turan - ULKUOCAGI

Transkript

turan - ULKUOCAGI
Kökü Mazide , olan Ati`yiz
TURAN
Kültürel ve Aktüel Dergi Ağustos / Eylül Ücretsizdir / KOSTENLOS
Doğu Türkistan Enfermasyon Merkezi Başkanı
Abdul Celil Karakaş İle söyleşi
Ocak Faliyetlerimiz
Batı Trakya Türkleri
Ozan Nihat ile Söyleşi
Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
Meddah ve Meddahlık Sanatı
Onlar ” Bizim çocuklar”dı
Uyuşturucuya hayır!
Keine Macht den Drogen!
İçindekiler
Jenerik.......................................................1
Turan’dan..................................................2
Bozkurt gözüyle
Yıldıray Sarı....................................3
Türk dünyası
Yıldıray Sarı................................5-7
Sahibi
Augsburg Alparslan Türkeş
Ülkü Ocağı adına
Başkan
Sabri Önder
Genel Yayın yönetmeni
&
Sorumlu Yazı işleri Müdürü
Yıldıray Sarı
0178/158 31 45
Reklam ve Dağıtım
Ömer Vural- Üzeyir ÖzbekYalçın Kaya-Muammer Çetin
Yazı Kurulu
Gün Sazak
Mustafa Pehlivanoğlu
Dursun Önkuzu
Ruhi Kılıçkıran
Süleyman Özmen
Yunus Uzun
Necati Uygur
Dündar Taşer
Konuk Yazar
Mehmet Kutoğlu...........................8-9
Ocaktan Haberler
Turan Vural, Fatih Önder........10-16
Ülkücüyemektuplar
Adnan Büyükbaş................….......17
Türkler için ne nediler?
Başbuğ Alparslan Sarı..................18
İstıklal Marşımız
Can Polat Sarı..............................19
Türk Büyükleri
Bilal Fatih Yıldırım......................20
9 Işıkta Milliyetçilik
Ruhi Kılıçkıran.......................21-22
Bizden biri
Osman Teber...............................23
Uyuşturucuya Hayır
Mürüvvek Kekilli.......................24
Bu davaya can verenler
Ayyüce Önkuzu Sarı................26-28
Konuk yazar
Kaanhan Kurultay.......................30
Yazışma adresimiz.
Ostrach str.
86165 Augsburg
Kültür Sanat
Ali Köken..................................31
Tel.
0821-448 34 16
Belgegeçer: 0821-729 35 71
Ülkü Maba Mehter takımı
Murat Yalçın.............................32
Ozanlarımız
Kaanhan Kurultay...............33-35
İnternet adreslerimiz
Ocak:www.www.ulkuocagi-augsburg.de
Turan Dergisi: www.turandergisi.com
Eposta : [email protected]
Dergi tasarım ve dizayn
Reis yayıncılık
Bilim Teknik................................................39
E-Konsolosluk............................................40
Karikatür,Fıkra,Cocuk,Bulmaca sayfaları
Adnan Millidere.....................................44-48
Yayınlanan yazıların
Sorumluluğu yazarına aittir.
TURAN´dan
Değerli
Okurları
10 yıl önce Ötükenden çıktığımız yolda bu gün 6 yıldır Turan dergisi olarak
sizlerle birlikteyiz.
Bu 10 yıllık sürede sizlere her sayıda daha iyi bir Ötüken yada
Turan sunabilmenin telaşında olduk.
Allah´a hamd olsun ki,sizlerle birlikte hep başardık. Yılmadan, yıkılmadan
mücadeleler içinde,inadına sevdaları yaşadık ve yaşattık.
Bu gün yine yepyeni bir Turan dergisiyle sizlerle birlikteyiz. Tamamen renkli olarak
hazırlanan bundan sonrada bu çekilde çıkacak olan Turan derginiz
doplolu bir içerkik ile sizlerle..
Bu arada dergimize ulaşamadıklarını beyan eden ısrarla bizlerden dergimizi
isteyen okurlarımıza ulaşmak içinde www.turan dergisi.com adresini satın aldık
ve çalışmalara başladık.
Dergimizin son iki sayısını bu adresten yayına verdik.
Bu arada ınternette, dergimiz www.turandergisi.com´un yanısıra Turan yayıncılık adı altında
gönül birliği yaptığımız
www.radyoturan.com ve www.turantv.com siteleride
hizmete girmiş ve yayınlarına başlamıştır.
Turan yazı ailesi olarak siz değerli okurlarımızdan dergimiz yada sitemiz hakkındaki önerilerinizi
bizler ile paylaşmaya çağırıyor herseyin gönlünüzce olmasını diliyoruz.
Varlığımız Türk varlığına armağan olsun...
.
Gelecek Turan’da görüşmek dileğiyle
Allah’a emanet olun.
Tanrı Türk´ü Korusun
Bozkurt Gözüyle
Yıldıray Sarı
17.Erciyes Zafer
Zafer Kurultayımız
Yıldıray Sarı
Turan dergisi
Genel yayın yönetmeni
Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler!Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler!Selam sizlere!
Cennet mekan başbuğumuz tarafından başlatılan ve Türk milletinin
zaferler ayı ağustosun ilk haftası yapılan Erciyes zafer kurultayı, Türk
dünyasında o gün Türklük ateşinin, nabzının attığı yerdir. Bu yıl 4-5-6
Ağustos´ta yapılacak olan ve Ülkücü hareketin Lideri MHP Genel
Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli başkanımızında katılacağı, 17.si
düzenlenen Zafer kurultayında çalışmalar aylar öncesinden başlamış
daha şimdiden Çadırların çoğu kurulmuştur. Dünyanın dört bir
yanından gelen Türk milletinin mensuplarının bu muhteşem toyunda
gizliden gizliye bir de yarış söz konusudur. Bu yarış en güzel yeri kapıp
en güzel çadırı kurmanın yanında, misafirleri en iyi şekilde
ağırlayabilmenin yarışıdır.
Türk milletinin Vuslat yeri olan Erciyes, Türk milletine sevdalılarını
beklemekte, onlara kucak açmaktadır.Türk milliyetçileri nasıl gelecek
yıl Erciyes´te olmanın hesaplarını yapıyorsa, Erciyes´te evlatlarına
kavuşmayı bekleyen ana misali onun ve ülkesinin
vefalı,çileli,cefalı,yiğitler yiğidi Bozkurtlarını, Asenalarını,
Yavrukurtlarını,Reislerini, ve Koca Reislerini, karşılıksız seven dava
adamlarını hasretle bağrına basmak için beklemektedir.
Türkiye sevdalılarının bu eşi benzeri olmayan yüzbinlerce Can´ın bir,
iri ve diri olduğu 3 gün süren belkide dünyada eşi benzeri olmayan bu
muhteşem kalabalık ve binlerce çadır, malum medya tarafından yine es
geçilsede Türk milliyetçileri artık gönülden gönüle Türk milleti ile
Erciyeste Vuslat olmaya başlamıştır..
Artık dünyanın 4 bir yanından akın akın Erciyese gelenler, başka
ülkelerde olup akrabaları eşi, dostu ile yıllardır görüşemeyenler
Erciyes Zafer Kurultayına tarih verip orada buluşmaktadırlar.
3 gün boyunca süren muhteşem havada, Ülküocaklarına bağlı
birbirinden değerli Sanatçılarımızın verdiği konserler, yapılan
güreşler, çeşitli yarışmaların ardından herkes Ülkücü hareketin
liderinin kurultay konuşmasında kendilerine ne mesajlar vereceğini
beklemeye başlar.
Burada liderin vereceği mesaj dogrultusunda yurdun 4 bir yanına
dağılan ülküerleri, bu mesajlar doğrultusunda çalışmalarına başlar.
Artık Ülkücü hareketin tek başına iktidarının zamanının geldiğini
müjdeleyen Erciyesteki atmosfer ile birlikte hep beraber iktidar
ateşi yakılmış olur. Zaman ülkenin içinde ve dışında gelişen
içerdekinin genişlediği dışardakinin daraldığı ateş çemberlerine
karşı ülkenin milli dinamiklerini harekete geçirme, devletimiz ve
milletimiz üzerine oynanan oyunlara son verme zamanıdır.
Bu zamanda adamın adamı olmayan, dava adamlarının el ele gönül
gönüle yürek yüreğe vererek kenetlenmeleri ufak tefek sorunları
unutma zamanıdır. Sen, ben meseleleri unutularak altımızdan
kayan son vatan parçasına mevzu olan vatansa gerisi teferruattır
denilerek bayrağı devraldığımız ülkü devlerine mahçup olmamak
adına gereken yapılmalıdır.
Tanrı dağlarındaki Başbuğlar Otağının o gün Tanrı dağlarının
Anadoludaki eşi olan Erciyese taşındığı bu büyük Vuslatta,
Metehan´dan, Hz Fatih´e, Ulu Önder Atatürk´ten Başbuğumuz
Alparslan Türkeş´e ve onların Otağı çevresindeki binlerce
Şehidimizin; o gün bizlerle olduğu unutulmamalıdır.
Erciyes Milliyetçi hareketin tek başına iktidarına gebedir.
Milletimizin içinde bulunduğu ve doğum sancıları dediğimiz bu
sıkıntıların meşalesi Erciyeste yanacak ve 60. Hükümet Milliyetçi
Hareket parolası ile yurdun 4 bir yanına köy, köy bucak, bucak
dağılacak olan vefalı ülkü neferleri, Asenalar, Bozkurtlar,
Reisler, Koca reisler, karşılıksız sevenler, sorumluluklarını
Allah´ın izniyle yerine getireceklerdir.
3 mayısta başlatılan yürüyüşün Tanrı dağlarında Türk ordularının
resmi geçit töreni yapmasına kadar devam etmesi için, Erciyes´te
ki Toyumuzun Milliyetçi Hareketi 60. 61. 62. ......Hükümetler
olarak doğurması şarttır.Bu ülke, bu millet bizi bekliyor. Liderin
etrafında kenetlenip en kısa zamanda bu ihanetlere dur demek için,
Davasının adamları harekete,
Başbuğa sevdalı milyonlar harekete,
Şehidlerimizin emaneti kutlu sevdamız için harekete,
Cenab-ı Allah´ın ordusu olan bu necip millet için harekete,
Velhasıl Allah rızası için, Hz.Muhammed aşkına Harekete...
17. Erciyes Zafer Kurultayımızın Türk- İslam aleminde
hayırlara vesile olmasını dilerken,
bu muhteşem organizasyona ev sahipliği yapan, gece
gündüz çalışarak büyük emekler sarf eden tüm
gönüldaşlarımızıda kutluyorum.
Türkiyenin ve dünyanın 4 bir yanından kurultay alanına kurulan MHP
il ve ilçe çadırları, Ülkü Ocakları il ve ilçe çadırları, Avrupa Türk
federasyon çadırlarının yanında bu güzelliği kaçırmak istemeyen
vatandaşlarımızında kurduğu binlerce çadır Erciyes eteklerinde dev bir
çadır kent oluşturmaktadır. Bu vuslatlar her yıl dahada genişleyerek
devam ederken, Türk dünyasının her yerinden olan katılımlar ile
Toyumuz dahada bir anlam kazanmaktadır.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Tanrı Türk´ü Korusun
3
Ağustos/Eylül 2006
Kutlama
TURAN Yıl:10 Sayı:33
4
Ağustos/Eylül 2006
Türk Dünyası
Yıldıray Sarı
merkezimiz genelde bilgi ve haber ağırlıklı hizmet vermekte
Doğu Türkistanın dünyaya açılan sesi konumundayız. Bu
amaçla kurulan merkezimizin faaliyetlerine gelince, İnternet
sitemiz olan www.uygur.org da Çin´de soydaşlarımıza
yapılan soykırım ve insan hakları ihlalleri ile ilgili hiçbir yerde
olmayan yazı ve belgeler 7 dilde yayınlamakta ve bu zulmü
dunyaya duyurmaktayız. Bunun yanında internetten devam
eden radyo yayınlarımıza ek olarak çok yakında televizyon
programlarına proğram hazırlamak ve internetten canlı
Televizyon yayını yapmak içinde tüm hazırlıklarımız
tamamlanmış durumdadır.
Merkezimiz Televizyon yayınlarını kendi stüdyosunda
hazırlayarak, Doğu Türkistan´da dünyanın görmezden
geldiği vahşeti daha iyi anlatma imkanına sahip olacaktır.
Doğu Türkistan
Enformasyon Merkezi
Başkanı
Sayın Abdulcelil
Karakaş ile söyleşi
Söyleşi:Yıldıray Sarı
Fotoğraflar: Yalçın Kaya
Sarı:Sayın Başkan sizin Doğu Türkistan davası ile ilgili
seminerlerinizden bahsedermisiniz?
Karakaş:Allah razı olsun evet burada yaşayan
insanlarımıza Çin işgali altında bir yurtları ve orda 35 milyon
soydaşlarının korkunç bir vahşetle karşı karşıya kaldıklarını
teşkilat teşkilat gezerek sinevizyon ve slayt gösterileri
eşliğinde anlatıyoruz.
Yıllardır bizi yalnız bırakmayan seminerler düzenleyerek
davamızı davası olarak bilen Augsburg Alparslan Türkeş
Ülkü Ocağına ve gelecek ay bizi yine davet eden Sabri
Başkana ve yöneticilerede hassasiyetlerinden dolayı
ayrıyeten teşekkür ediyorum.
Sarı:Sayın başkan sizin direk olarak aldığınız bu
haberler Türk ve batı basınında yer buluyormu?
Turan dergisi genel yayın yönetmenimiz Yıldıray Sarı Münih´te
Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi Başkanı
Sayın Abdul Celil Karakaş ile
Karakaş: Daha önceleri Çin kaynaklı yalan haberler,
Merkezimizin açılmasıyla dünya gerçekler ile yüzyüze
gelmiştir. Bizim yayınladığımız haberler Washington posttan,
times gazetesine Türkiye´de bu konuya duyarlı bir iki gazete
ile dünya ajansları Doğu Türkistan ile ilgili haberlerini
Enformasyon merkezimiz kaynaklı olarak yayınlamaktadırlar.
Bu haberlerden her hangi bir ücret talep etmiyoruz. Ancak
bizim haberleri alanlardan çoğunun kaynak göstermediğini
görsekte önemsemiyoruz. Bizim için önemli olan
soydaşlarımızın sesinin duyurulmasıdır.
Sarı:Sayın Başkan kısaca kendinizi tanıtırmısınız?
Karakaş: Öncelikle Turan dergisine bize bu imkanı verdiği
için teşekkür ederek başlamak istiyorum. 45 yaşında 3
çocuk babasıyım 1987 yılında Çin´de ki baskılar ve insan
hakları ihlalleri sonucu büyük sıkıntılar çekerek Almanya´ya
iltica ettim.
96 yılından bu güne Doğu Türkistan Enformasyon
merkezinin on yıldır başkanlığını yapıyorum.
Sarı: Sayın Başkan Doğu Türkistan Enfermasyon
Merkezini kurma fikri nerden doğdu? Kuruluş amacınız
nedir?
Karakaş:Doğu Türkistan Enformasyon Merkezimiz Kızıl
Çin tarafından 1.828.418 Km2 yüzölçümlü 35 milyon
Türk´ün vatanı, işgal altındaki Doğu Türkistanın sesini tüm
dünyaya duyurmak için kurulmuştur. Sığınmacı olarak
geldiğim Almanya´da Doğu Türkistandaki zulüm ve
soykırımlardan kimsenin haberinin olmaması beni derinden
yaralamıştı.. Haberi olanlarda haberleri Çin kaynaklı alıyor
herşeyi güllük gülistanlık görüyordu.
Doğu Türkistandan katliam ve vahşet haberleri ordaki
bağlantılarımız vasıtasıyla bize geliyor bunu sadece biz
duyuyor gerek Avrupalılar gerekse Türk insanı bilmiyordu.
Bu sebeple bir şeyler yapılmasının acil gerekliliğine inandık
ve Dogu Türkistan davamızı anlatmak uluslararası kamuoyu
oluşturmak için Merkezimizi faaliyete geçirdik.
Amacımız İşgal altındaki Doğu Türkistanda soydaşlarımıza
yapılan baskı,soykırım ve insan hakları ihlallerini
uluslararası platformlara taşımak, Doğu Türkistanın
dünyaya açılan sesi, oradaki soydaşlarımızın umudu
olmaktır.
Sarı:Sayın Başkan çok önemli ve kutsal bir görev
yüklenmişsiniz Allah razı olsun. Merkezinizin
Faaliyetlerinden biraz bahsedermisiniz?
Karakaş: Allah sizdende razı olsun bakın sesimizi
duyurmak için buralara kadar geldiniz.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Sarı: Sayın Başkan Şu anda Doğu Türkistan için
Çinlilerin kullandığı Sincan ismi ne anlama gelmektedir?
Karakaş:Çin işgal altında tuttuğu Doğu Türkistanı kendi
toprağı yapmak adına sistemli bir politika uygulamaktadır.
Öncelikle Doğu Türkistan´a ”Sincang” yani “Kazanılmış
topraklar” adını vererek buraya günde yaklaşık 15 bin çinliyi
yerleştirmektedir Bu gün itibariyle Doğu Türkistana 30
milyon Çinli yerleştirilmiş olup bu sayı günden güne
artmaktadır. Doğu Türkistana kazanılmış topraklar adını
verenler bu toprağın kimin olduğunu ve kimlerin yaşadığını
bildiklerinden bu uygulama ile bölgeyi Çinlileştirmek
istemektedirler.
5
Ağustos/Eylül 2006
Türk dünyası
Sarı: Sayın Başkan konuşmanızın başında soykırım
dediniz bunu biraz açarmısınız?
Karakaş: Tabiki, Çin geçmişte ve bu gün sistematik bir şekilde
tüm dünyanın gözüne bakarak soykırım yapmaktadır.
1949-1965 yılından arasında katliamlar ile birlikte öldürülen
Uygur Türk´ü ve çin´de yaşayan müslüman sayısı toplam 3,5
Milyon gibi inanılmaz bir rakama ulaşmıştır. Bu gün ise Çin
Doğu Türkistan topraklarında yaptığı Nükleer denemeler ile
binlerce insanımızın ölmesine ve bir o kadarının sakat
kalmasına sebep olan vahşi bir politika izlemektedir. Bu
nükleer denemeler sonucunda çocuklarımız sakat olarak
dünyaya gelmektedir. Doğu Türkistanda bu soykırımlar ve
bölgeye sistemli bir şekilde yerleştirilen Çinli göçmenler
sonucu 1953 yılında bölgede %75 Uygur Türk´ü, %6 Çinli
yaşarken bu oran 1982 yılında %n53 Uygur Türk´ü, %40 Çinli
olarak değişti. 1990 yılında yapılan nüfus sayımında ortaya
çıkan %40 Uygur Türk´ü %53 Çinli nüfus oranı bölgedeki
etnik temizliğin boyutları açısından önem arz etmektedir.
Bölgede ilk olarak 16 ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer
denemelerde insanımız adeta kobay olarak kullanılmıştır. Bu
denemelerin sonucunda insanımızda ölümcül hastalıklar baş
göstermiş 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiştir. Nükleer
denemeler sonucunda toplam 210 bin insanımız hayatını
kaybetmiştir.
Bütün bunların yanında Komünist Çin, Doğu Türkistanda
Uygur Türk nüfusunun artmasına engel olmak için doğum
kontrolü kanununu burada acımasızca uygulamaktadır.
Hamile
kadınlarımızın çocukları
zorla karınlarından
çıkarılarak öldürülmektedir. Sadece 1991 yılında Hoten
vilayetinin Karakaş ilçesinde zorunlu kürtaja tabi tutulan Türk
anne sayısı 18.765 dir.
Sarı:Sayın başkan bu saydıklarınız korkunç rakamlar bunların
dışında Doğu Türkistanda ne gibi baskılar uygulanmaktadır?
Karakaş: Doğu Türkistan´da Din özgürlüğümüz kısıtlanmıştır.
Camilerimiz ya yakılmış yada başka amaçlar için
kullanılmaktadır. Açık olan Camilerin kapılarında ise levhalar
asılıdır. Bu levhada yazılı olanların Camilere girmesi
yasaklanmıştır. Bunlar 1.Komünist parti üyelerinin girmesi
yasaktır.(zorunlu olarak herkesin parti üyesi olduğu
unutulmamalıdır) 2.Emekli olanlar (Yaşlı insanımız) 3.İzne
çıkanlar çalışanlar (Çalıştırılanların zaten vakti kalmıyor)
4.Köylerde memur olanlar 5. Hanımların camiye gelmeleri
yasaktır. 6.İttifaka üye olan gençler buda zorunludur. (ittifak
teşkilatı Komünist parti gençlik kolları gibidir.)
DoğuTürkistan´da Uygur Türkçesi yasaklandığı için
çocuklarımız kendi dillerini öğrenememektedir.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Yıldıray Sarı
Komünist Çin Doğu Türkistanda hak isteyen soydaşlarımızı
terörist olarak ilan edip bunları kalabalık meydanlarda
enselerine kurşun sıkarak idam etmektedir. Sadece 2005
yılında idam edilen Uygur Türk´ü sayısı 200 dür. Bu idam
edilen yada anne karınlarından alınan bebeklerin organları ise
gerek Çin içinde gerekse dış dünyaya satılarak ayrıca bir
vahşete imza atılmaktadır.
Kısaca özetlemek gerekirse din özgürlüğümüz, eğitim
hakkımız en önemlisi yaşama hakkımız tüm dünyanın gözleri
önünde katledilmekte dünya bu vahşete sessiz kalmaktadır.
Sarı:Sayın başkan bu kadar hak ihlalleri var, soykırımlar
vahşice uygulanıyor. İnsan hakları örgütleri, birleşmiş milletler
bunları görmüyormu?
Karakaş: Görmez olurmu? Görüyor ancak yaptırım
uygulayamıyorlar. Hepsinin Çin ekonomisine ihtiyaçları
olduğu için sadece uyarmak ile yetiniyorlar. Çin bu ülkelerin
hepsi için hem büyük bir pazar, hemde ucuz iş gücü
nedeniyle mallarını üretmek zorunda oldukları bir cennet.
Bir örnek verecek olursak Almanyada kapanacak olan bir
uçak fabrikası çin tarafından verilen 50 uçak siparişi ile
kapanmaktan kurtulmuştu.
Sarı:Türk dünyası ve Türkiyenin
Doğu Türkistan politikaları nedir? Destek varmı?
Karakaş: Maalesef en can alıcı soruda bu olsa gerek. Bakın
ben size örnekler vereyim siz bundan sonuca gidin.
Kazakistan,Kırgızistana kaçan Uygur Türkleri Komünist Çin
Hükümetinin baskıları sonucu Çine iade edilmiş bunların
tamamı idam edilmiştir. Türkiye daha düne kadar
Türkiyenin kuyusunu kazan Barzaniye Kırmızı pasaport
verirken Bu gün kendi soydaşlarına anlaşılmaz bir şekilde
duyarsızdır. 2005 tarihinde Yalova´da bir proğrama davetli
olan Sürgündeki Doğu Türkistan hükümetinin
Cumhurbaşkanı olan Ahmed İgemberdi´nin Çin
büyükelçiliğinin devreye girmesi ile dış işleri bakanlığı
talimatıyla Türkiye´ye girişi yasaklanmıştı. Bu yara tazeliğini
korurken bu sefer Uygur Demokrasi ve İnsan hakları lideri
Rabia Kadir´e Türkiye´ye giriş vizesi Çin ile olan ilişkileri
germemek adına maalesef verilmemiştir. Bunun yanısıra
Türkiye ve diğer Türk devletlerinin Türk soydaşlarını
katleden Çin ile işbirliğine gitmedeki yarışları bizleri derinden
yaralamaktadır.
Sarı: Sayın başkan Çin parlementosuna seçilen Doğu
Türkistanlı temsilciler olduğunu duyduk bu konuya bir
açıklama getirebilirmisiniz?
Karakaş: Çin parlementosuna Sincan yani Doğu Türkistan
Otonom bölgesi parlementosu vekilleri olarak seçilen Doğu
Türkistan asıllı kukla temsilciler, Uygur Türklerinin vekilleri
olmayıp tam tersine bunlar Çin hakimiyetinin sadık
uşaklarıdır. Bu uşaklar vasıtasıyla Çin propaganda yaparak
dış dünyaya şirin görünmek isteyip Doğu Türkistan Halkını
kandırmayı amaçlamaktadır. Bu vekiller seçimle değil
Çinlilerin kılıcını sallayan sadık çin uşakları içinden seçilmiş
vatan hainleridir. Doğu Türkistan halkının hakiki vekilleri
Doğu Türkistanın milli menfaatlerini koruma ve kollama
yolunda canlarını vermiş olanlar yada bu yolda
işkencelere maruz kalarak hapishanelere atılanlardır.
6
Ağustos/Eylül 2006
Ocaktan Haberler
Augsburg Alparslan Türkeş
Ülkü Ocağı geleneksel hale
getirdiği Ülküocakları arası
Turan futbol turnuvasının
5.sini Muhteşem bir
organizasyon ile gerçekleştirdi.
Haber: Ulvi Karaveli
Fotograf: Ülkühan Sarı
Almanyanın değişik şehirlerinden 17 Ülküocağı
takımının katıldığı 5.Turan Ülküocakları arası
kapalı salon futbol turnuvası Augsburg
Stadthalle´de yapıldı.
Turnuva Kuran-ı Kerim tilaveti,İstiklal marşı, tüm
şehitlerimiz için 1 dakikalık saygı duruşunun
ardından Ocak başkanımız Sabri Önder´in tüm
takımlara başarı dilemesiyle başladı.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Turan Vural
Gün boyunca turnuvada Ocaklardan gelen 100´ün
üzerinde ülkücü gencin kıyasıya mücadeleleri ve
turnuva boyunca süren dostluk ve kardeşlik havası
yanında gençlerin Türk gencinde olması gereken
hal ve davranışlara dikkat ederek Ocaklarına iyi bir
not ile dönme uğruna gösterdiği gayretler
görülmeye değerdi.
Kısa ismi Türk Federasyon olan Avrupa
demokratik Ülkücü Türk dernekleri
Federasyonumuzun Genel Muhasip Yardımcısı
Sayın Ufuk Sarıoğlu başkanımızında bu güzel
organizasyona katılarak bizleri onurlandırdığı
turnuvada,Ocak başkanımız Sabri Önder,
Rosenheim Ülküocağı başkanı Öztürk Süt,
Leipheim Ülküocağı başkanı Yasin Oğuz Canan,
Forheim Ülküocağı başkanı Cem Söğüt,
Kempten Ülküocağı başkanı Mustafa Kutlu
Weingarten Ülküocağı başkanı Baki Alkan ,
Wangen Ülküocağı başkanı Cengiz Metin,
Münih Ülküocağı başkanı Kemal Derman,
Pasing Ülküocağı başkanı Eyüp Tanrıverdi,
Ocağımızın Onursal başkanı Yıldıray Sarı,
7.dönem Ocak başkanımız Halil İbrahim Yılmaz
Forheim Ülküocağı geçen dönem başkanı Şahin
Dede´nin
yanı sıra Ocakların gençlikkolları
başkanları ve yöneticileri takımlarını yalnız
bırakmadılar.
10
Ağustos/Eylül 2006
Ocaktan Haberler
Ocak başkanımız Sabri Önder açılış konuşması yaparken
Divan heyeti: Adnan Millidere,Ocak Sekreteri Zeynel
Millidere, İsmail Demir, Ocak başkan yardımcımız Ömer
Vural
Kürşad Büyükdemir
Gün boyu büyük bir dikkat ve titizlik ile turnuvayı idare eden
Divan heyetinden bir görüntü
Turnuvaya gelen genç bozkurtlar sıralarını beklerken
Ocağımızın Ülkücü hanımlar birliği üyelerinden bir bölümü
Yavrukurtlar ile Turnuvada takımımızı desteklerken
Turnuva boyunca büyük bir özveri ile çalışan
gönüldaşlarımızdan bir bölümü
Bolubeyi ismiyle andığımız Ali abimizin meşhur köfteleri
TURAN Yıl:10 Sayı:33
11
Ağustos/Eylül 2006
Ocaktan Haberler
5.Turan Ocaklararası salon futbol turnuvası Şampiyonu
Forheim Ülküocağı kupasını Türk Federasyon Genel
Muhasip Yardımcısı Sayın Ufuk Sarıoğlu başkanımızdan
aldılar.
Sinem Sultan Atilla
Turnuvada gün boyu gösterdikleri ülkücü ahlak ve
terbiyeye uygun hal ve hareketlerden dolayı en centilmen
takım seçilen Nürtingen Ülküocağı kupalarını Ocak
başkanımız Sabri Önder başkanımızdan aldılar.
5.Turan Ülküocaklari arası salon futbol turnuvası
Şampiyonu Forheim Ülküocağı başkanları ve yöneticileri
ile toplu halde.
Kendilerini Turan dergisi olarak birkez daha kutluyoruz.
Turnuvamızın Finalinde şamiyonluğu kıl payı kaçıran
Sindelfingen Ülküocağına 2.lik kupası Onursal başkanımız
ve Turan dergisi Genel yayın yönetmeni Yıldıray Sarı
tarafından verildi.
Turnuva 3.sü Nürtingen Ülküocağına kupasını Rosenheim
Ülküocağı başkanı Sayın Öztürk Süt tarafından verildi.
Turnuvada 4. Olan Rosenheim Ülküocağına kupası
Leipheim Ülküocağı başkanı Sayın Yasin Oğuz Canan
tarafından verildi
5.Turan Futbol Turnuvasına uzaktan yakından gelerek bizleri yalnız bırakmayan tüm başkanlarımıza ve
gönüldaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
12
Ağustos/Eylül 2006
Ocaktan Haberler
Filiz Önder
Ocağımız kadın kollarının hazırladığı ve
iki gün boyunca Türk mutfağının en güzel
örneklerinin yanısıra el emeği göz nuru
elişlerinden oluşan Kermesimiz büyük
beğeni topladı.
Ülkücü hanımlar birliğinin her yıl düzenli
olarak Ocak yararına düzenlediği
Kermese yoğun ilgi Ülkücü hanımları ve
teşkilat mensuplarımızı sevindirdi.
Uzak yakın demeden kermesimize katılan
gönüldaşlarımıza ve davetimize icabet
eden Augburg´da ki çeşitli teşkilatların
yönetici ve üyelerine ocağımız adına
teşekkür ediyoruz.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
13
Ağustos/Eylül 2006
Ocaktan Haberler
Ocağımızın tarafından geleneksel hale
getirilen Turan Şenliğinin 7.si aileler ve
çocuklarında katılımıyla büyük bir
coşku içinde gerçekleşti.
Türk Federasyon genel başkan
yardımcısı Osman Aydın
başkanımızında ailesi ile iştirak ettiği
Şenlik Augsburgun Haunsteten
semtinde Türklerin piknik alanı olarak
ün yapan alanda yapıldı.
Kur´an-ı Kerim tilaveti İstiklal Marşı ve tüm şehitlerimiz için
durulan bir dakikalık saygı duruşunun ardından söz alan Türk
Federasyon genel başkan yardımcısı Osman Aydın
konuşmasında kısaca ”Augsburg Alparslan Türkeş
Ülküocağı tarafından bu yıl 7.si gerçekleştirilen Turan
şenliğinizi kutluyor, örnek
birlik ve beraberliğinizin
devamını diliyorum.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Serdar Kaya
Aileler ve çocuklarında katılımıyla gerçekleştirilen bu tip
çalışmalar herzaman görmeyi arzu ettiğimiz faliyetlerdir.“
dediği konuşmasının ardından Alparslan Türkeş Ülküocağı
tarafından gençler arasında düzenlenen bilardo turnuvasında
birinci olan Ulvi Karaveli´ye kupası Türk Federasyon Genel
başkan yardımcısı Osman Aydın tarafından verildi.
Ocağımız tarafından piknik yerine gelen diğer Türk ailelerin
çocuklaırnında katıldığı ve tüm piknik yerini çoskuya boğan
çocuklar için düzenlenen yarışmalara geçildi.
Ocağımız tarafından çocuklar için düzenlenen
yogurtta para bulma, yumurta yarışı, atletizim yarışmaları,
çuval yarışı, elma yeme yarışlarında birinci gelen çocuklara
kupa verilirken piknik yerindeki tüm çocuklara ocağımız
tarafından alınan hediyeler bu günün anısına verildi.
Ocak gençlerimizin futbol karşılaşmaları yaptığı uzaktan
yakından gelen ailelerin tanıştığı şenlikte gün boyu devam
eden mangal keyfi nin yanı sıra marşlar ve türküler ile coşan
gençlerin o coşkuları görülmeye değerdi.
Bu güzel şenliğe katılan uzaktan yakından gelen tüm
gönüldaşlar bu güzel organize ve doyumsuz şenlikten dolayı
ocak başkanımız Sabri Önder şahsında tüm yöneticilere
teşekkür ederek evlerine obalarına doğru gelecek Turanda
görüşmek dilekleriyle ayrıldılar.
14
Ağustos/Eylül 2006
Ocaktan Haberler
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Ulvi Karaveli
15
Ağustos/Eylül 2006
Ankara Seğmen Ekibi
Teoman Şafak
Avrupa´nın ilk ve tek Ankara
Seğmen ekibi olan ve 5 yıldır
çalışmalarını aralıksız sürdüren
ekibimizle
Düğün, Nişan, Sünnet, 23 Nisan,
19 Mayıs, 30 Auğustos, 29 Ekim,
ve bayram kutlamaları gibi Özel
günlerde sizler ile birlikteyiz..
İrtibat
0177 /294 38 22
0173 / 812 18 41
TURAN Yıl:10 Sayı:33
16
Ağustos/Eylül 2006
Ülkücüye mektuplar
Adnan Büyükbaş
OCAK ÇALIŞMIYOR
Adnan Büyükbaş
Sanki evdeşine nişan alırken gözünü bile kırpmayan
Mete'nin askerlerindendi...
Sanki Kürşad ile beraber Çin sarayını basmaya giderken
tatlı candan geçenlerden birisi de oydu...
Sanki "Şu leş sürüsüne haddini kim bildirecek?"
denilince kılıç şakırdatıp herkesten evvel önce çıkan er
kendisiydi...
Sabahlara dek kandıl ışığında eser yazan da, kavurucu
günes altında tarla süren de idi sanki...
"Disiplin" der, "fedakarlık" der, "kahramanlık",
"alimlik", "çalışkanlık" der, fakat bulduğu bir gölgelikte
serin rüyalar görür.
Kafa tutar, kendini düşünür; korkaktır, cahildir, tembeldir.
"Ocak çalışmıyor arkadas!"
"Öyle mi! Söyle hele, Ocağın ne yapmasi lâzım?"
"Ne bileyim..."
"Gençler Ocak'ta boş boş oturuyor!"
"De bakalım, Ocağa gidiyor musun?"
"Valla iş güç..."
Bazı tosunlar Ülkü Ocakları'nın adresini bilmezken, Ocaklar
hakkında rapor düzenlemeyi çok iyi biliyor. Tenkit
konusunda maharetliler, ancak "Gel şu işin bir ucundan
tutuver" denilince de ipe un seriyorlar... "Yüke gelince kuşum, uçmaya gelince deveyim" diyen bu tipleri ne
kadar sevmiyorsak; "Ínandığım davamın selameti için ne emrediliyorsa yaparım" diyenlere de o kadar
hayranız...
Bize göre Ocakların temel vazifesi, önce gençler olmak üzere bütün insanlarımızı "üstün ahlâk sahibi" yapmaktır...
Üstün ahlâk sahibi olmak için Kur'an-ı Kerim, Hadis, Fıkıh, Íslâm ve Türk Tarihi, Edebiyat gibi hususlarda eğitim
görmek gerekir. Bu eğitimin neticesinde sağlanan bilgi pratige dönüşecektir. Bunun ilk mektebi ocaklardır.
Ocakları insanlar idare eder.
Ínsanlar beşerdir, şaşırabilir...
Beşerin yardıma ihtiyaci vardır.
En önemlisi Ocak, Ocaklılarındır!
Bu Ocağın başarısı da başarısızlığı da bütün Ülkücüleri ilgilendirir. "Yönetim kurulunu sevmiyorum" diye Ocağa tavır
alanlar, kendi samanlığını ateşe veren aptallar gibidir.
Peki, yapılan her tenkit asılsızmıdır?
Hayır!
Hayır ama tenkit edenler daha iyisini ortaya koymadan, çözüm teklifi sunmadan bunu yapıyorlarsa,
beğenmediklerinden daha aşağı duruma düşerler...
Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, bırakın Ocak baskanlarımızı, "Ocak'ta bir sandalyede uyuyanın bile ayağını
öpmek gerekir."
Başarmak için inançlı olmak yetmez.
Ínancın dinamosu mücadeledir, faal olmaktır.
Kocaman bir jeneratörü incecik bir telin kopması durdurulabilir. O halde çene yarışını bırakıp, güçlerimizi birleştirelim.
Kim, hangi alanda yetenikliyse meydana çıksın. Yani herkes pamuğunu döksün ortaya.
Ocak yöneticilerimiz de gevezelerin laklaklarını dikkate almasın... Davanın muzaffer olması için programı olanlara
imkan sağlıyarak, kültür-sanat ve fikir adamlarımızı "değerlendirsin" ler.
Mahalle, ilçe il Ocak temsilcilikleri vatandaşın hayatında vazgeçilmez bir unsur haline gelsin...
"Ocak çalışmıyor" diyenler, siz de kalemi alın elinize yazmaya başlayın... Yazamıyorsanız çıkın Ocak başkanının
huzuruna ve görüşlerinizi, tenkit ve tekliflerinizi sözle sunun. Onu da yapamıyorsanız SUSUN!!..
TURAN Yıl:10 Sayı:33
17
Ağustos/Eylül 2006
Ne dediler?
Başbuğ Alparslan Sarı
“Bütün milletler arasında en namuslu ve dostluk
kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnızca
Türklerdir. Henüz yabancı tesiri altında kalmamış olan
bir köye gidecek olursanız; hakiki misafirperverliğin ne
demek olduğunu orada görüp öğrenirsiniz.”
William Martin
“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş
büyük medeni vasfı ve medeni kaabiliyeti atinin
yüksek medeniyet ufkunda bir güneş gibi
doğacaktır."
Mustafa Kemal Atatürk
"Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak
için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını
bulacaktır."
Moltke
"Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün;
büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan
dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-ı Hak onları aslan
sıfatında yaratmıştır.”
İbn-i Hassul
"Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de
ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar
tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu
orduları ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan
bol bol faydalanıyorum. Fakat, meydana getirdiğim
orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan
hatıraları! Üç - dört yüzyıl önce her kudreti ve her
milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla
her teşebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu
korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil,
onların tarihini de yenmek lazım. Bu durumda ben,
Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı da
anlıyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat
kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere
nakşedebiliyorlar."
M. Montecuccoli (Avusturyalı Komutan)
"İnsanları yücelten iki meziyet vardır: Erkeğin cesur,
kadının iffetli olması! bu iki meziyetin yanıbaşında her
iki cinsi şereflendiren tek bir fazilet vardır: Vatan bağlı
olmak! Bu meziyetler ve bu fazilet en büyük
kahramanlığı doğurur. İşte Türkler bu çeşit
kahramanlardandırlar ve onun için öldürülebilirler fakat
mağlup edilemezler."
Napoleon Bonapart
"Türklerden bahsediyorum... Düşmanına saldırırken
amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız
bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız
düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür.
Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü
çoşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet
olur.
Tasso - İtalyan Şair
TURAN Yıl:10 Sayı:33
"Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş
imparatorlukları içinde yaşayan kavimlerin en asili ve
başta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri, tarafsız
kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır."
Lamartine
"Poltava'da
esir oluyordum.
Bu benim için
bir ölümdü,
kurtuldum. Buğ
nehri önünde
tehlike daha
kuvvetli olarak
belirdi; önümde
su, ardımda
düşman,
tepemde cehennemler püsküren güneş... Su beni
boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni
eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim,
Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun
yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız
ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi
yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asalatin,
nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa
sarılar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar
nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak,
bilsen ne kadar tatlı." Demirbaş Şarl
"Türkleri seviyorum... Onlar Cennet'ten bir köşe olan
eşsiz memlekete yaraşan eşsiz insanlardır. Bu büyük
ruhlu milletin arasında vatanımı unutmaktan
korkuyorum. Vatan aziz ve pek aziz. Fakat Türkler de
aziz, çok aziz."
Conte De Bonnova
l
"Yeryüzünde bir 'Güneş İlke' bulmak mümkün mü?
Fikir hürriyetine, dil hürriyetine, din ve vicdan
hürriyetine ilişmeyen Türklerin varlığı hiç olmazsa
yarın böyle bir ülkenin var olacağını bana inandırıyor.
Madem ki düşünceyi zindana koymayan, hakikat
sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve adil
Türkler var; üzerinde yalnız hakikatin, adaletin ve
hürriyetin hüküm sürdüğü bir 'Güneş İlke' yarın neden
vücud bulmasın?"
Campanella
"Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden
çıkma öyle eserler var ki, bunlar medeniyetin birer
süsüdür." Hammer
"Bence, insanlığa şeref veren Türk Milleti'nin düşmanı
olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır.”
Lamartine
18
Ağustos/Eylül 2006
Türk Büyükleri
Bilal & Fatih Yıldırım
Balmumu ve kartal
kanatlarından yaptığı
kanatları kullanarak Galata
kulesinden atlayacak ve bir
müddet uçtuktan sonra yere
inecektir.
Hezarfen Ahmet Çelebi, kendi geliştirdiği takma
kanatlarla uçmayı başaran ilk insanlardan biri olan, 17.
yüzyılda Osmanlıda yaşamış Türk bilginidir. 1623-1640
yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murat
zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş
bilgisinden ötürü halk arasında Hezarfen olarak
anıldığı bilinmektedir.
Hezarfen'in, Leonardo da Vinci'nin kuşlar üzerinde yaptığı
çalışmalarından ilhamlandığı sanılmaktadır. Tarihi uçusuna
Istanbul'daki Galata Kulesi'nden başlamış ve İstanbul
Bogazı'nı uçarak geçmeyi başarmıştır. Günümüzde ilim ve
teknikte ilerlemiş ülkelerin muhtelif gayelerle uzaya araçlar
göndermelerine şahit olunca, ilk füzeyi bularak bizzat
tecrübe eden Lagari Hasan
Çelebi'yi ve kanat
vasıtasıyla havada uçmaya
muvaffak olan Hezarfen
Ahmed Çelebi'yi
hatırlamadan edemiyoruz.
Hezarfen Ahmet Çelebi'nin
yaklaşık olarak üçyüz sene
önce yaptığı tecrübe;
yıllardan beri "eller aya biz
yaya" tekerlemesini
söyleyerek kendi değerlerini
küçümseyen mazisinden
habersizlerin yüzüne inen
hakikat tokatlarıdır...
Avrupalıların, insanın
uçabileceğini hayallerinden
bile geçiremedikleri zamanda Hezarfen Çelebi uçmaya
muvaffak olmuştur.
17.Asırda yaşamış bu değerli ilim adamımızın hayatı
hakkında geniş bir malumat yoktur. IV.Murad zamanında
yaşadığını ve meşhur tecrübesini IV.Murad'ın da
seyrettiğini bilmekteyiz. Muhtelif ilimlerde inkişaf etmiş
olan Ahmed Çelebi halk tarafından "bin fenli" mânâsına
gelen "Hezarfen" lakabıyla tanınmaktaydı.
Ahmed Çelebi kendisinden önce yaşamış olan İsmail
Cevheri gibi uçmaya merak salmıştı.Türkistan'ın Farab
şehrinde doğan İsmail Cevheri, kollarına bağladığı iki düz
satıhla Nişabur camiinin minaresinden aşağı atlayarak
uçmayı, denemiş, fakat muvaffak olamamıştı. Bazı
tarihçilere göre bu tecrübe esnasında hızla yere düşerek
vefat etmişti. Ahmed Çelebi uçmayı inceden inceye hesap
yaptıktan sonra denemiştir. Ahmed Çelebi araştırma ve
tecrübelerine önce evinde başlamıştır. Ardından
Okmeydanında yüksekçe yerlerden kartal kanatlarıyla
rüzgarlı havalarda atlayarak tecrübelerde bulunmuştur.
Yaptığı bütün tecrübelerde müsbet neticeler elde eden
Hezarfen Ahmet Çelebi nihayet büyük tecrübeyi yapmaya
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Tecrübeyi merak eden
Padişah Sultan Murad da bu
uçuşu seyredecektir.
Kararlaştırılan lodoslu bir
günde Galata kulesinin en
tepe noktasına çıkan Ahmed
Çelebi "Ya Allah" diyerek
kendisini boşluğa bırakmış
ve yapma kanatlarını
çırpmaya başlamıştır. Hayret dolu bakışlar arasında uçmaya
başlayanAhmed Çelebi Üsküdar'daki Doğancılar
meydanına sağ salim inmeğe muvaffak olmuştur.
IV.Murad bu muvaffakiyetinden dolayı Ahmet Çelebi'yi
mükafatlandırmış, fakat bilahere bazı devlet ricalinin
müdahalesiyle Cezayir'e sürmüştür.
Hasan Çelebi'nin
tecrübeleri ilk uzay
çalışmalarını
Müslüman
Türklerin
başlattıklarını
gösteren müşahhas
delillerdendir.
Legari Hasan
Çelebi de yine IV.
Murad zamanında
tarihte ilk defa
füzeyle uçan adam
unvanını kazanan
tecrübeyi yapmıştır.
Hasan Çelebi kendi
icadı olan, elli
okkalık barut
macunu ile dolu, yedi kollu bir fişeği vücuduna bağlatmış
ve bu fişekleri yardımcılarına ateşlettirmiştir.
Fişekleri ateşlettirmeden evvel Sinan Paşa köşkünde
kendisini seyreden IV.Murad'a dönerek, "Padişahım, İsa
Nebiyle konuşmaya gidiyorum. Sizi Allaha ısmarladım"
diye latife etmiştir. Fişeklerin ateşlenmesi üzerine süratle
gökyüzüne doğru fırlayan Hasan Çelebi barutların bitmesi
üzerine kollarına taktığı kanatlan açmış ve Sinanpaşa köşkü
önünde denize salimen inmiştir.
IV.Murad bu muvaffakiyeti için Hasan Çelebiyi
mükafatlandırmış ve onu sipahi sınıfına kaydettirmiştir.
Legari Hasan Çelebi ve Hezarfen Ahmet Çelebi gibi ilim
adamlarımız, bu çalışmalarıyla, devekuşu misali başını
kuma gömerek mazisine ısrarla sırt çevirenlere asırlar
ötesinden âdeta şöyle haykırmaktadırlar:
"Bu tecrübeleri devam ettirseydiniz, dünyanın
zevkine sefasına kapılmasaydınız, sizler de
pekâla ay'a gidebilirdiniz.”
20
Ağustos/Eylül 2006
Bizden biri
Osman Teber
9 Yıl Aradan
Sonra Alparslan
Türkeş
Ülkü Ocağında
Osman Teber
21. -22. Dönem Samsun
MHP Milletvekili Adayı
Türk kültürünü Avrupa´da Türk Nesline özüne uygun bir
şekilde yaşatmak, devam ettirmek amacı ile görevli geldiğim
Almanyanın Augsburg şehrinde “Emaneti ehline teslime
eden“ gönüllü neferleri görmek ne kadar güzel, ne kadar
huzur verici...
Beş yıl çalıştığım bu şehirde, 3 yıl boyunca “ÖTÜKEN”
dergisinin neferlerinden biri olmak şerefine nail oldum. O
günki azim ve kararlılık Yıldıray başkan ile dalga dalga
büyüyüp
“TURAN” olmuş.
Gönüllü
neferlerdeki Ruh
aynı, ahlak aynı,
bilgi ve hüner
Tanrı dağları kadar
büyükmüş.
Ataların bize miras
değil,emanet
bıraktığı Türk
kültürü burada
aynı anlayışla
nesilden nesile
devrediliyor.
O gün Ateş gibi
olan Yıldıraylar,
Yalçınlar,
Mehmetler,
Zeyneller,Aliler bu
günde aynı heyecanla kendilerinden sonra gelecekleri
yetiştirmeye devam ediyorlar. Allah güç versin. Allah daim
etsin. Bu işlerin gurbet ellerde ne güç olduğunu bilirim.
“Türk ülkesi büyüyüp Turan olacak“ felsefesini sürdüren
yiğit neferler, Türk Cihan hakimiyetinin müjdecileri
www.Turandergisi.com´un yanında Turan yayın Grubu adı
altında birleşen ve desteklerini verdikleri, Mustafa Cangı
isimli gönül erine ait projeler olan “www.TuranTv.com” ve
“www. RadyoTuran.com ” projeleri ne kadar güzel
girişimler.
1997 sonunda ayrıldığım Augsburg´da Avukat,Doktor,
Mühendis, İşçi, Tekniker, Teknisyen, Lokantacı olan
öğrencim yine Türk kültürünün temsilcileri olarak
görevlerini sürdürüyorlar. İşçi olarak gelen nesillerin
işveren çocukları ne kadar gurur verici. Hele Türkiye´de
ev,dükkan, yerine eğitime yatırım yapan velilerin anlayışları
çok ama çok güzel bir anlayış Allah syılarını arttırsın.
Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı bir ekol. Yeni yeri mükemmel.
Teşkilatçılık anlayışı fevkalade. Dün onları tanımayan
bir,iki esnafın korkarak yanlarına geldiğini bildiğim Ocakta
bu gün, bir çok esnaf, işveren ve çalışan var. Turan
ebediyete kadar devam edecek, Türk kültürü elden ele
devredilecek.
3 yıl önce Erciyes Kurultayında karşılaştığım Alparslan
Türkeş Ülkü Ocağının kurucu başkanı olan, 6 yıl uç beyliği
yaptıktan sonra bayrağı bu gün “Saf çocuğu masum
Anadolunun” misali Ocakta yetişen gençlerden Yeni Ocak
başkanımız Sabri Önder´e devreden Yıldıray başkan, Turan
dergisi Genel yayın yönetmeni olarak gece gündüz daha
güzel bir Turan için çalışıyor.
Bu yılda Erciyes´te Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı
adına çadır kuracaklar. Turan dergisini Erciyese getirecek
olan Bozkurtlar bütün
gönüldaşların
ziyaretlerini
bekliyorlar. Tanışın
onlar ile tanışın.
Avrupadan gelen gür
sesli Turancılarla,
kadife kalemli Turanla
tanışın...
Kısa bir ziyaretin 9 yıl
aradan sonra
düşündürdüklerini
şimdilik kısaca
aktarabildim. İleride
yazmak ve yazışmak
arzum sürecek.
Yüce Mevlam işlerini
kolay etsin bilgilerini
Dedem Korkut gibi,
Gönüllerini Yunus
Emre gibi, Azimlerini Başbuğum Alparslan Türkeş gibi,
Sevgilerini Mevlana gibi, Türklüklerini Tanrı dağları kadar,
imanlarını Hira dağı kadar etsin.
Avrupa´da insanlarımıza her renkten, her kokudan bir çiçek
bahçesi gibi bakan Bozkurtların azmi,teşkilatı daim duracak,
Türk ülkesi büyüyüp Turan olacak.
Son olarak Yeni Ocak başkanımız Sabri Önder´e ve tüm
yönetici gönüldaşlarıma bu kutlu görevde başarılar
diliyorum.
Turan dergisi, Radyo Turan ve Turan Tv, büyüyecek
büyüyecek gönüllere ve ülkelere sığmaz bir hale gelecek
Allaha emanet olun, hep ülkücü kalın.
Tanrı Türk´ü Korusun
TURAN Yıl:10 Sayı:33
23
Ağustos/Eylül 2006
Kutlamalar
Bekir Şener
eğerli gönüldaşımız
D
Değerli
Zeynel Millidere
ve
ailesinin
eğerli gönüldaşımız
D
Değerli
Muammer Çetin
ve
ailesinin
Elif Asiye
Miray Gökçen
ını
ad
adını
ına Cenabverdikleri yavrular
yavrularına
Cenab-ıı
Allahtan uzun ömürler diler, Vatana ve
ırlı bir evlat olmas
ını temenni
Millete hay
hayırlı
olmasını
ederiz.
ını
adını
ad
ına Cenabyavrularına
Cenab-ıı
verdikleri yavrular
Allahtan uzun ömürler diler, Vatana ve
ırlı bir evlat olmas
ını temenni
hayırlı
olmasını
Millete hay
ederiz.
ürkeş Ülkü Ocağı
Alparslan TTürkeş
adına
Sabri Önder
ürkeş Ülkü Ocağı
Alparslan TTürkeş
adına
Sabrı Önder
eğerli gönüldaşımız
D
Değerli
Bülent Önder
ve
ailesinin
Değerli Turan okuyucuları,
Sizde sevdiklerinizin
en büyük mutluluklarına ortak
olmak ve derginiz Turan´dan
onları tebrik etmek isterseniz
O#uz
ını
ad
adını
ına Cenabverdikleri yavrular
yavrularına
Cenab-ıı
Allahtan uzun ömürler diler, Vatana ve
ırlı bir evlat olmas
ını temenni
Millete hay
hayırlı
olmasını
ederiz.
eposta adresimiz
[email protected]
internet:
www.turandergisi.com
Ocak adresimiz
Ostrachstr.3 86165 Augsburg
www.ulkuocagi-augsburg.de
ürkeş Ülkü Ocağı
Alparslan TTürkeş
adına
Sabri Önder
TURAN Yıl:10 Sayı:33
25
Ağustos/Eylül 2006
Bu Davaya Can Verenler
ONLAR...
Mazlum ve mahzun bir nesil
Hayatlarını davaları için sebil ettiler...
Tarihteki isimsiz kahramanları temsil
ettiler... İnançlarına bağlı, Turan illerine
sevdalıydılar... ‘’Türkiye’’ denince
kalpleri bir başka çarpardı...
Yüreklerinde hep vatan ve bayrak aşkı
vardı... Türk’e muhabbeti, İslam’a
hürmeti bildiler... Gönül mimarlarının
rahlesinde gerçek aşkı buldular... Ve
her zaman ‘’Ülkü denen nazlı gelin’e
sadık kaldılar...
Taş medreselerin Yusuf yüzlü mazlumları hayatlarının
baharında ‘’Eylül’ü’’ yaşadılar... Fırtınalı yılların toz-duman
ortamında bu idealist gençlerden bir kısmı, şahadet
güllerinin derildiği bahçelerde dünya misafirliğini
tamamladılar... Delikanlı çağında Hakk’a yürüdüler...
Musalla taşına konulup namazları kılınırken, ‘’Er kişi
niyetine’’ tekbir alan her kişi, onların tam manasıyla ‘’Er
kişi’’ olduklarını çok iyi biliyordu...
Onlar, nefretin kucağına oturmayıp, muhabbetin ocağını
tüttürdüler... Ergenekon’dan yola çıkan ‘’Oğuz Karahan
nesli’’ olarak Mekke’nin tevhit nurunda yıkandılar... Gece
vakti batmayan güneşi, secdede buldular... Kimi zaman
Yunus, kimi zaman Yavuz oldular... Onlar; fıtratlarının ve
meşreplerinin gereğini yerine getirip, ‘’Yüce dileğe doğru’’
yola çıktılar... ‘’Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz’’
diyerek hedefe doğru vakur adımlarla yürüdüler...
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Ayyüce Önkuzu Sarı
Onlar; sahte hakikatlerin sayısız
yalanları yerine, Mutlak Hakikat’in
sönmeyen nurundan ilham alarak
küfrün karanlığını İslam güneşiyle
aydınlığa tedvir etme cehti ve aşkı
içinde ‘’Çağrımız İslam’da
dirilişedir’’ diye cihana seslenen,
‘’Türk Cihan Hakimiyeti
Mefkuresi’’ni ‘’cihat’’ ruhuyla
yorumlayarak, Anadolu yaylasından
dün olduğu gibi bugün de ayağa
kalkacak bir hareketin insanlığı
yeniden iman çağına ulaştıracağına
ve bu göreve Türk Milleti’nin memur
edildiğine inanan bir düşüncenin temsilcileriydiler...
Onlar; ihtişamlı bir medeniyetin inşası için besmele çekip
zora talip olan, mücadelenin iman, sabır ve çileyle yoğrulması
gerektiğine inanan, ‘’zaferle değil seferle yükümlü
olduklarını’’ bilen, ‘’Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar
Müslümanız’’ diyen Anadolu Alperenleri olarak
tabutluklardan başlayıp idam sehpalarına kadar uzanan bir
hayata talip oldular, gençliklerini Yaşamadan en güzel yıllarını
zindanlarda, hücrelerde geçirdiler... ‘’Yusufiye’’ denilen
çilehanelerde yeni bir ruh ve aşk potansiyeli idrak edip, nefis
terbiyesini tamamladılar... Onlar, vatanda gurbeti yaşarken
bile milletin derdiyle Mecnun oldular... Telli duvaklı bir
sevgilinin değil, ‘’Bir Güzel Ülkü’’nün peşinden gittiler, tarihe
yeni kahramanlar armağan edip, hüzünle umudu birlikte
çivilediler gözlerimize...
Onlar; ...öğretilmemiş, tevarüs edilmiş bir asaletin emriyle;
gahi kızılcık, gahi sabır, gahi ecel şerbeti içtiler de, bir dem
olsun kan tükürmediler...
5 26
Ağustos/Eylül 2006
Bu Davaya Can Verenler
Ayyüce Önkuzu Sarı
Onlar; inandıkları dava için şahadet şerbetini içtiler...
‘’Yaslı, yaralı Türklerin’’ bağımsızlıklarına
kavuşmalarını göremeseler de, onların hayallerinde
‘’Esir Türk illerinin hürriyet mücadelesi’’ çok
önceden neticelenmiş, ‘’Güzel Türkistan senge ne
boldu’’ diye haykırırlarken bile mübarek Gök bayrak
çoktan zafer burçlarına çekilmiş, Kafkaslardan esen
yellerle Karadeniz çırpınırken, ‘’Yeni bir Türk Asrı’’nın
doğacağına gönülden inanmışlardı...
Onlar; yiğitliklerinin bedelini canlarıyla ödeyip, kendi
tarihlerini kanlarıyla yazan, bir kaç damla gözyaşına
okyanusları sığdıran, ‘’Yiğit bir kere ölür, korkak bin kere’’
diyerek ölümle dost olmuş gönül erleriydiler... Onlar, çelik
bilekliydiler, çatal yürekliydiler, mertlik sembolüydüler, gani
gönüllüydüler... Onlar, mübarek ecdadımız Yavuz Sultan
Selim Han gibi ‘’Cesaret insanı zafere, kararsızlık
tehlikeye, korkaklıkta ölüme götürür’’ diyen ve akıncılar
çağından günümüze kalan son Osmanlıydılar...
Onlar; hayatlarını Hakk’a göre tanzim eden,
muhabbetleri de, nefretleri de Türk-İslam Ülküsü’ne
göre şekillenen Alperenlerdi... Süfli sevdalar onların
gönlünde asla yer bulamadı... Basit dünyevi
hesaplar için ideallerini rafa kaldırmadılar...
Kalbini ve Beynini hiçbir zaman midelerinin
emrine vermediler... Onlar; ‘’Nefsini yularla
güdenlerdendi’’, yularını nefsinin eline
verenlerden olmadılar... Allah’a hakkıyla kul
oldukları için, kula kulluk etmediler... Onlar,
‘’Şerefle kaybedilen davanın üzüntüsü bir
gün sürer, şerefsizce kazanılan makan ve mevkiin
zilleti bir ömür boyu devam eder’’ diyen koç yiğitlerdi..
Onlar; urganlı şafaklardan nurlu basamaklara mütebessim
bakışlarla yol bulup, ahirete gülümseyip giderken bizleri
ağlatan, ruhlarındaki sükuneti yüzlerine yansıtan, hayatlarını
hesap günü kazanclı çıkmak için tanzim eden, dünyevi
kazanç ve kayıpları önemsemeyen, Cenab’ı Hakk’ın ve
Kainatın solmayan Gülü’nün sevdasıyla son yolculuklarına
‘’Bir gül bahcesine girercesine’’ çıkan yiğitlik abidesiydiler...
Onlar; Efendimiz’in ‘’Haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytandır’’ hadisi serlevha ettikleri için zulme ve
haksızlığa rıza göstermediler... ‘’Mazlumlara karşı
izzetli oldular’’... ‘’Kadife eldiven içindeki çelik
yumruk’’ diye tarif edildiler... Hakkın sevdasıyla zamana
ve mekana meydan okudular... Makama, şöhrete ve
servete itibar etmediler... ‘’O’nu bulan neyi
kaybetmiştir ki, O’nu kaybeden neyi bulmuştur ki’’
anlayışının müntesibiydiler...
Onlar; sistemin bekçiliğini yapmadılar, davalarının gereğini
ifa ettiler... Birileri onlar adına ihale almış olsalar bile, onlar
sistemin sistemsizliğini sorguladılar, zulüm düzenine karşı
kavga verdiler... ‘’Bu düzen batmaz ise bu vatan
batacaktır’’, ‘’Kavgamız vurguncu düzenedir’’ dedikleri
için, beşeri doktrinleri aşıp İ’lay-ı Kelımetullah için Nizam-ı
Alem Ülküsü’nü savundukları için, sistemin hakimlerinin
hadimleri olmadıkları için, çizmeyi aşıp ‘çok oldukları’’ için
mimlendiler, zulme uğradılar, haklarında idam kararları
verildi... Onlar, mevcut sisteme alternatif olacak ‘’gölgesiz
ve lekesiz bir adalet nizamı’’ savunurken, köhnemiş bir
düzene çekidüzen vermenin ya da düzenin bir parçası
olmanın düzenbazlık olduğunu çok iyi bilecek feraset ve
basiret sahibiydiler... Bu sebeble egemen iradenin ‘’tehdit
sıralamasında’’ her zaman ‘’tehlikeli’’ sayıldılar...
Onlar; sonbaharın mecalsiz bıraktığı mihrican vurgunu
yemiş yapraklar misali sararıp solmadılar, baharı yaşarken
inancını bir kuvvet iksiri gibi ruhuna doldurup, ülkeninde bu
inanç iklimini soluklamasını istedikleri için gök ekinken
solduruldular...
Onlar; idealleri öldürülen bir milletin önce zihnen, sonra
da cismen küçüleceğini biliyorlardı... Bu sebeble şahsi
ideallerin değil, milli mefkurelerin peşinde koştular...
Onların lügatlerinde köşe dönmek, şaibeli ihale almak,
rüşvet almak, haraç almak, vebal almak yoktu; gönül
almak, dua almak, şan ve şeref almak vardı... Onların,
gayri meşru edinilmiş malları, haram üzerine bina edilmiş
mülkleri ve alın teri değmemiş bol sıfırlı banka hesapları
yoktu ama, dünya nizamını tesis etmek gibi bir ülküleri,
Turan denen mukaddes mefkureleri ve Türk Milleti’ni
‘’Ufukların Efendisi’’ yapacak Kızılelmaları vardı...
Onlar; aynı yağmurda ıslandığımız, aynı sevgiden
beslendiğimiz, aynı duygularla seslendiğimiz, aynı maziye
yaslandığımız, aynı karda kışta, soğukta şehit
omuzladığımız, aynı acıları ve sevinçleri paylaştığımız,
gençliğini yaşamadan ihtiyar olan, ama sistemin adamı
olmayan, inandığı gibi yaşamayı refah içinde yaşamaya
tercih eden, çileyle, işkenceyle, zulümle, kanla canla,
zindanla imtahana çekilen, ‘’...bile bile aldanan,
kaybettiğine değil aldatıldığına yanan, hesabı
gülümseyerek imzalayan...’’, Kimi zaman ‘’Yatağına
kırgın’’ akan ya da akıtılan, ‘’aldatıldığını ve kullanıldığını
anladığı için yaralı ve muğber’’ olan, ama ‘’Alnında
namus lekesi’’ taşımayan dava adamıydılar...
Onlar; Türk Milleti’nin muhteşem mazisini daha
mükemmel bir istikbale bağlanacak olan köprünün
temellerine kendi bedenlerini toprak yaptılar, taş yaptılar,
böyle ulvi bir gayenin hizmetinde taş-toprak olarak
bulunmayı en büyük şeref saydılar... Onlar Türk-İslam
davası için taş oldular, ama alçaklarla asla yoldaş
olmadılar... Galiba hilkat, onların kumaşını bayrakların
kumaşıyla birlikte dokumuş, hamurlarını Allah’a
adanan kınalı kurbanlık koçların hamuruyla yoğurmuş,
sütlerini haysiyet ve feragatin imbiğinden geçirmişti;
onun için ‘’maznun’’ iken de, ‘’mahpus’’ iken de,
‘’mağdur’ iken de hep güzel kaldılar...
Onlar; yüreğimizin en mutena köşelerine oturttuğumuz,
bazen tarifsiz bir heyecan içinde, bazen ah ederek, bazen
de kalbimize derin bir hüzün çökerek yadettiğimiz,
dokunaklı hatıraları gönlümüze dokundukça ağlamaklı
olduğumuz, anılarımızın, gençlik yıllarımızın, uykusuz
gecelerimizin, fikir çilemizin, kutsi ideallerimizin, en güzel
hayallerimizin ortağı olan, dünyevi gailelerden azade,
feragat ve fedakarlıkta zirveyi tutmuş, bencilliğe, ihtirasa,
şöhrete ve servete meyletmeyen mahzun ve mağdur bir
nesildi... Onların imanından, vatanseverliğinden,
dürüstlüğünden, samimiyetinden hiç kimsenin şüphesi yoktu...
Onlar, ‘’...bir ekmeği bölüşen, bir battaniyeyi, bir
endişeyi, bir ümidi paylaşan, ölümle hayat arasındaki
ince çizgide hayatla veya ölümle cilveleşen...’’ Yiğitlerdi...
Onlar; millet kültürü üzerine kurulacak bir devletin
Devlet-i Ebed Müddet olacağını, milletle
bütübleşmeyen, milleti yok sayan, millete ters düşen
yapılanmaların uzun ömürlü olmayacağını bilen tarih
şuurunun sahibiydiler... Onlar, maziyi sahiplenip, hali
kucaklayarak, istikbale milletimizin mührünü vurmak isteyen
yerli düşüncenin temsilcileriydiler, Batılı değerlerin
taşeronluğuna hiç ama hiç soyunmadılar; çünkü onlar
Türk’tü, Jöntürk değildi...
TURAN Yıl:10 Sayı:33
27
Ağustos/Eylül 2006
Bu Davaya Can Verenler
Onlar; ‘’istikrar’’ icat olup mertlik bozulmadan
önce Seyh Sadi’nin ‘’Dünya bir meta değilki,
niza’a değsin’’ sözünü hayat felsefesi
yapmışlardı... Dünya nimetleri karşısında
eğilmemişler, bükülmemişler ‘’Mal sahibi,
mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi’’ diyen
Yunus Emre gibi gönül sultanlarını rehber
edinmişlerdi... ‘’Bir devrin delikanlıları’’ diye
de tabir edilen bu Alperenler; ‘’Asım’ın Nesli’’
de oldular, ‘’Beyaz Zenci’’ de oldular,
‘’Beşiktaşlı’’ da oldular, ama asla düzene
payanda olmadılar... Milli değerlerimizin,
kültürümüzün ve Türk kimliğinin savunucusu
oldular, yaşatmayı yaşamaya tercih ettiler...
Zamana teslim olmamak, zamanı teslim almak
için mücadele verdiler... Onlar, Hakk için yola
çıktılar, yoldan çıkmadılar...
Onlar; Allah’tan başkasına minnet etmediler...
Eylül’deki hüznü, çileyi, yalnızlığı ve ihaneti
yaşadılar, fakat inançlarını ve ideallerini
kattiyyen inkar etmediler... Onlar, beşeri ihtiraslar ve dünyevi
menfaatler için başkalaşım geçirmediler... Onlar; malum
odaklara şirin gözükmek ve menhus mahfillere yaranmak
adına mefkurelerine gölge düşürmediler, itibarlarını
zedelemediler... Onlar; mevsimlik idealist, sentetik milliyetçi,
seyyar kıbleli muhafazakar ve fason dava adamı olmadılar...
Onlar; fikir, şuur ve hareket birlikteliğinin idrakini yaşarken,
önce ‘’adam’’ sonra ‘’dava adamı’’ olan, ne adamlığını ne
de davasını kaybetmeyen Eylül darbesi yemiş destan
kahramanlarıydı...
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Ayyüce Önkuzu Sarı
Onlar; birilerinin müsade ettiği kadar milliyetçilik yapmayı,
zinde güçlerin izin verdikleri nisbette inançlı olmayı kabul
etmeyen; kalemi, kelamı ve selamı Kıble’ye dönük olan,
gönlü Türk dünyasını kucaklayan, kalbi Türkiye için çarpan
Alperenlerdi...
Onlar; resmi bir paragrafta nesne olmaktansa, sivil bir
cümlede özne olmayı tercih eden, inandıkları yolda dimdik
yürüyen, kırılmayı göze alan, fakat hiç bir zaman
bükülmeyen yiğitlik abideleriydi...
Onlar, başı dik, alnı ak, sevdası Hakk olan
yiğit insanlardı...
Onlar, ‘’Kevser akan, ‘’Gül’’ kokan’’
kahramanlardı...
Onlar, ‘’Türk Dünyası’’na sevdalı gönüllerdi...
Onlar, ‘’Eylül’ün kırdığı Gül’lerdi...
Onlar, Türk’ün yürek sesiydi...
Onlar, Türkiye’nin beşik
kertmesiydi...
Onlar, İdealizmin son efsanesiydi...
Onlar, Anadolu’nun alın teriydi...
Onlar, bu Ülke’nin ‘’yerli’’leriydi..
Onlar, bize ‘’Eylül’’den değil,
‘’Ocak’’tan yadigardı..
Onlar, ‘’Bizim Çocuklar’’dı
Dr. Mehmet GüneşO
Resimler iiçin www.ulkucusehitler.com
teşekkür ediyoruz
28
´a
Ağustos/Eylül 2006
Merkez:
Am Mittleren Moos 36
86167 Augsburg
Tel.: 0821-7479839
Tel.: 0821-5811 03
Fax : 0821-2190513
E-Mail : [email protected]
Şube 1:
Şube
Proviantbachstr.30 86153
Augsburg
(Can Ticaretin içinde)
2:
Şube 2:
Donawörtherstr.143
86154 Augsburg
(Eski Ekin pastanesinin
yeri)
Siz Her ^eyin en iyisine lay´ks´n´z
Herşey size daha iyi hizmet vermek için
Unsere Leistungen
Auto Versicherung
Hausrat Versicherung
Haftpflicht Versicherung
Rechtsschutz Versicherung
Unfall Versicherung
Vermitlung von versicherungen
Finanzierungen und Kapitalanlagen
Kranken Versicherung
Bausparen Versicherung VL
Baufinazierung
Schutzbrief
Lebens Versicherung
Berufsunfahigkeits Versicherung
Renten Versicherung
Geschfts Versicherung
Gebaude Versicherung
Riesterrenten Versicherung
Ulmerstr.26 86154 Augsburg ------ Tel:0821/412707 Fax:0821/412847
Konuk yazar
Kaanhan Kurultay
Zamanını kaliteli ortam ve zeminlerde geçirecek, hayatı
kaliteyi aramakla daim olacaktır. Bir o kadar seçmesini
bilerek seçkin bir ortamı kendine ve çevresine hazırlamak
için uğraş verecektir. Bunun adı bilinçdir.Anne ve baba
sevgisiyle yetisemeyen gencin hali, "saldım çayıra
mevlam kayıra" tabirine en uygun örnekdir. Ve bu tür
örneklerin ülkeye zararı zaman zaman 30 bin can alan
ayrılık ve hainlik peşinde koşan zümreler grubu olarak sana
geri döner. Ve onlarla dağlarda buluşursun. Bilmeden
ektiğin hatalı tohumun zararlı ürününü biçmek zorunda
kalırsın. Ülkücü bir düşünceye sahip aile yapısı güçlü
olmakla birlikte bu bilinci,mefkuresinde taşıdığı bilinç ve
yüksek Türk karakterinden alır.Ülkücü edep ve adabı, her
şekilde büyüğüne karşı sevgi ve hürmeti gerektirir.
Kendiyle barışık ülkücü genç, ar edinmeden büyüğüne karşı
hürmetini esirgemeyendir.
ÜLKÜCÜ
SORUMLULUGU
Kaanhan Kurultay
Kendine güven duyamayan insan, sorumsuz ve gayesiz bir
hayat sürmeye mahkumdur. İnsan neden sorumluluk hissi
duyar? ve ne zaman başlar bu his? İstekleri ağır basmaya
başladığında, geleceğine dair karamsarlığa düşdüğünde ve
sırf bedenini koruma adına canı yandığında; sorumluluk
kendiliğinden gelişir. Çocukluğunda bolca hikaye dinleyen
çocuk güçlü bir karaktere sahip olur. Çünkü bolca hikaye
dinleyen çocuk hayal dünyasını geliştirmekle kalmaz, onu
arastırmaya iter ve okuma alışkanlığını geliştirir. Ergenlik
döneminde ise bu bilinç dahada artar ki arkadaşlarına
ailesine büyüklerine karşı kişisel ve onurlu bir duruş
sergileyerek sorumluluk hissi
duyar. Eğitimli bir anne ve
baba elinde yetişen erdem ve
ahlak sahibi genç, bedeni
uzvuna olan sorumlulukdan
terfi ederek ailesine
büyüğüne, çevresine, ve
vatanına karşı inanılmaz bir
bilinçle sevgi ve sorumluluk
hissi duyar. Sevgi ve yaratıcı
bir ruh yapısı ile yetişmeyen
çocuk, nasihat almakdan acı
duyar, çevresine saldırgan bir
tavır takınır ve kendini kapalı
bir kutunun içine hapseder.
O artık asidir. O hapsettiği
kutunun içinde vatana ihanete kadar uzayan hain planlar
yapılır. Türk aile değerlerinin bilincinde olan her ülkücü
aile büyükleri çocuklarına karşı inanılmaz duyarlılıkla
sevgilerini çocuklarından esirgememelidirler.Ve hayal ile
başlayıp gerçeğe dönüştürdüğümüz nice Türk destanlarını
çocuklarına okuyarak, o karanlık kutulara kendilerini
hapsetmelerine engel olabilirler. Sınır koyma ölçüsü çocuğa
karşı ne ise izin vermekde aynı ölçüde olmalıdır. Çünkü
tutarlı bir anne baba karşısında çocuk kendini ispata
çalışma yollarını arayacak ve rüştünü en kısa zamanda ispat
etme peşine düşecektir. Tabi ki bu çocuğun hızlı
düşünmesini sağlayacak ve sevdiği anne veya babasını
kendisine örnek almaya çalışacaktır. İşde bu anda anne ve
baba çocuğuna vatan sevgisini vermek için var gücüyle
yüklenmelidir. Yalan söylememek, sır saklamamak
düşüncesiyle yetisen çocuk inanılmaz bir duruş
sergileyecek Milletine, Bayrağına,Vatanına karşı asla leke
düşürmemek için bir onurlu mücadelenin içine gidecek
kadar kendinde cesaret bulacaktır.
Çünkü o artık yıkılmaz bir kaledir. Cenabetin, hainin ve
vatanına karşı koyanların önüne çıkmış bir Civanmert'dir.
Gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmekde zorlanmayan,
okuma alışkanlığı olan, sorumluluk bilinciyle yüklenmiş
genç, ülkesinin ve Milletinin müdafasını yapacak, kültürlü
bir o kadar delisi olacak yiğitdir.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Ondaki yüksek ahlak ve dik duruş, onu vatanın gizli bir
askeri kılar. Oda bundan son derece mutlu ve gururludur.
Böylesi çelikleşmiş bir iradeye sahip ülkücü genç, eziklik
hissini asla kendinde görmeyecek, aksine zeka dolu
bakışlarıyla çevresini etkileyecektir. Çünkü ülkenin hele bu
çağda böyle genç bir
ülkücüye çok ihtiyacı
vardır. Sorumluluk hissi
gelişen gencin belki duyarlı
edebiyat yanı gelişecek,
belkide idari yapının
mekanizmalarını bir gün
eline geçirecektir. Böyle
güçlü bir karakter hissiyle
yetişen, kendini geliştiren
çelikleşmiş ülkücüye kim
ülkesini teslim etmek
istemez? Amaç o ki yüce
Türk Milletinin gönlüne
girmek böyle bilgi ve irfan
ile dolmuş iman ve ülkü
devleriyle mümkündür:
Ülkücünün sorumluluğu derin ve manalıdır.
Sorumluluğunun nice nedenleri vardır. Ülkücü genç koza
daki kelebek gibidir. Kozanın perdesini var gücüyle
yırtmaya çalışarak kanatlarını güçlendiren yeni doğmuş
kelebeğe çok benzer. Onlar artık gerektiğinde ülkeyi
yönetmeye talip olmuş, çetin yolları aşmak için kendilerine
ilkeler koymus isimsiz ATSIZ lardır. Ve onlar sadece
kendilerine olan sorumluluk değil, herşeyin farkına varan
bir bilinç içinde, zeka fışkıran, yıldırım gibi çakan, tayfun
gibi esen, gözlere sahiptirler. Kısacası bilinmesi gereken
ülkücü gençlik dostunu ve düşmanını iyi seçmek, okumak
ve bilgi ile yüklenmek zorundadır. Boş safsata peşinde
koşan birer kalabalık yığın olmamalıdır. Atasını ecdadını iyi
tanımalı sahip çıkmalıdır. Çünkü ülkücülük ülkenin makus
talihini yenecek son noktadır. ( Yoksa Artık aileler
Sorumluluk bilinciyle yoğrulmus çocuk; Ocaklar
sorumluluk ile yüklenmis genç yetiştiremiyormu?)
Tanrı Türk´ü Korusun
Kaanhan Kurultay
Http://www.kaanhankurultay.forumu.biz/
30
Ağustos/Eylül 2006
Ülkü Baba Mehter Takımı
Türk düşmanına korku dostuna
ise güvendir Mehter. Heybeti,
şefkati, sanatı, aşkı, bu kadar
canlı olarak işleyen hiç bir
müzik olamaz. Türkün kültürüne
yakışan, onun iç alemini dışa
vuran ezgilerle şekillenen,
aslında bize has genlerin deşifre
edilmesidir.
Turan dergisi-Murat Bey, Mehter
takımı organize etmek nerden aklınıza geldi?
Murat Yalçın-Aslında Mehter takımının Avrupa
Türklüğüne hizmeti, Avrupaya çıktığım ilk günden beri
aklımdaydı. Benim soyumun bir bölümü Balkanlardandır.
Yani benim Atalarım, Vatan kayıp edipte atan kayıp
etmenin acısını bizzat tadanlardandır. Bir Türk Milliyetçisi
olarak müzikte de kendimize dönüşü sağlamak için
üstümüze düşen görevi yerine getirmeyi bir ayrıcalık değil
önemli bir vazife olarak görüyorum.
Turan dergisi- Bir ön çalışmanız varmıydı? yada bir alt
yapınız müzik eğitiminiz varmıydı?
Murat Yalçın-Hayır ben sadece 48 yaşına kadar yalnızca o
müzikleri dinleyen biriydim. Müzikle ilgim o kadardı.
Turan dergisi-Böyle bir başarılı çalışmada sizce en etkili
neden neydi?
Murat Yalçın-Arkadaşlarımın Türk insanına hizmet etme
istek ve azmidir. Yani Ülkücü ahlakla ahlaklanmış bir kadro,
asimilasyona karşı kültürel direnişe en güzel örnektir.
Bizler Türk kalmanın, Türk kültürünü yaşamaktan
geçtiğine inanıyoruz. İnanıyoruzki yüksek Türk-İslam
ahlakıyla ahlaklanmış gençlerin, içinde yaşadığımız
topluma daha faydalı olacak.
Mutfağımızda
bulgurumuz kaynadığı müddetçe, çayımızı çay bardağından
içtiğimiz müddetçe, MEHTERİMİZİ dinlediğimiz
müddetçe TÜRK olarak kalacağımızın delilidir.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Murat Yalçın
Turan dergisi- Bu kadar güzel insanı toplayıp müzikle
iç aleminizi sergilemek zor oluyor mu?
Murat Yalçın-Hayır hiç zor olmuyor. Takımımızın tamamı
Ülkücüdür. 60´ı genç, 60 ta olgun yastaki
arkadaşlarımızdan kuruludur. Böyle bir kadroyla basarısız
olunmaz. Ben 50 yaşından sonra zurna çalmayı
ögrendiysem bu 120 kisi için başarılmayacak hiç bir güç iş
yoktur.
Bavyera 2 bölgesi ülkücüleri ve Türk Federasyonu için bu
durum bir kazanç, kıvançtır. Hedefimiz bizden çok önce bu
yola çıkmış olan Bilefeld ve Berlin Mehter takımları gibi
profesyonel olmaktır. Her iki Takım sorumlu ve
katılımcılarını buradan tebrik ediyorum. Bu alemde artık
ÜLKÜBABA MEHTER TAKIMININ da mevcut olduğunu
müjdeliyorum.
Turan dergisi- Sayın Yalçın zamanınızı ayırdığınız için
teşekkür ediyor başarılı çalışmalarınızın devamını
diliyoruz..
Murat Yalçın-Yıldıray bey Asıl ben böyle nadide güzel
dergiyle milletime seslenebilme imkanı verdiğiniz için
teşekkür ediyorum. Daha önce Ötüken olarak çıkardığınız
Turan dergisinin 10 yıldır camiamıza vermiş olduğu
hizmetler için sizi ve bütün emek sahiplerini kutluyor bende
sizlere bu güzel çalışmanızda başarılar diliyorum.
Allaha emanet ediyorum.
ÜlKÜ BABA MEHTER TAKIMI
İrtibat
Tel. 0991 340 353
eposta:[email protected]
internet.www.mehter.eu
34
Ağustos/Eylül 2006
Ozanlarımız
Kaanhan Kurultay
OZAN NİHAT
İLE
SÖYLEŞİ
Söyleşi: Kaanhan Kurultay
‘Dertler dolup dolup taşar,
Gurbet elde, gurbet elde.
Boynu bükük kullar yaşar,
Gurbet elde, gurbet elde.’
Böyle diyor ozan Nihat bir şiirinde. Gurbetde yaşayan
insanının sesi olmak ise başka bir sorumluluk.
Dünya bir kazan ozan Nihat sanki bir kepçe misali, durmadan
gezmiş, o meşhur ‘gönül sohbetlerini’ yarenleriyle paylaşmış
biri.Bildiğiniz gibi Anadolu bağrında ne büyük ozanlar
yetiştirmişdir.
Milletin zaman zaman sesi olmuş, Türküleriyle ağlayan ve
gülen bu necip Milletin dertlerini, sıkıntılarını,sevinçlerini saz
ve sözlerine taşımışlardır.
Bazen kendisini dahi aşan, büyük bir mefkureyi göğüslemeye
cesaret eden ve layıkiyle bunu
başaran ozanlar, bu necip milletin
özünü ne güzel yansıtır. Ozan Nihat
üstadı anlatmak bir başka deyimle
gönül erenini kaleme yansıtmak
bizim haddimiz değil. Ben sordum
Ozan şiirle cevap verdi. Eee söyleşi
yaptığınız kişi eli mızraplı ayağında
çarık bir gönül dostu olursa
söyleşimizde böyle olur.
Bütün sorularımıza gönül içtenliği ile
cevap verdi ozan. Ve doğrusu o ki
karşımda eğitimli bir o kadarda
engin hoşgörüsü olan bir ozan
vardı.İsterseniz buyurun bir gençliği
peşinden sürükleyen ozanla acizane
yaptığımız sohbeti sizlerle
paylaşalım ve ozanın sırlarını,
sevdalarını biraz deşmeye çalışalım.
Turan dergisi ve bozok.be sitesi için
yapacağımız sohbet için bizi
kırmadığınızdan dolayı teşekkür
ediyoruz.
1- Günümüz evliya Çelebisi olmak
ki biz böyle görüyoruz sizi, nasıl
bir duygu acaba ?
Ozan Nihat: Asıl teşekkür etmesi
gereken benim diyerek söze
başlamak istiyorum. Çünkü sizin
sayenizde binlerce Can
Yarenlerimle sohbet etmiş olacağım.
Sevgili kardeşim, sorunuzdaki Evliya Celebi tabiri çok hoşuma
giden bir tabir. Gerçekten ömrümün yarısı diyardan diyara
gezmekle geçti.Yıllar önce söylediğim bir türküde de bu tabiri
kendim için kullanmıştım.
Cazip geldi seyyahlığın biçimi,
Dünyanın haline kandım bu sene.
Diyar diyar geze geze kendimi,
Evliya Çelebi sandım bu sene.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Yollardayım yerim yurdum yok benim,
Kimse sormaz çünkü ardım yok benim.
Parklar serbest, kira derdim yok benim,
Boş bulduğum yere kondum bu sene.
Yağmur gibi yağar dinmez derlerdi.
Her sakallı dedem sanmaz derlerdi.
Tanıyanlar ‘Nihat Sönmez’ derlerdi.
Gurbet rüzgarıyla söndüm bu sene.
Evet Canlarım işte böyle.. Bu da Allah’ın bize bir lutfu. Bizler
de böyle imtihan oluyoruz..seyahat nimeti ile..
2-Türkiyede olduğu kadar, dostlarınız sizi Yurt dışındada
davet ediyor, bu davetlerin içeriği nedir acaba biraz
bahsedermisiniz? Malum çok davet alan kişisiniz.
Ozan Nihat: Evet çok sükür gönül dostlarımızın sık sık
davetlerini alıyorum. Ama şu bir gerçekki, bu davetler benim
özelliğim olduğundan değil, vize problemimin olmamasından
kaynaklanıyor bence.Ömrümün yarıdan fazlası avrupada
geçtiği için, bende yol problemi, dil problemi, para pul
problemi, hatta hal problemi de yok...Diyeceksıniz üçünü
anladık da bu HAL ne..?!..Evet dostlar Cenab-ı ALLAH bana
öyle bir gönül nasip ettiki, inanırmısınız nefsimden başka
düşmanım yok.
‘Hak’ka feda ruhum, bedenim cismim.
Nefsimdir dünyada yegane hasmım.
Sorulursa şayet ünvanım ismim.
Sıradan bir NİHAT denen Ozanım.’
Tabi bir de her ne kadar Türkıyede yaşıyorsam da aynı
zamanda ben de bir Avrupa Türküyüm,Şöyle:
‘NerdeTürk orda bir ocak yaktık.
Yerleşip çadırın kazığını çaktık.
Yanına da cami, minare diktik.
Tam serdik döşeği çulları kardeş.’
Tabi 1973 ten beri yurt dışındayım..1976 dan beri de
sazımla sözümle ÜLKÜDAŞLARIMLA iç içe, el
ele,gönül gönüleyim...
Galiba en önemlisi de hiçbir fırtına beni Ülkücü
hareketten
ve Ülküdaşlarımdan koparamadı.. Ve inşallah
ömrümün sonuna kadar da koparamaz.. Çünkü her kul
gibi benim de Yüce Mevla’dan dileğim, ardımda hoş
seda bırakarak şu yalan dünyaya veda edebilmek.
‘Münker ve Nekir’den kurulur heyet.
Önüne serilir amel ve niyet.
Ardında bir eserin yok ise şayet,
Adın bu dünyadan silinir gider.’
3- Ozanım hemen aklımdayken söyleyeyim, bir çok
sevenleriniz eski parçalarınıza ulaşamıyormuş.
Birde yeni çalışmalarınızın olup olmadığını merak
ediyorlar. Biraz bilgi verirmisiniz gelecek ile ilgili?
Ozan Nihat: Belki biliyorsunuzdur ama yinede
söyleyeyim, şu ana kadar 4 kaset Avrupada ve 2 kaset
de Türkiye de yaptım. İnsan yaptığı işi önce kendisi
beğenmediyse başkalarından beğeni bekleyemez..
Avrupada yaptığım 4 kaset de maalesef çok basit
usüllerle yapıldı.Arada çok güzel sözleri sağlam müzikle
besleyememekten dolayı heba ettim.
Ama Türkiyede yaptığım YA SEV YA TERKET (susurluk) ve
Göç kasetleri daha güzel oldu. Güzel oldu deriken, ilk 4
kasete nisbetle diyorum. Yoksa şu gün aynı kasetleri
yeniden yapsam en az on misli daha güzel olurdu. İnşallah
sizlerinde sitelerde yayınlamanızla bu eski kasetlerimizdeki
eserlerimiz daha çok yarenlerimize ulaşır diye düşünüyorum.
İkinci sorunuza gelince, Allah izin verirse bu yıl içinde OZAN
NİHAT mührünü vuracağım bir albümün hazırlığı içindeyim.
35
Ağustos/Eylül 2006
Ozanlarımız
4-Bu arada bir albüm hazırlığı içinde olduğunuzu
sevenlerinize müjdelemiş olalım. Biliyorsunuz internet
ortamı bir çok sanatcının eserlerini yayınlıyor ve bu
emeğe saygısızlık olarak addediliyor. Ülkücüler elbetde
görevlerini bilirler ve sanatçısının eserlerini satın alırlar.
Bu emek hırsızlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ozan Nihat: Ben hiç kimsenin emeğinin heba olacağına
inanmıyorum. İstesekte istemesek de Mp3 lerle sanatçıların
bütün albümleri ellerde dolaşıyor. Açık söyleyim ben bizzat
eserlerimi isteyene vermeye çalışıyorum. Kaset devri bitti.
Yakında galiba CD devri de kapanacak.. Teknik hızlı ilerliyor.
Biz sanatçılar yeni eserler vermeye devam etmeliyiz..
ALLAH onun mükafatını öyle veya böyle mutlaka ama
mutlaka verecektir.
Çünkü yüce ALLAH ‘Ben ilmi isteyene, dünyalığı istedigime
veririm’ diyor.. Bizler Allah’tan daima İlmimizi artırmasını
talep edip çalışmalarımıza devam etmeliyiz.
5- Sanatın ve Gönül sohbetlerinin dışında Ozan Nihat,
ne ile meşguldür? Biraz özel bir soru oldu ama.. Malum
sevenleriniz cidden merak ediyor.
Ozan Nihat: Uyku hariç hep sohbetle meşgul olmaya
çalışıyorum. Birkaç yıldan beri de internet vasıtasıyla
Yarenlerimle Canlarımla muhabbet etme fırsatı buluyorum.
Ömrümün hiçbir döneminde kahvehane alışkanlığım olmadı.
Hele hele boş oturmayı hiç sevmem. Diyelim ki bir yerde
birini bekliyorsam, muhakkak bir uğraşım olur. En azından
cebimde za bir takvim yaprağı, ya da ezberlenmesi gereken
sure, dua gibi bir not muhakkak vardır.. ‘Vakit Nakittir’ ata
sözü, ‘İki günü birbirine eşit olan zarardadır’ hadisi şerifi
benim şiarımdır..
6- Muzik bir birikintinin ve birikmiş duyguların dışa
vurumudur. Sizden bize yansıyan ise müthiş bir vatan
sevgisi. Sizi bu kadar Vatanperver kılan şey nedir acaba?
Ozan Nihat: Benim müzikle bağlantım bebekliğimde
başlamış.. Kendimi bilmeye başladığım zamanlar
parmaklarım hep duvarda asılı olan saza uzanırdı. İlkokul
önceleri bile, henüz okumayı bilmediğim zamanlar hep
dayılarıma yalvarırdım aşık keremin hikayelerinden
anlatıverin diye. Çobanlıkta da elime bir değnek alır
güttüğüm mallara, kuşlara, ağaçlara birşeyler söylemeye
çalışırdım.
1976 dan sonra da memleketin o kara günlerinde VATAN
sevgisinden başka, Milleti karanlıklara götürmek isteyenlerin
kirli oyunlarını bozmaktan başka yazacak söyleyecek
konumuz olamazdı. O kutlu duyarlılığımızdan dolayı ki,
elhamdülillah, VATAN sevgisi hep önceliğimiz oldu.
7- Bir şiirinizde (Bu kutlu dava için Kürşad en önde)
diye bahsediyorsunuz. Günümüzğn Evliya Çelebisi
bazen Kürşad oluyor sevenlerine sesleniyor şiir ve
Türkülerinde. Biz bunu görüyoruz sizde. Sizdeki bu
kutlu davanın özelliklerini biraz anlatırmısınız
sevenlerinize?
Ozan Nihat:
‘Nihatım bu Ülkü bir sevda bahrı.
Onun için hoştur çilesi kahrı.
Alnımızda parlar Türk İslam mührü,
Mertliğin sembolü yazı bizdedir.’
Allah böyle kutlu sevdaları bize nasip ettiği için çook
şükretmeliyiz. Bunun aksine vatansız, dinsiz de olabilirdik
Allah korusun.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Kaanhan Kurultay
Son zamanlarda biraz dumura uğrasa da Ülkücünün
Ülkücüye olan sevgisi, Ülkücü olmayan öz kardeşinden bin
kat daha fazladır. Çünkü mukaddes yolda insanların
birbirine yoldaş olmasından, Ülküdaş olmasından daha
büyük zenginlik, daha büyük zevk olabilir mi?
Hele hele Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve
faziletine sımsıkı sarılmış bir ozan olabilmenin
gayretlerinden daha güzel bir şey olabilirmi?
‘Hamdolsun Mevla’ya yolumuz Haktır.
Müslüman Türklüğün özü bizdedir.
Azmettik, inşallah zafer mutlaktır.
Bunun işareti izi bizdedir.
Bu yolda ölmek var dönmek yok.
Yaz yağmuru gibi yağıp dinmek yok.
Bir OCAK ki lügatında sönmek yok.
Böyle bir ateşin közü bizdedir.
Kimi dini atar, kimi de ırkı.
Batının elinde çoğunun çarkı.
Temsil eden biziz Müslüman Türkü.
O yüzden dünyanın gözü bizdedir.’
Eveet..İşte yukarıdaki dörtlüğün baş tarafındaki üç dörtlük
böyle.. Zannedersem bu 4 dörtlük sorunuza cevap vermiştir.
8-Malumunuz Türkiyenin içinde bulunduğu durum
ortada, hızla değişen bir dünya gerçeğinde yol alıyoruz.
Günümüz iktidarının yaptıkları ortada. Günümüz
Türkiyesinin durumundan biraz bahsedermisiniz.?
Ozan Nihat: Eskiden yazılmış şiirimle bu soruyu
cevaplayacağımı zannediyorum.
UYAN MİLLET
Köşeleri tutmuşlar, imansızlar nursuzlar.
Namus edep düşmanı, hayasızlar, arsızlar.
Memleketi sömüren iri başlı hırsızlar,
Domuz gibi şiştiler hep, haram yiye yiye.
Uyan millet uyan bak, ne hallerde Türkiye
Vaatlere kanıpta verirsen oyunu,
Aha böyle ölçerler, zam zulümle boyunu.
Çoban hırsız emmoğlu, güt demişsin koyunu.
Kümes güvenilirmi, a be herif tilkiye?
Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye
Birçok gencin elinde, türlü çirkef dergisi.
Ekonomi derişen, manukyan’ın vergisi.
Ekranlarda izlerken, içki, fuhuş sergisi.
Bu mikroplar bulaştı, hemen hemen her köye,
Uyan millet uyan bak, ne hallerde Türkiye.
Bu sözlerim belkide gitmez hoşuna.
Balık baştan bozulmus, ne koklarsın boşuna?
Bir baksana hemşerim icraatın başına,
Teslim eden kendinsin bu ciğeri kediye.
Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye.
Kanun imiş,hukukmuş, yukarıdan baskı var.
Adaletin üzerine yukarıdan baskı var.
Yolsuzluğa örnek çok, en basiti İski var.
Bir avrada verilir sekiz milyar hediye,
Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye.
36
Ağustos/Eylül 2006
Ozanlarımız
Kaanhan Kurultay
11- Ozanım bu söyleşimiz Augburg Alparslan Türkeş
Ülkü Ocağının daha önce ismi Ötüken olan ve on yıldır
yayın hayatını sürdüren TURAN dergisindede
yayınlanacaktır. Daha önce 3 defa gittiğinizi
öğrendiğimiz Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü
Ocağındaki sevenlerinize iletmek istediğiniz mesajınız
ve bu Ocak hakkındaki görüşlerinizi de öğrenebilirmiyiz?
Ozan Nihat: Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağının
benim gönlümde ap ayrı bir yeri vardır. Hemen sözlerimin
başında taa yürekten, Allah nazardan saklasın, demek
istiyorum.. En güzel tarafları da, ismi ile müsemma, fitne
fesattan, ikilikten uzak olmaları.. Ve en taktir ettığim
yönleride tam bir aile ocağı olmaları..
Hele bir sohbet programında, hiç unutmuyorum ve her
zamanda anlatırım, daha iki aylık bebeklerin bile anneleriyle
birlikte ocakta olmalarıydı. Dilerim yüce Yaratan’dan bütün
ocaklarımız öyle olsun..Uzun söze gerek yok, Türklük gurur
ve şuuru, İslam ahlak ve faziletini ap açık görmek isteyenler
lütfen bir sefer o kutlu ocağımıza gitsinler.
Efendim, şahsınızda bütün Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı
Bozkurtlarına ve onlarında şahsında yarınlarımızın teminatı
Can Bozkurtlara gönüller dolusu selam ve sevgilerimi
yollamak istiyorum.
Emperyalizm, itleri üstümüze salıyor
Bunca vatan evladı hergün şehid oluyor.
Öksüz, yetim, dul dertli, kanlar yerde kalıyor,
Bölücülük anarşi tükenmiyor, ne diye
Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye.
OZAN NİHAT inandık, amentüde kader var.
Amma gafil olursak, çok zulüm var, keder var.
Bu dertleri çözecek elbet yiğit Lider var.
Aramızda, bizimle, niye görmezsin, niye?
Uyan millet. Uyan bak, ne hallerde Türkiye.
Allah aşkına şu işe bakın. Ben bunu taa 1993 te yazmışım..
Haala değişen birşey var mı? Bu da insanımızın görüntüye
çabuk kanmasından kaynaklanıyor. İşte bunun için özellikle
Ülkücülere, Ülkücü Ozanlara çook iş düşüyor. Aziz Türk
milletine usanmadan bıkmadan gerçekleri, doğruları
anlatmak.
9- Bildiğim kadarıyla internet ortamında isminizi taşıyan
bir de siteniz var www.ozannihat.com ve
www.blogcu.com/OzanNihat gibi. Sevenleriniz zaten
biliyor bu siteleri. Gerçek hayatta aktif oldukları gibi,
sanal ortamda da çok aktif bir Ülkücü gençlik var.
Onlara sizin bir mesajınız varmı acaba?
Ozan Nihat: Söz madem ki sanal ortamdan açıldı. Çok
önem verdiğim bir ricam var Ülküdaşlarımdan. Hepinizin
malumu, elimizde bizim diyebileceğimiz bir TV kanalımız yok.
Ama çeşitli Tvlerde programlar yapan arkadaşlar var. Zaman
zaman oralardan bizlere davet geliyor gidiyoruz. Lütfen
arada sitelerimize bir göz atsınlar. Zaten benim sitenin ilk
girişinde konser ve TV programları oluyor. Mümkün olduğu
kadar insanlarımıza duyurmaya çalışsınlar. Bir ricam daha
var ben bilhassa MSN de her yazanı kaydediyorum listeme.
Onun için çoğu arkadaşı tanıyamıyorum, unutuyorum.
Lütfen kusuruma bakmasınlar, hoşgörsünler ve hemen
kendilerini tanıtsınlar. Çünkü zaman zaman sitemli vede
uygunsuz tavırlarla da karşılaşıyorum. Artık tekniğin her
şeyinden bizlerde istifade edelim ama zararlarınada dikkat
edelim diyorum.
Ve cümle Ülküdaşlarımla sizlerin aracılığıyla yürekten selam
ve sevgilerimi yolluyorum.
12-Aleykümselam Ozanım, tekrar bu güzel sohbet için
teşekkür ederken son olarak gelecekteki projelerinizden
ve gönül yarenlerinize söyleyeceklerinizden haberdar
olmak istiyoruz. Neler söyleyeceksiniz?
Ozan Nihat: Gelecektaki en büyük projem, bol bol gönül
sohbetleri yapmak. Sanat hayatımın nerdeyse 40 yılını
doldurmak üzereyim. Yarınlara benim bırakabileceğim en
büyük eser ancak gönül sohbetleriyle olacak.
Konserden ziyade her gün bir yörede en az 2 saat olmak
üzere ‘Aşık Sohbetleri’ yapmamın çok daha yararlı olduğuna
olacağına kalpten inanıyorum. Bu projemi gerekli yerlere
söyledim ama, henüz uygulamaya başlanmadı...
Galiba bu da konser gibi bir arz talep meselesi. Ama ben
hazırım. Her an O’na kavuşacağımın şuurunda olarak can
yürekten GÖNÜL SOHBETLERİNE hazırım. Çünkü:
OZAN NİHAT masivadan arındım.
Hakk’a gittim, halk içinde göründüm.
Daha sağken ak kefene büründüm.
Çok şükür ölmeden ölen Ozanım.
Deyip kesti derler ya eski aşık hikayelerinde işte bende
deyip kestim. Ve bütün canlarıma yarenlerime ve Can
Bozkurtlarıma, Can Ülküdaşlarıma gönüller dolusu sevgi
saygı ve selamlarımı yolluyorum.
‘TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN’
TURAN Yıl:10 Sayı:33
37
Ağustos/Eylül 2006
Türk Federasyon
Necati Uygur
Cenaze Fonu
Hac ve Umre Organizasyonu
Türk Federasyon Hac ve Umre Organizesi, yurt
dışında yaşayan vatandaslarımızın hac ve umre
ibadetlerini yerine getirmeye yardımcı olmak
amacıyla, 1992 yılında kurulmuştur.
İlk kurulduğu yıllarda 100 civarinda küçük bir
sayıyla başladığı hizmetlerine aralıksız olarak
devam etmenin gururunu yasamaktadır.Hac
farizasını bizimle yapanlar, kutsal topraklardan
döndüklerinde büyük bir içtenlikle
memnuniyetlerini ifade etmekte, ve yeni sezonda
buralara yolculuk yapacak başka insanları da
tesvik etmektedirler
Hac Organizesi, hac mevsiminde kayıt işlemleri
Türk Federasyon Cenaze Nakli Yardimlaşma
Fonu, Almanya topraklarında yaşayan
vatandaşlarımızdan, buralarda vefat edenlerin
acılarına ortak olmak ve o yaslı günlerinde gerek
bürokratik işlemlerinin, gerekse anavatanla olan
bağlarının daha da güçlenmesinin sağlanmasına
yönelik olarak, 1996 yılında kurulmuştur.
Kurulduğu günden bu güne kadar, hedeflerine
ulasmanın gayretlerini veren fonumuz, birçok
vatandaşımızın acı günlerinde dertlerine merhem
olmuş, ve cenaze nakil islerini titizlikle yerine
getirmiştir.
Cenaze Fonumuza üye olan herkese tarafımızdan
üye oldugunu gösterir fotograflı bir "üyelik kartı"
verilmekte ve herhangi bir ölüm vuku
bulduğunda, telefonla üye numarası sorularak
işlemlerde kolaylık sağlanmaktadır.
için bölge başkanlarından, teşkilatlardan ve
başına vermiş olduğu ilanlar yoluyla da direk
kayıt yöntemlerini kullanmaktadır. Almanya'da
13 ayrı yerde, Hac ve Umre Islerinden sorumlu
genel baskan yardımcısına bağlı olarak bu işle
görevli hac sorumluları mevcuttur. Bu sorumlular
vasıtasıyla, hacca gidecek üyelerimize en kısa
yoldan ulaşma imkanı bulmaktayız.
İlk göreve başladığı günden bu güne kadar
aralıksız olarak hizmetlerine devam eden Türk
Federasyon Hac Organizasyonu,
vatandaslarımızın güvenine layık olmak için
elinden gelen her türlü çabayı eksiksiz olarak
yerine getirme gayreti içindedir.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
TURK-FED CENAZE NAKLİ
YARDIMLASMA FONU ILETISIM
BİLGİLERİ
Kayıt İşlem Adres
Hochemmericher Markt 5 - D-47226
DU-Rheinhausen
Telefon : 02065 55 01 13-14
TeleFax : 02065 50694
38
Ağustos/Eylül 2006
Bilim Teknik
Fatih Bozkurt Önder
Avrupa’nın ilk piramidi tepenin
altında
Düşünce gücüyle bilgisayar
Düşünce gücüyle kullanılan bilgisayar yapıldı.
Felçli veya sakat hastaların bilgisayar kullanmalarını
sağlayabilecek ve “Berlin Brain-Computer ınterface”
(BBCI-Berlin Beyin Bilgisayarı Ara Yüzü) adı verilen
bilgisayar, Berlin’deki Fraunhofer Enstitüsü ve
Humboldt Üniversitesi tarafından ortaklaşa
geliştirildi.
K. Kutbu 55 milyon yıl önce tropikti
Yeryüzünde 55 milyon yıl önce dogal yollardan
meydana gelen ani küresel ısınma sonucunda, Kuzey
Kutbu’nda 23 derece sıcaklıkta yarı-tropik bir iklim
hakimdi.
- Bilim insanların şaşırtıcı bir diğer iddiası da, 55
milyon yıl önce palmiye agaçlarıyla dolu tropik bir
cennet olsa da Kuzey Kutbu’nda muhtemelen insan
kafası büyüklügünde sivrisineklerin kol gezmis olduğu.
Uzmanlar, dünyanın milyonlarca yıl önce, ‘dogal
küresel ısınma’ süreci yasadığını, ancak 55 milyon yıl
öncesinde, sera etkisini hızlandıran ani bir
karbondioksit yükselmesinin meydana geldigini belirtti
(a.a)
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Bosna Hersek’te bir tepede süren kazı çalışmalarına
katılan Mısırlı uzmanlar, toprağın altındaki piramidin
Mısır’daki Gize piramitlerine benzediğini açıkladı.
Tepenin altından iddia edildiği gibi bir piramit çıkarsa
bu arkeoloji tarihinde bir devrim olacak. Yapının,
Avrupa'nın ilk piramidi olarak kesinleşmesi için yıllar
süren bilimsel araştırmaların yapılması gerekebilir.
Bosna piramidi UNESCO’nun gündeminde
UNESCO uzmanları, Bosna’da bir dağın altında
olduğu varsayılan piramit yapıyı incelemeye
alacak.SARAYBOSNA - BM Eğitim, Bilim ve Kültür
Örgütü UNESCO Genel Sekreteri Koiçiro Matsuura,
Bosna-Hersek’te yayımlanan Dnevni Avaz gazetesine
yaptığı açıklamada, piramidin tarihsel geçmişinin
anlaşılması için bir UNESCO ekibinin bölgeye
gideceğini açıkladı.
Avrupalı arkeologlar yapının bir piramit olmayacağını
düşünüyor. Ancak, piramidi ilk ortaya çıkaran Boşnak
arkeolog Semir Osmanagiç, tepenin altında gizli
tünellere rastlamıştı.Amatör arkeolog Semir
Osmanagiç tarafından bulunan bir tepenin altında
olduğu varsayılan piramit yapı, geçerlilik kazanması
durumunda Avrupa’nın ilk piramidi olacak. Boşnak
arkeolog Osmanagiç ekibiyle birlikte, Pljeseviça
tepesinde ve 3 piramidi birbirine bağladıgına inandığı
yeraltı tünellerini araştırıyor.
Piramidi incelemek üzere Bosna-Hersek’e gelen
Mısırlı arkeolog Ali Abdullah Bereket ise, tepenin
altında şimdilik bilinmeyen bir çağda insanlarca
yapılmış bir piramit olabileceğini söylemişti. Bereket,
tepenin üç tarafında bulunan devasa taş bloklarında,
Mısır piramitlerinde kullanılanla aynı türde yapıştırıcı
madde bulunduðunu vurgulamıştı.
41
Ağustos/Eylül 2006
Konsolosluk
Değerli Turan dergisi okuyucuları,
Geçen sayımızda sizlere tanıttığımız sanal
konsolosluk sayfasını gelen talep üzerine
tekrar yayınlıyoruz.
Bu sayfa ile birlikte evinizden bir çok
konsolosluk işlemlerini yapmanız mümkün
olduğu gibi konsoloslukta bitirmeniz gereken
işler ile ilgili formları bu sayfadan alıp
doldurarak işlerinizi kolaylaştırabilirsiniz
Bunun için tek yapmanız gereken
www.e-konsolosluk.net sayfasını tıklayıp
kendi elektronik posta adresiniz ile kayıt
olmanızdır. Artık sizde evine konsolosluk
hizmetlerini getirenlerden ve bu güzel
hizmetten faydalananlar kervanına katıldınız.
Emre Keleş
Konsolosluk işlem Harçlar
Uygulama dönemi 1.1.2006 - 31.12.2006
Harçlar
Yeni Pasaport Cüzdan Bedeli
: 44 €
6 Ay Uzatma
1 Yıl Uzatma
2 Yıl Uzatma
3 Yıl Uzatma
4-5 Yıl Uzatma
:
:
:
:
:
13 €
19 €
31 €
45 €
63 €
Nüfus Cüzdanı
: 2€
Aile Cüzdanı
: 16 €
Degerli Kağıt
: 3€
Noter Kağıdı
: 2€
Nüfus Gecikme
: 15 €
Özel Not :
Şahsen yapılan başvurularda ödemeler nakit olarak
yapılabilmektedir.
Posta ile yapılan ödemelerin Başkonsolosluğumuzun
aşağıda kayıtlı banka hesabına yapılması önemle rica
olunur.
Münih Başkonsolosluğu
210383803, BLZ 700 100 80, Postbank München
Nüfus Cüzdanı kaybı....
Kişisel başvuru gereklidir.
Gerekli Belgeler :
! Tam olarak doldurulmuş Nüfus Cüzdanı Talep
Belgesi
! Tam olarak doldurulmuş Nüfus Cüzdanı Kayıp
Ceza Formu (konsolosluktan alabilirsiniz)
! Kaybolan Nüfus Cüzdanı’nın varsa fotokopisi
(yoksa, kişi evli ise eşinin ve/veya çocuğunun
Nüfus Cüzdanı’nın fotokopisi veya Nüfus
Kayıt Örneği)
! Son altı ay içinde çekilmiş 3 adet vesikalık fotograf
(hepsinin önden çekilmiş ve aynı olması
gerekmektedir.)
! Pasaportun 2., 3., ve 4. ve son sayfasının
fotokopileri
Islem Harcı : 2 Ä - Nüfus cüzdan bedeli
Posta Masrafı : 8,- Euro
Almanya Için Özel Notlar
Müracat sahipleri bizzat geldikleri için düzenlenen
nüfus cüzdanları kendilerine teslim edilmektedir. Bu
nedenle ayrıca posta masrafı alınmamaktadır.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
42
Ağustos/Eylül 2006
Karikatür
TURAN Yıl:10 Sayı:33
Can Polat Sarı
44
Ağustos/Eylül 2006
Fıkralarımız
Adnan Millidere
Şakadan Hoşlanmam
Nasrettin hoca pazarda dalgın şekilde yürürken, Bu sırada ensesine
bir tokat gelir. Hoca tökezleyerek bir kaç adım sendeler
ve toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını döner,
Bir bakarki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durur
bir yutkunur önce, sonra:
- bana senmi vurdun? demiş adama.
Adam: - ben vurdum lan ne olacak demiş.
Hoca: - şakadanmı vurdun ciddiden mi? demiş
Adam: - ciddi vurdum napacan?!
Hoca: - Aman aman, öyle olsun... Çünkü şakadan hiç hoşlanmam da ...
Ön Yüzüne talimatıyla:
an
yeni
uyurur; bund ak.
b
n
r
i
'u
m
sh
e
u
e
B
v
,
.
n
a
ır
k
ıl
Bas
pul bastır
r kullanılac
i olan
u pulla
-Üzerinde resm ın bütün mektuplarında b türlü yapışmıyor.
lığ
bir
böyle baskan
i pullar zarfa ağırıp sormuş;
k
ş
ü
lm
ü
r
ö
g
a
yi ç
Bir süre sonr
mis ve yetkili
rına zamk
la
in
a
b
k
e
r
r
a
le
,
ş
p
u
ü
k
m
r
Başkan Bush im olan pullar yapışmıyo
- Üstünde resm
i?
iş;
sürmediniz m
tkili ve eklem n yüzüne
e
y
ş
i
m
e
d
,
im
ö
d
- Sürdük efen ın nedeni, herkesin pulun
ın
s
- Yapışmama
”
tükürmesi.....
Ölü Fenerli
Prova
ya karar
a
m
ç
a
k
n
apıp
astanede
Iki deli h ce olunca planı y ye
e
e
verirler g ertesi gün hastan r
e
ra
kaçarlar v rler arkadaşları so z?
ni
ne
tekrar dö nızda tekrar geldi sını
va
çtı
neden ka p verir bugün pro ler.
va
der
Deliler ce l yarın kaçacağız
ı
yaptık as
Trafik
Papazın biri bisiklet kullanırken polis bunu durdurmuş.
-Ehliyet ve ruhsat lütfen
papaz -ehliyetim yok ama cebimde incilim, sağ
omuzumda isa, sol omuzumda iyi melek var demiş.
polis -hem ehliyetin yok hemde bisiklete üç kişi biniyorsun demiş
TURAN Yıl:10 Sayı:33
45
Trabzonsporlu iki taraftar trabzonun
hiçbir maçını kaçırmazlarmış.
O gün de Fenerbahçe, Trabzon maçı
varmış. İki taraftardan biri maç sırasında
hastalanır ve doktora gider, doktor buna
iki gün içinde öleceksin der. Bunun
üzerine ölecek kişi arkadaşına:
Bari ben ölmeden son bi istegimi yerine
getir der, Arkadaşı, isteğini söyle der oda
söyle buyurur:
Ben trabzonsporu bırakıp fenerbahçeli
oldum der: bunun üzerine arkadaşı hasta
adamı boğmaya başlar ve derki neden
böyle döneklik yapıyorsun? O da bir
trabzonlu ölene kadar bir fenerli ölsün
daha iyi der.
Ağustos/Eylül 2006
Hanımeli
Eda Millidere
Hanibana
Hazırlanışı:
* Soğanları soyup ikisini rendeleyin. Kıymaya soğan, yoğurt,
karabiber, kimyon, yenibahar, tuz ve kabartma tozunu ekleyip
yoğurun.
* Köfte harcını iki eşit parçaya ayırın. Ayırdığınız bir parça
kıymayı 9 parçaya bölün. Her birini parmak kalınlığında ve 20 cm
uzunlugunda yuvarlayıp iki ucunu birleştirin. Kalan köfte
harcından fındık büyüklüğünde köfteler hazırlayın.
Hazırlama Süresi: 30 dk
Pişme Süresi: 15 dk
Malzemeler:
1 kg köftelik kıyma
3 soğan
3 sivribiber
2 domates
2 havuç
2 patates
500 gr konserve bezelye
2 su bardağı sıvı yag
1 çorba kasığı yoğurt
1 çay kaşığı kabartma tozu
2 su bardağı su
2 çorba kaşığı domates salçası
Yarım çay kaşığı yenibahar
Tuz, karabiber, kimyon
* Patates ve havuçları temizleyip küp şeklinde doğrayın.
Sıvıyağdan iki kaşık ayırıp kalanını bir tavada kızdırın. Patates ve
havuçları kızartıp kâgıt havlu üzerine alın. Biberleri temizleyip
kıyın ve aynı yağda hafif kızartın. Bezelyenin suyunu süzün. Bir
kapta tüm sebzeleri harmanlayın.
* Simit ve bilye şeklinde hazırladığınız köfteleri kızartın. Bir
tepsiye simit şeklindeki köfteleri yerleştirin. Ortalarına küçük
köfteleri paylaştırın. Sebzeleri ekleyin.
* Kalan soğanı temizleyip küp şeklinde doğrayın. Ayırdığınız
sıvıyagı bir tavada kızdırıp soğanı kavurun. Salçayı ekleyip 1-2
dakika daha kavurun. Suyu ilave edip sos kıvamına gelinceye kadar
pişirin. Sosu tepsiye ekleyin. Domatesleri halka şeklinde kesip
üzerine ilave edin. Önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında 15
dakika pişirin. Sıcak olarak servis yapın.
Hazırlanışı:
Mevsim salatası
4 Kişilik
Hazırlama Süresi: 10 dk
Malzemeler:
* Göbek marulu yıkayıp dörde kesin.
Kırmızı lahanayı ince ince kıyıp bir kaba
alın. Çok az limon suyu ve tuz ekleyip
elinizle ovun.
* Havucu rendeleyin. Roka ve maydanoz
yapraklarını yıkayıp kurulayın. Salata servis
tabagına göbek marul dilimlerini çiçek
şeklinde yerleştirin. Dört yanına havucu ve
kırmızı lahanayı değişimli olarak koyun.
Mısırı üzerine serpin. Roka ve maydanoz
yapraklarını marulun orta kısmına yerlestirin.
Limon suyu ve zeytinyağını gezdirip servis
yapın.
2 havuç
Yarım kırmızı lahana
1 göbek marul
3-4 kaşık konserve mısır
Yarım demet roka
Yarım demet maydanoz
Tuz, limon suyu, zeytinyagı
Öneri
Mevsim salatasına hardal ve peynir ile hazırlayacağınız sos çok yakışacaktır.
Sofranız için salata ve cacık türleri pratik birer seçim olabilir. Afiyet olsun...
TURAN Yıl:10 Sayı:33
46
Ağustos/Eylül 2006
Çocuk Sayfası
Adnan Millidere
Sevimli hayvanlarımız yem deposunun yolunu bir tülü
bulamıyorlar.Biraz yardımcı olalım mı, ne dersiniz?
Kopya yaparken 7 yerde hata oluşmuş.
Hataları buldunuzmu?
Tamamladıktan sonra Boyamaya ne dersin?
TURAN Yıl:10 Sayı:33
47
Ağustos/Eylül 2006
Bulmaca
Adnan Millidere
1
SOLDAN SAĞA:
1. Yazılı buyruk 2. Vagon, kamyon veya traktörün yük taşımak
için şasiye bağlanmış üst bölümünü oluşturan parça - Tellerden
oluşan ve kasılarak vücut hareketlerini sağlayan organ ve bu
organın telsi dokusu, adale 3. Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk - Anlam, kavram, mefhum
4. Haykırma, bağırma - Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan
madde, esas 5. Tarım aracı - Yapma, etme 6. Bir mastar eki Manganez'in simgesi 7. Başıboş, erkin, serbest 8. Bir besteyi
oluşturan temel motif - Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve
her türlü davranışında sorumlu kimse, veli, iye 9.Arka'nın ortası
- Halk dilinde onaylama ünlemi - Ezmek emiri 10. Çözülmesi
kolay düğüm, eğreti düğüm - Koyun, kuzu gibi hayvanların
çıkardığı ses 11. Hanımların kirpik- lerini kıvırmak ve daha uzun
göstermek için sürdük- leri yağlı sürme, maskara 12.Görülen bir
şeyi veya benzerini edinme isteği, gıpta - Nikel'in simgesi
YUKARDAN AŞAĞI:
2
3
4
5
6
7
8
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
1.Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişimi göz
önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak, teorik çalışmaların
deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem
2 . Üzerine iplik, tel, şerit gibi şeyler sarılan, kenarları çıkıntılı,
ekseni boyunca delik silindir - Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal 3. Dumanın
değdiği yerde bıraktığı kara leke - Sayıları göster- mek için kullanılan işaretlerden her biri 4. Bir şeyin olmasına
çok az kalmak - Gereğinde kullanılmak için saklanan tahıl, aşlık 5. Olumsuzluk eki - Kültür, hars 6. Arkasından,
hemen arkadan, ardından, hemen ardından 7. Manda yavrusu, balak - Yönetimini hiçbir kısıtlama veya denetime
bağlı olmaksızın sürdüren, bağımlı olmayan, hükümran, hakim 8. Notada duraklama zamanı ve bunu gösteren
işaretin adı - Sanma, sanı - Başlangıcı olmayan, öncesiz
1
2
3
4
1
2
3
4
5
6
5
6
Soldan Saga:
1- Peygamberimiz ve ashabının müşriklere karşı cihad edip kazandığı
savaşın adı. 2- Hacc’da vakfeye durulan yer. 3- Alfabede bir harf üzüntü ve kederden uzak olma 4- Su - Memleket, yer, bölge. 5İslam’da zina suçu işleyenlere uygulanan taşlama cezası. 6- Çok
adaletli, zulmün zıddı - Önüne geldiği kelimeye olumsuzluk manası
verir.
Yukarıdan Asagı:
1- Kur’an’da bir sure. 2- Vaktinden evvel - Kötü, çirkin. 3-Orak, ince
hilal - Klor’un simgesi. 4- Bir işi gerçekleştirme - Alfabede bir harf.
5- Allah (c.c.) 99 Esma’sından biri - Alfabede bir harf. 6- Aşere-i
Mübeşşere’den olup cennetle müjdelenen on sahabiden biri.
Soldan Saga: 1- Peygamberimiz ve ashabının Mekke'den Medine'ye göçü, Peygamberimiz'in göçü başlangıç alınarak düzenlenen İslami takvim. 2- Ses, seda,
şan, şöhret - Yanardağların püskürtmesi sırasında çıkan ve soğuyunca katılaşan kütle. 3- Gün doğarken esen hafif ve hoş rüzgar, musikide bir makam Bir nota. 4- Osmanlı devletinde en büyük idari teşkilat bölümü, büyük vilayet.
5- İngilizce'de evet - İnsanın hal ve davranışları, açığa vurulan tarafları, içte
bulunmayan. 6- Bir işi yaparken gösterilen hususi dikkat, ihtimam, özen. 7Azot'un sembolü - Tersi Hz. Peygamberimize ve ashabına yakınlık gösteren
ve yardım eden Medine müslümanları.
1
2
3
4
5
6
7
1
2
3
4
5
Yukaridan Asagı: 1- Peygamberimizin sevgili torunlarından olup Kerbela'da
6
şehid olan sahabenin ismi. 2- İyilik, yardım, lütuf, ihsan. 3- Karbon'un simgesi
- Gören, görücü manasına Allah (c.c.)'ın bir ismi. 4- Alfabede bir harf -Yüce, 7
yüksek - Sodyum'un simgesi. 5- İnsanın tutma, kavrama ve iş görme uzvu Tersi karmaşık olmayan. basit, düz. 6- Ölçü, denge, ağırlık – Alfabede bir harf. 7- Bir bağlaç - Alfabede bir harf –
Cümle başına geldiğinde hayret ve merak ifade eden soru olur.
TURAN Yıl:10 Sayı:33
48
Ağustos/Eylül 2006

Benzer belgeler