turan - ULKUOCAGI
Transkript
turan - ULKUOCAGI
Kökü Mazide , olan Ati`yiz TURAN Kültürel ve Aktüel Dergi Ağustos / Eylül Ücretsizdir / KOSTENLOS Doğu Türkistan Enfermasyon Merkezi Başkanı Abdul Celil Karakaş İle söyleşi Ocak Faliyetlerimiz Batı Trakya Türkleri Ozan Nihat ile Söyleşi Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir. Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir. Gönülleri birleşenler! Selam sizlere! Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere! Meddah ve Meddahlık Sanatı Onlar ” Bizim çocuklar”dı Uyuşturucuya hayır! Keine Macht den Drogen! İçindekiler Jenerik.......................................................1 Turan’dan..................................................2 Bozkurt gözüyle Yıldıray Sarı....................................3 Türk dünyası Yıldıray Sarı................................5-7 Sahibi Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı adına Başkan Sabri Önder Genel Yayın yönetmeni & Sorumlu Yazı işleri Müdürü Yıldıray Sarı 0178/158 31 45 Reklam ve Dağıtım Ömer Vural- Üzeyir ÖzbekYalçın Kaya-Muammer Çetin Yazı Kurulu Gün Sazak Mustafa Pehlivanoğlu Dursun Önkuzu Ruhi Kılıçkıran Süleyman Özmen Yunus Uzun Necati Uygur Dündar Taşer Konuk Yazar Mehmet Kutoğlu...........................8-9 Ocaktan Haberler Turan Vural, Fatih Önder........10-16 Ülkücüyemektuplar Adnan Büyükbaş................….......17 Türkler için ne nediler? Başbuğ Alparslan Sarı..................18 İstıklal Marşımız Can Polat Sarı..............................19 Türk Büyükleri Bilal Fatih Yıldırım......................20 9 Işıkta Milliyetçilik Ruhi Kılıçkıran.......................21-22 Bizden biri Osman Teber...............................23 Uyuşturucuya Hayır Mürüvvek Kekilli.......................24 Bu davaya can verenler Ayyüce Önkuzu Sarı................26-28 Konuk yazar Kaanhan Kurultay.......................30 Yazışma adresimiz. Ostrach str. 86165 Augsburg Kültür Sanat Ali Köken..................................31 Tel. 0821-448 34 16 Belgegeçer: 0821-729 35 71 Ülkü Maba Mehter takımı Murat Yalçın.............................32 Ozanlarımız Kaanhan Kurultay...............33-35 İnternet adreslerimiz Ocak:www.www.ulkuocagi-augsburg.de Turan Dergisi: www.turandergisi.com Eposta : [email protected] Dergi tasarım ve dizayn Reis yayıncılık Bilim Teknik................................................39 E-Konsolosluk............................................40 Karikatür,Fıkra,Cocuk,Bulmaca sayfaları Adnan Millidere.....................................44-48 Yayınlanan yazıların Sorumluluğu yazarına aittir. TURAN´dan Değerli Okurları 10 yıl önce Ötükenden çıktığımız yolda bu gün 6 yıldır Turan dergisi olarak sizlerle birlikteyiz. Bu 10 yıllık sürede sizlere her sayıda daha iyi bir Ötüken yada Turan sunabilmenin telaşında olduk. Allah´a hamd olsun ki,sizlerle birlikte hep başardık. Yılmadan, yıkılmadan mücadeleler içinde,inadına sevdaları yaşadık ve yaşattık. Bu gün yine yepyeni bir Turan dergisiyle sizlerle birlikteyiz. Tamamen renkli olarak hazırlanan bundan sonrada bu çekilde çıkacak olan Turan derginiz doplolu bir içerkik ile sizlerle.. Bu arada dergimize ulaşamadıklarını beyan eden ısrarla bizlerden dergimizi isteyen okurlarımıza ulaşmak içinde www.turan dergisi.com adresini satın aldık ve çalışmalara başladık. Dergimizin son iki sayısını bu adresten yayına verdik. Bu arada ınternette, dergimiz www.turandergisi.com´un yanısıra Turan yayıncılık adı altında gönül birliği yaptığımız www.radyoturan.com ve www.turantv.com siteleride hizmete girmiş ve yayınlarına başlamıştır. Turan yazı ailesi olarak siz değerli okurlarımızdan dergimiz yada sitemiz hakkındaki önerilerinizi bizler ile paylaşmaya çağırıyor herseyin gönlünüzce olmasını diliyoruz. Varlığımız Türk varlığına armağan olsun... . Gelecek Turan’da görüşmek dileğiyle Allah’a emanet olun. Tanrı Türk´ü Korusun Bozkurt Gözüyle Yıldıray Sarı 17.Erciyes Zafer Zafer Kurultayımız Yıldıray Sarı Turan dergisi Genel yayın yönetmeni Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir. Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir. Gönülleri birleşenler!Selam sizlere! Uzaklarda dertleşenler!Selam sizlere! Cennet mekan başbuğumuz tarafından başlatılan ve Türk milletinin zaferler ayı ağustosun ilk haftası yapılan Erciyes zafer kurultayı, Türk dünyasında o gün Türklük ateşinin, nabzının attığı yerdir. Bu yıl 4-5-6 Ağustos´ta yapılacak olan ve Ülkücü hareketin Lideri MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli başkanımızında katılacağı, 17.si düzenlenen Zafer kurultayında çalışmalar aylar öncesinden başlamış daha şimdiden Çadırların çoğu kurulmuştur. Dünyanın dört bir yanından gelen Türk milletinin mensuplarının bu muhteşem toyunda gizliden gizliye bir de yarış söz konusudur. Bu yarış en güzel yeri kapıp en güzel çadırı kurmanın yanında, misafirleri en iyi şekilde ağırlayabilmenin yarışıdır. Türk milletinin Vuslat yeri olan Erciyes, Türk milletine sevdalılarını beklemekte, onlara kucak açmaktadır.Türk milliyetçileri nasıl gelecek yıl Erciyes´te olmanın hesaplarını yapıyorsa, Erciyes´te evlatlarına kavuşmayı bekleyen ana misali onun ve ülkesinin vefalı,çileli,cefalı,yiğitler yiğidi Bozkurtlarını, Asenalarını, Yavrukurtlarını,Reislerini, ve Koca Reislerini, karşılıksız seven dava adamlarını hasretle bağrına basmak için beklemektedir. Türkiye sevdalılarının bu eşi benzeri olmayan yüzbinlerce Can´ın bir, iri ve diri olduğu 3 gün süren belkide dünyada eşi benzeri olmayan bu muhteşem kalabalık ve binlerce çadır, malum medya tarafından yine es geçilsede Türk milliyetçileri artık gönülden gönüle Türk milleti ile Erciyeste Vuslat olmaya başlamıştır.. Artık dünyanın 4 bir yanından akın akın Erciyese gelenler, başka ülkelerde olup akrabaları eşi, dostu ile yıllardır görüşemeyenler Erciyes Zafer Kurultayına tarih verip orada buluşmaktadırlar. 3 gün boyunca süren muhteşem havada, Ülküocaklarına bağlı birbirinden değerli Sanatçılarımızın verdiği konserler, yapılan güreşler, çeşitli yarışmaların ardından herkes Ülkücü hareketin liderinin kurultay konuşmasında kendilerine ne mesajlar vereceğini beklemeye başlar. Burada liderin vereceği mesaj dogrultusunda yurdun 4 bir yanına dağılan ülküerleri, bu mesajlar doğrultusunda çalışmalarına başlar. Artık Ülkücü hareketin tek başına iktidarının zamanının geldiğini müjdeleyen Erciyesteki atmosfer ile birlikte hep beraber iktidar ateşi yakılmış olur. Zaman ülkenin içinde ve dışında gelişen içerdekinin genişlediği dışardakinin daraldığı ateş çemberlerine karşı ülkenin milli dinamiklerini harekete geçirme, devletimiz ve milletimiz üzerine oynanan oyunlara son verme zamanıdır. Bu zamanda adamın adamı olmayan, dava adamlarının el ele gönül gönüle yürek yüreğe vererek kenetlenmeleri ufak tefek sorunları unutma zamanıdır. Sen, ben meseleleri unutularak altımızdan kayan son vatan parçasına mevzu olan vatansa gerisi teferruattır denilerek bayrağı devraldığımız ülkü devlerine mahçup olmamak adına gereken yapılmalıdır. Tanrı dağlarındaki Başbuğlar Otağının o gün Tanrı dağlarının Anadoludaki eşi olan Erciyese taşındığı bu büyük Vuslatta, Metehan´dan, Hz Fatih´e, Ulu Önder Atatürk´ten Başbuğumuz Alparslan Türkeş´e ve onların Otağı çevresindeki binlerce Şehidimizin; o gün bizlerle olduğu unutulmamalıdır. Erciyes Milliyetçi hareketin tek başına iktidarına gebedir. Milletimizin içinde bulunduğu ve doğum sancıları dediğimiz bu sıkıntıların meşalesi Erciyeste yanacak ve 60. Hükümet Milliyetçi Hareket parolası ile yurdun 4 bir yanına köy, köy bucak, bucak dağılacak olan vefalı ülkü neferleri, Asenalar, Bozkurtlar, Reisler, Koca reisler, karşılıksız sevenler, sorumluluklarını Allah´ın izniyle yerine getireceklerdir. 3 mayısta başlatılan yürüyüşün Tanrı dağlarında Türk ordularının resmi geçit töreni yapmasına kadar devam etmesi için, Erciyes´te ki Toyumuzun Milliyetçi Hareketi 60. 61. 62. ......Hükümetler olarak doğurması şarttır.Bu ülke, bu millet bizi bekliyor. Liderin etrafında kenetlenip en kısa zamanda bu ihanetlere dur demek için, Davasının adamları harekete, Başbuğa sevdalı milyonlar harekete, Şehidlerimizin emaneti kutlu sevdamız için harekete, Cenab-ı Allah´ın ordusu olan bu necip millet için harekete, Velhasıl Allah rızası için, Hz.Muhammed aşkına Harekete... 17. Erciyes Zafer Kurultayımızın Türk- İslam aleminde hayırlara vesile olmasını dilerken, bu muhteşem organizasyona ev sahipliği yapan, gece gündüz çalışarak büyük emekler sarf eden tüm gönüldaşlarımızıda kutluyorum. Türkiyenin ve dünyanın 4 bir yanından kurultay alanına kurulan MHP il ve ilçe çadırları, Ülkü Ocakları il ve ilçe çadırları, Avrupa Türk federasyon çadırlarının yanında bu güzelliği kaçırmak istemeyen vatandaşlarımızında kurduğu binlerce çadır Erciyes eteklerinde dev bir çadır kent oluşturmaktadır. Bu vuslatlar her yıl dahada genişleyerek devam ederken, Türk dünyasının her yerinden olan katılımlar ile Toyumuz dahada bir anlam kazanmaktadır. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Tanrı Türk´ü Korusun 3 Ağustos/Eylül 2006 Kutlama TURAN Yıl:10 Sayı:33 4 Ağustos/Eylül 2006 Türk Dünyası Yıldıray Sarı merkezimiz genelde bilgi ve haber ağırlıklı hizmet vermekte Doğu Türkistanın dünyaya açılan sesi konumundayız. Bu amaçla kurulan merkezimizin faaliyetlerine gelince, İnternet sitemiz olan www.uygur.org da Çin´de soydaşlarımıza yapılan soykırım ve insan hakları ihlalleri ile ilgili hiçbir yerde olmayan yazı ve belgeler 7 dilde yayınlamakta ve bu zulmü dunyaya duyurmaktayız. Bunun yanında internetten devam eden radyo yayınlarımıza ek olarak çok yakında televizyon programlarına proğram hazırlamak ve internetten canlı Televizyon yayını yapmak içinde tüm hazırlıklarımız tamamlanmış durumdadır. Merkezimiz Televizyon yayınlarını kendi stüdyosunda hazırlayarak, Doğu Türkistan´da dünyanın görmezden geldiği vahşeti daha iyi anlatma imkanına sahip olacaktır. Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi Başkanı Sayın Abdulcelil Karakaş ile söyleşi Söyleşi:Yıldıray Sarı Fotoğraflar: Yalçın Kaya Sarı:Sayın Başkan sizin Doğu Türkistan davası ile ilgili seminerlerinizden bahsedermisiniz? Karakaş:Allah razı olsun evet burada yaşayan insanlarımıza Çin işgali altında bir yurtları ve orda 35 milyon soydaşlarının korkunç bir vahşetle karşı karşıya kaldıklarını teşkilat teşkilat gezerek sinevizyon ve slayt gösterileri eşliğinde anlatıyoruz. Yıllardır bizi yalnız bırakmayan seminerler düzenleyerek davamızı davası olarak bilen Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağına ve gelecek ay bizi yine davet eden Sabri Başkana ve yöneticilerede hassasiyetlerinden dolayı ayrıyeten teşekkür ediyorum. Sarı:Sayın başkan sizin direk olarak aldığınız bu haberler Türk ve batı basınında yer buluyormu? Turan dergisi genel yayın yönetmenimiz Yıldıray Sarı Münih´te Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi Başkanı Sayın Abdul Celil Karakaş ile Karakaş: Daha önceleri Çin kaynaklı yalan haberler, Merkezimizin açılmasıyla dünya gerçekler ile yüzyüze gelmiştir. Bizim yayınladığımız haberler Washington posttan, times gazetesine Türkiye´de bu konuya duyarlı bir iki gazete ile dünya ajansları Doğu Türkistan ile ilgili haberlerini Enformasyon merkezimiz kaynaklı olarak yayınlamaktadırlar. Bu haberlerden her hangi bir ücret talep etmiyoruz. Ancak bizim haberleri alanlardan çoğunun kaynak göstermediğini görsekte önemsemiyoruz. Bizim için önemli olan soydaşlarımızın sesinin duyurulmasıdır. Sarı:Sayın Başkan kısaca kendinizi tanıtırmısınız? Karakaş: Öncelikle Turan dergisine bize bu imkanı verdiği için teşekkür ederek başlamak istiyorum. 45 yaşında 3 çocuk babasıyım 1987 yılında Çin´de ki baskılar ve insan hakları ihlalleri sonucu büyük sıkıntılar çekerek Almanya´ya iltica ettim. 96 yılından bu güne Doğu Türkistan Enformasyon merkezinin on yıldır başkanlığını yapıyorum. Sarı: Sayın Başkan Doğu Türkistan Enfermasyon Merkezini kurma fikri nerden doğdu? Kuruluş amacınız nedir? Karakaş:Doğu Türkistan Enformasyon Merkezimiz Kızıl Çin tarafından 1.828.418 Km2 yüzölçümlü 35 milyon Türk´ün vatanı, işgal altındaki Doğu Türkistanın sesini tüm dünyaya duyurmak için kurulmuştur. Sığınmacı olarak geldiğim Almanya´da Doğu Türkistandaki zulüm ve soykırımlardan kimsenin haberinin olmaması beni derinden yaralamıştı.. Haberi olanlarda haberleri Çin kaynaklı alıyor herşeyi güllük gülistanlık görüyordu. Doğu Türkistandan katliam ve vahşet haberleri ordaki bağlantılarımız vasıtasıyla bize geliyor bunu sadece biz duyuyor gerek Avrupalılar gerekse Türk insanı bilmiyordu. Bu sebeple bir şeyler yapılmasının acil gerekliliğine inandık ve Dogu Türkistan davamızı anlatmak uluslararası kamuoyu oluşturmak için Merkezimizi faaliyete geçirdik. Amacımız İşgal altındaki Doğu Türkistanda soydaşlarımıza yapılan baskı,soykırım ve insan hakları ihlallerini uluslararası platformlara taşımak, Doğu Türkistanın dünyaya açılan sesi, oradaki soydaşlarımızın umudu olmaktır. Sarı:Sayın Başkan çok önemli ve kutsal bir görev yüklenmişsiniz Allah razı olsun. Merkezinizin Faaliyetlerinden biraz bahsedermisiniz? Karakaş: Allah sizdende razı olsun bakın sesimizi duyurmak için buralara kadar geldiniz. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Sarı: Sayın Başkan Şu anda Doğu Türkistan için Çinlilerin kullandığı Sincan ismi ne anlama gelmektedir? Karakaş:Çin işgal altında tuttuğu Doğu Türkistanı kendi toprağı yapmak adına sistemli bir politika uygulamaktadır. Öncelikle Doğu Türkistan´a ”Sincang” yani “Kazanılmış topraklar” adını vererek buraya günde yaklaşık 15 bin çinliyi yerleştirmektedir Bu gün itibariyle Doğu Türkistana 30 milyon Çinli yerleştirilmiş olup bu sayı günden güne artmaktadır. Doğu Türkistana kazanılmış topraklar adını verenler bu toprağın kimin olduğunu ve kimlerin yaşadığını bildiklerinden bu uygulama ile bölgeyi Çinlileştirmek istemektedirler. 5 Ağustos/Eylül 2006 Türk dünyası Sarı: Sayın Başkan konuşmanızın başında soykırım dediniz bunu biraz açarmısınız? Karakaş: Tabiki, Çin geçmişte ve bu gün sistematik bir şekilde tüm dünyanın gözüne bakarak soykırım yapmaktadır. 1949-1965 yılından arasında katliamlar ile birlikte öldürülen Uygur Türk´ü ve çin´de yaşayan müslüman sayısı toplam 3,5 Milyon gibi inanılmaz bir rakama ulaşmıştır. Bu gün ise Çin Doğu Türkistan topraklarında yaptığı Nükleer denemeler ile binlerce insanımızın ölmesine ve bir o kadarının sakat kalmasına sebep olan vahşi bir politika izlemektedir. Bu nükleer denemeler sonucunda çocuklarımız sakat olarak dünyaya gelmektedir. Doğu Türkistanda bu soykırımlar ve bölgeye sistemli bir şekilde yerleştirilen Çinli göçmenler sonucu 1953 yılında bölgede %75 Uygur Türk´ü, %6 Çinli yaşarken bu oran 1982 yılında %n53 Uygur Türk´ü, %40 Çinli olarak değişti. 1990 yılında yapılan nüfus sayımında ortaya çıkan %40 Uygur Türk´ü %53 Çinli nüfus oranı bölgedeki etnik temizliğin boyutları açısından önem arz etmektedir. Bölgede ilk olarak 16 ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer denemelerde insanımız adeta kobay olarak kullanılmıştır. Bu denemelerin sonucunda insanımızda ölümcül hastalıklar baş göstermiş 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiştir. Nükleer denemeler sonucunda toplam 210 bin insanımız hayatını kaybetmiştir. Bütün bunların yanında Komünist Çin, Doğu Türkistanda Uygur Türk nüfusunun artmasına engel olmak için doğum kontrolü kanununu burada acımasızca uygulamaktadır. Hamile kadınlarımızın çocukları zorla karınlarından çıkarılarak öldürülmektedir. Sadece 1991 yılında Hoten vilayetinin Karakaş ilçesinde zorunlu kürtaja tabi tutulan Türk anne sayısı 18.765 dir. Sarı:Sayın başkan bu saydıklarınız korkunç rakamlar bunların dışında Doğu Türkistanda ne gibi baskılar uygulanmaktadır? Karakaş: Doğu Türkistan´da Din özgürlüğümüz kısıtlanmıştır. Camilerimiz ya yakılmış yada başka amaçlar için kullanılmaktadır. Açık olan Camilerin kapılarında ise levhalar asılıdır. Bu levhada yazılı olanların Camilere girmesi yasaklanmıştır. Bunlar 1.Komünist parti üyelerinin girmesi yasaktır.(zorunlu olarak herkesin parti üyesi olduğu unutulmamalıdır) 2.Emekli olanlar (Yaşlı insanımız) 3.İzne çıkanlar çalışanlar (Çalıştırılanların zaten vakti kalmıyor) 4.Köylerde memur olanlar 5. Hanımların camiye gelmeleri yasaktır. 6.İttifaka üye olan gençler buda zorunludur. (ittifak teşkilatı Komünist parti gençlik kolları gibidir.) DoğuTürkistan´da Uygur Türkçesi yasaklandığı için çocuklarımız kendi dillerini öğrenememektedir. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Yıldıray Sarı Komünist Çin Doğu Türkistanda hak isteyen soydaşlarımızı terörist olarak ilan edip bunları kalabalık meydanlarda enselerine kurşun sıkarak idam etmektedir. Sadece 2005 yılında idam edilen Uygur Türk´ü sayısı 200 dür. Bu idam edilen yada anne karınlarından alınan bebeklerin organları ise gerek Çin içinde gerekse dış dünyaya satılarak ayrıca bir vahşete imza atılmaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse din özgürlüğümüz, eğitim hakkımız en önemlisi yaşama hakkımız tüm dünyanın gözleri önünde katledilmekte dünya bu vahşete sessiz kalmaktadır. Sarı:Sayın başkan bu kadar hak ihlalleri var, soykırımlar vahşice uygulanıyor. İnsan hakları örgütleri, birleşmiş milletler bunları görmüyormu? Karakaş: Görmez olurmu? Görüyor ancak yaptırım uygulayamıyorlar. Hepsinin Çin ekonomisine ihtiyaçları olduğu için sadece uyarmak ile yetiniyorlar. Çin bu ülkelerin hepsi için hem büyük bir pazar, hemde ucuz iş gücü nedeniyle mallarını üretmek zorunda oldukları bir cennet. Bir örnek verecek olursak Almanyada kapanacak olan bir uçak fabrikası çin tarafından verilen 50 uçak siparişi ile kapanmaktan kurtulmuştu. Sarı:Türk dünyası ve Türkiyenin Doğu Türkistan politikaları nedir? Destek varmı? Karakaş: Maalesef en can alıcı soruda bu olsa gerek. Bakın ben size örnekler vereyim siz bundan sonuca gidin. Kazakistan,Kırgızistana kaçan Uygur Türkleri Komünist Çin Hükümetinin baskıları sonucu Çine iade edilmiş bunların tamamı idam edilmiştir. Türkiye daha düne kadar Türkiyenin kuyusunu kazan Barzaniye Kırmızı pasaport verirken Bu gün kendi soydaşlarına anlaşılmaz bir şekilde duyarsızdır. 2005 tarihinde Yalova´da bir proğrama davetli olan Sürgündeki Doğu Türkistan hükümetinin Cumhurbaşkanı olan Ahmed İgemberdi´nin Çin büyükelçiliğinin devreye girmesi ile dış işleri bakanlığı talimatıyla Türkiye´ye girişi yasaklanmıştı. Bu yara tazeliğini korurken bu sefer Uygur Demokrasi ve İnsan hakları lideri Rabia Kadir´e Türkiye´ye giriş vizesi Çin ile olan ilişkileri germemek adına maalesef verilmemiştir. Bunun yanısıra Türkiye ve diğer Türk devletlerinin Türk soydaşlarını katleden Çin ile işbirliğine gitmedeki yarışları bizleri derinden yaralamaktadır. Sarı: Sayın başkan Çin parlementosuna seçilen Doğu Türkistanlı temsilciler olduğunu duyduk bu konuya bir açıklama getirebilirmisiniz? Karakaş: Çin parlementosuna Sincan yani Doğu Türkistan Otonom bölgesi parlementosu vekilleri olarak seçilen Doğu Türkistan asıllı kukla temsilciler, Uygur Türklerinin vekilleri olmayıp tam tersine bunlar Çin hakimiyetinin sadık uşaklarıdır. Bu uşaklar vasıtasıyla Çin propaganda yaparak dış dünyaya şirin görünmek isteyip Doğu Türkistan Halkını kandırmayı amaçlamaktadır. Bu vekiller seçimle değil Çinlilerin kılıcını sallayan sadık çin uşakları içinden seçilmiş vatan hainleridir. Doğu Türkistan halkının hakiki vekilleri Doğu Türkistanın milli menfaatlerini koruma ve kollama yolunda canlarını vermiş olanlar yada bu yolda işkencelere maruz kalarak hapishanelere atılanlardır. 6 Ağustos/Eylül 2006 Ocaktan Haberler Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı geleneksel hale getirdiği Ülküocakları arası Turan futbol turnuvasının 5.sini Muhteşem bir organizasyon ile gerçekleştirdi. Haber: Ulvi Karaveli Fotograf: Ülkühan Sarı Almanyanın değişik şehirlerinden 17 Ülküocağı takımının katıldığı 5.Turan Ülküocakları arası kapalı salon futbol turnuvası Augsburg Stadthalle´de yapıldı. Turnuva Kuran-ı Kerim tilaveti,İstiklal marşı, tüm şehitlerimiz için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından Ocak başkanımız Sabri Önder´in tüm takımlara başarı dilemesiyle başladı. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Turan Vural Gün boyunca turnuvada Ocaklardan gelen 100´ün üzerinde ülkücü gencin kıyasıya mücadeleleri ve turnuva boyunca süren dostluk ve kardeşlik havası yanında gençlerin Türk gencinde olması gereken hal ve davranışlara dikkat ederek Ocaklarına iyi bir not ile dönme uğruna gösterdiği gayretler görülmeye değerdi. Kısa ismi Türk Federasyon olan Avrupa demokratik Ülkücü Türk dernekleri Federasyonumuzun Genel Muhasip Yardımcısı Sayın Ufuk Sarıoğlu başkanımızında bu güzel organizasyona katılarak bizleri onurlandırdığı turnuvada,Ocak başkanımız Sabri Önder, Rosenheim Ülküocağı başkanı Öztürk Süt, Leipheim Ülküocağı başkanı Yasin Oğuz Canan, Forheim Ülküocağı başkanı Cem Söğüt, Kempten Ülküocağı başkanı Mustafa Kutlu Weingarten Ülküocağı başkanı Baki Alkan , Wangen Ülküocağı başkanı Cengiz Metin, Münih Ülküocağı başkanı Kemal Derman, Pasing Ülküocağı başkanı Eyüp Tanrıverdi, Ocağımızın Onursal başkanı Yıldıray Sarı, 7.dönem Ocak başkanımız Halil İbrahim Yılmaz Forheim Ülküocağı geçen dönem başkanı Şahin Dede´nin yanı sıra Ocakların gençlikkolları başkanları ve yöneticileri takımlarını yalnız bırakmadılar. 10 Ağustos/Eylül 2006 Ocaktan Haberler Ocak başkanımız Sabri Önder açılış konuşması yaparken Divan heyeti: Adnan Millidere,Ocak Sekreteri Zeynel Millidere, İsmail Demir, Ocak başkan yardımcımız Ömer Vural Kürşad Büyükdemir Gün boyu büyük bir dikkat ve titizlik ile turnuvayı idare eden Divan heyetinden bir görüntü Turnuvaya gelen genç bozkurtlar sıralarını beklerken Ocağımızın Ülkücü hanımlar birliği üyelerinden bir bölümü Yavrukurtlar ile Turnuvada takımımızı desteklerken Turnuva boyunca büyük bir özveri ile çalışan gönüldaşlarımızdan bir bölümü Bolubeyi ismiyle andığımız Ali abimizin meşhur köfteleri TURAN Yıl:10 Sayı:33 11 Ağustos/Eylül 2006 Ocaktan Haberler 5.Turan Ocaklararası salon futbol turnuvası Şampiyonu Forheim Ülküocağı kupasını Türk Federasyon Genel Muhasip Yardımcısı Sayın Ufuk Sarıoğlu başkanımızdan aldılar. Sinem Sultan Atilla Turnuvada gün boyu gösterdikleri ülkücü ahlak ve terbiyeye uygun hal ve hareketlerden dolayı en centilmen takım seçilen Nürtingen Ülküocağı kupalarını Ocak başkanımız Sabri Önder başkanımızdan aldılar. 5.Turan Ülküocaklari arası salon futbol turnuvası Şampiyonu Forheim Ülküocağı başkanları ve yöneticileri ile toplu halde. Kendilerini Turan dergisi olarak birkez daha kutluyoruz. Turnuvamızın Finalinde şamiyonluğu kıl payı kaçıran Sindelfingen Ülküocağına 2.lik kupası Onursal başkanımız ve Turan dergisi Genel yayın yönetmeni Yıldıray Sarı tarafından verildi. Turnuva 3.sü Nürtingen Ülküocağına kupasını Rosenheim Ülküocağı başkanı Sayın Öztürk Süt tarafından verildi. Turnuvada 4. Olan Rosenheim Ülküocağına kupası Leipheim Ülküocağı başkanı Sayın Yasin Oğuz Canan tarafından verildi 5.Turan Futbol Turnuvasına uzaktan yakından gelerek bizleri yalnız bırakmayan tüm başkanlarımıza ve gönüldaşlarımıza teşekkür ediyoruz. TURAN Yıl:10 Sayı:33 12 Ağustos/Eylül 2006 Ocaktan Haberler Filiz Önder Ocağımız kadın kollarının hazırladığı ve iki gün boyunca Türk mutfağının en güzel örneklerinin yanısıra el emeği göz nuru elişlerinden oluşan Kermesimiz büyük beğeni topladı. Ülkücü hanımlar birliğinin her yıl düzenli olarak Ocak yararına düzenlediği Kermese yoğun ilgi Ülkücü hanımları ve teşkilat mensuplarımızı sevindirdi. Uzak yakın demeden kermesimize katılan gönüldaşlarımıza ve davetimize icabet eden Augburg´da ki çeşitli teşkilatların yönetici ve üyelerine ocağımız adına teşekkür ediyoruz. TURAN Yıl:10 Sayı:33 13 Ağustos/Eylül 2006 Ocaktan Haberler Ocağımızın tarafından geleneksel hale getirilen Turan Şenliğinin 7.si aileler ve çocuklarında katılımıyla büyük bir coşku içinde gerçekleşti. Türk Federasyon genel başkan yardımcısı Osman Aydın başkanımızında ailesi ile iştirak ettiği Şenlik Augsburgun Haunsteten semtinde Türklerin piknik alanı olarak ün yapan alanda yapıldı. Kur´an-ı Kerim tilaveti İstiklal Marşı ve tüm şehitlerimiz için durulan bir dakikalık saygı duruşunun ardından söz alan Türk Federasyon genel başkan yardımcısı Osman Aydın konuşmasında kısaca ”Augsburg Alparslan Türkeş Ülküocağı tarafından bu yıl 7.si gerçekleştirilen Turan şenliğinizi kutluyor, örnek birlik ve beraberliğinizin devamını diliyorum. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Serdar Kaya Aileler ve çocuklarında katılımıyla gerçekleştirilen bu tip çalışmalar herzaman görmeyi arzu ettiğimiz faliyetlerdir.“ dediği konuşmasının ardından Alparslan Türkeş Ülküocağı tarafından gençler arasında düzenlenen bilardo turnuvasında birinci olan Ulvi Karaveli´ye kupası Türk Federasyon Genel başkan yardımcısı Osman Aydın tarafından verildi. Ocağımız tarafından piknik yerine gelen diğer Türk ailelerin çocuklaırnında katıldığı ve tüm piknik yerini çoskuya boğan çocuklar için düzenlenen yarışmalara geçildi. Ocağımız tarafından çocuklar için düzenlenen yogurtta para bulma, yumurta yarışı, atletizim yarışmaları, çuval yarışı, elma yeme yarışlarında birinci gelen çocuklara kupa verilirken piknik yerindeki tüm çocuklara ocağımız tarafından alınan hediyeler bu günün anısına verildi. Ocak gençlerimizin futbol karşılaşmaları yaptığı uzaktan yakından gelen ailelerin tanıştığı şenlikte gün boyu devam eden mangal keyfi nin yanı sıra marşlar ve türküler ile coşan gençlerin o coşkuları görülmeye değerdi. Bu güzel şenliğe katılan uzaktan yakından gelen tüm gönüldaşlar bu güzel organize ve doyumsuz şenlikten dolayı ocak başkanımız Sabri Önder şahsında tüm yöneticilere teşekkür ederek evlerine obalarına doğru gelecek Turanda görüşmek dilekleriyle ayrıldılar. 14 Ağustos/Eylül 2006 Ocaktan Haberler TURAN Yıl:10 Sayı:33 Ulvi Karaveli 15 Ağustos/Eylül 2006 Ankara Seğmen Ekibi Teoman Şafak Avrupa´nın ilk ve tek Ankara Seğmen ekibi olan ve 5 yıldır çalışmalarını aralıksız sürdüren ekibimizle Düğün, Nişan, Sünnet, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Auğustos, 29 Ekim, ve bayram kutlamaları gibi Özel günlerde sizler ile birlikteyiz.. İrtibat 0177 /294 38 22 0173 / 812 18 41 TURAN Yıl:10 Sayı:33 16 Ağustos/Eylül 2006 Ülkücüye mektuplar Adnan Büyükbaş OCAK ÇALIŞMIYOR Adnan Büyükbaş Sanki evdeşine nişan alırken gözünü bile kırpmayan Mete'nin askerlerindendi... Sanki Kürşad ile beraber Çin sarayını basmaya giderken tatlı candan geçenlerden birisi de oydu... Sanki "Şu leş sürüsüne haddini kim bildirecek?" denilince kılıç şakırdatıp herkesten evvel önce çıkan er kendisiydi... Sabahlara dek kandıl ışığında eser yazan da, kavurucu günes altında tarla süren de idi sanki... "Disiplin" der, "fedakarlık" der, "kahramanlık", "alimlik", "çalışkanlık" der, fakat bulduğu bir gölgelikte serin rüyalar görür. Kafa tutar, kendini düşünür; korkaktır, cahildir, tembeldir. "Ocak çalışmıyor arkadas!" "Öyle mi! Söyle hele, Ocağın ne yapmasi lâzım?" "Ne bileyim..." "Gençler Ocak'ta boş boş oturuyor!" "De bakalım, Ocağa gidiyor musun?" "Valla iş güç..." Bazı tosunlar Ülkü Ocakları'nın adresini bilmezken, Ocaklar hakkında rapor düzenlemeyi çok iyi biliyor. Tenkit konusunda maharetliler, ancak "Gel şu işin bir ucundan tutuver" denilince de ipe un seriyorlar... "Yüke gelince kuşum, uçmaya gelince deveyim" diyen bu tipleri ne kadar sevmiyorsak; "Ínandığım davamın selameti için ne emrediliyorsa yaparım" diyenlere de o kadar hayranız... Bize göre Ocakların temel vazifesi, önce gençler olmak üzere bütün insanlarımızı "üstün ahlâk sahibi" yapmaktır... Üstün ahlâk sahibi olmak için Kur'an-ı Kerim, Hadis, Fıkıh, Íslâm ve Türk Tarihi, Edebiyat gibi hususlarda eğitim görmek gerekir. Bu eğitimin neticesinde sağlanan bilgi pratige dönüşecektir. Bunun ilk mektebi ocaklardır. Ocakları insanlar idare eder. Ínsanlar beşerdir, şaşırabilir... Beşerin yardıma ihtiyaci vardır. En önemlisi Ocak, Ocaklılarındır! Bu Ocağın başarısı da başarısızlığı da bütün Ülkücüleri ilgilendirir. "Yönetim kurulunu sevmiyorum" diye Ocağa tavır alanlar, kendi samanlığını ateşe veren aptallar gibidir. Peki, yapılan her tenkit asılsızmıdır? Hayır! Hayır ama tenkit edenler daha iyisini ortaya koymadan, çözüm teklifi sunmadan bunu yapıyorlarsa, beğenmediklerinden daha aşağı duruma düşerler... Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, bırakın Ocak baskanlarımızı, "Ocak'ta bir sandalyede uyuyanın bile ayağını öpmek gerekir." Başarmak için inançlı olmak yetmez. Ínancın dinamosu mücadeledir, faal olmaktır. Kocaman bir jeneratörü incecik bir telin kopması durdurulabilir. O halde çene yarışını bırakıp, güçlerimizi birleştirelim. Kim, hangi alanda yetenikliyse meydana çıksın. Yani herkes pamuğunu döksün ortaya. Ocak yöneticilerimiz de gevezelerin laklaklarını dikkate almasın... Davanın muzaffer olması için programı olanlara imkan sağlıyarak, kültür-sanat ve fikir adamlarımızı "değerlendirsin" ler. Mahalle, ilçe il Ocak temsilcilikleri vatandaşın hayatında vazgeçilmez bir unsur haline gelsin... "Ocak çalışmıyor" diyenler, siz de kalemi alın elinize yazmaya başlayın... Yazamıyorsanız çıkın Ocak başkanının huzuruna ve görüşlerinizi, tenkit ve tekliflerinizi sözle sunun. Onu da yapamıyorsanız SUSUN!!.. TURAN Yıl:10 Sayı:33 17 Ağustos/Eylül 2006 Ne dediler? Başbuğ Alparslan Sarı “Bütün milletler arasında en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnızca Türklerdir. Henüz yabancı tesiri altında kalmamış olan bir köye gidecek olursanız; hakiki misafirperverliğin ne demek olduğunu orada görüp öğrenirsiniz.” William Martin “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve medeni kaabiliyeti atinin yüksek medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğacaktır." Mustafa Kemal Atatürk "Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını bulacaktır." Moltke "Seceat ve cesaret bakımından Türklerden üstün; büyük hedeflere ulaşmak bakımından da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-ı Hak onları aslan sıfatında yaratmıştır.” İbn-i Hassul "Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu orduları ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalanıyorum. Fakat, meydana getirdiğim orduları sendeleten bir engel var: Türklerin yaşayan hatıraları! Üç - dört yüzyıl önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, şimdi de silinmez hatıralarıyla her teşebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sırrı da anlıyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandıkları zaferleri ruhlara ve nesillere nakşedebiliyorlar." M. Montecuccoli (Avusturyalı Komutan) "İnsanları yücelten iki meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının iffetli olması! bu iki meziyetin yanıbaşında her iki cinsi şereflendiren tek bir fazilet vardır: Vatan bağlı olmak! Bu meziyetler ve bu fazilet en büyük kahramanlığı doğurur. İşte Türkler bu çeşit kahramanlardandırlar ve onun için öldürülebilirler fakat mağlup edilemezler." Napoleon Bonapart "Türklerden bahsediyorum... Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırma, göz kamaştıran bu gölü çoşkun bir denize çevirmek tabiatı da inciten bir gaflet olur. Tasso - İtalyan Şair TURAN Yıl:10 Sayı:33 "Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorlukları içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri, tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır." Lamartine "Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş... Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asalatin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sarılar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı." Demirbaş Şarl "Türkleri seviyorum... Onlar Cennet'ten bir köşe olan eşsiz memlekete yaraşan eşsiz insanlardır. Bu büyük ruhlu milletin arasında vatanımı unutmaktan korkuyorum. Vatan aziz ve pek aziz. Fakat Türkler de aziz, çok aziz." Conte De Bonnova l "Yeryüzünde bir 'Güneş İlke' bulmak mümkün mü? Fikir hürriyetine, dil hürriyetine, din ve vicdan hürriyetine ilişmeyen Türklerin varlığı hiç olmazsa yarın böyle bir ülkenin var olacağını bana inandırıyor. Madem ki düşünceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve adil Türkler var; üzerinde yalnız hakikatin, adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü bir 'Güneş İlke' yarın neden vücud bulmasın?" Campanella "Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler var ki, bunlar medeniyetin birer süsüdür." Hammer "Bence, insanlığa şeref veren Türk Milleti'nin düşmanı olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır.” Lamartine 18 Ağustos/Eylül 2006 Türk Büyükleri Bilal & Fatih Yıldırım Balmumu ve kartal kanatlarından yaptığı kanatları kullanarak Galata kulesinden atlayacak ve bir müddet uçtuktan sonra yere inecektir. Hezarfen Ahmet Çelebi, kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insanlardan biri olan, 17. yüzyılda Osmanlıda yaşamış Türk bilginidir. 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murat zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir. Hezarfen'in, Leonardo da Vinci'nin kuşlar üzerinde yaptığı çalışmalarından ilhamlandığı sanılmaktadır. Tarihi uçusuna Istanbul'daki Galata Kulesi'nden başlamış ve İstanbul Bogazı'nı uçarak geçmeyi başarmıştır. Günümüzde ilim ve teknikte ilerlemiş ülkelerin muhtelif gayelerle uzaya araçlar göndermelerine şahit olunca, ilk füzeyi bularak bizzat tecrübe eden Lagari Hasan Çelebi'yi ve kanat vasıtasıyla havada uçmaya muvaffak olan Hezarfen Ahmed Çelebi'yi hatırlamadan edemiyoruz. Hezarfen Ahmet Çelebi'nin yaklaşık olarak üçyüz sene önce yaptığı tecrübe; yıllardan beri "eller aya biz yaya" tekerlemesini söyleyerek kendi değerlerini küçümseyen mazisinden habersizlerin yüzüne inen hakikat tokatlarıdır... Avrupalıların, insanın uçabileceğini hayallerinden bile geçiremedikleri zamanda Hezarfen Çelebi uçmaya muvaffak olmuştur. 17.Asırda yaşamış bu değerli ilim adamımızın hayatı hakkında geniş bir malumat yoktur. IV.Murad zamanında yaşadığını ve meşhur tecrübesini IV.Murad'ın da seyrettiğini bilmekteyiz. Muhtelif ilimlerde inkişaf etmiş olan Ahmed Çelebi halk tarafından "bin fenli" mânâsına gelen "Hezarfen" lakabıyla tanınmaktaydı. Ahmed Çelebi kendisinden önce yaşamış olan İsmail Cevheri gibi uçmaya merak salmıştı.Türkistan'ın Farab şehrinde doğan İsmail Cevheri, kollarına bağladığı iki düz satıhla Nişabur camiinin minaresinden aşağı atlayarak uçmayı, denemiş, fakat muvaffak olamamıştı. Bazı tarihçilere göre bu tecrübe esnasında hızla yere düşerek vefat etmişti. Ahmed Çelebi uçmayı inceden inceye hesap yaptıktan sonra denemiştir. Ahmed Çelebi araştırma ve tecrübelerine önce evinde başlamıştır. Ardından Okmeydanında yüksekçe yerlerden kartal kanatlarıyla rüzgarlı havalarda atlayarak tecrübelerde bulunmuştur. Yaptığı bütün tecrübelerde müsbet neticeler elde eden Hezarfen Ahmet Çelebi nihayet büyük tecrübeyi yapmaya TURAN Yıl:10 Sayı:33 Tecrübeyi merak eden Padişah Sultan Murad da bu uçuşu seyredecektir. Kararlaştırılan lodoslu bir günde Galata kulesinin en tepe noktasına çıkan Ahmed Çelebi "Ya Allah" diyerek kendisini boşluğa bırakmış ve yapma kanatlarını çırpmaya başlamıştır. Hayret dolu bakışlar arasında uçmaya başlayanAhmed Çelebi Üsküdar'daki Doğancılar meydanına sağ salim inmeğe muvaffak olmuştur. IV.Murad bu muvaffakiyetinden dolayı Ahmet Çelebi'yi mükafatlandırmış, fakat bilahere bazı devlet ricalinin müdahalesiyle Cezayir'e sürmüştür. Hasan Çelebi'nin tecrübeleri ilk uzay çalışmalarını Müslüman Türklerin başlattıklarını gösteren müşahhas delillerdendir. Legari Hasan Çelebi de yine IV. Murad zamanında tarihte ilk defa füzeyle uçan adam unvanını kazanan tecrübeyi yapmıştır. Hasan Çelebi kendi icadı olan, elli okkalık barut macunu ile dolu, yedi kollu bir fişeği vücuduna bağlatmış ve bu fişekleri yardımcılarına ateşlettirmiştir. Fişekleri ateşlettirmeden evvel Sinan Paşa köşkünde kendisini seyreden IV.Murad'a dönerek, "Padişahım, İsa Nebiyle konuşmaya gidiyorum. Sizi Allaha ısmarladım" diye latife etmiştir. Fişeklerin ateşlenmesi üzerine süratle gökyüzüne doğru fırlayan Hasan Çelebi barutların bitmesi üzerine kollarına taktığı kanatlan açmış ve Sinanpaşa köşkü önünde denize salimen inmiştir. IV.Murad bu muvaffakiyeti için Hasan Çelebiyi mükafatlandırmış ve onu sipahi sınıfına kaydettirmiştir. Legari Hasan Çelebi ve Hezarfen Ahmet Çelebi gibi ilim adamlarımız, bu çalışmalarıyla, devekuşu misali başını kuma gömerek mazisine ısrarla sırt çevirenlere asırlar ötesinden âdeta şöyle haykırmaktadırlar: "Bu tecrübeleri devam ettirseydiniz, dünyanın zevkine sefasına kapılmasaydınız, sizler de pekâla ay'a gidebilirdiniz.” 20 Ağustos/Eylül 2006 Bizden biri Osman Teber 9 Yıl Aradan Sonra Alparslan Türkeş Ülkü Ocağında Osman Teber 21. -22. Dönem Samsun MHP Milletvekili Adayı Türk kültürünü Avrupa´da Türk Nesline özüne uygun bir şekilde yaşatmak, devam ettirmek amacı ile görevli geldiğim Almanyanın Augsburg şehrinde “Emaneti ehline teslime eden“ gönüllü neferleri görmek ne kadar güzel, ne kadar huzur verici... Beş yıl çalıştığım bu şehirde, 3 yıl boyunca “ÖTÜKEN” dergisinin neferlerinden biri olmak şerefine nail oldum. O günki azim ve kararlılık Yıldıray başkan ile dalga dalga büyüyüp “TURAN” olmuş. Gönüllü neferlerdeki Ruh aynı, ahlak aynı, bilgi ve hüner Tanrı dağları kadar büyükmüş. Ataların bize miras değil,emanet bıraktığı Türk kültürü burada aynı anlayışla nesilden nesile devrediliyor. O gün Ateş gibi olan Yıldıraylar, Yalçınlar, Mehmetler, Zeyneller,Aliler bu günde aynı heyecanla kendilerinden sonra gelecekleri yetiştirmeye devam ediyorlar. Allah güç versin. Allah daim etsin. Bu işlerin gurbet ellerde ne güç olduğunu bilirim. “Türk ülkesi büyüyüp Turan olacak“ felsefesini sürdüren yiğit neferler, Türk Cihan hakimiyetinin müjdecileri www.Turandergisi.com´un yanında Turan yayın Grubu adı altında birleşen ve desteklerini verdikleri, Mustafa Cangı isimli gönül erine ait projeler olan “www.TuranTv.com” ve “www. RadyoTuran.com ” projeleri ne kadar güzel girişimler. 1997 sonunda ayrıldığım Augsburg´da Avukat,Doktor, Mühendis, İşçi, Tekniker, Teknisyen, Lokantacı olan öğrencim yine Türk kültürünün temsilcileri olarak görevlerini sürdürüyorlar. İşçi olarak gelen nesillerin işveren çocukları ne kadar gurur verici. Hele Türkiye´de ev,dükkan, yerine eğitime yatırım yapan velilerin anlayışları çok ama çok güzel bir anlayış Allah syılarını arttırsın. Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı bir ekol. Yeni yeri mükemmel. Teşkilatçılık anlayışı fevkalade. Dün onları tanımayan bir,iki esnafın korkarak yanlarına geldiğini bildiğim Ocakta bu gün, bir çok esnaf, işveren ve çalışan var. Turan ebediyete kadar devam edecek, Türk kültürü elden ele devredilecek. 3 yıl önce Erciyes Kurultayında karşılaştığım Alparslan Türkeş Ülkü Ocağının kurucu başkanı olan, 6 yıl uç beyliği yaptıktan sonra bayrağı bu gün “Saf çocuğu masum Anadolunun” misali Ocakta yetişen gençlerden Yeni Ocak başkanımız Sabri Önder´e devreden Yıldıray başkan, Turan dergisi Genel yayın yönetmeni olarak gece gündüz daha güzel bir Turan için çalışıyor. Bu yılda Erciyes´te Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı adına çadır kuracaklar. Turan dergisini Erciyese getirecek olan Bozkurtlar bütün gönüldaşların ziyaretlerini bekliyorlar. Tanışın onlar ile tanışın. Avrupadan gelen gür sesli Turancılarla, kadife kalemli Turanla tanışın... Kısa bir ziyaretin 9 yıl aradan sonra düşündürdüklerini şimdilik kısaca aktarabildim. İleride yazmak ve yazışmak arzum sürecek. Yüce Mevlam işlerini kolay etsin bilgilerini Dedem Korkut gibi, Gönüllerini Yunus Emre gibi, Azimlerini Başbuğum Alparslan Türkeş gibi, Sevgilerini Mevlana gibi, Türklüklerini Tanrı dağları kadar, imanlarını Hira dağı kadar etsin. Avrupa´da insanlarımıza her renkten, her kokudan bir çiçek bahçesi gibi bakan Bozkurtların azmi,teşkilatı daim duracak, Türk ülkesi büyüyüp Turan olacak. Son olarak Yeni Ocak başkanımız Sabri Önder´e ve tüm yönetici gönüldaşlarıma bu kutlu görevde başarılar diliyorum. Turan dergisi, Radyo Turan ve Turan Tv, büyüyecek büyüyecek gönüllere ve ülkelere sığmaz bir hale gelecek Allaha emanet olun, hep ülkücü kalın. Tanrı Türk´ü Korusun TURAN Yıl:10 Sayı:33 23 Ağustos/Eylül 2006 Kutlamalar Bekir Şener eğerli gönüldaşımız D Değerli Zeynel Millidere ve ailesinin eğerli gönüldaşımız D Değerli Muammer Çetin ve ailesinin Elif Asiye Miray Gökçen ını ad adını ına Cenabverdikleri yavrular yavrularına Cenab-ıı Allahtan uzun ömürler diler, Vatana ve ırlı bir evlat olmas ını temenni Millete hay hayırlı olmasını ederiz. ını adını ad ına Cenabyavrularına Cenab-ıı verdikleri yavrular Allahtan uzun ömürler diler, Vatana ve ırlı bir evlat olmas ını temenni hayırlı olmasını Millete hay ederiz. ürkeş Ülkü Ocağı Alparslan TTürkeş adına Sabri Önder ürkeş Ülkü Ocağı Alparslan TTürkeş adına Sabrı Önder eğerli gönüldaşımız D Değerli Bülent Önder ve ailesinin Değerli Turan okuyucuları, Sizde sevdiklerinizin en büyük mutluluklarına ortak olmak ve derginiz Turan´dan onları tebrik etmek isterseniz O#uz ını ad adını ına Cenabverdikleri yavrular yavrularına Cenab-ıı Allahtan uzun ömürler diler, Vatana ve ırlı bir evlat olmas ını temenni Millete hay hayırlı olmasını ederiz. eposta adresimiz [email protected] internet: www.turandergisi.com Ocak adresimiz Ostrachstr.3 86165 Augsburg www.ulkuocagi-augsburg.de ürkeş Ülkü Ocağı Alparslan TTürkeş adına Sabri Önder TURAN Yıl:10 Sayı:33 25 Ağustos/Eylül 2006 Bu Davaya Can Verenler ONLAR... Mazlum ve mahzun bir nesil Hayatlarını davaları için sebil ettiler... Tarihteki isimsiz kahramanları temsil ettiler... İnançlarına bağlı, Turan illerine sevdalıydılar... ‘’Türkiye’’ denince kalpleri bir başka çarpardı... Yüreklerinde hep vatan ve bayrak aşkı vardı... Türk’e muhabbeti, İslam’a hürmeti bildiler... Gönül mimarlarının rahlesinde gerçek aşkı buldular... Ve her zaman ‘’Ülkü denen nazlı gelin’e sadık kaldılar... Taş medreselerin Yusuf yüzlü mazlumları hayatlarının baharında ‘’Eylül’ü’’ yaşadılar... Fırtınalı yılların toz-duman ortamında bu idealist gençlerden bir kısmı, şahadet güllerinin derildiği bahçelerde dünya misafirliğini tamamladılar... Delikanlı çağında Hakk’a yürüdüler... Musalla taşına konulup namazları kılınırken, ‘’Er kişi niyetine’’ tekbir alan her kişi, onların tam manasıyla ‘’Er kişi’’ olduklarını çok iyi biliyordu... Onlar, nefretin kucağına oturmayıp, muhabbetin ocağını tüttürdüler... Ergenekon’dan yola çıkan ‘’Oğuz Karahan nesli’’ olarak Mekke’nin tevhit nurunda yıkandılar... Gece vakti batmayan güneşi, secdede buldular... Kimi zaman Yunus, kimi zaman Yavuz oldular... Onlar; fıtratlarının ve meşreplerinin gereğini yerine getirip, ‘’Yüce dileğe doğru’’ yola çıktılar... ‘’Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz’’ diyerek hedefe doğru vakur adımlarla yürüdüler... TURAN Yıl:10 Sayı:33 Ayyüce Önkuzu Sarı Onlar; sahte hakikatlerin sayısız yalanları yerine, Mutlak Hakikat’in sönmeyen nurundan ilham alarak küfrün karanlığını İslam güneşiyle aydınlığa tedvir etme cehti ve aşkı içinde ‘’Çağrımız İslam’da dirilişedir’’ diye cihana seslenen, ‘’Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi’’ni ‘’cihat’’ ruhuyla yorumlayarak, Anadolu yaylasından dün olduğu gibi bugün de ayağa kalkacak bir hareketin insanlığı yeniden iman çağına ulaştıracağına ve bu göreve Türk Milleti’nin memur edildiğine inanan bir düşüncenin temsilcileriydiler... Onlar; ihtişamlı bir medeniyetin inşası için besmele çekip zora talip olan, mücadelenin iman, sabır ve çileyle yoğrulması gerektiğine inanan, ‘’zaferle değil seferle yükümlü olduklarını’’ bilen, ‘’Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız’’ diyen Anadolu Alperenleri olarak tabutluklardan başlayıp idam sehpalarına kadar uzanan bir hayata talip oldular, gençliklerini Yaşamadan en güzel yıllarını zindanlarda, hücrelerde geçirdiler... ‘’Yusufiye’’ denilen çilehanelerde yeni bir ruh ve aşk potansiyeli idrak edip, nefis terbiyesini tamamladılar... Onlar, vatanda gurbeti yaşarken bile milletin derdiyle Mecnun oldular... Telli duvaklı bir sevgilinin değil, ‘’Bir Güzel Ülkü’’nün peşinden gittiler, tarihe yeni kahramanlar armağan edip, hüzünle umudu birlikte çivilediler gözlerimize... Onlar; ...öğretilmemiş, tevarüs edilmiş bir asaletin emriyle; gahi kızılcık, gahi sabır, gahi ecel şerbeti içtiler de, bir dem olsun kan tükürmediler... 5 26 Ağustos/Eylül 2006 Bu Davaya Can Verenler Ayyüce Önkuzu Sarı Onlar; inandıkları dava için şahadet şerbetini içtiler... ‘’Yaslı, yaralı Türklerin’’ bağımsızlıklarına kavuşmalarını göremeseler de, onların hayallerinde ‘’Esir Türk illerinin hürriyet mücadelesi’’ çok önceden neticelenmiş, ‘’Güzel Türkistan senge ne boldu’’ diye haykırırlarken bile mübarek Gök bayrak çoktan zafer burçlarına çekilmiş, Kafkaslardan esen yellerle Karadeniz çırpınırken, ‘’Yeni bir Türk Asrı’’nın doğacağına gönülden inanmışlardı... Onlar; yiğitliklerinin bedelini canlarıyla ödeyip, kendi tarihlerini kanlarıyla yazan, bir kaç damla gözyaşına okyanusları sığdıran, ‘’Yiğit bir kere ölür, korkak bin kere’’ diyerek ölümle dost olmuş gönül erleriydiler... Onlar, çelik bilekliydiler, çatal yürekliydiler, mertlik sembolüydüler, gani gönüllüydüler... Onlar, mübarek ecdadımız Yavuz Sultan Selim Han gibi ‘’Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklıkta ölüme götürür’’ diyen ve akıncılar çağından günümüze kalan son Osmanlıydılar... Onlar; hayatlarını Hakk’a göre tanzim eden, muhabbetleri de, nefretleri de Türk-İslam Ülküsü’ne göre şekillenen Alperenlerdi... Süfli sevdalar onların gönlünde asla yer bulamadı... Basit dünyevi hesaplar için ideallerini rafa kaldırmadılar... Kalbini ve Beynini hiçbir zaman midelerinin emrine vermediler... Onlar; ‘’Nefsini yularla güdenlerdendi’’, yularını nefsinin eline verenlerden olmadılar... Allah’a hakkıyla kul oldukları için, kula kulluk etmediler... Onlar, ‘’Şerefle kaybedilen davanın üzüntüsü bir gün sürer, şerefsizce kazanılan makan ve mevkiin zilleti bir ömür boyu devam eder’’ diyen koç yiğitlerdi.. Onlar; urganlı şafaklardan nurlu basamaklara mütebessim bakışlarla yol bulup, ahirete gülümseyip giderken bizleri ağlatan, ruhlarındaki sükuneti yüzlerine yansıtan, hayatlarını hesap günü kazanclı çıkmak için tanzim eden, dünyevi kazanç ve kayıpları önemsemeyen, Cenab’ı Hakk’ın ve Kainatın solmayan Gülü’nün sevdasıyla son yolculuklarına ‘’Bir gül bahcesine girercesine’’ çıkan yiğitlik abidesiydiler... Onlar; Efendimiz’in ‘’Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’’ hadisi serlevha ettikleri için zulme ve haksızlığa rıza göstermediler... ‘’Mazlumlara karşı izzetli oldular’’... ‘’Kadife eldiven içindeki çelik yumruk’’ diye tarif edildiler... Hakkın sevdasıyla zamana ve mekana meydan okudular... Makama, şöhrete ve servete itibar etmediler... ‘’O’nu bulan neyi kaybetmiştir ki, O’nu kaybeden neyi bulmuştur ki’’ anlayışının müntesibiydiler... Onlar; sistemin bekçiliğini yapmadılar, davalarının gereğini ifa ettiler... Birileri onlar adına ihale almış olsalar bile, onlar sistemin sistemsizliğini sorguladılar, zulüm düzenine karşı kavga verdiler... ‘’Bu düzen batmaz ise bu vatan batacaktır’’, ‘’Kavgamız vurguncu düzenedir’’ dedikleri için, beşeri doktrinleri aşıp İ’lay-ı Kelımetullah için Nizam-ı Alem Ülküsü’nü savundukları için, sistemin hakimlerinin hadimleri olmadıkları için, çizmeyi aşıp ‘çok oldukları’’ için mimlendiler, zulme uğradılar, haklarında idam kararları verildi... Onlar, mevcut sisteme alternatif olacak ‘’gölgesiz ve lekesiz bir adalet nizamı’’ savunurken, köhnemiş bir düzene çekidüzen vermenin ya da düzenin bir parçası olmanın düzenbazlık olduğunu çok iyi bilecek feraset ve basiret sahibiydiler... Bu sebeble egemen iradenin ‘’tehdit sıralamasında’’ her zaman ‘’tehlikeli’’ sayıldılar... Onlar; sonbaharın mecalsiz bıraktığı mihrican vurgunu yemiş yapraklar misali sararıp solmadılar, baharı yaşarken inancını bir kuvvet iksiri gibi ruhuna doldurup, ülkeninde bu inanç iklimini soluklamasını istedikleri için gök ekinken solduruldular... Onlar; idealleri öldürülen bir milletin önce zihnen, sonra da cismen küçüleceğini biliyorlardı... Bu sebeble şahsi ideallerin değil, milli mefkurelerin peşinde koştular... Onların lügatlerinde köşe dönmek, şaibeli ihale almak, rüşvet almak, haraç almak, vebal almak yoktu; gönül almak, dua almak, şan ve şeref almak vardı... Onların, gayri meşru edinilmiş malları, haram üzerine bina edilmiş mülkleri ve alın teri değmemiş bol sıfırlı banka hesapları yoktu ama, dünya nizamını tesis etmek gibi bir ülküleri, Turan denen mukaddes mefkureleri ve Türk Milleti’ni ‘’Ufukların Efendisi’’ yapacak Kızılelmaları vardı... Onlar; aynı yağmurda ıslandığımız, aynı sevgiden beslendiğimiz, aynı duygularla seslendiğimiz, aynı maziye yaslandığımız, aynı karda kışta, soğukta şehit omuzladığımız, aynı acıları ve sevinçleri paylaştığımız, gençliğini yaşamadan ihtiyar olan, ama sistemin adamı olmayan, inandığı gibi yaşamayı refah içinde yaşamaya tercih eden, çileyle, işkenceyle, zulümle, kanla canla, zindanla imtahana çekilen, ‘’...bile bile aldanan, kaybettiğine değil aldatıldığına yanan, hesabı gülümseyerek imzalayan...’’, Kimi zaman ‘’Yatağına kırgın’’ akan ya da akıtılan, ‘’aldatıldığını ve kullanıldığını anladığı için yaralı ve muğber’’ olan, ama ‘’Alnında namus lekesi’’ taşımayan dava adamıydılar... Onlar; Türk Milleti’nin muhteşem mazisini daha mükemmel bir istikbale bağlanacak olan köprünün temellerine kendi bedenlerini toprak yaptılar, taş yaptılar, böyle ulvi bir gayenin hizmetinde taş-toprak olarak bulunmayı en büyük şeref saydılar... Onlar Türk-İslam davası için taş oldular, ama alçaklarla asla yoldaş olmadılar... Galiba hilkat, onların kumaşını bayrakların kumaşıyla birlikte dokumuş, hamurlarını Allah’a adanan kınalı kurbanlık koçların hamuruyla yoğurmuş, sütlerini haysiyet ve feragatin imbiğinden geçirmişti; onun için ‘’maznun’’ iken de, ‘’mahpus’’ iken de, ‘’mağdur’ iken de hep güzel kaldılar... Onlar; yüreğimizin en mutena köşelerine oturttuğumuz, bazen tarifsiz bir heyecan içinde, bazen ah ederek, bazen de kalbimize derin bir hüzün çökerek yadettiğimiz, dokunaklı hatıraları gönlümüze dokundukça ağlamaklı olduğumuz, anılarımızın, gençlik yıllarımızın, uykusuz gecelerimizin, fikir çilemizin, kutsi ideallerimizin, en güzel hayallerimizin ortağı olan, dünyevi gailelerden azade, feragat ve fedakarlıkta zirveyi tutmuş, bencilliğe, ihtirasa, şöhrete ve servete meyletmeyen mahzun ve mağdur bir nesildi... Onların imanından, vatanseverliğinden, dürüstlüğünden, samimiyetinden hiç kimsenin şüphesi yoktu... Onlar, ‘’...bir ekmeği bölüşen, bir battaniyeyi, bir endişeyi, bir ümidi paylaşan, ölümle hayat arasındaki ince çizgide hayatla veya ölümle cilveleşen...’’ Yiğitlerdi... Onlar; millet kültürü üzerine kurulacak bir devletin Devlet-i Ebed Müddet olacağını, milletle bütübleşmeyen, milleti yok sayan, millete ters düşen yapılanmaların uzun ömürlü olmayacağını bilen tarih şuurunun sahibiydiler... Onlar, maziyi sahiplenip, hali kucaklayarak, istikbale milletimizin mührünü vurmak isteyen yerli düşüncenin temsilcileriydiler, Batılı değerlerin taşeronluğuna hiç ama hiç soyunmadılar; çünkü onlar Türk’tü, Jöntürk değildi... TURAN Yıl:10 Sayı:33 27 Ağustos/Eylül 2006 Bu Davaya Can Verenler Onlar; ‘’istikrar’’ icat olup mertlik bozulmadan önce Seyh Sadi’nin ‘’Dünya bir meta değilki, niza’a değsin’’ sözünü hayat felsefesi yapmışlardı... Dünya nimetleri karşısında eğilmemişler, bükülmemişler ‘’Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi’’ diyen Yunus Emre gibi gönül sultanlarını rehber edinmişlerdi... ‘’Bir devrin delikanlıları’’ diye de tabir edilen bu Alperenler; ‘’Asım’ın Nesli’’ de oldular, ‘’Beyaz Zenci’’ de oldular, ‘’Beşiktaşlı’’ da oldular, ama asla düzene payanda olmadılar... Milli değerlerimizin, kültürümüzün ve Türk kimliğinin savunucusu oldular, yaşatmayı yaşamaya tercih ettiler... Zamana teslim olmamak, zamanı teslim almak için mücadele verdiler... Onlar, Hakk için yola çıktılar, yoldan çıkmadılar... Onlar; Allah’tan başkasına minnet etmediler... Eylül’deki hüznü, çileyi, yalnızlığı ve ihaneti yaşadılar, fakat inançlarını ve ideallerini kattiyyen inkar etmediler... Onlar, beşeri ihtiraslar ve dünyevi menfaatler için başkalaşım geçirmediler... Onlar; malum odaklara şirin gözükmek ve menhus mahfillere yaranmak adına mefkurelerine gölge düşürmediler, itibarlarını zedelemediler... Onlar; mevsimlik idealist, sentetik milliyetçi, seyyar kıbleli muhafazakar ve fason dava adamı olmadılar... Onlar; fikir, şuur ve hareket birlikteliğinin idrakini yaşarken, önce ‘’adam’’ sonra ‘’dava adamı’’ olan, ne adamlığını ne de davasını kaybetmeyen Eylül darbesi yemiş destan kahramanlarıydı... TURAN Yıl:10 Sayı:33 Ayyüce Önkuzu Sarı Onlar; birilerinin müsade ettiği kadar milliyetçilik yapmayı, zinde güçlerin izin verdikleri nisbette inançlı olmayı kabul etmeyen; kalemi, kelamı ve selamı Kıble’ye dönük olan, gönlü Türk dünyasını kucaklayan, kalbi Türkiye için çarpan Alperenlerdi... Onlar; resmi bir paragrafta nesne olmaktansa, sivil bir cümlede özne olmayı tercih eden, inandıkları yolda dimdik yürüyen, kırılmayı göze alan, fakat hiç bir zaman bükülmeyen yiğitlik abideleriydi... Onlar, başı dik, alnı ak, sevdası Hakk olan yiğit insanlardı... Onlar, ‘’Kevser akan, ‘’Gül’’ kokan’’ kahramanlardı... Onlar, ‘’Türk Dünyası’’na sevdalı gönüllerdi... Onlar, ‘’Eylül’ün kırdığı Gül’lerdi... Onlar, Türk’ün yürek sesiydi... Onlar, Türkiye’nin beşik kertmesiydi... Onlar, İdealizmin son efsanesiydi... Onlar, Anadolu’nun alın teriydi... Onlar, bu Ülke’nin ‘’yerli’’leriydi.. Onlar, bize ‘’Eylül’’den değil, ‘’Ocak’’tan yadigardı.. Onlar, ‘’Bizim Çocuklar’’dı Dr. Mehmet GüneşO Resimler iiçin www.ulkucusehitler.com teşekkür ediyoruz 28 ´a Ağustos/Eylül 2006 Merkez: Am Mittleren Moos 36 86167 Augsburg Tel.: 0821-7479839 Tel.: 0821-5811 03 Fax : 0821-2190513 E-Mail : [email protected] Şube 1: Şube Proviantbachstr.30 86153 Augsburg (Can Ticaretin içinde) 2: Şube 2: Donawörtherstr.143 86154 Augsburg (Eski Ekin pastanesinin yeri) Siz Her ^eyin en iyisine lay´ks´n´z Herşey size daha iyi hizmet vermek için Unsere Leistungen Auto Versicherung Hausrat Versicherung Haftpflicht Versicherung Rechtsschutz Versicherung Unfall Versicherung Vermitlung von versicherungen Finanzierungen und Kapitalanlagen Kranken Versicherung Bausparen Versicherung VL Baufinazierung Schutzbrief Lebens Versicherung Berufsunfahigkeits Versicherung Renten Versicherung Geschfts Versicherung Gebaude Versicherung Riesterrenten Versicherung Ulmerstr.26 86154 Augsburg ------ Tel:0821/412707 Fax:0821/412847 Konuk yazar Kaanhan Kurultay Zamanını kaliteli ortam ve zeminlerde geçirecek, hayatı kaliteyi aramakla daim olacaktır. Bir o kadar seçmesini bilerek seçkin bir ortamı kendine ve çevresine hazırlamak için uğraş verecektir. Bunun adı bilinçdir.Anne ve baba sevgisiyle yetisemeyen gencin hali, "saldım çayıra mevlam kayıra" tabirine en uygun örnekdir. Ve bu tür örneklerin ülkeye zararı zaman zaman 30 bin can alan ayrılık ve hainlik peşinde koşan zümreler grubu olarak sana geri döner. Ve onlarla dağlarda buluşursun. Bilmeden ektiğin hatalı tohumun zararlı ürününü biçmek zorunda kalırsın. Ülkücü bir düşünceye sahip aile yapısı güçlü olmakla birlikte bu bilinci,mefkuresinde taşıdığı bilinç ve yüksek Türk karakterinden alır.Ülkücü edep ve adabı, her şekilde büyüğüne karşı sevgi ve hürmeti gerektirir. Kendiyle barışık ülkücü genç, ar edinmeden büyüğüne karşı hürmetini esirgemeyendir. ÜLKÜCÜ SORUMLULUGU Kaanhan Kurultay Kendine güven duyamayan insan, sorumsuz ve gayesiz bir hayat sürmeye mahkumdur. İnsan neden sorumluluk hissi duyar? ve ne zaman başlar bu his? İstekleri ağır basmaya başladığında, geleceğine dair karamsarlığa düşdüğünde ve sırf bedenini koruma adına canı yandığında; sorumluluk kendiliğinden gelişir. Çocukluğunda bolca hikaye dinleyen çocuk güçlü bir karaktere sahip olur. Çünkü bolca hikaye dinleyen çocuk hayal dünyasını geliştirmekle kalmaz, onu arastırmaya iter ve okuma alışkanlığını geliştirir. Ergenlik döneminde ise bu bilinç dahada artar ki arkadaşlarına ailesine büyüklerine karşı kişisel ve onurlu bir duruş sergileyerek sorumluluk hissi duyar. Eğitimli bir anne ve baba elinde yetişen erdem ve ahlak sahibi genç, bedeni uzvuna olan sorumlulukdan terfi ederek ailesine büyüğüne, çevresine, ve vatanına karşı inanılmaz bir bilinçle sevgi ve sorumluluk hissi duyar. Sevgi ve yaratıcı bir ruh yapısı ile yetişmeyen çocuk, nasihat almakdan acı duyar, çevresine saldırgan bir tavır takınır ve kendini kapalı bir kutunun içine hapseder. O artık asidir. O hapsettiği kutunun içinde vatana ihanete kadar uzayan hain planlar yapılır. Türk aile değerlerinin bilincinde olan her ülkücü aile büyükleri çocuklarına karşı inanılmaz duyarlılıkla sevgilerini çocuklarından esirgememelidirler.Ve hayal ile başlayıp gerçeğe dönüştürdüğümüz nice Türk destanlarını çocuklarına okuyarak, o karanlık kutulara kendilerini hapsetmelerine engel olabilirler. Sınır koyma ölçüsü çocuğa karşı ne ise izin vermekde aynı ölçüde olmalıdır. Çünkü tutarlı bir anne baba karşısında çocuk kendini ispata çalışma yollarını arayacak ve rüştünü en kısa zamanda ispat etme peşine düşecektir. Tabi ki bu çocuğun hızlı düşünmesini sağlayacak ve sevdiği anne veya babasını kendisine örnek almaya çalışacaktır. İşde bu anda anne ve baba çocuğuna vatan sevgisini vermek için var gücüyle yüklenmelidir. Yalan söylememek, sır saklamamak düşüncesiyle yetisen çocuk inanılmaz bir duruş sergileyecek Milletine, Bayrağına,Vatanına karşı asla leke düşürmemek için bir onurlu mücadelenin içine gidecek kadar kendinde cesaret bulacaktır. Çünkü o artık yıkılmaz bir kaledir. Cenabetin, hainin ve vatanına karşı koyanların önüne çıkmış bir Civanmert'dir. Gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmekde zorlanmayan, okuma alışkanlığı olan, sorumluluk bilinciyle yüklenmiş genç, ülkesinin ve Milletinin müdafasını yapacak, kültürlü bir o kadar delisi olacak yiğitdir. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Ondaki yüksek ahlak ve dik duruş, onu vatanın gizli bir askeri kılar. Oda bundan son derece mutlu ve gururludur. Böylesi çelikleşmiş bir iradeye sahip ülkücü genç, eziklik hissini asla kendinde görmeyecek, aksine zeka dolu bakışlarıyla çevresini etkileyecektir. Çünkü ülkenin hele bu çağda böyle genç bir ülkücüye çok ihtiyacı vardır. Sorumluluk hissi gelişen gencin belki duyarlı edebiyat yanı gelişecek, belkide idari yapının mekanizmalarını bir gün eline geçirecektir. Böyle güçlü bir karakter hissiyle yetişen, kendini geliştiren çelikleşmiş ülkücüye kim ülkesini teslim etmek istemez? Amaç o ki yüce Türk Milletinin gönlüne girmek böyle bilgi ve irfan ile dolmuş iman ve ülkü devleriyle mümkündür: Ülkücünün sorumluluğu derin ve manalıdır. Sorumluluğunun nice nedenleri vardır. Ülkücü genç koza daki kelebek gibidir. Kozanın perdesini var gücüyle yırtmaya çalışarak kanatlarını güçlendiren yeni doğmuş kelebeğe çok benzer. Onlar artık gerektiğinde ülkeyi yönetmeye talip olmuş, çetin yolları aşmak için kendilerine ilkeler koymus isimsiz ATSIZ lardır. Ve onlar sadece kendilerine olan sorumluluk değil, herşeyin farkına varan bir bilinç içinde, zeka fışkıran, yıldırım gibi çakan, tayfun gibi esen, gözlere sahiptirler. Kısacası bilinmesi gereken ülkücü gençlik dostunu ve düşmanını iyi seçmek, okumak ve bilgi ile yüklenmek zorundadır. Boş safsata peşinde koşan birer kalabalık yığın olmamalıdır. Atasını ecdadını iyi tanımalı sahip çıkmalıdır. Çünkü ülkücülük ülkenin makus talihini yenecek son noktadır. ( Yoksa Artık aileler Sorumluluk bilinciyle yoğrulmus çocuk; Ocaklar sorumluluk ile yüklenmis genç yetiştiremiyormu?) Tanrı Türk´ü Korusun Kaanhan Kurultay Http://www.kaanhankurultay.forumu.biz/ 30 Ağustos/Eylül 2006 Ülkü Baba Mehter Takımı Türk düşmanına korku dostuna ise güvendir Mehter. Heybeti, şefkati, sanatı, aşkı, bu kadar canlı olarak işleyen hiç bir müzik olamaz. Türkün kültürüne yakışan, onun iç alemini dışa vuran ezgilerle şekillenen, aslında bize has genlerin deşifre edilmesidir. Turan dergisi-Murat Bey, Mehter takımı organize etmek nerden aklınıza geldi? Murat Yalçın-Aslında Mehter takımının Avrupa Türklüğüne hizmeti, Avrupaya çıktığım ilk günden beri aklımdaydı. Benim soyumun bir bölümü Balkanlardandır. Yani benim Atalarım, Vatan kayıp edipte atan kayıp etmenin acısını bizzat tadanlardandır. Bir Türk Milliyetçisi olarak müzikte de kendimize dönüşü sağlamak için üstümüze düşen görevi yerine getirmeyi bir ayrıcalık değil önemli bir vazife olarak görüyorum. Turan dergisi- Bir ön çalışmanız varmıydı? yada bir alt yapınız müzik eğitiminiz varmıydı? Murat Yalçın-Hayır ben sadece 48 yaşına kadar yalnızca o müzikleri dinleyen biriydim. Müzikle ilgim o kadardı. Turan dergisi-Böyle bir başarılı çalışmada sizce en etkili neden neydi? Murat Yalçın-Arkadaşlarımın Türk insanına hizmet etme istek ve azmidir. Yani Ülkücü ahlakla ahlaklanmış bir kadro, asimilasyona karşı kültürel direnişe en güzel örnektir. Bizler Türk kalmanın, Türk kültürünü yaşamaktan geçtiğine inanıyoruz. İnanıyoruzki yüksek Türk-İslam ahlakıyla ahlaklanmış gençlerin, içinde yaşadığımız topluma daha faydalı olacak. Mutfağımızda bulgurumuz kaynadığı müddetçe, çayımızı çay bardağından içtiğimiz müddetçe, MEHTERİMİZİ dinlediğimiz müddetçe TÜRK olarak kalacağımızın delilidir. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Murat Yalçın Turan dergisi- Bu kadar güzel insanı toplayıp müzikle iç aleminizi sergilemek zor oluyor mu? Murat Yalçın-Hayır hiç zor olmuyor. Takımımızın tamamı Ülkücüdür. 60´ı genç, 60 ta olgun yastaki arkadaşlarımızdan kuruludur. Böyle bir kadroyla basarısız olunmaz. Ben 50 yaşından sonra zurna çalmayı ögrendiysem bu 120 kisi için başarılmayacak hiç bir güç iş yoktur. Bavyera 2 bölgesi ülkücüleri ve Türk Federasyonu için bu durum bir kazanç, kıvançtır. Hedefimiz bizden çok önce bu yola çıkmış olan Bilefeld ve Berlin Mehter takımları gibi profesyonel olmaktır. Her iki Takım sorumlu ve katılımcılarını buradan tebrik ediyorum. Bu alemde artık ÜLKÜBABA MEHTER TAKIMININ da mevcut olduğunu müjdeliyorum. Turan dergisi- Sayın Yalçın zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ediyor başarılı çalışmalarınızın devamını diliyoruz.. Murat Yalçın-Yıldıray bey Asıl ben böyle nadide güzel dergiyle milletime seslenebilme imkanı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Daha önce Ötüken olarak çıkardığınız Turan dergisinin 10 yıldır camiamıza vermiş olduğu hizmetler için sizi ve bütün emek sahiplerini kutluyor bende sizlere bu güzel çalışmanızda başarılar diliyorum. Allaha emanet ediyorum. ÜlKÜ BABA MEHTER TAKIMI İrtibat Tel. 0991 340 353 eposta:[email protected] internet.www.mehter.eu 34 Ağustos/Eylül 2006 Ozanlarımız Kaanhan Kurultay OZAN NİHAT İLE SÖYLEŞİ Söyleşi: Kaanhan Kurultay ‘Dertler dolup dolup taşar, Gurbet elde, gurbet elde. Boynu bükük kullar yaşar, Gurbet elde, gurbet elde.’ Böyle diyor ozan Nihat bir şiirinde. Gurbetde yaşayan insanının sesi olmak ise başka bir sorumluluk. Dünya bir kazan ozan Nihat sanki bir kepçe misali, durmadan gezmiş, o meşhur ‘gönül sohbetlerini’ yarenleriyle paylaşmış biri.Bildiğiniz gibi Anadolu bağrında ne büyük ozanlar yetiştirmişdir. Milletin zaman zaman sesi olmuş, Türküleriyle ağlayan ve gülen bu necip Milletin dertlerini, sıkıntılarını,sevinçlerini saz ve sözlerine taşımışlardır. Bazen kendisini dahi aşan, büyük bir mefkureyi göğüslemeye cesaret eden ve layıkiyle bunu başaran ozanlar, bu necip milletin özünü ne güzel yansıtır. Ozan Nihat üstadı anlatmak bir başka deyimle gönül erenini kaleme yansıtmak bizim haddimiz değil. Ben sordum Ozan şiirle cevap verdi. Eee söyleşi yaptığınız kişi eli mızraplı ayağında çarık bir gönül dostu olursa söyleşimizde böyle olur. Bütün sorularımıza gönül içtenliği ile cevap verdi ozan. Ve doğrusu o ki karşımda eğitimli bir o kadarda engin hoşgörüsü olan bir ozan vardı.İsterseniz buyurun bir gençliği peşinden sürükleyen ozanla acizane yaptığımız sohbeti sizlerle paylaşalım ve ozanın sırlarını, sevdalarını biraz deşmeye çalışalım. Turan dergisi ve bozok.be sitesi için yapacağımız sohbet için bizi kırmadığınızdan dolayı teşekkür ediyoruz. 1- Günümüz evliya Çelebisi olmak ki biz böyle görüyoruz sizi, nasıl bir duygu acaba ? Ozan Nihat: Asıl teşekkür etmesi gereken benim diyerek söze başlamak istiyorum. Çünkü sizin sayenizde binlerce Can Yarenlerimle sohbet etmiş olacağım. Sevgili kardeşim, sorunuzdaki Evliya Celebi tabiri çok hoşuma giden bir tabir. Gerçekten ömrümün yarısı diyardan diyara gezmekle geçti.Yıllar önce söylediğim bir türküde de bu tabiri kendim için kullanmıştım. Cazip geldi seyyahlığın biçimi, Dünyanın haline kandım bu sene. Diyar diyar geze geze kendimi, Evliya Çelebi sandım bu sene. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Yollardayım yerim yurdum yok benim, Kimse sormaz çünkü ardım yok benim. Parklar serbest, kira derdim yok benim, Boş bulduğum yere kondum bu sene. Yağmur gibi yağar dinmez derlerdi. Her sakallı dedem sanmaz derlerdi. Tanıyanlar ‘Nihat Sönmez’ derlerdi. Gurbet rüzgarıyla söndüm bu sene. Evet Canlarım işte böyle.. Bu da Allah’ın bize bir lutfu. Bizler de böyle imtihan oluyoruz..seyahat nimeti ile.. 2-Türkiyede olduğu kadar, dostlarınız sizi Yurt dışındada davet ediyor, bu davetlerin içeriği nedir acaba biraz bahsedermisiniz? Malum çok davet alan kişisiniz. Ozan Nihat: Evet çok sükür gönül dostlarımızın sık sık davetlerini alıyorum. Ama şu bir gerçekki, bu davetler benim özelliğim olduğundan değil, vize problemimin olmamasından kaynaklanıyor bence.Ömrümün yarıdan fazlası avrupada geçtiği için, bende yol problemi, dil problemi, para pul problemi, hatta hal problemi de yok...Diyeceksıniz üçünü anladık da bu HAL ne..?!..Evet dostlar Cenab-ı ALLAH bana öyle bir gönül nasip ettiki, inanırmısınız nefsimden başka düşmanım yok. ‘Hak’ka feda ruhum, bedenim cismim. Nefsimdir dünyada yegane hasmım. Sorulursa şayet ünvanım ismim. Sıradan bir NİHAT denen Ozanım.’ Tabi bir de her ne kadar Türkıyede yaşıyorsam da aynı zamanda ben de bir Avrupa Türküyüm,Şöyle: ‘NerdeTürk orda bir ocak yaktık. Yerleşip çadırın kazığını çaktık. Yanına da cami, minare diktik. Tam serdik döşeği çulları kardeş.’ Tabi 1973 ten beri yurt dışındayım..1976 dan beri de sazımla sözümle ÜLKÜDAŞLARIMLA iç içe, el ele,gönül gönüleyim... Galiba en önemlisi de hiçbir fırtına beni Ülkücü hareketten ve Ülküdaşlarımdan koparamadı.. Ve inşallah ömrümün sonuna kadar da koparamaz.. Çünkü her kul gibi benim de Yüce Mevla’dan dileğim, ardımda hoş seda bırakarak şu yalan dünyaya veda edebilmek. ‘Münker ve Nekir’den kurulur heyet. Önüne serilir amel ve niyet. Ardında bir eserin yok ise şayet, Adın bu dünyadan silinir gider.’ 3- Ozanım hemen aklımdayken söyleyeyim, bir çok sevenleriniz eski parçalarınıza ulaşamıyormuş. Birde yeni çalışmalarınızın olup olmadığını merak ediyorlar. Biraz bilgi verirmisiniz gelecek ile ilgili? Ozan Nihat: Belki biliyorsunuzdur ama yinede söyleyeyim, şu ana kadar 4 kaset Avrupada ve 2 kaset de Türkiye de yaptım. İnsan yaptığı işi önce kendisi beğenmediyse başkalarından beğeni bekleyemez.. Avrupada yaptığım 4 kaset de maalesef çok basit usüllerle yapıldı.Arada çok güzel sözleri sağlam müzikle besleyememekten dolayı heba ettim. Ama Türkiyede yaptığım YA SEV YA TERKET (susurluk) ve Göç kasetleri daha güzel oldu. Güzel oldu deriken, ilk 4 kasete nisbetle diyorum. Yoksa şu gün aynı kasetleri yeniden yapsam en az on misli daha güzel olurdu. İnşallah sizlerinde sitelerde yayınlamanızla bu eski kasetlerimizdeki eserlerimiz daha çok yarenlerimize ulaşır diye düşünüyorum. İkinci sorunuza gelince, Allah izin verirse bu yıl içinde OZAN NİHAT mührünü vuracağım bir albümün hazırlığı içindeyim. 35 Ağustos/Eylül 2006 Ozanlarımız 4-Bu arada bir albüm hazırlığı içinde olduğunuzu sevenlerinize müjdelemiş olalım. Biliyorsunuz internet ortamı bir çok sanatcının eserlerini yayınlıyor ve bu emeğe saygısızlık olarak addediliyor. Ülkücüler elbetde görevlerini bilirler ve sanatçısının eserlerini satın alırlar. Bu emek hırsızlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ozan Nihat: Ben hiç kimsenin emeğinin heba olacağına inanmıyorum. İstesekte istemesek de Mp3 lerle sanatçıların bütün albümleri ellerde dolaşıyor. Açık söyleyim ben bizzat eserlerimi isteyene vermeye çalışıyorum. Kaset devri bitti. Yakında galiba CD devri de kapanacak.. Teknik hızlı ilerliyor. Biz sanatçılar yeni eserler vermeye devam etmeliyiz.. ALLAH onun mükafatını öyle veya böyle mutlaka ama mutlaka verecektir. Çünkü yüce ALLAH ‘Ben ilmi isteyene, dünyalığı istedigime veririm’ diyor.. Bizler Allah’tan daima İlmimizi artırmasını talep edip çalışmalarımıza devam etmeliyiz. 5- Sanatın ve Gönül sohbetlerinin dışında Ozan Nihat, ne ile meşguldür? Biraz özel bir soru oldu ama.. Malum sevenleriniz cidden merak ediyor. Ozan Nihat: Uyku hariç hep sohbetle meşgul olmaya çalışıyorum. Birkaç yıldan beri de internet vasıtasıyla Yarenlerimle Canlarımla muhabbet etme fırsatı buluyorum. Ömrümün hiçbir döneminde kahvehane alışkanlığım olmadı. Hele hele boş oturmayı hiç sevmem. Diyelim ki bir yerde birini bekliyorsam, muhakkak bir uğraşım olur. En azından cebimde za bir takvim yaprağı, ya da ezberlenmesi gereken sure, dua gibi bir not muhakkak vardır.. ‘Vakit Nakittir’ ata sözü, ‘İki günü birbirine eşit olan zarardadır’ hadisi şerifi benim şiarımdır.. 6- Muzik bir birikintinin ve birikmiş duyguların dışa vurumudur. Sizden bize yansıyan ise müthiş bir vatan sevgisi. Sizi bu kadar Vatanperver kılan şey nedir acaba? Ozan Nihat: Benim müzikle bağlantım bebekliğimde başlamış.. Kendimi bilmeye başladığım zamanlar parmaklarım hep duvarda asılı olan saza uzanırdı. İlkokul önceleri bile, henüz okumayı bilmediğim zamanlar hep dayılarıma yalvarırdım aşık keremin hikayelerinden anlatıverin diye. Çobanlıkta da elime bir değnek alır güttüğüm mallara, kuşlara, ağaçlara birşeyler söylemeye çalışırdım. 1976 dan sonra da memleketin o kara günlerinde VATAN sevgisinden başka, Milleti karanlıklara götürmek isteyenlerin kirli oyunlarını bozmaktan başka yazacak söyleyecek konumuz olamazdı. O kutlu duyarlılığımızdan dolayı ki, elhamdülillah, VATAN sevgisi hep önceliğimiz oldu. 7- Bir şiirinizde (Bu kutlu dava için Kürşad en önde) diye bahsediyorsunuz. Günümüzğn Evliya Çelebisi bazen Kürşad oluyor sevenlerine sesleniyor şiir ve Türkülerinde. Biz bunu görüyoruz sizde. Sizdeki bu kutlu davanın özelliklerini biraz anlatırmısınız sevenlerinize? Ozan Nihat: ‘Nihatım bu Ülkü bir sevda bahrı. Onun için hoştur çilesi kahrı. Alnımızda parlar Türk İslam mührü, Mertliğin sembolü yazı bizdedir.’ Allah böyle kutlu sevdaları bize nasip ettiği için çook şükretmeliyiz. Bunun aksine vatansız, dinsiz de olabilirdik Allah korusun. TURAN Yıl:10 Sayı:33 Kaanhan Kurultay Son zamanlarda biraz dumura uğrasa da Ülkücünün Ülkücüye olan sevgisi, Ülkücü olmayan öz kardeşinden bin kat daha fazladır. Çünkü mukaddes yolda insanların birbirine yoldaş olmasından, Ülküdaş olmasından daha büyük zenginlik, daha büyük zevk olabilir mi? Hele hele Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine sımsıkı sarılmış bir ozan olabilmenin gayretlerinden daha güzel bir şey olabilirmi? ‘Hamdolsun Mevla’ya yolumuz Haktır. Müslüman Türklüğün özü bizdedir. Azmettik, inşallah zafer mutlaktır. Bunun işareti izi bizdedir. Bu yolda ölmek var dönmek yok. Yaz yağmuru gibi yağıp dinmek yok. Bir OCAK ki lügatında sönmek yok. Böyle bir ateşin közü bizdedir. Kimi dini atar, kimi de ırkı. Batının elinde çoğunun çarkı. Temsil eden biziz Müslüman Türkü. O yüzden dünyanın gözü bizdedir.’ Eveet..İşte yukarıdaki dörtlüğün baş tarafındaki üç dörtlük böyle.. Zannedersem bu 4 dörtlük sorunuza cevap vermiştir. 8-Malumunuz Türkiyenin içinde bulunduğu durum ortada, hızla değişen bir dünya gerçeğinde yol alıyoruz. Günümüz iktidarının yaptıkları ortada. Günümüz Türkiyesinin durumundan biraz bahsedermisiniz.? Ozan Nihat: Eskiden yazılmış şiirimle bu soruyu cevaplayacağımı zannediyorum. UYAN MİLLET Köşeleri tutmuşlar, imansızlar nursuzlar. Namus edep düşmanı, hayasızlar, arsızlar. Memleketi sömüren iri başlı hırsızlar, Domuz gibi şiştiler hep, haram yiye yiye. Uyan millet uyan bak, ne hallerde Türkiye Vaatlere kanıpta verirsen oyunu, Aha böyle ölçerler, zam zulümle boyunu. Çoban hırsız emmoğlu, güt demişsin koyunu. Kümes güvenilirmi, a be herif tilkiye? Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye Birçok gencin elinde, türlü çirkef dergisi. Ekonomi derişen, manukyan’ın vergisi. Ekranlarda izlerken, içki, fuhuş sergisi. Bu mikroplar bulaştı, hemen hemen her köye, Uyan millet uyan bak, ne hallerde Türkiye. Bu sözlerim belkide gitmez hoşuna. Balık baştan bozulmus, ne koklarsın boşuna? Bir baksana hemşerim icraatın başına, Teslim eden kendinsin bu ciğeri kediye. Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye. Kanun imiş,hukukmuş, yukarıdan baskı var. Adaletin üzerine yukarıdan baskı var. Yolsuzluğa örnek çok, en basiti İski var. Bir avrada verilir sekiz milyar hediye, Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye. 36 Ağustos/Eylül 2006 Ozanlarımız Kaanhan Kurultay 11- Ozanım bu söyleşimiz Augburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağının daha önce ismi Ötüken olan ve on yıldır yayın hayatını sürdüren TURAN dergisindede yayınlanacaktır. Daha önce 3 defa gittiğinizi öğrendiğimiz Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağındaki sevenlerinize iletmek istediğiniz mesajınız ve bu Ocak hakkındaki görüşlerinizi de öğrenebilirmiyiz? Ozan Nihat: Augsburg Alparslan Türkeş Ülkü Ocağının benim gönlümde ap ayrı bir yeri vardır. Hemen sözlerimin başında taa yürekten, Allah nazardan saklasın, demek istiyorum.. En güzel tarafları da, ismi ile müsemma, fitne fesattan, ikilikten uzak olmaları.. Ve en taktir ettığim yönleride tam bir aile ocağı olmaları.. Hele bir sohbet programında, hiç unutmuyorum ve her zamanda anlatırım, daha iki aylık bebeklerin bile anneleriyle birlikte ocakta olmalarıydı. Dilerim yüce Yaratan’dan bütün ocaklarımız öyle olsun..Uzun söze gerek yok, Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletini ap açık görmek isteyenler lütfen bir sefer o kutlu ocağımıza gitsinler. Efendim, şahsınızda bütün Alparslan Türkeş Ülkü Ocağı Bozkurtlarına ve onlarında şahsında yarınlarımızın teminatı Can Bozkurtlara gönüller dolusu selam ve sevgilerimi yollamak istiyorum. Emperyalizm, itleri üstümüze salıyor Bunca vatan evladı hergün şehid oluyor. Öksüz, yetim, dul dertli, kanlar yerde kalıyor, Bölücülük anarşi tükenmiyor, ne diye Uyan millet, uyan bak, ne hallerde Türkiye. OZAN NİHAT inandık, amentüde kader var. Amma gafil olursak, çok zulüm var, keder var. Bu dertleri çözecek elbet yiğit Lider var. Aramızda, bizimle, niye görmezsin, niye? Uyan millet. Uyan bak, ne hallerde Türkiye. Allah aşkına şu işe bakın. Ben bunu taa 1993 te yazmışım.. Haala değişen birşey var mı? Bu da insanımızın görüntüye çabuk kanmasından kaynaklanıyor. İşte bunun için özellikle Ülkücülere, Ülkücü Ozanlara çook iş düşüyor. Aziz Türk milletine usanmadan bıkmadan gerçekleri, doğruları anlatmak. 9- Bildiğim kadarıyla internet ortamında isminizi taşıyan bir de siteniz var www.ozannihat.com ve www.blogcu.com/OzanNihat gibi. Sevenleriniz zaten biliyor bu siteleri. Gerçek hayatta aktif oldukları gibi, sanal ortamda da çok aktif bir Ülkücü gençlik var. Onlara sizin bir mesajınız varmı acaba? Ozan Nihat: Söz madem ki sanal ortamdan açıldı. Çok önem verdiğim bir ricam var Ülküdaşlarımdan. Hepinizin malumu, elimizde bizim diyebileceğimiz bir TV kanalımız yok. Ama çeşitli Tvlerde programlar yapan arkadaşlar var. Zaman zaman oralardan bizlere davet geliyor gidiyoruz. Lütfen arada sitelerimize bir göz atsınlar. Zaten benim sitenin ilk girişinde konser ve TV programları oluyor. Mümkün olduğu kadar insanlarımıza duyurmaya çalışsınlar. Bir ricam daha var ben bilhassa MSN de her yazanı kaydediyorum listeme. Onun için çoğu arkadaşı tanıyamıyorum, unutuyorum. Lütfen kusuruma bakmasınlar, hoşgörsünler ve hemen kendilerini tanıtsınlar. Çünkü zaman zaman sitemli vede uygunsuz tavırlarla da karşılaşıyorum. Artık tekniğin her şeyinden bizlerde istifade edelim ama zararlarınada dikkat edelim diyorum. Ve cümle Ülküdaşlarımla sizlerin aracılığıyla yürekten selam ve sevgilerimi yolluyorum. 12-Aleykümselam Ozanım, tekrar bu güzel sohbet için teşekkür ederken son olarak gelecekteki projelerinizden ve gönül yarenlerinize söyleyeceklerinizden haberdar olmak istiyoruz. Neler söyleyeceksiniz? Ozan Nihat: Gelecektaki en büyük projem, bol bol gönül sohbetleri yapmak. Sanat hayatımın nerdeyse 40 yılını doldurmak üzereyim. Yarınlara benim bırakabileceğim en büyük eser ancak gönül sohbetleriyle olacak. Konserden ziyade her gün bir yörede en az 2 saat olmak üzere ‘Aşık Sohbetleri’ yapmamın çok daha yararlı olduğuna olacağına kalpten inanıyorum. Bu projemi gerekli yerlere söyledim ama, henüz uygulamaya başlanmadı... Galiba bu da konser gibi bir arz talep meselesi. Ama ben hazırım. Her an O’na kavuşacağımın şuurunda olarak can yürekten GÖNÜL SOHBETLERİNE hazırım. Çünkü: OZAN NİHAT masivadan arındım. Hakk’a gittim, halk içinde göründüm. Daha sağken ak kefene büründüm. Çok şükür ölmeden ölen Ozanım. Deyip kesti derler ya eski aşık hikayelerinde işte bende deyip kestim. Ve bütün canlarıma yarenlerime ve Can Bozkurtlarıma, Can Ülküdaşlarıma gönüller dolusu sevgi saygı ve selamlarımı yolluyorum. ‘TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN’ TURAN Yıl:10 Sayı:33 37 Ağustos/Eylül 2006 Türk Federasyon Necati Uygur Cenaze Fonu Hac ve Umre Organizasyonu Türk Federasyon Hac ve Umre Organizesi, yurt dışında yaşayan vatandaslarımızın hac ve umre ibadetlerini yerine getirmeye yardımcı olmak amacıyla, 1992 yılında kurulmuştur. İlk kurulduğu yıllarda 100 civarinda küçük bir sayıyla başladığı hizmetlerine aralıksız olarak devam etmenin gururunu yasamaktadır.Hac farizasını bizimle yapanlar, kutsal topraklardan döndüklerinde büyük bir içtenlikle memnuniyetlerini ifade etmekte, ve yeni sezonda buralara yolculuk yapacak başka insanları da tesvik etmektedirler Hac Organizesi, hac mevsiminde kayıt işlemleri Türk Federasyon Cenaze Nakli Yardimlaşma Fonu, Almanya topraklarında yaşayan vatandaşlarımızdan, buralarda vefat edenlerin acılarına ortak olmak ve o yaslı günlerinde gerek bürokratik işlemlerinin, gerekse anavatanla olan bağlarının daha da güçlenmesinin sağlanmasına yönelik olarak, 1996 yılında kurulmuştur. Kurulduğu günden bu güne kadar, hedeflerine ulasmanın gayretlerini veren fonumuz, birçok vatandaşımızın acı günlerinde dertlerine merhem olmuş, ve cenaze nakil islerini titizlikle yerine getirmiştir. Cenaze Fonumuza üye olan herkese tarafımızdan üye oldugunu gösterir fotograflı bir "üyelik kartı" verilmekte ve herhangi bir ölüm vuku bulduğunda, telefonla üye numarası sorularak işlemlerde kolaylık sağlanmaktadır. için bölge başkanlarından, teşkilatlardan ve başına vermiş olduğu ilanlar yoluyla da direk kayıt yöntemlerini kullanmaktadır. Almanya'da 13 ayrı yerde, Hac ve Umre Islerinden sorumlu genel baskan yardımcısına bağlı olarak bu işle görevli hac sorumluları mevcuttur. Bu sorumlular vasıtasıyla, hacca gidecek üyelerimize en kısa yoldan ulaşma imkanı bulmaktayız. İlk göreve başladığı günden bu güne kadar aralıksız olarak hizmetlerine devam eden Türk Federasyon Hac Organizasyonu, vatandaslarımızın güvenine layık olmak için elinden gelen her türlü çabayı eksiksiz olarak yerine getirme gayreti içindedir. TURAN Yıl:10 Sayı:33 TURK-FED CENAZE NAKLİ YARDIMLASMA FONU ILETISIM BİLGİLERİ Kayıt İşlem Adres Hochemmericher Markt 5 - D-47226 DU-Rheinhausen Telefon : 02065 55 01 13-14 TeleFax : 02065 50694 38 Ağustos/Eylül 2006 Bilim Teknik Fatih Bozkurt Önder Avrupa’nın ilk piramidi tepenin altında Düşünce gücüyle bilgisayar Düşünce gücüyle kullanılan bilgisayar yapıldı. Felçli veya sakat hastaların bilgisayar kullanmalarını sağlayabilecek ve “Berlin Brain-Computer ınterface” (BBCI-Berlin Beyin Bilgisayarı Ara Yüzü) adı verilen bilgisayar, Berlin’deki Fraunhofer Enstitüsü ve Humboldt Üniversitesi tarafından ortaklaşa geliştirildi. K. Kutbu 55 milyon yıl önce tropikti Yeryüzünde 55 milyon yıl önce dogal yollardan meydana gelen ani küresel ısınma sonucunda, Kuzey Kutbu’nda 23 derece sıcaklıkta yarı-tropik bir iklim hakimdi. - Bilim insanların şaşırtıcı bir diğer iddiası da, 55 milyon yıl önce palmiye agaçlarıyla dolu tropik bir cennet olsa da Kuzey Kutbu’nda muhtemelen insan kafası büyüklügünde sivrisineklerin kol gezmis olduğu. Uzmanlar, dünyanın milyonlarca yıl önce, ‘dogal küresel ısınma’ süreci yasadığını, ancak 55 milyon yıl öncesinde, sera etkisini hızlandıran ani bir karbondioksit yükselmesinin meydana geldigini belirtti (a.a) TURAN Yıl:10 Sayı:33 Bosna Hersek’te bir tepede süren kazı çalışmalarına katılan Mısırlı uzmanlar, toprağın altındaki piramidin Mısır’daki Gize piramitlerine benzediğini açıkladı. Tepenin altından iddia edildiği gibi bir piramit çıkarsa bu arkeoloji tarihinde bir devrim olacak. Yapının, Avrupa'nın ilk piramidi olarak kesinleşmesi için yıllar süren bilimsel araştırmaların yapılması gerekebilir. Bosna piramidi UNESCO’nun gündeminde UNESCO uzmanları, Bosna’da bir dağın altında olduğu varsayılan piramit yapıyı incelemeye alacak.SARAYBOSNA - BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO Genel Sekreteri Koiçiro Matsuura, Bosna-Hersek’te yayımlanan Dnevni Avaz gazetesine yaptığı açıklamada, piramidin tarihsel geçmişinin anlaşılması için bir UNESCO ekibinin bölgeye gideceğini açıkladı. Avrupalı arkeologlar yapının bir piramit olmayacağını düşünüyor. Ancak, piramidi ilk ortaya çıkaran Boşnak arkeolog Semir Osmanagiç, tepenin altında gizli tünellere rastlamıştı.Amatör arkeolog Semir Osmanagiç tarafından bulunan bir tepenin altında olduğu varsayılan piramit yapı, geçerlilik kazanması durumunda Avrupa’nın ilk piramidi olacak. Boşnak arkeolog Osmanagiç ekibiyle birlikte, Pljeseviça tepesinde ve 3 piramidi birbirine bağladıgına inandığı yeraltı tünellerini araştırıyor. Piramidi incelemek üzere Bosna-Hersek’e gelen Mısırlı arkeolog Ali Abdullah Bereket ise, tepenin altında şimdilik bilinmeyen bir çağda insanlarca yapılmış bir piramit olabileceğini söylemişti. Bereket, tepenin üç tarafında bulunan devasa taş bloklarında, Mısır piramitlerinde kullanılanla aynı türde yapıştırıcı madde bulunduðunu vurgulamıştı. 41 Ağustos/Eylül 2006 Konsolosluk Değerli Turan dergisi okuyucuları, Geçen sayımızda sizlere tanıttığımız sanal konsolosluk sayfasını gelen talep üzerine tekrar yayınlıyoruz. Bu sayfa ile birlikte evinizden bir çok konsolosluk işlemlerini yapmanız mümkün olduğu gibi konsoloslukta bitirmeniz gereken işler ile ilgili formları bu sayfadan alıp doldurarak işlerinizi kolaylaştırabilirsiniz Bunun için tek yapmanız gereken www.e-konsolosluk.net sayfasını tıklayıp kendi elektronik posta adresiniz ile kayıt olmanızdır. Artık sizde evine konsolosluk hizmetlerini getirenlerden ve bu güzel hizmetten faydalananlar kervanına katıldınız. Emre Keleş Konsolosluk işlem Harçlar Uygulama dönemi 1.1.2006 - 31.12.2006 Harçlar Yeni Pasaport Cüzdan Bedeli : 44 € 6 Ay Uzatma 1 Yıl Uzatma 2 Yıl Uzatma 3 Yıl Uzatma 4-5 Yıl Uzatma : : : : : 13 € 19 € 31 € 45 € 63 € Nüfus Cüzdanı : 2€ Aile Cüzdanı : 16 € Degerli Kağıt : 3€ Noter Kağıdı : 2€ Nüfus Gecikme : 15 € Özel Not : Şahsen yapılan başvurularda ödemeler nakit olarak yapılabilmektedir. Posta ile yapılan ödemelerin Başkonsolosluğumuzun aşağıda kayıtlı banka hesabına yapılması önemle rica olunur. Münih Başkonsolosluğu 210383803, BLZ 700 100 80, Postbank München Nüfus Cüzdanı kaybı.... Kişisel başvuru gereklidir. Gerekli Belgeler : ! Tam olarak doldurulmuş Nüfus Cüzdanı Talep Belgesi ! Tam olarak doldurulmuş Nüfus Cüzdanı Kayıp Ceza Formu (konsolosluktan alabilirsiniz) ! Kaybolan Nüfus Cüzdanı’nın varsa fotokopisi (yoksa, kişi evli ise eşinin ve/veya çocuğunun Nüfus Cüzdanı’nın fotokopisi veya Nüfus Kayıt Örneği) ! Son altı ay içinde çekilmiş 3 adet vesikalık fotograf (hepsinin önden çekilmiş ve aynı olması gerekmektedir.) ! Pasaportun 2., 3., ve 4. ve son sayfasının fotokopileri Islem Harcı : 2 Ä - Nüfus cüzdan bedeli Posta Masrafı : 8,- Euro Almanya Için Özel Notlar Müracat sahipleri bizzat geldikleri için düzenlenen nüfus cüzdanları kendilerine teslim edilmektedir. Bu nedenle ayrıca posta masrafı alınmamaktadır. TURAN Yıl:10 Sayı:33 42 Ağustos/Eylül 2006 Karikatür TURAN Yıl:10 Sayı:33 Can Polat Sarı 44 Ağustos/Eylül 2006 Fıkralarımız Adnan Millidere Şakadan Hoşlanmam Nasrettin hoca pazarda dalgın şekilde yürürken, Bu sırada ensesine bir tokat gelir. Hoca tökezleyerek bir kaç adım sendeler ve toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını döner, Bir bakarki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durur bir yutkunur önce, sonra: - bana senmi vurdun? demiş adama. Adam: - ben vurdum lan ne olacak demiş. Hoca: - şakadanmı vurdun ciddiden mi? demiş Adam: - ciddi vurdum napacan?! Hoca: - Aman aman, öyle olsun... Çünkü şakadan hiç hoşlanmam da ... Ön Yüzüne talimatıyla: an yeni uyurur; bund ak. b n r i 'u m sh e u e B v , . n a ır k ıl Bas pul bastır r kullanılac i olan u pulla -Üzerinde resm ın bütün mektuplarında b türlü yapışmıyor. lığ bir böyle baskan i pullar zarfa ağırıp sormuş; k ş ü lm ü r ö g a yi ç Bir süre sonr mis ve yetkili rına zamk la in a b k e r r a le , ş p u ü k m r Başkan Bush im olan pullar yapışmıyo - Üstünde resm i? iş; sürmediniz m tkili ve eklem n yüzüne e y ş i m e d , im ö d - Sürdük efen ın nedeni, herkesin pulun ın s - Yapışmama ” tükürmesi..... Ölü Fenerli Prova ya karar a m ç a k n apıp astanede Iki deli h ce olunca planı y ye e e verirler g ertesi gün hastan r e ra kaçarlar v rler arkadaşları so z? ni ne tekrar dö nızda tekrar geldi sını va çtı neden ka p verir bugün pro ler. va der Deliler ce l yarın kaçacağız ı yaptık as Trafik Papazın biri bisiklet kullanırken polis bunu durdurmuş. -Ehliyet ve ruhsat lütfen papaz -ehliyetim yok ama cebimde incilim, sağ omuzumda isa, sol omuzumda iyi melek var demiş. polis -hem ehliyetin yok hemde bisiklete üç kişi biniyorsun demiş TURAN Yıl:10 Sayı:33 45 Trabzonsporlu iki taraftar trabzonun hiçbir maçını kaçırmazlarmış. O gün de Fenerbahçe, Trabzon maçı varmış. İki taraftardan biri maç sırasında hastalanır ve doktora gider, doktor buna iki gün içinde öleceksin der. Bunun üzerine ölecek kişi arkadaşına: Bari ben ölmeden son bi istegimi yerine getir der, Arkadaşı, isteğini söyle der oda söyle buyurur: Ben trabzonsporu bırakıp fenerbahçeli oldum der: bunun üzerine arkadaşı hasta adamı boğmaya başlar ve derki neden böyle döneklik yapıyorsun? O da bir trabzonlu ölene kadar bir fenerli ölsün daha iyi der. Ağustos/Eylül 2006 Hanımeli Eda Millidere Hanibana Hazırlanışı: * Soğanları soyup ikisini rendeleyin. Kıymaya soğan, yoğurt, karabiber, kimyon, yenibahar, tuz ve kabartma tozunu ekleyip yoğurun. * Köfte harcını iki eşit parçaya ayırın. Ayırdığınız bir parça kıymayı 9 parçaya bölün. Her birini parmak kalınlığında ve 20 cm uzunlugunda yuvarlayıp iki ucunu birleştirin. Kalan köfte harcından fındık büyüklüğünde köfteler hazırlayın. Hazırlama Süresi: 30 dk Pişme Süresi: 15 dk Malzemeler: 1 kg köftelik kıyma 3 soğan 3 sivribiber 2 domates 2 havuç 2 patates 500 gr konserve bezelye 2 su bardağı sıvı yag 1 çorba kasığı yoğurt 1 çay kaşığı kabartma tozu 2 su bardağı su 2 çorba kaşığı domates salçası Yarım çay kaşığı yenibahar Tuz, karabiber, kimyon * Patates ve havuçları temizleyip küp şeklinde doğrayın. Sıvıyağdan iki kaşık ayırıp kalanını bir tavada kızdırın. Patates ve havuçları kızartıp kâgıt havlu üzerine alın. Biberleri temizleyip kıyın ve aynı yağda hafif kızartın. Bezelyenin suyunu süzün. Bir kapta tüm sebzeleri harmanlayın. * Simit ve bilye şeklinde hazırladığınız köfteleri kızartın. Bir tepsiye simit şeklindeki köfteleri yerleştirin. Ortalarına küçük köfteleri paylaştırın. Sebzeleri ekleyin. * Kalan soğanı temizleyip küp şeklinde doğrayın. Ayırdığınız sıvıyagı bir tavada kızdırıp soğanı kavurun. Salçayı ekleyip 1-2 dakika daha kavurun. Suyu ilave edip sos kıvamına gelinceye kadar pişirin. Sosu tepsiye ekleyin. Domatesleri halka şeklinde kesip üzerine ilave edin. Önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında 15 dakika pişirin. Sıcak olarak servis yapın. Hazırlanışı: Mevsim salatası 4 Kişilik Hazırlama Süresi: 10 dk Malzemeler: * Göbek marulu yıkayıp dörde kesin. Kırmızı lahanayı ince ince kıyıp bir kaba alın. Çok az limon suyu ve tuz ekleyip elinizle ovun. * Havucu rendeleyin. Roka ve maydanoz yapraklarını yıkayıp kurulayın. Salata servis tabagına göbek marul dilimlerini çiçek şeklinde yerleştirin. Dört yanına havucu ve kırmızı lahanayı değişimli olarak koyun. Mısırı üzerine serpin. Roka ve maydanoz yapraklarını marulun orta kısmına yerlestirin. Limon suyu ve zeytinyağını gezdirip servis yapın. 2 havuç Yarım kırmızı lahana 1 göbek marul 3-4 kaşık konserve mısır Yarım demet roka Yarım demet maydanoz Tuz, limon suyu, zeytinyagı Öneri Mevsim salatasına hardal ve peynir ile hazırlayacağınız sos çok yakışacaktır. Sofranız için salata ve cacık türleri pratik birer seçim olabilir. Afiyet olsun... TURAN Yıl:10 Sayı:33 46 Ağustos/Eylül 2006 Çocuk Sayfası Adnan Millidere Sevimli hayvanlarımız yem deposunun yolunu bir tülü bulamıyorlar.Biraz yardımcı olalım mı, ne dersiniz? Kopya yaparken 7 yerde hata oluşmuş. Hataları buldunuzmu? Tamamladıktan sonra Boyamaya ne dersin? TURAN Yıl:10 Sayı:33 47 Ağustos/Eylül 2006 Bulmaca Adnan Millidere 1 SOLDAN SAĞA: 1. Yazılı buyruk 2. Vagon, kamyon veya traktörün yük taşımak için şasiye bağlanmış üst bölümünü oluşturan parça - Tellerden oluşan ve kasılarak vücut hareketlerini sağlayan organ ve bu organın telsi dokusu, adale 3. Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk - Anlam, kavram, mefhum 4. Haykırma, bağırma - Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde, esas 5. Tarım aracı - Yapma, etme 6. Bir mastar eki Manganez'in simgesi 7. Başıboş, erkin, serbest 8. Bir besteyi oluşturan temel motif - Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışında sorumlu kimse, veli, iye 9.Arka'nın ortası - Halk dilinde onaylama ünlemi - Ezmek emiri 10. Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm - Koyun, kuzu gibi hayvanların çıkardığı ses 11. Hanımların kirpik- lerini kıvırmak ve daha uzun göstermek için sürdük- leri yağlı sürme, maskara 12.Görülen bir şeyi veya benzerini edinme isteği, gıpta - Nikel'in simgesi YUKARDAN AŞAĞI: 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1.Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişimi göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak, teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem 2 . Üzerine iplik, tel, şerit gibi şeyler sarılan, kenarları çıkıntılı, ekseni boyunca delik silindir - Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal 3. Dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke - Sayıları göster- mek için kullanılan işaretlerden her biri 4. Bir şeyin olmasına çok az kalmak - Gereğinde kullanılmak için saklanan tahıl, aşlık 5. Olumsuzluk eki - Kültür, hars 6. Arkasından, hemen arkadan, ardından, hemen ardından 7. Manda yavrusu, balak - Yönetimini hiçbir kısıtlama veya denetime bağlı olmaksızın sürdüren, bağımlı olmayan, hükümran, hakim 8. Notada duraklama zamanı ve bunu gösteren işaretin adı - Sanma, sanı - Başlangıcı olmayan, öncesiz 1 2 3 4 1 2 3 4 5 6 5 6 Soldan Saga: 1- Peygamberimiz ve ashabının müşriklere karşı cihad edip kazandığı savaşın adı. 2- Hacc’da vakfeye durulan yer. 3- Alfabede bir harf üzüntü ve kederden uzak olma 4- Su - Memleket, yer, bölge. 5İslam’da zina suçu işleyenlere uygulanan taşlama cezası. 6- Çok adaletli, zulmün zıddı - Önüne geldiği kelimeye olumsuzluk manası verir. Yukarıdan Asagı: 1- Kur’an’da bir sure. 2- Vaktinden evvel - Kötü, çirkin. 3-Orak, ince hilal - Klor’un simgesi. 4- Bir işi gerçekleştirme - Alfabede bir harf. 5- Allah (c.c.) 99 Esma’sından biri - Alfabede bir harf. 6- Aşere-i Mübeşşere’den olup cennetle müjdelenen on sahabiden biri. Soldan Saga: 1- Peygamberimiz ve ashabının Mekke'den Medine'ye göçü, Peygamberimiz'in göçü başlangıç alınarak düzenlenen İslami takvim. 2- Ses, seda, şan, şöhret - Yanardağların püskürtmesi sırasında çıkan ve soğuyunca katılaşan kütle. 3- Gün doğarken esen hafif ve hoş rüzgar, musikide bir makam Bir nota. 4- Osmanlı devletinde en büyük idari teşkilat bölümü, büyük vilayet. 5- İngilizce'de evet - İnsanın hal ve davranışları, açığa vurulan tarafları, içte bulunmayan. 6- Bir işi yaparken gösterilen hususi dikkat, ihtimam, özen. 7Azot'un sembolü - Tersi Hz. Peygamberimize ve ashabına yakınlık gösteren ve yardım eden Medine müslümanları. 1 2 3 4 5 6 7 1 2 3 4 5 Yukaridan Asagı: 1- Peygamberimizin sevgili torunlarından olup Kerbela'da 6 şehid olan sahabenin ismi. 2- İyilik, yardım, lütuf, ihsan. 3- Karbon'un simgesi - Gören, görücü manasına Allah (c.c.)'ın bir ismi. 4- Alfabede bir harf -Yüce, 7 yüksek - Sodyum'un simgesi. 5- İnsanın tutma, kavrama ve iş görme uzvu Tersi karmaşık olmayan. basit, düz. 6- Ölçü, denge, ağırlık – Alfabede bir harf. 7- Bir bağlaç - Alfabede bir harf – Cümle başına geldiğinde hayret ve merak ifade eden soru olur. TURAN Yıl:10 Sayı:33 48 Ağustos/Eylül 2006