Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Transkript

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
PKK Terör Örgütünün Bitirilmesi
Bak›m›ndan Bölge Olanaklar›n›n
De¤erlendirilmesi
Kenan ERTÜRK*
“Terör örgütlerini futbol sahasına bırakılmış bir topa benzetiyorum. Top bir kez sahaya düştüğü zaman herkes bu topa vurmaya ve karşı tarafa gol atmaya çalışıyor.”1
Türkiye’nin terör sorununun çözüm yollarını değerlendirirken, bunu sadece iç dinamikler
üzerinden yapmak hem eksik hem de yanlış olur. Şu an yapılan doğru bir şey vardır. O da, terörü ve etkilerini, bölgesel anlamda ele almak ve bölge güçleri ile ortak akıl ve çözümler üretmektir. Bu son derece güç ve özveri gerektiren bir süreçtir. Türkiye terörü yok etmek, İran’la, Suriye ve Irak’la ilişkilerini geliştirmek istemektedir. Türkiye aynı zamanda ABD’nin müttefikidir,
NATO üyesidir ve AB ile üyelik görüşmeleri sürecindedir, İsrail ile önemli savunma anlaşmaları yapmıştır. İsrail’in İran ve Suriye ile ABD’nin İran’la, diğerlerinin de birbirleri ile sorunları
vardır. AB ise bölgede ABD eksenli politikalar yürütmektedir. Türkiye böylesi bir tabloda terörü, eşgüdüm politikaları ile yok etme girişimi içerisine girmiştir. Bölgesel iş birliği çabaları, başarı için gereklidir ama yeterli değildir. Ankara, komşularını işbirliğine davet etmenin ötesinde,
onları eyleme zorlayacak müeyyideler ortaya koymalıdır.
Türkiye’nin batı kulübüne üyeliği, terörle mücadelesinde ona destek vermek bir yana, manevra alanı ve hareket serbestîsini sınırlamıştır. İlişkiler yumağı, Türkiye için bazen içinden çıkılamaz haller yaratmıştır. Daha da ilginci, Ankara’nın son dönemde kendisini birinci derecede ilgilendirmeyen konularda Batı disiplinin dışına çıkarken, aynı cesareti kendisini en fazla ilgilendiren terör konusunda gösteremeyişidir.
Soğuk Savaş döneminde yürütülen “sade” dış politika, şimdi yerini pro-aktif politikalara bırakmıştır. PKK terör örgütü Soğuk Savaş dönemindeki politikalardan ve komşu ülkelerin Türkiye’ye yönelik “sığ” tehdit algılamalarından azami istifade etmiş, boşlukları çok iyi kullanmıştır. Yunanistan, Ermenistan, İran, Suriye ve son olarak Irak, terör örgütüne bu alanları yaratmakta hiç de çekingen davranmamışlardır. Nitekim Türkiye’deki “etnik Kürt milliyetçiliğine” dayalı ayrılıkçı terör hareketi, İran, Suriye ya da Irak için “ortak bir tehdit” olarak algılanabileceği gibi “istismar” aracı da olabilecek bir olguydu.
Türkiye PKK terör örgütü ile mücadele ederken bütün bu karmaşık ilişkilerin etkisini dikkate almak zorunda kalmıştır.
PKK Terör Örgütünün Suriye macerası
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan, 1979 yılı Temmuz ayında Suriye’ye geçti, burada Filistin örgütü ile temas (FKÖ) kurarak “Demokratik Cephe Kimliğini” temin etti, bu kimlikle üç
*
1
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Düşük Yoğunluklu Çatışma Araştırmaları Merkezi Başkanı, [email protected]
Deniz Ülke Arıboğan, PKK’yı ‘Küresel Güçler’ Kullanıyor, http://www.belgehaber.com/haber.php?
haber_id=3402& print=1 (14.10.2010)
Kasım ’10 • Sayı: 23
21. YÜZYIL
[59]
Kenan Ertürk
yıl kalacağı Bekaa vadisi/Lübnan’a geçti. Burada kamplar kurdu, “Helve” adı verilen bu kampların adı daha sonra “Mahsun Korkmaz Akademisi” olarak değişti. Öcalan kendisine Şam’da bir
ev aldı, örgüt elemanlarının eğitimleri için de şehir merkezinin uzağında bir kaç ev kiraladı. Suriye makamlarına bu evlerde hasta ve yaralılara bakım yapıldığı söylendi. Suriye gizli servisi ElMuhaberat, Öcalan’la zaman zaman görüştü, evini de devamlı gözlem altına aldı. Suriye’de bulunduğu süre içerisinde Ali Ammar adına tanzim edilmiş “Demokratik Cephe Kimliği”ni kullandı. Bu süre içerisinde Irak’ın kuzey bölgesindeki faaliyet alanlarını araştırmayı da ihmal etmedi.
Suriye, PKK terör örgütünün barınmasına müsaade ettiğini hiçbir zaman kabul etmedi. Nitekim itiraflarında Öcalan şöyle söylemektedir: “Suriye bizi resmen ve siyasetten tanımamakta,
kendisinden sorulduğumuzda ‘Bizde Apo Kod Abdullah Öcalan isimli birisi yoktur’ diyebiliyordu. Yani Suriye'nin bizi siyasetten tanımaması ve sosyal ilişkiler içinde tanıması kendi açısından
aldığı bir tedbirdir.”2 Dolayısıyla 1980 yılından 1990 yıllarının sonuna kadar örgütü kullandı, örgüt de Suriye’yi.
Suriye, PKK terör örgütünü özellikle “Hatay, Su ve Terör” sorunlarının çözümü konusunda
yürütülen diplomasinin bir argümanı olarak kullandı, kısmen de başarılı oldu. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, Suriye’ye verilen su miktarını arttırdı. (500 m3/sn) PKK terör örgütüne verilen
destek Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ve hükümetin Suriye’ye ilettiği güçlü mesajlar sonucunda 1998 yılında sona erdi.
Kasım 1998’de imzalanan Adana Mutabakatıyla Suriye, PKK lideri Öcalan ve herhangi bir
PKK unsurunun bir daha Suriye'ye girmesine, PKK kamplarının aktif hale gelmesine, toprakları üzerindeki faaliyetlerine, PKK üyelerinin topraklarını transit geçiş amacıyla kullanmasına izin
vermeyeceğini beyan etti. Ayrıca Suriye, gerek bölgenin gerekse Türkiye’nin istikrarını bozacak
bir faaliyette bulunmayacağını da belirtti. Terör konusunda daha etkin olabilmesi için iki ülke
arasında direkt telefon hattının kurulmasına ve ortak denetimlerin yapılması için ortak temsilci2
[60]
“Öcalan’dan İtiraflar” , 15 Ağustos 2008, http://www.nasname.com/tr/1545.html
21. YÜZYIL
Kasım ’10 • Sayı: 23
PKK Terör Örgütünün Bitirilmesi Bak›m›ndan Bölge Olanaklar›n›n De¤erlendirilmesi
lerin atanmasına karar verildi. Mutabakat sonrasında Suriye-Türkiye ilişkilerinde hızlı bir gelişme yaşandı. Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad öldükten sonra, bu ilişkiler oğul Esad (Beşşar)
tarafından destek gördü, günümüzde “stratejik işbirliğine” doğru gelişti.
ABD’nin 11 Eylül’den sonra bölge politikalarını değiştirmesi, Irak’ı işgal etmesi, ABD’nin
Suriye ile gerilen ilişkileri, Suriye’nin Lübnan’daki varlığı ve Hariri suikastı, İsrail ile gerginliğin artarak devam etmesi, Suriye’nin uluslararası ve bölgesel anlamda yaşadığı izolasyonu artırdı. Suriye’nin maruz kaldığı baskı ortamı ve Irak’ın parçalanarak bağımsız bir Kürt Devleti kurulması tehlikesinin Suriyeli Kürtler üzerinde yaratacağı etkinin Şam yönetiminde yarattığı endişe, Türkiye ile yakınlaşmasının temel sebeplerinden3 bazılarını oluşturdu
PKK terör örgütünün tasfiye edilmesi maksadıyla yürütülen görüşmelerin sonucunda bir eşgüdüm içerisinde hareket
edilmesi yönünde karar alındı. Suriyeli terör örgütü mensuplarının “eğer dönerlerse” kapsamlı bir af yasasından yararlandırılacakları ve bu konuyla ilgili olarak Türkiye’nin atacağı
adımların beklendiği belirtildi.
Terörün çözümünde bölge
güçleri ile ortak ak›l ve
çözümler üretmek son
derece güç ve özveri
gerektiren bir süreçtir.
İran Terör Örgütüne destek vermekten vazgeçiyor mu?
İran, bölgedeki Kürt varlığını günümüze kadar kendi çıkarları doğrultusunda kullandı. Kürtlerin Irak’taki isyanlarını destekledi. Körfez savaşından sonra Mart 1991'de 36. paralelin kuzeyi
Irak uçuşlarına yasaklandı. Bu durum Suriye’de giderek sıkışan PKK terör örgütüne aradığı alanı bulma imkanı yarattı. Hakkurk ve Kandil aynı zamanda İran’a uzanma olanağını da sağladı.
İran’ın Urumiye, Makü bölgeleri PKK terör örgütüne lojistik ve barınma imkanları sundu. Kelereş Kampı Kandil’den sonra en önemli kamplardan biri oldu. Uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığından önemli miktarda gelir elde edildi.4 Daha sonra İran, kendi ülkesindeki PKK varlığına
zaman zaman göz yumarak bunları Türkiye’ye karşı kullandı.5
İran uzun süre PKK’yı desteklemişse de bugün geçmişte olduğu gibi onun yanında olması
zayıf bir ihtimaldir. İran’ın nükleer gerginliği çerçevesinde Türkiye’ye ihtiyacı vardır ve Türkiye’yi kaybetme lüksü bulunmamaktadır. Ayrıca PKK-PJAK bağlamında gelişmeler İran ve PKK
arasında bir güven bunalımına yol açmıştır. İran, PKK güçlendiğinde onun da kendi aleyhine dönebilecek bir potansiyele sahip olduğunu görmüş oldu.6
Söz konusu durumda İran ve bölge Kürtlerine dönük tarihi bir kopuşun yaşandığını söyleyebiliriz. İran tarih boyunca hep Türkiye’de Kürt olgusuyla ilgilenmiş ve Iraklı Kürtleri en uzun
süre destekleyen ülke olmuştur. Bugün Iraklı Kürtlerin ABD ile ilişkisi sebebi ile bölge Kürtlerinin ABD’ye eğilim duymaları İran’ı korkutmuştur. Komşularına karşı kullandığı Kürt kartı bugün kendi aleyhine dönmeye başlamıştır. Bu nedenle İran-ABD gerginliği sürdüğü müddetçe
İran ve Kürtler arasında güvenilir bir ittifak ilişkisi kurulması çok zordur. ABD-İran gerginliği
biterse ve ilişkilerin mahiyeti değişirse, İran bölge Kürleri’nin en iyi müttefiki konumuna yeni3
4
5
6
Selen Tonkuş,Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı’nın Ardından Türkiye-Suriye İlişkileri, ORSAM
Raporu, 25 Aralık 2009,
“...uyuşturucuya karşıyım. Buna rağmen başta kardeşim (Osman Öcalan) olmak üzere bazı kadroların İran, Zağros
ve Romanya üzerinden Avrupa'ya uyuşturucu sevk ettiğini öğrendim. Bu işlerle uğraşmamalarını tembih ettim.
Ancak belli bir noktada örgütü tam kontrol edemediğim aşikardır…. Avrupa'da toplanan paralar kuryeler vasıtasıyla
İran ve Irak'taki örgüt mensuplarına aktarılıyor.” A. Öcalan’ın 16-17 Şubat 1999’da alınan ifadesi.
Armağan KULOĞLU, a.g.e
Arif KESKİN, PJAK- PKK ve İran Arasında Neler Oluyor?, http://www.21yyte.org/tr/ yazi.aspx?ID=5171& kat 1
=1, 06 Ağustos 2010
Kasım ’10 • Sayı: 23
21. YÜZYIL
[61]
Kenan Ertürk
den dönüşebilir. Bu açıdan bakıldığında PKK, İran’a yeşil ışık yaksa da bugün istediği olumlu
sonucu alması zor gibi gözükmektedir. Ancak bu süreçte İran PKK’yı desteklemese de, onu bitirme motivasyonuna sahip değildir. Diğer taraftan PKK bu politika ile Kuzey Irak’tan çıkmaya
zorlandığı halde İran topraklarını kullanabilme şansını da aramaktadır. İran bu duruma göz yumabilir.
PKK’nın İran’a dokunmadan yaşaması Tahran’ın işine yaramaktadır. Çünkü PKK’nın varlığı
Türkiye’nin dış politikasındaki sinerji kapasitesini bitirmekte ve İran gibi devletlere doğru daha
fazla yönelmesine neden olmaktadır. Ayrıca PKK’nın varlığı Türkiye’de Amerikan karşıtlığının
önemli sebeplerinden biri olarak görülebilir. Bu da Amerika karşıtı olan İran gibi ülkelerin propaganda yapması ve kamu diplomasisi yürütmesi için elverişli bir zemin yaratmaktadır.7
İsrail’den Örtülü Destek
Türkiye, İsrail ile ilişkilerini ABD’nin bölge politikaları çerçevesinde genel olarak büyük
bir sorun yaşamadan günümüze kadar yürüttü, önemli savunma ve askeri ortaklık anlaşmaları imzaladı. Ancak İran etkisi altındaki Şii kuşağına komşu olma korkusu ve güvenlik endişeleri İsrail’in bir Kürt Devletine sıcak bakmasını sağladı. Özellikle ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra PKK/PJAK’la ilişkilerini geliştirdiği ve örtülü destek verdiği, Irak’ın kuzeyinde
oluşturduğu irtibat noktalarında özellikle İran’a karşı PKK/PJAK’la koordinasyonlar ve yönlendirmeler yaptığı bilgileri basında sıkça yer aldı. Terör örgütü elebaşlarından Murat Karayılan’ın, İsrail'in Channel-2 televizyon kanalına yaptığı açıklamada, Türkiye, İran ve Suriye'yi,
İsrail ve PKK için "ortak düşmanlar" olarak tanımlayarak, "Bizim düşmanlarımız İsrail'in de
düşmanlarıdır" demesi,8 PKK terör örgütü ile İsrail arasında ki ilişkinin boyutu hakkında soru
işaretleri yarattı
Kürt İslam Birliği'nin resmi yayın organı "Yergirtu" isimli haftalık dergide yayınlanan yazıda, İsrail'in dostluğunun Iraklı Kürtler için hiçbir değeri olmadığına işaret edilerek, Kandil'deki
PKK yönetimine "İsrail'in bölgedeki emperyalist emellerine hizmet etmekten vazgeçmeleri" yö7
8
[62]
Arif KESKİN, a.g.m.
“PKK'liler 'İsrail ajanı' diye tutuklandı” http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=175774, 23 Eylül 2010
21. YÜZYIL
Kasım ’10 • Sayı: 23
PKK Terör Örgütünün Bitirilmesi Bak›m›ndan Bölge Olanaklar›n›n De¤erlendirilmesi
nünde çağrıda bulunuldu.9 İsrail-İran çekişmesi Lübnan üzerinde sürdü. İran’ın PJAK’a yönelik yaptığı operasyonlar nedeniyle Beyrut’ta yapılan protesto gösterilerinde, PKK’lılarla Hizbullah arasında çatışma çıktı. İki terörist öldü, sekizi de yaralandı. Daha sonra üç PKK’lı İsrail ajanı olduğu gerekçesi ile tutuklandı. Bu gelişmelerden sonra PKK ile İsrail arasındaki ilişkinin varlığını ve derecesini tespit etmek kolay olmayabilir. Ancak bölgede bu konuda güçlü şüphelere sahip tek aktör sadece Türkiye değildir.
Gazze olayları ve bunu takiben Davos Zirvesi’nde ve Mavi Marmara gemisine yapılan baskından sonra yaşananlar, İsrail ve Yahudi lobilerinin Türkiye’ye karşı PKK terör örgütünü de
kullanabileceği endişelerini arttırdı.
Irak’ta Belirsizlik, Kürt Bölgesel Yönetiminde Sorumsuzluk
Irak yeni bir hükümet kuramama konusunda yeni bir dünya rekoru kırdı. Gerçi kurulacak bir
hükümetin de sorunların üstesinden gelebileceğine kuvvetli
bir şüphe ile bakılıyor. Otorite boşluğu, istikrarsızlığı ve güSuriye Devlet Baflkan›
ven bunalımını ortaya çıkarıyor. Türkiye, PKK terör örgütüHaf›z Esad öldükten sonra,
nün Irak’taki varlığı ile ilgili çözümleri uygulayabilmek için
Türkiye ile iliflkiler o¤ul
bir hükümetin kurulmasını sabırsızlıkla bekliyor. Irak’ın isEsad (Beflflar) taraf›ndan
tikrar ve güvenliğinin sağlanması Irak’ın kuzeyinde istikrar
ve güvenliğinin sağlanması ile de doğrudan ilgilidir. İçişleri
destek gördü, günümüzde
Bakanı’nın Irak’a komşu ülkeler toplantısına katılırkenki ana
“stratejik iflbirli¤ine”
argümanı da buydu. Irak’ta Türkiye’nin de desteğini alan yedo¤ru geliflti.
ni bir hükümetin kurulması, Kürtlerin politikalarını mutlaka
etkileyecektir.
Irak Genel Kurmay Başkanı Babe Bekir Zebari, “Irak Ordusunun şu anda PKK ile mücadele edecek gücünün bulunmadığını, ayrıca Irak Anayasası gereği bunun Kürt Bölgesel Yönetimi’nin işi olduğunu”, Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) sözcüsü Neçirvan Barzani ise
"Türkiye'nin çözüm konusunda PKK'yı devre dışı bırakmak istemesi çok yanlıştır. Kürt sorununun en kısa yolu budur. Türkiye'nin de bu konuda ciddi bir şekilde düşünmesi gerekir ve PKK
da bu konuda daha akilâne hareket etmelidir. Türkiye Kürt halkını inkâr edemez. Bu durum geçti… Bu noktadan sonra ne Kürt tarafı, ne de Türk tarafı şiddet ve silahla amacına ulaşmaz.
Umut ediyoruz ki her iki taraf da bir araya gelir. Kürt sorunu siyasi bir sorundur. Bunun çözümü de ancak barışçıl yöntemlerle mümkündür."10 demiştir. Açıklamalardan anlaşıldığına göre ne
merkezi Irak Yönetimi, ne de Kürt Bölgesel Yönetimi sorunun çözümünde istekli değildir.
ABD’nin Irak’tan çekiliyor olması, Kürt Bölgesel Yönetiminin, bölge gerçeklerini yeniden,
daha gerçekçi değerlendirmesine yol açmıştır. Bu durum Kürtlerin Türkiye’nin taleplerine daha
açık hale gelmelerini sağlayabilir.
Türkiye kamuoyu, geçtiğimiz bir ay içerisinde üst düzey bürokratların ABD - Irak- K.Irak ziyaretlerini yakından takip etti. Daha önce de görüşmelerin olduğu hükümet tarafından açıklanmıştı. Bu görüşmelerin referandumdan hemen sonra hızlanması, Ankara’nın Haziran 2011’deki
seçime kadar bu sorunun çözülmesi için kararlı olduğunu göstermektedir.
7
8
9
Arif KESKİN, a.g.m.
“PKK'liler 'İsrail ajanı' diye tutuklandı” http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=175774, 23 Eylül 2010
“Iraklı Kürtler İsrail PKK Yakınlaşmasından Rahatsız”,
http://www.cnnturk.com/2010/dunya/10/08/irakli.kurtler.israil.pkk.yakinlasmasindan.rahatsiz/592322.0/ index. html
10 “Barzani PKK Muhatap Alınmalı” http://www.haberturk.com/polemik/haber/560407-barzani-pkk-muhatapalinmali
Kasım ’10 • Sayı: 23
21. YÜZYIL
[63]
Kenan Ertürk
ABD bölgeden tamamen çekilirse, bölgenin istikrar ve güvenliğini sağlamada en “emin müttefik” olarak Türkiye’yi görmektedir. Eğer ABD, PKK terör örgütünün bir şekilde tasfiye edilmesine ciddi katkı yaparsa Türk kamuoyu da ABD’ye daha sıcak bakabilecek ve Hükümet’in
Washington’un bazı taleplerine daha açık olması mümkün olabilecektir. “Kürt Açılımı”ndan
ABD’nin beklediği, PKK’ya yönelik “tasfiye”yi hedefleyen bir yol haritasının çıkarılmasıdır. İfade edilen tasfiye, “silahla” değil, siyasal yöntemlerle ortaya konulmaktadır. PKK’nın “silah bırakması” karşılığında siyasallaşarak legalleşmesi, bu arada “genel af”ın gerçekleşmesi, TürkiyeKBY arasındaki risklerin en aza indirilmesi, 2012 sonrasında Irak’ta ABD müttefiki Türkiye,
İran ve diğer bölge ülkelerinin etki alanını daraltacaktır. Türkiye’de siyasallaşmış PKK ise, “etnik özerklik” dahil, daha cüretkar bir siyasal zemini zamanı geldikçe Türkiye ve dünya gündemine getirecektir.11
Sonuç
Türkiye, PKK terör örgütü ile mücadelede bir paradigma değişikliği yaşamaktadır. Bu değişikliğe yol açan sebep, PKK terör örgütünün mücadelesini devamlı yenilgiye uğradığı askeri
alandan siyasi alana taşımasını, Türkiye’nin kabullenerek terörle
mücadeleyi siyasi alanda sürdürmesidir. Türkiye’nin
‹ran etkisi alt›ndaki fiii
bunu kabullenmesinde, ABD’nin telkinleri ve AB’nin gökufla¤›na komflu olma
rüşme sürecindeki yönlendirmeleri de etkili olmuştur. PKK
korkusu ve güvenlik
terör örgütünün çeşitli kongrelerde aldığı kararlar, siyasi
endifleleri ‹srail’in bir
uzantıları tarafından gündeme taşınmış “demokratik hak ve
Kürt Devletine s›cak
özgürlükler” kapsamında bir talep haline gelmiştir. Bu talebi “Silahsız Çözüm” olarak adlandırmak mümkündür. İşin
bakmas›n› sa¤lad›
ilginç tarafı Türkiye’nin ortak çözüm arayışına girdiği ne
İran, ne de Suriye kendi bölgesindeki Kürtler için benzer bir siyasal çözüm arayışında değildir.
Türkiye-Suriye-İran-Irak ilişkileri öncelikle “güvenliğe” dayalıdır. İran ve Suriye’nin Türkiye’ye karşı PKK terör örgütünü desteklemiş olması “güvenlik kaygısının” tek taraflı hissedilmesine neden olmuştur. Geçmişte yaşanan tecrübeler, Türkiye’nin teröre karşı “ortak çözümler”
üretilmesine şüpheyle yaklaşmasına neden olabilir.
Türkiye’nin bölge ülkeleri ile geliştirdiği politikalar PKK’nın üzerindeki baskının artmasına
ve yalnızlaşmasına sebep olabilir. Bölge ülkeleri ile ticaret hacminin giderek gelişmesi ve yapılan ekonomik yatırımlar, ilişkilerde samimiyetin artmasını sağlayabilir. Bu olumlu ortamın terör
örgütü sebebiyle bozulmasının istenmemesi, PKK’nın yaşam alanlarını kısıtlayabilir.
Ortadoğu ülkeleri içinde Türkiye, Batı’ya açık yüzü ile ayrı bir yere sahiptir. Bu durum Irak,
İran ve Suriye’nin Batı ile irtibat kurmalarında Türkiye’ye duydukları ihtiyacı da arttırmaktadır.
Türkiye bu pozisyonu terörün çözümünde bir avantaj olarak kullanabilir.
Bu incelemede bölge ülkeleri yani Irak, İran, Suriye ve İsrail üzerinde durulmuştur. Ancak
terör sorununun çözümünde ABD, AB’nin ve Rusya’nın bölge politikaları da etkilidir. Terör örgütünün finans kaynakları büyük ölçüde Avrupa’dadır. Avrupa Parlamentosu PKK’yı terör örgütleri listesinde göstermesine rağmen gerekli yasal işlemleri başlatmaktan çekinmektedir. Avrupa
ön yargılı yaklaşmakta ve konuyu “demokrasi ve insan hakları” kapsamında değerlendirerek çifte standartlı ve gönülsüz bir tutum sergilemektedir. Türkiye, AB ile ilişkilerinde de terör konusunu “Kürt açılımı” ve PKK’yı birbirinden ayırarak ele almalıdır.
Terörle mücadelede bölgesel işbirliğinden beklenen en önemli amaç, örgütün lojistik, eko11 Deniz TANSİ, “ABD Irak’tan Çekilirken”, http://www.hasturktv.com/arsiv/893.htm
[64]
21. YÜZYIL
Kasım ’10 • Sayı: 23
PKK Terör Örgütünün Bitirilmesi Bak›m›ndan Bölge Olanaklar›n›n De¤erlendirilmesi
nomik, siyasi yaşam kaynaklarının kurutulmasıdır. Uygulanması düşünülen politikalar başarıya
ulaşırsa örgütün içteki ve dıştaki kaynaklarının tükenmesi, yalnızlaştırılarak işlevsizleştirilmesi,
Türkiye’nin terörle mücadelesine önemli katkılar sağlayabilir. Ankara Suriye, Irak/K.Irak ve
İran ile yapılan görüşmelerde bölgede güvenliğin sağlanmasının, Irak’ta istikrarın sağlanmasıyla
doğrudan ilişkisi üzerinde durmuştur. Türkiye, birinci derecede tehdit olarak değerlendirdiği
“terörü” bitirme noktasında, kendisine de görevler çıkaran Öcalan dahil birçok Kürt aktörle görüşmüştür. Ancak Öcalan’ın terör örgütünü ne ölçüde kontrol altında tuttuğu, Başkanlık Konseyi’nin terör örgütü mensuplarına ne kadar hakim olabildiği tartışmalıdır.
Suriye, PKK‘yla ilgili konularda Türkiye ile birlikte hareket edeceğini deklare etmiştir. Ancak İran’dan ve Irak’tan aynı kuvvette benzer bir destek gelmemiştir. Kürt Bölgesel Yönetimi
(KBY) ise “Kürt açılımına” sözlü ve sınırlı bir destek vermekle beraber, PKK terör örgütünün
muhatap alınması ve konunun siyasi alanda çözülmesi yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Bu
nedenle IRAK/KBY ve İran’ın sorunun çözümündeki yaklaşımlarına şüphe ile bakılmalıdır.
Yapılan birçok görüşmede, terör örgütünün eylemsizlik sürecini önce uzatması, kalıcı ateşkes ilan etmesi ve nihayet tasfiye edilmesi öngörülmüştür. Ancak PKK terör örgütünün neyin
karşılığında eylemsizliğini sürdüreceği, silah bırakacağı, Türkiye’yi terk edeceği çok açık değildir. Sözler verilmiş ise bile bunlara uyulacağının garantisi nedir? Silah teslim edilecekse, kime
teslim edilecektir? BDP’nin dillendirdiği, terör örgütünün talep ettiği “demokratik hakların”
kapsamı nedir? İleride terör örgütünün aldığı karardan vazgeçmeyeceğinden ne kadar emin olunabilir? Örgütün bir kısmı silah bıraksa bile içinden ayrılan bir grup şiddeti araç olarak kullanmaya devam ederse, geri alınamayacak bazı ödünleri “boşu boşuna” vermiş duruma düşebilir
miyiz? Bu sürece, örgütün askeri olarak inisiyatif sahibi olduğu, kendini güçlü ve güvenli hissettiği bir zamanda mı, yoksa kendini zayıf hissettiği ve zamanın aleyhine ilerlediğini düşündüğü bir ortamda mı girilmeliydi? Habur’da da görüldüğü gibi, hesapsız, kontrolsüz ve güçsüz girilen “pazarlık”ların hüsranla sonuçlanması ihtimalinin yüksek olduğu unutulmamalıdır.
21. YÜZYIL
Kasım ’10 • Sayı: 23
21. YÜZYIL
[65]

Benzer belgeler

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız. Türkiye PKK terör örgütü ile mücadele ederken bütün bu karmaşık ilişkilerin etkisini dikkate almak zorunda kalmıştır. PKK Terör Örgütünün Suriye macerası Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan, 1979 ...

Detaylı

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.

Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız. neden olup olmayacağı sorusuna “Dağılma olacağını sanmıyorum. Dağılmayı beklemeden ziyade "siyasi çözüm" ile "dönüştürme" politikaları izlenebilir. Siyasi çözüm olarak kültür, Kürtçe

Detaylı