Fotograf Dergisi

Transkript

Fotograf Dergisi
44
Kontrast
Kasım - Aralık 2014
Fotog raf Dergisi
Fotoğraf Editörlüğü
. Prf.Dr. Özer Kanburoğlu . Doç.Dr. Şebnem Soygüder
. Fırat Yurdakul. Selahattin Sevi . Koray Peközkay . Murad Sezer
. Laura E.Stanley . Patrick Llewellyn . Volkan Doğar
. Özcan Yurdalan . Orhan Alptürk . Eda Çalışkan
. Öğr.Gör. B.Kamil Fırat
ana sponsorluğunda
yayımlanmaktadır.
Kontrast
Dosya
Kontrast
Konusu
Editör
AFSAD
Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği
Adına Sahibi
Mustafa ERTEKİN
Kasım - Aralık
Yayın Yönetmeni (Sorumlu Müdür)
Kamuran FEYZİOĞLU
Merhaba
Yine yoğun bir temponun ardından 2014 yılının
son sayısı ile karşınızdayız. Yılın altıncı, yeni ekiple
dördüncü sayımız ile…
Yeni yıl içerisinde dergiyle ilgili yenilikler
kaçınılmaz olacak. İlerleyen sayılarımızda da
bizleri merakla takip edeceğinizi umuyoruz.
Dergimizin omurgasını oluşturan dosya konumuz
Fotoğraf Editörlüğü üzerine. Türkiye’de, bu
alanda özellikle eksikliği hissedilen ve bir nevi
usta - çırak ilişkisiyle yetişen ve fotoğrafçılıktan
gelen editörlerle yürütülen bu işin, bir okulu
hatta tanımlanmış bir meslek olmaması da
en büyük eksiliğimiz olarak çıkıyor karşımıza.
Teknolojisini ithal ettiğimiz fotoğrafın bu alandaki
en iyi uygulamaları da yine yurt dışından geliyor
her zamanki gibi… Tanımlanmamış bir meslek
alanı olarak fotoğraf editörlüğünün yeter ve gerek
şartlarının oluşturulması için bir çabanın olması
da umut veriyor. Bu alanda bunun için çalışan usta
isimler var ve elimizden geldiğince fikirleriyle dahi
olsa buluşabilmeyi amaçladık.
Bu sayıda doğaçlama köşemizden sizi mahrum
bırakıyor, gelecek sayılarda da yerine yeni bir köşe
ile merhaba demeyi planlıyoruz.
Adettendir yeni bir yıla doğru giderken iyi dileklerde
bulunmak. Kontrast yayın ekibi olarak çok okuyup,
çok gezip, çok öğrenip, çok değişeceğimiz bir yıl
olmasını dileriz.
Kontrast Yayın Ekibi Adına
Yayın Yönetmeni
Kamuran Feyzioğlu
[email protected]
Yayın Kurulu
Burcu VARDAR
Cemile ERDOĞAN AKBAY
Ceren ÖZCAN
Deniz KORAŞLI
Esin YÖNDEM ÖZÇELİK
Hakan TEMİZSOY
Mehmet VİDİNLİ
Nilgün BEŞİRLİ
Özlem DAĞ
Yiğit KOÇBAY
Zeynep HAMURDAN
Redaksiyon
Mine HOŞGÜN SOYLU
Grafik Tasarım
Cem DEMİR
Reklam
Cem DEMİR
Yönetim Yeri (Dergi İletişim)
AFSAD – Bestekar Sok. No: 28/21
Kavaklıdere – Ankara
Tel: 0312 4172115
Faks: 0312 4172116
GSM: 0533 7388208
www.kontrastdergi.com
www.afsad.org.tr
[email protected]
İki ayda bir yayımlanır.
Baskı Mattek Matbaa
Ağaç İşleri Sanayi Sitesi 1354 Caddesi 1362
Sokak No: 35 İvedik ANKARA/TÜRKİYE
Tel:0.312.433 23 10 Pbx
Faks:0.312.434 03 56
Yayın Türü: Bölgesel Süreli
ISSN: 1304-1134
Her hakkı saklıdır. Bu dergide yer alan; yazı, makale,
fotoğraf, karikatür, illüstrasyon, vb.’nin, elektronik
ortamlar da dahil olmak üzere, kullanım hakları
AFSAD (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği)’a ve/
veya eser sahiplerine aittir. İzin almaksızın, hangi
dilde ve hangi ortamda olursa olsun, materyalin
tamamının ya da bir bölümünün kullanılması
yasaktır.
Dergide yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına
aittir.
Kapak Fotoğrafı: Bruno Barbey
Brezilya, Amazonlar. Belem, 1966
(Amazon Nehri)
2
3
AFSAD
İçindekiler
4
FOTOĞRAF EDİTÖRLÜĞÜ
Hazırlayanlar:
Burcu VARDAR
Deniz KORAŞLI
Yiğit KOÇBAY
Esin YÖNDEM ÖZÇELİK
4
7
Günümüzde Gazete ve
Dergilerde Fotoğraf Editörlüğü
Prof. Dr. Özer KANBUROĞLU
Editör
Özcan YURDALAN
28 Portfolyo
Hazırlayan: Ceren ÖZCAN
28
Fotoğraf Editörlüğü Kurumu ve
Gazeteler İçin Önemi
Doç. Dr. Şebnem SOYGÜDER
10
Fotoğraf Editörlüğü ve
Kariyer
Fırat YURDAKUL
12
Editoryal Bağımsızlık ve
Arşivleme Yetkisi
Selahattin SEVİ
15
Fotoğraf Editörlüğünün
Evrilmesi
Koray PEKÖZKAY
17
Ulusal ve Uluslararası Medyada
Fotoğraf Editörlüğü
Murad SEZER
20
26 F/64
Hikâye Anlatıcılığı, Anlam ve
Yaratıcı Yönetmen Gözüyle…
Laura E.STANLEY
22
Uluslararası Arenada Fotoğraf
Editörlüğü
Patrick LLEWELLYN
24
Kim Bu Fotoğraf Editörü?
Volkan DOĞAR
35
Kanser Ailesi, Devam
Eden Hikâye...
Nancy BOROWICK
Karşı-laşan Düşünceler
Fotoğraf ve Görmenin
Dönüştürülmesi
Orhan ALPTÜRK
38
43
Usta İşi
Bruno BARBEY
Hazırlayan: Deniz KORAŞLI
Ve Sinema...
Görüntü Sihirbazları
Eda ÇALIŞKAN
Okuma
44 Fotoğraf
Hazırlayan: Cemile ERDOĞAN AKBAY
[]
Öğr. Gör. B.Kamil FIRAT
46 Okuyoruz
Hazırlayan: Burcu VARDAR
Robert Capa’yı Beklerken
Susana FORTES
Dosya
Konusu
Kasım - Aralık
Günümüzde
Gazete ve Dergilerde
Fotoğraf Editörlüğü
Prof. Dr. Özer KANBUROĞLU
İstanbul Aydın Üniversitesi, İletişim Fakültesi
Görsel İletişim Tasarımı Bölümü
[email protected]
Özellikle 20.yy’ın ikinci çeyreğinde Amerika’daki
gazete ve dergilerde haber fotoğrafı kullanımının
artmasıyla
birlikte,
haber
fotoğrafçılarıyla
ilişkileri düzenleyen, gazeteye basılacak olan
fotoğrafların seçimini ve düzenlemesini yapan,
uzman bir kişinin gazetelerde ya da dergilerde
görev yapma gereksinimi ortaya çıktı. Özellikle
son 50 yıldır gerek uluslararası gerekse ulusal
basında çıkan birçok gazete ve dergi, özellikle
haber fotoğrafçılığından gelmiş önemli kişileri
bu amaçla istihdam etmeye başladı. Bu kişiler,
kadrolarında bulunan haber fotoğrafçılarının
kabiliyetlerine göre onları olaylara göndermek ve
gelen fotoğrafların içinden, olayı en iyi anlatan
fotoğrafları gazeteye vermekle görevlendirildiler.
Böylece haber fotoğrafçılığının gelişmesiyle
birlikte fotoğrafların sıralanması ve kullanımı,
fotoğrafların kendisi kadar önem kazanmaya
başladı. Çünkü fotoğraf editörleri, günümüzde
sadece gazetelerin bünyesinde değil, artık
fotoğraf ajanslarından, her türden yayın
organından, reklam ajanslarına kadar karşımıza
çıkmaktadırlar.
Ama bilinmelidir ki; fotoğraf editörlerinin
evrensel olabilmesi için fotoğraf dışında farklı
konularda da bilgi sahibi olması gerekir. Fotoğraf
editörlerinin sanat tarihi, antropoloji, tarih,
arkeoloji, dinler tarihi gibi konularda bir ya da
birden fazla uzmanlıklara sahip olmaları, onların
fotoğraf seçiciliğinde belli bir kalite artışına
katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla, uluslararası
basındaki fotoğraf editörleri sık sık üniversitelere
akademik toplantılara çağrılmalarının yanı sıra,
düzenli seminerlerle mesleki bilgilerini talep
edenlerle paylaştıkları gibi, bilgi edineceklerine
inandıkları toplantı ve seminerlere aktif izleyici
olarak katılıp kendilerini geliştirirler.
Gazete ve dergilerde görev alan fotoğraf
editörlerine üç farklı kaynaktan fotoğraf gelir;
4
5
AFSAD
birincisi; “staff photographer” olarak anılan
yayın organın kendi fotoğrafçılarından, ikincisi;
“freelance photographer” olarak adlandırılan
serbest çalışan fotoğrafçılardan, üçüncü olarak
da; fotoğraf ajanslarından gelen fotoğraflardır.
Elinde bu farklı kaynakları ve limitli bir bütçe
bulunduran fotoğraf editörleri, konulara göre
fotoğrafçı ve fotoğraf seçimi yaparlar.
Fotoğraf
editörleri,
kadrosundaki
haber
fotoğrafçılarının ve sektörde çalışan serbest
fotoğrafçıların iyi ve zayıf yanlarını çok iyi bilirler.
Söz konusu işe giden haber fotoğrafçısından
tek tek fotoğraflardan oluşan belli sayıdaki
fotoğraflarla değil, hikâyeyi tümüyle anlatabilen
“seri fotoğraflarla” geri dönmesini beklerler.
Şartlar uygunsa, iş dönüşü fotoğraf editörü ve
haber fotoğrafçısı buluşarak, konuya ilişkin en
doğru fotoğrafları seçmek için bilgisayar başında
fotoğrafları inceleyip seçimlerini yaparlar. Eğer
haber fotoğrafçısı görevde, yani kurum dışında
ise kendisi ile görsel iletişim araçları aracılığıyla
(skype vb.) temas kurularak görüş ve önerilerinin
alınmasına özen gösterilir.
Ulusal Basında Fotoğraf Editörlüğüne
Yaklaşım
Ülkemizde fotoğraf editörlüğünden son on yıldır
sıkça söz edilmesine rağmen, çok az sayıda
gazete ve ajansta fotoğraf editörlüğü hayata
geçirilmiştir. Günümüzde bu görevi yapan
fotoğraf editörleri; Zaman Gazetesi’nde Selahattin
Sevi, Milliyet Gazetesi’nde Yurttaş Tümer,
Hürriyet Gazetesi’nde Sebati Karakurt, Habertürk
Gazetesi’nde Fatih Sarıbaş, Sabah Gazetesi’nde
Kutup Dalgakıran ve Anadolu Ajansı’nda Gürsel
Eser’dir. Ancak bu sayı yetersizdir. Bu yüzden
günlük gazetelerde yazıya/habere, yazı işlerine ve
sorumlularına karşı gösterilen ilgi fotoğrafa karşı
hala gösterilememektedir. Tam tersine yıllar önce
gazeteci Metin Münir’in hazırladığı “Güneş Gazetesi
Haber ve Fotoğraf Kılavuzu”na baktığımızda
fotoğraf editörlüğünün tanımlandığını ve yerinin;
gazetenin Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri
Müdürü’nden sonra, Haber Müdürü ile aynı sırada
olduğunu görürüz. Yine aynı kılavuz, bize fotoğraf
editörünün gazetenin en önemli görevlilerinden
biri olduğunu ve en önemli görevlerinden birinin
ise fotoğraf seçiciliği olduğunu söylemektedir.
• Eline geçen birçok fotoğraftan hangisinin nerede ve nasıl kullanılacağına karar vermek,
• Sayfaya basılacak fotoğrafı arşivden buldurmak,
Haber fotoğrafçısı ve fotoğraf editörü arasındaki ilişki son derece önemlidir. Çünkü ortak bir
• Seçilen fotoğrafların yayınlanmadan önce gerekiyorsa pozlandırma, kadraj, ton ve renklerini düzenlemek…
Fakat tüm yayınlar, ne tek bir editör tarafından
kontrol edilir, ne de fotoğraf editörleri yukarıda
sayılan görevlerin hepsini birden yerine getirirler. Dolayısıyla birçok gazetede, haber fotoğrafAncak gazeteler fotoğraftan yeterince faydalanıp, larının yazı işlerine teslimine kadar olan sürecin
dergi, gazete gibi yayın organlarında zorunlu olarak düzgün yürütülmesi için düzenli bir yol bulunfotoğraf kullanırken, bazılarının künyelerinde fo- mamaktadır. Bir dergide ya da gazetede çalışan
toğraf editörlüğünün adının bile olmaması oldukça fotoğraf editörü, ajans ya da farklı kaynaklardan
şaşırtıcıdır. Her türlü görsel malzemeden sorumlu, fotoğraf edinmekle veya haber fotoğrafçılarına
bu konuda eğitimli bir birikimin, kısaca fotoğraf görev dağılımını sağlamakla yükümlü olabilir.
editörlüğünün var olması dünya standartlarında bir Bazı gazetelerde ve dergilerde fotoğraf editörü
yayın anlayışı ve uygulaması için mutlaka gerekli- tüm emeğini, sayıları yüzleri bulan haber fotoğdir. Türkiye’de genel olarak pratikten, yani haber rafçıları ile serbest fotoğrafçılar arasında seçim
fotoğrafçılığından gelmiş insanve düzenleme yapmaya harcamaktadır. Bazı dergilerde ise,
lar fotoğraf editörü olarak atanAncak gazeteler
haber fotoğraflarını yayınlanmaktadır. Dolayısıyla bu konuda
yeterli kurumsallaşma, fotoğraf fotoğraftan yeterince mak üzere seçilmesi görevi fotoğraf editörüne değil, yayın yöfaydalanıp, dergi,
editörlüğü eğitimi ve birikimi zanetmenine aittir. Bazı fotoğraf
yıftır. Türkiye’de iyi şeyler yapan
gazete gibi yayın
editörleri ise, sadece haber fohaber fotoğrafçıları vardır anorganlarında
toğrafçılarını görevlendirme ve
cak onları değerlendirebilecek,
yayınlanacak fotoğrafları seçme
zorunlu
olarak
yönlendirebilecek, motive edecek kurumsallaşmış bir fotoğraf fotoğraf kullanırken, işini üstlenmez, aynı zamanda
ölçülerin nasıl ayarlanacağına
editörlüğü kültürü halen yoktur.
bazılarının
ve fotoğrafların nasıl kadrajlaBelki de dünyada haber fotoğranacağına karar verip fotoğraf
künyelerinde
fotoğraf
fını en bol kullanan gazeteler ve
basılmaya hazır hale gelene kadergiler bizdedir ama ne yazık
editörlüğünün
dar düzenlemesini de yaparlar.
ki, haber fotoğrafları estetik ve adının bile olmaması
anlatımcı boyutuyla kullanılmaAslında bir iletişimci olarak fooldukça şaşırtıcıdır. toğraf editörünün yeri doldurumaktadır. Bizde fotoğraf editörlüğünün görev tanımı; daha çok
lamaz özellikleri vardır. İyi bir
çekilen fotoğrafların ayıklanması ve yazı işlerine fotoğraf editörü doğru görev için, doğru haber
sunulmasıdır. Ancak fotoğraf editörünün görevleri fotoğrafçısına sorumluluk vererek en önemli seçimlerinden birini yapar. Görev için en istekli ve
daha geniştir.
uygun haber fotoğrafçısını seçer. GörevlendirdiFotoğraf Editörünün Görevleri
ği haber fotoğrafçısını cesaretlendirip görevi için
Modern haber fotoğrafçılığında fotoğraf editörü, bu motive eder ve bu sayede haber fotoğrafçısının
yeni görsel dilin doğru ve etkili kullanımı açısından orijinal fotoğraflar yakalayıp yaratıcılığını kultakımın önemli bir elemanıdır. Fotoğraf editörü bir lanmasını sağlar. Ama fotoğraf editörü, haber
fotoğrafçısı olmak zorunda değildir ya da hagazetede/dergide aşağıdaki görevleri üstlenmiştir;
ber fotoğrafçılığından gelmek zorunda değildir.
• Haberin anlatılması için fotoğraflar edinmek, Fakat iyi bir fotoğraf bilgisi ve estetik anlayış
(Bu fotoğraflar birçok kaynaktan gelebilir. Kad- ile çekilen fotoğrafların elenmesi ve kullanımı
rolu çalışan fotoğrafçılar, serbest fotoğrafçılar, açısından büyük bir avantajdır. Dijital fotoğraf
halkla ilişkiler bölümü, fotoğraf ajansları, fotoğ- makinelerinin dijital ve mekanik limitlerini ve
raf dernekleri, arşivler ve fotoğraf koleksiyonları kullanım şekillerini bilmek zorundadır. Böylece
haber fotoğraflarını daha objektif olarak değervb.)
lendirebilir.
• Yayınlanacak fotoğraf için, kadrosundaki ya da
kendisi için serbest çalışan haber fotoğrafçılarını Haber Fotoğrafçısı İle Fotoğraf Editörü
Arasındaki İlişki
yönetmek, idare etmek,
noktaları vardır; o da haber fotoğraflarıdır. Haber
fotoğrafçısı fotoğrafı üretirken, fotoğraf editörü
fotoğrafı en iyi şekilde kullanır. Fotoğraf editörü, haber fotoğrafçısından inisiyatif alabilmesini,
yaratıcı düşünebilmesini, klişelerden uzak durmasını ve farklı yaklaşımlar benimsemesini bekler. Haber fotoğrafçısı ise göreve gitmeden önce
mümkün olduğu kadar bilgilendirilmeyi, haklarına saygı gösterilmesini ve fotoğrafları düzenleme sürecinde kendinden görüş alınmasını bekler.
Bu karşılıklı görevde haber fotoğrafçısını motive
eden en önemli noktalar; çektiği fotoğrafın dergide, gazetede yayınlanması ve altına isminin yazılmasıdır. Bu sayede haber fotoğrafçısı işinde daha
özenli davranıp mükemmel fotoğrafı elde edebilmek için daha çok çaba sarf eder.
Genellikle haber fotoğrafçılarının kendi çekimlerini düzenleme hususunda başarısız oldukları
düşünülmektedir. Ancak çok az sayıda haber fotoğrafçısı, çektiği fotoğraflar ile ilgili soğukkanlı
ve objektif davranabilir. Dolayısıyla seçimi haber
fotoğrafçısı değil, haber fotoğrafçısı ve fotoğraf
editörü beraber yapmalıdır. Çünkü her fotoğraf
editörünün belleğinde veya bilinçaltında fotografik bir stil bulunur. Bu yüzden haber fotoğrafçıları
bu editörlerin aklındakileri iyi anlamalı, istek ve
yaklaşımlarını çok iyi bilmelidir.
Doğru Fotoğraf Seçiminin Sonuçları
Haber fotoğraflarının gazetelerin ya da dergilerin farklı sayfalarında kullanımının uygunluğuna
dair birçok farklı teori bulunmaktadır. Gazetelerin ilk sayfaları genellikle dergi kapakları gibidir.
Hem gazeteyi sattırma, hem de okurların ilgisini
çekme görevi ilk sayfaya yüklenmiştir. Gazeteler
satıldıkları bayilerde ikiye katlanıp raflara dizildiğinde, satılmalarını sağlayan en önemli unsur ilk
sayfalarının en üstünde yer alan başlık ve fotoğraflardır. Birçok gazete (Hürriyet, Milliyet, Vatan
ve Habertürk gibi) başlık altında ya da üstünde
tek bir fotoğraf kullanır. Bu fotoğraf hem dikkat
çekmeli, hem de çarpıcı olmak zorundadır. İç sayfalarda ise fotoğraf ve yazılar istenilen şekilde ve
boyutta kullanılabilir.
Haber fotoğrafçıları için en büyük fırsatlardan biri
fotoğraflarının bu önemli sayfalarda yer alabilmesidir. Bunun içinde haber fotoğrafçısı tarafından
çekilen fotoğrafların bir fotoğraf editörü tarafından doğru olarak seçilmesi gerekir. İyi bir fotoğraf editörü hareket etkisi, sınırlı ya da sınırsız alan
derinliği, netsizlik, ışık patlamaları, ters ışık ve
kötü pozlandırma gibi özelliklere sahip fotoğrafları göz önüne alıp, elde edilen haber fotoğraflarını
dikkatle analiz etmelidir. Bazen haber fotoğrafçısının işe yaramaz diye düşünüp atmaya çalıştığı haber fotoğrafları son derece orijinal olabilir.
Çünkü fotoğrafın yayımlanacağı sayfanın estetiği
ve görünümü fotoğraf seçiminde etkin bir rol oy6
7
AFSAD
nayabilir. Genel yayın yönetmenleri ya da sayfa
sekreterleri, bazen yatay bir sayfaya dikey çekilmiş bir fotoğraf kullanılmasını tercih edilebilirler.
Çünkü birçok gazetenin bir veya birkaç reklamın
baştan sona tüm sayfayı kapladığı, sadece birkaç
sütunluk alanın boş kaldığı iç sayfaları bulunmaktadır. Bu durum, haber fotoğrafçısının bir sütuna
sığacak şekilde yerleştirilecek fotoğraflar çekmek
zorunda olması anlamına da gelmektedir. Fakat
maalesef birçok konuyu bu şekilde sınırlandırarak
fotoğraflamak, haber fotoğrafçılarının açısından
bakıldığında oldukça güçtür.
Sonuçta; haftalar boyu süren, yüzlerce belki de
binlerce fotoğraf çekerek geniş ve önemli bir konuyu fotoğraflamış olan haber fotoğrafçısı, çoğunlukla bir eleme ve seçim süreci ile karşı karşıya kalır. Eğer fotoğrafları düzenleyecek olan
fotoğrafçının kendisi ise kuşkusuz olayı ayrıntılarıyla biliyordur. Ama bu görevi eğer bir başkası
üstlendiyse olayı iyice öğrenmesi gerekmektedir.
Asıl fotoğrafları düzenleme süreci fotoğrafların
dikkatli bir biçimde incelenmesiyle başlar. Bu ilk
aşamada, üzerinde daha detaylı çalışma gerektiren fotoğraflar bir kenara ayrılır. Olayın gidişatı
ve basılacak olan sayfanın düzeni dikkate alınarak
final seçimi yapılır. Fotoğraflara ayrılmış olan alanın değişebilmesi ihtimaline karşı bazı alternatif
seçimler de yapılır. En sonunda; tüm bu seçilen
fotoğraflar yazı işlerine sunularak, günlerce ya
da aylarca üzerinde çalışılıp emek verilmiş haber
fotoğrafları ya da foto röportajlar gazetelerde/
dergilerde okuyucularıyla buluşurlar.
KAYNAKLAR:
AYDIN, Ayhan, “İfsak Dergisi”, Sayı 131
ÇOBANOĞLU, Haluk, “İfsak Dergisi”, Sayı 131
HOY, P. Frank, “The Visual Approach Photojournalism”, Prentice –Hall Englewood Cliffs, New Jersey, 1986
KABAN, Engin, “İfsak Dergisi” ,Sayı 131
KANBUROĞLU, Özer, “Basında Haber Fotoğrafı
Kullanımı” Ankara Gazeteciler Cemiyeti Yayını, Ankara,
2002
KANBUROĞLU, Özer, “Haber Fotoğrafçılığı”, Say
Yayınları, İstanbul, 2013
MÜNİR, Metin, “Güneş Gazetesi Haber ve Fotoğraf
Kılavuzu”, y.t.
ORAL, Merter, “Weimar Cumhuriyetinden Günümüze Fotoğraf Ajanslarının Fotojurnalizme Katkıları”, Espas Sanat Kuram Yayınları, İstanbul, 2011
ROTHSSTEIN, Arthur, “Photojournalism, Pictures
for Magazines and Newspaper”, Amphoto American
Photographic Book Publishing Co, New York, 1956
Fotoğraf Editörlüğü Kurumu
ve Gazeteler İçin Önemi*
Dosya
Konusu
Kasım - Aralık
Doç. Dr. Şebnem SOYGÜDER
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi
Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü
Fotoğrafçılık ve Grafik Anabilim Dalı
[email protected]
Editörler, gazetelerin eşik bekçileri, gündem belirleyicileridir.
Muhabirlerden ve diğer haber kaynaklarından toplanan haberler,
editörler tarafından okur kitlesinin ilgisi ve yayın kuruluşunun
politikası doğrultusunda önem sırasına konur.
Bu yazıda fotoğraf editörlerinin masasına gelen fotoğrafları neye dayanarak değerlendirdikleri, seçtikleri, kadrajladıkları, değiştirdikleri (müdahale
ettikleri) açıklanacak ve bunlar yapılırken fotoğraf
editörlerinin etik ilkeleri göz önünde bulundurulup
bulundurulmadığı sorgulanacaktır.
Fotoğraf çekenler ve bunu değerlendirenler fotoğrafa sıradan bir insan gibi bakmaz, onu tıpkı yazılı
bir metni okur gibi okurlar. Haber fotoğrafçıları ve
fotoğraf editörleri bu okuma işini ustalıkla yaparlar. Ancak yine de çeşitli görüntü fırsatları içinden
fotoğrafçı birkaç tane seçer ve çeker, fotoğraf editörü ise bunlardan birine karar veren mekanizmadır.
Fotoğraf editörü fotoğrafı teknik olarak değerlendirir, bunun dışında fotoğraf karesinin fotoğraf
kompozisyon ilkelerine uygun olup olmadığını
kontrol eder. En önemlisi haber fotoğrafçısı “o an”,
bir başka ifade ile “kritik an”ı yakalayabilmiş mi?
Fotoğraf altyazısı doğru ve etkili yazılmış mı? Haber editörlerinin sözcük ve imlâ işaretleri ile yarattıkları ya da değerlendirdikleri yazılı metinler gibi,
fotoğrafın da kendine göre bir dili ve kompozisyon
ilkeleri vardır. Bu hataları mutlaka birinin düzeltmesi ve yayınına karar vermesi gerekir. Nasıl ki,
bazen devrik cümleler etkili olabilirse, bazen de flu
görüntüler net olana göre daha etkileyici olabilir.
Sonuçta fotoğraf editörü fotoğraf üzerinde sayısal
ortamda kompozisyonu mu kadrajlayarak düzeltecek, yoksa çekim hatalarını mı düzeltecek, yoksa
her ikisini mi yapacak? Bunları yaparken etik nerede yer alacak? İşte tüm bunlar belirli bir meslek
deneyimi ve bilgi birikimi gerektirir.
Genel olarak gazetecilikte ana malzemenin yazı
olduğu, fotoğrafın ise yazıyı destekleyici bir unsur olduğu söylenir. Oysa günümüz popüler basınına şöyle bir baktığımızda ana malzeme olarak
karşımıza “fotoğraf” çıkmakta ve yazı ise fotoğrafı
destekleyici bir öğe olarak yer almaktadır. Kısacası artık fotoğraf yazıyı değil; yazı fotoğrafı desteklemektedir. Gazeteyi taşıyan fotoğraftır. Martin
Lester “Fotoğraflar, gazetelerin içindeki haberlerin
reklamını yapar” diyerek bu saptamayı açıklamıştır
(Aktaran: Arıcan, 2012: 44). Hansen, Copenhagen
Det Fri Aktuelt Gazetesinin oniki okuruyla gerçekleştirdiği çalışmada da, okuyucuların önce fotoğrafa sonra ikon ve grafiklere baktıklarını belirlemiştir
(Onursoy, Kılıç, Er, 2010: 79-80).
Günümüzde haberin değeri, haber fotoğrafçısının
kurumuna getirdiği fotoğrafla birlikle artar, azalır
ya da haber hepten kullanılma şansını yitirebilir.
İşte bu nedenle, haberi destekleyen fotoğrafın da
tıpkı haber metni gibi ciddiyetle ele alınması gerekir.
Bu fotoğraflar “fotoğraf editörleri” tarafından değerlendirilir ve yayınlanacak kare ya da kareler bu
kişiler tarafından belirlenir yani “seçilir”. Gazetecilik mesleğinde “seçmek” kavramı en önemli,
en büyülü kelimedir. Haber fotoğrafçısının görüp
seçtiklerinin arasından fotoğraf editörü tekrar seçer. Sözgelimi; ya üç kareden birini seçer ya da aynı
kare içinden kadrajlama yolu ile yeni bir kare çıkarır. Son karar fotoğraf editörünün seçtiğidir.
Editörler, gazetelerin eşik bekçileri, gündem belirleyicileridir. Muhabirlerden ve diğer haber kaynaklarından toplanan haberler, editörler tarafından
okur kitlesinin ilgisi ve yayın kuruluşunun politikası doğrultusunda önem sırasına koyulur.
Batılı ülkelerde gazete ve dergilerin birden çok fotoğraf editörü bulunmaktadır. Örneğin 48 sayfalık
Time Dergisi’nde 9 fotoğraf editörü çalışmaktadır.
Türk basınındaki duruma gelince;
Yerel gazetelerde ve ihtisas gazetelerinde fotoğraf
editörü istihdam edilmemektedir. Bu kurumlarda
fotoğrafı değerlendirenler ve sayfaya girecek fotoğrafı seçenler ya sayfa sekreterleri, ya da haber
müdürleridir. Hatta bazı gazetelerde yazılı metinleri kontrol eden ve karar veren haber editörleri
aynı zamanda fotoğraf editörlüğü de yapmaktadır.
Türkiye’de 38 adet gazete yayınlanmakta ve dağıtılmaktadır. Ancak buna rağmen 7-8 tane fotoğraf
editörü görev yapmaktadır. Bu ciddi bir eksikliktir.
Anadolu Ajansı Fotoğraf editörü Abdurrahman Antakyalı fotoğrafı çekmekten öte “değerlendirme”nin
yetenek gerektirdiğini, fotoğraf editörünün konuyu çok iyi algılaması ve duygusal davranmaması
gerektiğini vurgulamıştır. Antakyalı, fotoğraf editörünün fotoğrafı seçerken; fotoğrafın içeriğine,
estetik değerine, teknik özelliklerine ve etik olup
olmadığına baktığını; içeriğine ilişkin en önemli
şeyin “habere uygunluk” ve “anlatımda canlılık”
olduğunu belirtir. (Antakyalı, http://fotografcilik.
biz/basin-fotografciligi/, 2012)
öykünün farklı bir boyutta algılanmasını sağlayacak farklı bir fotoğraf.
Fotoğrafçı olarak, bir şey size güçlü şekilde bariz ve
çarpıcı geldiğinde fotoğraf editörü ve okuyucuya da
aynı şekilde gelecek demektir. Life Dergisi bu anlayışın ve kültürün en önemli parçasıdır (Freeman,
2011: 140).
Fotoğraf editörünün fotoğrafları değerlendirip
seçerken aşağıdaki görev ve sorumlulukları göz
önünde bulundurarak çalışması gerekmektedir.
1-Teknik hataların düzeltilerek yayınına karar verir
Sayısal teknoloji ile birlikte haber fotoğrafçıları
sayısız avantaj elde etmiştir. Fakat bazen bu masumane çabaların etik sorunlara yol açtığı da görülmüştür. Fotoğraf editörleri masalarına gelen
yayınlanacak fotoğrafın son halini çok iyi kontrol
etmelidir, bunca dijital olanaklara rağmen hatalı
fotoğraflarla piyasaya çıkmak gerçekten büyük bir
yanlış ve sorumsuzluktur.
“Yok Böyle Photoshop Hatası”, Vogue Dergisi, Ekim
2011.
Mario Garcia, fotoğraf editörünün, basın fotoğrafçılarından gazete sayfasında kullanılmak üzere
bir haberle ilgili olarak beş farklı fotoğraf istemesi gerektiğini savunur. Bunlar: (Aktaran: Arıcan,
2012:52)
Yukarıdaki photoshop kazası, Vogue dergisinin
Rusya edisyonu için kamera karşına geçen Adam
Levine’nin başına geldi. Ünlü Maroon5 grubunun
solisti Adam Levine ile kız arkadaşının yer aldığı fotoğraflarda photoshopla yapılan düzeltmeler
abartıya kaçmış. Levine’nin bel kısmı, kız arkadaşının bacağının arkasında tamamen silinerek öylece
unutulmuş.
1. Sayfada büyük kullanılmak üzere olayı bütün
hatlarıyla gösteren bir fotoğraf.
2-Fotoğraf altyazısının önemi ve sorumluluğu
2. Bir detay fotoğrafı (olaydan ya da sahneden, öykünün tümünü temsil eden bir detay).
Fotoğraf altyazısı, üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur. Çünkü fotoğraf altyazısı ile görüntüler (imgeler) rahatlıkla manipüle edilebilir.
Bir altyazı, fotoğrafın etkisini olduğu gibi değiştirebilir.
3. Yatay bir fotoğraf (okurun ilgisini soldan sağa
doğru yönlendirir).
4. Dikey bir fotoğraf (okurun ilgisini yukarıdan
aşağıya doğru yönlendirir).
5. Değişik bir bakış açısı. Bu fotoğraf ısmarlanmaz,
ancak foto muhabirinin yeteneği doğrultusunda
diğer basılı medyaya üstünlük sağlamak amacıyla
8
9
AFSAD
Fotoğraf altyazısı, “fotoğraf editörü”nü, “fotoğraf
şefi”nden ayıran en temel özelliktir. Yani fotoğraf
editörü fotoğraf alt yazısı yazar veya ne yazılacağına karar verir. Ancak fotoğraf şefi sadece fotoğrafı seçer. Türk basınında fotoğraf editörü olmadığı
için fotoğraf altı yazılarında da ciddi hatalar yapıl-
maktadır. Oysa lejant, yani fotoğraf altı yazısı, fotoğrafın bir parçası ve onun sesidir.
3-Fotoğraf seçiminde etik sorumluluk
Okurun ilgisini haber fotoğrafının üzerine toplamaya çalışan fotoğraf editörlerinin, gazeteye girecek fotoğrafı seçerken etik ilke ve değerleri de göz
önünde bulundurmaları gerekir.
Doğru kareyi yayınlamak ya da yanlış kareyi yayınlamamak için fotoğraf editörünün ve haber fotoğrafçısının etik sorumluluğunun gelişmiş olması
gerekir.
Etik ilkelerin hukuki ilkeler gibi yaptırımı yoktur.
Türkiye’de çalışan gazetecilerin uymaları gereken
etik ilkeler bütünü iki metin halindedir. Bunlar:
“Basın Meslek İlkeleri” ve “Gazetecilerin Hak ve
Sorumluluk Bildirgesi”dir.
Etik ilkeler, bir gazetecinin özümsemesi gereken
çalışma anında bunu bir refleks olarak yaşaması gereken ilkelerdir. Gazeteci, haber fotoğrafçısı,
editör ve fotoğraf editörü daima “ben olsaydım
ne yapardım?” sorusunu kendisine yönelterek,
gazetelerdeki haberleri eleştirel gözle okumalı; etik
ilkeye aykırı bir haberi ve fotoğrafı gördüğünde
bunu fark edebilmeli ve hatta karşı çıkabilmelidir.
Fotoğraf editörlüğü kurumu her gazetenin bünyesinde olmalıdır. Hatta ulusal gazetelerde her ihtisas
alanına (magazin haberciliği, spor, ekonomi, polisadliye vs...) ait bir fotoğraf editörü çalışmalıdır. Bu
iş fotoğraf bilgisinden yoksun kişilerin insiyatifine
terk edilmemelidir. Kullanılacak haber fotoğrafları, fotoğraf editörleri tarafından değerlendirilip
seçilirse teknik, içerik ve estetik bakımdan daha
kaliteli; etik bakımdan ise daha az hatalı ürünler
ortaya çıkacaktır.
*Bu makale daha önce belirtilen kaynakta yayınlanmıştır. Metin, bazı kısaltmalar yapılarak yeniden düzenlenmiştir. The Journal of Academic
Social Science Studies International Journal of
Social Science Volume 6 Issue 2, p. 1653-1677,
February 2013.
KAYNAKLAR
ANTAKYALI, A., Basın Fotoğrafçılığı,
http://fotografcilik.biz/basin-fotografciligi
ARICAN, M. Z., Editörler: Nejdet Atabek, Feyyaz Bodur,
Basın Fotoğrafçılığı, “Basında Fotoğraf Kullanımı”,
Açıköğretim Fakültesi Yayınları NO:1663, Anadolu
Üniversitesi Yayınları NO: 2697, Eskişehir, 2012.
FREEMAN, M., Fotoğrafçının Gözü, Çev: Deniz
Güzelgülgen, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2011.
ONURSOY, S, KILIÇ,D., ER, F., “Gazete Okuma Davranışı ve
Okuma Yolu: Bir Göz İzleme Çalışması”, Marmara İletişim
Dergisi, Sayı:16, İstanbul, Ocak 2010.
Dosya
Konusu
Kasım - Aralık
Fotoğraf Editörlüğü
ve Kariyer
Fırat YURDAKUL
Anadolu Ajansı
Fotoğraf Haberleri Editörü
[email protected]
İyi fotoğraf çekmek kesinlikle iyi fotoğraf seçebilme kabiliyetine sahip
olduğunuz anlamına gelmemektedir. İyi fotoğraf seçebilmek ayrı
kariyer ve eğitim süreçlerini geçirmiş olmakla alâkalıdır.
Fotoğraf editörünün en önemli niteliği, fotoğrafa mesafeli, duygusallıktan uzak üçüncü bir göz olarak soğukkanlı bakabilme yeteneğidir. Editör, fotoğrafçının
kendi üretimi ile kurduğu narsistik ilişkinin dışında
kalır. Bu da fotoğraf üretimini daha tarafsız ve sağlıklı
bir bakış açısıyla değerlendirmesine imkân sağlar.
Fotoğraf editörü, geniş bir genel kültüre ve haberciliğin temel kurallarına hakim olmanın yanı sıra fotoğraf dünyası ile somut bir bağ içindedir. Fotoğraf
dünyasındaki gelişmeler, uluslararası etkinlikler, kişisel ilişki ağları, yeni bakış açıları, yeni isimler, yeni
yayınlar ve fotoğraf literatürünün takibi editörün doğal iş akışının içindedir. En önemli noktalardan biri, gerçek bir fotoğraf editörlüğü kariyerinin var olabilmesidir. Bu da basının
fotoğrafa, yazılı ve elektronik ortamda aldığı yer oranında önem vermesi ile ilgilidir.
Bu genel olarak ülkelerin görselliğe bakışları, görsel
kültürlerinin gelişmişliği ile ilgilidir. Fotoğraf bazı
durumlarda bir köşe yazısı kadar önem taşır. Bugün
bir gazetede, bir köşe yazarının makalesinin, sahibinin imzası olmadan yayınlanabileceği aklımıza geliyor mu? İşte fotoğraf da böyle bir şeydir. Sahibinin
imzası, uluslararası adıyla “telif hakkı” bir zorunluluktur ve aynı zamanda foto muhabirinin taşıması
gereken sorumluluğa da işaret eder. Fotoğrafın başlı başına editoryal bir ifade biçimi olduğu gerçeği ne denli içselleştirilirse, fotoğrafla ilgili
meslekler de o denli var olma, gelişme olanağına sahip olurlar. Foto muhabirinin özlük haklarının verildiği, her şeyden önce düşünsel ve görsel bir ürün
10 11
AFSAD
olan haber fotoğrafının altına telif hakkının gerektirdiği imzanın doğru şekilde atıldığı bir ortamda,
fotoğraf editörlüğü mesleği özgün bir kariyer olma
yoluna girer. Türkiye’de “Fotoğraf Editörlüğü” kavramı dijital teknolojinin gelişimi ve global fotoğrafçılığın daha kolay
takip edilebilmesiyle hızlı bir evrim geçirmiştir. Ülkemizde bundan on yıl öncesine kadar fotoğraf editörlüğü neredeyse içi boş bir iş alanını temsil etmekteydi. Fotoğraf editörlerinin, foto muhabirlerinin ya
da medya alanında fotoğrafa ilgi duyan insanların,
bugün olduğu kadar kolay biçimde, iyi haber fotoğrafı örneklerine ulaşma imkânı yoktu. Günümüzde
fotoğraf editörü olarak çalışan kişi, tek bir ekrandan
birbiri ile mukayese edebileceği binlerce kareyi hızlı
bir biçimde değerlendirme imkânına sahiptir. Bunun
fotoğraf editörlüğüne müthiş bir ivme kazandırdığını
söylemek sanırım yanlış olmaz.
Genellikle ülkemizde “Medyada Fotoğraf Editörlüğü”,
günlük haberleri takip edip, habere en uygun ve kaliteli görseli seçme işi olarak yürütülmektedir. Dünyada bu işin boyutları biraz daha farklı işlemektedir.
Ne kadar global bir kurumda çalışıyorsanız o kadar
çeşitli fotoğraf görme ve değerlendirme imkanınız
vardır. Örneğin, benim şu an editörlüğünü yaptığım
Anadolu Ajansı bir süre öncesine kadar Türkiye’de
fotoğraf üreten ve bu fotoğrafları Türkiye’de dağıtan
bir kurumdu. Şimdi ise, tüm dünyadan fotoğraf üretip bunları tüm dünyaya dağıtan bir kurumdur. Dolayısıyla editör olarak ben, sadece ülkemde üretilen
fotoğraflarla haşır neşir olup, onlar üzerinden bir değerlendirme yapmayıp, artık rekabet etmek zorunda
olduğum dünya haber fotoğrafçılığını takip etmek ve
ona göre değerlendirme yapmak durumundayım.
Medya’da fotoğraf artık herşey demektir. Anlatımın,
belgenin ve ispatın en realist yoludur. İnsanlar duyduklarından ya da okuduklarından çok, gördüklerine
inanmaktadırlar. Bir haber sitesinde kırmızı ile ‘son
dakika’ yazdığında; hepimiz o kırmızı alanın yerine bir fotoğraf gelmesini beklemekteyiz heyecanla.
İşte fotoğraf editörü o noktada devreye girmektedir.
Sayfalarca yazı ile anlatılamayacak o anı en iyi temsil eden kareyi seçmek ve insanlara göstermek onun
görevidir.
Anadolu Ajansı olarak global yayıncılığa başladığımız günden bugüne, evrensel fotoğraf değerlendirme
kriterlerini mümkün olduğunca gözeterek fotoğraf
seçmeye ve yayınlamaya dikkat etmekteyiz. Fakat bu
herşeyi yayınlayacağımız anlamına gelmemektedir.
Açıklamak gerekirse; birincisi, haber fotoğrafının
kendi içinde belli başlı etik kuralları vardır. İkincisi,
her yayın kuruluşunun kendi içinde belli başlı yayın
ilkeleri vardır. Bunları gözetmeksizin yapılan işe zaten fotoğraf editörlüğü denemez.
Fotoğraf editörlüğü Dünya’da kendi başına bir kariyer süreci olan ve bu alanda kendini yetiştiren kişiler
tarafından yapılmaktadır. Dünya’da bu işi yapan in-
sanların pek çoğu, daha önceden profesyonel anlamda fotoğrafçılıktan gelen insanlar değil ama doğru
fotoğrafı çok iyi bilen insanlardır. İyi fotoğraf çekmek
kesinlikle iyi fotoğraf seçebilme kabiliyetine sahip
olduğunuz anlamına gelmemektedir. İyi fotoğraf seçebilmek ayrı kariyer ve eğitim süreçlerini geçirmiş
olmakla alâkalıdır. Ülkemizde ise fotoğraf editörlüğü
kavramına yakından veya uzaktan bulaşmış neredeyse herkes bizzat fotoğrafçılıktan gelmektedir. Çünkü
bizde malesef bu alanın ayrı bir kariyer süreci yoktur. Kendimden örnek verecek olursam; onaltı senelik profesyonel foto muhabirliği ve kendi alanımdaki
belli başlı başarıların ardından bu göreve atandım.
Ama tamamen bu mesleğe özgü kariyer süreçlerini
atlayarak bu işe atılmak beni gerçekten çok zorlamıştır. Yani özetle; fotoğrafçılık ve fotoğraf editörlüğü
bambaşka işlerdir.
Dünya fotoğraf endüstrisine fotoğraf sağlarken onların kurallarına göre oynamak gereklidir. Bunu yaparken evrensel haber fotoğrafçılığı kurallarını ve
kurumunuzun yayın ilkelerini de gözetmeniz gerekmektedir. Fotoğraf, metin kadar manüpilasyona ya
da yoruma açık bir dal değildir. Bu anlamda dünya
ajanslarının bizden taleplerini, onların kriterlerine
uygun şekilde yeterince karşılayabildiğimizi düşünmekteyim.
MURAT AZAKLI
fotoğraf malzemeleri
A. Konur Sokak 27/3 Çankaya / ANKARA T. 0 312 417 52 12 C. 0 532 252 60 50 C. 0 538 777 70 70
W. www.muratazaklifoto.com.tr M. [email protected]
Dosya
Konusu
Kasım - Aralık
Editoryal Bağımsızlık
ve Arşivleme Yetkisi
Selahattin SEVİ
Zaman Gazetesi
Fotoğraf Editörü
[email protected]
Fotoğraf Editörü ve başında bulunduğu birim, editoryal olarak
bağımsız olmazsa bağlı olacağı yer genellikle haber merkezi veya
istihbarat servisi, istisna olarak da görsel yönetmen oluyordu.
Türkiye’de, fotoğraf editörlüğü kavramı yeni
olmamakla birlikte istenilen düzeye gelememiştir.
Geçmiş yıllarda Cumhuriyet, Güneş ve Yeni Yüzyıl
Gazeteleri’nde ve bazı dergilerde başarılı örnekleri olmuşsa da hiçbir zaman kurumsallaşmamıştır.
Günlük yayınlarda ise adı var, kendi yoktur. Gazetelerin çoğunda bir fotoğraf servisi dahi yoktur.
Geçtiğimiz ay katıldığım bir atölye çalışmasında
foto muhabiri ve foto muhabirliği ile ilgili görev
tanımları yapılırken yasa ve yönetmeliklerde ‘fotoğraf editörü’ diye bir mesleğin resmen olmadığını da fark ettim. Ayrıca, Başbakanlık Basın Yayın
Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından verilen
sarı basın kartlarının üzerindeki meslek hanesinde
de ‘fotoğraf editörü’ diye bir ibarenin yer almadığı
da malumdur. ‘Fotoğraf editörü’ veya ‘direktörü’ de
olsanız ‘foto muhabiri’ yazar.
Editör ise pratikte sadece görevlendirme yapan
‘şef’tir. Fotoğraf trafiğini değil, foto muhabiri trafiğini diğer servislerin önceliklerine göre düzenlemektedir. İçerik oluşturma, özel gündem belirleme
gibi yetkileri yoktur. Çekilen fotoğraflar ise yeterli
düzeyde olmayan arşiv görevlilerinin insafına terk
edilmiştir.
2001 yılında Milliyet’te foto muhabiri olarak çalışıyorken, Türkiye’de foto muhabirlerinin, fotoğraf
servislerinin ve fotoğraf editörünün önünde duran
en önemli sorun kaynağının ‘Editoryal bağımsızlık’ ve ‘arşivleme yetkisi’ olan iki unsurdan kaynaklandığını düşünmekteydim, Zaman Gazetesi’ne
fotoğraf editörü olarak davet edildiğimde önemli
olduğunu düşündüğüm bu iki unsurun üzerinde
12 13
AFSAD
durdum. Fotoğraf Editörü ve başında bulunduğu
birim, editoryal olarak bağımsız olmazsa bağlı olacağı yer genellikle haber merkezi veya istihbarat
servisi, istisna olarak da görsel yönetmen oluyordu.
Bugün, günlük olarak yayımlanan ana akım medyada fotoğraf editörünün bağlı olduğu üst birimler
haber ve istihbarat müdürleri/şefleridir. Böyle bir
hiyerarşide ise fotoğraf servisleri özgürce gündem
oluşturma yetkisine sahip değildir. Zaman Gazetesi’nde önce bunu başarmaya çalıştık. Gazetede;
Dış Haberler’den, Ekonomi’ye editörler Genel Yayın Editörleri’ne bağlıydı. Fotoğraf editörü olarak
ben de direkt olarak Genel Yayın Müdürü’nün yardımcıları olan üç yayın editöründen birine bağlanmıştım. Böylece gazetenin sadece haber merkezine
değil, bütün servislerine eşit uzaklıktaydık. Onlardan gelen gündem önerilerini fotoğraf anlamında,
önem sırasına koyma ve foto muhabiri görevlendirme yetkisine sahip olmuştuk. Fotoğraf servisi,
kendi özel gündemleri ve rutinleri dışında diğer
birimlerden gelen istek, talep ve teklifleri çevrimiçi
(online) olarak bize bildiriyor ve biz de bir gün önceden başlayarak ertesi gün sabah saatlerine kadar
görevlendirmeleri yapıyorduk. Hala da olgunlaşan
bu çalışma sistematiğini takip etmekteyiz. Bu tercih bizi daha bağımsız yaptı. Fotoğraf öncelikli projelere, foto röportajlara vakit ayırabildik, fotoğraf
almanakları oluşturabildik.
İkinci önemli ayrıntı da fotoğraf arşiv yetkisini
kendi uhdemize almış olmamızdır. Bu durum
bize yeni bir iş yükü getirmekle beraber, kendi
fotoğrafımıza sahip çıkma imkanı vermiştir.
Çekilen her fotoğraf, fotoğraf editörünün veya
editör yardımcısının onayı ile hızlı ve güncel olarak
arşiv sistemine atılmıştı. Diğer gazetelerin aksine,
sadece kullanılan fotoğraflar değil, kullanılmayan ve
önemli olan fotoğraflar da günü gününe kaydedildi.
Fotoğraf altı yazısından, foto muhabirinin
imzasına kadar bilgiler eksiksiz dolduruldu.
Gazetede fotoğraf kullanan bütün birimler,
fotoğrafı doğru bilgilerle ‘Joker’ adını verdiğimiz
kurumsal arşivden aldı. Diğer ajans fotoğraflarıyla
birlikte eş zamanlı sisteme düşen fotoğraflar, tek
kaynaktan kullanılmış oldu. Kullanılma sürecinde
ise, editörün seçtiklerinin yanında öneriler de
dikkate alınarak ilgili sayfaların yöneticisi ve
tasarımcıları ile işbirliği yapıldı. Nihai kararlar ise
her günün sonunda yapılan toplantıda Genel Yayın
Müdürü’nün hakemliğinde alındı. Böylece Türk
basınına ve fotoğraf departmanına musallat olan
iki sorunu halletmiş olduk. Alt yapı oluşurken, bir
taraftan da yeni foto muhabiri adaylarını mesleğe
kazandırmaya çalıştık. 2001’den bu yana Zaman
Gazetesi Fotoğraf Servisi adeta bir okul olmuştur.
Birçok yetenekli genç ilk mesleki deneyimlerini
Zaman Gazetesi’nde kazanmıştır. Daha sonra farklı
gazete, ajans ve birimlerde çalışsalar da ortak bir
heyecanı yaşamışlardır. Bu politika ise gazetenin
Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın “Yeni
ve genç insanlara yönelelim” çağrısıyla olmuştur.
Bu süre zarfında, foto muhabirlerinin güncel ve
spot haber fotoğrafçılığında başarılı olmalarına
rağmen hikâye oluşturmada zaaf gösterdiklerini
fark etmiştim. Hep başka muhabirlere ve birimlere
bağlı olarak çalışan foto muhabirleri kişisel hikâye oluşturmakta, haber bulmakta zorlanmaktaydı.
Bunu aşmak için Türkiye’den fotoğrafçılarla haftalık toplantılar yaptık (buna diğer gazetelerden arkadaşlarımız da katıldı). Fakat gerçek bilinç, “Türkiye’de Zaman” adlı proje ile olmuştur. Çünkü o
çalışma için dünyadan 25 önemli fotoğrafçı geldi ve
onlarla birlikte mesai yapma, atölye çalışması yapma imkânı olmuştur. Foto muhabirleri onlarla yolculuklar yaptı, fotoğraflar çekti. Türkiye’de Zaman
projesi bize bir fotoğrafın nasıl değerlendirileceği
konusunda ufuk açtı. Önce o foto muhabirlerinin
işleri, tam sayfa foto röportaj olarak yayımlandı.
Ardından da Zaman foto muhabirlerinin işleri yayımlandı. Gazete disiplinin yanında, gruptaki Aksiyon dergisi de bize foto röportaj için 6 - 8 reklamsız
sayfa ayırdı. Böylece daha önce hep spot haber ve
fotoğraf peşindeyken, artık her hafta iki foto röportaj üretiyorduk. Bu sayfaları kurum dışına da açarak Türkiye’den ve dünyadan önemli foto röportajları yayımladık. Bu güne kadar 200’den fazla foto
röportaj Zaman, Aksiyon ve Turkish Review sayfalarında kendine yer bulmuştur.
Davet ettiğimiz fotoğrafçılardan 8 ile 12 fotoğraf
arasında birer mini hikâye aldık. Bunların yazısını onlar yazdı. Bu fotoğrafları prestij kitabı olarak
yayımladık. Sadece bu fotoğraf çalışmasına özgü
bir web sitesi oluşturduk. Gelen her fotoğrafçı ile
Fotoğraf 1
Fotoğraf 1 ve 2
Zaman Gazetesi, farklı
zamanlarda yaptığı atölye
çalışmaları ile foto muhabirlerinin bilgi ve tecrübelerinin artmasına yardımcı
olmuştur. Sadece Zaman
grubundan değil, farklı gazete ve ajans mensubu foto
muhabirleri de çalışmalara
katılmıştır. Gael Turine ‘Türkiye’de Zaman” projesinde
ve sonrasında yaptığı eğitim
ve workshoplarda hikâye
oluşturma, fotoğraf kitabı
yapma ve foto röportaj konularında söz konusu etkinliklere katılmıştır.
Fotoğraf 2
yaptığımız söyleşilere de multimedya olarak sitede yer verdik. Yazılı olarak da sitede bulunmasını
sağladık. Böylece bütün çalışma ve birikim Türkiye’deki ve dünyadaki meraklılara açılmış oldu. Ardından dış mekân ve galeri sergileri ile hak ettikleri
gibi fotoğraflar sergilenmiş, en sonunda da yapılan
söyleşiler Türkçe ve İngilizce kitap olarak yayımlanmıştır.
Böylece bu çalışmadaki her bir an kitap, sergi, foto
röportaj, söyleşi olarak kendine gazete, dergi ve
web dünyasında yer buldu. Bir foto muhabirinin
çalışmasının nasıl değerlendirileceği konusunda
eşsiz bir tecrübe edindik.
Zaman Gazetesi’nde foto muhabirinin yetişmesi,
yeni isimlerin kazandırılması, spot fotoğraf ve foto
röportaj üretilmesi, kitap-sergi-projeler üzerinde
çalışılması, kendi gündemini belirleyen fotoğraf
departmanı vesilesiyle olmuştur. Ayrıca, “Türkiye’de Zaman Projesi” temelinde kazanılmışların
çerçevesinde (insan kaynakları ve idari-mali yönler
bir tarafa) birçok gazetede ve dergide olmayan fotoğraf editör/lüğ/ü iradesi neticesinde değerlendirilmiştir. Fotoğraf departmanı sinerjisi ve editörün
bağımsızlığı gazeteye ve yayın grubundaki diğer
mecralara katma değer olarak katkıda bulunmuştur.
Fotoğraf editörünün ve fotoğraf editörlüğü kavramının yerleşmesi için yayın hiyerarşisinde görev
tanımları ve görev paylaşımı doğru yapılmalıdır.
Gazetelerde, dergilerde ve ajanslarda mutlaka fotoğraf birimleri kurulmalıdır. Görevli editörler de
bu tanımın içini doldurarak fotoğrafın etkinliğini
gazete, dergi ve web sayfalarında daha çok hissettirmelidir.
Fotoğraf 3
Samuel Bollendorff fotoğraf
ve multimedya konusunda
edindiği tecrübeleri Zaman
Gazetesi foto muhabirleri,
diğer gazete ve ajansların
foto muhabirleri ile
paylaşmıştır.
Fotoğraf 3
14 15
AFSAD
Fotoğraf Editörlüğünün Evrilmesi
Dosya
Konusu
Kasım - Aralık
Koray PEKÖZKAY
GÖRSEL ŞEYLER Kurucu Ortağı
Görsel İletişim Danışmanı
Fotoğrafçı
[email protected]
Editörler, gazetelerin eşik bekçileri, gündem belirleyicileridir.
Muhabirlerden ve diğer haber kaynaklarından toplanan haberler,
editörler tarafından okur kitlesinin ilgisi ve yayın kuruluşunun
politikası doğrultusunda önem sırasına konur.
Fotoğraf editörlüğü adı verilen birimler, tüm
dünyada, özellikle ulusal basını temsil eden
yayınların ve global ajansların uzun yıllardır görsel editörlüğünü yüklenen ekiplerden
oluşmuş olarak bilinir.
Fotoğraf Editörü ne yapar?
Fotoğraf editörleri temel olarak; yayınlarda,
haberleri destekleyici, tanımlayıcı, kanıtlayıcı, içeriği zenginleştirici, vurgulayıcı fotoğrafı temin etmek, ürettirmek ve hatta bir fotoğrafın içeriği ile haberi yaratmak gibi önemli
bir ihtiyaca editoryal anlamda hizmet ederler. Tüm bunlara ek, haber ajanslarının anlık
yayınladığı binlerce fotoğrafı taramak, kendi yayınına çalışan foto muhabirlerinin servis ettiği kareleri elemek, yayına hazırlamak
gibi rutin tabir edilen bir göreve de sahiptir.
Hatta son yıllarda bu tarama görevine sosyal
medyayı da eklediler.
Ülkemizde, “Fotoğraf Editörlüğü” adını ve
şeklini almaya başlayan yapı ise ilk başlarda, belli bir yaşın üzerindeki “usta foto
muhabiri”nin emeklilik öncesi yaşayacağı bir
şeflik makamı gibi kurgulanmışsa da, dijitale dönüşüm sonrası uluslararası forma evrilmeyi kısmen başarabilmiştir.
Hürriyet Gazetesi’nde 2002-2012 tarihleri arasında Fotoğraf Editörlüğü yaptığım
sürecin ilk yarısında, fotoğraf editörlüğüne hizmet eden bir laboratuarımız da vardı.
Dijitale geçişi tamamlamamızın arkasından,
negatif pozitif banyo ve baskı bölümümüzü
kapattık. 2002-2012 yılları arası yürüttüğüm
Hürriyet Fotoğraf Editörlüğü görevi süresince, bir uzman foto muhabiri, iki editörden
oluşan ekip ile tüm bu süreci yürütmeye çalıştık. Beraberinde Ankara ve ek yayınların
fotoğraf servisi ile İstanbul istihbarat servisi
foto muhabirlerince, içerik olarak desteklenen Hürriyet Fotoğraf Editörlüğü biriminde,
bu yıllar arasında kimyasal fotoğraftan dijitale dönüşümü de tamamladık.
Dijitale dönüşümün tamamlanması ve sosyal
medyanın yaygınlaşması sonrası, fotoğraf
editörlerine düşen ekstra görevler oluşmuştur. Bunlardan birincisi olay başına düşen
fotoğraf sayısının kimyasal fotoğraf dönemine oranla kat kat artmasıdır. Yani, bir habere dair fotoğraf taramaya kalktığınızda,
kimi zaman yüzlerce fotoğraf arasından en
doğrusunu bulmaya çalışarak günün önemli
bir vaktini bu görevle geçirmek gerekmişti.
Diyebiliriz ki bunun temel sebebi, dijitale
dönüşüm sürecinde foto muhabirlerinin sı- görsel bir yenilenme, yeni fotoğrafik stillerin
nırsız fotoğraf çekebilme şanslarını sonuna oluşması pratikte çok kolay görünmemektekadar zorlamak istemeleriydi.
dir.
Özellikle akıllı telefonlar sonrası ilerleyen
sosyal medya sürecinde ise, daha sonralarında yurttaş foto muhabiri diye adlandırılan ve
bir fotoğraf editörü için milyonlarca yeni göz
anlamına gelen yepyeni bir kaynak daha ortaya çıkmıştır. Anlık olaylara, yakın ve doğru
zamanda müdahil oluşu ile bir anda ön plana
çıkan yurttaş foto muhabirleri, sosyal medya
sayesinde çok hızlı bir şekilde aranıp bulunabilen bir kaynak olarak artık editörlerin
masalarında yerini aldı.
Dijital devrim,
kısmen yaşanmış,
kısmen de
öngörülen fikrin hukuki,
ahlaki riskleri
yanında getirmiştir.
Fotoğrafın
dijital bir imza ile
sahiplenilmesi,
özellikle internet tabanlı
yayınlarda
teknik takibi gibi konular
artık mümkündür.
Türkiye’de tüm dünya ile eşzamanlı olarak
bu süreci geçti ve kendi kurallarını kendi yaratan ve elbette ki hukuki şartlarını da ayrıca
değerlendirebileceğimiz bir kaos, zamanla
bir sisteme oturacak gibi görünmekte. Tabii
böylesi dev bir kaynağı yok saymak mümkün
değil.
İnternet yoktu fotoğraf yine de geldi!!!
Ocak 2011’de, Mısır’da, Hüsnü Mübarek’i
istifaya sürükleyen büyük halk hareketinde
bölgede olan Hürriyet muhabiri, bölgeden
kendi fotoğrafını bir imza fotoğrafı olarak
kullanmak üzere çektirmiş, gün boyunca haberleri telefonla yazdırmış ancak fotoğrafını
bize gönderebilecek interneti bulamamıştı.
Çünkü tüm Mısır’da internet bağlantısı devlet tarafından durdurulmuştu ve uluslararası temsilcilikler dahil hiçbir yerde internet
bağlantısına ulaşılamıyordu. Gazetenin baskı saatine yaklaşık bir saat vardı ve eski teknolojinin devreye girdiği bir yöntem bulduk.
Fotoğraf bir kağıda basılıp bize faks olarak
geldi. Biz de fakstan aldığımız fotoğrafı tarayıp üstünde mümkün olduğunca temizlik yaparak siyah beyaz bir imza karesi olarak kullandık. Bu örnekten de anlaşıldığı gibi temel
görev, fotoğrafın çekilmiş olmasından çok,
gazeteye o fotoğrafın bir şekilde gönderilmiş
olmasıydı.
Fotoğraf Editörlüğüne önem daha da
artmıştır
Renkli fotoğrafa geçiş nasıl ki bir devrim ise,
dijital fotoğrafa geçiş bundan kat kat önemli
bir devrimdir. Dijital devrim, kısmen yaşanmış, kısmen de öngörülen fikri, hukuki, ahlaki riskleri yanında getirmiştir. Fotoğrafın
dijital bir imza ile sahiplenilmesi, özellikle
internet tabanlı yayınlarda teknik takibi gibi
konular artık mümkündür. Gazetecilikte bu
sorunların önünü kesebilmek, engelleyebilmek ve yönetebilmek adına en büyük görev
fotoğraf editörlerine düşmektedir.
Fotoğrafın dijital çağı; fotoğraf editörlüğüne
Türkiye’de genel olarak fotoğraf editörlüğü, ihtiyacın artmasını ve bir meslek olarak çok
foto muhabirinin tarzını zorlayacak, yeni bir daha ön planda bir editöryel masa halini alstil geliştirmesine yön verebilecek/yönlendi- masını sağlamıştır.
recek yapılara sahip değildir. Bunun ardındaki gerçek ise; Türk basınının hala daha
çağın ruhundan uzak yönetimler ve editoryal kadrolara sahip olmasıdır. Bu kadroların
gençleşmesi süreci hala daha tamamlanmadığından, var olan yönetimler ile yayınlarda
16 17
AFSAD
Ulusal ve Uluslararası
Medyada Fotoğraf Editörlüğü
Dosya
Konusu
Kasım - Aralık
Murad SEZER
Reuters Haber Ajansı
Türkiye Fotoğraf Editörü
[email protected]
On yıl öncesine kadar sadece gazete, dergi ve haber ajanslarında
yer alan fotoğraf editörlüğü konumu, günümüzde bunlara ek
olarak farklı medya kanallarında da yer almaktadır. Bunları;
internet haber siteleri, elektronik dergi ve gazeteler, televizyon
kanallarının haber merkezleri, reklam ajansları olarak
sıralayabiliriz.
Türk medyasında fotoğraf editörlüğü çok tartışılan ve eleştirilen olgulardan biridir. Bunun nedeni; fotoğraf editörlüğü kavramının medya yöneticileri, fotoğraf editörleri ve fotoğraf üreten
kişiler tarafından yanlış yorumlanmasıdır. Bu
bağlamda, Türk medyasında gerçek anlamda fotoğraf editörlüğü görevi yapanların sayısının bir
elin parmaklarını geçmediğini söylemek abartılı olmayacaktır. Medya kanallarının çoğalması
ile birlikte, fotoğrafın kullanım alanları da çoğalmış ve farklılaşmıştır. On yıl öncesine kadar
sadece gazete, dergi ve haber ajanslarında yer
alan fotoğraf editörlüğü konumu, günümüzde
bunlara ek olarak farklı medya kanallarında da
yer almaktadır. Bunları; internet haber siteleri,
elektronik dergi ve gazeteler, televizyon kanallarının haber merkezleri, reklam ajansları olarak
sıralayabiliriz. Öncelikle farklı medya kanallarından örneklerle uluslararası medyadaki fotoğraf editörlüğünün işleyişine bakmakta yarar
var. Böylelikle medyadaki bu önemli konumun
ülkemizde neden yanlış yorumlandığını daha iyi
anlayabiliriz. Dünya medyasının önde gelen tüm
gazeteleri, dergileri ve haber ajanslarında olduğu gibi, CNN ve BBC benzeri haber kanalları ve
bunların web sayfalarında da fotoğraf editörleri
görev yapmaktadır. Gazete, ajans ve haber kanallarındaki fotoğraf editörleri, haber merkezi
ile sahadaki foto muhabiri arasındaki iletişimi
sağlamakla ve onları yönlendirmekle birlikte,
habere en uygun fotoğrafı seçmekle de sorumludur. Ayrıca, foto muhabirini gündem hakkında bilgilendirmek, “manşet” olacak haber ya da
haberlere fotoğraf üretilmesi için ekibini görevlendirmek ve yönlendirmek, gelen fotoğrafları
seçmek ve yayına hazır hale getirmek (resim altı
bilgilerini denetleme, gerekirse photoshop uygulaması ile tonlama ve kadrajlama, eğer arşiv
fotoğrafı gerekiyorsa ilgili fotoğrafların arşivden bulunarak yayına hazır hale getirme vb...)
editörün başlıca görevlerindendir.
Uluslararası medyada Associated Press (AP) ve
Reuters’te geçen 17 yıllık kişisel deneyimime
dayanarak, bir haber ajansındaki işleyişi ve fotoğraf editörlerinin görevlerini şöyle özetleyebilirim. Uluslararası medyanın önde gelen haber
ajansları Reuters, AP ve AFP (Agence FrancePress) global ve bölgesel haber merkezlerinden
yönetilmektedir. Bu ajanslardaki editörleri, haber editörü ve haber merkezi editörleri olarak
ikiye ayırabiliriz. Şef fotoğrafçılar ve kıdemli
fotoğrafçılardan oluşan haber editörleri; ülke
ofislerindeki fotoğrafçıları görevlendirmek,
çekilen fotoğrafların ön elemesini yapmak, fotoğrafçıları çekim aşamasında yönlendirmek
ve yazılan haberlere uygun fotoğrafların haber
merkezine ulaştırılmasını koordine etmek ile
görevlidirler. Haber merkezi editörleri ise bürolardan ve fotoğrafçılardan gelen işlenmiş, resim
altları yazılmış fotoğrafların son kontrollerini
yaparak abonelere servis etmektedirler. Örne- bugüne medyamızda haber fotoğrafı; hayatında
ğin Reuters’te fotoğrafçılar özel durumlar hariç fotoğraf çekmemiş, foto muhabirlerinin çalışma
tüm fotoğraflarını Singapur’daki Uluslararası koşullarına empati kuramayan, fotoğraf bilgi ve
Fotoğraf Masası’na (Global Picture Desk) gön- eğitimi olmayan kişilerce değerlendirilmiş ve
dermektedir. Tüm fotoğraflar buradan, resim değerlendirilmektedir.
altları kodlanarak haber-fotoğraf eşleştirilmesi
Reuters adına Türkiye’de, İstanbul ve Ankaile abonelere servis yapılmaktadır. Yani ulusra’da yerleşik, toplam üç fotoğrafçı çalışmaklararası bir haber ajansında fotoğraf editörü
tadır. Tabii ki bu sayı Türkiye gibi büyük ve
sadece fotoğrafları seçmekle kalmaz haberleri
gündemin hızla değiştiği bir ülkede yeterli oltakip edip, foto muhabirini çekim konusunda
mamaktadır. Bu nedenle zaman zaman yerel
yönlendirmek durumundadır. Bir fotoğraf aboajanslar, gazeteler ve serbest fotoğrafçılardan
neye gönderilmeden önce en az üç farklı edidestek almaktayız. Ancak çoğu zaman Reuters
törün kontrolünden geçmektedir. Burada önstandartlarına uygun fotoğraf bulmakta sıkıncelikle, fotoğrafın haberle eşleşmesi amacıyla
tı çekmekteyiz. Çoğu kaynak, fotoğrafları resim
resim altına gerekli bilgilerin
altı bilgisi olmadan göndermekyazılıp yazılmadığı, photoshop
te
ve fotoğrafın çekim tarihinin
Yani
uygulanıp uygulanmadığı ve
doğruluğuna özen göstermegüncelliği kontrol edilmektedir.
uluslararası
mektedir. Bir de buna fotoğraf
Bir fotoğrafın yayına verilme
kalitesinin, çekim ve teknik olabir haber
aşamasında bu kadar titiz davrak düşüklüğü eklenince işimiz
ranılmasının nedeni ise ajansıajansında
daha da zorlaşmaktadır. Fotoğmızın abonelerine ve kamuoyurafa photoshop ile aşırı tonlama
fotoğraf
editörü
na doğru-gerçek haber fotoğraf
müdahalesi, filtreler bizim için
vermek ilkesidir. Photoshop ile
sadece
kabul edilebilir değildir. Anfotoğrafın gerçekliğinin değişcak bazen serbest fotoğrafçı ya
fotoğrafları
tirilmesi, resim altı bilgilerinde hata ve fotoğrafın çekildiği seçmekle kalmaz da başka bir kaynak fotoğrafını
beğendirmek amacıyla pozlatarihin yanlış yazılması hiçbir
ma sorunlarını gidermek adına,
haberleri
takip
şekilde tolere edilmemektedir.
photoshopa başvurmaktadır. Bu
Türkiye’de ise maalesef bu titiz
edip, foto
da bizi fotoğrafın kaynağından
çalışmayı, medyanın genelinmuhabirini
orijinalini görmeye zorlamaktade görebilmek mümkün olmudır. Bir de “telif hakkı” sorunu
yor. Daha önce de belirttiğim
çekim
mevcuttur. Yayınladığımız her
gibi Türkiye medyasında gerkonusunda
fotoğrafa fotoğrafı çeken kişinin
çek anlamda fotoğraf editöradını yazmak, herhangi bir nelüğü yapan kişi sayısı bir elin
yönlendirmek
denle foto muhabiri/fotoğrafçı
parmaklarını geçmemektedir.
durumundadır.
bunu istemese bile ismini arşiv
Türkiye’de fotoğraf editörü dekayıtlarımızda
bulundurmak
nince aklıma gazetelerin haber
zorundayız.
Dijital
fotoğraf
ile
birlikte
fotoğrafı
masasına bürolardan gelen fotoğrafları izleten
çeken
kişinin,
kaynağın
gerçekliği
de
sorun
olkişi gelmektedir. Ne yazık ki çoğu fotoğraf editörü, gazeteye girecek fotoğraf konusunda son maya başlamıştır. Özellikle foto muhabirlerinin
sözü söyleyebilecek yetkide değildir. Genellikle çektikleri fotoğrafları kendi aralarında paylaşbu yetki ya da yetki ağırlığı yazı işleri müdürü maları bizim için büyük risk taşımaktadır. Bu
ya da ekibindedir. Görselliğin ön planda olduğu nedenle güvenmediğimiz, tanımadığımız hiçbir
spor sayfalarında dahi fotoğraf editörü bulun- kurum ya da kişiden fotoğraf almamaya özen
mamaktadır. Dijital fotoğraf ve dijital medya göstermekteyiz. Ajansımızın photoshop ve “teöncesinde olduğu gibi bugün de bu yetki sayfa lif hakkı (copyright)” hassasiyetleri ve Türkisekreterlerinin elinde bulunmaktadır. Fotoğraf ye’de bu iki konunun çok önemsenmemesinin
editörü uluslararası medyada haber merkezinin benim işimi en çok zorlaştıran ögeler olduğuortak oya ve güce sahip bir üyesi iken, Türki- nu söylemeliyim. AP ve Reuters’ten önce Türye’de editörler yardımcı eleman konumundadır. kiye’de günlük gazetelerde çalışmış olmam beDergilerde ise durum gazetelere oranla daha nim için çok büyük bir avantajdır. Bu nedenle,
farklıdır. Görsel yanı ağır bastığı için dergile- çoğu Reuters’ın abonesi olan gazetelerin ajanrin fotoğraf editörlerinin haber masasında daha sımızdan beklentilerini çok iyi biliyorum ve bu
baskın olduğunu söyleyebiliriz. Özetle dünden beklentilerin sağlıklı karşılanabilmesi için üst
18 19
AFSAD
yönetimime sağlıklı geri bildirimlerde bulunabiliyorum.
Pulitzer ödülünün kariyer sürecine etkisi oldu mu?
Reuters’in Türkiye’de foto muhabiri bulundurmasının en öncelikli nedeni, Türkiye’deki uluslararası olaylardan dünyanın diğer ülkelerindeki abonelerine fotoğraf iletmektir. Bu nedenle,
Türkiye’deki yerel sayılabilecek haberleri çoğunlukla fotoğraflamamaktayız. Devlet adamları ya da politikacıların başka illeri ziyaretleri,
basın toplantıları, futbol ve basketbol liglerindeki karşılaşmaların çok önemli bir bölümünü
izlememekteyiz. Ancak yabancı bir devlet adamının Türkiye ziyareti, milli maçlar ya da Türk
takımlarının Avrupa Kupaları’ndaki karşılaşmalarını mutlaka gündemimize almaktayız.
Pulitzer ödüllü ilk ve -şu an için- tek Türk gazeteci olmamın fotoğraf editörlüğü konumum
ile doğrudan bir ilgisi yoktur. Ödülü Associated Press (AP) adına çalışırken kazandım.
Ödül, olsa olsa Reuters’in bana bu pozisyonu
teklif etmiş olmasına katkıda bulunmuş olabilir. Böylesi prestijli bir gazetecilik ödülüne
sahip olmak tabii ki gurur verici ama asla bir
terfi ya da yeni bir iş bulma garantisi değildir. Ödülün bana en büyük katkısı yurt içi ve
dışında bilinirliğimi arttırmış olmasıdır. Bir
foto muhabiri fotoğraf çektiği sürece yaşar,
iyi fotoğraf çektiği gün de başarılı sayılır. Başarılarımız bir anlamda günlük değerlendirilmektedir. Dün kazanılan büyük bir ödül, bugün çekemediğiniz ya da kötü çektiğiniz bir
fotoğrafın telafisi asla olamaz. Ödül öncesi de,
sonrası da bunun bilinciyle çalıştım ve çalışmaktayım.
Daha önce de belirttiğim gibi Reuters adına Türkiye’de ben dâhil üç foto muhabiri görev yapmaktadır. Türkiye’nin gündemi yoğun, coğrafi
olarak büyük bir ülke olması nedeniyle şef fotoğrafçı olarak ofiste editörlük görevi de benim
sorumluluk alanıma girmektedir. Ben genelde
serbest fotoğrafçılardan ya da yerel ajanslardan
aldığımız fotoğrafları seçmekte ve yayına hazır
hale getirmekteyim. Öte yandan gündemi izlemek, kendi fotoğraf gündemimizi oluşturmak,
Türkiye’deki haber merkezi ve muhabirlerle koordinasyon, görev dağılımı gibi işler de benim
sorumluluklarım arasındadır. Diğer çalışma
arkadaşlarım çoğunlukla kendi fotoğraflarını
seçip yayına hazır hale getirdikten sonra Singapur’daki merkeze göndermektedirler. Gazetecilik ve ajans deneyimleri onlara doğal olarak bu
hakkı vermektedir. Ben onları görevlendirme,
ajansımızın gündemi ile ilgili bilgilendirme,
özel haberler öncesi hazırlık aşamasında yönlendirme gibi konularda liderlik yapmaktayım.
Bu arada olabildiğince fotoğraf da çekmeye çabalamaktayım. Yani klasik anlamda masa başında oturan bir fotoğraf editörü değilim. Reuters genelinde benim gibi ülke şef fotoğrafçısı
olan diğer meslektaşlarım da benim gibi hem
editörlük, hem de foto muhabirliğini bir arada
yürütmektedirler. Bu biraz kişisel tercih, biraz
da görevli olduğunuz ülke ofisinin şartlarına
bağlıdır. Örneğin Almanya ve Rusya gibi dünyaca önemli merkezlerdeki Reuters bürolarının
fotoğraf merkezlerinin kadroları diğerlerine
oranla daha kalabalıktır. Bu ülkelerdeki fotoğraf editörleri sadece masa başı çalışmaktadır.
Fotoğrafçı geçmişleri olsa dahi fotoğraf çekmeyip sadece yöneticilik yapmaktadırlar. Benim
bu iki görevi birlikte üstlenmem Türkiye bürosunun yapısından kaynaklanmaktadır. Doğrudan kendi tercihim olsaydı, işin doğrusu sadece
fotoğraf çekmeyi yeğlerdim.
Yirmi beş yıldır profesyonel olarak haber fotoğrafı çekmekteyim. Birçok uluslararası politik ve sportif olayı izledim. Dört kıtada onlarca ülkede fotoğraf çekme olanağı buldum.
Özellikle AP’de çalıştığım dönemde sık sık
Ortadoğu’daki çatışma bölgelerinde görev
yaptım. Tüm bunları düşündüğümde, beni
yine de Türkiye’de yaşamış olduğum olayların etkilediğini fark ettim. Bunların ilki ve en
önemlisi 1999 Marmara depremidir. Deprem
olduğunda bir yurtdışı görevdeydim. Ancak
bir gün sonra Türkiye’ye dönebildim. İstanbul’a ulaştıktan sonra, havalimanında elimde
iki valiz, evimin ve yakınlarımın akıbetinden
habersiz bir süre dondum kaldım. Sonrasında,
kesintisiz bir ay ofiste diğer fotoğrafçılardan
gelen fotoğrafları seçtim ve yayına hazır hale
getirdim. Zaman zaman ofiste sabahladım,
bazen de ofisin yakınındaki bir otelde geceledim. İlk fırsatta Avcılar, Yalova ve Gölcük’e
gittiğimde duygusal olarak çalışmakta zorlandım. Eğer deprem benim şehrim ve bölgem
dışında olmuş olsaydı hiçbir şekilde zorlanmazdım. Bunu, daha sonraki yıllarda savaş ve
çatışma bölgelerine gittiğimde daha iyi fark
ettim ki başkalarının acısına bakmak daha kolay olmaktaydı.
Dosya
Konusu
Yaratıcı Yönetmen Gözüyle…
Kasım - Aralık
Laura E.STANLEY
500 px Prime
Yaratıcı Yönetmen
[email protected]
Bazen bir anı yakalamak, bir etkinliği çekmek için tek şansınız vardır;
ben tuttuğum fotoğrafçıya zaman ve bütçe sınırları içinde olabilecek
en iyi fotoğrafları getireceği konusunda güvenme ihtiyacı duyarım.
Fotoğraf editörü sözcükleri, farklı anlamlara
gelmekle birlikte, çoğunlukla fotoğrafları düzenleyen, değiştiren ve manipüle eden kişiyi
tanımlar. Benim bulunduğum sektörde (basım
ve ticari lisans sağlama sektörü), yaratıcılık
sürecini yürüten ve bu vizyona sahip kişi anlamına gelmektedir. Bu süreç içerisinde, fotoğrafçı bulmak, onu işe almak, dış mekân çekimlerini başarıyla yürütmek gibi işlerin yanı sıra;
ilişkileri, bütçeyi, çalışma planını ve görüntüyü yönetme gibi işleri de vardır.
Küçük ve uzmanlık gerektiren bir sektör olduğundan, fotoğraf editörlüğünün iş imkânları
gittikçe azalmaktadır. Dergiler tutumlarını değiştirmekte, bütçeler daha kısıtlı ve fotoğrafa
erişim daha kolay olmaktadır. Bazen zorlayıcı olsa da, şirketlerin özgün konu yakalayacak
veya bilindik bir konuya farklı bakış açısı getirecek fotoğrafçıların, iyi fotoğraf üretmelerini sağlayan bir fotoğraf editörü çalıştırmaları
önemlidir. Görsel kaynak edinme süreci bir
dergi için çok hızlı olabildiği gibi, uzun bir
planlama da gerektirebilmektedir.
Genelde dergiler, yayın içeriğini bir yıl öncesinden planlamaktadır. Bu da konuların, derginin sayfalarında yer almasından çok daha
önce planlanması ve çekimlerin ayarlanması
demektir. Tabii yaz sıcağında kış sayısını hazırlamak insana tuhaf gelebilir. Bir fikir tema
20 21
AFSAD
önerisine, o tema önerisi de ele alacağımız konuya dönüşür. O noktadan sonra ‘hangi fotoğrafçı bu projeye ve bütçeye en uygundur’ diye
araştırmaya başlarım. Zaman ve bütçenin elverdiği ölçüde çekimin idaresini fotoğrafçıya
bırakmayı tercih ederim. Bazen son dakikada
teslim tarihi ve editoryal kararlar değişebilir
ki böyle zamanlarda akışa uyum sağlamak gerekir. Teslim tarihi kısaltıldığı zaman, istenen
içeriği size sağlayabilecek güvendiğiniz fotoğrafçılara ulaşmanız gerekir. Bu noktada insanlarla iletişim kurma ve iletişimde kalma beceriniz önemlidir.
Fotoğrafçılık kökenli birisi olduğumdan fotoğrafçıları anlar, isteklerine ve çalışmalarına
saygı duyarım. Tabii sektörün kendine özgü
özelliklerinden zevk almak için mutlaka fotoğrafçılık kökenli olmaya gerek yoktur. Ancak bu
benim işimden iki yönlü -yaratıcılık aşaması
ve satın alma/lisans verme süreci- keyif almamı sağlamaktadır. Ben, ilk elden bütçe kısıtlamalarının iyi gerçekleştirilebilecek bir fotoğraf çekimini nasıl etkileyeceğini biliyorum.
Şirketin ihtiyacına göre ve elinizdeki bütçeyle
alınabilecek en iyi hizmeti satın almanız gerekir. Fotoğrafçıların fiyatını düşük tutmamak
önemlidir. Onları mutlu kılın ki onlar da çekimlerine devam etsinler. Bu tüm şirketlerin
ve hedefledikleri okuyucu kitlelerinin faydasınadır.
Her zaman yeni fotoğrafçılarla tanışmaya ve
onlara çekim yapma şansı vermeye istekli oldum. Buna karşın bir fotoğraf editörü için,
beraber çalıştığı fotoğrafçıya güvenmek de
önemlidir. Bazen bir anı yakalamak, bir etkinliği çekmek için tek şansınız varıdır; ben anlaştığım fotoğrafçıya zaman ve bütçe sınırları
içinde olabilecek en iyi fotoğrafları getireceği
konusunda güvenme ihtiyacı duyarım.
Dergide yer alacak bir konuyu düzenlerken,
çekim yapan fotoğrafçının kendi favori seçkisinin de elimde olmasını isterim. Bir çekimi
gözden geçirirken baktığım ilk kareler favori
seçkisidir. İşi ilk verdiğinizde, kafanızda olan
proje ile elinize gelen proje arasındaki görsellik farkını kıyaslamak heyecan vericidir. Bu
çoğu zaman memnuniyet verici şekilde şaşırtıcı olabilir. Yeni basılmış bir kutu filmi, elinize
aldığınızda olduğu gibi, ne bulacağınızı aşağı
yukarı bilirsiniz ama beklemediğiniz şeylerle
karşılaşmak her zaman şaşırtıcı ve heyecan vericidir.
Bir çekimden elde edilen fotoğrafları düzenlerken editoryal bakış açısıyla önemli konu ve
olayları belirlerim. Kullanabileceğimiz güçlü
dik ve yatay kadrajlı fotoğrafları, yerleştirmemiz gereken reklamları da düşünerek seçerim
(Reklamlar bu işin olmazsa olmazları. Önemli
çünkü bütçemizi arttırmakta ve iş yapmamızı sağlamaktalar, ancak bazen reklamlara yer
ayırmak için ele aldığımız konuları daha kısa
tutmak zorunda kalmaktayız).
Genel olarak
bir fotoğraf editörü
olmanın
en zorlayıcı yanı,
tahsis edilen
belli bir bütçe ile
çalışmaktır.
Görselleri seçerken editoryal çizgiye göre olduğu kadar sanat direktörü gözüyle de hareket ederim. Bunun dışında kendi görsel zevkime göre de kareleri seçerim. Bu fotoğraf bana
“Vay canına!” dedirtiyor mu? Bu kare özgün
mü? İçinde hareket var mı? Bulunduğu yerin
insan dokusunu taşıyor veya o yerin ruhunu
yansıtıyor mu?” Ben seçkimi yaptıktan sonra
verilen sayfa alanı içine görselleri yerleştir-
mek sanat yönetmeninin incelikli çalışmasına kalıyor. Bazen az ama öz görselle çalışmak
gerçekten daha iyidir. Çok fazla görselin olması bir editör için zorlayıcı ve bunaltıcı olabilir. Bir seferinde Kuzey Saskatchewan’da beş
günlük bir çekim için anlaştığımız fotoğrafçıdan 900’ün üzerinde fotoğraf gelmişti. Kareler
müthişti ancak bu kadar fazla fotoğrafı sadece
6–10 görüntü kullanmanıza izin veren bir sayfa yapısına sahipken elemek güç bir işti. Pek
çok kare görülmeden heba oldu.
En unutulmaz projelerden biri Canadian Geographic dergisinde Fotoğraf Editörü olarak
çalışırken elime gelmiştir. Francois-Xavier De
Ruydts adında Belçika-Kanada asıllı bir fotoğrafçı ile “çığ” konusunu, Kanada’daki Raki
Dağları’nda çekimlerini yaparak işlemesi üzerine anlaşmıştık. Proje kapak konusu olacaktı.
Onunla eşleştirilen yazarın konu ile ilgili yazdığı metin geldi. Fotoğrafçı bir daha ki kış sayısında yayınlanacak konu için bir kış sezonunu
çalışarak geçirdi. Kareleri yolladığında inanılmaz şaşırmıştım. Aklımın ucuna gelmeyecek
açılardan fotoğraflar çekmişti. Bize helikopterden çekilen fotoğraflardan, kara gömülmüş
şekilde çekilen görüntülere, mikroskobik derecede yakından çekilen kar tanelerine kadar her
şeyi göndermişti. Oradaki insanların yaşamını
algılamamızı sağlayacak portrelerin yanında
manzaranın yarattığı heyecanı yansıtan hareketli kareler de çekmişti.
Genel olarak bir fotoğraf editörü olmanın en
zorlayıcı yanı, tahsis edilen belli bir bütçe ile
çalışmaktır. Hem şirketi, hem de işini iyi yapan fotoğrafçıları mutlu etmek zordur. Bazen
kişilere önereceğimiz miktarlar konusunda elimiz kolumuz bağlı olmakta ve maalesef şirketler bütçe konusunda esnek olmayan bir tutum
sergilemektedirler. Örneğin, eğer bir fotoğrafçıyı tutmak pahalı ise, daha az paraya çalışacak
birini bulmaya çalışmaktadırlar. Bu dergilerde büyük gerginliklere sebep olabilmektedir.
500px Prime’ın Yaratıcı Yönetmeni olarak
dünyanın farklı yerlerinden dört milyon fotoğrafçıyı temsil etmekteyim. Alıcıların dergi,
kampanya ve projeleri için en uygun fotoğrafları bulmalarını sağlamaya çalışırken; fotoğrafçıların mesleklerinden, yaratıcılıklarından
para kazanmalarına önayak olmaktayım. Burası çalışmak için iyi bir yer, her gün yeni bir
yeteneğin ortaya çıkışını görmekteyim.
Çeviri: Zeynep HAMURDAN
Dosya
Konusu
Uluslararası Arenada Fotoğraf Editörlüğü
Kasım - Aralık
Patrick LLEWELLYN
Kıdemli Fotoğraf Editörü
Reportage by Getty Images
[email protected]
Her seferinde güçlü bir görselle izleyiciyi vurmak için, sıkı bir seçki
yapmaya çalışmak insanı yoldan çıkartıp hikâyenin gücüne zararlı bir
etkide bulunabilir. Bazen izleyiciye az bir boşluk bırakmak daha iyidir.
Bugünlerde Birleşik Krallık’ta “fotoğraf editörlüğü” terimi, fotoğraf araştırmacısından prodüktöre
veya sanat direktörüne varana kadar herhangi bir
anlama gelebilmektedir. Ancak benim için bunlardan farklıdır. Bir fotoğraf editörü tabi ki pek çok
rolü yerine getirmek zorundadır fakat bunlardan
en önemlisi fotoğrafçının en büyük destekçisi olma
rolüdür. İyi bir editör, fotoğrafçının kendisini dinleyeceğine, şikâyetlerini veya kaygılarını anlayacağına, kendisine rehberlik etmek için orada olacağına
güvenebileceği ve bazen fotoğrafçıya nerede hata
yaptığını söyleyecek kişidir. Fotoğraf editörü, çoğu
zaman sanatçılar ve onların müşterileri arasında bir
kanal görevi görmelidir; onlar çalışmaların oluşturulması esnasında oluşan artistik duyarlılığı ve kişisel bütünlüğü anlayan ve sanki kendilerininmişçesine bunları koruyacak olan, ancak aynı zamanda
müşteri/sanat direktörüne kendilerinin anlayabileceği bir şekilde tercüme edecek kişidir. Reportage
by Getty Images’deki “Kıdemli Fotoğraf Editörü”
pozisyonumda benim işim, fotoğrafçıları ihtiyaç duyabilecekleri herhangi bir şekilde desteklemektir.
Bu destek fotoğraflar çekilmeden bir tema konsepti
oluşturmaktan, çekim tamamlandıktan sonra görseller arasında uyumlu bir hikâyenin küratörlüğünü
yapmak için yardım etmeye varan bir yelpazede yer
alır. Bir fotoğrafçı ve bir editör arasındaki en iyi ilişki, her iki tarafın da birbirlerine tamamen güvendiği en yakın kurulmuş ilişkidir. Bu genelde sadece
“mekanik” olmaktan çıkıp, en iyi işlerin ortaya çıkmasını sağlayan samimi bir ilişkidir.
Fotoğraf işlemenin, benim deyimimle, “mekanik”
kısmının editörden editöre değişim gösterdiğini düşünmekteyim. Her bir kişi kendine özgü bir iş yapışa ve kendilerine özgü en iyi düzenleme yöntemine
sahiptir. Masama yeni bir haber konusu geldiğinde,
neye benzeyeceği veya nasıl ele alınması gerektiğine dair herhangi bir önyargıya sahip olmamaya çalışırım. Çoğu zaman son seçimimi tamamlamadan
destekleyici metni dâhi okumam. Bu yaklaşımın fotojurnalizm ve genel olarak fotoğraf hakkındaki temel inançlarıma dayandığına inanıyorum; görseller
daha fazla açıklamaya ihtiyaç duymadan hikâyeyi
22 23
AFSAD
aktarabilmelidir. Anlamı aktarmaya çalışan bir yazarın, kitabın sayfa kenarlarına küçük çizimler yapmasını beklemeyiz, öyleyse neden aynı düzeyde bir
zanaatçılığı bir fotoğrafçıdan bekleyelim? İzleyiciye
senaryoyu takip edebilmesi için ihtiyaç duyacağı
her şeyi sunmak görsel sanatçının işidir.
Hangi görselin seçilip hangisinin seçilmemesi konusunda bir kural yoktur. Seçimler çekilmiş setin
kalitesine, hedeflenen düzenlemenin boyutuna ve
arasından seçilecek görsellerin çeşitliliğine bağlıdır. İdeal olarak iki hedef bulunur: anlamlı ve kısa
bir hikâye ile fotoğraf seçkisi içerisinde iyi bir ritim.
Bu iki hedeften ikincisi insanların en çok zorlandığı
konudur. Her seferinde güçlü bir görselle izleyiciyi
vurmak için, sıkı bir seçki yapmaya çalışmak insanı
yoldan çıkartıp hikâyenin gücüne zararlı bir etkide
bulunabilir. Bazen izleyiciye az bir boşluk bırakmak
daha iyidir. Mesela her beş karede bir geniş açılı
veya daha soyut bir fotoğraf yerleştirmek izleyiciye
bir önceki fotoğrafı hazmedebilmesi için yardımcı
olabilir. Fotoğraf seçkisi yapan birinin nasıl “fotoğraf okuyacağı” konusunda bir kural vardır diyemem.
İnsanların her kareyi daha geniş bir hikâye bütünlüğü bağlamında veya konusunda değerlendirirken
ele almaları gerektiğine inanıyorum.
Çoğunlukla fotojurnalizm editörü olarak, estetik
anlayışım dışında, sahip olduğum en kullanışlı şey
dünya tarihi, politika ve coğrafyanın birbirleriyle
olan etkileşimleri hakkında son derece sağlam bir
bilgiye sahip olmamdır. Bu bilgi olmadan masama gelen herhangi bir konuyu anlamak büyük bir
problem olurdu. Dünyada çalışmaları konusundaki
fikirlerime güvenen fotoğrafçılar olduğu için kendimi çok ayrıcalıklı hissediyorum ve hal böyleyken
hikâyenin daha geniş bir bağlama nasıl uyduğunu,
hikâyenin neden önemli olduğunu ve konuyu anlamaya ne gibi bir katkıda bulunduğunu anlamak
benim görevim olmaktadır. Bunlar aynı zamanda
bir projenin çekimlerine başlamadan benim fotoğrafçılarla görüştüğüm konulardır. Bir çekimi ilginç
kılabilmek için, konu içindeki yerini tam olarak bilmenin önemli olduğunu düşünmekteyim.
Bir foto-röportaj üzerinde çalışırken veya metni
desteklemek için fotoğraf seçerken fotoğraf editörünün rolü tıpkı bir mücevhercinin mücevhere veya
bahçıvanın bahçeye olan rolü gibidir. Güzellik veya
işlevsellik zaten bulunmalıdır ancak bazen nazikçe
yönlendirmek ve ilgilenmek gerekir. Editör, fotoğrafçının üzerinde zaman, enerji ve duygularını harcadığı çalışmayı almak ve nazikçe çalışmanın özünü
yitirmeden konu ile ilgili hiçbir şey bilmeyen birinin
de anlayabileceği bir hale getirmek için oradadır.
Etik sorusu tüm belgesel ve fotojurnalizm konularını çevreleyenden farklı değildir. Fotoğraf düzenlemesinin etiğini ortaya koyan veya garantileyen
bir belge bulunmamaktadır. Bu, daha ziyade kişiye
bilgi ve deneyim yoluyla geçer; ayrıca söylemeliyim
ki neyin doğru neyin yanlış olduğu oldukça net bir
şekilde ortada olmalıdır. Belgesel etiğini tartışırken
bunu felsefe ve teknik olarak iki konuya bölmek belki de en kolayı olmaktadır.
Fotojurnalizmi sarmalayan felsefi konular son derece karmaşık ve bazı zamanlarda özneldir. Kendi görüşümden daha ileri bulduğum, entelektüel açıdan
daha birikimli, zeki kişiler tarafından blog, gazete,
ders ve tezlerinde yazılmış ve söylenmiş binlerce
kelime vardır. Bir görselle ilintili bir bireyin güvenirliğine dair duyulan kaygı sebebiyle fotoğrafları
basmama kararının ötesinde, bir haberin etik olup
olmadığına karar vermek için her zaman kendi insanlığıma ve ahlaki pusulama güvenmişimdir.
Ben fotojurnalizm alanında deneyimliyim ve benzer
şekilde, etikle ilgili teknik sorular, özellikle yakın
zamanda post-prodüksiyon ve ne kadarının uygun
olduğu üzerine odaklanmış durumdayım. Kişinin,
bir görselin manipülasyonu üzerine çalışırken kendi kendisine sorması gereken soru şudur: temsil
ettiği anlatımdan uzaklaştı mı? Temel kural olarak,
renk ve renk aralıklarını dengelemenin ötesindeki
bir görsele yapılmış herhangi bir manipülasyonu
bir belgesel fotoğrafı için uygun bulmam. Objelerin veya kişilerin çıkartılması veya eklenmesi bana
göre kesinlikle etik dışı. Ayrıca bir fotoğrafın asla
kırpılmaması gerektiğini düşünüyorum, eğer buna
çok ihtiyaç duyuluyorsa (burada çok diktatörce davranacağım) zaten çekilirken doğru kadrajlanmamış
demektir. Ancak kazalar gerçekleşebiliyor, haliyle
bir miktar kırpmak problem olmaz, ancak fotoğrafın veya anlatımın manasını değiştirecek düzeyde olmamalı. Örneğin benim en nefret ettiğim şey
eğik ufuktur. Bunlara katlanamıyorum. Biz yaşamı
“yampirik bakış” ile görmüyoruz, öyleyse neden her
şeyi 10º eğik gösteren bir görsel oluşturalım. Bazı
durumlarda eğik çekilmiş bir fotoğraf aldığımda içgüdüsel olarak orijinal kadraj oranına çevirip kırpmak istiyorum, ancak asla anlatım bütünlüğüne vs.
zarar verecek düzeyde değil; savaşın sıcağında çekildiği izlenimini izleyiciye veriyorsa veya kırpmak
önemli birini hikâyeden çıkartacaksa değil.
Tabi ki fotoğraf editörü olarak yapılan çalışmalardan hiçbiri fotojurnalistin hikâye anlatımındaki
tutkusu ve bütünlüğü olmadan mümkün olmamaktadır. Çoğu zaman saygı duyduğumuz hikâyeleri
gidip bulan kişiler onlardır. Çok az insan 1994 yılındaki sivil savaştan etkilenen Rwandalı kadınların hikâyelerini anlatmada Jonathan Torgovnik ka-
dar adanmışlık ve fedakârlık göstermiştir. Rwanda
Vakfı (Foundation Rwanda)* için (hem fotoğrafçılık
hem de diğer alanlarda) yaptığı çalışmalar beni etkilemeye devam etmektedir. Bu feci savaş süresince, içlerine korku tohumları eken çok geniş düzeyde
cinsel saldırılara her yaştan kadın maruz kalmıştır.
Newsweek (2006) için Rwanda’da görevdeyken Jonahtan soykırım esnasında tecavüze uğramış ve bunun sonucunda çocuğu olmuş ve HIV/AIDS bulaştırılmış bir felaketzede olan Margaret’in ifadesine tanık olmuştur. Yılın ilerleyen vakitlerinde Jonathan,
“Hedeflenen Sonuçlar (Intended Consequences)”
isimli kişisel projede çalışmak için kendi isteğiyle
Rwanda’ya geri dönme kararı almıştır. Kendisini,
tecavüz ve işkence kampanyalarının sonucunda doğan çocuklar ve kadınlara yardım etmeye vakfetmiştir. Amacı bu ailelerin ihtiyaçlarını belirlemek
ve delicesine ihtiyaç duydukları fon ve desteği onlara sağlamak olan Rwanda Vakfı’nın kurulmasında yer almaktır. Bu gazeteciliğin hala nasıl geçerli
olduğuna dair, dünya ve insanlık anlayışımızda bir
fark yaratabilecek direkt bir örnektir. Bunu göz ardı
etmeyi imkânsız buluyorum.
Bu benim hala neden belgesel fotoğrafçılığını
ve bunda benim fotoğraf editörü olarak rolümü
büyüleyici bulduğumu örneklendiriyor diye
düşünüyorum. Her ne kadar gördüğüm pek çok
görsel, zor ve duygusal olarak sarsıcı olsa da
bunun anlayışımızı daha genişlettiğini ve genellikle
doğruya dönüştürülebilecek yanlışlar konusunda
bizleri uyardığını biliyorum. İçten bir şekilde
inanıyorum ki dünyadaki bu kadar yanlışa rağmen,
insanlar aslında iyiler ve tek istedikleri özgür
bir şekilde var olabilmek. Ailelerini, sevdiklerini
güvende ve sağlıklı tutabilmektir. Bu yaklaşım
çok azının açgözlülüğü ve öfkesi tarafından
ayartılmaktadır ve seslerini kaybedenleri fark edip
onlar için başkaldırmak ise bize kalmıştır. Bu kişi
bir fotoğrafçı, bir fotoğraf editörü, bir sivil toplum
kuruluşu veya bir asker olsun fark etmez, hepsinden
ötesi insanlıkla uğraşıyoruz ve bunu asla gözden
kaçırmamalıyız.
*Foundation Rwanda web sitesi: http://www.foundationrwanda.org
Çeviri: Mona DINPAJOUH
Fotoğraf: Jonathan Torgovnik
Reportage by Getty Images Dosya
Konusu
Kim Bu Fotoğraf Editörü?
Kasım - Aralık
Volkan DOĞAR
Fotoğrafçı
[email protected]
Fotoğraf editörü, fotoğrafçının ebeveynidir. Fotoğrafçıyı büyüten,
olgunlaştıran, bir yerlere taşıyan ve çokça eleştiren kişidir. İyi bir
fotoğraf editörünün arkadaşlığı bir fotoğrafçı için paha biçilemez
değerdedir.
Derginizden yazı sipariş edildiğinde, bir saniye dedim. Aradan 5 yıl geçmiş. Öyle ya 5 yıl demek çağın
hızlı formasyonunda belki de çeyrek asır anlamına
geliyor. Neyse genç yaşımda ahkâm kesecek halim
tabii ki yok ama çalıştığım 6 yılda edindiğim fotoğraf
deneyimimi ve gözlemlerimi bir parça bu yazıda bulacaksınız. Şu an fotoğraf editörlüğünü; en sevdiğim
fotoğrafçı dostlarıma, bir parça da kendime yapmaya çalışıyorum. Dolayısıyla hiçbir yayına, ‘hiyerarşik’
ajansa bağlı olmadan yazıyor olmak böyle bir yazıda
özgürlüğün tadını çıkarmak anlamına geliyor benim
için.
Öncelikle, ilk editörlük deneyimime Marmara
İletişim Fakültesi Ajansı’nda (MİHA) başladım. Yani
fotoğraf çekmeyi öğrenmeden sevgili hocam Kayıhan
Güven beni ajansın fotoğraf editörü yapmıştı. Aman
da aman, bıyığı yeni terlemeye başlamış bir delikanlı
olarak önüme gelen her fotoğrafa ‘olmamış’ diyordum.
Ta ki bir gün kafama ses kayıt cihazı fırlatılana kadar.
O günden sonra aklım başıma geldi, böyle ata tuta
fotoğraf editörlüğü olmaz dedim. Çoğumuz gibi
kafanın çalışması bir darbeyle gerçekleşiyormuş.
Gelelim hikâyeye... Burgaz Ada’yı o dönem Sea Life
Dergisi için çeken ajansın fotoğrafçıları meğerse
hiç Sait Faik okumamışlar. Kardeşim, “Sait Faik
okumadan nasıl çekilebilir Burgaz Ada’sı?” dediğimde
kızılca kıyamet kopmuştu. Arkamda hocam olmasaydı
beni paralarlardı, ama ucuz yırtmıştım. Tabii çekilen
tüm estetik kareler bir anda herkesin gözünde çöp
olmuştu. Ada daha sonra tekrar çekildi ve iyi bir
yazıyla basıldı.
Fotoğrafçının Ebeveyni
Peki, neden şimdi anlattım bu hikâyeyi. Aradan 12
yıl geçti. Profesyonel fotoğraf hayatımın 4 yılında bir
dergi grubunda fotoğraf editörlüğü yaptım. O yıllarda
memleketin önde gelen birçok ismiyle çalışma fırsatı buldum. Özellikle seyahat konularında tanıştığım
isimlerin, okul yıllarımda yaşadığım olaydan farksız
olmadıklarını gördüm. Okul yıllarındaki arkadaşlarımın her biri şu an iyi fotoğrafçı oldular. Yani bizim
24 25
AFSAD
‘ustalar’ için de aynı benzetmeyi yapmak gerekirse;
‘Sait Faik’ okumamışlar sevgili kardeşim. Öncelikle
istediğin kadar iyi fotoğrafçı ol, estetik anlamda fotoğrafların Salgado’yla yarışabilir ama editör olarak
ilk ve en önemli referansım fotoğrafçının entelektüel birikimidir. Proje sipariş ettiğim her fotoğrafçıdan
aynı zamanda o konuyla ilgili yazı da yazmalarını istemişimdir (ki artık çok pahalı olduğu için editörler çok
az proje sipariş ediyorlar.) Edebiyatçı olmadıklarının
farkındayım, ya da muhabir, ama fotoğrafın hangi disiplininde iş üretiyorsanız o disiplinde üretilen projelerin metinini yazmalısınız. Bu, kayıt tutmadır. Öncelikle konunun derinine inmedir. Okumadan, not alıp
yazmadan sadece ‘iyi fotoğraf’ çekersiniz. Anlatacak
hikâyeniz olmaz. Çünkü yazı hatırlatıcıdır. Tamam,
tüm koşulların uygun olduğunu düşünelim yazı şahane, fotoğraflar mis gibi, peki ne olacak? İş fotoğraf
editöründe... Fotoğraf editörü, fotoğrafçının ebeveynidir. Fotoğrafçıyı büyüten, olgunlaştıran, bir yerlere
taşıyan ve çokça eleştiren kişidir. İyi bir fotoğraf editörünün arkadaşlığı bir fotoğrafçı için paha biçilemez
değerdedir. Brezilya altın madeni fotoğrafları editörler tarafından keşfedilmeden önce, Salgado sadece
kendi ‘mahallesinde’ tanınıyordu.
Cesaret ve Vicdan
Yayıncılık aldı başını gidiyor. Herkes, herşey. Ne kadar güzel değil mi? Mesela, yaşadığınız ülkede insanların büyük çoğunluğunun sanatın farklı disiplinleriyle ilgileniyor olması o ülkenin zenginliğinin ifadesi
değil midir? Herkesin herşey olduğu memleketimde, çok fazla laf söylemek haddim değil! Öncelikle
her konuda on dakika konuşabiliyorsan olmuşsun
demektir. İşte editörün tarifi budur. İyi editör; siyasallaşmış, sanatsal olgunluğa ulaşmış, tanıklık eden,
sorgulayan, estetik değerlere hakim, kuramı pratikle
yoğuran, çağdaş, entelektüel insan olmakla beraber,
cesareti ve vicdanı olan kişidir. Çünkü nesnelliği editörler yönetir. Dolayısıyla hümanizmi, kendi rasyonalitesi ve ideolojisinden önde tutan insan iyi editör olabilir ama iyi insan olamaz. Aslolan editörün de vicdan
sahibi olduğunu zaman zaman da olsa hatırlamasıdır.
Foto Editor
Dijital çağın yeni oyuncakları, dijital editör tanımını
da beraberinde getirmiştir. Artık yeni editörler uygulama programları ya da online portalların mutfağında, saat başı magazin seçkileri yapıp duran editörler
oldu. Neden? Çünkü ‘hap’ gibi bu fotoğraf seçkileri.
Rahatlıyoruz, rehabilite oluyoruz, kendimize geliyoruz. Ama uyutulduğumuzu unutuyoruz. Yani çağ,
kendi editörüne diyor ki ‘okuyucunun’ pardon pardon ‘izleyicinin’ zamanı kısa, hızlıca dizdiğin özel hayat portre serilerini ver gitsin. Yerse! Araya sıkıştırılan reklam endüstrisi de cabası. Ne de olsa herkesin
hareket alanını bu endüstri daraltmıyor mu? Para
oradan gelecek, adamlar da görünürlük kazanacak.
Kısaca yeniçağ ‘hap’ foto serilerini yaratmıştır. Yut
gitsin! Yani bu dönem editörlerinin çoğu zaten çağ
dışı işler üretmek zorunda kalmışlardır.
Siyasi Baskı
Haber fotoğrafçıları gerçeği, iş ürettikleri yayının
penceresinden görmeye çalışırlar / çalıştırılırlar. İktidarla arası iyi olan iktidara yaranır, kötü olan iktidarsızlaşır. Bunu yakın dönemde her iki anlamda
yaparak okuyucusunu şaşırtan çok tirajlı yayınlar da
vardır. Yani gel sen burada fotoğraf editörlüğü yap,
uluslararası sergiler düzenle, fotoğrafı bir yerlere taşımaya çalış, özgün ol ama göbek bağını çıkarların için
iktidara bağla. Burada editörün ne yaptığı umurumda
bile değil, kim olduğu da. Bir yayın, iktidarı meşrulaştırmaz, eleştirir. Çünkü yayıncılığın fıtratında eleştirmek vardır. Eleştiri demokrasiyi, çoğulculuğu yaratır.
Güzel ülkemde çoğulcu yayın yapmaya çalışan bir
elin parmak sayısını geçmeyen az tirajlı yayınları beş
kişilik kadrolar çıkardığı için fotoğraf editörüne de
gerek yoktur. Burada gazetecilik konuşur. Yani kadronun beş parmağı da fotoğraf editörlüğü yapabilir.
Dünya Dünya Güzel Dünya!
Peki güzel kardeşim, bu durum Batı’da Edirne’yi, Doğu’da Kars’ı geçtiğinde nasıl oluyor? Batıda iktidar
ilişkisi tabii ki çok farklı değil ama uluslararası anlamda çok tirajlı yayınların editörlerinin mesleki olgunlukları ‘hayır’ deme inisiyatiflerini ortaya koyabilecek
iradeyi onlara verebiliyor. Özellikle örnek vermeyeceğim ama takip edebildiğim yayınların çoğunda siyasi
baskıdan bize göre daha az bahsedebilirim. Daha özgür olduklarını düşünebiliriz, ama işin içine Ortadoğu girdiğinde hesaplar değişiyor. Hem bu yayınların
Ortadoğu yayın politikaları, hem de ofisleri, özgürlük
adına iktidarın siyasi duruşunu meşrulaştıran görsel
materyaller üretmek zorunda bırakılıyor. Şimdi çık
işin içinden çıkabilirsen, özgür mü değil mi? Neyse,
daha mutlu(!) olduklarını söyleyip sözü burada keselim. Doğu’da ise durum daha da vahim. Bunu zaten
anlatmaya da gerek yok. Faşizm ‘nedense(!)’ Doğu’ya
gittikçe artıyor. E, hâl böyle olunca hangi yayından
bahsedilebilir. Sosyal medyayı bile yasaklayabilecek
kadar sığ kafalılar. Sığ kafanın yayını ne olabilir ki
editörü de iş üretebilsin.
Yok mu Çare?
Yok. Olabilecek en yakın çözüm alternatif medyanın güçlenmesidir. Bu anlamda fotoğraf ajansları,
fotoğraf kolektifleri, bağımsız fotoğrafçılar daha çok
artmalı ve alternatif medyayı besleyebilecek kanalla-
rı yaratmalılar. Koda Collective, Nar Photos, Agence
LeJournal memleketten çıkan en önemli üç örnektir.
Yeni kurulan Agence LeJournal birçok ezberi bozdu.
Ajans kurucularından Emin Özmen, Sabah Gazetesi’nden Suriye’deki fotoğrafları basılmadığı için istifa
etti. Aynı fotoğrafçı World Press Photo’da ödül aldı ve
Sabah fotoğrafçıyı ‘en iyi basın fotoğrafı ödülü alan
fotoğrafçı’ diye haber yaptı. Paradoksun bu kadarı
ancak bu ülkede yaşanır. Yüzsüzlüğün algoritmasını
yazdı bizim ulusal basın.
Başa dönersek, kolektifler özgürdürler. Kiralarını
ödeyecek parayı zor bulurlar ama onurlu iş yaparlar.
Kolektiflerin ve bağımsız ajansların en önemli farkları her fotoğrafçı aynı zamanda kendi işinin editörüdür. Ajans direktörü ya da editörü tek başına karar
almaz. Ya da karar alacaksa zaten ne şekilde almasını
bilir. Kolektifler hümanisttir, ilericidir, sosyal kooperatiflerdir. Yani bugün fotoğraf editörlüğünden bahsedeceksek eğer, günde on bin kare tarayan kişiden
bahsedemeyiz. Bu üretimi gösteren göz artık fordist
üretime geçmiştir. Yani mekaniktir. Bu mekanikliğin
üstüne siyasi, sosyal, sınıfsal ve ekonomik baskıları
da koyarsanız çıkan sonuç genellikle doğru olmaz.
Nedenlerinden biri bu olmak kaydıyla editörler, tüm
bu fordist üretim süreci içerisinde, bağımsız fotoğrafçıların ürettiği fotoğrafları hemen ayrıştırırlar ve yayımlamaya çalışırlar. Çünkü onlar farklıdır, biriciktir.
Tekrarları yoktur. Özgünlerdir. Çünkü onu üreten
irade özgürdür. Tabii ki bu durum kendi siyasi duruşlarıyla paralellik gösterdiği sürece geçerlidir. Aksi
takdirde fotoğrafları zaten görmemeyi tercih ediyorlar.
Kitapların Ölümsüzlüğü
Geçmişin, hatta bugünün fotoğraf editörlerine birkaç
naçizane öneri; İşinizi bırakmayabilirsiniz, yine de
kitap projeleri yapmalısınız. Kimse almasa da kaynak
yaratmalı, bulmalı ve fotoğraf kitapları çıkartmalısınız. Bugün için bir fotoğraf editörünün işini en iyi
yapabileceği mecra fotoğraf albümleri çıkarmaktır.
Bu süreç, editörün deneyimi, ilişkileri ve fotoğrafçı
havuzlarını kattığımızda çıkacak sonuçlar itibariyle
daha başarılı olacaktır. Bunu bugün yapmaya çalışan
birkaç editör vardır. Hem dijital mecrada, hem de basılı olarak iyi albümler çıkmakta, ama çok yetersizdir.
İşsiz, üç kuruş telifle iş yapmaya çalışan, gani ganiiletişim fakültelerinden, görsel sanatlardan mezun
olan, oradan buradan fotografik romantizme bulaşan
genç kuşağa biraz katkıları olmuş olur.
Yeniçağın Fotoğrafçıları
Bu kuşağa bayılıyorum. Bu tipler, hiper üretken ve
yetenekliler. Photoshop’u iyi bilirler, videoyu, editörlerin ucuza iş ürettirme dayatması ve fotoğraf teknolojisinin verdiği fırsatlarla iyi kavramışlardır. Dünyayı merak ederler, sorgularlar. Her daim takiptelerdir.
Sansasyon üretmeye bayılırlar. Tek eksik yanları
hemen ünlü olmak istemeleridir. Bu yüzden savaşta
önce bunlar vurulurlar. Bu kuşak, kendi editöryal anlayışını bağımsız kolektifler ve ajanslar üzerinden yaratmalıdır, tabii ‘dinozorlar’ izin verirse. Vermezlerse
ne olur, zaten onları bu dönemde kaale alan da yok.
Çünkü yeni dönemde her fotoğrafçı kendi medyasını
yaratıyor.
f/64
Doğaçlama
Kasım - Aralık
Hikâye Anlatıcılığı,
Anlam ve Editör
Özcan YURDALAN
Fotoğrafçı, Yazar
[email protected]
Fotoğrafçılığın sadece fotoğraf makinesiyle yapılan bir iş olmadığını henüz kabullenemedik. Buna
rağmen profesyonel ya da amatör, alanda işleyen
fotoğrafçılarımız tek ayakla maraton koşarak mucizeler yaratan atletleri aratmayacak performansa
sahipler.
Fotoğrafçılığın bir yanıyla kolektif, diğer yanıyla bireysel bir iş olduğu hep söyleriz. Galiba bu özellik
fotoğrafa ilgi duymamızın ana nedenlerinden biri.
Fotoğraflama anında, yani vizörden gördüğümüz
âlemle baş başa kaldığımız o sihirli anda, bütün
dikkatimizi toplayarak, yoğun bir zihinsel enerjiyle
birlikte duygu derinliklerimizi, artistik birikimlerimizi dışa vururken mutlak bir yalnızlık gerektiğini
çoğumuz biliriz. Ancak pek azımızın bildiği ve hayata geçirdiği bir başka doğru daha var ki fotoğrafın editör katılımıyla gerçekleşen kolektif yanı. İşin
ekip çalışması gerektiren doğası tam burada kendini gösteriyor. Çekilen her fotoğraf öncelikle çeken
kişinin zihinsel dışa vurumudur malum. Yoğunlaşmış bir iç enerjiyle, duygu ve düşüncelerini fotografik görüntü haline getirmek tamamen fotoğrafçının
marifetidir. Ancak bu aşamanın sonrasında izleyici ile fotoğrafçı arasındaki ilişkinin organizasyonu
için editörün de katılacağı kolektif bir çalışmaya
sıra gelmeli. Fotoğrafçıyla editörün arasındaki o
gerilimli ilişki başlamalı. Bu gerilimdir ki, bir fotografik çalışmayı bir basamak üste de çıkarabilir,
göklere de sıçratabilir, tıpkı bir basamak aşağı indirebileceği, yerin dibine batırabileceği gibi.
Buraya kadar söylediklerimin fotoğrafın herhangi
bir türünde çalışanlar için geçerlidir sanırım. Sanat
fotoğrafı olsun, haber ya da hikaye kurgusu taşısın,
tek ya da seri olsun fark etmez, her çalışma editoryal
bir bakışa, fotoğrafçının sahip olduklarından farklı
donanımlara sahip olan bir zihnin dokunuşuna ihtiyaç duyar. Bu dokunuş sergileme esaslı çalışmalarda küratör tarafından üstlenilirken, yayın esaslı
çalışmalarda editör marifetiyle gerçekleştirilir.
Fotoğraf derneklerinin uyguladığı “ayın fotoğrafı”
26 27 AFSAD
etkinlikleri, adı konulmamış bir editoryal/küratoryal çalışma özelliği taşır. Bu türden faaliyetler yapısallaşarak editoryal donanıma sahip kadroların
yetiştirilmesi için gerekli programların yapılmaması ise bu yazının ilk cümlesinde gerekçesini bulur. Buraya önemli bir not düşmek, editör/küratör
konumunun fotoğraf ortamında yeni bir hiyerarşi
inşa etmek anlamına gelmediğini belirtmek isterim. Editör/küratör, yaratıcı bir çalışmaya kendi
yaratıcılığıyla eklenen kolektif katılımcıdır. Kolektifin katılımcısıdır. Fotoğrafçı ile editör arasındaki
ilişki, farklı donanımların birlikteliğinden doğacak
enerji bileşkesini yaratmak üzere kurgulanmalıdır.
Aksi takdirde hiyerarşik-buyurgan-tek seçici konumunun, ‘yaratıcılığı fayda ve sonuç eksenine indirgeyen piyasa ilişkilerini’ yeniden ürettiğini sıkça
görmüşüzdür. Fotoğrafçı ile editör arasındaki ilişkinin eşit ve iki yönlü işleyişi, karşılıklı gelişimlerini
ve ürünün varoluşunu olumlu etkiler.
Bu genel söylemi bir belgesel çalışmaya, bir hikâyeyi çok sayıda fotoğrafla anlatmaya, foto röportaja
getirecek olursak cümleleri biraz daha sivrilterek
tekrarlamak isterim: Bir foto hikâyenin ortaya çıkışında editoryal çalışma zorunludur. Olmazsa olmaz.
Belgesel fotoğraf hepimizin bildiği gibi, aynı konunun farklı yanlarını gösteren görüntüleri yan yana
dizerek elde edilmiyor. Fotoröportajcılık yani bir
seri fotoğrafla hikaye anlatma sanatı başka bir şey.
Eğer bir belgelik yapmak değil de bir hikâye anlatarak yaratılmış bir anlamı paylaşmak istiyorsak, o
zaman devreye en az fotoğraf çekmek kadar hassas
işleyişe sahip başka bir faaliyet giriyor: Editoryal
çalışma.
John Berger’e sorarsanız hikâye olmadan anlam
olmaz. Anlamın hayat içinde ortaya çıkışının anlık
olmadığını söyleyen Berger bir süreçten bahseder:
“Anlam bir şeyin başka bir şeye bağlandığı kesişme noktasında keşfedilir ve gelişmesiz var olması
mümkün değildir. Bir hikâye olmadan, bir açımlama olmadan anlam olmaz. Olgular, bilgi- bunlar
kendi başına bir anlam oluşturmaz. Veriler bir bilgisayara yüklenebilir ve bir hesaplamanın faktörü
haline getirilebilirler. Ama bilgisayarlardan hiçbir
anlam çıkmaz” dedikten sonra az sonra söyleyeceklerime dayanak olsun diye şimdiden buraya alacağım görüşleri belirtir:
“Zira, bir olaya anlam yüklediğimizde, o anlam yalnızca bilinen şeylere değil, bilinmeyen şeylere de bir
karşılıktır. Anlam ile gizem birbirinden ayrılmaz,
fakat zamanın geçişi olmadan ikisi de var olamaz”.
Belgeselcinin, seçilen konuyu değişik görünümleriyle, farklı yanlarıyla anlatması yeterli değildir.
Belgesel çalışmayı bir belgeleme çalışmasından ayıracak başlıca özellik, belki de bu noktadan itibaren
tanımlanabilir. Belgeleme çalışmasında fotoğrafçının hislerine yer yoktur. Örneğin, namlı bir mimarın yaptığı eseri fotoğraflarken, ortaya çıkarılması
gereken fotoğrafçının değil, mimarın hisleridir.
Belgesel çalışma ise fotoğrafçının hikâyede yansıyan hislerini barındırır.
Hazır John Berger’den yüz bulmuşken biraz daha
ileri gidip; belgeselci, masal anlatıcıların günümüzdeki tezahürüdür diyelim ve bir soluk alalım.
Gerçek, masal ve belgesel, hepsi yan yana gelip bir
uyuşmazlık, bir zıtlık ortamı, bir münasebetsizlik
yaratmış olmasın. Böyle bir his doğmuşsa eğer “Hiç
kuşkum yok ki artık masallar gerçektir” diyen Calvino’ya kulak verilsin, bu bir. Belgeselcilerin özellikle masalsı görüntülerine göz atılsın, bu iki. Marry
Ellen Mark ne diyor bir bakılsın, bu da üç:
“Belgesel fotoğraf gerçeklik hakkındadır. Hem
otantik hem de gerçeküstü anlamda. Benim için
gerçeklik kadar düş kurduran ya da büyüleyen hiçbir şey yoktur”.
Belgeselciyi düz bir kayıt tutucudan ayıracak özellik, ele aldığı konunun içindeki hikâyeyi ortaya çıkarmak üzere çalışmasıdır. Lâkin bunun için sadece fotoğrafçı olmak yetmez.
Belgeselci konusunu tanımlamakla, farklı yönlerini
açıklamakla, derinliklerini göstermekle yetiniyorsa,
yan yana getirdiği görüntülerde his yoksunluğu, anlam eksikliği fark ediliyorsa, hikâye aramayı ihmal
ettiği için olabilir. Belki en başta bu arayışla yola
çıkmalı, görüntüleri onun etrafında kurmalıdır.
Bu çalışmayı gerçekleştirmek için fotoğrafçının
başlıca yoldaşı kuşkusuz bu alanda yeterli donanıma sahip bir editördür. Fotoğrafçı yetiştiren ve geçmişleri birkaç on yılı devirmiş, bazıları yarım asrı
zorlayan kurumlarımızın bu konuda bir programa
sahip olmaması ise sanırım bir kez daha bu yazının
ilk cümlesine döndürür bizi…
Portfolyo
Doğaçlama
Kasım - Aralık
Kanser Ailesi,
Devam Eden Hikâye...
Nancy BOROWICK
Fotojournalist ve Belgesel Fotoğrafçısı
[email protected]
2013’te annem göğüs, babam pankreas kanseri
tedavisi görmekteydi. Bu seri; tedavinin acı ve
zorluklarını belgelerken aynı zamanda onların ölümle
yüz yüzeyken bile cesaretleri üzerine odaklanıyor.
Şefkat ve saygıyla, onların eş olarak günlük
şakalaşmalarından, hasta ve hasta bakıcı olarak
sürekli değişen rollerine kadar olan deneyimlerinin
tüm boyutlarını yansıtmak istedim. Babam Aralık
ayında vefat ettiğinde, bu projenin onların hastalığa
karşı güçlü duruşlarını ve birbirlerine olan sevgilerini
ölümsüzleştirmek için bir yol olduğunu gördüm.
Kanser, aileme sert ama değerli bir hediye verdi;
anın farkında olmayı. Annem bu hastalıkla neredeyse
20 yıldır cebelleşiyordu ve aile olarak bu yılları asla
‘cepte’ görmedik. Babam bu hastalıkla sadece bir
yıl yaşadı. Tanı konulduğundan itibaren beraber
olacağımız zamanın kısa olduğunu biliyorduk. Ailemi
28 29
AFSAD
fotoğraflayarak onların hikâyesini belgeleyebildim;
onların özlerini, güzel ve kötü anları hatırlayışlarını,
komik ve kötü anlarını çektim. Proje bizim ortak
geçmişimize dönüştü.
Bu seri, kişinin güçlü ve dürüst bir hikâye
anlatabilmesi için, konusunda samimiyet ve
alçakgönüllülüğü araması gerektiğine dair inancımı
kuvvetlendirdi. Çalışma konuma erişimim çok kolay
olsa da, ailemi ve hayatımı fotoğraflamak benim için
en zorlayıcı deneyimlerden biri oldu. Fotoğrafçı,
evlat ve hastabakıcı olarak sürekli değişen rollerim
arasında çırpındım durdum. Bu dengeyi tutturmayı
başarmanın beni hem bir fotoğrafçı, hem de bir
hikâye anlatıcı olarak geliştirdiğine inanıyorum.
Hazırlayan: Ceren ÖZCAN
Çeviri: Zeynep HAMURDAN
30 31
AFSAD
32 33
AFSAD
FOTOĞRAF / PRODÜKSİYON / DİJİTAL BASKI
Fotoğraf, Canvas, Fotoblok, Laminasyon, Poster
Slayt - Negatif banyo
sergi fotoğraf
baskıları
Selanik Caddesi, 27/B Kızılay/ANKARA
Tel: 0 312 4180558 pbx Fax: 0.312.4181756
34 35
AFSAD
www..ratcolor.com
Fotoğraf ve Görmenin
Dönüştürülmesi
Karşı-laşan
Düşünceler
Doğaçlama
Kasım - Aralık
Orhan ALPTÜRK
Akademisyen
Fotoğraf Sanatçısı
[email protected]
Daha önceki yazımızda, fotoğrafın bir ‘kayıt’ olanağı
olarak ele alınışının üzerinde durmuştuk.
çekimler, teleskopik çekimler vs. bugün fotoğrafın en
yaygın ilgi gören türleri haline gelmiştir.
Bugün fotoğrafik kayıt olanağının, sadece bir anlamlandırma boyutunda, nesnenin varlığına yönelik
olduğunu artık bilmeyen yoktur sanıyorum. Hatta gelişen sayısal teknoloji sayesinde buna olan inancımız
ve bilgimiz de sonuna kadar sarsılmış durumdadır.
Tabii bu kayıt türü bize nesnenin varlığını, yine fotoğrafçının seçtiği bir AN kesitinde, anlam boyutunda iletmektedir… Nesne’nin varlığı dışında bize onun
mutlak bilgisini hiçbir zaman iletemez. Daha önce de
belirttiğim gibi, fotoğrafın gerçekliği dediğimiz şey
ile yüz yüze de algı sonucunda elde edilen gerçeklik
düşüncesi, kesinlikle aynı şeyler değildir. Her ikisi de
zihnimizde oluşan anlamlar ama birbirinden farklı
anlamlardır.
Bir nesneyi tanımlandığı mekân ve zaman diliminden
alıp, bir başka mekâna ve zamana taşıyan fotoğraflar
ile her yerde kolaylıkla karşılaşabiliyoruz. Hatırlanacağı gibi ilk körfez savaşında bunun bolca örnekleri
ile karşılaşmıştık…
Fotoğrafik kayıt olanağını yaygınlaştıran bir diğer neden de, özel çekimler sayesinde normal görme edimi
ile göremeyeceğimiz şeyleri görünür hale getirmesidir. Eadweard Muybridge’in hareket halindeki atları gösteren fotoğrafları (‘dört ayak aynı anda yere
basıyor mu?’ gibi sorulara yanıt arayışları) bu alandaki çalışmalara, fotoğrafçıların bu tür üretimlerin
peşine düşmesine ve ilerleyen yıllarda da, bilimlerin
hizmetinde kullanılmasına neden olmuştur. Makro
Yüz yüze algıda, süreci farklı açılardan görme ediminine dayalı gerçeklik öznenin çok sayıda algılamalarının bir bileşkesi iken, bir kayıt olarak ele
aldığımız fotoğrafta (klasik-doğrudan fotoğraf) ise
gerçeklik, sonsuz bir akış sürecinden bir an’a yönelik (sayısız an seçeneğini olduğunu anımsar isek)
birden çok manipülasyon içeren bir optik görünüm
kaydıdır. Ve bu gerçeklik artık fotoğrafa ait bir
gerçekliktir… Bu nedenle birçok insan fotojenik
olmadığını, fotoğraflarının kendisine benzemediğini
hatta çirkinleştirdiğini iddia eder. Cindy Sherman,
19. yy da yaşayan Nadar’ın,
gerçek kişileri farklı duygu
durumları içinde gösteren
fotoğraflardan oluşan bir
sergiyi gezdiğinde, hepsini
birbirine benzettiğini söylemişti. Nitekim çoğu zaman,
birinin ne hissettiğini içinde
bulunduğu bağlamdan anlarız. Bağlam olmazsa, savaş
meydanındaki korku ifadesi, Folies Bergere Müzikholü’ndeki neşeli ifade ile aynı
görülebilir…
Fotoğrafların herhangi bir
manipülasyon olmadan üretilemediğini bugün hepimiz
biliyoruz sanıyorum. Ama
önemli olan bu manipü-
lasyonların nasıl bir anlam oluşturduğunu, dolayısı
ile normal görme ediminini dönüştürdüğünü, yani
kodladığını bilebilmektir. Kodlamanın, bir temsil
sisteminde ne anlama geldiği bilgisine sahip olabilmektir. Bu bilgiye sahip olmadan üretilen ve tüketilen tüm fotoğraflar bir ezbere dayalı bilgiyi sürekli
çoğaltmaktan başka bir şey olmayacaktır.
Tarihsel, toplumsal, ideolojik yani kültürel bir varlık olarak insan öznesi, fotoğrafı her zaman için bir
anlam üretimi ve tüketimi olarak ele almıştır. Yoksa
başka türlüsü de zaten mümkün değildir. İnsanoğlu
her zaman için fotoğrafı bir anlam olmanın ötesinde varlığın yerine koyamayacağının bilincinde
olmuştur.
NESNE
FOTOĞRAFİK İMGE
Ortaya çıkan fotoğrafik görüntünün, nesnenin geçmiş
zaman kipindeki varlığına dayanarak bir gerçeklik
yanılsaması yaratması, fotoğrafik söylemin bir
gerçekçilik anlayışı içinde değerlendirilmesine neden
olurken, onu, görme edimininin sonucundaki gerçeklik anlayışımızla eşdeğer kılamaz. Olsa olsa Susan
Sontag’ın ‘Fotoğraf Üzerine’ adlı kitabında da dile
getirdiği gibi sadece bir yorumdur. İşte manipülasyonların farklı kullanımları aynı nesnel gerçeklik karşısında aynı zaman diliminde, hatta aynı fotoğrafçılar
tarafından, çok farklı yorumlar elde edilebilmesine
neden olur. Bence fotoğrafın bu kadar çok yaygınlaşmasının, sevilmesinin, yaşamın her alanında rağbet
ve ilgi görebilmesinin, yani üretilmesinin ve tüketilmesinin nedenlerinden biri de budur.
Fotoğrafçı özne elde etmek istediği anlam ve yorum
için hangi manipülasyonlara başvuracağını bilmekle gerçekten kendine ait fotoğrafik görüntüler elde
edecektir… Örnek vermek gerekirse, günümüzde
de yaygın bir şekilde siyah-beyaz tercihi veya
renk doygunluğu (saturation) ile oynayarak elde
edilen anlam ve yorum oluşumları sırf moda diye
seçilmemelidir.
ANLAM
Anlam üretimindeki temsil sistemi için yukarıdaki
şekilden yola çıkacak olursak;
Klasik fotoğrafın nesnesi olan nesnel dünyadan yola
çıkılarak elde edilen bir fotoğraf, varlığa işaret etmesinin dışında (KAYIT anlayışı) varlığın akış halindeki varoluşlarından bir an’da bir soyutlama (bir akıl
yürütme biçiminin sonucu) yaparak bir fotoğrafik
anlam yüzeyi oluşturur. Ve bu anlamda her zaman
için fotoğrafçı, öznenin nesnel dünya ile nasıl bir ilişki anlayışı içinde olduğuna bağımlı bir şekilde ortaya
çıkacak bir ideoloji yansıtacaktır. Yalnız bilmemiz gerekir ki fotoğrafçı öznenin ideolojisi ile ortaya çıkan
fotoğrafik gerçeklikte yansıyan ideoloji çakışmayabilir.
Fotoğraf ve sanat tarihi bunun örnekleri ile doludur
(okuma önerisi; Terry Eagleton, Estetiğin İdeolojisi,
Doruk Yayınları).
Her tür manipülasyon bir KOD (Düzgü) sistemi olarak çalışır. Çünkü manipülasyonların hepsi, tarihsel,
toplumsal ve ideolojik anlam oluşturma sözleşmesidir. Bunun sonucunda da, bir söylem biçiminde kullanım değeri kazanarak temsil sisteminin bir
kodlar bileşkesi ve görsel dil sistemi olarak var olmasını sağlarlar. Örneğin, fotoğrafın siyah-beyaz oluşu
başlangıçta bir teknik olanak iken, bugün bunu bir
kod, bir manipülasyon öğesi olarak kullanıp, renklerden oluşan bir dünyayı başka bir anlam içine taşımaktayız. Ya da perspektif kullanımı; nesnelerin
kendi içindeki keyfi, yaşamın kendi akışındaki bir
aradalığını, bize fotoğrafçı öznenin seçtiği ve dayattığı
bir sıra düzen içinde, yani onun belirlediği bir anlam
boyutunda sunulmasına neden olur… Hatta seçilen
objektif türü ne kadar uzun odaklı olur ise nesnelerin birbirine iyice yaklaşmasına, yani arka planın ön
plana taşınmasına ve formların yassılaşmasına neden
olarak fotoğrafa ait yeni bir gerçeklik yaratılmış olur…
Yazının başlığında da söylediğim gibi, her klasik doğrudan fotoğraf türü, fotoğrafçı öznenin bilinçli veya
bilinçsiz olarak bir görme edimini/eylemini iki boyutlu bir görüntüye dönüştürme çabasıdır… Bu görüntüye dönüştürme ise, fotoğraf tarihinin ontolojik
ve tarihsel yapısına dayanan manipülasyonlar ile
gerçekleştirilir. Hatta manipülasyonların bir çoğu da
resmin görsel biçim dilinden hareketle oluşturulmuştur.
Bu manipülasyonlar ise bu yazının satırlarına sığamayacak kadar çok ve çeşitlidir. Ayrıca her fotoğrafik
görüntü elde edilmek, yaratılmak istenen anlama göre
çeşitli manipülasyon kombinasyonlarından oluşur.
36 37
AFSAD
Eugene Atget, 1926, Paris
Ansel Adams
rın oluşmasına hizmet eder. Onun için bu olanakların
da ne tür manipülasyonlara neden olacağını bilerek
kullanmak gerekir. Bir fotoğraf üreticisinin veya izleyicisinin bu bilgilerden yola çıkıp çıkmadığı son derece önemlidir.
DOĞRUDAN FOTOĞRAF
Eugene Atget, 1926, Paris
Eugene Atget’in 1926 yılında çektiği bu fotoğrafların
gerçeküstü etkisi (teknik olarak gerçekleşmiş olabilseydi) renkli bir çekimde de kendini ortaya koyabilecek miydi?
Ya da Ansel Adams’ın zone sistem ile ürettiği fotoğraflar çıplak gözle görünen ile ne kadar benzeşmektedir…
Manipülasyonların sonucunda oluşan kodların (düzgü sistemi) örneklemesi bitmez. Fotoğrafik görsel
dilin zenginliği de buradan kaynaklanır, ama manipülasyon oluşumunu iki gruba ayırabiliriz; birincisi
fotoğrafın ontolojik yapısından, ikincisi ise tarihsel,
ideolojik yani kültürel yapısından kaynaklanır. Fotoğrafın oluşmasını sağlayan her tür araç gereç, teknik
olanaklar, sayısal teknolojiler vs. bu manipülasyonla-
HER ZAMAN İÇİN,
GERÇEKLİK YANILSAMASINA
DAYALI BİR KODLANMIŞ
(manipüle edilmiş)
GÖRSEL ÖĞELER
ORGANİZASYONUDUR.
İnsanoğlu dünyaya hiçbir zaman anlamsız bir şekilde
bakamaz. Zihni ve belleği buna izin vermez. Ama
neye bakacağı ve neyi göreceği konusunda üstün bir
yetenekle, daha doğrusu duyarlılık ile, yaratımında
donatılmıştır; Algıda seçicilik yetisi. Bir özne
oluşunu, algıdaki seçiciliği ile ya da ideolojik algı yönlendirilmesi ile oluşturur. Bu algıdaki seçiciliğe işte
bugün “bakış” diyoruz. Yoksa bakmak bilinçsiz, ideolojik olmayan bir eylem değildir. Ama bir edim olabilmesi için de bireyin tarihsel, toplumsal ve ideolojik
bir farkındalık içinde olması gerekir. Görme yetisi, bu
ön koşulun üzerinde bir eyleme ya da edime dönüşür.
Yoksa görmek bir kendiliğinden oluşum, bir edim
değildir…
Bakmanın ve görmenin bilincinde olan bir fotoğrafçı veya izleyici, her zaman için fotoğraf hakkında ne,
neden ve nasıl üretilmiştir ve üretilecektir sorularını
soran öznedir. Dolayısı ile fotoğrafı oluşturan varlıkbilimsel (ontolojik), tarihsel, kültürel ve ideolojik yapıyı her zaman sorgulayarak fotoğraf ile olan ilişkisini
sürdürür.
Bir sonraki konumuz Fotoğraf ve Görsel Dil olacaktır.
Ansel Adams
Usta
İşi
Doğaçlama
Bruno BARBEY
Kasım - Aralık
Fas’ta 1941 yılında doğmuş bir Fransız fotoğrafçıdır.
İsviçre’de ‘Ecole des Arts et Métiers’de grafik sanatlar
ve fotoğraf eğitimi almıştır. 1961-64 yılları arasında
“Teatral Dünyanın Kahramanları” olarak konumlandırdığı İtalyanlar’ı fotoğraflamıştır. Magnum’la çalışmaya
1964’te başlamış, Paris’teki siyasi ayaklanmaları ve öğrenci hareketini fotoğrafladığı 1968’de aynı zamanda
ajansın üyesi olmuştur. Her ne kadar “savaş fotoğrafçısı” olarak adlandırılmayı kabul etmese de, Nijerya, Vietman, Orta Doğu, Bangladeş, Kamboçya, Kuzey İrlanda,
Irak ve Kuveyt iç savaşlarını fotoğraflamıştır. 1968 yılında Paris’te yaşanan olayları belgelemiştir. 1979-81 yılları
arasında, tarihinde bir dönüm noktası yaşamakta olan,
Polonya’yı fotoğraflamış ve bu fotoğraflarını çok ses
getiren bir kitapta toplamıştır. Fotoğrafçılık hayatı bo-
yunca beş kıtada yolculuklar yapmış, silahlı çatışmalara
şahit olmuştur. Ancak yine de kendini “savaş foto muhabiri” olarak tanımlamamaktadır. 1978 ve 1979 yıllarında
Magnum Europe’un müdür yardımcılığını, 1992-1995
yılları arasında, Magnum International’ın başkanlığını
yapmıştır. Üretken ve renkleri çok iyi bir ahenk içinde
kullanabilen bir sanatçı olan Barbey, çocukluğunun geçtiği Fas’ta da çalışmış olup 1999’da, Paris’teki Petit Palais’de, otuz sene boyunca Fas’ta çektiği fotoğraflardan
oluşan büyük bir sergi açmıştır.
Barbey’in çalışmaları, dünyanın önde gelen dergilerinde yayınlanmıştır. Fransız devlet nişanı “Légion d’honneur” da dâhil olmak üzere pek çok ödül kazanan Barbey’in fotoğrafları uluslararası etkinliklerde sergilenmiş
ve pek çok müzenin koleksiyonunda yer bulmuştur.
“Fotoğrafçının insani bir duruşu olmalı.”
Kavuşma, 1991 (Galets nehrinde oynayan bir oğlan)
38 39 AFSAD
“Fotoğraf, dünyanın her tarafında anlaşılan tek lisandır.’’
Hindistan, Bombay, 1980 (Ganesh Festivali. Shiva ve
Parvati’ nin oğlu, fil başlı tanrı Ganesh Chaturthi’nin doğum
günü, Bombay’ın en popüler dini festivallerinden biri.
Mason sezonunun ardından Ağustos sonu ve Eylül ayında
kutlanır. Geleneksel kil heykeller şehir boyunca taşınarak
Bombay’ın kutsal sularında dağılmaya bırakılırlar. Ganesh
ve ebeveynleri Shiva ve Parvati’ nin heykelleri...)
Kuzey İrlanda, Belfast, 1971. (Erkek çocuk ile konuşan bir İngiliz askeri. Genellikle çocuklar ve askerler
çatışmalar sırasında karşıt tarafta olurlar.)
Brezilya, Amazonlar. Belem, 1966 (Amazon Nehri)
Güney Vietnam, 1972. (Loc. Amerikalı ve Güney
Vietnamlı yaralı askerler en yakın sağlık merkezine
helikopterle taşınırken)
“Çok Geç CRS (toplum polisi), Sorbonne tapınak değildir” diye haykıran öğrencileri, işgal edilen Odeon
Tiyatrosu’nu, grevde olan Renault
fabrikalarını, Gilles Tautin’in cenazesini, Champs-Elysées’de gerçekleşen De Gaulle yanlısı büyük
yürüyüşü, Quartier Latin’deki barikatları, Gay-Lussac Sokağını.
Haftalarca kıyafetlerim göz yaşartıcı gazın keskin kokusunu taşıdı.
ORTF (Fransız Radyo Televizyonu)
grevdeydi ve Godard, Chris Marker
ve daha başkalarıyla “sinetrakt”
olarak adlandırdığımız küçük kısa
metrajlı çekiyorduk. Bu filmlerle,
televizyon olmadan, tüm Fransa’yı
grevler sardı. İletişim kurmak, birBrezilya. Rio de Janeiro Şehri, Karnaval, Belediye balosu, 1973
Bruno Barbey; 2007 yılında İstanbul Modern
Sanat Müzesinde gerçekleştirilen, dünyanın
en önemli fotoğraf ajanslarından Magnum
Photos’un Türkiye ile ilgili fotoğraflarını ilk
kez bir araya getiren “Magnum Fotoğrafları ile
Türkiye” adlı sergide yer almıştır. Sonrasında
2008 yılında Türkiye’deki 1968 olaylarının 40.
yılı dolayısı ile açılan ve ilk kişisel sergisi olan,
1968’de Paris sokaklarında yaşananlara onun
objektifinden tanık olduğumuz, dünyaca ünlü
çalışması “Mayıs 68” sergisidir.
Bruno Barbey, bu dönemi fotoğraflama sürecinde hissettiklerini ve gördüklerini şöyle anlatmıştır; “68 ilkbaharında, uzun bir Güney Doğu
Asya (Vietnam savaşı doruktaydı) ve şiddetli
ayaklanmalarla çalkalanan Japonya gezisinin ardından Paris’e döndüm. Gösterilerin
çoğunluğunu fotoğrafladım: Sorbonne Universitesi’nin işgalini ve terk edilişini.
Türkiye. İstanbul, Balat, 2009
(Eski surların yanındaki kuş pazarı)
biriyle konuşmak, her şeyi yeniden
sorgulamak acilen gerekliydi; bir
kuşağın, kendisine tepeden hazırlanan, toplumun biçtiğine karşı bir
baş kaldırışıydı.”
Fotografevi aynı zamanda sergiden
sonra Bruno Barbey’in fotograflarından “1968” isimli bir kitap yayınlamıştır.
2009 yılında, 50 fotoğraftan oluşan
“İtalyanlar” sergisiyle tanık olduklarını bizlerle paylaşmıştır.
İtalya. Liguria bölgesi, Ceneviz şehri. 1966
40 41
AFSAD
“İtalyanlar” sergisiyle büyük ilgi
gören Barbey, bir kez daha “Bruno Barbey İstanbul’da” adlı sergiyle
2010’da tekrar konuk olmuştur. Beş
yıllık yoğun bir çalışma sonucu çektiği fotoğraflardan
altmış tanesini sergi için seçen fotoğrafçı, ışığı ve renkleri kullanmadaki ustalığını
bir kez daha göstermiştir.
Naif ve iyimser kadrajıyla
İstanbul’un sokaklarından
enstantaneler derlemiştir.
İstanbul’a yabancı bir göz
olarak bakarken ötekileştirmemeye çalışan Bruno
Barbey, “İstanbul’un çok dinamik ve çok genç bir şehir
olduğunu hissettiğim için
böyle yansıtıyorum.” “İstanbul’da bulunurken ve bu
şehirde fotoğraf çekerken
çok keyif alıyorum. Keyif
almasam gelmem buraya.
Fas. Fez, Moulay Idriss Mabedi yanındaki bir pasaj. 1984
“Fotoğraf çekerken sadece renklerle ve gölgelerle ilgilenmem,
tarihle de ilgilenirim. Beni daha çok etkileyen ve ilgimi
çeken, derin tarihi birikimleri olan kadim coğrafyalar ile o
coğrafyaların insanlarıdır.”
Bu sergi ile çalışmalarımın sadece bir aşaması tamamlandı. Henüz İstanbul ile işim bitmedi, böyle bir projeyi
sonlandırmak çok zor. Proje bitince gelmek için fazla
bir nedeniniz kalmıyor. Bu yüzden çabuk bitirip gitmek
istemiyorum” demiştir ki bu sürecin hemen devamında
2011 yılında ilki düzenlenmiş olan ‘1. Uluslararası Bursa
Fotoğraf Festivali’nde (Bursa FOTOFEST) ustalar bölümüne konuk olmuştur.
2013 yılında ise 3. Uluslararası Bursa Fotoğraf Festivali’ne “Fas” sergisiyle katılmıştır.
Bu sene 17-22 Kasım 2014 tarihleri arasında Marmaris’te düzenlenen tüm dünyadan davetli fotoğraf
sanatçıları ile Türk Fotoğraf Sanatı›na hizmet eden
değerli sanatçılarımızı bir araya getiren ‘Uluslararası
Marmaris Fotoğraf Festivali’ kapsamında “Fas” sergisi
ve söyleşisiyle festivale katılmıştır.
KAYNAKLAR
www.magnumphotos.com
www.t24.com.tr/haber/bruno-barbeynin-objektifinden-istanbul
www.haber.fotopya.com/detay/fotograf-sanatcilarindan-yazilar/
fotografevi-sergi-salonunda-acilan-bruno-barbeyin-mayis-68-sergisi-81
www.2013.bursaphotofest.org/tr/bruno-barbey.html
www.anatolianrock.com
www.fotografevi.com/yayin-4.html
www.haber.fotopya.com/detay/sergiler/sergi-istanbul-italyanlarbruno-barbey-fotograf-sergisi-243.
www.2013.bursaphotofest.org/tr/festival-programi-2013
www.marmarisfotofest.com
Fotoğrafevi Koordinatörü Gölnur Cengiz’e katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Hazırlayan: Deniz KORAŞLI
Çeviri : Hakan TEMİZSOY
AN APOLOGY
We, as the editorial board of Kontrast Magazine, would like to make an official apology to Mr. Joel Witkin and Catherine Edelman Gallery, Chigago. Upon
their kind permission, we were able to share Mr. Witkin’s works with our readers at our 42th issue. Mr. Witkin prepared a special writing for our magazine
and we are grateful for his interest and efforts throughout the process. Mr. Witkin and Catherine Edelman Gallery only requested that we add a credit for the
artist and the gallery at the bottom of images as the following pattern “Image title, date © Joel-Peter Witkin / Image courtesy Catherine Edelman Gallery,
Chicago”. Upon our neglect and inexperience, we failed to satisfy this request and we only printed the name and the year of the photograph.
We would like to thank Mr. Witkin and Catherine Edelman Gallery for their kind and understanding nature and we humbly apologize again for this mistake.
Kontrast Magazine / Editorial Board
42 43
AFSAD
Görüntü Sihirbazları
Ve
Sinema...
Kasım - Aralık
Eda ÇALIŞKAN
[email protected]
Bu sayıda filmlerin kalbini sinematografik çerçevede okuyan, görüntülerle filmi var eden zor işin
insanlarından, görüntü yönetmenlerinden bahsetmek istiyorum.
Genel anlamda tanımlamak gerekirse görüntü
yönetmeni, filmin genel fotoğrafından sorumlu
kişidir, yani görsel anlatımı etkileyen tüm unsurların teknik olarak, doğru zamanlama ile aktarımından sorumludur. Görüntü yönetmenliği yada
televizyon dünyasındaki ismiyle resim seçiciler,
yönetmenlerin aklını okuma yetisine sahip bir
nevi sihirbazlardır aslında.. Neden mi? Hikayeyi yönetmenin ağzından dinleyerek, görüntülerle
“bunu mu demek istemiştin yönetmenim?” diyecek kişilerdir de ondan. Görüntü yönetmenliğinde
mühim olan doğru fotoğrafı bulmaktır. Doğru her
zaman sahneye, duruma ve anlatım diline göre
değişkendir. Matematiği karışıktır bu işin yani.
Formüller havalarda uçuşurken bir yerinden yakalayıp doğru sıralamayı yapan kişidir pek tabi
ki görüntü yönetmeni.. Burada usta görüntü yönetmeni sevgili hocam Aytekin Çakmakçı’nın şu
sözleri de yerini bulmuş olacaktır, “iyi film doğru
görüntüler toplamıdır”. Aslında görüntü yönetmenliği ve video editörlüğü içi içe geçmiş kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şüphesiz ki burada bahsettiğimiz ilahi bir algı birleştirme gücü olmasa da, birikimlerini birleştirebilme pratiği kazanmış bir deneyim döneminden
bahsetmek mümkün, belki de işin sihrini anlatabilmek için. Kastedilen sihir, başkasının kafasında olup biteni görüntülere yansıtabilmektir. Yönetmenin dünyasına girip, evvela onun düşünce
girdabında boğularak kendine bir yol bularak,
sonrasında, bulduğu yola yönetmenin ve izleyicinin inanmasını sağlayandır…
Görüntü yönetmenliği sinemanın var oluşu olarak kabul edilen 1900’lü yılların başından beri
önemle yerini korumuştur. Ancak önemi günümüzde algılandığı kadar net değildi ne yazık ki.
Görüntü yönetmenliğinin, filmlerin görüntü yönetmenlerinin isimleriyle anılacak kadar ehem-
miyet kazandığı sinemanın başlangıç yıllarında,
kendi fotoğrafçıları ile çalışmaya kadar işi ileri
götüren Hollywood ünlüleri tarih yapraklarında
yer almaktadır. Görüntü anlatılmak istenilenlerin
bir aynasıdır. Aynaya estetik yansımak oyuncular
açısından da üzerinde çalışılması ve hassasiyetle durulması icap eden bir husustur. Bir görüntü
yönetmeninin oyuncunun ışığını hissetmesi ve
yaptığı uygulamaları buna göre düzenlemesi gereklidir. Zira insan aydınlatması zordur. Herkesin
farklı kişisel özelliklerinin varlığı, insan yapısında
uzuvların asimetrik oluşu bu işi daha da karmaşık
hale getirse de iyi bir görüntü yönetmeni için bu iş
şüphesiz tereyağından kıl çekmek kadar basittir.
Görüntü yönetmenleri açısından yaptıkları işlerde, görsel felsefenin yönlendirmeleri şüphesiz
ki konu dışı bırakılamaz. Şöyle ki; tarih boyunca
sinemanın bir takım evrelerden geçtiğini ve bu
süreçte farklı akımların etkisiyle bugünkü haline,
uzun ve yorucu bir yolun deneyimlenmesi ile varıldığını biliyoruz. Her sanat alanında olduğu gibi,
sinemada da akımların, ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu duruma bağlı olarak şekillenmesi
hiç sürpriz değildir. İşte bu aşamada, görsel felsefe, kuvvetli bir anlatım aracı olan sinemada baş
köşeye yerleşmiştir. Başlangıç yıllarında yeterince
yaratıcı olabilme ortamı yakalayamayan sinema
daha çok klasik anlayış ve bakış açısı ile yapılıyor
olsa da, 1980’ler de ortaya çıkan punk kültürünün
etkilerinin daha sonra karşımıza bilim kurgu filmlerinin tarifi güç ışık kullanımlarında kendini hissettirmesi bu felsefik ilhama en güzel örneklerden
biridir. Yönetmenin dünyasını aşmamak şartıyla,
filmin anlatımını üst seviyede destekleyen görüntü seçimlerinde görüntü yönetmenlerinin görsel
felsefe anlayışları hep etkili olmuştur.
O halde, biliyoruz ki görüntü yönetmeni yönetmenin anlatım aracıdır. Yönetmenin filmini sinema
diliyle anlatmasındaki en kilit kişidir görüntüleri
seçen kişi... Sinema dilinin yapısı gereği, tüm sinematografik unsurların birleşmesine izin veren
kişidir. Belki de filmin gizli kahramanıdır demek
yerinde olacaktır...
Fotoğraf
Okuma
Doğaçlama
[]
Kasım - Aralık
Öğr. Gör. B.Kamil FIRAT
Mimar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü
[email protected]
Bir fotoğrafa bakıyorum ve o fotoğrafın imgeleri,
zihin dehlizlerimde birçok kapıyı anında açıyor.
İmgeler ve anılar bir anda ortaya saçılıyor. Fotoğraf
giderek flulaşırken, belleğim netleşiyor.
Bakıyorum ama bakıyor muyum?
konusuna ‘sanki ilk defa bakıyor gibi’ yaklaşabiliyor
muyum?
Bir anlam da [ ] atabiliyor muyum?
İzleyici olarak ‘niyet’im ne?
Zihnimi bir ‘Tabula Rasa’ya dönüştürüp karşımdaki
fotoğrafın ona akmasına izin veriyor muyum?
Fotoğrafa bakıyorum ve o büyük Meksikalı yazar
Octavia Paz’ın; “Kendine özgü bir biçim yaratmak
yerine, kafa tuttuğu insanın modasını çarpıtmakla
yetinen...” paçukaları aklıma geliyor...
Tüm bunlardan daha önemlisi ise; o fotoğrafa ve
Bozkırın ‘paçuka’sı ile mi karşı karşıyayım acaba?
Okuduğumu düşünüyorum ama okuyor muyum?
Fotoğraf: Hürü KAYA - 2006
44 45 AFSAD
Sonra duruyorum... Arabanın kenarına oturmuş her
çocuk, verili kodlamalarımın karşılığı mıdır?
Tekrar fotoğrafa dönüyorum ve Gombrich’in, Michelangelo’nun tebeşir ile yaptığı bir taslak resim olan
“Epifania”sına baktığı gibi bakmaya çalışıyorum.
Fotoğrafın çorak kutsalında, bu görüntülere dair bir
kodlama var mı diye düşünüyorum?
Sonra Dante’nin “İlahi Komedya dört farklı biçimde okunabilir” cümlesi bir ışık olarak beliriyor...
Acaba imgeleri yan yana getirip bir cümle kurmaya
çalışsam... Bir anlam da Dante’nin önerdiği “sözcüğü
sözcüğüne” olur mu?
İlahi Komedya’dan bir yedi yüzyıl sonraya gelip, fotoğrafı parçalara ayırıp yeni bir kurgu mu yapsam
acaba?
Ya da fotoğrafa “fotografi” üzerinden mi yaklaşsam?
Evet... Yazılanlar çoğaltılabilir... Bütün fotoğraflar
izleyicinin küheylanları değil mi?
Diğer taraftan fotoğraf hala karşıda, hala duruyor...
Bir anda tüm düşündüklerim, tasarladıklarım geriye
itiliyor.
Bir çift göz, fotoğrafın karşısındakini tutsak alıyor.
Evet... Bakışlar. Çok tanıdık, ama bir o kadar yabancı.
Tanıdık... Her gün karşılaşıyoruz. Yabancı... Sadece
o bedene ait.
Tüm varlığıyla orada ‘olma hali’ ile yer alıyor...
Ve “Ben buradaydım... Fotoğrafçı burada idi.”
Yoksa salt bir ‘biçim’ çözümlemesine mi yönelmeli?
19.yy. estetiği ışığında bugüne mi bakmalı... Zaman
biraz “eşleşmiyor” ama olsun mu demeli?
Hazırlayan: Cemile ERDOĞAN AKBAY
Okuyoruz
Robert Capa’yı Beklerken
Kasım - Aralık
Susana FORTES
Çeviri: Seda ERSAVCI
Doğan Kitap/Roman/2013 /215 Sayfa
Susana Fortes’in 2009’da Fernando Lara Roman
Ödülü kazanan “Robert Capa’yı Beklerken” kitabını
bu sayımızda sizler için inceledik. Vatansız iki aşığın,
İspanya İç Savaşı’nda ölen Gerda Taro ve dünyanın
en ünlü savaş fotoğraflarını çeken Robert Capa’nın,
Paris-İspanya arasındaki aşklarının ve fotoğraflarının
öyküsü anlatılıyor kitapta.
Yazarımız, iki kahramanlı bu romanı iki ayrı
bölüme ayırmış. İlk bölümde kahramanlarımız
Gerta ve Andre’yi tanıyoruz. Kahramanlarını şöyle
tanıtmış bizlere; ‘’Adı Andre Friedmann idi. Spanyel
köpeklerininki gibi siyah, simsiyah gözler, sol kaşında
yarım ay şeklinde küçük bir yara izi,
boğazlı kazak, hafifçe bükülen üst
dudakla bir film yıldızı tavrı. ‘O benim
sevgilim’ diye takıldı fotoğraf makinesini
okşayarak, ‘Onsuz yaşayamam.’ ‘’
Gerta’nın çocukluğuna dair bir anısını
anımsaması, kitaba girişte ve ilerleyen
bölümlerde de karşımıza çıkıyor. “Kazak
kollarının yün kokusunu alabiliyordu.
Kollarını birbirinin omzuna atmış,
gökyüzüne bakan üç çocuk. Oradan
dökülüyordu yıldızlar, bir avuç tuz tanesi
gibi ikişer ikişer, üçer üçer”. Gerta’nın
kırmızı not defterine aldığı notlar kitap
boyunca karşımıza çıkıyor ve kendini
anlattığı şu satırlar, hikâyesini özetler
nitelikte ;’’...dönülebilecek bir dünya olmadığı zaman,
şansına güvenmek zorundasın. Doğaçlama yeteneği
ve soğukkanlılık. Benim silahlarım bunlar. Onları
çocukluğumdan bu yana kullandım. Bu yüzden
hala hayattayım. Adım Gerta Pohorylle, Stuttgart’ta
doğdum fakat Polonya pasaportuna sahip bir Yahudi
yurttaşım. Şimdi Paris’e geldim, 24 yaşındayım ve
hayattayım’’. Ve Gerta’yı romanda, hem anlatıcının
diliyle, hem de kahramanın iç sesiyle tanıyoruz.
Romanın ikinci yarısı, İspanya’ya giden Andre ve
Gerta’nın kendilerini ölüm kalım mücadelesinin
verildiği topraklarda bulmalarıyla başlıyor ve bu
nedenle ilk bölüme göre daha hareketli. O dönemde
46 47
AFSAD
Gerta, herkesin ilgisini çekmeye başlayan bir
fotoğrafçıya dönüşüyor. İlişkilerindeki gelgitler
de bu dönemde başlıyor. Andre, orada hayatının
fotoğrafı olan Düşen Asker’i çekecektir. Bu fotoğrafın
oluşmasını
Gerta’ya
anlatırken,
“İnsanların
fotoğrafını çekmek bir şekilde onları hiç hesapta
olmayan şeylerle yüzleşmeye zorlamaktır. Onları
yollarının, planlarının, normal güzergâhlarının
dışına çıkarırsın. Hatta bazen ölmeye zorlarsın”.
Bu cümleyle kendi içinde yaşadığı hesaplaşmaları
dile getirmiştir. Yazarın da “Gücü, gösterdiğinde
değil temsil ettiğindeydi...” cümlesi tarihe geçen en
iyi savaş fotoğrafı olmasını destekler niteliktedir.
Ve satırlarına Capa’nın bu fotoğrafın
çekilmesinden yaklaşık 10 yıl sonra
söylediği bir sözle devam etmiş,
“Kazanan fotoğraf, editörlerin hayal
gücünden doğuyor ve onu gören halkın
bakışlarıyla değerleniyor”.
Yazar, İspanya iç savaşı sırasında
bahsettiği
entelektüel
dünyanın
kahramanlarını da, hikâyesine ustaca
yerleştirmiş. Ernest Hemingway, María
Teresa León, Henri Cartier-Bresson
gibi önemli isimlerin de içerisinde
bulunduğu,
politik
tartışmaların
yaşandığı kalabalık toplantılardan
da yer yer bahsediyor. Bunu yaparak
romanın gerçeklik duygusunu bir nevi
güçlendirmiş diyebiliriz. Ve en önemlisi savaşın
hayatın her alanına nasıl sızdığını görünür kılıyor.
Yazarın finale eklediği Yazarın Notu kısmı da çok ince
düşünülmüş. Oradaki son cümlesiyle satırlarımızı
sonlandırıyoruz;
“Hiç kimse bir roman bitiminde, ona başladığı
zamanki kişi değildir artık.’’
İyi okumalar...
Hazırlayan: Burcu VARDAR
Hayalinizdeki kareyi birlikte yaşayalım...
Ali Ertan GÜNEY
08.08.2014
Ağrı
5137m
-15°C
CLEAR
8:40

Benzer belgeler