindirim uyarıcı ve antiseptik
Nane
Yaprak
Menthol
İştah artırıcı, sindirim uyarıcı ve antiseptik
Çakşır otu (Şeytan Teresi)
Kök
α-Pinene (%59)
Anti-tümoral, östrojenik etki*
*Kaynak: Yazarın kendi analiz sonucudur.
26 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
A r o ma ti k Bi tk i l e r v e Ta v uk Be sl e me de Kul l a nı l ma l a rı Ça kşı r O tu ( Fe rrul a Elaeoch ytr is )
yetişen, tarihte baharat ve östrojenik etkisi nedeniyle tedavi amacıyla kullanılmış olan bitki çakşırdır
(Önal ve ark., 2004; Maggi ve ark., 2008). Bilinen yöresel ismi ile çakşır (Ferula), pek çok bitki varyetesinin gen kaynağı olup, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde
bu bitkinin 130 farklı varyetesine rastlanmaktadır
(Appendino, 1997). Kızgınlık üzerine çakşırın etkisi
içermiş olduğu ferutunin denilen bir fitoestrojenik
maddeden kaynaklandığı bildirilmektedir (Appendino ve ark., 2001).
Şahin ve ark, (2004) yemlerine çakşır kökü ilave
edilen 60 adet 4 günlük erkek broyler civcivleri 4
muamele grubuna dağıtmışlardır, bu gruplarda ticari
broiler yemine çakşır kökü tozu her kg’na 0., 2.5., 5
ve 10 g olacak şekilde 7 gün boyunca ilave edilmiştir.
2.5 ve 5 g/kg çakşır kökü tozu ilave edilen gruplarda
diğer performans özelliklerini etkilemediği (P>0.05)
halde karkas ve göğüs ağırlığı artmıştır. Yem tüketimi 5 g/kg çakşır kökü tozu ilave edilen grupta etkili
olmadığı halde karaciğer ağırlığı, kalp ve duodenum
ağırlığı artmıştır (P<0.05). 5 g kg-1 çakşır kökü tozunun etlik civciv yemlerine 14 gün yaştan itibaren 27
gün boyunca eklenmesinin etlik piliçlerin göğüs eti,
karaciğer ve yürek ağırlığını arttırdığını tespit etmişler; ancak çalışmanın ticari şartlarda denenmesi gerektiği sonucuna varmışlardır. Daha sonra aynı
araştırmacılar (Şahin ve ark. 2007) yaptıkları ticari
şartlardaki çalışmada ise çakşır kökünün (5 g/kg)
broyler civcivlerin pazarlanabilir canlı ağırlıklarını
yaklaşık 100 g (P<0.01), kanat ağırlığını 6 g arttırdığını (P<0.05) ve yem dönüşüm oranını %8 oranında
(P<0.05) iyileştirdiğini fakat daha fazla hayvana aynı
dozdaki çakşır kökü uygulaması
etlik civcivlerin performansını
etkilemediğini tespit etmişlerdir. Bu çalışmalar sonunda, araştırmacılar çakşır kökünün veya
ekstraktının broyler beslemede
yaygın olarak kullanmadan önce
daha fazla sayıda biyokimyasal
ve fizyolojik çalışmaların, cinsiyet ayrımı yapılarak metabolizması ile incelenmesi gerektiğini
vurgulamışlardır.
Şahinler ve ark. (2005) çakşır
kökünün yumurta tavuklarında verime etkisini belirlemek
için 10, 20 ve 40 g/kg oranında
kullanmışlardır ve sonucunda
yumurta verimini kısa süre için arttırdığını; ancak
toplam yumurta verimini ve kabuk kalitesini olumsuz yönde etkilediğini tespit etmişlerdir. Bu olumsuz etkinin kullanılan doz düzeyinin yüksek seviyede
olmasından kaynaklanabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Ancak broylerle yapılan çalışmalarda (Şahin ve ark.,
2004; 2007) çakşır kökünün fizyolojik etkiye sahip olduğu belirtilmiştir.
Yapılan bir başka araştırmada (Filik, 2009) ise 34
haftalık yumurtacı tavuklar kullanılmıştır ve rasyonlarına 0, 2, 4 ve 8 g/kg çakşır kökü tozu ilave
edilmiştir. Çalışma sonucunda performansın etkilenmediği ancak kan glukoz seviyesinin önemli oranda
arttığı tespit edilmiştir. Ayrıca yumurta sarısı kolesterol konsantrasyonunun da 4 g/kg çakşır tozu ilavesi ile azaldığı görülmüştür.
Sonuç
Kanatlı besleme alanında yapılan kısıtlı sayıdaki
araştırma neticesinde çakşır otunun araştırmaya
açık bir yem katkı maddesi olduğu görülmektedir.
Gerek östrojenik, gerek anti-bakteriyel gerekse de
performans ve matabolizma üzerine olası olumlu etkilerini ortaya koyabilmek için daha çok sayıda ve
daha detaylı çalışmalar ışığında ülkemizde yetişen
bu bitkinin sektöre kazandırılması sağlanabilecek ve
daha sağlıklı ve verimli yetiştiricilik yapmak mümkün olabilecektir.
Not: Bu makaleye ait kaynaklar istenildiğinde yazarından
elde edilebilir.
18. DÜNYA VETERİNER TAVUKÇULUK KONGRESİ
(WVPA 2013) 19-23 Ağustos TARİHLERİNDE
FRANSA / NANTES‘DA GERÇEKLEŞTİ
Veteriner Tavukçuluk Derneği de oradaydı;
Üyesi bulunduğumuz “World Veterinary Poultry Association” kongrelerinden birisi daha başarı ile gerçekleşti. Dünya Kanatlı bilim İnsanlarının katkılarıyla gerçekleşen kongreyi 1200 kişi izledi.
19. WVPA Kongresini
Güney Afrika
Üyesi 6-11 Eylül
2015 Tarihlerinde
Cape Town ‘da
düzenleyecektir.
28 MEKTUP ANKARA Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 3
71

Benzer belgeler

Mektup Ankara 2013-4 - Veteriner Tavukçuluk Derneği

Mektup Ankara 2013-4 - Veteriner Tavukçuluk Derneği Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır. Veteriner Tavukçuluk Derneği Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKAN Prof. Dr....

Detaylı

Mektup Ankara 2014-3 - Veteriner Tavukçuluk Derneği

Mektup Ankara 2014-3 - Veteriner Tavukçuluk Derneği herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolid antibakteriyeller ile antagonizma nedeniyle birlikte uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILA...

Detaylı